TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
36ncı
Birleşim
18
Aralık 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
A) HAZİNE VE MALİYE
BAKANLIĞI
1) Hazine ve Maliye
Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye
Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE İSTATİSTİK
KURUMU
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine
Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
SERMAYE PİYASASI KURULU
1) Sermeya Piyasası Kurulu
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermeya Piyasası Kurulu
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Taytakın, 12 Aralık İsa Yusuf Alptekini
vefatının 23üncü yıl dönümünde rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
3.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Yenikapı mitinginde hain FETÖ terör örgütünün 15
Temmuzdaki darbe girişimine karşı millet tepkisinin
gösterildiğine, gerek mali sisteme gerekse ekonomiye ilişkin
reformların 57nci Hükûmet döneminde gerçekleştirildiğine
ilişkin açıklaması
4.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, siyasette haksız rekabet pozisyonu devam ettiği müddetçe,
keyfî gözaltılar devam ettiği müddetçe ekonomiyi rayına
oturtmanın mümkün olmayacağına ilişkin açıklaması
5.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, anayasal ve yasal reformlar gerçekleştirmek suretiyle
vatandaşların adalete olan güvenini tesis etmek için,
yargının demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesini
hayata geçirmek için mücadele verdiklerine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve devletin başının Ben Anayasa Mahkemesinin
kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum. diyemeyeceğine
ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman açık ve net
olarak sözünü söyleyen parti olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Mersin Milletvekili Baki Şimşekin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu
Banın, 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının sekizinci tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, hiçbir canlının elinden yaşam
hakkının alınamayacağına ve hayvanları öldürmenin
cinayet olduğuna, Meclise sunduğu Hayvanları Koruma Kanunu Değişiklik
Teklifinin yasalaşmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
11.- Kütahya Milletvekili
Ahmet Erbaşın, Kütahya halkı adına fiberglas
fabrikası kurulmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
12.- Edirne Milletvekili
Okan Gaytancıoğlunun, Edirne ili İpsala ilçesinde faaliyet
gösteren Yeni Gazetede çıkan yangın nedeniyle geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
13.- Antalya Milletvekili
Abdurrahman Başkanın, Antalya ili Kemer ilçesinde yaşanan
kuvvetli sağanak nedeniyle selden zarar gören vatandaşların
tespit edilerek gerekli yardımın yapılmasına ve Antalya ili
Elmalı ilçesinin sel baskınına maruz kalmaması için
Türkmentepe barajının yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
14.- İzmir Milletvekili
Atila Sertelin, köylülerin Karsın Sarıkamış ilçesine
bağlı Aşağısallıpınar, Yukarısallıpınar
ve Boyalı köyü ile Selim ilçesine bağlı Laloğlu köyüne bir
çivi dahi çakılmamasının Alevilikle ilgisi olduğunu
düşündüğüne ilişkin açıklaması
15.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, Hükûmetin EYTliler, yardımcı hizmetler
sınıfı ve bilgi işlemcilerle ilgili
çalışmasının olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
17.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, kastının Şırnak 2.
Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/409 esas sayılı dosyada
adı geçen şahıslara yönelik olduğuna ilişkin
açıklaması
18.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11
sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasında genelleme yapmaktan kaçınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
19.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu
ve Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, her sıkışıldığında
Halkların Demokratik Partisinin ihanetle suçlanıp, parmak
sallanamayacağına, FETÖnün Türkiye'nin başına niye bela
edildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
21.- Adana Milletvekili
Ayhan Barutun, Milli Emlak Genel Müdürlüğünün hangi gerekçelerle Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına
bağlandığını, devlet yönetiminde oluşan kurumsal
arşivin vatandaşın taleplerini karşılamadaki önemine
dikkat edilip edilmediğini, tekrar eski yapısına kavuşması
için Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlanmasının
düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
22.- Konya Milletvekili
Abdulkadir Karadumanın, vatandaşın alın terinin Meclise
emanet olduğuna ve emanete sahip çıkılması
gerektiğine, bu bütçeyi savunmanın faizi, zulmü, haramı savunmak
anlamına geldiğine ilişkin açıklaması
23.- Hatay Milletvekili
Hüseyin Şanverdinin, 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Hazine ve Maliye Bakanı Berat
Albayrakın gerek kürsüde yaptığı konuşmasında
gerekse sorulara verdiği yanıtlarında çelişkiye
düşüren durumlar olduğuna ilişkin açıklaması
25.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, İşsizlik yok fakat kimse çalışacak iş
bulamıyor, kimse çalışmıyor fakat üretim artıyor,
üretim patlıyor ama fiyatlar düşmüyor, yakında ucuzluk olacak
ama kimse memnun değil, kimse memnun değil ama seçimde herkes partiye
oy veriyor. ibaresinin yer aldığı Dumaya sunulan raporun
şu an içinde bulunulan hâli çok iyi aktardığına
ilişkin açıklaması
26.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, ekonomideki kötü gidişatın yükünün millete
yüklendiğine ilişkin açıklaması
27.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Türkiyenin çok zor bir coğrafyada, meydan okuyucu güçlerle
karşı karşıya olan bir ülke olduğuna ilişkin
açıklaması
28.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Halkların Demokratik Partisine Onu
söyleyemezsiniz, bunu söyleyemezsiniz. gibi ifadelerle ayar vermeye
çalışıldığına, Savunma ve İçişleri
Bakanlığının bütçesi artırılıyorsa buna
savaş bütçesi diyeceklerine ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Hazine ve Maliye Bakanının Türkiye
gerçeklerine aykırı şeyler söylediğine, kuvvetler
ayrılığını yok sayan bu sistemin demokrasiye fayda
getirmediğine, Cumhurbaşkanına yapılan eleştirilere
İç Tüzük 69a göre söz verilemeyeceğine ilişkin
açıklaması
30.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, işçinin, köylünün, esnafın, çiftçinin
arasında siyaset yaptıklarına ve gelen talepleri kanun teklifi
hâline getirdiklerine, kuvvetler ayrılığı olduğuna
ilişkin açıklaması
31.- Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin, ayrıştırma diline ve savaş kelimelerine
gerek olmadığına ilişkin açıklaması
32.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin, bir kişinin milletvekili olmasının tek
başına masumiyet karinesini ortaya koymadığına ve
herkesin önce kendi hayatının hesabını vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
34.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Tokat Milletvekili
Özlem Zenginin, Ankara Milletvekili Yıldırım Kayanın 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü
maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, sataşmanın Meclisin ritüeli
olduğuna ama kim yaparsa yapsın hakareti kabul etmelerinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, milletvekillerinin bayrağa
gelecek en ufak leke karşısında hayatlarını ortaya
koyacağına inandığına ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Meclis Başkan Vekili olarak
bir milletvekiline Söz atma. ifadesini kullanmaktan utanç duyduğuna
ilişkin konuşması
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 18/12/2018 Salı günkü Birleşiminde 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 5inci maddesinin
oylanmasına kadar (5inci maddesi dâhil) çalışmalarını
sürdürmesi ile 19/12/2018 Çarşamba günkü birleşiminde mezkûr teklifin
görüşmelerine 6'ncı maddesinden devam edilmesi ve çarşamba günkü
birleşimde teklifin 14'üncü maddesine kadar (14'üncü madde dâhil)
oylanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin önerisi
VII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün,
yazılı soruların cevaplanmamasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/5768)
18 Aralık 2018 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün sekizinci turdaki görüşmeler
ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin ilk 2nci maddesinin
oylamasını ve -6ncı madde dâhil- 6ncı maddesine kadar olan
maddelerin görüşmelerini yapacağız.
Sekizinci turda bütçe ve kesin hesapları yer alan
kamu idarelerini okutuyorum:
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,
Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu, Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası
Kurulu, Gelir Bütçesi.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (x)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183
Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam
195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 11) (x)
A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI
1) Hazine ve Maliye Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE
VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SERMAYE PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti gruplarına ve İç Tüzükün
62nci maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye
altmışar dakika söz verilecek, bu süreler birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilecek ve şahsı adına yapılacak
konuşmaların süresi ise beşer dakika olacaktır.
Ayrıca, konuşmalar tamamlanınca soru ve
cevap işlemi on dakika soru, on dakika cevap olarak yapılacak ve sorular
gerekçesiz olarak yerinden sorulacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
Sekizinci turda siyasi parti grupları, yürütme ve
şahısları adına söz alanların adlarını sırasıyla
okutuyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına; Manisa Milletvekili
Erkan Akçay, Mersin Milletvekili Baki Şimşek, Konya Milletvekili Esin
Kara, Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya.
İYİ PARTİ Grubu adına; Bursa Milletvekili
İsmail Tatlıoğlu, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, Antalya
Milletvekili Hasan Subaşı, Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan, Adana
Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına; Eskişehir
Milletvekili Emine Nur Günay, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu,
Giresun Milletvekili Cemal Öztürk, Adana Milletvekili Tamer Dağlı, Ordu
Milletvekili Ergün Taşcı, Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya, Trabzon
Milletvekili Salih Cora, Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı, Aydın
Milletvekili Bekir Kuvvet Erim, Aydın Milletvekili Mustafa Savaş, Kütahya
Milletvekili Ahmet Tan, Denizli Milletvekili Nilgün Ök.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına; Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylan, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul, İstanbul
Milletvekili Erol Katırcıoğlu, Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmaz, Van Milletvekili Muazzez Orhan, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan, Hakkâri Milletvekili Sait Dede.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budak, İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, Sinop Milletvekili
Barış Karadeniz, Adıyaman Milletvekili Abrurrahman Tutdere, Burdur
Milletvekili Mehmet Göker, Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir, Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylan, Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlu, Adana Milletvekili Orhan
Sümer, İzmir Milletvekili Bedri Serter, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat,
Tokat Milletvekili Kadim Durmaz.
Şahsı adına, lehinde Bursa Milletvekili
Emine Yavuz Gözgeç, istemi hâlinde yürütme, şahsı adına, aleyhinde
Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin
2nci maddesini okutuyorum, buyurun:
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1) Gelirler:
Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere,
5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 867.296.403.000 Türk lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 11.179.800.000 Türk lirası
öz gelir, 63.704.956.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
74.884.756.000 Türk lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 6.420.391.000
Türk lirası öz gelir, 116.591.000 Türk lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 6.536.982.000 Türk lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere,
5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idarelerin net finansmanı 80.250.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, sayın
grup başkan vekillerimiz; benden evvelki Meclis başkan vekilleri oturumu
yönetirken güzel bir şey yaptılar. Siyasi parti grupları konuşmalarını
tamamladıktan sonra grup başkan vekillerimiz söz aldılar; daha verimli
oldu, zaman açısından da daha iyi bir şekilde değerlendirildi.
Takdirleriniz
Ben grup başkan vekilleri söz isterlerse veririm ama bu uygulama
faydalı oldu, ben de izledim. O bakımdan, buna dikkat edersek sevinirim.
Hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
ilk söz Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gelir
İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, devletlerin en önemli faaliyet
alanlarından biri de maliyedir. Sadece kamu faaliyetlerinin finansmanı
açısından değil, ekonomik ve sosyal boyutuyla da mali faaliyetler
büyük önem arz etmektedir. Vergi, harcama, borçlanma, bütçe, vergi dışı
gelirler, özelleştirme, teşvik gibi maliye politikaları araçlarıyla;
istihdam, ödemeler dengesi, yatırım gibi alanlarla ekonomi politikalarının
yürütülmesinde maliye politikası önemli bir yer almakta ve önemli bir unsur
teşkil etmektedir. Öte yandan, bütün bu araçların kullanılma yöntemi,
içeriği ve tercihler ve öncelikler maliye politikasının karakterini
göstermektedirler. Maliye politikalarının öznesi devlettir, nesnesi insan
ve toplumdur.
Vergi sadece kamu harcamalarının finansman
aracı değildir, vergiciliğin sosyal boyutu giderek önem kazanmaktadır.
Bu önemin adı vergilemede adalettir. Vergi adaletini ölçmek için kullanacağımız
verilerden en önemlisi, dolaylı ve doğrudan vergilerin vergi gelirleri
içerisindeki nispetidir. Ülkemizde dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki
payı Ekim 2018 itibarıyla yüzde 64,5tur. Ancak doğrudan bir vergi
olarak değerlendirilmekle birlikte, aslında dolaylı vergi özelliği
ağır basan motorlu taşıtlar vergisini de hesaba kattığınızda
bu oran yüzde 67ye yükselmektedir. Dolaylı vergiler ülkemizde yüzde 65in
altına bugüne kadar maalesef inmemiştir. Oysa OECD ortalaması yüzde
46yı geçmemektedir.
Vergileme konusunda altını çizmek istediğim
bir husus daha vardır: Vergilemenin sadece hukuki olması yeterli değildir;
ayrıca adalet, kesinlik, belirlilik, uygunluk, iktisadilik, genellik, verimlilik
gibi ilkelerin de vergi sistemine hâkim olması gerekmektedir.
Ekonomide rahat ve kolay günlerden geçmiyoruz. Diğer
ekonomik faktörler bir tarafa, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra malum
odaklar ekonomik araçlarla da saldırıya geçmiştir, bunu göz ardı
edemeyiz. Özellikle 24 Haziran seçimlerinden sonra bu saldırılar yoğunlaşmıştır.
Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch 13 Temmuzda kredi notunu düşürmüştür.
1 Ağustosta ABD 2 bakanımıza yaptırım kararı almıştır.
3 Ağustosta Cumhurbaşkanı tarafından 100 Günlük Eylem Planı
açıklanmış, 10 Ağustosta da ABD, Türkiyeye yönelik vergi kararı
almıştır. 13 Ağustosta Hazine ve Maliye Bakanlığı
yeni tedbirler paketini açıklar açıklamaz Standard & Poors ve Moodys
ülkemizin kredi notunu düşürmüştür. Bu dönemin baş rolünde ise ABDli
rahip Brunson yer almıştır.
Dünya ticaret savaşları, dünyada faiz oranlarının
artmasıyla ülkemizden döviz çıkışının teşvik
edilmesi de eklenince bu süreçte dolar 7,30 lira seviyesine çıkmıştır.
Bunun ardından önce ÜFE, hemen ardından TÜFE artmıştır.
Merkez Bankası faizi yükseltmek zorunda kalmıştır. Buna mukabil
dünyada petrol fiyatlarının düşmesiyle benzin ve motorinde uygulanan
vergi politikası olumlu bir etki yaratmıştır. İkinci çeyrek
itibarıyla dış borç stokunun 457 milyar dolara yükselmiş olması,
dış müdahalelere açık olmamız nedeniyle yabancıların
ülkemiz üzerindeki etkilerinin şiddetli hissedilmesine neden olmuştur.
Şirketlerin döviz borcunun da etkisiyle döviz kuru ekonominin ana belirleyicisi
olmuştur. Döviz kurundaki artış şirket bilançolarını
çok olumsuz etkilemiştir. Tüketici güven endeksi âdeta döviz kuruna endekslenmiş,
kur artınca tüketici güven endeksi düşmeye, kur düşünce de güven
endeksi artmaya başlamıştır. Bu dönemde Borsa istanbulda işlem
gören şirketlerin değerleri hızlı bir şekilde düşmüş,
Merkez Bankası döviz rezervleri azalmıştır. Bütün bunların
neticesinde büyüme oranı düşmüş, döviz kurundaki bu artış
dolar bazında kişi başı millî gelirin de düşmesine neden
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar alınan
önlemler sayesinde ekonomik saldırılarla mücadele kapsamında çok
önemli adımlar atılmıştır. Bu mücadelede gösterdiği
gayret ve başarılar nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanı Sayın
Berat Albayraka tebrik ve takdirlerimizi iletiyor, kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Finans piyasalarındaki iyileşmelerin reel piyasaya
da yansıması için gerekli önlemlere devam edilmesi gerekmektedir. İlk
adım, ekonomiye güvenin pekiştirilmesidir. Yapısal reformlar devam
etmelidir. Enflasyon ve cari açıkla ilgili etkili çalışmalar yapılmalıdır.
İflasların önüne geçmek için tedbirler geliştirilmelidir. Üreten
ekonomi modeli ve programı çok acil olarak hayata geçirilmelidir. Ekonomik
eşitlik, özgürlük, adalet ve ekonomik güvenlik konularında tesir düzeyi
yüksek hamleler yapılmalıdır. BDDK ve Merkez Bankası tarafından
yapılan müdahalelere maliye politikalarıyla etkili ve kalıcı
katkılar sağlamaya devam edilmelidir. Kriz tedbirleri adı altında
verilen teşviklere yenileri eklenmelidir. Özellikle enflasyondan en fazla etkilenen
ücretliler ekonomik olarak rahatlatılmalıdır. Verimli olmayan harcamalardan
vazgeçilmeli, vergi indirim ve istisnaları yeniden gözden geçirilmeli, gerçekçi
olmayanlardan da vazgeçilmelidir; bu suretle faiz dışı fazla verilmeye
devam edilmelidir. Tarımda çiftçi ile tüketici fiyatı arasındaki
fark azaltılmalıdır. Çiftçi üzerindeki vergi yükleri azaltılmalı,
teşvikler artırılarak tarım üretimi artırılmalı
ve gıda fiyatları düşürülmelidir.
Bunlarla birlikte, maliye politikasında özellikle
şu hususları dikkatlerinize sunuyorum: Maliye politikası araçları
sosyal adalet ve gelir dağılımı yönünden daha etkin kullanılmalıdır.
Bütçe gelirleri konjonktürel etkilerden mümkün olduğunca arındırılmalıdır.
Mali disiplinden taviz verilmemeli, harcamalarda israf ve verimsizliğin önüne
mutlaka geçilmelidir. Herkesin mali gücüne göre vergi ödediği, üretimi ve istihdamı
teşvik eden, öngörülebilir bir vergi sistemi tesis edilmelidir. Kamu harcamaları
ülkemizin ihtiyaçlarına göre önceliklendirilmelidir. Maliye yönetiminde mali
ve idari etkinlik sağlanmalı, plan, program, bütçe ilişkisi güçlendirilmeli,
mali riskler önceden hesaba katılmalı, sistem daha şeffaf ve hesap
verilebilir hâle getirilmelidir. Kaynakların etkin dağılımı
ve kullanımını sağlamak amacıyla bütçe hazırlama sürecinde
yetki ve sorumluluklar net bir şekilde tespit edilerek Meclisin etkinliği
artırılmalı, mali raporlama geliştirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tüm kamu faaliyetlerinin parasal bir maliyeti vardır. Bu maliyet, ekseriyetle
maliye üzerinden karşılanmaktadır. Maliye dediğimizse, bir bakanlık
binası, vergi dairesi, defterdarlık binaları vesaire değildir.
Devletin en temel kamu birimlerinden olan Maliye Bakanlığında ve
Gelir İdaresi Başkanlığında 2017 yılı verilerine
göre toplam personel sayısı 66.410dur. Maliye personeli, kamuda iş
yükü ve sorumlu olduğu mevzuat bakımından zor görevlerden birini
ifa etmektedir. Devletin vatandaşla yüz yüze geldiği, devlet-vatandaş
münasebetlerinin hassas olduğu bir kesimi temsil etmektedirler. Devlet vergi
koyar, ceza keser, harç alır; tahsilatı ve ödemeyiyse Maliye personeli
yapar. Görevini yaparken zaman zaman sözlü, hatta sopalı ve hatta zaman zaman
da silahlı saldırılara maruz kalabilmektedirler.
Meclisimiz kanun yapar, vergi koyar ya da kamu alacakları
için yapılandırma yapar; yük, maliyecilerin üzerine biner. Kamu alacakları
tahsilatının son günlerine kadar gece gündüz, hafta içi, hafta sonu fedakârca
çalışırlar. Zor şartlar altında görev yapan maliyecilerimizin
görevleri, en az öğretmenlerimiz kadar, askerlerimiz, polislerimiz kadar da
önemlidir çünkü 81 milyon vatandaşımızın hakkı onların
üzerindedir. Peki, bu durumda Maliye çalışanları emeklerinin karşılığını
alabiliyor mu? Ehliyet-liyakat çizgisinde mesleğinde yükselme imkânları
var mı ve özlük hakları, çalışma koşulları insanca
yaşamaya ve çalışmaya müsait mi?
Kamu çalışanlarının maaş ve
özlük haklarına ilişkin şikâyetleri bitirme iddiasındaki 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden beri, Maliye çalışanlarının
talep ve beklentileri sona ermemiş, aksine geçmişten gelen sorunları
birikerek devam etmektedir.
Konuşmamın bu bölümünde, Maliye personelinin
sorunlarını, beklentilerini ve çözüm önerilerimizi paylaşmak istiyorum.
Biliyorum ki şu an bütün Maliye personeli bir taraftan görevlerini yerine getirirken
aynı zamanda kulakları da Meclisimizdedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan; Maliye çalışanlarımızın sorunlarının
başında, eşit işe eşit olmayan ücret uygulaması gelmektedir.
Aynı odada, yan yana masalarda aynı işi yapıyorlar ancak aralarındaki
maaş farkı 1.500 lirayı bulmaktadır.
Görevde yükselemiyorlar, kariyer imkânları verilmiyor.
Bu istikamette, kurum içi gelir uzmanlığı özel sınavının
acilen açılması gerekmektedir. Son sınavın yapıldığı
18 Şubat 2012 tarihinden beri geçen altı buçuk yılda, geçmiş
Maliye bakanları çeşitli zamanlarda söz vermelerine rağmen kurum
içi uzmanlık sınavı maalesef açılmamıştır.
Kamu personel rejiminde esas olan, nitelikli insan kaynağının
kazandırılması, yetkinliklerinin geliştirilmesi, kariyer planlarının
yapılmasıdır. Bu yüzden, Gelir İdaresi Başkanlığının
çeşitli birimlerinde istihdam edilen personel için kurum içi gelir uzmanlığı
özel sınavı bir an önce açılmalıdır.
Dikkatinize sunmak istediğim bir diğer husus,
vergi müfettişliği yeterlilik sınavlarıdır. İlk olarak
yazılı sınavın kendisi başlı başına bir
sorun olmakla birlikte, ikinci ve en büyük sorun mülakat aşamasıdır.
Geçmişte bu mülakatlar Maliye Bakanlığı içinde FETÖ operasyonlarına
en fazla maruz kalan alanlardan biriydi. Bu mülakatlarda kasıtlı ve subjektif
değerlendirmelerle pek çok personel mesleğinden ayrılmak zorunda
kalmıştır. Ayrıca vergi müfettiş yardımcılığı
için beşinci ve altıncı dönemlerde, vergi müfettiş yardımcılarının
yüzde 44ünün vergi müfettişi olmalarına Vergi Denetim Kurulu tarafından
hazırlanan yönetmeliklerle mani olunmuştur. Yeterlilik sözlü sınavında
çok sayıda vergi müfettiş yardımcısı şahsi husumete
varan keyfîlikler nedeniyle mülakatta elenmiştir. Öyle ki her bakımdan
başarılı olan müfettiş yardımcılarına âdeta Kaşının
altında gözün var. denmiştir. Bu kapsamda yapılması gereken
yazılı yeterlilik sınavını başarıyla geçen meslek
mensuplarının yeni bir sözlü sınavla yeniden hakkaniyetle değerlendirilebileceği
bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Böylece Vergi Denetim Kurulunun
içinde bulunduğu mahkemelik durum asgari düzeye indirilmelidir.
Maliye çalışanlarına ödenen ücretlerin
yarısı ek ödeme ve fazla mesai ücretlerinden oluşmaktadır. Ek
ödemelerin emekli maaşına yansımaması sonucu emekli olan bir
Maliye çalışanı maaşının yarısını dahi
emekli maaşı olarak alamamaktadır. Maliyeciler emekli olamamaya âdeta
mahkûm edilmektedir. Örneğin Gelir İdaresi Başkanlığı
çalışanlarının yüzde 49unun hizmet süresi yirmi yıldan
fazladır ve taşradaki personelin yüzde 37sinin hizmet süresi de yirmi
beş yıldan fazladır. Gelir İdaresi Başkanlığında
devlet gelir uzmanı ve gelir uzmanı kadrolarının tek bir çatı
altında gelir idaresi uzmanlığı kadrosunda birleştirilerek
gelir uzmanlarının merkez atamalı personel statüsüne kavuşturulması
yerinde olacaktır. Ayrıca ve önemle ifade ediyorum ki tüm uzmanlık
kadrolarındaki merkez-taşra ayrımına son verilmelidir. Diğer
bakanlıklarda bu durumu görmek mümkün değildir, diğer bakanlıklar
da örnek alınarak Maliye de bu uygulamayı başlatmalıdır.
Tahakkuk ve tahsilata ilişkin işlemlerin zamanında
ve doğru olarak yerine getirilmemesinden doğan Hazine zararlarından
sorumlu tutulan gelir uzmanlarının yetki ve sorumluluk alanı net
bir şekilde belirlenmelidir.
Millî emlak uzmanları diğer kariyer uzmanlarıyla
aynı özlük haklarına sahip olmalıdır.
Vergi Denetim Kurulu gibi aynı şekilde gider
denetim kurulu da oluşturulmalıdır.
Çalışanlara ödenen özel hizmet tazminat oranları,
diğer kurumlarda aynı unvanda çalışanlara ödenen tazminat oranlarına
getirilmelidir.
Defterdarlık uzmanlığı için kadro
sayısı artırılarak kurum içi özel sınav açılmalıdır.
Gelir uzmanlarının 2003, 2004 ve 2006 yıllarında
yapılan ortak sınavlardan kaynaklanan mağduriyetleri giderilmelidir
ve maalesef yıllardır bu sorun ve haksızlık giderilememiştir.
Ortak sınavla özlük hakları ayrı olan vergi denetmen yardımcılığı,
devlet gelir uzman yardımcılığı ve gelir uzman yardımcılığı
atamaları yapılmıştır. Bu atamalar da belli bir objektif
kritere dayanarak değil, artık takdire dayalı olarak ve biraz da
rastgele yapılmıştır.
Tüm uzmanlara, diğer kurum uzmanlıklarında
olduğu gibi 3600 ek gösterge, makam tazminatı, özel hizmet tazminatı
hakları da dikkate alınarak verilmelidir. Taşrada görev yapan müdürlerin
ek göstergeleri de kendi eşiti konumunda olan müdürlerin konumuna getirilmelidir.
Muhasebe ve millî emlak denetmenlerinin emsallerine göre düşük olan görev,
yetki, sorumluluk ve özlük hakları yeniden düzenlenmeli ve düzeltilmelidir.
Engelli, teknisyen yardımcısı, yardımcı
hizmetler sınıfı ve diğer personel için görevde yükselme ve
unvan değişikliği sınavı açılmalıdır; yardımcı
hizmetler sınıfındaki personele ek gösterge hakkı verilmelidir.
Ayrıca, Bakanlığın kurumsal yapılanmasına
ilişkin de bazı hususların altını özellikle çizmek istiyorum.
Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde Vergi Konseyi, Gelir İdaresi
Başkanlığı, Gelir Düzenlemeleri Genel Müdürlüğü ve Vergi
Denetim Kurulundan oluşan çoklu yapının, biz, yine tek çatı
altında yeniden yapılandırılmasında fayda mülahaza ediyoruz.
Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde bulunan Vergi Denetim Kurulu,
Sigorta Denetleme Kurulu ve Hazine kontrolörlerinin, ilgilerine göre konumlarının
net olarak belirlenmesi gerekmektedir.
Maliye ve vergi politikalarını, yapısal
sorunları konuşuyoruz; kanunlar çıkarıyoruz, kararnameler yayınlanıyor,
yönetmelikler çıkıyor, tebliğler hazırlanıyor; bilinmelidir
ki personelin hakkı hukuku adalet içinde gözetilmeden ve bu personelin sorunları
çözülmeden Maliye sisteminde amaçlanan verimliliğe ulaşmamız mümkün
görünmemektedir. Çalışanlar mutsuzsa, çalışma barışı
yok ise Hazine ve Maliye Bakanlığı da huzursuz ve verimsiz olur.
Maliye teşkilatını mutsuz ve huzursuz insanların oluşturduğu
bir kurum olmaktan çıkaralım.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu istikamette atılacak
adımları bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da destekleyeceğimizi
belirtiyor, Maliye ve Gelir İdaresi bütçesinin hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Milletvekilim.
Söz sırası, Mersin Milletvekili Baki Şimşekte.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu ve
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçe, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önümüzdeki bir yıllık sürede kamuya kaynak aktarma ve bu kaynakları
dağıtma yetkisi verdiği bütçe aynı zamanda uygulanan ekonomik
ve mali politikalar ile sosyal politikaların önemli bir aracıdır.
Son dönemlerde bölgemizde yaşanan gelişmeler Türkiyenin egemenlik haklarını
tehdit eden boyutlara varmış, Türkiyeye karşı açılan ekonomik
savaş, ülkemizin maruz kaldığı iç ve dış saldırılar
ekonomide olumsuz etkilere yol açmış, ülkemizi önemli ölçüde mali külfete
sokmuştur.
2018 yılı Türkiye ekonomisi kapitalist, emperyalist
komploya kurban edilmek istenmiş, âdeta Türk lirasını eritip devletimizin
saygınlığını, milletimizin kazanımlarını
mahvetmek amaçlanmıştır. Ülkemiz kur üzerinden kurcalanmış,
döviz üzerinden karıştırılmak istenmiştir. Ne yazık
ki bu saldırıların hedefinde aslında ve esasen Türk milleti
yer almaktadır. Ekonominin birikmiş sorunlarına ek olarak tüm bu
yaşananların neticesinde istikrarsızlık ve güven kaybı
yatırımcıyı caydırmış, işsizlik oranı
yükselmiş, ekonomi tıkanmıştır. Piyasalarda sorun devam
etmekte olup ciddi boyutlarda tahsilat sorunu yaşanmakta, nakit sıkışıklığı
görülmektedir. Ülke olarak ekonomide yeni ufuklara, yeni yollara ve millî çarelere
ihtiyacımız vardır.
Türkiye ekonomisinin düzlüğe çıkarılması
için üretim, istihdam odaklı yeni plan ve programlar acilen hayata geçirilmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak sıkı para ve maliye politikasının
uygulanmasını, kamuda tasarruf tedbirlerinin alınıp yaygınlaştırılmasını,
bütçe disiplininden taviz verilmemesini, Merkez Bankası ve Para Politikası
Kurulunun gelişmeleri anbean takip ederek zorunlu müdahalelerde gecikmemesini,
Türk lirası kullanımının teşvik edilmesini, döviz cinsinden
kira, otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin millî paramızla yeniden yapılandırılmasını,
enflasyon ve cari açıkla çok etkili mücadele edilmesini, muhtemel iflasların
önüne geçilmesini, çok kararlı ve stratejik bir ekonomik vizyonun siyasi iradeyle
temellendirilmesini, üreten ekonomi modelinin çok acil hayata geçirilmesini, stokçuluğun
önüne geçilmesini, ekonomik seferberlik ilan edilmesini, makro ve mikroekonomik
dengeleri sağlamlaştırmak için yapısal sorunların süratle
giderilmesini, küresel ittifak ve ilişki ağlarının yeni baştan
değerlendirilmesini, ihracatın ithalata bağımlılığını
azaltmak için yerli ve millî ürünlerin üretimine öncelik ve önem verilmesini; ekonomik
eşitlik, özgürlük, adalet ve güvenlik konularında tesir düzeyi yüksek
hamlelerin yapılmasını, adımların atılmasını
bekliyor, tavsiye ve temenni ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, özelleştirmelerde
ve diğer kamu ihalelerinde temel ölçü millî kaynaklarımızın
korunmasıdır. Bu sebeple, özelleştirme süreçlerinin aynı zamanda
yolsuzluklarla mücadele anlayışı içinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Özelleştirme uygulamalarının başladığı 1986 yılından
bugüne kadar geçen süre içerisinde gerçekleştirilen uygulamalar kapsamında
250 kuruluşta bulunan kamu hisseleri blok satış, halka arz ve borsa
satışı yoluyla; 19 liman, 93 elektrik santrali, 178 tesis ve işletme,
18 otel, sosyal tesis, 5.400 taşınmaz ve 40 maden sahası ile araç
muayene hizmetleri varlık satışı ve işletme ve imtiyaz
hakkı devri yoluyla; özelleştirme programındaki kuruluşlara
ait 11 gemi, 9.103 kalem makine teçhizat, demirbaş ve hizmet vasıtasıyla
bu kuruluşlar adına tescilli 150 adet isim hakkı marka ve varlık
satışı yoluyla özelleştirilmiştir.
1986 yılından bu yana toplam 68,7 milyar lira
ABD doları tutarında özelleştirme uygulaması yapılmıştır.
Türkiyede özelleştirme uygulamalarındaki amaç, kamu kuruluşlarının
sermaye piyasalarında halka arz yoluyla satılmasıyla sermayenin tabana
yayılmasıdır. Ancak kamu işletmeciliğinin geldiği
durum bahane edilerek bu kuruluşların ne olursa olsun elden çıkarılması
gerektiği anlayışı hâkim olmuştur. Böyle bir anlayışa
dayanan özelleştirme politikası da özelleştirmeler yoluyla kamu kaynaklarının
tabana yayılmasını, rekabetçi bir piyasanın oluşmasını,
üretimin ve istihdamın artırılmasını sağlamaktan uzak
kalmıştır. Bize göre, özelleştirmeyle, ekonomide rekabet ortamının
tesis edilmesi, kamu maliyesi üzerindeki yükünün hafifletilerek kaynakların
etkin kullanılması, üretim ve istihdam artışı sağlanması,
teknoloji transferi ve ihracat kapasitesinin geliştirilmesi amaçlanmalıdır.
Devlet tekellerinin yerini özel sektör tekellerinin alması önlenmeli, uygulamada
şeffaflık ilkesi tam anlamıyla hâkim kılınarak kamu vicdanını
rahatsız eden hiçbir girişime izin verilmemelidir.
Ülkemizde her kesimin sorunları bulunmaktadır;
öğrencilerin yurt sorunu, kredi sorunu, burs sorunu. Bu yurt sorunu üniversiteler
açılmadan önce mutlaka çözülmelidir. Her yıl üniversiteler açıldıktan
sonra Kredi Yurtların öğrenci yerleştirmeleri yapılmakta ve
birçok aile gittiği yerlerde mağdur olmaktadır.
Ücretli öğretmenliğe son verilmeli, mutlaka
açığın tamamı kadrolu öğretmenlerle doldurulmalıdır.
OGS, HGS, köprü yasak geçiş cezalarının
tamamı iptal edilmeli; köprü ve otoban ücretleri makul bir seviyeye çekilmelidir.
Bir kamyoncu çocuğu olarak, evine ekmek parası
götürmek için çabalayan kamyoncu esnafına mutlaka ucuz mazot verilmelidir.
Ulu Önder Atatürkün milletin efendileri dediği
köylülere ucuz mazot, ucuz tohum ve ucuz gübre verilmelidir. Teşvikler mutlaka
üretene göre verilmeli, devletin kaynakları doğru yere aktarılmalıdır.
Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız geleneksel
Anadolu kültürüne göre desteklenmeli, ülkenin temel ihtiyaçları karşılanmalıdır.
Sadece büyük şirketlere verilen teşviklerle tarımın ve hayvancılığın
ayakta kalması mümkün değildir. Hazineye ait tarım arazilerinin tamamı
çiftçilerin kullanımına, Milliyetçi Hareket Partisinin seçim vaadinde
olduğu gibi ücretsiz olarak devredilmelidir.
İmar barışıyla bir prefabrik koyan
vatandaşa sadece internet üzerinden yapılan bir müracaatla devletin arazileri
peşkeş çekilmemelidir.
Hal Yasası tekrar gözden geçirilmeli, çiftçinin
destekleyicisi konumundaki komisyoncular devre dışı bırakılmamalıdır.
Köylerde ürün yetiştirenin, ürünlerini Ankarada, İstanbulda, Almanyada,
Rusyada pazarlaması mümkün değildir. Maliyeti artıran en önemli
faktör akaryakıt ve enerji maliyetleridir. Komisyon ücretlerinde iyileştirme
beklenebilir ama asıl iyileştirme yapılması gereken durum akaryakıt
ve vergilerdir.
Ülkemizin çok açık hedef alındığı,
siyaset ve ekonomik oyunların vahşileştiği, Türkiye ekonomisinin
kapitalist emperyalist komploya kurban edilmek istendiği bu dönemde gelecek
nesillere umut vermek için, sırtlanların ve çakalların dolaştığı
coğrafyada hür ve bağımsız yaşamak için, dünyada bize umut
bağlayanlara, Osmanlının artığısınız
dediklerinde kahroluyorum. diyen Kerküklü nineye, Bizi kimlere bırakıp
gidiyorsunuz? diye haykıran Şamlı dedeye, Türkiye için dua etmeden
seccademi kaldırmam. diyen Bosnalı teyzeye, 2 patik ördüm, köyüme gelen
Türk askerine vereceğim. diyen Ahıskalı geline, ordumuza katılmak
için ceketini satan Pakistanlı gence, şehadet parmağını
İsrailli askerlere uzatarak Bir gün gelecekler! diye bağıran Gazzeli
çocuğa, Baykala, Hazara, Tunaya, Fırata ve Nile, Türkmen Dağına,
Apşerona, Elbruza ve Erciyese, Ahlata, Urumçiye, Ferganaya ve Tebrize,
velhasılıkelam yürek bohçasında bize dair ağıt ve umut
taşıyan her yere umut olmak için bu bütçeye evet oyu veriyoruz.
Boyunlarında efendilerinin tasması bulunan
kansız, vatansız, hain terör örgütü PKKnın kökünün kurutulması,
kandan nemalanan, şiddetten faydalanan son teröristin gömülüp son kanlı
silahın imha edilmesi için mücadeleden dönmeyeceğimizi, devletten maaş
alıp milletin kürsüsünden bebek katiline sayın diyenlere, Kandile selam
çakanlara, milletin Meclisinden hainlere göz kırpanlara, terörü meşrulaştırmak
isteyenlere bir bozkurt gibi karşısında durup fırsat vermeyeceğimizi
belirtiyor; bu duygu ve düşüncelerle bütçenin hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Konya Milletvekili
Esin Karada. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
gelir bütçesi, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçeleri
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öldüğüm gün tabutum yürüyünce,
Bende bu dünya derdi var sanma.
Bana ağlama, yazık yazık, vah vah deme,
Şeytanın tuzağına düşersen,
Vah vahın sırası o zamandır,
Yazık, yazık diye asıl o zaman denir.
Cenazemi gördüğün zaman ayrılık, ayrılık
deme,
Benim buluşmam asıl o zamandır.
Beni mezara koyunca elveda demeye kalkışma,
Mezar cennet topluluğunun perdesidir,
Mezar hapis gibi görünür ama aslında hapisten kurtuluştur.
Batmayı gördün ya doğmayı da seyret,
Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki!
Sana batma görünür ama aslında o doğmadır,
parlamadır.
Yere hangi tohum ekildi de bitmedi?
Niçin insan tohumuna gelince bitmeyecek,
Yetişmeyecek zannına düşüyorsun?
Hangi kova suya salındı da dolu olarak çekilmedi?
Can Yusuf'un kuyuya düşünce ne diye ağlıyorsun?
Bu tarafa ağzını yumdun mu o tarafa açacaksın,
Çünkü artık hay huyun, mekânsızlık âleminin
boşluğundasın."
Rabbine kavuşmasını düğün gecesi
ilan eden Mevlânanın vuslatının yani Şebiarusun 745inci yıl
dönümünü dün idrak ettik. Belhten Konyaya uzanan, maneviyatla dolu hayat yolculuğunda
bizlere Mesneviden Dîvân-ı Kebîre, Fîhi Mâ Fîhten rubailere varıncaya
kadar ölümsüz eserler bırakan Mevlâna Celâlettin Rûmiyi rahmetle anıyor,
kültürün başkenti olan güzel Konyamızı görmeye hepinizi davet ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
2013 yılına kadar Türkiyede bağımsız
denetim sadece Sermaye Piyasası Kuruluna bağlı olan şirketler
için zorunlu iken 2 Kasım 2011 tarihli 660 sayılı Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameyle uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye muhasebe
standartlarını oluşturmak ve yayımlamak, denetim standartlarını
belirlemek, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşlarını
yetkilendirmek, bunların faaliyetlerini denetlemek ve bağımsız
denetim alanında kamu gözetimi yapmak suretiyle bu alanda gerekli güveni ve
kaliteyi sağlamak amacıyla, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari
özerkliğe sahip Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
kurulmuştur.
Amerika Birleşik Devletlerinde 2002 yılında
finansal skandallara tepki olarak çıkarılan, birçok ülkede devamı
gelen muhasebe skandalları, yaşanan iflaslar ve mali tabloların yaratmış
olduğu sorunlar nedeniyle tam, gerçeğe ve ihtiyaca uygun, karşılaştırılabilir
bilgi veren bir kurumun kurulması zaruretiyle birlikte benzer kuruluşlar
kurulmuştur. Kurum, Türkiye muhasebe standartları, Türkiye finansal raporlama
standartları, büyük ve orta boy işletmeler için finansal raporlama standartları,
bağımsız denetim standartları, kalite kontrol standartlarını
düzenleyerek Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu tarafından gerçekleştirilen
projeler kapsamında ülkemiz adına önemli çalışmalar yapmıştır.
Kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız
ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturmak suretiyle idarenin her
türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını insan
haklarına dayalı adalet anlayışı içinde hukuka ve hakkaniyete
uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak, önerilerde bulunmak görevinde
olan kurumun, idarenin işleyişiyle ilgili konularda resen harekete geçebileceğine
dair herhangi bir hüküm yoktur. Kuruma bu yetkinin verilmemesi, kendisinden beklenilen
faydayı sağlayamaması açısından büyük bir eksikliktir.
Tavsiye niteliğinde kararlar veren Kamu Denetçiliği Kurumu daha etkin
hâle getirilmeli, kurumun verdiği tavsiye kararlarının kamu kuruluşlarınca
dikkate alınması sağlanmalı.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 1999 yılındaki
seçim beyannamemizden itibaren kamu denetimine önem verdiğimizi ve Türkiyede
ombudsmanlık müessesesinin getirilmesi gerektiğini ifade eden ilk siyasi
partiyiz.
Kurumun 2017 kamu bütçe ödeneği 38 milyon 725 bin
TLyken gerçekleşen harcamaları 27 milyon 128 bin 979 TLdir. 2018 yılı
tahminî gelir bütçesi 43 milyon 430 bin TLyken Ağustos 2018 itibarıyla
16 milyon 492 bin 554 TL gerçekleşmiştir. 2019 bütçesinde teklif edilen
43 milyon 499 bin TL bütçe teklifinin gerçekleştirilmesi için 27 milyon 901
bin TLlik sermaye yardımı, faiz gelirleri, diğer mevduat faizleri
ve diğer faizler çıkarıldığı zaman kalan 27 milyar
970 bin TL geliri, kurumun bağımsız denetim ve denetçi kuruluşlarından
elde edeceği ücret gelirleri, izin gelirleri, sınav, kayıt, eğitim,
seminer ve basılı evrak satış gelirlerinden elde etmesi makul
görünmüyor. 2017 ve 2018 yıllarında kurumun gerçekleşen harcama giderlerinin
bütçelenmiş giderlerin altında kalması bunun göstergesidir.
Bütçe gelirleri üzerinde genel bir değerlendirme
yapacak olursak, rakamsal artışa rağmen kişi başına
düşen millî gelirimiz, dolar bazında değerlendirme yapılırsa
1.217 dolar azalmıştır. Ülkemizde yaşayan Suriyelilerin de hesaplamaya
katılmasıyla bu tutar daha da düşecektir. Ülkemizin brüt dış
borç stokunun millî gelirimize oranı 2018in ikinci çeyreğinde yüzde 51,8
olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizin dış borç düzeyi sürekli artış
göstermektedir. Arzu ettiğimiz, ülkenin borçlanma oranının düşürülmesi,
dış borçtan ziyade iç borçlanma yoluna gidilmesidir. Nitekim, 2019 bütçemizde
faiz giderlerindeki yüksek artış dikkat çekmekte ve bu tutar 117,3 milyon
TL olarak öngörülmektedir.
15 Temmuzdan sonra küresel güçlerin Türkiye'yi yalnızlaştırma
hedefiyle başlayan, ekonomiyi ve siyaseti yönlendirmek amacıyla kur ve
faiz oranları üzerinde yaptıkları saldırıları hep
birlikte yaşadık. Türkiye ekonomisi istikrarsızlığa sürüklenmek
istenmiştir. Ekonomide, iç ve dış siyasette milletimize yaşatılan
bu belirsizlik, güven kaybı, istikrarsızlık yatırımcılar
üzerinde etkili olmuş, iç ve dış yatırımlar durma seviyesine
gelmiştir. Bu nedenle, özellikle kamu kesiminde sabit sermaye yatırımlarının
artırılması, ithalatta ara mal ithalatından çok yatırım
ithalatına önem verilmesi önemlidir. Gelirin, üretimin, ihracatın ve istihdamın
artırılması, ekonominin ayakta kalması için yatırımların
artırılması gerekmektedir. Yatırımların artırılması
için yatırım bankacılığı konusunda çalışmalar
yapılmalıdır. Kamu kaynaklarının verimli kullanılması
bu noktada önem arz etmektedir. İleri teknolojiyi üretme ve satma konusuna
ağırlık verilmeli, AR-GE çalışmalarına verilen destekler
artırılmalıdır. Beyin göçünün engellenmesine çalışılmalı,
üstün zekâlı çocuklarımız küçük yaşta tespit edilerek özel olarak
yetiştirilmelidir. Tüketici tercihleri konusunda halkımız bilinçlendirilmeli,
yerli ve millî ürünlerin tüketilmesine ağırlık verilmelidir.
Ekonomide yaşanan diğer bir sorun enflasyondur.
Kasım ayı enflasyon oranı yüzde 21,6 olarak gerçekleşmiştir.
Enflasyonla mücadele için KDV ve ÖTV indirimleri yapılmış, imalat
sektöründe makine ve teçhizat alımlarında 2019 yılı sonuna kadar
KDV istisnası getirilmiştir. AR-GE ve yenilik faaliyetlerinde, tasarım
faaliyetlerinde yeni makine ve teçhizat alımları da KDVden müstesna edilmiştir.
Bu teşviklerin yatırımlara, ihracata, istihdama ve enflasyona etkileri
iyi bir şekilde analiz edilmeli, katkı sağlamayan uygulamalardan
vazgeçilmelidir.
KDV tahsilatlarına bakılırsa, bunun büyük
bir çoğunluğunun KDV tevkifatı olduğunu göreceksiniz. Maalesef
ki mükelleflerimiz tevkifat yoluyla çıkan beyannameler haricindeki hiçbir vergiyi
ödemek istememektedirler, ya vergiden kaçınma ya da vergi kaçırma yoluna
gitmektedirler. İşte, mükellefleri bu eğilim yönünde bilinçlendirme
konusunda idarenin serbest muhasebeci mali müşavirlerle birlikte bu konu üzerine
eğilmesi ve sorunların çözümü üzerinde birlikte hareket etmesi gerekmektedir.
Ülkemizdeki gelir vergisi mükellefi sayısı
Kasım 2018 itibariyle 1 milyon 922 bin 498, basit usul gelir vergisi mükellefi
778.330, kurumlar vergisi mükellefi 805.242, katma değer vergisi mükellefi
2 milyon 674 bin 839dur. Bütçemizin en büyük kaleminin tarhını, tahakkukunu,
hatta tahsilatı yapan, 3568 sayılı Yasaya da bağlı olarak
çalışan serbest muhasebeci mali müşavirlerin sorunlarına eğilmek
zorundayız.
Bakın, burada dün akşam üçte Meclisimizi kapattık
ve Meclisimizi görüyorsunuz, ne kadar boş. Bu çalışmamızın
pazar günleri dâhil ocak ayının başından başlayarak mayıs
ayının sonuna kadar sürdüğünü düşünün. Geçen yıl sadece
ocak ile mayıs ayı arasında iki pazar gününü evimde geçirdim, onun
dışında büromda gece iki üçlere kadar çalıştım. Sabah
da mesaimiz on birde başlamadı, sekizde büromuzun başındaydık.
İşte, ülkemizin bir numaralı gelirinin tarhını, tahakkukunu,
tahsilini yapan serbest muhasebeci mali müşavirlerimizin sorunlarıyla
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi olarak inşallah yakın zamanda kanun
teklifimizi getireceğiz ve sizlerden destek bekleyeceğiz.
Aynı noktada, Gelir İdaresi Başkanlığına
bağlı çalışan memurlarımızın 2012 yılından
beri kurum içi yükselme sınavı beklemekte olduklarını ve özlük
haklarıyla ilgili sorunlarını Sayın Erkan Akçay başkanımız
dile getirdi, o yüzden onlara detaylı değinmiyorum.
Vergi sorunu ülkemizin yıllardan beri devam eden
önemli sorunudur. Vergideki dağılım adil seviyeye getirilmelidir,
vergi toplayamama sorunlarını uygun düzenlemelerle bir an önce çözmek
zorundayız. Vergi yükü, bordrolu dediğimiz işçinin, memurun, asgari
ücretlinin ve küçük esnafın üzerinde kalmamalıdır. Nitekim Milliyetçi
Hareket Partisi olarak beyannamemizde sözünü vermiş olduğumuz, asgari
ücretlilerden gelir vergisinin kaldırılması için kanun teklifimizi
yüce Meclisimize sunmuş bulunmaktayız.
Vergi adaletinin sağlanması için herkesin mali
gücüne göre ödediği adaletli bir vergi sistemi tesis etmeyi ivedilikle yerine
getirmek zorundayız. Vergiyle ilgili düzenlemelerde, kamu harcama ve yatırımlarının
finansmanıyla ilgili önceliklerin yanı sıra, verginin istihdam üzerindeki
etkilerini ve sosyal yönünü de iyi değerlendirmeliyiz. Bu noktada istisna,
müstesna ya da SSK indirimlerinin uygun alanlarda değerlendirilmesi, yatırım
yapan mükelleflere verilmesi önem arz etmektedir. Diğer şekilde olursa,
yatırım haricinde bu istisnalar, müstesnalar ve indirimler kullanılırsa
ihracattan çok ithalatın artacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Ülkemizde önemli sayıdaki sığınmacının
yüksek ekonomik maliyetinin düşürülmesi için uygun vadede güvenli bir şekilde
ülkelerine gönderilmesinin hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük problemlerimizi
çözeceği kanaatindeyim. Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde
belirttiğimiz üzere, piyasa ekonomisi kurallarını işleterek
tekelci oluşumların ve haksız rekabetin önlenmesi, kamunun ekonomideki
rolünün yol gösterici, düzenleyici ve denetleyici faaliyetlerle sınırlandırılarak
özel sektör dinamizminin ve teşebbüs gücünün desteklendiği, istikrarlı,
çevreye duyarlı ve istihdam dostu bir büyümenin gerçekleştirilmesi, ekonomi
politikamızın esasını oluşturmalıdır.
Ülkemizin içinde bulunduğu durumda en kötü şey
ümitsizliktir. 18 Şubat 1923e dönelim, 1inci İzmir İktisat Kongresine
vatanımızın her yeri karış karış işgal edilmiş,
düşman çizmesinin basmadığı yer kalmamıştı. Tersanelerimiz
gitmiş, ordumuz dağıtılmıştı; fabrikalarımız
yıkılmıştı, üretim yapacak hiçbir şeyimiz, hiçbir
gücümüz yoktu. Bugün, o günden daha zor durumda değiliz. Biz, 1inci ve 2nci
İzmir İktisat Kongresiyle çok şeyi başardık, o yüzden
muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. Kendimize
güvenelim, ümitsiz değiliz. Milliyetçi Hareket Partisi varsa her zaman umut
vardır diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Konuşmamı liderimiz Sayın Doktor Devlet
Bahçelinin sözleriyle bitirmek istiyorum: Ekonominin normale dönmesi, denge ve
istikrara kavuşması, siyasi temkin ve tedbir, millî dayanışma
ve uyanışla muhakkak sağlanacaktır. Ülke elden gittikten sonra
neyin siyasetini, neyin ekonomisini konuşacağız? Ülkenin bekasına
kastedenlere karşı bu millet dün Kurtuluş Savaşında elinde
avucunda ne varsa feda etti, bugün de gerekirse bütçenin son kuruşuna kadar
Türkiyenin bekası için varız diyoruz.
Bütçemizin hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen büyük
Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Milletvekili.
Söz sırası Ankara Milletvekili Mevlüt Karakayaya
aittir.
Süreniz on beş dakika Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı merkezî yönetim bütçe
görüşmeleri kapsamında her biri diğerinden daha önemli üç güzide
kurumumuzun, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu ve TÜİK bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, SPK ve BDDK düzenleyici
ve denetleyici nitelikli, TÜİK ise araştırma nitelikli kurumlarımız.
Sağlıklı bir ekonomik yapı ve işleyiş için bu üç kurumun
görünmez el nitelikli işlevsel önemleri son derece yüksektir.
SPK ve BDDK düzenleme ve denetleme işlevleriyle
doğrudan finansal piyasalar üzerinde, dolaylı olarak da ekonominin bütünü
üzerinde etkilerini gösterirler. Bu iki kurumumuzdan birisi, SPKnin kuruluşu
1981-1982 yıllarına denk gelmekte. Hatırlayacaksınız, o
yıllarda Türkiye ciddi bir banker krizi yaşamıştı. BDDKnin
kuruluşu, 2000-2001li yıllara denk gelmekte, o dönemde de finansal kriz,
daha spesifik olarak da Türkiye ciddi bir bankacılık krizi yaşamıştı.
TÜİK ise bireysel veya kamusal ekonomik kararlara esas teşkil edecek her
türlü resmî, istatistikî veriyi üreterek ekonominin bütünü üzerinde doğrudan
ya da dolaylı etkisini göstermektedir.
Gerek yaptıkları düzenleme ve denetleme görevleriyle
SPK ve BDDK gerekse ürettiği istatistikî verilerle TÜİK, ekonomideki kaynakların
adaletli ve hakkaniyetli bir biçimde dağılımını sağlayacak
ya da adaletsizlik ve hakkaniyetsizlikleri önleyecek bir piyasa ve ekonomik ortamın
sağlanması gibi çok önemli, ulvi görevlere sahiptir.
Ekonomik birimler, hane halkı ya da bireyler, devlet
ve şirketler aldıkları ekonomik kararları neticesinde kâr ya
da zarar ederler. Bu son derece doğaldır ancak bu kurumlarımız
misyonları gereği kendilerine verilen görevleri tam olarak yerine getiremezler
ise burada hakkaniyetsizliğin ve adaletsizliğin, kaynak paylaşımındaki,
dağılımındaki hakkaniyetsizliğin bilakis sebebi hâline
gelirler. Yani düzenleme ve denetleme ya da doğru ve güvenilir veri sağlama
işlevini layıkıveçhile yerine getiremiyorlarsa bunun anlamı,
haksız kaynak ve servet transferine neden olunuyor demektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu kurumlarımızın işlevi sadece kaynak paylaşımındaki
hakkaniyetin sağlanması değil elbette ancak ülkemizde en çok şikâyet
edilen ve gündeme getirilen konuların başında bu gelmektedir. Hakkaniyetli
paylaşım bu anlamda önemli, ülkemizde düzeltilmesi gereken en önemli alanların
başında.
MHP olarak bu konuyu önemsiyoruz. Nitekim Üreten Ekonomi
Programımızın dört ana unsurundan birisi hakkaniyetli paylaşımdır.
Bu nedenle, gayrisafi yurt içi hasılanın paylaşımı sırasında
muhtemel, olabilecek her türlü haksızlık, adaletsizlik, kayırmacılık
veya manipülasyonların önlenerek hakkaniyetli bir paylaşım ortamı
sağlanması gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz. Bunun için
de üç alt bileşen üzerinde duruyoruz. Bunlar hakça rekabet, ekonomik uzlaşma
ve sosyal devlet gereğidir. Üzerinde konuştuğumuz ve ülke olarak
belki de bugüne kadar yeteri biçimde başarılı olamadığımız
alan hakça bir rekabet ortamının sağlanamamasıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle SPK ve BDDKnin asli işlevlerinin başında finansal sistemin
gelişimini sağlamak gelmektedir. Bu arada, belirtmek gerekir ki Türk finansal
sistemi banka temelli bir sistemdir. Bu nedenle, fon piyasasındaki aracılık
işlemleri ağırlıklı olarak bankalar üzerinden gerçekleştirilmektedir.
Yatırım ve emeklilik gibi fonlar üzerinden hareket eden yapılar ise
piyasa temelli yapılardır. Türkiye finansal piyasaları bu konularda
çok yeterli değildir. Bu nedenle, Türkiye'de ekonomik faaliyetlerin önemli
bir kısmının finansmanı bankalardan sağlanmakta.
Bugün bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü
4 trilyon TL gibi bir hacme ulaşmış durumdadır. Bu rakamı
gayrisafi yurt içi hasılaya oranladığınızda, gayrisafi
yurt içi hasılanın yüzde 120si seviyesinde olduğunu görürüz. Yine,
bankaların aktiflerindeki kredi portföylerine baktığımızda,
bu rakamların da çok önemli düzeylerde olduğunu bugün itibarıyla
2,5 trilyon TL civarında bir hacimde olduğunu görüyoruz. Bu şunu
gösteriyor: Eğer yabancı sermaye çekmek istiyorsanız, tasarrufları
artırmak istiyorsanız, yatırımları artırmak, yönlendirmek
istiyorsanız, istikrar sağlamak istiyorsanız, öncelikle bankacılık
sisteminizi sağlam zeminlerde tutmak ve yürütmek zorundasınız.
Finans sektörü, 2001de yaşanan finansal krizin
ardından önemli ölçüde yapısal düzenlemelere tabi tutulmuştur. Nitekim,
2008-2009 yıllarında küresel finansal kriz ortamında Türkiye'nin
bu çalkantılardan çok fazla etkilenmemesinin en önemli sebeplerinin başında,
2001 yılında finansal mali sistemde yapılmış olan yapısal
sistemler gelmektedir. Bunun öncesinde, 2001 yılına gelindiği noktada
Türkiyede bankacılığın bir kanunu dahi yoktu. Nitekim, bugün
üzerinde konuştuğumuz, bütçesi üzerinde tartıştığımız
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da yine bu dönemde işlevini,
işlerliğini kazanan bir kurumumuz ve çok önemli görevleri de icra etmiş
olan bir kurumumuz.
Değerli milletvekilleri, tabii, burada, Türkiyenin
finansal sistem ve parasal piyasa içerisinde yapması gereken önemli şeyler
var. Nitekim, para piyasası açısından baktığımızda,
sigorta sektörünün büyüme potansiyelini göz ardı edemeyiz. Sigorta sektörü,
Türkiyede gerçekten büyüme potansiyeli olan ve büyütülmesi gereken önemli alanlardan
biri olarak işaret edilmelidir. Banka temelli bir finansal yapı içerisinde
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun ne denli önemli bir yere ve
öneme sahip olduğunu belki daha fazla ifade etmeye gerek yok.
Değerli milletvekilleri, finansal piyasalar, gerek
reel ekonomik değişikliklere gerekse de politik siyasi değişiklik
ve gelişmelere en hızlı tepki veren piyasalardır. Bu nedenle,
15 Temmuzdan bu yana küresel güçler öncülüğünde kur ve faiz üzerinden Türk
ekonomisi ve siyaseti manipüle edilmeye çalışılmaktadır. Nitekim,
bu müdahaleler sonucu dış borç ödeme riskini gösteren CDS primleri Mart
2018de ortalama 181 puandan Eylül 2018de 457 puanlara kadar çıkmış,
bugün itibarıyla geri dönüşü başlamış, 376 puan civarında!
Bu iyileşmenin de alınan tedbirler sayesinde daha da devam edeceğini
ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede önemli alanlardan
bir tanesi de Sermaye Piyasası Kurulunun denetim ve gözetiminde düzenleyici
ve denetleyici rol aldığı sermaye piyasasıdır. Tabii ki
kurulları, kurumları kurarız; bunlarla ilgili mevzuatlar çıkarır,
görevler, işlevler yükleriz ama piyasalar maalesef, kurmayla olmuyor; piyasalar
oluşuyorlar. Piyasaların oluşması için de ciddi altyapıların
oluşmasına ihtiyaç vardır.
Sermaye piyasası konusunda, Türkiye kendi alanındaki,
kendine yakın gruplandırıldığı ülkelerle mukayese
edildiğinde elbette önemli yollar katetmiştir ancak sermaye piyasasının
gelişimi açısından bakıldığında, gerek tasarrufların
yatırımlara dönüştüğü, gerekse fon ihtiyacı olanların
fonu karşılama alanları itibarıyla istatistikleri değerlendirdiğimizde
görüyoruz ki beklediğimiz, umduğumuz düzey ve seviyede değiller ve
nitekim, bu noktada sermaye piyasasının gelişmesi konusunda ciddi
altyapı sorunlarını çözmeye ihtiyaç var.
Biraz önce, Konya Milletvekilimiz özellikle muhasebe
ve finansal raporlamaya ilişkin standartlar konusunda bazı düzenlemelerin
etkilerinden bahsettiler. Aslında, mevzuat açısından, özellikle muhasebe
standartları ve finansal raporlama standartları açısından Türkiye
bugün, birçok Avrupa ülkesinden çok daha ileride ancak bunun dışındaki
diğer altyapılarda da ciddi düzenlemelerin yapılması gerektiğini
de ifade etmek istiyorum.
Tabii ki 15 Temmuz hain FETÖ girişimiyle birlikte
Türkiyede çok önemli kayıplar söz konusu oldu. Bu kayıpların belki
de en az dile getirileni insan kaynağı, insan beynidir. Çocuklarımızı
daha küçük yaşta, genç yaşta devşirerek, bunları farklı
alanlara yönlendirerek yetişmiş kadrolarımızın bir anda
yok olmasını sağladılar. Nitekim, BDDK ve SPK bu konuda en fazla
yara alan, 15 Temmuzdan sonra en fazla kurumla ilişiği kesilen, mesleki
anlamda kalifiye elemanların olduğu kurumlardır. Dolayısıyla
bu kurumlardaki bu kalifiye eleman açığının, personel açığının
bir an önce giderilmesi, Sayın Bakan, zaruret arz etmektedir. Nitekim, finansal
piyasaların düzenleyicisi ve denetleyicisi durumunda olan bu iki kurumumuz
son zamanlarda denetimlerde gerekli etkinliği gösterememektedir.
Değerli milletvekilleri, buradan dile getirmek istediğim
bir başka önemli konu, TÜİKle alakalı bir konu. Tabii ki TÜİK
bir araştırma kurumudur ama ürettiği veriler ekonominin bütününü,
hayatın genelini etkileyen, biraz önce ifade etmeye çalıştığım
o hakkaniyetli paylaşımın alt verisini, altyapısını
oluşturan çıktılardır. Bu anlamda bakıldığında,
özellikle Türkiyede son yıllarda artık bir araştırma şirketi,
anket firmaları terörü ortadadır. Bunlar, ekonomideki o hakkaniyetli paylaşımın
dışında, o manipülasyonların dışında maalesef,
demokrasi üzerinde manipülasyonlarını yönlendirmeye çalışmaktadır.
Bu maksatla, 10 Ağustos 2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisine araştırma şirketleriyle ilgili bir kanun teklifi
sunmuş bulunuyoruz. Bu teklifin bir an önce dikkate alınarak TÜİKin
de bu amaca uygun bir biçimde yeniden yapılandırılması, bir
gözetim ve denetim kurumu şeklinde faaliyetlerini sürdürmesi, araştırma
şirketlerinin nitelik ve özelliklerine ilişkin gerekli düzenlemeleri ve
gerekli denetimleri yapan bir kurum hâline getirilmesi, gerçekten ülkemizin demokrasisi,
ekonominin sağlıklı devamı açısından önemlidir diyor,
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
Söz sırası, İYİ PARTİ Grubu
adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğluna aittir. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, Parlamentomuzun çok kıymetli
mensupları; Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde İYİ
PARTİnin görüşlerini paylaşmak üzere sizlerin ve aziz milletimizin
huzurlarındayız. Bugün, özellikle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu üzerinde ve vergi sistemi üzerinde kendi görüşlerimizi aktarmak istiyoruz.
Düzenleme ve denetleme kurumları son çeyrek yüzyılın
kurumlarıdır bildiğiniz gibi ve dolayısıyla kamu hayatımızda
bu kurumlar yeni olmakla beraber, etkin rolleriyle önümüze çıkmışlardır.
Esasında, Türkiye 2001 krizini, aynı zamanda maliyetlerine katlanmakla
beraber, ciddi bir reform sürecine de dönüştürebilmiştir ve bu kurumlar
etkin hâle gelmiş ve kamu hayatımızda önemli roller üstlenmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, bu
itibarla bir bütçeye sahiptir ve bütçesinin kendine has gelirleri vardır. Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu gelir bütçesi -diğer düzenleyici kamu kurumlarında
olduğu gibi- katılma paylarından ve diğer gelirlerinden oluşur.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun, normal olarak baktığımızda,
gelirlerinin yüzde 94ü katılma payları gelirleridir ve bunlar bankalardan
aldıkları paydır. BDDKnin gelirlerinin yüzde 5i faiz ve yüzde 1i
de diğer gelirler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütçede
artış oranı yüzde 8 civarındadır, bu son yıllarda
tabii olarak enflasyona bağlı olarak biraz artmıştır. Ve
özellikle 2005 yılından itibaren BDDK bütçesine baktığımızda,
önemli bir tespit yapmak mümkündür. Esasında, bu tür kurumlar kendine has gelirleriyle
kendi giderlerini karşılamak üzerine bir mantık etrafında bütçe
sistemi götürürler. Fakat BDDK, gelirlerinin yüzde 49,5ini, yaklaşık
yarısını Hazineye aktarmaktadır ve bu devamlı olmaktadır.
Dolayısıyla buradan BDDK yöneticilerine ve Sayın Bakana belirtmek
isterim ki esasında burada, bankaların bir şekilde vergilendirilmesi
söz konusudur. Yani normal olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
toplam harcamalarının yüzde 45ini personel giderlerine, yüzde 29unu
mal ve hizmet alımlarına, yüzde 16sını sermaye giderlerine,
yüzde 7sini cari transferlere, bu on yıllık dönem boyunca ayırmış
ve Sosyal Güvenlik Kurumuna yüzde 3lük bir payı aktarmış, harcama
kalemlerini bu şekilde şekillendirmiştir. Ama neticede, devamlı
olarak BDDK gelirlerinin yarısını Hazineye aktarmaktadır. Bu,
esasında bütçe mantığına çok uygun bir gelişme ve düzenleme
tarzı değildir. Bu nedenle, 5411 sayılı Kanunun 101inci maddesindeki
oranların revize edilmesi gerekir. Aksi takdirde, teorik ve pratik olarak da
bunu, bankaların bir şekilde gizli vergilendirilmesi olarak tanımlamak
lazım yani akademik olarak mesele böyle değerlendirilir, buna dikkatinizi
çekmek istiyorum.
Tabii olarak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu kendi gelirlerini, kendi harcamalarını, kendi bütçesini yapma açısından
bağımsızdır ve de kurulduğu günden bu tarafa siyasi irade
tarafından arzu edilen destek kendisine verilmektedir. Bu açıdan, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunun sadece gelir yapısının revize edilmesi
sorunu vardır, bunun da edileceğini düşünüyorum.
Diğer bir konu vergi sistemiyle ilgilidir. Vergi
sistemimize biraz bakmamız ve ele almamız gerekir. Çok değerli milletvekilleri,
vergi verme veya vergi alma ile devlet olma arasında çok ciddi bir ilişki
vardır. Etkin vergileme ile etkin devlet olmak birbirine çok paraleldir. Esasında,
vergi almak devlet olmaktır çünkü vergi almak sadece devlete has bir özelliktir.
Eğer bir yerde vergi alma söz konusuysa da devlet yoksa devlet olma fikri vardır.
Geçmişte de baktığımızda, bir toplumun bir başka topluma
bağlılığını sadece vergi belirtir. Zaten vergi vermeme
de orada bir isyan sebebi sayılmıştır. Şimdi, bu nedenle,
Türkiyede esasen çok ihtiyaç duyulan konuların başında vergi reformu
gelmektedir ve bu çok geciktirilmiş bir reformdur. Türkiyenin çok ciddi yapısal
reformlara ihtiyacı vardır, cuma günü bunlar tartışılacaktır.
Bakın, Türkiyenin ekonomik gelişiminde, AK
PARTİ döneminde de 2002 ile 2007 arasında başarılı bir
çizgi vardır, 2008e kadar. Bunun sebebi, 2001 krizinden sonra yapılan
yapısal reformlardır ve AK PARTİ iktidarının bu reformları
devam ettirme iradesidir. Neden 2007den sonra, son on yıllık dönem Türkiyenin
kendi çizgisinde bile olumsuzdur? Çünkü bu yapısal reformlar devam ettirilememiştir,
bu tespit sadece bizler tarafından değil, bizzat geçtiğimiz son on
yılda ekonomi yönetiminde inisiyatif sahibi olan Sayın Şimşek
ve birçok siyasi kişilik tarafından yapılmıştır, vurgulanmıştır.
Şimdi, vergide temel bir sorun, bir kere Türkiyede
vergi kapasitesi, vergi gayreti düşüktür, vergi tabanı dardır. Bakın,
1990dan itibaren Türkiyenin nüfusu yüzde 50 artmış, mükellef sayısı
yüzde 20 artmış, KDV de yüzde 28 artmış. Böyle bir gelişme,
paralel bir gelişme söz konusu değil. Vergi adaleti açısından
baktığımızda, bu zaten artık sakız gibi her ilgilinin
konuştuğu bir şey, dolaylı ve dolaysız vergiler konusu.
Türkiyede bütün bu vergileme sonucu şöyle bir durum ortaya geliyor, esasen
bu ekonomiye de yansıyor: Faizden kazanç sağlayanlar normal kazanç sağlayanlardan
daha fazla, kişi olarak değil, kâr olarak, kazanç oranı olarak. Yani
rant ekonomisine dönüşüyor piyasa ekonomisi. Bunda da bu vergi sistemindeki
eksiklik ve aksaklıkların çok önemli bir rolü var.
Bakın, vergi sistemimizin çok önemli bir problemi
şu: Dünyada da çok karmaşık bir vergi sistemine sahibiz -muafiyet
ve istisnalar- kendi ölçeğinde, OECD ülkeleri içerisinde en karmaşık
vergi sistemine sahip ülkeyiz biz. Bugün, mali müşavirler ve ilgili meslek
erbabının çok iyi bildiği gibi, artık sosyal güvenlik ve muafiyetler
konusunda yeni uzmanlıklar oluşmaktadır. Yani yirmi yıllık,
yirmi beş yıllık mali müşavirin bilgisi ve tecrübesi Türkiyede
bu muafiyet ve istisnaları uygulamaya yetmemektedir. Yeni yazılımlarla,
sosyal güvenlik primlerinin uygulanması konusunda yeni uzmanlıklar ve
yeni maliyetler çıkmaktadır. İnanın, hedefini ve ana felsefesini
kaybetmiş bir vergi sistemiyle karşı karşıyayız. Bu,
siyasi tartışmalardan uzak yani siyasi eleştiri gayretinden uzak
bir yorumdur ve tespittir, burada aşağı yukarı konuyla ilgili
herkesin mutabık olduğu bir tespittir. Fakat biz, temel sorun olarak,
bakın, bunları konuşamadığımız için sorunlarımızı
da çözemiyoruz, hep sorunlarımızı perdeliyoruz ve konuşamıyoruz.
Konuşamayanlar bu sorunlara yenilirler ve bugün mücadelede zayıf kaldığımız
sorunlar konuşamadığımız sorunlardır; dış
politikada da böyledir, ekonomide de böyledir.
Bakın, ekonomide bununla paralel bir konuyu gündeme
getireyim. Şimdi, içinde bulunduğumuz ekonomik durumu sadece dış
güçlerin ekonomik saldırısıyla tanımlamak, konuşmak bunu
perdelemektir. Bunu başka bir coğrafyanın insanlarına aktardığınızda,
inanın size gülümsemektedirler. Böyle bir başlık atarsak bu sorunu
tartışamıyoruz. Eğer bu ülkede ekonomiyle ilgili bir manipülasyon
olduysa esasen bunu 2001 kriziyle ilgili konuşmak lazım sonuçları
itibarıyla baktığınızda. Ama Türkiye, bunu konuştuğu
için o gün, bakın, bunu konuştuğu için o gün; çok ciddi reformlarla
bu kriz dönemini aşmayı başarmıştır. Çok kritikti
ve AK PARTİ o dönemde bunları takip ettiği için 2007, 2008lere kadar
başarılı bir çizgiye taşımıştır ama bugün,
bunu dış güçlerin saldırısı olarak perdelersek çözemeyiz
ve buna yeniliriz. Çünkü elbette ki dış güçler vardır ama şunu
hepimiz biliyoruz: Türkiye bu coğrafyaya yeni taşınmadı, bizim
komşularımız da on yıllık kiracılar değil, var
olan her zaman vardı. Ama yönetme kabiliyeti başka bir şeydir. Bununla
yüzleşmeden bunu çözemeyiz, bununla konuşmadan çözemeyiz. İnanın,
Suriye konusunu konuşsaydık bu problemleri yaşamazdık, konuşamadığımız
için mağlubuz. Birçok soruna
Şimdi burada, mesela vergiyle ilgili tekrar
Dünya artık bu kaynak teorisini bıraktı -özellikle uzman arkadaşlar
bilirler- net artış teorisine geçtiler. Gelir idaresi için söylüyorum,
bunlar bırakıldı, terk edildi, bunları konuşalım.
Bugün artık, modern vergicilik sisteminde net artış teorisi var.
Son verilere bakın, 2018 yılının bütçesinin gelirinde olmayan
rakamlarla bütçe dengemizi iyileştiriyoruz. Bedelli askerlik, var mı 2018
bütçesi konuşulurken? Yok. Dolayısıyla günlük, anlık, el yordamıyla
gidiyoruz. Gelin, bu ekonomik krizi böyle perdelemeyelim. Elbette ki dış
güçler vardır, bu yüz yıl önce de vardı, bir yıl önce de vardı,
yine olacaktır. Biz de bir başka ülke için dış gücüz, bunlar
tabiidir, bunları bilerek ülke yönetilir. Gelin, bunları buralarda konuşalım
ve bugünkü ekonomik durumu bir avantaja çevirelim. Bu ülke, yapısal reformları
yapmadan iyi bir hikâye yazma ihtimaline hiç sahip değildir. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Hiç kimse de bunun aksini
söyleyemez ve iddia edemez.
Bakın, bugün temel sorun şudur: Türkiyeyi
güven ortamına taşıyacak siyasi ve bir ekonomik çıpa eksiktir.
Bakın, 2001de ve 2002de AK PARTİ Grubunda bu vardı. Bu yapısal
reformlar ve Avrupa Birliği süreci bir çıpaydı ve ülkeyi gerçekten
iyi yere götürdü. Yoksa bu gelişmeler, yönetememe ve yönetme kabiliyetini yitirme
tesadüf değil, kurumsal bir ülkedeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın
Sayın Milletvekili.
İSMAİL TATLIOĞLU
(Devamla) Eğer bu çıpayı bulmazsak Türkiyeyi güven ortamına
taşıyamayız, temel sorun budur. Türkiyenin ekonomisini güven yönetir
-Sayın Bakanın bunu hepimizden daha iyi bilmesi lazım- güven, piyasayı
da güven yönetir. Bir ekonomide kimin, ne kadar kazanacağına devlet karar
vermez, bir ekonomide kimin, ne kadar kazanacağına piyasa karar verir.
Ta, 1950lerde fikir hürriyeti, inanç hürriyeti, teşebbüs hürriyeti diyenler
bunları görerek söylemişler. Sizin şimdi şurada, Sağlık
Bakanlığı bütçesi konuşulurken Sağlık Bakanı
Buyurun, burada sözleşme. diyemedi ya, çok üzüldüm. Eğer bu kadar büyük
miktarda bir ihalenin Sözleşmesi burada. denilmiyorsa nasıl bir teşebbüs
hürriyetinden bahsediyoruz, nasıl bahsedebiliriz yani? Bu bir acziyettir. Üzüldüm
ben yani bu ülkenin bir aydını ve bir parlamenteri olarak. Sağlık
Bakanı: Buyurun arkadaşlar, bu sözleşmedir ve buyurun
Bu, devletin,
kamunun sözleşmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL TATLIOĞLU
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın
Sayın Milletvekili.
İSMAİL TATLIOĞLU
(Devamla) Eğer buna bazıları erişebiliyor, bazıları
da erişemiyorsa o zaman teşebbüs hürriyetinden söz etmenin anlamı
yoktur; devlet kaynak, siyaset kaynak dağıtmaz. Siyasetin kaynak dağıttığı
ülkelerin adı farklıdır, yeri farklıdır.
Ben, inşallah, sorunlarını
aşacak bir Türkiye olması ümidiyle, hayırlı günler diliyorum.
Teşekkür ederim.
Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Söz sırası,
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş Beye ait.
Süreniz on beş dakika.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım
ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi
hakkında görüşlerimi sunmak istiyorum.
Ondan önce, yedi yüz kırk beş yıl önce
Hakka kavuşan Hazreti Mevlânadan, onun anısına bir söz söylemek
istiyorum. Mevlâna diyor ki: Dünyanın en güç işi, bir şeyin nasıl
yapılacağını bilirken başka birinin nasıl yapamadığını
ses çıkarmadan seyretmektedir. Evet, biz, Mevlânanın bu güzel sözü doğrultusunda,
seyretmeyeceğiz ve söyleyeceğiz.
Yaklaşık bir haftadır süren bütçe görüşmelerinde
onlarca konuşmacı 2019 yılı bütçesi için pek çok tanımda
bulundu. Ben de bu bütçede olan ve olmayanları anlatmak istiyorum.
Bu bütçede işçi yok, çiftçi yok, esnaf yok, memur
yok, emekli de yok. Çünkü bu bütçede faiz var, vergi var, ceza var, israf var; daha
da önemlisi, bu bütçede vergi adaletsizliği var, yatırım ise Hak
getire.
On altı yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz,
hâlâ bütçenin yüzde 67,2si dolaylı vergilerden oluşuyor. Bu süreçte,
dolaylı-dolaysız vergiler arasındaki dengeyi bir türlü kuramadınız.
Faiz ödemeleri bütçede 3üncü büyük giderdir. Bir önceki yıla göre yüzde 37
artışla faiz giderleri 117 milyar liraya çıktı.
2019 yılı, vatandaşlar için oldukça zor
geçecek. 24 Haziran seçimleri sonrası Türkiyeyi getirdiğiniz nokta ortada.
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi dediğiniz, tek kişinin
yönettiği Türkiyede 81 milyon vatandaşımız 2019 yılına
ümitsiz girmektedir.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Sen öyle zannet.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Milletin tek umudu
Millî Piyangodur. Millî Piyango yılbaşı çekilişlerinde büyük
ikramiye 70 milyon lira. İstanbulda meşhur ablanın bilet gişesi
önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Vatandaşlar Hükûmetten umudunu çoktan
kesmiş; ganyan, Spor Toto, Millî Piyango gibi şans oyunlarına koşuyor,
her geçen gün şans oyunları kuyrukları katlanarak artıyor. Ülkede
ekonomik kriz yok. deniliyor. Enflasyon yüzde 20nin üzerine çıkmış,
faizler yüzde 25leri aşmış, dövizdeki artış yüzde 40larda,
işsizlik çift haneli rakamlarda, halk borç batağında. Kriz yok.
denilen ülkede hele bir de kriz olsaydı vay vatandaşın hâline.
Ülkemiz göçmenler ülkesi olmuş. Suriyeliler birinci
sınıf vatandaşlığa terfi ettirilmiş. Onların
dokunulmazlığı var. Onlar yesin, biz seyredelim.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Ya, ayıp ya!
Ya yapma ya! Biraz misafirperver ol. El insaf ya, el insaf ya! Yapma bunu be!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ayıp, ayıp!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Benim vatandaşım
hastanelerde muayene ve ilaç parası ödesin, onlar ödemesin.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Yakışmıyor.
Yazık, yazık!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Ülkemizde 6 milyondan
fazla işsiz varken çoğunluğu Suriyeli 12 ayrı ülke vatandaşı
toplam 1 milyonu aşkın kişi kayıt dışı çalışırken
bizim Hükûmet seyrediyor.
Bu bütçede işçi yok diyoruz, Var. diyorsanız
soruyorum: Asgari ücretli işçiye 2019 yılı Ocak ayında yüzde
26 oranında artış yapacak mısınız?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sizin sendika yaptı
mı aynı oranda?
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bu bütçede emekli
yok diyoruz, eğer siz Var. diyorsanız, soruyorum: 2019 yılında
emeklilerin maaşlarını yüzde 26 oranında artıracak mısınız?
Ya da başka bir soru daha sorayım: Hani söz vermiştiniz ya Bin TLnin
altında emekli maaşlarını düzelteceğiz. diye, hâlâ düzeltmiyorsunuz.
Bu bütçede memur yok diyoruz, Var. diyorsunuz, soruyorum:
2019 yılı Ocak ayında memurların maaşlarına yüzde
26 oranında zam yapacak mısınız?
Bu bütçede esnaf yok diyoruz. Esnaflar için bütçeye vergi
yükünden başka koyduğunuz bir değer var mı?
Bu bütçede çiftçi yok diyoruz, var diyorsanız
çiftçilerimizin hibe alacağı olan 41 milyar lirayı çiftçilerimize
verecek misiniz?
Bakın, bir şair diyor ki:
Yanında çalışana yediklerinden yedir./
Sorumluluk gereği, giydiklerinden giydir. / İyi bil ki bunları diyen
peygamberindir, / Zalim olan kişiler haksızlık edenlerdir. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Az önce, gelenler
için öyle demedin ama!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
2019 yılında toplam vergi gelirlerinin bir önceki yıla göre artışı
yüzde 20nin üzerinde, gelir vergisinin artışı ise yüzde 24lerin
üzerinde. Bu vergiler vatandaşı perişan edecek. 2017 yılından
itibaren vergisini düzenli ödeyen mükelleflere yüzde 5 vergi indirimi getirdiniz,
asgari ücretlilerin gelir vergisinin ikinci diliminin yüzde 20ye yükselmesi nedeniyle
asgari ücreti 1.603 lirada sabitlediniz; doğru da yaptınız. Ancak
aynı işlemi memurlar ile kadrolu işçiler için neden yapmadınız?
Bugün bütün memurların vergi dilimlerinden dolayı maaşları azalıyor.
Memurlar ile diğer kadrolu kamu işçileri de vergilerini düzenli ödüyorlar,
kayıp kaçakları yok. Neden memurların gelir vergilerindeki yüzdelik
dilim kapsamındaki matrahlarından dolayı düşen gelirleri telafi
edecek bir düzenleme yapmıyorsunuz? Bugüne kadar bütün Maliye Bakanları
Biz memurları enflasyona ezdirmedik, onlara enflasyon kadar zam verdik. dediler.
Kâğıt üzerinde doğru ancak memurun cebine giren hep eksik. Bugün
sözleşmeli memurlar ile diğer memurların tamamı her yıl
vergi dilimleri matrahı yüzünden yıllık enflasyonun yüzde 3-4 eksiği
oranında gelir kaybına uğruyorlar. Bu nedenle ülkeyi yönetenlerin
Biz memurlarımızı enflasyona ezdirmiyoruz. sözü havada kalıyor.
Emeklilerimize gelince, 2008 yılında 5510 sayılı
SGK Kanunu yürürlüğe girdiğinde Hükûmet şöyle demişti: SSK,
BAĞ-KUR ve Emekli Sandığını bir çatı altında
toplayarak çalışma hayatında norm ve standart birliği sağlayacağız.
Vatandaşa böyle müjde verdiniz ancak aradan on yıl geçti ne çalışanların
ne de emeklilerin norm ve standart birliği sağlanmadı. Sözler ve
vaatler havada uçtu, gitti.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Onu Anayasa Mahkemesi
Başkanına sor.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Hükûmet uzun zamandır
emeklileri ikiye ayırdı: Memur emeklileri ve diğer emekliler. Memur
emeklilerine, çalışan memurların artışı kadar zam
yapılırken diğer emeklilere ise -SSK, BAĞ-KUR gibi- farklı
oranlarda artışlar yapıldı. Maalesef, emekliler arasında
bile ayrım yaptınız çünkü ayrımcılık sizin maalesef
on altı yıllık iktidarınızın en temel ilkesi.
Asgari ücretliler için Hükûmete tekrar soruyorum: Sayın
Cumhurbaşkanımızın maaşı 2019 yılında yüzde
26 oranında artacak, ya asgari ücretlinin zam oranı ne olacak? Ya, onu
biz ne bilelim, orada komisyon var; bir yanda işveren, bir yanda işçi
var; canım onlar anlatsın. mı diyeceksiniz? Siz nesiniz? Hükûmetiz.
İsterseniz yüzde 26yı da yaparsınız, yüzde 30u da yaparsınız.
Diğer yandan, çok güzel işler yaptınız,
yüz binlerce taşeronu kadroya geçirdiniz -bak, hakkınızı da
veriyorum- çok da doğru yaptınız. Ancak öyle bir yanlış
yaptınız ki, bu taşeronlara dediniz ki: 2020 yılına kadar
size 4+4 her yıl zam, başka yok. Yahu, enflasyon yüzde 20, yüzde 30.
Olsun, siz o 4+4le idare edin. Niye? Efendim, bu kararı biz vermiyoruz
iktidar olarak, işimize de öyle geliyor. Kim veriyor? Yüksek Hakem Kurulu
veriyor. Acaba, şimdi, 2019da enflasyonun yüzde 20leri aştığı
bu yılda, bu insanlara hakkını verecek misiniz, yoksa Kaderlerine
razı olsunlar. mı diyeceksiniz?
Değerli milletvekilleri, esnaf ve çiftçilerimizin
durumu hepinizin malumu. Çiftçilerin yüzde 100e varan gübre, tohum, ilaç ve yem
girdileri nedeniyle çiftçilerimiz burunlarından soluyorlar. Çiftçilerimizin
ve besicilerimizin feryadına Tarım Bakanı ve Hükûmet kulaklarını
tıkamış durumda. Esnaf siftah yapamamakta, sattığı
malı yerine koyamamakta. Her yıl on binlerce esnaf iflas ediyor. 2014-2018
yılları arası iflas eden esnaf sayısı 430 bin yani her
yıl 100 bin esnaf sayenizde iflas ediyor. Sosyal kesimlerin feryadını
duyan Hükûmet yok, meslek odaları yok, borsalar da yok. Korku, dağları
bekler. diye bir söz var. Sendikalar, sivil toplum örgütleri, meslek odaları
kör, sağır olmuş durumdalar. Daha ötesi, dillerini yutmuş, ahraz
olmuş durumdalar.
Değerli milletvekilleri,
memurlar devletin görünen yüzüdür. Memurların yüzü gülmez ise devletin de
yüzü gülmez. denir. Bugün ülkemizde en mutsuz ve en huzursuz sosyal kesimin başında
devlet memurları gelmektedir, sebebi ise sadece aldıkları ücretlerin
yetersizliği değildir; onun ötesinde, kamuda AK PARTİ iktidarıyla
birlikte yerle yeksan edilen liyakat, tecrübe ve birikimin yerini yandaş, cemaattaş,
akrabadaşların almasıdır. Hak, hukuk ve adalet kamuda rafa kaldırılmıştır.
Ayrıca, ayrımcılık, sadece siyasi ve ideolojik olmaktan öteye
geçmiş; sendikal ayrımcılığa, mezhep ve meşrep ayrımcılığına
kadar uzanmıştır. On beş yılı aşkın bir
süredir iktidarın uygulamalarını bizzat yaşamış biri
olarak bunları açık bir yüreklilikle söylüyorum ve kamuda örgütlü işçi
ve memur sendikalarını da hakem olarak sözlerimi teyit noktasında
burada söylüyorum. Gidin TÜRK-İŞe sorun, Türkiye KAMU-SENe sorun, DİSKe
sorun, KESKe sorun, KAMU-İŞ yöneticilerine bir sorun Allah aşkına;
kamuda işçi ve memur ayrımcılığını on altı
yılda hangi noktaya getirdiğinizi bir sorun. Ha sormanıza gerek yok,
zaten beraber yaptınız, el birliğiyle yaptınız, her birini
beraber yaptınız, günahı beraber işlediniz; onlara niye soracaksınız?
Değerli milletvekilleri, millet olarak 15 Temmuz
ihaneti sonrası yaşadığımız acıların tek
sorumlusu siyasi iktidardır. 15 Temmuz; liyakat, tecrübe ve ehliyet yerine,
cemaat ve yandaş tercihinin bir sonucudur. O ihanet sonrası İstanbul
Yenikapıdan söylenen bir söz vardı, ne güzel sözdü o: Yenikapı
ruhu. O gün muhteşem bir tablo vardı Yenikapıda, milyonlar oradaydı,
siyasi liderler oradaydı. O güzel tabloda tek yürek, tek ruhta bütünleşmişti
Türk milleti: Başka Türkiye yok, başka Türk milleti yok, hepimiz kardeşiz.
Ayrımcılık olmayacak, kayırmacılık olmayacak; Türkiye
birlik olacak. denildi. Ancak, Yenikapı ruhu İstanbul Boğazının
sularında kaldı. Yenikapı ruhu bir türlü başkente uğramadığı
gibi, kamu kurumlarının yanından dahi geçmedi; iktidarın bakanlarının
kenarından, kıyısından bile geçmedi; aynı tas aynı
hamam. Geldiniz, orada yine ayrımcılık, yine kayırmacılık,
yine yandaş atamaları aldı başını gidiyor.
AKP Hükûmeti daha berbat bir şey yaptı: OHALin
arkasına sığınarak Anayasayı ve yasaları çiğnedi,
657 sayılı Yasayı paspas yaptı, ülkede ve kamuda korku cumhuriyeti
düzeni kurdu, KHK nedeniyle on binlerce çalışanı yargısız
infaza tabi tuttu. Bugün 17 bini aşkın beraat etmiş kamu görevlisinin
işlerine iadeleri yapılmıyor. Zulüm boyutlarını göstermesi
bakımından bu, sizin için önemli bir sonuçtur.
Değerli milletvekilleri, Gelir İdaresi Başkanlığı,
biliyorsunuz, ülkemizin vergilerini toplayan en önemli kurumumuz. Kamu hizmetini
en iyi şekilde yerine getiren çalışanlardan oluşmaktadır.
Maliye Bakanlığında yetişmiş memurlar, gittikleri her yerde
farkındalık yaratan kamu görevlileridir. Ancak, onlara hakları hiçbir
zaman verilmez. Yani Gelir İdaresinde, Maliyede şöyle bir anlayış
vardır: Mum dibine ışık vermezmiş, onlar çok çalışırlar,
az kazanırlar. İnşallah, yeni Bakanın döneminde o Maliye çalışanlarının,
Gelir İdaresi çalışanlarının sorunları bir nebze çözülür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Gelir uzmanlığı
için özel sınav mutlaka açılmalı. Eski Bakan Sayın Naci Ağbalın
sözü var, verilen sözler tutulmalı çünkü devlette devamlılık esastır
diye bize öğretildi. Gelir uzmanlarına 3600 ek gösterge verilmeli, merkez
ve taşra uzmanı ayrımcılığı gelir idaresinde
sonlandırılmalı. Ankarada servisi olmayan tek kurum Maliyedir. Bakanlıkta
var ama diğer vergi dairelerinde yok. Böyle bir adaletsizlik vallahi de billahi
de Maliyeye yakışmıyor, Gelir İdaresine yakışmıyor.
Evet, değerli milletvekilleri, eğer ülkemizde
ekonomik bir sıkıntı yoksa, her şey yolundaysa Cumhurbaşkanımızın
maaşına 2019 yılında yapılacak artış oranında
memura, emekliye, asgari ücretliye, işçiye, taşeron çalışan
işçilere de aynı oranda yani yüzde 26 zam uygulaması talep ediyoruz.
Memuruyla, çiftçisiyle, emeklisiyle beraber yürüdünüz siz bu yollarda, şimdi
söylediğiniz Kriz yok. şarkısıyla ıslandı vatandaş
zam yağmurlarıyla, şimdi dinlediğiniz tüm şarkılarda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Karıştırdı.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Zorlama, karıştırdın.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Yakında kaset teklifi
gelir!
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Hiç zorlama, hiç
zorlama. Çok zorluyorsun kendini, vallahi çok zorluyorsun.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Yokuş.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yetti, karıştı;
yetti artık.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Yeter mi? Dinleyin
ya, az kaldı. İyi dinleyin burayı.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Boş, boş
atıyorsun, çok fazla oldu.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Zorlama, zorlama.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Memuruyla, çiftçisiyle,
emeklisiyle beraber yürüdünüz siz bu yollarda.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Biz milletle yürüyoruz,
sorun yok. Biz milletle yürüyoruz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Karıştırdın
ya.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Şimdi söylediğiniz
Kriz yok. şarkısıyla ıslandı vatandaş zam yağmurlarında,
şimdi dinlediğiniz tüm şarkılarda, Saraya bütçe var, vatandaşa
yok diyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya, karıştırdın
ya.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yanlış yeri
okuyorsun, yanlış yeri okuyorsun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Saraya bütçe var
da emekliye yok mu, işçiye yok mu, memura yok mu, EYTliye yok mu; saraya var
da vatandaşa yok mu? Sizin adaletiniz bu mu?
Haydi hoşça kalın, iyi günler. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Karıştırdın,
karıştırdın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekilim, aldığımız
karar gereği İYİ PARTİ sözcüleri bittikten sonra topluca bir
değerlendirme yaparsanız sevinirim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
bu, grup başkan vekillerine her gün Meclis açılırken verilen sözle
ilgili bir mesele değil. Burada apaçık grubumuzu
BAŞKAN Anladım. Hayır, siz
CAHİT ÖZKAN (Denizli) O zaman 69uncu maddeye
göre ben söz talep ediyorum efendim.
BAŞKAN Bütçede zaten gündem dışı
söz yok ama
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Gündem dışı
söz istemiyorum efendim. Ben hatibin
Hatip bunu her zaman yapıyor.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Başkanım en son
vereceğinizi söylediniz.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Dün grupların almış
olduğu buna benzer bir karar var Başkanım, arada veriliyor.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Başkanım, sataşma
yok; başından karar almıştınız, kararınıza
uyun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Cevap verecek
Sayın Bakan zaten, Sayın Bakan cevap verecek.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayda geçmesi için şunu
ifade etmek istiyorum efendim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Bakan verecek cevap zaten. Bütçeyle ilgili
BAŞKAN Tutanaklara geçsin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tutanaklara geçmesi için
şunu ifade etmek istiyorum: Hatip her kürsüye çıktığında
grubumuza karşı, herhangi bir veriye, bilgiye dayanmayan, genelgeçer ifadelerle
kümülatif bir itham içerisine girmektedir.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sataşma var
açıkça.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sanki geçmiş tutanakları,
bundan yirmi yıl, otuz yıl önceki tutanakları çıkarıp âdeta
bugünün gündemine uyarlamaktadır. Tekraren ifade ediyorum ki: Evet, bir tarafta
veriler ortada, bütçemiz kitap içerisinde yazılı, belgeli bir şekilde
hazırlanmıştır ancak eğer grubumuzu kabul etmiyorsanız,
ifadeleri beğenmiyorsanız
Her defasında sayın grup başkan
vekili söylüyor Milletin sandıkta ifadesi tek gerçeklik değildir. diye.
Evet, elbette milletimizin iradesi önemlidir ancak diyoruz ki biz: Hesap kitap ortada,
yapılan icraatlar ortada; sosyal yardımlar, kamu yatırımları
ortada; bunları dikkate almıyorsanız son tahlilde milletin iradesi
de ortadadır. Bunun kayıtlara geçmesini ifade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Grup Başkan
Vekili, tutanaklara geçti.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Bakan niye oturuyor
orada? Bakan cevap versin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) OHALle ilgili alınan
kararlar da FETÖ'yle mücadele bağlamında alınan kararlardır.
Her defasında OHALle ilgili kararları itibarsızlaştırıp
âdeta FETÖ'nün propagandasını yapma gayretlerini de kabul etmediğimizi
yüce Mecliste ifade etmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan
Subaşına söz veriyorum.
Buyurun.
Süreniz on dakikadır.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Buna
bir şey diyeceğim ben Başkanım.
BAŞKAN Sonra.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Diyeyim,
diyeyim. Böyle aleni FETÖcü sataşmasını kabul etmeyelim.
BAŞKAN Öyle değerlendirdik. Tabii, siz isterseniz
elbette söz veririm. Bütçe sürecinde
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Cahit
Bey, usul edinme bunu, edepten bile uzak ya.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan,
ya prensip kararının arkasında duralım
BAŞKAN Siz yoktunuz, Engin Bey buradaydı,
bu
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Biliyorum Başkanım,
ben konuyu biliyorum. O zaman ya bu kararın arkasında duralım ya
da hiç durmayalım yani gerçekten arada verilecekse hep beraber arada verilsin
grup başkan vekillerine.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Başkanım,
öyle yapalım.
BAŞKAN Evet, peki. Gruplar bittikten sonra değerlendirmeler
olacak. Yavuz Beye de haber gönderdim ben.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) FETÖcüleri orada
ara, orada. Ben FETÖcülerle savaş etmişim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bak, geliyor, geliyor;
boy boy laf var, sen hazırlan.
BAŞKAN Sayın Hasan Subaşı, buyurun
efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hazırlan, hazırlan,
cevap geliyor daha. Hele bir o saat gelsin. Hadi bakalım!
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sakın bir daha
ağzına alma, FETÖcüleri orada ara.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu sefer hiç geri dönüş
yok. Hadi bakalım!
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Cahit
Bey, FETÖcü sataşması yapma bize.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hiç geri dönüş yok
bu sefer.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sakın
ha! Yapma bize, istirham ediyorum.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Yanınızda
arayın, yanınızda çok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Arkadaşa söyleyin.
Bu sefer geri dönüş yok.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Yapma
bize.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Vallahi bu sefer yok. Nalına
da mıhına da.
BAŞKAN Buyurun Sayın Subaşı.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI
(Antalya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçe kanunu teklifi
ve buna bağlı Kamu İhale Kurumu hakkında İYİ PARTİ
Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Biraz önce İYİ PARTİ Milletvekilimiz İsmail
Tatlıoğlunun çok güzel belirttiği gibi, 2002 yılında yapısal
reformları yapan AK PARTİ Hükûmeti 2007 yılına kadar ekonomi
sürecini pekâlâ iyi yönetmişti. O zaman zannediyorum çıraklık döneminin
etkisiyle dışarıdan gelen uyarılara dış düşman
içeriden olan uyarılara iç düşman tabirinin kullanılmadığı;
kulak verildiği, bilgi paylaşıldığı ve siyasi iradenin
de siyasi kadrolarıyla tartışarak sonuca vardığı bir
dönem olmuştur ve gerçekten de başarılı bir süreç yaşanmıştır.
Yapısal reformlar da layıkıyla yapılmıştı. Söz
aldığım konu da bununla ilgili.
Yine 4734 sayılı Kamu İhale Yasası
da ve 4735 sayılı Yasa da 2002 yılında kabul edilmişti.
2002 yılında kabul edilen Kamu İhale Yasası bir reform niteliğindeydi.
Bu yasaya göre kamu kaynakları verimli kullanılacaktı; her ihalede
açıklık, şeffaflık, rekabet son derece iyi hazırlanmıştı,
hatta 5inci maddesi yasanın şöyle düzenlenmişti: İdareler,
bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde, saydamlığı, rekabeti, eşit
muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların
uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların
verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur. Ama geçen süre
zarfında, çıraklık dönemi sonrasında bu yasa 186 kere değiştirildi,
reform denilen bu yasa ve Kamu İhale Kurumu paramparça oldu. Hatta bugünkü
bütçesine bakıyoruz, bugünkü bütçesinde de yüzde 20 eksiltilen bütçeye sahip
tek kurumdur, 187 milyardan 150 milyara düşürülmüştür bu kurum ve bu yasa
olmasa daha iyi olur dercesine. Kamu İhale Yasası ve Kamu İhale Kurumu
özelliklerini kaybetmiştir ve birçok yönüyle delinmiştir.
2018 AB İlerleme Raporunda Yolsuzlukla mücadele
stratejisinde öngörülen mevzuat değişiklikleri hâlâ gerçekleştirilmemiştir.
eleştirisi vardır. Güncellenen Yolsuzlukla Mücadele Eylem Planı
-2016da belirtilen- henüz uygulamaya geçirilmemiştir. Türkiye, imzacısı
olduğu Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesini
tam anlamıyla uygulamalıdır. şeklinde önerisi ve uyarıları
vardır. Fakat gelin görün ki bu İhale Yasasının delinmesi ve
bugün getirildiği şekli nedeniyle uygulanamaz ve kamunun kaynakları
verimli kullanılamaz hâle gelmiştir.
Yine, Sayın Tatlıoğlunun belirttiği
gibi, kamu kurumlarının güvenilirliği ancak dünyada itibar sağlar
ve parayı da çeken, sermayeyi de çeken, yatırımları da çeken
bu güven ve itibardır.
703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Cumhurbaşkanlığına
bağlı ofisler ve başkanlıkların mal ve hizmet alımları
ihale sisteminin dışına çıkarılmıştır. Yine,
Cumhurbaşkanlığının her türlü mal ve hizmet alımları
pazarlık usulüne bağlanmıştır. Aynı KHKyle Hazine
ve Maliye Bakanlığına istisnalar getirilmiş, Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanununda değişiklik yapılarak -yine istisna sağlanan
kurumlardandır- Kamu İhale Kanunu, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu
ve kurum yıpratılmıştır. Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu (TMSF), kalkınma ajansları, Türkiye Yatırım Destek Ajansı,
Varlık Fonu gibi istisna sağlayan kurumlar da bu kanunun denetiminden
ve sahasından çıkarılmıştır. Ayrıca bir denetim
raporu da yayımlanamamaktadır.
Yine, son aylarda, 2018de Turizm Tahsis Yönetmeliği
değiştirilmiştir. Turizm Tahsis Yönetmeliği değişikliğine
göre birtakım millî parklar plan dışına çıkarılmakta
ve ihalesiz tahsis şeklinde bu turizm alanları turizmciye tahsis edilebilmektedir
ve tahsisin iznini verecek kurum da yine Cumhurbaşkanlığıdır.
Bence Cumhurbaşkanlığına bütün tahsislerin bağlanması
yerine -bir öneride bulunmak istiyorum- Türkiyede risk yönetim kurumunun oluşturulması
gerekmektedir.
Son yıllardaki kazalar, felaketler ve ihmalden oluşan
ölümler olağan hâle gelmiştir. Bakın, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının bir milletvekilinin soru önergesine cevabı
şöyledir: 2011 yılında 69.227 iş kazası olmuştur,
2016 yılında 274.782 iş kazası olmuştur. Yani beş
yıl içinde iş kazaları yüzde 250 artmıştır, ölümler
ise binlerce olmuştur. Son hızlı tren felaketinde yaşadığımız
ortadadır. Maalesef makasçı -anlayabildiğim kadarıyla- televizyonda
Yeterli eğitimi almadım, telefonla talimat alıyordum. gibi sözler
söylemiştir. Bu kazalara ve ölümlere baktığımız zaman,
çoğu zaman liyakatsiz, yetişmemiş elemanların çalıştığını
görüyoruz. İnsanımızın hayatı bu kadar ucuz olmamalıdır.
Türkiye Makina Mühendisleri Odası Başkanlığı
bu konudaki raporunda şöyle bir neden belirtmiş: Mühendislik birikiminin
inatla değerlendirilmemesi, siyasal çıkarlar uğruna imaj gösterilerinin
insan yaşamından önde tutulması, Hızını artıralım
hızlı tren olsun. gibi bilim dışı bir yaklaşımın
egemen olması. diye not düşmüştür raporda. Bunun gerçekten yanlış
denebilecek bir tarafı var mı? Onun için diyorum ki: Cumhurbaşkanlığı
risk yönetim kurumunu oluşturmak suretiyle, olası ihtimalleri, Türkiyede
riskli, kaza ihtimali olan alanları -madenler de dâhil, tren yollarımızı-
ve olası risk ihtimali olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
HASAN SUBAŞI (Devamla)
can alabilecek, hayata
mal olabilecek birçok tehlikeyi önceden belirleyecek, uzmanlardan oluşan bir
kadroya ihtiyaç var; böyle bir kuruma ihtiyaç var. Her türlü tahsisin, her türlü
yetkinin, her türlü para kaynağının tek elde toplanmasından
çok daha önemlidir, bu risklerin ortadan kaldırılması gerekir. Türkiyede
can güvenliği ve can kayıpları bu kadar ucuz olmamalıdır.
Çok teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Tekirdağ Milletvekili
Enez Kaplan Beye ait. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Biz
konuşmayalım mı Başkanım? İktidar grubuna sataşabilir
miyim lütfen Başkanım? Müsaade ederseniz sataşayım mı?
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ENEZ KAPLAN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumunun bütçeleriyle ilgili olarak İYİ PARTİ adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, özelleştirme, kamunun
mülkiyet yönetiminin özel kişi ya da kurumlara devredilmesi olmakla beraber,
devletin ekonomi içerisindeki varlığının azaltılması
veya ortadan kaldırılması için, kamu kurum ve kuruluşlarının
ürettiği mal ve hizmetlerin özel kesime devredilmesi anlamına gelir.
Özelleştirmenin etkileri, özellikle gelişmekte
olan ülkelerde işsizliğin artmasına, iş güvenliğinin zayıflamasına,
farklı ücret uygulamalarına ve taşeronlaşmanın yaygınlaşmasına
neden olmuştur; çalışma hayatını etkilemiş ve özellikle,
çalışanlar açısından olumsuz etkileri ön plana çıkarılmıştır.
Ülkemizde kamu kurumlarının özelleştirilmesini yoğunlukla yabancılaştırma
olarak görmekteyiz. Zira, ülkemizde özelleştirilen kurumların yabancılara
satıldığı belirlenmektedir. Yeni işverenler, toplu sözleşmeler
yerine bireysel sözleşme yoluna gitmişlerdir. Çalışanların
ücret düzeyleri düşmüş, çalışma saatleri artmıştır.
İşten çıkarmalar olmuş, personel tasfiyesine gidilmiştir.
Bütün bunlar sonucu, özelleştirmenin çalışanlar ve çalışma
hayatının üzerindeki etkileri; istihdam düzeyindeki değişme,
işten çıkarma ve işsizlik, sendikasızlaştırma, toplu
sözleşmelerdeki değişiklik, ücret yapısındaki değişme,
ücretlerdeki düşüş, çalışma şartlarında değişme,
sosyal güvenlikte zayıflama olarak görülmektedir. Hâlbuki özelleştirme
yapılacak kurum ve kuruluşlarda çalışan insanlarımızı
mağdur etmeden, gelir dağılımı, istihdam, toplu sözleşmelerdeki
gibi hakların korunması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde önemli gelir kuruluşlarından
biri olan şeker fabrikalarının satılması, ülkemizdeki pancar
üreticilerini de belirsiz bir geleceğe doğru sürüklemiştir. Bu fabrikaların
satışlarından, pancar üreticisi, çalışan işçi, yöre
halkı, esnaf, hayvancılık yapanlar, taşıma işiyle
uğraşanlar doğrudan etkilenmişlerdir. Şeker pancarları
tarlalarda kalmıştır. Özelleştirilen fabrikalar şeker pancarı
almamaktadır, kota sorunları vardır. Sadece şeker fabrikaları
mı arkadaşlar? Tabii ki hayır. Özelleştirilen diğer tüm
kuruluşlarda benzeri sorunlar yaşanmaktadır.
Kamuya ait, özelleştirilen veya satılan kuruluşların
değerli birçok arazilerinin yerlerine AVM veya rezidans yapılmıştır.
Bunların bazıları: Tekirdağda binlerce ailenin geçim kaynağı
olan TEKEL içki fabrikasının yerinde yeller esmektedir, fabrika şu
anda yok olmuş gitmiştir, binlerce metrekarelik arazisinin de ne olacağı
bilinmemektedir, özelleştiren firma başkalarına satılmıştır.
Ankara Et Balık Kombinası yerine AVM, İstanbul Zincirlikuyudaki
Karayollarının binasının arsasının yerine AVM ve rezidans,
Samsun Sigara Fabrikasının yerine AVM yapılmıştır.
Bu örnekleri bütün illerde çoğaltabiliriz. Bu yapılanlardan kimler faydalanmış,
kimler nemalanmıştır arkadaşlar?
Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından, seçim
bölgem olan Tekirdağın Hayrabolu ilçesinde, TÜRKŞEKERe ait 13 bin
metrekarelik alanda imar değişikliğine gidilmiştir. Fabrikalar
üretim yerine imara açılmış, arsasının konut alanına
dönüştürülmesine karar verilmiştir. Fabrikayı satın alan şirket
buraya AVM veya lüks rezidans da dâhil her türlü ticari yapı ve konutu yapabilecektir.
Ayrıca, üstelik Özelleştirme Yüksek Kurulu imar değişikliğine
itirazın da önünü kapamıştır. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının sayfasında Özelleştirmenin temel
amacı nihai olarak, devletin ekonomide işletmecilik alanından tümüyle
çekilmesini sağlamaktır. denilmektedir arkadaşlar. Bu cümlenin içinde,
özelleştirilen kurumlarda çalışan insanlarımızın hakkının
korunması nerededir?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın
Bakan bütçe sunuş konuşmasında kasım ayı itibarıyla
tüketici enflasyonunun bir önceki aya göre yıllık bazda 3,62 puan gerilediğini
söylediler. Aynı zamanda, ihracatımızın yıllık bazda
kasım ayında 168 milyar dolarla bugüne kadarki en yüksek değerine
ulaştığını belirtti. Aynı zamanda, 2018 yılında
Avrupa Birliğine ihracatımızın yüzde 15,5 arttığını,
yine 2018 yılında turizm gelirlerimizin ekim ayı yıllık
bazda 38,9 milyon kişiyle 24,9 milyar dolara ulaştığını
belirtmektedir. Anlaşılacağı üzere ülkemizde her şey güllük
gülistanlık, biz bu ülkede yaşamıyoruz(!)
Geçen hafta bu çatı altında Abonelik Sözleşmesinden
Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması
Usulü Hakkında Kanunu çıkardınız. Arkadaşlar, bu kanunla
neyi tescilliyorsunuz, biliyor musunuz: Bu ülkede ekonomik krizin olduğunu.
2008 yılında icra dosyaları 5 milyon iken
2018 yılında 20 milyon gibi bir rakama ulaşmıştır.
Neymiş? Vatandaşımız abonelikten kaynaklanan faturalarını
ödeyemiyorlarmış da icra daireleri çok ama çok yoğunmuş. Bu
sebeple, devriiktidarınızda her şeyi özelleştirerek yarattığınız
patroncuklar, öyle, şak diye paralarını icra yoluyla tahsil edemiyorlarmış.
Bunun için de icra işlerinin kolaylaşması lazımmış!
Adalet Komisyonu raporuna göre Nüfus artışı
ve ekonomik büyüme, icra dairelerinin iş sayısına artış
şeklinde yansımıştır. Bu durum gerek fiziki gerekse elektronik
altyapıda yapılan birçok iyileştirmelere rağmen şikâyetlere
ve icra dairelerinde olumsuz görüntülere neden olmuştur. denilmektedir. Bana
göre bu cümle şöyle yazılsaydı daha manidar olurdu: On beş
yıllık nüfus artışı neticesinde eğitimi planlamayı
beceremedik. Ekonomik büyümede gerekli yatırımlar için hibe ve kredileri,
katma değer ve istihdam oluşturacak kaynakları doğru insanlar
yerine yandaşlarımıza dağıttık. Bunların neticesinde,
ekonomik bir istikrarsızlıkla bugünlere getirdiğimiz bu güzel ülkemizde
vatandaşlarımız artık, faturalarını ödeyememekte.
Bu sebeple ülke genelinde icra daireleri kilitlenmiş durumdadır. Böyle
yazılsa daha doğru olmaz mı?
Eğer sizler vatandaşımızın geçim
sıkıntısını unutturacak ve faturalarını aksattırmayan
bir ekonomi modeli kurgulasaydınız, hayata geçirebilseydiniz bugün 20
milyonu aşkın icra dosyası mahkeme koridorlarını işgal
etmeyecekti.
Sayın milletvekillerim, Sayın Bakan, yine,
2019 yılı bütçe sunuş konuşmasında 2017 yılında
yüzde 7,7lik güçlü bir büyüme performansı elde ettik. Bu büyüme performansıyla
Türkiye G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olmuş.
diyor ancak 20 milyon icra dosyası sanki bu ülkede değil ve geçen hafta
bu icra dosyalarının tahsilatıyla ilgili kanunu kendileri çıkarmamış
gibi konuşuyor. Haklı da olabilir çünkü ülkede ekonomik bir sıkıntı
yok ama millet faturalarını ödeyemiyor; ülkede her şey yolunda, paniğe
hiç gerek yok ama millet yine faturalarını ödeyemiyor; ülke güllük gülistanlık
ama millet faturalarını ödeyemiyor. Hani siz her seçimden sonra her defasında
Teşekkürler Türkiye. diyorsunuz ya, ben buradan aziz milletime sesleniyorum:
Artık fatura kesme sırası sende Türkiye diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Adana Milletvekili
Mehmet Metanet Çulhaoğlunda. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Milletvekili.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı
Türkiye İstatistik Kurumu bütçesi hakkında görüşlerimi ifade etmek
üzere İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kurum 5429 sayılı
TÜİK Kanununa göre resmî istatistik programı hazırlar, programın
işleyişini takip eder ve diğer kurumların ürettiği istatistik
bilgilerinin uygunluğunu inceler. Bunları yaparken Mesleki bağımsızlık,
veri değerleme yetkisi, kaynakların yeterliliği, kalite taahhüdü,
istatistiki gizlilik, tarafsızlık ve şeffaflık, güvenilir metodoloji,
doğruluk ve güvenilirlik, zamanında iş yapma, tutarlılık
ve karşılaştırılabilirlik, açıklık ve erişilebilirlik
ana başlıkları altında görev yapar. denilmektedir. Elbette
TÜİK bu ilkeler doğrultusunda görev yapmalıdır. Ülke kaynaklarının
doğru kullanımı, ekonomimizin sağlam zemine oturması, tüm
kamu kurumları ve özel sektör verilerinin mesleki bağımsızlık
içinde, doğru, tutarlı ve şeffaflıkla kamuoyuna takdim edilmesi
ticari hayatın her kademesi için önem arz ettiği gibi kamu kurumlarının
verimliliği için de önemlidir.
Değerli milletvekilleri, TÜİK, nedenini hâlâ
açıklamayarak emrivaki ve oldubittiye getirilmiş bir şekilde büyüme
oranlarının hesaplanma yöntemini tüm üretim verilerinden kopartarak Maliye
Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığından elde
edilen, güvenilirliği meçhul idari verilere göre hesaplamaya başlamıştır.
Ayrıca bir başka usulsüzlük, gayrisafi yurt içi hasılanın hesaplanmasıyla
ilgili baz alınan yılın 2009 yılı olmasıdır.
Bu yıl, ekonominin 2008 krizinin etkisiyle büyük oranda küçüldüğü bir
yıldır. Bu yıl baz alınarak sonraki oranların olduğundan
da büyük gösterilmesi sağlanmıştır. Bundan sonra TÜİK büyüme
verileri, gerçek verilerin olumlu hâle getirilmesi çabasıyla çarpıtılmış
veriler diye değerlendirilecektir. TÜİKin enflasyon açıklamalarıyla,
çalışanlarımıza ve emeklilerimize vermek istemediğiniz
gerçek enflasyon fark oranı için Her bir puan farkının devlete yüklüce
maliyeti oluyor. diyebilirsiniz. Milletimizin de size vereceği cevap elbette
olacaktır.
Unutmayın ki en büyük geliriniz yine çalışan
ve emekliden. Bakın, gerçek enflasyonun yani son on beş yılın
rekorunu kıran Eylül 2018 enflasyonunun açıklanmasının hemen
ardından enflasyon rakamlarını açıklayan birimin başında
olan kurum Başkan Yardımcısı Enver Taştı alelacele
görevinden alındı. Niye? Gerçek enflasyon rakamını kamuoyuyla
paylaştı diye; böyle bir algı oluştu. Ne yaparsanız yapın,
kimi görevden alırsanız alın, kimi göreve getirirseniz getirin, mutfaktaki
yangını siz hissetmiyor olabilirsiniz, inanın vatandaşlarımız
ciğerlerine kadar bu yangını hissediyor.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerin yaptığı
hesaplamalara göre 1960 yılından bu tarafa Türkiyenin ekonomik büyüme
ortalaması yüzde 4,5. 2008-2018 yılları arasındaki on yıllık
büyüme oranı 3,9dur. Enflasyona baktığımızda, 2002 sonunda
TÜFE yüzde 29,7, ÜFE yüzde 30,8 olarak gerçekleşmiştir. TÜİKe göre
Ekim 2018de TÜFE yüzde 25,2, ÜFE yüzde 45 çıkmıştır. Tabloda
görüldüğü gibi, on altı yıllık AK PARTİ iktidarında
Türkiye ekonomisi tekrar 2002 seviyesine dönmüştür.
Ekim ayında on iki aylık enflasyonun yüzde
25,24 çıkması sonucu, on beş yılın en yüksek enflasyon
oranına sahip olarak Türkiye dünyanın en yüksek enflasyona sahip 10uncu
ülkesi oldu. Üzülerek ifade ediyorum, Türkiye enflasyonda üçüncü dünya ülkeleriyle
anılan ülke konumuna düşürülmüş oldu.
Bugün ne hazindir ki 2018 yılı bütçesini 72
milyar faiz ödemesiyle kapatmayı bekleyen Hükûmet, 2019 yılı bütçesinin
gelir hanesine koyduğu petrol ürünlerinden, doğal gazdan, motorlu taşıt
vergilerinden, alkollü içeceklerden, kolalı gazozlardan, dayanıklı
tüketim mallarından, tütün mamullerinden alınacak 164 milyar 31 milyon
56 bin TLlik ÖTV gelirinin 117 milyarını faiz olarak gider hanesine yazmıştır.
Yani, dar gelirliden, emekliden, memurdan, işçiden, esnaftan alacağı
verginin yüzde 72si faizle buharlaşıp gitmiştir.
Dolaylı vergi olarak tabir edilen KDV ve ÖTVden
en fazla etkilenen kesim emekliler, işçiler, memurlar, esnaflar yani dar gelirlilerdir.
Bütçe gelir hanesindeki 164 milyar 31 milyon 56 bin TLlik yükün büyük bölümü bu
bütçede dar gelirli vatandaşlarımızın omuzlarına yüklenmektedir.
Yine, Maliye ve Hazine Bakanlığı, bütçe
gelir hanesinde bir önceki yıl gelirlerini yüzde 23,2 oranında artırarak
revize etmiştir. Bu şartlar altında, asgari ücretlimizin, emeklimizin,
memurumuzun omuzlarına yüklediğiniz yükü hafifletmek için maaşlardaki
artışı, asgari ücret artışını da en az yüzde
26,5 oranında artıralım, artıralım ki bu bize verdikleri
vekâleti vatandaşlarımızın refahı için kullanmış
olmanın hazzını yaşayalım.
Değerli arkadaşlar, gerçek büyüme spekülatif
olmayan; üretime dayalı ekonomik büyüme, ihracata dayalı dış
ticaret fazlası veren, sektörel bazda en fazla sanayinin katma değer ürettiği
bir ekonomiyle gerçekleşebilir. Türkiye ise üretimden uzak, ithalata, dış
borca ve inşaata dayalı büyümeye çalışmakta ve bunda bile başarısız
olmaktadır. Bu ne demektir? Üretimden yaratılan artı değer üzerinden
değil, tüketimden alınan vergi üzerinden gelir elde eden bir hükûmet sistemi.
İthalatın ihracattan daha fazla olması sonucu ülkemizin dış
ticaret açığı yüzde 51,6 milyar dolar iken kur artışı
sonrası yüzde 43,3 olsa bile bu, sürdürülebilir bir değer değildir.
İşte, hazır yiyen ülkenin dış ticareti böyle olur. On beş
yılda artıya çıkamadık, bu gidişle de çıkamayacağımız
ortada.
Üretimden kopuk sanal büyümeler ne alım gücünde
bir iyileştirme sağlıyor ne de işsizlik oranlarında azalma.
Ekonomide sanayinin payı gittikçe küçülürken artı değer yaratmadan,
nereden geldiği belirsiz sıcak paralara bakmak durumunda kalıyor
koskoca Türkiye. Rakamları güzel göstermek için sık sık yöntem değişiklikleri
sağlıklı ölçmeleri de zorlaştırıyor, rakamlar da pembe
tablolarla sunulmuş oluyor. Bu pembe tablolar milletimizin karnını
doyurmuyor, işsizliğe ve yoksulluğa çare olmuyor. Bu millete 50 kuruşluk
soğanı, 1 liralık patatesi 8 liraya AK PARTİ Hükûmeti yedirdi
mi, yedirmedi mi? Milletimiz kâğıt üzerinde açıklattığınız
sanal büyümeleri değil; evindeki, mutfağındaki, çarşıdaki,
pazardaki gerçek rakamları, gerçek yangını biliyor. Akşam evine,
çoluğuna çocuğuna yiyecek götürememenin kaygısını yaşayan
halkımızın sizlere gereken cevabı 31 Mart Yerel Seçimlerinde
vereceğini göreceksiniz.
Değerli milletvekilleri; seçim bölgemde narenciye
üreticisi ve ihracatçısı Adanalı hemşehrilerim ve diğer
illerimizdeki üretici ve ihracatçılarımız mağdur olmakta. Narenciye
ihraç pazarının yüzde 70ini Rusya Federasyonu, Irak ve Ukrayna oluşturuyor.
Bu ülkelerle yaşanabilecek ekonomik veya siyasi sorunlar nedeniyle bazı
yıllarda -bu yıl da olduğu gibi- ihracatta sıkıntılar
yaşanmakta. İhracatta sıkıntı yaşanmaması için
ülkemizin ithalat yaptığı ülkeler arasında 1inci sırada,
ihracat yaptığı ülkeler arasında 15inci sırada olan Çin
Halk Cumhuriyetiyle 2017 yılında 23,4 milyar dolarlık ithalat, 2,9
milyar dolarlık ihracat gerçekleşmiştir. Çin Halk Cumhuriyetiyle
narenciye ihracat anlaşması yapılmasını, bu hususla ilgilenmenizi
milletim adına özellikle talep ediyorum. DFİF yani Destekleme Fiyat İstikrar
Fonu kaynaklı ihracat iadesi desteğinin geçmiş yıllarda olduğu
gibi bu yıl da ton başına 150 TL olarak ödenmesi gerekmektedir. Ayrıca,
Uzak Doğu ülkelerine yapılan ihracatta navlun desteği 50 dolar/ton
başına verilmesini bekliyor, bütçenin milletimize hayırlı olması
dileğiyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Yavuz Bey, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cahit Bey'e cevap veriyorum, sataşıyorum
efendim.
Hususen bir şeyi ifade etmem lazım. Bu hukuk
dediğimiz iş, hemen hemen bu işlere ilk merakı olan adamların
ilk okuduğu cümleler çerçevesinde şöyle bir şeydir: Herkese eşit
olabildiği için bir şey hukuktur. Hukuk dediğiniz mekanizma, devlet
yöneticilerini peygamberlerle haşrolmak imtiyazıyla buluşturan şey
de tam olarak şudur: Herkese aynı şeyi yapmak. Efendimiz galiba -galibası
değil, buna iman etmiş olalım- ümmetinin başına gelecek
binbir türlü gaileyi evvelen bildiği için başa gelmiş şöyle
bir belaya şöyle mukabele etmiştir; kendilerine affedilmesi için, şöhretli
olan birinin hırsızlığını affetmeleri için müracaatta
bulunan ve ısrar eden ashabına şöyle demiştir Efendimiz: Sizden
önceki kavimlerin helak olmasının sebebi şudur: Onlar içlerinden
şöhretli, itibarlı, güçlü, zengin olanlar hırsızlık etti
mi onları affeder, kabahat etti mi onları affeder; garip gureba, fakir
fukara kabahat etti mi onları cezalandırırlardı. O yüzden Allah
o kavimlerin tamamını yerle bir etti. Ondan sonra o meşhur, hepinizin,
hepimizin ağzına pelesenk olan sözü ifade buyurdular: Peygamber kızı
Fatıma olsa
Şimdi, burada hususiyetle olağanüstü hâl keyfîliğine
itirazımızın sebebi şudur: Bir memlekette hukuk mekanizma olarak
şakır şakır çalışamıyorsa orada hukuk şuna
döner, Bakanımız burada olduğu için rahatlıkla söyleyeceğim:
Hukuk bakan ile garibanı, hukuk en güçlü ile en zayıfı eşitleme
mekanizması olduğu için peygamberlerle haşrolma imkânına döner
idareciler özelinde. Dolayısıyla burada Benim o okullarda okuduğuma
bakmayın, ben şerefli bir annenin, babanın evladıyım.
diyen bir vatan, millet evladı bakan; aynı kriterler içerisinde bir vatan,
millet evladı da hapiste olabilir. Hukuk işte bu keyfîliği ortadan
kaldırmak içindir. Yani kural tanımlanır, tanımlanan kural suçsa
herkese, bakana da, garibana da eşittir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Kural
tanımlanır, herkesin eşitliği size de, bize de cennet azığı
olur. Şimdi, Türkiyede mekanizmanın keyfîliğinden kastettiğimiz
şey şudur: Benzer cümleleri, Sayın Cumhurbaşkanının
OHALle ilgili hassasiyetlerini, eskiden söylediği cümleleri, kaldırırken
hangi saiklerle söylediğini bir okuyun lütfen, sonra bir daha konuşalım
bu işi. Biz kaldırırken mutlaka kaldırdığımızda
hikmet vardır; biz getirirken getirdiğimizde de bir hikmet vardır.
Bu yaptığınız siyasetinizin şu üslubuna nezaret ediyor:
İstediğiniz yere oku atıp, okun düştüğü yerin üstünü daireyi
alıp üstüne 12 yazarak isabet etmiş olmuyorsunuz, vurmuş olmuyorsunuz.
En azından istişareleri sağlıklı yapalım. İtham
ederek siyaset yapmak hevesinin merkezi değildir burası; TBMM, istişare
edebildiğimiz, konuşabildiğimiz işlerin merkezidir. Yani biz
size daha önce sitem ettik diye bizden bir FETÖcü çıkarmaya gayret etmemenizi
daha önce de söyledim, bunu ağır bir sataşma sayıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Cemaatlerin
devlet olamayacağını ama devlet devlet olmazsa her cemaatin devlet
olmaya kalkacağını söylemekten bir hâl olduk biz. Bunu sadece FETÖ
için söylemiyoruz. FETÖ organizasyonunun siyasi, idari, bürokratik bir kuvvet olduğu
zamanlarda bile sizin Hükûmetin izin vizyonu lehine o zamanlarda bile diyorduk ki:
Arkadaşlar, devlet devlet olmazsa cemaatler devlet olur. Çünkü en büyük cemaat
devlettir. Dolayısıyla, şimdi, dinlenmedi, yapıldı, başa
geldi. Bu başa gelen bizim üstümüze yapışmasın çünkü biz siyasi
olarak dilimizi teflon kapladık, sizin üstünüze yapışsın. diye
bizim kaplanma teflonumuzu çizmeye kalkmayın lütfen yani ricamız şu:
Adabımuaşeretle konuşuyoruz, Hükûmet söylediklerimizin muhatabıdır
-Sayın Bakan burada- sitemlerimizin muhatabı da Hükûmetimizdir. Bütçe
görüşürken hiç değilse şuna ihtimam gösterilsin: Sitemlerimizin muhatabı
olarak yürütme bizim sitemlerimize cevap versin.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İki saattir 60a göre söz isteyen bir milletvekilimiz
var.
Buyurun Sayın Taytak.
Size bir dakika söz vereyim.
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın, 12 Aralık İsa
Yusuf Alptekini vefatının 23üncü yıl dönümünde rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Tarihimizin başlangıç noktası, kültürümüzün
ana kaynağıdır Türkistan. Bugün, âdeta Orta Çağ karanlığı
yaşamaktadır. Müslüman Uygurların yaşadığı bu
İslam coğrafyası, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, İsa
Yusuf Alptekin gibi önemli isimlerin yetiştiği topraklardır. Bu topraklar
da 1949 yılından bugüne zulüm altındadır.
Türk halkının geleceği ve istikbali için
önemli çalışmalarda bulunan İsa Yusuf Alptekin 17 Aralık 1995
tarihinde hayatını kaybetmiştir.
Doğu Türkistan davasını sizlere emanet
ediyorum. diyerek aramızdan ayrılan, Doğu Türkistanın hürriyet
mücadelesinin kahramanı İsa Yusuf Alptekini vefatının 23üncü
yıl dönümünde rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhu şad
olsun, mekânı cennet olsun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Akçay
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Yenikapı mitinginde hain
FETÖ terör örgütünün 15 Temmuzdaki darbe girişimine karşı millet
tepkisinin gösterildiğine, gerek mali sisteme gerekse ekonomiye ilişkin
reformların 57nci Hükûmet döneminde gerçekleştirildiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
7 Ağustos 2016 tarihinde Yenikapıda yapılan
ve milyonlarca millet ferdinin, vatandaşımızın heyecan ve coşkuyla
katıldığı büyük bir mitingdir Yenikapı Mitingi. Bu büyük
buluşmaya, Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet
Halk Partisi, Büyük Birlik Partisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
o zamanki Genelkurmay Başkanı da dâhil olmak üzere liderler düzeyinde
ve kurumsal olarak iştirak edilmiştir. Yenikapı Mitingi öncelikle
ve bilhassa 15 Temmuzdaki hain, alçak FETÖ terör örgütünün darbe girişimine
karşı millet tepkisinin gösterildiği ve ülkemizin karşılaştığı
büyük tehlikelere karşı gösterilen millî birlik ve beraberlik ruhudur
ve topyekûn bir millî duruştur. Ayrıca biraz evvel de iki sayın konuşmacı
tarafından dile getirilmiş ve 57nci Hükûmet döneminde yapılmasına
rağmen farklı atıflarda bulunulmuştur. Öncelikle ifade etmek
isterim ki gerek mali sisteme ilişkin gerekse ekonomiye ilişkin reformların
hemen hemen tamamına yakın kısmı 57nci Hükûmet döneminde gerçekleştirilmiştir.
Hatta bankacılık reformu, kamu bankalarının yeniden yapılandırılması,
bütçe ve harcamaya ilişkin düzenlemeler büyük çoğunlukla 2001 ekonomik
krizinden önce yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Grup Başkan
Vekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Mesela BDDKnin kuruluşu
23 Haziran 1999 tarihinde 4389 sayılı Kanunla gerçekleştirilmiştir.
Ve bu reformların önemli bir kısmı da 2001 krizinden sonra da devam
edilerek 57nci Hükûmet döneminde büyük ölçüde tamamlanmış durumdaydı.
Bu husustaki görüşlerimizi de ifade ettim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bilgen
4.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, siyasette haksız rekabet pozisyonu
devam ettiği müddetçe, keyfî gözaltılar devam ettiği müddetçe ekonomiyi
rayına oturtmanın mümkün olmayacağına ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, bütçe
ve özel olarak da Maliye Bakanlığıyla ilgili bir tartışmada,
bir değerlendirmede ortaklaşabilmek için galiba devlet ile vatandaş
arasındaki ilişkide vergi nereye oturuyor, bunu daha net biçimde ortaya
koymamız gerekiyor. Aslında Yunusun şiirlerindeki kamu kelimesi
galiba daha doğru, daha şeffaf, daha hesap veren, hesap soran bir ilişki
tarifini daha rahat sağlıyor.
Bakın, eğer, devlet ile toplum arasındaki
ilişkiyi şöyle kurarsanız, vergilerin yönetimi açısından,
harcama yapma yetkisi açısından, devlet diye ayrı bir güç var, ayrı
bir irade var ve o elindeki kaynağı canı nasıl istiyorsa öyle
harcama gücünü, yetkisini kullanıyor. Böyle baktığınızda,
o zaman devlet malı deniz tabiri tam yerine oturur ve o kaynağın
başına oturan, o musluğu yöneten canı nasıl istiyorsa öyle
harcar. Batık krediler, birtakım yayın organlarına devlet bankalarından
verilen reklamlar bu mantığın bir eseridir ama tersi varsa, kimi
demokratik ülkelerde olduğu gibi vergi mükellefi olmanın kendisi aslında
-tırnak içerisinde- bir patronluk pozisyonudur, sahip olma pozisyonudur ve
hesap sorma pozisyonudur. Böyle olduğunda da vergi veren herkesin aynı
zamanda hesap sorma ve kamu malı üzerinde hak sahibi olma pozisyonundan bahsederiz.
Bugün kurulan ilişki ne yazık ki böyle bir ilişki değildir Türkiyede.
Onun için de kamu malıyla ilgili duyarlılık dibe vurmuştur.
Aksine, kamu kaynaklarına ulaşmak neredeyse hızlı zengin olmanın,
haksız zengin olmanın, kolayca zenginliğe ulaşmanın bir
imkânı, vesilesi gibi görülmüştür.
Şimdi, burada kürsüden ifade edildiği için
özellikle Yunus Emrenin kamu ifadesini hatırlatmak istedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN BİLGEN (Kars) Toparlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Grup Başkan
Vekili.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Bazı konuşmalar
dolayısıyla bir milletvekili, devletten maaş alan milletvekillerinin
kürsüdeki konuşmaları üzerinden bir tartışma, bir değerlendirme
yaptı.
Şimdi devlet dediğiniz şey bize de oy
veren seçmenlerin dışında, üzerinde ayrı bir şey mi, yoksa
bu toplumun bütününün örgütlülük hâli mi? Dolayısıyla o parayı kullanırken
o paranın kimden alındığının da farkında olarak
mı konuşulacak? Bakın, bugün sabaha karşı yine -şu
anda bizim belediyelerimizden kayyum atanmayan tek il belediyesidir- Iğdırda
Belediye Eş Başkanı, yine 25inci Dönem Milletvekilimiz ve Tuzluca
Belediye Başkanlarımız gözaltına alındılar 2015te
işlendiği iddia edilen bir suçtan dolayı. Daha önce de aynı
iddiayla alınmışlardı, bırakılmışlardı.
Şimdi, Iğdırdaki seçmenler bu bütçe görüşmeleri yapılırken
kendilerini bu bütünün parçası olarak hissediyorlar mı, yoksa onlar şehirlerindeki
kendi seçtikleri siyasetçilere reva görülen bu muameleyi nasıl algılıyorlar,
nasıl okuyorlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) 31 Martta bir seçime gideceğiz
ve biz, seçimlerden önce yapılan bu operasyonların siyasi operasyon olduğunu
söylediğimizde Hayır, bu yargısal bir süreçtir. deniliyor.
Şimdi, aynen, biraz önce bazı konuşmacıların
ekonomi için söylediği haksız rekabet pozisyonu siyasette devam ettiği
müddetçe -ister halk sinsin ve başka bir partiye belediyeyi bıraksın-
bu, meşruiyet tartışması doğurur. Hayır, bizce büyük
ihtimalle tersi olacak; seçmen belki belediyeyle ilgili, bizdeki belediyeyle ilgili
eleştirisi varsa bile sahip çıkacak ama en fecisi de sonuç itibarıyla,
bu ülkede haksız gözaltılar, keyfî gözaltılar devam ettikçe ekonomiyi
rayına oturtmak mümkün olmayacak, dünyanın en iyi maliye bakanını
da getirseniz bu siyasi istikrarsızlık ve kaos içinde bütçe denkleştirmeyi
ve büyümeyi asla başaramayacak.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Yaşar Tüzün Bey
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Bizim grubumuz konuşma
yapmadı Başkanım, herhangi bir müzakereye gerek yok.
BAŞKAN Peki, size yetki verdiler grup başkan
vekilleriniz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, anayasal ve yasal reformlar
gerçekleştirmek suretiyle vatandaşların adalete olan güvenini tesis
etmek için, yargının demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğü
ilkesini hayata geçirmek için mücadele verdiklerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, tabii, adalet mülkün, devletin
temelidir ve hamdolsun, bugüne kadar da grubumuz ve Hükûmetimiz döneminde her zaman
anayasal ve yasal reformlar gerçekleştirmek suretiyle, vatandaşlarımızın
adalete olan güvencini tesis etmek için, yargının demokratikleşmesi
ve hukukun üstünlüğü ilkesinin hayata geçmesi için, yine, evrensel hukuk çerçevesinde,
adil yargılama ilkelerine uygun yargılama yapan bir yargı mekanizmasını
hayata geçirmek için mücadele veriyoruz.
Elbette, olması gereken hukuk, devamlı dinamik
olan hukuk alanında bir tekâmülü takip eder. Varsa bir eksiklik, bunu Meclisimiz
müzakere eder, yasal reformları gerçekleştirir, hukukçularımız
vicdani kanaatlerine göre yargılar ve hüküm verir.
Tabii, biraz önce, geçmiş helak olan kavimlerden
bahsedilirken bizi kastetmediklerini biliyorum, bu konu nettir. Ancak, yine -mademki
teolojik referanslar kullanacağız- Kur'an-ı Kerimde
(Hatip tarafından Bakara suresinin 11inci ayetikerimesinin
okunması)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yani Yüce Allah Kitabının
başında diyor ki: Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. denildiğinde
onlar derler ki: Biz ancak ve ancak ıslah edicileriz. Bunun da muhatabı
Meclisteki gruplardan herhangi birisi değildir. Benim ifade etmek istediğim
şudur: Bir yargı makamı varsa yargı bir ceza hukukunu uygularken
tipe uygun, hukuka aykırı, kasten işlenen bir eylemi cezalandırır.
Kişisel verilerin korunması anayasal ve yasal
güvence altındadır. Bugün Türkiyede hangi kişi şöyle şöyle
davranıp da böyle bir cezai mahkûmiyetle karşılaşmamış;
hangi kişi falan yere gidip de cezai müeyyideyle karşılaşmış
veya karşılaşmamış; bunların istatistiklerini çıkarıp
Genel Kurulla paylaşmaya gerek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Grup Başkan
Vekili.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çünkü bu, anayasal güvence
altına alınan kişisel verilerin korunması kapsamında değerlendirilmelidir.
Ancak bir yargı makamının da bir yargıcın da akşam
eve gittiği zaman, başını yastığa koyduğunda,
vicdanıyla baş başa kaldığında adil bir karar vermesi
gerektiğine inanmak zorundayız.
Bakınız, eğer bütün tartışmalarımızı
Mecliste yaparsak, yargıya ilişkin bütün kararları burada müzakereye
açarsak işte o zaman her zaman tartıştığımız
yargıya olan güvenin sarsılması durumuyla karşı karşıya
kalırız. O zaman, Anayasada yer alan, yargının tarafsız
ve bağımsız yargılama yapması anlayışına
uygun ve yaptığımız tartışmaların da son kertede
yargısal makamlar tarafından karara bağlanacağına inanmamız
ve buna güvenerek yargıya güveni artırmamız gerektiğini ifade
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Bir
cümle Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve devletin başının Ben Anayasa Mahkemesinin
kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum. diyemeyeceğine ilişkin
açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Bu,
yargı dâhil, ilke bazında konuşmalarımızın tamamında
Mecliste ölçüyü ortaya koymak, muhalefetin daha çok yapacağı bir şeydir.
Biz söz diyeceğiz, Hükûmet icraat edecek. Biz sitem edeceğiz, Hükûmet
cevap verecek. Biz sual edeceğiz, Hükûmet bizim suallerimize çerçevesi sağlam
bir muhakemeyle cevap verecek. Şimdi, biz bu Mecliste niçin bunları bu
kadar konuşuyoruz? Çünkü önümüzde, Hazreti Ömerin kılıcını
sallıyor. diye Heykelini dikeceğiz. dediğimiz Zekeriya Öz diye
bir alçak vardı, şimdi terörist listesinde adam. Yani siyasetin dilinin
bir ara
Hazreti Ömerin adaletinden hissesi var, hisse dağıtıyor.
Temiz eller, felaket eller, acayip eller falan diye mübalağa ederek cümle
kurduğumuz bir sürü alçağı şimdi terörist diye arıyoruz
biz. Dolayısıyla orduevinin önünde bazı siyasilerimizin Buralarda
suçlu saklıyorsunuz. tazyikini ettiği zamanları hatırlayın
lütfen. O zamandan bugüne sadece siyasetin nezaret etmesi gereken ilkeyi hatırlatmanızı
da çok beğeniyorum, uymamanızı beğenmiyorum. Yani Cumhurbaşkanımızın
mesela
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Hemen
toparlıyorum.
Cumhurbaşkanımız bazen
Bizim ülkemizde
yargımız dört başı mamur olmayabilir ama kararlara riayet edilmesi
gerektiğine dair bir ahlakı hükûmet dillendirir. Cumhurbaşkanımız
kendi siyasi vizyonunun hilafına çıkan kararlara kafiye yapıyor.
Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymuyorum, saygı da duymuyorum. diye,
böyle, tekerleme yapmaya başladı Cumhurbaşkanımız. Dolayısıyla
-bak, uysun da demiyorum ha- bazen siyaset, kararı makbul bulmaz, uymamak için
de etrafından dolanmaya teşebbüs eder. Ama devletin en üst derece yetkilisi,
başı Ben Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum, saygı da
duymuyorum. diyemez arkadaşlar. Yani size uymak düşer, bize demek.
Arz ederim.
BAŞKAN Baki Bey, nedir?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sayın
Başkanım, Sayın Ayhan Bilgen benim konuşmama ithafen, devletten
maaş almayla ilgili bir açıklama yaptı. Bu konuda bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Milliyetçi Hareket Partisinin
her zaman açık ve net olarak sözünü söyleyen parti olduğuna ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak söyleyeceğimiz sözü her zaman açık ve net olarak söyleyen bir partiyiz.
Biz teröriste terörist diyoruz. Konuşma metnim gayet nettir. Boyunlarında
efendilerinin tasması bulunan, kansız ve vatansız, hain terör örgütü
PKKnın kökünün kurutulması; kandan nemalanan, şiddetten faydalanan
son teröristin gömülüp son kanlı silahın imha edilmesi için mücadeleden
dönmeyeceğimizi; devletten maaş alıp milletin kürsüsünden bebek katillerine
sayın diyenlerin, Kandile selam çakanların, milletin Meclisinden hainlere
göz kırpanların bir bozkurt gibi karşısında durup, terörü
meşrulaştırmak isteyenlere fırsat vermeyeceğimizi belirtiyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biz hiçbir şahıs ve kurumu bununla ilgili suçlamıyoruz,
yalnız biz teröriste terörist diyoruz. Konuşma metnimiz gayet nettir.
Tutanaklarda söylediğimiz bütün sözlerin de arkasındayız.
Saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bilgen
8.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Mersin Milletvekili Baki Şimşekin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Ben de tartışmayı
uzatma niyetinde değilim, belli ki farklı yaklaşımlarımız
var.
Bebek katili diye tarif ettiğiniz kişiyle
ilgili, üç yıl boyunca Millî İstihbarat Teşkilatı, Kamu Güvenliği
Müsteşarlığı, şimdiki Cumhurbaşkanının o
dönemki özel temsilcisi, Millî Güvenlik Kurulu dâhil olmak üzere, güvenlik birimlerinin
bilgisi dâhilinde görüşmeler yapıldı ki bu ülkede analar ağlamasın,
kan dursun diye. Dünyanın her yerinde de eğer bir sorunu daha kolay çözmenin,
daha makul çözmenin, daha az bedel ödeyerek çözmenin bir yolu varsa bunu değerlendirirsiniz.
Eğer bugün biz burada hamaset yapıyor ama sıvasız evlere her
gün şehit dolayısıyla bayrak asılıyorsa siyasetin sorumluluğu
sadece nutuk atmak değildir.
Bakın, eğer bebek katili konusunda başka
bir tartışma açmak isterseniz Ayhan Çarkın bebek katili diye Googlea
girin, ne göreceksiniz, ondan sonra değerlendirirsiniz.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ayhan Çarkın ile Abdullah
Öcalanı bir araya getirme ya, o kadar da değil.
AYHAN BİLGEN (Kars) Kendi sözü var, yanlış
anladınız galiba.
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183
Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam
195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 11) (Devam)
A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Hazine ve Maliye Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE
VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılacak
konuşmalara geçiyoruz.
İlk söz Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günaya
ait. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Milletvekili.
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi kapsamında, Hazine ve Maliye Bakanlığı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Sizleri ve yüce Divanı saygıyla selamlıyorum.
Dünyada son on yıldır 12 trilyonluk mali kurtarma
paketleri, finansal ve ekonomik krizler, çok sert bir resesyon ve arkasından
zayıf bir toparlanma döneminden sonra, 2019 yılına girerken Türkiye
ve dünya ekonomisi ne durumda, hep birlikte bir göz atalım. Avrupa ekonomisindeki
ivme kaybı, sıkılaşan finansal koşullar, Brexit sürecine
ilişkin belirsizlik, dış ticarette artan korumacılık, Amerika-Çin
arasındaki ticari gerilim ve hatta ticaret savaşları, jeopolitik
riskler ve artan belirsizlikler ihracatı ve yatırımları olumsuz
etkileyerek ekonomik büyümeyi tüm dünyada baskılamaktadır, ekonomik büyüme
ve küresel ticarette gerileme yaşanmaktadır. 2017 yılında yüzde
3,7 olan küresel büyümenin 2018 ve 2019 yılında da yine aynı düzeyde
kalması beklenmektedir. Dünya ticaretinin büyüme hızının 2017de
yüzde 5,2den 2018de yüzde 4e düştükten sonra bu eğilimi koruyarak 2019'da
yüzde 3,4'e gerilemesi bekleniyor. Küresel ticarette bu risklere karşı,
Türkiye, ihracatta Türkiye Cumhuriyeti tarihinin rekorunu kırmaya hazırlanıyor.
Küresel ticaret daralırken Türkiye'nin 2018 yılı ihracat başarısında
en etkili faktörlerden biri Hükûmetimizin destekleridir. İhracat desteklerinin
3 milyar liraya çıkarılması, AR-GE ve tasarım merkezlerinin
desteklenmesi, e-ticaret sitelerine üyelik desteği, yeşil pasaport, EXİMBANKın
sermayesinin artması, KGFnin firmalarımıza sağladığı
finansman ve istihdama yönelik destekler bunlardan bazılarıdır. İhracatta
öncelikler ve stratejiler değiştirilmiş, pazar çeşitliliği
artırılmış, mevcut pazarlarda derinleşme faaliyetleri gerçekleştirilmiş
ama en önemlisi, inovasyon ve AR-GE önceliklendirilmiştir.
Peki, bunları sizlerle niye paylaştım?
Çünkü bugün artık dış ticaret ve cari denge konusunda son aşamaya
gelinmiş ve teknoloji yoğun üretime ve ihracatına yönelik tüm destekler
hayata geçirilmektedir. Sanayide teknolojik dönüşüm ve teknoloji yoğun
bir üretim modeli, sanayi politikamızın öncelikleri arasındadır.
2015-2018 Türkiye Sanayi Stratejisinin vizyonu, orta yüksek ve yüksek teknolojili
ürünlerde Afro-Avrasyanın tasarım ve üretim üssü olmak olarak belirlenmiştir.
İnsan olarak hepimiz, olumlu şeyleri hemen
unutuyoruz, alışıyoruz ama bazı yaşanmışlıkları
da çok çabuk unutmaktayız. Şöyle bir hatırlayalım: Türkiye'nin
kamu borç stoku ve bütçe açığının millî gelire oranı hem
Avrupa Birliği hem gelişmiş ülkeler hem de Maastricht Kriterlerinin
çok altındadır. 2002 yılında yüzde 72 olan ülkemizin Avrupa
Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun millî gelire oranı,
2018 yılı ilk çeyrek sonu itibarıyla yüzde 28,4 seviyesine gerilemiştir.
Yüzde 60 olan Maastricht Kriterlerinin yarısının altındadır;
bu oran, Avrupa Birliği ortalaması için yüzde 81,5tur. Genel devlet açığının
millî gelire oranının 2018 yılında 2,4 olması beklenmekte,
2019 yılında ise yüzde 1,6 hedeflenmektedir. Yine bu oranlar, yüzde 3
olan Maastricht Kriterlerinin altında, gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerin bütçe açıklarına kıyasla oldukça düşük düzeydedir.
Yeni Ekonomi Programında da mali disiplin, ekonomi
politikasının temel çıpası olarak belirlenmiştir. Bunun
sonucunda, yerel seçimlerin olduğu bir senede, hâlâ 36,7 milyar liralık
faiz dışı fazla veren bir bütçe hazırlanabilmektedir. Bir de
bu kapasiteye kayıt dışı ekonomi potansiyelinin eklendiğini
düşünelim. Kayıt dışı ekonomiyle verilen mücadele sonucu
kayıt dışı ekonominin millî gelire oranı, 2002 yılında
yüzde 32,4 iken yüzde 26ya düşmüştür.
Terörle mücadele için harcanan yaklaşık 700
milyar doların alternatif maliyetini hiç hesapladınız mı? Bu
potansiyelin mevcut kapasiteye eklendiğini düşündüğümüz zaman ulaşacağımız
noktayı hep birlikte hayal edebiliriz. Şu andaki ekonomik kapasitemizin
yaklaşık 2 katı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
EMİNE NUR GÜNAY (Devamla) Bu coğrafyada başka
hangi ülke hem içeride hem dışarıda çok boyutlu ve eş zamanlı
bir mücadele veriyor; askerî, ekonomik, sosyal, kültürel bir mücadele? Hiç düşündünüz
mü, eğer AK PARTİ iktidarlarının son on altı senede ekonomik
ve finansal yapılanma üzerine aldığı ve tüm dünya tarafından
takdirle karşılanan tedbirler olmasaydı, bugün, şu anda biz
nasıl bir Türkiyeyi konuşacaktık? Bunu vicdanlarınıza
ve takdirlerinize bırakıyorum.
Yeni Ekonomi Programında ortaya konulan dengelenme
sürecinin en temel destekleyicisi olan 2019 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diler, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlarım. Yolumuz ve gönlümüz ak, yolumuz ve gönlümüz açık olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Erzurum Milletvekili
Zehra Taşkesenlioğluna ait.
Buyurun Sayın Taşkesenlioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU
BAN (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yürütmenin
değerli temsilcisi Saygıdeğer Bakanım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yaşadığımız bir büyük onuru
ve gururu sizlerle paylaşmak isterim. Dünyanın hemen hemen gelişmiş
hiçbir ülkesinde on altı yıl art arda tek başına iktidara gelen
ve tek başına bütçe yapan başka bir iktidar, AK PARTİden hariç
olmamıştır. Bu anlamda bize bu onuru ve gururu yaşatan bütün
vatandaşlarımıza şükranlarımızı yeniden arz ediyorum.
Ancak tabii ki her bütçe döneminde bizler bu onurun ve gururun etkisiyle sürdürülebilir
ve kapsayıcı büyümeyi gerçekleştirerek güçlendik ve küresel bir güç
hâline geldik. Türkiye, AK PARTİ iktidarlarıyla gerçek potansiyelini keşfetti
ve bu potansiyelini performansa çevirerek küresel bir güç hâline geldi. Küresel
ekonomi 2017 yılında büyümeye devam ederken Türkiye özellikle 2014 yılından
itibaren, 17-25 Aralık operasyonları, Gezi Parkı operasyonları,
15 Temmuz operasyonlarının hemen ardından, 2017 yılında,
G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olarak yüzde 7,4lük
bir başarıyı sergilemiştir. 2018 yılında Türkiye ekonomisi
yüzde 6,2 büyümeye devam etti. Ancak gelin görün ki tam o dönemlerde, hemen 24 Haziran
seçimlerinden sonra kur savaşlarının meydana gelmesi, manipülatif
kur hareketleri sonucunda, reelde asla karşılaşılamayacak finansal
dalgalanmalar meydana geldi. Ancak yine bunu bertaraf eden, güçlü bir liderlik ve
bu liderliğin altında hareket eden yürütmemiz, hem ekonomideki güven ve
dengelenmeyi sağlamak, likidite darlığını bertaraf etmek,
piyasalardaki etkin ve verimli işleyişi gerçekleştirmek amacıyla
bankaların swap işlemleriyle, mevduat hesaplarında stopaj oranlarının
düzenlenmesiyle, ihracat bedellerinin yurda getirilmesiyle, menkul ve gayrimenkullerde
kiralama ve satın almalarda TL dönemine geçilmesiyle ve borsada üst adım
kuralının uygulanmaya başlanmasıyla bu krizi çok şükür,
çok net bertaraf etti.
Yine, bu dönemde, maalesef, özellikle kur savaşlarının
etkisiyle enflasyon bir miktar yükselişe geçmiş olsa bile, bizler aralık
ayı sonuna kadar devam edecek ÖTV ve KDV indirimleriyle talepteki canlılığı
devam ettirmeye gayret ettik ve yine, bunun sonucunda, Enflasyonla Topyekûn Mücadele
Programını gerçekleştirdik ve TÜFE kasım ayında 1,4 azalarak
yüzde 21,62ye indi.
Yine, birileri, Türkiyedeki bankacılık sisteminin
ne kadar güvenli olduğunu bu dönemlerde tekrar gördüler. Türkiyede iktidar
olanlara şunu hatırlatmak isterim: İktidar oldukları dönemde
ortaya koydukları bankacılık performansının kötü oluşu
nedeniyle sadece 2001 yılında 25 banka batmış bir gecede ve
350 milyar dolarlık borcu bu ülke halkına ödettirmek zorunda kalmışlardır
maalesef. Ve bunu, yine, ödeyen de IMFye rağmen, Dünya Bankasına rağmen
AK PARTİ iktidarı olmuştur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yeni ekonomi politikamızdaki dengeleme ve disiplin
sonucu ekonomimiz hızla toparlanmaya başladı. Birkaç gösterge önemlidir,
rakamlar asla yalan söylemez çünkü. Merkez Bankası rezervlerimizi eylül ayında
84 milyardan 92 milyara çıkardık ve yine en önemli göstergelerden biri
olan Satın Alma Yöneticileri Endeksi yüzde 42,7den yüzde 44,7ye çıktı.
Ekonomiye duyulan güvenin en önemli ve en kapsayıcı göstergesi olan Ekonomi
Güven Endeksi kasım ayında yüzde 9,1 arttı; Reel Kesim Güven Endeksi
yüzde 6,3 arttı. İşin tüketici boyutunda da yine Tüketici Güven Endeksi
yüzde 4lük bir artış gösterdi. Yani bu kur savaşlarına rağmen,
halkımız iktidarıyla beraber oldu ve iktidar, milletle beraber bütün
kur savaşlarının önünde yekvücut olarak bu oyunlara dur demesini
yine bildi.
Dış şoklara karşı dayanıklılığımızı
sağlayan en önemli sütunlardan biri de tabii ki mali disiplindir. Mali disiplini
de hassasiyetle koruyarak ekonomi politikamızın en önemli çıpası
hâline getirdik. Oluşturduğumuz mali alanda bir taraftan ekonominin büyümesine
destek olmak amacıyla bunu kullanırken diğer taraftan da bu oluşturduğumuz
kaynağı eğitim, sağlık, ulaştırma gibi en temel
ihtiyaçlarımıza ayırmış olduk ve bütçemizin de yüzde 40ını
buna ayırarak kapsayıcı bütçe kavramını Türkiye Cumhuriyetinde
mali literatüre kazandırmış olduk.
Hazine finansman programları çerçevesinde uluslararası
sermaye piyasalarından 7,7 milyar dolar tutarında dış finansman
sağladık. Güçlü mali yapımızda, vergi sistemini daha basit,
daha anlaşılır, daha etkin ve daha geniş tabana yaymak ve özellikle,
kayıtlı ekonomiye geçişi hızlandırmak için mükelleflerimizin
vergi uyum seviyelerini artırmak için birtakım özel çalışmalar
yürütmeye başladık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2019 yılı bütçesi Yeni Ekonomi Programının hedeflerine ulaşma
noktasında önemli bir adım olacaktır. Bu adımla, ekonomide öngördüğümüz
dengeleme, disiplin, değişim ve istikrarlı yüksek büyüme süreci arasında
güçlü bir köprü kuracağız.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
ilk bütçesinin vatanımıza, milletimize hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Giresun Milletvekili
Cemal Öztürk Beye ait.
Buyurun Cemal Bey. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine ve Maliye Bakanlığımızın
2019 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım.
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
1inci, AK PARTİ hükûmetlerinin 17nci bütçesini görüşüyoruz. 2002 yılından
beri bize aralıksız destek veren ve 17nci bütçeyi görüşmemize vesile
olan milletimize buradan şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
(1/276) esas numaralı 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi Anayasanın 161inci maddesi uyarınca 17
Ekim tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş,
18 Ekimde de Başkanlık, Plan ve Bütçe Komisyonuna göndermiştir. Teklifin
görüşmeleri Komisyonda tam bir ay, 23 Ekim ile 22 Kasım tarihleri arasında
aralıksız devam etmiştir. Bu bütçe görüşmelerinde katkısı
olan bütün Komisyon üyesi arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, ben de
bir Komisyon üyesiyim. Nihayetinde de 10 Aralık tarihinde yani geçen hafta
pazartesi günü Genel Kurulumuzda bütçeyi görüşmeye başladık, bugün
dokuzuncu gün, inşallah, bütçenin tümünü cuma günü oylayarak kabul edeceğiz
ve inşallah, 1 Ocak itibarıyla da yürürlüğe girecek.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bireysel ihtiyaçlar gibi toplumsal ihtiyaçlar da sınırsız, bu ihtiyaçları
karşılayacak kaynaklar ise sınırlıdır. Bireyler gibi
devlet de sınırlı kamu kaynakları ile sınırsız
talepler arasında denge kurmak, harcamalarını yaparken bu dengeyi
gözetmek zorundadır. Bu nedenle de devlet, bütçe yapar, gelir ve giderlerini
planlar. Kamu hizmetlerini yerine getirmekle yükümlü olan devlet, toplumun ihtiyaçları
ile kamu gelirleri arasında dengeyi bütçe vasıtasıyla kurar. Bütçe,
devletin gelecek bir döneme ilişkin belirlediği gelir tahminleri ile yapacağı
harcamaların plan ve programıdır.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinde
961 milyar lira gider, 881 milyar lira gelir ve 80 milyar lira açık öngörülmektedir,
faiz dışı fazla 38 milyar Türk lirasıdır. 2019 yılı
bütçe ödenekleri 2018 yılına göre yüzde 26 oranında artırılmıştır.
Bu artış yaklaşık 198 milyar Türk lirasına tekabül etmektedir.
Bu diğer kalemlerdeki artış ve azalışlar bir yana sadece
yüzde 50si personel giderler ile sosyal güvenlik kurumlarına yapılan
harcamalardır, yüzde 12si de faiz giderlerinedir. 2019 yılında faiz
giderlerinin, faiz oranı ve döviz kurlarındaki artış nedeniyle
2018 yılına göre maalesef yüzde 63,6 oranında artarak 71,7 milyardan
117,3 milyar Türk lirasına yükselmesi beklenmektedir.
Vergi vererek devletimize, milletimize, ekonomimize destek
olan, kaynak sağlayan vatandaşlarımıza müteşekkir olduğumuzu
ifade etmek isterim. 2019 yılı merkezî yönetim bütçe gelirleri yüzde 17,4
artışla 880,4 milyar Türk lirası olarak öngörülmüştür. Bu gelirlerin
yüzde 86sı vergilerden, yüzde 14ü ise vergi dışı gelirlerden
elde edilecektir.
Bütçenin dayandığı temel makroekonomik
göstergelere baktığımızda 2019 yılı için sabit fiyatlarla
gayrisafi yurtiçi hasıla büyümesinin yüzde 2,3, yıl sonu enflasyonunun
yüzde 15,9 olacağı tahmin edilmiştir. Bütçe gelir ve gider tahminleri
yapılırken gayrisafi yurtiçi hasılanın reel olarak yüzde 2,3
büyüyeceği, TÜFEnin yüzde 15,9 olacağı, ihracatın 182 milyar,
ithalatınsa 244 milyar Amerikan dolarına ulaşacağı öngörülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) Bütçe büyüklüklerine baktığımızda
da bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının
2019 yılında yüzde 1,8; 2020de yüzde 1,9 ve 2021 yılında ise
yüzde 1,7 olacağı öngörülmektedir.
Faiz dışı fazlanın yine gayrisafi
yurtiçi hasılaya oranıysa 2019 yılında yüzde 0,8; 2020 ve 2021
yıllarında ise sırayla yüzde 1 ve yüzde 1,3 olarak gerçekleşeceği
tahmin edilmektedir.
2019 yılında bütçeden en büyük pay yine her
zaman olduğu gibi Millî Eğitime ayrılmıştır; 161 milyar
lira, vergi gelirlerinin yüzde 21i. Sağlığa ayrılan pay ise
157 milyar liradır. Yeri gelmişken, tarımsal desteklere ayrılan
pay 26,5 milyar liradır.
Özellikle de fındık müstahsilimize verilen
destekten dolayı Hükûmetimize, başta Cumhurbaşkanımıza
sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyor; 2019 yılı merkezî yönetim bütçemizin
ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olması dileklerimle Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Adana Milletvekili
Tamer Dağlı Beye ait.
Buyurun Tamer Bey. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde Gelir İdaresi Başkanlığı
bütçesi hakkında söz aldım. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Gelir İdaresi Başkanlığı devletin
gelir politikasının uygulanması noktasında önemli bir görev
üstlenen, kamu hizmetlerinin finansman kaynağı olan vergileri ve diğer
devlet alacaklarını tahsil eden kurumdur. Başkanlığa 2019
yılında toplam 3 milyar 770 milyon 394 bin Türk lirası ödenek ayrılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye ekonomisi 2002den bu yana, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden
daha yüksek oranda büyümektedir. Enflasyonla mücadele ederken ekonomisini sürekli
büyüten Türkiye bu süreçte örnek gösterilen bir ülke olmuştur. Ülkemizde AK
PARTİ iktidarlarımız döneminde kişi başına düşen
millî gelir 3e katlanmıştır. Ülkemiz, makroekonomik verilerin tamamında
iyileşme sergilemiş; rakipleri eksi, durağan ya da yüzde 1lerle
büyürken iki haneli büyüme rakamlarını görmüştür. Global ekonomide
sıkıntı yaşanırken, çevresi ateş çemberine dönmüşken
büyümesini devam ettiren bir Türkiye vardır. Hain işgal girişimine
maruz kalan, terör belasıyla mücadeleye devam ederken bile ekonomisini sağlam
zemine oturtan bir Türkiye vardır. İktidarlarımız döneminde
ekonomideki gelişmeleri sadece rakamlarla ifade etmek doğru olmaz. Bu
süreçte insanımızın hayatının her alanında, ulaşımda,
sağlıkta, eğitimde, nereden nereye geldiğimizi milletimiz her
dönem takdir etmiştir. İnşallah, milletimiz 31 Mart mahallî seçimlerinde
de ak kadrolara ve Cumhur İttifakına teveccühünü, güvenini artırarak
devam ettirecek ve bunu da sandığa yansıtacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünya ekonomik anlamda zor geçecek bir yıla hazırlanıyor. Avrupalı
tüketici hayat standartlarının düştüğünden yakınıyor.
Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin gibi büyük ekonomiye sahip ülkeler
ticaret savaşı veriyor. Korumacılığın arttığı,
finansal ulaşımın zorlaştığı ve pahalandığı
bir döneme giriyoruz. Buna rağmen Yeni Ekonomi Programımızda 2019
yılında 2,3 büyüme öngörüyoruz, her türlü tedbir ve çalışmaları
bu doğrultuda planlıyoruz.
2019 yılı bütçemizde yeni yılın ilk
çeyreğinde yerel seçimler olmasına rağmen seçim ekonomisi gütmeyerek
tasarruf ağırlıklı, sıkı para ve maliye politikamız
devam edecektir. Seçim süreci millete hizmet sevdamızı aksatmayacaktır.
2,3 büyüme hedefimizin önemli bölümünü ihracatımızı
ve turizm gelirlerimizi artırarak sağlamaya devam edeceğiz. Bu çerçevede
ihracatı artırarak cari açığımızı oluşturan
ithal ürünlerin ülkemizde üretilmesini sağlayacak yatırımları
teşviklendirmeye devam edeceğiz. Bu doğrultuda, güneyde, Adanamızda
Türkiyenin petrokimya vadisini oluşturuyoruz. İthal ettiğimiz birçok
petrol ve kimya türevi ürünleri hem üretecek hem ihraç edecek bir bölgeyi oluşturuyoruz.
Miktarı yüz milyarlarla ifade edilen katma değer yaratacak, Ceyhan Enerji
İhtisas Endüstri Bölgesinde ilk yatırımın imzası atıldı.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın girişimiyle
Cezayir devlet şirketi ortaklığında bu bölgede kuracağımız
ilk endüstri tesisi 1,2 milyar dolarlık yatırımla inşa edilecek.
Plastik ve kauçuk ham maddesi olarak kullanılan polipropilen üretilecek tesisin
temeli yeni yılda atılacak ve inşallah tesis 2023 yılında
tamamlanacaktır. Böylece yıllık 550 milyon doların ülkemizde
kalması sağlanacaktır. Ben bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımız
başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyor, Allah razı
olsun diyorum.
Özel sektörümüzün dünya pazarlarında daha rekabetçi
pozisyon alabilmesi için, finans sektörümüzle iş birliği içerisinde, süreci
daha fazla istihdamla, daha fazla yatırım ve ihracatla geçirmek ana hedefimiz.
2019 yılı bütçemizde sağlıktan eğitime, sosyal yardımlardan
ulaşıma, tarımdan reel sektöre her alanda kaynak miktarını
artırıyoruz. Diğer taraftan, yapısal reform ağırlıklı
politikalarımızı da sürdüreceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küresel güç olma ve insanımıza daha müreffeh bir ülkede yaşam sağlama
çerçevesindeki çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz.
2019 yılı merkezî bütçe kanununun hayırlara
vesile olmasını diliyor, vatanımızın bölünmez bütünlüğü
ve bayrağımızın özgürce dalgalanması için gözünü kırpmadan
canını veren aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Gazilerimize sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Vatanımıza
ve bayrağımıza bağlı bütün vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyor, hainlik besleyenleri ve terör örgütüyle iş birliği
yapanları şiddetle kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Ordu Milletvekilimiz
Ergün Taşcı Beye ait
Buyurun Ergün Bey. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu bütçesi üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi grubum ve şahsım
adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün millî gelirimizin
yaklaşık yüzde 7sini, toplam kamu harcamalarının yaklaşık
yüzde 27sini düzenleyen ve denetleyen bir kurumun bütçesinden bahsediyoruz. Dolayısıyla
sadece bir kamu kurumundan değil, makro ölçekte iktisadi etkileri çok büyük
bir kurumun faaliyetlerinden söz etmekteyiz. 4734 sayılı Kanunla kurulan
kurum, 2002 yılından itibaren bugüne kadar kamu alımlarında
dikkate değer çalışmalar yürütmüştür. 2018 yılına
geldiğimizde kurum tarafından birçok yenilik hayata geçirilmiştir.
Bunlardan en önemlisi, tartışmasız, elektronik ihalenin yaygınlaşmasıdır.
Kamu ihalelerinin elektronik ortama taşınması gerek yerel gerekse
küresel anlamda uzun zamandır tartışılan bir konuydu. Özellikle
son yirmi yıllık süreçte kamu yönetiminde önemli bir hedef olarak belirlenen
e-devlet dönüşümü içerisinde önemli bir yeri bulunan e-ihalenin kamu ihalelerinin
daha etkin ve verimli gerçekleştirilerek kaynakların verimli ve ihtiyaca
uygun bir şekilde kullanılmasının sağlanmasında büyük
bir katma değer sağlayacağı açıktır. EKAP üzerinden
gerçekleştirilen bu tür bir uygulama yalnızca ülkemizde bir yenilik değil
diğer birçok ülke için de örnek teşkil edecek bir uygulamayı gözler
önüne sermektedir. E-ihalenin yaygınlaşması hedefi aynı zamanda
Cumhurbaşkanlığı Birinci 100 Günlük İcraat Programına
dâhil edilmiş, ağustos ayından bu yana idarelerin bu anlamdaki faaliyetlerinde
uygulayıcılara katkı sağlamak adına, bilgi ve kapasitenin
geliştirilmesinde önemli bir yol kat edilmiştir. Bu çalışmalar
neticesinde 2019 yılı itibarıyla herhangi bir parasal sınırlama
konmadan yaklaşık 90 bin ihalenin elektronik ortamda yapılması
mümkün hâle gelecektir. Bu sayede, ihalelerde saydamlığın artırılmasının
yanı sıra ihaleye katılacaklar açısından ihalelere katılım
maliyetlerin azaltılarak ihaleye erişim kolaylaşacak, idareler açısından
ise artan rekabet ortamıyla birlikte kaynaklar daha etkin ve verimli kullanılarak
ihtiyaçlar kısa sürede giderilecektir.
E-ihale alanında ortaya konulan diğer bir ayak
ise elektronik eksiltme yöntemidir, bu da ihale sistemimizde ilklerdendir. Kasım
ayı içerisinde uygulanmaya başlanan bu yöntem sayesinde rekabet artırılmakta
ve sözleşmelerin daha düşük bedelle imzalanması sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, on beş yılı
aşan uygulama dönemi boyunca Kamu İhale Kanununun hem yerelde hem de
ulusal ölçekte en çok eleştirilen konularından bir tanesi de istisnalar
olmuştur, fakat şunu açıklıkla ifade etmek gerekir ki, istisnaların
hemen hepsi idari ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır. Öte yandan bent sayısının
fazla olmasının da eleştiri konusu olduğu
Özellikle yüce Mecliste,
içeriğine fazla girilmeden, en fazla eleştiri konusu olan konulara baktığımızda
yani kamu ihale istatistiklerine baktığımızda,
kamu alımlarının yüzde 90ının kanun kapsamında devam
ettiği, istisna dediğimiz yüzde 90 gibi gösterilen istisnanın ise
rakamlarla ifade edildiğinde yüzde 9u kapsadığı, yüzde 1inin
de doğrudan temin yöntemiyle giderildiği görülecektir. Bu durumda istisna
harcamalarının sanıldığı kadar da büyük bir hacimde
olmadığı açıkça görülecektir.
Yine, bu kanunun, 1999
ve 2002li yıllardaki kanunun gerekçesine baktığımızda,
kanunun konuşulma gerekçelerine indiğimizde, bu kanunun uluslararası
uygulamalar ve AB kamu alımları direktifleriyle uyum sağlanması
olduğu belirtilmiştir. Fakat AB direktiflerine baktığımızda,
kamu alımları konusunda çok değişik alanlarda, ciddi anlamda
bir istisna söz konusudur, savunmadan güvenliğe ve istihbarata kadar. AB direktiflerinin
bizim mevzuatımızla mukayese edildiğinde daha esnek olduğu apaçık
ortadadır.
Yine, kanundaki, bizim
Kamu İhale Kanunundaki değişiklik gerekçesiyle ilgili tartışmaların
temelinde, küresel ölçekte yaşanan ekonomik sıkıntılar ve AB
direktifleri doğrultusunda AB ülkelerindeki değişimle bağlantılı
olarak bir değişimden bahsedebiliriz. Ama AB ülkelerine baktığımızda,
İtalya, İngiltere, Avusturya, Çek Cumhuriyeti
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın
Sayın Milletvekili.
ERGÜN TAŞCI (Devamla)
Rakamlara girdiğimizde, diğer Avrupa ülkelerinde esasa ilişkin
değişikliğin daha fazla olduğunu buradan vurgulamak isterim.
Yine, AB direktiflerinin
2004teki düzenlemesi ile 2014teki düzenlemesindeki değişikliği
mukayese ettiğimizde, Türkiyedeki değişikliğin aslında
idari yargı kararlarından ve ihtiyaçlardan kaynaklandığı
açıktır.
Dolayısıyla
öneri yaparak sözlerimi tamamlamak istiyorum: Bu bağlamda, AB direktifleri
doğrultusunda, yeniden bu Mecliste, hep birlikte, kamu ihale mevzuatıyla
ilgili daha kapsamlı, günün ihtiyaçlarına, reel ihtiyaçlara uygun bir
şekilde mevzuat değişikliği ihtiyacının zaruri olduğunu,
hep birlikte buna katkı vermemiz gerektiğini ifade etmek isterim. Bu bilgiler
ışığında, kamu alımlarının ülkemiz kalkınmasında
önemli bir araç olacağını, yasal ve kurumsal yapının bu
işlevi daha iyi bir etkinlikle yerine getirme noktasında gayretli olduğunu ve olacağını
düşünüyor, Kamu İhale Kurumunda çalışan ve bu anlamda hizmet
veren arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Kurumun 2019 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Çorum Milletvekili
Oğuzhan Kayaya aittir.
Buyurun Oğuzhan Bey. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZHAN KAYA (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının 2019 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve bizleri televizyonları
başında izleyen aziz milletimizi, Gazi Meclisimizin kürsüsünden saygıyla
selamlıyorum.
Özelleştirme İdaresi, kurulduğu 1994 yılından
bugüne kadar ülkemizde ekonomik dönüşümün ve gelişimin öncülerinden olmuş,
reform çalışmalarında itici kuvvet rolü üstlenmiştir.
Özelleştirme İdaresi şeffaflık, profesyonellik,
hesap verebilirlik prensiplerini uygulamalarının temeline koyarak bir
yandan kamu varlıklarının rasyonel, uluslararası kabul görmüş
yöntemler kullanılarak daha verimli işletilmesine yönelik tedbirler almış,
bir yandan da özelleştirme yoluyla kamuya gelir elde edilmesini sağlamıştır.
Elde edilen özelleştirme gelirlerinin yanı
sıra, verimsiz ve zarar eden kamu kuruluşlarının özelleştirilmesiyle
de hazinenin aktarması gereken ciddi oranda kaynak tasarruf edilerek devletin
başka ihtiyaçlarına kanalize edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi, ülkemizdeki sermaye piyasalarının
gelişiminde de öncü rol oynamıştır. Zor zamanlarda gerçekleştirdiği
halka arz işlemleriyle piyasaya güven enjekte etmiş, kullandığı
özel teşvik mekanizmalarıyla küçük tasarruf sahipleri ve işçilerin
halka arzlara katılımını kolaylaştırmış,
böylelikle sermayenin tabana yayılmasına özelleştirme uygulamalarıyla
destek vermiştir.
Bugün Borsa İstanbulda işlem gören 10 şirketin
5 tanesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
halka arz işlemleri gerçekleştirilen şirketlerdir.
Özelleştirme İdaresi, ülkemizdeki birleşme
ve devralma işlemlerine de yön vermiş, yatırımcıların
yurt dışındaki iş yapma kültürünün gelişmesine destek olmuştur.
Özelleştirme İdaresi, ayrıca, atıl kamu taşınmazlarına
ilave katma değer sağlamak amacıyla imar planı yapmakta ve elde
edilen geliri hazineye aktarmaktadır.
Özelleştirme, sadece gelir odaklı olmayıp
aynı zamanda kamu hizmetlerinde kalite ve güvenilirliğin artması
ve beklenen standartlara ulaşması için de önemli bir politika aracı
olmuştur. Özelleştirmeye konu olan kuruluşlar gerekli olan yeni yatırımları,
teknolojik inovasyonları gerçekleştirmekte, böylelikle hem üretim ve hizmette
kalite artmakta hem de yeni istihdam sahaları açılmaktadır. Geldiğimiz
noktada Özelleştirme İdaresi, yakaladığı bu performans
ve başarılarıyla dikkat çekmiş ve 10dan fazla ülkeye özelleştirme
konusunda danışmanlık yapmaktadır. Kısacası, özelleştirme
konusundaki Türk tecrübesini dünyaya ihraç etmektedir.
Değerli milletvekilleri, 1984 yılında
ilk mevzuatın çıkarılması, 1986 yılında ilk görevlendirmelerin
yapılmasıyla başlayan özelleştirme uygulamaları 80li yılların
ikinci yarısı itibarıyla Türkiye'de pazar ekonomisinin oluşmasında
en önemli reformlardan birisi olmuştur. Kurulduğu günden bu yana açık
rekabet ortamı, şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık
ilkelerinden ödün vermeden işlemlerine devam eden Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı serbestleşmenin Türkiye'deki öncülerinden olmuştur.
Ayrıca, hükûmetlerimiz döneminde özelleştirme uygulamaları sadece
gelir getirici işlemler değil, bu uygulamaların sermaye piyasasını
geliştiren, sermayeyi tabana yayan, atıl kamu varlıklarını
ekonomiye kazandıran yönünü de dikkate alarak ekonomik büyümeye katkı
sağladığı aşikârdır.
Yapılan özelleştirme uygulamalarıyla başta
petrokimya, demir çelik, petrol rafinerisi, alkol, tütün ve elektrik dağıtım
olmak üzere devletin sektörden tamamen çekilmesini, elektrik üretim, telekomünikasyon,
bankacılık, sigortacılık, hava taşımacılığı,
marina ve liman işletmeciliği gibi sektörlerde ise devletin kısmen
piyasadan çekilmesini sağladık. Özelleştirilen birçok kuruluşun
yeni yatırımlar yapması, üretimlerini artırması, yeni istihdam
sahaları açması ekonominin büyütülmesinde aktif rol almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZHAN KAYA (Devamla) Değerli milletvekilleri,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2019 yılı
gider bütçesinde 30,6 milyon TL personel ve sosyal güvenlik giderleri, 3,5 milyon
TL mal ve hizmet alım giderleri, 3,6 milyon TL ise cari transfer ve sermaye
giderleri olmak üzere toplam 37,7 milyon TL seviyesinde ödenek teklif edilmiştir.
Tüm kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
da kamu kaynaklarını etkin, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak kullanmakta
azami hassasiyet göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
milletçe sahip olduğumuz tüm kaynakların etkin ve verimli kullanılması
dileklerimle 2019 yılı bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, Özelleştirme İdaresi Başkanlığımızın
tüm çalışanlarına teşekkür ediyor, yüce heyetimizi ve aziz milletimi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Trabzon Milletvekili
Salih Coraya ait.
Buyurun Sayın Cora. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanlığı
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2019 yılı
bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu
ve bizleri ekranları başında izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, az önce Çorum Milletvekilimiz
de aynı kurum üzerine konuşma yaptı, ben de farklı hususlarda
görüşlerimi beyan edeceğim.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
1994 yılında 4046 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesiyle
beraber kurulmuştur. Tabii, bunun öncesinde 2983 sayılı Yasanın
1984 yılında yürürlüğe girmesiyle beraber ülkemizde özelleştirmeye
ilişkin uygulamalar başlamıştır. Özelleştirme İdaresi
kurulduğundan bugüne takdire şayan bir biçimde açık rekabet ortamı,
şeffaflık, hesap verilebilirlik, katılımcılık ilkelerinden
ödün vermeden birçok işlemi gerçekleştirmiştir. Özelleştirme
politikalarındaki bizim temel amacımız serbest piyasa ekonomisini
güçlendirmek ve tahkim etmektir. En önemlisi serbest piyasada rekabet ortamına
işlerlik kazandırmak, kaynak kullanımında ve dağılımında
etkinlik sağlamak ve verimliliği artırmaktır.
Değerli arkadaşlar, bir hukukçu olarak şunu
ifade etmeliyim ki: KİTlerin, (kamu iktisadi teşebbüsleri) hukuki manada
iflas etme imkânları bulunmamaktadır. Bu da çok ciddi bir rahatlık
oluşturmaktadır ve devlete sırtını dayayan bu kuruluşlar
ciddi manada kamuya da büyük külfet oluşturmaktadır. Fiyat ve kalite bakımından
piyasanın taleplerine duyarsız kalmaktadır. Bu vesileyle verimliliği
artırma, kaliteyi iyileştirme, maliyeti ve fiyatı düşürme gibi
kaygıları hiçbir zaman olmamaktadır. Ayrıca, bildiğiniz
gibi kamu sektöründeki ortalama verimliğin de çoğu zaman özel sektöre
nazaran daha düşük olduğu hepimizin malumudur çünkü bu kuruluşlar
yapısı gereği kâr amacı gütmemekte, teknolojiyi takip etmemekte,
rasyonel bir istihdam politikası ve yatırım politikası uygulamamaktadır.
Özellikle bu özelleştirme veya özelleştirme
mevzusunda eleştirilen bir husus da kamu iktisadi teşebbüslerimizin gelirleri
giderlerini karşılayamamakta ve bütçeleri de genelde açık vermektedir.
Bu açıklar da kâh desteklemelerle, kâh borçlanmalarla beraber giderilmektedir.
Bu durum da hazine ve bütçe üzerinde ciddi bir yük oluşturmakta, ekonomiye
ve mali yapımıza da büyük oranda tahribat vermektedir, tahribatlara neden
olmaktadır. Biz diyoruz ki, devlet artık tüccarlık yapmasın,
sevk etsin, idare etsin, koordine etsin, istikamet belirlesin; devlet doğrudan
ekonomik faaliyetler üzerinden elini çeksin, özel sektöre bunları devretsin
ve asli görevleri olan adalet ve güvenlik gibi alanlara yönelsin.
Bu, devleti hantal bir yapıdan kurtarır, daha dinamik bir devlet görüntüsü
olur, ekonomimiz açısından da rasyonel bir durum oluşur.
Değerli arkadaşlar,
AK PARTİ özelleştirmede tarihî başarılar elde etmiştir.
Bizden önce de özelleştirme uygulamaları olmuştur. Bizim iktidara
geldiğimiz tarihe kadar özelleştirme uygulamalarından elde edilen
gelir yaklaşık 8 milyar dolar civarındayken, Hükûmetimiz döneminde
gerçekleştirilen ve sözleşmeye bağlanan özelleştirme uygulamalarının
toplamı şu an itibarıyla 62 milyar doların üzerine çıkmış
olup bunun yüzde 88i hükûmetlerimiz döneminde elde edilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu, önemli bir başarıdır.
Biz bu özelleştirme uygulamalarını sadece gelir getirici bir faaliyet
olarak da görmüyoruz. Sermaye piyasasını geliştiren, sermayeyi tabana
yayan, atıl kamu varlıklarını ekonomiye kazandıran yönünü
her zaman ele aldık. Ayrıca bu özelleştirme uygulamalarından
elde edilen gelirin önemli bir kısmını o kurumlarda çalışan
kişilerin özlük haklarının iyileştirilmesi yönünde kullandık.
Bu nedenle, özelleştirme dolayısıyla hiç kimseyi mağdur etmedik,
hiçbir çalışanı mağdur etmedik.
Yapılan özelleştirme
uygulamalarına baktığımızda devletin birçok sektörden elini
çektiğini gördük, özellikle petrokimya ve demir çelikten. Bir kısmından,
marina ve liman işletmeciliği, hava taşımacılığı
piyasasından da kısmen elini çekmesini sağladık. Özelleştirilen
birçok kuruluşun yeni yatırımlar yapması, üretimleri artırması
ve yeni istihdam sahaları açması nedeniyle özelleştirme uygulamaları
ekonomik büyümeye katkı sağlamıştır.
Bu vesileyle ben bütçenin
hayırlı olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası,
Balıkesir Milletvekilimiz Yavuz Subaşına aittir.
Buyurun Yavuz Bey. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifininin Kamu Gözetimi, Muhasebe
ve Denetim Standartları Kurumu bütçesi üzerine AK PARTİ grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi, ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi ve sevgili meslektaşlarımızı,
mali müşavirlerimizi, bağımsız denetçilerimizi, yeminli mali
müşavirlerimizi saygıyla selamlıyorum.
Yine sözlerimin başında, 17 Aralık 2018
tarihinde yani dün Diyarbakır ili Hani ilçesinde alçak terör örgütü mensuplarınca
pusu kurularak şehit edilen memleketimizin yiğit evladı polis memuru
Nazım Tuncer kardeşimize Cenab-ı Allahtan rahmet; Emniyet camiamıza,
ailesine ve aziz milletimize başsağlığı ve sabırlar
diliyorum.
Finansal piyasalarda ve ekonomik yapılarda bilgilerin
şeffaf ve güvenilir olmasına, mali bilgilerin ve mali tabloların
uluslararası inanılırlığının olmasına duyulan
ihtiyaçla bağımsız kamu gözetimi kurumlarının kurulmasına
yol açılmıştır. Bu nedenle ülkemizde de Kamu Gözetimi, Muhasebe
ve Denetim Standartları Kurumu kurulmuştur. Amacı, ilgililerine tam
ve gerçek bilgi vermektir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu kamu gözetimi alanında uluslararası gelişmelerin gereği
olarak yeni Türk Ticaret Kanunu uyarınca öngörülen bağımsız
denetim alanını düzenlemek üzere 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
2 Kasım 2011 tarihinde kurulmuştur.
Peki, kamu gözetimi nedir diye kısaca tarif edecek
olursak, genel olarak, bağımsız denetim faaliyetlerinin mevcut yasal
düzenlemelere uygunluğunun ve bu faaliyetlerinin standartlara uygun olarak
yürütülüp yürütülmediğinin, meslekten bağımsız, kamu yararını
ön planda tutan bir kurum tarafından çeşitli uygulamalarla kontrol edilmesidir.
Bağımsız denetim ise, bir işletmenin
finansal tablolarının ve diğer finansal bilgilerinin finansal raporlama
standartlarına uygunluğu ve doğruluğu hususunda gerekli bağımsız
denetim teknikleri uygulanarak denetlenmesi ve yapılan denetlemelerin bir rapora
bağlanmasıdır.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumunun misyonu, finansal raporların uluslararası standartlarla uyumlu
olarak düzenlenmesini ve denetlenmesini sağlayacak standartları ortaya
koymaktır, etkin bir kamu gözetimi gerçekleştirmektir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu, bağımsız denetim kuruluşları, bağımsız
denetçilerin kurumları düzenlemeleri ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık
teşkil eden faaliyetlerini tespit etmek amacıyla yıllık inceleme
planı kapsamında Kalite Güvence Sistemi incelemelerini gerçekleştirmektedir.
Kalite Güvence Sistemi incelemeleriyle işletmelerin, firmaların finansal
tablolarının ve diğer finansal bilgilerinin finansal raporlama standartlarına
uygunluğu, doğruluğu hususlarında gerekli kalite ve güven ortamını
sağlamaktadır.
2019 yılında Cumhurbaşkanlığı
Yıllık Programında yer alan faizsiz finans alanında yayımlanan
uluslararası standartların mevzuatımıza kazandırılması
görevinin Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun sorumluluğuna
verilmesi de ayrıca memnuniyet vericidir. Kurum kayıtlarına göre
Aralık 2018 tarihi itibarıyla 18.029 meslek mensubu yetkilendirilmiş
olup kuruma kayıtlı meslek mensubu olarak 15.999 kişi hâlihazırda
faaliyettedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bir meslek mensubu olarak, AK PARTİ iktidarımızın muhasebe mesleğini
icra edenlere yaptığı unutulmayacak en anlamlı, tarihî hediyesi
Türk lirasından altı sıfırı atarak rakam kalabalığından
meslek mensuplarımızı kurtarması olmuştur. Mesleği
icra ederken, milyon ve milyar rakamlarını yazarken âdeta rakam sütunları
yetmiyordu. Paradan sıfır atılması Türkiye dâhil 81 ülkede gerçekleşmiştir.
Almanya, Türkiye, Bulgaristan, Polonya ve birkaç ülkede başarılı
olan bu politikayla paramıza güven ve istikrar sağlayan Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ hükûmetlerine teşekkürü bir borç
biliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
YAVUZ SUBAŞI (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mevlâna Haftasında olmamız nedeniyle sözlerimi
tamamlamadan önce Mevlânanın veciz bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum:
Kişi kim olduğunu bilmek isterse kimleri sevdiğine baksın.
Bu duygu ve düşüncelerle 2019 yılı bütçesinin
ülkemize, milletimize, devletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Aydın Milletvekili
Bekir Kuvvet Erim Beye ait.
Buyurun Sayın Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR KUVVET ERİM
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımız; 2019 yılı
İstatistik Kurumu bütçesi için söz almış bulunmaktayım.
Göreve geldiği günden bugüne kadar her alanda olduğu
gibi AK PARTİ hükûmetlerimiz Türkiye İstatistik Kurumunda da önemli iyileştirmeler
yapmıştır. 18 Kasım 2005 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan
5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanunuyla Türk istatistik sistemi
Avrupa istatistik sistemiyle uyumlu hâle getirilmiştir. Kanunun amacı,
resmî istatistiklerin üretimine ve organizasyonuna ilişkin temel ilkeleri ve
standartları belirlemek, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda veri ve bilgilerin
derlenmesini, değerlendirilmesini, gerekli istatistiklerin üretilmesini, yayımlanmasını,
dağıtımını, resmî istatistik programında istatistik
sürecine dâhil kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak
üzere Türkiye İstatistik Kurumunun kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin
esasları düzenlemektir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçilmesiyle birlikte kanunda değişiklikler olmuş, kurumun kuruluş,
görev ve yetkileri Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden düzenlenmiş,
Türkiye istatistik sistemine ilişkin hususlar ise kanunda korunmuştur.
İstatistiki veriler geçmişi daha iyi anlamanın,
bugünü daha objektif ve doğru bir şekilde kavramanın ve geleceği
en iyi şekilde öngörerek planlamanın mihenk taşıdır. Bu
veriler sayesinde rasyonel kararlar alınabilmekte, toplumsal refahımızın
artması için gerekli sosyoekonomik adımlar daha bilinçli bir şekilde
atılabilmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu, resmî istatistiklerimize
ilişkin çerçeveyi oluşturan resmî istatistik programının yürütülmesinden
sorumludur. Programın uygulamaları çerçevesinde gerek kurumsal gerekse
ülkemiz adına istatistiksel kapasitenin geliştirilmesi yönünde önemli
adımlar atılmış ve önemli çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Program döneminde idari kayıtlardan istatistik üretiminin ve veri entegrasyonunun
artırılması hedeflenmiş olup bu alandaki çalışmalar
titizlikle yürütülmektedir. İdari kayıtlar, istatistik amaçlı saha
araştırmalarıyla karşılaştırıldığında
maliyet, zamanlılık ve kapsamasından avantajlıdır. Aynı
zamanda idari kayıtların farklı kamu kurum ve kuruşları
tarafından veri güvenliği ve gizliliğine riayet edilerek paylaştırılması,
vatandaşlarımızın üzerindeki cevaplayıcı yükünü ortadan
kaldırmaktadır. Günümüzde pek çok gelişmiş ülke idari kayıtlarda
yer alan bilgilerin gizlilik ilkeleri çerçevesinde kurumlar arası paylaşımıyla
birlikte bilgi ve zaman kaybının önlenmesi, cevaplayıcı yükünün
azaltılması, daha güncel veri elde edilmesi gibi birçok farklı konuda
kazanımlar elde etmeye başlamıştır. İstatistik üretiminde
idari kayıtların en önemli veri kaynağı olarak kullanılması
karar alıcıların veriye hızlı erişimini mümkün kılmaktadır.
Bu nedenle, veri sahibi idarelerin, veri altyapısını düzeltmesi,
standardize etmesi ve belirli kalite şartlarını sağlaması
gerekmekte olup uluslararası platformda idari kayıtlar temel alınarak
istatistik üretimi ancak bu sayede sağlanabilmektedir. Bu çerçevede, kurum
ve kuruluşların, Türkiye İstatistik Kurumu uhdesinde çıkartılacak
olan ulusal kayıt sistemi standardına uyum sağlamaları oldukça
önemlidir.
TÜİK kısa adıyla, Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 yılında yürüttüğü 100e yakın araştırma
kapsamında yaklaşık 1 milyon cevaplayıcı birimden bilgi
toplayarak toplam 339 adet haber bülteni yayımlamış olacaktır.
Önümüzdeki yılda da benzer büyüklükte alan uygulaması hacmi planlanmıştır.
TÜİK, uluslararası iş birliği çalışmalarına
büyük önem atfetmektedir. Ülkemiz dış politikasına uygun olarak çeşitli
ülke ve ülke gruplarına yönelik ikili ya da çok taraflı istatistik iş
birliği projeleri, teknik yardım programlarının yönetilmesi,
iş birliği protokollerinin imzalanması ve uluslararası anlaşmalara
uygun şekilde yürütülmesi konularında kapsamlı çalışmalar
gerçekleştirmektedir. Ayrıca uluslararası kuruluşlar, ulusal
istatistik ofisleri ve bölgesel teşkilatlarla gerek yararlanıcı ülke
konumunda gerekse donör ülke olarak istatistik alanındaki iş birliği
çalışmaları sürdürülmektedir. Söz konusu iş birliği çalışmaları
kapsamında diğer ülkelerin istatistik kuruluşlarının teknik
kapasitelerinin güçlendirilmesi amacıyla geniş bir coğrafyada danışmanlık
hizmeti de verilmektedir. Özellikle Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı (TİKA) Başkanlığı ve İstatistik, Ekonomik
ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezinin finansal destekleriyle Vietnam
ve Endonezyadan Surinama, Katardan Tacikistan ve Azerbaycana kadar birçok ülkeyle
deneyimlerimiz paylaşılmaktadır.
Önümüzdeki dönemde de uluslararası düzeyde iş
birliği çalışmalarının etkin ve yoğun bir şekilde
sürdürülmesi planlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
BEKİR KUVVET ERİM (Devamla) - Bu kapsamda,
öncelikle Azerbaycan, Sudan, Nijer ve Mozambik İstatistik Ofisleriyle istatistik
alanında iş birliği yürütülebilmesi için mutabakat zaptı imzalanması
için çalışmalar son aşamaya getirilmiştir. Ayrıca, Vietnam
ve Bangladeş İstatistik Ofisleriyle de iş birliği çalışmalarının
devamı konusunda karşılıklı olarak anlaşmaya varılmıştır.
Yeni Ekonomi Programı kapsamında açıklanan
2019-2023 Orta Vadeli Program, piyasa ekonomisinin temel prensiplerinden taviz vermeyen,
yalın performans göstergeleri vasıtasıyla objektif bir şekilde
izlenebilen, gerçekçi, şeffaf ve tutarlı bir politika setinden oluşmaktadır.
Bu bağlamda, gerek Yeni Ekonomi Programı gerekse 2019 yılı Cumhurbaşkanlığı
Yıllık Programı kapsamında yürütülen millî çabada TÜİKin
görev ve sorumlulukları artarak devam etmektedir.
TÜİK tarafından üretilen istatistikler, ulusal
ve uluslararası platformlarda ülkemiz adına yapılan sosyal ve ekonomik
değerlendirmeler noktasında da büyük önem ve gereklilik arz etmektedir.
Sözlerime son verirken 2019 yılı bütçemizin
hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Aydın Milletvekilimiz
Mustafa Savaş Beye ait. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA SAVAŞ (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumunun 2019 bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
1999 yılında kurulan ve 2005 yılında
59uncu Hükûmetimiz döneminde çıkarılan Bankacılık Kanunuyla
bağımsızlık, etkinlik ve verimlilik açısından güçlendirilen
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, finansal istikrarın sağlanması,
bankacılık sektörünün geliştirilmesi, bankaların denetlenmesi,
tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması ve etkin bir finansal
sistemin geliştirilmesi açısından Türkiye ekonomisi için önemli bir
rol oynamaktadır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun aldığı
kararlar ve yaptığı düzenlemelerin katkılarıyla Türk bankacılık
sistemi 2009da yaşanan küresel ekonomik krizden, 15 Temmuz hain darbe girişiminden
ve 2018 yılının Ağustos ayında yaşanan dış
kaynaklı kur atağından hasar almadan çıkmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2018 yılında Amerikan Merkez Bankasının faiz artırmaya
devam etmesi nedeniyle yurt dışı finansal kaynaklara erişim
imkânları daralmaya başlamış, borçlanma maliyetleri artmıştır.
Bu gelişmelerin yarattığı baskı Türkiye ekonomisinde de
hissedilmiştir. Küresel piyasalarda bunlar yaşanırken özellikle ağustos
ayında dış kaynaklı bir kur atağı başlatılmış,
Türk lirasında değer kaybı yaşanmış ve faiz oranları
yükselmiştir. Piyasalarda dalgalanmaların artmasına ve finansal varlık
fiyatlarındaki değişimlere bağlı olarak da bazı seri
önlemlerin alınması zorunlu hâle gelmiştir. Bu çerçevede, Hazine
ve Maliye Bakanlığımızın koordinasyonunda Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Merkez Bankası tarafından alınan
önemli kararlar başarıyla uygulanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bankacılık Sektörü Yeni Ekonomi Programında belirlenen çerçevede
güçlü mali yapısını koruyarak reel sektöre destek vermeye devam etmektedir.
Bu kapsamda, bankacılık sektörü, borçlarını ödeme niyeti olan
işletmelerin kredilerini de yapılandırma kararı almış,
kredi kanallarının açık tutulması ve vadelerin uzatılması
yoluyla da reel sektörü rahatlatacak uygulamaları harekete geçirmiştir.
Diğer taraftan, Hükûmetimizin aldığı önemli bir karar da Türkiye
ekonomisinin üç yıllık yol haritası olan Yeni Ekonomi Programının
açıklanmasıdır. Büyümenin üretim ve yatırım artışıyla
desteklenmesini, ihracata yeni ivme kazandırılmasını, Türkiye'nin
sürdürülebilir şekilde kalkınmasını sağlayacak yapının
kurulmasını teminen açıklanan program, enflasyonun düşürülmesine,
kamu kesimi açığının düşük düzeylerde tutulmasına,
cari açığın kabul edilebilir düzeylere çekilmesine yönelik açık,
net, anlaşılabilir hedefler getirmiştir. Piyasalar da program hedeflerini
ve stratejilerini doğru anlamış, olumlu değerlendirmiş
ve çok kısa sürede pozitif reaksiyon vermiştir. Ekim ayından itibaren
piyasalardaki dalgalanmalar azalmış, TL yeniden değer kazanmaya başlamış,
faiz oranları üzerindeki yukarı yönlü baskı gerilemiş, hatta
faiz oranlarında düşüş başlamıştır. Bunun anlamı
ise, büyümenin yeniden toparlanacağı ve hedeflenen düzeylere yöneleceğidir.
Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır. Kurumlarıyla,
kurallarıyla, kamusuyla ve özel sektörüyle beklenmedik gelişmeleri doğru
algılayacak ve yönetecek tecrübeye ve yeteneğe sahiptir. Türkiye 1990lı
yılların Türkiye'si değildir. Kamu kesimi sağlıklıdır
ve düşük bir borç yüküne sahiptir. Özel sektör daha güçlüdür ve ekonominin
lokomotifi olmaya devam etmektedir. Reel sektör üretmeye, yatırıma ve
ihracata devam etmektedir. Bankacılık sektörü, güçlü mali yapısı,
likidite ve sermaye rasyolarıyla her türlü şoka dayanıklıdır
ve güven vermeye devam etmektedir. Hükûmetimiz ekonominin ve ülkemizin istikrarı
ve kalkınması için gerekli her türlü tedbiri almakta ve uygulamaktadır.
Ekonomimizin çok daha büyük, gelişmiş ve refah içerisinde olacağına
inanıyor ve geleceğe çok daha güvenli bakıyoruz.
Görüşmelerini sürdürdüğümüz 2019 yılı
bütçesinin aziz milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Kütahya Milletvekili
Ahmet Tanda.
Buyurun Ahmet Bey. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET TAN (Kütahya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi görüşmelerinde Sermaye Piyasası Kurulu bütçesi üzerine grubum
adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sermaye piyasasının güven, açıklık
ve kararlılık içinde çalışması ve tasarruf sahiplerinin
yani yatırımcıların haklarının korunması için
Sermaye Piyasası Kurulunun temel amaçları, sermeye piyasalarının
ve kurumların işleyiş kurallarını belirlemek, piyasadan
fon kullanan şirketlerin belli kurallara uygun olarak, en iyi şekilde
yararlanmalarını sağlamak, sermaye piyasasına yatırım
yapan tasarruf sahiplerinin hak ve yararlarını korumak, piyasaların
adil ve etkin çalışmasını sağlamaktır.
Sermaye Piyasası Kurulu, ülkemizin kalkınmasının
finansmanında önemli bir yeri olan sermaye piyasalarını daha da geliştirmek,
gelişmiş ülke piyasalarında başarıyla kullanılan bazı
finansal araçları ülkemizde de kullanabilmek için gerekli düzenlemelerin yapılmasına
yönelik çalışmalarına devam etmektedir.
Sermaye Piyasası Kurulu, geçtiğimiz kasım
ayı içerisinde, varlığa veya ipoteğe dayalı menkul kıymetlere
yönelik yaptığı yeni düzenlemelerle uluslararası piyasalarda
yaygın olarak kullanılan menkul kıymetleştirme işlemlerinin
önünü açmış durumdadır. Sektör ve diğer ilgili kamu otoriteleriyle
uyum içerisinde çalışarak oluşturulan yeni düzenleme 11 Kasım
2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve bu
sayede işletmelere likiditesi düşük varlıklarını menkul
kıymetleştirmek suretiyle sermaye piyasalarımızdan fon sağlayabilme
imkânı getirilmiştir. Bu araçlar yatırımcılarımıza
ek koruma sağlarken, şirketlerimiz açısından da borçlanma maliyetlerini
düşürme imkânı sağlamaktadır.
Ekonominin canlılığı özel sektörün
canlılığına bağlıdır. Dolayısıyla,
istihdam, imalat ve ihracat bununla doğrudan orantılıdır ve
bu bağlamda yakın zamanda genişleme alanları onaylanacak olan
Tavşanlı ve Gediz Organize Sanayi Bölgelerinin yanında, yerli otomotive
ev sahipliği yapacağına inandığımız, Kütahyanın
5inci organize sanayi bölgesi olan Zafer Organize Sanayi Bölgesinin de devreye
girmesiyle Kütahyamız istihdama, üretime ve ihracata çok daha fazla katkı
sağlayacaktır. Bulunduğu konum ve yatırıma elverişli
yapısıyla Zafer Organize Sanayi Bölgesine toplam 350 milyon
Türk lirası yatırım talebiyle 22 firma ön başvuruda bulunmuştur.
Bu durum, daha şimdiden Zafer Organize Sanayi Bölgesinin bölge sanayimizin
cazibe merkezi olarak yerini alacağını göstermektedir. Yine il genelinde
ise özel sektör tarafından yürütülen teşvik belgeli yaklaşık
300 milyon lira yatırım tutarı olan 27 firmanın da üretime geçmesiyle
1.025 kişilik istihdam oluşacaktır inşallah ve Zafer Organize
Sanayi Bölgesi için yaptığımız çalışmalar neticesinde,
altyapı, doğal gaz, elektrikle ilgili yatırım çalışmaları
planlaması devam ederken bu hafta yönetim kurulu toplantısında alınan
kararla 2019 yılının ilk çeyreğinde organize sanayi bölgemizin
yol yapım çalışmalarına başlanacak ve inşallah 2021
yılı içinde faaliyete geçecektir.
Diğer taraftan, rezervlerinin
büyük kısmı Emet ilçemizde bulunan bor madenine yönelik, üç yıl içerisinde
bitirilmesi, yapılması planlanan ve 67 kişilik istihdam oluşturacak
Emet Sülfürik Asit Fabrikasının ihalesi yapılarak 413 milyon bedelli
sözleşme imzalanmış ve 24 Ekim 2018 tarihi itibarıyla yer teslimi
de yapılmıştır. Bununla beraber, Gediz ilçesindeki kömür madenlerinin
tekrar faaliyete geçirilmesine ilişkin TKİ ve KİAŞ nezdinde
yaptığımız çalışmalar neticesinde, inşallah yerli
kömür üretimine, istihdama, ülke ve yöre ekonomisine çok ciddi katkıların
olacağına inanmaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ekonomik büyüme ve kalkınmayı destekleyici yeni girişimler
de dâhil olmak üzere, ekonomimizin dinamiklerini harekete geçirecek her türlü yatırım
bizler tarafından da desteklenmekte ve her daim güçlü ekonomi, güçlü Türkiye
için yatırımcının ve istikrarın yanında yer almaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
AHMET TAN (Devamla) Başkanım,
toparlıyorum.
Dolayısıyla, ülkemizi
daha gelişmiş, daha müreffeh bir ülke hâline getirmek için özel sektörümüzü,
millî ekonomik mücadelemizin bu dönemde belki de en anlamlı faaliyeti olan
yatırıma, istihdama, ihracata davet ediyor, bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyor, bütçemizin hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Denizli Milletvekili
Nilgün Ökün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine ve Maliye Bakanlığına
bağlı Sermaye Piyasası Kurulunun 2019 yılı bütçesi hakkında
konuşmak üzere AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Sermaye Piyasası Kurulu kuruluşundan
bu yana reel sektör kesiminin gerek öz kaynak gerekse borçlanma araçları yoluyla
finansmanında önemli bir misyon üstlenmektedir. Çok geniş bir piyasa mekanizması
altında, farklı büyüklükteki sektör katılımcılarının
faaliyet gösterdiği sermaye piyasalarımızın en üst denetim mercisi
olan kurul, bugün geldiği noktada, piyasa değeri 800 milyar TLnin üzerinde
olan 403 borsa şirketinin, borsa dışı 86 halka açık işletmenin,
toplam değeri 50 milyar TLye ulaşan 487 yatırım fonunun, portföy
değerleri 90 milyar TLyi aşan 408 yatırım fonunun, portföy
değeri 20 milyar TLnin üzerinde olan 33 gayrimenkul yatırım ortaklığının,
yönettikleri portföy büyüklükleri 170 milyar TL olan 55 portföy yönetim şirketinin,
yine, aktif toplamları 5 milyar TLnin üzerinde olan girişim sermayesi
yatırım ortaklıklarının, sermaye piyasasında aracılık
faaliyeti yürüten 124 yatırım kuruluşunun, 101 bağımsız
denetçi firmanın, 136 gayrimenkul değerleme şirketinin, 8 derecelendirme
kuruluşunun yasal mevzuatını oluşturarak düzenlemesini yapmakta,
her bir alt grup nezdinde sektörün gözetim ve denetimini etkin bir biçimde icra
etmektedir.
Sermaye Piyasası Kurulu, sermaye piyasamızın
büyümesini destekleyerek yurt içi tasarrufların artmasına katkı sağlamaktadır.
Yine, yatırımcılarımıza ve işletmelerimize sermaye
piyasası araçları ile banka kredisi yerine alternatif ve düşük maliyette
finansman olanakları sağlamaktadır. Kurul, geçtiğimiz kasım
ayı içerisinde varlığa ve ipoteğe dayalı menkul kıymetlere
yönelik bir düzenleme yapmıştır. Böylece işletmelerimize de
uluslararası sermaye piyasalarında fon sağlayabilme imkânı getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepimizin bildiği gibi ülkemizin faizsiz sermaye piyasası ürünleriyle
tanışması yine AK PARTİ Hükûmetimiz döneminde olmuştur.
Ülkemizin ilk gayrimenkul yatırım ortaklığı sukuk yani
faizsiz bono ihracı 2018 yılında Halk Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığı ve Halk Yatırım iş birliğinde gerçekleştirildi.
Şu an geldiğimiz noktada, global sukuk piyasalarından aldığımız
payı yüzde 5,2 seviyesine kadar getirmeyi başardık. Bu bilinçle hareket
ederek önümüzdeki dönemde de yenilikçi ve nitelikli sermaye piyasaları kazandırmamızın
önemli olduğunu düşünüyorum.
Kurul, uluslararası uygulamalara uyum konusunda
da ülkemiz finans sisteminin küresel çapta güçlü, teknik ve yasal altyapıya
sahip olmasında önemli bir misyon da üstlenmektedir. SPK tarafından onaylanan
pay izahnameleri Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasalar Otoritesinin verdiği
görüşle birlikte Avrupa Birliğinde de geçerli izahname olarak kabul edilmiştir.
Bu çerçevede, tüm şirketlerimiz pay satışı amacıyla AB
üyesi ülkelerde yapacakları başvurularında SPK tarafından onaylanan
izahnameleri sunabileceklerdir. Bu, piyasalarımızın Avrupa piyasalarıyla
entegrasyonu açısından çok önem arz etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizlere Borsa İstanbuldan da bahsetmek istiyorum. Borsa İstanbul tarafından
son dönemde gerçekleştirilen yeniliklere geldiğimizde, bilindiği
gibi, teminatlı bir para piyasası oluşturulması amacıyla
Borsa İstanbul bünyesinde para piyasası açılmıştır.
İşlemlerin takası ise Takasbank bünyesinde gerçekleştirilmektedir.
Borsa İstanbul, türev pazarlarımızın
derinliğini ve ülke ekonomisine katma değerini artırarak çalışmalarına
devam etmektedir. Geçtiğimiz eylül ayından itibaren Türkiye İhracatçılar
Meclisi İhracat Endeksi hesaplanmaya başlandı. Bilindiği gibi,
bu endeks sürdürülebilirlik ve kurumsallık gibi, en son dönemde önem arz eden
temaları içeren bir endekstir. Böylece, Borsa İstanbul tarafından
ileride benzer endekslere dayalı fonlar oluşturulmasıyla birlikte
söz konusu fonlar büyüyebilecektir. Yeni bir TİM şirketi halka arz edildiğinde
de kurumsal alıcısı hazır olacaktır. Bu konunun çok önemli
olduğunu düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın da fikir babası olduğu İstanbul Finans
Merkezi Projesi ülkemiz açısından çok önemli bir vizyon projesidir. Küresel
şirketlerin ana veya bölge ofislerinin ülkemize gelmesini sağlayacak olan
bu projeyle Türkiye küresel ölçekte bir fon yönetim merkezi olacaktır. Ayrıca,
İstanbul Finans Merkezi sayesinde şirketlerimizin ihtiyaç duydukları
fon ve finansmanı istedikleri araçla istedikleri vadede bulabilmelerine imkân
sağlayabilecektir.
Sözlerimi tamamlarken 2019 yılı bütçesinin
kamu harcamalarında etkinlik ve verimliliği öne çıkardığını,
ülkemizin yaşadığı tüm olumsuz konjonktürel hareketlere rağmen
vatandaş odaklı, en büyük payların eğitim, sağlık
ve sosyal hizmetlere ayrıldığı bir sosyal devlet bütçesi olduğunu
ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
NİLGÜN ÖK (Devamla) - Bu vesileyle Sermaye Piyasası
Kurulunun 2019 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor,
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Erzurum Milletvekili Zehra
Taşkesenlioğlu Banın, 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının sekizinci tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Biraz önce bu kürsüde konuşma yapan çok değerli
bir sayın milletvekilimiz konuşması esnasında şu ifadeleri
kullanmıştır: Birileri Türkiyedeki bankacılık sisteminin
ne kadar güvenli olduğunu bu dönemlerde tekrar gördüler. Sadece 2001 yılında
Türkiyede iktidar olanlara şunu hatırlatmak isterim: İktidar oldukları
dönemde -dolayısıyla biz de bunun Milliyetçi Hareket Partisine, 57nci
Hükûmetin bir ortağı olarak ve başka da bir temsilci parti kalmadığına
göre bize bir hatırlatma olduğunu anlıyoruz- ortaya koydukları
bankacılık performansının kötü oluşu nedeniyle 25 banka
batmış bir gecede ve 350 milyar dolarlık borcu bu ülke halkına
ödettirmek zorunda kalmışlardır.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu sözleri bir talihsizlik ve bir bilgi yanlışlığından
kaynaklanan ifadeler olarak değerlendiriyorum. Bu vesileyle de bazı bilgileri
hatırlatma gereği duyuyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak. Muhterem
arkadaşlar, 1980li, 1990lı yıllarda bankacılık sistemimiz
nasıldı? Kendi kendini fonlayan, kendi holdinglerini fonlayan bir bankacılık
sistemi vardı ve bilhassa kamu bankaları bakımından da görev
zararlarıyla tıkanan bir kamu bankacılığı vardı.
57nci Hükûmet, iş başına gelir gelmez öncelikle bu bankacılık
reformunu ve mali reformları gerçekleştirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Grup Başkan
Vekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 23 Haziran 1999 tarihinde 4389
sayılı Kanunla da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
teşkil edilerek bankaların piyasa disiplini içerisinde sağlıklı,
etkin ve dünya ölçeğinde rekabet edebilir bir yapıda işleyişi
için uygun ortam oluşturuldu, kamu bankaları yeniden oluşturuldu,
kamu finansmanı ve borç yönetiminin düzenlemeleri yapıldı. Dolayısıyla,
zaten batmış, sıkıntılı bankaların tasfiyesi
yapıldı. Güçlü bankacılığın, güçlü sermaye yapısının
temelleri atıldı. Ve uzun yıllar halının altına süpürülen
sorunlar giderildi ve daha evvel yapılan vahim hatalar düzeltildi. Güçlü ve
çok önemli düzenlemeler yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Grup Başkan
Vekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yapılan çok sayıda yapısal
reformlar karşısında 57nci Hükûmet dönemine ilişkin eleştirileri
bir haksızlık ve bilgi noksanlığından kaynaklanan bir değerlendirme
olarak görüyoruz ve 57nci Hükûmet bu vasfıyla âdeta bir reform hükûmeti niteliğinde
olmuştur.
Tabii, vaktimizin kısıtlılığı
nedeniyle sadece başlıklar hâlinde saymamız bile uzun dakikalar alacaktır.
Merkez Bankasının özerk hâle getirilmesi, bankacılık reformu,
kamu bankalarının yeniden yapılandırılması, kamu finansmanı
ve borç yönetiminin düzenlenmesi, görev zararlarının tasfiyesi, fonların
tasfiyesi ve döner sermayelerin azaltılması, bütçe ve harcamaya ilişkin
yapılan düzenlemeler -ki 2000 yılındadır- ve 2000 yılından
itibaren yüksek faiz dışı bütçe fazlaları hedeflenmiş ve
bu hedefler de gerçekleştirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum, çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Yatırım ortamının iyileştirilmesi
için düzenlemeler yapılmış, kamu proje stokunun rasyonel, daha akıcı
hâle gelmesi, vergide sadeleştirme, sosyal güvenlik reformu yapılmış,
bireysel emeklilik, işsizlik sigortası ve iş güvencesine ilişkin
düzenlemeler, tarım reformu, enerji piyasasının düzenlenmesi, telekomünikasyon
sektöründe düzenlemeler yapılmış, kamu ihale sistemine bir çekidüzen
verilmiştir, derli toplu bir hâle getirilmiştir.
Aynı zamanda, bu Hükûmet döneminde toplumsal ve
ekonomik maliyeti hepimize, bütün ülkemize çok yüksek olan 2 büyük deprem felaketi
yaşanmıştır. Ayrıca, yolsuzlukla mücadeleye ilişkin
örgütlü suçlara, çıkar amaçlı suç örgütlerine ilişkin kanun yapılarak
büyük yolsuzluk operasyonları yapılmıştır. Şimdilik
bu kadarla yetiniyorum.
Bu, 57nci Hükûmet döneminde yapılan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, toparlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet, toleransınıza,
hoşgörünüze ayrıca teşekkür ediyorum
BAŞKAN Öyle, grup başkan vekillerimiz ne
isterlerse yapacağız, başka çare yok yani.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu ülke gelmişiyle, geçmişiyle,
şimdiki hâliyle hepimizin değerli arkadaşlar. Elbette siyasi değerlendirmelerimiz
olacaktır fakat bir milat belirlerken de -bu, 57inci Hükûmet dönemi öncesi
de olur, başka hükûmet dönemleri de olur, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri
dönemleri de olur ve bundan sonra görev alacak bütün yürütme erkindeki kadrolar
olur- mümkün mertebe insaflı değerlendirmeler yapmakta ben fayda mülahaza
ederim. Bundan böyle, bu konuda, o döneme ilişkin konuşmaları yapacak
arkadaşlarımızın biraz daha özenli olmalarını bekliyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183
Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam
195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 11) (Devam)
A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Hazine ve Maliye Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE
VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Söz sırası, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan Beye aittir.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, bilmiyorum, Sayın Maliye
Bakanı buradaydı, bir saat önce ayrıldı, acaba ayrılırken
sizden izin aldı mı ya da sizden izin alma gereğini duydu mu. Yani,
şu Meclise saygı gereği Çok acil bir işim çıktı Sayın
Başkan, ben çıkabilir miyim? dedi mi acaba Maliye Bakanımız?
Sanmıyorum. Sanmıyorum arkadaşlar.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Paylan, her girip çıktığında
sen izin alıyor musun? Her girip çıktığında sen izin alıyor
musun Sayın Paylan?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ama Maliye
Bakanlığının bütçesi görüşülüyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, Maliye Bakanlığı
bütçesi üzerine görüşlerimizi söyleyeceğiz, Maliye Bakanlığı
üzerine eleştirilerimizi söyleyeceğiz. Yılda 1 gün arkadaşlar,
bakın, 1 gün dinleyecek, 364 gün çalışacak. 1 gün şurada durup
Meclise saygı gösterecek.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sayın Paylan,
kaç 1 gün geldi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Bakan on dakika önce ayrıldı.
Amma abartıyorsun Garo.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Konuşmanıza
geçseniz artık.
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan, size
bir mazeret bildirmediyse ben bunu Meclise bir saygısızlık olarak
addediyorum arkadaşlar.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Artık konuşmanıza
geçer misiniz, lütfen uzatmayın.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar
Bütçeler bir ülkenin vicdanıdır. dedik, siz dinlemediniz. Bu bütçe
harcama tercihleriyle vicdansız ve adaletsiz bir bütçedir. dedik, dinlemediniz,
bütün bakanlıkları virgülünü değiştirmeden onayladınız
arkadaşlar. Oysa Cumhurbaşkanına yüzde 26 zam yaptınız,
çiftçiye, arkadaşlar, yüzde 10 fark verdiniz yalnızca. Cumhurbaşkanına
yüzde 26 zam yaptınız, öğrencilere, öğrenci burslarına
yüzde 6 zam yaptınız arkadaşlar. Cumhurbaşkanına yüzde
26ya Evet., öğrenci burslarına yüzde 6ya Evet. İşte, bu
anlamda vicdansız ve adaletsiz bir bütçeye Evet. dediniz.
Peki, gider kalemleriyle vicdansız da gelir kalemleriyle
vicdanlı mı, onu anlatacağım biraz arkadaşlar. Bir devlet
veya bir meclis vergi politikasıyla adalet dağıtır arkadaşlar.
Kimden nasıl vergi alacağına bir meclis karar verir, yürütme uygular
ve orada adaletini kurar. Maalesef bu bütçe gelir kalemleriyle de vicdansız
ve adaletsiz bir bütçe arkadaşlar.
Bakın, gelecek yıl 756 milyar TL vergi toplayacağız.
Sayın Maliye Bakanı ilk göreve başladığında Vergiyi
tabana yayacağız. dedi arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz Vergiyi
tabana yayacağız. Ya, esnafın, emeklinin, emekçinin, çiftçinin canı
çıkmış, taban dediğimiz bunlar, esnaf siftahsız dükkân
kapatıyor, tabandan vergi alacakmış. Ya, arkadaşlar, memurlar
ay sonunu getiremiyor, biliyor musunuz? Asgari ücretli açlık sınırının
altında gelire sahip, tabana vergi yayacakmış arkadaşlar. Ya,
tavanda topu topu bin kişi bakın, iddia ediyorum, tavanda hani o yandaşlar
var ya Cengizler, Kolinler, Limaklar, Rönesanslar, toplam bin kişidir. Bakın,
81 milyon çalışıyor, bin kişiden bahsediyorum, o tepedeki bin
kişiyi görmüyor; bakın, yurt dışında 200 milyar dolarları
var ya Man Adasında, Panama adalarında, bunları görmüyor, o bin
kişiyle uğraşmıyor, tabana yayacakmış Sayın Bakanımız.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Onlar muaf mı?
Muaf mı onlar?
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, Sayın Bakanın
vergi daireleri nerede arkadaşlar? Nerede vergi dairesi var? Benzin istasyonlarında.
Bir gariban 10 bin liralık arabasıyla gitsin vergi dairesine, Doldur.
desin depoyu 200 lira, 100 lirası vergi; trink Maliyeye indi. Peki, Sayın
Bakan 10 milyon liralık arabaya biniyor, devletin arabası, bazı zenginler
de, o Cengizler, Kolinler, Limaklar da 10 milyonluk arabaya biniyor ve -bir asgari
ücretli beş ömür çalışsa o 10 milyonluk arabayı alamıyor-
gidiyor benzin istasyonuna aynı vergiyi veriyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Neyin kıyaslamasını
yapıyorsun? Anlayalım diye soruyoruz, neyin kıyaslamasını
yapıyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla) Bu mu adalet arkadaşlar?
Aynı insanlardan alıyoruz bakın, dolaylı vergiler yalnızca
böyle alınıyor.
Bakın, bu anlamda geliri alırken eşitiz
ama eşit alıyoruz ama arkadaşlar, gelirde, servette eşit değiliz
ki. Bir TEKEL bayisine gidin, 15 liraya sigara alın 8 lirası vergi, en
zengin de 8 lira veriyor, en gariban da 8 lira veriyor. Peki, bunun sonucu ne oluyor
arkadaşlar? Bakın, AKP iktidara gelmeden önce servetin yüzde 38i nüfusun
yüzde 1indeydi. Şimdi ne arkadaşlar 2018de? Servetin yüzde 60ı
yani koskoca bir pasta düşünün onun yüzde 60ını o nüfusun yüzde
1i almış, Cengizler, Kolinler, Limaklar almış. Bu neyle olmuş
arkadaşlar? İşte vergi politikalarıyla olmuş. Vergiyi alırken
herkesten eşit almışız ama dağıtırken Cengizlere,
Kolinlere, Limaklara dağıtmışız arkadaşlar.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Dağıtılan
ne? Neyi dağıttılar neyi? Merak ettik, dağıtılan ne?
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) İsim verme,
ayıp oluyor bak, cevap hakkı doğuyor.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Hatip.
Değerli milletvekilleri, niye laf atıyorsunuz
ya? Grup başkan vekiliniz dinliyor, biraz sonra çıkar cevap verir.
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
ne öneriyoruz peki arkadaşlar? Yıllardır diyoruz: Gelin, gelir vergisi
reformu yapalım. Bakın, demokrasilerde vatandaş Allahtan sonra en
çok kimden korkar? Allahtan sonra en çok vergi idaresinden korkar. Yani Amerikada
IRSten korkar en çok. Her adımda IRSten korkar çünkü IRS gelir, tepene biner;
hele bir dolar vergi kaçır, IRS tepene biner. Bu Maliyeden korkan bir iş
adamı var mı, bir iş insanı var mı? Yok arkadaşlar,
kimse korkmuyor. Vergiyi kaçırıyorlar, götürüyorlar, bildirmiyorlar, kimse
korkmuyor. Niye? Vergiyi ödeme, kaçır, sonra, vergi taksitini ödeme; nasıl
olsa bu Bakanlık dört yılda 5 vergi affı yaptı arkadaşlar,
5 vergi affı. Sıfır faizli kredi var Türkiyede, bankalarda yüzde
30 ya, Maliyede yüzde sıfır. Dört yılda 5 vergi affı yaptı
bu Maliye. Dört yıldır vergisini ödemeyenler kâra geçtiler arkadaşlar;
ödeyenlerse, maalesef, keriz durumuna düştüler.
Diğer önerimiz arkadaşlar, servete duyarlı
vergileme. Hani, o yüzde 1 yüzde 60ı aldı ya, bunu terse çevirmenin yolu
servete duyarlı bir vergileme yapmaktır arkadaşlar. Servet kalemlerini
belirleyip
Yani bir evi olandan da emlak vergisi olarak yüzde 1 vergi alırsanız,
bin evi olandan da yüzde 1 alırsanız asla o servet eşitsizliği
kapanmaz. Servete göre artan oranlı vergilendirme yapmamız lazım.
Diğer önerimiz, arkadaşlar, rant vergisini
getirelim. Bakın, 100 milyarlarca dolarlık rant yarattınız.
Vatandaş bir araziyi aldı 10 lira, belediye gitti, imar geçirdi 10 bin
lira ve o 10 bin liradan 1 lira vergi almadınız. Gelin, rant vergisi getirelim
diyoruz arkadaşlar.
Diğer bir önerimiz de, Sayın Bakana öneriyorum:
Sayın Bakan, yüzlerce, binlerce vergi daireniz var ama ben size 3 yerde vergi
dairesi açın diye öneriyorum. Tavandan almamız lazım diyorum ya,
bakın, oradan vergi almamız lazım. Panamada vergi dairesi açın
Sayın Bakan. Sayın Bakan, Malta Adasında vergi dairesi açın.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Man Adasında
açın.
GARO PAYLAN (Devamla) Man Adasında vergi dairesi
açın Sayın Bakan. (HDP sıralarından alkışlar)
Bakın, 200 milyar dolar orada yatıyor, 200
milyar dolar vergi cennetlerinde yatıyor.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Kesinlikle yalan, yalan!
GARO PAYLAN (Devamla) O 200 milyar doları vergilendirirseniz
Sayın Bakan, tabandan, o canı çıkmış işçiden, memurdan
vergi almanıza gerek kalmaz.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Yalan söylemeyin insanlara!
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
vergi ahlakını oturtmamız lazım, vergi aflarından uzak
durmamız lazım. Bunun için de önerim, böyle herkese vergi affı getirmek
yerine vergi ombudsmanlığı getirelim arkadaşlar. Dara giren
gitsin, vergi ombudsmanlığına başvursun, taksitlendirilmesi
gerekiyorsa, yapılandırılması gerekiyorsa yapılandırılsın.
Değerli arkadaşlar, birkaç cümle de Hazine
üzerine söylemek istiyorum. Arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı
çıktı ne dedi: O Amerikanın dolarından uzak durun, lazım
değil bize dolar. dedi. Biliyorsunuz, bazıları da dolar yaktılar
filan, tepindiler. Sonra, Amerikayla tekrar biraz yaklaşıldı. Ama
bu kadar Dolardan uzak durun, dolar kontratı yapmayın. diyen Sayın
Maliye Bakanı bir reklam filmi hazırlamış, gördünüz mü? Getirin
dolarlarınızı, getirin altınlarınızı. diyor.
Ne yapacağım? Hazineye alacağım, yüzde 4 de faiz vereceğim.
diyor. Düşünebiliyor musunuz? Dolardan uzak durun. diyen Cumhurbaşkanının
Hükûmetindeki Sayın Bakan diyor ki: Ben dolara yüzde 4 faiz veriyorum, dolar
getir. diyor, dolar al, dolarizasyona yürü. diyor. Arkadaşlar, bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu! Niye dolarla reklam yapıyor Sayın Maliye Bakanı?
Değerli arkadaşlar, niye yüzde 4 faiz veriyor? Niye TLyi özendirmiyoruz?
Niye yalnızca TL borçlanmıyoruz içeriden? Niye vatandaşımıza
Dolar getir. diyoruz? Belki dışarıdan borçlanılabilir ama
yüzde 4 faizle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından dolar isteyen bir
Hazine Bakanımız var. Bakın, varlığa dayalı menkul
kıymetlere doğru yürüyor. 2008 finansal krizini çıkaran unsurdur
bu, çok tehlikelidir, ateşle oynamaktır. Umarım, dikkatli oynar Sayın
Maliye Bakanı.
Değerli arkadaşlar, faiz giderleri gelecek
yıl 117 milyar lira olacak; bu yıl 65, gelecek sene 117. Erbakan Hoca
burada olsaydı Sizi gidi faizciler sizi. derdi, Sizi gidi faizciler. derdi.
(HDP sıralarından alkışlar) Niye oldu? Sayın Cumhurbaşkanı
Faiz neden, enflasyon sonuç. dedi, piyasa bunu gördü, yüzde 8 olan faizi yüzde
28e taşıdı arkadaşlar. Bakın, 117 katrilyon lira ödeyeceğiz
ama bunun karşılığında çiftçiye daha az, emekçiye, memura
daha az ödeme yapabileceğiz.
Değerli arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanının
Meclisimize saygısızlığı üzerine bir örnek daha vermek
istiyorum. Geçenlerde, Plan ve Bütçe Komisyonunda oturduk, bir torba yasa gelmişti.
Sayın Maliye Bakanı da o torbaya maddeler atmış. Bir madde de
FİKKO maddesi. Diyor ki Maliye Bakanı: Ben, Finansal İstikrar Komitesi
kurmak istiyorum. Ee, güzel, olabilir. Meclis olarak da değerlendirin bunu.
diyor. Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz burada, Değerlendirin.
diyor. Biz de oturduk, konuşuyoruz. Bir baktım Sayın Maliye Bakanının
Twitterına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan, tweetine
bir baktım, Sayın Maliye Bakanımız bir tweet atmış,
Biz Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin yani FİKKOnun 2nci
toplantısını yapıyoruz. diyor tweetinde ve Çalışma
usul ve esaslarını da konuştuk, hangi aralıklarla toplantı
yapacağımızı konuştuk. diyor. Düşünebiliyor musunuz
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Meclise bir yasa gönderiyor
Sayın Maliye Bakanı, onu bir ferman olarak görüyor ve Meclis daha görüşmeden,
Plan ve Bütçe Komisyonu ve Genel Kurul görüşmeden 2nci toplantısını
yaptık. diye tweet atıyor.
Arkadaşlar, ekonomik krizin sebebi tam da bu duruştur,
kuvvetlerin birbirini dengeleyip denetleyememesidir, kuvvetlerin birbirine saygısızlığıdır.
Bu anlamda Sayın Maliye Bakanı, eğer ki bir görüşü varsa bunu
bir ferman olarak görmemeli, Meclise göndermeli, Meclis tartışmalı,
eğer Meclis uygun görüyorsa daha sonra toplantısını yapıp
FİKKOyu kuracaksa kurmalı.
Değerli arkadaşlar, bunu, Meclisi yok saymak
olarak değerlendiriyorum ve inanın, yaşadığımız
siyasi krizin de, ekonomik krizin de en büyük sebebi Maliye Bakanının
bu duruşudur.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Gaziantep Milletvekili
Mahmut Toğrul Beye aittir.
Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ekranları başında
bizleri izleyen sevgili yurttaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz bu bütçeye rant bütçesi
kayırma bütçesi dedik, siz karşı çıktınız ama gerçekten
de bu bütçe aynen de böyle bir bütçe. Bakın, bu bütçede yoksullar yok, emekliler
yok, işçiler yok, çiftçiler yok, hayvancılıkla uğraşan
yurttaşlarımız yok, öğrenciler yok, tüm emekçiler yok. Bakın,
bu bütçe, tam da, gerçekten, aslında bizim neyle uğraştığımızın
da açık bir göstergesi.
Değerli arkadaşlar, bu bütçe adil olarak halka
dağıtılamadığı gibi, aslında bu bütçenin gelirlerini
oluşturmakla yükümlü olan Gelir İdaresi Başkanlığı
bütçesi üzerine konuşuyorum. Gelir İdaresinin, bütçenin en önemli kaynağı
nedir? Bütçenin en önemli kaynağı vergilerdir. Peki, vergide adalet var
mı? Değerli arkadaşlar, vergide de adalet yok; yandaş kayrılıyor,
zengin kayrılıyor, vergi muafiyetine uğruyor ama yoksula, emekçiye,
çiftçiye bindirebildiğiniz kadar bindiriyorsunuz. Bakın, çalışanlar
14.800 lira aldıklarında lüks vergi olarak tanımlanan yüzde 20lik
dilime giriyorlar, 14.800 lira maaş aldığınızda lüks vergi
dilimine girmiş oluyorsunuz. Değerli arkadaşlar, asgari ücretin 1.603
lira olduğu, açlık sınırının 2 bin liranın üzerinde
olduğu bir yerde asgari ücretli bile lüks vergiye giriyor. Ya, böyle bir adalet
görülmüş müdür? Geçen sene bir yasa çıkarıp onu 1.603 liradan sabitlediniz
ama tüm yurttaşa verdiğiniz zam yüzde 4; iki ay alıyor üçüncü ay
Lüks vergiye girdi. diyor, o verdiğinizi, kaşıkla verdiğinizi
bu sefer kepçeyle alıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, toplanan gelir vergisinin
yüzde 67si dolaylı vergi. Dolaylı vergi nedir? Fark etmezsiniz, uyuşturur,
farkında olmazsınız. Nasıl? Biraz önce konuşan hatibimiz
söyledi, benzin istasyonuna gidersiniz, 1 litre yakıt aldığınızı
sanırsınız, fiyatı 6 lira, 6 liranın 3,5 lirası vergidir,
farkında değilsinizdir. Değerli arkadaşlar, musluğunuzda
akan su, 4-5 tane vergiye matuf. Yine, bir telefon alıyorsunuz, 3 vergi veriyorsunuz.
Telefonla konuşuyorsunuz, 4e çıkıyor. Şarj ediyorsunuz telefonunuzu,
5 vergi çeşidine çıkıyor. Yaşatırken vergi var, ölürken
de sizi affetmiyor; bakın, tabuta yüzde 18 vergi veriyorsunuz, KDV veriyorsunuz.
Kefen bezine yüzde 8 vergi veriyorsunuz.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Sana maaş nasıl
vereceğiz?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) İşte, ölenden
de yaşayandan da emekçiden de bunu alıyorsunuz ama zengin, adalara parayı
kaçırıp orada duruyor ve o parayı vergilendiremiyorsunuz değerli
arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tüm çalışanların
neyle karşı karşıya olduğunu
Vergiyi toplayan Gelir İdaresi
çalışanları da tüm çalışanlar gibi yoksulluğa, açlığa
mahkûm ediliyor; hiçbir sosyal güvenceleri yok, 3600 gösterge hakları yok;
en aşağıdan en yukarıya hepsi sorunlu.
Değerli arkadaşlar, bu vergiler, halkın
vergileri rantiye olarak dağıtılıyor. Vergi aflarına bakın,
hepsini seçimlerden iki ay önce koymuş olmanız tesadüf değildir.
Bakın, ben, vekili olduğum Gaziantep Belediyesinde,
geçen hafta Arabanın köylerini ziyaret ettim. 24 Hazirandan önce Arabanın
-ismini veriyorum- Başpınar köyüne bir kamyon kilit taş dökmüşler
değerli arkadaşlar, demişler ki: 24 Haziranda oy çıkarsa yapacağız.
Oy çıkmamış. Oy çıkmayınca o bir kamyon taş orada;
israf, yapılmamış ve o bir kamyon taş orada bekliyor, devamı
getirilmemiş, sadece bir kamyon.
Değerli arkadaşlar, bugün benim vekili olduğum,
doğup büyüdüğüm köyün iki mezrasında elektrik yok, elektrik! Köylerin
tamamında durum bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, siz, halktan aldığınız
vergileri bile bir rüşvet olarak kullanıyorsunuz. Herkese gelince ayrım
yapmadan alıyorsunuz; Aleviden alıyorsunuz, Kürtten alıyorsunuz,
herkesten alıyorsunuz ama hizmete gelince, kendi yandaşınıza
bunu bir rant aracı olarak dağıtıyorsunuz, bunu bir rüşvet
olarak dağıtıyorsunuz; bu doğru değil.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, ben Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu adaletsizliğin, AKP hükûmetleri döneminde devam
ettiği sürece inşallah 31 Martta halkımız bunun cezasını
verecektir, hesabını soracaktır diyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası İstanbul Milletvekili
Erol Katırcıoğlunda. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Bakan ve değerli milletvekilleri; hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ben bugün esas itibarıyla Kamu İhale Kurumuyla
ilgili konuşmaya geldim fakat sonra böyle bir kurum üzerinde konuşmanın
bir kıymetiharbiyesi var mı diye düşündüm; olmadığına
karar verdim. Zaten anladığım kadarıyla Hükûmet de öyle bir
karar vermiş ki bütçesini de azaltmış zaten.
Arkadaşlar, on altı yıl boyunca yani aşağı
yukarı, bir hesaba göre, yüz seksen yedi ayda 186 defa bu kurumun dayandığı
kanunda değişiklik yapılmış. Esasında, hakikaten soru
bence çok şey yani böyle bir kurum var mı gerçekten? Bir tür zombi gibi
yani var gibi duruyor ama yok; yok gibi ama var, falan
Şimdi, arkadaşlar, nasıl diyeyim, böyle
bir kurum üzerinde konuşmak hakikaten çok anlamlı gelmedi bana. Fakat
bu vesileyle birkaç şeyi söylemek istiyorum. Biliyorsunuz, bu kurum da özerk
bir kurum; özerk, bağımsız, vesaire, vesaire bir kurum -tabii, geçmiş
zaman kullanmak lazım- idi çünkü şu anda, anladığım kadarıyla,
11 üyesini Cumhurbaşkanı bizatihi kendisi atıyor. Hâlbuki daha önce
mali özerkliği olan bir kurumdu bu kurum.
Şimdi, arkadaşlar, bu, daha önce de yaptığım
bir eleştiriyi -Adalet ve Kalkınma Partisine yaptığım bir
eleştiriyi- tekrarlamama fırsat veriyor bir bakıma. Sizler devlet
kurumlarını hükûmet kurumları hâline getirdiniz. Bunlar tüm toplumu
ifade eden devlet kurumuna ait kurumlardı ama sizler bunu hükûmet kurumu hâline
getirdiniz yani bunların bağımsızlığını
yok ettiniz.
Şimdi, arkadaşlar bazen tartışıyorlar,
yargı bağımsızdır, vesaire gibi. Arkadaşlar, niye
inanalım ki buna? Yani bunun bir mantığı var mı? Siz her
şeyi hükûmetleştiriyorsanız eğer, yargıyı da hükûmetleştirmiş
olduğunuzu buradan çıkarabiliriz. Dolayısıyla da bugün itibarıyla
yargının bağımsızlığından söz etmek hakikaten
bana tuhaf geliyor ve umarım size de yakında tuhaf gelir.
Fakat ben bu vesileyle, geri kalan süremi şöyle
bir konuya ayırmak istiyorum arkadaşlar: Daha önce yine bu kürsüde böyle
bir benzetmeyle esasında sizin de gündeminize bir konuyu getirmek istedim.
Bu benzetme, o gün konuşmam sırasında olmayanlar için kısaca
hatırlatmak gerekirse şöyle bir benzetmeydi: Meclis, esas itibarıyla,
toplumun aynasıdır yani toplumda olan her şeyin bir şekilde
yansıdığı bir yerdir Meclis ve toplumu özetler. Dolayısıyla
da Meclise bakarak esasında toplumda ne olduğunu da anlamaya çalışabiliriz
ve bu çok değerli bir çalışma mantığı olur diye düşünüyorum.
Ve öyle baktığımızda, arkadaşlar yani çok kabaca, bugüne
kadar yaptığımız tartışmalardan benim anladığım
kadarıyla iki küme sorunumuz var. Bu sorunlardan bir tanesi dinle ilgili. Yani
açarsak bunu; tarikatlar, efendim, cemaatler, FETÖ, Diyanet, Alevi, Sünni vesaire
konuları burada, bu kümede. Diğer kümede de etnik sorunlarımız
var yani Kürt, Türk vesaire gibi tartışmaların yapıldığı
sorunlar var. Arkadaşlar, bu sorunlar esas itibarıyla toplumumuzda da
olan sorunlar. Peki, diyeceksiniz ki: İyi de yani bu sorunlar var, işte
konuşuyoruz. vesaire. Arkadaşlar, şunun altını çizeyim:
Bu konulardaki farklılıklar, esas itibarıyla, fikirlerimizdeki farklılıklardan
gelmiyor, benimsediğimiz değerlerden geliyor, değerlerin farklılığından
geliyor. Fikirleri tartışır, anlaşabiliriz veya anlaşamayız
ama değerler öyle değildir, değerler konusunda anlaşmamız
mümkün değildir.
Örnek mi istiyorsunuz? Bir örnek vereyim. Adalet ve Kalkınma
Partisinin temsilcileri sık sık söylüyorlar: Biz dindar nesiller yetiştirmek
istiyoruz. diyebilirsiniz, bu sizin hakkınız çünkü öyle bir değere
sahipsiniz. Fakat bir kısım arkadaşımız da şunu diyebilir
burada: Hayır, tabii dinini bilsin ama biz daha çok bilimsel düşünen
insanların yetişmesini istiyoruz bu ülkede. Şimdi, arkadaşlar,
bu tartışmayı bir uzlaşmaya getiremeyiz. Yapabileceğimiz
tek şey vardır, birbirimizi anlamaya çalışmaktır ki bu
da esas itibarıyla demokrasinin çıtasını yükseltmek anlamına
gelir. Anlaşamadığımız ve anlaşamayacağımız,
sonsuza kadar anlaşamayacağımız konular olabilir bütün toplumlarda
olduğu gibi ama buradaki mesele, demokrasinin çıtasını yükselterek
esasında birbirimizi anlamak, birbirimizi tolere etmek, birbirimizle birlikte
yaşamanın yolunu bulmak olabilir.
Fakat, arkadaşlar, ne oluyor? Ne oluyor, bakın,
size söyleyeyim yani şunu söyleyeyim: Bu meseleler esas itibarıyla -dinlemiyorsunuz
ama ben yine de söyleyeceğim- beka sorunu denilen sorun bizatihi burada arkadaşlar;
Suriyede aramayın, Suriyede bir şey bulamazsanız. Beka sorunu,
bu söylediğim farklı değerlere sahip olan bir toplumsal yapıya,
toplumsal bir dokuya sahip olmakla ilgili ve bu çok tehlikeli bir yapıdır
esas itibarıyla çünkü her an provokasyona açık bir yapıdır.
Nitekim, Maraş vesaire gibi -geçenlerde konuşuyorduk- olaylar esasında
bu farklı değerleri olan toplumsal yapıya dışarıdan
bir biçimde provoke etmekle ilgili meselelerdi.
Şimdi, arkadaşlar, buradan şuraya getirmek
istiyorum: Sayın Erdoğan geçenlerde bir şey söyledi -zaten hep söylüyor
da- dedi ki: Bu
Hadi şöyle tersten söyleyeyim isterseniz. Mesela, diyelim
ki şurada oturan arkadaşlara ben Arkadaşlar, siz iktidarın
kaymağını yediniz, hepiniz milyoner oldunuz. desem o insanlar bana
ne derler? Ya, sen nereden çıktın? derler bir kere Nereden çıktın,
nereden biliyorsun? derler. Fakat Sayın Cumhurbaşkanı bunu çok rahatlıkla
söyleyebiliyor. Beşiktaşta oturanlar, Kadıköyde oturanlar, Çankayada
oturanlar memleketin kaymağını yedi. diyor. Arkadaşlar, bu
çok yanlış ve gerçekten çok tehlikeli bir cümle. Nitekim, dün kurduğu
cümle de aynı şekilde tehlikeli. Fatih Portakalla ilgili olarak -bence
çok saygısız bir şekilde- Portakal mıdır mandalina mıdır
soyadı
vesaire diye bir konuşma Cumhurbaşkanına hiç yakışıyor
mu arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) O sayıyor,
sövüyor, ona niye yakıştırıyorsun?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sizler çok seviyorsunuz
Cumhurbaşkanını, biliyorum ama arkadaşlar, bakın, beni
dinleyin.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Yıllardır
halkı sokağa davet edene söylenir.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bu söylediğim
mesele bizim beka meselemizdir. Türkiyede farklı değerleri olan insanların
farklılıklarını kaşımayın. Kaşırsanız
çok tehlikeli bir yere gideriz, bunu anlamak zorundasınız. Ve Cumhurbaşkanı
Bakın, ben size söyleyeyim, Cumhurbaşkanı
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sen kaşıyorsun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Arkadaşlar, beni
bilen biliyor, bir dakika
Bir dakika
Beni bilen biliyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Niye bir dakika?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Adalet ve Kalkınma
Partisi bu ülkede çıktığı zaman bir itirazın adıydı
ama şimdi biatın adı oldu ve o sebeple de diyorum ki sizlere, arkadaşlar,
çok seviyor olabilirsiniz ve çok seviyor olduğunuzdan gidersek de Sayın
Cumhurbaşkanına şunu söylemeniz lazım
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) Halkı sokağa
çağırdı.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Portakalın yaptıkları
doğru mu?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Böyle bir dil, böyle
bir konuşma tarzı gerçekten kabul edilmez. cümlesini söylemeniz lazım.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Portakalın yaptıkları
normal mi?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Biz söylüyoruz ama
hani, televizyonlar size ait olduğu için bizim söylediklerimiz, konuştuklarımız
televizyonda zaten yayınlanmıyor ama hiç olmazsa siz söyleyin ve emin
olun, bunu yaparsanız hem kendinize hem de topluma çok büyük bir katkıda
bulunursunuz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Portakalın yaptıkları
normal mi?
BAŞKAN Siz hep laf atıyorsunuz ya kardeşim!
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Efendim?
BAŞKAN Size demiyorum, arkadaşa söylüyorum.
Ya, laf atmayın...
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Yani atıyorlar,
atsınlar, dert değil.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Motive ediyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Arkadaşlar, tekrar
edeyim, bu tarz siyaset, siyaset değildir.
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim, biz ne
konuşuyoruz? Bütçe konuşuyoruz değil mi? Bütçe hakkını
kullanıyor Meclis, öyle mi? Arkadaşlar, kusura bakmayın ama bu, büyük
bir palavradır, kusura bakmayın. Bu bütçe geldiği gibi gidiyor, hiçbirinizin
bir etkisi ve katkısı olmadı arkadaşlar. Hadi biz muhalefetiz,
muhalefet olarak söyledik, söyledik, söyledik, tamam, hiç kale almadınız
ama siz birinci parti ve iktidarın arkasındaki parti mensuplarısınız,
sizin cümleleriniz geçti mi? Ben size söyleyeyim, siz de herhangi bir virgül dahi
koyamadınız arkadaşlar. Ben Plan ve Bütçe Komisyonunda günlerce arkadaşlarla
birlikte oldum, burada görüyorum arkadaşlarımı. Hani, dediğim
gibi, biz bir katkıda bulunmadık, eleştirilerimiz zaten dikkate alınmadı
ama kendileri zaten eleştiri getirmediler çünkü hani Zaten yukarıdan
gelmiş bir metin yani nesini eleştireceğiz bunun. demiş oldular.
Dolayısıyla da arkadaşlar, bu bütçe geldiği
gibi gidiyor. Ve bütçe hakkını kullanan Meclis gibi bir cümleyi kullanıyoruz
ama kusura bakmayın, tabirimi de caiz görün, bu, bir palavra, kusura bakmayın.
Çünkü Meclis şu anda, benim gördüğüm kadarıyla, herhangi bir inisiyatifi
olmayan, herhangi bir kanunda herhangi bir etkisi ve katkısı olmayan bir
kurum hâline dönüşmüş durumda. Birbirimizi kandırmayalım, doğru
konuşalım, dürüst olalım.
Şimdi, 71 maddesi olan bir kanun tasarısı
geliyor. Emin olun, o tasarı da tahmin edebileceğiniz gibi torba
Hani
bir zamanlar sanki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bundan vazgeçeceğiz.
dememiş gibi hâlâ torba getiriyorlar ve 71 maddenin içinde 30-40 tane konu
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sayın Başkan,
bir dakika daha istiyorum.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Şimdi, böyle kanun
yapılmaz arkadaşlar. Ciddi olalım, Allah aşkına ciddi olalım
ya. Böyle kanun olmaz. Yukarıda 10 bürokrat, 3 siyasetçi bir metin üzerinde
anlaşıyorlar ve getiriyorlar, siz de onaylıyorsunuz yani sonuç olarak
biz de onaylıyoruz; onaylamasak da. Bu, iş değil arkadaşlar.
Son olarak bir cümle daha söylemek istiyorum. Ben Leyla
Güveni tanımıyorum ama tanımayı çok isterdim. Çünkü gerçekten
burada olması gereken bir insan bu insan, seçimi kazanmış, Hakkâride
çok sayıda insanın, yüzde 80-90 civarında insanımızın
oyunu almış bir arkadaşımız ve kanaatimce asla adil olmayan
koşullarda şu anda hapiste tutuluyor ve bu Meclis gıkını
çıkarmadı arkadaşlar, gıkını çıkarmadı.
Onun için ben buradan -cümlem biterken- söylemiş olayım; Meclis Başkanı,
lütfen bu konuya eğilsin. Yani insaf diye bir şey var. Bu Meclisin üyesi
olan bir arkadaştan söz ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN Daha önce arkadaşlarla görüşerek
siyasi parti gruplarının konuşmalarının sonucunda grup
başkan vekillerimize veya itiraz eden arkadaşlarımıza söz vereceğimiz
noktasında anlaştık. Dolayısıyla size de Komisyona uzun
bir süre tanınıyor, o zaman cevap verseniz
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, İç Tüzüke göre Komisyon,
siyasi partilerden öncelikli.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Komisyon istediği zaman
söz alamaz, Tüzükte öyle bir şey yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bitince hep beraber söz
alalım efendim.
BAŞKAN Komisyonun da öyle olması gerekiyor.
Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hemen benden önce Erol Vekilim de değindi, tekrar ben de değinmek istiyorum:
Sayın Leyla Güven, Hakkâri Milletvekilimiz bugün İmralı tecridine
karşı başlatmış olduğu açlık grevinin 41inci
gününde.
Açlık grevlerinin tarihçesine de baktığımızda
muktedirlerin elinden ölüm ve zulüm yetkisinin alınmasına karşı
başlatılmış olduğunu görürüz. Bu sebeple muktedirlere karşı
Sayın Leyla Güvenin başlatmış olduğu bu açlık grevini
sahipleniyoruz. Leyla Güven haklıdır, talebi talebimizdir, mutlak tecrit
kaldırılmalıdır.
Bununla birlikte, bugün görüşülmekte olan Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının kesin hesap bütçesi üzerine
kısaca birkaç şey söylemek istiyorum: Millî ve yerli kavramının
aslında ne olduğunu merak etmeyen yoktur herhâlde? Peki, yerli ve millî
olmayan, satılmayan ne kaldı, sizlere soruyorum. Türkiyede yılların
birikimiyle kurulan, ülkenin en temel üretim tesisleri, üretimin yanı sarı
istihdama, sosyal ve ekonomik kalkınmaya önemli katkılarda bulunmuş
kamuya ait fabrikalar ve tesisler geçtiğimiz yıllar içinde birer birer
özelleştirilerek satıldı.
Evet, sizden önce özelleştirme başlatılmıştı,
1986da başladı ancak 2002yle birlikte muazzam bir noktaya geldi. En
son şeker fabrikalarının da gündeme gelmesiyle artık satılabilecek
hiçbir şey kalmadığını öğrenmiş olduk.
Maalesef ki Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
bağımsız olması gereken yerde, Cumhurbaşkanlığına
bağlı olması da ayrı bir tartışma konusu.
Sayın Cumhurbaşkanı yakın zamanda
Sırça köşklerde siyaset yapanlar milletin ne düşündüğünü bilmezler.
dedi. Evet, gerçekten de çok haklı, uzun zaman aradan sonra çok yerinde bir
tespitte bulundu. Sayın Cumhurbaşkanının 1.100 odalı sarayda
milletin ne düşündüğünden, ne hissettiğinden, ne hâlde olduğundan
hiç haberi yok; onu söyleyelim.
Bugün yine üç yıl önce başlatılan ablukaların
yıl dönümü. Taybet İnan, 19 Aralık 2015 tarihinde evinin önünde ayağından
vurularak yaralı hâlde ölüme, göz göre göre ölüme terk edildi. Kendisini kurtarmaya
çalışan kaynı yine vurularak öldürüldü. Kendisini kurtarmaya çalışan,
sokak ortasında çekip almaya çalışan, ip atan kocası kolundan
vurularak yaralandı. Bu ülkede birçok insan çok büyük acılar yaşadı.
Hepimiz çözüm sürecinde gördük, üç yılda anaların ağlamadığı,
huzurun vücut bulduğu bir dönem yaşadık. Sonrasında, evet, hatalar,
eksikler oldu; birileri kışkırttı, onu da tartışmaya
hazırız. Ancak o üç yıllık önemli süreci -üzülerek söylüyorum
ki- iktidar partisi de bu durumun bir tarafı olarak sahiplenemiyor, cesaret
gösterip sahiplenemiyor; Evet, biz yaptık, biz bu ülkenin geleceği için
yaptık, bu ülkenin huzuru için yaptık. diyemiyor. Muhalefet her saldırdığında
maalesef ki sahiplenmekten geri duruyor. Bu durumu da özellikle eleştirmek
istiyorum.
Dediğim gibi, ben de Şırnakın Silopi
ilçesinde oturuyorum. Taybet ana öldüğünde hemen haberimiz oldu. Kaymakamla,
cumhuriyet başsavcısıyla sürekli görüşme hâlinde olduk; bir
yaralı insan var orada, cenazesinin alınması gerekiyor diye. Size
sadece şunu söyleyeyim, oğlunun sadece birkaç beyanını size
okumak istiyorum, hani bir insan nasıl bu kadar acıya tahammül edebilir
diye, hepsini okumuyorum: Annem tamı tamına yedi gün sokakta kaldı.
Hiçbirimiz uyuyamadık köpekler gelir, kuşlar konar diye. O orada yattı,
biz 150 metre ilerisinde öldük. Bir insan bir insana ne kadar acı çektirebilirse
devlet de bize yedi günde bu kadar acı çektirdi. Maalesef ki bu acılar,
evet, tek taraflı değil; bu ülkede birçok insan bu acıları çekti.
Bazı muhalefet partileri sürekli bizi bir şeyle itham ediyor ama şunu
net söyleyelim: Trabzonda hayatını kaybeden Eren Bülbülün de Hakkâride
hayatını kaybeden Bedirhan bebeğin acısı da bizim acımızdır.
Biz bu acılara itiraz ederken başka acılara alkış tutamayız
ya da taraf olamayız; bunu net bir şekilde söylüyoruz, samimi bir şekilde
söylüyoruz. Ama maalesef ki bu Meclis sanki çözüm yeri değil de birbirini itham
altında bırakma ya da gelip burada propaganda yapma yeriymiş gibi
maalesef ki kullanılıyor. Bu durumu şiddetle kınıyoruz,
onu da belirteyim.
Yine, bu ablukalar sürecinde yüzlerce insan hayatını
kaybetti, şehirlerin birçok bölümü, hatta Şırnak Merkezde şehrin
yüzde 65i yıkıldı. Yüzlerce insan hayatını kaybetti, yüz
binlercesi göçe maruz kaldı ama maalesef ki şu anda da görüyorum, birçok
vekilimizin çok da umurunda değil ama sorsanız, hepsi bu halkı düşünen,
bu milletin geleceğini, devletin geleceğini bizden fazla düşünen
insanlar olduklarını iddia ederler. Bu ablukalar sürecinde yaşanan
acıların hesabını, bir gün sebep olanlar ödeyecek, onu net bir
şekilde söyleyeyim.
Yine, yakın tarihte meydana gelen büyük bir vurgunu
da sizinle paylaşayım, belki haberiniz yoktur. Sayın iktidar vekilleri,
Beytüşşebap 10 bin nüfusu olan küçücük bir ilçe. Çözüm sürecinin bitmesiyle
başlayan çatışmalı süreçte güvenlik görevlilerinin, Beytüşşebap
ilçe emniyet amirlerinin, polislerin, korucuların, bazı jandarmaların
ve orada yerli, millî diye geçinen bazı iş insanlarının
da dâhil olduğu büyük bir çete kurulmuş. Beytüşşebap ilçesinde
687 milyonluk vurgun yapılmış. Ve bunu da nasıl yapmışlar?
Daha önce de burada dile getirdim. Beytüşşebap ilçesinin her köşesine
elektrikli bariyerler konulmuş. MOBESEler üst üste gelecek şekilde, hatta
MOBESEler MOBESEleri izliyor. dediğimizde buradan bir arkadaş -şu
an hatırlamıyorum- buradan bir vekilimiz Terör var, terör var. deyip
durdu; evet, onlar da aynı o şekilde yapmış. Terör deyip,
millet deyip, bayrak deyip bunun arkasına saklanarak bu halkın bütçesinin
687 milyonunu iç etmişler, vurgun yapmışlar. Bunun içerisinde, dediğim
gibi, polisler, jandarma, korucular ve yerli, millî olduğunu iddia eden iş
insanları var. Bu durumu sizin takdirinize bırakıyorum. Kim araştırıp
soruşturacak bu konuyu?
Bu paralarla evler alınmış, arabalar alınmış,
hatta eşe dosta ikramlarda bulunulmuş; bunu daha önce de dile getirdik.
Şu anda kendiniz sorun, Beytüşşebapın neredeyse her sokağında
şu an elektrikli bariyerler var, otomatik kepenkler var, MOBESEler üst üste.
Bunu nasıl yapmışlar? Beytüşşebap ilçesinde sadece Ziraat
Bankası var ama her ne hikmetse bir polis amiri ve memuru gidip Şırnak
merkezde bir banka hesabı açıyor, işte, öngörüsüzlüğünüz sebebiyle
yaptığınız İhale Kanunundan da yetki alarak ihaleye çıkarılmadan
bir sürü mal alımında bulunuyor ve bu mal alımında bulunurken
de Emniyetin asıl hesap numarası olmayan diğer hesap numarasını
verip 687 milyonluk vurgun yapıyorlar. Onu net bir şekilde söylüyorum,
687 milyon.
Şu an burada görüşülen bütçe için de şunu
net bir şekilde söyleyebiliriz: Halkın bütçesi değil. Yine, bu bütçeler
yandaşlara peşkeş çekilecek, sizin kaldırdığınız
denetim mekanizmaları, sizin yok ettiğiniz bağımsız yargı
sebebiyle bunlar tespit edilemeyecek ve bunlar cezalandırılamayacak. Düşünün,
sadece 10 bin nüfuslu bir ilçede 687 milyonluk bir vurgun yapılabiliyorsa gerisini
siz düşünün, büyük şehirlerde olanları siz düşünün. Her vatan,
millet, bayrak diyenin arkasında bölgede şuna şahit olduk: Çoğunun
arkasından böyle yolsuzluklar çıkıyor. İnanmayanlar olursa belgeler,
dosyalar yanımda, hepsini size takdim ederim. Onun için, çözüm sürecinin ya
da çatışma sürecinin bu ülkeye ne getirdiğini biraz ekonomik yönden
de düşünmeniz gerekiyor.
Bir daha benzer acıların yaşanmaması
için aklıselim davranarak Kürt meselesini demokratik bir zeminde çözmek için
hepimizin gayret sarf etmesi gerekiyor. Hiç kimse buradan tutup da Şırnakta,
Cizrede, Silopide o bodrumlarda yanan ya da katledilen siyasetçi arkadaşlarımızın
üzerinden siyaset yapamaz ya da Trabzonda hayatını kaybeden gencecik
çocuk için de siyaset yapamaz. Bir daha bunların yaşanmaması için
ancak siyaset yapabiliriz. Ama biz burada ne yapıyoruz? Söylediğimiz her
şeyde ağır ithamlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Bu ülkede çocukluğunu, gençliğini yaşayamayan
milyonlarca insandan biriyim. Çok farklı düşüncelerimiz, taleplerimiz
olmasına rağmen maalesef ki bu çözümsüzlükteki ısrarınız
yüzünden hâlâ burada Kürt meselesini konuşmak zorunda kalıyoruz.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Terörle ilişiği
kes, kolay.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın Vekilim, demin
de söyledim, dinleseydiniz, konuşmasaydınız ne demek istediğimi
anlardınız.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Terörle bağını
kes, kolay
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Siz kesin, buyurun, siz
kesin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sataşma, sen kendi
işine bak.
BAŞKAN Genel Kurula hitap edin Sayın Milletvekili.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın Vekilim, değerli
vekillerim; şunu net bir şekilde söylüyorum, kim bu ülkede yerli, millî,
vatan, bayrak demişse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
çoğunun arkasından
arsızlık, yolsuzluk, düzenbazlık çıkmıştır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu ağır bir itham. Nasıl
bir konuşma ya! Genele itham yapma.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Çoğunun dedim,
herkesi kastetmedim, hiç saptırmayın.
BAŞKAN Bu çok yanlış bir şey.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sen terörle bağını
kes.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Hiç saptırmayın,
hiç saptırmayın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HALİL ETYEMEZ (Konya) Bu laf, laf mı ya?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Hiç saptırmayın,
çoğunun dedim. Kendinizi hangi tarafta nitelendirdiğiniz önemli.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Genellemeyin,
somut ortaya koyun. Millî olmaktan rahatsız olmayın.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Bunun için bu ülke, bu
iktidar o yıktığı kurumları, denetimi, yargı bağımsızlığını
tekrardan inşa etmek zorunda; yoksa, ilerisinde hepimiz için çok kötü bir senaryo
mevcut.
Saygılar, teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Bu ifadenizi, özellikle, bayrak, vatan
ifadelerinin arkasından kullandığınız ifadeyi kabul etmek
mümkün değildir.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Herkesi kastetmedim
ben.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Herkesi kastettin.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Hayır,
hayır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Herkesi kastediyorsun, genelleme
yapıyorsun.
HÜDA KAYA (İstanbul) İstismar edenler alınsın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İstismar edenlere değil,
genelleme yapıyor.
BAŞKAN - Söz sırası Van Milletvekili Muazzez
Orhana aittir.
Buyurun Sayın Orhan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kamu Gözetimi bütçesi üzerine söz aldım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir AKPnin halk sağlığına
zararlı bütçesinin formalitelerini görüşüyoruz. Bu bütçenin amacı,
yoksulluğu ve adaletsizliği azaltmak değil. Bu bütçe uygulandığında,
Urfalı çiftçinin, Vanlı esnafın, üçüncü havalimanı işçilerinin
durumu daha iyi olmayacak. Rantın ve faizin iktidarı olan AKPnin bu bütçesiyle
iş cinayetleri devam edecek, kadın kırım politikaları sürdürülecek,
doğanın ekolojik talanı derinleşecektir. On altı yıllık
uygulama göstermiştir ki AKP iktidarı varken yoksulluk ve işsizlik
azalmayacak, tam tersine artacaktır. Bu bütçe Karadenizde Ben halkım.
diyen Havva ananın karşısına jandarma copu olarak çıkacak.
Dersimde orman yakacak, Meriçte mülteci boğacak. Somada, Şirvanda
madenciye tekme vuracak. Bu bütçeyle her sabah evinden çıkan 6 işçi akşam
evine geri dönmeyecek, iş cinayetlerinde katledilecek. Bu bütçe Köle değiliz.
diyen işçilere gözaltı ve tutuklama olacak. Bu bütçe kadın emeği
için bağımlı yaşamı dayatacak çünkü bu bütçe emeğin
sömürüsü demek. Bu bütçe engelliler için daha çok engel demek. Bu bütçe esnaf için
iflas, çiftçi için daha çok masraf demek. Bu bütçe halka dolaylı vergide artış,
ranta vergide af demek. Bu bütçe de AKPnin adaletsizliğinin tescilidir.
Kamu gözetimi bütçesi üzerinde konuşuyoruz. Ülkeyi
ekonomik krize sürükleyen AKP, bu bütçede eğitimin, sağlığın,
sosyal politikaların payını enflasyon oranında bile artırmamıştır.
Yüzde 20nin üzerinde enflasyon varken memur maaşına sadece yüzde 4 zam
yapılmıştır. Asgari ücrete günlük 20 lira zam bile lütuf sayılmaktadır.
Ama Cumhurbaşkanlığının -Elinize dilinize dursun. dediği-
1 milyon 800 bin kişilik asgari ücreti kadar bütçesi var. Asgari ücretliye
şırıngayla, saraya uçakla pay veren bütçe. Yeterince kul hakkı
yediniz, zararın neresinden dönerseniz kârdır. Bu bütçeyle daha fazla
halkın hakkını yemeyin. Hakkın karşısına kul
hakkıyla çıkmayın.
Bütçesi üzerine konuştuğumuz kurumun stratejik
planında şöyle trajikomik bir ibare var, iyi dinleyin: Hiçbir organ,
makam, merci ve kişi bu kurumun nihai kararını etkilemek amacıyla
emir ve talimat veremez. denilmektedir. Sorarım size, bu ülkede böyle bir
kurum var mıdır? Bu ülkede yargı bile bu Meclisin seçilmiş onlarca
üyesini talimatla tutsak etmedi mi? Bu ülkede yargıda, medyada, tüm idari teşkilatlarda
tekçi ve faşist bir korku rejiminin etkisiyle hareket edilmemekte midir? AİHM
kararına karşı hamle arayışı derhâl karşılık
bulmuşsa burada hangi kurumun bağımsızlığından
bahsedeceksiniz.
Bu kurumun görevlerine baktığımızda,
uluslararası standartlara uyumlu, muhasebe ve denetim standartlarını
oluşturmak, kamu gözetimi yapmak gibi kamu adına yapılan görevleri
bulunmaktadır. Peki, Sayıştay raporlarından sonra görev değişikliğini
nasıl izah edeceksiniz? Bu kurum da dâhil birçok kurumda yönetim kurulu erkekler
albümü gibi; İŞKURda, SGKde, MASAKta ve birçok yerde. Özetle, AKP erildir,
kadını yok saymaktadır ve cinsiyetçidir.
Kamu gözetimi ve denetimi standartları, öncelikle
kanunun iradesine ve kamusallığa saygıyla olur. AKPnin, muhasebecilere,
mali müşavirlere sürekli iş çıkarttığı, mevzuatı
sürekli değiştirdiği yerde, her defasında zengin kesim için
vergi affı uyguladığı bir yerde mesleğini dürüstçe icra
etmeye çalışan herkes sorun yaşamaktadır.
AKP için önemli olan yandaşçılıktır.
Ticarette, sanatta, medyada tek kriter vardır, o da yandaşçılıktır.
Yandaşsan denetim yok, sorun çıkarsa da halledilir ama değilsen vergi
teftişi, muhasebeci teftişi ansızın kapınızı
çalabilir.
AKPnin kayyum atadığı firma sayısı
bini aşmıştır. TMSFnin bu varlıkların kimlerin lehine
nasıl çarçur edildiğini merak edenler TMSF Sayıştay raporuna
baksınlar. Bu görevler kamu adına yapılırken AKP ne yaptı?
AKP, kamuoyunu bıraktı, kayyuma sarıldı. Halkın denetimine
güvenmeyen AKP, DBPli belediyelere kayyum atadı. Seçimle gelenler seçimle
gitmedi. AKP, Vanda, Mardinde, Amedde ve bölge illerinde seçimle alamayacağını
bildiği için kayyumlarla tehdit ediyor.
Bakın, 30 Ekimde Van Gürpınar Öğretmenevinde,
muhtarlar, öğrenci servis şoförleri, korucu ve komutanlar ile bazı
öğretmenleri de kattıkları toplantıda Biliyoruz, buralarda
HDPye oy çıkıyor. HDPye oy çıkmayacak. Çıkarsa gerekeni yaparız.
şeklinde tehdit ederek bölgede seçim kazanmaya çabalıyorlar. Kayyumlarınız
hem halkı tehdit ediyor hem de iyi çalıyorlar. Siz de bunlardan haberdar
olmalısınız ki Vanda kayyumları aday yapmadınız.
Van halkının onları sandığa gömeceğini biliyordunuz.
VASKİde kayıp milyonları ne yaptınız?
Kayyum, HDPnin yaptığı çok katlı
otoparkı açılışı yapılacakken yıkıp yerine
lüzumsuz bir AVMye dönüştürdü. Otopark sorununu çözeceğine haraç kesen
bir şirket kurdu. Vanda bu otopark şirketi halkı haraca bağlamış
gibi ceza kesmektedir.
Kayyum ve AKP zihniyeti Vanın tarihine ve doğasına
da saldırmıştır. Muradiye Şelalesi sit alanı iken
inşaat alanına dönüştürüldü. İki yüz yıllık tarihî
köprülere asfalt döküldü. Gevaşta AKP belediyesi mezarlıkları da
yok etti. Bin yıllık su kanalları, dereler ranta ve haraca bağlandı.
Çiftçiler tarlalarını ekip biçemiyorlar.
2017 Sayıştay raporlarında yolsuzlukları
duymayan kalmadı. 2017de Vanda bir afet olmuş duydunuz mu? Ben de duymamıştım
açıkçası. Neyse ki 2017 Sayıştay raporlarından öğrenmiş
olduk. Vanda yaşamayan, sahte ikametgâhlı bir şahsa afet ödeneğinden
ciddi ödemede bulunulmuş. Vandaki en büyük ve tek afet kayyum afetidir.
Bir örnek daha, ne hikmetse kayyum geldiğinden beri
taşınmazların tahsil edilemeyen kira bedelleri var. Yolsuzluklarını
örtemeyen kayyumun savunması daha trajik; nitelikli personellerin KHKlerle
ihraç edilmesinden dolayı bu gelirlerini takip edememişler. Yolsuzlukları
yetmemiş, KHKlerle işlerinden ettikleri emekçileri de yolsuzluklarına
kalkan yapıyorlar.
Sayın milletvekilleri ve bizi izleyen değerli
halkımız; lütfen buraya dikkat edin: KCK operasyonlarını, Roboski
katliamını ve Türkçe Olimpiyatlarını birlikte yapan AKP ve
FETÖ 15 Temmuz gecesine kadar Edi ile Büdü gibiydi. Darbede kullanılan savaş
uçaklarıyla Roboskide kullanılan savaş uçaklarını aynı
ekipler kullanmadı mı? KCK operasyonlarını ne istediyse verdiğiniz
FETÖyle beraber başlattınız, şimdi siz sürdürüyorsunuz.
Herhangi bir yargılama yapmadan 133 bin kamu emekçisini
darbe girişimi gerekçesiyle KHKlerle işten atan AKP üç yıldır
kamuda sadece üniformalı istihdam sağlamaktadır. Öğretmen, doktor,
memur açığı varken ve atanmamış yüz binlerce yurttaş
dururken AKP zabıta, korucu, asker kısacası hiçbir şey üretmeyen
üniformalılara bütçe ayırdı.
İhraç KHKlerinin altında Erdoğanın
imzası vardır. Bu imzanın sonucunda okulunu terk eden çocuklar, işsiz
bırakılan anne babalar ve geleceği gasbedilen insanlar var. Erdoğanın
bu imzasıyla, Mehmet Fatih Traş yoldaşımız başta olmak
üzere 53 insan intihar etmiştir. Darbe girişiminden sonra on üç gün gözaltındayken
işkenceyle öldüğü iddia edilen Gökhan öğretmen bir buçuk yıl
sonra Pardon. denilerek görevine iade edildi. Bu insanların vebali boynunuzdadır.
KHKlerle 2 bin engelli kamu personelini ihraç ettiniz.
Bu mudur sizin insanlığınız? Mamak Belediyesinden ihraç ettiğiniz
bir kişinin engelli çocuğu tedavisi yapılamadığından
yaşamını yitirdi. Sizin adaletiniz OHAL Komisyonunuz kadardır,
adresi, usulü, hakkı hukuku belli olmayan OHAL Komisyonu kadar adilsiniz. İhraç
ettiniz ama mahkemelerden kaçan sizlersiniz. Komisyon kararları ve KHKlerle
yanlışlıkla 6.800den fazla ihraç iade edildi. Bu da haksızlığınızı
ortaya koymaktadır; İŞKURdaki ihraçlar yanlışlıkla
ortaya çıktığı gibi, Diyanet-Sen Van şubesinin ihbar yazısında
DİVES üyesi onlarca imamın ihracı gibi. İhraçlar herhangi bir
hukuka göre değil, tamamıyla AKP yandaşlarının kanaatine
göre fişlemelerle yapılmıştır. İş barışını,
huzurunu yok ettiniz, çalışanları ajanlaştırdınız.
AKP, sadece Vanda 3.500 kişiyi KHKlerle ihraç etti. Kentteki esnafı,
çiftçiyi, emekçiyi yolsuzlukla terbiye edeceğinizi düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz.
31 Martta halkımız AKPyi ve kayyum belediye
adaylarını sandığa gömecektir. Sandıkta halkımız
Roboskiden Cizreye, Uğur Kaymazdan Taybet anaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
MUAZZEZ ORHAN (Devamla) -
Kürt halkına yönelen
vahşetin, kayyumun ve ihraçların hesabını soracaktır.
Kürt halkı başta olmak üzere, Türkiyedeki
tüm ezilenlerin iradesini temsil eden HDPnin tutsak tutulan tüm seçilmişlerine
ve insanlığa aykırı tecrit koşullarına karşı
itiraz eden Leyla Güvene buradan selamlarımı yolluyorum. Kırk bir
gün oldu, Meclisin bir üyesi tutsak ve bedenini açlığa yatırmış.
Sizlerden buradan bir ses çıkmayacağı görülüyor ancak biliyoruz ki
bizleri izleyen, insan hak ve özgürlüklerinden ve barıştan yana olan milyonlar
bu çığlığa sessiz kalmayacaktır. Bizim de onlara sözümüz
var, bu karanlığa asla teslim olmayacağız.
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Van Milletvekili
Bedia Özgökçe Ertana aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, her gün çok sayıda basın-yayın organında
farklı konularla ilgili sayılar, istatistikler eşliğinde haberler
yapılıyor. İstatistik öyle bir araç hâline getirildi ki çoğu
zaman gerçek olmayanları doğruymuş gibi göstermek için yani yalan
bilgi için temel başvuru kaynağı hâline dönüşmüştür. Amerikalı
yazar Mark Twain Üç çeşit yalan var; yalanlar, kahrolası yalanlar ve
istatistikler. der. Neredeyse görüşmelerin sonuna geldiğimiz 2019 yılı
Merkezi Yönetim Bütçesinde ben de TÜİK bütçesini bu bakış açısıyla
değerlendirmeye çalışacağım.
Sayın milletvekilleri, şu bir gerçektir ki,
istatistikler toplumlar açısından geçmişi anlamanın, bugünü
yönetmenin ve geleceği planlamanın en önemli sayısal anahtarlarıdır.
Ancak istatistiki veriler önemli oldukları kadar tehlikelidirler de çünkü devleti
yönetenlerin kamuoyunu yönlendirmek için kullanabilecekleri müthiş bir yalan
makinesine dönme olasılığı her zaman vardır. Nitekim ünlü
siyasetçi Churchille atfedilen şu söz günümüzde istatistik bilimine iktidarların
bakış açısını gayet net bir şekilde tariflemektedir:
Kendim manipüle etmediğim istatistiğe inanmam. Son yıllardaki performansına
baktığımızda, eski adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü,
2005ten bu yana Türkiye İstatistik Kurumu olarak anılan bu kurumun bizlere
geleceğin sağlıklı bir biçimde planlanabilmesi, etkin politikaların
oluşturulabilmesi için veriler sunmak yerine, hükûmetlerin manipülasyon aracı
olma işlevi gördüğü ortadadır. AKP sadece kendi belirlediği
doğruların açıklanmasını, halkın buna inandırılmasını
istemekte ve bu talebe kısmen karşı çıkıp işinin gereğini
yapanları ise ya görevden alıyor ya da emekliliğe sevk ediyor. Daha
yakın zamanda, 3 Ekim günü, TÜİKin enflasyon verilerini açıklaması
ve Yeni Ekonomi Programının hedeflerinin çok üzerinde bir veri açıklaması
üzerine, TÜİK Başkan Yardımcısı Enver Taştı aynı
gün tenzilirütbeyle görevinden alındı. Sadece iki ay önce karşılaştığımız
bu örnek dahi, tek işi nesnel veriyi, bir anlamda, pazarda, mağazada,
evinde, gelen zamlarla mücadele etmek zorunda olanları, gerçek Türkiyeyi sunmak
olan bu kurumun nasıl siyasal iktidarın baskısında olduğunun
kanıtıdır. TÜİK, olanı olduğu gibi vermek yerine,
Hükûmetin yanlış politikalarının sonuçlarına yönelik eleştirilere
tampon kurum hâline gelmiştir.
Hepinizin bildiği
gibi, geçtiğimiz yıllarda, TÜİK, millî gelir verilerinde revizyona
gitmiş, ancak kurum, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği istatistik
bürolarının revizyon önerilerinin çok ötesine geçtiği için eleştirilmişti.
Ünlü iktisatçı, hocaların hocası Korkut Boratav bu değişikliği
şöyle yorumlamıştı: TÜİKin yeni millî gelir hesapları
arızalıdır, güvenilmez öğeler içermektedir, olduğu gibi
kullanılması sakıncalıdır, daha sonra iktisatçıların
yapabileceği revizyon ve düzeltmeler de herkesin kullanabileceği ortak
bir veri tabanı oluşturamaz. demiştir. TÜİK, ısrar ettikçe,
Türkiye ekonomisi üzerinde sağlıklı, güvenilir çalışmaları
kösteklemiş olacaktır. demiştir.
Sayın milletvekilleri,
uluslararası kamuoyunda Türkiyenin referans kurumu olması gereken TÜİK,
büyüme iddialarının devam etmesine yönelik propoganda aracı olamaz,
olmamalıdır. Eğer olursa, bu hâl, bu ülke insanına kötülük etmekten
başka hiçbir anlam taşımaz. Büyümenin hane halklarının
kazancı olmadığını, üç beş inşaatçı yandaş
firmanın olduğunu çok iyi biliyoruz ve bu çok açık bir şekilde
görülüyor zaten.
Yakın dönemin gündemi
olması dolayısıyla, büyüme rakamlarından ve dolayısıyla
fiyat dalgalanmalarından devam edersek TÜİKin bu konular üzerine bize
sunduğu verileri tarihsel karşılaştırma yapabileceğimiz
bir araç da yoktur ne yazık ki. Sokaktan geçen bir yurttaşın bu verilere
erişimi neredeyse imkânsızdır. TÜİK verilerine ulaşmak
ve bunlarda karşılaştırma yapmak için neredeyse doktora yapmış
olmak gerekiyor. Kaldı ki neyi karşılaştıracağız,
TÜİKin rakamlarına güveniyor muyuz? Dün işsizlik rakamları
açıklandı. Evet, bu açıklama inandırıcıdır.
diyebilecek bir iktisatçı acaba çıkabilecek mi? Hangimiz Türkiyede gerçek
enflasyonun kasım ayında düştüğünü ve yıllık yüzde 21,62
olduğuna, işsizliğin ise yüzde 11,4 olduğuna inanıyoruz.
Bu işlerle biraz ilgilenen ekonomistler, Türkiye üzerinde çalışma
yapan araştırmacılar TÜİKin, veri güvenirliğini son yıllarda
iyice kaybettiği konusunda hemfikirdirler. Bakın, yabancı firmalar
TÜİKin güven problemi olduğunu düşündükleri için artık gölge
veya alternatif raporlar hazırlıyorlar.
Sayın milletvekilleri, toparlamam gerekirse, TÜİKin,
açıklamalarına itibar edilen bir kurum olmasını istiyorsak eğer;
verilerine her yurttaşın kolaylıkla erişebilmesi, manipülasyondan
uzak olması için tarihsel olarak geniş kapsamlı olması ve şüpheye
yer bırakmayacak ölçüde güvenilir olması gerekmektedir. Bugünkü pozisyonu
itibarıyla TÜİKin, bu şartları yerine getirmekten çok uzak
olduğu kanaatindeyiz ve bu çok vahim durumu tekrar dikkatinize sunmak istiyoruz.
Bu anlamda, bu bütçeyi kabul etmediğimizi tekrar belirtmek isteriz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Mersin Milletvekili
Rıdvan Turan Beye ait.
Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, ekran başındaki değerli halkımız;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Ben de, açlık grevinin 41inci gününde olan Leyla
Güvene buradan selamlarımı ve dayanışma duygularımı
iletiyorum.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu konusunda
söz almış durumdayım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, BDDK için yasa;
tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumak, mali piyasalarda güven ve istikrarı
sağlamak, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını
sağlamak üzere müdahalelerde bulunmak şeklinde bir tarifte bulunmuş.
Ve yine, kurumun mali özerkliğe sahip olduğu, ayrıca, hiçbir organ,
makam, merci veya kişi tarafından da etkilenemeyeceğini, müdahale
edilemeyeceğini mevzuat açıkça ifade ediyor. Şimdi, yazılanlar
bunlar. Biraz pratiğe bakalım. Örneğin, çiftçilerin kredi ihtiyaçlarını
finanse etmek için kurulmuş olan, biliyorsunuz, Ziraat Bankası üçüncü
havalimanının önemli finansörlerinden bir tanesi hâline dönüştürüldü
ve kredi verdi. Yine, küçük üreticiyi desteklemek üzere kurulmuş Halk Bankası
üçüncü havalimanını finanse eden kurumlardan bir tanesiydi. Acaba bu BDDKnin,
BDDKyi yönetenlerin hiç akıllarına gelmez mi, hiç bu konuda bir söz söyleme
ihtiyacı duymazlar mı? Yani yasanın tarif ettiği ile reel durumda
meydana gelmiş olan çelişik duruma ilişkin Allahtan ilaç niyetine
tek bir laf duyabilmiş durumda değiliz.
Yine, örneğin, Doğan Medya, biliyorsunuz, Ziraat
Bankası tarafından kredisi sağlanmak koşuluyla Demirören Medyaya
satıldı. Şimdi, birtakım regülatör mekanizmalar var değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz; işte, bunlar piyasayı düzenlerler, tekelleşmeyi
engellerler. Han duvarı gibi bir tekel meydana geldi bu memlekette. Demirören
Medya şu anda basın kuruluşlarının, gazetenin, televizyonun
kahir ekseriyetini elinde bulunduran bir tekele dönüşmüş durumda ve kredi
de Ziraat Bankası eliyle sağlanmış durumda. Ya, merak ediyorum,
bu BDDK bu konuda iki çift laf etme ihtiyacı hiç duymaz mı? Yani şöyle
mi yapacağız: Mevzuatta yazanlar ile pratikte uyguladıklarımız
arasındaki açı farkı bu memlekette hep böyle sürecek gidecek mi?
Eğer sürecek gidecekse zaten herhangi bir şeyden şikâyetçi olmaya
gerek yok.
Halk Bankası uluslararası bir davanın
konusu hâline geldi. Biliyorsunuz, İranla altın ticareti konusunda ABDde
suçlanan bir banka, bir kamu kurumumuz olan Halk Bankası ama buna ilişkin
yine duyduğumuz herhangi bir söz BDDKden yok.
Şimdi, Kalkınma Bankası Yasası çıktı,
biliyorsunuz, geçtiğimiz aylarda ve bu Kalkınma Bankası -bizim iddiamız
şudur ki- İşsizlik Fonunu hortumlamak suretiyle sermayeye düşük
faizli, uzun vadeli kredi imkânı yaratacak. Bunu göreceğiz. Bakalım,
göreceğiz BDDK bu konuda iki çift lafı esirgeyecek mi esirgemeyecek mi?
Bunu hep beraber göreceğiz değerli arkadaşlar. Üç bankaya, üç kamu
bankasına bu memlekette 11 milyar kredi verildi, BDDKden Allahtan tek bir
kelime yok çünkü BDDKnin mevzuatta ifade ediliş biçimiyle mali özerkliğe
sahip olması bir şehir efsanesinden öte gitmez. Niye gitmez? Çünkü Erdoğan
ve saray rejimi BDDK gibi regülatör mekanizmaların hepsinin önüne geçmiş
durumda. Eğri oturalım doğru konuşalım, realite bundan
ibaret. Dolayısıyla, hani klasik iktisat ekolünün bir varsayımı
vardır, piyasanın görünmez eli derler. Piyasanın görünmez eli bütün
piyasa mekanizmalarını düzenler, kendiliğinden bunu yapar. Vallahi,
bu motto bizim ülkemizde sermayenin, piyasanın görünmez elinden çıkmış
ve Erdoğanın görünür eli hâline gelmiş. Eğer bu böyle sürüp
devam edecekse yani Erdoğan bütün bu mali piyasalara bu biçimde müdahalesini
devam ettirecekse burada liberalizmin o savunduğunuz klasik manada geçerli
olan herhangi bir kuralının geçerli olması mümkün değil.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
RIDVAN TURAN (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Zaten aslında yüz altmış yıl önce
Marks, sermaye birikimlerinin kaçınılmaz olarak tekelleşmeye elvereceğini
ve bunun piyasa tarafından iradi müdahalelerle engellenemeyeceğini söylemişti.
Şu anda karşı karşıya kaldığımız durum
da iktidarın çıkarları doğrultusunda piyasada ciddi bir sermaye
temerküzü oluşmaya başlamış durumda, iktidar yanlısı
tekeller meydana gelmiş durumda ve ne yazık ki mali piyasalar açısından
eğer bunu konuşacak olursak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun bu konuyla ilgileneceğine ilişkin hiçbir emare söz konusu değil
arkadaşlar. Ne diyelim, BDDKnin Allah taksiratını affetsin diyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, son söz Hakkâri Milletvekili Sait
Dedede.
Buyurun Sayın Dede.
HDP GRUBU ADINA SAİT DEDE (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kurulu bütçe görüşmesine
ilişkin görüşlerimi sunmadan önce halk tarafından seçilmiş ancak
iktidar tarafından siyasi olarak cezaevinde tutulan başta Hakkâri Milletvekili
Sayın Leyla Güven olmak üzere bütün yoldaşlarımıza, arkadaşlarımıza
buradan selamlarımı gönderiyorum
Değerli arkadaşlar, günlerdir seçim bölgem
olan Hakkârideydim. Bu Hakkâri halkının bizlere sorduğu iki soru
var, birincisi: Leyla Güven hukuka aykırı bir şekilde neden hâlâ
cezaevinde tutulmaktadır?
İkinci soruları da şu: Leyla Güven kırk
bir gündür bedenini açlık grevine yatırmasına rağmen ve bu Meclisin
bir üyesi olmasına rağmen bu Meclis neden bu duruma sessiz kalmaktadır?
Değerli arkadaşlar, Hakkâri Milletvekili Leyla
Güven, tecridin kaldırılması için başlattığı
süresiz, dönüşümsüz açlık grevinin bugün 41inci günündedir. Sayın
Leyla Güven vekilimizin taleplerine cevap verilmesi gerektiğini, aynı
zamanda bu taleplerin milyonların talepleri olduğunu bir daha buradan
belirtmek istiyoruz. Az önce de belirttiğim gibi, açlık grevinin 41inci
gününde Sayın Leyla Güven ve açlık grevlerinde 40ıncı gün kritik
eşiktir. Telafisi tıbben imkânsız sonuçların ortaya çıkmasına
ve bu Meclisin bir üyesinin hayatını kaybetmesine neden olacak sonuçlardır
bunlar. Meclis Başkanlığına ve Parlamentoya bir daha çağrımız,
bu tablo daha da ağırlaşmadan gerekli adımların bir an
önce atılmasıdır. Leyla Güvenin talepleri ayrıca haklı
ve hukuki taleplerdir arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kurulu
tek adam rejimine geçişin ardından özerkliğini kaybeden önemli kurumlardan
sadece biridir. Özerkliğin önemini burada uzun uzadıya anlatmanın
bir manası yok. Zira böyle bir kurulun özerkliğini kaybetmesi, şeffaflığını,
denetlenebilirliğini, bağımsızlığını yitirmesi
anlamını taşımaktadır. AKP ve saray zihniyeti kayyumlarla
gasbettiği halk tarafından seçilmiş belediye başkanlarını,
çeşitli hile ve iftiralarla görevden alıp siyasi tutsak hâline getirmiştir.
Demokratik Bölgeler Partisinin sahip olduğu belediyeler dışında
İstanbul, Ankara, Bursa gibi şehirlerin de belediyelerine kayyum zihniyetinin
yerleşmesine sebep olmuştur. İşte, bu kayyum zihniyeti benzer
şekilde, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, Rekabet Kurumu gibi düzenleyici ve denetleyici kurumları da alaşağı
etmiştir. Farklı bakanlıklardan çeşitli sayıda ögelerle
kurulan kurulların seçilme yöntemini değiştirip tek bir çürümüş
siyasi zihniyete teslim etmiştir. Teslim olmayan bizlerin, emekçilerin, Türkiye
halklarının direnişi her alanda devam edecektir.
Bakın, sözde temel
görevi yatırımcıları korumak ve piyasalara olan güveni artırmak
olan Sermaye Piyasası Kurulu, 13 Temmuz 2018 tarihinde piyasa bozucu eylem
olarak saydığı içeriden bilgi verme durumuyla ilgili bir değişiklik
yapmıştır. İçeriden bilgi verme tüm dünyada ticari bir suç iken
Türkiyede ilgili değişiklikle 31 Ağustos 2018 tarihine kadar suç
olmaktan çıkarılmıştır. Elbette, gelen tepkiler üzerine
iki gün sonra yani 15 Temmuz 2018 tarihinde ilgili yasal düzenleme iptal edilmiştir.
Bu iki günlük süre içerisinde herhangi bir suç işlenmiş midir? Bu duruma
yönelik bir soruşturma yapılmış mıdır? Sanmıyoruz.
Öte yandan, kredilerin
düzenlenmesi, tam rekabet koşullarının oluşturulması ve
düzenlenmesi üzerinde söz hakkı sahibi olan Sermaye Piyasası Kurulu, Hürriyet
gazetesinde Demirören Grubunun çağrı muafiyetini herhangi bir gerekçe
göstermeden kabul etmiştir. Bu usulsüzlük ise yaklaşık 264 milyon
TL kur avantajı sağlamıştır. Bu durumu tüm çıplaklığıyla
halka açıklamaya çalışan Hürriyet gazetesi köşe yazarı
Uğur Gürses de ilgili Sermaye Piyasası Kurulu yazısı sebebiyle
yazısı daha yayınlanmadan gazeteden ayrılmak zorunda bırakılmıştır.
Doğruyu söyleyeni, hakkı haykıranı susturma çabalarınız
bitmek bilmiyor, Ali Cengiz oyunlarınız bitmek bilmiyor.
Değerli milletvekilleri,
bağımsızlık, özgürlük, özerklik gibi hayati kavramların
her alanda yok oluşuna sebep olan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Demokrasi anlayışınızın çerçevesini belirleyen saraydır,
özgürlük anlayışınızın çerçevesini belirleyen yine saraydır.
Biat kültürünüz bu ülkenin bütün halklarının emeğini sömürmeye, gasbetmek
üzerine kuruludur. Bizler asla buna izin vermeyeceğiz.
Son olarak, Halktan
alınan paraların halk adına murakabesi esastır. sözünün ehemmiyetini unutup gittikçe
kurumsallaşan hesap vermezliğiniz, piyasanın hikmetine olan bağlılığınız,
Anayasasızlaşma sürecine olan katkınız, sarayın tekçiliğine
boyun eğişiniz her alanda büyük tahribatlar yaratmaya devam edecektir.
Unutmayın ki savaş, ne üzerine kahramanlıklar yazılacak bir
olgudur ne ekonomik kriz yapısal reformlarla aşılacak bir durumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
SAİT DEDE (Devamla) Bugün içinde bulunduğumuz
ekonomik, siyasal, sosyal, hukuki bütün çıkmazların temelinde Türkiyenin
en önemli meselesi olan Kürt sorunu yatmaktadır. Bu nedenle Kürt sorununun
demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümlenmesi derhâl başlatılması
gereken ilk adım olup muhatapları da bellidir.
Son olarak, bu bütçe halktan, emekten, kadından,
çiftçiden, doğadan yana olmayıp sermayeden, ranttan, hukuksuzluktan yanadır.
Dolayısıyla, bu bütçeyi kabul etmemiz mümkün değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun, yerinizden söz
veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, hiçbir canlının
elinden yaşam hakkının alınamayacağına ve hayvanları
öldürmenin cinayet olduğuna, Meclise sunduğu Hayvanları Koruma Kanunu
Değişiklik Teklifinin yasalaşmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Değerli Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Bir televizyon programına yarışmacı
olarak katılan ve diskalifiye edilen vatandaşın sosyal medya üzerinde
papağana yaptığı eziyet kabul edilemez. Papağana işkence
eden kişi önce serbest bırakıldı, sonra tekrar gözaltına
alındı.
İnsana şiddetin bile yeterince tepki görmediği
ülkede, hayvana şiddete karşı yeterince kamuoyu maalesef ki oluşmuyor.
Hiçbir canlının elinden yaşam hakkı alınamaz. Hayvanın
canına kastetmek, hayvanları öldürmek cinayettir. İnsan olmaması,
onun öldürülebilir olması anlamına gelmez. Hayvanı metalaştıran,
değersizleştiren bu anlayışa sahip herkes şunu bilmeli:
Canı acıyan tek varlık insan değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür diliyorum, bitiriyorum
hemen Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim Sayın
Başkan, kayıtlara geçmesi açısından
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok sağ olun, çok
teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Kendini koruyabilme ihtimali dahi olmayan hayvan dostlarımıza
eziyet, dinimizce de affedilemez bir günahtır. Meclise sunduğum Hayvanları
Koruma Kanunu Değişiklik Teklifimin bir an önce yasalaşmasını
talep ediyorum.
Bir diğer problem ise niteliksiz, hasta ruhlu, rating
uğruna insanlık dışı işler yapan insanlar medyadan
uzak tutulmalıdır. Şiddet, bu hastalıklı insanlar aracılığıyla
olağanlaştırılmamalıdır.
Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Erbaş
11.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaşın, Kütahya halkı adına
fiberglas fabrikası kurulmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
AHMET ERBAŞ (Kütahya) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, 24 Haziran seçimlerinden önce
Balıkesirde borik asit fabrikası kuracağız. diyerek hepimizi
mutlu ettiniz. Sayın Bakanım, Balıkesirde kuracağımız
borik asit fabrikası dâhil, bugün dünyanın en büyük bor üreticisi Türkiye
Cumhuriyeti ve Hisarcık, Emet bölgesidir, dünyanın bor üretiminin yüzde
66sını karşılıyoruz. Biz bu bölgenin yalnızca ham
madde çıkarılan değil, bölgeye aynı zamanda borla ilgili bir
fabrika istiyoruz. Bizlere, borun en çok kullanıldığı, mesela
fiberglas fabrikası sözü verirseniz Kütahya halkı adına; Taşvanlı,
Emet, Hisarcık halkı adına bizi mutlu edersiniz.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Edirne ili İpsala
ilçesinde faaliyet gösteren Yeni Gazetede çıkan yangın nedeniyle geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İpsala ilçemizde yerel basında faaliyet gösteren
Yeni Gazete bugün öğlen saatlerinde elektrik kontağından çıkan
bir kıvılcımla yanmıştır. Can kaybı olmamakla
birlikte ciddi bir maddi hasar bulunmaktadır. Yeni Gazetenin sahibi Cenan
Tetik başta olmak üzere, tüm çalışanlarına ve İpsala halkımıza
geçmiş olsun diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Başkan
13.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkanın, Antalya ili Kemer
ilçesinde yaşanan kuvvetli sağanak nedeniyle selden zarar gören vatandaşların
tespit edilerek gerekli yardımın yapılmasına ve Antalya ili
Elmalı ilçesinin sel baskınına maruz kalmaması için Türkmentepe
barajının yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Antalyamızın Kemer ilçesinde kuvvetli sağanak
ilçede büyük hasara yol açmıştır. Ağva Deresinin taşması
sonucu onlarca evi su bastı, çok sayıda vatandaşımız zarar
gördü. Kesme Boğazı Köprüsü yıkıldı. Selden evleri zarar
görenler geceyi Kemer Kaymakamlığının belirlediği otellerde
geçirdi. Kaymakam Mehmet Şirin Yaşar Bölgede metrekarede 605 kilogram
yağış tespit edildi, bu bir Türkiye rekorudur. dedi. Selden zarar
gören vatandaşlarımız tespit edilerek gerekli yardımın
acilen yapılması gerekmektedir.
Yine, Antalyamızın Elmalı ilçesi zaman
zaman sel baskınlarına maruz kalmaktadır. En son 7 Ağustos 2018
tarihinde meydana gelen sel felaketi Eskihisar, Salur, Yılmazlı, Karaköy
Mahallelerine zarar verdi. Bu mahalleler bugüne kadar herhangi bir yardım alamadılar.
Buradaki sel felaketinin tekrar zarar vermemesi için öncelikle Türkmentepe barajının
yapılması gerekmektedir. Ayrıca, sel önleme kanallarının
da düzenlenip devreye sokulması, vatandaşımızın zarara
uğramasını engelleyecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sertel
14.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin, köylülerin Karsın Sarıkamış
ilçesine bağlı Aşağısallıpınar, Yukarısallıpınar
ve Boyalı köyü ile Selim ilçesine bağlı Laloğlu köyüne bir çivi
dahi çakılmamasının Alevilikle ilgisi olduğunu düşündüğüne
ilişkin açıklaması
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Karsın Sarıkamış ilçesine bağlı
Aşağısallıpınar köyü, Yukarısallıpınar köyü,
Boyalı köyü ve Selim ilçesine bağlı Laloğlu köyünün Meclise
selamları var. Bu köylere hiçbir hizmet gitmemiştir. Diğer köylere
-altyapı- yarım yamalak da olsa hizmet gidiyor. Yalnız, bu köylere
bir çivi dahi çakılmamasının Alevilikle ilgisinin olduğunu düşünüyor
köylülerimiz. Bu köyler Alevi köyleri. Bu, iktidarın ayıbı olarak
gündeme gelsin.
Ahmet Arslana da burada sesleniyorum: Ayrımsız
hizmet esastır. Alevi köylerine de hizmet götürülmesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
15.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, Hükûmetin EYTliler, yardımcı
hizmetler sınıfı ve bilgi işlemcilerle ilgili çalışmasının
olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın Başkanım,
Sayın Bakanımıza sormaktan ziyade, şunu söylemek istiyorum:
Biraz önce Sayın Bakanımızla bir fotoğraf çektirdim, bunu da
Twitterda, sosyal medyada paylaştım, iyi ki paylaştım; EYTliler,
YHSliler, bütün sorunları bekleyenler sürekli yazıyorlar.
Sayın Bakanım, EYTlilerle ilgili, yardımcı
hizmetler sınıfıyla ilgili, bilgi işlemcilerle ilgili Hükûmetimizin
düşünceleri nelerdir? Bu konuda bir çalışmanız var mı?
Bu insanlar bir çalışma bekliyorlar. Bu konuda açıklamanızı
bekliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup başkan vekillerimizin söz talebi yoksa ara
vereceğim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Akçay
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Şırnak Milletvekili
Hüseyin Kaçmazın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, biraz
evvel kürsüde konuşmasını yapan bir sayın konuşmacı
kendi seçim bölgesiyle ilgili birtakım ifadeler kullanırken terörle mücadele
eden veya orada görev yapan güvenlik görevlilerine yönelik ağır töhmet
altında bırakan ifadeleri, ayrıca bir genelleştirme yapmak suretiyle
dile getirilmiştir. Şimdi tutanaklara da baktık. Her vatan, millet,
terör diyenlerin arkasında bu tür yolsuzluklar var gibi genelleme yapılarak
ağır ithamlarda bulunulmuştur.
Ayrıca Kim yerli, millî, vatan, bayrak, millet
demişse arkasında bu yolsuzluk yapanlar var anlamındaki son derece
vahim, yanlış, kasıtlı, kışkırtıcı
ifadeleri reddediyoruz ve kınıyoruz.
Bu sözler terörle ve bölücülükle canı pahasına
mücadele eden güvenlik görevlilerini karalamaya ve töhmet altında bırakmaya
yönelik yanlış sözlerdir. Terörle mücadeleden duyulan bir rahatsızlığı
da bize görev ifade etmektedir.
Bir genelleme yapılarak vatan, millet, bayrak gibi
temel değerlerimizi yıpratmaya yönelik bu sözleri kesinlikle reddediyoruz
ve bu genellemeyi de kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Kim yolsuzluk yapmış ise ona lanet olsun, cezası
verilsin. Ancak bunlar üzerinden bu tür genelleyici, yanlış ifadeleri
bir daha kullanmama konusunda azami özenin gösterilmesini de beklemek hakkımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Grup Başkan
Vekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hem rüşvetikelam türünden
ortak değerlerimiz babında ifadelerde bulunmak ama vatan, millet, bayrak
gibi asla üzerinde tartışılmaması ve yıpratılmaması
gereken kavramları da yıpratmaya çalışmak ve bu konuda hassasiyeti
olan insanları da
Dolayısıyla buna yönelik olumsuz ifadelerden kaçınılması
gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bilgen
AYHAN BİLGEN (Kars) Milletvekilimiz yerinden cevap
vermek istiyor.
BAŞKAN Buyurun.
17.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, kastının
Şırnak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/409 esas sayılı
dosyada adı geçen şahıslara yönelik olduğuna ilişkin açıklaması
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkanım,
teşekkürler.
Aslında benim kastettiğim çok netti diye düşünüyorum.
Şırnak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/409 esas sayılı
dosyasından demin ben bahsettim burada. Benim kastım, bu durumu istismar
edenlerdi, hiçbir şekilde tamamıyla bir çoğunluğu burada kastetmedim.
Burada benim kastettiğim sadece dosyadaki şahıslardı. Bunu da
söylerken, dediğim gibi, esas numarasını verdiğim dosyada dördüncü
sınıf emniyet müdürü, uzman jandarma, polis, daha
19 kişi yargılanıyor
bu dosyada. Benim kastım netti. Hrant Dink dosyasındaki gibi bayrağı
istismar edenler kastım vardı ama kesinlikle herkesi kastetmedim.
Teşekkürler.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Şırnak Milletvekili
Hüseyin Kaçmazın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun
Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasında genelleme yapmaktan kaçınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şimdi yargılamanın
devam ettiği söyleniyor. Yargılaması devam etmiş ama bir hüküm
henüz tesis edilmemiş; bu birincisi. En fazla 15-20 kişinin dâhil olduğu
bir dosyaya ilişkin olarak
Cümleye -tutanaklar da burada- her diyerek başlıyor,
kim diyerek devam ediyor ve bir genelleme yapılıyor. Onu özellikle vurguluyorum.
Bundan kaçınılması gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Tabii, tabii
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın,
milletvekillerinin bayrağa gelecek en ufak leke karşısında hayatlarını
ortaya koyacağına inandığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, ben
inanıyorum ki, buradaki bütün milletvekilleri bayrağa gelecek bir leke
karşısında hayatlarını ortaya koyarlar. 80 milyon insanımızın
da bu yarışta yarışacağı noktasında bir iradenin
de milletimizde var olduğu bilinciyle bu tip ifadeleri kullanırken dikkatli
olmakta fayda var.
Sayın Grup Başkan Vekili
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili
Erol Katırcıoğlu ve Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın
10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra
sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Katırcıoğlu kürsüde hitabını
gerçekleştirirken portakal ve mandalinayı gündeme taşıdı
ve Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasını
bağlamından kopararak gündeme getirdi.
Şimdi, bakınız, öncelikle demokrasi, inan
hakları, hukuk devleti dediğimiz zaman dünyadaki en gelişmiş
Batı demokrasilerine bakalım, Avrupa Konseyi üyesi ülkelere bakalım
ve özellikle de Konseyin yargılama makamı olan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararlarına ve sözleşmedeki hükümlerine bakalım. Bakınız,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11inci maddesi toplantı
ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğünü ifade ederken hemen (2)nci bendinde
ne ifade ediyor? Diyor ki: Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen
ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması,
kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın
veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
için alınan tedbirler bu düzenlemeye aykırı yorumlanamaz. Bu da
yetmiyor, devamla diyor ki: Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri
veya devlet idaresi mensuplarınca yukarıda anılan hakların kullanılmasına
meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir. Şimdi,
tabii kendi güzel ülkemizde bu tür, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasının
kötüye kullanılması, kamu düzenini bozması durumlarında pekâlâ
bir hak ve özgürlük gibi gündeme taşınabiliyor. Ancak Batı uygulamalarına
baktığımız zaman, Batıda bu hak ve özgürlüklere yaklaşımın
öyle Türkiyedeki kadar masum olmadığını ben birkaç fotoğrafla
göstermek istiyorum. Özellikle G7 Zirvesinde, Avrupanın göbeğinde, Almanyada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şu gördüğünüz
fotoğraflar Avrupanın göbeğinde, G7 Zirvesini protesto eden göstericilere
karşı. Bunlar Gezide olmadı, Avrupada oldu. Yine, gördüğünüz
gibi bu görüntülerin tamamı Avrupadandır, hiçbir tanesi de Türkiyede
söz konusu değildir.
Aynı şekilde, Pariste sarı yeleklilere
karşı polisin kullandığı orantısız güç -size
göre- insan hakları özgürlüğü ihlali olarak gündeme getirilmiyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Yani Cumhurbaşkanı
Ensesini patlatırım. mı dedi orada bir gazeteciye?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için, şunun altını
çizelim: Dünyanın hiçbir yerinde özgürlük sınırsız değildir,
belirli sınırlar vardır, bunu da bizim de taraf olduğumuz Avrupa
Konseyi belirlemiştir.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Gazeteciyi tehdit etmek
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Biz de bu sınırlar
dâhilinde bu ülkede yaygın şiddet eylemlerini destekleyerek kamu güvenliğini,
kamu düzenini bozacak eylemleri destekleyen elbette kişilere karşı
bu ülkenin millî emanetini sırtında taşıyan Sayın Cumhurbaşkanımızın
da herhâlde bir ifadede bulunma özgürlüğü vardır diye düşünüyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Tehdit etmeye hakkı
vardır değil mi? Gazeteciyi tehdit etmeye hakkı vardır!
ŞAHİN TİN (Denizli) Dinleyin ya, dinleyin.
Dinlesenize!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu, bitmedi.
Bunun dışında, bakınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜDA KAYA (İstanbul) Ensenize patlatsalar iyi
mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime
ara vereceğim.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Bir cevap vereyim
yerimden Başkanım.
BAŞKAN - Yerinizden bir dakika söz vereyim.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Başkanım, bitmedi
ki benim.
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şimdi, diğer taraftan,
biraz önce Sayın Akçay ifade etti. Bakınız, şuradaki ifadeler
öyle kolay kolay kabul edilebilir ifadeler değildir: Türkiye Cumhuriyeti bütçesinin
687 milyonunu iç etmişler, vurgun yapmışlar. Bunun içerisinde, dediğim
gibi, polisler, jandarma, korucular ve yerli ve millî olduğunu iddia eden iş
insanları var. Bu durumu sizin takdirlerinize bırakıyorum. diyerek
kendisi de biraz önce tevil etmeye çalıştı ancak tevilden varestedir.
Bizim şu anki İç Tüzükümüzün 161inci maddesinin
(4)üncü bendi, sadece bu metni okuduğumuz zaman herhâlde bunun kabul edilebilir
bir davranış olmadığı açıktır: Görüşmeler
sırasında halkı veya Devlet kuvvetlerini yahut kamu organ, kuruluş
ve görevlilerini kanun dışı hareketlere, ayaklanmaya veya Anayasa
hükümlerini bozmaya teşvik veya tahrik etmek;
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ne alakası var?
HÜDA KAYA (İstanbul) Bir paranoya oluştu
sizde.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Veya bunun yanında
ülkenin bölünmez bütünlüğünü tehdit etmenin hiçbir şekilde Meclisin mehabetiyle
uygun olmadığını yine İç Tüzük belirliyor.
TUMA ÇELİK (Mardin) Ne alaka ya?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Şimdi, kürsüde konuşmayı
yaptıktan sonra Ben hepsini kastetmedim çünkü
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Grup Başkan
Vekili.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bir polis yanlış
yapamaz mı?
HÜDA KAYA (İstanbul) Meclisi kim bombaladı,
ona cevap vermedin?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İki kez, müteaddit
defalar, beyninin arka planında veya önünde, bu milletin değerlerine karşı
gizli ve açık ne kadar kini varsa bunu söyleyip bizden buna müsamaha gösterilmesini
ve bunun da insan hak ve özgürlükleri bağlamında, kürsü masuniyeti bağlamında
değerlendirilmesini asla kabul edemeyiz.
Bakınız, Türkiye Cumhuriyeti devletinde terör
örgütlerinin propagandasını öyle ya da böyle, algı oyunlarıyla
kabul ettirmeye ne kadar çalışırsanız çalışın,
buna müsaade etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
HDP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Bunu devletin
mahkemeleri yazıyor, ben değil.
ŞAHİN TİN (Denizli) O zaman ispatlayacaksın!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sizin sözünüzün önünde de
arkasında da bu al bayrağa, vatana, millete ve devlete bir şekilde
düşmanlık yatıyor.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Saptırıyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Petrol şirketleriyle,
silah baronlarıyla, faiz lobileriyle yan yana, dip dibe
HÜDA KAYA (İstanbul) Biz biliyoruz onların
kimler olduğunu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
bu ülkede kimseye özgürlük
ve demokrasi gelmez, gelemez.
HÜDA KAYA (İstanbul) Biz biliyoruz kim olduklarını.
ŞAHİN TİN (Denizli) Dinleyin, dinleyin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Cümlelerimi tamamlıyorum
Başkanım.
MUAZZEZ ORHAN (Van) Böyle devlet yönetilmez!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız, bundan
yüz altı yıl evvel -bunu defaatle söyledim- ta Libyada başlayıp
Trablus, Mısır, Yemen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Filistin çözülüp ayrılırken,
Suriye, Bağdat ve yine Balkanlar, Selânik, Bosna-Hersek düşerken bu tür
ihanetleri biz bu ülkede gördük ve yüz elli iki yüz yıllık bir tarih okumasının
neticesinde, asla ve asla, ihanete ve bu tür terör propagandalarına müsaade
etmeyeceğimizi ilan ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
HDP sıralarından gürültüler)
HÜDA KAYA (İstanbul) Eleştiriye ihanet
diyemezsiniz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Hem iftira atıyorsunuz
hem dinlemiyorsunuz ya!
BAŞKAN Sayın Bilgen
HÜDA KAYA (İstanbul) Eleştiri haktır,
helaldir.
ŞAHİN TİN (Denizli) Eleştiri değil
bu, çamur atmak, çamur; iftira atmak! Yalan söylüyorsunuz.
HÜDA KAYA (İstanbul) Tek doğru siz değilsiniz.
BAŞKAN Grup başkan vekiliniz söz istedi.
HÜDA KAYA (İstanbul) Her eleştiri ihanet!
BAŞKAN Bir sataşmaya sebebiyet vermeden düşüncelerinizi
ifade ederseniz memnun olurum.
20.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, her sıkışıldığında
Halkların Demokratik Partisinin ihanetle suçlanıp, parmak sallanamayacağına,
FETÖnün Türkiye'nin başına niye bela edildiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Özellikle aynı kulvarda yol alan tüm partilere söylüyorum:
Her sıkıştığınızda bizi ihanetle suçlayıp
parmak sallayamazsınız. Teröre yardım yataklık vesaire diyorsunuz,
siz terör örgütleriyle bizzat iş tutuyorsunuz, iş görüyorsunuz, ticari
ilişkileriniz var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Siz iş
tutuyorsunuz, kim iş tutuyor!
ŞAHİN TİN (Denizli) O zaman PKKyı
lanetle hadi!
FATMA KURTULAN (Mersin) Konuşmayın oradan!
Konuşmayın, konuşmayın!
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Aynaya bak,
aynaya! Önce bir aynaya bakın!
FATMA KURTULAN (Mersin) Siz IŞİD gibi kanlı
bir terör örgütünün birlikte iş yürütücüsüsünüz, hiç bunu şey yapmayın.
Aynı zamanda
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul)
PKK nedir?
ŞAHİN TİN (Denizli) Elini sallamadan
konuş ya!
FATMA KURTULAN (Mersin) Konuşmayın arkadaşlar.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Siz PKKnın
terör örgütü olduğunu bile söyleyemiyorsunuz!
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul)
PKK nedir?
FATMA KURTULAN (Mersin) IŞİDle olan ilişkilerinizi
burada bir dökün hele.
ŞAHİN TİN (Denizli) PKKyı lanetle
oradan!
FATMA KURTULAN (Mersin) FETÖyü niye bu Türkiyenin
başına bela ettiniz? Bağırsak temizliyor Türkiye. diyorsunuz,
ne bağırsağı?
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Siz iş
tutuyorsunuz onlarla, siz! Siz onlarla iş tutuyorsunuz!
FATMA KURTULAN (Mersin) Türkiyenin içi dışı
karıştı birbirine, bağırsak temizliği diyorsunuz.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Onlarla
iş tutan sizsiniz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bunların hepsinin müsebbibi
sizsiniz.
ŞAHİN TİN (Denizli) PKK terör örgütü
mü onu söyle.
FATMA KURTULAN (Mersin) Aynı zamanda, bir gazeteciyi,
işini yapmak üzere işinin başında olan bir gazeteciyi hedef
göstermek, Bir mandalina mıdır, nedir? demek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Hedef göstermeyi
de siz yaparsınız, onu en iyi siz bilirsiniz.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Gazeteci değil o,
gazetecilik yapmıyor.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bitirmedim Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
FATMA KURTULAN (Mersin) Böyle itham etmek, gazeteciyi
hedef olarak göstermek bir cumhurbaşkanına yakışır mı?
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Böyle gazetecilik olmaz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Nasıl savunuyorsunuz hâlâ
burada Cumhurbaşkanını anlamıyoruz.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) En iyi hedefi
siz gösterirsiniz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Yine AİHMden söz ediyor.
AİHMin hangi kararına uyuyorsunuz? İşinize geldiğinde
AİHM, işinize gelmediğinde de Yok, AİHM taraf tutuyor. bilmem
ne diyorsunuz. Cumhurbaşkanı bir AİHM kararında da tuttu, Hesabını
göreceğiz, karşı hamle yaparız, işi bitiririz. dedi, yine
sesiniz çıkmadı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kamu düzeni, kamu güvenliği,
kamu ahlakı
FATMA KURTULAN (Mersin) Yine, bayrağı istismar
eden sizsiniz, arkadaşlarımız bunu söylüyor. Bayrak istismar ediliyor,
bunu hiç savunmayın.
VAHİT KİLER (Bitlis) Sizin bir bayrağınız
bile yok ama.
FATMA KURTULAN (Mersin) Birçok vaka var bu konuda;
suçu işleyip bayrağı kendisine gölge eden, kapak eden, perdeleyen
birçok istismar olayı var, bunu da söyleyeyim.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Bayrak her zaman gölgemizdir,
her zaman.
FATMA KURTULAN (Mersin) Aslında hazmedemediğiniz
ne biliyor musunuz arkadaşlar? Özellikle bölge milletvekillerine bunu yapıyorsunuz.
Baskıladığımız, yok saydığımız Kürtler
nasıl gelmiş, bu karşımızda hâlâ konuşabiliyor? diye
hazmedemiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Kürtleri
siz baskılıyorsunuz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
ŞAHİN TİN (Denizli) Hâlâ daha Kandilin
propagandasını yapıyorsunuz ya!
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Kürtleri
baskılayan sizsiniz.
VAHİT KİLER (Bitlis) Kürtlere baskıyı
siz yapıyorsunuz. Kürtlere baskıyı siz yapıyorsunuz, tehdidi
siz yapıyorsunuz.
FATMA KURTULAN (Mersin) Hazmedemiyorsunuz Kürtleri.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Her zaman aynı şey,
hiçbir şey üretmiyorsunuz, hep aynı şeyleri söyleyip duruyorsunuz.
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Barut.
21.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Milli Emlak Genel Müdürlüğünün
hangi gerekçelerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlandığını,
devlet yönetiminde oluşan kurumsal arşivin vatandaşın taleplerini
karşılamadaki önemine dikkat edilip edilmediğini, tekrar eski yapısına
kavuşması için Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlanmasının
düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sorum Sayın Bakana olacak
ama Sayın Bakan yok.
Milli Emlak Genel Müdürlüğü Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bağlandı. Bu nedenle kurumda çok ciddi sorunlar
baş göstermeye başladı.
Osmanlıdan günümüze kadar her dönem Maliye Bakanlığı
bünyesinde görev yapmış köklü bir kuruluşumuz olan Milli Emlak Genel
Müdürlüğü hangi gerekçeler düşünülerek Maliye Bakanlığından
alınıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanmıştır?
Devlet yönetiminde oluşan kurumsal arşiv, iş ve işlemlerin vatandaşın
taleplerini karşılamada önemine dikkat edilmiş midir? Bu değişiklik,
illerde, ilçelerde görev yapan personelin hizmet vermesinde ve iş akışında
hangi kolaylıkları ya da hangi zorlukları doğurmuştur?
Milli Emlak Genel Müdürlüğünü tekrar eski yapısına kavuşması
için Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlayacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183
Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam
195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 11) (Devam)
A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Hazine ve Maliye Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE
VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılacak
konuşmalara geçiyoruz.
İlk söz İzmir Milletvekili Selin Sayek Bökeye
ait. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, Bakan yok.
Bir uyarabilir miyiz?
CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir)
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Keşke Bakan bey de burada olsaydı, gerçekleri
duysaydı.
Türkiye derin bir ekonomik krizin içerisinde. Büyüme
son çeyrekte yüzde 1,6ya gerilemiş durumda. Sanayi üretimi yıllık
olarak yüzde 5,7 küçülmüş, sadece yavaşlamamış. Tüketici enflasyonu
yüzde 1, üreticiler için enflasyon yüzde 38e dayanmış. Gerçek işsizlik
oranı yüzde 18. Döviz kuru sene başında 3,76yken bugün 5,30larda.
Üretmek için ithal etmek zorunda olduğumuz yatırım ve ara malı
yüzde 40 daha pahalı.
Sayın Bakan geçenlerde dedi ki: Türkiye stagflasyona
girdi. sözleri yanıtını almıştır. Ama bütün veriler
aksini iddia ediyor. Açık ki yanıtı almış olanlar Kriz
mriz yok. diyenler, yanıtı almış olanlar Sayın Bakan gibi
Türkiye ekonomisi makroekonomik dengelenme içindedir. diyenler. Nerede dengelenme?
Ağır bir kriz var. Bu krizin iki temel nedeni var. Birincisi, kamu kaynaklarının
yıllardır bilerek, isteyerek iktidar tarafından üretici güçler yerine
kendine yandaş yetiştirmek için rantçı sermayeye aktarılmış
olması yani bilerek ve isteyerek halkın yüzde 99unu yok sayan, varsa
yoksa yüzde 1 için, varsa yoksa saray için harcayanlar. İkincisi de hukuku,
kapsayıcı kurumları, demokrasiyi yok sayan tek adam anlayışı
ve onun rejimi. Her ikisi de yabancı bir başkentte kurulmadı, her
ikisi de -krizi doğuran bu koşulların hepsi- bu cumhuriyetin başkenti
Ankarada, üstelik yanlışlıkla değil, bilerek ve isteyerek sarayda
iktidar tarafından kuruldu. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu bütçeye dair 4 temel sorunun yanıtlanması
gerekiyor. Birincisi, bütçe gerçekçi mi? Yanıtı çok belli, değil;
hayır, değil. Zira, dayandığı anlayış ve o anlayışın
söylemleri ile eylemi arasında ağır çelişkiler var. Mesela iktidar
bir yandan faiz lobisi diye bağırıp çağırıyor, öte
yandan Meclise 117 milyar liralık faiz harcamalı bir bütçeyi getiriyor.
İktidar bir yandan tren kazasından ekonomideki krize her şeyi dış
güçlere bağlıyor, öte yandan dışa bağımlı üretim
yapımızı, dışa bağımlı borç düzenini dönüştürmek
için ihtiyaç duyulan hiçbir reformu yapmıyor. İktidar bir yandan sıkı
para ve maliye politikası diyor, öte yandan bu sıkılığı
sadece halka, sadece çalışanlara, sadece KOBİye ve esnafa uyguluyor;
oysaki rantçı için dünyayı gevşete gevşete devam ediyor. Halkın
ve geleceğimizin krizden çıkışı için ihtiyacı olan
kamu yatırımlarını 14 milyar lira kesiyor, sosyal güvenlik harcamalarını
10 milyar lira kesiyor ama kamu-özel iş birliğiyle yandaş sermayeye
14 milyar liralık garanti aktarıyor. İktidar bir yandan siyaset sahnelerinden
IMF karşıtlığı haykırıyor, öte yandan IMFsiz
bir IMF programını adına yeni diyerek bu bütçenin içerisinde halkın
karşısına koyuyor. IMF diyor ki: Kıdem tazminatı reformu
yapın. Yeni Ekonomi Programı diyor ki: Kıdem tazminatı reformu
yapacağım. IMF diyor ki: İstihdam piyasasını esnekleştirin,
güvencesizleştirin. Yeni Ekonomi Programı diyor ki: Kamu çalışma
düzenini esnekleştireceğim. IMF diyor ki: Aman ha, ücretleri artırmayın.
Yeni Ekonomi Programı diyor ki: Zaten artırmayacağız. IMFsiz
bir IMF programını bu bütçeyle Türkiyeye dayatıyor.
İktidar bir yandan serbest piyasa ekonomisi diyor,
öte yandan zabıtalarla soğan saymaya gidiyor.
İktidar bir yandan yastık altındaki dövizini
satmayanı vatan haini ilan ediyor, öte yandan Hazineyle, dolarla borç almak
üzere, üstelik de garantisi var olan bu düzeni sanki ilk defa yapıyormuş
gibi -döviz sat, döviz al, döviz sat, döviz al; papatya falıyla- toplumu gerçekten
gerçeklerden kopartıyor.
İktidar bir yandan faizleri düşürmek iddiasındaymış
gibi konuşuyor, öte yandan Hazine ihaleleri rastgele iptal ediliyor. O yetmiyor,
piyasa yapıcı finansal kurumlara düşük faiz dayatılarak piyasadaki
gerçek faizler günbegün artmaya devam ediyor. Hepsinin özeti şu: Bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu! Söylediğiniz ile yaptığınız
birbirini hiç tutmuyor.
İkinci soru: Bu bütçe krize çare olabilir mi? Yanıtı
çok belli: Olamaz, bu kriz bu bütçeyle çözülemez. (CHP sıralarından alkışlar)
Üçüncü ve en önemli mesele: Peki, bu bütçede demokrasi
var mı? Bu bütçede bütçe hakkı var mı? Haftalardır Mecliste
bütçe tartışıyoruz. Oysa ki salonun ortasında bir fil duruyor,
kimse bundan bahsetmiyor. Bu gerçeği her seferinde söylememiz gerek.
Birincisi, Hazine kaynakları bir hortumla özel statülü,
özel bir şirket olarak kurulmuş olan Varlık Fonuna bağlanmış.
Varlık Fonunun başına Cumhurbaşkanı, yardımcılığına
da damadı gelmiş. Bir hortumla Hazineye bağlanmış, hazineye.
Yani Bakanlar Kurulunun bir kararıyla Hazinede birikmiş bütün vergiler
bir kararla doğrudan Varlık Fonuna aktarılabilir, Varlık Fonu
tarafından gizli saklı yutulabilir, bir kalemde. Aynı zamanda, bu
yeni rejimle bu bütçe Mecliste reddedilse dahi herhangi bir siyasi sonucu yok. Bu
bütçeyi burada reddetsek bile Cumhurbaşkanı yeniden değerleme oranıyla
artırarak yoluna devam ediyor. Oysa parlamentolar bütçe yapmak için kurulmuştur.
Parlamentolar, tek adam rejiminin gasbettiği bütçe hakkı üzerinde yükselen
demokrasinin yuvasıdır.
Dördüncü ve bizim için en önemli soru: Peki, ne yapılmalı
ve kim yapacak? Biz yapacağız, biz çünkü bu iktidarın yapması
mümkün değil. Yapması, kendisini yok etmesi anlamına gelir. O zaman
ne yapacağımızı anlatalım: Her şeyden önce, bu kriz
sadece ekonomi politikalarındaki yanlışlardan ortaya çıkmadı.
Krizin aşılması için ekonomi politikaları değişmeli
ama bunun çok ötesinde, hukuk, demokrasi ve barışa ihtiyacı var bu
ülkenin. Özgürlükleri temeline alan parlamenter demokrasiyi kurmaya ihtiyacı
var. Biz kuracağız o yeni düzeni, halk adına demokrasiyi.
Halkçı bir ekonomiye ihtiyacı var bu düzenin.
Rant sermayesinden yana değil, yüzde 1 için değil; halk için, yüzde 99
için üreten ve birlikte çalışan bir düzene ihtiyacı var. Bunun için
de krizin faturasını krizi çıkaranların ödeyeceği bir reform
paketini hemen yapmalıyız; biz yapacağız.
Bugün, halkı ezen, bu kriz atmosferinde daha da
ezecek olan vergi düzeni acilen değişmeli. Krizi bu halk çıkarmadı,
krizin faturasını halk ödemeyecek. Krizi, saray ile ortağı yandaşlar
çıkardı, faturayı saray ve ortağı yandaş sermaye ödeyecek.
(CHP sıralarından alkışlar)
Hemen rant vergisi getirilmeli; biz getireceğiz.
Hükûmet, kanunun verdiği görevi yapmalı ve vergi cennetleri listesini
hemen yayımlamalı; biz yayımlayacağız. Tüketimden alınan
dolaylı vergilerin oranı mutlaka azaltılmalı, kazancına
oranla verginin ödendiği adil bir düzen kurulmalı. Asgari ücretli ile
mega projelerden milyarlarca lira kazanan yandaşın eşit vergi ödediği
değil, daha çok kazananın daha çok vergi ödediği bir düzeni kurmalıyız;
biz yapacağız.
Kamu-özel iş birliğiyle kamuya büyük yük getiren
kamu-özel iş birliği hazine garantileri hemen Türk lirasına çevrilmeli.
Biz geleceğiz, Türk lirasına çevireceğiz ve kaynağı halka
aktaracağız; biz yapacağız.
Aile şirketi, Varlık Fonu saçmalığına
derhâl son vermeli. Cumhuriyetin malları aile şirketinden alınıp
yeniden cumhuriyetin ve 80 milyonun yapılmalı; biz yapacağız.
Stagflasyonla yani durgunluk ve enflasyonun aynı
anda yaşandığı bir krizle karşı karşıyayız.
Bu, ağır bir işsizlik tablosu yaratıyor. İşsizlik
Sigorta Fonunda 125 milyar lira para var işsiz için harcanmayan; yandaş
medya yaratmak için, o medyadan yalan yaymak için, İşsizlik Sigorta Fonundan
kamu bankalarıyla inşaatçı kurtarmak için kullanılıyor.
Biz İşsizlik Sigorta Fonunu işsiz için ve bu düzenin kaybedenleri
için kullanacağız.
Türkiyenin hemen ve acilen bir üretim reformuna ihtiyacı
var. KOBİlerin dijitalleşmesi, girişimcilerin özgür, PayPala, Wikipediaa,
yeni fikirlere erişebildiği bir özgürlük ortamına ihtiyacımız
var; biz yapacağız. İçe kapanan ve hep dış düşman
üzerinden doldurulan bir karanlıkla değil, aydınlık ve barışla
bu üretim reformunu yapacağız; biz yapacağız.
Kamu kaynaklarının dağıtımının
ve genelde teşvik politikalarının hemen değişmesi gerekiyor.
Şirkete ve adrese teslim değil, Türkiyenin ihtiyaçlarına cevap verecek
teşviklere ihtiyacımız var. Dolayısıyla durum ortada, tercihler
çok açık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Böke.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Hemen.
Bu bütçe saray düzeninin devamının bütçesi.
Bu bütçe krizin faturasını halka yükleyen bir bütçe. Bu bütçe krizi yaratan
yandaş düzeni büyüten bir bütçe. Oysa Türkiyenin krizden çıkması
halkçı bir bütçeyle olur, halkçı bir bütçeye de dayanak oluşturacak
yeni, halkçı bir siyasi iktidarla olur. Değişmesi gereken bu düzendir.
Biz de bu düzeni değiştireceğiz.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İkinci söz Antalya Milletvekili Çetin
Osman Budak Beye ait.
Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin geri kalanı gibi Hazine ve Maliye Bakanlığı
bütçesi de vatandaşın bütçeden beklentilerini karşılamamaktadır.
Bu bütçenin vatandaşın gündemiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Sokağa çıkıp kaynakçı Mehmet ustayla konuştuğunuzda
görüyorsunuz 1.603 lira asgari ücretle 4 çocuğunu nasıl geçindireceğini.
Ayrıca, evlere temizliğe giden, aynı zamanda
da sigortası olmayan
Eşi hastalığı nedeniyle çalışamazsa
bu çocukların hâli ne olacak, okula gönderip gönderemeyecek mi? İlkokula
giden bir çocuğun aylık ortalama eğitim masrafı yüzde 50 seviyesinde
arttı geçen seneyle bu sene arasında arkadaşlar.
Bakkal İsmail ağabey hemen karşısına
açılan zincir marketin; hemen karşısına, yanına, sağına,
soluna açılan ve boğdurulan zincir marketin kırk yıllık
dükkânını batıracağının farkında ama onurla ayakta
durmaya çalışıyor; zarar ediyor, onurla ayakta durmaya çalışıyor.
Bu yıl sadece benim seçim bölgem Antalyada kepenk
kapatan esnaf sayısı 4.700. Türkiye genelinde 95 bin kepenk kapatan esnaf
sayısında geçen seneye göre yüzde 10 artış sağlanmış.
Öğretmen Hande Hanım dört yıl üniversite
okudu, atanamayan 400 bin öğretmenden 1i. İktidarın eğitim
alanındaki çaresizliğini biliyoruz, görüyoruz ve plansızlığın
kurbanı olan bu 400 bin öğretmeni de buradan anıyorum. Ayrıca,
öğretmen olmuş, polis olmak için kuyruğa girmiş Torpil bulabilir
miyim, polis olarak atanabilir miyim? demiş, oradan da ümidini kesmiş;
şimdi asgari ücretle iş arıyor, onu da bulamıyor, bulsa bile
açlık sınırının altında bir maaş alacağını
biliyor çünkü bugün açlık sınırının seviyesi 1,943 lira
arkadaşlar. Yaklaşık 4 milyon kişi işsiz. Gençlerin durumu
ise facia; her 4 gençten 1i hatta biraz fazlası işsiz durumda.
Emekli Seyhan abla aylığıyla kredi kartı
borcunu bile ödeyemiyor, tekrar takla attırıyor kredi kartına ve
buradan artık en az taksitlendirme noktasında ne yapabilir, onu biliyor
ve geleceğine karamsar bakıyor. Takibe düşen kart sayısı
2 milyon 340 bin arkadaşlar. Kredi kartı sahibi olanların yüzde 10u
icralık durumda.
45 yaşındaki Ömer tezgâhtar olarak çalışıyor,
düşük maaşıyla geçinemiyor, yaşı nedeniyle yeni bir iş
bulamıyor, yaşa takılıyor, emeklilik hakkını alamıyor,
emeklilikte yaşa takılan yüz binlerle aynı kaderi paylaşıyor.
Geçen sene liseyi bitiren Emre yevmiyeli olarak inşaatlarda
çalışıyor, 7 arkadaşıyla beraber aynı odada kalıyor
bitler ile pirelerle. Geçen sene beraber çalıştıkları bir arkadaşı,
hiçbir güvenlik tedbiri bulunmadığı için inşaattan düşerek
hayatını kaybediyor. Resmî rakamlara göre, 2018in ilk on bir ayında
iş cinayetlerinden 1.797 işçi hayatını kaybetti, on altı
yıllık faturayı siz düşünün.
AKP iktidarında 12 milyondan fazla vatandaşımız
hakkında başsavcılıklarca şüpheli olarak işlem yapıldı.
Yani toplumun neredeyse yüzde 20si şüpheli durumda. AKPnin kutuplaştırma
siyasetiyle toplumsal barış cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı
kadar tehditle karşı karşıya.
Değerli arkadaşlar, yurttaşlarımızı
ilgilendiren gündem başlıklarından bazıları bunlar, sadece
bazıları bunlar. On altı yıllık süreç sonunda tablo o kadar
karanlık ki gençlerimizi hayal bile kuramaz hâle getirdiler. (CHP sıralarından
alkışlar) İşçiyi, emekçiyi ezdirip yandaşı zengin
ettiler. Örneğin, yalnızca 2017 yılında 6 milyon asgari ücretliden
SGK primiyle 30 milyar vergi kestiniz. Buna karşılık, yandaşların
vergilerine 126 milyar liralık muafiyet ve istisna uyguladınız. Tüm
bu manzarada hakkınızı teslim etmemiz gereken bir durum var: Yol
yaptınız, darbecilere yol yaptınız, onları devletin en
kritik noktalarına konuşlandırdınız, geldiler, sizi indirmeye
kalktılar; dış güçlere yol yaptınız, başkentimizin
göbeğinde bir ülkenin büyükelçisini öldürebildiler, Kaşıkçıyı
gelip yok ettiler, faillerin kaçmasına göz yumdunuz. Vatandaşımızın
hayatını iyice zorlaştırdınız ama Türk vatandaşlığına
geçmeyi kolaylaştırdınız. Kim olursan ol, artık 250 bin
dolarlık taşınmaz alma taahhüdünü ver, gel, Türk vatandaşı
ol.
Bu bütçenin en önemli özelliklerinden bir diğeri
de, AKP iktidarında artık bir gelenek hâline gelen, harcamaların
şeffaflıktan uzak olması gerçeğidir. Büyüklüğü 45 milyar
liraya ulaşmış olan kamu-özel iş birliği projelerine ilişkin
olası garanti ödemeleri, özel çaba harcanarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Vekilim.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) -
hane halkına
yapılan transferler veya hizmet bedeli kalemlerine gizlenmiş, gizlemişsiniz.
Aynı şekilde, ne bütçede ne de bütçe görüşmelerinin herhangi bir
yerinde 2019 yılında devlet kurumlarının harcamalarında
yapılacak tasarruflara ilişkin detaylı bir bilgi sunulmamış,
bu bilgi de halktan gizlenmiş.
Vatandaşa Dövizle ne işin var? dediniz Yastık
altındaki dövizleri bozdur. kampanyalarını yaptınız, olmadı,
şimdi de yabancıya dolarda yüzde 7,5 faiz verirken Hazinenin ihraç ettiği
senetlerle vatandaştan dolar toplamaya çalışıyorsunuz ama faizi
yüzde 4.
Sonuç olarak, bu bütçe adaletten yoksun, asgari ücretliyi,
emekliyi, memuru, esnafı, çiftçiyi yok sayan bir zulüm bütçesidir. Bu bütçe
vatandaşın derdine derman olmayan, üretime katkı sağlamayan,
değişen dünya koşullarına uyum göstermeyen, tutarsız, vizyonu
ve en önemlisi de vicdanı olmayan bir bütçedir.
Bu duygularla, bütçeye hayır oyu vereceğimizi
burada ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Sinop Milletvekili
Barış Karadenizde. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Barış Bey.
CHP GRUBU ADINA BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Sayın
Başkan, Sayın Divan, çok değerli milletvekillerimiz; ekranları
başında bizleri dinleyen çok kıymetli halkımız, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün, Gelir İdaresi Başkanlığı
üzerinde konuşma yapacağım ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim:
Kendi bütçenizde kendi bütçenize sahip çıkmıyorsunuz, Bakan yok. Ne varsa
Cumhuriyet Halk Partisinde var, bütün kadro burada dimdik ayakta. (CHP sıralarından
alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi varsa herkes için var, unutmayın,
sizin için de var.
Gelir İdaresi Başkanlığı, gelir
politikasını adalet ve tarafsızlık içinde uygulamak, vergileri
en az maliyetle toplamak, mükelleflerin vergiye gönüllü olarak uyumunu sağlamak,
mükelleflerin hakkını gözetmek, katılımcılık, verimlilik
ve mükellef odaklılık ilkeleri üzerine görev yapmak amacıyla kurulmuş
bir kuruluşumuzdur. Tanımı güzel. Ancak ülkemizde bu tanımlar
güzel bir dille yazılırken uygulamaya gelindiğinde ise tamamen alakasız
bir durum ortaya çıkıyor. Gelir politikasını adaletli ve tarafsızlık
içinde uygulamak
diyoruz. Yine tanım güzel ancak uygulama tutarsız,
adaletsiz ve insafsız.
On altı yıllık AKP iktidarı döneminde,
milletin yıllarca vergi ödeyerek açtığı kurumları birer
birer sattınız, 60 milyar dolara sattınız. Bunlar, doğrudan
vergi veren, kâr elde eden, kazanç elde eden firmalardı. Şimdi ne oldu?
Sattığınız yerlerin vergisini -ÖTVsiyle, KDVsiyle, dolaylı
vergilerle- dolaylı olarak bu vatandaşın sırtına bindirdiniz
Elinizi vatandaşın cebinden artık çıkartın,
yeter. Merkezî Uzlaşma Komisyonu tarafından, 2004-2009 yılları
arasında 425 milyon vergi borcu olan Mehmet Cengiz gibi adamların borcunu
maalesef bir gecede sildiniz. Gelirine gelir katan yandaşlarınıza
hesap soracağınıza maalesef hesabı yine bu vatandaşa soruyorsunuz.
On beş, on altı yılda tüm kesimlerden 3 trilyon 800 milyar vergi
topladınız; bunun 1 trilyon 228 milyarını doğrudan, 2 trilyon
526 milyarını da dolaylı vergi yoluyla vatandaşın cebinden
aldınız. On altı yılda devletin topladığı verginin
yüzde 67,2si vatandaşın cebinden çıktı. Bu vatandaş 7/24
vergi ödüyor. Sabah kalkıyor vatandaş -yaz saati uygulaması- ışığa
basıyor, bastığı anda 5 tane vergiyi hemen ödemeye başlıyor.
Yüzünü yıkayacak -su- yüzünü yıkamak için musluğu açıyor, 4
tane vergi. Arabasına biniyor, kontağa basıyor, ÖTV, KDV; vatandaş
benzin yakacağına ilk başta vergi yakmaya başlıyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Maalesef bu sömürüyle vatandaşın
bir gününü değil, bir ömrünü alıp götürüyorsunuz.
Şimdi sizlere bir soru soracağım, tarih
bilgisi olanlara, Doğan Başkan bilir: İlk parayı kim buldu?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hadi bakalım
Çin.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Lidyalılar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çin, Çin.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Vergiyi kim buldu?
Sümerliler.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Lidyalılar değil
ya, Lidyalılar takası buldu.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Sayın Başkan,
Sümerler buldu; öğren, tarih öğren, onun için de diyorum.
Pekâlâ, verginin vergisini kim buldu, ÖTVnin vergisini
kim buldu?
RECEP ÖZEL (Isparta) CHP buldu, CHP; CHP buldu.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) AKP. Milattan önce
700 yılında bulunan paranın, milattan önce 400 yılında
bulunan verginin
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Para Çinde çıktı,
Lidyalılardaki trampa, trampa; para değil. Bu, doğru değil.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Vergiden vergi
almayı, ÖTVden vergi almayı siz buldunuz, tarih kitaplarına geçtiniz.
(CHP sıralarından alkışlar) Lidyalılar, Sümerler ve AKPliler
olarak tarih kitaplarına geçtiniz, sizi buradan bir kez daha kutluyorum.
SALİH CORA (Trabzon) 6 sıfırlı
parayı da siz buldunuz, 6 sıfırlı parayı.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Gelir dağılımındaki
adaletsizliğin zirve yaptığı, vergi adaletsizliğinin rekora
koştuğu, sosyal adaletin yok sayıldığı bir gelirin
idaresi olmaz, olsa olsa hezimeti olur arkadaşlar, hezimeti. Eskiden kurumlar
vergisi rekortmenleri vardı, şimdi rekortmenler bankalar. Bu ülkeye maalesef
yazık ediyorsunuz.
Gönlümüzü açtık. diyor Sayın Cumhurbaşkanı,
Dünyada 17nci büyük ekonomiyiz, sosyal yardımlarda ve gönül açmada 1inciyiz.
diyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Aynen öyle.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Evet, Suriyelilere
kapıyı açtık
RECEP ÖZEL (Isparta) Kendi vatandaşımıza,
kendi vatandaşımıza, kendi.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla)
belki ihtiyaç
vardı. Bu vatandaşa kapıyı açın, bu vatandaşa gönlünüzü
açın. (CHP sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi oradan!
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Bu gönlünüzü bu
vatandaşa açarsanız bu kapılar açılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) İnsana gönlümüzü
açalım, insana, insana; insanları ayırmayın. Gönlümüzü insanlığa
açalım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hepsine, insan olan herkese açıyoruz;
insan olan herkese, mazlumlara açıyoruz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) İnsanlara
gönlümüzü açalım.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) Katardan, Suriyeden
gelen oradaki servet sahipleri burada vergi ödemeden mülk sahibi oluyor, siz bu
vatandaştan, simitten bile yüzde 8 KDV alıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu iş, iş değil. Pırlantadan, yattan niye
vergi almıyorsunuz? Yandaştan değil, vatandaştan vergi almayı
kendinize şiar edindiniz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Adıyaman Milletvekili
Abdurrahman Tutderede.
Buyurun Abdurrahman Bey. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu bütçesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, 80li, 90lı yıllarda,
özellikle kamu ihalelerinde ve kamu alımlarında yapılan yolsuzluklar
ülkemize 2001 krizini getirdi. 2001 kriziyle mücadele adına, 2002 yılında
4734 sayılı Kamu İhale Kanunuyla Kamu İhale Kurumu ihdas edildi.
Kamu İhale Kurumu, kanuna göre, bağımsız, tarafsız ve düzenleyici
bir kurum olarak ihdas edildi ve bu kurum hayata geçirildi.
Peki, kanunla, bu amaçla kurulan bu kurum günümüzde bu
görevini yerine getirebiliyor mu; Kamu İhale Kanunu, AK PARTİ iktidarı
döneminde, çıkarıldığı amaca hizmet edebiliyor mu, buna
bakmak lazım.
Değerli milletvekilleri, ihale kavramı saray
ve çevresinin en çok sevdiği kavram. Bu nedenle olacaktır ki AK PARTİ
iktidarı döneminde en çok değişikliğe uğrayan kanun Kamu
İhale Kanunu olmuştur. 2002 yılında iktidara gelen AK PARTİ
Hükûmeti, yüz doksan üç ayda tam 190 değişiklik yaparak tarihî rekoru
bu kanunla kırmıştır.
İktidarınız döneminde, özellikle kanunun
istisnalarını düzenleyen 3üncü maddesinde en son KHKyle değişiklik
yapılmış ve bu KHK değişikliğiyle, alfabemizin son
harfi olan (z) harfiyle de son fıkra eklenmiştir. Yandaşların
talepleri devam ettiğine göre ve artık bu kanuna yeni fıkra eklenmesi
imkânsız olacağına göre, ben, buradan sizlere bir öneride bulunmak
istiyorum; sizlere 74 harfli Kamboçya alfabesini öneriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Bundan sonra yandaşların taleplerini ancak bu alfabe
karşılayabilir değerli arkadaşlar.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) O da yetmez!
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli arkadaşlar,
tabii, Kamu İhale Kanununun başına gelen pişmiş kellenin
bile başına gelmedi. Peki, kurum bu arada ne yaptı, Kamu İhale
Kurumu gerçekten denetleyici görevini yapabiliyor mu, bir de ona bakmak lazım.
Kamu İhale Kurumu bugüne kadar özellikle yetim hakkını korumak adına
görevini yaptı mı? Yapmadı. Emekliden, çiftçiden, esnaftan, dar gelirliden,
halktan toplanan vergilerin doğru kullanılmasını sağlayabildi
mi? Hayır. Kamu İhale Kurumu tüyü bitmemiş yetimin hakkını
koruyabiliyor mu? Hayır. Kamu İhale Kurumu beytülmale uzanan eli kırabiliyor
mu? Hayır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, 80li-90lı yıllarda
kamu ihalelerindeki yolsuzluklar 2001 krizini, AK PARTİ döneminde yok edilen
demokrasi ve hukuk iklimi ise 2008 krizini doğurmuştur. Bütçenin boşalması,
bu talan ve rantiyeci anlayışın eseridir. Yayınlanan Avrupa
Birliği İlerleme Raporu ve 2017 Yolsuzluk Algı Endeksi Raporuna
bakıldığında ülkemizin durumu oldukça karamsardır. Türkiye
180 ülke içerisinde 81inci sırada yer almaktadır.
Algı Endeksine göre Türkiyenin son sıralara
gerilemesinin nedeni ihale mevzuatında yapılan değişiklikler
ile kamu kurum ve kuruluşlarının açık ihale yerine ilansız
ve davet usulü ihalelere yönelmesidir. Son zamanlarda özellikle belediye ihaleleri
ve politikacıların etkin olduğu yerlerdeki ihaleler belirli kesimlere
kaynak aktarma yöntemi olarak kullanılmakta, halk tarafından bu şekilde
algılanmaktadır. Bu nedenle halkımızın ve dış
piyasaların kamu mali sistemimize ve ihalelerimize olan güveni yok denecek
kadar azdır.
Değerli milletvekilleri, krizle mücadele için, Sayın
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun da işaret
ettiği gibi, mutlaka ve mutlaka kamu maliyesinde bir reform yapmak gerekmektedir,
Kamu İhale Kanununun mutlaka değişmesi gerekmektedir. İktidar
tarafından özellikle son dönemlerde Sayın Cumhurbaşkanının
tabiriyle milletin yatıp yuvarlanması için TOKİ ve belediyeler
eliyle yapılacak millet bahçeleri ve millet kıraathaneleri de bu kanununun
dışına çıkarılmış, yandaşlara yüksek fiyatlarla
ihale edilmiştir.
Buradan, milletin kürsüsünden millet adına Hükûmete
çağrıda bulunmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Milletten topladığınız
vergilerle kıraathane yapacağınıza, bahçe yapacağınıza,
gelin, işsiz 6 milyon vatan evladının çalışacağı
fabrikalar yapın. (CHP sıralarından alkışlar) Gelin, milletin
çocuklarının bahçelerinde oynayacağı okullar yapın, bilim
insanlarının yetişeceği üniversiteler açın.
RECEP ÖZEL (Isparta) Onları da yapıyoruz,
onlar da yapılıyor; merak etme sen, hepsi yapılıyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya Recep Bey, bir
dur, taciz etme ya! Ne taciz ediyorsun ya!
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Millet sizden ne istiyor
biliyor musunuz arkadaşlar? Millet sizden rant uğruna yandaşa peşkeş
çektiğiniz ormanlarını istiyor, meralarını istiyor, yaylalarını
istiyor, dağlarını, ovalarını istiyor. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Millet sizden iş istiyor, ekmek istiyor;
millet sizden barış istiyor, millet sizden adalet istiyor, adalet değerli
arkadaşlar.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Burdur Milletvekili
Mehmet Göker Beye ait.
Buyurun Sayın Mehmet Göker. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özelleştirme deyince, izlediğiniz politikalar
sonucunda 2003 ile 2017 yılları arasında toplam 60,9 milyar dolarlık
bir özelleştirme gerçekleştirdiniz. Sonuçta ortada bir yağma, bir
talan ve yandaşı zengin edecek bir sistemle bize sadece ve sadece fakirlik
kaldı. Peki, bu özelleştirmenin sonucunda geldiğimiz nokta ne? Hitap
ettiğimiz kesim aç açıkta olunca elimizde sadece nefret, daha çok nefret,
daha çok ötekileştirme, daha çok ayrıştırma, daha çok ki kaldı.
Sonuç olarak bu ülkenin Cumhurbaşkanı Denizlide yaptığı
bir konuşmada, herkesin Cumhurbaşkanı olduğunu unutarak bizim
için saygın -görüşüne katılırsınız katılmazsınız-
sizler için muhalif olan bir kişiye terörist dedi. Oysa beklerdik ki
Televizyon
kanallarında kolonlara coşkuyla ses veren bir spiker var, o da çıktı,
dedi ki: Gezi eylemlerindeki kişilerin başı kesilmeli. Bir sözünüzü
duyabildik mi? Duyamadık.
Şimdi, bakın, size şöyle göstereceğim:
Bu, portakal; bu, mandalina; bu da Fatih Portakal. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Washington portakalını
boş ver.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hah, işte o sizin adam. O
bizim, o sizin.
MEHMET GÖKER (Devamla) Buradan size sesleniyoruz: Portakalı
soyup yiyebilirsiniz ama Fatih Portakalı size yedirtmeyiz. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Portakalın avukatlığını
yapmayın, Washington portakalının avukatlığını
yapmayın.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Hayrını
gör Fatih Portakalın.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Washington portakal,
orada kal.
MEHMET GÖKER (Devamla) Konu bütçe olunca para konuşulması
doğal ama bütçede para olmayınca, hiç olmazsa toplumsal barışı
kurtarmak adına, sizlere uyarılarımızın olmasını
istiyoruz.
Bakın, sadece 2013ten bu yana 319 çocuk işçinin
öldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Bakın, yoksulluk envanterine kayıtlı
olanların toplam nüfusumuza oranı yüzde 39,5. 16 milyon kişi açlık
sınırında. 2015 rakamlarına göre, tecavüzden hüküm giyenlerin
sayısının 523ten 12.253e çıktığı bir ülke.
Şimdi, 2002 yılında, siz geldiğinizde
bu ülkede milyar dolar sahibi olan kişi sayısı 5ti. 2017 rakamlarına
göre bu sayı 40. Yani yüzde 800lük bir artışla siz milyar dolarları
olan insanlar yaratmışsınız. Oysa vatandaş aç, ay sonunu
getiremiyor ve getirmek için de ek iş yapıyor.
Beğenin beğenmeyin ama bu ülkede adalet isteyen,
hak isteyen ve bunun için de Anayasada yazılı haklarını kullanmak
isteyen her kişiye terörist yaftası yapıştırmanızdan
bizler sıkıldık.
Bir diğeri -yan taraftan atışma geldiğine
göre- dün akşam grup başkan vekilimiz de söyledi, sizin çok sevdiğiniz
ama bizim paçavra olarak nitelendirdiğimiz Akit gazetesinin bir yazarı,
Büyük Önderimiz, Kurucumuz Atamızın manevi evladına ağıza
alınmayacak laflar etti; peki, siz buna bir şey söyleyebildiniz mi, bir
tek sözünüzü duyabildik mi? Duyamadık. Bu doğrultuda, biz, bu bütçeye,
sizin aleyhinizde oy kullanacağımızı ve ret oyu vereceğimizi
söylüyoruz.
Son söz olarak, Geziden çok korkuyorsunuz, insanların
tekrar sokağa dökülmesinden çok korkuyorsunuz ama eğer bir hata yapmadıysanız
-bir Çin atasözü öyle söyler- şeytandan korkmayın.
Eğer bir ülkede
Bakın, bu size çok iyi uyuyor
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz hata yapmadık, siz yapmayın
diye uyarıyoruz.
MEHMET GÖKER (Devamla) Sayın Vekilim, yeni kadrolu
laf atıcı sizsiniz herhâlde.
RECEP ÖZEL (Isparta) He, benim, benim.
MEHMET GÖKER (Devamla) Sizden önce iki kişi vardı,
bakan oldu, doğru yoldasınız. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Ben eskiden kadroluydum.
MEHMET GÖKER (Devamla) Eğer bir ülkede küçük insanların
gölgeleri büyüyor ise o ülkede güneş batıyordur arkadaşlar, tıpkı
sizin olduğunuz gibi.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Hatay Milletvekili
İsmet Tokdemire aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İSMET TOKDEMİR (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
2019 yılı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bana Adalet ve Kalkınma Partisinin ekonomik programı
nedir? diye sorsalar yanıtım kısaca şu olurdu: Yalnızca
satmak, millete ait ne varsa satmak.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Sana sormaz ki kimse.
İSMET TOKDEMİR (Devamla) Gerçekten, iktidar
olduğu günden bugüne kadar yaptığı birinci iş, yalnızca
özelleştirme olmuştur. Özelleştirme, iktidar partisinin Türk milletine
yaptığı en büyük kötülüklerden biridir. Cumhuriyetin doksan yıllık
birikimini elden çıkarmakla kalmamış, sadece trilyonlar değerindeki
sabit sermayenin el değiştirmesi olmamış, yapılan her özelleştirmeyle
gerek ekonomiye gerek topluma çok ciddi zararlar verilmiştir. Örnek istiyorsanız
o kadar çok ki: Halkın malı olan dev kurumlar, sanayi tesisleri, fabrikalar,
limanlar, köprüler, kamu binaları, arsalar, TELEKOM, TÜPRAŞ, ERDEMİR,
TEKEL, SEKA, PETKİM, şeker fabrikaları gibi büyük sanayi tesisleri
olmak üzere, 200den fazla kamu tesisi, 2.600den fazla arsa, lojman ve en son da
14 şeker fabrikası.
Değerli milletvekilleri, bu satışlardan
TÜPRAŞı acı bir ders olarak paylaşmak istiyorum. İlk ihalede
1,3 milyar dolara satılan TÜPRAŞ, satışın yargı yoluyla
iptali sonrası yapılan ikinci ihalede 4,1 milyar dolara satıldı.
İki ihale arasındaki farkı sizlerin vicdanlarına bırakıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bir atasözümüz Hayırlı evlat katar katar yer,
hayırsız evlat satar satar yer. der. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyetimizin yokluk içinde kurduğu fabrikalardan elimizde bir şeker
fabrikaları kalmıştı, onları da sattınız.
Değerli milletvekilleri, küresel 12 şirketten
1i olan Cargill, kazanılan bütün davalara rağmen Bursa Ovasında
nişasta bazlı şeker üretiyor. Nişasta bazlı şeker
kullanımı bütün dünyada kısıtlanırken benim ülkemde kota
artırılıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu şeker,
kanser yapıyor, kısırlık yapıyor yani soyumuzu kurutuyor,
bütün milletin her türlü sağlığını tehdit ediyor. Yani
şeker fabrikalarının satışı Türk milletinin tamamını
ilgilendiriyor. Bu, siyasetüstü bir konu olarak acilen ele alınmalıdır.
Şeker fabrikaları özelleştikten sonra kapanmayacak, en az beş
yıl üretim yapacak. deniliyor. Yani beş yıl sonra kapanacak, tıpkı
Sümerbanklar gibi, TEKEL gibi, Et ve Balık Kurumu gibi, SEKA kâğıt
fabrikaları gibi.
Şimdi onların yerinde yeller esiyor, yerlerinde
küresel çetelerin para tapınakları olan AVMler yükseliyor. O AVMler
ki küçük esnafın köküne kibrit çaktı, milleti alışveriş
tuzağına çekti. Bu özelleştirmelerden elimizde yalnızca biten
hayvancılığımız, yabancılaşan ve talan edilen
fabrika arsalarımız kaldı.
TÜRK TELEKOMun durumu ortadadır, borcunu ödeyemiyor;
Hükûmet alsa alamıyor, satsa satamıyor. Hükûmet Türk adıyla birlikte
yabancıya sattığı TÜRK TELEKOMun durumundan ders çıkarmıyor.
Takriben 70 milyar doların üzerindeki, yılların
çaba ve birikimine dayalı kamu varlığı satışlarının
ekonominin büyümesinde bir karşılığı olmadığı
gibi, kamunun iç ve dış borçlanmasını azaltmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
İSMET TOKDEMİR (Devamla) Bu satışlardan
elde edilen gelirlerle hangi yatırımları yaptınız, hangi
istihdamı karşıladınız? Bu gelirleri çarçur ederek sadece
aşırı borçlanmaların faizlerini ancak karşılayabildiniz.
Bugünkü korkunç tabloyu siz yarattınız, bu da sizin politik miyopluğunuzun
neticesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylan Beye ait. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Toplanan verginin nereye, nasıl harcandığının
denetlenebiliyor olması, demokrasilerin en temel göstergelerinden biridir.
İşin özü, vergi gelirlerini kimin, nasıl kullanacağı meselesidir.
İktidarların bütçe tercihleri sınıfsal duruşlarını
da gösterir. Bu açıdan bakıldığında, bu bütçe, Türkiye'nin
emekçi yığınlarını yok sayan bir anlayışın
açık göstergesidir.
Görüştüğümüz bütçe, sarayda tek adamın
ve yandaşlarının refahını artırmak üzere hazırlanmış,
Komisyonda tek bir virgülü değiştirilmeden önümüze getirilmiştir.
Ülkemiz, sonuçları giderek katlanılmaz hâle gelen, belki de tarihimizin
en ağır ekonomik krizinin içerisindedir. Krizin faturası halkımız
açısından seçimlerden sonra daha da ağırlaşacaktır.
Bu kriz Ey Almanya! Ey ABD! naralarıyla ajan rahip terörist gazeteci
söylemleriyle açıklanamaz. Yabancı bir başkentte Türkiyeye karşı
ekonomik bir saldırı planlandığı gibi iddialarla da geçiştirilemez.
Açıklayın da millet bilsin, hangi başkentmiş bu tuzağı
kuran? (CHP sıralarından alkışlar)
On altı yıldır bu millete faiz lobisi
vaiz lobisi masalları anlatılırken kamu-özel sektör toplam borcu
457 milyar dolarla tarihî bir rekor kırdı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa dış borcun millî gelire oranı yüzde 50nin üzerine çıktı.
Bunun ana nedeni, AKPnin uyguladığı hatalı ekonomi politikalarıdır.
2009 yılında döviz geliri olmayan şirketlerin dövizle borçlanmasına
olanak sağlayan Hükûmet kararı bu tablonun oluşmasının
bir nedenidir. Ülkede milyonlarca hane, gırtlağına kadar borçludur.
Konut, taşıt, ihtiyaç kredisi ve bireysel kredi kartı borcu toplamı
550 milyarı geçmiştir. Bankaların iki eli milletin yakasındadır.
Dar gelirli halkımız topyekûn borç sarmalının içine düşmüştür.
Böyle bir ekonominin iyi yönetildiğinden bahsedilebilir mi? Türkiye'nin en
büyük emekçi sınıflarından birini oluşturan köylü ve tarım
sektörü çökertilmiştir.
Ağzını açan Hükûmet yetkilisi 2002 yılından
milat alıyor ya, ben de öyle yapacağım. Ülke kaynaklarının
talan edilmeye başladığı yıllarda gübre ve mazot fiyatları
neymiş, bir bakalım. 2002 yılında amonyum sülfat gübresinin
tonu 162 lirayken 1.300 lira, üre 237 lirayken 2.200 lira, DAP 354 lirayken bugün
2.800 lira; hepsinde ortalama artış yüzde 780. Köylümüzün belini büken
mazot 2002 yılında 1 lira 25 kuruştan 6 liraya çıktı, artış
yüzde 380. 2002 yılında çiftçimiz 3,5 kilo buğdayla 1 litre mazot
alıyordu. bugün aynı mazotu 7 kilo buğdayla alabiliyor. Peki, girdiler
bu kadar artarken çiftçinin ürettiği hangi ürünün fiyatı on altı
yılda yüzde 700 arttı? Hiçbiri. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiye emekçileri AKPnin
yarattığı sanal gerçekliği yaşıyor. Gerçek şu
ki: Arkadaşlar, Türkiye üretmiyor. Dün bir tarım ve hayvancılık
ülkesi olan, ürettiğiyle nüfusunu besleyebilen Türkiye, bugün, mercimek, fasulye,
pirinç, et, saman, canlı hayvan gibi yüzlerce ürünü ithal ediyor. Çarşıda
pazarda, markette ürünlerin büyük bir bölümü artık dışarıdan
geliyor.
Beka sorunu var. diyerek, kendinden olmayanları
millî ve yerli olmamakla itham ederek bir yere varma şansınız kalmadı.
Deniz bitti, tuz koktu. AKPnin, istihdam yaratmayan, üretime değil tüketime,
ihracata değil ithalata dayanan ekonomi politikası iflas etmiştir.
Yaşanan krizin maliyetini, kurduğunuz ekonomik sistemden nemalananlara
değil, krizde hiçbir sorumluluğu olmayan halkımıza ödetmeye
çalışıyorsunuz. Ekonomik baskı yalnızca yoksulluk, eşitsizlik
ve sömürü doğurmaz; bunun sonucunda, zorbalık ve hukuk tanımazlık
gelişir ve Yargıtayın kararı bizi bağlamaz. Danıştayın
bu kararı bizi bağlamaz. Sayıştayın bu kararı bizi
bağlamaz. AİHMin bu kararı bizi bağlamaz. demeye başlarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekilim.
ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bağlar; sizi de bağlar, bizi de bağlar. Anayasal çerçeve açıktır,
Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk devletidir ve hukuk herkes için bağlayıcıdır.
Siz ne şah ne de sultansınız.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Adana Milletvekili
Orhan Sümer Beye ait.
Buyurun Sayın Sümer. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜMER (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun
bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi
ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Öyle görülüyor ki bu bütçeyi hazırlayanlar tercihini
haktan, hukuktan ve halktan yana yapmamışlar ama bizden oy vermemizi istiyorlar.
Oysa bu bütçede yoksul, dar gelir vatandaşlarımızın talepleri
yok, işçinin, emeklinin, çiftçinin talepleri yok, sanayicinin feryadına,
işsizin derdine bir derman yok yani halk yok, hak yok, hukuk yok.
Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki kriz her geçen
gün derinleşmektedir. Emekliler açlık sınırının altındadır,
asgari ücretliler perişandır. Çiftçilerimiz çaresiz, tefecilerin elinden
kurtulmak için devletinden yardım beklemektedir. Esnafımız sıkıntılı,
sanayicimiz dertlidir. Vatandaşlar, borçlarını borçla kapatmaktadır.
2002de vatandaşların bankalara olan toplam borcu 6,7 milyar lira iken
bugün bu borç yaklaşık olarak 520 milyar lira olmuştur. On altı
yılda vatandaşın borcu yaklaşık 78 kat artmıştır.
Yine aynı dönemde vatandaşın bankalara ödediği faiz tam 55,5
milyar liradır. KOBİlerin bankalara olan borcu ise on ayda 640 milyarı
bulmuştur. Borcunu ödeyemediği için takibe düşen KOBİlerin
sayısı 333 bine tırmanmıştır. Firmalar peş peşe
konkordato ilan etmektedir yani vatandaş borç batağındadır,
nefes alamamaktadır. İşte böyle bir dönemde en yüksek parayı
kazanan, finans sektörü olmuştur. BDDKnin verilerine göre bankaların
dönem net kârı 2018 yılının ilk on aylık döneminde 45 milyar
lirayı bulmuştur. Kredi kullanıp borcunu borçla kapatmaya çalışan
çaresiz vatandaş bankalara ödediği faizin yanında ayrıca ücret,
komisyon, bankacılık hizmeti adı altında ödemeler de yapmaktadır.
Kârına kâr katan bankaların faiz dışı gelirleri ilk on
ayda 60 milyarı geçmiştir. Onun için bu bütçe elini ateşe uzatanların
değil, ateşi yakanların yani ateşi harlayanların bütçesidir.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu bütçe krizin faturasını
halka ödetmek isteyenlerin bütçesidir. Biz onun için halktan, hukuktan yana olacağız,
bu bütçeye oy vermeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Adanayla ilgili sorunları
dile getirmek, sorunlara çözüm istemek bizim Adana Milletvekili olarak asli görevimizdir.
1980-1990lı yıllarda her fabrikanın bacasından dumanın
tüttüğü Adanadan bugün eser yoktur. Allahın verdiği bütün nimetleri
yetiştirebilecek bereketli topraklara sahip Adanada çiftçimizin boynu büküktür.
Daha geçen gün Ticaret Bakanı Adanadaydı, Ben, bu ülkenin ticaret payında
Adananın rakamlarını Adanaya yakıştıramadım.
diye bir laf söyledi. Doğrudur çünkü iktidarın Adananın gerçeklerinden
haberi yok. Çünkü Adana teşvik mevzuatındaki yeri nedeniyle artık
cazibe merkezi olmaktan çıkmıştır, yatırım alamıyor,
var olanlar da durmuş durumdadır. İşte size örnekleri: On iki
yıl önce turizm teşvik bölgesi ilan edilen, çivi bile çakılmamış
Yumurtalık ve Karataş sahillerimiz. Tam on bir yıldır hiçbir
ilerlemenin olmadığı Ceyhan Endüstri Bölgesi. İşte size,
2011de ihale edilen, 3 yüklenici firma değiştiren ama bugün hâlâ akıbetinin
ne olacağı bilinmeyen Çukurova Havaalanı. İşte, bu nedenle,
230 bin kayıtlı Suriyelinin de yaşadığı Adana bugün
işsizliğin başkentidir. İşte bu nedenle, Adana bugün yoksulluğun
başkentidir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Önerilerinizi
bize bildirin, biz arkadaşlarımıza iletelim. dedi. Biz de buradan
sesleniyoruz: Gelin, Adanadaki tüm projeleri bir an önce bitirin, gelin Adanaya
yeni fabrikalar yapın. Adanadaki çiftçilerimizi, esnafımızı,
sanayicimizi destekleyin; Adanaya daha çok iş sağlayın, aş
sağlayın. İşte o zaman, çocukları üşümesin diye saç
kurutma makinesini çalıştırıp hayatına son veren Emine
kardeşimize, Kozanda çöp konteynerinin içinde can veren işçi Behti kardeşimize,
portakal posalarının içinde maalesef canını yitiren 15 yaşındaki
Halil yavrumuza, borçları yüzünden hayatına son veren -Adanada 6- kamu
müteahhitlerine, hepimizin yüreğini yakan Aladağ yangınında
çığlık çığlığa can veren, bir yurdun bile çok
görüldüğü Aladağlı çocuklarımıza belki borcunuzu o zaman
ödemiş olursunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
ORHAN SÜMER (Devamla) O vakit, halkın parasını
bir avuç faizciye, tefeciye, rantiyeciye peşkeş çekmemiş olursunuz.
İşte o zaman halktan yana bütçe yapmanın ne olduğunun farkına
varmış olursunuz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası İzmir Milletvekili
Bedri Serter Beye aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
görüşmeleri çerçevesinde Hazine Müsteşarlığı kesin hesabına
ilişkin söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizi ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Büyük Atatürkün bir sözüyle başlamak istiyorum:
Ekonomisi zayıf bir ulus yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz, güçlü
bir uygarlığa, kalkınma ve mutluluğa kavuşamaz, toplumsal
ve siyasal yıkımlardan kaçınamaz. Oysaki bugüne bakınca AKP
hükûmetleri olarak bütün cumhuriyet hazinesini satıp savurdunuz ve ekonomisi
dışa bağımlı bir sistem yarattınız. Sattıklarınızın
bazılarını sayalım mı: TÜRK TELEKOM, TÜPRAŞ, PETKİM,
TEKEL, Türk Hava Yolları ve daha birçokları. İzmirin Efes Otelini
bile sattınız. Elektrik dağıtım işletmelerini, limanları
sattınız, sattınız da sattınız. Hazinede ne kaldı?
Büyük Atatürkün ve arkadaşlarının kurduğu cumhuriyetin kazanımları
olan ve Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşlarının emeğiyle sahip
olunan varlıkları, millete ait arazileri, toprakları sattınız,
bunların hesabını tek tek soruyoruz, soracağız; Hazinemiz
nerede? (CHP sıralarından alkışlar)
Bir ülkenin namusu, kasası ve geleceğinin garantisi
Türkiye Cumhuriyetinin hazinesidir. Bu hazineyi vakumlayarak Türkiye Varlık
Fonu denen, bugün âdeta borçlanma fonuna dönüştürdüğünüz ve birkaç gün
önce de PTTnin hisselerinin devredildiği bir yapı oluşturdunuz ve
bu yapıyı da bir aile saltanatına teslim etmiş durumdasınız.
Bu şirketlerin ortaklarının kimler olduğunu halk da bilmiyor,
biz de bilmiyoruz. Ayrıca, tek adam yönetimindeki bu Varlık Fonu yetmemiş
olacak ki İkinci 100 Günlük Eylem Planınızda Sayın AKP Genel
Başkanı bir de Türkiye kalkınma fonu kuracağız.ı
söyledi; buradaki amacı merak ediyorum.
Bir de yenileri eklenen bu fonlar üzerinden 1 milyar
dolar gibi yeni bir dış borcun aranacağını da okuyunca,
duyunca inanın, biraz ekonomi biliyorsam, saçlarım diken diken oldu. Fonlarla
ve borçlarla ülkeyi büyüyormuş gibi göstermek, 81 milyonluk Türkiyenin hazinesinin
tek kişinin emriyle idare edilmesi olamaz. Hazinemiz nerede?
Sayın Bakan, bütçe sunumunda Büyüdük. diyorsunuz
oysaki son gelen verilere göre, büyüme sadece 1,6; 7,4lerden 1,6ya. Frenleri olmayan
bir kamyonun acemi şoförü gibisiniz. Küçülüyoruz, fakirleşiyoruz, yok
oluyoruz. On altı yılda Türkiyeyi dış borç batağına
soktunuz. 2002den bu yana kamunun borcu 4 kat, reel sektörün borcu 29 kat, hane
halkının borcu 78 kat, toplam borç ise 11 kat artmış. Kaynak
bitti, deniz kurudu, yetmedi, İşsizlik Fonundaki halkın birikimlerine
göz dikip, onları teminat olarak alıp hazine bonosu kâğıdına
bağladınız. Sattığınız mallar, vatandaştan
çaldığınız birikimler, hesabı verilmeyen örtülü ödenekler
nerelerde; bunun hesabını istiyorum. Yine soruyorum: Hazinemiz nerede?
2002de nüfus 66,6 milyondu, doğan her bebek 1.963
lira borçlu doğuyordu. 2018 yılına geldiğimizde nüfusumuz 81
milyonu buldu, bugün doğan her bebek maalesef ki 11.212 lira borçlu doğuyor.
Giderek artan bir borçla doğan bu sabilerin günahı ne Sayın Bakan?
Nereden nereye, değil mi?
2002de hane halkı toplam borcu 6,6 milyar TL, 2018de
525 milyar TL. 2002de şirketlerin toplam borcu 88 milyar TL, 2018de 2 trilyon
553 milyon TL. (CHP sıralarından alkışlar) 2002 yılında
vatandaşların toplam kredi borcu 6,5 milyar; 2018 yılında 32
milyon insan borçlu, borç rakamı 575 milyar. 2002de, kriz sonrası devraldığınız
Türkiyede sadece 2 milyon işsiz vardı, 2018de 4 milyon arkadaşlar,
4 milyon. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
BEDRİ SERTER (Devamla) - 2002de devraldığınız
Türkiyenin brüt dış borcu 130 milyardı, 2018 itibarıyla dış
borcumuz 457 milyar dolar oldu.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gayrisafi millî hasılaya
oranı ne? Oranı söyle.
BEDRİ SERTER (Devamla) - Fakirleştik, borç
batağındayız, borç batağında. Bakın, size daha safiyane
bir rakam vereceğim: 2002de her 100 dolar borcumuza karşılık
hazinemizde 169 dolarımız vardı, 2018e geldik, her 100 dolar borcumuza
karşılık hazinede 72,5 dolar kaldı. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Tam tersi o ya!
BEDRİ SERTER (Devamla) - Hırsızlar nerede?
Kapısı açık kaldı hazinenin.
Bütün bunların sonunda, özet, kriz var; reçetem
de şudur: Krizin ve fakirleşmenin aşılması için Türkiye
tarımının, hayvancılığının, turizminin ve
yerli sanayisinin yüzde yüz kalkındırılması, iç kaynaklarımızın
artırılması, var olanların verimli ve etkin hâle getirilmesi
gerçek çözümdür. Bunları yaparak ithalatımızı her alanda sıfırlamaya
yakın hedeflemeliyiz çünkü Türkiye toprakları her şeye rağmen,
size de rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRİ SERTER (Devamla) - Lütfen, rica etsem Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın.
BEDRİ SERTER (Devamla) Türkiye toprakları
çok ciddi bir hazinedir. Üretelim, güven duyalım, huzurlu yaşayalım,
hırsızları yok edelim, ekonomimizi, demokrasimizi yeniden ayağa
kaldıralım.
Konuşmama, bir İzmir Milletvekili olarak, Atatürkün
Şubat 1923te toplanan İzmir İktisat Kongresinde yaptığı
açış söylevinden bir bölümle noktayı koyacağım Başkanım.
Atatürk söylevinde Osmanlı Devletinin son dönemine atfen şunları
söylüyor: Arkadaşlar, şahsi saltanata, her konuya taç sahiplerinin arzusu,
iradesi ve amacı hâkimdir. Söz konusu olan yalnız odur. Milletin amaçları,
arzuları, ihtiyaçları söz konusu olmaktan çok uzaktır. Bütün millet
istedikleri ve dilediklerini onlara bırakırlar çünkü taç sahipleri kendilerini
Allah tarafından gönderilmiş bir kişi sayarlardı, bir de onların
etrafını saran çıkarcılar vardı. Onlar
da padişahların fikirleri ve anlayışlarıyla dolu olarak
ve padişahın arzusunu bir kutsal ve bir Kuran gereği gibi herkese
kabul ettirirlerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ SERTER (Devamla)
Bu gayet koyu ve sürekli etkilemeler karşısında, gerçekten bir
gün, bütün halk, bu arzu ve iradelerin yapılması gereken ve kayıtsız
şartsız gereken kutsal emirler gibi olduğuna inanırlardı.
Böyle idare ve hakimiyette rıza gösteren bir milletin sonu elbette felakettir.
Elbette dış güçlere teslimiyettir. Bu yüce Mecliste görev yapan milletvekilleri
olarak bu felaketlere izin vermemeliyiz, dış güçlere teslim olmamalıyız,
çocuklarımıza, kadınlarımıza borcumuz var.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası,
İstanbul Milletvekili Özgür Karabatta.
Buyurun Özgür Bey. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR
KARABAT (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Hepinizin bildiği
gibi, 2017 yılında borsamız 217 milyar işlem hacmindeydi ancak
2018 yılında 150 milyar dolar seviyesine inmiş durumda. Hukuki güvence
azalmışken, yargı bağımsız değilken, özellikle
bağımsız olması gereken kuruluşlar görevini yapamazken
Türkiye borsası yatırımcılar için caziptir. diyebilir misiniz?
Her ne kadar Sayın Ekonomi Bakanı pembe tablolar çizse de işin iç
yüzü hiç de öyle değil. 2018 yılı başından bu yana, Merkez
Bankası verilerine göre, 2 milyar 869 milyon menkul kıymet çıkışı
olmuş, yabancı yatırımcı sayısı binde 8lik bir
orana sahip olmasına rağmen sayı olarak, yatırımcılar
içindeki payı yüzde 62yi bulmuş, 2018 Mayıs ayı itibarıyla,
son on üç yılda 52 milyar dolar bu yabancı firmaların kâr payı
ve hisse artışı olarak yurt dışına aktarılmış.
Değerli arkadaşlar, TLye vurduğumuzda bu hesap 260 milyar TL yapar.
Sayın milletvekilleri, bu rakamın bugün görüşmekte olduğumuz
bütçenin üçte 1i
tutarında olduğunu biliyor musunuz?
Biz, şimdi, Hükûmete ne diyoruz? Diyoruz ki: Vergi
cennetlerine akan sıcak para hareketlerini kontrol altına alın.
Hükûmet ise Hayır. diyor. Spekülatif sermaye hareketlerini denetim altına
alın. diyoruz, cevap yine Hayır. Diyoruz ki: Şu vergi cennetlerini
açıklayın, buralardaki paraları vergilendirin. Cevap ne? Hayır.
Vatan, vatan! diye bağırıyorsunuz, fakirin çocuğuna mitinglerde
asker kıyafeti giydirip şehit olduğunda cennete gideceği müjdesini
veriyorsunuz
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Allah veriyor, Allah.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) -
ama kendi çocuklarınız
için dünya cennetlerini yeğliyorsunuz. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Nerede mi o dünya cennetleri? Nerede mi o dünya cennetleri?
Sayın milletvekilleri, Cayman Adalarını hiç duydunuz mu? Cayman Adalarını
duydunuz mu? Burada 200 banka, 95 bin şirket kurulu. Borsamızda yatırım
yapan ilk 10 ülke arasında bu ada var. Burası bir vergi cenneti, burası
bir dünya cenneti. Sayın milletvekilleri, borsamızdaki en çok işlem
gören firmalar arasında, ne yazık ki diğer borsalar gibi, büyük borsalar
gibi teknoloji firmaları, bilişim firmaları, inovasyon firmaları
yok; Amerikan borsalarında ise ilk sıralarda bunlar var.
Borsamızın işlem hacminin 150 milyar dolar
olduğunu söylemiştim. Çoğunuzun cebindeki telefonların ait olduğu
firma Appleın değeri 1 trilyon 34 milyar dolar; Facebookun değeri
442 milyar dolar. Bizim borsamız, değerli arkadaşlar, Appleın
sekizde 1i kadar yok. Bir şirketin değeri kadar borsamız yok. Facebookun
üçte 1i kadarız. Durumumuz bu, borsamızın durumu bu. Biz, işte,
bu yüzden diyoruz ki: Yüksek katma değerli alanlara yatırım yapalım.
Sayın milletvekilleri, Türkiyeden yurt dışına,
2017 yılında 253 bin kişi göç etti; bunların 90 bini yükseköğrenim
gören gençler. Yükseköğrenim gören bir gencin ülkeye maliyeti ne kadar, biliyor
musunuz? 250 bin dolar. Bu hesapla, biz, geçen yıl 45 ile 50 milyar dolar arasında
bir rakamı yetenek ihracatı olarak gerçekleştirdik değerli
arkadaşlar. Peki, neden gidiyor bu gençler? İş yok, liyakat yok,
özgürlük yok. Peki, ne var? Gelecek kaygısı var, işsizlik var, ötekileştirme
var.
Şunu söylemek isterim ki: Hukuk devleti olmadan
büyüme olmaz, özgürlük olmadan ekonomik büyüme olmaz, borsa büyümez. Beyin göçüyle
ülkenin onlarca yıllık birikimidir elimizden kayıp giden. Cezaevlerini
bacasız fabrika olarak nitelendiren bir anlayışla ekonomiyi büyütemeyiz.
Siz Geziyi ısıtıp ısıtıp seçim malzemesi yaparsanız,
Gezidekileri hain, başkalarını bizim gençler diye ayırırsanız
bu işi başaramayız. Karikatürlerden korkan bir zihniyete sahip olursanız
millî kahraman değil ancak çizgi film kahramanı olursunuz değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Balık baştan kokar. Burada Kalkınma Bankası
düzenlemesini konuştuk. Bu düzenleme Meclise gelmeden önce Sayın Bakan
açıklama yaptı, Kalkınma Bankasında yeni düzenleme yapacağız.
dedi. Sonuç ne oldu? Yarım saatte Kalkınma Bankası hisselerinin değeri
30 milyar arttı, yarım saatte 20 milyar azaldı. Bu, spekülatörlüktür
ve bizim sormak hakkımızdır: Bu parayla kimler zengin oldu değerli
arkadaşlar? Kimlerin cebine girdi? Bir gece ansızın Halk Bankasındaki
döviz kriziyle, ucuz döviz skandalıyla kimlere ne kadar döviz satıldı,
kime satıldı, kimler zenginleşti, sormak hakkımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Ve demek hakkımızdır
ki: İman Ya Rabbi diye iktidara gelenler IBAN Ya Rabbi diye bağırır
olmuşlar. Bunu da gördük değerli arkadaşlar, bunu söylemek isterim.
(CHP sıralarından alkışlar)
Ve bir anlayış değişikliğine
ihtiyaç var. Değerli arkadaşlar, o anlayış değişikliği,
İstanbuldan Samsuna giden Bandırma vapuru anlayışına
dönmektir.
ZAFER IŞIK (Bursa) - Bu ne ya?
RECEP ÖZEL (Isparta) Yapma, yapma ya!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Gemilerinizdeki bayrakları
değiştirmektir, Malta bayraklarını, İsrail bayraklarını
değiştirmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer
siz de bizim kadar bu gemiyi önemsiyorsanız, gemiyi kurtarmak için gerekenleri
yapmaya başlayın. Biz bu gemiyi kurtarmak için buradayız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Atatürke yanlış yapıyorsun
ya!
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Yüce Meclisi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Bunu böyle yüzdürerek
götürecektiniz!
BAŞKAN Söz sırası, Tokat Milletvekili
Kadim Durmaz Beye aittir.
Buyurun Kadim Bey. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok
değerli üyeleri, bizleri izleyen aziz milletimiz; 2019 yılı merkezî
yönetim bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sözlerime ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresindeki açılış
konuşmasından bir cümleyle başlayacağım. Bir ulusun hayatıyla
doğrudan doğruya ilgili olan ekonomisi, çöküşünün de yükselişinin
de nedenidir. Zamanımız bir iktisat çağıdır. deyip bize
bu ülkeyi kurarken hedefi göstermiştir. İşte, tam bu noktada, bütçeler
ekonomimizin temel unsurudur. Yine, bütçe bir yurttaşlık hakkıdır,
aziz milletin geleceği ama hiç kimsenin keyfiyeti değildir. Ekonomik kalkınma,
istikrar, eşit dağılım, hesap verebilirlik ve refah bütçelerin
genel ilkeleri olmalıdır.
Peki, biz bugün nasıl bir bütçe görüşüyoruz?
Bu ülkede yaşayan 81 milyonun içinde olmadığı, dertlerinin yok
sayıldığı; sadece etrafındaki zenginlerin var olan mal
varlıklarına akçeyle katkı sunmanın, yeni mega projelerle onlara
kaynak aktarabilmenin bütçesini görüşüyoruz ama bu ülkenin 81 milyon yurttaşı
ve bizden sonrakiler
Şunu da sayın iktidar partisi demeyeceğim,
Parlamentoda azınlıktasınız
AK PARTİ Grubuna sesleniyorum.
Bakın, şu anda
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) İktidar partisi,
iktidar partisi. Onun kararını millet verdi, siz veremezsiniz. 31 Martta
da kararını verecek.
KADİM DURMAZ (Devamla) Aziz millet kararını
verdi, bu dönem Parlamentoda yeterli çoğunluğunuz yok ama şuna ihtiyaç
var: Bu ülke hepimizin, aynı gemide yolculuk yapıyoruz. Biz, bizden sonraki
nesillere bu ülkeyi kazasız, gadasız, belasız, huzurlu, güvenilir,
kalkınmış ve bu ülkeyi, o al yıldızlı bayrağını
dalgalanır vaziyette teslim etmekle mükellefiz.
RECEP ÖZEL (Isparta) İşte, bizde onu yapıyoruz.
KADIM DURMAZ (Devamla) İşte, bunun için neye
ihtiyaç var? İşte, bunun için şuradaki tüm siyasi partilerin ortak
söylemleriyle, bu ülkenin içinde bulunduğu, sizin de mahcubiyetle on yedi yıldır
kötü yönettiğiniz krizden çıkışın yolu ortak anlayışta.
İşte, buradaki tüm siyasi parti gruplarını önemseyin, sadece
birine yakın olmak, onu mutlu etmek değil, yaşamın
merkezine 81 milyonu koyarak bu ülkedeki köylüyü, çiftçiyi, esnafı, dar gelirliyi,
üniversiteyi bitirmiş, geçinemeyen, sadece internet fenomeni olmak zorunda
bıraktığınız çocukları, o gençleri düşünmek durumundasınız.
Yarın sizleri iyilikle anmayacak bu ülkenin çocukları ve gençleri. Eğer
bu ülke dünyada saygın bir noktada olsun istiyorsak bu söylediklerimizi yapalım,
vakit hiç de geç değil.
Bu bütçe, temel gelirini
yoksul insanlardan topladığınız vergi gelirlerinden oluşturuyor,
öyle akçeli kaynaklar yok. Az önce, benden önceki konuşmacı arkadaşım
söyledi, katma değeri yüksek ürünler üretemiyoruz, üretemiyorsak bu ülkenin
kaynaklarını birilerine aktarma yolundan öte 81 milyonu ve 780 bin kilometrekareyi
düşünerek bu kaynakları doğru kullanmak durumundayız. Bu ülkede,
bölgemizde yaklaşık olarak 9 milyon ton şeker pancarı şekerine
ihtiyaç varken özelleştirdiğiniz şeker fabrikalarıyla, perişan
ettiğiniz işçisiyle, diğer sanayi kuruluşlarıyla, sata
sata bitiremediğiniz özelleştirme gelirleriyle tıkandınız
arkadaş, yok. Ve ülkede hakkı, hukuku, adaleti de tesis edemediğiniz
için yatırımcı ülkemize gelmiyor. İşte, bunun temel yolu...
Bu ülkede, hani 16 Nisanda uçuruyordunuz ya, uçtu bir şeyler ama ne uçtu? Size
yakın olan, zengin etmeyi istediğiniz insanların dolarları uçtu
ve dünyayı kemiren faizcilerin, rantiyecilerin ülkemizde kaynakları, sömürdükleri
faiz gelirleri arttı. (CHP sıralarından alkışlar) İşte,
arkadaşlar, gelinen on yedi yıl sonunda insan şöyle bir tebdilikıyafet
olur, Sayın Bakana da söylüyorum, Sayın Bakanı atayan Sayın
Cumhurbaşkanına da söylüyorum, hani tarihte de var, okursanız padişahlar
tebdilikıyafet eder, halk ne yapar ne eder diye inceler, bakardı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın
Sayın Durmaz.
KADİM DURMAZ (Tokat)
Teşekkür ediyorum.
Bakın şuradan
size Anadoludan birazcık kesitler: İşte, en yüksek aldığınız
Urfada ne yapıyor bu insanlar kilometrelerce kuyrukta? Eğitim ve yardım kuyruğunda
arkadaşlar. Yine, bakın, çocuklarımızın yüzde 38i yoksul.
Yine, bakın, çiftçi borçları yüzde 830 arttı. Çiftçinin borcu 100
milyar lira arkadaşlar. Çiftçi ÖTV ve KDVsiz mazot bekliyor sizden. Ve kredi
kartı borçlu sayısı 32 milyon. 3 milyon 248 kişi kredi kartı
borcu yüzünden yasal takipte. 400 bin emekli borçlu. Yine işsizlik bir buçuk
yılın rekoru, yüzde 11,4. Yine on yılda enflasyon yüzde 145 arttı.
Yine 450 bin atanamayan öğretmen bu bütçeden beklenti içerisinde. Sağlıkçılar,
mühendisler, diğer kadro bekleyen birçok insan. Evet, emeklilikte yaşa
takılanlar. Kamu taşeronları kadro beklentisinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Durmaz.
KADİM DURMAZ (Devamla) Sayın Başkanım,
toparlıyorum.
Ve asgari ücretliler 1/1den itibaren 2.200 TL ücret
bekliyor. Bütün bunları vermenin yolu, işte bu Parlamentoda sizin dışınızdakileri
önemsemek, 81 milyonun sesine kulak vermek. Ve yüzlerinize bakıyorum arkadaşlar,
bu Parlamentoda hiç kimse yaptığı işten mutlu değil. Çünkü
Parlamento iradeyi koyamıyor, kullanamıyor. İşte bunun yolu
birbirimize el ele tutuşacağız. Bu ülke hiçbirimize miras değil,
biliyorsak emanet. İşte bu emaneti bizden sonraki nesillere taşımanın
yolu, bu ülkenin bir kuruşunu hiç kimseye peşkeş çekmeden, yedirmeden,
hakkıyla ve hak edildiği gibi harcamak ve yanlışlarından
arınmış, yaşanmışlardan da ders alınmış
bir bütçe diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Abdulkadir Karaduman Bey, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, vatandaşın
alın terinin Meclise emanet olduğuna ve emanete sahip çıkılması
gerektiğine, bu bütçeyi savunmanın faizi, zulmü, haramı savunmak
anlamına geldiğine ilişkin açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın Başkan,
çok teşekkür ederim.
Son konuşmamızda faizde kalmıştık.
Şimdi faiz, aslında fakirden zengine doğru bir akışı
işaret eder. Nasıl ki zekâtta zenginden fakire doğru bir akış
söz konusuysa faiz de fakirden zengine doğru bir akışa işaret
eder, bu da dolayısıyla üretimin, alın terinin yani emeğin fakirden
zengine doğru akması anlamına gelir. Yani buradan da hareketle, servetin
herkesin arasında değil de sadece belirli ellerde toplanmasına hizmet
eder ve servetin de belirli ellerde toplandığı her sistem zulüm sistemidir.
Şimdi, 2017 bütçesinde faize ayrılan kısım
55 milyar TL, 2018 bütçesinde 72 milyar TL, 2019 bütçesinde yani şu anda üzerinde
konuştuğumuz bütçedeyse 117 milyar TL. Şimdi, üzerinde konuştuğumuz
bütçede yatırım harcamaları için belirlenen miktar 65 milyar TL,
bu da demek oluyor ki faize ayrılan kısmın yarısı yatırıma
ayrılacak. Bu sebeple, bu bütçe, haram bir bütçedir. Bunun neticesiyse insanımızın
yüzde 20den fazlası şu anda açlık sınırının
altında, yüzde 60ından fazlasıysa yoksulluk sınırının
altındadır. Dolayısıyla bu bütçe Samsunda Kübra bebeklerin
açlıktan ölmesine, Adanada Garam bebeklerin açlıktan ölmesine, esnafların
kepengini kapatmasına ve bunun neticesi olarak da yine, evladına elbise
alamadığı için bir babanın intihar etmesine sebep olacak demektir.
Eğer biz bir kitaba inanıyorsak o kitapta şu geçer, der ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Karaduman.
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Para, mal ve servet
bazılarının elinde dönen bir devlet olmasın. Tabii, eğer
biz bir kitaba inanıyorsak mesele bundan ibarettir.
Bu bütçe özelleştirme bütçesidir yani yatırım
bütçesi değildir. Bu bütçenin neticesi olarak siz hipodrom açarsınız,
golf sahası açabilirsiniz, havuzlar açabilirsiniz, parklar, bahçeler açar hatta
ve hatta bu park ve bahçelerde kek de dağıtabilirsiniz ama fabrikaları
kapatmak zorunda kalırsınız. İktidarda olduğunuzu zannedersiniz
ama aslında küresel sermayenin distribütörü olmaktan başka bir şey
de yapamazsınız.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde Kars Sarıkamışa
bir vesileyle gittik. 1976 yılında açılan bir ayakkabı fabrikası,
tam anlamıyla 600 kişinin çalıştırıldığı
bu ayakkabı fabrikası 2004 yılındaki özelleştirmeler neticesinde
satılmış ve şu anda harabe içerisinde, içeride askerler nöbet
tutuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın artık Sayın Milletvekili.
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Bu ayakkabı
fabrikasının açılmasının en önemli sebebi ise Sarıkamışta,
Sarıkamış şehitlerinin ayağında çarık olmamasıdır
ama bugün gelinen özelleştirme politikaları sonucunda bu bina, metruk
bir vaziyette bulunan bina konumundadır. İşte, bu yüzden söylüyoruz
defaatle, bu yüzden faiz haramdır. Vatandaşın her ama her bir alın
teri bu Meclise emanettir. Bu Meclisin bu emanete sahip çıkması gerekir.
Bu bütçeyi savunmak, mevcut hâliyle bu bütçeyi savunmak,
faizi savunmaktır dolayısıyla zulmü savunmaktır ve genel ifadeyle
de haramın kendisini savunmaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla buna sonuna kadar biz karşı çıkacağız,
her yerde de bu bütçenin yanlışlığını ifade etmiş
olacağız. Elbette ki bunları söylerken vicdanı olanlara sesleniyoruz,
olmayanlara zaten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Milletvekili.
Hüseyin Şanverdi
23.- Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdinin, 18 Aralık Uluslararası
Göçmenler Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 18 Aralık Göçmenler Günü.
Özünde kutlanması bile acı olan bu günün asıl hedefi, kanı,
gözyaşını durdurmak, sömürüyü ortadan kaldırmak olmalıdır.
Aylan bebeği sırtında taşımayıp kıyıya atan
deniz değil, kıyıya vurmuş insanlık utansın; savaştan,
çatışmadan, yokluktan ve yoksulluktan kaçanlar değil, onlara kucak
açmayan milletler utansın.
Tarih boyunca sayısız medeniyete ev sahipliği
yapan Anadolu, bugün 191 farklı ülkeden yabancıya ev sahipliği yapmakta;
din, dil, ırk ayrımı yapmadan mazluma, mağdura kucak açmakta
ve dünyaya insanlık dersi vermektedir.
Göçmenliğin son bulduğu, herkesin vatanına
huzur ve güven içinde döndüğü günleri görme arzusu ve temennisiyle tüm göçmen
kardeşlerimizin gününü kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183
Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam
195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 11) (Devam)
A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Hazine ve Maliye Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE
VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Şahsı adına Bursa Milletvekili
Emine Yavuz Gözgeç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 yılı bütçesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım.
Görüştüğümüz bütçe, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin ilk bütçesi; bu nedenle, ayrıca tarihî bir öneme sahip.
Aynı zamanda AK PARTİnin 17nci bütçesi. Yakın tarihe baktığımızda
on yedi bütçe yapmak çok şükür ki milletimizin teveccühüyle AK PARTİye
nasip oldu.
AK PARTİ kurulurken Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın söylediği bir söz var: Artık hiçbir
şey eskisi gibi olmayacak. Aslında bu söz yeni bir vizyonu, yeni bir
anlayışı ortaya koyuyor. Bu anlayışın temel noktası
imha edilmeye çalışılan kadim medeniyetimizde bağlarımızı
yeniden inşa etmek; insan temelli, millete hâkim olan değil hadim olan
bir anlayışı, velhasıl millet-devlet kaynaşmasını
sağlayan bir anlayışı ortaya koymak. Biz hiçbir şey eskisi
gibi olmayacak. derken güçlü bir Türkiye hedefi için yola çıkmışken,
maalesef eskiden medet umanlar, egemenliği milletin eline vermek yerine birtakım
güçlerin elinde tutmak isteyen vesayet odakları her defasında farklı
tuzakları, oyunları devreye soktular. Hatırlayalım: Halkın
seçtiği Meclisin Cumhurbaşkanı seçmesine izin vermek istemeyen 367
krizi, 27 Nisan e-muhtırası, ekonominin her alanında en yüksek rakamları
yakaladığımız bir dönemde ortaya çıkarılan Gezi olayları,
17-25 Aralık ve en vahimi milletin Meclisinin bombalandığı,
milletin üzerine tankların yürütüldüğü 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü.
Tüm bu tuzakları, oyunları milletimizin ferasetiyle Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde birer birer aştık
çok şükür. Bundan sonra da ekonomik saldırıları hep birlikte
aşıyoruz inşallah.
2017 yılında yüzde 7,4 oranında büyüyen
Türkiye ekonomisi, 2018 yılının ilk yarısında da büyüme
eğilimini sürdürmüştür. 2009 yılından itibaren iş gücü
piyasasına yönelik uygulanan politikalar sonucunda iş gücüne katılımda
ve istihdamda önemli artış görülmüştür.
Küresel ekonomik saldırılar karşısında
birlik olmayı, güven ortamını daha da güçlendirmeyi hedeflemek gerekirken
felaket tellallığı yapanlar, kendilerine çıkar elde etme peşine
düşenler, kendi yarattıkları bu karanlık dünyalarında hüsrana
uğramışlardır.
Biz, bugüne kadar hayal ettik ve hayallerimizi gerçekleştirdik,
güven ve istikrarla hep milletimizle beraber yürüdük; beşerî alanda millet
iradesinden başka bir güç tanımadık, başka bir güce sırtımızı
dayamadık; her zorluğu milletimizle beraber aştık. Milletimiz
bu samimiyete güveniyor. Belki iktisat kitaplarında yer almayan bu güven, bu
sevgi, ekonomik gelişmenin de en önemli itici gücü olmuştur.
Bu bütçe, insan odaklı bir bütçedir. Bu bütçede
aile var, kadın var, engelli var, yaşlı var, çocuk var, emekli var,
genç var, işçi var, işveren var velhasıl millet var. Bu bütçede eğitim
var, sağlık var, teknoloji var; terörle, terör örgütleriyle, PKKyla,
PYDyle, YPGyle, DEAŞla, DHKP-Cyle, FETÖyle, tüm terör örgütleriyle mücadele
var.
Evet, sayın milletvekilleri, biz aileyi güçlendiriyoruz.
Aile sosyal destek projeleri, aile destek merkezleriyle ailelerimizin yanındayız.
Biz kadını güçlendiriyoruz. Şiddete sıfır toleransla mevzuat
değişikliği yaptık, eğitimler verdik, eylem planlarını
hayata geçirdik, 79 ilde ŞÖNİMleri kurduk. Ancak biz kadına karşı
şiddetin önlenmesi alanında reform niteliğinde adımlar atarken
kız çocuklarını dağa kaçıran, kız çocuklarını
istismar eden, kadınları, çocukları canlı bomba yapan terör
örgütlerine, terör örgütlerinin sözcülüğünü yapanlara tek bir ses çıkarmayanların
kadına şiddetten bahsetmeleri ne kadar samimidir milletimizin takdirine
bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Son olarak, en önemlisi bu bütçede on altı yıldır
yapılan bütçelerde olduğu gibi bereket var. Sadece kendi vatandaşlarımıza
yönelik yaşlıya, çocuğa, engelliye yapılan sosyal yardımların
değil; Suriyede, Filistinde, Arakanda, Yemende, tüm dünyada nerede bir
mazlum varsa onların feryadına kulak vermenin, umut olmanın, ensar
olmanın, sessiz çığlıkların sesi olmanın bereketi
var. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
ifade ettiği gibi, biz elimizden geleni yaptıkça, bu ülke için, bu millet
için samimiyetle çalıştıkça yüce Mevla da işlerimizi kolaylaştıracak,
önümüze çok farklı yollar açacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) Ayrıca bugün
Dünya Göçmenler Günü. Sığınma hakkının en temel bir hak
olduğunu unutup vatanını, toprağını bırakıp
ülkemize sığınmak zorunda kalan Suriyeliler üzerinden sorumsuzca,
nefret diliyle, ötekileştirici, ayrımcı ifadelerde bulunulması
geleneklerimize de inancımıza da insanlığa da aykırıdır
diyor 2019 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, şimdi
söz sırası yürütme adına Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayraka
ait.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve bizi izleyen kıymetli
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi
ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
çalışmalarda artık sona yaklaşıyoruz. Bugünkü konuşmada
genel makroekonomik görünümün yanında, Bakanlığımızın
2018 yılındaki bazı faaliyetleriyle birlikte 2019 yılı
merkezî yönetim gelir bütçesi ve Bakanlığın ve bağlı kuruluşların
2017 yılı kesin hesabı ve 2019 yılı gider bütçesiyle ilgili
sunumumuzu paylaşacağız.
Bugün itibarıyla küresel ölçekteki makroekonomik
gelişmelere baktığımızda biraz sizi geçmişe götürmek
istiyorum. Hepinizin malumu, 2002 yılından önce Türkiye, yüksek kamu açıkları,
yüksek kamu borcu, sağlıksız bir finansal sistemle birlikte yüzde
70leri bulan enflasyon oranları içinde birkaç yıl arayla sürekli kendi
içinden kaynaklanan krizler geçiren ekonomisiyle çözüm üretemeyen bir iklime sıkışmış
kalmış bir ülke konumundaydı. Türkiye, o günlerde, üretemeyen, yatırım
yapamayan ve yatırım çekemeyen, gelir düzeyi düşük ve sürekli kamu
borcunun sürdürülebilirliği sorunu yaşayan bir ülkeydi.
AK PARTİ iktidarlarımız döneminde Türkiyede
oluşturulan geniş çerçeveli, zamanlı ve hedefli politikalarla birlikte
2000li yılların başından itibaren yaşanan bu sağlıksız
ekonomik yapıdan kurtulmuş ve ekonomiye istikrar kazandırarak alt
gelir grubundan orta yüksek gelirli ülkeler grubuna geçmiştir. Bakınız,
bu dönüşüm ekonomik göstergelere de yansımış ve bununla ilgili
sadece birkaç tane rasyoyu sizlerle paylaşacağım.
AK PARTİ iktidarları döneminde ekonomimiz yıllık
yüzde 5,7 büyümüş, kişi başına gelir 3 katından fazla artmış,
2005 yılından bu yana yaklaşık 10 milyon kişiye iş
imkânı sağlanmış, yoksulluk göstergelerinde çok önemli iyileşmeler
elde edilmiştir. 2002den bu yana ihracatımız 4 katından fazla
artarak ihracatta ürün ve ülke çeşitliliğinde önemli mesafeler kaydedilmiş,
kamu maliyesinde yeniden yapılandırmalar gerçekleştirilerek kamu
açıkları ciddi anlamda azaltılmış, kamu borç yükü yarıdan
fazla düşürülmüştür. Bankacılık sektörü ise uluslararası
en iyi standartları sağlayacak şekilde sağlıklı bir
yapıya kavuşturulmuş ve ekonomik büyümeye önemli bir katkı sağlamıştır.
Bu dönüşüm birçok uluslararası kuruluş ve platform tarafından
örnek gösterilmiş; Türkiye, bir yandan IMFe daha çok katkı sağlayan
donör ülkelerden biri pozisyonuna gelirken diğer yandan G20 ülkeleri arasında
yer alarak küresel ekonomiye yön vermede etkin bir role sahip olmuştur.
2007 yılında başlayıp tüm dünyayı
saran küresel finansal krizin etkilerini Türkiye ekonomisi bu sağlam yapısıyla
birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeye kıyasla en az maliyetle
atlatmış ve bu zor dönemde dahi üretim yapısını koruyarak
istihdam artışı sağlayan dünyadaki nadir ülkelerden biri olmuştur.
Üzerinden on yıl geçmesine rağmen, dünyada küresel krizin etkilerini atlatamayan
ve sistemlerini rehabilite edemeyen birçok ülke bulunmaktadır. Bu ülkeler çareyi
ticarette daha fazla korumacılığa yönelmekle bulmuştur. Bugün
kendi çözümlerini üretemeyen ülkeler nedeniyle küresel ticaret eski seviyelerinden
oldukça uzaktadır. Bu durum, Türkiye gibi ihracatını daha da artırmayı
kendisine hedef alan, küresel değerler zincirinde üst sıralara yükselmek
üzere üretim yapısını oluşturan ülkeleri doğal olarak olumsuz
etkileyebilmektedir. Biz rotamızı çizerken tüm artılara ve eksilere
hazırlıklı olabilmek için her zaman küresel koşulları çok
yakından takip ederek çok güçlü bir sistem inşa etmeye başladık.
Hepinizin yakından bildiği gibi, ülkemiz 2003
yılında Gezi olaylarıyla başlayan birçok derin iç ve dış
şoklarla karşı karşıya kalmıştır. Sadece
ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik risklerin de arttığı
bu süreçte ekonomimiz çok önemli bir direnç ortaya koymuştur.
Bu yıl ağustos ayında doğrudan ekonomimizi
hedef alan finansal bir saldırıyla karşı karşıya kaldık.
Piyasalarda o dönemde oluşan değerlemelerin ülkemizin makro temelleriyle
bağdaşmadığının hepimizin malumu olduğunu ifade
ettik. İlk günden itibaren tüm kurum ve kuruluşlarımız piyasaları
yakından takip ederek bu ataklara karşı ekonomimizi koruyacak gerekli
önlemleri almış ve sağlam adımları atmıştır.
Bu zorlu koşullar altında kamu ve özel sektör
paydaşlarımızla birlikte önümüzdeki dönemde ülkemizin çehresini değiştirecek
olan Yeni Ekonomi Programımızı oluşturduk. Enflasyon ve cari
açıkta kalıcı iyileşmeye odaklanan programımız, aynı
zamanda üretim ve ihracata yönelik detaylı bir planlamayla yüksek katma değerli
üretim yapısına geçişimizi çok daha hızlı bir noktaya taşıyacaktır.
Kısa vadede aldığımız önlemler ve orta vadeyi şekillendiren
Yeni Ekonomi Programımızın da katkısıyla birlikte kasım
ayında Türkiye ekonomisine yönelik algıda ve beklentilerde çok önemli
olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Güven endeksleri toparlanırken
finansal piyasalarda kayda değer iyileşme gözlenmiş, ağustos
ayı sonuna kıyasla döviz kuru yaklaşık yüzde 20 değerlenmiş,
tahvil faizleri 370 puana yakın gerilemiş ve risk primlerinde 200 puanın
üzerinde iyileşme sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, üçüncü çeyrekte Türkiye
ekonomisi yüzde 1,6 büyümüş ve bu şekilde dengelenme süreci olarak ifade
ettiğimiz süreci güçlü bir şekilde hayata geçirmeye başlamıştır.
Kısa vadede büyümemizin yavaşlaması, ancak akabinde git gide daha
da güçlenen bir ekonomik toparlanmanın sağlanması sürdürülebilir,
dengeli ve sağlıklı büyüme hedeflerimizle uyumluluk arz etmektedir.
Nitekim, 2018 yılının ilk dokuz ayında yüzde 4,5 oranında
bir büyüme ve bu büyümeyi iç talebin katkısıyla 2,4; dış talebin
katkısıyla yüzde 2,1 olarak gerçekleştiren bir büyüme performansı
ortaya koyulmuştur.
Eylül ayı itibarıyla bazı sektörlerde
zayıflamalar olsa da istihdamımız artmaya devam etmektedir. İş
gücüne katılım oranı bu dönemde mevsimsel düzeltilmiş olarak
yüzde 53,4le tarihî yüksek seviyeye ulaşırken işsizlik oranı
yüzde 11,3 seviyelerinde gerçekleşmiştir.
Dengelenme sürecinin şimdiye kadar en olumlu yansımasını
dış ticaret ve cari işlemler dengesinde görmekteyiz. İhracat
ve turizm gelirleri artmaya devam ederken iç talebin yavaşlamasıyla birlikte
ithalatta görülen daralma sonucunda Türkiye ekonomisi üç ay arka arkaya cari fazla
vermiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yıl
sonunda cari işlemler açığı, özellikle mayıs ve haziran
ayından sonra, yaklaşık 60 milyar dolarları gören rakamlar da
bahsettiğimiz bu dengelenme ve Yeni Ekonomi Programı çerçevesi içerisinde
yıl sonu itibarıyla 30 milyar dolarların da altında gerçekleşerek,
çok tarihî bir performans ortaya koyarak Yeni Ekonomi Programında öngördüğümüz
hedeflerden de çok daha başarılı ve güçlü bir performans ortaya koyacaktır.
Değerli milletvekilleri, sadece cari işlemlerde
değil, enflasyonda da iyileşme görülme süreci somut bir şekilde başlamıştır.
Yüksek enflasyona karşı atılan adımlar ve Enflasyonla Topyekûn
Mücadele Programının etkisi görülmeye başlamıştır.
Ekim ayında tepe noktasına ulaşan tüketici fiyatları kasım
ayında aylık yüzde 1,4 daralırken yıllık enflasyon bir
önceki aya göre 3,6 puan iyileşmiştir. Enflasyondaki bu düşüş,
fiyatlama davranışları için önemli bir gösterge olan beklentileri
de olumlu yönde etkilemiştir ancak daha önümüzde almamız gereken çok daha
önemli mesafeler var. Nihai amacımız -daha önce de belirttiğim gibi-
enflasyonu kalıcı olarak en kısa sürede, orta vadeli programda da
bahsettiğimiz gibi, tek haneli rakamlara düşürmektir. Enflasyonla mücadelede
para ve maliye politikalarımızdaki güçlü duruşu korurken aynı
zamanda yapısal sorunlarla da çok yoğun bir mücadele ortaya koyarak çözümlerimizi
adım adım hayata geçirmeye başladık.
Türkiye ekonomisi büyük ve güçlü bir ekonomidir. İktidar
olarak tüm kamu kurumlarıyla geniş bir yelpazede politika üretme ve tedbir
uygulama deneyimine son derece sahip olan çok tecrübeli bir iktidar, çok tecrübeli
bir ülkeyiz. Küresel ekonomik ve finansal koşulların giderek zorlaştığı
bu dönemde, ekonomimizi bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmeye
devam ederek daha önce karşılaştığımız birçok
zorlukla doğru politikalarla mücadele ederek başarılı olmaya
devam edeceğiz ve önümüzdeki dönemde de ülkemizi hep birlikte, büyük ve güçlü
Türkiye yoluculuğuna inşallah taşımaya devam edeceğiz.
Faaliyetlerimize baktığımızda, gelir
politikaları ve uygulamaları noktasında, gelir politikalarımızı
2019 yılında gerekli mali alanın temini suretiyle makroekonomik dengelenme
sürecinin desteklenmesi ve bunun yanında 2020 ve 2021 döneminde kamu harcamaları
için ihtiyaç duyulan finansmanın sağlanması, sosyoekonomik kalkınma
ve adaletin daha da güçlendirilmesi, ekonominin uluslararası düzeyde rekabet
gücünün artırılması ve yurt içi tasarruflara katkı sağlanması
hedefleri doğrultusunda yürüteceğiz. Gelir politikalarına ilişkin
temel politika önceliklerimiz çerçevesinde geçtiğimiz dönemde birçok vergisel
düzenlemeyi hayata geçirdik. Ekonomik canlanmaya katkı sağlamak amacıyla
sadece geçtiğimiz bu son dönemde konut ve iş yeri teslimlerindeki KDV
oranının yüzde 8e, taşınmaz alım satımlarındaki
tapu harcı oranının yüzde 3e indirilmesi uygulamalarını
malumunuz yıl sonuna kadar uzattık ve yıl sonuna kadar, mobilyada
yüzde 18 oranındaki KDV oranını yüzde 8e, beyaz eşyada yüzde
6,7 oranındaki ÖTV oranını sıfıra düşürdük. Yıl
sonuna kadar uygulanmak üzere motor hacmi 1600 ccnin altında olan taşıtların
ÖTV oranlarında yüzde 15 puanlık indirim yaptık ve ticari araçlardaki
yüzde 18 olarak uygulanan KDV oranını yüzde 1e indirdik.
Geçtiğimiz dönemde imalat sanayisi yatırımlarıyla
AR-GE, yenilik ve tasarım faaliyetlerine ilave destekler sağlayarak bunların
yanında yeni makine ve teçhizat alımlarında KDV istisnası ve
amortisman süresinin kısaltılmasıyla birlikte indirimli kurumlar
vergisi uygulanmasının güçlendirilmesini sayabiliriz.
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeleri tamamlanan
kanun teklifiyle birlikte, imalat sanayisi yatırımlarına sağlanan
indirimli kurumlar vergisi ve KDV teşvik unsurlarının 2019 yılında
da uygulanmasını öngörüyoruz. 2020 sonuna kadar her bir ilave istihdama
SGK primi ve vergi teşvikleri sağladık. İhracatçıların
alabilecekleri KDV iadesinin tabanını artırdık, KDV iade işlemlerini
son derece hızlandırdık. Kadın çalışanların kreş
hizmetinden yararlanmasına yönelik vergisel destekler sağladık. Vergisini
düzenli olarak ödeyen mükelleflerimize yüzde 5 indirim imkânı sağladık.
Bu hedefler çerçevesinde, önümüzdeki dönemde mali disiplin,
on altı yıldır tüm AK PARTİ iktidarlarında ve hükûmetlerinde
olduğu gibi, bu dönemde de en önemli çıpamız olmaya devam edecek.
Vergi sistemimizi daha basit, etkin, geniş tabanlı
ve daha adil bir yapıya kavuşturmak için vergi mevzuatımızın
sadeleştirilmesine yönelik çalışmalarımız başta olmak
üzere, 2019 yılı bu anlamda çok etkin bir yıl olacak. Bunun yanında,
etkinliği olmayan, istisna, muafiyet ve indirimleri kademeli olarak kaldıracak,
mecbur olmadıkça yeni istisna, muafiyet getirmeyeceğiz. Mükelleflerimizin
vergiye uyum seviyelerini güçlendirecek ve kayıtlı ekonomiye geçişi
hızlandıracağız.
Gelir politikalarımızla ihracat odaklı
ve teknoloji tabanlı bir üretim modeli çerçevesi içerisinde, nitelikli yatırımları,
katma değerli üretimi, istihdamı ve ihracata dayalı büyümeyi destekleyerek
ekonomimizin rekabet gücünü daha da geliştireceğiz ve bunun özellikle
şu son üç dört aylık süreçte öncülerini, mesajlarını ticaret
anlamındaki, cari denge anlamındaki dengelenme rakamlarında görmeye
başladık ve 2019 bunun daha da güçlü bir şekilde hayata geçtiği
bir yıl olacak inşallah.
Gelir politikası uygulamaları alanında
gerçekleştirdiğimiz bazı faaliyetlerden de bahsetmek gerekirse Mükellef
Hizmetleri Merkezini çok daha etkin bir noktaya taşıyoruz; vergisel konularda
anlaşılabilirliğin sağlanması, mükelleflerin hak ve ödevleri
konusunda bilgilendirilmesi yoluyla vergi bilincini ve gönüllü uyumu daha da artırmak
üzere Mükellef Hizmetleri Merkezini yeniden yapılandırıyoruz, İnteraktif
Vergi Dairesinin kapsamını genişletiyoruz; vergi dairesine gidilerek
yapılan işe başlama bildirimi, adres değişikliği ve
benzeri birçok işlemi elektronik ortama taşıyarak vergi dairesine
gitmeden yapılabilir birçok uygulamayı hayata geçirdik ve bu sayede vergisel
işlemlerde kolaylık, hız ve etkinlik sağladık. İnteraktif
Vergi Dairesinde hâlihazırda 46 adet hizmet sunulmaktadır ve yapacağımız
çalışmalarla sistemin kapsamını daha da genişletecek, önümüzdeki
dönemlerde mükelleflerimizin vergi dairesine gitmeden, tüm işlemlerini elektronik
ortamda yapabilmesine imkân sağlamış olacağız.
Dünya Bankasının hazırladığı
rapora göre, İş Yapma Kolaylığı Endeksinde Türkiye 2018
yılında 190 ülke arasında bir önceki yıla göre 17 basamak yükselerek
60ıncı sıradan 43üncü sıraya yükselmiştir ve raporda
Türkiye iş yapma kolaylığı açısından en büyük ilerleme
kaydeden ülkelerden bir tanesi olmuştur.
İnteraktif Vergi Danışmanı uygulamasının
kapsamını genişletiyoruz. Serbest meslek kazancı elde eden mükellefleri,
ticari kazanç elde eden bilanço ve işletme hesabı esasına tabi gelir
vergisi mükelleflerini ve işe yeni başlayan mükellefleri vergiyle ilgili
yükümlülükleri hakkında bilgilendirecek altyapıyı oluşturuyoruz.
İnteraktif Vergi Danışmanı uygulamasını diğer
kazanç ve vergi unsurlarını kapsayacak şekilde geliştirmeye
devam ediyoruz.
Katma değer vergisi mükelleflerimizin iade taleplerinin
hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasını sağlıyoruz.
KDV iadelerinin hızlı ve doğru yapılabilmesini sağlamak
için yoğun bir dönüşüm ortaya koyuyoruz. Nitekim bu kapsamda, daha önce
yapmış olduğumuz hizmetlere ilave olarak belirli şartları
sağlayan mükelleflerimizin yeminli mali müşavirlerce hazırlanmış
KDV iadesi tasdik raporuyla talep ettikleri KDV iade tutarlarının yüzde
50sinin -yapılacak ilk kontrollere göre aylarca süren bu işlemi on gün
gibi kısa bir süreye düşürerek- teminat alınmaksızın iade
edilmesini, kalan tutarın da daha sonra yapılacak kontroller çerçevesinde
iade edilmesini öngören bir sistemi 1 Ocaktan itibaren, ocak ayı itibarıyla
hayata geçirmeye başlıyoruz.
Elektronik uygulamaların yaygınlaştırılmasına
büyük önem veriyoruz. Vergi beyannamelerinin yüzde 99,8ini e-beyan sistemiyle almaya
başladık artık. 2018 yılı Ekim ayı itibarıyla
elektronik ortamda alınan bildirim ve beyanname sayısı 90 milyona
yaklaştı. Bunun yanında, bu yıl veraset ve intikal vergisi beyannamelerini
de elektronik ortama taşıdık. E-defter, e-fatura ve benzeri uygulamalarla
mükelleflerimizin kâğıt ortamında tuttukları defterlerin ve
düzenlemek zorunda oldukları faturaların elektronik ortamda düzenlenmesi,
muhafazası ve ibrazına imkân tanıyarak uyum maliyetlerinde de ciddi
anlamda tasarruf sağladık.
Nitekim E-Tebligat Sistemiyle yaklaşık 30
milyon adet tebligat, buna dayalı elektronik ortamda düzenlenerek tebliğ
edildi ve yaklaşık 300 milyon Türk lirasına yakın tasarruf sağladık.
Hazır Beyan Sisteminin kapsamını genişlettik.
Hazır Beyan Sistemiyle mükelleflerimizin kira geliri, ücret, menkul sermaye
iradı ile diğer kazanç ve iratların beyan edilebilmesine olanak sağladık.
Bu kapsamda mart ayında 1 milyon 441 bin mükellef Hazır Beyan Sistemini
kullanarak yıllık gelir vergisi beyannamesini bu şekilde verdi.
Kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadeleye
devam ediyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde kayıt dışı ekonominin
azaltılması için planlı bir mücadele yürüterek bu çerçeveyi daha
da genişletmeye devam edeceğiz ve bu kapsamda, geçtiğimiz dönemde
hazırladığımız 3 eylem planını uyguladık
ve olumlu neticelerini almaya başladık. Türkiye'de kayıt dışı
ekonominin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002 yılında yüzde
32,4ken 2006 yılında yaklaşık yüzde 26,8e düşürdük. Kayıt
dışı istihdam oranını ise Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
verilerine göre, 2002 yılındaki yüzde 52,1 seviyesinden 2017 yılı
sonu itibarıyla yüzde 33,9a indirdik ve hayata geçireceğimiz yeni bir
eylem planı çerçevesinde bu konudaki mücadelemizi daha da ileriye taşıyacağız.
Yeni bir vergi veri analiz merkezi kurma çalışmalarımızı
başlattık. Mükelleflerin uyum düzeyinin artırılması, uyumsuz
mükelleflerin uyumlu mükellefler aleyhine oluşturacağı haksız
rekabetin önlenmesi, kayıtlı ekonominin teşvik edilmesi amacıyla
yeni bir vergi veri ve risk analiz merkezini kuruyoruz. Gelir İdaresi Başkanlığı
bünyesinde kurulacak bu merkezde farklı veri kaynaklarından elde edilen
bilgiler ile faaliyet grupları ve sektörler itibarıyla mükellefler analiz
edilerek yapılacak mukayeseler suretiyle vergilemedeki muhtemel risk alanları
tespit edilerek çok daha etkin bir vergi ve denetim altyapısı inşa
edeceğiz.
Defter Beyan Sistemini uygulamaya geçirdik. Serbest
meslek erbabı, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerle
birlikte basit usule tabi olan mükelleflerin kayıtlarının elektronik
ortamda tutulmasına imkân veren Defter Beyan Sistemini hayata geçirdik. Bu
kapsamda yaklaşık 2,1 milyon mükellefin gelir ve gider kayıtlarının
portal üzerinden elektronik ortamda tutulmasını, beyannamelerin kullanıcı
dostu arayüzler vasıtasıyla sistem üzerinden doldurulmasını
hedefliyoruz. Böylece, küçük ölçekli mükelleflerimizin de vergiye uyum maliyetlerini
daha da aşağıya çekmeye başladık.
Vergi denetimi kapsamında tüm mükellefleri kavrayan,
mükellef haklarını koruyan adil, objektif ve etkin vergi denetimi dönemi,
çok daha güçlü bir şekilde hayata geçeceği bir dönem olacak.
Kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve
vergi incelemelerinin etkinliğini artırmak amacıyla Vergi Denetim
Kurulunun denetim kapasitesini, uzmanlaşma ve iş bölümünü göz önünde bulundurarak
güçlendirme ve bilgi işlem altyapısını geliştirmeye devam
ediyoruz. Oluşturduğumuz risk analiz sistemiyle vergi kayıp ve kaçağıyla
etkin olarak mücadele ediyoruz. 2014 ve 2018 döneminde yaklaşık 247 bin
mükellef nezdinde vergi incelemesi yaparak bu incelemeler neticesinde düzenlenmiş
raporlarda yaklaşık 39 milyar TL vergi tarhiyatı yapılmış
ve buna bağlı olarak 83 milyar TL ceza kesilmiştir. Teftiş,
inceleme, soruşturma, denetim ve diğer görevlendirmelerdeki iş ve
işlem süreçlerinin tamamen bilgisayar destekli yürütülmesini sağlamak
amacıyla elektronik denetim uygulamalarına ağırlık verdik
ve bu kapsamda Vergi Denetim Kurulu Denetim Bilgi Sistemi ve Vergi Denetim Kurulu
Risk Analiz Sistemini uygulamaya koyarak hayata geçirdik. Vergi Denetim Kurulu
birçok gelişmiş ülkenin benzer uygulamalarını kullandığı
VDK-RAS sistemini geliştirerek 2018 yılında Risk Analiz Sistemi kaynaklı
vergi incelemelerinin toplam vergi incelemeleri içerisindeki payını yüzde
20lere taşıdık.
Çiftçi, esnaf, KOBİ ve girişimcilere sağlanan
destekler noktasında da çok önemli adımlar attık. Kasım ayı
itibarıyla sadece Ziraat Bankasınca kullandırılan düşük
faizli kredi bakiyesi 46 milyar TLye, Tarım Kredi Kooperatiflerince kullandırılan
düşük faizli kredi bakiyesiyse yaklaşık 5 milyar TLye ulaşmıştır.
2018 yılı Kasım ayı itibarıyla söz konusu uygulamadan yaklaşık
866 bin üretici faydalanmaktadır. Bu çerçevede 2004 yılında 205 bin
üreticiye 700 milyon TL olarak verilmeye başlanan bu destek 2018 yılında
-2004 yılında 700 milyon TLden- 51 milyar TL bakiyeye yükselmiş
ve 866 bin çiftçimiz bundan faydalanmıştır. 2018 yılında
tüm Türkiyede yaşanan doğal afetler dolayısıyla Hatay ve Kilis
illeri başta olmak üzere -ilçeleri dâhil olmak üzere- faaliyet gösteren ve
yaşanan terör olayları nedeniyle zarar gören üreticilerin Ziraat Bankası
ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan düşük faizli tarımsal kredi
borçları bir yıl süreyle ertelenmiştir. Nitekim çiftçilerimize düşük
faizli kredi kullandırılması nedeniyle oluşan gelir kayıplarının
karşılanması amacıyla da yapılan ödeme tutarı ek olarak
kasım ayı itibarıyla 2 milyar TL olup ayrılan 2,65 milyarlık
bütçenin önemli bir kısmı kullandırılmış ve bu amaçla
da 2019 yılı bütçesine de 3,4 milyar TLlik ekstra bir ödenek koyulmuştur.
2018 yılında Hatay ve Kilis illerinde ve ilçelerinde faaliyet gösteren
ve yaşanan terör olayları nedeniyle zarar gören esnaf ve sanatkârlarımızın
Halk Bankasına olan borçları da bir yıl süreyle ertelenmiştir.
Kasım ayı itibarıyla bu kapsamda kullandırılan esnaf kredilerinin
bakiyesi 30,9 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bu kredilerden faydalanan
esnaf sayımızsa 491 bin adet olmuştur. Bu çerçevede kasım ayı
itibarıyla yapılan ödeme tutarı 1,2 milyar TL olup ayrılan 1,48
milyar TL fondan bu kullandırılmıştır. Bu amaçla 2019 bütçesine
1,88 milyar TL ödenek öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2002 yılında 64 bin
esnafa 150 milyon TL olarak verilmeye başlanan bu destek 2018 yılında
30,9 milyar TL bakiyeye yükselmiş, 490 bin esnaf sayısına ulaşılmıştır.
Diğer taraftan, 2018 Yılı Programı,
100 Günlük İcraat Programı ve Yeni Ekonomi Programında yer alan
Kalkınma Bankasının Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası
olarak yeniden yapılandırılması hedefleri kapsamında mevcut
kuruluş kanununun yerine geçmesi öngörülen yeni kuruluş kanunu ekim ayında
yasalaşmış, böylelikle ülkemizde kalkınma bankacılığının
genişletilip geliştirilmesi, bankanın kullanacağı enstrümanlarla
sermaye piyasasının kuvvetlendirilmesinde etkin bir rol oynaması,
bankanın görev alanlarını genişleterek mali yapısının
güçlendirilmesi, başta teknoloji ve inovasyon yatırımları olmak
üzere stratejik, yenilikçi ve yüksek katma değerli üretime dönük yatırımların
ve startupların destekleneceği bir yapıya ulaştırılması
ve bankanın 2017 sonu itibarıyla 6,9 milyar TL olan kredi hacminin yeni
yapılanmayla birlikte bunun çok daha üzerine taşınması amaçlanmaktadır.
Kamu iktisadi teşebbüslerine baktığımızda,
pay sahipliği fonksiyonunu icra ettiğimiz KİT kurumsal yönetim ilkelerine
uygun olarak kârlı ve verimli bir şekilde işletilmesi temel hedefimizdir.
Bu hedefimiz YEPte KİTler verimlilikleri artacak ve kamu maliyesine yükleri
azalacak şekilde yeniden yapılandırılacak. şeklinde yer
almaktadır. Bu amaçla, KİTlerde yetkilendirmeyi, hesap verebilirliği,
şeffaflığı, karar alma süreçlerindeki etkinliği ve performansa
dayalı yönetimi esas alan stratejik yönetim anlayışının
yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarımız
devam etmektedir. Bildiğiniz üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı
olarak kamu pay sahipliğinin gerektirdiği işlemleri yerine getirmek
üzere portföyümüzde yer alan bazı KİTlerin yatırım ve diğer
finansman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla sermaye
mahiyetinde ödemeler yapmaktayız. Ayrıca KİTlere sosyal, bölgesel
ve sektörel amaçlarla verilen görevler nedeniyle oluşan bedeller Hazine ve
Maliye Bakanlığı bütçesinden karşılanmaktadır. KİTlere
yapılan sermaye transferi tutarı 2017 yılında 4,4 milyar TL
olarak gerçekleşmiş olup bu tutarın 2018 yılında 6,2 milyar
TL, 2019 yılında ise 6,9 milyar TL olması planlanmaktadır. 2017
yılında 3,4 milyar TL olarak gerçekleşen KİTlere yapılan
görevlendirme bedeli ödemesinin 2018 yılında 2,2 milyar TL, 2019 yılında
ise 1,6 milyar TL olması öngörülmektedir.
Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak kamu
sermayeli işletmeler, iştirakler ve kamu sermayeli bankalardan elde edilecek
temettü ve bakiye kâr gelirlerinin takip ve tahsilat işlemlerini de gerçekleştiriyoruz.
Ve bu çerçevede 2017 yılında toplam 8,9 milyar TL temettü ve bakiye kâr
geliri elde edilmiş olup bu tutarın 2018 yılında 15,6 milyar
TL, 2019 yılında ise bakiye kâr haricinde 2,8 milyar TL olması öngörülmektedir.
Diğer taraftan hasılat payı uygulaması çerçevesi içerisinde
2017 yılında KİTlerden elde edilen hasılat payı tutarı
869 milyon TL olarak gerçekleşmiş olup bu tutarın 2018 yılında
1,3 milyar TL, 2019 yılında da 1,4 milyar TL olarak gerçekleşmesi
öngörülmektedir.
Kamu finansmanına baktığımızda,
hazine garantili kredilerden üstlenim oranını tarihî düşük seviyelere
çekmiş olduk. Hazine garantili dış borç stoku 2018 yılı
Ekim ayı sonu itibarıyla 13,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Öte yandan hazine garantili kredilerden üstlenim oranı tarihî düşük seviyelerde
seyretmekte 2002 yılında hazine garantili kredilerden üstlenim oranı
yüzde 51,9 iken 2018 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla bu oran yüzde
1e düşmüştür.
Hazine alacak stoku 2018 yılı Ekim ayı
sonu itibarıyla 19 milyar TL olarak gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında
yüzde 72,1 olan ülkemizin Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç
stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, 2018 yılı ikinci
çeyrek sonu itibarıyla yüzde 29,2 olarak gerçekleşmiştir. Ve Yeni
Ekonomi Programına göre söz konusu oranın 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılları
sonu itibarıyla sırasıyla yüzde 31, yüzde 28,5; yüzde 28,2 ve yüzde
27,2 seviyelerinde, aşağı yönlü bir patikada gerçekleşmesini
öngörüyoruz.
Kamu borcunun bir göstergesi olan ve Avrupa Birliği
bünyesinde ekonomik ve parasal birliğe geçişin ön koşulu olan Maastricht
Kriterleri, AB üyesi ülkelerin genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya
oranının yüzde 60 olarak belirlendiği Maastricht Kriterleri çerçevesi
içerisinde ESA2010 kılavuzu esas alınarak hesaplanan Maastricht borcu
ülkemizde de AB tanımlı genel yönetim borç stoku altında Bakanlığımızca
derlenmekte ve düzenli olarak aylık yayınlanmaktadır.
Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat verilerine göre,
28 Avrupa Birliği üyesinin ortalama genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt
içi hasılaya oranı 2018 yılı ikinci çeyrek sonu itibarıyla
yüzde 81 olduğu; aynı metodolojiyle, 2018 ikinci çeyrek itibarıyla,
ESA2010da üretilen, ülkemizin gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranının
bu oranın çok çok daha altında olduğu çok net bir şekilde görülmektedir.
Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikamız
sayesinde borç stokunun faiz, kur ve likitide risklerine karşı olan duyarlılığını
çok dikkatli ve hassas bir şekilde yönetmeye devam ederek azalttık. TL
faizlerdeki 500 baz puanlık artış 2001 yılı stok yapısında
borç stokunu 1,6 puan artırırken mevcut yapıda yalnızca 0,8
puan artırmaktadır. Yine gayrisafi yurt içi hasıla büyümesindeki
2 puanlık azalış 2001de borç stokunda yüzde 1,6 puan artırırken
mevcut yapıda sadece 0,6 puan artırmaktadır. Yine, TL cinsi borçlanmaya
ağırlık vererek borç stokunun yapısını döviz kuru
şoklarına karşı daha güçlü hâle getirdik. 2001 yılındaki
stok yapısı sürdürülüyor olsaydı, Türk lirasındaki yüzde 5 değer
kaybını borç stokunun içerisinde 1,6 puan artıracakken mevcut yapıda
bu artış sadece 0,7 puanda kalmıştır. Ve sadece ve sadece
bu saydığım analiz kamu maliyemizin ve kamu borç yapımızın
ne derece sağlam bir noktaya eriştiğini çok açık, net, şeffaf
bir şekilde göstermektedir.
Dış finansmana baktığımızda
ülkemizin kalkınma hedefleri doğrultusunda Dünya Bankasıyla da yakın
ilişkileri devam etmektedir. Dünya Bankasıyla ülkemiz arasında 2017
ve 2021 mali yıllarını kapsayan dönemdeki mali ve teknik iş
birliğinin çerçevesini oluşturan ülke iş birliği çerçevesi programı
kapsamında şimdiye kadar 7 proje ve 1 program kredisi için toplamda 2,6
milyar dolar tutarında uzun vadeli, düşük faizli finansman sağladık.
Yine, 2018 yılı özelinde Dünya Bankasından
enerji, altyapı ve reel sektörlerde geliştirilen büyük montanlı projeler
için toplamda 1,1 milyar dolar civarında bir finansman temin ettik. Söz konusu
projeler ülkemizin ekonomik gelişimi ve canlanmasına katkı sağlayacağı
için ülkemizin ekonomik büyümesine de önemli bir etkiyi ortaya koyacak.
Hazine Finansman Programı çerçevesinde uluslararası
sermaye piyasalarından 7,7 milyar dolar tutarında dış finansman
sağladık. Özellikle yaz ayları sonunda maruz kaldığımız
finansal dalgalanmaların ardından ekim ve kasım aylarında gerçekleştirdiğimiz
dolar ve euro cinsi tahvil ihraçlarına ihraç tutarının 3 katından
fazla talep gelmesiyle geçtiğimiz süreçte aldığımız ekonomik
tedbirlerin uluslararası yatırımcılar nezdinde ne denli güçlü
bir karşılık bulduğunu görmüş olduk. Tüm bu çerçevede ülkemizin
güçlenen uluslararası rolüyle birlikte, buna paralel olarak, son yıllarda
kalkınma yardımlarında da Türkiye dünyada en önde olan ülkelerden
biri olmuştur ve yıllık uluslararası yaptığı
yardımların gayrisafi millî hasılasına oranına kıyasla
bakıldığında dünyada 1nci ülke olarak; Amerikayı, İngiltereyi
ve dünyadaki bütün gelişmiş ülkeleri geçerek bu noktaya erişmiştir.
Tüm bu bilgiler ışığında, ben
tekrardan 2019 yılı Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçemizin
hayırlı olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
Şahsı adına aleyhinde Erzurum Milletvekili
Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı
bütçesi çerçevesinde şahsım adına aleyhte söz almış bulunuyorum.
Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.
Bütçe, yürütmenin iktidar etme aracıdır. Bütçe
teklifi, yürütmenin ekonomik ve siyasal yapıya ilişkin fikirleridir. Görüştüğümüz
bu bütçe teklifi, toplumsal adalet, işsizlik, gelir dağılımı
gibi Türkiyenin yapısal sorunlarına herhangi bir çözüm önerisinde maalesef
bulunmamakta. Başta belirtmeliyim ki bunları bir muhalefet milletvekili
olarak keyifle söylemiyorum. Bütçe teklifinde kamu-özel iş birliği projelerinden
kaynaklanan ödemeler net değil. Son dönemde gerçekleşen projelerle ilgili
sözleşmelere dayalı olarak verilen garantilerin bütçeye yükü konusunda
hesaplamalar nasıl yapılmış? Bunların 2019 bütçesine etkisi
nasıl hesaplandı ve hangi ödenek içine ne kadar konuldu? Bu konudaki tespitlerin
Sayıştay denetim raporlarında olması gerekirdi ama yok. Korkarım
ki buradan doğacak maliyeti kurduğunuz ekonomik sistemden beslenen azınlık
değil, hiçbir sorumluluğu olmayan milyonlarca vatandaşımız
ödeyecek.
Dolar bazında dış borç stoku 2002 yılından
günümüze yüzde 360, özel sektör borcu yüzde 754, kamu borcu ise yüzde 218 artmış.
Özel sektör borçları kaynaklı bir ekonomik krizle karşı karşıyayız.
Çoğu yurt dışından alınmış borçların artık
uygun maliyetle çevrilme imkânı çok zorlaştı. Gerek devlet yönetme
anlayışınızın oluşturduğu olumsuz siyasi şartlardan
gerekse ekonomiyi yönetme biçiminizden dolayı yabancı yatırımcıların
Türkiye ekonomisine olan güveni de azaldı. Ne yazık ki Türk ekonomisi
yıllar yılı dış kaynağı sorumsuz harcama sonucuyla
krize sürüklenirken krizden çıkmak için maalesef yine bir dış kaynak
girişine ihtiyaç duymakta. Hem vahşi bankacılık sisteminin hem
de reel sektör firmalarının kapsamlı bir iyileşme sürecine tabi
tutulması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, lütfen, bir ülke düşünün
ki devletin başkanı kendisini bir anonim şirketin başına
atıyor. Damadı olan hazine bakanını ise anonim şirkette
başkan vekilliğine getiriyor. Sayın Cumhurbaşkanının
kimseye güvenememesi nedeniyle kendisini ve damadını Varlık Fonuna
atadığını iyi niyetle düşünelim. Fakat keşke Sayın
Cumhurbaşkanı kimseye güvenemeyeceği bir ortamın yaratılmasına
imkân vermeseydi, toplumsal ve ekonomik alanlarda güven duygusu içinde yaşayabilseydik.
Kıymetli AK PARTİli milletvekilleri, bizlerin
manevi dünyamızda faiz yokken sizler ise faizcilikten bir yandan yakınıyor
diğer taraftan günlük siyaset uğruna bu duyguyu sınırsızca
sömürüyorsunuz. Bankalar ise faizden rekor kazançlar elde ediyorlar. Televizyonlarda
çikolata reklamı gibi çekici faiz reklamlarına izin veriyorsunuz. Gün
geçmiyor ki telefonlarımıza tüketici kredisi teklifleri gelmesin. Borçlanmaları
için adeta insanımızın aklı çeliniyor. Bu anlattıklarım
sizin kontrolünüzdeki ekonomik sistem içinde yapılıyor. Borçlanma diyoruz
ama bu kelime aslında yapılan operasyon için çok hafif kalıyor. Halkımızın
ve vatanımızın geleceği ipotek altına alınıyor.
Bugün dünyanın birçok teknoloji merkezinde Türk
gençleri çalışmakta. Özellikle bilgi teknolojileri alanındaki gençlerimiz
Avrupa ülkeleri tarafından transfer ediliyorlar, kolaylıkla vatandaşlık
veriliyor. Türkiyedeki beyin göçünü tersine çevirip yüksek teknoloji üretir bir
hâle gelmek zorundayız. Bu, lüks üniversite binası yapmakla gerçekleşmez,
zihinsel reformla olur. Düşünen beyinlerin önündeki engelleri kaldıralım.
Toplumsal ve ekonomik adaleti sağlamadıkça bu hedefleri gerçekleştirmemiz
de mümkün değil. İnsanımızın önünü açalım ki teknoloji
ağırlıklı millî markalarımız, küresel firmalarımız
olsun.
Sayıştay raporlarına gelecek olursak;
Sayıştaya göre, Maliye Bakanlığı kayıtları gerçekçi,
sağlıklı tutulmamış, yanlış bilgiler girilerek
hesaplar manipüle edilmiş. Maliye Bakanlığı bu kadar hatalı
ve doğru olmayan işlemleri neden yapar? Sayıştay raporunda Gelir
İdaresi Başkanlığına ait olmayan gelirlerin Başkanlığın
tablolarında yer aldığı tespit edilmiş. Ayrıca, Hazine
Müsteşarlığı, SPK ve BDDKyle ilgili olarak da benzer sorunların
bulunduğu tespit edilmiş. Yanlış bilgilerle gelirleri fazla
göstererek bizleri değil asıl kendinizi kandırıyorsunuz.
Bir de özelleştirme mevzumuz
var. Değerli milletvekilleri, yapılan özelleştirme değildir.
Sayıştay raporları Özelleştirme İdaresi Başkanlığıyla
ilgili çok önemli tespitlerde bulunmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım
Sayın Milletvekilim.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ
(Devamla) Bunlardan biri, özelleştirme işlemlerine ait değer tespit
sonuçlarının kamuoyuna duyurulmaması; bir diğeri, özelleştirme
programına alınan taşınmazların mali tablolarda yer almaması.
Kamuoyundan bu tür bilgiler neden saklanıyor? Değerinin altında özelleştirmeler
mi yapıldı? Evet, şahidim, yapıldı. Buna, memleketim Erzurumun
şeker fabrikasının, kimsenin haberdar olmadığı, AK
PARTİ döneminde çalıştırılmayan içindeki alkol fabrikasıyla
birlikte yok pahasına satılmasını örnek olarak verebilirim.
Kamu zarara uğratıldı, Erzurumun can damarlarından biri kesildi.
Buna özelleştirme diyemeyiz, buna desek desek millî servet transferi diyebiliriz.
Son tahlilde, ülkenin geldiği
finansal çöküş tablosunda, gönül istemez ama, yabancı kurumlardan borç
alınacaksa inşallah para karşılığında para öderiz.
Umarım ki, rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin ikaz ettiği
gibi, bu sefer istenecek borcun karşılığı para artı
siyasi taviz olmaz.
Sözlerimin sonunda, bu konuyu çalışırken
görüşlerinden istifade ettiğim, Plan ve Bütçe Komisyonunda İYİ
PARTİmizi temsil eden Sayın Durmuş Yılmaz Beyefendi ve İsmail
Tatlıoğlu Beyefendiye şükranlarımı sunar, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Teşekkür ederim. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sekizinci turdaki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemlerine geçiyoruz.
Sayın Şahin
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Hazine ve Maliye Bakanına
soruyorum: Teknik olarak, iç piyasadan döviz ve altına bağlı borçlanma
yoluyla yeni kaynak yaratmak mümkün müdür? Bu yöntem sadece hesaplar arası
bir aktarımdan başka bir sonuç verebilir mi?
Dövize dayalı borçlanmanın, içeride dövize
olan talebi artırma sonucu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Enflasyon sepeti aylık değişimine göre,
uzman doktor muayenesi 18 lira, laboratuvar ücreti ise 23 lira olarak değerlendirilmiştir.
Enflasyon hesaplamasında kullanılan bu verileri nereden ve nasıl
derliyorsunuz? Türkiyenin herhangi bir yerinde bu ücretlerle muayene olmak, laboratuvar
hizmeti almak mümkün müdür?
TELEKOM özelleştirmesinde Lübnanlı Oger firması
kaç dolar taahhüt etmiş ve ne kadar ödemiştir? Şimdiye kadar ne kadar
temettü tahsilatı yapmıştır? Türkiye Cumhuriyeti bankalarından
ne kadar kredi kullanmış ve ne kadar geri ödeme yapmıştır?
Merkez Bankası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ekonomi çok iyi durumda, bir daha
borç yapılandırması yapmayacağız. dediniz. Bütçe görüşmelerinden
sonra yeni bir yapılandırma gündeme gelecek. Bu yapılandırma
içerisine, ödenemeyen kredi kartı, tüketici kredisi, konut kredisi gibi bireysel
kredilerin yapılandırılmasını da dâhil etmeyi düşünüyor
musunuz?
Esnaflarımızın devlet, özel ve esnaf kefalet
kooperatiflerine 400 milyara yaklaşan borçları var. Bu borçlardan bir
yeniden yapılandırma söz konusu mudur?
Çiftçilerimizin sadece Ziraat Bankasına olan borçlarında,
yüzde 11 faiz alarak, borç ertelemesi, yapılandırma yapacaksınız.
Diğer banka ve Tarım Kredi Kooperatiflerindeki borçlarında da bir
yapılandırma olacak mı?
Tarım Kredi Kooperatifleri, plasman ihtiyacının
bir bölümünü Ziraat Bankasından yüksek faizli ticari kredi olarak kullanmakta
olup, bu nedenle ortaklarına da yüksek faizli kredi kullandırmaktadır.
Bu krediyi, geçmişte olduğu gibi, tamamen düşük faizli tarım
kredisine çevirmeniz yönünde bir düzenlemeniz var mıdır?
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Bakana olacak: Sayın Bakanım,
dış kaynaklı kredilerle yapılan projelerin tamamının
veya tamamına yakınının süresinde bitirildiğini görmekteyiz.
Yalnız, kendi imkânlarımızla yaptığımız ihalelerle
veya Türkiye'de yapılan yap-işlet-devret projelerinde maalesef ihaleler
süresinde tamamlanamıyor, projelerin çoğunluğu yıllarca geriye
kalıyor. Çeşmeli-Taşucu otoyolunun ihalesinde 6 tane firma dosya
almış ama maalesef yine teklif veren bir firma olmamıştır.
Bu, Çeşmeli-Taşucu otoyoluyla ilgili sürekli zaman kaybetmekteyiz. Hep
Yeniden ihale yapılacak, yap-işlet-devrete çıkılacak
Çıkıldı,
ihale iptal oldu, teklif verilmedi. Çeşmeli-Taşucuyla ilgili Mersinlilere
verebileceğiniz bir tarih var mıdır? Bu konuda nasıl bir çözüm
üretmeyi düşünüyorsunuz?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, hazine olarak bireysel yatırımcıya
dolar ve euro cinsi tahvil ihracına başladınız. Dolarla borçlanmada
yabancıya yüzde 7,5 faiz ödeyen devlet, kendi vatandaşına yüzde 4
faiz verecek. Cumhurbaşkanı daha önce döviz mevduatı olanlar için
Teröristlerden farkı yoktur. demişti. Şimdi, siz dövize faiz vererek
ne yapmayı amaçlıyorsunuz? Dövizle borçlanma hem Türk parasının
kıymetini koruma anlayışına hem de Cumhurbaşkanlığının
çıkardığı dövizle mücadele karar ve kararnamelerine aykırı
değil mi?
Bir başka soru: Sayın Bakan, doğal gaz
fiyatları düşmedi; elektrik, gıda, eğitim, kiralar, Merkez Bankası
faizleri düşmedi ancak Enflasyon düştü. diyorsunuz. Peki, enflasyon
gerçekten düştüyse saydığım kalemlerde neden düşüş
olmadı?
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, resesif bir ekonomide reel gayrisafi
yurt içi hasıla gerileme eğilimine girer; işsizlik artar, ücretler
reel olarak geriler, gelir dağılımı bozulur, üretim seviyesi
düşer, şirketler küçülür, vergi gelirleri düşer, ulusal para birimi
değer kaybeder. Bu, ekonomi uzmanlarının tanımlamasıdır.
Tüm bu tanımlamalara baktığımızda maalesef tam da ülkemizi
anlatan kavramlar olduğunu üzülerek görmekteyiz.
Sayın Bakan, resesif bir ekonominin sonucu enflasyon
ve deflasyon yani kriz değil midir? Bu bilgilere göre hâlâ ülkemizde kriz yok
diyorsanız, bulunduğumuz ortamı hangi kavramla açıklarsınız?
Bunun ekonomi literatüründeki adı kriz değilse nedir? Neden tasarruf yapıyoruz?
Eğer ekonomi iyiyse neden asgari ücret artmıyor, neden memur maaşları
artmıyor, neden ek gösterge 3600 gelmiyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu? Yok.
Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Özelleştirme yoluyla elde edilen kaynaklar nedir?
Fayda sağlamış mıdır? Yapılan özelleştirme bedeli
nasıl hesaplanmaktır? Örneğin Kahramanmaraş Elbistan Şeker
Fabrikası 295 milyon liraya özelleştirilmiştir. Oysa Elbistan Şeker
Fabrikasının 900 bin metrekare fabrikaya ait, 800 bin metrekare Özelleştirme
İdaresine devredilen arsası vardır. Bunlar dikkate alınmamış
mıdır? Yapılan özelleştirmelerin ederinin altında olduğunu
düşünüyor musunuz? Özelleştirmeyi herhangi bir şahıs yerine
halka arz şeklinde yapmayı veya tesisi o bölgenin insanlarına vermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Tarihimizde hazine, malevi anlamına gelen, devlete
ait malların bütünü ve bununla ilgili idari, mali kuruma beytülmal denir. Beytülmalde
ilk sorumlu Hazreti Ömer, ilk görevli de Bilal-i Habeşidir. Beytülmaldeki
imkânlar kamu için ve kamu yararına harcanır. Yusuf suresindeki ilgili
ayetler sorumluluk alanlarına ehil olanların atanmasını amirdir.
Beytülmaldeki imkânları aşıranlar kınanmış ve Aşırdıklarıyla
mahşere gelirler. buyurulmuştur. Hazreti Ömer beytülmali yetim hakkı
olarak tarif etmiş, kendi özel işine yönelince devletin mumunu söndürüp
kendi özel mumunu yakmıştır. Yetim hakkı yiyen iflah olmaz.
özdeyişi hepimizin kulağına küpe olmalıdır. Dönemimizde
halkın hakkı halka verilip devletin ve milletin malına sahip çıkıldığı
için yoksulluklar, kuyruklar ve krizler içindeki eski Türkiye'den dünyanın
gıptayla izlediği yeni ve gelişmiş Türkiye'ye ulaşılmıştır.
At binenin, kılıç kuşananındır. İdare vaktin ve nakdin
idaresidir. Kriz tellalları ellerini ovuştura dursunlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Hürriyet...
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, birçok
mesleki alanda staj yapanların staj süreleri sigorta başlangıcı
sayılmıyor. Bu yüzden yüzlerce insan mağdur. Burada yasal bir çarpıklık
var. Bunun da Anayasadaki eşitlik ilkesine aykırı olduğunu
düşünüyorum. Bu çarpıklık ne zaman giderilecek?
Asgari ücretli yoksulluk
sınırında bile değil. Emeklilikte yaşa takılanlar
görmezden geliniyor, yok sayılıyor. Taşeron işçilerinde kadro
alanlar bile mağdur oldu, yüzde 70 şartına takılanlar işsiz
kaldı. 3600 ek gösterge unutuldu ve memurlar sürekli oyalanıyor. Bu insanlar
geçim sıkıntısı nedeniyle sürekli borçlanıyor, borçlanarak
geçinmeye çalışıyor. Bunları Çalışma Bakanına,
İçişleri Bakanına defalarca sorduk, cevap alamadık. Bakanlar
50 kadın daha az öldürülüyor." diye neredeyse sevinir açıklamalar
yaptılar. Bu kadar şeyi, gerçekten, duvara söylesek duvar çatlardı
ama cevap alamadık. Türkiyenin gerçekleri bambaşka, anlatılan masallar
ise bambaşka. Hükûmetinize tekrar soruyorum: Yandaşlar zenginleşirken
yoksula yine tencere kaynatmak mı düşecek? Elektrik, su, doğal gaz
faturalarını nasıl düşüreceksiniz? Lafı eveleyip gevelemeden
bu sorunları çözecek misiniz, çözmeyecek misiniz?
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bülbül...
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1937 yılında açılan
cumhuriyetin dev projelerinden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasına ait arazinin
42 dönümlük kısmının millet bahçesi hâline getirileceği söylenmektedir.
Ancak yurttaşlarımızın Sümerbank arazisine ilişkin esas
talebi Sümerbank müzesi ve Sümer üniversitesidir.
Sayın Bakan, fabrika
arazisinde kurulmak üzere desen arşivi ve Atatürk emanetlerini içeren Sümerbank
müzesinin kurulması için herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?
Millet bahçesi olarak kullanılmak istenen arazinin karşısında
hâlihazırda 200 dönümlük Sümer Parkı bulunmaktadır. Bu nedenle millet
bahçesine ihtiyaç yoktur. Söz konusu 42 dönümlük arazinin ADÜ Nazilli kampüsünün
birleşimiyle oluşturulabilecek Sümer üniversitesine tahsisi için ayrılmasına
yönelik bir düşünceniz var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Sarıaslan.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
Sayın Başkanım, Türkiyede yaşanan ekonomik krizden en çok
etkilenen kesimlerden biri de köylülerdir. Köylülerimizin tarımsal kalkınma kooperatifi
fonlarından yararlanılarak almış oldukları borçlarının
yeniden yapılandırılması zorunlu olmuştur. Bu borçlarının
ve bankalara olan borçlarının faiz olarak yeniden yapılandırılması
köylülerimizi rahatlatacaktır. Ayrıca, Sayın Bakanım, Nevşehire
yapılması düşünülen spor tesislerinin temeli ne zaman atılacaktır,
ne zaman bitirilecektir? Nevşehirdeki gençlerin buna ciddi şekilde talepleri
vardır. istekleri vardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, soruları cevaplamak üzere
sözü Komisyona ve yürütmeye veriyorum.
Süreniz on dakika.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Bakan cevaplayacak.
HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şimdi, bu, birkaç kişi tarafından da soruldu:
Niye döviz, altın ihaleleri yapıyor Hazine? Bu, aslında çok önemli
ve stratejik bir adım. Birazdan faiz yüküyle ilgili de konuya cevap verirken
aynı noktaya parmak basacağım. Son birkaç yıldır sadece
Hazinemizin ortaya koyduğu altına dayalı tahvil ihracı, son
iki yılda 6,5 tona yakın altının yastık altından Türkiye
ekonomisine kazandırılmasına vesile olarak, aslında devlet olarak
ne kadar doğru bir iş yaptığımızı, kayıt
dışı sermayenin kayıt içine getirildiğini ortaya koydu.
Tabii biz bu noktada bir başka ilki daha gerçekleştirerek özellikle gerek
döviz anlamında gerek altın anlamında direkt vatandaşımıza
yönelik bir ihraç kapsamında, kurumlara, bankalara, yabancılara yaptığımız
ihraçlardan farklı, direkt Hazine garantisi kapsamında olan, direkt Hazinemizin
bu noktada makul bir kâr payıyla gerek faizli gerek faizsiz enstrümanlarla
Türkiye ekonomisinde daha etkin finansal kaynakların çeşitlendirilmesiyle
ilgili bir adım attık. Bu tamamen, özellikle Türkiye ekonomisindeki farklı
kaynaklarda birikmiş olan sermayenin, döviz cinsinden olsun, altın cinsinden
olsun, reel ekonomiye kazandırılmasına yönelik bir adımdır
ve gayet başarılıdır.
Bir diğer konu: Niye Hazine faizleri yabancıya
yüksek de bu ihalelerde düşük? Şimdi, biraz bakarsak -demek ki biraz detaylı
incelememişiz- vade oranına, Hazinenin yaptığı vatandaşa
olan ihraç bir yıl, iki yıl, daha düşük süreliyken bu bahsettiğimiz
ihraçlar daha uzun süreli, beş yıl, yedi yıl, on yıllık.
Vadenin faiz üzerindeki etkisi çok net görülebilir. Ama eğer özellikle şu
son dört aydaki Hazinemizin borçlanma stratejisi ki
Ben anlıyorum, herhâlde
bu finansal piyasalardaki bazı finansal kuruluşlar bu yeni Hazine stratejimizden
biraz rahatsız. Niye rahatsız? Çünkü, bizim öncelikli hedefimiz, devletimizin
uluslararası ve ulusal piyasalardan borçlanma maliyetini düşürmek; hele
de dalgalı dönemlerde. Bunun en güzel örneğini -eylül, ekim, kasım,
aralık- üç buçuk aylık süreçte Yeni Ekonomi Programında öngördüğümüz,
faiz maliyeti olarak açıkladığımız rakam ve Hazine olarak
ortaya koyduğumuz yeni borçlanma stratejisi ve bu maliyetleri düşürmek
için -TL olur, dolar olur, euro olur- vadesi değişkenlik arz edebileceği
noktada bu faizi düşürmek için attığımız adımlara
en güzel örnek olması açısından rakama baktığımızda,
Yeni Ekonomi Programında son dört ayda, eylül, ekim, kasım, aralık
ayında 26,2 milyar TLlik bir faiz ödeneği öngörürken, bu dört aylık
süreçte etkin ve aktif bir faiz stratejisiyle bu rakam 23,784 milyar TL gerçekleşmiş
yani yıl sonuna kadar ki bütçelenen faiz ödemesi 2 milyar 413 milyon TL daha
aşağıda gerçekleşmiştir. Şimdi, daha etkin, daha aktif,
hem iç piyasada hem dış piyasada, masanın karşı tarafını
da bilerek, likidite ihtiyacını, gelir kaynaklarını etkin bir
şekilde yürüterek bu finansman ve borçlanma stratejisini hayata geçireceğiz.
İşsizlik Fonu denilmiş, İşsizlik
Fonuyla alakalı konu aslında gayet basit. Daha önce de cevaplamıştım
ama bugün burada geldi, yine burada çok kısa bir şekilde hemen bahsedeyim.
4749 sayılı Kanunun 12nci maddesi uyarınca, Kamu Haznedarlığı
Genel Tebliği çerçevesinde, kamu kurumları, kendi karar ve tercihleri
çerçevesi içerisinde, mali kaynaklarını, kamu sermayeleri, kamu destekli,
kamunun sahip olduğu her türlü enstrüman, bankalara ihraç edilen borçlanma
araçlarında değerlendirebilmektedir. Bu kapsamda gerek hazine kâğıdı
olur gerek hazine destekli kamu kâğıdı olur, bankalar olur, bu manada,
İşsizlik Sigortası Fonunu en etkin ve verimli kaynaklarla yönetecek
şekilde İşsizlik Fonu yönetimi bunu değerlendirmektedir ve nitekim
son dört aylık, bu manada, İşsizlik Fonu kapsamında yapılan
işlemlerin hepsi hukuki ve daha da ötesi, İşsizlik Fonunun gelir
kaynaklarını artırmaya yönelik işlemlerdir.
Bunun dışında, baktığımızda,
borçlanma ve yapılanma hususuyla alakalı vergisel açıdan son üç yılda
gerçekleştirilen vergi barışı kapsamındaki düzenlemeler,
ağustos ayında ifade ettiğim gibi, en son olarak açıklanmış.
Bundan sonra olmayacağını ifade ettik. Bu bahsettiğiniz, geçtiğimiz
gün gündeme gelen, bu taksitlendirme kapsamında ödemenin süresinin bir ay daha,
iki ay daha uzatılmasına yönelik bir işlemdir, yeniden yapılandırma
değildir. Ama onun dışında gerek esnafımıza gerek
çiftçimize, bu manada, yapılandırma noktasında, mevcut bankalara
borçları noktasında çok önemli düzenlemeler, yeniden yapılandırmalar,
düşük faizli kredilerle desteklerimiz devam ediyor -rakamsal olarak bir kısmını
deminki konuşmamda ifade ettim ama- sadece geçtiğimiz hafta, yine Ziraat
Bankası noktasında baktığımızda, 530 bin çiftçimizin
yaklaşık 30 milyar TLlik çiftçi kredisi 2019 Temmuz ayından sonrasına
ötelenerek mevcut faizin, en düşük maliyetli faizin altyapısı korunarak
yaklaşık yedi aylık, sekiz aylık bir rahatlatmayla bu anlamda
da kamu olarak, biz devlet olarak, kurumlarımız olarak bu desteği
devam ettirmeyi sürdüreceğiz.
Şimdi, dendi k: Resesyon var. Ekonomi kötü.
Asgari ücret kötü. Yani şimdi, tabii, ben Komisyonda da birçok kez bunları
ifade ettim. Türkiyede 2002 yılında -brüt asgari ücret, net asgari ücret,
hangisinden bakarsak bakalım- brüt olarak 250 bin liradan 2.030 liraya, net
olarak 184 liradan 1.603 liraya çıkmış; nominal olarak yüzde 770,
reel olarak yüzde 94lük bir artışla asgari ücret, Türkiyede AK PARTİ
iktidarları döneminden önceki sürece göre çok ciddi olarak, neredeyse reel
olarak da 2 kata yakın bir artış ortaya koymuş.
Ekonomik olarak baktığımızda, resesyon
olarak baktığımızda
Şimdi ben literatür noktasında
da bazı hocalarımızı hayretle izliyorum. Şimdi bazı
literatürdeki kelimelerle yaptırımlar, söylemler, tespitlerde bulunmaya
çalışıyorlar ama şu son üç beş aydır yaşadığımız
türbülansa rağmen çıkan pozitif iyileşmeler sonucunda, resesyon olmadı,
işte stagflasyon verelim, stagflasyon olmadı, bilmem ne verelim, olmadı,
işte resesyon, şunu, bunu verelim. Geçenlerde biri yeni bir kelime üretmeye
çalıştı, ben tabii bilmiyordum, sözlükten araştırayım
dedim, bakalım ne olacak.
Türkiye, üçüncü çeyrekte, 2017 yılının
-darbe üçüncü çeyreğine kıyasla 2016daki yüzde- 11,1lik büyümesine rağmen
ve kur artışı, faiz artışı, enflasyon artışına
rağmen yüzde 1,6 büyüyerek -bırakın küçülmeyi- güçlü ve sağlıklı
büyümesine devam etmiş. 2008 küresel krizinde kur, enflasyon, faiz saldırısı
olmamasına rağmen küresel krizin etkisiyle dört çeyrek küçülen Türkiye
üçüncü çeyrekte küçülmemiş; 2018in dördüncü çeyreğindeki rakamlarla,
istihdam rakamlarıyla, üretim, cari denge rakamlarıyla dengeli bir büyümeye
devam etmiş ve şükürler olsun, bütün bunlara rağmen sağlam adımlarla,
emin adımlarla yoluna devam etmişti.
Şimdi bütün noktada baktığımızda,
Türkiye sağlıklı ve rasyonel bir büyümeyi daha da güçlü bir şekilde
ortaya koyacağı bir 2019a emin adımlarla ilerliyor. Ne demek istiyorum?
Demin de anlattım. Gerek iç kaynaklı gerek dış kaynaklı
gerek iç piyasa talebi gerek dış piyasa talebinden Türkiye bugüne kadar
büyümesini, performansını ortaya koymuş. Ama yeni dönem, yeni strateji
ve Yeni Ekonomi Programında biz ne dedik? Dengelenme, disiplin ve dönüşüm
dedik. Özellikle Türkiye'nin
Dünyada krizler yaşıyoruz, saldırılar
yaşıyoruz, terör olayları yaşıyoruz değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Bakanım.
HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK Toparlıyorum.
Fransada olaylar oluyor enteresan- Çinde olaylar oluyor,
Kanadada bir şeyler oluyor, birileri tutuklanıyor, o oluyor, bu oluyor.
Yani bölgemizde son yıllarda yaşanan olayların ne kadar tesadüfi
olmadığını her geçen gün yaşanan örneklerle, küresel örneklerle
tecrübe ediyoruz. Türkiyede olunca öyle, Fransada olunca böyle, Almanyada olunca
öyle.
Demek ki AK PARTİ iktidarları on altı
yıldır çok güçlü bir sistem inşa etti. İşte bu yeni dönem,
bu yeni dönem finansal mimari olarak da iç ve dış bütün bu saldırılara
karşı çok daha güçlü bir mimarinin inşa edileceği bir dönem.
Bunun adımlarını atmaya başladık. Sermaye piyasalarında
bunun adımlarını atmaya başladık, bu anlamdaki enstrümanlarla,
finansal kurumlarla, Kalkınma Bankasıyla, Emlak Bankasıyla, reasürans
şirketi
Bütün bu kurumlarla Türkiye çok daha güçlü, kaliteli ve istihdam üreten
-çünkü bu nokta çok önemli, herkes bir şey söylüyor, Türkiyede işsizlik,
işsizlik
- her yıl yarım ila 1 milyon insanımıza yeni
iş üreten bir ekonomidir. Bu yıl bütün bunlara rağmen yaklaşık
600 bin, 700 bin
Son bir cümleyle orayı bağlayayım. İşletmeler
kapanıyor, son dört yıldır şunlar kapanıyor, bu kadar sıkıntılar
yaşanıyor, işte faize şu kadar para ödeniyor
Bütün bunlara
baktığımızda, hemen bunlara rakamlarla karşılık
vereyim. Bu iki soruyla bağlıyorum Sayın Başkanım, son.
100 bin esnaf kapanmış, doğru. Ama baktığımızda,
2015 yılında 97.700 esnaf kapanmış ama 201 bin yeni açılarak
toplamda 103 binden fazla yeni işletme hayata geçmiş. Hayat devam ediyor.
Bazıları para kazanıyor, bazıları kaybediyor. Hayatta kaybetmek
de var, kazanmak da var. Ama totale ve nete baktığımızda, açılan
işletmeler kapananlardan 100 bin daha fazla 2015te. 2016da bu rakam 228.871
açılmış, 101.614 kapanmış, nette 127.257. 2017de 229.367
açılmış, 96.945 kapanmış, nette 132.422.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bir çarşıya
çıkın Sayın Bakan.
HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK - 2018
Ocak ve Aralık ayı, 10 Aralık itibarıyla, Ticaret Bakanlığının
son rakamları: Bütün bu, işte, saldırı, battı, o, bu rakamlarına
rağmen 214.133 açılmış, 96.851 kapanmış; 117.282 net,
yine yeni açılan, hayatın devam ettiği bir süreç var. Ve belki en
sonuncusu, en çok dile getirileni -bunun altını çizerek Sayın Başkan,
müsaadenizle sözlerime son vermek istiyorum- faiz. Faize veriyorsunuz, ranta veriyorsunuz
ama bütçe oranı, ama vergi gelirleri oranı
Bu iki oranı da verelim
ki halkımız bunu görsün. Türkiyede 2002 yılında faiz harcamalarının
bütçe içindeki payı yüzde 43,2ydi, bugün bu rakam, 2018de yüzde 9 oranında
gerçekleşiyor, 2019 bütçesinde de yaklaşık yüzde 12. Vergi gelirleri:
Bunu hep ifade ediyoruz halkımızın önünde, 2002 yılında
toplanan verginin yüzde kaçı faize gidiyordu biliyor musunuz? 85,7si lirası
faize gidiyordu. Peki, bugün bu rakam, 2018, bu yıl sonu itibarıyla yüzde
11,7. 2019 bütçesinde de 15lerde bu rakam.
Şimdi, bütün bunlara baktığımızda,
on altı yıldır, Türkiyede AK PARTİ iktidarları, yaşadığı
bütün iç ve dış krizlere, saldırılara rağmen halkımızın
teveccühüyle çok ama çok güçlü bir yetkiyle bu ülkeyi yönetiyor. Ve ben tüm kalbimle,
inanarak, tüm Meclisin huzurunda milletimize şunu ifade ediyorum: Tıpkı
geçtiğimiz on altı yılda olduğu gibi, bize güvenerek bu makamı,
Cumhurbaşkanlığı sisteminin başında Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde bu Kabine ve bu yasamadaki iktidar vekillerimizle 2019 ve 2023e
kadarki yolculuğumuzu da çok daha güçlü bir şekilde inşallah hayata
geçirmeye devam edeceğiz.
Ben tekrardan sabrınız için teşekkür ediyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın Altay
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrakın gerek kürsüde yaptığı konuşmasında
gerekse sorulara verdiği yanıtlarında çelişkiye düşüren
durumlar olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim.
Sayın Bakanın gerek kürsüde yaptığı
sunumda gerek yerinden sorulara verdiği yanıtlarda bizi tatmin etmeyen,
daha doğrusu bizi çelişkiye düşüren durumlar olduğu için toleransınıza
güvenerek pek kısa bir söz istedim.
Bir kere, Sayın Bakan kürsüde öyle bir algı
oluşturdu ki Sayın Bakanı dinleyen herkes Türkiye'nin G20ye AK PARTİyle
birlikte girdiğini zannetti. Herhâlde milletvekillerimiz de öyle zannetti.
Böyle bir şey yok arkadaşlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, değil arkadaşlar,
Türkiye ta 1980den beri G20de. Üstelik 1998de Türkiye 15inci sıradaydı,
AK PARTİ döneminde genellikle ortalama 20, 17, 18 bandında ve 2018de
de 18inci sıraya düşeceği tahmin ediliyor. Hadi 2018 tahmin, 2017de
Türkiye 17nci sıradaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani AK PARTİnin
devraldığı Türkiye G20de 15teydi. Siz küme düştünüz. Bir bunu
söylemek istiyorum.
Bir de, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurula çoktan seçmeli bir soru sorup da bitireceğim; milletin karnı
aç, biliyorum: Türkiye'nin içinde bulunduğu hâl aşağıdakilerden
hangisidir? A) Manipülasyon. B) Türbülans. C) Kriz. D) Hiçbiri. Çünkü Sayın
Cumhurbaşkanı 9 Ekimde Bu krizi iş âlemi fırsata çevirmesini
bilecek. dedi. Sayın Bakan Kriz yok, türbülans var. diyor. Diğer başka
AK PARTİ sözcüleri Manipülasyon. diyor. Yani ben AK PARTİli yöneticilerin
milletin aklıyla alay etmesini doğru bulmuyorum, millet krizi bizatihi
yaşıyor.
Ve son olarak Sayın Başkanım, kişi
başına 10 bin dolar millî gelirle övünüyoruz. Biz de övünürüz, keşke
20 bin, 40 bin olsa diyoruz. Mesele, gelirin dağılımıyla ilgili.
Şimdi, kişi başına 10 bin dolar şu demek: 4 nüfuslu bir
ailenin aylık 16.600 lira evine para girmesi demek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Son olsun.
Ama hepiniz biliyorsunuz ki, hepimiz biliyoruz ki Sayın
Bakan, Türkiyede asgari ücretin altında gelir elde eden 2 milyon insan var,
asgari ücretle çalışan 6 milyon, eder 8 milyon; 4le çarp, 32 milyon 1.500
lira altında gelirle yaşar iken bu 16.600 lira nerede? Varsa biz niye
görmüyoruz? Kedi buysa ciğer nerede, ciğer buysa kedi nerede diyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bilgen
25.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, İşsizlik yok fakat kimse
çalışacak iş bulamıyor, kimse çalışmıyor fakat
üretim artıyor, üretim patlıyor ama fiyatlar düşmüyor, yakında
ucuzluk olacak ama kimse memnun değil, kimse memnun değil ama seçimde
herkes partiye oy veriyor. ibaresinin yer aldığı Dumaya sunulan
raporun şu an içinde bulunulan hâli çok iyi aktardığına ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, ben
de çok uzatmayacağım. Sadece Gorbaçov döneminde Dumada sunulan kısa
paragraflık bir rapor var, oradan çok kısa bir paragraf aktaracağım,
hâlimizi çok iyi aktarıyor: İşsizlik yok fakat kimse çalışacak
iş bulamıyor. Kimse çalışmıyor fakat üretim artıyor.
Üretim patlıyor ama fiyatlar da düşmüyor. Yakında ucuzluk olacak
ama kimse memnun değil. Kimse memnun değil ama seçimde herkes partiye
oy veriyor. Galiba hâlimiz tam o döneme benziyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Üç arkadaşımız daha söz
istiyor.
Sayın Türkkan
26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, ekonomideki kötü gidişatın
yükünün millete yüklendiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakan konuşmasında
ÖTVnin sıfırlandığını beyan etti. ÖTVnin sıfırlanmasına
karşın, Sayın Bakan, beyaz eşyada iç satışlar kasım
ayında yüzde 18 düştü. Yani ÖTVyi sıfırladık ama beyaz
eşya satışları yüzde 18 düştü buna rağmen. Beyaz eşya
iç satışlarındaki o sert gerileme kasım ayında da devam
ederken satışlar yüzde 18 düşüşle 472.742 adet gerçekleşti.
Bu verdiğim rakam Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği verilerine
göre.
Sizin 2019 yılı bütçe planlamasında 2018
yılı vergi gelirine göre toplamda yüzde 26 artış yaptığınız
görülüyor. Toplamda 880 milyar 359 milyon lira olarak planlanan 2019 yılı
bütçe gelirinin 756 milyar 495 milyon lirası vergiden sağlanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani 2018 yılı bütçesinde
2017 yılı bütçesine oranla toplamda yüzde 17 artış yapılan
vergi gelirlerine 2019 yılında yüzde 26 artış yapılması
planlanıyor. Bu gelirde üretime, ihracata, tarıma değil de vatandaştan
alınacak vergiye güvenildiği ortaya çıkıyor bu bütçede. Ekonomideki
kötü gidişatın yükünün de milletimize yüklendiğini gösteriyor. Bunu
arz etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
27.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve Türkiyenin çok zor bir coğrafyada, meydan okuyucu
güçlerle karşı karşıya olan bir ülke olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Engin Altay Beye de çok teşekkür ediyorum,
Kimse milletin aklıyla alay etmesin. dedi. Ama zaten bu hatırlatmaya
gerek olmaksızın milletimiz kendi aklıyla alay edenlere demokrasi
tarihi boyunca gereken cevabı vermiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bundan sonra da
vermeye devam edecektir. Yani hepimiz bu hatırlatmayı yapabiliriz ama
zaten demokratik sistem bunun üzerine kuruludur.
İkincisi: Yaşadığımız durum
nedir? Tabii ki çeşitli tanımlamalar var ama emin olun, Türkiye Eskimoların
bölgesinde değil, Güney Amerikanın ucunda bir ülke de değil, çok
zor bir coğrafyada, meydan okuyucu güçlerle karşı karşıya
olan bir ülke, tabii ki zorlukları var, milletimiz bunu adlandırmasını
iyi bilir.
Teşekkürler.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183
Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam
195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 11) (Devam)
A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Hazine ve Maliye Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE
VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
(Devam)
1) Hazine Müsteşarlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN Tamer Osmanağaoğlu
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Ülkemiz 2016 yılında FETÖ terör örgütü tarafından
gerçekleştirilen hain bir işgal girişimiyle karşılaşmıştır.
Aziz Türk milletinin feraseti ve duruşuyla kati bir şekilde püskürtülen
darbe girişiminin ardından ekonomik argümanların kullanılması
suretiyle Türkiyedeki zaten hassas olan ekonomik dengelerin bozulmasına çalışıldığı
bir dönemden geçmekteyiz.
Bakanlığınızın da ciddi adımlar
attığı böylesine hassas bir süreçte, her ne kadar bazı sektörlerde
ciddi adımlar atılmışsa da alt gelir grubunun sorunları
katlanarak büyümeye devam etmektedir. Çiftçi, işçi ve küçük esnafın kullanmış
olduğu kredileri geri ödeme noktasında sıkıntıları
olduğu da bilinen bir gerçektir. Vatandaşlarımızın borçlarının
ertelenmesi veya vatandaşlarımızın lehine şekilde yeniden
yapılandırılması gündeminizde var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sadece tutanaklara
geçsin diye Sayın Bostancıya söylüyorum.
Evet, bu millet on altı yıldır size hakikaten
ne istediyseniz verdi ama siz bu millete şu kadar huzuru, bir lokmayı,
bir hırkayı çok gördünüz ve bu millete ayıp ettiniz. Bu sefer size
ders verecek inşallah, takdir milletin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Subaşı
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan açıklamasında, her yıl
95-100 bine yakın iş yerinin kapandığı ama aynı yıl
200 bin civarında iş yerinin açıldığından söz edilmediğinden
bahsetti. Burada bahsi geçen 100 bin iş yerinin kapanmış olmasıdır,
vahim bir rakamdır. 200 bin iş yeri açılmışsa o iş
yerinde verimli çalışmış, kazanmış insanlar değil,
çoğu arayış içinde açılmış iş yerleridir. Bunu
200 binden 100 bini çıkararak 100 bini Bakanlığın lehte bir
uygulama biçimine dönüştürmesini doğrusu yadırgadım, o hesap
yanlış bir hesaptır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN İbrahim Bey, buyurun.
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) Çok
teşekkür ediyorum.
Ben aynı doğrultuda bir soru sormak istiyorum
Sayın Bakanıma.
Bu yıl yoğun yağışlardan dolayı
özellikle Şanlıurfada pamuk ve mısır üreticileri ürünlerini
toplayamadı ve satamadılar. Kamu bankalarına ve özel bankalara borçlu
olan bu çiftçiler çok zor durumda. Çiftçi borçlarını erteleyecek misiniz?
Buna özel bankalar da dâhil olacak mı? Mağduriyet yaşayan çiftçilere
kredi kullandırarak tefecilerin elinden kurtaracak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Son sözü veriyorum.
Murat Çepni
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan.
İki ayrı mesele hakkında fikrimi söyleyeceğim.
Birincisi, papağana işkence vakasıyla
ilgili HAYTAPtan arkadaşlarla görüştük ve taleplerini yinelediler. Savcılar
yetkili olmadığı için işkenceciler, caniler ceza almıyorlar.
Bundan dolayı, hayvana şiddet Ceza Kanununa girmeli, savcılar resen
harekete geçebilmeli ve ceza alt sınırı en az iki yıl olmalıdır
ki paraya çevrilemesin.
İkincisi, İzmir 5. İdare Mahkemesi İzmir
Aliağada İzdemir Termik Santrali için durdurma kararı verdi. Ancak
Bakanlık, yeni, uyduruk bir ÇEDle kararı yok saymış ve projeye
devam etmiştir. Aliağada kirlilik hat safhadadır. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı mahkeme kararlarına uymalı, halkın taleplerini
dinlemeli, kaçak bir şirket gibi davranmamalıdır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.58
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.39
BAŞKAN: Başkan Vekili
Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi
ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon, yerinde.
Şimdi sırasıyla sekizinci turda yer alan
kamu idarelerinin bütçeleri ile kesin hesaplarına geçilmesi hususu ile bütçeleri
ve kesin hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Hazine ve Maliye Bakanlığının 2019
yılı bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
12) HAZİNE VE MALİYE
BAKANLIĞI
1) Hazine ve Maliye Bakanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 419.857.267.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Hazine ve Maliye Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığının
2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
12) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 176.632.557.891,10
Bütçe Gideri 176.297.976.775,05
İptal Edilen Ödenek 334.581.116,05
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim
kesin hesabı kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığının 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
12.76) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 3.770.394.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığının
2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığının
2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Gelir İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 3.239.195.023,00
Bütçe Gideri 3.091.677.238,63
İptal Edilen Ödenek 147.517.784,37
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığının 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumunun 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
42.06) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 150.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 150.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumunun 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumunun 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 187.480.000,00
Bütçe Gideri 181.925.624,76
İptal Edilen Ödenek 5.554.375,24
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 140.000.000,00
Tahsilat 192.071.052,42
Ret ve İadeler 111.521,70
Net Tahsilat 191.959.530,72
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumunun 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
40.35) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 37.739.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 36.739.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 34.162.010,00
Bütçe Gideri 29.288.492,11
İptal Edilen Ödenek 4.873.517,89
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 34.184.000,00
Tahsilat 31.793.426,19
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
42.10) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE
VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
|
|
|
GENEL
TOPLAM 43.499.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 43.499.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 38.725.000,00
Bütçe Gideri 23.487.048,61
İptal Edilen Ödenek 15.237.951,39
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 38.725.000,00
Tahsilat 27.149.446,66
Ret ve İadeler 20.477,00
Net Tahsilat 27.128.969,66
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2017 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumunun
2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
32.75) TÜRKİYE İSTATİSTİK
KURUMU
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 408.907.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumunun
2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumunun
2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 387.025.028,23
Bütçe Gideri 289.655.503,93
İptal Edilen Ödenek 97.369.524,30
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
42.04) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME
KURUMU
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 730.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 730.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 385.000.000,00
Bütçe Gideri 99.009.738,70
Ödenek Üstü Gider 57.029,91
İptal Edilen Ödenek 286.047.291,21
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 385.000.000,00
Tahsilat 393.076.051,93
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Hazine Müsteşarlığının
2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
07.82) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı
2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 77.608.260.861,14
Bütçe Gideri 74.913.975.474,69
İptal Edilen Ödenek 2.694.285.386,45
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 1.127.903.129,82
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Hazine Müsteşarlığının
2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
42.03) SERMAYE PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
|
|
|
GENEL
TOPLAM 285.100.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
|
TOPLAM 285.100.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulunun 2019
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulunun 2017 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
A) CETVELİ
|
|
|
Toplam Ödenek 292.092.000,00
Bütçe Gideri 264.659.914,80
İptal Edilen Ödenek 27.432.085,20
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 127.592.000,00
Tahsilat 267.492.152,33
Ret ve İadeler 10.218.636,23
Net Tahsilat 257.273.516,10
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulunun 2017
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece sekizinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri
ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını
temenni ederim.
Sayın milletvekilleri, sekizinci tur görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, sekizinci turdaki görüşmelerin
tamamlanmasıyla birlikte 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi
ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
1inci maddeleri kapsamına giren kamu idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları
ile teklifin gelir ve finansmanla ilgili 2nci maddesinin görüşmeleri tamamlanmış
bulunmaktadır.
Şimdi program uyarınca sırasıyla
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin maddelerini görüşüp
oylamalarını yapacağız.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin
gider bütçesiyle ilgili 1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım.
2019 YILI MERKEZİ YÖNETİM
BÜTÇE KANUN TEKLİFİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1- (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde
yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 949.025.615.000 Türk lirası,
b) (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelere 73.771.848.000 Türk lirası,
c) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 6.536.982.000 Türk lirası,
ödenek verilmiştir.
BAŞKAN 1inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş
bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2nci maddeyi tekrar okutuyorum.
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde
yer alan genel bütçenin gelirleri 867.296.403.000 Türk lirası,
b) (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 11.179.800.000 Türk lirası öz gelir,
63.704.956.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 74.884.756.000
Türk lirası,
c) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 6.420.391.000 Türk
lirası öz gelir, 116.591.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak
üzere toplam 6.536.982.000 Türk lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı
(F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı
80.250.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, 2nci maddeye bağlı
cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
B CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
2019 Yılı
Bütçe Geliri |
01 Vergi
Gelirleri 853.843.670.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 34.187.215.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 3.537.487.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler
60.821.547.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri
13.524.426.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 758.442.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Toplam
Bütçe Geliri
966.672.787.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Ret
ve İadeler (-)
99.376.384.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Net
Bütçe Geliri 867.296.403.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi 3'üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 1 inci maddenin
birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı
ile 2 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini
gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen, İYİ
PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, Sayın Komisyon,
yüce Türk milleti; 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 3üncü
maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında
Hükûmette bulunan bakanlarımızdan
bir tanesi dün Antarktikada bilim üssü, daha önce de Tarım ve Orman Bakanı
Sudanda tarım üssü açacağına dair beyanlarda bulunmuştu. Tarım
üssü için Konya Ovası, Aksaray Ovası, Harran Ovası, Çukurova gayet
müsait. Ben kendi topraklarımız varken, ekilmemiş biçilmemiş
topraklarımız dururken Sudanda niçin tarım yapılır anlamış
değilim.
Yine, bilim üssü olarak Aksaray, Tuz Gölü civarı,
ne bileyim, Sinop, Mersin, Gaziantep, Aydın, Muğla illeri dururken Antarktikada
niçin bilim üssü aranır bunu da merak ediyorum.
Diğer bir husus, BAL Liginde mücadele eden kentimin
şehri Aksarayspor üzerinde son üç haftadır oynanan oyunları şiddetle
kınıyorum, lütfen Aksarayın üzerindeki kirli ellerinizi çekin diyorum.
Görüşmekte olduğumuz bütçe Türk milletinin
arzu ve özlemle beklediği problemlerden hangisine çare olmaktadır? İşsizliğe
mi çaredir? Hayat pahalılığına mı çaredir? Rüşvet
ve yolsuzluğa mı? (Gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika Sayın Milletvekili.
Değerli milletvekilleri, hatibi duyamıyoruz,
Meclisten de çok ciddi bir şekilde uğultu geliyor, sizi sessizliğe
davet ediyorum.
Buyurun Sayın Milletvekili.
AYHAN EREL (Devamla) Eğitime mi, gelir dağılımındaki
adaletsizliğe mi, demokrasi ve fikir özgürlüğüne mi, israfa mı, göçlere
mi, çalışanların beklentilerine mi, çiftçinin, köylünün dertlerine
mi, madencinin, kamyoncunun, otobüsçünün, tırcının çilesine mi, neye
çare olmaktadır? Allah aşkına söyleyin, bu bütçe neye derman, kime
merhem oluyor?
İşsizlik gençlerimizin alın yazısı
mı? Toplumun her kesiminden mi işsiz olur? Ben yirmi beş sene öğretmenlik,
bir o kadarda beraber avukatlık yaptım; toplumun içinden geliyorum, saksıda
yetişmedim. Toplumun her katmanından siyasi parti ayrımı olmaksızın
dostlarım var, öğrencilerim var, velilerim var, müvekkillerim var. İnsanları
ilk defa bu kadar çaresiz, bu kadar umutsuz, bu kadar biçare görüyorum. Anadoludaki
bir üniversitenin elektronik mühendisliği bölümünden mezun olan genç Üç yıldır
boşum, her işi yaparım. diyor, devlette adamı yoksa işi
de yok, özel sektör hak getire. Daha nicesi, mimarlar, çevre mühendisleri, gıda,
ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, hepsi boşta. Günde yüzlerce mesaj
geliyor, vallahi anlatılan hikâyelerden zaman zaman gece gözlerime uyku girmiyor.
Büyükşehirde yeni bir avukat 1.500 lirayla bir başka avukatın yanında
çalışmak zorunda. Yine, mimar asgari ücretle başka bir mimarın
yanında çalışmak durumunda, o da bulabilirlerse. 400 bin atanamayan
öğretmen var. Öğretmen olduğum için onların hayallerini, düşlerini,
ümitlerini çok iyi biliyorum. Mesela bir tarih öğretmeni bu saatten sonra ne
iş yapabilir, söyler misiniz?
Sağlıkta yüz binlerce gencimiz iş bekliyor,
aş bekliyor, eş bekliyor. İş olmayınca eş de olmuyor
biliyorsunuz. Binbir zorlukla okudular, geceyi gündüze kattılar, KPSSden yüksek
puan aldılar ama artık umutları, ümitleri bitmek üzere.
Hasta bakım teknikerleri
Sayın Cumhurbaşkanının
ifadesine göre, 500 binden fazla kişiye hasta bakım hizmeti verilmekte.
O zaman, bu hasta bakım teknikerlerini lütfen göreve başlatınız.
Fizyoterapist, acil tıp teknisyeni, diş protez teknikeri, anestezi tekniker
ve teknisyeni, elektronörofizyoloji, tibbi dokümantasyon ve tıbbi sekreter
oldular.
Sayıları yüz bine yaklaşan ortaöğretim
mezunu hemşire garanti iş hayaliyle okudu. Ortaokuldan sonra, ailesine
yardımcı olabilmek için zeki, çalışkan çocuklar üniversite hayallerini,
gelecek hayallerini bir tarafa bırakarak annesine, babasına yardımcı
olmak, onlara yük olmamak adına Hayata kısa yoldan atılayım.
diye hemşire oldular ama maalesef atanamıyorlar. Bu bütçeyle hepsinin
hayallerini öldürdünüz. Gözünüz aydın olsun. Vicdanınız rahat mı?
İnsanı hayatta tutan ümit ve umutlarıdır.
Bunlar varsa hayat vardır. Bu bütçede işsizliğe çare olacak bir durum
var mı? Madem insanlara alanlarında ihtiyaç yoktu neden okul açıyorsunuz,
neden çocukların çocukluklarının, gençliklerinin en güzel çağlarını
dört duvar arasında sona erdiriyorsunuz? Ondan sonra da İhtiyaç yok.
diyorsunuz. Ne kadar ihtiyacınız varsa o kadar okul açın, o kadar
öğrenci alın, o kadar mezun verin. Mevcut birikmiş olanlar istihdam
edilinceye kadar, son kişi atanıncaya kadar da bu çocukların ümitlerini
öldürmemek adına öğrenci almayın artık. Neye ihtiyacımız
varsa, kime ihtiyacımız varsa onları alın, onları okutun.
Gençlerin ümitleriyle, hayalleriyle, düşleriyle, gelecekleriyle oynamayın,
hangi kuruma, hangi kuruma, hangi mesleğe adam lazımsa ona göre alın.
Tarımda da aynı şeyi yapıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki
patates, sarımsak tarlada kalmış, yüzüne bakan yok, ertesi sene bakıyorsunuz
ki soğan ve patates ateş pahası, yanına yaklaşan yok. O
zaman teknolojinin bu kadar üst düzeyde kullanıldığı yurdumuzda
bunun planlaması yapılamaz mı? O kadar çok değerli, kıymetli
bürokratlar, teknokratlar ne işe yarıyor anlamış değilim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hayat pahalılığı almış başını gidiyor,
sizin pazardaki yangından, peynirdeki, zeytindeki artıştan haberiniz
var mı? Vatandaşın artık alamadığı etin fiyatını
söylemiyorum bile. Günümüzde anneler pazara ne zaman gidiyor biliyor musunuz? Pazar
kapanırken veya pazar dağılıp temizleme başlamadan o sürede
gidiyor. Giderken çocukları Anne ben de yanında geleyim, sana yardım
edeyim. dediğinde annesi Gelme evladım. diyor. Herhâlde niye gelme
dediğinin farkındasınız.
Geçen gün, on üç yaşında bir çocuk WhatsApptan
evindeki buzdolabının resmini gönderdi. Belki uzaktır göremiyorsunuz
ama altta bir tencere, muhakkak boş, yanda da bir turşu veya salça bidonu
var. Diyor ki: On gündür bu böyle. Annem çok gururlu, kesinlikle duymasın.
Kendisine bir şey yapacağından korkuyorum, bir çare. Babasını
soruyorum, İnşaatlarda iş bulursa çalışabiliyor. diyor.
Sizin bu bütçeniz bu çaresizliğe, bu açlığa çözüm oluyor mu? Bin
TL civarında emekli maaşı, 1.603 TL asgari ücret alan vatandaşımız
nasıl geçinsin? Allah rızası için bir empati yapın, düşünün.
Hele bir de başını sokacak evi yoksa geçinmesi mucizelere kalmış.
Sizin yıllar önce yaptığınız çay, simit hesabı da
artık tutmuyor. Ne kadar yaparsanız yapın ne bir çay ne bir simit
alınan ücrete denk gelmiyor.
Bütçe gelir dağılımındaki eşitsizliği
sona erdiriyor mu bu bütçe? Asla. Sayın Cumhurbaşkanı Müslümanın
olduğu yerde sömürü, gelir dağılımının çarpıklığı
olamaz, adaletsizlik de olmamalıdır
Çok doğru. Öyleyse
bu çarpıklığa, bu adaletsizliğe bir an önce son verilmelidir.
Siz buna son vermezseniz millet AK PARTİ iktidarına son verecektir.
Bugün Türkiyede en zengin yüzde
1lik kesim millî gelirin yüzde 54ünü alıyor. AK PARTİ iktidara geldiğinde
bu kesim yüzde 38 idi, bugün yüzde 54e çıktı, geri kalan yüzde 99luk
kısım ise yüzde 46sını alıyor. Yani, basitçe, bunu, bir
millî gelir olarak kabul ettiğimizde simidi, bu simidin bu kadarını
100 kişiden 1 kişi yiyor. Gördüğünüz bunu 100 kişiden 1 kişi
yiyor, buraya kalanı da, yarısından azını da 99 kişi
yiyor. Bu mu sizin adaletiniz, bu mu sizin Cumhurbaşkanının beyanındaki
çarpıklığı giderme yönündeki bütçeniz? (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ iktidarı döneminde
fakirin sofrasındaki ekmeği, aşı, fakirin sofrasından alınıp
zenginin sofrasına taşınmıştır. 2019 bütçesi bu anlamda
adil değildir, çarpık ve haksız, haram paylaşımı ortadan
kaldırmamaktadır. TÜİKin açıkladığı verilere
göre, Türkiyede yaşayan insanlar ocak ile eylül arasında 2,4 trilyon
lira gelir elde ettiler. Bu gelir eşit bölüşülseydi kişi başına
30 bin TL düşecekti, yani 4 kişilik ailenin dokuz ayda geliri 120 bin
TL olacaktı. Ben şimdi buradan, Aksarayın Hasan Dağı eteklerinde
hâlâ ayağında Trabzon kara lastiği olan Mehmet emmiye soruyorum:
Mehmet emmim senin cebinde dokuz ay içinde 120 bin lira gelirin oldu mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekilim.
AYHAN EREL (Devamla) Yine, Ekecik
Dağı kıyısında, kenarındaki Susadı köyündeki
İsmet dayıma da soruyorum: Senin cebinde bu dokuz aylık sürede 120
bin lira oldu mu? Ben olmadığını biliyorum. O zaman ben soruyorum:
Bu para kime gidiyor, kimler zengin oluyor? Ve maalesef, üzülerek ifade ediyorum,
günümüzde hak yemek sol elle yemek yemek kadar dikkati çekmedi bu ülkede. Bir daha
diyorum: Bu ülkede,
maalesef, hak yemek sol elle yemek yemek kadar dikkati çekmedi diyor, hepinize sevgi
ve saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul görüşmelerinde,
söz konusu kanun teklifinin 3üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına
konuşma yapmak üzere söz hakkı almış bulunmaktayım. Genel
Kurulumuzu ve ekran başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini
saygıyla selamlıyorum.
2019 yılı bütçe teklifi Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin ilk bütçesidir; bu özelliğiyle de, Cumhurbaşkanı
tarafından Meclise sunulan ilk bütçedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
2019 yılı merkezî yönetim bütçesini genel olarak olumlu değerlendiriyoruz.
Türk milleti 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliği
halk oylamasıyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine onay
vermiş, 24 Haziran 2018 seçimleriyle de yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanını
seçmiştir. Cumhurbaşkanımızın ant içtiği 9 Temmuz
2018 tarihinde yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle birlikte cumhuriyet tarihimizde artık 3üncü bir dönem başlamıştır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi,
Türk milletinin tarihî misyonuna, devlet geleneğine uygun bir yönetim modelidir.
Anayasanın ilk 4 maddesi olan cumhuriyetin temel nitelikleri, millî ve üniter
devlet yapımız, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan
hakları gibi değerler yeni sistemin de vazgeçilmezleridir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi,
kuvvetler ayrımını net olarak sağlamıştır. Yasama,
yürütme ve yargı organlarının kendi içinde daha güçlü, daha bağımsız
olduğu; denge ve denetleme mekanizmalarının daha etkin şekilde
çalıştığı bir yapı oluşturulmuştur.
Bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, önümüzdeki bir
yıllık sürede kamuya kaynak aktarma ve bu kaynakları dağıtma
yetkisini verdiği bir belge, aynı zamanda da uygulanan ekonomik ve mali
politikalar ile sosyal politikaların önemli bir aracıdır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
tüm kurum ve kurallarıyla sağlıklı bir zemine oturtulması
ve sistemin tüm unsurlarıyla işlemesi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
üzerinde hassasiyetle durduğumuz ve önemli bulduğumuz bir husustur. Bu
süreçte, siyasetçileriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve özel sektörüyle,
yasama ve yürütmesiyle kronikleşen sorunlara çözüm üretmek, gerilim ve kutuplaşmadan
kaçınmak millî kimliğe, millî kültüre ve millî varlığa sahip
çıkmak, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek gerekmektedir. Bu anlamda,
2019 yılı bütçesinin bir ilk olması sebebiyle de uygulamanın
önemli olduğunu değerlendiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2019 yılı büyüme hızlarının gerçekleştirilebilmesi
açısından KOBİ desteklerinin ve diğer teşvik sistemlerinin
gözden geçirilmesi önem arz etmektedir. Örneğin, bu aşamada imalat sanayisi
sektörümüzde ithal girdi üretiminde faaliyet gösterecek olan işletmelerimize
teşviklerin yükseltilmesi ve yerli makine parti ve makine aksamı istihdam
eden işletmelerimize gereken desteklerin sunulması ve artırılması
büyük önem arz etmektedir. Yatırımlar kapsamında sektörel bazda değerlendirmenin
yanı sıra, iller düzeyindeki yatırım olanaklarının
artırılması da oldukça önemlidir. Bu kapsamda, seçim bölgem olan,
ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim, uğruna mücadele etmekten asla
vazgeçmeyeceğim Kayserimizin durumuyla alakalı bazı konuları
yüce Meclisimize ve yürütmenin kıymetli temsilcilerine arz etmek istiyorum.
Kayserinin gelecek elli yılda yaşanılabilir
güzellikte bir şehir olarak vatandaşlarımıza hizmet verebilmesi
için kalıcı ve önemli projelerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Yıllardır
Kayserili işini bilir. mantığıyla sırtımız
sıvazlanıyor. Bugüne kadar onlarca milletvekili, bakan, başbakan
ve Cumhurbaşkanı çıkarmış Kayseri ne yazık ki yeterli
devlet yatırımlarından hakkıyla pay alamıyor. Öyle zannediyorum
ki artık Kayseriye bir şeylerin yapılmasının zamanı
geldi ve geçiyor. Âdeta adımız başımıza bela oluyor. Kayserili
işini bilir. Kendi göbeğini kendi keser. gibi söylemlerden dolayı
hakkımız olan yatırımları maalesef alamıyoruz.
Evet, Kayserili öz güven sahibidir; Kayserili hiçbir
şeyden yılmaz. Kayserili yiğittir, merttir. Kayserili çalışkandır,
dürüsttür, iddialıdır. Kayserili vizyon sahibidir. Kayserili başarıda
az ile yetinmez, iddiasız olmaz, olamaz. Onun için birçok büyük iş adamı
Kayseriden çıkmış ve dünyaya meydan okumaktadır. Kayserili
hayırseverdir. Kayserili vatanseverdir, vatanı için hiçbir fedakârlıktan
kaçınmaz. (MHP sıralarından alkışlar) Tarih bunun örnekleriyle
doludur. 1915te Kayseri Lisesi son sınıf öğrencileri Çanakkalede
vatanı için şehit olmuş, o yıl okul mezun verememiştir.
Fakat gelin görün ki Kayseri Lisesinden mezun olan nice siyasiler Kayseriye gözle
görülür devlet yatırımı yapamamıştır. Bizler artık
Kayserili işini bilir. değil Kayserili devletin desteğini heba
etmez. demek istiyoruz. Kayserili, devletimizin vereceği ufak bir morali dahi
üretime yansıtacak, hakkını verecektir. Eğitimden kültüre, sağlıktan
spora, tarımdan turizme, sanayiden ulaşıma kadar Kayserinin birçok
alanda yatırıma ve devlet desteğine ihtiyacı vardır.
Altı bin yıl önceye dayanan ilk ticari belgelerin
gün ışığına çıkarıldığı Kültepe
Kayseridedir. Yine, İncesu ilçesinde Kara Mustafa Paşa, Bünyan ilçesinde
ise Sultan Hanı ve Karatay kervansarayları İpek Yolu üzerindeki dinlenme
mekânlarıydı. 13üncü yüzyılda Selçuklu İmparatorluğu döneminde
Pınarbaşının Yabanlu Pazarı Pazarörende kurulmuştur.
Fakat Kayseri ticarette ve sanayide hak ettiği yerde değildir. Adı
çıkmış Kayserili işini bilir. diye; Kayserili kendi işini
çok iyi bilir, doğrudur ama bugün geldiğimiz noktada birçok ilin ihracat
rakamlarının altındayız. Kayserinin İkinci Bölgede teşvik
alması bizi olumsuz etkilemektedir. Yeni teşvik bölgelerine sanayi yatırımı
yapmak isteyen yatırımcıların başka bölgelere yatırımlarını
kaydırması Kayserili olarak bizleri düşündürüyor.
Kayseri; pastırma, sucuk, mantı ve yağlamasıyla
ün salmıştır ama maalesef sucuk satış rakamlarında
dahi şehrimiz neredeyse Afyonkarahisarın gerisinde kalmak üzeredir. Kayseri,
Erciyes Dağı gibi büyük bir nimete sahip iken buradaki tüm tesisler ve
yatırımlar belediye imkânlarıyla yapılmıştır
oysa Erzurum Palandöken Dağına yapılan tüm tesisler gerekli devlet
yatırımlarını almıştır. Elbette Erzuruma da
yapılsın devlet yatırımları ancak aynı durum Kadir
Has Şehir Stadyumunda da geçerlidir. Zira herkesin bildiği üzere, Kayseri,
spor dünyasına ismini kendi stadını kendi yapan şehir olarak
yazdırmıştır.
Kayserinin ilçelerinin kalkınmada öncelikli ilçeler
arasına alınması kaçınılmaz bir durumdur. İlçelerimizde
gözle görülür derecede bir gelişme olmamıştır. Kayseride üç
değişik manzara göze çarpmaktadır. Bunlardan birincisi şehir
merkezi, ikincisi kenar semtler, üçüncüsü ise ilçelerimizdir. Kalkınmanın
Sarızdan başlaması gerekirken sadece Sarız değil cennetmekân
Başbuğumuz Alparslan Türkeşin ata toprağı Pınarbaşı,
Tomarza ve Develi de devlet yatırımlarından mahrum kalmıştır.
Türkiye'de tarım ve hayvancılık alanında
42 ilde IPARD tarımsal kalkınma fonları kullanılırken maalesef
Kayseri yine bu iller arasında yer almamaktadır. Yahyalıda dünyanın
en büyük şelalelerinden birisi olan Kapuzbaşı Takım Şelaleleri
bugün turizme açık değilse bu, devlet yatırımlarının
buraya yapılmamasındandır. Kapadokyada turizm patlaması yaşanırken
hemen yanı başındaki Yeşilhisarda bulunan tarihî doku bugüne
kadar göz ardı edilmiştir. Bununla birlikte yine Yeşilhisar kayısısı
devlet teşviki olmadığından hak ettiği yerde değildir.
İncesunun üzümünden Özvatanın balına kadar Kayserinin devlet yatırımlarına
ihtiyacı vardır. Bünyanın halısından Sarıoğlanın
Şahruh Köprüsüne kadar devlet yatırımları beklenmektedir. Felahiyeden
Akkışlaya, Melikgaziden Talasa, Kocasinandan Hacılara kadar
devlet yatırımlarının yokluğu tüm ilçelerimizde hissedilmektedir.
2011 yılından bugüne kadar Kayserimizde yüksek
hızlı tren projesi hâlâ beklemektedir. Havaalanı apron genişletme
projesi dört buçuk yıl önce projelendirilmesine rağmen hâlâ beklemektedir.
Başka şehirlerde metro çalışmaları devam ederken maalesef,
bırakın bunları 3-5 kilometrelik şehir hastanesi hafif raylı
sistem hattı uzun zamandır ihale beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, Kayseride işçiye,
memura, çiftçiye, emekliye, esnafa, işsize, yoksula, dar ve sabit gelirlilere
bir umut mutlaka olmalıdır; müteşebbise, sanayiciye umut olmalıdır;
yatırıma, üretime bir umut olmalıdır. Biz Kayserililer umutlarımızı
cesaretimize bağlar ve devletimizin en ufak teşviklerinde ve yatırımlarında
iş adamları olarak gereğini yaparız.
Bakın, mobilyada
yüzde 8e çekilen KDV oranının moraliyle mobilyanın başkenti
olan Kayserimizde satışlarda yüzde 30 artış olmuştur.
Bu uygulamanın kalıcı bir hâle getirilip mobilyada ham madde KDV
oranlarında da düzenleme yapılması gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak samimi beklentimiz, Kayserili hemşehrilerimizin mutlu, huzurlu ve gelecekten
daha umutlu olduğu, devleti, ülkesi ve milletiyle bir ve bütün olduğu
bir Türkiyeyi birlikte inşa etmektir.
Bu duygu ve düşüncelerle
2019 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum, hepinizi Allaha emanet ediyorum.
Sağ olun, var olun.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ersoy.
Madde üzerinde söz isteyen
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Remziye Tosun.
Buyurun Sayın Tosun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA REMZİYE
TOSUN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada bir haftadır 2019 yılına ait bütçeyi konuşuyoruz. Bütçe
nedir? Belirli bir dönemde gerçekleşmesi öngörülen gelir ve giderlerin tümüdür.
Bütçe görüşmelerinin ilk gününde Bakan Bey bütçeyle ilgili öyle bir giriş
yaptı ki alkışlamamak elde değildi ama incelemeye başladığımızda
aslında öyle olmadığını gördük. Bir bütçenin gelir ve giderlerinin
birlikte denkliği mümkündür fakat üzerinde konuştuğumuz bütçede gelir
ve giderler birbirini tutmuyor çünkü sarayın harcamalarına ayrılan
giderler artık, yoksul halkın cebinden çıkan vergilerle karşılanmayacak
düzeyde. Lale Devrini yaşayan saray ise bütün bunlardan habersizmiş gibi
davranıp halktan sürekli fedakârlık yapmasını istiyor.
Meclis Başkanı
Sayın Yıldırım Geçen yıllarda biraz açıldık.
Artık ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız."
dedi. Arkasından Sayın Albayrak israfın önleneceğini, bu bütçeyle
ekonominin düzenleneceğini anlattı ama daha iki gün önce 96 lüks araba
için ihaleye çıkıldı. Saraya gelince kemer sıkmak yok ama halka
gelince sıkma isteniyor. Bütçe açık verir. diye asgari ücrete zam yapılmıyor.
Ancak sarayın bir aylık masrafı 33.500 asgari ücretli emekçinin aylık maaşına
eşit. Bu mudur halkların bütçesi?
Bugün bütçe halkın değil, savaşın
ve saltanatın kendini bir yıl daha garantiye almasının bütçesidir.
Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi eğitime, sağlığa, topluma,
gelişime ve uzun vadeli yatırımlara ayrılan bütçeyle anlaşılır.
Ülkemize baktığımızda, enflasyon resmî aldatmalarla düşük
gösterilmek istense de her geçen gün yükselmekte, halk ise yoksullaşmaktadır.
Bu yoksullaşmanın en büyük sebebiyse savaş politikalarıdır.
Önümüzdeki bütçe bunun en açık kanıtıdır. Bu bütçeye baktığımızda,
millî savunma adı altında silaha, savaşa ayrılan bütçe eğitime,
sağlığa, kadına, gençliğe ayrılan bütçeden çok daha
fazladır. Bu bütçe halklara açlığı, yoksulluğu ve savaşı
dayatmaktadır.
Daha dün en yüksek bütçenin eğitim, sağlık
alanlarına ayrıldığı söylendi. Ancak, personel ve SGK giderleri
çıkarıldığında, 2019 yılında sadece Millî Savunmaya
46 milyon 462 bin 300 lira ayrılırken Millî Eğitime mal ve hizmet
alımı karşılığında sadece 10 milyon 38 bin 497
lira ayrıldığı görülmektedir. Yani eğitime ayrılan
millî savunmaya ayrılan bütçenin neredeyse beşte 1ine denk gelmektedir.
Bir ülkede bütçedeki en büyük pay Savunma Bakanlığına ayrılırsa
o bütçeye halkların bütçesi değil, savaşın bütçesi denir.
Türkiyenin silahlanmaya değil; adalete, hukuka,
özgürlüğe ihtiyacı vardır. Önümüzde duran bütçe, yatırımlarla
zenginleştirilen, büyüyen ve halkı refaha kavuşturan bir bütçe değil,
yoksul halktan alınan vergilerle oluşturulan bir bütçeyi göstermektedir.
Yani rakamlar gelirin az, giderin ise kapanmayacak kadar büyük olduğu bir bütçeyi
göstermektedir.
Bu bütçe aile şirketinin bütçesidir. Ülke de aile
bütçesi olmuş ya, kendisi sarayın başında, oğlu eğitimin
başında, damadı Hazine anahtarını almış, kimseyi
yanaştırmıyor, diğer damat silah sanayisinin başında,
enişte ise istihbaratın başında. İşte ülkemizin hâli
budur. (HDP sıralarından alkışlar)
Yani bizler burada, nasıl daha çok fakirleşeceğiz
ve nasıl daha çok savaşacağız, onun bütçesini konuşuyoruz
ama dilimizden de her daim sosyal devlet anlayışını da düşürmemekteyiz.
Sosyal devlet anlayışı ilkesine sahip olduğunuzu söylüyorsunuz
fakat politikalarınız vatandaşlarımızın yaşamlarını
sağlıklı şekilde sürdürmeleri değil, bağımlı
ve muhtaç bir yurttaş profili yaratma temelindedir. Verdiğinizi iddia
ettiğiniz yardımlar insanca yaşam için değil, sandığa
tahvil edilmiş sosyal yardımlardır.
Savaş politikalarını kendi halkına
karşı uygulayan bir yapıyla karşı karşıyayız.
Bir yandan, sokağa çıkan, hak aramaya çalışan halka karşı
şiddet uygulanırken, diğer yanda da ülke dışında bu
savaşı devam ettiriyor. Geçen hafta Şengal ve Mahmur'a savaş
uçaklarıyla yapılan saldırıda 1i çocuk olmak üzere 7 Kürt sivil
katledildi, ancak iktidar, diğer sivil ölümler gibi bunları da terörist
olarak adlandırmaktan geri kalmadı.
Değerli arkadaşlar, halkın özgür iradesiyle
seçilen ve bu Meclisin üyesi olan DTK Eş Başkanı ve Hakkâri Milletvekili
Leyla Güven, Diyarbakır E Tipi Cezaevinde girdiği açlık grevinin
41inci günündedir. Öncelikle, arkadaşımızın onurlu eylemini
selamlamak istiyorum. Ancak, bir üyesi cezaevinde kırk bir gündür açlık
grevinde bulunan Meclisin bu konuyu gündeme almamak için gösterdiği çaba tarihe
utanç olarak geçecektir. Leyla Güvenin Diyarbakır Cezaevinde başlattığı
ve toplumda karşılık gören bu grevi, kabul etse de etmese de Meclisin
ve Türkiye'nin gündeminde olacak. Leyla Güvenin talebi, talebimizdir, HDPye oy
veren milyonların talebidir. Ancak, iktidar partisi bu konuyu Mecliste tartışmak
yerine, en iyi bildiği yöntem olan baskı ve operasyonlarla çözmeye çalışmaktadır.
Geçtiğimiz iki hafta içerisinde Mersin, Diyarbakır, Van il binalarımız
yüzlerce polis tarafından basıldı ve Leyla Güvenin talebinin kendi
talepleri olduğunu dile getiren onlarca arkadaşımız, il ve ilçe
yöneticilerimiz, annelerimiz yerlerde sürüklendi, darbedilerek gözaltına alındı.
Bu muamele HDP dışında Türkiye'de hiçbir partiye yapılmıyor,
hiçbir parti önünde 7/24 dört polis ve gözaltı araçları bulunmuyor.
Sayın milletvekilleri, kendilerine gelince Biz,
kandırıldık, Allah affetsin. başkalarına gelince terörist
demek bu iktidarın fıtratında var.
Sise Bingöl 78 yaşında ve Tarsus Cezaevinde
kalıyor. Suçu ne biliyor musunuz? Sise ananın bu ülkenin çarpık adalet
sistemine göre suçu, terörist olmak; oysa bizler biliyoruz ki Sise Bingölün tek
suçu Kürt olmak. Sise ana ağır hasta, bedeni cezaevini kaldıracak
durumda değil, doktor raporlarında cezaevinden derhâl tahliye edilmesini
gerektiren tüm nedenler mevcut ama o, tutuklu kalmaya devam ediyor. Sise ana derhâl
serbest bırakılmalıdır.
Cezaevlerinde bunun gibi yüzlerce hasta tutsak vakası
var. Bununla birlikte, Elâzığ, Tarsus, Osmaniye, Şakran başta
olmak üzere, birçok cezaevinden durmadan ağır hak ihlalleri, işkenceler,
yasaklar olduğuna dair bilgiler geliyor. Bazı cezaevlerinin sistematik
işkencelerin uygulandığı özel merkezler hâline geldiği,
avukatlar ve tutsaklar tarafından bildiriliyor. Sudan bahanelerle verilen disiplin
cezaları ve bu cezalar nedeniyle infazı yakılan çok sayıda siyasi
tutuklu var. Meclis, bu hak ihlallerine ve mağduriyetlere acilen çözüm üretmek,
işkenceye ve işkencelere karşı yaptırım içerecek yaşama
faaliyeti yürütmek zorundadır.
Son olarak, bu ülkenin acı gerçeği olarak cenazelere
yapılan muameleden bahsetmek istiyorum. Çatışmalarda yaşamlarını
kaybeden ve morglarda bekletilen 442 cenaze ile Bitlis mezarlığından
çıkarılan 265 cenaze, teşhis edilmediği gerekçesiyle ailelerine
verilmiyor. Ancak morgdaki cenazelere işkenceler yapıldığı
yönünde elimizde ciddi bilgiler var. Bu, bir insanlık ayıbıdır;
hiçbir dinde, hiçbir inançta bunun yeri yoktur. Morglarda veya kimsesizler mezarlıklarındaki
cenazelerin DNA eşleştirme süreci bilerek yavaşlatılmakta, bu
süreç ailelere manevi bir işkenceye dönüştürülmek istenmektedir. Teşhis
edilen cenazelerin acilen ailelerine verilmesi, edilmeyenlerin ise DNA sürecinin
hızlandırılması gerekmektedir. Müslüman olduğunu eden bir
iktidarın eğer bu
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İddia iddia eden.
Unuttun. İddiayı unuttun, okuyamadın onu.
SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) Gerçekle
yüzleşmek zorunuza mı gidiyor?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Ana dilde eğitim olmayınca böyle olabiliyor.
REMZİYE TOSUN (Devamla) Bir iktidarın eğer
iddiası gerçekse en azından ölülere saygı duymayı öğrenmesi
gerekmektedir. Bu ülkenin daha fazla kan ve gözyaşına değil, barışa,
adalete, özgürlüğe ve demokrasiye ihtiyacı var. Bundan dolayı, gelin,
hep birlikte demokrasiye giden yolu inşa edelim.
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Yunus Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe tartışmalarını gerek Plan Bütçe
Komisyonu düzleminde gerek Genel Kurul düzleminde takip etmeye çalıştım
ve özellikle bunun yanında geçmiş yılların, geçmiş dönemlerin
bütçeleri nasıl yapılıyordu ülkemizde, bunlar üzerine tutanakları
okumaya çalıştım ve bu kapsamda kendimce kimi sonuçlara ulaştım.
Bu bütçe tartışmaları bakımından çok önemli olduğunu
düşünüyorum. Bunları paylaşarak başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde kuvvetler ayrılığı
ve demokratik işleyiş için çok kapsamlı, çok önemli sorunlarla karşı
karşıya bulunduğumuz bir dönemde bütçe üzerine konuşuyoruz.
Bütçe hakkı, denetim işlevi, bütçe üzerinde kontrol gibi kimi kavramları
sıklıkla burada izliyoruz, duyuyoruz. İlk tespitim şu olacak.
Bu bütçe tartışmalarının bize gösterdiği en önemli dersin
bu olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde Meclisin ne yazık ki siyaset yapan,
siyasete şekil veren bir organ olmaktan çıktığı bir dönemden
geçiyoruz. Belki iyimser bir yorumla, Meclisin siyaseti etkilemeye çalışan,
yönetimi etkilemeye çalışan bir organ işleviyle sınırlı
bulunduğunu görüyoruz. Ama bizim deneyimimiz bu değil sevgili arkadaşlar.
Türkiye'nin gerek Osmanlı modernleşmesinde gerek Cumhuriyet Döneminin
gereği aslında bu değil. Bizim Meclisimiz, egemenliğin halk
adına kullanıldığı bir organ olarak kurumlaşmış
ve siyasal meşruiyetin temel kaynağı olmuş bir kurum.
Meclisin siyaset yapan, siyasete şekil veren bir
organ olmaktan çıkmakta olduğunu söylemiştim. Bunu aslında en
açık olarak bu bütçe görüşmeleri sırasında görüyoruz. Milletvekillerinin
bütçe üzerindeki işlevi, bir onaylama işleviyle sınırlı
değerli arkadaşlar. Meclis bir onaylama makamı konumunda bütçe tartışmaları
içerisinde. Bu onaylama işleminin bir de Türkiyeye özgü çok sıkı
parti disiplini ve siyasal kutuplaşma ortamı içinde yürütüldüğünü
de hatırlatmak istiyorum. Yani bu kapsamda, hepimiz biliyoruz ki, aslında
Meclisimizin bütçeyi reddetmek gibi yetkisi yok, pratik olarak yok. Bu durumda bile
aslında iktidar organının yoluna devam edebildiği bir durumla
karşı karşıyayız.
Sevgili arkadaşlar, bakın, kesenin ipi buranın
elinde, Meclisin elinde ancak bunu terk etmiş durumdayız, hep böyleydi,
Meclis Türkiye'de kesenin ipini elinde tutan organ idi, bunu terk etmiş durumdayız.
Siyasetin etkisinin azaldığı, idarenin gücünün, etkisinin arttığı
bir dönemi yaşıyoruz. Bizim tarihimiz boyunca bu gerilim hep var olmuştur.
Siyasetle idare arasındaki gerilim hep var olmuştur. Bugün bu gerilimin
idare lehine çözümlenmeye çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz.
Yine, bu kapsamda, halkın oylarıyla seçilmiş,
halkın ızdıraplarına, acılarına, sorunlarına
duyarlı politikacıların, milletvekillerinin, ülkenin yönetimi üzerindeki
etkisinin ortadan kaldırıldığı bir dönemi yaşıyoruz
sevgili arkadaşlar.
Temsil işleviyle yönetim işlevi arasındaki
bağın kesin olarak koparıldığı bir dönemi yaşıyoruz.
Yürütme gücünün başında Sayın Cumhurbaşkanı var, onun görevlendirdiği
bakanlar. Buradaki işleyişte de görüyoruz, Meclis karşısında
çok kesin bir güce sahipler. Meclisimiz bir kurumun, bir bakanlığın
bütçesini arttırma, azaltma, belli kalemler arasında transferler yapma
gibi bir yola gitmiyor arkadaşlar, gitmiyor. Bir bakanlık vazifesini iyi
yaptı, kötü yaptı, bir kuruluş iyi yaptı, kötü yaptı; ödüllendirelim,
cezalandıralım gibi bir yola gitmiyor. Bakın, ben üniversite öğretim
üyeliğinden geliyorum, Türkiyede 2015 yılına kadar her yıl
uluslararası yayın oranı yüzde 5 artardı, son iki yıldır
çok keskin bir düşüş yaşanıyor, kimse bununla ilgili bir hesap
sormuyor, soramıyor. Bu ülkede üniversiteler niçin geriye gidiyor? Bunun bütçeyle
ilgilisi nedir? Bu tartışma bizim gündemimizde yok, bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Sevgili arkadaşlar, burada Sağlık Bakanlığının
bütçesinin onaylanması için kalkan eller birbiriyle yarışıyor.
Hanginiz Allah aşkına ya da hangimiz Allah aşkına devletin sağlık
kuruluşlarına gidip tedavi oluyoruz da oluyorsunuz da Sağlık
Bakanlığının bütçesinde en hızlı kim elini kaldıracak
diye birbirinizle yarışıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Biz oraya gidiyoruz.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Biz devlet hastanesine
gidiyoruz.
YUNUS EMRE (Devamla) Sevgili arkadaşlar, İşte
konuşuyorsunuz bütçeyi. diyebilirsiniz, İşte, Plan ve Bütçede konuşuldu.
diyebilirsiniz. Meclisin etkisi, Meclisin bütçeyle ilgili gücü konuşmakla ilgili
değildir arkadaşlar. Bakın, bizim sistemimizde, ta Tanzimat reformlarının
en başında, 1839da iltizam sistemi kaldırıldı, muhassıllık
sistemi geldi, birçok yerde muhassıllık meclisleri kuruldu, çok kısa
ömürlü oldu. Ama dikkatinizi çekmek istiyorum, neredeyse iki yüz yıla yaklaşan,
gelirler-giderler üzerinde konuşma, tartışma deneyimi olan bir ülkede
yaşıyoruz. Bakın, ta Orta Çağlarda, Avrupada krallar derebeylerini
toplarlar Ne yapacağız? Bakalım, gelirler-giderler ne olacak?ın
üzerine konuşurlardı. Demokrasi, iyi bir yönetim, konuşmakla ilgili
değil sevgili arkadaşlar, konuşmak işin bir tarafı. Ancak
biz bütçe kontrolünü Meclis olarak elimizde tutabiliyor muyuz? Denge, denetim görevimizi
yerine getirebiliyor muyuz? Bizim sorumluluğumuz bununla ilgili. Şunu
da hatırlatmam gerekli, üzülerek söylüyorum ama hepiniz de biliyorsunuz: Dünyanın
en azılı diktatörlüklerinde de zaten bütçe üzerine konuşulur. Konuşmak,
bütçe yapmak demokratik bir işleyiş olduğu anlamına gelmez.
Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum. Biz bunu neyle ölçebiliriz, bir Meclisin gücünü
neyle ölçebiliriz? Meclisin gücünü temel olarak iki meseleye bakarak ölçeriz sevgili
arkadaşlar. Bir Meclis güçlüyse eğer yürütme organı karşısındaki
özerkliğinin kapasitesiyle ölçeriz, bir. Tek tek milletvekillerinin özerkliğiyle
ölçeriz arkadaşlar ve Türkiyede bu iki durum bakımından çok kesin
bir gerilemeyle karşı karşıya bulunduğumuzu ben yine dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
Şimdi, hesap verme bizim tarihimizin çok temel bir
ilkesidir. Hesap vermesini bekleriz yönetimde bulunanlardan. Türkiyede hesap vermek
istemeyen yönetimler de olmuştur. O yönetimler askerî darbe yönetimlerinin
dönemleridir değerli arkadaşlarım. Bugün de, çok üzülerek söylüyorum,
hesap vermek istemeyen iktidarla karşı karşıyayız. Bugünün
Türkiyedeki idare pratiği budur ve ne yazık ki bu manzara bizi, demokraside
de, bütçe yapmakta da, ekonomik performansta da her geçen gün küme düşürmektedir.
Ne yazık ki Türkiye'nin manzarası budur.
Meclisin az önce söylemiştim- en önemli işlevlerinden
birisi yöneten ile yönetilen arasındaki bir bağ olmak, bir köprü olmak
işlevidir. Bu işlevin sona erdirildiği, erdirilmek istendiği
bir dönemle karşı karşıyayız.
Sevgili arkadaşlar, sorumluluğumuz bunu geri
kazanmaya çalışmaktır Meclis olarak. Bunu, sadece muhalefet milletvekillerinin,
muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin sorumluluğu olarak ele almayın.
Türkiyede karşı karşıya bulunduğumuz yönetim krizinin
temeli aslında meşruiyet sorunudur değerli arkadaşlar. Diyebilirsiniz
ki: Seçimle geldi.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Nasıl meşruiyet?
Seçimler olmuyor mu bu ülkede?
YUNUS EMRE (Devamla) Çok güzel, seçimle geldi.
Bakın değerli arkadaşlar, meşruiyeti
beş yılda bir halkın önüne sandığı koymak olarak anlarsanız,
Başka derdin varsa da git mahkemede anlat. diye anlarsanız, anlatayım.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Meşruiyetten ne
anlıyorsunuz? Ne anlayacağız? Nedir meşruiyet?
BAŞKAN Yerinizden cevap vermeyin arkadaşlar.
YUNUS EMRE (Devamla) Müsaade edin, müsaade edin, anlatacağım,
bunların hepsinin yanıtı var.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Bir konuşsun arkadaşlar
ya.
BAŞKAN Hatibe niye laf atıyorsunuz arkadaşlar?
Buyurun Sayın Hatip, buyurun.
YUNUS EMRE (Devamla) Başkanlık sisteminin
demokratik olduğu örneklerde
ORHAN SÜMER (Adana) Sakin sakin konuşuyor, germenin
bir anlamı yok.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) O da bağırıyordu
oradan, arka sıradan bağırıyordu.
ORHAN SÜMER (Adana) Sen dünün hesabını soracaksan
ayrı. Sakin sakin konuşuyor bak.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Hafıza diye bir
şey var.
BAŞKAN Sayın Milletvekili
YUNUS EMRE (Devamla) Efendim, bitti mi? Müsaade ediyor
musunuz, konuşayım mı?
Evet, arkadaşlar, şunu anlatmaya çalışıyorum:
Başkanlık sisteminin demokratik olduğu örneklerin hiçbirinde Kardeşim
bir derdin varsa beş sene sonrayı bekle. denmez, halkın önüne belli
aralıklarla sandık gelir. Amerika Birleşik Devletlerinde dört yılda
bir başkanlık seçimi olur. Ancak Temsilciler Meclisinin yani kongrenin
alt organı Temsilciler Meclisinin seçimi iki yılda bir yenilenir. Üst
organ Senato
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Üçte 1i yenilenir.
Doğru bilgi verin ya!
YUNUS EMRE (Devamla)
Senatonun üçte 1i
Ya, bilmiyorsun
kardeşim, dinle. Senatonun üçte 1i iki yılda bir yenilenir.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Tamam da yani Allah
Allah! Doğru bilgi ver.
YUNUS EMRE (Devamla) Yahu
Temsilciler Meclisi iki yılda bir yenilenir. Birçok
yerel seçim, mahalli seçim, eyalet seçimi yapılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
YUNUS EMRE (Devamla) Özetle, halkın önüne sandık
gelir, halkın bir şikâyeti varsa, derdi varsa orada hesabını
sorar. Siz istiyorsunuz ki halk hesabını soramasın, hesap vermeyen
bir yönetim olsun istiyorsunuz. Bunu en çok Meclisin pratiğinde görüyoruz değerli
arkadaşlarım, Meclisin çalışma sürelerinde görüyoruz, bunların
kısaltılmaya çalışılmasında görüyoruz, torba yasa
girişimlerinde görüyoruz. Yahu, ne aceleniz var? Zaten idareyle ilgili, yönetimle
ilgili düzenlemeleri Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapabiliyorsunuz,
bari yasa yapımında şu torba yasa yoluna gitmeyin. Bakın, Meclisin
itibarına çok büyük darbe vuran bir davranıştır bu, bunu yapmayın,
Türkiye için iyi bir şey değil bu. Torba yasalara seçmenlerin hoşuna
gidecek birkaç maddeyi sokuşturuyorsunuz ama bunun yanında, kanun yapımı
bakımından çok problemli bir yola Türkiye'yi götürerek birçok kanunda
birtakım değişiklikleri bir kanun yoluyla yapıyorsunuz, çuvala
dolduruyorsunuz, bunları yapmayın. Biz Meclis etkili olsun istiyoruz,
Meclis güçlü olsun istiyoruz; denetim işlevini, bütçe üzerindeki kontrolünü
layıkıyla yapabilsin istiyoruz, gerekli yerde idare üzerinde etkisini,
gücünü gösterebilsin istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUNUS EMRE (Devamla) Ben tekrar Sayın Başkana
anlayışı için teşekkür ediyorum, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin
3üncü maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, az önce meşruiyetle
ilgili cümleler sarf edildi, onunla ilgili birkaç bir şey söylemek isterim.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir, meşruiyeti vardır. Egemenlik
de kayıtsız şartsız milletindir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinin
bütçeleri yatırım ve hizmet bütçeleridir. Her dönem olduğu gibi bu
dönem de öyle. 2019 yılında da özel sektörün yenilikçi ve üretken yatırımlarına
önem veriyor ve bütçede yatırımlar için 65,1 milyar lira kaynak ayırıyoruz.
Bu kapsamda, ekonomik büyümeyle ilgili birkaç veri sunmak
isterim. Türkiye son birkaç yılda yaşadığı iç ve dış
şoklara rağmen, alınan mali tedbirler ve yapılan desteklerin
de etkisiyle yine, bu dönem içerisinde, bu etkiyle Türkiyenin son birkaç yılda
yaşadığı tüm etkilerle de 2017de yüzde 7,4lük güçlü bir büyüme
sağladığına işaret etmek isterim. Bu büyüme performansıyla
ülkemizin G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olduğu
gerçeğini de vurgulamak istiyorum. 2018in ilk yarısında da Türkiye
ekonomisi yüzde 6,2 büyüyerek güçlü seyrini sürdürmüştür.
AK PARTİ iktidarları döneminde uygulanan başarılı
ve ihtiyatlı maliye politikaları sayesinde faiz giderlerinin bütçe içindeki
payı da düşmüştür. 2002 yılında her 100 liralık vergi
gelirinin yaklaşık 86sı faiz ödemelerine giderken 2019 yılında
bu rakamın sadece 16 lirası faiz ödemelerine gidecektir. Bu çok değerli
çünkü kalan rakamlarla ihracat artışı, kalan rakamlarla millî gelir
artışı ve ülkemiz adına, milletimiz adına az önce ifade
ettiğim yatırımlar ve hizmetler gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, iktidara geldiğimizde
ülkemizi 4 temel sütun üzerinde yükseltme sözü vermiştik; eğitim, sağlık,
adalet ve emniyet. Bu önceliğimizi bütçede de görebilmek mümkün. Bütçe dağılımında
en büyük pay eğitim, sağlık ve sosyal politikalarımızda
ve 2002de ilk geldiğimizden bu yana eğitimde 12 kat bu payın arttığını
görüyoruz ve vergi gelirlerinin yüzde 21ini eğitime harcıyoruz. Derslik
sayısının, öğretmen sayısının, üniversite sayısının
ve buna bağlı üniversite öğrencisi sayısının artışına
da dikkat çekmek isterim. Lütfen, öğrenci sayımızın 1 milyon
650 binden 7 milyon 600 bine ulaştığı gerçeği de çok önemli.
Yeni dönemde enerjimizi ise kalitenin yükselmesine teksif edeceğiz. Evlatlarımızın
zihniyle birlikte gönüllerini de doyuracak bir sistemin kurulmasını çok
önemsiyoruz.
Değerli milletvekilleri, sağlıklı
nesillerin yetişmesi için sağlık alanındaki harcamaları
da artırdık, bu yıl da bütçe içindeki pay yüzde 16,3. Reformlara
dikkat çekmek isterim sağlık alanında, sistemin tamamen değiştiğine
ve bu sayede de şu anda ülkemizde genel sağlık sigortası şemsiyesinin
dışında kalan hiç kimse yok. Yani artık bizim ambulans uçaklarımız,
helikopterlerimiz var ve sağlık alanında yeni bir çığır
açıyoruz. Şehir hastaneleri geliyor ve 6sı hizmete girdi, İstanbul
dâhil yenileri de yapılıyor.
Değerli milletvekilleri, sosyal politikalara verdiğimiz
öneme de dikkat çekmek isterim çünkü bütçedeki en değerli paylardan biri bu.
Kimsesiz çocuğundan kadınlarımıza, yaşlılarımıza;
engellilerden madde bağımlılarına, terör mağdurlarına,
Romanlarına kadar toplumun her kesimini kucaklayan bir sosyal yardım politikasını
uyguluyoruz. Neden? Çünkü sosyal yardımları ülkemizin zenginliğini
tüm kesimlere yayma aracı olarak görüyoruz. İşte, bu anlayışla
da 2019 yılı bütçesinin 6,5ini sosyal yardım ödemelerine ayırıyoruz.
Sonuç itibarıyla eğitimden sağlığa,
adaletten emniyete, ulaştırmadan sanayiye, tarımdan enerjiye yani
her alanda yeni yatırımlar ve hizmetler yapıyoruz. Milletimize verdiğimiz
tüm sözleri yerine getirmek için gece gündüz çalışıyoruz ve çalışmaya
da devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılından
bu yana yürüttüğümüz ekonomi politikalarında yatırım, üretim,
istihdam ve ihracatı destekledik. Ekonomide büyüme ve kalkınmayı
öncelikleyerek vatandaşımızın refahını ve ülkemizin
geleceğini gözettik.
2019 bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
İstanbul Milletvekili Memet Bülent Karataş
Buyurun Sayın Karataş. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu görüşmelerinde 3üncü madde üzerinde
şahsım adına konuşma yapmak üzere söz hakkı almış
bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Bütçeler bir devletin bağımsızlığının
ve egemenliğinin yapı taşlarıdır. Bütçelerin sabır,
titizlik ve olgunlukla hazırlanması ve uygulanması gerekir. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin 96ncı bütçesinin hazırlandığı,
yoğun ve bir o kadar da hassas dönemde olgunlukla çalışmalarını
sürdüren, dolayısıyla, millî beraberliğimiz ve bağımsızlığımızın
bekası için emek vermiş arkadaşlarıma bu vesileyle şükranlarımı
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün bu kürsüde sizlere
bir Ahıska Türkü olarak Ahıska Türkü kardeşlerimizin şanlı
mücadele tarihinden bahsedeceğim: Ademin oğluyum insan soyundan/ Ahıska
Türküyüm Oğuz boyundan/ Törem belli dedem Korkut toyundan/ Çok içtik Kafkas'ın
soğuk suyundan/ Naçar kaldım bir şey gelmez elimden/ Hasret türküleri
düşmez dilimden/ Ayrıldım bağımdan, gonca gülümden/ Ahıska
Türküyüm yılmam ölümden/ Ahıska ilinden ismim silinir/ Türkmen illerinden
cismim dirilir/ Çektiğim çileler türkülerdedir/ Gün olur adalet hükmünü verir
elbet. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Ahıska günümüzde Gürcistan
toprakları içerisinde yer alan, Türkiyenin kuzeydoğu sınırında,
Posofa 15 kilometre uzaklıkta bir şehir. 1829 yılına kadar
Osmanlı İmparatorluğuna bağlı olan bu şehrin kaderi
Edirne Anlaşmasıyla değişecek, Ahıska artık Çarlık
Rusyasının hâkimiyetine girecekti. Bu da Ahıska Türklerinin yıllar
boyu yaşayacağı zulümlerin başlangıcıydı.
Tarihler 14 Kasım 1944ü gösterdiğinde Stalinin
almış olduğu karar neticesinde, Türk köyleri askerler tarafından
kuşatıldı, birkaç saat içerisinde küfür, tüfek ve dipçiklerle köy
meydanlarına toplanan halk, kamyonlarla demir yolları boylarına getirilerek
hayvan vagonlarına dolduruldu. İnsanlar haftalar sürecek bir ölüm yolculuğuna
çıkarıldılar. Stalinin emriyle bir vahşet işleniyordu.
Günümüzde 600 bine yakın Ahıskalı Türk
dünyanın muhtelif yerlerinde vatanlarına hasret yaşamaktadır.
Bu, insanlık suçudur. Bu, sürekli dem vurdukları insan haklarına
ve hatta insanlığa yakışmayan bir zulümdür. Bu zulmün son bulması
ve sorunların çözümü anlamında ivedilikle yapılması gerekenler
ise şunlardır: Türkiyeye gerek iskânlı gerekse serbest göçle gelen
Ahıska Türklerinin doktor ve diğer meslek gruplarının kendi
branşlarında çalışabilmeleri için diploma denklikleri büyük
sorun oluşturmaktadır. Denklik konusunda YÖK tarafından yabancılara
uygulanan prosedürden ayrı tutularak bir defaya mahsus, istisnai olarak denklikleri
verilerek sorun ortadan kalkmış olacaktır.
Yaşadıkları ülkelerde yıllarca çalıştıktan
sonra Türkiyeye iskânlı göçle, gerekirse serbest göçle gelen Ahıska Türklerinin
çalıştıkları ülkelerdeki sosyal güvenlik ve emeklilik haklarının
Türkiyeye aktarılması, aynı zamanda sosyal güvenlik ve emeklilik
haklarının mağduriyetinin giderilmesi, iskânlı göçün devam ettirilmesi
gerekmektedir.
1/1/2018 tarihinden sonra ana vatanımıza göç
eden Ahıska Türkü ailelerine ve 9 ülkede yaşayan Ahıska Türkü halkımıza
uzun dönem ikamet izninin verilmesine devam edilmesi elzemdir. Türkiye Cumhuriyeti
3,5-4 milyon Suriyeliye kayıtsız şartsız kucak açmış,
misafir etmiş, bağrına basmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
MEMET BÜLENT KARATAŞ (Devamla) Buna rağmen
soydaşımız, kandaşımız olan Ahıska Türkü kardeşlerimize
gerekli özen gösterilmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti 75 bin Ahıska Türküne
ev sahipliği yapmaktadır. 30 binden fazla Ahıska Türküne vatandaşlık
verilmiştir. Ülkemize müracaat eden kardeşlerimiz hakkında işlemlerin
hızlanarak tamamlanması gerekmektedir.
Merhum şair Necip Fazıl Kısakürekin Sakarya
Türküsü adlı şiirinde söylediği gibi Öz yurdunda garipsin, öz vatanında
parya. Biz de buradan haykırıyoruz: Öz yurt da bizim, öz vatan da bizim.
Dünyanın neresinde bir Türk varsa ona sahip çıkacak olan da biziz. Bütün
Türk dünyasına ve Turan illerine selam olsun diyorum.
Sözlerimi bağlarken buradan bütçe görüşmeleri
sırasındaki 2 bakana teşekkür etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
MEMET BÜLENT KARATAŞ (Devamla) Milliyetçi Hareket
Partisinin seçim beyannamesinde bulunan uzman çavuş ve uzman jandarmaların
özlük haklarıyla ilgili grubumuz adına teklifte bulunmuştuk İzzet
Ulvi Yönter Beyefendinin öncülüğünde. Sağ olsun, Millî Savunma Bakanı
Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu destek vereceğinin
sözünü vermiştir. Huzurlarınızda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına 2 bakanımıza teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi soru-cevap işlemini beş
dakika soru, beş dakika cevap olarak yapacağız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
söz talebimiz vardı.
BAŞKAN Soru-cevaptan sonra vereceğim.
Sayın Pekgözegü? Yok.
Sayın Şevkin? Yok.
Sayın Orhan? Yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakanın olmadığı
yerde soru-cevabın pek de anlamı yok Sayın Başkan. Boşuna
tiyatro yapmayalım.
BAŞKAN Sayın Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum Sayın Maliye Bakanına: Saatlerce süren
ve kapısında ambulans bekleyen vergi müfettişliği yeterlilik
sınavının en önemli sıkıntılarından biri de mülakat
kısmıdır. Özellikle FETÖnün Maliye Bakanlığı içinde
en etkin operasyon metoduydu ve birçok insan kasıtlı ve subjektif değerlendirmelerle
elenmişlerdir ve mesleklerinden ayrılmak zorunda bırakılmışlardır.
Mülakat hususunda bir düzenleme veya denetleme olacak mıdır?
İkinci sorum ise ekonomimiz rahat ve kolay günlerden
geçmemektedir. Lokomotif sektörlerden biri olan otomotiv sektörü için satışların
canlandırılması ve sektörün yaşatılması için yapılmış
olan ÖTV indirimi uygulamasına yıl sonundan sonra da devam edilecek midir?
Edilecekse ne zamana kadar?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Bakana olacak: Kurum içi gelir uzmanlığı
sınavı acilen açılması gerekmektedir. Son sınavın
yapıldığı 18 Şubat 2012 tarihinden bu tarafa altı
buçuk yılda çeşitli zamanlarda geçmiş Maliye bakanları söz vermiş
olmalarına rağmen kurum içi uzmanlık sınavı açılmamıştır.
Kamu personel rejiminde esas olan nitelikli insan kaynağının kazandırılması,
yetkinliklerin geliştirilmesi, kariyer planlarının yapılmasıdır.
Bu yüzden Gelir İdaresi Başkanlığının çeşitli
birimlerinde istihdam edilen personeli için kurum içi gelir uzmanlığı
sınavı bir an önce açılmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye ekonomisi Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 2002den bu yana gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerden daha yüksek oranda büyümektedir. Enflasyonla
mücadele ederken ekonomisini sürekli büyüten Türkiye bu süreçte örnek gösterilen
bir ülke olmuştur. Ülkemiz AK PARTİ iktidarlarında kişi başına
düşen millî gelirini 3e katlamıştır. Global ekonomide sıkıntı
yaşanırken, çevresi ateş çemberine dönmüşken büyümesini devam
ettiren bir Türkiye vardır; hain işgal girişimine maruz kalan, terör
belasıyla mücadeleye devam ederken bile ekonomisini sağlam bir zemine
oturtan güçlü bir Türkiye vardır.
BAŞKAN Sayın Aydın
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Yüce Gazi Meclisimizde üç orman mühendisi var; biri bendeniz
İbrahim Aydın, biri yanımdaki Ali Cumhur Taşkın, bir de
Başkanımız Celal Adan. Kutluyorum Başkanım, bizim büyüğümüzsünüz,
onurumuzsunuz orman mühendisleri olarak.
Bugün dünyada 300 milyon göçmen bulunmaktadır, 65
milyonu yerinden edilmiş, koruma arayan mazlumlardır. Suriyede iç savaş
sonrası 7 milyon insan başka ülkelere sığınmıştır,
1 milyon Suriyeli hayatını kaybetmiştir. Bugün 3,5 milyon Suriyeliye
ensarlık yapıyoruz; medeniyetimiz, kendisine ihtiyaç duyan insanlara elini
uzatmaktan hiçbir zaman geri durmamıştır. Türkiye bugün de ölümden
kaçan, yerinden edilmiş Suriyeliler konusunda önemli bir süreci başarıyla
yürütüyor. Bugün Dünya Göçmenler Günü, inşallah huzur ve barış getirsin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim İbrahim Bey,
benimle ilgili söylediğiniz şeylerden dolayı.
Sayın Tutdere? Yok.
Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Hazine ve Maliye Bakanına
soruyorum:
Bir: Kamu İhale Kurumunun Sayıştay raporunun
5 ve 11inci sayfalarında yer alan bulguya göre, Kamu İhale Kanuna göre
ihalesi yapılmış, kazısı yapılmış, temelleri
atılmış, müşavirlik ödemesi yapılmış, hak ediş
ödemelerine başlanmış Eskişehir yolu üzerindeki Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ankara
İl Müdürlüğü arasında bulunan hizmet binası inşaatının
TOKİ kanalıyla durdurulmasının gerekçesi nedir?
İki: Kamu İhale Kurumuna ait olan bu değerli
arsanın, bitişiğindeki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
İl Müdürlüğü binasının arsasıyla birleştirilerek TOKİ
tarafından özel firmalara verilmesi planlanmakta mıdır? Kuruma daha
uzakta başka bir arsa teklif edilmekte ise yeri nerededir? TOKİnin istediği
olursa hem devlet bu yükleri ödeyecek hem de hukuk ihtilafları doğacaktır.
Ayrıca Kamu İhale Kurumu Konya Yolu üzerindeki binada daha uzun süre kirada
oturmaya devam
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Süre doldu.
Şimdi soruları cevaplamak üzere sözü Komisyona
veriyorum.
Süreniz beş dakika.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aslında teklifteki madde metnine ilişkin bir
soru oluşmadı ama ben öncelikle maddeye ilişkin bir açıklama
yapmak, ondan sonra da bütçe hakkına ilişkin ve burada Parlamentonun rolüne
ilişkin de bir iki hususu Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 1inci maddesinde giderler,
2nci maddesinde gelirler yer almaktadır. 5018 sayılı Kanunun 15inci
maddesinin ikinci fıkrasında varsa bütçe açığının
nasıl kapatılacağı hükmünün Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda
yer alması gerektiği belirtilmiştir. Bu çerçevede 3üncü maddede
genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine tahsis edilen ödenekler toplamı
ile genel bütçe gelir tahmini toplamı arasındaki farkın net borçlanmayla
karşılanacağı hükmüne yer verilmektedir. Bütçe dengesinin 2019
yılında 80 milyon 616 milyon lira, 2019 yılı merkezî yönetim
bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranınınsa
yüzde 1,8 olarak gerçekleştirileceği tahmin edilmektedir. Bir kıyaslama
şekli değil ama 2002 yılında yüzde 11,2 olan bütçe açığının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2018 yılında 1,9a düşürülmüş,
2019 bütçesindeyse yüzde 1,8 olarak gerçekleşmesi tahmin edilmektedir. Stratejik
ölçütlere dayalı borçlanma politikası sayesinde borç stokunun faiz, kur
ve likidite riskleriyle karşılanan duyarlılığının
da önemli ölçüde azaltıldığını görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bildiğiniz
gibi bütçe hakkı Parlamentoların varlık sebebidir. Parlamento yıllık
bütçeler aracılığıyla kamu gelirlerinin toplanmasına ve
giderlerin yapılmasına yetki ve izin verir. Devlet topladığı
vergilerle ve diğer gelir kaynakları aracılığıyla
millî gelirin önemli bir kısmına el koyar ve elde ettiği kaynakları
kamu harcamaları aracılığıyla tekrar ekonomiye kazandırır.
Bu anlamda bütçe ekonomik ve sosyal hayatın düzenlenmesinde devletin kullandığı
temel araçlardan bir tanesidir. Devletin ne kadar vergi toplayacağı ve
toplayacağı vergilerle hangi hizmetleri gerçekleştireceğinin
kararı demokratik sistemlerde halk adına temsilcileri eliyle alınır.
Bütçenin de Parlamentoda kamuoyuna açık olarak görüşülmesi, vatandaşın
ve sivil toplumun bütçe üzerinde fikir sahibi olması imkânını sağlamaktadır.
Dolayısıyla Parlamento bütçe görüşmeleri devletin temel mali belgesi
olan bütçeye de demokratik meşruiyet kazandırmaktadır.
Temsilî demokrasilerde bütçe hakkı halk tarafından
seçimler aracılığıyla parlamentoya devredilmekte, parlamento
da kendisine devredilen yetkiyi sınırlarını belirleyerek bütçe
ve diğer mali konularda hükûmete devretmekte, hükûmet de bu yetkisini bürokrasi
marifetiyle kullanmaktadır.
Bizler de bu süreçte Parlamento olarak hem bütçenin onaylanması
hem de denetlenmesi sürecinde bütçe hakkının etkin bir şekilde kullanılması
için olanca gayretimizle çalışmaktayız. Bu süreç içerisinde gerek
Meclisin gerekse Komisyonun almış olduğu rolü küçümsemenin ya da
yok saymanın kesinlikle doğru olduğunu düşünmüyorum.
Yeni hükûmet sistemiyle birlikte Plan ve Bütçe Komisyonunun
yapısına baktığımızda çok daha demokratik bir yapıya
kavuştuğunu söyleyebiliriz. Çünkü eski Anayasaya göre Plan ve Bütçe Komisyonunun
nasıl oluşacağı şu şekilde tanımlanmıştı,
ne diyordu Anayasa: 40 üyeden oluşur. En az 25i iktidar partisinden oluşur.
Bunlar yeni hükûmet sistemiyle birlikte Anayasamızdan ayıklandı
ve yeni sistemde partilerin sandalye dağılımlarına göre Plan
ve Bütçe Komisyonunun oluşmasına imkân sağlandı. Böylece de
Komisyon çok daha demokratik bir yapıya kavuştu. Daha önce -her ne kadar-
Meclisin bir organı gibi görünürken bir iktidar komisyonu hüviyetini alan Plan
ve Bütçe Komisyonu, yeni sistemle beraber erkler ayrılığı ilkesi
doğrultusunda son derece daha demokratik bir yapıya kavuştu.
Gene, geçtiğimiz süreçlere baktığımızda,
Türkiyede bütçe denetiminin etkinleştirilmesi ve bütçe sürecinde Parlamentonun
rolünün güçlendirilmesine yönelik yeni yaklaşım ve tekniklerin de başarıyla
uygulamaya koyulduğunu görüyoruz. Özellikle kamu mali yönetim sisteminde yapılan
reformların en önemlisi, bütçe disiplininin sağlanmasıyla 2003 yılında
kabul edilip 2006 yılında uygulamaya giren 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu olmuştur. Ve 2010 yılında kabul edilen
6085 sayılı Sayıştay Kanunuyla da denetimin alanı genişletilmiş,
hemen hemen tüm kamu idareleri denetim kapsamına alınmış ve
bütçe hakkı gereği milletin denetim yetkisi Sayıştay eliyle
son derece güçlendirilmiştir. 6085 öncesi kırk dört yılda baktığınızda
toplamda Meclise gönderilen rapor sayısı sadece 62 iken 2012den bu yana
Sayıştay eliyle yapılan denetimlerden Meclise gönderilen rapor sayısı
1.212 olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum.
Meclise sunulan raporların dışında
kalan Sayıştayın yapmış olduğu denetimlere de baktığımızda,
2012den bu yana Sayıştayın yaklaşık olarak 2.500e yakın
kurumda denetlemeyi gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu da, dediğim
gibi, 6085 sayılı Sayıştay Kanunuyla yapılan reformla
ortaya çıkmıştır ve denetim dışında hemen hemen
hiçbir kurum bırakılmamıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN 3üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Cahit Özkan Bey, siz söz istemiştiniz, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz önce HDP Grubu adına Remziye Tosun hatibin yaptığı konuşmada
bazı hususları kabul etmediğimizi ifade ederek kayıtlara geçirmek
istiyorum.
Bakınız, bu kelimeler ne kadar kullanılırsa
kullanılsın asla ve asla ülkemiz ve milletimiz nezdinde kabul görmeyecektir:
Savaşın ve saltanatın bütçesi. Millî savunma adı altında
silaha, savaşa ayrılan bütçe. Yine aynı şekilde, savaş
politikalarını kendi halkına karşı uygulayan bir yapıyla
karşı karşıyayız. Yine devamla Geçtiğimiz iki hafta
içerisinde Mersin, Diyarbakır, Van il binalarımız yüzlerce polis
tarafından basıldı ve buralarda partililerimiz sürüklendi.
MUAZZEZ ORHAN (Van) Doğru.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı)
Yapılmadı mı?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Devam ediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yine cenazelere karşı
morglarda işkenceler yapıldığı
(HDP sıralarından
gürültüler)
MUAZZEZ ORHAN (Van) Görüntüler var, görüntüler.
BAŞKAN Hatibi dinleyelim sayın milletvekilleri,
grup başkan vekiliniz söz istiyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
ve tanınamaz hâle
getirildiği yönünde ve yine Habur ve Sincarda 7 sivil vatandaşın
katledildiği iddiasında bulundu. Bakınız, Türkiye Cumhuriyeti
devleti terörle mücadele ediyor, PKK/PYD-YPG terörüyle mücadele ediyor ve bu mücadelemiz
de ilelebet devam edecektir.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Partimizin il binalarını
basarak mı yapıyorsunuz bunu?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Türkün, Kürtün, Arapın,
81 milyon vatandaşımızın, bölgemizin ve dünyanın hain terör
örgütü olan PKK terör örgütüyle mücadele ediyor. Bakınız, bu PKK terör
örgütü -öyle insan hak ve özgürlüklerinden bahsetmeyin- silah baronlarının,
petrol şirketlerinin ve faiz lobisinin taşeronudur.
MUAZZEZ ORHAN (Van) Taşeronluk sizin işiniz,
taşeronluk sizin işiniz.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Siz onlarla iş tutuyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Orada Kürt vatandaşlarımıza,
bakınız, acı çektirerek zulmedecek bir terör örgütüdür ve geçmişte...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım, müsaadenizle.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Birer dakika veriyorlar
Başkanım.
...Filistin halkının başına ne gelmişse
o bölgede ihanet tohumları ekildikten sonra gelmiştir. Aynı ihaneti
PKK terör örgütü üzerinden Arapları, Kürtleri ve Türkleri birbirine düşman
kılarak yapmaya çalışıyorlar. Elbette biraz sonra cevap verilecek
ancak ben arzu ederim ki sayın grup başkan vekilinden ziyade o metni kürsüden
okuyan arkadaşımız bunun cevabını versin.
Diğer açıdan, bir iki cümle de demokratik meşruiyetle
ilgili söylemek istiyorum, bu çok önemli. Tabii, gerçekten Sayın Emrenin yapıcı
katkılarına teşekkür ediyorum. Ancak dünyada iyi anayasa diye bir
şey yoktur, ideal bir anayasa yoktur. Filan ülke için evrensel anlamda ideal
olana bizim ülkemiz için ideal, iyi bir anayasa diyemeyiz. Çünkü her ülkenin çatışma
süreçleri, tarihî, politik, sosyoekonomik koşulları farklı farklıdır.
Bu noktada, şu an 16 Nisan 2017 tarihinde yürürlüğe giren ve milletimizin
kabulüyle hayata geçirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi sadece Adalet ve Kalkınma Partisi -AK PARTİ- ve Milliyetçi Hareket
Partisinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Toparlıyorum Sayın
Başkan.
...ittifakıyla hazırlanmış bir Anayasa
değildir. Özü itibarıyla, bu ülkede millî emaneti sırtlanan, bu ülkeye
hizmet etme sorumluluğunu almış geçmiş hükûmetlerin de hedefinde
olmuş, onun da mücadelesini vermişlerdir. Turgut Özal, Süleyman Demirel,
hatta Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş Türkiyenin siyasi
ve tarihsel durumu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gibi güçlü
bir hükûmet sistemiyle yönetilirse bu ülkenin millî emaneti, refahı, özgürlüğü
ve demokrasisinin güvence altına alınacağını ifade etmişlerdir.
Onun için bu yönetim modeli Türk siyasi tarihinin ve ortak aklın emri olarak
hayata geçirilmiş ve milletimiz tarafından hüsnükabulle kabul edilmiştir
.
Genel Kurula arz ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Sayın Başkan
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Remziye Tosun
cevaplasın.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Halkların
Demokratik Partisine Onu söyleyemezsiniz, bunu söyleyemezsiniz. gibi ifadelerle
ayar vermeye çalışıldığına, Savunma ve İçişleri
Bakanlığının bütçesi artırılıyorsa buna savaş
bütçesi diyeceklerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Sayın Başkan, biz uzunca bir süredir burada şöyle bir durumu yaşıyoruz:
Halkların Demokratik Partisi TDKsi var burada bütün partilerin, Türk Dil Kurumu
gibi. Onu söyleyebilirsiniz, bunu söyleyemezsiniz, şunu söylerseniz ayıp
olur, bunu söylemezseniz şöyle olur. gibi bir ayar vermeye çalışıyor.
ŞAHİN TİN (Denizli) Çarpıtıyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Burası Parlamentoysa buraya seçilmiş vekiller olarak gelmişsek
Hepimizin farklı düşüncelerden geldiğini biliyoruz, bunun için zamanında
hapisler de yatmış insanlarız. Dolayısıyla gerçekten, aslında
ben bu anlamda bir ayar vermek istiyorum, herkes haddini bilsin, herkes gerçekten
kendi düşüncesini ifade etsin, kimse kimsenin ağzını kapatmıyor.
O yüzden bu ülkede 2002den beri -dün yaptığım konuşmada söylemiştim-
6.456 insan ölmüş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞAHİN TİN (Denizli) Özgürlük herkese
sövmeyi gerektirmiyor, özgürlük bu değil.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Demir
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Bu kadar insan ölmüşse bu ülkede ve hâlâ savunma bütçesi, İçişleri
bütçesi artırılıyorsa sadece en fazla olarak, o zaman biz buna savaş
bütçesi deriz, kimse de bizim ağzımızı bu anlamda kapatamaz,
bu kimseye düşmez.
ŞAHİN TİN (Denizli) PKKyla mücadele
etmek, savaşmak savaş bütçesi mi oluyor?
TUMA ÇELİK (Mardin) Konuşun, siz de düşüncenizi
söylersiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Kime ne dediğimizi, kime ne diyeceğimizi biz biliriz. PKKyle konuşacaksanız
gidin onlarla konuşun, bizimle konuşmayın. Bu Mecliste HDP varsa
HDPyle konuşacaksınız, HDP diyeceksiniz, HDP cevap verecek size.
Filistin halkının dostuymuş gibi yapıp
da ondan sonra işte, Filistinlilere sürekli baskı yapan, zulüm, haksızlık
yapan İsraille 2002 yılında 1,4 milyar dolar olan ticareti 2017
yılında 5 milyar dolara çıkaran da sizsiniz. Burada hamaset yapmayın
ne ölüler üzerinden yapın ne diriler üzerinden yapın. Gerçekten bütçe
konuşacaksanız ya da kendi düşüncelerinizi ifade edecekseniz edin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Bitiyor Sayın Başkan.
Biz size en fazla Bu doğru değil, şöyle
değil. diyebiliriz, buradan, yerimizden farklı tepkiler verebiliriz ama
kalkıp da Bunu söyleyemezsiniz, şunu söyleyemezsiniz. diye bir üslubumuz,
bir tutumumuz yok. Kimseden de bu lafları işitmek zorunda değiliz.
Bunu bize her defasında söyletmek zorunda da bırakmayın lütfen.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Altay
29.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Hazine ve Maliye Bakanının
Türkiye gerçeklerine aykırı şeyler söylediğine, kuvvetler ayrılığını
yok sayan bu sistemin demokrasiye fayda getirmediğine, Cumhurbaşkanına
yapılan eleştirilere İç Tüzük 69a göre söz verilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben otururken diyaframım
rahat çalışmadığı için ayağa kalkıyorum.
Şimdi, Parlamento konuşma yeri yani ben Millet
niye konuşuyor? demem, bilakis sabaha kadar konuşalım anlayışı
içindeyiz. Ama, tabii, kürsüye çıkan hatiplerin, Parlamentoda sözüyle irade
ortaya koyanların, karşısındaki görüşlerin ki burada 5
ayrı grubuz, grubu olmayan partileri de sayarsak- biz de birçoğunu beğenmiyoruz.
Bugün Sayın Bakan yukarıdan aşağı Türkiye gerçeklerine
çok aykırı şeyler söyledi, Yalan söyledi. dersem ayıp olur
ama oturup da sisteme girip de on dakika tekrar bir cevap, Bakanın söylediği
şu bu demiyorum, kaldı ki söylenebilir.
Şuraya geleceğim: Şimdi, yeni sistemden
başlayalım. Bizim istemediğimiz, eksik gedik bulduğumuz, kuvvetler
ayrılığını yok sayan bu sistem -adı ne olursa olsun-
demokrasiye fayda getirmez ama bu yeni sistemi de bu AK PARTİnin bir özelliği
var, sistem dışılık ve kural dışılık- hiç
anlamayan ve hiç uymayan bir parti arıyorsanız Mecliste AK PARTİdir.
Hani yeni sistemdi, yasama ayrıydı, yürütme tamamen dışarıdandı?
Bu ne şimdi? Mesela ne? Böyle bir sistemde torba kanun olur mu? 3 milletvekili,
5 milletvekili 20 ayrı kanunda değişiklik yapan 122 maddelik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Toparlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
torba kanun teklifi
veriyorsa bu, yasamanın özgür iradesiyle verilmiş bir torba kanun teklifi
değildir. Bu, yürütmenin talimat ve direktifiyle yürütme tarafından hazırlanmış,
yürütmeye yakın parti tarafından imza atılmak suretiyle Parlamentoya
verilmiş bir torba kanun teklifidir. Torba kanun tasarıları olabilir.
Hükûmet der ki: Benim şuna, şuna, şuna ihtiyacım var. Ama
bu nasıl bir yetenek ki bir milletvekili yirmi ayrı kanun hakkında
122 maddelik torba kanun teklifi veriyor? Bu, yeni sistemin ruhuna en aykırı
tablodur. Böyle bir tabloda millete bu sistemi de yeni sistem diye yutturamazsınız.
Bu sistemin adı düpedüz yürütme vesayetinde bir yasama sistemidir. Yürütmeye
bağlı bir yasama organıdır burası.
Şimdi, öbür yandan, sayın milletvekilleri,
Sayın Erdoğan sizin Genel Başkanınız, bir şey demem
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
aynı zamanda
Cumhurbaşkanı yani devletin milletle birlikte bölünmez birliğini,
bütünlüğünü temsil makamının başı. Aynı zamanda şimdi
yeni sistemde yürütmenin seçilmiş başı. Biz yürütmenin AK PARTİden
ayrı olarak, ayrı oy pusulasıyla yürütmeyi yürütmek üzere, devleti
yürütmek üzere seçilmiş Cumhurbaşkanına yaptığımız
eleştirilere zaten -Başkanlık Divanı burada külliyen yanlış
bir uygulama içinde, 4 Sayın Meclis Başkan Vekili ve Meclis Başkanı
da- İç Tüzük 69a göre söz veremezsiniz. 69u açıp okumak lazım.
Okunmadı demiyorum. Bizim AK PARTİ Genel Başkanı Erdoğana
yönelik yaptığımız bir eleştiriye söz verilir ama bir sayın
bakanın, bir Cumhurbaşkanın icraatlarıyla ilgili 69un neresine
göre söz vereceksiniz? Veremezsiniz. Bu işin bir yanı.
Siz, doğal olarak bunu anlayışla da karşılarım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Toparlayalım
Başkanım.
Siz Padişahım çok yaşa. diyebilirsiniz.
Sizin Padişahım çok yaşa. deme özgürlüğünüz var. Şu sıradan
itibaren bu tarafın da Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah
var. deme özgürlüğü var. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu kabul edeceksiniz. Buradan başlayacağız.
Öte yandan Sayın Başkan
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Muharrem İnce gelmiyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cesur adam söz alır,
adam gibi lafını söyler.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Ben de konuşacağım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Konuş, gel.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Ama güzel laf attım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cumhuriyet Halk Partisinde
142 tane Muharrem İnce var, merak etme, 142 tane Muharrem İnce var! (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, şöyle bitiriyorum, Sayın
Yunus Emrenin konuşmasına da bir atıfta bulundu Cahit Bey. Bir ülkede
demokrasi işliyorsa Parlamento saygındır, bir ülkede demokrasi işlemiyorsa,
üzülerek ifade ediyorum, üyesi bulunduğum bir Parlamentoda, ben Parlamentonun
saygınlığının halel gördüğü kanaatindeyim.
Arz ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
Toparlayalım.
30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, işçinin, köylünün, esnafın,
çiftçinin arasında siyaset yaptıklarına ve gelen talepleri kanun
teklifi hâline getirdiklerine, kuvvetler ayrılığı olduğuna
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkanım,
ben de müsaadeniz olursa ayakta konuşayım.
Şimdi, iyi bir parlamenter, böyle, küçük dünyasına
hapsolup orada kendi düşünceleriyle yasama faaliyeti yapamaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen ne kadar zamandır parlamentersin?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İyi bir parlamenter,
gider, sivil toplumda, meslek odalarında, derneklerde, vakıflarda, sendikalarda,
vatandaşın arasında vatandaşın nabzını tutar,
hani, çok istiyorsunuz ya, çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı bir
demokrasi anlayışına göre bir kanun teklifi hazırlar. Ha, bu
kanun teklifi başka başka kanunları ilgilendiriyorsa, tek bir kanun
teklifinin içerisine bunları koyar, yine Parlamentoya getirebilir. Ha, efendim,
başka, sivil toplumun dışında bakanların da konularıyla
ilgili hususlarda toplumda bir talep varsa biz vatandaşımızın
arasındayız, işçinin, köylünün, esnafın, çiftçinin arasındayız.
(CHP ve HDP sıralarından gülüşmeler) Biz, öyle, Etilerde, Modalarda
değil, vatandaşımızın arasında siyaset yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İşte, vatandaşımızın
arasında bize gelen talepleri kanun teklifi hâline getirerek, işte, sizin
içinde bulunduğunuz Parlamentoda yasama faaliyetine dönüştürüyoruz.
Evet, kuvvetler ayrılığı var. Hangi
dilde konuşayım?
(x) Kuvvetler ayrılığı.
[AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından Oo sesleri, alkışlar(!)] Oo, ya, kuvvetler ayrılığı.
Bakan Bey gelirse Niye geldi?, gelmezse Hani Bakan? Onun için, kuvvetler ayrılığı
demek yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirini karşılıklı
olarak denge-denetim mekanizmasını hayata geçirmesidir; ancak dağdan
yokuş aşağı inerken direksiyonunu, rotasını kaybetmiş,
efendim, rotu, balansı çıkmış araba gibi tepetaklak gitmek değildir.
Yani, birbirini denetlerken de vatandaşa hizmet götüren anayasal model yürütme,
yasama ve yargıdır, aslolan; biz de bunun peşindeyiz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183
Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam
195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Şimdi 4üncü
maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe Düzenine ve Uygulamasına İlişkin
Hükümler
Bağlı cetveller
MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı cetveller aşağıda
gösterilmiştir:
a) 1 inci madde ile verilen ödeneklerin dağılımı (A)
b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili
mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B)
c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak
teşkil eden temel hükümler (C)
ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin
esaslar (E)
d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde
yer alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması
öngörülen tutarlar (F)
e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri
uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H)
f) Çeşitli kanun ve kararnamelere göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken
parasal sınırlar (İ)
g) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer
ücret ödemelerinin tutarları (K)
ğ) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı
Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından yönetilen okul pansiyonlarının
öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M)
h) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti
Kanunu uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak hayvanların
alım değerleri (O)
ı) 3634 sayılı Kanun uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti
yoluyla alınacak motorlu taşıtların ortalama alım değerleri
ile günlük kira bedelleri (P)
i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı
cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların
cinsi, adedi, hangi hizmette kullanılacağı ve kaynağı ile
5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların
yıl içinde satın alacakları taşıtların azami satın
alma bedelleri (T)
j) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları
(V)
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen, İYİ
PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti;
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin 4üncü maddesi üzerine
İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Rahim Cavadbeyli,
bazılarınızın gözlerinde Kim o? gibi bir soru var. Birleşmiş
Milletler korumasına tabi bir mültecidir. İran Türklerinin demokrasi ve
insan haklarını savunan önemli bir lideridir. Hiçbir bilgi verilmeden
ve gerekçe gösterilmeden gözaltına alınarak dört gün bekletildikten sonra
Van Kurubaş Geri Gönderme Merkezi Sığınmacılar Kampına
konuldu. Kardeş bildikleri Türkiye'deki bu beklenmedik durum karşısında
Tebriz caddelerinde binlerce Türk "Azerbaycan var olsun, Rahim Bey azat olsun."
sloganlarıyla yürüyerek tepkilerini gösterdiler. Suriye, Irak, Somali, Myanmar,
Filistin'deki insan hakları ihlallerine duyarlı davranan Türk Hükûmeti
aynı duyarlılığı neden Rahim Cavadbeyliden esirgiyor?
Milyonlarca Suriyeli sığınmacıya vatandaşlarımızın
dahi sahip olmadığı haklar bahşedilirken temel insan haklarının
Cavadbeyliden esirgenmesinin sebebi, acaba onun Türklüğü müdür? İnsan
haklarına aykırı sığınmacılar kampında tutulan
Rahim Cavadbeyli derhâl serbest bırakılmalıdır. Rahim Cavadbeyliye
selam olsun, Tebriz caddelerinde Azerbaycan var olsun, Rahim Bey azat olsun. sloganlarıyla
yürüyen binlerce Türk kardeşime selam olsun.
Kan kardeşime değil din kardeşime yardımcı
olurum diyorsan, din kardeşin Doğu Türkistan kan ağlıyor. Yok,
ben din kardeşime değil kan kardeşime yardımcı olurum diyorsan,
kan kardeşin Doğu Türkistan kan ağlıyor. Doksan dört yıllık
ömründe aldığı her nefesi Türklük için, Doğu Türkistan için
almış olan Kızıl Çinin 1944-1949 işgalinden önceki Doğu
Türkistan Cumhurbaşkanı, dava ve mücadele adamı İsa Yusuf Alptekin
Beyi de ölüm yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
daha önce de arz ettiğimiz gibi bu bütçe fakirin fukaranın, köylünün,
geçim sıkıntısı çeken hiç kimsenin derdine çare olmuyor. 2 bin
TL ücret alan bir çalışanın neredeyse dokuzuncu aydan itibaren, vergi
dilimi değiştiğinden ödediği vergide artma, ücretinde azalma
olmaktadır. Çalışanın maaşından kesilen para belki
birilerinin lokantada bıraktığı bahşiş kadar olabilir
ama çalışan için bu para ekmek demek, su demek, çocuğu için süt demek.
Adaletli vergi sistemi için kesinlikle asgari ücretten vergi alınmamalıdır,
diğer çalışanların da ücretlerinin asgari ücret olan kısmından
vergi alınmamalıdır. Açlık sınırı 1.943 TLyi
geçmeyen asgari ücretten vergi almak adaletsizliktir, ayıptır, yazıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yandaş ve candaş müteahhitlerin borcuna gelince ekonomik savaşı
unutan iktidar, iş bulamadığı için öğrenci kredi borcunu
ödemeyen gencin ümüğüne yapışıyor. Adında adalet olan partiye
sesleniyoruz: Adın gibi ol, adil ol. Eğer adilsen silsene bu gençlerin
borcunu, silsene fakir fukaranın Sosyal Güvenlik Kurumu borcunu, BAĞ-KUR
borcunu.
Bakın, yerel seçimler geliyor, görünen şu ki:
AK PARTİli birçok belediye başkanı arkadaşımız koltuğundan
olacak gibi görünüyor. Sizin işe aldığınız ama bizim kardeşlerimiz,
bizim çocuklarımız, bizim evlatlarımız 4/Bli olarak belediyelerde
çalışıyorlar. Onların kaderleri gelecek belediye başkanının
iki dudağı arasında. Belediyelerde ve diğer kamu kuruluşlarında
çalışan 4/Bli sözleşmeli personelin çilesine, korkulu rüyasına
bu bütçe son veriyor mu?
Engelli vatandaşlarımız zor durumda. Bakıcısına
ödeme yapılıyorsa engelli maaşı verilmiyor, engelli maaşı
veriliyorsa bakıcı parası verilmiyor. Bu saçmalığa bir
son vermek gerekiyor diye düşünüyorum. Yine istihdamlarına yönelik önlem
ve düzenlemeleri kısa zamanda uygulamaya geçiren bir bütçe lazım.
Bu arada, önceki hatiplerden biri İçişleri
Bakanı ve Millî Savunma Bakanına teşekkür etti, inşallah olur,
biz de aynı duyarlılığı bu konuda duyuyoruz çünkü bu vatan
bize mezar olmadan düşmana gülizar olmaz diyen; kanlarıyla bayrağımıza
renk, canlarıyla vatanımıza hayat veren; gençliğini, sevdasını,
hayal ve düşlerini, tüm varlığını vatana adayan bu kahraman
uzman ve çavuşlarımıza, onbaşılarımıza bir an
önce kadro vermek zorundayız.
Üniversiteyi bitirdiği hâlde torpili olmayan, dayısı
olmayan ve yıllarca işsiz olan gençler artık evden, annesi babası
uyanmadan çıkıp annesi babası uyuduktan sonra geliyor. Onlardan harçlık
istemekten artık bizar bir hâle geldi. Bu bütçede en azından bu genç işsizlerimize
iş buluncaya kadar bir vatandaşlık maaşı bağlamak,
bu bütçeyi hazırlayanların aklına gelmedi mi?
Binlerce vatandaşımız çıraklık
eğitimi okullarında geçen sürelerin sigortalı sayılması
yönündeki taleplerine duyarsız olan bu bütçeye vicdanen nasıl evet diyeceğiz?
Mehmetçiklerimizin askerlik boyunca sigorta primlerinin devlet tarafından
yatırılmadığı bir bütçeye nasıl evet diyeceğiz?
Meydanlarda söz verdiğiniz, verdiğimiz hâlde tüm kamu çalışanlarının
ek göstergelerini 3600e çıkarmayan bu bütçeye nasıl evet diyeceğiz?
Yine, söz verdiğiniz hâlde saçma bir nedenle bir yüzde 70 kriteriyle hastanelerde,
kamu kurumlarında taşeron işçi olarak çalışan aşçılarımızı,
bilgi işlemcilerimizi, şoförlerimizi niye kadroya almıyoruz? Aynı
yerde çalışan, hastanede çalışan bir temizlik işçisi kadroya
geçti, yıllarca yan yana çalıştığı mutfaktaki bir
arkadaşımız maalesef kadroya geçmedi.
Sayın Başkan,
yine, kamuda joker taşeron işçiler diye tabir edilen işçiler var.
4 Aralıkta işbaşında olmadığı için kadroya alınmayan
bu insanların mağduriyetine son veriniz.
Bir de EYT var, erken
emeklilikte yaşa takılanlar, 750 bin kişi diyorsunuz; hiç öyle değil,
lütfen kusura bakmayın. Gidin, çalışan arkadaşlara, bu yaşa
takılanlara Allah rızası için bir sorun, maaşı yüksek olan
arkadaş zaten emekli olmak istemiyor ki. 5 bin lira, 6 bin lira alan adam niye
emekli olsun? Emekli olmak isteyen 1.500 lira, 1.600 lira ücret alan arkadaş.
O da niye emekli olmak istiyor biliyor musunuz? Emekli olacak, 1.600 lira alacak,
hemen akabinde tekrar işe girecek, bin lira da oradan alacak; 2.600 lirayla
çocuklarına pantolon, çocuklarına belki 1 kilo et alma sevdasında.
İktidar partisinin
milletvekilleri, EYTyi değerlendirirken lütfen buna dikkat ediniz. Yoksa hâli
vakti yerinde olan insanların, maaşı dolgun olan arkadaşların
böyle bir problemi yok; problemi olan, maaşı düşük olan arkadaşlarımız.
Emekli olduğunda Alanyaya tatile gidecek, Almanyaya seyahate gidecek durumları
yok.
Çiftçinin problemi var,
hayvancılıkla uğraşanın problemi var ama gördüğüm
kadarıyla süre doluyor.
Şimdi, iktidarımız
ağzını açıyor yerli ve millî diyor, eyvallah, biz de yerliyiz
ve millîyiz. Bu deyime uymayan birçok yatırımlar veya işler var.
Bunlardan bir tanesi, TÜRKSAT 1B uydusu uzayda kayboldu. Gazeteye ilan vermişler. TÜRKSAT
1B uydusunu görenler, bilenler Allah rızası için falan yere bilgi versin.
Uzaya fırlattığınız TÜRKSAT 1B uydusu yok. Dolayısıyla,
Türk milletinin parası uçmuş gitmiş.
Yine siz GÖKTÜRK-2 uydusu yüzde 100 yerli. diyorsunuz.
Nasıl yerli, vallahi anlamış değiliz. Denge konum modülü İngiliz,
optik sistemi Güney Kore, tepki tekerlekleri Amerikan, manyetik tork çubukları
Alman, itki sistemi İsrail, titreşim testlerini Fransız yapmış,
Çinliler fırlatmış, olmuş millî. Söyler misiniz, GÖKTÜRKün
isminden başka millî olan hiçbir tarafı yok, sadece ismi millî.
Yine, Cumhurbaşkanımızın adını
verdiğiniz, aldığınız feribot Norveçten geldi. Demir yollarında
kondüktörlerin çaldıkları düdük Çin malı. Yeni Zelandadan koyun
aldınız, Ukraynadan inek aldınız, Sırbistandan besmelesiz
et getirdiniz, dünyanın birçok ülkesinden tarım ürünü alıyorsunuz,
saman dahi alıyoruz. Yerli, millî hiçbir şey bırakmadınız
ama söylemlerinize baktığımızda bunun tam tersi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
AYHAN EREL (Devamla) Yine, Çevre Kanunuyla ilgili,
poşetten vatandaştan 25 kuruş alınması yönünde bir karar
çıkarıldı. Keşke poşeti vatandaşa 25 kuruş satma
yerine, vatandaştan poşetlerini 25 kuruşa geri almış olsaydık,
umarım, bu kanuna daha fazla hizmet ederdi.
Sataşmak hiç adetim değil ama bir konuyu belirtmeden
geçmeyeceğim.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Seni hiç muhatap almıyoruz.
AYHAN EREL (Devamla) Eyvallah.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Boş konuşuyorsun
çünkü.
AYHAN EREL (Devamla) Keşke saray bahçesindeki
hurma ağaçlarının donmasına çözüm bulan bu bütçe, Aksarayın
Kırkkızlar Tepesinin ağaçlandırılmasına da katkı
sağlasaydı diyorum, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erel.
Madde üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef.
Buyurun Sayın Sedef. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi 4üncü maddesine bağlı cetveller
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 16 Nisan 2017de yapılan
halk oylamasıyla büyük Türk milleti Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine onay vermiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
birlikte ülkemiz yeni bir döneme başlamış, bununla beraber, şer
odakları da boş durmayarak küresel oyunlarını sahnelemeye başlamıştır.
Beka düzeyine varan sorunlar karşısında Milliyetçi Hareket Partisi
elini değil, gövdesini taşın altına koyarak oyunları bozmasını
bilmiştir. Partimiz, toplumu kutuplaştırmadan, ayrıştırmadan,
milletimizi olumsuz anlamda etkileyecek kısır çekişmelere girmeden
siyaset yapmanın gerekliliğine inanmıştır. Aziz Türk milletinin
iradesinin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerde
de Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizin sorunlarına yapıcı
muhalefet anlayışımızla yaklaşıyoruz. Toplumu ilgilendiren
hiçbir konuyu istismar malzemesine dönüştürmedik, gerçekleri gördük, meselelere
hakkaniyet ölçüsüyle baktık. 2019 bütçe teklifiyle ilgili görüşlerimizi
de bu anlayışla dile getirdik ve getirmeye devam ediyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
2019 merkezi yönetim bütçesini genel olarak olumlu değerlendirdiğimizi
belirtmek isterim, ancak, bütçe kalemleri ve kurum bütçeleriyle ilgili görüşlerimiz,
yapıcı eleştirilerimiz ve de önerilerimiz olacaktır. Bütçe teklifinin
2019-2021 dönemini kapsayan Yeni Ekonomik Programda çerçevesi çizilen hedeflere
uyumlu olduğu gözükmektedir.
Konuşmanın bu kısmında,
bütçeye bağlı cetvellerden bazılarının içeriği hakkında
konuşmak istiyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Millî Eğitim Bakanlığımız -uzunca bir süredir eleştirilen-
on altı yılda 7 bakan değiştirmiş ve buna bağlı
olarak da sık sık sistem değişikliği yapmış,
son Bakanımızla da beklentilerin arttığı bir kurum olmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî eğitim alanında
en büyük sorunun öğretmenlerimizin durumu olduğunu düşünüyoruz. Öğretmen
açığı Türkiye'de eğitim sisteminin kalitesini zedelemektedir.
Bakanlık bünyesinde yüzde 11e yakın norm kadro açığı bulunduğunu
Bakan Bey bütçe sunumunda açıkladı. Türk millî eğitim sisteminin
en büyük sorunlarından olan öğretmen açığı ve atanamayan
öğretmenler meselesi, eğitim sistemimizin akıbeti açısından
düşündürücüdür. Atanamayan öğretmenlerin tamamının kademeli
olarak atanmasını sağlayacak şekilde kadro ihdası yapılması
gerekmektedir.
2011de kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik
uygulamasına tekrar geçilmiştir. Bunun tekrar başlatılması,
geçmişte yaşanan mağduriyetlerin yine yaşanmasına sebep
olabilecektir. Sözleşmeli öğretmenlik güvencesiz bir sistemdir. Sözleşmeli
öğretmen istihdamıyla amaçlanan, kalkınmada öncelikli yörelerdeki
öğretmen ihtiyacının karşılanması ise bu sorunun çözümü,
sözleşmeli öğretmen istihdamı yerine, ekonomik teşvik ve benzeri
yöntemlerle bu bölgelerde çalışma cazip hâle getirilebilir.
Aynı öğretmenler odasında özlük hakları
farklı öğretmenler oluşturuluyor. Bu yöntem geçmişte de denendi
ve verim alınmadığı gerekçesiyle vazgeçildi. Bu sebeple, sözleşmeli
öğretmen istihdamından vazgeçilmelidir.
Millî Eğitim Bakanlığında
görev yapan öğretmenlerimize maaş karşılığı dışında,
girdikleri ders saati ve tuttukları nöbet için ek ders ücreti ödenmesi yapılmaktadır.
Her ne kadar öğretmen maaşlarına ek olarak girdiği ders saatine
göre ödeme yapılsa da ek ders alımı belirli bir saate kadar uyarlanmış
ve sınırlandırılmıştır. Bu konuda bir esneklik
sağlanması, yaptığı işin karşılığını
alamayan öğretmenlerimizin en azından ek ders ücretleri konusunda biraz
daha desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
diğer bir konu ise ziraat mühendisi, veteriner hekim ve gıda mühendislerinin
atama problemleridir. Bu kişilerin istihdam edilmesine sadece bir işsizlik
ve istihdam sorunu olarak bakamayız. Bu konu aynı zamanda Hükûmetin gıda
güvenliğine yaklaşımını da ortaya koymaktadır. Söz
konusu gençlerimiz gıda güvenliğini artırmak ve daha sağlıklı
ürünlerin üretilmesine, tüketilebilmesine imkân tanımak için eğitim almışlardır.
Eğitimde kalitenin artırılabilmesi için büyük önem arz eden bu mühendisliklerle
ilgili olarak dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba Biz görevimizi yapıyoruz. Ziraat
mühendisi, veteriner hekim ve gıda mühendislerinin istihdamı için 9 Şubat
2018de 10.551 kişinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
ailesine katılmasına yönelik gerekli kuruluşlara yazılarımızı
yazdık. Bir şey söylüyorsak doğrudur. demişti. Devlette devamlılık
esastır. Devlet milleti için vardır. Bu açıklamadan sonra umutlanan
mühendis kardeşlerimiz bir an önce somut adımlar beklemektedir.
Kıymetli milletvekilleri, bahsetmek istediğim
bir başka konu da tarımla ilgilidir. Tarımda istisnasız hemen
herkesin şikâyetçi olduğu en büyük sorun yüksek girdi maliyetleridir.
Ürettikçe zarar eden çiftçi girdi fiyatlarındaki artışa yetişemeyince
üretimden kaçmaktadır. Bu nedenle, Türkiye birçok tarım ürününü ithal
ederken arazilerimiz ise boş durmaktadır. Tarımsal üretimdeki büyük
yüksek girdi fiyatları nedeniyle üretim maliyetleri yükselmekte, Türk çiftçisi
yabancı ülkenin üreticileriyle rekabet edememektedir. Çiftçimizi desteklememiz,
köylerimizin boşalmasını engellememiz gerekmektedir. Seçim bölgem
Yozgatta da bu durumu canlı canlı yaşıyoruz. Köylerimiz boşalıyor,
şehir merkezleri ve büyük şehirlere yaşanan bu göçü durdurabilmenin
yolu da tarımdaki yüksek girdi maliyetlerini düşürmek olacaktır.
Çiftçimize sağladığımız mazot desteği yerine, tarımda
kullanılan mazot özel tüketim vergisinden muaf tutulsa olmaz mı? Bizce
tarımda kullanılan mazotun özel tüketim vergisinden muaf tutulması
şu an var olan mazot desteğinden daha fazla çiftçimize katkı sağlayacaktır.
Üretim maliyetlerinin düşürülmesinde öncelikle yapılacak olan, üretimin
temel girdileri mazot, gübre, ilaç, tohum, fide, fidan, yem ve tarımsal elektrik
üzerindeki vergi yükü kaldırılmalıdır, tarımsal destekler
artırılarak devam edilmelidir.
Değerli Başkanım, kıymetli milletvekilleri;
konuşmanın sonunda kamu kurumlarındaki araç alımı ve kiralaması
konusuna değinmek istiyorum. Kalkınma Bakanlığı geçtiğimiz
yıl Kamu Kurumlarında Taşıt Filosu Yönetimi başlıklı
bir rapor yayınlamıştı. Rapor, kamu kurumlarındaki araçların
durumunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Kamu kurumlarına
ait resmî araç sayısında birçok gelişmiş ülkeyi geçtiğimiz
açıktır. Son verilere göre Türkiyede 115 bine yakın kamu aracı
bulunurken bu rakam Fransada 2 bin, İtalyada ise 29 bin. Ekonomik sorunlarımızı
aşma noktasında devletimizin gündeme aldığı tasarruf tedbirleri
kapsamında kamu araçlarında azalmaya gidilmesi yerinde ve doğru bir
karardır. Bir an önce tasarruf tedbirleri uygulanmalı, kamudaki bu resmî
araç çılgınlığına son verilmelidir.
Ayrıca kamu kurumlarındaki araçlarla ilgili
olarak başka bir konu da araç kiralama uygulamasıdır. Kamu kurumlarında
kullanılan araçların bir kısmı kiralama yöntemiyle kurumlara
tahsis edilmektedir. Gerekçe olarak da lüks araçların azami satın alma
bedellerinden daha fazla ücrete sahip olması gösterilmektedir. Fakat azami
satın alma bedelinin üzerinde diyerek kiralanan araçların kiralama bedelleri
üzerinden yapılan hesaplarda söz konusu araçların piyasa değerinin
üzerinde kiralama bedelleri ödendiği bilinmektedir. 2017 yılında
tam 13.558 araç kiralandığını açıklamıştır
yetkililer. Bu durum tasarruf anlayışımızla ters düşmekte,
kamu kaynaklarının doğru kullanımıyla uyuşmamaktadır.
Bir elzem konuyu da hatırlatmak istiyorum. Bu konuda
diğer milletvekili arkadaşlarımıza da talepler geliyordur. Polis
teşkilatımız 3600 ek gösterge bekliyor. Bir an önce çözüme kavuşturulmasını
beklemektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel.
Buyurun Sayın Güzel. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü konuşmamda şu an aramızda
olmayan ve kırk bir gündür İmralı tecridinin kaldırılması
için açlık grevinde olan Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güveni daha yakından
tanımanız için bir şeyler söyleyeceğim. Günlerdir aynı
ismi aynı şekilde duyuyorsunuz biliyorum. Fakat vicdani ve politik hassasiyetiniz
o kadar körelmiş ki kulak vermek istemiyorsunuz. Israrla görmezden gelmenize
rağmen, Leyla Vekil bu topraklardaki barış mücadelesi için ve bu
sıralarda oturan birçok vekile nazaran çok daha fazla bedel ödemiş, emek
vermiş, mücadele etmiş bir kadındır ve bu Meclisin bir üyesi
olarak şu anda burada değil, cezaevinde mücadele etmeye devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, Leyla Güven Konyanın
Cihanbeyli ilçesinde doğmuş ve şu an 54 yaşındadır.
Bu ülkenin bir gerçekliği olarak 17 yaşında zorla evlendirilmiş,
2 çocuk annesidir. Almanyada bir müddet yaşadıktan sonra Türkiyeye dönmüş
ve 1994te HADEPin Konya örgütünde çalışmaya başlamıştır.
2001 yılında kendisine ait bütün ev eşyalarını satmış
ve bavuluyla beraber parti genel merkezine gelerek bundan sonra sadece parti çalışmalarında
olmak istediğini ifade etmiştir. Çukurova bölgesinde kadın kollarında
çalıştığı sürede, 2004 yılındaki yerel seçimlerde
Adana Seyhan ilçesi Küçükdikili Belediyesine, 2009 yılındaki yerel seçimlerde
ise Urfa Viranşehir ilçesine belediye başkanı olarak seçilmiştir.
2009 yılında KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınmış,
tutuklanmış ve dört buçuk yıl hapis yatmıştır. Şunu
da hatırlatalım: KCK operasyonları yapanların ve dosyayı
hazırlayanların FETÖ olduğu ortaya çıktı. Dosyanın
hâkim ve savcısı FETÖ operasyonlarıyla tutuklandı ve buna rağmen
dosyalar üzerinde hâlâ yargılamalar devam ediyor.
Kendisi 7 Haziran 2015 seçimlerinde Urfadan milletvekili
seçilmiştir. 2016da ısrarla illegalize etmeye çalıştığınız
Demokratik Toplum Kongresine eş başkan olarak seçilmiştir. 24 Ocak
2018de ikinci kez tutuklanmış ve Diyarbakır Cezaevine götürülmüştür.
Aynı yıl içerisinde 24 Haziran 2018 seçimlerinde Hakkâri Milletvekili
olarak seçilmiş ve tamamen siyasi bir kararla serbest bırakılmamış
ve hâlâ siyasi bir rehine olarak cezaevinde tutulmaktadır.
Bakın, bütün bunları niye anlatıyorum
biliyor musunuz? Biraz da olsa utanma duygunuz kalmışsa utanın diye.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne utanma duygusu ya? Lütfen ya
SEMRA GÜZEL (Devamla) - Elli dört yıllık ömrünün
büyük bir kısmını
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen ne diyorsun ya? Ne biçim bir
dille konuşuyorsun? Ne utanma duygusu ya?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Lütfen temiz bir dille
konuşur musunuz?
SEMRA GÜZEL (Devamla) - Bir derdiniz varsa gelip burada
anlatırsınız. Orada öyle sadece gürültü kirliliğine neden oluyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Senin utanma duygun varsa bunları
konuşmazsın orada.
TUMA ÇELİK (Mardin) Dinleyin, dinleyin. Cevabını
verirsiniz.
BAŞKAN Evet. Genel Kurula
SEMRA GÜZEL (Devamla) - Biraz da olsa utanma duygunuz
kalmışsa utanın diyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkanım,
lütfen... Eline kâğıt tutuşturuluyor, okumadan çıkıyorsunuz
belli ya. Ne yazdığını bile bilmiyorsun.
SEMRA GÜZEL (Devamla) - Elli dört yıllık ömrünün
bir kısmını bu ülkenin demokrasi mücadelesine adamış bir
kadın vekil kendi taleplerini burada Mecliste dillendirmediği için cezaevinde
duyurmaya çalışıyor. Leyla Güven Hakkâri halkının oylarıyla
seçilmiş bir milletvekilidir ve onun yaşadıklarının onda
1ini yaşasaydınız çoktan bavulunuzu toplayıp bu ülkeyi terk
etmiştiniz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Bizim bu ülkeden başka
gidecek yerimiz yok, gidecekseniz siz gidin.
SEMRA GÜZEL (Devamla) Bakın, Paristen tutalım
da Hindistana kadar dünyanın birçok yerinde Leyla Güvenle dayanışma
mesajları yayınlanıyor. Ancak üyesi olduğu bu Parlamentodaki
iktidar ve bazı muhalefet partileri bu durum karşısında üç maymunu
oynamaya devam ediyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah, Allah
Sen neyi oynuyorsun?
SEMRA GÜZEL (Devamla) - Ve şu anda Leyla Güven sağlık
açısından kritik bir aşamadadır.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Yesin, içsin.
SEMRA GÜZEL (Devamla) - Başta Kürt halkı olmak
üzere halkların şu anda aklı ve vicdanı Diyarbakır Cezaevindedir
ve tek talepleri tecridin kaldırılmasıdır. Fakat sizin bu talebe
karşılık politikanız nedir? Leyla Güvenin talebini sahiplenen,
açlık grevini başlatan yurttaşlarımızı il binalarını
basarak gözaltına almak.
Bakın, il binamıza yapılan baskında
polisler açlık grevinde olan annelerin ayakkabılarını giymelerine
dahi fırsat vermeden yalınayak sürükleyerek gözaltına aldılar
ve gözaltında zorla beyaz tülbentleri çıkarıldı. Ama bu yapılan
hukuksuzluklar ne ilk ne de son. Cumartesi Anneleri eylemlerinin 700üncü haftasında
sürüklenerek, gaz sıkılarak gözaltına alındı. Ülkede kadına
yönelik şiddet yüzde 150 artmış iken 25 Kasımda kadınların
yürümesine izin vermediniz. Taybet ananın cenazesi yedi gün boyunca sokak ortasında
kaldı, ailesinin almasına dahi izin vermediniz çünkü korkuyorsunuz, kadın
direnişinin iktidarınızı devirmesinden ve bunun yaratacağı
sonuçlardan korkuyorsunuz. Terör diyorsunuz, şiddet diyorsunuz, Örgüt
talimatıyla bu eylemler yapıldı. diyorsunuz ve her defasında
partimizi ve çalışanlarımızı terörize etmeye çalışıyorsunuz.
Israrla anlamadığınız bir nokta var: Partimizin en küçük köyden
ilçelere, bölgeden Meclise kadar uzanan bir seçmen kitlesi olduğunu unutuyorsunuz.
Bakın, 2012de Roboski katliamı için şu
anda tutuklu olan ve bugün itibarıyla aynı taleple açlık grevine
başlayan Sayın Gültan Kışanak bir konuşma yapmıştı,
Terörle mücadele adı altında doksan yıldır bir halkla mücadele
ediyorsunuz. demişti. İşte anlamadığınız nokta
bu, terörle itham ettiğiniz bir partinin 6 milyondan fazla oyu var. O zaman,
bizlere oy veren yurttaşlara doğrudan bunu söylüyorsunuz. Fakat kabul
etmeniz gereken bir hakikat var, barış talebi olan yurttaşların
kendi temsiliyetlerini sizde görmemesidir.
O kadar kayyum politikalarınıza, baskılarınıza,
gözaltılarınıza, katletmelerinize ve savaş politikalarınıza
rağmen 24 Haziran seçimlerinde özellikle Kürtlerin yoğun olduğu illerde
sandıktan AKP değil HDP çıktı. Şimdi önümüzde 31 Mart seçimleri
var fakat aylar öncesinde Hükûmet yetkilileri Sandıktan teröre bulaşanlar
çıkarsa yine kayyum atarız. diye açıklamalar yaptı. Siz bu
söylemlerle aslında halkların iradesini terörize etmiş oluyorsunuz
ve sandıktan yine HDPnin çıkacağını çok iyi biliyorsunuz,
resmen HDP sandıktan çıkarsa kayyum atayacağız. diyorsunuz.
Bizim için bu mesele bir demokrasi sorunudur, milyonların iradesinin yok sayılmasıdır.
Sizin demokrasiyle değil parayla işiniz var,
biliyoruz. O zaman anladığınız dilden konuşalım. Açın,
Sayıştay raporlarına bakın, o çok övdüğünüz kayyumlar ne
kadar para dolandırmış. Bakın, 96 belediyeye kayyum atadınız
ama Sayıştay bile rakamlardan ürkmüş olacak ki web sitesinde sadece
12 belediyenin Sayıştay raporlarını açıkladı
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sizin PKKya gönderdiğiniz
paralara engel olduğu için mi kızıyorsunuz?
TUMA ÇELİK (Mardin) Size geliyor, size, size.
RECEP ÖZEL (Isparta) Niye bize gelsin ya!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) PKKya gitmiyor paralar,
o yüzden mi rahatsız oluyorsunuz?
TUMA ÇELİK (Mardin) Bir yere gittiğini ispatlayın
bakalım.
BAŞKAN Hatibi dinleyin.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) İşinize
bakın.
BAŞKAN Ali Bey
SEMRA GÜZEL (Devamla)
geriye kalan 84 belediyenin
raporlarını açıklamadı. Belediye yönetimleri partimizde olduğu
sürece yani 2016daki Sayıştay raporlarını ne hikmetse yayınlamıyor
çünkü o belediyeleri gasbettiğinizde hepsini sıfır borçla ve kasalarda
fazla parayla aldınız. Şimdi ise Ağrı Belediyesinin
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya! Dağa gönderiyordunuz
paraları. Hadi oradan!
SEMRA GÜZEL (Devamla) Dinleyin de öğrenin.
banka kredileri ve gider taahhüt borcu 20 milyon 53
bin. Tunceli Belediyesinin toplam borcu 936 bin. Van Belediyesinin açığı
95 milyon. Seçim bölgem olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ise Sayıştay
raporlarına girdiği hâlde ne kadar borçlandırıldığı
yazmıyor.
O zaman biz sadece bir örnekle durumun vahametine biraz
da olsa açıklık getirelim. Bakın, Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesinde kayyum atanmadan önce belediye bünyesinde tüm alım satım
hizmetlerini karşılamak üzere aylık 15 milyon sabit bütçeyle MED
AŞ kurulmuştu.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Atma, atma.
SEMRA GÜZEL (Devamla) Belediyenin her türlü kamu hizmetini
karşılayan ve ciddi kâr getirisi olan bu şirket kayyum geldikten
sonra zarar etmeye başlamış, hatta ihale verdiği birçok firmanın
alacağını dahi ödeyemez hâle gelmiştir. Belediyeden alacaklarını
tahsis edemeyen bu firmalar işçilerin ücretlerini ödeyememiş, batma aşamasına
gelmiştir. Kayyum gelmeden önce belediye bünyesinde kamu hizmeti ihalesine
girip işi bitiren herkes parasını zamanında alıyordu. Bu
firmalara dahi parayı ödeyemiyorsa kayyum, belediyenin bu kaynakları nereye
aktarılıyor?
KEMAL ÇELİK (Antalya) Turizm arttı, turizm
arttı.
SEMRA GÜZEL (Devamla) İşin doğrusu,
kayyum da bu yerel seçimde kaybedeceğini bildiği için belediyeyi borç
batağıyla bırakma çabasındadır.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Suruçu, Suru gezdin mi
sen? Diyarbakırda turizm arttı.
SEMRA GÜZEL (Devamla) Bakın, iktidar Diyarbakır
halkına diyor ki: HDPye oy verirseniz kayyum atarız. Böyle bir anlayış
dünyanın hiçbir yerinde yok. Atadığınız kayyumların
icraatları ortada.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yanlış, çarpıtma,
teröre bulaşan olursa atanır.
BAŞKAN Hatibi dinleyelim sayın milletvekilleri.
RECEP ÖZEL (Isparta) Efendim, hatip, hatip gibi konuşsun,
hatip terörist gibi konuşuyor.
SEMRA GÜZEL (Devamla) Sadece Diyarbakırda belediyelere
bağlı 10 kadın müdürlüğümüzü kapattınız. Belediyelerde
çalışan 969 işçiyi işten çıkardınız. Ana dilde
eğitim veren kreşleri kapattınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SEMRA GÜZEL (Devamla) Sanki alay eder gibi, Kürtçe
eğitim veren öğretmenleri 21 Şubat 2016da, Dünya Anadil Gününde
işinden aldınız. Roboski katliamı için Kayapınar Belediyesi
tarafından yapılan Roboski anıtı bir gece yarısı yerinden
söküldü. Bunun mantığa bir izahatı var mıdır? Türkiyede
yakın tarihin en korkunç katliamlarından biri olan Roboski katliamıyla
yüzleşmek yerine katliamı hatırlatan anıtı kaldırdınız,
Kürtçe tabelaları söktünüz, bir hafızayı yok etmeye çalıştınız.
Değerli milletvekilleri, ülke tehditlerle, yolsuzluklarla,
gasbetmeyle yönetilmez. Çözüm de en başından beri işaret ettiğimiz
gibi demokrasi sorununun çözümüdür. Yani bu sorunu oturup insan hakları çerçevesinde
konuşur çözeriz ya da halklar artık sizin tehdit politikalarınıza
boyun eğmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
SEMRA GÜZEL (Devamla) 31 Martta bu tehdit politikalarınıza
yine en iyi cevabı halklar sandıkta verecektir, bundan hiçbir şüpheniz
olmasın.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, ayrıştırma
diline ve savaş kelimelerine gerek olmadığına ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hayırlı akşamlar diliyorum.
Sayın hatibi çok dikkatlice dinledik. Tabii, konuşmalar
nerede hazırlanıyor bilmiyorum ama belli bir otomasyondan çıktığı
için
(HDP sıralarından gürültüler)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Ne demek o?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sizinki nerede
hazırlanıyor?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Nasıl bir
şey bu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Böyle bir şey
söyleme hakkınız var mı?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kürsüde konuşurken 30
defa Dinleyin. diye laf atıyorsunuz.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Özlem Hanım,
böyle bir şey söyleyebilir misiniz?
BAŞKAN Yerinizden laf atmayınız sayın
milletvekilleri.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben arkadaşlarımı
uyarıyorum, değerli arkadaşlarım
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Kendi grubunuzu uyarın önce.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya, dinlememeniz bir şeyi
değiştirmeyecek, bekleyeceğim, susulduğu takdirde devam edeceğim.
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
İşte, aynı şeyi biz de istemiştik.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Fark etmez çünkü her gün
aynı şeyleri söylüyorsunuz, o sebeple ben de tekrar beklerim sabırla,
vakit gelecek, söyleyeceğiz.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Gerçekleri duymaktan niye korkuyorsunuz?
Gerçekler bunlar.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, ben şunu
söylemek istiyorum, tülbentle alakalı bir şey söylemek istiyorum: İstanbulda
Musevi cemaatinden görüştüğüm bazı arkadaşlar geçtiğimiz
günlerde bir kitap hediye ettiler bana Musevilerin kıyafetleriyle alakalı
olarak, kitabın da adını verebilirim. O kitapta bir bölüm ilgimi
çekti, tülbentle alakalı bir bölüm vardı. Osmanlıda -ben söylersem
farklı anlaşılabilir, kitaba atıf yaparak söylüyorum- tülbent
giymenin sadece Müslümanlara ait olduğunu, gayrimüslimlerin tülbent kullanmasının
yasak olduğunu söylüyor bu kitap. Neden olarak da -benim kendi yorumum- tülbent
kadınlar tarafından kullanılan bir başörtüsü ve erkeklerde de
daha ziyade sarık için kullanılan bir şey. Son derece yalın,
ham madde olarak -ne diyelim- en sade, en yalın şeylerden bir tanesi ve
bana kalırsa tülbent masumiyeti temsil ediyor, bu topraklarda inancı temsil
ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Yani?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani
Geleceğim.
Bağlayacağım, illa bir eleştiri gelmeyebilir
size yani bir yere bağlayacağım açılırsa.
Filiz Hanımın dediği gibi yani şuraya
geleceğim: Şimdi, tülbent altında, tülbentle alakalı şeylerden
bahsettiniz yani tülbentli kadınların başının açılmasından
falan bahsettiniz. Şimdi, bu bir yaklaşım meselesi yani Osmanlıda
bunun koyulmasının sebebi aslında en sade, en temel şeyi kendine
ayırmış, en yalın olanı kendine ayırmış.
Şimdi, siz tülbent altında bir şey yapacaksanız bu topraklara
ait maneviyatla bir şey yapmanız lazım; bu toprakları kuşatan,
bölmeye talip olmayan, bu toprakların öz değerine sahip çıkan; diline,
bayrağına, her şeyine sahip çıkan bir ruh içerisinde bunu yapmanız
lazım. O yüzden, burada benim söylemek istediğim şey: Bu tarz suistimallere
girmeye gerek yok. Bu ülke içerisinde bir ayrıştırma dili kullanmanıza
gerek yok. Her daim savaştan bahsediyorsunuz, her daim kendi çilenizden bahsediyorsunuz.
Ben de diyorum ki: Bu ülkede daha evvelki bir sistem hepimize, hepinize bir çile
çektirdi. Bu çileyi hep beraber ortadan kaldırma imkânına sahibiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Grup Başkan
Vekili.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama siz onun yerine aklı,
ruhu, her şeyiyle dışarıda olan kelimeleri
Yani bakıyorum
kullandığınız kelimelere, İrlandadaki kelimelerden bahsediyorsunuz,
tamamen dışarıdan bir akılla, bir kurguyla burada anlatıyorsunuz.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Dışarıdan
ne demek?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani genç milletvekili arkadaşımızın
kullandığı, anlattığı şeyler bile kendisine fazla
geliyor, hayatına fazla.
O sebeple, lütfen, benim sizlerden ricam, gerek yok artık
ya bu savaş kelimelerine. Bu ülkede hep beraber yaşamak için neyiniz eksik
ben anlayamıyorum.
Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
32.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Sayın Başkan, konuşmalar bizim tarafımızdan yazılıyor,
kimse bizim için konuşma yazmıyor, bizim buna ihtiyacımız yok.
Bu, ayıp bir şey. Gerçekten bu söylem birkaç keredir kullanılıyor
burada. Hani, sizin gibi düşünmeyen insanların
Bunu çocuklukta yaşardık
biz, annemiz babamız derdi Arkadaşına uyma, seni yoldan çıkarıyor,
o senin için şöyle yapıyor, böyle yapıyor. diye. Artık burada
yetişkin, erişkin insanlarız ve konuşmalarımızı
kendimiz yazabilecek, kendimiz ifade edebilecek kapasiteye de sahibiz. Ama tabii
ki bunları beğenmeyeceksiniz çünkü şu anda iktidarda olan, eleştirilen,
bugüne kadar olan politikalarını eleştirdiğimiz insanlar sizsiniz.
Bunu beğenmeyeceksiniz ama tahammül edeceksiniz, tahammül etmek zorundasınız.
İktidarda olan sizsiniz çünkü, on altı yıldır sizsiniz iktidarda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Seçimle geldik. diyorsunuz, şöyle diyorsunuz, böyle diyorsunuz; olabilir,
biz bununla ilgili çok şey anlatabiliriz o seçimlerin nasıl olduğuna
dair, propaganda özgürlüğümüzün nasıl olmadığına dair ama
şunu da belirtmek isterim: Kadınların farklı renkleri var Osmanlıda
da, ben bu konuda bir belgesel yaptım Kadınlar Vardır diye, 95
yılında ve diğer farklı, Müslüman olmayan kadınların
da tülbentleri var. Ama Tülbendin altında masumiyet vardır. da bence
çok doğru bir laf değil. Tülbendin altında masumiyet vardır.
demek, hani, erkeklerin genellikle Kadınlar çiçektir, böcektir. deyip ondan
sonra her türlü zulmü, mezalimi yapmasını ifade eden bir söz.
Tülbendin altında masumiyet olanı da vardır
olmayanı da vardır ama asıl yazık olan şu yani bir zaman
biz şuna karşı mücadele ettik: Hep diyorlardı ki birtakım
kadınlar -özellikle kadınlar deyince canım yanıyordu- Onlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Toparlıyorum Başkan.
Onlar aslında başörtüsünü siyasete alet ediyorlar.
Ben de diyordum ki: Ya, siz nereden biliyorsunuz, niye böyle konuşuyorsunuz?
Yani, sonuçta kendileri bunu istedikleri gibi takabilirler. Şimdi kalkıp
da bize karşı buna benzer söylemler hiç iyi gelmedi bana. Dediğim
gibi
hayatına fazla. dediniz arkadaşımın.
Ben size Sevgili Gültan Kışanakın Kürt Siyasetinin Mor Rengi kitabını
okumanızı öneririm. Ben anneme verdim, 85 yaşında, okuyor, gözyaşlarıyla
okuyor çünkü benim bu arkadaşlarım, benim de sonradan tanıdığım
Kürt arkadaşlarım hayatlarında aileden kaybetmedikleri hiç kimse
olmayan insanlar. Biraz birbirimizi tanımayı, bilmeyi, bakmayı öğrenelim
derim.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Özlem Hanım, buyurun.
33.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, bir kişinin milletvekili
olmasının tek başına masumiyet karinesini ortaya
koymadığına ve herkesin önce kendi hayatının
hesabını vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Bir kitap önerisini her zaman zevkle alırım,
okurum. Okumak hayatta en sevdiğim işlerden bir tanesi ve öğrenmenin
de en iyi yollarından bir tanesi.
Benim burada itirazım şuna Sayın Kerestecioğlu:
Biz sizinle kadınlarla alakalı pek çok konuda benzer şeyler düşünebiliriz,
birlikte pek çok şey var ortak olabileceğimiz konulara dair. Doğrusu,
benim söylediğim şey, insanlar elbette istediği gibi şey yapabilir.
Semboller üzerinden konuşuyorum, nasıl istiyorsa yani giyimler konusunda
hiçbir itirazımız olamaz, bizim hayatımız bunun mücadelesiyle
geçti.
Şimdi, siz bir dilden bahsediyorsunuz. Biraz evvel
kürsüde konuşan sayın milletvekili her üç kelimeden birisinde bize Utanın!
diyorsa
Niye utanacağız ki yani neden utanacağız? İktidar
olmak utanılacak bir şey mi? Yani kazanmış olmak utanılacak
bir şey mi? Muhalefet olmak utanılacak bir şey mi? Bunlar utanılacak
şeyler değil, değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TUMA ÇELİK (Mardin) Yapılanlar utanılacak
şeyler. Bir milletvekilini hapiste tutmak iktidar için utanılacak şeydir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Mesele şudur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Bu Meclisin bir milletvekili cezaevinde.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Zulmedene Utan!
denir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, söz atmadan
Grup Başkan Vekilini dinleyelim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir cümle daha ifade etmek
istiyorum Sayın Başkan, bir cümleyle kapatmak istiyorum.
Doğrusu, eğer hukuken yapılan şeyler
karşısında siz bunların hukuksuz olduğunu söylüyorsanız
bunlara bakmak lazım. Yani nihayetinde adalet, hukuk bir konu karşısında
bir tepki vermek zorunda. Bir kişinin milletvekili olması tek başına
masumiyet karinesini ortaya koymuyor. Suç işlenmiş olabilir, yargı
bununla alakalı süreçleri devam ettiriyordur ama buradan bakıldığı
zaman bu süreçleri kenara koyarak Utanıyorsunuz. diye, her üç kelimeden birisinde
bize bakarak Utanın, utanın! demeye, hiç kimsenin bu kürsüden bunu yapmaya
hakkı yok, hiç kimsenin hakkı yok. Herkes önce kendi hayatlarının
hesabını versin.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Sayın Başkan, sadece bir dakika.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
34.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
İktidar olmak utanılacak bir şey değil, başlı başına
değil tabii ki ama mezalim, yapılan zulüm ya da haksızlıklar
varsa bunlar utanılacak şeyler olabilir. Aslında ifade edilen bunlar,
iktidar olmanın başlı başına kendisi değil. Bu da
sadece bizim cenahımızdan gelen bir eleştiri değil. Biz gerçekten
cezaevlerinden bu konuda çok sayıda şikâyet alıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine
Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
(Devam)
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım
Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; günlerdir bütçe görüşmeleri sürüyor. Burada çıkıp
konuşan bakanları dinledikçe acaba bunlar mı yanlış yerde
yaşıyor, ben mi yanlış yerde yaşıyorum diye düşünmeye
başladım. Çünkü sanki ülke güllük gülistanlık, yoksulluk yok, soysuzluk
yok, arsızlık yok, sokakta çocuğuna ayakkabı alamadığı
için intihar eden baba yok, öğrencisi okula geldiğinde sümüğünü silen
öğretmen, yoksulluğunu bir kenara bırakıp öğrencisini kucağına
alan öğretmen yokmuş gibi bakıyoruz.
Sanırım arkadaşların saraylarının
ya da sırça köşklerinin duvarları çok kalın, dışarıda
yaşanan hiçbir şeyi duymuyorlar ve görmüyorlar. Burada da pencere yok
dikkat ederseniz, dışarıyı görmüyoruz. Dışarıda
gerçekten bir karabasan hayat yaşanıyor. Lütfen dönelim ve dışarıyı
görelim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen nerede yaşıyorsun?
YILDIRIM KAYA (Devamla) Dışarıya bir
baktığında Keçiörenin sokaklarına gidersen, Altındağın
sokaklarına gidersen orada ayağı yalın, başı açık
çocukları görürsen nelerin yaşandığını çok rahat görürsün.
Sokaktaki vatandaşın derdinden, her gün değişen etiketlerden
lütfen biraz haberdar olalım.
Ben bir öğretmenim, öğretmen olarak sizlere
seslenmek istiyorum: Eğitim bir uygarlık yürüyüşüdür, özgürlük yürüyüşüdür,
karanlığı boydan boya yararak aydınlığa Başöğretmen
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün yolundan yürümektir eğitim. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz bu yolda yürüdük, her türlü bedeli ödeyerek yürüdük. Devirlerin
kapanıp açıldığı bu topraklarda sessiz yığınların,
istiklal uğruna ve namus yolunda can veren Mehmetin yattığı
yerden yürüdük. Aydınlık Türkiyenin karanlık yollarına TÖS
olduk, yürüdük; TÖB-DER olduk, yürüdük. Yürüyeceğiz, her türlü bedeli ödeyerek
yürüyeceğiz. Yüreğimizi ve gövdemizi koyarak yürüyeceğiz. Bu yürüyüşümüz,
özgürlük yürüyüşü; bu yürüyüşümüz, demokrasi yürüyüşü; bu yürüyüşümüz,
barış yürüyüşü. Biz uygarlık için, medeniyet için, bilim için,
demokrasi için bu yolda yürürken yolumuza pusu kuranlar olur, soru çalanlar olur,
kapının dışında bırakılan gençler olur, atanmayan
öğretmenler olur, eğitim hakkı için coplanan öğrenciler, öğretmenler
olur, gazlanan eğitim emekçileri olur.
Ey Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri, siz 12
Eylül zihniyetiyle eğitimde yola devam edemezsiniz, 12 Eylül zihniyeti size
7 bakan değiştirdi, 11 sistem değiştirdi ama eğitimdeki
yozlaşma, eğitimdeki çağ dışılık asla değişmedi!
Bu yoldan vazgeçin. Siz sabahın köründe çocuğunuzu ya da torununuzu okula
götürdünüz mü? Sabahın köründe neden götürülüyor biliyor musunuz? Zaman kavramını
bir türlü kavrayamadınız, yaz saati uygulamasından inatla vazgeçmediniz,
çocuklarımız zatürreye kapıldı; umarım bunu görürsünüz.
En az 3 çocuk yapın. diyorsunuz nikâh kıyarken,
bu çocuklar nasıl okuyacak, nasıl iş bulacak hiç düşündünüz
mü?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) O, bizi ilgilendirir,
sizi değil; siz, size bakın.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Şu anda Türkiyede -yüzde
11,4- her 4 çocuktan 1i işsiz, çocuklar okulsuz...
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Siz, size bakın;
siz azaltın, biz çoğaltacağız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Siz yapmayın zaten, Yapın.
diyen yok ki size.
YILDIRIM KAYA (Devamla)
okuyanı işsiz bıraktınız.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Yapmazsanız
daha iyi.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Siz azaltın,
biz çoğaltacağız.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Sevgili Vekil, ben Osman Bölükbaşının
memleketinden geliyorum.
BAŞKAN Sayın Milletvekili
Sayın Milletvekili
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Yapmazsanız
daha iyi.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Haddini bil, söz atma! Söz
atarsan söz alırsın.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Biz çocuklarımızdan
memnunuz. Onların gözlerinden öpüyoruz.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Beyne değil, betona yatırım
yaptınız.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Çocuklarımızdan
ne istiyorsunuz, geleceğimizden?
BAŞKAN Sayın Milletvekilim, bir dakika, bir
dakika Sayın Milletvekilim.
Bir kere, öncelikle, Özlem Hanım, ben rica ediyorum,
Recep Beye söz verin konuşsun; herkese laf atıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Atmıyorum efendim laf.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Ama zamanı durdurdunuz
değil mi?
BAŞKAN Atmayın laf arkadaş ya!
YILDIRIM KAYA (Devamla) Şimdi, sevgili arkadaşlar,
siz laf atmaya devam edin, laf atmaya devam edin; Özlem Hanım
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Ne istiyorsunuz
çocuklarımızdan?
YILDIRIM KAYA (Devamla) Sen bir sus! Bir sus! Sus!
Sus sen! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Çocuklarımızdan
ne istiyorsunuz? Çocuklarımız mı kaldı şimdi?
YILDIRIM KAYA (Devamla) Terbiyesiz, sus, otur yerine!
Otur yerine! Konuşma! Konuşma! Terbiyesiz!
Evet, işte, beyinlere
BAŞKAN Sayın Milletvekili, Genel Kurula hitap
edin.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Ben Genel Kurula hitap ediyorum,
zamanımı lütfen ekleyin.
BAŞKAN Bir dakika, bir dakika
Bir dakika Sayın
Milletvekili, bir dakika
YILDIRIM KAYA (Devamla) İşte, betona yatırım
yaparsanız
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Beyefendi, milletvekili
gibi konuş.
BAŞKAN Sayın Milletvekili
Sayın Milletvekili
YILDIRIM KAYA (Devamla)
600 bin öğrenci açık
öğretimlere gitmek zorunda kalır. Betona yatırım yapmayacaksınız,
insana yatırım yapacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
4+4+4ü getirdiniz, kız çocukları okulsuz kaldı.
Eğer burada vekil sayısının kadınlarda artmasını
istiyorsanız
Ortaokulu bitirenlerin sayısı ne kadar çoğalırsa
ekonomideki geriye gidiş o kadar azalacaktır. Bunu görün, bunu kafanıza
yerleştirin. Eğitimde kalite dibe vurdu. Eğitimdeki kaliteye göre
145 ülke içerisinden 105inci sıradayız. PISAyı belki pizza olarak
algılayabilirsiniz ama PISAda 75 ülke içerisinde 50nci sıradayız.
Ulusal düzey yok oldu gitti. Bir an önce parasız, kaliteli, erişilebilir,
bölgesel farklılıkların olmadığı bir eğitim sistemine,
laik, demokratik, bilimsel bir eğitim sistemine geçilebilir, geçmek için biz
hazırız. Bunun için her türlü katkıyı veririz ama siz laiklikle,
bilimsellikle, çağdaşlıkla 21inci yüzyılın dünyasında
Türkiyeyi yarıştırmak istemiyorsunuz ama size rağmen bu yarış
gerçekleşecek, bu ülke dünyada yarışılamayacak ülke hâline gelecek.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki: Bir an
önce öğretmen meslek kanunu çıkarılsın; varsa öğretmen
burada, bu haklar savunulsun. Okul aile birlikleri okulun ihtiyaçlarını
giderecek şekilde
Özgür okul, özerk okul, özgür öğrenci yetiştirmenin
önündeki engeller kaldırılsın. 12 Eylülün ürünü olan siyasi partiler
de YÖK de bir an önce kaldırılsın. Hiçbir öğretmen yoksulluk
sınırının altında ücrete mahkûm edilmesin. 5 Ekim Dünya
Öğretmenler Gününde, 24 Kasım Öğretmenler Gününde öğretmenlere
bir maaş ikramiye vermekten çekinmeyin.
Öğretmen öğretmendir; kadrolusu, sözleşmelisi,
ücretlisi olmaz. Eşi Vanda, kendi Manisada yaşayan öğretmene haksızlık
ediyorsunuz. Aile mefhumu bizim için kutsaldır. Sizin için de kutsalsa bu ayrılıklara
bir an önce son verin. (CHP sıralarından alkışlar)
Millî Eğitim Bakanı bu kürsüden açıklama
yaptı, dedi ki: 153.640 öğretmene ihtiyaç yok, 117 bin öğretmene
ihtiyaç var. Buyur, 20 binini atıyorsun. 117 bin öğretmenin 97 binini
ne zaman atayacaksın?
Bu okulları öğretmensiz, camileri imamsız
bıraktınız. Camileri imamsız bırakma nedeniniz: Camideki
imamı okullarda yönetici yaptınız. Gelin, camiler imamsız kalmasın,
okullar öğretmensiz kalmasın. Benim köyümde camide imam yok, okulda öğretmen
yok. Cuma namazını her seferinde ben kıldırmak zorunda kalmayayım.
(CHP sıralarından alkışlar)
Evet, her mahalleye bir anaokulu açmak zorundasınız.
1+8+4 eğitim sistemine geçmek zorundasınız. Özel eğitime ihtiyacı
olan öğrencilere sahip çıkmak zorundasınız.
Ziya Selçuk iki gün önce diyor ki: Arkadaşlar söyledi,
taşımalı sisteme son verelim. Ama bilmiyorlar ki... Hakikaten bilmiyoruz,
Kanadada varmış, Amerika Birleşik Devletlerinde de varmış,
Yeni Zelandada da varmış. Bakın, Kanadadaki taşımalı
eğitim sistemi bu, Kanadada böyle taşıyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Burası Türkiye, burası Şanlıurfa, eşek
sırtında çocuklarımızı taşımaya hakkınız
yok sizin.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Affedersin
YILDIRIM KAYA (Devamla) Burası da İstanbul,
İstanbulun göbeğinde, burası bir öğretmenler odası. Sizi
yetiştiren, bizi yetiştiren, aydınlanmanın mimarı öğretmenler,
öğretmenler odası. Gelin, bunların tümüne sahip çıkalım.
Evet, sevgili arkadaşlar, öğretmenlere, polislere,
hemşirelere, imamlara, bilumum kamu çalışanlarına..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRIM KAYA (Devamla)
3600 ek göstergeyi vermeye
var mısınız?
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
YILDIRIM KAYA (Devamla) İki dakika bunlar beni
engelledi, onu da ekleyin.
BAŞKAN Tabii, tabii, doğrudur, buyurun.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Asgari ücret net 2.200 lira
olacak, asgari ücretten gelir vergisi alınmayacak. Çalışan ve emeklilerin
maaşlarına yılda iki kez zam yapılması lazım. Emekli
yaşı 60a, ağır ve tehlikeli işlerde çalışanların
yaşı 55e getirilmesi lazım. Emeklilikte yaşa takılanların
lafını etmeyin, gelin yasayı çıkartalım.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) 3600 de, 3600.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Emeklilere Kurban Bayramında
ve Ramazan Bayramında bin lira değil bir maaş ikramiyeden kaçmayın.
Gelin hep birlikte bunu verelim. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergiyi alalım.
İhtiyaç sahibi ailelere bin lira maaş vermeye var mısınız?
Yoksul olana, evine ekmek götüremeyene bin lira maaş vermeye var mısınız?
Susmayın, var mısınız?
RECEP ÖZEL (Isparta) Veriyoruz zaten ya.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Varsanız gelin beraber
verelim.
BAŞKAN Genel Kurula hitap edin.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Evet, sevgili arkadaşlar,
hapisteki milletvekilleri ve gazeteciler serbest bırakılsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILDIRIM KAYA (Devamla) Halkın seçtiği belediye
başkanları bir kişinin emriyle görevden alınmasın
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
YILDIRIM KAYA (Devamla)
haksız ve hukuksuz yargılanmasın.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılsın.
20 Temmuz darbesinden sonra görevden alınan, yargısız ihraç edilen
Ağaç kabuğu yesin. dediklerinizin bir an önce göreve dönmesi lazım.
FETÖcülerden hesap sormak mı istiyorsunuz? Gelin hep birlikte FETÖcü avına
çıkalım. Nerede göreceksiniz biliyor musunuz FETÖcü avına çıktığımızda?
Bakın, parsel parsel satanları, Ne istedilerse verdik. diyenleri, devletin
kozmik odasını FETÖye teslim edenleri arıyorsanız dönün bir
aynaya bakın, aynada kimi görüyorsanız FETÖcü de oradadır. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan, hadi
oradan!
YILDIRIM KAYA (Devamla) Evet, saray için değil,
halk için bütçe yapılıncaya kadar...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan, hadi
oradan!
BAŞKAN Genel Kurula hitap edin Sayın Milletvekili.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Sabret, 31 Mart akşamı
kimin Hadi oradan olacağını göreceksin. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan!
TAMER DAĞLI (Adana) Hayal görüyorsun, hayal, hayal;
hayal görüyorsun!
ORHAN KIRCALI (Samsun) Hayal, hayal!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan!
TAMER DAĞLI (Adana) Çocuklara da bunu mu öğretiyorsun
Hocam?
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın Milletvekili.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan...
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı
laf atmalar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri... (AK PARTİ
ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Değerli milletvekilleri... Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna sesleniyorum: Grup Başkan Vekiliniz söz istiyor değerli
arkadaşlar.
Özlem Hanım...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, mikrofonu
açar mısınız?
BAŞKAN Tabii.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, Meclis Başkan Vekili olarak bir milletvekiline Söz atma.
ifadesini kullanmaktan utanç duyduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ben Meclis
Başkan Vekili olarak, bir milletvekiline Söz atma. ifadesini kullanmaktan
utanç duyarım, Söz atma. Sabırlı olalım, çok değerli
grup başkan vekillerimiz var, sizler söz isteyebilirsiniz. Söz atarken, emin
olun, şu anda evinde sağduyulu bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisini
izleyen vatandaş bizim adımıza çok kötü laflar ediyor, Şunlara
bakın. diyor, dolayısıyla yakışmıyor.
Şimdi, İmran Kılıç -değil mi-
Maraş Milletvekilimiz bazen güzel açıklamalar yapıyor, böyle derleyici,
toparlayıcı. Oradaki sabırsızlığına da ben hayret
ettim yani Sayın Milletvekilinin.
Özlem Hanım, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Ankara Milletvekili
Yıldırım Kayanın 10 sıra sayılı 2019
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; çok uzun konuşmayacağım.
Evet, laf atmayalım, aynı kanaatteyiz. Meclisin
dili sataşma değil, konuşma. Fakat sayın hatip kürsüde daha
konuşmaya başlarken Yolsuzluktan mı bahsedelim, soysuzluktan mı?
diyor. Soysuzluk... Bir öğretmen bir kürsüden, hiç yakından bilmediği,
tanımadığı bir sürü milletvekiline karşı bu kelimeyi
nasıl kullanabilir yani?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, hayır
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, kullandı, bu kelimeyi
kullandı. Yolsuzluk mu yok, soysuzluk mu yok? Aynen böyle konuşuyor.
Şimdi böyle konuşulduğu zaman yani birazcık onuru olan bir insan
Ne söylüyorsun? demez mi Sayın Başkan yani? Böyle bir ifade olabilir
mi? Olabilir mi böyle bir şey?
BAŞKAN Söylüyorsunuz ne güzel şimdi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, burada, öğretmenliğe
saygı duyuyorum, annesi, babası öğretmen bir ailenin çocuğuyum,
hayattaki en büyük şansımın da bu olduğunu düşünüyorum.
Öğretmenlerimiz herhâlde kürsüde konuşurken böyle bir üslup içerisinde
olamazlar, en azından bu kelimeleri kullanamazlar, bunlar çok ama çok ağır
kelimeler.
Son bir cümle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayalım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu tarz kelimeleri sadece
bir defa duymak kafidir onuru olan insanlar için; ben aynen iade ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
36.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
sataşmanın Meclisin ritüeli olduğuna ama kim yaparsa yapsın
hakareti kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim
Başkanım.
Şuradan başlayalım: Daha önce de söylemiştim,
Meclis konuşma yeridir, Mecliste sataşma olur Başkanım, sataşma
Meclisin ritüelidir, olur.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Hakaret olmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, bir dur, yerinden
sataşmadan bahsediyorum. Hakaret hiç olmaz Mecliste, kim yaparsa yapsın,
hakareti kabul etmemiz mümkün değil.
Mecliste sataşma olur da AK PARTİ Grubunun
genel olarak kendilerini rahatsız eden konular kürsüden zikredildiği zaman
yaptığı sataşma değil, taciz; taciz olmaz, taciz kabul
edilemez.
Sayın milletvekilimden benim anladığım
şu idi
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Savunuyor musunuz Sayın
Altay?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yahu, Özlem Hanım,
bir bitireyim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir dakika, savunuyorsanız
biz daha iddialısını yapacağız, bir ceza yaptırımı
isteyeceğiz yani.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Neyi?
Hayır, hayır, iddialı söz
Dinleyin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Söyleyin, epey konuştunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, şunu
da garipsedim: Yolsuzluğu kabul ediyorsunuz da yani söylemek bile istemiyorum
Efendim, benim anladığım şudur
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Kabul etmiyoruz, onu
da kabul etmiyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, hayır, hiç
alakası yok. Bakın, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, bir anladığımı
söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın milletvekilimiz
Memlekette yoksulluk var, yolsuzluk var, soysuzluk var. dedi, sizi itham etmesi
mümkün değil, ben karşısına çıkarım, öyle şey
olur mu?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çıkın o zaman.
Özür dilemesi lazım Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama efendim size
Hayır, hayır neyi dileyecek? Memlekette soysuzluk yok mu? Yolsuzluk yok
mu? Sizi kastetmiyoruz ki biz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne demek ya? Bize söylüyorsunuz,
arkadaşlarımıza söylüyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hırsızlık
yok mu? Edepsizlik yok mu? Çocuğa taciz yok mu, kadına şiddet yok
mu?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne demek soysuzluk?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Her şey var bu
memlekette.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır. Ne demek soysuzluk?
Özür dilemesi lazım. Öyle şey olmaz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne özür dilemesi ya?
Size laf edilmiş değil.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kime söyledi acaba?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu memlekette yolsuzluk
var mı? Var. Soysuzluk da var bu memlekette.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben kabul etmiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Memlekette böyle şeyler
var. Soyunun özelliğini yitirmiş kimse
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bununla ilgili bir özür olacak
Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne özrü ya?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, özrünüz olacak.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne özrü?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, lütfen,
yani Ona dedi, buna demedi. olmaz. Bu konuyla alakalı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de söylüyorum.
Tekrar
Söz bende daha.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Özür dileyecek.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söz bende.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Söz de bende, devam ediyorum.
Hayret bir şey!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de diyorum ki:
Sayın Başkan, bu ülkede maalesef yolsuzluk da var, soysuzluk da var.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, özür dileyecek.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Milletvekilimiz de
bunu söyledi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Olamaz, olamaz Sayın
Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne olamaz? Ben söylüyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Olamaz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allah Allah!
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.21
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18/12/2018 Salı
günkü Birleşiminde 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin 5inci maddesinin oylanmasına kadar (5inci maddesi dâhil)
çalışmalarını sürdürmesi ile 19/12/2018 Çarşamba günkü
Birleşiminde mezkûr teklifin görüşmelerine 6'ncı maddesinden
devam edilmesi ve Çarşamba günkü Birleşimde teklifin 14'üncü maddesine
kadar (14'üncü madde dâhil) oylanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Tarih:18/12/2018
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun 18/12/2018 Salı günü
yaptığı toplantıda Genel Kurulun; 18/12/2018 Salı günkü
(bugün) birleşiminde 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
5inci maddesinin oylanmasına kadar (5inci maddesi dâhil) çalışmalarını
sürdürmesi ile 19/12/2018 Çarşamba günkü birleşiminde mezkur teklifin
görüşmelerine 6'ncı maddesinden devam edilmesi ve çarşamba günkü
birleşimde teklifin 14'üncü maddesine kadar (14'üncü madde dâhil) oylanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Cahit Özkan Engin
Altay
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Ayhan Bilgen Erkan
Akçay
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Lütfü Türkkan
İYİ PARTİ
Grubu Başkan Vekili
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi
ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal
Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait
Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
(Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Şimdi 4üncü madde üzerinde şahsı adına
söz isteyen Erzincan Milletvekili Burhan Çakır.
Buyurun Sayın Çakır.
Süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, vatan topraklarını
kendi canından aziz bilen bütün şehitlerimize ve özellikle Afrin Tel Rıfatta
üç gün önce şehit olan Muhammed Ali Kalo kardeşimize de Allahtan rahmet
diliyorum, yüce milletimize başsağlığı diliyorum.
Tabii, yurt içinde ve yurt dışında, her
yerde görev yapan kahraman ordumuzun her bireyine ayrı ayrı buradan şükranlarımı,
saygılarımı sunuyorum.
Yine, emniyet güçlerine aynı şekilde selamlarımı,
hürmetlerimi sunuyorum.
Az önce Grup Başkan Vekili soysuzluktan bahsetti.
Biz, ülkemizde, millet olarak, Abdülhamit Han hazretlerini İngilizlerle birlikte
casusluk yaparak tahttan indirmek için soysuzluk yapanları çok iyi biliyoruz.
Yine, FETÖnün güdümünde olan ve 15 Temmuz hain darbesi
sonrasında yine o hain iş birlikçilerle birlikte dışarıda,
özellikle Almanlara muhbirlik yapan soysuzları da çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla
bizim milletimize veremeyeceğimiz hiçbir hesap yoktur, bu böyle bilinsin istiyorum.
Tabii, burada, sözlerimin başında bunları
söylerken, dün burada millî olan Millî Savunma Bakanımıza, Dışişleri
Bakanımıza ve ayrıca Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza, yapmış
oldukları, çalışmış oldukları, icraat göstermiş
oldukları üstün gayretlerinden dolayı aziz milletimizin huzurunda teşekkür
ediyorum. Ve bundan önceki bakanlarımıza da, yapmış oldukları
çalışmalarından dolayı ayrıca şükranlarımı
sunuyorum.
2019 yılı bütçesi; mali disiplini sürdürmek,
ihracatı artırmak, kaynakları üretken alanlara yönlendirmek, yatırımları
ve istihdamı artırmak, tasarruf oranını yükseltmek, cari açığı
azaltmak amaçlarıyla hazırlanmıştır. 2019 yılı
bütçe teklifinin hazırlanmasında emeği geçen Hazine ve Maliye Bakanlığımıza,
Plan ve Bütçe Komisyonumuza ve bürokratlarımıza teşekkür ediyorum.
On altı yıllık dönemde bütçe kalemlerinde
gösterilen başarılı performans, Türkiye ekonomisinin örnek gösterildiği
başlıca alanlardan olmuştur. Öyle ki bugün birçok Avrupa ülkesini
geride bırakmış, gelişmekte olan ülke ekonomilerine öncülük
eden bir duruma gelmiştir.
Türkiye ekonomisi, 2008 küresel ekonomik kriz olmak üzere,
2013 yılındaki Gezi olaylarının, 17-25 Aralık darbe girişiminin
ve yaşadığımız 15 Temmuz hain darbe girişiminin tüm
olumsuzluklarını ortadan kaldırmıştır. Özellikle son
bir yıl içerisinde, Türkiye ekonomisine yönelik saldırılar ve uygulanan
ekonomik yaptırımlara karşı dayanıklılığını
sürdürmüştür. Bu sürecin bertaraf edilmesinde en büyük avantajımız,
AK PARTİnin siyasi istikrarı ve Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın liderliğidir. Türkiyenin büyümesini ve güçlenmesini
istemeyenlere karşı bazı önlemler alınmış, eylül ayı
içerisinde açıklanan Yeni Ekonomi Programıyla Türkiye ekonomisine yeni
bir yol haritası belirlenmiştir. Yeni Ekonomi Programı dengeleme,
disiplin ve değişim üzerine kurularak, bundan sonra yaşanabilecek
küresel ekonominin geleceğine yönelik tehditlere karşı önemli bir
adım atılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bütün yaşanan olumsuzluklara
rağmen, geçtiğimiz günlerde TÜİK tarafından açıklanan büyüme
rakamlarına da değinmek istiyorum.
Türkiye ekonomisi, yılın ilk çeyreğinde
yüzde 7,3; ikinci çeyreğinde ise yüzde 5,2 büyümüştür. Bu yılın
üçüncü çeyreğinde ise tüm ekonomik saldırılara rağmen bir önceki
yılın aynı çeyreğine göre yüzde 1,6 büyüme rakamını
yakalamıştır. Bu verilerden anlaşıldığı
üzere Türkiye ekonomisi sağlam temellere dayanmaktadır.
Biz AK PARTİ olarak milletimize hizmeti ve milletimizin
yararına olan her işi öncelik olarak belirledik. AK PARTİ bugüne
kadar vermiş olduğu sözleri yerine getiren bir parti olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
BURHAN ÇAKIR (Devamla) - On altı yıldır
Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Türkiye, ekonomide,
demokraside, özgürlüklerde ve diğer alanlarda güçlenmeye ve büyümeye devam
ediyor. Bu kutlu yolda bize verilen görevin bilinciyle Türkiyemize ve Erzincanımıza
hizmet etmeye devam edeceğiz.
Son on altı yılda AK PARTİ hükûmetleri
döneminde her ilimizde olduğu gibi Erzincanda da eğitim, sağlık,
ulaştırma ve tarım olmak üzere yaklaşık 10 milyar TLlik
yatırım yapılmıştır. Özellikle bugünkü Meclis Başkanımız,
Türkiye Cumhuriyetinin son Başbakanı Sayın Binali Yıldırımın
katkılarıyla bu yatırımlardan payını alarak Erzincana
bölünmüş yollar, havaalanı, barajlar, okullar, hastaneler, turizm desteği
gibi birçok alanda hizmet sunulmuştur. Katkılarından dolayı
Sayın Binali Yıldırıma teşekkürü bir borç biliyoruz.
TOKİ kanalıyla inşaatı tamamlanan
ve devam eden konut sayısı 11.577 olmuştur. Erzincanımıza
yakışır 12.500 kapasiteli şehir stadyumu çalışmaları
devam etmektedir. Bu vesileyle, 24 Erzincansporumuza da başarılar diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Erzincana çok hizmet edildi, biliyoruz.
BURHAN ÇAKIR (Devamla) Yine, yapım inşaatına
başlanan Sivas-Erzincan hızlı tren hattı bittiğinde seyahat
edecek yolcularımıza hem ekonomik fayda hem de seyahat süresinde kolaylık
sağlanacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ankara-Sivas hızlı tren hattı yapımıyla birlikte Erzincana
uzanacak bu hat Erzincan halkını ve doğu illerini sevindirmiş
ve halk, bu hattın yapılmasını heyecanla beklemektedir.
BAŞKAN Teşekkür Sayın Milletvekili.
BURHAN ÇAKIR (Devamla) - Sağlıkta hizmet kalitesini
artırmak ve daha çok sayıda hastaya hizmet vermek amacıyla Mengücek
Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 250 yataklı ek hizmet binası
inşallah en kısa sürede hayata geçirilecektir. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum, herkese
hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına
söz isteyen, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi.
Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2019 bütçesine baktığımızda, aslında
2019da ülkemizi neler bekliyor ve neler yaşayacağız kısmen
anlayıp algılayabiliyoruz. Zaten aynı anlayış 2018de de
benzer bir bütçeyi yaptı ve 2018de neler yaşadıysa bu vatandaş
muhtemelen benzer şeyleri 2019da da yaşayacağız.
Mesela bu yıl ne yaşadık? Bir tren kazası
yaşadık, beş ay içerisinde iki tren kazası yaşadık.
Aslında benim buna kaza demeye dilim varmıyor, ben bir hukukçuyum; bence
bu, bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme.
Nedir bilinçli taksir? Birçok hukukçu arkadaşımız
bunu bilir. Bir kötü sonucu öngörürsünüz, bilirsiniz, bu sonucu bile bile, sonucu
istemezsiniz ama başka bir gerekçeyle, mesela şanstır bu, mesela
tecrübedir bu; bu tip gerekçelerle buna rağmen bir irade ortaya koyarsınız
ve maalesef istenmeyen sonuç ortaya doğar. Bunun adı da bilinçli taksirdir.
Şimdi, bir demir yolu yaptınız ancak onu
tamamlamadınız. Bir sinyalizasyon sistemi kurmadan eksik bir şekilde
o demir yolunu sadece seçime yetiştirebilmek için ve oy kaygısıyla
açtınız ve 9 canımızın ölümüne sebep oldunuz. Elbette bu
sonucu hiç kimse istemez ama bu sonucu öngöre göre buna sebep olmak bilinçli taksirle
ölüme sebep olmaktır.
Şimdi, kim suçlu burada? 3 işçi tutuklandı;
elbette vardır yoktur suçları yargı karar verir ama sadece bu yetmez.
Burayı ihale eden kimse o ortaktır bu ölümlere ve bu ihaleyi verdiğiniz
yandaş firma bu hâliyle teslim ettiyse o da ortaktır ve bu işi bile
bile de seçim için buranın açılışını yapan da bu işe
ortaktır ve hepsinin yargılanması gerekir.
Değerli arkadaşlar, bu saatte bütçeyle ilgili
rakamlara girmeyeceğim ama sizinle ben bir hikâyeyi paylaşmak isterim.
Diktatörün biri sarayından çıkmış, şehrin merkezine gelmiş
ve en lüks lokantaya girmiş. Lokantada tek başına oturan bir kişiyi
gözüne kestirmiş, yanına yaklaştığında bakmış
ki masası inanılmaz dolu, bir kuş sütü eksik; ejder meyveleri var,
ballı bademler var. Diktatör yaklaşmış bu masaya, sandalyeyi
çekmiş ve kişinin yanına oturmuş. Hem sorgu hem hasbihal sırasında
bu kişinin her gün ama her gün, her akşam bu zengin sofrasıyla beslendiğini
öğrenince çok şaşırmış, kişiye demiş ki:
Sen günde ne kadar maaş alıyorsun? Adam demiş ki: Ben günde 2
bin lira kazanıyorum. Peki, ülkede yoksulluk olsa, işçi, çiftçi, memur
dara düşse sen nasıl kazanacaksın bu parayı? demiş. Adam
gülmüş, demiş ki: Ben o zaman günde 4 bin lira para kazanırım.
Diktatör şaşırmış, demiş ki: Peki, biz yastık
altındaki o kefen paralarını bozdurun desek ve halk daha da yoksullaşsa
günde ne kazanırsınız? Adam demiş ki: O zaman günde en az
5 bin lira kazanırım. Tabii, diktatör şaşırıyor,
kızıyor ama meraklanıyor, son olarak yine soruyor, diyor ki: Biz
doları 3 liradan 7 liraya çıkarsak, halkın kemerini iyice sıksak,
boğazını da sıksak sen ne kazanırsın? Adam diyor
ki: Bu sefer günde en az 10 bin lira kazanırım. Diktatör çok kızıyor
ama merakla da soruyor, diyor ki: Sen şeytan mısın, sen ne iş
yaparsın? Adam diyor ki: Ben mezarcıyım, mezar yaparım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi değerli arkadaşlar, dolar ülkemizde
3 liraya çıktığında daha doğrusu 3 liradan 7 liraya çıktığında
birileri zenginliğine zenginlik kattı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, bizi de on dakikadır
dinlettirdin, bir şey var gibi...
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Geleceğim,
Sayın Can geleceğim bekle.
Oysaki halk yoksullaştı, alım gücü azalmıştı.
Sonra halka kefen paralarını bozdurun diyenler, bir taraftan gemiciklerine
gemicik katıyordu halk yoksullaşırken.
Yine geçme garantili köprüler yaptınız, geçmeden
halka vergilerini ödettiniz. Başka ne yaptınız? Hasta garantili hastaneler
yaptınız, gitsin gitmesin o şehir hastanelerinin vergilerini bu halka
ödettiniz.
Değerli arkadaşlar,
halk yoksullaştıkça ve hastalandıkça aslında bir kısım
yandaşınız yani o mezarcılar zengin oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika ek süre istiyorum.
BAŞKAN Toparlayın
Sayın Milletvekili.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bu bütçede işçi yok, çiftçi yok,
emekçi yok.
KADİR AYDIN (Giresun)
Her zamanki terane.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Evet, her zamanki terane, sizin her zamanki teraneniz, katılıyorum
size, doğru söylüyorsunuz.
Bu bütçede yeni tren
cinayetleri var arkadaşlar. Bu bütçede yeni cezaevleri var; yazlık saraylar
var, kışlık saraylar var, uçan saraylar var. Bu bütçede israf var.
Bu bütçede haram var. Bu bütçe, halkın değil, halkın yoksullaşmasından
faydalanan, zenginleşen mezarcıların bütçesidir. Biz bu bütçeyi kabul
etmiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Anladın mı Sayın Can?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Ama senden beklenen konuşma değildi, daha böyle canlı olacaktı.
BAŞKAN Şimdi,
soru-cevap işlemini, beş dakika soru, beş dakika cevap olarak yapacağız.
Sayın İmran
Kılıç Bey, buyurun.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim dört sorum olacak.
1) Merkezî yönetim bütçesinden
eğitime ne kadar kaynak ayrılmaktadır?
2) Merkezî yönetim bütçesinden
eğitime ayrılan kaynağın millî gelirdeki payı nedir?
3) OECD ülkelerinde ve
ülkemizde karşılaştırmalı olarak eğitime millî gelirden
ne kadar kaynak ayrılmaktadır?
4) Eğitim bütçesi,
savunma ve güvenlik bütçesiyle kıyaslandığında ne durumdadır?
Bir de memnuniyetimi
belirtmek istiyorum. Gerçekten bu Mecliste herkes konuşuyor, yerine göre atışıyor;
güzel bir şey. İnsanlar konuşa konuşa... Bir özdeyişle
ben katkı yapmak istiyorum, büyüklerimiz diyorlar ki: Susacak yerde konuşmak
ne kadar abesse, konuşacak yerde susmak da o kadar abestir.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Şeker
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sorum Komisyon Başkanımıza: 2019 yılı
bütçe teklifiyle ilgili olarak virgülüne dahi dokunulmadığı eleştirileri
yöneltiliyor bütçe görüşmelerinde.
Sayın Başkanım, teklifin Genel Kuruldaki
süreci dokuz günden beri devam ediyor ve hep birlikte bu süreci tüm milletvekilleri
olarak izliyoruz ve sürecin nasıl işlediğine de hepimiz şahit
olduk. Acaba bu teklif Komisyonda görüşülürken Komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımız
var, belki onlar farklı düşünüyor olabilir veya Komisyondaki işleyişi
bilmiyor olabilirler, Komisyonda bunun nasıl görüşüldüğünü şöyle
detaylı bir şekilde açıklama imkânınız var mı Sayın
Başkan?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye İstatistik Kurumu yetkilisine soruyorum:
Üretici eline geçen fiyatlar her geçen gün azalıyor, girdi fiyatları sürekli
artıyor. Örneğin et fiyatı düşüyor, besiciler perişan;
yem fiyatı artıyor, üreticiler yine perişan. TÜİK Enflasyonu
gıda fiyatları azdırıyor. diye nasıl diyor? Hesaplamalar
yanlış. Ya da piyasaları hiç takip etmiyor musunuz? Et ve Süt Kurumu
hayvan kesimi için 2019 Şubat sonuna gün veriyor. Kesim için sıra bekleyen
hayvan sayısı 300 bini aştı. Özel kesimhaneler talep yok diye
hayvan kesmiyor, çiftçi hayvanını kestirecek yer bulamıyor. Kesim
yapanlar ise fırsatçılık yaparak karkas etin kilosuna 25 lira, bazıları
daha da insafsız, 23-24 lira teklif ediyor. 1 kilo karkas maliyeti 30 liranın
üzerinde.
Şimdi soruyorum: Bu gerçekleri hâlâ görmezden gelerek,
Gıda enflasyonu var. diyerek, et ithalatına devam edecek misiniz?
BAŞKAN Sayın Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum Sayın Maliye Bakanına: Kamu kurumlarında
araç ihtiyaçları uzun süredir kiralama yöntemiyle karşılanmakta.
Kiralık araçlarda görev yapan şoförler de yine kurum personeli dışındaki
çalışanlardan oluşmaktadır. Söz konusu şoförler taşeron
statüsünde çalıştırılmaktadır. Şoförlük görevlerinin
dışında, temizlik personeli ve güvenlik gibi işleri de yapan
ve hafta sonu da dâhil olmak üzere, mesai saatlerinin tamamını kurumda
çalışarak geçiren şoförlere hâlâ kadro verilmemesinin sebepleri nelerdir?
Sözleşmelerinde sadece araç sürme görevi yer alan şoförlerimizin mağduriyetlerini
gidermek adına bir kadro verilecek midir?
Sorum Sayın Çalışma Bakanlığına
aynı zamanda: İŞKUR alımlarında mülakat yapılmaktadır.
Mavi yakalı sınıfta çalışacak olan vatandaşlarımızın
bu hususa itirazları vardır. Mülakata ilişkin bir düzenleme yapılacak
mıdır?
Ayrıca, Aile Bakanlığında ek ders
karşılığı çalışanların özlük hakları,
kadro ve statüleri için görev tanımlarına ilişkin bir çalışma
var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Komisyon Başkanımıza 4 adet
sorum olacak.
Birinci soru: 2002-2019 arasında Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesinden yatırıma ne kadar kaynak ayrılmıştır?
İkinci soru: Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesinden ücretsiz kitap için ne kadar kaynak ayrıldı? Kaç kitap dağıtıldı?
Üçüncü soru: YURTKUR, burs, öğrenim kredisi ve yiyecek
yardımı için ne kadar kaynak ayırılmıştır?
Dördüncü soru: 2002 yılından itibaren açılan
yurtlar ve öğrenci sayıları ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öçal yerine Sayın Çilez.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkanım, bugün Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımız tarafından düzenlenen Verimlilik Proje Ödülleri
töreninde Amasyamız büyük başarılar elde etmiştir. Verimlilik
Proje Ödülleri töreninde 2018 yılı liseler arası Türkiye 1incisi
Amasya Macit Zeren Fen Lisesi olmuştur. Projeleriyle 1inci olan yavrularımız
Berkay Kunt ve Abdulsamet Köroğlunu, ilimiz ve okulumuz idarecilerini, emeği
geçen öğretmenlerimizi, yine aynı yarışma küçük ve orta ölçekli
işletmeler kategorisinde finale kalıp Türkiye 2ncisi olan Merzifon Organize
Sanayi Bölgesi firmalarından Apaydın Metal Ürünleri Sanayi ve Ticaret
Anonim Şirketi yöneticilerini, mühendislerini ve işçi kardeşlerimi
kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi soruları cevaplamak üzere
sözü Komisyona veriyorum.
Süreniz beş dakika.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, 2019 yılı bütçesinden eğitime
ayrılan kaynak toplamda 161 milyar 615 milyon lira olarak görünüyor. Yüzde
20lik bir artış söz konusu ve oranladığımızda da
merkezî yönetim bütçesi içerisinde almış olduğu payın yüzde
16,8 olduğunu görüyoruz.
Onun dışında, 2002-2019 arasındaki
Millî Eğitim Bakanlığının yatırımlarını
sormuştunuz. Toplamda 109 milyar liralık yatırım gerçekleştirildi.
Gene, savunma bütçesiyle mukayese soruldu. Savunma bütçesine
ayrılan kaynak 100,6 milyar lira, millî eğitime ayrılan kaynak 161
milyar lira ama burada 2002-2018 gibi bir kıyaslama yapacak olursak da eğitim
bütçesine ayrılan kaynak 14 kat artarken savunma bütçesine ayrılan kaynak
8,4 kat artmıştır ama 2002de savunma harcamalarının gayrisafi
yurt içi hasılaya oranına baktığımızda harcamanın
3,4 olduğunu, 2019 yılında ise bu rakamın 2,3e düştüğünü
görüyoruz. Burada da göreceli olarak savunma harcamalarının aşağı
çekildiğini ve bütçe içerisinden aldığı payın aşağı
düştüğünü söyleyebiliriz.
Aynı şekilde, Komisyon çalışmalarına
ilişkin bir soru geldi. Şunu söyleyeyim: 30u Komisyon üyesi olmak üzere,
toplamda 185 milletvekili arkadaşımız Komisyona geldiler -ki 155i
Komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımız- ve hepsi orada görüşlerini
defaatle dile getirdiler. Şöyle söyleyeyim: AK PARTİden dışarıdan
gelen arkadaşlarımızın sayısı 9 ama Cumhuriyet Halk
Partisinden 88, Halkların Demokratik Partisinden gelen 28, Milliyetçi Hareket
Partisinden 19, İYİ PARTİden 8, Saadet, TİP ve bağımsızlardan
da 1er milletvekilimiz geldiler ve görüşlerini bildirdiler ama bir sefer değil
tabii ki, defaatle bunu yaptılar. Toplamda on dokuz gün süren ve yaklaşık
iki yüz saat süren bir çalışma. Virgülüne dokunulmadı. değil,
20 adet önerge aynı zamanda orada görüşüldü; 2si kabul edildi, 3ünde
de redaksiyon yetkisiyle beraber Komisyon raporu oluşturuldu. Zaten bütçe hakkı
ve bütçenin kullanım ve yapılışını da az önce konuşmuştuk,
burada Genel Kurulun ve Komisyonun rolünün de çerçevesini çizmiştik.
Gene, aynı şekilde, şu geldi: YURTKURla
ilgili, burslarla ilgili bir soru vardı. 2018 yılında 458 bin öğrenciye
burs için 2,4 milyar lira, 1,2 milyon öğrenciye de öğrenim kredisi için
7,2 milyar TL, devlet yurtlarında kalan öğrencilere beslenme yardımı
için de 1 milyar 350 milyon Türk lirası kaynak ayrılmıştır.
2019 yılında ise 503 bin öğrenciye burs ve toplamda 2,7 milyar lira;
1,1 milyon öğrenciye de öğrenim kredisi için 6,7 milyar lira; devlet yurtlarında
ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan dernek, vakıf yurtlarında
barınan öğrenciler için de beslenme yardımı olarak 1 milyar
760 milyon lira ayrılmıştır. Bu rakamlar bütçe kalemleri içerisinde
yer almıştır.
Açılan yurt sayılarına baktığımızda,
yani gelinen oranda yatak kapasitesinde de yüzde 266 artış olduğunu
görüyoruz. Yıl sonuna kadar da toplam yatak sayısı 680 bine ulaşacak.
Gene on altı yıllık süreçte bu okullaşma
oranıyla beraber de ilköğretimde yüzde 96, ortaöğretimde yüzde 81
iken brüt okullaşma oranı, bu, ilköğretimde 99,7ye, ortaöğretimde
ise 108,4e çıktı.
Gene, kız öğrencilerin okullaşma oranına
ilişkin soru gelmedi ama konuşmalar sırasında bir atıfta
bulunuldu. Şöyle söyleyeyim: 2017-2018 öğretim dönemi itibariyle 100 erkek
öğrenciye karşılık 96 kız öğrencimiz ilköğretime
devam ediyor. Ortaöğretimde ise bu sayının, daha önce 2002 yılında
72 iken 100 erkek öğrenciye karşılık, 2017-2018 öğretim
yılına geldiğimizde de yüzde 91e ulaştığını
görüyoruz.
Ayrıca
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sadi Başkan, sorudan
haberiniz var mıydı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Süre doldu efendim.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Peki, teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben iki tane şey sormak istiyorum. Plan ve Bütçe
Komisyonunda herhangi bir kelime, nokta, virgülün yeri değişmiş mi?
2ncisi, Eğitime şu kadar milyar lira para
harcadık, şu kadar milyar dolar para harcadık, şu kadar trilyon
harcadık. Bunlar, girdileri tamam. Bunlar girmiş de ne olmuş? Daha
sonra on beş yıl önceki ortaöğrenimdeki başarı seviyesi
ile şu andaki başarı seviyesi nedir? On beş yıl önce üniversite
sınavına giren çocukların başarısı ile şu andaki
başarı nedir? Çocuklar o zaman kaç soruya cevap vermişler, şimdi
kaç soruya cevap veriyorlar?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Bitiriyorum
Başkanım.
Ayrıca, üniversitelerde yapılan yayınlardan
Science Citation İndexe giren on beş yıl önceki makale sayısı
ve şimdiki makale sayısı, on beş yıl önceki yayınlardan
atıf alanların sayısı ile şu andaki yayınlardan atıf
alanların sayısı nedir?
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Enginyurt
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
On altı yıl önce Türkiyede FETÖ yapılanmasını
-bana göre- en iyi şekilde tanımlayan, ifade eden ve bu konuda hayatı
pahasına mücadele eden ve neticesinde 18 Aralık 2002 tarihinde alçak bir
suikaste kurban giden Necip Hablemitoğlunu rahmetle anıyorum. Mücadelesi
mücadelemiz olacaktır diyor, Allah mekânını cennet etsin diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
4üncü madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Buyurun, okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Teklifinin Bağlı Cetveller başlıklı 4üncü
maddesinin (1) numaralı fırkasına (c) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin ilavesini ve bent numaralarının ona göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Bekaroğlu Okan Gaytancıoğlu Sibel Özdemir
İstanbul Edirne İstanbul
Ömer Fethi Gürer Nurhayat Altaca Kayışoğlu
Kadim Durmaz
Niğde Bursa Tokat
Erkan Aydın
Bursa
Şehir Hastaneleri ve Diğer Kamu Özel İşbirliği
Projeleri ve Diğer Nedenlerle Verilen Hazine Garantilerinin Bütçe Yılını
İzleyen 5 Yıl Boyunca Getireceği Yük Tahminini Gösterir Cetvel (D)
ŞEHİR
HASTANELERİ VE DİĞER KAMU ÖZEL
İŞBİRLİĞİ PROJELERİ VE DİĞER
NEDENLERLE VERİLEN HAZİNE GARANTİLERİNİN BÜTÇE YILINI
İZLEYEN 5 YIL BOYUNCA GETİRECEĞİ YÜK
TAHMİNİNİ GÖSTERİR CETVEL (D) (Milyon TL)
|
KURUM |
HARCAMANIN BÜTÇE SINIFLAMASINDAKİ
ADI |
NİTELİĞİ |
2020 |
2021 |
2022 |
2023 |
2024 |
2025 |
|
SAĞLIK BAK. |
Sermaye Giderleri, Gayrimenkul Sermaye Üretim
Giderleri, Yap-Kirala-Devret modeliyle yaptırılan Hastane kira bedelleri |
Şehir Hastaneleri kira bedelleri |
7.575 |
9.290 |
11.393 |
13.972 |
17.135 |
21.014 |
|
SAĞLIK BAK. |
Mal ve Hizmet alım bedelleri
Şehir Hastaneleri Hizmet Alım Bedelleri |
Şehir Hastaneleri hizmet alım bedelleri |
6.500 |
7.670 |
9.051 |
10.680 |
12.602 |
14.870 |
|
TC. KARAYOLLARI İŞLETMELER
DAİRE BŞK. |
Cari transferler - Hane halkına transferler |
Köprü geçiş garanti ücretleri |
6.210 |
6.496 |
6.795 |
7.108 |
7.435 |
7.777 |
|
HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI |
Borç verme-Yurtiçi borç verme-
Kamu Kurumlarına, Fonlara, Mali Kurumlara-Kredi Garanti Fonuna |
Kredi Garanti Fonuna ödemeler
(KOBİ) ve benzeri kuruluşların bankalardan aldığı
ve LGFnin ödemesini garanti ettiği kredi yükümlülüklerini KGF'nin
ödeyememesi halinde Hazine'nin devreye girerek ödediği bedeller- Hazine kontr
garantisi |
4.472 |
4.749 |
5.044 |
5.357 |
5.689 |
6.042 |
|
TOPLAM |
24.757 |
28.205 |
32.283 |
37.117 |
42.861 |
49.703 |
||
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Anayasanın
bütçe görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesindeki
değişiklik
önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur
ve oylanır. hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Şehir hastaneleri ve diğer kamu özel iş
birliği projeleri ve diğer nedenlerle verilen hazine garantilerinin Türk
kamu finansman yükü sorunu 2019 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Teklifinin
komisyonda görüşülmesi sırasında en çok tartışılan
konulardan biri olmuştur.
Uzun süreli kamu özel iş birliği projelerine
ilişkin sözleşmeler sözleşmeyi imzalayan hükûmetlerden sonra gelen
bir çok hükûmetin hem ulaştırma hem sağlık hem de kamu maliyesi
alanındaki politika tercihlerini ipotek altına almakta, hatta tercih olanaklarını
neredeyse tamamen ortadan kaldırmaktadır.
Kamu yatırımlarının dünyanın
hemen bütün ülkelerinde bütçe olanaklarıyla yapılması esastır.
Kamu yatırımlarının bütçe dışı yöntemlerle yapılması
mali disipline ve bütçe prensiplerine aykırı kabul edilmektedir. Ülkemizde
ilk olarak enerji ve ulaştırma alanlarında uygulamaya konulan kamu-özel
iş birliği modellerinin AKP döneminde eğitim ve sağlığı
da kapsayarak giderek yaygınlaştığı ve mali portresinin
yükseldiği gözlenmektedir.
Öte yandan, AKP döneminde yap-işlet, yap-işlet-devret
ve yap-kirala yöntemlerinin uygulandığı kamu-özel iş birliği
modelinin kullanımının, ilgili kanunda da yer alan, ileri teknoloji
gerektiren veya hizmetin istisnai özelliklerinden kaynaklanan tercihlerin çok ötesine
taşındığı ve âdeta belli sermaye gruplarına kaynak
aktarım mekanizmaları olarak kullanıldığı görülmektedir.
Türkiye ekonomisinin bütçe açıkları verdiği
hepimizin malumudur. Bu çerçevede, söz konusu altyapı yatırımlarının
KOİ modeli yerine bizzat kamu tarafından yapılması doğal
olarak bütçe açığını artıracak ve bu kapsamda hazine daha
fazla borçlanacaktır. Bununla birlikte, özellikle dış borçlar açısından,
hazinenin bizzat borçlanmasıyla KOİ modeli çerçevesinde özel sektör tarafından
borçlanılmasının getireceği yükün ülke ekonomisi açısından
karşılaştırılması uygun olacaktır. Hazinenin
daha düşük faizlerle ve daha uzun vadelerle borçlanma imkânlarına sahip
olduğu düşünüldüğünde bu konu büyük önem kazanmaktadır.
Diğer taraftan, kamu-özel iş birliği modeliyle
yapılan yatırımlar geleceğe yönelik bir koşullu yükümlülük
yaratmaktadır. Bu koşullu yükümlülük, KOİ modeliyle yapılan
yatırımlar için sözleşmelere konulan hazine garantisi imkânıyla
ortaya çıkmış bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, KOİ
modeliyle yapılan yatırımlarda, işletme veya kira süresi içinde
bazı koşullar oluştuğu zaman, özel sektör dış borcu
hazine tarafından yüklenilecektir. Bu durumun Türk mali sistemi üzerinde ciddi
bir mali risk yaratacağı açıktır. Böyle bir durumda hazinenin
borcu üstlenmesi ve kamu borcunun artabilecek olması nedeniyle hazinenin riski
yükselecektir.
Şehir hastaneleri ve diğer kamu özel iş
birliği projeleri ve diğer nedenlerle verilen hazine garantilerinin bütçe
yılını izleyen beş yıl boyunca getireceği yükün toplumca
da bilinmesini sağlamak amacıyla bu tahmin cetvelinin ilgili yıllar
merkezi bütçe kanunlarına eklenmesi için bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Teklifinin ekli E-Cetvelinin 48inci maddesinde yer alan açılan
özel hesaba ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Bekaroğlu Sibel Özdemir Ömer Fethi Gürer
İstanbul İstanbul Niğde
Okan Gaytancıoğlu Nurhayat Altaca Kayışoğlu Kadim Durmaz
Edirne Bursa Tokat
Erkan Aydın
Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Anayasanın
bütçe görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesindeki
değişiklik
önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur
ve oylanır. hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın 161'inci maddesi hükmüne aykırı
olarak 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin E-Cetveline
konulan söz konusu hükümle, 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanunla 29/5/1986
tarihli ve 3294 sayılı Kanun uyarınca Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna aktarılmak üzere Hazine ve
Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.6.0.08-1-05.8 tertibinde
tefrik edilen ödeneğin; Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
ilköğretim öğrencilerine ücretsiz olarak dağıtılacak ders
kitapları için 881.000.000 Türk lirası, taşımalı ilköğretim
ve ortaöğretim kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği için
962.000.000 Türk lirası ve özel Eğitime ihtiyaç Duyan Öğrencilerin
Okullara ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz Taşınması
Projesi kapsamında 692.000.000 Türk lirası olmak üzere toplam 2.535.000.000
Türk lirasına kadar olan kısmının Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesinin ilgili tertiplerine aktarmaya Cumhurbaşkanı yetkili kılınmakta,
bu ödenekleri söz konusu giderlerin karşılanması amacıyla Millî
Eğitim Bakanlığı adına açılan özel hesaplara aktarmaya
ve ücretsiz kitap uygulaması için açılan özel hesaba aktarılan tutardan
yüklenme tutarının yüzde 30una kadar olan kısmını sözleşme
tarihinde, geri kalanını ise işin bitim tarihinde kullandırmaya
ise Millî Eğitim Bakanı yetkili kılınmaktadır.
Özel hesaplara yapılan aktarma dolayısıyla
bütçe sistemi dışına çıkılmaktadır. Devletin temel
amaç ve görevleri Anayasanın 5inci maddesinde Türk milletinin bağımsızlığını
ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak,
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin
temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya,
insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır. olarak
ifade olunmaktadır.
Anayasanın 2nci maddesinde de tanımını
bulan sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilköğretim
öğrencilerine ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitapları,
taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim kapsamındaki öğrencilerin
öğle yemeği ve Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrencilerin
Okullara ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz Taşınması
Projesi kapsamında yapılacak giderler karşılığı
olarak merkezî yönetim bütçesinde kaynak ayırması ve harcama yapması
Anayasanın 42 ve 61inci maddesi hükmü gereğince anayasal bir zorunluluktur.
Ancak devlet kurumlarının (Millî Eğitim Bakanlığının)
bu faaliyeti yerine getirirken mevcut anayasal sınırlamalar kapsamında
ve yürürlükteki kamu mali yönetim ve denetim düzeni içinde hareket etmeleri gerekir.
Bütçe kanunlarını diğer kanunlardan ayrı
tutan bu anayasal kurallar karşısında, yasayla düzenlenmesi gereken
bir konunun bütçe yasasıyla düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir
yasada yer alan hükmün bütçe yasalarıyla değiştirilmesi, kaldırılması,
uygulanmaması veya aykırı düzenlemeler yapılması olanaksızdır.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifine ekli E Cetvelinin 48inci maddesinde yer alan adına açılmış
olan özel hesaplara ibareleri Anayasanın 7nci, 87nci, 88inci, 89uncu
ve 161inci maddelerine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN Şimdi önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi 5inci maddeyi okutuyorum.
Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler
MADDE 5- (1) Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği
anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği
giderler için Personel Giderleri ve Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi
Giderleri ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Hazine ve Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer
alan ödenekten aktarma yapmaya,
(2) Yedek Ödenek:
Hazine ve Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer
alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik
kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu hâllerde (06) ve (07)
ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma yapmaya,
(3) Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği:
Hazine ve Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer
alan ödenekten, 2019 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak 2019 Yılı Yatırım
Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde
yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı
içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan
ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin
artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya
yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
(4) Doğal
Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Hazine ve Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer
alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal
afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni açılacak
tertiplerine aktarmaya,
Cumhurbaşkanı
yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen, İYİ
PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
2019 yılı bütçe teklifi üzerinde konuşuyoruz.
Ben 5inci maddeyle ilgili konuşacağım ama öncelikle bugün 18 Aralık,
Profesör Doktor Necip Hablemitoğlunun şehit edildiği gün. Önemli
hizmetler yapmış büyük bir Türk milliyetçisi olan merhum Hablemitoğlunu
rahmet ve minnetle anıyor, Türk gençliğinin onu tanımasını
temenni ediyorum.
5inci maddeye gelince, gerektiğinde kullanılabilecek
ödenekleri düzenliyor. İlave personel giderlerini karşılama, yedek
ödenek, yatırımları hızlandırma ve doğal afet giderlerini
karşılama ödeneği gibi kalemlerden oluşan bu maddenin, doğal
afetlerle ilgili kaleminde sadece 141 milyon olduğu görülmektedir. Demek oluyor
ki 2019da doğal afet olmaması için şimdiden duaya başlamalıyız.
2017de 6,4 milyar lira ayrılan bu maddeden, yıl sonu itibarıyla
38 milyar liraya ulaşan harcama yapıldığı Sayıştay
raporlarından anlaşılmaktadır.
Genel bütçe toplamının yüzde 2sinden fazla
olmaması gereken bu ödenek, son yıllarda yasal sınırın
üzerine çıkıyor. Bu bütçede ayrılan 7,16 milyarın da aynı
anlayış ve sorumsuzlukla 40 milyar lirayı aşacağı,
haksız ve mesnetsiz bir şekilde saray için harcanacağı anlaşılmaktadır.
Geçim sıkıntısı içerisinde kıvranan milyonlarca insanımızın
beklentilerini görmezlikten gelerek böylesine adaletsiz harcama konusunda Hükûmeti
şimdiden ikaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, benim bu bütçeden anladığım
şunlardır:
1) Yeni yatırım yok.
2) Karar verilmiş fakat başlanmamış
yatırımlar durduruluyor.
3) Devam eden projeler uzun vadeye yayılıyor.
4) Yeni yatırımlar uluslararası finansman
bulunabilirse yapılacak.
5) Büyüme daha da azalacak.
6) İstihdam yaratılamayacağı için
işsizlik daha da artacak.
7) Kısaca işsizler, sabit ve dar gelirliler
için 2019 zorluklar içinde geçecektir, orta direk çökecektir.
Bakın, bu bütçede de pembe tablolar çizmeye devam
ediyorsunuz çünkü bütün televizyonlarda sadece yandaşlarınız konuşturuluyor.
Aralarına birer tane de kontrollü muhalif yerleştirip sonra da söylediklerine
sizler de inanıyorsunuz ama gerçekler böyle değildir.
Eski Türkiye dediğiniz, reklam arası diyerek
parantezi kapatmaya çalıştığınız cumhuriyetin ilk
seksen yılında büyüme ortalaması yüzde 5,3tür. Sizin on altı
yıllık büyüme ortalamanız bunun altındadır, yüzde 5i bile
bulamadınız. Var mı bu oranlara bir itirazınız?
Cumhuriyet Döneminde meydana getirilen fabrikaları,
tesisleri sata sata milleti işsiz bıraktınız. Sosyal devlet
olma gereğini unuttunuz. Varımızı yoğumuzu ya yandaşlara
ya yabancılara peşkeş çektiniz. Millet borçlu yaşamaya mecbur
edildi ve alıştırıldı. Bunun sonucu dayanılmaz hâl
almaya başlayan günlük yaşam aileleri yakmaya yıkmaya başladı.
Her gün onlarca cinnet geçirme olayıyla karşılaşıyoruz.
Gençler, çocuklar, nineler, dedeler, eşler, evlatlar, ana babalar katlediliyor.
Özellikle büyük şehirlerde aile bütünlüğünü ve devamlılığını
sağlamak bir hayli zorlaştı, farkında değil misiniz? Nereye
gidiyoruz? Ekonomiyi iyi göstermek için istatistiklerle oynamayı bırakın,
gerçek istatistiklere bakın. Çarşıya, pazara, alışverişe
gitmiyor musunuz, halkın içerisine girmiyor musunuz? Fiyatlardan haberiniz
var mı, soğan kaç lira oldu? Yemekler artık soğansız yapılıyor.
Damat Ferit Paşayı bilir misiniz? Diyanet
İşleri Başkanının resmî kıyafetle ziyaret ettiği
o fesli meczup ve onun gibi düşünenlerin çok sevdiği, İstanbulun
işgal altındaki yıllarda Osmanlı sadrazamıdır. Halk
sıkıntı içerisindeyken o, İstanbulun mehtaplı gecelerinde
saltanat kayığıyla Boğazda sefa sürüp tutulan lüferlerin sadece
yanaklarını rakısına meze yaparmış. Bu bir gerçektir.
Şimdikilerin sofrasını bilmem ama halkın en çok yediği
kuru fasulyeyi artan fiyatlar yüzünden almak neredeyse imkânsız oldu. Kuru
fasulyenin mezesi sayılan soğan ise rekor üzerine rekor kırıyor.
Fiyatı İstanbul marketlerinde hafta sonu 5 lirayı aşmıştı.
Devlet Planlama Teşkilatını yok ettiniz.
Hiçbir şey planlı gitmiyor, planlı giden sadece iktidarınızı
sürdürebilmek için yaptıklarınızdır. Üretimde planlama yapılmadığı
için dünyanın her yerinden her ürünü ithal eder olduk, üstelik çoğunluğu
GDOlu ürünler. Doğru dürüst kontrol edilmeyen, tehlikeli, sakıncalı
ne kadar ürün varsa bizde serbest.
Bugün Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftasının
son günüdür. Çarşıda, pazarda, manavda, markette tezgâhları ve rafları
-üzülerek söylüyorum- çoğunlukla bu ürünler doldurmaktadır.
Değerli arkadaşlar, iktidara geldikleri ilk
yıllarda iyi işler yaptıkları doğrudur; duble yollar, havaalanları,
tüneller, köprüler, okullar, camiler, hastaneler, adliye binaları, spor salonları,
statlar, hızlı tren hatları gibi birçok tesis açıldı. Yaptıkları
için halk ne diyor? Oy verenler dâhil herkes diyor ki: Çaldılar ama yaptılar.
Keşke böyle söylenmeseydi, keşke çalınmasaydı, keşke çaldırmasaydınız.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Hangi halk diyor?
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Sayıştayı
devre dışı bıraktınız. Yazdıkları raporlarla
soygunu ortaya çıkaran yöneticileri de derhâl görevden alıyorsunuz. Yapılan
işler normalin birkaç katı fazla fiyatlarla yapılıyorsa aradaki
fark nereye gidiyor, kimler bölüşüyor? Türk milletinin geleceği hangi
mantıkla ve vicdanla peşkeş çekiliyor?
Bir de aceleyle eksik ve hatalı işler yapılıyor.
Son örnekler viyadük ve tren kazalarıdır. Sinyalizasyon, parası ödendiği
hâlde mi yapılmamış, öğrenmek istiyoruz. Bakanın söylediği
ise içler acısı Sinyalizasyon olmazsa olmaz değildir." diyor.
Yazık be, istifa etmiyorsun bari konuşma! (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İş güvenliği, işçi güvenliği
ciddiye bile alınmıyor. Son on altı yılda madenlerdeki kazalarda
1.361; inşaatlarda 5.574 olmak üzere toplam 21.767 işçi hayatını
kaybetmiştir. Bu rakamlarla iş kazalarında Avrupada 1inci, dünyada
2nciyiz. İnsan sağlığı ve değerinin önemsenmediği
bir dönemden geçiyoruz.
Değerli milletvekilleri, 2019 yılı bütçesinden
ve Hükûmetin yaklaşımlarından anlaşılacağı gibi
önümüz karanlıktır. Biz bu durumdan endişe duymaktayız. Endişemiz
Türk milletinin geleceğiyle ilgilidir. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.
Ülkemizin iyi yönetilmesi, her şeyin iyiye gitmesi en büyük arzumuzdur. Çare
vardır. Çok geç olmadan çözüm yollarını bulmakta ne gerekiyorsa biz
varız. Genel Başkanımız Sayın Akşener defalarca ifade
etti, ekonomik kadrolarımızın hazırladığı çalışmaları
paylaşmaya hazır olduğumuzu ekonomik kriz başlamadan önce de
sonra da beyan ettik, şimdi de beyan ediyoruz. Takip edilen ekonomik modelin
yanlış olduğunu, halkı borçlu yaşamaya mecbur eden tüketim
ekonomisi modelinden vazgeçilmesini yani yapısal bir değişikliğin
şart olduğunu, yatırım, istihdam ve üretimi esas alan, üreten
ekonomi modeline geçilmesinin doğru ve gerekli olduğunu tekrar ifade ediyoruz.
Halkı oyalayarak oy almaya yönelik projeler gözden geçirilerek değiştirilmelidir,
ortak katkılarla gerçek projeler yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Dünyanın
zor bir coğrafyasında, bölgemizin ağır siyasi şartlarında
Türk milletinin hür ve mutlu yaşayabilmesi için, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bağımsızlığının korunması, güvenliğinin
sağlanması ekonominin en kısa zamanda düzeltilmesiyle mümkün olacaktır.
Siyasi sorumluluğu üstlenmiş olan Hükûmet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
bu konuda üzerine düşen görevleri yapmak zorundadır.
Son olarak, sizlere, önemli bir Türk düşünürü ve
devlet adamı olan, 10uncu asırda yaşamış Karahanlı
devlet veziri Yusuf Has Hacibin Kutadgu Bilig eserinden bazı sözleri hatırlatmak
istiyorum:
1) Vatanı korumak için güçlü ordu lazım.
2) Orduyu beslemek için mal ve servet lazım.
3) Halkın da zengin olması gerekir.
4) Doğru kanunlar ve adalet olmalıdır.
Bunlar ihmal edilirse devlet çözülmeye başlar.
10uncu asırda söylenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Bir dakika daha
rica ediyorum.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Türk milleti
olarak bütün zorlukları aşarak ilelebet hür ve mutlu yaşamak arzu
ve temennisiyle hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak.
Buyurun Sayın Taytak. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Teklifinin 5inci maddesi olan, gerektiğinde kullanılabilen ödenek
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 5018 sayılı Kanunun
15inci maddesinde Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda belirtilen hizmet ve amaçları
gerçekleştirmek veya bütçelerde öngörülmeyen hizmetler için gerektiğinde
aktarma yapılmak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin
uygun düzenlemelere göre yedek ödenek bulundurmaları ve bu ödenekleri aktarma
yapmaya Cumhurbaşkanının yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.
Merkezî Yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri
arasındaki ödenek aktarmaları 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu çerçevesinde düzenlenmiş olup kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerine konan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı
takdirde mevzuatın gerektirdiği giderler için Hazine ve Maliye Bakanlığı
bütçesinin ilgili düzenlemelerinden aktarma yapılabilmektedir. Amaç, hizmetlerin
aksatılmamasıdır. Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler
başlığı altındaki hususları dikkate aldığımızda
personel giderlerini karşılama ödeneği, yedek ödenek, yatırımları
hızlandırma ödeneği, doğal afet giderlerini karşılama
ödeneği olarak 4 gruba ayırıyoruz. Bu düzenlemeleri aktarmaya Cumhurbaşkanı
yetkilidir.
Değerli milletvekilleri, şu anda bütçenin 5inci
maddesi hakkında konuşuyorum. Bu madde ne anlama gelmektedir? Gerektiğinde
kullanılabilecek ödenekler anlamına gelmektedir. Yedek ödenekler sadece
yeni idarelerin kurulması için değil, doğal afet yaşanması
gibi önceden öngörülmeyen hâllerde kullanılabilir. Doğal afetlere maruz
kalan vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi önem arz etmektedir.
Ancak başta kuraklık olmak üzere doğal afetlerden kaynaklanan zararlar
yeterince karşılanamamaktadır. Doğal afetlerden bahsetmişken
kuraklık, dolu, hastalık ve haşere doğal afetler olarak kabul
edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Afyonkarahisar ilimiz,
yerli ve yabancı turistler için deniz dışında aranan pek çok
tarihî ve asırlık yapılarıyla, milyonlarca yılda oluşmuş
mağaralarıyla, termal zenginlik ve tabiat güzellikleriyle, binlerce yıllık
medeniyetlerin kültür ve sanatını yansıtan arkeolojik kalıntılarıyla,
ören yerleriyle, el sanatlarıyla, peri bacalarıyla, açık hava tapınaklarıyla
ve zengin mutfağıyla turizm potansiyeli yüksek olan bir yöremizdir ve
aynı zamanda Afyon ilimiz çok çok önemli bir tarım şehridir.
Afyonkarahisar, haşhaş ekimi bakımından
Türkiyenin en müsait yeridir. Bu ilde yetişen haşhaş bitkisinde
yüzde 12 morfin bulunmaktadır ki bu miktar dünyada 1incidir. Haşhaş,
Afyon halkının yiyeceği, yağı, ilacı, yakacağı
ve hayvanları için küspesidir. İlaç sanayisinin ham maddesi olan haşhaş
sakızının işlendiği, modern üretimin yapıldığı
alkaloid fabrikası Bolvadin ilçesinde bulunmaktadır. Fabrikanın problemlerinin
çözülmesi, daha aktif olması gerekmektedir.
Afyonkarahisarda üretilen haşhaş bitkisi bu
yıl yağışlardan dolayı ciddi kayba uğramıştır.
Özellikle Şuhut, Sandıklı, Kızılören ve Hocalar ilçelerimizdeki
haşhaş üreticileri büyük oranda zarar görmüşlerdir. Sandıklı,
Kızılören ve Hocalarda 20 bin dekara ekilen haşhaşın maalesef
sadece 4 bin dekarından ürün alınabilmiştir.
İlimizin temel geçim kaynağı olan hayvancılık
ve tarımsal üretim için vazgeçilmez olan -suyun toplandığı-
gerek baraj ve göletlerde gerekse doğal göllerimizde toplanan sularda kaygı
verici derecede azalma vardır. Bu hususta acil önlemler alınmazsa telafisi
imkânsız zararların oluşması kaçınılmazdır. Afyonkarahisar
ilimiz sınırları içerisinde bulunan Eber Gölü sıkıntılarını
daha önce buradan dile getirmiştim. Eber Gölü kuraklık ile karşı
karşıyadır. Şu an o bölgede insanlarımız hâlâ giderilemeyen
mağduriyetler yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri, yine Afyonkarahisarda
2018 yılında meydana gelen doğal afetlerden bahsetmek istiyorum.
14 Haziran 2018 tarihinde Şuhut ilçe merkezi, Ağızkara, Efe, İsalı
ve Yarışlı köylerinde dolu afeti meydana gelmiştir. Hasar tutarı
5 milyon 995 bin 600 TLdir. 24 Temmuz 2018 tarihinde merkez Işıklar kasabasında
meydana gelen aşırı yağış sel, su baskını
afeti hasar tutarı toplamda 1 milyon 920 bin TL'dir. Bu hasarın 89.829
TLsi tarımsal alan hasarıdır. 31 Temmuz 2018 tarihinde İhsaniye
ilçesi Yaylabağı ve Döğer kasabaları, Ayazin, Eskieymir ve Eynehankuzviran
köylerinde meydana gelen sel ve dolu afeti hasar tutarı 1 milyon 677.509 TLdir.
7 Ağustos 2018 tarihinde; Bolvadin ilçe merkeziyle Hamidiye köyünde meydana
gelen sel ve dolu yağışı felaketi nedeniyle hasar tutarı
750.588 TL olarak belirlenmiştir. Toplam hasar miktarının da 1 milyon
700 bin TLsi ödenek olarak gönderilmiştir. Gelen ödenek ilçelere hasar oranlarına
göre dağıtılmış ve başvuru süreci devam eden hasarlara
ise ödenek geldiği anda iletileceği bilgisi bize ulaşmıştır,
bu yeterli değildir.
Değerli milletvekilleri, Karayolları Genel
Müdürlüğünde yol yapım çalışmaları için bütçeden karayollarına
ayrılan ödenekler bu yatırımları gerçekleştirmek için her
geçen yıl daha yetersiz hâle gelmektedir. Son bir yıl içerisinde Bolvadin-Çay
ilçelerimiz arasında yapımı devam eden yol çalışmasında
herhangi bir ilerleme yoktur. Başmakçı-Dinar arasındaki 22 kilometrelik
yolun tüm ölçümleri ve etütleri yapılmış, yol yapım çalışmaları
başlamamıştır. Bunların yanı sıra, Başmakçı'da
yapılması planlanan kapalı spor salonu, TOKİ ve hastane yatırımlarına
belediyemiz yer tahsisi ve altyapı çalışmalarını yapmış
olmasına rağmen projelerin yapımıyla ilgili herhangi bir çalışma
yoktur.
Afyonkarahisar'da sel felaketinden korunmak için yapılan
Taşkın Koruması Projeleri 2017 yılında bütün hazırlıkları
yapılmasına rağmen hâlâ ihale aşamasına gelememiştir.
Taşkın korumalarının yapılmaması sebebiyle yaşanan
sel felaketlerinden çiftçilerimiz çok büyük maddi zararlar görmektedir. İhsaniye
ilçemizdeki Kayıhan Göleti yapımı tamamlanmış, sulama kanallarının
da ihalesi 2017 tarihinde yapılmış ancak bir çalışma yapılmamaktadır.
Yine Kayıhan beldemizin sınırları içerisinde bulunan Ablak yolu
üzeri, Akören yolu ve Değirmenönü mevkisinde ihalesi yapılan 3 adet köprünün
yapımına halen başlanmamıştır. Bütün ilçelerimizin
giderilmeyen mağduriyetleri vardır, bu mağduriyetler yapılması
elzem olan işlerdir.
Değerli milletvekilleri, burada bir şey eklemek
istiyorum. Milletimizin menfaati, milletimizin yararı neyi gerektiriyor ise
biz bu ülkenin seçilmiş milletvekilleri olarak taşın altına
elimizi her zaman koymak zorundayız. Bizim için esas olan milletimizin menfaatidir.
Sağlıkta olsun, eğitimde olsun, turizmde olsun, her alanda, vatandaşımızı
ilgilendiren her konuda onların beklentilerini yerine getirmek gerekmektedir.
Sadece Afyonkarahisar için de konuşmuyorum; bizim için Afyon da bir, Sinop
da bir, Kahramanmaraş da birdir.
Değerli milletvekilleri, bir tarım arazisine
dolu düştüğünde, bir ekilmiş toprağa sel geldiğinde mağdur
olan kişiler, yedek ödenek yeni bir idarenin kurulmasına harcanmış
mıdır, bir yatırıma kullanılmış mıdır
diye bakmaz, insanlar bununla ilgilenmez ve bu çok normaldir. Vatandaş, yaşadığı
mağduriyete bakar, traktörüne mazot alıp alamadığına bakar,
gübresini alıp alamıyor mu ona bakar, başka şehirde okuyan çocuğuna,
evladına para gönderebiliyor mu gönderemiyor mu ona bakar. Mağduriyetler
yaşandığında ilk gayemiz bu mağduriyetleri giderebilmek
olmalıdır.
Bir iki dakikanızı alacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
MEHMET TAYTAK (Devamla) İnsanlarımızı
kapı kapı süründürmeden acil hasar tespitleri yapılmalı, süreçler
hızlandırılmalı ve zararları karşılanmalıdır.
Devlet millet için vardır, devlet adalet varsa vardır. Ancak bütün mağduriyetler
hakkaniyetli bir şekilde giderildiği zaman bizler rahat uyku uyuyabiliriz.
Bu duygu ve düşüncelerle 2019 bütçesinin hayırlara
vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Milletvekili.
Madde üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe
görüşmeleri esnasında ödediğimiz vergilerle Türkiye basınının
ahvali arasındaki ilişkiyi konuşmamak olmaz. Bu nedenle biraz basın
ve vergilerimiz konusuna değinmek istiyorum.
Türkiyede medya ve basın, inşaat gibi rant
sektörlerine göbekten bağlı. Ülkenin en büyük 40 medya kuruluşu medya
haricinde inşaat, enerji, maden, turizm, telekomünikasyon, bankacılık
ve finans alanında faaliyet gösteren şirketler tarafından kontrol
ediliyor. Babıali basınını takip eden İkitelli medyası
son on altı yılda yerini şantiye medyasına bırakmış
durumda. Yani neyin gündem olacağı ve esasen neyin sansürleneceği
tamamen kâr, siyaset ve çıkar ilişkileriyle belirleniyor. Mesela geçtiğimiz
haftalarda Kuzey Marmara Otoyolu inşaatında yaşanan ve 3 işçinin
hayatını kaybetmesine neden olan iş cinayetinin hemen ardından
getirilen yayın yasağı bu al gülüm ver gülüm düzeninin bir ayağı.
Basın İlan Kurumunun ilanlarına baktığınız
zaman ise yalnızca ilanların belli bir zümreye dağıtılıp
yine bu al gülüm ver gülüm düzeninin devam ettiğini görüyorsunuz. İktidarın
kurduğu devasa rant ağında medya patronları da topladıkları
parsalar karşılığında basın özgürlüğünü AKPye
rehin verdiler. Bu çark aslında yurttaşların vergileriyle ödeniyor.
Medya, inşaat patronlarının girdiği ihalelerin çoğuna bakın
arkadaşlar, devlet garantili kamu-özel yatırımları; şehir
hastaneleri, duble yollar, HESler. Maalesef, AKP, medya üzerindeki bu tahakkümü
vergilerle inşa ediyor ve bunu haber alma hakkımızı hiçe sayarak,
ifade özgürlüğümüzü hiçe sayarak yapıyor. Bir zamanlar Gezide bu duruma
penguen medyası demiştik ama artık işin tadı hepten kaçtı.
Penguen medyanın etrafına sansürden kalın beton duvarlar örüldü,
artık bunun adı penguen değil beton medya oldu.
Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak bu basın
ambargosu altında siyaset yapmaya çalışıyoruz. Tam Mart 2015ten
beri, evet, üç yılı aşkın bir süredir hiçbir özel kanal HDP
grup toplantılarını yayınlamıyor. Güya halka ait olan ve
finansmanı bizlerin vergileriyle sağlanan TRTden hiç söz etmiyorum bile.
Bu ülkenin en büyük 3üncü partisi ne der, ne vadeder, kimi nasıl eleştirir;
bunları bilmek halka yasak. Şimdi O kadar da değil. diyeceksiniz.
Hayır, o kadar, gerçekten o kadar.
Erdoğan günde 9 kez canlı yayında paylaşılırken
örneğin, HDPye haberlerde bir dakika bile verilmiyor. O bir dakikayı
bahşederlerse de kırk saniyeyi antipropaganda için harcıyorlar. Açık
talimatlarla, iki yıldır HDPlilerin programlara çıkması da
yasak. Hakkımızda alenen yalan söylendiğinde söz hakkı doğmasına
rağmen yayınlara bağlanıp meramımızı anlatmamız
dahi yasak, buna da razı olunmuyor hem de üzerinden iki seçim, bir referandum
geçmesine rağmen ve üçüncü bir seçim yaklaşırken bu ambargoyu sertleştirmek,
mevcut adaletsizliği derinleştirmek üzere başka talimatlar olduğu
da çok açık. Bir de geçen gün Erdoğan çıkmış Seçimlerde
gürültü kirliliği yapmayacağız, kâğıt kirliliği yapmayacağız.
diyor. Tamam, biz basın ve yayın organlarında eşit olarak yer
alabildiğimizde buna tabii ki hazırız, bir itirazımız olmaz.
Ancak durum anlattığımız gibiyken sizin basında her daim
yer alarak yarattığınız kirliliği biz nasıl ve nerede
temizleyeceğiz? Sorarım gerçekten, o şekilde de propaganda yapamayacaksak
bunu nerede yapacağız?
Burada iğneyi küçücük de olsa buradaki muhalefet
temsilcilerine de dokundurmak istiyorum ama sadece erkeklere çünkü kadınlar
zaten medyada yer bulamıyorlar. Sizler hâlâ tartışma programlarına
çıkabiliyorsunuz ve bu yalan dolan sizlerin gözü önünde gerçekleşiyor.
Buna HDP için değil ama hukuku, anayasayı, ifade özgürlüğünü savunmak
için itiraz etmenizi beklerdik. Sizse çoğunlukla susmayı tercih ediyorsunuz.
Bu sessizlik hepimizi yakar arkadaşlar. Patronlar bu şekilde rantla hizaya
getirilirken peki basın emekçilerinin başına neler geliyor? Gazetecileri
Koruma Komitesi 2018 raporuna göre, Türkiye, üçüncü kez en çok gazeteci hapseden
ülke oldu. Tutuklu gazeteci sayısının ortalama 150nin altına
düşmediği bir yıl daha geçirdik. Türkiyede 10 binden fazla gazeteci
zaten işsizken basın organlarındaki ani yönetim değişiklikleri
ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle birçok emekçi işinden olmaya
devam ediyor. Gazeteci Fatih Portakal yalnızca ülkedeki vahim tabloyu tasvir
etmişti. Onun sorularını tekrar etmek isterim: Hadi bakalım
barışçıl bir eylemle zamları, doğal gaz zamlarını
protesto edelim. Hadi bakalım yapalım, yapabilecek miyiz? Kaç kişi
çıkacak korkudan, endişeden sokağa? Kaç kişi çıkar sokağa
Allah aşkına söyler misiniz? demişti. Hemen ertesi gün Erdoğan
Edep fukarasının bir tanesi çıkmış, sokağa davet
ediyor, ahlaksıza bak. dedi. Tabii yargıya talimat vermeyi ve tehdit
etmeyi de ihmal etmedi. Dün de el artırarak Mandalina mı, Portakal mı,
ne? Bu millet patlatır enseni. dedi. Siz memnun musunuz bu dilden arkadaşlar?
Gerçekten memnun musunuz bu dilden? Erdoğanın derhâl Haddimi aştım,
özür dilerim. demesi gerekiyor. Böyle konuşmaların ardından bu ülkede
insanlar öldürüldü. Seçim kazanmak için insanların hayatını tehlikeye
atmak kimsenin haddine değil. Fatih Portakalın sorusuna verilen tepkiler
bile sorunun haklılığını ve durumun vahametini ortaya koyuyor,
eylem yapmayı bırakın, Eylem yapabilecek miyiz? diye sormak dahi
suç unsuru hâline getirilmeye çalışılıyor.
Diğer yandan, Cumhurbaşkanına hakaret
suçlamasıyla 53 gazeteciye toplam yetmiş beş yıl hapis
cezası ve milyonları bulan tazminat cezaları verildi, son iki yılda
açılan soruşturma sayısı 20.539a ulaştı. Ama Gezicilerin
boğazları kesilsin, kanlarında duş alacağız. demek
ya da AKPlilerin nefret söylemlerine gelince ifade özgürlüğü oluyor. Siz bu
dilden gerçekten memnun musunuz arkadaşlar? Böyle bir ülkede mi yaşamak
istiyorsunuz? Mevcut siyasi kontrol belli ki yetmemiş, oldubittiye getirilerek
Cumhurbaşkanlığı KHKleriyle Basın Kartları Yönetmeliği
değiştirildi. Bundan böyle sarı basın kartı taşıyacak
gazetecilerin belirlenmesi artık tamamen Cumhurbaşkanlığının
kontrolünde. Sadece Cumhurbaşkanına hakaretten açılan dava sayısını
düşündüğünüzde, yakında sarı basın kartı olan gazeteci
kalmayacak. Geçen gün Sayın Demirtaşın davasındaydık ve
hâkim, basın sıraları boştu, neredeyse boştu, Sarı
basın kartlılar oturabilir. dedi orada. Gerçekten ülkede sarı basın
kartlı gazeteci mi kaldı? Bunu da bırakmadınız. Bir de
üstüne, antidemokratik biçimde, internet alanında sınırlandırma
çabaları var.
Evet, medya üzerindeki bu olağanüstü
baskı yurttaşlara da yansımış durumda. Yurttaşlar
görüşlerini paylaşmaktan, eleştiri yapmaktan çekiniyor. Oxford Üniversitesinin
yaptığı bir araştırma, Türkiyeden araştırmaya katılanların
yüzde 65inin, yetkililerle sorun yaşamamak için, internette siyasi görüşlerini
açıkça ifade etme konusunda çekinceli olduğunu ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlar, gazeteciliğin suç
olduğu bir yargı düzeni son bulmalıdır. Türkiyenin yeni yasaklara
değil, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlanmasını
engelleyecek içtihatlara ihtiyacı var. Basın kartını verecek
komisyon, pek çok ülkede olduğu gibi, basın meslek örgütlerinden oluşmalıdır.
Yine de ifade etmek isterim ki tablo bu kadar karanlıkken bile pek çok basın
emekçisi ve alternatif medya kuruluşu haber alma hakkını savunmaya,
basın özgürlüğünü savunmaya devam ediyor; onlara, huzurlarınızda,
teşekkür etmek isterim.
Altmış yıldır yemek salonumuza girebilen
Parlamento muhabirleri var, altmış yıldır. Ve bu arkadaşlarımız
bugün bizim yemek salonumuza giremiyorlar. Neden? Biz çok mu ayrıcalıklıyız?
Neden giremiyorlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Milletvekili.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
Bakın, arkadaşlar, 12 Eylül bile bunu yapmamış, 12 Eylül bile.
Sadece yirmi gün kulislere girememişler; sonra milletvekilleri, onların
odalarına doluşuyor diye, bu sefer vazgeçmişler bu uygulamadan. Şimdi,
Parlamento muhabirleri -Parlamento muhabiri toplam 30-40 kişi ki siz 600 gibi
bir sayı çıkarmışsınız; kim kaybetmiş 600 Parlamento
muhabirini, biz bulacağız?- yemek salonuna giremiyor.
Bu Mecliste, saat on ikiyi geçmezse eğer ertesi
gün burada çalışan arkadaşlar izinli olamıyorlar; saat dokuzu
geçmezse kalkıp servis kullanamıyorlar. Terzi söküğünü dikemez,
üstelik daha beter yırtar. bir Meclis hâlindeyiz. Bu sorunları çözmek
zorundayız. İdare amirlerinin derhâl bu sorunlara el atması ve bu
hakkaniyetsiz tutumu bitirmesi gerekiyor.
Ben de Sayın Cahit Özkana nispet olsun diye bir
Fransızca sözcükle bitireyim:
(x)
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Lale Karabıyık.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin
5inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle madde üzerindeki tespitlerimi ifade etmek isterim.
Özellikle 5inci maddenin 3üncü fıkrasında yer alan Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği başlığı altında verilen
yetki son dönemlerde çok istismar edilmektedir. Burada çok soru yanıtını
bulamıyor aslında. Mesela, çoğu yatırımın maliyetini
bilemiyoruz. Bu yatırımlara ne kadar ödenek ayrılmış, net
olarak göremiyoruz. Yani bütçe usulüne uymayan uygulamalar var burada.
Diğer taraftan, yeni bir torba yasa getirdiniz.
Bu konuyla ilgili olduğu için değiniyorum. Bu yasanın 48inci maddesi
Cumhurbaşkanına yatırım nitelikli projelerin gerçekleşmesi
adı altında Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının
bütçesinden belediyelere yardım ödeneği verilebilme yetkisi getiriyor.
Yetkiyi merkezîleştiren, o yetkiyle istediği belediyeye kaynak aktarımının
önünü açan ve seçim öncesinde seçim yatırımı olarak da kullanılabilecek
ve haksız rekabete yol açacak olan bu konu şu anda gündemimizde. Ayrıca,
Sayıştay raporları incelendiğinde Bakanlar Kurulu kararı
dahi olmadan merkezî yönetim bütçesinden sadece AKPli belediyelere yatırım
yapılması, kamu yatırımları konusunda siyasi ayrımcılık,
eşitsizlik ve adaletsizlikle açıklanabiliyor ancak. Ekonomiyi yönetemeyen
ve faiz lobisine çalışan iktidar, diğer taraftan bütün olanaklarını
da ayrımcılık yaparak iktidarda kalmak ve göz boyamak için kullanıyor
maalesef. Neden ekonomiyi yönetemeyen iktidar dedim?
Değerli vekiller, Türkiye zor bir finansman tablosuyla
karşı karşıya. En önemli sorunlardan bir tanesi cari açık.
Cari açık, dış ekonomik ilişkilerde kaybetmenin göstergesidir,
dış ekonomik ilişkilerde kaybetmenin göstergesidir. Bu durumda dış
borç ve sıcak paraya el açmak durumunda kalıyoruz maalesef. Yani yabancılara
"Gelin, bizim hazine kâğıtlarımızdan alın, bize para
verin. Size mecburuz, size muhtacız. Gitmeyin, en yüksek faizi biz vereceğiz.
diyoruz ve gelen parayla günü kurtarıyoruz, finansal açığı kapayan
demiyorum sadece yamayan bir durumda ve sürekli bu kısır döngüyü devam
ettiriyoruz. Olayın gerçeği bu ve maalesef 2003 yılından 2018
sonuna kadar, ekim itibarıyla alıyorum tabii değerli vekiller, on
altı yılda iktidarınız 600 milyar dolar cari açık vermiş.
Feci bir rakam bu. Neden? Çünkü ekonomi iyi yönetilemiyor. Neden? Çünkü Türkiye,
üretimde kullanılan ara malı ve ham maddede dışa bağımlı.
Ve neden? Çünkü ihracata dayalı doğru bir büyüme politikası inşa
edemediniz, daha doğrusu bu konunun üzerinde çalışmadınız
bile. Sonuçta Türkiye, her gün daha fazla net dış borç ödeyen bir ülke
hâline gelmiş durumda. Türkiye, üretimdeki ithal girdiyi dış borç
alarak kullanıyor, sağlıyor ve yüzde 7 faizle dış borç
alarak da bu sorun maalesef çözülmez. Sorun çözülmediği gibi mevcut durum da
aslında korunamaz. Geçen yıl 97,1 milyar lira borç faizi ödenmişti,
bu sene 40 milyar lira küsur üzerinde bir artışla 117 milyar liralık
bir faiz yükü ödenmiş oldu. İşte bu, sözün bittiği yer.
Şimdi, başka bir konuya değinmek istiyorum:
Diyorsunuz ki: Dolardan vazgeçin. tamam, doğrudur. Biz Türk lirasına
güveniyoruz. Siz güvenmiyor musunuz? Biz güveniyoruz. Acaba neden bir ikilemle dövize
endeksli tahvil çıkarttınız? Bu nasıl bir konudur, nasıl
yaman bir çelişkidir? Biz TLye güveniyoruz, siz niye güvenmiyorsunuz? Hadi
yabancılara dövize endeksli tahvil çıkarttınız da yerli yatırımcıya,
vatandaşımıza niye dövize endeksli tahvil çıkarttınız?
Başka bir soru daha var. Siz bu tahvil için yüzde 7,5 faiz ödüyorsunuz yabancıya,
peki, yerli yatırımcıya, kendi vatandaşınıza neden
yüzde 4 ödüyorsunuz? Kusura bakmayın, burada şu soruyu sorarlar: Siz kendi
vatandaşınıza mı çalışıyorsunuz, yoksa faiz lobisine
mi çalışıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli vekiller, 2019 bütçesi Türkiye'nin acaba
hangi sorununu çözüyor merak ediyoruz? Asgari ücretin altında geliri olan 1
milyon 800 bin vatandaşımız var bu ülkede. Vatandaşın borcu
maalesef iktidarınızda 80 kat artmış, yargıya olan güven
yüzde 30lara inmiş durumda her şey iyiymiş gibi gösterildiği
sürece de zaten sorunlara pek çözüm üretilemez.
Millî geliri büyütemediniz, büyütemeyince hesaplama yöntemlerini
değiştirdiniz, o da olmadı, yine küçülüyor. Yöntemi değiştirip
kendinizce karşılaştırma, kıyaslama olanağını
ortadan kaldırdınız. Enflasyon olmuş yüzde 25, işsizlik
artmış, sanayi üretimi daralmış. On altı yıldır
anlamadığımız şu: Elinizi tutan filan olmadı, istediğinizi
aldınız, istediğinizi sattınız, istediğinizi özelleştirdiniz,
bütün yetki sizdeydi. Şimdi dış güçler, dış dalgalar
Peki,
o zaman on altı yıldır, ekonomiyi iyi yönetseydiniz ve dış
risklerden korusaydınız, güçlü bir ekonomi yaratsaydınız, o
dış dalgalar o zaman vız gelirdi ama bunu yapamadınız her
gün daha fazla riske açık hâle getirdiniz, ülkenin risk primini artırdınız
On altı yıllık AKP iktidarında değişen
bir şey var, kamu kesimi borç yükü özel sektör şirketlerinin ve vatandaşın
üstüne kaydı. Önceden kamunun borcu vardı, şimdi biraz daha farklı
bir şekilde, borç yükü özel kesim şirketlerine ve hane halkına devredilmiş
oldu. Az önce de ifade ettiğim gibi, iktidarınızda vatandaşın
borcu 80 kat arttı.
Diğer taraftan Köprü
yapacağız, yol yapacağız." diyorsunuz, evet, yapın
ama kendi yarattığınız gelirle yapsanız başımızın
üstüne zaten. El parasıyla yatırım yapmak, varlık satarak yapmak,
geleceği borçlandırmak asla doğru bir yöntem değil. Hazine garantilerine
bakarsanız, son on yılda 4 kat artmış durumda değerli vekiller.
Bir konu daha var gündemimizde:
Varlık Fonu. Bu fon, Varlık Fonu, yeni bir dış borç alma yolunun
aslında yeni bir adı, diğer bir adı. Değerli vekiller,
Varlık Fonu diğer ülkelerde de var ama diğer ülkelerde parasal servete
servet katmak için kuruluyor, bu amaçla kullanılıyor. Bizde ise dış
borçları çevirip katlayıp yeni borçlara karşılık göstermek
için kullanılıyor maalesef. Yani hiçbir şey kalmadıysa Bakın,
bunlar da var bizde, bunları size karşılık gösterelim, bunlar
karşılığında bize borç verin çünkü biz yana yakıla
borç bulma peşindeyiz. diyoruz.
Başka bir sorunumuz
daha var: Net hata noksan kalemi. Evet, ödemeler bilançosunun bir parçasıdır
net hata noksan kalemi. Bütün ülkelerde vardır ama bakınız ki on
aylık dönemde cari açığın üçte 2sinden fazlası net hata
noksan kaleminde gösterilen kontrolsüz döviz girişiyle finanse ediliyor. Bu
giriş zaten kurların düşmesini sağlamıştı. Değerli
vekiller, her ülkede net hata noksan kalemi var ancak nereden geldiği belli
olmayan bu döviz girişi, bu oranda ve bu kadar çok dünyanın hiçbir ülkesinde
yoktur, araştırınız.
Sonuç olarak, değerli
vekiller, faiz var bu bütçede, haksızlık var bu bütçede. Bu bütçe, fakiri
fukarayı, işsizi, kadrosuzu görmüyor. Bu bütçe, iş arayan engelliyi,
çocuğuna harçlık veremeyen babayı görmüyor. Bu bütçe, rantçılar,
tefeciler ve saray için yapılmış. Bu nedenle bu bütçeyi biz asla kabul etmiyoruz ve vicdanımıza
sığdıramıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına
söz isteyen Elâzığ Milletvekili Sermin Balık.
Buyurun Sayın Balık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SERMİN BALIK (Elâzığ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
5inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
On yedi yıllık iktidarımızda insanı
merkeze alarak yaptığımız hizmetlerin en büyüklerinden biri
hiç şüphesiz ki sağlık alanında gerçekleştirdiğimiz
değişim ve dönüşümdür. Bunu en iyi anlattığımız
alanlardan biri de şehir hastanelerimizdir.
Ülkemizde yapılan 6 muazzam şehir hastanesinden
bir tanesi de benim şehrim, aziz şehir Elâzığda yapılmıştır.
Hepimizin yüreğinde yer tutmuş kahraman şehidimiz Fethi Sekinin
ismini taşıyan şehir hastanemiz 1.038 yataklı olup 2 helikopter
ambulansın inebileceği büyüklükte ve 600 milyon TLye mal olmuştur.
Şehit Fethi Seki Şehir Hastanemizle birlikte biz sağlık alanında
yalnızca Elâzığa hizmet etmekle kalmıyor, çevre illere de hizmet
ederek Elâzığımızı bir hastane şehri ve bir hastane
kampüsü hâline getiriyoruz. Ayrıca, yine 50 yataklı Karakoçan Devlet Hastanesi,
25 yataklı Maden Devlet Hastanesi, 10 yataklı Baskil Entegre İlçe
Hastanesiyle birlikte de yine ilçelerimize de sağlık hizmetlerini götürüyoruz.
Ve yine aynı zamanda, ilçelerimizde de ihalelerimiz ve inşaatlarımız,
sağlık alanında, devam etmektedir.
Hükûmetimizin en çok önem verdiği alanlardan biri
de hiç şüphesiz ki gençlerimiz. Gençlerimize verdiğimiz özel teşvik
ve desteklerle biz gençlerimizi hem iş hayatına hem de geleceğe hazırlıyoruz.
Yine, gençlerimiz bizim için önemli dedik, seçtikleri yaşta seçilebilmeliler
dedik. Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Türkiyenin
en genç milletvekilleri bu onurlu görevi yaşıtları adına gerçekleştirmektedirler.
Evet, gençlerimize yeni imkânlar sağlıyoruz
diyoruz ve biz bu alanda eğitim alanları açtık. Türkiye'de ilk rol
modellerden bir tanesini de yine şehrim olan Elâzığda gerçekleştiriyoruz.
İpek Yolu Uluslararası Çocuk ve Gençlik Merkezimiz aziz şehrimiz
Elâzığda yapılıyor. Proje bedeli yaklaşık 25 milyon
TL ve yüzde 80 oranında bitmiş durumda. Söz konusu projenin hedef kitlesi
7 ve 29 yaş arasındaki çocuklarımız ve gençlerimiz. Burada,
gençlerimizi yerli ve millî üretim alanında yetiştirirken aynı zamanda
kültür, sanat ve spor aktivitelerini de birlikte gerçekleştirebilecekleri muazzam
bir tesis olacak ve aynı zamanda bu tesis, bu eğitim merkezi Elâzığla
birlikte belki de Avrupaya rol model olacak bir tesis olacak.
Yine, Harputumuz yalnızca Elâzığın
değil, Türkiye'nin bir kültür mirasıdır. Bizim, Harputun UNESCO
Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alması için geçen şubat ayında
başlatılan çalışmalarımız sonuç verdi, Harput, UNESCO
Dünya Kültür Mirası Geçici Listesine dâhil edildi. Harputumuzun manevi yapısına
uygun, kültürüne uygun yapılacak Harput Diyanet İslami İlimler Külliyesinin
de ihalesi ve yer teslimi yapılmıştır. Yine, bu külliyemiz de
60 milyon TLye mal olacak, aynı zamanda, aynı anda 200 kursiyerin eğitim
alabileceği, sadece ulusal olarak değil, uluslararası bir eğitimin
de yapılabileceği bir alan olacak. Bununla birlikte, Elâzığımıza,
Harputumuza çok yakışacak, manevi ve kültürel yapısına uygun
din adamlarımızın yetişeceği bir eğitim merkezini
hayata geçirmeyi planlıyoruz.
Elâzığımızın otuz, kırk
yıllık içme suyu ihtiyacını karşılayacak Hamza Bey
Barajımızın inşaatı devam etmekte, takribi yüzde 96 oranda
inşaatı bitmiştir ve 86 milyon TL harcanmıştır.
Yine, Güney Çevre Yolumuz 145 milyon TLye mal olmuş,
Kuzey Çevre Yolumuz ise 14 kilometre olup 100 milyon TLye mal olmuştur. Bunlarla
birlikte, biz Elâzığımızın, ilimizin ulaşım
ağını duble yollarla çevreleyerek Elâzığ merkezdeki trafik
sorununu da çözmüş olduk.
Yine, uzun yıllardan beri gündemimizde olan, bizden
önceki iktidarların bitiremediği Ağın köprümüz de 2016 yılında
hizmete açıldı ve toplam maliyeti 94 milyon TLdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
SERMİN BALIK (Devamla) Elbette ki anlatacağımız
daha çok hizmetimiz var ancak vakit dar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün aynı zamanda Dünya Göçmenler Günü. Ülkemiz, atalarından gelen ensar
vasfıyla dünyanın en çok sığınmacı barındıran
ülkesidir. Kıyıya vuran küçük bir çocuğun cansız bedenini, vicdanların
ve insanlığın öldüğü görüntüleri bir daha görmemek için tüm
insanlığın, Dünya Göçmenler Gününde, vicdan ve merhametle davranmasını
diliyorum.
İllerimize, ülkemize ve halkımıza yatırım
ve hizmet olarak kullanılacak 2019 yılı bütçemizin hayırlı
olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına
söz isteyen Ankara Milletvekili Servet Ünsal.
Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından
alkışlar)
SERVET ÜNSAL (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, hayat ileri doğru yaşanır
ama geriye doğru da anlaşılır. Bu anlamda sizi biraz geri götüreceğim.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hocam, geri götürmeyin,
biz ilerici bir partiyiz.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Ama tabii bundan önce size -Anadolu
tabii bir mozaik ve bizleri, hepimizi birleştiren bir mozaik- geçmişin
akil ozanlarından birinin, özellikle Parlamento ve ülkemizdeki ayrılık,
bölünme için bir şiirini okumak istiyorum. Çok anlamlı bir şiir.
Maraşlı Hüdai Baba. Maraşlı milletvekillerimiz bilir.
Faydası olmayan bahardan, yazdan
Yüce dağ başının kışı
makbuldür.
Cahilin yaptığı sohbetten, sözden
Âlimin hayâli, düşü makbuldür.
Lokma yeme muhhanetin elinden
Kurtulaman sonra acı dilinden
Namertlerin kaymağından, balından
Merdin kuru yavan aşı makbuldür.
Hüdai konuşur bir ince dilden
Hâl ehli olmayan ne bilir hâlden?
Bilgisiz, görgüsüz, duygusuz kuldan
Ölülerin mezar taşı makbuldür. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ülkemizin içine düştüğü
durumu bir siyasi şey anlamında söylemiyorum çünkü hepimizin üstünde bir
gökyüzü var, o gökyüzü aşağı düştü mü hiç birimizi ayırmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Allah korusun.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Bu anlamda, sıkıntılı
durumları şöyle size bir özetlemek istiyorum.
Arkadaşlar, birkaç gün önce bir tren kazası
oldu. Benim de hastanem var, oraya bir gittim, sabah ilk gidenlerden biri de benim.
Gerçekten sıkıntılı bir durum. 1945ten 2002ye kadar yaklaşık
altmış yıl içinde 14 kaza oluyor, bu süreçte, 2002den sonra 8 kaza.
Bir artış var. Bunu değerlendirmenizi istiyorum değerli dostlarım.
Yalnız size bir teknik bilgi vereyim. Arkadaşlar,
yaklaşık 17 bin kilometre raylı sistemimiz var. Bunun yalnız
ve yalnız 4 bin kilometresinde sinyalizasyon var. Ben önünden tren geçen bir
köyün çocuğuyum, makası çok iyi bilirim, kontrolörü bilirim.
Arkadaşlar, Sinyalizasyon önemli değil. diyen
bir arkadaşımızın, bir bakanın
O gün beraberdik. Yani
bunu duyunca çok üzüldüm. Gerçekten bir talihsizlik bir bakan adına. Arkadaşım
herhâlde bu hatasını telafi eder diye söylüyorum.
Bu anlamda, size, ülkenin içinde bulunduğu bu krizle
ilgili bazı şeyleri beraber konuşalım diyorum.
Şimdi, tabii, ülkemiz krizler yaşadı arkadaşlar.
Önceki kriz devletten özel şirketlere doğru geçiyordu, bugünkü kriz -biraz
daha formatı değişik- özel şirketlerden devlete geçiyor. Şu
an iflaslar var, konkordatolar var, sıkıntılar var. Vatandaşlar
direkt etkilenmeye başladı. İşsizlik çok hızla arttı.
Yani bu süreçte bizim hep birlikte bir çözüm bulmamız lazım. O çözümü
de biraz sonra söyleyeceğim. Ama bugüne gelindiğinde, hepimiz bu ülkenin
içindeyiz, refahımız arttı mı? Hayır. Gelir düzeyimiz arttı
mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayır.
SERVET ÜNSAL (Devamla) - Umudumuz arttı mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Evet. Mutluluklarımız
arttı mı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Artan tek şey var: Şikâyetler
arkadaşlar, şikâyet arttı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, hastaneyi ne zaman açtınız?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne zaman açtınız
hastaneyi?
SERVET ÜNSAL (Devamla) Otuz yedi yıl oldu.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ama geliştirdiniz değil
mi, ilave yaptınız?
SERVET ÜNSAL (Devamla) Artan bir şey var ama arkadaşlar
RECEP ÖZEL (Isparta) Sizin yatak sayısı artmıştır
kesin.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) SGKyle anlaşmanız
da vardır mutlaka?
SERVET ÜNSAL (Devamla) Konuşacağız
Hepsini konuşacağız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yatak sayısı artmıştır.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Yok artmadı.
Vallahi SGKden para alamıyorum.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Anlaşmışsınız
ama bak
BAŞKAN Sayın Milletvekili, Genel Kurula hitap
edin.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
artan bir şey var tabii. Karı koca kavgaları arttı, komşu
kavgaları arttı (CHP sıralarından alkışlar) Konkordato
arttı, mahkemelerin sayısı arttı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERVET ÜNSAL (Devamla) Çek senet davası arttı.
SALİH CORA (Trabzon) CHPnin oyu artmadı.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Arkadaşlar, şimdi
biz bir bütçeden konuşuyoruz değil mi? Yani bir ders niteliğinde
olduğu için
BAŞKAN Sayın Milletvekilim, size süre tanıyorum,
toparlayın.
ERKAN AYDIN (Bursa) Daha yeni başlıyor
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Nasıl toparlayacak?
Dağıttı.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, dostlarım;
tabii ki bütçeyi konuşuyoruz. Bütçenin geliriyle gideri aynı mı?
Açık var, değil mi? Ben iş adamıyım, bir işletmede
açık varsa onun adı kıvırmadır, bütçe zarar ediyordur.
Ben iş adamıyım, eğer açık varsa zarardır bunun adı;
Türkçesi. Onun için bütçe açığı, şu, bu; gerek yok.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sizin işletmede var
mı zarar?
SERVET ÜNSAL (Devamla) Zarardayız arkadaşlar,
ülke olarak zarardayız. 861 milyar bütçe var, 117 milyarı faiz, 240 milyarı
ödeme, 300 milyarı maaşlar; geriye ne kaldı? Bir şey kalmadı.
O anlamda bütçemiz sıkıntılı. (CHP sıralarından alkışlar)
Yeni doğan bir çocuk 7.404 lira borçlu doğuyor.
Arkadaşlar, tabii, Türkiyedeki faiz ciddi bir sıkıntı. Biz
dolar 3,70ken 7,5 oldu üzüldük ama 5,5a düştü çok sevinmeye başladık,
güzel. Niye sevindik? Faizler yüzde 24 oldu arkadaşlar. Faiz doğal olarak
etkiledi orayı. Bu anlamda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
(CHP sıralarından Beş dakika daha verin Sayın Başkan.
sesleri, alkışlar)
SERVET ÜNSAL (Devamla) Başkanım, sonu geldi,
biraz şey yapın.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) 5,35; 5,5 değil.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Evet, evet.
Şimdi, burada da öyle arkadaşlar. Grup başkan
vekillerini de dinliyorum değerli dostlarım, arkadaşlarım; hemen
bir şey olunca Beka sorunu. Siz oy alamadınız, on altı yıldır
biz buradayız. Tamam, o da, ona niye sığınıyorsunuz?
TAMER DAĞLI (Adana) Hocam, niye alamadınız?
SERVET ÜNSAL (Devamla) Her şeyi çözmüyor o. Dış
güçler diyorsunuz, çözüyor mu beka sorununu? Çözmüyor. Onun için değerli arkadaşlarım,
bu konuya da sığınmayalım artık. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, tabii, ben şunu söylemek istiyorum:
Bütçe açıksa iki yakamız bir araya gelmiyor demektir arkadaş.
SALİH CORA (Trabzon) Siz bütçe yapın. Niye
yapamıyorsunuz?
SERVET ÜNSAL (Devamla) Devletin iki yakası bir
araya gelmiyorsa vatandaşın iki yakası bir araya nasıl gelir?
(CHP sıralarından alkışlar)
Yani sizlerle güzel bir sohbet etmek istedim değerli
arkadaşlarım ama şunu unutmayın, kayıt dışı
olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAMER DAĞLI (Adana) Sizin iki yakanız bir
araya geliyor.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Cumhurbaşkanımızın
bir sözü var, yeni, diyor ki: Kayıt dışı için yeni önlemler
alacağız. Arkadaşlar, kayıt dışı için alınan
önlem
TAMER DAĞLI (Adana) Doğru söylüyor.
SERVET ÜNSAL (Devamla) Tabii ki doğru söylüyor.
On altı yıl sonra oluyorsa o hasta kanserden ölür. Öldü o kanserden.
Arkadaşlar, beni dinlediğiniz için çok teşekkürler.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın Milletvekilim.
Soru olmadığına göre cevap da yok.
5inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, programımız gereğince
bugünkü görüşmeler tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, programa göre 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 6 ila 14üncü maddelerini
sırasıyla görüşmek üzere 19 Aralık 2018 Çarşamba günü saat
11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.16