TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
34üncü
Birleşim
16
Aralık 2018 Pazar
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11)
A) İÇİŞLERİ
BAKANLIĞI
1) İçişleri
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma Genel Komutanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ
BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANLIĞI
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI
1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
N) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Mustafa Şentopun birleşimi yönetiş biçiminin
nasıl olacağını, McKinseyin nasıl ve niye
savunulduğunu, ülkedeki Amerikan üslerinin nerede ve kaç tane
olduğunu, muhalif medyanın olmadığı bir zamanda
medyaya ne dersi verildiğini öğrenmek istediğine ve mülteci
sorununun sonuç olduğuna ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, 10 sıra sayılı 2019
Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının altıncı
tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Cumhur İttifakının Türkiyeyi zayıflatarak
uluslararası operasyonlara açık hâle getirmeye yönelik her türlü
faaliyetin karşısında yer almaya kararlı bir ittifak olduğuna
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve 6
milyon oy almış bir partinin terörize edilmesini doğru bulmadıklarına
ilişkin açıklaması
5.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, bütün yanlış politikaların yükünün İçişleri
Bakanlığına kalmış olmasının
Bakanlığın en büyük bahtsızlığı
olduğuna ve bir devleti başka yapılanmalardan ayıran
şeyin hangi koşullar olursa olsun, muhatap kim olursa olsun hukuka
bağlı kalmak olduğuna ilişkin açıklaması
6.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
7.- İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun, Aysel Tuğlukun annesinin cenaze töreninde
provokasyon çıkmasın diye nezaret eden bir anlayış ortaya
koyduğuna, terörist olarak öldürülenlerin cenazelerine HDPli vekillerin
gitmesini engellediklerine, Cumartesi Annelerinin istismar edilmesine müsaade
etmeyeceklerine, terörle iltisaklı belediyelere kayyum
atandığına ve terörü destekleyenlerden hesap sormaya devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, yeni sistemde yürütmenin partilere
sataşma hakkının bulunmadığına, hiçbir hak
talebinin terörizme meşruiyet, teröriste masumiyet
kazandırmayacağına ancak hiçbir güvenlik
kaygısının da temel hak ve özgürlüklerin gasbına dayanak
olamayacağına ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, AK PARTİnin çözüm
diye ortaya koyduğu iradeden terörü kuvvetlendirerek bugüne
gelindiğine, iktidar grubunun söylemeye niyet edeceği her cümleyi bin
misliyle söyleyeceklerine ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, PKKya söylenilenlerin siyasi tercihlerinden
dolayı vatandaşlara söyleniyormuş gibi yorum
yapıldığına, AK PARTİnin
yaptığının terörle etkin mücadele olduğuna
ilişkin açıklaması
12.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin,
10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının altıncı tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Maraş olaylarında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediklerine ve her kesimden, her sosyal
yapıdan insanın hayatını kaybettiğine ilişkin
açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ve İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin Maraş
milletvekillerine çağrıda bulunuyorum. ifadesine istinaden
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunça söz hakkı verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, Maraş
milletvekillerine ve Maraşlılara yaptığı
çağrının acıları birlikte analım, birlikte
hatırlayalım ve tekrarlamayalım duygusu
taşıdığına ilişkin açıklaması
16.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
18.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, ülkenin yıllardır PKK terör örgütünün
katliamlarına, provokasyonlarına muhatap olduğuna fakat bu
hadiselere karşı söyleyecek bir çift sözü olmayanları da gayet
iyi bildiklerine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Zeynel Özenin, fotağrafları bir kimseyi ya da bir grubu
itham etmek için göstermediğine ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Sadece Kürt olduğu için hapistedir.
ifadesini kabul etmelerinin mümkün olmadığına, AİHMin
Selahattin Demirtaş için verdiği karara ilişkin
açıklaması
21.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın Üç hilali de gösteren
fotoğrafları sergilemek provokatif bir davranıştır ve
alçaklıktır. ifadesinin kabul edilemez olduğuna ve
milletvekillerinin temiz dil kullanmaya özen göstermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
22.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, yaptığı açıklamada
kullandığı sözlerinin İstanbul Milletvekili Zeynel Özene
yönelik olduğuna ilişkin açıklaması
23.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün,
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun ve Gaziantep Miletvekili
İrfan Kaplanın 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının altıncı tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, devletin bütün kadrolarına, yönetim
kademelerine ehliyete, liyakate bakmadan atama yapalırsa kaza adı
altında cinayet ve facialar olacağına ilişkin
açıklaması
25.- Sivas Milletvekili
İsmet Yılmazın, Balıkesir Miletvekili Ensar Aytekinin 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
altıncı tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Nevşehir
Milletvekili Faruk Sarıaslanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Konya Büyükşehir Belediyesine ait araçların niçin Rakkada
olduğunun açıklanması gerektiğine, Galatasaray
taraftarları ile Trabzonspor taraftarları arasında yaşanan
gerilime ve uyuşturucunun yaygınlaşmasının sebeplerinin
yanlış yerde arandığına ilişkin
açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Selim Yağmurun IŞİD iyi ki
varsın, Allah kurşununu azaltmasın. ifadesine yönelik olarak AK
PARTİden ihraç edilip edilmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
30.- Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin, İçişleri, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının hizmetlerinin
parayla ölçülemeyecek kadar mühim olduğuna, bütçenin ülkemiz, milletimiz,
devletimiz için hayırlara vesile olmasını niyaz ettiğine
ilişkin açıklaması
31.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Sağlık Bakanı Fahrettin
Kocadan şehir hastanelerine yönelik gerek yapım gerekse işletme
sözleşmelerini yüce millet adına talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
32.- Sağlık
Bakanı Fahrettin Kocanın, Sağlık Bakanlığı
olarak hiçbir şekilde geri ödeme anlamında, borç yüklenimi
anlamında sözleşmeye imza atılmadığına
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Sağlık Bakanına yönelik
talebini geri çektiğine çünkü talep ettiği hâlde sözleşmelerin
Sayıştaya verilmemesinin TBMMnin varlık sebebini ortadan
kaldırdığına ilişkin açıklaması
34.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, atanmışlar ile seçilmişler arasındaki
ilişkinin demokrasi tarihi olduğuna, AK PARTİnin Ağrı
Belediye Başkan Adayı Savcı Sayanın Kürtçe zorunlu ders
olsun. ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Miletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi
ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının altıncı tur görüşmelerinde aleyhte
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Mustafa Şentoptan İstanbul
Milletvekili Sezgin Tanrıkulu için sarf ettiği ifadelerin kastı
aşan ifadeler olduğundan bahisle özür dilemesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
37.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Şevket Bülent Yahnicinin Eğer polis temiz olursa toplum
temiz olur ama polisin içerisinde bu tip işlere bulaşanları
teşhir etmek de aslında kurumu yıpratmak değil, tam tersine
hukuka bağlılıktır. sözlerine ilişkin
açıklaması
38.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Sayıştay raporlarının gereğinin
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Mustafa Şentopun hem
milletvekilleriyle olan kişisel hukukuna hem de Parlamento hukukuna halel
gelmemesi için üslubunu gözden geçirmesinde yarar olduğuna ilişkin
açıklaması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, konuşmacılardan sonra
talep olursa grup başkan vekillerine söz verdiğine, farklı bir
uygulamasının söz konusu olmadığına ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, ifade ettiği sözlerin
İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulunun durumuyla, hâliyle ilgili
olmadığına ilişkin konuşması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasında Halkların Demokratik
Partisine ve HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
16 Aralık 2018 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
34üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün altıncı
turdaki görüşmeleri yapacağız.
Altınca turda İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Mesleki Yeterlilik Kurumu, Devlet Personel Başkanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı,
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu
bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (X)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine
Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (x)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Alınan karar gereğince, tur üzerindeki
görüşmelerde siyasi parti gruplarına ve İç Tüzükün 62nci
maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere
yürütmeye yetmişer dakika söz verilecek; bu süreler birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilecek ve şahsı
adına yapılacak konuşmaların süresi ise beşer dakika
olacaktır. Ayrıca, konuşmalar tamamlanınca soru-cevap
işlemi on dakika soru, on dakika cevap olarak yapılacak ve sorular
gerekçesiz olarak yerinden sorulacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
Altıncı turda siyasi parti grupları,
yürütme ve şahısları adına söz alanların
adlarını sırasıyla okuyorum:
AK PARTİ Grubu adına; İstanbul
Milletvekili Mustafa Demir, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel, Antalya
Milletvekili Kemal Çelik, Giresun Milletvekili Kadir Aydın, İstanbul
Milletvekili Serap Yaşar, Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi,
Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, Kocaeli Milletvekili Sami
Çakır, Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan, Konya Milletvekili Halil
Etyemez, Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün, Karaman Milletvekili Recep
Şeker, Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz, Niğde
Milletvekili Selim Gültekin.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına;
Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç, Muş
Milletvekili Mensur Işık, İstanbul Milletvekili Zeynel Özen,
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü, Ağrı Milletvekili
Dirayet Dilan Taşdemir, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm,
Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk Mızraklı, Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzel, Iğdır Milletvekili Habip Eksik.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; Muğla
Milletvekili Süleyman Girgin, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün,
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, Nevşehir Milletvekilli Faruk
Sarıaslan, Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin, Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplan, İzmir Milletvekili Kani Beko, Samsun
Milletvekili Neslihan Hancıoğlu, Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer, Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, Adana Milletvekili
Burhanettin Bulut, Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, İstanbul Milletvekili
Ali Şeker.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına;
Gaziantep Milletvekili Sermet Atay, Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz,
Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak, Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycan, İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, Ankara
Milletvekili Nevin Taşlıçay, Adana Milletvekili Ayşe Sibel
Ersoy, Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan, İstanbul
Milletvekili Hayati Arkaz.
İYİ PARTİ Grubu adına; Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, Isparta
Milletvekili Aylin Cesur, Adana Milletvekili İsmail Koncuk, Antalya
Milletvekili Tuba Vural Çokal, Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlu.
Şahıslar olarak; lehinde, Aksaray
Milletvekili Cengiz Aydoğdu.
Yürütme adına; İçişleri Bakanı
Süleyman Soylu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra
Zümrüt Selçuk, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca.
Şahıslar olarak; aleyhinde, Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir.
Daha sonra, soru-cevap işlemi.
Arkadaşlarımızdan süreye riayet
etmelerini rica ediyorum, belki tamamlamak üzere çok kısa söz verebilirim,
hem arkadaşımızın söz hakkını hem de burada
dinleyenlerin hukukunu gözetmek mecburiyetindeyim.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına ilk söz, İstanbul Milletvekili
Mustafa Demirde.
Buyurun Sayın Demir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığımızın 2019 yılı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımız, görevlerini yerine
getirirken çağdaş kamu yönetiminin önde gelen ilkelerinden olan
şeffaflık ve hesap verebilirlik anlayışı içerisinde,
vatandaş memnuniyeti, yerindelik ve katılımcılık
esaslarına dayanan bir politika izlemektedir.
Bakanlığımız, güçlü
teşkilat yapısıyla mevcut bütçe kaynaklarını en etkili
ve ekonomik kullanarak vatandaşlarımıza güvenlikten nüfus
hizmetlerine, sivil toplumdan yerel yönetimlere kadar her konuda teknolojiyi de
kullanarak modern yönetişim ilkelerine uygun bir anlayışla
hizmet vermektedir.
Değerli milletvekilleri,
Bakanlığımız devlet-vatandaş ilişkilerinde
verimliliği ve memnuniyeti esas alarak bürokrasiyi ve zaman
kayıplarını en aza indirmek için çalışmaktadır.
Görev ve hizmetleri yerine getirirken aynı zamanda, kamu
kaynağının etkili ve verimli kullanılmasına azami
ölçüde dikkat etmektedir.
Tüm bu çalışmaların yanı
sıra, bölgemizin içinde bulunduğu coğrafyanın
sıkıntılarıyla da uğraşmaya devam eden ve
bölgemizin yeni ve zor durumundan kaynaklanan dünya çapındaki kitlesel göç
ve aynı zamanda terör belasıyla da başarılı ve
proaktif bir mücadele vermektedir.
Devletlerin birinci önceliği kamu hizmetlerini,
kamu düzenini ve güvenliğini sağlamaktır. Terör, özgürlüklerin
ve kalkınmanın önündeki en büyük engeldir. Bölgemizde planlanan terör
oyunları etnik ve mezhepsel ayrışmayı körükleyerek
sınırları değiştirmeyi hedeflemektedir. İnanç
birliğimiz ve bin yıllık kardeşliğimiz bu planlara, bu
oyunlara fırsat vermeyecektir. Amacımız, terörü bütün yönleri ve
sonuçlarıyla ortadan kaldırmaktır. Güvenliği öncelerken
güvenlik-özgürlük dengesi içerisinde ve bundan asla taviz vermeden bölgelerimiz
arasındaki kalkınma ve sosyal gelişmişlik
farklılıklarını da ortadan kaldırmak için tam on
altı yıldır gece gündüz çalışıyoruz. Terörün
istismar alanlarını ortadan kaldırıyoruz. Milletin huzur ve
refahını daha da yukarılara taşıyoruz. Ülkemizin her
alanında arkasında millet olan gerçek demokrasiyi hâkim
kılıyoruz. Bakanlığımızın gününden ve
geleceğinden emin Türkiye vizyonuyla belirlemiş olduğu
politikalara her geçen gün daha da yaklaştığını
görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde bir
diğer önemli sorun da maalesef uyuşturucu sorunudur. Gençlerimizin ve
ailelerinin huzurunu kaçıran, gençlerimizin beden
sağlığını, ruh sağlığını
bozan bu kötü alışkanlıklarla Bakanlığımız
kararlılık içerisinde mücadele etmektedir. Bu mücadeleyi
İçişleri Bakanlığı, uyuşturucuyla mücadele
politikası kapsamında bir politika hâline getirmiştir. Bu
politikanın uygulanmasıyla uyuşturucunun arzı ve
kullanımının önlenmesiyle ilgili çalışmalar
yapılmış, 2019 yılında yapılan operasyonlarla
büyük miktarda uyuşturucu ele geçirilmiştir.
Arzın önlenmesi yanında talebin önlenmesi
için, uyuşturucunun zararlarıyla ilgili toplumun ve de özellikle
gençlerin bilgilendirilmesi için çalışmalar durmadan devam etmektedir
ve bu çalışmalar projelerle de desteklenmektedir. Milletimize,
milletimizin geleceği gençlerimize musallat olan bu illetle topyekûn
mücadele etmek hepimizin görev ve sorumluluğudur. İçişleri
Bakanlığımızın yurt içinde terör ve uyuşturucuya
karşı verilen mücadeledeki başarısını görmezden
gelmek mümkün değildir.
Sayın Cumhurbaşkanlığımızın
öncülüğünde millî politika hâline gelen savunma sanayimizin
gelişmesiyle yapılan millî ve yerli silahlarla terörün inine giren
güçlerimiz, uyuşturucuyla mücadele konusunda da büyük başarılar
elde etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demir, tamamlayalım
lütfen.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) Başta Sayın
Bakanımız nezdinde tüm güvenlik güçlerimizi kutluyoruz.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz gecesi
demokrasi ve millî iradeye yapılan hain saldırı, ülkenin hak ve
hürriyetlerine yapılmış büyük bir saldırıdır. Bu,
vatanın aziz topraklarını işgal ve bölme girişimidir.
Bu saldırıya, başta Sayın
Cumhurbaşkanımız öncülüğünde Gazi Meclisimiz ve aziz
milletimiz fırsat vermemiştir ve bundan sonra da asla fırsat
vermeyecektir.
Bu süreçte, bayrağı ve vatanı için
canını veren tüm şehitlerimizi rahmetle minnetle yâd ediyor, tüm
gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.
Vatandaşlarımızın, modern bir
toplumda huzur ve güven içerisinde bir yaşam sürdürebilmesi için
Bakanlığımızın tüm mensuplarına teşekkür
ediyor, 2019 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci söz sırası
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yele aittir.
Buyurun Sayın Yel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA YEL
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz; hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Çok Değerli Başkan ve değerli
milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, bizlerin bugün, burada, huzur
ortamında, böylesine rahat bir ortamda konuşmamızı
sağlayan, bu topraklar için, bu aziz vatan için toprağa
düşmüş olan tüm şehitlerimize şükranlarımızı
sunuyor ve rahmet duygularımız iletiyoruz. Tüm gazilerimize de minnet
duygularımızı iletiyoruz. Onlardan Allah razı olsun
diyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, İbni
Haldunun dediği gibi coğrafya kaderdir. Tam da Türkiye için
söylenmiş bir sözdür. Gerçekten, baktığımız zaman,
Anadolu coğrafyamız, Trakya coğrafyamız insanoğlunun
yeryüzüne gelmiş olduğu zamandan bu yana en fazla medeniyetin
yaşadığı, 25inci medeniyet olarak da bizlerin
yaşadığı bir toprak parçasıdır. Bizden sonra
Mezopotamyada toplam 10 medeniyet yaşamıştır.
İnsanoğlunun her daim gözünün üzerinde olduğu bu verimli
topraklar, işte Türkiye'nin üzerinde oynanan oyunların da bir nevi
sebebidir. Bizden sonra gelmek isteyen 26ncı medeniyete karşı
aziz milletimiz her daim bu topraklara sahip çıkabilmek için
varlığını, iradesini ortaya koymuş ve bizlere
gerçekten gelecek nesillerimize de miras bırakabileceğimiz çok aziz
bu toprak parçasını armağan etmiştir ve baktığımız
zaman, bu toprak parçaları kolay kazanılmamıştır.
Tarihin dilinden düşmez bu destan, / Nehirler gazidir, dağlar
kahraman / Her taşı yakut olan bu vatan, / Can verme
sırrına erenlerindir. dediğimiz gibi, işte 15 Temmuz
gecesi Ömer Halisdemirlerin can verme sırrına erdiği gibi, yine
bundan önceki tüm savaşlarda bu toprak parçalarının, bizim aziz
vatanımızın gelecek nesillerimize bırakılabilmesi
için, bizlere emanet edilen bu toprağın aziz bekçileri olmaya devam
edeceğiz.
Yine İstiklal Marşımızda
belirtildiği gibi Garbın afakını sarmışsa çelik
zırhlı duvar, / Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. /
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, / Medeniyet
dediğin tek dişi kalmış canavar. sözlerinde olduğu
gibi bugün de tek dişi kalmış canavarın ne yazık ki
bazı yerli iş birlikçileri Biz sırtımızı PYDye
dayadık, biz sırtımızı şuna dayadık.
diyerek kendi öz varlıklarından uzaklaşmış. Ama bir
kez daha onlara söylüyoruz, birkaç ay sonra sırtınızı
dayayacak ne PYD kalacak ne PKK kalacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bizler, azim ve kararlılık duygusu içerisinde,
sadece 81 milyonun değil tüm mazlum milletlerin güvendiği,
baktığı, gördüğü ve kendisinden umut edinilen bir ülke
olarak ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın mazlum milletlerin de önder bir lideri olarak yolumuzda
yürümeye devam edeceğiz. Dolayısıyla bizleri ayırmak
isteyen Hansın, Georgeun mu yoksa Hasanın, Mehmetin mi
kardeşisiniz, buna karar verme zamanı diyorum. Ve bu kararı
verdikten sonra da hep beraber, 81 milyon olarak, bu aziz milletimizi birlikte
yolunda devam ettireceğiz.
İşte, İçişleri
Bakanlığımızın bütçesinin görüşüldüğü
bugünde de bizim gerçekten güvendiğimiz ve son derece de
başarılı işlere imza atmaya devam eden İçişleri
Bakanlığımızın başta Sayın
Bakanımız Süleyman Soylu olmak üzere, onun tüm çalışma
arkadaşlarına ben huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Ben de bir İçişleri
Bakanlığı mensubu olarak bugüne kadar Türkiyemizin çok
çeşitli yerlerinde görev yaptım. 2004-2005 tarihinde o kadim
medeniyetin tüm izlerini taşıyan Şırnakta görev
yaptım. Şırnaktaki o asil milletin, o asil halkın
gerçekten içlerine sızmaya çalışan, âdeta kanser hücresi gibi
içlerine sızmaya çalışan PKKlılara karşı
vermiş olduğu mücadeleyi gördüm ve onlara söz verdim: Sizlerin
bundan sonra temsilcisi olacağım. Ben de artık fahri bir
Şırnaklı olacağım. Bir Tekirdağlı
kardeşiniz olarak biz et ile tırnak gibi iç içe geçtik, bizi hiç
kimse bölemeyecek ve hiç kimse bundan sonra bizim kardeşliğimize
halel getiremeyecektir. dedim.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) 31 Martta
göreceğiz temsilciliğinizi!
MUSTAFA YEL (Devamla) Ve bu sözümde de durarak,
bundan sonra da inşallah tüm Şırnaklı ve doğudaki
kardeşlerimizin, Kürt kardeşlerimizin hak ve hukukunu da
savunabilmesi için, bir batılı kardeşleri olarak onlarla beraber
yürümeye devam edeceğiz.
Bizim yolumuz Hak yoludur, bizim yolumuz yüce Türk
milletinin yoludur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA YEL (Devamla) -
ve hep beraber
aydınlık yarınlara çıkabilmek için de inşallah
gecemizi gündüzümüze katarak Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde yolumuza devam edeceğiz.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Antalya
Milletvekili Kemal Çelikte.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı
Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
15 Temmuz gecesi FETÖcü hainlerin
saldırısıyla alçakça vurulan ve şehit olanlara, PKK ve
DEAŞın şehit ettiği tüm kahramanlarımıza ve
yakın zamanda kaybettiğimiz Emniyet Müdürümüz Altuğ Verdiye
Allahtan rahmet diliyorum, milletimize ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Sağlık ve eğitimde olduğu gibi,
güvenlik hizmetlerinde de ilke olarak yapılan harcamalar hiçbir zaman
yeterli görülemez. Hepimiz ülkemizin güvenliği konusunda farklı
yaklaşımlara, farklı yöntemlere sahip olabiliriz. Ancak en iyi
Türkiye idealinde birleşiyorsak daha güvenli ve daha huzurlu bir Türkiyeyi
hepimiz istiyoruz demektir. Tam da bu anlamda Emniyet
teşkilatımızın ruhunda var olan vatan sevgisinin etkisini
asla unutmamalıyız.
Değerli milletvekilleri, bireysel özgürlük
elbette çok önemlidir ve bu özgürlük ancak ülkenin özgürlüğü zemininde
yaşanabilir. Teröre, darbelere ve dış müdahalelere açık bir
ülkede devlet de birey de özgür değildir. Özgür devlet ve özgür birey
ilişkisi ülkemizde 15 Temmuzda, başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere, her bir
vatandaşımızın ve Emniyet
teşkilatımızın darbeye ve işgal girişimine
karşı gösterdiği ortak özgür iradeyle
karşılığını bulmuştur. 15 Temmuzdaki bu
birlik, bir sevgi birliği olduğu kadar aynı zamanda bir
akıl birliğidir. Tarih, bize bu birliğin yenilmez olduğunu
göstermiştir. Artık, devletimiz ve her bir bireyimiz
bağımsız ve özgürdür ancak terörle aralarına mesafe
koyamayanlar asla özgür olamazlar. 15 Temmuzdan bu yana, FETÖden
arındırılmış Emniyet teşkilatımız hem
yurt içinde hem de yurt dışında destanlar yazmaya devam
etmektedir.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetlerince güvenlik sanayi ve teknolojisinde atılan adımlarla
polisimiz önleyici kolluktan ön alan, ön gören kolluk düzeyine gelmiştir.
Yine olay bazlı operasyondan kesintisiz
operasyona ve terörü kaynağında kurutma stratejisiyle Türkiye,
güvenlik konularında daha güçlü, daha dinamik bir ülke konumuna
yükselmiş ve destansı başarılara imza
atmıştır.
Millî ve yerli silahlarla, İHA, SİHA ve
helikopterlerle teröristin inine giren güvenlik güçlerimiz çok büyük
başarılara imza atmaktadır. Silopide, Cizrede, Nusaybinde,
Surda hendekleri kimin kazdığını, kime karşı
kazdığını, hangi belediye araçları ve personeliyle, ne
amaçla kazdığını gayet iyi bilen Türk polisi teröristlere
gerekli dersi vermiş, bu ilçelerimizde ve tüm bölgede huzur ve güveni
sağlamıştır. Bu mücadelemizi gayet iyi anlayan,
özgürlüğüne kavuşan, polisimize ve tüm güvenlik
teşkilatımıza tam destek veren bölge insanımıza
gerçekten şükran borcumuz vardır. Kazılan hendek ve
çukurları kapatarak, milletin vergilerini millete harcayarak
şehirlerimizi imar eden ve o bölgede hayatı kolaylaştıran
belediye başkanlarımıza da ayrıca bir şükran borcumuz
vardır.
Sayın milletvekilleri, aynı üst
akıldan emir alan DEAŞ ve PKK/PYD terör örgütleri, 15 Temmuzdan sonra
ülkemizde toplumsal ve stratejik eylemler yapamaz hâle gelmişlerdir.
Polis, Özel Harekât birliklerimiz, yurt dışı
operasyonlarına Türk Silahlı Kuvvetlerimizle birlikte katılarak
Fırat Kalkanı Harekâtıyla DEAŞın bitirilmesinde,
Zeytin Dalı Harekâtıyla da Afrinde PKK/PYD tehdidinin bertaraf
edilmesinde önemli katkılar sağlamıştır.
Afrin başta olmak üzere, o bölgedeki
uyuşturucu atölyeleri ve terör sığınakları
darmadağın edilerek bölge sakinleri huzura ve özgürlüğü
kavuşturulmuştur. Önümüzdeki günlerde de Fıratın batısında
olduğu gibi, doğusunda da PKK/PYD ve DEAŞ unsurları
temizlenecek, sınırlarımızda ve bölgede ülkemize yönelik
tehditler bertaraf edilecektir. Bu nedenle, Sayın Bakanımız
nezdinde tüm güvenlik güçlerimizi kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, polis
teşkilatımıza inanalım, güvenelim. Çağın
gereklerine, hukuk kurallarına uygun olarak kendisini geliştiren ve
yenilenen bir güvenlik teşkilatına sahip olduğumuzu bilelim.
Polisimizin son yıllardaki gelişmesi Avrupa standartlarının
üzerindedir. Örneğin, polisin kötü muamele yaptığına
yönelik iddialar bugün için yüzde 90 oranında düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Uğur
Kurtu cemevinin önünde öldürdüler be! İddiaymış
Katil hâlâ
serbest dolaşıyor.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
KEMAL ÇELİK (Devamla) Ayrıca, Emniyet ve
Jandarma personeli hakkında işkence ve kötü muamele iddialarına
ilişkin adli soruşturmalarda da ciddi azalmalar
yaşanmıştır. Uyuşturucu operasyonlarında da
polisimiz son derece başarılı ve dünya gençliğine
katkıda bulunmaktadır. Terörle mücadelede göstermiş olduğu
kahramanlıkla sadece üs güvenliğimize değil, dünya
güvenliğine yönelmiş tehditlere karşı da önemli bir
duruş ortaya koyan polisimiz, dün olduğu gibi bugün de hakkın ve
haklının yanında, kararlı, vicdanlı ve
başarılı bir duruş sergilemektedir.
Değerli milletvekilleri, Emniyet
teşkilatımızın özlük haklarında ne yapsak azdır
ve inşallah, AK PARTİ iktidarları bundan sonra da Emniyet
teşkilatımızdaki iyileştirmelere de devam edecektir.
Güvenlik teşkilatlarımızda yapılanların, ülkemize ve
milletimizin huzur ve güvenliğine yapılan hizmetler olarak geri
döneceğini biliyor ve yüce Meclisi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Giresun
Milletvekili Kadir Aydında.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KADİR AYDIN (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığı bünyesinde bulunan Sahil Güvenlik
Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı
bütçeleri üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, yüce heyetinizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin özgür, milletimizin
bağımsız olarak bugünlere gelmesine canları ve
kanlarıyla vesile olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile bütçesini
görüştüğümüz Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlıklarında görev yapanlar başta olmak üzere,
bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle, kahraman gazilerimizi
şükranla yâd ediyorum.
Jandarma Genel Komutanlığı ülke
topraklarımızın yüzde 93ünde, Sahil Güvenlik
Komutanlığı ülke topraklarımızın
yaklaşık yarısı büyüklüğündeki mavi vatan kara
sularımızın tamamında denetim ve gözetim faaliyetlerini
özveriyle sürdürmektedir. Dünyanın en dirayetli ve en yüksek muharebe
yeteneğine sahip güvenlik kuvvetlerimize her daim devletimizin bütün
imkânları seferber edilmiştir. Ancak yüreği yerli olan ordumuzun
kullandığı araç, gereç ve mühimmatların neredeyse
tamamını başka ülkelerden satın almak zorunda
kalıyorduk ve bunları yerli ve millî kılmak için çok ciddi
çalışmalar yaptık.
Özetle, ATAK helikopterinden Altay tankına,
Millî Piyade Tüfeğinden silahlı insansız hava araçlarına,
her türlü akıllı mühimmatlardan füze sistemlerine, savaş
gemilerinden yerli ve millî radar sistemlerine kadar her alanda yaptığımız
inanılmaz yatırımlarla dosta güven, düşmana korku ve
kaygı veren bir güce ulaştık.
Dün, 15 Temmuz ve benzeri hain
kalkışmalarda devletimizi yok etmeye, milletimize diz çöktürmeye ve
gücümüzü teste çalışanlar bilsinler ki dün yoksulluğunda
yenemedikleri milletimizi, bugün asla yenemezler. Gücümüz ve kudretimiz nerede
ve kime karşı olursa olsun, haksızlığı
haykırmaya fazlasıyla yetmektedir. Onun içindir ki
Birleşmiş Milletler çatısı altında dahi Dünya 5ten
büyüktür. diyoruz. Onun içindir ki dün sesimiz kısık olarak
Diyarbakır Hakkâri bile diyemez iken şimdi bağıra
bağıra Afrin diyoruz, Münbiç diyoruz, Kandil diyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
On altı yıllık AK PARTİ
iktidarı, sadece yerli ve millî üretimle yetinmemiş Jandarma ve Sahil
Güvenlik birimlerinin tamamını İçişleri
Bakanlığına bağlayarak âdeta sivil bir devrim
gerçekleştirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette, biliyorum ki hepimiz milletimizi temsilen bu
çatı altında görev yapıyor ve sahibi millet olan bu kürsüden
düşünce, öneri ve şikâyetlerimizi dile getiriyoruz. Her bir
milletvekilimizin ve her bir siyasi parti grubunun milletten
aldığı güçle bu kürsüden yaptığı konuşmada,
her partinin aldığı oylardan çok daha fazlasını alarak
Cumhurbaşkanı seçilen Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanla ilgili ifadeler ne Sayın
Cumhurbaşkanımıza
yakıştırdığımız sıfatlar ne de
milletvekillerimize yakışan ifadelerdir. Hiç kimsenin önemine ve
değerine dil uzatmak haddimiz olmadığı gibi, bizim de önem
ve değerlerimize dil uzatmak hiç kimsenin haddi değildir.
İktidara dil uzatmayı siyaset yapma biçimi olarak gören
anlayışın ne milletimize ne de sahiplerine hiçbir faydası
olmayacaktır. On altı yıldır iktidarda olan, girdiği
13 seçimden zaferle ve artan halk desteğiyle çıkan bu ülkenin
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanı sevmeseniz
de 26 milyon 330 bin 823 seçmenimizin oy verdiği ve milletimizin
yarısından fazlasının desteğini alan
Cumhurbaşkanımıza katlanmasını bileceksiniz çünkü
demokrasi, katılmayı ve katlanmayı bilenlerin rejimidir.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Bir partinin
genel başkanına şerefsiz dediniz ya, ayıptır ya!
KADİR AYDIN (Devamla)
Cumhurbaşkanlığı Külliyesine ısrarla kaçak saray ve
Cumhurbaşkanımıza diktatör diyenler,
yaşadığımız her kazayı cinayet olarak
tanımlayanlar, her tutuklamayı bir savaş dili gibi
tutsaklık olarak değerlendirenler, alkış tutanlara
yandaş ve iktidar beslemesi, oy verenlere makarnacı
yakıştırması yapanlar ve sabah kalktıklarında
âdeta İnşallah -iktidarı dövmek için- milletimizin
başına bir felaket gelir. diye dua edenler bilsinler ki bu dil,
doğru bir dil değildir ve bu dua asla kabul olmayacaktır.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Parti
eş başkanlarını tehdit etmek doğru dil mi? Bir
partinin genel başkanına şerefsiz demek doğru dil mi?
Onları da eleştirin, beraber eleştirelim.
SALİH CORA (Trabzon) Sakin, sakin.
KADİR AYDIN (Devamla) Ayrıca, terör ve
toplumsal olayları milletin kürsüsünden paylaşırken olaya
müdahale eden güvenlik güçlerimizin çalışmalarını halka
saldırı, teröre karşı verilen mücadeleyi savaş
olarak ifade edenlerin dillerini de düzeltmesi gerektiğine yürekten
inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
İçişleri Bakanınız da önce dilini düzeltsin.
KADİR AYDIN (Devamla) Dağa
çıkınca ihanet oyunu oynayanların Meclis kürsüsünden
barış şarkıları söylemeleri de son derece
anlamsız ve inandırıcılıktan yoksundur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Size
barış anlamsız gelir, doğru.
BAŞKAN Ek süre mi istiyorsunuz?
KADİR AYDIN (Devamla) Evet.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
KADİR AYDIN (Devamla) Bu tavrın
Meclisimiz ve milletimiz katında hiçbir değeri yoktur. Her ne kadar
bazı partilerde siyaset, parti ve delege yönetmek için yapılsa da
başta milletimiz olmak üzere cümle âlem bilir ki AK PARTİde siyaset,
ülkeyi yönetmek ve millete hizmet etmek için yapılır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; siyasi görüşlerimiz, hayata ve olaylara
bakış açımız ve inançlarımız farklı olabilir
ancak bu durum, hiçbir zaman milletimize olan ödevlerimizi ve devletimize olan
borçlarımızı ertelemenin gerekçesi olamaz. Yalanı
yazanı, iftirayı atanı çok gördük; ancak yazdığı
yalana, attığı iftiraya inananı da maalesef burada
tanımış olduk.
AK PARTİnin on altı yıldır
tökezlemeden, devrilmeden yoluna devam etmesinin sırrı iki cümlede
gizlidir; ileriye bakmak ve çok çalışmak. Emin olun ki siz
koştukça bizim de hızımız artacaktır. Böylece,
iktidarda olmasanız da milletimizin daha fazla hizmet almasında sizin
de bir katkınız ve emeğiniz bulunacaktır. Millet ve devlet
olarak yedi düvele karşı vermiş olduğumuz bu amansız
mücadelede bedelsiz ve beklentisiz olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİR AYDIN (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Bir daha da vermiyorum, bir kere
veriyorum, bir dakika sadece. Süreniz bitti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir şey olmaz
Başkanım, bir daha verin, ne olacak? Ver Başkan, demokratız
biz.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Diğer
başkanlar veriyor, siz niye vermiyorsunuz Başkanım?
BAŞKAN Onların zamanında denersiniz
Tanal.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Zaten
hikâye okuyor yani bir şey olmaz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani ne
kaybınız olacak ki? Oturan biz, bekleyen biz, öğrenmek isteyen
biz. Öğrenme hakkımız var, hatipten öğrenilecek
şeylerimiz var, onun için dinliyoruz.
BAŞKAN Dışarıda dinlersiniz
devamını, size anlatsın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) E, olur mu? Kamuoyu
dinliyor. Bu, anayasal bir hak, 74üncü madde.
BAŞKAN Tam anlayamıyorum söylediklerini
de çok önemli değil zaten.
KADİR AYDIN (Devamla) Terörle mücadele
konusunda milletimizin duygu ve düşüncelerine tercüman olan ve bunu her
türlü terör gruplarına onların anlayabileceği bir dilde izah
eden, başta Cumhurbaşkanımıza, İçişleri
Bakanımız Sayın Süleyman Soyluya, bu konuda canlarını
veren bütün Emniyet güçlerimize şahsım ve milletim adına
şükranlarımı sunuyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, bütçemiz
hayırlı olsun, Allah yâr ve yardımcımız olsun diyor,
yüce heyetinizi ve Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz sırası,
İstanbul Milletvekili Serap Yaşarda.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SERAP YAŞAR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarih 2 Eylül 2015, tüm haber ajanslarına bir
haber düştü, savaştan kaçarak Türkiye'den Yunanistana geçmek üzere
denize açılan botta 12 kişinin suda boğularak öldüğünün
haberi ve ölenlerin içerisinde kıyıya vuran bir bebek cesedi tüm
dünyayı sarstı. Bahsettiğim haber hepimizin bildiği,
hafızalarımızdan ve vicdanımızdan silinmeyen Aylan
Kurdinin haberi. O güne kadar dünya, Suriye savaşının
başlangıcından beri her gün bir yenisi eklenen bu haberlere
sanki alışmış gibiydi, sağır ve dilsizdi; büyük
bir dram yaşanıyor olmasına rağmen üç maymun
oynanıyordu. O gün mızrak çuvala sığmadı,
kıyıya vuran Suriyeli minik mülteci tüm dünyanın gündemini
sarstı.
O fotoğrafı gördüğümde kendi ülkemin
bir ferdi olduğum için bir kez daha hamdettim, İyi ki ben bu aziz
milletin bir evladıyım. dedim. Geçmişte olduğu gibi bugün
de zalime karşı mazlumdan yana tutum
takındığımız için, söz konusu utanca ortak
olmadığımız için hamdettim.
Zulüm kavramı aynı zamanda
karanlık anlamına da gelir. Zulümlerin
yaşandığı dönemler de genellikle karanlık dönemlerdir.
İşte yine, başta göçmenlere yapılanlar, göçü tetikleyen
nedenler olmak üzere, bana göre, insanlık için karanlık dönemlerden
geçiyoruz. Kişiler gibi devletler de bu yaşananlar
karşısında kendi sınavlarını veriyorlar. Ülkemiz,
göçmenlere yapılan zulüm karşısında sadece sessiz
kalıp beklememiş, aktif bir tutum takınarak insanlık
tarihine yazılacak bir şeye imza atmıştır. Biz
dünyanın düzenini adaletin sağlayacağına
inanırız. Tüm dünyanın insanlıkla sınandığı
bu zamanda biz devletimiz, milletimiz, kurumlarımızla -çok şükür
Allaha- yapabileceğimizin en iyisini yapıyor olmanın haklı
gururunu yaşıyoruz, çok şükür ki zulmün utancını bu
millete yaşatmıyoruz.
Yunanistanda göçmen teknelerinin
batırılması, tekneye tutunanların parmaklarına
vurularak denize düşürülmesi, sınırda çırılçıplak
soyulan göçmenlerin donmuş cesetleri ajanslara daha yeni düştü. Ben
de bunların resimlerini aslında sizlere göstermek istiyorum çünkü
bunlar yeni resimler. Bizler hem siyasi hem de ekonomik maliyetlerini göze
alarak, tarihsel ve dinî mesuliyetimizi yerine getirdik. Aylan bebeğin
kıyıya vuran bedeni tüm dünyanın dikkatini çekmeden önce de,
bundan sonraki süreçte de uyguladığımız açık kapı
politikasıyla ölümden kaçan insanlara kucak açtık.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz, bir genel
müdürlüğün yapabileceğinin çok üzerinde ağır mesuliyet
üstlenerek tüm çalışanlarının gönlünü ve yüreğini de
katmasıyla bu yükü göğüsledi. Ülkemiz, göç meselesine
yaklaşımıyla tüm dünyaya iyi bir örnek oldu, insanlık
tarihine de eşsiz bir not düştü. Bugün Türkiyedeki toplam
sığınmacı sayısı pek çok ülkenin nüfusundan daha
fazla. Ülkemizdeki yabancıların toplam sayısı 4,7 milyona
ulaştı, bunların 3,6 milyonu, geçici koruma altındaki
Suriyelilerdir. Sadece Kilis şehrimizde bile 137 bin kişilik yerli
nüfusa karşılık, 122 bin Suriyeli mülteci yaşamakta. Ülkemizde
385 bin Suriyeli bebek dünyaya geldi. Bu, günde 395 Suriyeli bebek demektir.
Bütün bu göçmen nüfusu kavramak, eğitimden sağlığa tüm
hizmetleri sunmak kuşkusuz kolay değil. Aradan geçen yedi senede,
değişen durumları da dikkate alarak, uyum bazlı hizmet
anlayışını hayata geçiren Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü, her türlü takdiri hak edecek işlere imza
atmıştır. Mülteci akımının başından
beri Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
başta olmak üzere devletimizin tüm yetkilileri, göç konusuna hassasiyetle
eğilerek uluslararası kamuoyunun dikkatini bu insanların
yaşadığı drama çekmektedirler. Bu ölçekteki göç
akımını en iyi ve insancıl yöneten ülkeyiz. Bu soruna
yaklaşımımız, medeniyetimize ve tarihimize
yakışır şekilde insan odaklıdır. Dünyada en iyi
uygulama örneklerinin bizde olduğunu iddialı biçimde söyleyebiliriz.
Göçmenler konusunda yaptıklarımız ve mültecilere yönelik
tutumumuz da ancak takdirle karşılanacak niteliktedir. Biliyoruz ki
bugün yaptıklarımız bugünle sınırlı
kalmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SERAP YAŞAR (Devamla) Mülteciler genci,
yaşlısı, bu topraklarda doğanları,
yapılanları ve yapılmayanları iyi ve kötü yâd edeceklerdir,
tarihin terazisi de bunu tartacaktır. Boşuna değil
ecdadımız Topkapı Sarayının kapısına tüm
mazlumların sığınağı diye
yazmıştır. Bizler de ne mutlu bize ki aynı bilinci bu
topraklarda hâlen sürdürüyoruz.
Dünyanın birçok mülteci kampında
çalışma ziyaretleri yapmış bir milletvekili olarak kamplarda
yaşayan mazlumlar nezdinde ülkemizin nasıl minnetle ve şükranla
anıldığına şahitlik ettim. Buradan, en başta
Filistin mülteci kampında, Arakanda, Ürdünde, Lübnanda, Suriyede ve
dünyanın diğer birçok bölgesinde yaşayan mülteci
kardeşlerimi ve tüm mazlumları selamlıyorum.
Sözlerime son verirken başta kuruluşundan
itibaren kuruma emek veren tüm genel müdürlerimiz olmak üzere Göç İdaresi
Genel Müdürümüz Abdullah Ayaza, Genel Müdürlüğün merkez ve taşra
teşkilatında fedakârca görev yapan çalışanlara kolaylıklar
diliyor, 2019 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlar getirmesini diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bilgen, söz talebiniz
vardı.
Buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Mustafa Şentopun birleşimi
yönetiş biçiminin nasıl olacağını, McKinseyin
nasıl ve niye savunulduğunu, ülkedeki Amerikan üslerinin nerede ve
kaç tane olduğunu, muhalif medyanın olmadığı bir
zamanda medyaya ne dersi verildiğini öğrenmek istediğine ve
mülteci sorununun sonuç olduğuna ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
öncelikle tabii, bu cihazlarla ilgili sorunu çözmeden bugün nasıl
çalışacağız, doğrusu bilmiyorum.
BAŞKAN Onunla ilgili kısa bir
açıklama yapayım: En fazla 30 giriş yapılabiliyor sisteme,
30u geçince girilemiyor. Şu anda 30
AYHAN BİLGEN (Kars) Bundan önceki altı
gün boyunca 30 giriş olmadığı için mi
çalıştı cihazlar gün boyunca? Bugün soru sorma talebi yüksek
galiba.
BAŞKAN Muhtemelen arada söz vermeler
olduğu için 30un altına düşmüştür.
Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
ben, tabii, toplantı yönetiş biçiminizle ilgili tutumunuzu en
azından öğrenmek açısından söz istedim.
Şimdi, tabii, her Meclis başkan vekilinin
kendine göre bir tercihi ve toplantı yönetme biçimi var ama gün boyu en
azından o günkü oturumu yöneten Meclis başkan vekilinin partiler
arasında eşit davranma gerekçesiyle nasıl
davranacağını bilmemiz gerekiyor. Çünkü diğer günlerde
bazen Meclis başkan vekilleri kürsüde konuşan her hatipten sonra
1inci grubun sözcülerinin söz isteyerek hatibin sözüne dair cevabını
vermesine olumlu yaklaşıyorlar ve söz veriyorlar. Bazen de Meclis
başkan vekilleri tersini düşünüyor, konuşmacıların
insicamı bozulmasın diye o grup bitene kadar grup başkan
vekillerine söz vermiyorlar. Bu konudaki
yaklaşımınızın nasıl olacağını
bilirsek biz de en azından 1inci grup milletvekillerinin
konuşmalarında doğrudan bizi hedef alan, bizi işaret eden,
bizi ima eden sözlerine dair cevap her birinden sonra verecek miyiz yoksa bizim
grubumuzdakiler konuşurken nasıl kimseye söz vermeyecekseniz
-eğer böyle olacaksa- biz de bunu sonuna kadar bekletecek miyiz, bunu
öğrenmek istiyorum. Yani çok açık biçimde burada hem konuları
değerlendiriş biçimi hem de iktidar sorumluluğuyla
bağdaşmayacak bir yaklaşımla karşı
karşıyayız.
Şimdi, bizi, Hasan yerine Hansı tercih
etmekle itham edenlere soruyorum: Bu ülke, McKinseyi aylarca nasıl
savundu ve niye savundu? McKinseyin akreditasyon kurumu olmasına
muhalefetin tepkisi olmasaydı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar Sayın
Grup Başkan Vekilinin mikrofonunu.
AYHAN BİLGEN (Kars) -
Cumhurbaşkanı
o tavrı koyar mıydı ve o geri adım, atıldı
mı onu da bilmiyoruz ama en azından vazgeçildiği söylenilen
ilişki kalır mıydı?
Şimdi, bu ülkede 1950li yıllardan beri
sayısını, nerede olduklarını sizin de öğrenme
imkânınız olmayan, benim de öğrenme imkânım olmayan
Amerikan üsleri var. Kaç tanedir, nerededir bilmiyoruz. İktidarınız
boyunca 1 tane Amerikan üssünün kapatılmasına dair bir talebi bu
ülkeye, bu ülkenin Parlamentosuna getirdiniz de muhalefet mi karşı
çıktı? Şu anda, devlet bankaları dışında,
mevcut özel sektör bankalarının sermayelerinin neredeyse
tamamına yakınının yabancı sermayeye geçtiğini
galiba siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Ya Arap sermayesi ya
Batıdaki, Avrupadaki, İtalyadaki, Almanyadaki bankalar,
Türkiye'deki ismi Türkçe olan bankaların gerçek sahibi konumundadır.
Dolayısıyla, arazisi ipotek edilmiş olan Hasan amcanın
arazisinin sahibi aslında İtalyadaki bir sermayedardır,
Almanyadadır, Birleşik Arap Emirliklerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
AYHAN BİLGEN (Kars) Dolayısıyla,
burada, bize yerlilik, millîlik konusunda bir mesaj verirken bütün muhalefete,
galiba bu on altı yılın, on yedi yılın pratiğine
dair daha net bir şey konulması lazım.
Medya mesajları açısından da sadece
bir örneği hatırlatmak istiyorum size. Bakın, birkaç gün önce,
tabii, hiçbirimizin acısı üzerinden bir siyaset yapmayı
doğru bulmam ama Ömer Dinçer, bakanlık yapmış,
müsteşarlık yapmış bir isim. Bir cenaze töreni ve cenazede
bir tarafında Sayın Davutoğlu ve öbür tarafında Sayın
Gül var. Hükûmete yakın bir medya kuruluşu Hayırdır, bu ne
hâl? diye başlık atıyor.
Şimdi, cenaze törenleri üzerinden ve iç politik
çekişmeler bile, parti içi politik çekişmeler bile bu dozda, bu
tarzda yürüdüğünde, muhalif medya zaten kalmadı ki onlara ne medya
dersi veriyorsunuz?
Son olarak da Sayın Başkan, mültecilerle
ilgili, mülteci konusu partilerüstü bir sorundur ve Türkiye'nin mülteciler
konusunda gösterdiği duyarlılık da elbette takdire
şayandır ama mülteci sorunu bir sonuçtur. Suriye
savaşının bu noktaya geleceğini, yüz binlerce mülteci
olacağını kestiremediysek, orada rejim değiştirme
hevesiyle, savaşın ilk günlerinden beri yapılanların bir
sonucunun, bir bedelinin aynı zamanda bebeklere de
çıkacağını öngörememişsek bu, bizim eksiğimizdir.
Teşekkür ediyorum.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun,
konuşmacılardan sonra talep olursa grup başkan vekillerine söz
verdiğine, farklı bir uygulamasının söz konusu
olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Bilgen, tutumumla ilgili
soruyorsunuz.
Benim daha önceki uygulamamda da
konuşmacılardan sonra eğer ihtiyaç olursa, talep olursa grup
başkan vekillerine söz veriyorum, Grup konuşmalarının
tamamlanmasını beklemeden veriyorum. Benim bildiğim
kadarıyla, takip edebildiğim kadarıyla bütün
arkadaşlarımızın uygulaması da bu yönde, farklı
bir uygulama yok benim gördüğüm kadarıyla.
AYHAN BİLGEN (Kars) Cihaz
açılmayınca, acaba tutumunuzun sonucu mu dedim.
BAŞKAN O, benden değil sistemden
kaynaklanıyor, sistemi değiştirmek lazım.
Teşekkür ederim.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sistem sorunumuz var
Sayın Başkan.
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, Hatay Milletvekili Hüseyin
Şanverdi.
Buyurun Sayın Şanverdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ŞANVERDİ (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
afetlerin daha etkin ve tek çatı altında yönetilebilmesi
amacıyla, Başbakanlığa bağlı olarak, 2009
yılında kurulan AFAD, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine geçişle birlikte, 15 Temmuz 2018 tarihinde yayımlanan 4
no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle İçişleri
Bakanlığına bağlanmıştır.
AFAD, afetlerin meydana gelmesinden önce
hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında yapılacak
müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme
işlemlerini en kısa sürede yerine getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AFAD, geliştirilen kapasitesi, artan insan
kaynakları ve ürettiği projelerle Türkiyeyi sürdürülebilir bir
kalkınma modeline doğru taşımakta ve 2023ün Türkiyesine
adım adım yaklaşırken afet yönetiminde önemli bir sistem ve
teknolojik dönüşüm gerçekleştirmektedir. Afetlerden sonra, afet
bölgesine en kısa sürede ulaşılması, barınma
ihtiyaçlarının etkin ve hızlı bir şekilde
karşılanması, çadır için malzemelerin depolanması için
25 ilde lojistik depo kurulum çalışmaları tamamlanmış
olup lojistik depo bulunmayan 30 ilimizde de afet ve acil durum hâllerinde,
afetzedelerden geçici barınmalarını sağlamak amacıyla,
malzemelerin stoklandığı lojistik destek depoları
kurulmuştur. Diğer illerde de bu çalışmalar 2019
yılı sonuna kadar tamamlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 115 adet hafif, 101 adet orta ve 21 adet ağır
tonajlı, tam donanımlı kentsel arama ve kurtarma aracı ile
103 adet her türlü coğrafi yapıya uygun, suda ve karada hareket
edebilen arazi aracının, il müdürlüklerine dağıtımı
gerçekleştirilmiştir. Eğitim ve farkındalık
çalışmalarına başlanarak il sağlık ve hastane
sağlık planları hazırlanmıştır. Eğitim
çalışmaları kapsamında, temel afet bilinci, arama ve
kurtarma, yangın, ulusal ve uluslararası kimyasal, biyolojik, radyasyon
ve nükleer tehlikeli maddeler eğitimleri ile eğiticilerin
eğitimi konularındaki çalışmalar devam etmektedir. Afete
Hazır Türkiye Projesi kapsamında, bugüne kadar ülke genelinde 11,5
milyon kişiye ulaşılmıştır.
Ulusal sismolojik gözlem ağında zayıf
ve kuvvetli yer hareketi istasyonlarının toplamı 2018
yılı itibarıyla 1.056ya ulaşmıştır. AFAD
Deprem Gözlem Ağı, yüksek standartlardaki altyapısıyla
dünyanın önde gelen ağları arasındadır. Ulusal deprem
stratejimize destek olmak üzere kurduğumuz Ulusal Deprem
Araştırma Programıyla, başta üniversiteler olmak üzere,
kamu kurumları ve araştırma enstitülerinin deprem ve afet
risklerini azaltma konularındaki araştırma projelerine maddi
destek sağlanmaktadır. Depreme dayanıklı yapılaşma
ve depremlere dirençli şehirleşmeye katkı sağlayacak olan
Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği hazırlanmış, Türkiye Deprem
Tehlike Haritası güncellenmiş, 11.528 afet ve acil durum toplanma
alanı e-devlet üzerinden hizmete sunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çanakkale ve Adıyamanda meydana gelen depremlerde zarar
gören afetzedeler için Çanakkale Ayvacıkta yapılan 245 konuttan
205i teslim edilmiş olup yapımı devam eden Çanakkale
Ayvacıktaki 40 konut ile Adıyaman Samsattaki 394 konutun 2019
yılı Şubat ayında teslim edilmesi planlanmaktadır.
AFADın koordinasyonunda, son dönemde, 500den fazla yurt içi ve yurt
dışı insani ve acil yardım faaliyeti icra edilmiştir.
Suriyeden Filistine, Arnavutluktan Kırgızistana, Pakistandan
Myanmara, Somaliden Afganistana, Bosna-Hersekten Iraka kadar çok
sayıda ülkeye insani yardım yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HÜSEYİN ŞANVERDİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
İngiltere merkezli Kalkınma
İnisiyatifleri Örgütünün 2018 raporuna göre Türkiye 8 milyar dolar
yardımla dünyada en çok insani yardım yapan ülke hâline
gelmiştir. İlk Önce Hayat Dünya İçin Hazırız gibi
sloganlarıyla birçok hayata umut olan AFAD, 2018 yılında
Uluslararası İnsani Yardım Ödülü alarak küresel bir marka
olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Sayın Başkanım, 2019 bütçesinin
ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Çanakkale Milletvekili Jülide
İskenderoğlu
Buyurun Sayın İskenderoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 yılı Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunuyor, Gazi Meclisimizi, değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Bugün uluslararası alanda güçlü ve saygın
bir ülke olmanın en önemli ölçütleri, güçlü bir toplum yapısına,
çalışan, üreten ve işleyen bir ekonomiye sahip olmaktan
geçmektedir. AK PARTİ Hükûmeti olarak bunu sağlayabilmek için de
Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın düsturu olan İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. ilkesiyle hareket etmekteyiz.
Son on altı yılda sosyal devlet
anlayışı ve uygulamalarında büyük bir hamle
gerçekleştirdik. Yaptığımız çalışmalara
kısaca göz atacak olsak bile, burada zamanımızın yetmeyecek
olması bizi hassaten sevindirmekte; 2023, 2053, 2071 hedeflerimize
varacağımız inancımızı da artırmakta.
Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi
sıfır tolerans ilkesiyle en üst düzeye çıkardık.
Kadına yönelik şiddetle mücadele eğitim seminerleri
kapsamında 2018 yılı başından bugüne kadar 27.785 kamu
personeline ulaşılmış ve çalışmalarımız
devam etmekte.
Sokakta çalıştırılan çocuklar
için 130 mobil ekip kurulmuş, alan çalışmalarında 10.873
çocuğa sosyal yardım ve ekonomik destek verilmiştir, 224
çocuğumuz da koruma altına alınmıştır.
Engelli kardeşlerimizin atamalarına devam
edilmektedir. Ekim ayı sonu itibarıyla kamuda istihdam edilen engelli
memur sayısı 53.964e ulaşmıştır.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımız tarafından 2014 yılından bugüne
23.829 şehit yakını, gazi ve gazi yakınının
kamuda istihdamı gerçekleştirilmiştir. Ailelerimizin her zaman
yanlarında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
Sosyal devlet ilkesi kapsamında son on
altı yılda ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza
yaklaşık 283 milyar lira tutarında sosyal yardım
yapılmıştır. Öksüz ve Yetim Yardım Programının
hayata geçmesiyle birlikte 2015 yılından bugüne 174 milyon lira ödeme
yapılmış, sosyal yardım alan çalışabilir
durumdaki 173.689 kişi de 2018de İŞKURdan
faydalandırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çalışma hayatı ve istihdam alanında
önceliğimiz, çalışma hayatını düzenlemek, denetlemek ve
iş gücü piyasasının yapısal sorunlarını çözmek
suretiyle büyümenin istihdama katkısını, istihdam ve iş
gücüne katılım oranını artırmaktır. Nitelikli
insan kaynağı oluşturmak, sosyal güvenliği
yaygınlaştırıcı tedbirler almak, iş
sağlığı ve güvenliği kültürünü geliştirerek tüm
çalışmalarımızda sağlıklı ve güvenli
çalışma ortamı oluşturmak yine önceliklerimiz
arasındadır. İstihdamın artırılması
noktasında, istihdam-sosyal koruma ilişkisinin güçlendirilmesi için
bilişim, finans, inşaat, sağlık, tarım, turizm,
tekstil ve hazır giyim sektörlerinde 165 tedbirin yer
aldığı 2017-2019 dönemi Eylem Planına ilişkin
çalışmalarımız sürdürülmektedir.
Güçlü Türkiye, 2018 yılının ilk
yarısında gerçekleştirdiği büyüme hızıyla birçok
Avrupa Birliği ülkesini geride bırakmıştır. İlk
çeyrekte yüzde 7,3 olan büyüme, ikinci çeyrekte de devam ederek yüzde 5,2
olmuştur. Ülkemiz tüm engelleme, ekonomik saldırı ve uygulanmaya
çalışılan yaptırımlara rağmen büyüme ve istihdamını
artırmaya devam etmektedir. Son on bir yılda iş gücüne katılma
oranında Türkiye 7,3 puanlık artış gösterirken Avrupa
Birliği genelinde iş gücüne katılma oranı 0,7 oranında
kalmıştır. Türkiyede kadınların iş gücüne
katılma oranı da 10,4 puan artarak yüzde 33,5a yükselmiştir.
2005 yılında ülkemizde istihdam edilen kadın sayısı 5
milyon 108 bin iken 2018 Ağustos itibarıyla kadın
istihdamını 9 milyon 109 bine ulaştırdık. Hedefimiz,
kadın istihdamını daha da artırmak.
2018 yılından itibaren kendi işini
kurmak isteyen engellilerimize 50 bin lira hibe desteği sağlayarak
1.326 engelli kardeşimizi kendi işinin sahibi yaptık, 2018
yılını çocuk işçiliğiyle mücadele yılı ilan
ettik. 2023 hedeflerine giden yolda başta Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler olmak üzere, toplumsal refahı artıracak büyük proje
ve yatırımlarla yolumuza devam ediyoruz. Bizler,
farklılıklarımızla, çok yönlü kültürümüz, zengin insan
çeşitliliğimiz, inançlarımız, toplumsal değerlerimizle
81 milyon tek bir aileyiz.
Sözlerime son verirken
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimizin ilk bütçesi
olması nedeniyle tarihî bir önem taşıyan 2019 yılı
bütçesinin ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, şahsım ve AK
PARTİ Grubumuz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Kocaeli Milletvekili Sami Çakır.
Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni sistemle birlikte, bakanlıkların
azaltılması çerçevesinde, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının birleştirilmesiyle oluşturulan Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2019
yılı bütçesini görüşüyoruz. Hem yeni Bakanlığın
hem de görüşeceğimiz bütçenin hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler
arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve
refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile
planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak
için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar. ifadesiyle
anayasal bir güvenceyle kayıt altına alınmış bir
alanın sorumluluğunu üstlenmiş bir bakanlığın
bütçesini görüşüyoruz.
Devlet yapısının kök hücresi gibi
kabul edebileceğimiz aile, kan bağlılığı, evlilik
ve diğer yasal yollardan aralarında akrabalık ilişkisi
bulunan ve çoğunlukla aynı evde yaşayan bireylerden oluşan,
bireylerin psikolojik, sosyal, ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı,
topluma uyum ve katılımlarının
sağlandığı ve düzenlendiği temel birimdir. Güçlü bir
aile oluşturmaya yönelik atılacak her adımın, güçlü devlet
olma yönünde atılmış bir adım olacağını
biliyoruz.
Hem çalışma hayatıyla ilgili hak ve
menfaatlerin korunmasını temin etmek hem de ailenin arzu edilen bir
konuma ulaşmasını temine yönelik bir çalışma
alanı zor ama bir o kadar da güzel ve kutsal olanı. Bunun
başarılmasıyla da ana hedefi insanın mutluluğunu ve
insanın memnuniyetini sağlayacağı bilinen bir gerçektir.
Aile birlikteliği, önemsediğimiz, inkâr
edilemez ve burada bulunan hemen hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği
bir konudur. Eğitimin bunda inkâr edilemez bir
karşılığı vardır. Aile birlikteliğini bozabilecek
tüm yaklaşım ve metotların, savrulmaların ittifakla
karşısında durmayı da başarabilmeliyiz.
Çalışma hayatını düzenlemek,
denetlemek, çalışma barışını sağlamak,
istihdamı artıracak ve sosyal güvenliği
yaygınlaştıracak tedbirler almak toplum refahının artmasına
katkı sağlayacağı gibi, aile içinde birlik ve
beraberliği ve aile olma bilincini yerleştirmeye yönelik
etkileşim sağlayacağı da açıktır.
Tam istihdamın ve herkes için sosyal
güvenliğin sağlandığı, çalışma
şartlarının her geçen gün daha da iyileştirildiği ve
çalışma barışının hâkim olduğu dünya
ölçeğinde iyi bir yerde bir Türkiye arzulanıyorsa, bu, tarihimizden,
medeniyetimizden, kültürümüzden bugüne taşıyacağımız
mirasla mümkün olabilecektir.
Çalışma hayatına getirilen
yenilikleri başlı başına saymak vakit
darlığı itibarıyla mümkün olmayacaktır. Sadece, 1
Mayısın Emek ve Dayanışma Günü olarak kabul edilmiş
olmasını, emeğin kutsallığına
inanmışların, yola çıkarken İşçinin
emeğinin karşılığını alın teri
kurumadan veriniz. düsturunun bir yansıması olarak görebilmeliyiz.
Bu anlayışı belki de bugün geçtiğimiz süreçlerden, zorlu
süreçlerden sağlıklı çıkmayı başaracak bir ön
adım olarak görmek mümkün olacaktır.
Çalışma hayatında insan onurunu
korumayı, insana saygıyı, insanın
sağlığını ve geleceğini, istisnasız bütün
vatandaşlarımızı kucaklayacak temel alanlarda
reformları hayata geçirmenin, dün olduğu gibi bugün de ana
stratejimiz olmaya devam edeceğine inanıyoruz ve
Bakanlığın bu alanda ve sosyal devlet olma adına sosyal
yardımlarla ilgili yaptığı çalışmaları
sonuna kadar arkasında durulması gereken hususlar olarak görüyoruz.
Son ILO raporlarında, tüm dünyada sürüp
gitmekte olan işsizlik oranlarının, yükselen ve gelişmekte
olan pek çok ülkede görülen kronik ve kırılgan istihdamın
çalışma yaşamını da etkilemeye devam edeceği
uyarısı bulunmaktadır. Bu politika yapanların, istihdam
politikalarını güçlendirme ve aşırı
eşitsizliklerinin giderilmesine daha fazla odaklanmalarını
gerekli kılmaktadır. AK PARTİ iktidarlarının bu
husustaki gayretleri ve çalışmaları bu anlayışın
bir tezahürüdür.
Toplam 103 milyar 91 milyon 801 bin lira olan 2019
Bakanlık bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çakır.
Şimdi söz sırası Ankara Milletvekili
Asuman Erdoğanda.
Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ASUMAN ERDOĞAN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mesleki
Yeterlilik Kurumunun 2019 yılı bütçesi hakkında AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Gazi
Meclisimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan öncülüğünde, güçlü bir ekonomiye sahip olmak için
birçok uygulamayı hayata geçirdik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Değişmez bir gerçek var ki uluslararası
alanda güçlü ve saygın bir ülke olmanın en önemli ölçütlerinden biri,
sağlıklı ve istikrarlı gelişim gösteren güçlü bir
ekonomiye sahip olmaktır. Şüphesiz bunu sağlamada birbiriyle
uyumlu mesleki eğitim ve istihdam politikalarının uygulanması,
istihdam edilebilir niteliklere sahip iş gücünün yetiştirilmesi
oldukça önemlidir.
Bugün, ekonomisi gelişmiş ülkelerde
mesleki ve teknik eğitimin meslek standartları ve yeterliliklere
uygun olarak verilmesi hem eğitimde, ekonomide verimin artmasında hem
de rekabet gücünün artırılmasında çözümler üretmektedir.
Ayrıca, çalışma hayatında, üretimde etkinlik ve
verimliliğin sağlanması, iş kazalarının asgariye
indirilmesi hususlarının nitelikli ve belgeli iş gücünün
varlığına bağlı olduğu bilinen bir gerçektir.
Tehlikeli sınıfta yer alan işlerde mesleki yeterlilik belgesi
zorunluluğunun iş sağlığı ve güvenliğine
olumlu katkısı olacaktır. Bu anlamda ekonomisi
gelişmiş ülkelerde uygulanan ortak yöntem, standartlara ve
akreditasyona dayalı, kalite güvencesi sağlanmış ölçme,
değerlendirme, belgelendirme sistemlerinin kurulup işletilmesidir.
Türkiye'de bu ihtiyacın
karşılanması için kurulan ve Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının ilgili kuruluşu olan Mesleki
Yeterlilik Kurumu, kurulduğu 2006 yılından itibaren ülkemizin
ulusal meslek standartlarını ve yeterlilikleri oluşturarak
akredite sınav ve belgelendirme sistemiyle çalışma hayatına
nitelikli eleman kazandırmaktadır. Mesleki Yeterlilik Kurumu,
Türkiye'de insan kaynakları yönetimi ve çalışma hayatına
yeni bir bakış açısı getirmiştir.
Mesleki ve teknik eğitimin ve iş gücünün
belgelendirilmesi ve yeniden yapılandırılması misyonunu
üstlenmiştir. Mesleki Yeterlilik Kurumu, on üç yılda önemli
çalışmalara imzasını attı. İnşaat, enerji,
otomotiv, madencilik gibi tehlikeli ve çok tehlikeli mesleklerin yer
aldığı sektörlerin yanında, vatandaşların birçok
kısmının günlük hayatlarında hizmetlerinden istifade
ettiği emlakçılık, ikinci el otomotiv
satıcılığı, servis şoförlüğü gibi
işlerde de mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğu getirdi. Her zaman
işçiyi ve işvereni kollayan bir anlayışla, mesleki
yeterlilik belgesi zorunluluğuyla çalışanlarımıza ve
işverenlerimize ilave mali yük getirilmemiş, yaklaşık 350
bin kişiye 265 milyon TL tutarında sınav ve belgelendirme
desteği sağlanmıştır.
Güçlü ve istikrarlı bir ekonomiye sahip
olmanın yollarından biri de mesleki yeterlilikte katedilen mesafenin
yanı sıra, ülke nüfusunun sahip olduğu iş gücünün aktif
şekilde istihdam edilmesidir. Bu anlamda kadın istihdamının
artırılması, ülkemizin güçlü bir ekonomiye sahip
olmasını sağlayacaktır.
Bakanlığımızın, giderek
daha çok sayıda kadının iş hayatında aktif olarak yer
almasını sağlamak amacıyla çalışan annelere ve
anne adaylarına getirdiği çok sayıda haklar ve avantajlar
vardır. Aynı zamanda çalışan bir anne olarak konuşmama
bunlardan bahsederek devam etmek istiyorum.
AK PARTİ döneminde yapılan düzenlemeler
çalışan kadınların iş hayatında anne olarak var
olabilmelerini kolaylaştırmanın yanı sıra onları
pek çok anlamda desteklemiştir. Hamilelik sürecinden başlayacak
olursak, hamilelik döneminde çalışma saatleri günde en fazla yedi
buçuk saat olarak düzenlenmiştir. Anne adaylarının gece
vardiyalarında çalışmaları da yasaklamıştır.
Hamilelik süresince anne adayları periyodik doktor kontrolleri için
ücretli izin kullanma hakkına kavuşmuştur. Hekim raporuyla
gerekli görüldüğü takdirde hamile kadın, çalışan
sağlığına uygun daha hafif işlerde ücret indirimi
yapılmaksızın çalışma hakkını elde
etmiştir.
Kadın çalışanların doğumdan
önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz olmak üzere on altı haftalık
izin hakları vardır. Ayrıca çalışan babaların da
eşinin doğum yapması hâlinde beş gün izin hakkı
vardır. Yeni doğum yapmış çalışan annenin,
doğumu izleyen bir yıl boyunca gece
çalıştırılması yasaktır. Anneye, çocuğu 1
yaşına gelene dek günde bir buçuk saatlik süt izni hakkı
verilir. Annelere getirilen en son desteklerden biri de doğumdan sonra
yarı zamanlı çalışma hakkıdır ki devrim niteliğindedir.
Yasal doğum izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakım ve
yetiştirilmesi amacıyla isteği hâlinde anneler, birinci, ikinci,
üçüncü çocuğa doğru giderek artan süreyle haftalık
çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin
kullanabilirler.
Doğum yapan annelere
Bakanlığımızca maddi destek de verilir. Bunlardan ilki
çocuk parasıdır. Doğum yapan anneye yapılan ikinci maddi
destek ise, çalışsın veya çalışmasın tüm annelere
verilen süt parasıdır. Bakanlığımızın
verdiği üçüncü destek ise iş göremezlik ödemesidir. Bu, özellikle
asgari ücretle çalışan annelerimiz için büyük destektir. Verilen
doğum öncesi ve sonrası 8+8 hafta şeklindeki izinler için devlet
geçici iş göremezlik ödemesi yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ASUMAN ERDOĞAN (Devamla) Sözlerimi bitirirken,
Bakanlığımızın 2019da başlayacak, Plan ve Bütçe
Komisyonu sunumunda Sayın Bakanımızın da müjdelediği
çoğul gebelik desteği için, ben de bir üçüz annesi olarak
teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
2019 yılı bütçesinin ülkemize
hayırlı olmasını diler, Genel Kurula
saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz sırası Konya
Milletvekili Halil Etyemezde.
Buyurun Sayın Etyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi Devlet Personel
Başkanlığı bütçesi hakkında grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Genel Kurulumuzu ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
On altı yıllık AK PARTİ
iktidarımız döneminde, Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın öncülüğünde büyük projeler, dev
yatırımlar ve ekonomik kalkınmanın yanı sıra
çalışanını koruyan, çalışamayanına bakan
gerçek bir sosyal devlet anlayışıyla
politikalarımızı yürüttük. Özellikle devlet yönetiminde ve kamu
personel sisteminde kariyer, liyakat ve ehliyet ilkelerini her zaman temel
unsur olarak gördük. Devletin vesayet unsurlarından kurtulması ve
şeffaf bir yönetim anlayışı benimseyebilmesi için tüm çalışmalarımızı
bu temel değerler üzerine inşa ettik.
Bu çerçevede Devlet Personel
Başkanlığı, kamu personelimizin kadro işleri, mali ve
sosyal hakları, sicil, disiplin ve ödüllendirme işlemlerini
yürütürken kamu yönetimi ve kamu personel sistemini yönlendirmek, rehberlik etmek
amacıyla Türkiye'nin dört bir yanında ve yurt dışında
düzenlediği eğitimler, çalıştaylar ve seminerlerle kamu
çalışanlarının mesleki gelişimlerine önemli
katkılar sunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vatandaşlarımıza verilen hizmetin
niteliğinin ve kalitesinin en önemli etkeni, elbette ki hizmet götüren
kamu görevlimizin memnuniyeti ve çalışma motivasyonudur. Bu bilinçle,
on altı yıllık AK PARTİ hükûmetlerimizin politikaları
doğrultusunda, halkımızın tüm kesimlerine olduğu gibi
milletimize devlet hizmeti sunan kamu görevlilerimiz için de çeşitli
düzenlemeler yaptık, önemli haklar sağladık. Bu noktada sendikal
örgütlenmeleri demokrasimizin vazgeçilmez unsurları olarak görerek
özellikle son altı yılda kamu görevlilerinin örgütlenme hakkına
ilişkin ciddi gelişmeler sağladık. 12 Eylül 2010
referandumu ve 2012 yılında paydaşlarımızla birlikte
yaptığımız kanun değişikliğiyle kamu
görevlileri sendikacılığını, toplu sözleşme
dönemini başlattık. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımız öncülüğünde Devlet Personel
Başkanlığımız, toplu sözleşme sürecini, tüm
ilgili paydaşlarla istişare kanallarını sürekli açık
tutarak, şeffaf, katılımcı ve müzakereci bir
anlayışla yürütmektedir. Kamu yönetiminde örgütlenme
hakkını geliştirmemiz ve memurlarımıza
tanıdığımız toplu sözleşme hakkı,
sendikalaşma oranının yüzde 68lere kadar
ulaşmasını sağlamıştır.
Kıymetli milletvekilleri, Hükûmetimiz döneminde
kamu çalışanlarımızı hiçbir zaman enflasyona da
ezdirmedik. Aile yardımı ödeneği dâhil en düşük memur
maaşı 2002 yılında 392 TL iken 2018 itibarıyla en
düşük memur maaşını 3.133 TLye çıkardık. Bu
artış tam yüzde 700 oranlarındadır. Ayrıca 300 bini
aşkın sözleşmeli personeli kadroya aldık. 4/Clileri 4/B
statüsüne geçirerek 4/C statüsünü ortadan kaldırdık. 2005
sonrası işe başlayan devlet memurlarımıza ilave 1
derece verdik. Kamu çalışanlarımız arasında eşit
unvana eşit ücret düzenlemesini hayata geçirdik.
Çıkardığımız kanunla memurlarımıza disiplin
affı getirdik. Banka promosyonlarının tamamının kamu
çalışanlarına ödenmesini sağladık. Antidemokratik
uygulamalardan kaynaklanan mağduriyetlere de son verdik.
İnançları gereği başını örterek
çalışmak isteyen kamu görevlilerimizin çalışmaları
önündeki engelleri kaldırdık. 28 Şubat sürecinde başörtüsü
sebebiyle aday memurken görevine son verilenlerin kurumlarına yeniden
atanmalarına imkân sağladık. Sicil raporu uygulamasına son
verdik. Akademik personele yükseköğretim tazminatı ve akademik
teşvik ödeneği adı altında iki ödeme unsurunu getirerek
maaşlarında ciddi iyileştirmeler sağladık. 1 milyona
yakın taşeron işçiyi daimî işçi kadrosuna geçirerek önemli
bir mağduriyeti giderdik. 1 Mayısı resmî tatil ilan ederek Emek
ve Dayanışma Günü olarak kutlanmasını sağladık.
Değerli milletvekilleri, geriye dönüp
baktığımız zaman pek çok alanda olduğu gibi kamu
personel yönetimi alanında da geçmişte el sürülmemiş, kangren
hâlini almış birçok soruna Hükûmetimiz döneminde el
atıldığını, sorunların birer birer
çözüldüğünü görmekteyiz. Tasarrufu Teşvik Fonunda 15,1 milyar TLyi,
KEY hesaplarında 3,5 milyar TLyi hak sahiplerine ödedik.
Değerli milletvekilleri, kendilerine her zaman
minnet borçlu olduğumuz şehit ve gazi yakınları ile
gazilerimizin 24 bininin istihdamını son dört yılda
gerçekleştirdik. 2002 yılında 5.777 olan engelli memur
sayısını bugün itibarıyla 53.964e
ulaştırdık. Bu ay içerisinde 2.504 engelli kardeşimizin
daha atamalarının gerçekleştirilmesi planlanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Etyemez.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) - Devletimizin
şefkatine emanet edilen çocuklarımızı da hiçbir zaman ihmal
etmedik. Aralık ayı içerisinde 3.274 kadro için ilana
çıkıldığını da görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, elli sekiz
yıllık mazisiyle kamu yönetimi sisteminin belirlenmesi gibi kritik
bir misyonu icra etmeye çalışan, âdeta devletin hafızası
diyebileceğimiz Devlet Personel
Başkanlığımızın 36 milyon TLlik 2019
yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, tüm
çalışanlarımıza başarı dolu bir yıl
temennisiyle Genel Kurulumuzu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi sıra Ankara
Milletvekili Arife Polat Düzgünde.
Buyurun Sayın Polat Düzgün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ARİFE POLAT DÜZGÜN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli
vatandaşlarımız; Sağlık
Bakanlığının 2019 yılı bütçesi hakkında
grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hükûmetler
vatandaşlarına en iyi sağlık hizmetini sürdürülebilir bir
şekilde sunmak için çaba gösterirler. AK PARTİ Sağlıkta
Dönüşüm Programı uygulamalarıyla sağlık hizmetlerinin
daha verimli, etkili bir şekilde sunulması yolunda çok önemli
adımlar atmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2002 yılında bütçeden sağlığa
ayrılan pay yüzde 2,6yla 5 milyar Türk lirasıyken 2019da
yaklaşık yüzde 4,5la 49 milyar Türk lirasına
çıkmıştır. Temel sağlık göstergelerine
baktığımız zaman önemli iyileşmeler olduğunu
görüyoruz. Bebek ölüm hızı binde 31,5ten binde 6,8e; anne ölüm
oranı yüz binde 64ten 6,4e gerilemiştir. Doğumda beklenen
yaşam süresi 72 yıldan 78 yıla yükselmiştir.
Sağlık hizmetleri memnuniyet oranı TÜİK verilerine göre
2004 yılında yüzde 47 iken 2017 yılında yüzde 72ye
yükselmiştir. Türkiye, OECD verilerine göre, harcadığı
paraya göre en yüksek memnuniyet sağlayan ülke konumundadır. Tüm
sağlık çalışanlarının özverili gayretleri
neticesinde sağlıkta başarılı sonuçlar sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında
toplam hasta yatağı sayısı 164.471 idi, bu sayı bugün
225.863tür. Aynı şekilde, yoğun bakım yatak
sayısını 869dan 16 bine, yanık tedavi yatak
sayısını 35ten 487ye, palyatif bakım yatak
sayısını 35ten 4.750ye çıkardık. 2002
yılında nitelikli yatak oranı sadece yüzde 6 iken 2018
yılında bu oran yüzde 70e yükselmiştir. 2023 hedeflerimizle,
inşallah, tüm hasta yataklarımızı nitelikli hâle
getireceğiz.
Değerli milletvekilleri, sağlık
kuruluşlarında gerçekleşen doğum oranı 2002
yılında yüzde 75 iken şu an 99,8 olmuştur. Yeni doğan
işitme taraması yaptığımız 1 milyon 234 bin
çocuğumuzun 2.569una erken tanı koyup işitme kaybına
karşı tedavi ettirdik. Organ nakli sayısı 2002
yılında 745 iken 2018 yılında 5 bine ulaşmış
olup gönüllü bağışçı sayımız ise 385 bine
ulaşmıştır. TÜRKÖK Ulusal Kemik İliği Bankasıyla
921 hastaya TÜRKÖK donörlerinden alınan hücrelerle nakil yaptık.
2010 yılı başından itibaren evde
sağlık hizmetleri uygulaması
başlatılmıştır. Bakanlığımız, evde
sağlık hizmetleri birimleri aracılığıyla, yatağa
bağımlı hastalara, solunum sistemi hastalığı
olanlara ve terminal dönemdeki kanser hastalarına palyatif bakım ve
tedavi hizmetlerini hastaların evinde vermektedir. Bugüne kadar 1 milyon
200 bin hastaya evde sağlık hizmeti verilmiş olup bugün için
takipli hasta sayısı 380 bindir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidarımız döneminde sağlıkta insan gücü
oranında da ciddi artışlar olmuştur. 2002 yılında
kamudaki toplam sağlık çalışanı sayısı 206
bin iken bu sayı bugün 630 bine ulaşmıştır. Yine,
sağlık çalışanlarının özlük haklarına yönelik
düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda, yıpranma
hakkı düzenlemesi ve emekli tabiplerimizin maaşında bütçe
imkânları dâhilinde iyileştirmeler yapılmıştır.
Son yıllarda sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin
arttığını maalesef üzülerek görüyoruz. Sağlık
çalışanlarının güvenli bir ortamda hizmet vermelerini
sağlamak, şiddete maruz kalmalarını önlemek için yeni yasal
düzenlemeler yaptık.
Sağlık
Bakanlığımızın bütçesinin hazırlanmasında
tüm emeği geçenlere teşekkür ediyor, sağlıklı
nesillere vesile olmasını diliyor ve sağlık
çalışanları başta olmak üzere hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi sıra Karaman Milletvekili Recep
Şekerde.
Buyurun Sayın Şeker. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ŞEKER (Karaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde söz aldım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aynı zamanda, bu vesileyle, Karamanda gençlik
döneminde yaklaşık on beş yılını geçiren ve
annesini Karamana emanet eden Hazreti Mevlânayı vuslatının
745inci yıl dönümünde rahmetle anıyorum.
Sağlık
Bakanlığımızın dünyaya açılan penceresi olan
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğümüz,
uluslararası önemi haiz halk sağlığı risklerinin
ülkemize girmesini önlemek amacıyla uluslararası giriş
noktalarında gerekli her türlü sağlık tedbirini almakta, halk
sağlığını etkileyecek etkenlere karşı
alınacak kontrol önlemlerini belirlemekte ve uygulamaktadır. Ulusal
ve uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelerden kaynaklanan
yetkileri kullanarak görevlerini yerine getiren ve Osmanlıdan bugüne
yaklaşık iki asırdır kesintisiz hizmet vermekte olan
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğümüz,
geçtiğimiz yıllardaki ve günümüzdeki küresel salgın
hastalıklarda uyguladığı acil müdahalelerle ülkemizin
önemli bir kuruluşu olduğunu ortaya koymuştur. Kurum,
sağlık denetimleri, seyahat sağlık hizmetleri, tele
sağlık hizmetleri, gemi adamları sağlık
işlemleriyle ilgili hizmetleri yerine getirmekte olup kurum
tarafından 2018 yılında 33.149 gemiye serbest pratika, 33.067
gemiye patenta verilmiş, ayrıca 2.897 gemiye de gemi sağlık
sertifikaları düzenlenmiştir. Seyahat sağlığı hizmetleri
kapsamında, 2018 yılında 56.880 kişiye seyahat
sağlığı hizmeti verilmiş, 24.465 sarıhumma ve
26.655 tifo aşılaması yapılmış, 18.756
kişiye sıtmadan korunmaları için kemoprofilaksi
uygulanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlıkta Dönüşüm Programının hayata
geçtiği 2003 yılından bu yana yapılan
çalışmalarla hastanelerimizde koğuş tipi odalardan tek ve 2
kişilik nitelikli odalara geçilmiş, nitelikli yatak oranı yüzde
6dan yüzde 70 seviyesine yükseltilmiş, yoğun bakım yatak
sayımız 869dan 14.996ya, yanık yatağı
sayısı 35ten 487ye yükseltilmiştir.
2002 yılında nüfusumuz 65 milyon iken 3,1
olan kişi başı hekime müracaat sayımız 2018
yılında 81 milyon nüfusa rağmen 8,9a yükselmiştir.
Doğumda beklenen yaşam süresi 72,5 yıldan 78 yıla
yükselmiş, anne ölüm oranı 100 bin canlı doğumda 64ten
14,6ya, bebek ölüm hızıysa bin canlı doğumda 31,5tan
6,8e düşmüştür.
AK PARTİ iktidarı öncesinde yüzde 70lerde
olan aşılama oranı 13 antijene çıkartılmış
ve başarı yüzde 97lere ulaşmıştır.
Aile hekimi birimi başına düşen nüfus
2018 yılı itibarıyla 3.065 kişiye düşürülmüştür.
2012 yılından bugüne kadar 1 milyon 200 bin kişiye evde
sağlık hizmeti verilmiştir, 81 ilde 265 sağlık
tesisinde 1.587 yatakla anne misafirhanesi hizmeti sunulmaktadır.
Seçim bölgem olan Karamanda bir SSK hastanesinin on
sekiz senede bitirilemediği yıllardan, yine, AK PARTİ
iktidarında bitirilen, on beş senede yaklaşık 15 bin yeni
sağlık tesisinin yapılarak hizmete sunulduğu döneme
geçilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Hayalim.
dediği Şehir Hastaneleri Projesi hayata geçirilerek 8.358
yataklı 8 şehir hastanemiz vatandaşlarımızın
hizmetine sunulmuştur, yapımı devam edenler de
tamamlandığında 30.809 nitelikli yatağı hizmete açmış
olacağız.
Tütünle mücadelede Dünya Sağlık Örgütünün
ödüllü ülkesi hâline geldik.
Ülkemizin tamamını kapsayan acil
sağlık hizmetleriyle çağ atladık. 2008 yılından
günümüze hava ambulanslarıyla 42 bin vakanın, 2007 yılından
günümüze 6 deniz bot ambulansıyla 16 bin vakanın naklini ücretsiz
gerçekleştirdik.
Sağlık hizmetlerini ülkemizin
dışına taşıdık. Bugün itibarıyla Sudanda,
Bangladeşte, Somalide, Filistinde, Nijerde, Kırgızistanda
hastanelerimiz var. Bunlara ek olarak Suriyede Çobanbey, Mare, El Bab, Afrin,
Azez Ehli ve Cerablusta toplam 620 yatağı bulunan 6 hastaneyle
sağlık hizmeti vermekteyiz.
Ülkemiz, AK PARTİ iktidarıyla, uzun
hastane kuyruklarından, hastaların ve cenazelerin hastanelerde rehin
kaldığı, kalp ve benzeri ameliyatlar için insanların
arabasını, evini, tarlasını sattığı,
kızak üstünde doğumların yaşandığı, doktor
bulamadığı, ilaç bulamadığı talihsiz günlerden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Şeker.
RECEP ŞEKER (Devamla)
insanlarımızın
şifa bulduğu, can bulduğu, yüzünün güldüğü günlere
erişmiş, bu vesileyle de sağlık hizmetlerinden memnuniyet
oranları yüzde 72lere kadar yükselmiştir.
Tüm bu verilere ulaşılmasında
Sayın Cumhurbaşkanımıza, hizmet veren
bakanlarımıza ve her kademedeki sağlık
çalışanlarımıza şükranlarımı sunuyor, 2019
yılı bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyor,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekillerimiz,
Komisyon sıralarını ve Sayın Bakanlarımızı rahat
bırakalım lütfen, konuşmaları takip ediyorlar. Tebligat ve
taleplerinizi aralarda iletebilirsiniz, rica ediyorum.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) İş takibi
var, ihale takibi var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sisteme
girilmiyor, tedbiren hazır tutayım dedim ama sisteme giremiyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Açalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok,
şimdilik ihtiyaç yok, ben tedbiren söyledim.
BAŞKAN Tamam.
Şimdi sıra Nevşehir Milletvekili
Mustafa Açıkgözde.
Buyurun Sayın Açıkgöz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA AÇIKGÖZ
(Nevşehir) Sayın Başkan, kıymetli Divan, değerli
milletvekili arkadaşlarım ve aziz milletim; hepinizi saygıyla,
sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.
2019 yılı bütçemizin milletimize,
ümmetimize ve tüm bakanlıklarımıza hayır, bereket ve
güzellikler getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Başta bütün şehitlerimize, 15 Temmuz millî
irade şehitlerimize ve şehadete ulaşan bütün kardeşlerimize
Allahtan rahmet diliyor, gazilerimize minnetlerimi sunuyorum.
Tüm terör örgütleriyle en son terörist bitene kadar
kararlılıkla mücadelemiz devam edecektir. Milletimizin arasına
nifak tohumları ekilmeye çalışılarak meydanlara, sokaklara
çıkmaya davet ediliyor. Bedelini ağır ödeyecekleri davetlere
kimse tevessülde bulunmasın, aziz milletimiz bunlara fırsat vermez.
Değerli milletvekilleri, Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumunun misyonu, ilaç, tıbbi cihaz, geleneksel
bitkisel, destek ve ileri tedavi tıbbi ürünleri ile kozmetik ürünlere
yönelik düzenleyici, denetleyici, yönlendirici icraatlarla topluma hizmet
etmektir. Vizyonu ise insan odaklı, bilimselliğe dayalı,
değer üreten, uluslararası alanda öncü referans bir kurum
olmaktır.
Kurum gayretleriyle bu yılın
başında Uluslararası İlaç Denetim Birliği (PIC/S)e
tam üye olmuştur. Bu üyelik aynı zamanda ülkemizdeki ilaç üretiminin
kalitesinin tescili anlamına gelmektedir. Bu sayede ilaç
ihracatımızda önemli bir artış beklemekteyiz. Burada
başta Sayın Sağlık Bakanımızı, kurum Başkanımızı,
tüm kurumumuzu tebrik eder, başarılarının
devamını dilerim.
Dünyada sahte, kaçak, güvensiz ilaçla mücadele
denince akla bir sistem gelir: İTS. Gelişmiş ülkelerde kaçak
ürün oranı yüzde 10lardayken ülkemizde yüzde
sıfırlardadır. İlaç Takip Sistemi (İTS) dünyada bu
alanda ilk uygulamadır ve artık başka ülkeler de bu
uygulamayı kullanmaya başlamıştır. 2016
yılında devreye alınan Ürün Takip Sistemi (ÜTS) yine dünyada bir
ilke imza atmış, ürün güvenliği açısından kritik öneme
sahip bu sistemle tıbbi cihazlar ve kozmetik ürünler de bu kapsama
alınmıştır. Bu yıl başlayan tekil takip süreci
önümüzdeki yıl da devam edecek, tüm tıbbi cihazlar, üretim veya
ithalattan itibaren son kullanıcısına veya hastaya kadar takip
ediliyor olacaktır. Reçete Bilgi Sistemi (RBS) yenilenmiş ve Elektronik
Renkli Reçete Sistemi hayata geçirilmiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde ilaç sektöründe yerlileşme ve
millîleşmeyi çok önemsiyoruz. İlaç alanında başlatılan
millîleşme çalışmaları tüm sağlık ürünlerine
yaygınlaştırılacaktır. Nihai amaç, ilaçta,
aşıda, kan ürününde, tıbbi cihazda kendi kendine yetebilecek bir
ülke olmaktır. Bir diğer hedefimiz, dünya pazarında rekabet
edebilen bir üretim yapısına kavuşmaktır. Türkiye İlaç
ve Tıbbi Cihaz Kurumumuz tarafından 2023 vizyonu çerçevesinde,
geleceğimize yön verecek en kilit alanlardan biri olan medikal teknoloji
alanında kamu, üniversiteler ve sanayi bünyesinde atılması
gereken adımlar bütün boyutlarıyla ele alınarak buna yönelik
çalışmalar belirlenmektedir.
Ülkemiz, ilaç üretiminde dünya standartlarında
üretim yapabilecek bir altyapıya ve kapasiteye sahiptir. İlaçta
millîleşme projesiyle amaç, kullanmadığımız bu kurulu
kapasiteyi harekete geçirmek, ihracat odaklı büyümeyle teknolojinin
ihtiyaç duyduğu ileri teknolojiyi sağlayacak adımın
atılmasıdır. Türkiyede üretilebileceğini düşündüğümüz
ilaç miktarının yıllık tutarı 6,1 milyar TLdir. 2016
yılında başlayan millîleşme çalışmalarıyla
bugüne kadar maliyeti yaklaşık 3 milyar TL olan toplam 609 ilaç millîleşme
kapsamına alınmıştır. Geriye kalan yüzlerce ürün
içinse çalışmalar devam etmektedir. Bakanlığın ve
kurumun millîleşmedeki temel hedefi şüphesiz yerli etkin maddesini,
ilacını ve tıbbi cihazlarını üreten bir ülke hâline
gelmektir. Bunun için, dünyada uygulanan en etkin modellerden biri olan
startup modeli ülkemizde de hayata geçirilmiştir.
Sonuç olarak, düzenlemeleriyle, güçlü
uluslararası üyelikleriyle dünyaya entegre etkin denetim mekanizması,
güvenli ürüne erişimi tesis eden ve halkın
sağlığını temel alarak referans bir kurum olma
vizyonuyla ilerleyen bu kurumun daha da güçlenmesi, ülkemizin bu alandaki söz
sahipliğini etkin hâle getirecektir.
Değerli milletvekilleri, Filistinde insanlar
değil insanlık ölüyor. Müslümanların ortak davası Kudüs,
bizim için bir medeniyet çınarıdır. Hangi dilden, dinden,
milletten olursa olsun, terör devleti İsrailin Filistindeki
işgalinin son bulması için uluslararası kamuoyunda çaba sarf
eden başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan ve barış elçilerine şahsım ve mazlumlar
adına teşekkür ediyorum, bu vesileyle kutlu belde Kudüse selamlarımı
iletiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; gökyüzünde uçan balonlarıyla, yer altındaki
medeniyetiyle, butik otelleriyle dünyada eşi benzeri olmayan
Kapadokyamıza sizleri tatil yapmaya bekliyoruz inşallah.
Tekrar 2019 bütçemizin hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Açıkgöz.
AK PARTİ Grubu adına son söz Niğde
Milletvekili Selim Gültekinde.
Buyurun Sayın Gültekin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELİM GÜLTEKİN
(Niğde) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin altıncı
turunda Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
bütçesi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Kısa adı TÜSEB olan Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı, sağlık
bilimleri ve teknolojisi alanında bilgi üreterek ülkemize ve
insanlığa hizmet etmek amacıyla 2015 yılında
kurulmuştur, merkezi İstanbuldadır; bilim ve teknoloji
alanında serbest rekabete dayalı, şeffaf ve eşitlik
ilkeleri çerçevesinde bilimsel araştırmalar yapan ve destek veren bir
kurumumuzdur.
Sağlık, bilim ve teknoloji alanında
Türkiyenin rekabet gücünü artırmak ve sürekli kılmak, kalkınma
planı hedefleri ile Sayın Cumhurbaşkanımızın
belirlediği öncelikleri de dikkate alarak ülkemizin ileri teknoloji ve
inovasyon ihtiyacını karşılamak, yeni ürünlerin üretimini
ve var olanların geliştirilmesini sağlamak, bilimsel
araştırmalar yapmak, yaptırmak, bu araştırmaları
koordine etmek, teşvik etmek, AR-GElere katkı sağlamak TÜSEBle
amaçlanmaktadır. Yani TÜSEB dünyada sağlık endüstrileri
alanında meydana gelen bilimsel gelişmelere ve yenilikçi
çalışmalara uyum sağlamak, ülkemizin sağlık hizmeti
sunumunda yakaladığı başarıyı bilimsel ve AR-GE
alanında sürdürmek amacıyla kurulmuştur.
TÜSEB, bünyesindeki Kanser, Biyoteknoloji, Anne,
Çocuk ve Ergen Sağlığı, Halk Sağlığı ve
Kronik Hastalıklar, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp,
Sağlık Hizmetleri, Kalite ve Akreditasyon, Sağlık
Politikaları olmak üzere 7 enstitümüzde çalışmalarını
yürütmektedir.
TÜSEBin faaliyetlerine birkaç örnek vermek
gerekirse, Türkiye Genom Projesiyle kanser dışı
hastalıkların ve risk faktörlerinin hem erken tanı hem de
kişiye özgü tedavi uygulamasına geçilmesi planlanmaktadır. Bu
amaçla Ankara Dışkapı Eğitim ve Araştırma
Hastanesine bağlı Aziz Sancar Araştırma Merkezi hizmete açılmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın İkinci 100 Günlük Eylem
Planında da açıkladığı gibi, Millî Aşı
Üretim Projesiyle başta Kırım Kongo kanamalı ateşi
aşısı ve yetişkin tip tetanos-difteri aşısı
olmak üzere, yerli aşı üretimi konusunda TÜSEB bünyesinde
Aşı Bilim Kurulu oluşturulmuş ve ülkemizin aşı
AR-GE ve üretim yol haritası belirlenmiştir. Yine, yerli plazmadan
plazma ürünlerinin Türkiyede üretilebilmesine yönelik proje sözleşmesi
imzalanmış olup AR-GE çalışması Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığınca yapılacaktır.
Ayrıca, obeziteyle mücadele kapsamında 30 obezite merkezi kurulması
çalışmaları da başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ olarak sağlığa önem veriyoruz. AK
PARTİmiz iktidara geldiği 2002den bugüne İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. düsturuyla uygulamaya geçirdiği
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla sağlık
alanında dünyanın örnek aldığı, devrim
niteliğindeki reformlara imza atmıştır. Dönüşümün en
büyük getirisi ilgili kurumların tek çatı altında
toplanmasıyla vatandaşlarımızın üst düzeydeki
sağlık hizmetlerine en basit şekilde erişiminin
sağlanması olmuştur. 2002 yılında
sağlığa ayrılan bütçe yüzde 11,3le 13,5 milyar TL iken
2019 yılında 16,3le yaklaşık 11 kat artarak 157 milyar
TLye ulaşmıştır. Yine, 2002den sonra
vatandaşlarımız evde sağlık hizmetiyle
tanışmışlardır. Bugün 1 milyondan fazla vatandaşımıza
evde sağlık hizmeti verilmiştir. Birçok reformların
ışığında sağlık hizmetlerindeki memnuniyet
oranı 2002de yüzde 30-40lardayken günümüzde yüzde 70-80lere kadar çıkmıştır.
On altı yıllık AK PARTİ
iktidarımız döneminde Niğde ilimiz de önemli sağlık
yatırımlarına kavuşmuştur. Bunun en güzel
örneğiyse 2013 yılında açtığımız modern, 400
yataklı eğitim ve araştırma hastanemizdir. Öyle ki 2002
yılına kadar ilimizde ileri görüntüleme cihazları bile yokken
şu anda hastanemiz bünyesinde MR, EEG, tomografi gibi ileri görüntüleme
işlemlerinin yapıldığı, stentlerin
takıldığı, anjiyo hizmetlerinin
yapıldığı bir dönemi yaşamaktayız. Yine,
yakın zamanda Bor, Ulukışla ve Çiftlik ilçelerimizdeki devlet
hastanelerimiz yeni binalarında daha modern şekilde hemşehrilerimize
hizmet vermeye başlamışlardır. Ayrıca,
Sağlık Bakanımızın desteğiyle ek 400 yataklı
yeni bir hastane, ağız ve diş sağlığı ile
aile sağlığı merkezleri proje çalışmaları da
devam etmektedir. En son 6 Aralıkta, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın imzası ve YÖK
Başkanımızın desteğiyle Niğde Ömer Halisdemir
Üniversitesi bünyesinde Bor Sağlık Bilimleri Fakültesi kurulma
kararı ve yakın zamanda da ülkemizin hekim ihtiyacını
karşılayacak olan tıp fakültemizin de kurulmasıyla
Niğdemiz sağlık alanında önemli kazanımlar elde
etmiştir, etmeye de devam edecektir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığımızın 2019 yılı için 50
milyon 136 bin TLlik bütçesinin ülkemiz için çok yararlı olacak
çalışmalarda kullanılacağını ümit ediyor, bu
duygularla bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, ekranları başında bizleri izleyen
aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gültekin.
Böylece, arkadaşlar, AK PARTİ Grubu
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına konuşmalara başlıyoruz.
Birinci olarak Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın Hatımoğulları
Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on bir dakika.
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığının bütçesini konuşurken
şüphesiz, esasen politikasını konuşmamız gerekiyor ki
bütçe ona göre planlansın.
Şu an Türkiye'nin iç siyaseti dış siyasetin
ağır etkisi altında ve savaş siyaseti üzerine, şiddet
siyaseti üzerine varlığını sürdürmektedir.
Dolayısıyla her geçen sene ayrılan bütçe biraz daha
artmaktadır. Küçük bir rakam vermek istiyorum: 2019 için ayrılan
ödenek 2018e göre yüzde 21,5 artmış durumdadır. Sosyal güvenlik
harcamalarına ayrılmış olan paydan 10 milyona yakın
bir pay kısılıyor ve bu Bakanlığa bu pay
ayrılmaktadır. Aşırı güvenlikçi politika,
halkların parasıyla halkın sırtındaki sopayı
üzerinden eksik etmeyen bir siyaset güdülmektedir. İnsanca
yaşamın ve bütün evrensel değerlerin üzerine basmak gerçekten
çok pahalıdır. Hâlbuki eşit ve özgür bir ülke yaratmayı
başarabilseydik o çok daha ucuzdu, maliyeti düşüktü ve çok
kıymetli, çok değerliydi ama bunu yapamıyoruz ne yazık ki.
Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonu sunumunda
şunu ifade etmişti: Dünyada ve bölgede olumsuz
değişimlerin doğurduğu güvenlik ihtiyacı, artan kaos
ve karmaşa güvensizliği artırmaktadır. Evet, küresel
sermayenin içinde bulunduğu krizin bölgesel yansımaları ve
ülkemize yansımaları şüphesiz ortadadır, hepimizin siyasi
birikimi bunu değerlendirmeye yeter ancak bizler şunu ifade etmek
zorundayız ki: Türkiye burada emperyalist güçlerin bölgedeki
taşeronluğunu yapmamış olsaydı, yapmaya devam etmiyor
olsaydı, Türkiye bu bölgede barışı inşa eden,
barışı tesis eden politikalar üretmeyi başarmış
olsaydı bu kadar ciddi güvenlikçi politikalara ihtiyaç duymayacaktık.
Mevcut olan iktidar kendi faşist rejimini daha
da derinleştirmek için sadece 15 Temmuz askerî darbe girişimini bir
lütuf olarak görmedi; Orta Doğudaki gelişmeleri, Iraktaki
karmaşayı, Suriyedeki karmaşayı da iç siyasetin önemli bir
malzemesi hâline getirdi, bunu da Allahın lütfu olarak gördü. Güvenlikçi
siyaset dedikçe sınırlarda güvensizlik daha da arttı.
Sınır illerinde yaşayan insanlar kendini asla güvende
hissetmiyor. Her an IŞİD, El Nusra ve uzantısı çetelerin
saldırılarıyla karşı karşıya kalabilmekten
korkuyor ve çekiniyor insanlar. Zaten Türkiye bununla ilgili çok şey
yaşadı. Bakın, Suruçu yaşadı, gar
katliamını yaşadı; göz göre göre, bile bile bunlar
yaşandı ve bunlara ne yazık ki göz yumuldu çünkü içerideki
iktidarı perçinlemek için âdeta bunlara yol verildi.
Şimdi de kuzey Suriyeye müdahale gündeme
gelmiş durumda. Bunun yerel siyaset için yapıldığını,
iç siyaset için yapıldığını çok iyi biliyoruz çünkü
yaklaşan yerel seçimleri başka türlü kazanma şansınız
yok. Çünkü ekonomiyi o kadar kötü idare ettiniz ki çünkü bu ülkeye o kadar zor
günler yaşatıyorsunuz ki, bu ülkede toplumu o kadar
kutuplaştırdınız ki, tabii ki sizlere halk bir cevap
verecek ama siz yine güvenlikçi siyaseti devreye sokarak Bakın,
sınırlarımızda ihlaller var. Bakın,
sınırlarımız güvenli değil. diyerek şimdi de kuzey
Suriyeye bir operasyon hazırlığı içindesiniz. Bundan
vazgeçin en iyisi demek istiyorum.
Türkiyede mevcut olan iktidar ne yazık ki
ırkçı kliğin ağır etkisi altına girmiştir.
Beğenerek söylemiyorum ama ümmetçiliğinizle çelişiyorsunuz.
Sizler yine bir güç, bir ittifak adına ırkçı kliğin
peşine takılmış gidiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, ben OHALin Türkiyede
yarattığı acımasız serüvenden birkaç örnek vererek
devam etmek istiyorum. Kanun hükmünde kararnameler Anayasanın üstünde
sayıldı. 130 bini aşan ihraçlarla doktor ve
öğretmensizlikten kıvranırken bu ülke, atamalar
yapmadınız ve hâlâ güvenlik soruşturmaları yaparak
insanları açlığa mahkûm ediyorsunuz. Yasalarda tanımlı
olan basit gösteri ve yürüyüşlere en ağır şekilde müdahale
ediyorsunuz. Bilim çağı diyorsunuz ama düşünce ve ifade
özgürlüğüne her türlü sınırı getiriyorsunuz. Sosyal medya
kullanımına dahi cezalar yağdırıyorsunuz. Bakın,
Arabistanda internet kullanımı sınırlı. İranda
Humeyni iktidara geldiğinde radyoları bile yasakladı. Şu
an, sizler tarih sayfalarında o örneklerin yanında yerinizi
alıyorsunuz.
İşkenceye sıfır tolerans dendi
ama ne yazık ki ben matematik bilinmediğini düşünüyorum, neye
sıfır dediyseniz onu fazlasıyla yaptınız. O yüzden,
siyaset tedrisatı yanında matematik tedrisatını da
önermekteyim.
Bu toplumun en önemli değerlerinden birisi
cenazelerdir, törenleridir fakat sizler Aysel Tuğlukun annesinin
Ankarada gömülmesine dahi izin vermeyen zihniyeti beslediniz. Bitliste
Yukarıölek köyünde 267 cenazenin mezardan çıkarılmasına ve
ailelerine teslim edilmemesine seyirci kaldınız, teşvik ettiniz.
Taybet ananın cenazesi günlerce ortalıkta kaldı, Cemile
kızımızın bedeni günlerce buzdolabında bekletildi.
Bu Meclisin tarihine eklenmiş en önemli kara
sayfalarından bir tanesi dokunulmazlıkların
kaldırılmasıdır. HDP'yi siyasetsiz bırakmak, HDP'yi bu
Mecliste yok etmek için -bu Meclisin hepsinin günahıdır bu-
dokunulmazlık getirildi ve eş genel başkanlarımız,
milletvekillerimiz şu an cezaevinde.
Sadece bununla yetinmediniz. Bugün Sayın
Demirtaş için AİHMin aldığı kararın
uygulanmaması için bizzat Cumhurbaşkanı devreye girdi ve
talimatlar yağdırdı ve Sayın Demirtaş duruşmada
şunu ifade etti: Beni yargıçlar yargılamıyor, AKPnin il
yöneticileri yargılıyor. Ne kadar doğru bir ifade değil
mi?
Kayyumlar meselesi, yine, bu serüvenin önemli
örneklerinden birisi. 96 DBPli belediyeye kayyum atandı ama bu
belediyelerle ilgili yapılmış olan hiçbir araştırmada
ve çalışmada zerre kadar yolsuzluğa rastlanmadı. Ama en
büyük yolsuzluk, Sayıştay raporlarına
baktığımızda, İstanbul ve Adana büyükşehir
belediyelerindedir. Neden oralara kayyum atamadınız, neden
oraları gözden geçirmiyorsunuz? Çünkü sizin belediyeleriniz, bunu çok iyi
biliyoruz.
Ve yine bu serüvenin en önemli örneklerinden biri
Cumartesi Annelerine karşı davranışlarınız,
Cumartesi Annelerini âdeta saçından, tülbendinden sürükleyerek
gözaltına aldınız, bununla da yetinmediniz, Sayın Bakan,
sizler -Arjantindeki darbecilerin bile yapmadığı gibi-
analarımıza paçoz dediniz, bununla da yetinmediniz, Sayın
Eş Başkanımız Pervin Buldanı tehdit ettiniz. Komisyon
toplantısında Ebrü Günay arkadaşımızı tehdit
ettiniz, parmak salladınız.
Ve yine, bu iktidar döneminde kadınlara yönelik
şiddet hızla artmış durumdadır, yüzde 1.400
oranında şiddet artmış durumdadır. Sadece 2018de 225
kadın katledilmiştir. İşte, 25 Kasımda, Kadına
Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde, eğer bir
ülkenin İçişleri Bakanı çıkıp İstanbulda
yaşanan olaylarda istismarcılar, hevesliler polise hücum ettiler.
diyebiliyorsa bu anlayış kadına yönelik şiddeti ve
cinayetleri cesaretlendiren bir anlayıştır, bunu unutmayın.
Değerli arkadaşlar, güvenlikçi
anlayışın yarattığı atmosferde ekonomik kriz daha
da derinleşecektir, çözüm bulamazsınız. Ben bir sosyalist olarak
şunu söylüyorum: Bugün sermaye bile kendini Türkiye'de güvende hissetmemektedir,
bunun da ekonomik krizin derinleşmesinde önemli payı vardır.
Cumhurbaşkanı ikinci 100 Günlük Eylem
Planını açıklamıştır ve Eylem Planında
Kur ve faizle bize pranga vurmak istediler ama başaramadılar. diye
söyleyebiliyor, kayıt dışı ekonomiyle mücadele
edileceğini söylüyor. İktidarınız boyunca bunlarla mücadele
etmediniz de bu kayıt dışı ekonomiyi uzaylılar
yaratmış gibi insanlara nasıl anlatıyorsunuz? Bu balon
sönmeye başladı; işçi aç, yoksul sefalet içinde, işsizlik
diz boyu; evine ekmek alamayan insanlar var, domates, patates el yakıyor,
insanlar borç harç içinde yüzmektedir fakat siz faturayı 3-5 çuval
patates, domates saklamış olan esnafa çıkararak kendinizi
rahatlatmış oluyorsunuz. Bakın, bu, bir manav ve tablacı
sizin 2023 vizyonunuzu bozmuş anlamı taşır fakat bence bu
vizyon şöyle bozulacaktır: Bakın, Tunusta Buazizi bir
tablacıydı fakat Buazizinin oynadığı rol
Tunusta
Zeynel Abidin Bin Alinin kendisi ve aile çevresinde yaratmış
olduğu servet, zevküsefaya karşı, o tablacı Buazizi Tunusun
vicdanını harekete geçirdi; tıpkı şu anda sarı
yeleklilerin, bütün Avrupa ve dünyaya dalga dalga yayılan, toplumun
vicdanını harekete geçirmeye çalıştığı gibi
ve siz bunun farkındasınız ki Gezinin tozlu
dosyalarını raflardan indiriyor ve Gezi eylemcilerine cezalar
yağdırmaya başlıyorsunuz. Sizlere bir önerimizdir: Bu
Bakanlık, bütçesini oluştururken 2,5 milyar dolarlık S-400
füzelerine para ayıracağına barışın, huzurun bu
ülkede tesis edilmesi için bu parayı ayırmalıdır, yapay
güvenlikçi siyasetle artık hiç kimseyi kandıramazsınız.
Aksi takdirde, korkanlar korkutarak yönetmek istedikçe yönetemeyeceklerdir. O
nedenle korku imparatorluğu yaratıyorsunuz ama yönetemiyorsunuz.
Toplumu açlıkla daha fazla tehdit edemezsiniz. Bakın, Karun hikâyesi
vardır, bunu hepiniz bilirsiniz; Karun Musaya karşı zenginlik
etrafında bir felsefe ördü, bu felsefe; servet, zevküsefa felsefesiydi,
çıkar felsefesiydi ve bütün düzeni buna oturtmaya çalıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Arapçada
bir söz vardır:
(x) Aynısı, Karun
için yaşandı, sizler için de yaşanacaktır. En nihayetinde
Karun toprak tarafından yutuldu ve yerin 7 kat dibine girdi.
Güç zehirlenmesi artarak devam edince, o zehir döner
sizleri de zehirler. Biz, bütün bu zehre rağmen, panzehir olarak
barış kardeşlik özgürlük eşitlik adalet diyoruz
ve Halk için bütçe demeye nasıl devam ettiysek daha önceki süreçlerde,
şimdi de aynısını demeye devam ediyoruz. Halk için bütçe
istiyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, İç Tüzük 60a göre bir söz talebimiz olacaktır, uygun
görürseniz yerimden
BAŞKAN Buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, 10 sıra sayılı 2019
Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının altıncı
tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; buradaki konuşmanın
içerisinde partimize yönelik pek çok ithamda ve sataşmada
bulunulmuştur.
Şunlara bir açıklık getirmekte fayda
olduğu kanaatindeyim: Savaş siyaseti şiddet siyaseti ve
güvenlikçi politikalar gibi terimler kullanıldı.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, devlet
halkının güvenliğini sağlamakla mükelleftir, bu anayasal
bir yükümlülüktür. İnsanların güvenliğini sağlamaktan,
insanların rahat bir şekilde hayatını sürdürmesinden kim,
neden rahatsız olur? Rahatsız olanlar belli. Rahatsız
olanları bu millet de iyi bilmekte, biz de iyi bilmekteyiz. Bundan
rahatsız olan terör örgütü. Mücadele edilen kim? Terör örgütü.
Rahatsız olan kim? Terör örgütü. Manevra kabiliyetini kaybeden kim? Terör
örgütü. Dolayısıyla mücadelemiz bunlara yöneliktir. Halkın
parasıyla halkın sırtından sopayı eksik etmemek
ifadesi de son derece yanlış bir ifadedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Burada, Türkiye
Cumhuriyeti vergilerle bütçesini oluşturur, bu doğrudur fakat
sopayı PKKnın sırtından eksik etmemektedir, halkın
değil fakat PKKnın sesi, maalesef, bu milletvekili aracılığıyla
buradan gündeme gelmektedir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Kendine gel!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Emperyal güçlerin
taşeronluğunu yapmasaydınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, Silahlı Kuvvetlerimiz
ve güvenlik güçlerimiz bir operasyon hazırlığında. Orada
uşakları görüyorsunuz değil mi? Amerikan bayraklarının
arkasına saklanan uşakların kim olduklarını, onlara
kimlerin sırtını dayadığını, kimlerin
kimlerin taşeronluğunu yaptığını gayet iyi
görmektesiniz. Dolayısıyla biz o taşeronların
kafasını ezmek için oraya gidiyoruz ama maalesef, ses yine buradan
çıkmakta. Burada, Türkiyede eğer bir faşist parti
aranıyorsa Halkların Demokratik Partisidir; kendilerinden daha
faşist bir parti Türkiyeye gelmemiştir, yoktur. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Aynaya
bakın, aynaya! Aynaya bakın!
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Bu kadar
provokatif konuşmayın.
BAŞKAN Arkadaşlar
Arkadaşlar,
sessiz olalım.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, toparlıyorum.
Sınırda yaşayan
vatandaşlarımızın can güvenliğinden bahsedildi;
IŞİD, El Nusra gibi terör örgütlerinden bahsedildi; her ne hikmetse
PKKyı saymayı unuttu hatip. Bakın, orada, Cizrede, Surda,
bizim güney sınırlarımızdaki ilçelerimizde çukurlar kazarak
insanların mahremine giren, apartmanlarına giren, onları orada
kalkan olarak kullanan PKK terör örgütü değil miydi?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Sizdiniz, siz, siz!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Niye
konuşmuyorsunuz bunu? O sopa PKK terör örgütünün sırtından eksik
edilmiyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Şırnakı yerle bir eden sizsiniz, siz!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bunların da
bu terör örgütlerinin de hakkından Türkiye geldi ama her ne hikmetse hatip
onu da saymaktan imtina ediyor; aman ona bir söz gelmesin!
Bakın, sayın milletvekilleri, Suriyenin
-kuzey Suriye değil- kuzeyine bir harekât yapılacaktır, o da
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği içindir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Hadi
canım oradan!
TUMA ÇELİK (Mardin) Oradan Türkiyeye bir
saldırı yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkiyede
eğer
Partimize yönelik Irkçı bir kliğin etkisi
altındadır. ifadesi kullanılmıştır. Bakın,
burada HDPden daha ırkçı ve faşist bir parti yoktur. Bunu çok
iyi bilmeniz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Aynaya
bakın, aynaya!
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Böyle bir
konuşma olabilir mi ya? Ne kadar provokatörsün ya!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Herkes
burada, Süryani burada, Alevi burada, Arap burada, herkes burada; buraya
ırkçı diyor adam.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bitiriyorum.
Kendilerine oy vermeyenlere karşı
nasıl bir hasmane tutum içerisinde olduklarını ve az önce
buradan sözcülüğünü yaptığı PKK terör örgütünün HDP
aleyhine bir şey söylenildiği zaman nasıl katlettiğini
gayet iyi biliyoruz ve görmekteyiz.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Cemevi
önünde katledildi Uğur Kurt, cemevi önünde katlettiniz. Hesabı
sorulmalı. O polis hâlen dışarıda dolaşıyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Aysel
Tuğlukun annesine yapılana müdahale eden güvenlik güçleridir.
Oradaki provokasyonu önleyen güvenlik güçleridir. Olayı başından
itibaren Sayın Cumhurbaşkanımız ve İçişleri
Bakanımız engellemek için ellerinden geleni
yapmışlardır.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Uğur
Kurtun hiçbir suçu yoktu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) O bir
provokasyondu. Gerekli izahatlar ve açıklamalar yapılmasına
rağmen, hâlen aynı yerin etrafında dönüp dolaşıp
duruluyor. Sanki bu bir parti politikası ya da bir devlet
politikasıymış
İnsanlar, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olan herkes, öldüğü zaman, Rahmetirahmana
kavuştuğu zaman istediği yere defnedilme hakkına
sahiptirler. Bu, 81 milyon vatandaşımız için aynı
şeydir.
DİLAN DİRAYET TAŞDEMİR
(Ağrı) Kaç dakika konuşacak Başkan, beş dakika
mı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kadınlara yönelik şiddetten bahsediliyor.
FATMA KURTULAN (Mersin) 60a göre kaç dakika
Başkan?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi, bir
partinin söylediklerinin dikkate alınabilmesi için, söylediklerinin
kıymetli olabilmesi için
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sana
mı soracağız ne söyleyeceğimizi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın, size
çok kısa bir şey okuyacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Teröristlerden
Y.S. ifadesinde
BAŞKAN Sayın Muş,
tamamlayalım. (HDP sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir kadın
için Kandil demek, tecavüz demektir. Kandilde kadın, isteyenin
dilediğince kullandığı bir metadır. Bakın, bunu
söyleyen, yakalanan bir terörist.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Çirkinsiniz, çirkin!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kim için söylüyor?
Kandilde, dağdaki teröristlerin kadınlara yönelik
yaptıklarından tek kelime duydunuz mu? Duyamazsınız. Tek
kelime ifade ettiler mi? Etmezler, edemezler. (HDP sıralarından
gürültüler)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Kandilde
mi gördünüz onları?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Çünkü onlar
konuşuyorken onları izliyorlar, dinliyorlar, o metnin
dışına çıkarsa neler olacağını gayet iyi biliyorlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla
yaptıkları açıklamanın hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika, talep sırasına
göre veriyoruz.
Sayın Akçay
3.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Cumhur İttifakının
Türkiyeyi zayıflatarak uluslararası operasyonlara açık hâle
getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya
kararlı bir ittifak olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, Cumhur İttifakını da hedef
alan birtakım ifadelerde bulunuldu. Şimdi, öncelikle o ithamları
kendisine bir iade ediyoruz. Cumhur İttifakı, Türkiyeyi hedef alan
saldırılar karşısında parti çıkarları ve
günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya
koymaya ve Türkiyeyi zayıflatarak uluslararası operasyonlara
açık hâle getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında
yer almaya kararlı bir ittifakın adıdır. Bu kapsamda, terörle,
teröristle ve teröristlerin yandaşları ve yardakçılarıyla
da bir mücadele söz konusudur. Zannediyorum rahatsızlık da bundan
ileri gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdilik bu kadarla
yetiniyorum Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay, buyurun.
4.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve 6 milyon oy almış bir partinin terörize edilmesini
doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Muşun, normalde, 69a göre
sataşmadan söz isteyip kürsüde iki dakika konuşup inmesi
lazımdı. Hatip on bir dakika konuştu, Sayın Muş on üç
dakika konuştu. Ben de mütekabiliyet çerçevesinde
BAŞKAN On üç değil, dört dakika.
FATMA KURTULAN (Mersin) Siz bunu hep
yapıyorsunuz, bu iki partiye bunu hep yapıyorsunuz Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gel, beşte
uzlaşalım Başkan.
Şimdi, bütçe tartışmalı bir
safhaya geçerken -tabii, hassas bir konu İçişleri
Bakanlığı bütçesi- ben, aslında yüce Genel Kurula bu
vesileyle kimi önerilerde bulunmak da istiyorum, gördüğüm bir yanlışı
da ortaya koymak istiyorum.
Terör örgütleriyle mücadele devletin işidir.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, PKKsıyla, IŞİDiyle,
FETÖsüyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
bütün terör
örgütleriyle devletin katı, kesin, etkin bir mücadele etmesini hep
söyleyegeldik. Hatta Devlet, terör örgütleriyle müzakere yapmaz. Siyasette
müzakere ve münakaşa vardır ama devlet terör örgütleriyle müzakere
yapmaz. Müzakere yaparsanız terör örgütlerini meşrulaştırırsınız.
dedik ama işine geldi mi terör örgütüyle masaya oturan bir siyasi
anlayışın, daha sonra sandık kaygısına
dayalı olarak sandık sonuçlarını barut kokusuna endeksleyen
bir anlayışın daha sonra da 6 milyon oy almış bir
partiyi terörize etmesini doğru bulmuyoruz, kriminalize etmesini doğru
bulmuyoruz. Eğer bu ülkede sahiden 6 milyon terörist varsa bu ülkeye zaten
uğurlar olsun, uğurlar olsun.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) 6
milyon terörist
ENGİN ALTAY (İstanbul) Arkadaşlar,
milletin oyuyla buraya gelmiş bu partinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Halkların
Demokratik Partisinin bir sayın üyesi yarın o kürsüde oturacak. O
zaman Meclisi teröristler işgal etti. mi diyeceksiniz? Böyle şey
olmaz kardeşim, yapmayın! Ben hep şunu söylüyorum: PKK
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) 6
milyonu terörist
(HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Sayın
Altay konuşuyor, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yarın Mithat
Sancar oraya oturduğu zaman Meclis Başkanlığında bir
terörist oturuyor. mu diyeceksiniz?
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Baş teröristse
Başsa olur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, sen niye
cevap veriyorsun arkadaş, söz al, konuş ya! Allah Allah ya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sana cevap
vermiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Altay, Genel Kurula hitap
edin.
Arkadaşlar, lütfen kesmeyelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben hep
söylediğim şeyi bir kere daha üzülerek söyleyeceğim. PKK terör
örgütü
PKK terör örgütü
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Dışarı gel. diyor ya!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ya
arkadaşlar bu Dışarı gel. demek ne demek? Her
konuşan dışarı mı çağırılıyor?
Böyle bir şey olabilir mi ya?
BAŞKAN Arkadaşlar, sayın grup
başkan vekili konuşuyor, lütfen
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ya herkes
burada dışarı mı çağırılacak? Her
konuşan, biz burada konuşmuş olanlar sürekli
dışarıya mı davet edileceğiz? Böyle bir şey olur
mu ya? Burası kahvehane mi ya?
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın Altay, tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben, bu gerilim
olmasın diye bu konuşmayı yapıyorum aslında.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Kaçtı,
kaçtı; kaçtı, gitti. (HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ya kaçmadı
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) Niye
kaçsın?
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ne kaçacak? Senden mi
korkup kaçacak ya?
BAŞKAN Arkadaşlar
Değerli
milletvekilleri, lütfen karşılıklı
tartışmayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Karşılıklı tartışma yok, parmak
sallayıp dışarı çağırıyor ya!
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ne biçim söz, niye
kaçsın ya? Nereye kaçacak ya? (HDP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Altay sözlerini
tamamlasın, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, ben de tam bu
manzaraların nasıl olsa bundan sonraki konuşmalarda da
yaşanacağını öngördüğüm için bunu yapıyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Baki
Baki,
tamam.
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) Ya Kaçtı.
diyor.
Sizden kaçan sizden kötü olsun!
BAŞKAN Arkadaşlar
Değerli grup
başkan vekilleri
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, Milliyetçi
Hareket Partisi grup başkan vekilleri konuşurken siz de gürültü
yapın.
Ben de işte bu endişem nedeniyle bu sözü
aldım Sayın Başkan. PKKnın Kürt sorunundan beslenmesi,
istismar etmesi olağandır, olabilir ama siyasetin, siyasi partilerin
terörü istismar etmemesi, terör olaylarını bir siyasi
çıkarıma dönüştürme arzusu içinde olmaması gerekir. Bunu
söylüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Yazık günah, orada bir şehit annesi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biraz önce
rakamları aldım. Sayın Bakan, evet, söylüyorsunuz;
doğrudur, güzeldir; dağa çıkışlar azaldı.
İyi, bundan memnun oluruz tabii ki, tabii ki memnun oluruz ama şehit
sayıları azalmıyor, azalmıyor. Yani evlere ateş
düşüyor. Daha dün 1 şehidi uğurladı Türkiye.
Arkadaşlar, bunun siyaseti olmaz, ölenler bizim
çocuklarımızdır, bunun siyaseti olmaz. Bunu yapmayalım diye
peşinen bu uyarıyı yapıyorum. Elbette siyasettir,
münakaşa yaparız, müzakere ederiz ama gelin, Allah için, bu vatan
için, bu bayrak için, bu devlet için, bu terör örgütleri üzerinden Sen
şöylesin, ben böyleyim... Hukuk diye bir kavram var, yargı diye
bir mekanizma var çürümüş de olsa, kokmuş da olsa. Kimse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hani derler ya
Para ile imanın kimde olduğu bilinmez. Kim ne kadar vatansever, kim
ne kadar dindar, bunu ölçecek bir terazi insan evladında yok. Herkes
haddini bilsin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Biraz var, tam değil. Hepsini biliyoruz biz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, bir dakika
Sayın Hatımoğulları Oruç
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sataşma
var, kürsüden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sataşmalara Mehmet Bey
de biz de yerimizden cevap verdik.
BAŞKAN Takip ediyorum Sayın Akçay.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) İzin
verin, ona da biz karar verelim.
BAŞKAN - Sayın Hatip, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklamasında
Halkların Demokratik Partisine ve HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Değerli
arkadaşlar, Sayın Muşun bütün konuşması faşist
bir rejimin inşasının kabulüdür, reddi değildir. Demin
tedrisattan bahsettik, faşizm kavramının dönüp ne
olduğuna bakmak gerekiyor demek ki; öneriyorum, bakılsın.
Halkın sırtından sopayı eksik
etmemek ifadesini yanlış bulduğunu söyledi. Halkın
sırtındaki sopa
. İşçiler, emekçiler Ben ücretimi
istiyorum. dediği için gazlanıyor, sopalanıyor, coplanıyor,
kalkanlarla insanlar itilip kakılıyor. Her gün Türkiye bu manzarayla
karşı karşıya. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Nerede
yaşıyorsun sen, Türkiyede mi?
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) Nerede
yaşıyorsun sen?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Nerede gördün ya?
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Nerede?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Siz
Türkiyede eğer televizyon izlemiyorsanız, sokağa
çıkmıyorsanız o benim sorunum değil, sizin sorununuz.
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Nerede var? Örnek
ver.
BAŞKAN - Bir kişiye söz verdim, lütfen
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Cezaevleri
raporları ortadadır. Raporlar var insanların elinde, derneklerin
elinde; o raporlara dayanarak konuşuyorum ben. Burada bizler kendi
kafalarımızdan ürettiklerimizi değil, gözümüzün gördüğünü
ve raporların tuttuğunu ifade ediyoruz. Cezaevlerinde insanlar
işkence tezgâhlarından geçiriliyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Ayakta
sayım vermedikleri için insanlar darp ediliyor. Bu, işkence
değil de nedir? Bu, faşizm değil de nedir? İnsanlar
açlıktan, susuzluktan kırılmışken OHAL kalksın.
diye TÜSİAD rapor yayınladığında dönülüyor,
TÜSİADa şöyle deniyor: Biz sizler için OHALi tutuyoruz. OHAL
olmasaydı şu an işçiler greve giderdi ve sizin
başınıza bela olurlardı. diye TÜSİADı ikna
etmeye çalıştınız. Bu, faşizm değil de nedir; ben
sizlere soruyorum.
Ayrıca da siyasiler üzerindeki tehditten
artık vazgeçin, vazgeçin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Biz burada özgürce bu kürsüyü kullanacağız. Bizi gerek
burada gerek komisyonlarda gerek çarşıda, pazarda, sokakta gerekse de
odalarımıza telefon ederek tehdit etmekten vazgeçin. (HDP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
Kim tehdit ediyor, kim? sesi, gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bilgen, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, bütün yanlış politikaların
yükünün İçişleri Bakanlığına kalmış
olmasının Bakanlığın en büyük
bahtsızlığı olduğuna ve bir devleti başka
yapılanmalardan ayıran şeyin hangi koşullar olursa olsun,
muhatap kim olursa olsun hukuka bağlı kalmak olduğuna
ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Tabii, zor bir
bakanlığın bütçesini görüşüyoruz.
Adalet terazisi doğru
tartmadığında sorunu sopayla çözmekten başka bir iş
kalmaz. Hastanelerde insanca çalışma koşulları
olmadığında, acil servislerde 300 numaralı sıralar
olduğunda hastanede şiddeti önlemeye güç yetmez. Okullar çeteleşmişse,
millî eğitim politikası sorunluysa onu sadece polisiye tedbirlerle
çözmeye çalışırsınız ama hiçbir yere
varamazsınız. Dolayısıyla, aslında bütün
yanlış politikaların yükünün İçişleri
Bakanlığına kalmış olması galiba bu
Bakanlığın en büyük bahtsızlığı. Ama her
şeye rağmen bir devleti başka yapılanmalardan ayıran
şey, hangi koşullar olursa olsun, muhatap kim olursa olsun hukuka
bağlı kalmaktır.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanının kabul ettiği ve sorunlarını
kendi sorunu kabul ederek çözeceğini iddia ettiği Cumartesi
Annelerine tarihte ilk defa sizin döneminizde, bırakın izin vermeyi,
gazla müdahale edildi, yaşlı kadınlar sokaklarda itilip
kakıldı.
Çok somut bir örnek vereceğim, bakın
pazartesi günü -Sayın Bakan- eş genel başkanımız
Karsta kapalı bir salon toplantısı yapacak, kapalı salon
toplantısı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) İki gündür ben neyle
uğraşıyorum biliyor musunuz? Kırk sekiz saat önce
kapalı salon toplantısı için izin alınması
gerektiğini iddia ediyor Karstaki Güvenlik Şubedeki polisler. Hangi
kanunda yazıyor kapalı salon toplantısında kırk sekiz
saat önce izin alınacağı değerli arkadaşlar? 2911de
yok kapalı salon toplantılarıyla ilgili bir izin. Üstüne üstlük
şunda ısrar ediyorlar, diyorlar ki: Toplantı geldiğinde
göreceksiniz böyle yapacağız. İçeriye parti üyesi olmayan hiç
kimse alınmayacak.
Şimdi, bir siyasi parti eş genel
başkanı salon toplantısı yapacak ve kırk sekiz saat
izin şartı koyacaksınız, İçeriye de üye olmayan hiç
kimse girmeyecek. diyeceksiniz; çok açık iddia ediyorum: Bu, bir siyasi
partinin çalışmasını engelleme suçudur ama herhâlde
kanunlar Karsta başka bir şey ifade ediyor; İzmirde,
İstanbulda, Ankarada başka bir şey ifade ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Bakın, dün söyledik,
tekrar, bir kez daha hatırlatıyorum: 15 Temmuz sonrasında,
şu anda da yine Kabinede bulunan bir Bakan, Sayın Albayrak,
çıktı, dedi ki: Muhtemelen, Roboskide FETÖ parmağı var.
Biz de sandık ki gerçekten, Roboskiyle -34 insan, çoğu çocuk, bir
şekilde hayatlarını kaybetmişler; başka tabir
kullanmıyorum, hayatlarını kaybetmişler diyorum- bu
insanlarla ilgili herhâlde 15 Temmuz dolayısıyla yeni bir
soruşturma süreci falan başlar, dosya yeniden açılır,
sayfalar yeniden açılır dedik. Şimdi, ne kadar doğru bir
tespitti, öylesine mi söylenmişti, 15 Temmuz sonrasının ruh hâli
içinde mi söylenmişti, bilmiyorum ama haklı bir tarafı
vardı çünkü o dönem kuvvet komutanlarının, bölgedeki
komutanların büyük kısmı şu anda cezaevindeler 15 Temmuzda
bu binaya bomba yağdırdıkları için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Cizrede, Surda,
Nusaybinde, birçok yerde -birçoğunuz da tanıklık etti ki-
aslında sivillerin oralardan canlarına bir şey gelmeden
çıkartılmaları pekâlâ mümkündü ve bazı şehirlerde bu
başarıldı. Bu, yerel inisiyatifin mülki amirlerde bulunduğu
yerlerde, birçok yerde başarıldı ama bazı yerlerde top
atışıyla mahalleler imha edildi değerli arkadaşlar.
Şimdi, o gün çatışmayı tercih
edenler, bombalamayı tercih edenler -yine demin ifade ettiğim gibi-
15 Temmuzda da 250nin üzerinde insanın ölmesinin
sorumlularıydı, görevlerinin başındaydılar. Şimdi,
buraya bomba yağdırınca kötü ama Sura, Cizreye bomba yağdırdığında
eğer bu normalse işte ırkçılık,
ayrımcılık, nefret tam da budur arkadaşlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Son olarak Sayın
Başkan.
Bir son örnek vereceğim size: Geçtiğimiz
yıllarda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Bursa Belediye
Başkanı, İstanbulda bazı ilçe belediye
başkanları görevlerini bıraktılar; bazıları ağlayarak
bıraktı, bazıları belki bırakmış gibi
yaptı, hâlâ bir şekilde yeniden gelmenin yollarını
arıyorlar ama eğer 96 belediyede insanlar yanlış belediye
başkanı seçti. Aslında, kendi yöneticilerini kendileri seçemez,
kendi yöneticilerini seçecek liyakate sahip değiller. Onun için de orada
kayyumlarla ilgili kanun uygulanamaz. Onların yerine, onları kimin
yöneteceğine biz karar veririz. diyorsanız, Bursaya başka ama
Digora başka, Erzurumun ilçesine başka bir şey
uyguluyorsanız, bunun adı nedir?
Ama meclis üyelerinin tamamı
yanlışsa, meclis üyeleri kendi aralarından bir başkan
seçemez pozisyondaysa işte deminki noktaya geliyorsunuz, o zaman 6
milyonun 6 milyonu da suçlu pozisyonuna geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Ve bu ayrımcı
uygulamayı, bu çok açık, çok net, herkese farklı uygulamayı
savunmanın imkânsızlığına rağmen, bakın,
hâlâ hendek üzerinden polemik yapıyorsunuz. Erzurumun ilçelerinde hendek
mi vardı değerli arkadaşlar?
Sayıştay 2017 raporunu
yayımladı. Burada sayılan iller: Ağrı, Van, Mardin;
yolsuzluk rakamları var. Sayıştay, hâlâ FETÖnün kontrolünde
olduğu için mi bu rakamları yazıyor, yoksa HDPli belediyelerin
belediye başkanları cezaevinde olmasına rağmen,
müfettişler bir şey bulamamış da şimdi kayyumları
bilerek, kasıtlı olarak mı suçlu durumuna düşürmeye
çalışıyorlar?
Siz iktidarsınız değerli
arkadaşlar, burada, siz hesap vereceksiniz, siz bizden hesap
sormayacaksınız; biz kendi muhasebemizi, kendi öz eleştirimizi
kendi platformlarımızda yaparız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son defa, buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Ama eğer bize
Dağda başka bir şey yapıyorsunuz, burada barış
şarkısı söylüyorsunuz. derseniz, deriz ki: Değerli
arkadaşlar, biz Diyarbakırda barış şarkısı
söylediğimiz gibi, burada aynı şeyi söyleyeceğiz. Ama o
gün, Kandile milletvekillerimiz giderken, eş başkanlarımız
giderken ya sizin talebinizle gitti ya izninizle gitti ya bilginiz dâhilinde
gitti; eğer bunların hiçbiri olmamışsa, o kadar insan oraya
size rağmen gitmişse bırakın bu konuyu bari hiç olmazsa
açmayın. Diğer partiler sorduğunda anlıyoruz, Biz hâlâ
barışın arkasındayız. diyoruz; hâlâ İnsanlar
ölmeden, konuşarak sorunları çözelim. diyoruz; sizin
milletvekilleriniz çıkıyor, çözüm sürecinin
yanlışlarının hesabını bizden sormaya
çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, Diyarbakırda
megri megri söyleyip burada bize Mehter gazı veremezsiniz,
veremeyeceksiniz; bunu göreceksiniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
6.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Altay değerlendirmesini
yapabilir -yani bugün Sayın Muş ve ben konuştum- kendisi burada
ortaya karışık bir şeyler söylemeye gayret etti de bu bütçe
görüşmeleri sürecinde HDP konuşmacılarının burada
gerilimler yaratan konuşmalarına ilişkin herhangi bir
değerlendirmelerini duymuş değiliz. Ortada istismar edilen bir
hadise yok. İstismar edilmesin işte bu terör hadiseleri. Haddinizi
bilin. diyor.
Sayın Altay, siz de bir haddinizi bilin
bakalım. Böyle rüşvetikelam türünden Teröre, PKKya
karşıyız. deyip de daha sonra, o çözüm süreci dönemine
atıfta bulunarak siz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yine o çözüm süreci
döneminde Öcalanın birtakım taleplerini, tekliflerini Türkiye Büyük
Millet Meclisine kanun teklifi, Meclis araştırma önergesi, İç
Tüzük teklifi olarak verdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu konuda neler
söylüyorsunuz? Bugün durum ne? Buna ilişkin görüşünüz ne? PYD terör
örgütü değildir. diyenler partinizin genel başkanı ve
sözcüleri. Afrine girilmesin. deyip Türkiye'nin en kritik zamanda
yaptığı operasyonların karşısında duran
sizsiniz. Bu konuda niye bu tür bir ikircilikli tutum alıyorsunuz?
Teşekkürler. (MHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmadan
söz istiyorum ben.
BAŞKAN Tamam, tamam, bir şey yok, kaçan
bir şey yok; bir dakika
Sayın İçişleri Bakanının
bir açıklama talebi var.
Buyurun Sayın Bakan.
7.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun, Aysel Tuğlukun annesinin
cenaze töreninde provokasyon çıkmasın diye nezaret eden bir
anlayış ortaya koyduğuna, terörist olarak öldürülenlerin
cenazelerine HDPli vekillerin gitmesini engellediklerine, Cumartesi
Annelerinin istismar edilmesine müsaade etmeyeceklerine, terörle iltisaklı
belediyelere kayyum atandığına ve terörü destekleyenlerden hesap
sormaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birkaç mesele var cevap vermem gerekecek. Bir tanesi
Aysel Tuğlukun annesinin cenazesiyle ilgili Sayın Mehmet Muş
tam anlamıyla cevap verdi. Zannediyorum hatip o günler neredeydi ben
bilmiyorum ama ben, bizatihi buradan bir provokasyon çıkmasın diye
-çok da görülür bir iş değildir- valimi alarak oradaki
mezarlığa gidip Sayın Cumhurbaşkanımızın da
talimatıyla defnedilene kadar meseleye nezaret eden bir
anlayışı ortaya koydum. Bunun bir istismara sebebiyet
vermemesini yüce Meclise açıklarım; bu, bir.
İki: Ama terörist olarak öldürdüğümüzün
cenazelerine HDPli milletvekillerini göndermediğimiz doğrudur. Ne
yaparsanız yapın göndermeyiz, engelleriz, ne yaparsanız
yapın. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Cumartesi Anneleri konusunda ise -siz daha takip
ediyorsunuz Kandilin mesajlarını- Mustafa Karasunun evet, Siz Cumartesi
Anneleri meselesine sahip çıkmazsanız Türkiyedeki direnişi
artıramayız. diye o ve ona benzer onlarca, yüzlerce mesajla birlikte
anneleri istismar ederek 700üncü toplantısını bir terör örgütü
provasına döndürmek isteyenlere devletin müsaade etmesini kimse
beklemesin. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar,
HDP sıralarından gürültüler)
İki
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Yalan söylüyorsun.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Yalan söyleyen ben değilim, yalan söyleyen sizsiniz çünkü ben Cumartesi
Annelerine paçoz diye bir söz söylemedim, o siyasi kolu olduğunuz PKK
terör örgütüne paçoz dedim; bunu da söyleyeyim. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
Siyasi kolu olduğunuz PKK terör örgütüne paçoz dedim.
Dört: Yine yalan söylüyorsunuz. Komisyon
toplantısında herkes şahittir, ismini bahsettiğiniz
milletvekili parmak sallayarak beni tehdit etti, Ne olacağını
göreceksiniz. dedi. Hiç umurumuzda değil; PKK terör örgütü tehdit etsin,
siz tehdit edin, vız gelir tırıs gider, hiç önemi de yok. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Ama artı bir şeyi daha söyleyeyim. Ben
Sayın Engin Altaydan şunu beklerdim: Bakın burada konuştum
-ben buraya ilk kez oturuyor değilim- DHKP-Cyle aranıza mesafe koyun
dedim, hatırlıyor musun? (CHP sıralarından Geç onu, geç
sesleri, gürültüler)
Bir saniye, bir saniye; ya bir izah edeyim.
BAŞKAN Arkadaşlar... (CHP
sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Bir izah edeyim arkadaş, bir izah edeyim.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Provokasyon
yapıyor, provokasyon!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Genel Başkan yardımcınız geldi -ismini de söylerim-
kendisine meselelerin ne olduğunu anlatmaya çalıştım, çok
duyarlı bir şekilde Siz merak etmeyin, bunu Sayın Genel
Başkanımıza da izah edeceğiz, bu konuda gerekli tedbirleri
alacağız. dedi.
Ondan sonra, bugün gelinen durumu söyleyeyim. Sizin
de beraber olduğunuz, aynı sivil toplum örgütü çatısı
altındaki 2-3 tane sivil toplum örgütüne DHKP-C çökmeye
çalıştı, yine biz müdahale ettik. O sivil toplum örgütlerinin
yöneticilerine, başta KESK olmak üzere, DHKP-C sabahtan akşama kadar
onların resimlerini ve isimlerini afişe ederek onlara ölüm çağrıları
yapıyor.
Şimdi, bizim CHPden de talebimiz; bu ülkede,
bu ülkenin huzur ve güven içerisinde olmasını temin edebilmek için,
öteki taraftan bir talebimiz olamaz ama sizden talebimiz şu: Terör örgütü
ile bir siyasi partinin arasına mesafe koymasını ve onun talimatlarıyla
beraber hareket etmemesini buradan dillendirmeniz gerekir. Bu ülke -aynen
söylediğiniz gibi- hepimizin ülkesidir ama şu meşruiyet, terör
örgütüne güç verir Sayın Altay. Eğer orada -insanlar herhangi bir
saikle oy vermiş olabilirler- durup terör örgütünün siyasi kolu olan bir
partiyi, dönüp o partiye oy veren insanlarla aynı çatı altına
koyarsanız bu, terör örgütüne de terör örgütünün siyasi kolu olan o siyasi
partinin yaptıklarına da meşruiyet sağlar. Bu, Cumhuriyet
Halk Partisinin; bu, Türkiyedeki bir siyasi partinin politikası olamaz.
Bu olursa ne olur, beni nereden ilgilendirir İçişleri Bakanı
olarak? Beni şöyle ilgilendirir: Çünkü terör örgütüne eğer Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altından böyle bir meşruiyet
bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek yüklenmeye
çalışılırsa bununla yine bizim güvenlik güçlerimiz yine
huzurumuz, yine sükûnumuz ve yine istikrarımız için
uğraşır; onun için beni ilgilendirir.
Bu vesileyle, kayyumlarla ilgili de bir cümle
açıklama yapmam lazım çünkü yanlış bir şey var burada
kayyumlarla alakalı.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
CHPnin de AK PARTİnin de Milliyetçi Hareket Partisinin de yani bu
çatı altında bulunan partilerin de birtakım belediye
başkanlarını görevden aldık, FETÖyle iltisaklı olanlara
kayyum atadık. Çünkü kanun net ve açıktır Terörle
iltisaklı belediyelere kayyum atanır. diye, kayyum atandı.
Öbür taraftan içinde HDPnin de bulunduğu
bazı belediyelere kayyum atamadık çünkü onları terörle
iltisaklı olduğu için almamıştık; bir veya iki
belediye var böyle, Kars Kağızman dâhil olmak üzere.
AYHAN BİLGEN (Kars) Kağızman bizde
değil Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Özür diliyorum. Yine burada, bir ilçe belediyesi var, orada kendi kendilerine
seçtiler ve kendi kendilerine buldular. Ama terörle iltisaklı belediyelere
kayyum atanır ve kayyumla beraber idare edilir.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Böyle bir şey yok, böyle bir iddianame yok.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Bu, FETÖ için de geçerlidir; bu, PKK için de geçerlidir; bu, diğer terör
örgütleri için de aynı şekilde geçerlidir. Bir cümle söylediniz. (HDP
sıralarından gürültüler)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
İktidarda kalmak için kayyum atadınız.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Biz terörü destekleyenlerden hesap sormaya devam edeceğiz; bunun
başka bir çaresi yok. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Farkındayım, bir dakika
Sayın Muş
Sıraya göre gidiyorum, bugün zaten günlük
toplam sataşma limitimizi aştık.
FATMA KURTULAN (Mersin) Ben giremedim Başkan,
ben giremedim.
BAŞKAN Toparlayalım, grup başkan
vekillerinden bu konuda bir hassasiyet bekliyorum.
Buyurun Sayın Altay.
8.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, yeni sistemde yürütmenin
partilere sataşma hakkının bulunmadığına, hiçbir
hak talebinin terörizme meşruiyet, teröriste masumiyet
kazandırmayacağına ancak hiçbir güvenlik
kaygısının da temel hak ve özgürlüklerin gasbına dayanak
olamayacağına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkanım, aslında Erkan Beyden sebep kürsüden
sataşmadan söz talep hakkım var, alabilirim. Yeni sistemde de
yürütmenin partilere sataşma hakkı yok yalnız, yeni sistemde
yürütmenin kendilerine yapılan eleştirilere cevap hakkı var ama
iyi oldu, isabet oldu Sayın Bakanın bu değerlendirmesi, belki
kafalarda bir yanlışlık varsa onun da giderilmesine sebep oldu.
Ama ben Sayın Bakandan şunu da isterdim: Ya, Engin Bey, PKKyı saydın,
DAEŞi saydın, FETÖyü saydın, DHKP-Cyi niye saymadın?
dedi, öyle anladım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Yok, demedim böyle bir şey.
ENGİN ALTAY (İstanbul) DHKP-Cyi nereden
çıkardınız? Ben demin DHKP-Cyi saymadığım için
siz DHKP-Cyle aranıza bir mesafe koymuyorsunuz gibi anladım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Hayır, hayır demedim. Bundan bir buçuk yıl önce bu Meclis
çatısı altında konuşulan ve terör örgütleriyle aranıza
mesafe koymanın nasıl bir süreç olduğunu size bir kez daha
hatırlatmak için söyledim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, şimdi
bak, o zaman Sayın Bakan, Allah kurşununu eksik etmesin
IŞİD. diyen AK PARTİliler var bu ülkede, tamam mı,
IŞİDe öfkeli çocuklar diyen AK PARTİliler var, FETÖnün
önünde diz çöken AK PARTİliler var; ben tekrar söylemiş olayım.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Yalan söylüyorsun!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yalan mı,
yalan mı, yok mu? İspatlayayım mı? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, gürültü
yapmayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben tekrar
söyleyeyim, nereden ve kimden gelirse gelsin bu devlet
Siz devletin yürüten
organındasınız, terörle mücadele etmek sizin işiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terörle mücadele
etmek sizin işiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Ama kimse duyamıyor benim sesimi
bile arkadaşlar, böyle olmaz burası.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Hatırlayın, hatırlayacaksınız, 6 maddelik muğlak
bir kanun getirdiniz, muğlaktı; çerçeve, esnek bir çerçeve gibi.
Dediniz ki: Bize bunu verin, terörü bitireceğiz. Teorik olarak, anayasal
olarak kanun tekniğine dahi uygun değildi. Buyurun alın.
demedik mi? Dedik. O günden beri şimdi bunları
Bak, şehit
üzerinden, kan üzerinden siyaset yapmak istemiyorum ama şimdi burada, o
tarihten bu yana, o 6 maddelik kanunu size Buyurun, alın, verdik. dediğimiz
günü çok iyi hatırlıyorum, ben konuşmuştum parti adına
da Buyurun, alın. dedik kanun tekniği bakımından
yanlış olduğunu bile bile.
O günden bu yana, Sayın Bakan, demek ki bu
sırf güvenlikçi politikalarla
Bana ait bir söz var, bunu size bir kere
daha hatırlatmayı bir görev sayıyorum. Onu bulayım, tam
okuyayım. Söz benim ama kendi sözümü de bazen unutuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, açıverin, bir şey olmaz ya.
BAŞKAN Tamam. Buldunuz mu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Buldum.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bakan,
bence hiç unutmayın Hiçbir hak talebi terörizme meşruiyet, teröriste
masumiyet kazandırmaz ancak hiçbir güvenlik kaygısı da temel hak
ve özgürlüklerin gasbına dayanak olamaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer terörle mücadele edeceksek bu çerçevede edeceğiz. Teröristin
iyisi, öfkeli çocuğu, şusu busu olmaz. DHKP-Cnin KESKe
yaptıklarını biz de biliyoruz. Kim eline silah alıyorsa
Silahların
gölgesinde özgürlük ve barış çığlığı da
duyulmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) - PYD için ne diyorsun?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Özgürlük
istiyorsak, barış istiyorsak şüphesiz silahların
gölgesinden, silahların, namluların sesinden kurtulmalıyız
ama bu ülkede terör örgütleri tarafından İki siyasi parti genel
başkanı suikasta teşebbüse uğradı. (CHP ve AK
PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen ya, grup
başkan vekiliniz konuşuyor.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Genel
Başkanımız Artvinde PKK tarafından, adalet
yürüyüşünde de DAEŞin Yalnız kurt operasyonu kapsamında
suikasta maruz kaldı. Sayın Erdoğan da Marmariste suikasta maruz
kaldı. O darbe sadece Erdoğana değildi tabii ama şimdi
soruyorum: Bu terör örgütleri AK PARTİyi -olsun diye söylemiyorum-
HDPyi, MHPyi, İYİ PARTİyi bırakıp da niye CHP Genel
Başkanına suikast yapmak isterler? Ve böyle bir tablo içinde CHPyi
terörle ilişkilendirmek en hafif tabiriyle aymazlıktır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kısa bir söz
BAŞKAN Sayın Kurtulan, buyurun.
9.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, İçişleri Bakanı
Süleyman Soylunun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın.
Ben öncelikle Bakan Beyin Aysel Tuğlukun
annesinin cenaze töreni için söylediklerine bir şey söylemek isterim. O
gün ben de cenaze törenindeydim. Bakan Bey geldi, HDPden görüştüğü
heyette ben de vardım. Orada linç girişiminde bulunuldu. Uzunca bir
zaman aldı bu durum. Polislerin gözetimi altında bu durum
gerçekleşti. Sonunda polislere Bu güruhu durdurun, cenazeyi
çıkaracağız. dedik. Polisler Tamam. dedi. Cenazeyi çıkardıktan
sonra mezardan yola çıkmaya başladık, Bakan Bey geldi. Biz, bu
müzakereyi yaparken samimi olduğunu düşündük. Karakola gitti, Aysel
Tuğlukla görüştü Cenaze tekrar gömülmeli. dedi ancak gittikten
sonra da saldırganla bu resmi çektirdi karakolda.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Yazıklar olsun, yalan söyleme, yakışmıyor size.
Yazıklar olsun!
FATMA KURTULAN (Mersin) Sırtını
sıvazladı, bunun elebaşısı o günü koordine eden
kişiyle bu resmi çektirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Cenazenin
istismarı olur mu ya, yapmayın ya, yapmayın. Cenazenin
istismarı olmaz.
BAŞKAN Arkadaşlar, kime söz verdiysem o
konuşsun. Lütfen
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) İşte, Bakan
burada, soralım, ne yaptı?
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bir Bakana, böyle yerinden
sataşmak, bir grup başkan vekiline, bir konuşmacıya
sataşmak yakışmaz. Bir kere, bu Hükûmet; bu devleti yönetmenin
olgunluğuna sizin kavuşmanız lazım; bir bütün olarak
hepiniz, tüm kademelerde bulunanlar, en tepeden, en aşağıdakine
kadar hepiniz için söylüyorum.
Şimdi, terör bağlantısından
bahsedilecekse, bir 15 Temmuz darbesini bu ülkenin başına bela eden,
ona zemin sunan sizsiniz, buna, Kendinizi gözden geçirin. der HDP tabii ki.
Gidip FETÖden icazet alıp gelmeyen içinizde kaç kişi var diye
saysam, parmağını kaldıracak kimse çıkmaz
aranızdan.
MİT tırları nereye gidiyordu?
Suçüstü, direkt yakalandığınız bir vakadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen
FATMA KURTULAN (Mersin) Konya Belediyesinin
kamyonu, Rakka IŞİDin elindeyken hizmet vermek üzere o sokaklarda
tur atıyordu, niye gönderdiniz? Onun da hesabını verin.
Aynı zamanda, bir şeye dikkat çekmek
istiyorum Sayın Başkan: Bütçe görüşmeleri
başladığından beri, biz her kürsüye
çıktığımızda PKK deniliyor; tutanakları
çıkarın, en çok bütçe görüşmelerinde konuşulan
başlık PKK oluyor. Bunu ister bilerek yapın ister bilmeyerek
yapın, demek ki damgasını PKK vuruyor. Biz kadın sorununu
eleştirirken o kürsüde Murat Karayılanın resmini tüm Türkiyeye
gösteren AKPnin konuşmacıları vardı. Demek ki bir
sorundur, bir problemdir; demokrasi kanallarını açarak o dağ
yolunu kapatabilirsiniz diyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Var mı başka bir şey
arkadaşlar? Kredi kart limitleri bitsin diye bakıyorum, ondan sonra
devam edeceğiz. Talep var mı?
Sayın Muş, var mı? Yok.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Ağıralioğlu,
daha sonra, bir ara versek olur mu?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Mevzunun harareti geçmesin, söyleyeyim.
BAŞKAN Peki, buyurun.
10.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, AK
PARTİnin çözüm diye ortaya koyduğu iradeden terörü
kuvvetlendirerek bugüne gelindiğine, iktidar grubunun söylemeye niyet
edeceği her cümleyi bin misliyle söyleyeceklerine ilişkin
açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Şimdi,
memleketin en netameli konusunu bu işe müdahale sorumluluğunu en
ağır bedellerle ödemiş Bakanlığın bütçesini
konuşurken tartışmayla yapmak normal. Bu işi daha problemli
hâle getiren şey şu: Demokrasilerde aslında bu işle
alakalı mücadele yapılırken mücadeleyi siyasi sicilimize hata
olarak geçirebilecek bütün bu birikimden sonra iktidarda devir değişikliği
olur. Yani, bugün çok tasvip ettiğimiz, arkasında durduğumuz
terörle mücadelede sonuna kadar, son zerremize, son adamlarımıza
kadar desteklediğimiz bu siyasi, askerî operasyonlar sürecinin içerisinde
bir şey eksik olduğu için bu kadar tartışıyoruz. AK
PARTİ -beğenelim, beğenmeyelim; bunu tartışabiliriz-
çözüm diye ortaya koyduğu iradeden terörü kuvvetlendirerek bizi bugüne
taşıdı. Şimdi ödediğimiz o ağır bedelin
devlete, millete daha fazla bedele mal olmaması için o günkü siyasi
koordinatlarından başka bir yere geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Aslında şöyle olması lazımdı: AK PARTİ iyi
niyetle yaptığı bu siyasi teşebbüsün bedelini
iktidarın yönetim emanetini tercihen MHPye teslim ederek sürece devam
etmiş olsaydı bugün bu işleri
Misalen şöyle dememiz
lazımdı: O gün yaptıklarınızı yanlış
bulduk. Millet bize yönetim salahiyeti verdi, bugün mukabele ediyoruz.
denecekti. Şimdi, bu işte çatışma stratejisi falan diye
sitem edilen konu aslında devletin varlık alanının ifadesidir.
Mevzu şudur, arkadaşlarımızdan süreçle ilgili özel ihtimam
göstermelerini istediğimiz şey şudur: Bugün söylediği
lafın tersini söyleyen arkadaşlarımızı biraz geriye
alırsanız en azından; yani, bugün söylediklerinizin tam tersini
söyleyen arkadaşlarımızı geriye, bugün söylediklerinizi
daha önce söylememiş olanları öne alabilirsek bu mevzuyu daha rahat
konuşabiliriz. Çünkü lafın bu türlüsünü söyleyenin üç sene önce öbür
türlüsünü söylediğini HDPliler hatırlatıyor size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Tamamlıyorum.
Dolayısıyla şimdi Diyarbakırda
megri megri, burada mehter sitemlerine muhatap olduğunuz için bu
tartışmayı bitiremiyoruz çünkü bu avansın, terörü bitirmek
için stratejik olarak tenezzül ettiğiniz işin teröre avans
şeklinde geldiği yılların bedelini kapatmaya
çalışıyor İçişleri Bakanlığı.
Şimdi, biz destekliyoruz falan ama
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne avansı ya?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Bu, avansa döndü.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne avansı ya?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Silahı bırakalım. falan diye başlanmış
müzakere dediğiniz süreç şuna döndü, terör
propagandasının şöyle imkân bulmasına döndü: Biz silahlı
mücadele yapmasaydık bu masaya oturamayacaktık. kuvvetine döndü
sahada bu, o yüzden sıkıntı var. Dolayısıyla hiç
değilse ricamız şu: İşte, Kobaniye ikinci
Stalingrad diyen arkadaşlarımız konuşuyor bugün buralarda,
konuşuyorlar kürsüde, bakıyorum. Hüseyin Bey söyledi mesela:
İkinci Stalingrad. Televizyonlarda, biz bugün Mecliste Sayın
Öcalan denmesin diye ihtimam gösteriyoruz, Sayın Öcalan sözü devletin
en üst kademesinden dillendirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Ne yapmaya
çalışıyorsun sen ya?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) -
Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Kandil diyor Mehmet Bey, haklı, bugünkü Kandil sitemlerinde haklı
ama Kandile devlet protokolü gönderildi neredeyse, devletin resmî
kanalları gönderildi. Gazetelerimiz, bizim gazetelerimiz, 28 Şubatta
mağduriyet yazarken kalemlerinden şeref damlayan
arkadaşlarımız yazdı bunları.
Türkiye'nin adının Türkiye olmaması
cümlelerini kulaklarımızla duyduk biz. T.C. tabelalarını
Bayburtta -bak Bayburtta diyorum- üniversitenin T.C. tabelasını
hassasiyet izhar ettiğiniz için benim orada çalışan
arkadaşlarımın personeli söktüler. Dolayısıyla
oralardan buraya gelince insan biraz yadırgıyor gerçekten cümleleri.
Bunu şunun için söylemiyorum: Bugün yaptığımız iş
doğru, bugün yaptığımızı her zaman yapma irademiz
olması lazımdı, doğru ama hiç değilse müzakere usulüne
ihtimam göstermek için arkadaşlar bu mevzuda sizin söyleyecek ne kadar
cümle varsa, ant olsun şart olsun, hepsini hem millî olarak hem dinî
olarak hem vatani olarak söylemeye hem kastımız var hem kulluk
mesuliyetimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Dolayısıyla inanın sizi boşta bırakmayız.
BAŞKAN Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Bitiriyorum Başkanım.
Sizin demeye niyet ettiğiniz cümleleri yani
iktidar grubumuzun söylemeye niyet edeceği her cümleyi bin misliyle
vallahi söyleyeceğiz. Ama hiç değilse şöyle yapalım: Görev
bölüşümü yapalım yani sizin isteğinizde birazcık
mahcubiyet, bizim isteğimizde de siz mahcup olmayın diye daha büyük
celadet düşsün. Yani özellikle sizden rol alırız bu mevzuda,
kardeşlik de yaparız, yükünüzü de çekeriz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Yükü Yavuza atın
bundan sonra Sayın Muş. Sayın Muş, Yavuza ver bundan sonra
sorumluluğu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) -
Bende.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Muş
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, PKKya söylenilenlerin siyasi
tercihlerinden dolayı vatandaşlara söyleniyormuş gibi yorum
yapıldığına, AK PARTİnin
yaptığının terörle etkin mücadele olduğuna
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada birkaç noktayı ifade etmek isterim. Biz hiçbir zaman
burada vatandaşlarımızla alakalı en küçük bir ifade
kullanmadık. Maalesef, bizim söylediklerimizi, bizim PKKya
söylediklerimizi dönüp dolaşıp, oradan alıp sanki Türkiye
Cumhuriyetinde vatandaşların siyasi tercihlerinden dolayı
vatandaşlara söylüyormuşuz gibi bir yorum yapılıyor burada,
bu yorum yanlış bir yorum. Kendi politikalarınızı
açıklayın arkadaşlar, sizin terörle alakalı nedir
kanaatiniz? Ne yapacaksınız? Madem bir sorun var, çıkın
reçetenizi açıklayın. Nasıl çözeceksiniz, bunu ortaya koyun.
Yani bizim söylediklerimizi alıp 6 milyon insanı terörize etmeyin,
onlara bunu demeyin. Bizim kimseyi, oy veren seçmeni terörize ettiğimiz
falan yok. Bir parti burada üç tane, dört tane terör örgütü sayıyor,
PKKyı anmıyor bile, sayamıyor bile. Ee, şimdi, buna biz
bir şey söylemeyecek miyiz? Lütfen, herkes söylemini dikkatli
kullansın.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Terörü kimin
istismar ettiği çok açık Sayın Başkan. Biz terörle
mücadelede ediyoruz. Biz bakın, geçmişteki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi burada
bazı hatırlatmalar yapılıyor. İşte Geçmişte
şöyle oldu, geçmişte böyle oldu; devlet protokolü gönderildi. Devlet
protokolünün bir yere gönderildiği yok. AK PARTİnin
yaptığı, terörle etkin mücadeledir. Geçmişte yapılan
bazı açıklamalardan buradan şimdi bir hatırlatma
yapılıp arkasından Biz destek vereceğiz. Ya, şimdi
Sayın Ağıralioğlu, Siyasi ve Hukuki İşlerden
Sorumlu Genel Başkan Yardımcınızın o dönemde
yaptığı açıklamaları bir açın, okuyun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Tamam, lütfen okuyun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben
okumayayım size buradan.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Hayır, oku.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Açın,
bakın okuyun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Oku lütfen!
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi,
geçmişten bize hatırlatma yapıyor Sayın
Ağıralioğlu. Ya, burada bir mücadele var.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Mehmet Bey...
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Biz terörün
tasfiye edilmesi için Türkiyede elimizden gelen her şeyi yaptık.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Devletin o dönem masaya bıraktığı silahı aldılar
bize sıktılar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Çözüm süreci
konusu da PKKyla etkin mücadelenin bir adımıydı. Açıklama
istiyorsanız, onları da mutlaka burada kamuoyuyla bir gün paylaşırsınız,
ben hatırlatmayayım.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Konuşuruz, konuşuruz!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bir diğeri
Sayın Başkan, bakın
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Masada unuttuğunuz silahı sıktılar çocuklarımıza.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
IŞİD
veya DAEŞ bir terör örgütüdür; net, tartışmasız bir terör
örgütüdür ve ona en büyük darbeyi vuran
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Çocukları vurulanlar konuşsun; bakayım, nasıl
konuşacaklar?
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
Türkiyenin
sınırlarından, Suriyenin içerisinden onu temizleyen de Türkiye
Cumhuriyeti devletidir, AK PARTİdir ve bunun da iyi bilinmesini tavsiye
ederim.
Bir diğeri, şunu yapmanın da bir
faydası yok. Birazdan ben getireceğim, göstereceğim. Efendim,
Konya Belediyesinin araçları Rakkada bulundu. Ya, arkadaşlar, hem
Konya Büyükşehir Belediyesi bununla alakalı açıklama yaptı
hem de bunun bir fotoshop olduğu çok açık bir şekilde ortaya
çıkartıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ama birazdan,
mesela, bir dönem sizin kazandığınız belediyelerin
aynı kamyonun üzerine logosunun
yapıştırıldığını burada
göstereceğim size; nasıl yapılıyor bir görün. Yani yalanlar
üzerinden, doğru olmayanın üzerinden bir algı
DAEŞin de köküne kibrit suyunu döken AK
PARTİdir, Türkiye Cumhuriyeti devletidir, PKKya da
aynısını yapan Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Resmî
görüşümüz ve politikamız budur Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, birleşime on
dakika ara veriyorum, grup başkan vekilleri, sizlerle de görüşmeyi
arzu ediyorum.
Kapanma
Saati: 13.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
34üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine,
2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu
İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim
Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) İÇİŞLERİ
BAKANLIĞI
(Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalarda kalmıştık.
Söz sırası Muş Milletvekili Mensur
Işıka aittir.
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA MENSUR IŞIK (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2019 yılı merkezî yönetim bütçesinin
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,
Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel
Komutanlığı bütçeleri üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Leyla Güven, bugün otuz dokuz gündür
-Hakkârinin iradesi olarak seçilmiş olan- Diyarbakır (Amed) zindanında
açlık grevinde bulunmaktadır. Otuz dokuz gün boyunca bu Meclisten
maalesef tek bir ses çıkmadı. Leyla Güven tıpkı sizin gibi
seçilmiş ve en az sizin kadar meşru halk iradesini temsil eden bir
milletvekili. Meclisin bugüne kadar Leyla Güven arkadaşımız için
tek bir ses çıkarmamış olmasından, açıkçası
Meclisin bu durumundan utanıyorum ben; bunu çok net bir şekilde ifade
etmem gerekmektedir. Leyla Güven arkadaşımızın eylemi,
bilindiği gibi, İmralı Adasında Sayın Öcalanın
üzerinde süren tecridin kaldırılması ve üç yıl önce AKP
iktidarının devlet aklıyla yürütmüş olduğu çözüm ve
diyalog müzakeresine tekrar dönülmesi talebiydi yani bütün Türkiye
halkları için, bütün Türkiye halklarının faydasına olan bir
eylemlilik, bir amaç aslında. Bu yönüyle biz de buradan bir kez daha Leyla
Güven arkadaşımıza selamlarımızı,
saygılarımızı da gönderiyoruz ve onun eyleminin
arkasında olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz.
Sevgili
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu savaş bütçesi bir
otoriter rejim bütçesidir aynı zamanda. Bir bütçenin savaş bütçesi
olduğunun en bariz örneği, elbette ki bütçesindeki verilerden ortaya
çıkmaktadır. Savaşların, ekonomik krizin tetikleyici etkisi
konusunda en önemli veri ve belge, dediğimiz gibi, bütçelerdir.
Şimdi, biz bu
bütçenin savaş bütçesi ve otoriter bir bütçe olduğunun verisini
şu şekilde ortaya çıkarabiliriz: Savunma ve güvenliğe
ayrılan pay. Bunun için iki tane örnek vermek istiyorum aslında.
Millî İstihbarat Teşkilatı, Millî Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet
Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı gibi savunma ve
güvenlikle ilgili kurumların bütçeleri 2017 yılında
yaklaşık olarak 64 milyar iken 2018 yılında bu bütçe 84,5
milyara çıkmıştır.
Şimdi sağlık ve eğitime
ayrılan bütçe de maalesef 20 milyar bile altında. Yani savunma ve
güvenliğe ayrılan bütçenin bir yıl içerisindeki farkı 20
milyar iken bu 20 milyar eğitim ve sağlığa ayrılan
bütçeden çok daha fazla maalesef. Bu yönüyle de tam olarak yapılması
gereken şey, bu ekonomik ve siyasal krizden çıkmaktır. Bunun da
yolu yöntemi, biraz önce belirttiğim gibi, Sayın Leyla Güvene ses
vermektir, onun taleplerini sahiplenmektir.
Peki, değerli arkadaşlar, sevgili
milletvekilleri; bizim ne yapmamız lazım? Aslında Meclis,
yapması gereken işlerden çok daha farklı işler
içerisindedir. Bugün Meclis, maalesef, âdeta sayın vekiller
tarafından bir taziye çadırına dönüştürülmüş
bulunmaktadır.
Sevgili arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bu halk sizi şu ceylan derili koltuklarda oturmanız
ve halka taziye vermeniz için göndermedi. Halk size dedi ki: Gidin orada benim
sorunlarımı çözün. Kimse size demiyor ki Ben gencecik
fidanlarımı veriyorum, götürün Gabarda, Cudide, Afrinde öldürün,
sonra da gelin Mecliste ceylan derili koltuklara oturup onlara taziye verin.
diye çocuklarını göndermiyor, bunlara çözüm bulun diye gönderiyor
çocuklarını.
Aynı şekilde, iki gün önce bir tren trafik
kazası yaşandı maalesef, feci bir kaza. Orada da aynı
şekilde Sayın Bakan burada gelip taziye veriyor. Bunun sorumlusunun
yapması gereken öncelikle bu halka hesap vermektir. Bunun sorumlusu
kimlerdir, ondan hesap sorması lazım. Ama maalesef Meclis bu mecradan
çıkmış bulunmaktadır.
Sevgili arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; Süleyman Demirel Cumhurbaşkanıyken PKK sorununa dair
bir tespitte bulunmuştu, şunu dedi: Bugüne kadar bunlar 28 kez isyan
etti ve devlet ne gerekiyorsa onu yaptı. 29uncu kez -PKK isyanı da
29uncu isyandır- biz de devlet olarak ne gerekiyorsa onu
yapacağız. dedi ve yaptılar da. Ne yaptılar? Sayın
Meclis Başkanı Binali Yıldırım Ulaştırma
Bakanıyken yapmış olduğu bir konuşmada,
savaşın maliyetinin yaklaşık olarak 1 trilyon dolar
olduğundan bahsetti. Yirmi beş yıllık aradan sonra 40 bin
insanımızı kaybettik ama bunun PKKlisi, asker ya da polis
ayrımı yapmaksızın 40 bin insanımızı
yitirdiğimizden bahsetti, aynı şekilde bunun inanılmaz
derecedeki maliyetinden bahsetti. Mesela, 200 adet Boğaz Köprüsü, 120 tane
Atatürk Barajı, 450 bin kilometrelik bölünmüş yol vesaire, vesaire.
Bu şekildeki mali zarardan bahsettikten sonra, Hükûmet bunu gördükten
sonra şunu yaptı, dedi ki: Biz aslında bu meseleyi bu
şekilde çözemeyiz. Hükûmet yetkililerinin, AKPnin ve Erdoğanın
sürece yaklaşımı şu şekilde değişti bütün bu
kayıplardan sonra Gencecik fidanlar, delikanlılar, ana kuzuları
sararıp solmasına artık tahammülümüz yok, ağıtlara
tahammülümüz yok. Annelerin gözyaşlarına, evlat acısına
feryat figana daha fazla tahammülümüz yok. dedi Başbakan Erdoğan, 11
Ağustos 2009. Silahların değil fikirlerin, siyasetin
konuşmasını istiyoruz. Savaş kolaydır, barış
zordur. Biz zor olana talibiz. Başbakan Erdoğan 16 Şubat 2013.
Şu anda İmralı beklentilerimize cevap verecek şekilde
adımlarını atıyor. Başbakan Erdoğan, 1 Şubat
2013.
Değerli arkadaşlar, biz bu şekilde
Hükûmetin o dönemki söylemlerini çok fazla uzatabiliriz ama Sayın Bakan
buradayken kendisinin bir dönem yapmış olduğu konuşmaya da
değinmek gerekecektir, gerçekten de harika bir konuşma, onu buradan
tebrik etmek lazım. Şunu diyor Sayın Bakan, Türkiye'nin
geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğini söyleyen Soylu: Ben bunu
Kocaelide, Trabzonda, Aydında, Ülkü Ocaklarında da söyledim;
Batmanda, Mardinde söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MENSUR IŞIK (Devamla) - Türkiye, Şeyh
Sait meselesiyle, İstiklal mahkemeleri meselesiyle, Dersim, Sivas ve
Madımak'ta yaşananlarla yüzleşmedikçe 21inci yüzyılda
benim bildiğim, modernleşmeyi, zenginleşmeyi,
demokratikleşmeyi, özgürleşmeyi zor yakalar, benim düşüncem
budur. diyor. Ben Türkiye'nin üç temel sorunu olduğunu düşünüyorum,
Anayasa sorunu ötesinde üç sorun. Bunlar: Kürt meselesi, Alevilerin
yaşadıkları mesele ve üçüncüsü de kadının cinsiyet
sorunu. Bunlarla birlikte, dindarlar ve köylülerin yaşadıkları
sorunlar da vardır. diyor Sayın Bakan. Ben buradan Sayın
Bakanın, sayın iktidarın bir kez daha bu soruna eğilmesi
gerektiğini, bu yönüyle eğilmediği müddetçe sorunun çözümünün
mümkün olmadığını düşünüyorum.
Ve buradan küçük bir eklemeyle bitirmek istiyorum.
Bakın arkadaşlar, değerli dostlarım, Kürt meselesi gibi
meseleleri yaşayan dünya ülkeleri, coğrafyalar ya da milletlerdeki
savaşlar; Kolombiyada kırk beş yıl, İrlandada otuz
beş yıl, Filipinlerde kırk yıl, Endonezyada yirmi dokuz
yıl, Guatemalada yirmi dokuz yıl sürmüştür. Buralarda en sonunda
müzakerelerle sorun çözülmüştür. Kimi yerlerde müzakereler iki yıl,
kimi yerlerde de yirmi yedi yıl sürmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MENSUR IŞIK (Devamla) Ben buradan bir kez
daha Sayın Genel Kurula ve halkımıza şunu söylüyorum: Bizim
müzakereden başka yolumuz, yöntemimiz yok. Eninde sonunda
yapacağımız müzakere; kazanacak olan barış ve
müzakeredir. Bir kez daha saygıyla hepinizi selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, söz sırası
İstanbul Milletvekili Zeynel Özende.
Buyurun Sayın Özen. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yedi dakika.
HDP GRUBU ADINA ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Göç İdaresi
hakkında HDP adına söz aldım.
Ben, iç göç ve yurt dışı göçten
bahsedeceğim. Bu göçlerin nedeni işsizlik, yoksulluk ve
katliamlardır. Bu yakın tarihimizde Sivas, Başbağlar,
Çorum, Gazi, cezaevleri, Roboski katliamları bunlardan birkaçı.
Değerli dostlar, 1980 öncesi devlet yönetilemez
duruma gelmişti. Özellikle IMFnin, emperyalistlerin ve egemenlerin
istediği 24 Ocak kararları uygulanamıyordu çünkü işçi
sınıfı ve demokratik muhalefet güçlüydü. Bu programın
uygulanabilmesi için 12 Eylül faşist diktatörlüğünün
hazırlıkları yapıldı. Bunun için iç
çatışmalar körüklendi, kurban olarak da Aleviler seçildi. Yakın
tarihimizde 19 Aralık-26 Aralık arasında Maraş
katliamı yapıldı, sol ve Aleviler katledildi. Bu
hazırlıkların nasıl yapıldığını
biliyoruz. Özellikle Amerikan Büyükelçisi Birinci Kâtibi Alexander Packin
Maraşta sağ partilerle, faşist gruplarla, iş
adamlarıyla yaptığı toplantıları biliyoruz.
Aynı zamanda Edem Yağ Fabrikasında yapılan
toplantılarda Maraşın Alevilerden ve solculardan temizlenmesi
kararı alındığını biliyoruz. Ve süreç
başlamıştır.
4 Nisan 1978de ilk olarak 80 yaşındaki dedemiz
katledildi bir kahvehane taranarak. 7 Nisanda süper yüzbaşı denilen
Ali Çeviker, Maraşa silah ve bomba sevkiyatı yaptı. Bu
bombaların üzerinde, dikkatinizi çekerim, hangi camiye
atılacağı, hangi imamın evine atılacağı,
hangi partiye atılacağı bile yazılıydı.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ne alakası
var?
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) MİTin,
kontrgerillanın ve sivil faşistlerin rol aldığı
katliam şartları hazırdı. 19 Aralıkta ülkücülerin
getirdiği bir sinemaya ses bombası atıldı. 20 Aralıkta
solcuların ve Alevilerin devam ettiği Akın Kıraathanesi
bombalandı ve tarandı. 21 Aralıkta TÖBDER üyesi 2
öğretmenimiz, Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu
katledildi. 22 Aralıkta cenazeler bilinçli olarak Çetin Diker
tarafından cuma günü namaz vaktine denk getirildi, iki toplum
karşı karşıya getirildi. Ve her şey hazırdı.
Orada Allah için savaşa
her yerde
yazılıyordu ve bu resimleri görüyorsunuz, bu resimler her iş
yerine asılmıştı. 23 Aralıkta katliam
başladı. Olaylar sonucu 111 ölü, yüzlerce yaralı oldu ama resmî
kayıtlar böyle. Biz bu ölülerin, bu katliamda ölenlerin
sayısının daha çok olduğunu biliyoruz çünkü hâlen
cenazelerinin akıbetini bilmeyen aileler var.
Değerli dostlarım, Fidan Sunanın
bebeğiyle katledildiği resim. Ercan Kösenin on sekiz aylık
bebeğinin resmi. Bese ve Esmanın, hamile kadının
karnı deşilerek çıkarılan çocuğunun resmi, o ceninin
resmi. 11 yaşındaki Ali Tıraşın kolları ve
bacakları kesilerek kazanda kaynatılıp katledildiği resim
ve şu da kamyonun arkasına yüklenip taşınan cesetler.
Değerli milletvekillerim, bu yıl da yine
Maraşa gideceğiz, Maraşı anacağız.
Cemevlerimizde şehitlerimiz için dualarımızı
okuyacağız, gülbanklerimizi okuyacağız. Ben iktidardan
şunu rica ediyorum, şunu yapmasını istiyorum: Her yıl
Maraş abluka altına alınır, bizim ibadet yerimize
gidişimiz engellenir. Nasıl, camiye ibadet için gidenlerin
engellenmiyorsa
Bugün diyorum ki -Maraş milletvekillerine de
çağrıda bulunuyorum burada, Maraşlılara da
çağrıda bulunuyorum- tarihimizin, günümüzün en kanlı
katliamı, vahşi katliamı yapılmıştır, biz
hep birlikte gidelim bu katliamı lanetleyelim. Aynı zamanda
Karamaraşta o mahalleyi kurtaran yoldaşım Mehmet Mengüceki
burada saygıyla anıyorum.
Diğer taraftan,
konuşmacılarımız her çıktığında: Bu,
dış güçlerin işidir.
Doğru; Amerikalıların,
Alexander Packin şeyi var ama bu katliamda rol alanlar millî ve yerlidir
arkadaşlar. Bu 1.300 sayfalık iddianamede 804 sanık var. Bunlar
yerli ve millî, bunu bilesiniz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ne alakası
var?
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Onun dışında,
o davada 804 sanık yargılanmıştır. 23ü idam, 321i
bir ile yirmi dört yıl arası ceza almıştır ama 1991
affıyla bunların hepsi bırakılmıştır. Bir
tanesi de, birinci sanığı da bu Millet Meclisinde İnsan
Hakları Komisyonuna seçilmiştir. Gelin, hep birlikte tarihimizle
yüzleşelim. Özellikle bu katliamların arka cephesini
araştırmak için, gün yüzüne çıkarmak için, esas katilleri
cezalandırmak için Meclis görev üstlenmelidir. Şunu da biliyorum o
iddianamede: O davada 68 sanık, önemli sanıklardan hiçbiri
yakalanamamış ve hiçbiri yargı önüne
çıkarılamamıştır arkadaşlar.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Başbağları da isteyelim, Başbağları.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Evet,
Başbağları saydım ben.
MİTHAT SANCAR (Mardin) Ne alakası var
şimdi? Katliam mı yarıştırıyorsunuz?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sizin
katliamınız, bizim katliamımız. mı diyeceksiniz yani?
Ayıp!
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Arkadaşlar, şimdi
katliamların şuyu buyu olmaz. Katliam insanlık suçudur. Bunu
kabullenmek zorundasınız, bunun gereğini yapmak
zorundasınız.
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Biraz da
şehitlerden bahset, şehitlerden.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Onun için, bu 22
Aralıkta yine Maraşa gideceğiz, aynı günleri bize
yaşatmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Bizim ibadetevimize
gitmemizin önüne engel çıkarmayın.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Kim
çıkarıyor?
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) - Güvenlik tedbirleri
alın. Buyurun, siz de gelin.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
12.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Zeynel Özenin, 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının altıncı tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın konuşmacının Katliam bir
insanlık suçudur sözüne katılıyoruz. Her türlü katliama itiraz
etmek ve buna karşı insani bir temelde mücadele insanların
görevidir, devletlerin de hukuki ve asli görevidir. Maraş olaylarına
ilişkin değerlendirme yaparken Bunları yaparken millî ve
yerliydi derken sanıyorum sayın konuşmacının
kastı içeriden insanlardı -dış güçler deniliyor ama-
içeriden insanlar burada rol aldı. Ancak millî ve yerli kavramı
aynı zamanda başka bir bağlamda çok kışkırtıcı
olabilirdi. Herhâlde kastına uygun bir tashih yapmış oluyorum.
Maraş olayları bir provokasyondu.
Peşinden çok dramatik Çorum olayları, Sivas olayları
yaşanmıştır tarihsel olarak
baktığımızda. Bu provokasyonların 12 Eylülden önce
niçin yapıldığına ilişkin kamuoyunda bir kanaat
teşekkül etti. Mecliste de darbeler araştırılırken
komisyon kurulmuştu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Ben de 12 Eylül
Komisyonu Başkanı olarak görev yapmıştım o dönemde.
Darbeye meşruiyet kazandırma yönünde birtakım girişimlerin
olduğunu gördük, biz bu çalışmalarda gördük. Fakat mesele
şu: Sadece provokasyon deyip çıkabilir miyiz? Çıkamayız.
İnsanların da provokasyona gelmemesi lazım. Hem Alevilerin hem
Sünnilerin veyahut da başka tür siyasetin içinde olanların
birbirlerine karşı, onların önemli, değerli ve ortak
belirlediği semboller üzerinden yaptıkları
kışkırtıcılıklara karşı şüphesiz
mesafeli olmaları önemlidir ve meşru siyasetin görevi, bir taraftan
provokasyona işaret ederken diğer taraftan halkın provokasyona
gelmemesini sağlayıcı atmosferi inşa etmektir; bu çok
önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bostancı, son bir
dakika
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Son olarak
şunu söylemek isterim: Geçmişteki bu acı dolu olaylara
karşı insani temelde itiraz bildirirken kürsüden o acı dolu
sahneleri tekrar göstermeyi, o fotoğrafları göstermeyi uygun da
bulmam. Olayları kapatmak adına demiyorum ama bu, bir iletişim
tarzı olarak çok doğru ve yerinde olmaz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Size
soran oldu mu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Maraş
katliamlarını, Çorum katliamlarını ve bu ülkedeki her tür
katliamı gerçekleştirenlere karşı devlet o dönem de
gereğini yapmaya çalıştı, bugün de devlete düşen,
elbette gereğini yapmak; halka düşen de Alevisine, Sünnisine de
düşen, provokasyon ortamının doğmaması için elinden
geleni yapmaktır.
Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, hatip az önce kürsüde Maraş milletvekillerine
BAŞKAN Bir dakika
Ne için söz istiyorsunuz
Sayın Öztunç?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Söylüyorum
Sayın Başkanım.
Sayın hatip az önce kürsüde Maraş
milletvekillerine çağrıda bulunuyorum. dedi. Kahramanmaraş
Milletvekili olarak hem beyefendinin, sayın vekilin
çağrısına hem de Kahramanmaraş olaylarına ilişkin
-bir dakikalık- düşüncelerimi açıklamak istiyorum yerimden.
BAŞKAN Arkadaşlar, 60a göre
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) 60a göre,
evet.
BAŞKAN
milletvekili
arkadaşlarımıza bugün söz vermeyeceğim.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, olmaz böyle bir şey. Ben Kahramanmaraş Milletvekiliyim
Sayın Başkan
BAŞKAN Grup başkan vekillerimize sadece
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Maraş
katliamına ilişkin konuşuluyor, Maraş olayları
konuşuluyor. Susturmak istiyorsanız bunu söyleyin.
BAŞKAN Nereden çıktı o? Bu anlama
mı geliyor o?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) O zaman söz
vermek durumundasınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Benim takdirimde olan bir husustur,
söz vermiyorum arkadaşlar.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bakın
BAŞKAN Toplantımızı devam
ettiriyoruz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
Sayın Başkan...
BAŞKAN Şimdi, İzmir Milletvekili
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bakın ben bir ilin milletvekiliyim.
BAŞKAN Sayın Öztunç, görüşümü
söyledim. Ne istiyorsun?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, bir ilin milletvekiliyim, benim ilimle ilgili bir olay
konuşuluyor.
BAŞKAN Vermiyorum söz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Bunu
yapamazsınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Nasıl
yapamazmışım!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Yapamazsınız Sayın Başkanım.
BAŞKAN Yaptım, oldubitti; 60a göre söz
vermiyorum.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Dar ederim
sana burayı Sayın Başkan, dar ederim, bilgin olsun.
BAŞKAN Lütfen
Böyle şey olur mu ya!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Dar ederim.
BAŞKAN Sadece grup başkan vekillerine
söz veriyorum.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Hadi yürüt
bakalım, göreceksin, dar edeceğim sana burayı.
BAŞKAN Onlarla ilgili de içeride
konuştuk arkadaşlar.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Senin böyle
bir hakkın yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Var.
BAŞKAN Usulümüz şudur
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Seçilmiş
bir milletvekiline bunu yapamazsın.
BAŞKAN -
2+1 veriyoruz, böyle bir teamülümüz
vardı. O münasebetle, söz vereceğim.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ayıp bir
şey ya!
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya bağırma sen ya,
bağırma, otur!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ayıp bir
şey ya! Ayıp bir şey bu arkadaşlar ya!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Hakkı var,
hakkı var; öğren de gel, öğren de gel.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sürekli laf
atıyorsun yani Sayın Başkan.
BAŞKAN Tam duyamıyorum ama umarım
disipline göre bir şey yoktur müdahalemizi gerektiren.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizi İç Tüzüke
davet ediyor Sayın Başkan, sizi İç Tüzüke davet ediyor Ali Bey.
ALİ ŞEKER (İstanbul) İç
Tüzüke uygun davranmaya davet ediyor, tanınan bir hakkı yok
sayamazsınız.
BAŞKAN Lütfen
Buyurun Sayın Akçay.
13.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Maraş olaylarında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediklerine ve her kesimden,
her sosyal yapıdan insanın hayatını kaybettiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüdeki hatibi dikkatle dinledim ve
izledim. Kendi görüşlerini ifade etmiştir, o ayrı bahistir fakat
bir itirazımız var. Üç hilali de gösteren fotoğrafları
oradan sergilemek provokatif bir davranıştır ve
alçaklıktır. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yok mu
sayalım? Yok mu sayalım?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çok önemli şu
hususları ifade edeyim: O 1979 yılında, o Maraşta bütün
ülkemizi, milletimizi acılara boğan o katliamlar, iç savaş
provaları ve provokasyonlar hâlâ milletin hafızasındadır ve
çok acı tecrübelerden bugünlere kadar geldik. Ben 1979 yılında
18 yaşında bir üniversite öğrencisi iken o hadiseleri dikkatle
basından ve mensubu olduğum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Basından değil, yerinden izledik biz o yaşlarda.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Yahu yapmayın!
Bir sürü katliam var ya!
BAŞKAN Arkadaşlar
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Dönüp
dolaşıp onu söylüyorsun ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, grup başkan
vekiliniz konuşuyor.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Başbağlar da
bir katliam ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
ERKAN AKÇAY (Manisa) Öncelikle o hadiselerde
hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyoruz. Çok acılar çekildi, çok ocaklar söndü ve
ülkemize karşı yapılan bir suikasttır, bir iç savaş ve
milleti birbirine kırdırma gayretleridir ve o olaylarda her kesimden,
her sosyal yapıdan insan hayatını kaybetti, bunu
unutmayalım, bir.
İkincisi: Yine hafızam gayet açık ve
net söylüyor ki 22 Nisan 1979 tarihinde o zamanki Genel
Başkanımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son bir dakika
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Başbuğumuz
Alparslan Türkeş de daha o olayların tezgâhlanışına
ilişkin öngörülerini hem rapor hâlinde hem de sözlü bir şekilde
zamanın Cumhurbaşkanı merhum Fahri Korutürke ve o dönemde
devleti yöneten başta Sayın merhum Ecevit olmak üzere
O nisan
ayında İçişleri Bakanı olan Hasan Fehmi Güneş ve
akabinde Maraş olayları sırasında İçişleri Bakanlığı
yapan İrfan Özaydınlının görüşleri, bu konudaki
açıklamaları ve yazıları da dikkate alınırsa ne
kadar büyük, alçak ve kalleş pusuların kurulduğunu da net bir
şekilde ortaya koyar. Bu hatip herhâlde bu yaşanan olayların bir
tarafı hissediyor olmalı ki yani aynı bölücü, provokatif
zihniyetin bu kürsüde devam ettiğini, onun ipuçlarını görüyorum
ben.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
14.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ve İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin Maraş
milletvekillerine çağrıda bulunuyorum. ifadesine istinaden
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunça söz hakkı verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu Parlamentoda 5 siyasi partinin grubu var,
yanlış saymıyorsam 4 de grubu olmayan partinin temsilcileri var.
Şimdi, AK PARTİnin kendinin, bir şartlı refleks gibi, AK
PARTİ dışında konuşan her konuşmacının
konuşması üzerinden çıkıp bir değerlendirme yapma
alışkanlığı olabilir, bir teamül olarak
yerleştirebiliriz Parlamentoya ama aynı değerlendirmeleri biz de
isteriz. Yani sataşma olmadığı sürece, 69un
dışında, 1inci partinin, her konuşmadan sonra
Beğenirsin beğenmezsin, adam düşüncesini söylüyor. Neticede
hepimiz tek tip siyaset yapacak hâlimiz yok. Söylediğim gibi, 5 grup varsa
5 farklı, 5 birbirine zıt fikir vardır. Bu 5 birbirine zıt
fikrin de mutabık olduğu konular vardır; vatanseverlik, devlet,
bayrak, millet; burada sorun yok. Yerlilik, millîlik tartışması
açıldı diye Sayın Bostancı oradan farklı bir
çıkarsamayla yerlilik, millîlik lafını -hoş, kimin ne
kadar yerli, kimin ne kadar millî olduğu da çok derin bir
tartışmanın konusu ama- daha çok Sayın Erdoğan
kullandığı için, kendince Sayın Bostancı bir
değerlendirme ihtiyacı duydu. Ben de şöyle bir
değerlendirme ihtiyacı duyarım o zaman
Bunun sonu gelmez. Bence
bunlara yol vermeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Elbette
sataşma olur, şu bu olur, cevap veririz ancak bir şey söylemek
lazım tutumunuz bakımından.
Ha, şu resim meselesi de
Arkadaşlar,
Maraş katliamındaki olaylarla, acı, vahim olaylarla ilgili
gösterilen bir iki resim bizi niye hoplatıyor, anlamadım.
Başbağlar katliamına her sene partimizin 5 milletvekili gider ve
gelirler, Mecliste Başbağlar katliamıyla ilgili
değerlendirmede bulunurlar, resim de gösterildiği olmuştur.
Nitekim Roboski, Uludere katliamı hakeza. Ya, bırakın onu bunu,
15 Temmuzun yıl dönümlerinde buralarda sergi açıp 15 Temmuzdaki o
bombaları, o kırık döküğü siz sergilemiyor musunuz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Biz bir
fotoğrafı söyledik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır
hayır, bilmiyorum ben, anlamadım.
FETİ YILDIZ (İstanbul) Beyefendi,
Milliyetçi Hareket Partisinin amblemini gösteriyor, herhangi bir resim
değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben sizi
söylemedim, ben buraya
Buranın rahatsızlığı var,
buranın rahatsızlığı var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, resme
itiraz eden benim ama bir tek resme itiraz ettim ben.
BAŞKAN Sayın Akçay, Sayın Altay
tamamlasın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, onu
bilmiyorum ben.
Şimdi, dolayısıyla
Ayrıca, Sayın Başkan, tutumunuz
bakımından da bir şey söyleyeyim, bitirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, son bir dakika.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Zeynel
Beyin, HDP Grubu adına konuşan milletvekilimizin
konuşmasını dinleyen dışarıdaki bir vatandaş
şöyle düşünecek bu noktadan sonra
Onun için ben gerekirse grubumuz
adına söz talep edeceğim. Maraş milletvekillerine
çağrıda bulunuyorum. dedi ya, şimdi Meclisi televizyondan
izleyen vatandaşlarda -ben kendi adıma, grubumuz adına- bizim
Maraş Milletvekilimizin Maraş olaylarıyla ilgili bir
duyarsızlık hâli içinde olduğu kanaatini oluşturdu. Bu
sebeple -takdir sizden- bana göre bu bir sataşma noktasına bile
girer, art niyetsiz bir sataşma noktasına ama Ali Öztunça yerinden
bir dakika söz vermezseniz yani Ali Öztunç bir haksızlığa maruz
kalacak diye de bir değerlendirmede bulunmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay, ben
konuşmayı dikkatle takip ettim. Konuşmada çağrı 22
Aralıkta Maraştaki bir programla ilgili Maraş milletvekillerine
bir davetti, bunun dışında, görüş açıklamaları
yönünde bir davet değildi.
Sayın Bilgen, buyurun.
15.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin,
Maraş milletvekillerine ve Maraşlılara yaptığı
çağrının acıları birlikte analım, birlikte
hatırlayalım ve tekrarlamayalım duygusu
taşıdığına ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, öncelikle,
tabii, kürsüdeki konuşmanın maksatla ilgili bağlamını
koparmak gereksiz bir gerilime sebep olur. Elbette ki provokasyonlar
birtakım sembollerle kamplaşmayı, gerilimi,
çatışmayı hazırlamak için yapılır. Burada bir
partiyi ya da geçmişte bir sembolü hedef gösteren bir konuşma
akışı yok; tam tersine, bunların provokasyona zemin
oluşturduğu, çatışmayı
hazırladığı, işte, cuma günü duvarlara asılan
semboller üzerinden, buna dikkat çeken bir konuşmadır.
Diğer boyutu ise işin, acıları
hatırlama konusunda ise bugüne kadar bütün insanlığın ortak
bulduğu iki tane yöntem var acı olaylarla ilgili; birisi
onarıcı adalettir, diğeri yüzleşmedir. Acıları
hatırlamak acıları yarıştırmak için
değildir, yeniden öfkeyi, nefreti uyandırmak için değildir, bir
daha benzer hatalar yapmamak içindir. Bu ülkenin tarihinde en bilinen, sonra
kamu görevlilerinin kabul ettiği benzer bir olay -çok daha büyük ölçekte-
ve belki de en kritik olay 6-7 Eylül olaylarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Atatürkün Selanikte
evinin yakıldığı iddiası İstanbulda
yayılmış, bir gazete haber yapmış, bunun üzerine,
İstanbulda yaşayan Rumların, Ermenilerin iş yerleri,
evleri yakılmış, tacizler yapılmış, yağmalar
gerçekleştirilmiştir ve 6-7 Eylül Türkiye tarihine bir kara leke
olarak geçmiştir. Bu ve sonraki olaylarla ilgili elbette ki yüzleşme
ve bunların tekrarlanmamasına dair bir iradenin gelişmesi
önemlidir. Sayın Başkan, Yugoslavya iç savaşı birlikte
yaşayan 3 halkın, 3 toplumun bir süre sonra komşunun
komşuyu katletmesi, tecavüz etmesi, kamplarda her türlü ağır
işkenceyi yapmasıyla sonuçlanmış bir vakadır. Bu
topraklarda farklı kimlikler, kültürler birlikte yaşıyor.
Dolayısıyla, bu davet de zaten aslında bunu bir propagandaya
dönüştürme niyeti taşımıyor, hangi partiden olursa olsun bu
acıları birlikte analım, birlikte hatırlayalım ve
tekrarlamayalım duygusunu taşıyor.
Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, bilhassa o
dönemlerde, o yıllarda Türkiyenin her yerinde, şehirlerinde,
kasabalarında, köylerinde -yaşı müsait olan
arkadaşlarımız da çok iyi hatırlayacaktır- hemen hemen
her siyasi partinin veya birtakım ideolojik grupların birtakım
sembolleri, amblemleri filan böyle duvarlara, sokaklara yazılıp
çiziliyordu. Bizim üzerinde durduğumuz husus, konuşmacının
değerlendirmeleri vesaire o değil. Orada çok, böyle, ince
işçilik yapmaya çalışıyor. Peki o fotoğrafı
gösteriyorsun da diğer fotoğrafları niye göstermiyorsun? Bunu
anlamlı ve imalı bulduğum için bu tepkiyi gösterdim ve
itirazımı o nedenle yaptım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ve o olaylarda toplam 110
insanımız hayatını kaybetti ve dediğim gibi her sosyal
veya siyasi kesimden, her sosyal yapıdan insanlar maalesef çok feci bir
şekilde hayatını kaybetmiştir. Tekraren söylüyorum, olaylar
çıkmadan aylar evvel devlet yetkililerine gerekli tedbirleri almaları
için uyarıyı yapan Başbuğumuz Alparslan Türkeştir ve
o uyarıların neticesini, bugün hayatta olan Hasan Fehmi Güneş ve
zamanın İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı da
bu öngörüleri maalesef olaylar çıktıktan sonra teyit
etmişlerdir. Bunları da gözden ırak tutmayın.
Başbağlar katliamları da oldu
maalesef; ülkemizde, değişik yerlerde... Bu hadiseleri de göz önüne
alarak unutmamak lazım.
BAŞKAN Sayın Bilgen, buyurun.
17.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Evet, teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, bakın -biraz önce ifade
ettik- Cizre, Sur olayları sırasında şimdi çoğu
cezaevinde olan asker ve polisler, 15 Temmuzu yapanlar insanların yatak
odalarında rujlarla üç hilal sembolü yapıyorlardı.
Şimdi, bu alçaklık mıdır,
değil midir? Bu böyle yapıyor diye bir provokasyon
Belki de toplumu
karşı karşıya getirmek için yapıyor. Bizim
bunları kınamamız lazım.
Bakın, başka bir örnek vereceğim,
dinlerseniz başka örnek vereceğim. Cezaevlerinde ülkücü hareketten,
milliyetçi hareketten yargılanan insanlara bile o kadar çok İstiklal
Marşı ya da başka semboller dayatıldı ki en milliyetçi
duygularla cezaevine giren insanlar bile o üslup dolayısıyla o
sembollere karşı öfke ve nefret duygusuyla çıktılar 12
Eylülde cezaevlerinden.
Şimdi, bu tip eylemleri kınamak, bunlara
karşı olmak, bunların tekrarlanmamasını istemek galiba
bir duyarlılıktan kaynaklanıyor arkadaşlar; yoksa bir
öfkeyi, nefreti yeniden uyandırmak için yapılan şeyler
değil. Bu hangi sembol için ve kim tarafından yapılıyor
olursa olsun belli ki o sembolleri önemseyenleri karşı
karşıya getirme niyetidir.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri,
bu müzakereleri sürdüremeyiz böyle devam ederse; lütfen, anlayış
bekliyorum; bir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet ama yapacak bir şey
yok.
BAŞKAN İkincisi, şöyle bir şey
yapalım, bakın
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, vereceğim.
Şöyle bir şey yapalım; bu,
anlaşılabilir bir hususa
Gruplar adına konuşmalar
yapılıyor. İstenirse bu konuşma bir bütün olarak
altmış dakika, yetmiş dakika olarak da yapılabilir,
bölünerek de yapılabiliyor. Dolayısıyla, şu, bu noktada
daha makul geliyor bana da: Gruplar konuşmalarını
tamamladıktan sonra grup başkan vekillerimizin söz talepleri varsa onları
değerlendirelim.
Her konuşmacıdan sonra üçer dakika bile
olmuş olsa 5 grup başkan vekilimize söz verdiğimizde on beş
dakika ediyor toplamda ki orayla kalmıyor. Dolayısıyla, her
konuşmadan sonra yarım saati bir müzakereyle değerlendirirsek bu
akşam biz bu işi bitiremeyiz.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika Sayın Özen, bir
dakika.
Dolayısıyla, istirham ediyorum, lütfen,
burada esas konumuz bütçe, şu anda 3
bakanlığımızın bütçesi üzerinde görüşüyoruz.
Evet, sataşma dolayısıyla itirazlar olabilir ama bunları
makul bir şekilde değerlendirelim; yeni izahlara, işte,
farklı konuların burada tartışıldığı,
müzakere edildiği bir noktaya çekmeyelim.
Sayın Özen, size de söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
18.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, ülkenin yıllardır PKK terör
örgütünün katliamlarına, provokasyonlarına muhatap olduğuna
fakat bu hadiselere karşı söyleyecek bir çift sözü olmayanları
da gayet iyi bildiklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi, Sayın
Bilgenin bahsettiği birtakım provokatif hadiseler zaten partimiz
tarafından şiddetle reddedilmiştir. O tür provokatif
birtakım faaliyetlere karşı da partimiz son derece, gereken
hassasiyetini göstermiştir. Şimdi, bundan bahsetmek ayrı, yine
bizim itirazımızın bağlamı konusunda buna saygı
duymak ve anlayışla karşılamak hadisesi ayrıdır.
O nedenle bu meseleyi daha fazla uzatmanın da bir anlamı yok. Ülkemiz
yıllardır, on yıllardır PKK terör örgütünün alçak
katliamları, provokasyonlarına muhataptır ve maalesef bir günden
bir güne bu hadiselere karşı söylenen bir çift sözü olmayanları
da gayet iyi biliyoruz.
BAŞKAN Arkadaşlar, burada bütün bu
tartışma Sayın Özenin konuşması üzerine oldu.
Kendisine bir söz veriyorum.
Buyurun.
19.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, fotağrafları bir kimseyi
ya da bir grubu itham etmek için göstermediğine ilişkin
açıklaması
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Değerli
Başkanım, ben kimseyi itham etmek için o resimleri göstermedim ama
bir gerçek, benim konuştuklarımın hepsi bu iddianamede, o gün
çekilen resimler. Hiçbir grubu itham etmedim. Bu bir provokasyonsa, bunu kabul
etmiyorlarsa eleştirisini, öz eleştirisini yaparlar.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Öz
eleştiri ifadesi yanlış.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Yerli ve millî
derken ben bunu başta anlattım, emperyalist güçlerin
hazırladığı bir oyundu 12 Eylülün yaratılması
için ve iddianame içindeki isimlerin hiçbirinin yabancı isim
olmadığını, hepsinin bizim Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olduğunu belirtmek için yaptım.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Ne yapalım
şimdi, Fatsa iddianamesini de mi getirelim, Adanada öldürülen 5
öğretmeni de mi getirelim, İstanbulda öldürülen 6 işçiyi de mi
getirelim?
BAŞKAN Sayın Enginyurt, lütfen.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Değerli
Başkan, ben kimseyi itham etmiyorum.
BAŞKAN Tamam, tamam, teşekkür ederim.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Türkiyeyi 1980
öncesine geri mi döndürelim ya? Yeter artık diyoruz ama ya! Yeter
artık diyoruz; bırakın, kapatın diyoruz, Allah ölenlere
rahmet eylesin diyoruz. Israrla
Bu kavgayı niye büyütüyorsun diyoruz
sana, Allah rahmet eylesin ölenlere diyoruz.
BAŞKAN Sayın Enginyurt, arkadaşlar
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Ya, rahatsız
olmayın, niye rahatsız oluyorsunuz?
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J) SAĞLIK
BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Açlık grevinin 39uncu gününde bulunan Hakkâri
Milletvekilimiz Leyla Güveni, Sevgili Selahattin Demirtaşı, Sevgili
Gültan Kışanakı ve tutsak olan bütün
yoldaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının bütçesini konuşacağız. Sevgili
Duygu Asenanın dediği gibi, bu bütçede kadının adı
yok, kadının adını çıkarttılar.
Değerli arkadaşlar, aile kavramı
bugün kadın haklarının yok sayılması için örtü olarak
kullanılıyor. Kadınlar üzerindeki ayrımcılık,
şiddet, eşitsizlikler, aile duvarları arkasında gizlenmek
isteniyor. Üstelik bu bir torba bakanlıktır. Neresinden tutsak elimizde
kalıyor. Bir işi yapmak istemiyorsanız o zaman böyle bir çorba
hâline getirirsiniz; olan tam olarak budur. En az üç bakanlık olması
gerekiyor fakat burada tek bir bakanlık var. Bakanlar bu Meclisin üyesi
bile değiller. Burada üstünlük taslayarak oturuyorlar ama halka
değil, Cumhurbaşkanına karşı sorumlular.
Bazıları holding başından alınıp buraya
getirildiler; hastaneleri vardı Sağlık Bakanı oldular;
turizm şirketleri vardı Turizm Bakanı oldular. Ülkenin bir
şirket gibi yönetilmesi de işte buna denir. Dediğim gibi,
neresinden tutsak elimizde kalıyor.
Değerli arkadaşlar, kadınlar evlerde,
işte, sokakta şiddete uğruyorlar. Karakolda,
savcılıkta, mahkemede ise erkek şiddeti bir şekilde ya
mazur görülüyor ya yok sayılıyor ya da iyi hâl indirimleriyle ödüllendiriliyor,
cezasızlık baş tacı yapılıyor. Çalışma
hayatında kadınların sorunlarını bundan
bağımsız ele alamayız. Strateji planlarında sürekli
olarak kadın istihdamının
artırılacağını söylüyorsunuz. Niye
artıramadınız diye size sormak istiyorum Sayın Bakan.
Kadın istihdamı projeleri adı altında harcanan
dünyanın fonu var, dünyanın parası var fakat biz hâlâ 1999
yılındaki rakamlardayız. Harcanan fon ile ortaya çıkan
kalıcı istihdam arasında hiçbir bağlantı yoktur.
Aynı bağlantısızlık İŞKUR meslek eğitim
kurslarında da mevcuttur ki dünyanın parasını buraya
aktarıyorsunuz.
İşçilerin olan İşsizlik Fonunu
bankalara ve patronlara aktarıyorsunuz. AKPnin seçim fonu gibi,
amacı dışında, keyfî bir şekilde İşsizlik
Fonunu kullanıyorsunuz. İşsizlik Fonundan kamu bankalarına
12 milyar aktardınız. Buna ne hakkınız vardı
Sayın Bakan, size soruyorum. 2018 yılı içerisinde fondan
harcanan her 100 liranın yalnızca 26 lirası işsizlik
ödeneği olarak harcandı. Sadece ve sadece temmuz ayı içerisinde
işverenlere ayırdığınız pay, işte, bu 2018
yılı boyunca işçilere ayırdığınız pay
kadar. Çıkın, bu teşvikler sonucunda istihdamı ne kadar
artırdınız, bunu bize anlatın. Bakın, işsizlik tablosu
bu şekilde. İşsizlik tek haneli rakamları çoktan
aştı ve bakın, tarım dışı genç kadın
işsizliği yüzde 25,6ya dayandı.
İşsizlik Sigortası Fonunun 24
Haziranda seçim kararı verilmeden önceki ve sonrasındaki
kullanımına bakmak ister misiniz? Bakın, Toplum Yararına
Programı seçimlere endekslendi, size onun tablosunu göstermek istiyorum.
Burası seçimden önceki pay, burası seçim kararı verildikten
sonraki pay.
Kadın işsizliğinin günden güne
artması ve kayıt dışı ücretsiz çalışan
kadınların yoğunluğu fonların amacı
dışında kullanıldığını gösteriyor.
Kadınları istihdama katma konusunda samimiyseniz eğer o zaman
yapacağınız en parlak şey bütçeden bakım emeği
için fon ayırmaktır, pay ayırmaktır. Her fabrikada, her
iş yerinde her iş yerinde, her mahallede kadın ya da erkek tüm
çalışanlar için kamu kreşleri olmadan, bakım merkezleri
açılmadan kadın istihdamını
artıramayacağınızı bilmiyor musunuz? Tabii ki bal gibi
biliyorsunuz ama bütçe tasarrufunu böyle kullanmak istemiyorsunuz, sizler
bütçeyi patronlar için ayırıyorsunuz, kadınlara ve çocuklara ayırmıyorsunuz;
bu bir tercih. Kusura bakmayın ama siz, kadınların istihdama
katılması hedefini böyle giderse sittinsene, strateji planı
koysanız da gerçekleştiremezsiniz.
Emeklilik hakkından kreş hakkına,
sendikal özgürlüklerden grev hakkına kadar işçilerin yüz
yıldır mücadele ede ede kazandıkları hakları gasbediyorsunuz.
Sosyal Güvenlik Reformu adı altında, siz ve sizden önceki iktidar,
emeklilik yaşını artırdınız, mezarda emeklilik
getirdiniz. Kazanılmış hakları da böylece yok
sayıyorsunuz. Örneğin, emeklilikte yaşa takılanlar
yaşa maşa takılmadılar, AKP ve MHPye takıldılar.
EYTlilerin haklarını vermek, emeklilerin ücretlerini
iyileştirmek, aynı zamanda işsizlikle mücadele için de önemli
bir karardır. AKPnin Sosyal Güvenlik Reformuyla reel olarak düşen
emekli aylıkları, gittikçe bozulan gelir dağılımı
emeklilerin çalışma sebebi oluyor. Bakın, bu tabloda da
emekliler, bunlar çalışan emekliler, bunlar da çalışmayan
emekliler. Gördüğünüz gibi, emekliler verdiğiniz ücretlerle
geçinemiyor, bu nedenle çalışmak zorundalar.
Dünyanın 17nci büyük ekonomisi olmakla övünüyorsunuz.
Köprüler, tüneller, kuş uçmaz kervan geçmez yerlere
yaptığınız havaalanları, duble yollar, kent
hastaneleri yapmakla övünüyorsunuz. Her birine araç geçiş garantisini,
hasta garantisini avro üzerinden veriyorsunuz ama kreşe para yok,
yaşlı bakım hizmetlerine para yok, EYTye para yok, emeklilere
insana yakışır ücret için para yok, işçilere,
işsizlere para yok, kadınlara, gençlere para yok, engellilere para
yok. Sürekli rakamlarla büyüklük taslıyorsunuz ama halkın halkın
hakları size yük geliyor. Refah içinde, güvenli, gelecekli, adaletli bir
yaşamdan kimse söz edemiyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, on
altı yılda en az 21 bin işçi çalışırken öldü.
Bunca yıldır bu iş cinayetlerini durdurmak için neden bir
şey yapmadınız? Çünkü iş cinayetleri politik bir meseledir.
Stratejik iş gücü politikanızla emeğin payını sürekli
küçülterek yerli ve uluslararası tekellere insanlarımızın
emeğini peşkeş çektiğiniz kadar canını da
peşkeş çekiyorsunuz. Sizin iktidarınızda sadece alın
teri değil ne yazık ki işçilerin canı da sermayeye kurban
ediliyor. Siz hep sermayeden, kârdan yana oldunuz, canlarımızı o
çok övündüğünüz büyümeye peşkeş çektiniz; suçlusunuz.
Öyle olduğu için, üçüncü havalimanı
işçileri iş cinayetine, kötü çalışma koşullarına
itiraz ettiğinde işçilerin yanına gitmediniz, onlara
jandarmalarınızı gönderdiniz, ablukaya aldınız,
şirket suçlarını örtbas ettiniz. Öyle olduğu için, Bursada
2005 yılında bir yatak fabrikasında 1 çocuk işçi, 1i
hamile 5 kadın işçi fabrikada yandı, fabrika patronu 183 lira
ceza ödeyip kurtuldu. Biliyor musunuz, o yanan fabrikanın sigortası
vardı fakat işçilerin sigortası yoktu. Öyle olduğu için,
Davutpaşada maytap fabrikası patlamasında yıllar süren
dava karara bağlanmışken şu günlerde Yargıtay
kararı bozarak cezasızlığı garantiye alıyor.
İşçi ailelerinin vicdan ve adalet nöbetleri tıpkı Cumartesi
Annelerinin nöbetlerinde olduğu gibi yasaklandı, Galatasaray
Meydanına çıkamıyorlar.
Sormak istiyorum: Üçüncü havalimanı
şantiyesinde işçiler iş cinayetinde yaşamını
yitirirken, cansız bedenleri rögar çukurundan çıkarılırken
siz neredeydiniz? Mesela neden şantiyeye ziyarette bulunmadınız
Sayın Bakan? Ben de sordum, buradaki pek çok arkadaş sordu, önerge
verdik; neden bize cevap vermediniz? Bir toplama kampı görünümündeki
İGA şantiyesinde ve pek çok yandaş işletmede ne hukuk ne
adalet ne kanun diye bir şey olmadığını da
biliyorsunuz ve on binlerce işçi de bunun tanığıdır.
Üçüncü havalimanı işçileri defalarca eylem yaptı, defalarca
öldü; bir kere bile merak edip gitmediniz. Gitseydiniz eğer sonraki
iş cinayetlerini önleyebilirdiniz; 52 işçi orada
yaşamını yitirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Bir
dakika rica edebilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
İddia ettiğiniz gibi ne taşeron sorununu çözdünüz ne ev
işçilerinin sorununu çözdünüz. Siz kalkınma şehidi diye
işçi ölümlerini de normalleştirdiniz; gerçekten yaşam
hakkına zerre kadar saygınız yok, sizin için varsa yoksa kâr ve
ranttır. Bir de kalkıp sıkılmadan diyorsunuz ki
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Türkiye Cumhuriyeti
demokratikleşmezse eğer, demokratik bir cumhuriyet olmazsa eğer
insanı yaşatamazsınız, kusura bakmayın. Böyle,
jandarma sultasında şantiyelerde işçiler köle gibi
çalışmaya, iş cinayetlerine mahkûm olurlar.
Türkiyede sosyal eşitliğin önündeki en
önemli engel vahşi kapitalist birikim rejimidir. Yoksulluk,
yoksulların suçu değildir; yoksulluk, emeği sömürürken, toplam
bütçeyi pay ederken yaratılır. İnsanlar yoksul çünkü siz varsınız,
insanlar yoksul çünkü bu bütçeyi yapan halklar değil; yoksullar,
kadınlar, emekçiler, engelliler, LGBTİ+lar bu bütçeyi
yapmıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Ulusal
İstihdam Stratejisinde sosyal yardımlara 2002 yılında
yüzde 0,5
Az kaldı Başkanım.
BAŞKAN Lütfen, tek seferlik bir dakika
uzatıyorum, onu yaptım.
Tamamlayalım lütfen.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Tamamlamak için bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Kimseye
vermedim; kararlıyım, vermeyeceğim; bir dakika veriyorum.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Peki.
Bu kaynak halkın vergileriyle
oluşmuştur ve siz bunu nedense kendi cebinizden gibi sürekli
insanların başına kakıyorsunuz, yardımları lütuf
gibi dağıtıyorsunuz; bu, asla kabul edilemez. Bu düzeninizi de
faşist bir iktidarla sürdürmeye çalışıyorsunuz fakat bu
halk bu faşizmi yemeyecek arkadaşlar.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sıra, Ağrı Milletvekili
Dirayet Dilan Taşdemirde.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakika. (AK PARTİ
sıralarından Süreye uyalım. sesi)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) - Televizyonlar sizin beş dakika da
bizim olsun, bir şey olmaz. Çıkarken bile laf atıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, hepinizi
selamlıyorum.
Bütçe görüşmelerinin 7nci günündeyiz.
Aslında, bu bütçe sürecinin demokratik, adil ve katılımcı
olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Dolayısıyla, muhalefet olarak buradan ne söylersek söyleyelim, siz
aslında bildiğinizi okumaya devam ediyorsunuz. Dolayısıyla,
demokrasiyi çoğunluğun gücü sanıyorsunuz ama bizce bu
çoğunluğun diktatörlüğü.
Değerli arkadaşlar, aslında, AKP,
konjonktürel ve siyasal çıkarlarına göre değişen bir
politika izliyor. Bu politikanın en belirgin yansıdığı
meselelerden biri de Kürt sorununun kendisi. Yani Kürt sorunu benim
sorunumdur. demokratik açılım, hatta çoğu zaman meydanlarda,
kürsülerde Kürtlerin yaşadığı tarihsel trajedileri ve
acıları ifade eden bir siyasal çizgiyle biz
karşılaştık. Yani çok uzak değil, yıllar
yıllar ötesi değil, çok yakın bir tarihte, 2015te, bizler, bu
Kürt sorununun demokratik çözümü, diyalog ve müzakere için İmralıya
heyetlerin gittiğini de çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla, biz, iki
yüz yıllık Kürt sorununda bu yaklaşımın en doğru,
en mantıklı yaklaşım olduğunu biliyoruz, bir kez daha
bu yaklaşımın da esas alınması gerektiğine
inanıyoruz ama gelin görün ki, öyle bir noktaya geldi ki siz,
söylediğiniz her şeyi inkâr eder duruma geldiniz. Yani biz, burada
Sayın Öcalan lafını kullandığımız için
neredeyse üçlü bir ittifakla linç ediliyoruz. Dolayısıyla, o zaman
Kürt sorununu çözmek temel politikanız iken, bugün Kürt
karşıtlığı, hatta dönem dönem Kürt
düşmanlığı temel perspektifiniz ve motivasyonunuz olmuş
durumda. Biz, dün de aynı şeyleri söylüyorduk, bugün de aynı
şeyleri söylüyoruz, yarın da aynı şeyleri söylemeye devam
edeceğiz. Biliyoruz ki biz, bu duruşumuzdan kaynaklı çokça hedef
de oluyoruz, bugün arkadaşlarımızın zindanlarda
olmasının nedeni de budur; aslında, bu sürecin, o sürdürülen
barış sürecinin hesabı soruluyor. Dolayısıyla,
eğer bugün vekillerimiz cezaevindeyse, Sırrı Süreyya Önder
cezaevindeyse bundan utanç duyulmalı ve bir vicdan varsa da bunun vicdani
muhasebesi yapılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, yine, ne zaman
seçimler gündeme gelse biz bir bakıyoruz, ya yurt içinde ya da yurt
dışında düşman yaratma politikanız devreye giriyor.
Dolayısıyla ülke içerisinde herhâlde düşman yapacağınız
kimse kalmadı, şimdi bu düşman yaratma politikanızı
sınırların dışına taşırdınız.
Yani ne oluyor? İşte, Şengal ve Mahmur bombalanıyor,
Şengal ve Mahmurun bombalanmasını bir başarı öyküsü
olarak gelip burada anlatıyorsunuz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sana ne!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Bakın, Şengal, 74 ferman yaşayan, katliamlardan geçen Ezidi
Kürt halkının kutsal topraklarıdır. Orta Doğunun en
kadim halklarından, çoğunluğu en fazla olan halklarından
biriyken Ezidi halkı, yaşadığı katliamlardan
kaynaklı, bugün bir avuç kalmak zorunda kaldı ve bunlar bugün
kültürünü, dilini, kimliğini korumak için Şengalde kendilerini
müdafaa mücadelesini sürdürüyorlar. IŞİD 2014 yılında
Şengale saldırdığında binlerce Şengalli
katledildi, binlerce kadın kaçırıldı, köle pazarları
kuruldu. Hâlâ IŞİDin elinde binlerce kadın var, yüzlercesi
kayıp. IŞİD Şengale saldırdığında
kılınızı kıpırdatmadınız, Şengali
bombalamak aklınıza gelmedi ama bugün Şengali bombalıyorsunuz.
Neden mi? Nedeni çok basit çünkü Kürt, annesini görmesin; Kürt, dünyanın
hiçbir yerinde hak hukuk sahibi olmasın.
Değerli arkadaşlar, yine, bombalanan
diğer yerlerden bir tanesi de Mahmur kampıdır. Mahmur kampı
Kürt sorununun kendisidir, Kürt sorununun aynasıdır. Bakın,
90larda dışkı yedirilen köylüler zorla, köyleri yakılarak,
yerinden yurdundan göç ettirilerek Mahmur kampına sığınmak
zorunda kaldılar. Otuz yıldır da bu ülkenin
vatandaşıdır aynı zamanda bu Mahmurlular ve orada
yaşamak zorundalar. Eğer Kürt sorununa şiddet perspektifinin
dışında başka bir çözümle yaklaşılsaydı
bugün Mahmur kampı denen bir kamp olmayacaktı, o insanlar
Şırnakta, Mardinde, Siirtte yaşamını sürdürüyor
olacaktı ama maalesef ki bu şiddet siyasetinden bir türlü
vazgeçmediğiniz için otuz yıldır bu şiddetten kaçan insanlar
bugün Mahmurda bombaların hedefi hâline geliyorlar. Bu bombalamada 74
yaşında bir kadın, 14 yaşındaki torunu ve 2
kızı yaşamını yitirdi.
Yine, değerli arkadaşlar, bu kürsülerde
Filistin halkının trajedisinden, yaşadıklarından çokça
söz ediyorsunuz ama bizce sizin Filistin halkıyla bir benzerliğiniz
yok; daha çok, benzerliğiniz İsrailledir. Bakın, İsrail,
ne yapıyor; ne zaman Filistin halkına yönelik bir farklı ses
yükselse hem kendi ülkesi içerisinde hem de uluslararası arenada ne
yapıyor? Antisemitizm yaygarasını koparıyor, böyle bir
yaftalama yapıyor. Siz de benzer bir şekilde ne zaman barış
meselesinde, Kürt meselesinde, emek meselesinde, kadın meselesinde
farklı bir şey söylesek ya da ifade etsek hemen terörist
yaftasını yapıştırıyorsunuz. Vallahi, sizin
mantığınıza göre bu ülkenin yarısı terörist. Dolayısıyla
çeşit çeşit de terörist icat ettiniz. Bu da sizin büyük bir
başarınız.
Değerli arkadaşlar, yine biz burada bu
politikalarınızı eleştirirken, alternatiflerini sunarken,
bunun mücadelesini verirken şiddete uğruyoruz, ciddi müdahalelerle
karşılaşıyoruz. Aynı şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Sözlerimi bitireceğim.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Bugün cezaevinde otuz dokuz gündür açlık grevinde olan Leyla Güven tam
da bu politikanın karşısında bu eylemini
başlattı. Tecrit politikasının savaş olduğunu
çokça ifade ediyor. Dolayısıyla Bu benim sorunum değil...
Duymamış gibi yapamazsınız, bunu duymak
zorundasınız. Çünkü Leyla Güven bu ülkenin barışı,
huzuru için bugün bu eylemi gerçekleştiriyor. Dolayısıyla bir
kez daha Leyla Güvenin bu eylemini selamladığımı,
kendisine saygılarımı sunduğumu da ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, son olarak şunu
ifade edeyim: Nadia Murad IŞİD barbarları tarafından
kaçırıldı, cinsel şiddete uğradı.
Kurtarıldıktan sonra Şengal halkının, Ezidi
halkının mücadelesini sürdürmeye devam etti ve bunun için de Nobel
Barış Ödülü aldı. Dolayısıyla uluslararası
kamuoyu ve uluslararası vicdan, Ezidi halkının bu mücadelesi
karşısında saygıyla eğiliyor ve ödüllendiriyor ama
maalesef sizler bu mücadeleye bombalayarak karşılık
veriyorsunuz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz sırası
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümde.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz altı dakika.
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Merhabalar.
Konuşmama, açlık grevinde 39uncu gününde
olan Leyla Güveni buradan selamlayarak başlamak istiyorum.
Leyla Güvenin açlık grevi bu ülkede
barışın yolunun açılması içindir.
Barışın muhatabı ise Meclistir. Meclisin bu konuyu gündeme
alması gerekir. Çok da fazla, bu konuya sağır dilsiz
kalabileceğinizi düşünmüyorum çünkü görev buranınsa burası
bunu gündemine almak zorundadır.
Şimdi Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz. Elbette
ki kadını da konuşuyoruz, kadına yönelik şiddeti de
konuşmak durumundayız ama bunu sadece saraydan gelen bütçeyle
değil, kadınlarla konuşmak gerekiyordu, halkla konuşmak
gerekiyordu ama maalesef ne kadınlar ne kadın örgütleri ne feminist
örgütler bu bütçe yapılırken buraya çağrıldı,
görüşüldü, onların önerileri alındı. O nedenle, ben
kadınların sesini buradan duyurabilmek açısından, 1998
yılından bu yana düzenli olarak her yıl toplanan Kadın
Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezi Kurultayı bileşenlerinin taleplerini buradan
size söylemek istiyorum çünkü seslerini duyurmanın başka bir yolu
yok. Maalesef, kimseyi muhatap almadığınız gibi, kadın
örgütlerini de feminist örgütleri de muhatap almıyorsunuz.
Talepleri nelerdi? Kadın dayanışma
merkezleri ve sığınaklar için hem Bakanlık hem de yerel
yönetimlerce ayrılan bütçe artırılmalı, şeffaf olarak
yönetilmeli, mevcut bütçe toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı
hâle getirilmeli, bağımsız kadın örgütlerinden görüş
alınmalı. Kadına yönelik şiddet ve cinsel suçlara
ilişkin veriler detaylı bir şekilde, anonim olarak tutulup
raporlanarak belli aralıklarla kamuoyuyla paylaşılmalı.
Nafaka konusunda mevcut yasal düzenlemeler geri çekilmek yerine korunmalı,
kadınların nafaka konusunda karşılaştıkları
sorunlar giderilmeli. GREVIO raporunda yer alan tavsiyelerin hayata geçirilmesi
için bağımsız kadın örgütlerinin de
katılımıyla eylem planı hazırlanmalı. CMKnin 253üncü
maddesi değiştirilerek kadına yönelik şiddet içeren
dosyalar uzlaştırma kapsamı dışına
çıkarılmalı. 6284 sayılı Yasa kapsamında verilen
tedbirlerin süresini kısaltmak yerine, kadınlara ihtiyaçlarına
uygun, süreli ve etkili koruma kararları verilmeli. Her il ve ilçede çocuk
izleme merkezi, adli görüşme odaları kurulmalı; cinsel istismar
ve ihmale maruz kalmış çocukların ifadeleri alınırken
psikolog eşliğinde görüntü ve ses kaydı alınarak bir defada
verilmesi sağlanmalı, hazırlanan muayene raporlarının
içerik ve yöntemi konusunda Türkiye Tabipler Odasının ilgili
biriminden görüş alınmalı. Tüm danışma merkezleri ve
sığınaklarda çocuk odaları açılmalı, her
mahallede geçici çocuk evi kurulmalı.
ŞÖNİMler başvurucu
kadınların bilgilerinin gizliliğinin korunduğu ve
kadından yana bakış açısıyla etkin hizmet verecek bir
hâle getirilmelidir. ŞÖNİMlere ve belediyelerin dayanışma
merkezlerine ve sığınaklara yeterli bütçe ayrılmalı;
kapatılan dayanışma merkezleri ve sığınaklar,
kadın dernekleri yeniden açılmalı; ŞÖNİM,
sığınak ve dayanışma merkezleri olmayan il ve
ilçelerde bu birimler açılmalı ve yereldeki kadın örgütlerinin
bu alandaki çalışmaları desteklenmelidir.
Kadına yönelik şiddetle mücadele
alanında kadın sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar istihdam
edilmelidir. ŞÖNİMler ve belediyelerin danışma merkezleri
ve sığınaklarında tercüman bulundurulmalı,
kadınların ana dillerinde destek alması sağlanmalı;
İstanbul Sözleşmesine uygun olarak, kadınların göçmen,
mülteci olmasına bakılmaksızın aynı hizmetten yararlanması
sağlanmalı ve yapılan çalışma göçmen, mülteci
kadınların özel ihtiyaçlarına uygun hâle getirilmelidir.
Barınma ihtiyacı olan kadınlara
sığınak dışı çözümler üretilmesi gerekiyor. Her
mahallede, yeni doğanlar için de dâhil olmak üzere, çalışma
saatleriyle uyumlu, ücretsiz ve erişilebilir kreşler
açılması gerekiyor. Belediyelerde kadına yönelik şiddetle
mücadele strateji planı yazılmalı, izlenmeli; şiddetin
önlenmesine yönelik danışma kurulu oluşturulmalı; bu
birimlerde bağımsız kadın örgütlerinden temsilciler
olmalıdır. Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelede
yıllık bazda yerel eylem planları yapılmalı ve
bunların çalışmaları gözlemlenmelidir. Alo Şiddet
Hattı yerel yönetimlerde 7/24 saat uygulanmalı. Tüm mahallelerde acil
durum butonu konulması gerekir. Sığınaktan ayrılan
kadınlara verilen süreli sosyal ekonomik destekler kadının
çocuğu olup olmadığına bakılmaksızın
sağlanmalı, şiddet sonrası kadınların
güçlenebilmesi için sosyal politikaların gerektirdiği bütçe
ayrılmalıdır. İlk adım merkezlerinin ve buralarda
çalışan personelin sayısının
artırılması gerekiyor. Göçmen ve mülteci kadınların
6284 sayılı Yasadan destek alabilmeleri için istenen darp raporu ve
benzeri resmî evraklar talep edilmemeli, göçmen kadınlara
ayrımcılık uygulanmamalıdır. Kadınların
erkek şiddetinden korunması için verilen gizlilik kararları
kadınların eğitim, sağlık, kamu hizmetleri
almasında engel oluşturmamalı, bunun için gerekli düzenlemeler
yapılmalıdır. Belediyelerde eşitlik birimi ve kadın
müdürlükleri açılmalı, sığınaklar ve
dayanışma merkezleri bu birimlere bağlı
olmalıdır. Yazılı ve görsel basında erkek
egemenliğini besleyen, yaygınlaştıran dizi, film ve benzeri
haberlere yönelik olarak gerekli yaptırımın uygulanması
gerekir. Tüm bunların gerçekleşmesi için öncelikle toplumsal cinsiyete
duyarlı bir bütçe gerekiyordu, kadınlar için ayrı bir bütçe
gerekiyordu, tabii ki bir kadın bakanlığı gerekiyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Ancak biz bu bütçeye
baktığımızda, ne toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe
görüyoruz ne kadınların katılabildiği bütçe görüyoruz zira
bu bütçeyi yapanların yüzde 95i erkek. Cinsiyet körü, eşitsiz bir
bütçeyle karşı karşıyayız. Böyle olması da
kaçınılmaz. Zira tüm bunları yapabilmek için önceliği
kadın özgürlüğü olan, aileyi değil kadını güçlendiren
bir anlayış egemen olmak zorunda. Militarizmi, savaşı,
kutuplaştırmayı, düşmanlaştırma
politikalarını politika olarak kurmayan, barışı,
eşitliği, özgürlüğü, kadın-erkek eşitliğini
önceleyen bir iktidar olmak zorundaydı ama böyle bir iktidar
olmadığı için maalesef bütçeden kadınlara hiçbir şey
çıkmadı, erkek egemenliğini yücelten, büyüten bir bütçeyle
karşı karşıyayız. O nedenle bu bütçeyi de kabul
etmiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Diyarbakır
Milletvekili Adnan Selçuk Mızraklıda.
Buyurun Sayın Mızraklı. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ADNAN SELÇUK MIZRAKLI
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başlığımız belli, bugün 3
bakanlık var, biri de Sağlık Bakanlığı. Benim
meslektaşlarım bilirler, geçmişte Sağlık
Bakanlığı demezdik, Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı derdik eskiden bunun adına çünkü
sağlık dediğiniz şey hastanecilik hizmetleri
değildir, tedavi hizmetleri değildir, ondan çok daha fazla bir
şeydir. Sosyal güvenlik dedim, bakın orada güvenlik
kavramını kullandım. Güvenlik de tank, top, tüfek, uçak değildir,
güvenlik dediğiniz kendinizi iyi hissetme durumudur. İyi hissetme
durumu da sadece silahların gölgesinde olmuyor. Yani yoksulsanız
kendinizi iyi hissedemiyorsunuz, yoksunsanız bazı şeylerden yine
kendini iyi hissetme durumu, iyilik durumu vuku bulmuyor. O yüzden biz hekimler
Sağlık, ruhen, bedenen, sosyal ve siyasal iyilik durumudur.
diyoruz. Ama Türkiyeye baktığımızda neyi görüyoruz?
Ekonomi diyalizde arkadaşlar yani bunu ben söylemiyorum ekonomi
bakanları söylüyor. Eğitimde solunum ve dolaşım
yetmezliği var. Biraz önce partinizden ve diğer partilerden
arkadaşlar da o dolaşım yetmezliklerine de kısmen
işaret ettiler. Beraberinde, sokağa
çıktığımızda baskılar hakikaten toplumu felç
etmiş durumda.
Sayın Bakan O parti hariç. diye nasıl
söyleyebiliyor; AKPnin İçişleri Komisyon Başkanı
değil, İçişleri Bakanı olarak? Arkadaşlar, bir ülkede
hukuk, adalet, demokrasi herkes içindir. O parti hariç. diye
İçişleri Bakanı başlarsa o ülkede artık adalet de,
hukuk da, hepsi de bitmiş demektir; böyle bir şey olamaz.
Arkadaşlar, şimdi, bugünlerde Asgari Ücret
Tespit Komisyonu çalışıyor. 1.603 lira. Ben sizden rica
ediyorum: Bir taneniz, 1.603 lirayla gitsin bir gecekonduyu kiralasın. Ya,
ibretiâlem için, o 1.603 lirayla nasıl hayatta kalınır -1
eşiniz var, 1 çocuğunuz var; 2 çocuğunuz var da demiyorum- onunla
nasıl yaşanırı lütfen test edin ki
Hani böyle çok özür
dileyerek söylüyorum, sizleri tenzih ederek söylüyorum ama timsah
gözyaşları dökmeye gerek yok. TÜRK-İŞ açıklıyor:
Açlık sınırı 1.942 lira. Biz de oturalım buradan bir
komisyon tespit edelim; bu ülkede nasıl yaşanır bu rakamlarla,
hakikaten yaşanılabilir ücretlerse asgari ücret dediğimiz
şey, eyvallah diyelim, geçelim.
Arkadaşlar, büyük işler yapılabilir,
büyük hava meydanları da yapabilirsiniz; piramitler de yapıldı,
piramitler binlerce yıldır ayakta -piramitleri nasıl ki
firavunlar yapmadıysa, bugün de nasıl firavunlar başta
değilse- emekçiler yaptı. Ama o emekçilerin o güvenlik durumundan, o
iyilik durumundan da siz sorumlusunuz. Orada eğer 200 bin civarında insan
o üçüncü havalimanının inşaatında
çalışmışsa siz, 2 patronu değil, 200 bin insanı
düşünmek zorundasınız. Eğer vicdan üzerine, hak ve adalet
üzerine konuşuyorsak, o zaman meselenin merkezine neyi koymak durumunda
olduğumuz çok açık ve net olarak çıkar.
Diyeceksiniz ki: Bütçeye gel. Geleyim.
Sağlık Bakanlığının bütçesine
baktığımız zaman, giderleri, SGK primlerini ve personel
giderlerini çıkardığımız zaman geride 13 milyar 773
milyon liralık bir rakam kalıyor. Bunun içinde o şehir
hastanelerinin kira ödemeleri de var arkadaşlar, bu 13 milyar 773 milyon
liranın içinde. Sayın Albayrak onları söylerken muhtemelen
sizler de gözlemişsinizdir. Sağlığa bu paylar
ayrılırken Biz oranları şuradan şuraya getirdik
Geçmişte ben bu rakamları çok iyi hatırlıyorum, Kişi
başına sağlık harcamalarında OPEC ülkeleri içinde
şu rakamdaydık, 850 dolarlara geldik
O zaman dolar ucuzdu ya.
Şimdi niye söylemiyorsunuz dolar bazında? Dolar pahalandı
değil mi? Ama sağlık hizmetleri de pahalanıyor
arkadaşlar, dolar pahalandıysa onlar da pahalanacak ve şu anda
şu bütçeyle nasıl ki Cerrahpaşada idrar tahlili yapılamaz
hâle geldiyse, önümüzdeki yıl da birçok kamu işletmesi zora girecek.
Ben sizleri biliyorum, diyeceksiniz ki: Çok hastane
açtık, yatakları çok artırdık, ettik. Evet, özel
hastanelerin açılmasının yolunu açtınız. Bu ülkede AKP
döneminde özel hastaneler açıldı arkadaşlar ve özel hastaneler
yetmedi, kamu hastaneleri dedik, kamucu olduk. Ee? Şehir hastaneleri
açalım sizlere. dediler ama orada da başka bir özel
işletmecilik yapıldı. Ne oldu? Şu anda açılacak olan
şehir hastaneleriyle 8.400 yatak üretiliyor arkadaşlar. Bu maliyetin
üretilmesi için 10,5 milyar dolarlık bir karşılık var.
Kapatılan yatak sayısı ne kadar? Kapatılan hastane
sayısı ne kadar? Ona baktığınız zaman, 6.555
yatağa tekabül eden hastane kapatılıyor, 1.845 yatak için 10,5
milyar dolar bu ülkede para ödeniyor.
Ben Avrupayı da gezdim -şimdi yurt
dışı çıkış yasağım var silahlı
terör örgütü üyesi olmaktan, sadece, bir tek neşter kullanmayı
biliyorum ama öyle- Baseldeki hastaneyi gördüm, Hamburgdaki hastaneyi gördüm;
arkadaşlar, en az elli, altmış yıllık binalar, en az
elli, altmış yıllık binalar. Çünkü onların da bir
hafızası vardır, biliyor musunuz? Nasıl hastaların
hafızası varsa o hastanelerde aldıkları hizmete
ilişkin, o binaların da hafızası ve dili vardır.
Oraları kapattınız, şehirlerin dışında
hastane şehirleri oluşturdunuz; şehir hastaneleri
oluşturmadınız.
Lütfen şunu çok iyi düşünün: O 1.200,
1.600 yatak dediğiniz yerde hastasıyla, refakatçisiyle,
çalışanıyla, emekçisiyle, oradaki esnafıyla siz ilçeler
oluşturdunuz. Hastane şehri ilçesine gidiyorum, şehrin bir
ucundan öbür tarafa 30 kilometre. Ulaşılabilirlikti, değil mi
arkadaşlar? Yani esas olanın ne olduğu, hastanelerin nasıl
çalışması gerektiğini söylemiştik.
Arkadaşlar, bunların içinde emekçiler
çalışıyor; hekimler, hemşireler, sağlık
teknisyenleri. Ne yaptınız? Ne olduğu belirsiz güvenlik
soruşturmalarıyla, onlarla
Hani, diyorduk ya bir zamanlar Fişleme
var, fişleme var. fişlemenin dik âlâsı var şu anda.
Binlerce genç hekim, binlerce yeni mezun şu anda güvenlik
soruşturması bekliyorlar. Sayın Bakan da dinliyor, bunu biz
komisyonlarda da tartıştık: Üç ay bekliyorlar, dört ay
bekliyorlar
Dedik ki: Bunu dört yüz elli güne düşürdünüz. Bu dört yüz
elli günü bu üç dört ayın neresinden başlatacaksınız? Yani
Bakanlığa ilk başvuru gününden
diye gün
pazarlığı yaptık.
Bu çocukları askere alıyor musunuz?
Alıyorsunuz. Bu çocuklar hekim olarak çalışsalardı yani
terör mü enjekte edeceklerdi, terör hapları mı vereceklerdi de askere
alıyorsunuz, silah veriyorsunuz? Yapmayın. Hani derler ya: Analara
kıymayın efendiler. Evlatlarınıza kıymayın
beyler. Bir gece bir kanun hükmünde kararname çıkaracaksınız
insanları- ve âdeta bir infaz makinesine döneceksiniz. Bu olmaz, infaz da
yapılıyor.
Hani dedim ya güvenlik
Yol güvenliği
Yol
güvenliği için sinyalizasyon kurmayanlar
9 yurttaşımız
yaşamını yitiriyor, aileleriyle beraber düşünürseniz,
şu anda kaç evde yas var? Beyler sinyalizasyonu yapmadan yolu hizmete
açmışlar. Büyük hizmetler yapıyoruz. Oturup bir soralım
kendimize yani o sistemi kurmadan bu iş yapılır mı? Bu
iş yapılırsa, bu insanlar yaşamlarını
yitirirlerse hiç mi bunda bu işin sahiplerinin vicdani, hukuki, idari
sorumlulukları yoktur? Orkestrada eğer kemancı gıy gıy
ediyorsa, orada orkestra şefinin hiç mi sorumluluğu yoktur? Ya, insan
çıkar, işin haysiyeti gereği der ki: Ya, biz de bu işte
sorumluyuz. Yok, efendim, oradaki makasçı makası
değiştirmeyi düşünemedi, 9 kişi gitti. Olur mu öyle?
Başka yerde 9 kişi olmuş olsaydı şimdi burada ne
halaylar tutulurdu, değil mi? 9 insan, orada da 9 insandır, burada da
9 insandır. Ölüleri tasnif yapmayalım.
Arkadaşlar, bütçeye
baktığımız zaman
Faiz ödemelerine baktınız
mı? Bu bütçenin her 8 lirasından 1 lirası faiz ödemesine
gidiyor. Hani, Erbakan Hoca diyordu ya: Siz gidi faizciler, sizi. Evet, o
rakam nedir, biliyor musunuz arkadaşlar? 2001 krizinde hani Biz
kurtaracağız bu ülkeyi IMFnin boyunduruğundan. dediğiniz
zaman, ülkenin kurtarılması için -ekonomist arkadaşlar,
biliyorsunuz- 21 milyar dolarlık bir işlem
yapılmıştı. O rakam, sadece bugün faizler için ödenen rakam
21 milyar dolardan çok daha fazladır arkadaşlar, 115 milyar
civarında olması lazım, rakamı çok fazla toplamadım.
Aynı zamanda da hani diyorsunuz ya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) Başkan, özür
diliyorum.
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) Ülkemizin güvenlik
sorunları, o güvenlik bütçesine ayrılan kadar da faize para gitmektedir.
Arkadaşlar, söylenecek çok söz var ama ben hani
biraz böyle belki uhrevi olsun, şey olsun, onur kelimesini sözlükten
okuyayım: Kişinin kendi varlığına, kendi
kişiliğine karşı beslediği saygı, insanı
insan yapan iç değer. diyor. Bu onur kişilerde olduğu gibi
kurumlarda da vardır, bu Meclisin bir onuru vardır; denetim yapacak,
yasama yapacak. Bütün bu işleri yaparken Meclisin bu hükmi
şahsiyetinin temsilcisi olan birisi otuz dokuz gündür açlık grevinde,
onun onuru bizim de onurumuzdur. Onun buradaki varlığını
Yasamanın bir üyesi olarak, sadece tutuklu olan, hükümlü olmayan, hiçbir
şekilde içeride tutulması açısından anayasal olarak bir
karşılık olmayan bir üyemiz eğer cezaevindeyse bizim onun
bu tutumuna sessiz kalmamız mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla)
Dolayısıyla onun talebi talebimdir diyorum, sizleri de bu konuda bir
tutum almaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz, Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzelde.
Buyurun Sayın Güzel. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakika.
HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü kurumu ve Türkiye İlaç Tıbbi
Cihaz Kurumu bütçelerine dair söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce hukuka
aykırı bir şekilde cezaevinde tutsak edilen Hakkâri
Milletvekilimiz Sayın Leyla Güvenin demokratik siyasetin önündeki en
büyük engel olan İmralı tecridinin kaldırılması için
başlatmış olduğu süresiz, dönüşümsüz açlık
grevinin 39uncu gününe girdiğini belirtmek istiyorum. Leyla Güvenin
sağlık durumu artık kritik bir aşamaya girmiştir. Ve
yine bugün itibarıyla 30 siyasi tutuklu daha aynı taleple süresiz,
dönüşümsüz açlık grevine girdiğini
açıklamıştır.
Değerli arkadaşlar, greve destek
olanların il binalarımızdan gözaltına alınması
Hükûmetin çözümsüzlükte ne kadar da ısrarcı olduğunu
göstermektedir. Bu ısrardan vazgeçilmelidir, barışa köprü olmak
isteyen Sayın Leyla Güvenin sesine cevap verilmelidir.
On altı yıllık AKP iktidarı
boyunca insan hak ve özgürlüklerinden, demokrasiden, barıştan yana
tavır alan kesimler terörize edildi; yargı, iktidarın bir
sopası hâline getirilerek siyasallaştı. Böyle bir süreçte
bütçenin adaletinden söz etmek mümkün değil. Bu bütçenin yoksulu,
emeği, kadını, doğayı görmediğini,
demokratikleşmeyi önemsemediğini ve bütçe anlayışıyla
hazırlanmadığını sanırım söylememize gerek
yok fakat yaptığınız yolsuzlukları da
hatırlatmayı kendimize görev biliriz.
Değerli vekiller, adaletin
olmadığı bir yerde adil bir bölüşümden bahsetmek
imkânsız. Örnek verecek olursak, konuşmamın
başlığı olan Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğüne 27 Haziran 2018 tarihinde Genel Müdür olarak atanan
Sayın Doktor Osman Kanla başlamak istiyorum. Sayın Kan kimdir?
AKPli bir milletvekilinin eşidir. Bunun basit bir tesadüf
olmadığını düşünüyoruz. Siyasi patronaj
ilişkilerinin hâkim olduğu bir yerde hakkaniyetli ve eşit
dağıtılmış bir bütçeden söz edemeyiz. İktidar
paydaşlarının aile şirketi hâline gelen bu durum
değişmediği sürece maliyenin nereye
aktarıldığı konusu her zaman tartışmaya açık
olacaktır. Bütçeyi konuşacaksak önce bu paraların kimlerin
elinde olduğunu konuşalım. Burada liyakat ilkesiyle işin
başında bulunan yetkililer mi bu paraları yönetiyor yoksa
iktidarın yandaşları mı? Birinizin damadı hazinenin
başında, birinizin kızı
başdanışmanınız, birinizin kardeşi teftiş kurulu
başkanı, birinizin eşi Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğünün Başkanlığında. Maşallah, AKPlilerin
kendileri dışında aileleri ve akrabaları da bürokratik
görevlerde pek de maharetli. Bu maharet devlet sevgisinden mi geliyor, yoksa
işin içinde başka rantlar mı dönüyor bilemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, böyle bir kurumda
böyle bir durum hâkimken ben size kurumun unuttuğunuz asıl
işlerini hatırlatayım: Sahil sınırlarında
sağlık sorunlarının giderilmesi ve önlenmesi. Peki, Orta
Doğuda başlatılan savaşla beraber sahil
sınırında kaç kişi Avrupaya gitmek isterken göçmen
gemilerinde boğularak öldü? Kaç kişinin ölmüş bedeni hâlâ o
sularda kayıp biliyor musunuz? Suriyenin barbar IŞİD
şiddetinden ailesiyle beraber kaçarken bedeni sahile vuran Kobanili Aylan
Kurdi bebek hâlâ belleğimizde. Bu fotoğrafta gördüğünüz gibi,
sınır sağlığı sadece boğazdan geçen
gemilerin hastalık taşıyıp
taşımadığına ilişkin bir durum değildir,
sınır sağlığı aynı zamanda savaşın
yarattığı sağlık sorunlarıyla da yakından
ilgilidir. Bu sorunun çözümü başta Orta Doğu coğrafyası
olmak üzere savaşların bitmesidir. Aksi hâlde binlerce insan
savaştan, şiddetten kaçarken sınır sahillerinde
yaşamdan kopmaya devam edecek. Bu nedenle Orta Doğudaki bu
kanlı savaşın öznesi olduğunuz sürece sahil
sınırlarında hayatını kaybeden her insandan
Hükûmetiniz bizzat sorumlu olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bütün bu
yanlış politikalarla beraber giderek derinleşen ekonomik krizle
halkın sosyal hakları ve sosyal hakkına erişimde
yaşadığı aksaklıklardan bahsetmek istiyorum. Keza her
biriniz en lüks hastanelerde, yurt dışında tedavi görürken
yurttaşlar bazen bir ilacı alabilmek için dahi mücadele vermek
zorunda kalıyor. İlaçlara erişimdeki sorunlar hastaların
tedavilerindeki aksamalara ve ciddi mağduriyetler yaşamasına
neden oluyor; sürekli artan döviz kurları nedeniyle kanser, diyabet gibi hastalıkların
tedavisinde kullanılan ilaçlara ulaşmakta zorluk çekiyor. Bu da
bizlere gösteriyor ki siyasi iktidar uyguladığı yanlış
politikalar nedeniyle derinleşen ekonomik krizin faturasını halklara
kesmeye devam ediyor. Saraylarda altın varaklı bardaklarda
içeceklerini yudumlarken, hediye süsü verilerek satın alınan onlarca
milyon dolarlık uçan saraylara binerken halk
sağlığından tasarruf etmenin bir izahatı olabilir mi,
merak ediyorum. Türkiyede çok sayıda SMA hastası çocuk devletin
temin etmesi gereken ilaçlara erişemediği için yaşamdan kopuyor.
AKPli bir bakan da İlacın maliyeti ağır,
karşılayamıyoruz. diyor.
Buradan sormak istiyorum: Lüks yaşam içerisinde
yaşadığınız ihtişamlı hayatın maliyeti
çok mu hafif? Onlarca milyon dolarlık uçan saraylara binerken ilaç temin
edemediği için yaşamdan kopan çocuklardan hiç mi utanmıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, ekonomik kriz
nedeniyle kamu ihalelerinin askıya alındığı bir
süreçte 54.538 adet tıbbi cihazın 10 milyar dolarlık satın
alım ihalesinin şartnamesinin 10uncu maddesinde belirtilen
kısmi teklife kapalılık ibaresi nedeniyle ihalenin
tamamının yabancı sermayeye peşkeş çekildiğini
gördük. Bunun neresi yerli ve millî? Yoksa bu ihalelerin arkasında yatan asıl
nedenin yabancı şirket ve devletlere kapalı kapılar
ardında verilen birtakım siyasi sözlerden
kaynaklandığını itiraf mı edeceksiniz?
Bu bütçe, en başında da itiraf
ettiğimiz gibi, şaibelidir. Halkın parası MİTe,
saraya ve savaşa ödenmiştir. Bir haftadır burada bütçe
görüşülüyor, muhalefet partileri bütçeye dair itirazlarını dile
getiriyor fakat günün sonunda iktidar partisi nasıl istiyorsa bütçe öyle
kabul görüyor. Bu şartlar altında bütçenin demokratik koşullarda
hazırlandığını iddia edemezsiniz. Demokrasinin yolu üç
yıl önce tamamen kendi çıkarlarınız için devirdiğiniz
çözüm masasından geçmektedir. O masa devrildiğinden beri bu ülkede
binlerce kişi öldürüldü, tutuklandı, işsizliğe mahkûm
edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SEMRA GÜZEL (Devamla) - Bu ülkenin demokrasi sorunu
Kürt sorununun çözümünden geçmektedir ve bu sorunu çözemediğiniz takdirde bu
ülkede ne adaletten ne demokrasiden ne de adil bir bütçeden bahsedebiliriz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına son söz Iğdır Milletvekili Habip Eksikin.
Buyurun Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakika.
HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK
(Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce bu Parlamentonun bir
üyesi, Hakkâri ilinin iradesi Sayın Leyla Güvenin
başlattığı açlık grevinin bugün 39uncu günde
olduğunu ve kritik safhaya ulaştığını belirtmek
isterim. Sayın Leyla Güvenin istekleri insanidir, barış
talebidir. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması
istemidir. Ki, bu istek ülkedeki barışın kapısını
aralayacak bir istemdir. Dolayısıyla ben buradan bir kez daha
Sayın Leyla Güveni saygıyla selamlıyorum. Sayın Leyla
Güven bu Parlamentonun bir üyesi olmasına rağmen sadece Kürt
olduğu için, HDPli olduğu için tutsak tutulmaktadır. Meclis
Başkanı bu konuda inisiyatif almalı ve sahip
çıkmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bugün sokakta
gezseniz, 10 kişiyi çevirseniz Adalete güveniyor musunuz? diye
sorsanız emin olun 10 kişiden 7si Hayır, güvenmiyorum ve Allah
kimseyi o adaletin eline düşürmesin. diye cevap verecektir. Sayın
Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararına
karşı Sayın Cumhurbaşkanı Karşı hamlemizi
yaparız. söylemiyle âdeta adalete talimat vermiştir. Demokratik bir
ülkede adalete karşı, mahkeme kararlarına karşı
karşı hamleler yapılmaz kanunların, yasaların,
Anayasanın gereği yapılır arkadaşlar. Siz
aslında bu karşı hamleleri yaparak kendi
yargınızı uluslararası camiada ciddi anlamda
sıkıntıya sokuyorsunuz ve emin olun
bağımsızlığına,
tarafsızlığına gölge düşürüyorsunuz. Tüm bu
baskılar hiçbir HDPliye boyun eğdirmeyecektir. Bizim diz
çökmeyeceğimizi, boyun eğmeyeceğimizi siyasetin çöp sepetindeki
siyasi partilere bakarsanız çok iyi görürsünüz arkadaşlar. Bu diz çökmeyen
irade 31 Martta sizleri sandığa gömecektir ve gereken dersi
verecektir.
SALİH CORA (Trabzon) Hadi oradan!
HABİP EKSİK (Devamla) Emin olun korkunuz
ondandır, ondan dolayı zaten Selahattin Demirtaş
uykularınızı kaçırıyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ŞAHİN TİN (Denizli) Saçmalama ya!
Bırak ya bunları!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
HABİP EKSİK (Devamla) Hepinize birazdan
cevap vereceğim, rahat olun, hiç sıkıntı yok.
BAŞKAN Sayın Hatip, Genel Kurula hitap
edin.
HABİP EKSİK (Devamla) Bu iktidarı
çöp sepetine atacak irade aha orada oturuyor, zindanda açlık grevinde,
onun için siz rahat olun, gideceksiniz, gittiğiniz gün de bu sözlerimi
hatırlayacaksınız.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Millet iradesi bu,
millet iradesi.
HABİP EKSİK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu bütçe hakkaniyetle hazırlanmamıştır.
Ortada adil, eşitlikçi, barışı önceleyen bir bütçe yok.
Maalesef bütçe üzerinde saatlerce konuşsak bile bir şey
değişmeyecek. İktidar kendine göre bir bütçe
hazırlamıştır. Bu bütçe yine savaş bütçesidir,
güvenlikçi politikalar esas alınarak zenginlerin bütçesi
hazırlanmıştır, saray bütçesidir arkadaşlar. Bu halk,
sizin ve sizin her bütçede kolladığınız sermaye kesimi gibi
yaşamıyor, sizlerin sahip olduğu olanaklara sahip değildir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı kadro devşirme
sistemine dönüşmüştür. Şehir hastaneleri modeline
baktığımızda, tamamen sermayeye rant sağlama hedeflenmiştir.
Şöyle ki: Gereksiz yatak, gereksiz kapalı alan, gereksiz teknolojiyle
donatılmış, diğer taraftan, sağlık ocakları
-ASMler dediğimiz bugün- ve devlet hastanelerine
baktığımızda yüzde 70 oranında tıbbi cihaz
eksikliği yaşanırken, şehir hastanelerinde onlarca MR,
tomografi ve ultrason cihazı bulunmaktadır.
Şehirlerin kilometrelerce uzağına
kurduğunuz şehir hastanelerinin halkın
sağlığına hiçbir katkısı olmayacaktır. Bu
şekilde kurulan şehir hastaneleri birçok ilde sağlık
hizmetlerinden tam yararlanılmasına engel olacaktır, bu
şekilde büyük paraların harcandığı şehir
hastaneleri yüzünden birçok il hizmetten mahrum kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, ben size bu
mesafelerin ne kadar büyük sorunlara yol açtığını ortaya
koymak için seçim bölgem Iğdır ilinden birkaç örnek vermek istiyorum.
Mesela, Iğdırda kalp krizi geçiren hastalar kardiyovasküler anjiyo
merkezi olmadığı için 300 kilometre ilerideki Erzurum iline sevk
edildiklerinden dolayı ya hayatlarını kaybediyorlar ya da o yol
süresi içerisinde gittiklerinde kalp yetmezliğine giriyorlar.
Yine, değerli milletvekilleri, Türkiyedeki
sağlık politikası, maalesef, koruyucu sağlık
hizmetlerini önceleyen bir sağlık politikası değildir. Tam
tersine, insanlarımızı resmen hasta etmeye odaklı, piyasa
odaklı, sermayeyi önceleyen bir sağlık politikasıdır;
âdeta, insanlar hastalansın, daha çok ilaç kullansın, hastaneye daha
çok gelsin diye oluşturulmuş bir sağlık
politikasıdır. İşte, bu bütçe bu politikaya hizmet
etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HABİP EKSİK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Türkiyede başta kanser olmak üzere birçok hastalık,
maalesef, son yıllarda çok artmaya başladı; âdeta bazı
hastalıklar patlama denilecek noktaya geldi. Yine, seçim bölgem
Iğdırda gencecik insanlarımızın pankreas,
akciğer, mide kanserlerinden öldüğünü görüyoruz; Türkiyenin de büyük
yarası hâline gelmiştir. Temel sebebi, işte, yürütülen, koruyucu
olmayan, sermayeyi kollayan bu sağlık politikasıdır.
Değerli milletvekilleri, sağlık
emekçileri çok yoğun çalışmaktalar. Maalesef hemen hemen birçok
ilde birçok doktor bir günde 120 hasta bakıyor ve
hastalarımızın çoğu sıra bulamıyor. Bakın,
çok övündüğünüz sağlık politikalarınızla ilgili
Iğdırda hasta kuyrukları. Diyorsunuz ya 182, 182; bakın,
insanlar sabahın köründe oraya gidip sıra alamıyorlar ve
perişan oluyorlar. Bir doktor 120 hasta bakmak zorunda kalıyor. 120
hastaya beş dakika ayrılsa altı yüz dakika yapar ve günlük on
saat yapar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HABİP EKSİK (Devamla) Hâlbuki bir
kişinin mesaisi günlük olarak sekiz saattir. Ve siz bununla övünüp sürekli
bir Alice Harikalar Diyarı çiziyorsunuz.
Teşekkür ederim, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, böylece Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, biraz evvelki hatibin bazı sözleriyle alakalı
kayıtlara geçmesi açısından bir açıklama yapmak istiyorum
izninizle.
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğünden bahsettiler, Genel Müdürün bir AK PARTİli vekilin
eşi olmasından. Doktor Osman Kan, benim eşim, 1985
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunu. Ben milletvekili olmadan çok uzun
zaman evvel Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünde Genel
Müdür Yardımcısıydı, ondan evvel Üsküdar İlçe
Sağlık Müdürüydü, ondan evvel de senelerce Şişli Etfal
Hastanesinde Başhekim Yardımcısı olarak vazife yaptı.
Bunun ben kayıtlara geçmesini istedim. Kendisinin vazifesinin benimle
hiçbir alakası yoktur. İfade etmek istedim.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Sadece Kürt olduğu için
hapistedir. ifadesini kabul etmelerinin mümkün olmadığına,
AİHMin Selahattin Demirtaş için verdiği karara ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada biz mahkemelerle alakalı meseleleri konuşmamaya
özen gösteriyoruz fakat yapılan siyasi yorumlara biz de siyasi olarak
birkaç açıklık getirmek istiyoruz.
Sadece Kürt olduğu için hapistedir. ifadesini
kabul etmemiz mümkün değildir. Türkiye'de hukuk insanların
etnisitesine bakarak karar vermez, kimliğine bakarak karar vermez.
Dolayısıyla ne Kürt vatandaşlarımıza yönelik böyle bir
açıklamayı kabul edebiliriz ne de ülkemizde yaşayan 81 milyon
vatandaşlarımızdan herhangi birine karşı
yapılacak böyle bir açıklamayı kabul etmemiz mümkündür. Kim ne
yaptıysa gayet iyi biliyor. Mahkeme bunların hesabını
sormaktadır.
Diğer konuysa şudur: Bu tutukluluk
meselesiyle alakalı burada AİHMin verdiği bir karar, akabinde
biliyorsunuz, bunun itiraz süresi var, süre dolmadan böyle bir adım
atılmayacağı açıktır, üç aylık bir itiraz süresi
vardır ve sonrasında Türk mahkemelerinin verdiği bir karar
vardır. O kararı burada konuşan hatipler getirsinler bir
okusunlar. Neye göre karar vermiş mahkeme, hangi gerekçeleri ortaya
koymuş, hangi delilleri ortaya koymuş, neye istinaden bir tutukluluk,
bir hüküm kararı vermiş, onu da Meclis kürsüsünden okurlarsa
faydalı olur kanaatindeyim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bilgen, talebiniz mi var?
AYHAN BİLGEN (Kars) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgen.
21.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın Üç
hilali de gösteren fotoğrafları sergilemek provokatif bir
davranıştır ve alçaklıktır. ifadesinin kabul edilemez
olduğuna ve milletvekillerinin temiz dil kullanmaya özen göstermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
biraz önceki tartışmayla ilgili daha önce özellikle operasyonlar
sırasında kimi asker ve polislerin kullandığı
sembollerle ilgili Genelkurmay Başkanlığının
yayınladığı bir açıklama var. Askerî işaret ve
sembolleri ile armalarla ilgili düzenleme hatırlatılıyor hem
polisler hem askerler için ve hangi sembollerin kullanımının
izne tabi olduğu, hangilerinin yasak olduğu çok net ifade ediliyor ve
gerek birtakım İslami grupların sembolleri gerekse Türk
milliyetçiliğinin sembollerinin kullanılmasının yasak
olduğu belirtiliyor; bu, işin hukuki boyutu. Bayrak Kanunu da bu
konuda çok nettir ve bayrağı her yerde kendi özel durumu, kendi
siyasal görüşü için kullanmanın kendisi de kabul edilemez.
Siyaseten bunu tartışıp
tartışmamamız ayrı bir konu ama biraz önce,
milletvekilimizin konuşmasıyla ilgili, Sayın Akçayın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Akçayın
sözlerinin doğrudan milletvekilimizi hedef almadığını
düşünüyorduk ama tutanaklardan baktığımızda şu
cümleyi aynen görüyoruz; yani Orada bu fotoğrafı göstermek
provokatif bir davranıştır ve alçaklıktır.
Şimdi, biz burada seviyeyi yüksek tutma
konusunda galiba grup başkan vekilleri olarak daha sorumluyuz.
Vekillerimizin zaman zaman tecrübesizlikten kaynaklı, öfke ya da
duygularını kontrol edememekten kaynaklı kimi
davranışlarını da frenlemek, engellemek, düzeltmek ve
burada elbette ki katılmadığımız görüşleri
birlikte olgunca tartışmayı başarmak zorundayız.
Dolayısıyla, bu ifade kesinlikle kabul edilemez bir ifadedir. Bu
konuda kendisinin muhtemelen bir açıklaması olacaktır. Biz
nasıl temiz dil konusunda bir bütün olarak hepimiz dikkat gösteriyorsak
bunun bizim payımıza düşen kısmı konusunda da
diğer partilerin aynı özeni göstermesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
22.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, yaptığı açıklamada
kullandığı sözlerinin İstanbul Milletvekili Zeynel Özene
yönelik olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bizim ifadelerimiz sadece hatibe yöneliktir; bunu
hatırlatmak isterim. Seviye konusunda da
Hiç kimse gerek
şahsıma gerekse grubuma seviye konusunda bir hatırlatma yapamaz.
Ben on yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisindeyim, hangi dilin hangi
üslupla kullanıldığını en iyi bilenlerden birisi
olduğumu düşünüyorum fakat ağır ithamı ima eder
birtakım tutum gördüğüm için kürsüde bu kadar sert ve hazmı zor
bir üslup kullanmış olabilirim. Bu üslup meselesine de bütün
milletvekillerin ve bütün grupların elbette dikkat etmesi gerekir diye
düşünüyorum ve bunu artık uzatmanın da doğru
olmadığı kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - İnşallah, bu
önümüzdeki süreçte daha gerilimsiz
Konuşmacıların, söz
alanların, hepimiz için geçerli olan bu hususta, bu konuda daha dikkatli
ve özenli olunması gerekir. Yalnız dediğim gibi sadece
karşıdan beklenmez bu, herkesin bu konuda tutarlı olmasında
fayda olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
34üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalara başlıyoruz.
İlk
konuşma Muğla Milletvekili Süleyman Girgine aittir.
Buyurun Sayın
Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri ve bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımız, bütçe
nedir? Bütçe, en basit tanımıyla gelirlerin nereden toplanıp
nerelere dağıtıldığını gösteren siyasal bir
metindir. Bu anlamda, 2019 bütçesiyle ilgili iki soruyu sormak istiyorum. Bir:
Bugün yaşanan ekonomik kriz koşullarında getirilen bütçe teklifi
toplumun hangi kesimlerini korumaktadır, hangi kesimlerini
horlamaktadır?
İki: Bugün
yaşanan ekonomik krizi ortaya çıkaran koşulları mevcut
bütçe giderecek midir yoksa gidermeyecek midir?
Değerli
milletvekilleri, iktidarın on altı yıllık pratiğine
baktığımızda kamu hizmetlerine yeterince kaynak aktarmak,
gerçek anlamda istihdam artırıcı politikalar uygulamak,
dolaylı vergileri azaltmak, temel tüketim mallarından alınan
KDVyi sıfırlamak, asgari ücreti vergi dışı
bırakmak gibi bir niyetinin olmadığı gerçektir. Bugün bu
ülkede en zengin yüzde 1lik kesimin millî gelirden aldığı pay,
AKP iktidarı döneminde yüzde 38den yüzde 56ya
çıkmıştır. Geri kalan yüzde 99luk kesim ise millî gelirin
kalan yüzde 44ünü paylaşmaktadır. Yani AKP, iktidarı boyunca
zenginlere çalışmış, zenginleri koruyup
kollamıştır; fakirin sofrasındaki ekmeği fakirin sofrasından
alıp zenginin sofrasına taşımıştır. 2019
bütçesi bu anlamda zam bütçesidir, israf bütçesidir ve halkı koruyan bir
bütçe değildir. Öğrencilere, emeklilere, ev kadınlarına
krizin faturasını ödetecek bir bütçedir. Bu bütçe halka gelince, dar
gelirli vatandaşa gelince Ekonomik savaş veriyorum, para yok.
garantili geçiş yöntemleriyle hazineyi boşaltan yandaş
şirketlere gelince para çok bütçesidir. Halka gelince Acı reçete
varsa bunu hep beraber üstleneceğiz., kendilerine gelince
Kışlık saray, yazlık saray yapacağız ve uçaklar
alacağız. bütçesidir. Hazine ve Maliye Bakanı Acı reçete
varsa bunu hep beraber üstleneceğiz. derken sevgili
yurttaşlarımız, aslında amiyane tabirle şunu demek
istiyor: Kebabı biz yedik, hesabı hep beraber ödeyelim. diyor. Ama
unutmayın, bunlar kebabın da hesabın da hepsini
vatandaşlara ödetecekler.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
çarşamba günü yine bir tren kazası yaşandı ve ne yazık
ki 9 yurttaşımız hayatını kaybetti, 47
yurttaşımız yaralandı. Ama buradan yine şunu söylemek
istiyorum: Bu tren kazasında da istifa eden de olmayacak ve hesap veren de
olmayacak, ölen yine öldüğüyle kalacak, tıpkı şimdiye kadar
süren iş cinayetlerinde olduğu gibi. Bu ülkede Pamukova, Kütahya,
Çorlu tren kazaları; Soma, Ermenek, Şırnak, Çöllolar ve
diğer maden kazaları; Aladağ yurt yangını ve
başta inşaat olmak üzere çeşitli iş kollarında katliam
gibi ölümler yaşandı. Madenlerde yaşlı anaların O
yüzme bilmezdi ki. dediği çocukları boğuldu. Askerler donarak öldü.
Bunların hiçbirinde Hükûmet yetkililerinden bir tek istifa dahi gelmedi.
Sevgili milletvekilleri, sevgili bakanlar; gerekli
tedbiri almayarak kazaya ve ölüme sebebiyet vermek suçtur ve unutmayın,
cezasız bırakılan her suç daha sonrakinin bir tohumudur, buna
göre adımlarınızı atın.
6 Aralıkta KİT Komisyonunda
Ulaştırma Bakanı Hızlı tren
hatlarımızın tamamı yirmi dört saat kameralarla kontrol
ediliyor. diyor. Sevgili yurttaşlarımız, saray
yapılırken İtibardan tasarruf edilmez. deyip de
hızlı trene sinyalizasyon yapılırken tasarruf edilirse kaza
olur, cinayet olur. Bir de kalkmış O lokomotifin orada olmaması
gerekiyordu. demiş Sayın Bakan. Ben de acizane şunu söylemek
istiyorum: Senin de bu şartlarda Bakan olmaman gerekiyordu, Bakan da
kalmaman gerekiyordu. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin
yönetiminiz yüzünden 3ü makinist, 9 hayat söndü Sayın Bakan. Saray
bahçesindeki hurma ağaçları donmasın diye sistem
geliştiriyorsunuz, binlerce insanın bindiği trenler için bir
sinyalizasyon yapmıyorsunuz. Yazıklar olsun size! (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, çalışma hayatını
denetleme, işçileri, emekçileri koruma görevi olan Çalışma
Bakanlığı ne yazık ki görevini yerine getirmemektedir,
denetimler yapmamaktadır. Çalışma Bakanlığı âdeta
yandaş işverenleri koruma ve kollama bakanlığına
dönüşmüştür. İşverenlere teşvik ve destek olunca vakit
kaybetmeksizin kanun çıkarılması için dört elle sarılan
Hükûmet, işçilerin ve emekçilerin yasalardan gelen haklarını
kullandırmayan patronlara kılını bile
kıpırdatmamaktadır.
Bakınız, üçüncü havalimanında
yaşananlar bunu açıkça göstermektedir. İnşaat sektöründe
iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan
işverenler için emeği korumakla görevli devlet ne yapıyor, bunu
sormak lazım. Önleyici tedbirlerin alınıp alınmadığını
kontrol etmiyor, denetlemiyor, iş cinayetlerinden sorumluları
yargılamıyor; yayın yasağı getiriyor sadece. Bu
manzara ne yazık ki on altı yıldır böyle. SGK
tarafından kayıt altına alınan tüm ölümlerin yüzde
36sı inşaat, yüzde 14ü taşımacılık, yüzde 8i
metal iş kolu, yüzde 8i de madenciliktedir. 2012 yılında 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanununu çıkardınız. Bu kanun çıktıktan sonra iş
cinayetleri bırakın azalmayı, artarak devam etti. Kanun
yürürlüğe girdikten sonra 10.500 işçi hayatını kaybetti. Bu
da bize gösteriyor ki bu yasanın iş cinayetlerinin önlenmesinde veya
azaltılmasında hiçbir etkisi yoktur. Sayın Çalışma
Bakanı, gelin, yol yakınken bu sistemi değiştirelim,
bağımsız bir denetim sistemi kuralım. Bu sistemi piyasaya
verirseniz, iş güvenliği uzmanlarını ve iş yeri
hekimlerini işverene bağlarsanız iş yeri eksenli denetim
olmaz.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın
73üncü maddesi Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı
maliye politikasının bir sosyal amacıdır. demektedir.
Anayasamızın bu hükmüne rağmen, sabit ücretlilerin gelirleri
yıl içinde artmamasına rağmen verdikleri vergi artmaktadır
ve verginin yükü adaletsiz şekilde çalışanların üzerine
işlemektedir.
Sizlere iki tane bordro göstermek istiyorum.
Birincisi, asgari ücretlilerin bir bordrosu. Şurada eylül ayından
itibaren asgari ücretlinin vergisi artmaktadır. Gerçi daha sonra
yapılan düzenlemeyle, asgari geçim indirimi yoluyla bu gider
karşılanmıştır fakat bekâr işçi için
karşılanmıştır, evli ve 3 çocuklu olan bir aile, bir işçi
için bu gider karşılanmamıştır.
Bir diğer olay, bu da 3.500 lira maaş alan
bir işçinin bordrosu. Geliri yıl içinde artmamış
olmasına rağmen mayıs ayından itibaren vergi işlemekte
ve yıl sonunda işçinin almış olduğu maaş
azalmaktadır. Adaletli vergi sistemi için mutlaka ve mutlaka, ilk etapta,
asgari ücretten alınmakta olan vergi sıfırlanmalıdır.
Daha sonraki maaşı alanlar için de asgari ücret olan kısmı
kadar vergi sıfırlanmalı, vergi asgari ücretin üzerinden
başlamalıdır sevgili vatandaşlarım, sevgili
milletvekilleri.
Değerli arkadaşlar, birkaç tane rakam
vermek istiyorum. Kasım ayı itibarıyla açlık
sınırı 1.943 lira, yoksulluk sınırı 6.328 lira,
asgari ücret 1.603 lira. Sarayın 1 dakikalık harcaması 2019
tarihi itibarıyla 5.327 lira. Bakanlığın rakamlarına
göre neredeyse 6 milyon çalışan asgari ücretli
çalışıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok.
Enflasyon yüzde 25 ve enflasyon en adaletsiz vergilerdendir. 3,5 milyon
kişi de işsizdir. 846 şirket konkordato ilan etti. İflas ve
konkordato, haciz işlemlerinde de en fazla işçiler etkilenmektedir.
Sayın Bakan, İş Kanunundaki
kıdem tazminatları mutlaka öncelikli alacak hâline getirilmelidir.
Soruları tekrarlayalım: Krizin
faturasını kim ödeyecek? Ya halk ödeyecek ya da krizi çıkaranlar
ödeyecek. Bunların cevabını da ilk etapta halkımız
verecek.
İnternette dolaşan bir sözü
hatırlatmak istiyorum: Fakir çalmasını bilmediği için
değil, hakkını aramadığı için fakir
kalıyor. İnanıyoruz ki halkımız meşru yollardan
hakkını arayacak, kısa çöp uzun çöpten mutlaka hakkını
alacaktır diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Anayasamızda hak
arama hürriyeti yazılıdır. Meşru yoldan hak aramak için
sokağa çıkanlar da anayasal haklarını kullanmış
olurlar. Ama vatandaşları hak aramak için sokağa
çıkmalarından dolayı tehdit etmek ise anayasal bir suçtur,
despotluktur.
Değerli milletvekilleri, Yatağan, Milas,
Kemerköy Termik Santrali ve kömür ocaklarının satılmaması
için özelleştirmeye karşı mücadele verdiğimiz süreçte
Mirasyedi mantığıyla hareket etmeyin, millî
varlıklarımızı satmayın, peşkeş çekmeyin.
diye mücadele vermiş bir kardeşiniz olarak bir resim göstermek
istiyorum, özellikle İçişleri Bakanımıza.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla)
Tamamlayacağım.
Sayın Bakanım, bu benim hemen yanı başımda
cereyan etmiş bir olaydır. Ankara Kurtuluş Parkında 3
metre mesafeden işçinin yüzüne doğrudan sıkılan bir plastik
mermidir bu.
Sayın Bakan, özellikle şunu vurgulamak
istiyorum: Bu insanlar bizim vatandaşlarımız. Hak arayan
insanlara karşı böyle tavır göstermeyin. Her
yaptığınız doğruymuş gibi
sıkıştığınız zaman da Biz sandıktan
çıkıyoruz. demeyin. Demokrasi sadece sandıkta değildir,
ifade özgürlüğündedir, düşünce özgürlüğündedir; farklı
seslere tahammül etmektir. Demokrasi hak aramaktır, protesto hakkıdır,
gösteri ve yürüyüş hakkıdır, grev hakkıdır, sendika
hakkıdır.
Sayın Çalışma Bakanı, bir günden
bir güne sendikalı olduğu için işten atılan işçileri
ziyaret ettiniz mi? Gelin Muğlaya ve Türkiye'nin birçok iş yerinde
sendikalı oldukları için işten atılanların yanına
gidelim ve patronlara Hukuku çiğneyemezsiniz. deyin, Sendikalı
oldular diye işçileri işten atamazsınız. deyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, sözlerimi tamamlamadan önce haklarını kullanan bütün
insanlara reva görülen bu şiddeti kınıyorum. Hak arayan
işçiye plastik mermi sıkmayın. Hak arayan madenciyi
tekmelemeyin. Hak arayan havalimanı işçilerine terörist muamelesi
yapmayın. Gidin tecavüzcülere ve çocuk istismarcılarına gereken
cezayı verin, gidin kadın cinayetlerine kafa yorun. Bu ülkenin
itibarı görgüsüzlük ifadesi saraylarla ölçülmez, bu ülkenin itibarı
emeğe verilen değerle ölçülür, kadına verilen değerle
ölçülür diyorum, saygıyla selamlıyorum herkesi. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünde.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, aslında olmayan bir
müsteşarlığın, kapanan bir
müsteşarlığın görüşmelerini gerçekleştiriyoruz.
Kuşkusuz 2010 yılında Terörle Mücadele ve başta MİT,
Jandarma, Emniyet teşkilatının bilgilerini toplayabilme
adına bir havuz düşüncesiyle bu müsteşarlık kuruldu. Bu
müsteşarlığın kurulmasıyla birlikte dönemin
İstanbul Valisi -hepinizin de yakinen tanıdığı- bu
müsteşarlığın başkanlığına
görevlendirildi. Tabii, AKP, bugüne kadar yapmış olduğu ve
uygulamaya koymak istediği ama koyamadığı, her zaman
olduğu gibi yapboz denemesini bu müsteşarlıkta da denedi.
Kuşkusuz belki de iyi niyetle kurulan bu müsteşarlığın
sonu gelmedi ve 4 Mart 2010 tarihinde kurulan bu müsteşarlık
İçişleri Bakanlığına bağlandı, çok
değil bir yıl sonra Başbakanlığa bağlandı,
yine çok değil 2014te bu müsteşarlık tekrar İçişleri
Bakanlığına bağlandı ve 2018 yılında
kapatıldı. Yani bir varmış bir yokmuş misali, her
zaman olduğu gibi, demeden geçemeyeceğiz.
Yine, Kamu İhale Kurumunun nasıl
değişikliklere uğradığını
Yüz seksen yedi
aydır iktidarda olan -AKP- yüz seksen yedi Kamu İhale Kanununu
değiştiren bir iktidarla karşı karşıyayız.
Yine, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı yani TİB adı altında kurulan bu
başkanlık kanuni düzenlemeyle yerine getirildi. Hatta ve hatta
başta başkanlığın ve kamu personelinin direkt
Başbakan tarafından atanır. cümlesi kanuna kondu ama
geldiğimiz noktada Sayın Cumhurbaşkanı Burası pislik
yuvası. dedi ve kendi açtığı TİB
Başkanlığını kendisi kapattı.
Sevgili arkadaşlar, yolunu
şaşıranlar başkasına yol gösteremez. AKP iktidarı
yolunu şaşırmış bir iktidardır. Bunu niçin
söylüyorum? Bakınız, bu müsteşarlık başta olmak üzere,
TİB, Kamu İhale Kanununda hep ama hep aynı bir
varmış bir yokmuş hikâyesini uygulamaya koydu.
Dolayısıyla Türkiyeyi, 81 milyon Türkiye Cumhuriyeti devletini bir
esnaf zihniyetiyle, bir esnaf lokantası zihniyetiyle yönetemezsiniz.
Bakınız, hazineye damat bakıyor,
eğitime oğlu bakıyor, sağlığa eşi
bakıyor, iletişime kızı bakıyor. Dolayısıyla
bir esnaf lokantası yönetimi anlayışıyla 81 milyonu yönetemezsiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlar, evet, bu anlayış
bir varmış bir yokmuş anlayışıdır. Bu
anlayışı lütfen değiştiriniz. Bugünkü
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi modelinden ben de yakinen
biliyorum ki sizler muhalefet partisi milletvekillerinden daha fazla
muzdaripsiniz. Bu sistemin Türkiye standartlarında
uygulanamayacağını benden daha iyi biliyorsunuz ama sesinizi
çıkaramıyorsunuz, çıkarmak istemiyorsunuz çünkü Bu sistemin yüz
günlük bir iktidar sürecine, yüz günlük bir yönetim sürecine
ihtiyacımız var. dediniz, Yüz günlük bu yetkiyi verin. dediniz,
kampanya yaptınız, Yüz günde biz Türkiyeyi uçuracağız.
dediniz ama maalesef, yüz günde Türkiyeyi kuru soğana muhtaç ettiniz.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu anlayışın
böyle gitmeyeceğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Şimdi, önümüzde 31 Mart yerel seçimleri var. Bu
seçimlerde milletimiz, halkımız gerekli dersi size verecektir ve 1
Nisan sabahı AKPli yerel yönetimler bir varmış bir
yokmuş diyeceklerdir. Vatandaşımız gerekli
cezalandırmayı sandıkta yapacak diye düşünüyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzün.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi söz sırası
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçta.
Buyurun Sayın Öztunç. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Emniyet Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin çok ciddi
sorunları var. Bakın, personelin özlük hakları ciddi bir
problem, personelin çalışma saatleri ciddi bir problem. Seçim meydanlarında
3600 ek gösterge konusunda her gittiğiniz yerde vaatlerde bulundunuz. Siz
değerli milletvekilleri, sizler söylediniz, Sayın Bakanım siz
söylediniz, Sayın Genel Başkanınız söyledi, 3600ü
halledeceğiz. dediniz, polisleri umutlandırdınız ama seçim
bitti, oyları aldınız, Ankaraya geldiniz, bu koltuklara
oturdunuz, saraya oturdunuz, polisleri unuttunuz; yazıktır,
günahtır. 3600 konusunda verdiğiniz sözü tutmaya davet ediyoruz sizi.
Polisler, emniyet teşkilatı sadece ülke
güvenliğinin değil, aynı zamanda asayişin de kontrolünü
yapan insanlardır. Eğer onlar rahat çalışırlarsa
bizler hayatımızı rahat sürdürürüz. Emniyet Genel Müdürlüğü
bir yandan terörle mücadele ediyor, bir yandan da Emniyet Genel Müdürlüğü
teröre bulaşmış. Bakın, rakam vereceğim, Emniyet Genel
Müdürlüğünün, daha doğrusu İçişleri
Bakanlığının kadrolarının içerisinde rakam yüzde
10. Bugün dağıtılan kitapçıkta var, 43.648 kişi
İçişleri Bakanlığından FETÖ nedeniyle ihraç
edilmiş. Sayın Bakan, bu 43.648 kişinin Bakanlığa
alınmasında kimin imzası var? Bu Fetullahçıları bu
Bakanlığa kim aldı? (CHP sıralarından
alkışlar) On altı yıldır Adalet ve Kalkınma
Partisi yönetiyor, on altı yıldır ülkeyi yönetenler mi aldı
bunu?
Bakın, bir öneri: Arkadaşlar, Emniyet
Genel Müdürlüğünde polislerin dörtte 1i, yüzde 27,7si resmî rakamlar-
asli görevi dışında çalıştırılıyor,
çalışıyor, terör tazminatından yararlanıyor, o
parayı alıyor. Bir yandan, beline silah takıp, gidip
asayişi, güvenliği sağlayan, terörle mücadele eden polis ile
kantinde görev yapan polis aynı maaşı alıyor, aynı
haklardan yararlanıyor. 152 sosyal tesiste görevli 3.589 personelin
2.064ü polis memuru, 165 kantindeki çalışanın 689u polis
memuru, 4 kreş ve gündüz bakımevinde çalışan 34 personelin
18i yine polis memuru. Bunlar diğer polislerle aynı hakları
alıyorlar. Oysa bunların yerine sivil memur
çalıştırılsa hem devlet kâr edecek hem de bu polisler de
diğer arkadaşları gibi gidip görevlerini yapacaklar.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Aynı
hakları alamazlar, alamazlar Ali Bey.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Şu anda
alıyorlar.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Size
yanlış bilgi vermişler.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Hayır efendim,
hemen söyleyeyim, Kamu Denetçiliği Kurumunun resmî raporu.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ben yaptım,
alamazlar.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Sayın Genel Müdür,
öyle yazıyor.
Bakın, benim Ekinözü ilçemden hemşehrim
Mehdi Uzun, İstanbulda polis memuru; izinli olduğu gün bir
hırsızlık vakasına denk geliyor, polis olmanın
sorumluluğu içerisinde hırsıza müdahale ediyor,
bıçaklanıyor. Şehit oluyor, değil mi? Şehittir, öyle
değil mi arkadaşlar? Ama şehit haklarından
faydalanılmıyor. Yazık günah değil mi? Ne yapacaktı
yani bu polis memuru? Sayın Bakanım, öyle mi diyecekti? Ben bugün
izinliyim, ben müdahale etmeyeyim. mi diyecekti polis memuru? Şu anda
şehit haklarından faydalanılmıyor. Bu konuda sizin özel
ilginizi beklediğimizi iletmek istiyorum.
Çağlayanceritte, Fatih Mahallesinde 2
şehit var. Her 2 şehidin de ailelerinin evlerine gittiğiniz
zaman perişanlık; yolları yok, gerçekten ciddi sıkıntılar
yaşıyorlar.
Bakın, Sayın Sağlık
Bakanımız, bugün çok şanslısınız çünkü
İçişleri Bakanlığıyla aynı bütçedesiniz. Yani
Sayın İçişleri Bakanının kendi kişisel durumu
nedeniyle, Sayın Bakanın siyasetten gelen bir kimliğe sahip
olması nedeniyle, polemiği sevmesi nedeniyle bütün oklar Sayın
İçişleri Bakanında. Sayın Sağlık
Bakanımız, çok rahatsınız.
SALİH CORA (Trabzon) Ne polemiği?
Gerçekleri söylüyor.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) İzin verirseniz
birkaç laf etmek istiyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Polemiği siz
yapıyorsunuz. Şu an polemik yapıyorsunuz.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Sayın Bakanım,
Maraşın Elbistan diye bir ilçesi var. Özbekistan değil,
Türkmenistan değil, Kazakistan değil, Elbistan; Orta Asyada
değil, Elbistan Anadoluda bir ilçe. Doktor yok. Sayın Bakanım,
bir hastane yapıldı. Sayın Mahir Ünal burada mı bilmiyorum,
kendisinin desteğiyle, Allah razı olsun, yaptırdı. Ha, bir
yıl geçti, dökülmeye başladı hastane ama olsun, yine de yapıldı.
Artık teknoloji şöyle değil Sayın Bakan: Hastaneye hasta
girdiği zaman yeni hastane olduğu için o hasta iyileşir. Yok
böyle bir şey, doktor olması gerekiyor. Kadın doğum doktoru
yok. Orada yaşayan insanlar
Kâğıt üstünde 4 tane görünüyor
Sayın Bakanım. Şimdi diyeceksiniz ki: 4 doktor var. Ama
hastanede doktor gerçekten yok arkadaşlar. Kâğıt üstünde 4
doktor, hasta gidiyor, yok. Nöroloji uzmanı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Çağlayancerit
Devlet Hastanesinde uzman doktor yok, Nurhak Devlet Hastanesinde uzman doktor
yok. Bu konularda özel ilginizi bekliyoruz. Bu ilçelerde yaşayan insanlar
da bu ülkenin vatandaşları, askerlik yapıyorlar, vergi
veriyorlar, devlete karşı olan her türlü, bütün sorumluluklarını
yerine getiriyorlar ama maalesef doktor bulamıyorlar.
Enerji Bakanı iki gün önce burada dedi ki:
Afşin-Elbistan Termik Santralini de özelleştiriyoruz ama hiçbiri
işten çıkartılmayacak, söz veriyorum, asla böyle bir şey
olmayacak. Bakın, cuma günü 200e yakın temizlikçi, güvenlikçi ve
makineci işten çıkartıldı.
Çıkartılmışlar ve söylememişler -taşeron
işçiler- firma söylememiş çıkartıldılar diye. Bugün
diyorlar ki: Biz sizin işinize son verdik ama çalışmaya devam
edin. Tekrar bakalım, kadroya alabiliriz. Bakın, bu işçilere
yazıktır, bu insanlara yazıktır, kış günü bu
insanları ekmeğinden etmeyin. Afşin-Elbistan Termik Santrali
işçilerine verdiğiniz sözü tutun, bu insanların işsiz
kalmasına lütfen sebep olmayın diyorum.
Genel Kurulu saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş, bu grup
görüşmeleri tamamlandıktan sonra söz vereyim grup başkan
vekillerimize.
Şimdi sıra Nevşehir Milletvekili
Faruk Sarıaslanda.
Buyurun Sayın Sarıaslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Jandarma Komutanlığı bütçesi
konusunda Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşacağım.
Bu topraklarda kalıcı, güçlü ve lider ülke
olmanın olmazsa olmazları vardır. Güçlü bir ekonominiz, güçlü
bir ordunuz olacak. Düşünen, tartışan, analiz yapan,
okuduğunu anlayan ve anlatan bir gençliğiniz olacak.
Aklını, beynini dinci geçinen FETÖ ve benzeri şarlatanlara
kiraya vermeyecek. Yunus gibi, Mevlâna gibi, Hacı Bektaşı Veli gibi
alimleriniz olacak. Başkalarını suçlamak yerine Nerede hata
yaptım? diyen yöneticileriniz olacak. Keramet baştadır, taçta
değildir. / Her ne arar isen kendinde ara. / Kudüste, Mekkede, hacda
değildir. Yani günümüze uygularsak Amerikada, Avrupada
aramayacaksın. Küçük dağları ben yarattım, büyükler
babamdan kaldı. demeyecek. Mevlâna gibi olacak mesela, Yüzde ısrar
etme, doksan da olur. / İnsan dediğin noksan da olur. / Sakın
büyüklenme, elde neler var? / Ben varım. deme, yoksan da olur. diyecek.
Yunus gibi olacak mesela, Beni bende deme, bende değilim. / Bir ben
vardır bende, benden içeri. diyecek, Tanrıya yaklaşmak için
şeyhe, şıha ihtiyaç duymayacak; kendine, dinine, imanına,
inancına güvenecek. İnsanlar özgürce düşüncelerini söyleyecek,
yazacak, tartışacak. Rakipleri mahkemeler kullanılarak içeri
atılmayacak. Hukuk geçerli kılınacak. Elbette zor da kullanacak.
Silahlı kalkışma yapanların üzerine de balyoz gibi inecek.
Güçlü ekonomi için üreten ve ürettiğini
adaletli bir şekilde paylaşan, teknolojisini kendi üreten, dünya
ülkeleriyle bilgide rekabet eden üniversiteleriniz olacak. Güçlü ordunuz
olacak, ordunuzun gücünü ensesinde hissedenlerin kurduğu kumpasa çanak
tutan yöneticileriniz olmayacak. Bu kumpaslar sonucu açılan Ergenekon ve
benzeri davalarda olduğu gibi yüzlerce general, subay, astsubay
tutuklanıp, işkenceler görüp intiharlar olmayacak. Devletin gizli
bilgileri dinci geçinen şarlatanlar aracılığıyla yurt
dışına servis edilmeyecek.
Sayın milletvekilleri, Ergenekon
davasının sonunda ne oldu? Şunu özellikle AKP milletvekili
arkadaşlarımıza tavsiye ediyorum: İstanbul 1.
Ağır Ceza Mahkemesinin, 30/11/2018 tarihli (2017/16) esas
hakkındaki mütalaası, hukukçu arkadaşlarımızın
özellikle okumasını istiyorum, şimdi size bazı
alıntılar yapacağım buradan. Ergenekon kumpası teorik
ve plan düzeyinde cemaatin stratejistleri tarafından 2005
yılında hazır hâle getirilmiştir. Bu dava 2 temel
aşamadan oluşan bir komplodur. Birinci aşama, terör eylemleri ve
ajanları aracılığıyla somut delil üretme aşamasıdır.
İkinci aşama ise birinci aşamaya dayanılarak Ergenekon
davası aracılığıyla bastırma
aşamasıdır. Bu bastırma ise daha çok Türk Silahlı
Kuvvetleri üzerinde olmuştur. Ergenekon kumpasının en önemli
ayaklarından birisi de liberallerle -yani AKP diyemiyor burada tabii
savcı- olan ittifaktır. Ergenekon kumpasının çok etkili
olmasının nedeni bunu altını çizerek söylüyorum- onun iyi
tasarlanmış olması değil, iç konjonktürdür. Plan 2007 yılında
hayata geçirilmiştir. Fetullah Gülen ve örgütünün kendine karşı
olan toplum kesimlerine yönelik başlatılan operasyonlar sonucu
delilsiz, hukuka aykırı, uydurma iddialarla başlatılıp
adli hatalar ve sahte delillerle sürdürülen bu davaların bir kumpas,
komplo olduğu yıllar sonra ortaya çıkmıştır.
Alıntıyı aynen yapıyorum bu esas hakkındaki
mütalaadan: Ergenekon isimli bir terör örgütü gerçekte hiç
olmamıştır. İstanbul cumhuriyet savcısı söylüyor
bunu. Hukuk ve tarih, bu kumpas davalarına neden olanlardan bir gün mutlaka
ama mutlaka -altını çizerek söylüyorum- hesap soracaktır. Devlet
olarak, yaşananlardan ders alarak ordumuza, adaletimize, kamu kurum ve
kuruluşlarımıza sahip çıkmalıyız. Devlet içinde
cemaat ve tarikatlar gibi oluşumlara izin vermemeliyiz. Bunların ne
zaman ve kimin güdümüne gireceğini bilemeyiz. İstihbarat
örgütlerimiz, kurgulanmış olanlara değil gerçek tehlikeye
odaklanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
FARUK SARIASLAN (Devamla) - Türk Silahlı
Kuvvetleri bünyesinde, Millî Savunma Üniversitesine, Jandarma ve Sahil Güvenlik
Akademisine, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına alım
yaparken, terfileri ve görevde yükselmeleri düzenlerken herhangi bir din,
mezhep, tarikat, cemaat, ideoloji ayrımı yapmaksızın,
eşit değerlendirmeyle fayda sağlayabilecek yeterli liyakate
sahip olanları belirleyerek ülkemizin geleceğini bunlara teslim
etmeliyiz. Ülkemizde yaşayan her bireyin, ordumuza, adalete, kamu kurum ve
kuruluşlarının işleyişlerine sonsuz güvenlerini
sağlamalıyız.
Sözlerimi Nazım Hikmetin bir dizesiyle bitirmek
istiyorum: Dört nala gelip uzak Asyadan, Akdenize kısrak başı
gibi uzanan bu memleket bizim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz sırası
Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekinde.
Buyurun Sayın Aytekin, süreniz beş dakika.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR AYTEKİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçesini görüşüyoruz. Geçmişte oramiral
rütbesinde bir komutanla idare edilen Sahil Güvenlik
Komutanlığı, bugün tuğamiral rütbesiyle idare edilmektedir.
Yani tugay yönetmesi gereken rütbedeki bir komutan bugün koca
komutanlığı idare etmektedir.
Önce Ergenekon, Balyoz gibi kumpas ve yalan
davalarıyla askerî üniforma giymiş FETÖcü hainlerin
tezgâhlarıyla tutuklanan komutanların dört yıl yatmasına
sesini çıkarmayanlar, hatta bu FETÖcü hainleri terfi ettirenler 15 Temmuz
akşamı demokrasinin gerçek sahibi millete çağrı yapmak
zorunda kalmışlardı.
Dünya askerî güçleri karşısında dikkat
çeken Deniz Kuvvetlerimiz ve göz bebeğimiz Sahil Güvenlik
Komutanlığı hainlerin neredeyse odak örgütü hâline
gelmiştir. Bu hainleri oraya kimlerin atadığını
biliyoruz. Örneğin, Hakan Üstem, Sahil Güvenlik Komutanı. 15 Temmuz
gecesi Erdoğanın nerede kaldığını soran komutan.
Adam darbeci, bugün tutuklu; biz mi atadık? İşte belgesi
değerli arkadaşlar; atama kararının altında Abdullah
Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Efkan Ala imzası var.
Başka bir olay, Kulaç kardeşler
olayı. Tuğamiral Hasan Kulaç, Jandarma Kurmay Albay Ömer Kulaç ve
Yargıtay üyesi Hüseyin Kulaç kardeşler; bunlar da tutuklu. Hüseyin
Kulaçın eşinin ağabeyi ise Ergenekon, Oda TV gibi
davaların savcısı, eski İstanbul Cumhuriyet
Başsavcı Vekili Cihan Kansız. Hem Kulaçı hem
Kansızı atayan kim? Hasan Kulaçı amiralliğe terfi ettiren
kim? Belgesi burada; Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, İsmet
Yılmaz. O hainleri, o rütbelere atamayı yapanların bu
işlerde sorumlulukları vardır.
Orduda asker kalmamış, asker! Ergenekon
davası çöktü, en son mahkeme Örgüt yok. dedi. Şimdi Bu
davanın savcısıyım. diyenler mağdur ettiklerinden,
zindanlara attıklarından özür dileyecekler mi, merak ediyoruz. Bir
insanın ahı yerden göğe kadardır. Ali Tatarın
ahı hepinizin üzerindedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu bütçe paranın
nasıl israf edildiğini gösteren bir bütçedir. Bu bütçe, yoksul halk
çocuklarına sosyal devlet gereği üniversitede burs verirken
Öğrenciler bursa değil, krediye yönelsin, azıcık
sorumluluk alsınlar. diyenlerin kendi çocukları için iş
adamlarını arayıp Üç beş yolla bir şeyler.
diyenlerin bütçesidir. Bu bütçe Abdullah Cömertin duruşmasına
katılmak için Hataydan Balıkesire gelen annenin otobüs biletinden
alınan verginin bütçesidir. Bu bütçe yaşam alanlarına HES
dikilen, mantar gibi türeyen maden şirketlerine peşkeş çekilen
Kaz Dağlarının çocuklarına başındaki göğü
dar etme bütçesidir.
Son bir yılda 195 mülteci kara
sularımızda can vermiştir. Avrupaya kaçak yoldan geçmek
isteyenler Türk kara sularını tercih etmektedirler çünkü mülteciler
Türkiyede yakalanmayacağını düşünmektedirler. Bunun
acı sonucu ise ölümlerdir. Bu bütçe emperyalizmin savaşından
kaçarken karaya vuran Aylan bebeğin ahının bütçesidir.
Şehit cenazelerine CHPyi almayın.
diyenlerin, Suriyede 2 askerin yanarak, Tuncelide 2 askerin donarak
şehit olmalarına göz yumanların ve utanmadan 4 bin liralık
kaşkolla olay yerine gidenlerin bütçesidir. (CHP sıralarından
alkışlar) 1.600 liralık asgari ücretle çalışanlara 80
bin lira aylık alıp televizyonlarda Şükredin. diyenlerin,
zırhlı Mercedesle namaza gidenlerin bütçesidir. Bu bütçe şehir
hastanelerinde hastalara müşteri olarak bakanların hastaneyi
yapanlara müşteri garantisi verdiği bütçedir. Bu bütçe otuz beş
yıldır çocuklarının kemiklerini arayan Cumartesi Annelerine
sıkılan gazın, suyun vergisinin
artırıldığı bütçedir. İsraf haramdır.
diyen Peygamberin itibardan tasarruf etmeyen ümmetinin bütçesidir. Safa Merve
arası koşan Hacerin İsmaili aradığı suyu kutsal
bilip ejder meyveli içeceklerle ağzını
tatlandıranların bütçesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENSAR AYTEKİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu halkın itibarı bellidir. Bu halkın itibarı
çocuğuna elbise alamadığı için intihar eden İsmail
Devrimdedir. Bu halkın itibarı donarak, yanarak şehit
düşen askerlerdedir. Bu halkın itibarı Çanakkalede
kazanılmıştır, bedeli Kafkasyada ödenmiştir. Bu
halkın itibarı 276 kiloluk mermiyi sırtlayan Seyit
Onbaşıdadır. Bu halkın itibarı iki ayyaş deme
gafleti ve cüretinde bulunduğunuz bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemaldir,
İsmet İnönüdür. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu bütçede bunların hiç birisi yoktur. Bu
bütçede daha çok inşaat, daha çok ihale, daha çok ejder meyvesi, daha çok
şatafat vardır. Bu bütçe değerli arkadaşlar, son tahlilde
tahtırevanla seyahat edenlerin bütçesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplanda.
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA İRFAN KAPLAN (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
On altı yıldır AKPnin iç
politikadaki beceriksizliğine dış politikada da şahit
olduk, olmaya da devam ediyoruz.
Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun bir politika hedefi vardı. Neydi o hedef?
Komşularımızla sıfır sorun politikası. Evet
komşularla sıfır sorun dediniz, komşu bırakmadınız.
Demokrasi dediniz, OHALi getirdiniz. Dürüstlük dediniz, Kamu İhale
Kanununu 186 kez değiştirdiniz. Barış dediniz, huzur
dediniz, ülkeyi şehit mezarlığına çevirdiniz. Fıtrat
dediniz, iş cinayetleri rakamlarını zirveye
çıkardınız. Üretim dediniz, her şeyi ithal eden bir
ülkeye çevirdiniz. Hızlı tren dediniz, raydan çıktı; daha
üç gün önce 9 can aldı. Yolları yaptık." dediniz, yollar
çöktü. Köprüleri yaptık." dediniz, köprüler yıkıldı.
Velhasıl, ülkemizi batısından doğusuna, güneyinden kuzeyine
kangren olmuş, sorunlarla boğuşan ve can çekişen bir hâle
getirdiniz.
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz
gibi 17 Eylül 2009da Suriyeyle anlaşma imzalandı ve iki tarafta da
vize kalktı. 15 Ağustos 2010da Recep Tayyip Erdoğanın
Gaziantepteki konuşmasında şöyle diyordu: Esad kardeşimle
oturduk, Türkiye ile Suriyeyi bölgenin iki kardeşi, iki dost ülkesi
hâline getirdik. Ekonomide, ticarette, dış politikada, kültürde,
sanatta, ulaştırmada iş birliği anlaşmasını
imzaladık. Şimdi, benim Gaziantepli kardeşim cebine pasaportunu
koyuyor, istediği gibi Halepe, Şama gidiyor; oradaki kardeşim
de cebine pasaportunu koyuyor, Gaziantepe geliyor. Kim kazandı? Gaziantep
kazandı, değil mi? Evet, bir Gaziantepli olarak ben de sevindim,
mutlu oldum. O dönemde Gaziantepte turizm canlandı, ekonomi
canlandı, alışveriş canlandı.
Peki, sonra ne oldu? Erdoğanın Gaziantep
konuşmasından sadece beş ay sonra Suriyede ilk protestolar
başladı, kısa sürede iç savaşa dönüştü. Mart 2011de
Erdoğan ile Esadın arası bozuldu. Erdoğanın
kardeşi Esad, oldu düşmanı Esed. Nisan 2011de Suriyeden
kaçanlar sığınmacı olarak Türkiye sınırına
geldi. Ne kadar cihatçı unsur varsa tamamı Türkiye üzerinden
Suriyeye geçti. Genel Başkanımız Sayın
Kılıçdaroğlu 24 Ağustos 2012de Erdoğana bir mektup
yazarak Suriyenin iç işlerine karışmanın doğru
olmadığını, uzun vadede ülkemizi sıkıntıya
sokacağını söyledi, dinlemediler.
Değerli arkadaşlarım, hepimiz çok iyi
biliyoruz ki Suriye politikası bir diplomasi hezimetidir ve ülkemize
çıkardığı fatura ortadadır. CHPnin derdi mültecilerle
değil, mülteci yaratan politikalarladır. Türkiyede
yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteci var. Çoğunluğu
İstanbul, Urfa, Hatay, Gaziantep ve Kiliste yaşıyor. Suriyeli
mültecilere 33 milyar dolar harcandı. Bu miktarın nerede, nasıl
harcandığı hakkında bir açıklama yok. Suriyeli
mültecilere eğitimden sağlığa, barınmadan istihdama
kadar birçok hak tanınıyor, tanınmalı da. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bizim Suriyeli mültecilerle bir problemimiz yok; aksine,
savaştan kaçan, evinden, ailesinden, anılarından,
yurtlarından olan bu insanlara yardımcı olmak, kucak açmak
hepimizin insani görevidir ancak AKP, yanlış politikaları ve
öngörüsüz tavırlarıyla Suriyeli mültecilerle vatandaşı karşı
karşıya getirdi. Kayıt dışı
çalıştırılan Suriyelilerle birlikte Türk
vatandaşının işsizlik seviyesi yükseldi, hastanelerde tüm
sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanan Suriyeliler ile 14 kalem
ücret ödeyerek sağlık hizmeti alan vatandaşlar karşı
karşıya geldi. Kiralar yükseldi. Suriyeli mafyalar türedi. Kapkaç
olayları arttı. Gaziantepte, Kiliste her gün Suriyeli-Türk
vatandaş kavgasına şahit oluyoruz.
İslahiye, Adıyaman, Mardinde
kapatılan çadır kentleri çalışanları taşerondan
kadroya geçirilirken Tayin olmayacak. sözü verdiniz, altı ay sonra
insanları Türkiye'nin dört bir yanına gönderdiniz. Nasıl
geçinecek bu insanlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İRFAN KAPLAN (Devamla) Kısaca, kaş
yapayım derken göz çıkardınız. AKP Hükûmeti olarak
Suriyeliler sorununu çözmek zorundasınız.
Değerli arkadaşlarım, AKPye
sesleniyorum: Siz, bu bütçede Suriyeli mülteci sorununu çözemiyorsanız,
işsizliği çözemiyorsanız, en temel hak olan sağlık
hizmetini ücretsiz veremiyorsanız, emeklilikte yaşa
takılanların kanun teklifini reddediyorsanız, engellinin,
öğrencinin, dar gelirli vatandaşın, çiftçinin, üreticinin,
işçinin, memurun, atanamayan öğretmenin, çocuğuna pantolon
alamadığı için intihar eden İsmail kardeşimin ve daha nice
yaşam sıkıntısı çeken vatandaşın hâlini,
derdini anlamıyorsanız siz bu bütçeyle vatandaşı
değil, yandaşı besliyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, söz sırası
İzmir Milletvekili Kani Bekoda.
Buyurun Sayın Beko.
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA KANİ BEKO (İzmir)
Sayın Başkan, değerli vekil arkadaşlarım; bugün, siz
de biliyorsunuz asgari ücret konuşulmakta. Asgari ücretle ilgili sözlerime
başlamak istiyorum. Asgari ücretle çalışan işçi
arkadaşlarımız insan olmaktan kaynaklanan temel
ihtiyaçlarını giderebilecek bir ücret müjdesi bizden bekliyorlar.
Ancak ondan önce ben sayın bakanlarıma sormak istiyorum: Kendileriyle
yıllarca Uluslararası Çalışma Örgütü ILOda birlikte görev
yaptık. ILOya üye olan ülkelerin hemen hemen tamamı 4 kişilik
bir aileyi baz alırken Türkiye'de maalesef 1 işçi baz
alınmaktadır. Oysa ki baktığımızda,
işçilerin yani asgari ücretle çalışan
arkadaşlarımızın yüzde 70inin ailesi var yani
çocukları var. Dolayısıyla bugün
baktığımızda, arkadaşlar, asgari ücretin kesinlikle
2.200 lira olması gerekiyor ama vergi ve AGİ dışarıda
kalması gerekiyor.
Hatırlarsanız bir dönemlerde biz vergi
iadesi alıyorduk. Vergi iadeleriyle ilgili ne yaptılar? Asgari ücret
yüksek görülsün diye vergi iadelerini de asgari ücretin içerisine koydular.
Bir de her zaman söylediğimiz bir şey var,
İşçiler ve memurlar arasında ayrım yapmayın.
demiştik. Bugüne geldiğimizde işçilerin ayrı,
memurların ayrı asgari ücretleri var, böyle şey olur mu? Dolayısıyla
ben -memurların çok fazla ücret aldığını değil-
memur-işçi ayrımı yapmadan asgari ücretin tek ücret olması
gerektiğine inanıyorum.
Bir başka şey, sevgili
arkadaşlarım, asgari ücretten bir yılda 30 milyar maalesef vergi
alınmış, işverenler de 176 milyar vergi muafiyetinde
bulunmuş.
Bu komisyon yanlış bana göre. Bu
komisyonun gerçekten demokratik bir komisyon olabilmesi için bu komisyonun
içerisinde mutlaka DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ gibi
işçi konfederasyonları ve tabii ki, asgari ücretle çalışan
işçi arkadaşlarımızın da olması gerekir
inancındayım.
Asgari ücret memleket meselesidir, şakaya
gelmez. Sevgili arkadaşlarım, bir işçi sabah, öğlen,
akşam vermiş olduğu enerjiyi, vermiş olduğu kaloriyi
alamazsa siz o işçileri yaşarken öldürmüş olursunuz.
Dolayısıyla asgari ücretin gerçekten belirlenmesinde hepimize görev
düşüyor. 10 milyona yakın asgari ücretli bizden müjdeli bir haber
beklerken, tekrar ediyorum, asgari ücretin kesinlikle en az 2.200 lira
olması gerekir diye düşünüyorum.
Bir başka şey: Sayın
Cumhurbaşkanı Taşeron işçilere kadro veriyoruz. dedi.
Kamuya, belediyelere ve özel idarelere taşeron işçileri aldılar
almasına ama -ben o zamanlar burada uyarmıştım- bu
Meclisten 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle utanç verici bir
yasa çıkardık. Ne çıkardık biliyor musunuz? 1 milyona
yakın, kamuda, belediyelerde ve özel idarelerde çalışan bu
arkadaşlarımıza 2020 yılına kadar toplu sözleşme
yok; kadroluya 4 ikramiye, taşeron işçisine ikramiye yok; kadroluya
sosyal hak var, taşeron işçisine sosyal hak yok. Bu, eşitlik
ilkesine ve Anayasaya aykırıdır. 2020 yılına kadar
verilecek olan ücret sadece yüzde 4, artı, yüzde 4; enflasyon yüzde 25
yani siz resmî enflasyonu, bir de pazar enflasyonunu düşünecek
olursanız bu arkadaşlarımıza yapılan
haksızlığı tekrar gözden geçirmek zorundayız.
Sevgili arkadaşlarım, değerli
kardeşlerim; ülkemizin kanayan bir yarası var, çocuk
işçiliği. DİSK Genel Başkanlığım döneminde
bakanlarla birlikte Çocuklar okulda olsun, riskli ve tehlikeli iş
yerlerinde olmasın. diye bir proje başlattık ama baktığımızda
bir arpa boyu kadar yol alamadık. 2 bine yakın çocuk, fiziken ve
beynen hazır olmamasına rağmen hâlâ tehlikeli iş yerlerinde
çalışıyorlar. Dolayısıyla, Birleşmiş
Milletler kararı, 4857 sayılı Yasa ve onunla birlikte
Uluslararası Çalışma Örgütünün kararlarına rağmen bu
çocukları tehlikeli, riskli iş yerlerinde
çalıştırıyoruz.
Sevgili milletvekillerim, geçmiş yıllara
baktığımızda, 2013 yılında 50 çocuk, 2014
yılında 54 çocuk, 2015 yılında 63 çocuk, 2016
yılında 56 çocuk, 2017 yılında 60 çocuk çalışırken
maalesef yaşamını yitirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
KANİ BEKO (Devamla) AKP Hükûmetinin
yarattığı fason işverenler fabrikalarını
yakıyorlar; vergi, sigorta ve işçilerin kıdem
tazminatlarını ödememek için yurt dışına kaçıyorlar.
İstanbul itfaiyesinin istatistiklerine göre,
sadece bu yılın altı aylık döneminde İstanbulda 78
fabrikada yangın çıktı, son beş yılda yanan
fabrikaların sayısı 856yı buldu.
Emeklilikte yaşa takılanlar için burada
konuştum, bir kez daha konuşuyorum. Sayın
Cumhurbaşkanının dediği gibi, bir yılda 750 milyar
lira değil, bir yılda emeklilikte yaşa takılan
arkadaşlarımıza, 700 bine yakın arkadaşımıza
maaş bağlarsak, verilecek olan para 8 veya 10 milyar liradır. Daha
önce de söylemiştim, 40 milyar doları Suriyeli misafirlere
veriyorsak, tabii ki bizim ülkemizin çocuklarına 8-10 milyar lira
kesinlikle vermemiz gerekir diye düşünüyoruz.
Gelecek gençlerin, gençlerse öğretmenlerin
eseri. dediğimiz bu güzel sözün altında,
baktığımızda 500 bine yakın öğretmen işsiz,
maalesef, bunların 100e yakını intihar etmiş.
Arkadaşlar, dolayısıyla, bu bütçe,
işçilerin, köylülerin, esnafın, işsizlerin, halkın bütçesi
olmadığından dolayı, bu bütçeye hayır diyoruz,
hayır diyoruz, hayır diyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz sırası Samsun
Milletvekili Neslihan Hancıoğluda.
Buyurun Sayın Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA NESLİHAN HANCIOĞLU
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu Bakanlık için seneye 103 milyar 91 milyon
801 bin liralık bütçe ayıracaksınız, yaklaşık 67
milyarı Sosyal Güvenlik Kurumu ve İŞKURa
aktarıldıktan sonra 37 milyar gibi bir rakam kalacak. Bu rakamdan
idari harcamalarınızı da çıkarınca, sosyal
politikaların finansmanı için elinizde kabaca 20 milyar lira
kalacaktır.
Bu noktada şunu belirtmek isterim: 2019da
yerel seçimler olacak ve dağıtacağınız kömür ve
makarnanın masrafını belediyelere fatura edeceğinizi
varsayıyorum. O yüzden elinize 20 milyar lira kalacak diyorum.
Şimdi gelelim kalan 20 milyar lirayla
Bakanlığınızın yapması gereken işlere.
Önünüzde duran ilk iş, toplumun en temel yapı taşı olan
aile kurumunu ayakta tutacak projeleri finanse etmek.
İktidarınızın on altı yıldır
uyguladığı neoliberal politikalar bugün ülkemize ekonomik ve
sosyal travma yaşatıyor. İnsanca yaşam olanakları
büyük oranda ortadan kalktı. Vatandaşın alım gücü dibe
vurdu. Gelir adaletsizliği zirve yaptı. Bugün toplumumuz tarifsiz bir
yozlaşma yaşıyor. Bunun mimarı
iktidarınızdır. demek hiç de abartı olmaz. İç
politikada, dış politikada, ekonomide, toplumsal yaşamda izlenen
bütün politikalar çelişkiler, çarklar, zikzaklarla dolu. Bu savrulmalar
beraberinde yozlaşmayı getirdi. Bu süreç topluma çözülme olarak
yansıdı.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan
Komisyonda yaptığı bütçe sunumunda şöyle bir bilgi verdi: Bakanlık
2012den bu yana 22.500 kişiye aile bütünlüğü konusunda
danışmanlık hizmeti vermiş. Peki, sadece bu yıl kaç
aile dağıldı, biliyor musunuz? Ben söyleyeceğim: Tam
128.411 aile yani Bakanlığınızın altı yılda
verdiği danışmanlık hizmetinin tam 6 katı. Evlenme
oranları düşüyor, boşanma oranları hızla artıyor.
Aile, toplumu meydana getiren kurumların temeliyse bu tablo bize
toplumumuzun temelden parçalandığını anlatıyor ve daha
da acısı yaptığınız çalışmaların
dişe dokunur hiçbir faydası olmadığını
belgeliyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; toplum çözülürken insan unsurumuz da ne yazık ki çürüyor.
Birileri bu gerçeği perdelemeye çalışsa da geleceğimiz
bağımlılık, özellikle de madde
bağımlılığı karanlığına gömülüyor.
Sadece son üç yılda madde kullanıcılarının
sayısı yüzde 20 artarak 1,5 milyonu aştı. Ne yazık ki
en güncel veri 2016 yılına ait olduğundan o yılın
rakamlarını verebiliyorum. O yıl uyuşturucu yüzünden
ölenlerin sayısı tamı tamına 920. Kullanım
yaygınlığı konusunda en riskli illerden biri -Uyuşturucu
ile Mücadele Yüksek Kurulu raporlarında da yer alıyor- benim seçim
bölgem Samsun. Aileler endişeli, çocuklarını okula korku içinde
gönderiyor. Alınan tedbirler, yürütülen çalışmalar bu korkuyu
zerre kadar gidermiyor.
Değerli milletvekilleri, toplumun da
psikolojisi bozuk, insanımızın da. Bu bozuk psikoloji
şiddeti körüklüyor. Şiddet artık hayatımızın her
alanında. Şiddete maruz kalanlarsa ne yazık ki toplumumuzun en
dezavantajlı grupları kadınlarımız ve
çocuklarımız. Sadece bu yıl 350 kadın şiddete maruz
kalarak yaşamını yitirdi. Daha iki hafta önce bugün Samsunda
Merve Özcan adlı kızımız boşanmak üzere olduğu
eşi tarafından 19 yerinden bıçaklanarak katledildi. Son on
yılda Merve gibi 2.439 kadınımız öldürüldü. Adalet
Bakanlığı verileri yılda 8 bin çocuğun cinsel
istismara uğradığını ortaya koyuyor. Çocuklara yönelik
istismar vakalarının son on yılda 7 kat arttığı
bilinen bir gerçek. Bu cinayetlerin, bu istismarların önlenemiyor
olması, en az benim kadar bu Bakanlığı yöneten sizleri de
kahretmeli.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri;
bütçesi üzerine söz aldığım Bakanlığın da
doğrudan sorumluluk alanı içine giren bu sorunlar bize gösteriyor ki
iktidar bu konuda son derece başarısızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
NESLİHAN HANCIOĞLU (Devamla) Ne kadar
kaynak aktarılırsa aktarılsın, politika değişmedikçe
bu sorunların çözülemeyeceğini düşünüyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceerde.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Takdir edersiniz ki çok sayıda genel
müdürlüğü içinde barındıran bir bakanlığı,
üstelik bütün bakanlıklar içinde en büyük 3üncü bütçeyi beş
dakikalık süreye sığdırmak olanaksızdır.
Gerçekten bu süre içinde, bu kadar kısa sürede Sayıştayın
tespit ettiği usulsüzlükleri mi anlatacağız, kadına şiddetin
hız kesmeden devam ettiğini mi, yoksa milyonlarca engellinin
haklarını kullanamadıklarını mı ya da bu sosyal
yardımlar adı altındaki çarpıklığı mı?
Gencinden kadınına artık dayanılmaz bir hâle gelen
işsizlikten mi söz edeceğiz, işsizler için harcanması
gereken fonda biriken paranın çarçur edildiğinden mi, yoksa gazilerin
ve şehitlerin yakınlarının sorunlarından mı
bahsedeceğiz ya da kandırdığınız EYTlilerden,
verdiğiniz sözü bir gecede unuttuğunuz taşeron işçilerden
mi söz edeceğiz, 3600 ek göstergeyle
umutlandırdığınız ama daha sonra yüz üstü
bıraktığınız yüz binlerce kamu
çalışanından mı, yoksa 30 bin çalışan emekçinin
hayatına mal olan iş cinayetlerine karşı
vurdumduymazlıktan mı?
İki büyük bakanlık birleşti;
işçi, kadın, yoksul, yaşlı, engelli, çocuk, şehit ve
gazi haklarını koruması gereken iki bakanlık birleşti.
İki ayrı bakanlıkken çözüm üretmediğiniz,
kulağınızın üstüne yattığınız sorunlara
umarım tek bakanlık çatısı altında çözüm
üretebilirsiniz; temennimiz budur. Temenni bu ama ortada duran bir gerçek var,
alın size gerçek: Yürütmenin elindeki kadın
çalışmaları yapan tek kuruluşa yani Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğüne ayırdığınız bütçe 13
milyon 154 bin TL. Aslında çokça örnek var ama zaman yok, yalnızca
bir karşılaştırma yapmak istiyorum.
Cumhurbaşkanı, 2017 Sayıştay raporuna göre, temsil ve
ağırlama giderlerine 36 milyon 273 bin 650 lira harcamış.
Bu rakam, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçesinin 2 katı,
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bütçesinin tam 3 katı. Bu
rakamlar, kadının ve çocukların iktidar açısından ne
kadar öncelikli olduğunun, daha doğrusu öncelikli
olmadığının bir göstergesi.
Sayın Bakan bütçe sunumunda,
Cumhurbaşkanının ifadesiyle, kadına şiddeti
insanlık suçu olarak gördüklerini ve sıfır tolerans ilkesiyle en
üst seviyede bununla mücadele ettiklerini ifade ediyor ama aynı
Cumhurbaşkanının Kadın ile erkek eşit değildir.
söyleminden hiç söz etmiyor. Oysaki Sayın Bakan çok iyi biliyor ki ülkeyi
idare edenlerin bu eşitsizlik söylemleri maalesef, şiddeti
körüklemeye devam ediyor.
Ülkemizde kime dokunsanız bin ah
işitiyorsunuz. Öncelikle sormak isterim, hangi ülke, nasıl bir ülke
kendisini feda etmiş şehitleri, kendisini ülkesine siper etmiş
gazileri arasında ayrım yapar? Bakın, 15 Temmuz
şehitlerinin yakınlarından ilkokul mezunu olanlar memur
olabilirken, bu, diğer şehit ailelerine tanınmadı. 15
Temmuz gazilerine tazminat ödenirken, bu, diğerlerine tanınmadı.
Bugün şehit yakınları arasında, gazilerimiz arasında
maaş farkı var. Bunun eşitsizliğe
sığmamasını geçtim ama ahlaka ve vicdana
sığıyor mu? Bedel ödemiş insanlar arasında ayrım
yapılabilir mi? Adalet anlayışınız herhâlde bu sizin,
adalet anlayışınız bu.
Yeri gelmişken sormak da isterim buradan: 15
Temmuz şehitleri için toplanan yardımlar nerede? Biz bunu soruyoruz
şehit yakınlarına, diyorlar ki: Bize böyle bir para verilmedi.
İktidara soruyoruz Biz bunu dağıttık. diyorlar. Tam
anlamıyla, kedi buradaysa ciğer nerede, ciğer buradaysa kedi
nerede? Tam olarak söz konusu olan bu maalesef. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakınız, sayısı bilinmeyen
engellilerimiz var. Niye sayısı bilinmiyor? diyeceksiniz. TÜİK
2002de bir açıklama yaptı, bir tanımlama yaptı 8,5 milyon
engellimiz var. dedi. Sonra 2011de farklı bir tanımlama yaptı
4,8 milyon engellimiz var. dedi. Sayın Bakan gözetmesi gereken
engellilerin sayısını bile bilmiyor. Bunu niye ifade ediyorum?
Çünkü bütçede Şu kadar insana yardım ettik, şu kadar engelliye
yardım ettik. diyor ama bunun sayısını telaffuz edemiyor.
Bunu niye söylüyorum? Eğer sizin elinizde sağlıklı ve
gerçekçi bir veri tabanınız yoksa, eksik hizmet götürürsünüz. Mesela,
kenti, ulaşımı, erişimi ona göre
ayarlayamazsınız, ona göre istihdam sağlayamazsınız.
Böyle olunca da ne olur? O zaman, adaletsizlik, haksızlık
başlar.
Sonuç olarak şunu söylemem lazım:
Kadın-erkek eşitliğine inanmayanların, sosyal yardım
yapılan insanların sayısının bile milyonlarca
olmasından, ifade edilmesinden övünenlerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
CANDAN YÜCEER (Devamla) -
aile içi şiddet
mağduru kadınları korumak yerine onların nafaka
hakkına göz dikenlerin, iş cinayetlerine fıtrat diye
bakanların, engelli yurttaşlarımızın
haklarını aramasına bile engel yaratanların ve
işsizlik sebebiyle intihara sürüklenen insanlara kulaklarını
tıkayanların yapacağı bütçeden halka bir hayır gelmez.
Dolayısıyla vatandaşımızın hayrına olmayacak
bu bütçeye, halkın olmayan bu bütçeye, sarayın bütçesine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak hayır diyeceğimizi ifade ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Zonguldak
Milletvekili Ünal Demirtaşta.
Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2019 bütçesini
konuşuyoruz ama bu bütçe maalesef işsizin bütçesi değil
arkadaşlar. Bu bütçe, emeklinin, esnafın, memurun, çiftçinin,
köylünün ve işçinin bütçesi değil arkadaşlar. Peki, bu bütçe
kimin bütçesi? Bu bütçe, sarayın bütçesi arkadaşlar. Bu bütçe,
sarayın çevresinde dolarla ihaleler alan yiyicilerin bütçesi. Bu bütçe,
küresel tefecilerin, tuzu kuruların ve tüyü bitmemiş yetimin
hakkını yiyenlerin bütçesi arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, elbette, iş ve
çalışma yaşamı sorunlarla dolu bir alan. Ancak AK
PARTİ on altı yılda bu birikmiş hiçbir sorunu
çözmemiştir. Çünkü on altı yıl boyunca iş ve
çalışma yaşamının sorunları
karşısında üç maymunu oynadılar ve bu sorunları çözmek
için hiçbir çaba sarf etmediler.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye büyük
bir ekonomik krizin içinden geçiyor ve bu kriz derinleşerek devam ediyor.
Seçimden sonra IMF kapısına gidileceği çok açık ve net
ortada, 60-70 milyar dolar gibi bir paraya ihtiyaç olacağı ifade ediliyor.
İşte bu büyük krizin faturasını da maalesef
çalışanlar ağır bir şekilde ödemeye
başladılar arkadaşlar. Kayıt dışı
çalışma, güvencesiz ve esnek çalışma, düşük ücret,
yasal hakların gasbı, işsizlik, yoksulluk ve iş
cinayetleri.
Değerli milletvekilleri, işte AK
PARTİnin yanlış politikalarının faturasını
ödeyen bir işçi, Sıtkı Aydın. Değerli arkadaşlar,
Sayın Bakanım; bu Sıtkı Aydın arkadaşımız,
AK PARTİ üyesi, Samsun Çarşambada üye ve oyunu da Erdoğana
vermiş bir işçi. İnşaatta taşeron işçisi olarak
çalışırken iş kazası geçiren ama kendi deyimiyle bir
köpek ölüsü gibi kapıya bırakılıp gidilen bir işçi
Sıtkı Aydın. Oyunu verdiği Erdoğandan bile iş
isteyen ancak beş yılda iş bulamayan ve borç batağına
saplanmış olan bir işçi Sıtkı Aydın ve bu
işçi Aydın, son çare olarak Meclise geliyor ve sesini duyurmak için
ne yapıyor arkadaşlar? Kendini yakıyor ve ölmek istiyor
Sayın Bakanım.
İşte, değerli arkadaşlar,
Sıtkı Aydın kendini yakalı ne kadar oldu? Bir yıl oldu
ama bugün Sıtkı Aydın hâlâ mağdur. Değerli arkadaşlar,
işte bu Sıtkı Aydın, bir Türkiye gerçeğidir ve AK
PARTİnin Türkiyeye getirdiği acı tablodur. İşte bu
bütçede Sıtkı Aydın yok arkadaşlar. İşte bu
bütçe, işçinin de, Sıtkı Aydının da bütçesi
değil arkadaşlar. İşte biz bunun için bu bütçeye sarayın
bütçesi diyoruz arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede
kayıtlı çalışanların yüzde 43ü asgari ücretle
çalışmakta ve asgari ücret miktarı 10 milyon
çalışanı direkt ilgilendirmektedir. Bu sebeple asgari ücret,
Türkiyedeki en büyük toplu sözleşmedir arkadaşlar.
Bugün TÜİKe göre makyajlı enflasyon yüzde
25tir ancak halkın gerçek enflasyonuysa yüzde 40tır. 2018
başında aylık 427 dolar alan bir asgari ücretli bugün 298 dolar
almaktadır arkadaşlar. Yani asgari ücret dolar bazında yüzde 30
erimiştir ve neredeyse Çin düzeyine gerilemiştir arkadaşlar.
Bugün asgari ücret, açlık sınırının
altındadır ve sefalet ücretidir arkadaşlar.
Evet, değerli arkadaşlar, bugün asgari
ücretten vergi ve SGK primi olarak kaynağında yapılan kesintiler
426 TLdir. Yine asgari ücretlinin dolaylı olarak ödemiş olduğu
vergi ise 269 TLdir ve bir ayda asgari ücretlinin brüt maaşından 695
TL kesinti yapılmaktadır ve yıllık toplamı da 8.340
liradır arkadaşlar. Ama değerli arkadaşlar, bir de burada
Man Adasından 5 sterlinlik şirketten 15 trilyon lira
çıkartanlar var arkadaşlar. Bunlar ne kadar vergi ödemiş, ona
bakıyoruz; evet, 15 milyon dolar yani 80 trilyona karşı ödenen
vergi sıfırdır arkadaşlar, sıfır. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) O davaları kaybettiniz
ya, sendika adına da ödersin bak.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - Evet, asgari
ücretli bir yılda 8.340 TL öderken Mancılar devlete tek kuruş
ödememiştir değerli milletvekilleri.
RECEP ÖZEL (Isparta) O davaları
kaybettiğinizi anlat, Man davasını kaybettiğinizi. Genel
Başkanın davaları kaybetti.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla)
Vicdanınıza sesleniyorum değerli milletvekilleri: Adalet bunun
neresinde? İnsanlık bunun neresinde? Vicdan bunun neresinde?
İşte biz bunun için bu bütçeye işçinin bütçesi değil diyoruz,
işte bunun için bu bütçeye tüyü bitmemiş yetimin hakkını
yiyenlerin bütçesi diyoruz.
Değerli milletvekilleri, asgari ücret en az net
2.200 TL olmalı ve asgari ücretten vergi alınmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) İşte
biz bunu CHPli belediyelerde yaptık arkadaşlar; CHPli belediyelerde
asgari ücret net 2.200 TLdir arkadaşlar, net. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hani, nerede?
BAŞKAN Arkadaşlar, hatibin sözünü
kesmeyelim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nerede yaptın ya?
Belediyeleriniz para ödeyemiyor, para; para ödeyemiyormuş belediyeleriniz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Asgari
ücretlilere hayırlı olsun, net 2.200 TL arkadaşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Para ödeyemiyormuş ki,
maaş ödeyemez.
BAŞKAN Arkadaşlar, başka
kişiye söz vermedim, lütfen.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bugün 12 milyon emeklinin yüzde 70i asgari ücretin
altında maaş almakta ve maaşlardan hastane ve ilaç katkı
payı kesilmektedir. Yüzde 80i borç batağındadır emeklinin,
4 milyon emekli ya çalışmaktadır ya da iş aramaktadır.
Sizin tuzunuz kuru tabii, bilmeyebilirsiniz bunları. Emeklilerin
maaşları günden güne erimektedir arkadaşlar. İşte biz
bunun için diyoruz ki bu bütçe emeklinin bütçesi değildir, tuzu
kuruların bütçesidir.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) 190 bin lira
tazminat davası, 190 bin lira.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - Evet,
değerli arkadaşlar, bu bütçede Sayın Cumhurbaşkanı
kendisine yüzde 26 zam yapmıştır, 10 bin de emekli
maaşı vardır; asgari ücretin 25 katı kadar ücret
almaktadır. Tabii ki bizim, Sayın Cumhurbaşkanının
maaşında gözümüz yok ancak emekliye, işçiye, memura ne kadar zam
yapacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, eğer Cumhurbaşkanınız kadar zam
yapılması isteniyorsa emeklinin, işçinin, memurun
maaşına da en az yüzde 26 zam yapılmalıdır
arkadaşlar.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Adana
Milletvekili Burhanettin Bulutta.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA BURHANETTİN BULUT (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçede sağlık
üzerine konuşuyoruz ancak her ne kadar konu sağlık olsa da,
çevre, hukuk, adalet gibi, güvenlik gibi vatandaş imtiyazında bir
konu olsa da maalesef, bütçeyi hazırlayan anlayış bunları
birbirinden ayırmıyor; sağlığı da genel bütçe
anlayışının içerisine almış durumda.
Bu planlama ve bütçe hazırlığına
bakıldığında, sağlığın iki önemli
unsuru yani hizmet sunucuları ile hizmet alıcıları
maalesef, bu bütçede üvey evlat muamelesi görmüş durumda. Hizmet
sunucularına baktığınızda zaten bir mutsuzluk hâkim,
zaten bir şiddet hâkim; her ne kadar Meclis bunu şiddet yasasıyla
çözmeye çalışmış ise de maalesef bunu çözmüş
değil. Bunun yanında, birçok üniversite mezunu sağlık
teknisyeni, diyetisyeni, anestezi teknikeri, sağlık yönetim
teknikeri, radyoloji, parametrikler, fizyoterapistler, eczane teknisyenleri,
perfüzyon teknisyenleri gibi sağlık teknisyenlerine kadro
açmamış olsa da görüntü, maalesef, bu sağlık
sunucularını bu bütçe içerisinde, bu uygulamanın içerisinde
mutsuz kılarak sürdürmeyi vadediyor.
Diğeri de hizmet alıcıları yani
hastalar, her ne kadar müşteri olarak görülse de. Buraya
baktığımızda, hizmet alıcılarına da Paran
kadar hizmet alabilirsin. diyor. Bunun göstergesi de şudur: Son bütçede
yüzde 28 oranında artırılmış durumda, 48 küsur milyara
getirilmiş ancak buraya baktığınızda, özellikle
şehir hastanelerindeki rakamı
çıkardığınızda, geriye hizmet sunucularına,
sağlık uygulamacılarına hiçbir şey kalmıyor.
Yaklaşık yüzde 40ına yakını inşaatlara gidiyor.
Diğer taraftan, döner sermayeye
baktığınızda, bütçeyi genel bütçeden daha fazla
yukarıya çıkararak yüzde 36lık bir artışla 47 milyara
getiriyor. Hâl böyle olunca geriye şu kalıyor: Demek ki bu bütçe
zaten vatandaşın cebinden karşılayacağı bir bütçe
hâline gelmiş. Bu konuda TÜİKin bir rakamı var. TÜİKe
göre geçen yıl yüzde 17 olan vatandaş tarafından karşılanan
oranı yüzde 22,7ye çıkmış durumda. Yani 14 kalem ilave,
vatandaşın ödedikleriyle bakıldığında, içerisinde
yatan hastaları, günübirlikleri, diyaliz reçetelerini de
çıkardığınızda vatandaş, sağlıkla
ilgili uygulamaların yaklaşık yarısını zaten
karşılıyor durumda. Yani hizmet alıcılar, kamu
hastaneleri de dâhil olmak üzere aldıkları hizmetin -o demin
bahsettiğim ana başlıklar dışındaki kalemlerde-
yarısını karşılıyor durumda.
Tabii, bu arada, işin ilaç kısmına
bakıldığında, grip aşısı -Adanada, Mersinde,
Antepte olmak üzere- kuduz aşısı gibi ilaçlar yokta. Hâl böyle
olunca sağlık ekonomisi ve memnuniyeti doğal olarak geçen
yıllardan bu yana düşüyor.
Peki, hizmet sunucuları ve hizmet
alıcıları bu konudan memnun değilse memnun olan kim? O da
sağlıktaki yeni dönemin adıyla sağlıkta
müteahhitler, müteahhitler mutlu durumda. Biz, sağlık bütçesine
diğer bütçelerden ayrı olarak baktığımızda ortak
bir yön var, o da müteahhit. Sarayın 5 müteahhidi yine burada. AVM yapan,
hastane yapan aynı kişi; köprü yapan, hastane yapan aynı
kişi. Görüntüde bu bütçe, müteahhide açılmış, müteahhit
üzerinden kurgulu bir bütçe hâline gelmiş durumda. Yani Sayın
Cumhurbaşkanının hayali şehir hastaneleri müteahhidin lüks oteli
olarak kalmış durumda. Hâlbuki böyle olunca diyorsunuz ki: Bu kadar
lüks oteller en azından hizmetin kalitesini de artırır.
Yine Cumhurbaşkanının Artık
kuyrukta ölen hasta olmayacak. demesinin üzerinden üç gün geçtikten sonra
Adanada bir adaşım, Burhan Sadık rahmetli oldu. Adana
Şehir Hastanesine getirilen bu hasta kalp sorunu yaşarken altı
saat bu hastanede bekletildi. Daha sonra Uzman doktorumuz yok. denilecek bu
hasta Maraşa gönderildi, üç saatlik bir mesafedeki Maraşa
gönderildi. Orada da bu imkânlar tam el vermediği için on gün sonra bu
hasta rahmetli oldu, işte sağlıkta müteahhit döneminin
getirdiği sonuç budur.
Değerli milletvekillerimiz, Sayın
Bakanıma sormak istiyorum, sürenin bir dakikasını da orada
kullanmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Bu yeni dönemde
sizlerin siyasal bir sorumluluğu yok. Elbette siz de bir önceki dönemde
hangi sıfata koyarsanız koyun, müsteşar diyebilirsiniz, teknik
heyet diyebilirsiniz, ne fark eder, hiçbir şekilde bir siyasal
sorumlulukla değil bir atamayla geliyorsunuz. O vesileyle sizin en önemli
partnerinizin meslek odaları olması gerekiyor ama Türk Tabipleri
Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği ve Türk Eczacıları
Birliği sizden uzun zamandır randevu alamıyorlar. Bu randevu
almama gerekçesini anlamış değilim. Eğer anlayış,
zihniyet FETÖnün devletin o genetiğini bozan yapısıyla
alakalı yine yeni bir paydaş arıyorsanız başka
kurumlarla bu ilişkileri götürecekseniz durum 15 Temmuzda
yaşananlardan farklı olmayacaktır. O anlamda bu yeni döneme yeni
bir sayfa açarak bu kurumlarla, kamu özelliği olan bu kurumlarla bir an
önce görüşmenizi öneriyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Ankara
Milletvekili Gamze Taşcıerde.
Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Birazdan yapacağım konuşma hayal
ürünü değil, tamamen gerçek rakamlara, kurumlara ve mekânlara dayanan,
insan sağlığını hiçe sayan bir iktidar tarafından
yönetilen güzelim ülkemizdeki gerçekleri yansıtmaktadır.
İlginç bir bilgi vereyim: 324 milyon nüfuslu
Amerikada acil servise başvuranların sayısı
yıllık ortalama 130 milyon. 53 milyonluk İngilterede bu rakam
yılda ortalama 25 milyon. Türkiyede ise acil servislere başvuran sayısı
nüfusun üzerinde, yılda ortalama 115 milyon. Buradan da
anlaşılıyor ki koruyucu sağlık hizmetleri
iktidarınız boyunca sınıfta kaldı ve sınıfta
kalmaya da devam edecek.
Genel bütçe içerisindeki payı yüzde 4,7 olan
sağlık bütçesi bu yılda da insanları acil servislerde
kahredecek. Sağlık Bakanlığı Sağlıkta
Dönüşüm adıyla tedavi hizmetlerine odaklanmaya,
dolayısıyla inşaat firmalarına pastanın büyük
payını ayırmaya devam edecek. Yani kendi paramızla,
emeğimizle oluşturduğumuz bütçe 2019 yılında da
nitelikli ve ücretsiz sağlık hakkı sunamayacak bizlere.
Tabii, mesele sadece bütçe meselesi de değil.
Sayın Bakanın kendi açıkladığı rakamlara göre,
100 bin kişiye 351 hekimin düştüğü OECD ülkeleri
ortalamasına karşın ülkemizde bu rakam sadece 186 hekim. Doktor
sayısı zaten azdı, bir de bunun üzerine, sizin gibi
düşünmediği için birçok değerli hocayı, pek çok genci ihraç
ettiniz ya da güvenlik soruşturması adı altında
sağlık hizmeti sunmaktan menettiniz. Bu yüzden mesele aynı
zamanda da siyaset meselesi.
En büyüğünü yaptık. diye
övündüğünüz bir de şehir hastaneleri meselesi var. Hasta garantili
hastanelerle övünmek Bakın, benim ülkemde ne kadar çok kişi hasta
oluyor.la övünmektir değerli milletvekilleri. Bakın,
Elâzığda yapılan bir şehir hastanesinde çalışanlar
bir rapor hazırladı. Bu raporda yazanlar, şehir hastanelerinin
nasıl bir ucube proje olduğunu da ortaya koydu. Sadece büyüklük
takıntınız yüzünden ülkenin milyonlarca lirasını
birilerinin cebine koydunuz. Bütün dünyada kabul gören Belli bir büyüklükten
fazlası hastaneler için uygun değildir. gerçeği ortadayken
sadece ve sadece En büyüğünü yaptık. diyebilmek için
yanlış iş yaptınız.
Elâzığda çalışanların
raporuna göre, hastane merkeze öyle uzak ki gelmesi bir dert, dönmesi ayrı
bir dert. Eski devlet hastanesinde bakılan hastaların
sayısı hem polikliniklerde hem de acil servislerde yarı
yarıya düştü. Diş tedavilerine gelenler 5 kat azaldı.
Yapılan protez sayısı yüzde 90 azaldı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ispartayı da söylesene
Ispartayı, yüzde 99 memnuniyet var.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Ama tabii, burada siz
kendinize toz kondurmayın, ben sizin yerinize bunun
açıklamasını da yapayım, Elâzığa o kadar büyük,
o kadar güzel bir şehir hastanesi yaptık ki vatandaş
baktıkça şifa buldu, baktıkça şifa buldu. demeniz sizi
aklayacaktır.
Bir diğeri, hastane uzak olunca tabii
Elâzığlılar mecbur ya üniversite hastanesine ya özel hastaneye
gidecek. Aslında sizin sağlıkta devrim dediğiniz
vatandaşı özel hastaneye mahkûm etmek. Üniversite hastanesi deseniz zaten
dolup taşıyor, sonuç olarak şehir hastaneleri şifa
değil, bu millete cefa getirecek. Elâzığ tabii sadece bu
örneklerden bir tanesi.
Üç hafta boyunca komisyonlarda konuşuldu, bugün
de bu kürsüden konuşuyoruz, gördüğümüz şey çok net; bu bütçe
genel olarak halkçı bir bütçe değil. Neden mi bunu söylüyoruz? Çünkü
sağlık harcamalarında halkın ödediği payda
artış var ama Bakanlığın hasta garantili hastanelerine
aktarılan milyonlarda azalma yok. SMA hastalarına yıllardır
ilaç yok. Emekliye ücretsiz muayene yok. Personel maaşına enflasyon
oranında zam yok. Sayıları bini geçmeyen TİTCK
eczacılarına gelince para yok ama otel gibi hastanelerde fazladan
milyonlar ödemeye para var. Sağlık harcamalarının bütçe
içindeki oranı OECD ortalamasının yarısı kadar ama o
harcamalar da sağlığa değil, ihale harcamalarına. Yani
halk için sağlık bütçesi yok, Halkın parasını
nasıl cebe indiririm. bütçesi var. Özetle bu bütçe sağlığa
zararlıdır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına son söz İstanbul Milletvekili Ali Şekere ait.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın bakanlar; bir haftadır, burada
gelecek yıl toplanacak ve harcanacak vergileri, paraları
konuşuyoruz ama sayenizde geldiğimiz nokta Kırk katır
mı, kırk satır mı? denilen garabet bir durumu
çağrıştırıyor. Bir sultan, bir suç işlemiş
olarak karşısına getirilen kişiye sormuş Kırk
katır mı istersin, kırk satır mı? diye. Kırk
satırla idam edileceğini düşünen ve seçenek olarak kendisine
kırk katır sunulduğunu sanan adam Kırk katır
demiş. Bedeninin her bir parçası katıra bağlanan adam
ayrı yönlere doğru giden katırların
kırbaçlanmasıyla büyük acılar içerisinde parça parça olmuş,
bedeninin her bir parçası bir katırın peşinden gitmiş.
Peki, bu millet ne büyük suç işledi de böyle
bir garabet durumla karşılaştı? Başkanlık
sistemini getirdiniz, ondan dolayı. Geçen yıl 822 milyar olan bütçe,
yüzde 17 artışla 961 milyar TLye ulaşıyor bu sene
getirdiğiniz bütçe teklifiyle. Şimdi, eğer biz bu bütçeyi
reddedersek ne olacak? Bu bütçeyi reddedersek Cumhurbaşkanının
açıkladığı yeniden değerleme oranı 23,73
oranında artacak yani bu getirdiğiniz başkanlık sistemiyle
961 milyarlık bütçe reddedilirse 1 trilyon 17 milyar yani 1 trilyonluk bir
bütçeyi uygulayacak, kullanacak Cumhurbaşkanı. Yani biz burada ret mi
edelim, evet mi diyelim; sayenizde şaşırdık. Böylesi
garabet bir sistem getirdiğiniz sistem.
Normalde, bütçe hakkı milletindir. Millet
adına milletin vekilleri o bütçe hakkını kullanır. Oradan
Kastamonunun da hakkı, Urfanın da hakkı, Kırklarelinin
de hakkı o milletvekilleri vasıtasıyla kullanılır.
Eğer bir sistem meşruiyetini kaybederse çürür ve yok olur. Gelecek
dönemlerde, yukarıdan dayatılan bu sistemde istediği gibi bütçe
reddedilse bile bunu artırarak kullanabilen bir sistemde millet artık
vergi vermemeye başlar, millet artık Bu devlet benim devletim
değil. demeye başlar. Onun için, milletin denetiminde olmayan,
milletin egemenlik hakkı olmayan bir sistem çürümeye, eninde sonunda bu
millete zulmetmeye devam edecektir.
2018 yılında, AKPnin çökerttiği
sağlık sisteminin bedelini hekimler ödüyor. Hekimler ve
sağlık çalışanları bunun bedelini
Fikret
Hacıosman geçen sene bir silahlı saldırı sonucunda
hayatını kaybetti. Daha dün Doktor Ebru Kılıç, Urfada,
çürük raporu istedi ve vermedi diye bir hastası tarafından
darbedildi. Biz diyoruz ki: Sağlıkta şiddet yasası bir an
önce çıksın, caydırıcı bir yasa yapalım. Yoksa
caydırıcılığı olmayan, şu andaki mevcut
durumu devam ettiren sistemin kimseye bir faydası yok. Altı
yılda 70 bin sağlık çalışanı şiddete maruz
kaldı. Gelin, bu Parlamentodan esaslı bir sağlıkta
şiddet yasası çıkaralım. Sağlık Komisyonunda
verdiğimiz yasa teklifi duruyor, o yasa teklifi bir an önce hayata geçsin,
yeni can kayıpları vermeyelim. Cumhuriyet Döneminde 1 kişi
hayatını kaybetmişti, AKP döneminde 11 hekim sağlıkta
şiddette canını verdi. Yani bu tesadüfi değil, bu
neoliberal politikaların, bu sağlıkta yaşanan
sorunların doktorların canına mal olması meselesi.
OECD ülkeleri içerisinde en sondayız
sağlık açısından, Meksika ve Şilinin gerisindeyiz.
Şimdi, burada bütçede bu sene artık
ödenmeye başlayan şehir hastaneleri meselesi var, dağ
başına yapılan şehir hastaneleri. Ankara
dışında, hemen hemen hepsi şehrin dışında
olan hastaneler. Arsaları şirketlere bedelsiz, iktidar
tarafından verilmiş. Cebimizden bir kuruş çıkmayacak.
dediğiniz şeyler, artık, Sağlık
Bakanlığının cebinde de bir kuruş bırakmayacak.
2021de Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 25i bu
şehir hastanelerinin kira ve hizmet bedelleri için ödenecek ve
Süreyyapaşa Hastanesinin geçenlerde çatısı çöktü. Önümüzdeki
yıllarda bu çatı çökse Sağlık
Bakanlığının kasasında o çatıyı onaracak para
kalmayacak. 2021 yılında 16 milyar 960 milyon lira para ödenecek bu
şehir hastanelerine. Şimdi, çok seviyorsunuz Necip Fazılın
şiirini. Hani diyor ya: Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.
Sağlık Bakanlığı bile öz vatanında kiracı
durumuna düştü Ankaranın göbeğinde. Yani bu kadar kendi
yurdumuzda Cengiz İnşaatların, Kolin İnşaatların,
Rönesans İnşaatların kiracısı olma durumuna
düşürmek kimin hakkı, kimin haddi. Burada çocuklarımıza
borç bırakıyoruz, çocuklarımıza zulmediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ALİ ŞEKER (Devamla)
Çocuklarımıza büyük borçlar, ödeyemeyeceği borçlar
bırakıyoruz; çocuklarımıza, bu yandaşlara tanınan
kapitülasyonlar yüzünden satılmış bir memleket
bırakıyoruz.
Çocuklarımızı
koruyamadığımız gibi, on sekiz ayda 22 bin çocuğumuz
maalesef çocuk gebeliğiyle muhatap oldu ve bunların 15-18 yaş
arasında olanları Zorlama yoksa hukuki işlemleri
yapmayalım. diye bildirilmiyor. Bu çocuklarımıza
Sağlık Bakanlığı mı sahip çıkacak, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı mı, yoksa
İçişleri Bakanlığı mı, kim sahip çıkacak bu
çocuklara? Bu çocukların yeri hamilelik değil, çocuk anneliği
değil, okullar ve okul sıraları. Çocuklarımızı
örgün eğitime vermek yerine maalesef evlendiren, çocuk işçiliğe
muhatap eden bir ülkeyiz. Sağlık herkese lazım, herkesin
sağlığı tehdit altında. Bakanlığın
bütçesi maalesef inşaat şirketlerine gideceği için, Cengizgiller
familyasına gideceği için gelecek kuşaklarımız daha da
sağlıksız olacak. Lütfen çocuklarımızı
düşünün diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, böylece
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Sayın Muş, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bilecik Milletvekili Yaşar
Tüzünün, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun ve Gaziantep
Miletvekili İrfan Kaplanın 10 sıra sayılı 2019
Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının altıncı
tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuyla alakalı bir açıklık getirmek istiyorum.
Az önce Sayın Tüzün burada bir konuşma
yaptı. Gerçekten yadırgadığımız, tasvip
etmediğimiz, çok yakışıksız ifadeler kullandı.
Burada Sağlık Bakanını eleştirin burada oturuyor
işte. Yok, Eşi Sağlık Bakanlığını
yönetiyor., yok, Kızı iletişim
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu, bir hatibi büyütmez, küçültür. O zaman biz de ne
yapalım? Kılıçdaroğlunun torunundan mı
başlayalım burada anlatmaya? Öyle bir şey var mı? Bunu kaç
kere konuştuk, insanların ailesiyle, eşiyle, çocuğuyla
ilgili bu kürsüde aslı astarı olmayan ifadeler
kullanılmasın diye? Sağlık Bakanı burada, dün de
burada Millî Eğitim Bakanı vardı, çıkıp
konuşsaydınız. Orada oturuyor şu an Sağlık
Bakanı. Dolayısıyla, bu anlamda herkes kullandığı
dili doğru kullansın.
Bir diğer konu Sayın Başkan, bu
Afşinle alakalı işten çıkarılma iddiası.
Şimdi konuyu özetlemek istiyorum: Burada santral devredildi -uzunca bir
hikâyesi var onun- tüm taşeron sözleşmeleri yeni firmaya
aktarıldı burada; yani, burada, temizlik, güvenlik hizmetleri
satın alınıyordu. Bir temizlik firması yeni firmadan yani
bu devredilenden
Bunların arasında bir ihtilaf var; biri diyor
Şu kadar ödeyeceksin., öbürü diyor Ödemem. Bir Ödersin. Ödemezsin.
ihtilafı var. Ve bu temizlik firması 169 personeline İşe
çıkarmayacağım. tehdidinde bulunuyor. Bu temizlik firması
işe çıkmazsa eğer, 169 işçi yeniden, yeni firmadan, mevcut
sözleşme kapsamında işlerine devam edecekler.
Dolayısıyla, şöyle özetleyelim bunu: Bu devir sebebiyle hiçbir
işçi işten çıkmayacak, çıkmadı,
çıkarılmayacak, bunu ifade etmek isterim.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Çıkartılmış, çıkartılmış.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Mehmet Bey,
çıkartıldı.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Bunu bakan
cevaplayacak.
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir diğer
konu şu Sayın Başkan
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika
ALİ ŞEKER (İstanbul) Siz 1inci
partisiniz
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Buna
bakan cevap verecek, tamam mı? Bakan mısınız? Bakan ne
yapıyor orada?
BAŞKAN Ne yapalım, sözünü mü keselim
arkadaşlar? Ne istiyorsunuz anlamadım. Bir dakika
Konuşsun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sözünü kesmeyin
de sorun şu: Taşeron da olmayacak, kadroya alınacaklar.
BAŞKAN Ya, Gürer, yapma
Sayın Muş, buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Kadroya
alınmamışlar Başkanım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan -bir diğer iddia- bunlar bizim grubumuza dönerek bu ithamlarda
bulunduğu için, Genel Kurulu bilgilendirme ihtiyacı hissettiğim
içindir. Eğer sakin olup dinlerseniz meselenin aslını
öğrenirsiniz değerli arkadaşlar.
Bir diğer konu şu: Şimdi, bakın
Burada ne kadar cihatçı unsur varsa Türkiye üzerinden Suriyeye geçti.
Çok ciddi bir iddia. Şimdi, bunu ortaya atan hatip gelip bunu bu kürsüden
ispatlasın bakalım, nasıl bu kadar cihatçı -onun tabiriyle-
Suriyeye Türkiye üzerinden geçmiş; getirsin, iddiasını burada
bir ispat etsin. Böyle şey olur mu ya?
Bir diğer konu, Sayın Başkan,
şimdi, Ergenekonla alakalı davaya Bu kumpas. Eyvallah ama 17-25e
Bu gerçek
İkisini de yapan aynı örgüt değil mi? Şimdi,
birine karşı çıkıyorken diğerini ayakta
alkışlamanın bir anlamı yok. Yoksa bunlar dile getiriliyorken
bunu dile getirenler kendi içlerinde bir çelişkiye düşerler.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
24.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, devletin bütün
kadrolarına, yönetim kademelerine ehliyete, liyakate bakmadan atama
yapalırsa kaza adı altında cinayet ve facialar
olacağına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de
mevkidaşımın kullandığı süre kadar
değerlendirme yapmak istiyorum, müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Aşağı yukarı bir
buçuk dakika demek ki, güzel.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - İki buçuk
BAŞKAN - Yok, hayır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Peki.
Şimdi, Sayın Başkanım, siyasette
benim de en kızdığım hususlardan biri şudur;
şüphesiz, hepimizin de müttefik olduğu bir husustur: Siyasetçilerin
eş ve çocuklarını siyasete bulaştırmayalım,
siyasi polemiğin bir malzemesi yapmayalım. Bunu yapmayalım tabii
de buna meydan da vermemek lazım. Siyasetçiler yapmazsa millet
yapıyor. Yani aile efradını, eş dost, hısım
akrabayı ve siyasi akrabaları ehliyet ve liyakat noktasında bir
değerlendirmeye bakmaksızın siz böyle yerleştirirseniz,
tayin ederseniz, atarsanız bırakın siyasetçilerin
konuşmasını, bunlar kamu vicdanını rahatsız eder,
kanatır.
Bakın, yanlış bilmiyorsam, merhum
Menderes oğlunun ticaret yapma arzusu ve talebini reddetmiştir, Ben
Başbakanım, senin ticaret yapman yakışık almaz. demiştir.
Şimdi, nereden nereye gelmişiz. Bu anlamda bu
tartışmaları, ben, hakikaten, bir siyasetçinin eşinin,
çocuklarının siyasete malzeme yapılmasını istemem ama
benim şunu yapma hakkım var: Mesela, eski milletvekillerinin
büyükelçi yapılması ne kadar ahlaki bilemem.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Mesela, bir
partinin birçok eski milletvekilinin rektör yapılması ne kadar ahlaki
bilemem. Ondan sonra da devleti yöneten zat çıkıyor Beyin göçü var.
diyor. Beyin göçü niye olmasın? Sen ehliyete bakmadan, iyi
yetişmişliğe bakmadan, liyakate bakmadan devleti sana biat ve
itaat edenlerle, hatta ibadet edenlerle doldurursan Türkiye'nin iyi
yetişmiş beyinleri gider.
RECEP ÖZEL (Isparta) İbadet eden olur mu ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Var var. Ya,
söyleyeyim mi şimdi, söyleyeyim mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) İbadet eden olur mu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, Allah Allah!
RECEP ÖZEL (Isparta) O kadar da değil ama o
kadar da değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Birçok AK
PARTİlinin Tayyip Erdoğana ibadet farz. lafını bilmiyor
musunuz? Bırakın bu işleri.
RECEP ÖZEL (Isparta) Olur mu öyle bir şey ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şimdi,
buradan da dün söylediğimde bazı AK PARTİli
arkadaşlarım kızdı. Siz memleketteki bütün iyi
şeyleri Tayyip Erdoğandan, kötü şeyleri dış güçlerden
ve Allahtan biliyorsunuz, Allahtan korkun. dedim. Devletin bütün
mekanizmalarına ehliyet ve liyakate bakmaksızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Devletin bütün
kadrolarına, yönetim kademelerine ehliyet ve liyakate bakmadan atama
yaparsanız kaza adı altında cinayet ve facialar olur; sonra da
onları Allaha havale etmeye hakkınız olmaz.
Bu bakımdan, arkadaşlarımız bir
milletvekilimizin birinci derece yakınıyla ilgili direkt şey
yapmışlarsa bunu yapana değil biraz da yaptırana bakmak
lazım diyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kayıtlara girmesi açısından
Sayın Altay,
bakın, tutanakları bir okuyun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne demiş?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi
Sağlık Bakanlığını kim yönetiyor? diyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kim yönetiyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) İfade kullanıyor.
Bakın, yani yaptığınız doğru bir şey
değil Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yaşar Bey
kendisi cevabını verir.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Yaptığınız doğru bir şey değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 60a göre
Yaşar Beye söz verin, cevabını versin efendim.
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Buradan ortaya
attığınız iddiayı Sağlık Bakanı orada
oturuyor; sorun bakalım, nasıl yönetiyormuş?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sağlık
Bakanı kekeme değil ya, dilsiz değil, sağır değil
ya; verir cevabını.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Dolayısıyla burada kullandığınız ifadeler
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri,
aranızda konuşmayın lütfen, kayda geçsin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bakın, bu üslubu reddettiğimizi ifade etmek isterim.
Eğer seviyeli bir tartışma yapacaksanız çıkın
burada verilerinizle, konuştuğunuz, ortaya getirdiğiniz
eleştirileri ilgili bakanlıklar not aldı, partimiz üzerinde
olanlara da biz cevap verdik. Ama siz yani hazırlıksız
çıkıp işte Böyle söylüyorlar, bunu burada yapıyorlar
Elinizde doğru düzgün bir done yok, ondan sonra Buna da imkân vermemek
lazım. Hangisine imkân verildi? Sağlık Bakanının
yanında başka bir kişi mi oturuyor? Millî Eğitim
Bakanının yanında başka birisi mi oturuyor?
Dolayısıyla Sayın Başkan, bunlar
kırıcı sözler. Eğer bunlarda ısrar edilirse bizim de
söyleyeceklerimiz olur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkan, 60a göre bir söz istiyorum.
İSMET YILMAZ (Sivas) Efendim, adımı
kullanarak bir sataşmada bulundu, yerimden bir cevap vermek isterim.
BAŞKAN Tamam Sayın Yılmaz.
Sayın Tüzün
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan,
ben söylediğim cümlenin arkasındayım. Ben Meclis Başkan
Vekilliği yapmış biri olarak bu Parlamentoda en tecrübeli
milletvekillerinden biri olduğumu düşünüyorum.
Şu anki konum itibarıyla Hazine
Bakanımız kimdir? Sayın Cumhurbaşkanının
damadıdır. Hazineye damat bakıyor. demek bir
alınganlık olmamalı. Kamuoyunda konuşulan, Hanımefendinin
sağlık kuruluşlarıyla ilgili şirketlerde
ortaklığı var. deniliyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
İspatlayın bunu; madem tecrübelisin. Sayın Tüzün, madem
tecrübelisin; ispatla hadi! İspatla! İspatla kardeşim, bir iddia
atıyorsun ortaya.
BAŞKAN- Bir dakika
Sayın Tüzünü
dinleyelim, sonra cevap vermek isterseniz söz hakkı vereceğim.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Bununla ilgili
Sağlık Bakanımız, yürütmede bulunan arkadaş burada,
grup başkan vekiline söz hakkı düşse de bu mahiyetteki
cevabı verecek olan Sayın Bakandır. Az sonra vereceği
cevapta Genel Kurulu bilgilendirir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, atıf yapılan Genel Başkanımızdır.
Burada ortaya attığı iddiaları ispatlamak Sayın
Tüzünün görevidir. Ben 3 isim saydım, ispatlamazsa müfteridir, açık
ve net şekilde bunu ifade etmek isterim. Partimizin Genel
Başkanına söylüyor bunları. Kamuoyunda böyle şeyler
konuşuluyormuş. Ya, sen madem bu kadar tecrübeli bir hatipsin,
Meclis Başkan Vekilliği yaptın, belgeye, bilgeye dayanmadan
konuşamazsın, insanlara iftira atamazsın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Böyle şey olmaz ya!
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurun.
25.-
Sivas Milletvekili İsmet Yılmazın, Balıkesir Miletvekili
Ensar Aytekinin 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının altıncı tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum
Muhterem Başkanım.
Hatiplerden birisi bu Sahil Güvenlik
Komutanlığına yapılan atamayla ilgili Efkan Alanın,
bir başka atamada da Millî Savunma Bakanı olarak İsmet
Yılmazın adının geçtiğini ifade ederek darbecileri
atadığımızı söyledi. Devlette bu işler normaldir,
mahkeme kararıyla darbe yaptığı bizzat kesinleşen
Kenan Evreni Genelkurmay Başkanı olarak Başbakan Bülent Ecevit
ve kabinesi atadı.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) O yaptı diye sen
de mi yapacaksın? Olmaz ya! Sayın Bakanım olmadı ya!
İSMET YILMAZ (Sivas) - Dolayısıyla ne
diyeceksin? Darbeyi yapan Genelkurmay Başkanını atayan siz
olduğunuzda normal oluyor da biz bakan olurken birisini
atadığımızda Darbeciyi atadı. demek doğru bir
tabir değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Bakanım olmadı ya! O yaptı diye sen de mi yapacaksın?
BAŞKAN Buyurun.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
Başkanım, 60a göre ben de bir söz istiyorum.
BAŞKAN Duyamadım arkadaşlar, bir
dakika
FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
Başkanım, 60a göre ben bir söz istiyorum çünkü benim söylediğim
söze ilişkin bir açıklaması var, çarpıttı.
BAŞKAN Buyurun.
26.-
Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın grup
başkan vekili -benim konuşmama ilişkin- Ergenekon davasıyla
ilgili söylediğim şahsımın sözü değil. Ben bunu
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının
hazırlamış olduğu esas hakkındaki mütalaada
aldım, aynısını buradan tekrar ediyorum. Bakın ne
diyor? İstanbul Ümraniyede bir evin çatısında 27 el
bombası Trabzondan yapılan bir ihbar üzerine 12/6/2007 günü bulunduğu
iddiasıyla başlayan Ergenekon davaları da FETÖnün bir
kumpasıdır. Fetullah Gülene ve örgütüne karşı toplum
kesimlerine yönelik başlatılan operasyon sonucu
delilsiz, hukuka aykırı uydurma iddialarla başlatılıp
adli hatalarla, sahte delillerle sürdürülen bir davanın bir kumpas, komplo
olduğu yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Sayın
savcı altını çizerek yazmış, ben de buradan okuyorum.
BAŞKAN Süre
yetmeyebilir, bitiyor.
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) Bu, kendimin sözü değil. Ergenekon isimli bir terör
örgütünün gerçekte hiç...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) Sayın Başkanım, bir saniye, hemen bir
kelime...
BAŞKAN Ama
bir şey söyleyeceğim, ben dinledim grup başkan vekilini, sizin
dediğinizi inkâr etmedi, dedi ki: O öyleyse buna ne diyorsunuz? Yani
şey o.
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) Hayır, bir şey söyleyeceğim, sanki ben
söylüyormuşum da öbürünü iddia ediyormuş gibi...
BAŞKAN Tamam
yani 60a göre bir dakika.
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) Hemen bir cümleyi okuyacağım Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Tamam,
bir dakika doldu, lütfen.
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) Ergenekon isimli bir terör örgütü gerçekte hiç
olmamıştır." diyor, ben bunu söylemiyorum.
BAŞKAN Ona
bir itiraz olmadı zaten, sizin söylediğinize.
FARUK SARIASLAN
(Nevşehir) İstanbul 4. Ceza Mahkemesinin 2017/16 esas
hakkındaki mütalaasında söylüyor. Bu benim uydurmam değil,
nerede hukuksuzluk, adaletsizlik varsa, 17si, 25i beni ilgilendirmez, ben
hukukçuyum, avukatım, ona da karşıyım. Benim İlgilendirmez.
dediğim bu. Hukuksuzluk varsa adı, ismi kim tarafından
yapılarsa yapılsın hepsine karşıyım.
12 Eylül döneminde
elimde çantalarla savunma yaptım, Kenan Evren döneminde de yaptım,
şimdi de yaparım. Kime nereden gelirse gelsin, herkesi hukukla karşılamamız
lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür
ederim, sağ olun.
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşmalara başlıyoruz.
İlk olarak
Gaziantep Milletvekili Sermet Atay konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Atay. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA
SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının 2019 yılı bütçesi üzerinde
konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
üzere, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra
İçişleri Bakanlığında yeniden yapılandırma
meydana gelmiştir. Bu yapılandırmada Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kuvvet
komutanlığı bünyesinden çıkarılarak genel kolluk hizmeti
sınıfına geçirilmiş ve İçişleri
Bakanlığına bağlanmıştır. Bu
değişiklik askerî yapı içerisinde olup kolluk hizmeti yapan
jandarmanın tam olarak görevinin belirlenmesi açısından olumlu
bir gelişmedir. Hâliyle bu değişiklikten sonra birtakım
aksaklıklar ve eksiklikler ortaya çıkmıştır.
Geçtiğimiz günlerde Meclisimize gelen kanun
tasarısıyla Jandarmanın İçişleri
Bakanlığına uyumu yönünde kanuni değişiklikler
yapılmıştır. Ancak bunun yanı sıra, birtakım
sosyal ve özlük hakları yönünde düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Şöyle ki Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığının
muadili İçişleri Bakanlığı bünyesinde görev yapan
Emniyet Genel Müdürlüğü personelidir. Polis teşkilatına
sağlanan sosyal hakların, örneğin polisevi gibi sosyal
tesislerin Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığına da yapılarak kurumlar arası eşitlik
sağlanması gerektiği düşüncesindeyiz.
Bunun yanı sıra, Emniyet Genel
Müdürlüğümüzde çalışan bir polisin terfide yaş
sınırı 45 iken Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlikte çalışan ve polis memurunun muadili olan bir uzman
jandarma ve uzman çavuşların terfilerinde yaş
sınırı 35 olarak belirlenmiştir. Bu durum, uzman jandarma
ve uzman çavuşlar aleyhine bir eşitsizlik ve haksızlıktır.
Kolluk kuvveti olarak İçişleri Bakanlığına
bağlandığı hâlde terfi yönünden hâlâ Silahlı
Kuvvetlerde görevli uzman çavuşlarla mukayese edilmesi yanlış
bir uygulamadır. Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığında
çalışan uzman çavuş ve uzman jandarmaların
İçişleri Bakanlığına bağlandığı ve
bundan sonra Emniyet Genel Müdürlüğündeki polis teşkilatında
çalışan muadilleriyle beraber aynı terfi sistemine tabi
olması gerektiği düşüncesindeyiz.
Yine, subay, astsubay ve polislerin okulda geçen
eğitim süreleri hizmetten sayılırken uzman
jandarmalarımızın okulda aldıkları bir
yıllık mesleki eğitimin hizmetten ve sigortalılık
süresinden sayılmaması uzman jandarmalarımız
açısından büyük bir mağduriyet yaratmaktadır.
Ayrıca, ileride hemşire, polis, din
görevlilerine uygulanması planlanan 3600 ek göstergeden uzman jandarma ve
uzman çavuşların da yararlandırılması gerektiği
düşüncesindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 Ekim ayı itibarıyla İçişleri
Bakanlığı bünyesinde 276.064 Emniyet personeli, 190.414 Jandarma
personeli, 5.935 Sahil Güvenlik, 52.935 güvenlik korucusu olmak üzere toplam
524.808 personelle iç güvenlik hizmeti yürütülmektedir. Burada dikkat çekmek
istediğimiz husus, 15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunan, FETÖ
darbesi içerisinde bulunan İçişleri Bakanlığı personelinin
durumudur. FETÖ elebaşı açıkça birçok defa televizyon
programlarında ve mülakatlarında devlet içerisinde öncelikle
kadrolaşılması gereken kurumun İçişleri
Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı olduğunu dile
getirmiştir. Bunun nedeni, bu iki bakanlığın adalet
mekanizmasını, güvenliği ve ülke yönetimini elinde
tutmasıdır. Bu nedenle, FETÖ terör örgütü İçişleri
Bakanlığında kadrolaşmaya
çalışmıştır. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra
yapılan soruşturma ve tahkikatlarda FETÖ terör örgütüyle
bağlantısı nedeniyle İçişleri Bakanlığı
tarafından toplam 38.789 kişi görevinden ihraç edilmiştir. Bunun
428i mülki idare amiri, 31.209u Emniyet Genel Müdürlüğü, 4.139u
Jandarma, 349u Sahil Güvenlik Komutanlığı
çalışanıdır. Bunlardan 1.873 emniyet müdürü, 1.789
subay-orgeneral rütbesindedir. Bu da göstermektedir ki FETÖ terör örgütü
tarafından en fazla saldırıya uğrayan ve mağdur olan
kurum İçişleri Bakanlığıdır. İçişleri
Bakanlığı, eksilen kadrosunu tamamlamak üzere 2018 yılı
içerisinde Emniyete 17.574, Jandarmaya 21.632, Sahil Güvenliğe 540,
bekçiliğe de 7.010 personel alıp bu eksikliği tamamlayarak
görevine devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada bizim dikkat çekmek istediğimiz husus, bir
cemaatin bu kadar saldırısına maruz kalan
Bakanlığın, yeni personel alımında bir cemaatten
kurtulup diğer cemaatin etkisi altında kalmaması
gerektiğidir. Hiçbir dinî cemaatin hiçbir bakanlıktaki personel
alımında rol oynamaması, kadrolaşmaması gerektiği
düşüncesindeyiz. Aksi takdirde, bir cemaatten kurtulup diğer cemaatin
etkisi ve baskısı altına girilmesiyle yeni bir tehlikenin
doğacağı açıktır. Cemaat ve tarikat mensupları iç
güvenlik kurumlarımızdan temizlendikçe kurumlarımız daha da
güçlenecek ve terörle mücadelede daha etkin sonuçlar alınacaktır.
Personel alımında mutlaka ve mutlaka adil,
hakkaniyetli bir sınav sistemi kurulup başarılı
olanların alınması gerektiği düşüncesindeyiz. Bu
anlamda sonuna kadar İçişleri Bakanımızla birlikteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kahraman polislerimiz, Jandarmamız ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı personelimizle, ülkemizin en büyük
sorunlarından biri olan terörle mücadele konusunda kararlı ve emin
adımlarla etkin bir şekilde mücadele edilmektedir. Allahın
izniyle, topyekûn bir mücadeleyle terör kaynağında yok edilecektir.
Terörle mücadelede eski usuller bırakılmış olup,
şimdi, teröristlerin şehirde ve kırsalda hakimiyet kuramaması,
lojistik desteğinin kesilmesi, terörün ve teröristin kesintisiz bir
şekilde bulunduğu yerde tespit edilerek yok edilmesi usulü
benimsenmiştir. Bu sayede teröristlerin hareket alanları
kısıtlanmış, maddi destekleri azalmış, teröre
eleman kazandırma imkânları ellerinden
alınmıştır. Yurt içinde örgütlenemeyen, eylem yapamayan PKK
yurt dışına yönelmiş ve teröristleri savaş bölgesi
olan Suriye ve Iraka yönlendirmiştir.
Terörle mücadele kapsamında bazı
belediyelerin terör örgütünün kontrolüne girmesiyle 10 il, 69 ilçe, 22
belediyede, 94 bölücü terör, 7si FETÖ terör örgütüyle
bağlantısı nedeniyle 101 belediye başkanı görevden
alınarak yerine kayyum atanmıştır. Görevden alınan
belediyelerin birçoğunda terör örgütüne finans, lojistik destek
sağlandığı tespit edilmiş olup bu görevden
alınmalarla terör örgütlerine ağır bir darbe vurulmuştur.
Devletimizin bölgede varlığını hissettirmesi ve terör
örgütünün belediyelerle ilişiğinin kesilmesini olumlu bir gelişme
olarak görüyor; Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tür müdahalelerin yerinde
ve gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; PKK, KCK/TY terör örgütünün siyasi temsilcileri devamlı
suretle uyuşturucuyla mücadele eder gibi söylemlerde bulunmakta olup,
işin esasına indiğimizde PKK terör örgütünün bir yılda 1,5
milyar dolar uyuşturucudan gelir elde ettiğini görüyoruz.
Türkiyedeki en büyük uyuşturucu tedarikçisi ahlaksız ve
şerefsiz PKK terör örgütüdür. Yapılan operasyonlarla bu örgütün
uyuşturucu gelir kaynaklarına darbe vurulduğunu sevinçle
izlemekteyiz. Bu anlamda kahraman Türk polisimizi ve jandarmamızı
kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Ülkemizin en büyük sorunlarından bir tanesi de
Suriyeli mülteci problemidir. Özellikle güneydoğuda, Gaziantep, Hatay,
Şanlıurfa ve Kiliste Suriyeli problemi gittikçe büyüyen bir sorun
hâline gelmiştir. Bu şehirlerin altyapısı çökmüş,
hayat pahalılaşmış, sosyal dokuları bozulmuştur.
Suriyede akan kanın bir an önce durdurularak ülkemizde yaşayan
Suriyelilerin güvenli bir şekilde ülkelerine gönderilmesi gerektiği
düşüncesindeyiz.
Kaygımız şudur ki: Bu
şahıslara ülkelerine dönme yolunda inisiyatif verilirse bunların
birçoğu ülkesine dönmeyecek olup bu durum ülkemiz açısından
ciddi bir sıkıntı doğuracaktır.
Resmî rakamlara göre ülkemizde 4 milyon 709 bin 135
yabancı uyruklu kişi yaşamakta olup bunların 3 milyon 594
bini Suriyelidir. Biz bu Suriyelilerin gayriresmî rakamlarla beraber en az 4
milyon olduğu düşüncesindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanımızın da girişimiyle çok
önemli bir hususa parmak basıldı ve bir trajediye son verildi:
Ahıska Türkleri meselesi. Ahıska Türkleri, İkinci Dünya
Savaşından sonra tüm erkekleri Ruslarla cephede olan 86 bin
Ahıska Türkü, haksız ve vicdansız bir kararla Stalin
tarafından vagonlara üst üste bindirilerek Kazakistan,
Kırgızistan ve Özbekistana sürgüne gönderilmiştir. Bu yolda 20
bin Ahıska Türkü açlık, soğuk ve hastalık nedeniyle
hayatını kaybetmiştir.
Ülkemiz çok yerinde bir karar alarak yıllarca
ezilen soydaşlarımızdan -2015 tarihli bir Bakanlar Kurulu
kararıyla Türkiyede- 3.235 kişinin Erzincan Üzümlü ve Bitlisin
Ahlat ilçesinde iskân edilmelerini kararlaştırmıştır.
Göç İdaresi 2.763 kişinin iskân işlemlerini bitirmişken 472
kişinin iskân işlemleri hâlen devam etmektedir.
Ülkemizde iskân edilen bu kişilerin
Ukraynadaki mesleklerini icra edebilmeleri açısından
diplomalarına denkliğin verilmesi, onlara iş imkânının
sağlanması gerekmektedir. Bu hususta şimdiye kadar hiçbir
çalışma yapılmamıştır. Örneğin Ukraynada
doktorluk yapan, hemşirelik yapan, öğretmenlik yapan bir Ahıska
Türkü, Türkiyede ne yapacaktır, mesleğini nasıl icra edecektir?
Diplomalarına denklik tanınacak mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERMET ATAY (Devamla) Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SERMET ATAY (Devamla) Aksi takdirde bu
mağduriyeti gidermek için Türkiyeye getirdiğimiz
soydaşlarımızın yeni bir mağduriyeti ortaya
çıkacaktır. Bakanlar Kurulu kararının üzerinden yaklaşık
dört yıla yakın bir süre geçmesine rağmen hâlâ Türk
vatandaşlığını kazanamayan ama Türkiyede iskân edilen
Ahıska Türkü mevcuttur.
Sayın İçişleri Bakanımızdan
bu hususu incelemesini, mağduriyete sebebiyet verilmemesi
açısından öncelikle vatandaşlığa geçmeyen Ahıska
Türklerinin bir an önce vatandaşlığa geçirilmesini ve
bunların mesleklerini icra etmesi açısından mevcut
diplomalarına denklik işleminin sağlanmasını özellikle
rica ediyoruz.
Sözlerimi tamamlarken İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerinin memleketimize ve ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz sırası Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazda.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Yer aldığı bölge itibarıyla
Türkiye, güvenlik politikalarını en üst seviyede tutması gereken
bir konumdadır. Ülkemizin güneyinde bulunan Suriye ve Irakın durumu
ortadadır. Diğer yandan, doğu sınırımızda
bulunan bazı ülkelerle ilişkilerimizde inişli
çıkışlı bir süreç yaşanmaktaysa da özellikle son
yıllarda Afganistandan gelen kaçak göçmenlerin İran üzerinden
ülkemize elini kolunu sallayarak girmeleri millî güvenliğimizi tehdit
etmektedir.
Karadenizin kuzeyinde bulunan komşumuz Rusya
ile Ukrayna arasında yaşanan gerilim, akrabalık
bağlarımız bulunan Kırımın Rusya tarafından
ilhakıyla sonuçlanmıştır. Her ne kadar Rusyayla olan
ilişkilerimiz son dönemde artarak devam etmekteyse de
Kırımın ilhak edilmesinin tarafımızdan kabul edilmesi
mümkün değildir. Ayrıca Ukrayna-Rusya arasındaki gerilimin
sıcak çatışmaya ve savaşa dönmesi Avrupa Birliği-Rusya
savaşına dönme ihtimalini doğuracak, bu da bütün dünyaya
sıçrama riski taşıyacaktır.
Batı komşumuz Yunanistanla Ege
adaları, kıta sahanlığı ve göçmenler konusunda
yaşanan sıkıntılar, Yunanistanın ve Kıbrıs
Rum kesiminin, Akdenizde Kıbrıs açıklarında Türkiyeyi ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yok sayarak doğal gaz ve petrol
aramaları, petrol ve doğal gaz bölgesi oluşturmaları kabul
edilemez bir davranıştır. Bu konuda devletimizin
uyguladığı Biz de bölgede varız. politikasını
son derece doğru ve başarılı buluyoruz.
Son yıllarda Suriyede yaşanan
gelişmeler millî güvenliğimizi çok yönlü olarak tehdit etmektedir.
Sınırımızın hemen kenarında terör bölgeleri
oluşturulmakta, IŞİD ile PKKnın kolları olan PYD-YPG
bölgeleri paylaşarak bulundukları bölgelerden ülkemize
saldırılar gerçekleştirmektedir. Bu gelişmeler neticesinde,
öncelikle IŞİD bölgesinde olan Çobanbey, Cerablus, Azez ve El Bab 24
Ağustos 2016da başlayan Fırat Kalkanı Operasyonuyla
temizlenmiştir. Akabinde Afrinde örgütlenmeye ve yerleşmeye
başlayan, sınırımızdan içeri sızan ve
saldırılar düzenleyen PKK/PYD-YPG terör örgütüne karşı
Zeytin Dalı Harekâtı düzenlenmiş, 4.500ün üzerinde terörist
etkisiz hâle getirilmiştir. Afrinde de asayiş
sağlanmıştır.
Terörle mücadele konusunda devletimizin son
yıllardaki yaklaşımını doğru ve tutarlı
buluyoruz. Terör tehdidi nereden gelirse gelsin, millî bekamızı ve
güvenliğimizi tehdit eden kim olursa olsun yok edilmelidir. Müttefikimiz
ve stratejik ortağımız gibi görünen ikiyüzlü ABDnin
eteğinin altına saklanarak binlerce tır silah yardımı
alanların terör bölgesi oluşturmalarına izin vermek,
Gaziantepi, Urfayı, Mardini, daha doğrusu bütün Türkiye
Cumhuriyetini tehlikeye atmaktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlüdür.
Türk milleti büyüktür. Ordusunun ve polisinin her zaman yanında ve arkasındadır.
Bölgesinde hiç kimseye pabuç bırakmayacak kuvvet ve kudrettedir.
Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak Fırat
Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonlarına verdiğimiz destek
tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir. Ülke güvenliğinin
sağlanması için aynı desteğimizi Fıratın
doğusuna yapılacak operasyonda da vereceğimizi bilmenizi
istiyoruz. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonlarına
karşı çıkanları tüm Türk milleti görmüş ve hak
ettiği cevabı vermiştir.
Değerli milletvekilleri,
sınırlarımız dışında bunlar
yaşanırken içerideki yansımalarının yakın
tarihçesi ise şöyle gelişmiştir: 2002 yılında bitme
noktasına gelen eli kanlı terör, terörle mücadelede yapılan
yanlışlıklar neticesinde tekrar palazlanmaya başlamış,
ülkemizin güvenliği riske atılmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisinin teröre karşı
tutumunda geçmişten beri gelen uyanık ve hassas duruşu oldukça
açık ve nettir. Terörle müzakere değil, mücadele edilmesi
gerektiği acı tecrübelerle anlaşılmıştır.
Açılım süreci olarak adlandırılan çözülme sürecinde eli
kanlı terör örgütü, şehir ve kasabalarımızda açılan
çukurlar, kurulan barikatlar, döşenen patlayıcılar ve
kalkışma provasıyla ülkemizi yangın yerine
çevirmiştir, ancak hain ve sinsi bir hevesle ülkenin
parçalanmasını bekleyenlerin hevesleri kursaklarında
kalmıştır. Şimdi tekrar iştahları kabararak
ülkeyi yeniden parçalama sürecine götürmek için ellerinden gelen sinsi
tezgâhları kurmaya çalışmaktadırlar.
Sırtını eli kanlı terör örgütüne
yaslayanların, belediye araçlarıyla terör çukurları ve barikatlar
kazanların -sahte- barış ve demokrasi gibi tüm
insanlığın değerlerini kirletmeleri hazin olduğu kadar
gülünçtür. İmralıdan Kandili kumanda etmeye çalışan eli
kanlı terör örgütü elebaşının tecridini bahane göstererek
yapılan açlık grevinin Türk milletinin nazarında bir anlamı
yoktur ve olmayacaktır.
FETÖ, PKK ve ülkeyi bölgesindeki diğer ülkeler
gibi parçalanmaya götürmek isteyen emperyalist güçler, açılım ve
çözülme süreciyle başaramadığını 15 Temmuz hain darbe
girişimiyle denemiş, Allaha şükür umduklarını
bulamamışlardır.
Uyuşturucu kullanımının
kötülüğünden bahisle şirin görünmeye çalışan, kız
çocuklarının haklarından bahisle sevgi yumağı taklidi
yapan sahtekârların, PKKnın uyuşturucu ve
kaçakçılıktan elde ettiği gelir de dağa kaçırılan
kız çocuklarına yaptığı iğrenç muamele de bütün
dünyaca bilinmektedir. Kandile ses çıkarmayanların milletin
kürsüsünden barış güvercini edasıyla eli kanlı terör
örgütünün borazanlığını yapmaları, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak kabul edebileceğimiz bir tutum değildir.
Değerli milletvekilleri, açılım
süreci denilen çözülme sürecinin 2015 yılından itibaren
aklıselim devlet adamları ve yöneticiler tarafından
bitirilmesiyle terörle mücadele etkin bir şekilde başlamıştır.
15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından FETÖ elemanları
güvenlik güçlerimizin ve devletin içinden temizlenmiş, terör konusunda
başarılı sonuçlar alınmaya
başlanmıştır. Bu mücadeleyi kararlılıkla
uygulayan ve yürüten Sayın Cumhurbaşkanımızı,
İçişleri Bakanımızı, Türk Silahlı Kuvvetlerimizi
ve tüm güvenlik güçlerimizi kutluyorum. Burada, devletin üst kademelerinin
gösterdiği kararlılığın yanı sıra Jandarma
teşkilatının, Emniyet teşkilatının ve Sahil
Güvenliğin emeğini ve mücadelesini görmezden gelmek tek kelimeyle
vefasızlık olacaktır. Özellikle 15 Temmuz hain darbe
girişiminin ardından bu saydığımız kurumlardan
temizlenen örgüt elemanları kurumlardaki personel sayısını
düşürmüşse de güvenlik güçlerimizin terörle mücadeleyi etkin bir şekilde,
gecesini gündüzüne katarak sürdürmesi takdire şayandır.
Değerli milletvekilleri, terörle mücadelede
canı pahasına görev yapan polis ve jandarmalarımızın
özlük ve sosyal haklarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Polis
teşkilatı mensuplarının bizden öncelikli olarak
beklentileri 3600 ek gösterge haklarının verilmesidir. Jandarma
teşkilatında görev yapan uzman jandarmaların ise en büyük
beklentisi kadro ve özlük haklarındaki iyileştirmelerdir. Terörle
mücadelede canını ortaya koyan ve haklarını
ödeyemeyeceğimiz bu iki teşkilat da milletimizin göz bebeğidir
ve beklentilerinin yerine getirilmesi verdiğimiz sözler neticesinde
boynumuzun borcudur.
Son günlerde dikkat çeken, İçişlerine
bağlı bir diğer kurum da il nüfus müdürlükleridir. Yapılan
kimlik kartı değişikliklerinin yanı sıra pasaport,
ehliyet gibi iş yükünü artıran yeni görevler, personel
sayısı sabit kalan ve dar bir alanda çalışan nüfus
müdürlüklerini oldukça zorlamaktadır. İl ve ilçe nüfus
müdürlüklerinde yoğun mesai, seçim dönemi gibi bazı dönemlerde hafta
sonu da çalışılarak devam etmektedir. Kişiler hakkında
alınan bazı mahkeme kararlarının anında nüfus
müdürlüklerince işlenmesi gibi ağır sorumluluğuna
rağmen il nüfus müdürlüğü makamının cetvelin alt
kısmında bulunması, görevli personeline yeterince önem
verilmediğinin bir göstergesidir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
bu konularda bir düzenleme yapılması gerektiğini
düşünüyoruz. Konuyla ilgili teklifimiz hazırlanmış olup
Meclise sunulacaktır.
Değerli milletvekilleri, Suriyede yaşanan
iç savaş ve Afganistandaki gelişmelerle ülkemizin son dönemde aldığı
mülteci sayısı 4 milyon 900 bin kişiye
ulaşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Osmanlı
İmparatorluğundan aldığı mirasla derin tarihsel
bağlarımız olan bu kardeşlerimize
sırtımızı dönmemiz tabii ki mümkün değildir. Özellikle
Suriyede ortaya çıkan iç savaşta kadın, çocuk, yaşlı
demeden insanların katledilmesi millet olarak görmezden
gelemeyeceğimiz bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Ancak son günlerde
yaşanan bazı sıkıntılar ve az da olsa mültecilerin
karıştığı asayiş olayları rahatsız
edicidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle Suriyeden gelen
mülteciler konusunda politikamız açık ve nettir. Suriyede güvenlikli
bölgelerin bir an önce oluşturularak ülkemizdeki Suriyeli
kardeşlerimiz vatanlarına kavuşturulmalı ve bu bölgelere
yerleştirilmelidir. Bu arada, sayıları 850 bini bulan 17-44
yaş arasındaki erkek mültecilerin güvenli bölgelerin
oluşturulmasında ve düzenlenmesinde değerlendirilmesi hem geri
dönüşleri teşvik edecek hem de rahatsızlıkların önünü
kesecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle İçişleri
Bakanlığının 2017 yılı kesin hesabı ile 2019
yılı bütçesinin milletimize ve devletimize hayırlı olmasını
diler, saygılarımı sunarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası Eskişehir
Milletvekili Metin Nurullah Sazakta.
Buyurun Sayın Sazak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; bugün Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü ile Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının 2019 yılı bütçelerini
değerlendirmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün kurum ve
kuruluşlarıyla desteklediğimiz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı yani kamuoyunda bilinen
adıyla AFAD İçişleri Bakanlığına
bağlanmıştır. Bu kapsamda, AFADa bağlı geçici
barınma merkezleri Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne
devredilmiştir. Bunun bir sonucu olarak 2019 yılı bütçesi yüzde
38 azalarak 1 milyar 406 milyon 671 bin liraya inmiş, Göç İdaresi
Genel Müdürlüğünün bütçesi ise yüzde 436 artarak 2 milyar 307 milyon 541
bin liraya çıkmıştır.
Maalesef ülkemiz, coğrafi olarak
yıkıcı depremler, sel baskınları, heyelanlar ve
fırtınalar gibi, tabiatın bütün felaketlerine maruz
kaldığı çetin bir coğrafyadadır. Coğrafyamızdan
geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı, Marmara ve Düzce depremleri gibi
şiddeti yüksek olan yıkıcı depremlere sebebiyet
vermiştir. Bu depremler sadece Marmara Bölgesinde değil, bütün gönül
coğrafyamızda hissedilmiştir. Yarattığı tahribat
sonucu binlerce vatandaşımız can vermiş, 100 binden fazla
bina yıkılmış, milyonlarca insanımız ise olumsuz
olarak etkilenmiştir.
Coğrafya kaderimizdir. Ülkemizin geçmişte
olduğu gibi gelecekte de bu tür maddi ve manevi felaketlere maruz
kalacağı beklenmelidir. Yaşadığımız bütün
acılardan sonra millet olarak yaralarımızı sardık ama
anma töreninden ötesine geçemedik. Tarifi olmayan bu acıların bir
daha yaşanmaması için, ülke olarak afetlere karşı bilimsel
ve teknolojiye uygun düzenlemeleri acilen hayata geçirmeliyiz.
Buradan hareketle, bu coğrafyada yaşayan
insanlar olarak AFADın misyonu hayatımızın her
aşamasında olmalıdır. AFADın teknolojiyi
kullanıp ihtiyaç sahiplerine daha hızlı ulaşması için
kurduğu AYDESin, Afet Yönetim ve Karar Destek Sisteminin büyük bir
yenilik ve gereklilik olduğu kabul edilmelidir.
Ne yazık ki son yıllarda süratli ve
çarpık yapılaşma deprem toplanma ve çadır
alanlarını yok etmiştir. Ancak bundan sonra afet
alanlarının imara açılmayacağı sözünün Bakanlık
tarafından verildiğini duymak sevindirici olduğu gibi, kamu
yararına olan bu alanların amacı dışında
kullanılması hâlinde caydırıcı müeyyidelerin yeniden
düzenlenip uygulanması gerekmektedir. Kamuoyunun da kendi güvenliği
için bu alanlara sahip çıkması, basın ve medyanın gereken
özeni göstermesi gerekir. Mezkûr alanlar düzenli olarak teftiş edilmeli,
vatandaşlarımız bilgilendirilmeli ve imar düzenlemelerine
kesinlikle yasak olmalıdır.
Yeni deprem yönetmeliklerine uygun ve adaletli olmak
kaydıyla kentsel dönüşümler olumludur. Heyelan, deprem -dere
ağızları, sel yatakları- ve çığ tehlikesi olan
bölgelere konut yapılması yasaklanmalıdır. Köy, mezra ve
yayla gibi, kırsal alanlarda bulunan mevcut taş ve ahşap
yapılar depreme dayanıklı beton, çelik konstrüksiyon gibi
malzemelerle yeniden inşa edilmelidir.
Bu anlamda, planlı bir yapılaşmayla
kültüre uygun olarak inşa edilen köy ve mezralar cazibe merkezi hâline
gelecektir. Bunun sosyal yansıması olarak tersine bir göçle kentlere
sıkışmış olan insanlarımızın
topraklarına geri döneceği ve bağlı olarak tarım ve
hayvancılık üretiminde de artış gözleneceği
açıktır.
Doğal afetlerin yanı sıra
yüzyılın savaş tekniklerinden olan kimyasal, biyolojik,
radyolojik ve nükleer tehditlere karşı kamuoyunun nasıl
davranması gerektiği ve alınacak önlemlere yönelik AFAD çalışmalarıyla
kamuoyunun dikkati çekilerek toplumsal bilinç oluşturulmalıdır.
Afet durumunda ortaöğrenim ve
yükseköğrenim kurumlarında her türlü kayıp azaltıcı
faaliyetleri yapabilecek yeterli bilgi ve beceriye sahip
araştırmacı, girişimci sivil savunma uzmanları
yetiştirilmelidir. İlköğretim çağından itibaren
doğada hayatta kalma, yangın, sel ve depremden korunma gibi konularda
bilinçli bir nesil yetiştirilmelidir. Toplumu afetlere karşı
bilinçlendirme ve eğitim programları yapılmalı, sivil
savunma uzmanları ve gönüllülerden meydana gelen organize gruplarla
-mahalle muhtarlarıyla iş birliği içerisinde- arama ve kurtarma
birimleri oluşturulmalıdır.
17 Ağustos depreminin bize öğrettiği
başka bir acı ders var, o da doğal afetler sonrası
haberleşmenin önemidir. Deprem sonrası çöken haberleşme sistemi
yüzünden bölgeye ulaşım sekteye uğramış, birçok
vatandaşımız bu sebeple hayatını kaybetmiştir.
Buradan hareketle, AFADın kolluk kuvvetlerinin kendi aralarında
istihbarat, irtibat ve koordinasyonu sağlayan birimler içine
alınması olumlu bir gelişmedir. Bu gelişmelerle beraber
deprem haritacılığının önemi de göz ardı
edilmemeli ve teknolojinin bütün nimetlerinden
faydalanılmalıdır.
Ayrıca 2018 Küresel İnsani Yardım
Raporuna göre geçtiğimiz yıl en çok insani yardım yapan ülkenin
yaklaşık 8 milyon dolarla Türkiye Cumhuriyeti olduğunu
memnuniyetle belirtmek isterim. AFADın eş güdümünde Filistinden
Pakistana, Myanmardan Somaliye kadar birçok ülkeye insani yardımlar
yapılmıştır. Temennim odur ki soydaşlarımız
olan mazlum ve masum Türkmenler ile zulüm gören Doğu Türkistanlılara
da yapılan yardımların artırılmasıdır. Bu
yöndeki çabalar kısmen de olsa soydaşlarımızın
uğradığı zararı telafi edecektir. Bu yardım ve
çabalar Türk devletine ve milletine olan güveni artıracak, tarih boyunca
mazlumların yanında olan necip Türk milletinin lider ve örnek olma
özelliğine katkı sunacaktır.
Emperyalist politikaların bir sonucu olan
düzensiz göç hareketleri sadece ülkemizin değil, dünyanın da en büyük
problemlerinden biri olmuştur. Afganistana müdahale sonucu yaşanan göç
ve Birleşmiş Milletlere göre dünyanın en büyük göç dramı
diye tanımlanan, her fırsatta insani şartların düzeltilmesi
için medet umulan ve sözüm ona hümanist denilen Batının
sınırlarını kapattığı Suriyeli
sığınmacıların göç dalgasından en fazla etkilenen
ülke olduğumuz malumunuzdur. Uzun süredir ülkemizin ana gündem
maddelerinden biri ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar olup
kamuoyunda bu insanların sosyal ve hukuki statülerinin ne
olacağı, topluma olan sosyal ve kültürel
farklılıklarının etkisi ile bu alanda ortaya çıkan
sorunların çözümü gibi konular tartışılmaktadır.
Emperyalist politikalar ve kötü yönetimlerin bir
sonucu olarak, elde edilen gelir ve refahın adil bir şekilde
bölüşülemediği bir gerçek olarak karşımızda
durmaktadır. Dünyanın bazı bölgelerindeki insanlar, refahı
yüksek ve çılgınca tüketirken geri kalanı sefalet içeresinde
yaşamaya mahkûm edilmektedir. Dünyanın ve Birleşmiş
Milletlerin gözü önünde gerçekleşen katliamlara karşı birçok
ülke seyirci kalmaktadır. Birleşmiş Milletlere 193 ülke üye
olmasına rağmen Güvenlik Konseyinde veto yetkisine sahip 5 daimî üye
olması adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Haksız ve adil olmayan bu düzenin değişmesi gerektiği
yadsınamaz bir hakikattir.
Aksi hâlde, kalkınmakta olan ülkeler olarak
sözde insan hakları ve AİHMden medet bekleyen, entelektüel
tanımlı dünya bireyi olduğunu zanneden, gerçeğindeyse
sınıflandırılmış özgür köleler olarak
yaşamlarını idame ettireceklerdir. Bu durum, malumun ilamı
olarak Türk fıtratına aykırıdır, çakma özgürlüğe
yanaşmaya tahammül edemez.
Türkiye Cumhuriyeti iki bin yıllık devlet
geleneğinin devamıdır ve kurulduğu günden itibaren,
mağdur ve mazlum olan sığınmacılara hoşgörüyle
yaklaşmış; din, dil ve ırk ayrımı yapmadan bu
insanlara kapılarını açarak dünyaya örnek olmuştur.
Ülkemiz, 1923 yılından itibaren Balkanlar, Almanya, Halepçe
katliamı ve Birinci Körfez Savaşı dâhil olmak üzere 2011
yılına kadar 1,5 milyondan fazla insana ve malum olduğu üzere
2011 yılında da Suriye'de başlayan iç
karışıklık sonucu 3,6 milyon Suriyeliye ve 100 binden fazla
Afganlıya ev sahipliği yapmıştır.
Ülkemizin coğrafi konumu gereği
geçişlerin kontrol altına alınamaması, 1.855 kilometrelik
Irak, Suriye, İran sınırı ve bölgedeki kaos sonucu düzensiz
göç faaliyetleri hız kesmeden devam etmektedir. Ülkemizde bulunan Suriyeli
sığınmacıların büyük bir kısmı,
sınıra yakın kamplarda değil kentlerde
yaşamaktadır. Söz konusu durumun, birtakım sosyal ve
sağlık sorunlarına sebep olduğu ve olacağı
aşikârdır. Bu insanlar, sınırlara yakın bir şekilde
ikamet etmeli, yapılan yardımlarla insani ihtiyaçları
giderilmeli ve yardımlar, hesap verilebilir şekle getirilmelidir.
Yoğun sığınmacı nüfusun
Türk sağlık sisteminde, aile planlaması, gebe takipleri, anne
bebek ve sağlam çocuk izlemi, bağışıklama programı
gibi birinci basamak koruyucu sağlık hizmetleri üzerine doğrudan
ve dolaylı etkileri araştırılmalıdır. Nitekim
bizde düzenli aşılanma sayesinde bitti dediğimiz
kızamık ve çocuk felci gibi hastalıkların, kamplarda
yaşayan aşılanmamış sığınmacılarda
görüldüğü bildirilmiştir. Sadece bilinen bulaşıcı
hastalıkların değil, sığınmacıların
taşıdıkları farklı mikroflora, hijyenik koşul
farklılıklarından dolayı toplumsal bir mikroflora
değişikliği ve bunun oluşturacağı hastalık
çeşitliliği, bağışıklık ve ilaç dirençlerinin
de toplum sağlığı açısından
oluşturabileceği tehditler gündeme alınmalıdır.
Sayın vekiller, göç nüfusu içerisinde
yetişmekte olan yaklaşık 1 milyon 250 bin civarında,
eğitim çağında, yorgun, korkmuş, vatansız ve aidiyeti
kayıp bir nesil vardır. Bu nesil Türk devletine
sığınmış olmakla bütün bu talihsizlikler içerisinde
şanslıdır.
Dalından kopan yaprağın
akıbetini rüzgârın belirlediği unutulmayarak bu coğrafyada
planların yüz yıl önceden yapıldığı
hatırlanmalı, kısır tartışmalar ve günlük magazinler
yerine, tarihimize, kimliğimize yakışır uzun vadeli
çözümlerle hareket edilmelidir. Bu gelen misafirlerin teröre, art niyetlilere
insan kaynağı oluşturması engellenmelidir. Durumları
ülkelerine dönmeye müsait olanlar tespit edilip geri gönderilmeli, bunun
yanı sıra, Suriye'deki iç karışıklığın
giderilmesi ve toprak bütünlüğünün bozulmaması için diplomatik
temaslar sağlanmalıdır. Ülke bütünlüğü
sağlanmadığı sürece bölge âdeta bir terör yuvası
olmakta ve Türkiye'ye tehdit oluşturmakta, yaşanan göç dalgası
alınan önlemlere rağmen devam etmektedir.
Suriye'nin kuzeyine yapılan Fırat
Kalkanı ve Zeytin Dalı askerî harekâtları sonrasında
Suriye'nin bütünlüğünü bozmaya yönelik bu tehditlerin önüne
geçilmiştir. Türkiye'nin yaptığı bu başarılı
harekâtlar sonrasında küçük bir grup da olsa Suriyeli
sığınmacıların ülkelerine dönüşüne sebep
olunmuştur. Bu harekâtlarda gösterilen başarılar
Fırat'ın doğusuna yapılacak bir harekâtla devam etmeli,
besleme ve dış destekli terör örgütleri bölgeden temizlenmeli,
sığınmacılar emniyet içinde ülkelerine dönmelidir.
Devletimizin ve büyük Türk milletinin bu
sorunları çözecek güçte olduğuna ve asli vazifesi olan adaletin
tesisine, cihan hâkimiyetine doğru yöneleceği inancıyla
konuşmama son vermeden önce, kardeş ülke Azerbaycanın merhum
Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey'in sözünü bir kez daha hatırlatmak
isterim: "Sen Türk olduğunu unutsan da düşman asla unutmaz.
Bütçenin hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sazak,
zamanlama güzeldi.
Şimdi sıra Kahramanmaraş Milletvekili
Sefer Aycanda.
Buyurun Sayın Aycan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakika.
MHP GRUBU ADINA SEFER AYCAN (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Devlet Personel
Başkanlığının bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, iki gündür
Kahramanmaraşla ilgili, 1978de yaşanan olayların gündeme
getirilmesini ve bu getiriliş şeklini uygun
bulmadığımı belirtmek istiyorum. Bunun
dışında, o günün mağduru, o gün bir lise öğrencisi
olarak yaşadıklarımızı biz biliyoruz. Herhâlde içinizde
o günü yaşayan başka da kimse yoktur. O gün POL-DER tarafından
darbedilen gençler biziz, evi kurşunlanan, içme suyuna zehir konulan
Kahramanmaraşlı da biziz. Bu durumu bile bile bana söz verilmemesini
de uygun bulmuyorum. Bu konuda yarın basın toplantısı
yapacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisine saygımdan ve sorumlu
siyaset anlayışımdan dolayı da konuyu kapatıyorum.
Şimdi bütçeyle ilgili
konuşacağım; aile, çalışma ve sosyal hizmetlerle
ilgili konuşacağım. Tabii, yedi dakikada ne
konuşacağım? Birer cümle konuşacağım. Öncelikle
aile sorunları denildiği zaman çok şey konuşulabilir ama
benim içimi sızlatan boşanmalarla ilgili konuşacağım.
Ne yaparsak yapalım Türkiyede evlilikler azalıyor. Buna
karşın, boşanmalar artıyor. TÜİK verilerine göre, 2017
yılında evlenmeler yüzde 4 azalmış, boşanmalar ise
yüzde 2 artmış. Yaşanan boşanma sayısı 2017
yılında 128.400. Sokakta kavga var; sokakta kadın ile erkek
arasında kavga var, sokakta aileler arasında kavga var, sokakta
kadın cinayeti var.
Şimdi, boşanma, başlı
başına bir sorundur ama çok daha önemlisi, çocuklu ailelerin
boşanmasıdır ve bu çocuklu ailelerin boşanması
sonrasında yaşanan sorunlar var; velayet sorunu var, çocukların
icralık olması söz konusu, nafaka sorunu var. Bunlarla ilgili, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak Meclise kanun teklifi verdik. Bunun bir an önce
gündeme getirilmesini bekliyoruz ya da siz teklif verin sizin teklifinizi
konuşalım ama bir an önce bu sorunları çözelim.
Ve bu sorunlar üstelik Medeni Kanundan kaynaklanan
sorunlardır, bir kısmı. Medeni Kanunda Hâkim, velayeti anne
veya babaya verir." diyor. Bu, haksızlıktır; bu,
hukuksuzluktur. Boşanabilirsiniz ama annelik, babalık ebedîdir.
Kimseye Çocuğunuzdan vazgeçin. diyemezsiniz. Dünyanın geldiği
nokta budur. Bizim medeni hukukumuz ise çocuğun velayetini tek taraflı
veriyor. Bunun kaldırılması lazım.
Tabii, kadın kutsaldır; cennet, annelerin
ayağı altındadır ama babalar da kötü insanlar
değildir, hepsini peşinen kötü olarak kabul etmek ve çocuğundan
vazgeçmesini istemek de hak değildir. Bunun dışında, kimse
çocuğu kullanmasın. Çocuğunu kullanarak icraya düşürmek,
orada çocuk üzerinden siyaset yapmak ya da çocuk üzerinden birbirini
hırpalamak da hak değildir. Ve bir diğer konu da velayet
konusudur ve bu, velayetle birlikte icra konusudur ve bununla birlikte özellikle
nafaka konusudur. Özgürce, hürce, cesurca bu konuların üzerine gitmek
lazım.
İkinci konu, Çalışma
Bakanlığı. Aslında bakanlığın esas işi
-birleştirilmiş, ortada karambole gidiyor- en önemli işi,
çalışmayla ilgili görevdir, anayasal görevdir. Anayasamızın
49uncu maddesinde Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir."
diyor. Devlet diyor ki: Çalışmalısınız, bu, sizin
göreviniz; aynı zamanda da hakkınız. Ve devlet diyor ki,
Anayasa diyor ki: Devlet, işsizliği gidermeye yönelik politikalar
geliştirir, çözüm üretir. Yani Çalışma
Bakanlığının anayasal görevi budur aslında.
İş imkânı yaratması lazım ama bir gerçek var
Türkiyede: İşsizlik var. İşsizlik, resmî rakamlara göre yüzde
11. 3 milyon insan işsiz. Bu, bakış açısına göre
böyledir, resmî rakam 3 milyondur ama bence daha fazladır. O zaman iş
imkânı yaratmamız lazım.
Uzatmıyorum, direkt Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini söylüyorum: İstihdam yaratmamız
lazım, istihdam yaratıcı politikalar uygulamamız
lazım, küçük girişimciyi desteklememiz lazım, esnafı
desteklememiz lazım, tarım sektörünü desteklememiz lazım,
hayvancılığı desteklememiz lazım, bireysel krediler
vererek girişimciliği artırmamız lazım.
Bunun dışında, çok daha önemli bir
sorun var: Yükseköğrenim görmüş gençlerde işsizlik yüzde 20dir.
Bu, neyi gösteriyor? Türkiyede bir planlama hatası olduğunu
gösteriyor. Bu kadar çocuğu üniversitelere alıyoruz ama o çocuklar
okulu bitirdiği zaman iş bulamıyor. Üniversite açıyoruz,
açalım. 200den fazla üniversite olmuş, her ilçeye meslek yüksekokulu
açmışız ve buradan birtakım meslekler belirlemişiz,
tanımı yok, görev tanımı yok,
karşılığı yok. İşte, çevre
sağlığı teknisyeni, diyetisyen, optisyen, sayın dünya
kadar meslek, hepsi işsiz. O zaman yazık oluyor bu çocuklara. Bu
çocuklara verilen emeğe, zamana, harcamaya yazık oluyor. Bu ülkede
eczacı işsiz. Böyle bir şey var mı? Ankara Üniversitesi
Eczacılık Fakültesinin mezunu işsiz. O zaman planlamada hatalar
var, yapamamışız, yıllardır yapamamışız.
Devlet Planlama Teşkilatı vardı, insan kaynaklarını
planlaması gerekirdi; şimdi Devlet Planlama Teşkilatı da
yok. İnsan kaynakları ofisi kurduk, inşallah, bu sorunu
halleder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SEFER AYCAN (Devamla) Yükseköğrenim
gençliği işsiz.
Peki, bunları yerleştirdik, istihdam
ettik, devletten iş istiyorlar, karşılığı Devlet
Personel Başkanlığı. Orada da yanlış
yapmışız. Bunca zaman yanlış yapıyoruz ve
sürdürüyoruz. Anayasa 128, madde diyor ki: Devletin asli işleri devletin
memurları tarafından görülür. Evet, 657 Sayılı Kanunda
4/Blilik vardır ama oradaki 4/B, sözleşmelidir ve sözleşme
geçici işler, kısa süreli işler, özel işlerle ilgilidir,
daimî işlerle ilgili sözleşme yoktur. Sözleşmeli
çalışmak, Anayasaya aykırıdır. Her ne türden olursa
olsun sözleşmeli tüm kadroların ve taşeron
kadrolarının hepsinin kadroya geçirilmesini istiyoruz. Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşü budur.
Konuşacak çok şey var ama sürem bitiyor,
biraz sonra da keseceksiniz, kesmeden söylüyorum.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Ben kesmiyorum, sistem otomatik kesiyor.
Şimdi söz sırası, İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemde.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakika.
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi,
ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletini
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şu an çok önemli
bir bütçe görüşüyoruz, her biri çok önemli, hem İçişleri
Bakanlığı hem Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı hem de Sağlık Bakanlığı ama
Aile Bakanlığı dediğimiz vakit, hakikaten toplumun şu
anlamda, özellikle kadınlar noktasında yüzde 50sini ilgilendiren ama
diğer yüzde 50sini büyüten, besleyen, vatana millete hayırlı
birer evlat durumuna getiren yani burada bulunan beyefendilerin anaları
dediğimiz baş tacı kadınları da ilgilendiren bir
bütçeden bahsediyoruz, bu açıdan çok çok önemli.
Neler var kadınımızın
gündeminde? Kadınımızın gündeminde şiddet var,
istismarlar var. Evet, bunlarla ilgili çalışmaları hep birlikte
yürütüyoruz, hepimizin bir kez her şeyden önce boynunun borcu bir
kadının, bir ananın, bir kardeşin, bir evladın
özellikle şiddete veya istismara uğramaması, bununla ilgili
gerekli çözümlerin bulunması. Eminim ki bu siyasetüstü meselede hepimiz
aynı dili konuşuyoruz, aynı dileği hep birlikte mutlaka
temenni ediyoruz.
Bu açıdan, yapılması gerekenler
neler, hep birlikte bir bakmamız gerekiyor. Bir gözden geçirelim. Evet,
kadın neden şiddete uğrar, neden istismara uğrar, neden
aslında toplumda başımızın tacı dediğimiz,
ana dediğimiz, bacı dediğimiz, kardeş dediğimiz,
evlat dediğimiz kişi neden istismara uğrar? Bununla ilgili bir
değerlendirme yaptığımızda, aslında ekonomi
geliyor işin başında yani istihdam geliyor. İstihdam
dediğimizde kadınımızın istihdama daha etkin olarak
katılım sağlaması yönünde üzerimize düşeni
yapmamız gerekiyor. TÜİK verilerine göre, erkeklerin
çalışma oranlarıyla kadınların çalışma
oranları karşılaştırıldığında
arada bir kere her şeyden önce yüzde 100 civarında bir fark var.
Kadınların karar alma mekanizmalarında
yer almaları, siyasette yer almaları, etkin olarak toplumda söz
hakkına sahip olmaları, hepimiz için çok önemli çünkü
kadının olduğu yere zarafet gelir, kadının olduğu
yere güzellik gelir, kadının olduğu yere disiplin gelir,
kadının olduğu yere mutlak ve mutlak başarı gelir
çünkü biz ne yapıyorsak yüreğimizle yapıyoruz her şeyden
önce.
O açıdan, bu değerlendirmeler
doğrultusunda yapılması gereken bir iki şey daha var.
Sayın Bakanımız buradayken, Hanımefendi, ben özellikle
doğum borçlanmasına değinmek istiyorum. Yaklaşık üç
dört seneden beri ve daha öncesinde de Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
olarak kadınlara doğum borçlanması hakkının -SGK
girişinden önce- verilmesi yönünde çalışmalarımız
oldu, kanun tekliflerimiz oldu. Anayasa'nın eşitlik ilkesi var.
Eşitlik ilkesine göre, erkekler SGK girişinden önce askerlik
borçlanması yapabiliyorlar. Sayın Bakanım,
kadınlarımıza da SGK girişinden önce mutlak ve mutlak
Eğer eşitlik ilkesini gözetiyorsak, baş tacı
kadınlarımıza, yaşlanmış olup, yaş almış
olup burada prim gün sayısını doldurmaya çalışanlara
bir şey yapmak istiyorsak gelin hep birlikte buradan başlayalım
ve doğum borçlanması hakkını hep birlikte verelim
kadınlarımıza, hakikaten dört gözle bekliyorlar.
Soru-cevap bölümü için sisteme girmeye
çalıştım ama maalesef 20nci sıraya düştüm. Onun için,
Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Şentopu da zor durumda
bırakmamak için sormak istediklerimi buradan kürsüden sormak istiyorum.
Yine, aynı şekilde,
kadınlarımızla ilgili kadın sığınmaevlerine
bakıldığına, nüfusu 100 binin üzerinde olan ilçelerin
tamamında kadın sığınmaevi olması gerekiyor. 201
ilçemiz var bununla ilgili, özellikle kadın sığınmaevinin
olması gereken. Ve bunlarla ilgili biz bir önceki bakanımıza
yönelik soru önergemizde şunu sorduk, dedik ki: Belediye
Yönetmeliğine göre kaç ilçemizde kadın sığınmaevi
olmalı, kaçında şu an mevcut? 201 ilçeye
karşılık 135 ilçede şu an kadın
sığınmaevi var. Bu da ne demektir? Aslında kadın
sığınmaevlerinde de eksiğimiz var. Kadın
sığınmaevi açmak mı çok önemli yoksa kadını
korumak mı çok önemli, kadının şiddete
uğramasında ön almak mı önemli yoksa şiddete
uğradıktan sonra kadını alıp koruyup kollamaya
çalışmak mı önemli? Her ikisi de çok önemli, demek ki koruyucu
önlemleri de bizim, gerek yasal düzenlemelerle gerek diğer düzenlemelerle
birlikte mutlak ve mutlak almamız gerekiyor.
Bir diğer konu ise istihdam konusunda
yapılması gerekenler. Özellikle dezavantajlı gruba
düşmüş olan, mağdur edilen, şiddete uğramış
veya bu şekilde istismara uğramış olan kadınların
toplum hayatına kazandırılmaları yönünde,
sığınmaevindelerse eğer, bunlarla ilgili mutlaka
istihdamın yaratılması, meslek edindirilmeleri ve
sığınmaevinden çıktıktan sonra tekrar şiddete
uğradıkları yere dönmemeleri için veya dezavantajlı
durumlarının devam etmemesi için istihdama daha öncelikli olarak
bunların katılım sağlamasını mutlaka
sağlamamız gerekiyor.
Yine, engellilerimiz
Hakikaten toplumumuzun -ben
engelli demek istemiyorum- aslında dezavantajlı gibi görünüp ama
eli, bacağı, kolu olmadan toplum hayatında hakikaten var olmaya
çalışan, bu anlamda Biz de varız, biz de çalışmak
istiyoruz. demeye çalışan, gayret eden bir kitleden bahsediyoruz ve
sayısı hakikaten fazla. Avrupaya baktığınız
zaman, sokakta engellileri görürsünüz ve dersiniz ki: Sayıca ne kadar çok
engelli var burada. Aslında bizim toplumumuzun yani Türk milletinin
engelli nüfusu ne yazık ki evlerde yani evlerde oldukları için bir
nevi toplum hayatından kopmuş durumdalar. Ne yapmamız gerekiyor?
Aslında bir araya gelmek, o evden dışarı çıkarmak için
bizim onların da istihdamını sağlamamız gerekiyor
öncelikli olarak.
Bu açıdan, dün Sayın Millî Eğitim
Bakanımızın engelli öğretmenlerimizle ilgili
yapmış olduğu açıklama bizleri çok sevindirdi. Engelli
öğretmen alımının ocak ayında yapılacağına
dair özellikle bir açıklama yaptı. Engelli kardeşlerimizin en
büyük sorunu işsizlik, bu konuya her bakanlığın bence
öncelik tanıması gerekiyor.
Yine, biraz önce söylediğim gibi, yerimden soru
soramadığım için, şimdi sistem kesileceği için
Sayın Başkanımızdan bir dakika ek süre isteyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ARZU ERDEM (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın İçişleri Bakanımıza
soru yöneltmek istiyorum. Her şeyden önce, İçişleri
Bakanlığımızın yapmış olduğu
çalışmaları hakikaten çok önemsiyoruz,
vatanımızın, milletimizin savunmasında, müdafaasında
hem Türk Silahlı Kuvvetleri hem Emniyet teşkilatı hem de
Emniyetin diğer bütün unsurlarını, ben, buradan saygıyla
selamlamak istiyorum ve diyorum ki Rabbim askerimizin, polisimizin, tüm
Emniyet teşkilatında olanların ayağına taş,
gözüne yaş değdirmesin.
Bu açıdan, yine, Sayın Bakanım, vatan
aşkının cinsiyeti yok diyorum ve polis özel harekât
alımında hep dile getirdiğim, sizden de söz
aldığım, kadınlarımızın polis özel
harekâtçı olması yönündeki -sözünüz var zaten- alımın
sadece tarihini merak ediyorlar. Sayın Bakanım, bu konuyla ilgili
sizden bir cevap rica edeceğim.
Polislerimize, kahraman polislerimize 3600 ek
gösterge konusu var, o konuyla ilgili de bir cevap verebilirseniz sevinirim.
Bütçelerimizin tüm bakanlıklara hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum.
Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi sıra, Ankara Milletvekili Nevin
Taşlıçayda.
Buyurun Sayın Taşlıçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakika.
MHP GRUBU ADINA NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi genelinde, Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Devlet Personel
Başkanlığı ve Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçe teklifleri
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başındaki
büyük Türk milletinin tüm fertlerini saygıyla selamlıyorum.
Devletler, bütçeleriyle kaimdir ve bütçeler,
devletlerin sembolik olarak bağımsızlık ve egemenlik
manifestosu anlamını taşırlar. Bütçeler, aslında,
devletin gelir ve gider kalemlerinin bir mizanından ziyade, devlet
politikalarının içeriği ve öncelikleri hakkında bizlere
bilgi vermektedir.
Bu minvalde, Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı bütçesinin, Hazine ve Maliye
Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığından
sonraki en büyük 3üncü bütçeye sahip bakanlık olması, bizler için
önemli ve kıymetli bir göstergedir.
Yetki alanında, kadın, çocuk,
yaşlı ve engelliler gibi, toplumumuzda hassasiyetle üzerinde
durmamız gereken bireylerin bulunduğu ve aziz Türk milletinin temel
yapı taşı olan aile müessesesini de kapsayan Bakanlığımızın
merkezî bütçe içerisindeki yerinden duyduğumuz memnuniyeti dile getirmek
istiyorum.
Bakanlığımızın yükünün
ağır, Sayın Bakanımızın sorumluluk
alanının geniş olduğunun farkındayız. Kadına
yönelik şiddet, vicdanlarımızı yaralayacak şekilde
gündemimizi meşgul etmeye devam ediyor. Bu konuda toplumsal
farkındalığı geliştirmek ve toplumsal cinsiyet
eşitliği politikalarının oluşturulmasında
katkı sağlamak, hepimizin boynunun borcudur diye düşünüyorum.
Kız çocuklarının okullaşma
oranının artırılması, çocukların çalıştırılması
sorununun ve çocuk istismarının ortadan kaldırılması,
şehitlerimizin ailelerine bağlanan aylıklar ile muhtaç engelli
aylıklarının artırılması, maluliyetlerinden
dolayı çalışma ortamlarında problem yaşayan
gazilerimizin emeklilik şartlarının yeniden
değerlendirilmesi, takipçisi olduğumuz konular arasındadır.
Ortaya koyduğumuz öneriler doğrultusunda
Bakanlığımızın yapacağı
çalışmalarda Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerimize düşen
her konuda ve her zaman olduğu gibi, sorunun değil, çözümün bir
parçası olacağımızı tekraren ifade etmek istiyorum.
Kıymetli milletvekilleri, Türk devlet
teşkilatının tarihî süreç içerisinde kamu yönetimine dair elde
ettiği birikim ve tecrübe, tartışmasız bir biçimde mevcut
dünya devletlerinin hiçbirinde yoktur. Zira Türk devlet
teşkilatını diğer dünya devlet teşkilatlarından
ayıran en önemli özelliği ise kadim devlet geleneğine, adaletli
ve liyakat sahibi insanlardan oluşan tecrübeli kamu yönetimine sahip olmasıdır.
Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçelinin niyet, ehliyet,
gayret düsturu ve Nizamülmülkün Birlikte çalıştığı
kişilerin sadakatini önceleyen, günü kurtarır; liyakatini önceleyen
ise tarihte kalıcı izler bırakır. veciz sözü, kamu
yönetimine bakış açımızı ve yönetim
anlayışımızı özetler niteliktedir.
Bu bağlamda, öncelikle kamu yönetimi ve
personele dair her türlü iş ve işlemlerin sevk ve idaresi, kamu
hizmetlerinin hızlı, etkin, kaliteli ve verimli olmasını
sağlamak amacıyla Devlet Personel Başkanlığı
nezdinde çeşitli düzenlemeler ve çalışmalar yapılması
gerekmektedir. Öncelikle kamu çalışanları arasında ücret
adaleti sağlanmalı, statü ve istihdam uyumsuzluğu
giderilmelidir. İşe giriş, ilerleme ve yükselme
aşamalarında liyakat göz ardı edilmemeli ve bütün bu
sayılanları temel prensip edinmiş bir personel rejimi
uygulanmalıdır.
Ayrıca, kamu çalışanlarının
özel hizmet tazminatları, ek gösterge ve ek ödemelerindeki adaletsizlik
giderilmeli ve bu ek ödemeler kamu çalışanlarına, emekli
aylıklarına yansıtılmalıdır. Eşit işe
eşit ücret uygulaması sözde kalmamalı, bir an önce hayata
geçirilmelidir.
Kamuda kadro alamayan taşeron işçiler,
4/Bliler, sözleşmeli ve geçici çalışanların kadroya
geçirilmesi amacıyla verdiğimiz kanun teklifi, ivedilikle Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmelidir. Yardımcı hizmetler
sınıfı bütünüyle kaldırılmalı, söz konusu kadroda
görev yapanlar, genel idare hizmetleri sınıfına
alınmalıdır.
Uluslararası rekabette elimizi güçlendirecek
güçlü bir ekonominin varlığı, ancak ve ancak iş ve
çalışma hayatının ihtiyaç duyduğu nitelikli iş
gücüyle buluşturulmasından geçmektedir. Yine hiç kuşku yok ki
bu, ancak etkin bir teknik ve mesleki eğitim ile istihdam
politikalarının ahenkli bir şeklide uygulanmasıyla
sağlanabilir.
2006 yılında bürokrasimiz içerisindeki
yerini alan Mesleki Yeterlilik Kurumu, Avrupa Konseyi tarafından 2008
yılında Europass Merkezi olarak belirlenmiş; yeterlilik sahibi,
nitelikli iş gücü ve istihdam ilişkisi odaklı vizyonuyla
ülkemizdeki insan kaynakları algısına da tam da olması
gerektiği gibi yenilikçi bir bakış açısı
getirmiştir. Geçtiğimiz yıl Avrupa Komisyonu tarafından
kabul edilen Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi bağlamında Mesleki
Yeterlilik Kurumunun ülkemiz iş ve çalışma hayatına
kazandırdıkları ortadadır. Gerek kendi kurumsal
kimliği gerek yetki verdiği 200e yakın kuruluş
aracılığıyla yaptığı standardizasyon,
eğitim ve belgelendirme çalışmaları önemlidir. Ancak
işçi sağlığı ve iş güvenliği hususunda atılması
gereken adımlar bulunmakta, bu konudaki eksikliklerimiz maalesef can
yakıp canlar almaya devam etmektedir. Bu sorunların giderilmesi
adına gerekli olan idari, teknik, yapısal ve yasal tedbirlerin
alınması ve alınan bu tedbirlerin denetim ve kontrollerinin daha
sıkı şekilde yapılması gerektiği kanaatini
taşıyoruz.
Ayrıca belirtmek isteriz ki başta dile getirdiğimiz
üzere, nitelikli ve yeterlilik sahibi iş gücünün temini için
çalışmalarda bulunan Mesleki Yeterlilik Kurumunun güçlü bir
ekonominin varlığı adına dikkate alması gereken en
önemli konulardan birinin de kadın konusu olduğunu
düşünmekteyiz. Çünkü biliyoruz ki kadının yeterli derecede
temsil edilmediği her alanda olduğu gibi çalışma
hayatındaki eksik temsili de ilerlemeyi yavaşlatacak, gelişme ve
büyüme beklentilerinin sonuçsuz veya beklenenin altında kalmasına
sebep olacaktır. Bu nedenle, Mesleki Yeterlilik Kurumunun sunduğu
mesleki eğitimlerde mobbing, toplumsal cinsiyet eşitsizliği,
mesleki cinsiyetçi dil gibi konular üzerine eğilmesi, bu konularda
bilgilendirme ve farkındalık çalışmaları yapması;
yanı sıra, yetki vereceği kurum ve kuruluşlar aracılığıyla
kadınlara yönelik meslek edindirme çalışmalarını
artırması ve sonucunda kadının çalışma
hayatındaki yeri ve temsilinin kuvvetlendirilmesine katkı
sağlaması gerektiğini düşünüyor,
çalışmaların bu doğrultuda
yoğunlaştırılmasını temenni ediyoruz.
Sözlerimi, Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı personeli nezdinde, bütün kamu
çalışanlarına özverili çalışmalarından
dolayı teşekkür ederek noktalamak istiyorum.
2019 yılı merkezî yönetim bütçemizin
devletimize ve milletimize hayırlı olması dileklerimle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Söz sırası, Adana Milletvekili Ayşe
Sibel Ersoyda.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakika.
MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda,
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Mesleki
Yeterlilik Kurumu, Devlet Personel Başkanlığı bütçeleri
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı, ilgi alanı olarak, çalışanlar,
emekliler, kadınlar, çocuklar, engelliler ve aile gibi çok geniş bir
alanda toplumun her kesimini ilgilendiren sorunlarla mücadele etmekte ve çözüm
önerileri, projeler geliştirmektedir.
Nüfus artışıyla birlikte, ülkemiz
ihtiyaçlarının karşılanması için beşerî ve sosyal
sermayeye yapılan yatırımların artırılması
zorunlu hâle gelmiştir. Toplumun her kesimindeki bireyin güçlendirilmesi,
ülkemizin kalkınmasında potansiyel bir güç olması
bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, çocuk, genç,
yaşlı, toplumun her kesiminin ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve
onları desteklemek ayrı bir önem kazanmıştır.
Bilindiği üzere, çocuk, genç, kadın,
erkek, yaşlı, engelli her bireyin ihtiyaçlarının en iyi
cevap bulduğu yer ise ailedir. Türk milliyetçiliğinin, Türk
kültürünün ve sosyolojisinin önemli simalarından Ziya Gökalp, 28 Ocak
1919da İngilizler tarafından tutuklanarak gönderildiği Limni ve
Malta Adalarından yazdığı mektuplarda, sürgündeki bir
insanın hissettiği yalnızlık ve hasret duyguları ile aile
ve vatan konusu üzerinde durmuştur. Bu mektuplarda, özetle, içinde
yaşadığımız toplumumuzun sorunlarının
çözümünün insandan ve toplumun en küçük yapı taşı olan aileden
başladığını dile getirerek Aile adlı
şiirinde Ailedir bu devletin, bu milletin esası. demektedir. Yine
mektuplarında Aile cemiyeti, millî cemiyetin temelidir. Aile ne kadar
kuvvetli olursa millet de o kadar kudretli olur. tespitleriyle,
Bakanlığımızın aslında ne kadar kritik bir rol
üstlendiğini ve sorumluluğunun ne kadar ağır olduğunu
göstermektedir.
Aile, inanç, kültür ve medeniyetimizin gelecek
nesillere aktarılmasında çok önemli bir görev icra etmektedir.
Ekonomik kazanımlarımızla birlikte, aile değerlerini
yaşatarak çocuk ve gençlerimizin istikbalinin güvence altına
alınması gerekmektedir. Bu amaçla, aile yapımızın
güçlendirilmesini, fonksiyonlarının
artırılmasını, sosyal yardım ve hizmetlerde aile
yanında çözüm odaklı destek politikalarının hayata
geçirilmesini, çalışma hayatının iyileştirilmesini,
mesleki eğitim ve iş gücüne katılımın
artırılmasını Bakanlığın yeni bir vizyon
olarak belirlemesi bizleri sevindirmekte ve tarafımızca
desteklenmektedir.
Aile yapımızı ve değerlerimizi
tehdit eden faktörlerin tespitiyle, aile bütünlüğünün korunmasına
yönelik ve Bakanlık politikalarına yön verecek olan ülkemizdeki ergen
profili, aile yapısı, yaşlılık, evlilik, boşanma
ve bağımlılık gibi konuların tespiti için yapılan
Türkiye Aile Yapısı Araştırmasını, Türkiye Ergen
Profili Araştırmasını ve Türkiye Boşanma Nedenleri
Araştırmasını her beş yılda bir periyodik olarak
gerçekleştirilmesi olumlu olmakla birlikte, zamanın
sorunlarını yakalamak, hızlı ve yerinde çözümler sunmak
üzere, periyotların sıkıştırılmasının
daha uygun olacağını düşünmekteyiz.
Bakanlığımızın belki de en
hassas görevi, engelli vatandaşlarımızın günlük hayatta
karşılaştığı maddi ve manevi sorunları
çözmek zorunda olmasıdır. Onların günlük hayatın içerisinde
aktif olarak yaşamlarını idame ettirmelerini sağlamak
gerekmektedir. Parti olarak samimiyetle engelli
vatandaşlarımızın sorunları için çıkarılacak
olan yasalara elimizden gelen tüm katkıyı
sağlayacağımızı belirtmek isterim.
Kıymetli vekiller, Mesleki Yeterlilik Kurumu,
standartları temel alarak teknik ve mesleki alanlarda ulusal
yeterlilikleri tanımlayan ve tanıyan, denetim, ölçme ve değerlendirme,
belgelendirme ve sertifikalandırmaya ilişkin faaliyetleri yürüten bir
kurumdur. Ulusal Yeterlilik Sistemi, günlük hayatımızın her
aşamasında aldığımız hizmetlerin ve yapılan
işlerin kalitesinin artırılması ve belirli bir standart
kazandırılması açısından önemli bir yere sahiptir.
Verilen hizmetler ve yapılan işler bazında kalitesinin
artırılması ve standartlarının yükseltilmesi, ülke
ekonomisine katma değer sağlayacağı gibi, verimliliği
de artıracaktır.
Mart 2018 verilerine göre, toplamda 3 milyondan
fazla kamu personelinin eğitim, kadro, işe alım, mali ve sosyal
hakları ve nakilleri gibi tüm işlemlerinden sorumlu olan Devlet
Personel Başkanlığı, yoğun bir şekilde
çalışmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYŞE SİBEL ERSOY (Devamla) - Kamu
çalışanlarının hizmet kalitesinin
artırılması ve vatandaşlarımızın kamuda
istihdam edilmesi noktasında kritik görevi olan kurumun, atama, nakil ve
yükselmelerde liyakat sisteminin tesisi, çalışan ile
çalışmayanın, bilen ile bilmeyenin ayırt edilmesi,
performans sisteminin tesisi gibi önemli konularda sorunları
bulunmaktadır.
15 Temmuz ihanetinin gerçekleşmesinde, var olan
performans ve liyakat sisteminin istismar edilmesi ve
yanıltılmasının etkisi göz ardı edilmeden liyakat ve
performans sisteminin sağlıklı bir şekilde esas edinilmesi
ve gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması yüce Meclisin
sorumluluğu altındadır.
Son olarak, konuşmamı bitirirken,
görüşülmekte olan 2019 yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize,
milletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Gazi
Meclisimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz sırası
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanda.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakika.
MHP GRUBU ADINA ALİ MUHİTTİN
TAŞDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk
milleti; Sağlık Bakanlığının bütçesi üzerinde MHP
Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bugüne kadar yapılan bütün bütçe
planlamaları, devlet harcamaları
-vatandaşlarımızın harcadığı paralar dâhil
olmak üzere- halk sağlığını istenilen düzeye maalesef
ulaştıramamıştır. Sürekli olarak personelin daha çok
çalışması, yüksek hasta memnuniyeti için polikliniklerde daha
fazla mesai ve poliklinik hizmeti beklentileri, hastanelerimizde huzurlu ve
güvenli bir çalışma ortamını hâlâ
sağlayamamıştır.
Yapılan yatırımlar sayesinde temel
sağlık göstergelerinde tabii ki önemli iyileştirmeler
sağlanmıştır fakat hâlâ gelişmiş ülkelerin
gerisindeyiz. Sağlık hizmetlerine erişim, koruyucu
sağlık, kurumsal yapılanma, bulaşıcı
hastalıklarla mücadele ve hasta hakları başta olmak üzere,
sağlık hizmetlerine ilişkin önemli ilerlemeler
kaydedilmiştir ancak fiziki altyapı ve sağlık personelinin
kent, kır ve bölgeler arası dağılımı hâlen
dengeye oturtulamamıştır.
Sağlık hizmetlerinin sunumundaki hemen
bütün çalışan kadrolarında Türkiye ile Avrupa Birliği ve
OECD ülkelerinin karşılaştırmalı sayısal
analizinde aleyhimize büyük farklar vardır.
Sağlık Bakanlığına bu
yıl sonuna kadar toplam 10 bin kişi alınacağını
açıklayan Bakanlığımız, bu müjdesiyle sağlık
meslek lisesi mezunlarını çok heyecanlandırmıştır.
Devlet eliyle açtığımız okullardan mezun olan bunca
yetişmiş kalifiye sağlık personelinin atamalarını
bir an önce tamamlamamız gerekmektedir. Bu gençlerimizin
mağduriyetlerinin de böylece giderilmesi sağlanmalıdır.
Taşeron işçiler hastane içerisinde
birtakım hizmetleri yaparken kadroya alındılar fakat
hastanelerde bilgi işlem (HBYS) personeli bu uygulamanın
dışında kaldı. 10 Temmuz 2018de Bakanlık devir
teslimi sırasında eski bakan, HBYS çalışanlarıyla
ilgili çalışmanın yeni bakanımız tarafından
açıklanacağını belirtmişti. Sayın Bakanım,
HBYS personeli verilen sözlerin tutulmasını bekliyor. Bunun
dışında, çeşitli bahanelerle kadro verilmeyen taşeron
işçileri bir an önce kadroya alınarak taşeron meselesi tarihe
gömülmelidir.
Yardımcı hizmetler sınıfı
personeli dediğimiz ve YHS personeli diye bilinenler ise iş yerinde
memurluk yapıyor, masa başında bilgisayar kullanıyor ve
genel idari hizmetler sınıfında memurlar gibi
çalışıyor. YHS personeli ise memur unvanı veya
yaptığı işe göre veri hizmetleri kontrol unvanı
almayı bekliyor.
Hastanelerimizde hâlen birçok teknik dalda kadro
eksikliği var. Örneğin, anestezi teknikerleri, sağlık
meslek liselerine ve sağlık meslek yüksekokullarına en yüksek
puanlarla girip zor bir eğitimin ardından çok yüksek KPSS puanı
almalarına rağmen, maalesef çok az sayıda atama
yapılması nedeniyle atanamayarak işsizler ordusuna
katılmaktadırlar. Yönetmeliğe göre
çalıştırılması gereken birçok teknik dalda mezun
işsizlerimiz var; örneğin, perfüzyon teknikerleri,
elektronörofizyoloji teknikerleri, radyoloji teknikerleri ve diğer birçok
branş hâlâ hastanelerde iş bulamıyor. Bu kadrolarda mevcut
çalışanlar ise bir hafta gibi kısa süreli sertifika
eğitimleriyle görev yapıyorlar. Oysa bu branşlarda iyi
eğitilmiş, iki veya dört yıl teknik yüksek eğitim
almış sağlık iş gücü vardır. Onlar da işsiz
olarak burada anlatamayacağımız kadar zor şartlarda
bekliyorlar.
Başka bir pencereden, sosyolojik bir durum
olarak şunu hatırlamak gerekir: Anadolunun her ilinde olduğu
gibi güzel memleketim Gaziantepte de eskiden çocukları evlenecek
annelerin, babaların öncelikli tercihleri ebe ya da hemşire
kızlarımız olurdu. Şimdilerde işsizler ordusuna
dönüşen sağlık meslek lisesi mezunu erkek ve
kızlarımız işsiz oldukları gibi, hayatlarını
planlayıp yuva bile kuramıyorlar. Peki, hastaların memnuniyetini
düşündüğümüz kadar, sağlık çalışanlarının
da memnuniyetini yükseltmeyi düşünemez miyiz? Çalışırken
yıprandıkları stresli, zor koşullarda,
hastalıkların tedavi edildiği her an bir
hastalığın bulaşabileceği zor koşullarda ve
emekli olana kadar hastalık riski altında kalınan ortamlarda
çalışanların, onların özlük haklarını düzenlemek
gerekmez mi?
Hasta olduğumuzda kendimizi düşünüp
koşa koşa gittiğimiz, hizmet aldığımız
sağlık çalışanlarının sorunlarından niçin
kaçarız? Döner sermaye miktarının maaş içine
konulabilmesini, emekli maaşına da yansıtılabilmesini, ek
göstergelerin iyileştirilmesini niçin göz ardı ederiz?
Para kaybedince paranın kıymetini, bir can
yittiğinde ölenin kıymetini anlarız da,
sağlığımızı yitirdiğimizde
sağlığımızın kıymetini biliriz de
sağlık personelinin kıymetini neden bilmeyiz? Bunun için,
sağlıkta şiddeti kınamak yetmez, hepimizin bildiği
önlemleri bir an önce almalıyız.
Fizyoterapistler, paramedikler, diyetisyenler,
psikologlar, çocuk gelişimcileri, çevre sağlığı
teknisyenleri, yaşlı bakım teknikerleri, evde hasta bakım
teknikerleri, ATTler ve benzeri unvanlı personelin durumu ne olacak? Bir
kısmının görev tanımı dahi hâlâ net değildir ve
özel sektörde çalışmaları çok kısıtlıdır. Sağlık
çalışanlarının Meclisimizden beklediği,
çalışanların kadrolu istihdam edilmeleridir.
Sadece personelin özlük ve kadro durumu için
değil, sürdürülebilir bir sağlık politikası için
yapmamız gereken birçok şey vardır. Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından eczacıların mağduriyetleri
mutlaka giderilmedir. Son yıllarda artan ilaç tüketimine ve bilinçsiz
antibiyotik kullanımına da dikkat edilmelidir.
Bakanlığımızın
sağlık turizmiyle ilgili çalışmalarını dikkatle
takip ediyor ve destekliyoruz. Sağlık turizminin, ülkemizde,
sağlık sektöründe yeni kapı açacağına inandığımızın
da altını çizmek isterim.
Sayın milletvekilleri, hasta memnuniyeti en çok
övünülen konuydu ancak yüzde 75 seviyeleri civarına geldi ve durdu.
Sebepleri çok ama en önemlilerinden biri, nicelik artarken niteliğin
düşmesidir. Bir başka sebep ise sağlık sigortası için
çalışanların prim ödemesine rağmen, çeşitli farklardan
dolayı artık kasko gibi yeni bir sigorta ihtiyacı
doğmuş, tamamlayıcı sağlık sigortası
kavramı maalesef yaygınlaşmaya devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Yine söylemeden geçemeyeceğim. Sağlık hizmetlerinin
ücret olarak karşılığı olan ve SUT diye bilinen
Sağlık Uygulamaları Tebliğinde dokuz yıldır
iyileştirme yapılmamıştır. Yani dokuz yıl önce
apendektomi ameliyatı 432 liraydı, hastaneye ödenen ücret budur,
bugün de 432 liradır. Inguinal herni yani fıtık ameliyatı
KDV dâhil 1.231 TL idi, beş ay önce yapılan düzenlemeyle yüzde 14
düşmüş, 1.080 lira olmuştur. Hastaneler, dokuz yıldır
artan maliyetler nedeniyle bu farkı hastalardan, vatandaştan
çıkarmak zorundadır, dolayısıyla farklar artmaktadır.
Beş ay önce yapılan düzenlemeyle birkaç kalemde iyileştirme
olmasına rağmen, röntgen, laboratuvar gibi ana hizmet kalemlerinde
yüzde 5 civarında da indirim yapılmıştır.
Sözlerimi tamamlarken 2019 yılı
Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüce Türk milleti için
hayırlara vesile olmasını dilerim, hepinize şifalı
günler dilerim. Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına son söz İstanbul Milletvekili Hayati Arkaza ait.
Buyurun Sayın Arkaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi dakika.
MHP GRUBU ADINA HAYATİ ARKAZ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde Sağlık
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Dolayısıyla Genel
Kurulu ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Ben tıp doktoruyum. Otuz yıldır özel
teşebbüste hastane kurucusu ve yöneticisi olarak
çalışmaktayım. Şüphesiz ki tıp dünyası teknolojik
olarak en hızlı gelişen, kendini çok hızlı yenileyen
bir bilim dalıdır. Son yirmi yılda Türkiyede yapılan
tıp hizmeti, yapılan ameliyatlar dünya standartlarındadır.
Yani Avrupadan daha iyi, Amerika ayarındadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunu yaşayan bir insan olarak
söylüyorum ve biliyorum. Teşekkür ederim. Bu ayarda özel hastaneler,
araştırma hastaneleri, tıp fakülteleri
Hakikaten
Avrupanın kıskandığı bir dönem yaşıyoruz.
Ben emeği geçen herkese buradan teşekkür ediyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yirmi yıl önce kardiyovasküler cerrahide
Türkiyede ameliyat olmuyordu, imkânı olanlar yurt dışına
gidiyordu, olmayanlar da artık Allaha bırakıyordu yani
kaderleri Allaha emanetti. Şimdi ise gerek Avrupadan, Afrikadan ve
Asyanın her tarafından, özellikle Avrupanın gelişmiş
ülkelerinden biz hasta almaktayız. Bunu çok samimice söylüyorum. Bizde
yurt dışından gelen hasta patlaması var, kuyrukta.
Bunları şimdi anlatacağım. Bu da bizim için gurur
vesilesidir. Teşekkür ediyorum efendim.
Özellikle genel cerrahide artık Da Vinci
robotik ameliyatlara başlanmıştır, yani kapalı
ameliyatlardır. Dünyada en son teknoloji neyse biz genel cerrahideki,
genel batındaki tüm ameliyatları yapmaktayız. Kadın
doğumda, tüp bebekte çok ilerideyiz. Özellikle dört boyutlu
ultrasonografiyle anne rahmindeki 2,5 aylık çocuğun beyin anomalisinin
teşhisi konmaktadır. 4,5 aylıkken de diğer anomaliler ve
çocuğun cinsiyeti belli olmaktadır. İnşallah ileride daha
iyileri olur.
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) Ne kadar
fark alıyorsunuz?
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Ortopedide yine
kapalı menisküs ameliyatları yapılmaktadır. Ürolojide
robotik cerrahiyle bütün kanser ameliyatları yapılmaktadır.
İddia ediyorum ki -şunu Genel Kurulda açıkça söylemek istiyorum-
göz ameliyatlarında lazerde inanın Avrupanın en iyisiyiz. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, burada
doğruları -ben bir hekimim- söylemek zorundayım. Birazdan
eksikler varsa onları da söyleyeceğim.
İSMET YILMAZ (Sivas) Onları da
Bakanımız tamamlar. Güveniyoruz.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) İnşallah.
Bakan beye güvenirim, dostumdur, arkadaşımdır, evet. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Belli
oluyor.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) KBB ameliyatları
yine öyle, kulak, burun, boğaz
Beyin cerrahisinde beyin dokusuna hiç dokunulmadan
bugün Türkiyede ameliyatlar var. Yani Amerikada hangi teknoloji
kullanılıyorsa Türkiyede de o kullanılıyor. Örneğin
nöronavigasyon denilen ameliyatla beyin dokusuna dokunulmadan beyin
ameliyatları yapılmaktadır.
Kardiyovasküler cerrahide -demin söyledim- yirmi
yıl önce hastalar kaderine bırakılıyordu. Şu anda ise
kalp ameliyatlarında, şunu çok samimi söylüyorum, çok iyi
yetişmiş hekimlerimiz var. İyi hastaneler var. Kalp
ameliyatlarında stentlerde çok başarılıyız.
Son olarak söylüyorum: Hibrit cerrahisi
kullanılıyor. Bu hibrit cerrahisi kalp ameliyatlarında
kapalı kalp ameliyatıdır. On sene önce, on beş sene önce
bana deseydiniz ki Böyle bir şey yapılabilir mi?, mucize derdim.
Şu anda yapılıyor.
İngilizcesi beating heart denilen yani atan
kalpte, çalışan kalpte, kalbi durdurmadan baypas ameliyatları yapıyoruz.
Baypas ameliyatını biz eskiden, çıkarır, kalbi durdururduk,
ondan sonra yapardık. Şu anda baypas ameliyatları kalp durmadan
yapılıyor. Yani gerçekten insanlık için büyük bir hizmet.
İyiyi alkışlayalım, eksikleri de söyleyelim. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi burada iktidar kim olursa olsun
Ben Türk
milliyetçisiyim, Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşuyorum. Sen
hem milliyetçi olacaksın hem iyi şeyleri desteklemeyeceksin, bu
olmaz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim
milliyetçiliğimiz bu.
Evet, 50 kişi olabiliriz ama Allah Milliyetçi
Hareket Partisini bu memlekette ebediyen devam ettirsin. (MHP
sıralarından alkışlar)
Özellikle plastik cerrahide artık eskisi gibi
silikon kullanılmamaya başlandı. Kök hücrelerden doku yapılıp
daha orijinal ameliyatlar yapılıyor.
Türk plastik cerrahisi günümüzde dünyada saygın
bir yerdedir. Son on yılda en gelişmiş ülkelerde en
gelişmiş cihazlarla yapılmaktadır. Örneğin yüz nakli,
plastik cerrahide yüz nakli yapılıyor ve bu, Türkiyede çok iddialı
bir şekilde yapılmaktadır. Organ naklinde, özellikle böbrek,
akciğer, karaciğer, kalp naklinde gerçekten iddialı bir
durumdayız. Bunların dışında, ekstremite yani
kol-bacak nakilleri de çok başarılı bir şekilde
yapılmaktadır. Eğer kalp naklinde kalp -çok zor bulunuyor-
bulunmadığı vakit yapay kalp kullanıyoruz, onun da ömrü bir
sene falandır. O sürede hastaya bir zaman tanınıyor, o sürede
eğer kalp bulunursa naklediliyor. (Uğultular)
Biraz uğultuyu kesebilirsek arkadaşlar.
Arkadaşlar, özür diliyorum. İki saat önce
acı bir haber aldım. Ben İstanbulda yaşıyorum,
İstanbul Milletvekiliyim ama amcamın oğlu iki saat önce Sivasta
rahmetli oldu. (AK PARTİ sıralarından Allah rahmet eylesin
sesleri)
İSMET YILMAZ (Sivas) Allah rahmet eylesin.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Sayın Başkan
Hemen gidebilirsin. dedi, ben Hayır, konuşmamı yapıp
öyle gideceğim. dedim. Birazdan yola çıkıyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Allah rahmet eylesin, başınız sağ
olsun.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Sebebi de şu:
Günde iki paket sigara içiyormuş, gencecik 50 yaşında insan
hiçbir şikâyeti olmadan rahmetli oldu.
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) Allah rahmet eylesin.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Allah
rahmet eylesin.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sigara içmeyin diyorsunuz
yani.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Yani, onu söyleyeyim
buradan, haddimizi de aşmayalım.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Sivaslılar
içmiyor ki
Sivaslılar içmiyor.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) İnşallah
efendim.
Şimdi, bu organ naklinde Türkiyede
sıkıntılar var. Organ bulunmuyor, organ
bağışı kıt biliyorsunuz. Avrupaya göre çok gerideyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Beş dakika daha
süre verin Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Arkaz.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Tamamlıyorum.
Yalnız, burada din adamlarımıza,
Diyanete, müftülüklere, medyaya, Hükûmete, belediyelerimize, hatta topyekûn
hepimize görev düşmektedir.
Başkanım, bir dakika verdiniz mi?
Sağlık turizminden bahsetmek istiyorum birazda bir iki kelimeyle,
müsaade eder misiniz? Sağlık bu, konuşalım
Başkanım. Bizde atışma yok, çekişme yok.
BAŞKAN Devam edin Sayın Arkaz, otuz
saniyeniz kalmış.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Tamam.
Sağlık turizminde çok ciddi bir yerdeyiz,
demin de anlattım. İnşallah ileride daha iyi olacaktır.
Otuz saniye şundan bahsetmek istiyorum: Hastaneler iyi, doktorlar iyi,
sıkıntılarımız var. Sıkıntılarımız
şu: Sağlıkta kullandığımız sarf malzemeleri
ve tıbbi cihazların yüzde 85ini dışarıdan
alıyoruz. Bu, bizi üzüyor. O kadar iyiliklere rağmen
KADİM DURMAZ (Tokat) Reklamlar bitti.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Reklam değil
efendim, doğruları söyledim. Siz de yapın, 10 defa sizin için
söyleyeceğim.
KADİM DURMAZ (Tokat) Hayır, işte,
şimdi doğrulara gel.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Evet, sağlıkta
kullanılan cihazların yüzde 85i dışarıdan
alınıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tam eleştiri kısmına
geldi, kesti. demesinler diye bir dakika daha ilave ediyorum Sayın Arkaz.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım, sağ olun.
Şimdi, ASELSANın MR konusunda
çalışmaları var. Bunu ben heyecanla bekliyorum.
İnşallah kendi MRımızı yaptığımızda
mutlu olacağız. Ali Bey de karşımda oturuyor, Cumhuriyet
Halk Partisinin milletvekilidir, hemşehrimdir. Bu konuları aynen onun
da paylaştığından eminim çünkü aynı işi
yapıyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yok, ben
aynı şeyi paylaşmıyorum. O kendi adına, ben kendi
adıma konuşacağım.
HAYATİ ARKAZ (Devamla) Sayın
Bakanım, özellikle yardımcı personelde, diyetisyenler,
psikologlar, fizyoterapistlerde demin arkadaşım söyledi,
tekrarlamıyorum- işsizlik çok fazla. Ona da artık sizin
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Sözlerime son verirken, İçişleri
Bakanımız Sayın Süleyman Soylu Beye, memleketimiz için,
devletimiz için yaptığı çalışmalardan dolayı bir
Türk milliyetçisi olarak kendilerini kutluyorum, yalnız değilsiniz
diyorum.
Teşekkür ederim efendim, sağ olun. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Arkaz.
Böylece, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bilgen, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
27.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Konya Büyükşehir Belediyesine ait
araçların niçin Rakkada olduğunun açıklanması
gerektiğine, Galatasaray taraftarları ile Trabzonspor
taraftarları arasında yaşanan gerilime ve uyuşturucunun
yaygınlaşmasının sebeplerinin yanlış yerde
arandığına ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
çok uzatmadan üç konuya kısaca değinmek istiyorum.
Birisi, sabahleyin burada gündem oldu, Konya
Belediyesinin araçlarının Rakkadaki görüntüleriyle ilgili. Ben Konya
Belediyesinin açıklamasını buldum. Araçların kamudan özele
satıldığını, daha sonra Rakkaya gittiğini iddia
ediyorlar. İddiayı, beyanı esas alıyoruz biz ama iş
makinelerinin o dönemde, Rakka IŞİDin kontrolündeyken orada neden
olduğuna dair açıklama yapma sorumlusunun galiba Konya Belediyesi
olması gerek.
Yine, bütçe görüşmelerinde, burada,
IŞİD kontrolündeyken Suriyenin kuzeyi, ticaret
rakamlarının ne kadar yüksek olduğuna dair net bulgular
tutanaklarda var. İdlibin kurtarılması konusunda Nusraya
ricada bulunma ifadeleri var ve Rakkada bayram çok güzel. diye Anadolu
Ajansının haberleri var. Bütün bunlar kamu kurumlarıyla ilgili.
İkinci değinmek istediğim nokta bugün
İstanbulda yaşanan bir gerilimle ilgili. Sayın Başkan,
Galatasaray taraftarları ile Trabzonspor taraftarları arasında
bir gerilim yaşandı ve bir alışveriş merkezine
Trabzonspor taraftarlarının saldırdığı iddia
ediliyor. Bununla ilgili sosyal medyada paylaşılan ifadeler, öyle az
sayıda takipçili falan değil, on binlerce takipçisi olan, bilinen
adreslerden kullanılan ifadeler nefret suçunun, nefret söyleminin özellikle
sosyal medyada ne kadar yaygınlaştığını
gösteriyor; çok sayıda adres Trabzonlu Rum tohumları ifadesiyle
geçiyor değerli arkadaşlar. Bakın, işte bu ülkede
ırkçılığı, nefret söylemini nerede aramamız
gerekiyor ve bunu ne kadar takip ediyoruz, sorumlularından ne kadar hesap
soruyoruz; galiba sosyal medya dolayısıyla çok sayıda
kişinin gözaltına alındığı,
tutuklandığı bir ortamda önemsemeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Son olarak da Sayın
Başkan, önemi dolayısıyla uyuşturucuyla ilgili burada sarf
edilen sözler üzerinden dün ifade ettiğim şeyi bir kez daha herkesin
dikkatine sunmak istiyorum. Uyuşturucu kurbanlarının
kimliklerinin, parti aidiyetlerinin hiçbir anlamı yoktur; hepimizin
çocukları bu kurbanlar ama uyuşturucu ticareti ve pazar kontrolü
başka bir şeydir. Bakın, tekrar ayrıntılı isimler
vermek istemediğim için farklı dönemlerde farklı siyasi
aidiyetlere gönderme yapan hatırlatmalar yapmak istiyorum.
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı
Mustafa Yiğitin -sanırım aynı zamanda INTERPOLde
Türkiyenin temsilciliğini yapmış- ifadelerine
baktığınızda, dönemin İçişleri Bakanı
Asiltürke atfen, hangi siyasi partilerin milletvekillerinin uyuşturucu
ticaretine karıştığına dair çok somut bilgiler var.
Şevket Bülent Yahnicinin 12 Haziran 2000de Radikal gazetesine
verdiği röportajın başlığı: Beyaz Toroslar
olmadan uyuşturucu ticareti yapılamaz. Bunun üzerine tepkiler
alıyor Şevket Bülent Yahnici, diyorlar ki: Polisleri
yıpratıyorsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son uzatmamız Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
toparlıyorum.
O da diyor ki: Temiz polis olmadan temiz toplum
olmaz. Ben polisi yıpratmıyorum, aksine bu gerçeğe dikkat
çekiyorum. Bu ilişki ağı ve paylaşım olmasa zaten bu
iş bu kadar yaygın olmaz.
Son olarak da Sayın Başkan, bu konuyla
ilgili bir baron var, ismini asla anmayacağım ama 22 ton esrarla
yakalanmış -Türkiye'deki en büyük rakamlar bunlar- bir isim,
Balkanlarda, şimdi FETÖ diye tarif edilen yapılanmanın
okullarına yardım yapan bir hayırsever olarak birçok farklı
siyasi partinin temsilcisi tarafından onore edilmiş.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, talebiniz mi var?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
28.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bu, Konyayla alakalı ısıtılıp ısıtılıp
gündeme getirilen bir hadise, belediyemizle hiçbir alakası olmayan bir
araç. Fakat ara vermeden önce bu gündeme geldiği zaman açıklama
yapmamıza rağmen tekrar bu gündeme getiriliyor. DEAŞa sorun,
onlara demir yumruğu kim indirdi? Türkiye Cumhuriyeti devleti der.
Dolayısıyla DEAŞa en büyük darbeyi vuran Türkiye Cumhuriyeti
devletiyle kalkıp belediyeyle alakası olmayan bir araç üzerinden bir
iltisak kurmaya çalışmak hakikaten büyük kabiliyet gerektiren bir iş.
Bir diğeri bu uyuşturucu meselesiyle alakalı.
En son, biliyorsunuz, çok yüklü bir miktarda yakalandı. Şimdi,
Sayın Başkan, birkaç mesele anlatacağım size. Tabii,
uyuşturucu PKK terör örgütünün en büyük gelir kalemlerinden bir tanesi.
Emniyetin 2018 Uyuşturucu Raporunda 1,5 milyar dolar civarında bir
geliri kontrol ettiği ifade ediliyor. Burada, Licede geçtiğimiz sene
6 bin güvenlik personelinin katılımıyla bir operasyon
yapıldı. O operasyonda, daha tarlalarda, oralarda ekilen bu
Licede
belli bölgelerde bu terör örgütünün kontrolünde bunlar ekiliyor. Buraya Emniyet
birimleri müdahalede bulunuyorlar, bunları söküyorlar,
kaynağını da yok ediyorlar. Bakın, onları,
oraları kollamakla görevli olan teröristler sıkışıyor,
emniyet güçleri müdahale ediyor ve -bunlar ifadelere
yansımıştır- Ormanı yakın. diyor; orada
bulduğu, iltisaklı olduğu kişilerle ormanı ateşe
verdiriyorlar. Ve bu Meclis kürsüsünden Operasyon oraya değil, köylülere
yapılıyor. diye konuşmalar yapıldı, Meclis kayıtlarında
var hepsi. Ormana sıkışıp o yangından, kargaşadan
kaçmaya çalışanlar, terör örgütü mensupları, terör örgütü
üyeleri, yangını çıkaran onlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, son bir dakika.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bugün geriye
doğru baktığımız zaman resim çok daha iyi
çıkıyor fakat Meclis kürsüsünden o dönem Diyarbakır
milletvekilleri -kayıtlarda da var- bu meseleyi eleştiren
Diyarbakır milletvekili Köylülere karşı müdahale
yapılıyor. diye
Şimdi, arkadaşlar, bakın, bu herkesi
zehirliyor, bu bütün gençliğimizi zehirliyor. Buna karşı bir
irade konduğu zaman, kaynağında yok edilmeye gidildiği
zaman herkes vicdanını önüne koyacak ve bu işe destek olacak,
amasız fakatsız bu işin arkasında duracak.
Dolayısıyla, bu hatırlatmayı da
Genel Kurula yapmayı bir borç olarak kendime addettim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay
29.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Selim Yağmurun
IŞİD iyi ki varsın, Allah kurşununu azaltmasın.
ifadesine yönelik olarak AK PARTİden ihraç edilip edilmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Muş sisteme girince ben girmesem olmaz diye girdim ama
BAŞKAN Dayanamıyorsun, evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Madem girdim, bir
soru sorayım Sayın Muşa, müsaade ederse.
BAŞKAN Ama ben gideceğim, ara
vereceğim şimdi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ara vereceksiniz?
BAŞKAN Evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir soru
sorayım, kısa bir soru sorayım.
BAŞKAN Fazla uzun olmasın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir şeyi
merak ediyorum: AK PARTİ Göksun meclis üyesi 23 Eylül 2014te
IŞİD, iyi ki varsın, Allah kurşununu azaltmasın.
dedi. Bu şahsı partiden ihraç ettiniz mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
34üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon yerinde.
İYİ
PARTİ Grubu adına yapılacak konuşmalara başlıyoruz.
İlk
konuşma Mersin Milletvekili Behiç Çelike ait.
Buyurun Sayın
Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş
dakika.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; anılan teklif ve tasarı üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Saygıdeğer
Genel Kurulu ve bizi izleyen aziz yurttaşlarımızı
saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmamın
konusu İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
hakkında olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı idare tarihimizin en köklü,
en istikrarlı, en işlevsel 4 bakanlığından biridir.
Dönem dönem mülkiye, dâhiliye isimlerini alsa da daima yurdun iç muvazenesini
sağlayan, istikrara büyük katkıları olan önemli bir Bakanlıktır.
Sözümün başında Vatan namustur.
şiarıyla hareket eden, verilen her emri büyük hassasiyet ve dikkatle
canı pahasına yerine getiren, ülkemizi her zaman ve her yerde
korumakta azimli kahraman İçişleri camiasını ve mülki
idareyi; Emniyeti, Jandarmayı, Sahil Güvenliği,
korucularımızı ve bekçilerimizi, sair yetki verilenleri, itfaiye
ve zabıtayı en derin hürmet ve saygılarımla
selamlıyorum.
Yüz seksen üç yıldır var olan
İçişleri Bakanlığı yurdun idaresinde dâhilî ve haricî
şer odaklara, teröre, saldırılara karşı
durmasıyla vatan, millet, bayrak ve mukaddesat için binlerce personelini
şehit vermiştir. En son Rize Emniyet Müdürünün ve Mersinde dört gün
önce Turhan Kara polisimizin şehadetine tanıklık ettik.
Altuğ Müdür ve Turhan polis asla son şehidimiz olmayacaktır. Bu
vesileyle camiamızın gazilerinden hayatta olanlara sağlık
ve afiyetler dilerken ebediyete intikal edenleri de şehitlerimizle
birlikte rahmetle yâd ediyorum.
Değerli milletvekilleri, İçişleri
Bakanlığı deyince halk arasında çoğunlukla polis ve
jandarma akla gelmektedir. Ancak devletin genel işleyişinin mihenk
taşı olan idari yapıları Bakanlığın
bünyesinde barındırdığını da unutmamak
lazımdır. İller İdaresi, Nüfus ve Vatandaşlık,
Mülkiye Teftiş Kurulu, Emniyet, Jandarma, AFAD, Göç İdaresi,
Personel, Sivil Toplumla İlişkiler, başkanlıklar ve
akademiler birimlerinden oluşan devasa bir teşkilattır.
Bakanlığın merkez teşkilatından başka çok güçlü
bir taşra teşkilatının olduğunu da belirtmek gerekir.
Tüm bunlardan başka devleti ve Hükûmeti temsil eden mülki idare
amirliği İçişleri Bakanlığının ayrılmaz
bir parçasıdır. Bu sebeple mülki makamlar üzerinden Türkiye genelinde
yönetim, yürütme, denetim yapabilmek, yargıda ve askerî hususlarda mevzuat
çerçevesinde ilişki ağı oluşturabilmek İçişleri Bakanlığı
için hiç de zor değildir.
Değerli milletvekilleri, İçişleri
Bakanlığı kamu düzenini sağlamakla yükümlüdür. AK
PARTİ hükûmetleri on altı yıllık iktidar döneminde, ileride
bedeli çok ağır olacak olan kusurlar da işlemiştir.
Özellikle, 2004-2014 arası, AK PARTİnin küresel güç odakları ve
FETÖyle iş birliği hâlinde Türk milletine ve ülkeye verdikleri
zararın cesameti çok ürkütücüdür.
Değerli arkadaşlar, yerel yönetimlerin
Türkiyede alışılmış bir düzeni mevcuttu. 1864
yılından bu yana yerel yönetimler, il, belediye, köy idareleri olarak
tasnif edilmiştir. İl yerel yönetimiyse özel idare olarak
belirlenmiştir. Belediyelerse genellikle kent yerel yönetimi olarak
tanımlanır. Köyler 442 sayılı Köy Kanunu uyarınca
küçük bir yerel yönetim birimi olarak kabul edilir. AK PARTİ ne yazık
ki bu sistemi altüst etmiştir. 30 ilde özel idareler
kaldırılmıştır. Bu 30 ilde mevcut olan 20 bine
yakın köy mahalleye dönüştürülmüş olup bu yolla kırsal
kesime büyük zararlar ve maliyetler fatura edilmiştir. Diğer
taraftan, belediye sayısında azaltmaya gidilerek 1.397ye
düşürülmüştür. Bu karmaşanın bedeli ileride
anlaşılacak ve büyük maliyetler ortaya çıkacaktır. Burada
bizim, küreselleşme ve yerelleşmenin idari yapımızda
yapacağı tahribata karşı dikkatli olmamızı
özellikle belirtmek isterim. AK PARTİ bu düzlemde en az on bir yıl
malum odakların değirmenine su taşımıştır.
Bu gaflet döneminde İçişleri Bakanlığı tarumar
olmuş, toparlanması birkaç yıl almıştır. Ülke
yönetiminin bütünüyle mankurtlaştığı talihsiz dönemde
açılım politikası, akil adamlar, stratejik derinlik, Oslo,
Kandil, İmralı, Dolmabahçe mutabakatı, demokratikleşme
paketi, Habur rezaleti, hendek isyanı, Türk Silahlı Kuvvetlerini
itibarsızlaştırma operasyonu, BOP eş
başkanlığı gibi -daha sayılabilir- en hafifiyle aymazca
yapılmaz icraatlar olmuştur.
2004 yılı MGK kararıyla FETÖ âdeta
terör örgütü, irticai örgüt olarak ilan edilmiş olmasına rağmen
bu karar hiç yokmuşçasına örgüt kollanmış hatta devlet
birlikte yönetilmiştir. 2010 yılı Anayasa
değişikliğiyle sözde yargı reformu adı altında
yargı erki de FETÖye teslim edilmiştir.
Diğer taraftan, dönemin İçişleri
Bakanı 81 ilin 74 emniyet müdürünün FETÖcü olduğunu itiraf
etmiştir. O dönemde 30un üzerinde il valisinin de FETÖcü olduğu
ortaya çıkmış, mülki idare mesleğinde büyük
yıkımlar yaşanmıştır. Kariyer ve liyakatten
uzaklaşan bir hükûmet ayakta kalamaz. FETÖ üzerinden yaşanan bu
tahribat süreci hainlerin kapıya dayanmasına kadar sürmüştür.
Değerli milletvekilleri, bizim yönetim
müktesebatımızın, ecdadın kıymet hükümlerinin,
jeopolitik gerçeklerimizin göstergeleri ne ise çıkış
noktamız da odur. İçişleri Bakanlığı bu yönüyle
âdeta bir laboratuvar gibidir. Biz Sayın İçişleri
Bakanından, yardımcılarından, diğer yönetici ve
komutanlardan devlet ve millet bekası için bilinçli hizmetler bekliyoruz.
Asla yılgınlık, yorgunluk ve bıkkınlığa
düşmesinler.
Sözde Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine gelince, kurumların aşınmasını
hızlandırmıştır çünkü otokratik ve oligarşik bir
yönetimin varabileceği bir hedef olamaz. Kurumlar hızla
aşınır, toplumda millîlik vasfı gittikçe azalarak cemaat,
aşiret, oba alt sosyal katmana geriler, büyük kentler
gettolaşır. Güçlü olanın haklı olduğu, adaletin
tükenmeye yüz tuttuğu bir tünele girilir. Bu gidişat bütünüyle
değerleri aşındırır, malum düzeni sürdürmek
zorlaştıkça demokrasi daha da aşınır, baskı ve
şiddet artar. Dinî istismar, sahte hocalar, Atatürk
düşmanlığı hortlar. Yabancı istihbarat örgütlerinin
uşağı bir sürü türedi tipler sokaklarda boy gösterir.
İşte, İçişleri Bakanlığı böyle bir dönemde
en çok başı ağrıyacak olan bakanlıktır. Ancak,
Bakanlığın tüzel kişiliğinin hafızasında
hâlâ bir şuurun olduğunu biliyorum.
Değerli milletvekilleri, Mahalli İdareler
Genel Müdürlüğü son teşkilat düzenlemesiyle lağvedilmiştir.
Eşiti olan yerel yönetimler Şehircilik Bakanlığı
bünyesinde kurulmuştur. Bu, Anayasanın 127nci maddesine
aykırıdır, İçişleri Bakanlığı Mahalli
İdareler Genel Müdürlüğünü yeniden diriltmelidir. Terör gerekçesiyle
görev yapmaları sakıncalı görülen belediyelerin başkan,
başkan vekili, meclis üyeleri görevden alınarak yerlerine atama
yapılıyor. 674 sayılı KHKnin 38inci maddesiyle
getirilmiştir. Bu ilginç bir uygulamadır. 1580 sayılı
Yasada da bu, mansup reislik olarak vardı. Yine başa dönmüş
olduk. Artık biz AK PARTİye Türkiye gerçekleriyle hareket edin,
ülkeyi yapboz tahtasına çevirmeyin. diyoruz.
6360 sayılı Yasayla 30 büyükşehir
ilinde ayrıca YİKOBlar -Yatırım İzleme Koordinasyon
Birimleri- oluşturulmuştur. Bu hiçbir zaman özel idarenin
karşılığı olamaz. O yüzden 30 ilde lağvedilen
özel idareler yeniden kurulmalıdır diyorum.
Yerel yönetimler iyice
karmaşıklaşmıştır, buna bir çözüm
bulunmalıdır. Köyler yeniden ihdas edilmelidir. Nüfusu 5 bini geçen
kasabalarda yeniden belediyeler kurulmalıdır. Tüm mahallî idarelerin
birbirleriyle ilişkisini düzenleyecek bir mahallî idareler çerçeve kanunu
çıkarılmalıdır. Muhtarlıklar yeniden tanzim
edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, içkili yerlerin ruhsat
denetim hijyeni sağlam esaslara bağlanmalıdır. Alkollü
içkilere yapılan zamlar kaçak içki imalat ve satışını
patlatmıştır. Bu yüzden onlarca insanın metil alkolden
öldüğünü biliyoruz. Denetimsizlik toplum
sağlığını ve genel ahlakı tehdit etmektedir.
Mülki idare amirlerinin özlük haklarının
yeniden gözden geçirilmesinde yarar vardır. Özellikle kaymakam ve
valilerin yeni ücret maaş skalasında geride kalmamaları,
statülerinin korunması önemli bir husustur. Vali unvanı valilerden
geri alınmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, toplam mevcudu 270
bine ulaşan Emniyet Genel Müdürlüğü gerçek bir vatansever ve
şehitler ocağıdır. Geçmişte silah
arkadaşları olmaktan gurur duyduğum bu müstesna kuruma
desteğimiz her zaman vardır. Vatandaşın en çok
aradığı şey asayiş hizmetleridir. Yüz
kızartıcı suçlarla mücadelede daha etkin olmalı, sokaklar
suç makinalarından arındırılmalıdır. Bekçilik
kurumunun diriltilmesi isabetli olmuştur.
İstihbarat, KÖH, KOM, TEM gibi önemli birimler
nitelikli elemanlarla takviye edilmelidir.
Emniyet teşkilatımızın
ihtiyacı olan en öncelikli iş disiplindir. Disiplin olmadan Emniyet
Genel Müdürlüğümüz vardır denemez. Bu sebeple, FETÖ ihanetinden sonra
sarsılan teşkilat yapısını sıralı amirlerin
sık sık denetleyerek moral ve motivasyonu artırması
aynı zamanda disiplinin yükselmesine de katkı yapacaktır.
Teşkilatın en büyük düşmanı
lakaydidir.
52.395 olan güvenlik korucusunda ise
sayının artırılmasında yarar vardır, bu, devlete
güç ve kudret verecektir.
Değerli milletvekilleri, Emniyet
teşkilatımızın hukuki, idari, insani ve sosyal
sorunlarının olduğu malumdur. Kısaca bunlara değinmek
istiyorum. İstatistiklere göre her on üç günde 1 polis memuru intihar
ediyor, birçok polis de yakınlarını vurduktan sonra intihar
ediyor. Daha geçen gün bir emniyet müdürü intihar etti, Allah rahmet eylesin.
Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdinin katli de iyi analiz edilmelidir. Demek
ki buna bir çözüm bulmak gerekiyor.
Çalışma saatlerinin insani boyutlarda
düzenlenmesi, angaryaya dönüşmemesi gerekir. Bu konuda Kamu
Denetçiliği Kurumunun 2013/171 sayılı Karar içeriği hayata
geçirilmelidir. Polisin sendikal haklarına ilişkin Anayasa
Mahkemesinin 2014 yılı kararı vardır. Burada
karşı oy görüşüne önem verilmeli, değerlendirilmelidir.
3600 ek göstergeyi söylemeyeceğim, bu konuyu
mutlaka yapmalıyız.
Maç, konser gibi toplantılarda görevli
polislerin içeride ve dışarıda olmasına
bakmaksızın hepsine ödeme yapılırken
dışarıda veya içeridekiler bütünüyle
yararlandırılmalıdır.
FETÖce bozulan sicil affı ve ikinci şark
uygulaması gibi uygulamalar yeniden düzenlenmelidir.
Diğer bir sorun ise kentlerde gittikçe bozulan
huzur, emniyet ve asayiş sorunlarıdır. Nitekim uluslararası
yaşam kalitesi ve güvenlik istatistikleri ülkemizi geride göstermektedir.
En önemli göstergelerden biri de kadın cinayetleridir. Son on beş
yılda 15 bin kadının katledildiğini istatistiklerden
öğreniyoruz. Suriyeliler ve diğer düzensiz göçmen unsurlar ülkemizin
asayişsizliğinin potansiyel sorumlularıdır, Suriyeliler
ülkelerine mutlaka bir şekilde gönderilmelidir. İYİ PARTİ
olarak biz teşkilatın bütçesine olumlu oy vereceğimizi özellikle
belirtmek istiyoruz.
AFADa gelince; AFAD 5902 sayılı Yasayla
kurulmuş ancak 7126 sayılı mülga Sivil Savunma Kanununun
hükümlerini içermesine rağmen bu hizmetleri görememektedir.
Dolayısıyla İçişleri Bakanlığımız yeni bir
sivil savunma kanunu hazırlamalı ve yüce Meclise sunmalıdır
diyorum.
İçişleri Bakanlığı, bu
arada, birçok proje uygulamalarıyla da dikkat çekmektedir:
Kırmızı Düdük, İZDES, GAMER, İLYAS gibi; Açık
Kapı, MUHATAP, PERDİS, KADES, UYUMA gibi birtakım projeleri
hayata geçirmektedir.
Biz iyi yapılan işleri de tebrik ve takdir
etmeyi bir vicdan borcu olarak görüyoruz. Ancak idare kültürü yok edilmemeli,
çok kültürlülüğe veya kültürsüzleşmeye mani olunmalı; ulus
devlet, üniter devlet yapısına saldırılar
durdurulmalı, yerel yönetim karmaşası sona erdirilmeli, siyasal
özerklik zorlamalarının önüne geçilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Atatürk diyor ki: Kendi planımıza tabi
olacağız, Türk milletinin düşmanlarını
planımıza tabi kılacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Bu duygularla,
2019 mali yılı bütçesinin İçişleri
Bakanlığına, Emniyet Genel Müdürlüğüne, AFADa ve
Türkiyemize hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası İstanbul
Milletvekili Ümit Özdağda.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT
ÖZDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Jandarma Genel Komutanlığı Türkiye'nin PKK
terörüne karşı elindeki en önemli ve etkin güçlerin başında
gelmektedir. 1984 yılında doğrusu zayıf bir kuvvet olan
Jandarma, aradan geçen yıllar içinde terörle mücadele sürecinde büyük
deneyim ve etkinlik kazanmıştır. Diğer bir ifadeyle, Jandarma,
bugün, mükemmel bir düşük yoğunluklu savaş ordusu veya hibrit
savaş ordusu hâline gelmiştir.
15 Temmuz FETÖcü darbesi sonrasında Jandarmaya
sızmış FETÖcülerin çok büyük bir kısmı tasfiye
edilmiştir. Jandarmanın hibrit savaş ordusu olma özelliğini
güçlendirici adımlar atılmıştır. Jandarmanın
İHA güçleri büyümüş ve etkili şekilde
kullanılmıştır. Jandarmanın zırhlı araç
sayısında önemli gelişmeler olduğunu görüyoruz. Jandarma
komando sayısı artmış, tamamı uzman erbaşlardan
oluşan komando tabur sayısı 82ye yükselmiştir. PKKyla
yurt içinde de etkili bir mücadele sürdürüldüğünü görüyoruz. Bunlar,
doğrusu Jandarma adına ve İçişleri Bakanlığı
adına olumlu ve takdir edilmesi gereken gelişmelerdir ancak
unutulmamalıdır ki Türkiye'nin başındaki iki büyük terör
belası, PKK, geri dönmek üzere büyük ölçüde Suriyeye çekilmiştir;
FETÖ ise geri dönmek üzere dünyaya dağılmıştır. Selefi
cihatçı terörist örgütlenmeler ise Türkiye içinde kozalarını
hızla örmeye devam etmektedirler.
Değerli milletvekilleri, geri dönmek üzere
hazırlanan FETÖ dışında Türkiye'nin önümüzdeki
yıllarda bir hibrit savaş olan Orta Doğu iç savaşından
ülkemize yönelik kaynaklanan tehditlerin daha da artacağı
anlaşılmaktadır. Bundan dolayı, Jandarma Genel
Komutanlığının güçlendirilmesine devam edilmesi
gerekmektedir ancak bu güçlenmenin doğru kimlik üzerine inşa edilmesi
gerekiyor.
Jandarma Genel Komutanlığı Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bir parçasıyken 15 Temmuz sonrasında Türk
Silahlı Kuvvetlerinden koparılmıştır. Önce, FETÖcü
sızmanın ağır tahribatına maruz kalan Jandarma Genel
Komutanlığı 15 Temmuz sonrasında ise askerî statüsünü
tamamen kaybetmiş ve kimlik sorunları yaşamaya
başlamıştır. 2803 sayılı Yasanın 5inci maddesinde,
Jandarma, askerî statülü kolluk kuvvetinden silahlı genel kolluk kuvvetine
dönüştürülmüştür. Ancak Jandarmanın adını ne
koyarsanız koyun Jandarma bir ordudur ve Türk Ordusunun
parçasıdır.
Değerli milletvekilleri, Jandarma Genel
Komutanlığına silahlı genel kolluk kuvveti de deseniz
Jandarma güçlerinden sınır ötesi operasyonlarda istifade ediyorsunuz.
Sınır ötesi operasyonlarda Jandarma çok başarılı
operasyonlar, çok etkin operasyonlar yapıyor ve hâlen Suriye'nin kuzeyinde
birçok Jandarma elemanı görev yapmaya da devam ediyor. Afrin Harekâtında
da en fazla şehidi Jandarmanın verdiğini görüyoruz. Jandarma
Genel Komutanlığı bünyesinde 60 bin Mehmetçik vatani
hizmetlerini yapmaya devam ediyorlar. Üstelik temmuzda bu
kaldırılacak ama bunun da devam etmesi lazım Jandarmanın
çalışmalarını sağlıklı bir şekilde
yürütebilmesi için.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevi ülkemiz lehine düzenlemeler yapmaktır. Burada
yapılması gereken Jandarma Genel Komutanlığı
Yasasındaki askerî statülü kolluk kuvveti konumunu güçlendirmektir, fiilî
durum zaten budur, gerekli olan da budur.
Değerli milletvekilleri, Türk devlet
kurumlarını FETÖ'ye teslim etmek çok büyük bir hataydı. Fatih
Sultan Mehmet, çok güçlenen ve siyasete müdahale eden bir tarikatın tüm
mensuplarını İstanbulda kılıçtan geçirtmiştir.
Devlet ortak kabul etmez, ettiği zaman ortaya paralel devlet çıkar.
Ve 5 bin senelik Türk tarihinde paralel devletin ortaya
çıktığı tek zaman var, o da sizin Türkiye'yi
yönettiğiniz dönem, başka hiçbir dönem yok. Hadi, bana tarihten bir
paralel devlet verin. Yok. Bugün de Jandarma Genel
Komutanlığında FETÖ'cü örgütlenmenin yerini bir başka
tarikatın örgütlenmesi alıyor. Orduda tarikat bağı olmaz,
cemaat bağı olmaz, orduda bir tek bağ olur, o da silah
arkadaşlığı bağıdır. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Jandarma Genel Komutanlığı
konusundaki bir diğer sıkıntı, Jandarmanın
siyasileşmesidir. Eğer subaylar tayin ve terfi için il
başkanı ve milletvekili aramaya başlarlar ise ne ülkenin
güvenliğini ne de Türk milletinin varlığını böyle bir
subay kadrosuna emanet etmek mümkün olmaz.
Değerli milletvekilleri, Jandarmayla ilgili
yapılması gereken bir başka düzenleme, Jandarmaya ülke
çapında istihbarat yetkisinin verilmesidir. Bugün polisin bu yetkisi var,
Millî İstihbarat Teşkilatının da var ve olmalı ama
Jandarma kendi yetki alanıyla sınırlı yapabiliyor bunu ve
Türkiyenin nüfusunun çok büyük bir bölümü Jandarmanın yetki alanı
dışında. Bu da Jandarmanın kırsalda
başladığı takibi kentte devam ettirmesini engelliyor
özellikle teknik takipte. Keza Selefi terörizmle mücadele konusunda da
Jandarmanın kapasitesine önümüzdeki dönemde daha fazla ihtiyaç duyulacak,
bunun da kullanılmasını engelliyor.
Değerli milletvekilleri, FETÖnün TSK ve
Jandarma içindeki yapılanmasına yönelik operasyonlar devam ediyor ve
etmeli. Bu operasyonların bir bölümünün de ankesörlü telefon
operasyonları olduğunu biliyoruz ancak bu ankesörlü telefon
operasyonlarında da ağır hataların yapılmaya
başladığını görüyoruz. Örneğin, 2010 senesinde
bir yüzbaşı bir tek kez bir ankesörlü telefondan aranmış,
görevden alınıyor; yapmayın bunu.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Bir kezle olmaz, bir
kezle olmaz o.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Bu, doğru
değil. Sayın Genel Müdür
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Bir kezle olmaz,
size bunu yanlış vermişler.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Hayır,
doğru bu.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Yok öyle bir
şey.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Bakın, ben bu
tür konularda araştırma yapmadan konuşmam, bunu biliyorsunuz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Yok Hocam,
yanlış olmuş.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Bir defa
aranmış ve görevden alınmış. Bu, yeni bir Ergenekon
çıkarmasın karşımıza. Bakın, bu iş çok
cıvıyor, bu iş çok cıvıyor, bu cıvımanın
arkasından birilerinin FETÖ için genel affı gündeme getirdiğini
göreceksiniz. Bunu bilinçli olarak yapıyorlar.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Hocam,
yanlış bilgi vermişler size, yanlış bilgi
vermişler.
ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Jandarma Genel Komutanlığı, terörle mücadele
deneyimi yüksek, profesyonellik seviyesi ileri bir ordudur. Yapılması
gereken, Jandarmanın sivilleştirilmesi fantezilerini bir yana koyarak
ve yeni tarikat yapılanmalarını engelleyerek Jandarma Genel
komutanlığını terörle mücadelede güçlendirmektir. Bu, aynı
zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerini terörle mücadele dışına
çıkarmamıza imkân verecek ve jandarmayı, sınır içinde
ve sınır ötesinde terörle mücadele eden tek güç hâline de
getirebilecektir. Türkiye'nin önümüzdeki süreçte gerçekten böyle bir orduya
ihtiyacı vardır ve biz, İYİ PARTİ olarak böyle bir
jandarma gücünün geliştirilerek devam etmesini arzu ediyoruz. Jandarmayla
ilgili bütçeyi de İYİ PARTİ olarak kabul ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası Isparta Milletvekili
Aylin Cesurda.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Kalan iki dakikayı bana verirsiniz değil mi
Sayın Başkan?
BAŞKAN Tamam.
AYLİN CESUR (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı bütçesi üzerine konuşmak üzere
huzurlarınızdayım.
Önceki konuşmamda, Türkiye Cumhuriyeti
kurulalı beri görev alan hükûmetlerin tamamının ülkemize
kazandırdıklarına değinmiştim ve Devlet Su
İşleri bütçesi üzerine konuştuğum için, doğal olarak
9uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirelden ve onun
eserlerinden de söz etmiştim. Bolu Tünelini de saymış, hatta
Marmarayın dahi altında imzası var. da demiştim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah, Allah!
AYLİN CESUR (Devamla) Havuz medyası buna
içerlemiş ve benimle ilgili yalancı filan diye haberler
yapmış. Gönderdiğim belgeleri de yayınlamadılar, onun
üzerine biz de belgelerle burada cevap verelim istedik.
Bolu Tünelinin yapımına 49uncu
Hükûmette, Demirelin Başbakan olduğu hükûmette
başlanmıştır. 27 Aralık 1992, gördüğünüz gibi,
Süleyman Demirel ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü
beraberce temel atma törenindeler. Arkada da burada proje
RECEP ÖZEL (Isparta) Bakayım bir, o neyin
temeli?
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen
Bir sürü
hatip var.
AYLİN CESUR (Devamla) Ben size yollarım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN Tamam, sonra söz veririm sana.
AYLİN CESUR (Devamla) Yine, Başbakan
Demirel, 1-5 Aralık 1992de Japonyaya gider, 10 milyar dolarlık
paket sunar İstanbul tüp geçidinin de içinde olduğu projelerle ve
müzakereler sürer daha sonrasında ve 15 Şubat 2000 tarihli Resmî
Gazetede Marmaray için Japonlarla anlaşma olduğu yayınlanır
-şurada, evet, şurada- ve Cumhurbaşkanı Demirel ve
Başbakan Bülent Ecevit; bir koalisyon hükûmeti var. Burada diğer
belgeler var. Dolayısıyla, merak edenler için, özellikle
televizyondan izleyenler için söylüyorum; sosyal medya hesaplarımda tüm
belgeler detaylarıyla yayınlanmış vaziyette.
Sayın milletvekilleri, tabii, biz çok şey
öğrendik kendisinden ama en çok da bu milletin kürsüsünde, Meclisin
kürsüsünde milletin karşısına belgelerle çıkmak
gerektiğini öğrendik. Bunları yaparken ne yaptılar biliyor
musunuz? Aynı zamanda devleti milletiyle ve birbirleriyle
ayrıştırmadan yaptılar, anayasal hukuk devletlerinin
gereklerine uygun olarak yaptılar. Büyük Atatürkün kurduğu
cumhuriyetimiz kurulalı beri taş üstüne taş koyan kim varsa
herkesten, hepsinden Allah razı olsun, yüce Allahtan hepsine, hayatta
olmayanlara rahmet diliyorum, hayatta olanlara sağlıklı uzun
ömürler diliyorum.
Şimdi, madem yapılanlardan söz etmemiz çok
fazla hoşunuza gitmedi, o zaman biraz da satılanlardan söz edelim
bugün. Geldiğinizden beri 62,5 milyar doları bulan özelleştirme
yaptınız. Cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık eden en
güzide kuruluşlar birer birer satıldılar. Özelleştirmeye
karşı değiliz ama her şeyin makulü ve esas olanı,
esasları önemli, nasıl yapıldığı önemli. On
beş yılda kamunun elindeki en değerli 10 liman, 81 santral, 40
işletme, 3.483 taşınmaz, 3 gemi, 36 tane maden sahası
yerlilere ve yabancılara satıldı. TÜPRAŞ ve PETKİM
gibi hem kâr eden hem de ülke açısından son derece stratejik öneme
sahip kuruluşlar 6,2 milyar dolara elden çıkarıldı.
Son üç yılda Elektrik Üretim Anonim
Şirketinin elindeki 20den fazla baraj yaklaşık 1,9 milyar
dolara satıldı. Şimdi, Yeni Ekonomi Programına
bakıyoruz ve hedeflere göre, önümüzdeki dört yılda elde kalan son
kamu mallarını da satıp 48 milyar liralık özelleştirme
geliri elde etmeyi planlıyorsunuz. Bunun içinde hidroelektrik santralleri
var -sayamayacağım- köprüler; Boğaziçi, Fatih Sultan Mehmet
köprüleri; Antep, Şanlıurfa, İzmir, Ankara çevre yolları;
Türkiye Denizcilik İşletmelerinin yüzde 51 hissesiyle
özelleştirilen değerli arsa, arazi binaları; Sümer Holdingin
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki sigara fabrikası dâhil
fabrikalar, işletmeler; şeker fabrikaları; 14ü satışa
çıkarıldı, şimdi 12 tane daha geliyor. Yani buna
aslında bir mirasyedi programı desek çok da yanlış bir
şey yapmış olmayız. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, konumuz, Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi. Kadın yoksulluğu
ve kadına şiddet konusunda bu kürsüde ben çok fazla konuşma
yaptım. Sizleri tekrar aynı rakamlara boğmak istemiyorum. Her
şeyden daha fazla önemsiyoruz ve kadınların işsizlik
oranlarının bugün erkeklerden çok daha fazla olduğunu hepimiz
biliyoruz. Bütçe en önemli şey elbette yürütme organı için.
Şimdi, 2017 yılı merkezî yönetim bütçesi içinde Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının payı yüzde 4tü. 2018
yılında bu oran yüzde 3,5a inmiş. Ben buradan üzüntülerimi
ifade etmek istiyorum. Bence yürütmenin elinde bütçe olmalı ki daha çok
işler yapılabilsin.
Alınacak tüm önlemlerden en önemlisi de bana
göre eğitim konusu. Şimdi, çocuklarımızın
okullaşma oranı TÜİK verilerine göre azalmakta. Sosyal
güvenceden mahrum olarak çalışan çocuklarımız iş
cinayetlerine kurban gidiyor ve 2 milyona yakın çocuk eğitimden
mahrum, bunun 1 milyonu da çalışıyor maalesef. Son on yılda
çocuk istismarı davaları yüzde 700 artmış ve 18
yaşın altındaki 400 bini aşkın kız çocuğu da
evlendirilmiş. Şimdi, ben sormak istiyorum: Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinde kadına yönelik
şiddetin, çocuk istismarının önlenmesi için, bu konuda herhangi
bir kaynak ayrılmış mı? Ve bakanlığın
bütçesinde kadınla ilgili birim için ayrılan paranın binde 1
oranında olduğunu görüyoruz. Şimdi, bu konuda, tabii, daha çok
olması gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Yine, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel
Müdürlüğü konusuna değinmek istiyorum. Yeni açıklanan
İkinci 100 Günlük Planda Aile Bakanlığı bölümünün ilk
maddesinde 2019 yılının Yaşlı Yılı ilan
edilmesi öngörülmüş. Çok destekliyorum. Şimdi,
Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminde birleştirilen, görevi
içinden çıkılmaz bir hâle gelen bakanlıklardan biri bana göre
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı. Bu
Bakanlığımızın genel müdürlüklerinden birisi de
Engelli ve Yaşlı Hizmetleri olarak
adlandırılmış. Şimdi, Sayın Bakanımız
yeni ve kendisi muhtemelen bunun sorumlusu değiller ancak
yaşlılar ile engellileri aynı kategoriye koyarak ikisine birden
hizmet vermeye çalışmak hangi aklın sonucu bilmiyorum. Bu iki
kesimin sorunları ve çözüm önerileri de ortak değil ki aynı
müdürlükte neden birlikte düşünüldüler? Şimdi bu bana şunu
hatırlatıyor: Bir zamanlar İzmirde körler ve sağırlar
okulu açılmıştı. Demişlerdi ki: Sağırlar
görüyor, körler işitiyor; onlar birbirlerine destek olsunlar. Ama
kazın ayağı öyle olmadı, 1950li yıllarda bu bozuldu
ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı, o zamandan
beri ayrı ayrı okullar olarak işliyor. Şimdi, özürlüler
araştırmasına göre Türkiyede toplam nüfusun içinde engellilerin
oranı yüzde 12, sayıları 10 milyonu buluyor ve nüfusumuzun
giderek yaşlandığı da dikkate alındığında,
bu iki kesimin ayrı ayrı örgütlenmelerinin doğru olduğuna
inanıyorum.
Gelelim memurlara: Memur aylıklarına, son
olarak, temmuzda yüzde 3,5 artış yapılmış. Enflasyon
oranının artmasına bağlı olarak memurların ve
emeklilerin yüzde 7,17 oranında alacakları mevcut. Memur ve
emeklilerin aylıklarını düzenleyen 4üncü Toplu Sözleşme
2019 yılı Ocak ayı için yüzde 4, Temmuz ayı için yüzde 5
artış öngörmüştü. Oysa 2019 yılı enflasyon tahmini
yüzde 15,9. Bu ne demek oluyor? Bu, şu demek oluyor: Demek ki bu toplu
sözleşme çöktü, tekrar yenilenmesi gerekiyor, revizyona uğraması
gerekiyor. 2018 yılı kayıplarının,
yılbaşı öncesi memurlara ödenecek bir ikramiyeyle
karşılanması bana göre mümkün. Bütçe teklifinde yok ama bunu da
dikkate almak gerektiğini söylemek istiyorum.
Bir diğer konu hizmetli olarak
bildiğimiz, bugün sayıları 110 bin civarında olan
yardımcı hizmetler personeli. Şimdi, bunların
yaptığı işler taşeron işçilere devredildi bir
KHKyle ve buradaki personel, eğitim durumlarına göre, başka
işlerde kullanılıyor. Zaten eğitimlerini de yenilediler
bunlar zaman içerisinde. Şimdi ben, burada, sayıları 110 bini
bulan çok ciddi bir sayıda vatandaşımızdan bahsediyorum;
bunların fiilen, eğitim durumlarına göre, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızda memur
kadrolarına geçirilmelerinin uygun olduğunu düşünüyorum ve
öneriyorum.
Değerli milletvekilleri, belki aya şu
meşhur 4 şeritli yol yapılamadı ama israfta aya
çıkıldı, doğal gaz, benzin ve temel tüketim mallarında
da uzaydayız çok şükür. İşsizlik oranlarımız
enflasyon gibi her ay düzenli olarak artıyor. Resmî rakamlara göre, 3
milyon 715 bin işsiz var, gerçekte 10 milyon olduğu tahmin ediliyor.
Şimdi, 2002 ve 2018 tarihleri arasında
fondan 6 milyon 182 bin 363 kişiye 20 milyar 657 milyon 493 bin lira ödeme
yapılmış. İşsizlik ödeneği için toplanan para,
kamu bankalarının sermaye yetersizliğini düşürmek için
düşük faizle bankalara ödünç verildi. Yarın İşsizlik
Sigortası Fonundaki para bittiğinde yani musluklar kesildiğinde
ne yapacaksınız? Vallahi ben kara kara düşünüyorum, Allah
kolaylık versin. Kamu kaynaklarını kullanarak faizleri
düşürmeye çalıştığınızı, göstermelik
hazine borçlanma ihalelerine sadece kamu bankalarının teklif verdiğini
hepimiz biliyoruz. 18 yaş üstündeki nüfusumuz 55 milyon ve 28 milyon icra
dosyası var. Bu demek ki 2 kişiden 1i icralık.
Bakınız değerli arkadaşlar, 1
kilo kıyma için Almanyadaki işçi otuz dört dakika, Türkiyedeki
işçi beş saat çalışmak zorunda kalıyor. Peki, sonuç
olarak, gelinen nokta ne? Türkiyeden 2017 yılında 253.640 beyin göçü
gerçekleşti yani insanlar kaçıyorlar buradan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) İki dakika
BAŞKAN Tamam, buyurun.
AYLİN CESUR (Devamla) Özellikle gençler
ülkemizden kaçıyor çünkü geleceğe karşı umutsuzlar. Sorun
sadece işsizlik ve para değil arkadaşlar. Mesele demokrasi,
mesele özgürlük, mesele insan hakları ve mesele hukukun üstünlüğü.
Ve bir diğer konu: Sağlık
Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde yaklaşık 9 milyon
kişi ruh ve sinir hastalıkları nedeniyle doktora başvuruyor
yani dokuz yılda antidepresan kullanımında yüzde 160
artışla rekor kırmışız yine. Bunun başvuru
nedenleri not edilmiş; yoksulluk, işsizlik, göç, travmalar, toplumsal
çatışmalar ve gelecek kaygısı.
Şimdi, geçen sene 3.069 kişinin intihar
ettiğini de belirterek artık gerçekten, toplumumuzun sesine,
artık çatlayan bu sese kulak vermemiz gerektiğini, hep beraber
buradan çözüm üretmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Ve değerli arkadaşlar, 2019 bütçesi
Ayağını yorganına göre uzat. sözüne inat,
yatırım değil harcama bütçesi. Umarım olmaz ama, bu bütçede
bu giderler oldukça ve bu müsriflik devam ettiği sürece, bırakın
Türk kaynaklarını, borç alacağımız kaynaklar da
tükenecek. Bu bütçelerle, bırakın yeni üretim yapacak yatırımların
önünü açmayı, bu faiz politikalarıyla ülke maalesef mevcut üretim
kapasitesinden de uzaklaştı, uyguladığınız para
ve maliye politikalarıyla ülke üreten değil tüketen ekonomi oldu.
Yarın ne olacak? kaygısının hüküm sürdüğü bir ülkede
sanayileşme gerçekleşemez, oysaki ilacımız üretim ve
sanayileşme.
Şimdi, istikrar önemli ve istikrarı,
siyasi istikrarı kuvvetler ayrılığının
kalkması ortadan kaldırıyor. Yani öncelikle hukuk devletinin
tesisi esas.
Hükûmetler geçici değerli
arkadaşlarım, ebet olan Türkiye Cumhuriyeti devletidir ve
devletimizin yolu açık, milletimizin bahtı yaver olsun diyor, hep
beraber daha iyi bütçeler yapabilmeyi Yüce Allah inşallah bize niyaz eder
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi sıra, Adana Milletvekili İsmail
Koncukta.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İYİ PARTİ adına Devlet Personel
Başkanlığı ve Mesleki Yeterlilik Kurumuyla ilgili söz
almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, 703 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle Devlet Personel
Başkanlığının bir yıl içerisinde ortadan
kaldırılması planlanıyor. Sayın Bakanım da
burada. Bu, son derece yanlış bir karar. Devlet Personel gibi
personel işlerinde ciddi bir bilgi birikimi olan bir
Başkanlığın, yine Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı bünyesinde bu tecrübeyle işine devam
etmesi dururken bu kurumun lağvedilmesi anlamına gelen bu uygulama
son derece yanlış. Çünkü Devlet Personel
Başkanlığı gerçekten bu konuda çok tecrübelidir ve kurumlar
arasında da birtakım konularda, personel rejimiyle ilgili, personel
haklarıyla ilgili koordinasyon yapan bir kurumdur. Dolayısıyla
bunun muhafaza edilmesi, devletin sisteminin sağlıklı yürümesi
açısından son derece önemli bir durum olacaktır.
Değerli milletvekilleri, çalışma
hayatı iktidarınız döneminde âdeta hercümerç edildi yani 2002
yılından bu yana çalışma hayatında
uyguladığınız yeni istihdam türleri kamu sistemini yerle
yeksan etti, kamu çalışanlarını gerçekten mutsuz
kıldı. Bakın, 4/B, 5393 sayılı Kanunun 49uncu
maddesine göre çalışan belediye çalışanları, idari
hizmet sözleşmesi adı altında çalışanlar, vekil ebe,
vekil hemşire, vekil imam sizin döneminizde icat edilmiş
çalışma biçimleridir maalesef; artık buna bir son vermek
lazım.
Aslında Sayın Bakana soru önergesiyle de
bu konularda ne düşündüğünü sorduk ama hâlâ bir cevap gelmedi.
Sayın Bakanımız, inşallah, bu ilgili bölümü, bu
cevapları vermekte geciken bölümü uyarır ve bu konuda
Çalışma Bakanlığının ne düşündüğünü,
nasıl bir planlama yaptığını en azından bilmek
durumunda oluruz, ona göre değerlendirmeler yaparız.
Değerli arkadaşlarım, bu 4/B sistemi
-aslında hepsine 4/B diyebiliriz- kabul edilebilecek bir sistem
değildir. Gerçekten bir hukuk devletine yakışır bir sistem
değildir çünkü aynı şeyi yapan insanların farklı
hukuki normlara tabi tutulması, özlük hakları bakımından
farklı farklı haklara sahip kılınması gerçekten kamuda
hem verimliliği azaltmakta hem de huzuru, çalışma
barışını ortadan kaldırmaktadır.
Dolayısıyla bu sistemin, tamamının kadrolu olacak
şekilde yeniden düzenlenmesi önemlidir.
Şimdi, tabii, Çalışma
Bakanlığı Sendikalar Kanunuyla ilgili çalışmalar da
yapıyor. Sendikalaşmayla ilgili de ciddi problemlerimiz var. Mesela,
işçi sendikalaşması son derece zayıf. Düşünün, 13
milyonun üzerinde işçi var ülkemizde, sendikalaşma oranı 11.95.
Aslında kayıt dışı çalışanları dâhil
ettiğimizde bu oran 10,3e düşüyor, korkunç bir rakam. Yani 13 milyon
581 bin resmî çalışan içerisinde 1 milyon 623 bin çalışan
var, bunlar sendikalı; bunun dışında kalanlar hâlâ
sendikalaşmanın dışında. Düşünebiliyor musunuz
-gelişmiş dünyadan- ILO Sözleşmesini imzalamış olan
-sendikal haklar konusunda- bir ülkenin işçi
sendikalaşmasının oranı 10,3.
Memur sendikacılığı
bakımından her ne kadar iktidarınız zaman zaman övünse de
ciddi bir mesafe aldığımız düşünülemez. Mesela, geçen,
Kamu Personeli Danışma Kurulu yapıldı. Yılda 2 kez
yapılır. Bağlayıcı bir kurul değil, öyle dostlar
alışverişte görsün misali yılda 2 kez toplanır, çay
içilir, pasta yenir. Orada karar da alınmaz, alınan kararlar varsa
onlara da uyulmaz. Geçmişte alınan kararlar var burada; mesela
disiplin affı var. 2005 yılında bir disiplin affı
çıkarılmıştı, o günden bugüne geçen on üç yıl
içerisinde bir disiplin affı çıkarılmadı mesela. Neden bu
uygulanmaz, bunu anlamak mümkün değil. Bu uygulanmadı.
Üniversiteli işçiler diyoruz. Bunlar
aslında memur işi yapıyor ama işçi pozisyonunda
çalışıyor, üniversite derecesi var, diyor ki: Ben,
bitirdiğim üniversite derecesine uygun bir istihdam modeli istiyorum -yani
memur olmak istiyor- imza yetkisine sahip olmak istiyorum, görevde yükselme
hakkına sahip olmak istiyorum. Bu, karar altına alınmasına
rağmen yani bir toplu sözleşme hükmü olmasına rağmen -ki
toplu sözleşme hükmünü uygulamak Anayasa gereğidir- bugüne kadar
yerine getirilmedi.
İzinlerin iş günü esasına göre
kullanılması hâlâ düzenlenmedi, bu KPDK kararıdır. Yardımcı
hizmetler sınıfına ek gösterge verilmesi, bu da KPDK
kararıdır; kulakları çınlasın, taa, Sayın Faruk
Çelik döneminde alınan bir karardır, hâlâ hayata geçmedi.
Değerli milletvekilleri, emeklilikte yaşa
takılanlar konusunda Sayın Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanımızdan bir söz duymadım, bir açıklama
duymadım. Aslında, kamuoyuna en doğru bilgileri vermesi gereken
bakanlık Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıdır
ama bu konuda yeterli bilgilerle teçhiz edilmedik. Mesela, böyle bir kanun
çıktığında, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili,
ilk etapta -bir yılda, iki yılda, üç yılda- kaç kişi bundan
etkilenecek? Bunun kamu maliyesine yükü nedir? Bunları net olarak bilmemiz
gerekir. Zannederim, bazı milletvekili arkadaşlarımız bu
sayıları da sordu ama Çalışma Bakanlığından
bugüne kadar emeklilikte yaşa takılanlar konusunda bilgilendirici,
aydınlatıcı bir cevabı alamadık.
Tabii, bu emeklilikte yaşa takılanlardan
daha ne kadar kaçabileceğinizi doğrusu merak ediyorum. AK
PARTİnin de bu konuda ne yapacağını merak ediyorum. Yani
geçen yıl Anayasa Mahkemesi bir karar vermiş, aslında,
emeklilikte yaşa takılanların haklı olduğunu ifade
ediyor bu karar ama diyor ki Mecliste bir düzenleme yapılması
gerekir. Haksız olsaydı, efendim Böyle bir hakkınız
yoktur. diye karar verirdi. Mecliste bir düzenleme yapılması
gerektiğine Anayasa Mahkemesi karar vermiş ve binlerce insan bizden
böyle bir kanun çıkarmamızı bekliyor ama sallıyorsunuz. Bu,
gördüğüm kadarıyla emeklilikte yaşa takılanlar da 31 Mart
seçimlerinde sizi sallayacak gibi görünüyor. Ne kadar sallar, hep beraber
göreceğiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, 100 bin tıbbi
sekreter var -bu not olarak bana iletilmiş- bunların yerine,
sertifika alan 300 kişinin atandığı bilgileri geliyor. Yani
elimizde dört yılık fakülte mezunu olan 100 bin tıbbi sekreter
var ama bunların, diplomaları esas alınarak öncelikli olarak
atanması gerekirken sertifika alanların aynı öncelikle
atandığı bilgileri geliyor. Bu doğru bir yaklaşım
değildir. Elbette, sertifikası olanlar da atansın ama öncelik
diplomaya olmalıdır bu ülkede, her alanda. Bunu yapmak
zorundayız. Bunu da dikkatlerinize sunmak istiyorum.
4/Cden 4/Bye geçenlerin emeklilik hakkı.
Burada çok sıklıkla konuşuyoruz. Emeklilikte yaşa
takılanlarla ilgili konuşurken şöyle bir savunma
yapıyorsunuz: Efendim, erken yaşta emeklilik bu. Erken yaşta
emekliliğe karşı mısınız?
Karşısınız. O hâlde, şunu cevaplamanız
lazım: 4/Cden 4/Bye geçen bazı sözleşmelilerin emekli
maaşı almaya hak kazandığı andan itibaren
sözleşmeleri yenilenmiyor, kadrolular 65 yaşına kadar
isteğe bağlı çalışırken bunlara diyorlar ki:
Hayır, efendim, siz emekli olacaksınız. 48 yaşında
olabilir, 50 yaşında olabilir. Efendim, hani erken yaşta
emekliliğe karşıydık? Defalarca dile getirdik, geçmiş
dönemlerde Çalışma Bakanlarına bunları anlattık ama
hâlâ bu sözleşmelilerin sözleşme metninde bu madde duruyor. Hem
Erken yaşta emekliliğe karşıyız. diyeceksiniz hem de
bu sözleşmelilerin sözleşmesini Emekli maaşı almaya hak
kazandınız. diye feshedeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bu ciddi bir
mantık hatasıdır, ciddi bir mantık hatasıdır.
Dolayısıyla eğer erken yaşta emekliliğe gerçekten
karşıysanız bu sözleşmeli personelin de 65 yaşına
kadar -isteğe bağlı olarak tabii- çalışmalarına
izin vermek durumundasınız.
Belediyelerle ilgili taşeron konusu var.
Taşeronlara kadro verdiğinizi ifade ediyorsunuz ama belediyede
çalışanlar hiç öyle düşünmüyor. Yani Biz, bir şirketten
başka bir şirkete geçtik. diyorlar ve kadro istiyorlar.
Dolayısıyla bunlara istedikleri -söz verdiğiniz üzere- kadroyu
vermek durumundasınız.
Yardımcı hizmetler
sınıfının memur kadrolarına alınmasıyla
ilgili talebi burada benden önce konuşan arkadaşlarımız da
ifade etti.
İnşallah
Başka şeyler de
söyleyebiliriz ama zamanımız kalmadığı için ben
teşekkür ediyor; tekrar bütçenin hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Antalya
Milletvekili Tuba Vural Çokalda.
Buyurun Sayın Vural Çokal. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TUBA VURAL
ÇOKAL (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi Sağlık
Bakanlığı bütçesi hakkında konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık, temel bir insan
hakkıdır. Anayasamızın 3üncü maddesine göre sosyal devlet
ilkesinin de gereğidir. Biz hekimler, sabah işe gitmek için evinden
çıkıp iş yerinde şifa vermek için çaba
harcadığımız insanlar tarafından öldürülmeyi kabul
etmiyoruz. Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde darba uğrayarak şiddete maruz kalan
meslektaşım dahiliye uzmanı Ebru Kılıç Güneşe de
buradan acil şifalar diliyorum.
Biz doktoruz, doktorluk yapmak istiyoruz. Sözde
şiddet yasalarıyla bir defa daha sağlıkta şiddetin
önlenemeyeceğini görmekteyiz. Bu süreci hazırlayan nedenleri
biliyoruz. 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı
ilk uygulamaya başlandığı zamandan bu yana doktorlar olarak
söylüyoruz: Bu program piyasa odaklı bir programdır. Bu program
sağlık hizmetine meta, hastaya müşteri olarak
yaklaşmaktadır. Bu programda nitelik değil, nicelik
esastır. Bütün bunlar hekim ile hastayı karşı
karşıya getirmektedir. Performansa dayalı ek ödeme sistemi
uygulamada hastalara gereksiz işlemlerin yapılmasına ve sağlık
harcamalarının artmasına neden olmaktadır. Sürekli revize
edilmesi ve gözden geçirilmesinde fayda vardır.
Her şeyin başı önce sağlık
diyoruz ama Türkiye, OECD ülkeleri arasında sağlığa en az
kaynak ayıran ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye, 35 OECD
ülkesi arasında gayrisafi yurt içi hasıladan sağlık sektörüne
yüzde 4 ile 6 arasında kaynak ayıran bir ülke konumundadır.
Diğer taraftan Türkiye, OECD ülkelerinde ilaç ve tıbbi malzemeye en
fazla harcama yapan ülkeler arasında yer almakta, ayrıca hasta
başına doktor, hemşire ve yatak sayısı
bakımından da OECD ülkeleri arasında en son sıralarda yer
almaktadır. Tüm bu oranlara baktığımız zaman
yıllardır birinci basamak sağlık hizmetlerinin sunumunda ve
kullanım seviyesinin artırılmasında istenilen
başarıya ulaşamadığımızı görmekteyiz.
Sağlık Bakanlığının
bütçe görüşmelerinde değinmek istediğim en önemli konulardan bir
tanesi de yapımına girişilen şehir hastaneleridir.
Türkiyede 1.514 hastane vardır, bunun 560ı özel hastanedir. Peki,
neden kamu-özel ortaklığıyla şehir hastaneleri
yapılıyor? Neden büyük mali bedel ve mali risklerle devlet
karşı karşıya bırakılıyor?
Sayın Bakanımız da buradayken sormak
istediğim birtakım sorular var. Bu hastanelerin yapımıyla
ilgili ihale şartları nelerdir, neden kamuoyuna
açıklanmamaktadır? İhalelere hangi firmalar girmiştir? Bu
hastaneler ortalama kaç TLye yapılmıştır? Çoğu
hastaneden yapılacak bölge için ÇED raporu istenmiş midir?
Şirketin işletme süresi yirmi beş yıl mıdır?
Bunlara verilen garantiler nelerdir? Bu inşaatların
yapımıyla ilgili denetimler nedir? Bugüne kadar her bir hastane için
ne kadar ödeme yapılmıştır, önümüzdeki dönemde daha ne
kadar ödeme yapılacaktır? Sağlık Bakanlığı
şirkete yıllık ne kadar kira ödeyecektir, bu ödemeler döviz
kurundan mı yapılacaktır? Açılan şehir hastaneleri
için sağlanan dış finansman desteğinin döviz cinsinden
toplamı ne kadardır? Yapım şirketlerine yüzde 70 doluluk
oranı garantisi verilme gerekçesi nedir? Bu doluluk oranı neye göre
belirlenmiştir? Açılan şehir hastanelerine ulaşım ve
hizmet konusunda şikâyette bulunan vatandaş sayısı
kaçtır?
Çoğu hastane yapımında şehir
planlamasına çok dikkat edilmemiş ve şehrin
dışına yapılmıştır. Açılan şehir
hastanelerinin bulunduğu illerde ayrı ayrı belirtilmek suretiyle
toplam kaç devlet hastanesi kapatılmıştır ve kapatılan
hastanelerdeki araç gereç ve ekipmanların durumu nedir? Şehir
hastanelerinin kira bedeli, hizmet bedeli, yurt dışına transfer
edilen bedelin 2018 yılında yaklaşık 2,5 milyon lira
olduğu, 2021 yılında bunun yaklaşık 17 milyon lira
olacağı gündeme düşmüştür. Bu rakamlar gerçekçi midir?
Sağlık Bakanlığının
döner sermaye hariç bütçesinin bugün yüzde 6,8ini bu kira bedelleri ve hizmet
bedelleri oluşturmaktadır. 2021 yılında da
yaklaşık yüzde 25e geleceğe doğru mudur? Bu konularda
açık, şeffaf bir bilgilendirme maalesef mevcut değildir ve büyük
bir gizlilikle bence bu projeler devam etmektedir. Yüzde 70 doluluk
sağlanmaması durumunda Eksik kısmının
tamamlanacağı. sözünü de yapan şirkete devlet taahhüt
etmektedir. KDVden, Kamu İhale Kanunundan, damga vergisinden ve her
türlü sair harçtan muaf tutulan bu sağlık AVMlerini yapan
şirketlerin uluslararası kredilerine de tam hazine garantisi
verilmektedir. Siz hizmete bakın; maliyetlere bakmayın, nasıl
yapıldığına bakmayın, etik boyutlarını fazla
kurcalamayın." deme hakkına hiçbir sorumlunun sahip
olduğunu düşünmüyoruz. Dolayısıyla kamuoyunu düzgün bir
şekilde bilgilendirmek gerektiğini düşünmekteyiz.
AK PARTİ iktidarının şehir
hastanelerinde düşünemediği bir nokta vardır. İhalesini
verdiği 6 holdingden 1 tanesi battığı zaman
sağlık hizmeti verilen şehir hastanelerinin durumu ne
olacaktır? Kalkınma Bakanlığının raporuna göre,
bugüne kadar tamamlanan şehir hastaneleri için kira bedeli olarak yirmi
yılda 30,3 milyar dolar ödenecektir. Yapılması planlanan 32 tane
şehir hastanesi için 2050 yılına kadar toplamda kira bedeli
olarak 50 milyar doların üzerinde ödeme yapılacaktır. Bu da
devletimizi büyük bir borç yüküyle karşı karşıya
getirecektir. Şehir hastaneleri projeleri daha önce İngilterede
uygulanmış olup bugünkü sağlık sistemi aksaklıklarının
suçlusu olarak görülmektedir. Akademik çevrelerin uyarılarına
rağmen İngiltere sağlık sistemine çöküşü getiren bu
proje ülkemizde de başarısız olursa nasıl hesap
vereceksiniz?
Sayın milletvekilleri, bir başka önemli
sorun ise pabucu dama atılmış olan kamu hastaneleridir. Kamu
hastanelerine, şehir hastaneleri açılacak diye yatırım
yapılmamaktadır. Bunun en büyük sebebi ise şehir hastanelerine
verilen kotalardır. Kamu hastanelerinin tıbbi cihazları teknolojik
olarak geride bırakılarak hastalar şehir hastanelerine mahkûm
edilmektedir. Kamu hastanelerinde çalışanlar ve vatandaşlar bu
durumdan şikâyetçi oldukları kadar da mağdurdurlar. Örneğin
kamu hastanesi yönetimi ihtiyacı olan cihazı istediğinde Kapanacak
hastanenin cihazını göndereceğiz. diye cevap
almaktadırlar.
Kamu hastanelerinde bir de insan kaynakları
yönetimi problemi vardır. Bakanlığın yeni
yapılanmasında görev yapmak üzere 85 genel sekreter, 255 başkan
sözleşmeli olarak maaşa bağlandı. Kimileri sağlık
alanıyla ilgili hiç deneyimi olmayan yüksek maaşlı bu
yöneticilerin atamalarını perfüzyonistinden patoloğuna,
fizyoterapistinden paramediğine, 470 bin atama bekleyen sağlık
personeli ordusuna hangi yüzle anlatacaksınız?
Bir başka konu ise, kişi başına
hekime müracaat eden hasta sayısıdır. SGK verilerine göre 2010
yılında 276 milyon, 2017 yılında 519 milyon
sağlık hizmet sunucularına başvuru
yapılmıştır. Bu rakamlar doktorların
hastasının öyküsünü alacak kadar zaman bulamamasının bir
göstergesi midir yoksa?
Türkiye'deki toplam hastane yataklarının
bölgelere göre dağılımı da nüfusla orantılı
değildir, dengesizdir. Yine, verilen resmî rakamlara göre 10 bin
kişiye düşen yatak sayısının 2007de 25 iken, 2017de
27 şeklinde arttığı ancak bu artış
oranlarının gene de çok düşük seviyelerde olduğu
açıkça görülmektedir. Yani bu kadar Şehir hastaneleri
yapıyoruz. iddiasında bulunurken her 10 bin kişiye düşen
yatak sayısının maalesef yine de düşük oranlarda
kaldığı gözükmektedir.
Özellikle randevu sistemi doğru bir sistemdir
ama uygulamasındaki aksaklıklardan ve insanların randevu
alamamaktan şikâyetleri nedeniyle kendilerini acile
attıklarını bilmekteyiz. İnsanlar muayene olabilmek için
bir hafta önceden randevu alamıyor, nitelikli sağlık hizmetine
ulaşamadığı için acillere başvuruyor. Aslında,
acil olmamasına rağmen acillerde bu kadar yoğunlaşma,
sağlık emekçilerine ve hekime yönelik şiddette de çok önemli bir
rol oynamaktadır. Hatta aciliyeti olmayan hastalar gün içerisinde normal
muayeneye gitmeyip Daha hızlı muayene olurum. diye akşamı
bekleyip acil servislere başvurmaktadırlar. Bu da acil servislerde
yığılmalara yol açmaktadır. 2017 yılında acil
polikliniğine başvuru oranı Sağlık
Bakanlığı kurumlarında yüzde 29a ulaşmıştır.
600 milletvekiline sormak istiyorum: Hanginiz her
gün telefon almıyorsunuz? Hepiniz her gün, bence, bir hastaya muayene
randevusu almak için telefon alıyorsunuzdur. Yani ben yeni başlayan
bir milletvekiliyim, iki ay oldu şurada başlayalı; en az her gün
bir telefon aldığımı biliyorum Şu hastaneden randevu
alır mısınız? diye. Madem bu kadar büyük, güzel bir
randevu sistemi kurdunuz, neden her gün aranıp randevu almak için
milletvekillerine bulunduğumuz ilçelerden, illerden telefon gelmektedir
diye bir düşünmeye davet ediyorum.
Ekonomik krizin olduğu ülkemizde doksan iki
yıllık tarihî Sağlık Bakanlığı
binasını boşalttınız, 2,5 milyon TL artı KDV gibi
fahiş bir fiyatla yeni bir binaya taşındınız. Neden
böyle bir uygulama yaptınız ?
Sayın Bakan, ilaçta yerli ve millîden söz
ediyorsunuz ama ilaç fabrikalarını kim kapattı? AK PARTİ
Hükûmeti Bomontideki Sosyal Sigortalar Kurumu İlaç Fabrikasını
2005 yılında kapattı. Dönemin Sağlık Bakanı Recep
Akdağ kapatma kararını Bizim, ilaç fabrikamız olsun diye
bir niyetimiz yok. diye savundu. Aradan geçen on üç yıldan sonra,
yaşanan ilaç sıkıntısı ve yüksek fiyat sorununu çözmek
için yerli ilaç çağrısı yapıyorsunuz. Yerli ilaç üretimini
iktidarınız döneminde sonlandırdınız. Türkiyeyi bu
anlamda dışa bağımlı ithal ilaca mahkûm eden siz
değil misiniz?
Sayın milletvekilleri, bu noktada şunu
hatırlatalım: Son on beş yılda Türkiyede ithal-yerli ilaç
dengesinin ithal ilaçlar lehine bozulduğunu görmekteyiz. 2002de ülkemizde
yerli ilaç pazarının büyüklüğü yüzde 66 iken günümüzde yüzde
42ye kadar gerilemiştir. Günümüzde piyasada satılan her 4 ilaçtan 1
tanesi ithal ilaçtır.
Hasta katılım paylarından da
bahsetmek istiyorum. Hasta katılım paylarının, muayene
ücretlerinin eczanelerden tahsilinde hastalarımızın
mağduriyetleri iktidar tarafından devam ettirilmektedir. Sağlıkta
Dönüşüm Projesi öncesinde hastalardan ilaç katılım payı
emekliden yüzde 10, çalışandan yüzde 20 olarak
alınmaktaydı. İktidar Sağlığı parasız
hâle getirdik. demesine rağmen, günümüzde vatandaşlardan farklı
adlar altında ilaç katılım payı, muayene katılım
payı ve reçete katılım payı gibi maliyetlerin tahsil
edilmesi, işi eczacıların sırtına yükleyerek
eczacıları bir anlamda veznedara dönüştürmüştür.
İktidar kendi vatandaşına
sağlık alanında mağduriyetler yaşatırken
aynı mağduriyetleri, maalesef, Suriyeli mültecilere
yaşatmamaktadır. Göç İdaresinin ekim ayı verilerine göre
Türkiyede şu an 3 milyon 600 bin civarında Suriyeli mülteci
bulunmaktadır. Mültecilerin insan haklarını,
sağlıklarını korumak elbette görevimizdir fakat Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı 14 kalemde katılım payı öderken,
Suriyeli mültecilerin bu payı ödememesi insanlarımızın ve
sağlık çalışanlarının önemli bir kesimi
tarafından tepkilere yol açmaktadır.
Bütçe sunumunuzda Sağlıklı
beslenmeyle ilişkili hastalıkların önlenmesi
diye
başlayan cümleler var. Ekonomik krizin bu kadar derinleştiği bir
dönemde bir asgari ücretlinin ya da bir işsizin, bir yoksulun Hangi
parayla besleneceğiz? sorusuna daha ne kadar
kulağımızı tıkayacağız? Sosyal medyada
paylaşım rekorları kıran TBMM yemek fişlerinin
yarın vicdanlarımıza ağır gelen daha farklı
yakınma araçlarına dönüşmeyeceğini mi sanıyorsunuz?
Denetimini veterinerlerden alıp mühendislere
verdiğiniz ithal hayvanlardan da bahsetmek istiyorum. Hem eti yiyen
vatandaşı hem de yerli hayvan sahibi, tek derdi geçim olan çiftçimizi
ne hâle getirdiğinize hep beraber şahit olduk. Şarbon, kâbus
gibi her bir haneye korku salmadı mı? Üç beş zengin
mandıracıya verilen imtiyaza bir de devletin kurumunu aracı
ederek insanımızın sağlığına kastedilmesine
nasıl müsaade ettiniz? Sizler de aynı korkularla et yediğinizi
inkâr edebilir misiniz?
Sözlerimin sonunda, aile sağlık
merkezlerini konuşmak istiyorum. Birinci basamak sağlık hizmeti
olan aile hekimliğinin koruyucu hekimlik odaklı olması
gerekmektedir. Aile hekimlerinin sağlık sisteminin dolgu malzemesi
hâline dönüştürülmesi, işlevsiz ve değersiz
bırakılması sağlık maliyetlerini de
arttırmaktadır. Bugün, aile hekimleri performansa dayalı
sözleşmeli çalışmaya zorlanmakta, hasta baskısı ve
şiddetine maruz kalmaktadır. Birinci basamak sağlık
hizmetleri, kiralanmış derme çatma binalarda ve standartlardan uzak
bir şekilde görülmeye çalışılmaktadır.
Aile hekimlerinin, havuza girmek için hepatit
raporlarından ehliyet raporlarına kadar akla gelen hemen her konuda
rapor verme görevi vardır. Asıl işleri koruyucu hekimlik yapmak
yani hastalık ortaya çıkmadan önlemek olan aile hekimleri reçete
tekrarı, laboratuvar, poliklinik hizmetleriyle boğulmaktadır.
Hekimler ve personel ağır iş yükü altında ezilmektedir. Bir
aile hekimi düşünün; günde 100 hastaya bakıyor, kronik
hastalıkları, anaokulundan liseye kadar okul çocuklarını,
gebeleri, bebekleri takip ediyor; yetmiyor, annelere emzirme eğitimi
veriyor, pansuman yapıyor, kan alıyor, defin ruhsatı veriyor,
tahlillerin laboratuvara gönderilmesini kontrol ediyor, sonuçların
getirilmesi süreçlerini takip ediyor, başka kurum, fakülte ve hastanelerin
yaptığı araştırma ve anketlere yardımcı
oluyor, rahim ağzı kanseri taraması, bağırsak kanseri
taraması testleri yapıyor. Ehliyet mi alacaksın, işe mi
gireceksin, okula mı başladın, rapor mu gerekli; istikamet aile
hekimi. Bir aile hekimi tüm bu iş yoğunluğunun yanında
kirasını takip etmek, yanında çalışan personele
maaşını vermek, aile sağlık merkezinin bakımını,
temizliğini yapmak, yaptırmak zorunda kalmaktadır. Devlet
adına çalışıyor diğer kamu görevlisi statüsünde ama
stopaj ve çevre vergisi vermekle mükellef.
Aile hekiminin ve personelimizin izin mevzuatı
yok. Yıllardan beri izin kullanmayan aile hekimleri var. Doğum izni
sonrası ücretsiz izin hakkı aile hekimliğinde yok. On altı
haftalık doğum izninde yerine vekâlet edecek bir doktor bulursa
sıkıntı yok ama bulamazsa Bakanlık bir doktor gönderiyor ve
aile hekimi ücretinin yarısını vekâlet eden doktor alıyor.
Tüm bu yaşananlar hem sağlık
çalışanlarının hem toplumun aile hekimine olan ilgisini
azaltmaktadır. Aile hekimleri angaryadan, izin kullanamamaktan, kira
baskısından, performans baskısından ve şiddetten
yılmış, motivasyonunu kaybetmiş durumdadır. Biz
hekimlerin ve sağlık çalışanlarının güvenli
ortamlarda, şiddet görmeden, iş güvencesini de içeren, mesleki
bağımsızlığını koruyan, iyi hekimlik
değerlerine ve mesleki eğitime katkı sunan bir ortamda
çalışmamız en doğal hakkımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) Sağlık
hizmeti sağlamada kalite odaklı düşünmek ve davranmak gibi bir
niyetimiz var ise, vatandaşın aldığı hizmet
memnuniyetinin hekimin memnuniyetine doğrudan bağlı olduğu gerçeğini
görmezden gelemeyiz deyip hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına son söz Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğluna ait.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli üyeler, televizyon
ekranlarında bizi izlemekte olan büyük Türk milleti; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2019 Bütçe Kanunu Teklifinde Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün bütçesi hakkında
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Kurumun daha önceki bütçeleriyle
kıyaslandığında çok fazla fark olmadığı
görülmektedir. Bütçe açısından olumlu olarak gördüğüm
gelişme, önceleri yüzde 50 civarı geliri giderinden fazla olan kurumun
2019 yılında giderinin yüzde 115 fazlası gelir elde etmesinin
öngörülmesidir.
Bu vesileyle Sahil Güvenlik
Komutanlığı hakkında da birkaç söz söylemek istiyorum.
Ülkemiz 8.333 kilometre kıyı şeridine sahiptir. Sahil Güvenlik
Komutanlığımızın sorumluluk sahası yaklaşık
400 bin kilometrekare olarak toplam kara alanımızın
yarısına sahiptir. Karasal alanlarımızda güvenliği
sağlamak için görevlendirdiğimiz jandarma ve emniyet personelinin
sayısı yaklaşık 400 bindir. Yarısı kadar yüz
ölçümüne sahip olan denizlerimizin güvenliği ise 2 bini bilfiil denizde
görev yapan 4.500 personelle sağlanmaktadır. Sahillerimizde görev
yapan, yaklaşık 120 kilometre aralıkla 69 unsurumuz
bulunmaktadır. Ülkemiz coğrafi olarak hem uyuşturucu hem
kaçakçılık hem de insan ticaretinin geçiş
güzergâhındadır. Bu suç örgütleri bizim denizlerimizi
kullanmaktadır. Sahil Güvenlik Komutanlığının bu kadar
personelle ne kaçakçılığı ne ticareti ne de uyuşturucu
ticaretini engellemesi mümkün değildir. Nitekim, istatistiklere
bakıldığında karadan ele geçirilen uyuşturucu
miktarı tonla ifade edilirken denizlerden elde edilen, yakalanan
uyuşturucu miktarları gramlarla ifade edilmektedir. İnsan
kaçakçılığında ise genellikle kıyılardan ceset
toplanmasından başka bir işlem yapılmadığı
açıktır. 2019 bütçesine baktığımızda Hükûmetin bu
konuda herhangi bir gelişme kaydetmek istemediği, âdeta duruma sessiz
kalarak onayladığı izlenimi doğmaktadır. Hükûmetin
önceliği toplumsal tepkinin, protestoların önlenmesi amacıyla
polis ve jandarma sayısını artırmaktan öteye gitmemektedir.
Bütçenin geneli hakkındaki bazı
görüşlerimi aktarmak istiyorum. Hükûmetin Meclise sunmuş olduğu
2019 bütçesi 2002 yılından itibaren yürütülen AK PARTİ
iktidarlarının bir devamı niteliğindedir. Bütçenin geneline
baktığımızda, her yıl olduğu gibi yine çiftçi yok,
işçi yok, üretici, üretim, teknoloji, refah, emekli yok, adalet yok,
eğitim yok, sağlık hizmeti yok, kalkınma yok, soğuktan
donan askerlerimiz yok. Çalışan ve emekliler için öngörülen ise
sadece kemer sıkma ve sabır. Gelişmiş, ilerlemiş her
vatandaşımızın geleceğe ümitle bakacağı bir
bütçe için yine bir şey yapılmıyor. Bu Hükûmetin
uyguladığı politikaların bütçede de
yansımalarını görüyoruz. Ne yapıyor peki bu Hükûmet?
Bütçeden de anlaşılacağı gibi Hükûmetin önceliği seçim
endeksli bir politika izlemek. İktidarda kalabilmek için kendi
zenginliğini, kendi devletini, kendi medyasını yaratan Hükûmet
bütçenin rutin kamu hizmeti dışında tüm kaynağını
bu amaçla kullanmaya devam etmektedir. 2002 yılından beri izlenen
politikalarla üretimden uzaklaşan, betona dayalı büyüme
politikası güden iktidar, iç ve dış kaynağının
tükenmesi, küresel sermayenin ana vatanına geri dönmesi yüzünden eskisi
gibi bol kaynakla borçlanamamaktadır. Bu sebeple 2018 yılındaki
krizle yüzleşmek zorunda kaldık. Hükûmet her ne kadar bu krizin
faturasını yerli ve yabancı papazlara kesmeye çalışsa
da Türk insanı artık gerçekleri görüyor. 2018 yılındaki
kriz bize üretim politikalarına dönülmeden, araştırma,
geliştirme desteklenmeden, eğitimde ilk 20ye girmeden, tarafsız
bir yargı sistemi hayata geçirilmeden, işsizliğin, enflasyonun
ve faizlerin kalıcı olarak düşürülemeyeceğini,
kalıcı büyüme sağlanamayacağını
göstermiştir. Ülkemiz şu anda tam olarak orta gelir tuzağındadır.
Açıkçası orta gelir tuzağında da tutunmaya
çalışıyoruz, son krizle onu da kaybetme ihtimali olduğunu
görmüş olduk.
Bildiğiniz gibi Hükûmeti denetleme yetkisi
Sayıştaydadır. Her türlü baskıya rağmen
Sayıştayın millet adına ortaya koyduğu tablo durumun
ne kadar vahim olduğunu bir kere daha gözler önüne sermektedir. Üst düzey
idarecilerin gerek faaliyet raporları yayınlamayarak gerekse de
tespit edilen yolsuzluklarla ilgili hiçbir düzenleyici faaliyette bulunmayarak
çok rahat bir tavır sergilemeleri ve milleti temsil eden
milletvekillerinin sorularına bile cevap verme gereği duymamaları
devlet içindeki çürümüşlüğün en bariz göstergesidir. Ülkemizin
geldiği nokta maalesef şudur: Her türlü gücü elinde tutan bir tek
adam vardır, tüm kurumlar sadece ve sadece ona hesap verir, o ne derse o
olur, onu razı ederseniz kimse size dokunamaz, onu
kızdırırsanız hakkınızı hiçbir yerde
arayamazsınız.
Hükûmet tarafından hazırlanan bütçe sunum
konuşmalarına baktığımızdaysa şu tabloyla
karşılaşmaktayız: Kâr eden bütün yerleri sattınız
ama hırsınıza yetmedi, daha da fazlası lazım.
Doların bol olduğu zamanlarda çok ucuza ve çok miktarda
borçlandınız. Bu parayı üretime, yatırıma
harcamanız gerekirken fütursuzca betona gömdünüz. Milleti düşünmek
demek, yönetimin yaptığı gibi günübirlik çözümler üreterek
tüketimi artırmak, eğitim deyince beşiğe koyup sallamak
değil milletin gerçek ihtiyaçlarına, eğitimine,
işsizliğinin azaltılmasına kaynak ayırmaktır.
Ülkeye çakılan her çiviyi ya borçla ya alım garantisiyle ya da
işçilerden topladığınız İşsizlik Fonu
bütçesiyle yaptınız. 2017de deniz bitti, önümüzdeki seçimleri
kazanabilmeniz için yabancı sermaye temsilcileri size borç vermek için
ülkeyi ipotek etmenizi istedi, siz de Varlık Fonunu oluşturdunuz.
Halkın tansiyonunu düşürmek için benzin fiyatlarını bir
müddet düşürdünüz. Bayramlarda emeklilere biner lira harçlık
verdiniz. Bu icraatlarınızla 24 Haziran seçimini kazandınız
ancak oluşan bütçe açığını kapatabilmek için bedelli
askerlik ve imar barışını çıkarmak zorunda kaldınız.
Artık bütçeyi sürdürebilmeniz mümkün gözükmüyor
ama bırakıp da gitmek istemiyorsunuz. Önümüzdeki dönemde vergileri
artıracak, Türklerde de para kalmadı, artık birtakım
finansal enstrümanlarla dışarıdan para temin edeceksiniz. Ülkeyi
daha da borçlandıracaksınız. Başka ülkelerin ödedikleri
maliyetin 3 katına da mal olsa para bulmak için başka çareniz yok.
Bu düşüncelerle bütçemizin ülkemize
hayırlı olmasını diler, hepinize teşekkür ederim.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, böylece İYİ
PARTİ Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi grubu bulunmayan siyasi parti
mensuplarından Ankara Milletvekili, Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı Sayın Mustafa Desticiye söz veriyorum.
Buyurun Sayın Destici.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin, İçişleri, Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının
hizmetlerinin parayla ölçülemeyecek kadar mühim olduğuna, bütçenin
ülkemiz, milletimiz, devletimiz için hayırlara vesile olmasını
niyaz ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve yürütmenin şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisindeki temsilcileri;
hepinizi şahsım ve camiam adına saygıyla ve muhabbetle
selamlıyorum.
İçişleri, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve bunlara bağlı
kuruluşlarımızın bugün bütçeleri görüşülüyor.
Öncelikle hayırlı olmasını ve emeği geçenlere de
teşekkürü ifade etmek istiyorum.
Tabii, özellikle terörle mücadeledeki üstün gayret
ve başarılarından dolayı başta İçişleri
Bakanımız Sayın Süleyman Soylu olmak üzere tüm yetkililere ve
güvenlik güçlerimize şahsım ve camiam adına teşekkür
ediyorum, şehitlerimizi rahmetle anarken gazilerimize
şükranlarımı sunuyorum. Rabbim her daim güvenlik güçlerimizin
yâr ve yardımcısı olsun diyorum.
Tabii, bu arada özellikle İçişleri
Bakanlığımızın son dönemlerdeki asayiş,
uyuşturucuyla mücadele, yollar ve şehir girişlerindeki güvenlik
uygulamalarının da çok yerinde ve faydalı uygulamalar
olduğunu ifade ediyorum. Özellikle teröre yeltenenlerin korkulu
rüyası hâline gelindiğini de burada ifade etmek istiyorum.
Tabii, Sağlık
Bakanlığımızın, Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığımızın da yine gerçekten
başarılı olması hepimizin dileğidir çünkü Meclisin
kararı, milletimizin onayı ve Rabbimizin takdiriyle yeni
kurulmuş bir sistem ve şu anda da yeni oluşmuş bir Hükûmet
, yeni bakanlarımız ve ilk bütçeleri. Tabii, bizim burada
eksiklikleri, noksanlıkları ifade ederek, doğruları dile
getirerek başarı dilememiz ve hep birlikte yardımcı
olmamız lazım çünkü bu bakanlıklarımız başarılı
olduğunda milletimiz sağlıklı, mutlu ve daha güvende
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Teşekkür
ederim.
Tabii, özellikle aile Türk toplumunun en önemli
varlığıdır. Ailemiz ne kadar güçlü olursa ve aile
bireylerimiz, fertlerimiz ne kadar mutlu olursa, ne kadar müreffeh olursa
toplumumuz da milletimiz de o kadar mutlu ve müreffeh olur. Onun için burada
özellikle engelli vatandaşlarımıza dikkat çekmek istiyorum. Türkiyede
10 milyonun üzerinde engelli vatandaşımız var ve bu
vatandaşlarımızın hayatını
kolaylaştırmak için son dönemde atılmış önemli
adımlar var ama bu adımlara yeni adımların da eklenmesinin
bir zaruret olduğunu ifade etmek istiyorum çünkü sağlıklı
olan bizler de, her birimiz de engelli adayıyız. Bunun bilincinde
olarak engelli vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin
hayatını kolaylaştırmak adına atılacak
adımları da yine hep birlikte desteklemeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Teşekkür
ediyorum.
Yine, toplumumuzun refah payının
gelişmesi adına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımızın özellikle emekli
vatandaşlarımızın, yaşlı
vatandaşlarımızın, dul ve yetimlerimizin hayatlarını
rahat bir şekilde sürdürmeleri için yine, evet, birtakım gayretleri
var ama bunun üstüne yeni birtakım uygulamalar ve gayretlerin de
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Tabii, bu üç bakanlığımız da,
diğer bakanlıklarımız da önemlidir lakin bu üç
bakanlığımızın bütçelerini görüşüyoruz.
Bunların hizmetlerinin parayla ölçülemeyecek kadar büyük ve mühim
hizmetler olduğunu ifade ediyor ve bütçenin ülkemiz, milletimiz,
devletimiz için hayırlara vesile olmasını yüce Rabbimden niyaz
ediyor, hepinizi saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Başarılar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi şahıslar
adına söz talebi var.
Lehinde olmak üzere, Aksaray Milletvekili Cengiz
Aydoğdu
Buyurun Sayın Aydoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) Sayın
Başkan, yüce Meclisin kıymetli üyeleri; yeni dönemde
yaptığımız bütçe üzerine şahsım adına söz
aldım.
İçinden geldiğim ve mensubu
bulunduğum mesleğim hakkında yüce Meclisin hoşgörüsüne
sığınarak arz etmek istiyorum.
İçişleri Bakanlığı ve
münhasıran mülki idare müessesesinin idari yapımız içindeki yeri
-idari gelenek kolay oluşmuyor- halk nezdindeki meşruiyeti, otorite
kaynakları çok eski tarihî zamanlara dayanıyor ancak yakın
çağlara da intikal ediyor, modernizmin tahribatına rağmen hâlâ
ayakta duran birtakım kıymet hükümlerine, değerlere istinat
ediyor. Bu değerler yönetim erkinin toplumsal sahaya intikali
sırasında kıymetini bulan, kısmen irrasyonel ama idarenin
halka hizmet sunumu esnasında oldukça reel tesirleri görünen, asıl
önemlisi millet olmak için gereken hâletiruhiyenin inşasına da katkı
sunan değerlerdir. Artık modern Batı dünyası bile yeniden
şeref, haysiyet, dürüstlük, doğruluk, adalet, hakkaniyet,
açıklık, sadakat, güven, komşuluk, hemşehrilik,
vatanseverlik, fedakârlık, feragat, yardımlaşma gibi modernlik
öncesi ahlaki değerleri aramaktadır. İnsanlığın
yeniden, hem de en açık anlamıyla, en kadim anlamıyla
ahlakı aradığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Değişim, dönüşüm, reform veya ihtilal, ıslahat
zamanları milletleri inşa eden ve bir arada tutan kıymet
hükümlerine ve birim değerlerine, eskilerin tabiriyle
vahidikıyasilere dikkat kesilmemiz gereken zamanlardır. Ünlü
fütürolog, gelecek bilimci Drucker Fetret dönemlerinde, değişim
zamanlarında temellerden gözlerimizi ayırmayalım. diyor.
İdari yapımızın temel taşıdır, kıymetli
arkadaşlar, mülki idare amirliği. Halk nezdinde sahip olduğu
meşruiyet itibarıyla da hiç kuşkusuz demokratikleşmemizin
de yapı taşı mahiyetindedir. Bakanlıkla birlikte ama
Bakanlıktan ayrı, Bakanlıktan daha eski, kendine has bir
serüvenin içinden gelir. Mülki idare söz konusu olduğunda devlet
memurluğunun bazen devletliği, bazen memurluğu ön plana
çıkar, Türk idare sisteminin gözlerden kaçan dramı budur. Devletlik
ve memurluk arasındaki gerilim yani yönetmek ile hükmetmek, yönetmek ile
hizmet etmek arasındaki gerilim. Bu gerilimi halledebildiğimiz gün
idari maceramız yeni bir safhaya geçecektir
Tanzimatın Keçecizade Fuat Paşası
Hiçbir ıslahat, vasıflı memur yetiştirmenin yerini
tutamaz. diyordu. İnanın, Türkiye o günden beri memurunun
vasıfları üzerinde hiçbir zaman düşünme fırsatı
bulmadı hep telaşlı, hep bir şeylere yetiştirme
telaşıyla. Türkiye modernleşmesini buna rağmen
memurları eliyle tamamladı, bu vasıfları hakkında
düşünme fırsatı bulamadığımız aktörlerle.
Rahmetli Mümtaz Turhan Hocanın ifadesiyle Biz zoraki kültür
değişmelerimizi devlet ve memurlar eliyle tamamladık.
İdari gelenek kolay oluşmuyor dedik. Türkiyede mülki idare
amirliği kadar saygın ve meşru yeni bir idari bir aktörü yeniden
inşa etmeye kalkarsak inanın bu iş yıllar alır.
Sayın Bakanım, mülki idare
amirliğinin bu yeniden yapılanma sürecinde, idareyi yeniden inşa
ettiğimiz süreçte özlük haklarıyla beraber
Ancak buradan mülki idare amiri kardeşlerime de
sesleniyorum: Onların da Türkiyenin gidişatına uygun
kendilerini yeniden inşa etmesi idari geleneğimizi,
demokratikleşmemizi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemimizi yeni bir safhaya sokacaktır. Kaldı ki, dünyanın her
yerinde, tarihin her devrinde merkezî idarenin taşrada bir temsilcisine
daima ihtiyaç duyulur, her zaman merkez taşrada bir aktöre ihtiyaç duyar.
Başkentli idarelerin olmazsa olmaz şartıdır bu,
başkent ve vilayetler. Usul ve esasları farklılıklar
gösterse de idarenin merkezi ve taşrasıyla irtibatı hayati bir
zorunluluktur. Bu irtibatın kalitesi ülkedeki yönetimin kalitesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Aydoğdu.
CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) Bu kaliteyi
artıracak tanzim imkânlarının adına demokrasi diyoruz.
Sayın Bakanım, burada bir hususu da arz
etmek istiyorum: Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünü başka bir
bakanlığa verdik, idari bir zaruret olarak verdik ancak Mahalli
İdarelerin İçişlerine bakan veçhesinin mutlaka
geliştirilmesinin İçişleri Bakanlığının da
Mahallî İdarelerin de bir ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Bütçenin lehinde oy kullanacağımı
söylüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, şimdi, yürütme
adına sayın bakanlara söz vereceğim.
İlk olarak Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca.
Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi üç dakika.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Bütçe Kanunu
Teklifi kapsamında Sağlık Bakanlığının ve
bağlı kuruluşlarının 2019 yılı bütçesi ve
2017 yılı kesin hesabının görüşülmesi dolayısıyla
huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi şahsım ve
Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Sağlık
Bakanlığımızın bütçesi üzerinde söz alan, fikir beyan
eden, yapıcı eleştirileriyle çalışmalarımıza
yön veren iktidarıyla muhalefetiyle milletvekillerimiz Sayın Arife
Polat Düzgün, Sayın Recep Şeker, Sayın Mustafa Açıkgöz,
Sayın Selim Gültekin, Sayın Adnan Selçuk Mızraklı,
Sayın Semra Güzel, Sayın Habip Eksik, Sayın Burhanettin Bulut,
Sayın Gamze Taşcıer, Sayın Ali Şeker, Sayın
Muhittin Taşdoğan, Sayın Hayati Arkaz, Sayın Tuba Vural
Çokal ve Arslan Kabukçuoğluna teşekkürlerimizi sunarım. (AK
PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Anayasa'mızın 56ncı maddesine göre
sağlık, devletin dolaylı veya doğrudan sorumluluğunu
üstlendiği bir kamu hizmetidir. Sağlık Bakanlığı
olarak nihai vizyonumuz tüm toplum olarak sağlıklı hayat
tarzının benimsendiği, herkesin sağlık
hakkının korunduğu, ihtiyaç hâlinde herkesin vaktinde ve
kaliteli sağlık hizmetine kolayca erişebildiği bir
Türkiye'ye sahip olmaktır. Bunun kamu-üniversite ve özel sektör
ayrımı yapılmaksızın tüm ülke kaynaklarının
seferber edildiği, riskli grupları önceleyerek toplumun en ücra
köşesine ulaşabilen, tüm toplumu sağlıklı olmaya
teşvik eden, verimli, hakkaniyetli, sürdürülebilir, vatandaşımızın
alışkanlıkları, inançları ve beklentilerine saygı
göstererek onların ihtiyaçlarını karşılayan bir
sağlık sistemine sahip olarak başarılabileceğine
inanıyorum. Böyle bir sistem için gelişen toplum beklentilerini ve
yeni ortaya çıkan durumları başarıyla
karşılayacak sağlık insan gücünün en uygun sayıda ve
yüksek kalitede eğitilmesini sağlamalıyız.
Bugün ihtiyaç duyduğumuz sağlık
personeli değil, geleceğin sağlık teknolojilerini
ustalıkla kullanabilecek sağlık profesyonellerini
yetiştirmeliyiz. Meslek eğitiminde hedefimiz sadece kontenjan
değil, kaliteli eğitim olacaktır. Yine, insan gücü süreç ve
teknoloji verimliliğini ölçülebilir ve kıyaslanabilir hâle getirerek
performans yönetimiyle ilişkilendirilmiş bir hizmet modelini ortaya
koyacağız.
Toplumun yapı taşları olan bireylerin
ve sivil grupların sadece sağlık hizmeti tüketicileri
olmaları değil, sağlık avukatlığı yapma
bilincine ulaşmalarını sağlamak, sağlıklı
bir toplum yaratmanın ön şartıdır. Sağlıklı
bir gelecek için tütün, alkol, madde ve teknoloji dâhil her türlü
bağımlılığı ve kötüye kullanımı
engelleyeceğiz. Hızlı bir şekilde yaşlanan
toplumumuzda aile hekimlerimizden başlayarak etkin bir kronik
hastalık yönetimi sistemiyle insanlarımızın
sağlıklı yaşlanmasını temin etmek
zorundayız. Anne ölümü, bebek ölümü, bağışıklama ve
kronik hastalık yükü dâhil tüm temel sağlık göstergelerinde en
üst düzeye ulaşmak hedefimizdir.
Yeni açmaya başladığımız
şehir hastanelerini bir fırsata dönüştürüp üniversitelerimizle
birlikte sinerji oluşturacak bir modelle en modern teknoloji ve en uygun
mekânların en yüksek nitelikteki insan kaynağıyla birlikte
vatandaşımızın hizmetine sunulduğu bir döneme geçmek
istiyoruz. Oldukça düşük maliyetlerle vatandaş memnuniyetini yüksek
tutmayı başaran sağlık sistemimize yeni katacağımız
hizmet modeliyle ülkemizi sağlık turizmi üssü hâline getirmek zor
değildir. Sağlık alanında dijitalleşmeye hız
vererek vatandaşlarımızın sağlık hizmetinin her aşamasına
erişimini kolaylaştırmayı, doğru zamanda doğru
yerde hizmet almalarını sağlamayı ve karar destek
sistemleri yardımıyla kaynakların daha verimli
kullanılmasını hedefliyoruz. Aşı, ilaç ve tıbbi
cihaz teknolojisini olabildiğince yerelleştirip ülkemizin jeopolitik
durumu ve son dönemde bölgesinde kazandığı nüfuzu da göz önüne
alarak önemli bir ekonomik fırsat oluşturmak mümkündür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımızın ana misyonu, insan
merkezli yaklaşımla birey ve toplumun
sağlığını korumak ve geliştirmek olacaktır.
Sağlık Bakanlığının temel görevlerinden olan
koruyucu ve temel sağlık hizmetleri öncelik verdiğimiz
konuların başında gelmektedir. Koruyucu hizmetler her zaman
önceliğimiz olmuştur, koruyucu ve temel hizmetler için ayrılan
bütçe 2002-2018 döneminde 823 milyon liradan yaklaşık 14 milyar Türk
lirasına ulaşarak 17 kat artmıştır. 2019 için bu
konuda ayrılan bütçe miktarı 18 milyar 66 milyon Türk lirasına
çıkarılmaktadır.
Her anne ve çocuğumuz bizim en
kıymetlimizdir. Doğum öncesi anne adaylarımızı en az 1
kere kontrol oranımız yüzde 99a ulaşmıştır.
Artık, hastane doğumlarının tamamı bebek dostu
hastanelerde yapılmaktadır. Bebek başına izlem
sayısı, yılda 8,5la gelişmiş ülkeler seviyesindedir.
Erken teşhis ve tedaviyle kalıcı sakatlığın önüne
geçmek için, bebeklerimizde yaptığımız taramalarda
başarı oranımız yüzde 99 seviyesine kadar
ulaşmıştır. Ayrıca, ücretsiz demir ve ücretsiz D
vitamini desteğimiz devam etmektedir.
Bildiğiniz gibi, aşı, sadece
yapılan bireyin değil, toplumun bütününün ve gelecek nesillerin de
sağlığını korumak için en önemli araçtır.
Genişletilmiş Bağışıklama Programı
çerçevesinde, 12 ayrı hastalığa karşı en geniş
aşılama programı uygulayan ülkeler arasındayız. Nüfus
büyüklüğüne oranla aşılama başarısında dünya
lideriyiz. Aşılama konusunda yıllardır süregelen
ısrarlı politikamızı sürdürmede kararlıyız. Bu
çabaların neticesi olarak, dünyada anne ve bebek ölüm
hızını en hızlı düşüren ülkelerin
başında geliyoruz. Sezaryenin kadın ve bebek
sağlığını riske sokacak şekilde gereksiz yere
yapılmasını önleme çabamız devam etmektedir. Bu konuda kamu
hastanelerinde hedefimize ulaşmış durumdayız. Normal
doğumu teşvik etmek ve endikasyon dışı sezaryen
doğumları önlemek için, Doğum Eylem Planını
uygulamaya koyuyoruz.
Aile hekimlerimiz artık ailelerin bir
parçası oldular. Artık sadece doktorluk yapmıyor, ileri yaş
hastalıklarından korunmak için taramalar yapıyor, eğitimler
veriyorlar.
Birinci basamak sağlık hizmetlerinin
kuvvetlendirilmesi için, 24 binden fazla aile hekimi ve yine, aynı
sayıda aile sağlığı çalışanıyla ülke
genelinde hizmet vermekteyiz.
Bağışıklama ve anne çocuk
sağlığı hizmetlerinin yanında, artık aile
hekimlerimizin kronik hastalık yönetiminde de etkinliğini
artırıyoruz. Şiarımız, her zaman, her yerde, her
ortamda, her durumda sağlıklı hayattır. Yürütülen
farkındalık çalışmaları, kamu spotları,
teşvik programlarıyla hareketliliği artırmayı
hedefliyoruz. Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi obezite
ülkemizde de önemli bir sorun hâlini almıştır. Maalesef
çocuklarımızda da obezite sıklığı
artmaktadır. Yapılan araştırmalarda her 4 çocuğumuzdan
birinin fazla kilolu veya obez olduğu görülmektedir. Erişkin ve
çocukluk çağı obezitesiyle ilgili eylem planlarını
güncelleyerek Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat
Programını uygulamaya devam ediyoruz. Okul gıdası
logosuyla okullarda satışı yapılabilecek gıdaları
belirliyoruz.
Vatandaşlarımızın temiz hava
alma hakkını güvence altına almak görevimizdir. Tütünle
mücadelemizi hiç gevşetmeden sürdüreceğiz. 5 Aralıkta
yürürlüğe giren yasal düzenleme bu konuda elimizi çok güçlendirecek
uygulamalar içermektedir. Artık sigara paketleri tek tip olacak ve
üzerlerinde cazibeyi artırıcı herhangi bir unsur
bulunduramayacaktır. Sağlık, spor ve eğitim hizmeti veren
yerlerde sigara satışına da yasaklama getirilmiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca, sinema,
tiyatro hatta internet ortamında sigara reklamı anlamı
taşıyabilecek herhangi bir görüntünün bulunması da
yasaklanmıştır. Bu konudaki mücadelemizi destekleyen yüce
Meclisimize teşekkür ediyorum.
Hedefimiz yaşlılarımızın
sağlık talebini karşılamaktan öte, sağlıklı
yaşlanmayı temin etmektir. Kronik hastalıklarla akademik camia
ve sivil toplum örgütleriyle birlikte kararlılıkla mücadele ediyoruz.
Ortak eylem planlarımızı yaptık. 2025 yılına
kadar kalp ve damar hastalıkları, kanser, diyabet veya kronik
akciğer hastalıklarına bağlı 70 yaş altı
erken ölümlere yol açan sebepleri yüzde 25 azaltmayı hedefliyoruz. Kronik
hastalıkların önlenmesine yönelik yürüttüğümüz
başarılı çalışmaların Birleşmiş
Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşılması
için sağladığı olağanüstü katkılar sebebiyle,
bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler özel ödülüne layık
görüldük. Bu ödül Birleşmiş Milletler Genel Kurul
toplantısı esnasında Sayın Cumhurbaşkanımıza
takdim edildi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde kamu hastaneleri, özel hastaneler, üniversite
hastaneleri başta olmak üzere ilgili tüm paydaşlarla birlikte
nitelikli sağlık hizmeti sunulması için
çalışıyoruz. Poliklinik ve acil servislerin etkinliğinin
sağlanmasından nitelikli yatak sayısının
artırılmasına ve özellikli hizmet branşlarının
geliştirilmesine, acil servislerdeki yoğunluğun
azaltılmasından hasta ve çalışan memnuniyetinin
artırılmasına, sağlıkta
kullandığımız malzeme ve cihazların
yerlileştirilmesine kadar birçok alanda ülkemizin daha iyi bir noktaya
gelmesini hedefliyoruz.
Hastanelerimizde koğuş tipi odalardan
müstakil, tuvaleti ve banyosu olan, mahremiyete özen gösteren nitelikli odalara
geçiyoruz.
Sağlıkta Dönüşüm
Programının başında yüzde 6 olan nitelikli yatak
oranımızı bugün itibarıyla yüzde 70e çıkarmış
bulunmaktayız. Hedefimiz, 2023te tüm odalarımızın
nitelikli olmasıdır. Yoğun bakım yatak
sayısının artışı, kritik bakım gerektiren
hastaların bakım ve tedavisinde önemli bir sorunu çözmüştür.
Kritik bakım eksikliği sebebiyle ölüme terk edilen hasta hikâyeleri
artık ülkemizin gündeminden çıkmıştır.
Vatandaşlarımızın cepten
yaptıkları sağlık harcamaları yaklaşık yüzde
16 seviyesindedir. OECD ortalamasının yüzde 19 seviyesinde
olduğunu hatırlatırım. Bunu daha da azaltmak için gerekli
tedbirleri almaya devam edeceğiz.
Yatan hastalar için günübirlik dâhil kanser
ilaçlarının hastanelerimizce teminini zorunlu hâle getirdik.
Hastaların kemoterapi gibi yıpratıcı bir tedavi öncesinde
ilaç teminiyle uğraşmasını önledik. Bakanlık
merkezinden toplu alım yaparak fiyat avantajı sağladık. En
son, toplu alım yaparak önemli 2 kanser ilacında yüzde 71
oranında indirim sağladık. Döviz dalgalanmasının
olduğu bu dönemde bu sağlanmış oldu. Ayrıca, özel
sağlık kuruluşlarında kanser hastalarına
yapılacak ameliyatlarda ilave ücret alınmasını engelledik.
Yatağa bağımlı hastalara evde
tıbbi bakım hizmeti sunarak devletimizin şefkatli elini
uzatıyoruz. Evde sağlık hizmetleriyle 2012 yılından
bugüne kadar 1 milyon 200 bin kişiye hizmet sunduk. 2019 yılında
bu rakamı 1 milyon 350 bin kişiye ulaştırmayı
hedefliyoruz.
Hastane acil servislerini yeniden
yapılandırıyoruz. Acil servislere başvuruları azaltmak
için mesai dışı poliklinik hizmetleri
başlatılmıştır. Hasta yoğunluğu fazla olan
eğitim araştırma hastanelerimizde acil servis fiziki
mekânlarını yeniden düzenliyoruz. Ayrıca, sahada
çalışan sağlık personelimizin iş yükünü azaltmak ve
hastalarımıza daha kaliteli sağlık hizmeti vermek
adına önümüzdeki aylarda acil tıp teknikerliği, veri
hazırlama işletmenliği, ambulans şoförlüğü gibi alanlarda
6.500 kişilik atama yapıyoruz. 2019 yılında pratisyen
hekim, uzman hekim, diş hekimi ve eczacı olmak üzere toplam 25 bin
sağlık personelinin atamasını gerçekleştireceğiz.
27nci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk
yasama faaliyetlerinden biri, sağlık
çalışanlarının uzun süredir beklediği özlük
haklarıyla ilgili düzenleme oldu. Sayın milletvekillerimizin
destekleriyle hekim ve diş hekimlerinin emekli maaşlarında ek
ödeme, iyileştirme yapıldı. Tüm sağlık
çalışanlarımızın beklediği fiilî hizmet
zammı verilmiş oldu. Sağlık personelimizin bu
kazanımları için verdikleri desteklerinden dolayı sayın
milletvekillerimize ayrıca teşekkür ediyorum.
Şiddet, her yönüyle bir insanlık
ayıbıdır. Şiddet, görevi insana hizmet olan biz
sağlıkçılar için hiçbir şekilde duymak istemediğimiz
bir kavramdır. Sadece sağlıkçılara yönelik olarak
değil, bütün insanlar için kabul edilemez bir durumdur. Maalesef hemen her
gün şiddet olaylarının haberlerde yer alması hepimizi
üzmektedir. Sağlık çalışanları da ne yazık ki şiddet
mağdurları arasında fazlasıyla yer almaktadır. Bu
husus sadece bizim değil birçok ülkenin önemli bir sorunudur. Bunun için,
sadece Sağlık Bakanlığı olarak değil toplum
olarak şiddete karşı bir tutum geliştirmek zorunda
olduğumuza inanıyorum. Konuya sadece bir asayiş sorunu olarak
yaklaşmak ve çözümünü sadece bir noktada aramak netice vermeyecektir.
Bunun için çok yönlü bir yaklaşımla tedbirlerimizi artırmak
zorundayız.
Kapsamlı bir sağlıkta şiddeti
önleme eylem planı hazırlıyoruz. Bu kapsamda, hasta ve
sağlık personelinin buluştuğu fiziksel ortamların
rehabilitasyonu, sağlık personelinde yorgunluk ve bitkinliğe yol
açan aşırı iş yükünün azaltılması,
doktorlarımızın malpraktis ve tazminat tehdidinden
kurtarılması, vatandaşlarımızın sağlık
okuryazarlığının artırılması,
sağlık hizmeti verme ve hizmet alma kültürünün toplumsal
barış anlayışıyla geliştirilmesi, hasta-hekim
iletişimini geliştirici eylemlerin hayata geçirilmesi ve nihayet,
caydırıcı cezai yaptırımların uygulanması
gerekmektedir. Vatandaşlarımızın ve sağlık
çalışanlarının karşılıklı itimat ve
saygıya dayalı iletişimin sağlıklı
kurulabildiği ortamlarda bir araya gelmesini hedefliyoruz. Hasta ve sağlık
personeli olarak her iki tarafın da kendini güvende hissettiği bir
hizmet ortamının oluşturulmasını
sağlamalıyız. Meslektaşlarımızın güvenli bir
ortamda hizmet vermelerini sağlamak, şiddeti caydırmak ve
suçluların hak ettikleri biçimde cezalandırılmalarını
temin etmek kamunun sorumluluğudur. Yüce Meclisimizce kabul edilerek
yürürlüğe giren yeni yasal düzenlemeye göre, sağlık personeline
karşı şiddet uygulayanların, şikâyete gerek
kalmaksızın, doğrudan kolluk kuvvetlerince yakalanarak,
karakolda serbest bırakılmaksızın, adli işlemleri
tekemmül etmek üzere cumhuriyet savcılığına sevk edilmesi,
cumhuriyet başsavcılığınca dosyanın tekemmül
ettirilmesi, müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık
personelinin ifadesinin iş yerinde alınması yasal zorunluluk
hâline gelmiştir. Bu kanuni düzenlemenin sağlıkta şiddette
caydırıcılığa önemli oranda katkı vereceğine
inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, nüfusu yıllara
göre artış gören ülkemizde vatandaşlarımıza yerinde,
nitelikli sağlık hizmetinin verilmesi amacıyla yeni
sağlık tesislerinin eklenmesi, mevcut olanların yenilenmesi
kaçınılmaz bir gerekliliktir. Hastanelerimizin yaş
ortalaması kırk dokuz yılı bulmuşken yeni yapılan
yatırımlarla bu ortalama ancak on üç yıla
indirilebilmiştir. Ülkemizde 10 bin kişiye düşen hastane yatak
sayısı 28 iken, OECD ortalaması 47, Avrupa Birliği
ortalaması 50dir. Nüfusa göre yatak sayısında
gelişmiş ülkelerin düzeyine ulaşmak için çalışmaya
devam ediyoruz. 2019-2021 yılları arasında 19.782 yataklı
168 hastanemizi tamamlamayı hedefliyoruz. Önümüzdeki yıl 67 hastaneyi
daha hizmete alarak 6.480 nitelikli yatak kapasitesi daha kazandırmayı
hedefledik.
Kamu-özel ortaklığı projeleriyle
Türkiyede geleceğin hastanelerini vatandaşlarımızın
hizmetine sunmaya başladık. 2023 hedefine yürüyen güçlü Türkiyede
şehir hastanelerini sağlıkta gelinen ve hizmetin
alınabildiği son nokta olarak planlıyoruz. Amacımız,
bu hastanelere başvuran her hastanın sağlıkla ilgili
sorunlarının tamamını bir merkezde
sonuçlandırabilmesidir. Şehir hastanelerinin
kapılarını üniversitelerimize açarak buralarda mükemmeliyet
merkezleri kurmayı planlıyoruz. Şehir hastanelerimizin
üniversitelere açılması hem hizmet kalitesine hem de
üniversitelerimizin yeni bir açılım yapmasına fırsat
sağlayacaktır. Nitelikli insan kaynağına
altyapısı güçlü modern tesislerde görev yapma
fırsatının verilmesi, bu esnada belli teşvik modelleriyle desteklenmesi,
ileri eğitim ve beceri gerektiren özellikli tıbbi hizmetlerin
başarıyla verildiği mükemmeliyet merkezleri kurmamızı
kolaylaştıracaktır.
Ayrıca, Türkiyeyi sağlık turizminde
önemli bir marka hâline getirmek hedefinin en önemli yapı
taşlarından birisi 30 bin nitelikli yatağıyla şehir
hastaneleri olacaktır. Şu ana kadar Adana, Isparta, Mersin, Yozgat,
Kayseri, Elâzığ, Eskişehir ve Manisa şehir hastaneleri
hizmete girmiştir. Önümüzdeki günlerde 3.704 yataklı dünyanın
3üncü büyük hastaneler kompleksini Ankarada açmayı hedefliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu arada şehir
hastaneleriyle ilgili asılsız söylemlere cevaben bazı hususlara
değinmek istiyorum. Kamu-özel iş birliğiyle hastane inşa
süremiz çok kısalmış, ortalama sekiz on yıldan iki üç
yıla inmiş olmasının yanında, yatırım
yükünün uzun yıllara yayılması ve uzun süreli tüm bakım ve
onarım maliyetleri ile idame risklerinden kamunun
sıyrılması gibi avantajları bilinmektedir.
Kamuoyunda bazı platformlarda ve burada dile
getirildiği gibi, şehir hastanelerinde özellikle garanti konusu çok
konuşulan bir konu. Altını çizerek söylüyorum, hasta garantisi
verildiği iddiaları gerçek dışıdır. Ne acil
hizmetlerinde ne poliklinik muayenelerinde ne yatan hastada -yani yatak doluluk
oranında- ne de herhangi bir ameliyat sayısında herhangi bir
taahhüt ve garanti söz konusu değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Laboratuvar ve görüntüleme gibi miktara bağlı hizmet
alımları konusu da çarpıtılmaktadır. SUT
fiyatlarına göre önemli bir oranda indirim yapılması için belirlenen
eşik değerler sayesinde, laboratuvar ve görüntüleme hizmetleri
dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğimiz oranda ucuza temin
edilmektedir.
MURAT EMİR (Ankara) Sözleşmeleri
tartışacağız, çarpıtmayalım Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) -
Beni lütfen dinleyin, dediğimi anlarsınız.
Yüzde 70e kadar yüzde 40 indirim yapılmakta;
yüzde 70in üzerinde görüntüleme için yüzde 40, laboratuvarlar için ayrıca
yüzde 15 indirim yapılmakta. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kiralar çok
yüksek, kiralar.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) -
Şu an hepimizin şikâyet ettiği SUT fiyatları yani bunlarla
hizmet üretilemez dediğimiz fiyatlar hiçbir şekilde
değişikliğe uğramadan, aynı fiyatlar üzerinden indirim
yapılarak sağlanmakta yani MR 62 lirayla, bu indirim sayesinde 23
liraya kadar inebilmektedir, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hizmet
yoktur.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ne söylerseniz
tersi çıkıyor, bunun da tersi çıkar Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Başka bir konuyu özellikle söylüyorum: Ayrıca, bu, hizmet alımları
için yirmi beş yıl değil, bunun altını özellikle
çiziyorum; bu yüzde 70 dediğim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, tamamlayalım
lütfen.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Başkanım, bitmez bu.
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Bakan,
sözleşmeleri paylaşın, hep beraber tartışalım.
BAŞKAN Bitmez ama süre bitiyor.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Bakanlarım üç beş dakika versinler. Bu konu önemliydi biraz.
BAŞKAN Bir dakika içerisinde
toparlayalım lütfen.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Ayrıca, bu hizmet alımları yirmi beş yıl değil,
sadece beş yıl için geçerlidir; bunu lütfen unutmayın.
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Bakan,
sözleşmeleri kamuyla paylaşın.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) -
Yani Yozgat ve Isparta şehir hastanelerimiz üç yıl sonra, var olan
firmanın hiçbir ayrıcalığı olmadan, herkesin
katılabildiği bir ihale dönemiyle verilecektir; yirmi beş
yıl değil.
Ayrıca, şehir hastaneleri projesinde
hastanenin yapılacağı arazinin verildiği söylenmektedir,
yüklenici firmaya ücretsiz verildiği iddia edilmektedir; bu durum asla söz
konusu değildir. Yirmi beş yılın sonunda arsa ve bina tüm
takyidatlarından arınmış bir şekilde kamuya bırakılmaktadır
yani üst hakkı verilmektedir yani arsa bedelsiz verilmemektedir, arsa
bizimdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, tamamlayalım
lütfen.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Bir başka çok önemli konuyu söyleyeceğim: İddia edildiği
gibi kamu-özel iş birliğine yönelik, özelde şehir hastanelerine
yönelik ne Sağlık Bakanlığı ne Hazine ve Maliye
Bakanlığı hiçbir şekilde, hiçbir sözleşmeye borç
yüklenim anlaşması imzalamamıştır. Bir daha
söylüyorum
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hazine garantisi
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Asla yok, diyorum.
Hiçbir şekilde ne Hazine ve Maliye ne
Sağlık Bakanlığı, borç yüklenim anlaşması
imzalamamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sözleşmeyi niye açıklamıyorsunuz ?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Sözleşmeleri niye saklıyorsunuz Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Ayrıca, bu ihaleler şeffaf yapılmaktadır.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın
Bakan, sözleşmeleri niye saklıyorsunuz?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Sözleşmeler şeffaf.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Şeffaf. Nerede?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Şu an açık.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Gizli,
gizli!
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Ben size izah edeyim, beni dinleyin, izah edeyim. (CHP sıralarından
gürültüler)
Sözleşmeler nasıl yapılıyor,
Resmî Gazeteyi okuyabilirseniz bunu da anlarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, Genel Kurula hitap
edin.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Başkanım
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Bakın -tüm evreler- 4 evreden oluşmakta ihale. Öncelikle, ön
yeterlilik ihale ilanına çıkılmakta -hepinizin
okuyabileceği şekilde- firmaların ilk teklif vermesi, nihai
eşitlenmiş tekliflerin değerlendirilmesi ve açık
eksiltmeyle şeffaf bir şekilde yürütülmektedir ve bu ihaleye giren
firmalar da 3 tane değildir.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Niye
denetlenmiyor Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Bugüne kadar 17 tane olmuştur, 17 tane. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Niye
denetlenmedi bugüne kadar, İhale Kanununa tabiydi? İhale Kanununa
niye tabi değil, niye denetlenemiyor?
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Bakan, biz
nihai sözleşmeyi söylüyoruz, nihai imzalanan sözleşmeleri, ihale
şartnamesini söylemiyoruz.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Soru-cevap
başlamadı daha!
BAŞKAN Arkadaşlar, dinleyelim, lütfen.
Dinleyelim, Sayın Bakan açıklama yapıyor.
MURAT EMİR (Ankara) İmzalanan son
sözleşmeyi görmeden o sizin anlattıklarınız ortada
kalır.
BAŞKAN Sayın Emir
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Ben sadece
İnşaatı bilenler bilir, şehir
hastanelerinin -bize teslim edilen 8 hastaneden bahsediyorum bu rakamı iyi
analiz edebileceğinizi düşünüyorum- metrekaresinin bize maliyeti
4.855 liradır, bugünün güncel rakamı yani 895 dolar. 5 katı
dediğiniz maliyet nerede? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kira sonunda
ne kadar maliyeti, sözleşme bitiminde?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) 27 milyar
liralık iş yaptınız.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Sağlıkta tasarruf olmaz. En pahalı sağlık hizmeti,
kalitesiz olanı; bedeli en ağır sağlık hizmeti ise
erişilemeyenidir çünkü bedeli canla ödenir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, ne
yapacağız? Vermiyorlar.
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın Bakanım,
o sözleşmelerden siyasi parti gruplarına birer tane gönderebilir
misiniz?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Yerelleşme konusu var, sağlık turizmi konusu var,
Sağlık Market konusu var, var da var.
BAŞKAN Soru-cevapta onları
tamamlarsınız inşallah.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Peki, o zaman soru-cevapta tamamlayayım.
BAŞKAN Selamlayın, kapatalım.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 milyonu aşkın
sağlık çalışanımızın fedakâr
çalışmalarıyla bu başarılara imza attık ve daha
nicelerine atacağımıza inanıyoruz. Kendilerine
şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Üniversite
hastaneleri borç içinde. Üniversite hastanelerini nasıl
kurtaracaksınız Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi sonlandırırken
2019 yılı bütçemizin ve bu bütçeyle gerçekleştireceğimiz
çalışmaların hayırlara vesile olmasını diliyor,
yapacağınız katkılar için şimdiden teşekkürlerimi
sunuyor, sağlık dolu günler diliyorum. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bütçeden
bütçeye bakan görüyorlar, alkışlayacaklar, ne yapsınlar!
BAŞKAN Sayın Gürer, rahatsız
mı oluyorsun?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bütçeden
bütçeye görüyorlar.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bir
şey istirham edeceğim. Salonda bir uğultu var. Kürsüdeki hatibin
sesini yoruyoruz, sesini duyurabilmek için mecburen daha fazla yorulmak,
bağırmak zorunda kalıyor. Burada konuşacak olan
arkadaşlarımız konuşmaları mühimse lütfen kulislerde
konuşmalarını yapsınlar ama salonda böyle bir uğultu
doğmasına sebebiyet vermesinler.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) O tarafa bak,
1inci parti konuşuyor.
FATMA KURTULAN (Mersin) Başkanım,
muhalefet dinliyor, orası dinlemiyor.
BAŞKAN - Kimse kimseyi işaret etmesin,
herkes, konuşanlar herhâlde kendilerini biliyorlardır, ona göre
tedbir alsınlar, lütfen.
Sayın Altay, buyurunuz.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Sağlık Bakanı
Fahrettin Kocadan şehir hastanelerine yönelik gerek yapım gerekse
işletme sözleşmelerini yüce millet adına talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan, Sayın Bakana da teşekkür ederiz.
Bir kargaşa oluştu yani bizi izleyen
vatandaşlar bakımından da. Bizim sağlıkla ilgili
konuşan arkadaşlarımızın iddiaları var idi,
Sayın Bakan da Öyle değil, böyle. dedi. Şimdi millet hangisine
inanacak? İkisi de vatan evladı.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Millet
doğru olana inanacak.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Efendim, bir
müsaade edin.
Şimdi biz diyoruz ki: Parlamentoda 5 siyasi
grup var. Sayın Bakan, sizden rica ediyoruz. Bu gerek yapım gerek
işletme sözleşmelerinin birer nüshasını gruplara
gönderirseniz bizim arkadaşların iddiası yanlışsa ben
yarın ya da -ne zaman elimize gelirse- ertesi gün buradan
çıkarım, sizden özür dilerim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Başkanım, tutanaklarda var,
oradan alırsınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, tutanak
Sözleşme diyoruz biz, sözleşme.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Neyi
saklıyorsunuz?
MURAT EMİR (Ankara) Bizden
saklıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bakan,
biz yüce millet adına bu sözleşmelerin birer nüshasını talep
ediyoruz.
Arz ederim efendim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ne
yükümlülüğe girmişler?
MURAT EMİR (Ankara) Görmek istiyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ticari
sır deyip vermeyecekler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle şey
olur mu ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Sayın
Başkan
BAŞKAN Cevap mı vereceksiniz?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Evet.
MURAT EMİR (Ankara) Cevap verin ama
sözleşmeleri de verin Sayın Bakan.
BAŞKAN Buyurun.
32.-
Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın, Sağlık Bakanlığı
olarak hiçbir şekilde geri ödeme anlamında, borç yüklenimi
anlamında sözleşmeye imza atılmadığına
ilişkin açıklaması
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Bu konuyla
ilgili şu an bütçe rakamlarımızla bizim ne kadar kira
verdiğimiz ne kadar hizmet bedeli verdiğimiz çok net ortada, benim
dediklerim de ortada
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Sözleşme, sözleşme...
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA
Bunları ben çok net, basit, anlaşılır izah etmeye
çalıştım. Buna rağmen anlaşılmadık bir durum
varsa anlamıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Sayın
Bakan, sözleşme, sözleşme.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Ben,
Bakanlık olarak hiçbir şekilde geri ödeme anlamında, borç
yüklenimi anlamında sözleşmeye imza atılmamıştır
diyorum. Buna inanmıyorsanız ben ne diyeyim? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Değerli arkadaşlar
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Sözleşmeyi istiyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet,
sözleşmeyi bekliyoruz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Ben nerede
konuştuğumu biliyorum. Burası kutsal yüce Meclis. Burada
söylediğimin arkasındayım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Sözleşmenin arkasında değil misiniz? Anlaşılmadı.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
bağırmayalım
Tamam
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Burası
kutsalsa, sözleşmeyi bu kutsal mekâna sunacaksınız.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Sayın Sındır
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok.
MURAT EMİR (Ankara) Sözleşmeyi
istiyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sözleşmeyi
istiyoruz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Bu yüce
Meclise sözleşmeyi sunun Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın Sındır
Arkadaşlar
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi yürütme adına söz
sırası Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra
Zümrüt Selçukta.
Buyurun Sayın Selçuk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dört dakika Sayın Bakanım.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi
görüşmeleri kapsamında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımız ile bağlı ve ilgili
kuruluşlarımız tarafından gerçekleştirilen 2018
yılı faaliyetleri ve 2019 yılı hedefleri hakkında
konuşma yapmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hükûmetlerimiz döneminde aile, çalışma ve
sosyal hizmetler alanında büyük bir değişim ve dönüşüm
sürecini başarıyla gerçekleştirdik. Bugün millî gelirini sürekli
artıran, çalışan ve değer üreten bir Türkiye var. Tüm dünyaya
örnek teşkil eden bir sosyal devlet anlayışını
benimsemiş bir Türkiye var.
Güçlü Türkiye vizyonuyla
çıktığımız bu yolda Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı olarak ortak paydaların
birleşmesinden kaynaklanan sinerjiyle daha bütüncül ve daha sistemli
politik uygulamaların gerçekleşmesine imkân tanıyor, ülkemizi
2023, 2053, 2071 hedeflerimize daha hızlı ve daha etkin bir
şekilde ulaştırmayı açmıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlık olarak aile yapımızı koruyarak
toplumumuzu daha güçlü kılmak, çocuklarımız,
kadınlarımız, yaşlılarımız, engellilerimiz,
şehit yakınlarımız ve gazilerimiz başta olmak üzere
büyük ailemizi oluşturan tüm bireyleri güçlendirmek, koruyucu ve önleyici
hizmetlerimize öncelik vererek sosyal hizmetlerde çözüm odaklı destek
politikalarımızı yaygınlaştırmak, iş gücüne
katılımı ve istihdamı artırmak, çalışma
hayatının tüm paydaşlarca daha yenilikçi yaklaşımlarla
ele alınmasını sağlamak, mesleki gelişimin
teşvikiyle daha nitelikli bir iş gücü kaynağına
kavuşmak yeni vizyonumuzun temel taşlarını
oluşturmakta.
Çağımızın değişen
toplumsal yapıları göz önüne alındığında ailenin,
koruyucu ve yol gösterici rolünün ne kadar önemli bir görev icra ettiği
hepimizin malumu. Zira ancak aile değerlerimizi yaşatarak, inanç, kültür
ve medeniyetimizi gelecek nesillere aktarabilir, çocuklarımızın
ve gençlerimizin istikbalini güvence altına alabilir ve müreffeh bir
toplum inşa edebiliriz. Bu çerçevede ailelere ve toplumun tüm kesimlerine
yönelik sosyal hizmetlerimizi tek çatı altında toplayarak sosyal
hizmet merkezlerimiz aracılığıyla sunmaya devam ediyoruz.
2018 yılında 42 merkez daha açarak sosyal hizmet merkezi
sayımızı 316ya çıkardık. Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Fonu, vakıflarımız
aracılığıyla da bu hizmetlerimizi yurdumuzun dört bir
köşesine ulaştırıyoruz.
Aile Sosyal Destek Programımız -ASDEP-
ile sosyal politika uygulamalarında talepten ziyade ihtiyaçların
yerinde tespitini ve çözümünü içeren arz odaklı bir hizmet
anlayışına geçerek sosyal yardım ve hizmetlerde yeni bir
dönem başlattık. ASDEP görevlilerimiz ile bugüne kadar 1 milyonu
aşkın hanede yaklaşık 2,5 milyon
vatandaşımızla görüşme yaptık. Hem sosyal hizmet
merkezi sayımızı hem de ASDEP personel sayımızı
artırarak hizmetlerimizi daha da yaygınlaştırmaya ve ziyaret
edilen hane sayısını 2019 yılında
muhtarlarımızın da desteğini alarak 2 milyonun üstüne
çıkaracağız.
Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu
Bölgeleri başta olmak üzere ülkemizin birçok yerinde
kadınlarımızın psikososyal, mesleki ve kişisel yönden
gelişmelerine destek olmak üzere aile destek merkezlerimizi ADEM- açtık.
Aynı şekilde, Roman vatandaşlarımızın daha
yoğun olarak yaşadığı bölgeler başta olmak üzere
24 sosyal dayanışma merkezini hizmete açtık. SİROMA Projesi
kapsamında 4 bini aşkın kamu görevlimize sosyal içerme
eğitimi verdik. SİROMAdaki kazanımlarımızı
Bakanlığımızın kurumsal kapasitesi ve Roman Strateji
Belgesiyle uyumlu biçimde geliştirerek devam ettiriyoruz.
Değerli milletvekilleri, ailenin
güçlendirilmesine yönelik yürüttüğümüz önemli
çalışmalarından biri de eğitim ve farkındalık
çalışmaları. Gençlerimizi yuva kurmaya özendirmek, sorumluluk
duygusunu pekiştirmek amacıyla evlilik öncesi eğitim ile aile
eğitim programlarını başlattık. Bugüne kadar 934 bin
gencimize evlilik öncesi eğitim, 1,3 milyon vatandaşımıza
ise aile eğitimi verdik. Ayrıca aile bütünlüğünü korumak ve boşanmaları
azaltmak amacıyla da danışmanlık hizmetini sunmaya devam
ediyoruz. 2019 yılında da aile eğitimi ve
danışmanlığı hizmetlerimizi geliştirerek
yaygınlaştıracağız. Ayrıca yeni evlenecek
gençlerimize yönelik başlattığımız konut hesabı
ve çeyiz hesabı uygulamalarındaki azami devlet katkısı
miktarını da yükselttik. Aileye yönelik sağlıklı
politikalar oluşturmak, tehditlere karşı aile
yapımızı koruyarak tedbirler almak amacıyla Türkiye aile
yapısı araştırması, Türkiye üniversitesi gençliği
profil araştırması, Türkiye ergen profil
araştırması gibi birçok bilimsel araştırmayı da
sürdürmekteyiz. Ayrıca, 2019 yılında aileyi güçlendirmek ve
aileyi zayıflatan etmenleri ortadan kaldırmak için ilgili tüm
paydaşların iş birliğinde Aile Şûrasını
düzenleyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aileyi ve dolayısıyla toplumu olumsuz etkileyen bir
diğer konu da bağımlılık. Madde
bağımlılarının tedavi ve rehabilitasyon sonrası
topluma uyumunu sağlamak ve yeniden uyuşturucuya
başlamalarını önlemek amacıyla 15 sosyal uyum birimini
açtık. Bu mücadeleyi daha da etkinleştirerek sosyal il müdürlerimle
Yeşilay iş birliğinde yaygınlaştırmaya devam
ediyoruz.
Bakanlığımız göç, terör,
doğal afet ve acil durum sonucu aile ve toplum üzerinde oluşan
travmaların ortadan kaldırılması amacıyla psikososyal
destek hizmetleri de vermekte ve bugüne kadar 760 bin kişiye psikososyal
destek hizmeti verdik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geleceğimizin teminatı çocuklarımızın
hayata en iyi şekilde hazırlanması, sağlıklı
gelişimlerinin sağlanması en büyük önceliğimiz.
Çocukları kuruluş bakımına almadan önce aile odaklı
hizmetlere öncelik vererek çocuklarımızın ailelerinden
kopmamalarını sağlıyoruz. Bugün Sosyal ve Ekonomik Destek
Programıyla 121 bin çocuğumuzu kendi aileleri yanında destekliyoruz.
2019 yılında devlet korumasındaki çocuklarımız için
Çocuk Destek, Gelişim ve Eğitim Programını (ÇODEP)
başlatacağımızı da burada ifade etmek isterim.
Çocuklarımızın sıcak bir yuvada büyümeleri için 23 bini
aşkın çocuğumuzu evlat edindirme ve koruyucu aile
modellerimizden faydalandırdık. Aile yanında bakımı
mümkün olmayan çocuklarımız ise kuruluş bakımına
alınıyor. Rehabilitasyona ihtiyaç duyan 1.557 çocuğumuza da
ihtisaslaşmış çocuk destek merkezlerinde hizmet
sunmaktayız.
Değerli milletvekilleri,
Bakanlığımız çocuk işçilere ilişkin aktif
mücadelesine temel olan Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal
Programı kapsamında Çocuk işçiliğine hayır diyoruz.
Malumunuz 2018 yılı, Çocuk İşçiliği ile Mücadele
Yılı ilan edildi. 20 Kasım 2018de gerçekleştirdiğimiz
19uncu Ulusal Çocuk Forumunun deklarasyon önerisiyle çocuk
işçiliğiyle mücadeleyi, Sayın Emine Erdoğan
Hanımefendi himayesinde, 81 ilimizin gönül elçileri
aracılığıyla sürdüreceğiz. Sokakta
çalıştırılan çocuklarımız için 130 mobil ekip
kurduk. Alan çalışmalarında 11.760 çocuğumuza müdahale
ettik. Çocuklarımızın dijital ve sosyal medya
ortamlarının olumsuz etkilerinden korunması amacıyla
Ekranla Değil, Akranla Büyüsün Çocuklar farkındalık
kampanyasını başlatarak 94 bin çocuğumuza ve 13 bin ailemize
ulaştık. Ayrıca, Bakanlığımızın Sosyal
Medya Çalışma Grubu, sosyal medyada ve dijital ortamlarda
çocuklarımızı etkileyebilecek riskleri tespit ederek önleyici
çalışmalarda da bulunmakta.
Devlet korumasında yetişmiş
evlatlarımızın çalışma hayatına katılımlarını
da destekliyoruz ve bugüne değin 45 bini aşkın gencimizi kamu
kurumlarında istihdam ettik. Bu ay içinde 3.274 gencimizin daha atama
kurasının yapılacağı müjdesini de vermek isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; medeniyetimizin, aile yapımızın öznesi
kadınlarımızın toplumsal statüsünün yükseltilmesine büyük
önem veriyoruz çünkü biliyoruz ki ancak kadın güçlü olursa aile de toplum
da güçlü olur. Bu anlayışla şartlı nakit transferi,
kız yurtlarının yapımı ve farkındalık
çalışmalarıyla kız çocuklarımızın
eğitimine katkı sağladık. Saygıdeğer
Hanımefendi Emine Erdoğanın himayesinde yürütülen Haydi
Kızlar Okula kampanyasıyla yüzde 79,9 olan kadınlarda
okuryazarlık oranını yüzde 94,1e yükselttik.
Yine, biliyoruz ki kadınlarımız
eğitim seviyeleri arttıkça karar alma mekanizmalarında daha
fazla yer almakta ve ülkemizin geleceğinde söz sahibi olmaktalar. Bunun en
güzel yansımasını işte burada, 2002de yüzde 4,4 olan
kadın milletvekili oranını 2018 yılında yüzde 17,45e
yükselten bu Gazi Meclisimizde görmekteyiz.
Toplumsal farkındalığın
artması, uyguladığımız teşvik
politikalarının karşılık bulması neticesinde
kadınların iş gücüne katılımında ve istihdamında
da önemli mesafeler katettik. Bugün kadın iş gücüne katılım
oranında yüzde 34,9; kadın istihdam oranında ise yüzde 29,7
seviyesini yakaladık. Son on yılda kadın
istihdamımızı 3,4 milyon artırarak 9,1 milyona
ulaştık.
Kadınlarımızın çalışma
hayatına katılımını desteklemek amacıyla
kadın kooperatiflerini güçlendirmeyi önemsiyoruz. Bu kapsamda, Bakanlığımız
koordinasyonunda Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ticaret
Bakanlığıyla birlikte Kadın Kooperatiflerinin
Güçlendirilmesi İşbirliği Protokolünü yürürlüğe koyduk.
Kadınlarımız çalışma hayatında yer alırken
çocuklarını ve ailelerini ihmal etme endişesi
yaşamasınlar diye doğum yardımı, doğum izninde
yapılan düzenlemeler, kreş desteği, sigorta prim destekleri,
yarı zamanlı çalışma imkânı gibi birçok
kolaylaştırıcı imkânla buluşturuyoruz. Yarım
çalışma ödeneği uygulamasını da
başarılı bir şekilde devam ettiriyoruz. İşte Anne
Projesiyle kadınlarımızı istihdam garantili mesleki
eğitim kurslarına ve işbaşı eğitim
programlarına yönlendiriyoruz. Kadınlarımızın herhangi
bir iş yerinde istihdamı kadar girişimci olarak kendi
işinin sahibi olmalarını da önemsiyoruz. İŞKUR
vasıtasıyla bugüne kadar verdiğimiz girişimcilik
eğitimi katılımcılarının yarısını
kadınlarımız oluşturmakta. 2019 yılında da
kadın girişimciliğinin e-ticaret yoluyla desteklenmesi projesini
gerçekleştirerek daha fazla kadın girişimcimize
ulaşmayı hedefliyoruz.
Değerli milletvekilleri, kadının
sosyal hayata katılımının, kendini geliştirmesinin
önündeki en önemli engellerden biri de şiddet. Şiddeti, kime
uygulanırsa uygulansın, Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın ifadeleriyle, insanlık suçu olarak
görüyor ve mücadelemizi sıfır tolerans ilkesiyle en üst seviyede
sürdürüyoruz. Bu anlayışla, şiddetle mücadeleye yönelik hukuki,
sosyal ve ekonomik tedbirleri hayata geçirdik ve yasal altyapıyı güçlendirdik.
Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında, 71 bin polisimize,
65 bin sağlık personelimize, 48 bin din görevlimize eğitim
verdik. Ayrıca bu yıl 32 bin kamu personelimize de ulaştık.
Millî Savunma Bakanlığımızla eylülde başlayan iş
birliğimiz çerçevesinde, bedelli askerlik yapan 45 bin kişiye Aile
İçi ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele konulu seminerler
verdik.
Değerli milletvekilleri, kadın
mağduriyetlerini önlemek için hizmet birimlerimizi çeşitlendiriyor,
yeni uygulamalarla kalite ve standartlarımızı yükseltiyoruz.
Koruyucu, önleyici hizmetler kapsamında, 79 ilimizdeki şiddet önleme
ve izleme merkezleri aracılığıyla 342 bin
vatandaşımıza hizmet verdik. Bugün, yerel yönetimler, STKler ve
diğer kamu kurumlarıyla birlikte kadına yönelik şiddetle
mücadelede yatılı kurumsal hizmet birimleri olan 144 kadın
konukevimiz bulunmakta. Şiddetle mücadelede kurumlar arası iş
birliği ve politikalar geliştirmek üzere
Bakanlığımız ile Adalet Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı arasındaki veri entegrasyonunu
tamamladık. Şiddete karşı mücadelede tam bir dayanışma
içerisinde birlikte hareket etmeye, eğitim ve farkındalık
çalışmalarını yaygınlaştırmaya devam
edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; engelli bireylerin eğitimden istihdama hayatın her
alanında fırsat eşitliğine kavuşması için önemli
adımlar attık. Engelli vatandaşlarımız için
erişilebilirliği en temel insani hak olarak görüyor, sosyal hayata
katılımlarını sağlamak üzere fiziki
şartlarını iyileştirmeye devam ediyoruz. Bakanlık
olarak erişilebilirlik destek projeleri kapsamında birçok kamu
binasını erişilebilir hâle getirdik. Son sekiz yılda
yükümlülüğü bulunan kurumlarımızda 10 bin personelin
eğitimlerini tamamladık. Her birey çalışma hayatında
yer alabilir. anlayışıyla engelli kardeşlerimizin mesleki
anlamda gelişimine ve istihdamına özel önem veriyoruz. Son on
altı yılda yaklaşık 42 bin engelli kardeşimiz mesleki
eğitim kurslarımızdan faydalandı, 382 bin engelli
vatandaşımızın ise istihdamını sağladık.
2002de kamu kurumlarında 5.777 engelli memur istihdam edilirken bugün bu
rakamı yaklaşık 10 kat artırarak 54 bine
ulaştırdık. 24 aralık tarihinde de inşallah 2.500
engelli kardeşimizin daha atama kurasını
yapacağımızın müjdesini vermek isterim. Destekli istihdam
yönteminin uygulama modeli olan iş koçluğu sistemi esas alınarak
yürütülen İşe katıl, hayata atıl. projesiyle de engelli
bireylerin sürdürülebilir istihdamını destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Bakanlığımıza bağlı merkezler ve
yetkilendirdiğimiz özel bakım merkezlerinde yatılı ve
gündüzlü bakım hizmet modelleri sunmayı sürdürüyoruz. Bu kapsamda,
317 bakım merkezimizde 23 bin engelli bireye yatılı bakım
hizmeti sunmaktayız.
Yaşam koşullarının
iyileşmesi, sağlık imkânlarının erişiminin
kolaylaşması, aktif yaşlanma konusundaki bilincin artması
sonucu hem dünyada hem ülkemizde ortalama yaşam sürelerinin
uzadığını görmekteyiz. Ülkemizde doğuşta beklenen
ortalama yaşam süresi 2000de 70 iken şu anda ortalama 78 yıl.
Bugün dünya nüfusunun yüzde 8,7si 65 yaş üstünde. Ülkemizde ise
yaşlı nüfus oranı 2002 yılında yüzde 7,5 iken 2018
yılında yüzde 8,7ye yükseldi. Bu oranın 2023 yılında
yüzde 10un üzerine ve 2040 yılında yüzde 16,3e ve 2060
yılında ise yüzde 22,6ya ulaşacağı öngörülmekte.
Dolayısıyla ülke olarak öncelikle, Sayın
Cumhurbaşkanımızın vurguladığı gibi,
doğum oranlarını artırarak nüfusumuzun
yaşlanmasını önlemeliyiz. Aynı zamanda,
yaşlılık evresindeki vatandaşlarımızın daha
sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmeleri için yenilikçi sosyal
politikalar ve hizmet politikaları geliştirmek durumundayız.
İşte bu saikle kuşaklar arası
dayanışmayı ve büyüklerimize karşı toplumsal
duyarlılığı artırmak amacıyla 2019 senesi
Yaşlı Yılı ilan edildi. Sayın
Cumhurbaşkanımızın himayesinde düzenleyeceğimiz
Yaşlılık Şûrasında da yaşlılık
vizyonumuzu açıklayacağız.
146sı Bakanlığımıza,
250si diğer kurum ve kuruluşlara ait toplam 396 huzurevi,
yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezinde de
yaşlılarımıza hizmet sunmaktayız. Ayrıca, 65
yaş üstü yaşlılarımıza, kendi ev ortamlarında
evde bakım ve sosyal hizmet uygulamalarıyla
yaşamlarını daha da kolaylaştıran Yaşlı
Destek Programıyla, ihtiyacı olan tüm
yaşlılarımıza ulaşmayı hedefliyoruz.
Çalışıp üreterek ülkemize değer
katan, bugünlerimizi borçlu olduğumuz emeklilerimizin de daima
yanında olduk ve olmaya devam ediyoruz. Hükûmetimiz emekli ikramiyesi,
bayram ikramiyeleri ve promosyon gibi birçok sosyal ve ekonomik desteği
hayata geçirerek emekli vatandaşlarımıza yönelik ciddi mali
katkılar sunmakta.
Hükûmet olarak ayrıca,
vatanımızın bütünlüğü ve milletimizin
bağımsızlığı için canlarını feda eden
şehitlerimizin bizlere emanet bıraktığı ailelerinin ve
gazilerimizin her daim yanındayız. Zira biz şehit
yakınlarımızı, gazilerimizi ve gazi
yakınlarımızı kendi ailemiz olarak görüyor,
yaptığımız ziyaretler ve buluşmalarla
bağlarımızı kuvvetlendiriyor ve şehitlerimizin aziz
hatırasını her yerde yaşatmaya devam ediyoruz.
Bildiğiniz gibi, şehit
yakınlarımızın 1 olan istihdam hakkını 2ye
çıkardık, gazilerimize istihdam hakkı tanıdık.
Bakanlığımızca bugüne kadar şehit yakını,
gazi ve gazi yakınlarından 24.144 kişinin istihdamını
gerçekleştirdik. Ayrıca eğitim desteği, faizsiz konut
kredisi desteği, ücretsiz seyahat hakkı, ÖTV muafiyeti gibi birçok
alanda sosyal ve ekonomik destek vermeye devam ediyoruz.
Bu vesileyle aziz şehitlerimizi bir kez daha
rahmetle, minnetle yâd ediyor, kahraman gazilerimize
şükranlarımızı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. perspektifiyle sosyal hizmetleri,
sosyal yardımları ve sosyal güvenliği içeren sosyal koruma
ağımızdan toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları
oranında faydalanmasını sağlayarak tüm dünyaya örnek
teşkil edecek bir sosyal devlet anlayışını
sürdürmekteyiz. Son on altı yılda ekonomik büyümeyle elde
ettiğimiz kaynakları vatandaşlarımıza aktararak sosyal
adaleti sağlama ve yoksullukla mücadele alanında büyük bir
dönüşüm gerçekleştirdik. Türkiye, Dünya Bankası tarafından
yayınlanan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri adlı
çalışmasına göre dünyada yoksulluk oranlarını en fazla
azaltan ülke oldu. Elbette bu başarıyı on altı
yıllık süreçte yardım kuyruklarına son veren, insan
odaklı uyguladığımız sosyal politikalar sayesinde elde
ettik. Bu dönemde vatandaşlarımıza yaklaşık 283 milyar
lira tutarında sosyal yardım yaptık. Hazırlanan Birinci 100
Günlük İcraat Programı kapsamında da çoklu doğum
yardımı ile cihaza bağlı olarak yaşamlarını
sürdüren hastalarımıza yönelik Elektrik Desteği
Programımızı 12 Kasım itibarıyla hayata geçirerek
uyguladığımız sosyal yardım program
sayısını 42ye yükselttik. (AK PARTİ ve Komisyon
sıralarından alkışlar) Yine, bu dönemde sosyal yardım
ve istihdam ilişkisini güçlendirerek sosyal yardım alan
çalışabilir durumdaki 223 bin vatandaşımızın 2018
yılında İŞKURa yönlendirilmesini ve
istihdamlarının teşvik edilmesini sağladık. Düzenli
sosyal yardımlardan faydalanırken istihdam edilen kişilerin
işveren sigorta prim ödemelerini 2019 yılında da
sürdüreceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2007 yılında iş gücüne 22,2 milyon kişi
katılırken 2018 yılında bu rakam 33 milyona
ulaştı. İş gücüne katılım oranlarına baktığımızda
da yüzde 44,3ten 10 puan artarak yüzde 54,3e yükseldiğini görmekteyiz.
Böylelikle OECD ülkeleri arasında iş gücüne katılımı
en fazla artıran ülke olduk. Dünya genelinde istihdamda ciddi daralmalar
yaşanırken son on altı yılda istihdamı 20,2 milyondan
29,3 milyon kişiye çıkarttık.
Sayın milletvekilleri, geleceğimizin
teminatı gençlerimizi meslek seçimi ve kariyer yolculuğunda
desteklemeye devam ediyor ve istihdamlarına özel önem veriyoruz. 2018
yılında 18 ila 29 yaş aralığındaki gençlerin ilk
defa BAĞ-KUR kapsamına girmesi hâlinde primlerinin devlet
tarafından karşılanmasını sağladık.
İşe İlk Adım Projemizle işbaşı eğitim
programına katılan gençlerimizin iki yıla kadar istihdamda
kalmalarını sağlayacağız. Meslekî Eğitim ve
Beceri Geliştirme İşbirliği Protokolümüz MEGİPle de
meslekî beceri eğitim programları düzenleyerek kamu-özel sektör
iş birliğini artırıyoruz. Gençlerimizin eğitimden
iş yaşamına geçişini de hızlandırmaktayız. Çırak
ve aday çıraklığıyla işletmelerde mesleki eğitim
gören, staj ve tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere
ücret desteği sağlıyor, eğitim-iş hayatı
arasındaki ilişkileri güçlendiriyoruz. Bu desteğimizi de 2021
yılı sonuna kadar uzattık. Üniversite öğrencilerimizin
çalışma hayatıyla tanışmasını,
çalışma disiplini kazanmasını ve sosyal izdüşüm
becerilerinin gelişmesini sağlamak amacıyla
hazırladığımız Sosyal Çalışma
Programını 2019 yazından itibaren uygulamaya
başlayacağımızın müjdesini de burada gençlerimize
vermek isterim.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetlerimiz
döneminde iş gücü piyasa politikalarının kapsamını
genişleterek sunduğumuz hizmetlerin niteliğini ve
niceliğini artırdık. 2002 yılında sadece 24 bin
kişi olan özel sektörde işe yerleştirme sayısını
2018de tarihî bir rekorla 1 milyon 100 bin kişiye yükselttik.
İstihdamın sürdürülebilir olması için iş gücümüzün
niteliğinin artırılması, çağın gerektirdiği
mesleki donanımlara ulaşması için elzem. Bu anlamda,
işverenlerimizin iş gücü ihtiyaçlarını ve bu iş
gücünde aradıkları nitelikleri tespit etmek amacıyla
İŞKUR aracılığıyla iş gücü piyasası
araştırmalarını gerçekleştiriyoruz. Bu
araştırmalarımızın sonuçlarına göre iş
gücümüzün, bugünümüzün ve yarınımızın
koşullarının yetiştirilmesine yönelik mesleki eğitim
kursları düzenliyoruz. Bugüne değin, düzenlediğimiz kurs ve
programlardan 3 milyonu aşkın kişi yararlandı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Emeklilikte
yaşa takılanları, taşeronu hiç konuşmadı, bir
süre verin de anlatsın, bilelim.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK (Devamla) 2019 yılında da en az 500 bin
kişinin kurs ve programlardan yararlanmasını
sağlıyoruz. Pasif istihdam programlarımız
aracılığıyla da işini kaybedenlere, konjonktürel
olaylardan etkilenen işverenlerimiz ve işçilerimize, çeşitli
nedenlerle ödeme güçlüğüne düşen işverenden ücret alacağı
bulunan çalışanlarımıza destek vermekteyiz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Taşeronlar
sizi televizyondan izleyip mesaj atıyorlar. 4 Aralık
mağdurları, kamudaki bu şoförler
BAŞKAN Soru cevap başlamadı
Sayın Gürer.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI
ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK (Devamla) 2018 yılında
attığımız reform niteliğindeki adımla alt
işveren kapsamında çalışan işçilerimizi kadroya
aldık. Asgari ücret 2002 yılında 184 liradan, 2018
yılında 1.603 liraya çıkarak son on altı yılda reel
olarak yüzde 102,6, nominal olarak yüzde 770 oranında arttı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şu
EYTlilerimizin sorularını Bakan açıklasın.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK (Devamla) Bu sene 6 Aralıkta
başladığımız 2019 yılı Asgari Ücret Tespit
Komisyonu çalışmalarımızı da -çalışma
barışına olumlu katkıda bulunacak
-
ALİ ŞEKER (İstanbul) EYTliler
soruyor, EYTliler.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK (Devamla)
ülkemizin koşullarına,
işçilerimizin ve işverenlerimizin taleplerine uygun bir seviyede
asgari ücretin tespit edilmesi için sosyal taraflarla istişareyle
yürütmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sürdürülebilir ve ulaşılabilir bir sosyal güvenlik
sistemini hedeflemekteyiz. Sosyal Güvenlik Kurumunun gelirlerinin giderlerini
karşılama oranına baktığımızda, 2002
yılında bu oranın yüzde 71,5 iken bugün yüzde 93,6ya kadar
yükselmesi bu hedef doğrultusunda olumlu bir trende kavuştuğumuzu
göstermekte.
Bizim için diğer önemli bir gösterge ise sigortalı
sayılarımızdaki artışlar. Toplam aktif sigortalı
sayısı 2009 yılında 15 milyon iken, 2018 yılında
22,5 milyona, toplam pasif sigortalı sayımız ise dosya
bazında 2009 yılında 8,5 milyon iken 2018 yılında 11
milyon 750 bine yükselmiştir.
Sosyal güvenlik hizmetlerimizin
ulaşılabilirliğini artırmak için de hizmetlerimizi e-Devlet
platformuna aktararak vatandaşlarımızın ayağına
götürüyoruz. 2018 yılında yaptığımız çalışmalarla
hizmetlerimizden 128ini e-Devlet üzerinden gerçekleştiriyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, asgari ücret ne olacak? On yedi saniye kaldı, bunları anlat
bize ya.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK (Devamla) Ayrıca, 2019 yılında
ikinci 100 Günlük Eylem Planımız çerçevesinde, kolay belge, kolay hizmet
elektronik uygulamasını hayata geçirerek kolay işveren
uygulamasını apartman ve iş hanı görevlilerini kapsayacak
şekilde genişletiyoruz. Askerlik ve doğum
borçlanmasını da e-Devlete taşıyacağız.
Sayın milletvekilleri, sigorta prim
borçlarını yapılandırma imkânı getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Yarım
saat daha verelim, anca asgari ücrete geliriz Sayın Başkan.
Yarım saat daha verelim Sayın Bakana.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Bakanım.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK (Devamla) Ayrıca, bu yıl
başlattığımız yeni nesil teşvik
uygulamasıyla da başta imalat ve bilişim sektörleri olmak üzere
sigorta primi ve vergi teşviki getirdik.
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız
liderliğinde gerçekleştirdiğimiz sosyal güvenlik reformu
dünyanın en iyi uygulamalarından biri olarak kabul edilmekte.
Reformun birçok ülke tarafından örnek alınan herkese
sağlık güvencesi uygulaması bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da devam edecek.
Vatandaşlarının tamamını
genel sağlık sigortası şemsiyesi altına alan ve
herkese birinci sınıf sağlık hizmeti sunan tek ülkeyiz.
Sağlık alanında da pek çok hizmeti yerine getirmeye,
vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine eşit
şartlarda erişimini sağlamaya devam ediyoruz. 2018
yılı için toplam sağlık harcamamızın
yaklaşık 92 milyar lira seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin
ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iş sağlığı ve güvenliği
alanında da uluslararası normlara uyumlu İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu,
kapsayıcılığı ve önleyici bakış
açısıyla önemli yenilikler getirdi. Her zaman önemle öncelik
verdiğimiz iş sağlığı ve güvenliği
alanında iş kazalarına ve meslek hastalıklarını
önlemeye yönelik sektörlere özgü çözümler üretiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım,
tamamlayalım lütfen.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bir
yarım saat daha
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Asgari
ücrete gelin Sayın Bakan, asgari ücrete.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Asgari ücrete
geliyor muyuz Sayın Bakan, ne olacak şu asgari ücret?
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımızın tüm faaliyetlerinde
kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, iş dünyası, sivil
toplum kuruluşları, konfederasyonlar ve sendikalar yerel yönetimlerle
iş birliğine önem verdiğimizi burada özellikle belirtmek
isterim.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Masalları geçelim, gerçeklere gelelim Sayın Bakan.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK (Devamla) Sözlerime son verirken 2019
yılı bütçemizin ülkemiz, devletimiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Taşeronlar, EYT ne olacak, onları da anlat Sayın Bakan.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Taşeron
işçiler ne yaptı Sayın Bakan? Birçoğu işsiz
kalıyor, taşeronu arar hâle geldiler.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK (Devamla) Bütçe kanun teklifinin görüşülmesi
sırasında yoğun mesai veren, başta Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeleri olmak üzere, siz değerli milletvekillerimize teşekkür
ediyorum. Hükûmet olarak sunduğumuz hizmetleri vizyonuyla yönlendiren,
irade ve kararlılığıyla yöneten Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana minnet ve
şükranlarımızı sunuyor, Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ATİLA SERTEL (İzmir) EYT, 3600 ek
gösterge
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Masallar,
masallar, masallar
Masalları dinledik, gerçeklere gelemedik Sayın
Başkan, olmaz ki. Türkiyenin gerçekleri başka, Bakanın
gerçekleri başka.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Çalışma kısmını kaldırsınlar.
BAŞKAN Arkadaşlar, konuşma bitti,
tamam, dedikoduyu bırakalım lütfen.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bir
yarım saatte anca asgari ücrete gelirdik herhâlde.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İşçilerin şeyine bir
tane cümle ağzından çıkmadı.
BAŞKAN Sayın Gürer, soru-cevap gelmedi
daha, biraz sonra gelecek soru-cevap.
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Bakan, ne
güzel anlatmadınız.
BAŞKAN Arkadaşlar, sunumdu bu yürütme
adına.
ATİLA SERTEL (İzmir) Asgari ücret yok,
emeklilikte yaşa takılanlar yok, emekliler yok, işçiler yok.
BAŞKAN Şimdi yürütme adına söz
sırası İçişleri Bakanı Süleyman Soyluda.
Buyurun Sayın Soylu. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi üç dakika Sayın Bakan.
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığının 2019 bütçe sunuşu için huzurlarınızda
bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Konuşmama başlarken Malazgirtte bize bir
emanet bırakanlara; Çanakkalede o emanete sahip çıkanlara; bizleri
hayal ederek bir Kurtuluş Savaşı verenlere; İstiklal
Madalyasının kırmızı, yeşil ve
kırmızı-yeşil şeritli o tüm sahiplerine; Katoyu,
Gabarı, Pülümür'ü, Beşparmak Dağlarını kendine mesken
edinenlere; üniformayı kefen edinenlere; Kıbrısta, Korede
mazluma umut olanlara; 15 Temmuz gecesi Bu meydan bizimdir, bu vatan
bizimdir. diyenlere; kara ve deniz demeden suçluyu kovalarken milleti, ay
yıldızlı bayrağı ve vatanı korurken can
verenlere; nurlarıyla dört tarafımızı saran bizim can
şehitlerimize; geçmiş büyüklerimize Cenab-ı Haktan rahmet
diliyor ve hepsinin huzurunda saygıyla eğiliyorum. (AK PARTİ,
MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ve
bu emaneti bugün sırtlayan tüm arkadaşlarıma, bütün şehit
ailelerine, gazilerimize, polisimize, jandarmamıza, güvenlik
korucularımıza, askerimize, kahraman Mehmetçiğimize,
perşembe gününden bugüne kadar, şu dakikalara kadar Tunceli
Ovacık Yoğunçamda içinde terörist bulunan bir mağaranın
dışına eliyle, tırnaklarıyla yapışarak orada
teröristi etkisiz hâle getirmek için büyük bir mücadele ortaya koyan jandarma komandomuza
ve Jandarma Özel Harekâtımıza velhasıl bugün ülkemizin huzuru ve
sükûnu için mücadele eden bütün arkadaşlarımıza hepinizin
huzurunda teşekkürlerimi, minnetlerimi ve Cenab-ı Allahtan
kolaylık dileklerimi iletiyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 21inci yüzyıl başlarken tarih önümüze bir
fotoğraf koydu ve biz 21inci yüzyılı hep birlikte iyi hayal
etmiştik, birçok gelişme 21inci yüzyıl hakkında bize iyi
emareler gösteriyordu. Ancak geldiğimiz nokta maalesef hem Batı
medeniyetinin hem de Doğu medeniyetinin belki de hiç beklemediğimiz
bir fotoğrafı önümüze koydu ve bu 21inci yüzyılda tarihin
önümüze koyduğu fotoğrafı daha da belirginleşti. Sadece
hayallerimize değil, hayatın olağan seyrinin
akışına aykırı işlere de hep birlikte şahit
oluyoruz. Komisyondaki konuşmamda bu tip değerlendirmeleri yaparken
arkadaşlarımızın bir bölümü Olumsuz değerlendirmeler
yapıyorsun. dedi. Yaptığım değerlendirmeler
şunlardı: 21inci yüzyılın başından itibaren
yerinden edilen insan sayısı 21,1 milyondan 71,4 milyona
çıkmıştı. Uyuşturucuya bağlı ölümlerin
sayısı 118 binden 318 bine çıkmıştı. Terörden
öldürülenlerin sayısı 5 binden 25.673e çıkmıştı.
Bu, bir dünya fotoğrafı. Değerlendirmeme Moral bozucu.
eleştirileri gelmiş, Batı medeniyetiyle ve Avrupayla ilgili
birtakım değerlendirmeler yaparken, birtakım öngörüler ortaya
koyarken arkadaşlarımız belki de beğenmemişlerdi ama
üzerinden bir ay geçmeden bugün Fransada sarı yeleklileri, bir taraftan
Macaristanda, bir taraftan İngilterede -yeni yeni başladı- ve
diğer taraftan da Hollandada ve diğer ülkelerde bahsettiğimiz
aslında Batı medeniyetinin kendi patinajını ortaya koyan
bir dalgalanmayı hep birlikte görüyoruz. Çok net, on yıl önce Avrupa
Birliğinin kamu borcunun toplam gayrisafi millî hasılaya oranı
yüzde 57,4; şimdi 81,7. Çok basit, bir taraftan, Fransada yüzde 64ken bu
rakam, şu anda yüzde 98. Oysa, Türkiye rakamını söylemek
isterim, konuşmamın bir bölümünde anlatacağım daha güçlü
ayakta durmamız lazım gelen Türkiye rakamını. 2002
yılında yüzde 71,9-yüzde 72, on yıl önce yüzde 39, şimdi
yüzde 29. Onlar, 57lerden 81lere çıkarken 72lerden, şu anda 29
seviyelerine inen bir Türkiye tablosu var.
Verdiğim küresel mülteci rakamına da
itiraz etmişlerdi ama ben şunu söylememiştim: Kendi evlerinden
barklarından, topraklarından
Hangi birimiz kendi
toprağımızdan ayrılabiliriz? Hangi birimiz memleketimizden,
sılamızdan bir başka yere gidebiliriz? Hangi birimiz
doğduğumuz evi, hangi birimiz doğduğumuz, büyüdüğümüz
sokağı, hangi birimiz beraber büyüdüğümüz arkadaşları
unutabiliriz? 10.771 kişi 2014 ile 2018 arasında Akdenizde, Egede
can verdi; bunların kimisi 3 aylıktı, kimisi 6
aylıktı, kimisi 20 yaşındaydı, kimisi de
yaşlı, 60 yaşındaydı, 70 yaşındaydı.
Bugünlerde Belçikada bir Hükûmet krizi var. Fasta
pazartesi günü Küresel Göç Mutabakatı imzaladık. Burada söylemeliyim,
Küresel Göç Mutabakatının bütün maddeleri, bilmenizi isterim ki
Türkiye'nin önerileri ve Türkiye'nin ortaya koymuş olduğu felsefenin
ta kendisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Küresel Göç Mutabakatının bütün maddeleri. Belçika
Başbakanı o maddeleri imzalarken sadece o maddeleri imzalıyor
diye Hükûmeti düşmüştü.
İngiltere, Avrupa Birliğinden çıkmaya
çalışıyor ve çıkış kararı yüzde 52yle
alındı, neredeyse fifty-fifty diyebileceğimiz bir oranla
alındı ve Başbakan parti içerisinde oylama yaptı, 117ye
200 bitti yani neredeyse partinin üçte 1inden çok daha fazlası kendisine
karşı durumdaydı. Almanyada Merkel Hükûmeti zor kurdu. Almanya
İçişleri Bakanı göç meselesi yüzünden istifa ediyor, Hükûmet
dağılıyordu. İngiltere İçişleri Bakanı göç
meselesi yüzünden ayrıldı, istifa etmek zorunda kaldı.
Avrupadaki birçok ülkede bunların tamamı söz konusuydu.
Ayrımcılığa karşı olma Avrupa Birliğinin
temel ilkelerinden biridir ancak Mart 2018 Avrupa Parlamentosu Raporuna göre
Avrupanın üçte 2sinin karşı karşıya olduğu
ayrımcılık, etnik köken ayrımcılığı
yüzde 64le ilk sıradadır. Ve Avrupada ırkçılık ve
yabancı düşmanlığı göç üzerinden radikalleşmektedir.
Eskiden sadece savaş tehdidi vardı, oysa bugün bir taraftan
narkoterör, bir taraftan siber terör ve bir taraftan da buna benzer alt
başlıklar var. Birileri bir yandan bilim ve teknolojiyle dünyayı
hipnotize etmeye, öte yandan da çatışmalar üzerinden dünyayı
yönetmeye çalışıyor. Avrupayı, dikkat ediniz,
refahını kaybetme korkusuyla paniklettirip kendi aslında
savunduğu medeniyet değerleriyle çatıştırıp
Doğuyu da vekâletler savaşıyla gelen yıkım, göç ve
fakirlik üzerinden kimliksizleştirmeye çalışıyor.
Doğulu insan sadece panik içinde kalsın istiyorlar ve
çatışmayı besleyen her şeyi, uyuşturucuyu,
ayrımcılığı, terörü, düzensiz göçü alabildiğine
destekliyorlar. Cenevre ile Astanayı birbiriyle savaştırmaya
çalışıyorlar.
Bizim ülkemizde göç yolunda 2 çocuğundan
birinin elini bırakıp ölüme terk etmek zorunda kalmış
anneler var. 3 çocuğunu, yazı yazdığı elini, radyasyon
sebebiyle bazı iç organlarını kaybetmiş bu ülkede yaşayan
matematik profesörleri var. Zengin bir iş adamıyken kamplardaki,
evet, orada ülkemizin, milletimizin, devletimizin katkısıyla bir
öğün yemeğe muhtaç, çok uzun zaman değil, sekiz sene önce
Suriye'nin en büyük zenginleri var. Ve sadece panik içinde kaçmışlar.
Kendi devletinden, kim olduklarını bilmedikleri silahlı terörist
gruplardan ve onların maalesef müttefikimiz Amerika Birleşik
Devletleri tarafından bağışlanmış modern
silahlarından kaçmışlar. 21inci yüzyılın bize
gösterdiği fotoğraf tam da bu fotoğraftır. İşte,
bu fotoğraf söz gelimi kişi başına gelir seviyesi 100 bin
dolar seviyesindeki Lüksemburgu çok ilgilendirmeyebilir. Almanya
İçişleri Bakanına da söyledim, İngiltere İçişleri
Bakanına da söyledim, Sınırınızda kimler var sizin?
-ve bir şey daha söyledim- Allahınızı severseniz, bizim
ülkemizde sizi rahatsız eden ne var? Bir tek örnek verin. Ama sizin
ülkenizde bizi rahatsız eden çok şey var: FETÖ var, DHKP-C var, PKK
var, her şey var. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Ve şunu ifade etmek istiyorum: Lüksemburgun nüfusu
kadardır bizim İçişleri Bakanlığımızdaki kolluk
kuvvetlerimizin nüfusu. Bunu niçin verdim? Biraz önce, göç yolunda
evladını kaybetmiş bir anne örneğini verdim, bizim
kamplarımızda bu anneler var ama aynı zamanda bu ülkede PKK
yüzünden evladını kaybetmiş şehit anneleri de var, hem de
kırk yıldır var. Biz bu toplam maliyeti ve bu küresel
fotoğrafı
Bilmenizi istiyorum ki bu, bizim eserimiz değildir.
FETÖyü, DEAŞı, PKKyı, PYDyi kim kurdurmuşsa, Orta
Doğuyu kim karıştırıyorsa
Değerli
milletvekilleri, ben oyunu anlatmak istiyorum. Şu anda Deyr el Zorda
DEAŞla PYDnin ve PKKnın petrol taşıma
pazarlığı var, bu pazarlığı sinsi bir
şekilde Amerika Birleşik Devletleri izliyor ve buradan kendi
payına düşeni beklemeye çalışıyor; bu, çok nettir. Bu
tabloyu görmeden ne Türkiyeyi tahlil edebiliriz ne de önümüzdeki meselelere
bakabiliriz. Bugün Hükûmetimizin ortaya koyduğu bütün felsefe, ortaya
koyduğumuz bütün politikalar, gerçekleştirdiğimiz bütün
adımlar bu fotoğrafa bu güzel ülkeyi, bu memleketi
AK
PARTİmizin, Cumhurbaşkanımızın ve
arkadaşlarımızın cansiparane bir mücadeleyi ortaya
koymasının, Cumhur İttifakının bu meselede
canhıraş bir şekilde buna destek vermesinin temel sebebi
şudur: Bu ülkeyi birileri teslim almaya çalışıyor, oyunu
kurmaya çalıştılar ama biz bu oyuna müsaade etmedik. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bakın,
Irakın kuzeyinde, sözde bir referandumla beraber yeni bir devlet
kurmanın eşiğine gelen ve bunu bir şekilde hem tahrik eden
hem de destekleyenlere karşı aslında tarihin oyununu
İranla, Irakla hemen bir araya gelerek biz kurduk. Şunu çok net
söyleyeyim: Bu coğrafyada kimse bize rağmen oyun kuramaz, ister
Almanya olsun ister İngiltere olsun ister Amerika Birleşik Devletleri
olsun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bu
kadar çok net ve açıktır.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Hani Kürt
düşmanı değildiniz Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Türkiye tüm bu güvenlik maliyetlerine rağmen siyasi
istikrarını, ekonomik istikrarını ve güvenlik
istikrarını bozmamış, göç ve terör baskısı
altındayken 2014ten itibaren, bakınız, tam 6 tane seçimi,
hiçbir güvenlik zafiyeti ve olumsuzluk olmadan, büyük bir demokratik olgunluk
ve ciddi bir katılımla tamamlamıştır. Bu tablo,
neresinden bakarsanız bakın, aziz milletimize ait bir ferasete, bizim
demokrasi tarihimize ve hükûmetlerimize ait bir yönetim
başarısıdır. Birileri, siyasi beklentilerle,
kıskançlıklarla, iktidarı siyaseten yıpratmak için
vereceği zararı düşünmeden, Türkiye'yi güvensiz bir ülke
fotoğrafı olarak gösterebilir. Türkiye'ye turist olarak gelinmemesini
veya yatırım yapılmamasını salık veren, burada
can güvenliği olmadığını söyleyen, hatta yakın
zamanda söylemiş kişiler de var; bunların hiçbir
kıymetiharbiyesi yoktur. Kimse kusura bakmasın, biz lafa değil
çıktılara bakarız; nedir bugünkü rakamlar, biz ona bakarız.
Bakınız, bugün Türkiye'ye gelen
yabancı turist sayısı -13 Aralık tarihi itibarıyla
söylüyorum- sadece yabancı turist sayısı 38 milyon 282 bindir.
Allahıma şükürler olsun. Antalyalılar var aramızda. Bugün,
biz, Antalyada 2018 yılında 13 milyonun üzerini göreceğiz.
Tarihin rekorlarını kırıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ve inşallah, Turizm Bakanımızın
söylediği gibi, tüm turist sayımız yıl sonu itibarıyla
46 milyon rakamını geçecektir. Keza, sadece dünyadan gelen
değil, 2016 yılında 122 bin turist gelen Diyarbakıra,
bugün, işte, Türkiye'nin geldiği huzur noktasında 500 bin turist
gelmiştir son yirmi ayda. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Gelince sizin
başarınız, gelmeyince bizim suçumuz değil mi!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Mardine de 3 milyon turist gelmiştir ve oraya gelenler bir
tek boş oda bulamamaktadırlar.
Sadece çıktımız orada değil,
Türkiye'de kadın cinayetleri geçen yıl 353tü, bu yıl 1
Aralık itibarıyla -çok konuşulan konudur bunlar- 245
olmuştur ve yüzde 22 azalmıştır.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bir
kadın bile ölmemeli Sayın Bakan!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) 1 milyon nüfusa düşen kadın cinayetlerinde
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bu ülkede bir
kadın bile ölmemeli artık!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla)
Türkiye 26 ülke arasında
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bir
kadın bile ölmemeli!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Beni bir dinlerseniz
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Siz
artırdınız!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sizin
döneminizde arttı!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Ben ezbere konuşmuyorum, rakamlarla konuşuyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Rakamlar onu
söylüyor.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Kadınlar
rakamlardan ibaret değil Sayın Bakan! Bir kadın bile çok
kıymetli!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla)
3,8 oranıyla 19uncu sıradadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Rakamlarla
ifade edemezsiniz kadınları!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kadın
cinayetleri döneminizde arttı, hızla artıyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) İngiltere ve Hollanda 3,9; Fransa 4,1; Almanya 5,1. Bir daha
söyleyeyim: 3,8 Türkiye
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Rakamlarla
ifade edemezsiniz kadınları!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kadın
cinayetleri döneminizde arttı, arttı; hızla artıyor.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) -
Almanya 5,1; İsviçre 5,3, bizden çok daha kötü
durumdadırlar.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Oh ne güzel! Kötüleri
yarıştıralım o zaman, oh ne güzel!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kadın
cinayetleri arttı döneminizde.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Ama bununla beraber de mücadele ediyoruz. Bence bu da bir güvenlik
çıktısıdır.
Son iki yılda polise yönelik kötü muamele
şikâyetleri yüzde 90 oranında azalmıştır. Başka
çıktılar da var.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Siz polise
3600ü ne zaman veriyorsunuz, onu söyleyin. 3600ü ne zaman veriyorsunuz
polise?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Türkiye AK PARTİ iktidarları döneminde
katılımcı demokrasi alanında da çok ciddi bir gelişme
göstermiştir.
BAŞKAN Sayın Hürriyet, lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Sivil toplum kuruluşlarının üye sayısı
2004-2018 yılları arasında
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Müsaade edin
de soralım yani.
BAŞKAN Ama size söz vermedim ki! Bütün
arkadaşlar konuşursa ne olur? Lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Hanımefendi
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Buyurun
efendim, buyurun.
BAŞKAN Sayın Bakan, devam edin.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Hanımefendi, ben gülmüyorum. Arkadaşlarınız
beni iyi tanırlar. Yani eğer benimle böyle bir konuşma içerisine
girecekseniz benim o konuşmalarda mahir olduğumu bilirler. Lütfen ben
bu meselemi anlatayım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Biz de
mahiriz evelallah! Hiç merak etmeyin, biz de mahiriz, hiç merak etmeyin.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Böyle bir
üslup var mı?
BAŞKAN Arkadaşlar, ne yapalım?
İstediğini söyleyen, istemediğini işitir. Lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Türkiyede
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, kürsüde hatip var.
Yerinizden konuşmayın. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Alkış alkış! Kadınlar ölürken
alkışlayın, aferin!
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Kadınların ölümünü alkışlıyorsunuz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Alkışlayın kadınların ölümünü!
ALİ ŞEKER (İstanbul) 2008de 80
kadındı, 2009da 130 kadın, 2010da 180 kadın, 2017de 409
kadın öldürüldü. Hızla artıyor döneminizde kadın
cinayetleri.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) En temel meselelerden birisi de şudur: Türkiye AK PARTİ
iktidarları döneminde katılımcı demokrasi alanında da
çok ciddi gelişmeler göstermiştir. Sivil toplum
kuruluşlarının üye sayısı, altını çizerek
söylüyorum, 2004-2018 yılları arasında 7 milyon 100 binden, 11,1
milyona; dernek sayısı da yüzde 63,8 artarak 114.583e
çıkmıştır.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Tüm dernekleri
kapattınız ya, tüm dernekleri kapattınız!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Başka bir şey daha ifade edeyim: Türkiyede yasal
gösterilere katılım oranı -muhalefetteki
arkadaşlarımızın en çok merak ettiği budur- özellikle
OHAL dönemine rağmen yükselmiştir. Toplumsal olaylara
katılım OHAL öncesinde yirmi üç ayda 48,1 milyondu, OHAL
sonrasında yirmi üç ayda 46,32 artışla 70,5 milyon olmuştur.
MURAT EMİR (Ankara) Onlar sizin mitingleriniz,
sizin mitingleriniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Onların düşmesiyle beraber söylüyorum.
Buna rağmen müdahale edilen olaylı eylem
sayısı -bunu da söyleyeyim- yüzde 3ken OHAL öncesi, OHAL
sonrası da yüzde 1e düşmüştür.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bravo!
Faşizm yerleşti. Faşizm yerleşiyor, gurur duyun.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Sokağa
çıkamıyor ki insanlar! Müdahale edilmeden önce, zaten sokağa
çıkarmıyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Yine, bir önemli konu da şehir güvenliğidir. Evden
hırsızlık, bekçiliğin de fonksiyonel olmasıyla
azalmıştır. Geçen yıla göre günlük ortalama
hırsızlık sayısı 259dan; bakın, 259dan toplam
203e düşmüştür. Burada da önemli bir
MURAT EMİR (Ankara) Hırsızlar
başka yerde de ondan.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Ben hırsızın kim olduğunu söylerim, oraya
oturursun ha! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Tabii söyleyin, göreviniz
zaten, göreviniz o! Söylemezsen namertsin! Göreviniz o sizin, oradan söyleyin
hırsızları!
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Görevin, görevin! Söyle
hırsızın kim olduğunu, söyle!
BAŞKAN Sayın Emir, lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Ankarada 30dan 11e, İstanbulda 78den 55e, İzmirde
19dan 9a gerilemiştir.
Evet, 53 huzur uygulaması yaptık 2018
yılı içerisinde ve burada çeşitli suçlardan aranan 37.736
kişi yakalandı, 40 bin kilo uyuşturucu yakalandı ve birçok
suç unsuru ele geçirildi. Ama önemli bir şey var: Asayişle ilgili
aydınlatma oranlarını yüzde 38den yüzde 45e, milletimizin daha
huzurlu bir şekilde yaşaması için
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Bütçeye gel, bütçeye! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Organize suçlarla mücadelede sadece 2018 yılında
-altını çizerek söylüyorum ve bunu iftiharla söylüyorum- 275 suç
örgütü çökertildi, bunun 5i de ulusal bazdaydı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine ifade etmem gereken bir nokta daha var: 2016
yılında Türkiyede PKK terör örgütünün yönlendirdiği kaçak
sigara oranı, toplam piyasa payı içerisinde yüzde 21di, 2017
yılında yüzde 12,8; şu anda da yüzde 6,4. Yani kaçak sigara
oranını yüzde 21lerden, yüzde 22lerden yüzde 6,4e düşüren,
hem PKKnın pazar payını düşüren hem de bu konuda
Türkiyede bir sağlıklı ortam ortaya koyan
FETÖ ihanetiyle beraber ciddi bir dijital
saldırıya maruz kalmıştık. Orada da çok iyi bir
iş yaptık. Türkiyenin toplam kapasitesi bir yılda 45 bin
dijital veriyi incelemekti; Allahımıza şükürler olsun, bugün
yılda 750 bin dijital veriyi inceleyen ve bu konuda mahkemelerimizin elini
kuvvetlendiren bir çabayı da ortaya koyduk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Uyuşturucuya bağlı ölümler konusunda
biraz önce Avrupa rakamlarını söyledim.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) FETÖyü
kozmik odaya sen soktun! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın Bakan, sayıları duyunca
bağıran insanları ilk defa görüyorum. Lütfen ya, hakikaten
Niye
hoplayıp zıplıyorsunuz? Dinleyin; hatip var kürsüde, söz verdik.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Şimdi Türkiye rakamlarını size veriyorum: 2016
yılında 920, 2017 yılında 941, 13 Aralık
itibarıyla -Adli Tıp rakamıdır- 380.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) 3600 ek
gösterge ne olacak?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Ortaya koyduğumuz mücadeleyle, hakikaten devletimiz,
Hükûmetimiz, bütün bakanlıklarımız, bütün
arkadaşlarımız büyük bir mücadeleyle beraber uyuşturucuyu
Burada arada sırada duyuyorum Okulların etrafında var.
diyorlar. Bir tane okulun etrafında uyuşturucu satıcısı
görün, istifa etmeyen Süleyman Soylu namerttir ve alçaktır. Burada öyle
bedava laf konuşmayın. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Kocaelide
çok var, çok. Gelin Kocaeliye, ben size göstereyim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Yirmi dört saat çocuklarımızı bundan kurtarmak için
büyük bir mücadele ediyoruz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Kocaelide
çok var Sayın Bakan; gelin, bakın Kocaeliye.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bonzai rekor
kırdı ya, rekor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Yine, şu anda 17,5 ton eroin.
Bir diğer çıktımız da trafiktir.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Memurlarınıza 3600 ek göstergeyi verecek misiniz Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Evet, denetimlerimizle beraber ilk altı aydan sonra
Şunu
söyleyeyim, ilk altı ay eksiye gittik çünkü çok otobüs kazası oldu.
Şimdi kazaları, ölümlü kazaları ve yaralamalı kazaları
yüzde 7,5; trafik kazalarına bağlı can kayıpları
sayısını da yüzde 5,7 azalttık. Evet, trafik meselesi zor bir meseledir ama
aldığımız tedbirlerle, uyguladığımız
politikalarla artık benim ülkem her yıl 7.400 insanın
öldüğü bir ülke olmayacak. Bu da Hükûmetimizin, buradaki arkadaşlarımızın
ortaya koyduğu bir sonuçtur. Yüce Meclisimize teşekkür ediyorum.
Bilesiniz ki trafik konusunda ortaya koyduğunuz yasa sayesinde gelecek
nesiller sizi hep medyunuşükran olarak anacaktır çünkü çok önemli bir
tedbir ortaya koydunuz.
Sayın Başkan, çok kıymetli
milletvekilleri; sözlerimi yetiştirmeye çalıştım ama
zamanım bitiyor.
MURAT EMİR (Ankara) Konuşun Sayın
Bakan, konuşun.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Konuşun,
konuşun.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) 3600 ek
göstergeyi verecek misiniz Sayın Bakan?
BAŞKAN Arkadaşlarımız dinlemek
istiyorlarsa uzatabiliriz tabii. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Konuşsun, konuşsun.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Konuşsun,
içinde kalmasın.
MURAT EMİR (Ankara) Konuşsun ama cevap
versin, sorulara cevap versin.
BAŞKAN Sayın Emir, uzatalım mı
diyorsunuz?
MURAT EMİR (Ankara) Konuşsun ama
boş konuşmasın!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Biz akşama
kadar sizin boş konuşmalarınızı dinledik! Çok
ayıp!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Sayın Başkan, bana müsaade ederseniz önümde çok mesele
var ama bir örnek verip
BAŞKAN Çok kısa özetleyelim birkaç
dakikada.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla)
toplumumuzun, milletimizin nereye geldiğini, aslında
nasıl bir sürece doğru evrilmemiz gerektiğini anlatmak
istiyorum.
Bundan on beş gün önce ben Ağrıya
gittim. Arkadaşlarım bilirler, biz Ağrıya çok giden,
defalarca orada olan kardeşleriniziz. Üç yıl önce Ağrıya
gittiğimde, Allaha yemin olsun ki çöp dağlarından
Ağrı geçilmiyordu, şimdi gittiğimde oradan dönerken şu
tweeti atmak durumunda kaldım: Allahıma hamdolsun ölsem de gam
yemem, Ağrıyı böyle gördüm. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ben de bu memleketin evladıyım. Ben bu
Ağrıyı anlatacağım ve bitireceğim.
Ağrıya indim. havalimanında Valimiz dedi ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Bakan,
bütçeden bahsedecekse süreyi uzatın.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Sayın Başkan, ben Ağrı için sizden özel bir
müsaade istedim, eğer
Teşekkür edeceğim,
bırakacağım.
BAŞKAN Tabii, buyurun, buyurun.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Doğu
Beyazıta hiç gittiniz mi Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Şu karşıda çok güzel bir jeotermal alanı
bulduk. Şimdi oraya köprü yapıyoruz, yakın zamanda oradaki
otelleri göreceksiniz. Yola çıktık. Yolun sağ tarafı
olduğu gibi yeşillendirilmiş, sol tarafında bütün binalar
tertemiz ve Ağrıya öyle giriyoruz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Ağrının
her tarafını
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Merak etmeyin, anlatacaklarımda bu ülke var.
BAŞKAN Sayın Yalım
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Ve ardından
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla)
Vali Bey beni bir yere götürdü, bir spor salonuna girdik. O spor
salonundan 4 tane yaptırmış. O spor salonunda 150 kadın
çalışıyor. Dedi ki: Bu spor salonundan 4 tane var. Bursadan ve
İstanbuldan Ağrılı tekstilcileri aldım, getirdim ve
600 kadına burada istihdam sağladım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yetmedi, oradan bir yere daha
götürdü, tekstil kent kurmuş. 5.500 metrekare 1inci, 5.500 metrekare
2nci, 22 bin metrekare 3üncü yani toplam 55 bin metrekarenin 2019un Haziran
ayında tamamlanacağı ve 2019un Haziran ayının sonu
itibarıyla 6.500 Ağrılı kadının
çalışacağı -hayalimde görsem inanmam- bir tekstil merkezi
ve tekstil kent kurmuş. Herkes sırada. O spor salonlarından
birindeki tekstilcinin Ne olursunuz bana da burada yer verin. diye rica
ettiği bir tablo.
Bitmedi. Ağrıyı bilenler bilir.
Ağrıya gittiğimizde
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bütçeye
gelecek misiniz Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) İşte bizim Bakanlığımızın
hizmeti bu.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bütçe, bütçe,
ne oldu bütçe? Bütçe ne oldu? 3600 ek gösterge ne oldu?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Akşam beşten sonra, altıdan sonra PKK terör örgütü
yüzünden orada sokağa çıkamayan 15 yaşındaki çocuklar
gecenin birinde bugün huzur içerisinde, güven içerisinde rahat şekilde
dolaşıyorlar. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Teşkilatımız sahipsiz, sahipsiz!
BAŞKAN Sayın Hürriyet
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bizim Bakanlığımızın hizmeti.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Ne oldu, 3600
ne oldu?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Yetmedi. Sadece eline silah vermeye çalıştıkları
çocuklara inat bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Gaziler
arasındaki ayrımı gidermediniz Sayın Bakan, terörle
mücadele diyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Hürriyet, size de mi söz
verdim?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Annesiniz, bunu dinleyin.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Gaziler
arasındaki ayrımı bitirdiniz mi?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bakın, oradaki çocukları
(Gürültüler)
BAŞKAN Susarsanız önce siz
Sayın
Bakan, bir dakika
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Sayın Başkan, şunu da anlatıp bitireceğim,
bir dakikada bitireceğim.
BAŞKAN - Sayın Bakan, tamam, tam bir
dakika...
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) Bakın, 47.150 çocuğa -ben hayatımda böyle bir
şey görmedim- bir yılda kodlama eğitimi vermişler -47.150-
ve bize özel bunun sunumunu gerçekleştirdiler. Kimisi akıllı ev
yapmış, kimisi robot, kimisi derslerini bilgisayara aktarmış,
kimisi belki de dünyada parmak ısırılacak oyunlar gerçekleştirmiş.
Benim oradaki çocuklarımın mühendis olması için, benim oradaki
çocuklarımın doktor olabilmesi için, benim oradaki
çocuklarımın hemşire olabilmesi için anasının dizinin
dibinden teröristin onu alıp, o pislik PKKlılara getirip
sunmaması, meze yapmaması için oradaki bu çalışmalar
güvenliği ilgilendirir, sizi ilgilendirir, sizi ilgilendirir, bizi
ilgilendirir, hepimizi ilgilendirir ve buna devam eden bir
anlayışı hep beraber ortaya koyacağız. (AK PARTİ,
MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle bu bütçenin ülkemizin
yarınlarına huzur getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla ve
hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
(Gürültüler)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) 3600 yine
yok.
SALİH CORA (Trabzon) PKKya vuruyoruz,
CHPden ses çıkıyor.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Ne oldu 3600?
BAŞKAN - Önce bu bağırtılar
bitsin biraz.
SALİH CORA (Trabzon) - CHP, HDPyle yer
değiştirsin.
BAŞKAN - Arkadaşlar, içinizi
boşaltın, bağırın, bitince devam edeceğiz.
(Gürültüler)
Arkadaşlar, Sayın Altayın söz talebi
var.
Buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Sağlık Bakanına
yönelik talebini geri çektiğine çünkü talep ettiği hâlde
sözleşmelerin Sayıştaya verilmemesinin TBMMnin varlık
sebebini ortadan kaldırdığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Biraz önce Sayın Sağlık Bakanına
yaptığım talebi geri çekiyorum. Şunun için çekiyorum:
Elimde Sayıştayın Kamu Hastaneleri Birliği Denetim Raporu
var, 2017 Denetim Raporu var ve maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına iş gören Sayıştay, biraz önce bizim talep
ettiğimiz bu sözleşmeleri istemiş, vermemiş. Hangi hakla
vermemiş, ben bunu bilmem; bu da sizin sorumluluğunuzdadır.
Sayıştaya bir yürütme organının, istediği belgeleri
vermemesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin varlık sebebini ortadan
kaldırır; evet, evet.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - İş
Bankası da vermiyor evrakları.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bunu takip
etmenizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından
ayrıca talep edeceğim; bir bunu söyleyeyim istedim.
Bir de Sayın İçişleri
Bakanımıza sekiz sene önce Mecliste söylediğim bir lafı
tekrar ederek bir şey hatırlatmak istiyorum: Çok övündüğünüz,
bizim de çok övündüğümüz kahraman polisimiz -Sayın Bakan- şehit
olmaktan korkmuyor, emekli olmaktan korkuyor, 3600ü bekliyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Onların kahramanlığından
burada elbette siz de onların başındaki bir yönetici olarak
övünebilirsiniz. Ama onların kahramanlığının da bir
mükâfatının olması gerekir ve bunu yapmak da sizin görevinizdir.
Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Bu kadar, çok
basit bir soru soruyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Bilgen, buyurun.
34.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, atanmışlar ile seçilmişler
arasındaki ilişkinin demokrasi tarihi olduğuna, AK
PARTİnin Ağrı Belediye Başkan Adayı Savcı
Sayanın Kürtçe zorunlu ders olsun. ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
öncelikle, tabii, ilk defa bir Anayasa değişikliğinden sonra ve
tüzük değişikliğinden sonra, Genel Kurulda yeni sisteme göre
bakanlar ile Meclis arasında nasıl bir iletişim gerçekleşir,
gerçekleşmesi gerekir; bunu birlikte deniyoruz. Elbette ki daha önceki
sistemde bakanlar da aynı zamanda seçilmiş milletvekilleri
olduğu için, gayet tabii, milletvekilleriyle kurdukları iletişim
de bir milletvekilinin sahip olduğu haklarla denktir.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Süleyman Bey de
seçildi.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Biz milletvekilleri
olarak birbirimize en ağır sözleri söyleyebiliriz ama yeni sistemde,
bakanlar, seçilmiş Cumhurbaşkanının atadığı
kişilerdir.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Süleyman Soylu
seçilen biri, ekstrası var.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Soylu,
Demokrat Parti geleneğinden gelen birisi olarak, atanmışlar ile
seçilmişler arasındaki ilişkinin aslında demokrasi tarihi
olduğunu gayet iyi bilir. 1876dan beri bu parlamentolar, bu
geleneğin, bu tarihî hafızanın parlamentoları padişah
tarafından kapatıldı. İngilizler işgal etti,
kapandı; darbeler oldu, kapandı; milletvekilleri suikasta
uğradı, milletvekilleri idam edildi ama atanmışlar, Meclis
çatısı altında milletvekillerine had bildirmedi.
Dolayısıyla da bundan sonraki bakanların da bundan önceki
bakanlar gibi, bu konuda, bulundukları pozisyon ve yeni sisteme uygun,
tıpkı Cumhurbaşkanı Yardımcısının ilk
gün yaptığı gibi, tıpkı bütçeyi sunan bakanın ve
diğer bakanların yaptığı gibi bir iletişim
tarzını tercih ederse galiba bu sistemin ruhuna daha uygun olur.
Sayın Başkan, iki noktaya daha
değinmek istiyorum: Sayın Bakan Ağrı deyince ben
sandım ki gündeme getirdiğimiz Sayıştay raporlarında,
en çok yolsuzluk olduğu iddiası olduğu için
Ağrıyı örnek verecek çünkü raporlar ortada, çok açık. (HDP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan,
bakın, sadece rakamları söyleyeyim, Sayıştay raporları
incelenebilir zaten: 13 milyon 621 bin lira -kayyuma ait dönemden bahsediyoruz,
son yıl sadece- 675.430 lira, 27 milyon lira, 25.560 lira, 2 milyon 560
bin liralık tespit edilmiş, somut, farklı hesaplarda para
toplama gibi çok açık, zimmet suçu içeren şeyler var.
Son bir şey daha belirteyim: Sayın Bakan
Ağrıyı alacağız. diyor ama Ağrıda
şimdi, bir belediye başkanı adayı var ve bugün
televizyonlarda bir konuşma yapmış, sayın belediye
başkanı adayı galiba kendisini oranın havasına çok
kaptırmış, toplumsal talebi çok iyi okumuş ki Kürtçe
zorunlu ders olsun. demiş Sayın Savcı Sayan. Umarım,
Sayın Bakan da arkasında duracaktır.
Teşekkür ediyoruz, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi şahsı adına, aleyhinde olmak üzere Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle ben
de Ağrı adayınız hayırlı olsun diyorum;
gerçekten, yakışanı bulmuşsunuz.
Bu bütçede en ilginç şey ne, biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Aslında, tefeciliğin istatistikleri,
tefeciliğin artış istatistikleri. İçişleri
Bakanlığı bütçesinde tefecilikteki artışı net
olarak görebiliyorsunuz, ki kurduğunuz bu adaletsiz düzende aslında
çok da şaşırtıcı olmasa gerek.
Yine, size başka istatistikler vermek
istiyorum: 2002-2018 arasında savaş ve çatışmalarda bu
ülkede ölen insan sayısı -bunu ayırmadan söylüyorum özellikle
çünkü herkes insan- 6.456. 2002-2018 arasında 6.456 kişi
hayatını kaybetmiş; bu, cidden çok büyük bir dram ve hani,
göçten söz ediyorsunuz ya, bölgede 355 bin ila 500 bin insan arası
evlerini terk edip göç etmiş. Peki, Ocak 2013-Haziran 2015 arasında,
o beğenmediğiniz çözüm süreci döneminde kaç kişi ölmüş bu
ülkede? Sadece 40 kişi hayatını kaybetmiş. Evet, bunu
önlemeyen bir politika ve bakanlığa en büyük bütçe
ayrılıyor çünkü hamaset, tehdit ve parmak sallama söylemleri her
şey için yetiyor. Çözüm üreten politikalara değil, daha çok güvenlik
politikalarına ihtiyaç var, daha çok güvenlik personeline ihtiyaç var.
Buradaki artışı da bütçede görüyorsunuz. Zaten, Meclis
bahçesindeki adım adım bariyerlerden de anlıyorsunuz
aslında bu güvenlik paranoyasının boyutunu. Ama bu Mecliste
kimse ölmüyor, sözlerle hamaset yapılıyor ama burada ölen yok.
Evet, hayatını kaybeden 6.456 kişi ve
bunun önlenmemesinden bahsediyorum. İşte, Leyla Güven Artık bu
ölümler dursun. diye açlık grevinde ve ben, bunca kaybettiğimiz
insan gibi Leyla Güveni de kaybetmek istemiyorum, bundan ciddi olarak
endişe duyuyorum.
Arkadaşlar, bu kayıplardan başta
iktidar olmak üzere hepimiz sorumluyuz çünkü bizler bu Parlamentoya çözüm
üretmek için geldik, konuşmak için geldik ama siz bunların adına
narkoterör, boşanma terörü, trafik terörü, faiz lobisi terörü, soğan
lobisi terörü gibi adlar koyarsanız gençlerin deyişiyle Hayat size
güzel. Neyin kafasını yaşıyorsunuz siz? demek isterim
gerçekten. (HDP sıralarından alkışlar) Böyle çözüm bulunmaz
arkadaşlar, böyle çözüm bulunmaz, hiçbir şeye çözüm bulunmaz.
Değerli milletvekilleri, bu bütçede de
görüyoruz ki sosyal devlet yerini tamamen piyasa mekanizmalarına ve
yardım anlayışına bırakmış durumda.
Rakamlarla netleştirirsek: 2018 yılında sosyal yardımlara
43,4 milyar lira harcanmış. Toplam millî gelirin yüzde 4ü bu. Yani
Sosyal yardıma çok şey ayrılıyor. diyorsunuz ya,
aslında öyle bir şey yok. Peki, sosyal devletten boşalan
boşluğu neresi dolduruyor? İşte, o devlet küçülürken
açılan boşluk Diyanet ve bütçeden milyonlar aktarılan dinî
vakıflarla dolduruluyor. Diyanetin 2018 bütçesi 7 milyar 774 milyon.
2004teki bütçesinin 8 katı bir bütçe.
Mardinde sabah namazı vaazında Kuranla
birlikte olmayan çocuklar şeytanla birlikte olur. minvalinde
konuşan, çocuk ile şeytan sözcüklerini aynı cümle içinde
kullanabilen bir başkana sahip bir kurum eğitimden de sorumlu
kılınıyor. Çocukları ona mı teslim edeceğiz? (HDP
sıralarından alkışlar)
Evet, gerçekten kadın-erkek
eşitliğini hedeflemediğinizde de bu eşitsizliği
kadın cinayetlerinden iş yerinde ayrımcılığa
kadar her yerde görüyorsunuz. Şule Çet diye gencecik bir kadın öldürülüyor
ve beş ayın ardından, her dönemde, aslında, gerçekten
askerî darbe, sivil darbe ve sivilimsi diktatörlükler döneminde rolü hiç
değişmeyen bir kurum Adli Tıp beş ay sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan, bir buçuk dakika istiyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla)
raporda mahkemenin sorularını yanıtsız
bırakıyor ve diyor ki: Ölümün nasıl gerçekleştiği ve
tecavüz olup olmadığının tıbben tespiti mümkün
değildir. İşte böyle yargılamalarla, böyle kurumlarla
iş yapıyorsunuz.
KHKlerle kapattığınız
kadın örgütlerinden yıllarca binlerce kadın destek aldı.
Flormar işçilerini duymuyorsunuz, Kızılcaköylü
kadınların jeotermal santrale karşı çıkışını
duymuyorsunuz; Cumartesi annelerini, barış annelerini yerlerde
sürüklemekten çekinmiyorsunuz.
Biz, on üç yıldır 25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününde İstiklal Caddesinde yürüyoruz. Bu yıl da
karşımıza polis engeli çıktı. İşte bu fotoğraf
o günden arkadaşlar. Bu fotoğraf sizi durduracak. Bu kadınlar
sizi durduracaklar. (HDP sıralarından alkışlar) Evet, 31
Martta da durduracaklar, daha sonraki gelecekte de durduracaklar. Bundan hiç
kuşkunuz olmasın. Aynı şekilde
Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN Son
konuşmacısınız. Tamam, size bir dakika daha veriyorum.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Evet, bu el, kadınların eli, bu ülkeyi
özgürleştirmeyi de, adalete eriştirmeyi de başaracaktır.
Ben buna inanıyorum.
Flormarlı kadınlar da,
Kızılcaköylü kadınlar da, rehin aldığınız
belediye başkanları da, milletvekilleri de ve Cumartesi Anneleri de,
aynı şekilde bir gün Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak
için nöbetçi yayın yönetmenliği yapan ve bu büyük suçu nedeniyle bir
buçuk yıl ceza alan feminist dostum Ayşe Düzkan da bunu
başaracak.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Kaçırılan
kız çocuklarından bahsetsene. Tacize uğrayan, tecavüze
uğrayan kadınlardan bahset.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Gloria Steinem ne diyor biliyor musunuz arkadaşlar?
Kadınlar yaşlandıkça radikalleşirler.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Onlardan hiç
bahsetmiyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) - Beyaz saçlı kadınlar bir gün sessizce dünyayı ele
geçirebilirler. Evet, beyaz saçlı kadınlardan da korkun. Ergen
politikacılar, ergen bakanlar; ayağınızı denk
alın, bir gün dünya değişecek. (HDP sıralarından
alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Siz
ayağınızı denk alın, siz!
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ankara Miletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının altıncı tur
görüşmelerinde aleyhte yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, her zaman bu kürsüden temiz bir dil kullanmayı tavsiye edenlerin,
burada, Bakanlarımıza yönelik, gelen Bakanlarımıza yönelik
kullandığı ifade kabul edilebilecek bir ifade değildir.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) -
Bakanın dili çok temiz ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Türkiye
Cumhuriyetinin bakanıdır. Rahat ol.
MURAT EMİR (Ankara) Bakanın kendisinin
ağzı bozuk.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Murat Bey, rahat
ol. Sen sakin ol Murat Bey.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika, grup
başkan vekili konuşuyor.
MURAT EMİR (Ankara) Çirkef diyen bir bakan
bu ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz her zaman
Meclisin, Gazi Meclisin ağırlığına yaraşır
bir dil kullanılmasını bekleriz, her zaman da beklerdik fakat
böyle ergen bakanlar
Küçümseyici, tepeden bakan, üstten bir kibir
edasıyla yapılacak olan ifadeleri, kullanılan ifadeleri asla
kabul etmemiz mümkün değildir. Bu her şeyden önce milletin kürsüsüne
bir haksızlıktır. Böyle, Meclis kürsüsünden ergen ifadelerinin
kullanılmasını da asla kabul etmiyoruz, olgun ifadeler
bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Kendisinin hangi ifadeleri
kullanıp nelerden aklandığını bildiğimiz bir
kişiyle ilgili çok kibar ifadeler kullandığımı tahmin
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
altıncı turdaki konuşmalar böylece
tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Malumunuz, on dakika soru, on dakika cevap işlemi yapacağız.
Ben sabah, oturumu açtığımda
arkadaşlarımız sisteme girmişlerdi, o liste bende var. O
liste üzerinden başlıyoruz.
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
1) Türkiye ilaç üretiminde kendine yeterli midir? Kendine
yeterlilik oranı nedir? Hangi ilaçlar ağırlıklı olarak
ithal edilmektedir?
2) Devlet hastaneleri ve üniversite hastanelerinde
hemşire, ebe ve yardımcı sağlık personeli
açığı bulunduğu bilinmektedir. Bu açığı kapatmaya
yönelik, 2019da ne kadar atama yapmayı planlıyorsunuz?
3) Cumhuriyet Halk Partisi olarak
yıllardır polislerimize 3600 ek gösterge vereceğimizi söyledik.
Şimdi İçişleri Bakanına soruyorum: Bu vaadinizi siz ne
zaman yerine getireceksiniz? Yani polislere ne zaman 3600 ek gösterge verilecek?
4) Kara yolları ve otoyol kenarlarında
maket polis araçları var. Bu araçları bir defa keşfeden
sürücüler o maketlerin yanından hızlarını azaltarak
geçiyorlar. Bu maket araçlara ne kadar masraf yapıldı? Bu maket
araçların çoğu da bozuk. Bu maket araçların trafik
kazalarını azalttığı yönünde bir bilgi var mı?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Maket onlar, maket.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Evet, evet
çoğu bozuk. Ben çoğu yerde geziyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Başkanım, benim yerime Aydın Özer
BAŞKAN Buyurun Sayın Özer.
AYDIN ÖZER (Antalya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Antalyada bir süredir kuduz aşısı
yokluğu yaşanmaktadır. İl Sağlık Müdürlüğüne
sorduğumuzda hafta içerisinde aşının geleceği söylenmekte.
Bu meselenin hayati önemi çok büyük.
Sağlık Bakanına sormak istiyorum:
Antalyada kuduz aşısının bulunamamasının sebebi
nedir? Bu süreçte kaç hasta aşılanmamıştır? Başka
şehirlerimizde de kuduz aşısı sıkıntısı
var mıdır? Varsa sebebi nedir? Son bir yılda ülke genelinde kaç
kuduz vakası yaşanmıştır? Ölümle sonuçlanan olmuş
mudur? Türkiyede neden aşı üretimi yapılamamaktadır?
Yıllık kaç doz kuduz aşısı ithal edilmektedir?
Maliyeti nedir? 2019 yılı için toplam aşı ithalatına
ayrılan bütçe ne kadardır?
Öte yandan, malum, kış mevsimi geldi. Grip
aşısı yaptırmak isteyenler de aile hekimliklerinde
aşı bulamadıklarını söylüyorlar, doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın
İçişleri Bakanım, Hatay yedi yıldır ekmeğini,
aşını, suyunu, yolunu, hastanesini Suriyeli 600 bin misafirle
paylaşıyor. Geleneği göreneği, atadan kalma derin
hoşgörüsüyle bu ağırlamayı da hiçbir sorun çıkarmadan,
ah vah çekmeden yapıyor. Bunu yapıyor çünkü gelene Tanrı
misafiri diye bakıyor; barış sağlanacak, ülkelerine geri
dönecekler diye yapıyor. Ancak son günlerde Hatayda ilçe nüfus
müdürlüklerinin içi dışı Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı almak isteyen Suriyelilerle dolup
taşıyor.
Sayın Bakan, bu hummalı
çalışmanın sebebi nedir? Bugüne kadar Hatayda kaç Suriyeliye
vatandaşlık verdiniz? Vatandaşlık verirken hangi kriterleri
kullandınız? Daha kaç Suriyeliye vatandaşlık vereceksiniz?
Hatayda yerel seçimlerde oy kullanacak Suriyeli sayısı ne
olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sorum Sağlık Bakanımıza: SMA
hastalarıyla ilgili Bakanlık ne tür çalışmalar
yapıyor?
Yine, sağlık marketi
çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ayrıca Sayın Başkanım, 2002de
AK PARTİ iktidar olduğunda yoğun bakım yatak
sayısı 869du, bugün 37.498 olmuş yani yüzde 4.315 oranında
bir artış var. Seçim bölgem olan Kocaelide 26yken bugün 874
olmuş. Buradaki artış da yüzde 3.362 oranında. Palyatif
bakım yatak sayısı 2002de 35ken bugün 4.500 olmuş. Evde
bakım hizmeti 2002de yokken AK PARTİ iktidarıyla birlikte 1
milyon 200 bin kişi yararlanmış. Seçim bölgemde de palyatif
bakım 2002de yoktu, şu anda 78 yatak var; evde bakım
hizmetinden yararlananlar da 14.212 kişi olmuş, daha önceden
yokmuş. Bu hizmetleri yapan, başta Cumhurbaşkanımız
olmak üzere, bakanlarımıza teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Sağlık
Bakanımıza olacak. 2003 yılından beri sağlık
yatırımlarımızda yaşanan güzel gelişmelerin seçim
bölgem Mersindeki yansımalarına baktığımızda, on
altı yıllık süreçte, başta 1.300 yataklı Mersin
Şehir Hastanesi olmak üzere, toplamda 2.050 nitelikli yatak kapasiteli,
her yönüyle modern hastanelerimizde vatandaşlarımıza hizmet
edilmektedir. Yapımı devam eden -600 yataklı Tarsus Devlet
Hastanesi ile 150 yataklı Anamur Devlet Hastanesi olmak üzere- 750 yatak
kapasiteli hastane yatırımlarımızın tamamlanmasıyla
ilimizdeki nitelikli yatak sayısı 2.800 olacaktır. Ayrıca,
toplamda 110 ünitelik ağız diş sağlığı
hastaneleriyle vatandaşlarımıza hizmet edilmektedir. Mersindeki
bu yatırımların yapılmasından dolayı Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sağlık bakanlarımıza teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım, konuşmanızda
Türkiyenin sağlık üssü konumuna geleceğini ve şehir
hastanelerinin bunun için bir fırsat olduğunu söylediniz.
Sağlık turizminde yaptığınız faaliyetler ile
USHAŞın faaliyetlerini anlatır mısınız?
Hedefiniz nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sağ olun.
İçişleri Bakanlığına: 280
sayfalık bütçe sunuşunda sözcük olarak hukuk 4, insan
hakları 4, adalet 1 kez yer alıyor; Anayasa ise hiç yer
almıyor. Anayasaya sadakat andın ortak paydası olduğu
hâlde AK PARTİ vekillerinin sürekli referansı tek kişi. Buna
göre 15 Temmuz hain darbe girişimini bastıran kişi on altı
yılda ülkeyi şahlandırdı. Anayasa
değişikliği kişi projesi olarak tasarlandı. Şimdi
geleceğe yönelik olarak kişi ve lider fetişizmi
yapılıyor.
Sayın Bakan, soruyorum:
1) 15 Temmuza giden yolda Anayasa ihlallerinin
payı nedir?
2) 15 Temmuz akşamı MİT
Müsteşarının İçişleri Bakanı, Başbakan ve
Cumhurbaşkanını haberdar etmek yerine Diyanet İşleri
Başkanı ve Suriyeli muhalifle akşam yemeğine gittiği
doğru mu?
3) İki yüzyıllık kurumsallaşma
deneyimi bulunan Türkiye tek kişi tarafından yönetilebilir mi?
BAŞKAN Sayın Yılmaz
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Sağlık
Bakanımıza sormak istiyorum. Düzce Atatürk Devlet Hastanesinde uzman
doktor açığı had safhadadır. Özellikle kadın
doğum uzmanı 10 tane olması gerekirken 2 tane vardır;
kardiyoloji, dâhiliye, gastroenteroloji ve nefroloji bölümlerinde uzman
hekimimiz yoktur. Biz artık Düzcenin il olarak sağlık
sorunlarını dile getirmekten utanıyoruz.
Akçakoca, yazın nüfusu 150 bini bulan bir
ilçemizdir. Devlet hastanesinin 2015 yılında yıkım
kararı alınmıştır, üç buçuk sene geçmesine rağmen
hâlâ devlet hastanesine başlanmamıştır.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sorum Sayın Sağlık Bakanına.
Sayın Bakan, sayıları 100 bini bulan tıbbi sekreterlik
mezunu kardeşlerimiz umutsuzca iş ararken niçin iki ayda sertifika
alanlara tıbbi sekreterlik yaptırıyorsunuz? 2019
yılında ne kadar tıbbi sekreter almayı düşünüyorsunuz?
Yine ülkemizde yaklaşık 80 bin anestezi
teknisyeni boşta geziyor. Bakanlık olarak ne kadar alım
yapmayı planlıyorsunuz?
Dünyanın ve Türkiye'nin en önemli
sorunlarından biri de obezite. Bugün 16 bin diyetisyenimiz işsiz
geziyor. 2019da ne kadar diyetisyen almayı düşünüyorsunuz?
Yine, atanamayan fizyoterapistlerin sayısı
hızla artıyor. 2019da ne kadar fizyoterapist almayı
planlıyorsunuz?
Yine, atama bekleyen binlerce ATT ve paramedik
varken niçin binlerce taşeronu şoför olarak alım
yaptınız? 2019da planlanan ATT ve paramedik sayısı
kaçtır?
Atama bekleyen binlerce radyoloji teknisyen ve
teknikeri için 2019da bir müjdeniz olacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dönemimizde Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığınca Kahramanmaraşta 1 milyar 643 milyon
TLlik yardım yapılmıştır. Yine dönemimizde, ilimizde
Sağlık Bakanlığınca tamamlanan 93 adet
yatırım için 429 milyon TL harcanmış, ayrıca
projelendirilen 25 adet yatırım için ise 361 milyon TL
harcanması planlanmıştır. İl Emniyet
Müdürlüğümüzün yeni modern hizmet binası yapım işinde yüzde
30luk fiziki gerçekleşme sağlanmış olup tamamlanması
için çalışmalar devam etmektedir.
Huzur ve kardeşlik şehri
Kahramanmaraşımızda geçmiş menfur olaylar
uluslararası bir tezgâhın neticesidir ve tüm Maraşlılar
derin acılar çekip birçok zararlar gördük, yaralarımızı
uzun yıllarda zor sardık. Şimdi tuzu kuru birilerinin hariçten
gazel okuyarak bu yaramızı yeniden kaşıması bizi
üzmektedir. Bunları kınıyor ve çekin elinizi üzerimizden,
Kahramanmaraşla uğraşmayın, yazıktır,
ayıptır, günahtır diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztunç
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Evet,
Sayın Soyluya soruyorum: Sayın Bakan, konuşmanızda
dış politikadan bahsettiniz, Antalyanın turizmini
konuştunuz, Ağrının ekonomisini konuştunuz ama
İçişleri personelini unuttunuz galiba. 3600 ek gösterge ne olacak,
özlük hakları ne olacak? Mesai saatlerine ilişkin değerlendirmeniz
var mı, yok mu? Sayın Bakan bütün bunları konuşunca
hayırdır diyor insan, acaba bunlar kesmiyor mu? İçişleri
artık sizi kesmiyor mu, hepsine toptan mı bakmayı
düşünüyorsunuz? Doğru Yol Partisindeki Genel Başkanlık
süreciniz de böyle başlamıştı. Adalet ve Kalkınma
Partisinde Genel Başkanlığa aday mı olmak istiyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özalan
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Sağlık
Bakanımıza: Yurt dışında yaşadığım
ülkelerde sağlık hizmetlerine ulaşmak hem çok pahalı hem de
çok sıkıntılı. Ülkemize yurt dışından
sağlık turizmi açısından gelen turist sayısı
nedir, bu konuda sizin bir özel çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim?
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Sağlık Bakanına:
Atamaları gerçekleştiği hâlde aylardır göreve
başlatılmayan gençlerimizin sorununu bir kez daha dikkatlerinize
sunuyorum. Bu gençlerimizin görevi hayat kurtarmak, insanlara şifa
dağıtmak. Hayatlarının baharındaki bu gencecik
evlatlarımız çalışmış, didinmiş, bütün
engelleri aşıp devlette kadroyu hak etmişler, şimdi
önlerinde tek bir prosedür kalmış: Güvenlik soruşturmaları.
Ama bu soruşturmalar aylardır tamamlanmıyor. Mayıs
ayından beri zimmete düşürülmeyi yani göreve başlamayı
bekleyen gençlerimiz var. Gelin, bu süreci hızlandırın,
soruşturmaları tamamlayın; bu gençlerimizin umutlarıyla,
gelecekleriyle oynamayın.
Buradan şu anda gençlerimize müjdeli haberi
verecek misiniz yoksa umutsuzluğun büyümesine hizmet mi edeceksiniz?
BAŞKAN Sayın Enginyurt.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın İçişleri Bakanımıza
teşekkür ediyorum. 3600 ek göstergeyle ilgili de Plan Bütçe Komisyonunda
bir sözü vardı, tekrar bunu hatırlatırken uzman jandarmalar 3600
ek göstergeden faydalanmak istiyorlar. Yine, uzman jandarma olan
arkadaşlarımız okullarda okudukları sürelerin hizmete
sayılmasını talep ediyorlar ve uzman jandarma
arkadaşlarımız yine astsubaylık sınavına girerken
45 yaşının emniyette olduğu gibi kendilerine verilmesini
rica ediyorlar.
Bir de Sayın Bakanım,
Ağrıyı anlatırken çok duygulandım, gözlerim
yaşardı. Sizi en kısa zamanda Orduya bekliyorum. Ordulu
kadınlar da sizden inşallah böyle güzel tekstil fabrikaları
hizmetini bekliyor.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, cevap
kısmına geliyoruz.
Hangi bakanımız başlıyor?
Sağlık Bakanı.
Buyurun Sayın Bakanım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Süreyi güncelleyeceğiz, değil
mi Sayın Başkanım?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYLAN SOYLU
Süre yedi dakika kalmış da
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA
Teşekkür ederim Başkanım.
Öncelikle aşı konusuyla ilgili cevap
vermek istiyorum. Kuduz aşısıyla ilgili herhangi bir sorunumuz
bulunmamaktadır, bugün pazar olmasına rağmen sabah 70 bin doz
bütün ülkeye dağıtılmaya başlanmıştır. Bunun
dışında, gelecek yıl, 2019 için yerelleşme
kapsamında difteri-tetanoz aşısı ruhsatı
alınmış olarak bize teslim edilecektir yerel bir aşı
olarak. Ayrıca hepatit A, suçiçeği, kızamık,
kızamıkçık, kabakulak ve hepatit B için de yerelleşme
çalışmaları devam etmektedir. Grip aşısı 6
Kasımda 170 bin doz, kasım ayı sonunda ise 160 bin dozla
piyasaya verilmiştir, herhangi bir sorun yoktur.
Sağlık turizmiyle ilgili
Özellikle
sağlık turizmini çok önemsiyoruz. Bu dönemde 2018i ortalama 1,5
milyar dolara yakın kapatmış olacağız ama önümüzde
2023 yılı için bunu en az 5 kat medikal turizm olarak
artırmayı ve şu dönemde 550 bin gelen sağlık turistini
1 milyon 500 bin sağlık turistine 2023 yılında
çıkarmayı hedefliyoruz ve ülkemizi marka hâline getirmek istiyoruz.
Bunun için Mecliste geçen USHAŞ adında kurulan bir şirketimiz
oldu biliyorsunuz. Profesyonel anlamda sadece kamunun değil,
üniversitelerimiz, özel sektör, şehir hastaneleri ve kamu dâhil olmak
üzere bütün sağlıktaki birikimimizi yurt dışına
özellikle açan ve birçok hedeflediğimiz ülkede aktif ofisleri olan bir
yapı hızla organizasyonunu yapmaya başladı.
Ayrıca Sağlık Marketle ilgili
Sağlık Market şu dönemde Devlet Malzeme Ofisi üzerinden
alımlarına başladı. Bu Sağlık Market üzerinden
sadece kamunun değil, özel sektör ve üniversitelerimiz dâhil olmak üzere
kritik gördüğümüz önemli ilaç ve malzemenin tedariki
sağlanmış olacak. ilk örneğini biyonik kulakta hayata
geçirdik. Bu çerçevede dolardaki dalgalanmayla birlikte biliyorsunuz medya ve
siyasetin gündemine de girdiğini ve o süreçte özellikle yabancı
firmaların, 4 firmanın yüksek fiyat talebi oldu ve bu yüksek fiyat
talebinin olduğu dönemden sonra toplu alım Sağlık Market
üzerinden yapıldı, bir üst modeli yarı fiyatına
alınarak bütün üniversitelerimiz ve hastanelerimize
dağıtımı yapıldı. Bunu diğer birçok önemli
gördüğümüz, kritik gördüğümüz ve erken dönemde kalp pilleri dâhil
olmak üzere birçok alanda da yapmak istiyoruz.
SMA konusu da çok çarpıtılan bir konu. SMA
bir vekil arkadaşımız yıllardır verilmeyen bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, şöyle, zaten
hepsine cevap verebilmek mümkün değil, yazılı olarak verirsiniz,
diğer bakanlarımız da cevap versinler.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA SMAyla
bitiriyorum Sayın Başkan.
Yıllardır verilmeyen bir durumdan
bahsettiler. SMA ilacı 2016nın Aralık ayında dünyada
piyasaya çıktı yani yıllar önce bu ilaç çıkmadı, iki
yıl öncesinden bahsediyoruz. Tip 1 için 2016 Aralık ayında
dünyada yani Amerikada çıkan ilacı Türkiye, temmuz ayında Tip 1
hastalarının hepsine vermeye başladı, dünyada yeni
çıkan bir ilaçtan bahsediyoruz. Tip 2 ve Tip 3 içinse klinik
çalışmaları 2018 nisan ayında bitti, bunun özellikle
altını çiziyorum. Tip 2 ve Tip 3 için nisan ayında bitti yani
beş altı ay öncesinden bahsediyorum. Ve bu dönemde, ilaç firması
özellikle ruhsat alımı için ruhsat müracaatı yapmadı, tek
firma olduğu için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN SMAydı, başka bir konuya da
girdik.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA Ve biz
fiyat düzenlemesi yapmak için pazarlık yaptığımız
dönemde bile pazarlığın sonucunu beklemeden Bu ilacı bütün
hastalarımıza veriyoruz. diye duyurusunu yaptık.
Dolayısıyla, bu konuda herhangi bir sorun yaşamıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sağlık
Bakanımıza.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Bakan,
atamalara cevap vermediniz?
BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Teşekkür ediyorum.
Sorulara cevap olarak ilk önce polislerimizin 3600
ek göstergesiyle başlamak isterim. Bunu Millî Eğitim
Bakanımız da söyledi, Sayın Cumhurbaşkanımız da;
polislere, öğretmenlere, hemşirelere yanılmıyorsam
imamlara- 3600 verilecek, iki iki daha dört. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Ne zaman, ne
zaman Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
En kısa zamanda.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Ne zaman? Çok
net bir soru ne zaman, kaç yüz gün lazım?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
En kısa zaman ne zamansa o zaman. Meclisin bunu
gerçekleştirebileceği en kısa zamanda.
Yine, maket araçlarla ilgili Okan Bey bir soru sordu
bana. Ya maket araç bunlar, tahta yani neresi bozulacak onu bilmiyorum.
METİN İLHAN (Kırşehir) -
Işıkları yanmıyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU -
Şimdi, bunların bir maliyeti yok arkadaşlar, bunlara
ayırdığımız bir bütçe de yok. Bakın, ölümlü
kazaları yüzde 7,5 azalttı maket araçlar. Çok önemli bir
Bu, bizim
şu politikamıza destek sağlıyor: Görünür olabilme
politikamıza destek sağlıyor ve biz bundan fayda elde ettik.
Sürekli olarak jandarmamız, polisimiz de bunların yerlerini
değiştiriyorlar.
Ne kadar Suriyeliyi vatandaş yaptık?
Söyleyeyim. Bir kriteriniz var mı? Benim ülkemde 380 bin çocuk
doğdu. Allah izin verse de Meclis de yardımcı olsa da keşke
bu 380 bin çocuğu doğar doğmaz Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı yapsak.
Bakın, bir şey söyleyeyim: Bu
çocukların -anneleri babaları değil belki ama- kendilerini
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapmak, bizim yüzlerce yıl sonraya
yapabileceğimiz en büyük kardeşlik yatırımıdır,
bu çok önemli bir şey.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İmkân var, kanun
değişikliğiyle Türkiyede doğan kişi Türk
vatandaşı sayılır.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Keşke yapabilsek, keşke.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kanun yapabilirsiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Ama tabii bu bir kanun hadisedir, Meclisin iradesidir; ben sadece gönlümden
geçeni söylüyorum.
Biz kimleri yapıyoruz? Öğretmen,
mühendis, doktor, hâkim, avukat, üst düzey yönetici, mimar, akademisyen, esnaf,
iş adamı; bunları yapıyoruz. Şu ana kadar 36 bin
reşit kişiyi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaptık, 36
bin de çocukları var; 72 bin; bu bir. İki: Bunların geçen
seçimde 28 bininin oy kullanma hakkı vardı. Bu seçimde
reşitlerden hesap ederseniz en fazla 36 bin kişinin oy kullanma
hakkı var, gizli kapaklı da bir iş yapılmıyor. Yani,
bir dönem çok şikâyet edildi biliyorsunuz En kabiliyetlileri yurt
dışına gidiyor, başka ülkelere gidiyorlar, başka
ülkelerde yaşıyorlar. diye. Bunun üzerine biz bu çeteleyi
yukarıdan aşağıya aldık ve çok ciddi bir
çalışma yaptık. Hem Göç İdaresine hem de Nüfus ve
Vatandaşlık İdaresine huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.
Yine, bir söz söylendi Jandarmada bir tarikat
bağı
Bakın arkadaşlar, zinhar reddetmemiz gereken bir
şeydir bu. Bunun sözünü bile buralarda bir yerde etmememiz lazım.
Böyle bir şey kesinlikle, kesinlikle söz konusu değildir. Sabahtan
akşama kadar
Şu anda 11.500 jandarmamız dağlarda operasyon
yapıyor, biz burada duruyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu onlara yaftalamak büyük bir
haksızlıktır.
Sonra, bir şey daha söyleyeyim, bilinmiyor.
Jandarmanın istihbarat yetkisi var ama Türkiye Cumhuriyeti son
zamanların en önemli koordinasyonunu sağladı. Jandarma
İstihbarat, Emniyet İstihbarat, Millî İstihbarat ve Genelkurmay
İstihbarat bir yumruk gibi bugün çalışıyor Türkiyeye
gelebilecek bütün tehlikelere karşı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Mahkeme
kararıyla o yetkiyi aldılar Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Yok öyle bir şey.
Yine, bunun ötesinde, Jandarma ve Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki ankesörlerle ilgili söylemek istiyorum. Bakın
arkadaşlar, değerli milletvekillerimiz; belki de çok önemli bir
meseleyi çözdük. Konuşmam devam etseydi bunu anlatabilecektim. Çok önemli
bir meseleyi çözdük ve bunu da Türk istihbaratı çözdü, Emniyet
istihbaratımız çözdü ve uzun zamandan beri çalıştı, bu
bağın nasıl oluştuğunu gördü ve gerek Türk
Silahlı Kuvvetleri gerek Jandarma gerekse bazı yerlerdeki bu tip bağlantıları
çok net bir şeklide ortaya koydu ve bu arınma sürecimiz aynı
şekilde devam etmektedir. Yani FETÖyle ilgili mücadelede çok yol
aldık ama bu her şeyin bittiği anlamına gelmez. Burada
tekrar söylüyorum, acırsak acınacak duruma düşeriz, kimse kusura
bakmasın.
Yine, burada özellikle nüfus müdürlükleriyle ilgili
bir şey geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Nüfusa yaklaşık 1.170 yeni eleman aldık. Aslında bir
500-600 civarında geçen yıl da almıştık. Aynı
zamanda, bunların teknik kabiliyetlerini de yükseltiyoruz. İki
yılda yaklaşık 30,5 milyon yeni kimlik kartı verdik. Bu bir
rekordur ve biz verdikçe nüfus idarelerine talep çoğalıyor.
Yılda 20 milyon insan nüfus idarelerine giriyor. Şu ana kadar, 2
Nisandan bugüne kadar, üçü bir araya geldikten sonra 2,5 milyon ehliyet; 1,2
milyon pasaport; 15,5 milyon kimlik verdik. Yani nüfus idareleri hakikaten çok
yüksek bir kapasiteyle ama tam anlamıyla iyi bir modernizasyona
getirdiğimiz arkadaşlarımız tarafından yönetilmekte ve
idare edilmektedir.
Herhâlde diğerlerine yazılı olarak
BAŞKAN Yazılı olarak cevap
verirsiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Ha, pardon. Bir cümle
Bir şey söylendi, şu: HDPnin sözcüsü
söyledi zannediyorum. Bir kere bunu şiddetle reddetmek lazım. Hangi
dönem olursa olsun polisle uyuşturucuyu bir araya getirmek bühtandır.
İki, uyuşturucuyla PKK bir araya gelir,
1,5 milyar dolar buradan gelir elde etmektedir ve şu anda bütün dünya
Türkiye'nin, polisimiz ve jandarmamızın uyuşturucuyla
mücadelesini ayakta alkışlamaktadır. Türkiye rekorlar üzerine
rekorlar kırmaktadır.
Ve, yine Ağrıyla ilgili 27 milyon borç
Sayın Bilgen, bir araştırırsanız- Ağrıda
görevden aldığımız sizin çok sevdiğiniz
arkadaşın elektrik idaresine ödemediği borcun bizim
tarafımızdan muhasebeleştirilmesidir.
Yine bir şey daha söyleyeyim: Bir arabada kaç
tane haciz olur? 1 olur, 3 olur, 5 olur. Ağrı Belediyesinin bütün
araçlarında 300, 400, 450 hacizler vardı. 12,5 milyon,
Ağrıda bize bırakılan, yani arkadaşlarımıza
bırakılan borcu kapattı. Lütfen, o bölgeden milletvekili
seçiliyorsunuz, o yollara, çocuk parklarına, gençlik merkezlerine,
kadın merkezlerine, mezralara kadar giden yollara
Ve şunu bu ülkenin
bir evladı olarak söylerim, şöyle büyüdük biz -son cümlem- Doğu
ile batı arasında fark var, problemler bundan kaynaklanıyor.
Allaha yemin ederim ki ölçeğine göre bu ülkede doğu ile batı
arasında hiçbir fark kalmamıştır artık, şükürler
olsun.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan...
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Hatayla ilgili cevap
verir misiniz? Ben Hatayla ilgili sormuştum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur,
yazılı olarak versin onu artık. Tamam.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Tamamında söyledim, hepsinin çerçevesini verdim, özel bir
çalışmamız yok.
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Hatay, Suriyelilerle
ilgili.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Ha, pardon. Hatayda siz daha iyi bilirsiniz
BAŞKAN Bir dakika Sayın Bakan,
Sayın Soylu, tamam, siz onu yazılı olarak verirsiniz artık
yani çok uzadı. Lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Bir cümle söyleyeyim.
BAŞKAN Peki, bir cümle
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Hatayda gittim siz de zannediyorum sevinirsiniz o işe-
yaklaşık 1.500-2.000 civarında Afgan Özbeki vardı.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Teşekkür ediyoruz
Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Kırk yıldır yaşıyorlar mı orada? Biz uzun
zamandır burada yaşıyoruz ve bu ülkeye vatandaş olmak istiyoruz.
dediler, biz de -Allaha şükürler olsun- bütün
araştırmalarını yaptık, tertemiz çıktılar
-helalühoş olsun- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldular,
yaptığımız bu. (AK PARTİ, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Kaboğlu,
lütfen, cevap işlemindeyiz. Yani aklımıza bir şey gelince
hemen
Buyurun Sayın Bakan.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Direkt soru gelmedi ama ben daha önce
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Hiç
kibar değilsin Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim o, bağırıyor?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ben,
ben.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu, niye
bağırıyorsun?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Kibar değilsin, kibar değilsin. Biraz önce yüce Meclise
Bağırın, bağırın. diye
bağırıyordun. Şimdi Hocamıza biraz daha kibar
seslenebilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Kibar değilsiniz,
nezaketli değilsiniz.
BAŞKAN Sen çok kibarsın! Bir kere aynaya
baksan, gecenin bu saatinde korkutacaksın insanları, şu tipe
bak, lütfen ya
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Vereceğin cevap bu mudur?
BAŞKAN Şuraya bak, bu ne ya?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Ayıp, ayıp!
BAŞKAN Sen merak etme, Hocayla bizim hukukumuz
senden daha fazla.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Nezaket, nezaket biraz!
BAŞKAN Sana düşmez Hocayı savunmak,
sana düşmez.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Bana
düşer, bana düşer.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) -
Nezaket, nezaket biraz.
BAŞKAN Fazla kaçırmışsın
galiba bu akşam.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Bu
Parlamentonun olmazsa olmazı nezaket.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aaa!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Sayın Başkan, olmuyor ama.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Olmaz ama
yani.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Şimdi, daha öncesinde
MAHİR POLAT (İzmir) Başkan, bu
saatte bir sayın vekile öyle demek yakışıyor mu size?
BAŞKAN Ne oldu, ne oldu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakanın
mikrofonunu açmadınız.
MAHİR POLAT (İzmir) Ne demek Fazla
kaçırmışsınız. demek?
BAŞKAN Ne, anlayamıyorum, ne oldu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Utanmazsın!
BAŞKAN Sayın Kaboğlu söz istiyor,
oradan bir şey çıkıyor ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Utanmazsın, utanmaz!
BAŞKAN Lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Gel
beraber alkol muayenesine gidelim.
BAŞKAN Hadi, söz vermeden
konuşmasın kimse, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Ayıp!
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Sayın milletvekilleri
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Utanmaz bir adamsın, utanmaz!
BAŞKAN Usul belli, İç Tüzüke göre...
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sana
utanmaz diyorum.
BAŞKAN Zorlama beni Sayın
Tanrıkulu, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sana
utanmaz diyorum, gel beraber muayene gidelim.
BAŞKAN Lütfen, söz almadan konuşma!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Gel
beraber muayene gidelim.
BAŞKAN Ne diyor, anlamıyorum ben ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Utanmaz adamsın!
BAŞKAN Ne diyor?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Gel
beraber gidelim.
BAŞKAN Ne toparlaması ya, ne diyor?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Siz öyle
diyemezsiniz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Gel,
beraber gideceğiz, gel, beraber muayeneye gideceğiz.
BAŞKAN Gideriz, gideriz.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından bir
grup milletvekilinin birbirlerinin üzerine yürümesi, gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Sayın Başkan, özür dileyin bence. Hiç doğru bir şey
değil.
BAŞKAN Sayın Başarır,
nasıl?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Özür
dilemeniz lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama kalkıp bana hakaret ediyor
orada. Olacak iş mi ya!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Düzelt bunu,
düzelt!
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Başkanlık böyle mi olur!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Başkan,
özür dile!
BAŞKAN Sayın Bakan, şu soru-cevap
işlemini tamamlayalım, söz taleplerini karşılayacağım.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Bana direkt soru gelmedi ama ben daha önceki
eleştirilerden birkaç tanesini cevaplamış olayım, geri
kalanı da zaten yazılı vereceğiz.
Öncelikle 2018 yılında sosyal
yardımlara 43,4 milyar ayrılmış. Bu rakam aslında çok
az. diyor ama yine aynı partiden başka bir vekilimiz İnsanlar
yoksul çünkü siz varsınız, yoksulluk sizin politikalarınız
yüzünden var. diyor. Dolayısıyla, birbiriyle çelişkili ifadeler
ama ben şöyle cevaplayayım: 2002 yılında sadece binde 3
olan sosyal harcamalar 2018 yılında 1,16ya çıktı. Yine,
2016 yılında 36 milyar lira olan Türkiye'nin sosyal yardım
harcamaları da 2018 yılında 43,4e çıkarak yüzde 21lik
artış gösterdi.
Yine, konuşmamda belirttiğim üzere, Sürdürebilir
Kalkınma Hedefleri Atlasında da yoksulluk oranlarını
dünyada en fazla azaltan ülkelerden birisiyiz. Dolayısıyla bizim
sosyal yardım anlayışımızı
artırmamızın sebebi yoksulluğun artması değil,
bizim daha fazla yardımlara eriştirmemiz sonucu oluyor.
Seçimlerde dağıtacağımız
kömür, makarna parasını belediyeye fatura edeceksiniz; seçimlere
endeksli. Bizim yaptığımız hiçbir yardım seçim
takvimiyle endeksli değil, seçim takviminden bağımsız,
gayet takvimi belli şekilde yapılan yardımlar.
Dolayısıyla yürütülen yardımlarla seçimler arasında bir
bağ kurmanın rasyonel bir yaklaşım olduğunu da
söyleyemem. Ayrıca bir de makarna, kömür dağıtan devlet
ithamından da kurtulmamız gerekiyor çünkü sosyal
yardımların yüzde 90ını şu anda nakdi olarak
yapıyoruz, makarna, kömür dağıtmıyoruz,
dağıtılan kömürleri de belediyelere de fatura etmiyoruz. TYPler
de seçime endeksli olarak yapılmamakta.
Yine, İşsizlik Sigortası Fonuyla
ilgili eleştiri geldi. İşsizlik Sigortası Fonu
Kaynaklarının Değerlendirilmesine İlişkin Usul ve
Esaslar Hakkında Yönetmelik ve Kamu Hastanelerine Dair Genel Tebliği
çerçevesinde yapılıyor bütün işlemler. Şu anda fonda 127
milyar liralık bir fonumuz var. Yarın sabah
Bugün
dağıtıldığını düşünüyorum, sizlere
ilettiğimiz kitapçıkta da, bütçe kitapçığımızda
da gördüğünüz gibi yani trendimiz de çok olumlu bir şekilde devam
ediyor. Biz bütün bu yatırımların, fonların
değerlendirmesini İŞKUR Yönetim Kurulumuz aracılığıyla,
İŞKUR Yönetim Kurulumuzda TESK, TİSK, TÜRK-İŞ ve
Bakanlık temsilciğimiz ve Hazine ve Maliye
Bakanlığımızın temsilcilerinin olduğu gayet
şeffaf bir ortamda yapılmakta. Aynı zamanda fon
Sayıştay denetiminden bağımsız değil, aynı
zamanda bağımsız denetim kuruluşları tarafından
da üç aylık dönemler hâlinde de denetlenmekte.
Emeklileri korumuyoruz. denildi. Biz
emeklilerimizi daime koruyoruz. Yılda iki defa emekli ikramiyesi veriyoruz
ayrıca promosyon ödemelerini de yapıyoruz. Sizin de takip
ettiğiniz üzere 1.000 TLnin altında emekli aylığı kalmaması
yönündeki teklif Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti. Dolayısıyla
bundan sonra 1.000 TLnin altında emekli maaşı alan emeklimiz de
kalmayacak. Yine rakamlar, eğer emeklilerimizi biz korumuyorsak
2002de
gayrisafi yurt içi hasıla içindeki oran, emeklilere yapılan ödeme
oranımız yüzde 4,6yken bu rakam şu anda yüzde 6,97.
Dolayısıyla nasıl oluyor da emeklilerimizi korumuyoruz?
Emeklilikte yaşa takılanlar
Bu konuda
hiç konuşmuyor. deniyor, bu konuda zaten Cumhurbaşkanımız
gündemimizde olmadığını belirtti ama öncelikle ben de
konuşmuş olmak adına, sorunuzu cevaplamış olmak
adına şunu söylemek isterim: Burada bir yanlış
algılama var, emeklilikte yaşa takılma yanlış bir
kavramsallaştırma çünkü emekliliğin temel şartlarından
biri ve olmazsa olmazı belirli bir yaşı tamamlamak. Bütün
dünyada emeklilik için de bir yaş sınırı mevcut.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Şunu bitireyim Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Bakanım.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK İlk defa, Türkiyede, 1992de yaş
şartı kaldırıldı ama sistem de çökme noktasına
geldi ve 1999 yılında bu yaş şartı tekrar getirildi.
1999 diyorum yani bu yaş şartını getiren de AK PARTİ
hükûmetleri değil.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sizsiniz, siz;
2006 Sayın Bakan, 65 yaşını siz getirdiniz.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK Ek göstergeye gelince
Cumhurbaşkanımızın verdiği her sözün biz
arkasında durduk ve Cumhurbaşkanımızın verdiği
her söz de tutuldu. Dolayısıyla AK PARTİ bugüne kadar
vermiş bulunduğu her sözü eksiksiz olarak yerine getirdi. Takip
ediyor musunuz bilmiyorum ama daha üç gün önce, 13 Aralık 2018 tarihinde
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuna açıklanan
İkinci 100 Günlük Eylem Planında öğretmenlerin ek
göstergelerinin 3600e çıkarılacağına dair madde
bulunmakta.
Diğer soruları da yazılı olarak
cevaplayacağım inşallah.
Onun haricinde, ben demin konuşmamda tabii,
geçen sene kırk altı dakika süren konuşmamı bu sene yirmi
üç dakikada bitirmek durumunda kalınca hızlıca- özellikle Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın
tüm çalışanlarına teşekkür etmeyi unuttum. Tüm
çalışan arkadaşlarıma -mesai arkadaşlarım burada-
çok teşekkür ediyorum; inşallah onlarla beraber çok güzel hizmetlere
devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Mustafa Şentoptan
İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu için sarf ettiği
ifadelerin kastı aşan ifadeler olduğundan bahisle özür
dilemesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, burası Parlamento, elbet farklı görüşlerdeyiz,
farklı anlayışlardayız; zaman zaman Parlamentoda
milletvekillerinin kastı aşan ifadeleri olur. Umarım ve dilerim
ki oturumu yöneten Başkan olarak, sizin böyle bir hakkınız da
yok ama, biraz önce İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sezgin
Tanrıkulu için sarf ettiğiniz sözler kastı aşan sözlerdir
ya da biz yanlış anlamışızdır. Sizin yerinden
uygulamanızla ilgili tepki gösteren -haklı, haksız- bir sayın
milletvekiline, efendim Fazla kaçırmışsın. Aynaya bak.
Tipine bak
Sayın Başkan, bunlar kabul edilebilir
şeyler değil. Bunu, sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubu değil,
hiçbir sayın milletvekilinin de kabul edeceğine ihtimal vermem.
Sayın Tanrıkulunun, bu sizin ifadeleriniz
üzerine daha çok sinirlenmesi, hiddetlenmesi gayet de normal ve size bir
teklifi de var Buyurun, ikimiz birlikte alkol muayenesine gidelim. der. Bu
duruma düşmemeliydiniz, Meclisi bu duruma düşürmemeliydiniz.
Özür dilemek de bir erdemdir. Zaman zaman gruplarda
bunlar olur. Sizin, oturumu yöneten Başkan olarak, gecenin bu ilerleyen
saatinde, yorgunluğunuzdan kaynaklı kastı aşan bir ifade
olduğundan bahisle -bunu umuyorum- özür dilemenizi talep ediyorum efendim.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bilgen, buyurun.
37.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Şevket Bülent Yahnicinin Eğer
polis temiz olursa toplum temiz olur ama polisin içerisinde bu tip işlere
bulaşanları teşhir etmek de aslında kurumu yıpratmak
değil, tam tersine hukuka bağlılıktır. sözlerine
ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
ben konuşmamda özellikle isimler vermedim uyuşturucuyla ilgili, ne
milletvekili ismi verdim ne de diğer isimleri verdim muhatapları
burada olmadığı için ama kaynaklarını söyledim;
emniyetten bir kaynak söyledim bir de Şevket Bülent Yahnicinin
röportajını söyledim.
Kaynaklar net, isterse Sayın Bakan da bakar
ama, 3 tane haber, hemen şimdi hızlı söyleyeyim: 2013
yılı, İnternethaberde Licede Karakol Manzaralı Hint
Keneviri Tarlası. Haberin başlığı böyle.
İnternethaber, kaynakları da söylüyorum.
Hürriyet gazetesinde, 27/8/2012 tarihli haber:
Karakol çatısında esrar yakalandı.
Habertürkte çok daha yeni, 16/4/2018, Erzincanda
98 kilo, polis
Yine, aynı şekilde.
Burada bir kurumu hedef
almadığımızı Şevket Bülent Yahnicinin düzeltmesi
üzerinden de söyledim. O da tam şu cümleyi söylüyor zaten, diyor ki:
Eğer polis temiz olursa toplum temiz olur ama polisin içerisinde bu tip
işlere bulaşanları teşhir etmek de aslında kurumu
yıpratmak değil, tam tersine hukuka bağlılıktır.
Ağrıyla ilgili de sadece şunu
aktarayım: Biraz önce, görevden alınan, yerine kayyum atanan belediye
başkanımızla görüştük. Kendisinden önceki belediye
başkanının Ağrıdaki namı Haso Dizo yani
Hırsız Hasan diye biliniyor. 150 trilyon borç gözüküyor ama bizim
belediye başkanımız Sırrı Sakık görevden
alındığında da kasada 20 trilyon para olduğunu
söylüyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Hiç öyle değil.
AYHAN BİLGEN (Kars) Eğer biz
yanlış beyanda bulunuyorsak
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Öyle.
AYHAN BİLGEN (Kars)
bir araştırma
komisyonu kurarız, siz bilgilendirirsiniz, gerçekleri kamuoyuyla
paylaşırız.
Teşekkür ediyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Görürüz.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, ifade
ettiği sözlerin İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulunun
durumuyla, hâliyle ilgili olmadığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Sayın Altayın beyanı üzerine sözlerimi ifade edeceğim
açıklama, tavzih mahiyetinde.
Bir kere, Sayın Tanrıkuluyla bizim
hukukumuz buradaki pek çok arkadaşımızdan daha eski. Ben
Sayın Tanrıkuluna Aynaya bak. derken kastettiğim, öfkeli
hâlini ifade etmekti. Bu bir. İkincisi, fazla kaçırma meselesi
ölçüyü kaçırmayla ilgili. Benim burada bir
arkadaşımızın durumuyla, hâliyle ilgili bir şey ifade
etmem söz konusu değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN BARUT (Adana) Gece korkarlar. dediniz
Başkanım.
BAŞKAN Ben böyle bir şeyi ifade etsem de
arkasında dururum maliyetine bakmadan. Kimsenin bundan şüphesi
olmasın.
Sayın Muş, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada şunu ifade etmemiz
gerekir: Sayın Bilgen bir lakap takma peşine gitmiştir. Bizim
2014e kadar belediye başkanlığını yapan isimle
alakalı, halk arasında Hırsız Hasan denildiğini
ifade etmiştir. Kusura bakmayın, yani siz istediğinize
istediğiniz lakabı takacaksınız, Halk arasında böyle
söylüyorlar, halk arasında şöyle söylüyorlar... Bunu getirip Meclis
kürsüsünde doğruymuş gibi lanse etmek sizin haddiniz değildir. Bakın,
şunu da söyleyeyim
AYHAN BİLGEN (Kars) Araştıralım,
komisyon kuralım. dedim, çıksın gerçek ortaya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir saniye
Sayın Bilgen, bir saniye
Şimdi neden buralara müdahale edilmiştir?
Çok açık, bunları tartıştık. Meclis
kayıtlarında mevcuttur. Devlet bir zaruretten dolayı buraya bu kayyumları
atamıştır. Bakın, konuşmalara bakın. Sürekli
çatışma, savaş, çatışma, savaş. Sistematik
şekilde bunu şimdi de belediye başkanıyla alakalı
Hırsızdı, hırsız diyorlardı. Konyayla
alakalı başka bir şey
Doğruluğu olmayan fakat sürekli
bir tekrarla beraber bir maksada ulaşma hedefi.
Şimdi, Sayın Başkan, şu
düzeltmeleri yapalım, bir: Belediye başkanımız 2014te,
doğrudur, seçimi kaybetmiştir ama hırsız değildir, o
sizin yakıştırmanızdır. O lafları size iade
ediyorum Sayın Bilgen.
İkincisi: Savaş, çatışma
Değerli arkadaşlar, savaş iki devlet arasında olur. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin yaptığı, terörle mücadeledir, terörün
üzerine gitmedir, vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamaktır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla
kavramları doğru kullanmakta fayda görüyoruz. Parlamentoda eğer
seviyeli ve doğru kavramlar üzerinden tartışma yapılacaksa
biz de buna aynı karşılığı veririz ama
farklı bir yaklaşım görürsek bizim tarafımızdan da
misliyle karşılık görüleceğini bilmenizi isterim.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
son kez istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgen.
39.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Sayıştay raporlarının
gereğinin yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Ben net rakamlar
söyledim. Sizin elinizdeki imkânlar bizden daha fazla. Siz 2014teki Mart
seçimlerinde belediyenin ne kadar borcu var, rakamları ortaya
koyarsınız, kayyumun göreve başladığındaki
rakamları ortaya koyarsınız, gerçek ortaya çıkar. Biz bu
araştırılsın diyoruz.
Ama ben size daha somut bir hikâye anlatayım
isterseniz çok kısaca. Ben burada milletvekiliyken Vandan iki kişi
geldiler ellerinde bir senetle, dediler ki: Bizim bir tahsilat işimiz
var. Bunu yapamıyoruz. Belediye başkanına aracılık
yapar mısınız? Ben de şaşırdım, dedim ki:
Nedir bu? Sonunda çıkardılar. Van Büyükşehir Belediye
Başkanının, bizden önceki Belediye Başkanının kendi
kurdurduğu şirkete verdiği sahte senetler değerli
arkadaşlar. Yani belediyeleri nasıl devrettiğinize dair elimizde
çok şey var. Ben Sayıştay raporlarındaki rakamları
okuyorum. Siz bana iade diyorsunuz. Bana iade diyeceğinize
Sayıştay raporlarının gereğini yapın. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, eğer bir bulgu varsa Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk
gereğini yapar.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Dürüst
olun, dürüst!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Benim size iade
ettiğim
Ve siz bir hakka giriyorsunuz Sayın Bilgen. Bir belediye
başkanıyla alakalı, çıkıyor Onun namı
Hırsız Hasandır. diyor. Böyle bir hakkınız yok sizin
arkadaşlar.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sizin
de öyle bir hakkınız yok, hırsızlığın üstünü
örtme hakkınız yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yarın öbür
gün başka birisi size bu ifadeyi kullansa hoşunuza gider mi? Gitmez.
Dolayısıyla hoşunuza gitmeyecek bir şeyi kullanmayın.
AYHAN BİLGEN (Kars) Ben rakamları
söylüyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şunu
söyleyebilirsiniz: Kötü yönetildiğiyle ilgili eleştirebilirsiniz. Siz
adama nasıl bir lakap takarsınız? Böyle bir hakkınız
var mı?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Halk takmış, halk.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Yaşayanlar takmış, yaşayanlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Başka bir
şey söyleyeyim size? Halk arasında bir araştırma
yapın, o seçilmiş dediğiniz belediye başkanlarına da
Kandilin adamları, kayyumları diyorlar. Bir araştırma
yapın, onun üzerine gidin siz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, sayın grup başkan
vekilleri; karşılıklı konuşmayalım.
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
soru-cevapta Sayın Gürere bir söz vereceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Tanrıkuluya da bir söz talep ediyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamam, Sayın Gürere söz
veriyorum, arkasından kendisine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Emeklilikte yaşa takılanlar konusunda
Sayın Bakanın verdiği bilgilere katılmıyoruz, gerçekçi
değil.
Taşeronda kadrosuz kalan, kadro bekleyenlere,
kamuda kiralık araç şoförlerine, hastane bilgi işlem
çalışanlarına, sosyal tesis çalışanlarına,
Karayolları, PTT, Demiryolları, Sağlık
Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı
çalışanlarına kadro verilecek mi?
Millî Eğitim Bakanlığı toplum
yararına çalışanlara kadro verecek mi?
Sigorta öncesi doğum yapan kadınlardan
sigorta hakkı tanınması için bekleyenlere, stajyer ve çırak
olarak işe başlayanlardan işe başladığı gün,
yaşlılık sigortası yapılmasını bekleyenlere,
emeklilik intibak yasasının çıkarılmasını
bekleyenlere çözüm getirecek mi?
4 Aralık mağdurlarına, mevsimlik ve
geçici işçi kadrosunda bekleyenlere, belediye şirket
çalışanlarına kadro verilecek mi? Belediye ve il özel idarede
beş ay yirmi dokuz gün çalışan dokuz ay yirmi dokuz güne
çıkarılmasını bekleyenlere hak verilecek mi?
Asgari ücretin 2.200 liraya
çıkarılması konusunda düşünceniz nedir?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanrıkulu
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Mustafa
Şentopun hem milletvekilleriyle olan kişisel hukukuna hem de
Parlamento hukukuna halel gelmemesi için üslubunu gözden geçirmesinde yarar
olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, kuşkusuz, hukukumuz
eski, öyle bir hukukumuz var ancak bu Parlamentonun da bir hukuku var. Yani ben
sizin bugün hem kişisel hukukumuza hem de bu Parlamentonun hukukuna uygun
davranmadığınızı düşünüyorum. Biraz önce
sözlerinizi düzeltmeye çalıştınız ama öyle tahmin ediyorum
ki sonuçta bütün Parlamentonun bu düzeltmenin ne anlama geldiği konusunda
bir kanısı var ama şunu ifade edeyim: Ben sizinle sürekli bir
nezaket çerçevesinde konuştum, bundan sonra da öyle
konuşacağım. Bugün hem eski hukukunuz olan bana karşı
hem de Hocamız İbrahim Kaboğluna karşı ve öncesinde
de bütün Parlamentoya -ki ben en arkadaydım- yani böyle bütün
Parlamentonun hukukunu küçümseyen ve azarlayan bir biçimde
Bence üslubunuzu
bundan sonrası bakımından, kişisel hukuka ve bu
Parlamentonun hukukuna halel gelmemesi bakımından gözden geçirmenizde
yarar var. Kuşkusuz, ben bundan kendime yönelik de bir özeleştiri
yaparım ama Parlamentoyu yöneten sizsiniz, sizin bizden 10 kat daha özenli
olmanız lazım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
II.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal
Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait
Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi oylamalara geçiyoruz.
6ncı turda yer alan kamu idarelerinin
bütçeleri ile kesin hesaplarına geçilmesi hususunu ve bütçeleri ile kesin
hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
İçişleri
Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
10) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1) İçişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 8.572.166.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) İçişleri
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 7.434.922.302,14
Bütçe Gideri 6.950.628.252,58
Ödenek Üstü Gider 11.389,86
İptal Edilen Ödenek 484.305.439,42
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 314.076.637,66
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün 2019
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
10.82) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 33.676.247.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet
Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Emniyet
Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Emniyet Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 17.942.943.564,27
Bütçe Gideri 23.421.927.672,89
Ödenek Üstü Gider 7.721.011.453,67
İptal Edilen Ödenek 2.239.669.934,10
Ertesi Yıla Devredilen 2.149.505.626,72
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet
Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
10.81) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 19.604.133.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma
Genel Komutanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Jandarma
Genel Komutanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Jandarma Genel Komutanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 11.874.908.703,39
Bütçe Gideri 11.270.118.914,47
İptal Edilen Ödenek 604.481.336,52
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 603.233.801,73
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
10.83) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 869.313.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir
Sahil
Güvenlik Komutanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 747.801.592,33
Bütçe Gideri 580.724.828,73
İptal Edilen Ödenek 167.076.763,60
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 153.128.717,21
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
10.85) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 2.307.541.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 519.156.436,10
Bütçe Gideri 446.302.930,51
İptal Edilen Ödenek 72.853.505,59
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğünün 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabı kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
10.86) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 1.406.671.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 3.333.599.451,20
Bütçe Gideri 3.185.728.670,26
İptal Edilen Ödenek 147.870.780,94
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 1.494.862,12
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
10.84.) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 18.748.500,00
Bütçe Gideri 11.354.507,67
İptal Edilen Ödenek 7.393.992,33
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
24) AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI
1) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 103.091.801.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
18) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1) Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 57.208.921.942,00
Bütçe Gideri 57.172.290.138,01
İptal Edilen Ödenek 32.597.525,28
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 21.447.270,20
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
24) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
|
|
A) CETVELİ |
Toplam Ödenek 24.679.144.090,87
Bütçe Gideri 24.395.988.087,50
İptal Edilen Ödenek 279.605.156,00
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 164.352.964,75
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığının 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
40.50) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 29.372.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 38.634.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığının 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığının 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 29.867.650,00
Bütçe Gideri 24.565.808,60
İptal Edilen Ödenek 5.301.841,40
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B) Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 17.713.000,00
Tahsilat 28.782.047,36
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
18.75) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 36.020.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 30.287.000,00
Bütçe Gideri 27.350.102,55
Ödenek Üstü Gider 1.003.450,60
İptal Edilen Ödenek 3.940.348,05
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
15) SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 48.437.276.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Sağlık
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 13.037.529.022,08
Bütçe Gideri 12.717.057.140,83
Ödenek Üstü Gider 8.621.254,16
İptal Edilen Ödenek 328.214.508,01
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 15.048.524,86
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
40.19) TÜRKİYE HUDUT
VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 138.755.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 298.442.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 583.536.280,00
Bütçe Gideri 304.535.968,21
İptal Edilen Ödenek 279.000.311,79
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 152.553.191,00
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamlarını okuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 219.274.000,00
Tahsilat 285.733.933,16
Ret ve İadeler 276.933,01
Net Tahsilat 285.457.000,15
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.59) TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 157.221.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 154.221.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 134.943.401,36
Bütçe Gideri 131.752.447,29
Ödenek Üstü Gider 0,01
İptal Edilen Ödenek 3.190.954,08
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamlarını okutuyorum:
B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Gelir Tahmini 130.496.000,00
Tahsilat 155.722.936,92
Ret ve İadeler 1.031.292,02
Net Tahsilat 154.691.644,90
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının 2019
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.62) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 50.136.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 50.136.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının 2019
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının 2017
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 54.652.600,00
Bütçe Gideri 16.455.429,13
İptal Edilen Ödenek 38.197.170,87
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Gelir Tahmini 51.080.000,00
Tahsilat 18.039.792,50
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığının 2017
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
15.75) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 12.328.860.446,39
Bütçe Gideri 12.339.399.489,49
Ödenek Üstü Gider 109.012.208,64
İptal Edilen Ödenek 98.473.165,54
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabı kabul edilmiştir.
Türkiye
Halk Sağlığı Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
15.76) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 7.463.063.707,85
Bütçe Gideri 7.463.048.183,63
İptal Edilen Ödenek 15.524,22
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Halk Sağlığı Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabı kabul edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, böylece altıncı turda yer alan kamu idarelerinin
bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
Böylece
altıncı tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa
göre, kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesaplarını
sırasıyla görüşmek için 17 Aralık 2018 Pazartesi günü saat
11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.51