TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
35inci
Birleşim
17
Aralık 2018 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 10)
2.- 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim
Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma
Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
A) SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANLIĞI
1) Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı
B) GAP BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU
ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KONYA
OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU
KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRK STANDARTLARI
ENSTİTÜSÜ
1) Türk Standartları Enstitüsü
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Standartları Enstitüsü
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU
1) Türk Patent ve Marka Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve Marka Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE BİLİMSEL VE
TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1)
Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA BİRLİĞİ
BAŞKANLIĞI
1) Avrupa Birliği
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozanın Trump ve
Erdoğan değerlendirmesi yaparken kullandığı sözün
yaş, tecrübe, diplomasi kültürüyle bağdaşmadığına
ilişkin açıklaması
2.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, 17-25 Aralığın hem işçi hakları
açısından hem milletvekillerinin ve Parlamentonun saygınlığı
açısından hem de demokrasi açısından son derece önemli
olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, AK PARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Esenlerdeki açılış töreninde demokrasiden
ne anladığı ve protesto hakkını nasıl yorumladığıyla
ilgili açıklamalarını kabul etmelerinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
4.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, demokrasilerde rekabetin, yarışın
sandıkta olduğuna ama kendine güvenmeyen, kendisi ile milleti
arasında diyalog kuramayan partilerin sokak demesinde hangi saiklerin
olduğunu iyi bildiklerine ve usulün esastan önce geldiğine
ilişkin açıklaması
5.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, bir ülkede toplumun diğer kesimlerini rahatsız etmeden
kendisini sokakta ifade etmenin imkânı yokmuş gibi algı
oluşturulursa o ülkenin demokratik ülkeler kategorisinden
çıkacağına ve bir sunucunun Geziye katılanların
başları koparılmalı. sözlerine sessiz kalınırsa
Türkiyenin Suçluların İadesi Anlaşmasını
işletemeyeceğine ilişkin açıklaması
6.- Manisa Milletvekili Özgür
Özelin, sandığın birçok faşist diktatöryal rejimde
bulunduğuna ama özgür meydanın, özgür sokağın sadece
demokrasilerde olduğuna, bir delilin usulsüz yoldan
toplanmasının o delili gerçek dışı
kılmayacağına ilişkin açıklaması
7.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, 17 Aralığın FETÖnün avukatları,
savcıları, yargıçlarınca yapılan sahte delillerle
ortaya konulan bir gerçek olduğuna, her partinin yasal zemin içerisinde
meydanlarda toplantı, gösteri yaptığına ama Türkiyenin
demokrasisine, millî egemenliğine kasteden hiçbir harekete bu milletin
izin vermediğine ve vermeyeceğine ilişkin açıklaması
8.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Milliyetçi Hareket Partisinin var olduğu günden
bugüne Türk siyasetinde ilkeli ve seviyeli siyaset anlayışıyla
yoluna devam ettiğine ilişkin açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, terörle mücadele sırasında
yaralanmış ancak Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık
Yeteneği Yönetmeliğindeki yüzde 40 uzuv kaybı şartı
nedeniyle gazilik haklarını alamayan vatandaşların
mağduriyetinin ne zaman giderileceğini merak ettiklerine ilişkin
açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, 17 Aralık Kayseride yapılan hain
saldırının saneidevriyesinde şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ve Suriyelilerin çatışmaların sona erdiği
bölgelere döndürülmesi konusunda Mersinli hemşehrilerinin
Dışişleri Bakanından talebi olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Kahramanmaraş ilinin
ülkenin makro hedeflere ulaşmasında en çok katkı sağlayan
iller arasında yer aldığına ilişkin
açıklaması
12.- Antalya Milletvekili
Feridun Bahşinin, tek tip askerlik ve bedelli askerlik konusunda
verdikleri yasa teklifinin Genel Kurula ne zaman sevk edileceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
13.- Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryakinin, Batman ilinin işsizliğin en yüksek
olduğu ve her geçen yıl yükseldiği kentlerden biri olduğuna
ilişkin açıklaması
14.- Kocaeli Milletvekili
Saffet Sancaklının, FIVB Kadınlar Dünya Kulüpler Voleybol
Şampiyonasında şampiyon olan VakıfBankı ve 3üncü
olan Eczacıbaşı VitrAyı kutladığına
ilişkin açıklaması
15.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
16.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Milliyetçi Hareket Partisinin yolsuzluklar
adı altında yapılabilecek ne varsa her türlü soruşturmada
duruşunun net olduğuna, Türkiyenin içinden geçtiği netameli süreçte
siyasi partilerin ortak millî tavır içerisinde yer almasını
talep ettiklerine, Cumhur İttifakının Türkiyenin dünyada süper
güç hâline gelebilmesi ülküsünü barındıran birliktelik olduğuna
ilişkin açıklaması
17.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Türkiyenin 17-25 Aralık konusunda uluslararası arenada
zor duruma düşürüldüğüne ve toplantı gösteri yürüyüşleriyle
ilgili AİHMde tazminata mahkûm edildiği çok sayıda dava
olduğuna, bütçe görüşmelerinin ruhu, saygınlığı
açısından rücu davalarıyla ilgili inandırıcı
açıklamaların yapılmasının önemli olduğuna
ilişkin açıklaması
18.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve 17-25 Aralıkla ilgili
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının
takipsizlik kararı verdiğine ilişkin açıklaması
19.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Tırnağı çizilse gazi sayılacak. ifadesinin
Binali Yıldırıma ait olduğuna, 15 Temmuz gazilerinin
yararlandığı haktan terörle mücadele eden gazilerin de yararlanması
gerektiğine, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün Genel
Başkanımızın sözünün de sonuna kadar
arkasındayız. ifadesine ilişkin açıklaması
20.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 17-25 Aralıkla alakalı süreçlerin devam
ettiğine ve Reza Zarrabın suistimali varsa hesabının Türk
mahkemelerinde görüleceğine, Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis
soruşturma komiyonunda bakanların Yüce Divana sevki yönünde
tavır ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Meclis kürsüsünden Türkçenin dışında
başka bir dil kullanılarak ne söylendiği anlaşılmayan
sözler söylenilmesini esefle kınadığına ilişkin
açıklaması
24.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, Aksarayda yüzde 75i tamamlanmış
havaalanının Hava Kuvvetleri Komutanlığına
devredilerek hem askerî hem de sivil uçuşlara açılıp
açılamayacağını Millî Savunma Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
25.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Yunanistanın Doğu Akdeniz ve Egede
karasularını genişletme çalışmasıyla ilgili
Türkiyenin politikasının ne olacağını
Dışişleri Bakanından öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
26.- Bitlis Milletvekili
Mahmut Celadet Gaydalının, ücretli öğretmenlerin kadroya
alınarak özlük haklarına kavuşmayı talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
27.- Hatay Milletvekili
Hüseyin Yaymanın, büyüyen Türkiyenin kalkınmasını
inşa eden Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile hariciye
siyasetini yürüten Dışişleri Bakanlığının,
yerli ve millî harp sanayisiyle dosta güven, düşmana korku salan Millî
Savunma Bakanlığının bütçesinin hayırlı
olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Erkan Başın, emperyalizmin maşası örgütün 16
Aralıkta da, 2010da da, 2005te de suç işlediğine ve
iktidarın bu suçlara ortak olduğuna, İstanbul ve Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanının FETÖ terör örgütüyle
iltisakının olup olmadığını ve terör örgütünün
sahibi olduğu bilinen şirketlerin bu belediyelerden ne kadar ihale
aldığını, bu ihalelerden kaç para
kazandığını ve bu kazandıkları paraları halk
düşmanı faaliyetlerinde kullanıp
kullanmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
29.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Türk siyasi haritasında kürdistan denilen
bölgenin neresi olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
30.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe
Sürücünün, Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıerin,
Şanlıurfa Milletvekili Nimetullah Erdoğmuşun ve
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun 10 sıra sayılı
2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve bu ifadelerinden
dolayı İç Tüzükün 161inci maddesinin (3) ve (4) numaralı
bentleri gereğince işlem yapılmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
31.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun
konuşmasındaki ifadenin Suriyenin bir leş gibi görülmemesi
gerektiğine dair vurgu olduğuna, Suriyedeki vesayet
savaşını doğru bulmadıklarına ve özgürlüklerin
önü açılırsa çatışmanın zemininin ortadan
kalkacağına ilişkin açıklaması
32.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Mevlüt Çavuşoğlunun Esadla iletişim
kurulabilir, Esadla görüşülebilir. ifadesi ile Arjantinde Trumpın
FETÖnün iadesini düşündüğü, bu konuda çalışmalar
yaptığı sözünü verdiği mesajına, köşe yazarı
yazmadığında, muhalefet milletvekili
konuşmadığında esas sıkıntının
doğacağına ilişkin açıklaması
33.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, herkesin ortak değerlerinin olduğuna ve bu
ortak değerleri yok edecek ifadelerin kimseye faydası
olmadığına, bütçenin halkın bütçesi olduğuna, AK
PARTİnin demokrasinin, fikir hürriyetinin, basın hürriyetinin
partisi olduğuna ve daha sağlıklı, iletişimi olan,
birbirini anlayan bir dile ihtiyaç olduğuna ilişkin
açıklaması
34.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Diyarbakır
Milletvekili Hişyar Özsoyun, dilin hem literal anlamı hem de
metaforik anlamı olduğuna ve metafor kullandığına
ilişkin açıklaması
37.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının
konuşmasındaki üsluba ve Kemal Kılıçdaroğluna hitap
şekline ilişkin açıklaması
38.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, her turda farklı iddialar ortaya koymanın
belirlenen görüşme usulünün dışında olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
39.- Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun, Bursa Milletvekili Erkan Aydın
ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.- İzmir Milletvekili
Tamer Osmanağaoğlunun, Suriyede terör devleti oluşturma
girişiminin sadece Türkiye için değil, komşu ülkeler için de
beka sorunu olduğuna, Fıratın doğusunda yapılacak
barış harekâtının bölgeye Türk mührünün
vurulacağı anlamına geleceğine ilişkin
açıklaması
41.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğde ilinin sulama suyuna Konya Ovası
Projesinin çözüm üretip üretemeyeceğini ve çiftçinin sulama suyu
nedeniyle borçlandığı elektrik yükünden ne zaman
kurtarılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
42.- Adana Milletvekili Kemal
Peközün, AKP iktidarının sağlık sistemindeki
gelişmelerle övünürken hastaların Adana gibi büyük bir şehirden
Kahramanmaraşa nakledilmek zorunda kalındığına ilişkin
açıklaması
43.- Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örsün, Trabzonun Ortahisar ilçesi, Erdoğdu Mahallesindeki Fatma
Aydın isimli annenin feryadını dile getirmek istediğine
ilişkin açıklaması
44.- Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın, 15 Temmuz gazilerinden malul gazi
olanların maaş aldığına ilişkin açıklaması
45.- İstanbul
Milletvekili Nazır Cihangir İslamın, Meclis kürsüsüne dava
açanların Zülfü Demirbağ ve Efkan Alayla birlikte 13e
yükseldiğine, Cumhurbaşkanlığı seçim döneminde Ali
Fuat Başgil olayını çağrıştıran olay
yaşandığına, Gezi olaylarına tam bir ret veya tam bir
onama vermediğine, Şebiarus Haftasında bir gazetecinin ve
bazı siyasetçilerin tehdit ediliyor olmasını kaygı verici
bulduğuna ilişkin açıklaması
46.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Konya Milletvekili Abdüllatif Şenerin 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Konya Milletvekili
Abdüllatif Şenerin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
48.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, ülkede bulunan göçmenlerle ilgili asimilasyon
kelimesini kullanmak istemediğine ve düzelttiğine ilişkin
açıklaması
49.- Bursa Milletvekili
Mustafa Hidayet Vahapoğlunun, Bursa ilindeki organize sanayi
bölgelerinden birini münhasıran savunma sanayisine ayırıp
desteklemeyi düşünüp düşünmediklerini Millî Savunma Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
50.- Diyarbakır
Milletvekili Adnan Selçuk Mızraklının, Dicle
Barajının bakım ve onarımının, kontrollerinin,
risk analizinin, personel eğitiminin yapılıp
yapılmadığını, periyodik bakım çizelgelerinin
durumunun ne olduğunu, barajda kaç mühendisin
çalıştığını, iş güvenliği
uzmanının olup olmadığını, zarar tespitlerine ne
zaman başlanacağını Sanayi ve Teknolojie Bakanı
Mustafa Varanktan öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
51.- Bursa Milletvekili
Yüksel Özkanın, küçük ve orta ölçekli firmalara desteğin, reklam ve
pazarlama faaliyetlerine katkıların kaldırılıp
kaldırılmadığını Sanayi ve Teknolojie Bakanı
Mustafa Varanktan öğrenmek istediğine, yurt dışı
marka tescil destek işlemleri için KOSGEBe başvuru
yapılamadığına ilişkin açıklaması
52.- Antalya Milletvekili Feridun
Bahşinin, Tebrizli bir Türk olan Rahim Cavadbeylinin gözaltında
tutulma sebebinin İranın iade talebi olup
olmadığını ve uluslararası anlaşmalara göre
iadesi mümkün olmadığına göre ne zaman serbest
bırakılacağını Dışişleri
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
53.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, Avrupa Mahkemesinin
kararı bağlayıcı iken siyasal hedefin Avrupa Mahkemesi
kararının icra yükümlülüğünü ortadan kaldırıp
kaldıramayacağını Dışişleri Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
54.- İstanbul
Milletvekili Nazır Cihangir İslamın, FETÖnün siyasi
ayağının ortaya çıkmasına niçin direndiğini
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varanktan öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
55.- Afyonkarahisar
Milletvekili Gültekin Uysalın, bulunulan coğrafyanın
çatışmaların her dakika tetiklenebildiği bir coğrafya
olduğuna, mülteciler başta olmak üzere dış politikada çok
boyutlu değerlendirmeler yapmak gerektiğine, Türkiyenin doğru
siyasal akılla dış politikasını ete kemiğe
büründürmeye ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması
56.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbulun birçok ilçesinde,
birçok mahallesinde mülkiyet, imar ve ecrimisil sorunu
yaşandığına, sorunun çözümü için yasal düzenleme
gerektiğine, 4706 sayılı Kanunda yapılacak
değişiklikle ilgili kanun teklifini TBMM
Başkanlığına vermiş olduğuna ilişkin
açıklaması
57.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, AİHMin Selahattin Demirtaş
kararı kapsamında 18inci madde ihlaline ilişkin
Dışişleri Bakanının düşüncelerini öğrenmek
istediğine, Dışişleri Bakanlığının
tutarlı bir dış politika adına ne yapmayı
düşündüğünü, AİHM kararlarının uygulanmasının
Cumhurbaşkanının talimatlarına mı
bırakıldığını, AİHMin
kararlarının Türkiyedeki yerinin ne olduğunu ve lobicilikte
büyük paralar harcanıp harcanmadığını
Dışişleri Bakanından öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
58.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
59.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
60.- Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Mustafa Varankın, Genel Kurula Kıymetli misafirler
diye hitap etmesinde kasıt olmadığına, sözünü geri
aldığına ilişkin açıklaması
61.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, Sanayi ve Teknoloji Bakanının
göstermiş olduğu fotoğrafa ve ifadelerine ilişkin
açıklaması
62.- Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Mustafa Varankın, Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve hakaret kastıyla söylemediğine ilişkin
açıklaması
63.- Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akarın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde aleyhte
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
64.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Millî Savunma Bakanı Hulusi Akarın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
65.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, parlamenter sistemdeki bakan ile mevcut sistemdeki bakan
arasında kategorik farklılığın
olmadığına, milletin referandumundan geçerek onay
almış Anayasaya dayanan bakanları aşağılamaya
kimsenin hakkının olmadığına ilişkin
açıklaması
66.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Dışişleri
Bakanının sorulan sorulara yanıt vermek yerine had bildirmeye
kalktığına ve Suriye halklarının kendi kaderini
belirleme hakkına sahip olduğuna ilişkin açıklaması
67.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde aleyhte
yaptığı konuşmasını esefle
kınadığına ilişkin açıklaması
68.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Peygamber
ocağı olduğuna ve bütçesi görüşülürken polemik yapmayı
uygun bulmadığına, sanayi üretiminin küçüldüğüne,
İsrailin Türkiyenin desteğini alarak OECDyle ilgili yapılan
oylamada örgüte kabul edildiğine, Türkiyenin İsrail vetosunu
kaldırdığına ve ülkedeki kayıtlı Suriyeli
sayısına ilişkin açıklaması
69.- Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun, Mithat Sancarın
uygulamasına itirazı olduğuna ve Halkların Demokratik
Partisinin PKKdan izin almadan bir şey yapamayacağına
ilişkin açıklaması
70.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve kimseden emir almadıklarına, hukuka
bağlı demokratik bir parti olduklarına ilişkin
açıklaması
71.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, hiçbir yerden emir almadıkları gibi hiç kimseye emir
vermek istemediklerine ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, üslubun kişinin
karakterinin bir parçası olduğuna, milletvekilinin
kullandığı sözler için önce bireysel ardından grup
başkan vekilinin sorumluluğunun olduğuna, bu da yetmiyorsa İç
Tüzükün kendisine verdiği yetkileri kullanacağına ilişkin açıklaması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, gündeme getirilen konuları
bütün boyutlarıyla ortaya koyma gibi bir amaç güdülürse bütçe
görüşmelerini sürdürme imkânının olmadığına ilişkin
açıklaması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün talebine istinaden, yapılan konuşmaların
hiçbirinde İç Tüzükü ihlal eden bir husus olmadığı için
işlem yapmaya gerek görmediğine ilişkin açıklaması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, İç Tüzükte bakanlara
sataşmadan söz verilmesiyle ilgili hüküm olmadığı hâlde
gerektiğinde İç Tüzük 60a ve 69a göre söz vermeye bir engel
olmadığı görüşünü savunduğuna ilişkin
açıklaması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili
Hişyar Özsoyun, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe
Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde yürütme
adına yaptığı konuşmasında HDP Grubuna ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.-YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Murat Bakanın, bazı İDO seferlerinin geçici olarak
durdurulacağı açıklamasına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/5933)
17
Aralık 2018 Pazartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Görüşmelere başlamadan önce bugün
uygulayacağımız kurallarla ilgili kısa bir bilgi aktarmak
isterim. Bütçe görüşmelerinde, malumunuz, her bir grubun yetmiş
dakika söz süresi vardır. Grup başkan vekillerinin 60ıncı
maddeye göre söz taleplerini her bir grubun konuşması
tamamlandıktan sonra karşılayacağım. Bu konuda grup
başkan vekillerinin anlayış göstermesini rica ediyorum. Aksi
takdirde, grupların konuşma bütünlüğü de zedeleniyor, süre de
aşırı uzuyor. Siyasi parti gruplarına mensup olan
milletvekillerinin ve grubu bulunmayan partilere mensup milletvekillerinin 60a
göre söz taleplerini yine, her bir bölümün sonunda birer milletvekiline bir
dakika yerinden söz vermek suretiyle karşılayacağım.
Eğer tabii, sataşmadan söz talebi olursa 69uncu maddeye göre de onu
ayrıca değerlendireceğim.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün yedinci turdaki
görüşmeleri yapacağız.
Yedinci turda Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent
ve Marka Kurumu, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu,
Türkiye Bilimler Akademisi, Millî Savunma Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği
Başkanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı,
Türk Akreditasyon Kurumu bütçesi ve kesin hesapları yer almaktadır.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (x)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (x)
A) SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
B) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK PATENT
VE MARKA KURUMU
1) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1) Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI
1) Avrupa Birliği Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti gruplarına
ve İç Tüzükün 62nci maddesi gereğince istemi hâlinde
görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye yetmişer dakika söz verilerek
bu süreler birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilecek
ve şahsı adına yapılacak konuşmaların süresi ise
beşer dakika olacaktır. Ayrıca, konuşmalar
tamamlanınca soru-cevap işlemi on dakika soru, on dakika cevap olarak
yapılacak ve sorular gerekçesiz olarak yerinden sorulacaktır.
Bilgilerinize sunarım.
Yedinci turda siyasi parti grupları, yürütme ve
şahısları adına söz alanların adlarını
sırayla okuyorum:
İYİ PARTİ: Ankara Milletvekili Koray
Aydın, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi, Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filiz, Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli, Aksaray
Milletvekili Ayhan Erel, Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs, İstanbul
Milletvekili Ümit Beyaz, Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş,
Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil
Erozan.
AK PARTİ: Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat
Koçer, Denizli Milletvekili Şahin Tin, Şanlıurfa Milletvekili
Mehmet Ali Cevheri, Muş Milletvekili Mehmet Emin Şimşek, Konya
Milletvekili Ahmet Sorgun, Samsun Milletvekili Fuat Köktaş, Kocaeli
Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu, Mersin Milletvekili
Hacı Özkan, Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak, İstanbul
Milletvekili Şirin Ünal, Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal, Kayseri
Milletvekili İsmail Emrah Karayel, İstanbul Milletvekili Ahmet Berat
Çonkar, Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu.
HDP: İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz
Kaya, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü, Diyarbakır
Milletvekili İmam Taşçıer, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruç, Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin
Maçin, Şanlıurfa Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş,
Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy.
CHP: Konya Milletvekili Abdüllatif Şener,
Denizli Milletvekili Kazım Arslan, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan,
Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol, Sivas Milletvekili Ulaş Karasu,
Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver, Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya,
Samsun Milletvekili Kemal Zeybek, Kayseri Milletvekili Çetin Arık,
İzmir Milletvekili Ednan Arslan, Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözer, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir.
MHP: İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi
Yönter, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz, Bursa
Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, Erzurum Milletvekili Kamil
Aydın, Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, İstanbul
Milletvekili Cemal Çetin, İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Şahıslar: Lehte, İstanbul
Milletvekili Zafer Sırakaya, aleyhte, Manisa Milletvekili Özgür Özel.
Şimdi, ilk söz İYİ PARTİ Ankara
Milletvekili Koray Aydında.
Buyurun Sayın Aydın. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA KORAY AYDIN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerine İYİ PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla muhabbetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, teknolojinin ülke
kalkınmasının yanında insan hayatı için de ne kadar
önemli olduğunu geride bıraktığımız haftada
yaşadığımız bir elim kazayla bir kere daha
öğrenmiş olduk. O feci kazada benim de çok yakından
tanıdığım, dünya çapında başarılara imza
atmış, çok değerli bir bilim adamını kaybettik. Ankara
Üniversitesinin eski Rektör Yardımcısı olan Profesör Doktor
Berahitdin Albayrak Ankaradaki yüksek hızlı tren kazasında
diğer vatandaşlarımızla birlikte hayatını
kaybetti, çok sayıda da yaralımız var. Kazada hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allahtan rahmet,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Bütün bu kazaların nedenlerini incelemek,
araştırmak, analiz etmek ve önleyici tedbirleri almak da siyaset
kurumunun bir görevidir. Şimdi şunu aklımızdan
çıkarmayalım: Tren kazaları doğal afet değildir. O
yüzden bunun idari ve adli tarafının ivedilikle yapılması
gerekmektedir. Bu arada ilgili Bakanımız, Sayın
Bakanımız da bir açıklama yaptı, Sinyalizasyon sistemi,
demir yolu sistemi için olmazsa olmaz değildir. dedi yani sinyalizasyon
sisteminin olmadığını ifade etti. Daha sonra hafta sonu
gazetelerde okuduk, bu sefer de kaza anında görev yerinde görevli olan
makasçı da Makas değiştirmeyi unutmuş olabilirim. dedi.
Şimdi, buradan bir uyarıda bulunmak
zorundayız: Değerli arkadaşlar, yani bu işin
sorumluluğunu üstlenen yöneticilerin görevi, makasçı makas
değiştirmeyi unutsa bile, kazaların meydana gelmesini önleyecek
bir sistemi kurmaktır. Bu, yönetenlerin bir görevidir. Eğer siz ileri
teknolojili yüksek hızlı tren işletmeciliği yapıyorsanız
yüz yıl önceki yöntemleri kullanamazsınız. Bu facianın
bütün sorumluluğu makas değiştirmeyi unutan geçici görevli bir
görevliye, makasçıya kesilerek kapatılamaz. Bu işin, bu
facianın siyasal sorumluluğunu üstlenecek bir anlayışa
ihtiyaç var çünkü artık bu, Türkiyenin temel bir problemi hâline de
dönüştü. 2004 yılında kaza oldu, o zaman 51 kişiyi
kaybettik ve bu işin sorumlusu makiniste kesildi, dava
kapatıldı. Aynı şekilde geride
bıraktığımız temmuz ayında Çorluda bir kaza
yaşadık, orada da 25 kişiyi kaybettik. Bu işin sorumlusu
olarak da yağmur gösterildi, yağan yağmurla ray
altlarının boşaldığı, bunun için kazanın
olduğu söylendi. Bu arada, İnşaat Mühendisleri Odası,
kapsamlı bir araştırma yaptı. Bu araştırmada
Sorumlu olan yağmur değil, bu işi yapanlar, yaptıranlar,
daha sonra da bunun denetim mekanizmalarını kurmayarak bu faciaya
sebep olanlar bu işin sorumlularıdır. denildi.
Onun için, buradan şu soruyu sormak
zorundayız: Değerli arkadaşlar, bu kadar şey olurken bir
bakanın istifa etmesi ya da bir genel müdürün, bir sorumlunun istifa
etmesi için daha ne yaşanması gerekiyor, daha ne olacak, ne
yaşanacak da biz bunların istifa ettiği bir güne tanık
olacağız? Buradan şu sonuç çıkıyor:
Anlaşılıyor ki bu siyasal iktidarın her konuda bu işin
siyasal sorumluluğunu üstlenme gibi bir
alışkanlığı yok.
Hatırlayın, zamanında FETÖyle de bir
iş birliği yapıldı, ülkenin bütün kurumları, adliyesi,
ordusu, her tarafı bunlara teslim edildi ve bu işin sonunda o kadar
ileriye gidildi ki el verildi, güç verildi, destek olundu, bütün kapılar
bu örgüte açıldı ve Biz bunlara ne istediler de daha vermedik.
diyen bir anlayış ortaya çıktı ve ülkeyi getirdik, 15
Temmuza götürdük. 15 Temmuzda da bu büyük millet ağır bir bedel
ödedi, sokağa düşen devletini sokaktan topladı, çıkardı
ve tam 256 tane de şehit verdik. Yani bu işin bedelini de gene
milletimiz ödedi; orada şehit olanların aileleri, yakınları
ödedi ama siyasal iktidar hiçbir bedel ödemedi.
Bir benzerini daha önce de yaşadık. Sözde
çözüm süreci adı altında bir uygulamayla, herkesin uyarmasına,
Bu işin sonu kötü olacak, bakın Türkiye çok büyük bir belaya doğru
gidiyor. denmesine rağmen yürütülen çözüm süreci sonunda Türkiyenin
şehirlerinin altı bombalarla dolduruldu, daha sonra ordumuz,
askerimiz devreye girdi, polislerimizle beraber oralarda âdeta bir savaş
verildi, altı yedi ay buraları geri almak için verilen mücadelede de
yüzlerce şehit verdik, bunun sorumluluğunu da gene halkımız
üstlendi ve bedeli de onlar ödedi. Düşünebiliyor musunuz değerli
arkadaşlarım, bu kadar yaşanan olay neticesinde
aldatıldık, kandırıldık diyerek bu işin siyasal
bedelini ödemekten kaçan bir siyasal iktidarla karşı
karşıyayız. Bugün yaşadığımız olay da
bu anlayışın eseri olarak önümüzde duruyor.
Bakın, bir hatırlatmada daha
bulunacağım. Daha geçen ay yeni birtakım gelişmeler oldu,
Yeni bir sözde çözüm süreci mi başlıyor? sorusunu akıllara
getirdi. Geçtiğimiz ay, kasım ayında iktidar partisinin bir
milletvekili başkanlığındaki bir heyet Almanyaya gitti.
Federal sistemle ilgili görüş alışverişinde
bulunduklarını kendileri beyan etti. Hemen akabinde akiller Osloda
sahne aldılar. Oslo biliyorsunuz AKP iktidarının terör örgütü
PKKyla başlattığı sözde çözüm sürecinin ilk
ayağıdır. O süreci İmralı, Kandil, nihayet 28
Şubat 2015 tarihinde de Dolmabahçe Mutabakatına kadar
vardırdılar ve Dolmabahçede Öcalanın hazırlamış
olduğu 10 maddelik anlaşmanın altına AK PARTİnin hem
milletvekilleri hem de o dönemki grup başkan vekilleri imza attılar.
Şimdi gelelim yeni Oslo görüşmelerine:
İktidarın milletimizi sözde çözüm sürecinde ikna etmek için görevlendirdiği
Akil İnsanlar Heyetinden bazı isimler de geçtiğimiz ay,
Kasım ayında Osloda bir araya geldi. Burada Seçimden sonra bir
çözüm süreci başlatılabilir mi? görüşmelerini Oslodaki terör
örgütü yandaşı bir kuruluşun davetlisi olarak bu insanlar orada
müzakere ettiler. Şimdi bütün bu yaşananlar insanların
kafasına şöyle bir soru işaretini getiriyor: Acaba iktidar
seçimden sonra PKKyla beraber tekrar bir çözüm süreci
anlayışına dönüp bu çözüm sürecini başlatacak mı? Bu
soruyu sormak insanlarımızın hakkı çünkü AK PARTİ
iktidarının PKKyla iş birliği konusunda çok kötü bir
karnesi var ve geride kalan çok kötü izlenimleri var.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; içinde bulunduğumuz bilim ve teknoloji çağında
-sözlerimin başında da değindiğim- yüksek hızlı
tren kazalarının önlenmesi için bir dizi ilerici teknik desteğe
ihtiyaç bulunduğunu söylemiştim. Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı bütün bu alanlarda düzenleyici, denetleyici, yol
gösterici ve destekleyici olmalıdır. Türkiyenin yüksek teknolojiyi yakalamasının
tek yolu araştırma ve geliştirmeye kaynak
ayırmasıdır, yeterince bütçe ayırmasıdır. ARGE
araştırma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranları bakımından OECD sonuçları incelendiğinde
İsrail, Japonya, Kore, Amerika gibi ülkelerde gayrisafi yurt içi
hasıla oranları yüzde 4ler seviyesindeyken Türkiye bu konuda yüzde 1
seviyelerine bile ulaşamamıştır. ARGE harcamalarında
meydana gelen her artış gayrisafi yurt içi hasılayı
artırmaktadır. Buna karşılık, ARGE
harcamalarındaki azalma da gayrisafi yurt içi hasılayı
azaltmaktadır. Denklem bu kadar basittir. Türkiye ARGE projelerini
desteklemeye devam etmeli ve bu projeleri mutlaka ülke çapında yaygın
hâle getirmelidir; bunun yolu da en üst bilimsel kurumlarımızdan olan
TÜBİTAK, ASELSAN, HAVELSAN gibi stratejik kurumların daha
şeffaf, daha yansız bir zihniyetle yönetilmesinden geçmektedir.
Özellikle ülke savunma sanayisinin göz bebeği olan bu ve benzeri
kurumların yandaşlığa değil, uzmanlığa
dayalı bir yöntemle yönetilmesi gerekmektedir çünkü bu kurumlar ülkenin
geleceğidir. Bilimsel kurumların politize edilmesi ülke bilimini
baltalamaktan başka bir işe yaramaz.
Değerli arkadaşlar, süremin bittiğini
de dikkate alarak sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum:
Araştırmadan, geliştirmeden teknoloji ve sanayi inşa
edemezsiniz. Sanayi olmadan üretemezsiniz, üretmeden istihdam
yaratamazsınız, istihdam yaratmadan ihracat yapamazsınız,
ihracat olmadan büyüyemezsiniz, büyümeden de çağdaş uygarlık
seviyesini yakalayamazsınız. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu
problemin düğümü bu söylediklerimde yatmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son
verirken, 2019 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, İYİ
PARTİ Grubu adına hepinize selam ve saygılarımı
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hatibin bazı
ithamlarına, izin verirseniz, 60a göre yerimden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Turan, ortada bir
sataşma görmedim ama bir açıklama talep eden sözler kullandı.
60a göre söz hakkınız doğuyor ama başlangıçta
belirttiğim gibi, bu söz hakkınızı İYİ PARTİ
Grubunun konuşmaları tamamlandıktan sonra
karşılayacağım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Söz sırası, Antalya Milletvekili Feridun
Bahşide.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Perşembe günü Ceza ve İnfaz Kurumları
ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu bütçesi görüşülürken
infaz koruma memurlarının özlük haklarına ilişkin
taleplerini bu kürsüden dile getirmiş, zaman
kısıtlılığı sebebiyle adliye
çalışanlarına değinememiştim, o günden bu yana
mesleğin içinden de gelmem sebebiyle yoğun bir şekilde sitem ve
taleple karşılaştım. Bu sebeple bugün de adliye
çalışanlarının sıkıntılarını dile
getirmek üzere söz aldım.
Hukuk ve adalet toplumların olmazsa
olmazıdır. Adalet sisteminin olmadığı ya da aksayarak
işlediği bir ülkede ne gelişmişlikten ne de
kalkınmadan bahsedilebilir. Ülkemizin içinden geçtiği bu zor dönemde
ülkemizi ayakta tutabilecek tek değer adalettir. Kamu kurumlarında
yapılan atamalarda liyakatin kaldırılması, ülkemizi 15
Temmuz ihanet sürecine taşımıştır. Her yıl adli
yıl açılışlarında adalet sistemimizin eksikleri
gündeme getirilir ama adaletin işleyişinin olmazsa olmaz
unsurları olan adalet çalışanları bu açıklamalarda
unutulur. İş yükünün ağır olması, personel
sayısının azlığı ile ekonomik ve sosyal
haklarının yetersiz olması çalışanların
psikolojilerini bozmaktadır. Mesai süresi gözetmeden tozlu arşivlerde
dosya yığınları arasında düşük ücretlerle iş
yükünün büyük bir kısmını omuzlayan yazı işleri
müdürleri, zabıt kâtipleri, mübaşirler, teknik hizmetler
sınıfı ve diğer yardımcı hizmetler
sınıfları Adalet Bakanlığınca bugüne kadar pek
hatırlanmamıştır. Adalet Bakanlığı,
yargı sisteminin sorunlarını tamamıyla ele almalı, tüm
çalışanlar için iyileştirme ve düzenlemeler
yapmalıdır.
Yargı personelinin çok yoğun olarak
şikâyetçi olduğu ve bizlerden çözüm beklediği bazı
sorunları sizinle ve kamuoyuyla bu kürsüden paylaşacağım.
Sorunlara geçmeden önce, en başta şunu söylemem gerekiyor ki 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu çerçevesinde mutlaka ve mutlaka
adalet hizmetleri sınıfı oluşturulmalıdır ve tüm
adliye çalışanları bu sınıfa dâhil edilmelidir. Yine,
zabıt kâtiplerinin tamamına ayrıca bilgisayar
kullandığı gözetilerek veri hazırlama ve kontrol
işletmenliği kadrosu verilmeli, bu çalışanların bu
kadrolara sınavsız geçişi sağlanmalıdır. Adalet
hizmetleri sınıfı oluşturulmadan yapılacak
iyileştirmeler her zaman geçici kalmaktadır ve bugüne kadar da çözüm
üretememiştir.
Değerli milletvekilleri, adliyelerde icra
müdürleri dışındaki çalışanlar hizmet içi eğitim
almadan göreve başlatılıyor ve çalışırken de icra
ettiği mesleğine ilişkin hiçbir meslek içi eğitime tabi
tutulmuyor. Adliye çalışanlarının hiçbirinin kendine mahsus
bir eğitimi olmadığı gibi mantıklı bir görevde
yükselme şekli de bulunmamaktadır. Yine, aynı şekilde,
kurum içi yükselme sınavını kazanan yazı işleri
müdürlerine de atama sonrası eğitim verilmemektedir. Bu uygulama
değiştirilmeli ve adli personel öncelikle eğitime
alınmalı, sonra da iş tanımları yapılarak göreve
başlatılmalı ve hiçbir personel işi dışında
çalıştırılmamalı ve yükselme, atama sonrasında da
yine eğitim verilmeli.
Ayrıca, taşrada çalışan
personelin periyodik zamanlarda hizmet içi eğitimlerde sıraya tabi
tutulmak suretiyle uygulamada birliğin sağlanması ve mevzuat
değişiklikleri sonrası da hızlı bir şekilde
bilgilendirme toplantıları yapılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde memurlar
arasında yapılacak bir maaş sıralaması mümkün olsa
adliye çalışanları şu anda bu sıralamanın en alt
kademesindedir zira ne mahkeme kâtipleri ne savcılık kâtipleri ya da
yazı işleri müdürleri herhangi bir uzmanlık ya da unvanları
bulunmadığı için çok düşük maaş almaktadır. Unvan
ve sıfatı belirlenmemiş olan adli personele hiçbir maddi
değerle ölçülemeyecek kıymet taşıyan dava ve
soruşturma dosyalarının sorumluluğu verilmektedir. Bu denli
risk altında çalışan personele diğer mesleklerde
olduğu gibi iş gücü riski tazminatı da ödenmemektedir ki mutlaka
ödenmesi gerekir.
Diğer kurumlarda çalışan müdürlerin
ek göstergeleri 3000 iken adliye yazı işleri müdürlerinin ek
göstergeleri 2200dür. Talebimiz, ek göstergenin yazı işleri
müdürleri için 3600, zabıt kâtipleri için 3000, mübaşir dâhil
diğer tüm adliye çalışanları için de 2200 olarak
düzeltilmesidir.
Diğer kurumlarda ödenen fazla mesai veya nöbet
ücretinin adliye çalışanlarına da ödenmesi hususu net olarak
düzenlenip kural hâline getirilmelidir. Adliye çalışanları
adliyelere potansiyel suçlularla birlikte giriş yapmaktadır ve
herhangi bir can güvenliği yoktur. Bu yüzden iş riski tazminatı
da kesinlikle özlük haklarına dâhil edilmelidir. İcra kâtipleri
mecburen gittikleri hacizler esnasında birçok tehlikelerle
karşılaşmaktadır; yedikleri küfür, tehdit ve hakaretlerin
haddi hesabı yoktur. Bunun üzerine bir de dairelerdeki iş
yoğunluğunu eklersek yıpranma payı ve iş riski
tazminatı almaları kadar da doğal bir şey yoktur.
Bilindiği üzere, devlet memurlarının
görevlerinden doğan suçlara ilişkin soruşturmalar 4483
sayılı Kanuna göre yürütülmektedir. Buna göre de memur hakkında
görevinden dolayı bir ceza soruşturması yürütülebilmesi için
ilgili amirlerin onay vermesi gerekmektedir. Bunun tek istisnası
vardır, o da Adalet Bakanlığında çalışan
yazı işleri müdürü, icra müdürü, zabıt kâtibi ve
mübaşirlerdir. Bunlar hakkında izne gerek olmadan direkt cezai
soruşturma yapılabilmektedir ki, bu personelin de diğer memurlar
gibi soruşturulmasının daha uygun olacağı
tartışmasızdır çünkü adliye personeli olarak görevlerini
idame ettiren yazı işleri müdürü, icra müdürü, zabıt kâtibi,
mübaşir özlük hakları itibarıyla 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu kapsamında olup yargılama şekli itibarıyla
genel usule tabidirler. Bundan mutlaka vazgeçilmesi gerekir.
Yine adliyelerde çalışan mübaşirler
yardımcı hizmetler sınıfında bulunmaktadır. Bu
durum mutlaka değiştirilmeli ve mübaşirler bir an önce genel
idari hizmetler sınıfına alınmalıdır.
Türkiye'deki kamu kurumlarında görev yapan
memurlar 3üncü dereceye gelmekle yeşil pasaport alma hakkına
sahipken adliye personelinden bazıları 3üncü dereceye gelemedikleri
için yeşil pasaport alamamaktadırlar. Bu sorun da çözüme
kavuşturulmalıdır.
Adliye çalışanlarının standart
bir kimlik kartı bulunmamaktadır. Bu kimlik kartları adalet
komisyonlarınca ya da Adalet Bakanlığınca tek tip standart
hâle getirilmeli ve tüm personele dağıtılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, adliye personeli,
haklarında düzenlemeler yapılmadığı için sürekli
olarak alternatif arayışına girmekte, imkân ve fırsat bulur
bulmaz kurum değişikliğine gitmektedirler. Bunun önlenmesi için
de adalet hizmetlerinin ve adliye çalışanlarının
durumlarının mutlaka yeterli seviyede iyileştirilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, yukarıda dile getirdiğimiz
hususların yerine getirilmesi, yargının, çağın ve
Bakanlığın ileriye dönük gelişimini sağlayacak
çalışmaların temelini oluşturacağı bilinmelidir.
Adalet hizmetlerinin düzenli bir sistem içerisinde yürütülebilmesi, ekonomik ve
sosyal yönden güçlendirilmiş adliye personeli tarafından yerine
getirebilecektir.
SALİH CORA (Trabzon) Hangi bütçe bu?
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Bir
sıkıntı mı var?
Geciken adalet, adalet değildir.
sloganıyla hareket eden tüm çalışanların veri
hazırlama kontrol işletmenliği unvanına geçirilip bu
çağ dışı unvanların ortadan
kaldırılması gerekmektedir. Kısaca, adalet
çalışanlarına adalet istiyoruz.
Bu vesileyle yüce Türk milletini, Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bahşi.
Şimdi, söz sırası Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizde.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygılarımla selamlarım.
GAP projesi 1976 yılında
başlatılan, Güneydoğu Anadoluda; Adıyaman, Batman,
Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve
Şırnak illerimizi kapsayan, Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı,
en maliyetli projesi. Bugüne kadar hazırlanan bölgesel kalkınma
programlarının en etkin olanıdır. Bu proje bölgeler
arası farklılıkları gidermek, bölgesel kalkınma
yaklaşımıyla ulusal düzeyde ekonomik kalkınmayı
hedeflemiştir.
Değerli milletvekilleri, GAP deyince akla bu
projenin mimarı 9uncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman
Demirel gelmektedir. Kendisini rahmetle anıyorum.
Yıllar içerisinde bu projenin
gerçekleşmesinde emeği olan tüm siyasetçilere ama özellikle
mühendislerimize ve diğer çalışanlarımıza
teşekkür ediyor; ölenlere rahmet, yaşayanlara da sağlıklar
diliyorum.
22 baraj, 12 hidroelektrik santraliyle ülkemizin
yüzde 10u gibi büyük bir alana yayılan GAP tamamen bitirildiğinde
1,82 milyon hektar alanın sulamaya açılması, yılda 27
milyar kilovat/saat hidroelektrik enerjisi üretilmesi ve ülkemizin enerji
ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılaması
öngörülmüştür.
Şimdiye kadar GAPa dâhil olan barajların
önemli bir bölümü bitirilmiştir. Adıyamanda Çetintepe, Koçali ve
Gömükan barajları inşaatları devam ediyor görünüyor.
Hasankeyfteki Ilısu Barajı da henüz tamamlanmamıştır.
Bu arada yöremde olması itibarıyla
Ardıl Barajıyla ilgili sorunu iletmek istiyorum. Bu barajda henüz su
tutulamaması, yağmur olmaması nedeniyle sulama
yapılamıyor; köylülerin, oradaki çiftçilerin şikâyetleri var,
yetkililerin bunu değerlendirmesi istiyorum.
Ayrıca Araban ilçesinde yılan hikâyesine
dönen Araban Çat Boğazı Barajı, Araban ve bölge köylüleri
tarafından umutla beklenmektedir. Eğer bu baraj yapılırsa
130 bin dönüm arazi sulanacaktır. Şu anda 503 bin hektar alanı
sulamaya açılmış ancak GAP bölgesinde hâlâ yaklaşık 1
milyon 300 bin hektar arazinin sulamaya açılması beklenmektedir.
Enerji üretimi açısından iyi bir ilerleme kaydedilmiş
olmasına rağmen sulamada planın oldukça gerisinde
kalınmıştır, başka bir ifadeyle, mevcut sulanabilir
arazilerin ancak yüzde 25i sulanmaktadır.
GAP bölgesinde işsizlik bir sorun olarak devam
etmektedir. GAP bitirildiğinde yine 3,8 milyon kişiye iş
olanağının sağlanması planlanmış ise de,
maalesef, TÜİKin 2017 yılı iş gücü istatistiklerine göre
istihdam oranı Mardin, Batman, Şırnak ve Siirtte yüzde 28,2,
işsizlik oranı yüzde 26,9dur. Bir de bu işe Suriyelileri
katarsanız durumun ne kadar vahim olduğu anlaşılır.
Bölge şehirlerinde esnaf, köylü, çiftçi ve dar
gelirli vatandaşlar mutsuzdur. Gübre, akaryakıt fiyatları,
ürünlerin para etmemesi, artan enflasyon ve hayat
pahalılığı insanları canından bezdirmiştir,
hayvancılık gerilemiştir. Tarımda plansızlık
devam etmektedir. Sürdürülebilir bir plan yoktur. Dededen kalma
anlayışla eğer bir yıl bir ürünün getirisi fazla ise ertesi
yıl herkes aynı ürünü ekmekte, arz, talepten fazla olunca da
masrafları bile karşılamadan iflas yoluna gitmektedir. Bunun en
tipik örneği, Araban ilçemizde 30 bin dönüm sarımsak ekimi
yapılmış, kilo başına 2 kilogram masrafla üretilen
sarımsak 1 TLye bile satılamamıştır, çiftçinin elinde
çürümeye terk edilmiştir. Sonuç olarak da bu yıl ödeme dönemi
geldiği hâlde sarımsak üreticileri Ziraat Bankasına
borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir. Bu, bizim
insanlarımızın kaderi olmamalıdır. Hükûmet yol
gösterici olmalı, yeni üretim modelleri geliştirmeli, en önemlisi
AR-GE çalışmaları yapılmalı. İki gün önce
üniversitelerle ilgili konuşurken üniversitelerin misyonu olmalı
demiştim. GAPın merkezinde bulunan Haran Üniversitesi, örneğin,
GAPta tarıma yön verecek AR-GE çalışmalarını
yapmalı ve tarıma bağlı sanayinin geliştirilmesine
yardımcı olmalıdır. Aynı şey bölgedeki diğer
üniversiteler için de geçerlidir. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde
böyledir. Ön lisans ve lisans eğitimi yapan üniversiteler vardır,
tarım ve hizmet sektörüne yönelik eğitim yaparlar. Öğretim
elemanlarının ayağında çizme, sırtında önlük,
bizzat uygulama yaptırarak yani yaparak öğretirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Filiz.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Biz de aynı şeyleri yapabiliriz ama odasında yapma çiçek
bulunduran ziraatçılarla değil.
Değerli milletvekilleri, bir tespitimi de
sizinle paylaşmak istiyorum. Yıllar evvel Şanlıurfada
Zirai Donatım Kurumuna ait ziraat makineleri yapan bir fabrikaya
gitmiştik. Fabrikanın hiçbir eksiği yoktu. Torna
tezgâhları, freze tezgâhları, presler alınmış, hatta
boyahane kurulmuş. Boyahane TOFAŞtaki boyahanelerle aynı
nitelikte ama bu fabrikada sadece su tankeri yapılıyordu. Öyle ki
presler çalışmıyor, üstleri örtülmüş; torna
tezgâhları, freze tezgâhlarının kızakları hareket
etmiyor çünkü temizlenmemiş, boyahane de çalışmıyor.
İşte, sorumluluk duygusundan mahrum, vicdanı körlenmiş
insanlarla bir yere varılamayacağının güzel bir
örneğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sözünüzü bağlamanız için son
bir dakika ek süre veriyorum, daha sonra uzatamayacağım.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan, tamam.
Değerli milletvekilleri, tarımda rekorlar
kıran Hollanda'nın yüz ölçümü sadece 41 bin kilometrekare, GAP'ta
sulanacak arazi ise 18.200 kilometrekare. Hollandanın 2017 yılı
tarımsal ihracatı 100 milyar dolar, Türkiye'nin gerçekleştirdiği
tarım ürünleri ihracatı 14 milyar dolar. Hollandanın
tarımdaki başarısının nedeni, uzun vadeli
sürdürülebilir tarım politikaları, verimli üretim modeli, AR-GE,
kooperatifleşme, pazarlama, piyasa denetimi gibi faktörlerdir.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz adına büyük
bir öneme sahip olan bu proje maalesef iktidardan gerekli teveccühü
görmemiştir, onun için de bitirilememiştir. 2019 yılı
bütçesi 88 milyon TLdir, bu 88 milyonun 78 milyonu iskan ve toplum hizmetleri
kalemine konulmuş; anlaşılan, GAPta yola devam ancak
karınca hızıyla.
Sözlerime son veriyorum. Bu bütçenin milletimize,
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Filiz.
Şimdi söz sırası Erzurum Milletvekili
Muhammet Naci Cinislidedir.
Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan, sayın
bakanlar, değerli milletvekilleri; Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2019
yılı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Sizleri
saygıyla selamlarım.
DAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının amacı, kamu
yatırımlarının planlanıp hayata geçirilmesi olarak
tanımlanabilir. İdarenin faaliyet kapsamı alanında 15 il
bulunmakta. İdare, 2011 senesinde çıkarılan bir KHKyle beş
yıl süre sınırıyla kurulmuş, hedeflerine
ulaşmadığı için 2019 yılı sonuna kadar görev
süresi uzatılmış. Uzatılmasına rağmen belirlenen
hedefler gerçekleşir mi? Sanmıyorum. Çünkü idarenin 200 milyon lira
olan bütçesi 90 milyon liraya düşürülmüş. Bu bütçeyle bölgemizin
kalkınma politikaları sürdürülemez. Kurumsallaşması
tamamlanmamış idarenin faaliyetlerini yeterince
gerçekleştirmediğini ifade etmek isterim.
Sayıştay raporunda DAP İdaresi ile
Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı gibi bölgedeki kalkınma
ajansları arasında koordinasyon sorunlarının
yaşandığı ifade edilmiş. Bunun nedeni, idare ile ajans
arasındaki yetki sorumluluklarını düzenleyen açık bir yasal
mevzuatın bulunmaması. Fiiliyatta ajanslar bölge planlarını
yapıyor, idare ise kamu yatırımlarının koordinasyonunu
sağlıyor ancak yetki ve sorumluluklar düzenlenmediğinden bu
karışık yapıda her iki kurum da benzeri projelere mali
desteklerde bulunuyorlar. Sonuçta, kaynak israfı yapılmasıyla
birlikte son derece düşük verimlilik göze çarpıyor. Geniş
coğrafyada hâlâ dijital sisteme bile geçmemiş olan ağır
bürokratik yapı süreçleri yavaşlatıyor.
Doğu Anadolunun merkezi sayılan
memleketim Erzurumda hemşehrilerim yarınlarından endişe
ediyorlar. Türk tarihinde önder şehirlerin başında gelen Erzurum
yapmış olduğu fedakârlığın
karşılığını maalesef alamıyor. Başta
Erzurum olmak üzere Doğu Anadolu illerinin göç vermesine göz
yumulması beraberinde telafisi güç ve vahim sonuçlar doğurabilir.
Yarın öbür gün göç sorunu
karşımıza bir millî güvenlik sorunu olarak çıkmasından
korkarım. İnsanlar toprağını, yurdunu göç ettikleri
yerlerdeki fırsatlardan dolayı değil kendi memleketlerindeki
yokluk ve fırsatsızlıklardan dolayı gözleri arkada terk
edip göç ediyorlar. Göç alan bölgelerde oluşan ekonomik ve sosyal maliyet
geri bırakılan bölgeleri kalkındırma maliyetinin çok daha
üstündedir. Sorunu göç alan yerde pahalı şekilde çözeceğimize
göç veren bölgede çözmek hem daha sağlıklı hem de ekonomik
olacaktır.
Ülkemizin güvenliği ve birliği
açısından bölgeler arası gelişmişlik farkları
asgariye indirilmeli. Önemli bir iktisadi merkez olmakla birlikte Doğu
Anadolunun da kalbi olan Erzurum millî gelirden yüzde 1in altında pay
alıyor. Erzuruma yapılan kamu yatırımları
Türkiyedeki toplam yatırım ortalamasının çok altında
kaldı. Doğu Anadolu Bölgesinde en fazla vergi ödeyen il olan
Erzurumun son on beş yılda kamu yatırımlarından bu
kadar düşük pay alması hiçbir şekilde açıklanamaz. Erzurum
böyleyse diğer Anadolu illerini varın sizler düşünün. Doğu
Anadoluda yarım kalmış barajlar gibi tesisler bir an önce millî
ekonomiye kazandırılmalı. Başta Erzurum olmak üzere
Doğu Anadolu Bölgesinde kullanılan elektrik ve doğal gazda göçü
önlemede teşvik amaçlı özel indirimler uygulanmalı.
Son yıllarda uygulanan yanlış
politikalarla Kars, Erzurum ve Doğu Anadolu Bölgesindeki
hayvancılık sektörü belirsizlik içinde. Canlı hayvanın kaynağı
olan küçük işletmeler desteklenmeli, hayvancılık
altyapısının geliştirilmesine bir an önce
ağırlık verilmeli. Bölge hayvancılığında
önemli girdi sağlayan zengin mera alanları ıslah edilmeli.
Tarım ve hayvancılıkla ilgili meslek eğitimi veren kurumlar
aktif kullanılmalı. Bölge insanları eğitilmeli.
İnsanların terk ettikleri topraklarına geri dönmeleri için
çekici imkânlar sunulmalı. İşte o zaman bakın, görün ki
utanılacak şekilde hayvan ve kırmızı et ithalatı
yapmanıza ihtiyaç kalacak mı?
Değerli milletvekilleri, bunların
yanında üretilmiş yem bitkisine destek verilmesi bölge ekonomisinin
gelişmesine katkı sağlar. Bölgedeki şeker fabrikaları,
tarıma olduğu kadar hayvancılığa ve genel istihdama da
hayati faydalar sağladığı tamamen göz ardı edilerek
acımasızca satılmıştır. Bu, bölgeye
yapılmış son ihanettir.
Bölgedeki şehirlerimizin genetik kodlarına
uygun yatırımlara öncelik verelim. Kültür, sağlık, kongre,
kış turizmi gibi faaliyetlerin teşvik edilmesi
sağlanmalı. Bölge gençliğinin bilim, kültür, sanat ve spor
alanlarında yetenekleri doğrultusunda girişimlerine imkânlar
verilmeli.
Erzurum ve Doğu Anadoluda Türkiye
ortalamasının üzerindeki genç nüfus mutsuz ve umutsuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Cinisli.
Buyurun.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Üniversite okuyan veya mezun olmuş genç
kardeşlerime hedeflerini sorduğumda verdikleri cevap Yurt
dışına gitmek istiyorum. oluyor. Erzurumdaki gencin hedefi
İstanbul, Ankara, İzmir değil, direkt yurt dışı.
Neden? diye sorduğumda aldığım cevap: Mutsuz ve
ümitsiziz, bıktık. Gelinen bu nokta hazindir. Gençliğe ve
ülkeye yazıktır. Bu örnekten sonra başka söze gerek yok. On
altı yıllık hükûmetler demek ki bugüne kadar bölgeye ve
geleceğimiz olan gençleri mutlu edecek bir şey yapmamışlar.
Ne yaptıklarını ben size söyleyeyim: Gençliğimizin
kıymetli, millî ve manevi değerlerini sömürmekten başka bir
şey değil. Karşılığında beklenen tek
şey verecekleri oylar.
Bu çerçevede, kurumlara ayrılan ve maalesef
azaltılan bütçeyi tartışmaktan ziyade asıl, bölgeyle ilgili
zihniyetin değişmesini, rehabilite edilmesini tavsiye ederim.
Doğu Anadolu Bölgesinin toplu hâlde, akılcı bir devlet
politikasıyla ele alınmasını umar, heyetinizi saygıyla
selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Cinisli.
Değerli milletvekilleri, şimdi
İYİ PARTİ Grubu adına diğer söz Aksaray Milletvekili
Ayhan Erele ait.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, kıymetli
Komisyon, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Konya Ovası
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının
bütçesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; KOP Aksaray, Karaman, Konya, Niğde, Nevşehir,
Kırşehir illerinden oluşan KOP bölgesinde
yatırımların gerektirdiği araştırma, planlama,
programlama, projelendirme, izleme, değerlendirme ve koordinasyon
hizmetlerinin yerine getirilmesi suretiyle bu projelerin
kapsadığı bölgelerin kalkınması için kurulmuştur.
Bölgede KOP denilince akla tarım, tarla ve bunların su ihtiyacı
gelmektedir. Ancak KOPun faaliyetlerine baktığımızda bir
iki okula yardım, bir iki tane tarımda eğitim programı, bir
de son günlerde moda olan millet kıraathanesinin dışında
hiçbir işlem yapmadığını görmekteyiz.
Oysa bölgenin en büyük beklentisi tarımda
sulamada yaşanan sıkıntıların giderilmesidir.
Şöyle ki: İç Anadolu Bölgesinde olduğu gibi, Aksaray ili
geçiminin büyük bir bölümünü tarımdan elde etmektedir. Aksarayın
özellikle çöl adını verdiğimiz bölgede yani Eskil,
Eşmekaya, Sultanhanı, Yenikent, Yeşiltepe, Yeşilova, Ulukışla
ve çevresinde vatandaşlar tarımdaki su ihtiyacını yer
altı su kaynaklarından karşılamaktadırlar.
Yıllarca bilinçsiz ve vahşi sulama neticesinde artık yer
altı su kaynakları bitmek üzeredir. Daha önce 50 metreden
çıkarılan yer altı suları artık 150 metreden dahi
çıkmamaktadır, çıkan sular da tuzlu sulardır. Tarlayı
sulamak için yeryüzüne çıkarılan suların
boşalttığı alanlara Tuz Gölünün tuzlu suları gelmekte
ve vatandaş da su çektiğinde Tuz Gölünün tuzlu sularıyla
tarlasını, arazisini sulamayla karşı karşıya
kalmaktadır dolayısıyla bu bölge gelecekte çöl ve çorak olma
tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; diğer bir husus da Aksarayda Bayıraltı
adını verdiğimiz bölgeye Mamasın Barajından
tarımda kullanılan su açık kanallarla getirilmekte idi, Hükûmet
bir işgüzarlık yaparak bunları kapalı sisteme çevirmeye
kalkıştı ancak 1.600 metrekarelik bir alanda bu işi
başardı, geri kalan alanlarda bu işi
başaramadığı için Bayıraltında gelecek
tarım sezonunda bu bölgeye su verilip verilemeyeceği hususunda bir
belirsizlik mevcuttur. Bu bölgede bulunan Topakkaya, Bağlıkaya,
Acıpınar, Sapmaz, Baymış, Yeşiltepe,
Ulukışla, Sarayhan, Altınkaya, Yeşilova belde ve köylerine
su verilip verilemeyeceği hususunda tereddütler oluştuğu için
vatandaş ekim yapıp yapmama konusunda kararsız
kalmıştır. Bu bölgede daha çok ayçiçeği, mısır,
yonca ekimi ve pancar ekimi yapılmaktadır. Bu tarım ürünlerinin
su olmadan yetiştirilmesi mümkün değildir. KOPun kek
dağıtıp, çay dağıtıp kıraathanelerle uğraşıncaya
kadar Konya Ovasının su problemini çözmesini bekliyoruz. KOP,
amacına hizmet ederek bu sorunlara çözüm bulmak zorundadır.
Bölgedeki susuzluğun giderilmesinin,
tarımdaki susuzluğun giderilmesinin tek çaresi: Bize göre, hemen
Aksaraya 100 kilometre uzaklıkta bulunan Hirfanlı Barajı var,
Kızılırmak var; buradan borularla bölgeye su getirmek en kolay
ve en ekonomik çaredir. Zira, Sultanhanı ilçemizde bulunan Çinlilerin
yapmış olduğu doğal gaz depolama alanına Çin
firması borularla Hirfanlı Barajından su getirmiş ve bu
suyu kullanmaktadır. Bir Çin şirketinin su getirdiği gölden
Türkiye Cumhuriyeti devleti -daha güçlüdür, daha kuvvetlidir- daha fazla su
getirebilecek durumdadır diye düşünüyoruz.
Yine, Aksarayda başta Bebek köyü olmak üzere
Ekecik Dağlarında, su üstü köylerinde ve Hasandağının
eteklerinde doğal mağaralar vardır. Bu mağaralara
ulaşım kolaylaştırılırsa doğal depo hâline
gelecektir. Dolayısıyla vatandaşlarımızın
soğanları, patatesleri, narenciyeleri ekonomik bir şekilde
buralarda muhafaza edilmiş olacaktır. Ancak başta da
söylediğim gibi, KOP dediğimiz daire, bu işleri çözmek yerine,
Aksarayda 3 tane millet kıraathanesi yapma yoluna gitmiştir.
İyilerin, doğruların, salihlerin yaşadığı
yer olarak Aksaraya iyilerin yurdu, salihlerin yurdu anlamına gelen
şehri süleha adı verilmiştir. Yani eğer kaynakları,
doğal, tabii, kültürel mirasları iyi kullanılırsa turizmden
yeterli payı alacaktır. KOPun amaçlarından birisi de turizme
hizmet etmek olduğu hâlde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Erel.
AYHAN EREL (Devamla)
bugüne kadar KOPun Aksaray
turizmine sağladığı bir katkıyı biz göremedik.
Oysa gerek Güzelyurt gerek Selime gerekse Ihlara Vadisine gerekli
yatırımlar, gerekli düzenlemeler yapılmış olsa Aksaray
turizmde Türkiyenin ve dünyanın göz bebeği hâline gelecektir
diyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erel.
Söz sırası, Trabzon Milletvekili Hüseyin
Örste.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı kısaca DOKAP bütçesi
hakkında konuşmak üzere İYİ PARTİ Grubu adına söz
aldım; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son söyleyeceğim
sözü baştan söyleyerek konuşmama başlamak istiyorum. O da
şudur: Türkiyenin gerçek anlamda sadece bir tane bölgesel kalkınma
projesi vardır ve onun da adı Güneydoğu Anadolu Projesidir yani
GAPtır. 2011 yılında KHKyle kurulan Doğu Anadolu Projesi
yani DAP, Konya Ovası Projesi yani KOP, Doğu Karadeniz Projesi yani
DOKAP bölge kalkınma idaresi başkanlıkları GAPla
kıyaslandıklarında gerçek anlamda bölgesel kalkınma idaresi
olmaktan uzaktırlar. Deyim yerindeyse bölgelerin gönüllerini almak için
kurulmuşlardır. 2017-2021 DOKAP Bölge Kalkınma İdaresi
stratejik planında yer alan SWOT Analizindeki şu tespitlere
dikkatinizi çekmek isterim. Bu analizde deniliyor ki: Kurumun tecrübeli personel
istihdam etme imkânı kısıtlıdır. Kurumun bütçesi
bölgesel ihtiyaçlar ve öngörülen eylemlerin yerine getirilmesinde yetersizdir.
624 sayılı KHKyle verilen görevlerin yerine getirilmesi için gerekli
yetki genişliği ve yaptırım gücü istenen düzeyde değildir.
Mevcut izleme ve değerlendirme sistemi teknolojik tabanlı, etkin
kontrol yapısına sahip değildir. Başkanlığın
bölgedeki bürokratik yapı içerisindeki hiyerarşik konumu açık
bir şekilde tanımlanmamıştır. DOKAP Eylem
Planında yer alan bazı eylemler kapsamında yapılacak
faaliyetler net değildir.
Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi,
kurumun kendi hakkında yaptığı değerlendirmede kuruma
yüklenen görevlere rağmen kurum bu görevleri yerine getirecek yetkiye,
personele ve kurumsal kapasiteye sahip değildir. Kurum plan ve proje
hazırlayacaktır ancak plan ve projeyi yapacak elemanı yoktur. Bu
manada, kurum, fuzuli şagildir, yani gereksiz meşguliyet içindedir;
avara kasnaktır, yani motor boşa dönmektedir.
DOKAP stratejik planındaki en önemli proje
olarak Samsunu Artvine bağlayacak Yeşil Yol Projesi
gösterilmektedir. Bu yolun güzergâhı planlanacak, çarpık
yapılaşma önlenecek ve çevre korunacaktır. Ancak Hükûmetin
İmar Affıyla her türlü çarpık yapılaşmayı âdeta
yasal hâle getirdiği dikkate alınırsa, DOKAP Bölge Kalkınma
İdaresinin bu hedefi anlamını yitirmektedir. Çevrenin
korunması hususunda Hükûmetin uygulamaları ile DOKAP Bölge
İdaresinin amaçları ciddi manada çelişmektedir. Bu nedenle,
hangi hedefler konulursa konulsun, kurumun bunları gerçekleştirme
şansı azdır.
Değerli milletvekilleri, son olarak şunu
da söyleyeyim: DOKAP Bölge Kalkınma İdaresinin Sayın
Başkanının bu görevden önce ÇAYKURa Genel Müdür atanması,
sonra da bu yerel seçimlerde Sakarya Belediye Başkanlığına
aday gösterilmesi Acaba DOKAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Hükûmet tarafından politik bir depo, makam
olarak görülmekte midir? sorusunu da akıllara getirmektedir.
Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Örs.
Sırada Manisa Milletvekili Tamer Akkalın
konuşması vardır.
Buyurun Sayın Akkal. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TAMER AKKAL
(Manisa) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2019
yılı plan ve bütçe konuşmaları çerçevesinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin
başında, bu bütçenin ülkemiz, milletimiz ve devletimiz için
hayırlı olmasını diliyorum.
Ülkemizin ağır bir ekonomik kriz
yaşadığı bu dönemde 2019 yılı bütçesini
milletimiz adına konuşuyoruz. Fakat bu bütçenin sayfalarına,
satırlarına baktığımızda, geçim zorluğu
yaşayan vatandaşlarımızı; kirasını,
faturasını, kredisini ödeyemeyen Türk insanını, siftah
yapmadan dükkânını kapatan esnaflarımızı göremiyoruz.
Yine, bu bütçenin sayfalarına baktığımızda,
emeklilikte yaşa takılanları; emeklilerimizi,
memurlarımızı ve onların dertlerini, sorunlarını
göremiyoruz. Öğretmenler, asgari ücretliler, öğrenciler, işçiler
ve kamu görevlilerimiz burada yapılan konuşmalarda kendi dertlerini
duyamıyor; burada edilen kavgaların kendileri için olduğuna, ne
yazık ki, artık inanmıyor. Hasadı tarlada kalan,
hasadı borcunu kapatamayan çiftçimiz de bu Mecliste yankılanan sesten
nasiplenemiyor.
Benden önce konuşan birçok hatip rakamlardan,
sayılardan, kurumlardan bahsetti, örnekler verdi. İstatistikleri bir
an için bir kenara bırakıp vatandaş ne diyor, ona bakalım.
Geçtiğimiz hafta, Manisada bir vatandaş
ödeyemediği elektrik faturasını bu kürsüde gündeme getirmemi
istedi. 51 liralık enerji bedelinin olduğu bu fatura,
dağıtım bedeliyle, TRT payıyla, KDVsiyle 90 liranın
üzerine çıkıyor. Eğer bu Meclis milletimiz için varsa, eğer
bizler milletimizin dertlerini çözmek için burada maaş alıyorsak
gelin hemen dağıtım bedeli rezaletini, TRT payını
kaldıralım; asgari ücretlilerden, emeklilerden bu KDVyi
almayalım; 50 liralık faturanın üzerine eklenen bu 40 lirayla
halkımız evine daha fazla ekmek götürsün. Bunu vekili olduğumuz,
hizmet etmekle mükellef olduğumuz bu halka çok görmeyelim. Gelin, biraz da
halkımızın bütçesini konuşalım.
Saygıdeğer milletvekilleri, eminim ki
iktidar sıraları da halkımızın tepesine binen bu
ağır vergi yükünün kaldırılması gerektiğini
düşünüyor. Ancak millet sizi buraya düşünesiniz diye değil,
icraat yapasınız diye gönderdi. Gittiğimiz her yerde işsiz
gençlerimizin çaresizliğine, ailelerinin onlara yüklediği
umutların kırılmasına şahit oluyoruz. Bin bir zorlukla
okuyan, büyük emeklerle mezun olan gençlerimiz iş arıyor, aş
arıyor, ekmek arıyor. Üniversitelerimiz bugün -üzülerek söylüyorum
ki- işsiz saklama deposuna dönmüş durumdadır. Genç
işsizliğin 5 milyonu geçtiği bir ülkede yaşıyoruz. Bir
genç, akademisyen olmak istiyorsa rektör ya da dekandan torpil bulmak zorunda,
memur olmak istiyorsa belediye başkanından ya da milletvekilinden
torpil bulmak zorunda, fabrikada iş arıyorsa AK PARTİ ilçe
başkanlığından referans kâğıdı getirmek
zorunda. Bürokraside, kamu alımları ve özel sektörde adalet ve
hakkaniyet yok, yeterli istihdam yok. Biz bu kardeşlerimize iş
alanı açamayacaksak, nitelikli büyümeyle yeni sektörler
oluşturamayacaksak neden bu kardeşlerimizin hayatlarından en
önemli yıllarını çalıyoruz? Neden bu kardeşlerimizin,
ailelerinin verdikleri emekleri heba ediyoruz? Gençlerimiz kıymetliler,
onlar bizim evlatlarımız. Onlara huzur içinde
yaşayacakları, geleceğe güvenle bakacakları bir ülkeyi
inşa etmek bizim sorumluluğumuzdur. Bu görevi hiç gecikmeden hemen
bugünden başlayarak yerine getirmeli, refah seviyesi yüksek bir
Türkiye'yi, gençlerimizin geleceğe güvenle baktığı bir
memleketi hep birlikte inşa etmeliyiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugüne kadar
önemle üzerinde durduğum, bundan sonra da durmaya devam edeceğim bir
başka konu Soma. Bakınız, bu ilçemizde faaliyette bulunan
onlarca madenin tamamı yetersiz, tamamında güvenlik zafiyeti var.
Soma Kömür İşletmelerine bağlı Işıklar madeninde
geçtiğimiz günlerde bir kaza meydana geldi ve yaralılarımız
var. Göçüğün meydana geldiği Işıklar Maden Ocağı
ile Somada 301 maden işçimizin şehit olduğu Eynez Maden
Ocağını işleten şirketler aynı, sorumlular yine
aynı. Buradaki maden kazalarıyla ilgili verdiğimiz soru
önergelerine dün cevap verilmiyordu, bugün maalesef yine verilmiyor.
Yaşanılan en son olayda ne mağdur olan işçiler ne de
sendikaların konuşması mümkün olmamış, para ve
tehditlerle doğrular yine bastırılmıştır. İşin
gerçeği şudur: Kazanın yaşandığı galeri
henüz tamamlanmadan insanların
çalıştırıldığı bir galeridir. Bacası
tam olarak tamamlanmamıştır, bir üst kattan akan su
sızıntısı ise tam destek ayağını
ortasından çökerterek içeri şılam denilen su ve kömür balçığının
sızması sonucu olası bir faciayı
hazırlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın Sayın
Akkal.
TAMER AKKAL (Devamla) Bu, Somadaki madenlerin
neredeyse tamamında var olan ihmaller zincirlerinden yalnızca biri.
Buradan uyarıda bulunuyorum: Bu ihmaller sonucunda bir tek maden
işçisi kardeşimizin dahi burnu kanarsa bunun bu kürsüden
hesabını sormak bizim boynumuzun borcu olsun.
Saygılarımı sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akkal.
Şimdi sırada Aydın Milletvekili
Aydın Adnan Sezgin var.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İYİ PARTİ Grubu adına Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Konuşmamın hemen başında
belirtmeliyim ki millî savunmamız partimizin azami hassasiyet
gösterdiği bir alandır, Türkiyenin ulusal güvenliği birinci
önceliğimizdir. Dolayısıyla, millî savunmamızın her
türlü siyasi polemikten uzak tutulması gerektiği anlayışına
dikkat ve özenle bağlıyız. Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî
Savunma Bakanlığı bütçesine lehte oy verdik, bu tutumumuzu
muhafaza ediyoruz. Ancak iktidarın bu konulardaki vahim
hatalarını, eksikliklerini de görüyoruz ve eleştiriyoruz; bunlar
tekrarlandıkça uyarı ve tenkitlerimizi sürdüreceğiz ve
bunları ifade etmeyi devam ettireceğiz.
On altı yıllık AK PARTİ
iktidarının bugünkü noktada ulusal güvenliğimiz
açısından durum nedir? Sayın Cumhurbaşkanının
günlük ifadeleri, iktidar bloğunun sözcülerinin beyanları, Millî
Güvenlik Kurulu bildirileri ve sade vatandaşın gözlemleri şunu
söylüyor: Doğudan batıya, kuzeyden güneye ve ülkemizin içinde millî
güvenlik çıkarlarımıza karşı tahribata maruzuz,
ağır risk ve tehdit altındayız. Türkiye Cumhuriyet Dönemi
boyunca, İkinci Dünya Savaşının çok özel
koşulları hariç, bu denli sürekli, dinamik ve vahim tehlikelere
muhatap kalmamıştır. Bu vaziyetin sorumluluğunu sadece
uluslararası gelişmelere, hasım dış güçlere ve
içerideki işbirlikçilerine yüklemek sorumsuzluğun ta kendisidir. Bir
devletin asli görevi ülkenin güvenlik çıkarlarını korumak ve
tehlikeleri asgaride tutmaktır. Bu becerilemiyorsa o devleti yönetenler ya
mahsus tehlike yaratıyordur ya yönetme ehliyeti zayıftır yahut
da caydırıcı kuvveti, kudreti yoktur. Biz Türkiyeyi saran risk
ve tehditlerin on altı yıllık AK PARTİ
iktidarının bizatihi zihniyetinden ve hatalarından
kaynaklandığı kanaatindeyiz. Demokrasi eksikliğinin bunu
derinleştirdiğini düşünüyor, tek adam rejiminin bunu daha da
ağırlaştırmasından derin endişe duyuyoruz.
Bugünkü tehditler dünkü hataların ve gerçeklerden
uzaklaşmış bir zihniyetin neticesidir. İktidar bundan sonra
sağlam ve istikrarlı bir ulusal güvenlik politikasına yönelmek
iradesine sahipse evvel emirde bu sebep-sonuç ilişkisini kabul ve ilan
etmelidir.
Sayın Binali Yıldırım Hükûmeti
sırasında bazı iktidar sözcülerinin önceki hükûmetlerin
kararlarını eleştirerek sorumluluğu tek bir şahsa
yüklemek için Suriye konusunda hata yapıldığına dair
beyanları yetersizdir, samimiyetsizdir. Hatanın iktidarın
kolektif sorumluluğunda olduğu itiraf edilebilmelidir. Türkiyeyi
Suriye krizine methaldar edenler Türkiyeyi yönetenlerdir, bunu yaparken
muhalefet edenleri dinlememişlerdir. O gün Türkiyeyi yöneten iktidarla
bugün yöneten iktidar aynı iktidardır. Dolayısıyla bugün
ülkemizin güvenlik çıkarlarına en vahim zararları veren,
kısa, orta ve uzun vadede en büyük tehdidi oluşturan Suriye konusuyla
ilgili bazı sorulara mevcut iktidarın inandırıcı
cevaplar verebilmesi gerekmektedir. Bu soruları sormak Meclisin
hakkıdır, yanıtlamak da iktidarın görevidir. Bu
soruların düzgün tarzda cevaplanması
karşılaştığımız zararın hafifletilmesi,
risk ve tehditlerin sınırlandırılması
bakımından da gereklidir. Örneğin, Suriye krizine taraf olma
hangi saik ve hedeflere göre alınmıştır? 2012
sonbaharından itibaren tutum değiştirmemiz gerektiğine,
aksi takdirde büyük tehditlerle karşılaşacağımız
yolundaki ısrarlı telkin ve uyarılara niçin kulak
tıkanmıştır? Bu telkinler hem Türkiyede
seslendirilmiştir hem de ABD, Rusya ve Avrupa Birliği ülkelerinden
gelmiştir. İranın tehlikeli nüfuzuna, terörist PKKnın Suriyeli
yandaşlarının farklı planları olduğuna,
sınırımızda ikinci bir Afganistan oluşabileceğine
dair tahminler neden ciddiye alınmamıştır? Savaşmak
için savaşkan insanlar gerekir. mantığıyla Suriye
zemininde hiç de makbul olmayan örgütlerle niye iş birliği
yapılmıştır? Zamanın Başbakanı Sayın
Erdoğanın 2013ün Mayıs ayındaki Washington temaslarında
hangi konular ele alınmıştır? Bu kadar farklı ve rakip
yabancı gücün, devletin Suriyeye yerleşmesinde Türkiyenin payı
nedir? Kahraman ordumuzun iktidarın hataları sonucunda oluşan
tehditleri bertaraf ve barışa katkıda bulunmak için
gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı ve Afrin
Harekâtını elbette destekledik, elde edilmiş olan
başarıyla da övünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, ABDnin Suriyenin
kuzeydoğusundaki tutum ve yaklaşımı yanlış ve
kabul edilmezdir, bundan sonra gölge etmemelidirler. Terörist PYD/YPGye
karşı Menbicmiş, Fıratın doğusuymuş,
ulusal güvenliğimiz için yapılması gereken hamle ve
harekâtları da muhakkak destekleriz, bunda gecikilmiştir bile. Bu,
bir kara harekâtı hâlinde askerlerimize selamet ve başarı
diliyoruz. Süleyman Şah Türbesinin asli ve ebedi yeri olan Türkiye
Cumhuriyeti toprağına dönmesini bekliyoruz. Ancak bu noktalara
nasıl ve niçin geldik, bunu da bilmeliyiz ve bunu iktidardan
işitmeliyiz.
Ayrıca, bu ve başka bazı
soruların sahici yanıtları, Her seçim öncesi iktidar bu tür
hamlelere girişiyor. şeklindeki istifhamların silinmesine de
katkıda bulunur. Oysa İdlibte tehlike çanları yeniden çalarken
oradaki teröristlerin, azılı radikal grupların, ağır
silahların nereye gideceği, hangi envanterlere kaydedileceği
sorularına dahi henüz tatmin edici yanıtlar
alınamamaktadır.
Sayın Bakana, Komisyonda sorduğum bazı
sorulara verdiği yazılı cevapların ciddiyeti için
teşekkür ediyorum. Bir cevabında, NATO Antlaşmasının
Türkiye için değerli bir güvenlik teminatı içerdiğini, NATO
üyeliğimizin uluslararası kimliğimizin bir parçası
olduğunu belirtmiştir. Peki, nasıl oluyor da güvenliğimiz
açısından bu denli önemsenen, bu denli katkı verdiğimiz,
bizi de bu denli önemseyen NATOnun belli başlı üyeleriyle bu denli
gerginlik yaşanabiliyor veya yaşandığı izlenimi
veriliyor? AK PARTİ iktidarının bazı sözcüleri, ideolojik
aygıtları, medyası hem bu ülkelerin hem de NATOnun kendisi ile
Türkiye'yi sürekli ve yapısal ihtilaf, çatışma hâlinde takdim
edebiliyor. Sayın Bakanın kullandığı terimi kullanarak
soruyorum: Bu vaziyette bir kimlik tenakuzu yok mu? Yoksa, burada
bazıları bir oyun mu oynuyor?
Bu meyanda, kuzeyimizde, doğumuzda ve
güneyimizde doğrudan veya dolaylı olarak komşumuz Rusyayla
askerî ilişkilerimize de değinmek istiyorum. Rusya, büyük ve ciddi
bir devlettir, dostluğu önemlidir. Bu ülkeyle ilişkilerimizi
karşılıklı millî çıkarlar zemininde pekiştirerek
ileriye götürme ufkunu da açık tutmalıyız fakat Türkiye, Rusya
karşısında tabi bir ülke izlenimi vermemelidir. Bu, tüm
coğrafyalardaki ilişkilerimiz açısından geçerli
olmalıdır. Bazı çevrelerde hoş olmayan yorumlar yapılmaktadır,
bu inciticidir. Öte yandan, Karadenizdeki kuvvet dengesinin yeniden tesis
edilmesi ve son olarak Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krize
benzer gerginlik ihtimallerinin tamamen bertaraf edilmesi çok mühim bir
konudur.
Rusyadan söz ederken S-400 projesine de
değinmek zorundayım. S-400lerin, NATOnun hava savunma
sistemimizdeki kapsayıcı konumuyla
bağdaşamayacağı, bu sistemin EUROSAMla yürütülen NATO
uyumlu hava ve füze savunma projesini de etkileme ihtimali meseleleri çok
tartışıldı. Bir de S-400lerin üçüncü seviye
ortağı olduğumuz F35 uçaklarının teslimatıyla
bağlantısı sorunu ortaya çıkarıldı. Bu,
haksız bir durumdur ama bu konuda Pentagonun ABD Kongresi için
hazırladığı raporun kamuya açık özetinde vahim imalar
mevcuttur. Bunların kuvveden fiile geçmesi birçok konuda ve cephede
kapasitemizi sarsabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi
bağlayın Sayın Sezgin.
Buyurun, bir dakika süre tanıyorum.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Ben burada S-400
projesinin tercihi ve muhtemel akıbeti hakkında bir iddia öne sürmek
istemiyorum ama konuyu bir daha düşünelim demekten de kendimi
alamıyorum.
Sayın milletvekilleri, son MGK bildirisinde
ifade edilen Ege Denizi ve Doğu Akdenizdeki hak ve menfaatlerimize
karşı somut projelere ve olabilecek gelişmelere karşı
en üst düzeyde kararlılık gösterilmesi yönündeki iradenin elbette
yanında olacağız. Aynı bildiride Türkiye ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin çıkarlarına aykırı
hiçbir gelişmeye izin verilmeyeceğinin teyit edilmiş olması
da muhakkak ki önemli. Ancak bu konuları ulusal güvenlik
çıkarlarımızı yakından ilgilendiren tüm alanlarda
olması gerektiği gibi, muhalefetle daha yakın istişare ve
ulusal uzlaşmayla değerlendirmenin bir vecibe olduğunu, ulusal
güvenlik alanında atılacak adımların hezeyan ve iç siyaset
kaygılarından arındırılarak atılması
gerektiğini iktidara bir defa daha hatırlatıyoruz ve bu
çerçevede Silahlı Kuvvetlerimizin kurumsal aklına, deneyimine ve
donanımına güvendiğimizi belirtmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bağlayın lütfen.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Tabii, FETÖ'nün
Türkiye'de ve Silahlı Kuvvetlerimizde yarattığı tahribata,
birtakım eğitim müesseselerinin kapatılmasına, ondan sonra,
bir türlü adil ve kalıcı öngörülebilir hâle dönüştürülemeyen
askerlik sistemimize ve şehit aileleri ile gaziler arasındaki
ayrım konusuna da değinmek isterdim, vakit darlığı
nedeniyle bunları yapamıyorum. Bilahare, yeniden Sayın Bakana ve
Bakanlığa bu konuları intikal ettireceğim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sezgin.
Şimdi söz sırası Ankara Milletvekili
Sayın Ayhan Altıntaşta.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçe kanununun TÜBİTAK ve
Türkiye Bilimler Akademisi maddeleri hakkında konuşmak istiyorum.
Türkiye Bilimler Akademisinin küçük bir bütçesi var.
Esas olarak genç bilim insanlarına destek oluyor, ödüller veriyor,
teşvik ediyor. Bu açıdan, özellikle TÜBA-GEBİP
programının çok başarılı olduğunu söylemeliyim.
Ancak enflasyonun yüzde 20 ila 40 arasında beklendiği, döviz kurunun
yaklaşık yüzde 50 arttığı bir ortamda TÜBA bütçesinin
sadece yüzde 2 artırılmasının, Hükûmetin, TÜBA'nın
bilimsel çalışmalarına verdiği desteği en az yüzde 20
oranında azalttığı anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla TÜBA 2019 bütçesi yetersizdir.
TÜBİTAK 1963 yılında, özellikle
doğa bilimlerinde temel ve uygulamalı akademik
araştırmaları teşvik etmek amacıyla kuruldu. 7 Temmuz
2005 tarihinde yürürlüğe giren 5376 sayılı Kanunla ismindeki
Teknik kelimesi Teknolojik olarak değiştirildi, misyonuna
teknoloji geliştirmek amacıyla sanayi destekleri verilmesi ilave
edildi. Ayrıca, sosyal ve beşerî bilimler de kurumun görev
alanına dâhil edildi.
TÜBİTAK'ın bende özel bir yeri var.
TÜBİTAK'la 14 yaşında lise bursiyeri olarak 1972
yılında tanıştım. Milletvekilliği
adaylığıma kadar kırk altı yıl, bursiyer, proje
hakemi, proje yürütücüsü, Savunma Teknolojileri Araştırma Grup Üyesi,
Bilim Ödülleri Jüri Üyesi gibi çalışmalarla ilişkim devam etti.
TÜBİTAK'ın 2019 yılı bütçesinde,
2018 yılı bütçesine göre artırım değil, yüzde 6
indirim öngörüldüğünü üzülerek gördüm. Bilim ve teknolojik
gelişmelerin gittikçe hızlandığı bugünlerde
TÜBİTAK bütçesinin kısılması, ekonomik krizin en iyi
ispatıdır.
TÜBİTAK, hâlen hem proje destekleyen hem de
bünyesindeki enstitüler marifetiyle proje alan ve gerçekleştiren bir kurum
hâlindedir. Zaman içinde yeni enstitülerin kurulmasıyla TÜBİTAK
bütçesinin yaklaşık yüzde 40'ı enstitülerde
kullanılmaktadır. Projelerin rekabetçi ve herkese eşit
koşullarda verilmesi gerekir. Bu ortamı sağlamak için
enstitülerin TÜBİTAK dışında, Almanyadaki Fraunhofer
Enstitüsü gibi bir yapılanmaya gidilmesinin daha doğru
olacağını düşünüyorum. Ayrıca, bu enstitülerin
yıllık performanslarının ve üç yıllık
stratejilerinin kurum dışından oluşturulacak
bağımsız bir danışma komitesi tarafından
değerlendirilmesinin daha doğru olacağı
kanısındayım.
TÜBİTAK'ın ana amaçlarından olan
üniversite-sanayi iş birliği ülkemizde tam anlamıyla
olgunlaşmadı. Üniversite, sanayicinin iş tanımını
akademik açıdan yetersiz buluyor; sanayici de üniversitenin gerçeklerden
uzak olduğunu düşünüyor. Biliyorsunuz, teknoloji geliştirmede 10
dereceli teknoloji hazırlık seviyesi tanımları vardır.
Üniversiteler bu seviyelerin ilk 2 veya 3 basamağında
araştırmalar yapıyor, sanayi ise 7nci seviyeden başlayarak
ürünün pazara hazır hâle getirilmesiyle ilgileniyor. Aradaki 4üncü,
5inci, 6ncı seviyeleri kapatacak kurumlarımız, test ve kalifikasyon
laboratuvarlarımız yetersiz. TÜBİTAK enstitüleri bu
boşluğu hem üniversite hem de sanayiyle bir araya gelerek dolduracak
bağımsız kurumlar hâline getirilebilir.
TÜBİTAK, yakın geçmişte, evrim
teorisi tartışmaları, bilim fuarları kapsamında geliştirilen
ancak bilimden uzak, bilim kadar dinimize de zarar veren projelerle gündeme
geldi. TÜBİTAK'ı bu tartışmaların içine çekmeyecek,
atamalarında liyakati esas alan uygulamalar yapılması, proje
desteklerinin artırılması, proje izlemelerinde bürokrasinin
azaltılması gibi süreçlerle daha da geliştirmek gerekmektedir.
Bugün dünyada bilim ve teknoloji devrimi hızla
sürüyor. Dün Osmanlının göremediği ve gerisinde
kaldığımız bilimsel devrimlerin
sıkıntılarını bugün bizler yaşamaktayız. Bu
nedenle önümüze bakmalı ve bilimi mürşit kabul ederek yol
almalıyız.
YÖK bütçesiyle ilgili konuşmamda
üniversitelerin 2019 bütçelerinin yetersiz olduğunu ifade etmiştim.
Bu ortamda bilimsel çalışmaları destekleyen TÜBİTAK ve TÜBA
gibi kurumların varlığı ve destekleri çok daha önemli hâle
gelmektedir. Bu bütçelerin de kısıtlanması, akademik
çalışmalar yapmak isteyecek özellikle genç
araştırmacılarımızın beyin göçünü daha da
artıracak, yurt dışından değerli akademisyenleri
ülkemize getirmeye yetmeyecek bir ortam oluşturacaktır. Bundan on
yıl önce, yurt dışından Türkiyeye önemli ölçüde tersine
beyin göçü oldu. Bunun en önemli sebeplerinden biri TÜBİTAK desteklerinin
önemli ölçüde artırılması idi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Altıntaş.
Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) 2019
yılında TÜBİTAK ve TÜBA için öngörülen bütçenin, bilim
insanlarımızın araştırmaya yönlendirilmesi, malzeme ve
cihaz ihtiyaçlarına destek olunarak teşvik edilmesi,
uluslararası platformlarda daha çok yer alınması gibi ülke bilim
ve teknolojisini geliştirme amaçları açısından yetersiz
olduğunu, yine de ülkemize ve milletimize hayırlara vesile
olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Altıntaş.
İYİ PARTİ Grubu adına son söz
Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozandadır.
Buyurun Sayın Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan; konunun özüne girmeden önce,
Dışişleri Bakanlığının cefakâr, devlete
vefakâr ve cesur memurlarını selamlayarak sözlerime başlamak
isterim.
Devletin temel kurumlarından biri olan
Dışişleri Bakanlığımızın
memurlarının mesleki tanımlarını yapmak zordur.
Aslında bu bir meslek de değildir, gecesi gündüzü yoktur, bir
yaşam tarzıdır. Bazen görev yapılan yerler cepheden
farksızdır, savaşın ortasında görev yapma veya
terörist hedefi olma riskleri vardır. Şehitlerimizin sayısı
onlarla ifade edilebilir.
Dışişleri Bakanlığı
memuru olmak cesaret ister. Bu cesaret sadece çalışan memuru için
değil, eşi ve çocukları için de geçerlidir. Bu
fedakârlıkların karşılığında yaklaşık
kırk yıllık bir hizmetten sonra bir gün gelir ve emeklilik
kapınızı çalar. Hüzünlüydü benim zamanımda o
ayrılıklar. Hüzünlüydü. diyorum -dili geçmiş olarak. Bugün
ise emeklilik yaşına gelen pek çok büyükelçi kırk yıl
hizmet ettiği bir kurumdan Çok şükür kurtuldum. diye ayrılmaktadır.
Niye? diye düşünmek lazım. İzin verin de açayım kara
kaplıyı ve bugünlerde yaşanan o coşkulu
ayrılışların nedenlerine eğileyim.
2002 yılının sonundan itibaren
Türkiye'nin dış politikasında eksen kayması olarak
nitelendirilebilecek bir evrim meydana gelmiş, bu evrim 2009 tarihinden
itibaren sözde bir devrime dönüşmüştür. Bu sözde devrimin özünde,
popülist bir yaklaşımla dinin ve mezhepsel temaların
dış politika araçları hâline getirilmesi yatmaktadır.
Türkiye'nin diğer devletlerle, uluslararası kuruluşlarla
iletişiminde diplomasinin geleneksel yöntem ve kanallarının
yerini kamuoyumuzun önünde ifade edilen ey ünlemli meydan okumalar
almıştır. Ülkenin bekası âdeta birilerinin kişisel
bekalarıyla özdeşleştirilmiştir. Kapalı kapılar
arkasında kimlere Ey
denilebilmiş olduğu ise meçhuldür. Bu
durum dış politikamızda savrulmalara yol
açmıştır. İç politikada izlenen politikaların bir
yansıması olarak gündeme gelen bu durum sonucunda Türkiye iç ve
dış tehditlere açık hâle gelmiştir.
Orta Doğuda herkesin Sünni
olmadığı unutularak coğrafyamızda oluşturulan,
akılcı olmaktan uzak, mezhepçi denklemlerle bölge ülkeleriyle
ilişkilerimizde yanlış tercihler
yapılmıştır. Dış ilişkilerimizde ülkemizin
ve devletimizin öz çıkarlarına ve millî güvenliğimize uygun
düşen bir politika değil, bir partinin iktidar çıkarları ve
hedeflerini gözeten bir politika izlenmiştir. İç politika gündemini
değiştirme maksadıyla dış politikada gündem
yaratılmıştır.
Büyük Atatürkün veciz ifadesi olan Yurtta sulh,
cihanda sulh. düsturu on yıllardır Türkiye Cumhuriyetinin
dış politikasının pusulası olmuşken
Komşularla sıfır sorun. gibi hayali hedefler
yaratılmış, buna mukabil uygulanan politikalarla
dostlarımız ve komşularımız
sıfırlanmıştır. Stratejik derinlikle yola
çıkanlar sadece kendilerini değil, ülkeyi bir stratejik kara
deliğe sürüklemişlerdir. Bu durumu bir başarı öyküsüne
çevirmek üzere değerli yalnızlık tanımlaması da
yapılmıştır.
Denize çıkışı olan
bağımsız bir Kürt devleti meydana getirmek maksadıyla
Türkiye'nin güney hudutlarına bitişik, Irak ve Suriyenin kuzeyinde,
Akdenize ulaşan bir toprak şeridine PKK, PYD, YPG
unsurlarının yerleştirilmesi planı birilerince uygulamaya
konulmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanı 22 Ocak 2018
tarihinde Ankara Sanayi Odasının 54üncü yıl ödül törenlerinde
yaptığı konuşmada meselenin Kürt koridoru
olmadığını da ifade etmek suretiyle,
sınırlarımızın ötesindeki müstakbel siyasi
oluşuma değil, terör koridoruna muhalefet olduğunu
açıklamıştır.
Fıratın doğusuna ilişkin
politika ise söylemlerden öteye gidememiştir. Sayın
Cumhurbaşkanı 12 Aralık günü savunma sanayisi konusunda
yaptığı konuşmada Amerikalılara hitap ederek Ne
yaptığınızın farkında mısınız?
sorusunu yöneltmiştir. Trump ise büyük ihtimalle İt ürür, kervan yürür.
yaklaşımıyla yeni müttefikleriyle yola devam etmektedir.
Birisi bir kez daha Bizi aldattılar. demek
istemiyorsa artık uyanıp Suriye konusuyla ilgili olarak izlenen
politikalarda bir yere varılamayacağı noktasından hareketle
bu güzergâhta ABDyle artık yürümekten vazgeçilmesinin zamanı
gelmiştir. Menbicdeki sözde devriyenin de bir anlamı
kalmamış olup âdeta Türk Silahlı Kuvvetleri PYD-YPGnin
konuşlandığı kent merkezinden uzak tutulmakta ve arazide
ancak tenezzüh devriyesi yapabilmektedir. İdlib ise Gordion düğümü
konumundadır.
Suriyedeki gelişmelerin yan ürünü olarak
yurdumuza sığınmış 4 milyona yakın Suriyeli bir
saatli bombaya dönüşmüştür. Bu saatli bombanın
yaratacağı demografik, toplumsal ve kültürel çıkmazlardan
kurtulmanın yolu ise Suriye sorununun çözümü için Esad da olur Esed de
olur, kim olursa olsun onunla konuşmak ve bir an önce bu insanların
yurtlarına dönüşlerini kolaylaştıracak koşulları
yaratmaktır. Yoksa bu sorunun, bazılarınca Kürt sorunu olarak
tanımlanan başka bir meseleden daha da ağır sonuçları
olacaktır.
Günümüzde Türkiye hangi ülkeyle dosttur, hangisiyle
düşmandır, hangisiyle mesafeli ilişkiler sürdürmektedir; belli
değildir. Devletimiz uluslararası planda güvenilir bir aktör olmaktan
çıkmış, hesabı karıştırmış,
pusulayı şaşırmış, iç politikadaki
çılgın projelerin dış politikamızdaki örnekleriyle ülkemizin
dost ve müttefiklerimiz nezdindeki güvenilirlik vasfı ağır
yaralar almıştır.
Başkalarının iç işlerine
karışılmaması, iç işlerimize
karışılmamasının güvencesi iken komşunun
camına taş atmaktan geri kalınmamıştır.
Asırlardır sıcak denizlere erişmek
arayışında olan kuzey komşumuz Rusya güney komşumuz
olmuş, keza iktidar dama taşı oynarken üç boyutlu satranç oynama
becerisiyle doğu komşumuz İran güneyimize yerleşmiş ve
Lübnan üzerinden Akdenize erişmiştir.
Enerji alanında Rusyayla yürütülen
çalışmaların bizi getirdiği durum ise içler
acısıdır. Bir başarı öyküsü olarak
yansıtılan Türk Akım Projesi teknik açıdan anlamlı
olsa bile doğal gaz açısından Rusyaya olan bağımlılığımızı
daha da artırmıştır. Akkuyu Nükleer Santraline hiç
girmeyeyim.
Batıya, Avrupa Birliğine bakacak olursak:
Biz AByi sadece bir ekonomik oluşum değil, demokrasi, insan
hakları, basın özgürlüğü, ve benzeri ilkeleri de kapsayan bir
toplumsal normlar manzumesi olarak görmekteyiz. Tam üyelik perspektifinde uzun
ince bir yolda gece gündüz on yıllarca giderken ülkemizin içine
düşürüldüğü, demokrasiden, insan haklarından, hür basından
yoksun tablo karşısında Avrupa Birliği âdeta bize Kendiniz
ettiniz, kendiniz buldunuz. demektedir. Avrupa Birliğine üyelik yolu
üzerindeki asıl meselenin iktisadi değil,
ağırlıklı olarak siyasi olduğu açıktır.
Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı bu yaz aylarında kendi
büyükelçileriyle yaptığı bir toplantıda Türkiye'nin önemini
vurgulamakla birlikte durumu çok iyi özetleyen bir cümle sarf etmiştir:
Tabii ki Türkiyeyle ilişkilerimizi geliştirmek isteriz ama
Erdoğanın Türkiyesi maalesef artık Atatürkün Türkiyesi
değildir. Daha ne desin adam?
Sayın Cumhurbaşkanı
Erdoğanın birkaç yıl önce Moskovada Putin ile görüşürken
Türkiyeyi Şanghay Beşlisine alın da bizi şu ABden
kurtarın. şeklinde ifadesi ise değindiğim
savrulmalarına başka bir örnektir. Bu ifadeler, Batılı
çevrelerde Türkiyenin Batıdan uzaklaşma niyetinin ifadesi olarak
değerlendirilmiştir. Kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyi ve OECD
gibi uluslararası örgütlere üye olmayıp da üyelik için bugün müracaat
etmiş olsaydık yine hem siyasi hem de ekonomik kriterler temelinde
bizi üyeliğe almazlardı. Zaten Kopenhag Kriterlerinin gerisine
düşmüş ve Avrupa Konseyinin gözetimi altına
alınmış oluşumuz da bunun somut bir örneğidir.
İktidarın çakma ve korsan veriler
temelinde yansıttığı ekonomik tablo ise Sovyetler
Birliği'ni anımsatmaktadır. Sovyetler Birliğinin 1991
yılında dağılmasından sonra Rusya Federasyonu'nun ilk
Dışişleri Bakanı olan Andrey Kozirev 1992 yılında
Türkiye'yi ziyaret etmiş ve dönemin Başbakanı Rahmetli Süleyman
Demirel'e bir nezaket ziyaretinde bulunmuştur. Sohbet sırasında
Kozirev bir soru yöneltmiştir Başbakana: "Sayın Başbakan,
Sovyetler Birliği hangi alanda en güçlü ülke konumundaydı biliyor
musunuz? Rahmetli Demirel zihninde soruya yanıt ararken Kozirev müdahale
edip "Sizi yormayayım, ben size yanıt vereyim demiştir.
"En güçlü olduğumuz alan istatistikti -keşke damat bey burada
olsaydı, o da dinleseydi- bu alanda o kadar güçlüydük ki hem
halkımızı hem kendimizi yani Politbüroyu hem de sizi,
Batılı ülkeleri aldattık." Netice itibarıyla Kozirev
sanal başarı öykülerinin temelindeki sırrı ve SSCB'nin
çöküş nedenlerinden birini itiraf etmekteydi. Allah sonumuzu hayreylesin,
inşallah başkalarının hatalarından ders
alınır.
Günümüzde Kıbrıs meselesi, millî dava
olmaktan çıkarılmış ve bir sorun olarak görülmeye
başlanmıştır. Adadaki siyasi çözümsüzlüğün
sonuçlarının faturası Türkiye'ye ve Kıbrıs Türk
halkına ödettirilemez. Bu, hakkaniyete, tarafsız bir siyaset ve
diplomasi anlayışına uygun değildir.
Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğün,
Türkiye'nin AB sürecinin işletilmesine engel olarak görülmesi ayrı
bir muammadır. Tabii ki adadaki tarafların uzlaşarak bir çözüm
üretmelerine destek vermekteyiz. Ancak bu uzlaşının garantörlük
statümüze halel getirmemesi çok önem taşıyacaktır.
FETÖ'nün, Dışişleri
Bakanlığının içine çöreklenmesine imkân verilmesi ise
dış politikamızda ayrı bir travma
yaratmıştır. 2009 yılından itibaren sınav sistemi
değiştirilerek test sınavı kaldıracıyla her sene
mutaden 30 memurun alındığı Bakanlığa her
yıl 100 memur alınmış ve sonunda 15 Temmuz darbe
teşebbüsü ertesinde 600ü aşkın kariyer memuru Bakanlıktan
uzaklaştırılmıştır. Bu sayı,
Bakanlığın kariyer personelinin yüzde 23'üne tekabül etmektedir.
Hiçbir devlet kurumunda bunun benzeri bir FETÖ yoğunlaşması
yoktur. Bakanlıktan uzaklaştırılanların hemen hemen
tamamı 2009 yılından sonra Bakanlığa alınmışlardır.
Dolayısıyla, FETÖ'nün siyasi ve ekonomik ayağının
araştırılması önerilerimiz reddediliyor olsa bile biz size
FETÖ'nün ayağının nerede bulunacağı konusunda yeterli
ipuçları vermekteyiz.
Başka bir örnek vereyim: 3 tane harita
alalım. Bunlardan birinin üzerine Türkiye Cumhuriyeti'nin son on yıl
içinde açtığı yeni büyükelçilikleri işaretleyelim.
Diğer haritanın üstüne yine Türk Hava Yollarının son on
yıl içinde hizmete soktuğu yeni uluslararası seferleri
işleyelim. Bir üçüncü haritanın üzerineyse FETÖ okullarının
bulunduğu şehirleri işaretleyelim. Sonra bu üç haritayı üst
üste koyun. Ne kadar çok noktanın örtüştüğünü görerek
şaşıracaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Erozan, sözlerinizi
tamamlayın, bir dakika daha süre tanıyorum.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - FETÖ'nün siyasi
ayağı mı dediniz? Kısacası, düşmanı
dışarıda aramayalım lütfen.
Sayıları giderek artmakta olan
neomonşerler yetmiyormuş gibi şimdi de aksi sabit oluncaya kadar
kazanılmış hak olarak büyükelçi sıfatı ulufe gibi
dağıtılmaya çalışılmaktadır.
NeomonşerIer konusu başka bir nedenle de önem
taşımaktadır. Zira bu kategorideki büyükelçiler
bulundukları ülkeyle ikili ilişkilerimizdeki sorunları biat
kültüründen dolayı kendilerini atayan makama yansıtmaktan imtina
edecekler, dolayısıyla neomonşerlerin görev
yaptığı ülkelerle ilişkilerimiz bu ülkelerin Ankara'daki
büyükelçileri üzerinden yürütülmeye başlanacaktır. Diplomasi kültür
ve uygulamalarından yoksun olan neomonşerIerse giderek daha da
işlevsizleşeceklerdir.
Sadece eleştirmekle kalmayıp izin
verirseniz iktidara geldiğimizde neyi, nasıl ve ne zaman
yapacağımızı da anlatmak isteriz. Türk dünyasındaki
gelişmeleri, yurt dışındaki
vatandaşlarımızın sorunlarını izninizle 19
Aralık günü bütçenin bir başka kalemi hakkında söz
aldığım dile getireceğim. Bizi izlemeye devam ediniz.
Teşekkür ederim, saygılarımı
sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erozan.
Böylece İYİ PARTİ Grubunun
konuşmaları tamamlanmış oldu.
Şimdi, 60a göre söz taleplerini
karşılayacağım. Öncelikle grup başkan vekillerinin varsa
söz taleplerini karşılamakla başlıyorum.
Buyurun Sayın Turan.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Bursa
Milletvekili Ahmet Kamil Erozanın Trump ve Erdoğan
değerlendirmesi yaparken kullandığı sözün yaş,
tecrübe, diplomasi kültürüyle bağdaşmadığına
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Usulle ilgili uyarınıza riayet ederek,
aralarda söz almayarak İYİ PARTİ Grubunun sözünün bitmesini
bekledik. Aslında birçok hatibin belki de konuşmasında grubumuza
yönelik bazı ithamları cevap hakkını doğurmuştu
ama bütçenin kendine has özellikleri gereği bunları da duymadık
tabiri caizse. Fakat son konuşmacının Trump ve Erdoğan
değerlendirmesi yaparken kullandığı sözüm ona atasözünün
yaş, tecrübe, diplomasi kültürü, hiçbiriyle
yakışmadığını,
bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum.
Meclisin mehabetini bir yerde geçtim, vekillerin
kendi arasındaki iletişimi bir yerde geçtim fakat bu kadar tecrübesi
olan bir devlet adamının bu tarz bir ifadeyi kullanıyor
olmasını şık bulmadığımı, eğer
aynı ifadeyi ben de iade edecek olsam bu ifade için söz almamam
gerektiğini düşünüyorum. Sadece bu ifadeye
katılmadığımı ifade etmek için söz aldım Sayın
Başkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
Sayın Bilgen
2.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, 17-25
Aralığın hem işçi hakları açısından hem
milletvekillerinin ve Parlamentonun saygınlığı
açısından hem de demokrasi açısından son derece önemli
olduğuna ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
galiba sistem sorunu devam ediyor dünden beri bu söz istemeyle
BAŞKAN Yok, orada bir açıklama
yapayım Sayın Bilgen: Sisteme 30 kişi girdikten sonraki
girişler görünmüyor. Sizin işaret etmeniz yeterlidir grup başkan
vekili olarak, ben buradan söz vereceğim, mikrofonu
açtıracağım.
AYHAN BİLGEN (Kars) Yok, biz dün oturumu
yöneten Sayın Şentopla bunu sistem sorunu olarak
tartıştığımız için, o ironi için sadece
yaptım.
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
bugün 17 Aralık. 17-25 Aralık daha önce burada bulunan birinci grup
haricindeki neredeyse tüm partilerin yolsuzluklarla mücadele haftası
gibi ele alıp değerlendirdiği bir dönüm noktasıydı.
Elbette ki hem delillerin toplanması hem medyaya sunulması
itibarıyla niyeti, amacı, usul ve hukuk açısından kabul
edilemez birçok boyutu olmakla birlikte, işin esasına dair yolsuzluk
konusuna yaklaşımla ilgili ciddi bir yaklaşım, ciddi bir
perspektif sorunumuz var.
Darbeler ile yolsuzluklar arasındaki
ilişkiyi Türkiye 17-25 Aralıktan beri tersine kuruyor. Sanki
yolsuzluğu örtmek, yolsuzluk yapanlarla ilgili soruşturma ve
yargılama sürecini işletmemek rejimi korumak gibi tarif ediliyor.
Oysa, dünyanın bütün demokrasilerinde paradigma tam tersidir. Yolsuzlukla
mücadele, demokrasiye sahip çıkmaktır. Şeffaflık,
demokrasidir ama yolsuzluklarla mücadele konusunda zaaf göstermek de siyaset
üzerinde vesayet mekanizmalarının kurulmasına zemin
oluşturmaktır. Darbeyi bir kere püskürtebilirsiniz ve bu yolsuzluk
iddiaları darbeye zemin oluşturmak için yapılmış bile
olsa sonuçta yeniden darbe koşullarını oluşturacak
gelişmelere muhatap ve maruz kalırsınız.
Dolayısıyla 17-25 Aralığı doğru okumak,
doğru değerlendirmek ve bu konuda çifte standartsız hareket
etmek zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) O günkü telefon
dinlemelerinin usule aykırı olması nasıl önemliyse
aynı yapıların aynı yöntemlerle, yine usulsüz telefon
dinlemelerinin bugün yargılama süreçlerinde dosyalarda delil olarak
tutuluyor olması elbette ki kabul edilemez bir durumdur.
Yine, o gün sayın bakanların
yargılanmaması gerektiği konusunda bu çatıda bir karar
verildi ama hemen arkasından da bizim milletvekillerimizin tamamen düşünce
açıklaması diye tarif edilebilecek sözleri yargılama konusu
oldu ve Anayasanın -ek- 20nci maddesiyle yargılama süreci
başlatıldı.
Son olarak da Sayın Başkan, 17-25
Aralık ve yolsuzluk konusu aslında doğrudan işçilerin
yaşadıkları ölümlerle ilişkilidir çünkü bu ülkede uzun bir
süredir komisyonculuk ve rüşvet âdeta devletin iş yapma,
yaptırma biçimine dönüşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Firmalar kâr payları
düşünce bunu işçiyi daha çok çalıştırmak, kendi
kârından yaptığı feragati, komisyon payını
işçinin hakkından, alın terinden alarak telafi etme yoluna
gitmektedir ki bu da daha uzun mesaileri, dikkatsizliği, ölümleri
beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla 17-25 Aralık hem
işçi hakları açısından hem milletvekillerinin ve bu
Parlamentonun saygınlığı açısından hem demokrasi
açısından son derece önemlidir, son derece kritik bir öneme sahiptir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bilgen.
Sayın Özel, buyurunuz.
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, AK PARTİ Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın Esenlerdeki
açılış töreninde demokrasiden ne anladığı ve
protesto hakkını nasıl yorumladığıyla ilgili
açıklamalarını kabul etmelerinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan dün
Esenlerde bir açılış töreninde demokrasiden ne
anladığını, protesto hakkını nasıl
yorumladığını anlattı. Son derece provokatif, bölen,
ötekileştiren ve hedef gösteren konuşmasında buranın bir
Fransa, bir Hollanda olmadığını söyledi. Bu konuda, tabii,
Fransadaki OHALe rağmen hiçbir protesto yürüyüşünün izinsiz
bırakılmadığını, toplantı ve gösteri
hakkına karşı yasaklama kararlarının
alınmadığını ya da Fransanın 45 bin
dolarlık millî gelirinin olduğunu söylüyorsa doğru, burası
bir Fransa ya da Hollanda değil ama ülkenin
Cumhurbaşkanlığı makamında oturan, 81 milyonu
kucaklaması gereken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ve bir partinin lideri
ağzıyla ve gözlüğüyle değil, aksine 81 milyonun
Cumhurbaşkanı olmaya bu kürsüde yemin etmiş birinin bu sorumsuz
açıklamalarını kabul etmemiz mümkün değil.
Öncelikle şunu söyleyelim: Bahsettiği Gezi
olaylarıysa, bahsettiği haksızlığa, hukuksuzluğa,
adaletsizliğe karşı yapılmış adalet
yürüyüşüyse, bahsettiği hangi hak arama ve demokratik protesto
hakkını kullanmaysa biz oradaydık, oradayız, gururunu
taşıyoruz, bundan sonra da oralarda olacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kaçamazsın fırsat bulamazsın
canını kurtaramazsın diyerek palalı katilleri demokratik
gösteri hakkını kullanmak isteyebilecek kişilere karşı
bir tehdit unsuru, bir paramiliter güç olarak ortaya koyuyorsa eğer
ülkenin Cumhurbaşkanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
teröre karşı,
sokakları terörize eden eylemlere karşı, Vandallığa
karşı eğer bu ülkenin polisi, bu ülkenin kolluk güçleri,
savcıları varken Anayasanın dışına
çıkıldığında meşru olarak devletin ve
vatandaşın hakkını koruyacak her türlü imkân elindeyken ve
bu yetkileri fazlasıyla kullanıyorken 15 Temmuz göndermesi yaparak
demokrasiye karşı girişilmiş bir Fetullahçı, dinci,
alçak darbe girişimine karşı toplumun verdiği ortak ve
yüksek refleksi kendi arkasında gösterip demokratik hak kullanacaklara,
işçilere, emekçilere veya çevre duyarlılığından
sokağa çıkmış, bundan sonra gerekirse çıkacak olanlara
karşı bu had bildirmeye çalışana şunu söylüyoruz: Size
diktatör dendiğinde korkuyorsunuz veya karşı
çıkıyorsunuz, dava açıyorsunuz. Unutmayın ki bütün
diktatörler en çok meydanlardan korkarlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Hadi oradan be!
BAŞKAN Bağlayın lütfen, Sayın
Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bütün diktatörler en çok
meydanlardan korkarlar.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Yürü, yürü be!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerektiğinde demokratik
hakkımızı kullanmaya, o meydanları doldurmaya; FETÖcülerle
iş birliği hâlinde yaşam biçimine müdahaleye, doğaya
müdahaleye, İstanbuldaki yaşam biçimine müdahaleye
KEMAL ÇELİK (Antalya) Bağırma,
bağırma!
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Sakin, sakin, Özgür sakin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Türkiyedeki her türlü
demokratik hakka karşı olan faşizme direnmek gerektiğinde
meydansa meydan, sokaksa sokak, yürüyüşse yürüyüş, biz
buradayız, pabuç bırakmayız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Sandıksa
sandık. değil mi, Sandıksa, sandık.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sandık, yüzde 22.
BAŞKAN Başka söz talebi yok gruplardan
galiba.
Buyurun Sayın Turan.
4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
demokrasilerde rekabetin, yarışın sandıkta olduğuna
ama kendine güvenmeyen, kendisi ile milleti arasında diyalog kuramayan
partilerin sokak demesinde hangi saiklerin olduğunu iyi bildiklerine ve
usulün esastan önce geldiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Özgür Bey sabahın bu kadar erken
saatinde niye bağırdı, anlayamadım. Yani bu işler
bağırarak değil, konuşarak olur. Çok
bağırıyor olmak haklı kılmaz insanı. Sözü olan
sakin konuşur, derdini ortaya koyar.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
ifade ettiği çok nettir: Demokrasilerde, terör faaliyetleri
bağlamında sokakta olmak halk tarafından, millî irade
tarafından cevap verilecek bir adımdır. Eğer Özgür Bey
meydansa biz de buradayız, söylüyoruz: Korkumuz yok. Fakat, değerli
arkadaşlar, siyasi partilerin varlığı demokrasinin
gereği olarak sandığı işaret etmektir, Meclisi
işaret etmektir. Biz Mecliste her şeyi söylüyoruz, her şeyi
konuşuyoruz, o yüzden buradayız. Meclis olmasa belki -tırnak
içerisinde- sokağın anlamı olur. Fakat siz tutar da iktidardan
sonra Mecliste en büyük ana muhalefet bağlamında bir parti olup da
hâlâ sokak diyorsanız;
1) Bu, sizin acziyetinizi gösterir.
2) Demokratik olmadığınızı
gösterir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz diyoruz ki:
Demokrasilerde rekabet, yarış sandıkta olur. O yüzden, 31 Mart
akşamı tekrar buraya geleceğiz; halk ne derse baş
tacı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama
kendine güvenmeyen, kendisi ile milleti arasında diyalog kuramayan
partilerin sokak demesinde hangi saikler olduğunu iyi biliyoruz.
Sokaktan korktuğumuz yok. Aynı şeyi tekrar ediyorum: 15 Temmuzda
bu milletin sokaklarına nasıl sahip çıktıysak aynen
çıkarız, kimseden korkumuz yok fakat bir siyasi liderin tekrar tekrar
sokak demesini milletimizin demokratik kültürüne, terbiyesine
bırakıyorum.
Sayın Başkan, bir diğer husus: Az
önce kıymetli grup başkan vekili bugün, 17 Aralıktan yola
çıkarak bazı ithamlarda bulundu.
Sayın Başkan, bakınız,
hukukçusunuz, Ayhan Bey de hukukçu. Usul, esastan önce gelir. Ahlaksız bir
usulle, yöntemle elde edilen delilin bu Mecliste yıllar sonra bir daha
gündeme gelmesini doğru bulmuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
diyorum ki: Usul, esastan önce gelir. Ahlaksız yöntemlerle, hukuksuz
yöntemlerle sözüm ona elde edilen delillerin ortaya konduğu bir
yargılama sürecinin bu ülkede herkes tarafından bir darbe
girişimi olduğu bilinmesine rağmen, savcının
dışarıda bildiri dağıttığı, sahte
delillerin Mecliste gündem yapıldığı, aynı heyetlerin,
ekiplerin sonraki adımlarda Ergenekon başta olmak üzere birçok davaya
öncülük ettiği herkes tarafından bilinmesine rağmen, bugün,
sözde yolsuzluk iddiasıyla bir daha gündemde bulunmasını doğru
bulmuyorum Sayın Başkan.
17 Aralık meselesi, aynen Brezilyada
olduğu gibi, devlet başkanının farklı saiklerle
ülkesinden gönderilme girişimiydi. 17 Aralığı
başaramayanlar 15 Temmuzda ayağa kalktılar; onu da başaramadılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Turan.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gezide
Erdoğansız Türkiyeyi başaramayanlar, 17 Aralıkta sahte
delillerle Erdoğansız Türkiyeyi başaramayanlar, 17
Aralıktan sonraki 15 Temmuz girişiminde de Erdoğansız Türkiyeyi
başaramadılar. O yüzden, oralara sığınıyor
olmanın bir grup başkan vekiline yakışmadığı
kanaatindeyim. Usul, esastan önce gelir. O delillerle, belgelerle hiçbir
şeyin savunulamayacağını hepimiz gördük.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bilgen
5.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, bir ülkede toplumun
diğer kesimlerini rahatsız etmeden kendisini sokakta ifade etmenin
imkânı yokmuş gibi algı oluşturulursa o ülkenin demokratik
ülkeler kategorisinden çıkacağına ve bir sunucunun Geziye katılanların
başları koparılmalı. sözlerine sessiz kalınırsa
Türkiyenin Suçluların İadesi Anlaşmasını
işletemeyeceğine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
ben de çok uzatmayacağım ama ben de zaten telefon dinlemeleriyle
ilgili tutarsız ve çelişkili yaklaşıma dikkat çektim.
Şimdi, elbette ki -insanların özel
hayatının gizliliği ve bu konuda- son derece kurnazca, sinsice
planlarla neredeyse herkesin telefonunun dinlenmiş olması kabul
edilemez. Ben, o dönemde Tevhid Selam örgütü üyesi olma iddiasıyla
beş yıl dinlenenlerden birisiyim birçok bürokratla birlikte,
siyasetçiyle birlikte. Ama şimdi o dönem dinlemeleri, hâlâ devam eden
yargılanmama, dosyaya ek delil olarak konuldu. Bu, bir yıl önce oldu
arkadaşlar, 17-25 Aralıktan bahsetmiyorum. Hâlâ bir yıl öncesine
kadar delil olarak bu usulsüz dinlemeler benim, diğer
arkadaşlarımızın dosyalarına konulabiliyorsa ya hâlâ
inisiyatif başkalarında ya siz kendinize geldiğinde tavır
koyuyorsunuz ama başkası olduğunda bundan faydalanmayı
umuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sokakla ilgili durum çok
nazik bir durum. Eğer bir ülkede çevreye zarar vermeden, toplumun
diğer kesimlerini rahatsız etmeden kendisini sokakta ifade etmenin
imkânı yokmuş gibi bir algı oluşturulursa o ülke demokratik
ülkeler kategorisinden çıkar ve bunun bedelini dışarıda
Türkiye'yi savunanlar, Dışişleri çok zor biçimde ödemek zorunda
kalır.
Bakın, çok küçük bir örnek vereceğim:
Zeliha Bilgin, Çorlu tren kazasında 2 kardeşi ve yeğenini
kaybetmiş. Değerli arkadaşlar, anma yapmak istiyor sadece, diyor
ki: Biz devlet düşmanı değiliz.
Şimdi, bir kişinin,
yakınlarını kaybetmiş bir kişinin
-yakınlarını kaybetmese bile tren kazasıyla ilgili bir anma
da değil, protesto yapmak için bile- çevreye zarar vermedikçe kendisini
ifade etmek istediğinde Devlet düşmanı değiliz. diye
beyanda bulunmak zorunda kalması kötü bir şeydir değerli
arkadaşlar. Devlet, suçlu olanı ispat etmek zorundadır.
Vatandaş kendisini suçsuz olduğunu ispat etmek zorunda hissediyorsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars)
durum gerçekten vahim
bir noktaya gelmiştir eğer insanlar en temel haklarını
kullanma konusunda böyle bir beyanda bulunmak zorunda kalıyorlarsa.
Son olarak, Sayın Başkan, bakın,
birkaç gündür bir televizyon kanalının sunucusu çok net biçimde diyor
ki: Geziye katılanların başları koparılmalı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, size
soruyorum: Buna hiçbir tepki vermiyorsunuz. Bu, her sabah hani Ver mehteri!
filan diyor ya, bildiğiniz o malum şahıs, her dönemde, 28
Şubatta da benzer tarz yayınlar yapıyordu,
başkalarını hedef gösteriyordu. Şimdi, bir televizyon
kanalının sunucusu bütün Gezi eylemine katılanları
Ki o
gösterilere katılanların içinde ilk günlerde kimi bakanların
çocuklarının da olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama eğer siz
böyle açıklamalara sessiz kalırsanız, Türkiye, suçluların
iadesi anlaşmasını nasıl işletecek Allah
aşkına? Avrupadan, darbeye doğrudan karışanların
iadesini nasıl sağlayacaksınız? Demez mi insanlar Siz
Geziye katılanların kafasının kesilmesini
savunabiliyorsanız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son olarak bağlayın lütfen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Geziye
katılanların, şiddete bulaşmamış, hakkında
yargılama olmamış, orada pasif biçimde oturmuş, sonra
çadırları yakılmış, sonunda yakanların suçlu
olduğuna dair bir iddia ortaya çıkmış, o
zabıtaların başka birtakım bağlantıları
ortaya çıkmış ve Geziye katılanların hepsinin
başının kesilmesini savunabiliyorsa siz suçluların iadesi
kapsamında hiçbir ülkeyi, hiç kimseyi inandırıp suçluların
iadesini sağlayamazsınız çünkü Türkiye o zaman ancak bu
şekilde algılanan bir ülke kategorisinde kalır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, son bir kez söz
vereyim ve bu tartışmayı burada noktalayalım lütfen.
Buyurun Sayın Özel.
6.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
sandığın birçok faşist diktatöryal rejimde bulunduğuna
ama özgür meydanın, özgür sokağın sadece demokrasilerde
olduğuna, bir delilin usulsüz yoldan toplanmasının o delili
gerçek dışı kılmayacağına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2018 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisinde en çok sandalyeye sahip partiye böyle bir cevap vermek zorunda
kaldığım için utanç içindeyim. Arkadaşlar, meydanlar
iktidarın gururudur; Beyaz Sarayın önünde kurdukları bir daire
etrafında insanların, ellerinde pankartlarla ve etraflarında bir
tane polis olmaksızın dönerek yaptıkları protesto Beyaz
Sarayı zayıflatmaz, Beyaz Sarayı güçlendirir. Almanyada,
Fransada, İngilterede, dünyanın herhangi bir yerinde bir meydan
doluyorsa, o meydanda insanlar protesto haklarını kullanıyorlarsa,
eleştiride bulunuyorlarsa, isyanlarını dile getiriyorlarsa o
ülkede demokrasinin olduğunu gösterir. Sandık, birçok faşist
diktatöryal rejimde vardır ama özgür meydan, özgür sokak sadece
demokrasilerde vardır. Sizin anlamadığınız,
çelişki duyduğunuz mesele bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Elbette yakmaya yıkmaya,
elbette şiddete, mala, cana zarar verme noktasına gelindiğinde
orada devlet ve devletin meşru gücü devreye girer, gerekli tedbirleri
alır. Fransada kimse sarı yeleklilerin toplanmasını
yasaklamıyor, Çıkarsanız, diğer insanları size
saldırtırız. demiyor.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Polisler ne yapıyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sarı yelekliler
şiddete başvurursa, polis onlara karşı
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Ne şiddeti ya!
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyin
arkadaşlar.
Devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Arkadaş, adam taş
atıyor mu? Sarı yelekliler şiddet gösterirse polis oradan sonra
devreye giriyor. Polisin yaptığı aşırı güç
kullanımına biz de tepki gösteriyoruz ama sizin gibi, sokakları,
meydanları protestoya yasaklayıp sandık işaret etmek,
doğrudan doğruya diktatöryal bir rejime işaret etmektir.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Ne zaman yasakladık?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz, 17-25 Aralıkta da
yolsuzluğun olup olmamasıyla hiç ilgilenmediniz, dediniz ki
Sandıkta hesaplaşalım. Bakkala borcunuz olsa, parayı
ödemeyip Sandığa gel. diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Özel.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sandıktan niye
kaçıyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yeri gelmişken,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, daha önce de buradaki birçok parti 17-25teki
durumunu açıklamıştı hatta şu anda muhalefet
partilerinden bir tanesinin lideri Odamdaki saat 17yi 25 geçiyor, hep orada
duracak. demişti. 17-25, yolsuzlukla mücadele haftası diye,
kendileri resmî hesaplarından paylaşımda
bulunmuşlardı.
Bu Mecliste, 17-25 sürecinde delillerin
toplanmasının usulsüzlüğünü hep söyledik ancak şu
gerçeğin altını çizelim: Bir delilin usulsüz yoldan
toplanması, o delili gerçek dışı kılmaz, sadece o
delilin sonucunda yargılama ve hüküm yapılmasına engel olur.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Usulsüz toplanma
değil, sahte sahte!
ALPAY ANTMEN (Mersin) Dinle, dinle, öğren
biraz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şunu çok net söylüyoruz:
Kasa kasa paralar çıktığında FETÖcüler koydu. deyip,
sonra parayı faiziyle geri talep edenlerin, ortaya çıkan
paraları geri alanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
yolsuzluk
yapmadığı, rüşvet yemediği anlamına gelmez; o
rüşvetler alındı, o yolsuzluklar yapıldı. O zamanlar
sizin yol ortağınız, günü gelirse, şantaja ihtiyaç olursa
diye o delilleri topladı. Biz hep sizi uyardık Ayarını
bozduğun kantar, gün gelir sizi de tartar. dedik. O usulsüz deliller, o
kanunsuz dinlemeler geldi, 17-25te pisliğinizi ortaya döktü. Delilin
usulsüz toplanması
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sahte, sahte!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
o delilin pisliğini
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Delilin içeriği
sahte!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
o delilin ortaya
çıkardığı kokuşmuşluğu ve sizin o süreçteki
4 bakanı
Hem de o dönemdeki Başbakanınız
Davutoğlunun, Hırsızlık yapan kardeşim olsa kolunu
koparırım. demişken bir süre sonra kafasının
koparıldığı gerçeğini de ortadan kaldırmaz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Turan, söz vereceğim ama artık
bu tartışmayı bu turda noktalayalım, diğer gündemlere
geçelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, biz de arkasından söz alalım lütfen.
BAŞKAN Tabii ki Sayın Bülbül, size de
söz vereceğim.
Buyurun Sayın Turan.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) O ses
kayıtlarının hepsi sahte, raporlar var.
7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 17
Aralığın FETÖnün avukatları, savcıları,
yargıçlarınca yapılan sahte delillerle ortaya konulan bir gerçek
olduğuna, her partinin yasal zemin içerisinde meydanlarda toplantı,
gösteri yaptığına ama Türkiyenin demokrasisine, millî egemenliğine
kasteden hiçbir harekete bu milletin izin vermediğine ve
vermeyeceğine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Raporlar var,
sahte.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Gerçek ya!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sevgili
milletvekilleri; lütfen yerimizden tartışmayalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Aynı ifadeyi bir
daha kullanıyorum: Birbirimizi duyuyoruz, üstelik mikrofon da var. Bolu
Beyi gibi bağırmanın ne anlamı var? Niye
bağırıyorsun Özgür Bey?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Genel Başkanına sor,
Esenlerde mikrofon yok muymuş, bize o kadar bağırmış?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sakin konuş,
anlaşalım. Bağırma, duyuyorum, bağırma,
duyuyorum, sakin ol.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Genel Başkanına sor,
dün Esenlerde mikrofon yok muymuş da o kadar
bağırmış?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
şu mikrofon niçin var Allah aşkına?
BAŞKAN Evet, karşılıklı
konuşmayalım. Siz devam edin Sayın Turan, devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Duyalım diye var,
anlayalım diye var. Bir insan bağırınca haklı olmaz,
bir daha söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman Recep Tayyip
Erdoğana söyle bağırınca haklı olunmuyorsa.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Dinle
dinle, dinlesene ya! Dinlesene kardeşim, biz seni dinledik! (CHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biraz önce bize
bağırmıyor muydunuz? Hem orada konuşacaksınız hem
de siz müdahale edeceksiniz.
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakın, Sayın
Başkan, Gezinin amacı neyse sonradan daha net
anlaşıldı. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın Turan, biraz bekleyin.
Değerli milletvekilleri, lütfen
karşılıklı tartışmayalım,
karşılıklı bağrışmayalım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Saygı
karşılıklı olur.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
Lütfen
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Terbiyeni
takın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben konuşurken
bağırıyor, Bülent konuşurken
bağırılmasın!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bu nasıl bir
üslup! Sokakta mıyız?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Allahım ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Açtıracağım mikrofonu.
Lütfen sakin olalım, Sayın Turanı
dinleyelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
keşke kameralar şu konuşmaları alabilse, görüntüleri, ifadeleri,
yüz ifadelerini bir alabilse.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Onu da siz
yasaklıyorsunuz, çeksin.
BAŞKAN Sayın Gürer, lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu bir tartışma adabı değil. Geçen gün söylemiştim,
bir daha söylüyorum. Şu tarz çok geçmişte kaldı: Her şeyi
söyleyeceksin, iddia, yaklaşım, birçok konuyu ortaya koyacaksın,
karşı taraf ağzını açınca
bağıracaksın. Bunun anlamı şudur: İstiklal Mahkemelerini
kuralım, siz konuşmayın, yargılayalım, asalım,
sonra savunursunuz. demektir. Bu doğru bir şey değil.
Arkadaşlar, toplam iki dakika konuşacağım ya, iki dakika
konuşacağım. İnsan sabreder, sakin olur.
BAŞKAN Buyurun devam edin Sayın Turan,
Genel Kurula hitap edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHP zihniyeti diye
ifade ettiğimiz mesele bu işte. Konuşacak, bağıracak,
hiç cevap almayacak. Arkadaşlar, 17 Aralık baştan
aşağı FETÖnün avukatları, savcıları,
yargıçlarınca yapılan sahte, yersiz delillerle ortaya konan bir
gerçek olduğunu herkes anladı. Bakınız, bunu söylemeye
çalışıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Usul, esastan önce gelir.
Zekeriya Özün İstanbulda söylediğini Ankarada tekrar etmek bir
siyasal yaklaşım değildir, ancak onun
avukatlığını yapmış olursunuz. Bu doğru
değil. Ben bir daha aynaya bakın derim.
Sayın Başkan, diğer mesele
Sokağa çıkmak meselesini sabote edercesine bu tarz ifadelerle
değerlendirmek doğru değil. Her parti yasal zemin içerisinde
meydanlarda zaten toplantı yapıyor, gösteri yapıyor; hatta bir
kısmı Ankaradan çıkıyor, İstanbula yürüyor. Bunlarda
problem yok. Ama söylediğimiz şu: Terör faaliyetleri yapan,
sokağı sabote eden, farklı argümanlarla milleti tahrik eden;
Türkiyenin demokrasisine, millî egemenliğine kasteden hiçbir harekete bu
millet izin vermedi, vermeyecek. Yoksa hangi partinin yasal meydanlarda miting
yapmasına, yürüyüş yapmasına bu ülkede
karışılıyor ki? Bakınız ama siz o
pankartları alır, AKMye asarsanız, terör faaliyetlerini
işin merkezine koyarsanız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın Sayın Turan.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
tabii ki bu ülkenin
yargısı, Emniyeti, benzer kurumları dur diyecektir ama her
şeyden önce bu milletin kendisi irfanıyla, izanıyla bu tarz
terör faaliyetlerinin yaklaşımına izin vermeyecektir Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler.
Anlaşılmıştır argümanlar.
Artık burada bitirirsek daha iyi olur sanıyorum çünkü argümanlar
tekrar ediliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, o
zaman şöyle
Sayın Başkan, uzatmamak için tekrar yerimden söz
istemeyeceğim, tutanağa geçsin, bir çarpıtma olmasın.
17-25 Aralıkta toplanan, yapılan bütün
dinlemelerin usule uygunluğu tam.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir)
Başkanım, gündeme geçsek artık, gündeme geçelim.
BAŞKAN- Sayın Özalan, tamam, siz bekleyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Neden? Çünkü emanet
edilmiş FETÖcüler yapıyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hayır, hepsi
sahte. Ses hacklemeleri var, hepsi sahte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Deliller usulsüz
toplandıysa bile delillerin gerçekliği o dönemde
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Usulsüz değil,
sahte, sahte!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sahte parayı niye geri
istiyorsun faiziyle?
BAŞKAN Sayın Özel,
karşılıklı olmasın lütfen.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sahte, sahte,
sesler sahte. Mahmut Bey biliyor, sesler sahte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sahte parayı niye geri
istiyorsun? Para sahte olsa geri verir misin? Hazineye irat kaydetseydin. Sahte
parayı niye veriyorsun?
BAŞKAN Sayın milletvekili
MAHMUT TANAL (İstanbul) 6 tane kasa sahte
olur mu ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Parayı geri
aldı, parayı. Para, para, para
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, paraları niye geri
veriyorsun, paraları?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Mahmut Bey biliyor,
sesler sahteydi.
BAŞKAN Teşekkürler.
Artık burada
Sayın Bilgen, lütfen, sadece
bir dakika.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Paralar sahte mi, paralar?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Para nerede, faiziyle
birlikte nereye gitti o para?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz
sakin olalım. Sakin olalım, karşılıklı
bağrışmayla olmaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, aynı şeyi 5 defa söyledim, Zekeriya Özün
ağzıyla konuşmak bu partiye yakışmaz.
BAŞKAN Anlaşılmıştır
Sayın Turan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bari susun, sesiniz
çıkmasın ya!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Paranın ne
olduğunu izah ettiler ya zaten. Paranın nereden geldiğini izah
ettiler, paranın kime ait olduğu belli.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Sayın
Başkan, gündeme geçelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Parayı faiziyle geri
aldı, parayı.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Tamam,
paranın kime ait olduğu belli.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Susun, sesiniz
çıkmasın, ayıbınız ortaya çıkmasın.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Ya, ne ayıp
olacak, ne var, ne susacağız! Sen oradan işaret yapacaksın
Senin yaptığın ayıp!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, böyle
yaparsanız ara vermek zorunda kalacağım çünkü böyle bir
görüşme düzenini yürütmemiz mümkün değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Susun da
ayıbınız ortaya çıkmasın.
BAŞKAN Sayın Bülbülün söz talebi var.
Bütün grup başkan vekilleri defalarca konuştu, Sayın Bülbül
bekliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii ama Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen yerinize
oturun, daha sonra, Sayın Bülbülden sonra
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Özel, çok söz
aldınız, biz de bir söz alalım kardeşim!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir daha bu konuya girmeyeceğim, sırf şunu söylüyorum
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Özel, çok söz
aldınız siz!
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Efendim, hâlâ
konuşuyor. Sayın Başkan söz vermediniz ki!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
eğer dedikleri paralar
sahteyse sahte paraya devlet niye faiz ödedi de iade etti? Adamlara faiziyle
geri ödediniz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Tamam Sayın Özel.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sesler sahte,
sesler!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Paralar nerede, paralar?
Parayı geri verdiniz adamlara. Aldılar rüşveti, kabul et! Ne
oldu o 4 bakana?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Hırsızı savunmayın ya, hırsızı!
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın Turan;
lütfen oturun çünkü bu böyle devam etmez, yine görüşmeler geç saatlere
kadar devam eder. Lütfen sessizlik, lütfen sessizlik
Sayın Bülbül, buyurun.
8.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Milliyetçi Hareket Partisinin var olduğu günden bugüne Türk siyasetinde
ilkeli ve seviyeli siyaset anlayışıyla yoluna devam
ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Özel Milliyetçi Hareket
Partisini kastettiğini tahmin ettiğimiz bir görüş serdettiler.
Milliyetçi Hareket Partisi var olduğu günden bugüne Türk siyasetinde
ilkeli ve seviyeli bir siyaset anlayışıyla yoluna devam
etmektedir. (CHP sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Tabii, tabii!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Evet, evet,
arkadaşlar, tarihimiz buna delildir. Bizler 17-25 Aralık sürecinde, o
süreçte ortaya çıkan ne kadar isim varsa, ne varsa, bunlarla alakalı
ne kadar şüphe varsa bunların giderilmesi gerekliliğini dün
olduğu gibi bugün de ifade ediyoruz. En son, Rıza Zarrab
dosyasında Sayın Genel Başkanımız da ifade
etmiştir, Amerikada yargılandığı süreçte o
şarlatanın Türkiyeye getirilmesi, sonuna kadar
yargılanmasının Türk yargısı önünde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Serbest bırakan
kimdi Rıza Zarrabı?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Serbest
bırakan ben değilim.
Türkiyeye getirilmesi, yargılanması,
cezasını çekmesi ve arkasından da Türk
vatandaşlığından çıkarılması
noktasındaki görüşünü daha yeni, Halk Bankası
yargılamaları yapılırken Amerikada, yeniden ifade
etmiştir. Onun yargılanması demek o süreçlerin tamamıyla
aydınlatılması demektir, bunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Milliyetçi Hareket Partisi yolsuzluklar konusunda her zaman ilkeli
olmuştur. Bununla alakalı olarak, Türk siyasetinde, özellikle Yüce
Divan süreçlerinde, hükûmet döneminde bakanımız pozisyonunda olanların,
haklarında birtakım şayialar çıktığı
dönemde, buradan istifa edip, arkasından Yüce Divanda yargılanıp
hukuk önünde hesap vermeyi dahi kendisine borç bilen bir siyasi harekettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kendi belediye
başkanlarıyla alakalı bir şayia ortaya
çıktığı zaman Derhâl görevinizi bırakın, hukuk
önünde bunun hesabını verin, aklanın öyle gelin. diyen bir
lider şu an Türkiyede sadece ve sadece Devlet Bahçelidir, bunun
altını çizmek isterim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Ayrıca, 17-25 Aralıkla alakalı saat
göndermesi yaparken, 2015 7 Haziranından sonra istikşafi
görüşmeler sürecinde, beraber, otuz beş gün sütlaç yerken, muhallebi
yerken, Sayın Özelin beyanlarını da şu an hafızam çok
taze, çok iyi hatırlıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye
genelinde büyük bir şekilde, büyük bir halk kesimi tarafından oy
almış bir partidir. Bizim hiçbir ön şartımız yoktur.
Hiçbir ön şartımız olmadan biz bir koalisyon içerisinde olmak
isteriz. şeklinde beyanlarını ve diğer CHPlilerin
beyanlarını da çok iyi hatırlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artık bağlayın lütfen
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bağlıyorum.
Biz de bu kadar bir konuşalım.
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Milliyetçi
Hareket Partisi o gün de ilkelerini ortaya koymuştur. Terörle mücadele
edilmelidir. demiştir, Çözüm süreci bitirilmelidir. demiştir. Yine
aynı şekilde Yolsuzlukların üzerine gidilmelidir.
demiştir. Bu konular 7 Hazirandan sonraki süreçte de Milliyetçi Hareket
Partisinin, bir koalisyon olacaksa ön şartı olmuştur. O
koalisyon sürecinde yine de ilkeli tavrını sürdürürken Milliyetçi
Hareket Partisi, Türkiye'nin önünü tıkayan Hayır. diyenler olarak
bu ilkelerinden dolayı Milliyetçi Hareket Partisini suçlayanlardan bir
tanesi de şu an karşımızda oturan Cumhuriyet Halk
Partisidir. Bu noktada, Milliyetçi Hareket Partisi, dün olduğu gibi bugün
de ilkeli tavrında ısrarcıdır; Türkiyede kim çaldıysa
kim çırptıysa kendi partimizin içerisinden çıksa da bunun
hesabının sonuna kadar görülmesini, hukuk önünde hesap verebilmesini
savunan, bunu her yerde dile getiren bir partidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artık, bağlayın lütfen
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
Bağlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin Kendi içerisinden
kötü örnek çıkmaz. diye bir iddiası yoktur. Mutlaka her partinin,
her yapının içerisinden kötü örnekler çıkabilir ama Milliyetçi
Hareket Partisi himaye etmez.
Bu tavrımızın tekrar Meclis
kayıtlarımıza geçmesini rica ediyor, sizlerin takdirine
sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 13.03
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
itirazımı kayda geçireyim.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz yeni bir usul ihdas
ettiniz; grupları konuşturuyorsunuz, sataşma
dışında yerinden söz haklarını sonda
kullandırtıyorsunuz.
Biraz önce sayın grup başkan vekilinin
konuşmasında parti olarak cevap vermemiz gereken hususlar vardı
ama sizin usul konusundaki yaklaşımınıza
saygımızdan bunu bir sonraki söz dönemine ertelediğimi ve
cevapsız bırakmayacağımızı kayda geçirmek
istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Özel.
Bu konuda sizden anlayış bekliyorum çünkü
gruplara, grup başkan vekillerine her bir grubun konuşması
tamamlandıktan sonra söz verme konusunda başta zaten sizden
yardım rica etmiştim, tutumumun böyle olacağını sizlere
duyurmuştum. Gördüğünüz gibi, grup başkan vekillerine söz verdiğimizde
sürekli bir cevap isteği de doğuyor. Bazen bu haklı olabiliyor,
bazen tekrara düşme şeklinde kullanılıyor. Bütçe
görüşmelerinin özellikleri var, bunu da hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Grupların konuşmalarını bütünlüklü yapabilmesi ve bugün
makul bir sürede görüşmeleri tamamlayabilmemiz için bir düzen
tutturmamız gerekiyor, bunu hep birlikte yapacağımıza
inanıyorum. Herhangi bir adaletsizliğe, haksızlığa
mahal vermemek, yol açmamak için elimden gelen gayreti sarf ediyorum. Bu konuda
eksikliklerim veya hatalarım olursa bunları da sizlerin
yardımıyla giderme konusunda her türlü iş birliğine
açık olduğumu tekrar duyurayım.
Teşekkür ediyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
B) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK PATENT
VE MARKA KURUMU (Devam)
1) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Şimdi sıra AK PARTİ Grubu adına
yapılacak konuşmalarda.
İlk söz Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat
Koçerde.
Buyurun Sayın Koçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, finansal
saldırılara ve spekülatif ataklara rağmen, Türkiye üretmeye,
istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya ve büyümeye devam ediyor. Bölgesinde ve
dünyada siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştiren Türkiye,
küresel alanda önemli bir merkez hâline geliyor. Kasım ayında 168
milyar dolarlık ihracatla cumhuriyet tarihimizin en yüksek ihracat
rakamına ulaşılmış, ihracatın ithalatı karşılama
oranı yüzde 96,3 düzeyine yükselmiştir. Kur ve faiz dengesi kısa
sürede sağlanmıştır. Güçlü dış ticaret
rakamlarıyla birlikte ekonomik güven artış göstermeye
başlamış durumdadır. Uygulanan kararlı ve
akılcı politikalarla Türkiye, İş Yapma
Kolaylığı Endeksinde 199 ülke arasında 43üncü sıraya
yükselmeyi başarmıştır. Bu durum, ülkemizin ekonomik alanda
uluslararası düzeyde rekabet gücünün artması açısından son
derece önemli bir gelişmedir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin dünden ve
bugünden çok daha farklı, çok daha ileri bir noktaya ulaşması
için sağlıktan eğitime, turizmden sanayiye her alanda
belirlediği yeni ve büyük hedefleri vardır. Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımız da bu hedeflere uygun bir vizyonla
yatırımcı dostu politika ve hamleler gerçekleştirmektedir.
Teknoloji, tasarım, markalaşma ve inovasyona dayalı üretime
hız kazandırmakta ve Türkiye, artık, teknolojiyi takip eden ülke
olmaktan çıkarak teknolojiyi tasarlayan ve üreten bir ülkeye
dönüşmeye başlamış durumdadır.
Yüksek teknoloji ürünlerinin üretimindeki yüzde
8,7lik artış, kısa zamanda ürettiğimiz teknolojiyi
geliştirerek ihraç eden ülke konumuna
ulaşacağımızı gösteriyor. Özel sektöre,
girişimcilere ve KOBİlere verilen teknoloji ve AR-GEyi teşvik
eden desteklerin üretime dönüştüğünü memnuniyetle görmekteyiz.
TÜBİTAKın son yıllarda 16 bin
projeye 8 milyar Türk liralık kaynak kullandırması, Türkiye'nin
özellikle sanayi alanında ihtiyacı olan yapısal ve dijital
dönüşüme hız kazandırmaktadır. Sanayi
Bakanlığımız, TÜBİTAK destekleriyle geleceğin
bilim insanlarının ve teknoloji girişimcilerinin ortaya
çıkmasına katkı sağlamaktadır. Bu süreçte AR-GE,
inovasyon ve patentin önemini kavrayan firmalarımız,
markalaşmada önemli başarılara imza atmaktadırlar.
Dünya genelinde geçen yıl yüzde 5,8
artış gösteren patent başvurusu ülkemizde yüzde 24,9
artış göstermiş, yine marka tescil başvurusu Türkiyede
yüzde 8,4 artışla 247 bine ulaşmıştır. Türkiye
Avrupada marka başvurusunda 1inci, tasarımda 2nci sıraya
ulaşmıştır. Ülkemizde 54 bin çalışanıyla
1.038 AR-GE merkezi, 5 bin çalışanıyla 283 tasarım merkezi
inovatif projeler için faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Savunma sanayimiz yüzde 65 millîlik ve yerlilik
oranıyla art arda yüksek katma değerli ürünler geliştirip
üretirken ülkemiz, savunma sanayisinde söz sahibi bir ülke hâline
gelmiştir. 6,7 milyar dolar ciro ve 2 milyar dolarlık ihracat
gerçekleştirerek savunma ve havacılık, uzay teknolojisi
alanında küresel bir güç hâline gelmiştir.
Nitelikli insan gücümüze güç katmak, bilim
insanlarımız başta olmak üzere tersine beyin göçünü
başlatmak için hazırlanan Uluslararası Lider
Araştırmacılar Programını ülkemiz adına çok
önemsiyor, bu projeyi takdirle karşılıyorum.
Sanayi Bakanlığımızın
sanayide dijital değişimi ve dönüşümü başlatmak için
başlattığı yeni projesini katma değerli ve yüksek
teknolojili üretim için bir fırsat olarak görüyorum. İçlerinde
Türkiye'nin en büyük organize sanayi bölgesine sahip, 6ncı büyük ihracat
şehri Gaziantepin de bulunduğu beş pilot ilimizde model
fabrikaların kurulmaya başlanmasını bir vizyon
değişikliği olarak takdirle karşılıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, ülkemiz sanayisini, teknolojisini üreterek üretenlere
destek sağlanmasıyla gelişmesi yönünde önemli faaliyetler
yürütüyor. Bu faaliyetler için başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Sayın
Bakanımız Mustafa Varank olmak üzere tüm Bakanlık
çalışanlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.
Sanayi Bakanlığımızın 2019
bütçesinin ülkemiz, milletimiz ve sanayimiz için hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koçer.
Şimdi sıra Denizli Milletvekili Şahin
Tindedir.
Buyurun Sayın Tin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞAHİN TİN
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi
Meclisimizde görüşülmekte olan 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifinde yer alan Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi
üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sanayi sektöründe
döviz kuru başta olmak üzere her türlü saldırıya rağmen,
piyasanın beklentilerini de aşan bir üretim yaşanıyor.
Özellikle son dönemde yeni teknoloji üretimi alanında ülkemiz büyük bir
atağa geçti. Bu, son derece sevindirici bir gelişmedir. Öncelikli
hedeflerimiz arasında olan sanayi sektöründeki girdileri
yerlileştirme ile sanayideki ara malı ithalatını azaltma
konusunda önemli mesafeler katettik. Yazılım ve teknoloji yoğun
ürünlerde özellikle kamu içinde yapılan mal alım ihalelerinde yerli
malı için uygulanan yüzde 15 fiyat avantajının zorunlu hâle
gelmesi buna en bariz örneklerden biridir. Ülkemizde teknoloji geliştirme
bölgeleri kuruldu. Burada faaliyet gösteren işletmelere hibe destekleri
başta olmak üzere vergisel muafiyet ve prim istisnası gibi birçok
imkân ve kolaylıklar sunuldu. Yine, AR-GE, yenilik ve tasarım
faaliyetlerini kendi bünyesinde yapmak isteyen firmalar için devletimizin tüm
imkânları seferber ettiğini ifade etmek istiyorum.
Güçlü bir otomotiv yan sanayisi üreticisi olan
Türkiye'nin asırlık hayali yerli otomobil geliştirme ve üretim
konusu da en dikkat çeken hamlelerimizden biridir. İnşallah, 2019
yılı sonunda yerli otomobilin ilk prototipi üretilmiş olacak.
Değerli milletvekilleri, uzun yıllardan
beri sanayi alanında faaliyet gösteren bir kardeşiniz olarak
şunu belirtmek isterim ki elbette, tüm sorunları hemen aşmak
kolay değil. Bu bir zaman ve süreç gerektiriyor. Sadece eleştirip bir
kenara oturmakla da sanayileşme ve üretim olmuyor; yürümekle, meydanlara
çıkıp, döküp, yakmakla, bağırıp çağırmakla
da sanayileşme olmuyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Afişe
otomobil ve uçak resmi koymakla da olmuyor.
ŞAHİN TİN (Devamla) - Demokratik
hakları sandıkta aramalıyız. İktidar olmanın yolu
da sandıktır. İstikrar ve düzen olmadığı takdirde
ülkeye ne yabancı sermaye gelir ne de sanayicilik ürer ve büyür.
Türkiye'nin kurtuluşu üretim, üretim ve üretimdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sanayicilerimizin Endüstri 4.0 gibi yalın
üretim ve dijital dönüşümü konusunda büyük hassasiyet gösteriyor ve bu
alanda önemli çalışmalara imza atıyoruz. Özellikle sanayi
alanında ihtiyaç duyulan nitelikli eleman ve ara eleman konusunda da
çalışmalar yapmaya ihtiyacımız olduğunu bizler de
biliyoruz. İnşallah bu alanda daha fazla mesleki ve teknik
okulların açılması, gençlerimize daha cazip hâle getirilmesi
suretiyle üreticimizin talep ettiği kalifiye eleman ihtiyacını
karşılayacağız. Sadece büyük sanayicilerimizi değil,
aynı zamanda küçük ve orta ölçekli işletmelerimizi de destekleme
konusunda önemli adımlar atmayı sürdürüyoruz. On altı
yıllık iktidarımız döneminde işletmelere KOSGEB, TKDK,
TÜBİTAK gibi birçok kurumumuzla güçlü destekler sağladık. KOSGEB
vasıtasıyla on altı yılda 220 bin işletmeye 5,9 milyar
lira destek sağladık. KOBİ finansman destek kredi
programıyla 520 bin işletmeye 3,9 milyar lira kaynak aktararak 20
milyar TL kredi hacmi oluşturduk.
Değerli milletvekilleri, yerli ve millî
sanayiyi büyütmek için var gücümüzle çalıştık ve bundan sonra da
aynı kararlılıkla çalışmayı sürdüreceğiz. Bu
bağlamda, üreticilerimizin makine ve teçhizat alımında yerli mal
alması veya kullanması hâlinde ilave destekler
sağladığımızı vurgulamak istiyorum. Biz, ülkemizi
hak ettiği en iyi noktaya taşıma konusunda kararlıyız.
Uzay teknolojileri, stratejik sanayi ürünleri gibi bilimsel konular ile yerli
üretim ve millî büyüme konusunda önümüzde duran bütün engelleri ortadan
kaldıracağız.
Bu vesileyle, Denizli Makine İhtisas Organize
Sanayi Bölgesinin kurulumu başta olmak üzere organize sanayi
bölgelerimize, teknoloji yoğun ürün üreten işletmelerimize,
sanayicilerimize ve KOBİlerimize sağladığı
desteklerden dolayı başta Sayın Bakanımıza ve
Bakanlık bürokratlarına şükranlarımı sunuyorum. 2019
yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tin.
Sırada Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Ali Cevheri var.
Buyurun Sayın Cevheri. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ
CEVHERİ (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce 2019 yılı
bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diler,
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Kısa adıyla kamuoyunda GAP olarak bilinen
Güneydoğu Anadolu Projesinin bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
3 Nisan 1977de temeli atılan GAP, bölgede
yedi küpeli gelin olarak bilindiğinden o gün Şanlıurfada
yedi küpeli geline izafeten yedi temel atılmıştı.
GAPın temeli, çimento fabrikası, zirai aletler fabrikası,
ziraat fakültesi, sosyal sigortalar hastanesi, Şanlıurfa
havaalanı ve dar gelirli aileler için sosyal konutların temeli
atılmıştı. Bir hayaldi bizim için GAP, Kuzey
Mezopotamyanın susuzluktan çatlamış bereketli
topraklarının yer aldığı ovalarımız, suya
kavuşacak, ovalardan bereket fışkıracak, sadece
Şanlıurfanın değil, bölgenin makûs talihi
değişecekti.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Su kanalları
yapılmadı ama Sayın Hatip.
MEHMET ALİ CEVHERİ (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek
insanımızın gelir düzeyini yükseltmeyi, hayat
standartlarını artırmayı, sosyal tabakalar ve bölgeler
arasındaki gelişmişlik farklarını eşitlemeyi
hedefleyen, ülkemizi uluslararası alanda markalaştırmayı
amaçlayan, artık bölgesel değil, ulusal bir kalkınma projesi
olup dünyanın sayılı projelerinden biridir. Adıyaman,
Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa
ve Şırnak illerini kapsayan GAP, coğrafi alan ve nüfus olarak ülkemizin
yaklaşık yüzde 10unu kapsamaktadır. Bölgenin su havzaları,
Türkiyenin su potansiyelinin yüzde 28ini oluşturmaktadır.
Fırat yüzde 17, Dicle ise yüzde 11 su potansiyeline sahiptir. Bugüne kadar
GAP bünyesinde 22 baraj, 19 hidroelektrik santraliyle 221 metre
uzunluğundaki ana kanalın ve sulama şebekelerinin
inşası büyük oranda tamamlanmıştır. GAPın
tamamlanmasıyla 1,822 milyon hektar arazinin sulanması ve yılda
27 milyar kilovatsaat hidroelektrik enerjisinin üretilmesi öngörülmüştür.
GAPla gerçekleştirilen yatırımlarla bölgenin sosyoekonomik
göstergeleri iyileştirilmiştir. En temel göstergelerden biri olan
ihracatta önemli ilerlemeler kaydedilmiş, 2007 yılında 3,3
milyar dolar olan ihracat tutarı yüzde 260 artarak 2017 yılında
8,6 milyar dolara ulaşmış. Bölgenin ihracat içindeki payı
yüzde 3,1den 5,5e çıkmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; GAP projesiyle bölgede 2018 ve 2016 yılları
itibarıyla ülke genelinde istihdam edilen kişi sayısında
yüzde 31lik artışa karşılık, bölgede istihdam edilen
kişi sayısı yüzde 67 artmıştır. 2002
yılında yatırımlar için 155 teşvik belgesi
verilmiş, 872 milyon TL sabit yatırım ve 8.753 kişilik
istihdam hedeflemiş iken 2017 yılında 970 belge ile 8.350 milyon
TL sabit yatırım ve 41.417 kişilik istihdam öngörülmüştür.
Eğitim alanında gerçekleştirilen
çalışmalarla okullaşma oranında önemli artışlar
kaydedilmiştir. İlköğretimde 2007-2008 eğitim öğretim
yılında derslik başına düşen öğrenci
sayısı 44 iken 2017-2018 döneminde 30a kadar düşmüştür.
Sadece, benim ilim olan Şanlıurfada 2002 yılında derslik
sayısı 5.037 iken bugün bu sayı 2018 yılı
başı itibarıyla 17.892 dersliğe çıkmış, 2018
yılında temeli atılan yaklaşık 300 okulun devreye
alınmasıyla derslik sayımız 22 bine yükselecektir. Bölgede
6 yeni devlet üniversitesi kurularak üniversite sayısı 9a
çıkmıştır. 2007 yılında 48 fakülte, 19 yüksekokul
ve 19 meslek yüksekokulu açılmıştır.
Sağlık alanında da önemli
yatırımlar yapılmıştır. 2002 yılında 63
hastane ve toplam 8.223 yatak bulunmakta iken 2016 yılında hastane
sayısı 124, yatak sayısı ise 19.548 olmuştur. 10 bin
kişiye düşen hasta yatak sayısı ise 13ten 23e
yükselmiştir. Toplam hekim sayısı 2002 yılında 4.430
iken 2016 yılında 10.392ye yükselmiştir.
Bölgede tüm illerin içme suyu sorunu
çözülmüştür. GAP kapsamında tamamlanan HESlerin işletmeye
alınmasından 2017 yılı sonuna kadar 443,8 milyar
kilovatsaat elektrik enerjisi üretilmiş olup üretilen bu enerjinin parasal
değeri 26,63 milyar ABD doları olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın Sayın
Cevheri.
MEHMET ALİ CEVHERİ (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
GAP enerji yatırımlarındaki yüzde 24
düzeyindeki fiziki gerçekleşme, Ilısu Barajının devreye
girmesiyle yüzde 90ı bulacaktır. 2002 yılında 198.854
hektar arazi sulanırken 2017 yılında 552.779 hektar arazi
sulamaya açılmış bulunmaktadır. İlim olan
Şanlıurfada ise 403.830 hektar arazi suya kavuşmuştur. 8
havaalanıyla bölgenin tüm illere ulaşımı
sağlanmıştır. Projeyle birlikte sanayi altyapısı
geliştirilmiş, bölgedeki OSB sayısı 17ye, küçük sanayi
sitesi ise 18e yükselmiştir.
Sözlerime son verirken hem GAP bütçemizin hem de
merkezi yönetim bütçemizin hayırlı olmasını diler,
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Cevheri.
Şimdi söz sırası, Muş
Milletvekili Mehmet Emin Şimşekte.
Buyurun Sayın Şimşek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET EMİN
ŞİMŞEK (Muş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 yılı bütçesi üzerinde grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
DAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 8 Haziran 2011 tarih ve 642 numaralı Kanun
Hükmünde Kararnameyle kurulmuştur. DAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Doğu Anadolu Bölgesinin sosyal, ekonomik,
bölgenin kalkınmasını hızlandırmak, bölgenin
gelişme seviyesini diğer bölgelere eşit duruma getirmek,
uygulamaları yerinde koordine etmek, araştırmak, planlamak,
programlamak, projelendirmek, izlemek ve değerlendirmek amacıyla
teşkil edilmiştir. Bölgemizin tarım ve hayvancılık
bölgesi olması sebebiyle bitkisel üretimde katma değerin ve
sulanabilir arazinin artırılması amacıyla 2013 ve 2018
yılları arasında küçük ölçekli tarımsal sulama programı
kapsamında 763 proje için 356 milyon TL ödenekle bölgede toplam 3.767
kilometre sulama şebekesiyle 148 bin hektar alan sulamaya
açılmıştır.
Mera hayvancılığının
geliştirilmesi ve bölge çiftçilerinin gelir düzeyinin yükseltilmesi
amacıyla, 2014-2018 yılları arasında, bölge illerinde, 41
milyon TL ödenekle, 193 adet hayvan içme suyu göleti ve tesisi
yapılmıştır. Bölgede hayvan hareketlerinin kontrol
altına alınması, hayvan hastalıklarının yayılmasının
önlenmesi ve üretime katma değerin sağlanması amacıyla, son
üç yılda, 24 milyon TL ödenekle, 30 adet ruhsatlı canlı hayvan
pazarı ve 26 adet ruhsatlı kesimhane projesi desteklenmiştir ve
yine küçükbaş hayvancılıkta hayvan
hastalıklarının yayılmasının önlenmesi
amacıyla, DAP İdaresi ile Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Makineleri Bölümü ile yine bölge üniversitelerinden ziraat ve
veterinerlik fakültelerinin fiziki altyapılarının
iyileştirilmesi ve yine çiftçilere yönelik konaklamaya dair
uygulamalı eğitim imkânlarının verilmesi amacıyla,
10,8 milyon TL ödenek tahsis edilmiş, bölgede 3 adet çiftçi eğitim
merkezi kurulmuştur.
Bölgede bitkisel ürünlerde üretimin
verimliliğinin ve çeşitliliğinin artırılması,
illerin teknolojiye dayalı üretime yönlendirilmesi, altyapı
sorunlarının çözülmesi ve tarımın bitkisel üretim
sektöründe refah düzeyinin yükseltilmesi amacıyla, 2014 yılından
bu yana, 34,4 milyon TL ödenek tahsis edilerek 82 proje desteklenmiştir.
Bu kapsamda, 775 dekar alanda meyve bahçeleri ve uygulamalı sera
kurulmuş, 88 adet makine ekipman dağıtımıyla 21.373
dekar alanda yeni çeşit yem bitkileri ekimi
sağlanmıştır. Kişi başına düşen
yeşil alan miktarının artırılması amacıyla
DAP bölgesinde rekreasyon alanlarının geliştirilmesi
kapsamında 11 adet proje için 34,8 milyon TL ödenekle 310 dekar yeşil
alan oluşturulmuştur.
Bölgede kitap okuma oranlarını
artırmak ve okuma kültürünü geliştirmek üzere, 21 milyon TL ödenekle,
137 adet semt kütüphanesi kurulmuştur.
DAP bölgesindeki sınır ilçelerin
sosyoekonomik gelişimi için Sınır İlçeler Ekonomik ve
Sosyal Kalkınma Programı kapsamında, 2015 ve 2016
yıllarında, 16,1 milyon TL ödenekle, gençlik ve kültür merkezi, spor
kompleksleri, mobilite, köy okullarının onarımı ve benzeri
projeler olmak üzere toplam 34 adet proje desteklenmiştir. Bölge illerinde
yaşayan 18 yaş altı bireylerin bilim, kültür, sanat ve spor
alanlarında, yetenekleri doğrultusunda gelişmelerini
sağlamak amacıyla, Muhtelif Kültür Projeleri kapsamında, 2016 ve
2018 yılları arasında sinema salonu kurumu, sanat atölyeleri,
bilim atölyeleri, yazar buluşmaları ve benzeri projeler olmak üzere
toplam 9,2 milyon TL ödenekle 39 adet proje desteklenmiştir.
Bir taraftan, ülkenin genelinde otoyollar, tüneller,
havaalanları, şehir hastaneleri, barajlar, sulama sahaları gibi
mega projelere imza atarken diğer taraftan, bölgemizdeki DAP gibi
kuruluşlarla da her noktaya ulaşmayı ihmal etmiyoruz ve
inşallah etmeyeceğiz.
2019 yılı bütçesinin hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şimşek.
Söz sırası, Konya Milletvekili Ahmet
Sorgunda.
Buyurun Sayın Sorgun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET SORGUN (Konya)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; KOP Bölge
Başkanlığının 2019 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
KOPa geçmeden önce bir hususa dikkatinizi çekmek
istiyorum. Geçtiğimiz perşembe günü sabah saatlerinde Ankara-Konya
seferini yapan hızlı tren bir kaza yaptı -hepiniz biliyorsunuz-
ve bu kazada 9 canımız hayatını yitirdi, birçok
vatandaşımız da yaralandı. Vefat edenlere Cenab-ı
Haktan rahmet, yaralılarımıza da şifalar diliyorum ki
Konya milletvekilleri olarak bütün yaralılarımızı
hastanelerde ziyaret ettik. Ancak üç gündür, hızlı tren üzerine
Mecliste yapılan konuşmalarda bazı haksızlıklar
yapıldığını görüyorum ve bu konuda bir açıklama
yapma ihtiyacı hissetmiş bulunmaktayım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Ölenlere yapıldı
haksızlık, ölenlere yapıldı haksızlık ya.
AHMET SORGUN (Devamla) - 13,5 milyon yolcu
taşındı 2011 yılından bu tarafa. Elbette
kazaların hiçbir zaman mazur gösterilmesini savunamayız.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Savunuyorsunuz ama.
AHMET SORGUN (Devamla) - Sorumlusu kimse, sebebi
neyse mutlaka araştırılmalı
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
İstifa eden kimseyi göremiyoruz.
AHMET SORGUN (Devamla) Mutlaka
araştırılarak hukuk önünde hesabı verilecektir, bundan asla
ve asla şüphemiz yoktur.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Neyi
araştırıyorsunuz, her şey ortada.
AHMET SORGUN (Devamla) - Ancak şöyle bir hususa
dikkat çekmek istiyorum: 13,5 milyon yolcunun
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Gene
rakamlara sığınıyorsunuz.
AHMET SORGUN (Devamla) -
otomobille
taşındığını düşündüğümüzde, bir
otomobilde 3 kişi olduğunu düşündüğümüzde 13,5 milyon yolcu
yaklaşık 4,5 milyon otomobil etmekte. Veya bir otobüste 40 kişi
olduğunu düşündüğümüzde yaklaşık 337.500 otobüsle,
kara yoluyla taşınması gerekmektedir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz
otomobillerde de öldürüyorsunuz, trafik de öldürüyor, yollar da öldürüyor.
AHMET SORGUN (Devamla) - Bunun
sonuçlarının da düşünülmesini istirham ediyorum. Asla kazalara
bir savunma, mazeret gösterilemez.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Gösteriyorsunuz, istifa etmiyorsunuz, sorumlular istifa etmiyor, hesap
vermiyorsunuz.
AHMET SORGUN (Devamla) - Bunun altını
çizerek
Ve giden canların hiçbir şeyle telafisi mümkün
değildir; bunu altını çizerek söylüyorum. Hiçbir canın
parayla bedeli ölçülemez, bunu altını çizerek söylüyorum.
KOPa gelince, çok değerli milletvekilleri: KOP
idaresi yine 2011 yılında GAP gibi, DAP gibi, DOKAP gibi çok
hayırlı hizmetler yapmış ve ilk önce 4 ili kapsayacak
şekilde kurulmuştu biliyorsunuz; Konya, Karaman, Aksaray, Niğde
ve 65 bin kilometrekarelik bir alana hitap etmekteydi ama 2016
yılında 4 il daha buna eklendi: Kırıkkale,
Kırşehir, Yozgat, Nevşehir olmak üzere. Alan da 100
kilometrekareye çıkmış oldu. Bugüne kadar yapılan bu
hayırlı hizmetler için çok çok teşekkür ediyoruz. Zira, kullara
teşekkür etmeyen, Allaha şükretmiş olmaz. Ama bu hizmetleri de
yeterli gördüğümüzü asla söyleyemeyiz.
Ancak KOP Eylem Planı doğrultusunda daha
fazla çalışılması gerektiğini ifade ediyoruz. Bilindiği
gibi, eylem planının temel amacı, bölgesinde kapsamlı bir
müspet dönüşümü gerçekleştirmektir. Tarım başta olmak
üzere, sanayi, ticaret, ulaşım ve enerji gibi alanlarda
yapılacak çalışmalarla bölgenin rekabet gücünü artırmak,
öncelikli hedefler arasında olmalıdır.
Allah, bütün nimetleri, bütün imkânları, bütün
özellikleri ve güzellikleri bir yere, bir bölgeye, bir gruba vermediği
gibi bütün mahrumiyetleri, bütün eksiklikleri ve olumsuzlukları da bir
yere, bir bölgeye vermez, yer yüzünde adilane dağıtır; böylece
insanları da birbirine bağlar. Petrolü olur suyu olmaz, suyu olur
toprağı olmaz, toprağı olur güneşi olmaz. Önemli olan,
Allahın yer yüzüne bahşettiği bu imkân ve nimetlerin yine yer
yüzünde yaşayan insanlar arasında adilane, hakça bölüşülmesi, paylaşılmasıdır.
Bu cümleden olmak üzere 100 bin kilometrekare
toprağa sahip KOP bölgesi, aynı zamanda Türkiyenin en az
yağış alan bölgesidir ve en az su kaynaklarına sahip olan
bölgesidir. Doğu Karadeniz Bölgemiz yılda 2.500 milimetre
yağış alırken KOP bölgesi, Karapınar, Tuz Gölü
havzası yılda sadece 250 milimetre yağış
almaktadır. Yani bunun en açık ifadesi, KOP bölgesinde toprak var, su
yok demektir. Türkiye tarım arazilerinin yüzde 20si KOP bölgesindedir.
Değerli milletvekilleri, bölgede toprak ile su
arasında bir dengesizlik söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın Sayın
Sorgun.
AHMET SORGUN (Devamla) - Elbette öncelik mevcut su
kaynaklarımızın en tasarruflu ve en verimli şekilde
kullanılmasıdır ama yerin yüzlerce metre altından su
çekerek yapılan tarımla, bölge çiftçisinin rekabet etme
şansı söz konusu değildir, üstelik sürdürülemez de. O zaman
çözüm, havza dışından bölgeye su transferi. Gerçekten yüz
yıllık hayal olan Göksu Nehrinden Konya kapalı havzasına
Mavi Tünel vasıtasıyla 414 milyon metreküp suyun
aktarılması çok önemli bir hizmet olmuştur ve başta
Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere emeği geçenlere
teşekkür ediyoruz. Bölgeye bir can suyu olmuştur ama yeni su
kaynaklarına da ihtiyaç açıkça ortadadır.
Son söz olarak Sayın Başkanım, bugün
17 Aralık. 17 Aralık, Hazreti Mevlânanın Hakka yürüdüğü,
Hakka Vuslat Yıl Dönümüdür; 745inci Vuslat Yıl Dönümüdür ve
Şebiarustur. Kendisini rahmetle anarken birkaç sözünü de sizlerle
paylaşmak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika bekleyin, mikrofonu
açalım, böylece bağlamış olursunuz.
Buyurun Sayın Sorgun.
AHMET SORGUN (Devamla) Bağlıyorum.
Hazreti Mevlâna diyor ki: Dil, hem tükenmeyen bir
hazine hem dermanı olmayan bir derttir. Kişi, dilinde gizlidir.
Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları
paylaşanlar anlaşır. Her şey incelikten, insan ise
kalınlıktan kırılır. Düşünmeden söz söyleyen,
nişan almadan atan avcıya benzer. İyi dostu olanın, aynaya
ihtiyacı yoktur. Her zaman iyilik tohumu ekedur, ekmedikçe hiçbir şey
biçemezsin. Akıllı insan, düşündüğü her şeyi söylemez
ama söylediği her şeyi düşünür.
Bütçenin hayırlara vesile olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sorgun.
Söz sırası, Samsun Milletvekili Fuat
Köktaştadır.
Buyurun Sayın Köktaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DOKAP) bütçesi
üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım, yüce Meclisi
ve ekranları başında bizleri izleyen hemşehrilerimizi
saygıyla selamlıyorum.
2012 yılında kurulan DOKAP, Samsun, Ordu,
Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Bayburt, Gümüşhane ve Tokat illerimizi
kapsamaktadır ve merkezi, Giresundadır. Kurulduğu yıldan
itibaren Doğu Karadeniz Bölgesinin sahip olduğu kaynakları
değerlendirmek, ulusal düzeyde ekonomik gelişime katkı
sağlayarak, yörede yaşayan insanlarımızın gelir
düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmek, bölgeler arası ve bölge içi
farklılıkları gidermeyi amaçlamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başlamış projeler 2023 yılında
tamamlanacaktır. Burada asıl olan, istihdam artışından
konaklama sayılarının artışında yaşanacak
olan artışlarla bölgenin çehresi değişecektir. Doğu
Karadeniz Bölgesi, zengin tarihi ve kültürel değerleriyle, yeşiliyle,
yaylasıyla, ören yerleriyle, güneşi, denizi ve konaklama
tesisleriyle, balığıyla, sebzesiyle ve en önemlisi de
çalışkan, üretken, vefakâr ve cefakâr insanıyla, sahip
olduğu ulaşım ağlarıyla, önemli ticaret merkezlerine
yakınlığı yanında, ülke ekonomisine önemli katkı
sağlayan sanayi ve ticaret bölgesidir.
DOKAP Eylem Planı, turizm ve çevresel
sürdürülebilirlik, ekonomik kalkınma, altyapı ve kentsel
gelişme, sosyal gelişme, yerel düzeyde sosyal kapasitenin
geliştirilmesi gibi, 5 temel eksen etrafında kurgulanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
DOKAP Eylem Planı dâhilindeki Yeşil Yol Projesi, kimi kesimler
tarafından dile getirildiği gibi, doğayı katleden bir proje
değildir; aksine, doğayı koruyarak gelişimi hedefleyen bir
projedir. Ayrıca kamuoyunun yanlış bilgilendirildiği gibi, yaylalarımıza
yeni yollar açılarak birbirine bağlayan bir yol projesi de
değildir. Yeşil Yol Projesinin ana teması, mevcut yayla
yollarının iyileştirilmesi üzerine kurgulanmış en
önemli eylem planlarından bir tanesidir.
DOKAP Eylem Planı kapsamında sertifikalı
tohum ve fidan üretiminin desteklenmesinden, fındık ve çay
ürünlerinin kalitesinin artırılmasına,
arıcılığın desteklenmesinden tıbbi aromatik
bitkilerin envanterinin çıkarılmasına, bölge
ihracatının artırılması için özel nitelikli programlar
uygulanmasından bölge tersanelerinin desteklenmesine, bölgede bulunan
limanların etkin kullanım stratejilerinin geliştirilmesinden
insan ve yük taşımacılığı için modern teleferik
sistemlerinin kurulmasına, büyük su işlerinin
hızlandırılarak sulama altyapısının geliştirilmesinden
KÖYDES projeleri kapsamında kırsal altyapı
sorunlarının çözülmesine, bölgenin enerji üretim
altyapısının iyileştirilmesinden bölgede yenilenebilir
enerji çalışmalarının desteklenmesine, engelli bireylerin
hizmetlere ulaşımı ve yaşam kalitelerinin
artırılmasından sosyal içerikli projelerin uygulanmasına,
bölgenin kültür varlıkları envanterinin
çıkarılmasından spor altyapısının gelişimine
kadar birçok alanda faaliyet göstermektedir. DOKAP Eylem Planı
kapsamında biraz önce bahsettiğim alanlarda birçok
çalışmalar yapılmıştır.
Kalkınma, çok unsurlu bir kavramdır. Öyle
ki seçtiğiniz herhangi bir sektörde ortaya koyduğunuz
çalışmalar, birçok sektörle entegre hâlde ele alınmazsa
başarıya ulaşmak mümkün değildir. Bu kapsamda, DOKAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı, 15 farklı ilde
projeyi hayata geçirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Köktaş.
Buyurun.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) - 2014-2018
yılı haziran ayı itibarıyla da 16,9 milyar TL kamu
yatırımı bu bölgeye harcanmıştır. Bölgemizin
yaylalarının güvenliğinin sağlanması, buralardaki
insanlarımızın mal ve güvenliğinin korunması için son
dönemlerde özel gayretler gösterilmiştir. Bu gayreti özellikle gösteren,
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıyla bu güne kadar hareket eden Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak
üzere, emeği geçen bütün bakanlarımıza, yöneticilerimize,
personelimize teşekkür ediyorum.
2019 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Köktaş.
Söz sırası, Kocaeli Milletvekili Radiye
Sezer Katırcıoğlundadır.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Çok teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyanın
geleceği, ekonominin ve üretimin hakça paylaşımı,
planlı çalışma, inovasyon peşinde koşma ve bilginin
gelişmesine bağlıdır. Bu oluşumun kilit noktası
da hiç kuşkusuz ekonomik büyümedir. Ekonominin lokomotifi ise
sanıldığı gibi büyük, ünlü markalar değil, kocaman
kocaman şirketler değil, küçük ve orta büyüklükteki şirketler
dediğimiz KOBİlerdir. KOBİler dünyada iş gücünün yüzde
60ını karşılarlar. KOBİler işsizliği
azaltır, yeni istihdamlar oluşturur, ekonomik, sosyal kalkınmayı
sağlar. Özellikle, ekonomik büyümenin tabana yayılmasını,
toplumun her türlü katmanına ulaşmasına, gerçek bir refah
oluşturulmasına uygun ortamları sağlarlar.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında
ülkemizde işletmelerin 1,7 milyonu KOBİlerdi, bugün ise bu sayı
3,6 milyondur. Türkiye'nin üretimi, istihdamı ve ihracatının
büyük bir bölümünü KOBİlerle karşılamaktayız. Rakamlarla
ifade etmek gerekirse, KOBİlerin ülkemizin istihdamındaki payı
yüzde 74,2, cirodaki payı yüzde 66,2, ihracattaki payı yüzde 56,2 ve
ithalattaki payı da yüzde 38,8dir. Dolayısıyla, KOBİler
ülkemizin atardamarı, can damarıdır. Diyoruz ki: KOBİler
büyürse, Türkiye büyür.
Değerli milletvekilleri, KOBİlerin
payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini
yükseltmek, sanayide entegrasyonlarını geliştirmek üzere KOSGEB
kurulmuştur. KOSGEB ne yapar? Öncelikle, girişimcilik destekleri
verir, AR-GE çalışmalarını destekler, teknolojik üretim ve
yerleşme desteklerini verir, işletme geliştirme, büyüme ve
finansman sağlama başta olmak üzere, 4 ana başlıkta 11
programıyla KOBİleri destekler. KOBİGEL Programı
kapsamında da 2.545 işletmeye toplamda 5 milyon TL vermektedir
KOSGEBimiz. Ayrıca, KOSGEBimiz bir çalışma daha yaptı:
KOBİ tanımını değiştirerek, 8.846 işletmeye
KOBİ vasfı vererek bu işletmelerimizin bu desteklerden
faydalanmasını sağladı.
Değerli milletvekilleri 10uncu büyük
ekonomiye sahip olmak için ülkemizin en önemli kaynağı olan
beşerî sermayemizi yani kadınımızı ve erkeğimizi
bu sürece dâhil etmeliyiz. dedik. Biliyorsunuz, girişimciler, ülkelerin
ekonomilerini domine ederler ve girişimci ruhuna sahip olan insan
kaynağımızı ortaya çıkarırlar. Bu amaçla KOSGEB,
2013ten bugüne 1 milyondan fazla kişiye girişimcilik eğitimi
verdi, finansman desteği verdi ve bunun yarısından
fazlasını da kadınlarımız aldı. Verilen destek
nedir? derseniz, 50 bin TLsi geri ödemesiz, toplamda 150 bin TL. Burada
önemli bir detayın altını çizmek isterim: Kadın, engelli,
şehit yakını ve gazi olduğu zaman geri ödemesiz yani
faizsiz destek, artı, yüzde 20 olarak artırılmakta, pozitif bir
ayrımcılık yapılmaktadır. Ayrıca, 2013-2017
yılları arasında yaklaşık 45 bin işletmeye de 1
milyar TL kadar destek verilmiş, yine bu desteğin
yarısını kadınlarımız almıştır.
Ben, burada somut örnekleri sizlerle paylaşmak
istiyorum. Adıyamandan bir örneğimiz var: Naile Şahin
kardeşimiz, kendi gıda markasını oluşturmuş ve
iş kadını olmuş. Ardahandan, Posof ilçesinden Serpil Özcan
ise yine faizsiz krediyle birlikte kendi halı yıkama iş yerini
açmış. Tekirdağdan bir örnek vermek istiyorum: Göknur Damat,
kendisi kansere yakalanmış, hayata tutunmayı tercih etmiş,
KOSGEB girişimcilik desteğini, eğitimi alarak iş
hayatına atılmış ve kendi işinin patronu olmuş,
bu moral ve motivasyonla da kanseri yenmiş. Diğer bir isim ise Gülfer
Kızılçay, Komisyon Başkanlığım döneminde KEFEK
Farkındalık Ödülünü almıştır ki kendisi yerelde
eğitim düzeyi düşük bir kadın, bugün, KOSGEB destekleriyle
birlikte ihracat yapan bir iş kadını.
Başka isim de Karstan, Zümran Ömür. Yine,
Komisyon Başkanlığım döneminde kırsalda
kadını güçlendirmek yönünde kendisini ziyaret etmiştik.
Şöyle diyor Zümran Ömür: Üretmeyen toplum, mahvolmaya mahkûmdur. Şu
an eğitim düzeyi düşük olmasına rağmen Fransızca
öğrenmiş, köylerinde ekoturizmi başlatmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Katırcıoğlu.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) - Bu
örnekler on binleri bulmakta.
Değerli milletvekilleri, gurur verici bu
örneklere hiç şaşırmamak gerekiyor. Neden derseniz? Medeniyet
köklerimize bakmamız yeterli. Anadoluda Bacıyan-ı Rum (Ticaret
Yapan Kadın Teşkilatı), Osmanlıda vâkıf yürekli
sultanlarımız, kadınlarımız, analarımız. Bir
diğeri ise inançlarımızda saklı. Rızkın onda
dokuzu ticarettedir. diyen Peygamber Efendimiz (SAV) ve değerli
eşleri Hazreti Hatice annemiz başarılı bir iş
kadını.
İşte, bu kıymetli kadim
değerlerimiz bizim en güçlü mirasımız. On altı yıl
boyunca kadınımıza ait sorunları hızla ele aldık,
değişim ve dönüşümü âdeta sessiz bir devrim olarak gerçekleştirdik.
Ben bize yani kadına inanan, güvenen ve destek
veren dünya liderimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğana, huzurlarınızda, ilk önce kendi adıma ve tüm
kadınlar adına teşekkürü bir borç biliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ayrıca KOSGEB
Başkanımıza ve Bakanımıza kadınlara
uyguladığı pozitif ayrımcılık ve verdiği
destek için teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla)
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemimizin hayırlı
olmasını ve bereketli olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Katırcıoğlu.
Şimdi sıra Mersin Milletvekili Hacı
Özkanda.
Buyurun Sayın Özkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI ÖZKAN (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ve ilgili kuruluşlarından Türk
Standartları Enstitüsü ile Türk Patent ve Marka Kurumunun 2019
yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri
izleyen Mersinli hemşehrilerim başta olmak üzere aziz milletimizi ve
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin rekabet gücünü artırmak, ulusal ve
uluslararası düzeyde ticaretini kolaylaştırmak ve toplumun
yaşam düzeyini yükseltmek için standardizasyon, uygunluk
değerlendirme, deney ve kalibrasyon faaliyetlerini tarafsız,
bağımsız, etkin ve güvenilir olarak sağlamayı
amaçlayan TSE, ülkemizi ileriye taşıyacak politikaların
oluşturulmasında ve takibinde bilime, teknolojiye, bilişime,
yazılıma, AR-GE'ye, inovasyona ve tasarıma ek olarak önemli bir
misyonu yerine getirmektedir.
Türkiye, TSEnin ortaya koyduğu
çalışmalarla, standartları uygulayan değil,
standartları belirleyen ülke olma yolunda önemli bir mesafe
almıştır. Artık gelişmiş ülkelerce belirlenen
standartları kendi pazarımıza tatbik etmekle yetinmiyor, kendi
üretim ve tüketim ihtiyaçlarımıza uygun olarak, dünya ticaretinin daha
adil ve şeffaf bir ortama taşınmasını sağlayacak
küresel standartların oluşmasına da azami derecede katkı
sağlamak için çaba harcıyoruz.
Bilim merkezi, teknoloji üssü ve ileri sanayi ülkesi
bir Türkiye inşası perspektifiyle çalışan Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan
TSEnin bu hedeflerinin gerçekleşmesi için bütün ekonomi
politikalarımızın merkezinde yer alan AR-GE ve inovasyon
kavramlarının yanında standardizasyon kavramının da
çok önemli bir tamamlayıcı unsur olduğuna inanıyoruz.
Hem küresel rekabet iddiamızı sürdürmek
hem de kendi imkân ve kabiliyetlerimiz doğrultusunda, hiç kimseyi
kopyalamadan ilerlemek mümkündür. Rekabet gücünü artıracak ve üretimde
yapısal dönüşümü gerçekleştirecek politikalarla yüksek ve
sürdürülebilir büyüme oranlarına ulaşmanın yolu marka
değerlerimizi üreterek, dünya pazarlarında değerlendirmekten
geçiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilinmelidir ki standardı koyan üretici pazara erken
giriyor ve hâkimiyeti ele geçiriyor. Türkiyenin küresel pazarda daha güçlü
olmak için standardizasyon kuruluşlarında aktif bir biçimde yer
aldığı ve kuruluşlarını son dönemde
büyüttüğü görülmektedir. Türkiye, özellikle AK PARTİ hükûmetleri
döneminde sınai mülkiyet hakları konusunda geçmiş dönemlerden
çok farklı bir yaklaşım ve vizyon ortaya koymuştur. Patent,
marka, tasarım ve coğrafi işaretlerden oluşan sınai
mülkiyet haklarının her biri hak ettiği değeri ve önemi
görmeye başlamıştır. Nitekim, mülkiyet ve sınai
haklarla ilgili sayısız politika, strateji ve eylem üretilmiş ve
bunlar birer birer hayata geçirilmiştir.
Bugün gelmiş olduğumuz noktada Türkiye,
sınai mülkiyetin tüm alanlarında ciddi anlamda söz sahibi ülkelerden
biri hâline gelmiştir. Memnuniyetle belirtmek isterim ki Türk iş
adamları dünyanın her yerinde seçkin bir markadır. Yerli ve
millî markamızı yaygınlaştırma ve pekiştirme
yolunda atılacak her adım bizim için çok kıymetlidir. Bu
bağlamdaki adımlarımızı güçlü kılacak olan, 2023
hedeflerimizden sapmadan, her alanda ülkemizin standartlarını
geliştirerek, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde, büyük ve güçlü Türkiye yolunda hep
birlikte ilerlemektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, 2019 yılı
bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Söz sırası Gaziantep Milletvekili Derya
Bakbakta.
Buyurun Sayın Bakbak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA DERYA BAKBAK (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu ile Türkiye Bilimler Akademisi bütçesi
üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Yarım asırlık geçmişe sahip
TÜBİTAK son on altı yılda yapmış olduğu
teknolojik hamlelerle dünya literatürüne âdeta adını
yazdırmıştır. Genç ve dinamik yapısıyla özellikle
savunma ve teknoloji alanında yerlileşme atılımı yapan
TÜBİTAK, gururla ifade etmek isterim ki dosta güven, düşmana korku
yaşatacak güce ulaşmıştır. TÜBİTAKın
birikimi Türkiye'nin birikimidir, TÜBİTAKın gücü Türkiye'nin gücüdür.
Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
öncülüğünde on altı yıllık AK PARTİ
iktidarlarında bu yaklaşımı esas alarak bilim ve
teknolojiye yönelik altyapımızı geliştirmeye ve bu alanda
nitelikli insan gücü yetiştirmeye özel önem verdik. Akıl merkezimiz
konumundaki TÜBİTAKla, araştırmacıların önünü açan,
teşvik ve burslarla bilim insanlarını destekleyen,
çocuklarımızı, gençlerimizi bilim ve teknolojiye yönlendiren,
ülkemizin bilimsel anlamdaki rekabet gücünü artıran bir yol çizdik.
Başta uydu teknolojileri ve savunma alanları olmak üzere yerli ve
millî üretim esaslı, başarılı birçok projeye imza
attık. Başlattığımız millî teknoloji hamlesiyle
kendi füze sistemini üreten Türkiye, bu alanda üretim üssü olma hedefine
hızla ilerlemektedir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Göklerini korumayan
uluslar yarınlarından emin olamazlar. sözünü hatırlatmak
isterim. AK PARTİ iktidarlarına kadar ihmal edilen göklere, son on
altı yılda özellikle savunma alanında yaptığımız
atılımlarla sahip çıktık. En yüksek teknolojiyi içeren
Türkiye'nin füze ailesi Göktuğ, Bozdoğan ve Gökdoğan
TÜBİTAK SAGEnin gurur projesi oldu. Bu füze sistemleri sayesinde Türkiye
artık kendi göbeğini kendisi kesecek.
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarında
başarıyla kullanılan Hassas Güdüm Kiti-2 ile kanatlı güdüm
kitleri, Nüfuz Edici Bomba, hassas güdümlü akıllı seyir füzesi SOM-J
ve lazer güdümlü minyatür İHA füzesi BOZOK Türkiye'nin bu alanda
yaptığı sıçramanın en somut örnekleridir. İlk
millî haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6A 2021de tamamlanacak ve 3 kıtada
geniş bant internet, radyo, televizyon yayını ile GSM hizmeti
verecek.
Bakınız, 4 önemli proje yürütüyoruz;
TÜRKSAT 6A, İMECE, Millî Yer İstasyonu Geliştirme Projesi ve son
olarak da 31 Ekimde Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
açılışını yaptığı Optik Sistemler
Araştırma Merkeziyle Türkiyeye uzay alanında sınıf
atlatacağız.
Türkiyenin bilim bayrağını
Antarktikada da dalgalandıracağız. 2019da Türk bilim üssünü
kuracağımız Antarktikaya 25 Ocakta üçüncü seferi düzenliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bulut bilişimle
kamunun ihtiyacı doğrultusunda açık kaynak kodlu bulut
yazılımlarını ve büyük veri analitik
yazılımlarını geliştirdik. Ülkemizin bilimsel alandaki
rekabet gücünü artırmayı hedefleyen Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi
Merkeziyle on beş yıldır süper bilgisayarlara yatırım
yapıyoruz. 2 bin araştırmacıya hizmet sağlıyoruz.
Ulusal Akademik Ağ ile üniversitelerimizin Avrupa Akademik Ağ ve
internet bağlantısını sağlıyoruz;
üniversitelerimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri, AR-GE birimleri, Millî
Kütüphane, YÖK ve ÖSYMnin içinde bulunduğu 210 farklı kurum, 160 bin
araştırmacı ve 7 milyonun üzerinde üniversite öğrencimiz
yararlanıyor. Elektronik Kaynaklar Ulusal Akademik Lisansı
kapsamında araştırma kurumlarının akademik
yayınlara erişimini sağladık.
Değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek
istiyorum, Sanayi Doktora Programıyla, üniversitelerle iş
birliği içerisinde, sanayide doktoralı araştırmacı
istihdamını teşvik ediyoruz. Ayrıca, TÜBİTAKın
Uluslararası Lider Araştırmacılar Programıyla
başarılı çalışmalar yapan bilim insanlarına
kapılarımızı açıyor, teşvikler sunuyoruz. Bu
sayede yerli ve millî teknolojilerin geliştirilmesi için akademi ve
sanayide ihtiyaç duyduğumuz bilginin ülkemize transferini hedefliyoruz.
Geleceğin bilim insanlarını yetiştireceğimiz bilim
merkezlerini bir bir açıyoruz. Şu ana kadar İstanbul, Konya,
Kocaeli, Bursa, Kayseri ve Elâzığda kurduğumuz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Bakbak.
Buyurun.
DERYA BAKBAK (Devamla)
Gaziantep ve Antalyada da
kuracağımız bilim merkezleriyle öğrencilerimizin bilim
merakı duygusunu harekete geçirirken hayal ettiğini gerçeğe
dönüştüren bireyler yetiştireceğiz.
Ayrıca çocuklarımız için 81 ilde
DENEYAP teknolojik atölyesi çalışmaları başlattık.
2019da 30 ilimizde bu atölyeleri hizmete açacağız. Bu atölyelerde
öğrencilerimiz robotik kodlama, nanoteknoloji, siber güvenlik,
tasarım, mobil uygulama ve yapay zekâ gibi çeşitli alanlarda
eğitim alacaklar, projeler geliştirecekler. Özel sektöre yönelik
destek programları kapsamında on altı yılda 16 bin proje
için 8,2 milyar ödeme yaptık, 12 milyar liralık bir AR-GE hacmi
oluşturduk. Akademik AR-GE destek programlarıyla on altı senede
20.155 projeye 10 milyar liranın üzerinde destek sağladık.
Değerli milletvekilleri, bir de sizlere Türkiye
Bilimler Akademisinden bahsetmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın Sayın
Bakbak.
Buyurun.
DERYA BAKBAK (Devamla) - Yirmi beş
yıldır bilim insanını özendirmeyi ve ödüllendirmeyi
sürdüren TÜBA bugüne kadar 480 bilim insanı ile 196 bilimsel eseri
ödüllendirmiştir. Bilim eğitimi, kök hücre, kanser, gıda, enerji
gibi çalışma grupları ve üniversite konferanslarıyla
bilimsel konuların ve sorunların
tartışılmasını sağlayan TÜBA uluslararası
akademiler dünyasında ülkemizi temsil etmektedir.
Tıpkı Cemil Meriçin dediği gibi
Bilgi, sonu gelmeyen bir fetihtir. Bu anlayışla faaliyetlerini
sürdüren, ülkemiz politikalarına yön veren TÜBİTAK ve TÜBA bilim
dünyası arasında iletişim köprüsü olmaya devam edecek ve
ülkemizin kalkınma hamlesinde kilit rol oynayacaktır.
Bu duygularla Gazi Meclisi selamlıyor,
bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakbak.
Söz sırası İstanbul Milletvekili
Şirin Ünalda.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî
Savunma Bakanlığımızın 2019 yılı bütçesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyetinin bekası ve güvenliğini sağlamak üzere, millî
savunma stratejisi doğrultusunda, millî niteliğini koruyarak
hızlı gelişen bilgi ve teknoloji çağına uyum
sağlayan, güvenlik ortamında meydana gelen değişimlere
bağlı olarak ortaya çıkan ve coğrafi sınırlarla
bağlı olmayan belirsizlik, risk ve tehditlerle mücadele edebilecek
nitelikleri haiz Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını
dinamik ve proaktif bir yaklaşımla karşılayan Millî Savunma
Bakanlığımız, son on altı yılda büyük Türkiye
yolunda millî güç unsurları arasında iş birliği ve
süreklilik temelinde konumlanan, millî değerlerimiz ve menfaatlerimiz
üzerinde yükselen etkin, yerli ve yenilikçi bir politika izlemektedir. Millî
savunma sanayisini geliştirmek, ülkemizin güvenliğine hâkim olmak,
geleceğimizi başka ülkelere emanet etmemekle eş değer önemi
haizdir. Bu bakış açısıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerini
ve güvenlik güçlerimizin ihtiyaçlarını tedarik ederken Türk savunma
sanayisini geliştirmek için de özellikle çalışılmaktadır.
Bu çerçevede, 2002 yılında yüzde 20ler
seviyesinde bulunan savunma sanayisi yerlilik oranımızı,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
ortaya koyduğu liderlik, vizyon, güçlü destek ve takibiyle bugün
itibarıyla hamdolsun yüzde 65ler seviyesine
ulaştırmış durumdayız. İnşallah şeref
ve gururla kutlayacağımız cumhuriyetimizin 100üncü
yılında yani 2023 yılında bu yerlilik oranını
yüzde 100e ulaştırmayı da hedefliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Başlangıç ve Temel Eğitim Uçağı
Geliştirme Projesi olarak başlatılan ve ilk etapta 2 adet
prototipi geliştirilen HÜRKUŞun bir sonraki aşaması olarak
jet eğitim uçaklarımızın da yerli ve millî imkânlarla
üretilmesini amaçlayan HÜRJET Projesi için çalışmalar
başlatılmıştır. Millî Muharip Uçak Projesiyle, Hava
Kuvvetleri Komutanlığımızın 2030lu yıllardan
sonraki muharip uçak ihtiyacının yurt içinde özgün tasarım
modeliyle karşılanması amaçlanmaktadır. Projenin
gerçekleştirilmesiyle Türkiye, dünyada muharip uçak üretebilecek
altyapı ve teknolojiye sahip 4 ülkeden 1i olacaktır. Yirmi dört saat
kadar havada kalabilme kapasiteleri ve silahlı görev yapabilme
kabiliyetleriyle hâlihazırda sahada etkin bir şekilde
kullanılmakta olan insansız hava araçlarımız ve
silahlı insansız hava araçlarımız güvenlik güçlerimizin
gücüne güç katmaktadır. 2019 yılında ise, yine, İHA ve
SİHA alanında geldiğimiz noktayı bir sonraki aşamaya
taşıyacak, çok daha fazla faydalı, yük taşıma
kabiliyetine sahip taarruzi insansız hava aracımız
Akıncı ilk uçuşunu yapacaktır.
Öte yandan, MİLGEM Projesiyle ülkemiz kendi
savaş gemisini tasarlayıp inşa edebilen sınırlı
sayıda ülke arasına girmiştir. Proje kapsamında, 4üncü
gemi Kınalıadanın seyir testleri devam etmekte olup
fırkateyn sınıfında olan 5inci gemi İstanbulun
inşası ise sürmektedir.
Deniz Kuvvetleri
Komutanlığımızın gücüne güç katmak için sürdürülen
çalışmalar kapsamında, çok kapsamlı amfibi hücum gemimiz
TCG Anadolu, tek kalemde yürütülmekte olan en büyük projemiz niteliğindedir.
Ana muharebe tankının millî imkânlarla tasarlanması,
geliştirilmesi ve üretimini içeren Altay Projesiyle prototip
tanklarımız başarıyla üretilmiş, seri üretim için de
ihalesi sonuçlandırılarak sözleşme imzalanmıştır.
Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi
Projesi kapsamında, S-400 alımına ilişkin imzalanan
sözleşmeyle de 1 adedi opsiyonlu olmak üzere 2 adet sistem tedarik
edilecektir. Projenin bir aşaması olarak, uzun menzilli bir hava
savunma sisteminin millî imkân ve kabiliyetler göz önünde bulundurularak
tasarlanıp üretilmesine yönelik çalışmalar da sürdürülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye artık
kendi silahını, kendi savaş gemisini, kendi tankını,
kendi insansız hava araçlarını ve helikopterlerini yapabilecek
kadar büyük bir ülke olmuştur. Güçlü Türkiyenin teminatı olan AK
PARTİyle dışa bağımlılığın son
bulacağına, savunma ve güvenlik teknolojilerinde uluslararası
ortamda lider ve yol gösterici bir Türkiye için gerekli
atılımları yaparak 2023 hedeflerimize
ulaşacağımıza yürekten inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Ünal.
Buyurun.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) Allah kahraman
ordumuzu karada, denizde ve havada her daim muzaffer eylesin.
Sözlerime son verirken 2019 yılı bütçemizin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ünal.
Söz sırası Kilis Milletvekili Ahmet Salih
Dalda.
Buyurun Sayın Dal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET SALİH DAL
(Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sayın
bakanlarımız ve ekranları başında bizi izleyen aziz
milletimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifinde Millî Savunma Bakanlığı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Sınırları belirlenmiş her ülke
kendi devamlılığını sağlayabilmek için bu
sınırları korumakla mükelleftir. Bu mükellefiyeti
gerçekleştirmek için ihtiyaç duyulacak araç ve gereçler ülkeler
tarafından temin edilmek zorundadır. Bu maksatla, Türkiyede de
çevresindeki istikrarsızlık ve belirsizlik ortamında risk ve
tehdit odakları üzerinde caydırıcı etki sağlayacak bir
askerî gücün olması elzemdir. Bu maksatla millî askerî stratejimizin
temelini oluşturmaktayız.
Türkiye, altı yüz yıl dört kıtaya
hükmeden ve çeşitli kavimleri barış içerisinde birlikte
yaşatabilmeyi başarabilen bir imparatorluğun vârisi olarak
İslam dünyasının da umudu hâline gelmiştir. Osmanlının
parçalanmasının ardından savaş, kan ve
gözyaşının eksik olmadığı İslam
dünyası, Türkiyeye ve onun köklerinden gelen birleştirici gücüne
bugün hiç olmadığı kadar ihtiyaç duymaktadır.
Türkiye jeopolitik konumundan dolayı daima
çeşitli devletlerin hedefi durumunda olmuştur. Ülkemizin Akdenizin
egemenlik kapılarından biri olan Marmara Denizi ve boğazlar
bölgesine hâkim olması; Orta Doğu, Basra Körfezi ve Ege dâhil
Doğu Akdenizi kontrol edecek bir coğrafyada olması, dünya güç
merkezleri arasında ekonomik ve ticari ilişkileri
irtibatlandıran ulaşım yolu üzerinde bulunması bize bölge
devleti olma özelliği kazandırmaktadır. Bu nedenle sürekli
dinamik ve güçlü kalmak zorundayız.
Yukarıda saydığım jeopolitik
konum, Osmanlının vârisi olarak İslam dünyasının
bayraktarlığını yapması gibi birçok nedenden
dolayı Türkiye'nin güçlü bir savunma sanayisine ve dolayısıyla
güçlü bir orduya sahip olması gerekmektedir. Bölgede bir taraftan terör
örgütleriyle, diğer taraftan bu terör örgütlerine her türlü lojistik
destek ve maddi yardımlar yapan ülkelerle mücadelemiz devam edecektir.
AK PARTİ, iktidara geldiği günden
itibaren, Türkiye'nin bölgesinde küresel bir güç olması, dünyada sözü
dinlenilen bir konuma gelmesi için kendi ordusunun savunma amaçlı
yapacağı hamlelerde araç ve gereçlerini öz kaynaklarıyla
yapmış ve bütçesini oluştururken de millî savunmaya özel önem
vermiştir.
Bugüne kadar dışa bağımlı
olarak savunma sanayisini ikame eden Türkiye son on yılda Silahlı
Kuvvetlerimizin ihtiyacını millî kaynaklardan elde etmeyi sağlamış
olmakla beraber dünya devletlerine ihracatını da artırır
hâle gelmiştir.
Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerine ürettiğimiz
millî silahlar, araç ve gereçlerle ordumuzun gücüne güç katmış ve
yakın tarihte El Bab ve Zeytin Dalı Operasyonlarında bu
ürettiğimiz silahlarla ordumuzun nasıl hareket kabiliyetini
artırdığımızı tüm dünyaya göstermiş
bulunmaktayız.
Bölgemizde barışın tesisi için güçlü
bir Türkiye'nin şart olduğu bilinciyle çalışıyoruz.
Son yıllarda ülkemize karşı yoğunlaşan
saldırıların arkasındaki sebeplerden birinin de
uyguladığımız bağımsız politikalara duyulan
tepki olduğunun bilincindeyiz. Siyasi olarak ne kadar
bağımsız olursak olalım eğer savunma sanayimiz güçlü
olmazsa bölgede ve dünyada söz sahibi olma noktasında istenilen seviyeye
ulaşamayız. Eğer bütçelerimizi gerçekten uzak, hayali bütçeler
olarak yapsaydık bugün savunma sanayisinde dışa bağımlılıktan
kurtulamaz ve ordumuzun bugünkü kazandığı başarılardan
belki de söz edemezdik.
Bağımsız ve güçlü bir Türkiye yolunda
savunma sanayimizdeki hedefimiz, özgün tasarım ve ileri teknolojiyle
Türkiyeyi savunma ve güvenlik alanında küresel bir güç hâline
getirmektir. Bu ileri teknolojiyle emperyal güçlerin yaptığı
gibi nerede bir yer altı zenginliği varsa, nerede petrol
yatakları varsa oradaki mazlum insanların kanı üzerinden,
gözyaşı üzerinden siyaset yapıp, silah üretip kendi
egemenliğimizi koruma amacımız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Dal.
Buyurun.
AHMET SALİH DAL (Devamla) Teşekkür
ederim.
Tek amacımız -tam tersine- gerek
Myanmarda gerek Doğu Türkistanda gerek Afrikada gerek yanı
başımızdaki Suriyede mazlum ve mağdur insanlara
yardım elimizi uzatmak, emperyal güçlerin orada yaptıkları
oyunlarını onların başına çevirmek olacaktır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Temel hedefimiz ve temel
stratejimiz, yıllar önce Mustafa Kemalin söylediği gibi, sathı
müdafaadır. Bu sathı müdafaa 783 bin kilometrekare alanla
sınırlı değildir. Ümmetin sesi yok mu, bana bir el
uzatacak bir ümmet yok mu? diyen dünyanın dört bir tarafındaki
mağdur Müslümanlara ve gayrimüslimlere elimizi uzatacak, onların sesi
olmaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum. Geçmişten bugüne kadar vatan ve
toprak için, ülkemizin birlik ve beraberliği için, güvenlik ve huzurumuz
için şehit olan tüm kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Dal.
Şimdi söz sırası Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayele ait.
Buyurun Sayın Karayel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL EMRAH
KARAYEL (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi
Meclisimizi ve siz değerli milletvekillerimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, 17 Aralık 2016 tarihinde Kayseride
bombalı araçla gerçekleştirilen, 14 askerimizin şehit
olduğu terör saldırısının 2nci yıl dönümünde bir
kez daha tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve
yakınlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Bu
vesileyle, ülkemizin bekasına ve masumların canlarına kasteden
tüm teröristleri ve terör örgütlerini bir kez daha lanetleniyorum.
Bugün, Dışişleri
Bakanlığımızın 2018 yılı bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Dışişleri
Bakanlığımız, büyük Türkiye'nin yurt dışı
ayağını oluşturan, çalışmaları ve
çalışanlarıyla büyük Türkiyenin yurt dışında
tanınması, yerleşmesi ve dış siyasetinin
uygulanmasını amaç edinmiş, devlet ve Hükûmet hedeflerimizi yurt
dışına taşıyan, âdeta devletimizin yurt
dışındaki sinir uçlarıdır.
Yurt dışıyla ilgili siyasetimizin
sahadaki uygulayıcısı, gerektiğinde ülkemizin yurt
dışındaki ilk savunma hattı, ilk iletişim
noktası, sınırlarımız dışında
yaşayan vatandaşlarımızın hamisi ve kültür
coğrafyamızda daha da etkin hâle gelmemiz için yapılacak
çalışmaların öncüsüdür. Türkiye, dış politikasında
ülkemizin menfaatlerini, adaleti ve merhameti temel eksen olarak
belirlemiştir. Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada barış, istikrar,
güvenlik ve refahın hâkim olması için var gücümüzle
çalışmaktayız. Türkiye, dünyanın kalbi olan bu
coğrafyada istikrar, güven ve umut abidesi olarak yükselmeye devam
etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, sadece bu milletin ve bölgenin
değil, dünyadaki yüz milyonlarca mazlumun da hamisidir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın da
dediği gibi, Türkiye'nin sendelemesi demek gözlerini ve gönüllerini bize
kilitlemiş kardeşlerimizin de sendelemesi demektir.
Devlet olarak insani dramlarda sessiz
kalmıyoruz. Yemende 2014 yılından beri 50 bini çocuk olmak
üzere yüz binlerce insan ölmüştür. 14 milyon insan açlık nedeniyle
ölüm riskiyle karşı karşıyadır. BMnin raporuna göre,
her on dakikada 1 çocuk yetersiz beslenmeden ölmektedir. Dünyanın her
yerindeki mazlumlara sahip çıktığımız gibi bugün de
Yemendeki kardeşlerimize sahip çıkarak Yemende yaraları sarmak
için seferber olmuştur.
Türkiye'nin Suriye ve Irakta yaşanan insani
dramlar karşısındaki duruşu da başlı
başına bir insan hakları timsalidir. Türkiye, Suriye ve
Iraktaki istikrarsızlıktan beslenen DEAŞ ve PKK gibi bölgenin
en kanlı terör örgütleriyle kıyasıya bir mücadele içindedir.
Bunun yanında, ülkemizin meşru demokratik rejimini kanlı bir
darbeyle değiştirmeye teşebbüs eden FETÖ terör örgütüyle de
mücadelemiz devam etmektedir. PYD-YPGnin ve DEAŞın
sınırlarımıza yönelik saldırılarına
karşı Suriye'de başlattığımız Fırat
Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtıyla bölge bu örgütlerden
temizlenmiştir. Teröristlerden temizlediğimiz bölgeye binlerce
Suriyeli aile geri dönerek yerleşmektedir. Harekâtlarla birlikte,
Türkiyenin Suriyedeki jeopolitik denklem içindeki yeri kuvvetlenmiş,
Türkiye olmadan bölgeye barış ve huzurun gelemeyeceği
ispatlanmıştır.
Yine, Dışişleri politikamız
dâhilinde, Körfez bölgesinde, Balkanlarda, Kafkasyada, Orta Asya ve Türk
Cumhuriyetleri ile Asya, Latin Amerika ve Afrika ülkeleriyle iş
birliğimizi geliştirmek için üst düzey temaslar
gerçekleştiriyoruz.
Önemli bir konu olan Avrupa Birliğinde,
Hükûmetimiz tarafından Avrupa Birliği üyeliğinin stratejik hedef
olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Son dört ayda 2 defa
yapılan Reform Eylem Grubu toplantıları bu iradeyi göstermesi
açısından önemlidir. Avrupa Birliği bağlamında
Mecliste Karma Parlamento Komisyonu olarak 77nci Karma Parlamento Komisyonu
Toplantısını üç yıl aradan sonra 26 Nisan 2018 tarihinde
Brükselde gerçekleştirdik. Avrupa Parlamentosu Türkiye Forumu üyeleri,
Meclisimiz ve Avrupa Parlamentosu arasında parlamenter diyaloğun
geliştirilmesi, Türkiyeye ilişkin ön yargıların
giderilmesi ve doğru bilgilendirmenin sağlanması amacıyla
Ankara ve Gaziantepte ağırlanmıştır. Heyet Nizip (2)
Konteyner kampına ziyarette bulunmuş, heyete insani yardımda
dünya lideri olan Türkiyenin Suriyeli sığınmacılar için
yaptıkları yerinde gösterilmiştir.
Yine, 2018 yılında gerçekleştirilen
Avrupa Parlamentosu ziyaretlerimizde 100e yakın Avrupalı
parlamenterle görüşülmüştür. 78inci KPK Toplantısı bu
hafta inşallah, 19-20 Aralık tarihlerinde Meclisimizde
gerçekleşecektir.
Sözlerime son verirken özellikle ifade etmek isterim
ki Filistinliler 30 Marttan bu yana abluka altındaki Gazze Şeridinin
İsrail sınırında Büyük Dönüş Yürüyüşü adı
altında barışçıl gösteriler düzenlemektedir; İsrail
askerleri ise sürgün edildikleri topraklara geri dönmeyi ve 2016dan beri
Gazzeye uygulanan hukuksuz ablukanın kaldırılmasını
talep eden sivil halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açmaktadır.
Gösterilerin başladığı 30 Marttan bu yana, 200den fazla
Filistinli İsrail askerlerinin saldırılarında şehit
olmuştur.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Size Geziyi
hatırlatıyor mu?
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) Bu
vesileyle İsrailin uyguladığı devlet terörünü
lanetliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayınız
Sayın Karayel.
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Devamla) Kudüs ve
Filistin davasında yürüttüğü etkin siyasetten dolayı
Hükûmetimizi ve Dışişleri Bakanlığımızı
tebrik ediyorum. Bu konuşma vesilesiyle emeği geçen herkese
bakanlarımızın şahsında teşekkür ediyor,
bakanlık bütçelerinin hayırlı olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Karayel.
Sırada İstanbul Milletvekili Ahmet Berat
Çonkarın konuşması vardır.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun Sayın Çonkar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün dünyamız çok sayıda kriz, ihtilaf ve
çatışmayla karşı karşıyadır ve maalesef ki
yakın coğrafyamızda bu ihtilaflar en yoğun şekilde
yaşanmaktadır. Türkiye olarak kendimizi bölgemizden soyutlama
imkânına sahip olmadığımız gibi, böylesine
çalkantılı bir ortamda dış politikamızın
doğru bir vizyona ve manevra yeteneğine sahip, hedef ve ilkelerine
bağlı nitelikte yürütülmesi büyük önem arz etmektedir. AK PARTİ
hükûmetlerimizin uyguladığı millî ve yerli dış
politikamız, aynı zamanda girişimci kimliğimizin, insani ve
manevi değerlerimizin bir yansımasıdır. Türkiye artık
seyirci değil, gelişmelere yön veren ve krizleri başarıyla
yönetebilen bir ülkedir. Uluslararası toplum tarafından takdir edilen;
öz güvenli, çok boyutlu ve akılcı dış politika uygulayan
önemli bir aktör konumundadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
başlıca dış politika önceliklerinden olan terörle mücadele,
içeride ve dışarıda azim ve kararlılıkla
sürdürülmektedir. Bu mücadelede kullanılan, savunma sanayimizce
geliştirilen millî imkân ve kapasite, ülkemizin bağımsız
kararlar alıp etkili operasyonlar yapmasındaki en önemli etkendir.
PKK/PYD terör örgütünün ülkemizi ve milletimizi hedef alan eylemleri gereken
cevabı almaktadır. DAİŞe karşı mücadelede en
etkin rolü Türkiye oynamaktadır. FETÖyle kapsamlı mücadelemiz
çerçevesinde yurt dışındaki FETÖ okullarının
kapatılması, bu okulların FETÖ unsurlarından
arındırılması ve devralınması süreçlerinde
Türkiye Maarif Vakfımızın çalışmaları takdire
şayandır.
Değerli milletvekilleri, bölgemizdeki krizlerin
çözümü için çabalarımız sürüyor. Suriyede çatışma
ortamının sona erdirilmesi ve istikrarın sağlanması
için Rusya ve İranla birlikte Astana ve Soçide ulaşılan
mutabakatlarla sahada sükûneti pekiştirdik, milyonlarca Suriyeliyi yeni
bir insani felaketten koruduk ve kanamaya devam eden yaranın büyümesine
izin vermedik. Suriyede akan kanın durdurulması ve buradan bize
yönelen tehdidin yok edilmesi önceliğimizdir. Bu çerçevede,
Fıratın doğusunda da batısında da PKKnın tüm
yapılanmasını yok etmek öncelikli hedefimizdir. Ülkemizin bu
konudaki kararlılığını tüm dünya görecektir. Ülke
olarak, Irakın birliğini ve toprak bütünlüğünü destekliyoruz.
Yeni Hükûmetten, Irak halkının taleplerini ön planda
tutmasını, mezhepler üstü ve kapsayıcı olmasını
bekliyoruz ve iş birliğimizi geliştirmek için çabalıyoruz.
Rusyayla enerji, ekonomi, turizm ve savunma
sanayisi alanında güçlenen iş birliğimizi toplumsal ve kültürel
sahada da tahkim ediyoruz.
Kuzey Afrika, İran, Basra Körfezi ve Doğu
Akdenizdeki kritik gelişmeleri çok yakından takip ediyor,
Türkiyemizin ve KKTCnin hayati çıkarlarını
kararlılıkla koruyacak adımları zamanlıca atıyoruz.
Azerbaycanla ilişkilerimizi somut projelerle
stratejik bir boyuta taşıyoruz.
İsrailin zulmünü, işgal ve hukuk
tanımazlığını kabul etmemiz mümkün değildir.
Filistin meselesi adil bir şekilde çözülmeden Orta Doğuya
barış ve huzurun gelemeyeceğini, Orta Doğudaki sorunlar
çözülmeden komşu coğrafyaların istikrar ve refah içinde
yaşayamayacağını başından beri söylüyoruz.
Kudüs, Türkiye'nin ve tüm Müslümanların
kırmızı çizgisidir, bu unutulmamalıdır. İslam
İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı
sıfatıyla, Cumhurbaşkanımızın himayelerinde, 2017
ve 2018de zirve toplantıları yaparak konuyu BM Genel Kuruluna ve
Güvenlik Konseyine taşıdık ve tüm dünyaya kuvvetli bir mesaj
verdik.
Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğine
üyelik sürecimizi olumlu bir mecraya sokmak için karşılıklı
çıkar ve saygıya dayanan bir müzakere sürecinin önemli olduğuna
inanıyoruz. Savunma ve güvenlik politikalarımızın ana
sütunlarından olan NATOya katkı yapmaya devam ediyoruz. Afrika,
Latin Amerika ve Asyaya açılım politikalarımızı
kararlılıkla sürdürüyoruz.
Ülkemiz, TİKA, AFAD ve Kızılay gibi
kurumlarımızla, ayrım gözetmeksizin, ihtiyacı olan herkese
yardım elini uzatıyor. İnsani yardımlarda dünyada ilk
sıradayız. Ara buluculuk çalışmalarında BM, AGİT
ve İslam İşbirliği Teşkilatında Eş
Başkan olan tek ülkeyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımız Dünya
5ten büyüktür. diyerek tüm insanlığın vicdanına tercüman
olmaktadır. Dünyanın her yerinde soydaşlarımızın
ve tüm mazlumların hakkını kararlılıkla savunmaya
devam edeceğiz.
Dünyanın en yaygın 5inci diplomatik
ağını oluşturan, 241 temsilcilikle bölgesel ve küresel çapta
somut, yapıcı iş birlikleri geliştiren
Dışişleri Bakanlığımız, ülkemizin
hedeflerine erişmesi ve millî değerlerimizin uluslararası
düzleme taşınması için çaba harcamaktadır. Bu noktada, 46
ülkede 56 kültür merkezi açarak bu onurlu misyona katkı veren Yunus Emre
Enstitüsü de her geçen gün güçlenmeye devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
bağlayın Sayın Çonkar.
AHMET BERAT ÇONKAR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Türkiyeyle iyi geçinme niyetinde olmayan, güçlenmemizden ve
hedeflerimize yürümemizden rahatsızlığını saklamayan,
güvenliğimizi tehdit eden ülkelerle ve organizasyonlarla iyi geçinmek,
yaptıklarını sineye çekmek mümkün değildir. Güven, iyi niyet
ve karşılıklı çıkar çok boyutlu dış politika
ilişkilerimizde belirleyicidir. Dış politikamıza
eleştiri yöneltenler bu noktaları göz önünde bulundurmak
durumundadır.
Sözlerimi tamamlarken Değerli
Cumhurbaşkanımıza, Sayın Dışişleri
Bakanımıza ve Bakanlığımızın tüm fedakâr
çalışanlarına hizmet ve gayretleri için teşekkür ediyorum.
Tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum.
2019 bütçemizin hayırlı olmasını
temenni ediyor, sizlere saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çonkar.
AK PARTİ Grubu adına son konuşmacı,
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğludur.
Buyurun Sayın Kirazoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT
KİRAZOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığı, Avrupa
Birliği Başkanlığı ve Türk Akreditasyon Kurumunun 2019
mali yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz
milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizin jeopolitik konumu, tarihî, ekonomik,
sosyal ve kültürel bağları çok yönlü ve aktif bir dış
politika izlenmesini gerektirmektedir. Bu, Türkiyeyi
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde insani ve vicdani bir yaklaşımı esas alarak
bölgesel ve küresel anlamda yeni iş birliği alanları
geliştirmeye yönlendirmiş, uluslararası alanda ülkemiz çok
önemli bir aktör konumuna gelmiştir. Türkiye'nin izlediği bu
girişimci, insani ve çok yönlü dış politikanın stratejik
hedeflerinden biri de Avrupa Birliğiyle tam üyelik için yürütülen
katılım müzakereleridir.
1999 yılında aday ülke olmamızdan
önce de uzun bir geçmişi olan Türkiye-AB ilişkilerini ve
katılım öncesi süreci yürütmek üzere kurulan Avrupa Birliği
Genel Sekreterliği, 2011 yılında Avrupa Birliği
Bakanlığına dönüşmüştür.
AB Bakanlığı,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde
Dışişleri Bakanlığına bağlı bir
Başkanlık olarak yapılandırılmış ve AB
sürecindeki kararlılığımızın bir göstergesi
olarak da özerk yapısı korunmuştur.
Avrupa Birliği Başkanlığı,
gümrük birliğinden mali iş birliğine, topluluk
programlarından sivil toplum diyaloglarına kadar pek çok alanı
kapsayan Türkiye-AB ilişkilerinde koordinasyonu sağlamaktadır.
AB Başkanlığı, mali iş
birliği kapsamında katılım öncesi yardım aracı
yani IPA fonlarını, yerelden ulusala, kamudan sivil topluma, sosyal
politikadan gıda güvenliğine, çevreden ulaştırmaya,
kırsal kalkınmadan eğitim ve kültür alanına kadar
halkımızın yaşam standartlarını yükseltmeye
yönelik projelerde kullandırmaktadır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Avrupa Birliğiyle tam üyelik hedefine yönelik
müzakerelerde ilişkilerimizin uzun soluklu ve inişli
çıkışlı doğası dikkate alınarak ülkemiz
açısından en üst düzeyde fayda sağlanmaya çalışılmaktadır.
Nitekim, AK PARTİ hükûmetleri, bugüne kadar, bu hedef doğrultusunda
önemli adımlar atmış, AB standartlarını yakalamak için
kararlı bir reform süreci yürütmüş ve yürütmeye de devam etmektedir.
ABye katılım müzakereleri sürerken
ülkemizin adaylığının önüne siyasi engeller konulduğu
ve çifte standartlar uygulandığı hepimizin malumudur. Türkiye
her defasında bu engelleri aşarak AB sürecine kararlılıkla
sahip çıkmaya çalışmış ve bazı üye ülkelerin
siyasi engellemeleri nedeniyle müzakere sürecinin hak ettiğimiz şekilde
ilerlememesi sadece ve sadece Türk halkının ABye olan güvenini
zayıflatmaya neden olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçesi üzerinde söz aldığım diğer kurum
olan Türk Akreditasyon Kurumu 1999 yılında kurulmuş ve ülkemizde
uygunluk değerlendirme kuruluşlarını ulusal ve
uluslararası standartlara göre akredite eden tek yetkili yasal otoritedir.
TÜRKAK, 2004 yılından bu yana tüm
giderlerini kendi gelirleriyle finanse etmektedir. Kamu ve özel sektörden, yurt
içinden ve yurt dışından deney, kalibrasyon ve tıbbi
laboratuvarlar, muayene kuruluşları, ürün, sistem ve personel
belgelendirme kuruluşları, doğrulayıcı kuruluşlar
ve referans malzeme üreticileri gibi, toplam 1.700e yakın uygunluk
değerlendirme kuruluşu TÜRKAK tarafından akredite edilmiştir.
Sözlerime son vermeden önce söylemek istediğim
iki husus var: Öncelikle, TÜRKAKın verdiği bu hizmetler, üretici,
sanayici, ihracatçı ve her şeyden önemlisi, tüketicilere güvenli mal
ve hizmet sunulmasına katkı sağlamaktadır. Diğer
husus, AB tarafından ülkemizdeki Suriyeliler için verilen yardım
sözüne ilişkindir.
Malumunuz olduğu üzere, 400 bini
güneydoğunun incisi olan memleketim Gaziantepte olmak üzere Kilis, Hatay,
Kahramanmaraş ve Şanlıurfa dâhil, bölgemizdeki tüm illerde
Veren el, alan elden üstündür ve hayırlıdır. anlayışıyla
misafir edilen yoğun bir Suriyeli nüfus bulunmaktadır. AB
tarafından Suriyeliler için verilen bu yardım sözünün yerine
getirilmesini bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kirazoğlu.
Buyurun.
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla)
Dış yardımların ve AB fonlarının
artırılarak bölgemizdeki temel ve altyapı
ihtiyaçlarının yanı sıra, Suriyelilerin Suriyede
oluşturulan güvenli bölgelere geri dönüşünü sağlayacak
projelerin finansmanı için de kullanılması gerekmektedir.
Bu çerçevede, Dışişleri
Bakanlığının, Avrupa Birliği
Başkanlığının ve Türk Akreditasyon Kurumunun 2019
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Kirazoğlu.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Grubu
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, sisteme giriş sırasına
göre her partiden bir milletvekiline yerinden bir dakika süreyle söz
vereceğim. Daha sonra grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İsimlerini okuyacağım
milletvekilleri, sisteme girmiş olan milletvekilleridir. Burada, bu
turlarda konuşan milletvekillerinin isimleri listeden
çıkarılacaktır. Daha sonra tekrar sisteme giriş yaparak
listede adlarının yer almasını sağlayabilirler.
Soru-cevap kısmında şimdi konuşan milletvekillerinin, ancak
sıra gelirse konuşabileceklerini de hatırlatayım.
Sayın Gaytancıoğlu? Yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok özür dilerim, o liste sabah soru-cevap için girilen liste. Şimdi, arkadaşımız
soru-cevapa girmiştir ve akşamüstü, örneğin, Sayın Akara
soru sorma niyetindedir.
BAŞKAN Sayın Özel, sorun şudur ki:
30 kişiden fazlasını sistem almıyor ve 60a göre söz
taleplerini düzenlemek için başka bir ölçüt bulamadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir önerim olsun, şöyle
olabilir eğer diğer arkadaşlar da uygun bulursa: Şimdi, bu
arkadaşlarımız, hangi partiden olursa olsun, bütçe
görüşmelerinde takvimde de belli olan son kısımdaki yirmi
dakikalık soru-cevapa talipler. Orada da hepimizin malumu ki ilk 10
kişiye, belki 11 kişiye söz verilebiliyor. Bence o ilk 10
kişiden sonraki 11inci kişiden başlayarak İç Tüzük 60a
göre bakarsanız, olur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Aynen, aynen.
ÖZGÜR ÖZGÜR (Manisa) Öbür türlü, bakanlara soru
sorma hakları ellerinden gider veya sorduğunuzda
arkadaşımız İç Tüzük 60a göre söz talep etmediğini
beyan ederse ona söz vermeyin, atlayın; öyle de olabilir.
BAŞKAN Şimdi, bu da bir yöntem olabilir.
Sıkıntı şurada Sayın Özel,
siz de farkındasınızdır: Sisteme 60a göre giriş
yapılamıyor. Bu durumda, önümdeki listeyi soru-cevap için esas
alırsam 60a göre hiçbir milletvekiline söz veremeyeceğim. Ben de
bunu bir yöntem olarak kabul ettim, eğer ismini okuduğum
arkadaşlar burada söz haklarını kullanmak istemezlerse bir
sonrakine geçeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, olur efendim.
BAŞKAN Bir sonraki de istemezse hakları
saklı kalır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olur efendim.
BAŞKAN Sisteme yeteri kadar giriş yapmamış
partilerden de grup başkan vekillerinin isim bildirmelerini rica ettim ki
her grubun konuşmasının ardından bütün partilere eşit
söz hakkı tanıyabileyim diye.
Şimdi, ismini okuyacağım
milletvekilleri eğer söz haklarını soru-cevap kısmında
kullanmak isterlerse şimdi konuşmak istemediklerini bildirebilirler,
ben bir sonraki milletvekiline geçeceğim.
Evet, Sayın Gaytancıoğlu yoktu,
Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkanım, ben söz hakkımı soru-cevap kısmında
kullanacağımı bilginize sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özcan Özel
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yok
Başkanım.
BAŞKAN Yoksa Sayın Kaya? Yok.
Sayın Çelebi? Yok.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bundan
sonra okuyacağım isimler 10uncu sıradan sonrakilerdir
dolayısıyla şimdi söz haklarını kullanırlarsa
belki avantaj sağlamış olurlar çünkü daha sonra kendilerine
soru-cevapta sıranın gelmemesi ihtimali çok yüksektir.
Sayın Kayışoğlu
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Soru-cevapta
kullanacaktır Başkanım, yok burada.
BAŞKAN Kullanıp kullanamayacağı
o zamanki duruma bağlı olacaktır.
Sayın Özer? Yok.
Sayın Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Kullanacağım efendim.
BAŞKAN Kullanmanızı öneririm çünkü
alt sıralarda yer alıyor isminiz, soru-cevapta sıra
gelmeyebilir.
Buyurun Sayın Hürriyet.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, terörle
mücadele sırasında yaralanmış ancak Türk Silahlı
Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğindeki yüzde 40 uzuv
kaybı şartı nedeniyle gazilik haklarını alamayan vatandaşların
mağduriyetinin ne zaman giderileceğini merak ettiklerine ilişkin
açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Soru-cevapta bize sıra gelmeyeceği için
ben de 60a göre söz hakkımı kullanmak istiyorum.
Millî Savunma Bakanlığına hitaben bu
söz hakkımı kullanmak istiyorum. Özellikle, benim uzun zamandır
ilgilendiğim, terörle mücadele sırasında yaralanmış
ancak Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği
Yönetmeliğindeki yüzde 40 uzuv kaybı şartı nedeniyle
gazilik haklarını alamayan vatandaşlarımız var,
yaklaşık 19 bin kişi ve her seçim dönemi bu insanlar ne
yazık ki kandırılıyorlar. Hükûmet tarafından bir KHK
çıkarıldı, birçok insanı kapsamadı ama 15 Temmuzda
şöyle bir ayrım yapıldı ve bunu devletin bir
ayıbı olarak görüyorum. 15 Temmuzda tırnağı çizilen
gazi sayıldı hiç yaralanma koşuluna bakmaksızın ama bu
insanlar devletin gönderdiği, terörle mücadele için gönderdiği
insanlar, parmağı kopmuş, gözü kör olmuş ama ne yazık
ki gazi sayılmıyor. Binali Bey de bu konuda özellikle demişti 7
bakanlığımız çalışıyor. Ama hâlâ o 7
bakanlıktan bir ses seda yok. Bu konu ne zaman çözülecek, merak ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hürriyet.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan
Sayın Şimşek
Şimdi kullanmak istiyor musunuz söz
hakkınızı?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Kullanmak
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Şimşek.
10.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 17
Aralık Kayseride yapılan hain saldırının
saneidevriyesinde şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ve Suriyelilerin
çatışmaların sona erdiği bölgelere döndürülmesi konusunda
Mersinli hemşehrilerinin Dışişleri Bakanından talebi
olduğuna ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, 2016 yılında Kayseride
yapılan hain saldırı sonucu hayatını kaybeden
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Bugün onların
seneidevriyesi, nur içinde yatsınlar.
Sorum Dışişleri Bakanımıza
olacak: Sayın Bakanım, seçim bölgem olan Mersinde resmî rakamlara
göre 200 bin ama gayriresmî 300-400 bin civarında Suriyeli vatandaş
yaşıyor. Mersinli hemşehrilerimizin ve bütün Türk milletinin
talebi, Suriyelilerin bölgelerine, özellikle çatışmaların sona
erdiği bölgelere bir an önce ülkelerine döndürülmesi. Gerçekten, Mersin
merkezin belli caddelerinde dolaşırken Türkiye Cumhuriyetinin bir
ilinde mi dolaşıyoruz yoksa Suriyenin bir caddesinde,
sokağında mı dolaşıyoruz bunu anlayabilmemiz pek
mümkün olmuyor. Bu konuda Dışişleri Bakanlığı
olarak gereğini yapmanızı bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN AK PARTİ Grubundan Sayın
Taşkın şimdi kullanmak ister mi acaba?
Eğer Sayın Taşkın burada
değilse Sayın Şeker? Yok.
Sayın Aydın? Yok.
Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Kullanacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kılıç.
11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Kahramanmaraş ilinin ülkenin makro hedeflere
ulaşmasında en çok katkı sağlayan iller arasında yer
aldığına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İstiklal ve istikbal kenti
Kahramanmaraşımız Türkiyenin en güçlü sanayi merkezleri
arasında yer almaktadır. Şehrimiz bugün 1.800 sanayi tesisinin
faaliyet gösterdiği dev bir endüstri merkezi hâline gelmiştir;
tekstil, metal mutfak eşyaları, enerji, gıda, kâğıt
sanayisi ve çimento sektöründe lider konuma ulaşmıştır. 120
ülkeye ihracat yapan 300 ihracatçı şirketi, 150 bin kişilik
istihdam ordusuyla ülkemiz ekonomisine güç katan Kahramanmaraşmız
ülkemizin makro hedeflerine ulaşmasına en çok katkı
sağlayan iller arasında yer almaktadır.
Elbette ilimiz sanayisinin bir kısım
sorun, ihtiyaç ve talepleri de vardır. Bu konular üzerinde ehlince
titizlikle çalışılmış bir dosyayı gereği
için Sayın Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza sunuyorum.
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubundan
Sayın Bahşi, buyurun.
Şimdi kullanmanız gerekiyor yoksa zaten
soru-cevapta size gelmeyecek Sayın Bahşi.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya)
Kullanacağım efendim.
12.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin, tek tip
askerlik ve bedelli askerlik konusunda verdikleri yasa teklifinin Genel Kurula
ne zaman sevk edileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sorum Millî
Savunma Bakanına. Biz daha önceden tek tip askerlik ve bedelli askerlik
konusunda yasa teklifi vermiştik, hâlâ Komisyonda bekletilmektedir.
Özellikle bedelli askerlik için müracaat eden gençler hayatlarını bir
an önce kurmak için bu yola müracaat etmişlerdir ancak 2020
yılının Aralık ayına kadar celp sırası
verilmiştir. Kendileri mağdur durumdadır, bu hususta bir
çalışma var mıdır? Tek tip askerlik ne zaman Genel Kurula
sevk edilecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN HDP Grubundan Sayın Tiryaki.
13.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin,
Batman ilinin işsizliğin en yüksek olduğu ve her geçen yıl
yükseldiği kentlerden biri olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığıyla ilgili bir bilgi ve talebimi
dile getirmek istiyorum. İşsizliğin en yüksek olduğu ve her
geçen yıl yükseldiği 4 kentten biri Mardin, Siirt ve
Şırnakla birlikte seçim bölgem olan Batmandır. Bu 4 kentin
işsizlik oranı Türkiye ortalamasının neredeyse 2
katının üstünde, 3 katına yaklaşmaktadır. 2008
yılında yüzde 17,4 olan işsizlik oranı 2012 yılında
yüzde 21,3e, 2017 yılında ise tam yüzde 26,9a yükselmiştir.
Mart 2018de Kalkınma İdaresi
Başkanlığının yayınladığı il
profili raporu var, bir kitapçık; onda da GAP İdaresinin
yürüttüğü proje ve faaliyetler ayrıntılı olarak sayılmıştır.
İçerisinde yer alan tarımsal faaliyet projeleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu açamıyoruz Sayın
Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Tamam
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam.
Geçen oturumda dileklerini
tamamlayamadığını bana ileten ve bunun için de kısa
bir söz talebinde bulunan Sayın Sancaklıya yerinden ekstra bir söz
hakkı veriyorum.
Buyurun.
14.- Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklının, FIVB
Kadınlar Dünya Kulüpler Voleybol Şampiyonasında şampiyon
olan VakıfBankı ve 3üncü olan Eczacıbaşı
VitrAyı kutladığına ilişkin açıklaması
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cuma günü burada Gençlik ve Spor
Bakanlığı bütçesini konuşurken tabii, zaman
yetersizliğinden birçok konuyu atladık ama öyle bir konuyu
atladım ki hemen, Meclis çıkışından sonra Voleybol
Federasyonu Başkanımız Sayın Akif Üstündağ arayıp
sitemini iletti bize. Konu da şu: Kadınlar Dünya Kulüpler Voleybol
Şampiyonası'nda Vakıfbankımız dünya şampiyonu
oldu, Eczacıbaşı da dünya 3üncüsü oldu. Bu, tarihî bir başarıdır.
Oradan kutlayamamıştım; Sayın Başkan, söz
verdiğiniz için teşekkür ediyorum, buradan kutlama şansı
bulduk.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Rica ederim.
Evet, değerli milletvekilleri, şimdi grup
başkan vekillerinin varsa söz taleplerini
karşılayacağım.
Buyurun Sayın Özel.
15.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, söz
taleplerini blok görüşmelerden sonra verdiğiniz için biraz önce de
tutanağa geçirmiştim Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Grup
Başkan Vekili Bülbülün sözlerine cevabımı bir sonraki cevaba
erteliyorum. diye.
Sayın Bülbül yaptığı
konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve Kalkınma
Partisi arasında 7 Haziran-1 Kasım arasında yapılan
koalisyon görüşmelerini, sanki Cumhuriyet Halk Partisinin bu 17-25
Aralık sürecini affa uğrattığı, hoş gördüğü
bir süreçmiş gibi nitelendirdi. Bunu o dönem de herkes, yaşayan
herkes biliyor, şöyle de delillendirebiliriz: İşte, 14 maddede
CHPnin koalisyon ilkelerindeki ilk madde hukukun üstünlüğüyle
başlayıp son madde yolsuzluklarla mücadele diye geçiyordu. Hatta bu
konu üzerinde yoğun durmamızı Sayın Mahir Ünal -ki şu
anda da gelip her zaman açıklama yapabilir- Süreci enfekte ediyorsunuz 4
bakanın yolsuzluğunu sürekli gündemde tutarak, nasıl koalisyon
olacak? diyerek eleştirmişti. CHP ile AKP arasındaki koalisyon
görüşmelerinin olumsuz sonuçlanması da o gün bütün köşe
yazarlarının da yazdığı gibi en çok dış
politika, millî eğitim ve yolsuzlukla mücadele konusundaki derin
görüş ayrılıkları olarak söylenmişti.
Şimdi, biraz önce Sayın Başkan diyor
ki: Biz durduğumuz yerde duruyoruz. MHPnin durduğu yeri gösterelim
bu meselede: Resmî hesaplarından 17-25 Aralık Yolsuzluğa
Hayır, Yolsuzlukla Mücadele Haftası ve yine MHPnin resmî
hesaplarında 17-25 Aralığı hatırlatıyorlar bu
süreç öncesinde ve altında Korkut Ata Kongre ve Kültür Merkezi diyor, 4
bakanın resimleri var altta, üstüne Hırsız var.
yazmışlar ve teşkilatlarını resmî olarak toplantıya
çağırıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynı toplantıyı
Hırsız var. yakarışlarıyla, 4 bakanın resminin
olmadığı ama aynı vurgunun yapıldığı
İzmir ve İstanbul toplantılarında da AK PARTİ logosu
ve ayakkabı kutusunun içinden çıkan paralarla resmetmişler. Hem
Sayın Bülbül hem de Sayın Bahçeli 19 Haziran 2018 Star TVde
Geçmişte bu konuda ne dediysek arkasındayız. diyor.
Şimdi, buradan Sayın Bahçelinin
söylediği bazı sözleri söyleyerek uzatmayacağım. Ama net
bir soru soruyoruz Sayın Bülbül -samimiysek- siz diyorsunuz ki: Zarrab
gelsin, yargılansın dedik, bu da bütün sürecin ortaya
çıkmasıdır. Zarrabı yargılamak şu an elimizde
değil çünkü Zarrab başka bir ülkenin elinde ama bu Parlamentonun
elinde bir şey var.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Niye,
yargılarız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nedir o bir şey?
Geçmişteki bu 4 bakan hakkında önce açılan, daha sonra oylama
erteletilerek reddedilen o süreç için Anayasanın 105inci maddesi diyor
ki: 301 milletvekili eliyle bu kişiler hakkında yeniden
soruşturma komisyonu kurulabilir. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani hiç polemik falan
değil, bu 4 bakanın yeniden
Hem Zarrab dosyasında ortaya
çıkan yeni delillerle hem de bu yeni Parlamento
dağılımıyla yani 290 AK PARTİlinin hayır
dediğini bile kabul etsek soruşturma komisyonunu kurdurabilecek
sayı elimizdeyken, bırakın Zarrabı marrabı
-diyorsunuz ya Zarrabtan 4 bakana gelir.- gelin, 4 bakanı Yüce Divana
sevk etmeyle ilgili önergeyi 301 imzayla verelim, yeni delil durumu
araştırılsın; hırsızlığa
bulaştılarsa cezalarını çeksinler, bulaşmadılarsa
aklansınlar. Zaten eğer böyle bir şüphe olmasa o günden beri bu
4 bakan Adalet ve Kalkınma Partisinde, Mecliste, bakanlıkta,
yönetimde neden görev alamıyorlar? Bu kişilerin lekelenmeme
hakkı varsa buna da AK PARTİnin saygı duyması lazım.
Biz ne dediğimizi biliyoruz. MHPye de Hodri
meydan! diyoruz. Hadi bakalım hırsızları gizlemek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, bitirin lütfen,
bağlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son cümle.
hırsızları sakınmak için de
EYTde olduğu gibi Sol tarafımız flu oluyor, bu
tarafımızla davranamayız, biz kendi önerimizi yaparız.
mı diyeceksiniz? Hodri meydan; atın imzaları, 301e
tamamlaması bizden.
Saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül
Sayın Bilgen, size söz vereceğim ama,
doğrudan yöneldiği için sözler
16.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Milliyetçi Hareket Partisinin yolsuzluklar adı altında
yapılabilecek ne varsa her türlü soruşturmada duruşunun net
olduğuna, Türkiyenin içinden geçtiği netameli süreçte siyasi
partilerin ortak millî tavır içerisinde yer almasını talep
ettiklerine, Cumhur İttifakının Türkiyenin dünyada süper güç
hâline gelebilmesi ülküsünü barındıran birliktelik olduğuna
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, Sayın Özel olmasa biz de grup başkan vekili olarak
kendimizi yetiştiremeyeceğiz bu Mecliste, Allah razı olsun,
tecrübemize katkı sağlıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Estağfurullah; görevimiz,
yapacağız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Allah razı
olsun, sağ olun.
Şimdi, efendim, Milliyetçi Hareket Partisinin
demin ifade ederken
MUHARREM VARLI (Adana) Bir tarafları
kaşınıyor onun ama Allah sonunu hayretsin.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Ne diyorsun sen ya,
ne diyorsun!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Milliyetçi
Hareket Partisinin tavrını, duruşunu ifade ederken, biz
(CHP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grup başkan vekilin
konuşuyor.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
karşılıklı olmasın
Lütfen
Lütfen, değerli
milletvekilleri
(CHP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Sevgili milletvekilleri
Lütfen yerimize oturalım
ve karşılıklı bağrışmayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, çok
özür dilerim, tabii böyle bir şeye izin vermeyiz de oradan çok
ağır bir sataşma var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bir tarafları
kaşınıyor. diyor Sayın Başkan, resmen tehdit ediyor.
BAŞKAN Bir dakika gürültü bitsin, sizi
duyamıyorum Sayın Özel. Gürültü bitsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sinkafa varan bir sataşma var, buna tavizsiz
olacağımızı söylediniz, siz yapın görevinizi, söz
hakkınıza saygı duyalım. Böyle bir şey olmaz!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bir tarafı
kaşınıyor. diyor.
(CHP sıralarından Özür dilesin. sesleri)
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, üslubun kişinin karakterinin bir parçası olduğuna,
milletvekilinin kullandığı sözler için önce bireysel
ardından grup başkan vekilinin sorumluluğunun olduğuna, bu
da yetmiyorsa İç Tüzükün kendisine verdiği yetkileri
kullanacağına ilişkin açıklaması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, üslup
kişinin karakterinin bir parçasıdır. Ben buradan
milletvekillerine üslup dolayısıyla veya kullandıkları
sözler dolayısıyla özel bir hatırlatmada bulunmayı bile
gereksiz bulurum. Eğer kullanılan sözler İç Tüzükün disiplin
hükümlerini açıkça ihlal eder nitelikte ise ben kendim işlem
başlatmam ama grup başkan vekillerinin talepleri üzerine tutanaklar
incelenir, eğer işlem yapmak gerekiyorsa o işlem
yapılır. Ama, bu tür yollara gerek kalmadan, birbirimize
hitabımızda belli ölçüleri tutturmak hepimizin başlıca
sorumluluğudur, esasen bizlerin bireysel sorumluluğudur. Eğer bu
sorumluluğu yerine getirmekte sıkıntı çekiyorsak ya da
gruplarda bu tür konularda sorun yaratan milletvekilleri çıkarsa ikinci
olarak grup başkan vekillerinden bu konuda inisiyatif almalarını
bekliyorum. Yani birleşimi yöneten Meclis Başkan Vekilinin
doğrudan müdahalesini talep etmeden önce bireysel sorumluluk,
ardından grup başkan vekillerinin sorumluluğu, bu yetmiyorsa ben
İç Tüzükün bana verdiği yetkileri kullanırım. Sonra, ara
verdiğimizde bu hususu bütün grup başkan vekilleriyle bir arada
değerlendirmek isterim.
Teşekkür ederim.
Sayın Bülbül, sözlerinize devam edin lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Milliyetçi Hareket Partisinin yolsuzluklar adı altında
yapılabilecek ne varsa her türlü soruşturmada duruşunun net
olduğuna, Türkiyenin içinden geçtiği netameli süreçte siyasi
partilerin ortak millî tavır içerisinde yer almasını talep
ettiklerine, Cumhur İttifakının Türkiyenin dünyada süper güç
hâline gelebilmesi ülküsünü barındıran birliktelik olduğuna
ilişkin açıklaması (Devam)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisi ilkeli ve seviyeli
siyaseti Türkiyede temsil eden bir siyasi partidir. (CHP
sıralarından Seviye bu mu? sesleri) Başkaları temsil
etmez manasında söylemiyorum, bu yanlış
anlaşılmasın, herkes kendinden sorumlu. Milliyetçi Hareket
Partisinin, demin, geçmişten bugüne tavrını ortaya koymak
adına da bazı örnekler verdim. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz,
vermiş olduğum bu örneklerde görüldüğü gibi, bu baltayı,
satırı veyahut da bu adalet önünde hesap verme meselesini kendimize
hiçbir ön şart olmaksızın reva görmüş bir hareket olarak
bizi başka şeylerle sınamanın herhangi bir imkânı var
mı? Bu noktada, Milliyetçi Hareket Partisinin, Türkiyede yolsuzluklar
adı altında yapılabilecek ne varsa her türlü sorgulamada, her
türlü soruşturmada tavrı nettir, duruşu nettir. Hukukun
üstünlüğü çerçevesinde, daha öncesinde de sayın bakanların,
bahsedilen o 4 bakanın geçmişte Yüce Divana sevkiyle alakalı
olarak Milliyetçi Hareket Partisinin karşı bir tavrı
olmamıştır. Şimdi, bununla alakalı olarak Milliyetçi
Hareket Partisinin şu an içerisinde bulunduğu süreci, bu manada zora
sokacak veyahut da buradan Hadi bakalım, hodri meydan! diyecek bir
tavır yok; Milliyetçi Hareket Partisi o konuda nettir. Milliyetçi Hareket
Partisi, Türkiyenin şu an içerisinde bulunmuş olduğu süreçte
önceliklerini ortaya koymaktadır, mücadele edilmesi gereken hususları
ifade etmektedir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
Türkiyenin
içinden geçtiği netameli süreçte sadece kendisinin değil, burada
bulunan bütün siyasi partilerin ortak bir millî tavır içerisinde yer
almasını talep etmektedir. Önümüzde bu kadar büyük
sıkıntıların olduğu bir aşamada, Türkiyede bu
hadiseler meydana gelirken, terörle mücadelenin en yoğun olduğu bir
dönemde sanki Türkiye güllük gülistanlıkmış gibi veya Türkiyede
bu manada birtakım acılar yaşanmıyor veya Türkiyenin
geleceğiyle alakalı büyük tehlikeler ortaya
çıkmıyormuş gibi, devamlı bunlar meydana geldiği
zaman, konuşmalar meydana geldiği zaman Siz dünü
hatırlıyor musunuz? göndermelerini yapıp bugüne dair tek kelime
sarf etmemektir bizim asıl itirazımız olan husus, bu konularda
oyalanmaktır veya suskun kalmaktır. Türkiyede Atatürkün kurmuş
olduğu parti olmakla övünürken aynı zamanda bu memlekete yönelen
tehlikelere karşı aynı Atatürk gibi, büyük bir cesaretle ve
büyük bir celadetle hareket edecek bir yapıyı biz arzu ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın lütfen
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizim bu
noktadaki, Cumhuriyet Halk Partisine söylediğimiz, ifade ettiğimiz
hususlar bunlardır.
Evet, Cumhur İttifakı vardır; Cumhur
İttifakı, Türkiyenin bekasına yönelen tehditleri
savuşturmak, bunları ortadan kaldırmak ve Türkiyenin 2023,
2053, 2071 vizyonları çerçevesinde lider ülke Türkiye hâline gelebilmesi,
dünyada bir süper güç hâline gelebilmesi hedefini, ülküsünü
barındıran bir birlikteliktir. Şimdi, bunları Bu
birliktelik çerçevesinde oluyoruz. deyip de Türkiye'de Milliyetçi Hareket
Partisinin ahlak ve faziletini sorguluyor olmayı da hiçbir şekilde
kabul etmemiz mümkün değildir. Efendim Şurada flu, burada flu
Milliyetçi Hareket Partisi bu Meclis döneminde beraber hareket edeceği
yapıyı baştan deklare etmiştir, ortaya koymuştur, bu
konuda da cesaret göstermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Bülbül artık.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - MHP bu cesareti
gösterirken Genel Kurulda sanki beraber değilmiş gibi, kapı
arkalarında yapmış oldukları ittifaklarla, illerde
yapmış oldukları ittifaklarla başka birtakım siyasi
gündemler peşinde koşmayı biz uygun görmüyoruz. Bu gündemler
milletimizden gizli bir şekilde yürütülemez. Biz her şeyimizi
açık bir şekilde, net bir şekilde ortaya koyuyoruz. Genel
Başkanımızın sözünün de sonuna kadar arkasındayız,
bizim de tavrımız budur. Bu noktada diyebileceğimiz başka
bir söz yoktur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, size söz
vereceğim ama karşılıklı olmaması için diğer
grup başkan vekillerinin de söz talepleri var, önce onlara söz
vereceğim.
Sayın Bilgen, söz talebiniz vardı.
Sizin de Sayın Zengin, size de söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Bilgen.
17.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Türkiyenin 17-25
Aralık konusunda uluslararası arenada zor duruma
düşürüldüğüne ve toplantı gösteri yürüyüşleriyle ilgili
AİHMde tazminata mahkûm edildiği çok sayıda dava olduğuna,
bütçe görüşmelerinin ruhu, saygınlığı
açısından rücu davalarıyla ilgili inandırıcı
açıklamaların yapılmasının önemli olduğuna
ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
biz birkaç kez burada Yemenle ilgili durumu gündemleştirdik ve biraz önce
de yine birinci gruptan kimi milletvekillerinin Yemendeki insanlık
dramına dikkat çekmesi sevindirici ama galiba biraz geç. Yemenle ilgili
yapılan bütün uyarılara rağmen, büyük ihtimalle -en azından
genel, yaygın kanaate göre- uzun süredir, işte, kralın
ölümündeki yas ilanından tutun yakın tarihlere kadar Suudi
Arabistanla dış politikada girilen ilişkinin bir sonucu olarak
orada ne yazık ki çok sayıda çocuğun ilaçsızlıktan,
sağlıklı gıdaya ulaşamamaktan hayatını
kaybetmesi karşısında ciddi, etkin tepki verme konusunda son
derece geç kalınmıştır. Şu anda Körfez ülkelerinde
Türkiye kökenli ürünlere karşı boykot kampanyaları var, sosyal
medyada görebilirsiniz, elbette ki Kaşıkçı olayıyla ve daha
önceki bazı olaylarla ilgili ama bu konularda galiba daha ilkeli ve daha
erken hareket etmek gerekiyor.
İkincisi Sayın Başkan: Biraz önce
tartıştığımız konuda yani 17-25 Aralık
konusunda eğer farklı hareket edilip hızlı
davranılsaydı, bugün Zarrab, muhtemelen, Amerikada Türkiye'ye
karşı kullanılan bir koz, bir rehine gibi olmayacaktı.
Şimdi düşünün ki ortağı Zencani İranda yargılandı
ve Türkiye'de ne kadar rüşvet dağıttığına dair
çok somut rakamlar telaffuz etti. İran, idam kararı aldı ama
parayı tahsil etmeden idam yapmama konusunda da net bir irade
beyanında bulundu. Şimdi ne olup bittiğini İran biliyor;
Amerika muhtemelen biliyor, Zarrab ne kadar konuştuysa ama biz,
Türkiye'de, bu konuyu hâlâ ciddi biçimde konuşup kamuoyuna bilgi
vermiyoruz. Şimdi bunun güvenlikle, devlet sırrıyla bir
izahı olabilir mi? Bu, doğrudan doğruya aslında
uluslararası arenada Türkiye'nin zor duruma düşürülmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam edin Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Son olarak da Sayın
Başkan, son derece somut, doğrudan bütçeyi ilgilendiren bir konuya
dikkat çekmek istiyorum. Şimdi toplantı gösteri yürüyüşleriyle
ilgili Türkiye'nin AİHMde tazminata mahkûm edildiği çok sayıda
dava var. Tek tek dosya ayrımı yapmayacağım ama daha
genelleyerek bu konuya dikkat çekmek istiyorum. 2002 ile 2012 arasındaki
başvuru rakamları Adalet Bakanlığı tarafından cevaplanmış
ama sonraki yıllara dair veriler son derece düşük. Neredeyse her
yıl artan sayılarda, son yıllarda on binleri bulacak rakamlarda
başvuru yapılıyor; iki binli rakamlarla başlamış,
on binlerce rakamlarda başvuru var. Türkiye'ye hükmedilen tazminat
rakamları ilk yıllarda yaklaşık 3-4 milyon avroyla
başlamış, şu anda 6-7 milyon avro civarında -2015,
2016 yıllarında- Türkiye'ye tazminat hükmedilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Şimdi bu kadar büyük
rakamlarla, tazminata mahkûm olmuş bir ülkede, yine bu iktidar döneminde
çıkartılmış, Avrupa Birliği süreciyle son derece
ilişkili ve yerinde bir karar olan rücu düzenlemesinin hayata
geçirilmemesi, uygulanmaması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu
konuda en son açıklamayı Sayın Bozdağ Adalet
Bakanlığı adına yapmış, yaklaşık 80
milyon civarında rücuyla bir tahsilat
yapıldığını
Yani ihlale sebebiyet veren kamu
görevlisinin bunun bedelini millete ödetmesi değil, kendisinin ödemesi
caydırıcılık açısından son derece önemli bir
düzenlemedir. Sadece rakamlar değildir önemli olan, elbette ki
ihlallerdeki haksızlıkları telafi etmek imkânsızdır
ama bir de bunun yükünün millete ödetilmesi asla kabul edilemez bir şey.
En son, 2017 yılı sorulduğunda Maliye Bakanlığı
ve Adalet Bakanlığı rücuyla ilgili herhangi kayıt
bulunamadığını, hesapların
karıştığını beyan etmişler. Bu konuda ciddi,
inandırıcı bir açıklama yapılırsa
sanırım, bütçe görüşmelerinin ruhu,
saygınlığı açısından önemli olacak.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bilgen.
Sayın Zengin...
18.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve 17-25 Aralıkla ilgili İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının takipsizlik kararı
verdiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Sayın Başkan, tabii,
konuşulurken birden fazla konuda aslında cevaba ihtiyaç duyuyoruz ama
uzatmamak adına arka arkaya söz almayı tercih etmiyorum. O yüzden,
iki konuya dair açıklama yapmak istiyorum.
Bunlardan bir tanesi: Sayın Hürriyet
konuşmasını yaparken gazilikle alakalı açıklamalarda
bulundu. Öyle zannediyorum her birimiz için hem gazilik hem şehitlik çok
önemli bir vakıa, Türkiyede bir vakıa ve hepimizin çok önemsediği
bir mesele. Bizim açımızdan bakıldığı zaman,
şehitler arasında bir kategorik sıralama asla olamaz, gazilik
için de aynen bu böyledir. Gaziliğin şartları zaten kanunen
belli, keyfî bir uygulama olamaz. Ana hatlarıyla muharip gaziler var,
savaşta gazi unvanını alanlar; bir de malul gaziler var. Bu
tartışmanın malul gazilikten çıktığı
kanaatindeyim fakat tartışılacak bir mevzu yok çünkü konu çok
net. 15 Temmuzla alakalı çıkmış bir kanun hükmünde
kararname var, 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve devamında
da 684 sayılı Kanun Hükmünde Kararname var. Daha sonra da bunlar
kanunlaştı ve zaten hepsini içeren bir kanun buradan geçti, 3713
sayılı Kanun. Bu kanunda kimlerin gazi olacağı ve
nasıl olacağı zaten belirtiliyor. Yani Sosyal Güvenlik Kurumunun
bir çerçevesi var -belli bir oranda bir bedensel engelinizin olması
gerekiyor- bunun şartları, nasıl oluşacağı
tanımlanıyor; bunlara haizseniz siz ancak gazilik unvanı
alabiliyorsunuz. Gazilik unvanı dalga geçilecek bir unvan değil.
Hiç kimse tırnağı çizildi diye bu ülkede gazi olmadı ve
olamaz, fevkalade sıkı şartları var. O sebeple ben bu
konuyu konuşurken ciddiyetle konuşmamız gerektiğini
düşünüyorum ve ayrıca bu konuda insanlar arasında incitici bir
ayrıma gitmeyi çok sıkıntılı buluyorum.
Şimdi, diğer mesele de tabii ki 17-25
meselesi. Yani, artık yeni gündem bulamayınca dön dolaş, eski
konuları tekrar ısıt ısıt bir daha konuş.
Şimdi, burada mesele şudur: Bir defa
geriye dönük olarak elimizde çok belirgin bir şey var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok belirgin
kullanacağımız, hukuk önünde netleşmiş konular var.
17-25 meselesi de aynen böyle. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının -tarih de söylüyorum- 18/10/2014
tarihinde verdiği tam 60 sayfa -eğer okumaya üşenmezlerse- bir
takipsizlik kararı var. Bu takipsizlik kararına binaen yine burada,
Meclisimizde Milletvekilimiz Sayın Hakkı Köylünün
Başkanlığını yaptığı, o zamanki iktidar
partisinden 9 ve 5 muhalefet milletvekilinden oluşan Meclis
soruşturma komisyonu Yüce Divana göndermeme kararı aldı. Bu
kararı alırken de biraz evvel bahsettiğim 2014 tarihli
Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği
takipsizlik kararına istinaden bunu yaptı.
Bu kararın çok önemli bir özelliği
vardı, karar şuna dayanıyordu, bunu muhakkak söylemek istiyorum:
Bu konuyla alakalı, 17-25le alakalı fiziki takip, ses kaydı,
dinleme, dijital verilerin tamamının sahte olarak üretildiğine
karar verdi.
Şimdi sayın grup başkan vekili
konuşurken o zamanki haberleri falan gösteriyor ve sanki bir vakıa
var, bunların dinlemesi usulsüz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir kez daha rica
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir vakıa var da
bunların dinleme kayıtları usulsüzmüş gibi davranıyor.
Oysa ki tamamen -bir daha söylüyorum- ses kayıtlarının, dijital
verilerin, bunların hepsinin sahte olarak üretildiğine karar verildi
ve şöyle üretildiğine karar verildi, kendileri de herhâlde Hayır.
demeyeceklerdir: Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Paralar
nerede, paralar?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok sakin ve ciddice
anlatıyorum, bitirdikten sonra söylersiniz lütfen.
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Aynen Ergenekon ve
Balyoz davalarında olduğu gibi, tüm bunların da Zekeriya Öz ve
ekibi FETÖcü hâkim ve savcılar tarafından bu dijital verilerin sahte
olarak üretildiğine karar verildi.
Tabii, hatırlayacaklardır, Sayın
Kılıçdaroğlu grupta bunları dinletmişti, çok büyük bir
marifet olarak bunları dinletmişti; onu da hatırlatmak istedim
buradan.
Velhasılıkelam, hukuk önünde bir suç
olmadığı çok aleni olarak ortaya çıkmış bir
konudan bir siyasi rant üretmeyi, biraz böyle esnafın eski borç
defterlerini karıştırmasına benzettiğimi de belirtmek
isterim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Özel, söz vereceğim, bir kısa
açıklama yapmama izin verin lütfen.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, gündeme getirilen konuları bütün boyutlarıyla ortaya
koyma gibi bir amaç güdülürse bütçe görüşmelerini sürdürme
imkânının olmadığına ilişkin açıklaması
BAŞKAN Şimdi, bu konuların her biri
saatlerce tartışılabilecek, belki günlerce
tartışılması gereken konulardır. Yani bu konularda söz
alındığında bütün boyutlarıyla ortaya serme gibi bir
amaç güdülürse bütçe görüşmelerini yürütme imkânımız olmaz.
Elbette grup başkan vekilleri kendi tarzlarını kendileri
belirler, içeriği de kendileri belirler ama benim önerim, 60a göre söz
talebi çerçevesinde temel pozisyonların anlaşılır bir
biçimde ortaya konulması, karşılıklı
tartışmaya yol açmayacak bilgilerin aktarılması
şeklinde kullanılmasıdır. Aksi takdirde, burada dile
getirilen konuların her biri, dediğim gibi, zaten bu Mecliste
günlerce, belki aylarca tartışıldı; bunları İç
Tüzük 60 çerçevesindeki söz hakkı içine, söz süresi içine
sığdırmamız mümkün değil, belli bir noktada kesmek
zorunda olduğumun da farkındasınızdır. Bu konuda da
sizden, yine, iş birliği ve anlayış rica ediyorum.
Buyurun Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Tırnağı çizilse gazi sayılacak. ifadesinin Binali
Yıldırıma ait olduğuna, 15 Temmuz gazilerinin
yararlandığı haktan terörle mücadele eden gazilerin de yararlanması
gerektiğine, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün Genel
Başkanımızın sözünün de sonuna kadar
arkasındayız. ifadesine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kısa kısa ve yeni
bir tartışma yaratmadan şunu söyleyeyim: Tırnağı
çizilse gazi sayılacak. ifadesini eleştirdi ama ifade bize ait
değil, Binali Yıldırımın bizatihi ifadesidir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ona da söyledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Karşılığı da şudur: Kanun hükümde kararnamede
yüzde 1 sınırı bile yoktur gazilik için ama diğer gazilerde
yüzde 40 sınırı var. Türkiye'de 19 bin kişi kimi iki
ciğerinin arasında kurşunla, kimi omuriliğinin içinde
şarapnelle yüzde 36da, 38de kalmış, gazi sayılmıyor
ama 15 Temmuzda bu yok. Biz demiyoruz ki 15 Temmuzdakiler gazi
sayılmasın. Biz diyoruz ki bu haktan terörle mücadele eden diğer
gazilerimiz de yararlansın. Konu bu kadar basit.
Diğer nokta: Tartışma, delilerin
hukuka uygun toplanıp toplanmadığı
tartışması ama esas nokta şu: O kasa kasa paralara önce
FETÖ koydu. denildi. FETÖ koyduysa Hazineye irat kaydedilecekti ama onlar,
daha sonra faiziyle iade edildi. Bu da esas meselenin içinde rüşvet,
hırsızlık, pislik olduğunu ama delillerin
toplanış şeklinden dolayı hükümsüz delil olduğunu
ortaya koydu.
Son olarak, biraz önce Sayın Bülbülün
söylediği şu şey gerçekten altını çizmeye değer,
diyor ki: MHPnin içinde bulunduğu süreci zora sokmak için söylüyor
bunu. Yani bugünkü yerel seçim ittifakı
301 tane imzayla bu 4 bakan ki
Biz o 4 bakanın suçsuzluğuna inandık. dese ben bir şey
demem ama Sözümüzün arkasındayız. dedi diye, 4 bakanın
resminin üstüne Hırsız var. deyip kurumsal toplantı
yaptılar diye diyorum. O da diyor ki: Bizim yereldeki
ittifakımız daha önemli. Yolsuzlukla mücadele
Diyor ki: Terörle
mücadele var, güllük gülistanlık değil. Sizin o zaman Yüce Divana
gitsin diye oy kullandık. dediğiniz süreçte de bu ülkede
şehitler geliyordu, gaziler vardı. Tutarlılıksa, terörle
mücadele yolsuzlukla mücadeleye engel olursa esas o zaman terörün
kaynağına gidemezsiniz. O yolsuzlukla mücadelenin içinde kara para
var, uyuşturucu ticareti var; birtakım suçluların birilerinin
önüne yatması, delilleri örtbas etmesi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Terörle mücadelenin en büyük
zaafa uğrayacağı yer, yolsuzlukla mücadele etmeme
noktasındaki tavırdır.
Bundan sonra da son olarak şunu söyleyeyim
-bize söylediği o kadar ağır sözlerden sonra
tutarsızlık falan- diyor ki: Genel
Başkanımızın her sözünün, her tavrının
arkasındayız bu konuda. O konudaki her sözünden, tavrından bir
iki tane söyleyeyim, geçmişte ne söylediğine bakın Sayın
Bahçelinin: Yeni Türkiye, şerefsizliğin kürsüye çıkması,
başkanlığın rütbe olmasıdır. demiş.
Demiş ki: Devletin kasasını zimmetine geçirirken
basılmış bir adamdan Cumhurbaşkanı olmaz.
Şerefini gömlek gibi giyip çıkaran, tarafsızlık yeminini
ampul gibi yakıp söndüren bir şahsiyet, Türkiye'ye istikamet
çizemez. demiş. Bu tavrın mı arkasındasınız, bu
ittifakın mı arkasındasınız?
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, söz vereceğim
ama biraz önce yaptığım hatırlatmayı lütfen dikkate
alalım, aksi takdirde ara vermek zorunda kalacağım.
Son olarak söz talebinizi karşılayacağım,
sonra da ara vereceğim.
Ara verme isteğimin nedenini de
açıklayayım ki araya biraz nefes alma süresi girsin. Bu Mecliste
sadece bizler çalışmıyoruz değerli arkadaşlar;
emekçiler var, stenograflar var, burada kavaslar var, yasama uzmanları var
ve sizler eğer acıkmışsanız arada gidip yemek
yiyebiliyorsunuz, başka ihtiyaçlarınızı
karşılayabiliyorsunuz ama bu arkadaşlarımız ancak
verdiğimiz aralarda nefes alabiliyorlar. O nedenle son olarak sizlere
sözlerinizi bitirmek üzere birer ya da en fazla ikişer dakika süre
tanıyayım, sonra ara vereyim.
Buyurun Sayın Bülbül.
20.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 17-25
Aralıkla alakalı süreçlerin devam ettiğine ve Reza
Zarrabın suistimali varsa hesabının Türk mahkemelerinde
görüleceğine, Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis soruşturma
komiyonunda bakanların Yüce Divana sevki yönünde tavır ortaya
koyduğuna ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, bizim yerel ittifakı önemseyerek
bunların araştırılmasına karşı
çıkmamız gibi bir durum söz konusu değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 301 imzayı atalım.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Sus,
dinle be! Dinle!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi, bir
dakika
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niye be diyorsun, niye
kabalaşıyorsun?
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Dinle!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niye kabalaşıyorsun?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Arkadaşlar,
bir müsaade edin, bana bir müsaade edin
Bir dakika, arkadaşlar, lütfen
Lütfen
301
Şu an itibarıyla sizin
bahsettiğiniz 105inci madde Cumhurbaşkanının
yargılanma süreci.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakanların da var.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) 106, bakanlar ve
Cumhurbaşkanı yardımcılarını kasteden 106.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle dedik zaten.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) 106ncı
maddede soruşturma açılabilmesi noktasında diyorsunuz.
Şimdi daha önce ifade edildiği gibi,
bunlar bir soruşturma komisyonuna konu olduğu zaman, bu meselede
Milliyetçi Hareket Partisinin tavrı Meclis tutanaklarındadır.
Milliyetçi Hareket Partisi bu meselenin araştırılmasını
talep edenlerdendir. O noktadaki tavrımızı yinelemekte fayda
gördüm ve ifade ettim.
Bunun dışında, bu
soruşturulmasında kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar çıktıktan sonra soruşturmayla ilişkili olarak,
bununla alakalı Meclisin vermiş olduğu bir karar var. Artı,
bu kararın dışında bakanlarla alakalı kayıtlar,
sonradan oluşturulan, sahtelik iddiası olan, sahte olduğu ifade
edilen kayıtların dışında eğer paralarla
alakalı bir sıkıntı varsa Milliyetçi Hareket Partisinin
burada dediği çok net: Reza Zarrab getirilsin ve yargılansın,
bağımsız Türk yargısının önünde
yargılansın. O paraları teslim alan Reza Zarrab değil mi?
Değil mi? Reza Zarrab.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam, o zaman 4 bakan için
niye oy kullanmıyorsunuz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Reza Zarrab.
Öbürleri kayıt, bakanlarınkisi ses kaydı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adam Ankarada
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Bakanlarınkisi ses kaydı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adam Amerikada.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Vesair deliller,
bunların sahteliğiyle alakalı mahkemeye,
savcılığa intikal etmiş ve bu noktada çıkmış
bir karar var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yeni delil durumu var
diyorsun, doğru.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ama ben diyorum
ki bunun ilerisinde bir şey söylüyorum size, bunun ilerisinde bir şey
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Reza Zarrab
Türkiyeye getirilsin ve Türkiyede yargılansın. Türkiyede
yargılandığı zaman, sizin dayanak olarak kabul
ettiğiniz Hazineye irat olarak kaydedilirdi şimdi niye böyle
oldu?nun sorusunun cevabı Reza Zarrabın yargılanmasıyla
ortaya çıkacaktır ve arkasından, o süreç de sonu nereye
gidiyorsa gitsin sonuna kadar gidilip herkesten hesap sorulacağı bir
süreç olmalıdır. Bu tavrımız da nettir. Ama Reza
Zarrabın sahte mahkemelerde yargılanma sürecine karşı
tavrımızı da bu arada ifade etmiş bulunuyoruz. Türkiyede
yargılanmalıydı ve yargılanmalıdır.
Ve ben şunu söylüyorum: Gün gelecek Reza Zarrab
Türk mahkemeleri önünde hesap verecektir. Bunun günü gelecek.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gün bugündür; 4 bakanı
yargılayabiliriz, 4 bakanı; gün bugündür.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hayır
efendim. 4 bakanla alakalı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gün bugündür.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sizin
dayanağınız 4 bakan meselesi değil. 17-25le alakalı
mesele nedir, ortaya çıkacak.
Bu arada, bu 17-25i bu şekilde uygulayan, bu
operasyonu yapan ve bu sahte delilleri üretenlerle alakalı olarak da
gereğinin yapılacağı bir sürecin içindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Açar
mısınız efendim.
BAŞKAN Buyurun, bağlayın ama lütfen
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim,
bağlamaya çalışıyorum ama önemli ifadeler.
BAŞKAN Tamam.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi, 17-25
Aralık eğer bir operasyonsa, bir komploysa, bir FETÖ tezgâhıysa
ki bugün böyle olduğu ortaya çıkmış durumda- bununla
alakalı da süreçler şu an devam etmektedir. Bununla alakalı
ortaya çıkacak olan gerçekler ışığında, Allah
nasip ederse, bu mesele de eğer Reza Zarrabın bir suistimali varsa,
rüşvete bulaşmışsa, rüşvete
bulaştırdıysa, bunun hesabı da Türk mahkemelerinde görülür.
Bakanlarla alakalı kurulan soruşturma
komisyonunda yapılan soruşturmada Milliyetçi Hareket Partisinin
tavrı nettir.
Orada yazan
Ne diyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hırsız var. diyor.
4 bakan resmi koymuşsunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yolsuzlukla
Mücadele Haftası.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tavır sürüyorsa hodri
meydan!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tavır aynen
devam ediyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tavır sürüyorsa hodri
meydan! 4 bakana Hırsız var. yazmış.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hayır
BAŞKAN Lütfen karşılıklı
konuşmayalım değerli grup başkan vekilleri, lütfen
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, biz tavrımızın
devamlılığını Mecliste soruşturma komisyonunda bu
bakanların Yüce Divanına sevki yönünde tavır koyarak zaten
göstermişiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Özgür Bey, sana
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) 24
Hazirandan sonra niye bu kadar görüştünüz AK PARTİyle?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bir saniye
Bir
saniye
Ben konuşuyorum ya! Müsaade edin ya!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
sakin olalım, yerimize oturalım.
Son bir dakika tanıyayım Sayın Bülbül
ve artık, lütfen, bağlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Milliyetçi
Hareket Partisinin o dönemki tavrı, oraya yansıyan tavrı neyse
yüce Meclise yansıyan tavrı da o olmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi o soruşturma
komisyonunda Yüce Divana sevk edilip aklanmaları yönünde tavır
göstermiştir, yargılanmaları yönünde tavır
göstermiştir. Bu tavrımızın daha ne kadar sorgulanabilir
olduğunu anlayabilmiş değilim.
Bunun yanı sıra, yerel seçimlerle
alakalı olarak Bu meseleleri bir ittifaka kurban ediyorsunuz. demek bir
bühtandır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen dedin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Milliyetçi
Hareket Partisine hakarettir, bunu asla ve asla kabul etmeyiz. Milliyetçi
Hareket Partisi Adana Büyükşehir Belediyesini daha yeni
aldığı dönemde, birtakım şayiaları
çıktığı anda, daha tek bir tane büyükşehir belediyemiz
olmasına rağmen -Adana Milletvekiliniz yanınızda oturuyor-
benim Genel Başkanım kalkıp Aklan, hukuk önünde hesap ver,
ondan sonra gel. diyebilmiştir. Bunu söyleyebilecek ciğer kimde var?
(MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, son kez
açın, toparlayacağım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül ama
bu 6ncı kez.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Son kez
açın, toparlayacağım.
BAŞKAN Tamam ama lütfen bağlayın
çünkü her grup başkan vekiline bu kadar süre verirsem bu oturum çok uzar.
Buyurun ama son bir dakika, bağlayın
lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim,
şimdi, söylenen bir şey varsa partim adına bunlara da cevap
vermem lazım.
BAŞKAN Bir dakika bekleyin Sayın Bülbül,
baştan başlatacağım sürenizi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Doğrudur ama şunu
söylüyorum: İç Tüzükün 60ıncı maddesi çerçevesinde bu
konuları tüketmeye çalışırsak bir sonuç alamayız.
Hani, ben siz bitirmeden sözünüzü kesmeyi prensip olarak zaten doğru bulmuyorum,
yapmıyorum da ama sizden anlayış bekliyorum, bütün grup
başkan vekillerinden.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Çok teşekkür
ederim.
Efendim, biz üslup olarak polemik açan değil,
meselelere açıklık getirmeye çalışan bir
anlayışla Mecliste faaliyet göstermeye çalışıyoruz.
BAŞKAN Doğrudur ama İç Tüzük
60ıncı madde çerçevesinde konuşuyoruz.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi,
burada, bizim önümüze konulup gösterilen şeylere
bakıldığında Milliyetçi Hareket Partisinin duruşunu
burada sorgulamayız. Milliyetçi Hareket Partisi o duruşunun
gereğini, o gösterdiğiniz yazıların gereğini Mecliste
soruşturma komisyonunda göstermiş olduğu tavırla
göstermiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdi imkânın var. O
zaman gücün yetmedi, şimdi gücün var. Hadi
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Dinle,
dinle!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Milliyetçi
Hareket Partisi
O bakanlarla alakalı verilmiş olan karar ve
arkasından soruşturma komisyonunda ortaya çıkan gerçekler ki bu
kayıtların sahteliğinin tamamen ortaya
çıktığı bir ortamda, bunun bir FETÖ operasyonu
olduğunun ortaya çıktığı bir ortamda, Milliyetçi
Hareket Partisinin bu konuda bakışını değerlendirip
arkasından bu işin soruşturmasıyla ilgili olarak daha 2018
yılı içerisinde Reza Zarrabla ilgili serdettiği görüşler
önemsenmeli. Bu işin düğümü, bu işte ne olacağı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Vermeyecek
misiniz efendim?
BAŞKAN Artık açmayayım Sayın
Bülbül, anlayış gösterin lütfen. Tamamlayın.
Ayrıca, grubunuzun konuşmaları var
bugün. Daha sıra gelmedi size, orada tamamlanır.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bu işin
neticesinde ne olacağı o yargılamalar neticesinde ortaya
çıkacaktır.
BAŞKAN Şimdi, sırasıyla,
Sayın Bilgen, söz talebiniz var mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bir
soru sordu, bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Özel, söz
vereceğim ama sizden söz istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sadece bir dakika
BAŞKAN - Sadece en fazla iki dakika Sayın
Zengin ve Sayın Özel. Yoksa ara vereceğim. Bu konuda mutabık
kalalım, söz vereyim çünkü çok uzadı bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sadece bir
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
Sonra Sayın Zengin. İki dakikadan fazla
söz vermeyeceğim.
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, soru
olduğu için soruya cevap: AKPden devşirdiğiniz Büyükşehir
Belediye Başkanını yargıya teslim ettiniz ya, Bu yürek
kimde var? O yürek, ondan yıllar önce İSKİ yolsuzluğu
ortaya çıktığında yolsuzluğa bulaşanları
kulağından tutup kendisi yargıya teslim eden CHPde var o yürek,
onu bir kere bilin. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL ÇELİK (Antalya) Etmedi, etmedi.
Hayır etmedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İki: Şimdi bir yürek
aranıyor, bir yürek. Dün hırsız dediği 4 bakana
yargılansın diye oy kullanmış, gücü yetmemiş, AKP
çoğunluktaymış, düşmüş. Şimdi AKP azınlıkta
ama siz -aynı çizgide durduğunuzu söylüyorsunuz- oy verecek
olursanız yargılanma yolu 4 bakana açılacak. Bu yürek kimde var
beyefendi, bu yürek kimde var?
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin
22.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Valla yürek
tartışmasını bilmiyorum ama bir matematik hatası var.
Yani burada biz çoğunluktayız. Nerede azınlık, ben
anlayamadım yani. AK PARTİ her şeyiyle Meclisin çoğunluk
partisidir. O yüzden, ister yüreğiniz var ister yok, ne varsa getirin, biz
sonuna kadar grubumuz olarak her şeyin arkasındayız.
Şimdi, şunu söyleyeceğim: Sayın
Özel konuşmasında, argümanlarını, kendi iddiasını
desteklemek için yanlış bir şekilde, yanlış bir
zeminde kullanıyor. Bahsettiğiniz bir tek para bulunmuştur. O
para da Üsküp, Makedonyadaki Balkan Üniversitesi için olan bir para ve bu
paranın
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Evde ne
işi var?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Doğru, bunda
haklısınız. Evde ne işi var? Hakikaten, aynen öyle.
Ama nihayetinde mahkeme, bu paranın Üsküp
Makedonyadaki üniversite için, Balkan Üniversitesi için
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evde ne işi var, evde?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya, lütfen,
arkadaşım, rica ediyorum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bir
bırakın, sayın grup başkan vekili sözünü tamamlasın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Balkan Üniversitesi için
olduğuna karar veriyor -Türkçe konuşuyorum- o sebeple faiziyle
beraber
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Genel Müdür kendi
bankasına güvenememiş.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Haydar ağabey,
ya bir dinle!
BAŞKAN Siz de oturun lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Arkadaşınıza bir şey söyler misiniz Sayın Özel?
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Üniversitenin
parası olduğuna mahkeme karar veriyor, o sebeple paranın
faiziyle iadesini istiyor. Yani ortada çok net bir karar var. Mahkeme
kararına inanmıyorsunuz, Meclisten çıkana inanmıyorsunuz,
yani sadece sizin kanaatiniz doğrultusunda olunca mı bir kanaat
doğru olacak, hukuk doğru olacak? Biz şahsen hem Meclisin verdiği
karara hem mahkemenin verdiği karara itimat ediyoruz. O sebeple, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O 4 bakanın rüşvet
yemediğine yemin edebilir misiniz vicdanen?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben şahsi
meselelerden bahsetmiyorum, biz burada grubumuz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki, başka sorum yok.
Var mı yemin edebilecek olan?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O 4 bakanın rüşvet
almadığına yemin edecek bir cengâver arıyoruz?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, sayın
grup başkan vekilinin sözünü tamamlamasına izin verelim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sonuç olarak biz burada
hukukla konuşuyoruz, sizin maalesef, kullandığınız
argümanlar konuyla alakasız şeyler. Elmalar ile armutları
getirip aynı yerde tartmaya çalışıyorsunuz. Lütfen
doğru argümanlarla konuşalım.
Teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son bir dakika veriyorum Sayın
Zengin, bitti mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ediyorum.
Ben kurala uymayı seviyorum. Bir işe yaramıyor, görüyorum; kim
daha çok üste çıkmaya çalışırsa zaman kazanıyor; iki,
üç, altı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Neden? Bir dakika dedik, ben
bir dakika konuştum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama ben hukuktan,
kuraldan yanayım yani.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.34
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
B) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Standartları
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRK PATENT
VE MARKA KURUMU (Devam)
1) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
yapılacak konuşmalara sıra gelmişti.
Şimdi ilk söz İstanbul Milletvekili
Dilşat Canbaz Kayaya ait.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA DİLŞAT CANBAZ KAYA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce, kırk gündür tecrit ve hukuksuzluğa
karşı açlık grevinde olan, Hakkâri halkının iradesi,
Milletvekilimiz Leyla Güvenin onurlu ve direngen duruşunu selamlıyorum,
talebinin talebimiz olduğunu bir kez daha tekrar etmek istiyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Bugün 17 Aralık ve 19 Aralık 2000
hapishaneler yıl dönümü, bunu unutmadığımızı
tekrar hatırlatmak istiyorum. 19-26 Aralık 1978 Maraş
katliamını unutmadık. 28 Aralık 2011 Roboski
katliamını unutmadık. Abluka ve sokağa çıkma
yasaklarında katledilen halkımızı ve Silopide sokak
ortasında katledilen Taybet ana şahsında tüm kadınları
ve yitirdiklerimizi tekrar anıyorum ve dünden bugüne katledilen tüm
emekçileri, ezilenleri, mazlumları
unutmadığımızı, unutmayacağımızı
bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Bugün hapishanelerde yaşanan insan hakkı
ihlalleri had safhaya ulaşmıştır. Milletvekilleri,
siyasetçiler, gazeteciler, kadınlar, akademisyenler, öğrenciler,
işçiler hapishanelerdedir. Hapishanelerde hukuk dışı, keyfî
uygulamalar mevcuttur. Bunlara birkaç örnek vermek istiyorum: Çıplak
arama, kitap, gazete, dergi yasakları, keyfî koğuş
aramaları ve sürgünler olağan hâle gelmiştir hapishanelerde.
Bugün Van F Tipi Hapishanesinde havalandırmanın tel örgülerle
kapatıldığı, sabah akşam koğuşlarda keyfî
arama ve darba maruz kalan tutsaklardan 2 tutsak 92nci gününde bugün ölüm
orucunda. Buradan Mecliste ses olmalarını istiyoruz. Buradan Adalet
Bakanlığına talebimizdir: Bir an önce bu sese kulak verilsin ve
hapishanelerdeki artık işkenceye varan bu insanlık
dışı uygulamalara son verilsin.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi
için partim adına söz almış bulunmaktayım.
Geçen perşembe günü Ankarada meydana gelen
kazada yaşamını yitiren yurttaşlarımızın
ailelerine başsağlığı, yaralılara şifa
diliyorum. Seçimlere yönelik hızlandırılmış projelerin
bugün yarattığı tablo halkımızın can ve mal
güvenliği olmaktadır. Bugün Sayıştayın bir raporu
yayınlandı -malum ki Mecliste bütün vekiller bunun haberini
almıştır- Ankaradaki kazanın meydana geldiği tren
yolundaki gibi, birçok demir yolunun sinyalizasyon sisteminin tamamlanmadan
hizmete sokulduğunun altı çizilmiştir. Rapora göre, ihale edilen
2 proje sinyalizasyon gibi can güvenliğini etkileyen imalatlar
tamamlanmadan teslim edildi. Dün Çorlu, bugün Ankara, peki yarın neresi?
diyeceğiz. İktidar bir an önce üzerine düşen sorumluluğu
yerine getirmeli, en güvenli ulaşım olarak adlandırılan demir
yollarındaki bu ihmaller derhâl giderilmelidir.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının
2016 yılı genel bütçesi 4 milyar 375 milyon 275 bin TL olup 2017
yılında bütçe 5 milyar 147 milyon 466 bin TLye yükselmiştir.
2018 yılında ise 5 milyar 793 milyon 391 bin TLlik bütçe
ödeneği ayrılmış olup 2018 Ağustos ayı sonu
itibarıyla 3 milyar 967 milyon 876 bin 158 TLlik kısmı
harcanmıştır. TÜBİTAK, Türkiye Bilimler Akademisi gibi
bilim kurumlarını bünyesinde barındıran Bakanlık
bilimsel araştırma ve geliştirme projelerinde savaş
sanayisini öncelemiş, sosyal bilimler, fizik, kimya, matematik gibi,
toplum yaşamını doğrudan etkileyen birçok çalışma
geri kalmıştır.
Ülkemizde bilimsel faaliyetin geliştirilmesi,
özendirilmesi için ciddi hiçbir çalışma yapmayan AKP iktidarı
aksine bilim insanlarını öteleyen, hedefleyen, hedef gösteren,
bilimsel çalışmalarını engelleyen, akademik ve özgür
düşünceyi baskı altına alan politikalarını
ısrarla savunmaktadır.
OHAL sürecine bir bakalım, 6 binden fazla
akademisyen üniversitelerden ihraç edilmiştir, yüzlerce akademisyen ifade
ve fikir hürriyetlerini kullandıkları için hâlâ
yargılanmaktadırlar. Bu vesileyle, baskılar ve hukuk
dışı uygulamalara boyun eğmeyen, vicdanın, bilimin ve
özgür düşüncenin savunucuları barış akademisyenlerini
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Biraz önce oturduğum yerde bir not aldım,
bir vekil arkadaşımız o kadar güzel işler
yapılmış gibi -AKP iktidarının teknoloji ve bilim
üzerine sunumunu yaparken- anlattı ki, peki, bunların hangisini bilim
insanların yapıyor diye sormak istiyorum. Bugün bu kadar akademisyen,
bugün bu kadar bilim insanı içeride tutsakken, soruşturmalar
açılırken biz kimlerle yapacağız? Evet, Hayallerimizi
gerçekleştireceğiz. demişti, hayallerimizi kimlerle
gerçekleştireceğimizi sormak istiyorum.
AKP iktidarı boyunca bilim, sanat, felsefe
ötelenmiş, bunlarla ilgilenen insanlar hedef gösterilmiş, bu
politikaların sonucu olarak da birçok bilim insanı ülkemizi terk
etmiştir. Almanya merkezli İstihdam Araştırma Enstitüsü
Beyin Göçü Veritabanının Nisan 2018 tarihli verilerine göre Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma örgütüne üye 20 ülke arasında
yaşayan yüksekokul ve üzeri eğitim seviyesine sahip Türkiyeli
göçmenler maalesef otuz yılda 3e katlandı. AKP iktidarı, bilim
düşmanı bu politikalarından bir an önce vazgeçmeli, bilim
insanları ve ifade özgürlüğü üzerinde baskılarına son
vermelidir.
Emperyalist, kapitalist dünya sömürü düzeninin tüm
dünyada emekçilere ve ezilen halklara yönelik uyguladığı
neoliberal politikalar her gün yaşamımızdan daha
fazlasını çalıyor. Emekçilerin cebindeki son kuruşa dahi
göz diken bu barbar sömürgeciler, yoksullardan çaldıkları
yetmiyormuş gibi utanmazca çalışma saatlerinin
artırılmasını, kıdem haklarının
artırılmasını ve patronlara devredilmesini, patronlardan
alınan vergilerin sınırlandırılmasını talep
etmektedirler.
Neoliberal sömürgecilerin ülkemizdeki on altı
yıllık temsilcisi AKP bu sömürü düzeninin
ortaklığını yapmaktadır. On altı yıllık
iktidarları boyunca işçilere, emekçilere, köylülere daha fazla
yoksulluk, daha fazla tasarruf ve daha fazla borçtan başka bir şey
vermeyen patron, sermaye dostu AKP iktidarı her zaman işçiye
karşı patronu, köylüye karşı tefeciyi, mazluma
karşı zalimi korumuştur. Emekçilerin en asgari taleplerini dahi
jandarma copu, polis gazı, yargı sopasıyla bastıran AKP
iktidarı patronlar için ise daha fazla zenginlik
yaratmıştır. Eğitim, sağlık, sosyal politikalar
ve benzeri birçok hakta tasarrufa gitmiştir. İşçilerin
İşsizlik Fonunu bankalara, tefecilere, patronlara peşkeş
çekmiştir. İktidarları boyunca emekçiye daha çok yoksulluktan
başka bir şey vermediler; patron kulüplerinde, birliklerinde,
vakıflarda İşçilerden daha fazla ne çalabiliriz, ne
kazanabiliriz? üzerine tartışma yürüttüler. Bugün patronlara daha
çok refah ve kâr sağlayan AKP iktidarı işçiye ne mi verdi? Hep
birlikte bakalım: On altı yılda 20 binden fazla işçi
iş cinayetlerinde katledildi. TEKEL, PETKİM, TÜRK TELEKOM, Şeker
Fabrikaları özelleştirildi. Kâğıt fabrikaları (SEKA)
kapatıldı. İşsizlik Sigortası Fonu kuruluş
amacı dışında kullanıldı, üç kamu bankasına
fondan 11 milyar TL aktarıldı. İş Kanununda yapılan
değişiklikle işçi kiralama büroları kuruldu; işçiler
modern köleliğe, güvencesiz çalışmalara zorlanıldı.
Sömürü düzenlerini, hırsızlıklarını ve
yalanlarını saklamak için her defasında başvurdukları
millî güvenlik ve devlet bekası argümanlarıyla 15 ayrı
işçi grevi yasaklandı, 15 grev ertelemesinin 7si OHAL döneminde yani
2016-2018 yıllarında gerçekleştirildi. Üçüncü havalimanı
işçilerinin sağlıklı barınma, beslenme ve ödenmeyen
ücretlerinin ödenmesi için yaptıkları eyleme jandarma ve polis
tarafından saldırıldı, AKP iktidarının emrindeki
yargıyla onlarca işçi tutuklandı.
Her gün ülkemizin farklı işçi bölgelerinde
ücretleri, ekonomik ve sosyal hakları gasbedilen, sendikalı
oldukları için işlerinden atılan yüzlerce işçi direnmektedir.
Bugün, Gebzede Flormar işçileri, Bursada Cargill işçileri,
Aydında belediye işçileri, Urfa ve Muğlada TÜVTÜRK
işçileri, Mamakta TOKİ işçileri; İzmir, Antep, Karamanda
Süperpark işçileri; Real, Metro ve Makro Market işçileri hakları
için direnmeye devam ediyorlar. Buradan, direnen işçilerin
direnişlerini selamlıyorum.
On altı yılda AKP iktidarının
işçiler için âdeta bir cehennem yarattığı; Soma, Ermenek,
Şirvan, Şırnak, Afşin, Torunlar, Davutpaşa, Tuzla,
Ostim, Kozlu, Karadon, Esenyurttaki toplu işçi katliamları
hafızalarımızdaki yerini hâlâ koruyor. Katliamların
ardındaysa mutlaka AKPnin palazladığı patronlar
çıkıyor. AKP iktidarı bu bütçeyi hazırlarken işçilerin,
emekçilerin, köylülerin değil, emperyalizmin çok uluslu şirketlerinin
patronlarının, tefecilerinin, bankaların
çıkarlarını gözetmektedir. Yani bu bütçe, halkın bütçesi
değil, kadınların bütçesi değil, işçilerin bütçesi
değil, öğrencinin bütçesi değil; akademinin,
sağlığın, hukukun bütçesi değil; bu bütçe
sarayın, saltanatın bütçesi. Bu bütçeye partim adına
hayır diyoruz ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Canbaz
Kaya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
konuşmacı konuşması boyunca sürgün gibi rehin gibi
tutsak gibi hukukumuzda yeri olmayan, bu Meclisin mehabetine
yakışmayan çok ifade kullandı. Cevap vermek istiyorum izin
verirseniz bununla ilgili.
BAŞKAN Sayın Turan, daha önce de
belirttim; bir grubun konuşmaları tamamlanmadan ilke olarak söz
vermeyeceğim dedim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki Sayın
Başkan, grubun bitiminde o zaman.
BAŞKAN Bu konuda sizden de yardım ve
iş birliği istedim. Konuşmalar tamamlanınca zaten sizlere
söz vereceğim.
Teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
burada şimdi yeni bir usul oluşurken şunu da gözetmek gerekiyor
ama: Şimdi, buradaki hak 60 mı 69 mu arasında geliyor gidiyor ve
siz 60 takdir ediyorsanız eyvallah ama örneğin, bir gruptan 12
konuşmacı üst üste, her birisi bir saldırıda bulunuyor.
Grup başkan vekilinin -bu Bülent Bey olur, yarın ben olurum, öbür gün
Sayın Bülbül olur- hepsine birden iki dakikada cevap vermesi olanaklı
değil.
BAŞKAN Haklısınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani, 69 kapsamının
bu değerlendirmenin dışında tutulması gerekir.
BAŞKAN Haklısınız Sayın
Özel, zaten bugün birleşimi açarken bu hususun altını özellikle
çizdim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bütçeye mahsus Sayın
Başkan.
BAŞKAN 60tan söz taleplerini sonra
karşılayacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anladım.
BAŞKAN Biraz önce belirtilen hususları
eleştiri, itham olarak gördüm ama hakaret veya sataşma olarak
değerlendirmedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Anladım efendim, tamam.
BAŞKAN O nedenle, 69 kapsamına giren
herhangi bir ifade kullanıldığında, böyle olduğunu
takdir ettiğimde elbette söz vereceğim kürsüden ama grup başkan
vekillerinin 60a göre söz taleplerini her bir grubun konuşması
tamamlandıktan sonra karşılayacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eyvallah, tamam Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Şimdi sırada Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücü var.
Buyurun Sayın Sürücü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle Türkiyede demokratik bir çözümün gelişmesi ve tecridin son
bulması için kırk günden beridir bedenini açlık grevine
yatıran Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güveni saygıyla
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Evet değerli arkadaşlar, GAP Bölge
Kalkınma İdaresi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Otuz yılı aşkın bir süredir GAP
projesi tamamlanmadığı ve bu projenin toplumsal boyutuna dair
amaçları gerçekleşmediği için bölge göç vermeye devam etmekte,
çiftçiler tarım alanlarını terk etmektedir. Bunun nedeni,
projenin elektrik enerjisi yüzde 78 oranında bitmişken sulama
projelerinde gerçekleşme oranının yüzde 47yle yarıya
yakın bir düzeyde kalmasıdır. Bölgenin
kalkınmasını sağlayacak olan asıl aşama sulamaya
açılması gereken tarım alanlarıdır.
GAP projesi sadece bölgenin değil, bütün
ülkenin kalkınmasına büyük katkı sağlayacak bir projedir
ancak sakınmamız gereken bir noktayı da göz ardı
etmemeliyiz. Projenin barajlar kısmıyla bölgenin tarihî ve kutsal
alanları, bölge halkının tarihsel hafızası yok
edilmekte, bölgenin ekolojik yapısı ortadan
kaldırılmaktadır. Bu nedenle, projeler yürütülürken bir bütünlük
içinde uygulanmalıdır. Bir taraftan yeni bir yaşam alanı
inşa edilirken diğer taraftan bölgenin tarihsel hafızası ve
ekolojik yapısı yok edilmemelidir.
Evet değerli arkadaşlar, GAP
bitirilmediği, tarımsal desteklemeler yetersiz ve maliyetler yüksek
olduğu için çiftçiler üretimden, hayvancılıkla
uğraşanlar ise hayvancılıktan vazgeçmektedir. Bu nedenle
sebzeyi ve eti pahalı yiyoruz çünkü tarımsal ürünleri ve eti ithal
eden bir duruma düşmüşüz. GDOlu ürünler, hormonlu meyveler ve
boyalı, tatlandırılmış gıdalar yiyoruz.
Evet değerli milletvekilleri, AKPnin on
altı yıllık iktidarında uyguladığı
tarımsal üretim politikası üreticinin ihtiyacı veya toplumsal
ihtiyaçtan ziyade, kendi oluşturduğu yandaş sermayenin
ihtiyacına yöneliktir. Bakın; Ceylânpınar, Viranşehir,
Siverek, Bozova, Hilvan, Suruç, Harran, Akçakale, Halfeti, Birecik ve Urfadaki
bütün çiftçilerimizin yaşadığı sorunlar görmezden
gelinmektedir. Bütün bu sorunlara ve sıkıntılara rağmen
binbir emekle yetiştirilen binlerce ton pamuk şu an ambarlarda
bekletilmektedir çünkü geçen yıl tonu 3 bin TLye satılan pamuk bu
yıl aynı fiyata bile satılamamaktadır. Bu yıl Urfada
yağmurun erken yağmasıyla yağmur alan pamuğun tonu 2
bin TLye dahi alıcı bulamamaktadır. Bu fiyat çiftçinin mazot,
gübre maliyetini dahi karşılamıyor. Çiftçilerimiz, pamuk tarlalarında
çalışan emekçilerimiz pamuk satılamadığı için
emeklerinin karşılığını dahi alamamaktadır.
AKP Hükûmetinin Urfada yaşayan çiftçilerimizin bu sorunlarından
haberi var mı sormak istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, AKPyle birlikte
Türkiye pamuk ithal eden bir ülke noktasına gelmiştir. 2000
yılında 566 bin ton pamuk ithalatı yapılmışken
2017 yılında 914 bin ton pamuk ithal edilmiştir. 2017
yılında pamuk ithalatı için 1,67 milyar dolar ödenmiştir.
Dolayısıyla, Türkiye bugün etini, buğdayını,
gübresini, tohumunu ithal ettiği gibi pamuğu da ithal etmektedir. Söz
konusu ithalat ve yetersiz destekleme politikalarıyla diğer
tarımsal üretim alanlarında olduğu gibi pamuk ekim alanları
da gittikçe daralmaktadır. 2002 yılından 2017 yılına
kadar yüzde 30 pamuk üretim alanlarında daralma olmuştur.
AKP, yapısal sorunları çözmek yerine
ithalat politikalarıyla sorunlara geçici çözüm bulmaktadır. Girdi
maliyetlerindeki artış, mazot, gübre, zirai ilaç ve benzeri
karşısında üretici pamuk üretiminden vazgeçmektedir. Geçen
yıl çiftçinin kullandığı gübre fiyatları bu yıl
iki katına yükselmiştir. Geçen yıl zirai ilaçların
fiyatları bu yıl yüzde 300 artmıştır. Geçen yıl
mazot 4,5 TL iken bu yıl 6 liraya kadar yükselmiştir. Yani bu
şekildeyse çiftçi için pamuk üretimi sürdürülebilir olmaktan
çıkmıştır. Bu nedenle pamuk, mısır,
fıstık ve diğer tarımsal ürünler için verilen destekler
yeterli değildir. Bu koşullardan dolayı pamuk, mısır
ve fıstık ve diğer destekleme primleri, ekonomik kriz, ülke
koşulları göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir.
Çiftçilerimiz bir yandan bu maliyetlerle
boğuşurken diğer yandan satın aldığı suyun
ve elektriğin borcunu ödemek için tüccarlara, bankalara, kooperatiflere ve
tefecilere mahkûm hâle getirilmiştir. Bugün sadece elektrik borcundan
dolayı 66.978 borçlu çiftçi bulunmakta ve bunlardan 2.666 çiftçiyse
icralık durumdadır. AKP iktidarıyla çiftçinin borcu 20 kat
artarak 100 milyar liraya yaklaşmıştır. On beş
yıl önce 5 milyar lira civarındayken 2018 yılındaysa 100
milyar liraya yaklaştığı ifade edilmektedir. Bu nedenle,
çiftçi ürününü henüz tarladayken yarı fiyatına satarak
borçlarının bir kısmını öderken kalan
borçlarını da bankalardan ve tefecilerden aldığı yeni
bir borçla kapatma çabasındadır. Bütün bu uygulamalar göstermektedir
ki AKPnin tarım politikası dar gelirliyi, köylüyü, yoksulu, emekçiyi
önceleyen politik bir yaklaşımın ötesinde tüccarın
kârını, tüccarın ne kadar kazanacağını önceleyen
bir anlayış çerçevesinde gelişmektedir.
Evet, değerli arkadaşlar, yine, bugün,
Suruç Ovasında yaşanan bir soruna değinmeden de
geçemeyeceğim. Suruç Ovasına verilen suyun tahliye kanalları
açılmadığı için binlerce dönüm tarım arazisi,
mısır, pamuk ve benzeri ürünler şu an sular altında
kalmış ve hasadı yapılamamıştır
arkadaşlar. Evet, şu an Suruç yani Pirsus halkı bir
mağduriyeti yaşıyor.
Değerli milletvekili, bir de bölgenin
mayınlı toprakları var. Toplamı 13.600 hektarı bulan
bu bereketli toprakların mayından
arındırılmasıyla, ortaya, topraksız köylüye
dağıtılacak önemli bir büyüklükte bir arazi çıkıyor.
Bölgede resmî olarak yüzde 15in üstüne çıkmış olan tarım
dışı işsizliği azaltmanın yolu tarıma
dönüşte yatıyor. Etkili bir toprak reformu ve mayınların
temizlenmesiyle, kullanılmayan bütün tarım alanlarının
topraksız köylünün kullanımına verilmesi, onların
demokratik kooperatiflerde örgütlenerek üretim, pazarlama alanında etkin
bir örgütlülükle hareket etmelerinin zemini yaratılması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, Urfanın sadece
tarımsal üretimle ilgili sorunları yok; bunun dışında,
eğitim, sağlık ve ulaşımla ilgili de sorunları
var. Siverek ilçesi Ohul/Yumrutepe köyü ve mezralarında bozuk olan köy
yollarında araçlar kullanılmadığından dolayı
öğrenciler eşek sırtında okula gitmektedir. Evet,
arkadaşlar, 21inci yüzyılda Urfa gibi kadim, Urfa gibi medeniyetlere
beşiklik etmiş bir şehirde yaşanan tablo işte budur ve
AKPnin yarattığı tablo budur.
Yol yapmakla övünen AKP Hükûmeti neden Siverekin
Ohul/Yumrutepe, Bejik/Dibezdüzü, Boyuncuk ve Üstüntaş köyünü
görmemektedir. Anlaşılan o ki AKP, halkın ihtiyacına göre
değil, rant hesabını yaparak istediği yere istediği
yolları yapmaktadır çünkü bu köyler çoğunluğu HDPye oy
veren, yüksek oranda oy veren köylerdir.
Yine, Viranşehirde Kadıköye
bağlı Arslanköy, Duzık, Kalmaz, Varlık, Hılhıl,
İşhan, Büyük Altınbaşak ve mezraları, Menekecer, Küçük
Altınbaşak, Suanya, Eyüp Nebi beldemize bağlı
Kılıçlar, Ersin, Canlı, Üzümlü, Haramidere, Tahtalıköy ve
mezralarının yolları şu anki kış
koşullarında kullanılmayacak durumdadır. Acaba mevcut
iktidarın bu köylülerimizin yaşadığı bu sorun ve
sıkıntılardan haberleri var mıdır?
Değerli milletvekilleri, Urfada devlet
hastanelerinin cihaz ve ekipmanları, mevcut sağlık
çalışanlarının kadroları yetersiz olduğu için
hastalar sürekli Gaziantepe veya özel hastanelere yönlendirilmektedir.
Bakınız, 2 milyonun üzerinde nüfusa sahip
Şanlıurfada çocuk sağlığı ve
hastalıkları bölümü yan dallarında ciddi doktor eksikliği
bulunmaktadır. Çocuk gastrolojisinde tek bir doktor görev almaktadır.
Urfa, kadın doğum oranının en
yüksek illerinden olmasına rağmen, sadece 1 kadın doğum
ünitesi bulunmaktadır.
Tarımsal sulamada olduğu gibi birçok köy
de içme suyu sorunu yaşamakta, köylüler kendi imkânlarıyla evlerine
su getirmektedirler ancak devlet, hiçbir hizmet götürmediği bu köylere
yüksek oranda su faturaları düzenlemektedir.
Evet, arkadaşlar, ben konuşmama
başlamadan önce bile Siverekten, Viranşehirden,
konuşacağımı bilen halkımızın da,
vatandaşlarımızın da özellikle talepleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Sürücü.
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) Urfanın temel
sorunlarından biri de elektrik sorunudur. Viranşehir, Siverek,
Karaköprü, Haliliye, Eyyübiye ve Suruçta elektrikler sürekli olarak
kesilmektedir. Vatandaş sürekli kesintilerden muzdaripken, doğru düzgün
enerji ihtiyacı karşılanamazken bir de yüksek elektrik
faturalarıyla mağdur edilmektedir. Siyasi iktidarın Urfa
halkının kangrenleşmiş bu elektrik sorunlarından
haberi var mıdır?
Evet, değerli arkadaşlar, yine,
Urfanın çözülemeyen bütün bu yapısal sorunları toplumsal olarak
ağır sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Gençler işsizlik
ve yürütülen özel politikalar nedeniyle uyuşturucu pençesinde can
vermektedir. AKP iktidarı Kürt coğrafyasında yürüttüğü bu
politikalarla Kürt gençlerini uyuşturucu batağına sürüklemektedir.
Urfa ve ilçelerinde uyuşturucu kullanım yaşı 10lu
yaşlara kadar inmiştir. Geleceğimizin teminatı olan
gençlerimizin zehirlenmesine devlet göz yummakta ve özel politikalarla bu
süreci yönetmektedir. Daha dün Urfadan bir baba, evladının göz göre
bu batağa batmasına isyan etmiştir. Devletin uyuşturucuyla
mücadelede yeteri kadar çalışma yürütmediğini söylemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artık bağlayın
Sayın Sürücü, lütfen.
Buyurun.
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) Oğlunu bu
bataklıktan kurtarması gereken devletin polisleri genci darp
etmiş, baba bu duruma sitemini bu konuda Devlete hakkımızı
helal etmiyoruz. sözleriyle dile getirmiştir. Ülkede yıllardır
devam eden, toplumu derinden sarsan bu savaş ve çatışma sürerken
yeni bir sosyal yıkım olan uyuşturucu
bağımlılığı giderek tehlikeli boyutlara
ulaşmıştır. Birçok kentte gençler arasında
kullanımı artan uyuşturucu bir yandan ölüme sürüklerken
diğer taraftan toplumu da yozlaştırmaktadır. Batıda
AKPnin neoliberal politikalarının bir sonucu olarak ortaya
çıkan uyuşturucu kullanım oranı başta Diyarbakır,
Urfa ve Mardin olmak üzere bölgede yaygınlaşmıştır.
Devlet bu özel politikalarından bir an önce vazgeçmeli ve bu konuda
ivedilikle gereken önlemleri almalıdır.
Evet, değerli arkadaşlar, bu nedenle
diyoruz ki: Biz kadınlar, gençler, köylüler, kentliler, emekçiler olarak
bu bütçeye hayır diyoruz, bu bütçe sarayın bütçesidir.
Teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sürücü.
Şimdi, konuşma sırası
Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıerdedir.
Buyurun Sayın Taşçıer. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on altı dakikadır.
HDP GRUBU ADINA İMAM TAŞÇIER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Açlık grevinin kırkıncı gününde
olan ve Kürt olduğu için cezaevinde tutulan Hakkâri Milletvekili Leyla
Güveni de saygıyla selamlıyorum.
Yine, Kürt siyasetçi olan Sayın Selahattin
Demirtaş ve Kürt sorununun çözümü için uğraş veren Sayın
Figen Yüksekdağın şahsında, kimlik ve siyasi
düşüncelerinden dolayı hapse atılan milletvekillerini ve tüm
tutsakları saygıyla selamlıyorum.
2019 bütçesine hayır diyoruz. Nedeni ise;
eşitlikçi, adaletli, demokratik bir bütçe olmadığına
inanıyoruz. Bu bütçe de tekçi, merkeziyetçi, güvenlikçi bir bütçedir
diyoruz. Bu bütçe de Türkiyede yaşayan halkları ve inançları
göz ardı ederek hazırlanan bir bütçedir diyoruz. Bu bütçede Kürtler
yoktur, bu bütçede Kürt sorununun çözümüne, barışına dair herhangi
bir şey de yoktur. Nüfusu 25 milyon civarında olan Kürtlerin dilini,
kültürünü ve eğitimini geliştirici hiçbir şey bu bütçede
bulunmamaktadır. Maalesef, Kürtler hâlâ ana dilleriyle eğitim
alamıyor, ana dilleriyle konuşamıyor, kendilerini özgürce ifade
edemiyorlar. Onun için, konuşmamın bu bölümünde kendi ana dilim olan
Kürtçeyle kendimi ifade etmeye çalışacağım.
(x) (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, müdahale etsenize. Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi, niye müdahale etmiyorsunuz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, bu nasıl bir
Bir kelimeyse kelime, nedir bu?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ne yapalım
şimdi; Sayın Başkan, ne yapalım?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Niye
görevini yapmıyorsun, niye müdahale etmiyorsun?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
sorumluluğunu yerine getir.
(MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, kendisi
konuşuyor, İç Tüzükte bunu yasaklayan herhangi bir hüküm
olmadığı
Sayın Taşçıer
Sayın
Taşçıer, bir dakika izin verin.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Evet.
BAŞKAN Sayın Taşçıer, devam
edin siz.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Kendi ana dilimle
Genel Kurula seslendim. Ne dedim, duydunuz mu? Ne dediğimi
anladınız mı?
FETİ YILDIZ (İstanbul) Anlamadık!
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Anlamadım, ne
anlayacağım zaten?
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Anlamanız
gerekiyor
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Ne dedin? Küfür
mü ettin? Adam gibi konuş!
İMAM TAŞÇIER (Devamla) 25 milyon Kürt
burada yaşıyorsa, bu ülkede, o dili de anlamanızda yarar var, o
dilin burada ifade edilmesi gerekiyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Böyle söyle!
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Yine, devam
ediyorum.
Bu Mecliste basılan şu kartvizitler,
talebim oldu, diğer tarafı da Kürtçe olsun; bir taraf Türkçe, bir
taraf Kürtçe; kabul edilmedi ama İngilizce basılıyor.
Neden İngilizce basılıyor da Kürtçe
basılmıyor, 25 milyon Kürt yaşıyor bu ülkede, ona dikkat
çekmek için söylüyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yurt
dışında görev yapan arkadaşlar için burada yapanlar
değil.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Değerli
milletvekilleri, dil, bir iletişim aracı olmaktan çok daha fazla
şeyi ifade eder. Her dil, o dili konuşan toplumun tarihinin ve
kültürünün taşıyıcısıdır da ancak her insan için
ana dilinin ayrı bir önemi ve yeri vardır. Kişiliğinin,
kimliğinin, duygusal ve zihinsel gelişiminin ayrılmaz bir
parçası niteliği taşıyan dildir. Ana dil, farklı
dillerin varlığını inkâr eden, onları
dışlayan tek dil, tek millet ideolojisi artık terk edilmelidir.
Özellikle, çok kültürlü, çok kimlikli ve çok etnikli toplum modelini benimseyen
ve hatta bunu bir model çerçevesinde geliştiren bazı ülkelerde,
egemen dilin yanı sıra ikinci dilin de öğretilmesi politika
olarak benimsenmiştir.
Başta İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi olmak üzere, bu alandaki diğer ulusal sözleşmeler ve
şartların hemen hemen tümüne evet demiş Türkiye, doksan
yıldan fazla bir süredir Kürt halkının en temel haklarından
olan ana dilde eğitim hakkını gasbederek resmen bir kültürel
soykırım suçu işlemektedir.
Aynı şekilde, Kürt dilinin
yasaklanması sonucu Kürt müziği yıllarca yasaklı
kalmıştır. Bu durum, beraberinde Kürt edebiyatının
gelişmesini de engellemiştir. Osmanlılar zamanında bile,
Kürtler, diğer halklar gibi kendi ana dilleriyle, o günkü imkânlar
çerçevesinde eğitim ve öğretimlerini almaktaydılar, kültürlerini
geliştirmekteydiler.
Evet, sayın milletvekilleri, tepki gösteren
sayın arkadaşlar; Kültür Bakanlığı 2010
yılında, dört yüz yıl önce Ahmed-i Hani tarafından
yazılmış ölümsüz eser Mem û Zîni basmıştır.
Kürtlerin gasbedilmiş olan ana dilde eğitim hakkı hemen
verilmeli, Kürtçe, temel eğitimden üniversiteye kadar eğitim dili
olmalı ve Türkçenin sahip olduğu tüm haklara ve ayrıcalıklara
sahip olmalı, Kürtçe ikinci resmî dil olmalı.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Çok zeki bu ya!
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Türkiyede
yaşamakta olan 25 milyon civarındaki Kürt halkını yok
saymanın, dilini ve kültürünü yasaklama çabalarının nihai
amacı asimilasyondur. Gelinen noktada 1925 Şark Islahat Planıyla,
1935 tarihli Mecburi İskân Kanunuyla radikal çözüm hükümleri
geliştirilmeye çalışılmış ama bir sonuç
alınamamıştır.
Bugün Birleşmiş Milletler üyesi 200
civarında ülke vardır. Bunlardan 135 tanesinde 1den fazla resmî dil
vardır. Hatta bazı ülkelerde 5-10 ve üstü resmî dil de
bulunmaktadır. Eğitim ve öğretimlerini birden fazla resmî dilde
almaktadırlar. Hiç beğenmediğiniz İsrailde 2 resmî dil
vardır: İbranice ve Arapça. Yine, başta Rusya olmak üzere
Hindistan, Çin, Amerika gibi büyük ülkelerde, Avrupada halk, eğitimini
istediği şekilde ana diliyle almaktadır. Ana dilinde eğitim
almayan çocukların eğitimin bilhassa ilk kademesinde ciddi
öğrenme sorunları ve akademik başarısızlıklar
yaşadıkları bilinmektedir. Bu durumun hem eğitim hakkı
hem de eğitimde fırsat eşitliği açısından ciddi
olumsuzluklar barındırdığı açıktır.
Türkiyede son yıllarda yayın yapan TRT 6,
sonradan ismi TRT 6 yetersiz diye değiştirilen TRT Kurdî yirmi dört
saat Kürtçe yayın yapmaktadır ve radyosu da o şekilde, yirmi
dört saat yayın yapmaktadır. Bu, Kürtler ve Kürtçe adına tabii
ki olumlu bir gelişmedir ama keşke eğitim alanında da böyle
adımlar atılsa idi. Ancak bugün devlet okullarında ve özel
eğitim veren kurumlarda ana dille eğitime müsaade edilmemektedir.
2002 yılında iktidara gelen AKP, ana dil eğitimiyle ilgili
birçok sözü olmasına rağmen Kürtçenin gelişimi ve
eğitimiyle ilgili attığı adımları geri
almış bulunmaktadır. Gelinen noktada kimi belediyelerin desteklediği
Kürtçe eğitim veren ilkokullar kapatılmış, kreş,
anaokulu ve çocuk eğitim ve gelişimi merkezleri ise yine atanan
kayyumlar tarafından Türkçe eğitimle devam etmektedirler.
Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller
Enstitüsünde Kürt dili üzerine çalışmalar yapan genç akademisyenler
görevden alınmış, Kürdoloji bölümü
işlevsizleştirilmiştir; öğrencilerin Kürtçe şarkı
söylemeleri ve folklor çalışmaları
yasaklanmıştır. Böylece Kürtçe, KHKlerin zoruyla kamusal
alandan uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Onlar ondan
alınmadı, FETÖcü diye alındı o akademisyenler. FETÖcüydü
onlar, FETÖcü.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Değerli
milletvekilleri, siyasi iktidarlar ülkenin temel sorunlarına
karşı politik tutumlarını bütçe kanunu teklifleri
içerisinde yansıtırlar. 2019 Yılı Bütçe Kanunu Teklifinde
AKPnin Kürt sorununa yönelik yaklaşımı da ortaya
konmaktadır. Kürt sorunu, bütçe kanunu teklifinde bir başlık
olarak durmasa da AKPnin bir sonraki yıl izleyeceği politik çizgide
Kürt sorununa nasıl yaklaşacağı konusu, bütçe kalemlerinden
büyük çoğunluğunu etkilemektedir.
Bu kapsamda, 2019 Yılı Bütçe Kanunu
Teklifine bakıldığında, Kürt sorununa yönelik
yaklaşımın çözümsüzlüğü esas aldığı, doksan
yıllık devlet geleneğinin devamı olarak Kürt sorununu bir
demokrasi sorunu ve özgürlükler sorunu kapsamında görmediği
gerçeğini işaret etmektedir. Söz konusu
yaklaşımlarıyla Kürt sorununun çözümünden ziyade
çözümsüzlüğü derinleştirerek Türkiyenin demokratikleşmesine ket
vurma amacı taşımakta, otoriterleşme düzeyini de
artırmaktadır. Söz konusu iktidar anlayışına karşın
Kürt sorunu ve demokrasi sorunu hiç kuşkusuz ki reddedilemeyecek
gerçekliğe ve güncelliğe sahiptir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 30 Haziran 2018
tarihinde Kürt sorunu yoktur diyoruz. demek suretiyle tarihin ağır
yükünü sırtında taşıyan Kürt sorununu reddetti. Bu ret
aynı zamanda tarihin de sahiplenmesi anlamına gelmektedir. Aynı
Erdoğan, Başbakan olarak 2005 yılında Diyarbakırda
yaptığı konuşmada Kürt sorunu benim sorunumdur, bu sorunu
çözmek benim boynumun borcudur. demişti. 2002-2015 yılları
arasında defalarca Kürt sorununu çözme konusunda politikalar
geliştirilmiş, ateşten gömlekten tutun da baldıran zehrine
kadar söylemlerle dile getirilmiştir. 2015 yılına kadar, AKP
iktidarına baktığımızda, sadece çözüm sürecindeki
İmralı ve Kandil görüşmeleriyle değil, bir bütün olarak
Kürtlerle ilgili politikasının olduğunu görmekteyiz. Şimdi
ne oldu da bu kadar Kürt karşıtı bir politikaya
dönüşmüştür? Bunu tarih de sorgulayacaktır.
Millî Savunma Bakanlığı bütçesini
artırarak Kürt sorununu çözemeyiz. Sadece silaha fazla para, kaynak
ayırarak işçinin, emekçinin, köylünün daha da
yoksullaşmasına, işsizlik oranının artmasına neden
oluruz.
Yakın tarihe baktığımız
zaman, Kürt sorununun çözümünü baskıcı yöntemlerle ötelemeye
çalışan iktidarların hiç de başarılı
olamadıklarını görüyoruz. 1925 yılında Şark
İstiklal Mahkemelerinde yargılananlar ya idam edilmiş ya da
yerinden yurdundan sürülmüşlerdir. 1935te mecburi iskan kanunlarıyla
yine okuryazar ve Kürt toplumunun önde gelen insanlarının mal
varlığına el konulmuş, yerinden yurdundan edilerek
batı illerine sürgün edilmişlerdir. Başta Dersim olmak üzere
sivil yerleşim yerleri bombalanmış; yaşlı, çocuk,
kadın demeden insanlar katledilmiştir. Hatırlarsınız,
Sayın Erdoğan Başbakanlığı döneminde Dersim
halkından devlet adına da özür dilemiştir. Yine de bu tür
yöntemler ne Kürtleri bitirmiş ne de Kürt sorununu çözmüştür.
Yakın zamana baktığımızda
ise yine Kürtler zapturapt altına alınmaya çalışılmış,
1980de Kenan Evren ordu hiyerarşisi içinde faşist bir darbe
yapmıştır. O darbede de yine binlerce Kürt yerinden yurdundan
sökülmüş, hapishanelere atılmıştır.
Bu da yetmemiş, 1990lı yıllarda DEP
Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın evinden
alınarak, tırnak içinde, faili meçhul bir şekilde
öldürülmüştür. Devam eden bu süre içinde de 17.500e yakın Kürtün
faili meçhul bir şekilde öldürüldüğü iddia edilmektedir. Dönemin
iktidarı olayların bastırılması için orduyu göreve
çağırmış ama yine de olaylar bitmemiş, 4 bin tane köy
boşaltılmış, 4 milyon insan yerinden yurdundan göç etmek
mecburiyetinde bırakılmıştır.
Bu da yetmemiş, Kürt
coğrafyasının büyük bir bölümünde yayla yasakları ilan
edilmiştir. Zaten cumhuriyet tarihi boyunca yatırım
yapılmayan ve tek geçim kaynağı hayvancılık ve
tarım olan bu bölgede, getirilen yasaklarla, milyonlarca baş hayvan
beslenemez, artık hayvancılık yapılamaz duruma
gelinmiştir; insanlar yine tarımdan uzaklaşmıştır.
Bundan sonra, 2002 yılında iktidara gelen
AKP, 1980li ve 1990lı yılları aratmayacak şekilde, yeni
yeni uygulamalara gitmiştir. Kasım 2015te, Diyarbakır Baro
Başkanı, basın açıklaması yaparken, onlarca kamera
açıkken, başına isabet eden bir kurşunla öldürülmüş
ama bugüne kadar failleri yakalanmamıştır. İşlenen
cinayetin faili meçhul bırakılması yeni bir dönemin
başlangıcı olmuştur.
Kürt sorununu çözmek isteyen
politikacıları ve Kürt milletvekillerini tutuklayarak, zindanlara
atarak, sivil, demokratik siyaset yapan on binlerce insanı cezaevine
tıkarak bu sorun çözülemez diyoruz.
Bu kez, köy yakma, yıkma yerine şehirler
yerle bir edildi. Yedi bin yıllık tarihi olan Diyarbakır Suriçi,
çatışmalar bittikten sonra yıkıldı. Hâlen
yıkım devam ediyor. Bölgeye üç yıla yakın bir süredir kimse
giremiyor. Evi yıkılan vatandaşlar evlerinin yerini dahi
bilemiyorlardır.
Yine, 80li, 90lı yıllarda olduğu
gibi, yayla yasakları devam ediyor, büyük bir bölgede sokağa
çıkma yasakları ilan ediliyor, köylülerin kendi hayvanlarına
dahi gitmeleri engelleniyor.
Bugün ise 96 tane belediyeye kayyum
atanmış ve Kürt iradesi de burada yok sayılmaktadır. Kayyum
atamakla 25 milyon Kürtün iradesi gasbedilmiş, Senin seçtiğin
kişinin benim için bir önemi yok. denilmektedir ki kayyumlar 31 Mart
seçimlerinde de aday olarak gösterilmiştir bir kısım yerlerde.
Bu kapsamda, Kürt tarihini, kültürünü, belleğini silmek için
Diyarbakırın Kayapınar ilçesinde Roboski, Cizrede Orhan
Doğan, Kızıltepede Uğur Kaymaz, Ağrıda Ahmedi
Hani Anıtları iktidara gelen kayyumlar tarafından
yıkılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın
Taşçıer.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) -
Konuşmamın başından bu yana değindiğim konular,
son yüzyılda hep tekrar edilen yol ve yöntemlerdir. Bu yöntemlerle Kürt
sorunu gibi Orta Doğu ve dünyaya mal olmuş devasa bir sorun
çözülemez. Bu sorunun çözümünün adı demokrasidir, bu sorunun çözümü
yüzyıllardır iç içe yaşamış Kürt ve Türk
halklarının temsilcilerinin masaya oturmasıyla olur, bu sorunun
çözüm yeri bu Meclistir arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Taşçıer.
Şimdi söz sırası, Adana Milletvekili
Tulay Hatımoğulları Oruçtadır.
Buyurun Sayın Hatımoğulları
Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakikadır.
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu
üzülerek ifade etmeliyim ki: Her bakanlık gibi, bu
Bakanlığımız da bilimsel çalışmalardan gittikçe
uzaklaşan bir Bakanlık; uhdesindeki çalışmalar
itibarıyla ifade ediyorum.
Sürem kısıtlı diye doğrudan
örneklerle başlamak istiyorum. Mesela TÜBİTAK. Evet, TÜBİTAK,
geçmiş dönemde de muhteşem çalışmalar yapmıyordu,
şüphesiz ki eksiği vardı fakat şimdi, yönetimde
yapılmış olan değişikliklere
baktığımızda artık kendilerine yapılan
başvuruları bilimsel kriterlerle değerlendirmek yerine,
ideolojik kriterlerle ve nereden geldiğine bakarak imza
attıkları ve kabul ettikleri için ne yazık ki birçok proje
şu an durmuş durumda. Mesela bunlara bir örnek, atık
yengeç ve karides kabuklarından iyileştirmeyi
hızlandıran lifler yapmak istemiş bazı gençler, nanolif
yapmayı önermiş gençler fakat bu, TÜBİTAK tarafından
reddedildi. Aynı proje, 54 ülke, 2.450 proje içerisinde dünyada 1inci
seçilmiş ama bu projeyi TÜBİTAK reddetmiş.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
uhdesindeki çalışmaların tamamının şüphesiz ki
bilime dayalı bir çalışma olması dolayısıyla
güçlü bir altyapıya sahip olmalı. Bunun için de eğitimin güçlü
bir altyapıya sahip olması lazım fakat Yükseköğretime
ayrılan pay, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarını
sırasıyla ifade edecek olursak yüzde 4,14; yüzde 3,97; yüzde 3,64;
yüzde 3,44 gibi rakamlar.
Değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanı, Dokuz Eylül Üniversitesinin
açılışında yaptığı bir
konuşmasında şunu ifade etmişti: Türkiye'nin, nasıl
oluyor da dünyanın 500 üniversitesi arasında esamesi okunmuyor? Bu
sorunun yanıtı çok açıktır. Bu eğitim sistemini
uzaylılar değiştirmedi, siz değiştirdiniz. O yüzden,
dünyada Türkiyedeki üniversitelerin esamesi tabii ki okunmaz. Fizik, kimya,
biyolojide müfredatı siz değiştirdiniz. Eğitimi dinselleştiren,
gericileştiren, cinsiyetçileştiren biz değiliz, sizsiniz; o
yüzden bunun nedeni sizsiniz.
Değerli arkadaşlar, Konya Ovası
Projesi ve Karadeniz Bölgesi Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı için de birkaç şey ifade etmek isterim.
Türkiye'nin buğday ambarı, siz de
biliyorsunuz ki Konya Ovasıdır. Konya Ovası Projesi şu an
yaklaşık 8 ili içine almış bir projedir. Fakat burada çok
önemli bir meselemiz var: Çok ciddi susuzluk yaşanmaktadır ve
özellikle üzerinde durulması gereken olaylardan biri Konya
Karapınarda oluşan obruklardır.
Değerli arkadaşlar, Konya Jeoloji
Mühendisleri Odası Başkanı Fetullah Arık bazı rakamlar
vermiş: 2017 yılında 300, 2018 yılında 9, 2019da 11
obruk oluşmuş durumda ve bunlar insan yaşamını da
tehdit etmektedir. Dolayısıyla burada bazı önlemler mutlaka
alınmalıdır.
Toprak koruma ve arazi kullanımı mutlaka
planlanmalı, GDOlu tohumlara mahkûm edilen tarım ürünleri yerine,
tarım politikaları yerine yerli üretim teşvik edilmeli,
toprağın sürdürülebilir yönetimi ve toprak koruma, erozyonla mücadele
gibi tedbirler mutlaka alınmalıdır.
Elbette Doğu Karadeniz Projesi üzerine de
konuşacak olursak ilk ifade edeceğimiz şey, Türkiye kamuoyunun
yakından takip ettiği Yeşil Yoldur. Doğanın hiçbir
hakkı gözetilmeksizin sadece sermayedarların hakları,
şirketlerin hakları gözetilerek Yeşil Yol açılmak
istenmektedir. Burada amaç birçok HES projesini, taş ocağı
projesini birbirine bağlamak ve bu bağlamda yapılan
çalışmalara çeşitli itirazlar gelişti. Sadece bir tanesini
ifade etmek istiyorum. TEMAnın açmış olduğu davada bahsi
geçen durum şöyle özetlenmiştir, mahkeme tarafında bir belge
olması hasebiyle önemlidir: 1/100.000lik üst ölçekli çevre düzeni
planı bütünlüklü olmaması nedeniyle reddedilmiştir. Burada
yaşanacak olan sakıncalar, seller, taşkınlar hiçbir
şekilde hesaplanmıyor. Çay üreticisi olan, fındık
üreticisi olan bölgemizde acaba bu tarım arazileri zarar görür mü? gibi
hiçbir hesaplama yapılmıyor ve dağlık Doğu Karadeniz
Bölgesinde yaşayan Hemşinli dostlarımız,
vatandaşlarımız ne yazık ki yine yapılan bu
çalışmalarda kendi topraklarından olmayla karşı
karşıya kalmış durumda.
Evet, kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli
imkânları yok etmektedir. Bugün, bu bölgelerde yaşanan ne yazık
ki budur. Konya Ovası, Çukurova, Karadeniz bu ülkenin bereketli
topraklarıdır. Bu bereketli toprakların kıymetini
bilmeliyiz ve ona göre buradan politikalar üretmeliyiz.
Yeşil Yol olmasın. diye direnen
köylülerden Havva Ana ne güzel söylemiş, Kimdir devlet? Devlet bizim
sayemizde devlettir. Ben halkım. demişti.
Halkların talebine kulak verin, sermaye ve rant
çetelerine değil.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Hatımoğulları Oruç.
Şimdi söz sırası, Şanlıurfa
Milletvekili Nusrettin Maçindedir.
Buyurun Sayın Maçin. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakikadır.
HDP GRUBU ADINA NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilim ve teknolojinin zirvede olduğu bir çağdayız. Kapitalizm
hiçbir toplumun ulaşamadığı düzeyde teknoloji
geliştirdi; sanayiden ticarete, tarımdan hizmete, eğitimden
ulaşıma, iletişime varana kadar her alanda geliştirdi,
geliştiriyor. Ancak aynı kapitalizm teknolojiyi genel olarak
insanlığın değil bir avuç egemen sınıfın
hizmetinde kullandı, kullanıyor. Teknoloji halka, işçiye,
emekçiye, ancak burjuvaziye sömürü ve kâr alanı açmasıyla orantılı
olarak yansıtılıyor.
AKP yetkilileri on altı yılda ülkeye nasıl
çağ atlattıklarını, nasıl büyük gelişme
gösterdiklerini sıkça anlatırlar ama veriler Türkiye'nin 2016
yılından bu yana beyin göçünün, sayısal anlamda, tarihte benzeri
görülmemiş bir noktaya ulaştığını göstermektedir.
Bir ülkenin sanayi, bilim ve teknoloji bütçesi o ülkenin tek kişilik
Cumhurbaşkanlığı bütçesinden daha düşükse o ülkede
bilim ve teknoloji ilerleyebilir mi?
Türkiye en fazla beyin göçü veren 34 ülke içinde
24üncü sırada. Türkiye, iyi eğitim alan her 100 kişiden 59unu
kaybetmektedir. Ülkede üniversitede okuyan gençlerin yüzde 73ü yurt
dışında çalışmak ve yaşamak istiyor. Türkiye
İstatistik Kurumunun yayımladığı Uluslararası Göç
İstatistikleri Raporuna göre 2017de Türkiyeden göç eden kişi
sayısı bir önceki yıla kıyasla yüzde 42,5 artış göstererek
253.640 oldu. Bu durumu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası iki
yıl yürürlükte kalan OHAL sürecinde on binlerce kişinin kanun
hükmünde kararnamelerle işini kaybetmesinin doğurduğu
sonuçlardan biri olarak değerlendiriyoruz. 1 Eylül 2016dan itibaren
olağanüstü hâl kapsamında ilan edilen 12 kanun hükmünde kararnameyle
yükseköğretim kurumlarındaki görevlerinden ihraç edilen
akademisyenlerin 455i profesör, 472si doçent, 658i yardımcı
doçent, 420si araştırma görevlisi, 243ü öğretim görevlisi,
28i uzman ve 70i okutmandır. Yine, 10 Nisan 2018 tarihli Cumhuriyet
gazetesinin haberinde Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü 79 bin öğrenci
yazmaktadır. Yine, Türkiyedeki 250 üniversiteden ilk 500 arasına
giren tek bir üniversite yoktur.
Bütün bu yaşananlara bir anlamda hem yol açan
hem de bunları kapsayan en önemli nedenlerden biri ülkenin Kürt sorununu
çözememesi, demokrasinin rayından çıkmasıdır. Ülkede
hukukun evrensel normlarından uzaklaşılması, düşünce
ve ifade özgürlüğünün sınırlanması, medya özgürlüğünün
ortadan kaldırılması, yaşam tarzına müdahale
tehlikesinin varlığı son yıllarda artan beyin göçünün temel
nedenleridir.
Dün, İçişleri Bakanı bu kürsüde
tarihî bir itirafta bulundu Kürdistan bölgesel yönetiminin yapmış
olduğu 25 Eylül 2017 referandumunu, Türkiye'nin öncülüğünde İran
ve Irakla birlikte boşa çıkardık. dedi. Doğru söylüyor
ama eksik söylüyor. Küresel güçlerin de bu duruma göz yumduğunu hepimiz
biliyoruz. Daha önce, bölgesel yönetimle diplomatik, ticari ve istihbarat
anlamında ilişkilerinin ne kadar yakın olduğunu biliyoruz.
Yıllık ticaret hacminin 50 bin doların üzerinde olduğu
kamuoyunca bilinmektedir. Ancak ne zamanki Kürtler kendi gelecekleriyle ilgili
tarihî bir karar ve siyasi irade beyanında bulunduğu zaman, AKP
iktidarı hem Kürt bölgesel yönetimine yönelik hem de Rojavaya yönelik
irade kırıcı her türlü saldırıyı mübah
görmektedir.
Son yılarda Orta Doğuda küresel güçlerin
de içinde bulunduğu bir savaş durumu var ve daha uzun bir süre bu
durumun süreceği aşikârdır. Dün, nasıl ki bölgesel
yönetimden Türkiyeye yönelik tek saldırının
olmadığını hepimiz biliyorsak Rojavadan da Türkiyeye bir
saldırı olmayacağını biliyoruz. Bırakın
Kürtler, Suriye rejimiyle otonom mu, federasyon mu kuracaklarına Suriye
halklarıyla karar versinler.
Bizim, AKPye çağrımız: Türkiye,
dış politikasını Kürt karşıtlığı
üzerinden sürdürmekten vazgeçsin. Kürtlerin kolektif haklarından
bahsedildiği zaman bölünme algısını ve kaygısını
yaratmayın. Türkiyede 20 ila 30 milyon arasında Kürt nüfusun
olduğu bilinmektedir yani nüfusun dörtte 1i
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Maçin,
tamamlayın.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla)
ancak Kürtçe
hâlâ resmî dil olarak kabul edilmemektedir. Korkmayın, size bir örnek
vereyim. İspanyada 4, İsviçrede 4, yanı
başımızdaki Kürt bölgesel yönetiminde Kürtçe, Arapça, Türkmence,
Süryanice, Asurice olmak üzere 5 resmî dil kabul edilmiştir, hiçbiri
bölünmemiştir, uyum ve barış içinde yaşamaktadır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa
Varank konunun önemine işaret ederek Yıllardır
yetişmiş insan kaynaklarımızı âdeta bir beyin göçüyle
maalesef kaybediyoruz. diyor. Bilim, teknolojiyi geliştirmenin yolu
özgürlüklerden, demokrasiden ve insan haklarının evrensel
değerlerini korumak ve geliştirmekten geçer.
Değerli milletvekilleri, 21inci yüzyıl
biz istesek de istemesek de Orta Doğuda Kürtlerin yüzyılı
olacaktır, Kürtler de bütün halklar gibi kendi kolektif
haklarını kullanacaktır.
İkinci bir çağrım şudur:
Teknolojinin ve sanayinin bu kadar geliştiği bir dönemde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Maçin, lütfen.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) Evet,
bağlıyorum.
Dünyada çalışan kesim, işçi ve
emekçiler normalde günlük beş ve altı saat çalışması
gerekirken tam tersi, yüz elli yılın gerisine giderek on on iki saat
çalıştırılmaktadır.
Benim çağrım, demokratik bir ülkede yol
almanın yolu Kürt sorununun çözümüdür, demokrasidir,
barıştır ve insan haklarıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Maçin.
Şimdi söz sırası, Şanlıurfa
Milletvekili Nimetullah Erdoğmuştadır.
Buyurun Sayın Erdoğmuş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz altı dakikadır.
HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ
(Şanlıurfa) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Genel Kurulu saygı ve hürmetle
selamlıyorum.
Millî güvenlik bütçesi, ülkenin, Türkiyenin en
güçlü kurumunun bütçesi. En güçlü kurum diyoruz çünkü gücü temsil eden hem
silah hem de insan gücü olarak şu anda en önde olan bir kurum. Bir
diğer yönüyle sadece güçlü olma özelliği yok. Bir diğer
özelliği de belki de en zor, gerçekten de en
sıkıntılı, sorumlu bir kurum olarak biliyoruz. Neden? Çünkü
yeryüzünde insanın insanla en sevimsiz
karşılaşmasıdır çatışma, savaş ve ölüm
ve bu kurum da sanat ve meslek itibarıyla ölme ve öldürme sanatına
mahkûm bir kurumdur.
Bir diğer özelliği de Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, her ne kadar sureta, zahiren çok mesafeli görünse de
aslında toplumsal yönü çok çok derin ve çok çok kapsamlıdır.
Neden? Çünkü yüz binlerin, yüz binlerce askerin, silah altına
alınanların devridaim yapıldığını ve ülke
genelinin hepsinin âdeta o kurumun direkt veya dolaylı olarak kendisiyle
hemhâl olduğunu biliyoruz. Anneler evlatlarıyla, evlatları
yüzünden de bu kurumla hemhâldirler.
O zaman ben şu anda Sayın Bakana, buradan,
S-400lerden çok daha etkili ve masrafsız, Sadi Şirazînin,
Hafızı Şirazînin söylediği bir sözü paylaşmak
istiyorum. S-400ler çok pahalı, ben masrafsız bir şey
söyleyeceğim. Diyor ki Hafızı Şirazî: İki
cihanın saadeti 2 harften ibarettir: Dostlarına karşı
mürüvvetkârane muaşeret, düşmanına karşı da sulhkârane
muameledir. Bugün her birimizin gerçek anlamda, özü itibarıyla ihtiyaç
duyduğu bu iki harfin aslında güvencesi olabilir bu kurum. Evet, bu
kurum belirleyicidir ve cumhuriyet tarihinde de birçok yönüyle kendi
etkinliğini ve belirlemesini göstermiştir, hatta birtakım
darbelerle de bu kurumun belirlemesi bilinmektedir.
Sayın Bakan, bir hadisişerifle sizlerden
bir talepte bulunmak istiyorum. Hazreti Peygamber buyurur ki: Cenazelerinizi
bir an önce, alelacele defnediniz. Bu, bir ilkedir ve burada cenazelerle
ilgili inanç, kimlik vesaire hiçbir tanımlama da yoktur.
Bakınız, şu anda ülkemizde çatışmalardan dolayı,
çatışmalar neticesinde hâlen cenazesini alamayan, defnedemeyen ve
bekleyen aileler var, alanlar da âdeta birtakım işkencelere maruz
kalmaktadırlar. Eğer cenaze köye götürülüyorsa cami kapatılmakta,
cami görevlisi zorunlu olarak izne gönderilmekte, hatta taziye evinin
anahtarı da oradaki resmî görevliler tarafından muhtardan talep
edilmekte; bu şekilde bir uygulamayla karşı
karşıyayız.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ne olacak?
Başınıza taş mı yapacağız?
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) -
Eğer düşman dahi olsa, ki bir askerin özelliği de budur, kendi
düşmanıyla çatışırken, çarpışırken o
ölünceye kadardır, öldükten sonra, tarihte birçok örnekleri var, kendi
eliyle düşmanını defneden nice savaşlar ve nice
çatışmalara şahit olunmuştur.
Son olarak Hazreti Peygamberden, Bedir
Savaşından bir örnekle sözlerimi tamamlamak istiyorum. Bedir
Savaşında her iki taraftan
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Askerimiz
ırkçı değildir.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Dinle yahu,
dinle, bağırma oradan!
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Konuşma!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Dinle!
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Sana mı
soracağım? Otur oturduğun yerde!
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Lütfen...
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
lütfen
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
kim
olursa olsun
BAŞKAN Siz sözlerinizi tamamlayın
Değerli Milletvekili.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Tamamlıyorum.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Yarım saattir
teröristi savunuyor.
BAŞKAN Lütfen Sayın Altınok.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) Bedir
Savaşında Hazreti Peygamber hem kendi şehitlerini hem de
düşmandan yaşamını yitirenleri defnetmesi için bizzat kendi
arkadaşlarına talimat vermiştir diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Erdoğmuş.
ZAFER IŞIK (Bursa) Savaş yok, sadece
terörle mücadele var, terörle mücadele var.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Erdoğmuş.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
son söz Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoya aittir.
Buyurun Sayın Özsoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on altı dakikadır.
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY
(Diyarbakır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Ben de
Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği
Başkanlığı ve Türk Akreditasyon Kurumunun bütçesi üzerinde
partim adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlarken bu tecrit meselesinin
ortadan kaldırılması için, kırkıncı gününde
açlık grevinde olan Leyla Güven arkadaşımızı buradan
selamlıyorum. Bu tecrit meselesi, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit
meselesi, arkadaşlar, gereksiz toplumsal, siyasal gerilimlere yol açmakta,
aynı zamanda hukuken de tam bir rezalet durumudur. Bunun da
altını bir daha çizmek istiyorum.
Kıymetli arkadaşlar, Türkiye, içeride
ciddi ekonomik ve siyasi bir istikrarsızlıkla
uğraşırken dış politika ve diplomasi
açısından da benzer bir durum söz konusudur. Daha önce hem Komisyonda
hem Mecliste değişik vesilelerle ifade ettik, ben dış
politikaya dair HDPnin kimi görüşlerini sunup meseleyi en sonunda dün
burada bayağı bir esip gürleyen Süleyman Soylunun bir
konuşmasıyla konuşmamı bağlamaya
çalışacağım.
Kıymetli arkadaşlar, Türkiyenin Amerikayla,
Rusyayla ve Avrupayla ilişkileri son derece belirleyici, dünyanın
süper gücü olan kesimler bunlar. Biliyorsunuz yani biraz bu işin magazin
boyutu oldu Rıza Zarrab meselesi, ama Halkbank davası, Fetullah
Gülenin iadesi meselesi, Rahip Brunson meselesi, S-400ler, bunlar önemli
meseleler olarak Türk-Amerika ilişkilerini bayağı zorladı.
Ama takdir ederseniz ki asıl mesele Amerikanın Suriyedeki
politikalarıyla Türkiyenin bölgesel ve Suriye politikalarında taban
tabana bir zıtlaşmanın olması, birçok noktada, özellikle de
Kürt meselesinde ve önümüzdeki dönemde de bu gerilimli durum bir şekilde
devam edeceğe benziyor.
Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerde birkaç
başlık var biliyorsunuz. Katılım müzakereleri zaten
donmuş durumda hatta kimi kalemlerde bütçe kesintileri oldu biliyorsunuz
Avrupa Birliğinden bu katılım öncesi paylar üzerinden.
Gümrük birliği konusunda herhangi bir ilerleme
yok, her ne kadar karşılıklı taraflar irade beyan etse de
gümrük birliği birtakım kriterlere bağlanmış durumda
demokrasi, insan hakları gibi. Orada çok bir ilerleme yok.
Vize serbestiyeti, hatırlıyorum 7
Hazirandan önce Ahmet Davutoğlunun
Tabii siyasetten gitti kendisi, bence
hiç de hak etmediği büyük bir bedel ödeyerek. Türkiyeye vize serbestiyeti
o zaman sunmuşlardı, en büyük vaatlerden bir tanesiydi. Şu an
vize serbestiyetinin önünde yani o konu hakkında en ufak bir ilerleme söz
konusu değil. Zaten altı tane kriter kalmıştı.
Bunlardan bir tanesi çok önemli, terör tanımının Avrupa
standartlarında yeniden tanımlanması. Ki, bu konuda da öyle çok
adım atılacak gibi görünmüyor.
Türkiyenin Avrupa Birliğiyle olan
ilişkileri çok temel olarak mülteci sorununa
sıkışmış durumda. Tabii, Sayın Bakan Mevlüt Bey
ve diğer 3 bakanla -İçişleri, Hazine ve Maliye Bakanı,
Adalet Bakanı- birlikte, sanırım yakın dönemde 5incisi
yapıldı bu Reform Eylem Grubu Toplantısı Avrupa
Birliğiyle ilişkileri yeniden canlandırmak üzere. Doğrusu,
birincisi, ilk toplantı biraz heyecan uyandırmıştı
Acaba Türkiyede yeniden bir demokratik reform iradesi ortaya çıkabilir
mi? diye ama, ilk toplantıdan sonra Avrupalılarda da o konuda zerre
kadar bir umut söz konusu değil.
Avrupa Konseyiyle olan ilişkiler: Biliyorsunuz,
2017nin Nisanında izleme sürecine alınmıştı Türkiye,
insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda birçok ihlal
olduğunu raporlamıştı. O günden bugüne kadar da bu konuda,
yani, demokrasi, insan hakları konusunda herhangi bir ilerleme
olmadığı gibi, olağanüstü hâl kalkmış olmakla
birlikte, fiiliyatta bir olağanüstü hâl devam etmektedir ve Türkiye ile
Avrupa Konseyi arasındaki ilişkiler de öyle görünüyor ki, önümüzdeki
dönem gerilimli olmaya devam edecek.
Kıymetli arkadaşlar, Rusyayla olan
ilişkiler ise, Batıyla, Avrupa ve Amerikayla yaşanan bu
gerilimler üzerinden, böyle, başta bir taktiksel hamle olarak
açığa çıktı. Tabii, önümüzdeki dönemde bu daha büyük bir
stratejik duruma dönüşür mü dönüşmez mi bilmiyoruz ama Rusyayla
yakınlaşma meselesine de baktığınız zaman, temelinde
Orta Doğudaki gelişmeler genel olarak, özelde Suriye ve Rojawa
meselesinde belki Rusların -Amerikayı istediğimiz noktaya
çekemedik ama- Rusyanın desteğiyle, Afrin işgalinde olduğu
gibi acaba bir pozisyon yakalayabilir miyiz gibi bir politika güdülüyor.
Şimdi, arkadaşlar, Rusyayla ilişkilerin
yoğunlaştığı alanlardan bir tanesi Astana Süreciydi.
Astana Sürecinin çok fazla, tabii, reklamı yapıldı, Türkiye
büyük ülke, oyun kurucu ülke. falan ama bizim yorumlamamız şöyledir:
Astana Süreci, Suriyede Esad karşıtı olan muhalefetin zaman
içerisinde tasfiye edilmesi projesiydi ve bu çerçevede Türkiyeye de bir rol
verildi. Daha önce, biliyorsunuz, Gutadan, Deradan, farklı yerlerden
Esad karşıtı gruplar zaman içerisinde tasfiye edildi, en son
İdlibe gelindi. İdlibe gelindi, Türkiye ile Rusya arasında o
dönem bir makas açıldı, biliyorsunuz, operasyon başladı
başlayacak, o zaman, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa bu
İdlib operasyonunun önüne bir hat çektiler. Birkaç sebebi var: Birincisi,
ben en önemli sebep olarak bunu da görmüyorum işin doğrusu ama yeni
bir mülteci akını Avrupayı zorda bırakabilir. Merkelin
İstanbuldaki zirveye katılması yoğunlukla bununla ilgili.
İkincisi, işin doğrusu, belki de daha
önemlisi olan bu: Esada ve Rusyaya Cenevre öncesinde Amerika ve Fransa mutlak
bir zafer hediye etmek istemedi, sınırı çizdiler.
Üçüncüsü, aynen bu kelimelerle de ifade ediyor
Amerikalılar: Bu savaşı bitirecek olan Rusya, Esad ve İran
değil, biziz. Yani, bir anlamda Biz başlattık, biz
bitireceğiz. diyorlar. Orada da şu an bir pata durumu söz konusu.
Şimdi, kıymetli arkadaşlar, Mevlüt
Bey, Sayın Bakan -kendisi de buradayken bir soru olarak da yöneltmek
istiyorum- sanırım Dohada yaptığı bir konuşmada
Esadla, tabii, demokratik seçimler ve seçilmesi durumunda çalışmayı
değerlendirebiliriz. gibi
En azından basına bu şekilde
yansıdı. Eğer bu doğruysa, arkadaşlar, Esadın
demokratik bir şekilde seçilmesi bu söylemin meşrulaştırma
aracıdır; yani Biz, Esadla çalışmayı değerlendirebiliriz.
diyor Sayın Bakan. 500 bin insanın katili denilen Esadla biz
yeniden çalışmayı değerlendirebiliriz! Nedir bu durum?
Açıkça söyleyelim, ismini koyalım. Daha önce, malum, Türkiyenin iki
başlı bir politikası vardı: Esad gidecek ve Türkiyenin
daha yakından çalışabileceği başka bir rejim tesis
edilecekti. Fakat bu, Esadın gitme meselesi sarpa sarınca Türkiye,
Suriyedeki önceliklerini teke indirgedi: Esad kalacak, gerekirse Esadla da
çalışacağız ama Esad karşıtı olarak
desteklediğimiz bütün güçleri biz tekrardan toparlayıp, bu defa,
Suriyede Kürtlerin kazanımlarının önüne geçmek için yeniden
konumlandıracağız. Hikâye bu; bunu Afrinde gördük, bunu
başka alanlarda görüyoruz. Şimdi de Kobani ve Cezire bölgelerinin
arasına girerek, belki orayı da böyle biraz açarak -o kantonlar
birleşmişti- o mesafeyi açarak ne yapmaya çalışıyorlar?
Bilinsin diye söylüyorum, 1960larda baba Esadın yaptığı
Arap Kemeri politikası; Arap nüfusu Kürt nüfusunun içerisine
yerleştirerek o bölgeleri, o coğrafik sürekliliği
dağıtma. Maşallah Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti
altmış yıl sonra baba Esadın Arap Kemeri
politikasının şu an sürdürücüsü ve yürütücüsü. Bir yere not
edelim sadece.
Afrinde ne oldu? 200 bin civarında insan, ona
yakın, ondan fazla -rakamlar değişiyor ama- yüz binlerce insan
yerlerinden edildi. Onların boşalttığı yerlere
başka insanlar geldiler, yerleşmeye çalışıyorlar, bir
nüfus mühendislik politikası var. Talan, mal talanı artık
magazinel duruma düştü. En son mesele zeytin
hırsızlığına kadar vardı ki Tarım
Bakanı çıktı Biz o zeytinleri getiriyoruz. diye,
kayıtsız kuyutsuz bir şekilde, sanki ganimetmiş gibi
Buraya kadar düştü.
Kıymetli arkadaşlar, toparlamaya
çalışıyorum. Temel argümanımız şudur
kıymetli arkadaşlar: Yeni bir Orta Doğu var, kuruluyor, çok
çetrefilli, çok zor. Irakta şu ana kadar 1 milyon insan ölmüş,
Suriyede 400-500 bin insan ölmüş, birçoğu Müslüman. Libya
paramparça, Mısırdaki durumu gördünüz, bir darbeyle durumu ters
çevirmeye çalıştılar ama istikrarsızlık her tarafta.
Körfez ülkeleri darmadağın, Yemende, Bahreynde yani bütün Orta
Doğu coğrafyası baştan sona kan revan içerisinde. Tabii,
böylesi bir durumda bütün aktörler yeni bir şekilde pozisyon alabilmek
için zorlanıyorlar. Türkiye'nin bizim gördüğümüz dış
politikasının temelinde, Orta Doğudaki bu durumda yeniden
pozisyon almak için en önemli meselesi, beka sorunu olarak gördüğü
şey Suriyedeki Kürtlerin bir otonom veyahut da federal bir bölgeye
kavuşması, bunun Kürt meselesini bambaşka bir mecraya
taşıması.
Kıymetli arkadaşlar, Orta Doğuda
yaşadığımız kriz basitçe Sünnilerin Şiileri
öldürdüğü, Kürtlerin Türkleri öldürdüğü, Türklerin Kürtleri
öldürdüğü veyahut da İsrailin Filistinlileri öldürdüğü
Böyle
basit bir şey değil. Gerçekçi olalım, 20inci yüzyılın
bütün ideolojileri çökmüş durumda. Bunun içerisine siyasal
İslamcılığı da dâhil ederek söylüyorum,
modernleşme projeleri, sömürgeci modernleşme veyahut da tepeden
aşağı işte, Baasın yapmaya
çalıştığı ya da Kemalizmin yapmaya
çalıştığı bütün projeler şu an Orta Doğuda
çökmüş durumda. Yani demek istediğim arkadaşlar, Orta
Doğunun bu çeşitli halklarının, kültürlerinin, dillerinin
bir arada yaşayabileceği bir siyasal ve toplumsal model ortada yok,
hiç kimse bunu üretemiyor. Bunu sonunda getirip dış politika
açısından yapılabilecek şeylere bağlayacağım.
Şimdi Suriyede sanki -çok özür diliyorum bu ifadeyi
kullandığım için- bir parça leş var, 500 bin insan
ölmüş, herkes bir tarafından tutmuş, bir tarafından parça
koparmaya çalışıyor. Suud bunun içinde, İran bunun içinde,
İsrail bunun içinde -Amerikayı, Rusyayı zaten geçiyorum, bölge
ülkelerini diyorum- Türkiye bunun içinde, herkesin tırnak içinde- ulusal
çıkarları üzerinden birtakım ajandaları söz konusu ama
Suriyede şu ana kadar sayısını bilmediğimiz on
milyonlara varan insan göç etmiş, darmadağın olmuş,
yıkılmadık yuva kalmamış, gittikleri ülkelerde de
Türkiye dâhil birçok zaman bir sürü ırkçılığa maruz
kalmış insanlar var bir taraftan. Diğer taraftan, artık
ölülerini bile sayamıyoruz, böyle bir durumdayız ve Türkiye'nin bu
konudaki sicili bozuktur Sayın Bakan. Türkiye bu konuda iyi bir sınav
verememiştir. Eğer bu kadar kan revan içerisinde kalmışsa
bu bölge, bu bölgenin bölgesel bir gücü olarak çok daha yapıcı
şeyler yapabilirdi. Birazdan onunla bağlayacağım, ne
yapabileceğine dair.
Kıymetli arkadaşlar, Süleyman Bey dün
buradaydı, esip gürlüyordu yine. Burada olmadığı için
sataşmayacağım, öyle bir şey demeyeceğim. Ben bu
Mecliste en son referans vereceğim insan herhâlde Süleyman Soylu olurdu
gibi düşündüm ama kendisini referans vereceğim. Vaktizamanında
çok haklı, çok güzel bir konuşma yapmış ama bunu 2012
yılında yapmış. Türkiye'nin temel meselelerini
tartışınca şöyle demiş: Türkiye'nin meseleleri
içerisinde en önemlisi Kürt sorunudur. Bunu Süleyman Soylu söylüyor ha. Kürt
sorunu çözülmeden yeni anayasa yapmak mümkün değildir çünkü
vatandaşlık tanımından dil tanımına kadar pek çok
konu gelip Kürt sorununa takılacaktır. Yani Türkiye Kürt sorununun
çözümü konusunda uzlaşmadan yeni anayasa yapması mümkün değil.
Yeni anayasa Kürt sorunu çözülmeden ya da çözülüyormuş gibi yapılarak
gerçekleşirse 21inci yüzyılın hayal
kırıklığı olur. Bir karar vermek
zorundasınız. Kürt sorunu dar bir geçitte önümüzde duran büyük bir
kayadır ve bu kayayı kaldırmadan bu geçitten çıkmak mümkün
değildir. Sonra devamında bir şeyler söylemiş. En sonunda
-bu, az önce tartışıldı, konuşuldu arkadaşlar, 3
tane Kürtçe kelime konuştu diye arkadaşımız burada yine
gerilimler oldu- Süleyman Bey o zaman kendisi inanmış da Kürtçe ana
dilde eğitim olması gerektiğine, babasını sadece ikna
edemediğini ifade etmiş.
Şimdi, bunu ne için söylüyorum? Beş,
altı yıl önceki toplumsal, siyasal psikolojiden Kürt meselesinde
şu an geldiğimiz noktayı düşünüyorum da, dün onun için esip
gürlüyordu Süleyman Bey de... Türkiyedeki en büyük mesele, bana
sorarsanız arkadaşlar, inkârcılıktır. Kürtleri inkâr
etmekten bahsetmiyorum, Ermenileri, başka halkları, kendi kendini
inkâr etmek... Bu çok ciddi bir meseledir. Bunu Adalet ve Kalkınma Partisi
için de söylüyorum. 2013-2015 yılları içerisinde bu ülkedeki en
hayırlı işin altına imza attınız, risk
aldınız. Sizden ricamız, talebimiz, o dönemi inkâr etmemek
lazım, o kıymetli bir dönem. Belki ileride durumlar
değişir, bu mesele bir şekilde sulh yoluyla hâl olur. Onun için
o dönemin ruhunu mutlak surette korumak lazım.
Kıymetli arkadaşlar, zaman az, bitiriyorum
hemen Sayın Başkan. Türkiyede -bir analoji yaparak söylüyorum-
Sultan Abdülhamit dönemi daha açılmadan kapanmıştır. Ortada
onlarca Enver ve Talat paşalar, şahsımca, kol gezmektedir. Bunun
faturasını Adalet ve Kalkınma Partisine de kanımca
ödeteceklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Kıymetli
arkadaşlar, içeride tekçilik üzerinden bu kadar ulusal retorik, milliyetçi
retorik yaparsanız siz Orta Doğuda gerçekten oyun kurucu filan
olamazsınız, taca çıkmış topları bile
toplayamazsınız. Çünkü oyun kurucu olmak, Orta Doğuda nizam
kurmak demektir.
Ben az önce Orta Doğunun genel durumunu
anlatınca, bütün gruplara söylüyorum, bir bölgesel güç olduğunu iddia
eden Türkiye, Orta Doğu için nasıl bir nizam öngörüyor? Nasıl
bir düzen öngörüyor? Bu değişik halkların, değişik
toplumların, dillerin, kültürlerin; birbirini öldürmeden, birbirini
boğazlamadan bir arada yaşayabilecekleri bir model önerebiliyor mu,
öneremiyor mu? Yani Son terörist ölene kadar
falan, ben 43
yaşındayım, bunları kırk yıldır dinliyorum
şahsen. Bunlar mesele değil. Türkiyenin bir Kürt meselesi var, Orta
Doğuda bölgeselleşmiş, küreselleşmiş bir mesele var.
Bu meseleyi nasıl çözeceksiniz? sorusuna vereceğiniz cevap, Orta
Doğuda yeni bir nizamın kurulmasına yapacağınız
en büyük katkıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özsoy.
Değerli milletvekilleri, HDP Grubu adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Grup başkan vekillerinin hepsine
soracağım, söz vereceğim ama önce 60a göre diğer
milletvekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Birkaç kere açıklama yaptım, belki o
sırada Genel Kurulda bulunmayan milletvekilleri de vardı. Her bir
partiden 1 milletvekiline bu aralarda yerinden bir dakika süreyle söz
tanıyorum. Söz alacak isimleri belirlerken de sisteme giriş
sırasını esas alıyorum. Bu sıraya göre şimdi
isimlerini okuyacağım milletvekillerine söz vereceğim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan Sayın
Yılmaz.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Meclis
kürsüsünden Türkçenin dışında başka bir dil
kullanılarak ne söylendiği anlaşılmayan sözler
söylenilmesini esefle kınadığına ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Sayın Başkan,
burada Millet Meclisi kürsüsünde tamamen faşizan bir şekilde Kürt
coğrafyası Kürt kimliği, Kürt ismi adına söz
söylenmesini ve Türkçenin dışında başka bir dil
kullanılarak ne söylediği bilinmeden sözler söylenmesini esefle
kınıyorum.
Saygılarımı sunarım.
BAŞKAN İyi Parti Grubundan Sayın
Erel..
24.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Aksarayda yüzde
75i tamamlanmış havaalanının Hava Kuvvetleri
Komutanlığına devredilerek hem askerî hem de sivil uçuşlara
açılıp açılamayacağını Millî Savunma
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Sorum Millî Savunma
Bakanımıza: Kara Havacılık Okulu için Ispartada binalar
yapıldığı hâlde bugüne kadar
taşınılmadığını biliyorum.
Yanlışım varsa düzeltiniz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Taşındı.
AYHAN EREL (Aksaray) O zaman sorumu başka
şekilde değiştiriyorum: Konyada askerî hava üssü var, bunun bir
yedeğinin olması gerekiyor. Aksarayda da yüzde 75i
tamamlanmış ama ondan sonra el atılmamış bir
havaalanımız var. Bu havaalanı Hava Kuvvetleri
Komutanlığına devredilerek hem askerî hem de sivil uçuşlara
açılabilir mi? Aksaraylılar adına bunun
araştırılmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Fikret Şahin
Salonda
değil galiba.
Sayın Güzelmansur
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok efendim.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur da yok.
Sayın Aygun
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Biz 11.00de
geldiğimizde kimse yoktu Başkan. Ben geldiğimde Mecliste kimse
yoktu.
BAŞKAN Sayın Gürer, kişi
başına düşen konuşma, sataşma ve laf atma
ortalaması en yüksek milletvekilisiniz muhtemelen ama hâlâ ısrarla
söz istiyorsunuz ama sisteme girmeniz gerekiyor ve sıranın gelmesi
gerekiyor, zamanında sisteme girmiş olmanız gerekiyor, yapacak
bir şey yok.
Sayın Erkan Aydın, buyurun.
25.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Yunanistanın Doğu Akdeniz ve Egede karasularını
genişletme çalışmasıyla ilgili Türkiyenin
politikasının ne olacağını Dışişleri
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Evet, teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Dışişleri Bakanına soruyorum:
Doğu Akdeniz ve Egede Yunanistanın karasularını
genişletme çalışmaları sürüyor. Yunanistan, Tayyip
Erdoğan ve AKP hükûmetleri döneminde Ege Denizinde, burnumuzun dibindeki
adaları işgal ederek hem topraklarını genişletti hem
de karasularını 12 mile çıkardı. Yunanistan, kendi
egemenliğinde olan adalarının 6 millik karasularına ilave
olarak işgal ettiği 18 Türk adası ve 1 Türk
kayalığındaki 6 millik karasularını egemenlik
alanına kattı ve böylece de 12 mil oldu. Bunu böyle kabul ediyor
musunuz? Türkiye'nin bu dönemde bununla ilgili politikası ne olacak?
Açıklarlarsa seviniriz.
BAŞKAN Sayın Gaydalı
26.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet
Gaydalının, ücretli öğretmenlerin kadroya alınarak özlük
haklarına kavuşmayı talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Millî Eğitim Bakanına: Meslekleri
öğretmenlik olmasına rağmen kadroya alınmayıp ücretli
öğretmenlik yapan öğretmenlerimizin sayısı her geçen gün
artmaktadır. Beş yıldır, on yıldır, hatta on
beş yıldır ücretli öğretmenlik olduğu duyuruldu.
Hatta, haklarını arayabilmek için Ücretli Öğretmenler
Derneğini de kurduklarını ilettiler. Bu öğretmenlerimizin
bir an önce kadroya alınıp özlük haklarına
kavuşturulmaları talep edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşar, AK PARTİ
Grubundan... Yok.
Eğer yoksa yine AK PARTİ Grubundan
Sayın Esgin
Yok.
Sayın Yayman
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İktidar
milletvekilleri gidip bakanlarla görüşsün, o haklar bizim olsun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Sancar,
siz bari demokrat olun biraz ya.
BAŞKAN Bir itirazınız varsa
iletirsiniz ama yani lütfen Demokrat olun. demeyin.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yani sabah 11den
beri bekliyoruz.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Köksal, size
listeleri gösterdim, böyle bir açıklama yapmak zorunda
bırakmanız beni üzdü çünkü size yöntemi anlattım, size
sıraları gösterdim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ama sabah 11den
beri bekliyoruz.
BAŞKAN 4 kişi burada o listeleri
tutuyor, hepsi de sırasına göre belirlenmiştir. Eğer
itirazınız varsa lütfen bana yazılı olarak getirin, ben de
size yazılı olarak sunayım, çok rica ediyorum.
Buyurun Sayın Yayman.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkanım, eğer arzu ederseniz ben söz hakkımı Fethi
Beye verebilirim.
BAŞKAN Lütfen, siz kendiniz konuşun
Sayın Yayman.
27.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın, büyüyen
Türkiyenin kalkınmasını inşa eden Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ile hariciye siyasetini yürüten
Dışişleri Bakanlığının, yerli ve millî harp
sanayisiyle dosta güven, düşmana korku salan Millî Savunma
Bakanlığının bütçesinin hayırlı
olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Teşekkür ederim,
sağ olun Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal 21inci
asır, Türkiye'nin yüzyılı olacak. demişti. Bu sözün
üzerinden yirmi beş yıl geçtikten sonra geldiğimiz noktada
gerçekten Türkiye'nin büyüyen, gelişen ve dünyanın en önemli
merkezlerinden biri olduğunu görüyoruz ve dolayısıyla, bugün
artık Türkiye, aritmetik büyüme rakamlarından ziyade politik özgül
ağırlık bakımından dünyanın merkezinde
olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Bu vesileyle, büyüyen, kalkınan
Türkiyenin kalkınmasını inşa eden Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ile hariciye siyasetini yürüten Dışişleri
Bakanlığımızın, yerli ve millî harp sanayisiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
dosta güven,
düşmana korku salan Millî Savunma Bakanlığımızın
bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını temenni eder,
saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi de grubu bulunmayan siyasi partilerden
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Erkan
Başa üç dakika süreyle yerinden söz vereceğim.
Buyurun Sayın Baş.
28.- İstanbul Milletvekili Erkan Başın,
emperyalizmin maşası örgütün 16 Aralıkta da, 2010da da, 2005te
de suç işlediğine ve iktidarın bu suçlara ortak olduğuna,
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının FETÖ
terör örgütüyle iltisakının olup olmadığını ve
terör örgütünün sahibi olduğu bilinen şirketlerin bu belediyelerden
ne kadar ihale aldığını, bu ihalelerden kaç para
kazandığını ve bu kazandıkları paraları halk
düşmanı faaliyetlerinde kullanıp
kullanmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii konuşulacak
pek çok konu var ama bizim sizler kadar uzun zamanımız yok, maalesef
zamanımız kısıtlı. Dolayısıyla bu konulardan
bir tanesini tercih ederek oraya yoğunlaşmamız lazım.
Sanıyorum bizim açımızdan en
doğru olan da bugün tüm grupların üzerine konuştuğu 17-25
Aralık sürecinin yıl dönümü vesilesiyle partimizin de bu konuya
ilişkin görüşlerini ülkemiz emekçilerine, bizi izleyen
halkımıza aktarmak olmalı.
Şimdi, burada uzun dönemdir
tartışmalar yapıyoruz. AKPli arkadaşlarımız hep
17-25 Aralığı bir milat olarak kabul edip 17-25 Aralık
sonrası bu suç örgütünün gerçekleştirdiği şeyleri, kendi
iktidarlarına karşı uyguladıklarını
anlatıyorlar. Açık söyleyeyim, bunlar doğru olabilir
arkadaşlar. Yani bu halk düşmanı çete, 17-25 Aralığın
kendisi de dahil olmak üzere her tür alçaklığı,
namussuzluğu yapmakla bilindiği için 17-25 Aralık sürecinde de
bunları yapmış olabilir. Bu, gerekli delilleri önümüze
koyarsanız tabii ki itiraz etmeyeceğimiz,
tanıdığımız için, bildiğimiz için de kabul
edeceğimiz bir şeydir ama aynı biçimde biz 17-25 Aralık
sürecinde ortaya çıkan pisliklerin gerçek olabileceğine ilişkin,
yani bu milletin, bu ülkenin emekçilerinin, yoksullarının
paralarının birilerinin cebine aktarıldığına
ilişkin de ciddi kaygılar taşıyoruz. Bunun da kendimize
göre haklı nedenleri var. Nedir bu haklı neden?
Sevgili arkadaşlar, öyle bir suç örgütünden söz
ediyoruz ki siyasi kimliğini 1960lı yıllarda komünizme
karşı mücadele, komünizmle mücadele derneklerinde edinmiş, 12
Eylül faşist cuntası tarafından önü açılmış ve 12
Eylül sonrasında örgütlenmesi hızlanmış ama 2002
sonrası da her istediği verilerek o siyasi tarihinin zirvesine
ulaşmış bir örgüt. Dolayısıyla, bunlar, 17-25
Aralık sonrası elbette ki suç işlediler, elbette ki halk
düşmanı eylemler gerçekleştirdiler ama -size
hatırlatmamız gerekiyor ki- ortak olduğunuz dönemde de, beraber
yürüdüğünüz dönemde de bunların gerçekleştirdiği eylemler,
aynı biçimde halk düşmanı, emek düşmanı, vatan
düşmanı eylemlerdi. Bu gerici ve emperyalizmin maşası
örgüt, sizinle ortak olduğu dönemde de aynı amaç doğrultusunda
yürüyordu ve maalesef siz bunlara kol kanat geriyordunuz.
Değerli arkadaşlar, soru şudur: 17-25
Aralıktan sonra suç işledikleri doğrudur ama 16 Aralıkta da
suç istiyorlardı, 2010da da suç işliyorlardı, 2005te de
suçluyorlardı ve siz bu suçlara ortaktınız. Eğer bu suçunuzu
kabul etmezseniz, bu suçunuzu itiraf etmezseniz, bunlar hakkında bugün
söyledikleriniz de maalesef inandırıcı olamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Dün ben burada yoktum. Süleyman Soyluya
soramadım ama
Örneğin, değerli arkadaşlar,
kayyumlar atanıyor, seçilmiş belediye başkanları görevden
alınıyor. Bir gerekçe söyleniyor, deniyor ki: Terör örgütleriyle
iltisaklı. Peki, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanının FETÖ terör örgütüyle iltisakı yok mu? Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanının yok muydu? Açıkça
soruyorum ve cevap bekliyorum. Bu terör örgütünün sahibi olduğu bilinen ve
bugün kapatılan şirketler, sizin bu belediyeleri yönettiğiniz
dönemde ne kadar ihale aldılar, bu ihalelerden kaç para kazandılar,
bu kazandıkları paraları halk düşmanı faaliyetlerinde
kullandılar mı, kullanmadılar mı?
Dolayısıyla, arkadaşlar, Recep Tayyip
Erdoğanın çok sık söylediği sözle sözlerimi
sonlandırıyorum: Milleti enayi yerine koymayın. Beraber
yürüdünüz, beraber suç işlediniz, beraber hesap vermelisiniz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baş.
Şimdi, talepleri varsa sırasıyla grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Türkkan
29.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Türk siyasi
haritasında kürdistan denilen bölgenin neresi olduğunu
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
geçtiğimiz iki gün içerisinde Parlamentoda bir tartışma
yaşandı. Kürsüde konuşan bir hatip kürdistan kelimesini
kullanınca gruplardan bazıları haklı olarak tepki gösterdi,
bunların içinde zannediyorum Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da
vardı. Yalnız, ben bugün kalktım Yargıtay Başsavcılığının
sayfasından, şimdiye kadar Yargıtay
Başsavcılığına müracaat edip kurulan partiler
listesini aldım. 13/12/2018, bugünkü güncellenmiş sayfa bu. 54üncü
sıradaki partiyi okuyorum: Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi. 64üncü
sıradaki partiyi okuyorum: Kürdistan Özgürlük Partisi. Kısaltılmışı
da Kürtçe: Partiya Azadiya Kurdistane. 73üncü sırada da Kürdistan
Sosyalist Partisi var, onun da kısaltılmışı Kürtçe.
Anayasanın 14üncü maddesi var.
Anayasanın 14üncü maddesi şöyle diyor: Anayasada yer alan hak ve
hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti
ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde
kullanılamaz.
Hassasiyetleri konusunda ve gizli ajandaları
olmadığı konusunda hiçbir şüphemin
bulunmadığı 3 sayın bakanın burada olması da çok
iyi bir tevafuk oldu.
Bir de Türk Ceza Kanununun 302nci maddesi var, o
da şöyle diyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Türk Ceza Kanununun
302nci maddesinin Devlet topraklarının tamamını veya bir
kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına
koymak
diye (1)inci fıkrası var. Ben şimdi buradan sormak
istiyorum
Ha, bu arada bir şey hatırlatayım,
54üncü sıradaki Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi için Yargıtay
İsminizi düzeltin, buradaki Kürdistan kelimesini çıkartın.
diye müracaat ediyor. Parti cevap vermeyince Anayasa Mahkemesine veriyor.
Anayasa Mahkemesi daha henüz bu konuda herhangi bir cevap verebilmiş
değil ama diğer iki partinin kuruluşu şu anda Yargıtay
Başsavcılığının sayfasında görülüyor.
Ben buradan sayın bakanlara sormak istiyorum:
Türk siyasi haritasında kürdistan denilen bölge neresidir? Ben, Türkiye
Cumhuriyeti haritasını açtım, orada öyle bir bölge
bulamadım. Eğer varsa, Meclisin nezdinde Türk milletini
aydınlatmanızı rica ediyorum.
Teşekkür ederim. Sağ olun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül
30.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün, Diyarbakır Milletvekili
İmam Taşçıerin, Şanlıurfa Milletvekili Nimetullah
Erdoğmuşun ve Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve bu
ifadelerinden dolayı İç Tüzükün 161inci maddesinin (3) ve (4)
numaralı bentleri gereğince işlem yapılmasını
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, demin, şimdi henüz bitmiş olan HDP
konuşmalarında başından itibaren tespit ettiğimiz
bazı hususlar var. Bunu Meclisin ve milletimizin takdirine sunmak
istiyorum.
Şimdi, ilk konuşmacı
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün konuşmasında,
özellikle kürdistan coğrafyasında Kürt gençlerini uyuşturucu
bağımlısı yaptığına dair devletimizin, böyle
bir suçlama söz konusu oldu. Şimdi, buna, tabii ki muhataplar, devleti,
yürütmeyi temsil eden ve şu an birinci parti durumunda olan parti mutlaka
cevap verecektir ama bu Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı
yöneltilen çok büyük bir iftiradır ve aynı zamanda burada büyük bir
ölçüde bölücülük söz konusudur. Yani Türkiyede uyuşturucuya müptela
olanların problemlerini konuşmak başka bir şeydir, bunu
konuşalım. Bölgesel veriler nelerdir, illere göre
dağılım nedir, bunları konuşalım fakat bir etnik
köken ayrımı gütmek suretiyle, yapmak suretiyle, birilerinin
bağımlı hâline getirildiği ve bunun bir devlet
politikası gibi bir şekilde lanse edilmesi, izah edilmesi çok vahim
bir durumdur. Bunu şiddetle reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, Sayın İmam
Taşçıerin konuşmasında da yine birtakım arzu
etmediğimiz hususlar söz konusu oldu. Bu, milletin kürsüsüdür ve burada
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında belirtilen, Türk milletinin resmî dili
olan Türkçe üzerinden konuşmanın yapılması esastır.
Bunun dışında bir konuşmaya girerek, arkasından Ne
konuştuğumu anlamadınız değil mi? diyerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
istihzayla bu
yüce heyete karşı tavır almak; bunlar Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında kabul edilebilecek tavırlar
değildir efendim.
Ayrıca, yine, Nimetullah Erdoğmuş
Beyin konuşmasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevi olarak
ölme ve öldürmeyi ifade etmesini, bu şekilde ifade edilmesini de
şiddetle reddediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri bizim göz
bebeğimizdir, ordumuz bizim her şeyimizdir. Türk ordusuna, Türk
Silahlı Kuvvetlerine bu şekilde bir tanımlama yapmak
-haksızlık tanımı gerçekten hafif kalmaktadır- büyük
bir iftiradır ve asla ve asla kabul edilemez, çok
Neyse, bu Meclisin
çatısı altında bu ifadeyi kullanmak istemiyorum ama bizim bu
noktada bunu kabul etmemiz mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son bir dakika verelim.
Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi, en
son, Sayın Hişyar Özsoyun konuşmasında da Türkiye
Cumhuriyeti devletini leşçilikle suçlaması Bir leşin
peşinden, ardından gidiyor. şeklinde tarif etmesi de bizim
şiddetle reddettiğimiz bir ifadedir, iftiradır; bunu kabul
etmemiz mümkün değildir.
Sayın Başkan, burada sayın
konuşmacının Türkiyeyi leşçilikle suçlarken Amerika ve
Rusyanın üzerinden nasıl geçtiğini de hep birlikte Mecliste
gördük. Burada, Orta Doğuyu kan gölüne çevirenlerin kimler olduğunu
ifade etmek gerekirken, mevcut siyasi ortam sebebiyle Amerikanın
adını dahi anmamayı da ayrıca Meclisin ve milletimizin
takdirlerine sunmak istiyorum. Bu coğrafyayı kana bulayanlar,
emperyalist emelleri güdenlerdir. Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti devletine
kimse söz söyleyemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın artık lütfen
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Bağlıyorum, bağlıyorum.
Ayrıca, bu deminden beri ifade ettiğim
hususlarda -efendim, sizin takdirinizdedir fakat bizim talebimizdir- İç
Tüzükün 161inci maddesindeki (3)üncü ve (4)üncü bentler gereğince
efendim, bu noktada, bu saymış olduğum milletvekilleri
hakkında işlem yapılmasını Milliyetçi Hareket Partisi
adına biz talep ediyoruz çünkü burada anayasal düzene hakaret, anayasal
düzen çerçevesinde kurulan Türkiye'nin kurumlarına, Türkiye Cumhuriyeti
devletine hakaret söz konusudur. Devlet kuvvetlerine karşı,
halkımıza karşı, bunlara karşı hakaretler ve
halkı ayaklanmaya bile teşvik edebilecek sözler söylenmiştir.
Bunların kabulü mümkün değildir,
gereği gibi işlem yapılmasını talep ediyoruz efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül.
Sayın Bilgen, buyurun.
31.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Diyarbakır
Milletvekili Hişyar Özsoyun konuşmasındaki ifadenin Suriyenin
bir leş gibi görülmemesi gerektiğine dair vurgu olduğuna,
Suriyedeki vesayet savaşını doğru bulmadıklarına
ve özgürlüklerin önü açılırsa çatışmanın zemininin
ortadan kalkacağına ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
tabii, tek tek her konuşmanın tekrar değerlendirmesini yapmaya
imkân yok bugün müzakereleri bitirebilmek açısından ama ben sadece
sonuncusu üzerinden başka birkaç şeye de dikkat çekmek istiyorum.
Son konuşmadaki, Suriyenin bir leş gibi
görülmemesi gerektiğine dair vurgudur, konuşmanın
bağlamı bellidir.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tutanaklarda
belli.
AYHAN BİLGEN (Kars) Türkiye böyle görüyor.
değil, tam tersine, sonuçta bir komşu ülkedir ve bir komşu
ülkeye karşı dostça, barışçıl
yaklaşımın, dış politikanın nasıl
olması gerektiğine dair vurgudur. Diğer ülkelerin
sayılmaması ise tamamen o devletlere dair bir beklenti içerisinde
olmamaktır ve öncelik komşuların nasıl
yaklaşacağıdır.
Bizim Suriye savaşına
bakışımız başından beri bellidir. Vesayet
savaşını asla doğru bulmuyoruz ve bu coğrafyada,
Sayın Başkan, 2000li yılların başında milenyum tartışması
yapılırken güvenlik ve istihbarat birimleri de çok yerinde ve
doğru biçimde bir Orta Doğu okuması yaparak, Orta Doğuda
eğer rejimler demokratikleşmezse haritaların değişme
riski ve tehdidini okuyarak bu yönde adımlar atılması yönünde
planlamalar olmuştur. Burada, hemen Balkanlarda Yugoslavyada
yaşananı, Kafkaslarda yaşananı, Orta Doğuda Arap
Baharı sürecinde yaşananı görmemek,
yaşanmışlıklara rağmen görmemek, bırakın
ileri görüşlülüğü, feraseti, yaşanan acılara rağmen,
katliamlara rağmen görmemek, aslında bu ülkeye büyük bir kötülüktür.
Yugoslavyanın parçalanmasının sebebi Boşnakların ya
da Hırvatların talepleri değil, Sırpların
ısrarlarıdır. Eğer yanı başınızdaki
ülkelerin sosyolojik gerçeğini dikkate almadan bir güvenlik
politikası belirlerseniz yanlış hesap yaparsınız.
Irakça diye bir dil yok arkadaşlar. Birileri cetvelle haritaları çizdi
diye biz bunun üzerinden tarihin bin yılını inkâr
etmeyeceğiz. Suriyece diye bir dil yok arkadaşlar. Suriyede
çoğunluk Arap ve Arapça diye bir dil var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Şimdi, biz eğer
Suriyede çoğunluk Arap diye sadece Arapçanın
kullanılmasını, sadece Arapçanın meşru görülmesini,
Türkmenlerin, Kürtlerin dillerinin inkâr edilmesini meşru görmüyorsak bunu
bütün coğrafya için savunmak zorundayız. Irak Parlamentosunda
-bakın, Kürt federal yönetiminden bahsetmiyorum- Irakın merkez
yönetiminin Bağdattaki Parlamentosunda kürsüde Türkmence
konuşuluyor. Ben Irakı örnek vermekten utanıyorum. Irak çok
yakın tarihe kadar manda yönetimindeydi değerli arkadaşlar,
sonra da Baas rejimiyle yönetildi. On beş yirmi yıl önce işgal
edildi ve yeni bir dizayna girdi.
Şimdi, ben daha önce Irak Parlamentosundan
başörtülü milletvekillerinin kürsüye çıkıp
konuşmasını iyi örnek olarak verdiğimde de
utandığımı ifade etmiştim. Bu ülke bu sorunu ancak yakın
tarihlerde çözebildi. Şimdi de dille ilgili konuyu böyle
tartışmak bu ülkeye yapılacak büyük bir kötülüktür. Biz bu
konuları asla partiler arasında bir polemik mevzusu olarak
görmüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Tam tersine,
partilerüstü, hepimizin ortak acıları ve ortak gelecek arzusunun bir
parçası olarak görmek ve çözümü de öyle aramak gerektiği
düşüncesindeyiz.
Türkiye dış politikası şu anda
bu sorunla ilgili hâlâ eski korkuları aşamadığı için
kilitli vaziyettedir. Bölgesel davranışları da Avrupayla
ilişkileri de bu sorunun çözümsüzlüğünün bedelini ödemektedir. Âdeta,
devlet bu anlamda rehine durumuna düşmüştür. Akıllı
dış politika, akıllı siyaset, sorunlarla yüzleşmek,
bunları çözmek ve başkasının elinde koz olmaktan
çıkarıp içeride çözümün gücünü yeni bir enerjiye dönüştürmekle
sağlanır.
Bakın, biz ısrarla Bu sorunları
konuşarak çözelim, bu sorunları birlikte, ortak sembol ve
değerleri, hassasiyetleri gözeterek çözelim. dedikçe tam tersine,
siyasete karşı tahammülsüzlük gelişiyor.
Sayın Başkan, biraz önce bilgisi geldi,
yine Meclise 17 fezleke gelmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artık bağlayın
Sayın Bilgen.
Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Son olarak Sayın
Başkan.
Bunun birisi Sayın Baykala ait, diğer
16sı partimize ait; Sayın Buldana, bana ve diğer
arkadaşlarımıza ait. Eğer siz bana dünyada
çatışma yaşamış toplumlarda sorunları demokrasinin
önünü keserek, siyasetin önünü keserek aynı zamanda güvenliği
sağlamış bir tek örnek gösterin, ben siyaseti
bırakacağım arkadaşlar. Ama tersi onlarca örnek var.
Demokrasinin önünü açarsanız, özgürlüklerin önünü açarsanız tam
tersine çatışmanın zemini ortadan kalkar değerli
arkadaşlar.
Bakın, biraz önce buradan uyarılar
yapıldı, ben de bir uyarıyla bitireyim: İslam ve Kuran
Kötülük yapmayın. demiyor, Kötülüğe tevessül etmeyin. yani O
yola gitmeyin. diyor. Bu ülkede eğer biz şiddeti, çatışmayı
doğuran nedenleri ortadan kaldıracak yasal iyileştirmeleri,
siyasal kültürü ve demokratikleşmeyi gerçekleştiremezsek
çatışma ve boğazlaşma dışında bir seçenek
kalmayacak. Bunun kime yarayacağı ve hepimize kaybettireceği çok
açık.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bilgen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sıra geçsin, sonra tekrar söz
vereceğim Sayın Bülbül.
Şimdi, Sayın Özgür Özel, söz talebiniz var
mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Var efendim.
BAŞKAN Buyurun.
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Mevlüt
Çavuşoğlunun Esadla iletişim kurulabilir, Esadla
görüşülebilir. ifadesi ile Arjantinde Trumpın FETÖnün iadesini
düşündüğü, bu konuda çalışmalar yaptığı
sözünü verdiği mesajına, köşe yazarı
yazmadığında, muhalefet milletvekili konuşmadığında
esas sıkıntının doğacağına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
öncelikle Sayın Çavuşoğlunun iki konudaki
açıklamasını dikkatle takip ediyoruz. Yedi yıl geçtikten
sonra yıllardır söylediğimiz bir noktaya, Esadla iletişim
kurulabilir, Esadla görüşülebilir. noktasına geldiler. Buradaki
sıkıntı, 500 bine yakın kişi hayatını
kaybettikten, 5 milyonu aşan mülteci -çoğu Türkiyede- dünyanın
dört bir yanına savrulup ana vatanlarından koparıldıktan,
Aylan bebekler hayatını soğuk sularda kaybedip
kıyılarımıza vurduktan sonra bu noktaya gelindi.
Biz bu uyarıları
yaptığımızda neredeyse vatan hainliğiyle
suçlanıyorduk ama bu gelinen nokta Cumhuriyet Halk Partisinin ortaya
koymuş olduğu, dış politikadaki önemli çizgiyi ve
sacayağını terk etmenin ne kadar hatalı olduğunu
söylüyor. Bu, monşerler diplomasisi diye aşağılanan,
aslında komşularının iç işlerine karışmama,
toprak bütünlüğüne saygı duyma ve devlet dışı
unsurları muhatap kabul etmeme noktasındaki bu sacayağının
ne kadar önemli olduğunun, her birinin Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından terk edildikçe hem Suriyeye hem bölgeye hem ülkemize ne büyük
bir felaketi getirdiğinin altını çizmek istiyorum. Gelinen nokta
Biz haklı çıktık, çok mutluyuz. noktası yerine
Kahretsin, yine biz haklı çıktık. Yine AKP yanıldı,
belki yine kandırıldı ama çok kan aktı, çok can
yaktı. noktasıdır.
İkinci husus, bugün yine Sayın
Çavuşoğlunun ağzından Trumpın Arjantinde FETÖnün
iadesini düşündüğü, bu konuda çalışmalar
yaptığının sözünü verdiği müjdesini aldık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi hâlen daha kendi ülkesi içinde küresel barış ve
küresel kazanımlar açısından da bakıldığında
bir felakete işaret eden -söylediği sözlerle, ülkemiz hakkında
kullandığı ifadelerle- hatta sizin açınızdan
bakıldığında ülkemize karşı girişilmiş
olan bir ekonomik darbeyi kendi başkentinden yönettiren, Türkiyedeki
kişileri aşağılayan, Türkiye'nin iç işlerine
karışan ve bütün dünya açısından fevkalade tehlikeli bir
çizgiyi takip eden Trumpın sözünü hâlâ muteber bir söz olarak
görüyorsanız sizin açınızdan hatırlatayım: En son
Kasım 2017de Trump size YPGye silah vermeme sözü vermiş, aynı
tonda duyurmuş, hep beraber alkışlamıştınız,
şimdi diyorsunuz ki: Verdiği sözü tutmadı. Siz bu
Trumpın sözlerine inanmaya, bu Trumpı ciddiye almaya ve bu Trump
üzerinden iç politika devşirmeye devam edecekseniz vay ülkenin hâline, vay
on yedi yıllık iktidarın geldiği noktaya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Son sözüm de şu
Sayın Başkan: Bugün iktidara yakın, iktidar yerine yazan çizen,
bazen söven, hedef gösteren -yine bir kalemşör diyelim- kalemini silaha
dönüştürmüş, tehdide dönüştürmüş birisi Ahmet
Hakanın, Fatih Altaylının, Ertuğrul Özkökün açıkça
isimlerini vererek Hepsine teker teker sıra gelecek, hiç merak
etmesinler. İçeri atıldıklarında hapishane önüne bir tek
kişi gitmez, gidemez. gibi ifadeler kullanmış. Biz bekleriz ki
buna iktidar partisi bir yanıt versin ama gelmediğine göre şunu
söyleyelim: Bu süreçte bu üç isim de Cumhuriyet Halk Partisini çok
eleştiriyor. Bazen iktidar partisini de fazlasıyla övdükleri de
oluyor, bizim bazen doğrularımızı söylüyorlar ama biz bu üç
ismin yazmasını, eleştirmesini, övgü düzmesini önemsiyoruz. Siz
bu üç isme veya görüşü ne olursa olsun gazetecilere, köşe
yazarlarına, böyle, kalemşörlerinizle had bildirmeye, tehdit etmeye
ve ardından susmaya devam ederseniz çok tehlikeli bir noktaya gelir bu
iş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, son olarak, tamamlayın
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Eğer köşe yazarı yazmazsa, muhalefet
milletvekili konuşmazsa, karikatüristler özgürce köşelerinden
eleştirel çizgilerini döktürmezlerse, liderlerin taklitleri
yapılamayacak kadar liderlerden korkulursa esas sıkıntı
oradadır. Arkadaşlar, susturmaya çalışıyorsunuz ya
yazanı, çizeni, bizi, Ana Muhalefet Liderini, sendikacıyı,
Cumartesi Annelerini, herkesi; ya susarlarsa? Bunlar konuşursa demokrasi
var demektir, başka bir şey olmaz ama ya hep beraber dediğiniz
gibi olur, başarır da susturursanız? O zaman nereden ne patlar,
hepimize ve geleceğimize ne zarar verirsiniz bunu düşünün. Biz,
istedikleri kadar eleştirsinler, sormuş ya söylüyoruz, içeri
atıldıklarında hapishanenin önüne de gideriz, tehdit
edildiklerinde yazdıkları yerin önüne de gideriz. Gün gelirse
gidemezler. diyorlar ya, her şeyi göze alır bu gazetecilere de sahip
çıkarız. Çünkü biz bu ülkeyi de fikir özgürlüğünü de her
şeyden çok seviyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Turan, buyurun.
33.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, herkesin
ortak değerlerinin olduğuna ve bu ortak değerleri yok edecek
ifadelerin kimseye faydası olmadığına, bütçenin halkın
bütçesi olduğuna, AK PARTİnin demokrasinin, fikir hürriyetinin,
basın hürriyetinin partisi olduğuna ve daha sağlıklı,
iletişimi olan, birbirini anlayan bir dile ihtiyaç olduğuna
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Özgür Beye kadar konular belliydi ama şimdi hangi birine cevap
vereceğime döndü iş.
BAŞKAN Siz tecrübeli bir Grup Başkan
Vekilisiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür ediyorum.
Biz önceden, sataşmaya kürsüden cevap verirdik
ama şimdi yerimizden cevap vermek zorunda kalacağız.
Sayın Başkan, bir de HDP Grubunun
konuşmasından sonra söz aldık ve biliyorsunuz 7
konuşmacı konuştu HDP adına. Ortak olan birkaç konuyu öne
çıkardılar, bunlara cevap vermek isterim izin verirseniz.
Bakınız Sayın Başkan, 81 milyon
bu ülkede beraber yaşıyoruz. Fikir ayrılığı
başka bir şey, siyaset ayrılığı başka bir
şey ama hepimizin ortak değerleri var diye düşünüyorum. Bu ortak
değerleri hırpalayacak, yok edecek tarzda ifadelerin, başta o
ifadeyi kullanan kişi olmak üzere, kimseye faydası
olmadığı kanaatindeyim. Örneğin, 7
konuşmacının 7si de sürgün gibi tutsak gibi rehin gibi
bizim literatürümüzde yeri olmayan, tutukluluk hâli dışında
bir ifadeyi kabul etmeyeceğimiz bir yaklaşımı ortaya koydular.
Bunların her birisi terörle mücadeleye yan bakan, kabul etmeyen
yaklaşımlar. O yüzden bu dilin kendilerine de faydası
olmadığı kanaatindeyim.
Bakınız, Avrupada -hep örnek verilir-
AİHMde Batasuna adıyla bir karar gündeme geldi. Bu kararda en önemli
husus, Batasuna yöneticilerinin şiddeti kınamamaları, tek
başına bir partinin kapatılma sebebi gösterildi.
Bakın, Sayın Başkan, demokratik
özgürlük, ifade özgürlüğü başımızın tacı fakat
referans verilen Avrupada bile şiddeti kınamadığından
dolayı, araya mesafe koymadığından dolayı bir partinin
kapatılması meselesi önümüzde ama onun yanında, her gün bu
devletin ordusuna, askerine, kendisine, üniter yapısına her türlü
lafı söyleyen bir anlayış bir tarafa.
Ben bu arkadaşlarımızın bir daha
aynaya bakıp daha makul bir dili bu ülkenin siyasetine, Meclisine
katmasının hem kendi seçmenine hem kendi partisine daha büyük
katkı sağlayacağı kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir de HDPnin 7 vekili de konuşmasında bence bütçeyi incelemeden
hatta birçoğunun eline bizce nereden verildiği malum olan metinlerle
ısrarla saray bütçesi gibi
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Ayıp
ediyorsun, ayıp ediyorsun!
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) Herkesin
bir iradesi var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Demediniz mi?
NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa)
Ayıp, ayıp; niyet okumayın!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Demediniz mi?
NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa)
Niyet okumayın!
BAŞKAN Sayın Turan, devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki.
Sayın Başkan, bir daha söylüyorum: Tüm
konuşmacılar konuşmasında bütçeyle ilgili somut veriler
vermemesine rağmen ısrarla itham ettiler. Bakın, bu bütçe bir
defa en büyük kalemi eğitime ayırarak, ikincisini
sağlığa ayırarak, üçüncüsünü sosyal yardımlara
ayırarak -benzer kalemler devam ediyor- halkın bütçesi olduğunu
çok net ortaya koyan bir bütçedir.
TUMA ÇELİK (Mardin) Sana göre öyle.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu bütçe, halkın
bütçesi Sayın Başkan. Kaldı ki 17nci bütçeyi yapıyoruz,
dünyada böyle bir örnek yok.
TUMA ÇELİK (Mardin) Sana göre öyle.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu kadar kötü bütçeyse,
bu kadar halka uzaksa, bu kadar iddia ettikleri gibi bir kesimin bütçesiyse ne
kadar beceriksiz adamlar ki on yedi yıldan beri bize bütçe yapma
imkânı veriyorlar. Madem kötüyüz, siz yapın bütçemizi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) YSKya
sor onu, YSKya.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakınız, sadece
sosyal yardımlarda yıl 2002, yüzde 1,5 bir bedel var. Bugün yüzde
6,5a geldi, 62 milyarı geçti. Bu bile başlı başına
tüm konuşmacıların bütçeyle ilgili iddialarını yok
eden bir yaklaşım.
Sayın Başkan, 4 binlerde olan KOBİ
desteğinin 300 binleri geçtiğini ifade etmek isterim. Daha bunun gibi
bir sürü yaklaşım var. Eğer iyiye iyi deseler belki
yanlışlarımızı göreceğiz fakat çıkıp
baştan aşağı hep kötü, yanlış demeleri bence
bir hakkaniyetin teslimine engel olan bir yaklaşım, bu sefer
doğru iddiaları da ortadan kaçıran bir yaklaşım.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Sizdekiler doğru yaklaşım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sen avukatı
mısın HDPnin ya, hiç durmadın.
BAŞKAN Sayın Turan, lütfen kişisel
diyaloglara girmeyin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
HDPye cevap veriyorum, CHP ısrarla cevap veriyor. Bir uyarır
mısınız arkadaşlarımızı.
BAŞKAN Sayın Turan, siz
konuşmanızı yapın, kişilerle diyaloğa girmek
doğru değil biliyorsunuz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Ama
senin bir avukata ihtiyacın var görünüyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
aslında kürsüden cevap vermek gerekirdi ama bir de kızmak yok, bir
şeyi ifade edeceğim. Sanki biz her hapse giren vekilden çok büyük
keyif alıyoruz, her farklı görüşteki insan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artık bağlayın
Sayın Turan.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Daha yeni
başladık Sayın Başkan.
BAŞKAN Devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Her parti cevap verdi,
soru sordu.
BAŞKAN İki dakika daha vereceğim
size, bir uzatma daha ekstradan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bir diğer husus, her 7
konuşmacı da Leyla Güven Vekilin tutukluluğundan yola
çıkarak partimizi, grubumuzu itham etti.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Öyle de siz izin
vermiyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İki dakika sabret ne
olur gözünüzü seveyim ya arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın Turan, siz de her
sataşmaya cevap vermeyin, devam edin lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sizin de HDPli
olduğunuz aklınıza geldi Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz devam edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakınız, Leyla
Güven veya başkası, keşke hiç kimse suç işlemese, hiç kimse
yargıyla, cezaeviyle karşı karşıya kalmasa. Fakat
ısrarla Fikir hürriyetinden dolayı cezaevine girdi, AK PARTİ de
ses çıkarmadı. yaklaşımını reddediyoruz.
Bakınız, şu ifadelerin hangi fikir
özgürlüğüne ait olduğunu sormak isterim Sayın Başkan:
Halkımıza çağrıda bulunuyoruz, eğer Rojavada bir
kırılma yaşanırsa herkes bilsin ki, dört partide kürdistan
üzerine kırılma olacaktır. İki: Türkiye farkında
mıdır, değil midir bilmiyorum ama Türkiye ateşle oynuyor.
Üç: Avrupadan, kuzey kürdistandan, Rojovadan halk olarak komple ayağa
kalkıyoruz. gibi birçok dağdaki teröristlerin de
kullanacağı ifadeleri kullanmış. Bunun üzerine bir
yargılama konusu var. Bu benim işim değil, yargı bu
iddiaları ortaya koymuş, bununla ilgili karar ortaya koymuş.
Onun ötesinde Öcalanla ilgili açlık grevine başlamış. Size
Batasunayı anlattım, Avrupada terörü kınamadığından
dolayı kapatılan partiler varken burada terör liderinin cezaevindeki
şartlarını bahane ederek açlık grevi yapan insanlar var.
Buradan yola çıkarak bizim partimizi demokrasinin, ifade hürriyetinin
karşısında gibi itham etmenin hakkaniyete aykırı olduğu
kanaatindeyim.
Sayın Başkan, bu ülkede on altı
yıldan beri demokrasinin önündeki engelleri kaldıran biziz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son bir dakika.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İfade hürriyetini
genişleten biziz. Birçok gazetecinin ifade hürriyetinden dolayı
değil, başka birtakım iddialardan dolayı cezaevinde
olduğunu biliyoruz. Kaldı ki eski yıllarda çok daha fazla
sayıda düşünürün, siyasetçinin, yazarın cezaevinde olduğunu
da biliyoruz. O yüzden altını çiziyorum, AK PARTİ demokrasi
partisidir, AK PARTİ fikir hürriyetinin partisidir, AK PARTİ
basın hürriyetinin partisidir ancak AK PARTİ üniter yapıyla
beraber 81 milyon kardeşini savunan, isteyen partidir. Hep beraber daha
sağlıklı, iletişimi olan, birbirini anlayan bir dile
ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Tekrar teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN Size de söz vereceğim Bilgen.
Buyurun Sayın Bülbül.
34.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Kars
Milletvekili Ayhan Bilgenin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, biz
değerlendirmelerimizi yaptık ancak kısa bir değerlendirme
daha yapma ihtiyacı duyduk.
Özellikle, HDP Grup Başkan Vekili Sayın
Bilgenin ifadelerinden sonra özellikle Meclis tutanaklarına -ki bizce çok
önemlidir, çok değerlidir ve kutsaldır, gelecek nesiller Türkiyenin
hafızasını bunun üzerinden, bu zabıtlar üzerinden
okuyacaktır diye düşünüyoruz- oraya o açıdan Milliyetçi Hareket
Partisi adına şerh düşmemiz gereken bir husus var.
Şimdi, birtakım örnekler verirken,
Boşnaklar ve Hırvatlar tarafından bölünmedi, Sırplar
tarafından o iş başladı. şeklinde değerlendirme
yapılırken burada teşbihen bir gönderme varsa, bu eğer Türk
milleti veya Türkiye oluyorsa özellikle Srebrenitsa gibi hain ve adice bir
katliamı, soykırımı gerçekleştiren, o dönemin
şartlarında bunları yapmaktan asla geri durmamış olan
bir yapıyla şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk milletini
bu manada suçluyor olmayı asla ve asla kabul etmiyoruz efendim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin ve bağlayın
Sayın Bülbül lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Ayrıca,
Irakça diye bir dil yok, Suriyece diye bir dil yok. Oralar,
sınırlar cetvelle çizildiyse, bunları da mı
söylemeyeceğiz? gibi bir ifade kullanıldı. Eğer bahsedilen
şey, Irakça ile Suriyeceyle bahsedilen şey Türkçeye atıfta
bulunmaksa Türkçenin ne olduğunu kendileri dahi çok daha iyi bilirler,
çok iyi bilirler. Bu kadim medeniyetin, Türk medeniyetinin dili olan Türkçeyi
bu mesabede göstermeye çalışmak bu millete açıkça hakarettir
efendim. Dolayısıyla bunu şiddetle reddettiğimizin de
altını çizmek istiyorum.
Son konuşmacının leş
meselesindeki, leşçilik meselesindeki ifadeleri hakarettir,
ısrarcıyız ve işlem talep ediyoruz efendim. Tutanaklar
görüldüğü zaman bu ortaya çıkacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bilgen, buyurun.
35.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbül ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
biz, tabii, burayı bir tartışma platformu gibi görmediğimiz
için bu konuda her seferinde hatırlatmada bulunuyoruz. Birbirimizi ikna
değil; belki, birbirimizi tanıma, tam ne kastettiğimizi birlikte
anlama çabası içinde olmamız gerekiyor. Galiba siyasetin bu
sorumluluğu yerine getirmesi toplumun farklı kesimleri arasında
da anlayışı, tanışmayı, birlikte yaşamı
güçlendirecektir. Yoksa birbirimizi anlamamakta ısrar eder, burada
direnirsek, buradaki gerilimin sokağa yansıması çok daha
ağır, daha travmatik sonuçlar doğurur.
Benim Yugoslavya benzetmem, tamamen çoğunluk
olan toplumun diğer çoğunluktan farklı olanlar
Azınlık tabirini özellikle kullanmıyorum yeni bir
yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Başka bir
benzetme kullanın.
AYHAN BİLGEN (Kars) Çoğunluktan
farklı olanların da taleplerini, farklılıklarını,
dillerini, kültürlerini yaşamalarına fırsat verdiği ölçüde
orada toprak bütünlüğü sağlanır. Bu, çok net bir tutumdur.
Yönetim modeli başka bir şeydir, dünyada
farklı yönetim modelleri vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Üniterlik başka bir
şeydir ama tek tipleştirme başka bir şeydir. Toprak
bütünlüğünü federasyonla sağlayanlar olduğu gibi, otonom
bölgelerle sağlayanlar da vardır, yerel yönetimleri güçlendiren de
vardır; her ülkenin kendine özgü durumu vardır.
Dolayısıyla, ben Yugoslavya örneğini,
Irak örneğini, Suriye örneğini verirken çoğunluğun dili,
çoğunluğun kültürü dışında dillerin, kimliklerin,
kültürlerin varlığına dikkat çektim. Onların
varlığını gözettiğiniz kadar çatışmayı engellersiniz,
birlikte yaşamı güçlendirirsiniz.
Şimdi, bu örneklerden birisi de Sayın
Bülent Turanın ifade ettiği galiba İspanya, özellikle Batasuna
dolayısıyla hatırlatılması gerekiyor.
Sanırım, birinci grup AİHM
kararı deyince sadece Batasuna Kararını hatırlıyor.
Ben deminden beri AİHM kararlarının gereğini yapın,
AİHMde bir sürü tazminata mahkûm ediliyoruz, bu tazminatları rücu
ettirin, kişilerin yaptığı yanlışların
bedelini bütün bir ülke ödemesin. diyorum ama buna bir cevap vermiyorsunuz
Batasuna Kararını hatırlatıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Bir tek karar
biliyorsunuz, Batasuna Kararı, onu da yanlış biliyorsunuz
değerli arkadaşlar.
Burada, İspanya Anayasasının
eğer kırıntısı olabilecek hakları
konuşabilsek, tartışabilsek emin olun, bu
tartışmaların hiçbirisini yapmayız.
Bir de özellikle Leyla Güvenle ilgili yasal mevzuat
çok nettir. Leyla Güven milletvekilidir. Milletvekillerinin nasıl
yargılanacağı ve tutukluluk konusu çok net ifade
edilmiştir. Metinlerin nereden geldiğini
Hiç nezakete,
şıklığa yakıştıramadım. Kastedileni,
ima edileni tahmin ediyorum ama hemen şu arkada Halkla İlişkiler
Binasından danışmanların bilgisayarlarından geliyor
arkadaşlar, eğer merak ediyorsanız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özsoy, yerinizden bir
dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
36.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun, dilin
hem literal anlamı hem de metaforik anlamı olduğuna ve metafor
kullandığına ilişkin açıklaması
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok ciddi meseleler
konuşuyoruz, bir açıklama yapma zorunluluğu hissettim. Yani
ortada işlem yapılmasına dair bir talep filan var.
Şimdi, dil dediğimiz şey ya literal
bir anlamı olur söylediniz- ya da metaforik bir anlamı olur. Ben bir
metafor kullandım, bir metafor kullandım, mecazdır. Dil bilenler
bunun ne anlama geldiğini bilir. Yani herkes kendi
KAMİL AYDIN (Erzurum) Metafor üzerinden
saygısızlık yapamazsınız.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Saygısızlık yapmayın.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Saygısız
sensin.
BAŞKAN Dinleyelim arkadaşlar, lütfen.
Devam edin Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Yani bir
haftadır burada bütün partiler milliyetçilik yarışı
yapıyor ya hepsi de dönüp dolaşıp HDP üzerinden koz
paylaşıyor ya seçimlere gidiyoruz diye
BAŞKAN Siz görüşünüzü
açıklayın Sayın Özsoy.
Buyurun, devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ya, leşi
diyen sensin ya. Hem leş de hem de saygı bekle.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Şimdi, ben üç buçuk yıldır bu Meclisteyim, kimseye hakaret
ettiğim görülmemiştir. Hakaret çirkin bir şeydir. Suriye
üzerinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Suriyede
bütün o ölümler, bu kıyımlar, bu vahşet ortada olduğu için ve
özür dileyerek bir leş benzetmesi kullandım orta yerde ve kendi
ulusal çıkarlarına göre herkes bir tarafından tutmuş bir
yere çekmeye çalışıyor. Suriye halkları buradan
kaybediyor. demek istedim, bunun dışında ima veyahut da
başka türlü bir anlam vermek maksatlıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özsoy.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanının konuşmasındaki
üsluba ve Kemal Kılıçdaroğluna hitap şekline ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok kısa
BAŞKAN Çok kısa lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben biraz önce sadece iki
dakika konuştum zaten, çok kısa şunu söyleyeceğim:
Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı bugünkü
konuşmasında dünkü üslubu sürdürdü, bir de şöyle bir şey
dedi Genel Başkanımıza, yine saygısız bir hitap
şekli var, onu da tekrar etmeyeyim buradan, yoksa kendisine de öyle hitap
etmek gerekecek, o da bizim adabımıza uygun değil ama diyor ki:
Gezi olayları sırasında CHP'liler Taksime gitmiş,
Bezmialem Camisinde bira şişeleri bulunmuş. Bu konudaki
soruşturmada, camideki 2 din görevlisi de bunun doğru
olmadığını, camide içki içilmediğini söylediler;
sürgüne uğradılar, yine de doğrusunu söylediler.
Ayrıca, bir salı günü
konuşmasında, hem cami görüntülerini kastedip hem de Kabataş
İskelesinde üstü çıplak altı deri pantolonlu kişilerin
başörtülü bacımıza saldırdığını
söyledi. Görüntüleri gördüğünü söyleyen gazeteciler özür dilediler, öyle
bir görüntünün olmadığını söylediler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen bitirin Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum.
Görüntüleri izlediğini söyleyen gazeteciler
özür dilediler, gerçek olmadığını itiraf ettiler, kamuoyundan
açık özür dilediler; 285 cuma geçti üzerinden, ne o görüntüler var ne
Bezmialem Camisiyle ilgili bir kanıt ortada ama yaklaşmakta olan bir
seçim üzerinden, iflas etmiş politikaları yüzünden iflas etmiş
esnaf gibi eski defterleri karıştırıp da eski yalanlara
sığınmak, AK PARTİnin içinde bulunduğu acziyeti
gözler önüne sermektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Değerli milletvekilleri
Evet, Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Açalım mikrofonunuzu, kayıtlara
geçsin, duyulsun sesiniz, bir dakika
Buyurun.
38.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, her turda
farklı iddialar ortaya koymanın belirlenen görüşme usulünün
dışında olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
güya bu usulü daha az zaman harcansın diye icat ettik ama gördüğümüz
gibi çok daha farklı bir yere gidiyor mesele.
Her turda farklı iddialar ortaya koymak bu
usulün dışında olması gerekir diye düşünüyorum. O
orada bunu yazmış, bu burada bunu demiş, hadi cevaplayın;
bu, doğru bir yaklaşım değil fakat şunu söyleyeyim
Sayın Başkan: Bakınız, Gezi eylemleri açılacaksa,
Taksim Meydanında kimin ne yaptığını, Ankara Dikmene
çıkarken kimin, nasıl sıkıntı
yaşadığını, kendi ailelerimiz başta olmak üzere,
hangi ithamlarla, saldırılarla
karşılaştığımızı tüm dünya biliyor. O
yüzden, bunları açmayalım diyorum Sayın Başkan. (CHP ve HDP
sıralarından Ooo! sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Tamam.
Teşekkürler Sayın Turan.
Değerli milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne Ooo? Ne Ooo?
(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
sessiz olalım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, söz talebi var Sayın Bakanın.
BAŞKAN Sayın Turan, sayın
milletvekilleri
ERKAN BAŞ (İstanbul) Ooo! tabii, 7
insan öldü! 7 tane gencecik insan öldü! 14 yaşında çocuk öldü!
BAŞKAN Söz talebini
karşılayacağım ama soruların hepsine daha sonra da
devam edilecek. (Gürültüler)
Evet, değerli milletvekilleri, lütfen sessiz
olalım.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Döverek
öldürdüklerinizi bir hatırlayın!
BAŞKAN Sayın Bakanın bir
açıklama yapma talebi vardı. İki dakika süre veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
39.- Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun, Bursa Milletvekili Erkan Aydın ve Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Elbette, sonra soru-cevap kısmında
bazı arkadaşlarımızın sorularına cevap
vereceğiz ama Bursa Milletvekilimiz Erkan Aydının Egede
aidiyeti belli olmayan adalarla ilgili bir sorusu oldu. Esasen bu konu çok
hassas bir konu. Siyasi partilerle de bunları değerlendiriyoruz, bilgi
almak isteyen siyasi partilerin genel başkanlarına, grup başkan
vekillerine de bilgi aktarıyoruz.
Evet, 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış
Anlaşmasıyla bu adacıkların aidiyeti maalesef belli
olmamış. Dolayısıyla Türkiye ve Yunanistan arasında da
her zaman bir gerginlik alanı olmuştur. Şunu söylemek isterim:
Bu adacıkların statüsüyle ilgili, fiilî durumuyla ilgili Kardak
krizinden sonra herhangi bir değişiklik olmamıştır.
Tekrar ediyorum: Kardak krizi, 1995. Dolayısıyla AK PARTİyle
ilgili böyle bir ithamda bulunmak doğru değildir. Bu konuda
partinizde çok değerli bir Genel Başkan Yardımcısı
var, Ünal Bey, bu konulara hâkimdir. Eğer ilave bilgi isterseniz
Bakanlığımız da tüm partinizi, grubunuzu bilgilendirir.
Bu sorunların çözümü için Kardak krizinden
sonra rahmetli İsmail Cem döneminde de istikşafi görüşmeler
başlatılması kararlaştırılmıştır;
1997den bahsediyorum. Dolayısıyla yani burada AK PARTİyi
köşeye sıkıştırmaya çalışırsanız
Türkiye için hassas bu konuda Türkiyeye zarar verirsiniz. Bu konudan da en az
zararlı çıkan ya da hiç zararlı çıkmayan parti AK
PARTİ olur. Bugün ne yapacağımızı, biz zaten
Genelkurmay Başkanlığımız, Savunma
Bakanlığımız ve Yunanistanla istikşafi
görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Eğer 1997den, Kardaktan bu tarafa
statüde hiç değişiklik olmadıysa ne zaman olduğu,
geçmişte kimin zamanında olduğu, hangi iktidarlar döneminde
olduğu, hangi partinin iktidar olduğu dönemde olduğu da
açıktır fakat ben burada bir partiyi suçlamak için, geçmişi
suçlamak için söylemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Bu konu hassas bir konudur, dolayısıyla bu
konuyu kendi aramızda değerlendirmeye de devam edeceğiz. Meclis
bir gün bir kapalı oturumda daha bilgilenmek isterse, bunu da memnuniyetle
arkadaşlarımızla yaparız.
Diğer taraftan, CHP Grup Başkan Vekili
Sayın Özgür Özelin benim ağzımdan
çıktığını söylediği iki konuyla ilgili de
açıklama yapmak isterim, diğerlerini daha sonra
cevaplayacağım.
Şimdi, Suriyedeki krizin sebebi Türkiye
değil. Bu, Türkiye ile Suriye arasındaki bir savaş da
değil. Arap Baharıyla başlayan bir süreçtir ve kendi
halkını öldürmeye başlayan bir rejimdir. Evet, doğru, bu
kadar insan öldü. Farz edelim ki Türkiye Esadla ilişkisini hiç kesmedi.
Bu insanların ölmeyeceğinin garantisi de yok, öldürmeye devam
edecekti. Son günlerde rejimin kontrol ettiği yere dönen mültecilere neler
yaptıklarını bilmiyorum takip edebilir misiniz. Bu bir.
İkincisi: Biz hiçbir zaman Esadın
yaptıklarını tasvip ettik. demedik, demeyeceğiz de. Bize sorulan
soru şuydu
Şu anda biz, her şeye rağmen, ateşkes,
İdlib ve yarın mümkün olursa bir anayasa komisyonu kurulması
için Cenevreye gideceğiz, çok çaba sarf ediyoruz ve siyasi bir süreç
başlıyor. Bize sorulan soru şuydu
Suriyeyi bir seçime
hazırlarken, BM kontrolünde, demokratik, şeffaf, herkesin
katılabileceği ve yine adil bir seçim olması için ülkeyi
hazırlıyoruz, biz destek veriyoruz. dedik. Bana sorulan soru
şuydu: Böyle bir seçimi eğer Esad kazanırsa bununla
çalışır mısınız? Ben de Böyle bir seçim
olduktan sonra, herkes -İngilizce konuştum- durumu gözden geçirir.
dedim yani Esadla biz çalışacağız ya da Esadı tasvip
ediyoruz anlamında söylemedim.
Yine, Trumpla ilgili sorduğunuz soruya gelecek
olursak, biz her görüşmemizde, muhataplarımıza FETÖnün
Türkiyeye iadesini hatırlatıyoruz, sadece FETÖ değil 84
kişiden bahsediyorum. Bugüne kadar resmî bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, tamamlayın
lütfen.
Buyurun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Son cümlelerim: Resmî olarak talep ettiğimiz 84
kişinin iade edilmesini her toplantıda gündeme getiriyoruz. Yine
Arjantinde de Sayın Cumhurbaşkanımız gündeme getirdi.
Trump da bu kişinin, özellikle terörist başının, FETÖnin
iadesiyle ilgili Bir çalışma yapıyoruz. dedi. Biz
çıkıp, bunu sevinçle karşılayıp ortada falan
oynamadık çünkü geçmişte de buna benzer sözler var, tecrübemiz var.
Ama, yine bana bir soru sorulduğu zaman, Bu konuda nedir son
çalışmalar? dendiği zaman ben bilgi vermek amacıyla bu
görüşmede ne oldu, onu aktardım.
Diğer taraftan, FETÖyle ilgili bir gerçek var
ki FBIın başlattığı bir soruşturma var
yaklaşık 15 eyalette ve çok ciddi bir soruşturma. FBI bize
bugüne kadar elde ettikleri bulgularla Amerikadaki karanlık yüzünü
görmeye başladık. dediler, hatta New Jersey dâhil, bazı
yerlerde tutuklamalar da başladı. Dolayısıyla böyle
gelişmeler olduğu zaman biz kamuoyuna bilgi veriyoruz. Biz burada Trump
bu sözü söyledi, bundan çok mutluyuz. gibi bir açıklama yapmadık,
bunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün talebine
istinaden, yapılan konuşmaların hiçbirinde İç Tüzükü ihlal
eden bir husus olmadığı için işlem yapmaya gerek
görmediğine ilişkin açıklaması
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Bülbülün talebi vardı. Öncelikle bu talebi
hangi ölçütlere göre değerlendirdiğimi söyleyeyim, sonra
vardığım sonucu sizlerle paylaşayım. İç Tüzükte
disiplinle ilgili hükümler var ancak bunları tek başına sadece
oradaki kelimelerden ibaret bir şekilde yorumlamak hukuk tekniği
açısından da demokrasi zihniyeti açısından da doğru
olmaz. Her şeyden önce, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2nci
maddesi devletin niteliklerini belirler, bunu göz önünde bulundurmak
lazım. Devletin niteliklerini tekrar saymama gerek yok. Bu madde, Anayasa
hükümleri ve İç Tüzük dâhil, iç hukuktaki bütün hükümleri yorumlarken
dikkate almamız gereken bir maddedir. Sonra, buradaki ifadeler, tabii
burada yapılan şey konuşmadır, konuşma da nihayet
insan hakları içinde ifade özgürlüğüyle ilişkili bir eylemdir,
bir faaliyettir. Bu konuda da Anayasanın 26ncı maddesi vardır,
orada da bu hakkın kapsamı açıkça belirlenmiştir. Fakat
bütün bunların yanında, Mecliste söz hakkı ve hürriyetiyle
ilgili 83üncü maddemiz vardır, bu madde evrensel hukukun temel ilkelerini
olduğu gibi almıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste
ileri sürdükleri düşüncelerden ve bunları açığa vurmaktan
sorumlu tutulamazlar. Düşünce özgürlüğünün bu ülkedeki en geniş
alanı şu kürsüdür. Burada söylediğiniz hiçbir sözden, hiçbir
zaman yargılanmanız söz konusu olamaz, ömür boyu bu sözler
dokunulmazlık kapsamındadır.
Peki, İç Tüzükte belli hükümler var,
bunları yok mu sayacağız? Hayır, yok saymıyoruz ancak
bu ifadeleri İç Tüzükün bu hükümleri karşısında
değerlendirirken yine belli ölçütleri esas almamız gerekiyor. Bu
konuda, bir, Türkiye Anayasa Mahkemesinin içtihatları; iki, Yargıtay
dairelerinin ve içtihatlarının İçtihadı Birleştirme
Kurulu dâhil- kararlarının koyduğu ölçütler; üç, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin değerlendirmeleri. Her şeyden
önce eleştiri sınırı içinde kalıp
kalmadığını belirlemek... Bu eleştiri çok
ağır, çok sert, sarsıcı, şoke edici olsa bile ceza
kapsamı dışındadır. diyor Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi.
İkincisi, çok önemli bir ölçüt Her bir söz,
konuşmanın bağlamı içinde değerlendirilir. diyor yani
hangi bağlamda kullanılmış ona bakacaksınız.
Birini ayıklayıp eğer onu tek başına değerlendirir
ve ceza konusu yaparsanız ben bunu insan hakları hukukuna
aykırı sayarım. diyor. Maalesef Türkiye, sırf bu
nedenlerle verilmiş cezalardan dolayı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi tarafından ihlalle mahkûm edilmiş çok fazla karara
muhataptır ve bunların tazminatlarını ödemiştir.
Kısaca, değerli milletvekilleri,
diğer değerlendirmelere girmek istemem. Yani burada eğer
demokrasi vardır diyorsak ve Parlamento, demokrasinin fikir özgürlüğü
ve çözüm arama açısından en önemli mekânıdır diyorsak her
bir görüş açıklandığında bize uymayan, bizi
rahatsız eden İç Tüzükün ceza hükümlerine başvurmayı o
zaman bir kenara bırakmak durumunda kalırız. Yok eğer
Anayasa bu niteliklerini sürdürdükçe biz bunları
tanıyacağız diyorsak, buradaki tartışmalara fikir
özgürlüğü ve farklılıklar çerçevesinde yaklaşmak
zorundayız, fikir yarışı çerçevesinde yaklaşmak zorundayız.
Her fikre verilecek cevap İç Tüzükün ceza hükümleri değil,
karşı fikri olacaktır. Bu açıdan baktığımda,
Sayın Bülbül
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, burada
hakaret var.
BAŞKAN Ben tamamlayayım Sayın
Bülbül.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen İç Tüzüke
göre davran ya.
BAŞKAN - Siz konuştunuz, ben size uzun
uzun söz süreleri de tanıdım; şimdi bir açıklama
yapıyorum, bu da Meclisi yöneten Başkan Vekili olarak benim
hakkım.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa)
Tarafsız ol Başkan, tarafsız ol.
BAŞKAN - Bütün bunlar ve ekleyebileceğim
başka gerekçelerle ben burada yapılan konuşmaların
hiçbirinde İç Tüzükü ihlal eden bir husus görmedim, o nedenle işlem
yapmaya gerek görmüyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa
KADAK (İstanbul), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
B) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK PATENT
VE MARKA KURUMU (Devam)
1) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yapılacak konuşmalara sıra gelmiştir.
Şimdi ilk söz Konya Milletvekili Abdüllatif
Şenere aittir.
Buyurun Sayın Şener. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Dışişleri
Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi adına heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Erdoğan hükûmetlerinin
uyguladığı dış politika millî değildir,
İslami değildir, insani değildir; millî menfaatlerimize
aykırıdır, İslami ve insani değerlere de
aykırıdır. İzlenen politika, gönül coğrafyamızda
yaşayan 10 milyonlarca Müslümanın, Hristiyanın ve Ezidinin
mallarının, canlarının, namuslarının,
onurlarının ve inançlarının yağmalanmasına, korkunç
bir çevre felaketine yol açmıştır ve bu süreç,
yaşananlardan daha tehlikeli ve yıkıcı olabilecek
nitelikler kazanmakta, daha geniş kapsamlı mezhep savaşları
hazırlanmakta ve Türkiyeye doğru
yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.
Sekiz yıldır Orta Doğu ve Kuzey Afrikada yaşananlar Arap
Baharı değil bir Arap kara kışıdır. Kökleri
siyonist stratejilerine dayanır. 1980lerde bu stratejiler Oded Yinon
Planı olarak çok tartışılmıştır.
Esası, İsraili kuşatan Müslüman ülkelerin küçük parçalara
ayrılmasına ve İsrailin bu küçük devletçikler üzerinde dominant
bir güç hâline gelmesine dayanır. Belirtmeliyim ki antisemitist
düşüncelere karşıyım, kimsenin diniyle, etnisitesiyle
uğraşmam. Tüm insanlar, hatta hayvanlar, bitkiler ve çevre benim için
değerlidir ve biliyorum ki pek çok Yahudi de Siyonizme
karşıdır. 2004 Sea Island G8 Zirvesinde ele alınan temel
konu Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Girişimi
yani BOP oldu. Hedef, bölge ilkelerine demokrasi ve insan haklarına
dayalı düzenler getirmekti. Arap kara kışına giden yolda bu
ikinci aşamaydı ve Türkiye, Büyük Orta Doğu Projesinin
demokrasi eş başkanı ilan edildi. Başbakan Erdoğan
BOPun eş başkanı olduğunu en az 30 kez tekrar etti.
Aynı yıl, Amerika Birleşik Devletlerinde American Jewish
Congress tarafından kendisine Yahudi Cesaret Ödülü, 2005te de ADL
tarafından Courage to Care yani Cesaret Ödülü verildi.
Üçüncü aşamada ise Arap kara
kışı patladı. Arap kara kışı gösterdi ki
BOPun amacı hiç de demokrasi ve insan hakları, yöntemi ise
barışçıl değildi, nedense bölgedeki en koyu diktatörlüklere
uğramadı. Nüfusuna oranla en büyük gösteriler Bahreynde
gerçekleşti ama BOPun patronlarının izin ve yönlendirmeleriyle
Suud askerleri tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı.
Başlangıçta, BOPun demokrasi eş başkanı
olan Başbakan Erdoğansa Esaddan demokratik reformlar
yapmasını isterken beş yıl sonra kendi ülkesinde
demokrasinin en temel özelliği olan erkler
ayrılığını ortadan kaldırmış, kendisini
eleştirenleri ve muhaliflerini yargı vasıtasıyla
cezalandırmaya ve susturmaya yönelmiş; hapishaneler siyasetçiler,
düşünce suçluları, bebekler ve çocuklarla dolmuştur. Bu süreç
dış güçlere müdahale bahaneleri oluşturmaktadır.
Arap kara kışı iç dinamiklerden daha
çok dış dinamiklerin bir sonucudur. Yıllarca Afganistanda,
Pakistanda, işgal sırasında Ebu Gureyb gibi Irak
hapishanelerinde yetiştirilen ve örgütlendirilen seyyar teröristler
başta Suriye, Irak, Libya, Yemen olmak üzere bölge ülkelerine sevk
edildiler, silahlandırıldılar, finanse edildiler, lojistik
destek gördüler, ABD, İsrail ve Batı ülkelerinin özellikle Suriye ve
Libya devlet güçlerine yönelik askerî operasyonlarıyla takviye edildiler.
Suudi Arabistan, Katar ve Başbakan Erdoğan hükûmetleri ABDyle
aynı safta yer aldılar. Milyonlarca insan hayatını
kaybetti, milyonlarca kadın tecavüzlere uğradı, köle
pazarlarında satıldı, milyonlarca çocuğun çocukluğu
mahvoldu, Müslümanlar Müslümanların şerrinden kurtulmak için ilkel
botlarla Avrupaya, Hristiyanlara sığınmaya
çalışırken Akdenizin sularında boğuldu.
Yakılarak öldürülen askerler, kafası kesilen çocuklar, kalbi tekbir
eşliğinde yenen insan görüntüleri dünyaya servis edildi, İslam,
dünya insanlığının gözünde çirkinleştirildi. Bu
sonuçlar, Erdoğan hükûmetlerinin milletvekillerinin desteklediği
politikaların sonucudur. Bu hâliyle bin beş yüz yıllık
İslam tarihinin en günahkâr iktidarı sizlersiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok ayıp ya, çok
ayıp ya! Bu iktidarın Maliye Bakanı sendin, Maliye Bakanı
sendin bu iktidarın. BOP Başkanlığına sen destek
oldun.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Sadece
Suriyeye 100ün üzerinde ülkeden yüz binlerce yabancı terörist girdi,
şehirleri, köy ve kasabaları işgal etti. İlk günden
itibaren ne Derada ne Cisri Şuurda ne de başka bir yerde hiçbir gösteri
barışçıl değildi, silahlı militanların asker,
polis ve sivillere yönelik katliamlarıyla iç içeydi. Yıllardır
hazırlanan uluslararası dezenformasyon ağıyla Türkiye ve
dünya kamuoyu yalan haberlerle meşgul edildi. 1 milyon insan öldü, mal
mülk, namus yağmalandı, çocuklar mahvı perişan oldu. 22
milyonluk Suriyede 5 milyon insan yurt dışına göç etti, en az
8-10 milyon insan iç göç yaşadı. Suriye topraklarının yüzde
20sinin devlet kontrolünde olduğu dönemde bile Suriye nüfusunun yüzde
90a yakını devletin hâkim olduğu bölgelerde
yaşıyordu. Yani insanlar terör çetelerinden ya
dışarıya veya devletin hâkimiyetinin olduğu bölgelere
göçüyordu.
Arap kara kışında ölen milyonlarca
masumun katilleri emperyalist güçler değildir. Bunların katilleri
emperyalizmin iş birlikçisi Suud, Katar değildir. Emperyalizmin
tetikçisi yüzlerce çete, terör örgütleri, IŞİD ve Nusra
değildir. Bu ülkelerde var olan meşru devletlerdir. diyenler
emperyalizmin dezenformasyon ağının taşıyıcılarıdır.
Yemende 85 bin çocuk açlıktan öldü. 12 milyon insan şiddetli
açlıktan acı çekiyor. Bu zulmün kaynağı BOPun
patronları ve Suud değilse kimlerdir?
Söylenecek son söz şudur: Savaş
felakettir, barış hayattır. Dünya Müslümanları için
savaş en büyük felakettir. Dünyanın müstekbirleriyle savaşacak
finansman gücü nerede? İslam İşbirliği
Teşkilatına üye 57 İslam ülkesinin toplam millî geliri tek
başına Japonyanınkinden azdır, ABDninkinin beşte 1i
kadardır. Müslüman ülkelerin birbirlerini öldürürken
kullandığı silahlar müstekbirlerin ürettiği ve pazarladıkları
silahlardır. Kimin kazanmasını istiyorlarsa bir derece
gelişmiş silahı onun eline verirler, Müslümanlarsa birbirlerini
boğazlamaya devam ederler. Hele yaygın bir savaş ortamında
emperyalist güçlerle iş birliği yapan Müslüman ülkeler sadece onların
yörüngesine girmeye, onların stratejisine hizmet etmeye mahkûm olurlar.
Belki de bazı milletvekillerimiz Fıratın doğusuna askerî
harekât yapacağız, sen barıştan söz ediyorsun, şimdi
şu söylediklerinin zamanı mı? diyecekler. Bence tam
zamanıdır. En kritik konuyu cesaretle söylemek vatan sevgimin bir
gereğidir. Garip bir şekilde bu Hükûmet iç ve dış
politikada sürekli sorunlar üretiyor, sonra kendi ürettiği sorunları
çözmek için didiniyor; kendi ürettiği sorunlarla uğraşırken
kahramanlık naraları atıyor. İşte kabul edilemeyecek
olan nokta budur. Bu harekâtla ne elde edeceğimiz sakin bir şekilde
değerlendirilmelidir.
Bir: Ele geçirdiğimiz Suriye
topraklarını ilhak edip Türkiyenin topraklarını mı
genişleteceğiz? Böyle bir niyet varsa bilmem ama yok. Hükûmet de
zaman zaman, girdiğimiz Suriye topraklarından
çıkacağımızı, Suriyenin toprak bütünlüğünü
koruyacağımızı söylüyor.
İki: Bazıları Hükûmet seçime
girerken ekonomik krizi unutturmak istiyor. diyor. Buna hiç ihtimal vermiyorum
çünkü bunun anlamı, Türkiyenin Suriyeye girişine izin vererek ABD
seçimlerde AK PARTİye destek veriyor demektir.
Üçüncüsü ise PYDden kaynaklanan bir terör
sorunumuz var, onu çözmemiz lazım. denilebilir. O zaman şu nokta
önemlidir: ABD, harekâtı PYDnin bitmesini sağlayacak şekilde
gevşetecek mi? Hayır çünkü niyeti bu olsaydı zaten
desteklemezdi.
Başka bir nokta var. Vaktiyle Hükûmet, PYDnin
Eş Başkanı Salih Müslimi 3 kez Türkiyeye davet etti,
görüştü ve altına kırmızı halılar serdi. Hatta
bir ara Türkiye PYDyi desteklemiştir, peşmergenin Türkiye üzerinden
PYDye destek için girmesine izin vermişti. Peki, PYD o zaman terör örgütü
değilse şimdi ne oldu veya o zaman da terör örgütüyse aranız iyi
miydi? Bunları bir tarafa bırakalım, bence Hükûmet, stratejisini
şu soru üzerine oturtmalıdır: Suriyedeki PYD
varlığı mı yoksa ABD varlığı mı daha
tehlikelidir? Hangisi daha tehlikeli derseniz deyin fark etmez, ABDnin
Suriyede kalmak için PYDye ihtiyacı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun devam edin Sayın
Şener.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Türkiye
PYDyi sıkıştırdıkça ABDden kopmasını
önlemektedir.
Evet, Türkiye için sağlam reçete: Yurtta
barış, dünyada barıştır. Peki, ne yapmalı?
Bir: Türkiye barışçıl
politikaları merkeze almalıdır, barışı bir temel
kavram olarak yeniden yeniden üretmelidir; orduda, Emniyette,
Dışişlerinde barış ve huzur için bir iç kültür hâline
dönüştürülmelidir, siyasi partiler, aydınlar, basın
kuruluşları barışı temel bir söylem hâline
getirmelidir; Türkiye dünyada barışın sembolü bir ülke
olmalıdır.
İki: Türkiye İslam
İşbirliği Teşkilatı vasıtasıyla
barış kavramını ve barışa ulaşan
stratejileri 57 İslam ülkesinin de temel hassasiyeti hâline
dönüştürmek için çaba harcamalıdır.
Üç: Türkiye barış söylemlerine Batı
ülkeleri nezdinde destek aramalıdır, her şeyden önce
Batıdaki savaş karşıtı NGOlarla, aydınlarla
iş birliği yollarını genişletmelidir. Dünyanın
silahlanmaya ve savaşa ayırdığı parayı
barışa ve yoksullukla mücadeleye ayırması için tükenmez bir
çaba içerisine girmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Şener.
Buyurun.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Ekonomik
krizlerin acısını işçilerin, işsizlerin,
memurların, emeklilerin, çiftçilerin, esnafın değil, silah tüccarlarının
ve silah sanayisinin çekeceği bir dünya özlemiyle hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şener.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bu söylediklerine
sen katılıyor musun acaba?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu iğreti dile, sığ yaklaşımlara da sonra mı
cevap vereceğiz?
BAŞKAN Evet, sonra cevap vereceksiniz,
mutabakatımız böyle Sayın Turan.
Teşekkür ederim.
CHP Grubu adına ikinci söz Denizli Milletvekili
Kazım Arslana aittir.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
isminden Bilimi çıkaran Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının bütçesini görüşmek üzere söz aldım.
Görüşmekte olduğumuz
Bakanlığın bütçesi tutarı 7 milyar 784 milyon 793 bin Türk
lirasıdır. Şunu peşinen söylemeliyim ki yapısal
reformlar yapılmadığı sürece, Bakanlık aynı
sistemde, aynı düzende sürdüğü sürece kesinlikle bu bütçenin bir
işe yaramayacağı bir gerçektir. Bu rakam, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının günlük ihtiyaçlarını ve personel
giderlerini karşılayacak bir bütçedir.
Hep İhracat artıyor. diyorsunuz ama
ithalatın arttığını hiç söylemiyorsunuz. 2017deki
ihracatımız 157 milyar dolar iken ithalatımızın 234
milyar dolar olduğunu göz ardı ediyorsunuz. Arada 77 milyar
dolarlık dış ticaret açığını hiç önünüze
koyup düşünmüyorsunuz Bu açığı nasıl
kapatacağız? diye. Şimdi, yine, 2018 yılının
sonuna geldik, bu yıl da dış ticaret
açığının 80 milyar dolar olacağını göz
ardı ediyorsunuz. Dolayısıyla bu, övünülecek bir rakam
değil değerli arkadaşlarım. Övünülecek durum,
ihracatımızı ithalatı karşılayacak bir noktaya
getirebiliyor isek o zaman övünülecek bir noktaya Türkiyeyi getirmişsiniz
demektir ki bu, kesinlikle bugünkü uygulamalarda yoktur.
Değerli arkadaşlarım, yeni
fabrikaların kurulması, işletmelerin kurulması ve
istihdamın sağlanması için her köşede bir fabrikanın
yapılmasına olanak sağlaması gerekirken bu Bakanlık,
maalesef bu iktidar döneminde bütün fabrikalarımız satıldığı
gibi, yeni bir fabrikanın da ne temeli atıldı ne de
açılışı yapıldı. Böyle bir Türkiye tablosu var.
Dolayısıyla bunun övünülecek bir yanı yok. Dolayısıyla
arkadaşlar, işsizlik çığ gibi büyüyor, bunu göz ardı
etmeyiniz. Bu insanlar yarın sokağa çıkacak, bizim yakamıza
yapışacaklardır, senden para isteyecektir, senden borç
isteyecektir, belki de sana saldıracaktır, senden faydalanmaya
çalışacaktır. Bunları göz ardı etmeyin değerli
arkadaşlarım.
Şimdi,
2019 bütçesi üretim değil tüketim bütçesidir. Bu bütçenin 117 milyar Türk
lirası faize gidecektir değerli arkadaşlarım. Ayrıca,
bu bütçe gerçekten bu faiz durumu dikkate alındığında
faizkolik bir bütçedir, yine, borç bütçesidir. Dolayısıyla 200 milyar
Türk lirası borcun ödenmesi söz konusudur. Dolayısıyla bu bütçe
borçkolik bir bütçedir değerli arkadaşlarım. İhracatı
artırmak yerine ithalatı yine artıracak bir bütçedir çünkü
bütçenin içinde ihracatla ilgili bir ödenek, bir destek maalesef yoktur.
İhracatçıların da, sanayicilerin de derdine çare bulacak bir
bütçe değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bu bütçe dolarkolik bir bütçedir. Bu bütçe gerçekten
dolardan kendisini kurtaramamış, her yere dolarla
borçlanmış, kamu-özel iş birliğiyle yapılan bütün
kuruluşların ödemelerini dolarla yapan bir bütçedir. Eğer siz,
TLnin kullanılmasını istiyorsanız, değerinin
artırılmasını istiyorsanız, dolayısıyla bu
dolar yükünden mutlaka kurtulmanız gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan; sizden istediğimiz sanayideki
üretimin artırılmasıdır. Sanayide üretimi maliyeti
aşağıya çekerek artırabilirsiniz. Sanayide kullanılan
elektrik ve doğal gaz fiyatıyla bugün üretim yapma imkânı
kalmamıştır. İnsanlar isyan etmektedir.
Dolayısıyla böyle bir maliyet altında ezilen sanayicinin,
ihracatçının mutlaka bundan kurtulması gerekir. Enerji
Bakanıyla görüşerek bunun mutlaka aşağıya çekilmesi
gerekir.
İki: Sanayicinin ve ihracatçının
devletten 200 milyar Türk lirası KDV iade alacağı vardır,
bu hâlâ beklemektedir. Devletin, bunu, defaten, bir an önce ödemesi gerekir,
sanayici de bu ödemeyi beklemektedir.
Ayrıca, üçüncü olarak: Tekstil sektöründe 2 KDV
oranı uygulanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Arslan,
tamamlayın lütfen.
KAZIM ARSLAN (Devamla) İplikte yüzde 8 KDV,
dokuma, boya ve konfeksiyonda yüzde 18 KDV uygulanmaktadır. Bu da
işlemler arasında ve tekstilde eşitsizlik yaratmaktadır ve
dolayısıyla karışıklığın bir an önce
giderilip bu KDVnin yüzde 8e indirilmesi gerekmektedir.
Dört: Yerli sanayimizi geliştirmeliyiz.
Dolayısıyla özellikle ara malı üreten sanayimizin gelişmesi
noktasında, yerli sanayimizi geliştirmek suretiyle, hangi alanlarda
üretim yaparsak ara mal ithalatını kısarız, bu noktada
çalışmaların acilen yapılması gerekmektedir.
Beş: Dövizle borçlanıp yatırım
yapan sanayicilerimiz gerçekten perişan durumdadır, bunlarla ilgili
de bu bütçede bir çözüm yoktur, bunlar için de bir çözüm bulmak gerekmektedir.
Ayrıca, altıncı olarak: OSBlerde
boş arsalar vardır. Bu arsalar neden boştur? Bunların
araştırmasının yapılarak bir an önce bu OSBlerin
doldurulması konusunda, sanayiye dönüşmesi konusunda bir
çalışmaya ihtiyaç vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Bağlayın lüffen Sayın
Arslan.
KAZIM ARSLAN (Devamla) Bağlıyorum
Sayın Başkan.
Yedi: Denizlide 12 firma, Türkiyede 600e
yakın firma konkordato ilan etmiştir, bunların arkası gelecektir.
Bunlarla ilgili bütçede neler yapılacak, nasıl bir çözüm üretilecek,
bu konkordatolar, bu iflasın eşiğine gelmiş firmalar,
işletmeler nasıl kurtarılacak, bu konuda da bir çözüm
bekliyoruz.
Yeni OSBlerin kurulması gerekiyor. Özellikle
OSBlerin altyapısı oluşturulmak suretiyle, ara mal üretecek bu
fabrikaların, bu işletmelerin de bir an önce kurulması
suretiyle, Türkiyenin sanayileşmesi noktasında bir çalışma
yapılmaya ihtiyaç vardır çünkü Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk
demiştir ki: Her fabrika bir kaledir. Ülkemizin her bir köşesinde
bir kale yaratmak üzere Sanayi Bakanı olarak kolları
sıvamalısınız, bu görevi de yapmalısınız
diyorum, sözlerimi bitiriyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arslan.
Söz sırası, Kocaeli Milletvekili Tahsin
Tarhandadır.
Buyurun Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bu tezahürat karşısında yükünüz
ağır.
CHP GRUBU ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının 2019 bütçesi üzerine söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya, teknoloji
çağını yaşıyor; endüstri 4.0 devrimini konuşuyor,
her ülke kendi yapay zekâsını üretmeye çalışıyor;
robotların, üretimin her alanında yer aldığı yeni
dünya düzeni oluşturuluyor. Tüm dünya, teknoloji 4.0 devriminin
temellerini atarken biz her bütçe döneminde, sektörden gelmeyen bakanların
varlığında bütçe taslaklarını görüşüyoruz.
Maalesef, 7 milyar liraya yakın bütçesini
tartıştığımız Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı için söyleyebileceğimiz yeni bir şey yok
çünkü AKP İktidarı için inşaattaki rant bilimde yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Sanayiye yatırım yapmak beton ekonomisi kadar
kârlı değil. Teknoloji üretmek harç karmaktan daha zor. O yüzden, AKP
iktidarları malayla sıva yapmaya devam ediyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Yıllardır söylüyoruz:
Bırakın artık betona yatırım yapmayı, yandaş
müteahhitleri zengin etmeyi.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin 2018
yılında AR-GE harcamalarına ayırdığı tutar 6
milyar lira; Alman bir otomobil firmasının AR-GEye
ayırdığı pay ise 15 milyar dolar. Eğer millî
olacaksak, eğer ki gelişeceksek, en az bu şirketler kadar AR-GE
yatırımlarını önemseyeceksek bizler de bu bütçeye 15 milyar
gibi pay ayırmamız gerekir.
Sayın Bakan, AR-GEye yatırım
yapmadan dünyadaki teknolojik gelişmeleri nasıl
yakalayacaksınız? Yok. dediğiniz sanayi ve ticaret
odalarına Yok. desinler diye baskı uyguladınız ancak
vatandaşın iliklerine kadar hissettiği kriz yüzünden 310
organize sanayi bölgesinde doluluk oranı yüzde 70lerden yüzde 50
seviyesine geriledi. 2 binden fazla şirket iflas etti, 3.500den fazla
şirket konkordato başvurusunda bulundu, Anadoluda iş
adamları borçları yüzünden intihar etmeye başladı.
İnşa ettiğiniz AVMlerdeki dükkânlar boşaldı. Kriz
yok. söyleminin hemen ardından enflasyon son on beş yılın
rekorunu kırdı. Sizlere sormak istiyorum: Krizi daha ne kadar yok
sayacaksınız? Anahtar teslim fabrikalar yapacağız, sanayiyi
yeniden ayağa kaldıracağız. deniyordu 125 büyük
özelleştirme yapıldı, 62 milyar dolar gelir elde edildi ancak
AKP döneminde yapıldı. diyebileceğimiz tek bir fabrika yok. Ya
sattınız ya kapattınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Sanayi ve üretim anlamında tek bir kuruş
yatırım yapmadınız.
Sayın Bakan, bu bütçede bilim yok, teknoloji
yok, üretim yok, AR-GE yok, sanayi yok, ihracat yok. Ne var biliyor musunuz?
Gelir kaleminde asgari ücretlinin, emeklinin, memurun, öğretmenin,
işçinin maaşından kesilen vergilerle üreticinin
sırtına yüklenen ödemeler var. (CHP sıralarından
alkışlar) Gider kalemindeyse saltanatınızın
masrafları var. Kasada damadın oturduğu, yazlık
kışlık uçan saraylarda iktidar mensuplarının sefa
sürdüğü, bilimden, teknolojiden, üretimden uzak bir Türkiye ne yazık
ki AKP iktidarının eseridir. Unutulmamalıdır ki
sarayın bütçesini düzenlerken vatandaşın bütçesini bozmak devlet
adabına yakışmamaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şartellerin indiği, çarkların durduğu,
fabrikaların farelere terk edildiği ülkemizde 2019 yılı
sanayi bütçesi halk vicdanında hükümsüzdür. Rotu çıkan sanayinin,
direksiyonu kopan Hükûmetin, fren ayarları tutmayan ekonominin sorumlusu sizlersiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tarhan.
Şimdi söz sırası, Elâzığ
Milletvekili Gürsel Erolda.
Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma
Bakanlığının bütçesi görüşüldükten sonra, Komisyon
üyelerimizin dile getirdiği Bakanlığın bütçesinin
hayırlı olması dileklerine ben de katılıyorum ve Millî
Savunma Bakanlığımızın bütçesinin ülkemize ve
devletimize hayırlı olmasını diliyorum ve bugün Millî
Savunma Bakanlığının görev ve sorumluluk alanı
içerisinde bütçesini görüşmek yerine, aslında Millî Savunma
Bakanlığının adı da üstünde millî değerler
üzerinden, ulusal değerler üzerinden devlet geleneklerine göre ve devlet
liyakatlerine göre ne yapması gerektiği ve nasıl davranması
gerektiği konusunda ve olmadığı zaman da hangi tehlikelerle
karşı karşıya kaldığımızı örnekler
vererek anlatmak istiyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki,
devletimizin iç güvenliğini sağlamak için sınır ötesi
operasyonlara gitme, yapma yetkisi vardır; gerekirse Kandile gider,
gerekirse Fıratın doğusuna gider, gerekirse ihtiyaç duyduğu
her bölgeye Türkiye Cumhuriyetinin Silahlı Kuvvetleri gider ve müdahale
eder. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetlerinin müdahale etme
yetkisi Meclis tarafından verilir; yani irade Hükûmetin, yetki Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, uygulama da Türk Silahlı Kuvvetlerinindir.
Doğal olarak ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç güvenliğe yönelik
sınır ötesi operasyon yapma hakkı da yetkisi de vardır.
Ayrıca, terörle mücadelede İHAları da SİHAları
kullanma yetkisi ve hakkı da vardır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Niye
alkışlamadınız? Alkışlayın arkadaşlar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sayın
Şener öyle düşünmüyor.
GÜRSEL EROL (Devamla) Ama ulusal
güvenliğimizi sağlamak için askerlerimizin sınır ötesi
operasyona giderken ve orada şehitlerimiz verilirken bu
şehitlerimizin oradaki kahramanlık hikâyeleri asla ve asla siyasi bir
malzeme hâline getirilmemelidir çünkü o şehitlerimiz bu ülkenin üniter
devlet yapısının korunması ve bu vatan
topraklarının korunması için gözünü kırpmadan şehit
olan askerlerimizdir. Bu, iç siyasetin malzeme konusu değildir ve iç siyasette
şehitlerimiz siyasetin malzemesi yapılmamalıdır.
Sevgili milletvekilleri, ülkemizin son zamanlarda
baş belası olan, insan kaybına neden olan, ekonomik
kayıplara neden olan önemli iki tane konusu vardır. Bunlardan
birincisi, 1984 yılında PKK terör örgütünün eylemleriyle
başlayan bir otuz dört yıllık süreç ve PKK terör örgütünün otuz
dört yıllık sürecinde dönem dönem bütün siyasi partiler iktidar
olmuşlar, parti politikalarını uygulamışlar ve sonuç
itibarıyla da hâlâ 1984teki terörle mücadele mantığımız,
anlayışımız ve noktamız neyse aynı yerdeyiz.
Bakın, bu sürede 6 Cumhurbaşkanı değişmiş, 11
Genelkurmay Başkanı değişmiş, 12 Başbakan
değişmiş, 22 Millî Savunma Bakanı değişmiş,
25 İçişleri Bakanı değişmiş ve kamu bütçesinden
1,5 trilyon dolar para harcamışız ve geldiğimiz nokta,
bulunduğumuz nokta gene Türkiye'de öncelikli sırada terör var.
Diğer taraftan, ikinci en önemli terör
sorunlarımızdan birisi FETÖ terör örgütü. Şimdi FETÖ terör
örgütünün Türkiye'deki süreciyle ilgili size düşüncelerimi anlatmak
istiyorum. Hâliyle, doğal olarak FETÖ terör örgütünün Türkiye'deki
tarihsel süreci kırk yıllık bir tarihe dayanır. Ama FETÖ
terör örgütünün özellikle devlet içinde etkin olduğu ve örgütlendiği
dönemler 2002 ve 2016 yılları arasındadır. Ergenekon,
Balyoz süreciyle -gün yüzüne çıkan- kozmik oda operasyonu ve Şemdin
Sakıkın gizli tanıklığıyla Atatürkçü,
cumhuriyetçi ve devletçi generaller Türk Silahlı Kuvvetlerinden tasfiye
edilerek yerine FETÖcü generaller getirilmiştir (CHP
sıralarından alkışlar) ve FETÖcü generallerin
getirdiği süreç bu ülkeyi 15 Temmuza götürmüştür.
Bakın, sayın milletvekilleri, devlet bürokrasisinde
3 bürokratın atanma şekli farklıdır: Bir, valiler; iki,
büyükelçiler; üç, generaller. Valiler ve büyükelçiler Bakanlar Kurulu
kararı, Cumhurbaşkanının onayıyla atanır.
Generaller Askerî Şûranın kararı,
Cumhurbaşkanının onayıyla atanır.
Şimdi, düşünün ki 15 Temmuz bir darbe
girişimi midir? Evet, 15 Temmuz, FETÖ terör örgütünün bir darbe
girişimidir. Kime karşı yapılmıştır? 15
Temmuz, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı
yapılmıştır, devletimize karşı
yapılmıştır, halkımıza karşı
yapılmıştır ve Türk Silahlı Kuvvetlerine
karşı yapılmıştır.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Demokrasiye
karşı...
GÜRSEL EROL (Devamla) Evet, demokrasiye
karşı da.
Peki, FETÖ terör örgütünü kim engellemiştir?
FETÖ terör örgütünü başta Türk Silahlı Kuvvetleri engellemiştir.
Düşünün ki personelinin yüzde 1,5i FETÖ terör örgütünün eylemine destek
vermiş, yüzde 98,5i vermemiştir, resmî kayıtlar. Ama gel
gelelim, siyasi iradenin atadığı 326 generalin 150si yani yüzde
45i FETÖ terör örgütüne destek vermiştir ve o gece teşebbüse bizzat
katılmıştır. Demek ki Millî Savunma
Bakanlığımız da adı gibi siyasallaşmayan devlet
geleneklerinin, devlet liyakatinin ve devletin ciddiyetiyle kendine özgü
bürokratik yapılanmasının ve geleneklerinin
yaşatılması lazım. Siyaset müdahale ettiği zaman
işte, 15 Temmuz gibi yeni bir süreç ve yeni riskler yaşanabilir.
Değerli milletvekilleri, Millî Savunma
Bakanlığının politikaları siyasi partilerin politikalarından
ayrı tutularak devlet politikasına dönüştürülmelidir çünkü bunun
dünyada birçok örneği var. Nedir? Dünyadaki birçok ülke kendi
önceliklerine göre o politikalarını devlet politikası hâline
getirmiştir. Mesela, Japonyanın kültür politikası, Almanyanın
endüstri politikası, Hollandanın tarım politikası, bunun
gibi birçok örnek var. Bunlar siyasi iradenin hükmettiği ve parti
politikalarına dayalı politikalar değildir, bunlar devlet
politikasıdır yani kim iktidar olursa olsun, hangi siyasi düşünce
iktidar olursa olsun bu devlet politikalarından vazgeçilmez ve Türkiyenin
millî savunma politikaları, teröre karşı ulusal duruş
politikaları bir siyasi parti bakış açısıyla
değil, bir ulusal duruşla sergilenmelidir.
Sayın milletvekilleri, AKP Grubuna buradan
seslenmek istiyorum, aslında sizin içinizden gelen, devlet
geleneğiyle gelen siyasetçilere ve milletvekillerine seslenmek istiyorum:
Tabii ki doğal olarak hepimizin mensubu olduğumuz siyasi partiye ve
mensubu olduğumuz siyasi partinin genel başkanına
karşı sorumlulukları vardır. Fakat şartsız ve
koşulsuz bağlılığımız ve itaatimiz,
yalnızca Mustafa Kemal Atatürkün kurduğu cumhuriyete ve Türkiye
Cumhuriyetine olmalıdır. (CHP sıralarından
alkışlar) Kişilere dayalı bir bağlılık, bir
sadakat asla ve asla olmamalıdır. Neden mi? Siyasi
hayatımızda birçok parti ve lider geldi geçti. Allah hepsine rahmet
eylesin. Bu kürsülerde konuştular. Bakın, geçmişte bu ülkede
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık yapan Sayın
Süleyman Demirel, Sayın Turgut Özal, Başbakanlık yapan
Sayın Bülent Ecevit, Başbakanlık yapan Sayın Necmettin
Erbakan, hepsi son derece iyi bir siyaset adamıydı ve aynı
zamanda iyi bir devlet adamıydı ve üçüncü özellikleri de gönül
adamlarıydı. Allah hepsine rahmet eylesin. Bunlar bu ülkede her türlü
göreve geldiler ama bugün siyasi partilerinin Mecliste grupları veya
temsilcileri var mı? Yok. Ama devlet var. Siyaset kurumunun ve
siyasetçinin birinci görevi, devlet geleneklerine ve devlete sahip
çıkmaktır. Eğer yalnızca partinize sahip çıkma,
liderinize sahip çıkma arzusuyla, isteğiyle siyaset yaparsanız,
işte 15 Temmuz gibi yeni girişimlerle yüz yüze gelmek,
karşılaşmak gibi ülkenin her zaman bir tehlikesi vardır.
AKP milletvekili arkadaşlarım, şimdi
sizlere sormak istiyorum: Ülkemizde NATO süreciyle başlayan askerî darbe
geleneklerinin, Çorum, Maraş, Sivas katliamlarının, bu ülkede
yaşanan yargısız infazların, faili meçhul cinayetlerin,
öyle değil mi, PKK terör örgütünün, FETÖ terör örgütünün arkasında
uluslararası güçlerin olmadığını söyleyen içinizden
bir kişi var mı? Soruyorum size, cevap verin lütfen. Yani bu terör
örgütlerinin arkasında uluslararası güçlerin
olmadığını içinizde iddia eden bir kişi var mı?
Peki, eğer bu terör örgütlerinin arkasında uluslararası güçler
varsa ve uluslararası güçler bu ülkenin üniter devlet
yapısını, cumhuriyetini tehdit etmek için, bölünmesi için
içimize nifak sokuyorsa biz devlet adına Osloda PKKyla görüşmeye
nasıl gittik, Habur Sınır Kapısına, teröristlerin
ayağına bu ülkenin mahkemelerini hangi hakla götürdük?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Erol.
GÜRSEL EROL (Devamla) Şimdi bunları
sormak gibi de bir hakkımız var çünkü bu ülkenin devlet
geleneklerinin devam etmesi, devlet liyakatlerinin devam etmesi hepimizin
önceliği olmalıdır. Siyaset geçicidir, devlet kalıcıdır
ve devlet liyakatiyle, devlet gelenekleriyle oynamamamız lazım.
Eğer partiler yalnızca hükûmet olmak değil, devlet olmak
arzusunu taşırlarsa ve bu arzuyla, bu sistemle yönetimi
değiştirmek arzusunu devam ettirirlerse işte o zaman ülke bugün
yaşadığı sorunlardan daha ciddi sorunlar yaşayabilir.
Sayın Bakanım,
Bakanlığınız hayırlı olsun. Plan ve Bütçe
Komisyonundaki arkadaşlarımız da oradaki değerlendirmelerde
Bakanlığınızla ilgili memnuniyeti ifade etmişler. Ama
ben Bakanlığınızla ilgili yapılması gereken
birkaç şeyi bilginize sunmak istiyorum. Nedir bunlar? Birincisi:
Genelkurmay Başkanımız, Cumhurbaşkanımızın
yetkisi dâhilinde değil, eskisi gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin
geleneklerine göre atanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erol, son bir kez bir dakika
daha süre veriyorum, bağlayın lütfen.
GÜRSEL EROL (Devamla) Generallerin terfisi
Hükûmetin iradesiyle değil, yine Türk Silahlı Kuvvetlerinin
gelenekleri ve Askerî Şûrayla yapılmalıdır. Askerî okullar
mutlaka ve mutlaka açılmalıdır, askerî hastaneler tekrar Millî
Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır ve en önemlisi,
Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Başkanlığa
çevrildi, Savunma Sanayii Başkanlığı da tekrar Millî
Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır.
Ben konuşmamı bitirirken diyorum ki: Bu
ülkenin vazgeçilmez, tartışılmaz bir tek lideri vardır,
onun sayesinde bu Parlamentodayız, onu da hepimiz şükranla,
saygıyla anmak zorundayız. Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk
diyorum.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erol.
Söz sırası Sivas Milletvekili Ulaş
Karasuda.
Buyurun Sayın Karasu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ULAŞ KARASU (Sivas)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
2011 yılında kurulan -Doğu Anadoluda
kalkınmayı amaçlayan- Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığıyla Sivas, Erzincan, Malatya,
Elâzığ, Tunceli, Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Erzurum,
Hakkâri, Iğdır, Muş, Van ve Kars illerimizin eğitimde,
sağlıkta, tarımda ve ekonomide bölgeler arası
eşitsizliğin ortadan kaldırılması ve bu 15 ilin
bölgesel kalkınmada öncelikli olması amaçlanmıştır.
Her konuda olduğu gibi bu projede de AKP'nin evdeki hesabı
çarşıya uymamış, kurulduğu tarihte ekonomiye
yıllık 4,19 milyar dolar katkı sağlayacağını
açıkladıkları proje, kaderine terk edilmiştir. 2018
yılı bütçesi 158 milyon olan projenin 2019da bütçesi 87 milyona
düşmüştür. Kurulduğu tarihte bölgeyi şaha
kaldıracağı iddia edilen projeden dağ fare
doğurmuş, bu proje ne hayvancılıkta ne sanayide ne
sağlıkta ne de amaçlanan diğer konularda bölgenin hiçbir derdine
çare olamamıştır.
Sizlere bu projenin ne kadar başarılı
olduğu noktasında birkaç örnek vermek istiyorum.
TÜİK verilerine göre, Bitliste 2011
yılında 938 bin küçükbaş hayvan var iken 2017 sonunda bu
sayı 594 bine düşmüştür. Hakkâride hâlâ faaliyette olan
organize sanayi bölgesi bulunmamaktadır, diğer illerdeki birçok
organize sanayi bölgesi ise kaderine terk edilmiş durumdadır.
Türkiye genelinde bin kişiye düşen doktor
sayısı 2 iken Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Hakkâri,
Iğdır, Muş, Tunceli ve Vanda bu sayı sadece 1dir. Bingöl
nüfusunun yüzde 50si, Hakkârinin 47,6sı, Vanın 47,3ü,
Ağrının 45i, Bitlisin 39,2si, Iğdırın 37si,
Muşun 35,5i, Karsın 32,6sı, Tuncelinin yüzde 31i
yeşil kartlıdır. Görüldüğü gibi, bu projenin ne bölgeye ne
de ülkeye hiçbir faydası olmamıştır. Şimdi, dram
niteliğindeki bu tabloya bakarak, Genel Başkanınız her
konuşmasında çıkıyor, Cumhuriyet Halk Partili
belediyelerimize sataşmalarda bulunuyor.
İnsani Gelişme Vakfının
Türkiyede ilçe belediyeleri üzerine yaptığı
araştırmada Türkiyenin en yüksek insani gelişme düzeyine sahip
ilk 10 belediyesi Cumhuriyet Halk Partili belediyelerdir. Çünkü Cumhuriyet Halk
Partili belediyelerde adalet vardır, eşitlik vardır, huzur
vardır, insan odaklı belediyecilik vardır, çevre ve doğaya
saygı vardır, kadın vardır, genç vardır, çocuk
vardır, engelli vardır ve Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin olduğu
bu bölgelerde yaşayan insanlar geleceğe umutla bakmaktadır.
Dönüyoruz projedeki illere: DAPa dâhil olan 15 ilin
8 belediyesini bizzat AKPli başkanlar, 5 tanesini ise AKPnin
atadığı başkanlar yönetmektedir; 1 tanesinde bile
Cumhuriyet Halk Partili il belediyesi bulunmamaktadır. Bu bölgede ise
yoksulluk, eşitsizlik, işsizlik, göç devam etmektedir çünkü AKPli
belediyelerde adaletsizlik vardır, eşitsizlik vardır, rant
vardır, doğa ve çevre katliamı vardır; insana değil,
yandaşa hizmet vardır. Bu nedenlerden dolayı yöre insanı
çaresizliğe, yoksulluğa, göçe mahkûm hâle getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün, Anadoluda
hoşgörünün, sevgi dilinin, barışın, yüzlerce
yıldır bir arada yaşama kültürünün gelişmesine katkı
sağlayan Mevlânanın Hakka yürüdüğü gündür; kendisini
saygıyla anıyorum.
Ne güzel söylemiş Mevlâna: Kimle
gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin çünkü
bülbül güle, karga çöplüğe götürür. AKPnin Fetullah Gülenle olan
ilişkisini bu sözden daha iyi açıklayan bir söz var mıdır?
(CHP sıralarından alkışlar) 15 Temmuzun
yaşanmasına, bu ülkenin vatandaşlarının şehit
olmasına, insanların mağdur edilmesine neden olan, işte bu
arkadaşlıktır. 17-25 Aralık bir milatsa bu milat ancak
AKP-FETÖ suç ortaklığının bozulmasının
miladıdır. Yıllarca beraber yürüdünüz, beraber yürüttünüz; koca
ülkeyi samana bile muhtaç hâle getirdiniz. İşte getirmiş
olduğunuz bu bütçe ne yazık ki sizlerin ortaklarınızla bu
ülkeye vermiş olduğunuz zararın bir göstergesidir.
Bir haftadır konuştuğumuz bu bütçede,
Sivas Demir Çelik işçilerinin yedi aydır alamadıkları
maaşları nerede? İş arayan 1,5 milyon üniversite mezununa
istihdam nerede? Bir adam evine ekmek götüremez mi? diyerek intihara
kalkışan Sivaslı hemşehrimize yarattığı umut
ışığı nerede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Karasu.
ULAŞ KARASU (Devamla) Kaderi yandaş
marketlerinize mahkûm edilip kepenk kapatan bakkalın derdine çare nerede?
Tarlası, traktörü hacizli, eli nasırlı, alın terinden
başka geçim kaynağı olmayan çiftçi nerede? Getirdiğiniz
bütçede işçi yok, memur yok, emekli yok. Ne var biliyor musunuz? Bu
bütçede bir avuç tefeci var, sarayın açgözlülüğü var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp ya! Ayıp
ya!
ULAŞ KARASU (Devamla) Bu bütçenin
işçiyi, memuru, çiftçiyi, esnafı, her geçen gün biraz daha
açlığa, yoksulluğa mahkûm ettiğini anlatan Cumhuriyet Halk
Partisini ve Genel Başkanımızı sürekli tehdit eden Genel
Başkanınız bilsin ki: Biz, sizin gibi İçişleri
Bakanlığına dilekçe verilerek kurulmuş bir parti
değiliz, savaş meydanlarında kurulduk. (CHP
sıralarından alkışlar) Bizim tarihimizde Sivas ve Erzurum
Kongreleri var. Bizim tarihimizde Kuvayımilliye var. Bizim tarihimizde
cumhuriyet ve devrimler var. Bizim tarihimizde kadın-erkek
eşitliği var.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) İstiklal
mahkemeleri de var mı?
ULAŞ KARASU (Devamla) Bizim tarihimizde
demokrasi var, özgürlükler var, sendikal haklar var. (CHP
sıralarından alkışlar) Bizim tarihimizde Kıbrıs
var, 77nin 1 Mayısında katledilen emekçiler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karasu, bağlayın
lütfen.
Buyurun.
ULAŞ KARASU (Devamla) Bizim tarihimizde
darbelere boyun eğmeyen, işkencelerde, idam sehpalarında
kaybettiğimiz yoldaşlarımız var. Bizim tarihimizde Mustafa
Kemal Atatürk var. Bizim tarihimizde bu ülkenin bağımsızlığı
için, demokrasi için, özgürlüğü için, adalet için bedel ödemekten asla
korkmayan milyonlarca yurttaşımız var. Bizi ne
yandaşlarınızla ne de ortaklarınızla
karıştırmayınız; karşınızda,
oturduğunuz koltukları borçlu olduğunuz Cumhuriyet Halk Partisi
var.
Teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Karasu.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.18
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 19.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yapılan konuşmalara devam edeceğiz.
Şimdi söz sırası Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünvere aittir.
Buyurun Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA İSMAİL ATAKAN ÜNVER
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOP
İdaresi bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
KOP bölgesi, Karaman, Aksaray, Kırıkkale,
Kırşehir, Konya, Niğde, Nevşehir ve Yozgat illerinden
oluşmaktadır. KOP İdaresi, 2017 yılı
Sayıştay Raporunda, eylem planındaki projelere
başlanılmaması ve başlananların da zamanında
bitirilmemesiyle eleştirilmiştir. Sayıştay, özetle
Projelerin adı var, kendisi yok. demiştir.
Mesela, Karamanda 2014 yılında
yapımına başlanan Konya-Karaman Hızlı Tren Hattı
hâlâ bitirilememiştir.
Karamana, İbrala Barajından tatlı
içme suyu temini projesi de seçim öncesi açılmış ve iki ay
süreyle şehre içme suyu kriterlerine uymayan su verilmiştir. Sonra, o
da becerilememiş ve tekrar mevcut kuyuların suyuna dönülmüştür.
Bitirilemeyen bir başka proje de 21
kilometrelik Karaman Çevre Yolu Projesidir. Konya Ovası sulama projeleri
de bir türlü bitirilememektedir.
Bölgede yer alan Nevşehir ve Aksarayda turizm
ve ulaştırma projeleri hayata geçirilemediği için turizm gerekli
ivmeyi yakalayamamıştır.
Patateste fiyat istikrarı
olmadığından Niğdede patates üreticisi ne
yapacağını bilemez durumda ve belirsizlik içerisindedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bölgede buğday ve arpa tarımı
bitmiştir çünkü buğday ve arpa para etmemektedir. Özellikle Konya ve
Karamanda çiftçimiz mısır tarımına yönelmiştir. Çok
su tüketen mısır zaten sınırlı olan su
kaynaklarını sömürmektedir. Bölgede göller kurumuş, yer
altı suları çekilmiştir. Konya ve Karapınarda derin
obruklar oluşmaya başlamıştır. Bölge insanı
olarak oluşacak bir obruğun köylerimizden birini yutabileceği
ihtimali bizleri ürkütmektedir. İşlenen tarım alanı
bazında Türkiye'nin beşte 1ini oluşturan KOP bölgesinde sulama
sorununun çözülememesi bölgede tarımı bitme noktasına
getirmiştir. Bölgenin su kaynaklarının beslenebilmesi için bölge
dışındaki kaynaklardan, Kızılırmaktan ve
Göksudan bölgeye su sağlamaya yönelik projeler derhâl bitirilmelidir. KOP
İdaresi, KOP Eylem Planından hareketle örnek verdiğim bu
eksiklikleri ve daha fazlasını gidermeyi maalesef
becerememiştir, bölge cazibe merkezi olmamıştır, 2016-2017
yıllarında bölgedeki illerin hepsi göç vermiştir.
Hani, belediyeleri Cumhuriyet Halk Partisinde olan
Çankaya, Beşiktaş, Kadıköy, Şişli gibi yerlerde
seçmenler, önce Türkiye pastasının kaymağını
yiyenler denilerek ötekileştirilip, devamında da bu ilçelerin
bugünkü seviyesine CHP'li belediyelerin değil, büyükşehir belediyesinin
ve Hükûmetin yatırımları sayesinde geldiği iddiasıyla
o ilçelere kaymağı yedirenin aslında Hükûmet olduğu ifade
edilmiş ve gelişmişlikleri sahiplenilmek istenmişti ya, son
seçimlerde yüzde 55 ila yüzde 76 oy aldığınız KOP illerinin
günahı ne? O kaymağın birazını da getirip
yıllardır size bolca oy veren ve belediyeleri de sizde olan KOP
illerine yedirseniz fena mı olur? Hem yıllardır size destek
versinler hem de siz gidin, kaymağı başka yerlere yedirin; olur
mu böyle adalet, olur mu böyle kalkınma?
Bütçenin geneli üzerinde de birkaç şey söylemek
isterim: Artık sizin halkımıza anlatacağınız bir
hikâyeniz kalmadı.
2019 yılı bütçesi tam bir iflas bütçesi.
Babasından miras kalan malları satıp savıp, satacak mal
kalmayınca da tefecilere muhtaç olan mirasyedi evlat gibisiniz. On
altı yılda 60 milyar doların üstünde özelleştirme
yaptınız; 130 milyar dolar olan dış borcu 453 milyar dolar
yaptınız.
Getirdiğiniz 2019 yılı bütçesinde
ödenekler azaltılmış, yatırımlar durdurulmuş,
başlanmayan projeler bilinmez bir atiye bırakılmış.
Proje diye sunduğunuz tek şey kalmış; milletimizin çoluk
çocuk yatıp yuvarlanması için yapacağınız millet
bahçeleri. Ha, bir de millet kıraathaneleriniz vardı değil mi?
Üstelik çay, çorba, kek bedava. Ne kadar övünseniz azdır.
On altı yıldır
iktidarsınız. Bir TÜPRAŞ yaptınız mı? Bir TELEKOM
yaptınız mı? Bir TEKEL yaptınız mı? PETKİM,
SEKA, Sümerbank, Etibank yaptınız mı? Hayır. Yapmadınız,
yapmıyorsunuz, yapmayacaksınız ama hepsini sattınız,
her şeyi sattıktan sonra da bir şey buldunuz;
yap-işlet-devret, pardon, seyret. Neyi seyrediyorsunuz söylemek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) Bu fakir
milletin kaynaklarını aktardığınız yandaş
müteahhitlerin vatandaşı nasıl soyup soğana
çevirdiğini seyrediyorsunuz. Yanınızdan
ayırmadığınız, açılışlarına
koştuğunuz, hatta ödüller verdiğiniz bu tiplerin millete hem sövüp
hem de nasıl dalga geçtiğini seyrediyorsunuz; seyrediyor ve
susuyorsunuz. Size bu vebal bile yeter aslında.
Bütçenin başından beri tek
yaptığınız rakam salatası, ne garibanın derdinden
ne yoksulun hâlinden haberiniz var. Gündeminizde işçi, memur, çiftçi,
esnaf, emekli yok; EYT yok, 3600 ek gösterge yok. İşsiz olana
iş, aç olana aş, esnafa umut, işçiye destek, EYTye emeklilik,
emekliye ekmek, memura ödenek, çiftçiye ekenek yok. Ama ne var?
Cumhurbaşkanına yüzde 26 zam yapmak var. Yapın, yapın! (CHP
sıralarından alkışlar)
Sultan Süleymana kalmayan bu dünya kimseye kalmaz,
hiç şüpheniz olmasın size de kalmayacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ünver.
Şimdi sıra Trabzon Milletvekili Ahmet
Kayada.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AHMET KAYA (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Ekranları başında
bizleri izleyen yurttaşlarımızı ve yüce Meclisi sevgiyle ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Doğu Karadeniz
Bölgesi ülkemizde sanayileşmenin en az olduğu bölgelerden biridir ve
bu nedenle sürekli göç vermektedir. Ülke nüfusu 2000den bugüne yüzde 28
artarken Doğu Karadeniz Bölgesinin nüfusu yüzde 16
azalmıştır. Bu dönem, Karadenize sadece rant projeleri
yapılmış, üretim ve istihdam sağlamaya yönelik hiçbir
yatırım yapılmamıştır. İşsiz ve çaresiz
bırakılan bölge insanı göçe zorlanmıştır. Bu
göçün en önemli nedeni ekonomidir, ekmektir, aştır, iştir.
Biz bugün burada bütçeyi konuşurken Doğu
Karadenizin her yanında doğaya, tarihe, kültüre, insana ihanet eden
rant projeleri yükseliyor. Anadolunun en kadim kentlerinden biri olan
Trabzonumuzda TOKİ ve Büyükşehir marifetiyle tarihî belleğimiz
yok ediliyor, yemyeşil vadilerimizde taş ocakları
açılıyor, talan edilmesine göz yumulan güzel yaylalarımızda
yeni projelerden ve kentsel dönüşümlerden bahsediliyor. En doğru
olanın bu güzellikleri korumak olduğu gerçeği görmezden
gelinerek bölge turizmine de büyük bir darbe vuruluyor.
Doğal güzelliklerine herkesin hayran
olduğu Doğu Karadeniz Bölgemiz için Sayın Erdoğan memleketi
Rizede şöyle demişti: Allahın bize verdiği Ayder
bambaşka ama biz Ayderi kirlettik, rezil ettik; Uzungölü kirlettik,
rezil ettik. Evet, kirlettiniz ve rezil ettiniz. Kirlettiğiniz ve rezil
ettiğiniz yerler sadece Uzungöl ve Ayderle sınırlı
değil. Cennet memleketimizi daha fazla kirletmenizi ve rezil etmenizi
istemiyoruz ve bunun için de bütçenize de size de hayır diyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu bütçe saray
rejiminin ilk bütçesidir ve bu bütçenin öznesi de yüklemi de tümcesi de hatta
gizli öznesi de lükstür, şatafattır, saraydır.
Ülkemizde işsizlik var, ülkemizde yoksulluk
var, geçim derdi var, pahalılık var, ekonomik kriz var ama sizin
yüzde 233 artışla gerçekleştirmek istediğiniz bütçenizde
bunların adı sanı yok. Karadenizli fındık üreticisi
yok, çay üreticisi yok, balıkçı yok, turizmci yok, gençler yok,
işçi yok, esnaf yok, emekli yok, taşeron işçiler yok, memurlar
yok, emeklilikte yaşa takılanlar yok. Kısacası, insan yok,
vicdan yok, millet yok, milletin derdine derman yok. O nedenle biz bu bütçeye
derman bütçesi değil ferman bütçesi diyoruz ve hayır diyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, on altı yıl
önce AKP iktidara geldiğinde, bu ülkedeki fabrikalar, limanlar, sanayi
tesisleri hepimizindi ve tıkır tıkır işliyordu;
çiftçimiz üretiyordu ve ürettiğini de değerinden satıyordu;
tarlalarımızdan bolluk ve bereket fışkırıyordu;
köylerimizde okullarımız, sağlık ocaklarımız
vardı; beldelerde belediyelerimiz vardı; basınımız
özgür, yargımız bağımsızdı; ülkemizde seçimler
adaletli yapılıyordu ve her şeyden önemlisi, egemenlik
kayıtsız ve şartsız milletindi. Aradan on altı
yıl geçti, bugün, satılmış fabrikalarımız,
bitirilmiş tarımımız, ekilmeyen tarlalarımız,
talan edilmiş doğamız, kurutulmuş derelerimiz, borç
batağına saplanmış ekonomimiz, geçim
sıkıntısıyla boğuşan insanlarımız,
hakkı gasbedilmiş emeklilikte yaşa
takılanlarımız, işsiz gençlerimiz, değiştirilen
rejimimiz, devlet gelenekleri yok edilmiş, yargısı, ordusu,
millî eğitimi sıkıntılarla, kentlerinin sokakları 4,5
milyona varan Suriyelilerle dolu, ağır bir Türkiye gerçeğiyle
karşı karşıyayız.
O nedenle diyoruz ki: AKP demek işsizlik
demektir. AKP demek yolsuzluk demektir. AKP demek geçim
sıkıntısı demektir. AKP demek ekilemeyen tarla,
satılan fabrikalar demektir. AKP demek üretimden vazgeçmek demektir. (CHP
sıralarından alkışlar) AKP demek konkordato, iflas
demektir. AKP demek atanamayan öğretmen, atanamayan mühendis demektir. AKP
demek mağdur joker işçiler demektir. AKP demek emeklilikte yaşa
takılanlar demektir, israf demektir, pahalılık demektir.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yalan bütün
hepsi!
AHMET KAYA (Devamla) AKP demek kentsel
dönüşüm mağdurları demektir. AKP demek aklın ve bilimin
ışığından ayrılmak, liyakatten uzaklaşmak
demektir. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Kızmayın arkadaşlar, lütfen dinleyin,
yaptıklarınızla yüzleşin, kızmayın. Kabul edin ki
çok büyük hatalar yaptınız.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Ama
yalan söylüyorsun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kızmıyoruz,
gülüyoruz, gülüyoruz.
AHMET KAYA (Devamla) Kabul edin ki çok büyük
hatalar yaptınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kaya.
Genel Kurula hitap edin lütfen.
EROL KAVUNCU (Çorum) Yalanı 100 sefer tekrar
etmekle gerçek olmaz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hepsi gerçek,
hepsi.
AHMET KAYA (Devamla) Üretici
fındığını zararına sattıktan sonra fiyat
açıklayarak tarihe geçtiniz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yalan, yalan!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hepsi gerçek!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hepsi yalan!
AHMET KAYA (Devamla) Kota uygulamasıyla çay
üreticisini perişan ettiniz. Köprüden geçmeyen araçlar için geçiş
garantisi verdiniz. Havaalanında uçmayan yolcular için garanti verdiniz
ama kendi çiftçinize, üreticinize alım garantisi veremediniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yalan!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hepsi gerçek!
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Yalan
söylüyorsun!
AHMET KAYA (Devamla) Haram, helal demeden
yandaşı büyüttünüz. Gecekondudan geldik. dediniz, geldiğiniz
yeri unuttunuz, hazineyi kuruttunuz; yetmedi, tuttuğunuz otu kuruttunuz,
tuttuğunuz otu. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler).
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yalan!
AHMET KAYA (Devamla) Üretimi de üreticiyi de
bitirdiniz, ekonomiyi batırdınız, sonra da ülkeyi kurtarmaktan
bahsediyorsunuz. Şunu bilin ki sorunun kaynağı olanlar asla
çözüm üretemezler. Eğri cetvelle doğru çizgi çizilmez. Hiç
kuşkunuz olmasın arkadaşlar, dün olduğu gibi bugün de yine
bu ülkeyi Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz kurtaracağız ama önce sizden,
sonra sıkıntılarından.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) On
altı yıldır aynı şeyleri söylüyorsunuz. Hayal
ediyorsun, hayal.
AHMET KAYA (Devamla) Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaya.
Söz sırası Samsun
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Prensibinize saygı
duyuyorum, grup konuşmalarının sonunda cevap verelim ama bu
kadar tiyatral bir konuşma tarzını da tamamen reddediyoruz.
Bütün bunların hepsine cevap verilecek zaten. Bütün iddialarını
iade ediyorum kendisine Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
tutanaklara geçsin. Bu kadar iyi bir konuşmayı eleştirirken kötü
bir benzetmeymiş gibi kullanıp tiyatral demek tiyatro gibi bir
sanata da o sanatın değerli temsilcilerine de hakarettir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi, söz sırası
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir adama tiyatrocu demek tiyatrocuya hakaret değildir, o adamın
ikiyüzlülüğüne, işi iyi yaptığına, rolünü iyi
yaptığına örnektir. O kadar yalanı ustaca söylüyor olmak
bir sanat gerektirir, onu söylemek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
Son olarak buyurun Sayın Özel ve tutanaklara
geçmek üzere.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
tiyatro, yalanı ustalıkla söyleme sanatı değil,
hayatın kendisini sahneye aynen aktarma sanatıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, söz sırası Samsun Milletvekili
Kemal Zeybektedir.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum. 2019 yılı merkezî yönetim bütçesinde Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığının yani kısacası KOSGEBin
bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede insanlar
ilk işe başladığı zaman, ticarete
başladığı zaman esnaf kefalet kooperatiflerine üye olurlar
ve burada kendi üyelikleriyle beraber ilk önce, o esnaf kefalet kooperatiflerinin
kredisini kullanmak için başvururlar; bu çok önemli.
Türkiyede 1 milyon 600 binin üzerinde, kredi
kooperatiflerine üye olan esnaf ve sanatkârımız vardır.
Türkiyede bunlara Halk Bankası aracılığıyla 400
milyon civarında kredi kullandırılmıştır. Bu
kredileri kullanan esnaf sayısı 448 bin kişidir. Şu anda
mevcut Hükûmetin esnaf kefalet kooperatiflerine kredi kullandırırken
2018 bütçesinden ödediği, esnaf kefalete vermiş olduğu destek
sadece 1,7 milyar liradır.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir bütçeyle,
böyle bir destekle küçük esnafın desteklenmesi ne anlama gelmektedir? Bu
esnafımızın, 448 bin insanımızın kişi
başına kullandığı kredi -kişi başına,
esnaf başına- sadece 3.800 TLdir. Bu -sizin takdirlerinize-
Türkiyedeki esnaf ve kefalet kooperatifinin vermiş olduğu kredilerle
esnaf ve sanatkârın ne durumda olduğunun, nasıl
desteklendiğinin bir göstergesidir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, buna
bağlı olarak, Türkiyede küçük ölçekli esnafın,
işletmelerin desteklenmesi için de KOSGEBin desteği vardır, bu
destekte 67.056 işletme kuruluşu vardır, bu yıl içerisinde
1 milyar 235 milyon lira destek sağlanmıştır. Diğer
tarafta, küçük esnafa 1 milyar 39 milyon lira da faiz desteği sağlanmıştır.
Türkiye'nin lokomotifidir, Türkiye'nin üretimidir, Türkiye'nin sanayisidir bu
küçük esnaf, KOSGEB içerisindeki işletme sahipleri.
Sayın Bakanım burada. Siz, bu krizde,
2018deki krizde tüccarımıza, esnafımıza, sanayicimize bu
ölçekte mi destekleme sağladınız? Bunun takdirlerini de
Sayın Bakanın vermiş olduğu bu desteğe
bağlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, benim ilim
Samsun ve Samsunda da 2018deki krizde 316 şirket kepenk kapattı ve
buna bağlı olarak Türkiyede 30.731 şirket kapatıldı.
Bunun sorumlusu Sayın Bakan burada oturuyor. Demek ki insanlar kepenk kapatıyorsa,
iş yerlerinin kapısına kilit vuruyorsa bunun bir sebebi de
Bakanın ve Hükûmetin doğru politikalar izlemediğindendir
değerli arkadaşlarım.
Diğer tarafta, siyasal iktidar diyor ki: Bizim
borcumuz yok. Bütçeye almışlar 117,3 milyar faiz ödeyeceğiz.
diye. Ya, borcu olmayan bir işletme sahibinin, bir hükûmetin, bir
çalışanın 2019 bütçesine 117 milyar gibi faiz alma
şansı var mıdır? Siz bu faizi yazarken ne kadar borcumuzun
olduğunu da Sayın Maliye Bakanının
açıklamasını istiyorum.
Değerli yurttaşlarımız, bu
bütçenin içerisinde işçi, memur, tüccar tamamen olumsuzluklarıyla
vardır ama olumlu yönleriyle hiç yoktur ve 2018de üreticiyi baskı
altına alan, patates, soğan üreticisini baskı altına alan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Zeybek.
KEMAL ZEYBEK (Devamla)
ve patatesi,
soğanı delil göstererek patates üreticisini, tüccarını
zanlı gösteren bu Hükûmet, bu insanlarımıza ne zaman destek
verecek diye düşünüyorum. Bu insanların üretimini siz ne şekilde
destekleyeceksiniz?
Bunun tek bir yöntemi vardır Sayın Bakan,
siz bu ürünler üretilirken sanayi fabrikalarını da kurmak
zorundasınız, dondurulmuş gıda fabrikalarını da
oluşturmak zorundasınız. Bunu yapamadığınız
sürece bu insanların, üretenlerin üzerinde baskı kurma gibi bir
şansınızın olmadığını söylemek
istiyorum.
Demokratik bir hareket içerisinde olmayanların,
bu ülkede, demokrasiden bahsetmesi de mümkün değildir değerli
arkadaşlarım. İşte, demokrasinin olmadığı
bir yerde korkanlar korktukları için baskı ve şiddet
uygulamaktadır.
Ben 2019 bütçesinin inşallah, iyi
olmasını, hayırlı olmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Zeybek.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Ama
yarattığınız krizin 2019 bütçesinde genişleyerek daha
da büyüyeceğini, halkın borç yükünün daha çok
artacağını, kendini döndüremeyen esnafımızın,
insanımızın kredi döndürmekte zorluk çekeceğini
Bu vesileyle 2019daki bütçenin halkımıza,
milletimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zeybek.
Söz sırası Kayseri Milletvekili Çetin
Arıktadır.
Buyurun Sayın Arık. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün 17 Aralık; bugün, Kayseride 15 vatan
evladımızın eli kanlı, bölücü PKK terör örgütü
tarafından şehit edilişinin 2nci yılı. Buradan bir
kez daha, her türlü terör örgütünü, ona destek olanı, göz yumanı,
sessiz kalanı lanetliyor, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, dinimizde devlet
bütçesi yani beytülmal, hak ve adalet temelinde kullanılması için
devleti yönetenlere verilmiş bir emanettir. Mal, halka aittir; hakla
alınması, hakla harcanması, gerek alırken gerekse harcarken
haksızlıktan kaçınılması gerekir. Ben şimdi
milletin kürsüsünden 80 milyon yurttaşımızın vicdanına
seslenmek istiyorum: AKP hükûmetleri hak edenden mi alıyor? Hak edene mi
harcıyor? Gerek alırken gerekse harcarken haksızlıktan
mı kaçınıyor?
Bakınız sayın milletvekilleri, bu, 17
yaşındaki şeker hastası Dilara. Dilara parasızlık
yüzünden kontrole gidemediği için hayatını kaybetti. Dünyalar
güzeli Dilarayı hastalık değil yoksulluk öldürdü. Bu da
Trilyonlara birkaç kuruş var baba. diyen, yatak odasında 7 tane
para sayma makinesi çıkan bakan çocuğunun yatak odası Sayın
Bülent Turan. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sen Zekeriya Özün avukatı
mısın? Ayıp sana ya! Sahte olduğu on defa söylendi
onların ya. FETÖnün avukatı mısın sen!
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman)
Hastanelerde kontrol ücretsiz.
ÇETİN ARIK (Devamla) Bakınız, bu da
Ayten Bulut, Ayten Bulut bu da. Kayseride penceresi naylon kaplı,
kapısı olmayan bu evde parasızlık yüzünden hastaneye
gidemediği için karnındaki bebeğiyle birlikte can verdi.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman)
Hastaneler ücretsiz, ücretsiz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Bedava.
ÇETİN ARIK (Devamla) Bu da bilmem kaç bin
odalı sarayınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHP Genel Merkezine
benziyor sanki, öyle mi?
ÇETİN ARIK (Devamla) Eğer ki Ayten
Bulutlar, eğer ki Dilaralar parasızlık yüzünden ölüyorsa yerin
dibine batsın sizin bu sarayınız, yerin dibine batsın sizin
bu sarayınız! Onun için, bu saray bütçesine hayır diyoruz, hem
de bin kere hayır diyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Milletin külliyesi,
saray değil.
ÇETİN ARIK (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bakınız, bu polisin kolunda gördüğünüz var ya,
su borcunu ödeyemediği için 81 yaşında gözaltına
alınan Gazal nine.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Su borcundan
dolayı kimse gözaltına alınmaz, böyle bir şey yok.
Doğru söylemiyorsunuz, su borcundan kimse gözaltına alınmaz. Bu
kadar yalanı açık açık söylüyorsun. Ayıp ya!
ÇETİN ARIK (Devamla) Peki, bu kim? Siz bunu
çok iyi tanırsınız. Bu da millete küfreden, Türkiye'nin
kaymağını yiyen, yetmeyip milyonlarca liralık vergi borcu
sıfırlanan Mehmet Cengiz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Hangi ilde
olmuş, bir söyler misin?
ÇETİN ARIK (Devamla) Ey halkım, ey
milletim; 81 yaşındaki Gazal nineyi su borcu yüzünden gözaltına
alan, senin alın terini de sana küfreden bu adama peşkeş çeken
bu zalim iktidarın peşinden daha ne kadar
koşacaksınız, daha ne kadar koşacaksınız? (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH DOĞRU (Adana) Saygılı olun
biraz.
ÇETİN ARIK (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bakın, Hazreti Ebubekir ne diyor, biliyor musunuz?
Müslümanların işlerini üzerime aldığımdan beri haklarından
1 dinar veya 1 dirhem hesabıma geçirmedim. diyor. Sevgili Peygamberimiz
Hazreti Muhammed de Devlet malından bir hırka bile aşıran,
savaşta ölse bile şehit sayılmaz. diyor. AKPnin Sayın Genel
Başkanı da bu hassasiyete dikkat çekerek Şu parmağımdaki
yüzükten başka servetim yok. Bir gün Recep Tayyip Erdoğan zengin
olmuş. derlerse bilin ki çalmıştır. diyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Yalan
söylüyorsun!
ÇETİN ARIK (Devamla) Sonra ne diyor biliyor
musunuz AKPnin Sayın Genel Başkanı: Fakir, niye fakirdir,
biliyor musunuz? Çalmasını bilmediği için.
Fakir, niye fakirdir biliyor musunuz sayın
milletvekilleri? Fakir, çalmasını bilmediği için değil,
başkasının hakkını çalarak yaşamaktansa
şerefiyle ölmeyi yeğlediği için fakirdir. (CHP
sıralarından alkışlar) Tıpkı oğluna okul
pantolonu alamadığı için hayatına son veren bu baba gibi.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) O da yalan!
Yalandan korkun! Yalandan korkun!
ÇETİN ARIK (Devamla) Siz bu babaları da
çok iyi tanırsınız, bu babalar da sizin babanız.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) O da yalan ya! O
da yalan çıktı ya!
ÇETİN ARIK (Devamla) Bu babalar da
kendilerinin ve çocuklarının rüşvet çarkları
kırılmasın diye Zarrabnın önüne yatan babalar.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Ayıp bir
şey! Bu kadar yalanı nasıl rahatça söylüyorsun ya!
ÇETİN ARIK (Devamla) İşte bu bütçe
bu babaların bütçesi, onun için hayır diyoruz, bu babanın
kemikleri sızlamasın diye bu bütçeye hayır diyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
Yalan söylüyorsun. sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Arık.
ÇETİN ARIK (Devamla) Sayın
milletvekilleri, Hazreti Ebubekir bakın başka ne diyor: Müminlerin
işlerini üzerime aldığımdan beri yediğimiz
onların yediklerinin kötüleri, giydiğimiz sert ve
kabalarıdır. Bu da Komşusu açken kendisi tok yatan bizden
değildir. diyenlerin sofrası. Görüyor musunuz, bir tek kuşun
sütü eksik.
Bu da Kayseride, bakın Kayseride bayram günü
şu yanında gördüğünüz çocuğa ekmek toplayan ana.
İşte bu bütçe, bunun bütçesi. Bu bütçede bu ana yok, onun için bu
bütçeye biz hayır diyoruz, hayır diyeceğiz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sahte
fotoğrafların arkasına saklanıyorsunuz hep.
ERKAN AYDIN (Bursa) Sinirlenme, sinirlenme;
gerçekler acıdır.
ÇETİN ARIK (Devamla) Bu fotoğrafta
gördüğünüz yiğitler ise Tunceli dağlarında soğuktan
donarak ölen şehitlerimiz, yiğitlerimiz.
Ya bu fotoğraf?
KADİR AYDIN (Giresun) - Bırak bu
fotoğrafları, sahte onlar.
ERKAN AYDIN (Bursa) Gerçekler acıdır.
KADİR AYDIN (Giresun) -
Kandırmışlar seni.
ÇETİN ARIK (Devamla) Bu fotoğrafta da
reis taze hurma yesin diye ısıtılan hurma ağaçları
var. Bu bütçede bu yiğitler yok. Bahçesinde hurma
ağaçlarını ısıtıp dağlarında askerlerimizi
donduran bu çürümüş saray bütçesine bin kere hayır, bin kere
hayır, bin kere hayır. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın. Son
bir kez bir dakika süre tanıyorum.
Buyurun.
ÇETİN ARIK (Devamla) Bağlıyorum,
teşekkür ediyorum.
Bakın, Hazreti Ebubekir başka ne diyor?
Müminlerin işlerini üzerimize aldığımızdan beri
şu Habeşli köle ve şu kumaştan başka
Müslümanların feyinden bir şey yoktur. Sayın AKP Genel
Başkanının 290 milletvekili, 13 tane de uçağı var, bu
da yetmiyormuş gibi Katardan 1 milyon dolarlık uçak alıyor.
Okumak için kendisinden burs isteyen öğrenciye de
Bedavacılığa alışmayın. diyor. İşte
bu bütçe milletin sırtından bedavacılığa
alışanların bütçesi. Hani diyor ya Yiğit muhtaç olmuş
kuru soğana / Yoksulun sırtından doyan doyana. Onun için bu
soğan bütçesine, milleti soğan gibi soyan bu saray bütçesine
hayır, hayır, hayır, bin kere hayır diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arık.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Turan, biraz daha
sabrederseniz, zaten 3 konuşmacı kaldı ve sizlere söz
vereceğim daha sonra.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Fakat Sayın
Başkan, bu açıklama yapmayı gerekli kılan bir şey
değil. Bir anlamda, karşı tarafça hakaret içeren, çok...
BAŞKAN Topluca söz veririz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama Sayın
Başkan, şunu bir daha gördük: Ar damarındaki çatlağı
hiçbir doktor tedavi edemiyor. Bu kadar fazla hakaret olur mu ya!
BAŞKAN Evet, şimdi söz sırası
İzmir Milletvekili Ednan Arslandadır.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA EDNAN ARSLAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜBİTAK ve Türkiye
Bilimler Akademisi bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Bakanlığın adından bilimi
çıkaran AKP Hükûmeti anlaşılan o ki bu kurumların içinden
bilimi, teknolojiyi, gelişmeyi, kalkınmayı
çıkarmış. Üzülerek görüyoruz ki bu bütçede bilim yok, teknoloji
yok, AR-GE yok. TÜBİTAKın 2019 yılı bütçesi sadece 3
milyar 74 milyon 236 bin lira, Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesi ise 10 milyar.
Bakınız, tablo bu olunca sonuçları nasıl oluyor. 2017
yılında tüm dünyada 243.500 patent başvurusu
yapılmış, Amerika Birleşik Devletleri 56.624
başvuruyla 1inci, Güney Kore 15.763 başvuruyla 5inci, Türkiye ise
1.235 başvuruyla maalesef 21inci sırada. 2018 Küresel İnovasyon
Endeksi Raporunda Türkiye bir önceki yıla göre 7 basamak gerileyerek 126
ülke arasında 50nci sıraya gerilemiştir. OECD ülkeleri millî
gelirlerinin ortalama yüzde 2,5unu AR-GE faaliyetlerine
ayırmaktadır. Bu oran ise bizde maalesef yüzde 1 bile değildir.
İbni Sinanın güzel bir sözü var, diyor
ki: Bilim ve sanat itibar görmediği ülkeyi terk eder. Maalesef bizde de
öyle oluyor zaten. Hükûmet kısa bir süre önce bilim
insanlarımızın yurda dönüşü için seferberlik
başlatmış olmasına rağmen 2017 yılında
253.640 kişi ülkeyi terk etmiştir. Bunların, üzülerek
söylüyorum, yüzde 42si 20 ile 34 yaş grubunda insanlar yani gençlerimiz.
Yani beyin göçü olanca hızıyla devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, buradan sizlere basit
bir soru sormak istiyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Sor bakalım,
dinliyorum.
EDNAN ARSLAN (Devamla) Dünyanın her
köşesinde yediden yetmişe herkesin bildiği bir Türk markası
var mıdır Mercedes gibi, Adidas gibi, Samsung gibi?
SALİH CORA (Trabzon) Var, var, Türk Hava
Yolları var. Türk Hava Yollarını görmüyor musun?
EDNAN ARSLAN (Devamla) Türk Hava
Yollarını da görürüz.
SALİH CORA (Trabzon) Hiç mi binmedin
uçağa?
EDNAN ARSLAN (Devamla) Yapma ya, yapma, yapma,
Türk Hava Yollarını da biliyoruz.
BAŞKAN Sayın Hatip, Genel Kurula hitap
edin, karşılıklı konuşma olmasın lütfen.
EDNAN ARSLAN (Devamla) Yapma, yapma. Bunlar beni
rahatsız ediyor arkadaşlar, bunlar beni rahatsız ediyor.
Türk Hava Yollarını, tabii, Varlık
Fonuna devrettik, orada kullanacağız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Almanyada bir otomobil şirketinin bile AR-GE
için ayırdığı miktar 2,5 katından fazla.
SALİH CORA (Trabzon) Bir soru daha sor, bir
soru daha sor.
EDNAN ARSLAN (Devamla) Ya, gelir konuşursun
sayın kardeş, konuşursun.
SALİH CORA (Trabzon) Yarın
konuşacağım zaten.
EDNAN ARSLAN (Devamla) Konuş güzel
kardeşim.
BAŞKAN Lütfen...
Lütfen sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim lütfen.
Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Arslan.
EDNAN ARSLAN (Devamla) Bir otomobil
şirketinin bile AR-GE için ayırdığı para Türkiye
Cumhuriyetinin AR-GE için ayırdığı paranın 2
katından daha fazladır arkadaşlar. Bu bile bizim için bir utanç
vesilesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Bilimde ilerlemek yani
gelişmelere ayak uydurmak, hatta öncülük etmek zorundayız.
Değerli milletvekillerim, bu kurumlar, ülkenin
sadece bugünleri değil, geleceği ve umudu olmalı.
TÜBİTAKın 7 yönetim kurulu üyesi, Türkiye Bilimler Akademisinin ise
11 tane bilim yönetim konseyi üyesi var. Bunların hiçbiri maalesef
kadın değil. Bu bile başlı başına bu
kurumların bütçesine hayır demek için yeter arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Acaba bu yönetim kurulunun AKPli siyasetçilerle
irtibatlı olmayan tek bir üyesi var mı? Listeye
almadığınız milletvekillerini ya bakan
yardımcısı yapıyorsunuz ya da bu şekildeki kurumlara
yönetim kurulu üyesi olarak atıyorsunuz.
Özelikle sosyal medyada alay konusu hâline gelen
TÜBİTAK, kabul ettiği kadar kabul etmediği projelerle de ön
plana çıkıyor. Manisalı öğrencilerin
hazırladığı bir proje var. TÜBİTAK bu projeye
hayır diyor. Proje, Harvard Üniversitesi ve Almanyada yapılacak
olan Uluslararası Sanat ve Bilim Konferansına davet ediliyor. TEDli
öğrencilerin bir projesi var, TÜBİTAK gene kabul etmiyor, 54 ülkeden
2.450 projenin katıldığı bir yarışmada dünya
1incisi oluyor. Üzülerek söylüyoruz, bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Ülkeyi ne hâle getirdiğimizin, kurumların içinin nasıl boşaldığının,
işlevini nasıl yitirdiğinin resimlerinden biridir TÜBİTAK.
Maalesef her kurumda olduğu TÜBİTAK da
FETÖye teslim edilmiştir. 2013-2018 tarihleri arasında FETÖ terör
örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı 1.289 kişi kurumdan
atıldı.
Sayın Bakana sormak isterim: Bu kişilerin
kurumlarla ilişkisini kestiniz. Peki, destek sağlanan projeleri
mercek altına aldınız mı Sayın Bakan?
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Aldık, aldık, merak etmeyin.
EDNAN ARSLAN (Devamla) - Haksız yere bir
yerlere proje adı altında yapılan ödemeleri mercek altına
aldınız mı Sayın Bakan?
Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisi
KİT Komisyonuna gönderdiği MARTEK AŞye ilişkin denetim
raporunda birçok usulsüzlük, yolsuzluk, kamu zararı tespit etmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Arslan.
EDNAN ARSLAN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi KİT Komisyonu üyeleri
bu konuda suç duyurusunda bulundu. Zaman darlığı nedeniyle
bunları tek tek okumak mümkün değil ama sadece ilgili genel müdürün
2016 yılında ikramiyeler dâhil aylık 32 bin lira gibi fahiş
bir maaş alması bile buradaki sıkıntının ne kadar
büyük olduğunu gösteriyor. BOTAŞ, Makina ve Kimya Endüstrisi,
TOKİ gibi binlerce personelin çalıştığı kamu
şirketlerinde aynı görevi yapan mevkidaşları ise tüm
ödenekler dâhil 13 bin TL maaş almaktadır. Bu Sayıştay
raporuna, KİT Komisyonu üyelerimizin yapmış olduğu suç
duyurusuna göre, ilgili bakanlığın konuların
açıklığa kavuşturulmasına kadar bu genel müdürü
görevden alması gerekirken bu kişi ödüllendirilerek Sağlık
Bilimleri Üniversitesi Teknopark Genel Müdürü olarak atandı. Peki, raporu
yazan ne oldu?
SALİH CORA (Trabzon) Ne oldu?
EDNAN ARSLAN (Devamla) Yetim hakkını
savunan bu Sayıştay üyesi ne oldu? Daha pasif bir göreve atandı.
Diğer bir konu ise, Sayın
Başkanım, Sayın Bakan, 2018 yılında DİSKe
bağlı bir sendika TÜBİTAK Başkanlığından
sendikal etkinlikler konusunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi bağlayın lütfen
Sayın Arslan.
EDNAN ARSLAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
izin istemesine rağmen, geçen dokuz aya
rağmen olumlu ya da olumsuz bir cevap alamamıştır. Buna
karşılık HAK-İŞ üyesi ÖZ BÜRO-İŞ
Sendikası yöneticilerinin sözlü ve yazılı istekleri yerine
getirilmiş ve onların talepleri doğrultusunda
çalışanlar, TÜBİTAKın Gebze ve Ankarada bulunan
başkanlık ve enstitü binalarında çalışma saatleri
içinde ÖZ BÜRO-İŞ Sendikasının toplantılarına
-yasal olmamasına rağmen- yönlendirilmiştir. ÖZ
BÜRO-İŞ Sendikasına sağlanan bu kolaylıklar
arasında toplantı salonlarının mesai saatleri içinde
kullanılması, propaganda, duyuru posterlerinin asılması,
çalışanların telefon ve iletişim bilgilerinin ÖZ
BÜRO-İŞ Sendikasına verilmesi, TÜBİTAK iş
iletişim hatlarının ÖZ BÜRO-İŞ Sendikasına
tarafından kullanılması bulunmaktadır. Stratejik bir
kuruluşta bu düzeyde olanaklar ÖZ BÜRO-İŞ Sendikasına hangi
amaçla, nasıl, neden, kimler tarafından
kullandırılmıştır? Bu konuda açılmış
bir soruşturma var mıdır? TÜBİTAKta hangi gerekçeyle
HAK-İŞ üyesi ÖZ BÜRO-İŞ Sendikasına hiçbir yetkisi
olmadan bu kolaylıklar sağlanmıştır?
Bu bütçede bilim yok, bu bütçede sanat yok, bu
bütçede kadın yok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EDNAN ARSLAN (Devamla) -
bu bütçede hak yok, hukuk
yok. Cumhuriyet Hak Partisi olarak olumsuz oy vereceğimizi söylüyor,
hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arslan.
Konuşma sırası Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerindir.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
AKPnin on altı yıllık iktidarı
döneminde ve sonrasında güçler ayrılığı ilkesi yok
edilerek bugün kurulan tek adam yönetimiyle, cumhuriyetin dış
politikasının temel referansları terk edilmiş Türkiye
hayalci, ölçüsüz, dengesiz, öngörülemez bir dış politika izler hâle
gelmiştir.
Suriye meselesiyle başlamak isterim. Sayın
Dışişleri Bakanımızın dün bir
açıklaması yansıdı. Esadla çalışabiliriz.
diyor. Bakın, yedi yıl önce bizim söylediğimiz noktaya
şimdi geldiniz. İşte Sayın Genel Başkanımız
Kemal Kılıçdaroğlunun yedi yıl önce dönemin Başbakanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğana gönderdiği mektup. Ne diyor?
Türkiye komşularımızın içinde taraf olmasın. diyor.
Bir barış konferansı toplayalım, rejim ve muhalifleri bir
araya getirelim, bu ateşi söndürelim. diyor, Yoksa Türkiye zarar görür.
diyor. Dinlemediniz. Ne yaptınız? Rejim
değiştireceğiz, ihvancıları getireceğiz. dediniz,
ateşe benzin döktünüz, yedi yıldır bedelini tüm Türkiye ödüyor.
Terörün bizlerden aldığı yüzlerce canımız, yok olan
sınır ticaretimiz, birlikte yaşamak zorunda
kaldığımız 3,5 milyon Suriyeli kardeşimiz... Yedi
yıl önce sınırda muhatabımız Suriye yönetimiydi,
şimdi sınırın öte yanında IŞİD var, Nusra
var, PKK var, onlarca terör örgütü cirit atıyor. Üç saatte Şama
gidip namaz kılacaktınız, olmadı. Vatan
toprağımız Süleyman Şah Türbesini dokuz saatte
kaçırmak zorunda kaldınız. Hatadan dönmek erdemdir. Sizin Suriye
politikanız asla bir başarı olarak sunulamaz. Yaşanan
acıların sorumlusu sadece ve sadece AKP hükûmetleridir. O zaman
dinlemediniz, bari şimdi kulak verin. Sayın
Kılıçdaroğlu ve CHP olarak diyoruz ki: Bölge
sorunlarının dermanı yine bölge ülkeleri olmalıdır.
Türkiye, Suriye, İran ve Irak arasında Orta Doğu barış
ve iş birliği teşkilatı kurulmalı, bölge
barışı için hizmet vermelidir.
Dış politikamızın temel unsuru
Batı kurumlarıyla ilişkilerde de çok büyük geriye gidiş
var. Türkiye, hak ihlalleri nedeniyle, kurucusu olduğumuz Avrupa
Konseyinde, 12 Eylül darbesinden sonra 2nci kez gözlem altındaki ülke
statüsüne düşürüldü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden Türkiye
hakkında 3 bin ihlal kararı çıkmış durumda. Bu
kararların anlamını en iyi bilen kişi bugün
Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturuyor
çünkü o kurumda Parlamenter Meclis Başkanlığı gibi önemli
bir görevi üstlenmiş bir isim kendisi. Maalesef bu rakamlar, bu kararlar
sadece onun için değil, hepimiz için büyük bir utanç vesilesi. Demokrasi karnemiz
geriye gidiyor. İşte, bu nedenle, Avrupa Parlamentosu üyelik
sürecimizi dondurmak istiyor, Avrupa Birliği Gümrük Birliği
Anlaşmasını güncelleme haklı talebimizi bekletiyor,
bakın, veto yetkisine sahip olduğumuz NATOda bile Türkiyedeki hak
ihlallerine ilişkin rapor hazırlanabiliyor. Sayın Bakan
övünüyor, Afrikaya 50 elçilik açtık, yurt dışında misyon
sayımız 250yi buldu. diye. Diplomaside başarı ve itibar
sadece skor yaparak gelmez, önce demokrasiniz güçlü olacak, iç
barışınız olacak, siz kendi
vatandaşınızı düşüncesi için, protestosu için
hapsederseniz, gazetecileri açık açık tehdit ederseniz, ülkemizin
saygınlığını da yok edersiniz.
Bakın, Türkiye 2008 yılında,
kırk yıl aradan sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyine geçici üye seçildi, hem de 151 oyla, bir kaç yıl sonra bir daha
aday oldu, 2016 yılı için; sonuç neydi? Fiyasko. Afrika ülkeleri bile
vermedi, sadece 60 oy aldık. Bunların gerekçelerini iyi düşünmek
lazım.
Değerli arkadaşlarım, en çok
vurgulanan konu, dış politikada insani ve ilkeli olmak ama bizde hep
çifte standart ilkesi işliyor. Bakın, Müslüman Kardeşler
üyeleri hapiste diye Mısırla ilişkiyi kestik, Kahirede
yıllardır büyükelçimiz yok. Peki, Rusya Kırımı
hukuksuzca ilhak etti; 400 bin Kırım Tatarı işkenceler,
baskınlar, hapisler altında; ülkemizde yüz binlerce Tatar
kardeşimiz bu acıları derinden paylaşıyor. Rusyaya
tepki gösterebildik mi?
Diğer yanda, bu iktidarın Doğu
Türkistan diye de gündemi yok. Doğu Türkistanda 1 milyon Uygur Türküne
zulüm ve işkence yapılıyor. Birleşmiş Milletlerde
toplantı yapılıyor, Türkiyenin temsilcisi diyor ki: Çinin
insan hakları konusunda attığı adımları
memnuniyetle karşılıyoruz. Ne Doğu Türkistan var ne Sincan
var ne Uygur Türkü var, hiçbiri yok. Hani ilke, hani insani dış
politika?
İsrailin Filistinli kardeşlerimize
yönelik şiddeti, Kudüsteki oldubittileri kabul edilemez. diyoruz ama
Gel, anlaşmaları iptal edelim. deyince çıt yok. Laf çok;
İslam Konferansını topluyoruz, BM kararları alıyoruz,
büyükelçilerini istemiyoruz, kendi elçilerimizi çekiyoruz ama
yaptırım yok. Peki, konu İsrail olunca mangalda kül
bırakmayanlar, işin ucu Suudi Arabistan Krallığına
gelince ne yapıyor dersiniz? Hani öldüğünde yas ilan ettiğimiz Suudi
Krallığı? Hani bugün kahrolduğumuz Yemende
yaşattıkları trajediye lojistik ve istihbarat destek sözü
verdiğimiz Suudi Arabistan?
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayınız
Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Tamam.
Bu Suudiler Cemal Kaşıkçıyı
İstanbulda Konsoloslukta öldürdü. Meclise sunulmasa da elinizde her tür
dinleme var, görüntü var. Soruyoruz: Madem öyle, neden katliam timinin
çıkışına izin verdiniz? Neden Suudi Konsolosunu ifadeye
çağırmadınız? Neden çağırmayıp bir de
VIPden gidişine izin verdiniz? İsraile, Mısıra,
Almanyaya, Hollandaya bundan çok daha hafif diplomatik krizlerde
gösterdiğiniz tepkileri şimdi, hem de kendi ülkemizdeki katliam için
neden göstermiyorsunuz? Oraya buraya ses kaydı dinletmek
dışında ne yapıyorsunuz? En azından soruşturma sonuçlanana
kadar neden bu elçilerini geri göndermiyorsunuz, neden kendi elçimizi geri
çekmiyorsunuz?
Körfezle ilgili bir başka çifte standart
örneği Katardır. Bakın, Körfezde yaşanan gerginlikte
ambargo altındaki Katara biz sahip çıktık, süt ve mama dahi
Türkiye'den gitti. Yetmedi, oraya üs kurduk, asker gönderdik. Sonra duyduk ki
aynı Katar gidip Kıbrıstaki Türk kardeşlerini satarak
Rumlarla stratejik petrol anlaşmaları yapıyor. Bu nasıl
dostluk, bu nasıl din kardeşliği, soruyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çakırözer,
bağlayın lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Şu
çağrımızı buradan Katar Şeyhine iletiyorum: Türkiye
Cumhuriyetine minnetinizi göstermek, bir jest yapmak istiyorsanız bize
uçan saray göndermeyin, masrafa girmeyin. Yapmanız gereken tek şey,
Rumlarla bu ayıplı anlaşmayı iptal etmektir;
Kıbrıs Türkünün yanında olmaktır ve hatta Kuzey
Kıbrıs Türkiye Cumhuriyetini tanımaktır. Türkiye
Cumhuriyetine ve halkımıza bundan büyük hediye olamaz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakan açıkladı, Dışişleri personelinin yüzde 23ü yani
600 diplomat ve diğer çalışan FETÖyle iltisaklı
oldukları için atıldı. Türkiye'nin en kilit
Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığına
böylesine organize bir biçimde 600 kişi nasıl sızdı? Bu
Bakanlığın uzun cevaplı, essay tarzı
sınavlarını FETÖcüler sızabilsin diye kim test usulüne
çevirdi? Bu sadece bir personel başkanının, bir genel müdür
yardımcısının işi olamaz. Bunun altında hangi
siyasi otoritenin imzası varsa onlar bu rezaletten sorumludur ve bu
hesaplaşma yapılmadan Türkiye'nin kendisini FETÖden temizlediği
söylenemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Son olarak, değerli
arkadaşlarım, diplomasi bir liyakat işidir, gelenek vardır,
kâtiplikten başlarsınız, ataşelik, maslahatgüzarlık,
konsolosluk, büyükelçiliğe uzanan bir yol. Bu geleneğin
korunması ve siyasi müdahaleden uzak tutulmasından Türkiye
kazançlı çıkar. Son dönemde Bakanlığa yapılan
büyükelçi atamalarında liyakatin yerini partiye sadakatin alıyor
olması kaygı vericidir. FETÖ de böyle yaptı,
sızdırdıkları diplomatları örgüte sadakate göre
yükselttiler. FETÖyle birlikte düştüğünüz hataya şimdi kendi
kendinize düşmeyin, Dışişleri Bakanlığını
siyasi atamalardan lütfen uzak tutun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakırözer.
CHP Grubu adına son konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Evet, yüksek tezahürat sizin etkili bir konuşma
yapmanız için teşvik amacını taşıyor herhâlde.
Sayın Özdemir, süreniz beş dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa
Birliği Başkanlığı ile ilgili kurumların
bütçeleri üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dış
politikamızda kurumların, yerleşik teamüllerin yok
sayılması ve dış politikanın tek adam siyaseti
üzerinden yürütülmesi nedeniyle ülkemizin demokratik dünyadaki
saygınlığını, itibarını ve Avrupa
Birliği perspektifini kaybettiği hepimizin malumu.
Kuruluşumuzdan itibaren devlet geleneğimiz
gereği ulusal ve stratejik politikamız olan dış politika,
kişiselleştirilmiş ve kişisel çıkarlar
öncellenmiştir. Başta sınır komşumuz ülkelerle olmak
üzere Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz tutarsız, öngörüden uzak,
kişisel, dönemsel ve hatta günübirlik siyasi çıkarlara heba
edilmiştir ve maalesef, bir iç politika aracı olma noktasına
taşınmıştır.
Evet, Avrupa Birliğinin ülkemize adil
davranmadığı, haksızlıklar yaptığı
doğrudur ve bizler bu konuyu her ortamda gündeme getiriyoruz ancak bugün,
2005 yılında büyük bir mutabakat ve heyecanla
başladığımız katılım müzakerelerinin donma
hatta kopma noktasına gelmesinde iktidarın sorumluluğunu
tartışmamız gerekiyor.
On altı yıllık mevcut iktidarla tam
üyelik müzakereleri inişlerin ve çıkışların çok
ötesine geçerek bir kırılma noktasına sürüklenmiştir. Tam
üyelik sürecimiz göç, mülteci sorunu, vize muafiyeti, Gümrük Birliği
Anlaşması gibi belirli alanlar eksenine
sıkıştırılmıştır ve asıl
önceliğimiz olan katılım müzakerelerinde sadece 16 fasıl
açılabilmiş, 1 fasıl geçici olarak
kapatılmıştır ve şu anda müzakereler donmuş
durumdadır. Daha önemlisi değerli milletvekilleri, ülkemiz bugün
gelinen aşamada Avrupa Birliğine üyeliğimizin temeli olan
Kopenhag siyasi kriterlerinde hukukun üstünlüğü, yargı
bağımsızlığı ve kuvvetler
ayrılığı ilkelerinden uzaklaşmış
durumdadır. Kurucu üyesi olduğumuz, kurucu ilkelerini
benimsediğimiz Avrupa Konseyinin Venedik Komisyonu raporunda da
açıkça yer aldığı gibi, OHAL koşullarında
yapılan referandum ve seçim sonucunda demokrasi ve güçler
ayrılığı ilkeleri ciddi yaralar almıştır.
Gücün tek kişide toplanmasıyla ülkemiz demokrasi, adalet, hukuk gibi
temel evrensel Avrupa değerlerinden ve uluslararası topluma güven
veren bir ülke konumundan uzaklaştığına ilişkin
tartışmaların odağında olan bir ülke hâline
gelmiştir. Nasıl mı? Gazetecilerin, insan hakları
savunucularının, bilim insanlarının, akademisyenlerin,
öğrencilerin, milletvekillerinin, çeşitli STK temsilcilerinin
bazıları hakkında bir iddianame dahi düzenlenmeden
tutuklanmaları, muhalif sesleri sindirmeye yönelik uygulamalar ve
baskı iklimi, işte daha bugün bir gazeteci ve TV
yayıncısının karşılaşmış
olduğu baskı ve tehditler geriye gidişin
kanıtlarını oluşturmaktadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
AİHM kararlarının yerel mahkemelerce
dikkate alınmaması, uygulanmaması, yok hükmünde
sayılması, Türkiyeyi tarafı olduğumuz Avrupa konseyi ve
Avrupa Birliği düzeyinde hukuk devleti olma noktasında
tartışmaya açmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gelinen aşamada evrensel değerlerini benimsediğimiz Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi, Türkiye'de demokratik kurumların
işleyişinin bozulması gerekçesiyle ülkemizi yeniden denetimi
altına aldı ve Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü daha geçtiğimiz
ayda, taslak raporunda üyelik müzakerelerinin sonlanması
çağrısında bulundu ve en önemlisi, gerekçe olarak da hukukun
üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, temel
insan hakları ve kuvvetler ayrılığı ilkesinde ciddi
geri gidişler vurgulanmıştır. İşte, bu tartışmalar
ülkemizi Avrupa Birliği tam üyelik perspektifinden
uzaklaştırmakla birlikte değerli milletvekilleri, demokrasi,
ekonomi, hukuk ve yargı alanlarında ciddi maliyetleri de beraberinde
getirmiştir. İşte, bütçe görüşmelerinde saatlerce, her bir
alanda ortaya çıkan maliyetler ayrıntısıyla dile
getirilmektedir.
Evet, son olarak, Sayın Bakan, işte bu
temel sorun alanlarını kabul etmek zorunda kalarak üç yıl aradan
sonra olsa da Reform Eylem Grubu toplantılarını gündeminize
aldınız. Toplantınızın odak noktası ve bizim de
müzakereye açılmasını şiddetle desteklediğimiz 23üncü
fasıl olan yargı ve temel haklar; 24üncü fasıl olan adalet,
özgürlük, güvenlik gibi temel sorun alanlarında somut bir adım hâlâ
atmadınız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ancak Sayın Bakan birazdan, gün içinde yapacağı
konuşmasında atılan adımları sıralarken bugün
gündeme getirilen görüşler karşısında öz eleştiri ve
gerçeklikten uzak mükemmel bir tabloyu eminim ortaya koyacaktır.
Sayın Bakan, sizin de uzun süredir içinde
sorumluluk üstlendiğiniz demokrasi, adalet ve hukuk alanında
inandırıcılığını ve güvenilirliğini
yitirmiş bu iktidar ve bu yönetiminizle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Özdemir.
Buyurun.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) -
gerek ulusal
düzeyde gerekse Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde mesafe
alamayacağımız artık çok aşikârdır ve genel kabul
gören görüştür.
Sonuç olarak, değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, Atatürkün çağdaş
uygarlık vizyonuna sahip çıkarak Türkiyenin evrensel Avrupa
değerlerine olan taahhütlerini güçlü şekilde hayata geçirme hedefini
kararlılıkla sürdüreceğiz. Tabii, şunu da belirtmek
istiyorum izninizle: Biz Atatürkün işaret ettiği çağdaş
uygarlık seviyesine ulaşma dediğimizde, sizin Atatürk ismini
dahi vermekten çekindiğiniz Dünyanın en büyük
havalimanını, köprülerini, kanallarını yaptık.
demenizin maalesef, Avrupalı mevkidaşlarımız nezdinde bir
anlamı yok. Bahsettiğimiz çağdaş uygarlık seviyesi, on
altı yıldır tahrip edilen çağdaş demokrasi, hukukun
üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, temel hak ve
özgürlüklerin yeniden tesisidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ulusal stratejik hedefimiz olan Avrupa Birliğine
itibarlı ve saygın tam üyelik hedefine ulaşmak için,
kişisel, günübirlik çıkarlar için değil, 81 milyon yurttaşımızın
çıkarları ve kazanımları için mücadele edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
Grubumuza da ayrıca teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özdemir.
Böylece CHP Grubu adına konuşmalar
tamamlanmış oldu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Turan, sizlere söz
vereceğim ama önce 60a göre her partiden tespit ettiğim bir
milletvekiline yerinden söz hakkı tanıyacağım, sonra size
söz vereceğim.
Evet, Sayın Osmanağaoğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun,
Suriyede terör devleti oluşturma girişiminin sadece Türkiye için
değil, komşu ülkeler için de beka sorunu olduğuna,
Fıratın doğusunda yapılacak barış
harekâtının bölgeye Türk mührünün vurulacağı anlamına
geleceğine ilişkin açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Suriyede ABD destekli terör örgütü PKK/YPG
mensuplarının teşekkül ettirmeye
çalıştığı terör devleti oluşturma girişimi
sadece Türkiye için değil, komşu ülkeler için de beka sorunudur. Bu
kapsamda güvenlik güçlerimizin duruşu ve tavrı takdire
şayandır.
Diğer yandan, Dışişleri
Bakanlığımızın ve değerli
diplomatlarının uluslararası arenada diplomasi
kanallarını kullanmak kaydıyla tehlikeye dikkat çeken
çalışmalarını da önemsiyoruz.
Ayrıca, Fıratın doğusunda
yapılacak bir barış harekâtının bölgeye Türk mührünün
vurulacağı anlamına geleceğini de belirtmek isterim.
Türkiyedeki istikrarsızlığı tetikleyen çevrelerin Doğu
Akdenizde de hassas dengeleri bozacak girişimleri gözden
kaçırılmamalıdır. Bu manada, devletimizin konunun
hassasiyetinin farkında olduğunu gösterir duruşunu ve
tavrını önemli görüyoruz.
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubundan
Sayın Altıntaş? Yerinde yok.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) İYİ
PARTİ adına ben konuşabilirim.
BAŞKAN Sayın Peköz
Sayın Peközün mikrofonunu açabilir miyiz
arkadaşlar lütfen.
Ben Sayın Gürere söz vereyim, siz mikrofonu
hazırlayın, sonra size tekrar döneceğim Sayın Peköz.
Sayın Gürer
41.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde
ilinin sulama suyuna Konya Ovası Projesinin çözüm üretip
üretemeyeceğini ve çiftçinin sulama suyu nedeniyle
borçlandığı elektrik yükünden ne zaman
kurtarılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Niğde
ilinde tarım, yer altından enerjiyle çıkarılan sulama suyuyla
yapılmaktadır. Elektriğe gelen zamlar çiftçiyi elektrik borcu
ödemede zorlamakta ve borcunu ödeyemeyen çiftçi, elektriği kesilince tarla
sulayamaz duruma düşüp icralık olmaktadır. KOP kapsamındaki
illerden biri de Niğdedir. Ne yazık ki Niğde Toroslarından
çıkan doğal su kaynakları Akdenize boşa akmaktadır.
KOP, bol bol proje üretip süresi içinde tamamlamayarak raflara
kaldırdığı, Sayıştay denetimlerinde
açığa çıkan projeleri keşke gerçekleştirebilseydi.
Niğdede sulama suyunda KOP çözüm üretecek midir? Çiftçi sulama suyu
nedeniyle borçlandığı elektrik yükünden ne zaman
kurtarılacaktır?
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Peköz.
42.- Adana Milletvekili Kemal Peközün, AKP
iktidarının sağlık sistemindeki gelişmelerle övünürken
hastaların Adana gibi büyük bir şehirden Kahramanmaraşa
nakledilmek zorunda kalındığına ilişkin
açıklaması
KEMAL PEKÖZ (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
17 Kasım günü kalp krizi şüphesiyle
hastaneye kaldırılan Sadık Sarılar, hastane yolunda çok
sayıda hastane olmasına rağmen, Adana Şehir Hastanesine
nakledilmiş, Şehir Hastanesinin acilinde doktorların
ameliyatları olduğu gerekçesiyle altı saat bekletilmiş ve
altı saat sonra da aort damarına müdahale edecek bir uzman bulunamadığı
için Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Hastanesine
nakledilmiş, yolda ambulans arızalanmış, tekrar ambulans
geldikten sonra hastaneye ulaştırılabilmiş ancak
ameliyattan sonra yaşamını yitirmiştir. AKP iktidarı,
sağlık sistemindeki mükemmel gelişmelerle, büyükşehir
hastaneleriyle övünüp dururken insanlarımız Adana gibi büyük bir
şehirden Kahramanmaraşa sevk edilebilmekte ve yolda ölmektedir;
hastaneye yetişmeden, doğru dürüst işlem göremeden ölmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, İYİ PARTİ
Grubundan Sayın Altıntaşın yerine Sayın Örs
konuşacak.
43.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, Trabzonun
Ortahisar ilçesi, Erdoğdu Mahallesindeki Fatma Aydın isimli annenin
feryadını dile getirmek istediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün Trabzondan bir annenin feryadını
Meclisten dile getirmek istiyorum. Bugün Trabzon yerel basınında yer
alan haber şöyle: Trabzonumuzun Ortahisar ilçesi Erdoğdu
Mahallesinde Fatma Aydın isimli anne, 22 yaşındaki oğlu
Emre Aydının epilepsi hastası olduğunu, buna rağmen
doktorların sağlam raporu verdiğini ve bu nedenle ailesinin
sağlık sigortasından yararlanmadığını ifade
ederek Sayın Cumhurbaşkanımızdan yardım isteğini
basında dile getirmiştir. Ben de diyorum ki Sağlık
Bakanlığı nezdinde bu Fatma annemizin sesine kulak verilsin ve
bu mağdur aileyle ilgili gerekli girişimler yapılsın. Bu
noktada, ben bu durumu yüce Meclisimize arz etmek istedim.
Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Örs.
Sayın Eronat
44.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, 15
Temmuz gazilerinden malul gazi olanların maaş aldığına
ilişkin açıklaması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, aslında ben birkaç oturum öncesi, gazi
yakınlarımızla ilgili bilgi vermek için basmıştım
ama konuşayım madem öyle.
2.700 15 Temmuz gazilerimizden 300 civarında
gazimiz, tam rakam şu anda aklımda değil ama maaş
almaktadır yani malul gazidir, gerisi maaş almamaktadır. Bu
şekilde Meclisi bilgilendirmek istemiştim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, böylece
grubu bulunan bütün partilerden birer milletvekiline söz verdim. Şimdi,
Mecliste milletvekilleriyle temsil edilen ama grubu bulunmayan Saadet
Partisinden Cihangir İslama üç dakika süreyle söz vereceğim.
Buyurun Sayın İslam.
45.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslamın, Meclis kürsüsüne dava açanların Zülfü Demirbağ ve
Efkan Alayla birlikte 13e yükseldiğine, Cumhurbaşkanlığı
seçim döneminde Ali Fuat Başgil olayını
çağrıştıran olay yaşandığına, Gezi
olaylarına tam bir ret veya tam bir onama vermediğine, Şebiarus
Haftasında bir gazetecinin ve bazı siyasetçilerin tehdit ediliyor
olmasını kaygı verici bulduğuna ilişkin açıklaması
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli
arkadaşlarım; geçen gün sizlere saydığım 11
kişilik listeye 2 kişi daha eklendi. Bunlardan birisi Zülfü
Demirbağ, diğeri Sayın Efkan Ala. Yani Meclis kürsüsüne dava
açanların sayısı 13e yükseldi.
Tabii, ben şu ilişkiyi merak ediyorum:
Bundan birkaç gün önce Sayın Ala yanıma geldi, burada bir süre sohbet
ettik. Acaba, kendilerinin üzerinde gelişen parti içi bir baskı veya
parti içinde kendisini rahatsız hissetmesi sonucu mu bu davayı
açtı bilemiyorum çünkü kendilerinden öyle bir gelişme beklemiyordum.
Sanıyorum ki bu Meclisin gözünde bugüne kadarki bütün birikimini de bu
davayla yok etmiş vaziyettedir.
Şimdi, ben size Ali Fuat Başgil
olayından bahsedeceğim değerli arkadaşlarım. Belki
nispeten yaşları daha genç olan... Ki ben de
hatırlamıyorum, henüz 2-3 yaşlarındaydım, tarih
kitaplarından okudum. Rahmetli Ali Fuat Başgil Hoca, bu ülkede
değerli bir anayasa profesörüdür, 27 Mayıs darbesinden sonraki
seçimlerde milletvekili olarak Meclise girer Adalet Partisi listesinden ve
Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilir. Ancak bir süre sonra
Fahri Özdilek ve Sıtkı Ulay kendilerini Başbakanlığa
götürürler ve Millî Birlik Komitesi üyeleri ve subaylar tarafından
Hayatınızı garanti edemeyiz. cümlesiyle doğrudan bir
tehdit alır ve ondan sonra hayatını Cenevrede geçirmek zorunda
kalır. Bu, 27 Mayıs darbesinin demokratikleşme sürecindeki
ikiyüzlü demokrasi yönünden müthiş bir örnektir.
Nereden çıktı? diyeceksiniz, şuradan
şıktı: Cumhurbaşkanlığı seçim döneminde biz
bunu çağrıştıran bir olay yaşadık. Hangi
olayı yaşadık? Şu anda Savunma Bakanlığı
yapan -Sayın Hulusi Akar burada değil herhâlde, kendisine lütfen
iletiniz bu konuşmayı- Sayın Hulusi Akarın ve
hatırladığım kadarıyla
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim
Kalının, Cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali olan
Sayın Abdullah Güle bir ziyaretleri vardı. Eğer ben bu ülkede
Genelkurmay Başkanı olsaydım ve Sayın Abdullah Gül çok
yakın arkadaşım olsaydı ve çok önemli bir vefatı
olsaydı -ki taziyeye gitmem gerekirdi- bir telefon açardım,
samimiyetime binaen Şu dönemde ziyaretimi mazur görünüz, çok
yanlış yorumlara yol açabilir. der, gitmezdim yani taziye ziyaretimi
de ertelerdim değerli arkadaşlar. Üzülerek söylüyorum ki bu olay,
niyetler ne olursa olsun, şeklin de önemli olduğu
hayatımızda ikinci Ali Fuat Başgil olayı olarak
tarihimize geçmiştir ve buna sebebiyet verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Neye rağmen? Sözüm ona demokratikleşme
sürecine rağmen veya bu ülkede demokrasi olduğu iddialarına
rağmen. Her neyse, tarih bunu da bütün detaylarıyla yazacaktır.
Hakikat hiçbir zaman gizli saklı kalmaz değerli arkadaşlar.
Bir başka meseleden bahsediyorum. Burada benden
önceki konuşmacılar tarafından Gezi olayları
tartışıldı ve o olaylar esnasındaki gri propaganda,
kara propaganda, algı yönetiminden bahsedildi. Evet, cami ve camide bira
içme olayını biz de o dönemde ciddiyetle inceledik. Gezi hadisesi
hakkındaki görüşleriniz öyle veya böyle olabilir, ben de oraya tam
bir ret veya tam bir onama vermiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
İslam, bir dakika daha süre tanıyalım.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Hemen bağlıyorum efendim.
Evet, eleştirel yaklaşım
içerisindeyim ama o caminin müezzini orada bira içilmediğini ifade etti ve
daha sonra bir sürgüne uğradı.
İkincisi: İşte, deri yeleklilerden
bahsedildi ki bunu kaleme getiren, bunu kalemine alan yazar, biliyorsunuz, daha
sonra dönemin baskısı altında hiçbir bilgiye dayanmadan
olayı yazdığını kendisi itiraf etti. Kendisi de
görüştüğüm bir insandır zaten.
Arkadaşlar, Şebiarus Haftasında
tehdit tahammül edilemez sınırlardadır. Bakın, bir yandan
Şebiarus Haftasını yaşıyoruz, bir yandan bir gazeteci
ve Türkiye'de bazı siyasetçiler tehdit ediliyor. Ben bu gelişmeleri
ülkemiz adına oldukça kaygı verici buluyorum.
Söz fırsatı bulursam
kaldığım yerden devam edeceğim.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İslam.
Sayın Turan, söz talebiniz vardı, buyurun.
46.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Konya
Milletvekili Abdüllatif Şenerin 10 sıra sayılı 2019
Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
13 CHPli milletvekili arkadaşımız
konuşma yaptı yetmiş dakika içerisinde gruplar adına. Tabii
ki belki, teker teker bakıldığında, birçoğunun
konuşmalarına cevap verme görevimiz var ancak hepsini tolere
edebiliriz, hepsini her gün söyleyebiliyorlar, hepsiyle ilgili demokratik
terbiyemiz gereği sessiz kalabiliriz ancak bir konuşma oldu ki
hepimizi derinden etkiledi, rahatsız etti, onunla ilgili cevap vermek
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bakınız,
Konyada sokağa çıkamayan, sokakta yuhalanan birine cevap vermeye
mecbur kalmaktan utanıyorum öncelikle. İslam tarihinin en kanlı
dönemi dediği için Sayın Şener utanmalı Sayın
Başkan. Siyasi ihtiraslarınızla kör olduğunuz için
utanmalısınız Sayın Şener. AK PARTİye -güya-
muhalefet edeceğim diye İslam tarihi ile kan ve benzeri
ithamları beraber kullanmak zorunda kaldığınız için
utanmalısınız Sayın Şener. Herkes zatıalinizin
yolunu -tabiri caizse- karın ağrınızı iyi biliyor.
Bunları geç, esas maksadın ne, bunu bize ifade et.
Sayın Başkan, o konuşmada Sayın
Erdoğan BOP Eş Genel Başkanıydı. dedi Sayın
Şener.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kendi ifadesi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, o
tarihte Sayın Erdoğan BOP Başkanıysa, Sayın Şener
de BOP Başkan Yardımcısıydı. Sayın Başkan
BOP diye ifade edilen yaklaşım tarzı Birleşmiş
Milletler nezdinde kültürel beraberliği sağlayan, bir sempozyum
birliği olan, bir kültürel faaliyet olan çalışmaydı,
kaldı ki hayata geçemedi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öyle değildi, öyle
değildi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
devamında, yine aynı Şener 2005 yılında Yahudi
Cesaret Ödülünü aldı Sayın Erdoğan. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) O da yalan, iftira(!)
BAŞKAN Buyurun, lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
2005te, yine o tarihte, Sayın Şener o Hükûmetin Başbakan
Yardımcısıydı, Maliye Bakanıydı. O cesaret ödülü
Sayın Erdoğana değil, Türkiyeyi temsilen verilen, İkinci
Dünya Savaşında -Yahudilere- Türk diplomatlarının üstün
başarısından dolayı verilen bir hediyeydi, ödüldü.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Bu doğru, bu ikinci dediği doğru.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bakın, Sayın
Başkan, siyasi körlük başka bir şey, muhalefet başka bir
şey. AK PARTİ kapatılacaktı, Sayın Şener de
Cumhurbaşkanı adayı olacaktı ama bu plan tutmayınca,
bu plan milletin irfanıyla, izanıyla, anlayışıyla
bozulunca bir baktık ki Sayın Şener bir anda Her Mülkiyeli
biraz komünisttir. diyerek komünist oldu. Ardından,
Cumhurbaşkanı seçimleri geldi, Türkiyede başörtüsü konusu
gündemdi, Sayın Şener çıktı Ben eşimin
başını örtmesini hiç istemedim. dedi. Onun ardından, parti
kurdu, binde bilmem kaç aldı, dilini marjinalize etti, Halk TVye
çıktı, her türlü yanlışı yaptı ama bir türlü
olmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Halk TVye
çıkmak yanlış mı yani?
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bir çift lafım da Sayın Şeneri olmayacak ithamlarının
ardından deli gibi alkışlayan bazı CHPlilere olacak.
Bakınız, kendi planı bu partide
tutmayınca istifa edip en zıt partiye geçen kişinin yarın
ilk fırsatta CHPyi de satmayacağından ve aynı
ithamların benzerini CHPli yöneticilere de söylemeyeceğinden kimse
emin olamaz. O yüzden, diyorum ki: Makamlar gelir geçer, adamlık, karakter
kalıcıdır. Hiçbir şekilde
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Her birimizin partisi bir gün büyür,
bir gün küçülür, iktidara geliriz, muhalefete gideriz ama öldükten sonra
evlatlarımıza tatlı bir siyasi hatıra bırakmak en
büyük onurumuzdur. Ben bu konuşmanın Sayın Şenere hiç
yakışmadığını ve kendisinde az bir hatıra
varsa tamamen yazık ettiğini ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, bir diğer mesele de
hemen hemen tüm CHPli arkadaşların bence bütçeyi hiç okumadan,
sadece dört beş kelimeyle eleştiri yapmış olması.
Saray bütçesi rant bütçesi Sarayınız batsın. zalim
iktidar tarzı laflar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son bir kez bir dakika daha
tanıyorum Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu tarz ithamlar,
iddialar bütçeyle ilgili havada uçuştu.
Bakın Sayın Başkan, bu bütçe
baştan aşağı milletin bütçesi. Bu bütçede en büyük pay
eğitimin, sağlığın, sosyal hizmetlerin, bu tarz
işlerin. Eğer dedikleri gibi bu bütçe zalim bütçesi, saray bütçesi
olsaydı bu millet on yedi yıl aynı partiye bütçe yapma
hakkı vermezdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Hitlere de
verdi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bu bütçe eğitimi
büyüten, sağlığı büyüten, yatırımı büyüten,
AR-GEyi, sanayiyi, her alanda bu ülkenin ürettiklerini büyüten ciddi anlamda
çalışılmış bir bütçe. Eksiğimiz vardır,
baş tacı ama beş kelimeyle, aynı muhalefet ifadeleriyle,
aynı dille iş yapmak, ifade etmek doğru bir yaklaşım
değildir diye düşünüyorum Sayın Başkan.
AK PARTİye sürekli yolsuzluk ithamında
bulunmak, aynı evrakları göstermek artık baydı tabiri
caizse.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Son bir dakika daha
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN O zaman bağlıyorsunuz
Sayın Turan.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 2 milyon liralık
telefon faturasını görmeyenlerin, Şişliyi,
Ataşehiri, rezidansları görmeyenlerin tutup tutup aynı
belgelerle, sahte fotoğraflarla, FETÖ'nün verdiği evraklarla iddiada
bulunmalarını hiç doğru bulmuyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 17-25
Aralığı görmeyenlerin
VELİ AĞBABA (Malatya) Ankarayı
görmeyenlerin, parsel parsel sattıklarını görmeyenlerin Sayın
Turan. Parsel parsel sattınız.
ŞAHİN TİN (Denizli) Dinle bir,
dinle!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sizin saray
dediğiniz bizim başımızın tacı, sizin saray
dediğiniz bu milletin evi, bu milletin Başkanının evi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Cengizleri görmeyenlerin,
kutuları görmeyenlerin, çikolata kutularını görmeyenlerin,
elbise torbasını görmeyenlerin Sayın Turan.
ŞAHİN TİN (Denizli) Dinlesene ya,
dinle!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz Sayın
Erdoğanı Subayevlerinden biliriz, biz Sayın
Erdoğanı Kasımpaşadan biliriz, saray değil, milletin
bağrında, böğründe yer edinen bir adam biliriz Sayın
Başkan.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Rıza
Sarrafı görmeyenlerin
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Turan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok açık ki 69a göre
kürsüden yanıtlanması gereken bir durum ama sayın grup
başkan vekili de yanıt hakkını yerinden
kullandığı için
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanın
talebiyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
bizim de Sayın
Bakanımız yerinden cevaplayabilir.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sizde
bakanlık yaptı mı?
BAŞKAN Sayın Şener, size yerinizden
iki dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
47.- Konya Milletvekili Abdüllatif Şenerin, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce, sayın grup başkan vekili
ağza alınmayacak, çok süfli kelimelerle bir şeyler söylemeye
çalıştı. Bu hakaret niteliğindeki bütün kelimelerini ve
üslubunu kendisine iade ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Ağza
alınmayacak kelimeleri siz söylediniz.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Konyada
sokağa çıkamayan yuhalanan gibi ifadeler gerçeği
yansıtmamaktadır.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Az o
laflar, az! Seni en iyi tanıyan benim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Seçim
çalışmaları boyunca Konyada...
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Seni en
iyi ben tanıyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
karşılıklı bağrışmayalım, Sayın
Hatibi dinleyelim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya)
sokak sokak,
kasaba kasaba, kent kent
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Biraz bekleyin lütfen Sayın
Şener.
Değerli milletvekilleri,
karşılıklı bağırarak bir şey halledemeyiz,
birbirimizi de anlayamayız. Lütfen, Sayın Hatibe söz verdim,
Sayın Şener söz süresini verimli bir şekilde kullansın,
sessizliği sağlayalım.
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Şener, ben size ilave süre
vereceğim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Evet, Konyada
sokak sokak, köy köy, kasaba kasaba seçim çalışmalarını
büyük bir sükûnetle, Konyalıların ilgisi ve teveccühüyle
tamamladım. Bazen olaylar oldu. O olayların tamamında bazı
AKPli trollerin organize olarak saldırıları vardı (AK PARTİ
sıralarından Vay vay! sesleri) onlar da hiçbir yerde 3-5
kişiyi geçmemiştir.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Yazıklar olsun!
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Yazıklar
olsun!
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya)
Dolayısıyla Konyadaki seçim çalışmalarının
nezafetine, nezaketine laf atmasını doğru
bulmadığımı belirtmek istiyorum.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Allah
kimseye kendini inkâr ettirmesin!
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Diğer
taraftan, İslam tarihiyle, AK PARTİnin geçmişiyle ilgili
söylediğim şeyleri beğenmemiş Sayın Milletvekili ama
kusura bakmasın, söylediğim sözlerin hepsi bir gerçektir. İslam
tarihinin en kanlı dönemi ifadesini kullanmadım AK PARTİ için;
İslam tarihinin, hatta bin beş yüz yıllık İslam
tarihinin en günahkâr iktidarısın. (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından Yuh be sana!
sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Devam edin Sayın Şener.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Niye devam ediyor
Sayın Başkan? Böyle usul mü olur?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Evet
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
uyarmanız gerek!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
izin verin, hatip konuşsun.
Biraz önce, grup başkan vekilinize altı
dakika süre verdim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hatibi uyarın,
hakaret etmeye hakkı yok!
BAŞKAN Bekleyin lütfen, biraz sabır
Biraz sabır lütfen
Buyurun.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Bir kere,
Sayın Vekilin bana istinaden söylediği cümlelerin hiçbiri doğru
değildir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Seninkiler doğru
mu?
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Bütün cümleleri
yanlış anlamış, yanlış kaydetmiş, düzenli
takip edememiş; kendi grubuna karşı, şahsını,
kendisini ikna edebilmek için, gösterebilmek için bir şeyler söyleme
zaruretiyle, yalan yanlış bana isnat ettiği cümlelerle cevap
vermeye kalkmıştır. Bir kere
KEMAL ÇELİK (Antalya) Onu yapan sensin! Kendi
kendini yalanlıyorsun!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Beş yıl Başbakan Yardımcılığı
yaptın! Günahsa buna siz de ortaksınız.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Allah
kimseyi senin durumuna düşürmesin!
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Değerli
arkadaşlar, Sayın Erdoğan, Büyük Orta Doğu Projesinin
Eş Başkanı olduğunu kendisi söylemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Cumhuriyet Halk Partisine de vallahi yakışmıyor!
BAŞKAN Son kez bir dakika süre veriyorum
Sayın Şener ve tamamlayın. Ben size 2nci kere bir dakika
veriyorum, siz konuşmanızı yapın lütfen.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Sesimiz
duyulmuyor zaten.
BAŞKAN Siz konuşmanızı
yapın Sayın Şener.
Buyurun.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Sayın
Erdoğan ne yapmışsa, kendisine hangi unvanın
verildiğini söylemişse ben onları tekrar ettim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Parti kurmuştu,
boyunun ölçüsünü almıştı.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Söylediklerimin
bir tanesine Yanlıştır. diyemezsiniz. (AK PARTİ
sıralarından Hepsi yalan! sesleri)
SALİH CORA (Trabzon) Hepsi yanlış!
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Hepsi
yanlış, konuştuklarının hepsi yanlış!
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Kendisi 30dan
fazla, 2 kez de Meclis grubunda Büyük Orta Doğu Projesinin Eş
Başkanı olduğunu söylemiştir.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen neredeydin
o zaman?
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Şimdi
istiyorsanız oylama yapalım, Sayın Başkan da izin versin;
YouTubedan kendi ağzından konuşmasını kürsüden
hepinize dinlettireyim.
SALİH CORA (Trabzon) Şener, sen o zaman
sen neydin, yardımcısı mıydın?
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Bu
günahsa, yanlışsa siz de ortaktınız o zaman ona. Ne oldu, o
zaman söylemiyordunuz, karşı çıkmıyordunuz?
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Hayır,
Sayın Erdoğan Büyük Orta Doğu Projesinin Eş
Başkanıydı ama benim, Büyük Orta Doğu Projesiyle ilgili
hiçbir unvanım yoktu. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL ÇELİK (Antalya) CHPye
yaranamazsın!
BAŞKAN Sayın Şener, lütfen
artık bağlayın, bu son kez süre tanımamdır.
Buyurun.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Sonra, bu Büyük
Orta Doğu Projesinin Birleşmiş Milletler bünyesinde düzenlenen
bir sempozyumda kullanılan bir kavram olduğunu söylemesi kadar komik
bir şey yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Tabii, tabii!
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) 2004
yılında Amerika Birleşik Devletlerinin Sea Island
kasabasında G8 toplantısı yapıldı. Bu G8
toplantısının temel konusu Büyük Orta Doğu Projesiydi.
Dünyaya ilk kez bu toplantıda Büyük Orta Doğu Projesini
açıkladılar ve
SALİH CORA (Trabzon) İlk kez mi
duydunuz?
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya)
Sayın
Cumhurbaşkanını da Büyük Orta Doğu Projesinin Demokrasi
Eş Başkanı olarak ilan ettiler. Bunu ben ilan etmedim.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) Sen
anlamamışsın onu!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Sizin
göreviniz neydi o zaman, sizin göreviniz neydi? Niye itiraz etmediniz o zaman?
Yazıklar olsun be, yazıklar olsun sana!
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) İtiraz
ettik, itiraz ettik. 2007 seçimlerinde ayrıldıysam bütün bu
süreçlerin sonunda ayrıldım. Benden daha güçlü itiraz eden
olmadı. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şener.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) O
zaman neredeydin? Beş sene Başbakan
Yardımcılığı yapmadın mı? Niye itiraz
etmedin o zaman? Yazıklar olsun sana!
ŞAHİN TİN (Denizli) Hainlik
yapıyorsun, hainlik!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Koltuğu kaybedince bugün burada geçmişi anlatıyorsun,
konuşuyorsun.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Beş sene
neredeydim söyleyeyim.
BAŞKAN Artık ek süre vermeyeceğim,
çok fazla ek süre verdim, tamamlayın lütfen.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Beş sene
neredeydim? Yola getirir miyim diye mücadele ettim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.12
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 21.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
B) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK PATENT
VE MARKA KURUMU (Devam)
1) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
yapılacak konuşmalara sıra gelmişti.
Şimdi ilk söz İstanbul Milletvekili
İzzet Ulvi Yöntere aittir.
Buyurun Sayın Yönter. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şu anda ekranları başında
bizleri izleyen milletimizin her güzel insanına en iyi dileklerimizi
sunuyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerini 10 Aralık 2018 tarihinden
beri yapıyoruz. Bugün, bütçe sürecinin 8inci günündeyiz ve 7nci turunu
gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığıyla birlikte, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, KOSGEB, Türk
Standartları Enstitüsü, Türk Patent ve Marka Kurumunun bütçeleri üzerine
parti grubum adına değerlendirmelerde bulunacağım.
Konuşmamın bu aşamasında, millî
iftiharımız olan ve ismini hem tarihe hem millî vicdana altın
harflerle yazdıran Profesör Doktor Aziz Sancar Hocamızın kendi
kaleminden hayatı ve bilimi anlatan eserinin bizzat TÜBİTAK
tarafından basılmasını da yerinde bulduğumuzu ifade
etmek istiyorum.
Bunun yanı sıra, Türkiye Uzay Ajansı
da kuruldu. 13 Aralık 2018 tarihli Resmî Gazetede bu kuruluşun görev
ve yetkilerine ilişkin ilke ve esasları konu edinen
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi de yayımlanmış
oldu. Türkiye'nin gözünü uzaya çevirmesi, millî hak ve menfaatlerini uzayda da
korumak için inisiyatif alması, devreye girmesi, harekete geçmesi
anlamlıdır, yerindedir, takdire şayandır.
İnsanlığın ufuk çizgisi nereyi
gösteriyorsa ülkemizin orada olması, orayı kavraması elbette
gereklidir, stratejik bakışın aynı zamanda gereğidir.
Türkiye dar bir alana -takdir edersiniz ki- sıkışamaz, beyhude
işlerle artık oyalanamayız. Büyük düşünceler, yüksek
fikirler, millî atılımlar, akıl ve duygunun terkibinden
ilhamını alan kararlı adımlar mutlaka önümüze gerilen sis
perdesini yırtıp atacaktır. Engelleri aşmak için başka
bir seçeneğimiz yok. Daha iyi bir dünya, daha iyi bir gelecek, daha
huzurlu bir toplum, daha güçlü ve sözü dinlenir bir Türkiye için hedeflerimiz
olmalıdır, yapacaklarımız ise pek çoktur. Dik baş, tok
karın, mutlu yarın için, sorumlu, duyarlı,
hazırlıklı olmanın yanı sıra çok
çalışmak zorundayız.
Diyor ya Hazreti Mevlâna Kalp denizdir, dil ise
kıyı. Denizde ne varsa kıyıya vuracak olan da odur. Bizim
dilimizden dökülenler, dökülecek olanlar, elbette kalbimizden gelen,
aklımızdan geçenlerdir. Milliyetçi Hareket Partisi ya olduğu
gibi görünmeyi ya da göründüğü gibi olmayı şiar edinmiş,
Türk İslam Ülküsünün iftiharı, Türk milletinin yegâne ümididir.
Bu vesileyle herkesin ayrılıktan
bahsettiği bir dönemde vuslat diyen ölümünü düğün gecesi olarak
tanımlayan Hazreti Mevlânanın Şebiarusunun 745inci yıl
dönümünde kendisini, aziz hatırasını saygı ve rahmetle yâd
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
içinden geçtiğimiz, belki de içinde kontrolsüzce sürüklendiğimiz
bugünkü zaman diliminde insanlık, siber fiziksel sistemlerin hâkim
olduğu 4üncü endüstri dönemini yaşamaktadır; en azından
söylenen, iddia edilen kavramsal çerçeve ve retorik budur. Buna
karşılık teknolojik sıçramalar, maalesef ahlaki ve sosyal
gelişmelerin çok ama çok ilerisindedir. Bundan mülhem köklü problem ve
anormallikler, beşeriyetin varlığını içten içe
kemirirken irade ve inanç ölçülerini de tehlikeli bir şekilde yıpratmaktadır.
İnsanlık, avcı, toplayıcı,
tarım, endüstri ve bilgi toplumlarından geçerek 5inci toplum
aşamasına, bir diğer ifadeyle süper akıllı toplum
safhasına geçmiş durumdadır; genel kabul gören eğilim en
azından şimdilik budur. Ne var ki süper akıllı toplum
aşamasına geçilse de muhatap kalınan vahim problemlerde herhangi
bir azalma olmamıştır, bilakis bu problemler daha da
artmış, daha da yaygınlaşmıştır. Bir yanda
4üncü endüstri döneminin entelektüel pazarlaması yapılırken
diğer yanda ilkel dönemleri bile mumla aratacak sorun ve felaketlerin
varlığı da hepimizin malumudur; aslında, bu, tam bir
çelişki, tam bir trajedidir.
Teknolojideki gelişmelerin sosyal ve ahlaki
değerleri gölgede bırakması, aşılması gereken,
üstesinden gelinmesi gereken bir handikaptır. Teknoloji insan içindir;
elbette sosyal dokuya muvafık, ahlaki ölçülerle de mutabık olmak
durumundadır.
Şüphesiz, bilgi ekonomisi, bilgi toplumu,
sanayi ötesi toplum aşamalarına ulaşabilmek teknolojik etap ve
süreçlerle bire bir ve doğrudan ilişkilidir. Teknolojik yenilik ve
gelişmelerden mahrum toplumların hem ekonomik hem de siyasal ve
sosyal meseleleri, gittikçe günbegün derinleşmekte ve
ağırlaşmaktadır. Ancak sosyal gerçeklerle, tarihî
emanetlerle ve millî müktesebatla bağdaşmayan teknolojik yeniliklerin
altından kalkılması çok zaman alacak, üstesinden gelinmesi çok
zahmetli olacak ciddi sorunlara davetiye çıkarmaktadır. Esasen,
Tanzimattan beri yaşadığımız buhran dönemleri dikkate
alındığında, bu teknolojideki açmazların her birinin
ortaya çıkarmış olduğu sonucu da görmemiz mümkün
olacaktır.
Türkiye az ya da çok, yeterli ya da yetersiz, eksik
ya da fazla bir teknolojik dönüşüm yaşamaktadır ancak hâlen
millî yenilik sisteminde ciddi açmazlarımız vardır, katma
değeri yüksek ürün üretiminde çözülmesi gereken zaaflarımız
vardır, ileri teknoloji içeren ürün ihracatımız
zayıftır. Yeni fikirlere açık olmak, AR-GE
yatırımlarını desteklemek, bilgi ekonomisiyle ilgili talep
ve ihtiyaçları kavrayıp sırasıyla ve anında cevaplar
vermek acildir, akut bir ihtiyaçtır. Türkiye, katma değeri yüksek
yeni ürün ve teknoloji geliştirme konusunda vakit kaybedecek bir durumda
değildir. Ülkemizde 2003 yılında yüzde 6,5 olan ileri teknoloji
ürünlerinin ihracat içindeki payı 2017 yılında yüzde 3,6ya, bu
yılın ocak-ekim döneminde de yüzde 3,3e gerilemiştir.
Dünyada sanayi ihracatındaki ileri teknoloji
ürünlerinin payı ortalama yüzde 24, ortanın üstü teknoloji
ürünlerinin payı da yüzde 36 civarındadır. Buradan
anlaşılacağı üzere, ülke olarak bu çerçevede yapacağımız
daha çok şey, alacağımız daha çok mesafe vardır. Bu
yılın üçüncü çeyreğinde gayrisafi yurt içi hasılamız
bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,6 yükseldi. Maruz
kaldığımız ekonomik operasyonlar dikkate
alındığında temmuz, ağustos, eylül aylarını
kapsayan üçüncü çeyrekte âdeta düşmanca yapılan ekonomik
saldırıları hesaba kattığınızda yüzde
1,6lık büyümeyi küçük görmek, ihmal etmek, yok saymak gerçekten de
doğru değildir, doğru olmayacaktır.
Türkiye ekonomisi hamdolsun, kuşatmayı
yarmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi sorumlu ve millî
muhalefeti gereğince o meşum aylarda gereğini yapmış,
milletinin, ülkesinin ve devletinin yanında sapasağlam duruş
göstermiştir. (MHP sıralarından alkışlar)
Kur şokları Allaha şükür
atlatıldı, atlatılıyor; döviz yangını söndü, sönüyor;
toparlanma dönemine geçildi, geçiliyor. Bu hepimiz için geçerli, aynı
gemideyiz, aynı siperdeyiz. Başka bir Türkiye yok, başka bir
Türk milleti yok.
İhracatın bir önceki yılın
aynı dönemine göre artış oranı, bu üçüncü çeyrekte yüzde
13,6. Niye bunu söyledim? Çünkü büyümeye en fazla katkı veren ihracat
oldu. Ekonomik büyümeye sanayinin etkisi ise yüzde 0,3 düzeyinde kaldı.
Ayrıca, 2018 yılı eylül ayında sanayi üretimi yüzde 2,7
azaldı. İmalat sanayisinde büyüme ise yüzde 0,6 olarak
gerçekleşti. Elbette bu, düşüktür, yetersizdir; üzerinde
durulmalıdır. İmalat sanayisinin gayrisafi yurt içi
hasıladaki payı 2002 yılında yüzde 19,2 iken bu oran yüzde
15lere kadar gerilemiştir. Son yıllardaki kısmi
artışla yüzde 17,6ya ulaşsa da bize göre bu yeterli değildir.
Karşımızdaki tablo, sanayimiz için, ekonomimiz için, ülkemiz
için çok da parlak, umut verici değildir.
İthalatın büyük bölümü temel ve ara
mallarda yapılmaktadır. Bu malların üretildiği sektörlerde
büyük ölçekli yatırımlara ihtiyaç vardır. Türkiye, el
birliğiyle, güç birliğiyle, dayanışma ve
yardımlaşmayla, millî bir seferberlik hâlinde ekonomideki
sorunları, biriken meseleleri ve üzerimize gelen ekonomik tetikçilerin
oyunlarını ve saldırılarını püskürtecek, bertaraf
edecek güçtedir.
Değerli arkadaşlarım, sürem
azalıyor, aslında, temas etmek istediğim önemli bir husus var.
Bugün, sanayileşmiş ülkelerin her birine
baktığımızda ortak bir özelliklerini görürüz.
Sanayileşmiş ülkelerin temel ortak özelliği, sorun çözme
kültürlerinin genişliği, derinliği ve büyüklüğüdür.
Sanayileşmiş ülkeler -sözde gelişmiş ülkeler bize göre-
karşılarındaki veya toplumlarını ve ülkelerini
meşgul eden her kronik meseleyi mutlaka uzlaşmayla çözmesini
bilmişlerdir. Ben merak ediyorum, biz neden sorunlarımızı
kalıcı ve köklü bir şekilde çözemiyoruz? Çünkü sanayileşme
sürecinde geride kaldık, arzulanan, hedeflenen noktada değiliz. Bu
nedenle, sorun çözme kültürünü bir türlü yerleştiremedik,
kurumsallaştıramadık.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesini konuşurken
sanayileşmemenin, sanayileşememenin getirmiş olduğu sorun
çözme kültüründeki eksikliklerden bahsedip mesela, Üsküdar Yavuztürk
Mahallesinde var olan bir sorundan bahsetmek istiyorum. Burada çok sayıda
İstanbul milletvekilimiz var. Yavuztürk Mahallesinde imar sorunumuz var,
yıllardır konuşuluyor ama Yavuztürk Mahallesindeki bu imar
sorununu bir türlü çözemiyoruz. Yavuztürk Mahallesinde ve Yavuztürkün
yanında, Üsküdarın 15 mahallesinde imar sorunu artarak devam ediyor.
İnsanlarımız, vatandaşlarımız huzursuz,
memnuniyetsiz. Boğaziçi Kanununun etkilenme bölgesi diye
tanımlanan kısmına giren Yavuztürk Mahallesinde, deyim
yerindeyse çivi çakılamıyor. Yavuztürk Mahallesi uzanacak bir el
bekliyor. Bu konuyla ilgili kanun teklifimizi verdik, Gazi Meclisten
istirhamımız, Üsküdar Yavuztürk Mahallesi ve Yavuztürk Mahallesinin
yanı sıra Boğaziçi Kanunundan ve nazım planından
etkilenen üstelik olumsuz etkilenen- diğer mahallelerin
sorunlarının çözülmesi.
Bir diğer sorun, İstanbul Sancaktepe Fatih
Mahallesi. Fatih Mahallesi Muhtarı değerli kardeşimiz,
arkadaşımız bize mesaj gönderdi, Sadık Belkıs.
Sadık Bey, Sancaktepe Fatih Mahallesindeki Çalılık mevkisi
olarak anılan bölgede ortalama 157 dönümlük alan üzerine yapılan
konutların sahiplerinin bir bölümünün çok ciddi sorunlar
yaşadığını bizimle paylaştı. Bunu da
istirham ederim sayın bakanlarımızdan, notlarının
arasına alırlarsa bizi çok mutlu edecektir çünkü İstanbul Sancaktepe
çok önemli bir ilçemiz. Burada 19 mahallemiz var. 19 mahallemizin 19unun da
ayrı ayrı sorunları var. İmar barışıyla bir
nebze rahatlayacaklarını umduk fakat ne gezer, hâlen sorunlar -kimi
zaman da belediye eliyle- artarak devam ediyor. Biz, İstanbul Sancaktepe
ilçesi Fatih Mahallesi, Veysel Karani Mahallesi ve diğer mahallerimizin
problemlerinin çözülmesini istiyoruz, mağduriyetlerinin giderilmesini
istiyoruz. Üsküdar Yavuztürk başta olmak üzere, Çengelköy, Küçüksu,
Kuleli, Kandilli, Bahçelievler, Mehmet Akif Ersoy gibi mahallerimizin
sorunlarının çözümünü arzuluyoruz değerli
arkadaşlarım.
Sanayileşememenin getirmiş olduğu
külfetlerden bahsederken altını çizerek sorun çözme kültürünün
yerleşmemesinden bahsettik. Sorun çözemiyoruz. İşte imar
sorunlarından bahsettik ve bunları ifade ettik.
Değerli arkadaşlarım, dün sağ
olsun, Ordu Milletvekilimiz Sayın Cemal Enginyurt, Gaziantep
Milletvekilimiz Sayın Sermet Atay, bu kürsüden, gerekse de yerlerinden dün
İçişleri Bakanlığının bütçesi görüşülürken
Sayın Bakana uzman jandarmalarla ilgili, uzman çavuşlarla ilgili
düşüncelerimizi, beklentilerimizi iletti. Değil mi? Evet, sağ
olsun, Sayın İçişleri Bakanımız uzman
jandarmalarımızın sorunlarının çözülmesiyle ilgili söz
vermiş, ben izleyemedim, sayın milletvekilimizden duydum, sonra
hitamında konuşmaları aldım. Şimdi bugün de Millî Savunma
Bakanımıza -keşke burada olsaydı, kendisine direkt söyleme
şansımız olurdu fakat Bakan Yardımcımız burada,
mutlaka kendisiyle de paylaşır- uzman
çavuşlarımızın kadro sorunuyla ilgili talebimizi ilettik,
defalarca bu konuyu konuştuk. Sayın milletvekilimiz orada, Sayın
Millî Savunma Bakanı uzman çavuşlara kadro verilmesi hususunda bize
söz verdi. (MHP sıralarından alkışlar) Uzman
jandarmalarımızın 3600 ek gösterge talebi -uzman çavuşlar
için de geçerli bu- ikincisi okullarında geçen bir yıllık
sürenin fiilî hizmetten sayılması, üçüncüsü bir üst rütbeye terfi
edebilmek için gerekli yaşın 45e çıkartılması
hususunda Sayın İçişleri Bakanı da söz verdi mi? Verdi.
İstirham ederim, uzman çavuşlarımıza, uzman
jandarmalarımıza bir an önce gereğini yaparak bu kardeşlerimizin,
bu kahramanlarımızın ihtiyaçlarını, taleplerini,
arzularını, isteklerini Gazi Meclis olarak
karşılayalım, artık kronik sorunları çözme becerisi
gösterelim. Biz yine de sanayileşme alanında önemli adımlar,
önemli mesafeler aldığımızı ve attığımızı
düşünüyoruz. Bunu gösterebilmek için sorun çözme kültürümüzün ne kadar
aktif, dinamik olduğunu da ispatlamalıyız. Kaldı ki uzman
çavuşlara, uzman jandarmalara ne yapsak azdır, ne versek eksiktir.
(MHP sıralarından alkışlar) Ve onlar millî bekanın
korkusuz bekçileridir. Onlar Türkiyenin gözünü daldan budaktan esirgemeyen
kahramanlarıdır. Biz uzman çavuşlarımıza, 3269
sayılı Kanundan kaynaklanan sorunlarının giderilmesi
hususunda elimizi uzatırsak herhâlde -Sayın Bakanım, öyle
değil mi- çok bir şey yapmış olmayacağız, bilakis
haklarını vermiş olacağız onlara. Uzman
çavuşlarımızın beklentileri de bu yönde değerli
arkadaşlarım.
Ve burada ben Millî Savunma
Bakanımızın -altını çiziyorum- İçişleri
Bakanımızın vermiş olduğu sözleri siyasi haysiyet
meselesi olarak görüyorum ve itibar ettiğimizi sizinle
paylaşıyorum. İnanıyorum ki Fıratın
doğusuna yıldırım gibi girecek olan Türk milletinin, Türk
ordusunun en büyük güvenceleri olan uzman çavuşlarımız, uzman
jandarmalarımız da sevinecek, buradan çıkacak umutlu ve güzel
haberlerle görevlerini daha başarıyla sürdüreceklerdir.
Ben bu vesileyle sözlerime son verirken 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin hayırlı
olmasını diliyor; kabul edeceğimiz, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilecek bütçenin ülkemize, milletimize, devletimize
hayırlar getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Muhterem heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yönter.
Söz sırası Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Özyavuza aittir.
Buyurun Sayın Özyavuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZYAVUZ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmekte olan 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi kapsamında GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi, Şanlıurfalı
hemşehrilerimi ve büyük Türk milletini saygı, hoşgörü ve muhabbetle
selamlıyorum.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamına giren yörelerin
süratle kalkındırılması, yatırımların
gerçekleştirilmesi için plan, altyapı, ruhsat, konut, sanayi, maden,
tarım, enerji, ulaştırma ve diğer hizmetleri yapmak veya
yaptırmak, yöre halkının eğitim düzeyini yükseltmek için
gerekli tedbirleri almak veya aldırmak, kurum ve kuruluşlar
arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere GAP İdaresi
Başkanlığı kurulmuştur. Petrol tükenir, buğday
tükenmez. felsefesiyle hayata geçen Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)
cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı ve en maliyetli projesi olup bugüne
kadar hazırlanan bölgesel kalkınma plan ve programları
arasında en etkin olarak uygulananıdır. GAP, entegre bölgesel
kalkınma yaklaşımı ve sürdürülebilir insani gelişme
felsefesiyle uluslararası literatüre geçen ve marka değeri olan büyük
bir projedir. GAPın temel hedefleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
sahip olduğu kaynakları değerlendirmek, yöre halkının
gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmek, bu bölgeyle diğer
bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını gidermek,
kırsal alandaki verimliliği ve istihdam olanaklarını
artırarak ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar
hedeflerine katkıda bulunmaktır.
İstihdamda hedef 3 milyon 800 bin kişidir.
Enerji üretimine yönelik 22 baraj, 19 hidroelektrik santraliyle 1,8 milyon
hektar alanda sulama yatırımlarının yapımı da
planlanmıştır. Projenin enerji santrallerinin toplam kurulu gücü
7.476 megavat olup yılda 26 milyar kilovatsaat enerji üretimi
öngörülmüştür.
Seçim bölgem olan Şanlıurfanın
yerleşim alanının bir kısmını da kapsayan Harran
Ovası doğu-batı yönünde yaklaşık 30 kilometre,
kuzey-güney yönünde ise 50 kilometre uzunluğa sahiptir. Bu ovada yüzey
suyu sulamasından önce sadece sondaj kuyularından elde edilen yer
altı suyuyla tarım yapılabilmekteydi. Atatürk
Barajının suyu Şanlıurfa tünelleri vasıtasıyla
ilk defa Nisan 1995 tarihinde Harran Ovasına
akıtılmış ve ilk etapta yaklaşık 30 bin hektar
arazi sulanmıştır. Sulama projeleri tamamlandıkça yüzey
suyuyla sulanan arazi miktarı da artmış ve günümüzde
yaklaşık olarak 150 bin hektara yani 1,5 milyon dönüme
ulaşmıştır. Harran Ovasının büyük bir
kısmının 1995 yılından itibaren GAP kapsamında
sulanmaya başlanması tarımsal ürün deseninde,
çeşitliliğinde verim ve gelir artışına sebep
olmuştur. Bunun için, devletimize, bu projede emeği geçen
hükûmetlerimize ve yöneticilerine başta Harran Ovası halkı, Akçakale
halkı ve Türkmen şehri Şanlıurfam adına huzurunuzda teşekkür
etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfamızın birçok alanda
sorunları mevcut olup birkaçını çözüm önerileriyle gündeme
getirmek istiyorum. Bunların en önemlilerinden biri de çok yüksek istihdamı
olan mevsimlik tarım işçileridir. Seçim bölgem, peygamberler
şehri Şanlıurfa gerek coğrafi konumu gerekse ülke
ekonomisindeki yeri ve potansiyeli sebebiyle eğitim, kültür ve iş
alanlarında diğer illere göre bir ölçek de olsa geridedir. Bu sebeple
iş sıkıntıları yaşanmakta, devlet kurumlarında
siyasi erkin baskısıyla vatandaşa gidecek olan iş
olanakları da sınırlandırılmaktadır. Bu nedenle,
peygamberler şehri Şanlıurfamda mevsimlik işçi
sıfatıyla yüzü güneş yanığı, elleri
nasırlı, gönlü ezelden yanık kardeşlerimiz yurdumuzun
çeşitli yerlerine işçi olarak gitmeye mecbur
bırakılmaktadırlar. Tabiri caizse, işçi kardeşlerim,
gittikleri bölgeleri yurt yapmakta, evleri gibi görüp namus ve
şerefleriyle ekmeklerini taştan çıkarmaktadırlar.
Ülkemizde sayıları net olarak bilinmese de
yaklaşık olarak 740 bin civarında geçici tarım işçisi
bulunmaktadır. Bu sayının yaklaşık 130 bini çocuk
işçilerden oluşmaktadır. Bu rakamlar bize mevsimlik
işçilerin iş zamanında aile bireyleriyle birlikte yurdumuzun
çeşitli bölgelerine göç ettiklerini göstermektedir. Gittikleri bölgelerde
mevsim şartlarına göre sosyal yönden yaşamlarını devam
ettirmek için geçici barınma ihtiyaçları, yaşam alanları,
sosyal donatı ve haklar, sağlık, güvenlik, dinî ihtiyaçları
gibi olmazsa olmaz hayatı idame için gerekli şartların devlet
eliyle sağlanması şarttır. Bu konuda hâlihazırda
yetkilendirilmiş kurum valilikler olsa da bu sürecin yürütülmesi için
Tarım Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, tarım işverenleri ve geçici yapı
yönetim şirketleri gibi yan kurum ve kuruluşlar valiliklerle eş
güdümlü çalışarak mevsimlik işçi olarak tabir ettiğimiz
kardeşlerimize devlet eliyle sahip çıkmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; genel olarak düşünüldüğünde işçi-işveren
ilişkisi olarak değerlendirecek basit bir konu olarak görülebilir
fakat ülkemizde evlerinden ve yurtlarından uzakta,
iyileştirilememiş, hâliyle yaşam kalitesi standartların
altında 1 milyona yakın mevsimlik işçi vardır ve
bunların sorunlarının çözülmesi gereklidir. Bu yapı kontrol
edilmezse ekonomi adına kaybolan iş gücü ve kazanç demektir.
Çalıştıkları alanlarda eğitim almaları ve iş
kalitesinin artması planlanmazsa verimi düşen tarım ülke
ekonomisine çok büyük bir zarar demektir. Aileleriyle mevsimsel işçi
olarak çalışmak zorunda kalan geleceğimizin teminatı
çocuklarımız eğitimlerinden geri kalmakta, bu durum hem bu
çocuklarımıza hem de geleceğimize büyük bir kötülüktür.
Yine, kontrolsüz ve sağlıksız
yaşam alanları, mevsimlik işçilerimizin iş gücü sebebiyle
oluşabilecek hastalıklara ve bulaşıcı
hastalıklara yol açacak, bu durum yaşamlarını riske
atacaktır. Bu bağlamda kontrolsüz olarak faaliyet yapan iş gücü
çalışanları, devletin destek ve himayesini
çalıştıkları bölgelerde başta barınma, elektrik,
su ve kişisel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri
donatıları olarak görmezlerse devletimizle olan gönül
bağları zarar görebilir. Ülkemizin siyasi alanının
karmakarışık olduğunu düşündüğümüzde de bu
işçi kardeşlerimizin sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulması
gereklidir. Özünde mevsimlik işçi olarak tanımlanan bu kardeşlerimiz
devletine ve milletine bağlı, emeği için mücadele eden,
farklı unsurlardan uzak kıymetli
vatandaşlarımızdır, sayıları itibarıyla
büyük bir ekonomik hareket, yurt içi göç hareketi ve sermaye
yapısıdır. Afrikadan Orta Doğu ülkelerine, Balkanlardan Kafkaslara
yardım ve şefkat elini uzatan Türkiye Cumhuriyeti devleti, kendi öz
vatanında gariplik çeken mevsimlik işçi kardeşlerimize de
yukarıda saydığım önemli hususlardaki düzenlemeleri yaparak
sahip çıkacak güç ve kudrete sahiptir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Şanlıurfada yaşanan elektrik kesintileri her
kesimden vatandaşımıza sıkıntı
yaşatmaktadır. Enerji dağıtım kurumları
özelleştirilip devlet uhdesinden ayrıldıktan sonra ihaleyi alan
şirketlerin tutumu vatandaşlarımızı devlete
karşı kışkırtmakta ve düşman hâline
getirmektedir. Dicle Elektrik Şirketi 10/12/2018 tarihine kadar elektrik
borcunu ödeyen çiftçiler yüzde 65 devlet desteğinden yararlanır,
yatırmayanlar ise yüzde 55 destekten yararlanır. diye duyuru
yapmış. Yasal tefeci olarak nitelendirilen bankalar bile, son
dönemdeki yağışlardan kaynaklı pamuk ve mısır
hasadının yapılamamasından dolayı çiftçinin
borçlarında faizsiz vade tanırken çiftçinin bu perişan gününde
boğazını sıkan, perişan eden bu şirkete birileri
Dur demelidir. En erken 28/02/2019 tarihine kadar çiftçiye süre
tanınmalı ve bu şirkete Dur demek için de Enerji
Bakanlığı ve dolayısıyla Hükûmete de çağrı
yapmak istiyorum: Bu şirkete Dur demek için ne bekliyorsunuz? Çiftçimizi
TEDAŞın elinden hep birlikte kurtaralım. Bu bağlamda,
Enerji Bakanlığının bu şirketleri uyarması ve
insanlarımızın bu konudaki mağduriyetlerini önlemesi
gerekmektedir. Vatandaşlarımızın yararına olacaksa
enerji özelleştirme ihale sözleşmelerinin yeniden gözden geçirilip ve
gerekiyorsa feshi konusunda incelenmesini talep ediyor ve öneriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özyavuz.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Devamla)
Şanlıurfamızın altyapı sorunları hâlen mevcut,
devam ediyor. Belediyelerin bu konuda daha akılcı ve adil
davranması sonucu çözülecek sorunlardır. Belediyeler, partili,
partisiz, şehirlerimizde ve kırsal mahallelerimizde, yaşayan
insanlarımızın günlük hayatlarını fark gözetmeden kolaylaştırmalıdır.
Yıllardan beri her türlü vaatlere rağmen Akçakale-Harran,
Ceylânpınar-Pekmezli-Akçakale, Harran-Şuayip Şehri-Halfeti,
Halfeti-Birecik, Viranşehir-Ceylânpınar yolları ve
kavşakları hâlen yapılamamıştır. Bu
sorunların en kısa zamanda çözülmesi gereklidir; bu konuda
Şanlıurfa Belediyesi ile Karayolları Bölge Müdürlüğü
arasında bir koordinasyon kurulmalıdır.
Sulama birlikleri kapatılıp DSİ Bölge
Müdürlüğüne devredildi fakat birliklerde çalışan personel hâlen
bir statüye kavuşturulamadı. Bu kardeşlerimizin
sorunlarının bir an önce çözülmesi ve yetkililerin devreye girmesi
gereklidir.
Değerli arkadaşlar, Tarım
Komisyonundaki Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarımızın
bütün direnmelerine rağmen, Cumhurbaşkanını
yanlış bilgilendirdiniz ve birlikleri kapattınız. Çiftçi
yararına kapatıldı. dediniz ama önceden dönüme 40 kuruş
ödeyen çiftçi bu yıl 85 kuruş ödemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Özyavuz.
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Devamla) Bir yılda
ne değişti de yüzde 100ün üzerinde fark aldınız? Sulama
birliklerini kapatmak bana göre bir hataydı. Denetleyemediğimiz her
kurumu kapatmaya kalkarsak Türkiyede kurum kalmaz.
Kamu kurum ve kuruluşlarındaki personel
açığını gidermek için
başlattığınız TYP projesi kapsamındaki
işçilerimiz de sizlerden düzenlemeler beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ülke bizim, bu vatan topraklarında yaşayan
insanların tümü bizim ve her türlü hizmeti hak ettiklerine
inanıyorum. Bu vesileyle, bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diler, Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygı ve
sevgilerimle selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özyavuz.
Söz sırası, Bursa Milletvekili Mustafa
Hidayet Vahapoğlundadır.
Buyurun Sayın Vahapoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına 2019 mali yılı Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, başta cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları olmak üzere şehitlerimizi, ebediyete irtihal eden
gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyor, hâlen Suriyede ve
terörle mücadelede görevli kahraman asker ve polisimizi, güvenlik korucularımızı,
hayatta olan tüm gazilerimizi, vazife malullerini ve Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Asyanın, Rusyanın, Kafkasların,
Balkanların, Avrupanın, Orta Doğunun, Kuzey Afrikanın,
Arap Yarımadasının tarihinden Türkü
çıkardığınızda tarih yazamazsınız. Yazacağınız
tarihte Türk olmadığı müddetçe haktan, hukuktan, adaletten,
hoşgörüden, kul hakkına riayetten bahsedemezsiniz. Bu şanlı
tarihin önemli kısmı Türk askeri tarafından
yazılmış ve destanlaştırılmıştır.
Anadolu, zayıfların, başkalarının eteklerinin
altına saklanmış sünepelerin, himmet ve himaye dilenen
zavallıların, vekâlet savaşındaki piyonların ayakta
kalabildiği bir coğrafya değildir. Devlet ve millet olarak bu
coğrafyaya hakkı, hukuku, adaleti, hoşgörüyü,
kardeşliği getirdik ve bugüne kadar bedellerin en ağırını
ödeyerek ayakta kaldık. Bundan sonra da tarihin bizlere yüklemiş
olduğu görevi hakkıyla yerine getireceğiz ve Türkiye
Cumhuriyetini ilelebet yaşatacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; klasik ve modern hâkimiyet teorilerine göre Türkiye ve Türk
yurtları, hâkimiyet kurulması gereken, eğer bu mümkün olmuyorsa
kontrol edilmesi gereken bir coğrafyadır. Türkiye, bölgemiz ya da
Türk-İslam coğrafyası üzerinde hesap yapanların ya
yanına almaya çalıştığı ya da
karşısına aldığı bir ülkedir. Türkiye bu özelliği
nedeniyle kimi zaman doğrudan, kimi zaman da dolaylı yollardan hedef
alınmıştır. Bilindiği üzere, Ege Adaları ile
Kıbrıs başta olmak üzere toprak talepleri, sınır
aşan sularımız üzerindeki hak iddiaları gündemdedir.
Ülkemiz etnik ve inanç yapısı sürekli şekilde kurcalanmaya
çalışılmaktadır. Küresel güç merkezlerinin ve bölgesel
oyuncuların Doğu Akdeniz bölgesine ve Kıbrısa yönelik
stratejileri ve taktik atakları ivme kazanmış bulunmaktadır.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır
münhasır ekonomik bölgelerini ilan etmişlerdir; hem Türkiyeyi hem de
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini göz ardı ederek bölgede
faaliyet yürüten bir Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan
bulunmaktadır. Yunanistan, egemenliğinde olan adaların 6 millik
kara sularını 12 mile çıkararak Türkiyeyi Egede dar bir alana
hapsetmek istemektedir. Yunanistanı bu pervasızlığa iten
güç, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinden aldığı destektir.
Ele aldığımız sorunlar
bağlamında, Ege adaları üzerindeki haklarımızın
korunması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hak ve
menfaatlerinin korunması, Türkiyenin garantörlüğünün hiçbir
tartışmaya açılmaması ve barış ve güvenliğin
teminatı olmaya devam etmesi gerekmektedir.
Kuzeyimiz her an askerî gerginliklerin ve sıcak
çatışmaların yaşanabileceği özellik kazanmaya devam
etmektedir. NATOnun Amerika Birleşik Devletlerinin küresel
politikalarını destekleyecek şekilde Baltık ve Karadeniz
ülkelerinde yayılması, Rusyanın da buna karşı
attığı adımlarla önce Osetyanın bir bölümünü, daha
sonra Kırımı işgal ve ilhak etmesi Karadenizi riskli bir
alan hâline getirmiştir.
Sınır komşularımız olan
ülkelerden Bulgaristan, Gürcistan ve Nahçıvan hariç olmak üzere
tamamı Türkiyeye ya doğrudan ya da örtülü olarak terör ihraç eden
ülkelerdir.
Iraktan ülkemize yönelik 1988 ve 1993 arasında
yaşanan göçün yanında, Suriyeden de 2011 yılından itibaren
5 milyon civarında kontrolsüz göç meydana gelmiştir. Ülkemizde Afgan,
Tacik, Pakistanlı, İranlı, Afrikanın değişik
ülkelerinden gelenler dâhil 6,5 milyonu aşkın
sığınmacının yanında, ülkemizi geçiş
güzergâhı olarak kullananlar ile kaçak olarak yaşayan 70 bin
civarında Ermenistan, 55 bin civarında Gürcistan vatandaşı
bulunmaktadır. Bu durumun demografik yapımıza ve
dolayısıyla millî güvenliğimize fevkalade tehdit
oluşturduğu ve misafir gözüyle bakılmasının
zamanının artık geçtiği kanaatindeyiz. Bölgemizde ve
özellikle Irak ve Suriyedeki gelişmeler doğal seyrinde
ilerlememektedir. ABD ve Rusya başta olmak üzere kimse bu bölgede
boşuna bulunmamaktadır. Hiçbirinin hesabında Türkiye'nin
güvenliği yoktur, bu nedenle hayal dünyasında yaşamanın da
gereği yoktur. Küresel 2 dev ülke burada oyun kurgulamakta ve
geleceğin temellerini atmaktadırlar. ABDnin, PKKnın Suriye
uzantısını dost ve kara gücü ilan etmesi ve
silahlandırması boşuna atılmış bir adım
değildir. ABDnin yanında Rusya, İran, Irak, Suriye, Yunanistan
hatta Suudi Arabistanın da Türkiye'nin toprak bütünlüğüne
saygısının olduğunu söylemek ileri düzeyde saflık
olacaktır. Kısacası, tehdit Türkiye'nin toprak bütünlüğüne
yöneliktir. ABDnin eline silah verdiği, eğittiği hatta sevk ve
idare ettiği terörist gruplar silahların Türkiye'ye
yöneltileceği günü ve talimatı beklemektedirler. Tabii, bunu
deneyecek olanın da başına gelecekleri hesaplaması
gerekmektedir. Devletimiz, güney komşularımızdan yönelen her
türlü riski, saldırıyı ve özellikle terör tehdidini
sonlandırıncaya kadar gerek diplomatik gerekse askerî yollardan
meşru savunma hakkını kullanmaya devam etmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terör dâhil tüm tehditlere karşı tam ve etkin
mücadele edebilmek için uluslararası iş birliği ve
dayanışmaya ihtiyacımız olduğu kadar, devlet olarak
tavrımızın ve tepkilerimizin açık, net ve siyasetüstü
olması gerekmektedir. Tavrımızdan geri adım atmamamız
ve caydırıcı olabilmemiz için her daim morali yüksek, güçlü bir
orduya ihtiyacımız vardır. Bunun için de öncelikle en güçlü
silahın kendisini ülkesine feda edebilecek, moral güce sahip ve iyi
eğitilmiş insan olduğu unutulmamalıdır. Kim ne derse
desin başarısız darbe girişiminden iki üç ay sonra
sınır ötesi başarılı bir operasyon yapabilecek ikinci
bir ordu dünyada yoktur. Onun için ordumuzun personeli üzerinde oyun
oynanmasına izin vermeyelim, cephedeki askerimize yarınların
endişesini yaşatmayalım. Unutmayalım ki savaşı
ancak morali yüksek olan asker zaferle taçlandırır. Bu
coğrafyada ayakta durabilmek için kara, deniz ve hava gücümüzün daima
güçlü ve caydırıcı olması gerekmektedir. İçerideki ve
dışarıdaki düşmanlarımız Türkiye Cumhuriyetinin
kararlılığından asla şüphe etmemeli ve gücünü test
etmeyi akıllarından bile geçirmemelidir. İfade etmeye
çalıştığım yakın tehditler ortadayken popülist
yaklaşımlarla savunma harcamalarında kısıntıya
gidilmesi kabul edilemez. Türk Silahlı Kuvvetleri küresel oyun kurucu
ülkelerin araç ve gereçlerinden geriye bırakılmamalıdır,
herhangi bir ülkenin ya da ittifakın bizim bekamız için sahip
olmamız gereken silahı, mühimmatı ve savaş araç gereçlerini
belirlemesine ve tek tedarikçi rolü oynamasına izin verilmemelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ordumuzun her alanda iyi yetişmiş askerî ve sivil
personele ihtiyacı vardır. Personel eğitiminde maliyet
gözetilmemelidir. Günümüz şartlarında ihtiyaç duyulan personelin yetiştirilmesi
kadar bu personelin elde tutulması da büyük önem arz etmektedir. O
nedenle, askerî personel mali sıkıntıdan kurtarılmalı,
hak ettiği itibarlı seviyeye çıkarılmalıdır.
FETÖcülerin darbe girişimi sonrasında yaklaşık 15 bin
personel ihraç edilmiş, askerî okullar kapatılarak darbe
girişimiyle hiçbir alakası olmayan 10 bini aşkın
sayıdaki genç 669 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle kaderine
terk edilmiştir.
Sayın Bakanım -devletin bütün
imkânları elinizde- bu çocukların önemli bir kısmı
ailelerinin yanında idi, darbeyle hiçbir alakaları yok. Bu çocukları
devlet araştırabilir, bunların içerisinde herhangi bir grupla
bağlantısı olmayanları seçip yeniden kazanabiliriz. Bu
konuda adım atmanızı bekliyoruz, ailelerinden sürekli tazyik
görüyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
Askerlik herhangi bir meslek değil, bir hayat
tarzıdır. Bunun için askerî personelin yetiştirildiği
okullar ile savaşan askere sağlık hizmeti verecek kurumlar
fevkalade önem taşımaktadır. Askerî eğitim ve
sağlık hizmetleri sistemi bozulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti
yaşananlardan gerekli dersi çıkarmak ve bir an önce gerekli
tedbirleri yeniden almak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin lütfen.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Unutulmasın ki savaş kararını
siviller verir ama hayatını askerler kaybeder. Bu nedenle, Türk
Silahlı Kuvvetleri profesyonelleştirme, zorunlu askerlik, askerlik
süresi gibi konularda bir oldubittiyle karşı karşıya
bırakılmamalıdır. Bulunacak yol, Türk milletinin
vicdanında da kabul görmeli, yer bulmalıdır. Şehitlerimizin
yakınının, gazilerimiz ve vazife malullerimizin asker ve sivil
ayrımı yapılmaksızın aynı maddi ve sosyal haklara
sahip olması gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt
savunmasında gösterdiği azim ve kararlılığın
diğer alanlarda da desteklenmesi zaruridir. Verilen silahlı
mücadeleye başta kamu diplomasisi olmak üzere topyekûn destek
verilmelidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Gazi Meclisimizin ve siyasi
otoritenin desteğini her an arkasında hissedebilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen Sayın
Vahapoğlu.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) -
Darbecilerle, cuntacılarla ordumuz
karıştırılmamalıdır. Unutmayalım ki
ordumuzun yerine ikame edilecek başka bir güç yoktur.
Son cümle olarak, Millî Savunma
Bakanlığı bütçemizin hayırlı olmasını diler,
yüce Meclise, Gazi Meclise saygılarımı sunarım. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Vahapoğlu
Şimdi konuşma sırası, Erzurum
Milletvekili Kamil Aydındadır.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım,
yürütmenin değerli temsilcileri; Milliyetçi Hareket Partisi adına
Dışişleri bütçesi üzerinde konuşmak üzere
huzurlarınızdayım. Gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, ülke
siyasetimizin önemli bir alanı olan Dışişleri
Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz. Rahmetli bir Türk
büyüğünün ifadesiyle sırtlanların geçiş güzergâhı olan
Anadolu gibi zor bir coğrafyayı kendine kader kılan Türk
milleti, dış siyasetten ari bir iç siyaset, iç siyasetten kopuk bir
dış siyaset hayal edemez, organize edemez, uygulayamaz çünkü tarihten
edindiğimiz acı tecrübelerimiz vardır. Eğer bu tür içi
dışa, dışı içe tercih noktasında kalır isek,
bir ikileme düşer isek işte bu acı tecrübeleri yeniden
yaşamış oluruz. İşte bu
kararlılığın ifadesidir Yurtta sulh, cihanda sulh. demek.
Ders alınmayan tarih tekerrür eder.
özdeyişinden hareketle kısa bir tarihî anekdottan bahsetmek
istiyorum. 20nci yüzyılın başlarında kendilerini muktedir
gören birtakım kuvvetler, emperyalist güçler hasta adam dedikleri cihan
devletimizi otopsi masasına yatırmış, parça parça
etmiş ve bu imha projelerini de Sevr adı altında zoka hâline
getirmiş, bu yüce millete yutturmaya
çalışmışlardır. Kendisine biçilen bu kefeni
yırtarak Lozanda paçavra hâline getiren asil diriliş,
emperyalistleri büyük bir hayal kırıklığına
uğratmıştır. Bu biçare durumu iç siyasetlerinde izah
ederken aynen şu cümleleri kullanmışlardır, diplomasideki
başarılarını da buna bağlıyorlar ya: Efendim,
Türkler medeniyeti reddettiler, dolayısıyla yapacak bir şey
yok. dediler, böylece yenilgilerine kendilerince bir kılıf uydurmaya
çalıştılar. O günkü yenilgi psikolojisi ve ezikliğiyle Bu
iş henüz bitmedi. diyenler, aradan yüz yıl geçmesine rağmen
bugün kripto maşalarını güncelleyerek yeniden devreye
sokmuş, Anadolunun güçlü harcı ve zenginliği olan etnik ve
mezhepsel yapı üzerinden yarım kalan hesapları eşelemeye
başlamışlardır. Bunu, dün Irakta, Suriyede ve bugün
Yemende başarabilirler ama Türkiye'de, aynen yüz yıl öncesi gibi,
yine ellerindeki hesapları bozacak, heveslerini kursaklarında
bırakacak Türk milletinin azim ve kararlılığı vardır.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, aynı yerden bir
daha ısırılmayacağımızı hatırlatarak
şimdi bu kürsülerde Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenlikçi
uygulamalarından ve artan savunma harcamalarından dolayı
eleştirenlere şunu söylemek istiyorum: Etrafımızdaki 3
denizde aleyhimize oluşan risk ve tehditlerin farkındayız,
bunları görmezden gelemeyiz; sınırlarımızda bulunan
gerek ülke içindeki gerek oradan sızarak kendi ülkemizin içerisindeki
baş belası terörle mücadelenin farkındayız; bunun üçüncü
ayağı olan uluslararası platformlarda diplomasi dilini ve
kurallarını kendilerine silah olarak kullanıp bizi bir
oldubittiye getirme projelerinin farkındayız. Bütün bu farkındalıklar
ışığında üstüne üstlük, diğer bir ifadeyle, bir
de dünyanın ekonomik, siber ve nükleer savaş havasına
girdiği bir ortamda ve buna mukabil savunma harcamalarını
artırmaya ve güvenlikçi önlemleri almaya çalışan bir Batı
var iken bizden aksini beklemek Türkiye'ye en büyük kötülüktür. Cicili bicili,
kulağa hoş gelen şer ifadelere kulak asmadan, boynumuzun neden
kalın olduğunu soranlara Kendi işimizi kendimiz yaparız.
deyip bu sırtlanlar kavşağında güçlü ve
caydırıcı güç olmaya devam etmek zorundayız.
Sayın milletvekilleri, çok kutuplu bir güç
mücadelesinin açık ve örtülü hâkim bir dünya konjonktüründe
gelişmelere bigâne kalamayız. Batının ciddi bir rekabet
içinde olduğu, hatta olası savaş ihtimallerini
konuştuğu Rusya Federasyonu ve Çinden dolayı ABDnin dünya
savunma bütçesine denk bir rakam olan 750 milyar dolarlık bir savunma
bütçesi ayırması ve yine tehdit karşısında NATOya
rağmen kendi savunma gücünü oluşturmaya çalışan bir AB söz
konusu iken bizim bahar havasında demokrasi, barış, özgürlük
şarkıları söylememiz, nefesimizin kesilmesi mümkün
değildir. Bunu böyle düşünenlerin akıbetleri Libyada, Irakta,
Suriyede ortadadır.
Sırası gelmişken; Libya, Suriye, Irak
demişken, sabahtan beri burada kadim bir devlet geleneğine sahip,
ebet müddet yapısının son halkası olan Türkiye Cumhuriyeti
devletinin hafife alındığına ve bu bağlamda sosyolojik
birtakım katliamlar yapıldığına da kanaat getiriyorum
ve gerçekten, biz -önce ifade ettikleri gibi- ne Libya gibi ne Suriye gibi ne
de Irak gibi aşiret, çadır devleti, gecekondu devleti değiliz.
Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti devleti,
uzun bir kadim devlet geleneği olan; kendine özgü yapısı, dili,
kültürü, asırlar ötesi birikimi olan bir yapının
adıdır. Sosyolojik açıdan mukayese edilecekse Batıdaki
güçlü, binlerce yıllık tarihi olan, büyük devletlerle mukayese edilmeli,
ona göre bir benzetme yapılmalıdır. Ben onu somut olarak bir
örnekle açıklayayım. Evet, Almanya gibi, Fransa gibi, İngiltere
gibi, hatta -her ne kadar onlardan çok geç de, prefabrik de olsa- kısmen
ABD gibi devletlerle büyük ve gerçekten orantılı bir şekilde mukayese
edilmemiz lazım. Buralarda, evet, farklı etnik yapıda bir sürü
insan var ama resmî ve eğitim dili İngilizcedir, Almancadır,
Fransızcadır. Suriyece, Irakça, böyle, işi gırgıra
alan, hafife alan ifadelerle açıklanacak sosyolojik vakıalar değildir
bunlar. Türkiyede eğitim dili Türkçedir; bu birliğin, bekanın,
bütünlüğün de ilelebet temsilcisidir. (MHP, AK PARTİ ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, kim ne derse
desin, Türkiye Cumhuriyeti devleti binlerce yıllık kadim bir devlet
geleneğinin son halkasıdır ve en önemli karakteri ise Gazi
Mustafa Kemalin çok veciz bir şekilde ifade ettiği gibi
Gazi
Mustafa Kemalin, inanın, retoriğine değil; ülkülerine,
ilkelerine bağlı kalıp bunları yaşatmakta yarar var,
biz bu kürsülerden sürekli hatırlatacağız. Aynen
Paşanın ifade ettiği gibi, bizim karakterimiz hürriyet ve
bağımsızlıktır. (MHP sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin tanımlanan en önemli özelliği hürriyeti ve
bağımsızlığıdır. Dolayısıyla,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu önemli karakterimizden herhangi bir ödün
vermeksizin, aynen Genel Başkanımızın veciz ifadesiyle
Hani, teşbih yapacağız ya, teşbih gerçekten hakaret unsuru
olamaz, teşbih, benzetme, metafor güzel şeyler için söylenir. Ben
şimdi bir metaforda, bir teşbihte bulunacağım. Çift
başlı Selçuklu kartalı vardır. O çift başlı
Selçuklu kartalı aynı zamanda milletvekili olduğum
Erzurumumuzun da yerel simgesidir. O kartalın 2 başından biri
doğuya, biri batıya bakar; biri sağa, biri sola bakar.
İşte, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ebet müddet devlet
geleneğinin son halkası olan kadim ülkemizin dışişleri
bağlamındaki, aynen o Mustafa Kemalin ifade ettiği gibi Yurtta
sulh, cihanda sulh. bağlamına uygun, bir tarafı Batıya,
muasır medeniyetlerin ötesine geçmeyi hedefleyen bir duruşun; öte
tarafı gönül coğrafyamız dediğimiz, nerede mazlum bir
millet varsa Ey vefalı Türk, neredesin? dediğinde koşan, Türk
ve İslam coğrafyasını kucaklayan bir bakışın
adıdır. İşte, bu eklektik yapıdır bizim
dışişlerindeki duruşumuz; olmamız, düşünmemiz
gereken noktadır.
Ben bu vesileyle, özellikle bugün, Kudüsten
Doğu Türkistana, Doğu Türkistandan Kırım Tatarlarına
varana kadar, oradan Balkanların en uç noktasına, Afrikanın en
ucuna kadar, nerede mazlum, nerede garip gureba, nerede aman dileyen varsa,
kadim bir devletin şerefli bir mensubu olarak, 80 milyonun bir ferdi
olarak söylüyorum ki biz onlara dün olduğu gibi bugün de Bakanlık
üzerinden, partimiz üzerinden, ülkülerimiz, ilkelerimiz üzerinden elimizi,
kucağımızı, imkânlarımızı açmaya
hazırız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Aydın.
Buyurun.
KAMİL AYDIN (Devamla) Biz hiçbir zaman
Evet,
bir yönüyle Batıya bakacağız, bu gayretimiz vardır,
muasır medeniyetlerle birlikte omuz omuza, daha iyi hedeflere
odaklandık ama hiç kimse bizi çaresiz sanmasın, bu kartalın bir
başı daha var Allaha şükür. O başı da
İşte, 1992de temellerini attığımız -somut bir
örnekle açıklamak istiyorum- Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter
Asamblesi yani TÜRKPAnın üye sayısı da artıyor, mahiyeti
de büyüyor, yardımı da gelişiyor. Allaha şükür, 4 ülkeden
5 artı ülkeye doğru gidiyoruz. Yani, kısaca, bizim birçok
coğrafyada söylediğimiz gibi Bir millet, iki devlet değiliz
artık; bundan sonra Bir millet, birçok devletiz diyoruz. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben bu vesileyle, bütçenin
Dışişlerimize, Savunma Bakanlığımıza
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydın.
Söz sırası Kayseri Milletvekili
İsmail Özdemirdedir.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Dışişleri Bakanlığımızın bütçesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.
2018 yılı, dış politika
alanında ülkemizi zorlayıcı çok sayıda olay ve konu
başlıklarının yaşanmasına sebep olmuştur.
Suriyede yaşanan iç savaşın 8inci yılı içerisinde
bulunuyorken Birleşmiş Milletler kapsamında yürütülen çözüme
ulaşma girişimleri hâlen netice verebilmiş değildir.
Cenevre sürecinin her defasında çeşitli nedenlerle sürüncemede
kalması sorunun daha da derinleşmesine, ülkemizin de
yaşananlardan olumsuz etkilenmesine yol açmıştır. Ancak
Suriye kriziyle ilgili olarak, İran ve Rusyayla beraber
gerçekleştirdiğimiz üçlü mekanizmanın Astana ve Soçide sonuç
alıcı etkiler doğurması kuşku yok ki Suriye krizinin
siyasi yollara taşınması çabasını destekleyici bir
etki doğurmuştur. Aynı şekilde, bu mekanizmalardan
faydalanan ülkemiz, uluslararası hukuktan doğan haklarını
kendi millî güvenlik perspektifiyle doğru değerlendirmiş,
Fırat Kalkanı ile Zeytin Dalı Harekâtlarını
başarıyla icra ederek ilgili alanlarda PKK/PYD ve IŞİD
terör örgütlerinin varlığına son vermiştir. Temennimiz, bu
çabaların gelinen aşamada makul yol ve girişimlerle Menbic
başta olmak üzere Fırat Nehrinin doğusunda da sonuç vermesidir.
Ülkemize nereden bir tehdit oluşmuş ve yönelmişse bunun
kaynağında yok edilmesi gerekir. Bununla birlikte sorun
yaşadığımız alan sadece Suriye olmamış, Ege,
Doğu Akdeniz, Irak ve son olarak Ukrayna ve Rusya arasında Kerç Boğazında
yaşanan krizden de görüldüğü gibi Karadeniz de ülkemizin millî
güvenliğini etkileyen dış politika konularının
başında gelmiştir.
İrana yönelik Birleşmiş Milletler
kapsamında olmayan ve bu çerçevede başlatılan tek taraflı
ambargo girişimleri yine bu ülkede ekonomik sorunlara dayalı
olduğu iddia edilen iç karışıklıkları da
çıkarmıştır.
Neredeyse ülkemizin mücavir alanı olarak
tanımlanan tüm coğrafyalarda istikrarsızlığın
hâkim kılınmak istendiği açıktır. Bu şartlarda,
bölgemizle birlikte dünyanın geri kalanında gerçekte nelerin olup
bittiğini doğru şekilde değerlendirmek büyük önem arz
etmektedir. Yüz yıllar boyunca süregelen küresel sistemin ve
uluslararası alanda tanık olunan alışkanlıkların
önemli bir kırılma ve değişim göstermeye
başladığı ortadadır. Artık
alışılageldik müttefiklik anlayışlarının
sorgulandığı ve hatta sonlandırıldığı,
yenilerinin kurulmaya çalışıldığı, daha çok korumacı
ve güvenlik esaslı bir dönemi tecrübe ediyoruz. Mevcut dünya düzeninin
kuruluşu için kimilerinin başlangıç noktası olarak kabul
ettiği Vestfalya düzeni, şimdiki zamanda yeni meydan
okumalarıyla karşı karşıya kalmıştır.
Batı merkezli küresel üstünlük sürecinin aynı kesimlerin
temsilcilerinin gerek kendi bünyelerinde gerek birbirleri arasında gerekse
diğer taraflarda yaşadığı
sıkıntıların hâlde var olan yapıyı
değiştirmeye başladığı kesin bir şekilde
ortada olan koşulların bir yüzüdür. Diğer yüzde ise küresel
sistemi kendi istediği ve hedeflediği formatta yönlendirmek isteyen
kesimlerin vaatleri ve cazibe oluşturma çabaları vardır.
Karşılıklı meydan okumaların şiddetini
artırdığı, yıkıcı rekabetin özellikle
ekonomik alanda doğrudan hedef alınan ülkeler nazarında
kendisini gösterdiği güç ve üstünlük mücadelesi ise daha çok Asya, Afrika,
Orta Doğu gibi geneli İslam coğrafyasında yaşanan
çatışma ve iç savaş koşullarıyla ortaya
çıkmaktadır. Yemen, Suriye, Lübnan, Filistin, Libya,
Afganistanın içler acısı durumu ortadadır. İlk
kıblemiz Kudüs, hukuksuz eylemlerle ve yeni çatışmalara yol
açacağına bakılmaksızın İsrailin sözde
başkenti olarak kabullendirilmeye gayret gösterilmektedir. Bununla
birlikte, Suriye ve Irakta Türkmenlerin hakları gasbedilmekte,
Kırımda soydaşlarımız kendi vatanlarında
mağdur edilmekte, Doğu Türkistanda ise tam bir mezalim
yaşanmaktadır. Balkanlar ve Batı Trakya hâlâ kanayan
yaradır ve özellikle Yunanistan burada gayrihukuki davranmakta,
soydaşlarımıza zulümde ısrar etmektedir.
Kıbrısta aciliyet duygusu ve yeni fikirler söylemiyle hâlâ tuzaklar
ve tezgâhlar yürütülmek istenmektedir. Bu şartlarda adada tek gerçekçi ve
uygulanabilir çözümün iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir
ortaklıktan geçtiği unutulmamalıdır. Kıbrıs,
bizlerin millî davasıdır ve namusumuzdur.
Bütün bunlar olurken küresel düzlemde ABDnin gerek
üstünlüğünü koruma gerekse rakip gördüğü ülkelere zarar verme
anlamında yaptırımları bir silah olarak kullanmaya
çalıştığı açıktır. Hiç kuşku yok ki bir
başka silah ise terör örgütleridir. Aynı anda farklı gerekçe ve
iddialarla da olsa Avrupa Birliği, Rusya, İran, Kuzey Kore ve Çin Amerika
Birleşik Devletlerinin hedefidir. Sorunun tesirlerine
baktığımızda, yaşanan bu restleşmelerin
yalnızca ilgili ülkeler arasında kalmadığı, diğer
tarafları hatta tüm küresel sistemi etkilediği açıktır. Bu
etki istikrarsızlıkları beslemekte ve dahası kimilerinin
düzen dediği yapının yıkım sürecini de
hızlandırmaktadır. Batı merkezli güç
anlayışı giderek Asyaya doğru yayılmakta ve yeni
bölgesel güçlerle liderlikler ortaya çıkmaktadır.
Diğer taraftaysa Çin Kuşak ve Yol
İnisiyatifi adını verdiği projeyle, kendi tarihinde belki
de ilk defa bu derecede bir etkiyle dünya siyasetine yayılma ve
yönlendirme amacı taşıdığını göstermektedir.
Kimi çevrelerin bu süreci Vestfalya düzeninin artık geçerli olmayacağı
bir dünya ilanı olarak değerlendirmesi dikkatlerden
kaçmamıştır. ABD ve Çin arasında Washingtonun
Trans-Pasifik Anlaşmasından çekilmesiyle başlayıp
karşılıklı olarak pek çok ürüne ilave vergi koymasıyla
ilerleyen süreç devam etmektedir. Bu şartlarda, Batı Blokunun önemli
bir parçası olan Avrupa Birliği, kendi güvenlik
algılamasını değiştirmeye koyulmuştur.
İngilterenin ABden ayrılması, sürecin
sancılarını da ortaya çıkarmaya
başlamıştır. Bütün bunlara eş değer bir
zamanlamayla ortak Avrupa ordusu kurulması projesi hayata
geçirilmiştir. Avrupaya göre, tehdit algılamasında, Rusya ve
Çinle birlikte Amerika Birleşik Devletleri aynı safta yer
almış ve ilan edilmiştir. Gariptir ki bundan hemen sonra
Fransadan başlayıp, şimdilik Hollanda ve Belçikaya yayılan
sokak hareketleri baş göstermiştir. Doğu Avrupa ve Baltık
bölgesi yoğun askerî hareketliliğe sahne olmaktadır. Dünya
genelinde çok yönlü ve giderek taraflarıyla cephe sayısı artan
adı konulmamış kaosun daha ne kadar süreceği, nerede duracağı
ve kimin bu süreçten galip çıkacağı şu aşamada
belirsizdir. Bu belirsizlik, tabii olarak diğer krizleri beslemekte,
savunma yatırımları ve harcamalarının artmasına
sebep olmakta, dünyayı buhran iklimine sürükleme çabalarına ne
yazık ki yol açmaktadır.
Türkiye'nin çevresine
bakıldığında, kriz, çatışma ve kaos coğrafyalarının
giderek yayılmaya başladığını söylemek
yanlış olmayacaktır. Yaşananlar, doğrudan ülke olarak
bizim müdahalemiz neticesinde vuku bulmasa da yansımaları ve
neticeleri itibarıyla Türkiye'nin etkilenmesine sebep olmaktadır.
Etrafımızda süregelen sorunlar
karşısında çok yönlü, ilkesel, millî ülkülerimiz ve
değerlerimizle çelişmeyen ama hepsi kadar önemlisi potansiyelimizi
doğru yansıtan bir stratejiye elbette ki ihtiyaç vardır. Gerek
tarihî sorumluluklarımız gerekse bugünlerde karşı
karşıya kaldığımız güvenlik problemlerimizle,
meydan okumalara yönelik pasif bir duruş sergilemek, Bekle, gör,
tavır al. gibi bir yol izlemek söz konusu olamayacaktır. Hemen her
bölgede hareketlenen fay hatları, doğru zamanda ve doğru yerde
icap eden doğru hamleleri yapamayan ülkelerin, çok uzak olmayan vadede
daha büyük kayıplar yaşayacağı gerçeğini
karşımıza çıkarmaktadır.
Türkiye açısından esas olan ana öncelik,
her yönüyle istikrara sahip olan iç ve dış koşulları tesis
etmek ve bunu sürdürülebilir kılmaktır. Aksi hâlde, yaşanan her
istikrarsızlığın bir başka sorunu tetiklediği,
bunun da yerel sorunları hatta çatışmaları
alevlendirdiği, devamında ise diğer bölgesel ve küresel güçler
arasında açık bir müdahale seçeneğine varıncaya kadar büyük
sıkıntıları doğurduğu ortadadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uluslararası ilişkilerde öne çıkan konu ve
sorunlarda, yeni döneme dair gözlemlenen olaylarda sadece siyasi olmayan ancak
aynı zamanda din, ekonomi ve özellikle de enerji merkezli çıkar
hesaplarının tümüyle farkında olmalıyız. Zira, hangi
çevre nazarından her ne amaçlanıyorsa unutmamalıyız ki
Türkiye hedefte olan bir ülkedir. Bununla birlikte Türkiye, tüm şer
cephesine karşı ayakta kalabilen son kaledir. Mazlumların yegâne
ümidi de yine biziz. Türk milletinin ve Türkiye'nin şimdiki zamanda
sergileyeceği duruş her çevre nazarında dikkatle takip
edilmektedir. Bu şartlarda başarılı olmaktan başka bir
seçeneğimiz yoktur.
Bütün samimiyetimle ifade etmek isterim ki hep
birlikte millete ve tarihe karşı, akıllara gelenden çok daha
büyük sorumluluk taşıdığımız bir dönemden
geçmekteyiz. Mademki mevcut küresel düzen sorgulanıyor, mademki pek çok
çevre yeni koşullar oluşturmanın arzusunu güdüyor, o vakit yeni
bir dünya kurar, orada yerimizi alırız irade ve
kararlılığını her yönüyle ortaya koymalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özdemir.
Buyurun.
İSMAİL ÖZDEMİR (Devamla) Bu
yıkıcı şartlarda potansiyelinizi doğru yansıtan
bir iddianız yoksa hayatta kalmanın da aynı oranda zor
olacağı malumdur. Elbette, Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet
payidar kalacaktır. Buna inancımız ve sadakatimiz tamdır.
Yaşananları değerlendirirken Ankara
merkezli bakış açımızı korumalıyız.
Diplomatik hamle ve hareketliliği tüm devlet mekanizmalarında eş
güdüm içerisinde kurmalı; başkalarının değil, kendi
tezlerimizin peşinde koşup kendi gündemimizi dünyanın geri
kalanına da kabullendirebilmeliyiz. PKK, PYD, IŞİD ve FETÖ terör
örgütleriyle mücadele anlamındaki diplomatik adımları mutlak
suretle artırmalıyız. Gerektiğinde her alanda kendisine
yetebilen, aynı zamanda haklılığını her alanda
doğru yansıtan bir yol izlemeliyiz. Ülkemizi bölgesel liderliğe
taşıyacak, ardından küresel liderlik hedefine ve nihayetinde
süper güç konumuna ulaştıracak 2023, 2053 ve 2071
vizyonlarımız için, yaşananları şimdiden doğru
değerlendirmeliyiz. Nihai olarak, demokrasi kültürümüzü daha da
olgunlaştırarak büyük millî ülkülerimizi 2123 nesline emanet edecek
sorumlulukla hareket etmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Özdemir, buyurun.
İSMAİL ÖZDEMİR (Devamla) Bu
vesileyle sözlerime son verirken, Dışişleri
Bakanlığımızın 2019 bütçesinin hayırlara vesile
olmasını diliyor, tekraren, ana vatandan uzak coğrafyalarda
diplomatik temsilciliklerimizde görev yapan tüm Dışişleri
personeline üstün başarılar diliyor, aynı zamanda
Dışişleri Bakanlığımızın bütçesine
verdiğimiz desteği belirtiyor, Gazi Meclisimizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özdemir.
Söz sırası İstanbul Milletvekili
Cemal Çetindedir.
Buyurun Sayın Çetin. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA CEMAL ÇETİN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Başkanlığı
bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğuna 1959da
ortaklık başvurusunda bulunmuş, 1963te Ankara
Anlaşması imzalanmış, 1999da Türkiyeye resmî adaylık
statüsü tanınmış, 2005te üyelik müzakereleri
başlamıştır. Müzakere süreci inişli
çıkışlı bir şekilde devam ederken, artık tıkanma
noktasına gelinmiştir. ABye üyelik, Türkiye'nin üyelik
müracaatından sonra kurulan tüm hükûmetler tarafından ülkemizin en
önemli stratejik hedeflerinden biri olarak kabul edilmiştir. Türkiye
Avrupa Birliğine üye olmak için büyük gayretler göstermiştir. Ancak
Avrupa Birliği Türkiyeye karşı her zaman ikiyüzlü bir tutum
sergilemiş ve sudan bahanelerle, Türkiye'nin Avrupa Birliği
üyeliğini engelleyecek bir tavır içerisinde olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye resmen ABye
üye olmasa da Avrupa Birliği sınırları içinde yaşayan
5 milyondan fazla insanıyla fiilen Avrupa Birliğinin içerisindedir.
Bu noktada, her zaman Türkiyeye haksız yere insan hakları, demokrasi
ve hukuk dersi vermeye çalışan ABnin, sınırları
içerisinde yaşayan 5 milyonun üzerindeki insanımıza demokrasi ve
hukuk dışı, insan haklarına aykırı
tavırlarını da ortaya koymamız gerekiyor.
Avrupa Türklüğü, Avrupa ülkelerinde
eşitsizlik ve ayrımcılığa dayalı çeşitli
düzenleme ve uygulamalarla sürekli haksızlığa
uğramıştır, yabancı düşmanlığıyla
karşı karşıya kalmıştır.
Yabancı düşmanlığı
yalnız sokakta değil, okullarda, devlet dairelerinde ve toplumun her
kesiminde görülmektedir. Çoğu zaman da politikacılar göçmenleri
siyaset malzemesi yaparak zaten var olan yabancı
düşmanlığını körüklemektedirler. Türkiye'nin birlik ve
beraberliğine kasteden FETÖ ve PKK terör örgütüne alan açarak hem
Türkiyemize hem de Avrupa Türklüğüne karşı yapılan terör
saldırılarını görmezden gelmişlerdir. Yabancı
düşmanlarının ve PKKlı teröristlerin Türk derneklerine,
Türk esnafına, camilere ve sokaktaki vatandaşlarımıza
karşı yaptıkları terörist saldırıları
önlemek için gerekli tedbirleri almamışlardır. Tedbirleri
almadıkları gibi, saldırganları haklı gören bir
tutumla, saldırıya uğrayanları Türkiye yandaşı
Türkiye uzantısı ırkçı faşist
aşırı milliyetçi gibi niteleyen tanımlamalar yaparak resmî
açıklamalar yapılmış, saldırganlar
cesaretlendirilmiş, saldırıya uğrayanlar ise sindirilmeye
çalışılmıştır.
15 Temmuzda Türkiyede hain darbe
kalkışmasını yapan, Türkiyeden kaçan FETÖ
mensuplarına sahip çıkmışlar ve Türkiyeye karşı
yaptıkları kışkırtmaları desteklemişlerdir,
bu tutumları hâlen devam etmektedir. Elli yedi yıldır Avrupada
yaşayan ve Avrupaya ekonomik, kültürel ve sosyal manada çok büyük
katkıları bulunan insanlarımıza ve çocuklarına çifte
vatandaşlığı bile çok görmektedirler. Toplumun temel unsuru
olan aile birleşimini engelleyerek insani olmayan birçok zorluklar
çıkarılmaktadır. Türkiyeden evlenen gençlerimiz eşlerini
yaşadıkları ülkelere getirememektedirler. Almanyada
ırkçı eylemler neticesinde öldürülen 9 kişiden 7si Türk
olmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti devletinin davaya müdahil
olması engellenerek NSU cinayetlerini örtbas etmek için büyük bir
hukuksuzluk örneği sergilemişlerdir.
Türk ailelerinin elinden alınan çocukların
koruyucu aile adı altında Türk kültüründen, İslam dininden
uzak ailelere teslim edilmesi ve akıbetlerinin bilinmemesi endişe
vermektedir. Mesela, bundan bir ay önce 1,5 yaşındaki Savaş
isimli bir çocuğumuz, Alman koruyucu ailede uyku hâlinde ölü
bulunmuştur; bu ve buna benzer vakalar giderek artmaktadır.
Türkiyede ifade özgürlüğünün
olmadığını iddia eden Almanya ve Avusturyada,
bırakın ifade özgürlüğünün serbestliğini, sembollere ve
Türk kültürünü tanımlayan işaretlere bile tahammülsüzlük gösterilerek
bunların yasaklanması için çaba sarf edildiğine şahit
oluyoruz.
Bu hususları Gazi Meclisimizde dile getirme
ihtiyacı duydum çünkü AByle müzakere devam ederse Türk yetkililer
tarafından müzakere masasında önce bu konuların dile
getirilmesini, Avrupa Türklüğünün bu sorunlarının çözülmesine
katkıda bulunmasını istemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket
Partisi, AByle ilişkileri Türkiye için kimlik ve kader sorunu olarak
görmemektedir, Türkiye'nin ne pahasına olursa olsun ABnin yörüngesinde
sürüklenmesine mecbur, mahkûm ve muhtaç olmadığını savunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Çetin.
Buyurun.
CEMAL ÇETİN (Devamla) ABye dâhil ülkelerin
ve bir bütün olarak ABnin, millî menfaatlerimiz, beklentilerimiz,
hassasiyetlerimiz ve ihtiyaçlarımıza gösterecekleri saygı,
AByle olan ilişkilerimizin geleceğini şekillendirecek unsurlar
olacaktır.
Partimiz, ABnin Türkiye'nin millî birliği ve
bütünlüğü, terör ve bölücülük, Kıbrıs, Yunanistan ve Ermenistan
konularındaki yaklaşımının Türkiye'nin menfaatlerine
zarar vermemesi şartıyla üyelik müzakerelerinin sürdürülmesini
desteklemektedir ancak müzakerelerin devam etmesi, hiçbir surette AB
tarafından Türkiyeye karşı siyasi ya da ekonomik baskı
kurmasına zemin oluşturmamalıdır.
Sözlerime burada son verirken yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 2019 yılı
bütçesinin vatanımıza ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çetin.
Söz sırası İstanbul Milletvekili Arzu
Erdemdedir.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkürler ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği
Başkanlığı bütçesini görüşmek üzere Milliyetçi Hareket
Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi,
bizleri ekranları başında izleyen aziz Türk milletini,
yürütmenin kıymetli temsilcilerini, Sayın
Bakanlarımızı ve Gazi Meclisimizin tüm çalışanlarını
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Avrupa Birliği dediğimizde
aklımıza ne geliyor, ona bir bakmamız gerekiyor. 28 üyeden
oluşan bir birlik 500 milyonun üzerinde insan demek ve bir araya gelmenin
önemli saiki de özellikle ekonomik saik ve bu açıdan özellikle ülkemizin
üyelik süreci ve müzakerelerin başladığı sürece, daha
doğrusu üyelik görüşmelerinin başladığı sürece
baktığımızda da tam elli beş yıllık bir
geçmişten bahsediyoruz. Bu elli beş yıllık geçmişte
inişli çıkışlı yakınlaşmaların
olduğu, uzaklaşmaların olduğu dönemler
yaşanmıştır ama bizim için önemli olan aslında
kırılma noktasının nerede yaşandığı ve
eleştirilerin nereden geldiği. İlerleme raporu yazıldı
-ona da biraz sonra geleceğim- ilerleme raporunda ön taslak
çıktı. Ön taslakta nelere değinildi, ülkemiz neyle alakalı
eleştirilmekte, özellikle bunun üzerinde durmamızda fayda var.
Avrupa Birliği üyesi ülkeler öncelikle ülkemizi
eleştirirken birçok saik üzerinden eleştiriyor ve diyorlar ki:
Şu terörün tanımını bir değiştirin
bakalım. Terörün tanımı tektir, birdir; terörist tektir,
birdir; otobüs durağında durup orada bombayla kendini patlatan
kişi teröristtir, orada ölen kişiler de bizim şehitlerimizdir.
Bu gözle bakılmalı, bu gözle görülmeli. Terörün tanımı
Türkiyeye göre, terörün tanımı Almanyaya göre, terörün
tanımı Fransaya göre değişmez.
Evet, OHALle eleştiriyorlar bizi. Her kim ki
ülkemizi OHAL uygulamalarından dolayı eleştirecek olursa
-Avrupayı demokrasi beşiği olarak ilan eden kişilerle de
aynıdır bu kişiler- onlar Fransaya baksınlar. Evet,
garın önündeki patlamaya baktığımızda, garın
önündeki patlamadan sonra Fransada iki sene boyunca olağanüstü hâl ilan
edildi. Ülkemizde yedi dönem üç aydan yirmi bir ayı eleştiren
Avrupalı dostlarımıza gittiğimiz her yerde bunu sorduk ve
söyledik, dedik ki: Olağanüstü hâl Türkiyede ilan edildiği zaman
antidemokratik oluyor da kendi devlet refleksini gösteren Fransada ve
diğer ülkelerde demokrasi mi oluyor; bunu sormamız gerekiyor. Yoksa,
devlet refleksi sadece Avrupalıya mı var; bunu mutlaka sormamız
gerekiyor.
Evet, bunun yanında, özellikle terör
girişiminden sonra, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, o gece,
aslında ülkemiz için çok önemli bir dönüm noktası oldu. O gece, Türk
dünyasının ve milliyetçi, ülkücü camianın lideri Sayın
Devlet Bahçeli Beyefendinin Her tür darbe girişimine
karşıyız ve devletimizin yanındayız. söylemiyle
aslında Avrupaya da gerekli cevap verilmiş oldu. Çünkü ondan sonra,
aslında, Avrupalı dostlarımızın da hoşuna
gitmeyen, Amerika Birleşik Devletlerinin de hoşuna gitmeyen
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin temelleri
atıldı. Hamdolsun ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi dimdik ayakta ve bundan sonra da dimdik ayakta durmaya devam edecektir.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve elbette ki
Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülkemiz ve milletimiz, terörün her şekliyle,
her türüyle mücadele edecektir; etmiştir, bundan sonra da etmeye devam
edecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, başta İçişleri ve
Dışişleri Bakanlıkları olmak üzere her
bakanlığın mücadelesini desteklemeye de devam edecektir.
Yine aynı şekilde eleştirilerden bir
tanesi, tutuklu olan gazeteciler ve görevinden alınmış
diğer insanlar. Evet, ben size burada Almanya Adalet Bakanının
söylemiş olduğu sözü hatırlatmak istiyorum, direkt şunu
söyledi: Suçun başladığı yerde ifade özgürlüğü
biter. Evet, suçun başladığı yerde ülkemizde de ifade
özgürlüğü bitmeli. Eğer ifade özgürlüğü, çıkıp devlet
aleyhine konuşmaksa
Almanyanın uygulamaları arasında, son
senelerde kabul edilmiş olan en önemli kanunlardan bir tanesi, sosyal
medya üzerinde yedi gün boyunca nefret söyleminde bulunulması 50 bin euro
cezaya tabi. Buna özellikle dikkat etmemiz gerekiyor.
Evet, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Avrupa
Birliği süreciyle ilgili, bir önceki hatibimiz, kıymetli
milletvekilimiz zaten bahsetti. Hakikaten, evet, zaruret değil, sadece
stratejik bir ortaklık. Ekonomi olarak bakıldığı
zaman, ülkemizin ekonomik gereksinimlerine hitap ettiği sürece, bizim
üzerimizde önemli konularda, hassasiyetlerimiz noktasında
yaptırım uygulanmadığı sürece Avrupa Birliği
müzakerelerine bizler destek vermekteyiz, vermeye de devam edeceğiz.
Özellikle, neler yapılmalı bu arada? Bu
çok önemli. Sayın Bakanımız da burada. Dışişleri
Bakanımıza, özel olarak da bu konunun üzerinde tekrar tekrar durmak
istediğimi söylemek istiyorum: Gümrük Birliği
Anlaşmasının mutlak ve mutlak güncellenmesi gerekiyor çünkü
Gümrük Birliği Anlaşmasının Avrupa Birliği
üyeliğiyle hiçbir alakası yok. Avrupa Birliği üyesi
değilken bizim Gümrük Birliği Anlaşmamız vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayınız
Sayın Erdem.
ARZU ERDEM (Devamla) O açıdan, bu konuyla
ilgili Avrupalı dostlarımıza özellikle bunu izah etmemiz
gerekiyor.
Ve gelecek olan fonlar, bunların
artırılması
Göçmenlerle ilgili ülkemizin yürütmüş
olduğu, Türk milletinin yürütmüş olduğu kadim mücadeleyi ben
buradan tekrar tekrar vurgulamak istiyorum ve Türk milletinin o engin
yüreğine de tekrar teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten, bu kadar
göçmene yürek açmak, bu kadar göçmene gönül açmak çok kolay bir şey
değil, Avrupalı dostlarımızın da bu anlamda üzerine
düşeni yapması gerekiyor. Bu fonların aciliyetle gelmesi,
rakamlarının artırılması yönünde de
Bakanlığımızın tekrar gerekli girişimlerde bulunması
gerekiyor.
Son olarak da Sayın Bakanım -bu konuyla
bağlantılı olduğu için- bu fonların önemli bir
bölümünün özellikle eğitimde kullanılması gerekiyor. Çünkü
hakikaten, ülkemizde bulunan göçmenler asimilasyon(x)
noktasında bir süre daha bizimle yaşayacaklar, biz bunun
farkındayız ve bu sürenin çok sağlıklı
atlatılabilmesi için, uyum içerisinde yaşayabilmemiz için eğitim
noktasında mutlak ve mutlak önemli bir fonun ayrılması gerekiyor
ve bunun içerisinde öğretmenlerimiz var, PICTES öğretmenlerimiz.
PICTES öğretmenlerimiz oradan gelen çocukları bugüne kadar
eğitti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Erdem.
Buyurun.
ARZU ERDEM (Devamla) Üç senede bir bunların
sözleşmeleri yenileniyor. Bunlarla ilgili daha kalıcı bir çözüm
bulunması noktasında özel olarak da dikkat çekmek istiyorum.
Ben tüm bakanlıkların bütçelerinin ve
bugün görüşmekte olduğumuz Dışişleri
Bakanlığının bütçesinin, Millî Savunma
Bakanlığının bütçesinin hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.
Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erdem.
Değerli milletvekilleri, böylece MHP Grubu
adına konuşmalar da tamamlanmış oldu.
Şimdi, 60a göre yerinden söz talep eden
milletvekillerine, her partiden bir kişiye olmak üzere birer dakika
süreyle söz vereceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, biraz önce ben salonda yokken -yeni geldim ben- Milliyetçi
Hareket Partisi sözcüsü İzzet Bey, Yavuztürk Mahallesinin Boğaziçi
Yasasından çıkarılmasıyla ilgili kanun teklifi
verdiklerini söylediler. Verdikleri doğru. Verdikleri kanun teklifi
2018in Kasım ayında, ben 2016 yılında vermiş
olduğum kanun teklifini Temmuz 2018de yeniledim. Benden üç ay sonra
verdikleri, kanun teklifimin bire bir aynısı, virgülünü
değiştirmeden verdiler. Bunun tutanaklara geçmesi için söz
aldım.
Ayrıca, Yavuztürk Mahallesinin sadece imar
sorunu yok; mülkiyet sorunu var, otopark sorunu var, otobüs sorunu var,
sokakların aydınlatılmaması sorunu var, cami sorunu var,
okul sorunu var, tinerciler sorunu var yani bu anlamda ulaşım sorunu
var.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal
Evet, şimdi, yerinden sisteme giriş
sırasına göre talepte bulunan milletvekillerine sırayla söz
vereceğim.
Sayın Kara
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, affedersiniz, çok özür dilerim
Böldüm gibi oldu.
Bir kelime düzeltmesi olacak.
ARZU ERDEM (İstanbul) Çok kısa
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdem.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, ülkede bulunan
göçmenlerle ilgili asimilasyon kelimesini kullanmak istemediğine ve
düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
ARZU ERDEM (İstanbul) Çok teşekkür
ederim.
Biz, tabii, yurt dışındaki Türkleri
çok dinlediğimiz için, orada, özellikle, entegrasyon noktasında
asimilasyon yapıldığı için
Ben, burada bulunan
göçmenlerimizle ilgili, zinhar, asimilasyon kelimesini kullanmak istemedim.
Bir yandan konuşmanın içerisinde asimilasyon da geçiyordu yurt
dışındaki Türklerle alakalı. Entegrasyon, göçmenlerimizle
ilgili entegrasyon çalışmaları
Bunu düzeltmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erdem.
Sayın Kara
Yok.
Sayın Vahapoğlu
49.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlunun,
Bursa ilindeki organize sanayi bölgelerinden birini münhasıran savunma
sanayisine ayırıp desteklemeyi düşünüp düşünmediklerini
Millî Savunma Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Millî Savunma Bakanına bir sorum
olacak. Sayın Bakan, savunma sanayisi fevkalade önemli, hem ülkemizin
ihtiyaçlarının karşılanması açısından hem
katma değer açısından önemli bir alan. Özellikle,
Bursamızda bunun altyapısını sağlayacak sanayi
dalları var. Burada kurulu olan organize sanayi bölgelerinden birini
münhasıran savunma sanayisine ayırıp orayı desteklemeyi
düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Mızraklı
50.- Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk
Mızraklının, Dicle Barajının bakım ve
onarımının, kontrollerinin, risk analizinin, personel
eğitiminin yapılıp yapılmadığını,
periyodik bakım çizelgelerinin durumunun ne olduğunu, barajda kaç
mühendisin çalıştığını, iş güvenliği
uzmanının olup olmadığını, zarar tespitlerine ne
zaman başlanacağını Sanayi ve Teknolojie Bakanı
Mustafa Varanktan öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Beni sorum Sayın Bakan Varanka. Bilindiği
üzere, Dicle Barajında kapak kopması sonucu doğal olmayan sel
gelişti. Barajın bakım ve onarımı yapıldı
mı? Yapıldı ise periyodik bakım çizelgelerinin durumu
nedir? Barajın risk analizi yapıldı mı? Personel
eğitimi yapıldı mı, yapıldıysa eğitim
sertifikaları var mıdır? Barajda kaç mühendis
çalışıyor? Barajda iş sağlığı ve
iş güvenliği uzmanı var mı? Bu olaydan sonra diğer
barajları kontrolden geçirecek misiniz? Zarar tespitlerine ne zaman
başlayacaksınız? Çünkü UNESCO kültür mirası olan Hevsel
Bahçelerinin ve yine sel basması sonucu esnafın zarar gördüğünü
biliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
51.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, küçük ve orta
ölçekli firmalara desteğin, reklam ve pazarlama faaliyetlerine
katkıların kaldırılıp
kaldırılmadığını Sanayi ve Teknolojie Bakanı
Mustafa Varanktan öğrenmek istediğine, yurt dışı
marka tescil destek işlemleri için KOSGEBe başvuru
yapılamadığına ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sorum Sayın Sanayi ve Teknoloji
Bakanına, KOSGEBle ilgili. Küçük ve orta ölçekli firmalara desteğin
kalktığı doğru mudur? Daha önce bir soru önergesi
vermiştim, buna cevap gelmedi. Firmaların bünyesinde
çalıştırmaya başladıkları ön lisans ve lisans
mezunu personel için almış oldukları nitelikli eleman
desteği kaldırıldı mı? Yine, küçük ve orta ölçekli
firmaların reklam ve pazarlama faaliyetlerine katkılar
kaldırıldı mı?
Diğer bir sorum: Formlardaki mevzuata
aykırı tanımlamalardan dolayı yurt dışı
marka tescil destek işlemleri için KOSGEBe başvuru
yapılamamaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Cemal Taşar
Yok.
AK PARTİ Grubundan Sayın Gültekin
Yok.
İYİ PARTİ Grubundan Sayın
Bahşi
52.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşinin, Tebrizli
bir Türk olan Rahim Cavadbeylinin gözaltında tutulma sebebinin
İranın iade talebi olup olmadığını ve
uluslararası anlaşmalara göre iadesi mümkün olmadığına
göre ne zaman serbest bırakılacağını
Dışişleri Bakanından öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sorum
Sayın Dışişleri Bakanımıza. Rahim Cavadbeyli,
Tebrizli bir Türktür. Tebriz bölgesinde yoğun yaşayan Türklerin
sorunlarını dile getirdiği için İrandan ayrılmak
zorunda kalmış, meşakkatli bir yolculuktan sonra dört yıl
önce Türkiyeye gelmiştir. Rahim Cavadbeyli Birleşmiş Milletler
Mülteciler Komiserliği denetiminde yaşayıp bir taraftan da Gazi
Üniversitesinde doktora yaparken dört ay önce aniden İrana iade edilmek
üzere gözaltına alınmış ve hâlâ gözaltındadır.
Rahim Cavadbeylinin İrana iadesi uluslararası anlaşmalara göre
mümkün değildir. Gözaltında tutulma sebebi İranın iade
talebi midir, yoksa başka bir sebep midir? İade edilmeyeceğine
göre ne zaman serbest bırakılacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu...
53.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun, Avrupa Mahkemesinin kararı bağlayıcı iken
siyasal hedefin Avrupa Mahkemesi kararının icra yükümlülüğünü
ortadan kaldırıp kaldıramayacağını
Dışişleri Bakanından öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Teşekkürler.
Her 3 Bakana sorum var.
Dışişleri Bakanlığına:
Avrupa Konseyi kurucu üyesi olan ve İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesini 1954te onaylayan Türkiye, mahkemenin yetkisini 1990da
tanıdı. Böylece insan hakları Avrupa hukuku, iç hukukun
ayrılmaz bir parçası hâline geldi.
Soru: Sayın Bakan, Avrupa Mahkemesi kararı
tıpkı Anayasa Mahkemesi kararı gibi bağlayıcı
iken, siyasal hedef Avrupa Mahkemesi kararını icra yükümlülüğünü
ortadan kaldırabilir mi? Karşılaştırmalı anayasa
hukukunun gerekleriyle çeliştiği ve hiçbir toplumsal ihtiyaç
olmadığı hâlde OHAL ortam ve koşullarında Anayasa
değişikliği yapılarak Osmanlı-cumhuriyet siyasal ve
anayasal geleneği terk edildi. Yine bir gereklilik yokken OHAL
koşullarında 24 Haziran seçimleri yapıldı. Şimdi ise,
kısmen kaldırılmış olan OHAL yerine muhalefet
partilerine yönelik tehdit, şantaj, kriminalize etme söylemiyle 31 Mart
seçimleri gayrimeşru hâle getirilmek isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakikalık söz taleplerinde
sistem mikrofonu açamıyor Sayın Hocam, onun için özür diliyorum
sizden.
Sayın İslam...
54.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslamın, FETÖnün siyasi ayağının ortaya
çıkmasına niçin direndiğini Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mustafa Varanktan öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum Sayın Mustafa Varanka.
Sayın Varank, 31 Ekimde burada
yaptığım konuşmanın akabinde, isim vermeden sizden bir
tweet aldım 15 Temmuz hakkında. Eğer o tweet banaysa
sözlerimi misliyle iade ediyorum; bu bir.
İkincisi: Sizin rahmetli kardeşinizi 15
Temmuzda sokaklarda kayıp verdik, ki ben de sokaklardaydım. FETÖnün
siyasi ayağının ortaya çıkmasına niçin direniyorsunuz,
bunu bize detaylarıyla izah edin lütfen.
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Gültekin Uysal, Demokrat
Parti Genel Başkanı söz talebinde bulunmuş, kendisine yerinden
üç dakika süreyle söz veriyorum diğer grubu bulunmayan siyasi parti
temsilcilerinde olduğu gibi.
Buyurun Sayın Uysal.
55.- Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysalın,
bulunulan coğrafyanın çatışmaların her dakika
tetiklenebildiği bir coğrafya olduğuna, mülteciler başta
olmak üzere dış politikada çok boyutlu değerlendirmeler yapmak
gerektiğine, Türkiyenin doğru siyasal akılla dış
politikasını ete kemiğe büründürmeye ihtiyacı olduğuna
ilişkin açıklaması
GÜLTEKİN UYSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 3 bakanlığımızın
bütçe görüşmelerinin sonundayız. Elbette zamanın elverdiği
ölçüde geniş manada her bir bakanlıkla ilgili değerlendirme
yapmak isterdim. Ama ben özellikle son on beş, on altı
yıllık zaman dilimi içerisinde iç siyasetimizin de en önemli
tartışma konularından birisi olan dış politikayla,
Dışişleri Bakanlığımızla ilgili, Türkiyenin
dış politikasıyla ilgili belirli değerlendirmelerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bulunduğumuz coğrafya her dakika
çatışmaların tetiklenebildiği bir coğrafya. 2 tane
çökmüş ülkeye komşu bir ülke olarak da zaman zaman millî güvenlik
endişelerimizi pekiştirecek, katmerlendirecek pek çok hadise de
bölgemizde cereyan etmekte. Böyle bir dönem içerisinde zaman zaman sloganlara
sıkışmış, zaman zaman romantizm, tarihî geçmiş
vurguları içerisinde bir politika tercih ederek bugünlere kadar geldik.
Bugün özellikle Türkiyenin kudret kapasitesini aşan, amaç ve araç uyumu
noktasında farklılık gözeten bir dış politik tercihle
beraber özellikle Suriye krizinin derinleşmesiyle Türkiyenin daha da
derinleşen riskler ve meydan okumalarla da karşı
karşıya kaldığını 3,5 milyonu aşan mülteciyi
bağrına basmak mecburiyetinde kalması dolayısıyla da
pek çok boyutuyla yaşıyoruz.
Mülteciler başta olmak üzere dış
politikayla ilgili belki pek çok, çok boyutlu, çok yönlü, çok merkezli
değerlendirmeler yapma ihtiyacımız var. Avrupa Birliğiyle
özellikle müzakere süreçlerimizin sadece mülteciler parantezinde
sıkıştığı bir dönemde, özellikle Suriye
meselesinde ve Türk dış politikasında Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, ekonominin nitelikli insan gücü başta olmak üzere tüm millî
güç unsurlarıyla beraber dış politikamızı desteklemek,
arkasına bu güç kuvvetlerini koymamız gerekirken maalesef Türkiyenin
bugün, dışarıdan ve içeriden baktığımızda
-tehdidi ikaya muktedir olmak diye dış politika için önemli bir
referans, önemli bir prensip vardır- pek çok sözü yerde kalmış,
istikametini kaybetmiş bir görüntü arz ettiği kanaatindeyim. Bölgede
daha çok ahbap çavuş ilişkileri içerisinde ilişkilerimizi tanzim
ederken maalesef Orta Doğuda Katarın dışında belirli
derinlikte ilişkilerimizi koruyabildiğimiz bir ülkenin
kalmadığını da biliyoruz.
Bir deli gömleği giydirme teşebbüsüyle,
Birleşik Devletler başta olmak üzere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Uysal.
GÜLTEKİN UYSAL (Afyonkarahisar)
Mısır, İsrail, ABD ve Suudi Arabistanın önceliğinde
bir hat oluştururken diğer tarafta da ideolojik ve mezhebi bir hat
oluşturan İran kıskacı arasında maalesef Türkiyenin
de zaman zaman Rusyaya, zaman zaman Rusya-İran iş birliğiyle
kendi önceliklerini, endişelerini asgari düzeye indirmek noktasında bir
çabası vardır.
Ben, AK PARTİ Hükûmetinin on beş yıllık
zaman dilimi içerisinde belki de attığı en olumlu
adımın -açılım olarak- Suriyeyle yakalanmış derinlik
olduğu kanaatindeydim. Yalnız, en kötü yanlış
adımların da yine Suriye krizinin derinleşmesi noktasında,
bir rejim değiştirme hayaliyle oluşturduğumuz, ete
kemiğe büründürdüğümüz Suriye siyaseti olduğu
inancındayım. Özellikle iktidar boşluğunun ortaya
çıkması sonrası otuz kırk yıla varan terörle
mücadelemiz içerisinde PKK uzantısı PYD örgütünün Suriyede kendisine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Son bir dakika daha süre vereyim.
Buyurun Sayın Uysal.
GÜLTEKİN UYSAL (Afyonkarahisar)
bir özerk
alan elde ettiğini, netice itibarıyla o uluslararası güçlerin
nezdinde de -deyim yerindeyse- özel güvenlik şirketi hâline
geldiğini, onların müttefiki olur hâle geldiğini de
kayıtlara geçmek istiyorum.
Hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz
Birleşik Devletlerin bu manada -PYD terör örgütüyle, PKK
uzantısı örgütle başta olmak üzere- Türkiye gibi uzun
yıllara dayanan müttefiklik ilişkisi içerisinde olduğu bir
ülkeyi yok varsayarak bu ilişkiyi tercih ediyor olmasını da
burada kabul etmediğimizi bir kez daha sizlerin huzurunda ifade etmek
isterim.
Son söz olarak, rahmetle yâd edeceğimiz Adalet
Partisinin Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri
Çağlayangilin bugün yönetenlerimizin, yarınlarda da yönetmeye talip
olanların kulağına küpe yapması gereken bir sözü var:
Eğer Orta Doğuda masada oturmuyorsanız kendinizi menüde
bulursunuz. demiştir. Türkiye maalesef, kendini yemek masasında
menüde bulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayınız
Sayın Uysal.
GÜLTEKİN UYSAL (Devamla) Bu açıdan bütün
bu tenkit ve eleştirilerimize rağmen, Türkiyenin bugün
karşı karşıya kaldığı risklerin, meydan
okumaların bilinci içerisinde masada kendisine yer açmak adına El
Bab, Afrin Harekâtları, Fırat Kalkanı Harekâtı başta
olmak üzere bütün bu süreçlerde Türkiyenin elzem önceliklerini göz önünde
bulundurarak bizler de olumlu beyanlarımızı, destek beyanlarımızı
ifade ettik. Bu açıdan şehitler vermek pahasına, bu
yanlışları telafi etme yolunda Türkiye ilerliyor. O açıdan
Türkiyenin yeniden bir idrak tazelemesine, doğru bir siyasal akılla
dış politikasını ete kemiğe büründürmeye ihtiyaç
vardır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bu kısımdaki genel değerlendirme içinde söyleyeceğimiz konu
hem teknik hem de biraz önceki konuşmalarla ilgilidir. Uygun görmeniz
durumunda Sayın Genel Sekreterimize bu hakkı devretmek isterim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akif Hamzaçebi.
56.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
İstanbulun birçok ilçesinde, birçok mahallesinde mülkiyet, imar ve
ecrimisil sorunu yaşandığına, sorunun çözümü için yasal
düzenleme gerektiğine, 4706 sayılı Kanunda yapılacak
değişiklikle ilgili kanun teklifini TBMM
Başkanlığına vermiş olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Özele bu nazik davranışı
için çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul
Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yönter İstanbuldaki bazı
mahallelerde yaşanan mülkiyet, imar ve ecrimisil sorunlarına
değindi. Bu bağlamda, Sancaktepe ilçesinin Fatih ve Veysel Karani
Mahallelerindeki sorunlara da değindi. Gerçekten, Fatih Mahallesinin
Çalılık mevkisinde, 5393 sayılı Belediye Kanununa göre
kentsel dönüşüm çerçevesinde belediyeye devredilen hazine
taşınmazları üzerinde oturan vatandaşlarımızdan
ecrimisil talep edilmektedir. Yine, bu çerçevede, Veysel Karani Mahallesinde
4706 sayılı Kanuna göre hak sahibi olan ama bu çerçevede herhangi
bir işleme başlanılmamış olan
vatandaşlarımızdan da ecrimisil talep edilmektedir. Bu
ecrimisiller ve yaşanan sorunlar sadece saydığım bu
mahallelerle sınırlı değildir. Sancaktepe olsun, Beykoz
olsun, Sultangazi olsun, Arnavutköy olsun, Ümraniye olsun, İstanbulun
birçok ilçesinde, birçok mahallesinde yaşanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam ediniz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sorunun çözümü yasal düzenlemeleri gerektirmektedir. Sayın Yönterin bu
konuları gündeme getirmiş olmasından ben gerçekten çok mutlu
oldum. Geçenlerde Genel Kurulda görüştüğümüz torba yasada, kentsel
dönüşümle ilgili düzenlemelerle ilgili bir maddede vermiş
olduğum bir önerge -4706 sayılı Kanuna göre ecrimisil ödemek
zorunda kalan, vicdani kanaatime göre, aslında ödememesi gereken
vatandaşların bu sorununun çözülmesi amacıyla bir önerge
vermiştim arkadaşlarımla birlikte- AK PARTİ Grubunun Bu
konuda biz daha sonra çok kapsamlı bir düzenleme yapacağız.
gerekçesiyle desteklenmedi ve Genel Kurul çoğunluğuna
ulaşılamadığı için kabul edilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Hamzaçebi.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Son cümlelerim Sayın Başkanım. Çok teşekkür ediyorum.
Mademki Milliyetçi Hareket Partisi de bu sorunlardan
yakınmaktadır, şimdi önerim şudur: Gerek 4706
sayılı Kanunun 5inci maddesi uygulamasından kaynaklanan
gerekse 5393 sayılı Belediye Kanununun 73üncü maddesine göre
kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerlerde, bütçesi uygun olmayan,
haksız yere -haksız yere demeyeyim- vicdani kanaate uygun olmayacak
şekilde ecrimisil ödeme zorunluluğuyla karşı
karşıya kalan bu vatandaşların sorunlarını
önümüzdeki ilk fırsatta bir yasal düzenlemeyle çözelim. 4706
sayılı Kanunla ilgili yapılacak değişiklik konusunda
benim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına öteden beri,
her dönem vermiş olduğum, bu dönem de verdiğim ve beklemekte
olan bir kanun teklifim de vardır. Bu teklif olabilir, başka
teklifler olabilir; sorun çözüm bekliyor.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Sayın Danış Beştaş
57.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, AİHMin Selahattin Demirtaş kararı
kapsamında 18inci madde ihlaline ilişkin Dışişleri
Bakanının düşüncelerini öğrenmek istediğine,
Dışişleri Bakanlığının tutarlı bir
dış politika adına ne yapmayı düşündüğünü,
AİHM kararlarının uygulanmasının
Cumhurbaşkanının talimatlarına mı
bırakıldığını, AİHMin
kararlarının Türkiyedeki yerinin ne olduğunu ve lobicilikte
büyük paralar harcanıp harcanmadığını
Dışişleri Bakanından öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Fatih Portakala ilişkin bugün gün
boyu medyada yer alan bir haber oldukça dehşet verici. Sayın
Cumhurbaşkanı bugün Mandalina mıdır, narenciye midir,
Portakal mıdır? gibi bir dille Haddini bil! Haddini bilmezsen bu
millet patlatır enseni. şeklinde çok vahim bir açıklamada
bulunmuştur. Her şeyden önce, gazetecilerin geçmiş, yakın
tarihimizde öldürüldüğü, hâlâ yüzlercesinin tutuklu olduğu bir ülkede
ve özellikle Hrant Dink ve Sevgili Tahir Elçinin bu hedef göstermeler
sonucunda katledildiği bir ülkede bu konuşma çok büyük bir tehlike
arz etmektedir. Gazetecilik suç değildir ve Fatih Portakal,
düşüncesine katılsak da katılmasak da ya da
Cumhurbaşkanı katılsa da katılmasa da basın-yayın
özgürlüğü kapsamında düşüncelerini açıklayabilir. Bu hedef
gösterme, gerçekten, Türkiyenin, Avrupa Birliğine giriş sürecinde
basın-yayın özgürlüğünün tümüyle ortadan kaldırıldığını
da bütün dünyaya ilan etmiştir. Bir kez daha, Fatih Portakalın
gazeteci olduğunu ve gazeteciliğin suç olmadığını
ifade etmek istiyorum.
Diğeri: Sayın Dışişleri
Bakanı buradayken, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Demirtaş kararı kapsamında 18inci madde ihlaline ilişkin
düşüncelerini sormak isterim. Bildiğiniz gibi Sayın Bakan,
Türkiye, ilk defa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde görülen
Demirtaş davasında 18inci maddeden mahkûm edildi. 18inci maddenin
hukukta meali şudur: Türkiye'de demokrasi büyük bir tehdit
altındadır, çoğulculuk tehdit altındadır şeklinde
tercüme edebiliriz. Şimdi, bu karardan sonra Cumhurbaşkanı Ben
bu kararı tanımıyorum, hemen karşı hamlemizi yapar
işi bitiririz. şeklinde bir açıklama yapmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam Edin Sayın Danış
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ve çok
kısa bir sürede istinaf mahkemesinde Sayın Sırrı Süreyya
Önder ve Selahattin Demirtaşın kararı talimatla
onaylanmıştır. 18inci maddeyi ihlal etmeye devam
edeceğiz. uygulaması anlamına gelmektedir. Tabii, bu konuda
söyleyecek çok söz var. Sayın Bakanlığınız ve yürütme
ısrarla, her zaman Avrupa Birliğine üyelik sürecinin stratejik
olduğu, bu konuda reform süreçleri ve benzeri birçok açıklama
yapmaktadır fakat aynı zamanda, Avrupa Konseyi konusundaki ilişkileri
de hepimiz biliyoruz, AKPMdeki tabloda da durum bellidir. Ben şunu
gerçekten sormak istiyorum: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararı artık bağlayıcılığını
yitirdi mi yani siyaseten, hukuki bağlayıcılık ortadan
kaldırılabiliyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayrıca, Konseyin Genel Sekreter Sözcüsü Daniel Holtgen da açıklama
yaptı kararların bağlayıcılığı
konusunda, Mogherini ve daha birçok yetkili açıklama yaptı. Bir de
diplomatik ve ekonomik sorunlar doğuracak bir gelişmeyle
karşı karşıyayız. Bakanlar Komitesinin sonuçta
yaptırım yetkisi var. Bu konuda, özellikle bu süreçte
Bakanlığınız tutarlı bir dış politika
adına ne yapmayı düşünüyor, önünde ne var? Ayrıca, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması
Cumhurbaşkanının talimatlarına mı
bırakıldı? Dokunulmazlık konusunda AİHM önünde şu
anda milletvekillerinin davaları var. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin bu konuda karar vermesi mi engellenmek isteniyor?
Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum:
Gerçekten, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla birlikte
istinaftaki dosya emir ve talimatla onaylatılmışken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Danış Beştaş, lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Siyasi
muhalifleri tasfiye etmek için Fetullahçıların
hazırladığı, karar verdiği dosyalar sebebiyle şu
an Sayın Sırrı Süreyya Önder hapiste ve Demirtaşın
kararı kesinleşti. Bu 18inci madde ihlalinin daha ağır bir
şekilde seyretmesi anlamına gelmiyor mu? Bunu siz
Dışişleri Bakanlığı olarak tutarlı bir
dış politika adına nasıl izah edeceksiniz? Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının bizim toplumumuzda,
Türkiyedeki yeri nedir? Bu konuda ilk elden ki siz sıklıkla yurt
dışına çıkıyorsunuz, Avrupa Birliği
yetkilileriyle görüşmeler yapıyorsunuz; kendileriyle
yaptığınız görüşmelerde ve lobilerde AİHM
kararını geciktirdiğinizi de biliyoruz. Bu, bilgimiz dâhilinde.
Gerçekten, bu lobicilikte büyük bir para harcandı mı? Bunu da merak
ediyoruz, öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Söz talebiniz var mıydı?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet.
BAŞKAN - Sistemde görünmüyor. İşaret
etmeniz daha iyi olur, ben de farkına varırım.
Buyurun Sayın Zengin.
58.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; tekrar hayırlı akşamlar
diliyorum.
Sayın Beştaşın ileri
sürdüğü konularla alakalı birkaç şey ifade etmek istiyorum.
Şimdi, mecellenin çok önemli bir kaidesi var,
Bir işten maksat neyse hüküm ona göre verilir. deniliyor. Bu, hukukta da
çok temel bir kaidedir; maksat, niyet neyse hüküm de ona göre verilir.
İnsanların mesleğinin gazetecilik
olması onların yaptığı, söylediği her eylemin
denetimden ari olduğu anlamına gelmiyor. İsim söylediğiniz
için ben de tekrar zikretme ihtiyacı duyuyorum. Fatih Portakal,
yaptığı yayınlarda gazetecilikten öte şeyler
yapıyor. Eğer mesele insanları demokratik haklarını
kullanmak konusunda bir eylem yapmaya çağırmak olsa problem yok.
İnsanlar toplanır, yasal izinlerini alırlar. Türkiyede her gün,
hemen hemen her ilimizde pek çok eylem icra olunuyor ama siz gazetecilik
kisvesi altında, buna sığınarak toplumu tahrik eden ve bu
kisve altında kendinizce bir siyaset, bir politika yürüten bir tavır
içindeyseniz bunda bir problem var gerçekten.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) Yargı
yok mu yargı?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Fatih Portakal siyaset
yapmak istiyorsa buyursun gelsin, burada siyasetini yapsın ama
insanları tahrik ederek onları eyleme, sokağa çağırmak
istiyorsa o zaman hukuk gerekeni yapar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya Kafası
kesilmeli. diyen bir meczup çıktı, onun için bir şey dediniz
mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Müsaade eder misiniz
ifademi tamamlayayım. İfademi tamamlamak istiyorum Sayın Grup
Başkan Vekili, söz alma imkânına sahipsiniz.
Devamında şunu ifade etmek istiyorum: Bu
ülkede hiç kimse sadece ve sadece gazeteci olduğu için asla ve kata
gözaltına alınmıyor, asla ve kata hukuki bir soruşturmaya
tabi tutulmuyor. Mesele, bu mesleği ifa ederken hangi maksatla, hangi
argümanları kullanarak ne yaptığınız.
Devamında yine ifade ettiniz çünkü çok
farklı konuları arka arkaya sıralıyorsunuz, belki kafa
karışıklığı olacak ama bunlara arka arkaya ben de
cevap verme ihtiyacı duyuyorum.
Tahir Elçiyi hedef gösterdiniz. diyorsunuz. Tahir
Elçinin nasıl öldürüldüğü meselesi ortada zaten, olayın
içerisinde yani sanki hedef gösterildi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim.
O sürecin içerisinde kasten bir süreç
varmış gibi anlatıyorsunuz. Olayın nasıl olduğuna
dair zaten süreç devam ediyor, hukuki süreç devam ediyor, yargılamalar
devam ediyor. Her birimiz üzgünüz, ben de çok üzgünüm Tahir Elçinin
vefatından dolayı ve orada meselenin nasıl olduğu zaten
aşikâr görüntülerde, bu işi yapanlar da öldü diyeceğim, öyle
söyleyelim. Öncesinde hayatını kaybeden polis memurlarımız
var, nasıl cereyan ettiğini biliyorsunuz. Yani kasten öldürmekten
ziyade, o olay esnasında ortaya çıkan bir durum var ama daha henüz
süreç bitmedi. O yüzden Hedef gösterilerek öldürüldü. ifadesi çok önemli bir
niyet, bir kasıt oluşturuyor. Buna itiraz ediyorum.
AİHMle alakalı
Yani şunu görüyorum:
Bu Mecliste en istikrarlı şey, muhalefetin tekrar tekrar aynı
konuları bir daha açmasıdır. Bu konuyu, AİHM meselesini çok
yeni, daha geçtiğimiz hafta uzun, neredeyse birkaç saat konuştuk.
Sayın Bakanımız burada ifade edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son bir kez daha rica
ediyorum.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Zengin.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - AİHMin vermiş
olduğu karar tutuklamayla alakalıydı. Tutuklamayla alakalı
olarak buna ilk gerekçeyi yani tutuklamaya dair ilk gerekçeleri haklı
bulduğunu ama uzatmaya dair verilenlerde de daha detaylı
delillendirilmesi gerektiğini söylüyor AİHM kararı, bunu ifade
ediyor ve şu anda da bize şunu söylüyor, diyor ki: Bu konuya dair bir
karar verin. Bu manada yargının vermiş olduğu yeni bir
karar ver. Yeni karar nedir? Onamadır yani bir karar vermesi gerekiyordu,
bu kararı vermiş oluyor. Yargının verdiği bu
kararın talimatla olduğunu söylüyor olmanız, hakikaten çok tuhaf
geliyor yani. O zaman bütün neticeler talimatla cereyan ediyor. O sebeple,
evet, doğrudur, bütün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
verdiği kararlar iç hukuk sistematiğimiz açısından
Anayasanın 90ıncı maddesine göre
bağlayıcıdır, amenna ama nihayetinde hangi karar
olduğunu görmek lazım. Verilen karar tutuklamanın devamına
dair bir meseledir. 18inci maddedeki söylenen şey de orada bir çerçeve
çiziyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, toparlayın Sayın
Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Doğrusu o
kararın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu
kararının, 18inci madde uygulamasının dünyada çok az
uygulaması var ve böyle bakıldığı zaman da
bunların tamamına yakını siyasi
yaklaşımların neticesidir. Bu tarz mahkemeleri bir yerel
mahkemedeki adli yargılama süreci gibi algılamamak lazım.
Uluslararası bu tarzda mahkemelerin siyasi perspektifleri her zaman
vardır. Uzun zamandır, dünyada sadece Türkiyede değil
-FETÖcüler gibi- uluslararası mecrada da hukuk üzerinden ülkeler hizaya
getirilmeye çalışılıyor, bunu da görmemiz lazım. Bu da
bir yön verme -amiyane bir tabirle ülkeleri hizaya getirme, bir tokatlama hâline
geldi. O sebeple, orada söylenen yaklaşımı ben de siyasi
buluyorum, siyasi görüyorum ve nihayetinde de biz, kendimiz Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararlarını uyguladık bugüne kadar ama
bunları doğru okumak lazım diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) -
18inci maddeyi bir gün tartışalım ya, gerçekten yani. Siz
nasıl bir karar verildiğinin farkında değilsiniz Özlem
Hanım ya!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben kararı okudum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) -
Türkiye tarihinin en ağır mahkûmiyeti.
BAŞKAN Sayın Tiryaki...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Danış
Beştaş...
59.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, gerçekten, büyük bir şaşkınlıkla
Sayın Grup Başkan Vekilini dinlediğimi ifade etmek istiyorum.
Keşke zaman olsa da burada, bir ülke hakkında 18inci madde ihlalinin
ne anlama geldiğini ayrıntılı olarak açıklasak.
Hükûmetin ve AKP Grubunun temel stratejisi şu:
İşimize gelmezse siyasidir. deriz. Biz gazetecileri de tehdit
ederiz. Öldürülen bir baro başkanının da davası daha devam
ediyor, failler nasıl olsa bulunamadı. deriz. Böyle bir
yaklaşım kabul edilemezdir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Selahattin Demirtaş derhâl serbest bırakılsın.
demiştir. Bu kararın itirazı yoktur. Bu kararı Türkiye
Cumhuriyeti devleti uygulamak zorundaydı, o arada istinaf mahkemesinde
3ünün; savcının, polisin; 2 savcının ve 2 polisin tutuklu
olduğu fezlekeyi hazırlayan dosya, evet, talimatla, bizzat AKP Genel
Başkanının talimatıyla onaylatılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani bunu
bütün dünya gördü, Sayın Grup Başkan Vekili görmediyse bir daha o
günkü basın organlarına bakmasını öneririm.
Sevgili Tahir Elçininse aradan iki yıl geçti,
28 Kasımda 2nci yıl dönümü geçti, soruşturma dosyasında
hâlâ tek bir adım atılmamıştır. Londradaki kurum iki
gün önce faillere ilişkin bir rapor yayınladı,
savcılık kılını kıpırdatmıyor ve biz,
ilk günden itibaren her yıl araştırma önergesi verdik. Tahir
Elçiyi vuran tetik kiminse lütfen, ortaya çıkarılsın. Bir baro
başkanı, evet, yandaş medyada bir hafta boyunca hedef gösterildi
ve akabinde öldürüldü; tıpkı Hrant Dink gibi. Şimdi de Fatih
Portakalın gazeteci olmadığını söyleyecek kadar ileri
gidiyorlar, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Hepimiz her şeyin
farkındayız.
BAŞKAN Teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.18
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
B) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK PATENT
VE MARKA KURUMU (Devam)
1) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Şimdi söz sırası, şahsı
adına lehte olmak üzere İstanbul Milletvekili Zafer
Sırakayadadır.
Buyurun Sayın Sırakaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Dışişleri
Bakanlığımız, Millî Savunma
Bakanlığımız, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımızın 2019 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Bugün 17 Aralık, Şebiarusun yıl
dönümü. Bu vesileyle Hazreti Pir Mevlânayı rahmet ve minnetle
anıyorum.
Sayın milletvekilleri, Hazreti Mevlânanın
Rabbine kavuşma günü olarak hafızalarımızda yer etmiş
olan bu tarih maalesef FETÖ terör örgütünün en iyi bildiği ifsat
yönetimiyle kirlettiği başka bir tarih olarak da kayda
geçmiştir. Bu vesileyle, beş yıl önce 17 Aralık 2013
tarihinde ülkenin seçilmiş Hükûmetinin nasıl bir psikolojik
saldırıyla alaşağı edilmeye
çalışıldığını hatırlayalım
isterim. O gün Türkiye'nin mega projelerine imza atan iş adamları,
Türkiye'nin uluslararası arenada söz sahibi olan millî bankası ve
nihayetinde güçlü Türkiye'nin lideri Sayın Cumhurbaşkanımız
hedefe konmuştu. Bu hain terör örgütü ve onun sahipleri yerel seçimlerin
hemen öncesinde Hükûmeti yıpratmaya çalışırken Türkiye'nin
ekonomisini nasıl altüst ederiz? Türkiye'yi yeniden dışa
bağımlı hâle nasıl getiririz? Ayaklarına nasıl
pranga vururuz? demişlerdi. Şu faizleri yükseltip eskisi gibi
kazanalım. Türkiye'nin enerji politikalarını sarsalım.
Türkiye'nin küresel ölçekteki projelerini sekteye uğratalım. Mavi
Marmaranın, Mısırdaki dik duruşun, Suriye'deki insani
tavrın, Filistinde vicdani itirazın intikamını alalım.
dediler. Dünyada artık sesi çok çıkan, itibarı her geçen gün
artan Türkiye'nin yükselişini durduralım. dediler. Hamdolsun, FETÖ
terör örgütüne bağlı polis ve yargı militanlarınca
yapılmak istenen operasyon, Sayın
Cumhurbaşkanımızın muazzam duruşu ve ona güvenen aziz
milletimizin varlığı sayesinde yerle yeksan edildi.
Bu hain darbe girişiminin
yaşandığı gece Avrupanın her yerinde on binlerce
insan, ülkesine ve demokrasiye destek vermek adına darbe girişimini
protesto ederek Türk konsolosluklarının önünde sabaha kadar beklediler.
Darbe girişimi püskürtülene kadar Avrupalı Türkler evine dönmediler
ve tepkilerini dile getirdiler. Buradan, Avrupa'da yaşayan ve kalbi
Türkiye için çarpan Türk toplumunun bu dik duruşunun ne kadar
kıymetli olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ,
Türkiye'yi ve dış politikayı tek boyutlu olarak ele
almamaktadır, tam tersine, Türkiye'nin derin tarihini, uygarlık
coğrafyasını ve son dönemde ürettiği siyasetten ve ekonomik
istikrardan kaynaklanan birikimi çok yönlü ve çok boyutlu bir perspektif
çerçevesinde değerlendirmektedir. Bugün, her alanda kendine güvenen, özgün
vizyonunu ortaya koyan, bölgesel güç, küresel aktör Türkiye vardır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu konuda bu konuma ulaşmamızı
sağlayan, başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan olmak üzere, herkese şükranlarımı arz
ediyorum.
On yedi yıl önce uluslararası
kuruluşlarda toplantıya katılıp
katılmadığı bile belli olmayan Türkiye gitmiş, yerine
dünyadaki tüm saygın kuruluşlarda etkin bir şekilde temsil
edilen, katkı sunan, çözüm üreten bir Türkiye gelmiştir. Şair ve
düşünür Ali Suad Beyin Hedefe varmak için inanmak yetmez, yürümek de
lazım. söyleminde işaret ettiği gibi, proaktif bir politika
izleyen Dışişleri Bakanlığımız, AK
PARTİ öncesinde 163 olan yurt dışı temsilcilik
sayısını bugün 241e çıkarmıştır.
Türkiye, uluslararası ilişkilerde
toplumlarla sadece Dışişleri Bakanlığı
kanalıyla irtibata geçen anlayışın yerine, kurulan
TİKA, YTB, Yunus Emre, Maarif Vakfı gibi kurumlar üzerinden kamu
diplomasisi de yapan, aktif bir siyaset izleyen konuma gelmiştir.
Ülkemiz, uluslararası ilişkilerdeki bu
büyük başarısının yanı sıra insani yardım
konularında da örnek gösterilen bir konuma gelmiştir. Adalet ve
merhamet medeniyetinin temsilcisi olan bu necip millet, dünyadaki insani
yardımın, evet, üçte 1ini tek başına yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen
Sayın Sırakaya.
ZAFER SIRAKAYA (Devamla) Küresel İnsani
Yardım 2018 Raporuna göre, Türkiye, yaptığı 8 milyar
dolarlık yardımla dünyanın en cömert ülkesidir.
Bu vesileyle, yine, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın da ülkemizin birer gönüllü
elçisi olduğunu hatırlatmak isterim. Onların bu Meclis
çatısı altında artan temsiliyetinin ülkemizi dış münasebetlerde
daha güçlü kılacağını ifade ederek Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Sırakaya.
Değerli milletvekilleri, şimdi sırada
yürütme adına yapılacak konuşmalar vardır.
İlk söz Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa
Varanka aittir.
Buyurun Sayın Varank. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi üç dakikadır.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızla birlikte bağlı ve ilgili
kuruluşlarımızın 2019 yılı bütçe görüşmeleri
için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi ve bizi
izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyor,
bütçe görüşmelerinin hayırlı olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, reel sektörle
doğrudan irtibatlı bir Bakanlığız. ARGE,
yatırım ve üretim kararlarında yönlendirici ve
kolaylaştırıcı olmayı kendimize şiar edindik.
Biliyorsunuz, yeni dönemde, yatırım teşvikleri ile bölgesel
destekler Bakanlığımız şemsiyesi altında birleşti.
Böylece, sunulan destekleri daha bütüncül ele alabiliyoruz. Her
adımımızı görev ve sorumluluklarımızın
bilincinde atıyoruz. Mesai arkadaşlarımla birlikte il il
dolaşıyor, sanayicinin ve girişimcinin nabzını düzenli
bir biçimde tutuyoruz. OSBlerden teknoparklara, sanayi
kuruluşlarımızdan araştırma enstitülerine, bilim
insanlarımızdan genç girişimcilerimize kadar sesini duyurmak
isteyen herkesi dinliyor, politikalarımızı ortak akılla oluşturuyoruz.
Değerli milletvekilleri, büyüme ve
istihdamın güçlenerek sürmesi için Millî Teknoloji, Güçlü Sanayi
vizyonuyla var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Sanayimizi daha da
rekabetçi hale getirmek için üretimde yapısal reformları
hızlandıracağız. Bu dönüşüm, yüksek katma değerli
üretim, verimlilik artışları, dijitalleşme ve bölgesel
kalkınma eksenlerinde hayat bulacak. Yakında ilan edeceğimiz
Yerlileştirme Ürün Programı, çok önemsediğimiz yapısal
reformlardan bir tanesidir. Ara malı ithalatını azaltarak yerli
üretimin teknoloji yoğunluğunu uluslararası pazarlara entegre
bir biçimde daha da artırmayı amaçlıyoruz. Bu kapsamda,
desteklerimizi uçtan uça ve sonuç odaklı şekilde
tasarlayacağız.
Yerlileştirme için hâlihazırda
attığımız adımlar da mevcut. Kamu mal alımı
ihalelerinde orta-yüksek ve yüksek teknolojili yerli ürünlere yüzde 15 fiyat
avantajını zorunlu hâle getirdik. Yerli firmaların
yetkinliklerinden daha fazla faydalanmak için kamu ihalelerinde Sanayi
İşbirliği Projelerini hayata geçirdik. Türkiyenin Otomobili
Projesi hem yerlileşme hem de markalaşma adına önemli bir
adım. Bu projeyi elektrikli ve otonom araç teknolojilerinin millî
kaynaklarla geliştirilmesi, akıllı mobilite çözümlerinin yerli
olarak üretilmesi açısından bir fırsat olarak görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, AR-GE ve yenilikçilik
faaliyetlerini destekleyerek yüksek katma değerli üretimi teşvik
ediyoruz. AR-GE ve tasarım merkezlerinin sayısını 1.384e
çıkardık. Bakınız, AR-GE harcamaları 2017de bir
önceki yıla göre yüzde 21 artışla 30 milyar liraya, tam
zamanlı AR-GE personeli sayısı yüzde 12 artışla 154
bine ulaştı. Bu harcamaların yüzde 57sinin özel sektör
vasıtasıyla gerçekleştirilmesi doğru yolda olduğumuzun
bir göstergesidir. Üniversiteler ile sanayicileri, teorik bilgi ile pratiği
bir araya getiren 81 teknoloji geliştirme bölgesinde 5.200 firma faaliyet
gösteriyor. Bu firmalar bugüne kadar 63 milyar liralık satış
gerçekleştirirken 3,6 milyar dolarlık ihracat yaptılar.
Teknoparklarda geliştirilen ürün ve
teknolojiler diğer sektörlerde çarpan etkisi oluşturarak ekonomimize
kayda değer katkılar sağlamaktadırlar. Üniversite ile
sanayi arasında önemli bir köprü vazifesi gören araştırma
altyapılarını da destekliyoruz. Mikroelektromekanik sistemler,
nanoteknoloji, ileri malzeme, ilaç ve aşı geliştirme
alanlarında 4 araştırma altyapısına tüzel kişilik
kazandırdık. 8 yeni alandaki araştırma
altyapısını da değerlendirme sürecindeyiz.
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde
gerçekleştirdiğimiz Antarktikaya Bilim Üssü Kurulması Projesi
devam ediyor. 2019 yılında üçüncü seferimizi düzenleyip geçici üssümüzü
kuracağız. Amacımız, Antarktika Anlaşmalar Sisteminde
söz sahibi ülkeler arasına girip bilim insanlarımıza yeni
bilimsel çalışma fırsatları sunmak ve ay
yıldızlı bayrağımızı kutuplarda da
dalgalandırmaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, sanayi
arsalarımızın ülkemiz yüz ölçümüne oranının rekabet
ettiğimiz ülkelere kıyasla düşük kaldığının
farkındayız. Bu yüzden, OSBlere ve sanayi sitelerine düşük
faizli, uzun vadeli krediler veriyor, sanayiciler için altyapısı
tamamlanmış parseller hazırlıyoruz. 2 Kasımda
Sayın Cumhurbaşkanımızın kararıyla OSBlerde
tamamen veya kısmen bedelsiz arsa tahsisinin kapsamını
genişlettik. Ülkemizde 2002 yılında 197 OSB varken on altı
yılda 114 yeni OSB kurarak toplam sayıyı 311e
çıkardık. Çevre dostu, yeni ve düşük maliyetli sanayi
alanları oluşturmak için tüm paydaşlarımızla birlikte
çalışmaya devam edeceğiz.
Nitelikli işgücünün sanayimize
kazandırılması amacıyla, OSBlerdeki eğitim
kurumlarını yapım ve işletme aşamasında
destekliyoruz. Bu çerçevede desteklenen eğitim kurumu sayısı
86ya ulaştı.
Kadınların iş gücüne
katılımını artırmak için Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığıyla birlikte OSBlerde kreş
uygulamasını da yaygınlaştırıyoruz.
Sanayi sitelerine yönelik desteklerimiz de devam ediyor.
Bugüne kadar 472 sanayi sitesine 6,4 milyar lira kredi kullandırarak 500
bin kişiye istihdam imkânı sağladık. Büyük ölçekli projeler
için endüstri bölgeleri kurmaya başladık.
Ekim ayında İzmirde ülkemizin ilk özel
endüstri bölgesi olan SOCAR Türkiye Özel Endüstri Bölgesini ilan ettik. Bu
bölgedeki yatırımlarla petrol ve petrokimya ürünlerinde dış
ticaret açığımızda yıllık 1,5 milyar dolara varan
düşüşler görebileceğiz.
Kasım ayında Ceyhan Petrokimya Endüstri
Bölgesinde kurulacak polipropilen tesisinin yatırım ortaklık
anlaşması imzalandı. Bu yatırımın
tamamlanmasıyla yıllık 2,1 milyon tonluk polipropilen ithalatının
yüzde 25i karşılanacak.
Kıymetli milletvekilleri, önemli bir görevimiz
de ekonomik kalkınmamızı daimi kılacak yatırım
teşvik politikalarını tasarlayıp uygulamaktır.
Üretimde yapısal dönüşümü hızlandırmak üzere
başlattığımız Proje Bazlı Yatırım
Teşvik Sisteminin olumlu dönüşlerini ziyadesiyle almaya
başladık. Sayın Cumhurbaşkanımızın
onayıyla 40 milyar lira tutarında 19 yatırım projesi için
destek kararı yayımlandı. Yatırımları
başlayan bu projelerin, cari açığı 10,4 milyar dolar
azaltmasını öngörüyoruz. Yeni Ekonomi Programımızla uyumlu
bir şekilde petrokimya, yazılım, ulaştırma
teknolojileri ve savunma sanayisi gibi alanlarda önemli sayıda proje
başvurusunu değerlendirmeye devam ediyoruz.
Yılın ilk on ayında 5.105
yatırım teşvik belgesi düzenledik. Bu kapsamda 131 milyar lira
sabit yatırım yapılması ve 223 bin kişilik istihdam
oluşması bekleniyor. İhtiyaçlar ve gelen talepler
doğrultusunda önümüzdeki dönemde teşvik sistemimize öz kaynak
desteği uygulamasını da dâhil etmenin gerekli olduğunu
düşünüyoruz.
Yatırım ortamının
iyileştirilmesine yönelik çalışmalar Bakanlığımız
uhdesinde sürdürülüyor. 2018 Ocak-Ekim döneminde ülkemize 9,2 milyar
dolarlık doğrudan yabancı yatırım girişi oldu.
Türkiye bu yıl, Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı
Endeksinde 190 ülke arasında 17 sıralık bir sıçrama
göstererek 43üncü sıraya yükseldi.
Değerli milletvekilleri, insan
sağlığını ve doğayı tehdit eden tehlikeli
ürünlerin piyasada dolaşmasını engellemek, haksız rekabetin
önüne geçmek için son derece hassas davranıyoruz. 2018 yılında
56 bin denetim gerçekleştirdik, 200 ürün için toplatma kararı
aldık. Önümüzdeki dönemde, uygunsuz ürünün kaynağında
engellenmesi için proaktif piyasa gözetimi yaklaşımını
benimseyerek rehberlik faaliyetlerine ağırlık vereceğiz.
Tüketici haklarının korunması ve adil
rekabet açısından önem taşıyan yasal metroloji de faaliyet
alanlarımızdandır. Bu kapsamda, ölçü aletleri ve ambalajlı
ürünler başta olmak üzere, denetim ve muayene faaliyetlerini titizlikle
sürdürüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sanayimizde verimliliği artırmak için
çalışıyoruz. Geçtiğimiz hafta, ülkemizin ilk Yetkinlik ve
Dijital Dönüşüm Merkezini, diğer adıyla Model Fabrikayı
Ankarada açtık. Firmalarımız, bu merkezde yalın üretim
tekniklerini uygulayarak öğrenebilecekler. İki yıl içinde 10
farklı ilde yeni merkezler de açacağız.
Sanayide dijital dönüşüm için, insan,
teknoloji, altyapı, tedarikçiler, kullanıcılar ve yönetişim
bileşenlerinden oluşan Dijital Türkiye Yol Haritasını
yayımladık ve eylem planlarını uygulamaya
başladık.
Kıymetli misafirler(X),
kalkınma ajanslarımızla Edirneden Karsa bölgelerin
potansiyelini tespit ediyor
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Misafir
değiliz biz ya!
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla)
öncelikli alanları belirliyor, sektör bazlı dönüşüm
politikalarını hayata geçiriyoruz.
Ajanslarımız, bugüne kadar 19 bin destek
sözleşmesi imzalayarak projelere 5,6 milyar lira mali destek
sağladı. Desteklenen projelerin tamamını yerinde izliyor ve
etki analizleriyle bölge kalkınmasına etkisini değerlendiriyoruz.
Ajanslar, önümüzdeki dönemde sonuç odaklı programlarla, sanayi, yenilik,
girişimcilik ve mesleki eğitim gibi alanlara
yoğunlaşacaklar.
DAP, DOKAP, GAP ve KOP bölge
kalkınma idareleri, eylem planları çerçevesinde
çalışmalarını yürütüyor. Bu kapsamda, 2014-2018 Eylül sonu
itibarıyla 73,8 milyar lira harcandı. Bugüne kadar sulamadan
enerjiye, eğitimden sağlığa pek çok alanda bölgelerin
sosyoekonomik durumunda önemli ilerlemeler kaydedildi.
Değerli milletvekilleri, AB müktesebatına
uyum çalışmaları kapsamında birçok fasılda önemli
görevlerimiz mevcut. Avrupa Birliği İşletmelerin Rekabet
Edebilirliği Programına katılım sağlıyor, Ufuk
2020 çalışmalarında yer alıyoruz. Mali iş birliği
çerçevesinde Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı Rekabetçi
Sektörler Programını yönetiyoruz.
Bu çerçevede önemli bir örnekten bahsetmek
istiyorum. Tarihin yeniden yazıldığı Göbeklitepedeki
iyileştirme çalışmalarına IPA kapsamında 10 milyon
avro aktardık. Ziyarete açılmış olan Göbeklitepe tüm dünyadan
ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekiyor.
Kıymetli milletvekilleri, KOSGEB
vasıtasıyla on altı yılda 220 bin işletmeye 5,9 milyar
lira destek sağladık. KOBİ Finansman Destek Kredi
Programıyla 520 bin işletmeye 3,9 milyar lira kaynak aktararak 20
milyar lira kredi hacmi oluşturduk. Yerli üretimi teşvik etmek
amacıyla Stratejik Ürün Destek Programını uygulamaya koyduk.
Öncelikli teknoloji alanlarında yeni ürünlerin ticarileşmesini
teşvik etmek için Teknoyatırım Destek Programını
başlattık. Bu iki programla KOBİlere 5 milyon liraya kadar
destek sağlıyoruz. KOBİ Gelişim Destek Programıyla
2.600 işletmeye 734 milyon liralık kaynak sağlayıp 1,5
milyar liralık yatırım hacmi oluşturduk. Girişimcilik
Destek Programıyla kadın, gazi, engelli ve birinci derece şehit
yakınları için pozitif ayrımcılık ilkesini gözeterek
sekiz yılda 50 binden fazla işletmenin kuruluşunu destekledik.
Tüm KOSGEB programlarında, satın alınan makine ve
teçhizatın yerli malı olması durumunda ilave yüzde 15 katkı
veriyoruz.
Değerli milletvekilleri, TÜBİTAK millî ve
özgün teknolojilerin yanında olmaya devam ediyor. Özel sektör destekleri
kapsamında, on altı yılda 16 bin proje için 8,2 milyar lira hibe
vererek 12 milyar liralık AR-GE hacmi oluşturduk. Öncül AR-GE
Laboratuvarları Destek Programı sayesinde dünyanın önde gelen
teknoloji firmaları ülkemizde araştırma laboratuvarı
kurabiliyor. Bu kapsamda 4 laboratuvar faaliyete başladı. Bireysel
Genç Girişimci Programıyla, altı senede, teknoloji tabanlı
1.094 girişime 112 milyon lira sermaye desteği sağladık.
Genç girişimcilere verdiğimiz 150 bin liralık hibeyi bu sene 200
bin liraya yükselttik. Akademik AR-GE destekleriyle, on altı senede,
20.155 projeye 10 milyar liranın üzerinde katkı sağladık.
2018 yılı itibarıyla projelere verdiğimiz destek
miktarını yüzde 100e yakın artırdık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hah, hele bir su için
su.
SANAYİ VE TEKNLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) Siz laf atmakta bayağı tecrübelisiniz, biz, tabii, burada
acemiyiz. Onun farkındayız, sıkıntı yok. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÖKER (Burdur) Ee, biz seçilmiş
geliyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, kamu
görevlileri burada alkışlayamaz Sayın Başkanım, kamu
görevlileri de alkışlıyor. Kamu görevlilerinin böyle
alkışlama hakkı yok burada.
SANAYİ VE TEKNLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) AK PARTİ hükûmetleri boyunca bilim
insanlarımızı güçlü bir şekilde destekledik. Bilim
insanlarımız için slogan değil iş ürettik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bilim altyapısını güçlendirip gerekli
iklimi oluşturmak için mücadele verdik. On altı senede 236 bin bilim
insanı desteklerimizden faydalandı. 2018 yılında her bir
burs programında verilen destek miktarını yüzde 50ye kadar
artırdık.
Teknoloji seviyesi yüksek yerli ürünlerin özel
sektör ve üniversite iş birliğiyle geliştirilmesi için yeni programlar
oluşturduk. Yüksek katma değerli üretimde hibe ve destekler kadar,
beşeri sermayenin de belirleyici olduğunun farkındayız. Bu
amaçla iki yeni program başlattık. Sanayi Doktora Programıyla,
sanayide ihtiyaç duyulan doktora derecesine sahip nitelikli insan
kaynağının yetiştirilmesini ve istihdamını
teşvik ediyoruz. İlk çağrı kapsamında, 33
üniversitenin 77 farklı firmayla yaptığı 120 iş
birliği protokolüyle 517 doktora öğrencisi yetiştireceğiz.
Bu öğrencilere, doktora sonrası da sanayide çalışacakları
üç yıl boyunca istihdam desteği sağlıyoruz. Gelen
yoğun talep doğrultusunda, programın 2019 yılı
çağrısına en kısa zamanda çıkmayı
planlıyoruz.
Bir diğer yenilikçi adımımız
Uluslararası Lider Araştırmacılar Programıdır.
Stratejik önemi haiz alanlardaki projelere katkı sağlamak üzere,
ülkemize gelecek üst düzey araştırmacılara çok cazip
teşvikler sunuyoruz. Bu araştırmacılar, sadece üniversite
bünyesinde değil özel sektörde de çalışma ve kendi ekiplerini
kurma fırsatına sahip olacaklar. Resmî başvuru 15 Aralıkta
başladı. Programı duyurduğumuz ilk günden itibaren çok
güzel geri dönüşler alıyoruz. Programa olan bu ilginin, Türkiyedeki
bilim ekosistemini ideolojik ön yargılarıyla değerlendirenlerin
mesnetsiz iddialarına bir cevap niteliğinde olduğunu özellikle
belirtmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Geleceğin bilim insanlarının
yetiştirilmesini de çok önemsiyoruz. Çocuklarımızın
bilimsel düşünmeyi bir alışkanlık hâline getirebilmeleri ve
yenilikçi yönlerini keşfedebilmeleri için deneyap teknoloji atölyeleri ve
bilim merkezleri kuruyoruz.
TÜBİTAK enstitüleri vasıtasıyla
ülkemizin ihtiyaç duyduğu savunma, uzay, güvenlik, enerji, ilaç, kimya,
gıda, çevre, malzeme gibi stratejik alanlarda AR-GE faaliyetleri
yürütüyoruz.
Burada sadece iki örnek vereceğim. Elimde
gördüğünüz ileri teknolojili lazer dedektör çipleri tamamen millî olarak
tasarlandı ve üretildi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) TÜBİTAK Yarı İletken Teknolojileri
Araştırma Laboratuvarında ürettiğimiz bu dedektör çipler,
terörle mücadelemizde göğsümüzü kabartan SİHAların
kullandığı bombaların arayıcı
başlıklarının içerisinde yer alıyor.
Türkiye artık İHA ve SİHAların
üretiminden tutun da içindeki yazılım sistemlerine ve burada
gördüğünüz çiplere kadar inen bir teknolojik derinliğe ulaştı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gururla ifade etmeliyim ki TÜBİTAK ürünü bu
lazer dedektör çipleri, bugüne kadar yapılan tüm SİHA,
CİRİT, LUMTAS ve TEBER atışlarında
kullanıldı.
Burada CHP adına konuşan
konuşmacılar Bu bütçede teknoloji yok, sanayi yok, AR-GE yok.
dediler. Ben kendilerine teknolojiyi de AR-GEyi de burada gösteriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Sizlere göstermek istediğim bir diğer
örnekse elimde tuttuğum bu ilaç. Venöz dolaşım
bozukluklarında etkin kullanılmak üzere Ruscus Aculeatus
Anadoludaki ismiyle enir ya da tavşan elması bitkisi kökünden elde
ettiğimiz ilaç ruhsatlandırma aşamasına geldi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) 3.750'den fazla endemik
bitki hazinemizden faydalanarak Sağlık Bakanlığı
ihtiyaçları doğrultusunda yenilikçi ilaçları bilimsel
yöntemlerle geliştiriyoruz. Bu sayede yüksek katma değerli bitkisel
ilaçların üretilmesinin yolunu açıyoruz. Bir sonraki aşamadaysa
hem etken maddeleri hem de bitmiş ilaçları ihraç edebileceğiz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Üniversiteler özgür değil Sayın Bakan, patent nasıl
yapacaksınız?
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) - Bu bitki yurt dışına kilosu 4,5 avroya
satılıyor. (CHP sıralarından gürültüler) Burada
gördüğünüz gıda takviyesi ise 20 avrodan Türkiyede
satışta. İnşallah, biz bu ilaçları bitkisel ilaç
kategorisinde geliştirip satacağız. AR-GE. diyordunuz
değil mi? Buyurun AR-GE. Teknoloji. diyordunuz, buyurun teknoloji. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Kendiniz görebilirsiniz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bilim
insanları yurt dışında, beyin göçü var; Sayın Bakan
patentleri nasıl üreteceksiniz, kiminle üreteceksiniz?
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) - Vizyoner ve tarihî bir adım olarak Türkiye Uzay Ajansı,
Cumhurbaşkanımızca Bakanlığımız ilgili
kuruluşu olarak kuruldu. İlk işi milli uzay programını
hazırlamak olan ajansımız, fırlatma teknolojilerinden yer
istasyonlarına, elektronik istihbarat uydularından küresel konumlama
uydularına millî teknoloji hamlemizin stratejik adımlarına
öncülük edecek. Uzay Ajansı, ülkemizde uzay ve havacılık
teknolojileriyle ilgili tüm proje ve faaliyetlerin ana koordinasyonunu
yürütecek. (CHP sıralarından gürültüler)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Patent
üretiminde kaçıncı sıradasınız, söyler misiniz?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bir an önce,
uzaya gidecek aracı yapın, toptan gidin, biz mutlu oluruz.
SALİH CORA (Trabzon) Dinle, dinle! Bakan Bey
konuşuyor ya!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Dünyanın en çok patent üreten ülkeleri arasına mı girdiniz?
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) Sayın Başkan, konuşmamı bitirmeden birkaç
dakika isteyeceğim.
BAŞKAN Buyurun, zaten süreniz
tamamlanınca size iki dakika ek süre vereceğim.
ERKAN AYDIN (Bursa) Efendim, başka yok mu? Bu
kadar mı pazarlama?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başka ürünler
yok mu Sayın Bakanım?
ERKAN AYDIN (Bursa) Yeni ürünler yok mu?
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) Sayın Kazım Arslan bu kürsüye geldi ve dedi ki: AK
PARTİ hükûmetleri hiç fabrika açmıyor, tesis açmıyor,
yatırım yapmıyor. Bu gördüğünüz resim
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yeni şeker
fabrikası mı!
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla)
kendisiyle beraber ziyaret ettiğimiz, 2018de faaliyete geçen
Tirsan Kardan şaft üretim fabrikasının
açılışından
(AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) Burada geçici hafıza kaybı yaşamayıp bunu
hatırlayabilirdiniz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Bakan, sizin
zamanınızda açılmadı.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) Biz sanayiye gereken değeri veriyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan
Sayın
Bakan
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sanayi ve
teknolojide atacağımız millî adımların, küresel
risklere karşı ve dış şoklara karşı
sigortamız olduğunu çok iyi biliyoruz. Ülkemizi sanayi ve teknolojide
lider bir üretim üssü hâline getirme yolunda tüm gayretimizle
çalışmaya devam edeceğiz. Türkiyenin yeni büyüme hikâyesi,
AR-GE ve teknolojinin önderliğinde yüksek katma değerli üretimle
yazılacak. Bu hikâyede başrolü siyasi istikrar, güçlü hükûmet,
yenilikçi özel sektör ve nitelikli beşerî sermaye paylaşacak.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hükûmet kelimesi
kalmadı Sayın Bakan, kabine var artık.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
(Devamla) Sözlerimi bitirirken 2019 yılı bütçemizin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; MHP sıralarından alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, 69a
göre söz falan talep etmeyeceğim ama sizden bir istirhamım var, o da
şu: Aslında bugüne kadar Sayın Soylunun evvelsi günkü o
sıkıcı performansı dışında
SALİH CORA (Trabzon) Hâlen orada
mısınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
sayın bakanlar,
seçilmiş bir Meclisin karşısında atanmış bakanlar
olarak sunum yaptıklarının farkında davrandılar.
Sayın Varankın da genel sunumu içinde son dakikalarda sayın
milletvekilimize geçici hafıza kaybı gibi maksadını
aşan, haddini aşan ve bir seçilmişe karşı, bir
atanmışın bu yüce çatı altında kullanamayacağı
üslupta ifadeler vardır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Söz verdiniz
mi?
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu konuda bunu, Sayın
Bakanın kendisinin de ifade ettiği, kürsüdeki acemiliğine
veriyoruz, bundan sonrasına kötü örnek teşkil etmemesini ümit ederiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi, bakın, Sayın
Bostancı, size söz veririm ancak
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen de rol yapma Naci
Bostancı, grup başkan vekilin var orada ya!
BAŞKAN Bir dakika, bir dakika, biliyorum grup
başkanı olduğunu
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Sizi dinleyeceğim, tamam, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Yeni sistem
çerçevesinde bütçeyi görüşüyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Naci Bey alamaz ki
söz!
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Bir dakika, niye
Naci Bey konuşuyor?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bütçenin
sahipleri kim? Buradalar, temsil ediyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hayır,
Cumhurbaşkanı Yardımcısı temsil eder
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bütçeye en
ağır eleştiriler söylenmiş.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
bakanlar
değil.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Özgür Bey, en
ağır eleştiriler söylenecek, burada bütçeyi savunan insanlar
hiçbir şey söylemeyecek mi, söylemeyecek mi? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben üsluptan bahsediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel ve
Sayın Bostancı.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Sayın Başkanım, ben de bir düzeltme
BAŞKAN Size söz vereceğim, bekleyin
lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Senin
vicdanın, adalet anlayışın buna uyuyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O parmak had bildiriyorsa ben
de size aynı şekilde konuşurum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Hayır,
Herkes haddini bilecek. ne demek?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grubuma karşı parmak
kaldıramazsınız, bir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Herkes haddini
bilecek! Herkes haddini bilecek! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkincisi, siz haddinizi
bileceksiniz, siz haddinizi bileceksiniz! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Ben haddimi
bilmem, o bilecek. onu mu diyorsun? Bunu mu diyorsun? Böyle bir şey
olmaz, herkes haddini bilecek.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir atanmış bir
seçilmişe alaylı cümleler kuramaz, çok istiyorsa milletvekili
yaparsınız.
BAŞKAN Lütfen, sessiz olalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Atanmış bir
teknisyen seçilmiş milletvekiline alaycı, hakaretvari cümleler
kuramaz, o kadar! (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Asıl siz hakaret
ettiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey yok, bunun
önünü açamazsınız.
BAŞKAN Sayın Grup Başkanı ve
Grup Başkan Vekili, mesele anlaşılmıştır.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan...
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Arslan, şimdi ben
dinledim, siz cevap hakkı istiyorsunuz ama ortada bir sataşma
olduğunu düşünmüyorum. Grup başkan vekiliniz gerekli
açıklamayı yaptı. Bakın
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Değerli milletvekilleri, beni dinleyin lütfen.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dinleyin, açıklama yapmama
izin verin Sayın Arslan, bir dinleyin.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Ama
BAŞKAN Bir dinleyin, açıklama
yapayım.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Peki, dinliyorum.
BAŞKAN Bakın, Sayın Özele de
Sayın Bostancıya da bütün konuşmalar tamamlanmadan söz vermeyi
düşünmüyordum; tıpkı, gruplar adına konuşmaların
yetmiş dakika, bütünlüklü yapılması gibi. Sizin de daha sonra
bir açıklama ve söz talebiniz olursa değerlendireceğim ancak
Sayın Özel gerekli açıklamayı yaptı kanımca.
Konuşmalar tamamlandıktan sonra size açıklama hakkı
vereceğim, o zaman dinleyeceğim, gerekirse söz vereceğim.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
yerimden söz verin hiç olmazsa.
BAŞKAN Sayın Arslan, bu kadar. Lütfen
Konuşmalar tamamlanmadan söz vermeyeceğim. Sayın Özel gerekli
açıklamayı yaptı kanımca.
Sayın Bakan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
60.- Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varankın,
Genel Kurula Kıymetli misafirler diye hitap etmesinde kasıt
olmadığına, sözünü geri aldığına ilişkin
açıklaması (x)
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Sayın Başkan, arkadaşlarım uyardı, Genel Kurula
kıymetli misafirler diye hitap etmişim, burada asla bir kasıt
yoktu, bu sözümü de geri alıyorum. Bu düzeltmeyi yapmak istedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
ben Sayın Bakana onu hatırlatacaktım. Biz misafir değil,
mukimiz; misafir olan sizsiniz, hoş geldiniz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
B) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Standartları
Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRK PATENT
VE MARKA KURUMU (Devam)
1) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, yürütme adına ikinci
konuşma Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi iki dakikadır.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sizi ve yüce heyetinizi, Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe görüşmelerine
başladığımızda 17 Aralıktı, tarihimizde 17
Aralıkta çok şehitler verdik. 1980 yılında Sydneyde
başkonsolosumuzu ve güvenlik görevlimizi, ataşemizi Ermeni terör örgütü
ASALAnın saldırısında şehit verdik. 2004te Musulda
5 güvenlik görevlimizi ve 1 yerel personelimizi şehit verdik. 2016da
Kayseride hain terör saldırısı sonucunda 15 askerimiz
şehit oldu. Bu vesileyle tüm şehitlerimizi rahmetle anmak istiyorum.
Dışişleri Bakanlığımız
bütçesi üzerinde konuşma yapan, görüşlerini belirten, önerilerde,
eleştirilerde bulunan tüm milletvekillerini tebrik ediyorum ve kendilerine
çok teşekkür ediyorum.
Gerçekten zor bir süreçten geçiyoruz, dünyada bir
geçiş dönemi var. Bizim bölgemiz bir ateş çemberi ve biz böyle bir
süreçte Türk dış politikasını başarıyla yürütmek
için çaba sarf ediyoruz. Meclisimizin geçmişte onayladığı
bütçeleri de en etkin şekilde kullanmaya çalıştık. Elbette,
Mustafa Kemal Atatürkün cumhuriyeti kurarken belirttiği gibi Yurtta
sulh, cihanda sulh. anlayışıyla ve bugünkü uyarlamasıyla
girişimci ve insani dış politikamızla dünyanın her
yerine ulaşmaya çalışıyoruz ve bugün
Dışişleri Bakanlığı olarak büyüyoruz. Bir
taraftan dünyadaki misyon sayılarımız büyüyor, diğer taraftan
Avrupa Birliği Bakanlığıyla bütünleşerek daha da
güçlendik ve bugün dünyada misyon sayısı bakımından 5inci
sıradayız, 242 misyonumuz var. Latin Amerikada 6
temsilciliğimiz vardı, 17 oldu; Afrikada 12 vardı, 42 oldu;
ASEANdan Sektörel Diyalog Ortaklığı statüsü aldık, sadece
Laosta büyükelçiliğimiz yoktu, şimdi 10 üyesinin hepsinde
büyükelçiliğimiz var ve önümüzdeki günlerde Basra ve yine Musul
Başkonsolosluğumuzu da inşallah, tekrar, sizlerin de destekleriyle
açmış olacağız.
Tabii ki dünyanın her yerine ulaşmak
önemli ama stratejik ilişkileri geliştirmek bizim önceliklerimizden
bir tanesidir. Ülkelerle ikili ilişkilerimizi stratejik düzeye
çıkarırken ticaret başta olmak üzere her alanda
ilişkilerimizi geliştirmek için gece gündüz
çalışıyoruz. Elbette, ülkemizin çıkarlarını
dünyanın her yerinde aramak, savunmak ve Türk Bayrağını
dünyanın her yerinde dalgalandırmak bizim esas görevimizdir. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Ama dünyanın
ve bölgemizin içinden geçtiği şu süreçte var olan krizleri yönetebilmek
için, çözebilmek için, ön alabilmek için kriz yönetimini de çok iyi
başarmamız lazım. İşte, Türkiye bugün gerçekten kriz
yönetiminde son derece başarılı ve artık herkesin,
özellikle arabuluculukta, başvurduğu bir ülke hâline geldi.
Geçtiğimiz günlerde Kerç Boğazı ve
Azak Denizinde yaşanan krizden sonra Ukrayna gemilerinin ve de
personelinin bırakılması için herkes
Cumhurbaşkanımızdan bir yardım bekliyor Avrupalılar
dâhil ve bu konuda da tabii ki üzerimize düşeni yapıyoruz ama sadece
bu krize yönelik kriz yönetimi yaparsak olmaz.
Yanı başımızda bir yangın
var, yedi sekiz yıldır devam eden Suriyede bir ateş var, iç
savaş var. Bu savaşın bir taraftan durdurulması için,
dinmesi için, ateşkesin tesis edilmesi ve devamı için çaba sarf ederken
önümüze çıkan bir siyasi çözüm sürecini de çok iyi bir şekilde
değerlendirmemiz gerekiyor. En son imzaladığımız
İdlib muhtırasıyla beraber felaketlerin önüne geçtik ama
Suriyede bir siyasi çözüm için de belki de son bir fırsat penceresini
açmış olduk, bunu değerlendirmemiz lazım. Bu gece
görüşmelerimiz bittikten sonra, sabaha doğru inşallah Cenevreye
hareket edeceğiz, Rusya ve İran Dışişleri
Bakanları da gelecek, yarın Suriye için Anayasa Komisyonunun
kurulmasını, inşallah kurulma kararını birlikte vereceğiz,
müzakerelerini sürdürüyoruz Birleşmiş Milletlerle beraber. Tarihî bir
gün olacak ve Suriyede siyasi bir çözüm için önemli bir adımı
atmış olacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Elbette Suriyede terörle mücadeleye de devam
etmemiz gerekiyor çünkü YPG, PKK, DAEŞ ve diğer terör örgütleri hâlen
sahada var ve bunlar bize de tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla
sınırımızın ötesindeki bu terör örgütlerini de
bertaraf etmek bizim boynumuzun borcudur.
Diğer taraftan, Millî Savunma
Bakanlığımızla beraber yürüttüğümüz ve daha önce
uyguladığımız Menbic yol haritasının
başarılı bir şekilde uygulanması ve Fıratın
doğusuna da bir an önce geçilmesi için ABDyle görüşmelerimizi sürdürüyoruz
ve Menbic yol haritasının da önümüzdeki günlerde
tamamlanacağına inanıyoruz.
Ama bölgemizdeki sorun sadece Suriye değil,
Yemendeki ateşin ve Yemendeki savaşın bitmesi için de çaba
sarf ediyoruz. İnsani yardımlarımızı
ulaştırıyoruz, Birleşmiş Milletlerin çabalarını
destekliyoruz ve önümüzdeki günlerde İslam İşbirliği
Teşkilatı Dönem Başkanı olarak da Yemen konusunda yine bir
toplantı gerçekleştireceğiz. Aynı düşüncelerimiz ve
çabalarımız Libya için de geçerlidir ve Libyada da
Birleşmiş Milletlerin çalışmalarını
destekliyoruz. Önümüzdeki hafta sonu inşallah kalabalık bir heyetimizle
Libyaya hareket edeceğiz özel temsilcimiz Emrullah Beyle beraber ve
Libyaya bundan sonraki süreçte de desteğimiz devam edecek.
Balkanlarda, Kafkasyada, diğer bölgelerde
gerginlik var. Özellikle Kosova ve Sırbistan arasındaki
gerginliği yakından takip ediyoruz. Cumhurbaşkanımız
sürekli her iki cumhurbaşkanını arıyor ve bu ülkeler
arasında bir yumuşamanın sağlanması için çaba sarf
ediyoruz. Bosna Hersekin, Makedonyanın Avrupa-Atlantik kurumlarına
entegrasyonu için de gece gündüz çalışıyoruz. Bu
çabalarımızı Birleşmiş Milletler çatısı
altında da, uluslararası örgütler nezdinde de kendine güvenen bir
ülke olarak, itibarlı bir ülke olarak da sürdürüyoruz. Ve şimdi,
barış için ara buluculuk inisiyatifinde Finlandiyayla beraber öncü
ülke Türkiyedir. Birleşmiş Milletlerden sonra AGİT
çatısı altında da bu girişimin eş
başkanlığını Türkiye yapmaktadır ve bu,
barış için ara buluculuk inisiyatifini de yine İslam İşbirliği
Teşkilatı bünyesine taşıdık, buna çok önem veriyoruz.
Bugün her zamankinden daha fazla medeniyetler arası ittifaka
ihtiyacımız var ve İspanyayla eş
başkanlığını yaptığımız bu
inisiyatifin de yeniden canlanması için geçtiğimiz günlerde New
Yorkta forum vardı ve yeni Genel Sekreter, daha doğrusu Yüksek
Komiser İspanya eski Dışişleri Bakanı Moratinosla
beraber, İspanyayla beraber bunu canlandırıyoruz. Çünkü artan
ırkçılık, yabancı düşmanlığı,
hoşgörüsüzlük ve İslam düşmanlığı gibi
akımların önüne geçmezsek Avrupayı ve dünyayı felaketler
bekliyor, bunu da söylemek isteriz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Kaşıkçı cinayetinin de aynı anlayışla
aydınlatılması için çaba sarf ediyoruz. Türkiyenin
yürüttüğü bu süreç tüm dünya tarafından, uluslararası toplum
tarafından takdirle izleniyor ama biz takdir almak için değil, bir
cinayetin aydınlatılması için çaba sarf ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Uluslararası soruşturma
dâhil ne gerekiyorsa, Cumhurbaşkanımız Erdoğanın da
söylediği gibi sonuna kadar devam edeceğiz.
Millî ve kutsal davalarımıza da sahip
çıkmak bizim boynumuzun borcudur. Kutsal davamız Filistin ve Kudüse
sahip çıkmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Amerikanın aldığı kararlara
İsrailin pervasızca saldırılarına karşı
herkes sussa susmayan bir ülke vardır, Türkiye; susmayan bir millet
vardır, Türk milletidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bundan sonraki süreçte de kardeşlerimizi yalnız
bırakmayacağız.
İki tane İslam İşbirliği
Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi düzenledik.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İsrailliler
niçin vizesiz geliyor? İsrailliler Türkiyeye niçin vizesiz geliyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Her ikisinin arkasından da yine bundan
memnun olmayanları da görüyoruz, siz memnun olmayın, çatlayın,
biz Filistinli kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yavaş, yavaş!
Çatlayın ne, yavaş!
MAHMUT TANAL (İstanbul) İsrailliler
Türkiyeye niçin vizesiz geliyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Birleşmiş Milletlerde inisiyatif
kullanarak Amerika ve İsraili bozguna uğratacak 2 tane kararı
da Türkiye çıkarmıştır ve ezici bir çoğunlukla
çıkarmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Mavi
Marmaradan bahset, Mavi Marmaradan bahset.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - Bundan sonra da iki devletli çözüm oluncaya kadar bu
çabamızı sürdüreceğiz, Kudüs ve Filistin davasını
hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız.
Millî davalarımızdan bir tanesi de
Kıbrıstır. Kıbrısta adil bir çözüm için,
kalıcı bir çözüm için samimi çabalar sarf ettik. Ama Crans-Montanada
da gördük ki maalesef Rum tarafı buna yanaşmıyor.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Uygurlara ne yaptınız Bakanım, Uygurlara?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla artık laf olsun diye
bir müzakereye başlamamız söz konusu değildir. Neyi müzakere
edeceğiz, ne için müzakere edeceğiz, parametreleri ne, çerçevesi ne;
bunları belirleyeceğiz. Aksi takdirde laf olsun diye olmaz. Ama
sıfır garanti, sıfır asker rüyasında olanlara tekrar
hatırlatıyorum, o rüyadan, hayalden uyansınlar, vazgeçsinler,
öyle bir şey hiçbir zaman olmayacaktır. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Diğer taraftan, Kıbrıs
etrafındaki hidrokarbon araştırmaları konusunda da
tavrımız nettir ve şimdi gemilerimizle beraber Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin davet ettiği alanlarda ve daha önce
BMde kayda geçirdiğimiz münhasır ekonomik bölgelerimizde
kazılarımıza başlıyoruz, artık bizim de sondaj
gemilerimiz var, sadece sismik araştırma değil, gemilerimizle ve
de yine kahraman askerlerimizle oralarda gerekli tedbirleri de alıyoruz,
almaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, yıllardır
AByi konuşuyoruz. Elbette AB hâlen bizim için stratejik bir hedeftir ama
Avrupa Birliğinden rahatsız olduğumuz durumları da
çekinmeden onların yüzüne de söylüyoruz, buradan da söylüyoruz. Şu
anda, katılımla ilgili sıkıntıların
farkındayız.
Biz, bir taraftan Reform Eylem Grubu
toplantılarıyla, Türkiyede olağanüstü hâlin kalkmasından
sonra, bu hain darbe girişiminden sonra
yaşadığımız travmaları aştıktan sonra
yine reformu Türkiyenin gündemine getirdik
Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla. Bu ülkeyi on yedi
yıldır dönüştüren, reforma tabi tutan, tüm dünyanın sessiz
devrimler diye nitelendirdiği reformları yapan Recep Tayyip
Erdoğandır, onun kadrolarıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şimdi, bu Reform Eylem
Grubumuzla, özellikle Adalet Bakanlığımızın
yaptığı çalışmalarla reform eylem stratejisini belirliyoruz
ve reformlarımıza devam edeceğiz. Ama bunlar devam ederken, bu
zorluklar varken Avrupa Birliğiyle birlikte atacağımız
adımlar var. Vize serbestisini elde etmemiz lazım. Bu, bizim
milletimizin, vatandaşımızın hakkıdır.
Göç konusunda Avrupa Birliğinden kaynaklanan
aksamaları zaten her zaman gündeme getiriyoruz, zorluklar var ama bu
iş birliğinin önümüzdeki süreçte de devam edeceğini söylemek
isterim.
Bugün milletvekillerimiz de söyledi, özellikle MHP
adına konuşan milletvekilimiz gümrük birliğinin bir an önce
güncellenmesi gerektiğini söyledi, katılıyoruz ve daha önce
yapılan üç tur görüşmelerden sonra tekrar müzakerelerin
başlaması için Avrupa Birliğiyle beraber çaba sarf ediyoruz
çünkü bu, her iki tarafın da yararınadır. Hatta, her zaman
iddialı bir şekilde söylüyorum, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin
çoğu Türkiyeden daha fazla bu güncellemeden yararlanacaktır,
faydalanacaktır. Siyasi duygularla bu süreci engellemenin Avrupa
Birliğine de bir faydası yok.
Avrupa Birliğine şunu da söyledik: IPA
fonlarından kesintiler yapıyorsunuz. Bu fonlar esasen Türkiyenin
ekonomisini zayıflatmaz ama sizi küçültür, sizin
itibarınızı küçültür. Dolayısıyla böyle küçük
düşüncelerden lütfen vazgeçin. Güvenlik dâhil birçok alanda iş
birliğimizi de sürdürmemizde fayda var. Bu, Avrupa kıtası için
de faydalıdır.
Evet, dünyanın her yerinde var
olacağız, gücümüzü artıracağız,
çıkarlarımızı arayacağız. Ama yurt
dışında yaşayan 6 milyondan fazla
vatandaşımız var. Bu vatandaşlarımıza sahip
çıkmak da bizim önceliğimizdir, Türk dış
politikasının önceliklerinden bir tanesidir.
Vatandaşlarımıza daha iyi, daha hızlı, daha kaliteli
ve yerinde hizmet vermek için gece gündüz çalışıyoruz. Sadece
çağrı merkezlerimizle değil tüm misyonlarımızla bunu
yapıyoruz. Vatandaşlarımız ırkçı
saldırılara maruz kaldığı zaman veya herhangi bir
konuda hukuki desteğe ihtiyaç olduğu zaman artık güçlü bir
şekilde bu desteğimizi veriyoruz. En son aile
müşavirliklerimizle beraber artık yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımıza da aile
danışmanlığı dâhil, çocuklarıyla ilgili veya
başka sosyal sorunlar yaşadığı zaman
vatandaşlarımızın yanında oluyoruz, onlara hizmetin en
iyisini vermek için gece gündüz çalışacağız. Ve yurt
dışında vatandaşlarımızın durumuyla ilgili
Avusturyada biliyorsunuz çifte vatandaşlığa engel bir kanunları
var ve bazı vatandaşlarımızı vatandaşlıktan
çıkardılar. Ama bugün Avusturyada Avusturya Anayasa Mahkemesi bunu
iptal etti ve Avusturya Hükûmetinin, devletinin bu haksız uygulaması
da yine hukuktan dönmüş oldu, bundan da büyük bir mutluluk duyuyoruz.
Evet, yurt dışına giden iş
adamlarımız, yatırımcılarımız, hepsinin
işlerini takip etmek bizim görevimizdir. Devletimizi
bayrağımızın dalgalandığı her yerde herkese
hissettirmek için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Ama
soydaşlarımız da var, akraba topluluklarımız da var,
onları da yalnız bırakırsak olmaz çünkü onlar yüz yıl
güçlü bir Türkiye tekrar gelecek diye beklediler, tekrar onları
sukutuhayale uğratamayız. Ve ecdadımızın emaneti
miraslara sahip çıkmak da bizim en önemli görevlerimizden bir tanesidir.
Ama sadece bu yardımlarımızı soydaşlarımıza,
akraba topluluklarımıza ulaştırırsak olmaz. Dünyadaki
mazlumların umudu olan bir Türkiyeyiz. Dünyanın her yerinde,
Rohingya Müslümanları olsun, Somaliler olsun, aynı şekilde ta
Karayipler olsun, nerede olursa olsun tüm mazlumlara, Gazzedeki mazlumlara
sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bugün sadece Dışişleri
Bakanlığıyla değil TİKAmızla, aynı
şekilde Yunus Emre Türk Kültür Merkeziyle, yine
Kızılayımızla, AFADımızla, Maarif
Vakfımızla, Türk Hava Yollarımızla dünyada marka olduk.
Sert güç önemlidir ama yumuşak güç daha kalıcıdır, ülkenin
itibarını artırır. Tüm kurumlarımızla beraber
dünyanın her yerinde Türkiyenin imajını yükseltmek için çaba
sarf ediyoruz. Ama yeri geldiği zaman sert gücümüzü de kullanmamız
lazım, diplomasiyi de kullanmamız lazım. Neye karşı?
Terörle mücadelede teröristlere karşı. İçeride nasıl
mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyorsak dışarıda da
FETÖ, PKK, YPG ve diğer terör örgütlerinin yapılanmaları dâhil,
onların Türkiyeye getirilmesi dâhil, her türlü mücadeleyi
arkadaşlarımızla sürdürüyoruz ve göreve yeni başlayacak
arkadaşlarımıza da şunu söylüyoruz: Sakın ha,
sakın, FETÖyle mücadele bitti. dersek aldanırız, milletimize
de sözümüz var, onlarla sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz ve
önümüzdeki süreçte de onların faaliyetlerinin
sonlandırılması için, o hainleri ülkemize getirmek için çaba
sarf edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, elbette
konuşmalarınızda sorular da sordunuz, görüşler de
belirttiniz, çok teşekkür ediyoruz. Bir arkadaşımız
Suriyeliler ne zaman geri dönecek? dedi. Bu haklı bir soru olabilir ama
bu insanlar nereden geldi, bunu unutmadan. Şimdi, özellikle Fırat
Kalkanı bölgesine, Afrin bölgesine 300 binden fazla Suriyeli gönüllü bir
şekilde döndü. Bunlara biraz daha uluslararası toplumla beraber
yardım edersek daha fazla dönecek. Demek ki bir dönme arzusu var.
İdlib muhtırasından sonra bile, orası çok kalabalık
olmasına rağmen, orada çok sayıda terörist ve yabancı
terörist savaşçı olmasına rağmen, oraya bile dönmeye
başladılar çünkü orada Türkiye var, Türkiyenin olduğu yerde
huzur buluyorlar.
Efendim, bir arkadaşımız dedi ki:
Türk dış politikası Kürt düşmanlığı üzerine
kuruldu. Bu kesinlikle doğru değil. Biz ne içeride Kürt
kardeşlerimizle problem yaşıyoruz ne de dışarıdaki,
Suriye ve Iraktaki Kürt kardeşlerimizle bir problemimiz var. (AK PARTİ
sıralarıından alkışlar) Biz Bağdatta,
Kürtlerin, Kürt kardeşlerimizin anayasal hakları için varız.
dedik. Ama Erbile gittik, dedik ki: Sayın Barzani, bu referandumu
yaparsan defakto kullandığın haklar gidecek, masaya
oturamayacaksın, Kürtleri böleceksin, Kürtler acı çekecek.
Şimdi bunları söyleyen mi haksız, buna rağmen
başkalarının dolduruşuna gelip de referandumu yapıp da
tüm hakları elden giden mi hata yaptı? Buradaki ayırımı
çok iyi bir şekilde yapmamız lazım. Biz hiçbir zaman
dışarıda da, içeride de Kürt düşmanlığı
yapmıyoruz ama YPG ve PKKyla sonuna kadar mücadelemizi devam
ettireceğiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Burada Hişyar konuşuyor; Bütçede de
konuştu, sonra kaçtı gitti çünkü gerçek
Hişyar, buradasın, iyi, sevindim.
NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) -
Kim kaçmış? Kim kaçmış?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Geçen sene Hişyar Bey, Suriyede
PKKnın, YPGnin sürgüne gönderdiği 300 binden fazla Kürtle gidip
görüştün mü? Onlar niye Suriyeye dönemiyor, sordun mu? dedim ama
maalesef gidemedin. Niye? PKK sana izin vermez, vermez. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar) Doğruları
konuşalım.
Yine, ismini hatırlayamayacağım,
affetsin beni, Süryani kökenli bir arkadaşımız var; o gün
Bütçede bana Süryanilerin Türkiyede zulme uğradığını
söylüyor. Biz, Süryanilerin tüm haklarını verdiğimiz gibi tüm
dünyadaki Süryanilerle de çok iyi temas içindeyiz. Ama geçen gün bana Dünya
Süryaniler Kongresi, Aramiler Kongresi Başkanı geldi ve diyor ki:
Fıratın doğusunda Süryanileri PKK/YPG sürgüne gönderiyor;
okullarını kapatıyor ve zorla bizim çocuklarımızı
bünyesine katıyor. Bunu niye söylemiyorsunuz? Çünkü söyleyemezsiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) PKK/YPG size müsaade
etmez, söyleyemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Söyleyemeyeceksiniz de.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz,
Bakan olarak öyle konuşamazsınız bizimle ya. Siz, Bakan olarak
böyle konuşamazsınız. Olmaz böyle bir şey!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın
Bakan, biz istediğimizi söyleriz. İrademiz de, sözümüz de bizde
Sayın Bakan. Bu şekilde bizi yalan yanlış ifadelerle itham
edemezsiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Müsaade edin.
İki gün önce Yezidi aktivist Nadya Muratla
görüştüm, doğru. Nadya Murat dedi ki: Lütfen askerlerinize söyleyin,
burayı bombalamasınlar çünkü DAEŞ gitti, YPG/PKK geldi. Önce
bizleri kurtarıcı gibi geldiler ama şimdi bizim çocuklarımızı
zorla alıyorlar. Siz bombaladığınız zaman onlar
saklanıyor, ön tarafa Yezidileri sürüyorlar ve onlar ölüyor. Peki,
sesinizi niye çıkarmıyorsunuz? dedim. Bir
kızımızı zorla bünyesine kattılar -daha üç dört gün
önce olmuş- ve kız kaçtı; geldiler, tekrar zorla götürecekti,
halkımız isyan edince götüremedi. dediler. Yani, PKK yapıyor
bunu. Bunu duyunca Türkiyedeki Kürt kardeşlerimize PKKnın
yaptıkları aklıma geldi. Şimdi, bu gerçekleri söyleyince
rahatsız oluyorsunuz ama bunlar gerçek. Siz söyleyemediğiniz için ben
söylüyorum sizin adınıza. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Efendim, sürem azalıyor. Yani Burada YPG/PKK
Suriyede ve Irakta en çok Kürtlere, Yedizilere, Süryanilere ve
diğerlerine zulmediyor. Burada mecaz anlamda dedi ama Hişyar Bey
dedi ki: Burada bir leş var, Türkiye de bunun içinde. Kusura
bakmayın, Suriyede bir leş kargası varsa o da PKK/YPGdir. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Çünkü muhalefet
dâhil hiç kimse Suriyeyi bölmek için çalışmıyor ama PKK/YPG
Türkiye'yi bölmek için orada. Siz diyorsunuz ki: Kürtleri
boşaltıyorlar, başkasını yerleştiriyorlar. Tam
tersi, yüzde 90 Arap olan yerleri şimdi PKK kontrol ediyor ve onların
mallarını bile elinden almıştır, malları bile
alınmıştır.
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Siz almadınız
mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Afrinde, yine, Süryani çocuklarını
Türk askerinin karşısına sürmüştür. Bunları bizim
söylememiz gerekiyor.
Efendim, İnsan Hakları Mahkemesi
kararına gelecek olursak: Mahkeme bir kere kendi kararıyla
çelişmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Bakan, iki
dakika daha süre veriyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Son sözlerim zaten Değerli Başkan.
Önce mahkeme demiştir ki:
Demirtaşın tutuklanması doğrudur, makul şüpheyle
tutuklanmıştır. Sonra da demiş ki: Efendim, siyasi
gerekçeyle tutuklanmıştır. Bir kere İnsan Hakları
Mahkemesi kendi kararlarıyla böyle çelişmemelidir, bir. Bu mahkemenin
reformu için çok çaba sarf eden birisi olarak söylüyorum bunu.
İki: Henüz daha bu karar kesin değildir.
Üç ay içinde -bu küçük dairede bu karar verilmiştir- Türkiye'nin bu
kararı büyük mahkemeye götürme hakkı vardır. Tabii ki mahkeme
kararları bizi ilgilendirir, konuşuruz ama bize
Avrupalıların, Batılıların Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasıyla ilgili ders
vermeye hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
On beş senedir Yunanistan Batı Trakya Türkleriyle ilgili İnsan
Hakları Mahkemesinin 3 tane kararını
uygulamamıştır. Bazı ülkeler, Avrupalı ülkeler
Tanımıyorum. diyor. Bizi ilgilendiren kısmı başka
bir şey ama Almanya dâhil birçok Avrupa ülkesi henüz İnsan Hakları
Mahkemesi kararını uygulamamışken Türkiye'ye ders verme
hakları yoktur, böyle bir ikiyüzlülüğe, böyle bir çifte standarda da
biz izin vermeyiz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Bunları da açıkça söylemem gerekiyor. Zaten
Adalet Bakanlığımız itirazla ilgili gerekli
çalışmaları şu anda sürdürüyor; bunu da bilgilerinize
sunarım. Adalet Bakanımız da gerekli bilgileri verir,
atılacak adımlar hakkında bilgi verir.
Gerçekten bugün burada uzun uzun
tartışmalar oldu. Görüş belirten herkese
şükranlarımı sunarak bütçemizin hayırlı
olmasını diliyorum, sizlere de bütçemize verdiğiniz destek için
çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, isim zikredilerek
BAŞKAN Evet, Sayın Danış
Beştaş, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bunu önce konuştuk ama
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben grubumuz adına yürütmenin
konuşmaları bittikten sonra değerlendirmelerimi
yapacağım ama milletvekilimiz, grup üyemiz Hişyar Özsoy
hakkında doğrudan isim vererek ağır sataşmada
bulunmuştur; kendisine söz verilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Evet, Sayın Özsoya söz
vereceğim fakat daha önce Sayın Arslana söz vereceğimi
söylemiştim.
Sayın Arslan, yerinizden bir dakika süreyle söz
veriyorum.
Buyurun.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yürütmenin
konuşmaları bitmedi daha ya!
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika bekleyin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hayır, Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Turan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir dakikadan
rahatsız olmayız, tabii konuşacak arkadaşlarımız
fakat gün boyunca bütün bize sataşmalarda isim de verildiği zaman
hepimizle ilgili En son konuş dediniz. Usul HDPye başka bize
başka usul olmaz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Çifte standart.
BAŞKAN Sayın Turan, böyle bir tutumum
olmadığını
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
mesele
Denizli Milletvekilimiz konuşsun.
BAŞKAN Tamamlayın, tamamlayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu, doğru değil, doğru değil.
BAŞKAN Sayın Turan, tutumumun
yanlışlığını kanıtlayacak herhangi bir
gerekçe göremedim. Size şunu söyledim
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
sabahtan beri bunu yaptınız, hiç yakışmadı size.
BAŞKAN Sayın Turan, lütfen
Şimdi, daha önce de söyledim, açık
sataşma Şahsa ilişkin açık sataşma hâlinde
sataşmadan söz talep ettiğinizde söz vereceğim. dedim. Bunu,
Sayın Özgür Özelin sorusu üzerine özel olarak açıkladım. 60a
göre grup başkan vekillerinin söz taleplerini ise konuşmalar gruplar
adına tamamlandıktan sonra karşılayacağımı
belirttim; tutanaklar buradadır. Sabah birleşimi açarken de, sonra
Sayın Özelin sorusu üzerine de bu açıklamayı yaptım.
Şimdi, biraz önce Sayın Bakan
doğrudan doğruya Sayın Özsoyu muhatap alarak bazı
değerlendirmeler yaptı. Ben bunların sataşma kapsamına
girdiğini düşünüyorum. Bu nedenle 69a göre söz vereceğim ama
ancak daha önce Sayın Kazım Arslana bir söz vereceğimi
söylemiştim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç
yakışmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Arslan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
61.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Sanayi
ve Teknoloji Bakanının göstermiş olduğu fotoğrafa ve
ifadelerine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
Sayın Sanayi Bakanımızın özellikle bana hitaben işaret
ederek göstermiş olduğu fotoğrafla ilgili olarak bir
açıklama yapmam gerekiyor.
Göstermiş olduğu, söylemiş
olduğu Tirsan firması 1947 yılında Simavda
kurulmuştur, 2004 yılında da Manisa Organize Sanayi Bölgesine
taşınarak orada çalışmaya devam etmiştir. Yani
gittiğimiz, fotoğrafı çekilen bu fabrika yeni bir fabrika
değildir. Biz oraya açılışa gitmedik. O fabrikanın
daha önceden bir AR-GE merkezi açılmış, Komisyon olarak sadece
onu incelemek için oraya gittik ve beraber orada çektirdiğimiz
fotoğrafı sanki fabrika açılışına gitmişiz
gibi burada arz etmesini ve gerçekten benim hafızamla da alay etmesini
kınıyorum, kendisini de ayıplıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arslan.
Sayın Varank, bir açıklama yapma
isteğiniz var mı?
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
62.- Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varankın,
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve hakaret kastıyla
söylemediğine ilişkin açıklaması
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Sayın Başkan, büyütülecek bir mevzu olduğunu düşünmüyorum
ama o gün yanımızda olan diğer milletvekilleriyle burada bulunan
milletvekilleri gidip konuşabilirler. Ziyaret ettiğimiz yer
neymiş, ne değilmiş, ne zaman üretime geçmiş; herkes
kendisi bakıp onu test edebilir. Dolayısıyla, ben hakaret
kastıyla da bir şey söylemedim, durumu da böyle tavzih ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özsoy, yerinizden mi
konuşmak istersiniz, kürsüden mi?
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Müsaadenizle kürsüden
BAŞKAN Size 69a göre kürsüden iki dakika söz
veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan, 69a göre söz verirken Niye? diye sormanız gerekmez mi?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşma var ya.
BAŞKAN Biraz önce Sayın Meral
Danış Beştaş açıkladı, o nedenle bu
uygulamayı yapacağımı söyledim Sayın Bostancı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
açıkladım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özsoy.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoyun,
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptığı konuşmasında HDP Grubuna ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır)
Teşekkür ederim.
Arkadaşlar, gecenin bu geç vakti... Sayın
Bakanım, Mevlüt Bey, çok kibar başladınız fakat çok sert
bitirdiniz. Başta hepimize teşekkürlerini sunarak başladı. Bu
ciddi bir mesele arkadaşlar. Vallaha, benim şahıs olarak hiç
kimseden bir korkum yok Sayın Bakan.
Burada bir mesele konuştuk, şunu söyledik,
dedik ki arkadaşlar: Biz HDP olarak -ben şahsım olarak- Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Suriye politikasının baştan beri önemli
oranda sakat olduğunu düşünüyoruz. Bu benim düşüncem, siz
katılmayabilirsiniz, farklı şey yapıyorsunuz. Şunu
söyledik... Bakın, şimdi, hafıza önemli bir şey
arkadaşlar. Ben yaptığım konuşmada özellikle şunu
rica ettim, ısrar ettim, dedim ki: Arkadaşlar, 2013-2015 arası
dönem, kıymetli bir dönemdi -şu an için iklim başka tarafa
esiyor olabilir- insanların ölmediği, sorunların
konuşulduğu bir dönemdi. Çözemedik, biz hata yaptık, onlar
yaptı, herkes yaptı, ayrı bir mesele. Başka bir şey
söylüyoruz Sayın Bakan, diyoruz ki: 2013-2015 arasında şu an
terörist dediğiniz Salih Müslim bu ülkeye geldi, bu Hükûmetin davetiyle.
Arkadaşlar, geldi buraya, bakın, geldi; şu an terör listesinde
olabilir.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) PKKya tek
kelime söyleyebildiniz mi, bir kelime, PKKya tek kelime? Kızlara
yaptığıyla, kadınlara yaptığıyla
alakalalı bir kelime, çok değil, tecavüzlerle alakalı bir
kelime, çok zor değil...
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şimdi,
başka bir şey söylüyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Türkiye leş
toplayıcısı mı, değil mi? Onu söyle, tekzip et.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Şunu
söylüyoruz arkadaşlar, diyoruz ki... Şimdi ben bir şey
söylüyorum -Bakanım, ben gerçekten yakıştıramadım- yani
şu çok basit bir şeydir: Açtığımız, yaptığımız
her eleştiri Aha PKK, aha PKK... Arkadaşlar, bu,
kolaycılıktır; bu, doğru değildir. PKKnin
yaptığı her neyse Türkiye Cumhuriyeti devletinin Afrinde 150
binden fazla insanı yerinden etmesini doğru kılmaz, doğru
kılmaz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
300 binden fazla Suriyeli Kürt var, niye dönmüyorlar?
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) Eğer
Kılar. diyorsanız ayrı tartışalım. Bakın,
dediniz ki: Şu an o bölgeye başka insanlar gitmiş,
yerleşmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU 300 bin Suriyeli Kürt var, niye dönmüyorlar? Onu sordum
size. Sorduğum soruya cevap verin.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) PKKya bir
kelime söyleyin, tartışalım.
KAMİL AYDIN (Erzurum)
İmkânlarını tepe tepe kullanıp leş
toplayıcısı diyemezsiniz.
BAŞKAN Yani lütfen...
Tamamlayın Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Tek tek de
gelmiyorlar ki her biri bir yerden söylüyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, siz tamamlayın Sayın
Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Kıymetli
arkadaşlar, polemiğe çok fazla girmek istemiyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin yeni Orta Doğu kurulurken Kürtleri bir beka tehdidi
olarak değil, bir dost olarak görmesi; o her zaman söylediği oyun
kurucu pozisyonuna ancak getirebilir diyoruz. Yaptığınız
hatalardan dönün, kimseyle polemik gibi bir derdimiz yoktur.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Kürtler ile Türkler
kardeştir.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Kimseden de
Allaha çok şükür korkumuz yoktur.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Kürtler ile Türkler
kardeştir.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özsoy.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) PKKya bir cümle bile
kuramadınız ama.
BAŞKAN - Şimdi, yürütme adına söz
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sayın Başkan
BAŞKAN Size zaten soru-cevapta söz
vereceğiz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Verin efendim,
şimdi verin.
BAŞKAN - İsterseniz o zaman topluca cevap
verirsiniz, yoksa karşılıklı konuşmaya dönüşür
Sayın Bakan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim,
şimdi kürsüden verdiniz efendim, niye vermiyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU 60a göre veriyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, Sayın Bakan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Böyle şey mi
olur ya!
BAŞKAN Burada siz, apaçık kendisini
muhatap alarak bir şeyler söylediniz, lütfen
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Çok dengeli götürüyordunuz ama HDPye gelince
şaşırdınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, grup başkan vekili söz istiyor.
BAŞKAN - Lütfen
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN - Grup başkan vekillerine sonra söz
vereceğim Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Üslupla alakalı bir
şey söylemek istiyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine,
2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu
İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim
Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
B) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK PATENT
VE MARKA KURUMU (Devam)
1) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve Marka
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Yürütme adına son söz Millî
Savunma Bakanı Hulusi Akara aittir.
Buyurun Sayın Akar. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakikadır.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Gazi Meclisin
çatısı altında siz sayın milletvekillerini ve değerli
vatandaşlarımızı sözlerime başlamadan saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bayraklaşan vatan
toprakları için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve
ebediyete intikal eden kahraman gazilerimizi ve tüm mensuplarımızı
da minnet ve şükranla anıyor, gazilerimize de şifa ve esenlikler
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca,
Bakanlığımızın, Türk Silahlı Kuvvetleri
başta olmak üzere, her kademesinde azim ve kararlılıkla görev
yapan ve bugünlere gelmemizde emeği geçen tüm silah ve mesai
arkadaşlarıma ve görevlerini tamamlayıp yeni bir hayata
başlayan emeklilerimize saygı ve şükranlarımı
sunuyorum. Ayrıca, şu anda yurt içinde ve yurt
dışında, karda kışta, dağda bayırda görev yapan
kahraman ve fedakâr silah ve mesai arkadaşlarıma kazasız ve
belasız hayırlı, başarılı görevler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
süratle ve olabildiğince özetle bazı bilgileri ve bazı
düşüncelerimizi sizlere sunmaya çalışacağım.
Ayrıca, bugün gün boyunca savunma ve güvenlikle alakalı görüş ve
önerilerini bildiren tüm katılımcılara da buradan
teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Malumları olduğu üzere, savunma ve
güvenlik siyasi polemik ve rekabet dışı olup siyasi
partilerimizin ortak paydası, bir bütün hâlinde millet ve memleket meselesidir.
Bu anlayışla, asil milletimizin bağrından çıkan,
başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, Millî Savunma
Bakanlığının tüm birlik ve kurumları, binlerce
yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen köklü gelenekleri;
millî, manevi ve mesleki değerleri ile Atatürk ilkelerinin özünü
teşkil eden aklın ve bilimin ışığında,
Anayasa çerçevesinde ve yasalar doğrultusunda dün olduğu gibi bugün
de milletinin emrinde, görevinin başındadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Silahlı Kuvvetlerimiz, asil milletimizin sevgi ve güveninden
aldığı güçle kutsal vatan topraklarının güvenlik ve
bütünlüğü, milletimizin egemenlik ve
bağımsızlığı için başta FETÖ/PDY, PKK, KCK,
YPG ve DEAŞ terör örgütleri olmak üzere, her türlü tehdit ve tehlikeye
karşı yurt içi ve sınır ötesinde azim ve
kararlılıkla mücadelesini sürdürmektedir. Bu mücadelemiz yurt içinde
ve sınır ötesinde en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar
devam edecektir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Hatırlanacağı üzere, Suriye ve Irakta
yuvalanan terör örgütleri ve uzantıları ülkemizde alçakça terör
eylemleri düzenlemiştir. Bu terör eylemleri nedeniyle Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren yurt içinde ve sınır
ötesinde geniş çaplı operasyonlar
başlatılmıştır. Bu operasyonlarda Mehmetçik
Girilemez. denilen yerlere girmiş Ulaşılamaz. denilen
yerlere ulaşmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri bu
operasyonları başarıyla sürdürürken PKK terör örgütü eylemlerini
kalleşçe şehir merkezlerine taşımış, bazı
Güneydoğu il ve ilçelerimizde çukur eylemlerini
başlatmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma,
polis, güvenlik korucusu, mülki amir ve yargı mensuplarıyla omuz
omuza, dünyada az sayıda ordunun gösterebileceği başarıyla,
masum insanlara zarar vermeden teröristleri kazdıkları çukurlara
gömerek bu tehdidi bertaraf etmiştir. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Bu mücadele sürerken ülkemiz 15 Temmuz 2016da
FETÖnün hain darbe girişimine maruz kalmıştır. Türkiye
Cumhuriyetine, demokrasimize ve onun köklü değerleri ile saygın
kurumlarına kasteden bu ihanet karşısında, asil milletimiz,
Sayın Cumhurbaşkanımızın yüksek siyasi
liderliğinde birlik, beraberlik ve demokrasi idealleri uğruna yediden
yetmişe bütün fertleriyle tek vücut olmuş, Türk Silahlı
Kuvvetleri, Jandarma ve emniyet güçlerimizin vatansever evlatlarıyla
birlikte omuz omuza mücadele ederek bu hain darbe girişimini akamete
uğratmıştır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Aziz milletimizin ve Gazi Meclisimizin bu hain darbe
teşebbüsüne karşı göstermiş olduğu şanlı direniş,
tarihimizin altın sayfalarında hak ettiği yeri
almıştır.
15 Temmuz gecesi dökülen şehit kanları bir
taraftan bağımsızlığımızı korumuş,
diğer taraftan da milletimizin birlik ve beraberliğinin
pekişmesine vesile olmuştur. Şehitlerimize bir kez daha Allah'tan
rahmet, gazilerimize sağlık ve esenlikler diliyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ülkemizde bunlar olurken sınırlarımızın ötesinde de
güvenliğimizi doğrudan etkileyen önemli gelişmeler
yaşanmıştır, yaşanmaktadır. Suriye ve Irakta
yuvalanan, başta PKK/YPG ve DEAŞ olmak üzere, terör örgütleri ve
bazı yabancı güçler milyonlarca insanı yerinden yurdundan etmek
suretiyle bölge insanına eza ve cefa çektirmiş, insanlık
dışı muamelelerde bulunmuştur. Bölgenin demografik
yapısını değiştirmeye çalışan bu terör
örgütleri aynı zamanda çevreye, kültürel ve tarihî mirasa da büyük
zararlar vermiştir. Bundan dolayı yıllardır mülteci
akınına maruz kalan Türkiye, hâlen 3,5 milyon civarında Suriyeli
ve Iraklıya ev sahipliği yapmaktadır. Yaklaşık 33
milyar dolar harcayarak mülteci krizinin Avrupaya ve dünyanın diğer
yerlerine yayılmasını önleyen ülkemizin bu çabaları,
müttefiklerimiz tarafından maalesef yeterince desteklenmemiştir. Buna
rağmen, ülkemizin ve milletimizin güvenliğini sağlamak ve
aynı zamanda bölgede güvenlik ve istikrarı tesis etmek maksadıyla,
sınır ötesi harekât dâhil, her türlü destek verilmekte ve gayret
gösterilmektedir.
Malumunuz olduğu üzere, DEAŞ tehdidine
yönelik olarak sınır güvenliğini sağlamak maksadıyla,
15 Temmuz hain darbe girişiminde sadece ve sadece bir ay sonra, 24
Ağustos 2016da başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtı
29 Mart 2017de başarıyla tamamlanmıştır.
Yanlış bir algı oluşturmak amacıyla yurt içinde ve
yurt dışında yapılan haksız ve mesnetsiz haber ve
yorumların aksine, DEAŞla göğüs göğüse mücadele eden tek
ordu Türk Silahlı Kuvvetleridir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Silahlı Kuvvetlerimiz bu harekâtla 3 binin üzerinde
radikal DEAŞ terör örgütü mensubunu etkisiz hâle getirmiştir. Bölgede
hâlen bir taraftan güvenlik tedbirlerinin uygulanması, diğer taraftan
da günlük hayatın normalleşmesi çalışmalarına devam
edilmektedir. Müteakiben, uluslararası hukuktan kaynaklanan
haklarımız çerçevesinde 20 Ocak 2018 tarihinde başlatılan
Zeytin Dalı Harekâtıyla 4.500den fazla PKK/YPG, DEAŞ terör
örgütü mensubu etkisiz hâle getirilmiştir.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı
Harekâtının planlama ve icrasında sadece teröristler ile
bunlara ait mevzi, silah, araç ve binalar hedef alınmış; sivil,
masum kişiler, dinî, kültürel yapılar, tarihî eserler ve arkeolojik
kalıntılar ile kamu yararına faaliyet gösteren tesislerin zarar görmemesi
için, diğer hiçbir ülkenin göstermediği kadar dikkat ve hassasiyet
gösterilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Öte yandan, Astana Mutabakatı kapsamında, ateşkesin
etkinliğinin artırılması ve çatışmaların
sona erdirilmesi maksadıyla İdlib gerginliği azaltma bölgesinde
görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, 13 Ekim 2017
tarihinden itibaren, bölgede tesis edilen 12 gözlem noktasında
faaliyetlerini sürdürmektedir.
Astana garantörü 3 ülkenin devlet
başkanlarının katılımıyla, ilki 22 Kasım 2017de
Soçide yapılan zirvenin 2ncisi 4 Nisan 2018de Ankarada, 3üncüsü ise 7
Eylül 2018de Tahranda gerçekleştirilmiştir. Zirve kapsamında,
Türkiye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin
egemenliğini zayıflatmayı amaçlayan güçlere karşı
durma kararlılığı teyit edilmiştir. Özellikle
Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsi gayretleri ve
Sayın Putinin de olumlu yaklaşımıyla 17 Eylül 2018 Soçi
Zirvesinde Türkiye ve Rusya arasında varılan mutabakat sonunda
imzalanan İdlib Muhtırasıyla bir insani felaketin ve siyasi
sürecin sekteye uğratılmasının önüne geçilerek
İdlibde ateşkesin ve istikrarın devamı
sağlanmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 27 Ekim 2018de ise Sayın
Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde, Suriyeyle ilgili
olarak Rusya, Fransa ve Almanya devlet ve hükûmet başkanlarının
katılımıyla İstanbulda bir zirve
yapılmıştır. Bu kapsamda, Soçi Muhtırasının
uygulanmasına yönelik çalışmalarımız bölgede
gerçekleşen provokasyonlara rağmen başarıyla devam
etmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Menbicdeki faaliyetlerimiz, Amerika Birleşik Devletleriyle yapılan
çeşitli seviyelerdeki temaslar neticesinde belirlenen Menbic Yol
Haritası ve Güvenlik Prensipleri doğrultusunda yürütülmektedir.
Buradaki amacımız, PKK/YPGnin tamamen Menbici boşaltması,
ağır silahların toplanması, şiddete yönelik eylemler
yürüten gruplardan arındırılarak bölgenin güvenliğinin ve
istikrarının sağlanması, yönetimin Menbiclilere devredilmesi
ve nihayet Suriyelilerin güven içinde evlerine dönmesidir. ABD tarafından
PKK/YPGnin Menbicten çıkarılacağına dair sözler
verilmiş olmasına rağmen terör örgütünün Menbicte çukurlar
kazdığı, mevziler hazırladığı tespit
edilmiştir. Konu yakinen takip edilmekte olup verilen taahhütlere
uyulmadığı takdirde, sözler tutulmadığı takdirde,
diğer bölgelerde olduğu gibi, yeri ve zamanı geldiğinde
buradaki teröristler de kazdıkları çukurlara gömülecektir. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ülkemizin de arasında bulunduğu uluslararası toplumun önden
gelen üyelerinin desteğiyle Irakta DEAŞa karşı önemli
başarılar elde edilmiş, DEAŞ harekâtının sonuna
gelinmiştir ancak PKK, Irakın kuzeyinde
varlığını sürdürmektedir. Irak Hükûmetinden beklentimiz,
PKK bölücü terör örgütünün Irak topraklarındaki varlığının
da sonlandırılması için bizimle iş birliği
yapmasıdır. Önemle belirtmek isterim ki Irak, Suriye ve tüm
komşularımızın siyasi ve toprak bütünlüğüne
saygılıyız ancak ülkemizi ve milletimizin güvenliği için
PKK terör örgütü bulundukları yerlerden tamamen temizleninceye kadar
operasyonlarımız da devam edecektir. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Bu kapsamda, Irakın kuzeyinde
bulunan ve teröristler tarafından üs olarak kullanılan Sincar ve Karacak
Dağı bölgelerindeki terör yuvalarına karşı 13 Aralık
2018de bir hava harekâtı icra edilmiştir. Her zaman olduğu gibi
bu harekât sırasında da sivil halkın ve çevrenin zarar görmemesi
için her türlü gayret gösterilmiştir. Sincarın yeni bir Kandil olmasına
asla müsaade edilmeyecektir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
her zaman büyük bir samimiyetle ifade ettiğimiz üzere, Ege ve Akdenizdeki
mevcut sorunların uluslararası hukuk ve iyi komşuluk
ilişkileri çerçevesinde barış, dostluk ve iş
birliğinden yana bir yaklaşımla çözüme
kavuşturulmasını istiyoruz.
Bununla birlikte, Kıbrısta, Egede ve
Doğu Akdenizde Türkiyeye rağmen atılacak hiçbir adıma ve
oldubittiye asla müsaade etmeyeceğimizi, Doğu Akdenizdeki tek
yanlı hidrokarbon faaliyetlerine izin vermeyeceğimizi, bölgede
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yer
almadığı hiçbir projenin yaşama şansı
olmadığını her vesileyle dile getiriyoruz, bu konuları
yakından takip ediyoruz. Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetleri
Egede, Doğu Akdenizde ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin hak ve menfaatlerini korumaya, Kıbrıs Adasında
uluslararası garanti ve ittifak anlaşmaları doğrultusunda
barış ve güvenliğin teminatı olmaya devam edecektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Karadenizde ise malumunuz olduğu üzere,
Türkiye için temel belge olan Montrö Sözleşmesi tüm ülkeler
bakımından hassas bir denge tesis etmektedir. Bu sözleşmeyle
Karadenizde güvenliğin sağlanması ve muhafazasında asli
görev ve sorumluluk sahildar devletlere verilmiştir. Türkiye'nin Karadeniz
politikası da bu bölgesel sahiplik anlayışını temel
almaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
780 bin kilometrekarelik vatan topraklarında, 462 bin kilometrekarelik
mavi vatanda ve sınır ötesinde yürütülen operasyon ve faaliyetler
ışığında açıkça görülmektedir ki coğrafya ne
kadar kaderse Türkiye de bu coğrafyanın kaderidir. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
Mevcut güvenlik ortamı, millî çabaların
yanı sıra NATO içerisindeki faaliyetlerimiz başta olmak üzere
uluslararası iş birliğini de gerekli kılmaktadır. NATO
üyesi ülkeler arasında askerî yeteneklerin geliştirilmesi yönünde
ortak bir irade hâlihazırda mevcuttur. Bu çerçevede, 2014 Galler
Zirvesinde müttefik ülkelerin 2024 yılına kadar gayrisafi yurt içi
hasılalarının en az yüzde 2sini savunma harcamalarına
ayırmalarını öngören Savunma Yatırımı Taahhüdü
kabul edilmiştir. Bu doğrultuda, Sayın
Cumhurbaşkanımız, 2017 ve 2018 Brüksel zirvelerinde savunma
harcamalarımızı belirlenen düzeye çıkarmayı
hedeflediğimizi ifade etmişlerdir. Yurt içi ve sınır
ötesinde başarıyla yürüttüğümüz terörle mücadele
harekâtlarının yanı sıra, NATO, Birleşmiş
Milletler, Avrupa Birliği ve AGİT görevleriyle, ikili ilişkiler
kapsamında, tarihimize, kültürümüze ve yedi iklim üç kıtaya
barış, huzur ve adalet götüren atalarımıza
yaraşır şekilde dünyanın çeşitli
coğrafyalarında görev ve sorumluluk üstlenmiş
bulunmaktayız.
Akdenizdeki Deniz Muhafızı Harekâtı
ve Irak görevi başta olmak üzere Afganistandan Kosovaya,
Bosna-Hersekten Katara, Lübnandan Sudana ve Somaliden Aden Körfezine
uzanan geniş bir coğrafyada birçok misyon ve operasyonu fiilen
desteklemek suretiyle bölge ve dünya barışına katkı
sağlamaktayız. Bu çerçevede, müttefiklerimizden de terörle mücadelede
öncelikli olmak üzere ortak konularda iş birliği ve
dayanışma içinde olmayı beklemek en doğal
hakkımızdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
önemli hava ve füze tehdidine maruz kalan ülkemiz için hava savunma sistemi bir
tercih değil, zorunluluktur. Rusya Federasyonundan S-400 sistemleri
tedarikiyle ülkemiz önemli bir hava savunma yeteneği kazanmış
olacaktır. Teknoloji transferi ve ortak üretim yoluyla kendi millî
sistemlerimizi geliştirmek üzere başlattığımız
çalışmalar da müttefiklerimiz İtalya ve Fransa
ortaklığı olan Eurosam ile yürütülmektedir. İlaveten
Patriot sistem tedarikine yönelik olarak ABD tarafına istek mektubu
gönderilmiştir fakat ABD tarafından bu talebimize henüz bir cevap
gelmemiştir. Ayrıca yerli ve millî uzun menzilli hava ve füze savunma
sistemi projemiz SİPERin de ilk adımını atmış
bulunmaktayız.
Diğer taraftan, F-35 programı
planlandığı şekilde devam etmektedir. İlk 2 uçak 21
Haziran 2018 tarihinde teslim alınmıştır. Pilot ve
bakım eğitimleri Arizona Amerikada devam etmektedir. Mart 2019da
alınacak 2 uçakla birlikte toplam 4 uçak pilot ve bakım
eğitimleri için 2020 sonuna kadar Amerikada kalacak, 5inci ve 6ncı
uçaklar ise 30 Kasım 2019 tarihinde Malatyaya intikal ettirilecektir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
15 Temmuzdan itibaren, FETÖ nedeniyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinden bugüne
kadar 150 general, amiral, 7.595 subay, 5.723 astsubay, 1.257 uzman erbaş,
er, sözleşmeli er ve 429 devlet memuru, işçi olmak üzere toplam
15.154 personel ihraç edilmiş, ihraç edilen 326 personel ise göreve iade
edilmiştir, süreç devam etmektedir. FETÖ bağlantılı son
personel de Millî Savunma Bakanlığı bünyesinden temizleninceye
kadar mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir.
15 Temmuzdan sonra personel destekleme
oranlarında meydana gelen azalma nedeniyle personel temin faaliyetlerine
başlanmış ve toplam 51.326 personel temin edilmiştir.
Muvazzafı emeklisi, her rütbedeki asker ve sivil personeli, şehit
yakınları ve gazilerimizle büyük bir aile olan Türk Silahlı
Kuvvetleri teröristlerden temizlendikçe, sayısal bir azalma yaşamakla
beraber, vatanına, milletine, bayrağına bağlı silah
arkadaşlarımızın fedakârlık ve
kahramanlığıyla etkinliğini,
caydırıcılığını ve saygınlığını
her geçen gün artırmaktadır.
Ölürsem şehit, kalırsam gazi.
düsturuyla, icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve
hayatını feda eylemekten çekinmeyeceğine yemin eden Türk
Silahlı Kuvvetleri mensupları, ettikleri yemine sadık kalarak
kahramanlık ve fedakârlıkla görevlerini yerine getirmeye devam
etmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bedelli askerlik kapsamında 635.582 vatandaşımızın
müracaat işlemi tamamlanmış, bunlardan 86 bininin temel
eğitimleri sona ermiştir, kalan yükümlülerin eğitim süreci devam
etmektedir.
Diğer taraftan, dövizle askerlik
eğitiminde yaş sınırı kaldırılmış,
uzaktan eğitime geçilmiş, gençlerimiz ve
vatandaşlarımızın bulundukları yerlerden askerlik
hizmetini yerine getirmelerine imkân sağlanmıştır.
Vatandaşlarımızın eğitim
durumları ile mesleki meşguliyetlerini dikkate alarak, herkesin en
uygun zamanda askerlik görevini yapmasını sağlayacak
şekilde, askerlik süresinin kısaltılması dâhil yeni
askerlik sistemi çalışmaları da ilgili bakanlık ve
kurumlarla yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin nitelikli ve
eğitimli personel ihtiyacının karşılanmasına
yönelik olarak teşkilatlanan Millî Savunma Üniversitesinde, hâlen misafir
askerî öğrenciler dâhil toplam 11.406 personel eğitim öğretim
görmektedir.
Kutsal vatan topraklarının bölünmez
bütünlüğü, asil milletimizin egemenliği ve
bağımsızlığı uğruna canlarını feda
eden aziz şehitlerimizin yakınları ve bedenlerinin bir
parçasını vatan toprağına emanet eden kahraman gazilerimiz
için ne yapılsa azdır. Bu bilinçle devletimizin ve milletimizin
vefası diğer ülkelerin çok ötesindedir. Sorumlu diğer
bakanlık ve kurumların yanı sıra, Millî Savunma
Bakanlığı da şehit ve yakınlarına ve kahraman
gazilerimize üzerine düşen her türlü desteği hassasiyetle ve
heyecanla yapmaktadır. Bu vesileyle, aziz şehitlerimizi, ebediyete
intikal eden kahraman gazilerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyor;
kahraman gazilerimize, şehit ve gazilerimizin kıymetli ailelerine
saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
azami yerlilik ve millîlik kriteri esas alınarak ordumuzun
modernizasyonunun sağlanmasına, ihtiyaç duyduğu diğer mal
ve hizmetlerin daha süratli, kaliteli, güvenli ve maliyet etkin şekilde
tedarik edilmesine yönelik her türlü çalışma yapılmakta, her
türlü tedbir alınmaktadır. Özellikle, Mehmetçikin sağlıklı
beslenmesini esas alan markalı ve kaliteli ürünlerden müteşekkil bir
tedarik modelini uygulamakta olduğumuzu belirtmek isterim.
Diğer taraftan, savunma sanayisi
atılımları çerçevesinde yüzde 65 olan yerlilik ve millîlik
oranı her geçen gün artmaktadır. Bu konuda bazı örnekler var,
onları geçiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ülkemizin ve milletimizin güvenliğinin sağlanması, daha önce de
belirttiğim gibi, her an harbe hazır, etkin, caydırıcı
ve saygın bir orduyla mümkündür. 2019 yılı bütçe teklifi
hazırlanırken mali disiplinin sağlanması sürecine
katkıda bulunulması da göz önünde bulundurulmuştur. Bu bilinçle
hazırlanan Millî Savunma Bakanlığı 2019 yılı
bütçe teklifi 46 milyar 462 milyon 303 bin lira olarak huzurlarınıza
getirilmiş bulunmaktadır. Millî Savunma
Bakanlığının 2017 yılı kanunlaşan
başlangıç bütçesi ile mevzuat çerçevesinde eklenen tutarları da
içeren 2017 yılı kesin hesap teklifi Genel Kurulun takdirlerine
sunulmuştur.
Millî Savunma Bakanlığı 2019
yılı bütçe teklifi, Türk Silahlı Kuvvetlerine verilen görevlerin
etkinlikle yerine getirilmesi, bunu sağlayacak kuvvet
yapısının oluşturulması, çağın gereklerine
göre modernize edilmesi ve harbe hazırlık seviyesi ile muharebe
gücünün yükseltilmesi amacıyla hazırlanmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ihtiyaçlarımızı azami düzeyde karşılayan asil Türk
milletinin temsilcileri olan siz sayın milletvekillerinin, Millî Savunma
Bakanlığı 2019 yılı bütçe teklifini uygun mütalaa
edeceklerine inanıyor; bütçemizin ülkemize, milletimize, Silahlı
Kuvvetlerimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor;
dikkat ve sabrınız için teşekkür ediyor; sizleri ve
vatandaşlarımızı bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Aleyhte söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın
Özgür Özel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Özel, süreniz beş dakikadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Bugün, Sanayi ve Teknoloji, Millî Savunma ve
Dışişleri Bakanlıklarının bütçelerini
görüşüyoruz. Elbette tüm bakanlar bütçelerine Meclisten destek isterler.
Ancak bilimi dışlayan, bilime ve araştırmaya ayrılan
miktarı kısan bir bütçeye, ayrıca, diplomaside ciddi yenilgiler
alan, Türkiye hariciye geleneğinin aksine, diplomasideki denge unsurunu
göz ardı ederek pek çok felakete bizleri sürükleyen bir
Dışişleri bütçesine ama en önemlisi de nasıl bir Savunma
Bakanlığı ve nasıl bir Savunma Bakanı bütçesine onay
vermemizi istiyorsunuz, ona bir bakmamız gerekiyor.
SALİH CORA (Trabzon) Sistem
değişti, sistem!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) 1972 yılında orduya
girdiğinde, ordunun tüm askerî öğrencilerinin hayali gibi, bir gün
Genelkurmay başkanı olmak isteyen birisine 2015 yılında bu
hayal nasip oldu. Ancak bu Genelkurmay Başkanı, şimdiki
Bakanımız bugün bazı eleştirilere muhatap olacak. Mademki
üniformayı çıkardı, mademki siyasileşti, mademki bir siyasi
partiye hem de istifa etmeksizin girdi -biz istifasını duymadan
Bakanlığını öğrendik- bazı eleştirilere
muhatap olacak.
3üncü Kolordu Komutanıyken, şu an
hepimizin ama o zaman sadece Cumhuriyet Halk Partisi ve bir avuç cesur
yurtseverin kumpas dediği davalarda, kumpas mağduru bütün subay,
astsubay, amiral, general bir şeyi bekliyordu, Bir bilirkişi raporu
gelsin de bunun kumpas olduğu ortaya çıksın. diyordu. Etkili
bir bilirkişi görevlendirmesi bekliyorlardı. O günün 3üncü Kolordu
Komutanı, bugünün Millî Savunma Bakanı kendi icra subayını
görevlendirdi, herkes şaşırdı; Ahmet Erdoğan berbat
bir uzman görüşü yazdı ve Balyozun gerçek olduğu sonucuna
varıldı, bütün hayaller çöktü. O Ahmet Erdoğan bugün FETÖden
firaridir arkadaşlar.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin atama ve terfi
düzeninin tamamen FETÖnün eline geçtiği 2013
Ki kanıtımız
şudur: 2013 YAŞında general yapılan 25 karacı
albayın 15i, amiral yapılan 9 denizci albayın 8i 15 Temmuzun
ertesi günü sürülmüştür. O YAŞta beklenen, Kara Kuvvetleri
Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncudur ama tüm beklentilerin ve teamüllerin
aksine, şimdiki Millî Savunma Bakanı atanacaktır. ABDnin aleni
bir şekilde YPGye silah vermeye başlamasından birkaç ay sonra,
2003 yılında Mehmetçikin kafasına Süleymaniyede çuval geçiren
Odiernodan bugünkü Millî Savunma Bakanımız üstün liyakat lejyonu
madalyasını almıştır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu, Mehmetçikin kafasına çuval geçiren Amerikalı
Komutandan, o çuval olayından yıllar sonra ve YPGye silah
sevkiyatı başladıktan haftalar sonra
Şimdi kimden bahsediyoruz? 15 Temmuz günü saat
16.00da darbeyi haber alıp darbeye karışanların oranı
yüzde 1,5; karışmayanlar yüzde 98,5ken, eski bütün
mevkidaşları, genelkurmay başkanları Kimse birliklerini
terk etmesin. emri verilseydi 98,5 oradayken o 1,5 darbeye karışmazdı.
derken darbeye karışmayacakları evine yollayıp
karışacaklara kışlaları teslim eden birinden
bahsediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Kimden bahsediyoruz arkadaşlar? Yeni
Şafaktan okuyup da yere göğe
sığdıramadığınız bir gizli tanık var,
adı Abdullah. Abdullah Kara Havacılık davasında açık
açık diyor ki
Onun söylediği herkesle FETÖnün en önemli damarı
deşifre edilmiş. Yeni Şafak yazarları Abdullahı yere
göre sığdıramıyor. Abdullah şöyle bir ifade
kullanıyor, kayıt altında bu: Hulusi Akar bizim
kardeşimizdir, şu ana kadar çok kez hizmetler yaptı, bundan sonra
da esas büyük bir hizmeti olacaktır; o hizmeti hepiniz göreceksiniz, çok
büyük bir hizmet olacak. demiş biri Abdullaha, kim? Fetullah Gülen
söylemiş. Bunu ben söylemiyorum, itibarlı gizli
tanığınız Abdullah söylüyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Rejime kasteden bir anayasa
değişikliği hayata geçmek üzereyken, bununla ilgili muhalefet
partileri aday arayışı içindeyken MİT Başkanıyla
birlikte helikopterle bir önceki Cumhurbaşkanının bahçesine inip
o seçime apoletlerin ve o seçime militarizmin gölgesini düşüren birinin
şu anda Millî Savunma Bakanlığından bahsediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Mademki çıktı üniforma,
eleştiri olacak Sayın Bakan, demokrasilerde Millî Savunma Bakanı
da eleştirilecek, Genelkurmay Başkanı da eleştirilecek. Ama
en önemli eleştiri şu, en önemlisi: Kahraman yurtsever
arkadaşlarınız, önemli kusurunuzla, kasta varan
kusurlarınızla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - ...dava
arkadaşlarınız, mücadele arkadaşlarınız, silah
arkadaşlarınız...
İSMET YILMAZ (Sivas) - Doğru değil,
Sayın Özel, doğru değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - ...sizinle omuz omuza ölmeyi
göze almış arkadaşlarınız, hepsi cezaevindeyken, en
büyük eleştirileri bizzat bana, Veliağbabaya ve Nurettin Demire
-dönemin Cezaevi Komisyonu- Bizi bir kez bile ziyarete gelmedi. sitemleri ve
Maltepe Cezaevinde hayatını kaybeden Murat Özenalpın cenazesine
bile katılmamanız varken, yapmadığınız ziyaretler
ve katılmadığınız taziyeden sonra, 2 tane yaptığınız
ziyareti size sormak isteriz.
Bir, Nuri Pakdil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 1923, değerlerimizden kopma
dönemidir.
SALİH CORA (Trabzon) İyi yaptı, iyi
yaptı, alkışlıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Alkışlayın.
Atatürke firavun diyen Nuri Pakdili ziyaretiniz grubunuzdan alkış
alıyor, biz de bu grubu alkışlıyoruz arkadaşlar. [CHP
sıralarından alkışlar(!)]
SALİH CORA (Trabzon) İyi
yapmış, doğru yapmış. Nuri Pakdili ziyaret edecek
tabii, ne demek ya! Sen Nuri Pakdilin kim olduğunu biliyor musun?
Utanmıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Devam ediyorum: Şimdi,
bakın, bu ziyareti hatırlayacak mısınız? Türk
Silahlı Kuvvetlerine hakareti alışkanlık hâline getiren
Akit gazetesinin yazarı Mehtap Yılmaz nezle olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, son bir dakika.
Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Akar, üzerinde
üniformasıyla Mehtap Yılmazı ziyaret ediyor. Hadi bu ziyaretin
de arkasında durun
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Hani
gazetecilere sahip çıkıyordunuz? İşinize gelen gazetecilere
değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
çünkü bu Mehtap Yılmaz
Afet İnanın Çankaya Köşkündeki odası, Atatürkün
odasının yanı başıydı. Birlikte ama yalnız.
denecek utanmazlığı yazacak aşağılık bir
kadınken
(CHP sıralarından alkışlar)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Atatürkü
istismar ediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
o Mehtap Yılmazı,
Daha 15 yaşında, Atatürkle yakınlaşmasını
resmen bildiri yayınlarcasına ifşa ediyor. diyen bu utanmaz
kadını siz ziyaret ettiniz Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar) Atatürkün, manevi kızına
önce nargile, sonra alkol içirip, sonra onunla birlikte olduğunu iddia
edecek kadar şuursuz, ahlaksız, vicdansız bir iftiracıya
gidip de ziyarette bulundunuz ya Sayın Bakan.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak makamlara
saygılıyız ama keşke öyle bir Genelkurmay
Başkanlığı yapmasaydınız. Olmaz olsaydı öyle
Genelkurmay Başkanlığı, olmaz olsaydı öyle Millî
Savunma Bakanlığı. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Değerli milletvekilleri, yedinci turdaki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar; CHP sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri
BAŞKAN Sayın Bakan, bekleyin lütfen.
Şimdi Sayın Bakana yerinden bu
konuşmaya ilişkin açıklamalarını almak üzere iki
dakika süre veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
İSMET YILMAZ (Sivas) Niye? O hakareti burada
yaparken Sayın Bakan niye burada cevap vermiyor?
BAŞKAN Kendisi yerinden söz talep ediyor,
onun adına siz konuşmayın.
Buyurun Sayın Bakan.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Kürsüden verin,
kürsüden.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Kürsüye
mi geleyim?
BAŞKAN Kürsüden istiyorsanız, buyurun
kürsüden. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Sayın Başkan
YUNUS EMRE (İstanbul) Ali Tatarı da
anlat, Ali Tatarın hesabını ver! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Otur yerine! Terbiyesiz!
YUNUS EMRE (İstanbul) Ali Tatarı da
anlat! (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
YUNUS EMRE (İstanbul) Ali Tatarın
hesabını ver!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Otur yerine!
SALİH CORA (Trabzon) Otur yerine! Terbiyesiz!
YUNUS EMRE (İstanbul) Ali Tatarı anlat!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kes!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
SALİH CORA (Trabzon) Kürsüye çıktı,
kürsüye çıktı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
(CHP
sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) Sen kürsüdeyken biz öyle
mi yaptık?
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, hatip
kürsüye gelmiştir, lütfen dinleyelim. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
SALİH CORA (Trabzon) Sen kürsüdeyken biz öyle
mi yaptık? Sen kürsüdeyken biz öyle mi yaptık? Adam kürsüye
çıktı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) FETÖcü...
SALİH CORA (Trabzon) FETÖcü sensin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kardeşin
FETÖcü, FETÖcü kardeşini anlat!
SALİH CORA (Trabzon) FETÖcünün tillahı
sensin!
MAHMUT TANAL (İstanbul) FETÖcüsünüz ailece!
SALİH CORA (Trabzon) Sen FETÖcünün
tillahısın!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ailece FETÖcüsünüz!
SALİH CORA (Trabzon) Adi adam! Sen
kardeşine bak! Köpek!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ailece FETÖcüsünüz!
Kız kardeşin nerede, FETÖcü!
SALİH CORA (Trabzon) Terbiyesiz!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ailece FETÖcüsün!
Ailece FETÖcüsünüz! Kız kardeşin nerede senin?
SALİH CORA (Trabzon) Adi adam!
Şerefsizsin! Köpeksin sen!
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin
birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Arkadaşlar,
ayıp ediyorsunuz ya!
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 01.18
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.32
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
35inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
En son, Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akara
iki dakika süreyle söz vermiştim.
Yerinizden mi, kürsüden mi kullanmak istersiniz
Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Buradan
devam edeyim.
BAŞKAN Yerinizden kullanmak istiyorsunuz.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
63.- Millî Savunma Bakanı Hulusi Akarın, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde
aleyhte yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Teşekkür ediyorum.
Ancak bizi, şahsımızı, bizzat
şahsımı hedef alarak yapılan konuşmayı -yedi
dakika mı, on dakika mı oldu- iki dakikada cevaplamak mümkün
değil. Tamamen şahsiyet yapıldı.
BAŞKAN Ben size ek bir dakika daha süre
vereceğim, İç Tüzük hükümlerine göre elimdeki yetkileri bu
doğrultuda kullanacağım Sayın Bakan.
Buyurun.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ne bir dakikası
ya!
RECEP ÖZEL (Isparta) Yeniden başlatın
efendim, yeniden başlatın.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Teşekkür ediyorum.
Öncelikle, büyük bir ciddiyetle, büyük bir
samimiyetle, tamamen devlet ve millet meselesi olan savunma ve güvenlik
konularını takdim ettikten sonra tamamen, önceden
hazırlandığı belli olan, şahsiyet yapılan bu
konuşmayı başlangıçta kınıyorum, sonunda
kınıyorum, ortasında kınıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Birincisi bu.
İkincisi: Gerçekten, bu
arkadaşımıza teşekkür ediyorum çünkü bu konular sağda
solda, bilen bilmeyen herkesin konuştuğu konular, bu bir fırsat
oldu çünkü mahkeme dosyalarında, tutanaklarda, devletin
kayıtlarında var olan şeyleri bilmeden, sadece kulaktan dolma
şeylerle ahkâm kesenlere karşı cevap verme bakımından
bir fırsat oldu. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Bir: Bu söz konusu bilirkişi raporunda benim
dahlim yok, bunu herkes biliyor, bütün kayıtlarda var. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar; CHP ve HDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen görevlendirdin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Bakan
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Bütün
kayıtlarda, incelendiği takdirde
(CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Arkadaşlar, dinleyin, dinleyin!
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen, sakin bir
şekilde konuşmanızı sürdürelim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Tüm
kayıtlarda Ahmet Erdoğan denen kişinin benim icra subayım
olmadığını, onun bilirkişi olarak atanmasında
benim dahlimin olmadığını, birlikte olmakla beraber benim
dışımda diğer personel tarafından böyle bir
görevlendirme yapıldığını kayıtların hepsini
inceleyen bilir; inceleyin! (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Senin altın
mı, değil mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
İkincisi: Bir şehit
Şehitlerimiz oldu, haberiniz var mı,
yok mu
Bunun üzerine, Gaziantep Hastanesinde yaralılarımız
vardı, yaralılarımızı ziyarete gittiğimizde,
arkadaşımızın gösterdiği o üniformalı şekilde,
Kara, Deniz, Hava Kuvvet Komutanı arkadaşlarımızla beraber
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu Mehtap
Yılmaz asker mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Dinleyin, dinleyin! (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakan
VELİ AĞBABA (Malatya) Bağırma!
Bağırma!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Dinleyin! Dinleyin!
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Bağırma!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Dinleyin! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakan
Sayın Bakan
VELİ AĞBABA (Malatya) Senin askerin
miyim ben! Ne bağırıyorsun!
BAŞKAN Sayın Ağbaba
Sayın
Ağbaba
Sayın Bakan, lütfen
(CHP
sıralarından gürültüler) Sayın Bakan
Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Cevap
veriyorum arkadaşlar, lütfen... Sayın milletvekilleri, lütfen, cevap
veriyorum, dinleyin.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen sakin bir
şekilde cevap verin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Dinleyin! Dinleyin! Dinleyin! (CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bağırma!
Bağırma!
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sen niye
bağırıyorsun!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Dinleyin! Kapıda beni rektör, vali, belediye başkanı
karşıladı Antep Devlet Hastanesinin kapısında ve
rektörle beraber
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
hastanenin baştabibiyle beraber gazilerimizi ziyaret ettik. Bu ziyaret
sırasında, üst kata kadar asansörle çıktık,
aşağıya doğru yürüye yürüye iniyoruz. Tam oradan,
kapıdan geçerken Burada da benim eşim yatıyor, eşim
bulunuyor
İçeri girdik, orada gördüm ben o gazeteci hanımefendi
olduğunu. Serumlu, merhaba, geçmiş olsun dedik.
VELİ AĞBABA (Malatya) Öğrendin mi!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pişman mısın?
Pişman mısın?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Geçmiş olsun dedik, evet, evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pişmanım. deyin,
özür dileyin.
SALİH CORA (Trabzon) Sana ne!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pişman
mısınız?
BAŞKAN Sayın Özel
Sayın Özel
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Yahu,
yanımızda şahitler var, hepsi var. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pişman mısın?
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen... Sayın
Özel
Sayın milletvekilleri, lütfen sükûneti
sağlayalım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Ve
orada da bir dakika veya iki dakika oturduktan sonra kalktık, devam ettik.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen, siz de sakin
bir şekilde açıklamalarınızı yapın.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Efendim, burada Hasdaldaki arkadaşlarını ziyaret etmedi.
diyenler, arkadaşlarını ziyaret etmeyen alçaktır. Bakın,
orada sizin milletvekiliniz Mehmet Ali oturuyor, Mehmet Ali kaç kere geldim
Hasdala? Hasdaldan çıkmadım ben. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Arkadaşlarımın
hayatını kolaylaştırmak için her türlü riski aldım
ben. Adli müşavire rağmen, savcıya rağmen, hapishane
müdürüne rağmen her türlü riski aldım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kolordu Komutanısın
sen o sırada, o gidişini demiyorsun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Dinleyin!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Böyle soru-cevap usul mu
olacak Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Özel
Sayın Özel
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Efendim, diğer bir husus, önemli bir husus, bu madalya meselesi, dillere
dolandı bu.
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri,
bilmeyenler, lütfen açın, internete bakın, bu bir âdet gibi, bu bir
gelenek gibi, bu bir -efendime söyleyeyim- usul gibi olmuş, Amerikaya
varıldığında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bakan.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR -
madalya almayan yok, bunun bir anlamı da yok. Gittik oraya, paldır
küldür verdiler. Ne talebimiz var ne şeyimiz var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Askerin kafasına çuval
geçiren adamdan, biliyor muydunuz?
BAŞKAN Sayın Özel... Sayın Özel...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Bir
dakika, onu da söyleyeyim.
Ben bunu... Şimdi, oradaki Odiernoyu
korumuyorum fakat bilginizi tazeleyin, çuval geçiren bu değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, bu, bu!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Hayır, değil yahu!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, bu.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Allah,
Allah! Değil!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu, her yerde var, bu.
BAŞKAN Sayın Bakan,
karşılıklı konuşmaya gerek yok, siz
açıklamalarınızı yapın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Vallahi, billahi bu ya!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Arkadaşlar, önemli bir konu da diğer bir konu da şu efendim:
Ben, Nuri Pakdile gittim. Ya ben terör örgütünün başına gitmedim,
ben -efendime söyleyeyim- hırsıza gitmedim, uğursuza gitmedim.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Efendim, gittiğimiz
yer bir hasta ziyareti niteliğinde, Turizm
Bakanlığının ödül verdiği,
Cumhurbaşkanımızın Devlet Madalyası verdiği bir
sanat ve devlet adamı. Bunu ziyaret etmek suç mu? Ayrıca, siz
söylemeden söyleyeyim: Necip Fazıl Kısaküreke lisede
öğretmenimizin götürmesi suç mu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Atatürke Firavun diyor
adam, Atatürke Firavun diyor!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Ama
Atatürke, millete, bayrağa neler diyenler var, onları niye
görmüyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben görüyorum, sen
görmüyorsun; Atatürke Firavun diyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Askeri
vesayet...
BAŞKAN Lütfen, karşılıklı
olmasın. Sayın Bakan, siz açıklamalarınızı sürdürün.
Sayın milletvekilleri...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Efendim, bitiriyorum, bitiriyorum.
Arkadaşlar, bir diğer önemli konu; bunun
için de size teşekkür ediyorum, böyle bir fırsat verdiğiniz
için: Saat 16.00ya kadar, saat 20.30a kadar darbe lafı yok 15 Temmuzda,
yemin ediyorum, yok böyle bir şey. Saat 18.30da, böyle bir kaçırma
olayı, münferit kaçırma olayını duyduğumuzda, saat
18.30da... Bilen bilmeyen konuşuyor, emeklisi, muvazzafı. Bunlar
doğru değil. 18.30da verdiğim emir, bizzat ceridelerde var,
mahkeme dosyalarında var- 18.30da verdiğim emir Uçakları
indirin, uçak kaldırmayın. tedbiren. Bu emir saat 19.20de, örnek
olarak veriyorum, Karsta, Karstaki efendime söyleyeyim- havaalanında,
19.10da Hava Kuvvetleri Komutanının telefonunda, oradaki harekât
merkezinden yayıldı hepsi; bir.
İki: Saat 20.30 civarında içeri o alçaklar
girdiler ve kafamıza tabancayı dayadılar
Başımıza geçeceksin. dediler ve ben bunu reddettim.
İçinizde -yatağa yattığınız zaman düşünün-
kafanızda tabanca varken hayır diyebilecek kaç kişi var? (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz varız. O
silahları FETÖye sen verdin!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Denemeden söylemeyin! Denemeden söylemeyin! Deneyin, deneyin! (CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen dene, sen dene!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Arkadaşlar, burada Sayın Özelin söylediklerinin hepsini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mantıklı bir
açıklaması var hepsinin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
dikkatle dinliyorum. Benim sizden ricam, AK PARTİ Grubundan ricam, lütfen
dosyalara bakın, dosyaları inceleyin, bunların hepsinin
açık seçik, övünecek cevabı var. Akıncıya götürdüler,
etrafımızda silahlı insanlar, bir sürü asker, tek
başıma oturuyorum, bütün o alçakların önünde, önüme iki sayfa
çıkardılar, Bunu okuyun, imzalayın. dediler, imzalamadım.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Bizim ebedi Başkomutanımız Atatürkün
partisi Cumhuriyet Halk Partisinde Sayın Özelin teröristlere dahi
söylemediği, terör örgütlerine karşı söylemediği bir hususu
bir Genelkurmay Başkanına
(CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl söylemedim?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Kırk dokuz yıl hizmet yaptım ben, kırk dokuz yıl,
kırk dokuz yıl bütün savcıların gözü önünde, bütün
milletvekillerinin gözü önünde, hâkimlerin gözü önünde, generallerin,
amirallerin gözü önünde, kırk dokuz yıl. (AK PARTİ
sıralarından ayakta alkışlar, MHP sıralarından
alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Helal olsun!
VELİ AĞBABA (Malatya) Parmak sallama!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Bir
Genelkurmay Başkanının istifa ettiğinden haberi yok,
haberiniz olur veya olmaz o benim derdim değil. Emekli oldum ben.
VELİ AĞBABA (Malatya) Emekli
olmadın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Emekli olmadın sen! Sen
önce Bakan oldun, sonra formaliteyi yerine getirdin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, son bir dakika daha
veriyorum.
Buyurun bağlayın lütfen.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Emekli
oldum, emeklilikten sonra da
Demokrasinin böyle gelişmesi, Atatürk
ideallerinin gerçekleşmesi, muasır medeniyete gitmemiz sizi niye bu
kadar rahatsız ediyor? Ve ben bunu kınıyorum. Keşke,
Atatürkümüzün partisinde sizin gibi bir Grup Başkan Vekili
olmasaydı. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bekleyin lütfen Sayın Özel.
Şimdi, bundan sonra grup başkan
vekillerine vereceğim sözlerin süresi iki dakika olacaktır, ek süre
vermeyeceğim çünkü bu tartışmayı daha da fazla
uzatırsak bugün bütçeyi tamamlama imkânımız olmayacaktır.
Buyurun Sayın Özel.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Başkan,
neye ihtiyaç duyuyorsunuz da söz veriyorsunuz? İddiada bulundu, cevap
verildi. Yeni polemiğe niye gerek duyuyorsunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekili, izin verin,
ben yöneteyim.
Buyurun Sayın Özel.
64.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akarın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir:
Karşınızda yıllarca yukarıdan aşağı
doğru azarlayacağınız insanlar olabilir.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Provokatör var!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir atanmış olarak
artık seçilmişleri azarlama hakkınız yok, haddinizi bilin!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İki: Her şeye bir mazeretiniz var;
şunu söyleyemiyorsun: Ben bu kadını ziyaret ettiğimden
pişmanım. demiyorsun, Bu kadını ziyaret ettiğimden
pişmanım, özür diliyorum. demiyorsun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Dur, dur! Bekle!
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkincisi: Benim
atamamın yapıldığı YAŞın 9da 8 amirali,
15te 9 generali FETÖcü çıkmadı. demiyorsun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR Sen
neredeydin o zaman?
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen Balyoz, Ergenekon
mıntıka temizliği yaptı, ben otobandan ilerledim. onu
söylemiyorsun. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler) Diyorsun ki: Senin gibi bir Grup Başkan Vekili
olmasaydı...
Şimdi, son sözüm şu
Son sözüm şu:
Sayın Hulusi Akar, benim partime bak, onların içinde bir tane bile
Keşke Özgür Özel gibi Grup Başkan Vekili olmasaydı. diyen yok
ama senin silah arkadaşların sana hakkını helal etmeyerek
öldüler, hakkını helal etmeyerek öldüler! (AK PARTİ
sıralarından Yalancı, yalancı! sesleri, sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) Sen silah arkadaşlarının
bedduasını alan adamsın! (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin, buyurun.
İki dakika süreyle söz veriyorum,
uzatmayacağım süreyi, önceden söyledim.
65.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, parlamenter
sistemdeki bakan ile mevcut sistemdeki bakan arasında kategorik
farklılığın olmadığına, milletin
referandumundan geçerek onay almış Anayasaya dayanan bakanları
aşağılamaya kimsenin hakkının olmadığına
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri
(CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, değerli milletvekilleri
Lütfen
Sayın milletvekilleri, lütfen sükûneti
sağlayalım.
Mümkün ölçüde herkese hakkı olan sözü
veriyoruz, açıklamalar yapılmasını sağlamaya
çalışıyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu arada, Ali Tatarın
ölüm yıl dönümü yarın. Bir taziyeye git istersen, Ali Tatarın
ölüm yıl dönümü yarın!
BAŞKAN - Eğer sizler de yardımcı
olursanız bu tartışmayı da daha olgun bir şekilde
yürütmemiz mümkün olacaktır. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
Sayın Ağbaba, lütfen
Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
yani hukuka uygun söz almak mümkün değil, korsan söz
aldığınız zaman her şeyi söyleyebiliyorsunuz. Bir
sözün bir anlamının olması için vaktinde olması lazım.
Bir buçuk saattir söz istiyorum. Evet, kural koymuşsunuz Grup başkan
vekillerine söz vermeyeceğim. diye. Bir kamyon lafı duyduktan sonra
söz alsak ne olacak yani, bir kamyon laf duyuyorsunuz.
Problem şu: Bir defa, parlamenter sistemdeki
bir bakan ile şu an mevcut olan yeni sistemimizdeki bakan arasında
hiçbir kategorik farklılık olamaz, olamaz! (CHP
sıralarından gürültüler) Milletin referandumundan geçerek onay almış
bir Anayasaya, hukuka dayanan bakanları aşağılamaya bu
Mecliste hiç kimsenin hakkı yok! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O yüzden, dakika başı atanmış,
atanmış diye bağırmanın bir anlamı yok. Bakan
kardeşim, bakan! (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teknisyen!
VELİ AĞBABA (Malatya) Memur, memur!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, bakan. O
yüzden, bu ülkede hiç kimse konuşurken ne bir milletvekiline ne bir bakana
sen diye hitap edemez. Lütfen, bir defa, herkes konuşurken dikkat etsin.
Devamında bütün
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kimse de milletin
seçtiği bir vekile parmak sallayamaz!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Parmak
sallamıyorum, susunuz diyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Başkan,
yönetemiyorsun!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
siyasi kurgusunu
FETÖcülerle ortak bir akılda devam ettirenlerin demokrasiden, hukuktan
bahsetmesi olamaz. Darbeyle alakalı olarak neyin
arkasındasınız? Yaptığınız bütün bu konuşmalar
darbeyi savunan konuşmalardır, hepsi bu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
Süre iki dakikadır, ek süre vermeyeceğim.
66.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Dışişleri Bakanının sorulan
sorulara yanıt vermek yerine had bildirmeye kalktığına ve
Suriye halklarının kendi kaderini belirleme hakkına sahip
olduğuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Biz Dışişleri
Bakanlığına sorular yöneltmiştik ama
Dışişleri Bakanı sorularımıza yanıt vermek
yerine, yine her zamanki üslubuyla bizlere had bildirmeye kalktı. Buna
öncelikle, hiçbir şekilde bize had bildirecek kimseyi
tanımıyoruz demek istiyorum. Ayrıca biz
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
sizlerin belirlediği sınırlar içinde siyaset yapmak zorunda
değiliz. Biz sizin altınız değiliz ki hiyerarşik
olarak aramızda bir fark da yoktur.
Şimdi siz, ısrarla Suriye
halklarının geleceğini tayin edeceğinizden söz ediyorsunuz.
Suriye halkları kendi kaderini belirleme hakkına sahiptir, bunu
hiçbir zaman unutmayın.
Ve gerçekten, atanmış bir Bakan olarak
seçilmiş milletvekillerine Siz korkuyorsunuz, biz sizi savunuyoruz.
demekten sizi men ediyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Vay, vay!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz her
yerde, her zaman, istediğimiz şekilde düşüncelerimizi ifade
ederiz.
Gülmenize gerek yok, gerçekten bulunduğunuz
kuruma yakışmıyor!
Bir de son olarak: Yalan ve iftiralarla
dış politika yürütüyorsunuz. Bu, sadece kendi
yandaşlarınızı mutlu edebilir. Ama yarın, öbür gün
Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılandığınızda,
tekrar Biz kandırıldık. diyeceksiniz ama o zaman size inanacak
hiç kimse olmayacak. Biz sizi dinlerken gülmedik ama sizin ne kadar boş
konuştuğunuzu şu anki gülüşünüz de ispatlıyor
aslında.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yapmayın ya!
Yapmayın ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu, AKP
siyasetinin iki yüzlülüğünü ortaya koyuyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Biraz sonra size de söz
sırası gelecek Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Bülbül.
İki dakikadır süreniz.
Ek süre vermeyeceğim, tekrar
hatırlatayım.
67.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur görüşmelerinde
aleyhte yaptığı konuşmasını esefle
kınadığına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, herhâlde, bu gece şahit olduğumuz bu görüşmeler,
Türkiyede, Türk siyasetinde hafızalarımıza kazınacak bir
gece olarak kalacak diye düşünüyorum. Ben çok üzüntülüyüm, grubum da çok
üzüntülü. Türkiyede, Türkiyenin canhıraş bir mücadele verdiği
ve Türk milletine düşmanlığın had safhaya
çıktığı, coğrafyamızda bizi çok görenlerin
Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik saldırılarını en
şiddetli noktaya getirdiği, çok farklı hesapların ve
tezgâhların kurulduğunun artık dost düşman herkes
tarafından bilindiği bir dönemde, bütçe görüşmeleri
sırasında, önümüzde 3 bakan varken, Dışişleri, Sanayi
ve Millî Savunma Bakanı varken sadece ve sadece Millî Savunma
Bakanına özel bir konuşma hazırlayıp ve onun
şahsiyetine yönelik olarak çok ağır ithamları içeren ve
Türkiyede şu an birliğe, beraberliğe en fazla ihtiyaç
duyduğumuz dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu yapmış
olmalarını milletin takdirine bırakıyorum ve esefle
kınıyorum sizi. (MHP ve AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Yazıklar olsun!
BAŞKAN Sayın Türkkan, söz talebiniz
vardı.
Buyurun Sayın Türkkan.
68.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Peygamber ocağı olduğuna ve bütçesi
görüşülürken polemik yapmayı uygun bulmadığına, sanayi
üretiminin küçüldüğüne, İsrailin Türkiyenin desteğini alarak
OECDyle ilgili yapılan oylamada örgüte kabul edildiğine, Türkiyenin
İsrail vetosunu kaldırdığına ve ülkedeki
kayıtlı Suriyeli sayısına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
bizim kültürümüzde Türk Silahlı Kuvvetleri peygamber ocağı.
Peygamber ocağının bütçesinin konuşulduğu bir yerde
polemik yapmayı kültürümüze uygun bulmayız, o yüzden onu es
geçiyorum.
Ben, müsaade ederseniz, bu akşam biraz
Sayın Varank ve Sayın Çavuşoğluna sarmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bu meseleyle
ilgili bir şey söylesene Lütfü Ağabey.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Polemik konusu
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ne polemiği
Ağabey?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir müsaade eder misiniz
Müsaade eder misiniz efendim.
BAŞKAN Lütfen, müdahale etmeyin
arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN - Bırakın, Sayın Grup
Başkan Vekili konuşsun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şunu
söyleyin. demedim, Değinin. dedim sadece.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben bir dahaki sefer
söyleyeceğim söyleyeceğimi.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Peygamber
ocağına sahip çıkmak yakışır sana.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakın, bir şey
söyleyeceğim, bir daha tekrar ediyorum: Konuştuğumuz bütçe Millî
Savunma Bakanlığı bütçesi. Bizim, hem Komisyonda hem de burada
evet vereceğimiz bir bütçe. Dolayısıyla
şahsileştirilmiş bir meselede zaten Sayın Bakan da gerekli
cevabı verdi, benim ilave savunmama ihtiyacı olduğunu da
zannetmiyorum.
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Komisyonda ret
oyu verdiniz mi? Komisyonda ret oyu verdiniz mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben, Sanayi
Bakanlığı bütçesiyle ilgili Sayın Varankın
konuştuğu rakamlardan bahsedeceğim.
Sanayi üretimi küçülüyor Sayın Bakanım.
Sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5,7
azaldı, onu söyleyeyim. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2018
yılı Ekim ayında sanayi sektöründe yüzde 6,5; iklimlendirme
üretimi -elektrik, gazda- yüzde 1,2 azaldı.
Dışişleri Bakanlığıyla
ilgili de birkaç şey söyleyeceğim, vakit azalıyor.
Dışişleri Bakanımız, İsraille ilgili Biz
Filistinin yanındayız. dedi. 2002 ile 2017 arasında
İsraille olan dış ticaret hacmimiz 2,5 kat artmış
yani Filistinin ne kadar yanındasınız, burada belli oluyor.
Bir şey daha söylemek istiyorum: İsrail,
OECDyle ilgili yapılan oylamada, 4 Mayıs 2016da Türkiyenin
desteğini alarak oy birliğiyle örgüte kabul edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İsrail vetosunu
Türkiye kaldırdı. Bunu da ilave etmek istiyorum.
Bir de Suriye göçmenleriyle ilgili bir rakam
vereceğim. 300 bin Suriyeli geriye döndü. dediniz. Göç İdaresi
henüz 8 Aralıkta bir rakam yayınladı; 2018 itibarıyla
Türkiye'de kayıtlı Suriyeli sayısını 3 milyon 611 bin
834 kişi olarak verdi. Bu rakam bir önceki ayın 17.602 fazlası
yani giden 300 bin kişi yok, 17.602 fazla. Bunu hatırlatmak istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, yedinci turdaki
konuşmalar tamamlanmıştır.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, soru ve cevap
işlemine geçiyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sayın Başkan
Sayın Başkan
Sayın Başkan, 60a göre söz istedim. Grup başkan vekili
BAŞKAN Sayın Bakan
Sayın Bakan
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ya,
sıcağı sıcağına niye söz vermiyorsun?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
RECEP ÖZEL (Manisa) Vereceğim. dediniz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Vereceğim.
dediniz, vermediniz.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Vereceğim. dediniz
ya Sayın Başkan!
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sayın Başkan, kusura bakmayın
BAŞKAN Sayın Bakan, izah edeceğim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Soru-cevaptan önce vereceğim. dediniz.
BAŞKAN Sayın Bakan, bakın
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sayın Başkan, söz vermiyorsunuz.
BAŞKAN Siz söz talep ettiniz, ben
değerlendireceğim, size şimdi neden söz vermediğimi
açıklayacağım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Vereceğim. dedin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir buyurun, yerinize oturun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU HDPye gelince kürsüden verdiniz.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Bakan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan, her
şeye söz veriyorsunuz da
BAŞKAN Sayın Bakan, böyle bir
konuşma yapmaya hakkınız yok!
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Var, var.
BAŞKAN Bakın, bakın diye
konuşmayın, bak değil.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Var dedim var, Böyle bir hakkım var. dedim.
BAŞKAN Hayır, Sayın Bakan
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Şahsıma burada sataşma var.
BAŞKAN Ben 60a göre söz hakkını
kendim takdir ederim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Biraz önce söyledin ya
Vereceğim. diye.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) - Sataşma var Sayın
Başkan!
RECEP ÖZEL (Isparta) Vereceğim. dedin ya!
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Ben İç Tüzükü biliyorum.
BAŞKAN Şimdi sizin soru-cevapta
hakkınız var.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Hayır, soru-cevap ayrı bir şeydir ama grup
başkan vekili bana hakarette bulundu.
BAŞKAN Kimseye söz vermeyeceğim
artık Sayın Bakan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
biraz evvel Söz vereceğim. dediniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bakın, çok
ağır konuştu, hakaret etti. Başkanım imkânı yok.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Biraz önce vereceğinizi söylediniz.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
Tamam,
oturun lütfen yerinize.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Ama biraz önce vereceğinizi söylediniz.
BAŞKAN Ya, oturun yerinize, bir bekleyin ne
söyleyeceğimi, dinleyin.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU HDPye gelince nedense demokratlık
BAŞKAN Buyurun, lütfen
Hemen böyle ithamlara gitmenin kimseye bir
faydası yok.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - O
zaman söz verin.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Ama yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sabahtan beri böyle bir şeyi
Şimdi, bakın ben
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) -
Sayın Başkan, söz hakkı var, söz hakkı.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Söz vereceğim. dediniz
ya Sayın Başkan!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir izin
verin, Bakan da izin versin
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Başkan soru-cevapta verecektiniz.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) İşte, siz de izin
verin de konuşsun Sayın Bakan.
BAŞKAN Ben kendisine açıklama yapıp
söz vereceğim ama dinlemeyi lütfen bir bekleyin. Size açıklama
yapıyorum burada.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) İşinize gelince
herkese veriyorsunuz.
BAŞKAN Böyle ithamlarla herhangi bir yol
almanın imkânı yoktur. Şimdi, daha önce
Bir açıklama
yapmama izin verin değerli milletvekilleri.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Yeter artık, sabahtan beri açıklama yapıyorsun! Sabahtan beri üç
saat açıklama yaptın.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, İç Tüzükte bakanlara sataşmadan söz verilmesiyle
ilgili hüküm olmadığı hâlde gerektiğinde İç Tüzük 60a
ve 69a göre söz vermeye bir engel olmadığı görüşünü
savunduğuna ilişkin açıklaması
BAŞKAN Başkanlık Divanında bu
konu konuşuldu. Bakanlara sataşmadan söz verilmesini nasıl
düzenleyeceğiz, İç Tüzükte hüküm yok. denildi.
Ayrıca, bakanlara konuşma, cevap için süre
verme meselesi de İç Tüzükte yok. Yeni İç Tüzük bu konuları
içermedi, değişikliklerde bu hususlar dikkate alınmadı. Ben
o Danışma Kurulu toplantısında bakanlara da
gerektiğinde 60a ve 69a göre söz vermeye bir engel
olmadığı görüşünü savunmuş biriyim.
Dolayısıyla İç Tüzükün ilgili hükümlerini bu yönde uygulayacağımı
söyledim fakat Sayın Bakan, sizin bu şekilde benimle bir
polemiğe girmeniz doğru değil. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler; CHP ve HDP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Vereceğim
dediniz ama!
BAŞKAN - Bir dinleyin
Bir dinleyin
KAMİL AYDIN (Erzurum) Vereceğim dediniz.
BAŞKAN - Ben size açıklama
yapacağım, siz ithamda bulunuyorsunuz. Benim burada nasıl
yönettiğimi sizin takdirinize ve milletin takdirine bırakıyorum.
Size söz vereceğim, size söz vereceğim
açıklama için.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan,
biraz önce siz kendiniz Bakana söz vereceğim dediniz.
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri
Lütfen
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Size söz vereceğim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Tamam.
BAŞKAN - 60a göre bir dakikadır süre, ben
iki dakika süre veriyorum. İç Tüzük bu Sayın Bakan, siz de
biliyorsunuz gerekirse uzatırım ama o benim takdirimde.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
69.- Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun, Mithat Sancarın uygulamasına itirazı
olduğuna ve Halkların Demokratik Partisinin PKKdan izin almadan bir
şey yapamayacağına ilişkin açıklaması
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sayın Başkan, öncelikle yüce Meclisimize ve
Divanınıza bizim saygımız var fakat bugün sizi dikkatlice
dinledim ve tüm sataşmalarda sataşmalar için söz vermeyeceğinizi,
konuşmalar bittikten sonra herkese söz vereceğinizi söylediniz ama
Sayın Hişyar söz konusu olduğu zaman sataşmadan dolayı
kürsüden söz verdiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu, sizin daha önceki uygulamanızla çelişki ve
bana da Söz vereceğim. dediniz önce, sonra da Soru-cevapta cevap
verirsiniz. dediniz, benim de itirazım bunadır; bu bir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İkincisi, bugün, ben Suriyede, Irakta PKK ve
YPGnin Kürtlere, Süryanilere ve de Yezidilere nasıl zulmettiğini
örnekleriyle ve şahitleriyle gündeme getirdim ve buradaki
milletvekillerinin, hak, hukuktan bahseden bu milletvekillerinin PKKnın,
YPGnin Türkiyeye gönderdiği, sürgüne gönderdiği ve YPG Suriye
topraklarının yüzde 26sını kontrol etmesine rağmen,
bunların niye gidemediğini, bunları dinleyip
dinlemediğinizi sordum ve bunların haklarını
savunamayacağınızı iddia ettim çünkü PKKdan izinsiz siz
bir şey yapamazsınız. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Ve bazı sorular
sordum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunu
söyleyemezsiniz bize!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Yakışmıyor size!
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Ben, sizlerin İnsan Hakları Mahkemesi dâhil
sorduğunuz sorulara cevap verdim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Vermediniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Cevap verirken bazı sorular da sordum ama siz bu
sorularıma cevap veremezsiniz, PKKdan izin almadan
konuşamazsınız. (HDP sıralarından gürültüler)
Ayrıca, ben bugün Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Dışişleri Bakanıyım, siz bir milletvekilisiniz;
saygımız var, yüce Meclise saygımız var. Siz
bırakın bir Dışişleri Bakanını, herhangi bir
insanı herhangi bir şeyden menedemezsiniz. Sizin ile bizim
ilişkilerimiz -müsaade edin- PKK ile sizin ilişkileriniz gibi
değil, PKK sizi meneder ama siz beni menedemezsiniz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ne oldu, mazereti
neymiş sormuyor musun bile?
BAŞKAN İzin verin de bu açık ithama
Grup Başkan Vekili bir cevap versin. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar ve gürültüler)
Buyurun Sayın Beştaş.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Allah Allah! Bir
partili gibi davranma!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Orada militan bir partili
gibi davranıyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç kurala uymuyorsunuz,
kendi koyduğunuz kurala uymuyorsunuz. Böyle şey olmaz!
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Adaletsizlik
yapıyorsun Başkan!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Gerçekten, sadece gülümsüyorum yani.
Haksızlığınızı sıralara vurarak kapatmaya
çalışıyorsunuz.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, lütfen
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Haksızlık
yapıyorsun!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Olamaz böyle bir
şey! Koyduğunuz kurala önce siz uyacaksınız.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Başkan, pes sana, pes!
BAŞKAN Siz devam edin Sayın
Beştaş.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Tabii, biz
çıkalım, siz devam edin.
70.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve kimseden emir almadıklarına, hukuka bağlı
demokratik bir parti olduklarına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Kısa bir açıklama lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Çok
kısa, çok kısa.
Sayın Bakan, yeni bir şey söylemedi,
kendisini tekrar etti. Kendisinin IŞİDle olan ilişkileri, o
çetecileri nasıl Afrine, Suriyeye yerleştirdikleri konusunda bir
izahat yapamadığını bütün Türkiye'ye söyleyeyim. Biz
kimseden emir almayız. Biz hukuka bağlı demokratik bir partiyiz
ama kendisinin kimlerden emir aldığını ve nasıl
çalıştığını çok iyi biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Amerikadaki korumalar gibi, şu anda milletvekilleri, sesimizi halk
duymasın diye bağırıyor ama sesimizi bastıramazlar.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Siz
sırtınızı nereye dayamıştınız, bir
hatırlayın. Dayadığınız yerleri
hatırlayın!
BAŞKAN - Bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun Sayın Zengin.
71.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, hiçbir yerden emir
almadıkları gibi hiç kimseye emir vermek istemediklerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
biraz evvel Sayın Meral Hanım konuşmasında ifade ederken
dedi ki: Biz biliyoruz sizin kimlerden emir
aldığınızı. Biz hiçbir yerden emir almıyoruz,
hiç kimseye de emir vermek istemiyoruz. Biz hukuka uygun bir yönetim olsun
istiyoruz. Buna itiraz...
VELİ AĞBABA (Malatya) Asla, asla...
BAŞKAN Lütfen siz devam edin Sayın
Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, bir insanım.
Yanımdaki arkadaşım her söylediğim cümleye Asla, asla,
asla diyorsa lütfen, buna tepki vereceğim.
BAŞKAN Cevap verin, istediğinizi verin.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, istediğimi
vereceğim, cevap şu: Biz hukuktan yanayız. Asla da kimseden emir
almıyoruz, asla, asla, asla! Bu kadar. Bu ne ya! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkürler.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
(1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
A) SANAYİ
VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî yönetim Kesin
Hesabı
B) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KÜÇÜK VE
ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk
Standartları Enstitüsü 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Standartları Enstitüsü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK PATENT
VE MARKA KURUMU (Devam)
1) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent ve
Marka Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
İ) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Avrupa Birliği Başkanlığı 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Değerli milletvekilleri, soru-cevap işlemi
yirmi dakika sürecektir. İlk on dakika sorulara, sonraki on dakika
cevaplara ayrılacaktır. Sayın bakanlar cevaplar için kaç dakika
süre kullanacaklarını kendi aralarında belirleyeceklerdir.
Şimdi, sorulara başlıyoruz.
Sayın Gaytancıoğlu...
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
1) Keşan Gıda Organize Sanayi Bölgesinin
her şeyi hazır. denilmesine rağmen, neden hâlâ temeli
atılmıyor?
2) TÜBİTAK bünyesindeki projelerde yerli tohum
ıslah çalışmalarına ne kadar kaynak
ayırıyorsunuz? FETÖcüleri temizleyebildiniz mi TÜBİTAKtan?
3) KOBİ Finansman Destek Kredi Programı
kapsamında firmalara verdiğiniz kredilerde geri dönüşler
nasıldır?
4) Bedelli askerlik uygulamasına kaç kişi
başvurmuş ve ne kadar gelir elde edilmiştir?
5) Fıratın doğusuna yapılacak
operasyonun basın yoluyla ilan edilmesini, operasyonun güvenliği
adına nasıl değerlendiriyorsunuz?
6) Sayın Dışişleri Bakanı,
demokratik seçimleri kazanması hâlinde Suriye Devlet Başkanı
Beşar Esadla birlikte çalışmayı düşünebiliriz."
dediniz. Bu açıklama Emevi Camisinde namaz kılmaya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir...
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, evet, oldukça gerilimli bir oturum oldu.
Biz öncelikle Sayın Bakanın Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özele
ilişkin tavır ve sözlerini reddediyoruz bütün grup olarak ve
Sayın Bakan, Atatürkün partisinin sadece varlığı dahi bu
ülkenin tek güvencesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Aslında soru sormayacaktım bu gerilimli
ortam içerisinde ancak Sayın Dışişleri Bakanının
sunumunda önemli bir nokta dikkatimi çekti, benim de sorum bunula ilgiliydi.
IPA fonlarının kesintisiyle ilgili sizin değerlendirmenizi
soracaktım ancak siz şöyle bir cümle söylediniz, dediniz ki: IPA
fonlarında kesintiye gidilmesi ülkemiz için bir sorun değil. Bu
Avrupa Birliğinin itibarı açısından bir sorun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Dışişleri
Bakanımıza olacaktır. Türkiye son yıllarda başta 15
Temmuz hain FETÖ darbesi olmak üzere, ciddi terör ve ekonomik
saldırılara maruz kalmıştır. Buna rağmen
uyguladığınız çok yönlü girişimci ve insani
dış politikayla Türkiye dünyada ve bölgemizde söz sahibi ve etkin bir
ülke hâline gelmiştir.
Türkiye insani yardım ve insan hakları
ihlallerinin dile getirilmesinde gerçekten aktif bir rol üstlenmiş,
Filistinlilere, Arakanlı Müslümanlara, Yemendeki ve tüm dünyadaki
mazlumlara etkin bir şekilde sahip çıkmıştır. İnsani
yardımda birinci olan Türkiyenin gurur verici bu faaliyetleri diğer
ülkeler tarafından nasıl karşılanıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sorum Millî Savunma Bakanımıza.
Bakanlığınıza bağlı eski ismiyle Harita Genel
Komutanlığı, yeni ismiyle Harita Genel Müdürlüğü Millî
Haritacılık Kurumu olup iki asırdan beri kalkınma, savunma,
güvenlik ve istihbarat için ülke ölçeğinde harita üreten stratejik bir
kurumdur. Özellikle iç güvenlik bölgesi ile sınır ötesi harekâtlarda
ihtiyaç duyulan haritalar üreterek görevli birliklere sunan Harita Genel
Müdürlüğü insansız hava araçlarının görüntülerindeki hedef
noktaların koordinatlarını hassas bir şekilde hesaplayarak
terör örgütünü imha etmekte görev yapmaktadır. Yeni Harita Genel
Müdürlüğünün kamuoyunun kullanımına sunmak üzere iki ayrı
yerli ve millî haritacılık uygulamasının olduğunu
biliyoruz. Bu uygulamalar ne aşamada, bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN Sayın Aydın
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın
Dışişleri Bakanım, son yıllarda Hükûmetimizin veya
Bakanlığınızın izlediği, millî değerlerimizi
temel alan ve Yurtta barış, dünyada barış. ilkesini
hayata taşıyan girişimci ve insani dış politika
sayesinde ülkemiz ve beraberinde Antalyamız turizm ve tarımda
altın yılını yaşıyor. Turizmin başkenti
Antalyamız, bu yıl 13 milyonu aşan turistle tüm zamanların
rekorunu kırdı. Başarılı dış
politikanın ekonomiye etkisini ve katkısını göstermiş
oldunuz. Önümüzdeki yıllarda, başta Çin olmak üzere, bu
açılım diğer, Asya, Afrika veya Güney Amerika ülkelerinde de
devam edecek mi?
2019 yılı bütçemizin hayırlı
uğurlu olmasını diler saygılar sunarım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
Yok.
Sayın Aydoğan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Teşekkürler Başkanım.
Avrupa Sayıştayı, Türkiye'ye
yapılan mali yardımların daha denetlenebilir koşullara
bağlanmasını tavsiye etti. Bu yılın kasım
ayında Türkiye'ye göçmenler için ödenen 1,1 milyar avro tutarında
paranın nereye harcandığı yönünde de
kaygılarını dile getirdi. Bu paralar nereye
harcanmıştır? Neden bu paraları veren Avrupa Birliğine
tatmin edici yanıt verilmemektedir?
Türkiye, Rusya tarafından da Suriye Hükûmeti
tarafından da İdlibde görevini yerine getirmemekle
suçlanmıştır. Bu suçlamaları nasıl
değerlendiriyorsunuz? Bu suçlamaları gidermek adına hangi
çalışmaları yürütüyorsunuz? İdlibde son durum nedir?
Ayrıca, 3 Sayın Bakanın da
Parlamentoya karşı tavırlarını
yakışıksız bulduğumu belirtmek istiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Çelebi
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Devretmiştim Suzan Hanıma ama ben
sorayım.
Millî Savunma Bakanımıza soruyorum: Uzman
çavuşlarımız için kadro ve 3600 gösterge
çalışması var mıdır? Uzman
çavuşlarımızın geçici doğu görevlendirmeleri şark
hizmetinden sayılacak mıdır? 6000 sayılı Kanunla
memur olarak emekli edilen uzman çavuşlarımıza özlük
hakları ve kimlikleri iade edilecek midir? Astsubaylarımız için
makam ve görev tazminatı sözü verilmişti, bu ne zaman yerine
getirilecektir? Emekli astsubaylarımız, hâlihazırda, muvazzafken
aldıkları maaşların yüzde 49unu emekli maaşı
olarak almaktadırlar. Bu oran artırılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Fıratın doğusuna
yapılacak operasyonun basın yoluyla ilan edilmesini, operasyonun
güvenliği adına nasıl değerlendiriyorsunuz? Suriyenin
toprak bütünlüğü vurgusu yapılıyor fakat Suriye Hükûmetiyle
herhangi bir temasta bulunulmuyor. Suriye Hükûmetiyle bu konuda ne zaman
görüşmeyi düşünüyorsunuz?
Sayın Dışişleri Bakanı, 2
Ekim günü 2 ayrı uçakla İstanbul'a gelip, Cemal
Kaşıkçıyı başkonsolosluk binasında katledip
aynı gün yine uçakla ülkemizden giden 15 kişi dokunulmazlığı
olmadığı hâlde neden sorgulanmadı? Başkonsolosun 16
Ekimde ayrılmasına neden izin verildi?
BAŞKAN Sayın Aydemir
Yok.
Sayın Özer
Yok.
Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sanayi ve Teknoloji
Bakanına soruyorum:
1) Tarıma dayalı sanayinin
geliştirilmesi, stratejik tarım ürünlerinin mamul hâle getirilmesi
konusunda bir planınınız var mı? Varsa hangi tür
çalışmalarınız var?
2) Katma değeri yüksek olan ürünlerin
üretilmesi için hangi tür malların üretilmesi gerektiği konusunda
hazırladığınız bir ürün listeniz var mı? Bu
ürünlerin üretilmesi ve ihracatı konusunda hangi tür çalışmalar
yapıyorsunuz?
3) Türkiye'nin yatırım ve üretim
odaklı bir ekonomi modeliyle kalkınması esastır. Bunun
başında da sanayileşme yatmaktadır. Hem yerli sermayenin
hem de doğrudan yabancı sermayenin yatırım yapması
konusunda hangi tür tedbirleri almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özyavuz
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Millî Savunma Bakanımız ve
Dışişleri Bakanımıza öncelikle terörle mücadelede
gösterdikleri başarı ve dik duruşları için teşekkür
ediyorum.
Zeytin Dalı ve Afrin Harekâtları
devletimizin oradaki teröristleri temizleyerek bölge insanlarına
verdiği en önemli kamu hizmetlerinden biridir. Bölgemiz,
Fıratın doğusuna yapılacak operasyonu sabırsızlıkla
beklemektedir. Fıratın doğusuna ne zaman gireceğiz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çepni
Yok.
Sayın Orhan
Yok.
Sayın Enginyurt, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkan, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Türk ordusu
dağıldı, yıkıldı, parçalandı. denilmesine
rağmen,
Yiğitler kan döker, bayrak solmaya.
Anadolu başlar, vatan olmaya.
Kızılelma'ya hey, Kızılelma'ya!
En güzel marşını vurmada mehter
Ya Allah, bismillah, Allahuekber!
diyerek Afrinde 5 bin PKKlıyı çukura
gömenlerden Allah razı olsun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hulusi Akarın Genelkurmay
Başkanlığında girilen Afrin, inşallah, bundan sonra
Millî Savunma Bakanlığı döneminde Menbic, Telafer, Tel Abyad,
Sincar dâhil olmak üzere Türk yurdu, Türk vatanı olmalıdır
diyor; Sayın Bakana en içten dileklerimle saygılarımı,
sevgilerimi sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Eksik, buyurun.
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Millî Savunma Bakanına sorumdur: Geçici
güvenlik bölgeleri ilan edilerek hayvancılığa kapatılan
yaylaların durumu ne olacak? Keyfî, basit nedenlerle yasak konulması
ne kadar doğrudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi söz Sayın Bakanlarda.
Hangi sırayla
konuşacağınızı saptadınız mı Sayın
Bakanlar?
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Saptamadık, ben başlayayım.
BAŞKAN O zaman sizden başlayalım
Sayın Varank.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan, cevap alamadık ki sorularımıza.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Bu bütçede bilim, teknoloji, sanayi, AR-GE ve girişimcilik yok.
diyebilmek için -böyle bir soru geldi- böyle bir cümleyi kurabilmek için bu
kavramlara dair zerre fikir sahibi olmamak gerekiyor diye düşünüyorum.
Gerçekten, bu eleştirileri hayretle izledim.
Fabrikalar açılmıyor. denildi. Son
dönemde açılan veya faaliyete geçen büyük yatırımlara kısa
örnekler vermek istiyorum. SOCAR üretime başladı. Eti Bakır
Maden, Mazıdağında üretime başladı. Dalgakıran
firmasının dünya çapında bir turbo kompresör
fabrikasını Gebzede açtık. Aksaray Mercedes kamyon
fabrikası, kapasitesini artırmak üzere yan sanayi fabrikalarını
devreye alıyor. Asgari 500 milyon lira yatırım yapacak olan Renault
Mais, Sütaş, TAI, Bosch, Alvimedica, BMC, SASA, Pirelli gibi firmalar
yatırımlarına başladılar. 2018 yılının
ilk 11 ayında 143 milyar TL tutarında 5.559 yatırım
teşvik belgesi düzenledik.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, soruyu yanlış anlamışsın, Kamu açtı
mı? diye soruyorlar.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Dolayısıyla bunları görmezden gelmek için ya gerçekten kötü
niyetli olmak ya da olup bitenlerden bihaber olmak gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yerlileşme konusunda bir soru soruldu. Ara ve
yatırım mallarını ülkemizde üretmek temel
amacımız. 4 binden fazla ürünü inceledik, cari açığa
etkileri, dünya ticaretindeki eğilimler, teknoloji seviyeleri ve yerli
üretim yetkinliklerimizi dikkate alarak bu ürünleri önceledik. Öncelikli
ürünleri, üretici ve alıcının bir arada desteklendiği,
AR-GEden seri üretime yakın takip ettiğimiz uçtan uça
yerlileştirme dediğimiz bir programla yerli olarak üreteceğiz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Kaçıncı sıradasınız patentte?
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Yine denildi ki: OSBlerin yüzde 50si boş. Bu rakam da doğru
değil. Bugün itibarıyla 311 OSBde yer alan sanayi parsellerinin
doluluk oranı inşaatlarla birlikte yüzde 74 seviyesinde. 2002
yılına göre OSBlerde üretimdeki parsel sayısı 5 kat
artarak 52.717 parsele ulaştı. Bakın, sadece 2018de 2.179
parselde üretime geçildi, 3.430 parselde inşaat ve 4.548 parselde proje
çalışmalarına başlandı. Üretime geçen işletmelerde
yaklaşık 109 bin yeni istihdam imkânı sağlandı.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN İsterseniz orada kesin çünkü
diğer bakanlara süre kalmayacak.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Peki, geri kalanına yazılı cevap vereyim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Çavuşoğlu.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Lütfü Türkkan, biraz önce İsraille
ilişkiler kötü ama ticaret arttı. dedi. Şunu hatırlatmak
isterim: Ticaret özel şirketler arasında olur ve özel
şirketlerimizin ticaretini engellemek Uluslararası Ticaret Örgütü
kurallarına da aykırıdır ve bir ülkeyle ilişkiler kötü
diye iş adamlarımızı da Ticaret yapmayın. diye
cezalandırmak da doğru bir yaklaşım değildir, onu
söylemek isterim.
Diğer taraftan, geri dönen Suriyelilerle ilgili
rakamı söylediniz Farklılıklar var. dediniz. Doğu Guta,
Homs, Hama gibi yerlerde rejim saldırınca, hatta İdlib
Muhtırasına kadar rejim İdlibe de saldırınca bu
bölgelerden de Türkiyeye Suriyeli göçmen geldi ama Suriyeye, bu biraz önce söylediğim
Afrin bölgesine ve Fırat Kalkanı Operasyonu, Harekâtı bölgesine
dönen Suriyeli sayısı doğrudur. Hatta o bölgeye Suriye içinden
yerinden edilmiş insanlar da dönmeye başladı bizden gidenlerin dışında.
Diğer taraftan, HDPden, özellikle,
IŞİDe destek verip vermediğimiz iddia edildi, soruldu. Bugüne
kadar Türkiyeden başka hiçbir ülke 4 bin IŞİDliyi
öldürmemiştir, göğüs göğüse IŞİDle hiç kimse
savaşmamıştır. Biz nasıl Afrinde PKKlıları
gömdüysek -Türkiye içinde olduğu gibi- yine Fırat Kalkanı bölgesinde
ve de Irakta 4 binden fazla IŞİDliyi de yok ettik. Türkiye kadar
hiç kimse bu mücadeleyi vermedi. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Ben Esadla çalışabiliriz. demedim.
Birleşmiş Milletler gözetiminde demokratik, adil ve herkesin
katıldığı bir seçim olduktan sonra halk kimi seçerse onunla
ilişkiler, herkes değerlendirilir. dedim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Esad değil,
Esed Sayın Bakan(!)
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Konuşmam da son derece açık, nettir,
İngilizcesine de bakabilirsiniz.
IPA fonları bizim ekonomimize zarar vermez ama
Avrupa Birliğinin bizi böyle cezalandırmak için küçük kesintiler
yapması Avrupa Birliğine yakışmaz. dedik.
Diğer taraftan, insani yardımların ve
izlediğimiz politikaların Türkiyeye olan itibarını zaten
konuşmamda söyledim, tüm dünyanın takdirini kazanıyoruz ama biz
takdir için değil; 8 milyar dolar insani yardımı yaparken
yoksulların umudu olduğumuz için, mağdurların umudu,
mazlumların umudu olduğumuz için yapıyoruz.
Dış politikada
attığınız adımlar -zaten ekonomik ilişkiler
önemli ama- izlediğiniz politikalar sayesinde Türkiyenin itibarı
arttıkça ekonomimiz de büyüyecek, ticaretimiz artacak, Türkiyeye gelen
turist de artacak.
Avrupa Birliği Sayıştayı kendi
iç çalışmalarını denetler, Türkiyeyi denetleme hakkı
yoktur. Tabii ki soracak Bu rakamlar nereye harcandı? diye. Avrupa
Birliği ile bizim kurumlarımız arasında da burada zaten bir
şeffaflık var ve bu bilgileri Avrupa Birliğiyle de bizler zaten
paylaşıyoruz ve Avrupa Birliği Sayıştayının
hiçbir şekilde bizi denetleme hakkı yoktur, onu da bildireyim.
İdlible ilgili de hiçbir sorun yoktur,
Rusyanın da bir şikâyeti yoktur ve biz, burada Rusyayla beraber
İdlib Mutabakatını -Millî Savunma Bakanımız da
burada- başarılı bir şekilde istihbaratımızı
da uyguluyoruz. Yıl sonuna kadar yolları da inşallah
açacağız, bir sıkıntı yok.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akar.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, bir kez daha Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, bu takdimim sırasında bahsettim ama
herhâlde gözden kaçmış, 635.582 yükümlü bedelli askerlik için
müracaat etti. Bunların yaptığı müracaattan bize gelen
rakamlara göre 9 milyar 533 milyon Türk lirası toplam gelir elde edildi.
Bunun dışında, dövizle askerlik,
malumlarınız, yurt dışındaki gençlerimiz,
vatandaşlarımız için geçerli. Onlara bir de internet sitesi
kurmak suretiyle herhangi bir şekilde işlerinden güçlerinden olmadan
gerekli işlemleri tamamlamaları mümkün hâle geldi.
Dolayısıyla böyle bir kolaylık sağlandı.
Ayrıca, bunun ötesinde tek tip askerlik diye
adlandırılan yeni askerlik kanunuyla ilgili
çalışmalarımız da ayrıntılı bir
şekilde, ilgili bakanlıklarla koordineli bir şekilde devam
ediyor. İnşallah, önümüzdeki yıl için, daha gecikmeden bu
açıklanacak ve bunun hem eğitim-öğretim süreleri
bakımından hem mesleki eğitimlere katkısı
bakımından, mesleki eğitim alanların statü kazanması
bakımından bütün bakanlıklarla ayrıntılı bir
şekilde görüştük, konuştuk, devam ediyoruz.
Uzman erbaşlar, tabii ki bizim öz
evlatlarımız. Onların özlük hakları başta olmak üzere,
astsubaylarımızın, subaylarımızın özlük
haklarıyla ilgili bütün çalışmalar bir gün, beş gün,
periyodik olarak değil sürekli olarak, gece gündüz demeden ilgili arkadaşlarımız,
Bakanlıkta, Genelkurmayda bu konuda görevli asker-sivil
arkadaşlarımız, Maliye Bakanlığı başta olmak
üzere ilgili makamlarla özlük haklarının geliştirilmesi için çalışmalarını
sürdürüyorlar. Burada önem arz eden veyahut da sembolik bir değeri olan
-moral motivasyon için geçerli- vardiya yatakhanesi diye tabir ettiğimiz
orduevine tekabül eden uzman erbaşlarımıza bazı yerler
düzenlenmesi konusu vardı. Özellikle Ankara, İstanbul, İzmirde
kursa gelen gençlerimiz bazı sıkıntılar
yaşıyorlardı, onun için Ankarada başladık, bir yer
temin ettik, örnek olarak bunu açacağız; daha sonra da ilk
fırsatta İstanbulda 2 Avrupa ve Asya olmak üzere- İzmirde 1
olmak üzere başlayıp bunu genişleteceğiz, ilgili yerlere
dağıtacağız.
Yine, bu anda sorulmadı ama sabah bir soru
intikal etmiş, arkadaşlarım bana verdiler. Bu, uzuv kaybı
olan, olmayan malul gaziler meselesi var. Bununla alakalı malul kalmayacak
şekilde yaralanan Türk Silahlı Kuvvetleri ve İçişleri
Bakanlığı personelinin sayısı elimizdeki rakamlara göre
19.987. Bunlarla alakalı mesele yüzde 40 uzuv kaybı olup
olmaması meselesi değil, askerlik görevini yapıp yapamaması
meselesi. Askerlik görevi yapamayanlara bu hak veriliyor. Bununla ilgili
çalışma da Millî Savunma Bakanlığı, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı arasında devam eden bir çalışma. Biz de
Millî Savunma Bakanlığı olarak elimizden gelen katkıyı
sağlıyoruz bu konunun bir an önce çözüme kavuşması için.
Diğer bir husus da, bu, önemli bir mevzu,
efendim, Harita Genel Komutanlığımızın
yaptığı bir çalışma var, bu çalışmayla
alakalı... Tamamlandı bu çalışma. Küre konusunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
sırasıyla 7nci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ile kesin
hesaplarına geçilmesi hususunu ve bütçeleri ile kesin
hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının
2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
26) SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
1) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 7.784.793.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının
2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
26) BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 5.921.746.137,30
Bütçe Gideri 5.848.485.805,91
İptal Edilen Ödenek 73.260.331,39
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 66.549.956,13
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabı kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının
2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.34) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 88.199.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 88.199.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 138.829.756,00
Bütçe Gideri 131.391.714,33
İptal Edilen Ödenek 7.438.041,67
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 138.575.000,00
Tahsilat 126.642.890,31
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.54) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
|
|
|
TOPLAM 89.950.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 89.950.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 187.985.000,00
Bütçe Gideri 169.988.396,02
İptal Edilen Ödenek 17.996.603,98
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 162.547.000,00
Tahsilat 158.721.115,95
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.55) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 117.343.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 117.343.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 204.539.100,00
Bütçe Gideri 198.008.327,02
İptal Edilen Ödenek 6.530.772,98
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 184.748.000,00
Tahsilat 197.162.136,88
Ret ve İadeler 1.995,14
Net Tahsilat 197.160.141,74
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.56) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 85.893.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 85.893.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 133.411.249,73
Bütçe Gideri 131.378.709,21
İptal Edilen Ödenek 2.032.540,52
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 131.700.000,00
Tahsilat 132.887.525,47
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.30) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 2.248.591.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 2.248.591.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 2.093.694.765,25
Bütçe Gideri 2.006.041.615,15
İptal Edilen Ödenek 87.653.150,10
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 1.325.409.000,00
Tahsilat 1.837.062.765,67
Ret ve İadeler 591.175,89
Net Tahsilat 1.836.471.589,78
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Standardları Enstitüsünün 2019
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.22) TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ
1) Türk Standardları Enstitüsü 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 446.984.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 453.533.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türk Standardları Enstitüsünün 2019
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türk Standardları Enstitüsünün 2017
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türk Standardları Enstitüsü 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 420.158.000,00
Bütçe Gideri 347.727.417,54
İptal Edilen Ödenek 72.430.582,46
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 328.326.000,00
Tahsilat 401.118.909,93
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Standardları Enstitüsünün 2017
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Patent ve Marka Kurumunun 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.24) TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU
1) Türk Patent ve Marka Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 94.605.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 214.969.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türk Patent ve Marka Kurumunun 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türk Patent ve Marka Kurumunun 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türk Patent ve Marka Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 86.381.100,00
Bütçe Gideri 80.023.892,04
İptal Edilen Ödenek 6.357.207,96
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 163.943.000,00
Tahsilat 210.402.900,90
Ret ve İadeler 676.921,10
Tahsilat 209.725.979,80
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Patent ve Marka Kurumunun 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.08) TÜRKİYE BİLİMSEL VE
TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 3.074.236.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 3.072.986.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 4.401.180.609,38
Bütçe Gideri 3.475.905.747,91
İptal Edilen Ödenek 925.274.861,47
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 98.982.377,79
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 3.197.036.000,00
Tahsilat 3.910.963.995,46
Ret ve İadeler 2.442.273,19
Net Tahsilat 3.908.521.722,27
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisinin 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.09) TÜRKİYE BİLİMLER
AKADEMİSİ
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 16.900.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 16.900.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisinin 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisinin 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 16.326.368,97
Bütçe Gideri 14.538.423,59
İptal Edilen Ödenek 1.787.945,38
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 15.986.000,00
Tahsilat 14.953.591,09
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisinin 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığının 2019
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
09) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 46.462.303.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığının 2019
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığının 2017
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Millî Savunma Bakanlığı 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 41.404.851.118,24
Bütçe Gideri 30.270.494.962,54
İptal Edilen Ödenek 10.902.141.810,77
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 11.104.646.732,47
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığının 2017
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
11)
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1)
Dışişleri Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 4.635.760.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Dışişleri Bakanlığının
2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Dışişleri Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 3.248.849.735,40
Bütçe Gideri 3.186.406.704,58
İptal Edilen Ödenek 36.554.066,86
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 25.888.963,96
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği
Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
11.75) AVRUPA
BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI
1) Avrupa Birliği
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 560.728.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Avrupa Birliği Başkanlığının
2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği Bakanlığının
2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
25) AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANLIĞI
1) Avrupa Birliği
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 604.820.000,00
Bütçe Gideri 600.404.305,66
İptal Edilen Ödenek 4.415.694,34
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği Bakanlığının
2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumunun 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.21) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1) Türk Akreditasyon Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 23.185.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 44.851.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumunun 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumunun 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türk Akreditasyon Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 28.939.000,00
Bütçe Gideri 25.729.197,13
İptal Edilen Ödenek 3.209.802,87
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 36.351.000,00
Tahsilat 41.305.560,59
Ret ve İadeler 2.605,44
Net Tahsilat 41.302.955,15
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumunun 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece yedinci turda yer alan kamu idarelerinin
bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmalarını temenni ederim.
Sayın milletvekilleri, yedinci tur
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre, kamu idarelerinin bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 18 Aralık
2018 Salı günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.41
(x) 10, 11 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10.12.2018 tarihli 28inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme tutanağın 390ıncı sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade tutanağın 388inci sayfasında yer almaktadır.
(X) Bu ifadeye ilişkin düzeltme tutanağın 434üncü sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade tutanağın 421inci sayfasında yer almaktadır.