TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
31’inci
Birleşim
13
Aralık 2018 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) ADALET BAKANLIĞI
1) Adalet Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE
TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Ankara-Konya seferini yapan yüksek hızlı tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
dilediğine, Çorlu tren kazasıyla ilgili önerge kabul edilmiş
olsaydı kazaların önüne geçilebileceğine, meselelerin
tartışılmasında fayda olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül’ün, Ankara-Konya seferini yapan yüksek hızlı
trenin kılavuz trenle çarpışması sonucu meydana gelen
kazada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine, bu konuda arka arkaya gelen hadiselerin meselenin ciddiyetle
değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyduğuna ilişkin
açıklaması
3.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, Ankara-Konya seferini yapan yüksek hızlı tren
kazasında hayatını kaybedenlere ve HDP Bozova Belediye
Başkanı adayı Yusuf Yetim’e Allah’tan rahmet, yaralılara
şifa dilediğine, bu tip kazaların tekrarlanmaması için
ciddi bir tavrın ortaya çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Engin Altay’ın, hızlı tren kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine, yürütmenin ve yürütmeye bağlı bürokrasinin bu
konudaki kusurlarını ortaya çıkarmanın her milletvekilinin
sorumluluğu olduğuna ilişkin açıklaması
5.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkan’ın, Ankara-Konya seferi yapan yüksek hızlı trenin
kılavuz trenle çarpışması sonucunda hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediğine, bu
tür acıların yaşanmaması için Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı ile Hükûmetin çalışmalar
gerçekleştireceğine ilişkin açıklaması
6.- Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün, hızlı tren kazasında hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediğine,
konuyla ilgili idari soruşturmanın
başlatıldığına ve takipçisi olacaklarına
ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili
Servet Ünsal’ın, Ankara-Konya seferini yapan yüksek hızlı trenin
kılavuz trenle çarpışması sonucunda kazanın meydana
geldiğine, bir ihmalin olup olmadığının
araştırılması için komisyon kurulması gerektiğine
aksi takdirde tren kazalarının cinayete dönüşeceğine
ilişkin açıklaması
8.- Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Mehdi Eker’in, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un
10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
üçüncü tur görüşmelerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, bu bütçeye sitem etmek için
ilgili bakanlıkların bütçeleri görüşülürken mağduriyetleri
dile getirmeye çalıştıklarına, saman ithal eden ülke konumuna
gelindiği cümlesinin dile pelesenk olduğuna ilişkin
açıklaması
10.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, hızlı tren faciası sonrasında yapılan
bilgilendirmenin yanlış olduğuna, Ankara-Sincan arasında
sinyalizasyon sisteminin olmadığını öğrendiklerine ve
yaşanan kazayla ilgili Meclise ciddi bir açıklamanın
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, yaşanılan tren kazasında sinyalizasyon
sisteminin bitirilmemiş olmasının en büyük problem
olduğuna, ölenlerin devletin ihmali neticesinde cinayete kurban
gittiğine, doğru bilgiler verilmesi ve Meclisin de yetkisini
kullanması gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşek’in, kaza mahallinde incelemelerde bulunduğuna, vefat
edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediğine ve
kazaların yaşanmaması için gerekli tedbirlerin
alınmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
13.- Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş’un, ülkenin en önemli meselesinin tarım
politikaları olduğuna ve Hükûmetin yanlışlarını
eleştirdiklerine ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Gökan Zeybek’in, tren kazasının
yaşandığı olay mahalline gittiklerine, Ulaştırma
ve Altyapı Bakanlığı en fazla tasarruf yapılan
Bakanlık olduğu sürece kazaların yaşanmasına devam
edileceğine ve ölenlere rahmet, yaralılara şifa dilediğine
ilişkin açıklaması
15.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkan’ın, hızlı tren kazasıyla ilgili
araştırmaların devam ettiğine, hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediğine,
kazaların yaşanmaması için bilimsel çalışmalarla
oluşturulmuş yeni sistemin hayata geçirileceğine yürekten
inandığına ilişkin açıklaması
16.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, burasının “Her
şartta kazanacağım.” diyenlerin yurdu değil,
doğrulukla kaybetmeyi göze alanların yurdu olduğuna ilişkin
açıklaması
17.- Afyonkarahisar
Milletvekili Veysel Eroğlu’nun, hızlı tren kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Isparta
Milletvekili Aylin Cesur’un 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde
İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
18.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşek’in, Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu’nun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
19.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunç’un, Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu’nun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- Kars Milletvekeili Ayhan
Bilgen’in, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun iddia edilen
standartta olup olmadığına ve insan haklarının ahlaki
tutarlılık gerektiren bir alan olduğuna ilişkin
açıklaması
21.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, terör örgütüyle iltisaklı olup
cezaevine giren bir kişinin tuttuğu tutanağın resmî belge
hüviyetinde olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
25.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar ili Dinar ilçesinde derme
çatma bir yerde yaşam mücadelesi veren yaşlı bir
kadının yanarak öldüğüne ve yetkilileri göreve
çağırdığına ilişkin açıklaması
26.- İzmir Milletvekili
Hasan Kalyoncu’nun, İzmir ili Menderes ilçesindeki Tekeli Organize Sanayi
Bölgesi'nde patlama olduğuna, hayatını kaybeden işçiye
Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediğine ilişkin
açıklaması
27.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, yaşanan tren kazasının
sorumlusunun siyasi iktidar olduğuna, yaşamını yitirenlere
Allah’tan rahmet dilediğine, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun yeniden
değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
28.- Erzurum Milletvekili
Muhammet Naci Cinisli’nin, Kırmızı Et Üretim ve
İşlenmesinde İşbirliği Süreçleri Analiz Projesi’ne
devam edilip edilmeyeceğini, Alvar, Şehitler, Söylemez, Başköy
barajlarının akıbetini,
Erzurum Bilim, Müze, Doğa ve Eğitim Parkı Projesi’nin ne
zaman biteceğini, şarbondan etkilenen hayvanların olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Erkan Baş’ın, hızlı tren kazasında
ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediğine, 13
Aralık Erdal Eren’in ölümünün 38’inci yıl dönümüne, işçi
mezarlığına dönen üçüncü havalimanının, çevre
düşmanı Karabiga Termik Santrali’nin, Hasankeyf’i sular altında
bırakan Ilısu Barajı’nın AKP döneminde hayata geçirilen
projeler olduğuna ilişkin açıklaması
30.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, İzmir Milletvekili Murat Çepni ve Batman Milletvekili Ayşe
Acar Başaran’ın 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül’ün, Türkiye Cumhuriyeti devletine kan kusturmaya ant
içmiş, milleti, memleketi bölmeye ahdetmiş, birçok masumun
kanına girmiş terör örgütünün ve bunun elebaşının
Meclis kürsüsünde dile getiriliyor olmasını kabul etmeyeceklerine
ilişkin açıklaması
32.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, teröristbaşına “sayın” diyeni Meclis
kürsüsünden konuşturmayacaklarına ve daha dikkatli bir dil
kullanılması konusunda uyardıklarına ilişkin
açıklaması
33.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Selahattin
Demirtaş hakkında verdiği karara ilişkin
açıklaması
35.- Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, iddia edilen suç ne olursa olsun kişiye özel uygulamanın
Türkiye'nin iç hukuku ve evrensel hukuk açısından izahının
olamayacağına, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkan’ın, tarihten alınan dersle milletin birlik ve
beraberliğinden, vatanın ve devletin bölünmez bütünlüğünden,
bayrağın tekliği esasından taviz verilmeyeceğine
ilişkin açıklaması
38.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin’in 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve
Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin hakkında İç Tüzük gereği işlem
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
39.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, ortak vatanda ortak sembollerle kan dökmeden nasıl
yaşanacağının, hangi hukukla birlikte
olunacağının konuşulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde terör ve terörün propaganda paradigmasının hiçbir
terminolojisinin kullanılamayacağına ilişkin
açıklaması
41.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Meclis kürsüsünün terör örgütünün
propagandasının yapılacağı terörist kürsüsü
olmadığına ve özenle konuşmaların yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
42.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin illerinin, ilçelerinin isimlerini
yok saymanın bölücü bir ifade olduğuna ve İç Tüzük’ün 161’inci
maddesinin uygulanması konusunda ısrarlı olduklarına
ilişkin açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, HDP’nin bu kadar oy
almasının devletin, milletin maharetle yönetilemiyor olmasından
kaynaklandığına ilişkin açıklaması
44.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu’nun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve Halkların Demokratik Partisinin asla bir ihanet süreci içerisinde olmadığına
ilişkin açıklaması
45.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Meclisin provoke edilmeye
çalışıldığına, İç Tüzük’e, Anayasa’ya uygun
bir dil ve üslup kullanılmasını tavsiye ettiklerine ilişkin
açıklaması
46.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, hassasiyetlerinin bir seçim
popülizmine alamet sayılmasını reddettiğine ilişkin
açıklaması
47.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
48.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
49.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, siyasi aktörlerle siyasi mücadele etmek yerine yargı yoluyla
tutuklamayı savunmanın yanlış olduğuna ilişkin
açıklaması
50.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
51.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
52.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
53.- Ankara Milletvekili Ayhan
Altıntaş’ın, hızlı tren kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine ve bu olayların tekrar etmemesi için Meclisin gerekli
hassasiyeti göstermesini temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
54.- Ankara Milletvekili
Asuman Erdoğan’ın, hızlı tren kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Fırat’ın
doğusuna operasyon başlatmasının an meselesi olduğuna
ilişkin açıklaması
55.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer’in, Akkaya Barajı’nın ne zaman temizleneceğini,
kaç belediye ve beldede asbestli içme suyu borusu
kullanıldığını, asbestli bina
yıkımlarının kontrollü yapılıp
yapılmadığını Çevre ve Şehircilik Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
56.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir’in, cezaevlerine ziyarete izin verilmemesinin
hangi hakka, hukuka dayandığını Adalet Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
57.- İstanbul
Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, hızlı tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine, cezaevlerine ziyaret taleplerine ret
gelme sebebini Adalet Bakanından öğrenmek istediğine, hukukun
üstünlüğü sorununa ve vesayetin devam ettiğine ilişkin açıklaması
58.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
59.- Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün, cezaevlerinde başörtüsüyle ilgili hiçbir sorun
yaşanmadığına, cezaevi ziyaretlerine ve cezaevi
koşullarına ilişkin açıklaması
60.- İstanbul
Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
61.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
62.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, hızlı tren kazasıyla ilgili Adalet
Bakanının yapmış olduğu açıklamaya ilişkin
açıklaması
63.- Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün, hızlı tren kazasıyla ilgili nerede bir
eksiklik varsa, hangi yönde bir ihmal varsa Hükûmet olarak gereğini yerine
getireceklerine ilişkin açıklaması
64.- Çevre ve Şehircilik
Bakanı Murat Kurum’un, kaçak yapılara ilişkin her türlü takibin,
tespitin yapıldığına ve kentsel dönüşüm
alanlarında tarihe, kültüre, silüete uygun projeler geliştirmeye
gayret gösterdiklerine ilişkin açıklaması
65.- Ankara Milletvekili Mehmet
Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
66.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
67.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
68.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen ve Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
69.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşek’in, ejder meyvesinin Mersin’de yetişen faydalı bir
meyve olduğuna ilişkin açıklaması
70.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, Kralkızı Barajı’nın kapaklarından birinin
açılması nedeniyle Dicle Nehri üzerindeki yerleşim yerlerinin
boşaltılması için Diyarbakır Valiliği tarafından
uyarı yayınlandığına ilişkin açıklaması
71.- Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, Kralkızı Barajında su
yatağının bir miktar yükseldiğine, can ve mal
kaybının olmadığına ve konuyu takip ettiklerine
ilişkin açıklaması
72.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalım’ın, Eren Erdem’i cezaevinde ziyaret taleplerinin niçin
onaylanmadığını Adalet Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
73.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kaya’nın, Batman’da HDP il binasına yapılan
baskında gözaltına alınan kapalı kadınların
başlarının polis zoruyla açıldığına
ilişkin açıklaması
74.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt’un, hızlı tren kazasında hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediğine,
tarım kredilerindeki faiz oranlarının düşürülmesiyle ilgili
çalışmanın olup olmadığını Tarım ve
Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
75.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, Meclisin memleket için faydalı fikirlerin
ortaya çıkacağı bir zemin olduğuna ilişkin
açıklaması
76.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen’in, söz söylerken dikkatle, özenle konuşulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
77.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
78.- Kocaeli Milletvekili
Saffet Sancaklı’nın, sporun birleştirici olduğuna
ilişkin açıklaması
79.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, yapılanlar bu kadar iyiyse milletin neden bu kadar perişan,
neden bu kadar yoksul olduğunu Tarım ve Orman Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
80.- Tarım Ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, en iyi terazinin milletin terazisi
olduğuna ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Hızlı tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine, ortak önergeyle araştırma
komisyonu kurulması Meclisin sorumluluğunu yerine getirmesinin yolunu
açacağına ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın; İç Tüzük
değişikliğinin yapıldığı toplantılarda
“kürdistan” ya da “Kürt illeri” ibarelerinin bölünmez bütünlüğü hedef alan
taleplerle bağlantılı kullanılması hâlinde disiplin
suçu sayılması ifade edildiği için Şanlıurfa
Milletvekili Nusrettin Maçin’e işlem yapmaya gerek görmediğine
ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Şanlıurfa Milletvekili
Nusrettin Maçin’e disiplin hükümlerine göre işlem yapmak gerektiği
kanısına ulaşmadığına ilişkin tekraren
konuşması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın; Parlamentolarda gerilimlerin
yaşanmasının normal olduğuna ama öfkenin her şeyin
önüne geçip yaralayıcı olmaması gerektiğine ilişkin
konuşması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkan’ın, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
üçüncü tur görüşmelerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaran’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı
açıklamalarında Halkların Demokratik Partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Diyarbakır
Miletvekili Oya Eronat’ın, Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaran’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Tokat Milletvekili Özlem
Zengin’in, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- İzmir Milletvekili
Fehmi Alpay Özalan’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Halid el-Mişri'ye
"Hoş geldiniz." denilmesi
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Atila Sertel'in, basın kartı iptal edilen kişi
sayısı ve basın kartı verilmesi işlemlerine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/5380)
2.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkin'in, Sarı Basın Kartı uygulamasına
ve Komisyon çalışmalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/5382)
3.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba'nın, bakan ve milletvekillerinin birinci
derece yakınlarından kamu kurumlarına yönetici olarak atananlara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/5389)
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Cumhurbaşkanlığı
sistemine geçilmesiyle oluşturulan yeni kurul sayısına, bakan
yardımcısı, danışman ve müşavir
sayılarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın
cevabı (7/5444)
5.-
İstanbul Milletvekili Fatih Mehmet Şeker'in, bürokraside görev alan
kişilere liyakat sisteminin uygulanma durumuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/5673)
13 Aralık 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Emine
Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
31’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2019
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün üçüncü tur görüşmelerini
yapacağız.
Üçüncü turda, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Adalet
Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu,
Tarım ve Orman Bakanlığı, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, Orman
Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü,
Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve Türkiye Su Enstitüsü bütçe ve kesin
hesapları yer almaktadır.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (X)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine
Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)(C)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
1) Tarım ve Orman Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti gruplarına ve
İç Tüzük’ün 62’nci maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini
bildirmek üzere yürütmeye yetmişer dakika söz verilecek. Bu süreler birden
fazla konuşmacı tarafından kullanılabilecek ve
şahsı adına yapılacak konuşmaların süresi ise
beşer dakika olacaktır. Ayrıca, konuşmalar
tamamlanınca soru-cevap işlemi on dakika soru, on dakika cevap olarak
yapılacak ve sorular gerekçesiz olarak yerinden sorulacaktır.
Bu bilgileri takdirlerinize, dikkatlerinize
sunuyorum.
Üçüncü turda siyasi parti grupları, yürütme ve
şahısları adına söz alanların adlarını
sırasıyla okuyorum:
Gruplar:
MHP; Ankara Milletvekili Sadir Durmaz, Adana
Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy, Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürk, Tokat Milletvekili Yücel Bulut, İstanbul Milletvekili Memet Bülent
Karataş, İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu, Adana Milletvekili
Muharrem Varlı.
İYİ PARTİ; Muğla Milletvekili
Metin Ergun, Ankara Milletvekili Şenol Bal, Antalya Milletvekili Hasan
Subaşı, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi, Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş, Isparta Milletvekili Aylin Cesur.
AK PARTİ; İstanbul Milletvekili Erol Kaya,
Adana Milletvekili Ahmet Zenbilci, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker,
Giresun Milletvekili Sabri Öztürk, Bursa Milletvekili Osman Mesten,
Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven, Balıkesir
Milletvekili Pakize Mutlu Aydemir, Kocaeli Milletvekili Emine Zeybek,
Aydın Milletvekili Rıza Posacı, Kayseri Milletvekili Hülya
Nergis, Antalya Milletvekili İbrahim Aydın, Gümüşhane
Milletvekili Cihan Pektaş, Bursa Milletvekili Refik Özen, Balıkesir
Milletvekili Belgin Uygur.
HDP; İzmir Milletvekili Murat Çepni, Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaran, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlu, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, Bingöl Milletvekili
Erdal Aydemir, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, Şanlıurfa
Milletvekili Nusrettin Maçin, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe
Sürücü, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.
CHP; İstanbul Milletvekili Emine Gülizar
Emecan, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek, İzmir Milletvekili Murat
Bakan, Ankara Milletvekili Murat Emir, Çorum Milletvekili Tufan Köse,
İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu, Adana Milletvekili
Ayhan Barut, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, Manisa
Milletvekili Bekir Başevirgen, Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel,
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun.
Şahıslar adına: Lehte, İzmir
Milletvekili Yaşar Kırkpınar.
Yürütme adına: Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli.
Şahıslar adına: Aleyhte, Aydın
Milletvekili Süleyman Bülbül.
Şimdi ilk olarak MHP Grubuna söz
vereceğim.
İlk söz, MHP Grubu adına Ankara
Milletvekili Sadir Durmaz’a aittir.
Buyurun Sayın Durmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, Ankara-Konya seferini yapan yüksek hızlı tren
ile banliyö treninin çarpışması sonucu hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 2019 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, ilhamını
Orhun Yazıtları’nda taşlara kazınmış Türk
milliyetçiliği fikriyatından alan Milliyetçi Hareket Partisi, Türk
siyasi tarihinde yarım asırlık şanlı bir maziye sahip olup
siyaseti ülkesini ve milletini önceleyerek yapmış, bu nedenle
geçmişten bugüne milletimizin gönlünde “devlet ve millet”
kavramlarıyla birlikte yer almıştır; Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli Bey’in hafızalara
kazıdığı “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.”
sözleriyle özetlediği siyaset anlayışıyla yol
yürümüştür. Milliyetçi Hareket Partisi siyaset yaparken
uzlaşmayı esas almış, millî iradenin kararlarına her
zaman saygı göstermiştir. Milliyetçilik ve demokrasiyi ikiz
kardeş kabul eden Milliyetçi Hareket Partisi ve kadroları, her zaman
ve her şartta aziz Türk milletinin ferasetine inanmış ve
güvenmiştir. Ülkemizi ilgilendiren her sorunun çözümü için, siyasi
çıkar gözetmeden, “Kazancım ne olur?” diye bakmadan, tespitlerini ve
tekliflerini uzlaşma zemini içinde, yapıcı muhalefet
tavrıyla paylaşıp sonuç almaya
çalışmıştır. Partimiz, toplumun öncelikli
sorunlarının giderilmesine yönelik çözüm önerilerini ortaya koyarken
gerçeklerden kopmamaya, sorunları daha da büyütmemeye, istismar malzemesi
hâline dönüştürmemeye özen göstermiştir.
Çevre ve şehircilik alanına büyük önem veren
Milliyetçi Hareket Partisi, bu konudaki yaklaşımlarını
“ataların emaneti, geleceğin teminatı”
anlayışıyla şekillendirmiştir. Milliyetçi Hareket
Partisi 1977’de “etkili millî planlama” derken de 1995’te toplum ve çevre
sağlığı programını açıklarken de aynı
hassasiyetle konuya yaklaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, günümüzde, artan
nüfus, düzensiz göç ve çarpık kentleşme gibi sorunlar çevre ve
şehircilik alanında birçok olumsuzluğa neden olsa da
akılcı politikalarla çözüme ulaşmak mümkün olacaktır. Bu konuda
en büyük yardımcımız, bilimin ışığında
oluşturulacak ortak akıl projeleri ve elbette ki tarihî, kültürel
müktesebatımızdır. Bizim medeniyetimiz şehirlerini insan
merkezli tasarlamış, dünyayı imar etmeyi, güzelleştirmeyi
bir vecibe bilmiştir. Ayrıca, merhum Turgut Cansever’in sözündeki
gibi, şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal etmemiş, ihya
edilmeyen neslin imar edilen şehri imha edeceğini göz ardı
etmemiştir. Bu sebeple, çevre ve şehircilik anlayışımız
millî şuurla birlikte değerlendirilmelidir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak insanı
doğanın sahibi değil, bir parçası olarak görmekteyiz. Bu
nedenle, parçası olduğumuz doğayı korumak, yurt edindiğimiz
coğrafyayı kutsal bilip geleceğimize kutlu bir miras olarak
bırakmak en temel şiarımızdır.
Değerli arkadaşlar, toprak sonsuz ve
tükenmez değildir. Bugün tarım arazilerindeki amaç
dışı kullanım ve yapılaşma hem dünyanın hem
de ülkemizin en önemli sorunları arasındadır. TÜİK
verilerine göre, 1992 yılında toplam 27,6 milyon hektar tarım
arazimiz varken 2017 yılında bu rakam 23,4 milyon hektara
gerilemiştir. Yani yirmi beş yılda Konya büyüklüğünde bir
tarım arazimiz kaybedilmiştir. Toprağa dayalı üretime bu
kadar ihtiyacımız varken verimli tarım arazilerindeki yapılaşma,
amaç dışı tahsis ve kullanım muhakkak surette önlenmelidir.
Değerli milletvekilleri, Yüce Allah Rahman
suresinde “Sakın dengeyi bozmayın.” ilahi uyarısını
yapmışken bizlerin buna riayet etmeyip kendi ellerimizle
toprağın, havanın, suyun, doğanın dengesini
bozmamız, yaşamın kaynaklarını kirleterek tüketmemiz,
dünyevi hırslarımıza yenik düşmemiz gelecek nesillerin
hakkına girmek ve de Allah’ın emrine karşı çıkmak
anlamına gelecektir. Aşırı betonlaşmanın,
doğayı yok sayan yanlış imar uygulamalarının ve
çevreye verilen ağır tahribatın bedelini insanlarımız
zaman zaman karşılaştıkları doğal afetlerle
ödemek zorunda kalmakta, insanımızın hayatı tehlikeye
atılmaktadır. Dere yataklarındaki yapılaşmalar,
depreme dayanıksız binalar, toprağa temasın neredeyse
imkânsız olduğu betonlaşmış şehirler
doğanın gerçekleriyle yüzleştiğinde insanımız
çaresiz kalmaktadır. Son zamanlarda yaşanan doğal afetlerle
tekrar gündeme gelen bu konu kesinlikle görmezden gelinmemeli, doğayı
yok sayan projelere geçit verilmemeli, risk altındaki yerlere de süratle
tedbirler alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu, ekolojik
sorunların arttığı günümüzde ülkemiz için hayati öneme
sahip bir konudur. Ancak uygulama ve denetlemedeki sorunlarımız hâlen
devam etmektedir. ÇED konusu hiçbir koşulda siyasete kurban edilmeden
titizlikle uygulanmalı, kontroller sorumluluk bilinci ve ciddiyetle yerine
getirilmelidir. Çünkü ekolojik açıdan zarar görmüş bir bölgenin eski
hâline getirilmesi çok zordur ve aşırı maliyetlidir.
Değerli arkadaşlar, geri dönüşüm bir
maddenin yeniden ham madde olarak kazanılmasıdır. Geri
dönüşüm sayesinde enerji tasarrufu sağlanmakta ve çevre
sorunları en aza indirilerek çevre kirliliğiyle de mücadele
edilmektedir. Gelişmiş ülkeler geri dönüşüm konusuna ciddi
yatırımlar yapmaktadır. Biz de sıfır atık ve geri
dönüşüm konularına ciddiyetle kafa yormalı,
farkındalık projeleriyle çeşitli teşvik ve desteklerle söz
konusu alana yatırım yapmalıyız. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Sıfır Atık Projesi geç
kalınmış, hayati öneme sahip bir projedir. Bu konuda
başlatılan uygulamalar acilen yurt geneline
yaygınlaştırılmalı, kurumlarla iş birliği
yapılarak toplumsal şuur oluşturulmalıdır.
Kıymetli milletvekilleri, imar
barışına ilişkin de birkaç söz söylemek istiyorum.
İmar barışı hakkında Sayın Bakan “Vatandaş
devletle helalleşiyor.” demişti. Biz bu helalleşmenin içinde
belediyelerin de olmasını arzu ederdik. Vatandaşlarımızın
doğumundan ölümüne kadar her ihtiyacında yanında olan belediyelerimiz
imar barışı sürecinde maalesef görmezden gelinmiştir. 9
milyon kişinin başvurduğu, yaklaşık 7,5 milyar lira
gelir elde edilen imar barışı uygulamasında yapı
kayıt belgesi verilen bölgedeki belediyelere yüzde 10’luk bir payın
ayrılması belediyelerimize büyük katkı sağlamış
olacaktı. Son dönemde ciddi ekonomik güçlüklerle karşı
karşıya kalan belediyelerimize bir nefes aldırma imkânı
olabilecekti ama maalesef belediyeler bu sürecin dışında
bırakılmış oldu bu yönüyle. Ayrıca, kentsel sit,
arkeolojik sit alanı gibi özel statülü alanlarda imar
barışına başvuran vatandaşların doğru
bilgilendirilmesi ileride mağduriyetlerin yaşanmaması
bakımından son derece önem arz etmektedir.
Değerli arkadaşlar, kentler yaşayan
birer organizma gibidir. Çeşitli nedenlerle şehirlerimizde
dönüşümlere, değişimlere ve iyileştirmelere ihtiyaç
duyulmaktadır. Kentsel alanlarda dönüşümler, yenilemeler yaparken
mutlaka o kentin kimliği korunarak hareket edilmelidir. Aksi takdirde,
gelecekte kimliksiz ve birbirine benzeyen şehirler söz konusu
olacaktır. Bunun yanında, kentsel dönüşüm
çalışmaları yapılırken mekân sadece fiziki olarak ele
alınmamalı, alanın fiziki durumunun yanı sıra orada
yaşayanların ekonomik, sosyal ve kültürel durumu da göz önünde
bulundurulmalıdır. Sıklıkla öz eleştiri yapılan
şehirlere ihanet konusunda aynı hatalara düşülmemeli, dikey
mimaride ısrar edilmeyerek kentlerimizin siluetini bozan kibir
kulelerinden vazgeçilmelidir.
Değerli Başkan, kıymetli
milletvekilleri; 20 bine yakın personeli bulunan Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü beş yılı aşkın süredir vekâleten
yürütülmektedir. Kurumla ilgili sorunların çözümünde
sıkıntıların yaşandığı gözlenmekte olup
Genel Müdürlüğe bir an önce asaleten atama yapılmalıdır.
Gazi Meclisimizin kıymetli üyeleri,
bahsettiğimiz konular başta olmak üzere bahsedemediğimiz birçok
konuda ortaya konacak projeler için Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına tahsis edilen 2,5 milyar liralık bütçe elbette
yeterli olmayacaktır ama akılcı politikalarla ve stratejik
planlamayla sorunların üstesinden gelineceğini umut ediyoruz.
Bu vesileyle bütçenin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinize ve ekranları
başında bizi izleyen vatandaşlarımıza
saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmaz.
İkinci söz, Adana Milletvekili Ayşe Sibel
Ersoy’a aittir.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle ben de
Ankara-Konya seferi sırasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum; yaralılara da
acil şifalar olsun.
Değerli milletvekilleri, 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubum adına söz almış bulunmaktayım.
2019 yılı bütçe teklifinde Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bütçesi 2 milyar 573 milyon 286 bin
TL, bağlı kuruluşu Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi
ise 1 milyar 113 milyon 861 bin TL olarak belirlenmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
2011 yılında yapılan değişikliklerle ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kapsamında bünyesine
katılan yeni kurumlarla sorumluluk alanı genişletilerek,
TOKİ, Emlak Bankası, Millî Emlak ve Yerel Yönetimler Genel
Müdürlüklerinin bağlanmasıyla yeniden
yapılandırılmıştır; koruma, imar,
yapılaşma, kentsel dönüşüm, hazine
taşınmazlarının yönetimi ile yerel yönetimlere ilişkin
alanlarda görev ve sorumluluk üstlenir hâle gelmiştir. Sorumluluk
alanının hayatın ve yaşama alanımızın
merkezinde olması, uygulanan politika ve projelerin daha belirgin ve
görünür olmasını sağlarken Bakanlık direkt ve dolaylı
olarak ülkemizin kalkınmasında rol üstlenmektedir. Ülkemizin içinde
bulunduğu ekonomik savaşta uzun vadede en stratejik rol Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından üstlenilecektir.
Sürdürebilir kalkınma için yenilenebilir enerji
ve sıfır atık yani geri dönüşüm şarttır. Son
dönemde üstünde fazlasıyla durduğumuz atıkların geri
dönüştürülmesiyle yalnızca kâğıt geri dönüşümüyle ham
madde kullanarak sıfırdan kâğıt üretme işlemlerine
kıyasla yüzde 60 enerji tasarrufu, yüzde 80 su tasarrufu ve yüzde 95 hava
kirliliği azaltımı sağlanabildiği yapılan
çalışmalarda görülmüştür. Belirtiğim bu hususlar,
dışa olan bağımlılığın ve dövize olan
ihtiyacın da azalmasını sağlayacaktır. Bu noktada,
Bakanlığın gerekli politikalar ve bu politikalarla birlikte
gerekli teşvikler için çalışacağından şüphemiz
yoktur. İlave olarak, unutulmaması gerekir ki yenilenebilir enerji
her ülke için ortak ve millî bir enerji kaynağıdır. Dikkat
edilmesi gereken tek husus, yenilenebilir enerji kaynaklarının
elektriğe dönüşümünü sağlayacak teknolojinin de yerli ve millî
olması şartıdır.
Çevre, gelecek nesillere bırakılacak olan
en önemli miras ve sermayedir. Gelecek, yeşil enerji, yeşil sanayi ve
yeşil şehirlerle şekillenecektir. Tabii olarak
Bakanlığımızın tüm bunları tek başına
gerçekleştirmesi imkânsızdır. Başta Millî Eğitim
Bakanlığımıza -gelecek nesillere çevre bilincini
aşılaması- ve kalkınma politikalarının önemli
uygulama noktası yerel yönetimlere büyük görevler düşmektedir.
Bakanlık bünyesinde tasfiye hâlinden
çıkarılarak tekrar faaliyete geçirilen Emlak Katılım
Bankasının ülkemizde konut sektörünün, başta finansmanı
olmak üzere, birçok sorununa çözüm olacağını düşünmekteyiz.
Bankanın hızla faaliyete geçirilmesi, hizmetin ülke geneline
yayılması için hızla şube sayısını
artırması gerekmektedir. Tüm bunların yanında, kâr
amacından daha çok, sosyal sorumluluk ve kamu yararını gütmesi,
diğer mevduat ve katılım bankalarından ayrılması,
konut ve inşaat sektörünün ülke ekonomisindeki lokomotif rolü
açısından önem arz etmektedir.
Şehirlerin, bir bütün olarak, içinde
yaşayanların tüm ihtiyaçlarını karşılaması
beklenir. Ülkemizde büyüme ve gelişme çabalarıyla yıllar
içerisinde betonlaşan, kimliklerini ve doğasını kaybedip tek
tip yerleşim alanları hâline gelen ve ülkenin medeniyetini ve
gelişmişlik aşamasını göstermesi açısından
önemli olan şehirlerimizin hak ettiği seviyeye gelmesi gerekmektedir.
Bakanlık tarafından önümüzdeki dönemde tüm
ülke geneline yaygınlaştırılmasını
beklediğimiz Bizim Şehir Projesi’ni destekliyorum. Bu sayede
şehirlerin kimlikleri yeniden kazandırılıp ihtiyaçları
karşılanmış olacaktır. Özellikle, projede
yenilenebilir kaynakların kullanılması amaçlanan yeşil
şehirlerin amaçlanması projenin sürdürülebilir olması için ön
şarttır.
Bizim Şehir Projesi, ilk etapta, Gaziantep,
Kayseri, Konya ve Bolu olmak üzere 4 farklı ilimizi kapsamaktadır.
Pilot seçilen illerin mimari ve sosyoekonomik geçmişi
yansıtılmakta ve geçmişin izlerinin günümüz
koşullarıyla yorumlanması amaçlanmaktadır. Özellikle insan
odaklı tasarım ögeleri ile akıllı şehir
kavramları birlikte ele alınarak medeniyetimizin şehircilik
anlayışının yeni bir vizyon olarak ortaya konulacak
olması bizleri sevindirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; coğrafyamızda varlığımızın
tescili, uluslararası hukukta da geçerliliği ve ispatı olan iki
kayıtla sağlanmaktadır. Bunlardan biri tapu, diğeri ise
nüfus kayıtlarıdır. Geçtiğimiz yıllarda yakın
coğrafyamızda küresel güçler tarafından planlanan ve yerli
iş birlikçiler tarafından uygulamaya konulan, bir şehrin ya da
bölgenin demografik yapısı değiştirilmek istendiğinde
ilk saldırılan ve yok edilen kayıtların tapu ve nüfus
kayıtları olduğunu, 1991 ve 2003 yılında Musul ve
Kerkük’te ve yakın zamanda ise Menbic’te üzülerek gördük. Bu yüzden,
yılda 9 milyonu aşan işlem yapan ve 20 milyon
vatandaşımıza hizmet veren Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğümüzün, etkin ve kaliteli bir hizmetle çalışması ve
günümüzün gereği olarak, kayıtlarının dijital ortamda da
muhafaza edilmesi hayatidir ve her şeyden önce de millî güvenlik
meselesidir. Bu kapsamda, Genel Müdürlük tarafından Tapu Kadastro Bilgi
Sistemi’nin kurulması ve ülkemizin tüm mülkiyet bilgilerinin elektronik
ortama aktarılması; parsellerin durumunu gösteren Mekânsal
Gayrimenkul Sistemi’nin kurularak tapuda kayıtlı 57 milyondan fazla
parselin, yüzde 99,6 gibi bir oranla, sisteme entegrasyonunun
sağlanması ve Webtapu Sistemi’nin kurulması, işleyişin
kolaylaştırılması açısından sevindiricidir.
Ayrıca, işlem yapan vatandaşlarımız için e-tahsilat
uygulaması, harç ve döner sermaye hizmet bedellerinin kredi kartıyla
elektronik ortamda ödenmesi gibi uygulamalarla zaman ve iş gücü kaybı
engellenmesi tarafımızca olumlu karşılanmaktadır.
Tapu ve kadastro faaliyetleri kapsamında
hazineye 2017 yılında 10,7 milyar TL, 2018 yılı Kasım
ayı itibarıyla da yaklaşık 8,5 milyar TL harç geliri
sağlanması, uygulamaya konulan kolaylıkların işlem
yoğunluğu ve hacmi dikkate alındığında ne kadar
isabetli olduğunu göstermektedir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü en fazla
iş yükümlüğünün olduğu kurumlardan biri olup çalışan
personelin yoğun bir tempoda çalıştığı hepimiz
tarafından bilinmektedir. Çalışanların
yaşadıkları sıkıntılar zaman zaman bize de
yansımaktadır. Tapu Müdürlüğünde çalışan personelin,
Medenî Kanun’un 1007’nci maddesine göre, sorumluluklarından dolayı
rücu edilmesi nedeniyle kasıt olmaksızın yapılan
hataların sigortalanmasıyla, personelin tapu sicilinin
tutulmasından dolayı oluşan zararlardan tazminat ödeme
yükümlülüğünün önüne geçilmesi sağlanacaktır.
Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın ve ülkemize yerleşmek veya
yatırım yapmak isteyen yabancıların Türkiye'deki tapu ve
kadastro işlemlerini yapabilmeleri ve bilgi edinmeleri için, gerekli
bilişim altyapısı kurularak hizmet sunulmasına hizmet noktalarının
artırılmasıyla devam edilmelidir.
Yine, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bünyesinde arazi görevinde çalışan
personelin, görev süreleri boyunca ferdi kaza sigortalarının
yaptırılarak doğacak iş kazaları sonrası
maddi-manevi hasara karşı güvence altına alınması
gerekmektedir. Yoğun personel yükünün azaltılması için yeterli
personel alımlarının gerçekleştirilmesi, hukuki ve idari
düzenlemelerin hayata geçirilmesi çalışma veriminin daha da
artmasını sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamı bitirirken, görüşülmekte olan 2019
yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlara
vesile olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisimizi ve yüce heyetimizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ersoy.
Üçüncü olarak…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
müsaade ederseniz, 60’a göre bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN – Bütün grup başkan vekillerine söz
vermeyi tur sonuna bırakmayı düşünmüştüm çünkü grup
başkan vekillerinin söz talebi var, benim de birkaç söz söyleme
isteğim var; kazayla ilgili konuşmak istediğinizin
farkındayım. Tur bitsin, daha sonra bütün grup başkan
vekillerine talepleri hâlinde söz vereceğim.
Üçüncü söz Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürk’e aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Adalet Bakanlığının 2019 yılı
bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, sabah Ankara’da yaşanan yüksek
hızlı tren kazasında hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
yıllık bütçeler, gelecek belirli bir dönem içerisinde gelir giderleri
tahmin eden, bunların yerinde harcanıp
harcanmadığını inceleyen ve uygulanmasına izin veren
metinlerdir. Bu yüzden, bütçelerin performansı ve güvenilirliği
konusunda devlet millete karşı sorumludur. Yılın
başında taahhüt edilen harcama tutar ve kalemlerinin yılın
sonunda gerçekleşen rakamlarla tutarlılığı burada ön
plana çıkmaktadır. Erişilebilir ve etkin bir adalet sisteminin
tesisi mali kaynakların yeterliliğiyle doğrudan orantılıdır.
Görüşmekte olduğumuz Adalet
Bakanlığının bütçesi, bir önceki yıla göre, 2019
yılında yaklaşık yüzde 30 artışla 18 milyar TL’ye
çıkmıştır. Adalet bütçesi harcamalarında kamu mali
yönetimi ilkelerinden üçü özellikle önemlidir. Bunlar, etkililik, etkinlik ve
verimliliktir.
Değerli milletvekilleri, insanlık tarihi
boyunca adalet, toplumsal yaşamın devamı için temel bir ihtiyaç
olmuştur. Vatandaşlarımızın sosyal ve ekonomik
hayatlarının neredeyse her safhasında aradıkları temel
ilke “adalet”tir. Hâl böyle olunca, bu önemli kavram adına verilen
hizmetlerin daha kaliteli olması ve niteliği ön plana
çıkmaktadır. Bir ülke için ekonomik büyüme ne anlam ifade ediyorsa
“adalet” kavramı da ondan daha önemli ve vazgeçilmezdir. Nitekim,
bakıldığında, toplumsal bunalımların, ekonomik
istikrarsızlıkların, siyasi çıkmazların hep, büyük
adaletsizliklerin yaşandığı toplumlarda ortaya
çıktığını görmekteyiz. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak adaleti temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin temeli olarak
görmekteyiz.
Diğer taraftan, hukuk devleti
kurallarının tüm güç unsurlarından daha üstün olması,
güçlünün değil haklının korunması ve hukuk yoluyla
toplumsal ahengin tesis edilmesinin devletin temel görevleri arasında yer
aldığına inanıyoruz. Beklentimiz, Adalet Bakanlığı
ödeneğinin merkezî bütçe içerisindeki oranlarının
istikrarlı ve nitelikli bir şekilde artmasıdır. Bu
sağlanabilirse adalet alanındaki hedef ve temel beklentiler
gerçekleşebilecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak adalet
alanındaki diğer bazı beklentilerimizi de paylaşmak
istiyorum: Vatandaşlarımızın tamamını kapsayacak
bir aile avukatlığı sisteminin oluşturulması ülkemizin
önünde temel bir ihtiyaç olarak durmaktadır. Yine, aynı şekilde,
sigorta sistemimize “hukuki koruma sigortası”
başlığının eklenmesi yerinde olacak ve beraberinde çok
sayıda maddi ve manevi zarar teminat altına alınmış
olacaktır. Gazilerimize, yaşlılarımıza,
engellilerimize, kadınlarımıza ve çocuklarımıza
yönelik şiddet olaylarında dava zaman aşımının
kaldırılması, bu kesime yönelik hukuk davalarında harç ve
benzeri mahkeme masraflarının alınmaması da yerinde
olacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, adalet her
zümreye hakkaniyetli olarak dağıtılırken esasen
adliyelerimizdeki fedakâr çalışanlarımızın da adalete
ihtiyacı bulunmaktadır. Öncelikli olarak Devlet Memurları
Kanunu’nda adalet hizmetleri sınıfını
oluşturabilmeliyiz. Hâlen hâkim ve savcılarımızın
çalışma şartlarında ivedi çözüm bekleyen zorluklar
bulunmaktadır.
Diğer taraftan, adalet hizmetlerinin
yürütülmesinde önemli sorumluluk alan ve özverili mesai yapan zabıt
kâtibi, mübaşir, şoför, emanet memurları, veznedar, icra
memurları, icra ve yazı işleri müdürleri, bilgi işlem
memurları, teknik personel ve cezaevindeki hemşire ve
sağlık memurlarının da özlük ve mali hakları iyileştirilmelidir.
3600 ek göstergeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin kanun teklifi bu
bakımdan bir an önce gündeme alınmalı,
çalışanlarımızın ek göstergeleri yükseltilmelidir.
Hâlen görev yapmakta olan mübaşirlerimiz genel idari hizmetler
sınıfına alınmalıdır.
Sayın Bakanım, bildiğim
kadarıyla, Türkiye’de toplam 5 bin civarında mübaşir var. Bu
mübaşirlerin genel idari hizmetler sınıfına
alınmaları durumunda bunların maaşlarına aylık
300 lira bir yansıma olacak. Bu da Adalet Bakanlığı bütçesinin
binde 1’ine, yaklaşık 18 milyon TL gibi bir rakama tekabül edecektir.
Bu da Bakanlık bütçesi bakımından büyük bir mali yük
getirmeyecektir. Bu konunun ivedilikle dikkate alınmasını biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak talep etmekteyiz.
Yine infaz koruma memurlarının özlük
hakları ve çalışma şartları bir an evvel
iyileştirilmeli, yıpranma payı geriye doğru
işletilerek hakkaniyet sağlanmalıdır.
Diğer taraftan, adliye
çalışanlarının daha önce hiçbir kritere bağlı
olmadan almış oldukları nöbet ücreti, getirilen ağır
kriterler sebebiyle çoğu mesaiye kalan çalışanlarımız
tarafından alınamamaktadır. Bu kriterler ya hafifletilmeli
veyahut da kaldırılmalıdır. Yapılan fazla mesai
karşılığı olarak kanunların öngördüğü ödeme
ve izinler yerine getirilmelidir.
Yargı reformu çalışmaları bir an
evvel tamamlanarak adalet sisteminde yer alan tüm kesimlerin onayını
almış bir mevzuatla hayata geçirilmelidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, yargı
sistemimizde hayatları koşuşturmayla geçen
meslektaşlarım olan avukatların da
Bakanlığımızdan bazı talepleri bulunmaktadır.
Hâlen başkent Ankara ve diğer illerimizde tüm mahkemelerin yer
aldığı çağdaş bir adliye binasının
yokluğu ve beklentisi had safhadadır. UYAP sisteminde
avukatların acil ihtiyacı olan daha geniş yetkiler bir an evvel
tanımlanabilmelidir. Kamu avukatlarının ek gösterge sorunu devam
ederken mali yönden beklentileri karşılanabilmelidir. Tüm
avukatlarımıza yeşil pasaport alabilme imkânı tanıyan
düzenleme bir an evvel hayata geçirilmelidir.
Yine avukatlık hizmetindeki yüzde 18 KDV
oranı aşağıya çekilmelidir. CMUK ve adli yardım
sisteminin iyileştirilmesi ve ücretlerin avukatlık ücret tarifesine
göre ödenmesi hususunda adım atılabilmelidir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde adli
yardıma kamu bütçesinden kişi başına ayrılan
yıllık pay 2012 yılında 1,2 euro olup bu miktar 2016
yılında yaklaşık 1,3 euroya yükseltilmesine rağmen
çoğu Avrupa Birliği ülkesine kıyasla bayağı bir
düşük kalmaktadır. Ekim 2018 itibarıyla hâkim ve cumhuriyet
savcısı sayısı 16.991, adli hizmetlerde çalışan
Adalet personeli sayısı ceza infaz kurumları hariç
60.726’dır. Hâkim sayısı ile mahkemelere bağlı olarak
çalışan Adalet personeli sayısı genel olarak Avrupa
Birliği üyesi ülkelerdeki ortalamanın altında kalmaktadır.
Önemli bir konu da -bu çok önemli Sayın Bakanım- adalet meslek
liselerinde okuyan genç kardeşlerimizin -KPSS sınavlarında-
genel liselere göre eksik ders görmelerinden kaynaklanan sorundur. Adalet
meslek liselerinden mezun olan ve mesleğini tercih eden gençlerimize,
bakanlık, personel alımında pozitif ayrımcılık
tanımalı ve ek puan veyahut da bir ek kontenjan sağlayarak bu
gençlerimizin mezun olmaları hâlinde istihdamını
sağlayabilmelidir.
2010-2017 yılları arası ceza
mahkemelerindeki dava sayısı yüzde 20,5 azalsa da hukuk
mahkemelerinde yüzde 23,7, idari yargıda yüzde 66 oranında
artmıştır. Dile getirdiğim yıllar arası dönem
içerisinde davaların ortalama görülme süresi iki yüz seksen üç gündür. Bu
bakımdan, yargıda hedef süre uygulamasının tüm adliyelerde
uygulanması konusunda atılacak adımlar hızlandırılmalıdır.
Ülkemizde hukukun sağlıklı
işlemesi, adaletin doğru tecelli etmesi şüphesiz ki hepimiz için
hayati derecede önemlidir ancak bugün devasa yapıya sahip, oldukça
kapsamlı bir bakanlığın bütçesini görüşüyoruz. Evet,
adalet hepimize en adil ve süratli bir şekilde lazımdır.
Bakanlık da bu yapıyı çağdaş normlara göre kurmak
adına gayret gösteriyor, ki biz bunlara şahit oluyoruz.
Hiç kuşkusuz, sayın bakan ve
yardımcıları ile kıymetli bürokratlar da milletimizin
beklediği çağdaş adalet uygulamalarını hayata
geçirmenin çabası içerisindedirler. Bu çabalarına elbette Milliyetçi
Hareket Partisi olarak destek vereceğiz, katkı koyacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Öztürk.
HALİL ÖZTÜRK (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Kıymetli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, yargıya vatandaşlarımızın tereddütsüz
güvenebileceği, adalet duygusunun zihinlerde ve kalplerde yer edeceği
bir yapıda olması gerektiğine inanıyoruz çünkü adalet
olmazsa devletten bahsedilmeyecek, milletin istiklali ve istikbali tehlikeye
düşecektir.
Son olarak ve altını çizerek şunu
söylemek istiyorum: Yargının, siyasi iktidarların veya belirli
kişi ya da grupların güdümünde hareket etmeyen, bir kısım
aidiyetlerin veya siyasi tercihlerin adalet duygusunun önüne geçmediği,
daima ve her şartta hakkı savunan bir yapıda olması
gerektiğine inanıyor, 2019 yılı Adalet
Bakanlığı bütçesinin tüm Adalet Bakanlığına ve
ülkemize hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.
Değerli milletvekilleri, biraz önce grup
başkan vekillerinin söz taleplerini tur üzerindeki görüşmeler, daha
doğrusu MHP Grubunun konuşmaları bittikten sonra
karşılayacağımı belirtmiştim ama bir sayın
grup başkan vekili biraz sonra Genel Kuruldan ayrılmak zorunda
olduğunu belirtti. Eğer MHP Grubu da bu konuda anlayış
gösterirse ben sırayla sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Türkkan.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Ankara-Konya seferini yapan yüksek
hızlı tren kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan
rahmet dilediğine, Çorlu tren kazasıyla ilgili önerge kabul
edilmiş olsaydı kazaların önüne geçilebileceğine,
meselelerin tartışılmasında fayda olduğuna
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün sabah Türkiye yine acı bir haberle
uyandı. Ankara-Konya seferini yaparken “sinyalizasyon hatası”
dedikleri bir mesele yüzünden 9 vatandaşımızın
hayatını kaybetmesine vesile olan bir hızlı tren
kazası haberiyle uyandık bugün. Allah’tan rahmet diliyorum
hayatını kaybedenlere, geride kalan aile efradına ve
yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum.
8 Temmuz 2018 tarihinde meydana gelen Çorlu tren
kazasında 25 kişi hayatını kaybetmişti, 317
vatandaşımız yaralanmıştı. Biz bu kazada ihmal
olup olmadığına dair bir araştırma önergesi
vermiştik. Bu önergemiz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından
reddedildi. Eğer 8 Temmuz tarihindeki bu tren kazasıyla alakalı
araştırma önergemiz kabul edilseydi, hızlı trenle ilgili
kurumlar, buna bağlı bakanlık bu konuda biraz daha
ihtiyatlı, biraz daha dikkatli davranır ve bugün, o ihmal yüzünden
meydana gelen kazanın önüne geçmiş olabilirdik. Meselelerin
tartışılmasında, meselelerin konuşulmasında fayda
var, Meclisin bundan kaçınmaması gerekiyor; muhalefet tarafından
gelmiş olması bu meseleyi önemsiz kılmıyor.
Bugün, bu yaşadığımız
kazada sinyalizasyon hatası olması biraz daha makul bir sebep
olabilir ama umarım bir ihmal neticesi olmamıştır.
Tekrar rahmet diliyorum hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.
2.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ankara-Konya seferini yapan
yüksek hızlı trenin kılavuz trenle çarpışması
sonucu meydana gelen kazada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine, bu konuda arka arkaya gelen
hadiselerin meselenin ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiğini ortaya
koyduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın
Başkan, biz de Ankara’da sabah saatlerinde Ankara-Konya seferini yapan
yüksek hızlı trenin Marşandiz İstasyonu’na girişi
esnasında raylarda bulunan kılavuz treniyle çarpışması
sonucu meydana gelen kazada 9 vatandaşımızın
hayatını kaybettiğini, 3’ü ağır olmak üzere 49
vatandaşımızın yaralandığını, son
olarak Valilik tarafından yapılmış açıklamadan
öğrenmiş bulunuyoruz.
Çok üzüntülüyüz. Burada hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın ailelerine
başsağlığı, yaralılara da acil şifalar
diliyoruz. Allah rahmet eylesin vatandaşlarımıza.
Bu yüksek hızlı tren meselesi Türkiye
açısından bir prestij meselesidir, Türkiye için prestij
projelerindendir. Bir projeyi, onu en prestijli hâle getirecek olan şey
insanlara ne kadar iyi hizmet verebildiğidir ve insanların
güvenliğini ve hayatını ne kadar koruyarak bu hizmeti
gördüğüdür. Bu noktada, arka arkaya gelen hadiseler meselenin çok daha
ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu
hususta gereken önemin verilmesi gerektiğini ifade ediyor, meseleyi
takibimiz altında tutacağımızı da ifade etmek
istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.
Sayın Bilgen…
3.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Ankara-Konya seferini yapan yüksek
hızlı tren kazasında hayatını kaybedenlere ve HDP
Bozova Belediye Başkanı adayı Yusuf Yetim’e Allah’tan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine, bu tip kazaların
tekrarlanmaması için ciddi bir tavrın ortaya çıkması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
ben de tabii, öncelikle, bu tip vakalarda şüphesiz acıyı
paylaşmanın, şifa dilemenin, bir daha
tekrarlanmamasını istemenin ötesinde bir sorumluluğumuz
olduğuna dikkat çekerek başlamak istiyorum.
Şimdi gelen bilgiye göre, kazada
hayatını kaybedenlerden birisinin de geçen dönem Urfa milletvekili
adayımız, şu anda da Bozova belediye başkanı
adayımız olan, Başbakanlıkta bürokrat olan bir
arkadaşımız Yusuf Yetim olduğunu öğrendik.
Hayatını kaybeden herkese rahmet
diliyoruz, bütün ailelere, ailelerine, yakınlarına sabır
diliyoruz ama ortada vahim bir tablo var. Bunun üzerinden elbette küçük siyasi
hesaplarla söz söylemek şık değil.
06.30 civarında gerçekleşiyor olay ve 8’e
kadar üç farklı bilgi devletin üç farklı kurumu tarafından
açıklanıyor: Anadolu Ajansı başka bir bilgi
açıklıyor, arkasından Ankara Valiliği başka bir bilgi
açıklıyor, sonunda Ulaştırma Bakanlığı ve
Ankara Valisi de başka, üçüncü bir bilgiyi paylaşıyor.
Ankara’da, buraya beş dakika mesafede bir tren kazasıyla ilgili doğru
bilgiye ulaşmayı eğer başaramıyorsak aslında bu
güvenlik adına burada yaptığımız
tartışmaların da hiçbir anlamı
olmadığını ortaya koyuyor. İnsan
yaşamının bu kadar değersiz olmaması gerekiyor.
İngiltere’de bir dönem trenler
özelleştirildi ve arkasından çok yoğun tren kazaları
yaşandı. Sonra İngiltere geri adım attı ve yeniden
kamu işletmesine açtı.
Şimdi “Pamukova’yla ilgili kim, nasıl, ne
kadar cezalandırıldı ki etkin, ciddi bir
çalışmanın koşulları ortaya çıktı?”
diyeceğiz. Ya da Çorlu’yla ilgili burada araştırma önergesi
sunduğumuzda “Her konuyla ilgili araştırma önergesi sunarsak
milletvekilleri nerede çalışacak?” diye tepkiler aldık.
İnsan hayatının daha değerli olduğu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) – …ve siyasetin de daha
sorumluluk üstlendiği ve bu tip vakaların sadece kaza diye
geçiştirilmeyip insandan kaynaklanan, teknik ya da başka hangi nedeni
varsa bunun ortaya çıkarılması ve bir daha tekrarlanmaması
konusunda da ciddi bir tavrın ortaya çıkması gerektiğinin
altını çizmek istiyoruz.
İstifa müessesesi ne yazık ki bu ülkede
siyasette de bürokraside de bir teamül değil, bir ahlak değil. Bunun
Uzak Asya’da ya da Avrupa ülkelerinde örneklerini çokça görüyoruz. Hadi diyelim
ki böyle bir tarzımız yok, hiç olmazsa etkin soruşturma ve
sorumluların cezalandırılması galiba tekrarlamamanın
biricik teminatıdır.
Genel Kurulu selamlıyorum ben de.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.
Sayın Altay…
4.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, hızlı tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine, yürütmenin ve yürütmeye
bağlı bürokrasinin bu konudaki kusurlarını ortaya
çıkarmanın her milletvekilinin sorumluluğu olduğuna
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Milletimizin başı sağ olsun.
Her vesileyle söylüyorum, Parlamento taziye
çadırı da değildir, Parlamentoda, ülkede yaşanan
sorunların çözümüne yönelik işlerin yapılması,
konuşulması, kanunlaşması lazım.
Sayın Başkan, kazaya ve kadere elbette
inanıyoruz, inancımızın da gereği ama son zamanlarda
özellikle Devlet Demiryollarında yaşananların artık bir
kaza mantığıyla, yaklaşımıyla izahının
mümkün olmadığı da bugün sabah erken saatlerde yaşanan
faciayla bir kere daha ortaya çıktı. Pamukova ve Çorlu trajedilerinde
Hükûmeti, ilgilileri müteaddit defalar samimiyetle, iyi niyetle uyardık.
Dediler ki: “Çorlu kazasında kontrol treni yoktu.” Şimdi var, kontrol
treni yolcu trenine çarpıyor.
Gelişmiş ülkelerde teknolojiye
yapılan yatırımlar bir bilimselliğe dayanarak
yapılırken Türkiye’de maalesef, üzülerek söylüyorum, bir şova,
bir siyasi çıkara dayalı olarak apar topar yapılan ve önü
arkası kontrol edilmeden, “check balance” yapılmadan, hızla
“Bak, biz hızlı tren yaptık.” diye yapılan bu
yatırımların bedelini de vatandaşlarımız ödüyor.
Hızlı tren sistemine hızlı hareket ederek sahip olunmaz.
Hızlı tren sistemine akıllı hareket ederek, bilimsel
yaklaşımla sahip olur bir ülke. Caka satmak için, bir an önce “Biz
hızlı treni yaptık, Avrupa’daki gelişmiş ülkelerde
olanı biz de Türkiye’ye getirdik.” diyen bir anlayışla insan
hayatıyla oynanmasını doğru bulmuyoruz.
Yürütmenin üç temsilcisi burada, ne diyecekler merak
ediyorum ama ben birkaç soru sormayı bir zaruret sayıyorum.
Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde demir yolları en
güvenli ulaşım araçları, alanlarıyken Türkiye’de artık
demir yolları en güvensiz ulaşım yolu hâline geldi. Bunun
herhâlde bir izahı olması gerekir. Dünya ile Türkiye arasında
bilim herhâlde ters çalışıyor. Şimdi soruyorum:
Makinistlerin çalışma süreleriyle ilgili Niğde Milletvekilimizin
verdiği bir soru önergesini Bakanlık cevaplamış, yedi buçuk
saat çalışması gereken bir makinisti on beş saat niye
çalıştırıyorsunuz? Bunu soruyorum, bunu sormam gerekir.
“Yirmi dört saat izliyoruz.” diyorsunuz demir yollarını, merkezî
sinyalizasyon sistemi var; peki, şimdi, olay yerinden gelen bir heyetimize
Başkanlık eden Parti Meclisi Üyemiz Gökan Zeybek’ten
aldığım bilgiye göre kontrol treni ile yolcu treni sinyalizasyon
işlemindeki bir kusurdan dolayı çarpışıyor.
Şimdi, bir de bu yönetimin şöyle bir
sorunu var: Ehliyete ve liyakate dayalı görevlendirme ve atama işi
Türkiye’de bittiği için işin ehliyetine, liyakatine bakılmadan
“Bizdendir, bize biat eder, bize itaat eder.” mantığıyla
devleti, kamuyu böyle kadrolarla doldurursanız bunlarla
karşılaşırsınız.
74 yaralı var, 9 ölümüz var. Yaralılara
acil şifa diliyoruz, ölenlere rahmet diliyoruz ama iyi şeylerle
övünen iktidarın Türkiye’de yaşanan her olumsuzluğu Allah’a
havale etmesini de yanlış buluyorum. İyilik sizden, kötülük
Allah’tan; böyle şey olur mu!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, bağlıyorum.
Maden kazası olur “Güzel öldüler.” denir,
bilmem ne... Şimdi, tamamen kusur kaynaklı, ihmal kaynaklı,
adına “kaza” dediğimiz bu faciayı da Hükûmet Allah’a havale
ediyorsa Allah onları bildiği gibi yapsın!
Sayın Başkan, Parlamentoda siyasi parti
ayrımı yapmadan söylüyorum. Giden canlar bizim canlarımız
ve yürütmenin bu konudaki kusurlarını ortaya çıkarmak da ya da
yürütmeye bağlı bürokrasinin bu konudaki kusurlarını ortaya
çıkarmak da bu Parlamentoda bulunan her sayın milletvekilinin bu
millete ve Allah’a karşı öncelikli sorumluluğudur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Özkan…
5.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Ankara-Konya seferi yapan yüksek
hızlı trenin kılavuz trenle çarpışması sonucunda hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediğine, bu
tür acıların yaşanmaması için Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığı ile Hükûmetin çalışmalar
gerçekleştireceğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malum olduğu üzere bugün 06.30’da Ankara-Konya seferine
başlayan yüksek hızlı tren Ulus’tan hareket edip yine seferine
devam ederken altıncı, yedinci dakikalarda Yenimahalle mevkisinde kılavuz
treniyle çarpışmış ve 3’ü makinist 9 kişi
hayatını kaybetmiştir. Tabii, hayatını kaybedenlere
Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı, aziz
milletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yine 48
vatandaşımız hastaneye sevk edilmiştir.
Yaralılarımıza da Allah’tan acil şifalar diliyorum.
Konya seferini yapan yüksek hızlı tren
yaklaşık dört buçuk beş yıl evvel faaliyete geçmiş ve
faaliyete geçerken kendi çağdaşları içerisinde en yüksek
teknolojiyle donatılmış ve çok ileri bir teknolojiyle faaliyete
başlatılmıştır. O günden bugüne alelacele hayata
geçirilmiş bir tren değildir.
Tabii, bugün öncelikle arama, kurtarma
çalışmaları tamamlandıktan sonra hemen olay yeri inceleme
çalışmaları da başlamıştır. Olay yeri
inceleme çalışmaları neticesinde ortaya çıkacak sonuca göre
de ilgili bakanlığımız Ulaştırma
Bakanlığımız gerekli adımları atmak suretiyle
tekrar bu acıların yaşanmaması için çalışmalara
da başlayacaktır. Ancak yapılan bu çalışmaları
sadece bugün bugünü düşünerek ya da dün meydana gelen kazaları dünü
düşünerek değil, temelli, esaslı çözümler üretmek suretiyle bir
daha bu tür acıların asla ve asla yaşanmaması için ilgili
bakanlığımız ve Hükûmetimiz
çalışmalarını gerçekleştirecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bugüne kadar
gerçekleştirilen bu altyapı çalışmaları hava yolundan
kara yoluna, oradan raylı sistemlere kadar tamamen bilimsel ve teknolojik
veriler ışığında, dünyadaki en ileri faaliyetler, teknoloji
ve bilimsel çalışmaları esas almak suretiyle, gerekirse
teknoloji transferleri yapılmak suretiyle aziz milletimizin hak
ettiği en yüksek standartları hayata geçirmek üzere
başlatılmış ve faaliyete geçirilmiş
çalışmalardır.
İnşallah, bu yapılan inceleme ve
araştırmalar neticesinde ortaya çıkan sorunlar doğru
şekilde tespit edilerek en yüksek teknolojiyle demir
yollarımızı, hava yollarımızı ve kara
yollarımızı tahkim etmeye, teknolojilerini geliştirmeye
devam edeceğiz ve aziz milletimizin hizmetine sunmaya gayret
edeceğiz.
Bu vesileyle, hayatını kaybedenlere
yeniden Allah’tan rahmet, aziz milletimize ve ailelerine
başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza da
Allah’tan acil şifalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.
Söz talebiniz var mı Sayın Bakan?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Eğer uygun
görürseniz Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
6.-
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, hızlı tren kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine, konuyla ilgili idari soruşturmanın
başlatıldığına ve takipçisi olacaklarına
ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün sabah itibarıyla meydana
gelen tren kazasında hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılarımıza
da Allah’tan acil şifalar diliyoruz.
Bu konuyla ilgili hemen idari soruşturma
başlatılmış ve Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı 3 savcıyı bu konuyla ilgili
tahkikat yapmak üzere görevlendirmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız
gerekli adli soruşturmaları titizlikle takip edecek ve
görevlendirdiği savcılar marifetiyle tüm delileri, bilgileri,
bulguları dikkate alarak bu konuda ihmal, kusur, kasıt ya da hangi
konuda bir eksiklik varsa olup olmadığını bu
soruşturmada sonuna kadar takip edecektir. Bu konuyla ilgili de varsa tüm
sorumlular, buradaki tüm hukuki yollara başvurulacaktır. Bizler de bu
konunun takipçisi olacağız.
Hükûmetimiz hızlı trenle
vatandaşlarımıza çok büyük bir hizmet getirmiştir ve tüm
modern teknolojik imkânlarla bunlar yapılmıştır,
sağlanmıştır. Bu konuda sorumlular, bir ihmal varsa bu
konuyla ilgili elbette ilgili bakanımızdan da yine bilgi
geldiğinde bunu Sayın Genel Kurula arz edeceğiz. Ben şimdi
şu aşamada Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığımızın daha soruşturma
başlattığını, 3 savcının bu konuyla ilgili
görevlendirme yaptığını değerli Genel Kurula ifade
etmek isterim ve gelişmeleri yine Sayın Genel Kurula
Ulaştırma Bakanımızdan da alacağımız
bilgilerle arz edeceğim.
Tekrar başımız sağ olsun diyorum
tüm bakanlarımız adına, Hükûmetimiz adına, milletimizin
başı sağ olsun. Umarım bu tür kazaların bir daha
meydana gelmemesi için her türlü titizliği de tüm kamu görevlileri
gösterecek, tüm gerekli tedbirler de alınacaktır. Bu konuda esasen
tüm teknolojik imkânlar da kullanılmıştır.
Ben tekrar başımız sağ olsun
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın,
Hızlı tren kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan
rahmet, yaralılara şifa dilediğine, ortak önergeyle
araştırma komisyonu kurulması Meclisin sorumluluğunu yerine
getirmesinin yolunu açacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
gerçekten ortada bir facia var. Beş ay arayla demir yollarında tekrar
eden iki facia, çok sayıda insanımızın hayatını
kaybettiği facialar bunlar, yaralı sayısı da çok yüksek.
Şüphesiz öncelikle hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yakınlarına sabır ve başsağlığı dileme
görevimiz vardır ama görevimizin bununla sınırlı olmadığının
da farkındayız. Yürütme ve yargı kendi alanlarında gerekli
soruşturmaları yapacaklardır fakat Meclise de bir görev
düştüğü açıktır. Benim temennim ve isteğim bütçe görüşmeleri
tamamlandıktan sonra bütün partilerin ortak önergeyle bu iki olay temelinde
demir yollarında ve bu çalışmalarda bir eksiklik, ihmal, hata,
kusur varsa Meclisimizin de görev almasını sağlayacak
girişimde bulunmalarıdır. Bu benim temennimdir. Ortak önergeyle
bir araştırma komisyonu kurmak Meclisin de bu alanda
sorumluluğunu yerine getirmesinin yolunu açacaktır.
Tekrar, hayatını kaybeden bütün
insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, hepimizin başı
sağ olsun diyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine,
2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu
İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim
Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi
kaldığımız yerden görüşmelere devam edeceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekillerinin
söz taleplerini karşılıyordum.
4’üncü sırada Tokat Milletvekili Yücel Bulut
yer almaktadır.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı,
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları
Kurumu bütçeleri üzerine görüş ve düşüncelerimizi aktarmak üzere
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, öncelikle, mülkün
temeli olan adaleti tesis etmek mücadelesinde aramızdan ayrılan
başta Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper
Beyefendi, Ovacık Cumhuriyet Savcımız Murat Uzun Beyefendi ve
İstanbul Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz Beyefendi olmak
üzere bugüne kadar Rahmetirahman’a intikal etmiş bütün yargı
şehitlerimizi huzurunuzda şükran ve minnetle anıyorum.
15 Temmuz hain kalkışmasından bugüne
kadar büyük bir özveriyle, çoğu zaman ailelerinden uzak bir şekilde,
yoğun bir mesai anlayışı içerisinde gece geç saatlere kadar
büyük bir çileye talip olarak devletin karşı karşıya
kaldığı tarihin en sinsi kuşatmasına karşı
dimdik bir duruş sergileyen başta hâkim ve
savcılarımız olmak üzere yazı işleri müdürlerimize,
kâtiplerimize, mübaşirlerimize, kolluk kuvvetlerimize yani bütün yargı
emekçilerine de sizlerin huzurunuzda şükranlarımı sunuyorum.
En kısa zamanda adaletin bizzat, öncelikle,
Anadolu’nun tertemiz damarından beslenen, her biri de tertemiz birer
Anadolu çocuğu olan bu yargı emekçileri için tesis edilmesini
diliyoruz. Özlük haklarının, terfisinin, atamasının,
tayininin ve çalışma şartlarının her birinin içine
sinecek şekilde oluşturulmasını istiyoruz.
İnşallah, objektif esaslara dayalı bir sistemde
çalışabilecekleri bir Türkiye olması hayalini kuruyoruz ve
kendileri için de bunu diliyoruz.
Son zamanlarda, tartışmaların
odağı hâline gelen adalet kurumu, her ne kadar yıllardır
gündemden düşmüyor olsa da Türk milletinin tarih sahnesine
çıktığı günden bugüne kadar millî karakterinin
ayrılmaz bir parçasıdır ve tarihte Türk milletini tarif etmek
için kullanılan en temel argümanlardan birisidir.
Ne kadar inkâr edilirse edilsin, ne kadar görmezden
gelinirse gelinsin tüm dünyada kabul edilmesi zorunlu olan bir gerçek
vardır: Türk hâkimdir, adildir ve adaletle hükmedendir. Tarih sahnesinde
böyle anıldık. Bu necip milleti Orta Asya bozkırlarından
Balkanlara, Endülüs’e, Yemen’e ve Kafkaslara taşıyan irade sadece bu
milletin harp tekniklerini iyi bilen savaşçı bir millet oluşu
değildir, gittiği topraklara adalet vaadetmesidir, gittiği
toprakları adaletle yönetmesi ve adaletle hükmetmesidir. Anadolu’yu, yüz
yıllardır ve bugün bile İslam dünyasının Kutup
Yıldızı hâline getiren gerçek Anadolu insanının vicdan
ve merhamet sahibi oluşu, birlikte yaşadığı insanlara
adaletle hükmediyor olması gerçeğidir. Bütün mazlumlara tarih boyunca
kucağını açan milletimiz hangi kökten gelirse gelsin, hangi
inançtan gelirse gelsin, hangi mezhepten ve renkten gelirse gelsin
insanlık âlemine adalet vaadetmesiyle bilinen asil ve necip bir millettir.
Tarihte adaletle özdeşleşmiş olan bu
millet, her nasılsa bugün adalet tartışmalarının
yoğun olarak yaşandığı, gündemden düşmediği
bir coğrafya hâline nasıl gelmiştir? Çünkü Türk milletinin
edebinden ve meşrebinden, faziletinden ve erdeminden, ruh kökünden, mana
kökünden zerre nasiplenmemiş Fetullahçı bir çete tarafından,
başta adalet mekanizmamız olmak üzere, devlet
aygıtının neredeyse tamamına yakını bir
işgale uğramıştır. 2010 referandumundan sonra, din
maskesi altında örgütlenmiş ve kendini perdelemeyi başarmış
bu çete, yargının bütün mihenk taşlarını ele
geçirmiştir ve hâkim cübbesi giymiş olan bu çete Türk milleti
adına adaletle hükmetmek yerine Pensilvanya’nın çıkar ve
menfaatlerine göre zulmetmeyi tercih etmiştir. Üzerinde hâkim cüppesi olan
bu Fetullahçı örgüt mensupları yıllarca bu ülkenin
yurttaşlarının telefonlarını hiçbir yasal
dayanağı olmaksızın dinlemişlerdir. Özel hayatlar
düzmece yargı dosyalarıyla gözler önüne serilmiş ve teşhir
edilmiştir. Ardı ardına, bürokratlara ve siyasilere siyasi
itibar suikastları düzenlenmiştir. Hiçbir suçu, günahı olmayan
insanlar yıllarca bu çete tarafından hürriyetlerinden mahrum
edilmiş, adalet anlayışı temelinden
sarsılmıştır. Kimi insanımız yaşananlara
dayanamayarak kahrından ölmüş, kimisi yaşananları onuruna
yediremeyerek intiharı tercih etmiş ve hayatına son vermiş,
bu ülkenin şerefli Türk subayları Fetullahçı çetelerin elinde
yargı eliyle âdeta boğazlanmıştır.
Şimdi, bu çetelerin görmediği ve görmezden
geldiği bir hakikat vardır, o da Allah’tan başka hüküm sahibinin
olmayışı ve Cenab-ı Allah’ın tuzak kuranların en
hayırlısı olduğu gerçeğidir. Yıllarca sinsi bir
şekilde Türk milletinin bütün değer yargılarını
yağmalayan ve hırpalayan bu çete 15 Temmuz akşamı
deşifre olmuş ve Türk milletinin vicdanında paramparça edilmiştir.
İşte, Milliyetçi Hareket Partisi 15 Temmuz gerçeğini ve Türk
milletinin o gece verdiği mesajı sağlıklı bir
şekilde yorumlamıştır. Burada, bu Parlamento
çatısı altında sık sık dile getirilen “Milliyetçi
Hareket Partisine bir vahiy mi geldi?” şeklinde âdeta alaya alınan bu
duruşla ilgili bir izahat yapmak mecburiyetindeyim, o da şudur:
Bizler ülkücüyüz ve Türk milliyetçisiyiz, Fetullahçı değiliz;
Pensilvanya’daki bir iblisin gördüğü rüyadan hikmet çıkartan
ideolojik şizofrenlerden değiliz, bir sözde mehdinin verdiği
mesajla kendimizi avutacak, sözde mehdinin sözde mesajlarıyla,
vahiyleriyle yol haritasını belirleyecek bir siyasi hareket
değiliz. Bize bir mesaj gelmiştir, doğrudur, bu mesaj Türk
milleti tarafından Yenikapı’da verilmiştir, Milliyetçi Hareket
Partisi bu mesajı doğru okumuş, siyasi konumunu buna göre belirlemiş,
ortak düşmana karşı ortak vatan savunmasında ortak
aklı egemen kılmak ve tahrip olmuş adalet
anlayışını yeniden tesis etmek için bir vatan
savunması barikatı kurmuştur. İşte o vatan
savunması barikatının adı “Cumhur
İttifakı”dır ve Cumhur İttifakı bu ülkeyi
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
tanıştırmış, Türk milletine yeni bir kapı
aralamıştır.
Anayasaların milletimiz tarafından
çoğunlukla kabul edilmesi, toplumsal uzlaşının
sağlanması için tek başına yeterli değildir. Bunu
gören Genel Başkanımız, Türk milletine yeni bir kapı
aralamak için bir çağrıda bulunmuş ve terör örgütüyle
iltisaklı, irtibatlı ve üyesi olduğunu iddia ettiğimiz -4
bin olduğunu devlet olarak kabul ettiğimiz- hâkimin elinde inim inim
inleyen adalet teşkilatı yıllarca hüküm tesis etmiş,
bildiğimiz ya da bilmediğimiz binlerce vatandaş mağdur
edilmiştir. İşte, toplumsal barışın tesis
edilebilmesi için, toplumsal uzlaşının tesis edilebilmesi için,
bu tahribatın arkasından millete yeni bir kapı
aralamışken, bu insanlara da yeni bir şans verilmesi
gerçeğiyle bu teklifimizi Türkiye Büyük Millet Meclisine aktardık.
Şimdi, sizlere bir örnek vermek istiyorum çok
kısaca. Yapmaya çalıştığımız nedir? Adalet
anlayışını yeniden tesis etme gayretiyle bunları neden
dile getiriyoruz?
Elimde bir ağır ceza
başkanının, İstanbul 10. Ağır Ceza
Başkanının… Kendisi FETÖ’cü filan değildir. FETÖ’cülerin
kumpasıyla emekliliğini istemiş bir ağır ceza
başkanı, bir dosyayla ilgili şunu söylüyor -kendisi ifade verdi-
diyor ki: “Bu dosyaya başından sonuna kadar ben baktım.
Sanığın beraat etmesi gerekiyordu ama son duruşmada ben
duruşmaya çıkarılmadım, yerime Davut Bedir, Ali Efendi
Peksak, Murat Üründü’den oluşan bir heyet çıktı, savcı
olarak da Savaş Kırbaş çıktı. Bunların hepsi
şu an FETÖ’den tutuklu. Beraat etmesi gereken sanığa
altmış yıldan fazla ceza verdiklerini duydum, hayrete
düştüm.”
Şimdi, bu beyanın sahibi
yargılamayı yapan ağır ceza başkanı, FETÖ’cü
kumpasıyla artık daha fazla dayanamayarak emekliye
ayrılmış bir insan, ama bu dosyanın mağduru,
bazılarının “çete lideri” dediği, Sayın Genel
Başkanımızın ve bizlerin “dava arkadaşımız”
dediği Yakup Kürşat Yılmaz’dır. Bu ifadeye rağmen,
Türkiye'de Fetullahçılık aleyhine ilk şikâyet dilekçesini 2007
yılında vermiş olmasına rağmen, 2019
yılının Türkiye’sine kapı aralarken,
Fetullahçıların kumpasıyla hâlâ hücrede tutulmaktadır, on
altı yıldır hücrede ceza çekmektedir.
Şimdi, bu örnekten hareketle size şunu
söylemek isterim: Bu şekilde binlerce insan, bizim bilmediğimiz,
tanımadığımız insanlar, Fetullahçıların
işgali altındaki yargı organlarının elinde, hiç
bilmediğimiz, anlamsız cezalar aldılar ve bugün bu cezaları
çekmekteler.
Türk milleti büyük bir badireyi
atlatmışsa, yeni bir kapı aralamışsa, 15 Temmuzdan
hepimiz dersler çıkarmışsak, yeni bir sistem inşa etmiş
ve bunu yaşatmak istiyorsak bu insanlara da yeni bir kapı açmak, yeni
bir hayat aralamak, en azından dosyalarının tekrar gözden
geçirilmesini sağlamak zorundayız. Bu nedenle sıkça
vurguladığımız bir gerçeği tekrar ifade etmek
istiyorum. Yargılamanın yenilenmesi kurumunun tekrar hayata
geçirilmesi, çekidüzen verilmesi ve Fetullahçı hâkim, savcılar
tarafından -terörist oldukları yargı kararıyla tespit
edilmiş bu hâkimler tarafından- yargılanmış olan
vatandaşlarımıza yeniden yargılanma yolunu açmak ve cezası
kesinleşmiş insanlarla ilgili de tekrar onlara bir hayat hakkı
tanıyabilmek için bu af teklifini burada görüşmek zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YÜCEL BULUT (Devamla) – Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN – Tabii ki, buyurun Sayın Bulut.
YÜCEL BULUT (Devamla) – Hazırlamış
olduğumuz -Sayın Feti Yıldız’ın
başkanlığında hazırlanmış olan- bu yasa
teklifinin kutsal bir metin olduğunu iddia etmiyoruz, tartışılabilir
bir metin olduğunu söylüyoruz. Genel Kurula gelsin ve herkes fikrini söylesin
istiyoruz çünkü eğer geçmişten ders çıkarmış ve yeni
bir yol haritasını milletçe belirlemiş isek geçmişteki
hatalardan dolayı mağdur olmuş bu insanları tekrar hayata
kazandırmak durumundayız. Eğer ki Ergenekon terör örgütünün
kasası diye içeri aldığımız Kuddusi Okkır’ın
cenazesini cezaevinin koridoruna bıraktığımızda
hanımı onu defnedecek parayı bulamamışsa, bugün o
hanımı sefalet içinde yaşıyorsa bizim devlet olarak “Allah
affetsin.” demekten daha öte yapacağımız mecburiyetler ve
zorunluluklar vardır, bu insanlara karşı bir özür borcumuz
vardır, özür borcumuz olmayan insanlara yeni bir hayat hakkını
sunmak borcumuz vardır ve bu hepimizin üzerindeki bir vebaldir.
Süremiz yetmediği için konuşmama son
vermek durumundayım. Söyleyeceğimiz bazı hususlar vardı,
artık onları inşallah başka konuşmada tekrar
edeceğim.
Çok teşekkür ederim, çok sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bulut.
Şimdi söz, İstanbul Milletvekili Memet
Bülent Karataş’ta.
Buyurun Sayın Karataş. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEMET BÜLENT KARATAŞ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi’nin Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
ve Kişisel Verileri Koruma Kurumu bütçeleri üzerine söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikli olarak
konuşmamda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ne
anlama geliyor, işlevleri nedir, beklentimiz nedir, beklentileri yeteri
kadar karşılayabiliyor mu, neden bu kurum önemlidir hususlarında
değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
İnsan hakları, en genel tanımla,
bütün insanlar için garanti altına alınması gereken temel hak ve
özgürlükler olarak tanımlanır. İnsan hakları, kişinin
insan olduğu için sahip olduğu haklardır. Dolayısıyla
ahlakidir, insanidir ve erdem yüklüdür.
Biz kendi kültürel müktesebatımıza
baktığımızda, Türk kültürünün somut ve somut olmayan tüm
değerlerinde insana dair yaklaşımlar görürüz. Orhun
Kitabeleri’nden tutun, Kutadgu Bilig’e; Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye
öğütlerinden tutun, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e kadar bu
meselin siyasi ve tarihî boyutunu görürüz.
Dinimiz İslam’ın temel
naslarının belirleyicisi olan Efendimiz’in Veda Hutbesi’ni İslam
tarihi açısından ele aldığımızda, insanlık
ve insan hakları tarihinin de referans noktası olduğunu görürüz
ve oralarda birey hak ve özgürlüklerinin satır aralarını okuruz.
Çıkış noktası bireyi öncelediği için ve bireyi merkeze
aldığı için, burada hürriyetçilik ve şahsiyetçilik temel
çıkış noktasıdır. Birazdan bahsedeceğim konuyla
bunun arasında ilinti kuracağım.
Partimizin kurucu lideri Başbuğ Alparslan
Türkeş Dokuz Işık’ta “Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik”
umdesinde “Disiplinsiz bir hürriyet anarşi, hürriyetsiz bir disiplin
anlayışı ise diktatörlüktür.” der. Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendi ise “Milliyetçilik ve
demokrasi ikiz kardeştir ve bizim temel umdemiz hürriyetçilik ve
şahsiyetçiliktir.” diyerek ifade eder. Siz, bireyin şahsiyetine
tahakküm ederek onu birtakım duygu ve düşüncelerle terörize
edebilecek bir noktaya getirebiliyorsanız bu bir insan hakları
ihlalidir. Terör örgütlerinin çıkış noktası insan
hakları ihlaliyle başlamış, insan hakları ihlaliyle
sonuçlanmıştır. Sonuçta, Meclisin tepesinden bomba atan irade de
Kandil’den talimat alarak bebekleri katleden caniler de bu manada eylemleriyle
insan haklarını ihlal ederek, yaşam hakkını ellerinden
alan suçları işlemişlerdir. Asıl olan, terör örgütüne insan
devşirenlerin bireyi ve hürriyetçiliği referans almadan, o bireyi
kontrol altına alarak, grup hareketleri içerisinde onun en insani
hakkı olan özgürlüğünü kontrol altına almalarıdır. Bu
konunun özellikle altını çizmek istiyorum ve terör örgütlerine bakış
açısındaki insan hakları ihlalinin bu yaklaşımını
Batı’ya da insan hakları üzerinde bugün özgürlüklerin
daraltıldığını iddia edenlere de bu çerçevede cevap
verilmesi gerektiğini teklif ediyorum.
Batı’nın bu kapsamdaki
yaklaşımlarının tarihî serüvenine
baktığımızda, Birleşmiş Milletlerin güçlü ülkeleri
haklara göre mi yoksa güçlüye göre mi politikalar uyguluyor? Politikaların
belirlenmesi noktasında ne kadar insan haklarını hesaba katarak
küresel sistemi dizayn ediyorlar? Karadeniz sahillerinden Yemen’e kadar tüm
Orta Doğu’yu ve hinterlandındaki tüm coğrafyayı
şekillendirme arzusunda bulunanlar tüm bunları insanlık için mi
yapıyor yoksa kendi vatan coğrafyasındaki insanların hayat
standardını artırabilecek birtakım çalışmaların
zeminini oluşturmak için mi yapıyor? Doğu Türkistan’da
soydaşlarımıza yapılan zulme sessiz kalınması
ayrı bir soru işareti değil mi? Bu politikaların sonucu
olarak ortaya çıkan ve en yakınımızda Suriye ve Orta
Doğu neticesinde mültecilerle ve misafirlerle karşılaştığımız
bu ortam içerisinde Türkiye 3,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaparken
“Gelen, insanlarımızı rahatsız eder.” diyerek kendi
şehrinin içerisine duvar çeken, çit çeken, tel örgü çeken
Batılıları görmek doğrusu kendi içerisindeki
çelişkileri de bize göstermiştir.
Diğer bir dikkat çekici husus, daha önceki
bütçelerde İnsan Hakları Kurumu “İhtiyacımız yok.”
diyerek bütçemize tekrar kaynaklarını aktarmış. Umarım
ihtiyacımız olmayacak kadar insan hakları ihlallerinin az
yaşandığı hatta yaşanmadığı bir ülke
oluruz. Türkiye’de insan hakları ihlaliyle ilgili hususlarda Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların da
sayısının arttığını görmekteyiz. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkının bunun bir tedbiri olarak
önleyicisi olduğunu görmek olumlu bir gelişmedir fakat ülkemizde
yaşanan hususlar ve maruz kaldığımız terör
operasyonuna karşı devletin almış olduğu radikal
tedbirler konusunda vicdani, ahlaki ve insani bir tutum yürütme gayretinde olan
devlet yetkililerinin olduğu kadar, kurumlarda bu süreci istismar olarak
görüp birbirini itibarsızlaştırıp herkesi aynı torbaya
koyma niyetinde olanların varlığı da bilenen bir
vakadır.
Terörle mücadelenin kararlı bir şekilde
yapılması konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin durduğu yer
nettir ve sonuna kadar “devlet” demektedir, sonuna kadar “millet” demektedir.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
durulması gereken benim değerlendirme yapacağım bir
başka kurum Kişisel Verileri Koruma Kurumu. Kişisel Verileri
Koruma Kurumu, teknolojik gelişme ve değişimlerle beraber
bilgiye erişimin bir tuşla mümkün olduğu ortamlarda bir zaruret
olarak kurulmuş ve varlığını sürdüren bir kurumdur. Bu
kişisel veriler meselesi iki boyutludur. Birincisi, kişiye ait olan
özel bilgilerdir yani nüfus cüzdanı bilgileri, telefon bilgileri,
şahsa ait olan özel meselelerdir. İkincisi ise şahsa ait olan
özelin de özeli olan dinî inanç ve hürriyeti, etnik kökeni, mezhep
farklılıkları ve mensup olduğu kültürel çevre, özel
hayatı, sağlık meselesi dâhil olmak üzere, bilgiye erişip
erişememe konusunu muhafaza etme ve saklayabilme meselesidir. Yani devletin
görevi, milleti ile devleti arasındaki hukuku tesis ederken -nasıl ki
vatandaşlık hukukunun gereği, devletin, vatandaşın
güvenliğini sağlama, hukukunu oluşturma, eğitimini verme-
yukarıdan aşağı sorumlulukları varsa -aynı
şekilde vatandaşın da devlete sorumlulukları varsa-
devletin diğer sorumluluklarından bir tanesi de kişisel
verilerin muhafazası üzerinde hassasiyetle durması, muhafaza
etmesidir, bu mahremiyeti muhafaza etmesidir.
Bakın, birazdan söyleyeceğim konu benim
şaşırarak dikkatle takip ettiğim bir meseledir.
Kişisel verilere bir şekilde erişilerek insanların
mezhepleri üzerinden, aidiyetleri üzerinden algı yönetmek ve kafa
karıştırmak üzere açılmış sosyal medya
hesapları var. Elbette ki kişisel veriler meselesi sosyal medya ve
Twitter gibi alanlarda kişinin isteğine bağlı olarak
kendisinin beyanıyla paylaşılabilir ama bu bilgilere erişim
ve kafa karıştırmak için kullanmak isteyenlerin niyetleri
nelerdir; bunlara dikkat etmek lazım. Neden dikkat etmek lazım?
Kapılarına çarpı işareti konulan vatandaşlarımız
meselesi ısıtılıp ısıtılıp gündeme
getiriliyor. Şimdi tekrar küresel baronlar yeni stratejiyi mezhep temelli,
etnik temelli olarak, İslam dünyasını ve Müslümanları kendi
içerisinde birbiriyle savaştırarak kaos teorisini yeniden gündeme
getiriyor. Yani Kudüs hadisesi beraberinde, İslam dünyasının
gayrimüslimlerle olan çatışmasının ötesinde, İslam
dünyasının kendi içerisinde bir aradalığını
sağlayamamasına dair yeni fitne merkezlerini ve Beşinci Kol
faaliyetlerini de maliyeti en düşük alan olarak yine gerek sosyal medya ve
dijital teknoloji üzerinden, gerekse “çayın taşıyla çayın
kuşu” meselesinden hareketle Müslümanları birbirine
kırdırma stratejisi üzerinden yürüteceklerdir. Siyasi partilerin, bu
manada, politik gündemleri ve kendi tutumlarının üstünde bu konulara
yaklaşmasının gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Karataş.
MEMET BÜLENT KARATAŞ (Devamla) – Bu mahremiyet
alanına, kişisel verilerin paylaşımına ve gayriresmî
ya da bu konuda bilgiye erişmese bile, farklı bilgileri manipüle
ederek, değiştirerek kitlelerin kafasını
karıştıracak haberlere, yayınlara hassaten dikkat etmek
gerekiyor.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
kurulları her alanda takip edip gördüğümüz olumsuzlukları
eleştirip olumluları teşvik etmekle vazifemize devam
edeceğiz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Karataş.
Şimdi söz sırası, İzmir
Milletvekili Hasan Kalyoncu’ya ait.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tarım ve Orman
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Ankara’da hızlı tren kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil
şifalar diliyorum.
Tarım ve Orman Bakanlığının
birleşmesinden sonra hâlen taşra teşkilatlarının
yapılanmasında hizmetlerin yürütülmesi açısından problemler
yaşanmaktadır. Bu problemlerin bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Bakanlığın taşra teşkilatlarının havza
bazlı bir sistemle yönetilmesi veya teşkilat yapısına
döndürüleceği ifade edilmektedir. Kaynakların verimli kullanılması
ve koordinasyonu açısından bu düşünceyi olumlu buluyoruz fakat
bu sistemin, ekosistem bazlı ve hâlen bu sistemle yönetilen Devlet Su
İşleri ve Orman Genel Müdürlüğü taşra
teşkilatları yapıları dikkate alınarak
uygulanması önemlidir. Başka bir şekilde, havza bazlı
yönetim tanımlaması eyalet ve benzeri tartışmalara yol
açabilecek ve ayrıca, kamu yönetimi standardı açısından da
mahzurlu olacaktır.
6831 sayılı Orman Kanunu ormanların
korunmasını gözeten hükümler içermekteyken ihtisas
komisyonlarında tartışılmadan, üniversiteler, sivil toplum
kuruluşları ve meslek kuruluşlarının görüşleri
alınmadan biyoçeşitliliği bozacak orman ekosistemlerine ve yaban
hayatına zarar verecek düzenlemeler yapılmamalıdır.
Tarım ve Orman Bakanlığına
yıllardır çok az miktarda orman mühendisi alımı
yapılmıştır. Özellikle, millî parklardaki eleman
yetersizliği Sayıştay raporlarına konu olmasına
rağmen eleman alımları yapılmamaktadır. Sadece orman
mühendisleri alımı değil, aynı zamanda, gıda
mühendislerine, veterinerlere, su ürünleri mezunlarına, biyologlara kadro
açılmamıştır veya kadroya alım
yapılmamıştır. Bu konuda sizlere de gelen birçok talep
mevcuttur. Bu durumun giderilmesi ve atama bekleyen lisans ve ön lisans
mezunlarına imkân sunmamız gerekmektedir. Aynı zamanda, eksik
olan kurumlar arası diyalog geliştirilerek YÖK’le iş
birliğine gidilmeli, ihtiyaca binaen üniversite bölümlerinde düzenlemeler
de yapılabilmelidir.
Sayın milletvekilleri, 2013 yılında
yürürlüğe giren ve kamuoyunda “rotasyon yönetmeliği” olarak bilinen
Orman Genel Müdürlüğü Personelinin Atama ve Yerleştirme
Esaslarına İlişkin Yönetmelik uygulamada zulüm yönetmeliği
durumuna gelmiştir. Bu durumun bir an önce giderilmesi, oluşan ve
oluşacak sorunların ortadan kaldırılması
sağlanmalıdır.
Bunun yanında, orman muhafaza
memurlarının yetersizliği işleyişi sekteye
uğratmakta, yeterli şekilde işler takip edilemediği için
mevcut personel devamlı soruşturmalara maruz kalmaktadır.
Tarım ve Orman Bakanlığı taşra
teşkilatlarında görev yapan teknik personelin çalışma
koşullarından kaynaklı fiilî hizmet hakkı, benzer görevleri
yapan farklı kurum ve kuruluşlarda görev yapan kamu görevlilerine
sağlandığı hâlde bahse konu kamu
çalışanlarına hâlihazırda verilmemektedir. Bu
mağduriyetin bir an önce giderilmesi kamu çalışanları
adına önemli bir beklentidir.
Tarım ve Orman Bakanlığı merkez
ve taşra teşkilatlarında idari yönetici olarak görev yapan pek
çok bürokrat görevlerini vekâleten yürütmekte olup vekâlet yöntemiyle idari
görevleri yürütmenin pek çok bakanlık ve kuruluş için neredeyse genel
bir usul hâline geldiği görülmektedir. Bahse konu kamu görevlileri ise
yürüttükleri görevlerin tüm yetki ve sorumluluklarını üstlenirken
ekonomik haklarından faydalanamamaktadır. Bu nedenle, Bakanlık
bünyesinde bağlı, ilgili tüm kuruluşlarda mevcut idari kadrolar
için bir an önce görevde yükselme sınavı açılarak
başarılı olan kamu görevlileri mesleklerine göre boş olan
ya da vekâletle yürütülen idari pozisyonlara atanmalıdır.
Tarım ve Orman Bakanlığı
Teşkilat Kanunu ve Bakanlık hizmetlerini düzenleyen pek çok mevzuatta
Bakanlığın en temel görevlerinden birinin kontrol ve denetim
görevi olduğu tanımlanmaktadır. Malumlarınız üzere,
denetim görevi risk içermekte olup risk koşullarında görev yapan
bazı kurum çalışanlarına “risk tazminatı” adı
altında ödemeler yapılmaktadır. Bu uygulamanın
Bakanlığın teşkilat kanununda yer alan denetim hizmetlerini
yürüten tüm personele yönelik geliştirilmesi önem arz etmektedir.
Ayrıca, gıda denetimi çerçevesinde günlük
beş saatten fazla görev yapan bazı lisans düzeyi mezunu kamu
görevlilerine uygulanmaya çalışılan gıda kontrol ücreti
uygulaması, idareci inisiyatifinden çıkarılarak bahse konu
lisans düzeyi mezunu tüm personele uygulanmasının yanında,
ayrıca denetim hizmetlerinde denetmen yardımcısı olarak
görev yapan tekniker ve teknisyenleri de kapsayacak şekilde
Bakanlıkça yeniden düzenlenmelidir.
Tarımda aşırı ve bilinçsiz
kullanılan ilaç ve gübreler alıcı ortamlarda kirlenme
oluşturmaktadır. Bu konuda alınan önlemler ve denetimler
yetersizlik göstermektedir. Denetim ve önlemlerin artırılması
gereklidir.
Sürekli dile getirdiğimiz ve geleceğimizi
değiştirecek iklim değişikliği konusunda strateji
geliştirilmelidir. Bu strateji içerisinde istilacı türlerin de
ülkedeki hareketleri tam olarak ortaya konmalı ve gelecekte ürün desen
değişim senaryoları yapılmalı ve bu planlar
doğrultusunda stratejiler geliştirilmelidir. Bu konularda
üniversitelerle iş birliği yapılarak öncelikli olarak
desteklenmelidir. Aynı zamanda, çiftçimiz de bu konularda
bilinçlendirilmelidir.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre
bitkisel üretim her alanda azalmaktadır. Kanuna göre, gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1’i tarım desteği olarak
ayrılması gerekirken verilen destek miktarı yüzde 1’in
altında kalmaktadır. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi verilecek
desteğin de yerinde kullanılmasının sağlanması
gerekmektedir. Bu konuda denetimin yine sıklaştırılarak sağlanması
gereklidir. Tarım alanlarının satışlarında ön
alımla ilgili kanun tekrar düzenlenmelidir. İhaleye
çıkarılan alanlarda ön alım hakkının geçerliliği
kaldırılmak suretiyle birçok karmaşaya engel olunabilir.
Genetik mirasın korunması
açısından oluşturulan Tohum Gen Bankası çok büyük önem
taşımaktadır. Bunun yanında, Trabzon’da yeni
oluşturulan ve yapımı devam eden Ulusal Su Ürünleri Gen
Bankası da oldukça önemlidir. Bu çalışmalar üzerinde özellikle
itina gösterilmesi gerekmektedir. Yerli tohumlar üzerinde yapılan
çalışmalar özendirilmeli ve daha fazla
araştırıcının konuya yönlendirilmesi
sağlanmalıdır. Su ve sulak alanların yönetimi ve bu
yönetimdeki yetki karmaşası millî bir su politikasının
bulunmayışı gelecekte birçok probleme sebebiyet verecektir.
Son yıllarda ve günlerde görülmekte olan
sağanak yağışlar da ileriki dönemlerde artacak ve devam
edecektir. İklim değişikliği meteorolojik
değişimleri de beraberinde getirmektedir. Bu alanda da altyapı
düzenlemeleri tarımsal alanlarda alınacak önlemler paketi
oluşturulmalıdır. Felaket gelmeden önlemleri almak ülkemizin geleceğini
güvence altına almamızı sağlayacaktır. Barajlar, su
yapıları ve havza planlamaları yapılırken bu
kriterlerin tamamı göz önünde bulundurulmalıdır. Tarımda
tam manasıyla damla sulamaya geçilmesi ve kuyulardan su çekimi kontrol
altında tutulması gerekmektedir. Kaçak kuyulara izin verilmemeli ve
bu önlemler alınırken de çiftçilerimiz mağdur edilmemelidir.
Ülkemizdeki yüzey suların kirlilik düzeylerini
belirleyen çalışmalar yapılmıştır. Bu
çalışmalar doğrultusunda yüzey sularında kirli
alanların iyi duruma getirilme çalışmaları
hızlandırılmalıdır. Yer altı suni baraj ve su
havzası oluşturma girişimleri de
hızlandırılmalıdır. Akarsular üzerinde yapılan su
yapılarındaki balık geçitleri tekrar düzenlenmeli ve o bölgede
yayılış gösteren balıkların ekolojik isteklerine göre
yeniden organize edilmelidir.
Ülkemizde özellikle bazı illerde tarım
arazileri bireysel olarak veya kooperatif kurularak hobi bahçeleri adı
altında ekonomik anlamda tarım yapılamayacak boyutlarda çok
küçük parçalara bölünmekte, üzerine tel, çit, duvar ve yapı inşa
edilerek satılmaktadır. Ancak bu satışın tapu
müdürlükleri kanalıyla değil kooperatif üyeliği şeklinde
veya noter sözleşmeleri ile yapıldığı, gerek kaymakamlıklara
gerekse de tarım ve orman il müdürlüklerine yoğun şekilde
şikâyetler bulunduğu bilinmektedir. Bu durum, İzmir’de de
olduğu gibi, özellikle seçim bölgem İzmir’de Aliağa, Menderes,
Buca, Torbalı gibi ilçelerde yaygınlaşmakta ve arazi sahipleri
açısından rant kaynağı olarak görülmektedir. Şu an
itibarıyla kuruluş aşamasında olanlarla birlikte 25’e
yakın kooperatif faaliyete geçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın
Kalyoncu.
HASAN KALYONCU (Devamla) – Bu konu acil şekilde
araştırılıp çözüme kavuşturulmalıdır.
Bunun yanında Su Enstitüsünün kuruluş
amacı su politikalarını geliştirmek ve eş güdümü
sağlamak iken bu görevi yerine getirememektedir. Şu anda var olan ve
işleyen yapısıyla gösterdiği faaliyetler Su Yönetimi Genel
Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri tarafından zaten yapılmaktadır.
Ya bu enstitünün kapatılması veya asli görevine döndürülmesi
gerekmektedir.
Bütçenin hayırlı olmasını diler,
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kalyoncu.
Şimdi, söz sırası Adana Milletvekilli
Muharrem Varlı’ya aittir.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada bütçe görüşmelerine devam
ediyoruz, Tarım Bakanlığı, Tarım
Bakanlığına bağlı bazı birimler üzerinde söz
aldım, bu konulardaki fikirlerimi sizlerle paylaşacağım.
Ormanla ilgili söylemek istediğim: Orman
alanları bizim akciğerlerimiz, en iyi şekilde korunmalı;
özellikle yaz döneminde yangınlara karşı en iyi şekilde
muhafaza edilmesi ve her geçen gün de orman alanlarının mutlaka
artırılarak devam ettirilmesi gerekir.
Meteoroloji konusunda... Meteoroloji ciddi manada
ilerlemeler sağladı. Birkaç gün öncesinden kar yağışını,
birkaç gün öncesinden havanın ne kadar soğuk olacağını
artık tahmin edip bildirebiliyorlar. Bu konuda da meteorolojide
çalışan, görev yapan arkadaşlarımızı tebrik
ediyoruz, Allah razı olsun.
Tabii hayvancılık ve gıda...
Tarım ve Orman Bakanlığı konusuyla ilgili de özellikle
bölgedeki çiftçi arkadaşlarımızın beklentilerini de
Sayın Bakan buradayken, Bakanlık yetkilileri de buradayken onlarla da
paylaşmak istiyorum. Özellikle son dönemde doların artışıyla
birlikte hem gübrede hem de akaryakıtta ciddi bir artış oldu. Bu
da çiftçinin maliyet açısından en ağır girdilerini
oluşturmakta, gübre ve akaryakıt. Dolayısıyla bu manada,
Hükûmetin bir an önce gübre fiyatlarını düşürebilecek bir formül
bulması lazım. Bu şekilde, çiftçi gübre atıp ürününü
yetiştirip tekrar sattığında inancınız olsun ki
yapmış olduğu masrafı karşılayabilecek bir bedel
üretemeyecektir çünkü gübre fiyatları o kadar yükseldi ki yüzde 60’lara
varan bir artış meydana geldi. Yine, akaryakıt fiyatlarında
da yüzde 50’ye yakın bir artış meydana geldi.
Dolayısıyla tarım ürünleri aynı yerinde sayıyor. Hatta
Sayın Bakanla bir toplantıda konuşmamızda söylemiştim,
ki kendisi de hak vermişti -meseleye vâkıf olduğu için
söylüyorum- pamuk fiyatları 4.600 liradan başladı -eski parayla
söylüyorum- şu anda 3 bin liraya kadar geriledi. Yani 1 kilo kütlü pamukta
çiftçinin 1.600 lira kaybı var. Hâlbuki mazot fiyatları ve gübre
fiyatları yükseldi, düşüşe geçmedi yani çok az bir
düşüşle yükselişi devam ettiriyor. Dolayısıyla gübre
fiyatlarını ve mazot fiyatlarını Hükûmetin bir şekilde
çiftçinin kullanabileceği ve çiftçinin zarar etmeyeceği ölçüye
çekmesi lazım. Bu konuda çiftçilerimizin beklentileri var.
Yine, kimyasal ilaçlar da aşağı
yukarı yüzde 60 oranında arttı. Bunların da bir
şekilde çiftçinin lehine düzeltilmesi ve çiftçiye ucuz bir şekilde
temin edilmesi lazım. Faiz oranlarının yüksek olması da hem
çiftçinin çalıştığı tüccar açısından hem de
çiftçi açısından çok ciddi bir yük teşkil etmekte. Sayın
Cumhurbaşkanı sürekli dile getiriyor ve çok da doğru söylüyor,
çok da samimi bir yaklaşımla “Faiz oranları düşürülmeli.”
demesine rağmen ne yazık ki faiz oranları yüksekliğini
koruyor. Burada devletin bankalarının da faiz oranlarının
yüksek olması dikkat çekiyor. Yani bunu bir şekilde engelleyip faiz
oranlarını düşürmek lazım, hem çiftçi açısından
hem de çiftçinin çalıştığı tüccar açısından
önemli bir şey olacaktır.
Yine, Ziraat Bankasındaki borçlarını
ödeyemeyip yapılandırmaya gideceği zaman çiftçi, köylü
kardeşimiz, bu oran birdenbire çok yüksek meblağları buluyor
yani normalde hayvancılık ve tarım açısından verilen
faiz oranları çok iyi, buna bir şey demiyorum ama borcunu ödeyemeyip
yapılandırmaya gideceği zaman yüzde 26, yüzde 27 faiz
oranlarıyla karşı karşıya kalıyor ki bu çok
yüksek bir oran. Sayın Bakanın da bu konuya hassasiyet
göstereceğine inanıyorum.
Yine, pamuktan az önce bahsettik. Pamuk hakikaten
endüstriyel bir bitki yani mutlaka çiftçimize pamuk ektirmemiz lazım çünkü
pamuk ve pamuğun ürünlerinden -işte yağıydı,
çiğidiydi- faydalandığımız zaman aşağı yukarı
2 milyar dolarlık ithalatı engellemiş oluyoruz. 2 milyar dolar
Türkiye için çok önemli bir rakam. Eğer biz pamuğu ektirebilirsek… Ki
hem Çukurova’da hem Urfa’da hem Ege’de pamuk artış oranları bayağı
yükseldi. Bunu daha da artırarak devam ettirmemiz lazım. Nasıl
devam ettireceğiz? Bir, enflasyon oranında; iki, artan girdi
maliyetleri oranında çiftçimizi ezdirmeyecek şekilde prim
desteklerini yükseltmemiz lazım. Yani pamuğa yine 800 TL 80
kuruş prim açıklandı. Bu rakamı biraz daha
yükseltebilirsek, 1 lira gibi, 1 liranın üstünde gibi bir rakam
yapabilirsek inanıyorum ki çiftçimiz pamuk ekecektir ve Türkiye’nin de 2
milyar dolar gibi dışarıdan getirteceği pamuğa
ödeyeceği para cebimizde kalacaktır, Türk çiftçisinin cebinde
kalacaktır. Yani sadece kütlü pamuk olarak değerlendirmeyelim,
çiğidinden elde etmiş olduğumuz ham yağa
baktığımız zaman 2 milyar doların da üzerinde bir
ithalat gerçekleştirmiş oluyoruz, ki bu, bizim için çok
ağır bir maliyet. Pamuk hem de Türkiye endüstrisi
açısından, tekstil sanayisi açısından da önemli bir
şey. Yani bizim dünyada rekabet edebildiğimiz unsurlardan bir tanesi
tekstil, kumaş sektörü. Biz şimdi onun hammaddesi olan pamuğu
kendimiz yetiştiremezsek, dışarıdan ithal etmeye devam
edersek, bu, üreticimiz ve sanayicimiz açısından da ağır
bir maliyet teşkil edecektir. Onun için Sayın Bakanın bu konuya
hassasiyet göstereceğine inanıyorum.
Yine, mısır fiyatlarıyla ilgili de
sıkıntılar var. 1.100 lira gibi bir rakamla başladı
mısır fiyatları, şu anda 930 lira gibi bir rakama geriledi.
Bu, TMO’nun fiyat açıklamasından sonra biraz daha fiyatlar geriledi.
Halbuki peşin bedelle fiyat bin liraların üstünde tesis edilmiş
olsaydı bu fiyat bin liranın altına düşmez, bin
liranın üstünde seyrederdi, çiftçimiz de bundan bir mağduriyet
yaşamazdı. Bunu da dikkate alacağınıza ve çiftçimizi
mağdur etmeyeceğinize inanıyorum.
İşte, buğday fiyatlarıyla ilgili
de yine çiftçilerimizin sıkıntıları var, problemleri var.
Yani ekmek ucuzlamadı, unla yapılan, buğdayla yapılan
hiçbir şeyin ucuzlamamasına rağmen buğday
fiyatlarının düşük seyretmesi Türkiye’de önümüzdeki
yıllarda buğday ekiminin çok çok azalacağını
gösteriyor. Yani biz, zaten birçok şeyi ithal ederken kendi
yetiştirebileceğimiz havası, suyu, toprağı, iklimi
müsait olan bir ortamda buğdayı, pamuğu, mısırı
kendimiz yetiştirmez, bunları da dışarıdan ithal
edersek, bu, ülkemize ve milletimize yük getirecektir. Dolayısıyla
pamuğu ektirecek, buğdayı ektirecek, mısırı
ektirecek çiftçimizi koruyacak bir sistemi oluşturmamız lazım.
Yine, hayvancılıkla ilgili sayın
çiftçilerimizin, köylülerimizin önemli beklentileri var. Bugünlerde yine et
fiyatlarının yüksekliğinden medya organları bahsetmeye
başladı, ki doğrudur. Yani bu et fiyatları zaman zaman bir
şekilde yükseltiliyor ama Et ve Balık Kurumu piyasaya girdiği
zaman bu işi regüle ediyor. Biz aracıyı kaldırabilirsek,
eğer ki doğrudan doğruya üreticiden tüketiciye eti
sağlayabilirsek, gönderebilirsek, bunu ulaştırabilirsek
inanın ki hem üretici kazanacaktır hem tüketici kazanacaktır.
Yani, hayvancılık sektörü hakikaten ülkemizde insanların
yapmakta zorlandığı bir sektör. Yem çok pahalı, hayvan çok
pahalıya alınıyor ve onu yetiştirip sattığı
zaman çiftçi bundan para kazanamazsa hayvancılık sektöründen
çekiliyor; hayvancılık sektöründen çekildiği zaman da bir daha
köylüyü, çiftçiyi hayvancılık sektörüne döndürmek mümkün olmuyor.
Dolayısıyla da, ithal etle Türkiye’de bu işe çözüm bulmak mümkün
olmuyor. Eğer illa da bir ithalat yapmamız gerekiyorsa, her zaman
söylediğim gibi, dişi düve sayısını artıracak
ithalat yapmamız lazım. Dişi düve sayısını ne
kadar çoğaltırsak, o zaman bu dişi düvelerden
alacağımız yavrularla Türkiye’de büyükbaş -özellikle
büyükbaş için söylüyorum- hayvan eti ihtiyacını
karşılamış oluruz. Onun için, illa bir ithalat
yapmamız gerekiyorsa dişi düve ithalatı yapmamız gerekir;
bu konuda da Sayın Bakanın hassasiyet göstereceğine
inanıyorum.
Şimdi, tabii, çiftçiler üreten insanlar,
hakikaten bu ülkede ülkenin ekonomisine en fazla katkı sağlayan
insanlar. Yani, bugün ihracat yapılıyorsa yaş meyve ve sebzeyi
üreten çiftçimiz; sofralarımıza gelen o tertemiz domatesleri,
peynirleri, zeytinleri, o sıcacık ekmeği üreten çiftçimiz. Onun
için, çiftçimizi en iyi şekilde korumamız lazım. Bu konuda ne
yapılması gerekiyorsa hep birlikte, gelin, çiftçimizi daha iyi, daha
fazla üretip daha fazla kazanabileceği ortama ulaştıralım
ve onları koruyalım, yaşatalım. Onları
yaşatamazsak, onları üretimden düşürürsek inanın ki ülkemiz
çok şey kaybedecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Varlı.
Buyurun.
MUHARREM VARLI (Devamla) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben bunları bizzat bir çiftçi olarak gören ve
işin içerisinde yaşayan bir insan olarak sizlerle
paylaşıyorum, samimi duygularla paylaşıyorum. Sayın
Bakanın da bu konuda samimi olduğuna inanıyorum; daha önceki bir
toplantıda da bunlardan bahsetmişti. Özellikle Ziraat
Bankasındaki çiftçi borçlarının ertelenmesi konusu da çok
önemli. Tarım Kredi ve Ziraat Bankasındaki çiftçi borçlarının
taksitlendirilmesi… Çiftçilerimizin böyle bir beklentisi de var. Yani birçok
yere kaynak bulabiliyoruz, Türkiye'yi besleyen, doyuran çiftçilerimize de bu
kaynağı bulmak zorundayız diye düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun üçüncü turdaki
söz sırası tamamlanmıştır.
Şimdi sisteme girip söz isteyen Sayın
Servet Ünsal’a yerinden üç dakika süreyle söz vereceğim. Kendisi buraya
gelip söz talebini bana doğrudan iletti, kaza yerinden geldiğini belirtti,
heyetle birlikte orada incelemeler yapmışlar. Şimdi Genel Kurulu
bilgilendirmek üzere kendisine üç dakika süreyle yerinden söz veriyorum.
Buyurun Sayın Ünsal.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, Ankara-Konya seferini yapan yüksek
hızlı trenin kılavuz trenle çarpışması sonucunda
kazanın meydana geldiğine, bir ihmalin olup
olmadığının araştırılması için komisyon
kurulması gerektiğine aksi takdirde tren kazalarının
cinayete dönüşeceğine ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) – Değerli Başkan,
sevgili milletvekili arkadaşlarım; ben Doktor Servet Ünsal, Ankara
Milletvekili.
Olay da bugün Yenimahalle’de bizim bölgemizde vuku
buldu. Sabah 6.30 civarında Ankara Marşandiz İstasyonu’nda
kılavuz tren ile Konya’ya giden hızlı trenin burun buruna
çarpışmasıyla oluştu kaza. Sabahın erken saatlerinde
bana çok yakın olduğu için ben olay yerine gittim. Olay yeri tam bir
facia alanıydı. 206 yolculu hızlı tren Ankara’dan kalktıktan
sonra -o arada istasyon yok çünkü- Konya’ya giderken hızlı trenin
yolu üzerindeki bir kılavuz trenle burun buruna
çarpışmıştır.
Arkadaşlar, hızlı trenin yolunda
kılavuz trenin o saatlerde, o dakikalarda olmasına artık bir
ihmal mi diyelim, suç mu diyelim, hepsini önümüzdeki günlerde
değerlendireceğiz ama gerçekten çok ciddi bir olay vuku buldu. Yola
çıkan hızlı trende kazadan sonra, olay yerinde, 2 tane büyük
vagonun altına daha hiç girilememişti. O ara 9 ölü ceset
torbalarıyla olay yerindeydi, onu gördüm, 50’nin üzerinde yaralı
hastanelere taşındı. Biraz sonra hastane ziyaretlerimi
yapacağım bir hekim olarak.
Arkadaşlar, tabii, kötü bir olay ama bu benim
aklıma şunu da getirdi: Önceki yıllarda Pamukova’da böyle bir
olay oldu, daha sonra yine yakın bir tarihte, beş ay önce Çorlu’da
bir tren kazası oldu onlarca insanımızı kaybettik, bugün
Ankara’da yine böyle bir olayla karşılaştık.
Arkadaşlar, tren yolları ulaşım
alanında gerçekten en güvenilir bir ulaşım sistemi; olması
gereken de budur ama bugüne gelindiğinde özellikle bu kazaları
sık sık yaşayan bir ülke milletvekili olarak bunun artık
sorgulanması gerektiğini, soruşturulması gerektiğini
söylemek istiyorum.
Arkadaşlar, Çorlu’yla ilgili burada bir
komisyon ya da bir araştırma önergesi de verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika daha süre verelim, buyurun.
SERVET ÜNSAL (Ankara) – Bununla ilgili olarak
sevgili milletvekili arkadaşlarım komisyonunun kurulması için
böyle hani illa yakınlarının mı ölmesi gerek bilmiyorum ama
neden bazı komisyonlar kurulmuyor ve Meclisten bu olayın
araştırılması istenilmiyor.
Ben bir hekim olarak, bir doktor olarak gerçekten
çok üzgünüm. Buradan iktidardaki milletvekili arkadaşlarıma ve
diğer partilerdeki milletvekili arkadaşlarıma ivedi olarak
önerim şudur: Bir an evvel komisyonu kuralım yoksa bu tren
kazaları kader, kaza olmaktan çıkıyor artık cinayete
dönüşüyor. Arkadaşlar, bu anlamda benim bu sözlerimi bir şey
olarak değerlendirmeyin. Bir akil, bir hekim, bir abi olarak size önerim
bir an evvel bu komisyonu kuralım, şu tren kazalarını bir
araştıralım çünkü dünyanın her yerinde en uygun
ulaşım sistemi, bizde niye bu kadar kazaya neden oluyor? Acaba burada
bir ihmal var mı? AKP iktidarının bu olayları
kapatmasını istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERVET ÜNSAL (Ankara) - Bir an evvel çözüm
bulalım çünkü ülkemizin de prestiji sarsılıyor. Sevgili
Başkan ve değerli milletvekili arkadaşlarım beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum ama duyarlılık
göstereceğinize inanıyorum. Önümüzdeki günlerde mutlaka bir komisyon
kuralım, araştıralım diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünsal.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Emine
Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
31’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2019 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Şimdi İYİ PARTİ Grubu adına
konuşmalar yapılacaktır.
İlk söz, Muğla Milletvekili Metin Ergun’a
aittir.
Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN
ERGUN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugünkü tren kazasında vefat eden vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Burada bütçenin üzerinde konuşurken bir
değiştirme şansımız da olmadığına göre,
ilgili bakanlığın ilgilendiği alanlarla ilgili
görüşlerimizi genel hatlarıyla sunmak istiyorum.
Bütçesi üzerinde konuştuğumuz
Bakanlığın adındaki hem “çevre” hem de “şehircilik”
konusunda Türkiye olarak karnemiz oldukça zayıftır. Doğal çevreyi
kirlettik, bozduk ve âdeta yok ettik. Anadolu’da doğal yaşam yok
olmak üzere, Anadolu faunasını ve florasını oluşturan
nice tür ya tükenip yok oldu ya da bitip tükenmek üzere. Nice kuş türü
tükenip gitti, artık görülmez oldu, keza böcekler bile tükendi. Biliyor
musunuz, ülkemizdeki arı çeşitliliği bile kayboldu.
Araştırmalara göre ülkemizdeki, doğal yaşamdaki
arıların yüzde 90’ı yok olmuş durumda. Bunların sebep
olacağı çevre felaketlerini bir düşünelim.
Sayın milletvekilleri, daha önce bu kürsüden
ifade etmiştim, bizim medeniyetimiz ve kültürümüz çevre konusunda
aslında bir şuur medeniyetidir. İnancımız da
geleneksel kültürümüz de çevre temizliğini, su temizliğini, hava
temizliğini, hayvan ve ağaç sevgisini öğütlerken çevreye zarar
verenler hakkında çeşitli cezai müeyyideler uygulanmasını
talep ederken nasıl oldu, ne değişti de bu hâle geldik?
Karıncayı incitmekten uzak duran bir anlayıştan türlerin
yok olmasına duyarsız kalan bir anlayışa ne tez evrildik,
doğrusu anlaşılır gibi değil.
Bakanlığın adında yer alan
şehircilik konusunda da sicilimiz hiç iyi değil, özellikle AK
PARTİ’nin sicili oldukça kötü durumda. Çok açık söyleyelim, bütün
şehirlerimizi kimliksizleştirdik. Ruhu olmayan, kimliği olmayan,
hiçbir medeniyetin zihniyetini ve felsefesini yansıtmayan,
yanlarından geçerken veya içlerinde dolaşırken sanki o
şehirde hiç mimar yaşamıyormuş izlenimini
uyandırırcasına mimari estetikten uzak ve âdeta beton
yığınlarından ibaret, cansız, ruhsuz ve kimliksiz
şehirler oluşturduk. Eskilerin “Zaman keskin kılıç
gibidir.” diye bir sözü vardır; zaman iyi kullanılırsa lehe,
kötü kullanılırsa aleyhe sonuçlar doğurur. Ne yazık ki
şehirlerimiz için zaman iyi kullanılamadı ve çevreyle birlikte
onları kimliksiz, kişiliksiz hâle döndürdük.
Şehir ve şehirleşme, kültür ve
medeniyettir. Şehir, aslında içinde yaşayanların ve
kendisine hâkim olan medeniyetin, medeniyet anlayışının
teşhir ve gösteri salonu gibidir. Büyük medeniyetler kendilerini
şehirleriyle gösterirler.
Şehirlerin sadece insanların bir arada
yaşadığı hiçbir estetik değeri ve özelliği
olmayan binaların olduğu fiziksel mekânlar
olmadığını bilmemiz lazım. İnsan kültürüyle,
zevkiyle, felsefesiyle şehri inşa ettiği gibi şehir de
sanat eseri niteliğindeki yapılarıyla insanın
hayatını kolaylaştıran yol, cadde ve benzeri
düzenlemeleriyle insanı dinlendiren, huzur veren parklarıyla
insanı cemiyetleştirir yani kültürleşmeyi ve
dolayısıyla, milletleşmeyi sağlar. Bizde de geçmişte böyleydi,
Selçuklu, Anadolu beylikleri ve Osmanlı şehirlerinde söz konusu
özellikler vardı. Her biri ince bir sanat zevkinin ve derin bir felsefenin
eseri olan Çifte Minareler, İnce Minareli Medrese, Divriği Ulu
Camisi, Karatay Medresesi, Selimiye, Süleymaniye, Bursa Ulu Camisi, Ahlat
Selçuklu Mezarlığı gibi nice yapılarla donatılan
Anadolu şehirleri, Türk İslam medeniyeti için âdeta beşik görevi
görmüş ve cihanşümul bir imparatorluğun doğuşuna sebep
olmuşlardır. Yani medeniyetin beşiği olarak kabul edilen
şehirler, toplumsal gelişmeyi ve netice itibarıyla ekonomik kalkınmayı
sağlayan, katkıda bulunan mekânlardır. Dolayısıyla
şehirlerimizi yönetenlerin bir kültür politikası olması gerekir.
Peki, bugün böyle midir? Yönettiğimiz şehirlerin hangisi bu özelliklere
sahiptir?
Çil çil kubbeleriyle, bedestenleriyle,
çarşılarıyla, hanlarıyla, hamamlarıyla,
çeşmeleriyle ve günümüzde “park” dediğimiz bağlarıyla,
bostanlarıyla bizim şehirlerimiz de Türk İslam medeniyetinin
teşhir merkezleri niteliğindeydi. Erzurum, Sivas, Tokat, Amasya,
Konya, İznik, Bursa, Manisa, İzmir, Edirne ve tabii ki İstanbul
Türk İslam felsefesini yansıtan ince bir zevkle işlenmiş
nice sanat eseri niteliğinde yapıyla tezyin edilmiş idi.
Günümüzde sınırlarımız dışında kalan Üsküp,
Selanik, Bağdat, Halep gibi şehirleri de yüzlerce yıl
nakış gibi işledik ve her birini kelimenin tam anlamıyla
“medine” anlamını yansıtacak şekilde
şehirleştirdik. Oralarda devraldığımız
mirası da zevkle ve şevkle işledik ve her birine kendi ruhumuzu
kattık.
Bir imparatorluğun başkenti olarak
fethettiğimiz İstanbul’u kendi kültürel
anlayışımızda öyle dokuduk ki onu bir devletin idare
merkezi olmaktan çok öte âdeta medeniyetin, zevkin ve estetiğin de
başkenti hâline getirdik. Ya bugün? Bugün İstanbul ne hâlde? Daha
kuruluşu takip eden yıllarda mimarisiyle cumhuriyetin kuruluş
felsefesini yansıtan Dil ve Tarih-Coğrafya binası, Ankara Türk
Ocağı binası, bugün Gazi Üniversitesi binası olarak
kullanılan binalar gibi eserlere benzer binaları yapmaz, yapamaz
olduk. Süleymaniye’yi, Selimiye’yi veya Ulu Cami’yi söylemeyeceğim;
Osmanlı’nın son döneminde yapılan mekteplerdeki, camilerdeki,
medreselerdeki zevki bile kaybettik. Kendimizi kandırmayalım.
Şehirleri bu kadar kimliksizleşen bir coğrafyadan medeniyet
ışığı yükselmez. Belirttiğimiz gibi, medeniyet
ile şehir ve şehirleşme yani medine ve medeni olma durumu
birbiriyle alakalıdır. Bu, hem İslam coğrafyasında,
kültüründe bu şekildedir hem de Batı kültüründe aynıdır.
Şunu söylemek istiyorum: Medeniyet ile şehir hem birbirlerinin var
oluşlarına sebep olan hem de birbirlerini besleyen unsurlardır.
Dolayısıyla kimliksizleşen, ruhsuzlaşan şehirlerden
medeniyetin yükselmesini beklemek safdilliktir.
Şairi yetiştiren şehirdir. Eğer
kelimenin tam anlamıyla “site” ve “medine”
karşılığında şehriniz varsa orada şair
yetişir daha doğrusu şair olunur. Şehirler şairlere
ilham verir; Bursa, Edirne ve İstanbul bu tarz şehirlerimizden idi.
Öyle ki İstanbul, Nedim’e “Bu şehr-i Stanbul ki bî-misl ü
bahâdır/Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedâdır.” dedirtecek kadar
şehirdi. Ya bugün böyle midir?
Yine, İslam milletleri içinde ilk önce bizde
başlamış olan klasik edebiyatımızda bir şehrin ve
içinde yaşayanların güzelliklerini yansıtan “şehrengiz”
adlı bir tür vardır. Demek istediğim o ki, şehirlerimiz bir
zamanlar o kadar güzel, o kadar hoştu ki, şairlere öyle ilham vermişlerdi
ki edebiyatta bir türün doğmasına sebep olmuşlardı. Ya
şimdi? Tanpınar’ın “Beş Şehir” adlı eserini
yazdıracak şehirler kaldı mı elimizde? Mesihi, Zâtî,
Taşlıcalı Yahya ve daha nice edibe şehrengiz yazdıran,
zevk eseri sanat yapılarıyla işlenmiş o şehirler
kaldı mı günümüzde? Zevkten, sanattan ve kültürden mahrum
yapıların oluşturduğu ruhsuz şehirler hâline geldi
şehirlerimiz. Şehirlerimizi kupon arazi peşindeki siyasilerle
âdeta kârın dışında hiçbir kutsalı olmayan
müteahhitler mahvetti. Mimarlığı sadece belli bir metrekareye
bir yapı sığdırmak olarak gören mimar zihniyeti de
şehirlerimizi öldürdü. Artık, ne Nedim’e o mısraları
yazdıracak İstanbul ne Yakup Kadri’ye “Ankara”yı yazdıracak
Ankara ne de Tanpınar’a “Beş Şehir”i yazdıracak Anadolu
şehirleri kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Ergun.
METİN ERGUN (Devamla) - Bununla birlikte
sorunlarımız, Bakanlığın ikinci bölümüyle ilgili,
çevre bölümüyle ilgili de oldukça vahim durumdadır. Özellikle sularımızı
kirlettik, yok ediyoruz. Su kaynaklarının geleceğin en önemli
stratejik varlıkları olacağı tahmin ediliyor. Ne yazık
ki Türkiye su kaynaklarını hızlı bir şekilde tüketiyor,
yok ediyor.
Bakınız, bugün yüzey
sularımızın yüzde 80’i kirlenmiş durumda. Hesaplamalara
göre ülkemiz 2030 yılından itibaren su fakiri bir ülke olacak.
Topraklarımızı, ormanlarımızı,
meralarımızı ve tarım arazilerimizi hızla yok
ediyoruz. Bu yüzden Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
güçlü ve işini siyasetüstü hassasiyetlerle yapan bir kuruma dönüşmesi
gerekiyor. Bize bırakılan bu mukaddes emanetleri ancak bu
şekilde gelecek nesillere teslim edebiliriz.
Konuşmama son verirken önümüzdeki yerel
seçimlerin bu meselelerde köklü bir zihniyet değişimine vesile
olmasını diliyor, 2019 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ergun.
Şimdi söz sırası Ankara Milletvekili
Şenol Bal’da.
Buyurun Sayın Bal. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL BAL
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü ile Orman Genel Müdürlüğünün 2019
yılı bütçeleri hakkında İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlarım.
Evet, bugün olan Ankara’daki hızlı tren
kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı,
yaralılarımıza acil şifalar dilerim.
Değerli milletvekilleri,
sağlıklı kentleşmenin ve güvenli
yapılaşmanın birinci derecede sorumlusu olan,
iktidarlardır. On altı yıldır ülkeyi yöneten iktidar,
mülkiyet yapı grubu ve yapı sınıfı gibi idari ve
teknik konuları mal sahibinin beyanına bağlayan tasarıyla
bilimi, tekniği ve uygulayıcı olan mühendislik, mimarlık ve
şehir planlama mesleklerini inkâr ettiği gibi,
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini de yok
saymaktadır.
Kaçak yapılaşma bugün, eskiden olduğu
gibi yoksulların tercihi değil, özellikle rant peşinde
koşan yandaşların başvurdukları bir yöntemdir. Bu
durumun başlıca müsebbibi ise on altı yıldır topluma,
insana, çevreye saygı duymayan şehircilik ve kentleşme
politikaları uygulayan, ekonomik darboğazı kent
topraklarını ve doğal kaynakları pazarlayarak aşmaya
çalışan, planlama ve imar mevzuatıyla getirilmiş olan
düzenleyici kural ve sınırlandırmaları ekonomik
gelişmenin önünde engel olarak gören AKP iktidarıdır.
Evet, imar barışını genel seçim
öncesi oy devşirmek ve boşalan kasaları doldurmak için alelacele
çıkardınız ve ilan ettiniz. Bu konuda sıkıntı
duyan vatandaşlarımız konudan çok memnun oldu ama uygulamaya
başlayınca şikâyetler ayyuka çıktı. Başvuracaklar
için veya başvurmuş olanlar için, brüt metrekare veya kat hesabı
konusunda hatalı beyan verilmemesi için tapu ve kadastro müdürlüklerinin
ücretsiz destek vermesi gerekirdi. Yine, maddi durumu yeterli olmayanlara
taksitlendirme imkânı tanınması gerekirdi. Hâlen,
başvurusunu yapmış olanların herhangi bir hatalı
beyanı mevcut ise bunların da güncelleme veya ek ödemeyle telafi
edilmesi gerekirdi. Köy muhitindeki çok eski binaların, değerlendirme
yapılırken, ücretlerinin minimum tutulması gerekirdi. Yeni bir
bina ile çok eski bir binanın aynı bedeli ödememesi gerekirdi.
Hisseli olan yerlerde tapuya başvurulabilmek için her kişinin
ayrı ayrı muvafakatinin ve imzasının alınması
gerekmektedir. Ancak bu uygulama tapunun alınmasını
imkânsız hâle getirmektedir. Bu konuda gerekli düzenlemelerin
yapılması gerekirdi. Yapı belgesiyle beraber brüt metrekare
oranları değişenlere herhangi bir toplu ödeme veya bir ödeme
çıkarılmaması gerekirdi, yapılmadı. Evet, hayat
şartlarının günden güne zorlaştığı bir
ortamda bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmazsa vatandaş
elindekinden de olacak.
Ankara’da imar barışı beklerken
dozerlerle karşılaşan Mamaklılar örneğini vermek
isterim. Kendilerine gösterilen uzaktaki yerlerden ve belediyenin
adamlarının evlerini 10 bine kapatmasından şikâyetçiler.
Tepecik, Huzur, Dostlar Mahalleleri mağdur durumda. Çoğuna belediye
“işgalci” dedi ancak buradaki vatandaşlar vergilerini ödüyorlar,
binlerce lira ödeyerek imar barışı için başvursalar da
aylardır cevap alamamaktan şikâyetçiler.
İktidarın hazine arazilerine
bakışına gelince, “Hazineye ait taşınmaz mallara
yönelik işgalleri önleyemiyoruz, bunları satarak elden
çıkaralım, en doğru ve rasyonel çözüm bu.” Öyle mi? Beyler,
işgalleri önleyecek etkili ve caydırıcı düzenlemeler
yapın ve titizlikle uygulayın. Hazine arazileri yabancılara,
yandaşlara satılarak ülke ekonomisini kurtaracak kaynak
değildir. Gelecek nesillerin, mirasyedi gibi, hakkına tecavüz
ediyorsunuz.
Gelelim ormanlarımıza… Tarım ve Orman
Bakanımız burada. Orman teşkilatı bünyesinde 2000’li
yıllarda 44 fidanlık müdürlüğü, 179 orman
fidanlığı vardı. İktidarınız döneminde 16
fidan müdürlüğü ve 67 fidan şefliği kapatılmıştır.
Erozyonla mücadelede dünya lideri olduğumuzu söylüyorsunuz fakat
kaybettiğimiz topraklardan, tarım alanlarından, mera
alanlarından bahseden yok.
Son on beş yılda 4 milyar ağaç
diktiğinizi söylüyorsunuz. Beş yıl önce de aynı, 4-4,5
milyar ağaç dikildiğini söylüyordu Sayın
Cumhurbaşkanı. Bu fidanları nereye diktiniz? Metrekare
hesabı yapıyorum, eğer siz doğruysanız memleket
baştan aşağı fidan ve ormanlarla dolmuş olmalıydı.
Orman Genel Müdürlüğümüzün sitesine göre değerlendirdiğimizde,
Türkiye'de 22 milyon hektar orman var ve siz on beş yılda sözde 4
milyar ağaç dikerek orman varlığımızı 23 milyon
hektara çıkarmışsınız. Yani kendi resmî
beyanınıza göre yüzde 4 ila 5 arası bir artış
sağlamış olmalısınız ama bu durumda da bir dönüme
yaklaşık 80 fidan düşüyor. Acaba vatandaşlarımıza
ne kadar çevreci olduğunuzu göstermek için postayla
yolladığınız tohumları da mı saydınız?
Milletin göremediği yazlık evlere, kış bahçelerinize bu fidanları
diktiyseniz kaçırmış da olabiliriz. Bir de sormadan
edemeyeceğim, siz bu fidanları nereden alıyorsunuz? Fidanları
da mı ithal ediyorsunuz?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İthal
ediyorlar, ithal ediyorlar.
ŞENOL BAL (Devamla) – Bir o eksikti, artık
fidan rantı da varsa hayırlı olsun diyorum.
Evet, ormanı seven, doğayı seven
arkadaşlarım; biz sizin orman sevginizi de ecdada
saygınızı da iyi biliyoruz. Siz birinci derece sit alanı
olan Atatürk Orman Çiftliği’ne yasaları ve Anayasa’yı delerek,
10 bin ağacı yok ederek kaçak saray yaptınız. Siz Mustafa
Kemal Atatürk’ün bizzat çalışarak mucizeyi gerçekleştirdiği
ve gelecek nesillere miras bıraktığı, Ankara’nın
akciğerlerini yok ettiniz. Ankara’da kaçak saray yapacak başka yer
yok muydu? 10 bin ağacı keseceksin, yüz yıllık tarihi yok
edeceksin, sonra saray kapısında fidan diktim diye hava atacaksın.
Havanız da batsın, saraylarınız da batsın.
“Külliye” falan diye isim takarak
sarayınızın kaçak olduğunun üstünü örtemezsiniz. Kaçak
saray için kalktınız, Almanya’dan 280 tır ıhlamur, gürgen
ve çınar ağacı aldınız. Yerli ve millî imişler(!)
Sarayın koridorlarını ithal ağaçlarla süslediniz ama o
ağaçlar da tutmadı, toprak kabul etmedi; birkaç kere de denediniz,
milletin parasını çöpe attınız. Kaçak sarayın
mobilyaları, ağaçları ve mermerleri için harcanan paranın
ise 70 milyon dolar olduğu yazıldı, çizildi.
O da yetmedi, Marmaris’te Okluk Koyu’nda yazlık
saray yaptırıyor muhterem, saraylara hiç doyamadı. Onun için 40
bine yakın sığla ve çam ağacının kesildiği
yazıldı. Tabii, yandaş medyanın basınında
bunları görmek ne mümkün. Duyumlarımıza göre siz İstanbul’daki
Validebağ Korusu’na da göz dikmişsiniz millet bahçesi yapmak için.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Ne güzel işte.
ŞENOL BAL (Devamla) – Evet, orayı da
betonlaştırmayla, eserinizle inşallah övünürsünüz.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Övüneceğiz.
ŞENOL BAL (Devamla) – Bir ağaç kolay
yetişmiyor değerli milletvekilleri, uzun yıllar gerekiyor.
Nasıl kıyıyorsunuz? Mustafa Kemal Atatürk Yalova’da bir
çınar ağacının dallarını kesmemek için raylar
üzerinde köşkü kaydırmıştı. Burada çınar
kesilebilirdi, köşk yıkılıp yapılabilirdi ama burada
verilmek istenen mesaj önemliydi, anlayana tabii ki. Biz mesajı
aldık, biz evlatlarımızı bir çınar
ağacının dalına balta vurdurmayan liderin yolunda
yetiştirdik değerli milletvekilleri.
Bu bütçenin hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum ama bu bütçenin yeteri kadar konuşulmadığı
kanaatindeyim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bal.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan,
söz talebim vardır.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kayda geçmesi açısından birkaç hususu
ifade etmek istedim. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, her
şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü
çerçevede Cumhurbaşkanlığı makamının
çalışma gerekleri çerçevesinde yapılmış, imar
mevzuatı, çevre mevzuatı çerçevesinde tüm hukuki gerekler yerine
getirilerek inşa edilmiş yerli ve millî bir çalışma
binasıdır ve milletin adına kayıtlıdır. Millete
ait olan, milletin evi olan, muhtarlarımızdan tüm toplum kesimlerine
kadar tüm milletimize kapıları açık olan
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne karşı yürütülen
itibarsızlaştırma çalışmaları aziz milletimizi
yaralamaktadır. Bu noktada, hukuka ve bütün anayasal düzene uygun olarak
yapılmış bu Külliye ülkemiz ve milletimizin hem itibarı hem
de Cumhurbaşkanlığı makamının
çalışmalarını yerine getirmek amacıyla aziz
milletimize hizmet etmeye devam edecektir.
Genel Kurula arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.
Şimdi söz sırası Antalya Milletvekili
Hasan Subaşı’na aittir.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ankara’da yaşanan tren kazası nedeniyle
kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı
yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum, ailelerine ve
milletimize de başsağlığı dileklerimi sunuyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ve Adalet Bakanlığı bütçe teklifi hakkında
konuşmak için söz almış bulunuyorum.
Bütçe konuşmalarını izliyoruz,
iktidar partisine mensup hatipler ve Sayın Bakan “Durmak yok, yola devam.”
diyerek bütçe taslağını hem övmüşlerdir hem
savunmuşlardır. Ben burada şunu söylemek istiyorum: Keşke
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik tablo, kriz dönemi, adalette
yaşanan çöküntü ve kriz nazara alınarak bu bütçeler
hazırlanabilseydi ama bence bu fırsat
kaçırılmıştır ve burada Hükûmetin ısrarla
“İyiye gidiyoruz, yola devam.” duruşu Türkiye’de ciddi sorunlar
yaratmaya devam edecektir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemini gerçekten savunmak zorundalar, artık bu işe
başladıktan sonra. Sayın Cumhurbaşkanı
Yardımcısı sözlerinde “Daha dinamik, daha çabuk hizmet
verebilmek için bu sistem benimsenmiştir.” dediği zaman ben şunu
söylemek istiyorum: Yetkilerin tek elde toplanmasıyla, merkezde
toplanmasıyla hızlı işleyen, hızlı hizmet üreten
hiçbir sistem yoktur. Dünya tam da bunun tersini yaparak liyakat sahibi
bürokratik çevrelere, mahalli idarelere yetkiyi paylaştırarak
hizmetleri çabuklaştırmış, dünya bunu keşfetmiş,
yüz yıldır da bu, dünyanın gündemindedir ama Türkiye’de maalesef
bütün yetkiler tek ele alınmak suretiyle -Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcımızın dediğinin tam
aksine- sistem çalışmamaya başlamış;, adalette, millî
eğitimde, sağlıkta, turizmde, tarımda ve ekonomide
çöküntüler başlamıştır.
Ben keşke bu fırsat
kaçırılmasaydı da bir kriz bütçesi hazırlanabilseydi dedim
yani bir sosyal rehabilitasyon projesi, bir sosyal devlet projesi hâline
getirilebilseydi, tam bir tasarruf projesi hâline getirilseydi, kriz nazara
alınarak ona göre bir bütçe yapılabilseydi. Bana göre, bu fırsat
kaçmıştır.
Bütçeye baktığımız zaman, 125
üniversitemize 30 milyar ödenek ayrıldığını görüyoruz.
125 üniversitemize 30 milyar ayrılırken sadece Harvard
Üniversitesinin bütçesi de buna eşit. Sonra da diyoruz ki “Bizim
üniversitelerimiz niye ilk 500’ün içinde değil?” Çünkü ne
araştırmaya ne geliştirmeye ne de eğitim kalitesine yetecek
imkân sağlanmamıştır. Hele hele en önemlisi, özgürlükler ve
özerkliği elinden alınınca üniversitelerimiz fikir de üretemez
olmuşlar ve yaratıcı olamamaktadırlar.
Yine bütçeye baktığımız zaman,
önümüzdeki yıl 117 milyar faize ayrılmıştır.
Artık bugün bankaya müracaat edenler yüzde 40’lar seviyesinde ancak kredi
bulabilmektedir, onu da bulabilirse. Esnaf ve çiftçiye de kredi imkânı
artık sağlanamamakta “Deniz bitti.” denilmektedir.
Geçenlerde söz etmiştik, UYAP verilerine göre
Türkiye’deki icra dosya sayısı 2008 yılında 8 milyon 613
bin iken 2018’de 19 milyon 901 bin olmuştur. 2002’de 1,6 milyon kişi
kredi kartı borçlusuyken 2018’de 32 milyon kişi kredi kartı
borçlusudur. 2002’de 926 bin kişi açlık sınırı
altında ücret alırken 2018’de 16 milyon 500 bin kişiye,
yoksulluk sınırı ise 2002’de 18 milyon kişiyken 2018’de 22
milyon kişiye ulaşmıştır. Bunlar bir ekonomik krizin
göstergeleridir. Bunu saklamanın, yokmuş gibi göstermenin
“Yükseliyoruz, yüceliyoruz, kalkınıyoruz.” demenin bir anlamı
yoktur. Bunların sağlıklı tartışılabilmesi
gerekmektedir.
Keşke bu bütçede bir sosyal restorasyon
yaşanabilseydi. Emeklilikte yaşa takılanlar, gösterge
bekleyenler, açlık sınırının altında, yoksulluk
sınırının altındaki milyonlar ve 32 milyon kredi
borçlusu düşünülerek bir restorasyon projesine dönüştürülebilseydi,
bir tasarruf projesine, bir tasarruf bütçesine dönüştürülebilseydi. Ama
hükûmet sisteminin başındaki Cumhurbaşkanımıza
baktığımız zaman tasarrufun olmadığını,
itibardan tasarruf edilemeyeceğini söyleyerek her konudaki savurganlığımız
başta Hükûmetin başından kaynaklanmaktadır. Ben çok
değinildiği için kendi ücretine yapılan zamdan çok da bahsetmek
istemiyorum ama bu arada, keşke yine bu bütçede üretime yönelinseydi,
tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi için ciddi
paylar ayrılsaydı çünkü “yerli ve millî” derken Anadolu
topraklarını yoksul bırakmışızdır, tarımı,
tarım sektöründe yaşayanları neredeyse şehre göç
noktasına ve topraklarını terk etme noktasına
bırakmışızdır.
Şimdi, hayvancılık yapan
yurttaşlarımız et kombinalarında, mezbahalarda sıra
beklerken geçenlerde Dışişleri Komisyonuna Sırbistan’dan 5
bin ton et ithal etmek için bir protokol onay için gelmiştir,
İYİ PARTİ milletvekillerimizin muhalefet şerhiyle bu,
Komisyondan geçmiştir. Bunu ciddi bir kriz nedeni olarak görüyorum çünkü
gerçekten, hayvancılık yapan, besicilik yapan insanlarımız
zor durumdadır, hele, yem fiyatlarıyla bu içinden çıkılmaz
hâl almıştır. Hele, kış günlerinde sadece yemle
beslemek zorunda kalan besicilerimiz kombinalarda sıra beklemektedir
hayvanını kestirebilmek, borcunu ödemek için ama 5 bin ton daha
ithalat bu sektörün belini bükecektir.
Bunlar ekonomik kriz göstergesi dedik;
plansızlık, programsızlık demiştik ama adaletteki kriz
hepsinden önemli, o daha derindir. Sadece bir rakam, istatistiki bilgi vermek
istiyorum. Şüpheli sıfatıyla soruşturma geçiren 2006
yılında 2 milyon 943 bin kişiyken 2017 yılında 11
milyon 985 bin kişiye ulaşmıştır. Yani 12 milyon
kişi şüpheli sıfatıyla soruşturma geçirmektedir. Bu,
ne kadar vahimdir. Bunlar büyük ihtimalle bizim gözü kapalı olmak yerine
gözü açık adaletimizin marifeti ve 12 milyon kişinin içinde büyük
çoğunluğunun muhalefet olduğunu söyleyebiliriz. Hükümlü
sayısında da çarpıcı bir istatistiki bilgi vermek
istiyorum. 2002 yılında hükümlü sayısı 30.637 kişiyken
2018 yılında 202 bin kişiye ulaşmıştır yani
bundaki artış yüzde 560’tır. Cezaevi personeli 25 binden 60 bin
kişiye çıkmış ve yine 2023 yılına kadar 228 yeni
cezaevi yapımı için plan, program yapılmıştır.
Türkiye'nin “Gelişiyoruz, kalkınıyoruz, büyüyoruz.” derken hangi
istikamette büyüdüğünü, kalkındığını bu veriler
çok açıklıkla veriyor.
Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde -maalesef çok
acı, onu vermek bile istemiyordum- 2014’te 59’uncu sıradayken 2018’de
101’inci sıraya düşerek Kenya, Uganda gibi ülkelerin bile gerisine
düşmek mahcubiyet vericidir.
Yargının
bağımsızlığından,
tarafsızlığından bahsetme imkânımız hiç
kalmamıştır. Yargıcın teminatı da
olmadığı için artık yargıçlar ve savcılar
savrulmaktadır ve siyaset hukukumuza, adaletimize egemen olmuştur
maalesef.
“Geçmişte yaşanan Yassıada
yargılamaları tarihte kaldı.” derken “Geçtiğimiz
yıllarda yaşanan Ergenekon soruşturmaları faciası,
tutuklananlar hatırlardan uzak olmamalıdır.” derken şimdi
FETÖ soruşturmaları, tutarsız, adaletsiz yargılamalar ve
soruşturmalar sonucunda, adalet tümüyle içinden çıkılmaz hâle
gelmiştir. Öyle ki artık yıllarca FETÖ konusunda uyaran
yazarımız, çizerimiz ve bu konuda mücadele eden insanlar FETÖ’den
tutuklanmaya başlamıştır ve son olarak da geçen gün Necati
Doğru, Emin Çölaşan gibi isimlere de FETÖ’cü oldukları
iddiasıyla soruşturma başlatıldıktan sonra buna
söylenecek bir şey bulamıyorum ama “şaka gibi” demek içimden
geliyor.
Türkiye’de bize en çok lazım olan demokrasi
diye düşünüyorum. Hukukun bu kadar savrulduğu yerde insan
hakları ve demokrasi bizi bir şekle sokabilir ama insan hakları
kavramından uzaklaşan siyaset kurumu, yargı, adalet müesseseleri
maalesef toplumumuzu çıkmazlar içinde yaşatmaktadır;
çalkalanmaktayız. İnsan Haklar Evrensel Beyannamesi’nin
imzalanmasının 70’inci yılında yine her an insan hakkı
ihlalleri ülkemizde yaşandığı gibi, bizzat
Cumhurbaşkanımız da bir savcıya, yargı
kararlarına, insan hakları kararlarına karşı
rahatlıkla “Hadi oradan!” “Ben seni tanımıyorum.” “Sen kimsin!”
“Haddini bil!” gibi sözler sarf edebiliyor. Bu sözleri sarf ettiği zaman o
yargının, yargıcın ya da savcının durumunu
düşünün, bağımsız hareket edebilme şansı hiç
kalmaz.
Alevi yurttaşlarımızın
ibadethane olarak saydıkları cemevi konusunda ne siyaset kurumu ne
yargı kurumu “Bu böyledir.” diyememiştir; o, bizim siyaset kurumunun
ve yargının utancıdır, insan hakları konusundaki
seviyemizi gösterir ama nihayet 2014’te bu karar alındıktan sonra
Türk yargısında benzer kararlar çıkmaya
başlamıştır, nihayet geçen gün de bir mahkeme
kararı... Yine, 70’inci yılda olması nedeniyle bahsediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) – Yargı kararı
vermiş ve ibadethane saymıştır.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hükûmet
uygulamıyor ama efendim, bilginiz olsun.
HASAN SUBAŞI (Devamla) – Sayın
Ağıralioğlu’nun söylediği gibi, caminin alternatifi tabii
ki değildir ama “Bu benim ibadetgâhımdır.” diyen insanların
ibadetgâhıdır.
Ben, belediye başkanlığım
döneminde, 1990’lı yıllarda ilk cemevinin temelini atarak, arsa
tahsis ederek, planını yaparak inşasına yardımcı
olduğum zaman, bunun, Türkiye'de bir ilk kamu hizmetlisinin desteği
olduğunu bilmiyordum. Birkaç yıl önce Aleviler, Alevi
hemşehrilerimiz beni çağırıp da bir plaketle
ödüllendirdiklerinde “Bu ne?” demiştim, “Türkiye'de -Antalya’da- cemevi
yapılmasında kamu hizmetlisinin desteğini ilk sizden
görmüştük; bu, onun plaketi.” demişlerdi. Bununla mutlu olmuştum
ama bir taraftan da utanç duymuştum. Türkiye'de insan hakları
konusundaki geri kalmışlığımız, bugün adaletin ve
hukukun en önemli sorunudur diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ, CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Subaşı.
Şimdi söz sırası Antalya Milletvekili
Feridun Bahşi’de.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elim kazada hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza rahmet, yakınlarına
başsağlığı, yaralılara da sağlık
diliyorum.
Ceza ve İnfaz Kurumu ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumu, Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu ve Kişisel Verileri Koruma Kurumu bütçeleri üzerine,
İYİ PARTİ görüş ve düşüncelerini aktarmak üzere söz
aldım. Büyük Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
1970’li yıllarda okuduğum, Lenin Edebiyat
Ödüllü büyük Türk edebiyatçısı Cengiz Aytmatov’un hikâye ve
romanlarında millî duyguların nasıl ustaca işlendiğini
görmüş ve şaşırmıştım. Büyük ustanın
dün doğum günüydü. Saygı ve özlemle anıyorum, ruhu şad
olsun.
Değerli milletvekilleri, hukuk düzeninin son on
altı yılda tamamen şirazeden çıkmasıyla cezaevlerinde
sıkıntılar had safhaya ulaştı. On altı yıl
-neredeyse bir nesil- özellikle eğitime önem verilebilseydi bu bozulma, bu
vahim tablo yaşanmıyor olurdu diye düşünüyorum. İsterseniz
bu bozulmayı gözler önüne sermek için on altı yıl önceki tutuklu
ve hükümlü sayılarını ve günümüze kadar olan
artışları kıyaslayayım.
2002 yılında tutuklu 30.637, hükümlü
28.550, toplam 59.187’dir. 2008 yılında tutuklu 43.157, hükümlü
57.947, toplam sayı 101 bindir. Altı yılda tutuklu ve hükümlü
sayısı neredeyse 2 katına çıkmış. 2018
yılı için ise Sayın Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e kulak
verelim. Sayın Gül 30 Mart 2018 günü yaptığı
açıklamada 189 bini adli, yaklaşık 50 bini terör suçlusu, toplam
240 bin tutuklu ve hükümlü olduğunu açıklamıştır.
211.274 yatak kapasiteli 449 cezaevinde bulunanların Haziran 2018
rakamlarıysa 194.113’ü adli, 48.924’ü terör olmak üzere toplam 243.037
olup 35.150 kişinin cezaevlerinde yatacak yatağı dahi yoktur.
Şimdi diyecekler ki “Efendim, terör örgütü, darbe kalkışması
bilmem ne…” En azından bu konuda bu bahanenin arkasına
sığınmayalım efendim. 59 binde
aldığınız tutuklu, hükümlü sayısı, nasıl bir
müflis politika izlendiyse 16 yılda 250 bine çıkmış. Hatta
cezaevlerindeki bu yığılmışlık sebebiyle
bazı partiler af ya da ceza indirimi içeren yasa teklifleri gündeme
getirmektedir.
Cumhuriyet döneminde en fazla cezaevi
inşaatı AK PARTİ hükûmetleri döneminde yapılmış
ve bu inşaatlar hızla devam etmektedir. Hatta bir kısım AK
PARTİ milletvekilli, cezaevi inşaatlarının kendi
şehirlerinde bir yatırım olduğunu dile getirerek bunu
siyasi ranta çevirme çabası içine girmişlerdir.
Diğer bir konu ise son yıllarda binlercesi
FETÖ gerekçesiyle ihraç edilen ve kalanların da zorluk ve
imkânsızlık içinde çalıştığı ceza ve
tevkifevleri personelinin talepleri. Yıllarca adalet komisyonu
başkanlığı yapmış bir kişi olarak o
yıllardan beri süren ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan bu
sorunları bir kez de bu kürsüden ben dile getireyim. Bu talepler; cezaevi
müdürünün ek göstergelerinin 3600, infaz koruma memurlarının 3000’e
çıkarılması; infaz koruma başmemurlarının
kadrolarının 1’inci dereceye, infaz koruma memurlarının
3’üncü dereceye kadar düşürülebilmesi; iş yurtlarından elde
edilen gelirlerden dağıtılan kâr paylarının bütün
personele teşmil edilmesi, can güvenliği sebebiyle görevdeyken
taşıdıkları silah ruhsatlarının emeklilikten
sonra da harç ve vergiden muaf tutulması, cezaevlerinde genel idare
hizmetleri sınıfında çalışanların genel idare
hizmetleri sınıfından çıkarılıp güvenlik hizmetleri
sınıfına alınması.
Değerli milletvekilleri, zaman kısa, konu
çok. 5275 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesinde kurum hekimi
tarafından ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı olduğu
belirlenen meslek sahibi olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan isteklilerin
kurum imkânları ölçüsünde belirlenen ücret
karşılığında atölye ve iş yurtlarında
çalıştırılabilecekleri düzenlenmiştir. Bugün cezaevi
iş yurtları, tarım ve hayvancılıktan mobilyaya,
tekstilden yangın tüpü imalatına birçok farklı iş kolunda
faaliyet yürüten; 3,7 milyar TL’ye yakın bütçesi, mal ve hizmet
satışından yıllık 1,1 milyar geliri; müdüründen sosyal
çalışmacısına, öğretmeninden infaz koruma memuruna
kadar değişik unvanlarda olmak üzere 385 ceza ve infaz kurumunda
çalışan yaklaşık 57 bin personel ve 258 farklı iş
yeri olan büyük bir iktisadi teşekkül gibi işletilmektedir.
Değerli milletvekilleri, 10 Aralık 1948’de
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda imzalanan İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi 6 Nisan 1949 yılında da Türkiye tarafından
onaylanmıştır. Beyanname’nin önsözünde bulunan
“İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan haysiyetin ve
bunların eşit ve devir kabul etmez haklarının
tanınması hususunun, hürriyetin, adaletin ve dünya
barışının temeli olmasına; insanın istibdat ve
baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması
için insan haklarının bir hukuk rejimi ile korunmasının
esaslı bir zaruret olmasına” hükümleri Birleşmiş Milletler
üyesi devletlerin neyi taahhüt ettiklerini ortaya koymaktadır.
Beyanname’nin 1’inci maddesi “Bütün insanlar hür,
haysiyet ve hakları bakımından eşit doğarlar.” der.
Türkiye’de on altı yıllık iktidar uygulamalarında herkes
eşit ancak AK PARTİ’ye oy verenler daha bir eşit hâle geldi.
“Benden olan” “benim gibi düşünen” ve “bana oy verenler” gibi
değerlendirmeler öne geçti. Türk toplumunun ayrışmasına yol
açan bu siyaset takip edildi. Beyanname’nin 2’nci maddesi bizim
Anayasa’mızın 10’uncu maddesiyle aynı paraleldedir: “Herkes,
ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide,
milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer
bir fark gözetilmeksizin işbu Beyanname’de ilan olunun tekmil haklardan ve
bütün hürriyetlerden istifade edebilir.” denmektedir. 17’nci maddeyse “Hiç
kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.” hükmüyle, yargı
kararı olmaksızın müsadereyi yasaklamıştır. 1856
sayılı Islahat Fermanı da müsadereyi
yasaklamıştır. “Darbeyle mücadele” adı altında,
kişilerin mal varlıklarına yargı kararı
olmaksızın el konulduğu, tacizlerin, tecavüzlerin, kadına
şiddetin giderek arttığı, madencilerin, işçilerin her
gün denetimsizlik nedeniyle iş yerlerinde iş cinayetlerine kurban
gittiği, kayırmacılığın her gün daha da
arttığı bir ülkede insan haklarından söz etmek elbette
mümkün değildir. Bu konuda ihlaller her alanda yaşanmaktadır.
Düşünce ve ifade özgürlüğü, kişi özgürlüğü ve
güvenliği, adil yargılanma, cezaevleri, toplantı ve gösteri
yürüyüşleri, laiklik ve din özgürlükleri konusunda her türlü ihlal
yaşanmaktadır. Huzurun bir bedeli vardır, biliriz ancak
muktedirler bu bedeli çok fazla artırıyor ve kaldırılmaz
hâle getiriyor. Toplumu bu kadar zorlamayın. Yol yapmakla, köprü, tünel
yapmakla insan haklarını geliştiremezsiniz. Demokrasiyi
güçlendirerek, hukukun üstünlüğünü, yargı
bağımsızlığını hayata geçirerek, her alanda
insanlara eşit haklar sunarak bu alanda bir gelişme
sağlayabilirsiniz.
Büyük Türk milletini ve Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bahşi.
Şimdi söz sırası Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş’ta.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün Ankara’da yaşadığımız elim tren kazasında
Hakk’a uğurladığımız vatandaşlarımıza Allah’tan
rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
İnşallah bir daha böyle acılar yaşamayız diye de
temennide bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz tarım ve
hayvancılıkta kendi kendine yeten ve ihracatta önemli bir paya sahip
olan bir durumda iken maalesef bugün dışa bağımlı hâle
geldi. On altı yıllık AKP iktidarı döneminde uygulanan
yanlış tarım ve hayvancılık politikaları
çiftçilerimizi toprağa küstürmüştür. Hükûmet, yerli üretim yerine
sınırsız ithalat yolunu seçmiştir; yerli üreticiyi, çiftçiyi,
hayvancılığı korumamıştır. En son olarak,
malumunuz, şeker fabrikalarının satışıyla
birlikte şeker pancarı üretimine balta vurulmuştur. Türk
tarım ve hayvancılığını millî gelirimiz
açısından değerlendirdiğimizde sosyolojik, psikolojik ve
insan sağlığı bakımından da bu Hükûmet döneminde
her şeyin göz ardı edildiğini gördük.
Ülkemiz, tarım alanında 2010
yılında 70 milyar dolarlık üretim yaparken 2017
yılında bu rakam 53 milyar dolara düşmüştür. Tarımda
istihdam 2017 yılı sonu itibarıyla 5,6 milyon kişiye
düşmüştür.
2017 yılında ekilebilir tarım
arazilerinde yüzde 15 oranında azalma olmuş. Bu yıl yani 2018
yılında bu oranın daha da artması yani ekili alanların
çok daha fazla azalması görülecektir. Hele hele 2019 yılında ise
hem ekim alanı itibarıyla hem de üretim azlığıyla
rekor artışlar olacaktır.
Her geçen yıl çiftçi sayımız
azalmaktadır, köylerden kentlere doğru göç
yoğunlaşmaktadır. 2018 yılında tarıma 14,8 milyar
lira destek verilmesi öngörülmüş, bu rakam 2017 yılında ise sadece
12,8 milyar liradır. 2017 ve 2018 yılları gayrisafi yurt içi
hasılada çiftçilere toplam verilmesi gereken 68 milyar TL’dir. Yani iki
yılda Türk çiftçisine Hükûmet 40 milyar borçludur, hakkını
vermemiştir, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’ini
vermemiştir, yasaları yok saymıştır.
Bu yıl çiftçiler, yükselen girdiler yüzünden ya
ekim alanını azaltacak ya gübresiz ekecek ya da hiç ekmeyeceklerdir.
Bu nedenle diyoruz ki: Bu yıl Türkiye için, Türk çiftçisi için,
hayvancılıkla geçinenler için tam bir kâbus yılı
olacaktır. Yani “bu yıl” dediğimiz, 2019 yılı.
Taban fiyat uygulamalarında tam bir garabet
yaşıyoruz. Taban fiyat uygulamalarında onlarca üründe üreticiler
perişan edildi; fındıktan pancara, buğdaydan pamuğa
kadar. Üreticilerimizin en az yüzde 90’ı taban fiyatların
altında ücretlerle mallarını ellerinden çıkarmak zorunda
kaldılar. Türkiye’de, taban fiyat, tepe fiyat yani en üst fiyat olarak her
zaman uygulanıyor yani taban fiyat en düşük fiyat olması
gerekirken en tepe fiyat olarak uygulanıyor ve çiftçi bu yüzden ürünlerini
taban fiyatın daha altında tüccara vermek zorunda kalıyor.
Hükûmet, taban fiyat ilan ettikten sonra kenara çekiliyor, çiftçisini
tüccarın kucağına atıyor, böylece çiftçilerin emeği
çalınıyor. Ticaret borsalarında analiz yapılarak
tüccarların fiyat verdiği numuneler sonrası ne yazık ki
çiftçi bir kez daha aldatılıyor ve tüccar, çiftçiyle borsadan sonra
bir daha pazarlığa tutuşuyor. Çaresiz çiftçiden malını
daha indirimli alıyor ama ticaret borsaları bunlara müdahale etmiyor,
Hükûmet bunlara müdahale etmiyor, soygun almış başını
gidiyor.
Değerli milletvekilleri, çiftçiliğimizin
durumu bu da hayvancılığımız daha mı iyi?
Türkiye, 2010 yılından itibaren canlı hayvan, 2017
yılından itibaren de karkas et ithal etmeye başlamıştır
yani bu iktidardan önce bu ülkede et de vardı, süt de vardı, her
şey vardı. Buzağı destekleri şu anda ödenmiyor, besi
destekleri ödenmiyor. Konya’da 15 bin hayvan şu anda kesim bekliyor,
Türkiye’de bunun sayısı 250 bin. Düşünebiliyor musunuz, hayvan
üreticileri diyorlar ki: “Elimizdeki dana yetişmiş. Bizim bu
danayı kestirmemiz lazım. Kış geliyor, elimizden
çıkarmamız lazım.” Ama Hükûmetimiz, Tarım
Bakanımız diyor ki: “Ya, iyi de depolar da etle dolu. Ne
yapacağız biz bunları kesip de?” Ama aynı Hükûmetimiz ne
hikmetse Sırbistan’dan 5 milyon ton daha et almaya
kalkışıyor. Yani şu anda 250 bin hayvan kesimi bekliyor.
Kesilmezse ne olur? Bu çiftçilerin icrayla ve tarım krediyle, tüccarla
başı belaya girecek. Onun için, Allah aşkına, siz kimden
yanasınız?
Süt üretenleri hiç demiyorum. Zaten, süt fiyatları
belli. Üç dört aydır ücretini alamıyor süt üreticisi. Siz,
Amerika’dan süt ithal ediyorsunuz aynı buğday ithal ettiğiniz
gibi, hâlâ et ithalatı yapıyorsunuz “Önceden anlaşma
yaptık.” diye de bahaneler uyduruyorsunuz. Yani siz ne zaman Türk çiftçisine,
Türk üreticisine sahip çıkacaksınız?
İlginç bir olay var. Çiftçilerle kafa buluyor
bizim Hükûmetimiz. Şunun için bunu anlatıyorum: Gübre girdileri yüzde
115 artmış, tarım kredi kooperatifi bir bildiri
yayımlıyor, çiftçilere diyor ki: “Elinizi çabuk tutun,
stoklarımızdan hızlı faydalanın, yüzde 15 indirim
yapacağız.” aynı tüccar mantığıyla. Allah
aşkına, tarım kredi kooperatifi yüzde 15 indirimle çiftçiye
gübre verecekse… “Stoklarımızla sınırlı, erken kalkan
kazanıyor.” Böyle bir mantık olabilir mi? Yüzde 120 zam
yaptırdığınız, önünü alamadığınız
gübre fiyatlarında yüzde 15 amortiye milleti razı etmeye
çalışıyorsunuz ve buna da diyorsunuz ki: “Biz tarım
politikası yapıyoruz, çiftçilerle iyiyiz.” Çiftçilerimiz ve
besicilerimiz borç batağında. Bir yandan bankalara, diğer yandan
tarım kredi kooperatiflerine olan borçları, ayrıca elektrik
borçları birikmiş; traktörler ipotekli, tarlalar ipotekli.
Şimdi, sadece Konya’da 4 bine yakın çiftçi kuyulardan kullandığı
su nedeniyle elektrik borcu yüzünden şu anda maalesef elektrik idaresi
tarafından icrayla yüz yüze. Amma Hükûmetimizin icraya düşmüş
çiftçilerle ilgili, hayvancılık yapan besicilerle ilgili bir derdi
yok ama bir başka derdi var. Bakın, elektrik üreten, daha doğrusu
elektriğimizi özelleştirip sattığınız bu firmalar
var ya, bu şirketler var ya dün bir bilgi aldım -inşallah
doğruluğunu tespit edersiniz, keşke yanlış olsa-
dediler ki bana: “Şu anda elektrik dağıtıcı
firmaların devlete 3,6 milyar borcu var, devlete ödemiyorlar, keyfî olarak
ödemiyorlar, uzatıyorlar, Hükûmet de bunlara ses çıkarmıyor.”
Dedim ki: Yahu niye ses çıkarmasın? Aynı
dağıtıcı firmalar çiftçinin, vatandaşın
ümüğüne çökerken niye benim devletim bu aracı firmalara dokunmaz?
“Efendim, onlar sarayın müteahhitleri, onlar Cengiz Holding falan filan.”
diyorlar. Eğer bunlar doğruysa yazıklar olsun böyle yönetim
anlayışına, yanlışsa ben buradan bu
yanlışı düzeltirim, özür dilerim.
Köylüleri büyükşehirli yaptınız,
dediniz ki: “Şehirli olacaksınız.” Öyle bir aldattınız
ki efendim, 30 büyükşehir, 16.220 köy ve kasaba şehirli oldu,
artık mahalle olduk. Ben de bir köylü çocuğuyum, vallahi köyüme
gittim mahalle olduktan sonra. Aaa, köyümde ilk defa çöp tenekesi gördüm, büyük
çöp varilleri gördüm ama aynı köyümde bir hafta kalkmadığını
gördüm çöplerin, yazın pislik içinde kaldığını;
belediye bir hafta gelmedi. Dedim köylülere: Yahu kardeşim, köylüler,
belediye size ne getirdi? “Vallahi yükten başka bir şey getirmediler,
bir de bu çöp tenekelerini getirdiler, Allah razı olsun.” (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Efendim, artık biz
imar, inşaat yaparken proje parası veriyoruz. Artık, 2019’dan
sonra elektrik su parası, Meram’daki köşkte, villada yaşayan
Ahmet ağa gibi elektrik, su, efendim konut, efendim yol, efendim asfalt
parası ödeyeceğiz. E kardeşim, şehirli oldunuz, ne güzel
işte, şehrin bütün imkânları size geldi; daha doğrusu
şehrin bütün yükleri size geldi, size şehirden sadece bir çöp kutusu
geldi. Onun için, siz değerli dostlar, köy tüzel kişiliği gitti;
köy idaresinin gelirleri, malları ellerinden gitti,
çalışanları ellerinden gitti. Köylü hep kaybetti. Siz köylüyü
hep kandırdınız, hep aldattınız. Şu anda
köylerimizin hâli içler acısı. Tarım ve hayvancılık
bitmiş durumda. Göç almış başını gidiyor.
Tarımda herkes kaçıyor. Ama bizim bir Tarım Bakanımız
var, Allah selamet versin; bu kardeşimiz -maşallah, Allah nazardan
saklasın- Türkiye’yi halletti, Sudan’da toprak buluyor bize ekim için. Ya
Sayın Bakan, Türkiye’deki tarım arazilerinin neredeyse üçte 1’i
ekilmiyor, çiftçi ekemiyor, sen ne yapıyorsun? Anlaşılan eski
Bakana özenmiş. Hani bir Mehdi Eker Bakanımız vardı,
biliyorsunuz, Fransa’dan 250 milyon dolarlık et ithal etmişti.
Fransızlar çok sevdi bizim Bakanı, “Aman, buna Fransız
nişanı verelim.” dediler; vallahi verdiler, helal olsun, şövalye
nişanı verdiler. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Sayın Pakdemirli, vallahi sana da
Sudan’dan bir nişan gelir kardeşim, hayırlı uğurlu
olsun şimdiden. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Bundan
önceydi o, bu Bakandan önceydi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Öyle mi?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Tabii.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bu
konuştu, bu söyledi “Ben Sudan’dan getiririm. Çiftçiler, getirin, Sudan’da
ekelim.” diye.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Sayın
Bakan yeni ve acemi. Sayın Bakanın babasıyla
çalışmış olan -Sayın Müsteşarımı
rahmetle anıyorum- biriyim -Müsteşarken, Bakanken- ama çok
üzülüyorum. Şöyle üzülüyorum: Kendisine yanlış bilgi veriyorlar,
yanlış bilgi konuşuyor. Aynı Bursa’daki Doğancı
Barajı’na, Çınarcık Barajı’na kendi dönemlerinde su
akıtıldığını, verildiğini söylediği
gibi bütçede. Başka? Başka da yanlışlar var.
Şimdi, Sayın Tarım ve Orman
Bakanına soruyorum: Sayın Bakanım, size 14 Ağustos 2018, 26
Ağustos 2018, 28 Ağustos 2018 tarihlerinde 3 soru önergesi verdim,
Allah aşkına, niye cevap vermiyorsun?
AYHAN EREL (Aksaray) – Çok zor geldi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Yani sen niye
cevap vermiyorsun? Şöyle sorayım sana… Yani ben kırk
yıllık devlet memuruyum, hep bunu söylüyorum, devletin nasıl
işlediğini bilirim. Hatta hızımı alamadım, bir de
dilekçe verdim, resmî dilekçe, yazışma. Ne zaman? Onu da 10’uncu ayda
verdim, dedim ki: “Beyşehir Gölü’nün 2014 yılındaki su
tahliliyle ilgili elinizde bir rapor var, kirlilik raporu, onu bana lütfen veriniz.”
Hâlâ vereceksiniz. Sayın Bakanım, biliyorum, işlerin çok zor.
Zaten eski Bakan da “Ya, bizim kadro eksikliğimiz var.” demişti 2017
yılında, bütçe konuşmalarında. Herhâlde, eleman
eksikliğinden, milletin vekilinin yazılarına cevap verecek bir
adam bulamıyorsun. Ama eğer siz milleti aldatmıyorsanız ben
adımı değiştiririm.
Hani Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni dönemde daha
itibarlı olacaktı, vekilleri daha çok söz sahibi olacaktı,
itibarı daha çoğaltılacaktı; nasıl cevap vermezsiniz
siz, nasıl cevap vermezsiniz? (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Hangi düzen bu, hangi düzen? Korku cumhuriyeti, adı
korku cumhuriyeti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yokuş,
sözlerinizi tamamlayın.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Çünkü
Sayın Bakan Konya’ya geldi, “Çiftçilerle konuşacağım.”
dedi, çiftçiler de buna itiraz etti, soru sordu, karşılıklı
görüşmeler, bağrışmalar oldu. Hemen medyaya dediler ki:
“Aman ha aman, vatandaş duymasın.” Olur mu canım? Bu
bakanlarımız, bu milletvekillerimiz, iktidar mensuplarımız
mukaddes adamlar, onlarla ilgili protestoları kimse duymasın,
duyarlarsa kıyamet kopar. Ben buradan protesto ediyorum, bu yazılara
cevap vereceksin, vermiyorsan istifa edip gideceksin. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar) Adam gibi devleti
yöneteceksiniz, yönetemiyorsanız… Ben buradan elli kere söylüyorum,
devleti yönetemiyorsunuz, rantiyecisiniz, beceriksizsiniz diye. Yahu,
kardeşim, şunlara cevap verin de ben her konuşmamda size
bunları söylemeyeyim Allah aşkına yahu!
Şimdi, köylüler sizi bekliyor, köylüler sizi
bekliyor. Bakın, 31 Marttan önce gidip… Niye bekliyor biliyor musunuz,
niye bekliyor biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Sayın
Başkan, bir dakika…
BAŞKAN – Bağlayın lütfen.
Buyurun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Diyorlar ki
bizim köylülerimiz: “Yahu, 24 Haziran seçimleri öncesi, Türkiye uçacak, Türkiye
kaçacak, başkanlık sistemi geliyor, her şey muhteşem
olacak...” Vallahi köylüler sizi bekliyor, işçiler, emekliler 31
Martı hep beraber bekliyor. Bakın, köylüler diyor ki: “Lütfen, o bizi
iki kere aldatanlar, hem mahallî idarelerde aldatanlar hem seçimlerde
aldatanlar gelsinler; Tayyip Bey’le biz uçacaktık altı ayda,
perişan olduk altı ayda millet olarak. Her şey battı.”
Bakın, köylüler diyor ki: “AK
PARTİ’liler…” Nereye parayı harcayacağımızı
bilmiyoruz!” Hele köylülerimiz ve çiftçilerimiz öyle mutlu ki öyle huzurlu ki
dört gözle sizi bekliyorlar, yeni sistemi getiren partileri bekliyorlar.
“Geliniz, sizi özledik, geliniz, bolluk getirdiniz, rahmet getirdiniz, bereket
getirdiniz, bizi ihya ettiniz, gelin, sizi kucaklayalım, gözlerinizden bir
öpelim!” diye dört gözle sizi bekliyorlar. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Acele edin, acele edin!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Çiftçi, suya
hasret gibi sizi bekliyor, size hasret; hele bir gelin, hele bir gelin
Konya’nın köylerine. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yokuş.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet, Sayın Özkan, buyurun.
Lütfen sessiz olalım sayın
milletvekilleri, duyamıyorum Grup Başkan Vekilini.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın hatip
konuşmasında grubumuza hitaben hakaretlerde bulunmuş…
ŞENOL BAL (Ankara) – Ne dedi?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ağır
hakaretlerde bulunmuştur. Kürsüden…
ŞENOL BAL (Ankara) – Ne dedi? Allah Allah! Ne
hakareti?
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Ne hakareti?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Konya Milletvekili Fahrettin
Yokuş’un 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde İYİ
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii hatibi hep beraber dinledik. Eminim,
kendisinin bir karın ağrısını, bu kürsüden millete
hakaret niteliğine varan bir anlayışla sayın
bakanlarımıza, milletvekillerimize… (İYİ PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ŞENOL BAL (Ankara) – Millete değil, size.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) - … yine İç Tüzük’ün
asla ve asla müsaade etmeyeceği bir üslupta hakaretini hep birlikte
dinledik. (İYİ PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) Ama şunu açıkça ifade ederim
ki sayın hatip Meclis kürsüsü dışında da pek çok kez
yaptığı konuşmada… (İYİ PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen…
CAHİT ÖZKAN (Devamla) - … milletimize hitaben
ağır hakaretler hatta yer yer sövme niteliğinde ifadeleri
kullanmıştır.
Bakınız, kapalı kapılar
arkasına girip orada şimşekler çaktırıp gök gürletip
kendi yalanlarına dolanlarına sadece kendilerinin
inandığı bir anlayışla…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ooo! Böyle sataşma
olmaz. Böyle sataşma olmaz.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) - …meydanlara, alanlara
inip bu milleti o yalanlara ikna edemezsiniz. Milletimiz gerçeği görüyor.
Bakınız, bu aziz millet, eski Yunan’dan
beri ifade edildiği üzere, ayakkabının ayağı
sıktığını giyen mi bilir, üreten mi bilir? Elbette bu
millet on altı yıldan beri kendi kaderini milletin kaderi olarak
gören AK PARTİ hükûmetlerini desteklerken milletin istiklal ve istikbal
mücadelesinde bu millet için çalışan kadrolara destek veriyor.
Bakınız, çöplerden bahsetti. Uyanın, çöpleri ifade
ediyorsanız, yirmi beş yıl evvel bugün yeniden aynı zilleti
bu aziz millete yaşatmak için ittifak kurduğunuz o belediyecilik
anlayışına bir bakın.
ŞENOL BAL (Ankara) – Bugüne gel, bugüne!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Uyanın! (CHP
sıralarında “Aaa” sesleri)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Haddini bil, haddini!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Şu anda anayasal
düzen içerisinde, bu milletin, anayasal düzen içerisinde hukuku
işletilmektedir. Bu Anayasa’nın içerisinde devletin alacak ve
borçlarının nasıl takip edildiği de… Hem yargının
hem Hükûmetimizin hem de milletimizin Meclisinin gözetimi ve denetimi
içerisindeyiz.
Ben bütün milletvekillerini bu milletin kürsüsünde
Meclisin mehabetine uygun, İç Tüzük’e uygun ve yine milleti ikna eden,
samimi ve doğru ifadelerle hitabetlerini yapmalarını temenni
ediyor…
ŞENOL BAL (Ankara) – Millet başka türlü
duymuyor.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) - … yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Eker…
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Eğer
izin verirseniz kürsüden cevap vermek isterim.
BAŞKAN – Sayın Eker, sataşma
değil, açıklama gibi değerlendiriyorum; yerinizden iki dakika
süre veriyorum.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker’in, Konya Milletvekili Fahrettin
Yokuş’un 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde İYİ
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Peki,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce hatip benim adımı da zikrederek
Fransa’dan benim bir madalya aldığımı, bunun da bir ithalat
sonrasında gerçekleştiğini söyledi.
Şimdi, yıllardır bu Mecliste ben
bulunuyorum, on altı seneden fazladır, on seneden fazla da
Bakanlık yaptım. Daha önceden de bazı parti mensupları bunu
dile getirdiler, ben defaatle açıkladım.
Oradaki hadise şu, bir: 2011 yılında
Fransa G20’nin dönem başkanı. O dönem başkanlığı
zirve toplantısında, bildiride yer almak için bizim Türkiye
Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı olarak bazı önerilerimiz
oldu. Neyle ilgili? Küresel açlıkla mücadele konusunda yeni bazı
yöntemler önerdik. Bu, kabul gördü.
Küresel açlıkla mücadele konusunda
etkinliğimiz oldu.
Şimdi, şahsıma ve benim 2 bürokrat
arkadaşıma sadece şahsıma değil, 2 bürokrat
arkadaşıma -bir müsteşar muavinime, bir dış
ilişkiler başkanıma- onlara da bu babda bir belge, bir
nişan verildi. Bunun sebebi, Türkiye Cumhuriyeti Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının yani Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin küresel açlıkla mücadele konusundaki etkin faaliyeti
sonucundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bağlayın Sayın Eker,
buyurun.
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Çünkü
söylüyoruz, söylüyoruz ama bazıları ısrarla anlamak istemiyor,
ısrarla anlamak istemiyor ama kayıtlara geçsin diye bir daha
söylüyorum.
İkinci husus şu: Türkiye Cumhuriyeti’nin
Fransa’ya o yılki tarım ihracatı, ithalattan 130 milyon dolar
daha fazladır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sana nüfus
oranlarını vereyim, hayvancılığın ne kadar
azaldığını vereyim, mukayese et.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Dâhilde
işleme rejimi dâhil mi?
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Avrupa
Birliğinde, 2002 yılında yani AK PARTİ iktidara gelmeden
Avrupa’da tarımsal üretim değeri bakımından Fransa 1’inci
ülkeydi, Türkiye ise 4’üncü ülkeydi. 2005 yılı itibarıyla
Türkiye Cumhuriyeti tarımsal üretim değeri bakımından
Avrupa’nın 1’incisi oldu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – At, at, kalede ben
varım, hadi! Sayende hayvancılık bitti Türkiye'de be!
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Biraz
önce konuşmacının kendisi de zaten 70 milyar dolarlık bir
tarımsal üretim dolayısıyla Türkiye'nin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan,
hayvancılığı bitirdiniz ülkede,
hayvancılığı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Avrupalılar fark etti, Türkiye’dekiler fark edemedi! Tarımı
bitirdiniz, tarımı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Millet aç!
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, tamamlamam lazım.
BAŞKAN – Bağlayın, buyurun ama son
kez bir dakika süre tanıyorum.
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Şimdi, eğer bir yerden ithal ettiği için birine madalya
verilmesi gerekiyorsa, Fransa Tarım Bakanlığının veya
Hükûmetinin bana değil, benim Fransa’nın Tarım Bakanına
vermem gerekirdi çünkü onlar bizden çok daha fazla ithalat
yapmışlardı.
Şimdi, bunu sadece şu cümleyle söylemek
istiyorum; Ziya Paşa’nın bir beyti var, onun sadece ilk
mısrasını söyleyeceğim, ikincisini söylemek istemem:
“Âsâf'ın mikdarını bilmez Süleyman olmayan” Ben sizin Türkiye
hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi sahibi
olmanızı öneririm bu tür isnat ve iddiaları yapmadan önce. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Eker.
Sayın Ağıralioğlu, söz talebiniz
mi var?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Evet, var efendim.
BAŞKAN – Sizin ve bir de Sayın Bilgen’in
var.
Buyurun Sayın Ağıralioğlu.
9.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, bu bütçeye
sitem etmek için ilgili bakanlıkların bütçeleri görüşülürken
mağduriyetleri dile getirmeye çalıştıklarına, saman
ithal eden ülke konumuna gelindiği cümlesinin dile pelesenk olduğuna
ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçeyle alakalı
-komisyonlarda da başımıza geliyor- en azından bütçe
görüşmelerinde sitemlerimizin muhatabı bütçeyi görüştüğümüz
için Hükûmetimizdir; Hükûmetimiz adına da yetkililerimiz burada,
bakanlarımız burada, ilgili bürokratlar burada, onlar cevap
verecekler. Temsilde ve cevapta eşitsizliğe sebep oluyor, müzakere
insicamını bozuyor bu iş.
Bir diğer husus, onu arz etmek istiyorum:
Bizim, bu bütçe müzakerelerinde her gün müşahede ettiğimiz bir
şey daha var. Hükûmet kanadının tabii ki
yaptıklarını savunmak hakkıdır ama bu, bizi, bütçenin
finalinde bütçeyle ilgili milletimiz adına Hükûmetimize teşekkür
etmek gibi bir sonuçla karşı karşıya getireceği yere
yürüyoruz. Çiftçilerimiz, dar gelirlilerimiz, emeklilerimiz, üreticilerimiz,
hayvancılık yapanlarımız, sanayicilerimiz, KOBİ’lerde
memleketin üretimini katlayacak olanlarımızın tamamı
adına biz Hükûmetimize medyunuşükran olacağız,
diyeceğiz ki: Yani memleket -bolluk, bereket- sizin döneminizde
gördüğü, yaşadığı gibi bir şeyi hiç görmedi,
müşahede edemedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Başkanım, tamamlayayım.
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Bir faiz bütçesi gibi bize takdim ettiğiniz, 117 milyar gibi bir
rakamı faiz ödemelerine ayırdığınız bu sürecin
bizdeki karşılığı sadece şudur: Toplumun, 81
milyonun ürettiği katma değeri düzensiz yatırımlarla,
verimsiz yatırımlarla heder etmiş bir siyasi babanın aileyi
tefeciye düşürdüğü bütçe bu. Bu bütçeye sitem etmek için ilgili
bakanlıkların bütçeleri konuşulurken ekonomimizin ilgili
birimleri üzerindeki mağduriyetleri dile getirmeye
çalışıyoruz. Bunda ne üslupsuzluk yapıyoruz ne de
sitemlerimizde kavga eder gibi bir tarzımız var. Sadece,
Hükûmetimizi, bizi getirdikleri yeri hatırlatmak kastıyla
uyarıyoruz.
Hayvancılığımızın
geldiği yer ortada. Sırbistan’dan bile et alacak hâle geldik. Saman
ithal eden bir ülke olduğumuz cümleleri dilimize pelesenk oldu. Yani kendi
kendine yeten bir ülkeden, kendi kendine yetemeyen ve aslında
zekâtının düşeceği ülkelerden tarım ithal eden bir
ülke hâline gelmişliğimize cümle kurmayacaksak bütçe müzakerelerinde,
neden bahsedeceğiz biz? Biz bundan bahsetmeyeceksek neden
bahsedeceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Başkanım, tamamlayayım.
BAŞKAN – Bağlayın, buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Dolayısıyla bu mevzudaki hassasiyetimizi ifade ederken biraz Hükûmeti
de bulmuş olmanın bize verdiği imkânı -Hükûmetimizi sadece
bütçe görüşmelerinde buluyoruz bu yeni sistemde- şöyle kullanıyoruz:
Avazımız çıktığı kadar bağırmak,
sesimizi duyurmak, yaşadığımız dertleri onların
kulaklarına, kalplerine duyuracak şekle getirmek için sitemlerimizi
çok daha ciddi hâle getirmeye çalışıyoruz. “Hükûmet cevap
vermesin, Meclis cevap versin.” tarafıysanız yeni sistemi niçin bize
“Çok iyi sistem.” diye takdim ettiniz? Madem yeni sistem bu, o zaman
Hükûmetimiz cevap versin.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Ağıralioğlu.
Sayın Bilgen…
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Grup başkan vekillerinin söz
talebi var, sonra sizi dinleyeceğim.
10.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, hızlı tren faciası
sonrasında yapılan bilgilendirmenin yanlış olduğuna,
Ankara-Sincan arasında sinyalizasyon sisteminin
olmadığını öğrendiklerine ve yaşanan kazayla
ilgili Meclise ciddi bir açıklamanın yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
bugün sabah yaşanan tren faciası sonrasında, gayet tabii, ilk
gelen bilgiler üzerinden biz de sadece acıları paylaştık ve
sorular sorduk ve Meclise bir bilgilendirme yapıldı. Şüphesiz
Bakanın, Sayın Bakanın, doğrudan Meclisi yanıltmak
gibi, yanlış bilgi, yanlış beyanda bulunmak gibi bir
niyeti, iradesi olamaz ama belli ki onu da yanılttılar ve Meclise
başka bir bilgi verildi.
Şimdi, yaklaşık üç saattir hem Makine
Mühendisleri Odası Başkanı hem Birleşik
Taşımacılık Sendikası Başkanı, Ankara-Sincan
arasında sinyalizasyon sisteminin olmadığını,
açılışın yapıldığını ama henüz
sinyalizasyon ihalesinin yapılmadığını çok net biçimde
ifade ettiler. Ben kendilerini aradım, her ikisini de aradım,
basında bir yanlış bilgi olabilir belki diye kendilerinden teyit
aldım. Henüz ihale yapılmamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Şimdi, en ileri
teknolojiyle bu ulaşım gerçekleşiyor diye bize bilgi verirken bu
ileri teknoloji, bildiğimiz, eski “TMİ” denilen “tren mobil
iletişim” yani telsizlerle haberleşme dışında bir
sistem midir, değil midir? Eğer buysa ileri teknoloji, bu, zaten
eskiden beri var.
Burada bir kez daha altını çiziyorum:
İnsan hayatının değersizliğiyle ilgili bir tabloyla
karşı karşıyayız ve muhtemelen bürokratların,
siyasetçileri de, siyasi sorumluları da yanıltmasının
sonuçlarıyla karşı karşıyayız.
Bir ülkenin saygınlığı
şaşalı törenler yapmasıyla olmaz. Bir devletin
saygınlığı insana verdiği değer, insan
yaşamına verdiği değerle ilgilidir.
Ben bu konuda daha ciddi, daha
inandırıcı bir açıklamanın Meclise verilmesi
gerektiği kanaatimi tekrar paylaşıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bilgen.
Sayın Özkoç…
11.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, yaşanılan tren kazasında
sinyalizasyon sisteminin bitirilmemiş olmasının en büyük problem
olduğuna, ölenlerin devletin ihmali neticesinde cinayete kurban
gittiğine, doğru bilgiler verilmesi ve Meclisin de yetkisini
kullanması gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şu anda gelen
bilgeler gerçekten çok üzücü bilgiler.
Sayın Grup Başkan Vekilinin de ifade
ettiği gibi, yüksek hızlı trenler sabah seferlerine
başlamadan önce, önlerinden kılavuz tren gönderiyorlar on beş
dakika önce. Hat sağlam mı, değil mi; yollarda sorun var mı
diye kontrol yapılıyor. Eskişehir’deki yüksek hızlı
tren kalkmadan önce Eskişehir’den çıkarılan bir kılavuz
tren Ankara’ya geliyor. Ankara’ya 10 kilometre kala, sabah 06.30’da Konya’ya
giden yüksek hızlı trenle çarpışıyor. Marşandiz
Gar’da bu çarpışma kafa kafaya mı yoksa başka bir
şekilde mi gerçekleşti, şimdilik bilmiyoruz. Oradaki en büyük
problem sinyalizasyon sisteminin bitirilmemiş olmasıdır. Ankara
merkez-Sincan arasında sinyalizasyon sistemi bitirilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Eminim,
bitirilmediği için eski sistem tren işletmesi
yaptırılıyor yani telsizlerle. Demir yollarında trafik
sistemleri vardır. O sistemlerin birincisi TMİ, trenlerin telefonla
merkezden idaresi, ikincisi CTC, trenlerin sinyallerle merkezden idaresidir.
Bizim uyguladığımız, trenlerin sinyallerle merkezden idaresini
yani ikincisini kullanıyoruz. Ankara merkez-Sincan arasında
sinyalizasyon yoktur. Bu sistem bitmeden apar topar devreye
alınmış bir tren sistemi vardır. Mesela
Ankara-İstanbul yüksek hızlı tren komple bitti mi? Bitmedi. Ali
Fuat Paşa’dan sonra yüksek hızlı tren hattı değil,
eski yol üzerinde hızlı trenleri çalıştırıyoruz;
bunun gibi.
Şunu anlatmaya çalışıyoruz:
Bugün ölenler kendi kaderleriyle bir kazaya kurban gitmediler, devletin ihmali
neticesinde cinayete kurban gidiyorlar. Eğer bunun aksini
kanıtlayacaklarsa bir an önce kanıtlasınlar. Artık
ölülerimize değil, yaşayanlarımıza sarılmak istiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakıp
Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında kimse
insanlarımızın hayatıyla ilgili ahkâm kesmesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bağlayın sözlerinizi
Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Türkiye Büyük Millet
Meclisine doğru bilgiler verilsin, Meclis de yetkisini sonuna kadar
kullansın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.
Biraz önce buraya gelerek bana kaza yerinde
incelemeler yaptığını belirten Sayın Baki
Şimşek’e de Meclis Genel Kurulunu bilgilendirmek üzere yerinden iki
dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
12.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, kaza mahallinde incelemelerde
bulunduğuna, vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine ve kazaların yaşanmaması için gerekli
tedbirlerin alınmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün biz de grup başkan vekilimizin
görevlendirmesiyle Sayın Erkan Haberal ve Bayındırlık
Komisyonu üyesi Ahmet Erbaş’la birlikte olay yerine gidip kaza mahallinde
incelemelerde bulunduk.
Tabii, sabah 06.30’da Ankara-Konya seferini yapan
tren -bir Ankara’dan Konya’ya tren var 06.30’da, bir de Konya’dan Ankara’ya-
kalkıştan hemen sonra, lokomotif ile tren aynı raylar üzerinde
kafa kafaya çarpışıyorlar. Bizim olay yerinden
aldığımız bilgilere göre bunlar aynı ray üzerinde.
Yani iki tren aynı ray üzerinde ters yönde hareket ettiği için bunlar
maalesef aynı ray üzerinde kafa kafaya çarpışıyorlar ve
çarpışmanın etkisiyle de vagonlar havaya kalkıyor ve üst
geçit de vagonların üzerine düşerek 9
vatandaşımızı kaybediyoruz. Bunların 3’ü makinistler,
her iki trenin makinistleri; 2’si birinde, 1’i birinde. 1 makinistimiz
yaralı. 84 vatandaşımız da yaralanıyor. Bunların
10’unun -son aldığımız bilgilere göre- ayakta tedavileri
yapılıp gönderiliyor ama 74 vatandaşımız hâlâ
hastanede yatıyor.
Tabii, bu zamanda -bu canların hepsi bizim
canımız- telsizle ya da telefonla bunların… Bir de trenlerin
kalkış saati sabit yani her gün 06.30’da kalkıyor bu trenler.
Bu, herkes tarafından bilinen bir şey. Elbette burada kişisel
hatalar var, teknik hatalar var. Burada, biz, canlar gittikten sonra ne kadar
konuşsak, tartışsak bir çözüm değil ama biz, burada,
Hükûmetin ve sayın bakanlığın yetkililerinin ve bütün
partilerin, grupların da ortak bir kararıyla, bundan sonra yeni
canların feda olmaması için, bu olayların ciddi şekilde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Toparlıyorum
Sayın Başkan.
İnsan canının bir bedeli yok.
Başka şeylerden fedakârlık yapabiliriz ama bunlardan
fedakârlık yapmamızın bir izahı olamaz. Bir tren yolunun
güvenliğiyle ilgili veya buradaki sinyalizasyon sistemiyle ilgili veya
hava yoluyla ilgili yani bunlarla ilgili ne yapmamız gerekiyorsa
yapalım, fedakârlığı başka yerlerden yapalım ve
-gerçekten, Türk milletini yasa boğan,
yaşadığımız bu yılki ikinci büyük tren felaketi
bu- yeni bir felaket yaşamayalım diyorum.
Ben kazada vefat eden bütün
vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum,
yaralılara acil şifalar diliyorum. İnşallah, böyle
kazaların yaşanmamasını ve gerekli tedbirlerin
alınmasını da Hükûmetten temenni ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Şimşek.
Sayın Yokuş, sizin söz talebiniz var.
Buyurun.
13.-
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, ülkenin en önemli meselesinin
tarım politikaları olduğuna ve Hükûmetin
yanlışlarını eleştirdiklerine ilişkin
açıklaması
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, tarım
politikaları ülkemizin en önemli meselesi. Biz buraya tarımın
içindeki sıkıntıları, alandan, yaşayarak getirdik
taşıdık. Sayın Bakanın eksiklerini de söyledik,
Hükûmetin de yanlışlarını eleştirdik, biz
eleştiri dışında bir şey de yapmadık. Ancak, bir
tahammülsüzlük var, anlayamadığımız bir tahammülsüzlük var
-yani biz kimseyi incitmedik- bu tahammülsüzlükten kurtulunması
lazım, aksi hâlde bu Meclisin insicamı daha da kötü olur. Biz nezaket
içinde konuşmaya gayret ediyoruz. Yalancılıkla bizi suçlamaya
kalkan arkadaşlara sesleniyorum: Lütfen, ben aynı şekilde
karşılık vermek istemiyorum, nezaketimden.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yokuş.
Sayın Zeybek, siz de kazayla ilgili bilgi
vermek amacıyla söz istediniz.
Süreniz iki dakika.
Buyurun.
14.-
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in, tren kazasının
yaşandığı olay mahalline gittiklerine, Ulaştırma
ve Altyapı Bakanlığı en fazla tasarruf yapılan
Bakanlık olduğu sürece kazaların yaşanmasına devam
edileceğine ve ölenlere rahmet, yaralılara şifa dilediğine
ilişkin açıklaması
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sabah kazayı duyduğumuzda,
biz de grup başkan vekilimizin yönlendirmesiyle, Ulaştırma
Komisyonu üyesi arkadaşlarımızla birlikte olay mahalline
vardığımızda, evet, kaza son derece kötü bir
durumdaydı. Cumhuriyet savcılarıyla da görüştük. Buradaki
kılavuz lokomotif ile hızlı trenin aynı güzergâhta
bulunmasıyla ilgili ilk bulgu, kesinlikle sinyalizasyonda kılavuz
lokomotifin raylarının değiştirilmesi. Yani gitmesi gereken
güzergâhta, normal olarak orada 4 şeritli bir ray var, 2’si gidiş,
2’si geliş, hızlı trenin gittiği ray ile kılavuz
lokomotifin gittiği raylar farklı ancak birkaç dakika önce
sinyalizasyonda meydana gelen bir hata ya da başka bir ihmal sonucunda
lokomotif, hızlı trenin önüne geçiyor.
Tabii, burada Ulaştırma
Bakanlığı yetkililerine şunu ifade etmek istiyoruz:
Hızlı trenler, bütün dünyada, önceden uyarı sistemleri, radar
sistemleriyle önüne çıkacak olan engeller konusunda hassas
ulaşım araçlarıdır. 2009 yılında biz
hızlı trene geçtik. 2013 yılında İstanbul-Ankara
başladı, 2011 yılında Ankara-Konya seferleri
başladı ancak bu sistem olmadığı için hızlı
treni süren makinistlerimiz de –Allah’tan rahmet diliyorum kendilerine- önlerine
çıkacak olan tehlikeyi fark edemediler. Yani bizim hâlâ insan gözüyle,
oluşacak olan riskleri gidermeye çalışan bir hızlı
tren anlayışımız var ama bunun da temel sebebi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika daha süre tanıyalım.
Buyurun.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Bütçe görüşmelerini
yapıyoruz Sayın Başkanım, özellikle 2018 ve 2019
yıllarını inceleyiniz, bütçede 2018’den 2019 yılına
kadar en fazla tasarruf yapılan bakanlık, Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığı. Yani siz altyapıya ve
ulaştırmaya, sinyalizasyona Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryollarına yapmanız gereken hizmetlerde tasarruf
yaptığınız sürece biz Çorluları, Ankara
kazalarını yaşamaya devam ederiz.
Buradan, sözlerimi tamamlarken tekrar
yaralılara acil şifa diliyorum, makinistlerimize ve
yaşamını yitiren yurttaşlarımıza da Allah’tan
rahmet diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zeybek.
Sayın Özkan….
15.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, hızlı tren kazasıyla
ilgili araştırmaların devam ettiğine, hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dilediğine,
kazaların yaşanmaması için bilimsel çalışmalarla
oluşturulmuş yeni sistemin hayata geçirileceğine yürekten
inandığına ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tabii, bu elim trafik kazası, tren
kazasıyla ilgili incelemeler, araştırmalar devam ediyor,
yapılacak. Henüz üzerinden yaklaşık sekiz-sekiz buçuk saat geçti
ve yapılan tüm incelemeler neticesinde, inşallah, bu kazaların
tekrar yaşanmaması için en ileri teknolojiyle, bilimsel çalışmalarla
oluşturulmuş yeni sistemin hayata geçirileceğine yürekten
inanıyoruz. Bu konuda çalışmalar da devam ediyor.
Bu vesileyle, tekrar, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve aziz
milletimize başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza
da, inşallah, acil şifalar diliyorum.
Tabii, bütçe görüşmelerine, yapılan bir
konuşma neticesinde aslında ara verildi. Bu vesileyle de özellikle
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Yavuz
Ağıralioğlu’na yürekten teşekkür ediyorum. Tabii,
bârikayihakikat, müsâdemeyiefkârdan tezahür eder; farklı fikirleri
tartışmak doğruyu bulma noktasında bize istikamet verir,
hepimize.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kaldı ki çoğu
zaman yüce Meclisimiz yasama faaliyetlerinde veya grup önerileri
noktasında birlikte hareket etmiş ve uzlaşıyla yasa
çıkarma başarısını da defalarca gösterdik. Sadece bu
dönemde 40’ın üzerinde kanun maddesini tüm grupların uzlaşısıyla
çıkarabildik. Ancak eleştiri ile hakareti birbirinden
ayırmamız lazım. Biraz önce Sayın
Ağıralioğlu da hatibin kürsüdeki konuşmalarını
savunan bir tarz ve üslup ortaya koymadı, bunun için de yürekten
teşekkür ediyorum.
Eğer biz bu meseleyi çözersek inanın,
uzlaşıyla daha güzel, ideal yasaları, “de lege feranda”yı
hayata geçirme noktasında çok daha iyi mesafe alacağımıza
inanıyorum.
Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Başkanım, anlayışınıza sığınarak
bir cümle kurabilir miyim? Mevzu geçmesin diye…
Anlayışınıza sığınıyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Ağıralioğlu.
16.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun,
burasının “Her şartta kazanacağım.” diyenlerin yurdu
değil, doğrulukla kaybetmeyi göze alanların yurdu olduğuna
ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Bizim, bu köyle ilgili hassasiyetimizi, bir de ufaktan bir sataşmanız
oldu Beyefendi, onunla ilgili sitemimi söyleyeyim size: “Büyükşehir
yasasıyla beraber hizmet de gelecek köylerimize.” sosuyla siyasal kazanç
alanı hâline getirirken kaybettiğimiz, sadece köy değildir.
Köylerin sadece hizmet alması… Bunu Kültür Bakanlığını
konuşurken arz edecektim ama mevzu geçmesin diye arz ediyorum. Köyler
büyükşehir yasalarıyla birleştirilirken bu işleri
şairlerinize, halk şairlerinize, ozanlarınıza, oralardan
Türk edebiyatının büyük romanlarını çıkarmış
büyük kalem ve kelam ehline de sormak lazımdı. Bir medeniyeti, bir
şehri, bir yönetimi konuşurken “Buraya biz çöp kamyonu götüreceğiz,
asfalt da dökeceğiz, betonlarınızı da yaparız. Köylerinizin
derelerinin kenarlarına da birtakım duvarlar inşa ederiz.”den
daha fazla bir şeydir köy. Köy, aslında, bin yıllık bu
topraklarda tutunma irademizin, aile mevcudiyetimizin, göç duygusunun
arkasında hangi mukavemetle durduğumuzun da yeridir.
Dolayısıyla aslında bizim dikkat
çekmeye çalıştığımız şey -bütçede de Özlem
Hanım dün söyledi- bütçenin harcama kalemleri hangi şeyi
öncelediğimizin de alametidir. Yani biz, bütçeye hangi kalemleri koyarsanız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Bütçeye koyduğunuz kalemler, bütçe üzerinde bizim sitemlerimize
verdiğiniz cevaplar, sizin Türkiye tasavvurunuzun alametidir.
Dolayısıyla bizim sitemlerimize devamlı “Biz seçimi kazandık
ya.” diye mukabele ediyor olmanız, bakın, şöyle “Biz on
altı yıldır seçimlerin galibiyiz.” diye mukabele ediyor
olmanız aslında Türk yurdunda tam olarak bizim işaret etmeye
çalıştığımız şeyi tekzip ediyorsunuz. Ona
dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Burası “Her şartta kazanacağım.”
diyenlerin yurdu değildir, burası doğrulukla kaybetmeyi göze
alanların yurdudur. Dolayısıyla, biz sadece muhalefette
olmanın hissemize düşürdüğü sorumluluğu şöyle
hatırlatıyoruz size: Burası kazanma şehvetinin değil,
paylaşmanın, beraber inşa etmenin, beraber kurmanın
yeridir. Meclis de bu işin tecelligâhıdır. Çerçeveyi buraya
oturtmaya çalışıyoruz.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Ağıralioğlu.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi İYİ PARTİ
adına son söz, Isparta Milletvekili Aylin Cesur’a aittir.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Geçirmekte olduğum mevsimsel enfeksiyon
nedeniyle sesim kısık olarak huzurunuzdayım ve özürlerimin
kabulünü arz ediyorum.
Bugün yaşanan elim tren kazasında
hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza ve ailelerine
başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin.
Yaralılara acil şifalar diliyorum.
Sayın Bakanımız buradayken… İki
gün evvel Isparta Eğirdir’in Yuvalı köyünde 3 tane ev yandı
maalesef. Çok şükür can kaybı yok ama vatandaşlarımız
tüm mal varlıklarını kaybettiler. Tabii, işte, köylüden,
tarımdan ve hayvancılıktan bahsettik; en önemli
varlıkları olan 10 tane büyükbaş hayvan, beraberinde
küçükbaş hayvanlarla telef oldu. Bu konuda kendilerine devlet olarak
eğer el uzatabilirsek çok memnun olurum.
Evet, görüşülmekte olan bütçe kanununda Devlet
Su İşleri ve Meteoroloji Genel Müdürlüğüyle ilgili söz
almış bulunmaktayım.
Ben, şahsım adına cumhuriyetimizin en
mukaddes kurumu olan yüce Meclisimizin milletimiz adına söz
aldığımız kürsüsünde, sorunları, kişileri hedef
alarak bireyselleştirmenin doğru olmadığını
düşünüyorum ancak bugünkü konuşmamda memnun olmayarak da olsa ben de
buna uyamayacağım. Şöyle ki: Geçenlerde Sayın Bakan
Albayrak, Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’i
eleştirerek, EYT’yi de kastederek “Biz Demirel’in
yaptığını yapmayacağız.” dediler, ardından
da seçim meydanlarında söz verdikleri 3.600 için
“Sağlıkçılar, emniyetçiler, öğretmenler derken bir
bakıyorsunuz ki tüm kamu çalışanları istedi, ben bunu
doğru bulmuyorum.” demiş Sayın Bakan. Şimdi, bu ikinci
kısma katılmıyorum elbette ama Sayın Bakanın birinci
söylediğine yani Demirel’in yaptığını
yapamayacakları kısmına tamamen katılıyorum. Neden
derseniz, on altı yıllık iktidarlarına
baktığımız zaman söz verip de yaptıkları o kadar
az şey var ki Demirel gibi yapamayacakları ortada.
Şimdi, konu mademki Devlet Su İşleri,
bakalım, 30 yaşında Devlet Su İşleri Genel Müdürü olan
Süleyman Demirel neler yapmış…
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Halid
el-Mişri'ye "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN – Sayın Cesur, sizden kısa bir
ara vermenizi rica edeceğim. Misafirlerimiz var, onları
selamlayalım çünkü daha fazla duramayabilirler.
Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı
Sayın Halid el-Mişri Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir,
kendilerine Meclisimiz adına “Hoş geldiniz.” diyorum.
(Alkışlar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Evet, teşekkürler Sayın
Cesur, buyurun, devam edin lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla) – Evet, Devlet Su
İşleri deyince benim ve kuşkusuz buradaki çoğu kişinin
aklına Cumhuriyet tarihimize, imza attığı dev kamu
yatırımlarıyla “Barajlar Kralı” olarak adını
yazdıran 9’uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel geliyor.
90 yıllık ömrünün elli senesinde Türkiye’de olup biten hadisatın
içinde ve bizzat da çoğu zaman en başında.
Değerli arkadaşlar, doksan beş
yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti, büyük bir transformasyon, dönüşüm ve
gelişim göstermiştir. Bu dönüşüm, Türkiye demokrasi
mücadelesini, millî iradeyi arkasına alarak heyecanla yürüten Hükûmetlerin
ve icraatlarının ülkeyi dev eserlerle donatmasıyla mümkün
olmuştur. Bu kalkınma sürecinde gerçekleştirilen
başarılı gayretlerin sonucu ve tarihî önemi, bu vatanı seven
ve ona bağlı olan herkesin takdirle karşılayacağı
bir unsur olmalı. Çok rahatsız olduğum yeni bir tabir var,
iktidar tarafından milletimizin önüne konulan, “eski Türkiye” ve “yeni
Türkiye” kavramları, bunu burada ifade etmek istiyorum. Neyini
beğenmiyorsunuz da onca zorluklarla, uğrunda kanlar dökülerek oluşturulan,
kurulan ve hemen her on yılda bir kesintilere uğrayarak
kurulduğu hâlde milletiyle bugüne kadar gelen Türkiye’ye “yeni”
sıfatını takıyorsunuz? Tek bir Türkiye Cumhuriyeti var ve
her şeye rağmen Büyük Atatürk’ün kurduğu kuruluş
felsefesine uygun şekilde ilelebet yaşayacaktır, bu, böyle
biline.
Büyük Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti,
çağdaşlığa açılan kapının adıdır
ve Büyük Atatürk, pek çok alanda yaptığı reformlarla ilerlemenin
de yolunu açmıştır. Çok partili hayata geçişle beraber
demokratik nitelik de kazanan dönüşüm, halkın desteğini alan
hükûmetlerle 2000 yılına gelindiğinde Türkiye’yi artık bir
dünya devleti hâline getirdi. Demirel’in Başbakanlığıysa
Türkiye için hızlı büyüme dönemleri oldu. 1950’de 13 köyünde
elektriği var Türkiye’nin, 2000 yılına gelindiğinde 40 bin
köyünde; karanlıktan aydınlığa geçilmiş yani
değerli arkadaşlar. 2000’e gelindiğinde 192 ülke arasında
17’nci ekonomiyiz ve Avrupa masasına oturmuşuz.
Başbakan olduğu dönemde -hemen akla gelen-
Keban Barajı, Atatürk Barajı, Urfa Tüneli, GAP, Boğaz Köprüsü,
İskenderun ve Ereğli Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum Tesisi,
Aliağa Petrokimya Tesisi, Ataş Rafinerisi, Tokat Almus, Kesikkaya,
Keban, Altınapa gibi çok büyük yatırımlar var dakikalara
sığdıramayacağım. O dönemde, Ambarlı Santrali
hizmete açıldı mesela; Boğaz Tüp Geçidi, Bolu Tüneli, otoyol ve
hızlı trenler dâhil Demirel’in projelerindendi. Ve çok
övündüğünüz Marmarayın altında da kendisinin imzası var.
Evet, Çoruh, Zap ve Sakarya hidroelektrik
santralleri, Karadeniz’e dik inen sular üzerine kurulan hidroelektrik
santraller ile GAP hidroelektrik santralleri kuruldu. Afşin-Elbistan
termik santralleri, Çayırhan ve Kangal Tevzi de bu dönemin değerli
eserleri arasında bulunmakta.
1965 yılında Türkiye’nin 3 tane büyük barajı
var. 1980’e gelindiğinde 150 büyük baraj, 200 tane de küçük baraj, gölet
yapıldı. Bunlar hem sulama hem de elektrik üretimi sağladı.
Fırat ve Dicle üzerine yapılan bu GAP projesi, sadece dünyanın
en büyük, önemli projelerinden olmakla kalmadı, aynı zamanda
Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’ne yapılan aslında en büyük ilk
yatırım; 22 baraj ve 19 hidroelektrik santralini kapsıyor ve
Türkiye olarak çok övündüğümüz eserimiz.
Yollar, köprüler, havaalanları, tersaneler,
limanlar, aklınıza ne geliyorsa, telefon, televizyon, tarımda
sanayileşme, sanayide üretim, büyüme ve üniversite, okullar, hastaneler ne
varsa yapıldı. Bu dönemde Türkiye’de enflasyon yüzde 5, büyüme yüzde
7’ye ulaştı ve Demirel’in başlattığı planlı
kalkınma modeli sayesinde de Türkiye’de mega yatırımlar
yapıldı.
Şimdi şöyle özetlesek yanlış bir
şey söylemiş olmayız: Hani, bir bir
sattığınız ana atardamarlarımız var ya, işte
onlar bu beğenmeyip “eski” dediğiniz Türkiye’de yapıldı
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, gelelim AK PARTİ’nin yapmakla hep
övündüğü barajlara. Evet, tüm platformlarda ne kadar çok baraj ve
hidroelektrik santralleri yaptığınızla on altı
yıldır övünüyorsunuz. Haklısınızdır,
yapılanlarla insanlar övünmeli tabii ki ama 2002’de sayısı 195
olan barajlara 423 yeni baraj ilave ettiğinizi, hidroelektrik santral
sayısının da 49’dan 540’a çıktığını
söylüyorsunuz ya, bakalım nasılmış.
Şimdi eski Orman ve Su İşleri
Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu da buradalar. 2017’de
“Dünyadaki en çok barajı bu kardeşiniz yaptı. Dünya rekoru
şu an bende.” dedi Sayın Bakan. Şimdi, gel gelelim AK PARTİ
döneminde inşa edilen hidroelektrik santrallerin elektrik üretimi,
Süleyman Demirel’in Başbakanlığı döneminde yapılan
hidroelektrik santrallerindeki elektrik üretimine ulaşamadı. Demirel
hükûmetleri döneminde yapılan HES’ler, Atatürk, Karakaya, Keban,
Altınkaya, Birecik, Deriner; evet, bunların her biri çok yüksek
oranda üretiyor. Vakit yok, toplam olarak 6 tane HES 7.580 megavat. AK
PARTİ hükûmetleri döneminde yapım aşamasında olan, 250 megavattan
büyük olan hidroelektrik santrallerin -Ilısu, Yukarı Yusufeli, 12
tane, saymayayım- en büyüğü 1.200 megavat olmak üzere, toplam 12 tane
HES’in kurulu gücü 5.576.
Şimdi, bu da ne demek? Bu, şu demek:
İktidarlarınızdan önce yapılan HES’lerdeki elektrik
üretimi, sizin yaptıklarınıza göre tam yüzde 135 kat daha fazla.
Yani vallahi, satma kervanında barajlara da göz diktiniz gibi
hissetmekteyim. Onun için “GAP’ı gaptırmam.” diyen Sayın
Cumhurbaşkanımızın bu millete bunu miras bıraktığını
ve bizim de bunları “gaptırmayacağımızı” millet
olarak burada vurgulamak istiyorum.
Şimdi, bir de Meteorolojiydi benim konum.
Meteorolojide de Genel Müdürlüğe, Sayıştay 2017 denetim
raporlarına bakacağız. Vaktim çok daraldı ama bunu özetle
şöyle geçeyim. Sayıştay eleştiriyor Meteorolojiye
ayrılan bütçeyi ve diyor ki: “Meteoroloji normal şartlarda görevini
yaptığı havaalanları, devlet hava meydanlarına ve özel
havaalanlarına kira bedeli ödüyor.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun devam edin Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) – İlave
yapabilirseniz.
BAŞKAN – Tabii, iki dakika ilave edeyim.
AYLİN CESUR (Devamla) – Sağ olun.
Bu kira bedelini normal şartlarda Emniyet veya
diğer kuruluşlar ödemezken bunun yaptığı kira
ödemesini Sayıştay usulsüz bulmuş ve sonuç olarak “Kira ödenmesinde
yasal dayanak yok.” diyor ve diğer bulgu da personele ödenen ek ödemelerin
döner sermayeden olması nedeniyle 2017 yılı dönem zararı 7
milyon 957 bin 591 lira ve rapor diyor ki: “İşletmenin kuruluş
amacından uzaklaşmışsınız ve âdeta personel
maaşlarını ödemeye dönmüşsünüz.” Şimdi,
dolayısıyla, personel harcamalarına ayrılan bu payla
yatırımları küçülmüş, yatırımları yok
artık. Şöyle vereyim rakamları: 2017’de yatırım
harcamaları 48 milyonken 2018 yılı bütçesinde 7 milyon 450 bin
lira düşünülmüş yani ona inmiş. Bu da demek ki aradaki fark
personel giderleri yani şu kaçamadığınız israf.
Şimdi, bunları da geçeceğim, vaktim çok daraldı.
Çok kıymetli milletvekilleri,
bakınız, bunları neden söylüyoruz: On altı senedir
algı yönetimiyle yönetim yapıyorsunuz ve milletimize dönüp pek çok
şey söylüyorsunuz. Olumsuz olan her şeyin sorumlusunu da sizlerden
öncekiler olarak gösteriyorsunuz. Şimdi, gençlerimize sunduğunuz bu
tabloyla gençlerimiz umutsuz değerli arkadaşlar ve öyle kötü
yönettiniz ki ekonomiyi, maalesef, çok üzgünüm, açlık
sınırındaki vatandaş sayımız rekor
kırdı, asgari ücretlimiz, emeklimiz, işçimiz,
esnafımız, memurumuz, çiftçimiz yoksul, yoksul ve
kadınlarımız çaresiz. Sonuçta güzelim Türkiye’miz
kaygılı ve mutsuz on senedir.
Şimdi, bakınız, vatandaşa sözler
vererek göreve gelen iktidarların denetçisi kurumlardır yani, tabii
ki muhalefettir, takipçisi muhalefettir, basındır; biz burada
görevimizi yapıyoruz, sivil toplum örgütleridir, üniversitelerdir,
sendikalardır. Bizi mazur görün, sizi elbette eleştireceğiz, ya
işimiz bu, çünkü millet bizi bu kürsüye ve bu koltuklara bu yüzden
getirdi. Ve milletimizin bize verdiği görevi yaparken diyoruz ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) – Bir dakika daha rica
edeyim.
BAŞKAN – Tamam, bağlayın lütfen. Son
kez bir dakika süre tanıyorum.
AYLİN CESUR (Devamla) – Çünkü Türkiye Büyük
Millet Meclisi hürriyetçi demokratik sistemin kalbidir, çünkü Türkiye Büyük
Millet Meclisi hakların, hürriyetlerin bekçisidir, çünkü Türkiye Büyük
Millet Meclisinde iktidarlar aslında her rejimde vardır ama rejimleri
demokratik yapan, muhalefettir, basındır, üniversitelerdir. Hürriyetçi
demokrasi, halka sadece beka ve güvenlik vadetmez, bunu vermez. Son dönemde
beka tartışması üzerinden yerel seçimlere
hazırlanıyorsunuz, milletimiz bunları görmüyor mu değerli
arkadaşlarım? Hem can, mal güvenliği hem hürriyet hem de ekmek
verir hükûmetler ve “Bunlardan birini tercih edin.” dediğiniz yerde rejim,
rejim olmaktan da çıkar.
Çok kıymetli milletvekilleri, son olarak,
devletin görevi kürek çekmek değil, dümen tutmaktır diyorum, dümen,
dümeni sımsıkı yakalamaktır ve Türkiye, dümeni
boşalmış bir gemi gibi kayalıklara giderken bu yüce
Mecliste ve milletimizin bize verdiği yüce makamda hiç değilse
2019’da kendi vicdanlarınızla hareket edin ve lütfen kendi
vicdanlarınızla buradaki her şeyi oylayın diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) – Bakın “Tren
kazası için araştırma komisyonu kurulsun.” dedik,
kurulmadı.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ne işe
yarayacak?
AYLİN CESUR (Devamla) – Şimdi, 3 tane daha
tren kazası oldu. Kuralım hep beraber. Bakın, hepiniz burada
bunu destekliyorsunuz. Gelin, beraber araştırma komisyonunu
kuralım. Ben, hemen, önümüzdeki hafta indireceğim Meclise.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) – 2019 bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Gönül isterdi ki
vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarını
karşılayan bir bütçe olsun. İnşallah, daha iyilerini de
yapmayı yüce Allah bizlere nasip eder.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cesur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Emine
Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
31’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına konuşmalar yapılacak ama bundan önce…
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Bir
sataşma vardı.
BAŞKAN – Sataşma değil de bir
açıklama olarak değerlendirelim, yerinizden söz verelim.
İki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
17.-
Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu’nun, hızlı tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
dilediğine, Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde İYİ PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim,
evvela kazada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum,
milletimizin başı sağ olsun.
Evvela, Isparta Milletvekili Aylin Cesur Hanımefendi
özellikle bizim baraj sayısından bahsetti. Özellikle gurur duyuyorum,
dünyada en çok baraj yapan bir hükûmetiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Gölet, gölet Sayın
Bakan. Toplasan bir Keban yapmaz.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - 541 baraj
Ankara’da, 7 tane de İstanbul’da olmak üzere 548 tane barajı
Hükûmetimiz bu dönemde açmıştır. Biten, açılmayanlar var,
onlardan bahsetmiyorum.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Doğru,
açtığını biliyoruz Bakanım. Sayın Bakanım,
açtığını biliyoruz ama yaptığınızı
bilmiyoruz.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - 534 tane de
hidroelektrik santralin açılışını yaptık, 534.
Burada, Aylin Hanım dedi ki: “Ne kadar
ürettiniz?”
KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Söyle, söyle.
Yapılanları da açtın, söyle.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Müsaade eder
misiniz, izah edeyim, siz de cevap verin. Rakamlar konuşuyor, ben
rakamları konuştururum. Rahmetli Demirel de hep rakamları
konuştururdu.
BAŞKAN – Siz devam edin, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Aynen ben de öyle Sayın
Bakan, 500’ü bir Keban yapmıyor.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Kendisi de
malum olduğu üzere, hizmet yaptı. Kim bu memlekete hizmet
yapmışsa, çivi çakmışsa herkesten Allah razı olsun, o
ayrı ama biz geldiğimizde, 2003 yılında hidroelektrik
üretim kapasitesi 26 milyar kilovatsaatti, ben ayrılırken bunu 99
milyar kilovatsaate yükselttim. Bu, gerçekten bir rekordur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, bir
tanesinde devletin imzası yok.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) –
Elektriği de siz icat ettiniz değil mi Sayın Bakanım?
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ayrıca
şunu da ifade etmek istiyorum: Bugün yanan 3 ampulden 1’i,
yağışlı zamanlarda…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ampulü de mi siz buldunuz
yoksa?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ampulü
buldunuz, elektriği icat ettiniz.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – …bizim
yaptığımız hidroelektrik santrallerle
aydınlatıyor Türkiye'yi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, ampulü de
mi siz buldunuz?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Helal olsun
Sayın Bakanım size vallahi(!)
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Kurak
dönemlerdeyse 4 ampulden 1’i tamamen bizim yaptığımız
hidroelektrik santrallerle aydınlatıyor.
Ayrıca barajda yükseklik önemlidir,
Türkiye'deki en yüksek barajları biz yaptık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Önce 218 metreyle Ermenek, daha
sonra 249 metreyle Deriner; şimdi Yusufeli yapılıyor, 275
metreyle Türkiye'nin en yüksek barajı olacak. Barajlarda yükseklik
önemlidir.
Bir de şunu söylemek istiyorum
Ispartalılara: Isparta’ya 15 tane baraj, 6 tane gölet, toplam 21 tane
inşa ettik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, bağlayın
sözlerinizi.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Nasıl
heyecanlandı Başkan, görüyorsunuz değil mi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – “Isparta” dedi Sayın Bakanım,
ne yapayım yani?
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim,
müsaade ederseniz tamamlayayım bir iki cümleyle.
BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun, açtık
mikrofonu.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Bakana bir saat vermeniz
lazım.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın
Bakanım…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama böyle olmaz ki,
sataşma değil, bir şey değil Sayın Başkan. O
zaman ben de bilgi vereyim.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Isparta’ya 15
baraj, 6 gölet, toplam 21. Ama ben oraya… O zaman plakam 32’ydi,
Ispartalılar dedi ki: “Isparta’nın plakası 32.” Biz şimdi
13 tane daha inşa ediyoruz, bitmek üzere. Dolayısıyla 34 tane
baraj ve göletle Isparta’da bir rekora imza attık.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bravo Sayın Bakanım.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Ben
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Eroğlu.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Sayın
Bakan, ben de Isparta’yı da siz kurdunuz değil mi? Isparta’yı da
siz kurdunuz, elektriği de siz buldunuz, ampulü de siz buldunuz.
İnşallah ampulü patlatmak da bize nasip olacak.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben
de bilgi vermek istiyorum. Ben de bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 534 tane baraj bir Keban
yapmıyor.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Sayın Başkan…
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
İnşallah daha fazla baraj gölet yapan varsa… Gölet
sayısını saymıyorum, binden fazla göletle bir rekora imza
attık. Dünyada bizden fazla eğer baraj ve gölet inşa eden varsa
buyursunlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, söz
taleplerini yeri geldiğinde karşılıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kürsüden konuşsunlar,
kürsüden! Sataşma yok, bir şey yok.
BAŞKAN - Haydar Bey, bugüne kadar bu konuda en
ufak bir adaletsizlik yaptığımı iddia edemezsiniz, sakin
olun lütfen. Sisteme girin, söz isteyene söz veririm.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İstiyorum.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, ben de söz istiyorum.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Şimşek, bir
açıklama mı yapmak istiyorsunuz?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Evet
Sayın Başkan, Sayın Bakanın konuşmasıyla ilgili
kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
18.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Afyonkarahisar Milletvekili
Veysel Eroğlu’nun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Sayın Bakan, açıklamalarınız için teşekkür ediyoruz.
Tabii, 32’ye geldiniz; 32 Isparta, 33 Mersin. Şimdi,
Mersin’le ilgili de Türkiye'nin gövde yüksekliği olarak en yüksek
barajlarından bir tanesinin inşaatı yıllardır devam
ediyor. Defalarca söz verdiniz ama maalesef sözünüz yerine getirilmedi.
Bakanlığınız bitti. Ben geçen size yine
hatırlattım.
Bakın, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018…
2019’da da bitmeyecek. Bakın, 2019’da da bitmeyecek. Ben size tekrar
hatırlatıyorum: Aksıfat ve Pamukluk Barajlarıyla ilgili de
Isparta’dakilere verdiğiniz müjdeyi Mersinliler bekliyor; Mersinlilere
artık bu müjdeyi verin, sözünüz yerine gelsin. Sayın Bakandan bunu
özellikle rica edin, halef-selefsiniz, rica edin; yoksa bizim Mersinlilerin
yüzüne bakacak hâlimiz yok. Her gittiğimizde soruyorlar “Bu barajlar ne
olacak?” “Bu göletler ne olacak?” diye. Hiçbirinde bir icraat yok, para yok,
ödenek yok; şantiyelerin hepsi boş şu anda Sayın
Bakanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Şantiyelerin hepsi terk edilmiş, hepsi boş. Bu konuda sizden
destek bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Şimşek.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkanım, bu konuyla ilgili ben de bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Size de yerinizden bir dakika süreyle
söz veriyorum.
Buyurun Sayın Öztunç.
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Afyonkarahisar Milletvekili
Veysel Eroğlu’nun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın
Bakanım, Kahramanmaraş’ın plakası da 46; onu da size
hatırlatayım. Adatepe Barajı var, bilirsiniz, 1995
yılında temeli atıldı, sizin hükûmetlerinizden önce yüzde
67 oranında yapıldı, sizin hükûmetiniz geldi,
yıllardır hükûmettesiniz; tık yok. Sayın Mahir Ünal geldi
“Yapacağız.” dedi, “Temelini atıyoruz.” dedi, “Şunu
yapıyoruz, bunu yapıyoruz.” dedi; hiçbir şey yapılmadı.
Karakuz Barajı aynı durumda, Kavaktepe Barajı aynı durumda.
Yani eğer “32 plakaya göre 32 tane iş yaptık.” diyorsanız,
Maraş da 46, bir tane işiniz yok kardeşim ya, Allah
aşkına!
Elektriği siz buldunuz, ampulü siz buldunuz,
Isparta’yı siz kurdunuz, yakında gelip dersiniz ki:
“Maraş’ı da biz kurduk.” Süleyman Demirel Üniversitesini de siz
kurdunuz, öyle değil mi Sayın Bakanım?
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Yok,
İstanbul Teknik Üniversitesi…
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hepsi hikâye
Sayın Bakanım. O ampulü siz buldunuz ya, o ampulü de biz
patlatacağız inşallah.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztunç.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, bir cevap vermek
istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Şimdi, isterseniz Süreyya Bey,
bu…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bir yanlışlık var
efendim.
BAŞKAN – Sonra size, Komisyona söz
vereceğim; onu o zaman açıklayın çünkü bunu…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Komisyonun hakkını bu
şekilde değerlendirmeyeyim çünkü doğru bir bilgi değil
Sayın Öztunç’un söylediği.
BAŞKAN – Sonra açıklama
yaparsınız Süreyya Bey.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay
Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi Adalet ve Kalkınma
Partisinin söz sırasındayız ve parti adına söz alan
konuşmacılara sırayla söz vereceğim.
İlk söz, İstanbul Milletvekili Erol
Kaya’ya ait.
Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA EROL KAYA (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bugün
yaşanan tren kazasında hayatlarını kaybeden
kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
bütçesi üzerine söz aldım. 2019 bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Özellikle Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle birlikte Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının yapısındaki
değişikliklerin Türk belediyeciliği için de fevkalade önemli
olduğunun altını çizeyim. Özellikle TOKİ’nin Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına bağlanmış
olması, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bağlanmış olması, Emlak
Bankası ve İçişleri Bakanlığı bünyesindeki
Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünün de Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına devredilmiş olması dolayısıyla,
Türk belediyeciliği adına, artık belediyelerimizin temel
altyapı, imar planlama, kentsel dönüşüm ve çevre gibi konularda daha
hızlı karar alacağı bir döneme evrildiğimizi ifade
etmek istiyorum.
Ben, eski bir belediye başkanı olarak,
hazır da 2019 seçimlerine giderken, AK PARTİ döneminde yani
yaklaşık on altı yıllık dönemde belediyeler için
yapılmış olan rakamları, somut adımları ifade
etmek isterim.
Hemen sözlerimin başında, yerel
yönetimlere dönük olarak, Hükûmetimizin, 2019 bütçesine bir önceki yıla
göre yüzde 28,4 artırarak 93 milyarlık bir ödenek koymuş
olması dolayısıyla, bütün 1.398 belediye başkanı
adına hükûmetimize teşekkürümüzü ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, 2002-2018 arasındaki
on altı yıllık dönemde birkaç tespiti sizinle
paylaşayım. 2002 yılında bu ülkede 3.225 belediye ve
merkezden aktarılan 4,7 milyarlık bir kaynak vardı. AK
PARTİ hükûmetleri döneminde bu belediyelerimizin tamamı reforme
edilerek, özellikle belediyelerin mevzuatları yeniden düzenlendi;
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu,
belediyelerden pay aktarılmasıyla ilgili kanunlarda ciddi
düzenlemeler yapıldı ve belediyelerin daha güçlü ve daha gerçekçi
olması sağlandı.
Ben, eski belediye başkanıyım. Tüm
panellerde, sempozyumlarda bir tartışma konusu vardı; bu
belediyeler bütçe yapmasını bilmezler kardeşim. Niye? Bütün
bütçeleri hayaldir de onun için. Hâlbuki bu yapılan düzenlemeyle, küçük bir
düzenlemeyle Türkiye'nin belediyeler açısından utanç tablosu olan
hayalî bütçenin tamamı sonlandırılmış oldu.
Yetki açısından, özellikle okul öncesi
eğitim, sağlık, yurt, spor kulüplerine yardım
konularında bir sürü düzenlemeler yapılarak, hem merkezî yönetimle
olan ilişkileri hem yerel yönetimlerin kendi aralarında ve STK’lerle
iş birliği yapmasının önü açıldı, hatta ulusal ve
uluslararası bazda birçok düzenleme için yerel yönetimlere yetki verildi.
Ölçek sorunu halledildi. 3.225 belediyemizin sayısı 1.398’e
indirildi. Mevcut büyükşehir belediyelerine ilave yapılarak
büyükşehir belediyeleri mülki sınırlara çekildi. Az evvel
Sayın Ağıralioğlu köylerle ilgili ifade ettiler yani bu
kapanan köylerin tüzel kişiliğiyle ilgili eleştirisini
kısmen haklı bulduğumu da ifade ederim ama kapanan belediyeler
ve köylerle ilgili, özellikle yeni kurulan büyükşehirlerle kanuna ilave
yapılarak yatırımların yüzde 10’unun bu yerlere
ayrılması on yıl boyunca bir mecburiyet olarak getirildi.
Mali açıdan, 2019’a girerken hangi belediyelere
hangi kaynakları verdik, görülsün diye ifade etmek isterim: 2002
yılında Türkiye’nin bütün belediyelerine, mahalli idarelere merkezî
yönetimden 4,7 milyarlık pay aktarılıyordu; dolar bazında
ifade edeyim, 2,9 milyar dolar. Kesinleştiği için 2017’de merkezin
aktardığı para 60,8 milyar, dolar bazında da 16,7 milyar
yani yaklaşık 5 katına yakın bir para, kaynak
aktarmışız. 2019 için ayırdığımız para
93,6 milyar lira, dolar bazında da 17,5 milyar dolara yakın bir para
ki Türk siyasi tarihinde ben belediyeciliğin aşağı
yukarı son yüzyılını bilen bir insan olarak ifade ediyorum,
ilk defa AK PARTİ hükûmetleri döneminde belediyelere bu kadar güçlü bir
mali destek verildi.
Destek vermeniz yetmiyor. Belediyeden kesecekleriniz
var, ben eski bir belediye başkanıyım. Geldim, daha birkaç
aylık belediye başkanıyım, dediler ki: “Efendim, merkezî
yönetimden gelen paraların hepsi kesildi, hiçbir paramız yok.”
Nasıl yani? “Efendim, siz muhalefet belediyesisiniz dolayısıyla
muhalefet belediyelerinin paralarını -o zaman iktidarda bulunan- SHP
ile DYP birden kesti.” Ve biz -zaten yüzde 95’i personel harcaması olan
bir belediye devralmıştım- ortada kalakaldık.
Hamdolsun, AK PARTİ hükûmetleri, bütün
belediyeler için söylüyorum, hiçbiri adaletsizlikle itham edilemezler. Tayyip
Bey’in Belediye Başkanı olması hasebiyle, Sayın
Cumhurbaşkanımızın döneminden itibaren yüzde 40 bütün
belediyelerden kesiliyor. İster AK PARTİ’li olsun, ister CHP’li,
ister MHP’li, ister HDP’li, hiç fark etmiyor. Kesinti
kaldırıldığı zaman da -bu mevzuat düzenlemesiyle
yapıldığı için söylüyorum- bütün belediyelerde aynı
şekilde düzenleme yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sel
parasını vermediler Bozköy’ün, sel parasını, CHP’li
belediye diye.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Ama AK
PARTİ’li belediyelerde oradaki alt geçitleri, köprüleri Karayolları
yapıyor, MHP’lilerinkini yapmıyorsunuz, onları
yapmıyorsunuz. Metroyu devralıyorsunuz, MHP’li olduğu zaman
devralmıyorsunuz.
EROL KAYA (Devamla) – Özür dilerim
Başkanım, lütfen.
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Kaya.
EROL KAYA (Devamla) – Şehirlerimizin 2/B’yle
ilgili sorunu yaklaşık kırk yıldır çözülmeyen bir
sorundu. 748 bin insanımızın bu mülkiyet sorunu çözüldü sonuç
olarak.
Mesela KÖYDES’le ilgili söyleyeyim, köylerimizle
ilgili; biraz abartılı olsun da akılda kalsın: Nuh (AS)’dan
beri suyu gitmeyen 4.729 köye ilk defa su gitti ve 52 bin köyümüzün yetersiz
olan suyu düzeltildi.
Sonuç: Bugün belediye yönetimleri ve şehirlere
baktığımızda, daha etkin, daha verimli, daha
katılımcı, daha şeffaf ve şehirlerimizin tüm
sorunlarına daha ilgi gösteren bir yapıya kavuştuğunu ifade
edeyim. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bundan sonra
belediyelerimizin daha da güçlü olacağının altını
çizeyim.
2019’da belediyeler seçimini kazanan Türkiye olsun,
kazanan milletimiz, tabii ki kazanan AK PARTİ ve kazanan Cumhur
İttifakı olsun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –Teşekkürler Sayın Kaya.
Söz sırası, Adana Milletvekili Ahmet
Zenbilci’ye ait şimdi.
Buyurun Sayın Zenbilci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ZENBİLCİ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın bütçe görüşmeleri vesilesiyle AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Biraz önce değerli ağabeyim Erol Kaya Bey
gibi on yıl belediye başkanlığı yapmış, bir
dönem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığında bürokrat olarak
çalışmış birisi olarak buradaki tecrübelerimizi ve
yapılacak olanları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, bu sabah meydana gelen tren kazası
dolayısıyla biz de taziyelerimizi, üzüntümüzü ifade ediyoruz.
Cenab-ı Hakk’tan rahmet diliyorum, acil şifalar diliyorum. Mutlaka,
hukuki olarak, idari olarak, hatalı olan herkes bu noktada hesap verecek
ve bu noktayla ilgili gerekli soruşturmanın ilgili kurumlarca
titizlikle yürütüleceğine inanıyorum.
2011 yılında Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı olarak teşekkül ettirilen,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte TOKİ,
Türkiye Emlak Katılım Bankası, Milli Emlak ve Yerel Yönetimler
Genel Müdürlüklerinin bağlanmasıyla yeniden yapılanan Çevre
Bakanlığımız çevre koruma, imar, yapılaşma,
kentsel dönüşüm, hazine taşınmazlarının yönetimi ile
yerel yönetimlere ilişkin alanlarda önemli görev ve sorumluluklar
almıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; dünyamız her geçen gün hızla
değişiyor. Bu değişimden en çok etkilenenler arasında
muhakkak ki şehirlerimiz vardır. Birleşmiş Milletlerin
tahminlerine göre, dünya nüfusunun 2050’ye kadar 9 milyara ulaşacağı
ve bu nüfusun üçte 2’sinin de şehirlerde yaşayacağı
öngörülmekte.
Ülkemiz, 1950’den itibaren oldukça hızlı
bir şehirleşme serüveni yaşadı ve devam ediyor.
Şehirlerimizin nüfusu 1950’de yüzde 24 iken bugün yüzde 88 seviyesine
yükseldi. Şehirlerimizde meydana gelen plansız göç, düzensiz ve
çarpık yerleşme, altyapı ve üstyapıda yetersizliklerle
beraber sosyal, iktisadi, adli pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
1994 yılında Belediye Başkanlığıyla
başlattığı yürüyüş, AK PARTİ hükûmetlerinin
belediyecilik anlayışının temeline oturmuştur. Sosyal
belediyecilik anlayışıyla tanışan şehirlerimiz
çöp dağlarından ve düzensiz, plansız alanlardan kurtarılarak
yaşanabilir bir alan hâline getirilmiştir. Çevre ve şehir
yönetiminde dün olduğu gibi bugün de
anlayışımızın merkezinde insan yer almaktadır.
Bununla beraber, ilahî nizama uygun proje ve faaliyetlerle şehirlerimiz
yalnızca imar değil, imarla birlikte insan adına ihya edilmektedir.
Türkiye bir deprem ülkesidir,
topraklarımızın önemli bir bölümü deprem bölgesidir. Son
yüzyılda 50 kadar büyük deprem yaşadık. Bu büyük depremlerde 82
bin vatandaşımızı maalesef kaybettik. Bu noktada düzensiz
göçün sonucu olan sağlıksız yapı stokuna
karşılık kentsel dönüşüm çalışmalarına da
hızla devam edilmektedir. 2012 yılında Sayın
Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde başlayan kentsel
dönüşüm hareketi bugün hızla devam etmekte ve sürdürülmektedir.
Ülkemizde 53 farklı ilimizde 237 adet riskli
alan bulunmaktadır. Bununla ilgili,
Bakanlığımızın çalışmaları devam
ediyor. 2030 yılına kadar Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın öncülüğünde 6 milyonun üzerinde
sağlıksız yapı stoku inşallah temizlenecek ve
yerlerine daha sağlıklı, daha güzel binaların
yapılmasıyla ilgili çalışmalar devam etmektedir.
Vatandaşlarımızın imarla ilgili
sorunları Bakanlığımızca hazırlanan “Yapı
Kayıt Belgesi/İmar Barışı” adıyla yeniden
uzlaşılarak bir tespite gidilmiş ve
anlaşılmıştır, Bakanlığımız
bununla ilgili çalışmıştır. Hâlen de süreyi 31
Aralığa kadar uzatmıştır.
Değerli arkadaşlar, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde vuku bulmuş olan terör
olaylarından en çok şehirlerimiz etkilenmiştir.
Sırtını PKK’ya dayayarak başlattıkları hendek
olaylarının arkasından, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız ve Hükûmetimiz bölgede ciddi bir
çalışma yapmış, Diyarbakır, Şırnak, Cizre,
Silopi, Nusaybin gibi bölgelerdeki yıkılan bütün alanlar, tarihî
dokusu, bölgesel yapısı, iklim ve diğer dengeler de gözetilip
yapılarak orada yaşayan insanlarımıza,
hemşehrilerimize verilmiş, teslim edilmiştir. Bunlara dair zararlar
da karşılanmıştır.
Benim en çok önemsediğim konulardan bir tanesi
Diyarbakır “Kaleiçi” dedikleri Suriçi bölgesiydi. Suriçi bölgesine
defalarca gittim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın.
Buyurun Sayın Zenbilci.
AHMET ZENBİLCİ (Devamla) – Oradaki
çarpık, kötü yapılaşmanın karşısında,
muhteşem bir Hazreti Süleyman Camisi ve çevresiyle, diğer
Kurşunlu Camisi ve çevresiyle, Melik Ahmet ve Gazi Caddeleriyle yepyeni
bir görünüm kazanmıştır. Birileri yıkmakta, AK PARTİ
onu ihya edip yeniden yapmaktadır.
Son olarak, katı atıklar ve
sıfır atıkla ilgili çalışmaları
Bakanlığımız hızla sürdürmekte. Sayın
Cumhurbaşkanımızın eşleri, Hanımefendi Emine
Erdoğan’ın önderliğinde yürütülen “Sıfır Atık”
çalışması çok önemli bir çalışma, çok
başarılı bir çalışma. Bununla da inşallah ileride
daha güzel işler olacak, daha temiz Türkiye olacak ve daha çok tasarruf
edeceğiz.
Millet bahçeleriyle, Gezi olaylarına inat,
yeniden bahçeler inşa ederek insanlarımızın
yaşayacakları güzel alanları oluşturmaya gayret ediyoruz.
Bütçemizin hayırlara vesile olması
dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zenbilci.
Şimdi söz sırası Kocaeli Milletvekili
İlyas Şeker’de.
Buyurun Sayın Şeker. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün 2019 yılı bütçesi ve 2017
yılı kesin hesabı üzerine AK PARTİ Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken öncelikle Ankara’da meydana
gelen tren kazası nedeniyle hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı olanlara acil
şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, vatandaşın
güvenle ve kolaylıkla mülkiyete ilişkin işlemlerini
yaptığı, teknoloji ve güvenin buluştuğu,
geçmişten geleceğe mülkiyetin garantisi olan Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü, yüz yetmiş bir yıllık tecrübeye sahip bir
kuruluşumuzdur. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ana hizmet konusu
gayrimenkul mülkiyetine konu kadastro ve tapulama işlemleridir. Kadastro
çalışmalarıyla gayrimenkulün nerede, ne kadar,
sınırları neresi; tapu işlemleriyle de kime, kimin, nasıl
elde edildiği, üzerinde mülkiyetten gayri ayni haklar var mı
sorularına cevap verilmektedir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, kadastro
çalışmaları kapsamında ilk teşhis kadastrosu, orman ve
2/B kadastroları, yenileme kadastrosu ve sayısallaştırma,
tescil harcı yerlerinin ölçümleri ve kontrol işlemleri ve son olarak
da 3/B kadastro çalışmalarını yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 1947 yılında
kadastro çalışmaları başlıyor, 2003 yılına
kadar toplam yıllık ortalama 693 birimin kadastrosu
yapılıyor. Grafikte de görülüyor. 2003 yılından sonra, AK
PARTİ iktidara geldiğinde yılda ortalama 2.575 birimin
kadastrosu yapılır bir hâle geliyor. Görüldüğü gibi, AK
PARTİ iktidarları her alanda olduğu gibi kadastro
çalışmalarında da yüzde 372 daha hızlı ve kaliteli
iş yapmaya devam ediyor. Elli altı yıldır bitirilemeyen
kadastro beş yılda AK PARTİ iktidarıyla tamamlanıyor.
Değerli milletvekilleri, konu kadastro olunca
sizlerle bir anekdotu paylaşmak istiyorum. Yıl 1977, Türkiye’de tek
olan ve Ankara’da eğitim veren Tapu Kadastro Meslek Lisesi 2’nci
sınıfındayız, Genel Müdürümüz Rahmetli Galip Esmer Bey
tasarruf hukuku dersimize gelirdi ve bize “Çocuklar, Türkiye'nin kadastrosu
yirmi yılda bitecek” demişti. Yıl 1980’ler, ilgili bakanlar
açıklama yapıyor: “Türkiye'nin kadastrosu yirmi yılda bitecek”
Yıl 1990’lar, ilgili başbakanlar açıklama yapıyor:
“Türkiye'nin kadastrosu yirmi yılda bitecek.” Yıl 2000, ilgili bakan
açıklama yapıyor: “Türkiye'nin kadastrosu yirmi yılda bitecek.”
Yıl 2003, Tapu Kadastro Genel Müdürü Zeki Adlı Bey “Türkiye'nin
kadastrosunu beş yılda bitireceğiz.” demişti. Zeki Bey’e
sordum, yirmi altı yıldır her gelen “Yirmi yılda
bitireceğiz.” diyor, sen beş yılda bunu nasıl bitireceksin
bir izah et demiştim. Zeki Bey “Hükûmet önümüzü açıyor, gerekli yasal
düzenlemeleri yapıyor, kadastro çalışmalarını da özel
sektöre açıyoruz ve inşallah beş yılda bitireceğiz.”
demişti. Hani vatandaş diyor ya “AK PARTİ söylerse yapar.” Evet,
AK PARTİ iktidarı söyledi ve Türkiye'nin kadastrosu beş
yılda tamamlanmış oldu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bununla da kalmayıp Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin yenileme kadastrosu da bu yıl sonu itibarıyla
tamamlanıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Müdürlük, teknolojinin gerektirdiği
kolaylıkları vatandaşın hizmetine sunarak gayrimenkul
sicilinin tutulması ve tapu hizmetleri kapsamında yılda ortala 30
milyon insanımıza hizmet verirken saniyede 1 tapu işlemi
yapmaktadır.
Yine “web” tapu uygulamasıyla, Google Play ve Apple Store
üzerinden yurt içinde ve yurt dışında günde 1 milyon
insanımıza parselleriyle ilgili mülkiyet ve kadastro konularında
bilgi sunuluyor.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün devrim
niteliğindeki çalışmaları sadece bunlar değil, tapular
artık karekodlu yani dijital.
Değerli milletvekilleri, eğer elinizde cep
telefonu, cebinizde de tapu varsa tapudaki karekodu cep telefonunuza okutarak
tapunuzun mülkiyetiyle ilgili, kadastrosuyla ilgili tüm bilgileri
alabiliyorsunuz hatta konum belirleme özelliği de olduğu için,
istediğiniz zaman, istediğiniz parselinize de sizi götürebiliyor. Ve
yine tapunun kayıtlı olduğu müdürlüğe gitmeden, yurt içinde
ve yurt dışında herhangi bir müdürlükte veya bir temsilcilikte
tapu işlemlerini de yapabiliyorsunuz.
Ayrıca, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü,
Osmanlı’dan devreden, 26 ülkeye ait, 25 milyon civarındaki arşiv
belgelerinin ve yeni oluşan belgelerin muhafazası için Tapu
Arşiv Bilgi Sistemi Projesi yani TARBİS’i de hayata geçirdiler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Türkiye’de e-devlete en
hızlı geçişi sağlayan ve teknolojiyi bütün
imkânlarıyla kullanan, Türkiye’de kalitenin ve güvenin
mimarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bağlayın sözlerinizi
Sayın Şeker.
Buyurun.
İLYAS ŞEKER (Devamla) – Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünün 2017 yılı kesin hesabı 937 milyon 197
bin 999,71 TL, 2018 yılı bütçesi ise 1 milyar 113 milyon 861 bin
TL’dir.
Baş döndürücü yeniliklere imza atan başta
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere, bakanlarımıza ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürü ve ekibine
teşekkür ediyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. Yeni
bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Şeker.
Şimdi sırada, Giresun Milletvekili Sabri
Öztürk var.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA SABRİ ÖZTÜRK
(Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
Bakanlığının 2019 yılı bütçesi üzerinde grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Değerli milletvekillerimizi,
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Toplumun huzur ve barış içinde
hayatını sürdürebilmesi için bağımsız, tarafsız,
etkin ve hızlı işleyen bir adalet sisteminin
varlığı zorunludur. Bu yüzden, tarih boyunca devletlerin en
önemli amaçlarından biri iyi işleyen bir adalet sistemi
olmuştur. Kadim medeniyetimizde adaletin çok önemli bir yeri vardır.
Toplumun huzur ve mutluluğu ancak adaletle sağlanır. Yusuf Has
Hâcib’in Kutadgu Bilig’inde, İbni Haldun’un Mukaddime’sinde, Nizamülmülk’ün
Siyasetname’sinde yer bulan adalet dairesi anlayışına göre,
halkın birliği ve barışın sağlanması için
adalet, devlet, hukuk, siyaset, ordu, iktisat ve halk arasında zincirleme
ilişkilerde adil olunması gerekir.
Adalet Komisyonu Başkanlığında
birlikte çalışma şerefine nail olduğum seçkin hukukçu
Sayın Ahmet İyimaya’nın bir konuşmasında ifade
ettiği gibi, egemenliğin cevherini hukuk ve adalet oluşturur.
Egemenlikten adaleti çıkarın, elinizde kupkuru ve tehlikeli bir güç
kalır.
Değerli milletvekilleri, son on altı
yılda adalet hizmetleri alanında çok önemli çalışmalar
yapılmış, yüce Meclisimizde pek çok kanun
çıkarılmış, yeni müesseseler getirilmek suretiyle
yargıda reformlar yapılmıştır. Toplumun huzur ve barışının
temeli olan adaletin sağlanması için davaların hızlı
sonuçlanması, vatandaşların haklarına erken
kavuşmaları gerekir. Bunun için hâkim, savcı, personel
sayıları ile mahkeme sayıları
artırılmış, uyuşmazlıklar için yeni çözüm
yolları öngörülmüş, yeni mahkemeler, yeni kurumlar kurulmuştur.
2002 yılı itibarıyla 9.349 olan hâkim,
savcı sayısı yüzde 104 oranla artırılarak 19.055
olmuştur. Aynı şekilde, mahkeme sayısı, adli personel
sayısı 2 katından fazla artırılarak yargıda daha
hızlı, daha etkin hizmet verilmeye
çalışılmıştır. 2016’da istinaf mahkemeleri
kurulmuş, mahkeme kararlarındaki hatalar asgariye indirilerek
Yargıtay ve Danıştaydaki iş yoğunluğunun
giderilmesi hedeflenmiş, bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri faaliyete
başlamıştır. Hak arama yolunda Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkı verilmiş, Kamu Denetçiliğine yine,
başvuru hakkı getirilmiştir.
Uyuşmazlıkların ara buluculuk ve
uzlaştırma yoluyla mahkemeye varmadan çözülmesi
sağlanmış, böylece işçilerimizin haklarına çok daha
kısa sürede kavuşmasının önü açılmıştır.
Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe giren uygulamayla, kasım ayına
kadar ara bulucuya giden dosyanın yüzde 68’i anlaşmayla
sonuçlanmıştır.
Daha şeffaf, hesap verebilir yargı için
reformlar yapılmıştır. Anayasa değişiklikleri
yapılarak yargı yetkisinin tarafsız mahkemelerce
kullanılması güvence altına alınmıştır.
Askerî yargı kaldırılmış ve askerî suçların sivil
mahkemelerde görülmesi sağlanmıştır.
İşkenceyle aktif olarak mücadele
edilmiş, ülke gündeminden işkence ve kötü muamele iddiaları
tamamen çıkarılmıştır.
MUAZZEZ ORHAN (Van) – Yüz binlerce emekçi şu
anda dava açmak için başvurmayı bekliyor.
SABRİ ÖZTÜRK (Devamla) – Temel
kanunlarımız sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmelere göre
toplumsal yapımıza daha uygun hâle getirilmiştir.
Vatandaşlarımızın lekelenmeme hakkının korunması
ve mesnetsiz ihbar ve şikâyetler nedeniyle soruşturmaya maruz
bırakılmaması için yasal değişiklikler
yapılmış, vatandaşlarımız hakkındaki ihbar
ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma
yapılmaması sağlanmıştır.
MUAZZEZ ORHAN (Van) – Yüz binlerce emekçi birilerinin
ihbarıyla şu anda işsiz, mahkemelere başvuramıyor.
SABRİ ÖZTÜRK (Devamla) – Sesli ve Görüntülü
Bilişim Sistemi SEGBİS sayesinde uzaklar yakın edilmiş,
vatandaşlarımızın birçok davada ifade vermek için uzaktaki
mahkemeye gitmesine gerek kalmamıştır.
Sayın milletvekilleri, 2002 yılından
bugüne kadar 253 adalet hizmet binasının inşaatı
tamamlanmıştır. Böylece, bağımsız yargıya
yakışan adliye binaları inşa edilmiştir.
Denetimli serbestlik sistemiyle çağdaş bir
ceza infaz sistemi oluşturulmuştur.
Vatandaşlarımız için daha etkin, daha
hızlı bir adalet sisteminin tesisinin kaynakların
yeterliliğiyle de doğru orantılı olduğu malumunuz.
2019 yılı bütçesinde Adalet Bakanlığına ayrılan
pay 18 milyar 35 milyon 989 bin TL’dir. 2002 yılında Bakanlığın
merkezî bütçedeki payı yüzde 0,83 iken 2019 bütçesindeki payı yüzde 1,75’e
karşılık gelmektedir. Böylece, 2002’den bu yana yüzde 100’ün
üzerinde artış görülmektedir.
Sözlerimi tamamlarken 2019 bütçesinin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Genel Kurulu ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sırada, Bursa Milletvekili Osman Mesten’in
konuşması vardır.
Buyurun Sayın Mesten. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN MESTEN (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
Bakanlığının 2019 bütçesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Öncelikle, bugün Ankara’da yaşanan elim tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim medeniyetimiz adalet üzerine kurulmuştur. Adalet
mülkün temelidir. İnancımız da adil olmayı emretmektedir.
Ecdadımızın terazisi daima hassas, kılıcı keskin
olmuş ve adaletten kesinlikle taviz vermemiştir. Bugün, Osmanlı’nın
çekildiği coğrafyalara bakacak olursak bunu daha iyi anlarız. Bu
yaşanan acıların, zulümlerin, katliamların temel sebebi
adaletten yoksunluktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vatandaşlarımızın daha hızlı,
daha etkili, daha adil karar ve yargılama süreçlerinden istifade
edebilmesi için, son on altı yıl içinde adalet hizmetlerine merkezî
bütçeden ayrılan pay 2 kat artırılmış, adliyelerimizin
fiziki imkânları, yapısal dönüşümleri de hız
kazanmıştır. Bunlarla birlikte, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru imkânı getirilmiş, Kamu Denetçiliği Kurumu
kurulmuş, mahkemelerin yükünü azaltacak ara buluculuk ve
uzlaştırmacılık mekanizmaları ihdas edilmiştir.
Ayrıca, istinaf mahkemeleriyle iki dereceli yargılama sistemine
geçilmesi de adaletin daha hızlı tecelli etmesi için atılan
önemli adımlardandır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükûmetlerimiz her alanda olduğu gibi yargıda da
yapısal reformlara imza atarken diğer yandan da FETÖ, DEAŞ, PKK
ve bilumum terör örgütleriyle eş zamanlı, amansız mücadele
etmektedir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden
dâhilî, haricî tüm unsurlara ve uzantılarına karşı
vermiş olduğumuz bu mücadeleden bizi hiçbir güç
alıkoyamayacaktır.
FETÖ terör örgütü 17-25 Aralıkta medya, polis
ve yargı marifetiyle seçilmiş iktidara karşı darbe
girişiminde bulunmuş fakat Sayın
Cumhurbaşkanımızın dik duruşuyla amaçlarına
ulaşamamışlardır. Bu olaylardan hemen sonra adliye ve Emniyette
mevzilenen kimlikleri ifşa olmuş FETÖ mensupları behemahâl
görevden el çektirilmişlerdir. Aklını düşmana
kiralayanların, ruhunu iblise satanların ülkemizi nasıl bir
felaketin eşiğine getirdiğine de 15 Temmuzda hepimiz şahit
olduk. Asker kılığına girmiş hain FETÖ’cüler, millî
iradenin tecelligâhı olan bu yüce Meclisi dahi bombalama alçaklığını
da gösterdiler. O gece milletimiz liderine, ülkesine, hukukuna ve demokrasisine
sahip çıkmış, FETÖ’cü hainlerin kalkışmasına
göğsünü siper ederek karşı durmuştur. Bu alçakların
darbe teşebbüsünün püskürtülmesinde bütün millî ve yerli unsurların,
vatansever askerlerimizin ve kahraman polislerimizin olduğu kadar elbette
memleket sevdalısı, cesur yargı mensuplarımızın
da çok büyük payı vardır. 15 Temmuz gecesi hızla harekete geçen
hâkim ve savcılarımız olaya cesaretle el koymuş,
soruşturmaları başlatmıştır. 15 Temmuz
sonrasında da bu FETÖ’cü hainlerin devlette yuvalanmış,
kuluçkaya yatmış, uyutulmuş hücrelerine karşı temizlik
operasyonlarında en kararlı ve tavizsiz adımları atan
kurumumuz yine adalet teşkilatımız olmuştur. Sinsi bir
şekilde Emniyeti, yargıyı, Türk Silahlı Kuvvetlerini ve
bürokrasiyi ele geçiren karanlık suç örgütü FETÖ’nün sadece ahlak
değil, akıl sınırlarını da zorlayan yöntemlerine,
tuzaklarına karşı adalet teşkilatımızın
gösterdiği güçlü duruş gerçekten takdire şayandır. Hâkim,
savcı ve yardımcı personel sayısındaki azalmaya
rağmen hizmetlerini hiç aksatmadan hatta eskisine göre daha
hızlı bir şekilde veren adalet
teşkilatımızın tüm mensuplarına bu vesileyle teşekkürü
bir borç biliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Türkiye genelinde
darbe suçundan 289 dava açılmıştır. Yaklaşık 25
bin FETÖ’cünün yargılandığı bu davalarda 220’sinin
kararı çıkmış, 69 derdest dava da neticelenmek üzeredir.
Davaların önemi, büyüklüğü, sanıkları, tanıkları
ve delilleri ve safahatı göz önünde bulundurulduğunda hızlı
ve adil bir sürecin işlediğini kabul etmek gerekir. Savcı ve
hâkimlerimizin bir kuyumcu titizliğiyle yürüttüğü
yargılamaların vicdanları tatmin edecek şekilde
sonuçlanacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Daha önce
darbecilerin, ardından vesayetçilerin, son olarak da FETÖ’cülerin
milletimizin duygu dünyasında adalete vurduğu darbelerin tüm izlerini
silene kadar bu çalışmalarımızı titizlikle sürdüreceğiz.
2019 yılı bütçemizin devletimize, milletimize,
tüm yargı teşkilatımıza hayırlı
olmasını temenni ederken bu bütçenin hazırlanmasında
emeği geçen başta Bakanımız olmak üzere Bakanlık ve
Meclis çalışanlarına teşekkür eder, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Mesten.
Şimdi sırada, Afyonkarahisar Milletvekili
İbrahim Yurdunuseven’in konuşması vardır.
Buyurun Sayın Yurdunuseven. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi içerisinde yer alan
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları
Kurumu 2019 bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bugün Ankara’da meydana gelen tren
kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz 2002
yılında AK PARTİ’yi iktidara getirmiş, bütçe hazırlama
yetkisini bugüne kadar her yıl partimize vermiştir. Geçtiğimiz
yıl yapılan Anayasa değişikliğiyle bu yetki
Cumhurbaşkanlığına tevdi edilmiştir. Bu vesileyle
Cumhurbaşkanlığımız tarafından hazırlanan
ilk bütçemizin memleketimiz için hayırlı olmasını diliyor,
aziz milletimize, partimize ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’a verdiği destek nedeniyle şükranlarımı
sunuyorum.
Adalet Bakanlığımız
yaklaşık 7.500’ü kadın, 1.500’ü çocuk olmak üzere 205 bin
hükümlü; 3 bini kadın, 1.800’ü çocuk olmak üzere 57 bin tutuklu, toplamda
262 bin kişinin barındırılmasını
sağlamaktadır. AK PARTİ olarak ceza infaz kurumlarını
başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere
uluslararası sözleşmelerin belirttiği standartlara uygun hâle
getirdik. Ceza infaz sisteminde tutuklu ve hükümlülerin haklarını
koruyacak gerekli tüm tedbirleri aldık. Bu sayededir ki geçmişte
ülkemizi mahcup eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları
artık tarihe karışmış bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ceza infaz kurumlarında koğuş sisteminden oda
sistemine geçilmek suretiyle gerçekleştirilen fiziksel dönüşüm,
mekanik, fiziki ve elektronik güvenlik sistemlerinin geliştirilmesi, ceza
infaz kurumları personel eğitim merkezlerinin açılması ve
bu yolla personele hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim verilmesi
imkânları geliştirilmiş bulunmaktadır. Adalet
Bakanlığımız tarafından, ceza infaz kurumlarında
görev yapan personelin mesleki yeterliliğinin artırılması
için dünya standartlarında 5 eğitim merkezi de açılmış
bulunmaktadır. Hükûmete geldiğimiz 2002 yılından bu yana,
Adalet Bakanlığımız tarafından 166 adet Avrupa
Birliği normlarına uygun yeni ceza infaz kurumu inşaatı
tamamlanarak 138.500 kişilik kapasite artışı
sağlanmıştır. İnfaz rejimine uygun olmayan, yeterli
eğitim ve iyileştirme çalışması yapılamayan, çok
eski yapılardan oluşması ve bazılarının taş
bina olması nedeniyle fiziki kapasitesi yetersiz olan 301 adet ceza infaz
kurumu da kapatılmıştır. Yine, herkesin malumudur ki
infazlara ve mahkûm isyanlarına tanıklık eden, darbe
yıllarının acılarının
yaşandığı cezaevleri de AK PARTİ dönemlerinde müzeye
dönüştürülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mahkûmlarımızın her türlü sağlık
hizmetleri Adalet Bakanlığımız tarafından verilmekte
olup ulaşım ve nakil amacıyla 1.897 adet taşıt
bulunmaktadır. 2002 yılından itibaren, ekonomik ömrünü
tamamlamış olmaları ve benzeri nedenlerle düşümü
yapılanlar hariç 1.431 adet hükümlü ve tutuklu nakil aracı
alınmıştır. Yeni alınan araçlar insan onuruna uygun,
güvenliği de ihmal etmeyecek özelliklere sahiptir. Yapılan
çalışmalar sonunda en önemli kazanım, insan onuruna
yakışır şartlarda temel hak ve özgürlüklerin daha çok
gözetildiği bir ceza infaz sisteminin yaygınlaştırılması
ve bu konudaki tüm tarafların, ilgililerin
farkındalığının artırılmasıdır.
Adalet Bakanlığımızın yapmış olduğu bu
uygulamalar sayesinde ülkemiz 2023 vizyonuna ve uluslararası standartlara
uygun bir yargı sistemiyle halkımıza hizmet vermeye devam
edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İşyurtları Kurumu, hükümlü ve tutukluların
meslek ve sanatlarının korunup geliştirilmesi veya bir meslek ve
sanat öğrenmeleri amacına yönelik olarak 1997 yılında
kurulmuş özel bütçeli, Adalet Bakanlığına bağlı
bir kuruluştur. Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların mesleki
eğitimlerinin sağlanması yanında ayrıca Adalet
Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatı ile
bağlı kuruluşlarının yatırım ve cari
ihtiyaçlarını da karşılamaktadır.
Adalet Bakanlığımızca şu
ana kadar 301 işyurdu müdürlüğünde gıdadan tekstile, tarım
ve hayvancılıktan mobilyaya, gümüş işlemeciliğinden
inşaat iş koluna kadar 180’den fazla değişik iş
kolunda 2018 yılı Kasım ayı itibarıyla
yaklaşık 65 bin hükümlü ve tutukluya mesleki eğitim
kapsamında çalışma imkânı sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığımız ve Adalet
Bakanlığımız arasında imzalanan Özel Eğitim
Materyalleri Üretim Projesi Protokolü kapsamında özel eğitim
sınıflarının ihtiyacı olan 70 binin üzerinde
eğitim ve öğretim materyali hükümlü ve tutuklularca iş
yurtlarında üretilmektedir.
Öte yandan ülkemizin tarım ve
hayvancılık alanındaki ihtiyaçlarının millî imkânlarla
karşılanmasına yönelik çalışmalarını
sürdüren İşyurtları Kurumu önümüzdeki dönemde 2.900
dekarlık alanda yeniden millî tohum kullanılarak tarımın
geliştirilmesine ve ülke ekonomisine katkı sağlamayı da
planlamaktadır.
Bu düşüncelerle 2019 bütçemizin tüm ülkemize
hayırlı olmasını, hayırlı hizmetlere vesile
kılmasını diliyor, bütçenin hazırlanmasında emeği
geçen başta Bakanımız ve tüm personeli olmak üzere, Plan ve
Bütçe Komisyonundaki tüm milletvekili arkadaşlarımıza
teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Yurdunuseven.
Söz sırası Balıkesir Milletvekili
Pakize Mutlu Aydemir’de.
Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süremiz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA PAKİZE MUTLU
AYDEMİR (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi
Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime bu sabah meydana gelen yüksek
hızlı tren kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine
sabır, yaralılarımıza da acil şifalar dileyerek
başlıyorum.
On altı yıllık iktidar döneminde
hayata dair her alan ve her konuda reform düzeyinde atılımlar
gerçekleştiren AK PARTİ hükûmetleri, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin ilk bütçesinde de barış, kalkınma ve insan
haklarının korunması alanlarında etkin ve görünür
katkılar sağlayacağını göstermektedir. Bu kapsamda reform
niteliğinde adımlar atan, köklü ve nitelikli yapılar inşa
eden AK PARTİ hükûmetlerinin önemli icraatlarından biri de hiç
şüphesiz Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun
kurulmasıdır. Bu kurum, insan hakları ihlallerinin önlenmesi,
ayrımcılıkla mücadele ve işkencenin önlenmesi gibi üç
önemli görevi üstlenmiştir. Avrupa Birliği müktesebatının
öngördüğü hususları da karşılamak üzere 20 Nisan 2016
tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6701
sayılı Kanun’la, ayrımcılık yasağıyla ilgili
hususları da kapsayacak şekilde Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu kurulmuştur. Manevi ıstılahta “kul
hakkı” olarak tarif edilen insan hakkı azizdir, insan hakkı
cihan hakkıdır. İnsan hakları konusunda hak arayan ve
düzenleyen tarihimizdeki ilk kurumsal adımlar AK PARTİ döneminde
atılmış, bu yolda Avrupa Birliği müktesebatını
bile geride bırakan bir yol haritası oluşturulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın talimatıyla hiçbir zaman din, dil, ırk
ayrımı yapmadan açık kapı politikası uygulamakta olan
ülkemiz, bugün dünyanın en çok sığınmacıya ev
sahipliği yapan, Küresel İnsani Yardım 2018 Raporu’na göre de
dünyanın en çok insani yardım yapan ülkesidir. İnsan
haklarından yola çıkarak dünyanın gündeminde olan ancak eyleme
geçmeyen insan ticareti konusunda mültecilere bir duvar örmeyeceğiz. Sözde
insan hakları savunucusu bazı Avrupa ülkelerinin
yaptığı gibi insanları sınırlarda ölüme terk
etmeyeceğiz. Bizler, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde, medeniyetimize, inancımıza,
tarihimize yakışanı yapmaya devam edeceğiz. Ülkemizdeki
Gezi eylemlerinde insan hakları savunuculuğuna soyunanlar, Paris’te
yaşananlar karşısında kör, sağır ve dilsiz hâle
gelmişlerdir. Gelinen noktada, artık hiç kimsenin ülkemize demokrasi,
insan hakları ve özgürlükler dersi vermeyeceğini, veremeyeceğini
tüm Avrupa ve sözde insan hakları savunucularına da
göstermiştir. Bundan sonra, demokrasi ve insan hakları denilince
aranacak yer asla Türkiye değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ yola çıktığı günden itibaren
gerçekleştirdiği reformlarla önemli değişimlere imza
atmıştır. Kökenleri, dinî inançları ve fikirleri ne olursa
olsun herkese eşit şekilde davranan bir devlet
anlayışını benimsemiştir. Bu minvalde evrensel değerlere
dayalı bir sistem oluşturmak, huzuru, güveni, istikrarı
sağlamak için Kamu Denetçiliği, İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu gibi kurumları ihdas etmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanımızın defaatle söylediği gibi “Biz
farklılıkları zenginlik olarak gören bir anlayış
içerisindeyiz ve bu duruşumuz hiçbir zaman değişmeyecektir.” Haklı
güçsüzleri haklı güçlülere karşı korumak en temel
şiarımız olmaya inşallah devam edecektir.
2019 yılı Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu için öngörülen bütçe toplam 12 milyon 972 bin Türk
Lirasıdır. 2019 yılı merkezî yönetim bütçesinin ve Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçesinin ülkemiz
açısından hayırlı olmasını diliyor, bir kez daha
yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Aydemir.
Sayın Bilgen, söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Kars Milletvekeili Ayhan Bilgen’in, İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumunun iddia edilen standartta olup olmadığına ve insan
haklarının ahlaki tutarlılık gerektiren bir alan
olduğuna ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan,
aslında konuşma aralarında söz istemeyi ben de doğru
bulmuyorum ama hem zaman zaman bizim konuşmalarımıza
yapıldığı için hem de konunun biraz aciliyeti ve belki
bundan sonraki konuşmalarda değinilir umuduyla ifade etmek istiyorum.
Bu çatı çok ciddi harcamalar yaparak daha
önceki İnsan Hakları Komisyonu başkanlarının
döneminde, Sayın Elkatmış’ın döneminde İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumunun nasıl oluşması gerektiğine
dair uluslararası toplantılar düzenledi, yurt dışından
çok sayıda temsilciyi davet etti, dinledi, tebliğleri bastı ve
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun ya da Ombudsmanın,
diğer benzer bir çalışma yürüten kurumların nasıl
yapılanırsa gerçekten hakkaniyetle, adaletle hizmet edeceğine
dair somut veriler ortaya çıkarttı. Bugünkü kurum o
çalışmalarda ortaya koyulan, iddia edilen standartta mı
değil mi? Değilse o çalıştaylar, o sempozyumlar niye
yapıldı? Yok eğer o standarttaysa gerçekten basit bir
karşılaştırma gerekir.
Sayın Başkan, çok uzatmayacağım
ama ikinci olarak da; neredeyse konuşmacıların
çoğunluğu FETÖ hâkim ve savcılarıyla ilgili haklı
serzenişte bulundular. Şimdi, 17-25 Aralıktan sonra -tarihi
özellikle söylüyorum milat kabul edildiği için- şu anda FETÖ’den
dolayı cezaevinde olan polislerin tuttuğu tutanaklarla, şu anda cezaevinde
bulunan savcıların ihbarları ve yakalama kararlarıyla
hazırladıkları iddianamelerle, şu anda cezaevinde bulunan
hâkimlerin verdiği kararla, bu Mecliste seçilmiş milletvekilleri
cezaevinde. Şimdi, değerli arkadaşlar, çifte standartları
yarıştırırsanız Fransa mı ileride, biz mi
gerideyiz, bunun bir anlamı olmaz. İnsan hakları böyle bir alan
değil, insan hakları ahlaki tutarlılık gerektiren bir alan.
Şimdi, size yönelik bir şey olduğunda hâkimler ve
savcıların kimliklerine bakıyorsunuz ve “Bunlar terörist.”
diyorsunuz; şimdi, aynı teröristler başkalarıyla ilgili
karar verdiğinde, yargılama gerçekleştirdiğinde bunun
üstünü örtüyorsunuz.
Son bir çifte standart da galiba Fransa ve Gezi
konusunda geçerli Sayın Başkan. Türkiye’deki Gezi eylemlerinde 1’i polis,
8 kişi hayatını kaybetti. Bunların
yargılamalarının hangi aşamada olduğunu acaba bilen
var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) – Bu yargılama
süreçlerinin hangi aşamada olduğunu, kaçının gerçekten
-ihmal de olabilir, yanlışlık da olabilir, kusur da olabilir
ama- failleriyle ilgili etkin bir yargılama ve soruşturma süreci
işletildi, hem idari soruşturma süreci hem de adli yargılama
süreci tamamlandı ve vicdanın, hakkın, adaletin yerine
geldiği bir sonuçla karşı karşıyayız
diyebiliyoruz? Bunu diyemediğimiz müddetçe Fransa’ya yönelik
söylediğimiz sözlerin ciddiye alınır hiçbir tarafı olmaz;
tam tersine, Le Monde gazetesi gibi çok ciddi gazeteler Türkiye’deki
işkence iddialarıyla ilgili haberler yaparlar, Türk
Dışişleri cevap verecek bir iradeyi, bir
yaklaşımı bile ortaya koymaz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Zengin, söz talebiniz var
galiba.
Buyurun.
21.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; her birinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın grup başkan vekili
konuşmasını yaparken şöyle ifade ediyorlar: “AK PARTİ
kendiyle alakalı konularda adaletli, diğer konularda adaleti hiç
umursamıyor ve sonuç olarak da hâkim ve savcılarla alakalı, FETÖ
konusunda, yargılama yaparken tarafgir bir durum içerisinde.”
Doğrusu, bu, bizim yaklaşımımızın hiç
yanından geçmeyen bir tarz. Neden? Nedeni çok basit: Biz terörle mücadele
ediyoruz. FETÖ’nün sadece AK PARTİ’ye değil, Türkiye’deki bütün
siyasi partilere yönelmiş bir tehlike olduğunu,
vatandaşlarımıza yönelmiş bir tehlike olduğunu
düşünüyoruz, memleketin tamamını hedefleyen. Hatta sadece Türkiye’yi
değil, Türkiye’nin dışında da gittiğimiz ülkelerde
onların kendi içlerine yönelik olarak ortaya çıkmış olan
uluslararası bir terör örgütü olduğu kanaatindeyiz. Hâl böyle olunca
da hâkimler, savcılar, polisler, her kim olursa olsun FETÖ’yle teması
olanlarla ilgili olarak 17-25, evet, bir başlangıç
noktasıdır ama bu insanların Türkiye’deki eylemleri kırk
yıllık bir geçmişe sahip; bu sebeple de,
yaptığımız tüm çalışmalarda geriye dönük olarak
elimizde var olan bütün delilleri ve yeni ortaya çıkan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Müsaadenizle…
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – … zaman içerisinde,
yargılama sürecinde ortaya çıkan tüm delilleri daha detaylı
olarak değerlendirerek karar vermeye çalışıyor yargı
sistematiğimiz. Ben, kendi adıma, avukat olarak da uzunca bu
yargılamaları takip ettim; hâkimlerimizin ne kadar özenli
olduğunu görüyorum. Sayın Bakanımız da buradalar, yeri
geldiğinde bu süreçle alakalı daha detaylı bilgi vereceklerdir.
Bu mesele Türkiye meselesidir bizim için; o sebeple, tarafgir bir
yaklaşım asla söz konusu olamaz.
Le Monde’la ilgili olarak da, doğrusu, yani bir
basıt üzerinden Türkiye’ye not verilmesini de asla doğru bulmuyorum.
Dünyada bir sürü gazete haber yapıyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) –
Hapishanelere bakın, hapishanelere bakın lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Müsaade ederseniz,
ifademi bitirmek istiyorum.
O haberi görmedim, o yüzden görmediğim bir
haber üzerinden bir şey ifade etmek istemiyorum ama burada, Mecliste,
gazete manşetleri üzerinden birbirimizi suçlamak yerine, elimizde pek çok
imkân var, veri var, bunun üzerinden birbirimizle alakalı kanaat
belirtmeyi daha doğru, daha ilkesel buluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Bilgen…
22.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
tartışmayı uzatmak niyetinde değilim.
Teşekkür ediyorum, olması gerekenle ilgili
değerlendirmeye de tümüyle katılıyorum ama vaka böyle
değil, vakanın böyle olmadığı çok açık. Bu
Meclisteki milletvekili fezlekelerinin neredeyse tamamına
yakınını hazırlayan savcı ve hâkimler ya yurt
dışına kaçmış durumda ya şu anda cezaevinde. O
kadar açık ki yani Google’a yazdığınızda bunu
görebiliyorsunuz, bunun için çok müthiş bir araştırmaya, çok
büyük bir zahmete falan gerek yok; tanınan, bilinen isimler bu isimler.
İkincisi: Yani, burada eğer bu süreçle
ilgili tutarlı, net bir tavır ortaya konursa bundan sonrasıyla
ilgili en azından bu işleri yapanların bu tavrı yaparken,
bu yaklaşımı ortaya koyarken daha dikkatli olmasını,
daha keyfî davranmamasını sağlarız. Başka örneğe
ihtiyaç yok. Şu anda Sayın Demirtaş Sincan’da
yargılanıyor, iddianamesiyle ilgili süreç bundan ibarettir.
Benimle ilgili seçim döneminde
yaptığım, parti bürosu önünde yüz kişiyle
toplanmış ve gerçekleştirmiş olduğumuz seçim
çalışmasına 2911’e muhalefetten ceza verildi. 2911 miting
organizasyonudur ve her şehirde her parti 1 miting yapar. Ben günde 10
kere toplantı yapmışım, bunlardan bir tanesiyle ilgili
şu anda cezaevinde olan polisler tutanak tutmuş, savcı iddianame
hazırlamış ve hâkim de ceza vermiş. Şimdi üçü de
yoklar ama benimle ilgili ceza duruyor ve yargılamanın devamıyla
ilgili kararlar şu anda birçok arkadaşımızla ilgili devam
ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) – Hiç olmazsa, sizin
dediğiniz gibi, yani burada hakkaniyetli, sağlıklı,
doğru bir bilgiye kavuşup bir ayıklama yapabilmek
açısından yargılamaların durdurulması gerekmez mi?
83’üncü madde çok açık. Anayasa, yeni seçilen milletvekilleriyle ilgili,
daha önce başlamış soruşturmalarla ilgili çok net bir ölçü
koymuş ama bu ölçüyü yok sayıyorsunuz, Anayasa’nın maddesini
görmezlikten geliyorsunuz -sizi şahsen tabii ki itham etmiyorum,
yargılama sürecini tarif ediyorum- ve FETÖ’cülerin
başlattığı süreç aynen devam ediyor. Bir gün de birisi döner
ve sizi FETÖ’cülerin başlattığı süreci durdurmadığınız
için ve onun gereğini yaparak aslında suça ortak olduğunuz için
suçlarsa siyaseten nasıl savunacaksınız, doğrusu merak
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Karşılıklı
olmamasına dikkat edelim. Son kez size de söz vereyim Sayın Zengin.
Buyurun.
23.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) –
Karşılıklılık değil ama ifade etmek istiyorum.
Şimdi ben, bizler, her birimiz
yargının birer parçasıyız Sayın Bilgen. Şimdi,
hâl böyle olurken yargılama süreci bir defa geriye dönük olarak
yapılanların her birisinin tekrar tekrar gözden geçirileceği
aşamalar içeriyor. Eğer bu konuya dair iddialar yargının
önünde dile getirilirse muhakkak surette hâkimlerimiz bunları dikkate
alacaktır. Ben Türkiye'de mevcut olan hâkim ve savcılarımızın
bu şekilde itham altında bulundurulmasını hakikaten
haksızlık olarak görüyorum bu manada. Her bir hâkimimiz,
savcımız önündeki delilleri mümkün olduğunca adil
değerlendirecek backgrounda, bilgiye sahip durumdadır.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) -
Bağımsız bir yargı yok ki, kimi kandırıyorsunuz
burada ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - O sebeple, buradaki
yaklaşımı lütfen, yani bence adil görmek lazım.
Demirtaş’la ilgili meseleden bahsettiniz. Yani
mesela, ben bugün tekrar oturdum bu AİHM kararını
başından sonuna kadar okudum. Yani bu tezleriniz gerçeği
göstermiyor. AİHM kararını bile okuduğunuz zaman ortadaki
vakanın ne kadar hakikat olduğu, ne kadar gerçek olduğu ortaya
çıkıyor.
TUMA ÇELİK (Mardin) - Yapmayın ya! Bu
kadar da yapmayın ya!
MUZAZZEZ ORHAN (Van) – Ayıptır ya!
TUMA ÇELİK (Mardin) – Bir tek sizin hukukunuz
doğru!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Gün içerisinde
bunları zaten ileri süreceksiniz konuşmalarınızda, bolca
konuşma imkânımız olacak; o yüzden, daha sağlıklı
bir şekilde geldiğinde bunları konuşuruz.
BAŞKAN – Teşekkürler.
TUMA ÇELİK (Mardin) – Ama doğru; sizin
hukukunuz size doğru!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç öyle değil,
hukuk hepimizin.
BAŞKAN – Teşekkürler sayın
milletvekilleri.
MAHMUT TANAL (İstanbul)- Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim,
yerimden söyleyeceğim ben.
BAŞKAN – Hayır, eğer söz almak
istiyorsanız Sayın Tanal, sisteme girmeniz gerekiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Girdim sisteme
efendim.
BAŞKAN – Sisteme girdiğinizde sizin gibi
sisteme giren çok sayıda milletvekili var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çok önemli bir konu,
konuyla bağlantılı; bitiriyorum ben isterseniz.
BAŞKAN – Bir dakika süre verelim Sayın
Tanal’a.
Buyurun.
24.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, terör örgütüyle iltisaklı
olup cezaevine giren bir kişinin tuttuğu tutanağın resmî
belge hüviyetinde olmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı, hürmetle
selamlıyorum.
Şimdi, biz teknik hukuk açısından,
terör örgütüyle iltisaklı olup cezaevine giren bir kişinin
tutacağı bir tutanağı resmî tutanak kabul edebilir miyiz
edemez miyiz? Siz otoriter bir kamu hukukçususunuz ve bunun, bir terör örgütü
üyesinin tutacağı tutanağın resmî belge hüviyetinde
olmaması lazım. Bunun mağdurlarından bir tanesi de benim.
Benimle ilgili gayet rahat tutanak tutanlar şu anda FETÖ terör örgütüyle
iltisaklı olarak cezaevinde ama bununla ilgili benim hakkımda
düzenlenen fezlekeler var. Peki, bu fezlekelere biz inanacak mıyız,
resmî bir hüviyet verecek miyiz vermeyecek miyiz? Olması gereken,
eğer hukuk devletinde isek bizim bunlara bir resmiyet vermemiz lazım,
bunun tekrar gözden geçirilmesi lazım. Bunu dile getirmek istedim.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal
Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait
Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi sırada Kocaeli
Milletvekili Emine Zeybek’in konuşması vardır.
Buyurun Sayın Zeybek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE ZEYBEK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
Yılı Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde Kişisel Verileri
Koruma Kurumu bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Kişisel verilerin korunması hakkı
özel hayatın gizliliğinin korunmasıyla ilgili olarak hak
alanının sınırlarına sığmayacak şekilde
gelişmiş ve ayrı bir hak kategorisi olarak kabul edilmeye
başlanmıştır. Kişisel verilerin korunması
hakkı zaman içerisinde anayasal bir hak olarak Anayasa’mızda da yer
almıştır. Bu hakkın özünde kişinin onur ve
şahsiyetinin korunması yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, her şeyden önce
kişisel verilerin korunmasıyla ilgili, kişilerin temel hak ve
hürriyetlerinin en üst düzeyde korunması noktasında toplumsal
farkındalık ve kültürün oluşması, dolayısıyla
kişisel verilerin korunması ilke ve esaslarının içselleştirilmesi
önem arz etmektedir. Kanunla kişisel verilerin işlenmesi disiplin
altına alınarak sınırsız biçimde ve gelişigüzel
toplanması, yetkisiz kişilerin erişimine açılması,
ifşası veya amaç dışı ya da kötüye kullanımı
sonucu kişilik haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır.
Kişisel Verileri Koruma Kurumu kişisel
verilerin korunması konusunda toplumsal bilinci artırmak,
farkındalık oluşturmak ve iş birlikleri geliştirmek
amacıyla ülke çapında farkındalık toplantıları
düzenlemektedir. Tüm bakanlıklarımızın bağlı,
ilgili ve ilişkili kuruluşlarının temsilcilerine
kişisel verilerin korunması mevzuatı hakkında haftada iki
gün olmak üzere eğitimler verilmektedir. Kişisel verilerin
korunması konusunda eğitim çağındaki
çocuklarımızı bilinçlendirmek ve bu konudaki kültürün
oluşması konusunda da önemli bir adım atılmış ve
Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal
Etkinlikler Yönetmeliği’nde yapılan düzenlemeyle Kişisel
Verileri Koruma Kulübü kurulması ve 7 Nisan gününün “Kişisel Verileri
Koruma Günü” olarak kutlanması
kararlaştırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, hesap verebilirlik ve
şeffaflık ilkeleri çerçevesinde kamuya açık olarak tutulacak
olan Veri Sorumluları Sicil Bilgi Sistemi çalışmaları
tamamlanmış olup Kişisel Verileri Koruma Kurulunca belirlenen
kriterlere uyan veri sorumluları için 1 Ekim 2018 tarihi itibarıyla
kayıt yükümlülüğü başlamıştır. Kuruma yoğun
bir şekilde soru, sorun, öneri ve görüş talepleri iletilmektedir.
Vatandaşlarımıza bu konularda aydınlatıcı bilgi
vermek amacıyla Kişisel Verileri Koruma Kurumu “Alo 198 Veri Koruma
Hattı” adıyla bilgi danışma meclisi
oluşturmuştur. Kişisel verilerin korunması konusunda
özverili çalışmalar sonucunda toplumsal bilinç düzeyinin
arttığını hep birlikte görmekteyiz. 2018 yılı
Ekim ayı sonu itibarıyla 238’i şikâyet, 27’si ihbar, 18’i veri
güvenliği ihlal bildirimi ve 17’si şikâyete ilişkin bilgi edinme
talebi olmak üzere, toplam 300 adet başvuru intikal etmiş olup bu
başvuruların 194 adedi sonuçlandırılmıştır.
Kişisel Verileri Koruma Kurumu uluslararası alanda da
çalışmalar yapmaktadır. Almanya, Avusturya, İtalya ve
İngiltere veri koruma otoriteleriyle bir araya gelinerek görüşmeler
gerçekleştirilmiştir. İş birliği ve bilgi
paylaşımına yönelik uluslararası bir organizasyon olan
Uluslararası Veri Koruma ve Gizlilik Komisyonları Organizasyonuna da
üye olunmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa’da öngörülen, özel hayatın gizliliği ile
temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlamak, ülkemizde
kişisel verilerin korunmasını sağlamak ve buna yönelik
farkındalık oluşturarak asıl hedefimiz olan bilinç düzeyini
geliştirmektir. Kişisel Verileri Koruma Kurumu, kanundan
aldığı yetkiyle, veri sorumlularının uluslararası
rekabet kapasitelerini artırıcı bir ortam oluşturmayı ve
buna ilişkin vatandaşlık bilincinin oluşmasını
sağlamayı temel hedef olarak benimsemiştir.
Bu vesileyle, bugün meydana gelen tren
kazasında yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar,
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
ailelerine ve yakınlarına sabır niyaz ediyor, 2019
yılı bütçesinin vatanımıza ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zeybek.
Söz sırası, Aydın Milletvekili
Rıza Posacı’dadır.
Buyurun Sayın Posacı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA RIZA POSACI (Aydın) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde yer alan Tarım ve Orman
Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlarken Ankara’da yaşanan elim kazada hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Bilindiği üzere,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin devreye girmesiyle iç
içe görev alanlarına sahip olan iki bakanlığımız
Tarım ve Orman Bakanlığı çatısı altında
birleştirilerek bu sahada yapılacak planlama, icraat ve desteklerin
tek elden dinamik bir şekilde yönetilmesine olanak sağlanmıştır.
Bizleri 2023 hedeflerine, 2053 ve 2071 vizyonuna
ulaştıracak yol haritasında başat aktörlerden birisi olan
tarım sektörü, artan nüfus ve azalan kaynaklar nedeniyle 21’inci
yüzyılın en stratejik alanlarından birisi durumundadır. Bu
alanda söz sahibi olabilmek için yapılması gerekenlerin
başında mevcut tarım alanlarını koruma altına
almak ve kaynakları akılcı kullanmak gerekmektedir.
AK PARTİ 2002’den bu yana tarım
alanlarını koruma altına alma adına önemli adımlar
atmıştır. Bu kapsamda öncelikle arazi toplulaştırma
çalışmalarına hız verdik. 1961-2002 yılları
arası kırk bir yılda yapılan 450 bin hektarda
yapılabilen toplulaştırmayı 2003-2017 döneminde 5,6 milyon
hektara çıkardık. Hedefimiz 2023 yılına kadar toplamda 14,4
milyon hektar alanda toplulaştırmayı tamamlamaktır. Toplam
alanı 7 milyon hektarı bulan 250 büyük ovayı sit alanı ilan
ederek koruma altına aldık. Bu sayıyı 300’e
çıkartacağız.
Yine, 2014 yılında 5403 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda yapılan
değişiklikle tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesinin önüne
geçerek önemli bir reforma imza attık. Bu reforma paralel olarak Erozyonla
Mücadele Eylem Planı sayesinde erozyon nedenli toprak kaybını
üçte 1 düşürdük.
On beş yılda orman
alanlarımızı yüzde 8 artırdık. Tarıma verilen
destekler sayesinde 2002 yılında 38 milyar TL olan tarımsal
geliri 2018 yılı sonu itibarıyla 280 milyar TL’ye
ulaştırdık. Bugün, tarımsal hasılada 53,4 milyar
dolarla Avrupa 1’incisiyiz.
Hayvancılığı 2010
yılında sıfır faizli kredi kapsamına aldık.
Bugüne kadar 10 milyar TL’nin üzerinde faizsiz kredi kullandırdık.
2002-2017 döneminde büyükbaş hayvan sayısını yüzde 50,
küçükbaş hayvan sayısını yüzde 40 artırdık. Et ve
Süt Kurumu Genel Müdürlüğünü, et ve sütte fiyatların
dalgalanması, olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması,
üreticinin korunup gelirinin artırılması ve piyasada istikrarın
sağlanması gibi görevlerle yeniden yapılandırdık. Bu
kurum piyasaları yakinen izlemekte ve gereken müdahaleleri zamanında
yapmaktadır.
Gübre ve yemden alınan KDV’yi tamamen
kaldırdık, gübrede yüzde 18 olan KDV’nin kaldırılması
toplamda yüzde 23 oranında indirim sağladı. Mazot ve gübrede
bugüne kadar 17,3 milyar TL destek verdik. Bitkisel ürünlerde 98 milyon ton
üretimi 117 milyon tona çıkardık. Yem bitkilerine
sağladığımız destek artarak devam ediyor. Son on
beş yılda 4,5 milyar TL destek ödedik. Bu destekler sayesinde yem
bitkileri üretimi alanı 1,1 milyon hektardan 2,6 milyon hektara yükseldi.
Çiftçilerimize verilen destekler 2002
yılında 1,8 milyar TL’yken 8 kat artış yaparak 2018’de
toplam destek miktarı 14,5 milyara ulaşmıştır. Bu
rakamı 2019 yılı bütçesiyle 16,1 milyar TL’ye
çıkaracağız. Son on beş yılda Türk çiftçisine
ödediğimiz nakdî karşılıksız hibe desteği
toplamda 153 milyar TL’yi aştı.
Tarımda ihracatçı ülkeler arasına
giren Türkiye, 2002’de 3,7 milyar olan tarımsal ihracatını on
altı yılda 17 milyar dolar seviyesine çıkarmıştır
ve bu da son beş yılda ihracatımızın 4 kat
arttığını göstermektedir. Örneğin, tohum
ihracatında artışımız son on altı yılda 8
kat olmuş, 2002’de 17 milyon dolar olan tohum ihracatımız
2017’de 136 milyon dolara ulaşmıştır. 2002
yılında tarımsal kredi faiz oranları yüzde 59’larda iken
bugün kredi faizleri sıfır ile 8,25 faiz aralığına
gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın
Posacı.
RIZA POSACI (Devamla) – Toparlıyorum.
Sözlerime son verirken 2009 yılının
çiftçilerimiz için bereketli geçmesini diler, 2019 yılı bütçesinin
hayırlı uğurlu olmasını temenni ederim.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Posacı.
Şimdi söz sırası Kayseri Milletvekili
Hülya Nergis’te.
Buyurun Sayın Nergis. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜLYA NERGİS
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
yılı Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
milletimizi ve heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün meydana gelen kazada
hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine
sabırlar diliyorum, yaralanan kardeşlerimize de geçmiş olsun
diyorum.
Bugün, tohumculukla ilgili Hükûmetimiz döneminde
yapılmış olan çalışmalardan bahsetmek istiyorum.
Tarımın stratejik unsurlarından biri
olarak gördüğümüz tohum konusuna gereken önem dönemimizde verilmekte.
Geliştirilen politikalar ve desteklerle bu gelişimin kalıcı
ve sürdürülebilir hâle getirilmesi için çalışmalar
yapılmaktadır. Bu çerçevede ilk defa 2005 yılında
sertifikalı tohum kullanarak üretim yapan üreticilerimize sertifikalı
tohum kullanım desteği verilmeye başlanmıştır.
2006 yılında 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun
yürürlüğe girmesiyle indirimli yatırım ve işletme kredi
imkânlarının sağlanmasıyla, AR-GE kapasitesinin
artırılmasına yönelik sağlanan desteklerle, 2008
yılında sertifikalı tohum üretiminin de destek kapsamına
alınmasıyla hızlı bir gelişim süreci
başlatılmıştır. 2000’li yıllarda çeşitli
türlerde yaklaşık 120 tohum üreticisi firma var iken gelinen nokta
itibarıyla sertifikalı tohum üreten firma sayısı 209’u
AR-GE olmak üzere, toplam 858 firmaya ulaşmıştır. Bu
gelişmelerle üretimdeki çeşit sayıları da artmış
olup bugün itibarıyla millî çeşit listemizde tarla ve bahçe bitkileri
türlerine ait 11 binden fazla ürün kayıt altına
alınmış bulunmaktadır.
Sertifikalı tohum kullanım desteği
kapsamında 1,7 milyon çiftçimize 1,1 milyar TL, sertifikalı tohum
üretici desteği kapsamında toplum üretici
kuruluşlarımıza 374 milyon TL ve diğer çoğaltım
materyallerine verilen destekler de dahil olmak üzere, toplamda 2 milyar TL
destekleme ödemesi yapılmaktadır.
Bu faaliyetlerin sonucu olarak 2002
yılında 17 milyon dolar olan tohum ihracatımız 2017
yılında 8 kat artışla 136 milyon dolara yükselmiştir.
2017 yılında tohum ithalatımız ise 185 milyon dolar olarak
gerçekleşmiş olup, ihracatın ithalatı karşılama
oranı 2002 yılında yüzde 31’lerde iken şu an yüzde 73’lere
ulaşmıştır.
Bugün Türkiye tohum üreten ve ihraç eden bir ülke
konumunda olup 2017 yılında 79 ülkeye tohumluk ihracatı
gerçekleştirilmiştir. 2023 yılı hedefimiz ise 2 milyon ton
üretim, 500 milyon dolarlık ihracattır.
Bitki sağlığı
çalışmaları kapsamında 2018 yılında uygulamaya
konulan Bitki Koruma Ürünleri Takip Sistemi ve projeli entegre
çalışmalarıyla 21 üründe 3,5 milyon dekar alanda entegre
mücadele projeleri yürütülmektedir.
Devletin tedbir alması zorunluluğu mutlaka
var ama bunun yanında tüketici olarak her türlü gıdanın
israfından kaçınmak hepimizin boynunun borcu ve en büyük
sorumluluğumuz. Dünyada 800 milyondan fazla insan şu anda açlık
çekmekte, 1,3 milyon ton kadar da gıda israfı yapılmakta. Bu
kadar nimetin çöpe gidiyor olması, nüfusun artışı ve
tarım alanlarının hızla azalması, gıdaya
ulaşımın her geçen gün zorlaşıyor olması… 2050
yılında dünya nüfusunun yaklaşık 10 milyara
ulaşacağı şeklinde bir durum söz konusu. Gıda
ihtiyacı nüfus artışına bağlı olarak her geçen
gün artmakta. Üreticilerimiz ve tedarik zincirinin tüm paydaşlarıyla
çalışıp kaynaklarımızı koruduğumuz sürece
geleceğe daha güvenle bakabileceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın
Sayın Nergis.
Buyurun.
HÜLYA NERGİS (Devamla) – Büyüme odaklı,
sürdürülebilir temelli, kalkınmayı destekleyen politikalarla
hazırlanmış olan bütçenin yaklaşık olarak yarıya
yakınının çiftçilerimizin desteklenmesine
ayrılmış olması bizi mutlu eden, memnun eden bir durum.
Bakanlık bütçemizin milletimize hayırlar
getirmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Nergis.
Sırada Antalya Milletvekili İbrahim
Aydın var.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AYDIN
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün meydana gelen tren kazasında
yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan
rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Şahsımın da otuz yıl hizmet
ettiği ve mensubu olmaktan şeref duyduğum Orman Genel
Müdürlüğü, ülkemizin orman kaynaklarının sürdürülebilir
yönetimini sağlayarak kaynakların milletimizin menfaatine
sunulmasından sorumlu, yüz yetmiş dokuz yıllık köklü bir
kurumumuzdur.
Orman Genel Müdürlüğü, mevcut ormanların
geliştirilmesi, verimliliğin artırılması ve
alanlarının genişletilmesi, ormanların
sağladığı ürün ve hizmetlerden toplumun azami
faydalanmasının temini için son on altı yıldır önemli
çalışmalar yapmaktadır. Bugün ülke olarak dünyada orman varlığını
arttıran nadir ülkelerden biriyiz. Son on altı yılda orman
varlığımızı 20,8 milyon hektardan 22,6 milyon hektara
çıkardık. Ülke alanımızın yüzde 29’u orman
alanıyla kaplıdır. Hedefimiz 2023’de yüzde 30’a
ulaştırmaktır.
2003-2017 yılları arasında
yaklaşık 5,2 milyon hektar alanda ağaçlandırma, erozyon
kontrolü, bozuk orman alanlarının rehabilitasyonu, mera
ıslahı gibi ormancılık faaliyeti gerçekleştirilerek
4,2 milyar adet fidan toprakla buluşturuldu. 2019 yıl sonu
itibarıyla 4 milyar 500 milyon fidan toprakla buluşturulacaktır.
Erozyonla mücadelede dünya lideriyiz. 2 milyon
hektar alanda erozyon kontrolü çalışmaları yapıldı.
Cumhurbaşkanımızın
önderliğinde “Fidanlar fidanlarla büyüyor” adı altında
başlatılan kampanyayla 10 milyon öğrencimizle birlikte 81 ilde
10 milyon fidan toprakla buluşturulmaktadır.
2008 yılından itibaren milletimize hizmet
gayesiyle açık alanlar, kara yolu kenarları, okullarımız,
hastane ve sağlık ocaklarımız,
mezarlıklarımız büyük bir hızla
ağaçlandırılmaktadır. Ayrıca, 162 milyon adet fidan
bedelsiz olarak vatandaşlarımıza
dağıtılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ormanları kırsal kalkınmanın lokomotifi
yaptık. Uygulamaya koyduğumuz 38 eylem planıyla orman köylümüze
gelir getirici tür ağaçlandırmalarıyla yeni gelir kapıları
açılmıştır.
Orman köylülerimizi doğduğu yerde
kalkındırıp doyurmak, yaşatmak ve göçleri önlemek için
Hükûmet Programı’nda olan ve 2015-2019 dönemini kapsayan “5 Bin Köye 5 Bin
Orman” eylem planı doğrultusunda bugüne kadar 3.928 köyde gelir
getirici tür ağaçlandırması yapılarak 10 milyon fidan
dikilmiştir.
Son on altı yılda orman köylümüze
yapmış olduğumuz doğrudan destekler -ORKÖY ve özel
ağaçlandırma kredileri- ve ormancılık faaliyetleriyle
-işçilik ve sübvansiyonlar- 16 milyar TL gelir sağladık.
Bugüne kadar arıcılığa ve bal
üretimine verdiğimiz destekler sayesinde 450 adet bal ormanı
kurularak ülkemiz bal üretiminde dünyada 6’ncı sıradan 2’nci
sıraya yükselmiştir.
Vatandaşlarımıza
sağlıklı yaşam alanları oluşturmak gayesiyle 2003
yılından bugüne kadar 1.328 adet mesire yeri, 141 adet şehir
ormanı kurulmuştur.
Değerli milletvekilleri, “Keçin var, suçun
var.” anlayışından vazgeçerek, ormanlarımızda otlatma
planları yapılarak hayvancılığımıza büyük
destek verilmektedir.
Dünyadaki 115 milyar dolarlık tıbbi ve
aromatik bitkiler pazarından pay almak için odun dışı orman
ürünleri üretimi artırılmıştır. Bu konuyla ilgili,
Gazi Meclisimizde Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin
Korunması Araştırma Komisyonu kurulmasına karar
verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ormanlarımıza yapılan bakım,
gençleştirme gibi faaliyetler sonucu yapılan üretimle ülkemizin orman
ürünleri ihtiyacını yerli kaynaklardan karşılamayı
hedefliyoruz. Bu kapsamda, sektörde dışa
bağımlılığı azaltmak için 2002 yılında
14 milyon metreküp olan endüstriyel odun üretimini 2018 yılında 25
milyon metreküpe, 2019 yılında 29 milyon metreküpe
çıkarıyoruz. Böylece ithalatımızın 1 milyar dolar
eksilmesine katkı sağlayacaktır. Hedefimiz, 2023
yılında üretimi 32 milyon metreküpe çıkararak ülke tüketiminin
yüzde 100’ünü karşılamaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; orman sınırlarının korunması ve
mülkiyet problemlerinin çözümüne yönelik orman kadastro
çalışmalarını hızlandırdık. Artık
ormanlarımızın tapusu var. 2021 yılına kadar tapuya
tescil işlemlerini, 2023 yılına kadar 2/B
uygulamalarını tamamlayacağız; mülkiyet problemlerini
çözerek orman köylüleriyle hasım değil, hısım
olacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; orman yangınlarıyla mücadele
çalışmaları kapsamında, orman yangın yönetim
sistemiyle insan gücü, kara ve hava araçları tek merkezden yönetilerek
Türkiye’yi orman yangınlarıyla mücadelede çevre ülkelere de her an
yardım edebilecek güçlü bir yapıya kavuşturduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, bağlayın
sözlerinizi Sayın Aydın.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) – Teşekkür
ederim Başkanım.
Bu sayede orman yangınlarıyla mücadelede
bölgemizde lider ülke olduk. Kurmuş olduğumuz erken uyarı
sistemiyle orman yangınlarına müdahale süresini kırk beş
dakikadan on beş dakikaya düşürdük.
Dünyada en son yaşanan ABD Kaliforniya
yangınında 65 bin hektar orman alanı zarar görmüş, 88
kişi hayatını kaybetmiş; yine, komşumuz
Yunanistan’ın başkenti Atina’da 18 Temmuz 2018’de çıkan
yangında 1.276 hektar orman alanı zarar görmüş, 91 kişi
hayatını kaybetmiştir. Bizim ülkemizde ise 2018
yılında 5.384 hektar orman alanı zarar görmüştür.
Orman Genel Müdürlüğünün yaptığı
çalışmalar kapsamında, yangından dolayı zarar gören
alanlar aynı yıl içinde ağaçlandırılarak orman
varlığının yok olmasına izin verilmemektedir.
Bu gayretli çalışmalarından
dolayı, işçisinden memuruna, mühendisinden genel müdürüne ve
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
2019 yılı bütçemizin hayırlı
olmasını diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Aydın.
Söz sırası Gümüşhane Milletvekili
Cihan Pektaş’ta.
Buyurun Sayın Pektaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA CİHAN PEKTAŞ
(Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğünün bütçesi üzerinde grubum adına
söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, bugün Ankara’da meydana gelen tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Devlet Su İşleri, ülkemizin en köklü ve en
büyük yatırımcı kuruluşlarından biridir; su
kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve
işletilmesinden sorumludur. Enerji, tarım hizmetleri ve çevre
sektörlerinde hizmet vermektedir. Ancak DSİ daha çok baraj yapan bir
kuruluş olarak bilinmektedir.
İlk barajımız 1936 yılında işletmeye
açılan Çubuk-1 Barajı’dır. Daha sonra Atatürk, Keban ve Karakaya
Barajlarımızın da aralarında olduğu 276 baraj
inşa edildi. Son yıllarda başta Çine Adnan Menderes, Ermenek ve
Deriner Barajları olmak üzere 541 baraj hizmete açılmış ve
baraj sayımız 817’ye ulaşmıştır. Çok önemli bir
proje olan Silvan Barajı’yla birlikte 83 baraj ve 510 gölet ise inşa
hâlindedir.
İnşa edilen barajlar, hidroelektrik enerji
üretiminin yanı sıra tarımsal sulama, şehirlerimizin içme
ve kullanma suyu temini ve taşkın önleme gibi çok maksatlı
olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, balık üretimi
yapılarak ekonomiye katkı sağlanmaktadır. Memleketim
Gümüşhane’deki Torul ve Kürtün Barajlarında üretilen balıklar
Uzak Doğu ülkelerine ihraç edilmektedir. Bazı baraj göllerimizden sportif
ve turizm maksatlı olarak da istifade edilmektedir.
Son on altı yılda 534 hidroelektrik enerji
santrali inşa edilmiştir. 2003 yılında yıllık 26
milyar kilovatsaat olan enerji üretimine 73 milyar kilovatsaat ilave edilerek
99 milyar kilovatsaate çıkarılmıştır. Başka bir
ifadeyle, 2003 yılına kadar üretilen enerjinin yaklaşık 3
katı on altı yılda üretilir hâle gelindi.
Değerli milletvekilleri, DSİ’nin projeleri
beşle on yıl arasında kâr etmeye başlayan, ülkemizin
kalkınmasında lokomotif rolü üstlenen projelerdir. 2007
yılında bitirilen Borçka Barajı yedi yılda
yatırımını geri ödedi ve kâr etmeye başladı. 2012
yılı sonunda işletmeye açılan Ermenek Barajı yedinci
yılında yatırımını geri ödeyecek. Beş
yıl önce üretime geçen Deriner Barajı ise iki yıl sonra kâr
etmeye başlayacak. 1.200 megavat gücündeki Ilısu Barajı’nda
haziran ayında su tutulmaya başlanacak ve dört yılda
yatırımını geri ödeyecek. Bu barajın gövde tipi
değiştirilerek maliyeti düşürülmüştür. Önümüzdeki yıl
su tutulması planlanan, 275 metre yüksekliğiyle dünyanın en
yüksek 3’üncü barajı unvanını alan Yusufeli Barajı 558
megavat gücünde olacak ve iki buçuk yılda yatırımını
geri ödeyecek. Yusufeli Barajı ikili iş birliği protokolüyle
inşa edilecekti; protokol iptal edildi, millî bütçeyle ihale edildi ve
maliyeti dörtte 1’e düşürüldü. Bu şekilde birçok büyük baraj ve
sulama projeleri ikili iş birliği protokolüyle yapılacaktı.
Başlanmamış olan projelerin protokolleri iptal edildi ve
hazinemiz 65 milyar dolarlık büyük bir borç yükünden kurtarıldı.
Eskiden barajların proje, müşavirlik ve mühendislik hizmetleri
yabancılar tarafından yapılıyordu, finansmanı ise
dış krediyle temin ediliyor ve projelerin maliyetleri çok yüksek
oluyordu. Bugün DSİ’nin bütün projeleri yerli müşavir, yerli
müteahhit ve kendi mühendislerimiz tarafından millî bütçeyle çok daha
düşük maliyetlere yaptırılmaktadır. Ne demiş
atalarımız? At, sahibine göre kişner.
Planlama ve baraj mühendisliğimizin
geldiği nokta ülkemiz adına gurur vericidir. Dünyanın birçok
ülkesinde büyük su projeleri inşa eden firmalarımızın
yönetici ve teknik elemanlarının büyük çoğunluğu
DSİ’de yetişmiş mühendislerdir. DSİ aynı zamanda bir
okuldur.
Konya Mavi Tünel ve GAP’ta dünyanın en büyük
havzalar arası su aktarma projeleri hayata geçirilmiştir. Türkiye'den
yavru vatana, Kıbrıs’a su götürüldü. 81 kilometresi denizden geçmek
üzere 106 kilometre isale hattıyla dünyada bir ilk olan askıda boru
döşeme yöntemiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin içme,
kullanma ve sulama suyu ihtiyacı karşılandı. Melen
Çayı’nın suyu artık İstanbulluların çeşmesinden
akıyor. Boğaz’ın 130 metre altında inşa edilen ve 2012
yılında hizmete alınan tünelle Anadolu Yakası’ndan Avrupa
Yakası’na âdeta bir nehir akıtılarak dünyanın ilk
kıtalar arası su transferi gerçekleştirildi. Ankara İçme
Suyu Temini Projesi’nde 31,5 kilometre uzunluğuyla dünyanın en uzun
su iletim tüneli olan Gerede Tüneli’nde son 200 metreye gelindi. Bu gurur veren
projeleri Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğine AK
PARTİ olarak bizler yaptık ama bu gurur hepimizindir, milletimizindir.
Biz büyük bir milletiz, hiçbir proje bizim için
hayal değildir, bizim için imkânsız proje yoktur.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün projeleri hayata
geçiren DSİ Genel Müdürü ve ekibini tebrik ediyor, 2019 yılı
bütçesinin hayırlı ve bereketli olması temennisiyle tekrar
sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Pektaş.
Şimdi, Bursa Milletvekili Refik Özen’de söz.
Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA REFİK ÖZEN (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce, sabah saatlerinde meydana gelen tren kazasında
hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı ve
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 yılı Meteoroloji Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gün geçtikçe önemi herkes tarafından daha iyi idrak
edilen, ciddi bir görev ve sorumluluk bilinci içinde ülkemize ve
vatandaşımıza büyük hizmetler sağlayan Meteoroloji Genel
Müdürlüğü 15 bölge müdürlüğüyle hizmetlerine devam etmektedir.
Gelişen dünyanın artan ihtiyaçları doğrultusunda
meteorolojik bilgi, ürün ve hizmetlere duyulan ihtiyaçlar artmış, bu
bilgi, ürün ve hizmetlerin doğru, güvenilir ve sürekli olarak
kullanıcılara sunulması bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bu
doğrultuda meteorolojik hizmetler konusundaki tek yetkili kamu kurumu
olarak 1937 yılından bu yana görev yapan Meteoroloji Genel
Müdürlüğü ortaya çıkan ihtiyaçlar, teknolojik gelişmeler ve
günün şartları dikkate alınarak
yapılandırılmıştır.
Tutarlılık oranı yüzde 90’ların
üzerinde olan tahminlerle başta ulaştırma, tarım, enerji,
millî savunma, çevre ve şehircilik, turizm, sağlık, spor ve afet
yönetimi olmak üzere pek çok sektörün meteorolojik ürün ve hizmet taleplerini
karşılayan Meteoroloji Genel Müdürlüğü yüksek teknolojiyi
kullanan, uluslararası ilişkileri güçlü, bölgesinin öncü ve
saygın meteoroloji servisi konumundadır. Meteoroloji Genel
Müdürlüğü meteorolojik ürün ve hizmetlerin temeli olan gözlemlerin
yapılması için ülke geneline yayılmış farklı tip
ve özelliklerde sistemlerden oluşan 1.866 adet gözlem sistemiyle
ağını işletmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzün yaptığı
hizmetlerden en önemlilerinden biri de meteorolojik ihbarlar konusunda
halkımızı ve ilgilileri en kısa zamanda bilgilendirme
ihtiyacıdır. Bu nedenle 1962 yılından bu yana kısa
radyo dalgalarından dinlemeye alıştığımız
Meteorolojinin Sesi Radyosu FM bandından yayına geçerek 27 vericiyle
60 milyonu aşkın dinleyici kitlesine ulaşmakta; tarım,
orman, su ve meteoroloji konularındaki bilgileri, hava tahmini ve erken
uyarıları uydu ve internet üzerinden anında sunmaktadır.
Ayrıca güncel, doğru, güvenilir ve detaylı meteorolojik bilgiye
hızlı ve doğrudan erişim sağlanması amacıyla
2018 yılı içerisinde Web TV kurulmuş olup test
yayınına başlamıştır.
Ülkemizin enerji konusunda dışa
bağımlılığının azaltılması ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda
yapılan çalışmalarla aktif olarak görev alan kuruluşlarımızdan
birisi de yine Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzdür. Rüzgâr ve Güneş
Enerjisine Dayalı Lisans Başvurularına Dair Tebliğ
kapsamında rüzgâr ve güneş ölçüm istasyonlarının
kurulması ve ölçüm verilerinin değerlendirilmesine ilişkin
çalışmalar Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından
yürütülmekte ve enerji sektörüne önemli katkı sağlamaktadır.
Uluslararası alanda da oldukça aktif olan
Meteoroloji Genel Müdürlüğü Doğu Akdeniz iklim merkezi olarak bölge
ülkelerine iklim tahmini konusunda destek vermektedir. Ülkemiz 2013
yılında Hükümetler Arası İklim Hizmetleri Kuruluşunun
ortak kararıyla 25 ülkeyle birlikte Hükümetler Arası İklim
Hizmetleri Kurulu Yürütme Komitesi üyeliğine seçilmiştir. Bu yıl
ikincisi düzenlenen Hükümetler Arası İklim Hizmetleri Kurulu
oturumunda ülkemiz dört yıl süreyle yine Hükümetler Arası İklim
Hizmetleri Kurulu Yönetim Komitesi üyeliği görevini üstlenmiştir.
Ülkemizin bölgesel merkez olduğu Karadeniz ve Orta Doğu Bölgesel Ani
Taşkın Erken Uyarı Merkezi kurulmuştur. Projeye Türkiye’nin
yanı sıra Azerbaycan, Gürcistan, Bulgaristan, Ermenistan, Suriye ve
Ürdün ülkeleri katılmaktadır. Diğer yandan, bu projenin
devamı niteliğinde Türkiye’nin merkez ülke olduğu Güney
Doğu Avrupa ülkeleri Bölgesel Ani Taşkın Erken Uyarı
Projesi de 2013 yılında başlatılmıştır.
Bosna Hersek, Moldova, Karadağ, Arnavutluk, Slovenya, Hırvatistan ve
Sırbistan ülkeleri de bu projeye katılmaktadır. Bunların
yanı sıra, üyesi olduğu Dünya Meteoroloji Örgütü, Avrupa Orta
Vadeli Hava Tahminleri Merkezi, Avrupa Meteoroloji Uyduları
İşletme Teşkilatı, Avrupa Meteorolojik Fayda Grubu,
Sınırlı Alan Hava Tahmin Modeli Konsorsiyumu gibi
uluslararası kuruluşlarla da iş birliği içerisinde olan
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, hem uluslararası kuruluşlarla hem
de diğer ülkelerle ikili iş birliği çalışmalarını
geliştirmek için yoğun bir gayret göstermekte ve meteoroloji
alanında bölgenin lider ülkesi olma hedefiyle hareket etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Özen.
REFİK ÖZEN (Devamla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugüne kadar yapmış olduğu
çalışmalarla azim ve kararlılığını ortaya
koyan Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzün değerli
çalışanlarını huzurunuzda bir kez daha tebrik ediyorum.
Bu vesileyle, 2019 yılı bütçesinin
ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özen.
AK PARTİ Grubu adına son söz
Balıkesir Milletvekili Belgin Uygur’a aittir.
Buyurun Sayın Uygur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA BELGİN UYGUR (Balıkesir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün meydana gelen tren kazasında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Tarım ve Orman Bakanlığı Türkiye
Su Enstitüsünün 2019 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Kısa adı SUEN olan
Türkiye Su Enstitüsü, küresel su meselelerinin çözümüne katkı
sağlamak, ülkemizin sürdürülebilir su politikaları ve stratejilerinin
oluşturulmasında yeni fikirler ve bilimsel modellemeler
geliştirmek, ulusal ve uluslararası toplantılar ve eğitim
programları düzenlemek, su konusunda küresel iş birliğini
desteklemek, su politikalarıyla ilgili projeler üretmek, uygulamak ve ülkemizi
uluslararası platformda temsil etmek üzere kurulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada nüfus artışı ve küresel
ısınma nedeniyle su kaynakları giderek azalmaktadır.
Dünyanın çare üretmeye çalıştığı su konusu, AK
PARTİ hükûmetlerimiz döneminde bütüncül olarak ele
alınmıştır. Tarım ve Orman
Bakanlığımız tarafından yapılan
yatırımlarla birlikte, Türkiye Su Enstitüsü de su konusunda stratejik
çalışmalarını sürdürmektedir.
AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde DSİ
tarafından da toplam 153 milyar TL’lik yatırım
yapılmıştır. Son on altı yılda, Türkiye’nin
gururu olan, dünyada ses getiren 7.668 tesis hizmete
alınmıştır.
Özellikle içme suyu gelecek yıllarda en önemli
sorunlardan birisi olarak görülmektedir. Bununla ilgili 81 ilimiz için içme
suyu eylem planları hazırlanmıştır. Böylece
şehirlerimizin 2040, 2050 ve hatta 2071 yılları
planlanmış bulunmaktadır. İşletmeye alınan 236
adet içme suyu tesisinden 46 milyon kişiye yılda 4 milyar metreküp
içme suyu sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz su
alanında gerçekleştirdiği büyük projeler, yetişmiş
insan gücü ve engin bilgi birikimi sayesinde bölgesinde su konusunda lider
konuma gelmiş bulunmaktadır. SUEN farklı disiplinlerden uzman
kadrosuyla ülkemizde ve dünyada suyla ilgili çalışmaları yakından
takip etmekte, su meselelerine ilişkin stratejik planlamalara katkı
sağlamakta, modelleme çalışmaları ve geleceğe yönelik
senaryolarla, karar vericilerimize danışmanlık yapmaktadır.
SUEN, kurulduğundan bu yana, farklı
kıtadan ve 30’u aşkın ülkeden gelen 1.000’e yakın su ve
atık su uzmanına muhtelif konularda eğitim ve kapasite
geliştirme programları düzenlemiştir. Bunlar arasında, Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı desteğiyle, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da önem
verdiği coğrafyalardan olan Afrika’ya verilen eğitim
programları da yer almaktadır. Bu kapsamda, su sektöründe planlama,
havza yönetimi, içme suyu ve atık su arıtma tesislerinin
tasarımı ve işletilmesi, yer altı sularının
idaresi, içme suyu ve atık su şebekelerinin yönetimi gibi birçok
farklı konuda eğitimler başarıyla verilmiştir. Yurt
dışından gelen uzmanların yanı sıra, yurt içinde
belediyelerin su ve kanalizasyon idareleri gibi, su alanında
çalışan önemli kurumların personeline de muhtelif konularda
eğitimler verilmektedir.
Geçmişte ülkemiz su alanındaki
toplantılarda sadece gözlemci statüsünde kalmaktayken artık AK
PARTİ hükûmetlerimiz döneminde uluslararası toplantılara aktif
şekilde iştirak eden, söz sahibi ülke konumuna gelmiştir. SUEN
Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği
Teşkilatı, D8, Dünya Su Konseyi, UNESCO, AGİT, OECD gibi birçok
uluslararası kuruluşla su yönetimi ve teknolojileri konusunda ortak
çalışmalar da yürütmektedir.
SUEN’in adıyla özdeşleşen en önemli
uluslararası etkinlik ise her üç yılda bir düzenlenen İstanbul
Uluslararası Su Forumu’dur. Dünya su forumları için
hazırlık toplantısı niteliğindeki forumda
katılımcılar farklı görüş, yaklaşım ve
deneyimleri paylaşma, su sektörünün diğer aktörleriyle iletişim
sağlama, iş birliği kurma ve yeni teknolojiler hakkında
bilgi edinme fırsatı da yakalamaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Uygur,
sözlerinizi tamamlayın.
BELGİN UYGUR (Devamla) – Suyun
çatışma kaynağı yerine barış aracı
olması gayesiyle kurulan çok önemli bir yapı olan, Ortadoğu’da
Mavi Barış Girişimi’nin koordinasyon ofisi görevi 1 Ocak 2019
tarihi itibarıyla SUEN tarafından yerine getirilecektir.
Tarım ve Orman Bakanlığımız
bünyesindeki SUEN az sayıda personel ve mütevazı bir bütçeyle yürüttüğü
faaliyetler, gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalar,
analizler, ulusal ve bölgesel, küresel su politikaları ve ülkemizin yurt
dışında temsil ettiği etkinliklerle dünya su sektöründe
saygın bir kurum hâline gelmiştir.
Sözlerimi burada sonlandırırken 2019
yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayır ve bereket
getirmesini temenni ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uygur.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Grubu
adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi İç Tüzük’ün 60’ıncı
maddesine göre söz talebinde bulunan bazı milletvekillerine söz
vereceğim.
İlk olarak Sayın Burcu Köksal…
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar ili Dinar
ilçesinde derme çatma bir yerde yaşam mücadelesi veren yaşlı bir
kadının yanarak öldüğüne ve yetkilileri göreve
çağırdığına ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, seçim bölgem
Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinde ne yazık ki çadırda,
çadır bile denmeyecek şekilde derme çatma bir yerde yaşam
mücadelesi veren ve benim de ziyaret edip yetkilileri uyardığım
bir yaşlı kadının yanarak öldüğünü yerel medya
temsilcilerinden öğrendim.
Saraylarda oturup binbir çeşit sofrasından
eksik olmayanlara, “Şöyle köprü yaptık, böyle yol yaptık,
şöyle sosyal yardım verdik, böyle sosyal yardım
yaptık." diye övünenlere sesleniyorum; birinci vazifesi sosyal
devleti yerine getirmek olan, muhtaç yurttaşlarımıza yardım
etmek olan devlet görevlilerine sesleniyorum: Lütfen, iktidar partisinin
milletvekillerinin arkasına düşüp boy boy poz vereceğinize,
bundan sonra yaşanacak bu tip ölümleri önleyin, insanlara yardım
edin, görevinizi yapın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köksal.
Sayın Kalyoncu…
26.-
İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu’nun, İzmir ili Menderes ilçesindeki
Tekeli Organize Sanayi Bölgesi'nde patlama olduğuna, hayatını
kaybeden işçiye Allah’tan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine ilişkin açıklaması
HASAN KALYONCU (İzmir) – Bugün öğlen
saatlerinde seçim bölgem İzmir’in Menderes ilçesinde İzmir Tekeli
Organize Sanayi Bölgesinde ENER Mühendislik Kimyasal Ürünler fabrikasında
patlama olmuş. Alınan bilgiye göre 1 işçi hayatını
kaybetmiş, 3 yaralı mevcuttur şu anki durumda. Bunun
yanında, patlama sonrası kimyasal sızıntı olduğu
bilgisi alınmıştır ve daha sonrasında AFAD ekiplerinin
açıklamasına göre durumun kontrol altına
alındığı bildirilmiş ve havalandırma işlemlerinin
devam ettiği bilgisi alınmıştır. Ölene rahmet,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN – Sayın Kemalbay Pekgözegü…
27.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, yaşanan tren
kazasının sorumlusunun siyasi iktidar olduğuna,
yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Polis
Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun yeniden değerlendirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
9 can yitti bugün ve suçlu, bir lokomotif
değildir diye düşünüyorum ve sorumlusu siyasi iktidardır, siyasi
iktidar bunun hesabını vermelidir diyorum ve yaşamını
yitirenlere buradan “Allah rahmet eylesin.” diyorum.
Sayın Başkan, 12 Aralıkta
İstanbul Ataşehir’de polis bir araca ateş etti ve burada 17
yaşında bir çocuk, Cihan Seyhan yaşamını yitirdi.
Aynı gün, yirmi dört saat içerisinde, Diyarbakır’da 1 çocuk, Arat
soyadlı 25 yaşında bir genç yine bu şekilde, polisin “Dur!”
ihtarına uymadığı iddiasıyla aracına ateş
edilerek yaşamanı yitirdi polis kurşunuyla. On bir yılda
faili polis olan böyle 389 ölüm var. Bunlar göz önünde bulundurulmadan bu
ölümler asla değerlendirilemez. Kaynağı Polis Vazife ve
Salâhiyet Kanunu olan bu ölümlerin üzerine gitmek için bu yasaları göz
önünde bulundurmak, yeniden değerlendirmek gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Bu
kanunlar âdeta polisin cinayet işlemesine olanak açmaktadır. Burada
insan haklarından bahseden iktidara bu kanunları gözden geçirme
konusunda ve polisin uyguladığı bu cinayetler konusunda dikkat
çekmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Pekgözegü.
Sayın Cinisli…
28.-
Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’nin, Kırmızı Et
Üretim ve İşlenmesinde İşbirliği Süreçleri Analiz
Projesi’ne devam edilip edilmeyeceğini, Alvar, Şehitler, Söylemez,
Başköy barajlarının akıbetini, Erzurum Bilim, Müze,
Doğa ve Eğitim Parkı Projesi’nin ne zaman biteceğini,
şarbondan etkilenen hayvanların olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan Bekir Pakdemirli Beyefendiye
sorularım olacak. Erzurum’da büyük bir şevkle birkaç senedir
Bakanlığınızca Kırmızı Et Üretim ve
İşlenmesinde İşbirliği Projesi yürütülmekte. Sonuç
olarak “Kümelenme ve değer zinciriyle kırmızı et sorunu
çözülebilir.” sonucuna varıldı. Erzurum gibi
hayvancılığın kalbi olan ama yanlış
politikalarınızla büyük darbe yiyen şehrimizde, planlanan projemizin
2019 bütçesi neredeyse sıfırlandı. “Bu işi yapmayın.”
denmiş oldu. Bu hayati proje devam edecek mi? Eylül ayında
verdiğim, hâlen cevap alamadığım soru önergelerimdeki
Erzurum Alvar, Narman Şehitler, Söylemez, Hınıs, Başköy
Barajlarının akıbetleri ile Erzurum Aziziye’de
yapımına başlanmış olup bitirilemeyen Bilim Kültür
Parkı ne zaman bitecek?
Erzurum’daki şarbon karantinaları sonucu
hastalıktan etkilenen hayvanlar var mıdır? Türkiye’ye ithal
edilen şarbonlu hayvanlar gerekli tetkikler yapılmadan mı
getirilmiştir? Normal prosedür işletilse hastalıklı
hayvanların yurda sokulabilmesinin imkânsız olduğu hepimizin
malumu.
Ormanlarımızın TOKİ’ye
devredileceği doğru mudur?
Son olarak, tarım ve
hayvancılığın stratejik bir sektör olduğunu
hatırlatır, saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Şimdi de Türkiye İşçi
Partisi Genel Başkanı sıfatıyla Sayın Erkan Baş’a
üç dakika süreyle yerinden söz veriyorum.
Buyurun Sayın Erkan Baş.
29.-
İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, hızlı tren
kazasında ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine, 13 Aralık Erdal Eren’in ölümünün 38’inci yıl
dönümüne, işçi mezarlığına dönen üçüncü
havalimanının, çevre düşmanı Karabiga Termik Santrali’nin,
Hasankeyf’i sular altında bırakan Ilısu Barajı’nın AKP
döneminde hayata geçirilen projeler olduğuna ilişkin
açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sabah saatlerinde yaşanan faciada şu ana
kadar 9 yurttaşımızın hayatını kaybettiği ve
47 yurttaşımızın yaralandığı bilgisi bize
ulaşmış durumda. Biz de Türkiye İşçi Partisi olarak
ölenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralanan
yurttaşlarımıza acil şifa dileklerimizi bu vesileyle
iletmek istiyoruz.
Bununla birlikte, Parlamentonun görevi sadece
başsağlığı dilemek, acil şifalar dilemek
değil, çözüm üretmektir. Bunun herhâlde hatırlatılması
gerekiyor çünkü çok uzun bir zaman da olmadı, Çorlu’da yaşadığımız
acı facianın üstüne burada yine birtakım görüşmeler
yapmıştık ve AKP yetkilileri aynı cümleleri, bugün, burada
kurdukları aynı cümleleri o zaman da ifade etmişlerdi.
“Araştıracağız, soruşturacağız,
yapacağız, edeceğiz.” Arkadaşlarımız
araştırırken, soruştururken, yaparken, ederken bu ülkenin
insanları hayatlarını kaybediyorlar. Sarayın itibarı
bu ülkenin yurttaşlarının canından daha kıymetli
değildir. Bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Bugün, önemli bir gün. 17 yaşında, 12
Eylül faşizmi tarafından yaşı büyütülerek idam edilen Erdal
Eren’in 38’inci ölüm yıl dönümü, kendisini saygıyla ve sevgiyle
anıyor ve faşizme karşı mücadelede onun
kararlılığını sürdüreceğimize söz vererek gündeme
ilişkin konulara girmek istiyorum.
Size ve tüm başkan vekillerine, bu süreçte
katkı koyan arkadaşlarımızın hepsine özel olarak
teşekkür etmek istiyorum. Pazartesi gününden beri Parlamento
pratiğimize bence olumlu bir katkımız oldu, grubu olmayan
partiler konuşuyor. Bunun geliştirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz çünkü, bugün, gündeme baktığımızda,
örneğin, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Adalet
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
gibi pek çok gündem var. Bunların hepsine ilişkin görüşlerimizi
ifade etmek çok kolay olmayacak doğal olarak. Ama eğer dikkatle
dinlerse arkadaşlarımız ben bunların tümünü
birleştirebilecek bir yöntem bulabildiğimi sanıyorum.
Şimdi, sanıyorum,
okuyacağımız isimler hiçbiriniz açısından hiçbir
şey ifade etmeyecek, ilk defa duyacağınız isimler olacak: Osman
Ceylan, 30 yaşında, iş makinesi operatörü; Turgut Demircan, 52
yaşında, hafriyat kamyonu şoförü; Nurettin Özdemir, 40
yaşında, kamyon şoförü; Ammar Koç, 23 yaşında,
Suriyeli; Mehmet Aytaç, 36 yaşında, Erganili, 2 çocuk babası;
Cengiz Aydoğan; İbrahim İçyer, 43 yaşında; İsmet
Atmaca, Horasanlı; Şevki Şişik, kamyon şoförü; Ali
Alak, 35 yaşında; Harun Kılıç, 35 yaşında,
Giresunlu, 2 çocuk babası; Taner Tosun, 30 yaşında, Karslı;
Ali Öztürk; Mustafa Koksal; Kemal Koçak; Orhan Bingöl, Gökhan Türkben; Serkan
Yaman; Serdar Kibar; Lokman Kazdal; Abit Aydın; Yaşar Sevinç; Kadir
Kenger; Ramazan Yüce.
Değerli arkadaşlar, hiç
duymadığınız bu isimler üçüncü havalimanı
inşaatında iş cinayetlerinde hayatını kaybeden
işçi kardeşlerimizden, benim ismine ulaşabildiğim, sadece
birkaçı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Baş.
Buyurun.
ERKAN BAŞ (İstanbul) – Bunun
dışında, resmî rakamlara göre 27 işçi
arkadaşımız daha hayatını kaybetti, havalimanı
işçilerine göreyse bu sayı çok daha fazla.
Bunların isimlerini hiç duymadınız
ama isimlerini hepimizin çok fazla duyduğu isimler var: Örneğin,
Mehmet Nazif Günal, 70 yaşında, Mapa Holding Yönetim Kurulu
Başkanı, serveti 1,7 milyar dolar; Nihat Özdemir, Limak Holding
Yönetim Kurulu Başkanı, serveti 1,7 milyar dolar; Naci Koloğlu,
Kolin İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı, şirketin cirosu
1,5 milyar dolar; Orhan Cemal Kalyoncu, Kalyoncu İnşaat Yönetim
Kurulu Başkanı, serveti 750 milyon dolar; Mehmet Cengiz, Cengiz
Holding Yönetim Kurulu Başkanı, serveti 650 milyon dolardan fazla,
kendisinin 422 milyon liralık vergi borcu iktidar tarafından silindi.
AKP döneminde hayata geçirdiği projeler, işçi
mezarlığına dönen üçüncü havalimanı, çevre
düşmanı Karabiga Termik Santrali, tarihi sular altında
bırakan Hasankeyf Ilısu Barajı gibi hepimizin bildiği o meşhur
projeler.
Şimdi, siz üçüncü havalimanını
yapacağız diye ağaçları öldürüyorsunuz, hayvanları
öldürüyorsunuz, işçileri öldürüyorsunuz. İşçiler alın teri
döküp bu ülkeye değer kazandırıyor, yaratıyor ve ölüyor,
patronlar servetlerine servet katıyor, iktidar bunun havasını
atıyor.
Bu tablonun hesabı sorulmadan, ne bütçeden ne
insan haklarından ne çevreden ne şehircilikten ne eşitlikten ne
adaletten söz edilebilir diyorum.
Söz verdiğiniz için teşekkür ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baş.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Emine
Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
31’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına konuşmalar yapılacaktır.
Grup adına ilk söz, İzmir Milletvekili
Murat Çepni’ye aittir.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on bir dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) –
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul, değerli halkımız;
öncelikle, tren kazasında yitirdiğimiz
yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı,
yaralılar için de acil şifalar diliyorum. Elbette bu iş cinayeti
sonucunda üzüntü beyanları yetersizdir. Yaptığımız bütçe
tartışmaları tam da bu minvalde gerçekleşiyor. Emeğin
sömürüsü üzerine kendisini kuran bir hükûmet, insan cesetleri üzerine yükselen
bir ekonomik modelle karşı karşıyayız. Biz bu
itirazlarımızı aslında temelde bu mantıkla
yapıyoruz ve eleştirilerimizi bunun üzerine geliştiriyoruz.
Günlerdir bu Meclis çatısı altında,
büyük kısmı halkın vergilerinden elde edilen gelirlerin saray hanedanı
ve bir avuç sermayedara değil, halka ve halkın çıkarları
için kullanılması için tartışıyoruz, mücadele
yürütüyoruz. Dışarıda da köylerini, derelerini,
ormanlarını şirketlerin elinden kurtarmak için
Aydınlılar, İzmirliler, Şırnaklılar,
Trakyalılar, Karadenizliler, Artvinliler, Dersimliler mücadele ediyorlar.
Milyonlarca işçi de fabrikalarda, iş yerlerinde, Flormar,
TARİŞ, Süperpak, Cargill, TOKİ işçileri gibi direniş
çadırlarında bu mücadeleyi sürdürüyorlar. Direnen bütün
yoldaşlarımıza, işçilere mücadelelerinde
başarılar diliyoruz ve selamlıyoruz. Daima onların
yanında olmaya devam edeceğiz.
Biz bu mücadelenin iki ayrı
uygarlığın, iki ayrı sınıfın, iki ayrı
yaşam felsefesinin mücadelesi olduğunu biliyoruz. Bir tarafta
kapitalist emperyalizm, diğer tarafta özgürlük, eşitlik, demokrasi ve
sosyalizm ideali ve güçleri; bir tarafta faşizm, bir tarafta doğayla
uyum içinde çoğulcu, özgürlükçü, ekolojist bir yaşam felsefesi.
İşte bu yüzden bütün baskılarınıza, gözaltı ve
tutuklamalarınıza, işkencelerinize, yalanlarınıza
dolanlarınıza rağmen bu halk boyun eğmiyor. Selahattin
Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sırrı Süreyya Önder, İdris
Baluken, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve daha onlarca vekilimiz, eş
başkanlarımız, partililerimiz boyun eğmiyor; Geziciler,
Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri boyun eğmiyor; bugün
açlık grevinin 36’ncı gününde olan sevgili Leyla Güven boyun
eğmiyor.
Bütçe sadece ekonomik bir planlama değil, esas
olarak siyasi bir planlamadır. Yani Karadeniz’de HES’lerin
yapılabilmesi için, Yeşil Yol Projesi’nin yapılabilmesi için,
Karadeniz’in betona dönüştürülebilmesi için, Aydın’ın, Ege’nin
JES çöplüğüne dönüştürülebilmesi için bu Hükûmetin savaşa
ihtiyacı var. İşte bu bütçe tartışmaları da tam
olarak bu savaş siyasetinin sonuçlarıdır. Dolayısıyla
bütün bu politikaların hayata geçmesi için savaşa ihtiyaç var;
kitlelerin, halkın milliyetçilikle zehirlenmesine, sömürülmesine ihtiyaç
var. İtirazımız esas olarak, tam olarak bunadır.
İçinde yaşadığımız
dönemin arka planını kapitalizmin krizi oluşturuyor. 2008’de patlak veren küresel krizle
egemen sınıfların kemer sıkma tedbirlerine karşı
direnişler ve grevler yayılıyor. Küresel kapitalizmin en önemli kurumlarından IMF’nin 2016
yılında hazırladığı bir rapor dahi 1980’lerin
başından itibaren uygulanan neoliberal politikaların hatalı
olduğunu teslim ediyor. Büyüme getirmeyen ve eşitsizlikleri
derinleştiren neoliberalizm, dünyanın her yerinde büyük doğa
yıkımı yaratmaktan ve emekçileri azgınca sömürmekten başka
bir işe yaramıyor.
Hazırlanan bu bütçede emekçilere, ezilen
halklara, kadınlara, ekoloji mücadelesi yürütenlere gözdağı
vermekten başka bir şey yok. Bu, bir tehdit bütçesidir. Fransa’daki
sarı yeleklilerin eylemine bakıp, Gezi’yi hatırlayıp
Gezicilere saldırmanız tam olarak bundandır. Evet, Gezi
isyanı sizin bu politikalarınıza karşı
çıkmıştı ve yeni Geziler yoldadır, korkmaya devam
edin.
Savunma ve güvenliğe
ayırdığınız payı 2018 yılında yüzde 40
artırarak yaklaşık 92 milyar TL’ye çıkardınız.
2019 yılı içinse bu rakamları yüzde 21 daha artırarak
yaklaşık 111 milyar liraya çıkarıyorsunuz. Bu durum, bizim
sürekli dile getirdiğimiz “savaş hükûmeti” “savaş bütçesi”
söylemlerimizin ilanıdır.
Saray hanedanı tarafından hazırlanan
bu bütçe, emekten yana değildir, emekçiyi, yoksulu görmemektedir;
işverenden, sermayeden, zalimden yanadır; toplumsal cinsiyet
bütçelemesi yapmamaktadır; insan haklarından, eşitlikten yana
değildir. Kürt sorununda çözüm başta olmak üzere, demokrasi,
özgürlük, barış istememektedir. Bu bütçede tarımsal üretim ve
destekleme yoktur. Çiftçiden değil tüccardan yanadır.
“Kur-an okumayan çocuklar şeytanlarla
beraberdir.” diyecek kadar sapkınlaşmış birinin
başında olduğu Diyanet İşlerine ayrılan bütçenin
onda 1’i kadarı çevrenin korunmasına harcanmıyor. Diyanet
İşleri Başkanlığının 2019’da kullanacağı
bütçe Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2 milyar 544 milyon
liralık bütçesinin 4 katının üzerindedir. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının 2 milyar 573 milyon
liralık bütçesi de Diyanet bütçesinin çeyreği bile etmiyor. Fakat
iklim krizinden bizi böyle sapkın fikirlere sahip imamların
yağmur duaları değil ağaçlar kurtaracak. Ama bu bütçede,
ağaçları, ormanları koruyacak; toprağın, suyun,
denizlerin, nehirlerin, göllerin kirlenmesini azaltarak engelleyecek; küresel
ısınmayı yavaşlatmak için fosil yakıt kullanımını
ve havaya salınan emisyon miktarını azaltacak hiçbir tedbir yok
maalesef.
Birleşmiş Milletlere bağlı
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin
açıkladığı 2018 raporu, kapitalizmin
yarattığı iklim krizinin dünyayı yok oluşla karşı
karşıya bıraktığını gösteriyor. Bununla
beraber, şirketler ve hükûmetler iklim krizine karşı
sorumluluklarını üstlenmekten kaçınıyorlar. İklim
krizinin faturasını da yoksul halklara ve emekçi sınıflara
yüklemek istiyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
verilerine göre, zaman zaman, Türkiye’de solunan havadaki kirlilik oranı
normal değerin 9 kat üzerine kadar çıkabiliyor ama bu Hükûmet,
sırf yandaşları daha kolay ama daha çok para, kâr elde etsin
diye kömüre, fosil yakıtlara dayalı bir enerji politikası
sürdürmeye ısrarla devam ediyor. Bu politika için Soma’da, Ermenek’te,
Elbistan’da, Şırnak’ta, Zonguldak’ta yüzlerce madencinin kanına
girildi, hem emekçiler hem doğa katledildi. Hükûmet yüksek, büyük projeler
yapmakla övünüyor, bu onun en büyük prestiji ama her yaptığı
büyük projelerde insanlar küçülüyor, insan hakları küçülüyor. Onların
binaları büyüdükçe ölümler artıyor, insanlar küçülüyor. AKP,
yıllardır “Enerji açığımız var.” yalanıyla
plansız ve şirketlerin çıkarlarını gözeten bir
politika izlemiştir. Enerji talebi, çevre ve toplum çıkarları
doğrultusunda planlanmıyor. Enerji yatırımlarında
toplumun değil, yalnızca kazançlarını azamileştirme
amacında olan sermaye gruplarının çıkarları gözetiliyor.
Özel şirketlerin satış ve kazançlarını artırmak,
hem de talebi körükleyerek yüksek talep tahminlerinin tutmasını
sağlamak için yaz kış saati uygulamasını bile
değiştirdiniz, sadece bu yüzden 2,8 milyar liralık bir ekonomik
maliyet ortaya çıkardınız. Çok zekisiniz.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketinin
Aralık 2017 tarihli ve 2018-2027 dönemini içeren on yıllık talep
tahmin raporunda ise yıllık talep artışlarının
giderek azalan bir eğilimde gerçekleşeceği kabul ediliyor. Fakat
Bakanlık tarafından talep tahminleri özel sermaye şirketlerinin
yatırımları için abartılmaktadır. Buna rağmen,
hâlâ “Enerjiye ihtiyacımız var.” deniyor, enerjide dışa
bağımlılıktan kurtulmamız gerektiği söylenerek
onlarca HES, GES, RES, JES projeleri hazırlanıp duruluyor. Akkuyu
Nükleer Santrali’ni deneme üretimine başlatmaktan… Sinop’ta, üstelik
yapımcı firmanın projeden vazgeçtiği haberlerine
rağmen nükleer ve termik santraller kurmak için çabalıyorsunuz.
Hâlbuki sadece mevcut iletim ve dağıtımdaki kayıplar
giderildiğinde yüzde 50 oranında tasarruf etme imkânı var. Fakat
iktidar için nükleer santral riski şundan ibaret: Patlayıp
milyonlarca insanın ölmesi söz konusu mu, değil mi? Risk olarak bunu
görüyor, kesilen ağaçlar, tarım alanları onlar için çok sorun
değil.
Ülkemizde yangınlar nedeniyle yok olan orman
alanlarının 3-4 katı kadar bir orman, yol, elektrik, nakil
hattı, HES, RES, maden, çöplük gibi projelerce yok edilmektedir. 2004-2017
yılları arasında yangın sonucu yok olan orman alanı
ortalama 8.420 hektar iken, aynı yıllarda belirtilen projeler
yüzünden yok olan orman alanı miktarı ortalama 28.557 hektardır.
Yaptığınız orman katliamlarının bedelini
milyarlarca fidan da dikseniz ödeyemezsiniz çünkü bir fidanın ağaç
hâline gelmesi için otuz kırk yıl gereklidir fakat iklim krizinden
kurtulmamız için sadece yirmi yılımızın
kaldığı söyleniyor, belki daha az. Bunun için birkaç tane
şirketi zengin etmek için Aydın’da HES yapmaktan vazgeçin çünkü
ihtiyaç yok. Akkuyu’da ve Sinop’ta nükleerden vazgeçin çünkü ihtiyaç yok.
Karadeniz’de HES’lerden vazgeçin çünkü ihtiyaç yok. Kuzey ormanlarını
daha fazla yağmaya açmayın çünkü ihtiyaç yok. Eskişehir’de
termik yapmayın çünkü ihtiyaç yok. Bilin ki siz vazgeçmeseniz de biz
Edirne’den Artvin’e, İzmir’den Şırnak’a, her yerde ve her zaman
karşınızda olacağız. Gezi’nin, sarı yeleklilerin
ruhlarını kuşanıp mücadele edeceğiz, sizin kapitalist
düzeninize karşı yeni bir yaşam mücadelesini yükselteceğiz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çepni.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN - İkinci söz Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaran’a aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Söz talebim vardı.
BAŞKAN – Keşke zamanında girseydiniz
Sayın Zengin ama ben konuşmacıyı çağırdıktan
sonra söz istediniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bastım,
zamanında bastım ama fark etmediniz.
BAŞKAN - Gene veririm size. İsterseniz
konuşmacı konuşsun size söz vereyim, tamam.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
konuşmacı konuşurken basmak da ona haksızlık oluyor,
biter bitmez bastım.
BAŞKAN – Yok, oraya etki etmiyor Sayın
Zengin, ben görüyorum sadece, onun için...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet ama yani o da “Sen
sus ben konuşayım.” demek bir hâliyle, nezaketen böyle yapmaya gerek
duydum.
BAŞKAN – Tamam.
Ben de göremediğim için söz verme
sırasını, henüz şimdi yandı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, dakikasında
bastım.
BAŞKAN – Tamam Sayın Zengin, biraz sonra
söz vereceğim.
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben bugün Adalet Bakanlığı bütçesi
üzerine konuşma yapacağım. Biliyoruz ki aslında adalet,
bugün sadece burada konuştuğumuz bir mesele değil,
insanlığın var oluşundan beri adalet üzerinde çokça
düşünür, çokça filozof, çokça insan konuşmuş, düşüncelerini
ifade etmiş. Ve bugün belki burada tüketmeyeceğiz, bunun tüketilmesi
söz konusu değil ama bu mekanizma, Parlamento tam da bunları
konuşacağımız bir yer. O açıdan iktidar her
eleştiriye tepkisel yaklaşacağına bence muhalefetin ne
kadar büyük bir güç olduğunu, ne kadar çözümleyici ve birleştirici
bir güç olduğunu düşünüp eleştiriler çerçevesinde bazı
sorunları çözme iradesi gösterirse daha çok mutlu olacağız.
Çünkü biz söylemiyoruz, şu anda Türkiye’de adalete, yargıya inanç
yüzde 20 seviyelerine inmiş durumda. Yine, uluslararası bir
araştırma platformu Dünya Adalet Projesi 2017-2018 Raporu’nda,
hukukun üstünlüğü alanında Türkiye'nin 113 ülke arasında
101’inci sırada olduğu ifade ediliyor. Biliyoruz ki bu adalet
mekanizmasının toplum tarafından bu kadar itibarsız
görülmesinin bir nedeni var. Bu da -bizim çokça ifade ettiğimiz gibi-
şu anda yargının adaleti sağlama mekanizmasından çok,
iktidarın kendi siyasetini topluma empoze etme aracı olarak
kullanılıyor maalesef. Bu sadece politik kişiliklere
uygulanmıyor -örnekleri birazdan vereceğim- iktidarın politik,
ideolojik düşüncesi çerçevesinde uygulamak istediği ya da oturtmak
istediği yeni rejimin, yeni sistemin karşısındaki herkese
aslında adalet bir sopa olarak maalesef kullanılıyor. Bunun
örneklerini kadın davalarından görüyoruz, bunun örneklerini çocuk
istismarı davalarından görüyoruz, bunun örneklerini yargılanan
milletvekilleri ve siyasetçilerin davasında görüyoruz.
Bugün ikinci gün, Sayın Demirtaş’ın
Sincan’da duruşması gerçekleşti. Arkadaşlar, keşke
iktidar sıralarından milletvekilleri de duruşma salonunda
olsaydı ve o duruşma salonunun hâlini görseydi.
Değerli arkadaşlar, tarihte niye adalet
tanrıçası bir kadındır, hiç düşündünüz mü? Ama şu
anda bütün mahkemeler erkek, erkek bakış açısıyla dizayn
edilmiş, erkek bakış açısıyla yargılamalar
yapılıyor ve o güçle erkek bakış açısı
çerçevesinde de sürekli muhalefet, sürekli muhalifler cezalandırılma
yoluna gidiliyor. Dediğim gibi, tanrıçanın kadın
olmasının bir nedeni vardı; kadınlar vicdanlı, adaletli
bakış açısına sahip olduğu için o adalet
tanrıçası kadındı. Ve yine, gözleri kapalıydı
arkadaşlar, şu anda adaletin gözleri kapalı değil;
karşısındaki kişiye göre, politik bakış
açısında göre, iktidarın yanında mı, yoksa
karşısında mı yer aldığına göre o gözdeki
bant saydamlaşıyor ya da kör oluyor bakan kişi. Maalesef böyle bir
ortam içerisindeyiz ve yargılamalar böyle bitiyor.
Dediğim gibi, bu sadece politik davalar
açısından geçerli değil. Bakın, özellikle kadın
davalarında… Bugün de basında okuduk, her gün basına düşen
kadın davaları var. Kadın tecavüze uğramış ama
“Gece 23.00’te sokağa çıktın.” denilerek sanığa
indirim yapılmış ve Yargıtay da bunu onamış.
Peki, bu kadın nasıl güvenip o mahkeme salonuna gidecek ya da
nasıl gidip şikâyetçi olacak ya da biz kadın-erkek
eşitliğini ya da kadın özgürlüğünü bu ülkede nasıl
sağlayacağız? Bu adaletle, bu bakış açısıyla
mı sağlayacağız? Bunun üzerine düşünüp
yoğunlaşmamız gerekiyor.
Yine, bir örnek daha vereyim çocuk davaları
açısından: 3,5 yaşında bir çocuk,
yaşadıklarını mahkeme salonunda defalarca anlatmaya mecbur
edilmiş. Ve babası tarafından istismar edilen bu çocuk,
babasının olduğu ortamda ifade vermeye zorlanmış, 3,5
yaşında bir çocuk. İşte, bizim, maalesef, oluşan
adalet mekanizmasının durumu bu. Tam da bunun
karşısında tavır alması gereken İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumunun Başkanı, boşanmalar
açısından “boşanma terörü” ifadelerini kullanıyor.
Değerli arkadaşlar, bu “terör”
kavramının ne kadar geniş, ne kadar fütursuz
kullanıldığının farkında mıyız?
Herkesin nasıl bu ülkede terörize edildiğinin farkında mıyız?
Faiz teröründen ekonomi terörüne, barış teröründen en son
geldiğimiz nokta boşanma terörü müdür? Eşitlik ve insan
haklarından sorumlu bir kurumun başkanı bu lafı ediyorsa
mahkemelerin nasıl bir tavır alacağını, toplum
içerisinde nasıl bir manzarayla karşı karşıya kalacağımızı
hepimiz biliyoruz.
Dediğim gibi, tabii ki bu adaletin
bağımsız ve tarafsız olmama hâlinden en çok siyasetçiler
etkileniyor. Biliyorsunuz, yakın zamanda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi bir karar verdi. Burada, bu kürsüde arkadaşlarımız
çokça dillendirdi ama bir kez daha ifade etmek gerekiyor: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları Türkiye açısından
bağlayıcıdır ve Anayasa’nın 90’ıncı
maddesine göre, bakın, çokça eleştirdiğimiz “80 darbesi
Anayasası” dediğimiz Anayasa’nın 90’ıncı maddesine
göre uluslararası sözleşmeler iç hukukun üstündedir. “İç hukuk
ve uluslararası sözleşmeler çatıştığında
uluslararası sözleşmeler geçerlidir.” diye burada, bu Parlamentoda o
Anayasa’da bir değişiklik yapıldı ve yerel mahkeme “Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararını tanımıyorum.”
dedi, bu ülkenin Cumhurbaşkanı “Tanımıyorum.” dedi, bu
ülkenin Adalet Bakanlığı “Tanımıyorum.”a getirdi.
Böyle bir bağımsız, tarafsız yargı olabilir mi? Böyle
bir adalet anlayışı olabilir mi bir ülkede? Ve hemen akabinde,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını uygulamamakla
yetinilmedi, Sayın Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’in
verilen cezaları jet hızıyla, talimatla kesinleştirildi.
Değerli arkadaşlar, dediğim gibi,
eğer şu anda toplum içerisinde yargıya güven yoksa bunu toplumda
sorgulamayalım, kendimizde sorgulayalım, demek ki gerçekten yolunda
gitmeyen bir şeyler var. Bakın, ben kanunilikten de söz etmiyorum,
ben adaletten söz ediyorum. Burada kanunlar çıkarabilirsiniz. Yarın
öbür gün “Zeytin yemek yasak.” dersiniz, yasaklanır ama bu adil olmaz ama
bu hukuki olmaz, kanuni olabilir. Bu gücünüz var ama adil olmak, hukukun
ilkelerini savunmak başka bir şeydir. Şu anda Türkiye’de
maalesef ki isminde adalet olan saraylar sarayın adaletini sağlamaya
çalışıyor. Adalet sarayları değil, saray adaleti
Türkiye’de söz konusu ve bunun karşısında bizler, biliyoruz ki
burada da dışarıda da direnmeye devam edeceğiz.
Tabii ki bu adalet mevzusu sadece ceza verilinceye
kadar değil, cezaevlerinde de devam ediyor. Değerli arkadaşlar,
şu anda cezaevlerinde yüzlerce hasta var, yüzlerce hasta var ve biz her
defasında ifade etmemize rağmen bunlar yokmuş gibi
davranılıyor. Yok deyince yok olmuyor, cenazeler çıkıyor
cezaevinden. Onlarca örneğini bu kürsülerden verdik. Çok güzel cezaevleri
inşa ettiğinizi söylüyorsunuz. Bir defa, bir ülkede cezaevi
açmanın müjde gibi verilmesi zaten adalete nasıl
yaklaşıldığını gösterir. Ama bunun yanında,
o cezaevlerinde neler yapıldığını Trabzon Cezaevinde
gördük.
SALİH CORA (Trabzon) – Yalan o, yalan; ben
Trabzon Milletvekiliyim, yalandı o.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Trabzon
Cezaevinde, Tekirdağ’dan Trabzon’a sevkler yapıldı, orada
insanlara ayakta sayım, çıplak arama dayatıldı, darp
edildiler.
SALİH CORA (Trabzon) – O, PKK’nın
provokasyonuydu, teröristlerin provokasyonuydu.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bunun
yanında, Van Barosu bağımsız heyet gönderdi, bu
bağımsız heyet tespit yaptı arkadaşlar, tespit
yaptı ama bunun karşısında, Bakanlığa iletmemize
rağmen, herhangi bir adım atılmadı.
SALİH CORA (Trabzon) – Ben Trabzon
milletvekiliyim, konuyu inceledim, senin bildiğin gibi değildi, o tam
bir provokatif yaklaşımdı.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, “yalan” diyerek işin içinden çıkamazsınız.
Hakikat, gerçek, güneş balçıkla sıvanmaz. Biraz hakikati
görelim, hakikat çerçevesinde hareket edelim.
Değerli arkadaşlar, son olarak
söyleyeceğim ve bağlayacağım. Yine hukuku uygulamaktan söz
edeceğim. Leyla Güven Hakkâri Milletvekilimiz ve DTK Eş
Başkanımız günlerdir açlık grevinde. Bu Parlamentonun bir
üyesi hukukun uygulanması için, Türkiye'nin iki buçuk yıl önceki
adil, demokratik ilkelere geri dönmesi için, en azından bir nebze
ilerletilebilmesi için, tekrar çözümün ve barışın yükselebilmesi
için, Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin
kaldırılabilmesi için orada, Diyarbakır’da açlık grevi
eylemi yapıyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hâlâ “sayın,
sayın, sayın…”
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Terörist
Öcalan, terörist. Öcalan bir teröristtir, bebek katilidir, şerefsizdir.
SALİH CORA (Trabzon) – Ayıp ya! “Bebek
katili” demen gerekirken “sayın” diyorsun ya. Hiç mi utanmıyorsun!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, yaptığı açlık grevi hukuka davettir,
bakın, hukuka davet. Burada, Türkiye hukuk sisteminde bir insanın
günlerce, yıllarca avukatlarıyla, ailesiyle görüşme
yapmasının engellenmesi söz konusu olamaz. İç hukuktan söz
ediyorum, İnfaz Kanunu’ndan söz ediyorum, buna bağlı Ceza Kanunu’ndan
ve Anayasa’dan söz ediyorum. Buna göre, bir insanın yıllarca
avukatlarıyla görüşmesini, ailesiyle görüşmesini,
dışarıyla iletişim kurmasını
yasaklayamazsınız, böyle bir şey olamaz. Ve şu anda Leyla
Güven oradan sizi hukuka geri dönmeye, hukuk ilkelerini uygulamaya,
kanunlarınızı uygulamaya davet ediyor…
SALİH CORA (Trabzon) – Sen kanunları
tanımıyorsun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - …ama bir
şeye daha davet ediyor, Türkiye’de tekrar demokrasinin, tekrar
barışın, tekrar eşitliğin ve özgürlüğün
konuşulabileceği bir ortama davet ediyor değerli arkadaşlar.
Şimdi bir gerçeklikten söz ediyoruz. İki buçuk yıl, bakın…
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Kanun
tanımayan kanuna davet edemez.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Tecrit
başladığı günden bugüne bu ülkede savaşın
derinleştiğine, çatışmaların derinleştiğine
hepimiz şahitlik ediyoruz, hepimiz görüyoruz. Türkiye'nin içerisinde
bulunduğu ekonomik kriz de Türkiye'nin uluslararası dış
politikalarının geldiği nokta da Türkiye’de hak ihlallerinin bu
kadar derinleşmesi de aslında bu tecritle bağlantılı.
Hepimiz tecrit altındayız, hepimiz burada bu tecridin
altındayız ve bunun tek bir yolu var değerli arkadaşlar.
Tecrübe edilmiş bir yoldan söz ediyorum ve yadsınamayacak, görmezden
gelinemeyecek bir yoldan söz ediyorum. O açıdan Leyla Güven’in talebine bu
Meclisin kulak tıkamaması gerektiği, değerinin ve öneminin
anlaşılması gerektiği, bu çerçevede hareket edilmesi ve
dediğim gibi hukuk çerçevesinde hareket edilmesi konusunda
çağrımızı biz de buradan yeniliyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Başaran.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın
Başkan…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Zengin, size söz
vereceğim.
Sisteme girin Sayın Türkkan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim ben
girdim sisteme.
BAŞKAN - Size de vereceğim.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İzmir Milletvekili Murat Çepni ve
Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı
2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ben Sayın Başaran’ın
konuşmasından sonra söz talep edeceğim için ikisini aynı
anda ifade etmek istiyorum.
Sayın Çepni konuşmasında savaşa
ihtiyacımız olduğunu ifade ediyor. Savaşa sanıyorum
kendilerinin ihtiyacı var çünkü biz bu işi savaş diye
tanımlamıyoruz. Terörü az bulanlar, memleketimiz için
savaşı buraya layık görüyorlar. Ülkemizde uluslararası
hukuk çerçevesinde devam eden bir terörle mücadele var, bu mücadele her alanda
devam ediyor. Diliyle mücadele ediyor… Biz “Sayın Öcalan” denmesine de
karşıyız. Dille mücadele, politikalarla mücadele ama silah
çekene elbette ki bu silahın karşılığında da
yapılması gereken neyse onunla mücadele ve hukukla mücadele. Tercih
ettiğimiz yöntem bu, hukukla mücadele. Bunun altını muhakkak
çizmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Başaran hukukçu ve
kendisi enteresan bir hukuki çelişki içerisinde bize bir ifadede
bulunuyor. Yeri geldiğinde hukuktan bahsediyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – …yeri geldiğinde
hukuk tanımamazlıktan ama yeri geldiğinde de hukukun
uygulanmasından bahsediyor, adil uygulamadan. Şimdi mahkemelerimizde
verilen Selahattin Demirtaş’la alakalı beraat kararları var,
örnek vermek istiyorum. Midyat Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul
Anadolu 4. Asliye Ceza Mahkemesi, yine İstanbul Anadolu 66. Asliye Ceza
Mahkemesi, 10. Asliye Ankara, burada beraat kararları var. Devamında
kovuşturmanın ertelenmesiyle ilgili kararlar var. Erciş 1.
Asliyede, Adana’da, Silopi’de, Siirt’te kovuşturmanın ertelenmesi
kararları var. Böyle bakıldığı zaman kendilerinin
lehinde olan hiçbir şey bu kürsüde konuşulmuyor ama aleyhte olduklarını
düşündükleri her şeyle ilgili muazzam bir hukuksuzluk iddiası.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Demirtaş’la alakalı verdiği kararı isterseniz tek
başına bir gündem yapalım, kalem kalem çalışalım
burada. Bakıldığı zaman şu görülecektir. Demirtaş’la
alakalı iddiayla ilgili en ufak bir itiraz yoktur Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, toparlıyorum.
Terörü teşvik ettiğinin, övdüğünün,
attığı “tweet”lerle sokağa
çağırdığının, insanları terörizme
teşvik ettiğinin dolaylı olarak mahkeme kararıyla altı
çizilmiştir. O sebeple, eğer hukukçuysak yani bu kedi ciğer
meselesi gibi, bir şeyin arkasındaysak, hukuka
sığınacaksak hep beraber hukukun arkasında duralım ama
dün yapılan konuşmalarda da vardı; bölgede yaşanan terör
olaylarını Filistin’e benzetmeye, İrlanda’ya benzetmeye ve
Türkiye’yi bir savaş ortamına boğmaya hiç kimsenin hakkı
olmadığının da altını çizmek istiyorum.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) –
Başkanım...
MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Sayın
Başkan, 69’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bülbül...
Size de söz vereceğim Sayın Türkkan.
Sayın Bülbül’ün mikrofonunu açalım lütfen.
Buyurun.
31.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Türkiye Cumhuriyeti devletine
kan kusturmaya ant içmiş, milleti, memleketi bölmeye ahdetmiş, birçok
masumun kanına girmiş terör örgütünün ve bunun
elebaşının Meclis kürsüsünde dile getiriliyor olmasını
kabul etmeyeceklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın
Başkan, biz dün itibarıyla daha çok taze bir tartışma
sürecinden çıktık. Dün de çok tahrikkâr ve Türkiye Cumhuriyeti
devletinin anayasal varlığını, ortak değerlerini ve bu
zamana kadar yürüyen terörle mücadelede vermiş olduğu
kayıpları, acıları görmezden gelircesine, bunlar sanki hiç
yokmuş gibi, tamamen bir ajitasyon içerisinde, Türk milletinin
değerlerine karşı yapılan bir konuşma Milliyetçi
Hareket Partisinin olduğu gibi Meclisteki diğer siyasi partilerin de
tepkisini oluşturmuştur ve bu konuda en sert şekilde tepkimizi
ortaya koymuştuk. Şimdi, tekrar yüksek bir ses tonuyla veya
farklı bir üslupla konuşmak istemiyoruz burada ancak dün
itibarıyla konuşulan bazı şeyler vardı ve bu noktada
biz yüksek bir hassasiyet gösterilmesini talep etmiştik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Açalım mikrofonu.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Meclis
kürsüsünde, bu milletin gözünün önünde, Türkiye Cumhuriyeti devletine kan
kusturmaya ant içmiş, milleti, memleketi bölmeye ahdetmiş ve
Türkiye’nin bağımsızlığının, hürriyetinin
ortadan kalkması, topraklarının bölünmesi için mücadele içerisinde
olan ve birçok sivilin, birçok masumun kanına giren hain bir terör
örgütünün ve bunun elebaşının bu Meclis kürsüsünde, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bu en şerefli kürsüsünde bu şekilde dile
getiriliyor olması ve kutsanıyor olması bizim asla ve asla kabul
edebileceğimiz bir şey değildir. Aynı
anlayışın bugün devam ediyor olmasından dolayı büyük
bir sıkıntı ortaya çıkabilir. Bu konuşmalar devam
ettiği süreç içerisinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın
Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - …değerlerine
ve Türk milletine alenen hakaret edilmesine müsaade etmeyeceğimizi ifade
etmek istiyorum.(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Türkkan…
32.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, teröristbaşına
“sayın” diyeni Meclis kürsüsünden konuşturmayacaklarına ve daha
dikkatli bir dil kullanılması konusunda uyardıklarına
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
dün aynı konuyla ilgili Mecliste bir gerginlik yaşadık. Daha
sonra Sayın Meclis Başkan Vekilinin bizi arkaya davet etmesinin
arkasından HDP Grubu başkan vekillerinin de içinde bulunduğu bir
toplantıda bu söylemlerin Meclisin tamamını rahatsız
ettiğini, bu söylemden vazgeçilmesi gerektiğini ama bunun için de ilk
etapta bir uyarı cezasıyla başlanılmasını
gerektiğini ifade ettiler. Diğer gruplar da bu konuda bundan sonra
olmayacağına dair verilen sözler için… Bu uyarı cezasından
sonra bu meseleyi kapattık zannediyorduk ama bakıyoruz ki bu mesele
burada kapanmamış.
Ben, buradan söylüyorum, bütün Meclis huzurunda
söylüyorum: Bundan sonra Neşe Öğretmenin, Aybüke Öğretmenin,
Sait Öğretmenin, en son 2017 yılında Tunceli Pülümür yolunda
memleketi Gümüşhane’ye giden Necmettin Yılmaz Öğretmenin
katillerinin elebaşına “sayın” diyeni biz burada
konuşturmamaya niyetliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bundan sonra bu Mecliste
kimse bu teröristbaşına “sayın” diyemez, dememeli. Hiçbir
ülkenin Meclisinde bir terör örgütü elebaşına “sayın” diye ifade
edilmez. Kendisi serinofil derneği başkanı olarak yatmıyor,
trafik kazasından da yatmıyor; öldürülen bebeklerin katili olarak
yatıyor. Öldürülen bebeklerin katiline “sayın” demek hangi ülkenin
Meclisinde meşru görülür? Ama bunun kabahati 2013 yılında
verilen bir demeçte yatıyor. 2013 yılında Sayın Bülent
Arınç “Biz Abdullah Öcalan’a ‘sayın’ demenin önündeki yasakları
kaldırdık.” dedi ve geldiğimiz nokta bu; maalesef üzülerek ifade
ediyorum ve geldiğimiz nokta bu.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ne alakası
var?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Alakası var.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yok alakası!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet, maalesef
alakası var.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hayır efendim,
yargı kararı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Keşke olmasa ama
maalesef alakası var. Bu Mecliste hiçbir terör örgütü elebaşına
“sayın” denilemez! Bunun ismi ne olursa olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bundan sonra bu konuda
konuşma yapan arkadaşları da daha dikkatli bir dil kullanma
konusunda bir kez daha uyarmak istiyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bilgen, söz talebiniz var
mıydı?
AYHAN BİLGEN (Kars) – Kendisi kullanacak.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ben iki
tarafta da yani…
BAŞKAN – Yerinizden mi söz vereyim?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sataşma
var, ben sataşmadan dolayı…
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kim kime
sataştı, ne oldu?
BAŞKAN – Buyurun gelin Sayın Başaran.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Böyle bir usul yok!
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Böyle bir
usul yok Sayın Başkan.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, Tokat Milletvekili
Özlem Zengin ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı
açıklamalarında Halkların Demokratik Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) –
Arkadaşlar, sakin olun, burası Parlamento, böyle olmaz!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Parlamentoda terör
örgütünün başına “sayın” diyemezsin. Burası DTK kongresi
falan değil, Parlamento.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Parlamentoda PKK’lıya “PKK’lı” demiyorsunuz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) –
Arkadaşlar dinleyeceksiniz, susun. Bir dakika arkadaşlar…
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kürsüden ne
alaka, kürsüye nasıl çıkabiliyor?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İç Tüzüğe göre
böyle bir usul yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri, lütfen…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) –
Arkadaşlar, birincisi, bizim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararını çarpıttığımız iddia edildi. O
kararı gelin hep beraber konuşalım, evet, bir gündem
yapalım. Biz bir araştırma önergesi indirelim, kabul ederseniz
–zannetmiyorum- araştırma komisyonu kuralım, hatta
araştıralım, detaylı konuşalım. İddia
ettiğiniz gibi tek bir cümle yok.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hepsi var.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – En net cümle
şu: “Derhâl tahliye edin.” Bu açık…
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalana
alışmışsın!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bu
açık, şimdi çarpıtmayalım bunu burada.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalana
alışmışsınız!
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kaç sayfa, mahkeme
kararı kaç sayfa?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) –
İkincisi: Değerli arkadaşlar, bu Meclis kürsüsü en özgür
olması gereken kürsü.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) –
Sınırsız özgürlük yok!
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hani özgür
değildiniz!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Ben burada
konuşmayacaksam nerede konuşacağım?
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hani özgür
değildiniz!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Öyle bir şey yok!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın Türkkan…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) –
Arkadaşlar, az önce kullandığım terim, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, Yargıtayın kararlarıyla ifade
özgürlüğü çerçevesinde kabul edilmiştir. Şimdi, mahkemelerin
bile…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır efendim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Evet, size
kararları da gösterebilirim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır efendim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalan söylüyorsun!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Şimdi,
bu, bir mahkeme kararıyla bile suç kabul edilmezken “Şu kürsüde bir
milletvekilini konuşturmam.” demek aslında bu Meclisin bütününe
hakarettir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Böyle bir ifadeyi
kullanamazsınız.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Mecliste
böyle bir şey söylenemez.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Herkese hakaret
ediyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Net söylüyorum, bir daha
söylüyorum, bu ifadeyi kullanamayacaksınız,
kullandığınız sürece -bu kürsüdeyken- kullandırmamaya
devam edeceğiz. Hadi bakalım!
BAŞKAN – Lütfen dinleyin.
Sayın Türkkan…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bütün
grupların bu konuda tepki göstermesi lazım arkadaşlar. Biz
burada konuşmayacaksak nerede konuşacağız? Millet bize
burada konuşun diye oy veriyor, birbirinizi tehdit edin, parmak
sallayın diye değil.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hani
konuşamıyordunuz, hani özgür değildiniz?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) –
Hanımefendi, buraya gelin...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Katilleri övün
diye oy vermedi kimse.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hani özgür
değildiniz!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) –
Hanımefendi, siz sürekli yerinizden…
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Yalan
konuştukça…
BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bakın,
siz savaş rantçısısınız, bu savaşın üstünden
politik ve ekonomik rant elde ediyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Başaran, siz Genel
Kurula hitap edin.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Susun oturun
ve eğer çok yüreğiniz varsa gelin buradan konuşun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan,
kürsüde böyle bir konuşmaya hakkı yok. Bu şekilde kürsüden konuşmaya
hakkı yok.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) –
Arkadaşlar, bu Meclis kürsüsü özgürlük kürsüsü olmalıdır ve biz
bu toplumun şu anda içinden geçtiği durumu görelim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Hani özgür
değilsiniz…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bu millet kan
ağlıyor kan, kan!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sizin yüzünüzden kan
ağlıyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen kan dökenlerden de
bahset biraz, o zaman dinleyelim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Biz bütçe
konuşuyoruz, bu millet bu savaştan, açlıktan kan
ağlıyor. Buna hepimizin çözüm bulması lazım. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkürler.
Buyurun Sayın Zengin…
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hani özgür
değilsiniz… Hani özgür değilsiniz… Mal mal konuşuyorsun.
TUMA ÇELİK (Mardin) – Bir sussana ya!
BAŞKAN – Lütfen Sayın Eronat, lütfen… Sayın
grup başkan vekiliniz söz aldı.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaran’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
öncelikle hatibin bu şekilde usulde kürsüye gelerek konuşması
doğru değil. Elbette bulunduğu yerden söz alarak
konuşabilir.
Şimdi, devamında şunu ifade etmek
istiyorum: AİHM kararıyla alakalı bir defa kesinleşen bir
karar yok. Evet, Anayasa’mızın… (Gürültüler) Bir susar
mısınız, lütfen. Anayasa’mızın 90’ıncı
maddesine göre… (AK PARTİ ve HDP sıralarından karşılıklı
laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen,
bakın, grup başkan vekiliniz konuşuyor, grup adına
görüş açıklıyor, tamam.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sustur o zaman, onu
sustur!
BAŞKAN – Sayın Eronat…
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Anayasa’mızın
90’ıncı maddesine göre kesinleştikten sonra olabilecek
şeyler var. Şunu görmemiz lazım: Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi bizim Türkiye yargı sistematiğinde veya uluslararası
hukuk anlamında iç hukukta gördüğümüz bir yargı sistematiği
değil, onların uygulanmasıyla ilgili süreçler daha farklı.
Şu anda kesinleşmiş bir karar yok. Sizin
yaptığınız başvuruya…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – …mahkemenin verdiği
cevap -kararı da okuyabilirsiniz- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararı kesinleşmediği için, kendisi itiraz edeceği için…
Biz bu karara itiraz edeceğiz, Adalet Bakanlığımız
açıklamasını yapacaktır, üç aylık süremiz var. Bunun
neticesinde kesinleştikten sonraki süreçlere bakacağız.
Kaldı ki yargı, itirazlarla şekillenir. Uygulamak başka bir
şeydir. Her bir kararı bakın defaatle yerel mahkeme, üst
mahkeme… Aynı şey uluslararası hukuk için geçerli.
Uluslararası hukukun Türkiye’den daha değerli olduğuna inanmak
hukuka inanmamak demektir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi, söz sırası
Kocaeli Milletvekili…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Sayın
Başkan, AİHM’le ilgili bir…
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Eronat, bir izin
verin, yönetelim. Sizin 60’a göre söz hakkınız var, veririz, girin
sisteme. Her seferinde söylüyorum sisteme girin. Sizin gibi 35 milletvekili
sisteme girmiş, sisteme girdiğinde ben kendilerine söz veriyorum,
lütfen.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ama
sataştı. Sataşmadan söz istiyorum.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Kim sana sataşacak
ya, kim sana sataşacak!
BAŞKAN - Sayın Bakan, söz talebiniz var,
buyurun.
34.-
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara
ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Sayın
Başkanım, bu AİHM kararıyla ilgili teşekkür ediyorum
açıklama fırsatı verdiğiniz için.
Öncelikle, AİHM kararına istinaden
“AİHM kararını uygulamıyorsunuz.” ya da “AİHM
şöyle, böyle karar verdi.” şeklindeki iddialar var. Bu konuda
AİHM kararı ne diyor, kısaca arz etmek istiyorum değerli
Genel Kurula.
AİHM’e, mahkemenin vermiş olduğu
kararda milletvekilliği dokunulmazlığının
kaldırılmasının hukukun üstünlüğü, yasal belirlilik,
orantılılık ilkelerine aykırı olduğu, keyfî
olduğu, bu nedenle tutuklanmasının hukuka aykırı
olduğuna ilişkin itirazlarda bulunuyorlar. Bu itirazı AİHM,
dayanaktan açıkça yoksun olduğu için kabul edilemez buluyor. Yani
Türkiye’nin, Türk mahkemesinin yapmış olduğu, vermiş
olduğu kararın hukuka aykırı olduğuna ilişkin
şikâyetlere “Hayır, hukukun üstünlüğüne yasal belirlilik
vardır, orantılılığa uyulmuştur, keyfî
değildir, tutuklama hukuka uygundur.” diye AİHM karar veriyor.
“Dosyada gizlilik olduğu için soruşturma
dosyasına ulaşamadım.” diye bir ihlal başvurusunda
bulunuyor ilgili. Tutukluluk kararına etkili bir şekilde itiraz
edemediğine ilişkin bir şikâyeti de açıkça dayanaktan
yoksun olması sebebiyle AİHM yine bu başvuruyu da reddediyor,
kabul edilemez buluyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) – İşte niye “tahliye” diyor, bir de ona gelelim.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Yani siz…
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) – Biz de hukukçuyuz çünkü evet.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Biz
çevirdiğimiz metni söylüyoruz. Siz de çıkın…
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Neyi kabul
ediyor, gerçeği kabul etmeyip neyi kabul ediyor?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Geleceğiz
neyi kabul edeceğine.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) – Hayır, bunlar olabilir, sadede gelelim yani.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Makul suç
şüphesi olmaksızın tutuklandığı
iddiasını esastan inceliyor. “Makul suç şüphesi yok ve
tutuklandı.” diye bir iddia var. AİHM bakıyor, esastan
inceliyor, başvuranın suç işlediği yönünde
bağımsız bir gözlemciyi ikna edecek düzeyde, ilgili kişinin
makul suç şüphesi bulunduğunu AİHM tespit ediyor.
“İfade özgürlüğü ihlal edildi.” diye bir
iddia var, itiraz var, müracaat var AİHM’e. AİHM “İfade
özgürlüğü ihlal edildiğine dair şikâyeti incelemeye dahi gerek
duymadım.” diyor. Avukatı hakkında soruşturma
açılması nedeniyle AİHM’e başvuru hakkının
Türkiye tarafından engellendiğine ilişkin iddia dile
getiriliyor. Türkiye’nin sözleşmeden kaynaklı yükümlülükleri yerine
getirdiği belirtilerek bu iddia dikkate alınmıyor AİHM
tarafından.
“Anayasa Mahkemesinin tutukluluğun
incelenmesine ilişkin hızlı yargısal denetim
yapmadığı iddiası yerinde değildir ve sözleşme
ihlal edilmemiştir.” diyor. AİHM, uzun, yetersiz gerekçeyle
tutukluluğun devamı, Meclis çalışmalarına
katılamaması sebebiyle serbest seçim hakkının ihlali ve
siyasi tartışma özgürlüğünün kısıtlanması
amacıyla tutuklamanın siyasi amaç olduğu tespitini yapıyor.
TUMA ÇELİK (Mardin) – Ondan sonra…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Bakın, siz
AİHM olarak bir tutuklamayı haklı görüyorsanız, “Tutuklama
yerindedir, makul suç şüphesi vardır.” diyorsanız, “Bu tutuklama
siyasi nedenle olmuştur.” diyemezsiniz. Bu nedenle, asla böyle bir
şey kabul edilemez. AİHM tutuklamanın makul suç şüphesiyle
yerinde olduğunu tespit etmiştir. Elbette bu konuyla ilgili de
“siyasi nedenle” demesinin kabulü mümkün değil. O esnada hâlâ derdest olan
bir konuda yargılama devam ediyor. İç hukuk yolları tüketilmeden
yapılmıştır. Dolayısıyla, bu konuda AİHM,
Türkiye’deki bu tutuklama, yargılamalarla ilgili Türk
yargısını yerinde bulmuş ve diğer boyutlarıyla
incelememiz zaten devam ediyor. Konu bu. Yani çevirdiğimiz durum bu.
Genel Kurulun bilgisine arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Şimdi söz sırası
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nda.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gergerlioğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerim daha
çok Sayın Adalet Bakanına yönelik olacaktır çünkü defalarca
kendisine ulaşmaya çalışıyoruz ve ulaşamıyoruz.
Şimdi bugün Mecliste bulduk ve dikkatle beni dinlemesini istiyorum.
Kendisini çok şanslı bir bakan olarak
görmüyorum çünkü adında “adalet” olan ama içinde adalet olmayan bir
partinin üyesi, aynı zamanda adı “Adalet Bakanlığı”
olan bir bakanlığın Bakanı ama yaptıklarıyla
adaletsizlik yapan bir bakanlık maalesef. Niye mi? Bunu da ispat
edeceğim.
Şimdi, biz, Komisyonda da Sayın Adalet
Bakanına birçok konuda şikâyetlerimizi ilettik. Aradan bir-bir buçuk
ay geçti, sözlü cevap vermedi, yazılı cevap vermesi gerekirdi,
yazılı da cevap vermedi.
Biz ne sormuştuk? Hamile tutuklular var.
Bunlarla ilgili…
AHMET UZER (Gaziantep) – Bu tarafa bak. Bu tarafa
bak.
AYHAN BİLGEN (Kars) – Ne tarafa
bakacağına siz mi karar vereceksiniz? Hatip konuşuyor, yürütmeye
konuşacak tabii ki. Bırakın istediği tarafa baksın
canım! Bu kadar olur mu ya!
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Hamile
tutuklularla ilgili Hâkimler ve Savcılar Kuruluna başvurumuz
vardı. 1 Ağustosta başvurmuşuz, üyesi bulunduğunuz
Hakimler ve Savcılar Kurulundan tek bir cevap yok. Yasaya aykırı
bir şekilde, hamile insanlar tutuklanıyor; 5275-Madde 16/4. Yani bu
ülkede HSK bile bir soruya cevap vermeyecekse biz nereye gideceğiz? Siz de
oranın üyesisiniz.
Ayrıca, biz size daha önceden cezaevleriyle
ilgili başvurularda bulunduk.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Faruk Bey,
hamile olanlar tutuklanır, tutuklanmaz diye hüküm nerede var?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – 5275-Madde
16/4, oraya lütfen bakınız, hukukçusunuz.
BAŞKAN – Karşılıklı
olmasın, siz Genel Kurula hitap edin Sayın Gergerlioğlu.
Buyurun.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) –
Şimdi, biz, düşünce özgürlüğünden mağdur aydınlar ve
eski HDP vekillerimize yönelik altı aydır defalarca dilekçe vererek
bir ziyaret talebinde bulunduk cezaevlerine yönelik, kendisi cezaevlerinden
sorumlu ancak anayasal hakkımızı gasbederek dilekçelere olumlu
veya olumsuz bir cevap bile vermiyor. Bu nerede var?
Değerli arkadaşlar, yine biz kendisinden
randevu talep ediyoruz bir aydır bunları sormak için, randevu da
vermiyor.
Soru önergeleri… Bakın, sadece beni değil
hepinizi ilgilendiriyor, tüm partilerin Adalet Bakanlığına
verdiği soru önergelerine bir baktım arkadaşlar, skandal bir durum
var. Bakın, tüm parti vekilleri beş buçuk ay boyunca 294 soru
önergesi vermiş. Kaçı cevaplanmış biliyor musunuz? 1’i. O
cevap da komedi, istatistik sorulmuş “Şu istatistikler için şu
web sitesine bakınız.” denmiş; cevap da bu. (HDP
sıralarından alkışlar) Yani gerçekten buna üzülüyorum.
Ayrıca, bir başka skandal durum, geçen gün
de yine Genel Kurulda gündeme getirdim. Sayın Bakan sizin bir
icraatınız var, Londra adalet müşavirini görevden
aldınız, biliyorsunuz. Pazartesi günü de size bunu yazılı
soru önergesi olarak da sordum, lütfen cevaplayın. Çünkü bakın, bu
belgeyi tekrar getirdim arkadaşlar, Adalet Bakanlığı
Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü
Akın İpek davasında Westminster Mahkemesine bir belge
göndermiş. Çok ciddi bir belge bu. Bakanlık dışında
bir yerden çıkmaz. Antetiniz var, mührünüz var ve UYAP kodunuz var.
Başka bir yerden çıkmaz bu. Ancak siz, Türkiye’de adil
yargılanma olduğuna dair bu belgeyi gönderdiniz, Westminster hâkimi
de bunu kabul etti ve siz, kabulden sonra Türkiye’de birçok kişinin
tahliye ve beraat olacağını düşündüğünüz için bu
belgeyi reddettiniz, dediniz ki: “Londra Adalet Müşaviri bunu WhatsApp’tan
Westminster hâkimine göndermiş.” Ya, bu nasıl bir ciddiyetsizliktir,
gerçekten anlamak mümkün değil. Böyle bir belge, bu kadar ciddi, sadece
Adalet Bakanlığından çıkabilecek bir belge WhatsApp’tan
hâkime gönderilebilir mi?
Değerli arkadaşlar, cumhuriyet
savcılıklarında 2006 yılında 3 bin şüpheli
vardı, şu anda -AK PARTİ Hükûmeti, 2018- 12 milyon şüpheli
soruşturuluyor. Böyle bir ülke hâline geldik. Şu anda -biraz evvel de
söyledim- 743 bebek yasaya aykırı bir şekilde hapishanelerde. 72
hamile ve emziren hanım yasaya aykırı, hukuka aykırı
bir şekilde cezaevlerinde. Yüzlerce kişi tek kişilik hücrelerde
kalıyor. “Süngerli oda” denilen bir yer var, burada ne
yapıldığı belli değil. Darp iddiaları var cezaevi
görevlileri tarafından. Sağlık konusunda çok büyük ihmaller var.
Şu anda, bakın, 50 bin fazlası olan
cezaevlerini konuşuyoruz. 50 bin kişi fazla çünkü Türkiye’de adalet
yok, düşünce özgürlüğünden faydalanmak isteyen herkes direkt
cezaevine atılıyor. 50 bin fazlalık var ve cezaevlerinde
sağlık sorunları had safhada. İnsanlar yerde yatıyor.
Tuvaletin önünde yatan onlarca kişiyle konuştum. Bire bir takip
ediyorum bunları.
Değerli arkadaşlar, kimi cezaevlerinde
ranzaların 3’üncü katı çıkıyor, bundan haberiniz var
mı? Artırılmış kapasitesi bin kişi Kandıra
Cezaevinin. Ne kadar var? 1.500 kişi var. Bire bir birçok cezaevinin
durumunu yakından takip ettiğim için, size, bakın, isimler de
vereceğim. Geç sevkler yapılıyor. İnsanlar defalarca sevk
istiyor ve sevkler geciktiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın sözlerinizi
Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) -
Malatya Cezaevinde, Medeni Arifoğlu, karaciğer nakilli, günde 19 tane
ilaç kullanan bir hasta geç sevk edildi, apandisiti patladığı
ancak yoğun bakımlık olduğu sırada
anlaşıldı, bir-bir buçuk ayda zor bela kurtuldu. Şu anda
böbrek kanseri bu insan ve Malatya Cezaevinden mahkûm koğuşu yok diye
Turgut Özal Tıp Merkezine sevk edilemedi çünkü “Mahkûm koğuşu
yok.” deniliyor. O çok ağır bir hasta, bir an evvel ameliyat
olması gerekiyor ancak bu sefer de kalkıldı Malatya’dan Adana’ya
gönderildi. O kadar bir skandal ki, o kadar bir sorumsuzluk ki gönderdiği
hastanede de mahkûm koğuşu olmadığını bilmiyor,
Balcalı Hastanesinde de yok. Türkiye’de, gerçekten, hastanelerde mahkûm
koğuşu çok az var; Ankara’da 1 tane var ve birçok tıp
fakültesinde yok değerli arkadaşlar. Adalet Bakanlığı
kadrosuna bağlı ancak 8 doktor var, 471 doktorun 463’ü
dışarıdan -taşıma suyla- geliyor.
Bakın, çok vaka var. Deniz Hakan Şen, 45
defa dilekçe verdi ve sevke ulaşamadı, 45’inci sevkte hastaneye
gittiği zaman mide kanseri olduğunu öğrendi. Nesrin Gençosman
çok basit, tedavi edilebilir bir hastalıktan maalesef vefat etti, geç
sevkten dolayı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın
Sayın Gergerlioğlu, lütfen.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yine,
haberleşme gasbı var, birçok mektup zamanında
ulaşmıyor veyahut da geri iade ediliyor. Yeni eşya
dayatması var; insanlar evlerindeki elbiseyi değil, ancak
mağazadan getirdikleri elbiseyi cezaevine sokabiliyorlar. 3 kat fazla
pahalı kantinler var maalesef.
Nakiller çok büyük bir problem. Belki kötü niyetle
belki yetersizlikten çünkü 50 bin tane fazlalık var ve uzak illere, uzak
başka bir ildeki cezaevine insanlar gitmek zorunda kalıyor ve bundan
dolayı çok büyük mağduriyetler yaşanıyor. Yine, bu yıl
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin nakiller sırasında trafik
kazalarının en çok olduğu yıl oldu ve en çok insanın
öldüğü bir yıl oldu maalesef. Daha üç dört gün önce 5 kişilik
bir aile trafik kazası geçirdi ve 4’ü vefat etti değerli
arkadaşlar.
Yine, yazın…
BAŞKAN – Artık süre uzatmayacağım,
onun için bağlamanız…
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Son
bir cümle söyleyeyim.
BAŞKAN – Yok, artık veremem Sayın
Gergerlioğlu.
Buyurun, bağlayın lütfen.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Tamam,
peki, çok teşekkürler.
Sivas Cezaevinde bu yazın yirmi üç buçuk saat
sular verilmedi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) –
…şikâyet ettik soru önergesiyle, soruşturma açıldı, ancak o
zaman bitti. Şu anda da birçok cezaevini takip ediyorum, soğuktan,
kaloriferlerin yanmadığından şikâyetçi olan Bünyan, Patnos
ve verebileceğim birçok isim var; şikayetçiler değerli
arkadaşlar.
Ve yine, en son da karı-koca çok tutuklu var,
yüzlerce çocuk şu anda ortalıkta değerli arkadaşlar. Bu
insani bir durum, buna bir çözüm bulunması lazım. Artık bunun
adalet açısından çözümü nedir, sizlere sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Gergerlioğlu.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Sayın
Başkanım, otuz saniye, kısa bir…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlu’nun 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe
Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Sayın
Başkanım, iddia edilen tüm bu konularla ilgili, bizim
adımıza Cezaevleri Genel Müdürümüzle üç saat görüşme
yapılmıştır, tüm bunların hepsi
cevaplandırılmıştır. Genel Müdürümüz de burada. Esasen
bu söylenenlerin hiçbirinin geçerliliği yok.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Yalan söylemeyin ya!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – FETÖ’nün
propagandasını yapan Twitter, sosyal medya hesaplarına
bakın, çok daha fazlasını göreceksiniz, burada bu propaganda
yapılıyor. Bunu şiddetle reddediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yalan
söylüyorsunuz, yalan.
TUMA ÇELİK (Mardin) – Soru önergelerine gelen
cevapları söyler misiniz?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) –
İşte belgeler! Belge var burada, belge!
BAŞKAN – Sayın Bilgen, söz talebiniz devam
ediyor mu?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Size söz vereceğim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oya Hanım’a söz
verirseniz çok mutlu olacağız.
BAŞKAN – Anladım, ben biraz sonra
kendisine söz vereceğim Sayın Zengin, Sayın Bilgen’in söz talebi
var.
Buyurun.
36.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, iddia edilen suç ne olursa olsun kişiye
özel uygulamanın Türkiye'nin iç hukuku ve evrensel hukuk
açısından izahının olamayacağına, Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) –
Sayın Başkan, bir kere, mağduriyetin kimliği üzerinden,
iddia edilen suç, hüküm giymiş suç ne olursa olsun özel uygulamanın,
kişiye özel uygulamanın hiçbir izahı olamaz ne insan
hakları açısından ne Türkiye'nin iç hukuku ne evrensel hukuk
açısından izahı olamaz. Bir propaganda yapılıyorsa o
propaganda argümanlarını ortadan kaldıracak mekanizmaları
var anayasal düzenin ve uluslararası hukukun. Bu mekanizmalar
işletilir ve bunların propaganda olduğu, karalama
kampanyası olduğu ortaya çıkar, gerçeği bütün kamuoyu
öğrenir ama cezaevleriyle ilgili şikâyetleri sadece bir grubun
propagandası diye geçiştirmek asla kabul edilebilecek bir durum
değil.
Bakın, biraz önce
AİHM kararındaki tartışma bile gösteriyor ki çok açık,
çok net bir metni bile okuduğumuzda uzlaşamıyoruz. Evet,
tutuklanma nedenleriyle ilgili Selahattin Demirtaş kararında, tutuklanma
nedenleriyle ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) – …Sayın Bakanın
ifade ettiği gerekçeler kararda var. Ama en sonunda “uzun tutukluluk” diye
bir kavram var. Bu çatının altında çok sayıda hukukçu
milletvekili var; sonuçta, “Başlangıçtaki tutukluluğu haklı
görüyor.” diye yorumlasanız bile metnin bir kısmında, sonuçta
bir uzun tutukluluk ve bu uzun tutukluluğun uluslararası
standartları, Türkiye'deki daha önceki yargı kararlarında kabul
edilen sınırları var ve tahliye kararı bir tedbir
kararıdır. Tahliye kararını uygularsınız, sonunda
yine itiraz yollarını işletebilirsiniz. Şimdi, tedbiren
alınmış bir kararı uygulamamak ve metnin baş
kısmındaki bölümleri aktarıp bunu gerekçe olarak sunmak kabul
edilebilir bir durum değil.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Şimdi söyleyin Sayın Zengin.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
Diyarbakır milletvekilimize Sayın Başaran’ın çok
ağır bir saldırısı oldu. Kendisine bir cevap
hakkını öncelikli olarak vermenizi talep ediyorum.
BAŞKAN – Yerinizden söz vereyim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sataşmadan
aldım.
BAŞKAN – Buyurun, tamam, gelin Sayın
Eronat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) – “Böyle bir usul yok.” Özlem Hanım. Varmış değil
mi? Usul varmış değil mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Doğru bulmuyorum,
arkadaşınız yaptığı için.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) – Orada da sataşılmıştı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Doğru değil,
arkadaşınız yaptı.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
Siz konuşmanızı yapın Sayın
Eronat.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Diyarbakır Miletvekili Oya Eronat’ın, Batman Milletvekili Ayşe
Acar Başaran’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğma büyüme
Diyarbakırlı bir insanım. Kırk yıldır terörü de
iliklerimize kadar yaşadık. 3 Ocak 2008 tarihinde kendi oğlumla
beraber bir dershane önünde 6’sı çocuk, 1’i baba 7 kişiyi de
şehit verdik. Buna rağmen, bu yaşadığımız
acılara rağmen çözüm sürecinin arkasında en çok duran
insanlardan biri ben oldum çünkü anaların ağlamasını
istemedim, çünkü çaldığım kapıların arkasında
evladını dağda kaybetmiş annelerle de
karşılaştım. Bu nedenle kimse ağlamasın istedim,
bu mücadeleye giriştim. Ama buna rağmen Sur olaylarıyla bu
süreci bitirmek için herkes elinden geleni yaptı.
On yıldır Diyarbakır
sokaklarında siyaset yapıyorum ve aldığım tüm
tehditlere rağmen hem Diyarbakır’da hem Türkiye'de hiçbir şekilde
doğruları söylemekten vazgeçmedim. Kimse burada benim yüreğimin
olup olmadığını sorgulayamaz. Yüreğimin ne kadar
olduğu da çok açık ve net bir şekilde ortadadır. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Amacım, burada laf atıp Meclisi germek,
Meclisin huzurunu bozmak, kavga çıkarmak değildir, kesinlikle
duygularımı işime yansıtmayacak kadar olgun bir
insanım, bunu söyleyeyim. Hani “Niye bu kadar laf atıyorsun?”
diyorsunuz. Arkadaşlar, bu kürsüden yalan söylenmesine izin
vermeyeceğim çünkü tutanaklara doğruların geçmesini istiyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sen
kimsin!
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Eronat.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Evet, şimdi söz sırası
Batman Milletvekili Necdet İpekyüz’e aittir.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakikadır.
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu kürsünün özelliği tümüyle
yapıcı, Türkiye’nin geleceği için, demokrasi için,
barış için, huzur için serbestçe konuşabileceğimiz,
tartışabileceğimiz bir alana dönüşmesidir ve bizi
izleyenler de bunu merakla beklemektedir.
Hiç kimse bu kürsüde ne ölümü savunur, ne ölüm
üzerinden ne kan üzerinden bir siyasetin yerine getirilmesi hiç kabul
edilebilir bir şey değildir. Bütün siyasetçiler, daha iyi,
barış içinde yaşamak için de elimizden gelen çabayı sürdürmemiz
lazım.
Bugünkü konuşmamda daha çok Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu üzerinden ben konuşacağım.
Arkadaşlar, kavrama baktığımızda “insan hakları”
diyor, “eşitlik” diyor, “Türkiye” diyor ve “kurum” diyor ve yeni sistem
dediğimiz Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber bu
tümüyle değiştirildi, yeni bir şekle dönüştürüldü. Daha
önce Türkiye İnsan Hakları Kurumu vardı, dönüştürüldü.
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber getirilen sistem
aslında eşitlikten de yoksun. 11 üyesi var, 11 üyenin 10’u erkek, 1’i
kadın ve eşitlikten söz ediyor ve insan haklarından söz ediyor.
Daha önceki kurul neydi? Paris Sözleşmesi’ne göre, protokolüne göre daha
çok bağımsız sivil toplum örgütlerinden, kamu veya kamu
yararına çalışan kurumlardan seçilmiş insanlar olması
lazımdı, sivil toplum örgütlerinden gelmesi lazımdı. Ne
oldu yeni düzenlemeyle, kanun hükmünde kararnameyle? Tümüyle
Cumhurbaşkanının belirlediği 11 kişi… Daha önce bu
alanda çalışmış insanlar tercih ediliyordu, şimdi
onlar yok oldu, istediğiniz kişiyi atayabiliyorsunuz. Daha önce bu
kişiler kendi aralarından başkan, başkan
yardımcısı seçiyordu, şimdi o da yok, direkt
Cumhurbaşkanı başkan ve başkan
yardımcısını seçiyor. İsmi “insan hakları”,
demokratik olması lazım, böyle bir tarza dönüştürülüyor ve gerek
Avrupa Birliği gerek giden, gelen heyetler ve Türkiye’deki birçok kurum,
Meclise gelen heyetler dâhil, bizler de -grup başkan vekilimiz de söyledi-
daha önceki dönemlerde… Bu heyetin tümüyle bağımsız olması
lazım, bu heyet bağımsız değil.
Cumhurbaşkanının bir bakana bağlaması lazım. Kime
bağladı? Adalet Bakanlığına. Kuzuyu kurda teslim
ediyorsunuz. Cezaevlerine gidip denetleyecek, gezecek, bakacak; ne olup ne
bittiğine bakacağınız yeri getirip Adalet Bakanlığına
teslim ediyorsunuz. Yani böyle bir şey olur mu? Hiç olmazsa bir
bağımsız kuruma verin, bir izahı olsun. Ne olacak?
Cezaevine gidecek. “Biz A cezaevine gidiyoruz Sayın Bakanım, bilginiz
olsun.” Hadi telefon açalım “Ya, bu arkadaşları
karşılayın, ilgilenin.” Böyle bir şey mi olur? Ya, bari bir
şeyi yaparsanız… Avrupa Birliği bu kadar uyarmış,
Paris Şartı böyle uyarmış, Konsey uyarmış, Avrupa
Birliği daha yeni 20 Kasımda 146 milyon euroyu kesti, Türkiye insan
hakları konusunda gelişme yapmadığı için
ayırdığı fonlardan para kesti. Siz kalkıp böyle
yapıyorsunuz. Hadi diyelim bunu yaptınız, Sayın Başkan
buradaysa…
Arkadaşlar, Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 5 yer gezmiş 2018’de, biri Nisan ayında.
Mayıs ayında gitmişler, bir gece Konya’da kalmışlar.
Gündüz bir çocuk ıslahevine gitmişler, ikinci gün Konya Eğitim
ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniğine gitmişler.
Saray’da bir yere gitmişler burada. Ya, Türkiye’de insan haklarına
dair neler neler yaşanıyor, az önce arkadaşlarımız
söyledi, hiç olmazsa bu kurum bu parlamenterlerin, bu milletvekillerinin Adalet
Bakanlığına verdiği sorulara yanıt verse yine
çalışmış olurdu. Biz onlara ödev verelim, o ödevi yerine
getirsinler, hiç bunu da yapmamışlar. Bu kurum ne yapmış?
Kurulduğundan beri -11 üyesinin 10’u erkek olan kurum, eşitlikten söz
eden kurum- Türkiye’deki bir tane insan hakları kurumuyla
konuşmamış, bir tane insan hakları kurumuyla
karşılıklı bilgi alışverişi
yapmamış.
Bakın “Paris Şartı” diyoruz, burada
İstanbul Protokolü var. Sayın Bakan, İstanbul Protokolü 22 dilde
basılmış. Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği;
buna hâkim, savcı, hekimlerin ve bütün sağlıkçıların
uyması gereken bir kitap. 22 dilde basılmış, bunun Türkiye
İnsan Hakları Vakfı, Türk Tabipleri Birliği, Adli Tıp Uzmanları
Derneği, Hacettepe Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, adli tıp
kürsüleri eğitimini veriyor; hâkimlere, savcılara ve hekimlere. Ya
ayıptır, bu kurum oraya bile gitmemiş ya, bu kurum onu bile
ziyaret etmemiş ya. Ne yapıyor? Eğitim veriyor. Web
sayfasına, Twitter sayfasına bakın, Jandarma Genel
Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Kamu Hastaneleri
Genel Müdürlüğü, Emniyet Terörle Mücadele Şubesi… Bu şey gibi
akla geliyor, evet bunlara da eğitim verilir ki bunlara vermek lazım.
Sanki “Biz bir yere gittiğimizde, kontrol ettiğimizde de bir abes
çıkmasın, bir şey çıkmasın da bu işi önleyelim.”
diye bir mekanizma geliştiriyor, bunun düzeltilmesi lazım.
Bir diğeri, bizim
baktığımızda birçok problem –arkadaşlar değindi-
bakın burada işkence atlası var. Böyle durumlar var,
bunların hiçbirisi dikkate alınmıyor.
Arkadaşlarımız cezaevlerinden söz
etti. Ya Türkiye’de eminim, şu an Meclisin Dilekçe Komisyonuna baksak,
oradaki sayfaları açsak cezaevlerinden biz milletvekillerine gelen, o
kurum bunları bile ele alsa binlerce sayfalık şey çıkar.
Bakın, Adalet Bakanlığı dedik, adaletten söz ettik, hiçbiri
yerinde yok.
Ben en son olarak da Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu Başkanı Süleyman Arslan, geçenlerde 6
Aralıkta…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Sayın
Başkanım, ek süre isteyeceğim.
BAŞKAN – Tamam, bir dakika süre veriyorum,
buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) –…Sayın
Başkan “Boşanmalar terör nedenidir. Boşanmalar yüzünden çocuklar
perişan oluyor, çocuklar ihmal ediliyor.” dedi. Ben Sayın
Başkana hatırlatayım: Sayın Arslan, siz çocuk ihlali nedir
biliyor musunuz? Çocuk hakkı ihlali, ana dilinde eğitiminin
engellenmesidir. Çocuk hakkı ihlali, çocuk yaşta evliliklerin önüne
geçmemektir. Küçüğün rızası vardır diye tecavüzcüye ceza
indirimi yapmak değildir. Annesiyle birlikte cezaevinde kalmak değildir,
annesinin kucağında cezaevinde olmak değildir. Islahevinde kötü
muamele görmek değildir; Aladağ’da ihmal sonucu feci şekilde
yaşamını yitirmek, yanarak ölmek değildir çocuk ihlali.
Cenazesi bir hafta buzdolabında bekleyen Cemile değildir çocuk ihlali.
Bunlara bakmadığınızda, siz bunları ele
almadığınızda “Boşanma, terör nedenidir.”
dediğinizde kendi kendinize oynamış oluyorsunuz.
Bu kurumu tümüyle… Dediğim gibi, kuzuyu kurda
teslim etmişsiniz gibi keyfinize bakıyorsunuz. İsmini de
“adalet” koymuşsunuz. İçeride ihmalleri, insan hakları
ihlallerini kapatmak, örtmek için dışarıya karşı da
sanki bir ev ödevini yerine getirmişsiniz “Böyle bir kurum var.” diye.
Kendinize oynuyorsunuz. Bu, tümüyle saygısız, hepimize hakaret edilen
bir ortamdır.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
İpekyüz.
Şimdi söz sırası Bingöl Milletvekili
Erdal Aydemir’de.
Buyurun Sayın Aydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ERDAL AYDEMİR (Bingöl) –
Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benim konuşma konum, Kişisel Verileri
Koruma Kurumu. Ben eminim ki şu anda huzurda bulunan bütün vekillerimiz de
dâhil olmak üzere, içimizde belki bu kurumun ismini ilk defa duyan vekil
arkadaşlarımız var.
Tabii, biraz da geçmiş siyasi deneyimlerimizde,
özellikle yaklaşık beş altı yıl öncesinde, bir dönem
CHP Genel Başkanlığını yapmış Sayın
Deniz Baykal’la, yine, İYİ PARTİ ve MHP partilerinde
çeşitli kademelerde görev yapmış, yöneticilik yapmış
kişilerle ilgili gerçekten hiç tasvip etmediğimiz, onur
kırıcı, ahlak dışı bir şekilde bazı
kamera kayıtları kamuoyuyla paylaşıldı ve bu
paylaşımlar sonucunda da gerçekten muhatap olan
arkadaşlarımızın siyasi yaşamlarında çok ciddi
altüst oluşlar yaşandı.
Bu kısa hatırlatmadan sonra, Sayın
Adalet Bakanımız buradayken, yine yargının pratiğinden
gelmiş bir vekil, yirmi üç yıllık avukatlık
yaşamı olan bir kişi olarak bazı hususları Sayın
Bakanımıza, Adalet Bakanına hatırlatma gereğini zaruri
buluyorum.
Sayın Genel Kurul, Anayasa’nın 10’uncu
maddesi çok açık ve seçik “eşitlik” ifadesini dercetmiş ve
yazmıştır. Bu, Anayasa’nın amir hükmüdür. Herkes ama herkes
din, dil, ırk, cinsiyet, mezhep ve felsefi görüş gözetilmeksizin
kanunlar ve yasalar önünde eşittir. Bu, Anayasa’nın amir hükmüdür
arkadaşlar ama gelin görün ki bunun uygulamaya geçirilişi çok
farklıdır. Sayın Grup Başkan Vekilimiz de hukukçu ve avukat
kimliğinden bahsetti. Sayın Bakanım, 10-12 bin kişilik bir
hâkim, savcı kadrosu söz konusuydu. Maalesef ki bunların 4.500’ü yani
4.500 savcı, hâkim yasa dışı silahlı terör örgütü
üyesi olmaktan dolayı ya hüküm yediler ya şu anda tutuklu bir
şekilde cezaevlerindeler.
Şimdi, burada sorulması gereken can
alıcı soru şu: Mahkemelerin “terörist” olarak nitelediği bu
hâkim ve savcıların vermiş olduğu kararlar nasıl
nitelendirilecek, nasıl yorumlanacak? Yani biz bu kararlara, bu
iddianamelere “Teröristlerin hazırladığı kararlar veya
hükümler.” mi diyeceğiz, “Teröristlerin hazırlamış
olduğu iddianameler.” mi diyeceğiz?
Aynen, biraz önce bahsettiğimiz eşitlik
ilkesi dâhilinde, özellikle FETÖ mensubu olan yargıç ve
savcıların tasarrufunda bulunan Ergenekon davası diye bir dava
oldu. Geçmiş günlerde de hukuki mesnedi yok olduğundan dolayı
dosya düşürüldü ve bu dosyadan yargılanan bütün herkesin beraatine
karar verildi. Aynı süreç ve paralelde, özellikle HDP siyasi partimiz
çizgisinden gelen ve bölgede yıllarca siyaset yapmış olan
başta eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye
eş başkanlarımız ve sayıları şu anda 10 bini
aşkın olan siyasetçilerimiz de bu savcı ve hâkimlerin ve
bunların emri altında bulunan kolluk tarafından düzenlenen
fezlekelerle şu anda yargılanıyor mu, yargılanmıyor
mu?
Yine, dönemin bir siyasi parti genel
başkanı şunu demişti: “Ben bahsi geçen davanın
avukatıyım.” Buna mukabil de Sayın Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan da “Ben de bu davanın savcısıyım."
demişti yani savcısı olduğu davanın özellikle de
şu anda firarda bulunan ve dönemsel olarak muazzam bir popülaritesi olan
savcı bey de hangi terör örgütü üyesi isnadından dolayı
hakkında yakalama kararı çıkartıldığını
ve şu anda arandığını da yine Sayın Genel Kurulun
takdirlerine bırakıyorum.
Şimdi, bu kısa girişten sonra tabii
-ilim Bingöl’den daha dün geldim- burada, ilimizde elektrik faturalarıyla
ilgili muazzam farklılıklar söz konusu. Bununla ilgili Enerji
Bakanlığına biz önerge verdik cevaplandırılması
için. Tabii, özellikle Bingöl ilinde berberlik mesleğini icra eden berber
esnafı Burhan Çayırbasan’ın benden ricası şu oldu…
Şu ana kadar, bundan önceki bütün dönemlere ait elektrik faturaları
ortalama 60’la 70 TL arasında gelirken son faturası şu anda 261
TL’ye çıktı. Benim buradan çağrım, özellikle iktidar
partisi mensubu olan Bingöl Milletvekillerini de bu hususta duyarlı olmaya
çağırıyorum: Bingöl ilinde elektrik dağıtımı
yapan firmanın bu konuda çağırılarak konuyla ilgili
bilgilenilmesi ve Bingöl halkının konuyla ilgili aydınlatılması
talebimiz de var, bunu da Meclis Genel Kurulundan bir kere daha yüksek sesle
ifade ediyorum.
Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydemir.
Şimdi, söz sırası Mersin Milletvekili
Rıdvan Turan’dadır.
Buyurun Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on bir dakikadır.
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli Genel Kurul; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bugün bu tren faciasında
hayatını kaybeden insanlarımızın ailelerine
başsağlığı diliyorum, kendilerine Allah’tan rahmet
diliyorum ve yaralılara da acil şifa diliyorum. Fakat şöyle bir
problemle de karşı karşıyayız tabii: Burası
Meclis, taziye evi değil. İktidar uyguladığı siyasetle
birlikte burayı -deyim yerindeyse- bir taziye evine dönüştürmüş
durumda. Sürekli başsağlığı mesajları, sürekli
geçmiş olsun dilekleri ama netice itibarıyla
bakıldığında, meseleler han duvarı olarak ortada
duruyor. Çorlu tren kazasının ardından, bir tane daha
yaşadık. Ben bu işlerde uzun yıllar
çalıştım, hiç önyargılı falan olduğumu
düşünmeyin, bu baştan sona kadar iktidarın ihmalleri sonucunda
ortaya çıkmış bir durumdur ve Bakandan başlayarak
müteselsilen herkesin demokratik bir ülkede istifa etmesi gerekir.
Yine, sözlerime başlarken Leyla Güven ve
Sayın Selahattin Demirtaş’a devrimci selamlarımı
gönderiyorum.
Şimdi, tarım konuşuyoruz değerli
arkadaşlar fakat, yani, biraz mütevazı olmak gerekmez mi?
Konuştuğumuz Tarım Bakanlığı sapla samanı
ithal eden bir Bakanlık. Yani vekillerin konuşmasına ve daha
önce Bakanın sunumuna bakıyor olsak, milyon dolarlardan, milyar
dolardan bahsedilen, dünyanın dört bir tarafına ihracatlar
yapılan bir hayal âleminden bahsediliyor. Bir taraftan, sapı
samanı, sığırı ithal ediyorsunuz; diğer taraftan
“Kendi uçağımızı yapacağız.” diyorsunuz.
Yapamazsınız arkadaşlar, böyle bir gerçeklik yok. Dünyanın
teknoloji üreten bütün ülkeleri -ABD de başta olmak üzere- tarımda
da, öncelikle, kendilerine tamamen yeten ülkelerdir ve aynı zamanda çiftçi
desteklerinin de en yüksek olduğu ülkelerdir.
Nasıl bir bakanlığı konuşuyoruz?
Mesela on altı yıllık iktidarı döneminde 400 milyar
lirayı ithalat için sağa sola saçan ama 50 milyar liralık
desteği sağlamayan bir bakanlıktan bahsediyoruz. Mesela, ithal
edilen etlerde veterinerlik kontrolünü ve Rusya’dan gelen etlerde laboratuvar
kontrolünü ortadan kaldıran bir bakanlıktan bahsediyoruz. Uzun
lafın kısası, memlekete şarbon ithal etmiş bir
bakanlıktan bahsediyoruz. Gıda güvenliği konusunda durumumuzun
ne olduğunu bilmediğimiz, Bakanlığın üst üste
yapmış olduğu birtakım araştırmaları, hangi
tarım ürününde ne kadar pestisit olduğuna dair herhangi bir veriyi
kamuoyuyla paylaşmayan, paylaşanları da, Sayın Bülent
Şık gibi değerli akademisyenleri de kapının önüne
koyan bir iktidarın bakanlığından bahsediyoruz.
Yine, Afrin’de yoksul halkın geçimlik zeytinine
tamah eden, bunu gayrimeşru yollardan ülkeye getiren, böyle yaparak hem
Afrin’deki fukara halkın iaşesini engelleyen hem memleketteki zeytin
üreticisinin durumunu olumsuz etkileyen ve zeytin dünyasında da memleketi
kepaze eden bir iktidarın bakanlığından bahsediyoruz. Evet,
arkadaşlar, ben de katılıyorum: Herkes konuşur, AKP yapar.
Şimdi “Tarımda Neoliberal Dönüşüm”
diye bir şeyle karşı karşıyayız. Bu artık
devletin dönüşümünü aştı ve AKP eliyle doğanın bütün
bileşenleriyle beraber bu dönüşüme tabi
kılındığı bir düzeye artık ulaşmış
durumda. Yeni olan bir şey var, eskiden beri çiftçi üretim yapmak için
bankalara gider, kredi açısından bankalara borçlanmaya başlardı
ama ilk defa iktidar sayesinde çiftçi ne ekeceğine, nasıl
ekeceğine ancak uluslararası alandaki emtianın, tarım
ürünlerinin fiyatına bakarak karar verir bir hâle dönüşmüş
durumda ve böylece de aynı zamanda krediyi bir gelir ikamesi yöntemi
olarak ele almış durumda. Bunların ülke tarımı
açısından hayırlara vesile olmayacağını bir kez
daha söyleyelim. Ancak AKP’nin yeni olma iddialarının tarım
alanında tam anlamıyla boşa düştüğünü görüyoruz.
Özellikle 1999 yılında IMF ve Dünya Bankasıyla tarımsal
reform uygulama programının öngördüğü Tarımda Neoliberal
Dönüşüm her ne idiyse AKP bunu aynen devam ettirdi değerli
arkadaşlar. Burada özellikle kimyasal ilaca, kimyasal gübreye,
genetiği değiştirilmiş tohuma ve yoğun mekanizasyona
dayalı bir şirketler tarımını küçük aile tarımının
önüne geçiren bir yaklaşımla karşı
karşıyayız. Bunlar da yetmiyormuş gibi, devletin regülasyon
mekanizmalarını tek tek ortadan kaldıran TÜGSAŞ’tan
İGSAŞ’a, Zirai Donatım Kurumundan YEMSAN’a, şeker
fabrikalarına kadar her şeyi adım adım elinden çıkaran
bir yaklaşım. Kriz döneminde, 2000 krizi döneminde Dünya Bankası
ve IMF’nin bu ülkeye dikte ettirdiği ne varsa AKP bu programın
arkasında gayet militan bir biçimde devam ediyor. Örneğin, Tohumculuk
Kanunu’yla devam ediyor. Hani, bir TEKEL vardı hatırlıyorsunuz,
o TEKEL’in direnişinde bizi gaza ve polis copuna boğmuştunuz ve
bize o zamanlar “vatan haini” demiştiniz, şimdi o TEKEL ne durumda
biliyor musunuz? Arkadaşlar, onun içki fabrikalarını bir
Amerikan firması Texas Pacific Company İngilizlere devretti ve sizin
sattığınız fiyatın katbekat üstünde bir fiyatla. Sigara
fabrikasını ise British Tobacco aldı ve
sattığınız fiyatın katbekat üstünde bir fiyatla
bunları yaptı.
Bakın, Şeker Yasası’yla beraber
pancar ekicilerinin sayısı 492 binden 124 bine, tütün üreticilerinin
sayısı 330 binden 55 bine düştü. Sonra o tütün üreticileri ne
yaptı biliyor musunuz arkadaşlar? O tütün üreticileri başka
iş olmadığından dolayı Soma’ya girdi ve 301 tane maden
işçisinin hayatını kaybetmesinde, işte, bu sizin
politikalarınız var, işte, bu tarımı bitiren
politikalarınız var.
Yine, “Toprak Koruma Kanunu” adında
çıkartılan kanunla, toprak, büyük tarım şirketlerinin
elinde toplulaştırma adımları atıldı. Tohum
Yasası’yla birlikte vatandaş, köylü kendi tohumunu işleyemez
hâle dönüştürüldü. Büyükşehir Yasası’yla birlikte köylünün
kolektif malı mülkü olan meralar, belediyelerin tasarrufuna,
dolayısıyla büyük şirketlerin tasarrufuna devredilmiş oldu.
Bakın, Türkiye'de tarım konuşacaksak,
bir, neoliberal politikaları konuşacağız, iki, Kürt
sorununda çözümsüzlük politikalarını konuşacağız.
1990’lı yıllarda “alan hâkimiyeti” teziyle 3.500 Kürt köyü güvenlik
güçleri tarafından yakılmış durumda, bunların
şahitleri hâlâ yaşıyorlar. Hakkâri köylerinin hâlâ yüzde 70’i
boşaltılmış durumda; AKP, o dönemdeki Kürt sorunundaki
inkâr, imha ve asimilasyon politikasının işte şu anda tam
olarak devamı biçiminde siyasetini sürdürüyor. Bakın, Kürt
meselesinin yarattığı sorunları görmek için…
İşte, Ağrı, Ardahan, Iğdır, Kars illerinde 1995
yılında 3 milyon olan canlı hayvan sayısı 2009’da 1
milyon 700 bine düşmüş durumda. Dersim’de keçide yüzde 67, koyunda
yüzde 58 oranında 1990-1995 arasında yani savaş ve
çatışma siyasetinin sürdüğü dönemde azalma meydana gelmiş
durumda. Küçükbaş hayvanlarda, 1990-2017 arasında Muş’ta 4
milyon olan sayı 1 milyon 200 bine inmiş durumda, Batman’da 2 milyon
olan sayı aynı yıllar içerisinde 884 bine inmiş durumda.
Yine, Bitlis’te yüzde 38 oranında, Hakkâri’de yüzde 55 oranında,
Muş’ta yüzde 44 oranında hayvancılık bitirilmiş
durumda. Şimdi, eğer bu meseleyi bütünlüklü olarak konuşacaksak ve
çözüme yönelik adım atmak gibi bir zorunluluk varsa bu Meclisin neoliberal
politikalardan uzaklaşması gerektiği gibi aynı zamanda Kürt
meselesinde çözümsüzlük politikalarından da uzaklaşması
gerekiyor. Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin; bu memlekette Kürt
vardır, bu memlekette Kürt sorunu vardır, bu Kürt sorunu Kürt
halkının kendi dilini konuşma sorunudur, kendi kültürünü
yaşama sorunudur. Bunlar analarının ak sütü gibi helal olan
taleplerdir, asla ve asla terör değildir.
Gelelim çiftçi borçları meselesine. Bakın,
2002 ila 2016 arasında destekler 1,5 kat artarken tarım kredi
kullanımı 8 kat artmış. Son birkaç yıl içerisinde
uluslararası bankaların verdiği kredi oranı tam 10 kat
artmış. Yine, son on yıl içerisinde 3 milyon çiftçi ailesinin
borçları 7 kat artmış durumda. Ve daha trajik bir şeyden
bahsedeyim, son dört yılda bankalar tarafından verilen krediler yüzde
729 civarında artarken destekleme yüzde 58 civarında kalmış
durumda ve arkadaşlar, toprakların büyük bir kısmı, 2014’te
arazilerin yüzde 47’si bankalar tarafından ipotek altına
alınmış durumda. İktidarın bu tarım
politikası sayesinde, 2,5 milyon civarında çiftçi üretimi
bıraktı. Tarım ve Orman Bakanlığının
verileriyle konuşacak olursak, 2012 ile 2017 arasında, değerli
arkadaşlar, 456 bin çiftçi tarımsal alanı terk etti. Yine, 16
milyon hektardan fazla tarımsal alan da boş bırakıldı.
Sayelerinde ciddi bir tarım ithalatçısı hâline geldik. 2017 Ocak
ayından 2018 Ocak ayına kadar buğdayda yüzde 234,
mısırda 8,5 kat, pirinçte yüzde 240, nohutta yüzde 175, kuru
fasulyede yüzde 69, ayçiçeğinde yüzde 145…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Turan.
RIDVAN TURAN (Devamla) – …sığırda
yüzde 393, koyunda yüzde 580 ve sığır eti ithalatında ise
29 kat artış meydana gelmiş durumda.
Başta da söyledim ya, sapla samanı ithal
edeceksin, ondan sonra “Kendi uçağımı yapacağım.”
“Kendi arabamı yapacağım.” diyeceksin.
İktidarın bu konudaki
yaklaşımı illüzyonlarla dolu. Fındığa fiyat
açıklamadılar, Bakanlık 14,5 liradan sonra
fındığa fiyat açıkladı ama zaten üreticinin elinde
fındık kalmamıştı; 9,5 ila 11 liradan tüccara
sattılar, tüccar taş atıp da kolu yorulmadan Toprak Mahsulleri
Ofisine bunu satmak suretiyle kârına kâr kattı.
Daha söyleyecek çok şey var arkadaşlar ama
ben AKP’lilerin malum jargonuyla bitireyim; evet, “Herkes konuşur, AKP
yapar.” işte bunlar da yapmış oldukları.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkürler Sayın
Turan.
Şimdi, söz sırası Şanlıurfa
Milletvekili Nusrettin Maçin’de.
Buyurun Sayın Maçin. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakikadır.
HDP GRUBU ADINA NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) – Ben öncelikle Erdal Eren arkadaşın idam
edilişinin 38’inci yıl dönümünü saygıyla anıyorum. Onu
unutmadık, unutmayacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Türkiye tarımını konuşuyoruz.
Tarım dün de bugün de gelecekte de insanların yaşamsal
ihtiyaçlarını karşılamasında en stratejik alanlardan
biridir. Tarım deyince hububattan narenciyeye, hayvancılıktan
orman ve biyoçeşitliliğe kadar bir bütün olarak ele
alınmalıdır. Ancak Türkiye’de özellikle 12 Eylül sonrası
izlenen siyasi ve ekonomik politikalar sonucu birçok alanda olduğu gibi
tarımsal üretimde de çiftçilerimiz, orman köylülerimiz üretimden
koparılarak üretici olmaktan çıkarılmıştır.
Türkiye’nin tarımsal alanda daha önceki birikimleri olan Et ve Balık
Kurumu, Tekel, FİSKOBİRLİK, TARİŞ gibi kurumsal
yapılar özelleştirilerek veya etkisizleştirilerek, Ziraat
Bankası gibi bankalar asli görevinden uzaklaştırılarak neoliberal
politikalar desteklenmiş ve ülkenin tarımı uluslararası
tekellerin inisiyatifine bırakılmıştır.
Benim de vekili olduğum kürdistan illerinde son
otuz yıldır aralıksız süren çatışmalı
süreçten kaynaklı olarak 3.500 köy boşaltılmış ve
köylülerin meraları, yaylaları kullanmaları yasaklanarak bölge
halkının üretim gücünü kırmaya yönelik politikalar
uygulanmıştır. Bunun sonucunda tarım ve
hayvancılık bitme noktasına gelmiştir. Türkiye’de
tarımsal ürünlerle birlikte hayvan ve et ithalatı
artmıştır. Böylece hayvancılıkta dışa
bağımlı hâle gelinmiştir. Bu çatışmalı
sürecin bir ayağı olarak çıkarılan orman
yangınları yaşam alanlarını yok etmekle birlikte tarım
ve hayvancılıkla geçimini sağlayan bölge halkını
ekonomik olarak da zor duruma sokmuştur. Tarım ve Orman
Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü tarafından
yapılan açıklamaya göre 2017 yılı içinde 28 ilde toplam
2.411 orman yangını yaşanmış ve bunların 1.208’i
kayıtlara faili meçhul olarak geçmiştir. Kürt illerinde yaşanan
faili meçhul orman yangınları ile 90’lı yıllardaki 17 bin
faili meçhul cinayetteki benzerliğe dikkatinizi çekmek istiyorum.
7 Haziran 2015 seçimleri sonrası legal,
demokratik siyaset üzerindeki şiddet politikalarının
artmasıyla birlikte kırsal alanlarda askerî operasyonlar
yoğunlaştırarak bu operasyonlarla eş zamanlı olarak
pek çok orman yangını çıkarılmıştır. Bu
operasyonların olduğu bölgelerde orman köylülerine sadece mera ve
yaylalara çıkma yasağı konulmuyor, tarımsal faaliyet
yapılan yerleşim yerlerinde sokağa çıkma
yasaklarının sık sık tekrarlanmasından dolayı
bölge halkı tarımsal üretim ve planlamadan vazgeçmek zorunda
bırakılıyor. Bunun en son örnekleri olarak Diyarbakır,
Dersim, Bingöl, Mardin, Şırnak, Siirt ve Hakkâri başta olmak üzere
bölgenin büyük bir bölümünü kapsayacak şekilde ciddi boyutta orman
yangınları meydana gelmiştir. Dersim’de geçtiğimiz aylarda
çıkan orman yangınına devletin yetkili kurumları müdahale
etmediği gibi Dersim halkının da müdahale etmesine izin
verilmemiştir.
Sayın Tarım Bakanı Türkiye’de orman
yangınlarına müdahalenin 45 dakikadan 15 dakikaya
düşürüldüğünü ileri sürmüş ve orman yangınlarının
zararının azaltıldığını söylemiştir.
Dersim’de tam sekiz gün boyunca ormanlar yanmaya terk edildi.
Orman yangınlarının sadece
çatışmalı bölgeyle sınırlı
olmadığını biliyoruz. Başta Kütahya, Antalya, Mersin,
Muğla ve birçok turizme elverişli illerden de orman
yangınları haberleri geliyor. Ne hikmetse, yakılan
ormanların yerini devasa binalar, oteller alıyor. Çıkarılan
yangınların doğal yaşam ve insan üzerindeki
kalıcı etkileri dikkate alındığında
yangınların çıktığı bölgede yaşayanlar
üzerinde ciddi sosyoekonomik tahribat da yaratmakta ve ekolojik denge
bozulmaktadır. Ormanların yangınlarla yok edilmesi sadece o
bölgede bulunan orman köylülerine dönemsel olarak ekonomik zarar vermemekte,
doğanın dengesi bozulmakta, mevcut olan ormanların kalitesi
tahrip edilerek yüz, iki yüzyıl sonra da bu bölgede yaşayacak
insanlara ekonomik zararlar verilmektedir. Yangınlarla yabani hayvanlar
yok edilmekte ve yabani yaşam koşulları ortadan kaldırılmakta
ve bunların sebep olduğu tarımsal döngüye olan
katkıları engellenerek orman köylülerinin ve ovalardaki köylülerin
yaptığı tarımın kalitesinin düşmesine neden
olunmaktadır.
Orman yangınlarının
çatışmalı sürecin bir parçası olduğu birçok insan hakları
örgütü raporunda ve Avrupa Birliği ilerleme raporunda açık olarak yer
almaktadır. Bu orman yangınlarıyla bölge insanı göçe
zorlanarak Türkiye'nin metropol yerleşim alanlarında ucuz iş
gücü ordusuna dönüştürülmüştür. Ülkemizde yaşayan halkların
önümüzdeki birkaç yüzyıllık geleceğini de düşünerek
kalıcı, bilimsel, kabul edilebilir standartlarda orman
politikası geliştirilmeli ve kararlılıkla sürdürülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) –
Ormanlarımızın, halklarımızın zarar görmemesi
için hemen ve koşulsuz olarak çatışmasızlık
politikası oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. Orman
bölgelerinde doğal yaşamın şartlarını ortadan
kaldırılması politikasından vazgeçilmeli; ormanların,
bağların ve bahçelerin yakılması durdurulmalı,
güvenlikçi politikalar için halkların geleceğine darbe
vurulmamalı. Bu süre içinde verilen zararların etkisini ortadan
kaldırılması için zarar gören orman bölgelerindeki köylülerin
desteklenmesi kararlaştırılmalı ve uygulanması
sağlanmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Maçin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akçay, önce Sayın
Özkan’a, sonra da size söz vereceğim.
Sayın Özkan, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, tarihten alınan dersle milletin
birlik ve beraberliğinden, vatanın ve devletin bölünmez
bütünlüğünden, bayrağın tekliği esasından taviz
verilmeyeceğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa’mızın 80’inci maddesinde milletin temsilini
Anayasa’mız “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi
veya kendilerini seçenleri değil -bir kül hâlinde- bütün milleti temsil
ederler.” şeklinde ifade etmektedir.
Yine, İç Tüzük’ümüzün 161’inci maddesinin
3’üncü bendinde de Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğü esasında Anayasa’da düzenlenen idari yapısına
aykırı tanımlamalar yapmanın Meclis İçtüzüğü’ne
aykırı olduğu ve geçici çıkarma cezasını da
müstelzim olduğu ifade edilmiştir.
Tabii, Anayasa’mızın önünde Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları, Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla,
Çerkez’iyle, Müslümanı, gayrimüslimiyle eşit vatandaşlık
ilkesine uygun bir şekilde, hukuk önünde eşittirler. Onun için,
özellikle vatandaşlarımız arasında etnik kimlik ve dil,
din, ırk, mezhep ayrımına dayanan her türlü konuşmadan
bütün milletvekillerinin içtinap etmesi gereği ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu bağlamda,
yaklaşık yüz altı yıl evvel, Trablusgarp’tan, Libya’dan
başlayarak çözülme, benzer yaklaşımlarla, milletin,
bayrağın, vatanın ve devletin bölünmez bütünlüğüne
yapılan saldırılarla başlamıştır ve maalesef
ta Polatlı yakınlarına kadar gelen bir geri çekilme dönemini de
bu zihniyetin ürünü olarak yaşadık.
Özetle ifade etmek gerekirse, tarihten
aldığımız dersle, artık bu ülkede milletimizin birlik
ve bütünlüğünden, vatanımızın ve devletin bölünmez
bütünlüğünden ve bayrağımızın tekliği
esasından asla taviz verilmeyeceğini ve bütün
vatandaşlarımızın kendi dilini, kültürünü özgürce
yaşamasının Anayasa’mızın güvencesi altında
olduğunu ifade eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.
38.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Şanlıurfa Milletvekili
Nusrettin Maçin’in 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe
Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ve Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin hakkında İç Tüzük
gereği işlem yapılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, biraz
evvel kürsüde konuşan hatip, özellikle birkaç defa, Genel Kurula hitap
ederken parmağını da sallamak suretiyle -özellikle de vurgu
yaptığı anlaşılıyor- “Vekili olduğum Kürt
illeri” ibaresini sıklıkla, birkaç defa kullanmıştır.
“Kürdistan illeri” ibaresi söz konusudur. Şimdi, bu ifadeleri
şiddetle reddediyoruz, fevkalade yanlış ifadelerdir. “Benim
görüşüm böyle.” diyemez. Çünkü Anayasa’mızın 3’üncü maddesi
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” şeklinde
ifade edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Açalım mikrofonu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yine, Anayasa’nın
80’inci maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi
veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler.”
şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. Bu kullanılan
ifadeler, bu Anayasa’nın belirleyici hükümlerine aykırı
olduğu gibi, ayrıca Meclisimizin çalışma düzenini,
kurallarını belirleyen İç Tüzük’ün 161’inci maddesindeki
“Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı
tanımlamalar yapmak” bahsine de girmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Anlaşılan odur ki
HDP’nin bazı milletvekilleri, bilhassa dünden itibaren gösterdikleri
birtakım tahrikkâr tutumlarını bugünkü bazı
konuşmalarında da ısrarla -devam ettirme
ısrarını- sürdürmektedirler. Meclisi yöneten Meclis Başkan
Vekili olarak da Meclisimizin İçtüzüğü’nün belirttiğim bu
161’nci maddesini de dikkate alarak bu hatip hakkında işlem
yapmanızı talep ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan…
Buyurun Sayın Bilgen…
NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Siz değil, Sayın Bilgen söz
istedi Sayın Maçin, siz durun.
Buyurun Sayın Bilgen.
39.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, ortak vatanda ortak sembollerle kan dökmeden
nasıl yaşanacağının, hangi hukukla birlikte
olunacağının konuşulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
yer isimleriyle ilgili tartışmayı, tabii, çok kısa sürede
bitirmek mümkün değil ama burada milletvekillerimizin bayrak, vatan gibi
ortak semboller üzerinden bir tartışması söz konusu değil,
bir bölünme talebi değil söz konusu olan.
Çok açık bir tabloyla karşı
karşıyayız. Bakın, geçen yıl, bir önceki Meclis
Başkanımız, bize orijinal Nutuk dağıttı,
Osmanlıca el yazması Nutuk dağıttı. Bu Nutuk’un
-değerli arkadaşlar, Arapça bilmiyor olabilirsiniz ama- hiç olmazsa
“Kürdistan” kelimesinin bulunduğu harflerin geçtiği fihristine
bakarsanız göreceksiniz ki Mustafa Kemal’in Nutuk’unda, orijinalinde,
Meclisin bize dağıttığında var. Çok uzak değil,
hemen Ulus’a giderseniz Birinci Mecliste milletvekillerinin isimlerinin
yanında sıfatları sayılırken var. Bunu bir korkuya
çevirmek, bunu bir bölünme sendromuna çevirmek doğru bir şey
değil. İran’da var, değerli arkadaşlar.
Bakın, bu ülke, uzun bir süre Irak’ta Barzani
ve oradaki yönetimle ilişki kurmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) – Siyaseten karşı
çıkarız başka bir şey. Türkiye'nin ekonomik
çıkarları nedeniyle sonunda bu ilişki kuruldu. O süre
zarfında söylenmiş sözler bir yerde duruyor, Sayın Cemil
Çiçek’in sözü var, başka sözler var; son derece
aşağılayıcı sözler.
Değerli arkadaşlar, bu coğrafyada bu
insanlar yaşıyor ve bu insanların tarihî olarak
yaşadıkları coğrafyanın ismi var. Bitkilerde isim var,
ilk defa bulunmuş bitkiler var, coğrafyada isim var. Sayın
Erdoğan’ın grup konuşması var, grup konuşmasında
“Kürdistan vardır.” diye kendi cümlesi var. Şimdi ben tekrar o
tartışmaları açmak için söylemiyorum ama bunu bir gerilime, bir
polemiğe çevirmek yerine, burada birlikte yaşamı, hukuku, ortak
vatanı, ortak sembollerde kan dökmeden nasıl
yaşayacağımızı, hangi hukukla birlikte
olacağımızı konuşalım. Yoksa her
dışlayıcı yaklaşım, her reddedici
yaklaşım, tarihe yönelik, kültüre yönelik, kimliğe yönelik her
reddedici yaklaşım, Orta Doğu’da sadece çatışmaya ve
bölgede yaşayan halkların başka gerilimlerin tarafı hâline
getirilmesine hizmet ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) – Oysa Türkiye'nin
çıkarına olan, hem Türkiye içerisinde hem dışında
bütün toplumsal ve tarihsel gerçekliklerle barışık
olmasıdır ve bu ülkede asla bölünme, çatışma, başka
denklemlere fırsat vermemesidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.
Sayın Ağıralioğlu…
40.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde terör ve terörün propaganda paradigmasının hiçbir
terminolojisinin kullanılamayacağına ilişkin
açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kavramların tedai
ettirdiklerinin, zihnimize düşürdüklerinin acı bedellerini ödeyerek
bugüne geldik. Ben, aslında, Osmanlı zamanında “Lazistan”
denilen bölgedenim ama ben, artık, Karadeniz Bölgesi’nin “Lazistan” olarak
zikredilmesi üzerine, bir siyasi paranoya taşımıyor diye bunu
suistimal etmiyorum. Yarın benzer bir tedhiş faaliyeti Karadeniz’den
başlasa, yarın bu yurdun toprakları üzerinde başka bir
bayrak sallamanın hevesi terörle buluşsa o zaman oraya “Lazistan”
demek de suç olur. Yani bu topraklarda kırk yıldır
çocuklarımızın, millet istikbalimizin üstünde tepinen
alçaklığın siyasi kurgusu kürdistan talepleriyle
buluştuğu için “kürdistan” zihnimizde bölünme tedai ettiriyor. Yoksa
bin yıllık terkibin içerisinde “imparatorluk” terminolojisi ile bizim
şu anda yaşadığımız terörün bizi mecbur etmeye
çalıştığı kulvar aynı kulvar değildir.
Arkadaşlardan hassasiyet talep ettiğimiz
şey şudur: Burada terör ve terörün propaganda
paradigmasının hiçbir terminolojisi kullanılamaz. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Dolayısıyla beraberlik dediğimiz ve uğruna bin
yıldır alın teri döktüğümüz, bedel ödediğimiz bu
işi birkaç tane kelimenin konuşulma şehvetine kurban vermeyiz
biz. Dolayısıyla bu meselelerle ilgili hassasiyet taleplerimizi,
sadece Meclisin şahsiyetine uygun şekilde, ısrarla hassasiyet
talepleriyle buluşturuyoruz, diyoruz ki: Demeyin arkadaşlar, demeyin.
Biz buna razı olmayız. Burada zihinlerde
yaptığınız işe meşruiyet alanı açmak gibi
bir hevesin içindeyseniz, biz yurdumuzu kimden
aldığımızı biliyoruz, nasıl
aldığımızı biliyoruz dolayısıyla bunlar
üzerinde bu kavramların arkasından doğacak bir bölünme
paranoyasının provasını size Mecliste yaptırmayız
biz. Demeyin, bunları demeyin.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.
41.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Meclis kürsüsünün terör örgütünün
propagandasının yapılacağı terörist kürsüsü
olmadığına ve özenle konuşmaların yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Bilgen, tabii “Bu
tartışmalara uzun süre devam edebiliriz, sürer gider.” dedi, Nutuk’a
ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadelerine
atıfta bulundu.
Ama, şimdi, ortada bir hakikat var; bir Anayasa
var, bir de milletimizin hassasiyeti var. Biz de tartışırız
yani o tartışmalar sabaha kadar sürer ancak
tartışılmayacak husus, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bir bütün olduğu ve bu bütünlüğü PKK terör örgütü
başta olmak üzere, onun paydaşları, uzantıları şu
veya bu şekilde mümkün olan çeşitli platformlarda bu
propagandayı yapmaktadır. Bu propagandalar bölücü ve terör örgütü
propagandasından başka bir anlam taşımamaktadır
nezdimizde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayrıca, bu “ortak
semboller” bahsine gelince, milletimizin, elbette 81 milyonun “bayrak” “vatan”
“Türkiye Cumhuriyeti” gibi ortak değerlerinin geçmiş zamandan bugüne
ne kadar tahkir edildiğinin, zaman zaman alaya
alındığının, aşağılandığının
ve buna karşı çıkıldığının da bütün
millet hafızasında yüzlerce örneği vardır. Çeşitli
parti kongrelerinde ve ortamlarda Türk Bayrağı indirilmiş,
çiğnenmiş ve yakılmıştır; bunu da ifade etmek
istiyorum. Yani, ayrıca bu “ortak sembol” üzerine bu tür
tartışmalar yoluyla da rüşvetikelam babından ifade etmeyi
de doğrusu inandırıcı görmüyoruz ve buna ilişkin
inandırıcı tek bir tutumu da görmüş değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – O bakımdan, milletimizin
ve ülkemizin en önemli kürsüsü olan bu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde
gereken hassasiyet, özen ve saygıyla bu konuşmaların
yapılması gerekir ve bu kürsü, terör örgütünün propagandasının
yapılacağı terörist kürsüsü değildir. Bunu tekraren ifade
ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın; İç
Tüzük değişikliğinin yapıldığı toplantılarda
“kürdistan” ya da “Kürt illeri” ibarelerinin bölünmez bütünlüğü hedef alan
taleplerle bağlantılı kullanılması hâlinde disiplin
suçu sayılması ifade edildiği için Şanlıurfa
Milletvekili Nusrettin Maçin’e işlem yapmaya gerek görmediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın Akçay, biraz önce bir
talepte bulundunuz açıklamalarınızın içinde. İç Tüzük
değişikliğinin yapıldığı toplantılara
sizin de neredeyse tam zamanlı olarak katıldığınızı
hatırlıyorum. Ben de partim adına Anayasa Komisyonu üyesi olarak
o çalışmaların tamamında bulundum. Bu hüküm teklifi
geldiğinde yapılan tartışmalar da zihnimizde canlı
çünkü çok yeni bir zamanda gerçekleşti bunlar, tutanaklar da mevcut. O
zaman bu soruyu çok açık sorduk, dedik ki: “’Kürdistan’ ya da ‘Kürt
illeri’ sözleri kullanıldığı zaman, bu, ceza kapsamına
girecek mi?” Özellikle, AK PARTİ Grubu temsilcileri ve başkan
vekilleri, hatta sizinle de yaptığımız bazı
görüşmelerde verilen genel cevap şu oldu: “Hayır efendim, sadece
coğrafi isim olarak kullanılması bu kapsama girmeyecektir. Ama
eğer bu bir bölünme…” Çünkü sonra bir cümle daha eklendi, daha
doğrusu, bir iki ibare daha eklendi. “Bu bir bölünme talebinin ifadesi
olarak açıkça kullanılırsa onu kapsayacaktır.” “Çünkü
eğer bu tür ifadeleri yasaklamaya kalkarsak, ceza kapsamına sokarsak
bir defa, Anayasa’nın 83’üncü maddesini ciddi bir biçimde etkisiz hâle
getirmiş oluruz. Bunun yanında, pek çok konuda da düşünce
özgürlüğünü ve kürsüde söz hakkını genel demokratik ilkelerle
bağdaşmayacak ölçüde sınırlamış oluruz.” dedik
biz. Bütün itirazlara rağmen ilk teklifin sadece belli ölçülerde revize
edildiğini de birlikte yaşadık. Şöyle
hatırlatayım ben, tutanaklarda mevcut, çıkarılır,
bakılır: İlk teklifte, İlk teklifte, ilk teklif metninde
“Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü
esasında” ibaresi yoktu, sadece “Anayasa’da düzenlenen idari yapıya
aykırı tanımlamalar yapmak” diye getirilmişti, sonra sizin
de imzanızın olduğu bir değişiklik teklifiyle bu ibare
eklendi. Gerekçe olarak da o tartışmalarda “Sadece coğrafi
tanımlamalar kullanmayı yasaklamak anlamına gelecek, buna yol
açacak bir düzenleme sıkıntılı olur. Onun yerine,
açıkça bölünmez bütünlüğü hedef alan taleplerle
bağlantılı kullanılmasını disiplin suçu
sayalım.” dendi. Bütün bunlar tutanaklarda var.
Tekrar hatırlatmamın nedeni şudur:
Ben böyle bir ibarenin kullanılmasını bir disiplin suçu olarak
görmüyorum, bu anlamda da kullanıldığını
düşünmüyorum. Dolayısıyla bir işlem yapmaya gerek
görmüyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Sayın Başkan…
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, grup
başkan vekilleri söz istiyor. Kendileri gerekli açıklamaları
yapacaklardır. Daha sonra, söz isteyen milletvekilleri olursa sisteme
girerler, 60’ıncı maddeye göre, yeri geldiğinde
milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz veririm.
Buyurun Sayın Akçay.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin illerinin,
ilçelerinin isimlerini yok saymanın bölücü bir ifade olduğuna ve
İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin uygulanması konusunda
ısrarlı olduklarına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Burada tabii, bu İç Tüzük
değişiklikleri sırasındaki görüşmelere atıfta
bulunduğunuz düşünceler bize ait düşünceler değildir. Bize
ait düşünceler, bu İç Tüzük’e dercedilen “Anayasa’da düzenlenen idari
yapıya aykırı tanımlamalar yapmak” bahsidir. Nitekim,
konuşmacı da öyle coğrafi anlamda filan bir kasıtla
değil, açık açık “Kürt illeri” ve “kürdistan illeri” demek -bir
kere bir coğrafi, onu da kabul etmiyoruz da- en azından
tartışılan husus bağlamında “kürdistan illeri” demek
Anayasa’da düzenlenen idari yapıya aykırı bir ifadedir. Bu
Türkiye Cumhuriyeti’nin illerinin, ilçelerinin, beldesinin,
dağının, ovasının bir ismi var. Yani bunu yok saymak
demek, elbette bu bir bölücü ifadeyi kapsar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, coğrafi bir
konu değildir, o ayrı bir bahis ama burada açık ifadeler söz
konusu. Anayasa’da düzenlenen idari yapının dışında
birtakım idari yapılar özlemini ifade eder ve
tanımadığını ifade ediyor. Yani Anayasa’yı da
tanımıyor. Bizim bakımımızdan bu şekilde
değerlendirilmesi gerekir ve bu 161’inci maddedeki görüşümüzde
ısrarlı olduğumuzu da ifade ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Ağıralioğlu, söz talebiniz
var galiba, buyurun.
43.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, HDP’nin bu
kadar oy almasının devletin, milletin maharetle yönetilemiyor olmasından
kaynaklandığına ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Tartışmayı tartışmıyoruz ama mecrasını
da değiştirmek istediğim için söylemiyorum. Demokratik çözüm
süreci diye başladığımız o sürecin içerisinde bizim,
kendi arkadaşlarımıza, AK PARTİ’deki
arkadaşlarımıza dilimizi pelesenk edip anlatmaya
çalıştığımız tam olarak bu idi. Kürt’ümüzün,
Kürtlüğümüzün, Kürtlerimizin meselelerini size oy veren kendi
vatandaşlarınızla, teröre bulaşmamış, terörü
meşru görmemiş, sizinle beraber yaşama iradesini size oy vererek
göstermiş bölgedeki insanlarınızla konuşun, bu Kandil’den
bir insan hakları havarisi çıkarmaya çalışmayın dedik.
Şimdi HDP adına konuşan herkesin aslında haklı
olduğu bir yer var. “Biz bunları kendimiz demedik, dört beş
senedir devleti yönetenler bize dedi.” diye size sığına
sığına bu ukalalıkları yapıyorlar.
Dolayısıyla, onları haklı eden şey, bu demokratik
çözüm süreci içinde devletin en üst kademesinden bu meselede sorumluluk
üstlenen bütün bürokrasiye kadar herkesi lal edecek, Kandil’de yaşayan
onca alçağı çevre bilinci yüksek demokrasi havarisi hâline getiren bu
sürecin bizi getirdiği yerdir bu zillet yer işte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Dolayısıyla, şimdi hataları toparlarken biz kendi hissemize
düşenle zaten yıllardır siyaset yapıyoruz. Yani bizim bu
hassasiyetlerimizden sanki Türk tarafıyla mütekabiliyet varmış
gibi, sanki “Türk” deyince “Kürt” diyormuşuz gibi, sanki “Türk” deyince
bunun tekzip edileni Kürt’müş gibi bir algının kurbanı
olmaktan da çok muzdaribiz. Biz bu memlekette beraberlik irademizin
adının “Türk milleti” olduğunu söyledik. Nice Kürt
kardeşlerimiz var, yıllardır cemiyetçilik yapıyoruz.
Sırat köprüsünden yıldırım gibi geçeceğine
inandığımız nice Kürt’ümüz var, ayaklarına kurban
olsun Türklük. Dediğimiz bu değil.
Bütün bu işler olup biterken Necmettin
Öğretmenin yüzündeki tebessümün bir anına değmez bunca
alçağın mevzusunu etmek zorunda kaldığımız bu
Meclis kürsülerindeki bu sürecin arkasındaki müzakere zafiyetinin
muhatapları yanlıştı. Bugün bu konuştuğumuz
işin bu kadar netameli olmasının sebebi odur.
Biz, tabii ki, kendi masumiyetimiz üzerine cümle
kuramayız. Bazen devletin ciddiyetine uygun cümleler de
kuracağız, kurduk, kuralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Topluyorum Başkanım.
Ben bu memlekette, arkadaşlar sataşma
saymasınlar ama, HDP’nin bu kadar oy almasını devletimizi,
milletimizi maharetle yönetemiyor olduğumuza hamlediyorum. Biz maharetle
yönetebilseydik, 83’te başlayan “Bu bir avuç alçak.” dediğimiz zümre
bu kadar kuvvetlene kuvvetlene beraberliğimizin aleyhine bu hâle gelmezdi.
Ben kendimize…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sürekli HDP,
HDP…
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
HDP’yi kastetmiyorum. Bunu ısrarla söyledim arkadaşlar. Ben HDP’ye oy
veren herkese PKK’lı diyecek kadar kendine saygısını
yitirmiş bir insan değilim, asla. HDP’ye oy veren
vatandaşlarımızı PKK’lı sayacak kadar nezaketsiz bir
insan değilim, asla. Biliyorum ki HDP’ye oy veren…
NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) –
Milliyetçilik yarışına girmeyin! Milliyetçilik
yarışına girmeyin!
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Asla öyle demedim, işinize bakın! Ben öyle bir şey demedim,
bırakın bu işleri!
PKK’yla arasına mesafe koyamayan bir siyasal
dil, bu Meclisin dili değildir. Biz bu memleketin beraberliğinin
arkasında…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – HDP üzerinden
rant elde etmeyin.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Mevzuyu hiç sağa sola sündürmenize gerek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
HDP’ye oy veren her vatandaşa PKK’lı diyecek kadar kendimizden,
kalbimizden, kardeşliğimizden ümidi kesmedik, asla.
BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu,
lütfen tamamlayın artık.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Kapatıyorum.
Bak, bu şöyle efendim: Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu mevzunun, biz, kendimize, muhalefet
tarafındayız, muhalefet konuşur, teklif eder, tenkit eder.
İktidar tarafı bu işin bu kadar netameli hâle geldiği
sürecin sorumluluğuna dair cümleler kursun. HDP’li hatiplerin bazı söylediği
cümlelerin arkasında sizin onlara verdiğiniz avans var ve
haklılar o mevzuda. Dolayısıyla, o mevzudaki sorumluluk
sizdedir, onlara siz cevap vereceksiniz.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – CHP’yi
de katabilirsin.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.
44.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu’nun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve Halkların Demokratik Partisinin asla bir ihanet
süreci içerisinde olmadığına ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Aslında biz bu kürsüde İYİ
PARTİ’nin bizi çekmek istediği noktaya gelmek istemezdik, epeydir
direniyoruz, dün de biraz bunu ifade etmeye çalıştık. Başka
partilerle olan hesabını HDP üzerinden görmeye
çalışıyor. HDP üzerinden yüklenerek bazı partilere,
özellikle içinden çıktığı partiye yüklenerek, başka
partilere yüklenerek aslında ne kadar vatansever olduğunu göstermeye
çalışıyor ve her seferinde de aslında AKP’ye şöyle bir
dayatma içerisinde: “Siz HDP’yi, Kürtleri niye daha fazla ezmiyorsunuz?” diyor.
Biz şunu söylüyoruz onlara…
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
İnsaf ya!
FATMA KURTULAN (Mersin) – İnsaf demeyin… Zaten
dayattığınız budur.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) –
Haksızlık.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Hedef gösterme, sürekli
tehdit etme, sürekli parmak sallama, özellikle seçim startını Türkiye
yaşadığından beri içinde bulunduğunuz durum budur. Siz
başka bir derttesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Dün de şunu söyledik:
“Acaba MHP’den bir iki meclis üyeliği fazla alır mıyım?” Bu
telaş, bu dert koltuk derdidir.
AYLİN CESUR (Isparta) – Hiç alakası yok.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Onun için, şimdi, bu
hatip, bu arkadaşımız bölgede… Şimdi “kürdistan” desem yine
hop oturup hop kalkacaksınız. Orada çalışma yürüten, Siyasi
Partiler Yasası’na göre dilekçe vermiş, adını böyle kurmak
isteyen bir partinin üyesidir. Şu an orada, o bölgede Kürdistan Özgürlük
Partisi var ve bu, Anayasa’mıza göre, yasalarımıza göre
kurulmuş. Eğer ittifakımız iyi olsaydı, kurabilseydik
belki onun bir milletvekili de şimdi burada olacaktı ve belki de
anons ederken Başkan diyecekti ki: “Kürdistan Özgürlük Partisinden falanca
kişi.” Gelmedi, olmadı. Bu yasal olarak kurulmuş ve şu an o
bölgede çalışma yürüten partiler var arkadaşlar.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Cevap
versinler; doğru diyorsunuz, onlar cevap versinler.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Şimdi, siz, hani hep
şunu söylüyorsunuz, “Yaratılanı sevin Yaradan’dan ötürü.”
diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kurtulan.
Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) – “Biz neyiz, biz kimiz, biz
nereden gelmişiz…” Sürekli bu inkâr politikalarıyla, bu kör
siyasetinizle Türkiye’yi -yok “savaş” demeyin, yok “şu” demeyin- her
gün oluk oluk gençlerimizin öldüğü bir sürece getirmişsiniz. AKP
doğru düzgün -bu devlet- ya da bir dönem doğru düzgün bir iş
yapmış, partimizin de içinde bulunduğu bir süreci “ihanet”
olarak söylüyorsunuz. Bunu size iade ediyorum. Partimiz asla bir ihanet süreci
içerisinde olmamıştır. Tam tersi, partimiz büyük bir risk
almıştır. Bu ülkenin geleneğinde başbakanı asma
vardır, cumhurbaşkanının faili meçhul bir şekilde hâlâ
nasıl öldürüldüğü belli olmayan bir ölümü vardır. Yine bazı
askerlerin ölümünün meçhul olduğu tarihte, şurada bir kenarda durur.
Bazı trafik kazaları süsü verilen cinayetler vardır. Heyetimiz
bunu bildiği hâlde bu riski göze alarak böyle bir sorumluluk
almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bağlayın lütfen.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Buna değer biçmek
lazım. Burası bir esir kampı değil, HDP esir değil
burada. Burası herkesin ortak olduğu, tüm halkları temsil eden,
etmeye çalışan bir Meclistir. Burada herkes düşüncesini
söylesin. Bizim düşüncemiz: Yok “bölücülüktür”, yok “budur” diye, bizi
böyle itham ederek baskılayamazsınız. Biz bu ülkeye
barışı getirmenin, şurada adaleti getirmenin, egemenliğin
kayıtsız şartsız milletin olacağının, burada
kalmayacağının pratikte uygulanacağının
güvencesiyiz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.
45.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Meclisin provoke edilmeye
çalışıldığına, İç Tüzük’e, Anayasa’ya uygun
bir dil ve üslup kullanılmasını tavsiye ettiklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu an burada kullanılan
bazı ifadeler ve terimlerle ilgili geçtiğimiz dönemlerde yapılan
çalışmalarda ve konuşmalarda bu ifadelerin
kullanılmamasıyla alakalı Mecliste bir kanaat vardı, bir
görüşme vardı ve bunu grup başkan vekilleri bilir. Burada
“Kürtlerin yoğun yaşadığı iller” ifadesi
kullanılabilir, Türklerin yoğun yaşadığı iller
var, Kürtlerin yoğun yaşadığı iller var; bunda bir
şey yok ama bunu tutup da “Kürt illeri” veya başka bir tanım
içerisinden ısrarla tekrar bu Meclis kürsüsünden gündeme getirmeye
çalışırsanız bunu bizim okumamız “bir provokatif
hareket” olarak olur. Çünkü geçmiş dönemde bunlar konuşuldu ve mahzurlu
olduğu burada dile getirildi, nasıl bir dil
kullanılacağıyla alakalı grup başkan vekilleri burada
bir görüşme yaptılar. Aynı şeyi şimdi dönüp
dolaşıp burada Meclis kürsüsüne götürmenin iyi niyetle
bağdaştığı kanaatinde değiliz. Burada bir iyi
niyet görmüyoruz, aksine, Meclisin provoke edilmeye
çalışıldığını düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Anayasa’nın
3, 123 ve 126’ncı maddeleri Türkiye’nin idari yapısının ne
olduğunu, nasıl olduğunu gayet açık şekilde ortaya
koymaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devleti 7 coğrafi bölgeden ve 81
vilayetten oluşur. “Şu an üzerine oturduğumuz Osmanlı
bakiyesi döneminde şu tanımlamalar vardı.” Doğru,
Osmanlı döneminde farklı tanımlamalar vardı ama şu an
yeni bir devletimiz var, yeni bir devlette yaşıyoruz. Bu dönemin
hukuk çerçevesi, Anayasa’sı, kanunları Osmanlı’yla
farklılıklar göstermektedir; bölgelerin isimleri, tanımları
da Anayasa’mıza uygun şekilde yeniden
yazılmıştır. Yoksa şimdi tekrar Osmanlı’ya
doğru gittiğimiz zaman, o dönemde kullanılan farklı
konularla alakalı daha pek çok tanımlama var, onları da mı
kullanacağız? Tabii ki değil. Dolayısıyla herkesin
Anayasa ve kanunlar çerçevesinde hareket etmesini uygun bulduğumuzu ifade
etmek isterim.
Bir diğeri: Yavuz Bey’e bir tavsiyem var, AK
PARTİ’nin vatanseverliğini ölçmek durumunda değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yavuz Bey’in AK
PARTİ’nin vatanseverliğini ölçmek konusunda böyle bir şeye
ihtiyaç duymaması gerektiğini düşünüyoruz. Kendisinin
vatanperver bir insan olduğunu düşünüyoruz, kendisine
başarılar diliyoruz fakat bunu AK PARTİ üzerinden göstermek
durumunda değildir, böyle bir şeye ihtiyaç duymaması gerekir.
Bu anlamda görüşlerimiz bu yöndedir. Herkesin
İç Tüzük’e uygun, Anayasa’ya uygun şekilde bir dil ve üslup
kullanmasını tavsiye ederiz.
BAŞKAN – Teşekkürler.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Tek cümle Başkanım…
BAŞKAN – Lütfen çok kısa olsun Sayın
Ağıralioğlu.
46.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun,
hassasiyetlerinin bir seçim popülizmine alamet sayılmasını
reddettiğine ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) –
Sadece seçim popülizmine kurban gitmesin hassasiyetim diye düzeltiyorum.
Ahmet Çamur şehit edildi, geride 2 yetim
bıraktı; binlerce şehidimiz gibi bir şehit. Geride
bıraktığı çocukların gözünden dökülen bir damla
yaşa bin defa seçim kaybetmeyi göze alırız. Vatanın bir
karış toprağının elden çıkmasındansa bin
defa seçim kaybetmeyi göze alırız arkadaşlar.
Vatanımızı oy kaygısıyla bekleyen insanlar
değiliz biz. Biz vatanımız mevzubahis olunca daha çok oy
alabiliriz şehvetine kurban da gitmeyiz. Nezaketsizlik falan da ediyor
değilim, kimsenin vatanseverliğini tartmak falan gibi bir üslupsuzluk
da yapmadım. Sadece, bazen usulsüzlük beraberinde başka şeyler
doğurur. Usul hatasının şimdi bizi getirdiği yere,
esasa dair savrulduğumuz yerlere dikkat çekmek için söyledim, yoksa ben
kimsenin vatanına dair sevgisine hürmetsizlik edecek insan değilim.
Hassasiyetimi lütfen görün.
Benim bu mevzudaki hassasiyetlerimin bir seçim
popülizmine alamet sayılmasını şiddetle reddediyorum.
Genel Kurulunuza saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Ağıralioğlu.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın,
Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin’e disiplin hükümlerine göre
işlem yapmak gerektiği kanısına ulaşmadığına
ilişkin tekraren konuşması
BAŞKAN – Sayın Erkan Akçay,
görüşünüzü dinledim tekrar. Ben kendi görüşümde
ısrarcıyım, dolayısıyla burada disiplin hükümlerine
göre bir işlem yapmak gerektiği kanısına
ulaşmıyorum. Bu nedenle herhangi bir işlem yapmıyorum.
Birleşime otuz beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Emine
Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
31’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına
ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
yapılacak konuşmalara devam ediyoruz.
Şimdi söz sırası Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücü’ye aittir.
Buyurun Sayın Sürücü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakikadır.
HDP GRUBU ADINA AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün Devlet Su İşleri bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Fakat öncesinde, ilimde yaşanan
gözaltılara dönük kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Bundan sekiz gün önce Urfa il binamız basılıp il binamızda
bulunan onlarca arkadaşımız gözaltına alındı.
Annelerimizden tutalım, partimizin yöneticilerine kadar ve hatta
danışmanıma kadar, kucağında 3 yaşında
çocuğuyla alınan anneye kadar yaklaşık 50 kişi
gözaltına alındı. Bugün gözaltının 8’inci günü ama
maalesef gözaltı süreleri devam ediyor ve şu an Urfa’da yaşanan
hukuksuzlukla bu gözaltı süresi sürdürülerek partimiz üzerindeki
baskılar artırılmıştır. Aslında bu
baskıların yerel seçimler arifesinde olması da tesadüfi
değildir. Biz buradan bir kez daha, gözaltında bulunan
arkadaşlarımızın bir an önce serbest
bırakılması gerektiğini vurgulamak istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, Devlet Su
İşleri yaptığı HES’ler ve barajlarla halkın
ihtiyaçlarına cevap olmaktan öte, halkların tarihini sular
altında bırakarak bu coğrafyanın hafızasını
yok etmektedir. Türkiye’nin en büyük barajlarından olan Atatürk
Barajı, Adıyaman ve Urfa sınırları içerisinde
olmasına rağmen bölge halkı ciddi elektrik ve su
sıkıntısı yaşamaktadır. İnşa edilen
barajlarla Hasankeyf, Samsat Antik Kenti, Eğil’deki mağara evleri,
mezarlar, Halfeti’nin taş işlemeli evleri ile Kürt bölgelerindeki
tarihi, kültürü, hafızası yok edilerek bir kültürel
soykırım yapılmaktadır. Ancak bilmediğiniz bir
şey var ki o da Kürt halkının, hafızasını,
soykırıma uğrattığınız bu kültürünü, sular
altında bıraktığınız ve
yıktığınız bu mezarlarını
tırnaklarıyla kazıyarak elleriyle bu tarihi yeniden inşa
edeceği gerçeğidir. Çünkü Kürt halkının tarihinden,
mezarlarından korkuyorsunuz. Korkunuz hatırlamaktır ve
hatırlamanın unutmaya ve asimile olmaya karşı bir
direniş olduğunu sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu nedende Şeyh
Sait’in, Seyit Rıza’nın Saidi Kürdi’nin Cibranlı Halit Bey’in ve
daha nice Kürt ileri gelenlerinin mezarlarını kendi
korkularınızla örterek saklıyorsunuz. Ama bilmelisiniz ki
korkularınızla inşa ettiğiniz bu barajlarda sizler de
korkularınızla birlikte bu iktidarı bırakıp
gideceksiniz. Bugün, AKP Hükûmeti, Hasankeyf’in on bin yıllık tarihi
ve kültürüne yaptığı soykırımla Taybet ananın,
Ceylan Önkol’un, Roboskili çocukların, Suruçlu Şenyaşar
ailesinin günahına girmiştir.
Değerli arkadaşlar, resmî ideolojinin
tarihine baktığımızda devlet çözümü hep Kürt’ün
taşınmasında, sürgün edilmesinde, kökünden
koparılmasında bulurken Kürtler de tarihlerini yeniden inşa
ederek bu politikanın bir işe yaramadığını
göstermişlerdir. Devlet, bugün çözümü Hasankeyf’in
taşınmasında, sular altında bırakılmasında
ve o tarihî parçaların köklerinden koparılmasında görerek bir
hafıza silme çabasındadır ama emin olun ki ne “Adalet!” diye
haykıran Emine Şenyaşar ne de sular altında
bıraktığınız ve dinamitlerle
yıktığınız bu mezarların sahipleri
hafızasından hiçbir şey kaybetmeyecek ve mezarlarını
yeniden inşa edecektir.
Evet, değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bugün Adalet Bakanlığı bütçesi görüşüldü.
Ben özellikle kendi ilimden bir iki örnek vermek istiyorum. Türkiye’de uzun bir
dönemdir cezasızlık politikaları devam ediyor. Bunlardan 33
canın yitirildiği Suruç katliamı dosyası üç
yıldır devam etmesine rağmen maalesef hiçbir gelişme
kaydedilmemiştir ve yine, Suruç’ta 24 Haziran seçimleri öncesi 4
kişinin yaşamını yitirdiği Şenyaşar
ailesinin dosyasında herhangi bir gelişme yok, dosyada gizlilik
kararı devam ediyor. Olayla ilgili tek bir tutuklu var, o da babası
ve 2 kardeşi katledilen Fadıl Şenyaşar’dır. Gördüğü
baskılardan dolayı Suruç’u terk etmek zorunda kalan, eşi ve 2
oğlunu kaybeden Emine Şenyaşar adalet istiyor ve adalet
bekliyor. Bugüne kadar AKP Vekili Yıldız’ın ailesinden tek bir
kişinin bile gözaltına alınmadığı,
tutuklanmadığını herkes biliyor. Başından beri
yargının da emniyetin de tutumu taraflıdır. Evet,
yargı bu ülkede iktidarın ve iktidara yakın olanların
yargısı ve tarafı olmamalı. Biz de buradan Emine
Şenyaşar’ın adalet talebini bir kez daha dile getirmek istiyoruz
ve Kurulu saygıyla selamlıyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sürücü.
Sayın Zengin, tamam. Sanırım sisteme
çok sayıda milletvekili girdiği için yeni isim giremiyor. O nedenle
sistemde sizin girdiğiniz görünmüyor ama mikrofonu açtırıyorum,
size söz veriyorum.
Buyurun Sayın Zengin.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
47.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe
Sürücü’nün 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Sanıyorum sistemle ilgili bir sorun var,
denediğim hâlde giremedim.
Evet, aradan sonra ben de tüm
arkadaşlarıma merhaba demek istiyorum. Sayın Sürücü’nün
konuşmasını dikkatle dinledim. Doğrusu, tabii, doğal
olarak yaşı itibarıyla -öyle söyleyeceğim- Türkiye’nin
darbeler tarihine çok vâkıf olmadığı kanaatindeyim.
Türkiye’de demokrasi tarihi ile darbelerin tarihi arasında ters bir
orantı var. AK PARTİ aslında kurulduğu günden itibaren ve
kendi hayatı devam ederken, 2016’da darbelerin her şeyine fikren ve
içerisindeki o fiillerin tamamına muhalefet eden bir parti. Böyle
bakıldığı zaman, anlattığı meseleler
Türkiye’de darbeci bir anlayışın tezahürü. Mezarlardan biz niye
korkalım? Saidi Nursi bu ülkede hepimizin meselesi değil mi? Biz
senelerce bulunduğumuz her yerde, Saidi Nursi’yle alakalı
yapılan pek çok etkinliğin, kampanyanın parçası olduk.
Mezarlar bütün inanç sistemlerinde kutsaldır, hiç kimse mezarlara zarar
veremez ve vermemelidir. AK PARTİ’nin bunlarla alakalı en ufak bir
şeyi olamaz. Bir insan öldükten sonra hukuken her tür şey
bitmiştir, sonlanmıştır; ahirete intikal etmiştir. Hâl
böyle olunca mezarlardan korkmamız diye bir şey asla söz konusu
olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Hiçbir kültüre zarar
vermemiz mümkün değil. Ama kendisinin yaklaşımı, zaten
bütün meselelere bakarken bir savaşçı anlayışla
yaklaştığı için, olayları doğru anlamakta, analiz
etmekte ve anlatmakta müthiş bir kafa
karışıklığı içerisinde olduğunu görüyorum ve
altını çizmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
III.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi söz sırası
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’de.
Buyurun Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Leyla Güven (HDP
sıralarından alkışlar) Hakkâri Milletvekilimiz açlık
grevinin kritik bir aşamasında, 36’ncı gününde. Bu Parlamento,
bugüne kadar sesimizi duymadı fakat on binlerce kilometre öteden,
Kolombiya Parlamentosundan Leyla Güven’e selam geldi, hem de bir Kürt
kadını olarak Leyla Güven’e Kürtçe selam gönderildi “…”(x) diye. (HDP sıralarından
alkışlar) Leyla Güven’i burada selamlıyorum. Barış ve
demokrasi için yürüttüğü bu açlık grevinde başarılar
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, Sevgili Ayşe
Sürücü’nün biraz önceki ifadeleri aslında gönül gözüyle, dürüstlükle
dinlendiği zaman gayet güzel anlaşılabilirdi. Ortada bir
vâkıf olamama durumu yok, dürüst olamamak gibi bir dinleme eksikliği
var diye düşünüyorum.
Bakın, burada aslında Türkiye’nin
siyasetini konuşuyoruz. AİHM bir karar verdi Demirtaş’la ilgili
olarak. Türkiye demokrasisinin ve barışının değerli
bir siyasetçisi olan Sevgili Demirtaş’la ilgili “Derhâl serbest
bırakılsın.” dendi fakat hile yapılarak Demirtaş
serbest bırakılmadı, ceza verildi. Tıpkı yıllar
önce Orhan Doğan’a, Leyla Zana’ya ne yaptıysanız yine
aynısını yapıyorsunuz, demek ki hiçbir şey
öğrenememişsiniz.
Değerli arkadaşlar, Demirtaş dün
hâkime “90 yaşıma gelsem, ağzımda diş kalmasa da yine
sizden tahliye talep etmem. Siz beni kendi iradenizle tutuklamadınız
ki tahliye edebilesiniz. Ben burada siyasi rehineyim.” dedi ve doğru
söylüyor.
Bakın, Özgür Gündem gazetesine bir gün nöbet
tuttuğu için Ayşe Düzkan’ı rehin alıyorsunuz,
barış bildirisine imza attığı için Sevgili Gencay
Gürsoy’u rehin alıyorsunuz. Kim barıştan ve demokrasiden yanaysa
onu rehin almak istiyorsunuz ve arkadaşlar, savaştan, şiddetten
yorgun olan bu halk inanın ki her şeye rağmen yılmayacak;
Demirtaş’ı da tüm siyasi tutsakları da bu halk
özgürleştirecektir.
Konuştuğumuz şey aslında
tahakküm ilişkileridir değerli arkadaşlar. Bütçe hakkı ta
Magna Carta’dan beri, 1215’ten beri vardır. Kral, meclisin kabul
etmediği hiçbir vergiyi alamazdı. O günden bugüne, bakın,
halkın onaylamadığı bir vergi kabul edilemez. Halk bunu
imkân varsa parlamentodaki temsilciler aracılığıyla yapar.
Ancak parlamentodaki temsilciler acziyet, yetersizlik içerisindeyse iradesini
bilfiil kendi de ortaya koyabilir. Bugün Fransa’daki sarı yeleklilerin
yaptığı tam da budur arkadaşlar. Haksız mazot
vergisini protesto etmektedirler. Zenginden verginin az
alınmasını, yoksuldan direkt vergilerin, dolaylı vergilerin
çok alınmasını protesto etmektedirler.
Ancak Fransız halkının bütçe
hakkını savunan bu direniş nedense bizim iktidar ve
yandaşlarını Fransız zenginlerinden ve Hükûmetinden daha
çok korkutuyor. Protesto ile terör arasında bir fark göremiyor, iktidar
yandaşları buradan Macron’a ve Fransız zenginlerine akıl
verme peşinde oluyorlar. Halkın eşitlik ve özgürlük mücadelesi
demokrasinin gerçek kaynağıdır. Onu zorla ezmeye kalkanlar ise
diktatörlük yardakçılarıdır, yandaşlarıdır.
Zorbalar bütçe hakkının da düşmanıdırlar. Sarı
yelekliler terörist olarak görülemez, böyle gören bir kafa bütçe hakkına
saygı gösteremez arkadaşlar.
Bütçe hakkı elinden alınmış bir
halkın siyasi temsilcileri olarak “bütçe görüşmeleri” adı
altındaki bu bazen kavgalı, dövüşlü olan gösteriye tanık
oluyoruz. Başkanlık sisteminin ülkemize OHAL koşullarında,
baskı altında YSK marifetiyle dayatıldığı bir
dönemden geçiyoruz. Başkanlık sisteminin bu biçimiyle halkın
egemenliği gasbedilmiştir. Bugün egemenlik milletin değil
sarayındır. Bütçe hakkı Türkiye halkları
açısından tamamen kaybedilmiştir arkadaşlar, yeniden
kazanılması gereklidir.
Evet, eleştirilerimizi esastan yapmak
zorundayız. Halk ancak bütçesinin sınırlanmasıyla hareket
eden yöneticiye vergileme ve bütçe hakkı verir. Türkiye'de ise kurallara
itaat sürecinden kişilere itaat sürecine giden bir yoldayız. Türkiye
bir anayasasızlaşma süreci içindedir; hukuk sisteminin, yapılan
hamlelere mazeret üreticisi hâline getirilmesinin
tanıklığını yapıyoruz hep beraber. Meclis sarayda
hazırlanan bir bütçenin “hık” deyicisi rolünü üstlenmiştir
değerli arkadaşlar. Biz bu saçma oyunu teşhir etmek
zorundayız.
Halkın bütçe hakkı gasbedilmiş,
hakkın gerçek sahibine, halka verilmesi gerekiyor. Bunun için demokratik
bir anayasayla güçler ayrılığını yeniden inşa
etmeliyiz değerli arkadaşlar.
Bakan “Aldığımız tedbirlerle
olumsuzlukları en aza indirdik." diyor ekonomiyle ilgili olarak
arkadaşlar. Emekçiler evlerinde donmalarına rağmen doğal
gaz yakamıyorlar. Alınan önlemler bu mudur diye sormak istiyoruz.
Bizim sosyal devlet anlayışımıza göre, asgari ücretliye bedava
su ve elektrik vermek devletin görevi olmalıdır. Emeğinden
başka geçinecek hiçbir şeyi olmayan insanlara iş güvencesi
sağlamak devletin görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Asgari
ücretliyi vergi dışı bırakmak, dolaylı vergiler yerine
zenginlerden, holdinglerden daha çok vergi almak devletin görevi
olmalıdır değerli arkadaşlar. Asgari ücret bu
koşullarda en azından 2.850 lira olmalıdır. Kamunun her
vatandaşına güvenceli bir yaşam sunması, çocuğunun
eğitiminin, sağlığının güvencesi olması bir
zorunluluk olmalıdır değerli arkadaşlar.
Evet, Türkiye Su Enstitüsü özel bütçesi, Meteoroloji
Genel Müdürlüğü bütçesi gerçekten de kabul edilebilir bir bütçe
değildir. Sayıştay zaten söylenmesi gerekenleri söylüyor fakat
söylenmesi gerekenleri söyleyenlere bu tek adam rejiminin ne
yaptığı da ortadadır. Biz su hakkının bütün
halklar için eşit bir şekilde hak olduğunu düşünüyoruz.
Sadece halklar için değil; aynı zamanda, bütün canlılar için
suyun bir hak olduğunu düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Açalım mikrofonu.
Bağlayın sözlerinizi lütfen Sayın
Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Piyasa güçleri ve devlet suya kâr endeksli ve
güvenlik anlayışıyla bakıyor, biz bu anlayışa
karşıyız. Bu hem su rezervlerimizi tahrip ediyor hem de toplumu,
barışı, insanlık arasındaki uzlaşmayı tahrip
ediyor. Sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı,
sağlıklı gıdaya erişim hakkı,
sağlıklı yaşam sürdürme hakkı herkesin
hakkıdır, bu hak sadece zenginlerin hakkı olamaz değerli
arkadaşlar. Bizler ırmaklarımızı kirleten sanayinin de
karşısında yer almalıyız. Bakın,
Yeşilırmak, Kızılırmak sanayi tesisleri
tarafından kirletiliyor ve bu iktidar, bunu seyrediyor. Aynı zamanda,
Kınık Ovası tarım alanları tamamen kirlenmiş ve
tahrip edilmiş durumdadır. Bu Parlamento, bu iktidar bunları
seyredemez diyoruz. Su hakkını hep beraber korumalıyız,
savunmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bu
bütçeye esastan itiraz etmeliyiz. Bu bütçe zenginlerin, sarayın
bütçesidir.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) –
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Biz
halkın bütçesini savunmalıyız diyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kemalbay.
Sayın Zengin, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
48.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegü’nün 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın konuşmacı Pekgözegü
konuşmasında, yargılanan Selahattin Demirtaş’ın 90
yaşına da gelse tahliyeyi istemeyeceğini, talep
etmeyeceğini söyledi. Bizler biliyoruz ve okuyoruz ki avukatı
aracılığıyla defaatle tahliyeyi talep etti. Bildiğim
kadarıyla, avukatların her talebi, asıllarını
bağlar. O sebeple, kendisi söylememiş olsa bile avukatı
aracılığıyla defaatle bunu söylemiştir her hâlükârda
ve söylemesi de tabiidir yani savunma hakkı içerisinde olan bir
şeydir. O yüzden, yapılan bir şeyin olmadığını
söyleyerek bir onur mücadelesinde bahsetmeyi hukuken sakil buluyorum.
Devamında şunu ifade etmek istiyorum: Gün
içerisinde defaatle söylendi ama bir kez daha söylenmesi ihtiyacı
duyuyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği karar, ilk
tutuklamaya ve tutuklamanın devamına dair itirazla ilgili
karardır. İlk tutuklamayı zaten haklı bulmuştur, makul
bir şüphenin varlığına ikna olmuştur. Daha sonra,
tutukluluğa itirazlarla ilgili de kararda gerekçelendirmenin daha
detaylı olması gerektiğini ifade etmiştir Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi. Devamında, zaten artık tutukluluk süreci
bitmiştir, mahkûmiyet kararı verilmiştir yani aslında,
ortada uygulanmış yeni bir karar vardır. Belki bu kararla
alakalı artık konuşmak daha doğru olacaktır. O
sebeple, uygulanmayan bir kararın olduğunu tekrar tekrar söylemek
doğru olamaz. Biraz evvel zaten daha detaylı olarak anlattım, o
süreçle alakalı da bizim itirazlarımız devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ayrıca, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde de 18’inci maddeyle ilgili olarak da
aleyhte olarak yazılmış olan bir karar vardır. Bizim kendi
üyemizin verdiği bir bölüm var. Bu bölüm ile o itiraz şerhini de ben
oturup okumalarını tavsiye ediyorum. Bugün, çok uzun bir konu oldu bu
mevzu, belki daha sonra bunlar yine açılacaktır tekrar tekrar çünkü
aynı şeyleri ısrarla konuşuyoruz. Bu manada, ben bu konuyla
alakalı yazılan itiraz şerhini de okumalarını tavsiye
ediyorum.
Teşekkür ederim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) –
Kararı da siz okuyun. Biz şerhi okuyalım, siz de kararı
okuyun.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Bilgen…
49.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, siyasi aktörlerle
siyasi mücadele etmek yerine yargı yoluyla tutuklamayı savunmanın
yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
galiba defaaten bizim de söylememiz gerekiyor ki bu ülkede her döneme göre,
siyasetçiler, çok ağır biçimde yargı sopasıyla kontrol
altına alınmaya çalışıldılar. Bakın, bir
tarih faslına girmek istemiyorum ama Kurtuluş
Savaşı’nın öncü isimleri Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, bu
komutanlar istiklal mahkemesinde Mustafa Kemal’e suikast iddiasıyla
yargılandılar. İstiklal Mahkemelerini geçtik, 27 Mayısa
geldik, Menderes’i, Polatkan’ı, Zorlu’yu yargılayan bir mahkeme
vardı. 1971’de üç genç fidan idam edildi. Bunun arkasında da bir
yargı vardı, evet, bir prosedür tamamlanmıştı. 1980’de
bu çatı altında şu anda görevde bulunan milliyetçi, sosyalist
farklı çizgiden İslami hareketten bir sürü insan ağır
baskıya maruz kaldılar ama biz şunu savunuyoruz, diyoruz ki:
Siyasetin, siyasetçinin mücadele yeri, alanlardır, Parlamentodur,
demokratik mücadele platformlarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Açalım mikrofonu.
AYHAN BİLGEN (Kars) – Eğer müsabakada
yarıştığınız, mücadele ettiğiniz, rekabet
içinde bir kavga yürüttüğünüz kişileri başka mekanizmalarla
tasfiye etmeye kalkarsanız, bu, Roma’daki arenalara döner yani bir biçimde
önce, biliyorsunuz, müsabaka yaptırılır, sonra da bir
hayvanın önüne attırılır, yedirilirdi, bu da Roma
demokrasisiydi, tırnak içerisinde söylüyorum.
Şimdi, burada siyasi aktörlerle siyasi mücadele
etmek yerine yargı yoluyla tutuklamayı ve tutukluluğun kendisini
AİHM kararı üzerinden bile olsa savunmak yanlıştır,
bence, AİHM’e ihtiyaç bırakmayacak bir anlayışla bu
çatının topyekûn, kimsenin söylediği sözlerden dolayı
tutuklanmamasını savunması gerekir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.
Ama artık, lütfen, daha kısa tutalım,
bir dakika içinde tamamlayalım.
50.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tabii ki, çok kısa.
Sayın Bilgen, onurlu siyasete sonuna kadar
varım, varız, hepimiz varız, arkasında terör olmayan
siyasete varız. Bahsettiğiniz yargılamalar, biraz evvel ifade
ettim, darbelerin akabinde gelendir yani siz 27 Mayısın
mahkemelerini, 1980’in darbelerini, darbeci mahkemelerini nasıl bugünkü
mahkemelerle kıyaslarsınız? Buna hiçbirinizin hakkı
olmadığını düşünüyorum. (HDP sıralarından
gürültüler)
ERKAN BAŞ (İstanbul) – Aynısı,
aynısı!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bugünküler daha
beter, daha beter.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bunu asla kabul
etmiyoruz. Biz de gücünü siyasetten alan, sadece kelimelerden alan, silahlara
yaslanmayan bir siyaset istiyoruz, o kadar.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bilgen, siz de, lütfen,
kısa tutun.
51.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
şu anda ceza aldığı ve alelacele dosya sırası
değiştirilerek hükümlü hâle getirildiği dosyada yargılama
konusunda 2013 “Nevroz”unda yaptığı konuşma
dışında bir şey yok. Şu anda bugün
yargılandığı dosya için bir şey söylüyor olsanız
dersiniz ki: “Tamam, iddianamede bunlar var.” Ama ceza aldığı dosya…
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararı da var; lütfen, rica ediyorum ya.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Kaldı ki zaten
söylediğiniz iddialar söz konusu olsa beş yılın
altında ceza verilmez biliyorsunuz. Dolayısıyla da bu konuda hiç
olmazsa iddianamedekini, hiç olmazsa hâkimin verdiği kararı dikkate
alın da onun üzerinden tartışalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
bir cümle söyleyebilir miyim?
BAŞKAN – Sayın Zengin, artık konu
anlaşılmıştır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Son bir cümle…
BAŞKAN – Bakın, ben grup başkan
vekillerinin söz taleplerini hep karşılıyorum fakat konunun bu
şeklide uzamasını da doğru bulmuyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben de bulmuyorum, son
bir cümle edeceğim.
BAŞKAN – Yine de ben size bir dakika süreyle
söz veriyorum.
Buyurun.
52.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, bizim
kelimelerimiz yetmiyor, Türk mahkemelerinin, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin
verdiği kararlar yetmiyor; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
verdiği kararda Twitter’da yazdıklarıyla terörü
desteklediğini teyit ediyor.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Onu nereden
çıkardın?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) – Ya, nereden çıkarıyorsunuz bunu? Hakikaten
okuduklarını anlamıyorlar ya.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Lütfen, rica ediyorum;
bir onları okuyunuz yani, onları okuyunuz.
Teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) – Ne korkmuşsunuz Selahattin Demirtaş’tan ya!
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, dört sayın milletvekiline
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim, daha sonra Mecliste grubu
bulunmayan Saadet Partisi adına Cihangir İslam’a söz vereceğim
üç dakika süreyle.
İlk olarak, Sayın Ayhan
Altıntaş.
Buyurun.
53.-
Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş’ın, hızlı tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine ve bu olayların tekrar etmemesi
için Meclisin gerekli hassasiyeti göstermesini temenni ettiğine
ilişkin açıklaması
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Maalesef gündem çok hızlı
değişiyor, o nedenle bu sabahki kazayı tekrar hatırlatmak
istiyorum. Bu sabah Yenimahalle ilçemizde vuku bulan elim trafik kazası
nedeniyle hayatını kaybeden 9 vatandaşımıza Allah’tan
rahmet, yaralananlara da acil şifalar diliyorum. Olay yerine intikal
ettiğimizde hâlen vagonların boşaltılması devam
ediyordu, o nedenle sağlıklı bilgiler gelmiyordu.
Görüştüğüm genel müdür yardımcısının
açıklamasına göre 47 yaralı vardı ama sayının
70’in üzerinde olduğu da söyleniyordu; şu anda 86 yaralı
olduğu, basında yer alıyor. Ulusal ve uluslararası düzeyde
dikkat çeken bu olayın üzerinin örtülmemesini, sadece 3 işçinin üzerine
yıkılmamasını, olayın sistemsel nedenlerinin
araştırılmasını, bilimsel ve mühendislik uygulama
yöntemlerindeki eksikliklerin tespit edilmesini ve Meclisimizin bu gibi elim
olayların tekrar etmemesi için gerekli hassasiyeti göstermesini temenni
ediyorum. Tüm milletimize geçmiş olsun diyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın Asuman Erdoğan,
buyurun.
54.-
Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın, hızlı tren
kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Fırat’ın doğusuna operasyon başlatmasının an
meselesi olduğuna ilişkin açıklaması
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; milletimizin
acılarını paylaşmak, dile getirmek bizlerin en önemli
görevlerinden biridir ve bunu milletin evinde yapmak kadar doğal bir
şey olamaz. Ben de Ankara Milletvekili olarak, Ankara Yenimahalle’de
meydana gelen tren kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı, yaralılara acil şifalar
diliyorum. Ateş düştüğü yeri yakar, ateş hepimizin
yüreğine düştü.
PKK, PYD, YPG’li teröristlerin her
adımını takip eden Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Fırat’ın doğusuna operasyon başlatması an meselesi.
Kahraman ordumuzun, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarında
gösterdiği başarıyı bu bölgede de misliyle
göstereceğine inandığımız harekâtta, ordumuza
Rabb’imden başarılar diliyorum. Operasyonlara katılacak
Mehmetçiklerimizden bir tekinin bile burnu kanamadan sevdiklerine, ailelerine
kavuşması için dua ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan, “Fırat’ın doğusunu bölücü terör örgütünden
kurtarmaya yönelik harekâtımıza birkaç gün içinde
başlayacağız. Oradaki teröristleri hâlâ çıkarmıyorlar,
o zaman biz çıkaracağız, iş başa düştü.” diyerek
bu operasyondaki kararlılığını ifade etmiştir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gürer…
55.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Akkaya Barajı’nın ne
zaman temizleneceğini, kaç belediye ve beldede asbestli içme suyu borusu
kullanıldığını, asbestli bina
yıkımlarının kontrollü yapılıp
yapılmadığını Çevre ve Şehircilik Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Çevre ve
Şehircilik Bakanımızın dikkatine: Niğde ile Bor
arasına 1970’li yıllarda Akkaya Barajı, sulama amaçlı
kurulmuştu, son on yılda hızla artan kirlenmeyle içinde
canlı yaşayamaz hâle geldi. Akkaya Barajı yakınında
yer alan üniversite ve kenti baraj kokusu sarıyor, çevre felaketi. Bu
baraj ne zaman temizlenecektir?
Asbest kullanılan ürünler yasak olmasına
rağmen, kapanan belde belediyeleri ve bazı yerleşim yerlerinin
içme suyu borularının asbestli olduğu bilinmektedir. Önceki
Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki, bir yıl önce, Mecliste “Nerede varsa
bana bildirin, derhâl değiştirelim.” demişti. Niğde Bor
Kemerhisar Belediyesi ve Bor Kızılca Belediyesi için başvuru
yapıldı, ses çıkmadı.
Kanser dâhil hastalıklara neden olan asbestli
içme suyu borusu kaç belediye ve beldede halen var,
araştırıldı mı? Asbestli bina yıkımları
kontrol ediliyor mu? İller Bankası, bini aşkın belediyede
asbestli su borusu kullanıldığını belirtiyor. “Bir
bölümü değiştirildi.” demişti, değiştirilmeyenlerin
durumu ne olacak?
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu…
56.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, cezaevlerine ziyarete
izin verilmemesinin hangi hakka, hukuka dayandığını Adalet
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben aslında Sayın Adalet Bakanına
soru sormak istiyordum ama kendisi burada değil. Otuz yılı aşkın
bir hukuk hayatım var ve avukat olarak cezaevlerine taa
sıkıyönetim mahkemelerinden beri ziyarete gidebildim. Üç
yıldır sadece bir kez Sayın Selahattin Demirtaş’ı ve
diğer arkadaşlarımı ziyaret edebildim, o da hepsini
değil. Bu dilekçelerimize cevap verilmemesi ve izin verilmemesi hangi
hakka hukuka dayanmaktadır? Kendisi de bir hukukçu olan bakanın
artık buna bir cevap vermesi gerektiğini düşünüyorum. Üstelik de
yayın hayatı son bulacak olan Güncel Hukuk dergisini -belki son hukuk
dergisiydi- on bir yıl çıkaran insanlardan biri olarak bu ülkede
bunun artık hukukun da kalmadığının tescillerinden
biri olduğunu düşünüyorum. Kendisi de okuyucularından biriydi,
umarım bu soruya cevap verir.
BAŞKAN – Sayın İslam, size üç dakika
süre veriyorum yerinizden, sonra gerekirse uzatırım.
57.-
İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın,
hızlı tren kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan
rahmet, yaralılara şifa dilediğine, cezaevlerine ziyaret
taleplerine ret gelme sebebini Adalet Bakanından öğrenmek
istediğine, hukukun üstünlüğü sorununa ve vesayetin devam
ettiğine ilişkin açıklaması
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle bugün yaşadığımız elim tren kazası
nedeniyle kayıplarımıza rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Sayın Bakan şu anda yerinde değil ama
aynı Sayın Gergerlioğlu’na geldiği gibi bana da
cezaevlerinden çok sayıda şikâyet ulaşıyor
aşağı yukarı her konuda. Yani ben sayın bakanların
bu konudaki beyanlarına bakıyorum ama diğer yandan bu
şikâyetlere bakıyorum, gerçekten bir örtüşmezlik ve bir
tutarsızlık içerisinde. Yadırgadığım şey,
şikâyetlerin dile getirilmesini bir FETÖ propagandası olarak yani bir
insan hakları sorunu olarak değil de FETÖ propagandası olarak
ele almaları. Ben Sayın Adalet Bakanının konuyu bu
şekilde ele almasını son derece yadırgadım. Bunun bir
çözümü var Sayın Bakan -lütfen iletiniz Sayın Bakana- bunun bir
çözümü var: Cezaevlerini milletvekillerine açınız. Gidelim, rahat
rahat orada insanların durumlarına bakalım ve onların
şikâyetlerini ağızlarından dinleyelim.
Bir mesele daha var. Bakınız, dört
cezaevinden, 7 tanıdığım siyasetçi ve entelektüel için
randevu talebim oldu, bunların 6 tanesine ret geldi, bir tanesinin süresi
de ayın 18’inde doluyor. Sayın Bakan, bunun gerekçesi nedir veya
Sayın Bakan adına orada cevap verebilecek görevlilere yöneltiyorum.
Sayın Hüda Kaya bir meseleyi daha gündeme
getirdi arkadaşlar. Çok değerli AK PARTİ’li
arkadaşlarım, özellikle başörtülü arkadaşlarıma ben
sesleniyorum. Bakınız, 19 gözaltıdan ve bunların 4’ünün
başörtüsünün çıkarılmasından bahsetti Sayın Kaya. Bu
konuda gidip bir keşif yapalım mı? Ben de size eşlik
edebilirim yani eğer böyle bir niyetiniz olursa başörtüsü konusunda
90’larda ciddi mücadele vermiş ve bu konuda ceza da almış bir
insan olarak size eşlik etmeye hazırım ama benim önerdiğim
şey, gelin, bunu yerinde inceleyelim.
Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2013
yılında bu sorunu Cumhuriyet Halk Partisi ve AK PARTİ’nin
mutabakatıyla, hatta bütün partilerin mutabakatıyla çok güzel bir
şekilde çözdük yani Mecliste çözdük ama Mecliste başörtüsü serbest
kalırken başka taraflarda, karakollarda bu hak ihlal edilebiliyor.
Değerli AK PARTİ’li
arkadaşlarım, ben size 1990’ları hatırlatmak istiyorum yani
1990’lı yıllardaki hayallerimizi hatırlatmak istiyorum. Yani bir
arada yaşamak, çoğulculuk, özgürlük…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Teşekkür ederim efendim.
Yani bir arada yaşamak, demokrasi,
çoğulculuk, eşit ilişki… Hatta ne derdik zaman zaman?
Aslında biz bir iş başına gelsek demokrasinin ne
olduğunu onlara gösterecektik. Bunları konuşurduk kendi
aramızda, adaletten bahsederdik ve hukukun üstünlüğünden bahsederdik
değerli arkadaşlar çünkü bu konuda gerçekten hepimiz,
aşağı yukarı hepimiz birtakım zararlar görmüştük.
Evet, ben bugün Türkiye'nin en büyük sorununun
hukukun üstünlüğü sorunu olduğuna inanıyorum yani hukukun
üstünlüğü dediğimizde, hukukun, her kişinin, her görevlinin ve
her kurumun üzerinde olduğunu ve hepsini ama hepsini, istisnasız
hepsini bağlayıcı olduğunu hatırlatıyorum.
Yine o günleri hatırlayınız, ne
olurdu? Yargıçları toplayıp brifing verirlerdi. Hatta dönemin
Adalet Bakanı ne yapmıştı? Bir genelge yayımlamıştı
haklı olarak ve yargıçların bu brifinge
katılmasının meslek ilkelerine ve etiğine aykırı
olduğunu hatırlatmıştı. Ben şimdi Sayın
Bakana soruyorum: Bugün brifing alan yargıçlara böyle bir hatırlatma
yaptınız mı, böyle bir uyarıya girdiniz mi? Ama zannetmiyorum,
zannetmiyorum çünkü bugün vesayet devam etmektedir; sadece ve sadece vesayet el
değiştirmiştir değerli arkadaşlar. Yani bugün
yargı ve yasama Meclisi üzerindeki vesayet ne yazık ki icra
tarafından, yürütme tarafından yürütülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, yürütmeye
baktığımızda, hem yargı üzerinde etkili olduğunu
yani yargı kararlarını etkilediğini hem de yasamanın
önemli bir kısmını gerçekten etkisi altına aldığını
görüyoruz. Bu sayın Meclise ben bir uyarıda bulunmak istiyorum:
Türkiye, hukukun üstünlüğünü çiğneyerek ve hukuk devleti…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın
Sayın İslam.
Buyurun.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Teşekkür ederim.
Bu kavramlar aşındırılarak
gerçekten hem AK PARTİ’ye hem Türkiye’ye, hepimize zarar verme yolunda
ilerleniyor. Türkiye’yi bu noktadan çıkarabilecek güç, yine bu Meclise
aittir değerli arkadaşlarım. Eğer bir düşünürseniz
bütün erklerin altında yine bu yasama Meclisinin yattığını
ve buranın, aslında, nihai anlamda sistemi dizayn eden kurum
olduğunu görürsünüz. Benim hepinize çağrım şudur: Gelin,
kafa kafaya verelim ve Türkiye’de bütün kurumları yerine oturtmak, hukuk
devletini onarmak ve hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmek üzere el ele
çalışalım.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan ve
değerli arkadaşlarım.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
İslam.
Buyurun Sayın Zengin.
58.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Nazır
Cihangir İslam’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın İslam’ın konuşmasında
ifade ettiği başörtüsüyle alakalı, cezaevlerinde nasıl bir
uygulama olduğunu doğrusu ben ilk defa duyuyorum. Buradan
arkadaşlarımız… Zaten konuyla alakalı genel müdürümüz de burada,
eğer bir söz verirseniz, bir açıklama da yaparsa iyi olur diye
düşünüyorum. Çünkü benim bildiğim kadarıyla, cezaevlerinde
hiçbir şekilde, başörtüsüyle alakalı bir yasaklama, bir
sıkıntı yok, olamaz. Eğer varsa da böyle bir şey biz
sonuna kadar arkasındayız, olamaz böyle bir şey, olamaz. Şu
anda burada da açıklama yapabilir arkadaşlarım diye
düşünüyorum, bir söz vermenizi rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Batman meselesini hatırlattım Sayın Başkan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bakanın söz talebi
var, bir açıklama yapma isteği galiba.
Buyurun Sayın Bakan.
59.-
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, cezaevlerinde başörtüsüyle ilgili
hiçbir sorun yaşanmadığına, cezaevi ziyaretlerine ve
cezaevi koşullarına ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; cezaevlerinde inancından
ötürü ne şekilde, hangi ibadetini yapmak isterse ya da başörtüsüyle
ilgili hiçbir sorun yaşanmamaktadır, böyle bir şey asla vaki
değildir. Nerede olmuştur, ne şekilde olmuştur, bu konuyla
ilgili, sayın milletvekili bize bilgi verirse, biz hemen, derhâl,
anında onun gereğini yaparız.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Hemen söyleyeyim, Batman.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Eğer bir
kamu görevlisinin yaptığı bir usulsüzlük,
yanlışlık varsa da anında gereken yapılır. Bu
konuda lütfen bize yer ve nokta, adres bildirsinler, bu konuda gereğini
yaparız. Cezaevlerinde değil İslam dinine mensup, hangi dine
mensup olursa olsun inancını, ibadetini yapma konusunda Hükûmetimiz
her türlü imkânı seferber etmektedir. Bu konuda eksiklik varsa, bizlere
bilgi vermesi hâlinde gereken yapılacaktır.
Diğer konu: Milletvekillerinin cezaevlerine
gidip inceleme hususunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun her an, her zaman istediği cezaevine gitme
hakkı vardır, ombudsmanlığın vardır. Yine,
uluslararası cezaevlerini incelemeye ilişkin kurumlar Türkiye’de
istedikleri cezaevini incelemekte, gidebilmektedirler, istedikleri cezaevine.
Ve tüm bu raporlar… Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, uluslararası
toplum tarafından tüm cezaevleri incelenmektedir. Dolayısıyla
AİHM’e yapılan müracaatlarda da cezaevi koşullarıyla ilgili
-tüm müracaatlar- insani koşullarda olduğuna ilişkin kararlar
varken, AİHM bile böyle bakarken bir Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi
arkadaşımızın bu konudaki ithamlarının yersiz
olduğunu ifade etmek isterim. Nereye gitmek istiyorlarsa tüm
milletvekillerimize bu konuda her türlü izin, İnsan Hakları Komisyonu
çerçevesinde verilir.
Az önceki konuda da ifade ettiğimiz gibi, bir
milletvekilinin iddialarıyla ilgili, Genel Müdürüm “Üç saat ben
görüştüm, tüm bu iddialar orada da ifade edildi, cevaplarını
verdim.” diyor. Elbette, kamu görevlisinin olduğu yerde kamu hizmeti
yapılırken bir eksiklik, bir ihmal ya da bir kasıt varsa Türkiye
hukuk devletidir, bu konuda gereken idari, adli, her türlü takibat
yapılır, kim yanlış yapmışsa o konuda
Bakanlık olarak da biz gerekeni yaparız, yapmamız gerekir, hukuk
devleti bunu ilzam eder.
Bunun ötesinde, tüm bu bilgiler verildikten sonra
söylenen tüm bu ifadelerin, genel itibarıyla
bakıldığında, belli çevrelerin Türkiye’ye dair
algısına yönelik dezenformasyonu olduğu ifade edilmiştir,
yoksa nereden gelirse gelsin, kimden gelirsen gelsin bir insan hayatına
ilişkin, cezaevi koşullarına ilişkin tüm iddialar elbette
sonuna kadar araştırılmalıdır. Türkiye hukuk
devletidir. Bunların hepsine cevap veriliyor. Buradaki ifadenin, bu
konudaki dezenformasyonların benzer bir şekilde, adı geçen,
ifade ettiğimiz örgüt tarafından dezenformasyon için
kullanıldığını da ifade ettik, yoksa üç saat Genel
Müdürümüz -kendisi de burada- bunların ifade edildiği… Varsa bir
konuyla ilgili de anında Bakanlığımız,
savcılığımız da gerekli teftişi zaten
yapmaktadır.
Genel Kurulun bilgisine saygıyla arz ederim.
Sayın İslam, buyurun…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Başkan, benim de 60’göre kısa bir …
BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, sizin gibi
30 kişi sisteme girmiş durumda ve sırayla ancak söz
verebiliyorum.
Buyurun Sayın İslam.
60.-
İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Çok teşekkür ederim.
Sayın Bakan, benim söylediğim, bugün
özellikle Sayın Hüda Kaya’nın üzerinde durduğu, kendisinden
doğrudan da konuşarak aldığım bilgiye dayalı bir
şey. Önerdiğim de şu zaten, AK PARTİ’li başörtülü
arkadaşlarımıza da önerdim: Birlikte gidelim, acilen gidelim,
olayı yerinde inceleyelim.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Hangi cezaevi?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Şimdi, mesele şu: Biz KHK’yle işimizden atıldıktan
beri KHK’lilerin problemleriyle zaten iç içeyiz ve bu konuda yoğun
şikâyetler alıyoruz. Burada mesele, olayın üzerine bir örtü
çekmek, olayı örtmek hadisesi değil, olayların ciddi bir
şekilde ele alınıp incelenmesi.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Neresi
olduğunu sordum.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Şimdi, ha, burada da teklifim çok açık, biz milletvekilleri, grubu
olmayan siyasi partilere ait milletvekilleri herhangi bir komisyona
giremiyoruz. Ha, bunun dışında, bu milleti temsil eden bir
milletvekilinin bu ülkede devletin herhangi bir birimini, sır
olmadığı müddetçe herhangi bir birimini inceleme...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın
İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Teşekkür ederim.
Bir milletvekilinin milletten aldığı
yetkiyle sır olmamak kaydıyla devletin herhangi bir birimini
incelemek, o konuda rapor hazırlamak hakkı vardır; millet bize
bu yetkiyi vermiştir. Ha, ben bunun
kullandırılmadığı... Ben üçüncü havalimanı
şantiyesine de giremedim bir milletvekili olarak, jandarmalar önümü kesti,
jandarma mangası.
Söylemek istediğim şudur: Bunları
FETÖ propagandası deyip geçiştirmeyin. Neden bana izin vermiyorsunuz
cezaevi ziyareti için? 7 tane başvurum var size, neden izin vermiyorsunuz?
Bunların cevabını istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cihan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL -
Başkanım, adres, hangi cezaevi?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) –
Sayın Bakan, bu kadar açıklama yapıyor burada ama biz şu
anda giremiyoruz cezaevlerine.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri...
Lütfen Sayın Gergerlioğlu...
Lütfen...
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ama
bütün bu açıklamaları doğru değil ki.
BAŞKAN – Burada söz talepleri sisteme girerek
yapılıyor ve her arada partilerden ilk girenlerden tespit
ettiğim kişilere sırayla söz veriyorum. Bütçe
görüşmelerinde daha fazla söz verme imkânımız olmuyor. O nedenle,
sürekli söz isteklerini karşılayamıyoruz. Burada sistemde
gördüğümüz talepleri mümkün olduğu ölçüde adil bir biçimde dikkate
alıyoruz.
Teşekkürler.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi sıra CHP Grubu
adına yapılacak konuşmalardadır.
İlk söz, İstanbul Milletvekili Gökan
Zeybek’e aittir.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi
üzerinde sözlerime başlıyorum.
1983 yılında çıkmış olan
bir yasa var, 2981 sayılı Yasa. Bu yasayla İstanbul’da ve
Türkiye'nin her yerinde İmar Yasası’na aykırı olarak
yapılmış olan kamu arazilerinin ya da vakıflara ait olan
arazi üzerindeki gecekonduların, yasaya dayalı olarak belli bir dönem
içinde tapularının alınmasıyla ilgili bir düzenleme
getirilmişti. Şimdi, bu yasanın yasal süresi doldu fakat 2013
yılında bu yasanın yasal süresi beş yıl olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinde uzatıldı, sonrasında tekrar bu süre
uzatıldı.
Şu an, Türkiye’de İstanbul’da
Sarıyer’de, Beykoz’da on binlerce insan, Parlamentoya gözünü dikmiş,
2981 sayılı Yasa’ya göre imar affından yararlanmış,
tapu tahsis belgesini almış olan insanların ne zaman tapularını
alacağını soruyor. Hangi bedelden? Sokak rayiçleri üzerinden
tapularının verilmesi için iktidarınız daha ne kadar
insanları bekletmeyi düşünüyor? Düşünebiliyor musunuz, elli
altmış yıldır insanlar gelmiş, bir bölgeye
yerleşmişler, yurt edinmişler, doğmuşlar,
evlenmişler, büyüklerinin cenazesini kaldırmışlar ama hâlâ,
hele de rantın çok yoğun olduğu İstanbul’da Fatih Sultan
Mehmet Mahallesi’nde, Baltalimanı’nda, Sarıyer’in 13 mahallesinde,
Üsküdar’da ve Beykoz’da, 2981 sayılı Yasa’ya göre hak sahibi oldukları
mülklerinin tapusunu alamıyorlar.
Evet, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığıyla ilgili konuşuyoruz. Bakanlık -burada eski
bakanlar da milletvekili olarak bulunuyorlar- “kentsel dönüşüm” adı
altında son derece naif bir kavramı önümüze getirdi ama şimdi
“kentsel dönüşüm” kavramı İstanbul’da on binlerce, yüz binlerce
insanı mağdur eden, onları evinden, yerinden yurdundan eden,
gecekondu sahibini gecekondusundan, apartman sahibini apartmanından eden
bir uygulamaya dönüştü. Öylesine bir hâl aldı ki, 6306
sayılı Yasa’yla “kentsel dönüşüm” adı altında bir
yasal düzenleme getirildi.
Bu yasadan şu an size bazı örnekler
vereceğiz. Kentsel dönüşümü Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı kendisi yapmak istedi. Peki, ne yaptı? Nerede, ne
yaptı? İşte, Fikirtepe’de, Fikirtepe’de kentsel dönüşüm
yaptılar. Fikirtepe’de insanlar, evleri yıkılmış,
müteahhitler kirayı ödeyemediği için çadırda
yaşıyorlar. İşte bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin
kentsel dönüşüm anlayışının tipik bir örneği;
arka tarafta, AKP’li müteahhitlerin yaptığı, 4,5 gerçek emsal
yerinde 12 emsalle yapılmış gökdelenler, önünde de evlerini
kaybettiği için, gidecek yeri olmadığı için çadırlarda
yaşayan insanlar.
Başka bir problem daha var değerli
arkadaşlar: Adalet ve Kalkınma Partisinin İstanbul’da göz
bebeği bir belediyesi vardı, Esenyurt Belediyesi. 1984
yılında 50 bin nüfuslu Esenyurt’un, bugün nüfusu 1 milyon. Şu
malum belediye başkanlarının görevden
alındığı dönemde hakkında yapılmış olan
ithamlar, ifadeler, soruşturmalar da gerekçe gösterilerek ama görevden
alınmış bir Esenyurt Belediye Başkanı var. Ve
şimdi, Esenyurt’ta evini alamayan, müteahhide parasını
ödediği için girdiği apartmandaki bütün taksitlerini banka kredisiyle
ödediği için 30 binin üzerinde mağdur insan vardır. 30 binden
fazla mağdur insanın yaşadığı
sıkıntıları çözme konusunda size buradan, Parlamentodan bir
öneri yapıyorum: FETÖ mağdurlarının alacaklarını,
FETÖ’cülerden aldınız. Uzan’ın bütün mallarına el koydunuz,
Uzan’ın mallarını, mağdur olana ödediniz. Şimdi,
Esenyurt Belediyesindeki bütün bu haksız uygulamalardan, rant elde eden
başta Belediye yönetimi olmak üzere, orada, sizin de çok iyi
bildiğiniz, kamuoyunun da çok iyi bildiği
yandaşlarınızın mallarına el koyunuz ve 30 binden
fazla insanın hakkını hukukunu lütfen yerine getiriniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir başka problem şu: Değerli
arkadaşlar, Fikirtepe, Adalet ve Kalkınma Partisinin “kentsel
dönüşüm” adı altında getirdiği bu düzenlemeyi size söylemek
istiyorum. Fikirtepe’yi bitirdiklerinde 10 binden fazla konut olacak yani 40
bin kişi yaşayacak. Bir de oraya İstanbul Medeniyet Üniversitesi
getirildi, 10 bin kişi de orada yaşayacak; etti mi 50 bin kişi.
Tek giriş çıkışı olan mahallede 50 bin insanın
yaşayacağını düşünün; herhâlde, 5 kilometre
uzunluğunda bir yol meydana gelecek ve bu yol Fikirtepe’yi de Göztepe’yi
de Ankara Asfaltı’nı da çekilmez bir hâle getirecektir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
yoksulun, fukaranın sorununu çözmüyor ama Altunizade’de Esta Proje için
bir kalemde, ağaçlandırılması gereken alanı
“ağaçlandırılacak alan”dan tamamıyla çıkarıyor ve
konut alanına alıyor. Bunun karşılığında da
1 milyar 250 milyon liralık bir rant alanı ortaya
çıkarıyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu Meclis halkın
Meclisi, seçimlerde halkın oylarıyla gelmiş olan insanların
Meclisi ve Türkiye adına kararların alındığı
Meclis burası. Ama bu Meclis Türkiye’de tek meclis değil. Yine
halkımızın oylarıyla seçilmiş olan ve yerelde
insanların sorunlarına çözüm önerileri getiren, o kentin planlamasının
yapılacağı yerel meclisler var. Türkiye’nin Anayasası yerel
demokrasilerin güçlendirilmesinde ve hizmetlerin yerel yönetimler eliyle
vatandaşa ulaştırılmasında yol gösterici oluyor. Ama
şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi giderek bizim önümüze merkeziyetçi
bir anlayışı dayatıyor. Yerel yönetimlerin yetkilerini
kısıyor, yerel yönetimlerin kendi beldeleriyle ilgili plan yapma
yetkilerine müdahale ediyor. Geçtiğimiz 10 Aralık tarihinde
yayımlanan, Resmî Gazete’de yayımlanan yasanın 23’üncü
maddesinin (6)’ncı fıkrasında özel alanlar dâhil yani
Boğaziçi’nin ön görünüm ve geri görünüm alanları dâhil, plan yapma
yetkisini, ruhsat düzenleme yetkisini ve ruhsat onaylama yetkisini
Bakanlığa veriyor. Hani biz demokrasiyi tabana yayacaktık? Hani
biz yerel yönetimleri güçlendirecektik? Demek ki söylemler ile eylemler bir
araya gelmiyor. Belediyede görev yaptığınız zaman yereli
savunacaksınız, büyükşehirde görev
yaptığınız zaman yereli savunacaksınız,
TOKİ’nin başına geçtiğiniz zaman TOKİ’nin plan yapma
yetkisini savunacaksınız, şimdi de TOKİ’nin
başındakini İstanbul’da bir ilçeye aday yapacaksınız,
hem de Tarihî Yarımada’ya aday yapacaksınız; yemezler, yemezler
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Geçtiğimiz gün burada, Üsküdar
Kirazlıtepe’de yaşanan yıkımlarla ilgili bir
tartışma yaşanmıştı, demiştik ki: “Siz, bir
mahalledeki insanları yerinden etmek için orayı
boşaltıyorsunuz, boşaltmak için de önce evleri yıkmaya
çalışıyorsunuz; mahalleli direndiği zaman da onların
toplanma yeri olan camiyi yıkıyorsunuz.” AKP grup başkan vekili
itiraz etti. İşte bu, arkadaşlar, yıkılmış
olan cami alanının bugünkü fotoğrafıdır bu. Ne
söylemişlerdi? “Biz o camiyi yıktık, yerine yenisini
yapacağız.” Yapılan bir cami var mı? Yok.
Enkazını ve molozunu bile kaldırmadılar çünkü o moloz,
orada yaşayan yurttaşların morali bozulsun ve orayı terk etsinler
diye hâlâ ilk günkü gibi duruyor.
Değerli arkadaşlar, yine Adalet ve
Kalkınma Partisinin son dönemde çıkardığı en önemli
yasalardan biri imar barışı yasası. İmar
barışı yasası, yasa, yönetmelik, ruhsat ve eklerine
aykırı yapılmış olan yapıların ruhsata
bağlanmasıyla ilgili bir sorun varsa bunları belli bir bedel
karşılığında affeden bir yasaydı. İşte
burası Karadeniz’in yaylaları. İmar barışı
çıktıktan sonra Karadeniz’in yaylalarını
vatandaşın nasıl kullandığının temel bir
göstergesi. Evet, belki daha küçük gözüküyor ama işte bunlar, imar
barışı yasasıyla, işte Karadeniz’in bütün
yaylaları bu hâle gelmiştir. Sadece Karadeniz’in yaylaları
değil, Ege’nin, Akdeniz’in, Bolu’nun orman alanları, tarım
alanları, turizm alanları hızlı bir biçimde yağmalanmaktadır
ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütün bu sürecin, bütün bu
şikâyetlerin farkında olmasına rağmen, kendilerine
verilmiş bir talimat var. Nedir o? “Aman, bütçeye para gelsin. Aman,
bütçeye para gelsin de nereden gelirse gelsin.” (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin imar barışıyla
yasallaştıracağınız yapılardan çok daha
fazlası yakın dönemde –bakın, çok açık söylüyorum- bir
sorun olarak ortaya çıkacaktır.
Değerli arkadaşlar, TOKİ’nin plan
yapma yetkisine karşıyız, Bakanlığın imar
planı yapma yetkisine karşıyız. Biz, bir bölgeyle ilgili
plan yapılacaksa doğrudan demokrasiyi savunuyoruz. Doğrudan
demokrasinin, orada yaşayan yurttaşların içinde yer
aldığı, katılım süreçlerini doğrudan
desteklediği ve görüşlerini aktardığı bir planlama
sürecinin mutlaka hayata geçmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Zeybek.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Yine “kentsel dönüşüm”
adı altında belediyeler de bu manada Bakanlık tarafından
yetkilendirildiği için, Gaziosmanpaşa Belediyesi kendisine
bağlı olan Yıldıztabya, Yenidoğan, Pazariçi,
Karlıtepe, Sarıgöl -Romanların yaşadığı
mahalle- ve Bağlarbaşı’nda binlerce insanı mağdur
etti. Binalar yıkıldı, insanlar mağdur. Belediye ortada
yok, işleri yapacak müteahhit ortada yok ama vatandaş çaresiz bir
biçimde kendi geleceğinin ne olacağını merak ediyor.
Aslında işin özeti şu
arkadaşlar: Bütçeyi görüşüyoruz, 2019 yılı bütçesi bir faiz
bütçesidir. Sosyal Güvenlik Kurumu harcamalarını, Millî Eğitim
maaşlarını, Emniyetin maaşlarını, Sağlık
Bakanlığının maaşlarını
çıkardığınız zaman geride hiçbir şey
kalmıyor. O nedenle bugün meydana gelen kaza Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığının bütçesindeki tasarrufun temel
sonucudur. Yapılamayan sinyalizasyonlar, yapılamayan altyapı
yatırımları, bugünkü kaza, bundan önceki kaza ve bundan sonra
oluşacak olan kazaların temel nedenidir. Siz eğer
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayınız
Sayın Zeybek.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Bütçesini konuşuyoruz.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçesi, yani yüz
binlerce mağdur insanımızın sorununu çözecek olan
Bakanlığımızın bütçesi, değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanlığının bütçesinin bile
altındadır. O nedenle, Sayın Bakan, bürokratlar ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin yetkilileri ne söylerse söylesin, 2019 yılı
kentsel dönüşüm mağdurlarının, kent
mağdurlarının daha da arttığı bir dönem olarak
tarihe geçecektir. O nedenle bu bütçe, bizim de içinde yer
aldığımız komisyon açısından, şehircilik,
ulaştırma ve altyapı açısından tam bir fiyasko
bütçesidir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zeybek.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet, Sayın Zengin, sürekli her
konuşmacıdan sonra söz istiyorsunuz, ben de veririm ama
görüşmelerin uzamasından daha çok sizin gruptaki arkadaşlar
şikâyet ediyor. Ben yine söz veriyorum.
Buyurun Sayın Zengin ama lütfen kısa
tutalım.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
61.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
çok kısa çünkü izah etmem lazım gelen birkaç şey var. Malum
uzamasını ben de istemiyorum ama şartlar böyle gerektiriyor.
Şimdi, Sayın Zeybek
konuşmasında… Kendisi daha evvel uzun yıllar meclis üyeliği
yaptı bildiğim kadarıyla İstanbul’da. O sebeple,
TOKİ’nin nasıl bir plan yapma sürecinden geçtiğini çok iyi
bildiği kanaatindeyim. TOKİ tek başına plan yapamaz, her
bir kurumumuz gibi, ya büyükşehirden veyahut da Bakanlıktan onay
alması lazım. Gerektiğinde Sayın Bakanımız daha
detaylı bilgi de verecektir. Bu manada, TOKİ’yi böyle layüsel bir
anlayış içerisinde anlatmayı tabii ki kabul etmiyoruz.
Camiyle alakalı hassasiyeti de çok
hoşumuza gidiyor, güzel bir takip süreci ama doğru şekilde takip
etmeleri kaydıyla. Cami -daha evvel okuduk geçtiğimiz günlerde
burada- ömrünü tamamlamış bir cami. Yeniden bir cami
yapılması gerekiyor. O bölge içerisinde, bölgesel plan içerisinde
cami yeri var ve aynı yere bir cami inşaatı yapılacak. Bize
bunu söyleyerek kendi kötü şöhretlerini silebilmelerinin mümkün
olduğunu düşünmüyorum.
Devamında da Esenyurt Belediye
Başkanımız Sayın Necmi Kadıoğlu’yla alakalı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, tamamlayın Sayın
Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Çok kısa… Hemen
toparlıyorum.
Sayın Necmi Kadıoğlu’yla biz uzun
yıllar beraber çalıştık. Esenyurt Belediye
Başkanlığımızı yaptı. Kendisi görevden
alınmadı, sağlık sebepleriyle istifa etti ve üç yıla
yakın zamandır da devam eden bir tedavisi var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, ben müsaade
ederseniz…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.
62.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, hızlı tren kazasıyla ilgili
Adalet Bakanının yapmış olduğu açıklamaya
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, Sayın
Adalet Bakanına sormak istiyorum.
Şimdi, bu tren kazasıyla ilgili,
biliyorsunuz, gündemimizde ve sıkıntı yaşıyoruz.
Sayın grup başkan vekili konuşmasında sık sık
“Bakanlar doğrusunu açıklayacaktır.” ifadelerinde bulunuyor.
Sayın Adalet Bakanı, bu tren
kazasıyla ilgili, Meclis ilk açıldığında aynen bize
şöyle demiştiniz: “Hızlı trenle
vatandaşlarımıza çok büyük bir hizmet getirilmiştir ve tüm
modern, teknolojik imkânlarla bunlar yapılmıştır.” Ancak
şimdi öğrendiğimiz kadarıyla Ankara merkez-Sincan
arasında sinyalizasyon sistemi bitirilmemiştir. Bitirilmediği
için eski sistem tren işletmesi yapılmaktadır. Sayın Bakan,
gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisinin gözünün içine bakarak yalan mı
söylüyorsunuz yoksa sizi kandırıyorlar mı?
BAŞKAN – Sayın Bakan, doğrudan soru
yöneltildiği için sizin de cevap verme hakkınız var.
Buyurun.
63.-
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, hızlı tren kazasıyla
ilgili nerede bir eksiklik varsa, hangi yönde bir ihmal varsa Hükûmet olarak
gereğini yerine getireceklerine ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle biz bu konuyla ilgili
başsağlığında bulunduktan sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızın
bu konuyla ilgili soruşturma açtığını ve 3
savcıyı görevlendirdiğini söyledik. Ve olay anından
itibaren kimliklerin hızlı bir şekilde otopsi yapılarak
tespiti, cenazelerin kimliklerinin tespiti için çok yoğun bir
çalışma yapıldı. Bu konuyla ilgili, hızlı tren
konusuyla ilgili yapılanları söyledikten sonra, “Bu hususta bir ihmal
var mı, bir kasıt var mı, ne gibi eksiklikler var, bu konu adli
ve idari soruşturmayla ortaya çıkacaktır ve biz de bunun
takipçisi olacağız.” diye… Yani cümlenin bir kısmını
alıp… Tutanağı ben de okudum. Dolayısıyla bu konuda,
olayın daha sıcaklığında, sabah bu hüzünlü olayla
geldikten sonra “Hiçbir şekilde üstü örtülemez. Bu, bütün teknolojik
imkânlarla yapıldı ama eksiklik nerede; kamu görevlisinden mi,
teknolojik eksiklik mi, ihmal mi, denetim eksikliği mi, ne varsa bunu
bağımsız savcılık makamı en derin bir şekilde
araştıracaktır, biz de takipçisi olacağız.” dedik.
Dolayısıyla bu konuyla ilgili nerede bir eksiklik varsa, hangi yönde
bir ihmal varsa -olup olmadığı- savcılıkça tespit
edilecektir. Bizler de Hükûmet olarak bu konuda idari, adli tüm
soruşturmaları, gereğini titizlikle yerine getireceğiz. Bu
konuda da Bakanlığımızdan gelen bir bilgi olduğunda…
Çok teknik bir konu ve bağımsız savcılık makamı
bu soruşturmayı yürütüyor. Şimdi, hangi eksiklik var -biz burada
sabahtan beri hep beraberiz- savcılık bunu inceleyecektir, bizler de
takipçisi olacağız. Hükûmetimiz, Ulaştırma
Bakanlığımız o konuyu da sonuna kadar takip ediyor. Yine
bilgi, yeni bir durum geldiğinde de Genel Kurulun bilgisine arz
edeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Bakan.
64.-
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, kaçak yapılara
ilişkin her türlü takibin, tespitin yapıldığına ve
kentsel dönüşüm alanlarında tarihe, kültüre, silüete uygun projeler
geliştirmeye gayret gösterdiklerine ilişkin açıklaması
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir iki vekilimiz
Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın bütçesinin
yetersiz olduğunu ve bu bütçeyle hiçbir iş yapılamayacağını
ifade ettiler. Ben, buna ilişkin kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Evet, 2019 yılında
Bakanlığımız bütçesi 2 milyar 573 milyon olarak tahsis
edildi. Tabii, Bakanlığımıza bağlı, TOKİ,
İller Bankası, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz, Emlak Bankası,
Emlak Konut gibi bağlı ve ilgili kuruluşlarımız var.
Bu bağlı ve ilgili kuruluşlarımızla aynı iş
anlayışı içerisinde Bakanlıkça bir bütün olarak iş
yapıyoruz ve örneğin, TOKİ’nin önümüzdeki yıl için, şu
an bütçesi 9 milyar lira ve bunun 758 milyonu sadece kentsel dönüşümde
arsa, kamulaştırma, anlaşma ve uygulama projeleri için
ayrıldı. Yine, 8 milyar liralık yapım ödeneği de bu
projelerin sahada uygulanması için ayrıldı.
Bunun dışında, İller
Bankası Genel Müdürlüğümüz de -geçen hafta Genel Kuruldan da geçen-
kârının belli bir kısmını kentsel dönüşüm
projelerine aktarmak üzere… Bu kanun değişikliği Resmî Gazete’de
de yayımlandı. Buradan da kentsel dönüşüme 840 milyon lira bedel
ayıracağız ve bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz 592 bin
konutun dönüşümü ve Toplu Konut İdaresi eliyle de yaklaşık
840 bin konutun yapımına… Ki bunların birçoğu da alt gelir
ve orta gelire hitap eden konutlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; imar barışı kapsamında bugüne kadar
yaklaşık 9 milyon vatandaşımız imar
barışı sürecine başvurdu ve 31 Aralık 2018 tarihi
itibarıyla bu süreç tamamlanıyor ve buna ilişkin de
yaklaşık 8 milyar 300 milyon lira ödeme yaptılar. Bu
barıştan 13 milyon vatandaşımızın faydalanmasını
bekliyoruz. Bu barış da 31 Aralık 2017 tarihinden önce
yapılmış yapıları ilgilendiriyor. Hem çevre ve
şehircilik il müdürlüğümüz hem de
Bakanlığımızın ilgili Teftiş Kurulu
Başkanlığı sahada, yaylalarımızda, ilçelerimizde,
belediyelerimizde yapılan kaçak yapılara ilişkin de her türlü
takibi, tespiti yapmaktadır. Bunların da süreç içerisinde hepsinin
yıkılacağını ifade etmek isterim.
Toplu Konut İdaresinin tek başına
plan yapma yetkisi yoktur. Toplu Konut İdaresi, toplu konut
alanlarında ve kendi mülkiyeti olan alanlarda plan teklifi yapabilir. Bu
plan teklifi de Bakanlığımız veya ilgili büyükşehir
belediyesi tarafından onaylanır ki biz Sayın
Cumhurbaşkanımızın da talimatları çerçevesinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, zaten
kapanışta uzun bir konuşmanız olacak; isterseniz somut sorulara
burada cevap verin, diğer açıklamaları kapanış…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM – Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN – Tabii ki ben size söz vereceğim
ama sadece bir hatırlatma yapmak istedim.
Buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM – …yeni yerleşim alanlarında 4-5 katı geçmeyecek, gene
kentsel dönüşüm alanlarında mevcutta imar
yapılaşmasını geçmeyecek şekilde, tarihimize,
kültürümüze, siluetimize uygun projeler geliştirmeye çalışıyoruz,
buna gayret gösteriyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, kayıtlara
geçmesi için…
BAŞKAN – Yerinizden, kayıtlara mikrofonla
geçsin.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, ben burada
yeni bir tartışma başlatmak istemiyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan; burada
söylediğimiz sözler önemli. Siyaseten konuşup da hamaset yaparak
birbirimizi burada inandırabiliriz, kandırabiliriz ama
kaybettiğimiz, bizim canlarımız. Burada grup başkan
vekilleri hızlı trenle ilgili son teknolojik imkânların tamamlanmadan
bu hızlı tren seferlerinin başladığını
söyledikten sonra siz bahsettiğiniz konuşmanın içerisinde
cevaben “Tüm modern teknolojik imkânlarla bu yapılmıştır.”
dediniz. Şimdi, bunun karşılığında bunun, modern
teknolojik imkânların yapılmadığını
öğrenmiş bulunuyoruz. Eğer bizim öğrendiğimiz şey
doğru değilse biz, tamam, bunu düzeltelim ama bu doğruysa, o
zaman bu Meclis yanıltılıyor demektir.
Değerli Başkan, size hitaben konuşmak
istiyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi hafife alınıyor. Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki grup başkan vekillerinin söylediği sözler
milletimizin sözleridir. Biz burada siyaseten konuşmak istemiyoruz.
Bazı olaylar vardır ki siyasetin üstündedir, bu da aynı o
olaylardan bir tanesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bakın, eğer
bu bir insan hatasından kaynaklanıyorsa, 2003 yılında
Devlet Demiryollarında 35.854 kişi çalışıyordu, oysa
bugün, 2017 yılında 17.243 kişi çalışıyor.
İnsanların yarı yarıya iş akitleri feshedilmiş,
çıkarılmış. Onun haricinde kontroller yapılmıyor,
onun haricinde sinyalizasyon çalışmıyor; ondan sonra da kaza
olduğu zaman “İşte, suçluları bulacağız.” Orada 3
kişiyi tutuklamak, suçluları bulmak demek değildir. O 3
kişiye de, bu insanlara da gerektiği gibi görevini yaptırmayan
kimse, oraya kadar bu işi sürdürmek gerekir. Şov olsun diye eğer
gidip de daha hizmete açılmaması gereken bir hizmeti sokarsanız
devreye ve karşılığında insanlar ölürse biz de buradan
bunun hesabını sorarız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi söz sırası
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan’dadır.
Buyurun Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Ankara’da
yaşanan tren kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza
da acil şifalar diliyorum. Buradan da Devlet Demiryollarının
yönetilemediğinin altını çizmek istiyorum. Aslında
Türkiye'de sadece Devlet Demiryolları değil, birçok kurum
yönetilememektedir, birazdan da geleceğim buna.
Bugün üç bakanlığımızın
2017 bütçesinin kesin hesabını ve kullanılacak olan 2019
bütçesini konuşuyoruz. Hangi ortamda konuşuyoruz? Kriz ortamında
konuşuyoruz, ekonominin daraldığı, üçüncü çeyrekte yüzde
1,6 büyüdüğümüz yani küçüldüğümüz bir ortamda konuşuyoruz.
Büyüyen tek şey ise devletin harcamaları, kamunun israfı, faize
ödenen para.
Öncelikle altını çizelim, 2019 bütçesi,
krizin yükünün yüzde 20 artan vergiyle dar gelirlinin sırtına
yüklendiği bir bütçedir. Bu bütçede 117 milyar borç faizi ödememiz, 80
milyar da öngörülen bütçe açığımız vardır.
Değerli milletvekilleri, Tarım
Bakanlığı ve Orman Bakanlığı birleştirildi.
2019 yılı bütçesi iki bakanlığın 2017 toplam
bütçelerine göre azaltılmış, 33 milyar 744 milyon TL bütçe
ayrılmıştır. Bu rakamlardan da aslında genel bütçeden
tarıma ve ormancılığa ayrılan bütçenin
azaldığını anlıyoruz.
2017 yılı Sayıştay denetim
raporlarından da bir örnek vermek istiyorum çünkü
Sayıştayın raporları önemli, önemli olumsuz bulgular var
bakanlıkların yönetimleriyle ilgili. Devlet Su İşleri, belediyeler
adına yapılan içme suyu yatırım bedellerini
muhasebeleştirip izleyememiş ve tahsil edememiş. Toplamda 4
milyar 866 milyon, 2017 yılı içerisinde tahsil edilmesi gereken ise
493 milyon lira var. Zaman kısalığı nedeniyle tüm bulgulara
burada, bu kürsüde giremiyoruz ama yani gelirini, giderini kayıt
altına alamayan bir bakanlığı konuşuyoruz. Siz bir
bakanlığı bile yönetemezken gelişmiş ülkeler
tarımda Endüstri 4.0’a geçtiler. Dünyada tarım sektörü teknolojiyle
birlikte gelişmekte, tarımda eğitim, sosyal destekler ve dijitalleşme
üzerine adımlar atılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Tarım Kanunu’nun
21’inci maddesi özetle şöyle der: “Bütçeden ayrılacak kaynak,
gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.” Peki,
uygulanıyor mu bu madde? Hayır. En son 2017’de yüzde 0,41 pay
ayrılmış, 31 milyar verilmesi gerekirken 18 milyar TL
verilmiş. Yani 2006-2019 yılları arasında üreticiye
verilmesi gereken hak ne kadar diye baktığımızda, 154
milyar 850 milyon lira devletin çiftçiye, üreticiye borcu var.
Yine, Sayıştay raporlarına göre bu
tarımsal destekleme ödeneklerine ilişkin etki analizi de
yapılmamış, raporlaması da yok. Büyük projelere, saraya,
rantiyecilere para var ama bu ülkenin tarımını
kalkındıracak olan çiftçimize, gübresine, tohumuna, mazotuna para
bulunamıyor değerli milletvekilleri. Bu noktada, AKP Hükûmetinin
tarım politikasındaki siyasal tercihlerini de iyi anlamak gerekiyor.
Büyükşehir Yasası’yla mahallelere
dönüştürülen köylerimizdeki tarım alanlarının yok
edilmesiyle ekilebilir tarım alanlarının yüzde 15 oranında
azalmasına neden oldunuz ama gidip Sudan’da 780 bin hektar tarım
arazisi kiralayabiliyorsunuz. Türkiye’de ise çiftçi üretemez, tüketicinin büyük
çoğunluğu da pahalılık nedeniyle yeterli gıdaya
ulaşamaz hâle gelmiştir. Şu anda Türkiye’de nüfusumuzun yüzde
20’si açlık sınırının altında
yaşamaktadır.
Buğday bizim stratejik ürünümüzdür. 19 milyon
ton buğday üretmekle övünüyorsunuz ama 50 milyon tonu da ithal
ediyorsunuz. Bugün ürettiğimiz tarım ürünlerinin 6 katını
ithal eder duruma geldik.
Fındık üreticisini İtalyan Ferrero
Rocher markasına teslim ettiniz, FİSKOBİRLİK’i
işlevsiz hâle getirdiniz. Fındıkta uygulanan yanlış
politikalardan dolayı dekar başına ortalama verim 2002’de 107
kilogram iken 2018’de dekar başına 78 kilograma düşmüştür.
Organik tarım dünyada giderek
yaygınlaşmaktayken biz organik tarımda ve iyi tarım
uygulamalarında dünyanın çok gerisindeyiz.
Hayvancılık neredeyse tamamen bitme
noktasına gelmiş, dışa bağımlı. Et ihraç
eden bir ülkeyken ithal eder duruma gelmişiz.
Değerli milletvekilleri, Çevre
Bakanlığının bütçe gerçekleşmesi 2017
Sayıştay Raporu’nda belirtilmiş. Başlangıç
ödeneği 2017 için 1 milyar 823 milyon lirayken harcamalar 31/12/2017
itibarıyla 5 milyar 80 milyon olmuş. Burada anormal bir
artış var.
Yine, Sayıştay raporlarına göre
büyükşehir belediyelerinden tahsil edilmesi gereken çevre katkı
payı, tapu harçları gibi gelirler tahsil edilememiş.
Birçok eleştiri var. Yani yine bütçesini
tutturamayan, gelirini giderini idare edemeyen bir bakanlık.
Peki, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
ne kadar çevreci?” diye sorsak… Ne yazık ki bu Bakanlık doğa,
çevre ve rant arasına sıkışmış, tercihini de
ranttan yana kullanmaya başlamış bir bakanlıktır.
Çevre kirliliği ve doğa katliamları
artarak devam ediyor, şehirlerimiz talan ediliyor, birçok yerde ÇED
raporları hayata geçirilemiyor. Komisyonda bu konudaki soruma
yazılı olarak “ÇED raporlarına ‘ÇED Gerekli Değildir.’
kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik,
yapı ve kullanım izni verilemez, proje için yatırıma
başlanamaz ve ihale edilemez.” cevabı geldi. Hâlbuki
çıkarmış olduğunuz 2009/7 sayılı Genelge’de “‘ÇED
Olumlu’ kararları hakkında yürütmenin durdurulması iptal
kararları verilen ÇED raporunun bir ya da birkaç bölümüne ilişkin ise
ÇED raporunun hazırlanmasına ilişkin tüm sürecin en baştan
tekrar edilmesine gerek yoktur.” deniliyor ve siz bu genelgeyle ÇED
raporlarını birçok yerde yok sayabiliyorsunuz. İşte, çevre
anlayışınız bu maalesef.
Topraklarımızın yüzde 92’si deprem
kuşağında yer alıyor değerli milletvekilleri. Kentsel
dönüşüm özellikle büyük şehirlerde maalesef ranta
dönüşmüştür. 6306 sayılı Yasa’yla deprem tehlikesi
altındaki yerler değil, ranta odaklı alanlar riskli alan ve
rezerv alan ilan edilerek hem o bölgelerde yaşayan insanlar mağdur
edildi hem de bu alanlar ranta kurban edildi. İstanbul’dan birkaç örnek:
Sulukule, Tarlabaşı kentsel dönüşüm, Esenyurt, Fikirtepe ve
Kirazlıtepe. İstanbul’da deprem toplanma alanlarını yok
ettiniz. 493 bölgeden 416’sında AVM, rezidans ve gökdelenler inşa
ettiniz. Elinizdeki mevcut yetkiler yetmedi, iktidar yanlısı sermaye
grupları için yerel yönetimlerden imar planlarının yapım
yetkisini alıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve TOKİ gibi
kurumlara verdiniz. Biraz önce cevap verildi bu konuda: “Kurumların kendi
içindeki yetkisi önemli değil, önemli olan yerelden bu yetkinin
alınıp genele, Bakanlığa verilmesidir.” Şimdi, o da
yetmedi, son torba kanunun 48’inci maddesindeki düzenlemeyle belediyelere büyük
projelerin yapımı için kaynak aktarım yetkisini
Cumhurbaşkanına vermek istiyorsunuz seçim öncesi partili
Cumhurbaşkanı tarafından rahat rahat AKP’li belediyelere kaynak
aktarılabilsin diye.
Özetle, on altı yıllık AKP
iktidarınızda Türkiye’de ne çevre kaldı ne de şehircilik.
Bakanlık olarak ÇED izni verirseniz sizi Ulaştırma
Bakanlığıyla birlikte bir çevre ve şehircilik
katliamcısı olarak tarihe geçirecek olan proje hangi projedir biliyor
musunuz? Kanal İstanbul Projesi’dir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
çağdaş, demokratik bir hukuk devleti olarak kurulmuştur. ancak
bugüne geldiğimizde, adaletin uygulanması noktasında,
geçtiğimiz on altı yıl boyunca, kuruluş amaçlarından
uzaklaşan bir ülke hâline dönüştürüldüğümüz ortadadır.
İyi, doğru ve adaletli yönetilen ülkelerde suç artmaz, azalır.
Bunu, demokrasisi gelişmiş, hukuku üstün ve yargısı
bağımsız ülkelerde görmek mümkündür.
Cezaevi sayısını azaltıp
modernleştirmekle övünüyorsunuz ama kapasitesini
artırdınız, bunu söylemiyorsunuz. Sizin döneminizde, 2002
yılında 60 bin olan tutuklu, hükümlü sayısı bugün 240 bine
çıkmış durumda. Oysa amaç suçun azaltılmasını
sağlamak, suçluyu ıslah etmek ve suça olan eğilimi azaltmak,
adalet mekanizmasını herkes için doğru işletmek
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, 2017 yılı
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlal karar sayısı
sıralamasında Rusya’nın ardından 2’nci sıradayız.
Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde
çarptırıldığı cezalar son beş yılda tam 13
kat artmıştır. 2012’de 3,9 milyon TL olan tazminat tutarı,
2017 yılında rekor bir yükselmeyle 52 milyon TL’ye
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) –
Ayrıca iki yıldan beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
kriterlerine uygun bir hâkim bildiremedik. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
üçüncü kez sunduğu liste, adayların yeterli düzeyde nitelikli
olmayışları gerekçesiyle reddedildi. Bu durum, yönetiminizin
başka bir ayıbıdır. Orada bile iktidara yakın, yandaş
hâkim aramak, iktidarın AİHM’de bile adalete müdahale etme
çabasının bir göstergesidir. Gerçi Anayasa madde 138’in açık
yasağına rağmen “AİHM kararlarını
tanımıyorum.” diyen bir Cumhurbaşkanı olduğundan bu
duruma şaşırmamamız gerek.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken
iktidar milletvekillerimizin bir gün adil yargılanma hakkının
kendilerine de lazım olduğunda pişman olmamaları ve en
azından bugünden başlayarak ülke çıkarlarını bütün
çıkarların üzerinde tutmaları temennimi belirtiyor,
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Emecan.
Söz sırası, Ankara Milletvekili Murat
Emir’de.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Adaletin olmadığı, mahkemelerin hak
dağıtmadığı Türkiye’de ve yargının
ağır sorunlarla boğuşmak zorunda kaldığı bir
dönemde Adalet Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz.
Adalete güven kalmamış durumda. Türkiye’de
bir tek kişi bile adaletin, yargı
bağımsızlığının ve mahkemelerin adil karar
verdiğini savunamazken Adalet Bakanlığı maalesef,
suçların patlama yaptığı bir dönemde ve yargı
ağır sorunlar altındayken yargı sorunlarını
çözmek yerine, cezaevleri açmakla, cezaevi sayısını
artırmakla övünen bir noktada ve bu son derece üzüntü verici bir durum
değerli arkadaşlar.
Sorun aslında çok basit: Sorun,
yargının bağımsız olmaması. Niye
bağımsız değil? Çünkü Türkiye’de elbette öteden beri
yargı bağımsızlığı sorunumuz vardı ama
devriiktidarınızda gayrimeşru bir anayasayla yargıyı
saraya bağlayınca yargı tamamen saraya bağlanmış
oldu.
Yargıçlar artık, kürsülerinde dosyaya
bakmadan önce saraya bakıyorlar “Saray ne düşünür? Hangi kararı
verirsem sarayın hoşuna gider? Hangi kararı verirsem sürülürüm
veya bir gece mahkemeden, dosyadan el çektirilirim?” diye bakmak zorunda
kalıyorlar.
Bu görüşümü abartılı bulabilirsiniz
ama küçük örneklerle, vaktim yettiği ölçüde sizlerle paylaşmak
isterim. Mesela, bir Man Adası davası var. Buraya geliyorsunuz,
övünüyorsunuz, “Kemal Kılıçdaroğlu’nu tazminata mahkûm
ettirdik.” diyorsunuz ama bu konuda 3 mahkeme açıldı, 3 dava var ve 3
davanın da hâkimini bir gecede değiştirdiniz. Ondan sonra da
diyorsunuz ki “Bizim mahkemelerimiz sizi yargıladı ve mahkûm
ettirdi.” Hiç güvenmeyin, o kararların hepsi Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinden dönecek, bunu herkes biliyor.
Mesela, bir Enis Berberoğlu davası var.
Bakın, sarayın hoşuna gitmeyen bir karar verdi 2. İstinaf
Mahkemesi, o kararı bozdu, bozar bozmaz o gece, heyetiyle beraber o
ağır ceza hâkimini görevden aldınız ve ondan sonra, tekrar
o mahkeme, o dava sarayın istediği bir minvalde yürümeye devam etti.
Mesela birisi var, saraya çok yakın; Zaman
gazetesinin sahibi, kendisinin “Ben Fetullah Gülen’e hizmet ettim, hizmetin
içindeydim.” diye itirafları var. Şikâyet oluyor,
savcılığa gidiyor, savcı diyor ki “Yok, sen FETÖ’cü
değilsin.” Ya, şikâyet var. Bir başka savcıya gidiyor
itiraz üzerine. Savcı bakıyor “Evet, bunun soruşturulması
lazım. E, ne yapacağız?” O savcıyı hemen o gün izne
çıkarıyorlar, onun yerine gelen savcı “Yok, yok,
soruşturmaya gerek yok, bu Fetullah’çı olamaz” diyor.
Bakın, Çatı davası var, FETÖ
Çatı davası var Ankara’da; orada hâkim kararı var “Bu
kişiye bakılsın, bu soruşturulsun.” diye ama sayın
savcı ne diyor? “Yok, bu olay Antalya’da olduğu için -çünkü kendisi
ünlü bir turizmcidir, Sayın Cumhurbaşkanının çok
yakınındadır- soruşturulmasına gerek yok. Antalya’da
olmuş bu olay.” diyor. Düşünebiliyor musunuz? Peki, bu
yargılamadaki avukat kim? Sayın Cumhurbaşkanının
avukatı. Onun yerine, mesela Man Adası davasında mevcut
hâkimlerin yerine atanan hâkimlerin birisi Cumhurbaşkanının
danışmanın kardeşi, birisinin sosyal medya hesabından
rabia işaretleri görüyorsunuz. Türkiye yargısı bu durumda arkadaşlar.
Şimdi, yargı bu durumda olunca suçluluk
psikozuyla, suçluluk duygusuyla suçunuzu örtmek için Fetullah’la o iş
birliğinizi kimse fark etmesin, çok fazla gündeme gelmesin diye Sözcü
gazetesinden, Cumhuriyet gazetesinden, Emin Çölaşan’dan, Necati Doğru’dan,
Gezi’den, beş buçuk yıl önce olmuş ve çoktan kapanmış,
çoktan aslında FETÖ’cü Emniyet mensupları ile sizin siyasi
iktidarınızın ortaklaşarak olayları büyüttüğü
zaten ortaya çıkmış bir şeyden kendinizce FETÖ’cü
arıyorsunuz ama tırnak içerisinde bağımsız
yargınız, aslında söylemesi gerekenlere geldiği zaman
korkuyor ve hiçbir şey yapmıyor. Mesela bir Çatı davası
var, bütün sanıklar çıkmış, 72 sanığı var,
65 sanığı yurt dışında firarda. Bakın, bilim
insanlarını, muhalifleri susturdunuz, onları işlerinden
ettiniz, ülke dışına çıkışını dahi
yasakladınız ama 65 Çatı davası
sanığının elini kolunu sallayarak yurt
dışına çıkmasına seyirci kaldınız. O yüzden,
sizin FETÖ’yle mücadeleniz bir palavradır. 4.300'ün üzerinde hâkim,
savcı ihraç ettiniz bu süreçte, övünüyorsunuz bununla ama şu soruyu
sormak isterim: Bu savcıları kim göreve getirdi? O
savcıların atandığı kararnamelerin altında kimin
imzası var? Buradaki suç ortağı kim? Elbette, bunun suç ortakları,
onları oraya getirenler, yargıyı FETÖ’ye teslim edenler yani
başta Sayın Cumhurbaşkanı ve sizler, bu konuda samimi bir
öz eleştiri ve hatta yerine göre bir hukuki süreçten geçmek
zorundasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) – Sayın Başkan,
tamamlayayım.
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Emir.
MURAT EMİR (Devamla) – Çok kısa bir de
şu 299’la ilgili konuşayım.
Bakın, ben bir siyasetçiyim. Sayın
Cumhurbaşkanı bir siyasetçi mi? Evet. Zaten siz “Büyük siyasetçi”
diyorsunuz. Büyüklüğü tartışılır ama siyasetçi
olduğu tartışılmaz. O hâlde niye özel bir korumaya tabi?
Neden böyle bir şey yapılıyor? Benim Genel Başkanıma
hakaret etmek serbest ama Cumhurbaşkanına herhangi bir şey
söylemek yasak. Bakın, Sayın Soylu’nun Sayın Genel Başkana
söylediğini ben ağzıma almaya utanırım, eminim siz de
utanırsınız. Onları suç saymayan savcı, mesela
“Faizci, tefeci Tayyip.” sözünü suç saydı ve fezleke gönderdi, merak
edenler gidip Anayasa Komisyonunda bakabilir. Dolayısıyla Sayın
Cumhurbaşkanı siyaset yapmak istiyor olabilir. O, o zırhlardan
arınsın. Burada parti genel başkanı gibi konuşuyorsa
veya her yerde seçim mitingleri yapıyorsa o zaman her siyasetçi kadar
korunmalıdır, eşit şartlarda
yarışmalıdır. Mertlik de yiğitlik de bunu gerektirir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Emir.
Söz sırası, Çorum Milletvekili Tufan
Köse’de.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulunuzu
saygıyla selamlıyorum.
Bugün tren kazasında ölen
yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Tabii, Çorlu’nun hesabı
sorulmadan, burada AKP ve MHP milletvekillerince Çorlu araştırma önergesinin
reddedilmesinden sonra böyle bir kazanın yaşanması
kaçınılmazdı.
Yine, Afrin’de bir şehidimiz var, onu da burada
rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bundan otuz
sekiz yıl önce, 17 yaşında Erdal Eren’i 12 Eylül adaleti
asmıştı. Erdal Eren’i 12 Eylül adaleti asmıştı
ama bugünkü adalet düzeninin -12 Eylülün ilk altı ayını
saymazsak- daha yanlı ve daha keyfî olduğunu üzülerek görüyoruz.
Erdal Eren tam bağımsız, insanca ve hakça paylaşan bir
Türkiye için mücadeleden sonra 12 Eylül adaleti tarafından
asılmıştı. Tam bağımsız, insanca ve hakça
paylaşan Türkiye’yi kuramamış olmanın derin mahcubiyeti
içerisinde kendisini buradan saygı, sevgi ve özlemle anıyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül
adaleti astı demiştim, bugünkü adalet düzeni daha yanlı ve keyfî
demiştim. Dün Emin Çölaşan’ı, Necati Doğru’yu ve Sözcü
gazetesinin diğer yazarlarını ziyarete gittik. Gerçekten, 12
Eylül dönemini yaşayan bir kısım düzgün avukatımız,
düzgün hukukçumuz -ilk altı ayını saymazsak- bugünkü adalet
düzeninin daha kötü olduğunu söylediler. Buraya her çıkan
konuşmacıyı Sayın Bakan şu şekilde “Sosyal medya
hesaplarındaki Fetullahçıların ağzıyla
konuşuyorsunuz.” diye eleştiriyor, cevap veriyor ama izledik ki
Ertuğrul Özkök bile kendisinin hiçbir sempatisi
olmadığını ve hatta Emin Çölaşan’ının da
kendisinden nefret ettiğini bildiği hâlde, Emin Çölaşan’a
FETÖ’cülük iddiasının yapışmayacağını,
geçmeyeceğini söylüyor. Yani aslında FETÖ davasını
sulandıran zihniyet, belki de FETÖ’cüler şu anda da -Adalet
Bakanının bilgisi olmayabilir ama- Adalet Bakanlığı
nezdinde güçlü güç odaklarıdır. Buna çok dikkat edilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
ülkemizde mahkemede adalet yok hakikaten de. Bakın, geçmiş günlerde,
15 Temmuzdan sonra AKP’li avukatları, AKP’nin il başkanı, ilçe
başkanı ve yöneticisi olan avukatları hâkim yapabilmek için 70
olan yazılı sınav notunu daha da aşağılara
çektik. Kırk beş saniye süren mülakatlarla AKP’li avukatlar ve
yönetici avukatlar hâkim oldular. Bakın, şu anda -en kolay karar,
beraat kararı yazdırmaktır- beraat kararı yazamayan
hâkimler var. E, böyle bir kurumdan adalet beklemek mümkün müdür? Yani Adalet
ve Kalkınma Partisinin adında olan “adalet” maalesef, ülkemizde
kalmamıştır. Devlette adalet yok, liyakat sistemi çökmüş
devlette. Seçimde adalet yok, baraj öyle, kamu kaynaklarının seçimde
kullanılması öyle. Geçimde adalet yok, gelir
dağılımı son derece bozulmuş, dünyanın gelir
dağılımı en bozuk ülkelerinden biriyiz. Böyle bir sistemden
de yaklaşık yüzde 400 artmış bir cezaevi sakini tablosu
ortaya çıkıyor.
Bakın, 2002’nin 31 Aralığında 60
bin civarında olan hükümlü ve tutuklu sayısı 20 Kasım
2018’de 260 bine çıkmış. Avrupa genelinde cezaevi nüfusu en çok
artan ülke maalesef ülkemiz. Hayırlı uğurlu olsun; buna biraz
“tasarruf bütçesi” diyorlar ama AKP’den dev yatırım var. Nedir bu dev
yatırım? Adalet Bakanlığı, bu yıl, toplam yüz
ölçümü yaklaşık 4 milyon 115 bin metrekare olan yeni cezaevleri
açıyormuş. Zaten bir inşaat rantı vardı, bir de
cezaevi rantı var. Cezaevi yapımının önündeki bütün
engeller kaldırılmış kanun hükmünde kararnameyle.
Ödeneğe ve yatırım programına ihtiyaç yok. Buna
rağmen, hâlen cezaevini kullanma kapasitemiz yüzde 120 olmuş.
Şimdi, diyeceksiniz ki hem yüzde 120 olmuş hem mahkûmlar üst üste
yatıyor hem de yeni cezaevi yapılmasına karşı
çıkıyorsunuz; burada bir çelişki yok mu? Burada bir çelişki
yok arkadaşlar. Eğer bu bozuk düzeni değiştirmezseniz yeni
cezaevi yapmakla mahkûm sayısını azaltamazsınız. Yeni
cezaevleri yeni cezaevlerini doğurur. Hâlbuki denetimli serbestlikte ve
infaz düzenlemelerinde yaptığınız değişikliklerle
500 bin, 600 bine yakın insan da bugün, cezaevinde olması gerekirken
dışarıda; buna rağmen, cezaevlerinin kapasitesi yüzde 120
kullanımında.
Tabii “bu bozuk düzen” dedim. Diliyorum, 31 Martta
bunun ilk işaretleri gelecektir, bir gün mutlaka ama mutlaka bu memleketi
utandıran adalet düzenini, daha doğrusu adaletsizlik düzenini
değiştireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Köse.
Buyurun.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Milletimize bu düzeni
değiştirmenin sözünü veriyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köse.
Söz sırası, şimdi de İstanbul
Milletvekili Zeynel Emre’dedir.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir önceki sene, yine
burada bütçe üzerinde söz aldığımda temel bir meselede
anlaşamadığımızı ifade etmiştim. Türkiye'nin
önemli problemleri var ama bu problemlerin nasıl doğduğuna
baktığımızda aslında en temelde eğitim
olduğunu söyleyebiliriz. Bir önceki sene burada konuşurken mevcut
eğitim düzeninde -ki PISA raporlarıyla artık uluslararası
düzeyde ölçülebiliyor- her sene geriye giden bir tablo var, şayet biz bu
tabloyu düzeltmek istiyorsak bütçede buna enflasyonun dışında
ilave bir yatırım yapmamız lazım dedim ancak o dönem de
kabul görmedi, bu dönem de aynı.
Şimdi, Adalet Bakanlığının
bütçesi üzerine konuşuyoruz. Şu an Türkiye'de adalete güvenin yüzde
20’ye kadar düştüğü, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin belki de en
düşük seviyelerinde olduğu bir dönemdeyiz. 960 milyar TL’lik bütçeden
adalete ayrılan bütçe 18 milyar TL yani yüzde 2’si bile değil bütçenin.
Peki, değerli arkadaşlar, dünyada bu
iş nasıl oluyor diye baktım diğer ülkelerin bütçelerine,
hukuku, demokrasisi gelişmiş ülkelere baktım, aradaki uçurumu,
gelir dağılımını gözeterek yani o ülkelerin daha
zengin olduğunu kabul ederek ona göre bir orantısal rakam
çıkardığımızda dahi, nereden bakarsanız
bakın, bizden 5-6 kat daha fazla adalete para harcıyorlar, para
ayırıyorlar. Zaten bu bakış açısıyla meseleyi
almadan yargıyı da düzeltemeyiz. Hoş, benim bu
konuşmamı duyan, başta bizim seçmenimiz yani yargıdan çok
çeken, sıkıntı duyan vatandaşlarımız olmak üzere
belki diyeceklerdir ki: “Ya, bu yargıya bu kadar para bile fazla.”
İki başlıkta bu meseleyi ancak
düzeltebiliriz: Birincisi, çok sağlıklı bir eğitim sistemi,
çok düzgün hukukçular yetiştirmemiz, çok sağlıklı
bakış açısıyla meseleyi ele alacak insanlar
yetiştirmemiz, meslek içi eğitimleri artırmamız, hâkim
kalitesini artırmamız lazım, maalesef bütün bunlar yok. Bu
hâliyle de bunun düzeleceği yok. Çünkü ne biz katma değeri yüksek
ürün üretebiliriz ne bunları ihraç edebiliriz, önümüzdeki dönemlerde de
bizim yetiştirdiğimiz çocuklarımız, maalesef bizlerin
emekli maaşını dahi ödeyemeyecek seviyede olacaklar, görüntü bu.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada,
Genel Kurulda bulunan tüm milletvekillerinin ellerini vicdanlarına koyarak
şu sorulara cevap vermesini istiyorum: Bugün Türkiye’de adil bir hukuk
düzeni var mı? Bugün Türkiye’de sosyal adalet var mı? Bugün
Türkiye’de vergi politikası adil mi? Kamuda işe alırken adil
miyiz? Kamu ihaleleri adil bir şekilde mi dağıtılıyor
yoksa adrese teslim bir şekilde mi dağıtılıyor? Yani
bir ülkede on altı yılda 186 kez Kamu İhale Yasası
değiştirildiğinde o ülkede ihaleler adil olur mu, böyle görünür
mü? Değerli arkadaşlar, bu ülkede, söyleyebilir misiniz, farklı
inanç ve mezheplere karşı devlet adil bir durumda duruyor mu,
yönetenler adil bir şeklide yaklaşıyor mu? İnsanlar,
işçiler, memurlar, emekliler özgürce, hiçbir endişe
taşımadan düşüncelerini ifade edebiliyorlar mı? “Hukuk
güvenliği var.” diyebiliyor muyuz yani “Ben şunu söylersem
başıma şu gelir.” endişesi taşıyor mu,
taşımıyor mu? Örgütlenme, protesto haklarını, gösteri
haklarını, Anayasa’da yer alan, evrensel hukukta yer alan
haklarını hiçbir çekince taşımadan yerine getirebiliyorlar
mı? Vicdanlarınızla baş başa kalıp bu sorulara
cevap verdiğinizde hepiniz de eminim bütün bunların
olmadığını söyleyeceksiniz.
Değerli arkadaşlar, bakın, on
altı yıldır Türkiye’yi AK PARTİ iktidarı yönetiyor,
son senelerde ağırlıklı olmak üzere kuvvetler
birliğinin oluşmasıyla birlikte de en son seçim ve referandumu
birlikte değerlendirdiğinizde de Türkiye’de tek yetkili Sayın
Erdoğan, âdeta seçilmiş kral gibi; yasama elinde, yürütme elinde,
yargı elinde, üniversiteler elinde, medya elinde, elinde olmayan hiçbir
şey yok, değil mi? Peki, böyle bir ortamda bu ülkeye
barışı, huzuru, refahı getirmekle yükümlü ve sorumlu
kendisi değil mi? Ülkedeki mevcut durumdan sorumluluğu acaba kendisi
taşıyor mu, sizler sorgulayabiliyor musunuz? Bakın, Türkiye’nin
düzlüğe çıkabilmesi için sizlerin bu sorgulamaları yapabilmesi
lazım. Ne zaman bir muhalif ses ağzını açsa
aşağıda “terörist”, yukarıdan “terörist”, sağdaki
“düşman”, öbürü bilmem ne… Yani en son soğan sarımsak terör
örgütü icat ettiniz. Yapmayın artık!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Emre,
buyurun.
ZEYNEL EMRE (Devamla) – Yani Türkiye'nin bu
bakış açısıyla düzelmesine imkân yok.
Üç tane temel başlık açtınız
iktidarı talep ederken “Yoksullukla mücadele edeceğiz.” dediniz,
“Yasaklarla mücadele edeceğiz.” dediniz, “Yolsuzlukla mücadele
edeceğiz.” dediniz, değil mi?
Bu üç başlıkta da Türkiye'de ciddi bir
artış yok mu arkadaşlar? Yolsuzluk azaldı mı,
arttı mı? Yoksulluk arttı mı, azaldı mı?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Azaldı, azaldı.
ZEYNEL EMRE (Devamla) – Bütün bunlar ölçülebiliyor, görüyoruz.
Yoksulluk sınırının 6 bin lira olarak
açıklandığı bir durumda, bir ülkenin yüzde 83’ü 3.200
liranın altında rakamla geçiniyorsa yoksulluk arttı mı,
azaldı mı? Yasaklar; yasak olmayan bir şey kalmadı
neredeyse değerli arkadaşlar.
Bakın, bütün bunlar olurken Sözcü gazetesi
iddianamesi çıktı. Açıkçası “Ya, bu kadar da olmaz!” dedim,
aldım o iddianameyi de okudum. Son dönem yazılan iddianamelerin
hepsini satır satır okuyorum, milletvekillerinin de okumasını
özellikle tavsiye ediyorum. Azıcık hukuk bilgisi olan hiç kimse, o
yazılan iddianamelerdeki delilleriyle adı geçen isimleri terör örgütü
üyeliğiyle yargılamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Açalım, bağlayın lütfen
Sayın Emre.
ZEYNEL EMRE (Devamla) – Yani hukukun, adaletin
hepten ortadan kaldırıldığı bir düzende, sizlerin de
bu Meclisteki her bir bireyin de ayrı ayrı hiçbir şekilde hukuk
güvenliği olmaz, sağlıklı bir şekilde
yaşamını idare edemez, siyaset yapamaz, topluma faydası
olmaz. Dolayısıyla bütçeyi bütüncül bir yaklaşımla bütün bu
açılardan ele almakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Emre.
Söz sırası Ankara Milletvekili Tekin
Bingöl’de.
Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Bugün söz alan bütün milletvekili
arkadaşlarım, sabahki tren kazasıyla ilgili düşüncelerini
ifade ettiler. Bu aslında kaza olmanın ötesinde bir cinayet.
Hepinizin bildiği gibi, insan haklarının temelini yaşama
hakkı oluşturur. Bu sabahki ve bundan önceki kazaların
tamamı, insan haklarının temelini oluşturan yaşam
hakkı ihlalidir, onun için bir cinayettir. Şimdi, yetkililer ve
hükûmet edenler bu kazaya bir kılıf uydurmaya
çalışıyorlar. Kimileri “sinyalizasyon hatası” diyor,
kimileri “konvansiyonel banttaki bir hata” diyor, kimileri “3 personelin
hatası” diyor. Hayatını kaybedenlerin arasında bir makinist
kardeşimiz var; korkarım ki bir süre sonra bu kazayı o
makinistin üzerine yıkıp kurtulacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, bir ülkede
demokrasi yok ise bir ülkede hukukun üstünlüğü yoksa orada ne insan
haklarından ne de özgürlüklerden asla bahsedilemez. Bakın, aralık
ayı çok önemli bir ay, insan hakları açısından çok önemli
bir ay çünkü 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi kabul edildi ve Türkiye sadece beş ay sonra, çok uzun bir süre
değil, sadece beş ay sonra o bildirgeye imza attı, kabul etti. O
bildirgeye imza atan, o beyannameyi kabul eden ülkelerin bir çoğunda
demokrasi bütün kurallarıyla, kurumlarıyla yerleşti. O ülkelerde
özgürlükler asla sınırlanmadı; o ülkelerde hukukun
üstünlüğü, adil yargılama tümüyle uygulandı.
Peki, beş ay gibi kısa bir süre içerisinde
Türkiye’nin imzaladığı bu beyanname Türkiye’ye ne getirdi?
Maalesef, diğer ülkeler gibi net bir şey söylemek asla mümkün
değil çünkü Türkiye’de karanlık dönemler yaşandı, uzun
dönemler Türkiye darbelerle meşgul oldu; faili meçhul cinayetler,
saldırılar, katliamlar birbirini izledi. Ve nihayet, 12 Eylül
sonrasında Türkiye’de bir insan hakları bakanlığı
kuruldu, çok mutlu olduk; En azından yurttaşlarımız
sorunlarını dile getirebilecekler, çözüm arayabilecekleri bir makam
bulmuşlardı. Neylersiniz ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldikten sonra bu bakanlığı kapattı. Çünkü AKP’nin insan
hakları diye bir sorunu yoktu, çünkü AKP’nin özgürlük diye bir sorunu
yoktu, çünkü AKP’nin adil yargılama ve hukukun üstünlüğü gibi bir
sorunu yoktu. (CHP sıralarından alkışlar)
Kapatıldı da ne oldu? Türkiye az önce bahsettiğim o
karanlık dönemlerden çok daha karanlık günlere gebe kaldı.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bir
ana evladını kaybetmiş, cenazesini arıyor ve diyor ki:
“Çocuğumun kemiğini bulursam kucağımda
taşıyacağım.” Bu anaya terörist muamelesi
yapıldı. Yıllardır sadece yakınlarının ve
çocuklarının akıbetini öğrenmek adına Cumartesi
Anneleri simgeleşti, Galatasaray Lisesinin önünde her hafta sonu sadece
birkaç saat oturup çocuklarının fotoğraflarıyla bir mesaj
vermeye çalışıyorlardı. Peki, ne oldu? Devletin copu
sırtına indi, devletin gazına maruz kaldılar, terörist
muamelesi gördüler. İşte, Adalet ve Kalkınma Partisinin insan
haklarına bakış açısı bu.
Bu ülkede on altı yılda 50 binden fazla
yaşama hakkı ihlal edildi. Bu ülkede 3.432 tutuklu ve hükümlü
cezaevlerinde hayatını kaybetti. Kürsüye çıkan bazı
arkadaşlarımız cezaevi gerçeklerini dile getiriyorlar ama
Sayın Bakan ve ilgililer hemen itiraz ediyorlar: “Hiçbir sorun yok.”
Sorun, cezaevlerinde dağ gibi. Siz burada laf yetiştireceğinize
cezaevinin sorunlarıyla ilgilenseniz bütün bunlar yaşanmayacak ve siz
vicdanen rahatlayacaksınız. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar) Ama neylersiniz ki bir ülkede 14 bin kadın tecavüze
uğruyorsa ya da katlediliyorsa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) – …ve buna
duyarsız kalınıyorsa işte, Adalet ve Kalkınma
Partisinin adaleti bununla ölçülür.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu
ülkede sadece on altı yılda 20 bin iş cinayeti işlendi. Bu
insanlar sadece ve sadece ekmeklerinin hatırı için o zor
koşullarda çalışıyorlardı. Daha da vahimi,
Silahlı Kuvvetlerden çok daha büyük bir ordu yaratıldı ülkede; 6
milyon 300 bin kişilik bir işsiz ordusu var.
Bu sorunlar nasıl çözülecek? Demokrasi ve
insanlık, özgürlük ve adalet duygusu yerleşmediği sürece, asla
ve asla Türkiye’de ne insan hakları yerine oturtulur ne de Parlamentonun
ayıbı olan şu fotoğraflar buralardan taşınır.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Bizim bir kardeşimiz var, Eren kardeşimiz
var. Bir tek suçu var Eren kardeşimizin. Muhalefet milletvekili
olmanın gereğini yerine getirdi. Çıkıp burada uyardı,
önerdi ve sadece muhalefet etti. Şimdi tutsak, şimdi tutsak. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu Parlamentonun
ayıbıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bingöl, bağlayın
lütfen.
Buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Teşekkürler.
Sırrı Süreyya Önder bu kürsüye
çıktığında herkes sempatiyle onu dinliyordu. Peki, ne oldu?
Çözüm sürecinde Sırrı’yla medet umuluyordu, Dolmabahçe
görüşmelerinde o vardı, Kandil’e o gönderiliyordu. Kim
tarafından? Hükûmet edenler tarafından. Peki, nerede? Cezaevinde. Bu
Parlamentonun bir ayıbı da budur değerli arkadaşlar.
Burada “Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir.” yazıyor. Milletin iradesine bu Parlamento
saygı göstermiyorsa kim gösterecek, kim? (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) “Seçimle iş başına
gelenler, seçimle gider.” şiarını ortadan kaldırdı bu
Parlamento. Seçimle gelenleri tutsak edip, derdest edip cezaevine
tıktılar. Milletvekillerinin en çok tutuklu olduğu dönem bu
dönem. Bu, hepimizin ayıbı değerli arkadaşlarım. Bu
ayıbı silmenin bir tek yolu var, bir tek yolu var: Türkiye’de
demokrasiyi bütün kurallarıyla ve kurumlarıyla hâkim kılmak.
Bunu yapabilirsek, bunu becerebilirsek, inanın, insan hakları da
yerli yerine oturur.
Bir İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
Başkanımız var, öyle bir tanımlama yaptı ki
akıllara zarar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Yüz
yıldır insan hakları aktivistlerinin, yüz yıldır insan
hakları uzmanlarının dahi aklına gelmeyen bir tanımla;
Sayın Kurum Başkanı ne diyor biliyor musunuz: “İnsan
haklarının temelinde aile içi sorunlar var.” İnanılır
gibi değil. Siz aile içi sorunlarını, insanların
yoksulluğunu, işsizliğini, eğitim sorununu çözerseniz alt
edersiniz. İnsan hakları sorunu bir zihniyet sorunudur, bir
anlayış sorunudur.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bingöl.
Şimdi söz sırası, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’ndadır.
Buyurun Sayın Tanrıkulu.(CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsan haklarının korunmasında ve
insan hakları ihlallerinin önlenmesinde demokrasilerde mekanizmalar var. O
mekanizmaları 6 başlık altında toplayabiliriz:
1) Yasama organı
2) Yargı
3) Sivil Toplum
4) Medya
5) Uluslararası mekanizmalar ve kurumlar
6) Akademi
Bunlar insan haklarının korunmasında
ve insan hakları ihlallerinin önlenmesinde demokrasilerde önemli
mekanizmalardır.
Ben, 1990’lı yıllar ile bu
yılları karşılaştırdığımda -sizin
de çok mağdur olduğunuz 1990’lı yılları kastediyorum-
bu mekanizmaları on altı yılda çürüttüğünüz, etkisiz hâle
getirdiğiniz ve tamamen işlevsiz hâle getirdiğiniz ortaya
çıkıyor. Türkiye’yi sistematik bir biçimde, insan haklarını
ihlal eden bir ortama dönüştürdünüz.
1) İçinde bulunduğumuz Parlamento
çoğulcu değil yani milletvekilleri ve partiler olabilir ama
çoğulcu değil çünkü muhalefetin sesine kulak vermiyorsunuz ve
muhalefeti cezaeviyle test ediyorsunuz. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığını bütün Parlamentoya vasi olarak
atamışsınız. Buradaki ve dışarıdaki her
konuşmamız o vasilik makamının denetimi altında, her
konuşmamız. Birçok örnek verebilirim Sayın Bakan.
2) 1990’lı yıllardan farklı olarak
burada komisyonlar kuruluyordu, o komisyonlar çok etkiliydi. Faili Meçhul
Cinayetleri Araştırma Komisyonunun, Boşaltılan Köyleri
Araştırma Komisyonunun raporları bugün bile referanstır.
Ama bugün “işkence” yazdığımız soru önergeleri dahi
geri çevriliyor. Yani Parlamento yok.
3) Yargı: Yargı, şu anda yürütme
organının bir şubesi gibi, tarafsız ve
bağımsız değil, tamamen ama tamamen yürütme
organının ve sarayın denetimi altında. Birçok örneği
var bunun, birçok örneği var. Ben geçen gün de söyledim Sayın Bakan.
Çağlayan Adliyesine gidin, bakın. Bu davalar nasıl 37.
Ağır Ceza Mahkemesine düşüyor, nasıl düşüyor? Daha dün
açılan davaya baktım, Sözcü gazetesiyle ilgili açılan dava, o da
37. Ağır Ceza Mahkemesine düşmüş. 37. Ağır Ceza
Mahkemesi, 26. Ağır Ceza Mahkemesiydi. 26. Ağır Ceza
Mahkemesi, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’e
hızla ama hızla ceza verdi, hızla, dört ayda, beş ayda ceza
verdi, savunmayı dikkate almadı, kasetleri göndermedi dinlemeye, ceza
verdi eylül ayının başında. Bakın ve sonra ne oldu?
Çağdaş Avukatlar Derneği Başkanı ve üyelerini tahliye eden
37. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri tahliyeyi geri almasına
rağmen dağıtıldı, 26. Ağır Ceza Mahkemesi
37’nci Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Birçok örnek verebilirim mahkeme
heyetinin değiştirildiği. Adliye binası içerisinde
yargı yeri nasıl değiştirilir, nasıl
değiştirilir? Yıl içerisinde bir mahkemeye
alırsınız, sanıkların ve davaların türüne göre
oraya yargı olarak atarsınız. Bir mahkeme içinde 5 heyet var,
sanığa ve suç türüne göre heyetler oluşturuluyor mahkemelerde.
Yargıyı da çürüttünüz Sayın Bakan.
4) Medya: 150’den fazla basın mensubu şu
anda hapiste. Bütün medyaya el koydunuz. 1990’lı yıllarda
dışkı yedirmeyi haber yapabilen medya vardı, 1980’li
yıllarda, 1990’lı yıllarda ama şimdi hak ihlallerini
yazabilen tek bir medya organı yok, sosyal medya var, onun da fişeği
elinizde.
Sivil toplum; tamamen etkisiz hâle getirdiniz, tümü
hapislerde veya kapatıldı. Ama 1990’lı yıllardaki sivil
toplum örgütleri hiç olmazsa insan hakları ihlalleri konusunda bir
duyarlılık yaratıyorlardı ama şimdi sivil topluma da
el koydunuz, tümüne el koydunuz ve insan hakları ihlallerinin önlenmesinde
tamamen etkisiz hâle getirdiniz.
Uluslararası mekanizmalar, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, diğer kurumlar... Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarından utanan bir hükûmet ortamı vardı. Ama
şimdi, “Ben bu kararın gereğini yerine getirmem ve
tanımıyorum.” diyen bir hükûmet ortamı var ve buna uyan bir
yargı ortamı var.
Ben size sadece bir ev ödevi veriyorum Sayın
Bakan, ev ödevi: Gidin 2. Bölge Adliye Mahkemesine bakın, üç hafta
içerisinde onaylanan Selahattin Demirtaş’ın dosyası
dışında, üç haftada onaylanan başka dosya var mı yok
mu, gidin araştırın.
Başka bir ev ödevi veriyorum size.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Bize kimse ev
ödevi veremez.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Onu da
söylüyorum size bakın: Selahattin Demirtaş’tan başta 7/2’den dört
yıl sekiz ay ceza alan başka bir tutuklu var mı, başka bir
yurttaş var mı bu maddeden, var mı? Hesaplamışlar,
kitaplamışlar, ne kadar yatmış, ne kadar ceza versek
tahliye olmaz; ona göre ceza. Dolayısıyla böyle bir uluslararası
mekanizma ve onlardan utanan, çekinen bir yasama organı da yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Akademi,
1990’lı yıllarda akademik ortamlarda insan hakları ihlallerinin
önlenmesi konusunda, duyarlılığı konusunda
çalışma yapılırdı ama şimdi, bunu isteyen
barış akademisyenleri hapiste. Onları mahkemede ayakta bekleten
hâkimler var, oturtmayan. Bakın yasak, sorgu yöntemlerinin
başında kollukta yormama gelir. Kendi
tanıklığımı söylüyorum: Akademisyene “Hayır,
oturamaz, ayakta dinleyecek.” diyen ağır ceza mahkemesi
başkanlarınız var. Onları aşağılayan,
onurlarıyla oynayan ağır ceza mahkemesi
başkanlarınız var ve bu ortam içerisinde insan haklarıyla
ilgili olarak çalışma yapamaz hâle gelen bir akademi ortamı var.
E o zaman ne yapacaksınız? Size gelen raporlara
bakacaksınız, insan hakları ihlalleri yok, Türkiye güllük
gülistanlık. İnsan hakları ihlallerinin sizin döneminizde, Adalet
Bakanlığı döneminizde sistematik olarak ihlal edildiği -Adalet
ve Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde- başka bir bakanlık da
yok Sayın Bakan; bu da size nasip oldu. Dolayısıyla
geleceksiniz, geleceğinize bakacaksınız ama bu size miras olarak
kalacak Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bağlayalım Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) –
Şunları son olarak ifade edeyim.
BAŞKAN – Buyurun, bağlayın, tamam.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Son olarak
ifade ediyorum: Bakın, bunlar, bütün bunlar geçer ama hiç olmazsa
1990’lı yıllarda bu Parlamento çatısı altında “sözde
insan hakları” diyen milletvekilleri yoktu. (HDP sıralarından
alkışlar) Hatırlar mısınız
öğrenciliğinizden veya mesleğinizin ilk yıllarından?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜRAYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Tanrıkulu, Genel Kurula
hitap edin. Sizin muhatabınız Genel Kurul.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – “Sözde
insan hakları” kimlere deniyordu, kimlere söyleniyordu? Ama şimdi
burada Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri insan
haklarını savunan insanlara “sözde insan hakları” diyor. Ya, ne
kadar çok benzemişsiniz? Ne kadar çok benzemişsiniz?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen ne kadar çok benzedin ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) –
Bakın, gerçekten bunları yapıcı bir eleştiri olarak
kabul edin. Ağır eleştiri bile değil, yapıcı bir
eleştiri olarak kabul edin. Kendinize gelin, önümüzde yol var.
Çok teşekkür ederim, saygılar
sunarım. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Tanrıkulu.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜRAYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, bu üslup hakikaten kabul
edilemez.
BAŞKAN – Sayın Komisyon Başkanı,
şimdi cevap verirler.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın
Başkanım, bir söz talebim olacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
65.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve İstanbul Milletvekili Zeynel
Emre’nin 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi
ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Biz kendimizdeyiz Sayın Tanrıkulu. Burada
herkes gayet aklı başında hem buradaki müzakereleri hem de
Türkiye’de olup bitenleri takip ediyor.
İnsan haklarına ilişkin konuşma
yaptınız. İnsan hakları en temel haklardır muhakkak ve
bu konuda söylenecek her söze karşı hassasız ama Sayın
Tanrıkulu da beni teyit edecektir, en temel insan hakkı yaşam
hakkıdır, yaşam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ben şimdi Sayın Tanrıkulu öyle dediği
için söylüyorum, kendisine ev ödevi veriyorum: Bu ülkede terörle ilgili en
temel insan hakkına ilişkin olarak çalışsın, gelsin ve
burada, teröre karşı o en temel insan haklarını savunan bir
konuşma yapsın, alkışlayacağım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın
Başkanım, bir başka husus: Şimdi arkadaşlar
konuşuyor, aslında her bir konuşmanın ardından söyleyeceklerimiz
oluyor ama akışa da çok mâni olmamak için birkaç hususu da izninizle
ifade etmek isterim.
BAŞKAN – Buyurun elbette.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Şimdi,
kıymetli arkadaşımız “Seçilmiş kral Erdoğan.”
dedi. Ben kralların seçimle geldiğini bilmiyorum, hiç öyle bir
şey okumadım. Seçilenlerin de kral olduğuna ilişkin bir
şey okumadım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Hitler de seçimle
geldi!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Halk seçer,
halk ve bu ülkede, bu ülkede her zaman halk seçtiklerini geri
çağırabilir, bunun yolu açık. Becerin, çağırın
kardeşim, becerin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
“Hukuk devleti yok.” diyor
arkadaşlarımız. Sayın Cumhurbaşkanı mahkeme
kararlarını eleştirdiğinde aynı arkadaşlar
“Hukuka saygılı ol.” diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bağlayalım Sayın
Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Ama
arkadaşlar, kendileri, hukuken eleştirilecek bir karar ortaya
çıktığında birdenbire “Yasama, yürütme, yargı bir.”
diyorlar, “Sayın Erdoğan emretti.” diyorlar. Karar verin, hangisi?
Hangisi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Biz
söyleyince mahkemeler karar vermiyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Kadınlara
yönelik suçlar arttı. Sorumlu kim? “AK PARTİ.” İnsaf.
Hukuk çalışanları AK PARTİ’nin
iktidarı döneminde kadınlara yönelik suçları cezalandırmak
ve bu tür hususları engellemek için hukuken neler yaptığına
gidin, bakın arkadaşlar, bakın.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – İsmet
Paşa mı suçlu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Yani, bu tür
konuları böyle spekülatif, politik bir angajman dolu bir dille
tartışmak doğru değil, haklı değil, yerinde
değil.
Ayrıca, dokunulmazlıklar meselesi…
Bakın, bu Parlamento dokunulmazlıkları kaldırdı.
Burada herkes “Kaldıralım, kaldıralım,
kaldıralım.” Farklı zamanlarda böyle de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bağlayalım Sayın
Bostancı, lütfen.
Son kez, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Ve burada, bu
ülkenin seçtiği Parlamento kaldırdı, Parlamento. O yüzden bütün
bunları değerlendirirken Parlamentoya karşı, onun
kararına karşı da dikkatli bir dil gerekir diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bostancı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.
66.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii, hocam bazen herkesin
anlayabileceği gibi bazen de anlayamayacağı gibi konuşuyor,
biz de dinliyoruz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Öyle,
maalesef, öyle!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bu, kapasite
meselesi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sözler bazen birbirini
tutuyor, bazen birbiriyle alakası olmuyor ama saygı duyuyoruz
kendisine.
Şimdi, yaşam hakkından bahsediyor,
temel insan haklarından bahsediyor; Türkiye’de bugün yaşamlar
söndürülüyorsa, temel insan hakları gerçekten yoksa bir tek suçlusu
vardır, başlarında Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
olduğu AKP Hükûmetidir. Böyle olmasının temel bir nedeni
vardır, barış için masaya oturanlar, teröristleri
sınır kapısından ellerinde silahlarıyla bu yurda
sokmazlardı, eğer gerçekten niyetleri barış olsaydı.
Barış için masaya oturanlar, teröristler hendekleri kazarken
“Görmezlikten gelin.” diye valilere emir vermezlerdi, gerçekten niyetleri
barış olsaydı.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yok öyle
bir şey, yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Barış için
masaya oturanlar, menfezlere bomba konulurken “O menfezlere bomba koyanlara
dokunmayın.” diye emir vermezlerdi. Bu emri veren Sayın Recep Tayyip
Erdoğan Türk milletine aynen şöyle seslenmiştir: “Evet, biz
barış süreci yaparken PKK, Türkiye’de güçlenmiş ve
örgütlenmiştir.” Bunun tek sorumlusu vardır, adı Recep Tayyip
Erdoğan’dır, Hükûmetinin adı da Adalet ve Kalkınma
Partisidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli Başkan, terör örgütlerine
karşı birlikte hareket etmemiz gerekiyorsa Fetullahçı terör
örgütünün siyasi ayaklarını Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çıkarabilmek için defaatle konuştuk. Fetullahçı terör örgütünün
siyasi ayakları, Fetullahçı terör örgütüne bugün kim generallik
yapıp da o kalkışmayı yaptıysa ve o
kalkışmayı yapan generalin kardeşini büyükelçi kim
atadıysa işte, siyasi ayağı odur; adı Adalet ve
Kalkınma Partisidir. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bağlayalım Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Eğer terör
örgütleriyle ilgili mücadele etmek istiyorsak Ergenekon ve Balyoz
davalarında PKK’yla savaşan bu ülkenin Genelkurmay Başkanını
içeriye atıp da Fetullahçı generalleri göreve getiren zihniyet Recep
Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kadına yönelik suçlardan, cinsel istismardan
eğer bahsedeceksek daha seçimler olmadan önce kamuoyunda cinsel istismar
davaları ayyuka çıktığında bakanınızı
gönderdiniz bize, dediniz ki: “Bu cinsel istismar ve çocuk tacizleriyle ilgili
gelin, beraber oturalım.” Genel Başkanımız dâhil olmak
üzere hepimiz masaya oturduk. Seçimler girdi, ne yasa çıktı ne gelen
bakandan bir ses çıktı ne partinizden bir ses çıktı. Bugün
Türkiye’de cinsel istismar almış başını gidiyorsa,
uyuşturucu çocukların ilkokuluna girmişse tek bir suçlusu
vardır, adı Adalet ve Kalkınma Partisidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu yerinizden
söz vereceğim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Başkan, çok açık bir sataşma oldu o yüzden kürsüden
istiyorum.
BAŞKAN – Sataşmayı hangi sözlere
dayandırıyorsunuz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
“Sayın Sezgin Tanrıkulu, gelsin, ders versin.” falan dedi yaşam
hakkı ihlalleriyle ilgili olarak.
RECEP ÖZEL (Isparta) – O değil “Bir dahaki
sefer çalıştıktan sonra gel.” dedi.
BAŞKAN – Şunu söyleyeyim, size yerinizden
söz vereyim, açıklama yapın lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Başkan, çok açık sataştı, çok açık bir
sataşma var orada yani böyle ağır bir sataşma var.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanrıkulu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı
açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Hocam yani benim bu dediklerimi, bir ders çıkarma, bir
eleştiri olarak görmeniz lazım ama eleştiriye hiçbir ortamda
tahammülünüz kalmadığı için bunların burada söylenmesine de
tahammülünüz yok ve nitekim, polemik yapmak için başka bir noktaya çekmeye
çalışıyorsunuz. O tuzaklara gelmem.
Yaşam hakkı konusunda benim ne
çalıştığımı siz daha siyasete katılmadan
sizin bakanlarınız bilir. Onlarla Diyarbakır’da, insan
haklarının korunması, yaşam hakkının korunması
konusunda birçok -birçok ama- sohbetim olmuştur hatta ders
niteliğinde sohbetlerim olmuştur. Eski bakanlarınıza
sorabilirsiniz. Dolayısıyla beni insan hakları konusunda, insan
hakları ihlallerinin önlenmesi konusunda, yaşam hakkının
korunması noktasında en son test edecek grup bu gruptur, onu bilin. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
İkinci olarak da şunu size söyleyeyim:
Bakın, Sayın Bakan, HSYK’nın Başkanısınız.
Bu dönem kadar berbat bir yargı ortamı yok, bunlardan biraz ders
alın. Dediklerimizi eleştiri olarak kabul edin. Sadece
milletvekillerinin yargılamasında değişen mahkeme
kompozisyonlarına bakın. Tahliye vermiş, mahkeme
dağıtılmış. ByLock konusunda bir tespit
yapmış, Gaziantep BAM dağıtılmış, Antalya
BAM dağıtılmış. Daha yeni, daha yeni. Çağdaş
Avukatlar Derneğiyle ilgili konuşuyorum. Tahliye kararı
vermiş, geriye almış, bir daha tutuklanmış ve
dağıtılmış. Tüketici mahkemesine gitmiş, icra
mahkemesine gitmiş. Neden gitmiş bütün bunlar?
KEMAL ÇELİK (Antalya) – Gider.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) –
Bakın, Demirtaş kararını söylüyorum. Bakın,
bunları eleştiri olarak kabul edin Sayın Bakan. Bakın,
hükûmetler, devletler kararları nereden ihlal edilmediği
noktasından okumazlar, nereden ihlal edildiği noktasından
okurlar; nereden ihlal var, o noktadan okurlar. Şimdi, siz “Burada bir
ihlal yok, burada bir ihlal yok.” Sayın Bakan, Türkiye kendi tarihinin en
ağır ihlalini almış, en ağır ihlalini.
Bakın, zorla boşaltmada, faili meçhullerde, zorla kaybedilmelerde,
işkence vakalarında Türkiye 18’inci maddeden ihlal görmemiş,
dememiş bunlar siyasi nedenlerle yapılıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Ama ilk
defa Avrupa Konseyi üyesi bile olmayan, Avrupa Birliği üyesi olmayan
ülkelerle beraber Türkiye bundan mahkûm edilmiş ve bu, sizin döneminizde
olmuş. Şimdi, tarafsızlığı ve
bağımsızlığı mahkeme kararıyla ortaya
çıkmış bir yargı ortamı var. E siz oradasınız,
bir şey söylemiyorsunuz. Bakın, bunlar size yazılır. Bunu
söylemeye çalışıyorum. Bunları bir hukuk emekçisi olarak
dikkate alın. Doğru değil.
Bakın, eskiden yapılan doğru muydu?
Siz değil miydiniz “UYAP’tan davalar düşürülüyor.” diyen, “Bir
yerlere gidiyor.” diyen. Siz değil miydiniz, bu sıralar değil
miydi geçmişte diyenler? E şimdi aynısını
yapıyorlar. Aynısını yapıyorlar.
Çıkıyorsunuz Çağlayan Adliyesinin 5’inci katına, 25.
Ağır Cezadan 100. Ağır Ceza Mahkemesine, diyorlar ki
“Burada bu heyet yok, çıkın 10’uncu kata, 7’nci kata, başka bir
heyet var.” Biraz önce de söyledim, böyle bir yargı düzenini ben -en
azından yirmi beş yıl aktif avukatlık yaptım, Baro
Başkanlığı yaptım- Türkiye’nin hiçbir döneminde
görmedim. Sanığa ve dava türüne göre yargı heyeti; olmaz böyle
bir şey ve bu sizin döneminizde oluyor. Bakın, size gelen raporlarla
değil…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL ÇELİK (Antalya) – Ezberi bitti…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) –
Tebdilikıyafetde yapamazsınız boyunuz posunuz var ama gönderin
müfettişlerinizi, yargı yerlerini görsünler insanların
nasıl ezildiğini. Bunları yapıcı eleştiri olarak
bir yerlere yazın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Tanrıkulu.
Sayın Bilgen, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
67.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
cihaz ne yazık ki çalışmıyor artık.
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Naci Hoca “Dokunulmazlıklar
kaldırıldı.” dedi ama öyle bir şey olmadı. Yani dokunulmazlıkların
kaldırılmasıyla ilgili biz, sizin de içinde bulunduğunuz
komisyonun hazırladığı teklifin hâlâ
arkasındayız.
Kürsü dokunulmazlığı ifade
özgürlüğü kapsamı dışında yüz kızartıcı
suçlar, yolsuzluk, suistimal, zimmet, irtikâp, bütün bunları da kapsayacak
bir dokunulmazlık uygulamasının
kaldırılmasının hâlâ arkasındayız. Bu
yargıya rağmen de bunu çok net biçimde söylüyoruz. Ama yapılan
dokunulmazlığı kaldırmak değildi. Öyle olsaydı
geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi, Pamukova’yla ilgili, tren kazasıyla
ilgili verdiği kararda o dönemin sorumlu bürokratının şimdi
milletvekili olması dolayısıyla dosyasının
kaybolduğunu, ulaşılamadığını ifade etmezdi.
Demek ki dokunulmazlık kaldırılmamış.
17-25 Aralıkta bakanları yargılamama
yönünde bu Meclis bir irade koydu. Yargıdan kaçan falan bizim
açımızdan yok, biz sözlerimizin arkasındayız. Ama burada
çok açık bir çifte standart var. Sadece bir partinin milletvekillerini
yargılamaya dönük özel, ek 20 maddesi uygulamaya konuldu ve bu maddeyle de
başka kimse yargılanmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) – İki üç ay içerisinde
neredeyse tüm vekillerimize onlarca fezleke âdeta makineden
çıkmış gibi seri biçimde gönderildi.
Şimdi, suçu 2013’te işlemişsiniz, 2014’te
işlemişsiniz ama bütün fezlekeler iki ay içinde hazırlandı
geldi. O zamana kadar niye fezleke hazırlamamış savcılar?
Belli ki bir talep gitmiş, bu talebin gereği yerine gelmiş.
O kadar alelacele işler yapıldı ki…
Bakın, benimle ilgili yazılan bir fezleke, sonra ilginç biçimde
fezleke kayboldu değerli milletvekilleri. 3 fezleke geldi, 1’i kayboldu. O
birinde ne yazıyordu biliyor musunuz? Savcının kendi ifadesi,
aynen aktarıyorum, diyor ki: “Kürt halk önderi Öcalan’ın resminin
bulunduğu salonda konuşma yapmak.” Aynen ifade böyle. Anladım ki
alelacele “kes, kopyala” hazırlanmış. Sonra ben bunu
basınla paylaştım, dedim ki: Benim konuşmamın
içeriğinde bir şey yok ama fezlekedeki ifadenin kendisi yargılama
konusu. Değerli arkadaşlar, sonra o savcı görevden alındı
ama o savcı FETÖ’cü, diğer dosyalarla ilgili hâkim de FETÖ’cü
çıktı, tutanakları hazırlayan polisler de.
Sayın Başkan, uzatmayacağım ama
iki örnek daha vereceğim. Bakın, Dilan Dirayet Taşdemir, şu
anda milletvekilimiz. Bir dosyada, Antalya’daki bir konuşmasından
dolayı yargılandı, beraat etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) – İstinaf da beraati
onayladı. Sonra savcı o dosyayı yeniden yargılama konusu
yaptı -bu hukuk tarihine geçecek, ders konusu olacak bir şeydir
gerçekten- ve adresine ulaşamadığını belirtti 2 kez,
CMK’den avukat istedi -ne Meclis adresine gönderiyor ne ev adresine gönderiyor,
CMK’den avukat istiyor- ve iki duruşmaya gelmediği için de Dilan
Dirayet Taşdemir hakkında yakalama kararı çıkarttı.
Değerli arkadaşlar, istinafın beraatle bitirdiği bir dosya
için savcı yeniden nasıl yargılama kararı
çıkartır, nasıl fezleke hazırlamadan yeniden
yargılamaya devam eder? Şu anda 7 milletvekilimizle ilgili önce
istinaf mahkemeleri yargılamayı durdurma kararı verdi, sonra bir
ay içerisinde yeniden aynı mahkeme yargılamanın devamı
kararı verdi. Şimdi, biz nasıl bu mahkemelerin verdiği
kararların bağımsız, tarafsız, adil, eşit
olduğunu düşüneceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.
Sayın Bostancı…
68.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın Ayhan Bilgen konuşmasının
girişinde “Dokunulmazlıkların kaldırılmasından
yanayız.” diyerek genel manada dokunulmazlıkların
kaldırılmasına ilişkin tutumlarının
sürdüğünü ifade etti. Ben bunu aynı zamanda yargıya
karşı bir güven olarak görüyorum. Çünkü hemen o sözlerin
arkasından söylediği eleştirilere inanmış olsaydı
o zaman dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik
böyle bir talepte bulunmazdı diye düşünüyorum. O bakımdan
teşekkür ediyorum öncelikle kendisine. O mesele, tabii, ayrıca
müzakere edilebilir.
Kıymetli arkadaşım, Sayın Grup
Başkan Vekili Engin Özkoç Bey, sanıyorum biraz da
konuşmalarıma alındığı için,
kızdığı için ölçeğin dışında, çok abartılı,
illiyet bağlarının dışında eleştiriler dile
getirdi, “Kadınlara, çocuklara yönelik tacizlerin müsebbibi AK
PARTİ’dir.” diye. Kendisinin müktesebatı, bilgisi, bu işlerin
hangi süreçlerle nasıl olduğunu ve bu konulara yönelik Meclisteki o
ortak duyarlılığı muhakkak biliyordur, yapılıp
edilen çalışmaları da biliyordur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Ayrıca, bu
FETÖ meselesi, emin olun, bu Mecliste çok konuşuldu, çok
tartışıldı. Benzeri tarzdan bir güzergâhta
tartışmayı çok faydalı bulmam ama halkımız, FETÖ
mevzusu çıktığından bu yana yapılanları,
edilenleri, söylenenleri, tutumları, tavırları,
angajmanları, her şeyi değerlendiriyor ve siyasi olarak not
veriyor.
Ben, bugüne kadar verilen notları, bu
çerçevede, halkın bu konuya ilişkin aynı zamanda adaletinin ve
irfanının notları olarak görüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.23
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul), İsmail OK (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
31’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalarda kalmıştık.
Söz sırası Adana Milletvekili Ayhan
Barut’a aittir.
Buyurun Sayın Barut. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bugün burada Tarım ve Orman Bakanlığı
ile bağlı kuruluşların bütçelerini görüşmek için
toplanmış bulunuyoruz.
AKP hükûmetleri döneminde Tarım
Bakanlığını 6 bakan yönetmiştir; bu bakanlardan 1’i
hariç, hiçbiri tarım alanında meslek uzmanı değildir.
Bakanlar arasında iktisatçı var, mimar var, İslam enstitüsü
mezunu var, genel cerrahi uzmanı var, işletme mezunu var ama ne
yazık ki ziraat mühendisi, gıda mühendisi, su ürünleri mühendisi yok.
Ancak, hakkını yemeyelim, AKP döneminin en uzun Tarım
Bakanlığını yapmış bir bakan veteriner hekimdi.
Sayın Bakanın da bizim görmediğimiz bir
başarısını 2012 yılında Fransa Tarım Bakanlığı
görmüş ki kendisine Paris’te Tarım Alanında Şövalye Liyakat
Nişanı verildi. Peki, Fransa bu ödülü Türk Bakanına neden verdi?
Cevabı şu arkadaşlar: Fransız çiftçisine verdiği
desteklerden dolayı. Yoksa bir başka ülkenin Tarım Bakanına
neden böyle bir ödül verilsin? İşte bu tür tarım
politikalarının sonucu, ülkemiz tarımının ve
hayvancılığın geldiği noktaya aslında
şaşırmamalıyız.
Sayın milletvekilleri, AKP’nin tarıma
bakışını gösteren asıl gerçek ise bütçeden
ayrılan paydır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri
Bakanlığı birleştirilerek “Tarım ve Orman
Bakanlığı” yapılmıştır. Birleştirilen 2
bakanlığın geçen yılki merkez bütçesi toplam 36,4 milyar
TL’dir. Şimdi Tarım ve Orman Bakanlığına ayrılan
bütçe 33,7 milyar TL’dir. Bu Mecliste Cumhurbaşkanlığı
bütçesinden başlayarak bütün bakanlıkların bütçeleri
artırılırken, Tarım ve Orman
Bakanlığının bütçesinin 36,4 milyarın üzerine
doğal bir artış yapılarak verilmesi gerekirken
anlaşılmaz bir şekilde geçen yılın bütçe
toplamından yüzde 7,41 daha aşağı düşürülerek yani 2,7
milyar eksik verilmiştir.
Bu bütçeye Sayın Bakanın sessiz
kalmasını yadırgadığımı belirtmek istiyorum.
Sayın Bakanım, çiftçinin hakkını korumak ve gözetmek için
oradasınız, daha bütçenizi koruyamayacaksanız çiftçiyi nasıl
koruyacaksınız? İşte bu bütçe AKP’nin tarıma, ormana,
çiftçiye, üreticiye, tarımsal sanayiciye nasıl önem verdiğinin
göstergesidir.
AKP’nin tarım politikaları yüzünden para
kazanamayan üreticiler hızla üretimden ve tarımdan
uzaklaşmışlardır. Sürekli yükselen üretim maliyetleriyle
ezilen çiftçilerimiz batırılırken ülkemiz tarımı da
bitirilmiştir. Ülkemiz tarımda net bir şekilde ithalatçı
hâle getirilmiştir. Tarımın 2002 yılında gayrisafi
yurt içi hasıladaki yüzde 10’luk payı 2018’in ilk yarısında
yüzde 5,9’a gerilemiştir. ÇKS kayıtlarında 2,8 milyon çiftçiden
2017’de 2,1 milyon çiftçiye düşülmüştür. 2002’de çiftçi borçları
4,5 milyar TL’yken bugün çiftçi borçları 109 milyar TL’ye
yükselmiştir. Üstelik mazot, gübre, ilaç fiyatları sürekli artarken
pamuk fiyatları 4,5 liradan 3 liraya gerilemiş, desteklemeler
yetersiz kalmış, narenciye ise 1,5-2 liradan 60 kuruşa
inmiştir.
Ayrıca, ihracatını Rusya, Ukrayna
gibi ülkelere yaptığımız bu ürünler yaşanan siyasi
krizler nedeniyle ülkemize gemilerle geri gönderilmektedir.
Dolayısıyla narenciye üreticileri yeni pazarlar aramaktadırlar.
Adana’daki çiftçi birlikleri, üretici birlikleri DFİF desteği,
teşvik primleri, düşük faizli kredi desteği istemekte,
başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere Uzak Doğu ülkelerine açılmak
için Bakanlıktan destek beklemektedirler.
Sayın milletvekilleri, 2006 yılında
çıkarılan Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesinde “Çiftçiye verilen
desteğin yüzde 1’den aşağı olmaması gerekir.”
denmektedir ancak hiçbir zaman yüzde 1 verilmemiştir. Bu dönemlerde
çiftçiye destek değil köstek verilmiştir. Toplam çiftçi
alacağı 154 milyar 850 milyon birikmiştir.
Değerli milletvekilleri, tarım sektörünün
temel taşları olan, AKP’nin yıllardır görmezden
geldiği ziraat mühendisleri, gıda ve su ürünleri mühendisleri,
veteriner hekimler, teknikerler ve teknisyenlerdir. Bakanı ziraat
mühendisi olmayan bu bütçede teknik elemanların da ataması yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Barut.
AYHAN BARUT (Devamla) – Bütçeye yük değil
kazanç sağlayacak genç meslektaşlarımız atamaları için
her gün yüzlerce, binlerce SMS ve mail atmaktadırlar. Bugün gün boyu
buradan çıkacak iyi bir habere kenetlenmişlerdir ve beklemektedirler.
Çok zor durumda olan bu meslek grupları bütçede yer almayacaksa ne zaman
ve nerede yer alacaklar? 10.551 atama sözü veren Sayın
Fakıbaba’nın sözü AKP’nin sözü değil midir, Sayın
Fakıbaba’nın sözü aynı zamanda devletin sözü değil midir?
Sayın Bakanın bu sözünü ne zaman yerine getireceksiniz? Tarih ve
sayı istiyoruz. Bir ziraat mühendisi olarak ısrarla bu konunun
takipçisi olacağımı da bilmenizi istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bu bütçeyle ithalat
bağımlılığı bitmez, bu bütçeyle gıda
güvenliği ve gıda egemenliği asla sağlanmaz. Bu bütçe
tarım kesiminin sorunlarına çözüm üretmeyecek, borç
batağındaki çiftçinin yüzünü güldürmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN BARUT (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN – Tamam, bağlayın lütfen.
AYHAN BARUT (Devamla) – Tüm bu gerekçeler ve gerçekler
nedeniyle bu bütçeye “hayır” diyoruz.
Hepinize saygıyla teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Barut.
Şimdi söz sırası Edirne Milletvekili
Okan Gaytancıoğlu’nda.
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on altı
yıllık AKP iktidarında çiftçi desteklenmedi; yaklaşık
150 milyar lira, yasadan dolayı, Tarım Kanunu’ndan dolayı
alacağı var. Çiftçi borçlandırıldı, hem de ipotekli
krediler AKP iktidarı döneminde başladı. İthalat
rantını siz keşfettiniz. Köylüyü üretemez hâle getirdiniz.
Doğayı korumadınız. Meraları talan ettiniz. Nerede
birinci sınıf tarım arazisi varsa oralara termik santraller
kurdunuz, talan ettiniz. Yerli sektörü küresel sermayeye teslim ettiniz.
Şeker fabrikalarını babalar gibi sattınız. Çiftçiyi
hep kandırdınız. “Mazotun yarısını
vereceğim.” dediniz, vermediniz. “Yerliyiz, millîyiz.” dediniz, her
şeyi ithal ettiniz. Liyakate hiç uymadınız. En önemlisi,
Atatürk’ün “efendi” dediği köylüyü küstürdünüz, onu göç ettirdiniz.
Peki, sizinle birlikte Türk tarımında
neler oldu? Şarbonlu et yiyen Türk insanı olmaya başladık
ilk defa. Genetiği değiştirilmiş organizmalı ürünlerle
beslenen Türk insanından bahsediyoruz. Nişasta bazlı şekere
mahkûm edilmiş Türk insanından bahsediyoruz. Sizin sayenizde
cumhuriyet tarihinde bir ilk gerçekleşti, yem fiyatı süt
fiyatını geçti, bunu başarabildiniz. Tarımdan anlamayan
Tarım Bakanları yine sizin döneminizde atandı. 2008
yılından beri bu çiftçi 80-90 kuruşa buğday sattı, 1
liraya buğday satamadı ama aynı buğdayı Rusya’dan 1,5
liraya almayı başardınız. Şeker fabrikalarını
sattınız, Atatürk’ün efendisini şehrin varoşlarına
mahkûm ettiniz. Bir zamanlar fakir gıdası olan kuru fasulye, nohut,
mercimek artık Kanada’dan gelir hâle geldi. Patates, soğan krizini
siz çıkardınız. Rusya’ya sattığımız
patatesleri geri almak sizin döneminize rastladı. Sadece ayçiçeği,
soya, buğday, mısır, canlı hayvan, kırmızı
ete ödediğimiz para kadar çiftçiye destek ödediniz.
Evet, bunlar sizin
başardıklarınız ama siz gideceksiniz, Türkiye
tarımını Cumhuriyet Halk Partisi yönetecek. Ne
yapacağız biz? Artık sizi eleştirmeye gerek yok, siz
gidicisiniz. Bu ülkeyi Cumhuriyet Halk Partisi bakın, nasıl
yönetecek? Türkiye’de yetiştirilen bütün ürünleri yani sizin ithal
ettiğiniz buğdayı biz ithal etmeyeceğiz, arpayı ithal
etmeyeceğiz. Mısırı, soyayı, tütünü, pamuğu,
hiçbir tanesini ithal etmeyeceğiz, hepsini çiftçimize ürettireceğiz.
Arazimiz yok mu? Arazimiz var, tam 40 milyon dekar boş arazi var.
Buralarda üretim planlaması yapacağız, buralarda ziraat
mühendisleri, gıda mühendisleri, veterinerler, su ürünleri mühendisleri
çalışacaklar, üretecekler; modern köyler
oluşturacağız. Siz 17 bin tane köy okulunu kapattınız,
biz hepsini açacağız, köylüyü aydınlığa
kavuşturacağız. Başta mazot fiyatı olmak üzere bütün
girdilerin fiyatlarını düşüreceğiz, mazotu çiftçiye 3
liradan vereceğiz. Ürün fiyatlarında devletin müdahalesi olacak. Yok
öyle piyasa koşullarına çiftçiyi bırakmak, artık Toprak
Mahsulleri Ofisi kurulduğu günlerdeki gibi yeniden çiftçinin kara gün
dostu olacak. Çiftçinin borcunun faizini sileceğiz, geri kalan
anaparayı da dört yıla bölerek çiftçiyi rahatlatacağız.
Üretici örgütlerini söz sahibi yapacağız. Öyle göstermelik, “Size
biraz yer ayırdık.” değil, biz üreticiyi üreten görürüz, onu
milletin efendisi görürüz. Ziraat mühendislerini, veterinerleri köylerde,
ilçelerde, tarla başında, ahırda istihdam edeceğiz. Çünkü
biz Atatürk’ün köylüsünün efendi olduğunu düşünüyoruz, üreten köylü
milletin efendisidir; üreten bir Türkiye, hakça bölüşen bir ülke
istiyorsak bunu yapmak zorundayız. Aksi takdirde Türkiye ithal cenneti
olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Gaytancıoğlu.
Buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Bunları
yapmazsak, bakın çok iddia ediyorum, çıksın Bakan da söylesin:
“Hayır, yalan söylüyorsun.” Türkiye’yi önümüzdeki yıl
kıtlık bekliyor, neden? Gübreye yüzde 100 zam yaptınız,
sonra yüzde 10 indirim yaptınız, sanki çiftçi kandı. Yine, ton
başına 70’er lira zam geldi birkaç gün önce –takip ettiniz mi
bilmiyorum ama- tarlaların çoğunda taban gübre
kullanılamadı. Yani gıdasını alamayan bir bitki
nasıl beslenecek, nasıl verimli olacak, nasıl kaliteli olacak;
nasıl ekmek yapacağız, nasıl buğday
yapacağız bundan, nasıl un yapacağız? İthalat
yapacaksınız. Hep ithalata başvuruyorsunuz. Ama Türkiye’de
üretim yüzde 20 düşecek. Taban gübre kullanılmayan bir buğday
tarımında ithalat kaçınılmaz olur, verim düşüklüğü
kaçınılmaz olur. Siz bunu göremediniz. Çiftçiyi daha fazla
borçlandırarak üretemez hâle getirdiniz ama bunun
karşılığında tüketici zor duruma düşecek. Bunu
şimdiden söylüyorum, bu bir uyarıdır, önlemlerinizi ciddi bir
şekilde alın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Gaytancıoğlu.
Söz sırası şimdi de Manisa
Milletvekili Bekir Başevirgen’de.
Buyurunuz Sayın Başevirgen. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BEKİR BAŞEVİRGEN
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı’nda Tarım
Bakanlığı bütçesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün Ankara’da meydana gelen tren
kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
2018 yılında 36 milyar bütçesi olan
Tarım Bakanlığına bu yıl sadece 23 milyar 700
milyonluk bir bütçe ayırdınız. Bu da demek oluyor ki geçen sene
çiftçi yararına atmadığınız her bir adımı
yine atmayacak, yapmadığınız yatırımları
yine yapmayacak, ödemediğiniz hiçbir teşviki yine ödemeyeceksiniz.
Yani tarıma yine yatırım yok. Bu bütçeyle çiftçiye ve üretime
dönük doğru adımları atmamız mümkün değil.
Sayın Bakan, üretmek yerine üretmemeyi seçen ve
ithalatı destekleyen bir tarım politikanız var. Maalesef bu
politikayla kendi coğrafyamızda yetiştirme
olanağımız olan ürünleri bile ithal etmek zorunda
kalıyoruz. Avrupa Birliği, bütçesinin yüzde 40’ıyla hâlâ
tarımını desteklerken bizde tarıma ayrılan bütçe bu
sene yaklaşık yüzde 2,5.
Bundan on altı yıl öncesine kadar
“tarım ülkesi” olarak bilinen, kendi kendine yeten beş ülkeden 1’i
olarak ders kitaplarında okutulan bir ülkenin tarımı nasıl
yok edilir, AKP Hükûmeti döneminde görmüş olduk.
Değerli milletvekilleri, Tarım Kanunu’nun
21’inci maddesi der ki: “Tarımsal destekleme programlarına bütçeden
ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az
olamaz.” Kendi yaptığınız bu değişikliğe
rağmen AKP Hükûmetinin hiçbir döneminde bu oran yüzde 1’e
ulaşmamıştır. Çiftçilerin AKP hükûmetlerinden
alacağı 2006’dan 2019’a kadar 154 milyar 850 milyon lira. Şu an
görüşmekte olduğumuz Bakanlık bütçesinden çok daha büyük bir
miktarı siz çiftçiye borçlusunuz zaten.
Sayın Bakan, buradan size sesleniyorum: Gübre,
mazot ve tohum gibi Bakanlığınızca her yıl çiftçiye
ödenen destek bu sene hâlâ ödenmedi ve ne zaman ödeneceği de belli
değil. Devlet Su İşlerinin eylül ayında
yayımladığı bir tebliğe göre, zaten yetersiz olan
devlet desteğinde kesintiye gidilecek, tarımsal destekleme ödemesi
alacak çiftçileri ödeyemedikleri sulama, işletme ve bakım ücreti Tarım
Bakanlığınca ödenen destekten tahsil edilecek. Bakanlık
ödemesi gereken tutardan önce çiftçinin borcunu düşecek, ardından
ödemeyi yapacak. Çoğu tarım ürünlerinde destekleme ödemiyorsunuz,
ödediklerinizde de çiftçinin borcundan kesiyorsunuz. Çiftçiyi gerçekten zor
durumda bırakıyorsunuz.
Sayın Bakan, destek verilen ürün kalemleri de
yetersiz. Mesela zeytinyağına destek veriyor ama zeytine
vermiyorsunuz. Dünyadaki 900 milyon zeytin ağacının 170 milyonu
yani her 6 zeytin ağacından 1’i Türkiye’de bulunuyor. Sofralık zeytinde
dünya üretiminin yüzde 16’sını, zeytinyağında ise
yaklaşık yüzde 20’sini ülkemiz üretiyor ama ilk kez AKP Hükûmeti
döneminde zeytinyağı ithal edildi. Bu hem ülkeye hem de çiftçiye
ihanettir. Sonra üzüm… Çiftçilerimizin geçim kaynağı, ekmek kapısı,
ekonominin vazgeçilmezi üzüm üreticisi mağdur, maliyetler artıyor,
emeğinin karşılığını alamıyor.
Saygıdeğer milletvekilleri, gübre o kadar
pahalandı ki çiftçi artık gübresiz ekim yapıyor. Artış
döviz kuru bahane edilerek yapıldı ama kur düştü, fiyatlar
düşmedi. Hastalık ve zararlılara karşı ilaçlama
yapılamıyor. Bu durumda ürün miktarı düşecek, bu da
etiketlere yansıyacak, tüketici yine tarımsal ürünleri çok
pahalıya tüketecek.
Resmî Gazete’de yayımlanan bir tebliğe
göre bazı tarım ürünlerinin ihracatına ithalat yapma
şartı getirildi. Yurt dışından ülkeye milyarlarca
dolar getiri sağlayan tarım sanayi tesisleri bundan böyle ham
maddesini yurt dışından ithal ettiği miktar kadar ihracat
yapabilecek. Bu uygulama ekonomik anlamda ülkemizin içinde bulunduğu bu sıkıntılı
dönemde ekonomiye ve istihdama can suyu sağlayan tarım sanayisinin
milyarlarca dolar ihracat gelirine âdeta darbe vuracaktır. Bu durum yerli
üreticimizin üretimine ve millî ekonomiye darbe vururken bir avuç ithalat
lobisini zengin etmekten öteye geçmeyecektir.
Sayın milletvekilleri, güçlü ekonomi hızla
gelişen modern tarım ve işinin ehli mühendislerle olur.
Sayın Fakıbaba’nın bakanlığı döneminde
vermiş olduğu 10.551 kişilik atama sözü hâlâ
gerçekleştirilmedi. İstihdam politikaları bakanların
inisiyatifinde değildir. Ziraat mühendisleri, tekniker ve teknisyenleri,
gıda mühendisleri, orman mühendisleri, veteriner hekimler iki
yıldır sizin ağzınızdan çıkacak tek bir söz için
umutla bekliyor. İstihdam politikaları bakanlığın inisiyatifinde
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Başevirgen.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Devamla) –
Bakın, sürekli karşılaştığımız toplu
zehirlenme vakaları var. Güvenilir gıda için kamuda gıda
mühendisi istihdamı şart, verimli tarımsal üretim için ziraat
mühendisleri şart, sağlıklı hayvancılık için
veteriner hekimleri şart. Tarım politikaları bir bütündür;
tarladan ve meradan vatandaşın sofrasına ulaşana kadar her
kademede işinin ehli insanlara ihtiyaç vardır. Şimdi sizlere
soruyorum: Biz bu bütçeyle bunların hangisini onaralım, hangisini
geliştirelim, hangisini yeniden yapılandıralım? Mümkün mü?
Kesinlikle değil ama bildiğimiz ve mutlaka yapmamız gereken tek
bir şey var o da beli bükülmüş olan çiftçiyi ve lokomotif sektörümüz
olan tarım sektörünü yeniden ayağa kaldırmaktır.
Hepinize teşekkür ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Başevirgen.
Şimdi sırada Mersin Milletvekili Cengiz
Gökçel’in konuşması vardır.
Buyurunuz Sayın Gökçel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Orman
Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle size bir resim çizeceğim: Çiftçi, AKP
döneminde üretimden kazanç sağlayamadı. Gidin Mersin haline -üretici
halidir- narenciye 50-60 kuruşa satılıyor. Maliyeti ne? 60
kuruş. Narenciyede ihracat destekleri geçtiğimiz yıllarda,
geçtiğimiz hükûmetler döneminde 150 dolardı tona arkadaşlar,
sıfırladınız. Tohum, gübre, ilaç, mazot, bunlar hep ithalat
kalemi. Fiyatları o kadar arttı ki çiftçi artık gübre alıp
arazisini ekemiyor, bahçesine ilaç veremiyor. Çiftçi ekonomik anlamda bitiyor,
kur dalgalanmasından doğrudan etkileniyor. Çiftçi, AKP döneminde
tarımdan koptu, üretime küstü. Ekip diktiğinden kazanamayan çiftçi
yaka silkti. AKP iktidarında 500 bin kayıtlı çiftçi topraktan
koptu. 3 milyon dekar tarım arazisi tarımdan çıktı. Bunlar
neden oldu biliyor musunuz? AKP’nin vermediği tarımsal destekler nedeniyle
oldu. “Mazotun yarısı sizden, yarısı bizden.” dediniz,
tamamını çiftçiye yıktınız. Tarım Kanunu ne
diyor? “Destekler gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’i kadar
olmalı.” diyor. 2017 yılında millî hasıla ne kadardı?
851 milyar dolar. Ne kadar pay ayırmanız gerekiyordu? 8,5 milyar
dolar. Ne ayırdınız? 3,5 milyar dolar. Çiftçinin hak ettiği
5 milyar dolar nerede? Tarım Kanunu’nun gereğini
yapmadınız; çiftçinin hakkını yediniz, yandaşlara
peşkeş çektiniz, ithalat baronları yarattınız.
Sayın Bakan, siz yasanın emrettiği
desteği vermediğinizde çiftçi borçlanıyor. Geçtiğimiz
beş yılda çiftçilerimiz her ay fazladan 1,1 milyar lira
borçlandı. 2014 başında 40 milyar lira olan tarımsal kredi
borçları 110 milyar liraya ulaştı. Siz her konuşmanızda
“Tarıma 2002 yılından sonra şu kadar destek verdik, bu
kadar destek verdik.” dediniz, durdunuz. Çiftçi borç batağına
saplandı, icralık oldu. 2006’dan bu yana çiftçinin sizden tam 154
milyar lira alacağı var. Bu parayı çiftçiye verseniz 110 milyar
lira borç kalmaz, üstüne çiftçi için harcayacağınız 44 milyar
lira da Tarım Bakanlığı bütçesine kalır ki çiftçinin
hiçbir sıkıntısı da kalmaz.
Değerli arkadaşlar, borcunu çeviremeyen
çiftçiler sonunda çareyi canına kıymakta buldu. Ekim ayında -her
iki haftada- 3 çiftçi borçlarını ödeyemediği için intihar etti.
Siz soğan deposunu basmakla meşguldünüz bu arada. Aydın’dan
Kırşehir’e, Kayseri’den Tekirdağ’a ülkenin dört bir yanında
çiftçiler canlarına kıyıyor. Tarımda yapısal reform
uygulamıyorsunuz. İntihar oranları daha da artacak. Hal
Yasası da maalesef çare olmayacak. Küçük çiftçiye -onları üretimde
tutacak- hak ettikleri desteği vermeyen iktidarınızı
kınıyorum. Bu canına kıyanların vebali sizlerin
boynuna.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çiftçi üretimden kopunca ne oluyor? Hububattan bakliyata,
etten süte her ürün ithal ediliyor hem de plansız programsız bir
şekilde. İhtiyaçtan fazlasını ithal edip piyasayı
mahvettiniz. Yerli üreticiyi küstürdünüz. İthal ettiğiniz 20 bin ton
eti satamadınız, depolarda bekliyor. Et ve Süt Kurumu “Nereye
koyacağım bunları?” diye düşünüyor. İthal
ettiğiniz 300 bin baş hayvanı satacak ülke arıyor,
bulamıyorsunuz. Hayvan ithalatından hangi yandaşınız
faydalanıyor, bunu özellikle soruyorum. Hayvanını kestirmek için
bekleyen Türk üreticisine “Üç ay sonra gel.” diyorsunuz. Bu hayvanlar
canlı, ahırda kaldıkları her gün çiftçiye artı maliyet
yükleniyor, çiftçinin başına bela oluyor.
Bitmedi, bitkisel ürünlerin hasadı olacak,
çiftçi fiyatlar netleşsin diye bekliyor, alım garantisi bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) - Sayın
Başkanım, çok önemli, bitirmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Gökçel,
tamamlayın.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Bakanlık “O
ürünü ithal edeceğim.” diyor. “Bir durun, kendi çiftçimiz kazansın,
ihtiyaç olursa ithal edin.” diyen yok, illa çiftçi ektiğine,
diktiğine pişman olsun. Tarım politikanız bu, pişman
etmek.
Değerli milletvekilleri, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su
İşleri Bakanlığı birleşti. İkisinin geçen
seneki bütçesi 36 milyar 400 milyon ediyordu. 2019 için Tarım ve Orman
Bakanlığı 33 milyar 743 milyon lira bütçe istiyor. 3 milyar
liraya yakın para kayıp. Nerede bu kayıp? Kemer
sıkıyorlarmış. Kemeri önce kendiniz sıkın, israfa
son verin; gariban çiftçinin, köylünün hakkından kısmayın.
Tarıma ayrılan bütçenin tamamı gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1’i bile etmiyor. Bu hâliyle bütçe çiftçinin
yarasına merhem değil, yarasına tuzdur.
Değerli Bakan, burada, Ziraat Bankasına
özellikle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Sayın Başkanım,
bağlıyorum, çok önemli.
BAŞKAN – Evet, ama bağlayın, bu son
uzatmam.
Buyurun.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Sayın Bakan,
Ziraat Bankası şöyle bir uygulama yapıyor: Çiftçiler borçlu,
tekrar krediye ihtiyacı var, bu kredi için bankaya gidiyor, bankanın yetkilileri
ne diyor çiftçiye biliyor musunuz: “Borçları
yapılandırırız, tamam, çok güzel,
yapılandıralım ancak cari faizle
yapılandırırız bu borçları.” Çiftçi zaten kazansa bu
borcu zamanında ödeyecek. O çiftçiye daha iyi imkân sunmak varken
fırsat elimizde diye çiftçinin gırtlağına
yapışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ne çiftçi ne köylü
koyun değil, güdemezsiniz. Hakkını arayan bir yapısı
var artık çiftçinin; temsilcisi var, onu savunan Cumhuriyet Halk Partisi
var.
Hepinizi saygı ve selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gökçel.
CHP Grubu adına son söz Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygun’a aittir.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun Sayın Aygun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Uzun kalacak gibi görünüyorsunuz kürsüde.
CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) – Evet.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu
Tasarısı, Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen
saygıdeğer vatandaşlarımızı sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, bugün yaşanan tren kazası
sebebiyle üzüntümü ve isyanımı söyleyerek başlamak istiyorum.
Yürütmenin bugün ulusal yas ilan etmesini beklerken maalesef yine ulusal yas
ilan etmedik, 8 Temmuzdaki Çorlu tren kazasında 25 canımızı
yitirdiğimizde de yapmadığımız ulusal yası gene
bugün yapmadık. İnşallah, en kısa zamanda yürütme buradan
bizim dileğimizi kabul eder ve ulusal yas ilan eder.
Yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilerim. Edirne-Halkalı seferini yapan trenin 8 Temmuzda kaza
yapmasının üzerinden beş ay geçtikten sonra bugün Ankara’da yeni
bir tren kazası daha oluyorsa Devlet Demiryolları yönetiminin tren
işletmesini beceremediği aşikârdır. Sinyalizasyon,
koordinasyon ve bilimsel verilere dayalı yönetimde sınıfta kalan
demir yollarımız, AKP eliyle ölüm yoluna dönüştürülmüştür.
Kaza sonrasında soruşturma açılıyor, tüm mahkemelerde
neredeyse aynı bilirkişiler seçiliyor. Bu, 8 Temmuz Çorlu tren
kazası; bu da bugünkü Ankara Yenimahalle’deki tren kazası. Raylı
ulaşım ihalelerine giren şirketlerdeki yönetim kurulu üyeleri,
evet, Devlet Demiryolları ve Ulaştırmaya danışmanlık
yapan profesörler bilirkişi seçilerek her seferinde yönetim
aklanıyor. Kısacası, birkaç garibana fatura kesiyoruz. Acaba
aynı durum dünyanın başka bir ülkesinde olsaydı bakanlar ve
yetkililer ne yaparlardı, ben buradan merak ediyorum.
Evet, yine, Tekirdağ ilimizden geçen Ergene
Nehri’miz var Sayın Bakanım; Sayın Bakan, Ergene Nehri’miz var.
Sayın Bakan ve 3 bakan yardımcısı arka arkaya üç ay
içerisinde Tekirdağ’a geldiler ama Trakya’da Ergene’miz zehir saçmaya
devam ediyor. Dönemin bakanı, o da bizim gibi Meclis
sıralarında… 2011 yılında açıklanan Şafak
Harekâtı vardı, evet, Şafak Harekâtı’yla Ergene’de 2018’de
balık tutacaktık arkadaşlar ama bırakın balık
avlamayı zehir miktarı 3’e çıktı. Ergene’ye şafak değil,
gece karanlığı çöktü. Çevre Bakanımızın ve
Bakanlığımızın konuyu acilen çözüme ulaştırmasını
bekliyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, bütçeye
geldiğimizde ise bu bütçe, maalesef, tarımı bitirme, çiftçiye
üretimden el çektirme, gıda enflasyonunu artırma bütçesidir. Üzülerek
söylüyorum ki bütçe, tarımı ayağa kaldıracak, çiftçiyi kalkındıracak,
milletimize ucuz ve güvenilir gıda sağlayacak millî niteliklerden
aridir. Milletimiz “soğan” “patates” derken ekmek derdine
düşmüştür. Görünen o ki ekmeğe de muhtaç olacağız.
Ekmek berekettir. Hiçbir kültürde bizim kadar ekmek ve buğdayla ilgili
atasözü yoktur: “Buğday, koyun, gerisi oyun.” “Toprağı
işleyen ekmeği dişler.” Ne yazık ki artık
toprağı işleyen çiftçi ekmeği dişleyemez hâle
gelmiştir. Ektiğinin karşılığını
alamamakta, 1 kilo buğday sattığı zaman 1 fincan kahve
içememektedir; 1 fincan kahve içmesi için en az 5 kilo veya 10 kilo
satması gerekmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) – Kahveyi
Hilton’da mı içiyorsun sen?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) –
Çiftçilerimiz geçen yıla göre yüzde 50 fakirleşmiştir,
perişandır, borç içindedir. Ayaklarında terliklerle,
kış günü, geçen hafta Meclisteki odama misafirlerim geldi, bizden
yardım beklediler.
2017 yılında, evet, 2017 yılında
6.867 çiftçiye icra uyguladınız. 2018 yılında bu
sayının katlanacağı şimdiden belli. Sadece bir ay
önce, Çorum’da, Akpınar Tarım Kredi Kooperatifinden kredi kullanan
bini aşkın çiftçimize icra takibi başlatıldı.
İktidar, acilen 2018 yılında çıkarmış olduğu
kararnameyi tekrar gözden geçirerek, kapsamını genişleterek
çiftçilerimizin borçlarını ertelemek zorundadır. Büyük
firmaların konkordatoya gittiği süreçte, Türkiye'nin genel gıda
sigortası olan çiftçilerimizi üretimde tutmak boynumuzun borcudur.
Unutmayalım ki çiftçi batarsa hep beraber batarız, hiç kuşkunuz olmasın.
Bakın, mazot fiyatları geçen yıla
göre yüzde 23 artarken, gübre fiyatları son on bir ayda yüzde 100 ile
yüzde 130 arasında artış göstermiştir. Birçok üreticimiz
taban gübresi, ekim gübresi olmadan ekim yapmışlardır.
Hayvancılığın en önemli girdi
kalemi olan yem fiyatları, 2018 Ocak ayından bugüne kadar yüzde 50-60
oranında artmıştır. Çiftçi ve üretici artık pes
etmiş, göç etmeye başlamıştır, yakında köyler
hayalet köy olacaktır Sayın Bakan. Çiftçi sayısı sürekli
düşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Aygun sözlerinizi.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – 2003
yılında 2,8 milyon olan çiftçi sayısı şu anda 2,1
milyon olmuştur. 2002 yılında 4,5 milyar lira olan çiftçi borcu
bugün 109 milyar lira olmuştur.
Evet, değerli milletvekilleri, orman
köylülerimizin gelirini artıracak projelerle onların
kaldıkları yerlerde yaşamlarını sürdürmelerini
sağlamamız gerekiyor. Ormanlarda uygulanan ferahlandırma
çalışmalarında bitki örtüsü göz önüne alınarak buna göre
çalışmalar yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, çiftçilerimiz
ürettiğiyle para kazanamaz hâle gelince elindeki tarlaları satmaya
başlamıştır. Ne yazık ki Bakanlık, tarım
arazilerini imara açan projelere kapı açmaktadır. Bakın, son on
beş yılda 32 milyon dönüm tarım arazisi üretimden
çıkmıştır. Buğday ekim alanları 2002
yılına göre yüzde 18 azalarak 93 milyon dekardan 76 milyon 688 bin
785 dekara düşmüştür. Arpa ekim alanları yüzde 33 azalarak 36
milyondan 24 milyon 247 bin dekara düşmüştür. Oysa nüfusumuz
hızla artarken en temel ihtiyaç olan buğday üretimimiz
azalmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ağabey, o meyve
ne işe yarıyor?
CAVİT ARI (Antalya) – Kırmızı
şey ne, o meyve ne?
BAŞKAN – Bağlayın lütfen. Son kez bir
dakika daha uzatıyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) –
Suriyelilerle birlikte nüfusumuz 85 milyona dayandı. Nüfusumuz 2002
yılına göre yüzde 31 artmış, buğday ekim
alanlarımız ise yüzde 18 azalmıştır. Nasıl
karnımızı doyuracağımızı ben merak ediyorum.
Maalesef, Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesinde hâlen nüfusa
göre buğday projeksiyonu yok. Bakın, biz Avrupa ülkelerinden 3 kat
daha fazla yani kişi başına yıllık 150 kilo ekmek
tüketiyoruz.
Değerli milletvekilleri, 2018 yılında
TÜİK rakamlarında buğdayın üretiminin düşeceği
aşikâr. Bu yüzden ekmek fiyatlarında artış
kaçınılmaz. Bu sorun fırıncıya baskıyla
çözülemez. Nitekim fırıncılar zam yapmayınca çareyi
gramı düşürmekte buldu. Sonuçta ekmeğe gizli zam yapılmış
oldu. Bakanlar Kurulu bu yıl da hasat döneminde sıfır gümrüklü
ithalat kararı alarak çiftçiye her zaman olduğu gibi yine darbe
vurdu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hadi onu kapat,
meyveye gel sen ya!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) –
Geçmişte çiftçinin kara gün dostu olan Toprak Mahsulleri Ofisi hasat
dönemlerinde ayçiçeği, buğday, mısır getirdi. Yine, Et ve
Süt Kurumu piyasayı düzenlemekten çok ithalat kurumuna dönmüştür.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ağabey, onu
kapat da meyveyi anlat bize ya!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Yine,
çareyi ithalatta arayan zihniyet millî olur mu? Atalarımız ne güzel
demişler: Elden gelen öğün olmaz, onunla da karın doymaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – İlhami, meyveyi
anlat ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ya, Sayın
Tanal’ın canı çekti.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, iklim değişikliği ve artan sıcaklar,
dünyada gıda sıkıntısının
yaşanacağını ortaya koymaktadır.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Biz onları
yemiyoruz, ne işe yarıyor? Kokteylde mi kullanıyorsunuz?
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Son bir dakika
Başkan. Sayın Başkan, bir dakika daha verin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tadına baksaydık.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Sayın
Başkan, diğer arkadaşlara söz hakkı verdiniz, ben de
istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, o
meyveyi merak ediyoruz.
BAŞKAN – Herkese eşit davrandım,
herkese iki dakika verdim. Son konuşmacı olduğu için,
bakın, son kez ama. Bundan sonra uzatmayacağım.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) – Sabaha kadar
konuşsun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Arkadaşlar, meşhur Kissinger’in bir sözü
var. “Petrolle ülkeleri, gıdayla insanları kontrol edersiniz”
lafını boşuna söylememiştir. Bizim iktidar ise âdeta Türk
tarımını yok etmek için çalışıyor.
Peki, gıda güvenliğinin anahtarı olan
veteriner, gıda ve ziraat mühendisleri neden atanmıyor? Daha önceden
söz verilen 10.551 atama ne zaman yapılacak diye soruyorum.
Yine, değerli milletvekillerimiz, 2018
yılında 3 milyon 697 bin hektar alan nadasa
bırakılmıştır.
ŞAHİN TİN (Denizli) – O ne olacak,
onu bir anlat.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Bu kadar
alan nadas yerine alternatif ürün politikasıyla tarımda
tutulsaydı Sudan'dan arazi kiralanmazdı. TİGEM arazilerini
özelleştirdiniz; yetmedi, şimdi Dalaman Tarımsal Araştırma
Enstitüsünü turizm sit alanı yaptınız. Yine yetmedi,
TİGEM’in…
ŞAHİN TİN (Denizli) – Ya şu
meyveyi anlatsana, meyveyi, meyveyi.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) –
Arkadaşlar, bekleyin lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne bekleyelim, tamam.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) –
Türkiye’deki damızlık ihtiyaçlarını karşılayacak
olan embriyo transferi TİGEM tarafından… 15 bin tane ineği
kesime gönderdiniz.
Evet arkadaşlar, değerli milletvekilleri;
tarımda her geçen gün dışa bağımlı hâle
geliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) –
Geldiğimiz noktada 2018 yılı tahminine göre buğday
üretiminde önceki yıla göre yüzde 7, yemeklik bakla üretiminde yüzde 11,7;
mercimekte yüzde 20, patateste ise yüzde 5,2 oranlarında azalma var.
Üretimden gelen güç harekete geçirilmedikçe, çiftçi desteklenmedikçe gıda
fiyatlarındaki artış önlenemeyecektir.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Meyveyi bir
anlat, meyveyi.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Sizler
piyasada bulunmayan ejder meyvesini yerken, beyaz çay içerken Türk çiftçisine
de Türk kahvesini çok görüyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) – Nerede
kullanılıyor, nerede? Nasıl yeniyor?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Oysa onlar
sadece hasat sonrasında şeker pancarından elde edilmiş olan
doğal şekerli Türk lokumuyla birlikte Türk kahvesi içmek istiyor.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Ya bu ejderi
nerede yiyorsunuz siz ya, nasıl yeniyor?
BAŞKAN – Evet Sayın Aygun, bitirin
artık lütfen.
Teşekkür ediyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Sözlerime
buradan son verirken Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aygun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın
Başkanım, bu meyveyi konuşurken Sayın Mahmut Tanal
Ağabeyimiz çok sordu, ona takdim etmek istiyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aygun.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Sayın Başkan, bu meyveyle ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN – Söz vereceğim ama önce Sayın
Bilgen’in söz talebi var.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ama bu meyveyle
ilgili konuşacak eğer müsaade ederlerse.
BAŞKAN – Eğer bununla ilgiliyse kısa
bir söz vereyim.
Buyurun Sayın Şimşek.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
69.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, ejder meyvesinin Mersin’de
yetişen faydalı bir meyve olduğuna ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bütçenin ilk gününde de
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu ejder meyvesi hakkında bir konuşma yapmıştı.
Bugün de değerli hatip kürsüden ejder meyvesini milletvekillerine
göstererek ejder meyvesi hakkında bir görüş beyanında bulundu.
Ejder meyvesi faydalı bir meyvedir; Mersin’de
yetişir. Burada ejder meyvesinin kötü bir şey olarak gösterilmesini
biz yadırgıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Mersinli çiftçiler bundan şikâyetçiler. Lütfen, ejder
meyvesine karşı… Ziraat Odası Başkanımız burada.
Çiftçilerin para kazandığı ender ürünlerden biridir, ejder
meyvesi kötü bir şey değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Hem
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu hem de bütçenin ilk günü İYİ PARTİ
Grubu ejder meyvesini kötü bir şey gibi millete göstermişlerdir.
Faydalı bir üründür, çiftçiler bundan para kazanmaktadır.
Saygılar sunarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Size çok söz verdim, uzattım
süreyi. Hiçbir önemi yok, anlaşılmıştır durum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bilgen’in
söz talebi vardı.
Buyurun Sayın Bilgen.
70.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Kralkızı Barajı’nın
kapaklarından birinin açılması nedeniyle Dicle Nehri üzerindeki
yerleşim yerlerinin boşaltılması için Diyarbakır
Valiliği tarafından uyarı yayınlandığına ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
Sayın Bakanlar biraz sonra Genel Kurula hitap edecekler, belki daha
sağlıklı bir bilgiye ulaşırız diye sadece
paylaşma ihtiyacı duydum.
Bugün, akşam saatlerinde, aşırı
yağış nedeniyle Kral Kızı Barajı’nın
kapaklarından biri açıldıktan sonra, sanırım,
rayından çıkmış ve tamamen kopmuş. Diyarbakır
Valiliği bir uyarı yayınladı Dicle Nehri üzerindeki
yerleşim yerlerinin boşaltılmasıyla ilgili ama biraz önce
bize gelen bilgi 2’nci kapağın da rayından
çıktığı yönünde. Tabii, bu doğru bir bilgi mi
değil mi bilmiyoruz ama en azından bize gelen yoğun mesajlar
dolayısıyla daha sağlıklı, doğru bir bilgi almaya
sanırım ihtiyacımız var. Bir kapaktan saniyede 1.600
metreküp su boşaldığı ifade ediliyor. 2’nci ve 3’üncü kapağın
da riskli olduğuna dair bilgiler var. Genel Kurulla bilgi
paylaşılırsa seviniriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bununla ilgili bir açıklamaysa,
buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Evet, bununla ilgili bir açıklama.
71.-
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, Kralkızı
Barajında su yatağının bir miktar yükseldiğine, can ve
mal kaybının olmadığına ve konuyu takip ettiklerine
ilişkin açıklaması
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Değerli milletvekilleri, bu konu doğru
yalnız 2’nci kapağın koptuğu konusu doğru değil.
Şu anda saniyede 1.600 metreküp su barajdan boşalıyor. Biz
bölgeye bütün araçları sevk ettik, DSİ’nin tüm araçlarını
sevk ettik. Şu anda su yatağının bir miktar yükselmesi
durumu var. Herhangi bir can kaybı yok, herhangi bir mal kaybı da
şu anda bize ulaşmış durumda değil. Diyarbakır
Valimiz işin başında, bir kriz masası oluşturmuş
durumdalar. Bize ulaşan herhangi bir can ve mal kaybı şu anda
yok. Konu en başından beri tarafımızca takip ediliyor ama
2’nci kapağın açılmış olması konusu doğru
değildir, 1.600 metreküp suyun geldiği doğrudur.
Konuyu takip ediyoruz. İlerleyen saatlerde
önemli bir şey olursa açıklama yapacağız ama Vali işin
başında.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi de şahsı
adına söz isteyen İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar
konuşacaktır. Sayın Kırkpınar bütçenin lehinde söz
talebinde bulunmuştur.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın
Kırkpınar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında
bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarımız; hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Tarım ve Orman
Bakanlığımızın bütçesinin geneli üzerinde lehte söz
almış bulunmaktayım.
İlk olarak, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından, 2000’li yıllardan sonra yüzlerce baraj,
gölet, HES, binlerce sulama ve içme suyu projesi, atık su tesisi,
sayısız taşkın koruma, dere ıslahı, hayvan içme
suyu göleti gibi tesisler hizmete sunulmuştur. Devrim niteliğindeki
bu hizmetlerden dolayı başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere, bakanlarımıza, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğümüzün tüm çalışanlarına
teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ormancılık faaliyetleri ise 2003-2018
döneminde toplam 16,3 milyar Türk lirası destek alarak rekor kırmıştır.
Dünyada orman varlığını artıran nadir ülkelerden
biriyiz. Erozyonu önlemede ve yangınla mücadelede yine dünya 1’incisiyiz.
Aslında tarım sektörü, en kolay eleştirilebilen, esnekliği
olmayan bir sektör; kıt kaynakların en etkin kullanılması
gereken, bir bakıma mukayeseli üstünlüklerin de kullanılmaması
gereken stratejik bir sektördür.
Tarım ve hayvancılığa gelecek
olursak tarım ve hayvancılığa en büyük destek yine AK
PARTİ hükûmetleri döneminde verilmiştir. Verilen bu desteklerle
tarımsal hasıla bakımından dünya 7’ncisi, Avrupa’nınsa
1’incisiyiz. Türkiye, net bir ifadeyle ifade etmek gerekirse tarımda
ihracatçı bir ülkedir. Bugün dünyada 800 milyondan fazla insan
açlıkla mücadele ederken, aynı zamanda her yıl toplam 1,3 milyar
ton gıda maalesef çöpe atılıyor ve yüz binlerce insan bu anlamda
obeziteyle mücadele ediyor.
Geçmişle ilgili bazı kıyaslamalar
yapılıyor. Aslında bunu tam anlatabilmek için biraz geçmişe
gitmekte fayda var. 19’uncu yüzyılın başında
sanayileşme trenini kaçıran Türkiye, tarımda modernleşememiş,
aile tipi küçük çiftliklerle mütevazı bir tarım faaliyeti
sürdürmüştür. Bu durum 1970’lerin sonuna kadar devam etmiş, sonra
köylerden şehirlere göç başlamış, bu hâl 1990’lı
yılların sonunda zirve noktaya ulaşmıştır.
Gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı tarımdan
sanayiye geçiş sürecini Türkiye de yaşamıştır. Bu
sürecin daha iyi planlanmasının ya da planlanamamasının
2000 öncesi sürecin konusu olduğunu da hatırlatmak istiyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ya, on
altı yıldır siz yönetmiyorsunuz!
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) - İletişim
ve bilgi çağını yaşadığımız bu süreçte
tüketim alışkanlıklarının değişmiş
olması, gıdaya erişimin kolay olması, tüketim çeşidini
ve tüketim miktarını da artırmıştır.
Geldiğimiz noktada, 1980’ler ile
şimdilerin kıyaslanmasının doğru bir yöntem
olmadığını belirtmek istiyorum. Şöyle ki: 1980’lerde
Türkiye'nin nüfusu yaklaşık 43 milyondu. Bugün Türkiye
yaklaşık olarak 40 milyon turisti misafir etmektedir, ayrıca
nüfusumuz da 2 katına çıkmıştır. Buna rağmen 2002
yılında tarımsal gayrisafi yurt içi hasıla 36,9 milyar Türk
lirasıyken 2017 yılında yüzde 411 artışla 189 milyar
Türk lirasına ulaşmıştır.
Tarım ve Orman Bakanlığı,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde de tarım ve
ormancılık politikalarıyla büyüme odaklı sürdürülebilir
kalkınmayı destekleyecek bir vizyon ortaya koyacaktır.
Tarım ve Orman Bakanlığımızın vizyonuna özet
olarak bakarsak arazi toplulaştırılmasının
yapılması, tarım bazlı havza sisteminin uygulanmasına
devam edilmesi, tarıma dayalı sanayinin geliştirilmesi ve desteklenmesi,
ürün sayımının sağlıklı bir şekilde
yapılması, gıdada ve gıda ürünlerinde marka ürünlerin
oluşturulması, katma değer yaratan ürünlerin geliştirilmesi
ve desteklenmesi, tarıma dayalı ihtisaslaşmış organize
bölgelerinin yaygınlaştırılması, suyun ve
toprağın etkin kullanılması gibi temel meseleleri
Tarım ve Orman Bakanlığımız konusu hâline
getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kırkpınar,
buyurun tamamlayın sözlerinizi lütfen.
YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) - Her alanda
olduğu gibi, tarım ve ormancılık alanında da nihai
hedefimiz dünya lideri olmaktır.
Bu vesileyle Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin Tarım ve Orman Bakanlığının ilk
bütçesinin hayırlı ve bereketli olmasını yüce Allah’tan
temenni ediyor, heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Kırkpınar.
Bu turda da yine yerlerinden söz talebinde bulunan
üç sayın milletvekilinin bu talebini karşılayacağım.
İlk olarak Sayın Özkan Yalım.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
72.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Eren Erdem’i cezaevinde
ziyaret taleplerinin niçin onaylanmadığını Adalet
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Adalet Bakanı, tüm arkadaşlarım
adına sormak istiyorum: Biliyorsunuz, yaklaşık beş
altı aydır Değerli Milletvekili Arkadaşımız Eren
Erdem, Silivri Hapishanesinde tutulmaktadır. Biz, çok değerli
arkadaşımızı ziyaret etmek için sizin makamınıza
ve de yardımcılarınıza en 5, 6, 7 defa müracaatta bulunduk.
Maalesef, tüm arkadaşlarımızın aynı muameleyi
gördüğünü söyleyebilirim ve de hepsi de aynı şeyi deklare
ediyorlar. Neden acaba, bundan önce, diğer vekili
arkadaşımızı ziyaret istediğimizde bir defada ziyaret
talebimiz onaylanırken şimdi 5, 6 defa istekte bulunuyoruz? Bununla
ilgili sizden bir açıklama bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Hüda Kaya…
73.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Batman’da HDP il binasına
yapılan baskında gözaltına alınan kapalı
kadınların başlarının polis zoruyla
açıldığına ilişkin açıklaması
HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bugün, Sayın Vekilimiz Cihangir
İslam’ın da tekrar gündem ettiği, Batman’da HDP il binasına
yapılan baskında gözaltına alınan 19 kadınla ilgili, gündemle
ilgili hemen küçük bir açıklama yapmak istiyorum.
Bu 19 kadından 3’ü hariç, onlar
açıktı, diğerlerinin tamamı kapalı ve Batman
Emniyetinde, terörle mücadele biriminde, bütün itirazlara ve direnişe
rağmen hepsinin başları polis zoruyla açılıyor, yirmi
dört saat tamamıyla başı açık kalıyor bu
kadınların ve bunlara, bu kadınlara hakaretler ediliyor,
“Dinsizler, imansızlar…” ve cinsiyetçi çok ağır küfürlerde
bulunuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (İstanbul) - Ben bir şey
söylemek istiyorum. Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yerinden söz taleplerinde mikrofonu
açamıyoruz, üzgünüm.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Enginyurt…
74.-
Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, hızlı tren kazasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa
dilediğine, tarım kredilerindeki faiz oranlarının
düşürülmesiyle ilgili çalışmanın olup
olmadığını Tarım ve Orman Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikli olarak, bugün Ankara’da meydana gelen tren
kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar
temenni ediyorum, rahmete ulaşanların ailelerine de sabırlar
niyaz ediyorum.
Sayın Tarım Bakanımıza bir
konuyu hatırlatmak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız
faizden, yüksek faizden şikâyet ediyor. Tarım kredilerinde çiftçi
faizleri yüzde 30’ları geçti, temerrüde düştüğünde yüzde 40
seviyelerine ulaşıyor.
Sayın Bakan, tarım kredilerindeki bu faiz
oranlarının düşürülmesiyle ilgili bir çalışmanız
olacak mı? Olması gerektiğini düşünüyorum çünkü çiftçimiz
perişan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine,
2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu
İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim
Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
şimdi de söz sırası yürütmede.
Yürütme adına ilk söz, Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’e aittir.
Buyurun Sayın Gül. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakikadır.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın 2019 yılı bütçesini takdim
etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi,
tüm milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında bu sabah Ankara’da vuku
bulan tren kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
Hem adli hem idari soruşturmalar neticesinde,
hem olayın gerçekleşme şekli hem failleri, kasıt, ihmal ya
da hangi sebep olup olmadığı hususu Hükûmetimizce de sonuna
kadar araştırılacak, gereği yapılacak ve bir daha
böyle elim kazaların meydana gelmemesi için her türlü tedbirler
alınacaktır. Bu konuda Ulaştırma
Bakanlığımız da her türlü çalışmayı sürdürmektedir,
yine, kamuoyuyla da paylaşılacaktır. Ben tekraren, tüm
vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum, hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum.
Çok değerli milletvekilleri, zihnimizin ve
gönlümüzün merkezinde yer tutan bir ideali, adalet idealini korumak ve
yaşatmak için çaba gösteren herkese; mübaşirinden hâkimine,
savcısından zabıt kâtibine kadar tüm yargı personelimize,
yargı mensuplarımıza, emeği geçen, özveriyle
çalışan tüm personelimize kolaylıklar diliyorum,
başarılar diliyorum.
Hukukun, demokratik düzenin, güvenliğin, hak ve
özgürlüklerin korunup yaşatılmasında hepimizin en büyük
güvencesi yargıdır. Anayasa, kuvvetler ayrımını bir
“medeni iş bölümü” olarak tanımlamaktadır ve bu iş
birliği anlayışına uygun olarak hem yasama hem yürütme
organı olarak adalet hizmetlerine daha iyi koşullarda
vatandaşlarımızın ulaşması için hep birlikte
görev ve sorumluluğumuz bulunmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde on altı yılda, yargı reformu paketleriyle,
hukuki konularda attığımız adımlarla önemli
adımlar attık, iyileştirici ve geliştirici adımlar
attık. Uyuşmazlıkları, elbette, bundan sonraki süreçlerde
yapacağımız çalışmalarla da süratle ve adaletle çözmek
hepimizin ortak amacı, bunu da hep beraber hedef olarak
karşımıza aldık.
Yenilenen mevzuat çalışmasıyla,
altyapı yatırımlarıyla, kurumlarımızın
yapısal ve teknolojik dönüşümüyle, artan yargı mensubu ve
personel sayısıyla, sürekli eğitim perspektifiyle, takipçisi
olduğumuz bir kalite ısrarıyla, güçlenen mahkemeler
teşkilatıyla büyük bir dönüşümün hâlen içinden geçiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yargıdan, yargı mercilerinden, mahkemelerden söz
ederken elbette, bir idari teşkilattan, bir bakanlığın
idari merkezinden, il müdürlüklerinden, bir hiyerarşik düzen içerisindeki
taşra örgütlenmesinden bahsetmiyoruz. Bizler, yürütmenin bir parçası
olarak hâkim, savcı değiliz, yargı mensupları da bizim
memurumuz değil. Burada sabahtan beri konuşulan tüm ifadeler
bağlamında söylüyorum, burada yapılan tasarruflar, hâkimlerin
yer değişiklikleri, atamalar ve diğer yargısal
faaliyetlerle ilgili, Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk sistemi kendi
içerisinde işler ve bu konuda bir yanlış, bir eksiklik
olduğunda, öyle eski dönemlerde örnekleri görüldüğü gibi, bir
hiyerarşik yapıyla anında görevden alınan ya da talimat
verilen bir yapıdan bahsetmiyoruz. Yargı mercileri,
bağımsız ve tarafsız olarak, kendilerine çizilmiş alan
çerçevesinde kendi görevlerini yapar. Bize düşen, kurumsal kapasiteyi geliştirmek,
teknolojik, yeni dönüşümlere açık olmak, mevzuat
hazırlıklarını… Elbette, yasamanın da burada
yapacağı, yürütmenin de yapacağı iyileştirmeler
hepimizin ortak görevidir, elbette bunu da hep birlikte yapacağız.
Bu, sadece bir kişinin ya da bir grubun değil, hepimizin ortak
sorumluluğudur.
Elbette, Türkiye’de yargı ve adalet
hizmetlerini değerlendirirken aktüel performanstan öte, içinden
geçtiğimiz çok özel tecrübenin dikkate alınması gerekmektedir.
Bu tecrübe, Türk yargısına bağımsızlık ve tarafsızlığın
değerini, hukuka ve vicdana bağlılığın önemini,
akıl ve muhakemenin kıymetini çok büyük bir bedel
karşılığında öğretmiştir. Akıl ve
muhakemeyi değersizleştirip yerine ideolojik
adanmışlığı ikame edenlerin, ülkemizi nasıl bir
felaketin eşiğine getirdiğini 15 Temmuzda hepimiz çok canlı
biçimde gördük.
İstikameti hukuk ve vicdan olmayan,
bağlı olduğu örgütten talimat alan FETÖ mensupları, sonuçta
bu ihanetin hesabını hukuk önünde vermektedirler. Adalet
mekanizmasını araçsallaştıran FETÖ, yargı sistemine,
milletimizin adalet beklentisine ve adalete duyulan güvene de en büyük
kötülüğü yapmıştır. Elbette, yargı sistemimiz
başta olmak üzere, Türkiye, 15 Temmuzdan sonra devlet içerisinde bu
örgütlü yapıdan kurtulmak için kararlı bir mücadele ve arınma
sürecini başlatmıştır. Devletin tüm kurum ve
kuruluşlarıyla bu arınma sürecini de başarılı
olarak tamamlamaya kararlıyız.
15 Temmuzda o gece başımızın
üzerinde, şu Gazi Mecliste hepimizin yaşadığı ihaneti
yapanlar, Ömer Halisdemirleri, kahraman vatan evlatlarını şehit
edenler, bugün yüce Türk yargısı önünde hesap vermektedirler. 15
Temmuzdaki hain kalkışmaya eylemli olarak katılan darbeciler
hakkındaki davalar, kesin hüküm yolunda ilerlemektedir. 236 dosyada ilk
derece mahkeme, kararlarını vermiştir, 53 dosyada
yargılamalar devam etmektedir.
Yargı mercilerimizin doğruyu bulma,
adalete, hakkaniyete uygun sonuçlara ulaşma, haklıyı
haksızdan, suçluyu masumdan ayırma yönündeki çabalarını
takdirle izliyoruz, takip ediyoruz. Bizim bu mücadelede iki
kırmızı çizgimiz var. Bunlardan birincisi, bu mücadelenin asla
rehavete kapılmadan, amacını kaybetmeden sürmesidir.
İkincisi, haktan, hukuktan ve adaletten asla ama asla taviz
verilmemesidir. Bir tek suçlunun cezasız kalmasına da bir tek masumun
haksızlığa uğramasına da asla tahammül edemeyiz.
Yaş ile kurunun ayrılması, elbette yargının temel
görevidir. Soruşturma ve kovuşturmaların bu hassasiyet
içerisinde sürmesi, ilgisiz isimler ve toplumsal kesimlerin bu süreç içerisinde
incitilmemesini, bu mücadelenin sosyal meşruiyeti ve başarısı
için de vazgeçilmez bir unsur olarak görüyoruz.
Atipik bir terör örgütü olan FETÖ’yle mücadelenin
kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. Tek başına
Mor Beyin tecrübesi bile ne kadar dikkatli olmak gerektiğini gösteren
esaslı bir ders niteliğindedir. İşte bu kumpası ortaya
çıkaran da yine yargı mercilerimiz, hükûmetimizin
kararlılığı ve tüm devletimizin kurumları ve bu
konudaki yöneticilerinin iradesidir. Tarihimizin gördüğü bu en
karmaşık ihanet şebekesinin çözülmesi, suçluların adalet
önünde hesap vermesi hususunda desteğimizi elbette sürdürecek ve bu konuda
kararı da yargı mercilerimizin titizliği elbette verecektir.
Örgütün elebaşı FETÖ hakkında 7
ayrı iade talepnamesi iletilmiş ve Amerika Birleşik
Devletleri’ne her yeni bilgi, belge de yine ulaştırılmaya devam
etmektedir. Adresi belli olanlar o ülkeden istenmekte, adresi belli
olmayanların yine yargı mercilerimizce kırmızı bülten
talebiyle iadeleri talep edilmektedir. 96 örgüt üyesinin sınır
dışı yoluyla ülkemize getirilmesi sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, yargıyı ve
hukuku bir silah gibi kullanan bu hain örgüt, ülkemizdeki yargı sistemine
ve sistemin işleyişine de elbette büyük bir zarar verdi. Bu nedenle,
mevcut mücadele ve arınma sürecine yeniden bir inşa sürecinin
eşlik etmesinin bir zaruret olduğunu hepimiz biliyoruz.
FETÖ’yle mücadele, aynı zamanda Türk
yargısının bir bağımsızlık ve
saygınlık mücadelesidir. Türkiye’de yargıya güven
anlamında, esasen polemik konusu da yapılan hususlarda, yüksek
yargının başkanının bile yüzde 20-30’lara indiği
diye ifadeler yapılıyor. Evet, 2016’larda kullanılan bu ifadeler
FETÖ’nün yargıyı nasıl
siyasallaştırdığı, ideolojik bir hâle getirdiği,
kendi örgüt amacına çevirdiği yönündeki bir algının
sonucudur. Ancak işte bu FETÖ’cülerin
arındırıldığı bu süreçte her geçen gün
yargıya güvenin artması yönündeki eksiklikleri hep beraber giderme
yönünde çok önemli adımlar atılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede yargıya
bu konuda acımasız eleştiriler yaparken ülkemizdeki yargı
pratiğini unutmamak lazım. “Bir sağdan bir soldan” diyerek
yaşı büyütülerek idam edilenler, bu ülkenin seçilmiş
Başbakanına, bu ülkenin aziz Menderes’ine “Sizi buraya getiren irade,
sizin cezalandırılmanızı istiyor.” diye yargının
nasıl siyasallaştığını hepimiz gördük. Bu ülkede
darbeyi meşrulaştıran yargıyı hepimiz gördük. Bu
ülkede 28 Şubat yargılamalarında, yine kumpaslarla, yine
hilelerle, yine birtakım hukuk dışı delil toplayarak 28
Şubatta muhafazakâr kesimlerin nasıl haksız bir şekilde
yargılandığını, yine bu FETÖ yargılaması
eliyle nasıl belli insanların sabah, gece vakti gözaltına
alındığını, deliller üretilerek
yargılandığını, yargı önüne
çıkarıldığını hepimiz gördük. Ama bu ülkede 28
Şubat brifinginde darbecileri önünü ilikleyerek ayakta selamlayanların,
bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına yeni hâkim, savcı
adayının ayağa kalkmasını eleştirenlerin o gün, o
darbecilerin önünde yargıçların kalkıp önünü iliklemesini
eleştirmemelerini çok ciddi anlamda bir standart olarak görüyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Elbette yargı, yargıçlar asla ama asla
hiçbir şekilde, hiçbir kurumdan, hiçbir kişiden talimat almazlar.
Burada Türkiye’nin geldiği noktayı söylüyorum. Bu ülkede “Evet, ben,
bu zihniyetteki kişileri hâkim, savcı aldım. Ne yapacaktım,
Refah Partilileri, Milliyetçi Hareket Partilileri mi alacaktım?” diyen
adalet bakanları oldu. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) – AKP’li avukat
koymadınız Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - O gün
o adalet bakanlarına söz söylemeyenler, “Kardeşim, bu ülkenin
evladı değil mi Refah Partililer, bu ülkenin evladı değil
mi Milliyetçi Hareket Partisinin mensupları?” diye sesini
çıkarmadı, “Bu ülkede yargı siyasallaştı.” demedi. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) –
Teşkilatlarınızda görev alan avukat bırakmadınız,
hepsini hâkim, savcı yaptınız. Adliye koridorlarında sizde
görev alan avukat bırakmadınız, hepsi hâkim, savcı oldu;
neden bahsediyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından “Dinle, dinle.”
sesleri)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yargıyı
sarayın arka bahçesi hâline getirmediniz mi?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Bugün
bu ülkenin evladı Milliyetçi Hareket Partili hukuk fakültesinde okuyunca,
dört yılda bitirip bu ülkenin evladı olarak hâkim, savcı
olmayı hak etmiyor mu, Refah Partili hak etmiyor muydu? (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar) Evet, bütün bunları gördük.
Siz o gün de…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Cumhuriyet Halk
Partililer hak etmiyor mu?
CAVİT ARI (Antalya) – Sadece AKP’liler mi hak
ediyor Sayın Bakan?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Burada
niye rahatsız oluyorsunuz, isim vermedim ben? Adres nereye gidiyor
arkadaşlar, niye rahatsız oluyorsunuz? Genel olarak söylüyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ergenekon’u da
anlat, Ergenekon’u.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Kim
yaparsa yapsın, bugün hangi zihniyette olursa olursun, hangi
düşüncede olursa olsun bu vatanın evladı, Anadolu insanı
her türlü sınavda, her türlü kadrolaşmada eşittir birinci
sınıf vatandaşa, birinci sınıf vatandaş
hakkına sahiptir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – 70 puan barajını
kaldıran kimdi hâkimlik, savcılık sınavında?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Biz
bunları gördük. Bu ülkede yakın zamanlarda, kendi lehine karar
çıkınca “Namuslu hâkimler, savcılar var.”, çıkmayınca
“Bu sarayın yargıçları…” diye ayrım yaparak Türk
yargıçlarını ikiye ayırmayı asla kabul edemiyoruz. 20
bin hâkim, savcı var; 20 bini de onurlu Türk yargısının
şerefli evladıdır, kimse dil uzatamaz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Elbette 20 bin hâkim, savcı
içinde yanlış yapan, eksik yapan olabilir değerli
arkadaşlar.
MUSTAGA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Uyuşturucu
baronu nasıl tahliye oldu Sayın Bakan? “Devlet hassasiyeti” denilip
tahliye oldu, söyleyin bakalım uyuşturucu baronu tahliye olabilir mi?
(AK PARTİ sıralarından “Dinle, dinle.” sesleri)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Rahat ol, rahat;
heyecanlanma.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakanın konuşmasına izin verelim
lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Görevde mi değil mi Sayın Bakan? Uyuşturucu
baronunu AK PARTİ’li vekil aramış. Cevabını verin.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Danıştay
Başkanının kızından bahsedin Sayın Bakan.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Bizim…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Uyuşturucu baronu nasıl tahliye oldu?
ŞAHİN TİN (Denizli) – Dinle!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) –
Dinlemesini öğrenin.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen,
Sayın Bakanın konuşmasına izin verelim. Yerimizden
bağırarak müdahale etmeyelim lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hadi
Sayın Bakan, cevap ver, uyuşturucu baronu nasıl tahliye oldu?
NİLGÜN ÖK (Denizli) – Dinle! Niye rahatsız
oluyorsun?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Papazı
anlat, papazı!
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen…
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Bu
ülkede biz kulağımıza okunan ezanla, biz bu ülkede İstiklal
Marşı’yla büyüdük. Bizim inancımız… (CHP
sıralarından gürültüler)
CAVİT ARI (Antalya) – Biz nasıl büyüdük
Sayın Bakan? Biz nasıl büyüdük?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Biz de öyle büyüdük.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…
ŞAHİN TİN (Denizli) – Sayın
Başkan, müdahale etsenize dinlesinler.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
(Gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) –
Andımız’dan korktunuz kaldırdınız.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Bakanın
konuşmasına izin verelim.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkede, doğusuyla
batısıyla, bu ülkenin bütün evlatları, hangi zihniyette, hangi
inanışta olursa olsun, 81 milyonun hepsi adalet zihniyetiyle büyüyen
bu vatanın evlatlarıdır. “Kızım Fatıma olsa
yanlış yaparsa kolunu keserim.” diyen bir inanca, itikada iman
etmiş bir milletiz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – “Ezan sesiyle
büyüyen.” diyor. Ben ezan sesiyle büyümedim, benim hakkım yok mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Hiç
kimse bize bilerek yanlış yaptırmaz. Bahsettiğiniz
tahliyelerle ilgili… (Gürültüler)
Sezgin Bey, bir müsaade ederseniz söyleyelim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Buyurun.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ama
böyle yaparsanız Sayın Bakan sorularınıza da cevap verme
imkânı bulmaz. Lütfen sakince dinleyelim.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Başkanım, sürem azalıyor.
BAŞKAN – Ben eklerim Sayın Bakan.
Buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Bu
ülkede bahsettiğiniz konularla ilgili -o tahliyeler- anında HSK
soruşturma açmıştır. Nereye giderse gitsin, bu ülkenin, 81
milyonun ekmek gibi, su gibi aziz bildiği adalete inancını
kimsenin azaltmasına izin vermeyiz. Yanlışı sonuna kadar…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sonucu ne, sonucu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) -
Teftiş devam ediyor. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Bakan, sonucu ne? Sonuç, sonuç…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Kime
giderse, nereye giderse gitsin sonuna kadar HSK, teftişini yapıyor.
Hep beraber takip edeceğiz, kamuoyuyla paylaşılacak.
Değerli kardeşlerim, çok değerli
milletvekilleri; bu ülkede…
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen
karşılıklı konuşmayalım ve Genel Kurulun düzenini
bozmayalım. Sayın Bakan kürsüde, açıklamalarını
yapıyor, lütfen sakince dinleyelim.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Türkiye’de darbeleri meşrulaştıran bir yargıdan… “15 Temmuz
darbe gecesi Meclisi bombalayan hainleri tutuklayın.” diyen,
“Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne saldıran, 251 vatandaşımızı
şehit eden, Ömer Halisdemir’i şehit edenleri tutuklayın.” diyen
Türk yargısını, darbecileri yargılıyor diye töhmet
altında bırakamazsınız. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) – Siz
bırakıyorsunuz Sayın Bakan!
AHMET KAYA (Trabzon) – Sayın Bakan, Adalet
Bakanısınız ama sözlerinizde adalet yok.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Geçmişte darbeye selam duran Türk yargısı bugün darbecileri
yargılamaktadır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yargıyı
FETÖ’ye siz teslim ettiniz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Elbette 20 bin kişi içerisinde eksik yapan, hata yapan varsa HSK burada,
Teftiş Kurulu burada. Günde belki onlarca hâkim, savcının
ihracı onay için geldiği için -ve siyaseten prensip olarak da ilgili
daireler karar verir- ben bu bahsettiğiniz daireleri, hâkimleri asla bilmem
çünkü Meclisin seçtiği, seçilmiş Cumhurbaşkanının
seçtiği Kurul, daire, kendi tasarrufunu kendisi yapar. Ama sistem
işlemektedir, elbette burada bir yanlışa izin vermemek
adına hep beraber gayret edeceğiz.
Çok değerli arkadaşlarım, burada
bugün terörle, FETÖ’sü, PKK’sı, DEAŞ’ıyla etkin mücadele eden
bir Türk yargısı var. Yanlış varsa, savcının
yanlışı varsa mahkemeye gider, mahkemede düzelir; mahkemede
yanlış varsa istinafta düzelir; istinafta yanlış varsa
Yargıtayda, Danıştayda düzelir; orada varsa Anayasa
Mahkemesinde, orada varsa AİHM’e gider ve tüm bu sistemler Türkiye’de
hukuk sistemi içerisinde yapılmıştır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ama
AİHM’i tanımazsınız. En son AİHM’i
tanımıyorsunuz.
MENSUR IŞIK (Muş) – AİHM’i kabul
etmiyorsunuz Bakan Bey.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Ama
yargılamayı sizler yapacaksanız mahkemeleri kaldırıp,
o zaman gazete mi yargılasın, medya mı yargılasın,
yasama mı yargılasın, yürütme mi yargılasın? Türkiye’de
yargı bağımsız ve bu mücadeleyi yargı, kendi
sistematiği içerisinde yapıyor. Elbette insanın olduğu
yerde hata olabilir, bizim de memnun olmadığımız,
yanlış, eksik kararlar var ama hukuk sistemi kendi içerisinde bunu
düzeltecektir.
Çok değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekillerim; bu süreçte hazırlıklarını
sürdürdüğümüz Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne çok önem veriyoruz.
Eğer 81 milyon için uygulanacaksa bu reform, 81 milyonun görüşü yansımalı
diyoruz, doğunun da batının da kuzeyin de güneyin de her kesimin
görüşü yansımalı diyoruz ve güven veren bir adalet sistemi
olarak belirlendiğini…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Eyvah ki eyvah!
Yine reform…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Burada
Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken ben hiçbir
şekilde muhataplarımıza karışmamaya
çalıştım, bu konuyu da takdirlerinize sunuyorum ama kısaca,
müsaade ederseniz, bu reformla ilgili önerilerinizi almak üzere ifade
edeceğim.
En geniş katılımla bu belgemizi
oluşturmaya çalışıyoruz ve özellikle hukuk eğitimi
üzerinde duruyoruz çünkü Türkiye'de adliyelerimizi yaptık,
niceliğimizi yeterince artırdık, personel
sayımızı artırdık ama şimdi nitelik konusunda…
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Adliyeden çok hapishane
yaptınız, hapishaneleri anlatın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
…yetişmiş, nitelikli hukuk adamı konusunda
çalışmalarımızı yapıyoruz. Bu konuda eksikleri
biliyoruz. Üzerinde mutabakat noktasına vardığımız
konu, hukuk mesleğine, hâkimlik, savcılık, avukatlık,
noterlik mesleğine girmeden, fakülteden mezun olanların bir meslek
sınavına, bir sınava, bir merkezî sınava tabi
tutulması. Böylece niteliğin artırılacağını
düşünüyoruz.
Yine hâkim/cumhuriyet savcısı
yardımcılığı müessesesini gündeme getirdik, bunu
tartışıyoruz. Böylece, hâkim/savcı
yardımcıları tüm uygulamayı görecek ve ondan sonra,
tecrübeden sonra kürsüye çıkacak. Böylece empati yapmaya, tarafların
psikolojilerini, adaleti, ceza adaletini daha iyi tanımaya imkân bulacak
ve sonradan kürsüye çıkacak. Adalet Akademisi pratiğini
geliştirerek sürdürmeyi düşünüyoruz. Staj süresini geliştirmeyi,
teori ve pratiğini artırmayı düşünüyoruz. Avukatlık
mesleğinin güçlendirilmesi gündemimizde, vaktim azaldığı
için burayı genel itibarıyla geçiyorum.
Elbette, iş yükü
fazlalığını ortadan kaldırmaya yönelik
uzlaştırma ve ara buluculuk sistemini çok ciddi manada önemsiyoruz.
Bildiğiniz gibi, yüce Meclisin iradesiyle ticari davalara ilişkin ara
buluculuk da 1 Ocak itibarıyla başlayacak ve böylece 2017
yılında asliye ticaret mahkemelerinde 231.080 dava
açılmış, çok değerli milletvekilleri. 231.080 dava önce ara
bulucuya gidecek, sonra mahkemeye gelecek. Böylece daha nitelikli bir
yargılamayı yapacağımıza inanıyoruz, önemli bir
gelişme olacağını düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önemli bir adım olarak lekelenmeme hakkını da
yine yasalaştırarak uyguladık. Ancak bu konuda soyut,
dayanaksız ihbarlarla, esasen şikâyetlerle FETÖ
yargılamalarının da sulandırıldığına
ilişkin çok önemli hikâyelere de şahit olduk. “Herkes FETÖ’cüyse
FETÖ’cü yoktur.”un FETÖ’nün esasen kullandığı argümanlardan biri
olduğunu düşünüyorum şahsen. Dolayısıyla
“Kayınvalidemle aram açık, bunu şikâyet edeyim. Onunla aram
açık, bunu şikâyet edeyim.” Soyut, mesnetsiz ihbarlarla hem yargıyı
meşgul ediyoruz hem de bu konuda sosyal bir yaraya, travmaya sebebiyet
veren vakalar görüldü. Bu nedenle -lekelenmeme hakkı- savcı önüne
aldığında çok bariz olduğu açık olan konularla ilgili
isimsiz, soyut iddiaları soruşturmanın konusuna almıyor. Bu
konuda çok önemli bir, FETÖ mücadelesi anlamında da önemli bir gelişme
olduğunu düşünüyorum.
Ancak elbette bu, sadece bu konuyla
sınırlı değildir, bu ülkenin güvence fonksiyonu
soruşturma sürecine dâhil herkes için geçerli olmalıdır.
Soruşturmanın gizliliğine riayet edilmesi, adliyeye sevklerin patlayan
flaşlar altında âdeta bir podyumda gider gibi bir yürüyüşe
çevrilmemesi, gösteriye çevrilmemesi, itibar suikastlarının
engellenmesi… Yargılamalar daha ortaya çıkmadan gazetelerde
bunların yayınlanması asla kabul edilebilir şeyler
değil. Bunlar, usul hükümlerine de yine riayet edilmesi, lekelenmeme
hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken konulardır.
Adil bir yargılamanın gereklerine
hassasiyet gösterilmesi, muhakeme tedbirlerinin de doğru, yerinde ve
ölçülü icra edilmesiyle ancak başarılı olur. “Pardon” sözünü
lügatimizden çıkarmak için başta gözaltı ve tutuklama gibi
tedbirlerin temel hak ve özgürlükleri sınırlandıran muhakeme
tedbirlerinde adalet terazisinin çok hassas tartılmasının,
tutulmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Geride bıraktığımız bu on
altı yılda çok önemli reformlar oldu. Tutuklamayı bir tedbir
olarak oldukça sıkı şartlara bağlayan, Hükûmetimiz oldu.
Adli kontrolü gerçek bir tutuklama alternatifi hâline getiren, biz olduk. Ancak
hayata geçirilmesi, uygulanması konusu da en az yapılan düzenleme
kadar önem arz ediyor. Eksiklikler, uygulama hataları var mı? Evet,
var. İşte 2019 yılı bu anlamda bir milat olsun istiyoruz.
Yargı reformunu bu anlamda önemsiyoruz. Bu nedenle meselelerimizi daha
katılımcı konuşalım istiyoruz. Uygulamada o yüzden bir
merkezî sınavı önemsiyoruz, o yüzden staj sürecini daha geniş
tutalım diyoruz. Hâkimlerimizin, savcılarımızın bu
anlamda hakikaten suçu yok.
FETÖ’nün travmasından kurtulma, inşa
süreci vardı ve şimdi bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu
konuda gerçekten yüreği yananlar varsa tüm bu önerilere de açık
olduğumuzu söylüyoruz çünkü adalet hepimizin. Biz bugün buradayız,
yarın başkaları var ama adalet, gök kubbe
başımızda olduğu sürece herkes için geçerli olacak. Bunu da
hep beraber korumak, hiçbir siyasi parti, hiçbir angajman, hiçbir ideolojik
bağ, hiçbir etnik aidiyet, hiçbir bölge, hiçbir yaş
ayrımına tabi tutulmadan hepimizin ortak görevi ve bu konuda elbette…
“On altı yıl iktidardaydınız.”
Arkadaşlar, bu kadar çok, önemli işler yaptık. O yüzden seçimler
var. Daha fazlasını yapmak için oy istedik. Milletimiz güvendi,
verdi. Şimdi de diyoruz ki inşa süreci. Eksiklerimizin
farkındayız, 2019 milat olsun, eksiklerimizi tamamlayayım. Ekmek
kadar aziz olan, su gibi aziz olan… Hatta adalet olursa ekmeği de
bulursunuz, suyu da bulursunuz. Hep beraber inşa edelim diyoruz. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Uzayan bir soruşturma, uzun tutukluluk
süreleri, bitmek bilmeyen yargılamalar elbette kabul edilebilecek bir
durum değil. Hâkim, savcı, avukat, vatandaş olarak hiçbirimiz
bunu istemiyoruz. Biz yargı sisteminin işte bu sorunları çözmesi
için, “Yargıda Hedef Süre” uygulamasına o yüzden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Hem
ceza hem hukukta soruşturma ve dava açıldığında
yargının kum saati işlemeye başlayacak ve sistemde gecikme,
tıkanma nerede var, bir soruşturmanın şu tarihe kadar
bitmesi gerektiğiyle ilgili, taraflar alacak eline; eğer bir gecikme
olursa elbette yargısal faaliyete katılma değil ama nerede
tıkanmalar var, mevzuatta mı, uygulamada mı, o adliyede mi,
personel mi eksik, bakış açısı mı, eğitim
eksikliği mi; bunları hep beraber göreceğiz arkadaşlar.
Dolayısıyla, bu konuda, gerçekten, 1 Ocaktan itibaren
başlatacağımız bu uygulamayı da inşallah en
güzeliyle uygulamakta olacağız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Somut vaka Osman Kavala Sayın Bakan, somut vaka. Osman Kavala somut vaka.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Adli
görüşme odaları, yine, mağdurlara ilişkin elbette çok
önemli bir gelişmeydi, bunu geliştireceğiz.
Yine, hâkim sayısı ve istinafla ilgili,
istinafların sayısı… 11 istinafımız var. Yine,
önümüzdeki dönemde 4 yerde daha istinaf açarak yargılamaların
hızlanmasını hedefliyoruz.
Yine, önümüzdeki dönemde Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin
Eylem Planı’nı da güncelleme, yenileme sürecini
başlatmış bulunmaktayız.
Cezaevleriyle ilgili artış hususu da
burada ifade edildi değerli milletvekillerimiz tarafından. Biz
cezaevi açtık diye övünmüyoruz, hiçbir hükûmet bunları açtı diye
övünmez.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Müjde diye
mesaj atan milletvekiliniz var.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) -
Cezaevleri 2002’de 524 iken şu anda, 2018’de cezaevi sayısı 389;
166 yeni cezaevi yapılmış, 301 cezaevi
kapatılmış. Cezaevlerindeki sayı
artışlarının temel sebeplerini vaktim kısa olduğu
için özetle geçiyorum.
Değerli arkadaşlar, cinsel
saldırı suçunun yedi yıldı cezası, on iki yıla
çıkartıldı. Uyuşturucunun dört yıldı cezası,
on yıla çıkartıldı. Bakın, infaz kurumlarında
yatan kişi sayısı itibarıyla, uyuşturucudan 2005
öncesi bir kişi, suçlu iki yıl yatıyordu cezaevinde, şimdi
yedi buçuk yıl yatıyor değerli arkadaşlar.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Hangi suçtan
kimler yatıyor, onları da söyler misiniz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Cinsel
saldırıdan üç yıl yatıyordu daha önce, şimdi dokuz
yıl yatıyor; bunu Hükûmetimiz artırdı Meclisimizin
takdiriyle. Yani bu arada 4-5 kez boşalacakken cezaevleri niye
kalabalık? Uyuşturucudan 57.674 kişi cezaevinde. Yani
bunları almayalım diyorsak… Mahkemeler getiriyor, buna yönelik
kapasite artırılıyor, yapılıyor. Cinsel suçlardan
19.066 kişi, terörden 44.690 kişi… Daha önce bu suçlardan, adam
öldürmeden… Değerli arkadaşlar, adam öldüren birisi 2005 öncesi dokuz
yıl yatıyordu, bugün yirmi dört yıl yatıyor. Dokuz yıl
yatıp çıkıyordu, istiyorsanız dokuz yıl yatsın,
cezaevlerini boşaltırız. Meclisin elinde, bugün verin teklifi
bunu eleştiren arkadaşlarımız, hemen cezaevlerinde bu
sayılar gider. Yani ben burada bir realiteyi söylüyorum. Adam öldürmeden
dokuz yıl yatıp çıkıyordu, şimdi yirmi dört yıl.
Bunların hepsi hep beraber belirlediğimiz süreler.
İstinaflar çıktı, istinaflarda yüz on
gündü ortalama süre, yüzde 70 Yargıtaya gitmeden istinafta
kesinleşiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Bakan.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) –
Diğerlerini de saysanız Sayın Bakan. Diğerlerini da
sayın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Milletvekillerimiz cezaevlerine izin almadan gidebiliyor, bu konuda izin
almalarına gerek yok. Terör örgütü mensubuysa, bu konuda
Bakanlığın izni var.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Nasıl yok? 6 defa
istiyoruz Sayın Bakan, 6 defa, 7 defa istiyoruz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Bağırmayın da söyleyeyim Özkan Bey, tamam.
BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Soruyu
soran arkadaşımız dinlemiyor.
Bakan Yardımcımız da burada. Tüm
talepler karşılanmaya, cezaevinin koşulları, personelimizin
durumu, ilgili kurum kapasitesiyle karşılanmaya
çalışılıyor, bu konuda azami gayret var. Eksiklikler bugün
de ifade edildi, Bakan Yardımcımız da notunu aldı ama grup
başkan vekillerimizden her an bana da
ulaşıldığında, bu konu elbette milletvekillerimizin en
doğal hakkı, biz de elimizden gelen desteği veririz, bu konuda
niye milletvekillerimize böyle bir imkânı vermeyelim?
“Cezaevlerinde -insanın olduğu yerde hata
olabilir- hiçbir sorun yok.” diyemeyiz. Hata yapan insanlarla
çalışıyoruz ama bugün, az önce cezaevi denildi, polis karakolu
çıktı. Polis karakoluyla ilgili de benim elde ettiğim bilgiye
göre, güvenlikleri anlamında, boneleri verilmiş. İçişleri
Bakanlığından asla inançlarına karşı öyle bir
şeyin olmadığı bilgisini aldım. Bu konuda elbette
bilgilenilecektir ama cezaevinde bu anlamda hangi ihlal varsa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Trabzon
Cezaevi, Trabzon Beşikdüzü.
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bakan.
Buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – …bugün
söyleyin, nerede ihlal varsa bu konuyla ilgili en başta suç duyurusunu ben
yaparım.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Siz ne iş yapıyorsunuz!
Devlet ne iş yapıyor!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Bakın burada hep böyle söyleniyor ama bire bir de görüştüğümde
Cezaevi Genel Müdürümüz, Bakan Yardımcımız,
görüştüğünde, Cezaevi Genel Müdürümüzle görüşüldüğünde,
bütün milletvekillerimiz 10 tane sorun varsa teşekkür edip
ayrılıyor ama burada farklı bir şey geliyor.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Van Barosunun
raporu var, Trabzon Beşikdüzü, cevap bekliyoruz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Elbette, yine dinleyebiliriz. İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, her an tüm cezaevlerini tüm partiler, milletvekilleri
denetleyebiliyor. Avrupa’dan tüm kurumlar denetliyor, açık ve bir eksiklik
varsa en başta biz buna izin vermeyiz, gerekli teftişimizi
yaparız. Nerede varsa bu konularda, elbette ifade edilir.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Trabzon
Beşikdüzü’yle ilgili bir açıklama yapın. Van Barosu gidip
inceleme yaptı, bir açıklama yapın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Sayın Başkanım, müsaadelerinizle toparlıyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Trabzon’la
ilgili bir açıklama yapın Bakan Bey.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, son olarak milletvekillerinin
yargılanmasıyla ilgili konu; milletvekillerini, yargı ideolojik
bakıyor, yargılıyor.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Cevap
veremediğiniz şeylerde susuyorsunuz tabii!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Dinler misin ya! Bir dur ya!
Bir dur ya, dinle!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bir soru
sorduk, cevap bekliyoruz. Her şeye cevap veriyordu.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Dinle ve öğren bak ne
diyor!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sen bana
öğretecek değilsin, sen önüne bak! Sana sormuyoruz!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, HDP’den Ayşe Hanım, HDP
milletvekillerinden gelen ihlallerle ilgili geldiğinde Bakan
Yardımcımızla konuştu, ilgili milletvekili teşekkür
etti, “Bizi yanıltmışlar.” dedi, bizi konuşturmayın
burada. Bire birde gelince teşekkür ediyorsunuz, burada gelince şahin
oluyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Cezaevinde kim olursa olsun devlete emanettir; hiçbir hak ihlali, insan
hakkı ihlali olmaz. AİHM bunu böyle kabul ediyor, siz kabul
etmiyorsanız o sizin kendi sorununuz.
Milletvekillerini yargılama konusu da… Türk
yargısı öyle bir heves içerisinde değil ama bugün yüce
Parlamentoda “Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kalksın
mı?” denildiğinde AK PARTİ olarak “Evet, kalksın.” dedik,
MHP “Evet, kalksın.” dedi, ikimizin oyu yetmiyordu, HDP karşı
çıktığına göre, demek ki CHP’nin oylarıyla da 367
geçti ve Türk yargısının önüne geldi bu dosya. Niye Türk
yargısını suçluyoruz? Türk yargısı, önüne gelen konuda
bir karar verdi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Bakan… Sayın Bakan, bakın…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Türk
yargısı bağımsız, bizden Türk yargısına
müdahale etmeyi beklemeyin, yapmayız. Biz hâkim, savcı değiliz;
hâkim, savcıları rahat bırakın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Bakan, Eren Erdem dosyasında değişen heyetlere
bakın.
TUMA ÇELİK (Mardin) – Bunun için karar yok,
bunun için alınmış bir karar yok.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) –
Sözlerimi toparlarken…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Eren
Erdem dosyasında değişen heyetlere bakın, sadece buna
bakın Sayın Bakan, değişen heyetlere bakın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Sezgin
Bey, bir çay içelim, hepsini bağırmadan beraber konuşuruz.
TUMA ÇELİK (Mardin) – Leyla Güven için
alınmış bir karar yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Bakın, değişen heyetlere bakın Sayın Bakan. Niye
heyetler değişiyor?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Hep
beraber konuşacağız -baro başkanlığı
yaptınız- hep beraber yapacağız. Ama siz bir avukat olarak
da…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Heyetler niye değişiyor?
BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, lütfen…
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Bu
kararları bir Adalet Bakanı vermez. Biz yürütmenin
parçasıyız, yargı bağımsız olarak
kararlarını verir. Bu konularla ilgili hep beraber eksikleri
toparlamak bizim görevimiz. Önümüzdeki dönemde de bu yargı reformunu yapacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, son bir kez açıyorum
mikrofonu Sayın Bakan.
Buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Ben bu
duygularla, şimdiden tüm görüş ve önerileri için, tüm bu değerli
fikirleri… Biz eleştiriyi de elbette daha doğru yapmak üzere
alıyoruz. Bu konuda daha iyisini yapmak da inşallah hep beraber nasip
olur sizlerin desteğiyle diyorum.
Hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özkoç…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, Sayın
Bakan konuşması esnasında CHP’yi, bir iki kere tekrar ederek,
adil olmayan şekilde personel alımlarıyla ilgili
suçlamıştır. Bu konuda sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; en çok üzüldüğüm
şeylerden bir tanesi, Türkiye Cumhuriyeti’nde bizlerle ilgili tüm burada
oturanlara seslenirken yukarıda Allah, kalbimizde iman sevgisi olan
herkese karşı bir ajitasyon yapılmasıdır.
Bakan, bu kadar kişinin ve bu kadar
Müslüman’ın arasında diyor ki: “Bizler kulağımıza ezan
okunarak büyüdük.” Bizimkine gazel mi okunuyordu? (CHP sıralarından
alkışlar) Bizimkine de ezan okunuyordu, bizim de alnımız
secdeye gidiyordu. Sen kim oluyorsun, kim oluyorsun sen?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bakana
niye soruyorsun, babana sor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Benim babam
şerefiyle mücadele etmiş ve vefat etmiş birisidir ama sen hem
annene hem babana kendini sor. Şerefsiz adam! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Terbiyesizlik
yapıyorsun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Çok çirkin üslup bu.
Sayın Başkan, çok çirkin bu.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Yok böyle bir usul ya!
BAŞKAN – Lütfen, sataşma olmasın,
karşılıklı olmasın.
Siz devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, Adil Öksüz Fetullah Gülen cemaatinin bir numaralı
sanığıdır. Nerede Adil Öksüz, kim kaçırdı Adil
Öksüz’ü? Adil Öksüz’ü kaçıran hükûmet hangi hükûmettir? Adalet ve
Kalkınma Partisidir. Zekeriya Öz’ü -“Bu benim savcımdır.” diyen-
Türkiye’den kim kaçırdı? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’dır. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
NİLGÜN ÖK (Denizli) – Yuh be!
YASİN UĞUR (Burdur) – Hadi oradan!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bana diyorlar ki:
“MHP’nin şerefli evlatlarını siz hâkim ve savcı olarak
atamayacak mısınız?” MHP’nin şerefli evlatlarını
Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Cumhurbaşkanı da yaparsınız ama
Engin Alan Paşa’yı cezaevine koyan zihniyet bunu söyleyemez. (CHP
sıralarından alkışlar)
Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay
Başkanını alacaksın, cezaevine koyacaksın, Türkiye
Cumhuriyeti’ne darbe yapan generalleri getireceksin, sen büyük Türkiye’nin
büyük iktidarı olacaksın. Sen büyük Türkiye’nin utanılacak
iktidarısın. (CHP sıralarından alkışlar; AK
PARTİ sıralarından “Bağırma, bağırma.”
sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Kalpten
gideceksin, kalpten.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Niye
bağırıyorsun?
ŞAHİN TİN (Denizli) –
Bağırmadan… Kalbine dikkat et.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Kalpten
gideceksin.
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Teşekkür ederim,
sağ olun.
Biz, dokunulmazlıklarla ilgili,
milletvekillerini, gazetecileri, masumları, mağdurları
tutuklayın diye dokunulmazlığı kaldırmadık. Biz
“Bakanlarınızı, hırsızlık yapan,
arsızlık yapan, namussuzluk yapan siyasetçileri cezaevine koyun.”
dedik. (CHP sıralarından alkışlar) Defalarca masum
insanları ve milletvekillerini yargılarken “Bu beraat etmelidir.”
diyen hâkimi, savcıyı o gece görevden alıp ondan sonra ona ceza
verecek hâkimi, savcıyı kim getirdiyse Türkiye Cumhuriyeti’nde hukuku
o katletmiştir. O savcı ve o hâkim Türkiye'nin savcısı ve
hâkimi değildir, terör örgütünündür, siz de onun sahibisiniz. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞAHİN TİN (Denizli) – Geç
şunları ya. Terör örgütü sensin, sen!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Toparlıyorum.
Balyoz ve Ergenekon davaları gibi davalarda
Hitler’in mahkemelerinin benzerini Silivri’de kurdunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) – İlk önce
konuşmayı öğren.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Orada
yargılayıp cezaevine koyduklarınız, intihar edenler,
ölenler, namusu, bu bayrak ve Türkiye için öldüler ama sizin besledikleriniz,
terör örgütü, 250 kişiyi şehit etti. Onlar ne kadar teröristse siz o
kadar teröristsiniz. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından “Hadi oradan be, yuh!” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Terörist
sensin!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın
milletvekilleri…
Sayın Özkoç, lütfen yerinize geçin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurun.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Eline
ayağına sahip çık be! Yazıklar olsun sana! Diline sahip ol
be, ayıp ya! Yakışıyor mu sana!
ŞAHİN TİN (Denizli) – Adam gibi
konuşmayı öğreneceksin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Ayıp bir
şey ya!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sana yazıklar
olsun, sana! Eline ayağına sahip ol. Yazıklar olsun sana! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen
sakin olalım, lütfen yerimize oturalım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ayıp be! Bir
de grup başkan vekilisin be! Yazıklar olsun sana!
ŞAHİN TİN (Denizli) – Grup
başkan vekili gibi konuşmasını bilmiyorsun.
BAŞKAN – Sayın grup başkan vekili söz
istemiştir. Lütfen sayın milletvekilleri…
Buyurun Sayın Zengin.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Ayıp yaptığın.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ayıp be,
ayıp yaptığın. Terbiyesizlik yapıyorsun!
Terbiyesizlik yapıyor, o ne ya el ayak
hareketleri? Ayıp be! Boyundan posundan utan be!
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, grup
başkan vekili kürsüde ve konuşmasını yapacak. Lütfen sessiz
olalım.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Sen derebeyi
misin ki böyle yapacaksın ha? (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.12
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul), İsmail OK (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
31’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Değerli milletvekilleri, birleşime ara
vermeden önce AK PARTİ Grubu Başkan Vekili Sayın Özlem Zengin
söz talebinde bulunmuştu, kendisine söz vermiştim.
Şimdi tekrar kendisini kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Zengin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kürsüye gelme sebebim, herhâlde bütün hazirunun bilgisi dâhilindedir diye
düşünüyorum.
Son derece üzgünüm, grubumuz üzgün,
konuşmayı yapanların da üzgün olduğu kanaatindeyim fakat
sükûnetle ve sakin bir dille konuşmak istiyorum. Bağırmanın
hiç kimseye, hiçbirimize faydası yok. Birbirimizi “FETÖ’cü” diye itham
etmenin de kimseye bir faydası yok. Burada mesele, gerçekten kim
FETÖ’cüyse onun cezalandırılması.
Buradan bakıldığı zaman…
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
– Her gün diyorsunuz bunu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Saygısız
insan!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…
Lütfen…
Değerli milletvekilleri, lütfen, sessizce
dinleyelim.
Buyurun Sayın Zengin, devam edin.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Buradan
bakıldığı zaman, bir defa önce şunu söylemek
istiyorum: Kürsüye gelen arkadaşım çok enteresan bir konuşma
yapıyor. “Sıkıysa buraya gel!” “Git, kendi ananın babanın
geçmişine bak!” Çok ağır bir üslupla konuşuluyor. Bizim,
hiçbirimizin, birbiriyle alakalı bu tarz şeyler söylemeye
hakkımız olmadığı kanaatindeyim.
Sayın Bakanın konuşmasını
dinledim. Sayın Bakan şunu ifade etti: Geçmişte, bu ülkede
yargı mensupları belirlenirken çok büyük haksızlıklar oldu.
Uzağa gitmeye gerek yok, ben hayatımla buna şahitlik ediyorum.
Ben, üniversiteyi bitirmiş genç bir
öğrenciyken hâkimlik sınavına başvurdum, hâkimlik
sınavına. Ben fakülteyi son derece yüksek notlarla bitirmiş
fevkalade başarılı bir öğrenciydim. Sınava kabul
edilmedim. Sınava alınma hakkım bile olmadı,
evraklarım iade edildi. Sebep? Sadece verdiğim fotoğraf.
Sayın Bakanın söylediği,
kastettiği şey şudur: Bu ülkede isteyen herkesin, eğer
Müslüman olarak dünyaya geldiğine ailesi inanıyorsa -ailesi,
kendisinin bile rızası yok- kulağına ezan okunur.
Sayın Bakanın kastettiği şey bize okundu, size
okunmadı değil. Biz kendimizi tanımlarken kendimizi bununla
tanımlayan insanlarız. Sizler de tanımlıyor olabilirsiniz
ama biz kendi tanımımızı söylüyoruz diye sizi bunun
dışında bırakmış olmuyoruz. Ama bizim
hayatımız maalesef sadece…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Bizim
hayatımız sadece ve sadece kendimiz gibi olmaya
çalıştığımız için sürekli dayak yiyerek geçti.
Neden, ben gencecik bir insanken hâkimlik sınavına giremiyorum ki
sadece başörtülü olduğum için? Hiç sınava bile alınma
hakkım olmuyor. Biz bunu bugün söylemeyecek miyiz buralarda? Sayın
Bakan şunu söylüyor: “Dininiz, inancınız ne olursa olsun bu
sınava girebilirsiniz.” Türkiye'de hiç kimseye ne Kürt olduğu için ne
Alevi olduğu için bu sınava alınmamazlık
yapılmıyor. (HDP sıralarından “Var, var.” sesleri.) Sadece
ve sadece… Sınavdan bahsediyorum, sınavdan bahsediyorum,
sınavdan.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Kürtler
nerede?
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Vekilim, ezan sesiyle
büyüyenlerdenim.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – O sebeple, bu
kürsülerde konuşurken bazı kelimeleri tasarruflu kullanmak
lazım, birbirimize “terörist” demeye kimsenin hakkı yok.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Ama
diyorsunuz.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Her gün ne diyorsunuz? Her
gün söylüyorsunuz.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Buradan konuşan
hiç kimse AK PARTİ’ye “terörist” diyemez, diyemez, söyleyemez ve bunun
için özür bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Devamına gelelim, devamına. Şimdi,
efendim, diyorsunuz ki: “Biz onlardan uzağız.” Ya, bu, Zaman
gazetesinin önünde el çırpanlar kimlerdi? Zaman gazetesinde insanları
koruyanlar, kollayanlar kimlerdi, kimdi? (CHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Zaman gazetesini
dağıtan sizlerdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Zengin, tamamlayın
artık.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Son kez söz istiyorum.
Daha dün denilecek bir tarihte Genel
Başkanınız Almanya’ya gitti, Almanya’da FETÖ'nün en önemli
sözcüsü Ercan Karakoyun toplantısındaydı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yapma Allah
aşkına! Yapma! Biz de geleceğiz konuşacağız.
Demin konuştuklarınla tezat ama bunların hepsi.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Evet,
yapacağım.
Gittiğiniz her yerde FETÖ'cülerle temas,
onların dışarıdaki uçlarıyla görüşme, içeriye
geldiğiniz zaman da “Bizim bir temasımız yok.” Daha dün
danışmanı kendisinin, doçent olan danışmanı bu
konuda mahkûm edildi. Böyle baktığınız zaman, lütfen,
masumiyet içerisine girmeyin. Biz şunu yapıyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
Biz şunu yapıyoruz: Bir defa şunu
biliyoruz ki FETÖ, bugün konuşmamda da ifade ettim, bütün siyasi partileri
hedef almıştır, bütün siyasi partileri hedef
almıştır; hepsini ele geçirmeyi hedeflemiştir, hepsini Bunu
görmemiz lazım. Birbirimizi suçlamak yerine gerçek FETÖ'cüleri
kovalayalım. Ve bu kürsüden AK PARTİ’ye bir özür bekliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Artı, son bir şey söyleyeceğim:
Özellikle erkek vekil arkadaşlarımdan rica ediyorum, muazzam hâkim
bir erkek dil kullanılıyor, muazzam, “Sıkıysa
dışarı gel.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Nerede?
Dışarıda olsa ne olacak ya? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Bir cümle daha
söyleyeceğim: Aslolan kavgayı masada yapmaktır, Mecliste
yapmaktır, kürsüde yapmaktır. Dışarıda ne işiniz
var ya? Gelin, kavgayı burada yapın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özkoç…
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ne oldu, niye söz
veriyor?
BAŞKAN – İzin verin de ona biz karar
verelim değerli milletvekilleri.
Buyurun.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ne oldu, bir
açıklasın ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sözü Başkan
veriyor…
BAŞKAN – Sayın Özkoç, lütfen…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sana sorup da mı
çıkacağım?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Ya, orayla ne
konuşuyorsun, çık konuş!
BAŞKAN – Sayın Özkoç, siz kürsüye buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Arkadaş, Meclis
Başkanı söz veriyor, sana mı soracağım!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Tamam. Buyur, geç.
BAŞKAN – Sayın Özkoç, siz kürsüye buyurun,
lütfen.
7.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Cumhuriyet
Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; sataşan kim, gözüküyor
arkadaşlar ya. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yaptığım çalışmalarda -grup başkan vekilleriniz
çok iyi bilir- elimden geldiği kadar, bu Meclisin gerçekten kendisine
yakışır bir diplomasi içerisinde yürüyebilmesi için elimden
gelen gayreti gösteren birisiyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Eğer siz şimdi böyle derseniz ben de size ne olduğunuzu söylemek
zorunda kalıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
NİLGÜN ÖK (Denizli) – Hâlâ devam ediyor, aynaya
bak!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Böyle
yaklaşırsanız olmaz.
BAŞKAN – Sayın Özkoç…
Değerli milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Biz arkada grup
başkan vekillerinizle konuşuyoruz, oraya
çıktığımız zaman gerçekten Meclisi gerecek şeyler
söylemeyelim diye. Şimdi, az önce grup başkan vekiliniz Genel
Başkanımıza kadar bizi gerecek şeyler söylemedi mi? Biz
cevap vermeyecek miyiz bunlara, cevap vermeyecek miyiz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yapmayın,
“terörist” diyorsunuz.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Ya, bize “terörist”
diyorsunuz ya! Terörist olan sizsiniz!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinin iki tane kırmızı noktası var;
biri din, öteki terör. Bu konuda bize laf söylerseniz, ne söylerseniz
karşılığını alırsınız, ne
söylerseniz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç, devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Sayın Başkan,
bir kişiye daha -çok sevdiğim için- buradan bir şeyler söylemek
istiyorum: Alpay kardeşim, ben seni çok seviyorum ve çok da değer
veriyorum, bir de Beşiktaşlıyım ben.
FEHMİ AYPAY ÖZALAN (İzmir) – Ben Türk
Millî Takımlıyım.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bir dakika…
Şimdi, bak burada futboldan gelen
arkadaşlarımız var, biz sizleri hayallerimizde herkesin
sevgilisi olarak görüyoruz, hepimizin sevdiği insanlarsınız.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Hâlâ öyle!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Sizi, bizim
başımızda, bizim zihnimizde falanca partili olarak görmüyoruz,
hangi sırada oturursanız oturun ama bu mücadelenin içerisinde, bize
yakışmayacak olan hareketlerin içerisinde senin olman hepimizin canını
acıtır.
O yüzden, senden özellikle rica ediyorum, özellikle
rica ediyorum, geçen sefer Genel Başkanımız varken aynı
tavrı gösterdin, şimdi de aynı tavrı gösteriyorsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Mikrofonu açalım.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – O yüzden, senden, bir
kardeşin olarak, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde herkesin
sevgilisi olarak kalmanı rica ediyorum.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Sen özür dile!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Özür dile! Özür
dile!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Arkadaşlar, ben,
bu çatı altındaki hiçbir milletvekilinin bir terör örgütüyle
ilişkisi olduğunu düşünmem. (AK PARTİ
sıralarından “Niye dedin?” sesleri)
Ya, arkadaş…
BAŞKAN – Sayın Özkoç, Genel Kurula hitap
edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bir terör örgütüyle
ilişkisi olduğunu düşünmem.
BAŞKAN – Bir dakika bekler misiniz Sayın
Özkoç. Lütfen…
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Burada hukukun
yargılayıp da “Bu terör örgütü mensubudur.” demediği hiç kimse
benim nazarımda terör örgütü mensubu değildir; herkes milletvekilidir
ve herkes saygın bir şekilde buradadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.
Değerli milletvekilleri…
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Söz vereceğim Sayın Özalan
biraz sonra.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Efendim, 69’a
göre söz istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sizi duyamıyorum.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – İsmim
geçti, sataşma var…
BAŞKAN – Sayın Özalan, neye göre söz
istediğinizi duymadım.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Efendim,
ismim geçti, ismimi andı, sataştı, 69’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Size 60’a göre söz vereyim, yerinizden
konuşun. (Gürültüler)
Değerli milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
gerçekten Türkiye'nin çok sevdiği birisi olduğu için kürsüden
konuşması bizi de onurlandırır.
BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Özalan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
8.-
İzmir Milletvekili Fehmi Alpay Özalan’ın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Şimdi,
tabii, benim konuşmam yarındı, kendimi ona göre
hazırlıyordum ama kısmet bugüneymiş.
Şimdi, şunu söyleyeyim Sayın
Başkan Vekilimiz: Ben kavganın içerisinde değil, ayıran
taraftaydım, yanlış anlamışsınız,
yanlış görmüşsünüz. Bu bir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İkincisi, Uluslararası Olimpiyat
Komitesinin fair play ödülü verdiği Türkiye’deki tek sporcuyum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bravo! Buradan da al
ama buradan da.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (Devamla) – Büyük işler
gibi, büyük düşüncelerin de çığırtkanlıklara
ihtiyacı yoktur efendim. O yüzden, size tavsiyem… Burada iş
birliği içerisinde, ülkemizi daha ilerilere taşımak, daha büyük
bir ülke olma yolunda hep birlikte, güç birliğinde olmak benim en büyük
amacımdır. Onun için de AK PARTİ Hükûmeti ve AK PARTİ’nin
bir neferi olarak bundan da gurur duyuyorum efendim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özalan.
Değerli milletvekilleri…
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Alpay, bana niye
sataşmadın? Ben de konuşsaydım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yok,
sataşmadı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
75.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Meclisin memleket için
faydalı fikirlerin ortaya çıkacağı bir zemin olduğuna
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın Engin Özkoç’a, Milletvekilimiz Alpay
Bey’e aslında hem eleştiri hem övgü anlamındaki sözlerinin övgü
kısmı için teşekkür ediyoruz. Alpay için ifade ettiği
“Hepimiz seni seviyoruz.” sözlerini ben de buradaki, Meclisteki bütün
vekillerimiz için söylemek istiyorum şu bağlamda ki biz hiçbir vekilimizin
hiç şüphesiz bu Meclise yakışmayacak davranış içinde
olmasını beklemeyiz. Bu sadece Alpay’dan beklenecek bir tavır
değildir, herkesten beklenecek bir tavırdır ve buradaki insanlar
tartışabilir, sözlere ilişkin olarak müzakere edebilir,
münakaşa edebilir ama netice itibarıyla Alpay’dan beklenen, Alpay’a
atfedilen, kendisinin kabul etmediği, bizim de kabul etmediğimiz
türden bir davranış hiçbir vekilimize yakışmaz. Kanaatimce
Engin Bey de buna katılacaktır.
İkincisi: Zaman zaman burada gerilimler oluyor.
O gerilimler içerisinde belki konuşmacılar kendilerinin
düşünmeyecekleri, istemeyecekleri hatta kabul etmeyecekleri ifadeleri
sehven kullanabiliyorlar ama erdem ve bilgelik odur ki kişi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - …hem kendisine
yakışmayan hem de Meclisin kesinlikle müzakere diline uymayan bu tür
ifadelere karşı, gelip tashih yapsın. Ben Sayın Özkoç’un
biraz önceki konuşmasını da bu bağlamda görüyorum. Sadece
burada ifade ettiği sözleri itibarıyla değil, tutanağa
baktığımda, yine o karışıklık, kargaşa
ve tartışma ortamı içerisinde sehven söylendiğini
düşündüğüm, zaman zaman burada
karşılaştığımız örnekleri de olan bir ifade
var, tekrar etmeyeceğim burada. Onun için de aynı zamanda, kesinlikle
Engin Özkoç Bey’in o beyefendi ve buradaki yapıcı tarzına uygun
düşmeyen o ifade için de bir tashih olarak kabul ediyorum buradaki
sözlerini. Hepimizin Meclisteki müzakere ortamına katkı vermesinin de
faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü burası
sonuçta memleketin meselelerinin…
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) –
…tartışma ve kavga zemininde değil, akıl zemininde
tartışılarak bu memleket için faydalı fikirlerin ortaya
çıkacağı bir yerdir. Buna hepimiz muhakkak katkı
vereceğiz. Öfkeyle söylenen sözlerle değil, akıl ve bilgelikle
edilen sözlerle bunu yapacağız.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bostancı.
Sayın Bilgen…
76.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, söz söylerken dikkatle, özenle
konuşulması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan,
ben de gecenin bu saatinde daha fazla uzatmak istemiyorum ama herhâlde hepimiz
bir kez daha hissettik ki kendimiz için
yakıştırmadığımız, duymak istemediğimiz
bir sözü, bir tanımlamayı başkası için de kullanmamak
konusunda hepimizin özen ve dikkat göstermesi gerekiyor. Meşhur misaldir,
hani, o ilk taşı bu günahı işlemeyen atsın diye, bu
ülkenin bu hâlde olmasında hepimizin sorumluluğu, payı var.
Dolayısıyla galiba söz söylerken de bu dikkatle, bu özenle hepimizin
konuşması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.
Sayın Özkoç, talebiniz var mı?
Buyurun.
77.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın AK
PARTİ Grup Başkanının son söylediğiyle ilgili
söylüyorum. Gerçekten, kürsüdeki konuşmacıyla ilgili
karşılıklı tartışmalar olduğu zamanlarda
bazen insanlar söylememesi gereken bazı sözleri ağzından
kaçırabiliyor. Bu benim açımdan da üzücü olur ve üzücüdür de.
Söylediği söz doğrudur, o konuda haklıdır. Ben, hiçbir
arkadaşımı sarf ettiğim sözün muhatabı olarak kabul
etmem. Burada her arkadaşımız değerlidir ve o arkadaşlarımız,
bizim için, Türkiye Cumhuriyeti’nin burada kaderini belirleyecek
arkadaşlarımızdır. O yüzden, birlik ve beraberlik
içerisinde hareket etmemiz, bizim de kendi duygularımıza saygı
gösterilerek… Burada memleketimizin meselelerini çözmek için bundan sonra da el
birliğiyle çalışacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Sayın Başkan,
60’a göre söz istedim ama mümkünse…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sancaklı.
78.-
Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı’nın, sporun birleştirici
olduğuna ilişkin açıklaması
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Arkadaşlar, günlerdir burada yoruluyoruz.
Gecenin bu saatinde, bu gerginliğinde bile bir sporcu kardeşim mesele
olunca sporun ne kadar birleştirici olduğu, ne kadar fair play
kuralları içerisinde olduğu… Hepimizi bir anda birleştirdi. Onun
için, demek ki Alpay ile beni biraz daha fazla konuşturmanız
lazım gerginlik olduğu zaman. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sizin söz almanız lazım
Sayın Sancaklı, isterseniz veririz.
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Şimdi, tabii, Alpay
ile benim bir kusurumuz var. Biz futbol oynadık Sayın Başkan.
Bir futbol topu yarım kiloya yakındır. 70-80 kilometre
hızla gelen yarım kiloluk bir cisme biz yirmi sene kafa attık.
Ufak tefek hatalarımızda da bizi lütfen mazur görün. (Gülüşmeler
ve alkışlar)
Söz verdiğiniz için de teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Rica ederim. Teşekkürler
Sayın Sancaklı.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın;
Parlamentolarda gerilimlerin yaşanmasının normal olduğuna
ama öfkenin her şeyin önüne geçip yaralayıcı olmaması
gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bu
konuşmalar üzerine benim fazla söz söylememe gerek kalmadı
sanıyorum ama bir tek noktanın -burada herkes fark etmiştir
sanırım- ben de sadece altını çizerek yeniden dikkate
alınmasını sağlamak için şunu söyleyeceğim: Evet,
bu tür gerilimler normal sayılır meclis ortamlarında,
parlamentolarda. Önemli olan, bunun karşılıklı fiilî
saldırıya dönüşmemesidir, bir.
İkincisi, öfkemizin her şeyin önüne geçip
sözlerimizin ağırlığını keskinliğe
dönüştürmemesidir, yaralayıcı olmamasıdır.
Belki bu konuşmalar, herkes için bir
yüzleşme, kendisiyle bir yüzleşme vesilesi olmuştur. Böyle
olmuşsa, bugünkü gerilimin büyük bir kazancı sayarım ben bu
durumu.
Şimdi, görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Yürütme adına ikinci söz Çevre ve
Şehircilik Bakanı Murat Kurum’da.
Buyurun Sayın Kurum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve
Şehircilik Bakanlığımız ile Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğümüzün gerçekleştirdiği çalışmalar ve
hedefleri hakkında sizlere bilgi vermek istiyorum. Bu vesileyle de yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikli olarak, bugün Ankara’da meydana gelen elim
tren kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil
şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
olarak teşekkül ettirilen ve Cumhurbaşkanlığı yeni
hükûmet sistemiyle birlikte, TOKİ, Emlak Bankası, Milli Emlak ve
Yerel Yönetimler Genel Müdürlüklerinin bağlanmasıyla yeniden
yapılanan Bakanlığımız, çevre koruma, imar,
yapılaşma, kentsel dönüşüm, hazine taşınmazları
yönetimi ile yerel yönetimlere ilişkin alanlarda görev ve sorumluluk
üstlenmektedir.
Günümüzde teknolojik yeniliklerle birlikte artan
nüfus ve şehirleşme, yaşam standartlarının ve tüketim
alışkanlıklarının farklılaşmasına yol
açarak daha çok atığın oluşmasına neden olmaktadır.
Bakanlığımız etkin bir atık yönetiminin
sağlanması, verimli, entegre bir atık sisteminin ve ulusal çevre
sektörünün oluşması için yoğun mesai harcamaktadır. Bu
kapsamda, çalışmalarımızda, atıkların
yaratacağı çevresel sorunları gidermeyi hedeflerken diğer
yandan da atıklardan ekonomimize kaynak oluşturma çabası
içerisindeyiz. 2016-2023 yıllarını kapsayacak şekilde
hazırladığımız Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem
Planı’nı hayata geçirerek atık yönetiminde önemli bir adım
attık. Böylece, ülkemiz, atık yönetimini atık türlerine göre en
ince ayrıntısına kadar planlama ve uygulama fırsatına
kavuşmuş oldu. Buradan hareketle geri kazanım ve bertaraf
yöntemleri belirlenmiş, ihtiyaç duyulan tesis yatırımları
için kapasite, lokasyon ve zaman bilgilerini de içeren plan, genel
yatırım ve işletme maliyetleri için de bir rehber
olacaktır.
Bakanlığımızca gelecek nesillere
temiz ve gelişmiş bir ülke, yaşanabilir bir dünya bırakmak
amacıyla 2017 yılında Sıfır Atık Projesi
başlatılmıştır. Sıfır Atık Projesi’yle
birlikte israfın önlenmesi, kaynakların daha verimli
kullanılması, atık oluşumunun sebeplerinin gözden
geçirilerek atık oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesi,
atığın oluşması durumunda ise kaynağında
ayrı toplanması ve geri kazanımının
sağlanması hedeflenen ve ilk defa
Cumhurbaşkanlığı Külliye’mizde,
Bakanlığımızda hayata geçirilen Sıfır Atık
Projesi, bugün 10 bin kamu kurum ve kuruluşunda uygulamaya geçmiştir.
2023 yılına kadar tüm ülkede sıfır atık sisteminin
kurulumu tamamlanacaktır. Bu uygulamanın 2023 yılında
tamamen faaliyete geçmesiyle birlikte, yıllık 20 milyar lira
tasarruf, 100 bin kişiye de doğrudan istihdam kazandırmayı
hedeflemekteyiz. Atık toplama maliyetlerinin yüksek olması ve yerel
yönetimlerin atık yönetimine ayırdıkları bütçe
paylarının yetersizliği nedeniyle etkin kaynakta ayrı
toplama sistemlerinin oluşturulamaması, geri kazanılabilir
atıkların ekonomiye kazandırılma sürecini olumsuz
etkilemektedir. Bu maksatla, etkin bir atık toplama sisteminin
oluşturulması ve Sıfır Atık Projesi kapsamında
gerekli altyapı ihtiyaçlarının temini için kaynak
oluşturulmasına yönelik ekonomik araçlar üretilmesi hususunu içeren
kanun teklifimiz, 29 Kasım 2018 tarihinde Genel Kurulda görüşülerek
kabul edilmiş ve 10 Aralık 2018 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla birlikte,
başta içecek ambalajları olmak üzere, ambalaj
atıklarının etkin bir şekilde toplanabilmesi için zorunlu
depozitoya tabi olmaları konularında düzenleme yapılmıştır.
Sıfır atık uygulamasına geçen kurumlarda sıfır atık
yönetimi sisteminin etkin bir şekilde uygulanabilmesi için teşvik
düzenlemesi de öngörülmektedir.
Geri kazanım miktarı düşük ve
çevresel kirliliğe neden olan plastik poşetlerin
kullanımının azaltılması amacıyla, plastik
alışveriş poşetlerinin tüketiciye ücretli verilmesi yönünde
düzenleme yapılmıştır. Plastik poşetlerin
ücretlenmesiyle birlikte, kaynakların verimli kullanılması ve
ekonomiye kazanç sağlanması hedeflenmektedir. 2023 yılı
hedefimiz, evsel geri atık kazanım oranını en az yüzde 35 seviyelerine
çıkarmaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde katı atık düzenleme, depolama tesisleriyle
ilgili çalışmaları her geçen gün artırarak devam
ettiriyoruz. “Patlayan çöp sahalarından düzenli depolama” sloganıyla
başlattığımız süreç hızla gelişti. Yerel
yönetimleri modern atık tesislerin kurulması için teknik ve mali
bakımdan destekliyoruz.
2002 yılında katı atık düzenleme
tesisi sayısı sadece 15 iken 2018 yılı Kasım ayı
itibarıyla 88’e ulaşmıştır. Bu tesislerle 1.142
belediyeye nüfusun yüzde 75’i olmak üzere, 55 milyon kişiye hizmet
verilmektedir. Bu alanlarda sadece atığı toplamak yerine, geri
kazanıma öncelik veren ön işleme tesislerini de hayata geçiriyoruz.
Aynı zamanda, 58 depolama sahasında 194 megavat kapasiteyle elektrik
enerjisi de üretilmektedir.
2023 yılında tüm
vatandaşlarımızı katı atık düzenleme hizmetine
kavuşturmayı hedefliyoruz.
Atık suların arıtılarak
alıcı ortama verilmesi, çevre kirliliğinin önlenmesi ve
sınırlı sayıda olan su kaynaklarımızın
korunması açısından son derece önemlidir. Ülkemizde çevreyi
koruma amaçlı yapılan çalışmalar ve
Bakanlığımızca verilen maddi ve teknik destekler sonucunda,
son yıllarda kanalizasyon şebekesi ve atık su arıtma
tesisiyle hizmet verilen belediye sayısında ve bu hizmetin
verildiği nüfusta önemli artış olmuştur. 2002
yılında belediye nüfusunun yüzde 35’ine atık su arıtma
hizmeti verilirken 2018 yılında bu oran yüzde 85,5’e
ulaşmıştır. İnşallah, 2023 yılında
atık suların tamamen arıtılarak doğaya
deşarjı hedeflenmektedir.
Temiz denizlerimizin bir göstergesi olan Mavi
Bayraklı plaj sayımız yine 2002 yılında 151 adet iken
2018 yılında 459 adete ulaşmıştır. Bu alanda
hedefimiz dünya 1’inciliğidir. 2002 yılında hiçbir limanda
gemilerden atık alım hizmeti verilmez iken bugün 296 adet
kıyı tesisinde gemilerden atık alım hizmeti verilmektedir.
Çevresel etki değerlendirmesi,
yatırımların çevresel etkilerinin ölçülmesi ve gerekli
tedbirlerin alınması yönünde önemli bir süreçtir. ÇED
Yönetmeliği, Avrupa Birliği uyum çalışmaları ve
ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda revize edilmiş,
sınırları aşan hususlar hariç Avrupa Birliği ÇED
Direktifi’yle tam uyumlu hâle getirilmiştir. 2005 yılında 36
istasyonla başlayan Hava Kalitesi İzleme Ağı, 81 il
merkezinde 339 istasyona genişletilmiştir. Kurulu kapasitesi 10 bin
metreküp üzerinde olan atık su arıtma tesislerini 7/24 gerçek
zamanlı izlemekteyiz. 2012 yılında 30 adet tesisle başlayan
sürekli atık su izleme çalışmalarında entegrasyonu
sağlanan tesis sayısı günümüz itibarıyla 256 adede
ulaşmıştır. Havza bazında su kalitesinin
belirlenmesine yönelik mevsimsel izleme faaliyeti Ergene, Küçük Menderes,
Gediz, Kuzey Ege, Sakarya ve Susurluk havzaları olmak üzere 6 havzada 111
noktada yapılmaktadır. Denizlerimizde 353 nokta, ulusal mevzuatımız
ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde izlenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğal sit alanları ve özel çevre koruma bölgelerinin
tüm planlama ve uygulama çalışmaları, korunan alanların
tespiti, tescili, korunması ve geliştirilmesi Bakanlığımız
bünyesinde yürütülmektedir. Ülkemizin tabii değerlerinin tespiti ve
korunması için tüm doğal sit alanlarında ve potansiyel yeni
alanlarda dört mevsimi kapsayan ekolojik temelli bilimsel araştırma
çalışmaları tamamlanmış ve raporlar
hazırlanmıştır. Hazırlanan raporlar doğrultusunda
doğal sit alanları yeni koruma kategorilerine göre belirlenerek
çalışmalara devam edilmektedir. Mogan Gölü Dip Çamuru Temizlenmesi
Projesi uygulaması çalışması 2016 yılında
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığıyla imzalanan
protokol çerçevesinde başlatılmıştır. Proje, dip
çamuru temizleme çalışmaları sürecinde doğal dengenin
bozulmaması, çevrenin ve halk sağlığının
korunması, görsel kirliliğin oluşmaması için titizlikle
hazırlanmıştır. Mogan Gölü tabanında 2 milyon 700 bin
metreküp dip çamur taraması tamamlanmış ve proje devam
etmektedir.
İklim değişikliği
insanlığın karşı karşıya
kaldığı en önemli sorunlardan biri olarak uluslararası
gündemde yer almaktadır. Türkiye olarak küresel ölçekte çözümün bir parçası
olmak için sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz. Nitekim, 21
Nisan 2016 tarihinde Paris Anlaşması’nı imzaladık. 2030
yılında sera gazı emisyonlarından yüzde 21’e kadar
artıştan azaltım yapabileceğimizi Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Sekretaryasına bildirdik.
Bakanlık olarak iklim değişikliğiyle mücadele ve ozon
tabakasının korunması çalışmaları kapsamında
yürütülmekte olan projelerde hem uluslararası sorumluluklarımız
yerine getirilmekte hem de ülkemizin iklim değişikliğiyle ilgili
mücadeleye yönelik teknik ve idari kapasitesi genişletilmektedir. Son
olarak, Polonya’nın Katowice şehrinde düzenlenen, 3 Aralıkta
başlayan, 195 ülkenin temsilcilerinin katıldığı
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar
Konferansı’na katılım sağladık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde yaşanan depremler, sağlıksız
yapı stokunun yıkıma uğraması büyük can ve mal
kayıplarına sebep olmuştur. Bu durum denetimsiz yerleşme ve
yapılaşmaların yol açacağı zararları bütün
açıklığıyla gözler önüne sermekte ve yapı denetiminin
de ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Yapılan
değişiklikle, 4708 sayılı Kanun’la 1 Ocak 2019 tarihi
itibarıyla yapıların denetimi için görevlendirilecek yapı
denetim kuruluşlarının elektronik ortamda belirlenmesi suretiyle,
kuruluşların denetim görevlerini her türlü baskıdan ve
suistimalden uzak ve daha objektif olarak yerine getirecekleri bir yapı
denetim sistemi oluşturulmuştur.
Yine, beton kalitemizi takip etmek adına
inşa edilecek yapılarda beton imalatlarından alınan
numunelerin çip sistemiyle etiketlenerek izlenmesi ve beton deney
sonuçlarının laboratuvar ortamından anlık
alınabilmesine yönelik pilot çalışmalar
başlatılmıştır.
Bakanlığımızca, 5543
sayılı İskan Kanunu kapsamında farklı projeler
sebebiyle yerleri kamulaştırılan ailelerin iskanları
yapılmaktadır. Hak sahiplerine yapılan iskan talepleri, yöresel
özellikler göz önünde bulundurularak karşılanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımız, planlamaya yön veren, yerel
yönetimlere rehberlik eden yapısıyla kimlikli,
sağlıklı ve çevre dostu şehirler için
çalışmaktadır. Ecdadımızdan bize kalan şehir
kültürümüzü, kendine özgü eser ve zenginliklerini koruyarak yarınlara
taşıyoruz. Bu anlamda, gayretimizin en güzel örneklerinden birisi de
Bizim Şehir Projemizdir. Şehirlerimizi daha yeşil ve ferah
yaşam alanları hâline dönüştürmek, şehirlerimizin
yaşam ve çevre kalitesini yükseltmek ve kimlikli şehirler
oluşturmak üzere millet bahçeleri inşa ediyoruz. Millet bahçeleri,
halkı doğayla buluşturan, rekreasyon, dinlenme ve
sosyalleşme ihtiyaçlarını da karşılayan büyük
yeşil alanlardır. Birinci 100 Günlük Eylem Planı’mızda 33
millet bahçesinde çalışmalarımıza başladık.
Kasım ayı içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan tarafından da açılışı
gerçekleştirilen İstanbul Kayaşehir, Başakşehir,
Baruthane, Çırpıcı ve Hoşdere millet bahçeleri olmak üzere
5 millet bahçemizin açılışı
yapılmıştır. Millet bahçelerinin 81 ilde
yaygınlaştırılması için çalışmalarımız
devam etmektedir. İnşallah, her ilimize en az bir tane millet bahçesi
yapmak istiyoruz. İstanbul ve Ankara’da yapımı planlanan millet
bahçelerinin tamamlanmasıyla birlikte, kişi başına
düşen yeşil alan miktarı İstanbul’da yüzde 10, Ankara’da
ise yüzde 6 artırılacaktır.
Mekânsal plan, sosyal, ekonomik ve çevre
politikaları ile stratejilerini mekânla ilişkilendirerek mekânsal
gelişmeyi yönlendiren, ülke genelinde ve gerekli görülen bölgelerde
hazırlanan plandır. Hem sosyoekonomik politikaların mekânsal
organizasyonunun sağlanması hem de yatırımların ülke
ölçeğinde bire bir ilişkilendirilerek uyumlaştırılması
için ülke genelinde onaylanmış 1/100.000 ölçekli çevre düzeni
planı dâhil mevcut mekânsal planları yönlendirecek mekânsal strateji
planının yeni bir yaklaşımla hazırlanması
gerekmektedir. Bu çerçevede, Bakanlığımızın
hedeflerinden biri olan arazi ihtiyacı iç ve dış
yatırımlarının önünü açacak Türkiye Mekânsal Strateji
Planı çalışmaları başlatılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülke nüfusumuzun yüzde 71’i, topraklarımızın
yüzde 66’sı birinci ve ikinci derece deprem kuşaklarında yer
almaktadır. Son yüz yılda ülkemizde yaşanan depremlerle birlikte
56 deprem meydana gelmiş ve 80 bin vatandaşımızın
canına ve malına mal olmuştur. Sağlıklı ve
güvenli yaşama çevreleri oluşturmak amacıyla çıkarılan
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun kapsamında altı yıllık uygulama
dönemini geride bırakmış bulunmaktayız. Ülke genelinde 592
bin konut ve iş yerini riskli yapı statüsünde yeniliyoruz. Bunlardan
442 bin adet bağımsız bölümün yıkımı
gerçekleştirilmiş ve inşa çalışmaları da devam
etmektedir.
Tüm bu kentsel dönüşüm
çalışmalarıyla birlikte öncelikle şehirlerimizin afet
riskine karşı dayanıklı olması amaçlanmış,
bununla birlikte kentlerimizin sosyal yapısını, kültürünü odak
alarak yatay mimariyi esas alacak planlama ve tasarım odaklı, kente
değer katacak projeler oluşturulması
amaçlanmıştır.
Ülke genelinde 6306 sayılı Kanun
kapsamında 8 milyar 734 milyon TL kaynak
kullanılmıştır. Ayrıca, 6306 sayılı Kanun
uygulamasında yaşanan sorunları çözmek ve dönüşümü
hızlandırmak üzere kanun teklifiyle birlikte 10 Aralık 2018
tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Düzenlemeyle başta bina tamamlama sigortası olmak üzere,
dönüşümün önünü açacak ve hızlandıracak yeni uygulamalar
getirilmektedir.
Hükûmetimizin ve Bakanlığımızın
terörden etkilenen bölgelerimizde yürüttüğü çalışmalara da
değinmek istiyorum. Bölücü terör örgütünün Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde, Diyarbakır Sur’da, Şırnak’ta, Merkez Cizre, Silopi
ve İdil’de, Mardin Nusaybin’de ve Hakkâri Yüksekova’da
çıkardığı olaylar sonucu bu 7 ilçemizde yaklaşık
25 bini ağır hasarlı ve yıkık olmak üzere 70 bine
yakın bağımsız bölüm zarar görmüştür. Zarar gören
vatandaşlarımızın zararları karşılanmış,
yeni konutlar yapılmış, altyapılar yenilenmiş, bölgede
yeni rekreasyon alanları yapılmış, sokak
sağlıklaştırma projeleriyle kentlerimiz yeni bir çehreye
kavuşmuştur. Bölgenin yeniden imar ve ihya çalışması
tüm hızıyla devam etmektedir. Bu kapsamda, 25 bine yakın yeni
konut ve ticarethane yapılmış, bölgenin sosyal ve kültürel
yapısı dikkate alınarak çalışmalar
sürdürülmüştür. Özellikle, tarihî bir değere sahip olan
Diyarbakır Suriçi’nde çalışmalar büyük bir hassasiyetle
yürütülmektedir. Suriçi’nin her bölgesinde yaşanan hasarı gidermek
hem alanın tarihî dokusunu ortaya çıkarmak hem de Suriçi’nin hak
ettiği değere kavuşmasına yönelik birçok yapım,
düzenleme ve restorasyon yürütülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2/B arazilerinin satışı kapsamında 748 bin
hak sahibi, tapularına kavuşmuştur. Satışı
yapılan 531 bin taşınmazın satış bedeli 11 milyar
Türk lirası olup bugüne kadar 7 milyar 800 milyon TL’lik bölümü tahsil
edilmiştir. Hazineye ait tarım arazilerinin satışında
57 bin hak sahibi tapularına ulaşmıştır.
Çiftçilerimizin tarımsal üretimlerinin
destekleri gibi sözleşmeye bağlı haklardan yararlanması ve
sözleşmesiz kullanımdan kaynaklı ihtilafların giderilmesi
amacıyla, hazineye ait tarım arazilerinin ecrimisil bedelinin
yarısı üzerinden doğrudan kullanıcılarına
kiralanmasına ilişkin düzenlemeyi hayata geçirdik. Başvuruda yüzde
82 oranında bir başarı elde ettik. Başvuruları
değerlendirmeye başladık ve gerekli şartları
taşıyan 3 bin vatandaşımızın kiralama
işlemlerini tamamladık. Bu kapsamda 180 bin çiftçimiz başvuruda
bulunmuştur. Kiralama işlemleri için gerekli
çalışmaları devam ettiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımız, yerel yönetimlerin hizmet
sunum kalitesinin artırılması, hizmet standartlarının
geliştirilmesi ve yerel yönetimlere rehberlik edilmesi noktasında
hızlı, yenilikçi adımlar atmaktadır. Bu kapsamda KÖYDES ve
e-belediye projeleriyle önemli kazanımlar elde edilmiştir. Cumhuriyet
tarihimizin en kapsamlı ve en önemli kırsal kalkınma
projelerinden biri olan KÖYDES projesiyle kırsal kesimin yol ve içme suyu
gibi en temel altyapı hizmetlerinin karşılanmasında çok
önemli katkılar sağlanmıştır. Bu proje kapsamında
2005-2018 yılları arasında 12 milyar 232 milyon 508 bin Türk
lirası kaynak kullanılmış, 2018 yılı için
ayrılan 1,5 milyar TL de ilgili belediyelerimize
aktarılmıştır.
Yerel yönetim hizmetlerine katkı
sağlayacak çalışmalarımızdan bir diğeri de
e-belediye projesidir. Yılda 9 milyonu aşan işlemle 20 milyon
vatandaşımıza hizmet sunan Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğümüz etkin ve kaliteli bir hizmet çalışmasıyla
devam etmektedir. Tapu kadastro faaliyetleri kapsamında 2017
yılında hazineye 10 milyar 700 milyon TL, 2018 yılında
Kasım ayı itibarıyla yaklaşık 10 milyar 200 milyon TL
harç geliri sağlanmıştır.
Tapu kadastro bilgi sistemi kurulmuş ve
ülkemizin tüm mülkiyet bilgileri elektronik ortama
aktarılmıştır. Vatandaşlar tapu müdürlüğüne
gitmeden internet üzerinden işlem başvurusu yapılabilmesi için
“webtapu” sistemi kurulmuştur. Bu sistemle ilgili gerekli belgeleri
internet üzerinden tapu müdürlüklerine göndermek suretiyle, sadece imza
aşamasında tapu müdürlüğüne giderek işlemlerini
tamamlayabilmektedir.
Ülke genelinde kadastro
çalışmalarının yüzde 99’u bitirilmiş olup tamamlanma
aşamasına gelmiştir. Çalışmalarımızı
yürüttüğümüz ve kısa sürede faaliyete geçmesi planlanan taşınmaz
değerleme sistemiyle tapu işlemlerinde gerçekleşen fiyatın
kaydedilmesi, ülke genelinde değer haritalarının
oluşturulması, deprem, terör gibi nedenlerle ortaya çıkan
değer erişimlerin takip edilmesi, kamu yatırımları ve
düzenlemeleri sonucu ortaya çıkan değer artışlarının
vergilendirilmesi, adil bir emlak vergi sisteminin kurulması,
yatırımcılar için yer seçim analizlerine katkı
verilebilmesi gibi birçok alanda fayda sağlanacaktır.
Sosyal konut üretimine devletimizin girişimci
ve üretici bir kurumu olan Toplu Konut İdaresi, özellikle piyasa
şartlarında alım gücü olmayan
vatandaşlarımızın konut ediniminde önemli bir fonksiyon
yerine getirmektedir. TOKİ’nin on beş yıllık süre
içerisinde ürettiği konutların yüzde 86’sı sosyal konut
niteliğindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM (Devamla) - Özellikle son yıllarda ürettiğimiz konutların
ise yaklaşık yüzde 95’i sosyal konuttur. On beş yıl içinde
ihale edilen ve üretilen konut sayısı 833 bine
ulaşmıştır.
TOKİ’nin on yıllık konut üretim
ortalaması yaklaşık 55 bindir. Bu konutlar öncelikle dar ve orta
gelir düzeyindeki vatandaşlarımıza verilmekte olup engelliler,
şehit aileleri, maluller ile emekliler için ayrı bir kontenjan
ayrılmış durumdadır. Özellikleri evi olmayan emekliler için
her projeden ayırdığımız konut sayısı yüzde
25’tir, iki yüz kırk aya kadar da vade yapılmaktadır.
Konut üretimiyle birlikte bakanlıklar ve
diğer kamu kuruluşlarıyla yapılan protokoller çerçevesinde
inşa edilen sağlık, eğitim, güvenlik, spor ve hizmet
binalarının inşası eş zamanlı olarak devam
etmektedir. Bu konuda bazı rakamlar vermek istiyorum. On beş yıl
içinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığımızca 23.284
derslikli 1.055 okul, 40.120 kapasiteli 266 hastane, 72 bin öğrenci
kapasiteli yurt, pansiyon, 933 ticaret merkezi, 211 kamu hizmeti binası,
19 stadyum ve sevgievi olmak üzere engelsiz yaşam merkezi, huzurevi, halk
eğitim merkezi, kültür merkezi ve toplum merkezi gibi birçok sosyal donatı
ve rekreasyon alanı inşa edilmiştir.
TOKİ tarafından 2017 yılında
2.092 şehit ve vazife malulü ailesine, 2018 yılında da bugüne
kadar 1.364 şehit ve vazife malulü aileye faizsiz konut kredisi
verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlık olarak önümüzdeki dönemde de çevreyi korurken
yatırımın ortamının iyileştirilmesiyle, sosyal donatı
ve yeşil alanlarıyla yatay mimarinin esas
alındığı, yaşanabilir, sağlıklı ve
güvenli şehirlerin oluşturulması için çalışmaya devam
edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle 2019 yılı bütçemizin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Katkılarından dolayı Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli
Başkan ve üyelerine, milletvekillerimize teşekkür ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan:
Yürütme adına son söz Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli’ye aittir.
Buyurun Sayın Pakdemirli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakikadır.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
ben de yüce Meclisin çatısı altında sizlere hitap etmekten onur
duyuyorum. Öncelikle, tabii ki, bugünkü elim olayda, kazada hayatını
kaybetmiş olanlara rahmet diliyorum, geride kalanlara sabır,
yaralı olanlara da acil şifalar diliyorum. Bir teşekkür de
benden önceki bakanlara, çünkü ben iki tane bakanlığın
birleşmesinden oluşan bir bakanlığa geldim ve hakikaten on
beş yıl boyunca da çok hizmet edilmiş. Bu hizmetlerin ötesinde
-bu çıta da yüksek bir çıta- bir hizmet bizden bekleniyor.
Rahmetli İnönü’nün bir sözü var “Muhalefet
tasvip etmez.” Bu, çok doğru, çok da doğal yani muhalefet
eleştirecek ki iktidar da kendini daha toplayacak, daha iyi hizmet
verecek. Bundan daha doğal bir şey yok.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Fox Tv’nin muhabiri de
sizden bir özür bekliyor Sayın Bakan. Doğruya doğru.
BAŞKAN – Sayın Yalım, lütfen…
Buyurun devam edin Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Değerli milletvekillerimden rica edersem,
hakikaten sınırlı bir zaman, konuşmak istediğim çok
konu var. Lütfen beni dinlesinler. Olabildiğince burada Tarım
Bakanlığıyla ilgili ne vizyon koymaya
çalışacağız, bunu anlatacağım ve gün boyunca
konuşulan, özellikle adreslenen ve genel problemlere de cevap vermeye
çalışacağım.
Biraz da, tabii, marifet de iltifata tabi. Yani
hakikaten buraya geldik, bizim marifetli olmamız için bir miktar da
iltifat lazım. Benim, bu çatı altındaki tüm milletvekillerimizin
yardımına ihtiyacım var. “Neden yardıma ihtiyacın
var?” diyeceksiniz. Hakikaten zor bir ev ödevimiz var. Akşama kadar ev
ödevlerini verdik, aldık birbirimizden ama hakikaten tarımın ev
ödevi zor. Güllük gülistanlık bir dünyada olmadığımız
gibi, enseyi de karartacağımız bir dünyada da değiliz yani
bunun da farkında olmamız lazım.
Tüm dünyada da benzer problemler var. Almanya
Tarım Bakanıyla oturuyorum. Almanya Tarım Bakanı diyor ki:
“Ya, bu köyden kente göçle ilgili ne yapıyorsun? Gençleri nasıl
tutuyorsun?” Ben de ona dedim ki: “Bak, bizim bir Genç Çiftçi Projemiz var.”
Aldı, ilgilendi ve belki benimle yirmi beş dakika konuştu.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Köyde genç mi
kaldı da projesi olsun?
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Sayın milletvekillerim, bunu lütfen
dikkatli dinleyin, Birleşmiş Milletler verisidir: Türkiye Avrupa’da
tarımsal hasılada 1’incidir. Bunun lamı cimi yok. Dünyada da
7’ncidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Daha da
önemlisi, dünyada toprak kaynağı olarak 17’nciyiz. Bunun anlamı
ne biliyor musunuz? Matematik bilen herkes şunu anlar: Biz
kaynaklarımızı iyi değerlendiriyoruz. Ha, daha iyisi olur
mu? Olur. Daha iyisi için hep birlikte çalışmamız lazım.
Ben, her konuşmamda şunu söylüyorum
aşağı yukarı: Tarım savunma sanayisinden daha
önemlidir. “Ya, hoppala…” diyorlar. “Savunma sanayisinden daha önemli.” diyorum
çünkü yiyecek ekmeğiniz olacak önce, diğer hepsi gelir. Teknoloji
gelir, bilgi gelir, bilgi toplumu gelir, her şey gelir ama yiyecek
ekmeğiniz olacak.
Geçenlerde, sağ olsun, Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreteri beni ziyaret etti. Ben ona dedim ki: “Ben Millî Güvenlik
Kuruluna sunum yapmak istiyorum.” O da çok sevindi ve sebeplerini de
anlattım. İşte “Gıda güvenliği, gıda öz
güvenliği, gıda güvenilirliği; bu konular çok önemli, bizim
Millî Güvenlik Kurulunda sunum yapmamız lazım.” dedim ve hakikaten
konuyu da aldı. İnşallah, bakalım, ilerleyen zamanlarda
bunu yapacağız.
Ben Davos’ta yaşadığım bir
anekdotu anlatmak isterim, hikâyeyi anlatmak isterim. Şunu söylediler,
dediler ki: “Bugün henüz dünyada kurulmamış bir firma var ve
dünyanın en zengin firması olacak, 2035 yılından önce. Muhtemelen
bu firma uzaktan eğitim firması olacak.” İşte, Google’lar,
Apple’lar kuruluyor ya, yirmi sene önce bunlar yoktu. “Bugün olmayan ama
2035’ten önce dünyanın en zengin firması uzaktan eğitim
firması olacak.” dediler. Hoppala, yani diyeceksiniz ki: Niye
anlatıyorsun, Millî Eğitim Bakanı mısın? 2’nci veya
3’üncü büyük firmanın da bir tarım ve gıda işleyen firma
olacağını söylüyorlar. Yani hakikaten dünyayı doyuran,
dünyanın lideri olacak.
Ben 81 ili dolaşıyorum. Yakında, çok
yakında tüm paydaşlarla paylaştıktan sonra da -sizlerle de
elbette paylaşıyor olacağız çünkü sizlerin de
desteğinize ihtiyacımız var- tarımla ilgili beş
yıllık iş planımızı ortaya koyacağız.
Bu hakikaten ezber bozan bir proje olacak ama burada hakikaten bizim yasamayla
yan yana, el ele yürüyor olmamız lazım. Mutlaka sizler de ikna
olacaksınız buna ama yasamayla mutlaka bu işi beraber götürüyor
olmamız lazım.
Buradan birkaç tane ana başlık ne
olabilir? Birleşen iki bakanlıkla bu merkezî yönetimi biraz daha
aşağıya doğru göçertmemiz lazım ve havza bazlı
yönetime de geçiyor olmamız lazım. Çünkü DSİ’si var, ormanı
var, tarımı var; biraz daha bizim merkezden yavaş yavaş
yetkilerimizi oraya veriyor olmamız lazım ki bu işi daha iyi
yönetebilelim.
Bizim merkezde çok değerli
bürokratlarımız var, hepsi iyi niyetle işler yapıyor ama
birçok şeyi merkezîleştirdiğiniz zaman da bazı işleri
de yanlış yapabiliyorsunuz. Ben Bakanlığa gelir gelmez
bürokrat arkadaşlarıma şöyle bir motto oluşturdum, dedim
ki: “Zoru hemen yapacağız arkadaşlar, imkânsız biraz zaman
alır.” Gerçekten bizim hemen yapılacak işlerimiz var,
tarımda da yapısal problemlerimiz de var. Bu yapısal problemleri
adresleyip, bunları da zamana yayıp zaman içerisinde de
hallolmasını bekliyor olmamız lazım. Ben, yüce Meclisin siz
değerli mensuplarının desteğine talibim.
Meslek sahibi olmak lazım mı bu konuda?
Rahmetli Özal hiçbir zaman aynı disiplinden gelen adamlara iş
vermemiştir yani maliyeciden Maliye Bakanı
yapmamıştır. En nihayetinde tarım da bir ekonomi değil
midir? Bunu da unutmayın. Ha, diğer tarafta, eğer söylemek
gerekirse ben ailesinden bir tarım şehidi vermiş insanım,
rahmetli babam tarım makineleri yaparken vefat etti. Tarımın
içerisinde otuz beş yıldır varız, aile olarak varız;
ben hâlâ varım, hâlâ üzüm üreticisiyim, hâlâ zeytin üreticisiyim, hâlâ
kümeslerim var, hâlâ zeytinyağı üretiyorum, tarımın
içindeyim.
Çok kısa bir ufuk turuna çıksak,
nasıl bir dünyada yaşıyoruz, nasıl bir dünyaya doğru
gidiyoruz? Yirmi yıl içerisinde 10 milyara varan bir nüfus, yüzde 55
kentleşmeden yüzde 70 kentleşmeye giden bir dünya, yüzde 50 daha
fazla gıda ihtiyacı; bunun yanında, çölleşme ve iklim
değişimi. Türkiye'de de buna benzer bir tablo var; 100 milyon
olmayacak belki ama 98 milyon olacak bir nüfusumuz, yüzde 80 kentleşme ve
yüzde 50 daha fazla gıda artışına ihtiyacımız
var. Gerçekten bu ev ödevini yapmamız gerekiyor, bizim yirmi yıl
içerisinde yüzde 50 artırmamız lazım.
Bakanlığımızın 2 tane ana
görevi var. Bir tanesi, üreticiyi korumak. Diğer tarafta tüketiciyi de
kollamamız gerekiyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İkisini de
yapmıyorsunuz, ikisini de korumuyorsunuz, bir aracıları
koruyorsunuz.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Bunu dengeli bir şekilde götürmemiz
gerekiyor, üretici de para kazanacak, tüketici de çok pahalıya yemeyecek.
Bir ülke ithalat da yapabilir, ihracat da yapabilir
yani tabii ki stratejik ürünlerin hepsini üretmemiz lazım ama şunu
unutmayın: Türkiye -ormanın içine girerseniz bin tane hikâye
bulursunuz arkadaşlar, ormanın içine girmeyelim- 17 milyar dolar ihracatıyla,
12 milyar dolar ithalatıyla net tarımsal ihracat fazlası veren
bir ülkedir. Net artıdadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Ham madde, ham madde… Ham
maddeyi söyleyin, ham maddeyi.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR PAKDEMİRLİ
(Devamla) – Destekler…
ORHAN SARIBAL (Bursa) – 1’e 6
ithalatçısınız. Ham madde… Ham maddeyi söyleyin. Biraz önce
tarımcı olduğunuzu söylediniz “Zeytin üretiyorum.” dediniz
“Şunu, bunu üretiyorum.” dediniz, bir çiftçi olarak söyleyin de anlayalım
ne kadar iyi bildiğinizi.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Destekler…
ORHAN SARIBAL (Bursa) – 1’e 6
ithalatçısınız.
BAŞKAN – Devam edin Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – 2019 yılında 16 milyara varan
destekler var. Yani her zaman bunu konuşuyor olabiliriz, ben de
Bakanlığa gelir gelmez şunu sordum: “Arkadaşlar, bu kadar
destek veriyoruz, bu işin bir etki analizine bakalım.” Hakikaten de
bakmak o kadar kolay da değil ama etki analizine şöyle bir
baktığımız zaman -genel bir perspektif yapalım- on
altı yılda destekler 8 kat artmış, yüzde 20 bitkisel üretim
artmış, yüzde 180 hayvansal üretim artmış, yüzde 146 süt
üretimi artmış. Desteklerle ilgili genel bir ufak eleştiri oldu
burada, kalan desteklerin ödenmesiyle ilgili. Yılbaşından önce
bütün kalan destekleri ödeyeceğiz, buradan da bunu bildirmiş
olalım.
Tarımın adresi diyeceğimiz üç
beş tane ana kalem şey var: Planlama… Biraz daha iyi planlama
yapabiliriz. Burada optimizasyonu kullanırsak bu yüzde 50 gıda
artış ev ödevimizin yüzde 20-25’ini optimizasyondan alabiliriz gibi
gözüküyor.
Diğer taraftan, spekülatif fiyatlar
dünyanın her tarafında olabiliyor. Ben bu işin içindeyim, kimse
bana hikâye anlatmasın, geçen yıl Avrupa’da 20 euro/ton olan patates
bugün 340 euro arkadaşlar. Bu her ülkenin başına geliyor. Daha
iyi planlayalım mı? Daha iyi planlayalım. Bu spekülatif
fiyatlardan tüketiciyi koruyalım mı, üreticiyi koruyalım
mı? Koruyalım ama buna hep birlikte çalışalım.
Diğer bir alanımız ölçek. Yani
işte Fransa’da 400 dönüm, İngiltere’de 950 dönüm, bizde 60 dönüm. Bu
ölçeği biraz daha büyütüyor olmamız lazım, buna
çalışıyor olmamız lazım. Toplulaştırmayla 6
milyon hektarı hallettik; 2,5 milyon hektarı daha 2023’e kadar
halletmemiz gerekiyor.
Diğer tarafta, lojistik kayıplarımız
var. Yani tarladan sofraya ulaşana kadar fiyat çok
pahalılaşıyor diyoruz; tarlada bir yüzde 10 kaybımız
var, yüzde 20 halde kaybımız var, yüzde 10 markette
kaybımız var, yüzde 10 da evde kaybediyoruz. İşte hal
yasası, perakende yasası… Hal yasasına çok dokunuyoruz, bunu çok
konuşuyoruz bu aralar. En iyi hâle inşallah getiririz, değerli
Meclis getirir. Ama perakende yasasını da bence konuşmamız
lazım. Perakende yasası diyor ki… (CHP sıralarından
gürültüler)
Lütfen saygıdeğer milletvekilleri, bunu dinlerseniz…
…”Yüzde 1 yerel ürün veya coğrafi işaretli
ürün satacaksın.” Hâlbuki ben diyorum ki yüzde 20-25. Eğer ulusal
market arka tarlada üretilen ürünün bir kısmını önündeki manavda
eğer satıyor ise o zaman lojistik problemlerin belki yüzde 80’ini de
çözmüş olacağız. Çünkü bugün hal yasası toplamdaki
tonajın yüzde 30’unu adresliyor, yüzde 70 bugün “modern kanal”
dediğimiz zincir mağazalar kanalındadır. O yüzden perakende
yasasını da bununla beraber yavaş yavaş ele almak
lazım.
Diğer tarafta, sivil toplum elbette
gelişmeli, demokrasi için bu şart ve birliklerin bence tarımda
önemi çok fazla ve birlikler bir değer yaratmalı. Ama bugün
itibarıyla 14.200 tane kooperatif ve birliğimiz var. Ben
bakanlığın ilk günlerinde çok iyi niyetli bir hesap yaptım,
dedim ki her birine birer randevu vereyim, yarımşar saat dinleyeyim.
Tam iki buçuk yıl onlara randevu vermem gerekiyor. Şükür gene, 80
milyonla karşı karşıya kalmaktansa 14.200 tane var ama
bunları değer yaratacak hâle getirmemiz lazım. Hep
kooperatifçilik diyoruz ya, kooperatifçiliği hakikaten işletmemiz
lazım, birlikleri işletmemiz lazım. Üretici ile tüketiciyi
bunlara birleştirtmemiz lazım.
Sulama çok önemli. Sulamayla ilgili ben yüce
Meclisimizden hakikaten yardım istiyorum. Çok basit bir hesap var, hepiniz
seçmene gidiyorsunuz, aklınızın bir kenarında olsun: Bir
hektar alanı sulamaya açmak için aşağı yukarı 40 bin
lira para harcıyoruz ama beş yılda kendini geri ödüyor.
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Biz 20 binde hallederiz,
müteahhitlere vermeyin, biz hallederiz, yandaşları zengin etmeye
gerek yok.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Evet, sulamayla ilgili
planlarımızı gerçekleştirirsek yüzde 31 tarımsal
hasılayı artırmış oluyoruz. Biraz önce optimizasyondan
yüzde 20-25 dedik, yüzde 31.
Maliyet artışlarıyla ilgili… Evet,
tarım sektörü ne yazık ki emtia fiyatlarına bağlı ve
tarım sektörü, tarım dövizin artışından en çok
etkilenen sektörlerden bir tanesi ama bizim de uyuduğumuzu sanmayın.
Bunun köylünün üzerindeki etkilerini en aza indirmek için destekleri nasıl
artırırız, etki en aza nasıl iner, bunlara baktık ve
artan maliyetleri de kontrol ettik, zaman zaman belki piyasayı da
rahatsız ettik bundan ama artan maliyetleri kontrol etmenin yollarına
baktık. Yüzde 15 mümkün mertebe yemde, yüzde 15 gübrede indirimler
yaptık. Buğday ve arpanın desteklerini 5 kuruştan 10
kuruşa çıkardık, gübre desteğini de 4 liradan 8 liraya
çıkardık.
Şimdi, genel bir şey daha var: “Yüzde 1
gayrisafi millî hasılanın desteğini vermeniz lazım.”
Bakın, verdiğimiz desteklere DSİ’nin
yatırımlarını, sübvanse kredilerini koyduğumuz zaman,
bu, yüzde 2’lere neredeyse yaklaşıyor. Gönül ister daha fazla olsun,
daha fazla dağıtabilelim köylülerimize.
ORHAN SARIBAL (Bursa) – İlgili maddeyi bir daha
okuyun Sayın Bakan, “yüzde 1 doğrudan destek” diyor, o yasayı
bir daha okuyun.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Şarbon… Bakın, çok önemli bir konuya
daha değiniyorum, son defa bu şarbonla ilgili konuşuyor
olacağım, şarbonla ilgili ilk ve son defa Meclisten konuşuyor
olacağım.
Bakın, şarbon bir deri
hastalığıdır, antibiyotikle geçer ve hayvanlardan insana
bulaşabilir.
MURAT EMİR (Ankara) – Akciğer
hastalığıdır, akciğer, Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Bununla ilgili hiçbir şekilde yakın
bir zamanda Türkiye’de ölüm vakası olmamıştır insanlarda ve
geçen yıl, ondan önceki yıl, ondan bir önceki yıl, ondan bir
önceki yıl Türkiye’de ne kadar görüldüyse o kadar görülmüştür. Bu,
ithal gelen hayvanlarla ithal edilen bir şey değildir çünkü
Brezilya’dan bir hayvanı yüklediğiniz zaman kuluçka süresi beş
gündür. Buraya transfer süresi otuz gün olan bir hayvanın beş gün
içerisinde yolda ölmesi lazım. Bu çok basit şeyleri lütfen ama lütfen
aklınızda tutun. Bakın, şarbonu konuştuğunuz
sürece yavrularınızın okullarından gereksiz yere
menülerinden etler çıktı, gereksiz yere Türkiye’de et tüketimi
düştü.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Dünyada 2,5
milyon insan ölüyor Sayın Bakan, “Türkiye’de yok.” diyebilir misiniz?
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Şimdi, bize bugün diyorsunuz ya “Eti
fazla ithal etmişsin.” Yok, et tüketimi Türkiye’de düştü. Bu konunun
artık Türkiye’de mevzu olmaması gerekiyor. Hangi düşünceye sahip
olursa olsun hiçbir bakan, hiçbir hükûmet vatandaşına bile bile kötü
bir ürün yedirmez arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Polonya’dan deli dana eti
geliyor!
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Şimdi, söylediklerinize geliyorum:
Amerika’dan süt mamulleri geliyormuş değil mi? 4 kilo ithal
edilmiş, Amerika’dan 4 kilo süt mamulleri ithal etmişiz arkadaşlar.
Lütfen, eleştirecekseniz, eleştirecek malzeme
bulamıyorsanız bana gelin, ben size malzeme vereyim ama böyle hikâye
şeylerle gelmeyin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 270 bin ton süt
tozu geldi mi gelmedi mi? Bakanın cevabı var! Tarım Bakanı
söyledi, 270 bin ton süt tozu ithal etmişsiniz, bunu sizin bakanınız
söyledi!
BAŞKAN – Sayın Gürer, lütfen…
Buyurun Sayın Bakan, devam edin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın
Başkan, kendi bakanları söylüyor, biz söylemiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Gürer, lütfen, Sayın
Bakan konuşmasını yapsın.
Buyurun Sayın Bakan, devam edin.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Bravo, hepinize teşekkür ediyorum, 4
kilogram süt mamulü Amerika’dan ithal ettik diye koskoca Tarım
Bakanlığını eleştirebiliyorsunuz, bravo, teşekkür
ediyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 270 bin ton süt
tozu! Bende cevabı, gelin vereyim. 270 bin ton süt tozunun
yazılı cevabını bakan bana verdi, size de vereyim.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Bir konu daha var, Sudan konusu. Bu hakikaten
çok eleştirilen bir konu ama ben kozalarında olan siyasetçilere
hakikaten dışarıya baksınlar diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer biz Türkiye olarak,
Türkiye’de tarım yapacaksak ufka da bakacağız arkadaşlar,
ufka da bakmadan tarım yapamayız. Sudan’da bize tahsis edilen arazi
tüm Türkiye’deki bugün sulanabilir dâhil arazilerimizin yüzde 10’u ve
bedelsizdir. Bunu biz Türk çiftçisine tahsis edeceğiz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Nasıl
edeceğiz?
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Yarın kıtlık olabilir,
başka bir şey olabilir. Neden bize bedava tahsis edilmiş bir
araziyi alıp kullanmayalım? (CHP sıralarından gürültüler)
Amerika bunu kullanıyor, Çin bunu kullanıyor, Fransa bunu
kullanıyor, İngiltere kullanıyor; neden, neden, neden? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Kozanızdan
çıkın artık ya! Kozanızdan çıkın, kozanızdan
çıkın! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen
yerimizden bu kadar sözlü müdahale etmeyelim. Lütfen değerli
milletvekilleri…
Siz devam edin Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR PAKDEMİRLİ
(Devamla) – Benim gerçekten de bir tebriğim var ama bu gerçekten bir
tebrik. Orman alanlarıyla ilgili bir soru geldi, şu an
hatırlamıyorum hangi arkadaşımızdan. Çok güzel,
matematiğe dayanan bir soru, benim de Orman Bakanlığındaki
arkadaşlarıma sorduğum bir soru: “Ya kardeşim, bir hesap
tutmuyor, bir bakın ya, nedir bu? Yani, bu kadar milyar adedi diktik, ne
oldu?” falan. Bana genel olarak şunu söylediler ki beni de ikna ettiler:
Bir defa, fidanlar ufak dikiliyor. Ufak dikildiği için çok sık
dikiliyor, o yüzden az alanda çok fazla fidan oluyor, sonra onları
aralıyorlar ama kısa hesapla şu: 5,2 milyon hektara 4 milyar 200
bin fidan dikilmiş, 1 hektarda 808 adet. İnanmıyorsan git say.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) – O kadar!
CAVİT ARI (Antalya) – Yani çok sempatiksiniz
Sayın Bakan, çok sempatiksiniz, evet!
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Orman yangınlarında dünyada
1’inciyiz.
CAVİT ARI (Antalya) – Aklı sıra dalga
geçiyorsunuz!
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR PAKDEMİRLİ
(Devamla) – Arkadaşlar, lâmı cimi yok; orman yangınlarında
dünyada 1’inciyiz. On beş dakika olan müdahale süremiz de benim
Bakanlığımdan sonra arkadaşların motive olması,
benim de yaz boyu onlarla beraber yangınların içinde dolaşmamdan
dolayı on üç dakikaya inmiştir. Ben arkadaşlarımdan
inşallah on dakika performansı da bekliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İnşallah Türkiye’de 1
ağaç yanmayana kadar bizim mücadelemiz devam edecektir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Uçan sarayla
mı söndürüyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
CAVİT ARI (Antalya) – Nasıl
yandığını çok iyi biliyoruz.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri… (CHP
sıralarından gürültüler)
Lütfen, yerimizden bu kadar yoğun
konuşursak Genel Kurulun görüşme düzenini sağlamamız mümkün
olmaz. Ne olur, lütfen…
Siz konuşmanıza devam edin.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Tarım dışına çıkan
alanlar…
AYHAN BARUT (Adana) – Atamalar ne oldu atamalar?
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Bunda hakikaten eleştiri söz konusu. Ben
de bunlara baktım. 1989 yılı ile 2005 yılları
arasında senelik 120 bin hektar tarım dışına
çıkmış. 2005 yılında bir kanun çıkmış…
KEMAL ZEYBEK (Samsun) – 2012’de…
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) –…ve 2016 yılına kadar da 60 bin
hektara düşmüşüz. 2017 yılında 39 bin hektara
düşmüşüz. Ben de bu işi biraz galiba kasıyorum, bize de çok
talep geliyor ama 2018 yılında da 17.500 hektardayız
arkadaşlar. Burada başarılı bir performans var,
inşallah daha da iyi olacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) –
Bırakmadınız ki, kavak ağaçları kaldı.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Barajlar… 276 baraj 541 baraj olmuş, 105
tane HES 534 tane olmuş. Bu ülkeye her kim çivi çaktıysa Allah ondan
razı olsun, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’dan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Neden?
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çakılan
çivileri sattınız ama. Çakılan çivileri satanlara ne diyeceksin?
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Burada dediler ki “Rahmetli Demirel
şunları yaptı.” 2002’ye kadar bizim HES’lerin kurulu kapasitesi
12.533 megavat, 2018’de 28.410 megavata gelmişiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN BARUT (Adana) – Atamalar, mühendis
atamaları ne oldu?
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Ona da geleceğim, eğer şey
yaparsanız ona da geleceğim.
Biz memleketi samana şey… (CHP
sıralarından gürültüler)
CAVİT ARI (Antalya) – Samanı ithal
ettiniz, sayenizde bunu da gördük Sayın Bakan.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Samana muhtaç
ettiniz.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Tabii, saman, değil mi, evet.
CAVİT ARI (Antalya) – Samanı sayenizde
ithal etmeyi gördük, sayenizde.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) –Türkiye’nin kaba yem ihtiyacı 66 milyon
ton, sadece 10 bin ton saman ithal edilmiş. 66 milyon tonda 10 bin ton
ithal edilmiş.
CAVİT ARI (Antalya) – Ayıp ama ayıp,
ülkeyi bu hâle getirdiniz, çok ayıp!
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Lütfen bana geldiğiniz zaman rakamlarla
gelin. Hikâye anlatmayın arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) – Vallahi sapla
samanı karıştırıyorsunuz ya, ne alakası var! Sap
ayrı, saman ayrı, başak ayrı!
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) –Atamalar… Hakikaten bu konu çok merak konusu
ama şunu unutmayın arkadaşlar: Birçok bakanımız,
benden önceki bakanlarımız da söz vermiş olabilir. Bakın,
söz verilen bakanlıkların bir tanesi mülga Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, diğeri de mülga Orman
Bakanlığı. İki bakanlık bir araya geldi. Ben de
istiyorum ki gerçekten işsiz gençlerimizin bir kısmını
Bakanlığımızda istihdam edebilelim. Tabii ki tek istihdam
kapısı devlet değildir, bunu da unutmamamız lazım ama
en azından bir kısmını mutlaka istihdam edelim.
Benim Bakanlığımın ilk
günlerinde hemen -tespitlerimden bir tanesi de- gittim dedim ki Millî
Eğitim Bakanımıza: İlk on beş yılında
çocuklarımızı toprakla buluşturmamız lazım. O
yüzden bu tarım liselerini tekrar açacağız dedik ve 2019’da da
ilk örneklerini görmeye başlayacağız. Hemen YÖK’e
çıktım, gittim dedim ki: Ziraat mühendisliğini,
veterinerliği, su ürünlerini, orman mühendisliğini tekrar nasıl
daha değerli hâle getiririz? Bunları daha değerli hâle
getirmemiz gerekiyor. Bu atamalarla ilgili söyleyeceğim şudur…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – İki bakanlığımız
birleşti. Şu an norm kadro çalışmalarını
yapıyoruz. Norm kadro çalışmaları da tahmin ediyorum birkaç
aya kadar biter. Ondan sonra oturup bir ihtiyaç planı
çıkaracağız ve gerekli bakanlıklarımıza da
başvurduktan sonra atamayla ilgili isteklerimiz yenilenecek. Zaten
geçmişte bakanlarımızın yaptığı atamayla
ilgili talepler şu an Hazine ve Maliye Bakanlığında ama en
nihayetinde biz norm kadroyu çıkardıktan sonra bununla ilgili bir
ihtiyacımız varsa ki olabilir diye düşünüyorum, biz de gerekli
atamaları yapmak için gerekli adımları atacağız.
Narenciyeyle ilgili bir şey söylendi, Çin’le
ilgili. İnanın, Çin’e gitmek için çok da çaba sarf ettik. Çin’e ürün
satışında şu ana kadar kirazla ilgili bir
başarımız var. İnşallah, narenciyeyi de yapmak için en
kısa zamanda biz Çin’den, Çin Tarım Bakanından randevu
bekliyoruz. Randevuyu aldığımız gün çantamız elimizde
oraya gidiyoruz çünkü pazarımızı çeşitlendirmemiz
gerekiyor, sadece Rusya pazarıyla bu işi yapamayız.
GDO konusu… Türkiye “GDO free” bir ülkedir
arkadaşlar. Türkiye’deki müktesebatımız Avrupa Birliğinin
müktesebatının ötesinde ve bu konu da aslında bizim yan pazardan
bir miktar daha pahalıya ürün alıyor olmamızı gerektiriyor.
GDO konusunda, Türkiye’de GDO’lu herhangi bir ürün yoktur.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – GDO’lu yem var,
GDO’lu yem var.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Şeker
fabrikalarını kurtarmadınız.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Sadece yem sektöründe, mısır ve
soyada onayladığımız GDO’lu 35 tane gen var, Avrupa
Birliğinin onayladığı 120 tane gen var arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Bakan, şeker
fabrikalarıyla ilgili iki kelime istiyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Pancarla ilgili
hiçbir şey söylemediniz Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Türkiye, Avrupa’dan daha temiz bir ülkedir.
Geçen gün Azerbaycan’a gittim, dedim ki: Türkiye’nin ürünlerinin hepsini
alabilirsiniz. Bizim ne pamuğumuzda ne ürünlerimizde ne meyvemizde ne
sebzemizde ne buğdayımızda GDO var, bunların hiçbirinde GDO
yok arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Evet, söyleyecek çok şeyim vardı ama
ben 2019 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını
diliyorum. Başta grubumuza, siz değerli milletvekillerine, Plan ve
Bütçe Komisyonumuza ve en çok da Saygıdeğer
Cumhurbaşkanımıza bu konuda teşekkür ediyorum.
Hepinize saygı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
60’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
79.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, yapılanlar bu kadar iyiyse milletin
neden bu kadar perişan, neden bu kadar yoksul olduğunu Tarım ve
Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakanı çok
dikkatle dinledik, esprili bir anlatım şekli var, o yüzden de
arkadaşlarımızı sık sık güldürdü, kendisine
teşekkür ediyoruz.
Kendisini dinlerken bir fıkra aklıma geldi
benim de: Boksör devamlı dayak yerken antrenörü “Çok iyisin evladım.”
diyormuş. Boksör perperişan köşesine gelmiş antrenör “Hâlâ
çok iyisin.” diyormuş. Boksör “Ya, ben çok iyiysem beni döven kim?” diye
sormuş. (CHP sıralarından gülüşmeler ve alkışlar)
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Sizi millet dövüyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakana ben
de soruyorum: Gerçekten -milletimizin durumu- siz bu kadar iyiyseniz
milletimizi kim dövüyor, milletimiz neden bu kadar perişan, neden bu kadar
yoksul? (CHP sıralarından alkışlar) Asıl
odasından çıkması gereken… Kılığınıza,
kıyafetinize, şeklinize bakınca çok beyefendi bir insan olarak
gözüküyorsunuz ama biraz tarım arazilerine çıkın, çiftçilerle
konuşun, odanızdan çıkın, çiftçimizin hâlini görün, o zaman
anlayacaksınız.
Sayın Başkan, Sayın Bakan
konuşması esnasında önceki bakanlara teşekkür etti.
Nedenini anlayamadım, önceki bakanlar Türkiye’yi samana muhtaç
etmişti.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Ya söyledik ya samanı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kendisi bundan daha iyi
bir duruma getireceğini söylüyorsa… Aman, kendisi bu samana muhtaç
edenlere bizi muhtaç etmesin yeter.
Yurt dışında, Sudan’da arazi
kiraladığını söylüyor, bunu Amerika’nın, Çin’in falan
kiraladığını söylüyor. Amerika’nın, Çin’in
toprağı nedir bilmiyorum ama…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Amerika’nın,
Çin’in ne kadar toprağa ihtiyacı vardır bilmiyorum ama
Türkiye’ye yetecek kadar toprak, yetecek kadar su Allah’ımız
vermiştir, yeteri kadar da insanımız vardır, hiç kimseye
muhtaç değiliz, yeter ki siz bizi başkasına muhtaç edecek
politikalarınızı üretmeye devam etmeyin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.
Sayın Bakan…
80.-
Tarım Ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, en iyi terazinin milletin
terazisi olduğuna ilişkin açıklaması
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Ben yorumlar için teşekkür ediyorum ama
konuştuğumuz konuları bir daha konuşuyoruz. Samanla ilgili
rakamları verdim. Bunlar İngilizcede “…”(X) yani hiç kale
alınmayacak derecede ufak rakamlar, sadece 9 bin ton.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – 25 milyon dolar
ya!
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – 9 bin ton arkadaşlar, 66 milyon tona
karşı 9 bin ton.
En iyi terazi milletin terazisidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Millet de sizin
hakkınızı veriyor, hiç merak etmeyin. Bu topraklar yetiyor ama
elli sene sonra yetmeyecek. Elli yıl sonra belki gelirseniz “AK PARTİ
iyi yapmış, iyi ki Sudan’dan arazi kiralamış.” dersiniz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Önce seçil de
gel. Atanmış bir bakan seçilmişlere laf atıyor. Böyle bir
dünya yok ya! Seçil gel önce, seçil!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özkoç…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçmesi
için söylüyorum.
Bakanlar sıkıştıkları
zaman, kendi konularına cevap veremeyince “En iyiyi millet bilir.”
diyorlar. Millette iyiyi bilecek bir hâl bırakmadılar, insanlar
gerçekten çok mağdurdur, gerçekten çok mağdurdur.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sen halkı
mı küçümsüyorsun ya, halkı mı küçümsüyorsun?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Millete hakaret ediyorsun ya,
millete hakaret ediyorsun! Millete “Bilmez.” diyorsun ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakanın
kendisine tavsiyem, kendi görevini iyi yaparak milleti muhtaç duruma
getirmesin. Tarım çiftçisi kendisini tanımıyor, tarımla
ilgili sektör kendisini tanımıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Tanıyor, tanıyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ama kendisini
tanıyan insanlar da şu anda dışarıda değil. O
yüzden kendisi kendi hâlini bir iyi düşünsün.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) CEZA VE
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye
Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) METEOROLOJİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
şimdi, şahıslar adına, aleyhte söz talebinde bulunan
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’e söz veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – O ne? O ne?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Toprak, toprak…
BAŞKAN – Sayın Bülbül, süreniz beş
dakikadır.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ne yazık ki burada halkın bütçesiyle
değil, doymak bilmeyen saray bütçesiyle karşı
karşıyayız, açık ve net diyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bu bütçe, finansta faiz lobilerinin,
tarımda ise ithalat lobisinin bütçesidir.
Değerli milletvekilleri, “ithal tarım
ürünü” demek tarımda yapılacak en büyük ihanettir.
Sayın Tarım Bakanı,
Manisalısınız, Manisa’dansınız, Ege’yi bilirsiniz,
Ege’de Gediz Ovası, Büyük Menderes Ovası, Küçük Menderes Ovası
arazileri, verimli toprakları bitiyor, bunu biliyor musunuz?
Sayın Çevre Bakanı, yine, Ege’de bu
verimli tarım arazilerinde jeotermal termik santralleriyle, JES’lerle ve
kurulan birçok santralle tarım arazilerinin bittiğini biliyor musunuz?
Bakınız, ben buraya tarımla ilgili
konuşmak için gelmiştim, bu toprağı Aydın’dan
getirdim. Bu toprağı açıp da şunu söyleyecektim Tarım
Bakanına, Çevre Bakanına: Kızılcaköy’de JES’lere
karşı -meşru müdafaa- haklarını arayıp mücadele
eden ancak biber gazı yiyen, ancak yerlerde sürüklenen
kadınların hâlini biliyor musunuz sayın bakanlar? (CHP
sıralarından alkışlar) Sayın bakanlar, Çevre
Bakanı ve Tarım Bakanımız, Aydın’a gelin, o JES’lerin
bacalarından çıkan gazla yağan asitli yağmurun altında
kalın; gelin Aydın’a, pencereyi açın o çürük yumurta kokusunu
hissedin; ondan sonra çıkın, o Kızılcaköylü
kadınların mücadelesine karşı saygı duyun; başka
diyecek hiçbir şey yok arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Yoksa bu toprak, toprak, toprak…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yo, yo!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Sayın Grup
Başkan Vekilim, atmayacağım toprağı, diyeceğim
şey şu: Bu toprak bile sizi kabul etmeyecek sayın
bakanlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Yere dökülüyor, yere
dökülüyor; toprağı yere döküyorsun.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ona sen ne
karışıyorsun, toprak kabul edecek, etmeyecek ya?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, ben tarımla ilgili bütçe konuşmamı
bırakıyorum, ben bir hukukçuyum, hukukçudan tarımcı
çıkarmaya kalktık, hukuka geçiyorum.
Sayın Adalet Bakanım, burada
söyleyeceklerim geçmiş ile bugün arasındaki bir
bağlantıdır, bu elimdeki toprak da o çiftçinin, ezilen
çiftçinin, yoksul çiftçinin toprağıdır arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım, ben Cumhuriyet Halk Partisi
ilçe başkanıyken…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hangi ilçe o, hangi ilçe;
hangi ilçenin?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - …12 Eylül 2010 tarihinde
yapılan o Anayasa oylamasında “Yargıda vesayeti
kaldıracağız.” “Yargının
bağımsızlığını getireceğiz, tarafsızlığını
getireceğiz.” diyerek FETÖ’cülere yargıyı teslim eden AKP
değil miydi?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen hangi ilçe
başkanıydın, nerenin, hangi ilçenin?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Sayın Bakanım,
üzülerek söylemek istiyorum ki… Bugün çok üzüldüm, şu nedenle üzüldüm:
Sayın Bakandan bütçeyle ilgili yapılan eleştirileri
yanıtlayan bir konuşma beklerdik, Sayın Bakandan bütün partileri
kucaklayıcı bir üslup beklerdik.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Dersini
çalışmamışsın.
MELİHA AKYOL (Yalova) – Öyle yaptı zaten.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Sayın Bakandan
Anayasa’nın 138’inci maddesi gereği yargıçları, yargı
mensuplarını ayrıştırıcı, onların
kararlarını etkileyici konuşma yapmamasını beklerdik.
Sayın Bakandan, Türkiye'de adil yargılanma
hakkının tecellisi için, bütün partilere, MHP’den HDP’ye, AKP’den
İYİ PARTİ’ye kadar eşit mesafede durmasını
beklerdik.
Sayın Bakandan, yargı
teşkilatını temsil eden bir kişi olarak, söyleminin
anayasal çerçevede olmasını beklerdik, dünyevi olayları
anlatmasını beklerdik.
Sayın Bakandan, Anayasa’nın 70’nci maddesi
gereği liyakat ilkesini öne çıkarmasını beklerdik.
Sayın Bakandan, geçmişten bugüne kadar
gelen olayları da objektif değerlendirmesini beklerdik.
Bakınız, arkadaşlar, 1990’lı
yılları eleştirecekseniz, 1990’lı yıllardaki
hâkimleri, savcıları eleştirecekseniz, atamaları
eleştirecekseniz, bugünü de eleştireceksiniz, objektif
olacaksınız.
Biraz dönelim, yakın geçmişe dönelim,
yakın geçmişte neler vardı?
Sayın Bakanım, hâkimlik
sınavında taban puanı kaçtan kaça indirdiniz. Niçin
düşürdünüz, daha sonra niçin yukarı çıkardınız?
Birinci sorum bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bülbül.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen nerenin ilçe
başkanıydın, onu söylemedin ama, sen soruya cevap ver!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Bu indirme sonrası
AKP teşkilatında görev yapmış kaç kişiyi hâkim
yaptınız? İkinci sorum da bu.
Bakınız, arkadaşlar, hâkimler
endişeli, yargıçlar endişeli; vereceğimiz karardan sonra
acaba başımıza bir iş gelecek mi diye endişeli. Avukatlar
endişeli; yapacağımız savunmadan sonra cezaevine düşer
miyiz diye endişeli. Ömer Kavili’yi biliyorsunuz, başka
avukatları da biliyorsunuz, Genel Başkanımızın
davasında kaç tane hâkimin, yargıcın değişerek
verdiği kararları da hepimiz biliyoruz arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Anayasa Mahkemesi Başkanının
çıkıp da 30 Ağustos resepsiyonunda verdiği selamı
unutmadık. Danıştay Başkanının önünü iliklemek
için düğme aradığını unutmadık. Şunu hiç
unutmadık: Yargıtayın 150’nci yıl resepsiyonunda, Sayın
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çıkıp da “Bir
memlekette adalet çığlığı varsa o memlekette
yargı yoktur.” demesini hiç unutmadık.
RECEP ÖZEL (Isparta) – 28 Şubattaki hâkimleri
unuttun mu?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – E, artık toparlayalım
Sayın Bülbül. Son konuşma, son bir dakika, lütfen…
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Hukuk toprak gibidir
arkadaşlar, hukuk toprak gibidir.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya sen o toprağı
nereden getirdin?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Saksı
toprağı mı?
RECEP ÖZEL (Isparta) – “Meclisin seralarından
getirdi onu.” diyorlar sana ya!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Toprağı iyi
beslerseniz iyi ürün alırsınız ama tarafsız
olmazsanız, objektif olmazsanız, bağımsız
olmazsanız kötü meyve alırsınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ
olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.
Değerli milletvekilleri, üçüncü turdaki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Bu işlem için toplam yirmi dakika süremiz var.
Bu sürenin on dakikasını sorulara, on dakikasını da
cevaplara ayırıyoruz.
Şimdi sisteme giriş sırasına
göre değerli milletvekillerine yerlerinden söz vereceğim.
Sayın Taşkın…
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle Ankara’da meydana gelen ve hepimizi büyük
bir üzüntüye sevk eden yüksek hızlı tren kazasında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Birinci sorum Sayın Çevre ve Şehircilik
Bakanımıza olacaktır. Tescil harici alanların ekonomiye
kazandırılmasıyla ilgili Bakanlığımızın
herhangi bir çalışması var mıdır?
İkinci sorum ise Sayın Tarım ve Orman
Bakanımıza. Orman Genel Müdürlüğü zor arazi
koşullarında ormancılık faaliyetlerini fedakârca yürüten bir
kurumumuzdur. Özellikle temel ormancılık faaliyetleri olan
ağaçlandırma, erozyonla mücadele, orman yangınlarıyla
mücadele, üretim ve benzeri çalışmalar için her yıl ortalama
2.500 kilometre orman yolu inşa edilmektedir. Bu başarılı
çalışmaları yürütürken ihtiyaç duyduğu iş makinelerini
satın almaktadır. Orman Genel Müdürlüğümüzce bu iş
makinelerinin satın alımlarında yerli ve millî olmasına
özen gösteriliyor mu? Bu konudaki çalışmalar nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özyavuz…
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle tren kazasında hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı,
yaralılara da acil şifalar dilerim.
Sayın Tarım Bakanım, sulu
tarımın yapıldığı Şanlıurfa, Harran,
Akçakale ve Suruç bölgesinde toprak çoraklaşmasıyla ilgili sorunlar
yaşanmaktadır. Toplulaştırma yasasıyla birlikte drenaj
kanalları projesinin de devam etmesi gerekirken Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının yapılanması
zaman kaybına ve çiftçilerimizin mağduriyetine neden olmuştur.
Bu mağduriyetlerin sona erdirilmesi için bir an önce
toplulaştırmada eksik kalan alanların bitirilmesi ve drenaj
sisteminin de bir an önce tamamlanması gereklidir. Aksi takdirde bu bölgelerde
topraklar işlenemez hâle gelecek ve millî sermaye heba olacaktır.
İkinci sorum: Toprak dağıtım
parselleri hak sahiplerine ilk dört yıl ödemesiz, on eşit taksitle,
her yıl bir senet taksit ödemesi yapılabilmektedir. Toprak
dağıtımı üzerinden otuz bir yıl geçen köylerimiz var
ve dağıtım parseli borçları bitmiş parseller
mevcuttur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) – Bu
parsellerde miras hükümleri dışında intikal ve satış
işlemi yapılamamaktadır. Tarımsal faaliyete yönelik
alınacak likit fonlar için Ziraat Bankasından talep edilen krediler
ipotek engeli nedeniyle hak sahibine ve çiftçilere verilememektedir. Hak sahibi
çiftçilerin vefatı sonrasında mevcut arazilerin mirasçıları
kuşaktan kuşağa el değiştirmektedir.
BAŞKAN – Sayın Hürriyet…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Adalet Bakanı, kayda geçsin diye bir
kere daha sormak istiyorum. Seçim bölgem olan Kocaeli’de yapılması
planlanan adliye binasıyla ilgili son durum nedir ve ne zaman
projelendirilip ne zaman hayata geçecek? Bunu sormak istiyorum.
Avukatlara yeşil pasaport konusunda bir
çalışma var mı?
Genç avukatların, özellikle çalışma
koşullarıyla ilgili iyileştirmeye ihtiyacı var, CMK ve adli
yardım uygulamalarından kaynaklı sıkıntıları
var. Bunlarla ilgili bir iyileştirme yapılacak mı?
İkinci sorum Çevre Bakanına.
Dilovası’nda kömürcüler OSB çok ciddi bir sorun yaratıyor. Bunu ben
Plan ve Bütçede de sordum ama ne yazık ki Çevre Bakanı bu konuda
cevap vermedi. Belediye başkanı da ziyaret etmişti. Belediye
başkanının ziyaretinde ne konuştunuz? Bu Kömürcüler OSB
oradan kaldırılacak mı?
İzmit’in akciğerlerine, tek ormanlık
alanına çöp fabrikası yapılmak isteniyor. İzmitliler buna
ciddi karşı. İnsanları zehirleme pahasına bu çöp
fabrikasını yapmaya kararlı mısınız?
Gebze’de Hürriyet ve Yavuz Selim Mahallelerinde tapu
sorunları vardır. Bu sorunları çözecek misiniz?
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarım Bakanının sunumunda ortaya
koyduğu mükemmel tablo, maalesef bugün bütün gün muhalefetin dile
getirdiği tarım sektörü, çiftçilerin sorunları ve ülke
gerçeklerinden uzak cevapları, tavır ve üslubu nedeniyle ben
kendisine sorumu geri çekiyorum. Çevreyi ve doğayı katleden bir
iktidarın sonunda dâhiyane millet bahçelerimiz de olduğuna göre Çevre
Bakanına da sorum yok ancak Sayın Adalet Bakanı, üç yıl
aradan sonra Reform ve Eylem Grubu Toplantısı’nın
yapılmış olmasını önemsemekle birlikte, somut
adımlar atılmadığı sürece bir
karşılığı olmayacağını belirtmek
isterim. Bu anlamda, adil yargılanma, uzun tutukluluk süreleri,
iddianamesiz tutukluluk, basın özgürlüğü, yargı
bağımsızlığı, AİHM kararlarının
yok sayılması gibi konularda, gündelik yaşama doğrudan
etkisi olacak ve özellikle uluslararası alanda ve Avrupa Birliği
nezdinde olumlu karşılanacak demokratikleşme ve özgürlükler
bağlamında toplumun beklediği hangi somut adımları
atacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Tarım Bakanı, Tarım Kanunu
21’inci maddeye göre çiftçilere bütçeden ödenmesi gereken yüzde 1 payı ne
zaman ödeyeceksiniz?
Yine Büyükşehir Yasası’yla belediyelere
geçen ve büyük şirketlere kiralanan meraları köylülere ne zaman geri
vereceksiniz?
Üçüncüsü, Sayın Çevre Bakanı, kentsel
dönüşüm mağdurlarıyla ilgili bir çalışmanız var
mı?
Yine, Bursa’da Vatan, Millet ve Zafer Mahallelerinde
binlerce konut yapıldıktan sonra su taşkını
sahası nedeniyle SİT alanı ilan edildi buralar. Konut sahipleri
mağdur. Bununla ilgili bir adım atılmıştı, son
durum nedir?
Sayın Adalet Bakanı, hukukçular isyanda,
ülkede hâkim kalmadı; var olanlar da hukuka göre değil, siyasi
iradeye göre karar veriyorlar. Hak ihlali dosyaları durmadan birikiyor ve
bu dosyaları ötelemek için durmadan uzlaşma komisyonları
kuruyorsunuz. Hocalar artık üniversitede hukuk dersi anlatmanın
anlamsızlığından bahsediyor ama maalesef ben de biraz
önceki konuşmanızdan gördüm ki ne bu sorunları görmek ne de
çözmek gibi bir niyetiniz var. Ben de bir şey sormuyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Köksal…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Birinci sorum Adalet Bakanına: Adliyelerde
arşiv, posta, evrak, mutemet dâhil kalemin hemen her işleminden ve
evraklardan sorumlu olan ama yardımcı hizmetler
sınıfında yer alan mübaşirlerin genel idare hizmetleri
sınıfına alınması gerekmektedir. Onlara bu kadar
sorumluluk yükleyip özlük haklarını ve maaşlarını
yardımcı hizmetler sınıfına tabi tutmak büyük bir
haksızlıktır. Bu haksızlığı gidermek için
adliyelerde çalışan mübaşirleri genel idare hizmetleri kadrosuna
geçirmeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum Tarım ve Orman Bakanına:
Üretim maliyetlerinin artması ve hayvancılıkta ithalata önem ve
öncelik verilmesi yüzünden zarar eden hayvan üreticilerine bir darbe de kesim
için müracaat ettiklerinde vuruluyor. Bugün hayvanını kesim için
müracaat eden besiciye iki üç ay sonrasına gün veriliyor. Bu yüzden de
besicilerin mağduriyeti artıyor. Sayın Bakan, bu mağduriyet
ne zaman bitecek? Bu sorunu çözmek için bir girişimde bulunacak
mısınız?
Ayrıca, konuşmanızda,
özelleştirme sonucu mağdur olan pancar üreticilerinden hiç
bahsetmediniz. Onların sorunlarını çözmek için hiçbir
girişimde bulunacak mısınız?
BAŞKAN – Sayın İlyas Şeker…
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sorularım Çevre ve Şehircilik
Bakanımıza.
Birinci soru: Türkiye'nin elli altı yılda
bitirilemeyen kadastrosu AK PARTİ’yle beş yılda tamamlandı.
Ancak AK PARTİ öncesi yapılan kadastronun büyük bir
çoğunluğu, yaklaşık 22 milyon parsel grafik yani
yüzergezer, coğrafi bilgi sisteminin de ana modüllerinden olan kadastro,
ne yazık ki ülke koordinat sistemine bağlı
olmadığı için kullanılamıyor. Kadastronun coğrafi
bilgi sisteminde de kullanılabilmesi için, geçmiş yıllarda eski
teknolojiyle sayısal olarak üretilmemiş yerlerde kadastronun
sayısal hâle getirilmesi ve varsa hatalarının düzeltilmesi
noktasında nasıl bir çalışma yürütülmektedir? Bugüne kadar
kaç parselde bu çalışmaları yaptınız? Bu çalışmalar
ne zaman tamamlanacak?
İkinci sorum: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
yılda 30 milyonun üzerinde insanımıza hizmet vermekte ve
saniyede bir tapu yapmaktadır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde
tapu işlemi yaptıran vatandaşlarımızın
memnuniyetini nasıl ölçüyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Çilez…
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Çevre ve Şehircilik Bakanımız
Amasya’mızı ziyaretinde Amasya’mıza çok büyük müjdeler verdiler.
Öncelikle, tüm Amasyalı hemşehrilerim adına kendilerine çok çok
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, TOKİ’yle yapılan
işler büyük bir başarı hikâyesidir. TOKİ’ler
iktidarımız döneminde daha önceki dönemlere göre 20 kat daha fazla
iş yapmış, iktidarımız dönemine kadar 40 bin konut
üreten TOKİ bizim iktidarımızla birlikte 840 bin konuta ulaşmıştır.
TOKİ’deki üretimler sizin de Bakanlığınız döneminde
devam edecek midir? Bu birinci sorum.
İkinci sorum da plastik poşetlerden
alınan paralar nerede kullanılacaktır, hangi kaynaklarda
kullanılacaktır? Bunu da sizlerden öğrenmek istiyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Aycan…
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, Sayın Bakanlara sormak istiyorum. Kahramanmaraş’ta Aksu
ve Ceyhan Nehirlerinin kirliliği devam etmektedir. OSB
dışında sanayi kuruluşu kurulmasını, sanayi
kuruluşlarının atıklarının
akarsularımızı kirletmesini nasıl önleyeceksiniz?
Termik santrallerin, özellikle Afşin-Elbistan
Termik Santrali’nin havayı ve suyu kirletmesini nasıl önleyeceksiniz?
Çevre sağlığı denetimi yapmak
için Bakanlığınızda, belediyelerde çevre
sağlığı teknisyeni ve teknikeri istihdam etmeyi
düşünüyor musunuz?
2018 yılında açıklanan şeker
pancarı taban fiyatı 235 Türk lirasıdır. Girdi maliyetleri
yüzde 50 artmış; buna göre şeker pancarı taban
fiyatını artırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ali Şeker…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle bugün tren kazasında
kaybettiklerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Dünyanın en güvenli ulaştırma yöntemi
olan demir yolu ulaşımı, sayenizde can pazarına döndü. Bu
çağda milyarlarca dolara saray yaptırıyorsunuz, dinozor
parkı yaptırıyorsunuz, onun hemen yanı başında
sinyalizasyon için para ayırmadığınızdan dolayı
insanlar maalesef göz göre göre ölüyor. Bu, fıtrat değil. Bu kazadan
sonra yine sıfır istifa mı göreceğiz, hiç kimse sorumluluk
üstlenmeyecek mi? Bu konunun araştırılması için önerge
verdiğimizde burada yine “Hayır.” mı diyeceksiniz?
Sayın Çevre Bakanına bir sorum olacak.
Deprem fonlarında biriken paraları insanlar güvenli konutlarda
yaşasın diye kullanmayı düşünüyor musunuz?
Sayın Tarım Bakanı da az önce
“Şarbonun beş gün kadar bir kuluçka süresi var.” dedi. Şarbonun
bir ile on iki gün kadar kuluçka süresi vardır ama yirmi bir güne kadar da
uzar.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Şeker.
Şimdi söz cevap kısmında.
Sayın Bakanlar, on dakikalık sürenin
aranızda nasıl paylaşılacağına sizin karar
vermenizi istiyorum.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM – Cumhurbaşkanlığı Külliyemizin kaçak olduğu
ithamı var. Bu Külliye’nin Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları
Koruma Kurulunun 3 Haziran 2011 tarihli Kararı’yla bu alana ait koruma
amaçlı imar planı yapılmış, 17 Haziran 2011 tarihinde
onaylanmıştır. Külliyemize, milletin külliyesine ait yapı
ruhsatı 17 Temmuz 2012 tarihinde alınmış, ana binanın
iskân ruhsatı da 23/10/2014 tarihinde alınmıştır.
Ruhsat ve iskânlar buradadır.
Bakanlığımızın ilk yüz
günlük eylem planları çerçevesinde tescil harici alanların tescil
edilmesi ve bu alanların ekonomiye kazandırılması
noktasında çalışmalar başlatılmıştır.
Bu kapsamda 24 milyon metrekare hazine arazisinin tescili
yapılmış, bu araziler de ekonomiye kazandırılmak üzere
çalışılmaktadır.
Kocaeli ilinde kentsel dönüşüm strateji
planı hazırlıyoruz. Bu strateji planı içerisinde
kömürcüler, OSB, Dilovası ve Kocaeli’de ihtiyaç gördüğümüz, öncelik
gördüğümüz tüm alanlar bu çerçevede, inşallah AK PARTİ
iktidarıyla en kısa zamanda dönüşecektir.
“Kentsel dönüşüm mağdurları için
çalışma var mıdır?” Evet vardır. Kentsel
dönüşümle alakalı Meclisimizden geçen hafta geçen ve Resmî Gazete’de
yayımlanan yasada, vatandaşlarımızın mağdur
olmaması adına Bakanlığımızın
belirlediği teminatları sağlama ve tamamlama sigortası
yapma zorunluluğu getirdik.
Plastik poşetlerden elde edilen kaynaklar, bu
kaynakların geri toplanması için, atılan ürünlerin geri
toplanması için Bakanlığımızca
kullanılacaktır.
2002’de başlayan AK PARTİ iktidarıyla
ulaşımdan sanayiye, ekonomiden sağlığa, savunma
sanayisinden turizme kadar birçok sektörde büyük bir atılım
gerçekleştirilmiştir. Bu atılımlar çerçevesinde biz de
ülkemize hizmet etmişizdir. Toprağın kabul edip etmeyeceğini
de Allah’tan başka kimse bilemez.
Ege Bölgesi’nde jeotermal santrallerle alakalı
sorunlar vardır. Buna ilişkin bölgede jeotermal santraller düzenli
denetlenmektedir. Son üç yılda 208 denetim
yapılmıştır, 1 milyon 735 bin ceza kesilmiştir. Bölgeye
ilişkin de yine yeni çevre projeleri geliştirilmektedir.
Ülkemizde kadastro çalışmalarıyla
alakalı -İlyas Şeker Vekilimiz sordu- geçmişten günümüze
yürütülen kadastro çalışmaları sonucunda haritaların eski
teknolojiyle sayısal olarak üretilmemiş yerlerde bu haritaların
yenilenmesine yönelik güncelleme çalışmaları
yapılmaktadır. Bu kapsamda 2010 yılından bugüne kadar 10,3
milyon parselde güncelleme işlemleri tamamlanmıştır.
Ülkemiz genelinde 22 milyon parselde güncelleme ihtiyacı
bulunmaktadır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından
hazırlanan stratejik plan doğrultusunda beş yıl içerisinde
bu çalışmaların tamamlanması hedeflenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bülbül’ün “Hâkimlik
sınavı puanını neden düşürdünüz? Kaç AK PARTİ’li
aldınız?” soruları… Biz, alınan hâkim adaylarına Türk
bağımsız yargısının mensubu olarak, cübbeyi giyen
nitelikli hâkim, savcı olarak bakıyoruz. Siyasi aidiyetine göre
bakılmadığı için bu konuda bilgi bizde yok. Böyle bir
refleks eski Türkiye'nin refleksiydi ama böyle bir alışkanlık
olmadığı için bağımsız komisyon karar veriyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) O nedenle, hukuk
mezunu olmaya ve Türkiye'nin 81 milyonuna hitap edecek nitelikteki bir
yapıya bakılıyor. Dolayısıyla bu konuyla ilgili bir
bilgi benim uhdemde yok. Komisyon da bağımsız olarak karar
veriyor.
“Hâkimlik sınavı puanını neden
düşürdünüz?” Özellikle yargıdaki ihtiyaç sebebiyle 2016’da
yapılan bir düzenlemeyle yapılmış bir husustur ancak biz bu
konuyla ilgili geçenlerde de açıklama yaptık, reform belgemizde de
olacak; bu puanın yine 70 bandında olması ve daha nitelikli
olması hususunda önümüzde bir gayret var. Dolayısıyla 70
puanı tekrar düşünüyoruz.
Sayın Hürriyet’in Kocaeli Adalet Sarayı
Projesi’yle ilgili sorusu vardı. Bu konuyla ilgili de milletvekillerimiz
yakından takip ediyorlar. Avan proje kısmı
tamamlanmış, ilgili belediyece inceleme işlemleri devam ediyor.
Yine, Bakanlığımızla ilgili birim inceledikten sonra
uygulama projeleri hazırlanacak.
Avukatlarımız için ve mali hakları
için yeşil pasaport ve stajyerlerle ilgili konuları zaten yine YRS
bünyesinde, reform belgesi bünyesinde tüm paydaşlarla
değerlendiriyoruz. İçişleri, Dışişleri
Bakanlarımızla da görüştük. Bu husus mesleğimizle ilgili,
gündemimizde olan bir konu.
Yine, mübaşirlerimizle ilgili bir soru
vardı, bu konu zaten bizim gündeme getirdiğimiz bir husustu.
Mübaşirlerimizi -avukatlık yapanlar da bilir- yargının,
mahkeme kaleminin tozunu yutan
arkadaşlarımızı, yargı emekçilerimizi buradan sevgiyle
selamlıyorum. O sorunu biz gündeme getirdik, sorunu çözmek için de ilgili
bakanlarımızla görüşüyoruz. Elbette bu konuda da hak ettikleri
tüm çalışmayı hep beraber gerçekleştireceğiz.
Sayın Özdemir’in Reform Strateji Belgesi’nde
halka dokunan başlıklarla ilgili, Reform Eylem Grubunun
toplanmasıyla ilgili bir sorusu ve bu anlamda bir değerlendirmesi
vardı. REG, Reform Eylem Grubu toplantısında geçenlerde yine ilgili
bakanlarımızla bir araya geldik, bu irademizi ortaya koyduk.
Özellikle hem üniversite hocaları hem barolar hem uygulayıcılar,
toplumun farklı birçok kesimiyle bu belgemizi oluşturmaya
çalışıyoruz.
Yine, bugünlerde Adalet Komisyonunda tüm partilerin
temsilcileriyle de bu belgemiz üzerine, taslak üzerine
çalışacağız. Az önce de söylediğim gibi, bu belge tüm
Türkiye’ye uygulanacağı için, arzu ettiğimiz çerçevede tüm
değerlendirmeleri hep birlikte almayı düşünüyoruz. Hem
tutukluluk hem bu konuyla ilgili adil yargılama, makul sürede yargılanma
gibi çalıştığımız başlıklar var; burada
mevzuat ya da uygulamada olup olmadığını da
değerlendirmek üzere bu çalışmamızı elbette
yapıyoruz.
Yine, CMK, adli yardım, avukatların mali
anlamdaki hakları, kamu avukatlarının ihtiyaç duydukları
özlük haklarıyla ilgili de yine çalışmalarımız
gündemde. Maliye Bakanlığımızdan ilgili arkadaşlar da
çalışma grubu toplantılarına katıldılar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Ali Cumhur Taşkın, AK PARTİ Milletvekili: “Orman
Genel Müdürlüğünce iş makinesi satın alımlarının
yerli ve millî olmasına özen gösteriliyor mu?” Bakanlık olarak bu
konuda hassas davranıyoruz. Genel Müdürlüğümüzce 2018
yılında 28 adet traktör TÜMOSAN, 29 adet kazıcı-yükleyici
MST Hidromek, 59 adet ekskavatör MST Hidromek, 44 adet greyder Hidromek olmak
üzere yerli firmalardan yaklaşık 100 milyon liraya
alınmıştır.
MHP Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan:
“Pancar fiyatını artırmayı düşünüyor musunuz?” Bugün
itibarıyla pancarın alım fiyatı 235 lira, çiftçinin
-maliyet fiyatı- 185 lira civarında bir maliyeti gözüküyor. Bugün
itibarıyla bununla ilgili herhangi bir değişiklik yok, yeni
sezon için ayrı bir fiyat açıklanacak tabii ki.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kota
cezasını kaldıracak mısınız?
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ (Devamla) – Şeker pancarıyla ilgili,
özelleştirmeyle ilgili mağdur olan çiftçiler konusuna gelince de
bakın “Kar altında kaldı.” filan deniliyor ama her zaman, devlette
de olsa, özel sektörde de olsa ocağa kadar alım planları devam
ediyor. Bazen özel sektörde bu iş biraz daha… Yani mali unsurları
düşünüyor olabilirler ama Şeker Dairesi olarak biz bu işi
hakikaten çok sıkı bir şekilde takip ediyoruz arkadaşlar.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan,
eskiden bu kadar insan pancarlarını söküp yol kenarlarına
dökmüyordu, özelleştirmeden sonra oldu bunlar.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Şarbonla ilgili de… Otuz gün transfer zamanı
olan bir hayvanın Türkiye’ye yurt dışından bir şekilde
ithal edilmiş olma ihtimali yok. Şarbon, coğrafyamızda
yaşayan ve meralarımızda elli altmış yıl
saklanabilen bir mikroptur. Bunu tekrar tekrar konuşmayalım
arkadaşlar. Toplum sağlığını tehdit eden bir
unsur değildir.
Meralarla ilgili eleştiriye gelince…
Belediyelere mera filan verdiğimiz yok. Sadece hayvancılık
yapmak üzere mera tahsis edilir. Özel sektöre asla, kişilere asla mera
tahsis edilmez. Bazı özel durumlarda kamuya meraların tahsisi
mümkündür.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kırk dokuz yıllığına
kiralanmayan mera bırakmadınız.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Şanlıurfa, Harran, Suruç ve Akçakale
bölgelerinde drenaj çalışmaları DSİ tarafından
yapılmaktadır. Şanlıurfa’da arazilerin hak sahiplerine dağıtılmasıyla
ilgili de çalışmalarımız devam etmektedir. (CHP
sıralarından gürültüler)
Yani “Kucaklayıcı ol.” diyorsunuz da
müsaade etmiyorsunuz ki arkadaşlar ya. Nasıl kucaklayıcı
olacağız?
CAVİT ARI (Antalya) – Bizi kucaklamayın
ya!
BAŞKAN – Sayın Bakan, siz devam edin.
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Bakan, 8
polarlı bir şeker pancarındaki şu maliyeti bir
çıkarın, 235 liraya karşılık ne geliyor bir söyleyin,
tarımcı olduğunuzu anlayalım.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Olur, çalışalım, çıkaralım.
ORHAN SARIBAL (Bursa) – 9 polarlı şeker
pancarı üreticisinin cebine kaç lira giriyor?
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Çalışalım Sayın Vekilim,
çalışalım.
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Çalışmana gerek
yok, sen biliyorsun.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Ama bir konuştur ya, bir konuştur ya!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bir tane şeker
fabrikasının önüne gidin, o pancar üreticisini bir dinleyin.
BAŞKAN – Sayın Köksal, Sayın
Sarıbal, lütfen…
ORHAN SARIBAL (Bursa) – 9 polarlı 140 lira,
140. Maliyetine “180” diyorsunuz, 40 kuruş zarar. İnsan mı
kandırıyorsunuz?
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR
PAKDEMİRLİ – Bakın, çok sesiniz çıkıyor ama
Türkiye’yi, işte, bakın, bunlara mahkûm ettiniz zamanında.
Kuyruklara mahkûm ettiniz. İşte, sizin Türkiye’niz bu! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Siz ettiniz, siz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Siz de gidin,
özelleşen şeker fabrikalarının önüne gidin, pancar
üreticilerini bir dinleyin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Millete domuz
eti yediriyorsunuz, at eti, eşek eti yediriyorsunuz.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Kurum, kısa bir süre vereyim, siz de
bir dakika süre içinde açıklamanızı tamamlayın.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM – Niğde Milletvekilimiz Ömer Fethi Gürer Bey’in asbestsiz borularla
alakalı sorusu… Bor Belediyesi içme suyu asbestli borularını
kendi imkânlarıyla değiştirmiş, İller Bankamızdan
herhangi bir talepte bulunmamıştır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kemerhisar ve
Kızılca’yı sordum, Bor belediyesini sormadım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT
KURUM - Kemerhisar Belediyesi içme suyu asbestli boruların
değişimi için İLBANK tarafından proje
çalışmalarına başlanmış, finansman
çalışmaları devam etmektedir. 2000 yılından bu yana
asbestli boru kullanılmamaktadır. Asbestli boru hatlarının
da yüzde 75’i değiştirilmiştir.
Ergene havzasındaki kirlilik: Evet, biz orada
inşallah, balık yüzdüreceğiz. Bu balık için de 2011
yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın
başlattığı Türkiye'nin en büyük çevre projesi
başlatılmış, bu kapsamda 5 atık su arıtma tesisi
ve bu atık su arıtma tesislerinden denize derin
deşarjını sağlayacak altyapı erişimi
projelendirilmiş ve inşaatına başlanmıştır.
Bu inşaat çerçevesinde 3 atık su arıtma tesisi
tamamlanmış, 2 tanesinin de yapımı devam etmektedir. Bu
sayede o bölgede belediyeler tarafından kirletilen, Tekirdağ,
Kırklareli, Edirne Belediyesi tarafından kirletilen Ergene ve Çorlu
Nehirleri de temizletilecektir.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan,
hayvanların kesimi için müracaat edildiğinde iki üç ay sonrasına
gün veriliyor. O soruyu cevaplamadınız.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.
Değerli milletvekilleri, görüşmelerin
soru-cevap kısmı da tamamlandı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kuruyan gölleri ne
yapacaksınız? Göller bölgesindeki göller ne olacak?
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
artık oylama işlemine geçeceğiz, izin verin.
Değerli milletvekilleri, şimdi
sırasıyla üçüncü turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ile kesin
hesaplarına geçilmesi hususunu ve bütçeleri ile kesin
hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
27) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 2.573.286.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
|
|
|
Toplam Ödenek 5.474.229.256,67
Bütçe Gideri 5.080.750.535,38
İptal Edilen Ödenek 171.748.888,40
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 221.729.832,89
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
27.75) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 1.113.861.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 1.172.940.019,80
Bütçe Gideri 937.197.999,71
İptal Edilen Ödenek 80.971.435,94
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 154.770.584,15
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Adalet
Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
08) ADALET BAKANLIĞI
1) Adalet Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 18.035.989.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet
Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Adalet
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Adalet
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 13.296.119.300,00
Bütçe Gideri 13.171.963.056,19
Ödenek Üstü Gider 65.216,77
İptal Edilen Ödenek 124.221.460,58
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ceza
ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları
Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.41) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 986.824.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) – Bu insanlar nasıl yaşayacak bu parayla?
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL – PKK’lılar giriyor, FETÖ’cüler giriyor,
istismarcılar giriyor.
BAŞKAN
- Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 986.824.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ceza
ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları
Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Ceza
ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları
Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Ceza ve İnfaz Kurumları
ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
|
|
(A) CETVELİ |
Toplam Ödenek 4.090.709.000,00
Bütçe Gideri 3.699.258.269,31
İptal Edilen Ödenek 391.450.730,69
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamlarını okuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 1.075.795.000,00
Tahsilat 3.973.660.169,16
Ret ve İadeler 1.716.597,70
Net Tahsilat 3.971.943.571,46
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ceza
ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları
Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Adalet Akademisinin 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
40.10) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet
Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 24.328.500,00
Bütçe Gideri 18.329.431,98
İptal Edilen Ödenek 5.999.068,02
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 22.244.000,00
Tahsilat 17.734.344,57
Ret ve İadeler 1.005,92
Net Tahsilat 17.733.338,65
BAŞKAN –Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet
Akademisinin 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı
okutuyorum:
40.61) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 12.972.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 12.972.000
AŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 6.844.000,00
Bütçe Gideri 4.135.008,99
İptal Edilen Ödenek 2.708.991,01
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 6.844.000,00
Tahsilat 4.563.274,24
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kişisel
Verileri Koruma Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
42.11)
KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA KURUMU
1) Kişisel Verileri
Koruma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 33.770.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 33.770.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kişisel
Verileri Koruma Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Kişisel
Verileri Koruma Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A)CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 15.020.000,00
Bütçe Gideri 6.524.539,80
İptal Edilen Ödenek 8.495.460,20
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamı okutuyorum:
(B)CETVELİ
|
|
|
Tahsilat 15.288.137,68
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kişisel
Verileri Koruma Kurumu Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım
ve Orman Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
30) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
1) Tarım ve Orman Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 33.743.778.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım
ve Orman Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir
Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2017
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
30) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI
1) Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 19.690.528.685,81
Bütçe Gideri 19.212.268.129,38
İptal EdilenÖdenek 478.260.556,43
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 243.622.098,36
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2017
yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Orman
ve Su İşleri Bakanlığının 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
33) ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI
1) Orman ve Su
İşleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 14.845.351.085,64
Bütçe Gideri 14.164.630.431,16
İptal Edilen Ödenek 680.720.654,48
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 27.165.915,81
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman
ve Su işleri Bakanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tütün
ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
42.09) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 155.000.000,00
Bütçe Gideri 150.528.116,46
İptal Edilen Ödenek 4.471.883,54
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelininin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 140.000.000,00
Tahsilat 168.620.706,54
Ret ve İadeler 18.092.590,08
Net Tahsilat 150.528.116,46
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tütün
ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabı kabul edilmiştir.
Orman
Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.17) ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 3.310.410.000
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 3.310.410.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman
Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Orman
Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Orman Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 3.373.136.488,62
Bütçe Gideri 3.266.234.207,91
İptal Edilen Ödenek 103.896.800,78
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 3.005.479,93
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelininin genel
toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 3.113.820.000,00
Tahsilat 3.398.625.326,42
Ret ve İadeler 9.867.197,28
Net Tahsilat 3.388.758.129,14
BAŞKAN
– Kabul edenler … Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Orman
Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
40.57) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 9.206.045.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 9.201.045.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 13.606.382.145,95
Bütçe Gideri 13.581.152.236,56
İptal Edilen Ödenek 21.071.572,56
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 21.426.784,34
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelininin genel toplamlarını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 12.881.062.000,00
Tahsilat 14.029.373.173,17
Ret ve İadeler 2.242.483,45
Net Tahsilat 14.027.130.689,72
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Meteoroloji
Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
30.75) METEOROLOJİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel
Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 416.750.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meteoroloji
Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Meteoroloji
Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Meteoroloji Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 330.694.939,67
Bütçe Gideri 321.597.062,55
İptal Edilen Ödenek 9.097.877,12
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 7.776.656,34
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Meteoroloji
Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Su Enstitüsünün 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.58) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 3.958.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 3.958.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Su Enstitüsünün 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Türkiye
Su Enstitüsünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Su Enstitüsü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 5.579.000,00
Bütçe Gideri 4.290.486,81
İptal Edilen Ödenek 1.288.513,19
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 5.579.000,00
Tahsilat 3.517.712,47
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye
Su Enstitüsünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, böylece üçüncü turda
yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları kabul
edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ederim.
Üçüncü tur görüşmeleri böylece
tamamlanmıştır.
Programa göre, kamu idarelerinin bütçe kesin hesaplarını
sırasıyla görüşmek için 14 Aralık 2018 Cuma günü saat
11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.43