TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
37nci Birleşim
19 Aralık 2018
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
2.-
2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim
Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Tanzanya-Türkiye Parlamentolar
Arası Dostluk Grubu Başkanı Fatma Hassan Toufıq ve
Tanzanyanın Ankara Büyükelçisi Elizabeth Kiango Kiondo ile beraberindeki
heyete "Hoş geldiniz." denilmesi
2.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Portekiz Parlamentosu
Dışişleri ve Yurtdışındaki Portekiz
Toplulukları Komisyonu Başkanı Sergio Sousa Pinto ile
beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi
3.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Türkiye-Avrupa Birliği
Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Manolis Kefalogiannis ile
beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 5,7 olan
on altı yıllık ortalama büyüme oranının dünya rekoru
olduğuna, her kıyaslamanın kendi içinde yapılması
gerektiğine, bütçenin büyük kısmının millî eğitime,
sağlığa ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığına ayrıldığına ilişkin açıklaması
2.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın 10 sıra sayılı 2019
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
4.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Batman Milletvekili Ayşe
Acar Başaranın 10 sıra sayılı 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, 30 kişinin ölümüne sebebiyet veren bir
vakanın anılmaya ve sorumlularından hesap sorulmaya değer
olduğuna, cezaevinde kalanların cezasını çekmesinin
başka bir şey, insanca muamele görmesinin başka bir şey
olduğunun unutulmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
6.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, terör
örgütlerinin cezaevlerindeki asayişi bozması ve isyana kalkması
neticesinde müdahalenin söz konusu olduğuna, devletin kurallarına
harfiyen uyulması gerektiğine ilişkin açıklaması
7.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
politikaların eleştirilebileceğine ama şahsiyetle
uğraşılmaması gerektiğine, Yeni Ekonomi Programı
ve enflasyonla topyekûn mücadele çerçevesinde cari açığın azaldığına
ilişkin açıklaması
8.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve siyasette diktatör
kavramının hakaret olmadığına ilişkin
açıklaması
9.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, seçimlere
gidilen sistemde diktatör olamayacağına ilişkin
açıklaması
10.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Franconun, Hitlerin,
Mussolininin diktatör olduğuna ve bunların yönettiği sistemde
de seçim yapıldığına ilişkin açıklaması
11.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, kendisine
hizmet edenleri on altı yıldır iktidara getiren milletin
iradesine herkesin saygı göstermek zorunda olduğuna ilişkin
açıklaması
12.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Denizli
Milletvekili Gülizar Biçer Karacaın 10 sıra sayılı 2019
Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, devletin kör kuruşuna da
demokrasiye de sahip çıkacaklarına, demokrasinin tepki ve protesto
rejimi olduğuna ilişkin açıklaması
14.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Türkiye
İnsan Hakları Vakfı Başkanı Şebnem Korur
Fincancıya verilen hapis cezasına, mahkemelere güvenmediklerine
çünkü mahkemelerin verilen talimatları karar olarak ortaya koyan kurumlara
dönüştürüldüğüne ilişkin açıklaması
16.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara 5. İdare Mahkemesinin 2011/879
esas numaralı kararına ve 15 Temmuz müzesinin neden Atatürk Orman
Çiftliğindeki sit alana yapılmak istendiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
17.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin farklı bir mahkeme kararına ilişkin
açıklama yaptığına, Beştepenin hukuka ve İmar
Kanununa uygun olduğuna ilişkin açıklaması
18.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, ifade
ettiği kararın tarafsız yargının kararı
olduğuna ilişkin açıklaması
20.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, AK
PARTİ hükûmetlerinin millet iradesiyle hizmet üretmek için
işbaşına geldiğine ilişkin açıklaması
22.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, bütün
dünyada gönüllerin iktidarı olduklarına ilişkin
açıklaması
23.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Mavi Marmara
Anlaşmasının altında Kudüs yazdığına
ilişkin açıklaması
24.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.-
Konya Milletvekili Esin Karanın, Cennet ya burasıdır ya
buranın altındadır. sözünün Alaaddin Keykubat tarafından
Konya Beyşehir için söylendiğine ilişkin açıklaması
27.-
Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın, 3713 sayılı
Kanunun 21inci maddesinde düzenleme yapılarak şehit erbaş ve
erlerin yakınlarının mağduriyetinin ortadan
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
28.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, AK
PARTİnin on altı yıldır özgürlükleri genişleten,
kalkınmaya, toplumsal ve sosyal adalete önem veren bir uygulama içerisinde
olduğuna, Türkiye hükûmetlerinin terörle mücadelede hiçbir ödün
vermediğine ilişkin açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, memlekette Kürt sorunu
olmasaydı Hükûmetin Oslodan başlayarak İmralıda,
Kandilde, Dolmabahçede, Haburda ne işi olduğunu öğrenmek
istediğine, Türkiyede Kürt kültürüne, Kürt kimliğine yönelik
asimilasyon süreci yaşandığına ilişkin
açıklaması
30.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Kürtçenin eğitim öğretim
dili olmasını ve güvence altına alınmasını
istediklerine, asimilasyonun olduğuna ve ülkenin geleceği için
demokratik çözümü elzem gördüklerine ilişkin açıklaması
31.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, asimilasyon kelimesini ve
yapılan değerlendirmeleri reddettiklerine, dünya milletleri
içerisinde ırkçılığı bilmeyen tek milletin Türk
milleti olduğuna ve CHPnin Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu
değerlerine sahip çıkıp çıkmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
32.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, asimilasyon görmek isteniyorsa Türk
ve Müslümanların asimile olduğu Balkanlara bakılması
gerektiğine, Kürtlerin bu memlekette asimile edildiğini söylemenin
gerçeklerin ardına saklanmak olduğuna ilişkin
açıklaması
33.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
vatandaşların kanun önünde eşit olduğuna, ayrımcılığın,
asimilasyonun söz konusu olmadığına, herkesin kendi dilini,
kültürünü yaşatması için özgürlükleri genişletici kanuni
düzenlemelerin yapıldığına ve Türkiyede PKK sorunu
olduğuna ilişkin açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Maraş ve Sivas olayları sırasında CHPnin iktidarda
olduğuna ve bu konuda İstanbul Milletvekili Engin Altayın
düşüncelerini öğrenmek istediğine,
Cumhurbaşkanının sözünün anlamından ve
bağlamından koparılmaması gerektiğine, asimilasyonun
söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhurbaşkanının
beyanına ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Hatay
Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlunun 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 8inci maddesi
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Hatay Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlunun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Sakaya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamasında Cumhuriyet Halk
Partisi ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Sakaya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Sakaya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 19/12/2018 Çarşamba günkü
Birleşiminde 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
13üncü maddesinin oylanmasına kadar (13üncü maddesi dâhil)
çalışmalarını sürdürmesi ile 20/12/2018 Perşembe günkü
Birleşiminde mezkur teklifin görüşmelerine 14üncü maddesinden devam
edilmesi ve Perşembe günkü Birleşimde Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının maddelerinin oylanmasının
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin önerisi
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçun, basın
özgürlüğüne dair uluslararası sıralamalarda Türkiyenin yerine,
tutuklu gazetecilere ve OHAL sürecinde kapatılan medya
kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/5928)
2.-
Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, yazılı soruların
cevaplanmamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/5929)
19 Aralık 2018 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Fatma
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, programa göre 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerindeki görüşmelere
devam edeceğiz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (x)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 5inci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi 6ncı maddeyi okutuyorum:
Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri
MADDE 6- (1) Bu
Kanunla verilen ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde
kullanılması amacıyla, kamu idarelerinin yıl içinde ortaya
çıkabilecek ihtiyaç fazlası ödeneklerinin diğer kamu
idarelerinin ödenek ihtiyacının karşılanmasında
kullanılmasını temin etmek veya ödeneklerin öncelikli
hizmetlerde kullanılmasını sağlamak üzere genel bütçe
ödeneklerinin yüzde 10unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine
konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik
kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya Hazine
ve Maliye Bakanlığı bütçesinin Yedek Ödenek tertibine
aktarmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.
2) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi,
yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın
ödenek aktarmaya yetkilidir.
(3) Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri, 10/7/2018 tarihli ve 1 numaralı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına yaptıracağı
işlere ilişkin ödeneklerini Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesine aktarmaya yetkilidir.
(4) Millî
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerinde yer alan ve tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik
hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon
tarafından yürütülmesi hâlinde ilgili ödeneği, fonksiyonlar
arasında karşılıklı olarak aktarmaya ilgili kurumlar
yetkilidir.
(5) Özel
bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B)
işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde
gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen net
finansman tutarlarını aşan finansman gerçekleşme
karşılıklarını, idare ve kurumların bütçelerinin
mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye
Cumhurbaşkanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde
kamu idareleri yetkilidir. Hazine yardımı alan özel bütçeli
idarelerin 2018 yılında 06- Sermaye Giderleri ve 07- Sermaye
Transferleri giderlerine finansman sağlamak üzere genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri bütçelerinden tahakkuka bağlanan Hazine
yardımlarının bu idarelerce kullanılmayan
kısımları, 2019 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
mevcut veya yeni projelerin ödenek ihtiyacının
karşılanmasında kullanılır.
(6) Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri
ödenek aktarma suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi
kapsamındaki idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak
transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler
karşılığı tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu
idaresince bir yandan (B) işaretli cetvellere gelir, diğer yandan (A)
işaretli cetvellere ödenek kaydedilir.
(7) a) Millî Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil
Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü
bütçelerinin (özel ödenekler ve 03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri ekonomik kodu
ile 03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri
Yatırımları fonksiyonunu içeren tertipler hariç) mal ve hizmet
alım giderleri ve sermaye giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan
ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları,
hizmetin devamlılığını sağlamak amacıyla bu
tertiplere bütçe ile tahsis edilen ödeneklerin toplamının yüzde
30unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
b) 12/3/1982 tarihli ve 2634
sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci
fıkrası gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığı
bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03)
ekonomik kodunu içeren tertiplerinde yer alan tanıtma amaçlı
ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin
aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1
tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi
yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
ç) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1,
26.01.31.00-04.8.1.04-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4,
26.01.31.00-04.8.1.07-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.08-1-05.4 ve
26.01.31.00-04.8.1.09-1-05.4 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
devren ödenek kaydetmeye,
d) Hazine ve Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.41.00-04.1.1.00-1-07.2,
12.01.41.00-04.1.1.00-1-05.6 ve 12.01.41.00-01.2.1.00-1-08.2 tertiplerinde yer
alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl
bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
e) Emniyet Genel
Müdürlüğü bütçesinin 03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik
Hizmetleri Yatırımları fonksiyonu altında yer alan
yatırım ödeneklerinden harcanmayan kısımları ertesi
yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
f) İlgili mevzuatı
gereğince özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare
bütçelerinde söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten
kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili
tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2018
yılından devredenler de dâhil) ertesi yıl bütçesine devren gelir
ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere
ilişkin usul ve esaslar belirlemeye,
Cumhurbaşkanı
yetkilidir.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden
Tanzanya-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Fatma
Hassan Toufıq ve Tanzanyanın Ankara Büyükelçisi Elizabeth Kiango
Kiondo ile beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Meclisimizi ziyaret etmekte olan Tanzanya-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı Sayın Fatma Hassan Toufiq ve
Tanzanyanın Ankara Büyükelçisi Elizabeth Kiango Kiondo ile beraberindeki
heyet şu anda Genel Kurulumuzu takip ediyor.
Kendilerine Meclisimiz adına hoş geldiniz
diyorum. (Alkışlar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
malumunuz, dün madde görüşmeleri yapıldı. İç Tüzüke göre
gruplar adına 1er üyeye ve Komisyona onar dakika,
şahısları adına 2 üyeye beşer dakika söz veriliyor,
varsa maddeler üzerinde toplam on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılıyor.
6ncı madde üzerinde söz talepleri var.
İlk söz talebi, İYİ PARTİ Grubu
adına Ankara Milletvekili Koray Aydına ait.
Buyurun Sayın Aydın. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA KORAY AYDIN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
Yılı Bütçe Kanunu Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 6ncı maddesinde zaruri hâllerde bütçe
ödenekleri arasında aktarma, Hazine ve Maliye Bakanlığı
bütçesine konulan yedek ödenek kullanımıyla ilgili hususlar,
yılı içinde kullanılmayan bazı ödeneklerin ertesi yıla
devri gibi bir dizi önemli konu yer alıyor. En önemlisi, bütün bu
hususlara ilişkin usul ve esasları belirlemeye de Sayın
Cumhurbaşkanı yetkili kılınıyor.
Değerli arkadaşlar, daha önce çeşitli
vesilelerle defalarca söyledik: Demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler
ayrılığı prensibidir. Yasama, yürütme ve yargı
birbirini dengeleyecek ve denetleyecektir. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi kuvvetler ayrılığı prensibini yerle bir
etmiş, âdeta bütün güçleri tek elde toplamıştır. Üzerinde
konuştuğumuz 6ncı madde de birçok konuda düzenleme ve harcama
yetkisini yine tek elde topluyor. Sayın Cumhurbaşkanı yedek
ödeneği âdeta örtülü ödenek gibi dilediğince kullanacak, kurum ve
kuruluşların bütçeleriyle ilgili aktarma yetkisine sahip olacak.
Peki, bütçe ödeneklerinin yerli yerinde kullanılıp
kullanılmadığı nasıl denetlenecek? Sayıştay,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına harcamaları denetleyebiliyor mu?
Geçtiğimiz aylarda basına yansıyan birkaç Sayıştay
raporuyla gördük ki milletin parası akıl almaz yol ve yöntemlerle
hortumlanmıştır. İktidarın ilk icraatı bu raporu
hazırlayanları görevden el çektirmek oldu. Sayıştayın
denetim işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı apar
topar görevinden alındı. Yetmedi, belediyelerin denetlenmesinden
sorumlu Sayıştay 15inci Grup Başkanı da görevinden
alındı.
İktidarın belediyeleri milletin
parasını har vurup harman savuruyor, iktidar buna karşılık
tasarrufu milletten bekliyor. İktidar İtibardan tasarruf olmaz.
diyor, milletin parasını saraylara, köşklere, şatafata
harcıyor, açıkçası israf ediyor ama tasarrufu vatandaştan
bekliyor. Görüştüğümüz 2019 bütçesine de tasarruf bütçesi deniyor.
Daha önce dedim ya Tasarruf sadece vatandaştan bekleniyor. diye.
Bakın, son yaşadığımız örnek, Meclis
Başkanlığı daha önce iki kez iptal edilmiş olan 66
araçlık lüks makam aracı ihalesi için yeniden ilana
çıkıyor. İşçimiz, memurumuz, öğrencimiz toplu
taşım ücretlerine gelen 20-30 kuruşluk zamdan bile etkilenip
kara kara düşünürken sıfır kilometre lüks makam aracı
derdine düşmüş durumda Hükûmetimiz.
Sayenizde vatandaşımızın
satın alma gücü zaten yerlerde sürünüyor. Türkiye, vatandaşın
satın alma gücü açısından Avrupada 37 ülke arasında
29uncu sırada. Ekonominin neresinden tutsak elimizde kalıyor. Daha
dün işsizlik rakamları açıklandı, Eylül ayı
itibarıyla işsizlik 11,4 oldu. Her 4 gençten 1i işsiz. İşsizlik,
devriiktidarınızda kronik hâle geldi artık.
Yine, dün sanayi üretimi rakamları
açıklandı, ekim ayı itibarıyla sanayi üretimi
yıllık bazda yüzde 5,7 azaldı. Yandaş basın ve
ekonomistler bile bu rakamları sert düşüş olarak nitelendirdi.
Müdahale ettiğiniz sanayi üretim rakamları bile, açıklanan son
büyüme rakamlarını aslında yalanlıyor.
Bir başka çarpıcı veri daha
paylaşmak istiyorum. Son birkaç ayda, sayenizde, neredeyse bütün
vatandaşlarımızın öğrendiği bir terim var
konkordato. Neymiş bu konkordato? Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre
iflas anlaşması, bir başka deyişle de anlaşmalı
iflas demek.
Birkaç gün önce ilgili bakan vahim tabloyu kendisi
açıkladı, 846 işletme konkordato ilan etmiş. Biliyorsunuz,
bu rakam bir ay önce 356ydı. 356 rakamı
açıklandığında bile, ekonomiyle ilgili çevreler bu rakamın
binin üzerinde olduğunu söylüyorlardı, şahsen ben de aynı
kanaatteyim. Bu rakamların da örtülerek
açıklandığını düşündüğümüzde, Türkiye'nin
nasıl bir iflas dalgasıyla karşı karşıya
kaldığını daha gerçekçi olarak görebiliyoruz.
Değerli arkadaşlar, batık kredi
rakamları da alarm veriyor. Batık kredi pazarı 41 milyar TLye
çıktı. Borç tahsilatı için bekleyen tam 3,5 milyon dosya var.
Bankalar, alacaklarını tahsil etmek için, batık kredileri,
sayıları giderek artan varlık yönetim şirketlerine
satıyor. Bu şirketler de zaten zor durumda olan vatandaşın
tepesine çöküyor. İcra dosyaları rekor kırdı, adliyelerde
yer kalmadı. Şimdi, yılın son ayındayız. 2018
yılında adliyelere gelen icra dosyası tam 8,5 milyona
dayanmış. Bu rakam, neredeyse Avrupadaki çoğu ülkenin nüfusundan
bile fazla. Memleket ne hâle geldi!
Ya enflasyon rakamlarına ne demeli?
Düştü dediğiniz enflasyon rakamları TÜFEde 20nin, TEFEde de
40ın üzerinde seyrediyor. Kaldı ki açıklanan enflasyon
rakamlarına da nasıl inanalım? Çünkü artık Türkiye öyle bir
hâle geldi ki açıklanan rakamlara karşı müthiş bir
inançsızlık var.
Şimdi, Hükûmet mevzuatta bir
değişiklik yaptı, bir gecede kişi başına
düşen geliri balon gibi şişirdi. Yine, enflasyon
rakamlarını beğenmeyip enflasyon hesaplamalarında
kullanılan ürün sepetinde değişikliğe gidildi. Keyiflerini
kaçıran rakamları açıkladı diye, bu rakamları
açıklayan birimin başındaki TÜİK Başkan
Yardımcısı da görevden alındı.
Değerli arkadaşlar, böyle bir durum
dünyanın hiçbir yerinde olmaz. Enflasyonu açıklamakla görevli
TÜİK Başkan Yardımcısı Vay sen nasıl bu
rakamları açıklarsın. diye iki gün sonra görevden
alınabiliyorsa ülkenin nereden nereye geldiğini anlamak için
başka hiçbir olaya gerek yok.
Değerli milletvekilleri, bu bütçe kanunu
teklifiyle Hükûmete ve Sayın Cumhurbaşkanına verdiğimiz
harcama yetkisi denetlenemiyorsa bizim burada 6ncı madde böyledir, yedek
ödenek şöyledir dememizin fazla bir anlamı yoktur.
Milletimizin mağdur kesimlerini ilgilendiren,
vatandaşımızın yaralarına parmak basan
araştırma önergelerimizin hiçbiri kabul edilmiyor. İYİ
PARTİ olarak Aynı önergeleri siz verin, biz destekleyelim. diyoruz,
o da kabul görmüyor. Soru önergelerimize ya hiç cevap verilmiyor ya da alay
eder gibi ilgisiz cevaplar veriliyor. Anlaşılan odur ki bu denetim yolları
tıkanmış, tek adam rejimi artık iyice hayata
geçmiştir. Maalesef, üzülerek söylüyorum, Türkiye'nin geldiği nokta
budur.
Tek eksik, harcama yetkisinin de tek elde
toplanmasıydı; işte, bugün bu bütçe kanunu teklifiyle o da
hayata geçirilmiş olacak. Oysa yapılması gereken Beytülmale
uzanan el, kızım Fatımanın eli de olsa keserim.
anlayışıyla tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip
çıkmaktır.
Bugün, ülkemizde fıkralara rahmet okutan bir
dolar-zam ilişkisi de yaşanıyor. Dolar yükselirken zamlar da
yükseliyor ama düşerken düşmüyor. İktidar da bu çarpık
düzeni seyrediyor. İğneden ipliğe zam gelmiş, işsizlik
tavan yapmış, sanayi üretimi çakılmış, krediler
ödenemiyor, şirketler bir bir iflas ediyor ama iktidarımız Kriz
yok. Büyüyoruz. Bize bir şey olmaz. yalanlarıyla milleti
kandırmaya devam ediyor. Kendi maaşına yüzde 26 zam yapan
Sayın Cumhurbaşkanı, asgari ücretlinin, memurun, emeklinin ve
işçinin maaşına da aynı oranda zam yapın teklifimizi
duymazdan geliyor.
Türkiyede kriz var değerli arkadaşlar,
hem de krizin babası var. Yapmak istediğiniz, krizi mart sonuna kadar
idare etmek, Kriz yok. diye diye milleti uyutmak, kandırmak, sonra da
zamlarla milletin tepesine çökmektir, işin aslı budur. Bugünden
vatandaşı uyarmak da bizim asli görevimizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün geldiğimiz noktada, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı döneminde ülkemizde adalet de yoktur, kalkınma da yoktur
maalesef. Yandaşları zengin etmek ve kalkındırmakla
meşgul olan iktidar, zamların altında ezilen, işinden ve
aşından olan işçinin, memurun, esnafın, sanayicinin,
çiftçinin, emeklinin velhasıl tüm mağdur kesimlerin
feryadını duymuyor, görmüyor ve hissetmiyor. Değerli
arkadaşlar, bu feryadı duymamak insafsızlıktır,
vicdansızlıktır ve halka karşı da açık bir
zulümdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın,
tamamlayalım lütfen.
KORAY AYDIN (Devamla) Bağlıyorum
Sayın Başkanım.
İktidarın daha önce seçim dönemlerinde
çıraklık dönemi kalfalık dönemi ve ustalık dönemi
gibi kendi tanımlamaları vardı. Şimdi o dönemleri
unuttular, onlar geride kaldı ama biz kendilerine hatırlatıyoruz.
Gelinen noktada, iktidarın bu dönemi, zam ve zulüm dönemi olarak tarihe
geçecektir.
Değerli arkadaşlar, bu duygu ve
düşüncelerle, 2019 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, İYİ PARTİ Grubu
adına da selam ve saygılarımı sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek.
Buyurun Sayın Özyürek. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA AHMET ÖZYÜREK (Sivas) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Teklifinin Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri
başlıklı 6ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle bizleri izleyen
aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Maddenin, genel olarak ödeneklerin etkin ve verimli
bir şekilde kullanılması amacını
taşıdığı görülmektedir. Makroekonomik sorunlar
açısından kamu maliyesi hayati önemi haizdir. Bütçe disiplini açısından
kamuda tasarrufların sağlanması ve mevcut kaynakların etkin
ve verimli bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu
açıdan bakıldığında, bütçede öngörülen tasarruf
tedbirlerinin ve ödeneklerin yönetimi önemlidir. 2019 yılı bütçesine
bakıldığında, tasarrufların kamu yönetiminden ziyade
kamu yatırımları kalemlerinden yapıldığı
görülmektedir. Bununla birlikte, kamu idarelerinin yıl içinde ortaya
çıkabilecek ihtiyaç fazlası ödeneklerini diğer kamu idarelerinin
ödenek ihtiyacının karşılanmasında
kullanılmasını temin etmek veya ödeneklerin öncelikli hizmetlerde
kullanılmasını sağlamak ve bunu hızlı bir
şekilde gerçekleştirmek hizmetlerin yürütülmesinde verimliliği
sağlayacaktır. Kaynakların tahsisi ve amaca yönelik
akılcı rasyonel kullanımı açısından ödeneklerin
kamu idareleri bütçeleri arasında veya Hazine ve Maliye
Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertibine
aktarılması yurt içi tasarrufu da artıracaktır.
Bilindiği üzere ekonomik büyümenin birinci kaynağı sabit sermaye
yatırımları, ikinci kaynağı ise ülke genelinde
verimliliğin artırılmasıdır. Daha fazla üretim, daha
fazla ihracat, daha fazla istihdam ve daha fazla gelir için daha fazla
yatırıma ihtiyaç vardır ve bunun yolu da öncelikle yurt içi
tasarrufları artırmaktan geçmektedir; ayrıca, hem kendi
kaynaklarımızın hem de yurt dışından
kullandığımız kaynaklarımızın verimli ve
üretken alanlarda kamu hizmetini aksatmayacak şekilde kullanmaktır.
Burada kamu otoritesi kaynak tahsisini doğru yönlendirmeli, öncelik ve
ihtiyaç kalemlerini doğru analiz etmelidir. Tahsis edilen kaynakların
kamu idareleri arasında etkin bir yönetiminin ve
aktarımının yapılması bu açıdan önemlidir.
Yine maddede Genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi, yıl içinde
hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın
ödenek aktarmaya yetkilidir. ifadesi bulunmaktadır. Fonksiyonel bir
ayrım gözetilmeksizin ödenek aktarımının
yapılması, hizmetlerin yürütülmesinde meydana gelebilecek aksama ve
gecikmelerin önüne geçilmesi açısından da önem arz etmektedir.
Bu minvalde kanunun gerekçesinin ikinci bölümünde
yer alan Orta Vadeli Mali Plan başlığında Kamuda
kaynakların verimli kullanılması, maliyetlerin ve
harcamaların azaltılması, gelirin kalitesinin artırılması
amacıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde Kamu
Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi kurulacak. Bu ofis
tarafından hazırlanacak ve takibi yapılacak Tasarruf ve Gelir
Dönüşümü Programıyla kamu maliyesinde kalıcı
iyileştirmeler sağlanacaktır. denmektedir. Bu ofisin
çalışmalarının ve yapılacak Tasarruf ve Gelir
Dönüşümü Programının kamuyla paylaşılması, acil
ve öncelikli aktarımların neler olduğunu ve kurumlar
arasında nasıl yapıldığının da bilinmesi
gerekmektedir.
Yine Hazine yardımı alan özel bütçeli
idarelerin 2018 yılında 06- Sermaye Giderleri, 07- Sermaye
Transferleri giderlerine finansman sağlamak üzere genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri bütçelerinden tahakkuka bağlanan Hazine
yardımlarının bu idarelerce kullanılmayan
kısımlarının 2019 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
mevcut veya yeni projelerin ödenek ihtiyacının
karşılanmasında kullanılacak olması da
tasarrufların etkin kullanımı açısından gereklidir.
Değerli milletvekilleri, Bütçe Kanunu
açısından önemli bir nokta ise tarımdır. Örneğin Sivasta
iş gücünün sektörel dağılımına
bakıldığında tarım ve hayvancılık çok büyük
ekonomik etkinliğe sahiptir. Sivasta iktisaden faal nüfusun yüzde
66,5ini tarım sektöründe çalışanlar oluşturmaktadır
ve bunun yüzde 54,7si kadınlardır.
Çiftçilerimizin en önemli sorunlarından bir
tanesi indirimli tarımsal kredi kullanamamasıdır. Ziraat
Bankasının çiftçilerimizin kredi taleplerine de anında cevap
vermesi gerekmektedir. Ayrıca, Ziraat Bankası şubeleri, çiftçilerimizin
kredi müracaatı sırasında veya müracaatı sonrasında,
kredi çıksın veya çıkmasın, kredi talep sorgulaması
bedeli olarak 260 TL ile 750 TL arasında para kesmektedir. Kredisi
çıkmayan çiftçilerimiz özel bankalara müracaat etmekte ve yüzde 25 faizle
kredi kullanmaktadır. Bu da çiftçimizin maliyetini yükseltmekte ve gücünü
zayıflatmaktadır. Çiftçilerimizin bu açıdan tarımsal
maliyetlerinin düşürülmesi elzemdir. Ayrıca, hayvancılık
açısından Et ve Süt Kurumu Sivas Entegre Tesislerinin en kısa
zamanda faaliyetlerine başlaması gerekmektedir. Yem fiyatları
konusunda da düzenleyici önlemlerin alınması gerekmektedir.
Ayrıca, Sivasta üretilen ürünlerin markalaşması ve
pazarlanması açısından da etkin bir çalışmanın
yapılması gerekmektedir. Yerel ve bölgesel ürünlerin
tanıtımı ve pazarlanması en az üretimi kadar önemli olup
istihdama katma değer sağlanması kalkınma
açısından hayati önemdedir.
Kuruluşu cumhuriyetimizle yaşıt olan
köklü Sivas Numune Hastanemiz gün geçtikçe kaliteli hizmet veremez hâle
gelmiştir. Bu sorunların başında hekimlerin ve diğer
sağlık çalışanlarının döner sermaye gelirleri
düşürülmüş; bununla beraber, kadrosunda 225 uzman hekim bulunan
hastanemizin sadece 59 hekimine 4924 sayılı Yasayla sözleşmeli
hekim kadrosu verilerek hekimler arasında ayrım
yapılmıştır. Bu ayrım gelir adaletsizliğine neden
olmuştur. Buna çözüm bulmak için hastanemiz bünyesinde çalışan
tüm hekimlerin bir an önce sözleşmeli statüye geçirilmesi gerekmektedir.
Sivas, il olarak Sağlık Bakanlığı
gelişmişlik sıralamasında 5inci bölge olarak
tanımlanmıştır. İlimize diğer yakın çevre
iller 4üncü bölge olmasına rağmen, bu illerde çalışan tüm
hekimlere sözleşmeli kadrosunun verildiği bilinen bir gerçektir.
Sivas Numune Hastanemizden 93 doktor ayrılmış, yerlerine sadece
53 doktor göreve başlamıştır. Hastanemizde bir
yıldır erişkin gastroenteroloji uzmanı, sekiz aydır da
nükleer tıp uzmanı bulunmamaktadır. Çocuk kardiyoloğu ve
çocuk yoğun bakım servisi yoktur. Bu servislerimiz
kapalıdır.
Yine, Sivasımızda turizmle ilgili çok
önemli yerler vardır. Özellikle Kangal ilçemizde Balıklı
Kaplıcamız vardır. Balıklı
Kaplıcamızın vatandaşlarımıza hizmet verebilmesi
için Sosyal Güvenlik Kurumu, aynı zamanda Sağlık
Bakanlığı tarafından, oraya bir ödenek
sağlanmıştır fakat bu ödenekler çok yetersizdir.
Egzama ve sedef hastalıklarının insan
psikolojisinde, hayatında gerçekten çok önemli bir yeri vardır çünkü
insanı psikolojik olarak etkiliyor ve öz güvenini kaybettiriyor.
Sivasımızda da belki de dünyada eşi benzeri olmayan Sivas
Kangal Balıklı Kaplıcamız vardır. Sedef
hastalarını ve egzama hastalarını oraya bekliyoruz ama
Sağlık Bakanlığımıza ve Sosyal Güvenlik Kurumuna
da şunu söylüyoruz: Vatandaşlarımızın bütçesi oraya
elverişli değildir, gidemiyor. Bu yüzden de orada bir
iyileştirme yapılmasını özellikle istirham ediyorum
buradan.
Yine, Sivasımızda yer altı
zenginlikleri vardır. Kangal, Divriği, Zara, Yıldızeli ve
diğer ilçelerimizde bulunan maden yataklarının işletmeye
açılmasını sağlamak zorundayız. Fakat buraya müracaat
eden işletmecilerimize, ruhsat alımında veya oraya
müracaatı sırasında ÇED raporlarının
alınmasında zorluk çıkarılıyor. Oradaki rezerv
çıkarıldığında hem Sivasın istihdam
açığını kapatacak hem de millî ekonomiye katkı
sağlayacaktır. Fakat yatırımcılarımıza
zorluk çıkarılıyor ve önleri açılmıyor. Bununla ilgili
bizi arayan birçok iş adamı var. Zaten Sivasta iş yok, aş
yok, lütfen, bari bırakın da maden ocaklarımıza, oraya
yatırım için gelen iş adamlarımızın önünü
açalım. Bir an önce bürokrasinin önünün açılarak ruhsat ve diğer
çalışma izinlerinin de çıkarılmasını istiyoruz.
Bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize günaydın. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, 2019 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifi üzerine konuşuyoruz ve 6ncı madde üzerine
konuşma yapmayı düşünüyorum ama tabii, 6ncı madde üzerine
konuşma yapmayacağım tahmin edebileceğiniz gibi çünkü
6ncı madde ne diyor? Bütçe ödeneklerinin Cumhurbaşkanınca
istenildiği gibi kaydırılabileceğiyle ilgili bir yetki
belirliyor. E, zaten bu böyle. Yani biz bunu vermesek Cumhurbaşkanı
bunu kullanmayacak mı? Tabii, şunu söyleyebiliriz: Cumhurbaşkanına
yetki vermek demek, esasında hükûmete yetki vermek demektir ama Sayın
Cumhurbaşkanının danışmanı Mehmet Uçumun
söylediği gibi Cumhurbaşkanı aslında tek kişilik
hükûmet olduğu için tabii ki kaçınılmaz olarak Cumhurbaşkanı
demek zorunda kalınıyor.
Şimdi, arkadaşlar, ben tabii ki
eleştirel bir yerden birkaç şey söyleyeceğim. Bir kere,
Komisyondaki arkadaşlarla yaptığımız
tartışmalarda benim anlamakta da zorlandığım bir husus
var, sizlerle de paylaşmak istiyorum. Şöyle bir algı var: Adalet
ve Kalkınma Partisi on altı yıldır iktidarda ve
inanılmaz işler yaptığını, kişi
başına millî geliri şuradan alıp şuraya
götürdüğünü söylüyorsunuz ve büyük bir efsane gibi de konuşuyorsunuz
bunu fakat nereye baktığınız çok önemli arkadaşlar. Yani
şunu söyleyeyim: Bakın, ben birkaç rakam size vereceğim.
Türkiye'nin 2002 yılında yani sizin yönetime geldiğiniz tarihte
3.660 dolar kişi başına millî geliri varmış ve bunu
10.547ye çıkarmışsınız 2017 yılında. E,
tabii, bu büyük bir başarı hakikaten, büyük bir başarı gibi
gözüküyor ama başka ülkeler ne yapmış aynı dönemlerde diye
baktığımızda, mesela, başka bir ülke olarak
Brezilyadan söz edelim: Brezilyada da 2002 yılında kişi
başına millî gelir 2.820 dolarmış, 2017 yılında
9.821 dolara gelmiş yani aşağı yukarı aynı
büyümeyi yakalamış. Arjantinde 2002 yılında 2.579
dolarmış kişi başına gelir, 2017 yılında
14.402ye gelmiş; Kosta Rikada mesela, 4.062 dolarmış 2002de,
2017de 11.631 dolara gelmiş.
Arkadaşlar, sizin başarı olarak
gördüğünüz şey, size ait bir şey değil esasında. Tabii
ki küçümsüyor değilim, sizin de katkılarınız olduğunu
da kabul ediyorum ama bu, zaten dünyanın ekonomik konjonktürü belli
özelliklere sahip ülkelerin gelişmesine yol vermiş ve siz de bu yolu
yürümüşsünüz. Daha da bariz bir şey söyleyeyim size, kişi
başına gelir sıralamasında -bunlar IMFnin
rakamlarıdır- 2002 yılında Türkiye 72nci
sıradaymış, şimdi kaçıncı sırada biliyor
musunuz arkadaşlar? 67nci sırada. Yani 5 basamak atlatmışsınız
Türkiyeye. Bu başarı mıdır? Evet,
başarıdır. diyebilirsiniz ama öyle efsane, işte
Şöyle yaptık, böyle yaptık. demek mümkün değildir
arkadaşlar. Ben size söyleyeyim; bu konuyu, Türkiyede Adalet ve
Kalkınma Partisinin ekonomi yönetimiyle ilgili yaptığı
hataları tabii ki daha uzun vakitlerde, daha uzun uzun konuşmak
gerekiyor.
Ben size yine başka rakamlardan giderek
söyleyeceğim. Mesela, diyebilirim ki 2002de
aldığınızda, tabii, biliyorsunuz, Kemal Dervişin
dizayn ettiği IMF programı vardı, mali disiplindi, şuydu,
buydu derken yüksek oranlı büyümeler elde ettiniz. Açıktır ki
Türkiye'nin tarihsel gelişimi içinde baktığımızda
yüzde 7 civarındaki büyümelerin başarılı olarak görülmesi
lazım ama yüzde 7nin altındaki büyüme oranlarının
esasında çok da önemli olarak görülmesi gerekmiyor. Şimdi, böyle
baktığımızda, 2008 biliyorsunuz Kriz bize değdi,
değmedi tartışmalarının olduğu yıldı.
2009da ekonomimiz yüzde 4,8 küçülüyor. Bu makul bir şey çünkü dünyada
böyle bir kriz yaşanıyor, 2008de değilse de 2009da bizi vurdu.
2010da yüzde 9,2yi yakalamışsınız, bu bir
başarı, 2011 yılında yüzde 8,8i
yakalamışsınız, bu da başarı fakat ondan sonra
arkadaşlar, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016; hepsi çok kötü performanslar;
2,2-4 civarında. Ancak 2017de 7,4 gibi bir rakam
yakalamışsınız. Bu tabii ki bir başarı gibi
gözüküyor ama bu başarının arkasında da -hepinizin
bildiği gibi- ÖTV, KDV indirimleri yatıyordu, Kredi Garanti Fonundan
fonlanmış olan bir sektör yapısı yatıyordu ve
dolayısıyla da 7,4 yakalandı ve bu sene itibarıyla yani
2018den söz edecek olursak çakılmaktayız diye söyleyebilirim.
Dolayısıyla da uzatmadan, buradan şunu söylemek istiyorum:
Arkadaşlar, kötü yönetiyorsunuz, bunu kabul edin. Yani yönetemiyorsunuz
ekonomiyi -siyaseti de yönetemiyorsunuz bence ama- çünkü rakamlar bunu
söylüyor, ben söylemiyorum; bunlar TÜİKten alınmış olan
rakamlar.
Şimdi Peki, niye yönetemiyorsunuz? sorusunun
cevabıyla ilgili olarak -yine çok az zamanım kaldığı
için uzatmayacağım ama- arkadaşlar, 2011den sonra -bu
rakamların kötüleştiği yıldır bu- sizin kimyanız
bozuldu.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Küresel bakmak
lazım.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sizin ekonomiyi de
Türkiyeyi de nasıl yöneteceğinizle ilgili olarak kafanız
karıştı ve her şeyi merkezîleştirerek halledebileceğinizi
sanıyorsunuz. Her şeyi, bir anlamda -ben söyleyeyim, şaka
söylemiyorum- her şeyi merkezîleştirerek bu işin içinden
çıkabileceğinizi düşünüyorsunuz. Bu olmuyor arkadaşlar
çünkü İbni Haldundan beri biliyoruz ki toplumlar merkezîleştikçe kırılgan
hâle gelirler ve Türkiye de kırılgan bir hâle geldi hem ekonomik
olarak hem siyasi olarak.
Üç dakikam kaldı, onun için daha
hızlı birkaç şeyi daha söyleyeceğim.
Şimdi, Sayın Bakan dün açıklamalarda
bulundu, dedi ki: Enflasyonla ilgili ciddi adımlar atıyoruz. Vergi
kayıp ve kaçağıyla etkin olarak mücadele edilecektir, bunun için
bir kurum kurulacaktır. Arkadaşlar, toplumun vergi vermemesi veya
kayıt dışı kalmasının sebebi, sandığınız
gibi, ekonomiyle ilgili değil -Türkiye bu konuyu doğru dürüst tartışamadı-
çünkü insanlar devletten korkuyor ama devlete güvenmiyor arkadaşlar,
devlete vergi vermek istemiyorlar, bunu hepiniz biliyorsunuz bir şekilde.
Dolayısıyla da sorun, bu türden bir kurumun oluşması, oluşturulması
meselesi değildir; sorun, devletin gerçekten toplum tarafından
benimsenen bir organizasyon olmasını sağlayıcı
kararlar ve tavırlar içinde olmamanızdır. Şimdi, ben
baktığımda bunları maalesef göremiyorum.
Bir de şeyden bahsedeyim, diyebilirsiniz ki bu
zaman zaman konu ediliyor ama arkadaşlar, algı operasyonu diye bir
laf var, bu operasyon çok da sık kullanılıyor. Fakat algı
operasyonu yapabilmeniz için algı operasyonu yapacak aletlere sahip
olmanız lazım ki mesela bizde yok o ama sizde çok var. Siz Türkiye'de
neredeyse bütün medyaya sahipsiniz ve dolayısıyla da bu medyaya sahip
olmaktan dolayı Sayın Bakan çok rahatlıkla konuşuyor
Enflasyonu kontrol altına alıyoruz, döviz kurları şöyle.
falan filan diye. Fakat alınan bütün tedbirler palyatif tedbirler, geçici
tedbirler, Türkiye'nin ekonomisinin iyileşmesi için gerekli olan
adımlar değil bunlar arkadaşlar ama şuna güveniyor
Sayın Bakan: Nasıl olsa A Haber var, medyada birçok televizyonu ve
gazeteyi kontrol edebiliyoruz diyor, oradan bir algı yaratılıyor.
Ben geçen gün kaldığım otelde televizyona bakıyordum, Allah
Allah, A Haber, o kadar güzel şeyler anlatıyorlar ki fiyatlar
düşüyor, dolar geliyor, şu oluyor, bu oluyor filan. Arkadaşlar,
böyle bir şey yok. Bu, algı operasyonu, sağlayabiliyorsunuz bunu
çünkü dediğim gibi -geçenlerde yaptığım konuşmada da
altını çizmiştim- Türkiye'de medya sektörünü siz
tekelleştirdiniz, inanılmaz bir tekelcilik var burada. Yani bunu da
nasıl sağladınız? Bunu, verdiğiniz ihalelerle
sağladınız. Bugün Türkiye'de var olan televizyon
şirketlerinin hemen hemen tamamı inşaat şirketlerine bir
şekilde bağlı ve bu inşaat şirketleri de devletten
ihale alıyor. Dolayısıyla da buradan algı operasyonu yapma
şansınız var ve yapıyorsunuz da ama bir kez daha
altını çizeyim ki bu, çözüm değildir.
Onun ötesinde -yani vaktim olsaydı
konuşmak isterdim doğrusu, çok az vaktim kaldı- Türkiye'de
siyaseti de yönetemiyorsunuz bence. Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı geçen gün Fatih Portakal adındaki bir
gazeteciyle ilgili olarak hakikaten çok rencide edici bir laf etti.
Arkadaşlar, insanlarının soyadları ailelerini ima eder ve
her ailenin de kendine özgü bir ahlak anlayışı
Bir onur
meselesi yapar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hocam, tamamlayalım
lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Şimdi, siz
Portakal mıdır, mandalina mıdır, narenciye midir? diye o
kişinin soyadından giderek özellikle bir
Cumhurbaşkanının aşağılaması ve Millet
ensende patlatır. gibi bence şiddet içeren bir cümleyi sarf etmesi
asla kabul edilebilir bir şey değil arkadaşlar. Ben sizlere,
tabii, böyle konuşmalar sırasında şunları söylemeye
çalışıyorum: Arkadaşlar, bir şey yapın ya. Yani
Sayın Cumhurbaşkanına bir şey söyleyin. demeye
çalışıyorum ama biliyorum ki siz de bir şey
söyleyemeyeceksiniz zaten çünkü Cumhurbaşkanına bir şey söylemek
mümkün değil, bunu sizler de biliyorsunuz benden fazla.
Dolayısıyla da laflarımı, evet,
sözlerimi bitirmek zorundayım, zamanım bitti ama böyle Türkiyeyi
yönetemezsiniz arkadaşlar, bunu çok yakında göreceksiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, 5,7 olan on altı yıllık ortalama büyüme
oranının dünya rekoru olduğuna, her kıyaslamanın kendi
içinde yapılması gerektiğine, bütçenin büyük
kısmının millî eğitime, sağlığa ve Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına
ayrıldığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz evvel, tabii, hatibi dinledik, sadece birkaç
hususa açıklık getirmek için ben söz aldım; sataşma falan
yok, birkaç hususa açıklık getirmek için.
BAŞKAN Pek kısa bir açıklama.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, çok kısa bir açıklama.
Şimdi, on beş on altı
yıldır iktidardayız. On beş on altı yıllık
ortalama büyüme oranlarına baktığımızda 5,7dir. Bu,
hakikaten bir dünya rekorudur, küresel ölçekte bir dünya rekorudur hakikaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır; 3,9.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, hakikaten, 230 milyar dolarlardan
850 milyar dolarlara getirilmiş bir ekonomi vardır. Kişi
başına düşen millî gelir 3 bin dolarlardan 11 bin dolarlara
gelmiştir. Bu, 65 milyon nüfustan 81 milyon nüfusa çıkmak suretiyle
yapılmıştır. Her kıyaslama kendi bünyesi içerisinde
yapılmalıdır.
HASAN SUBAŞI (Antalya) 11 bin dolar
doğru değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, Arjantin ve Meksika da
başarılıdır, onların başarısı bizim
başarısızlığımıza
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Onların başarısını da takdir
etmek gerekir ama bizim nüfus artışımızı, 65 milyondan
81 milyona çıktığımız gerçeğini de mutlaka
nazarıdikkate almak gerekir. Türkiye 1 Türkiyeydi 2002de, bugün 2018de
3,5 Türkiyeye geldi. Bu nedenle, bu takdire şayan durumun da herkes
tarafından bilinmesini istirham ediyorum.
Aynı zamanda, hakikaten, Sayın
Cumhurbaşkanımız çok demokratik bir insandır. Biz
çeşitli toplantılarda her zaman, her fikri kendilerine sunabilme
imkânına sahip bir yapıdayız. Aynı zamanda, sizler de her
zaman kendisine her şeyi söyleyebilme imkânına sahipsiniz.
Bu konudaki açıklamayı da bu şekliyle
kayıtlara geçirmek istedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu vesileyle, tabii, daha önce savunmaya harcanan paralar
-bütçelerin en büyük kısmı- şu anda millî eğitime,
sağlığa ve Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Bakanlığımıza ayrılıyor. Bunu da takdirlerinize
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bilgen, yalnız gruplar adına
konuşuluyor fakat AK PARTİ Grubu sarfınazar ettiği için
biraz o on dakikayı böyle tolere edelim lütfen.
Buyurun.
2.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Ben pek kısadan
daha kısa bir konuşma yapacağım Sayın Başkan.
Bu mikrofonlardaki sistem krizi galiba yine size
denk geldi ama
BAŞKAN Benimle bir alakası yok.
AYHAN BİLGEN (Kars)- Sistemin genel
sorunları olduğunu biliyoruz Sayın Başkan yani burada,
tabii, her konuşmacıdan sonra yeniden tartışma
yapmayalım diye
BAŞKAN Olmasa daha iyi olur tabii.
AYHAN BİLGEN (Kars) Aslında daha önceki
iki oturumda da hem dün hem önceki gün bir şey oldu; yoksa
tartışma platformuna döndüğünde gece çok geç saatlere kadar
sürüyor ama
Türkiye'nin seksen yılının büyüme
oranı zaten 4,5larda yani 1923lerde savaştan yeni
çıkmış bir ülke, İkinci Dünya Savaşında
savaşa girmemeyi başarmış bir ülke, büyük krizler
Bunların ortalaması 4,5larda. Dolayısıyla,
konuşmacımız çok net biçimde 2000li yılların
başlarındaki iyi örnek ile 2011 sonrasını ayırt etti
bir haksızlık yapmamak açısından.
Son durumu daha insafla takdir etmek ve tehlikenin
farkında olmak için söyledim sadece.
Teşekkür ediyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalda.
Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir bütçe dönemi
yaşıyoruz. Cumhurbaşkanına bütün yetkileri vermeye gerek
yok, o zaten Benim şirketim, istediğimi alırım,
istediğimi satarım, yetki bende. diyor. Yani burada bunu
yetkilendirmenin çok büyük bir öneminin olmadığını hep
birlikte paylaşıyoruz.
Soru şu: Bu bütçe ne kadar demokratik? Halklar,
meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, sendikalar bunun neresinde?
Hiçbir yerinde. Yani bu bütçe demokratik değil, dolayısıyla
halkın bütçesi değil.
İki, bu bütçe köylünün bütçesi değil, bu
bütçe emeklinin bütçesi değil, bu bütçe çalışanın bütçesi
değil, bu bütçe kimin? Ne yazık ki faiz lobilerinin bütçesi. Bu bütçe
kimin bütçesi? Elbette sarayın bütçesi. Bu bütçe kimin bütçesi? Halkı
korkutarak terbiye etmeye çalışan diktatörlük
yapısının bütçesi. Ne diyor: 228 tane cezaevi
yapacağım, 137 bin insanı daha oraya tıkayacağım;
ona göre az konuşun -sakın dokunmayın- televizyonlarda,
sağda solda fiskos gazetesi
Aman ha, atarım içeri! O yüzden
cezaevlerine bütçe var. Başka? Savaşa. Ekonomik kriz var, tam da onu
söylemeye çalışıyordum. Tam da burada bu insanları görüp
Bu ülkede ekonomik kriz yok, bunu yabancılar bu topraklara getirdi.
diyecek bir anlayışın bunu görmesi lazım. Burada
halkın ne hâle geldiğini açık bir şekilde görmek gerekiyor
ama ne yazık ki bu iktidarın şöyle bir özelliği var:
Ağzına istediği zaman fermuarı çekiyor, canı
istediği zaman kulaklarını tıkıyor, görmek
istemediği zaman uçaklardaki o gözlükleri hep rahatlıkla
kullanabiliyor, böyle bir derdi var.
Bu bütçe başka kimin bütçesi? Elbette
ithalatçıların bütçesi. Yeni bir sektör kazandırdınız
bu ülkeye. Evet, başarı öykülerinizden bir tanesidir; yeni bir
sektör, ithalat sektörü. Kamu kaynaklarını kullanarak kendi
yandaşlarını, saray etrafını ve sarayı zengin
ettiniz.
Bütçe aktarmalarından bahsediyorlar Oraya
aktaralım. Buraya aktaralım. Ya, bir kere de şu
Cumhurbaşkanlığının bütçesinden aktarın! Bir kere
de oradan başka yere aktarın. Hep diğer bütçelerden oraya
aktarıyorsunuz, diğer kalemlerden oraya aktarıyorsunuz; ya,
biraz da şuradan aktarın, biraz da böyle bir şey getirin,
şu millet sizin ne kadar demokratik olduğunuzu görsün.
Diğeri, arkadaşlar, ya, vergiyi nereden
topluyorsunuz? Verginin yüzde 82sini dolaylı, halktan; çiftçiden, küçük
esnaftan, memurdan, işçiden topluyorsunuz. Oysa, vergiyi tavandan
toplayıp tabana da var olan gelirleri yaymak gerekiyor.
Sosyal devlet diyorsunuz, bir bütçe
ayırmışsınız ama ne yazık ki insanlarımızın
durumu artık çöp kutularından yiyecek toplayacak duruma gelmiş,
böyle bir ülke.
Diğer bir konu, değerli milletvekili
arkadaşlar, ya, gayrisafi millî hasılanın yüzde 77sini yüzde
10luk bir nüfus elde etmiş arkadaşlar, yüzde 77sini yüzde 10luk nüfus.
Yani 8 milyon insan gayrisafi millî hasılanın yüzde 77sini elinde
bulunduruyor. Daha da güzel, sizin övüneceğiniz bir şey daha
söyleyelim; yüzde 1lik yani 800 bin kişilik bir nüfusunuz bu gayrisafi
millî hasılanın da yüzde 54ünü elinde tutmaktadır, yüzde
54ünü. Geriye kalan yüzde 90lık nüfus da yüzde 27siyle geçinmek
zorunda. Geçinmese ne olur? Ee, bir savaş çıkartırız, içeri
atarız, cezaevine atarız, döveriz, görevden alırız, kodese
atarız, elimizde var güvenlik güçleri, bize çalışıyor,
adalet bizim elimizde.
Dün, burada Millî Savunma Bakanı
konuşuyor: Ben şöyle iyi yaptım, böyle iyi yaptım.
Dünyada bir örnek gösterirseniz sevineceğim, diktatörlükler hariç,
faşizmin egemen olduğu tarihler hariç. Bir ordunun içerisine FETÖ
yerleşecek, orada hayatının bütün dinamiklerini güçlendirecek;
amiral olacak, general olacak, astsubay olacak, üstsubay olacak, oradan darbe
hareketi gerçekleştirecek; o Genelkurmay Başkanı Darbe
girişimini bastırdım. diye övünecek, sonra da bakan olacak.
Vallahi, kitaplarda ve hikâyelerde yazsalar inanasımız gelmez; böyle
bir hikâye. Bir de burada kalkıp bunları anlatıyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, burada, yine bir Bakan
geldi; bakıyor ama, vallahi -bu Tarım Bakanlarını özel
seçiyorsunuz- samimi söylüyorum, bakıyor. Yine Zaten biz ilgili alanlarla
ilgili bakan tespit etmiyoruz, başka alanlarla ilgili adamları oraya
koyuyoruz çünkü bize talimat, ferman yukarıdan geliyor, o ne derse onu
yaparız. diyorlar.
Burada diyor ki: Çiftçi çok çalışır,
az kazanır. Biz de söylüyoruz, bu Bakan da az çalışıyor,
çok kazanıyor; enteresan bir durum var. Şunu söylüyor aynı
zamanda, diyor ki: 300 tır et getirdik. İhale belli değil,
kimin aldığı belli değil, hangi tarihlerde bu toprağa
girdiği belli değil. Bizim boğazımızdan mı
geçti? diyor. E, doğru, senin boğazından ne geçtiğini biz
bilmiyoruz ama halkımızın boğazından o 300
tırlık etin geçmediğini kesinlikle biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, övünüyorsunuz
Şunu yaptık, bunu yaptık. diye. Şu tarımı biraz
irdeleyelim, zaman çok hızlı geçiyor.
2018 bütçesi 760 milyar civarında. Buradan
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve
Orman Bakanlığına toplam 36,4 milyar
ayırmıştık geçen sene. Şimdi 2019 yılı bütçesi
960 milyar, yüzde 26 gibi bir büyüklük söz konusu ama bizim bütçemiz, iki
bakanlığın toplam bütçesi -birleştirildi Orman
Bakanlığıyla- 33,74 yani yüzde 7,4 civarında bir düşme
var. Bu ne demek biliyor musunuz? Ben tarımı bu topraklarda
bitireceğim. demek. Ben köylüyü sürüm sürüm süründüreceğim. demek.
Bu köylü artık üretmesin, kente gelsin; onun cebine ben sosyal
yardımdan bir sigara parası, kapısının önüne de 2
çuval kömür koyarım, idare ederim. Ondan sonra bir bütçe yaparım,
Diyanet İşlerine 6 bin adam daha alırım, öbür dünyada ona
cennet ve arsa vadederim. demek. Çiftçinin geldiği nokta bu. O yüzden, bu
bütçenin bir tarım bütçesi olmadığını açıkça
paylaşmak isterim.
Yine paylaşıyorlar, diyorlar ki:
Tarımsal gayrisafi millî hasılada Avrupa 1incisiyiz, 180-190
milyar. Soruyu şuradan soralım: Siz geldiğinizde neydi?
Gayrisafi millî hasılanın yüzde 10uydu arkadaşlar. Bugünkü
parayla neye karşılık geliyor? 440 milyar olması gerekiyor
eğer bir başarı öykünüz varsa gayrisafi millî hasılada tarımın.
Oysa ne kadar? 180-190 milyardan bahsediyorsunuz. Hadi kuldan
utanmıyorsanız, insanlardan sıkılmıyorsanız
Allahtan korkun. Öyle bir derdiniz yok yani gözümüzün içine baka baka yalan
söylemeyi alışkanlık hâline getirdiniz.
Evet, değerli milletvekilleri, 2002den bugüne
kadar -bu bütçe kimin bütçesi anlayalım- tam 189 milyar dolarlık
tarımsal ithalat var, 189 milyar dolarlık. 2018i de ilave ediyorum
buna değerli arkadalar ve tam 75 milyar dolarlık ham madde
ithalatı var, 75 milyar dolarlık ham madde ithalatı. Ve ham
maddede ithalat ile ihracat farkı 64 milyar dolar, 64 milyar dolar. Bu
neye karşılık geliyor biliyor musunuz arkadaşlar,
hatırlatayım: 2002den bugüne kadar bu ülkenin toplumuna, bu ülkenin
insanına, bu ülkenin halkına, bu ülkenin çiftçisine, köylüsüne,
öğretmenine, öğrencisine ait olan ne kadar mal, mülk varsa
sattınız, işte bu kadar özelleştirme gelirimiz var,
işte bu kadar, işte bu kadar. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani sadece bu ithalattan bize ciddi anlamda
verdiğiniz zarardır bu.
Diğer bir konu değerli milletvekilleri,
bitkisel üretimden örnek vereceğim -zaman az ama muhtemelen bize bir
dakika ek süre verirler- ve şunu paylaşmak istiyorum: Bakın
değerli arkadaşlarım, buğday ithalatı 52 milyon ton,
52 milyon ton. Ödenen para 14 milyar dolar, 14 milyar dolar. Ayçiçeği,
soya, soya küspesi, yağlı tohumlar ve türevlerinde toplam ithalat,
arkadaşlar, 70 milyon ton, 70 milyon ton; petrolden sonra en fazla para
ödediğimiz kalem.
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) Buğday
ihracatının ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Undan ne kadar
para alındığını biliyor musunuz?
ORHAN SARIBAL (Devamla) Değeri ne kadar
biliyor musunuz? 40 milyar dolar, 40 milyar dolar.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Hocam,
bağırmasana!
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) Undan, makarnadan
ne kadar para geldiğini biliyor musunuz?
ORHAN SARIBAL (Devamla) Hayvancılık:
Bunlar geldiğinde bu topraklarda bir tane hayvan ithalatı yoktu, bir
tek. Toplam 7 milyondan fazla büyükbaş, küçükbaş hayvan ithalatı
yaptılar, 285 bin ton kemikli, kemiksiz et ithal ettiler; tam 7 milyar 330
milyon dolar ithalat yaptık arkadaşlar, 7 milyar 330 milyon dolar.
Şöyle bir şey de söylüyorlar: Meralar
yerinde duruyor. Bakın arkadaşlar, 2002den bugüne kadar bir tek
metrekare mera alanı değişmemiş; 14,6. Bu ülkede büyük
şehir olmamış, bu ülkede AKP iktidar olmamış, bu
ülkede yollar, köprüler, rantlar, TOKİler olmamış, ticaret
alanlarını, saray alanlarını yapmamışlar, hiçbiri
olmamış, meralar duruyor. Ya, Allahtan korkun. 14,6 milyon hektar
mera alanı 10 milyon hektara indi, 10 milyon hektara. Bu ne demek biliyor
musunuz? Ot yoksa yem yok, yem yoksa et yok, süt yok arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) - Sayın
Başkanım, bir dakika daha alayım.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Evet, zaman kalmadı,
kısaca şunu paylaşmak isterim: Bu bütçe çiftçinin bütçesi
değil, bu bütçe AKPnin yarattığı rant bütçesi, korku
bütçesi ve açıkça, net söylemek gerekiyor, ciddi anlamda
rantçıların bütçesi. Ama Friedrich Nietzsche şunu
söylemişti: Zenginler fakirlere sadece Tanrıyı
bıraktı. AKP de bu ülkede her şeyimizi aldı, toplumu
yoksullaştırdı, onlara sadece öbür dünyada cennet ve elbette,
şükür bıraktı ve elbette, bu işlerin bir çözümü var
mı? Var değerli arkadaşlar, var, var, çözüm mutlaka var. Domuz
eti yemekten korktuğunuz kadar kul hakkı yemekten
korksaydınız bu ülke bu duruma gelmezdi. Yaşasın demokrasi,
yaşasın özgürlük. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin
6ncı maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; biraz evvelki hatibin konuşmasında düzeltilecek çok
husus var ama özellikle Cumhurbaşkanımıza atfen âdeta Devlet
benim şirketim, istediğimi alırım, istediğimi
satarım. deyip diktatörlük yapısının bütçesi
şeklinde bir suçlamada bulundu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Doğru
söyledi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Zinhar, bu hakikat dışıdır. Bunu
milletimiz de zaten takdir etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk
devletidir. Hukuk herkes için bağlayıcıdır. Bu konuda
yapılan iş, eski sistemde Maliye Bakanının bizzat uhdesinde
olan bir yetkinin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
uyarlanmasına ilişkin olup teknik bir düzenlemeden ibarettir.
Biz, çiftçimiz de dâhil bütün toplum kesimlerinin
durumlarını zenginleştirmek için bugünlere kadar çabaladık
ve kul hakkı bizim için hakikaten en önemli husustur. Biz Hakka kul
olmak, Allahın rızasını kazanmak, milletin
duasını almak için çalışıyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine,
2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu
İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim
Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, böylece
6ncı maddede gruplar adına konuşmalar tamamlandı.
Bir istirhamım olacak yalnız sayın
grup başkan vekillerimizden: Her konuşmadan sonra konuşmayla
ilgili değerlendirme yapılırsa bitiremeyiz bugün bu
görüşmelerimizi. Her grubun konuşmacısı var; o
bakımdan, o konuşmacılar gerekli cevapları vermeli
konuşmalara.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalar var.
İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadak.
Buyurun Sayın Kadak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
RÜMEYSA KADAK (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Çok kıymetli Genel Kurul, 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, tabii, az önce beklerken şunu
düşündüm: Bundan altı ay önce üniversitedeyken finaller, dernek
koşuşturması, işte staj vesaire derken birisi gelip bana
Altı ay sonra milletin kürsüsünden sesleneceksin. deseydi asla
inanamazdım. O yüzden, konuşmama, tüm gençlere hayal kurma ve inanma
şansı verenlere teşekkürlerimle başlamak istiyorum.
Bugün Gazi Meclisimizin en genç milletvekili olarak
sesleniyorum sizlere. Türkiyede benim gibi 17 milyon gencimiz var.
Avrupanın en genç nüfusuna sahibiz. Tabii,
bakıldığında, gençlerin en büyük özelliği,
değişime en hızlı adapte olan kitle olmamız ve birçok
zaman aslında değişimin öncüleri olmamızdır. Bu
noktada, tabii, değişimin ve dönüşümün en çok etkileneni de biz
gençleriz. Bugün, sizlerle, bu değişimin en fazla etkileneni
gençlerden birisi olarak, AK PARTİli olsun olmasın, toplam seçmenimizin
üçte 1ini oluşturan gençleri temsilen konuşuyorum. Tabii, hazır
böyle değerli bir kitle varken karşımda, muhalefet-iktidar
ayırmadan tüm milletvekillerimizden gençler adına birkaç söz
isteyeceğim. (AK PARTİ ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Birincisi: Biz gençler özgürlüğü çok seviyoruz,
sahip olduğumuz özgürlüğe her zaman sahip olmak istiyoruz. Buradaki
tüm milletvekillerimizden özgürlüğü öncelemelerini istiyorum. Ülkemizin,
90lı yıllardan hatırladığımız yasaklara,
daha da öncesinden gelen tek tip vatandaş yetiştirme gayeli dönemlere
geri döndürülmesine hep birlikte izin vermeyeceğiz diyelim.
Başörtülü-başörtüsüz dindar-seküler Doğulu-Batılı
gibi ayrımları, biz, açıkçası, gençler olarak bilmiyoruz
aramızda. Lütfen, bu ayrımları bize hiçbir zaman göstermeyin
çünkü biz kavga etmek değil, üretmek istiyoruz.
İkinci olarak Gençleri sadece gençlerle ilgili
konularda muhatap alalım. düşüncesini asla kabul etmiyorum, hiçbir
genç de kabul etmiyor. Çünkü bugün, bakıldığında, hepimizin
cep telefonlarında bulunan, her gün binlerce seçmene aslında
ulaşmamıza yardımcı olan uygulamalar gençler
tarafından üretildi. Afrikada yaşanan sıkıntılardan
kadın haklarına, hayvan haklarına, bakıldığında
çevre haklarına, bilişimden zihin felsefesine, Meksikanın iç
politikasından Çinin ekonomik yükselişine kadar tüm bu konuları
etraflıca tartışabilecek binlerce gencimiz var şu anda
Türkiyede. Fakat maalesef, siyasal ve yönetimsel mekanizmalarda bu gençlere
yer verilmediği için onlar sadece bu konuları
tartışmış gençler olarak kalabiliyorlar. Biz gençler
Türkiyede yani ülkemizin içinde üretmeyi, iş yapmayı istiyoruz,
sorumluluk verilsin istiyoruz artık bizlere. Her alanda olduğu gibi,
siyasi arenada da daha fazla rol almamız gerektiği düşüncesindeyim.
Tabii, sadece siyasette de değil; sivil toplumda, akademide, bürokraside,
iş dünyasında gençlere daha fazla yer vermemiz lazım artık.
(AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Tabii, mevcut durumda yer alan gençlerimize de daha
fazla söz hakkı, daha fazla sorumluluk vermemiz gerekiyor ki onlar
gerçekten anlamlı bir şekilde var olabilsin oralarda.
Tabii, bugün biz gençler de sizlere birkaç söz
vermek istiyoruz. Kritik düşünmekten, hakaret içermeyen bir ifade
özgürlüğüne inanmaktan asla vazgeçmeyeceğimize,
sağımıza solumuza bakmadan Ben varım. diyeceğimize,
bize duyulan güvenin hakkını vermek için çok
çalışacağımıza, hangi işi yapıyorsak
yapalım en iyi şekilde yapacağımıza, tüketme değil
üretme gayesinde olacağımıza, adım adım binbir
sıkıntıyla büyüttüğümüz, yeri geldiğinde korumak için
canımızı feda ettiğimiz demokrasimize sahip
çıkacağımıza (AK PARTİ sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar) onu daha çok güçlendireceğimize ve son olarak
genç olmaktan asla çekinmeyeceğimize söz veriyoruz. (AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca, maalesef, bu kürsüde gençlerimizin aksi
şekilde tanıtılmasına çoğu kez üzülerek şahit
oldum. Ben Türkiye gençliğine yapılan yanlış ithamları
kesinlikle kabul etmiyorum, etmeyeceğim hiç. (AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kadak, tamamlayalım
lütfen.
RÜMEYSA KADAK (Devamla) Teşekkür ederim.
Sözlerime son verirken öncelikle burada bulunmama
sebep olan, gençlerin önünü açan başta Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana ve AK PARTİye (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) sonrasında burada hangi
görüşten olursa olsun desteğini, güler yüzünü benden hiçbir zaman
esirgemeyen tüm milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kadak.
Şimdi şahsı adına Mardin
Milletvekili Ebrü Günay.
Buyurun Sayın Günay. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; öncelikle, hepinizi selamlıyorum.
Benden önce konuşan genç arkadaşım
çok iyi şeyler ifade etti, özellikle özgürlük vurgusu yaptı. Umuyor
ve diliyorum ki içeride de bu sesi yükseltiyordur çünkü gençlerin özgür
olmasını bizler de istiyoruz, bu ülkenin geleceği onlar. Ama
kendisine buradan bir hatırlatma yapmak istiyorum: Şu an 70 bin genç
öğrenci cezaevinde; umarım, kendileri bu 70 bin genç tutuklu
öğrenci için de bir özgürlük mücadelesi verecektir, bunu da gösterecektir;
öyle umuyorum.
Bugün 19 Aralık, hepimizin yakinen bildiği
2000 yılında yapılan cezaevi operasyonlarının yıl
dönümü. Değerli arkadaşlar, bir ülkedeki cezaevleri o ülkenin insan
haklarının aynası, o ülkenin hukuk devleti ilkesinin
aynası, o ülkenin demokrasisinin aynasıdır. Ama maalesef, bugün,
19 Aralığın yıl dönümünde parlamenterimiz, milletvekili
arkadaşımız Leyla Güven açlık grevinin 42nci gününde.
Yine, onlarca siyasi mahpus, politik mahpus süresiz, dönüşümsüz açlık
grevinde ve ülke, 19 Aralığın yıl dönümünde yeniden bir
cezaevi sorunuyla yüz yüze, özgürlük taleplerini dile getiren bir süreçle
karşı karşıya. Tabii, bu Parlamentonun bunu görmemesi, bu
Parlamentonun bunu görmezden gelmesi başka bir acı kayıp. Bunu
ifade ederek konuşmama devam etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayıştay
Başkanlığınca düzenlenen kamu idareleri denetim
raporlarında birçok belediyeye ait yolsuzluklar açık bir şekilde
kamuoyuna yansıdı. Sayıştay raporlarına yansıyan
yolsuzlukların önemli bir kısmı DBPli belediyelere atadığınız
kayyumların raporları. Ben, kayyum atanmış belediyelerin sadece
birisinden söz etmek istiyorum, hâliyle, kendi seçim bölgem olan Mardin
Büyükşehir Belediyesinin kayyum raporuna değinmek istiyorum. Bu
Sayıştay raporlarında, tahsisli kullanılan veya
kullandırılan binaların mali tablolarda yer
almadığı, kayyumun 3 adet binayı diğer kurum ve
kuruluşlara tahsis ettiği, 3 binayı da tahsisli
kullandığı ancak mali tablolarda tahsislere ilişkin bir
kaydın olmadığı görülmüş. Taşınmaz
kayıtlarının gerçek durumu yansıtmadığı,
1.479 taşınmaz değerinin 1 TL olarak gösterildiği, ayrıca,
yapılan ihalelerin yandaş firmalara verildiği tespit
edilmiştir. Belediyeye bağlı Kültür Daire
Başkanlığının Din konferansı ücreti adı
altında bütçeden milyarlarca lira parayı zimmete geçirdiği
iddialar arasında. İlahiyatçı Nihat Hatipoğlunun Mardinde
verdiği konferans için bütçeden 400 bin TL alındığı
ancak Hatipoğluna 60 bin TLnin ödendiği ve kalan paranın
zimmete geçirildiği basına yansıdır. Haberi yapan gazeteci
Sedat Sur on bir ay yirmi gün hapis cezası aldı ama kayyuma dair, bu
habere dair herhangi bir yalanlama olmadı.
Yine, mevzuata aykırı davranan Mardin
Büyükşehir Belediyesi kayyumu, şimdi de milyonlarca lira
borçlandırdığı belediyeye ait taşınmazları
satışa çıkardı. DBP yönetimindeyken hazineye borcu olmayan,
hatta kasasında artı bütçesi olan belediye, şu an bir borç
batağında. Bu da belediyenin taşınmazlarının
satışa çıkarılmasının önünü açtı ki bu,
gazete ilanlarından bir tanesi, bir taşınmazını
satışa çıkarmış durumda.
Yine, Midyat Belediyesinde geçtiğimiz günlerde
6 taşınmazın ihaleyle satışa
çıkarıldığı duyurusu yapıldı.
İlginçtir, AKPli meclis üyesi bile İtibarımız küçük
düşürülür. diyerek bu satışa karşı çıktı, 4
adet taşınmazın satışı iptal edildi, 2 adet
taşınmaz 1 milyon TL karşılığı
satıldı. Bu paralar nereye gidiyor? Hangi açığı
kapatmak için kullanılıyor? Yine, 31 Mart öncesi bu taşınmazların
satışa çıkarılması bizler açısından manidar.
Yine, Mardin Büyükşehir Belediyesinde
yapılan usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların yanında, Mardin
Artuklu Üniversitesinde de yolsuzlukların yapıldığı
çok açık. Eğitim Fakültesinde görevli bazı öğretim
üyelerinin zorunlu ders yüklerini tamamlamadıkları -ama yine
pedagojik formasyon derslerine girdikleri- derse girmedikleri hâlde zorunlu
ders yüklerini tamamlamış gibi gösterildikleri belirtilmiş.
Ayrıca, raporda, üniversitedeki döner sermaye işletmesinin zarar
ettiği, akademik araştırma için verilen ödeneklerin
amacının dışında kullanıldığı,
yapılan harcamaların belgelendirilmediği de görülmekte.
Değerli arkadaşlar, Mardin Artuklu
Üniversitesi Mardinin çok dilli ve zengin mimari yapısına çok uygun
bir üniversite olarak aslında planlandı ama nedense gelinen nokta
ortada. İhraçlar, üniversitede sözleşmeli olarak çalışan
akademisyenlerin sözleşme sürelerinin uzatılmaması ve Rektörün
akademisyenlere uyguladığı mobbingle görevlerinden
uzaklaştırılan ya da ayrılmak zorunda kalan
akademisyenlerle dolu.
Değerli arkadaşlar, Artuklu
Üniversitesinde Yaşayan Diller Enstitüsü kuruldu ve YÖKe bağlı
bir şekilde Kürtçe lisansüstü ve sonradan lisans dersleri verilmeye
başladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) Tamamlıyorum.
Ama maalesef, Yaşayan Diller Enstitüsünün yani
Kürdoloji bölümünün geldiği durum ortada.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Muş Alparslan
Üniversitesi
EBRÜ GÜNAY (Devamla) Son olarak, MEB
tarafından 20 bin sözleşmeli öğretmen alımı için
branş dağılımı yapıldı ve yaşayan
diller ve lehçeler için 2 Kurmanci, 1 Zazaki öğretmeni atandı. Yani
20 bin öğretmene 3 kişiyi mi uygun görüyorsunuz? Bu, aslında
Kürt diline karşı açık
ayrımcılığınızın göstergesidir.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, böylece
konuşmalar tamamlandı.
6ncı madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapıyoruz. Toplam on dakika; beş dakika soru, beş dakika cevap.
Soru işlemini başlatıyorum.
Sayın Gaytancıoğlu, buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün açıklanan verilere göre, Türkiye genelinde
işsizlik oranı yüzde 11,4le son zamanların en yüksek
rakamına ulaştı. Gördüğümüz kadarıyla, Hükûmet üretimi
teşvik ederek istihdam yaratmak yerine günü kurtarmayı tercih ediyor,
İŞKUR aracılığıyla kısa süreli programlar
düzenleyerek insanlara altı aylık bir umut vadediyor. Sorun
çözülmüyor, daha da ağırlaşıyor. En yüksek işsizlik
ise üniversite mezunu gençlerde. Demek ki üniversite sayısını
artırmakla olmuyormuş. Temeli üretim olan, katma değer yaratan
bir ekonomi politikasıyla büyüme ve bununla birlikte istihdam
oluşturma gerekiyormuş. Siz ne yaptınız? Bol bol beton bina
dikerek Türkiyenin büyüdüğünü sandınız. Tarlaları boş
bırakarak, çiftçiyi borçlandırarak, esnafı görmeyerek büyüme
olur mu, işsizlik önlenir mi? Ekonomi politikalarınızı
işsizlik yaratan politikalardan üretim artışı
sağlayıcı politikalara yönlendirmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Yalım
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kökü yarım asrı geçip
bir asra yaklaşan, köklü otobüs firmalarımız var. Seksen bir
yıllık Ulusoy firması, elli altı yıllık Pamukkale
firması; bu iki firma da -buna benzer birkaç tane daha küçük firma var-
konkordato ilanı verdiler. Diğer birçok firma da -dediğim gibi-
aynı şekilde, sıkıntılı durumdalar. Bu sektörün
can çekişmemesi, sektördeki daha fazla şirketimizin batmaması
adına -biliyorsunuz, çok sayıda da istihdam sağlıyorlar
kaliteli hizmet vermek adına- bu sektörde çalışan
işçilerimiz, şoförlerimiz, hostlarımız için, bu sektörde
çalışan tüm personel için, sektöre can suyu vermek adına Sosyal
Güvenlik Kurumundan bir destek vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özşavlı
HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizi ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kitapseverlerin mutlaka bildiği bir kitap
vardır, Umberto Ecoya ait Yorum ve Aşırı Yorum adlı
kitapta, özetle aşırı yorum şöyle
tanımlanmıştır: Okuyucunun ne yapıp ne edip metni
kendi amacına hizmet eder hâle getirmesine aşırı yorum
denmektedir. Bu minvalde son bir haftadır yapılan konuşmalarda,
başta Sayın Katırcıoğlu ve muhalefet
milletvekillerinin on altı yıldır AK PARTİnin
yazdığı kitabı kendi inisiyatifleri ve kendi
çerçevelerinden okuduklarına şahit olmaktayım. Fakat şu da
bilinmelidir ki: Yüce Türk milleti bu kitabı gerçek anlamıyla okumakta
ve her seçimde AK PARTİye hak ettiği değeri vermektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1 milyon 800 bin kişi asgari ücretin
altında aylık alıyor. 6 milyon 700 bin kişi açlık
sınırının altında asgari ücret alıyor ve
kayıt dışı çalışan binlerce kişi var. 1
Ocaktan beri vatandaşın bankalara borcu 500 milyar lirayı
geçmiş ve ilk on ayda bankalara ödenen faiz 55,5 milyar. Çiftçilerin
tarlaları hacizli, emekli, memur, işçi ay sonunu getiremiyor ve hâlâ
vergiyi tabana yaymaktan bahsediliyor. Biz çağrıda bulunuyoruz:
Vergiyi tavana yayın, geliri tabana yayın.
Asgari ücretten vergiyi kaldıracak
mısınız? Söz verdiğiniz gibi 3600 ek göstergeleri verecek
misiniz? EYTlilerin haklarını teslim edecek misiniz? Çiftçinin
mazotundaki ve gübresindeki vergileri kaldıracak mısınız?
Elektrik, doğal gaz, su faturalarındaki vergileri, yükleri
kaldıracak mısınız?
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İbni Halduna göre, devletlerin hayatı da
insanların hayatı gibidir, inişli çıkışlı
seyreder. Bugünümüze şükür, bütçemizi bile eloğluna
yaptırdığımız günlerden bugüne
Mehmet Akifi
dinleyelim:
İşimiz düştü mü tersaneye yahut
denize,
Mutlaka âdetimizdir, koşarız
İngilize.
Bir yıkık köprü için Belçikadan kalfa
gelir,
Hekimin hazıkı bilmem nereden celbedilir.
Mesela bütçe hesâbâtını yoktur
çıkaran,
Hadi, Maliyeye gelsin bırakın Mösyö Loran.
Hani tezgâhlarınız nerde? Sanayi nerde?
Ya Brükselde ya Berlinde ya Manchesterde."
Bütçemizi hep beraber kendimiz yapabiliyoruz ya,
korkmayın, gerisi gelir, gelmiştir de. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
FOX Ana Haber bülteni sunucu Fatih Portakalı
hedef alan AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğanın Birileri
çıkmış, portakal mıdır, mandalina mıdır,
narenciye midir, sokağa çağırıyor. Haddini bil, haddini.
Bilmezsen haddini, bu millet patlatır enseni. ifadesi ülkemizde mal
mülkten sonra can güvenliğinin de tek adamın iznine tabi olduğu
algısını yaratmaktadır. Bu, demokrasi
anlayışıyla örtüşen bir tavır değildir, kabul
edilemez; hele hele bir ülkede Cumhurbaşkanı olarak tüm ülke
insanının sorumlusu olan bir kişiye hiç yakışmaz,
inancımıza da sığmaz. Acilen
Cumhurbaşkanının sözlerini düzeltmesini temenni ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
ülkemizde üniversite mezunu işsiz sayısı 1 milyonu
aştı. Bunların 150 bini ise mimar ve mühendisten oluşuyor.
Ülkemizdeki ekonomik kriz nedeniyle özel sektörde istihdam olanakları
daraldı. Dolayısıyla bu gençlerin tek umudu kamuda kendilerine
verilen atama sözlerinin tutulması.
Önceki Gıda, Tarım Bakanı Sayın
Eşref Fakıbaba Bakanlığına 10.550 mühendis ve
veteriner alımı için geçtiğimiz yıl -Mayıs ve
Şubat 2018- kadro talebinde bulundu. Bu talebe neden sessiz
kalıyorsunuz, neden cevap vermiyorsunuz? Sayın Bakan, gelin,
Hükûmetinizin bu atama sözünü tutun, hem Tarım
Bakanlığının personel ihtiyacını
karşılamış olun hem de işsiz mühendisleri işe
kavuşturun. Yılbaşı öncesi atama bekleyen mühendislere ve
personel ihtiyacı olan tüm bakanlıklara bu müjdeyi verin.
BAŞKAN Sayın Atay, buyurun.
SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın Başkan,
benim sorum Ulaştırma Bakanına. Gaziantepte çok güzel bir havalimanımız
var ama uçaklarımız inip kalkamıyor. Gerekçesi sis. Günümüz
teknolojisinin bu kadar gelişmesine rağmen uçakların
devamlı suretle inip kalkamamasını anlamış
değiliz. Bu, Gaziantep halkına ve sanayicisine çok büyük zarar
vermektedir.
Gaziantepe inen uçakların küçük gövdeli
olması ve seferlerin artırılmamış olması
sebebiyle uçak biletleri çok fiyatlıdır, pahalıdır. Bir an
önce uçak seferlerinin artırılmasını, geniş gövdeli
uçakların Gaziantepe gönderilmesini ve sis nedeniyle meydana gelen
aksaklığın giderilmesi için gerekli teknolojinin
sağlanmasını arz ediyoruz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, tabii,
cevap için süre azalmış.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bakan yok zaten,
Bakan yok zaten.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Komisyon
Başkanımız var dağ gibi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bakanlara sorular
ya.
BAŞKAN Sayın Komisyon Başkanı,
buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben kısaca bu 6ncı maddeyle ne
yapıyoruz, onu ifade etmek istiyorum. Ama onun öncesinde istihdama
ilişkin bazı söylemler, sorular oldu; buna ilişkin verileri
paylaşmak istiyorum.
2010 ve 2018 mukayesesine
baktığımızda istihdamın 2010da 21 milyon 858 bin
olduğunu ama 2018de de 6,8 milyonluk ilave istihdam
artışıyla 28 milyon 677 bine geldiğini görüyoruz. Avrupa
Birliğine baktığınızda da hâlâ bizim istihdamda
sağlamış olduğumuz bu artış oranına
onların yaklaşamadıkları da çok net. Ayrıca, iş
gücüne katılım oranına baktığımızda da
2010da yüzde 46,5 olan bu oranın 2018 verileriyle yüzde 53,2ye
geldiğini de görüyoruz.
Tasarruf bütçesi olup olmadığına
ilişkin, bir dengeleme bütçesi olup olmadığına ilişkin
bir söylem vardı. Burada, baktığımızda da bu bütçede
toplam 75,9 milyar tutarında -ki bu da millî gelirin yüzde 1,7sine tekabül
ediyor- bir tasarruf ve tedbir uygulandığını görüyoruz.
Bunların 59,9 milyar lirası harcama tasarruflarından
sağlanıyor, 16 milyar lirası da gelir artırıcı
tedbirlerden. Onun için buna bir dengeleme ve tasarruf bütçesi demenin
yanlış olmayacağı da ortada, net olarak açık.
Ayrıca, satın alma gücü
açısından baktığımızda da bu son dönemde ortaya
konulan güçlü büyüme performansıyla beraber 4,7 olan büyüme
oranının ortalama 5,7 olarak gerçekleştiğini görüyoruz. Gene,
2002de 9.200 dolar olan satın alma gücü paritesine göre kişi
başı gelirin de 27.900 dolara yükseldiğini ve bu anlamda da
satın alma gücü paritesine göre ülkemizin 14üncü sırada yer
aldığını görüyoruz.
Gene, tasarruf açısından
baktığımızda, bunu, mesela taşıtlarda görüyoruz.
2018 yılı bütçesinde çeşitli kamu idarelerinin edineecekleri
taşıt sayıları 4.780 iken bu sayının da 2019
yılı bütçesinde yaklaşık, yarı yarıya
düşürülerek 2.325e düştüğünü görüyoruz.
Gene bu 6ncı maddeye dönersem, bunun (1)inci
fıkrasında genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10unu aşmamak
kaydıyla, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerine konulan ekonomik kodlardaki ödeneklerin kamu idareleri
bütçeleri arasında veya Hazine ve Maliye Bakanlığı
bütçesinin yedek ödenek tertibine aktarılması noktasında
Cumhurbaşkanımız yetkili kılınmaktadır.
(2)nci fıkrada genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi, yıl içinde
hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine aktarma yapma konusunda yetkili
kılınmakta.
(3)üncü fıkrada genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin 10 Temmuz 2018 tarihli ve 1 numaralı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına yaptıracağı işlerde
söz konusu işlere ilişkin ödeneklerini Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesine işi yaptıran idarenin
doğrudan aktarması temin edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) (4)üncü fıkrada Millî Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet
Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinde
yer alan ve tek merkezden yönetilmesi gereken hizmetlere ilişkin
ödenekleri fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak
aktarmaya yetkili kılınmaktalar.
(5)inci fıkrada ise özel bütçeli idareler ile
düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde
belirtilen, (F) işaretli cetvellerinde belirtilen net finansman
tutarlarını aşan finansman gerçekleşme
karşılıklarının ödenek olarak eklenmesine
Cumhurbaşkanlığınca belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesince kamu idareleri yetkili kılınmaktadır.
Daha uzun tabii maddeye ilişkin açıklama
ama burada yeterli olur diye düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, şimdi 6ncı
madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin 6ncı maddesinin (1) numaralı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve
fıkra sıralamasının ona göre düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu Sibel
Özdemir Ömer
Fethi Gürer
İstanbul İstanbul Niğde
Okan
Gaytancıoğlu Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Erkan
Aydın
Edirne Bursa Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen 161inci maddesinin
değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme
yapılmaksızın okunur ve oylanır. hükmü gereğince
önergenin gerekçesini okutacağım. Bugün işleme alınacak
diğer önergeler olacaksa onlar için de bu açıklamam geçerli
olacaktır.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun
6ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla, Bütçe Kanunuyla
verilen ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması
amacıyla, kamu idarelerinin yıl içinde ortaya çıkabilecek
ihtiyaç fazlası ödeneklerinin diğer kamu idarelerinin ödenek
ihtiyacının karşılanmasında
kullanılmasını temin etmek veya ödeneklerin öncelikli hizmetlerde
kullanılmasını sağlamak üzere genel bütçe ödeneklerinin
yüzde 10unu aşmamak kaydıyla, genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03),
(05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu
idareleri bütçeleri arasında veya Hazine ve Maliye
Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek tertibine aktarmaya
Cumhurbaşkanı yetkili kılınmaktadır.
TBMMde 16/11/2016 tarihinde kabul edilen 6761
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 1'inci
maddesiyle değişik 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununun 21inci maddesinin birinci fıkrası Merkezî
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek
aktarmaları kanunla yapılır. Ancak, harcamalarda tasarrufu
sağlamak, dengeli ve etkili bir bütçe politikasını
gerçekleştirmek üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde onunu geçmemek
kaydıyla, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri
arasındaki ödenek aktarmalarına ilişkin yetki ve işlemler
ile usul ve esaslar merkezî yönetim bütçe kanununda belirlenir. hükmünü
taşımaktadır.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun
6ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla
Cumhurbaşkanına 5018 sayılı Kanunun temel ilkeleri ve
kurduğu mali sistemle bağdaşmayan yetkiler tanınmakta,
genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10unu aşmamak kaydıyla genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin (01),
(02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik kodlarındaki
ödenekleri idarelerin kendi bütçeleri arasında aktarmaya veya Hazine ve
Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine
aktarmaya Cumhurbaşkanı yetkili kılınmaktadır.
Anayasa'nın 7nci maddesinde Yasama yetkisi
Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki
devredilemez. denilmektedir.
Anayasa'nın 87nci maddesinde bütçe
hakkının Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu hüküm
altına alınmıştır.
Cumhurbaşkanına çerçevesi çizilmemiş,
esasları belirlenmemiş bir alanda hiçbir sınırlamaya
bağlı olmaksızın geniş yetkiler tanınarak yasama
yetkisinin devri yapılamaz. Söz konusu aktarma toplamı için genel
bütçe ödeneklerinin yüzde 10'u gibi bir limitin konulması çerçeve çizme,
sınır getirme anlamında bulunmamaktadır. Bütçe Kanununa
Anayasaya aykırı olarak bütçe dışı hükümler konularak
mevcut kanun hükümlerinin değiştirilmesi veya bütçe yılı
itibarıyla zımnen kaldırılması Anayasanın 87nci
ve 161inci maddelerine de aykırıdır.
Söz konusu düzenleme, Anayasa'nın 7, 87,
161inci maddelerine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
Şimdi 7nci maddeyi okutuyorum:
Diğer bütçe işlemleri
MADDE 7- (1)
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin
38.01.02.00-09.4.2.20-2-05.2 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı)
tertibinde yer alan ödenek, bu Program kapsamında lisansüstü eğitim
veren yükseköğretim kurumlarına, görevlendirilen öğrencilerin
sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak mal ve
hizmet alımlarında kullanılmak üzere tahakkuk ettirilmek
suretiyle ödenir. Ödenen bu tutar karşılığını bir
yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz
gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili
yükseköğretim kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981
tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 43 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 44 üncü, 46 ncı,
58 inci, ek 25 inci, ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992
tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil
edilen tutarlar ve diğer gelirler, yükseköğretim kurumları
bütçelerine özel gelir ve özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu
tutar ve gelirler, ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak
kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar karşılığı olarak
ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir
gerçekleşmelerine göre kullandırılır.
(3) Öz gelir
karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu
bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel
sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler
arasında (09.6.0-Eğitime Yardımcı Hizmetler fonksiyonu
altında öz gelir karşılığı tefrik edilen
ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma
yapılamaz.
a) Emniyet
Genel Müdürlüğünün öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve
eğitim gören yabancı uyruklu öğrenci ve personele yapılan
giderler karşılığında ilgili devletler veya
uluslararası kuruluşlar tarafından ödenen tutarları,
b) NATO
makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek
havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek
tutarları,
c) Gümrük
idarelerince tahsil edilerek Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal
ettirilen bandrol ücretlerinin yüzde 2si oranında Ticaret
Bakanlığı hizmetleri için söz konusu Kurumca ödenecek
tutarları,
aynı
amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan
ilgili idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu
suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan
kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 7nci
maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
Kıymetli milletvekilleri, günlerdir
Meclisimizin çatısı altında bütçe görüşmelerini
sürdürüyoruz. İYİ PARTİ bütçe teklifindeki bazı maddelere
milletimizin lehine olduğu için evet oyu vermiş,
bazılarına hayır demiştir. Bu, yapıcı
muhalefetin gereğidir ama maalesef yürütme ve iktidar partisi muhalefete
kulağını tıkamış durumdadır. Ne desek Biz
halk oyuyla geldik, bizi halk seçti. diyorlar. Değerli AK PARTİ
milletvekilleri, biz de buraya gökten zembille inmedik, biz de halk oyuyla
geldik ve milletimiz bize muhalefet görevi verdi. Siz muhalefetin sesini
dinlemeyerek aslında size oy vermeyen vatandaşlarımızı
görmezden gelmiş oluyorsunuz. Bu doğru bir yaklaşım
değildir.
Dünyaya baktığımızda halk oyuyla
gelmiş pek çok iktidar vardır ki zulümle, adaletsizlikle
anılmaktadır. Dünyayı dev bir savaşa sürükleyen Hitler de
halk oyuyla iktidara geldi, Esad da darbeci Sisi de halk oyuyla iktidara geldi.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Sadece seçimle gelmek adaletli ve demokratik
olunduğunu göstermez. Kendisinden başkasının fikirlerine
kıymet vermeyen her iktidar otoriterleşir ve hem kendine hem de
milletine zarar verir.
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi duvarında
asılı olan bir ayetikerimeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Yüce
Allah Şûra suresinin 38inci ayetinde şöyle buyuruyor:
(Hatip tarafından Şûra suresinin 38inci
ayetinin okunması)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Yani
Onlar işlerini istişareyle danışarak yaparlar.
Kıymetli iktidar, siz ne istişare ediyorsunuz ne de
danışıyorsunuz. Demokrasiye itibar etmiyorsunuz, bari
Allahın ayetine itibar edin, kulak verin. Ve biraz önce buradan konuşan
en genç milletvekilimiz Sayın Rümeysa Hanımefendinin sözlerine kulak
verin.
Değerli milletvekilleri, konuştuğumuz
teklifte TRTye verilen bandrol ücretlerinden bahsediyoruz. TRTnin kültürümüzü
ve gönül coğrafyamızı merkeze koyduğu
yayınlarını beğeniyor ve takip ediyoruz ancak TRTnin ve
doğrusu bir kısım Türk basınının içine
düştüğü durum Rusyadaki Pravda gibi olma hâlidir. Ülkemiz, Dünya
Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında 157ncı
sırada. Bu kürsüde defalarca ifade edildi ancak ben tekraren ifade etmek
istiyorum ki: 24 Haziran seçimlerinde Cumhur İttifakı ve Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, devletin resmî kanalı TRT 1de yüz seksen bir
saat yer alırken Cumhuriyet Halk Partisi ve Sayın İnce on
altı saat, İYİ PARTİ ve Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi üç buçuk saat,
Saadet Partisi ve Sayın Karamollaoğlu bir buçuk saat yer
almıştır.
Değerli milletvekilleri, 1 Nisan 2018 tarihinde
Ankarada 100 binden fazla vatandaşımızın
katılımıyla gerçekleşen İYİ PARTİ
olağanüstü kurultayını Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun hiçbir
kanalı bir dakika haber olarak dahi yayınlamamıştır,
yayınlayamamıştır. Bu tablo utanç verici bir tablodur.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Türk milletinin
verdiği vergilerle çalışan bir kurumdur. Siz bu vergileri sadece
kendi iktidarınız için harcarsanız adaletsizliğe,
hukuksuzluğa çanak tutmuş, kul hakkı yemiş olursunuz.
Saygıdeğer milletvekilleri,
konuştuğumuz kanun teklifinde Yükseköğretim Kurulunun bütçesi de
var. Demokrasilerde bilginin doğru ve sağlıklı bir
şekilde üretilmesinin yolu özgür ve kaliteli üniversiteden geçmektedir.
Üniversitelerimizin geleneklerinin ve kalitelerinin korunması en temel
görevimizdir ama maalesef, geleneği olan üniversitelerimiz
Yönetilemiyor. bahanesiyle bölünüyor. Ankaramızın cumhuriyetle
yaşıt ve büyük Atatürkün unvanını taşıyan üniversitesinin
yani Gazi Üniversitesinin bölünmesinin üniversite camiamıza büyük zararlar
verdiğini düşünüyorum. Bu bölünme hem muhalefet partileri hem Türkiye
kamuoyu hem de Gazi Üniversitesinin öğrencileri ve akademisyenleri
tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmiştir. Bu
bölünme gerçekleştirilirken Ankaramızın manevi
mimarlarından büyük mutasavvıf Hacı Bayram Veli Hazretlerinin
adının yaşatılması gibi sudan bir sebeple
sunulması da bir samimiyetsizliktir.
Değerli milletvekilleri, şu logoya
bakmanızı öneririm. Bu, geçen hafta ilan edilen Hacı Bayram Veli
Üniversitesinin logosu. Allah aşkına, burada Hacı Bayram
Velinin manevi şahsiyetini ya da başka bir millî değerimizi
görebiliyor musunuz? Bu üniversitenin ne bir tabelası ne de bir kurumsal
kimliği var. Bilimsel yayınlarının uluslararası indekslerde
taranması noktasında pek çok kayıp
yaşanmıştır. Akademik ve idari işleyişte yüzlerce
sorun yaşanmaktadır. Ara döneme gelinen bu süreçte Hacı Bayram
Veli Üniversitesi sadece kâğıt üzerinde kalmıştır.
Kişiye özel KHKyle üniversiteye iki aylık bir profesör rektör olarak
atanmıştır. Ne olurdu Hacı Bayram Veli Türbesine sadece
200 metre uzaklıktaki Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinin
adını Hacı Bayram Veli Üniversitesi yapsaydık, ne olurdu?
Ne olurdu Gazi Üniversitesinin varsa sorunlarını da bölmek yerine
büyük devlet olma sorumluluğuyla çözseydik?
Saygıdeğer milletvekilleri, geçen hafta
konuşmamda dedim ki: Bu bütçe israf bütçesidir çünkü içinde işçi
yoktur, memur yoktur, emekli yoktur, fakir fukara yoktur. Şimdi size bunun
bir örneğini vereceğim: Geçtiğimiz hafta Ankaramızın
Polatlı ilçesindeki köylerimizi ziyaret ettik. Özyurt köyümüze
gittiğimizde vatandaş bize sitem etmeye başladı. Başta
anlamadık, sonra baktık ki bizim logolarımızı AK
PARTİye benzetmişler ve sanmışlar. Neden biliyor musunuz?
Özyurt köyünde telefon çekmiyor, su yok, yol yok, köylü perişan.
Arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı ve yüce Meclise 150
kilometre uzaklıktaki bir yerden bahsediyorum. Sonra köylü bizden özür
diledi ve karşılıklı helalleştik. Ardından,
Uzunbeyli, Sinanlı, Hacıosmanoğlu köylerine giderek şeker
pancarı ve soğan üreticisi çiftçimizi ziyaret ettik.
Arkadaşlar, çiftçi perişan durumda. Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden aldıkları
kredilerin faizi hakkında köylü Köyü satsak ödeyemeyiz. diye bahsediyor.
Satılan şeker fabrikaları sebebiyle tonlarca şeker pancarı
elde kalmış durumda.
Arkadaşlar, şu fotoğraflara da
bakmanızı öneririm: Dağlarca, yığınla olan
soğan ve şeker pancarı. Bu pancarlar millî servettir ve burada
çürüyor. Soğan üreticisi soğanını satamaz duruma
gelmiş. Neden biliyor musunuz? İnsanlar, stokçulukla suçlanan
terörist denen çiftçiden ürün almaya korkuyor, korkak hâle gelmişler.
İşte sizin tarım politikanız, işte sizin köylüye
bakış açınız budur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarihî bir sorumluluğun getirdiği duygu ve
düşüncelerle bir hususu da dile getirerek konuşmamı
sonlandırmak istiyorum.
Osmanlı tarihinin son dönemlerinin en kudretli
yöneticilerinden birisi şüphesiz şehit Enver Paşadır.
Hatasıyla sevabıyla Enver Paşa bizim bir değerimizdir.
Büyük Atatürk Enver bir güneş gibi doğmuş, bir gurup
ihtişamıyla batmıştır, arasını tarihe
bırakalım. demiştir. Bu tarihin bize yüklediği bir
sorumluluk vardır. merhum Nihal Atsız şu dizeleriyle âdeta Enver
Paşayı anlatmıştır: Kahramanlık ne yalnız
bir yükseliş demektir,/ Ne de yıldızlar gibi parlayıp
sönmektir./ Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;/
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
Enver Paşa, Tacikistanın Çeğen
Tepesi'nde Türkistan coğrafyasındaki
soydaşlarımızın bağımsızlığı
ve huzuru için mücadele etmiştir. Göğsünde bir Kuran-ı Kerim ve
vatan sevgisi dolu bir yürekle mitralyöz kurşunlarına karşı
taarruz etmiş ve şehit olmuştur. Bu cesaret, iman ve vatan
sevgisi dolu insanın hatırası için, aynı zamanda Türkistan
coğrafyasıyla olan gönül bağımızı biraz daha
somutlaştırmak için şehit olduğu yere bir anıt
yapılması düşünülmüştür. Çeğen Tepesi'nde 9uncu
Cumhurbaşkanımız merhum Süleyman Demirel döneminde planlanan ve
iktidarınızda Sayın Abdullah Gül döneminde projelendirilen ama
hâlen tamamlanamayan anıtın bir an önce bitirilmesi milletimizi ve
gönlünde Enver Paşa sevgisi olan vatandaşlarımızı
memnun edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Tabii.
Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Bu
konu, AK PARTİ iktidarının da hayırla anılması
için bir vesile olacaktır umarım. Bu hususu yüce heyetimizin
bilgilerine sunuyor, şehit Enver Paşayı rahmet ve minnetle
anıyorum. 2019 bütçesinin milletimize hayırlı olmasını
Yüce Allahtan temenni ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu
Buyurun Sayın Osmanağaoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi ve ekranı
başında bizleri takip eden yüce Türk milletini saygı ve
muhabbetlerimle selamlıyorum.
Ülkemiz genç ve dinamik nüfusuyla umut vermektedir.
Bu genç nüfusun çağın gereklerine göre bir eğitim ve
öğretim görebilmesi, geleceğe daha emin adımlarla yürüyebilmesi
önem arz etmektedir. Liseyi bitiren evlatlarımızın tercihlerini
yaparken mezun olduktan sonra istihdam kaygısıyla bölüm tercih
etmesi, üniversitelerden mezun olan gençlerimizin kendi alanları
dışında, hayatın zorluklarını aşmak
maksadıyla iş bulma telaşına düşmesi;
geleceğimizin teminatı gençlerimizin vasıflarını
yitirmesine, geleceğimiz olan genç insan kaynağımızın
heba olmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple, üniversitelerimizde
verilen eğitimin niteliği, üniversitelerimizin bilim üretme ve
araştırma geliştirme merkezleri hâline gelmesi, üniversitelerde
ehliyet, liyakat ve devletine sadakat noktasında eksiği olmayan bilim
adamlarımızın göreve gelmesini sağlayacak bir sistemin
geliştirilmesi, koordinasyonunun sağlanması büyük önem arz
etmektedir. Bu manada, atılan ciddi adımların olduğunu da
göz ardı etmiyoruz ve Millî Eğitim
Bakanlığımızın umut vadeden 2023 vizyonunu çok
önemsiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle bazı
hususları, gördüğümüz yanlışları ve eksiklikleri,
faydalı gördüğümüz önerilerimizi de dile getirmek istiyoruz.
Geçtiğimiz ay bir yönetmelik yayımlanarak Yükseköğretim
Kurulunda bir yetki devri yaşandı, 2 Kasım 2018 tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanan, Devlet Yükseköğretim Kurumlarında Öğretim
Elemanı Norm Kadrolarının Belirlenmesine ve
Kullanılmasına İlişkin Yönetmelik uyarınca
üniversitelerde istihdam edilecek öğretim elemanlarıyla ilgili
ilanları ve kriterleri üniversite yönetimleri belirlemeye
başlamıştır. Bu durum, YÖKün yetkileri açısından
bakıldığında bir reformdur ancak söz konusu yönetmelikle
birtakım mağduriyetlerin yaşanması ihtimali de
artmış, istismarın ve suistimalin de maalesef önü
açılmıştır. Üniversitelerde şahsa münhasır özel
ilanların çıkmaya başlaması, bu tespitimizi teyit
etmektedir. Bu ilanların, ehliyet ve liyakat göz önünde
bulundurulduğunda, denetlenmeye muhtaç olduğu ortadadır.
15 Temmuz 2016da hain bir işgal
girişiminde bulunan ve eli kanlı bir terör örgütü olan FETÖnün
üniversiteleri nasıl yuva edindiğini, üniversitelerde nasıl
hâkimiyet kazandığını, aynı zamanda üniversiteleri
finans kaynağı hâline nasıl getirdiğini, bu elim hadiseden
sonra çok daha net gördük.
FETÖyle mücadelenin bitmediğini, yeni paralel
devlet yapılanmalarının oluşma ihtimalini göz önünde
bulundurursak, ehliyet ve liyakatten yoksun, devlet, millet ve vatan yerine
kişilere ve belli gruplara sadakat gösteren şahısların
göreve getirilme ihtimali göz ardı edilmemelidir.
Bu noktada bir parantez açıp önerimizi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Anadolunun bağrından eğitim ve
öğretim için üniversitelere gelmiş gençlerimizin yeni paralel devlet
yapılanmalarının pençesine düşmemesi için, stratejik ve
sosyolojik temelli projelerin yetkili kurumların koordinasyonunda hayata
geçirilmesi elzemdir. Söz konusu yönetmeliğin, üniversitelerimizde
hâlihazırda var olan bazı sorunları derinleştireceği
de ihtimal dahilindedir.
Unutulmamalıdır ki öğretim
elemanlarının görevi sadece derse girmek değildir. Öğretim
elemanlarını sadece derse yönlendirmek, istihdamı öğrenci
sayısına göre belirlemek bilimsel bir yaklaşım
olmadığı gibi, üniversitelerde bilim üretmenin önündeki en büyük
engeldir. Bilim üretme merkezleri olan üniversitelerimizdeki
akademisyenlerimizin bilimsel çalışma yapmaları, AR-GE
faaliyetlerine ağırlık verebilmeleri için gerekli
şartların sağlanması önemlidir. Bilim üretme ve AR-GE
faaliyetlerindeki artışı bu çalışmalara aktaran
kaynağın yükseltilmesi gibi olumlu gelişmeleri de yok
saymıyoruz ancak üniversitelerimizin hak ettiği yerde olmadığını
kabul etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, bugün, fizik ve
biyoloji gibi çok önemli bölümler, öğrencilerimizin girmeye hak
kazanmasına rağmen tercih etmediği bölümler
arasındadır. Bu bölümlerin bilimin belkemiğini
oluşturduğu kabul gören bir gerçektir. Öğrencilerimizin bu
bölümleri tercih etmemesinin sebepleri arasında mezun olduktan sonra
iş bulamama kaygısı yatmaktadır. Ancak bu durum,
öğrenci sayısına göre akademisyen istihdamı
sağlanmasını, Öğrenci yoksa akademisyen de yok.
mantığını meşrulaştırmayacaktır. Bu
durum, çok önemli iki bilim dalı olan fizik ve biyoloji gibi alanlarda ve
bunlara bağlı kalemlerde gelişmenin de önünü
tıkamaktadır.
Tekrar ifade etmek isterim, öğretim
elemanlarının görevi sadece derse girmek değildir. Üniversiteler
sadece ders okutulan binalar değildir, bilim merkezleridir. En büyük amaç
da bilim üretmesidir. Dolayısıyla her ne kadar bu yönetmelikle
amaçlanan akademik özerklik olsa da denetim mekanizmasının
güçlendirilmesi ve aktif bir şekilde
çalıştırılması, istismar ve suistimalin önüne
geçecektir. Bu sebeple bu yönetmeliğin bir daha gözden geçirilmesi, bilim
üretme merkezi olan üniversitelerimizin sadece nicelik bakımından
değil, nitelik bakımından da gelişmesi için önem arz
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, akademisyenlerimizin
de artık kronikleşen bazı sorunları vardır. Akademisyenlerimize
bir üst kadroyu hak etmesine rağmen, yeterlilikleri olmasına
rağmen kadro tahsis edilememesi bir sorundur. Bugün doçentliği hak
eden bir akademisyenimizin, bilim adamımızın bulunduğu bir
bölümde bir unvanı alabilmesi için o bölümde herhangi bir doçentin
görevinden ayrılmasını beklemesi, maalesef bir gerçek olarak
karşımızda durmaktadır. Bu sorunun da bir şekilde
çözüme kavuşturulması temennimizdir.
Akademik personelin özlük haklarının
yetersiz olması, öğretim elemanlarının ek derse yönelme sebeplerinin
başında gelmektedir. Ancak burada da ek ders ücretlerinin eksik
olması ve bu ders ücretlerinin gelir vergisine tabi olması bazı
sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Öğretim
elemanlarının ek ders ücretlerinin vergiden muaf tutulması
akademisyenlerimizin beklentileri arasındadır.
Üniversitelerde çok büyük mağduriyetlerin
yaşanmasına sebep olan bir diğer uygulama da idari personelin
akademik personelin eş durumu tayinlerinden
faydalanamamasıdır. Yıllardır gündemde olan, birçok ailenin
dağılmasına sebep olan bu yanlış uygulamanın da
sonlandırılması çok büyük bir adım olacaktır.
İnanıyorum ki böylesine hayırlı bir kararı almak çok
zor değildir, alınacağına da inancımız
tamdır. Asıl olan, aile birliğinin sağlanmasıdır.
Diğer yandan, ülkemizde
ağırladığımız yabancı öğrenci
sayısının artışını önemsiyoruz. 140 bine
ulaşan sayı hem ülkemiz için hem uluslararası platformdaki
prestijimiz için büyük bir önem kazanımıdır. Ancak ülkemize
gelen bu öğrencilerin arasında yabancı istihbarat örgütlerine hizmet
eden, kendi memleketlerinden Türkiyeye gelen öğrencileri kontrol
altında tutmaya çalışan, Türkiyede öğrenci olmanın
avantajlarını farklı amaçlarla kullanan, terör örgütlerine
eleman devşiren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (Devamla)
sözde
öğrencilerin varlığı da göz ardı edilmemelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğitim camiamızın beklentilerine cevap
verilmesi, terfi sisteminin liyakat ve başarıya göre
yapılandırılması, mesleğin itibarı ve
saygınlığının hak ettiği konuma getirilmesi
temennimizdir.
Bu duygu ve düşüncelerle 2019 yılı
merkezî yönetim bütçemizin devletimiz ve milletimiz için hayırlar
getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçeyle ilgili eleştirilerimize geçmeden önce,
bugün 19 Aralık cezaevi katliamının yıl dönümü.
Bildiğiniz üzere, 20 Ekim 2000 tarihinde Türkiye'nin geçmeyi
amaçladığı F tipi cezaevleri sistemini protesto etmek için
yüzlerce mahpus 19 temel taleple açlık grevine girmişti. Bu
tutsakların bir kısmı, açlık grevinin 45inci gününde, ölüm
orucuna çevirdiler açlık grevlerini. 19 Aralık sabahı saat 04.30
sıralarında, 20 cezaevine eş zamanlı olarak operasyon
başlatıldı. Bu operasyonda ağır silahlar, hâlâ ne
olduğu anlaşılmayan kimyasal maddeler, iş makineleri,
helikopterler, gaz bombaları kullanılarak, cezaevlerinin
çatıları delinerek, duvarları yıkılarak adına -maalesef
ki ölüm operasyonu olan ama- Hayata Dönüş Operasyonu dedikleri ölüm
odaklı operasyon gerçekleştirildi. Bu operasyonda 20 kişi
katledildi, yüzlerce insan hayatını kaybetti ve o dönemde bu Hayata
Dönüş ama dediğimiz gibi ölüm operasyonuyla ilgili olarak
basında çıkan birkaç cümleyi ya da birkaç manşeti sizlerle
paylamak istiyorum. Nereden nasıl
hatırladığımızı ya da ne kadar tanıdık
geldiğini siz de göreceksiniz: Sahte Oruç Kanlı İftar
Devlet Girdi Telefonla Yak Emri / Lider Talimatı: Bir Arkadaş
Kendini Yaksın Yine Hükûmetin bu operasyona verdiği Hayata
Dönüş adı dün gerçek anlamda anlamını buldu. Yine
İşi gücü vatan ve millet düşmanlığı yapmak olan
insan hakları soytarıları cezaevinde yaşanan üzücü
olaylardan sonra yine ters taraftan ses veriyorlar. gibi. Bugüne çok benzeyen,
bugün gazete manşetlerinde muhalifler için sıkça duyduğumuz,
bugün Cumhurbaşkanının bir gazeteciyle ilgili olarak
söylediği söylemlere çok benzeyen söylemlerin o dönemde gazetelere
yansıdığını görüyoruz.
Yine o dönemin tanıklarından birisinin
ifadelerini sizlerle paylaşacağım. Bizim 24 Haziranda Ankaradan
milletvekili aday adayımızdı, maalesef bu sıralara
gelemedi. Keşke kendisi burada olsaydı ve kendisi
yaşanmışlıklarını paylaşıp buradan
nasıl telafi edeceğimizin de önerilerini sunabilseydi Veli
Saçılık. Biliyorsunuz, Veli Saçılık 15 Temmuz darbe
teşebbüsünden sonra ilan edilen OHAL KHKlerinden biriyle işinden
aşından edildi.
Veli Saçılık şöyle anlatıyor o
dönemi: Burdur Cezaevinde hiçbir şey yokken bir gerginlik
yarattılar. Sabah sekizde operasyona başladılar. Önceden
hazırladıkları Bolu Komando Tugayını
getirmişlerdi. Üzerimizde gaz bombası, ses bombası, kurşun,
her şeyi kullandılar ve son olarak da dozerle içeriye girdiler.
Dozerle birlikte benim kolum koptu. Birçok arkadaşım ağır
yaralandı. Saatlerce koğuşta yaralı bekledim. Sekiz saatin
sonunda beni hastaneye ulaştırabildi arkadaşlar. Kolumu da
götürüp çöpe atmışlar ve bir köpeğin ağzında
buluyorlar. Vatandaşın birisi cinayet ihbarında bulunup gazeteye
yansıyınca benim kolum olduğu ortaya çıkıyor.
İşte, Veli Saçılıkın anlatımıyla 19
Aralık cezaevi katliamı. Ve dediğim gibi, Veli
Saçılık, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra, iktidarın
Allahın lütfu olarak gördüğü darbe teşebbüsünden sonra, bir
OHAL KHKsiyle ihraç edildi ve o günden bugüne mücadelesini yürütüyor.
Tabii ki işsizliği bu kadar
konuştuğumuz bir süreçte, işsizlik rakamlarının her
geçen gün arttığı bir dönemde, 2018 Eylül ayı döneminde
geçen yılın aynı dönemine göre 930 bin artarak 3 milyon 749 bin
olan işsizlik oranı, yüzde 0,8 artış göstererek yüzde 11,4
seviyesine çıkmıştır. Bu TÜİK verilerinden söz
ediyorum, bunları açıklayan TÜİKin kendi. İşsizlik bu
kadar had safhadayken, biz akademilerden, okullardan, eğitimin
geldiği durumdan söz ederken, bu kadar kalifiye kişi varken
bunların ihraç edilmesi, işsizlikle, ekmekle, açlıkla terbiye
edilmesi ayrıca tartışılması gereken bir durum. Ama
Veli Saçılık bu örneklerden sadece birisiydi. Bildiğimiz gibi,
işsizlik, aslında iktidarın kendisinin muhaliflere bilerek
uyguladığı bir yöntemdi.
Değerli arkadaşlar, yine Allahın
lütfuyla 15 Temmuzdan sonra ilan edilen KHKlerle bizim birçok belediyemize
kayyum atandı, bunlardan birisi de Batman Belediyesiydi. Yine, bir
hatırlatma yapayım. Biz bu kadar bütçe görüşmesi yapıyoruz,
Batmanla ilgili ya da Batmanın durumuyla ilgili, Batman ekonomisini
ileriye taşıyacak bütçede hiç bir şey göremedik ama Batman
işsizlik oranında en son sırada yani en fazla işsizliğin
olduğu kent Batman. OHAL KHKleriyle atanan kayyumların
yaptığı ilk iş belediyedeki işçileri, emekçileri ihraç
etmek oldu. Bu OHAL KHKlerini neye dayandırdılar? diye soracak
olursanız arkadaşlar, bir örneğini söyleyeyim size; bu, iktidarın
muhaliflere nasıl yaklaştığının yine Kürt diline
ve Kürtlere nasıl yaklaştığının da bir
göstergesi.
Değerli arkadaşlar, şöyle bir
gerekçeyle ihraç edilmiş ihraç edilen birisi: Kürt Dili
Araştırma ve Geliştirme Derneğinin Batman şubesine ve
yine Batman Mezopotamya Yakınlarını Kaybeden Ailelerle
Yardımlaşma, Dayanışma ve Kültür Derneğine üye
olmaktan. Yani bu iki dernek, legal olarak faaliyet yürüten iki dernekti, 15
Temmuzda kapattınız da illegalize mi oldu? İnsanlar buna
dayandırılarak işlerinden, aşlarından edildi. Biz kaç
gündür sürekli aynı şeyi söylüyoruz, son günlere
yaklaşıldığı için bir daha ifade edelim. Demokrasiye
bakış açısıyla, yürüttüğünüz siyaset biçimi ile
ekonomiye yaklaşımınız çok birbiriyle benzeşen bir
durum. Savaş bütçesi dediğimizde, herkes, bütün iktidar
milletvekilleri yerlerinden zıplıyorlar ama biliyoruz ki bu dönemde
bütçenin büyük bir kısmı savaşın direkt kendisine
ayrılırken bir kısmında dolaylı olarak
savaşın etkisinin toplumda nasıl bir etki
yarattığını görüyoruz. İşte çatışma
süreci, işte savaş, işte düşmanlık politikaları
binlerce insanı işsizliğe mahkûm ediyor.
Yine, bunun yanında, biliyorsunuz ya da
bilmiyorsunuz, ben söyleyeyim; Batman, ekonomisini aslında tarım,
hayvancılık ve bir dönemi -aslında il olmasına vesile olan-
petrol üzerinden sağlayan bir ilimiz. Batmanda hayvancılıkla
uğraşanlar en fazla da Koçerler, bugün hayvancılık
yapamıyorlar çünkü sizin savaş politikalarınız diyor ki:
Belli yerleri özel askerî güvenlik bölgesi ilan edelim, vatandaşlar oraya
hayvanlarını otlatmaya götüremesinler, götürmek isteseler bile belli
bir saatte götürsünler, komutanlıktan ya da oradaki yetkililerden izin
alsınlar, hayvanlar orada öldü mü, kaldı mI onu belirleyemesinler;
böyle bir politika yürütüyorsunuz.
Yine bunun yanında, dediğim gibi, siz
halka rağmen bir bütçe hazırladığınız için, Batmanın
varlık sebebi olan, bakın il olma varlık sebebi olan Türkiye
Petrolleri, TÜPRAŞ küçültüldü, küçültüldü, küçültüldü, belli bir zümrenin,
belli bir kesimin finansmanı hâline geldi. Ya, Batman petrolle Batman
oldu, bütün tabelalar -petrollü simgeleyen- petrolle atbaşıyken
şu anda Batmanda insanlar neden işsizlikle bu kadar yüz yüze, bunu
sormak gerekir.
Yine dediğim gibi, sizin savaşçı,
çatışmacı politikalarınız... Mesela Batmanın
Sason ilçesinde çilek en büyük geçim kaynağıyken, bal en büyük
kaynağıyken bunların kalkınması ya da önlerinin
açılması, bunun teşviki için hiçbir adım atılmazken
Sasona uygun gördüğünüz ya da reva gördüğünüz tek şey
koruculaştırma politikası. Oradaki insanlara sadece ölün ya da
öldürün diyorsunuz yani insanlara ölmekten başka hiçbir yol sunmuyorsunuz.
Ya açlıktan ölecekler ya da sizin yarattığınız
savaşta bunun bir tarafı olarak ölmek zorunda kalacaklar; böyle bir
yol ve yöntem izlemişsiniz.
Yine burada Batmanla ilgili Hasankeyften söz
edildi. Değerli arkadaşlar, Hasankeyfi göreniniz var mı
bilmiyorum ama hepinize gidip görmenizi tavsiye ederim ama bir de önceki
fotoğraflara bakmanızı tavsiye ederim. Hasankeyften
kopardığınız ya da Hasankeyften
taşıdığınız her bir tarihî eser
Batmanlıların, Hasankeyflilerin yüreğinden bir parça sökülür
gibi sökülüyor oradan. Biliyor musunuz, Hasankeyfin taşıma ihalesi
aslında Danıştay tarafından iptal edildi, usulsüzlükler
belirlendi ama hâlen Hasankeyf taşınmaya devam ediyor. Bakın,
binlerce yıllık tarih, onlarca medeniyet, çok kısa süreli bir
enerji ihtiyacını sağlamak adına sular altında
bırakılıyor. Bunun için vicdanınızı dinlemenizi
gerekiyor. Vicdana çağırıyoruz sizi, vicdanınızı
dinleyin diyoruz size.
Değerli arkadaşlar, son bir şey daha
söyleyeceğim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
bir dakika
BAŞKAN Tabii, tabii.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Şimdi,
ekonominin çok iyi olduğundan söz ediyorsunuz ya, bence sırça
köşklerinizden çıkıp bir halkın içine girin. Bakın,
ben, Batmanın bütün esnafını politik görüşlerini hiç
ayırmadan tek tek ziyaret ettim: Nasılsınız? İyi
olmaya çalışıyoruz... İşleriniz nasıl diye
sorduğumda Kötü çok şükür. diyorlardı, Kötü çok şükür
İşte, halkın durumu Kötü çok şükür. durumunda. Batmanda
onlarca, yüzlerce esnaf, küçük esnaf sizin bu politikalarınız
nedeniyle kepenklerini kapatmak zorunda kaldı. Batmanlı esnaf
kirasını ödeyemez durumda, evine ekmek götüremez durumda. Eğer
gerçekten Halktan yana bir bütçe nasıl olacak, nasıl olması
gerekiyor? diye soruyorsanız, bizden vazgeçtik; çıkın
sırça köşklerinizden, çıkın saraylarınızdan,
halkın içine bir girin. Ejder meyvelerini hesaplamıyor halk, halk
gerçekten evine ekmek götürme kaygısında. Onları dinlerseniz
eğer, nasıl talepleri olduğunu da öğrenmiş olursunuz
diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, 2000
yılındaki operasyona atıfta bulunularak orada devletin âdeta bir
katliamdan sorumlu tutulması söz konusu. O dönem itibarıyla, 57nci
Hükûmet sürecinde Milliyetçi Hareket Partisinin de bulunması hasebiyle ben
söz istiyorum efendim, yerimden bir değerlendirmede bulunmak istiyorum .
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaranın 10 sıra
sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 7nci maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; konuşmasını
yapan hatip, 19 Aralığı, bu günü cezaevi katliamının
yıl dönümü olarak ifade etmişlerdir. Bu gün, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kayıtlarına Hayata Dönüş Operasyonuyla
cezaevlerinde, 20 cezaevinde eş zamanlı olarak başlatılan
büyük bir isyan ve kalkışma girişiminin
bastırıldığı gün olarak geçmiştir. Bu,
milletimizce de böyle bilinmektedir. Bunun dışında, üzerinden
yaklaşık on sekiz yıl geçen bir meseleyi insanların
hafızasında oluşabilecek zayıflıklardan istifade etmek
suretiyle başka bir şekilde ifade etmeyi asla ve asla kabul
etmiyoruz.
Ben o gün itibarıyla 24/12/2000 tarihli
Hürriyet gazetesinde bu isyanların en fazla sürdüğü, en uzun süre
devam ettiği Ümraniye Cezaevinden çıkan malzemelerle alakalı
olarak şu önümdekileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Milletimizin de
takdirlerine sunmak istiyorum.
Şimdi, Ümraniye Cezaevinden 1i Uzi marka olmak
üzere 4 adet tabanca, binlerce mermi, 500 adet el yapımı gaz maskesi,
alev makinesi silahı olarak kullanılmak üzere 15 adet tüp, ranza
demirlerinden yapılan yüzlerce kesici delici alet, el yapımı
10a yakın saatli bomba, 5 tane boru tipi bomba, eğitimde
kullanılmak üzere 12 adet tahtadan yapılmış Kaleşnikof
benzeri maket silahlar, çok miktarda ameliyathane malzemesi, 3 adet video cihazı,
10 adet teyp, 105 daktilo, 300 adet video kaseti, yasa dışı
örgüte ait bir kamyon dolusu çoğunluğu yasa dışı
doküman, 5 adet cep telefonu, saldırı planları; Bursa, Denizli,
Kocaeli, Sivas ve Yozgat illerinde emniyet müdürlükleri, hükûmet konakları
ve diğer kamu binalarına yönelik saldırı planları ele
geçmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) İsyanın
bastırılması için oraya verilen suyun etkisiyle çamurlaşan
diğer malzemelerin yani temininde güçlük çekilen malzemelerin
dışında görünen ve tespit edilenler bunlar.
Şimdi, Allah aşkına, sormak
istiyorum: Hangi masumane demokratik bir talep, hangi ölüm orucu? Bu
saydığım yüzlerce yasa dışı suç aleti bu
cezaevlerinde bulunup da bu şekilde bir isyan, şu an, üzerinden on
sekiz yıl geçtikten sonra bir katliam olarak dile getirilir, bunu
milletimizin takdirine bırakıyorum.
Her zaman olduğu gibi bugün de burada, bu
kürsüde yine -milletimiz biliyor neyin ne olduğunu ama- uluslararası
kamuoyuna veya birtakım mahfillere yönelik bir haber gönderme ve selam
gönderme çalışması olmuştur. Bu kayıtlar Türkiye
Cumhuriyeti devletinin arşivlerinde mevcuttur, milletimizin
hafızasının tazelenmesi için de bunu burada tekrar dile getirme
ihtiyacı hissettim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bilgen, talebiniz mi var?
AYHAN BİLGEN (Kars) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
5.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, 30
kişinin ölümüne sebebiyet veren bir vakanın anılmaya ve
sorumlularından hesap sorulmaya değer olduğuna, cezaevinde
kalanların cezasını çekmesinin başka bir şey, insanca
muamele görmesinin başka bir şey olduğunun unutulmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
sonuç itibarıyla bir ülkede 30 kişinin ölümüne sebebiyet veren bir
vaka yaşanmışsa bu, elbette ki anılmaya, sorumlularından
hesap sorulmaya değer bir durumdur. O günleri ben gayet iyi
hatırlıyorum, sorunu konuşarak çözme konusunda temaslar
başlamıştı; aydınlar, akademisyenler Adalet
Bakanlığının bilgisi dâhilinde görüşmeler
yapıyorlardı ama görüşme yapanları bile ortada
bırakacak bir müdahale gerçekleşti. Kim, hangi niyetle onu tercih
etti bilmiyorum.
Cezaevlerinden çıkan teyp, daktilo gibi
şeyleri bir tarafa bırakıyorum; diğerleriyle ilgili
sorulacak soru, onların oraya nasıl girdiğidir. Bakın,
burada uyuşturucu tartışması yaparken de işte, polisi
yıpratmamak, karalamamak gibi şeylerden bahsediyoruz ama bir vaka
oluyorsa, bir suç işleniyorsa ve suçun işlendiği yer cezaevi
gibi bir yerse Onların oraya girişinde kimin, ne kadar, neden
payı var? sorgulamak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Elinde
bulunduranları sorgulamayalım!
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Başkan,
bahsettiği cezaevinde ben de vardım, cevaplamak istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika
Buyurun Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
burada tekrar uzun bir 19 Aralık tartışması yapmak için
söylemeyeceğim ama başka bir gönderme yapacağım durumun
vahametini ifade için. Sayın Erdoğanın, Suriye savaşı
başlamadan önce yaptığı bir önemli konuşma
vardır, bu konuşmada -muhtemelen yanıltılarak kendisi- bir
video paylaştı ve Suriye cezaevlerindeki bir müdahalenin
görüntüleriydi bu görüntüler ve Sayın Erdoğan kurgusunu o zaman
şunun üzerine kurdu: Cezaevlerine böyle müdahale edilen bir ülkede, bu
kadar sert, bu kadar aşırı güç kullanılan bir ülkede gayet
tabii, muhalifler de ayaklanır, tepki olur ve iş, iç savaşa
varır. dedi. Sonra, o videoların eski olduğu, Suriyedeki
cezaevlerinin görüntüsü olduğu ama eski olduğuna dair Esat
yönetiminin savunması oldu.
Şimdi, cezaevinin ne kadar hassas bir konu
olduğunu, cezaevinde kalanların cezasını çekmesinin
başka bir şey ama cezaevinde kalanların insanca muamele
görmesinin başka bir şey olduğunu galiba unutmamak gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çepni, konu üzerinde grup
başkan vekillerine söz veriyorum. Siz sataşmadan mı, neden söz
istiyorsunuz?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Evet, sataşma sayılabilir
çünkü
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kime
sataştım?
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
bahsettiği
cezaevinde ben de vardım, Ümraniyede. Operasyonu yaşayan biri
olarak
BAŞKAN Tamam ama konumuz o değil
aslında şu anda. Yani bir hatibin konuşması üzerine grup
başkan vekilleri söz istiyorlar.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Bahsedilen
silahların orada olmadığı
BAŞKAN Bu şekilde bir yolu açarsak yani
her konu üzerinde
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
talebiniz mi var?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
6.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, terör örgütlerinin cezaevlerindeki asayişi
bozması ve isyana kalkması neticesinde müdahalenin söz konusu
olduğuna, devletin kurallarına harfiyen uyulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekilleri, biraz evvelki
açıklamalarla ilgili ben de bir beyanda bulunmak istiyorum.
Tabii, 19 Aralık 2000 tarihinde
gerçekleşen Hayata Dönüş Operasyonunda 2 askerimiz de şehit
olmuştur, o müdahalede. Tabii, cezaevlerindeki düzeni tesis de devletin
görevidir. Bu manada, orada olan olayların sorumlusu terör örgütleridir.
Terör örgütlerinin cezaevlerindeki asayişi bozması ve bir isyana
kalkması neticesinde böyle bir müdahale söz konusu olmuştur. Bu
konuda herkesin, devletin kurallarına harfiyen uyması hususunu tekrar
bu vesileyle hatırlatmış oluyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek.
Buyurun Sayın Erkek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7nci madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, kırk yıl önce, 19 Aralık
Maraş katliamının başladığı gün. Maraş
katliamında yalnızca evlere çarpılar konulmadı,
insanlığa da çarpılar konuldu. Hiçbir katliamın -kimler
tarafından yapılırsa yapılsın- kabul edilmesi mümkün
değildir çünkü demokrasinin öznesi insandır. Türk-Kürt dememiş,
Alevi-Sünni dememiş, Hristiyan-Müslüman dememiş, zengin-yoksul
dememiş; insan demiş. Onun için insan sevgisini, hoşgörüyü,
barış ve kardeşliği her zaman en önde tutmalıyız.
Dün 18 Aralıktı, Necip Hablemitoğlu
cinayeti işlendi on altı yıl önce. Fetullahçı
yapılanmaya dikkat çektiği için bir bilim insanı, bir
öğretmen on altı yıl önce maalesef katledildi.
Bugün de 19 Aralık 2018, dokuz yıl önce
Ergenekon, Balyoz kumpaslarında maalesef haksız yere tutuklanan, daha
sonra tahliye edilen, 2nci kez tutuklama için geldiklerinde ailesinin
yanında, evinde silahını başına dayayarak
yaşamına son veren Ali Tatarın da ölümünün 9uncu
yılı. Evet, Ali Tatar, Fetullahçı yapıyla ve zihniyetle
mücadele ettiği için bu cumhuriyete, demokrasiye bağlı bir subay
olarak onurlu bir şekilde maalesef yaşamına son verdi.
Adaletsizlik silahını Ali Tatarın
kafasına kimler dayadı, kimler? O yapıyla birlikte o
kumpasları kimler kurdu? Ülkeyi yönetenlerin, o dönemin o
atamalarını yapanların acaba hukuki, vicdani, siyasi
sorumlulukları yok mu? Maalesef yok, maalesef yok; onlar
yargılanmıyorlar ve burada, o dönem Silivri zindanlarında silah
arkadaşları suçsuz yere yatırılırken tavır
koymayan ve Fetullahçı yapılanmaya karşı bir mücadele
veremeyen; Ergenekon, Balyoz kumpaslarının savcısı olan
Genel Başkanınız Sayın Erdoğanın
atadığı bir bakan burada yüce Meclise, Parlamentoya parmak
sallayarak hitap etti. Keşke o parmağı zamanında Türk
Silahlı Kuvvetlerini kuşatan, çevresini kuşatan
Fetullahçılara sallasaydı. (CHP sıralarından
alkışlar) Keşke o parmağı Ergenekon, Balyoz
kumpasında silah arkadaşlarını zindanlarda
yatıranlarına sallayabilseydi. Biz milletvekilleri olarak güçlü
Meclis, güçlü Parlamento diyorsak -ki dünyanın bütün gelişmiş
demokrasilerinde siyasi güç merkezleri Parlamentolardır- biz Meclisin
itibarını hep birlikte korumak zorundayız; atanmışlar
değil, seçilmişler.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir)
Cumhurbaşkanına da burada parmak sallayanları gördük biz.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bizler seçilmişleriz, birbirimize en ağır
eleştirileri yapabiliriz ama atanmış bir insan Parlamentoya
parmak sallayamaz.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir)
Cumhurbaşkanına da sallayamaz.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bütçe demek demokrasi demek; bütçe demek hukuk demek, adalet
demek. Maalesef, bugün Sayıştay dahi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına görev yapan Sayıştay dahi bütçeyi denetleyemiyor;
bırakın vergi veren yurttaşların denetimini, bırakın
hesap vermeyi hesap sorabilmeyi; bunların hiçbiri yok. Zaten egemenlik
hakkı devredildiği için, kuvvetler ayrılığı
yıkıldığı için, 16 Nisan 2017de bütçe hakkı
elinden alınmış bir Parlamentonun çoğunluğu bu bütçeyi
kabul edecek, reddetse ne olur? Bir önceki bütçe artırılarak zaten
devam ediyor.
Bu bütçede değerli milletvekilleri, neler var?
Bu bütçede yürütmeyi temsil eden sarayın bir önceki yılda 845 milyon
lira olan bütçesi 2 milyar 818 milyon liraya yükseltilmiş yani eski
parayla 2 katrilyon 818 milyar lira; yüzde 233 artırılmış.
Cumhurbaşkanlığı maaşı da yüzde 26 oranında
artırılmış, 74.500 lira olmuş. Bunları niye
paylaşıyorum? Vatandaşın bütçesine bakmak lazım bu
verilerle. Bugün asgari ücret, açlık sınırının
altında ve asgari ücretle çalışan 7 milyon insanımız
var. Asgari ücretin altında bir ücretle çalışan 1 milyon 800 bin
insan var. İşte vatandaşın bütçesi bu. Hani çok meşhur
bir çay simit hesabı var ya, işte bugün, gelinen noktada 5
kişilik bir aile, 3 öğün -sabah, öğlen, akşam-
yalnızca çay ve simitle beslense -ki o beslenme değildir- asgari
ücret, bir aylık asgari ücret.
Geçmişte sorulduğu gibi, şimdi sormak
lazım: Siz yasama organı olarak, siz milletvekilleri olarak bu
yürütmeyi, bu zalim yönetimi niçin destekliyorsunuz, niçin destekliyorsunuz?
Vatandaşı, milyonlarca insanı bir çay simide dahi mahkûm
edemeyen
Niye destekliyorsunuz; bunu sormamız lazım.
Bakın -bütçeyi konuştuğumuz için-
Hazine damada devredildi, damada teslim edildi. Damat da maalesef bir kibir
abidesi, bir kibir abidesi. Bütçeye bakıyoruz, faiz lobilerine teslim
olmuş bir bütçe. Bu yıl bütçeye baktığınız zaman
göreceksiniz, bu yıl faize giden para 72 milyar, eski parayla 72
katrilyon. 2018 yılında faiz giderleri yüzde 30 yükselmiş, yüzde
30; 72 milyar lira. 2019da faize ödenecek rakam ne? 117 milyar, eski parayla
117 katrilyon. Burada biraz önce bahsedildi İngiltere, Londra.
İşte Londraya niçin gidildi sık sık? Londra merkezli bir
avuç faiz lobisine teslim edildi çünkü Türkiye maalesef. Faizcilere, tefecilere
hizmet eden -vatandaşa değil- bir bütçeyle karşı
karşıyayız. Borçlanmayla yaratılan saadet zincirinin
maalesef sonuna gelindi. Kamu varlıkları dahi Hazinenin denetiminden
çıkarılarak Varlık Fonuna devrediliyor. Niçin? Borçlanma için,
o kamu malları, kamu varlığı teminat gösterilecek, milletin
varlığı.
Bu arada da deniliyor ki: Sokağa
çıkmayın. Zamları protesto etmeyin. Açız demeyin.
Demokratik protesto hakkınızı kullanmayın.
Anayasanın 34üncü maddesini hatırlatırım. Aynen okuyorum:
Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Evet,
sahiptir ve bunu hiç kimse engelleyemez. Sayın Cumhurbaşkanı
zaten sokağa çıktığı zaman sokakta bir insanın
kalması mümkün değil ki binlerce koruma, yüzlerce araçlık
konvoy; zaten beyefendi sokağa çıktığı zaman sokakta
insan kalmıyor ama biz sokaktayız. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz sokaktayız ve sokakta olmaya devam edeceğiz.
Bir siyasi, kim olursa olsun vatandaşını tehdit edemez. Bir
kişiye yönelen tehdit bütün bir topluma yönelmiştir, bunu asla
unutmamalıyız değerli milletvekilleri.
Bakın, dolaylı vergi adaletsiz vergidir,
bu bütçede dolaylı veriler var. Bu bütçe tam bir hayal
kırıklığı, toplumun hiçbir beklentisini
karşılamıyor. Ağır bir ekonomik krizle de ülkeyi
baş başa bıraktınız. Bir örnek vereceğim: Net
döviz pozisyon açığı 2003te 130 milyar dolar, bugün 450 milyar
dolar net döviz pozisyon açığı; üstelik 200 milyar dolar sermaye
girişi olduğu hâlde, 60 milyar dolar özelleştirme geliri
olduğu hâlde. Niçin bütçe bu hâlde? Adalet çöktüğü için. Adaletin
olmadığı bir yerde ekonomik büyüme, kalkınma da olmaz,
bütçe de olmaz; aş, iş, ekmek de olmaz. Bu memlekette tren
yolları çöküyor çocuklar ölüyor, madenler çöküyor işçiler ölüyor,
viyadükler çöküyor insanlar ölüyor. Ama vicdanları çökerttiniz çünkü
adalet çöktü. Hiç kimseden hesap sorulmuyor, hiç kimse hesap vermiyor;
asıl sorunumuz bu. Temel sorunumuz hukuk devletini tesis edemedik, aksine
temelinden zedeledik; asıl sorunumuz bu. Onun için işte Sözcü
gazetesi yazarlarına da davalar açılıyor.
Şimdi birkaç örnek vereceğim.
Süre vereceksiniz değil mi Sayın
Başkanım? İki dakika lütfen.
BAŞKAN Kesilebilir, bir dakika.
Buyurun.
MUHARREM ERKEK (Devamla) Bakın, Sözcü
gazetesinin iddianamesine bir göz atın. Diyor ki: Bu örgütün
faaliyetlerinin anayasal kurum olan Millî Güvenlik Kurulu tarafından
değerlendirildiği ve çeşitli tarihlerde bu örgütle mücadelenin
devam etmesi gerektiği yönünde Millî Güvenlik Kurulunda kararlar
alındığı
Güzel, 2004 yılında Millî Güvenlik Kurumu
bu değerlendirmeleri yapmıştı, bu kararları
almıştı, Bu yapıyla mücadele edin. dedi Hükûmete; o
kararlar niçin sümen altı edildi, niçin mücadele edilmedi 2004
yılında? Emin Çölaşan 20 Haziran 1999 tarihli -2004 değil
1999, devletten çok önce farkına varmış- yazısında
bakın ne diyor: Fetullahın ve cemaatin iki özelliği göze
çarpıyor: Devlette, özellikle mülkiye ve adliyede kadrolaşma; her
şeyin gizlice, sinsice, saman altından su yürütülerek
yapılması. Fetullah temkinli gidiyor. Adalet, cumhuriyetin
savcıları da bütün bu olup biteni yıllardan beri seyretmekle
yetiniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM ERKEK (Devamla) Bağlıyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Selamlasın Başkan.
BAŞKAN İlave bir dakika vermiştim,
lütfen Sayın Erkek.
MUHARREM ERKEK (Devamla) 1999, devletin Millî
İstihbarat Teşkilatı ve Genelkurmayı bile 2004te bunu
tespit etmiş. Şimdi bu adam FETÖye yardım etmekten
yargılanıyor, iddianamede o, örgüt üyesi değil ama yardım
etmek. Bu memlekette bu örgüte kimlerin yardım ettiğini hepimiz çok
iyi biliyoruz.
Saygılarımı sunuyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, politikaların eleştirilebileceğine ama
şahsiyetle uğraşılmaması gerektiğine, Yeni
Ekonomi Programı ve enflasyonla topyekûn mücadele çerçevesinde cari
açığın azaldığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Biraz evvel, hakikaten talihsiz birtakım
nitelendirmelerde bulundu sayın konuşmacı, kendisine hakikaten
yakıştıramadım çünkü kendisi bir hukukçu. Meclis
İçtüzüğümüz temiz bir dil kullanılmasını ve
şahsiyatla uğraşılmamasını emreder. Ancak biraz
evvel Maliye Bakanımızla ilgili söylediği sözler asla kabul
edilemez ve kişilik yargılamasının yapılmaması
gerektiğini ifade etmek isterim. Tabii ki politikalar
eleştirilebilir, o konuda tamamen bir hürriyet söz konusu, istediği
gibi onları eleştirme hakkına sahiptir ancak şahsiyatla
uğraşılmaması lazım.
Şu bilgileri de vermek isterim: On altı
yıl önce kasamızın yüzde 72si borçtu, şimdi yüzde 29u
borç; vergi gelirlerimizin yüzde 86sı faize gidiyordu, şimdi yüzde
10u faize gidiyor. Nereden nereye geldiğimizin de görülmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Yeni Ekonomi Programı ve enflasyonla topyekûn
mücadele çerçevesinde, hakikaten, ağustostaki ekonomik
saldırılara gayet güzel bir şekilde karşılık
verildiği, üç aylık zaman dilimi içerisinde hem ihracattaki hem
turizmdeki artışlarla cari açığın
azaldığı ve yıl sonunda 60 milyar dolar civarında
beklenen rakamın 30 milyar dolar düşmesinin söz konusu olduğu;
dolayısıyla bu konuda da, elhamdülillah, her türlü tedbirin
alındığı ve olumlu gelişmelerin yaşandığı
malumdur.
Bu konuda biz, Cumhurbaşkanımızla
ilgili olan sözlerin de tashih edilmesi gerektiğini;
Cumhurbaşkanımızın her zaman halkın arasında,
halkın rızasını gözeterek, Hakkın
rızasını gözeterek iş yaptığını ve o
nedenle de on altı yıldır iktidar olduğunu
arkadaşlarımıza hatırlatmak isteriz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, söz talebiniz mi
var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
8.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve siyasette
diktatör kavramının hakaret olmadığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
sayın mevkidaşım, grubumuza mensup sayın milletvekilimizin
-ki genel başkan yardımcımızdır-
kullandığı dilin temiz olmadığını söyledi
fakat iddiaları da çürütmedi. Lakin, Sayın Cumhurbaşkanıyla
ve Hazineyi teslim ettiği Sayın Bakanla -damadıyla- ilgili
söyledikleri kamuoyuna yerleşmiş ve kabul görmüş nitelemelerdir.
Eğer sayın milletvekilimizin konuştuğu dil temiz bir dil
değil ise demek ki bu saatten sonra biz hiç temiz dil kullanmayacağız
çünkü gerçekleri söylüyoruz. Güneş balçıkla sıvanmaz. Hangi
ekonomik verilerle ilgili iddialarını yalanlıyorsunuz? Yok.
Efendim, Cumhurbaşkanına niye diktatör dedi? Ya, diktatöre
diktatör denir ve biz, şahsen ben, Sayın Cumhurbaşkanına
dört senedir diktatör diyorum, başkaları da diyor. Size Türk Dil
Kurumu sözlüğünü gösterdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bütün hükûmet
yetkilerini elinde toplayan kimseye diktatör denir arkadaşlar ve bu
çerçevede Erdoğan diktatördür. Bu, yeni değil, daha önce söylerdik
kılınız hiç kıpırdamazdı genellikle. Sizin de ruh
hâliniz Sayın Cumhurbaşkanının ruh hâline dayalı
olarak, paralel olarak değişiyor yani Cumhurbaşkanı
gerginse siz de geriliyorsunuz, Cumhurbaşkanı relakssa siz de relaks
oluyorsunuz. Siz Cumhurbaşkanına göre düzen tutabilirsiniz ama biz
Cumhurbaşkanına göre düzen tutamayız. Biz sizi
eleştireceğiz, dün de söyledim, dün de söyledim.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Bu eleştiri
değil ki ama diktatör demek eleştiri mi olmuş? Değil, basitlik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Milletvekilim, siyasette diktatör kavramının hakaret
olmadığını ben o dönemin oturumu yöneten Meclis başkan
vekiline -ki AK PARTİ grubuna mensuptur- tescillettirdim. Bu söylenir,
rahmetli Özala, rahmetli Demirele neler söylenmedi? Hakarete ben de
karşıyım Sayın Milletvekili, hakaret ayrı bir şey
ama siyasetin de bir dili var.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Hakaret.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Siz bizden
alkış bekliyorsunuz, iltifat bekliyorsunuz. Hiç muhalefet iktidara iltifat
eder mi ya? Dünyanın neresinde görülmüş bu ya?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Gel,
Millî Şef diyelim.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Doğru
şeyleri eder, doğru şeyleri Engin Bey, doğru şeyleri.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Doğruları söylüyoruz. Sayın Erkekin söylediklerinin
tamamı
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Millî
Şefte anlaşalım, Millî Şef desinler.
BAŞKAN - Sayın Altay, açalım mı
mikrofonu?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Açalım
efendim, bitireyim hemen, tümünü kullanmayız.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çıkın,
Sayın Erkek şunu iddia ettin, yanlış. deyin, Sayın
Erkek, bunu iddia ettin, yanlış. deyin. Hayır, bunu
demiyorsunuz: Temiz dil kullan. Kullanılan dil gayet de temiz bir dildir
ve Parlamentonun üslubuna da ayar veremezsiniz. Tayyip Erdoğan
gazetecilere ayar verebilir, tehdit edebilir, bizi de tehdit edebilir ama siz
ondan etkilenip de Parlamentoya ayar vermeye kalkarsanız olmaz sayın
milletvekilleri. Herkes burada Anayasadan ve milletten aldığı
hakkı da yetkiyi de sonuna kadar, sapına kadar kullanır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
9.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, seçimlere gidilen sistemde diktatör
olamayacağına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, biz Sayın Muharrem Erkekin
konuşmalarına cevap verdik.
Sayın mevkidaşımın
konuşmalarına da şöyle cevap vereyim: Beraber seçime gittik, on
altı yıldır beraber seçimlere gidiyoruz. Seçimlere gidilen bir
yerde diktatör olmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, öyle
değil, öyle değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Diktatörün olduğu bir yerde de diktatör denemez;
yüzde 53
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bak, Hitler de seçim
yaptı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Arkadaşlar, bakın, dinledik ya! Siz neler
söylüyorsunuz, ses çıkarmıyoruz.
BAŞKAN Bir dakika
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli arkadaşlar, dinlemesini de biliriz,
konuşmasını biliriz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tahrik etme.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, değerli arkadaşlar, bak, sakin sakin
konuşuyorum, diyorum ki: Beraber seçime gittik. Demokrasi var ülkede.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletin arkadaşlar. Hep
beraber eşit koşullarda milletin huzuruna çıktık.
HÜDA KAYA (İstanbul) Eşit olduğuna
emin misiniz?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Demirtaş hapisteydi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Millet on altı yıldır ne diyor
arkadaşlar? (Gürültüler)
HÜDA KAYA (İstanbul)- Hangi eşit
koşullarda?
BAŞKAN Arkadaşlar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) AK PARTİ, AK PARTİ, AK PARTİ diyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, rica ediyorum, biraz centilmen olun,
biraz demokrat olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜDA KAYA (İstanbul) Hangi eşitlikten
bahsediyorsunuz?
ALİ KENENOĞLU (İstanbul)
Demirtaş hapisteydi ya!
BAŞKAN Arkadaşlar
Söz verdiğimiz
bir arkadaşımız var Sayın Kaya, lütfen
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Arkadaşlar, hakikaten centilmen olmak lazım,
demokrat olmak lazım.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Kesinlikle.
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Ee, tamam beğenmeyebilirsiniz, ne
olacak?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Halka karşı saygılı olmak lazım,
demokrat olmak lazım.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Kesinlikle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Faşist düşüncelerden beri olmak lazım.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Aynen
öyle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Diktatörlükten beri olmak lazım.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Aynen
öyle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla kendi kafanızın
içindekileri lütfen buraya bocalamayın, boşaltmayın. Kendi
tarihinizden, birtakım şuur altından hareketle bugünlere
başka çıkarsamalarda bulunmayın. Millete karşı
saygılı olun; seçimlere, demokrasiye saygılı olun, millet
iradesinin tecelligâhı olan bu yerde hak ve hakikate karşı saygılı
olun.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, tekrar söz talebiniz
mi var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 8 kere, 8 defa
ayrı ayrı sataştı ve hakaret etti. (AK PARTİ
sıralarından Ya sesleri, gürültüler)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Rica ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söyleyeyim,
söyleyeyim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Rica ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demokrat olun.
dedi, Halka saygılı olun. dedi, Faşist kafalı
olmayın. dedi.
BAŞKAN Ama kime dedi? Genel Kurula hitap
etti.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)- Hepimize
sataşmadan cevap hakkı doğdu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Hep birlikte, herkese.
BAŞKAN Genel Kurula, Genel Kurula
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam,
anlaşıldı ki
BAŞKAN Alınmayalım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, söz
istemiyorum. Sayın Akbaşoğlu bu biraz önce söylediklerini Recep
Tayyip Erdoğan dâhil siyaset yapan herkese söylemiş, biz böyle
anladık.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Erkek
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Efendim, tutanaklara
geçmesi için otuz saniye çünkü ismim geçtiği için.
BAŞKAN Lütfen
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın grup
başkan vekili benim temiz bir dil kullanmadığımı beyan
etti, bunu şiddetle reddederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kibir abidesi diyorsunuz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Kibir abidesi siyasi
bir eleştiridir. Bakın, siyasi bir eleştiridir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Diktatör diyorsunuz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Sayın
Cumhurbaşkanı damadını düşünüyorsa bu memlekette
anneler, babalar da çocuklarını düşünüyor. Babalar
çocuklarına harçlık veremiyor. Böyle bir tabloda kibir abidesi gibi
ifadelerle ekonomiyi anlatırsanız bu bir siyasi eleştiridir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Zalim yönetim diyorsun, biz de onların doğru
olmadığını söylüyoruz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Tabii ki zalim yönetim.
Sayın Erdoğan, çay simit hesabı yaparken ne diyordu zalim
yönetime? Tabii ki zalim yönetim.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım. Kayıtlara geçti
Sayın Erkek.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) İnsanları çay
simide mahkûm etmiş yönetim, zalim olmaz mı? Bunlar siyasi
eleştiridir, hakaret değildir, bunlar temiz bir dildir.
Ayrıca, şunu da hatırlatmak isterim:
Biz yasama organıyız, milletvekilleriyiz; Parlamentonun,
yasamanın görevi halkın çıkarlarını korumaktır,
yürütmenin, bakanların değil.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Sayın Türkkan, buyurun.
10.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Franconun, Hitlerin, Mussolininin diktatör olduğuna ve bunların
yönettiği sistemde de seçim yapıldığına ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Konu her ne kadar 2 grup
başkan vekili arasında cereyan etse de ben Sayın
Akbaşoğluna tarihî bir tespitte bulunmak için bir hatırlatmada
bulunmak istiyorum.
Bir: Franco diktatördür, Hitler diktatördür,
Mussolini diktatördür ama bunların yönettiği her sistemde mutlaka
seçim yapılmıştır. Seçimin yapılması bu
insanların diktatör olmadığına dair bir işaret
değildir.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Muhalefet kimdi o
zamanlar? Muhalefetten bahsetsenize.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Türkiye'ye
haksızlık etmeyin ya!
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Muhalefetleri bir
söylesenize, kimdi muhalefet? Muhalefet yoktu ki.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dolayısıyla
seçim ile diktatörlüğü bir arada tutmak yanlış bir tespittir. Bu
bilimsel tespiti hatırlatmak için söyledim sadece.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
11.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, kendisine hizmet edenleri on altı
yıldır iktidara getiren milletin iradesine herkesin saygı
göstermek zorunda olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi deveye sormuşlar "Boynun neden
eğri?" Demiş ki: "Nerem doğru ki?" Nereyi
düzelteyim ben şimdi, nereleri düzelteyim? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bence hiç düzeltme, öyle
kalsın. Bence öyle kalsın, düzeltme.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli arkadaşlar, doğru
kıyaslamalarda bulunmak gerekir. Kıyasıfasit doğru
değildir. Dolayısıyla millet iradesini sandıkta tecelli
ettirir, Türkiye Cumhuriyeti devleti 1950den bu tarafa çok partili hayatta milletin
dediğiyle yönetime geçmiştir ve millete saygılı olmak
gerekir. Bu millet hiçbir diktatörü başında tutmaz ve
tutmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama
mutlaka, kendisine hizmet edenleri on altı yıldır iktidara
getiren bu aziz ve asil milletin iradesine herkes saygı göstermek
zorundadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, sayın grup başkan vekillerimize de 60a göre söz
verdiğim için eğer söz talebi olursa bir dakikayla
sınırlı olacağını ifade edeyim gerek olursa.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bugün çok demokratsınız Sayın Başkan.
MURAT EMİR
(Ankara) Sayın Başkan, iki gün önce bağıranları
uyarıyordunuz. Aynı göreve sizi davet ediyorum. Genel Kurula
bağıranları uyarmıştınız siz iki gün önce.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine
Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)
(Devam)
BAŞKAN
Şimdi, şahıslar adına Kastamonu Milletvekili Metin Çelik
konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika. (Uğultular)
Arkadaşlar
kürsüde hatip var.
Buyurun Sayın
Çelik.
METİN
ÇELİK (Kastamonu) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
7nci madde üzerinde
şahsım adına söz aldım.
Bu, AK
PARTİmizin 17nci bütçesi. AK PARTİ iktidara geldiği ilk
yıllardan itibaren milletimizin geçmişte sorun olarak
yaşadığı her alana el atmış. Geriye dönüp
bakıyoruz, sağlıkta AK PARTİden önceki dönemlerde
yaşanan sıkıntılar kısa süre içerisinde belli bir
aşamaya gelmiş, sorunlar bir bir çözülmüş. Bir tek örnek vereyim
size: Bakınız, AK PARTİ iktidara geldiğinde Türkiyede 112
acil ambulans sayısı sadece 600dü, şu anda, hamdolsun, bu
sayı 5 bini aşmış durumda.
Gelelim AK
PARTİnin ulaşım alanında yaptıklarına. AK
PARTİ geldiğinde Türkiyede 6 bin kilometre bölünmüş yol var.
Şu anda üzerine 20 bin kilometre bölünmüş yol ilave etmişiz. Türkiyede 26
havalimanı vardı, şu anda bu sayı hamdolsun 56
havalimanına ulaştı. Bunlardan bir tanesi de Kastamonu
Havalimanıdır.
AK PARTİ bütçelerinin en temel, en
karakteristik özelliği nedir? diye soracak olursak ben şunu
söylerim: Eğitim ve sağlığa ilk sıralarda en çok
payın ayrıldığı bütçelerdir. Bakınız, AK
PARTİ iktidara geldiği ilk yıllardan itibaren
halkımızın refah seviyesinin düzeldiğini görüyoruz. Millî
gelirimizle orantılı olarak, millî gelirimiz 3 katına
çıkarken, 250 milyar dolardan 800 milyar doları bulurken, kişi
başına düşen gelir de 3 bin dolardan 10 bin dolarları
aşmıştır. Uygulanan ekonomik programlar sayesinde enflasyon
kısa sürede tek haneli rakamlara ulaşmıştır. Türkiye
ihracatını bugün 36 milyar dolardan 170 milyar dolara
ulaştırmıştır. (Uğultular)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, salonda
uğultu var. Lütfen, hatibi duyamıyoruz.
METİN ÇELİK (Devamla) - Peki, bu
yaptığımız yatırımlar neyle yapıldı?
Eskiden Türkiyenin bu imkânları yok muydu? Elbette vardı. Ama biraz
önce sayın grup başkan vekilimizin de ifade ettiği gibi,
Türkiyede eskiden yapılan, Türkiye Büyük Milet Meclisinde yapılan bu
bütçelerin yüzde 80inden fazlası neye gidiyordu? Elbette faize gidiyordu.
Bu on altı yıllık dönem içerisinde, hamdolsun, bizim faize
ayırdığımız rakam yüzde 10lar seviyesinde oldu.
Değerli milletvekilleri, bu kadar büyük
hizmetler yapılırken 2013 yılının mayıs
ayına geldiğimizde faizlerin yüzde 4,5la dip yaptığı,
23,5 milyar dolar IMFye olan borcumuzun son taksitini ödediğimiz bir
ayda, Gezi Parkı eylemleri, Gezi kalkışması
başladı. Arkasından, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü.
Arkasından, çukur eylemleri. Arkasından, Türkiyenin gördüğü en
büyük ihanet 15 Temmuz darbe teşebbüsü. Türkiye'yi son beş yıldır
sistematik saldırılarla dize getirmeye çalışıyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği ve
milletimizin ona verdiği, bizlere verdiği, AK PARTİye
verdiği güçlü destekle bütün bunları akamete uğrattık,
savuşturduk.
Değerli milletvekilleri, bunlarla Türkiye'ye
diz çöktüremeyenler en son, ellerindeki ekonomik enstrümanları kullanarak
Türkiye'yi ekonomik açıdan zora sokmak istediler ama Hükûmetimizin
aldığı önlemler bize gösteriyor ki bu da sonuçsuz
kalmıştır, bundan medet umanların da hevesleri
kursaklarında kalmıştır, kalacaktır.
Bugün Türkiye'ye yönelen tehditler bir
değildir, birden fazladır. Taşeron terör örgütlerini kullanarak
Türkiye'yi yormaya çalışıyorlar, Türkiye'nin
hızını kesmeye çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
METİN ÇELİK (Devamla) Çevremizdeki
ateş çemberi, dış tehditler, yaşanan gelişmeler,
bunlar karşısında Türkiye elini kolunu bağlayıp
durmuyor, gerekli adımları kararlı bir şekilde atmaya devam
ediyor. Bunu da 2002 yılında sadece yüzde 15 olan savunma sanayisindeki
yerlilik oranını bugün yüzde 65e ulaştırarak
yapıyoruz, güvenlik politikalarımızı daha rahat
uyguluyoruz.
Ben, bundan önceki bütçelerde olduğu gibi, 2019
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifimizin de ülkemiz,
milletimiz için hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına,
Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ.
Buyurun Sayın Karadağ (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bilim ve kültür, tüm medeniyetlerin ve
toplumların temelidir. Yükselen her toplumda bilimin önderliği
aşikârdır. Üniversiteler, evrensel ilkeleri doğrultusunda
öncelikle bilimin üretildiği ve paylaşıldığı,
toplumun geleceğine yön vermede önemli bir etkiye sahip hayati
kurumlardır. Üniversitelerimizin, bulunduğu bölgenin ekonomik,
toplumsal ve kültürel yönden gelişmesinde, kalkınmasında
lokomotif görevi üstlendiği bir gerçektir. Bu bilinçten hareketle bölgede,
bölge yapılanmasında kurulan üniversitelerin geliştirilmesi
önceliğimiz olmalıdır. Bugün itibarıyla serhat
şehrimiz Iğdırımızda 7 fakülte, 3 enstitü, 2
yüksekokul ve 4 meslek yüksekokuluyla hizmet veren, öğrenci
yetiştiren bir üniversitemiz var, toplam 7.600 öğrencisi bulunmakta.
Bütün buna rağmen Iğdır Üniversitesinde bir hukuk fakültesi, bir
eğitim fakültesi, bir sağlık fakültesi hâlâ açılmamış
durumda. Gerekli başvuruların yapıldığını
bizler biliyoruz ve yetkililere buradan seslenmek istiyorum: Arkadaşlar,
Iğdır, jeopolitik konumu nedeniyle ülkemiz açısından
gerçekten büyük önem arz eden bir ilimizdir. Türk'ün Türke bakan yüzü olan
ilimizde eğitiminden sağlığına, turizminden
ulaşımına, her alanda yatırım yapmak ülkemiz
açısından ciddi önem arz etmektedir. Madem Her şeyin
başı eğitim. diyoruz, o zaman Iğdır Üniversitemizin
gerekli yerlere gelmesi için gereken tüm adımları
atmalıyız. Talep edilen bu bölümlerin açılması için ne
gerekiyorsa yapalım. Her ilin olduğu gibi
Iğdırımızın da daha kapsamlı, daha
donanımlı bir üniversiteye ihtiyacı var. Lütfen, bunu göz
ardı etmeyelim.
Tabii yükseköğretimi genel olarak ele alıp
değerlendirdiğimizde, ülkede sadece üniversite kurmak her şeyi
bitirmiyor. Gerekli altyapı çalışmalarının da
yapılmış olması gerekiyor. Mevcut yapımızda
birtakım çözülmesi gereken sorunların olduğunu da biliyoruz ki
bunlardan birisi barınma. Evet, üniversiteye gelen öğrencilerin orada
barınmasını gerçekleştirebilmeleri, yurt
imkânlarımız maalesef yetersizdir. Yurda yerleşmeyen
öğrencilerimiz ki özellikle kız öğrencilerimiz birçok
sıkıntılarla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Hatta kalacak yer bulamadıkları için
kaydını yaptıramayan öğrencilere dahi rastlamaktayız.
Dolayısıyla öğrencilerimizin bu barınma
sıkıntısı giderilmeli, devlet yurtlarımızın
daha da yaygınlaşması sağlanmalıdır.
Üniversitemizin en önemli sorunlardan biri de
öğretim elemanı açığıdır. Öğretim
elemanı sayımızın yetersiz olmasının yanı
sıra öğretim elemanlarının üniversiteler arasındaki
dağılımında da büyük dengesizlik olduğu bilinmektedir.
Dengeyi sağlayabilmek için ilk adım, öğretim
elemanlarının kapasitelerine göre tüm üniversitelere eşit
dağıtılması ve cazip çalışma imkânlarına
kavuşturulması olmalıdır. Hızla gelişen ve
büyüyen üniversitelerimizde hedeflerimiz, kaliteli eğitim olanakları
oluşturmak, bilim ve teknolojik gelişmelerin ışığında
eğitim öğretim hizmetlerinin kalitesini yükseltmek ve idari
işlemlerin verimliliğini artırmak olmalıdır.
Hedeflerimize ulaşabilmek için akademik ve idari kadro
sayımızdaki eksikliklerin ivedi olarak giderilmesi şarttır.
Değerli milletvekilleri, eğitim, bizim
olmazsa olmazımızdır. İnsan kaynağı, bizim
olmazsa olmazımızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YAŞAR KARADAĞ (Devamla) Dünyada her
türlü yer altı, yer üstü kaynağına sahip olabilirsiniz ancak bu
zenginlikleri kullanarak, işleyerek üretime dönüştüremeyen nitelikli
insan kaynağına sahip değilseniz gelişmeden ve muasır
medeniyet seviyesine ulaşmadan söz edemeyiz.
Bizler her zaman söylüyoruz, nicelik olarak
artış sağlayabiliriz, bu elbette bir ülkenin
gelişmişliği açısından önemli fakat niceliği,
nitelikli bireylerle desteklemediğimiz zaman gelişmeden ve
ilerlemeden bahsedemeyiz.
Sayın milletvekilleri, bir düşünceye, bir
fikre, bir ülküye yöneliş ancak sadakat ve samimiyetle
adanmasını bilen yüksek vasıflı insanlarla olur. Bu
vasfı kazanmanın en sağlam yolu nitelikli eğitimdir. Bu
duygu ve düşüncelerle gerekli tüm adımların
atılmasını arzuluyor, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, böylece
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemi yapacağız
on dakika, beş dakika soru, beş dakika cevap.
Soruları başlatıyorum.
Sayın Yayman
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Bugün 19 Aralık 2018. Bundan tam yüz yıl
önce bugün, ülkemizi işgal eden emperyalistlere karşı ilk
kurşun Hatay Dörtyol Karakese köyünde atıldı. İşgalci
Fransız ordusunun bölgeyi istilasıyla başlayan zulümler yöre
halkının canına ve namusuna yönelmesi karşısında
Mehmet Çavuş ve arkadaşları Millî Mücadeleyi başlattı.
İşgalcilere karşı ilk kurşunun İzmirde Yunan
ordusuna karşı Hasan Tahsinden beş ay evvel Dötyolda
atıldığı, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt
(ATASE) Başkanlığı tarafından 1992 tarihli
yazısıyla da kesinleşmiştir.
Dörtyolda Mehmet Çavuş tarafından
atılan ilk kurşun ulusal bağımsızlık
savaşımızın fitilini ateşlemiştir. Ruhları
şad, mekanları cennet olsun.
BAŞKAN BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sizin aracılığınızla
soruyorum: Devleti eşe dosta teslim etmenin son örneği: Kamu
Başdenetçisi Şeref Malkoçun kızı, Adalet Bakanı
Abdulhamit Gülün eşi, beş yıllık bir memuriyet
hayatının büyük bölümünü izinli geçirdikten sonra 15 Aralıkta saraya
atandı. Önce Ankara Büyükşehir Belediyesinde işe başlayan
ancak neredeyse hiç işe gitmeden beş yıllık memuriyetini
tamamlayan Bakanın eşi, jet hızıyla, 15 Aralık
tarihinden itibaren Cumhurbaşkanlığı İdari
İşler Başkanlığında mimar kadrosuyla işe
başladı. Atanamayan bu kadar insanımız varken, iş
bekleyen insanımız varken bir bakanın eşinin saraya
atanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Daha dün, Adanamızın ekonomide
yaşadığı sorunları dile getirmiştim. Maalesef,
2018 yılı Liseye Geçiş Sınavının sonuçları
Adananın eğitimdeki vahim durumunu ortaya koymuştur. Adana 81
ilimiz arasında başarı ortalamasında 61inci olmuştur,
bir başka deyişle sondan 20nci sıradadır. Tamamen siyasi
referanslara göre şekillenen, liyakat dışı atamaların
ilimizde eğitimi getirdiği sonuç ne yazık ki budur.
Aracılığınızla Sayın
Millî Eğitim Bakanına sormak isterim: Hükûmete
yakınlığıyla bilinen ve yönetici olarak atanan
kişilerin bu başarısızlıkta hiç mi payı yoktur?
LGS sonuçları, bir kez daha, 4+4+4 eğitim sisteminin çöktüğünün
net fotoğrafıdır. Öğretmen de öğrenci de veli de
mutsuzdur. Bu başarısızlığın mimarı, ne
yazık ki Bakanlık ve liyakatsiz yöneticilerdir.
Başarısız olan siyasiler ve yöneticiler mutlaka hesap
vermelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak yerel seçimler
için ciddi seçmen kütük değişikliği iddiaları vardır.
Niğde ili Ulukışla ilçesinin 24 Haziran seçimindeki seçmen
listesine 1.300 kişinin eklendiği ve bu yazılımın
sürdüğü bilgisi kaygı vericidir. Tabela nüfusu 5.800 yazılı
olan Ulukışla ilçesinin birdenbire seçmen sayısındaki
artış nedendir? Neredeyse nüfusunu geçen seçmen sayısı
nedendir? Seçimler bugünden tartışılır
kılınmamalıdır, bu seçmen artışı
incelenmelidir. Gözden ırak yerlerde yerel seçim sonuçları üzerinde
etkileyici bu uygulamalar şaibe üretir. Cumhuriyet Halk Partisinin seçimi
kazanacağı Ulukışla gibi yerlerde bu tür kaynağı
belirsiz seçmen devşirmelerinden vazgeçilmelidir. Seçime dört ay varken bu
tür düzenlemeler kabul edilemez. Yetkilileri bu konuda uyarıyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünver
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Karşımızda bu bütçeyi uygulayacak bakanlar yok. Sistem
gereği Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri karşımızda.
Yürütmenin hiçbir temsilcisinin olmadığı bir ortamda AKP
sıralarından çanak sorular soruluyor, Komisyon Başkanı da
cevaplıyor. Milletten korktuğunuz için Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi diye uydurma bir ad taktığınız ucube
sistemin bizi getirdiği nokta burası. Üstelik muhalefetin
sorularına Bütçeyle ilgili değil. diye cevap vermeyen Komisyon, AKP
sıralarından gelen, bazen dün gece olduğu gibi- kapsamlı bir
matematiksel hesaplama da gerektiren soruları maşallah
dakikasında cevaplıyor. Anlaşılan yine bir soru
çaldırma vakasıyla karşı karşıyayız. Yasama
faaliyetini tam bir müsamereye çevirdiniz.
Size ne sorayım? Bari şunu sorayım:
AKPli vekillerin sorduğu çanak soruları çaldınız da
mı hemen dakikasında cevap verebiliyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bizim sorumuzu
ne yapacaksın sen ya? Kendi soruna bak. Hayret bir şey ya!
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanı
seçimden önce de açıklamıştı öğretmen ve memurlara
3600 ek göstergeyi. İkinci 100 Günlük Eylem Planında da yine bu 3600
ek gösterge var. Biz bunu talep ediyoruz. Şimdi, şu soruyu soruyorum:
Seçimden önce mi seçimden sonra mı? Seçimden sonra olursa üçüncü bir yüz
günlük eylem planı oluşur.
Diğer sorum şu: Ücretli öğretmenler
kadroya alınacak mı? Bütçede yeterli kaynak ayrılmış
mı bunun için? Bir an önce ücretli öğretmen
arkadaşlarımızın da kadroya alınmasını, 3600
ek göstergenin de verilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tiryaki
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Emek Gençliği Krizin Ekonomik Etkileri konulu
bir panel düzenliyor ODTÜde, bugünkü katılımcılardan biri de
Sayın Selin Sayek Böke. Bir diğeri, 19 Aralığın
yıl dönümü nedeniyle gerçekleştirilecek etkinliğe Veli
Saçılıkla birlikte vekillerimiz Ali Kenanoğlu ve Murat Çepni
katılacak. Üniversite yönetimi bütün bölümleri kapatmış durumda,
sınavı olan öğrenciler okula ve bölüme giremiyor, yurtların
içeriden kapatıldığı söyleniyor. Antidemokratik bu
uygulamadan derhâl vazgeçilmesini
Muhalefeti susturacağım diye
okulları kapatmayı göze alan bu anlayışı da
kınıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Başkan, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sorular bakanlara
soruldu, bakanlara yazılı bildirin efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ben öncelikle Sayın Ünverden
başlamak istiyorum müsaade ederseniz. Sayın Ünver, eğer Plan ve
Bütçe Komisyonuna gelip oradaki çalışmaları gerek yasama
süreçlerinde gerek bütçe süreçlerinde takip ediyor olsaydınız ne
kadar etraflıca bu süreçlerin yaşandığını, bütün
bu konuların tartışıldığını görürdünüz.
Tabii, Amerikayı yeniden keşfetmeyeceksiniz. Şu an elimde
1.500e yakın soru ve cevabı var. Nerede var? Bunların hepsi
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmeler içerisinde ortaya
konulan sorular ve bunların da cevapları. Müsaade ederseniz, Plan ve
Bütçe Komisyonunda on ikinci yılını tamamlamış ve
13üncü bütçesini yapan biri olarak da hem meselelere hâkimiyet hem de nelerin
gelebileceği ya da gelemeyeceği konusundaki vukufiyeti de takdir
etmenizi bekledim. Teşekkür ediyorum öncelikle. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
İkincisi, müsaade ederseniz,
Cumhurbaşkanlığı bütçesi. Ha bire çıkıyoruz
Yüzde 232 arttı, yüzde 232 arttı. E, müsaade edin, peki niye
arttı, ne var bu Cumhurbaşkanlığı bütçesi içerisinde?
Çıkan hiçbir arkadaşımız ya da soran hiçbir
arkadaşımız bunun içeriğinde ne var ne yoktur bunu
söylemiyor, tek söylediği Yüzde 232 arttı. Merak ediyor musunuz
Sayın Ünver?
Bakın, mesela, Başbakanlıktaki
görevlilerin Cumhurbaşkanlığına geçmesi, ayrıca
kurumun kendi ilave görevleri bütçedeki artışların ana
nedenidir. Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yaklaşık
yüzde 50si Başbakanlıktan devralınan görevlerin ifa edilmesinde
kullanılacaktır. Ayrıca, bütçede yer alan 3 kalem ciddi harcama
yapılmasını gerektiren alanları içeriyor. Bunlardan ilki
Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen
işleri ifade etmektedir. Bu, özellikle uluslararası alanda yürütülen
faaliyetler -yani Afganistandır, Bosna-Hersektir- barışı
destekleme ve koruma faaliyetleri için Millî Savunma Bakanlığı,
Genelkurmay ve güvenlik birimlerinin kullandığı, ayrıca
İçişleri Bakanlığının da kullanabileceği ve
Cumhurbaşkanının şahsi harcamalarıyla uzaktan
yakından ilgisi olmayan bir ödenektir. Bu ödenek daha önce
Başbakanlık bünyesi içerisindeydi, şimdi
Başbakanlığın görevleri
Cumhurbaşkanlığına geçtiği için
Cumhurbaşkanlığı bütçesi içerisinde yer aldı.
İkinci olarak, Türkiye'nin herhangi bir ilinde
bir afet meydana gelmesi durumunda o ilde yapılacak yardımlar ki
bunlar acil yardımlar başlığı altında
toplanıyor ve bu da Başbakanlığın bütçesindeydi ve
buna ilişkin her türlü giderlerle ilgili olmak üzere 150 milyonluk acil
destek gideri öngörülmüştür. Bu da bu bütçenin içerisinde yer
almaktadır.
Son olarak da yeni kurulan ofisler ve politika
kurullarına ayrılan ödenekler var. Finans ofisine 5 milyon, insan
kaynaklarına 8,5; dijital dönüşüme 70 milyon ve yatırım
ofislerine 150 milyon olmak üzere ilave ödenek öngörülmüştür ki bu
ödenekler ilk defa Cumhurbaşkanlığı bütçesi içerisinde yer
almıştır. Yani yüzde 232 artışı konuşuyorsak
bunun da net olarak ne olduğunu biliyor olmamız ve ona göre bir
şeyler söylememiz lazım diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Başka da bir şeye cevap vermeyeceğim.
ORHAN SÜMER (Adana) Adanadaki millî eğitim
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Az süre kaldı.
Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, görüşmekte
olduğumuz madde yedek ödenekleri düzenlemektedir. Sayın üyelerden bir
kısmı yedek ödeneği eleştiren, bunun gerekli
olmadığını belirten görüşler belirttiler. Son on
altı yılda gerçekleşen icraatlar, tamamlanan projeler hepimizin
malumu ancak bu yedek ödenek kavramını biraz daha açmak lazım.
Sayın Komisyon Başkanımıza
soruyorum: Yedek ödenek kapsamında hangi projeler
tamamlanmıştır? Kısaca bize açıklar
mısınız.
Teşekkür ediyorum.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Müsaade ederseniz bunları bir
sonraki şeyde cevaplayayım, bir hazırlığımı
yapayım.
BAŞKAN Yazılı olarak
cevaplarsınız, tamam.
Değerli arkadaşlar, böylece soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
8inci maddeyi okutuyorum.
Mali kontrole
ilişkin hükümler
MADDE 8 (1) 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri;
a) Arızi nitelikteki işleriyle
sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı
aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya
çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,
b) İlgili mevzuatı uyarınca
kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere
yapılacak ödemeleri,
c) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî
Eğitim Kanununun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak ve
işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılacak
ödemeleri,
ç) İlgili mevzuatı uyarınca ders
ücreti karşılığında görevlendirilen ve üzerinde resmi
görevi bulunmayanlara yapılacak ödemeleri,
bütçelerinin (01.4) ekonomik kodunda yer alan
ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar ve söz konusu ekonomik kodu
içeren tertiplere ödenek eklenemez, bütçelerin başka tertiplerinden (bu
ekonomik kodu içeren tertiplerin kendi arasındaki aktarmalar ile 6
ncı maddenin ikinci fıkrası kapsamında yapılan
aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama
yapılamaz. Ancak, bu ekonomik kodu içeren tertiplerden yapılması
gereken akademik jüri ücreti ödemeleri ile (ç) bendi kapsamındaki ödemeler
için gerekli olan tutarları ilgili tertiplere aktarmaya
Cumhurbaşkanı yetkilidir.
(2) Bu Kanuna bağlı (T) işaretli
cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu hâllere
münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın teklifi
üzerine Cumhurbaşkanı kararı ile edinilebilir.
(3) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, sürekli işçileri ve
geçici işçileri, bütçelerinin (01.3) ile (02.3) ekonomik
kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri aşmayacak
sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler. Bu işçilerle ilgili toplu
iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem
tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve sigorta prim artışı
nedeniyle meydana gelecek ödenek ihtiyaçlarını ödenek aktarmak
suretiyle karşılamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. Bu
fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında
(söz konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için
birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması
yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi
ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti
de ödenemez. Bu fıkradaki ödenek aktarmasına ilişkin
kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması
koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz.
(4) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin harcama yetkilileri,
sürekli işçiler ile geçici işçilerin fazla çalışmaları
karşılığı öngörülen ödeneğe göre iş
programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi
yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan
dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın,
su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve
benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Cumhurbaşkanı
kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar
ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilama
bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli çalışma
ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek
aktarması yapılamaz.
(5) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile
özel bütçeli idareler tarafından uluslararası anlaşma, kanun ve
kararnameler gereği üye olunanlar dışındaki
uluslararası kuruluşlara, gerekli ödeneğin temini hususunda
Cumhurbaşkanlığının uygun görüşü alınmadan
üye olunamaz ve katılma payı ile üyelik aidatı adı
altında herhangi bir ödeme yapılamaz.
(6) Ticaret Bakanlığı ile Hazine ve
Maliye Bakanlığının uluslararası anlaşma, kanun
ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası
kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı
ödemeleri dâhil) beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(7) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk
bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri,
münhasıran bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirlerden
karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner
sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2019 yılında ilk defa
istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.
(8) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile
özel bütçeli idareler, gerekli tedbirleri alarak bütçelerinin 03.3- Yolluk
Giderleri, 03.6- Temsil ve Tanıtma Giderleri, 03.7- Menkul Mal,
Gayrimaddi Hak Alım, Bakım ve Onarım Giderleri ile 03.8-
Gayrimenkul Mal Bakım ve Onarım Giderleri ekonomik
kodlarını içeren tertiplerine tahsis edilen ödeneği
aşmayacak şekilde harcama yaparlar. Söz konusu idarelerce anılan
tertiplere bütçelerinin diğer tertiplerinden aktarılacak ödenek
tutarları ile bu Kanunun 6 ncı maddesinin beşinci
fıkrası kapsamında eklenecek ödenek tutarları toplamı
bu tertiplerin başlangıç ödeneklerinin yüzde 10unu aşamaz.
Ancak, ihtiyaç hâlinde söz konusu ekonomik kodları içeren tertiplerin başlangıç
ödeneklerinin yüzde 10unu aşan aktarma ve bu Kanunun 6 ncı
maddesinin beşinci fıkrası kapsamında ödenek ekleme
işlemlerini yapmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. Yükseköğretim
kurumlarınca 6 ncı maddenin beşinci fıkrasına istinaden
Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında 03.3- Yolluk
Giderleri ile 03.7- Menkul Mal, Gayrimaddi Hak Alım, Bakım ve
Onarım Giderleri ekonomik kodlarını içeren tertiplere
yapılacak ekleme işlemlerinde bu fıkrada yer alan
sınırlamalar uygulanmaz.
BAŞKAN 8inci madde üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal
Buyurun Sayın Vural Çokal. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TUBA VURAL ÇOKAL
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
yıllarda hemen herkesin dilinde benzer bir soru var:
Çalışıp didinerek okutmaya gayret ettiğimiz
evlatlarımız aldıkları diplomayla nerede ve nasıl
iş bulacaklar?
2018 yılı Yükseköğretim
Kurumları Sınavı sonucunda 840.286 olarak planlanan örgün
öğretim öğrenci kontenjanı neredeyse tamamen dolduruldu.
Şimdi soruyorum sizlere: Üniversite eğitimi alan bu gençlerimizin
mezun olduklarında genç işsizler ordusuna nefer olmamaları
adına ne gibi çalışmalarınız var?
Daha geçen gün Sayın Cumhurbaşkanı
Almanya gezisinde Şansölyenin kendi ülkesinde 3 milyon üniversiteli
olduğunu söylemesine cevaben 8 milyon Türk üniversiteli
varlığından bahsetmiş. Bu anısına ilaveten
Nitelik itibarıyla zayıf olabiliriz ama beş on sene sonra biz
nitelik olarak da onları yakalayacağız ve geçeceğiz, buna
inanıyorum. diyerek ekranlarda dile getirdiği nitelik
eksikliğimiz hangi planlarla çözüme kavuşacaktır? Türkiyenin
her yerinde sırf kuruldukları şehre ekonomik katkı
yapsınlar diye açılan onca üniversitenin mezunları TÜİK
çalışmalarında yalnızca bir genç işsiz
istatistiği mi olacaklar?
Günümüzde sağlık personeli yetiştiren
üniversitelerde birçok bölüm açılarak mezun işsizler ordusu
yaratılmıştır. Sağlık elemanlarının
istihdamında bugün çok büyük problemler yaşanmaktadır. Örneğin;
fizyoterapist, patolog, paramedikler, radyoloji teknikerleri, ameliyathane
teknikerleri ve bu bölümler gibi onlarcası. Bu sağlık
elemanlarına iş sahası sağlamak, sağlık
hizmetlerinin standartlarının ve kalitesinin yükselmesine yol
açacaktır.
İstihdamı yetersiz, ağır iş
yükü altında ezilen birçok sağlık elemanı
arkadaşımız ülkenin her bölgesinden şahsıma
ulaşarak sorunlarını dile getirmişlerdir. Ben de toplamda
27 bin kadro açılan, 470 bin civarındaki bu mezun
arkadaşlarımızın sorunlarını doktor bir milletvekili
olarak bu yüce Mecliste dile getirmek için kendilerine söz vermiş
bulunmaktayım.
Mezun fizyoterapist sayısı yüzde 300den
fazla artış göstermiştir. Günümüzde 25.420 fizyoterapi mezunu
vardır. 2012 yılından itibaren toplamda 1.334 fizyoterapist
atanmıştır. 25 bin mezundan 1.334ü atanıyor. Son
zamanlarda mezun sayılarında hızlı bir artış
gözlenen fizyoterapistler atama sayılarından huzursuzdur. Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına
bağlı 700 yaşlı ve engelli bakım merkezinde 166 fizyoterapist
çalışanın bulunması her 300 kişiye 1 fizyoterapist
olarak hesaplanmaktadır. Ayrıca birçok hastanede fizyoterapi
randevuları altı ay sonrasına verilmektedir.
Meclis araştırması önergesi
verdiğim perfüzyon teknikerlerinin de istihdam ve kadro sorunları
bulunmaktadır. Kalp ve damar cerrahisi yardımcı hizmetlerinde
yetkin bu arkadaşlarımıza 2012 senesinde Sağlık
Bakanlığı bir kereye mahsus yetkilendirme sertifikasyon
programı uygulamış ve meslek tanımına yetki
sertifikası ibaresi eklemiştir. Hâlen devlet üniversiteleri ve özel
üniversitelerde öğrenim gören ve bu bölüme daha sonraki yıllarda
kayıt yaptıracak olan öğrencilerin diplomaları
Sağlık Bakanlığı tarafından şimdiden
işlevsiz sayılmaktadır. Bunun yanı sıra, perfüzyon
teknikeri bölümü dışında iki yıllık ön lisans
eğitimi gören 37 bölüme tanınan hakların birçoğu bu
arkadaşlarımıza verilmemekte, sertifika sahibi olma
şartı uygulanmakta, sertifika alabilecekleri herhangi bir kapı
da maalesef ki gösterilememektedir. Bu yıl yalnızca 53 kadro
açılan, ön lisans eğitimleriyle yetkin bir şekilde yetişen
perfüzyon teknikerlerinin karşılarında duran tüm engellerin
ortadan kaldırılmasını talep etmekteyiz.
Bir başka grup olarak 2018 yılında
yalnızca 1.160 kadro verilen, 50 bin atama bekleyeni bulunan ilk ve acil
yardım bölümü mezunları vardır. İşin ilginci, ilk ve
acil yardım (paramedik) bölümü 2016 ve 2017 yılında ön lisansta
en çok tercih edilen bölümler arasındadır. Kritik durumlarda hastaya
ya da yaralıya ilk müdahalede bulunan profesyonel sağlık
uzmanı olarak görev yapan paramedik sağlık teknikerlerinin yirmi
dört saat zor şartlarda çalışmalarına rağmen
aldıkları maaşın düşük olduğunu ve yıpranma
payından yararlanmadıklarını da belirtmek istiyorum.
Patoloji laboratuvarında insan doku ve vücut
sıvılarının mikroskobik incelemeye hazır hâle
getirilmesini sağlayan patoloji teknikerlerinin de sorunları
bulunmaktadır. Patoloji bölümünden mezun 10 binin üzerinde
arkadaşımız vardır fakat 2018 yılında açılan
kadro sayısı sadece 56dır. 22 Mayıs 2014 tarihli
sağlık meslek grupları görev tanımlarının
yapıldığı düzenlemedeki görev tanımının
sadece patoloji ve laboratuvar teknikeri için yapılması
gerekmektedir. Çünkü görev tanımı sorunu nedeniyle patoloji
laboratuvarında farklı alanlardan personellerin
çalıştırılmasından dolayı patoloji bölümünün
istihdam alanı daralmaktadır.
Diğer bir mağdur grup ise
odyometristlerdir. Sağlık Bakanlığına bağlı
eğitim ve araştırma hastaneleri odyometri bölümü için
sertifikalı eğitimler düzenlemektedir. Hemşire
arkadaşlarımıza ek bir eğitim vererek sertifikasyonla
odyometristlere ait olan meslek yaptırılmaktadır.
Arkadaşlarımızın kendi alanlarında
uzmanlaşmış oldukları bilinmektedir. Nasıl ki
odyometristlerin iki üç günlük bir eğitim alarak diğer
sağlık görevlilerinin işlerini yapamayacağı
bilinmekteyse aynı şekilde odyometristlerin görevlerinin de
başka bir grup tarafından kısa süreli bir eğitimle
yaptırılmaya çalışılması sağlıklı
bir sonuç doğurmayacak, testlerin güvenilirliğini tehlikeye
sokacaktır. 2018 yılında 190 kadro verilen eğitimli
odyometristlerin mezun sayısındaki artış
alımların az olması ve yanlış istihdam
politikaları sonucunda oluşan mağduriyetlerin giderilmesi acilen
gerekmektedir.
Sağlık personelleri arasında
unutulmuş olan ve belki de adını ilk kez duyduğumuz evde
hasta bakım teknikerlerinden de bahsetmek istiyorum. Ülkemizde bedensel
faaliyetlerini yerine getiremeyen, zaruri ihtiyaçlarını tek
başına karşılayamayan ve dolayısıyla
başkalarının yardımına ve bakımına sürekli
muhtaç olan insanların barınabileceği ve gerekli bakım
hizmetleri alabileceği rehabilitasyon merkezleri oldukça yetersizdir.
Bununla beraber, bu merkezlerde çalışması için yetiştirilen
evde hasta bakımı bölümü öğrencileri, mezuniyet sonrası,
görev tanımındaki tıbbi müdahale yetkisi yetersizliğinden
dolayı özel sektör dâhil hiçbir yerde istihdam edilememektedir.
27 Şubatta yayımlanan yönetmeliğe
göre, evde hasta bakımı teknikerleri evde sağlık
birimlerinde yer almalıdır. İlk mezunların
atanmasından sonra bölümün önü görev tanımından dolayı
kapatılmıştır. Her yıl mezun veren geleceğin
sağlık elçileri hakları olan görev tanımını
almalıdırlar. Avrupa standartlarında bir bölüm olan ve pilot
uygulaması kabul edilen evde sağlık hizmeti ülkemizde ilerlemeli
ve hak ettiği değeri almalıdır.
Soru önergesi de vermiş olduğum, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde ek
ders karşılığı çalışan sosyolog, psikolog,
öğretmen ve sosyal çalışmacı arkadaşlarımızın
da mağduriyetleri ortadadır. İş güvencesi, özlük
hakları, eğitim hakkı, nöbet hakkı, izin hakkı, ücret,
kurumsal kimlik ve kadro hakkı konularında çok büyük
mağduriyetler yaşamaktadırlar.
Son olarak, atama kadrolarında 4 bin
kişilik istihdamı öngörülen diş hekimlerimiz altyapısı
yetersiz üniversitelerde eğitimin mümkün olmadığını
düşünmekte ve atama kontenjanının yetersizliği sebebiyle
gelecek planlaması yapamamaktan dert yanmaktadırlar.
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin
Koca, sağlık personelimizin iş yükünü azaltmak ve
hastamıza, hastalarımıza daha kaliteli sağlık hizmeti
vermek adına önümüzdeki aylarda yapılacak olan bir atamadan bahsetti.
Acil tıp teknikerleri, veri hazırlama işletmenliği,
ambulans şoförlüğü gibi alanlarda 6.500 kişilik atama
yapacağını ve 2019 yılında pratisyen hekim, uzman
hekim, diş hekimi, eczacı olmak üzere 25 bin sağlık
personelinin atamasını gerçekleştireceğini
açıkladı.
Konuşmalarımızda bahsettiğimiz
atama sorunlarının özneleri olan arkadaşlarımızın
bu listede adlarının geçmiyor olması bizleri haklı
çıkartmaktadır.
Sağlık Bakanlığı, araç ve
bina giderlerine son üç yılda toplam 823 milyon civarı kaynak
ayırmışsa sağlık personelinin de Kaynak yok.
bahanesiyle atamasının yapılmama şansı
bulunmamaktadır. Bu arkadaşlarımızın sorunlarına
kendi evlatlarınız gibi dertlenmenizi sizden talep ederek sözlerime
son veriyor ve sağlıktan büyük zenginlik yok diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı.
Buyurun Sayın Kaşıkçı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
ve ekranları başında bizi izleyen muhterem
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Tarihini
bilmeyen bir milletin coğrafyasını başkaları çizer.
sözünü bizlere sıklıkla ifade etmiştir.
Bugün, aynı zamanda, Akdeniz Bölgemizde
Fransız işgaline karşı ilk kurşunun
atılışının 100üncü yıl dönümü. Bundan tam bir
asır önce, takvim yaprakları 19 Aralık 1918i
gösterdiğinde, Hatay ili Dörtyol ilçesinde Kuvayımilliye
unsurlarından Kara Mehmet Çavuşun mavzerinden çıkan besmeleli
kurşunla Fransız işgal güçlerine Dur! denilmiş, Kara
Mehmet Çavuşun Dörtyolda fitilini ateşlediği istiklal
ateşi dalga dalga yayılıp tüm bölgenin Fransız
işgalinden kurtulmasına vesile olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürkün Adana Tren
İstasyonunda Hatay ne olacak Paşam? diyen Ayşe Fitnat
Hanıma Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir
kalamaz. diyerek istikamet gösterdiği ve bu istikamet doğrultusunda
faaliyetlerde bulunup önce Fransız işgalini sonlandıran,
akabinde, bağımsız bir Hatay Cumhuriyeti kurup daha sonra da bu
eşsiz vatan toprağını ana vatan Türkiyeye katan, başta
bağımsız Hatay devletinin ilk ve son Cumhurbaşkanı
Tayfur Sökmen olmak üzere emeği geçen herkese şükran ve minnet
borçluyuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 16 Nisan 2017 halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa
değişiklikleri özü itibarıyla
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişi
düzenlemiştir, 24 Haziran 2018 seçimleriyle de
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk
Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu yeni hükûmet etme sisteminin
inşasında Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçelinin hiç şüphesiz büyük katkı ve emeği vardır;
yüksek öngörüleri ve cesaretiyle aziz milletimizin millî ülküler etrafında
toplanmasına vesile olup Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin hayata geçmesinde büyük rol oynamıştır. Bu yeni yasa
döneminde ise Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tüm kurum ve kurallarıyla
sağlıklı bir zemine oturtulması ve sistemin tüm
unsurlarıyla işlemesi için Cumhur İttifakı ruhuyla hareket
edilmesi gerektiğini dile getirmektedir. Türk milletinin tarihî misyonuna
ve asırlardan bugüne gelen devlet geleneğine uygun bir yönetim modeli
olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2019
yılı bütçe teklifi yeni yapının ilk bütçesidir. Yeni
Ekonomi Programıyla çerçevesi çizilen hedeflerle uyumlu olduğu
tarafımızca da görülen bütçenin devletimize, milletimize
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu bütçe, aynı zamanda bölgesel kalkınma
politikaları ve bu kapsamda yürütülen çalışmalarla bölgesel
gelişmişlik farklarının fazla olduğu ülkemiz açısından
da büyük önem taşımaktadır. Ülke genelinde bölge planları
ve il gelişme planları hazırlanarak çağdaş dünya
nimetlerinden bütün vatandaşların hakça yararlandığı
bir kalkınma modelinin gerçekleştirilmesi bölgesel kalkınma
politikasının esası olmalıdır. İşte, tam bu
kapsamda bölgeler arası gelişmişlik farkları gözetilerek
hazırlanacak olan il gelişme planlarında seçim bölgemiz Hatay da
bir kez daha ele alınmalıdır. Hatayda yeni yatırımlar
planlanırken Hatayın neye ihtiyaç duyduğu,
Hataylıların devletten ne istediği muhakkak göz önünde
bulundurulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uğruna mücadele edilmeye değer bu kadim topraklar ve
bu topraklar üzerinde yaşayan aziz Hataylılar, şüphesiz her
şeyin en iyisine ve en güzeline layıktırlar.
Hatay, ortalama her ilimizdeki mevcut problemlerin
yanında, Suriye ile Türkiye arasında yaşanan problemlerle
birlikte gelen ekstra sorunlar yumağıyla da baş etmeye
çalışıyor. Hatay üretmek istiyor, ürettiğiyle katma
değer yaratıp Türkiye ekonomisine katkı sağlamak istiyor.
Hataylı çalışmak istiyor; çalışıp, kazanıp
mutlu olmak istiyor. Hatay bölge illerindeki yatırımları
izliyor, oralara yapılan yatırımlara gıptayla bakıyor.
Kısaca, Gaziantep, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adanadaki devlet
yatırımlarının artık Hataya da gelmesini
sabırsızlıkla bekliyor.
Hatay, bir Orta Doğu ülkesinin herhangi bir
şehri değildir. Hatay, her dönem devletinin yanında dimdik
durmuş, vatanı, milleti uğruna her türlü bedeli göze
almış ve yeri geldiği zaman da bedelini ödemiş, Türkiye
Cumhuriyetinin kutsal bir vatan toprağıdır. Devletimizin yanında
nasıl durduğumuza, Afrin operasyonları sırasında tüm
Türkiye şahit olmuştur. Sınırlarımızın öte
tarafından atılan bombalar neticesinde verdiği onlarca
şehit hepimizin hafızasındadır. Buna rağmen, hiçbir
Hataylı evini, sokağını, mahallesini
boşaltmamış, üzerine gelen bombalara rağmen, bir an olsun
yerini değiştirmeyi düşünmemiştir. Hataylı cesurdur,
Hataylı vatanseverdir. Bundan bir asır önce atılan ilk
kurşunun iklimini ve heyecanını hâlâ muhafaza etmektedir.
Hataylılar üretkendir ancak daha fazla üretmek için de devletimizden moral
beklemektedir, destek beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hataya yeni gelecek yatırımların yanında,
mevcutta devam eden yatırımların da bir an önce bitirilmesi
gerekmektedir. Kırıkhan, Reyhanlı, Kumlu ilçelerimizdeki
çiftçiler, Amik Ovasının bereketli topraklarında daha fazla
üretmek ve daha fazla kazanmak için Reyhanlı Barajının bir an
önce bitmesini beklemektedir. Türkiye'nin dört bir tarafından yapılan
barajları görmekten mutluluk duyuyoruz ancak yapımına
yıllar önce başlanan ve ödenek
kısıtlılığından dolayı durma
aşamasına gelen bu barajın da artık
tamamlanmasını istiyoruz.
Hatay sanayicisi yeni tesisler kurmak için
İskenderun Körfezinde arazi arama derdinden kurtulup Hassa ilçemizdeki
sanayi tesisleri için uygun bölgeden faydalanabilme adına Hassa ile
körfezi birbirine kavuşturacak tünel projesinin hayata geçmesini istiyor.
Bu proje aynı zamanda her yaz rızkını turizm
şehirlerinde aramaktan yorulan genç işsiz kardeşlerimizin de
büyük bir özlemidir.
Hassalı ürettiği üzümün, Altınözülü
ürettiği zeytinin, Erzinli, Dörtyollu yetiştirdiği narenciyenin
sadece aracıları zengin etmesinden bıkmış,
yılmış, usanmış ve artık devletimizin bölgeye
yeni yatırımlar getirmesini ve bu sayede ürettiği ürünün katma
değeri yüksek ürün hâline getirilip değerlendirilmesini istiyor.
Yayladağılılar elinden alınan
tütünü geri istiyor. Çalışkan Samandağlı ve Arsuzlular
artık turizm şehri olmak için fırsat verilmesini bekliyor.
Dörtyol, Belen, Hassa ve Defne ilçelerimiz daha iyi sağlık hizmeti
almak için hastanelerinin tamamlanmasını bekliyor. İskenderun
körfezde yapılacak gemi bakım, onarım ve imalatı için
tersane istiyor. Hataylılar Belen ilçesinde kilitlenen trafiğin rahatlatılması
için Ceyhan-İskenderun Otoyolunun Antakya ve Cilvegözüyle
birleşmesini istiyor. Samandağlılar Arsuza gidebilmek için her
defasında yaklaşık 110 kilometre gitmekten yoruldu; sahilden
yapılacak yeni bir yolla bu mesafenin 30-40 kilometre arasına
düşmesini beklemekteler. Hataylılar Osmaniye Toprakkalede
yapımı başlanan yüksek hızlı tren hattının
Toprakkale, İskenderun ve Antakya iliyle birleşmesini istiyor.
Hataylı sporsever kardeşlerim yapımına devam edilen
stadyumun bir an önce bitirilmesini ve bölgeye de büyük bir moral olması
açısından bir millî maçın bu statta yapılmasını
bekliyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak da, benim aziz hemşehrilerim Afrinden
atılan roketlerin hedefinde olmaktan nasıl bir an olsun imtina
etmedilerse şimdilerde de haklı olarak Afrinin yeniden imar edilmesinde
söz sahibi olmak istiyorlar. Ancak üzülerek takip etmekteyiz ki Afrin yeniden
imar edilirken Hataylı şirketlerimizin orada iş yapması
engellenmeye çalışılmakta, önüne engeller
çıkarılmaktadır. Bizce Afrine toplu iğne dahi
alınacaksa bu Hataydan karşılanmalıdır.
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vallahi, şimdi Genel Kurulu selamlayacağım ama
biraz boş sıraları selamlamış gibi olacak. Bütçe
konuşulurken de işte gösterilen ilgi, alaka da buradan belli oluyor.
Değerli arkadaşlar, bugün, üç yıl
önce Silopide yani 57 yaşında, 11 çocuk annesi Taybet
İnanın sokak ortasında keskin nişancılar
tarafından vurulmasının yıl dönümü. Değerli arkadaşlar,
Taybet İnanın cenazesi saatlerce sokakta bekletildi, cenazenin
alınmasına izin verilmedi. Cenazeyi almaya çalışan
kaynı, altı çocuk babası Yusuf İnan da vurularak
katledildi.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) PKK
vurdu.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Aile bir hafta boyunca cenazeyi pencereden izlemek zorunda kaldı.
Eşi cenazeyi -almak için- ip uzatarak almaya çalıştı. Bu
esnada elinden vuruldu. Geçen gün eşi bir gazeteye demeç veriyor ve orada
diyor ki: Keşke ben elimden değil de yüreğimden vurulsaydım.
Politikalarınız bir insana bunları söyletmek zorunda kaldı.
Taybet İnanın yedi gün sokakta
bırakılan cenazesi, uyguladığınız şiddetin
de simgesi oldu fakat Taybet ananın cenazesi insanlığın
hafızasında yer edindi. Üzerinden, değil üç yıl, üç yüz
yıl da geçse unutulmayacaktır. Çünkü yedi gün boyunca sokakta
bırakılan cenaze aslında insanlığın onurudur;
sadece bir Kürtün, bir kadının cenazesi değildir.
Dolayısıyla bu insanlık onuru hâlâ Silopinin Nuh Mahallesinin
58. Sokağında yerden kaldırılmış değildir.
Değerli arkadaşlar, biz kaç gündür bütçeyi
görüşüyoruz. Peki, bu bütçe her sene bir savaş, bir baskı, bir
talan bütçesi olmak zorunda mıdır? Hazırlanan bütçe,
barışı, eşitliği, adaleti tesis etmek için yani
ülkenin gerçek sorunlarının çözümü için hazırlanamaz mı?
Kürtlerin, kadınların, emekçilerin, bir bütün olarak Türkiye
halklarının taleplerini şiddetle bastırmak, halka ve
halkın taleplerine savaş açmak, bu ülkenin bugününü,
yarınını kararttığı gibi, kaynaklarını
da tüketmeye devam etmektedir.
İşte, tam da bu politikalar
karşısında Leyla Güven bir parlamenter olarak kırk iki
gündür açlık grevindedir. Biz, on gündür, bütçe görüşmeleri
esnasında Leyla Güvenin sesini duyurmaya çalışıyoruz; siz
de ısrarla bu sesi duymazlıktan geliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Leyla Güven,
İmralıdaki tecridin durdurulmasını sadece Kürt sorununun
demokratik çözümü için istememektedir. Aynı zamanda Türkiye
halklarının temel sorunlarının çözümü için bu meselenin
elzem olduğunu biliyor. Yani herkesin artık yaşanmaz dediği
bu ülkeyi yaşanır kılmak için, tıkanan siyaset kanallarını
açmak için bugün açlık grevindedir. Yine, Leyla Güven bu eylemiyle bizlere
bir şey anlatmaya çalışıyor. Kendisinin de söylediği
gibi, açlık grevini kutsadığı için yapmıyor. Demokratik
siyaset kanalları kapatıldığı için,
dışarıda siyaset yapması engellendiği için bu grevi
yapmak zorunda bırakılmıştır. Leyla Güven, ülkeye
hâkim olan karanlığı kırmak istiyor. Savaşın
çözümsüzlük olduğunu anlatmaya çalışıyor bizlere bu
eylemiyle, yoksa kendisi için hiçbir hak talebinde bulunmuyor. Bu ülkenin
demokratikleşmesi için sorumluluk alıyor; hepinizi, hepimizi
sorumluluk almaya da davet ediyor. Sorunların çözümü için tecridin
kalkmasının elzem olduğunu biliyor. Yani savaşın,
yıkımın halkların kaderi olmadığını
haykırmak, barışın önünü açmak için bu eylemi gerçekleştiriyor.
Bu ülkede üç yıl süren diyaloğu ve çözüm
sürecinde yaşanılan süreci hepimiz biliyoruz. Tekrar diyaloğun
kurulması ve akan kanın durması için güçlü bir duruş
gösteriyor, cesaret gösteriyor. Sizi de onun sesini duymaya, taleplerini
duymaya, cesarete davet ediyoruz.
Eninde sonunda varılacak yer diyalog ve
müzakere sürecidir, bütün dünya deneyimleri bir kez daha bunu kanıtlamıştır.
Çözümsüzlük, bugün, sadece Kürtlerin, kadınların, HDPnin sorunu
değildir, aslında tamamıyla sizin çözümsüzlükteki
ısrarınız, sizin politikalarınız
kuşatılmıştır. Dolayısıyla da bu, en fazla
sizin sorununuzdur. Yüz yıldır benzer argümanlarla, benzer
yöntemlerle bu sorunu çözmeye çalışıyorsunuz, tarihi tekerrür
etmekte ısrarlısınız ama bilin ki her tekerrür bir geriye gidiştir.
Muktedir olmanın kibrini bir kenara bırakırsanız bunu
görürsünüz; bu ülkenin geldiği durumun, ekonomik krizlerin, yükselen
şiddetin, toplumsal kutuplaşmanın bundan bağımsız
olmadığını da göreceksiniz.
Bakın, Türkiye, uluslararası siyasette
esir düşürülmüş durumda; bir Rusyaya, bir Amerikaya yanaşmak
durumunda kalmanızın altında aslında tam da bu meselenin
kendisi vardır. Tam bağımsız Türkiye zaten tarih boyunca
bir propagandanın ötesine gitmedi, bugün de
uyguladığınız bu politikalar bizce elinizi kolunuzu
bağlamış durumda.
Değerli arkadaşlar, Leyla Güvenin
hayatı tam da bu coğrafyanın hakikatidir. Kürtlerin,
kadınların trajedisi olduğu kadar, mücadelesinin de özetidir.
Ömrü mücadeleyle geçmiş, barış siyasetinde, demokratik siyasette
ısrar etmiş bir kadındır. Adana Küçükdikili, Urfa
Viranşehir Belediye Başkanlıklarını
yapmıştır, bu esnada tutuklanmıştır. Leyla Güven
Demokratik Toplum Kongresinin eş başkanlığını
yapmıştır, bu esnada tutuklanmıştır. Leyla Güven
cezaevinde HDP Hakkâri Milletvekili seçilmiştir, hâlen rehin tutulma
durumu devam etmektedir. Ömrü mücadeleyle geçen bir kadın, bir belediye
başkanı, bir milletvekili, iki çocuğu olan bir anne, 55
yaşında rehin tutulduğu cezaevinde bedenini açlık grevine
yatırmış ise hiç kimse, özellikle de siz buna sessiz
kalamazsınız.
Bilin ki Leyla Güvenin taleplerinin
karşılanması için bir an önce harekete geçilmesi gerekmektedir,
aksi bir durumda vebali bu Parlamentonun üzerinedir. Yarın bu sessizlikten
utanç duyulmak istenmiyorsa bugünden sesinizi yükseltmeniz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, son iki dakikamı
da seçim bölgem olan Ağrıyla ilgili kullanmak istiyorum.
Açıkçası, çok uzun uzadıya anlatılacak
Ağrının sorunları var ama sadece şunu hatırlatmak
istiyorum: On altı yıldır Türkiyede iktidarsınız,
2014e kadar da on yıl da Ağrının yerelinde
iktidardınız. İnanın ki 2014te biz belediyeyi alana kadar
birçoğunuz haritada Ağrının yerini de bilmiyordunuz ama ne
hikmetse 2014te biz Ağrıda yerelde iktidar olmaya
başlayınca Ağrıya duyulan sevdanız, ilginiz,
alakanız artmaya başladı. Ama biz Ağrılılar
olarak biliyoruz ki sizin bu ilginiz hizmet aşkından değil,
Ağrılılara duyduğunuz sevgiden değil, bizim oradaki
başarımıza duyduğunuz hazımsızlıktan
kaynaklıdır. Dolayısıyla bu ilgi, alakanın nedenini
Ağrı halkı da çok iyi biliyor. Onun için de kim hizmet
vermiş, kim hizmet vermemiş meselesini Ağrılılar çok
yakından takip ediyor, hatta burada, Genel Kurulda çizdiğiniz pembe
tablolara sosyal medya hesaplarında fıkralarla cevap veriyorlar.
Dolayısıyla Ağrı halkı kendi iradesine gaspçı
kayyum zihniyetinin neler yaptığını, nasıl
yaklaştığını çok iyi biliyor, diline, kimliğine
nasıl yaklaştığını da iyi biliyor. Dolayısıyla
kayyumlar Kürtçe tabelaları indirirken, kreşleri,
anaokullarını kapatırken, biz Mecliste iki kelime Kürtçe
kullandığımızda bilinmeyen dil olarak geçirilirken bir
adayınızın gidip Ağrıda Kürtçenin okullarda zorunlu
ders olarak okutulması söyleminin bir seçim propagandasının
ötesinde bir anlam ifade etmediğini, bir takiye olduğunu da
Ağrı halkı çok iyi biliyor. Dolayısıyla son dönemlerde
Ağrıya bir bakan gidiyor, bir bakan geliyor. Elbette ki bu
gidişin arkasında da -partimize, yöneticilerimize yönelik tutuklama
furyasından anlıyoruz ki- bu gitmeler de bir seçim kampanyası,
Biz HDPyi, HDPnin aktivistlerini, çalışanlarını
nasıl devre dışı bırakırız, seçimde ellerini
kollarını bağlayarak nasıl seçime girebilirizin
hezeyanı olduğunu da bizler çok iyi biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, yine sıkça bu
kürsüde hem bakanlar hem milletvekilleri, Ağrıya dair, dediğim
gibi, böyle tozpembe bir tablo çiziyor ama ben bu tozpembe çizilen tablonun
gerçek yüzünü göstermek istiyorum. Sadece birkaç tane veri paylaşmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, TÜİKin
verilerinde gösterildiği gibi, istinasız bir şekilde Türkiye'nin
en yoksul kentlerinin Kürt illeri olduğu gerçeği tesadüf
değildir. Devletin, hükûmetlerin, Kürtleri her türlü siyasi
baskının yanında açlıkla da terbiye etme
politikalarının sonucudur. Buna karşı çıkıp bir
linç kampanyasına girişmeden önce sadece istatistiklere bir göz
attım. Nüfusları birbirine yakın batı illeriyle doğu
illeri arasındaki yatırım, gelişmişlik ve hizmet
düzeyleri rakamlarına baktığınızda bu uçurumu kendiliğinizden
göreceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Ağrı yıllardır sosyogelişmişlik
açısından 81 il arasında son 3üncü sırada yer
almaktadır.
Yine İŞKUR rakamları, Ağrı
nüfusunun yarıdan fazlasının işsiz olduğunu
gösteriyor, kadınların durumu ise bu konuda çok daha vahim.
Ağrıda çok az olan iş
kaynakları, istihdam alanı da sadece AKPli olan ve AKPlilere
yakın olan kişilere peşkeş çekiliyor. Bakın,
Ağrı merkez ve ilçelerinde İŞKURun işe alımlarında
torpil ve kayırmacılık yapıldığına dair
şikâyet almadığımız tek bir gün yok. Yani AKP,
Ağrıdaki yoksulluğu istismar etmekte ve kendisine kadro
yapmakta kullanıyor diyeyim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Gülizar Biçer Karaca Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Biçer Karaca. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA GÜLİZAR BİÇER KARACA
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanun
teklifinin Mali kontrole ilişkin hükümler
başlığını taşıyan 8inci maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi grubum ardına söz almış bulunuyorum.
Konuşmama, tarihi fesli Kadirden
öğrenenler için, tarihî gerçekleri Bilmiyorum, görmedim, duymadım.
diyenler için 40 paranın hikâyesini anlatarak başlamak istiyorum.
40 paranın kahramanı kimdir bilir misiniz?
Türkiye Cumhuriyetini tek partili dönemden çok partili hayata geçiren ve
kaybettiğinde, Kaybettiniz. dendiğinde de Ben kaybettim ama
demokrasi kazandı. diyen Lozan kahramanı 2nci
Cumhurbaşkanımız İsmet İnönüdür. (CHP
sıralarından alkışlar)
Cumhuriyetimizin kurucusu, dönemin
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk bir gün Başbakan
İnönünün canının sıkkın olduğunu görür ve sorar:
Paşa Hazretleri, nedir canınızı sıkan olay?
Sayın Başbakan İnönü düşünceli düşünceli şöyle
cevap verir: Türk Hava Kurumu toplantısından geliyorum.
Hesaplarında 40 para açık var, bu 40 parayı nereye verdiklerini
bulamadım. Çok canım sıkıldı. Türk Hava Kurumu
Başkanı ile yöneticilerinden derhâl o 40 parayı
bulmalarını istedim. Bütün hesapları da yeniden taramaları
için çok sıkı emir verdim. Kafam bu konuya çok bozuk. 40
paranın peşine düşen Başbakan İnönüye Atatürk
şöyle cevap verir: Demek bu 40 para seni bu kadar üzdü, bu kadar yordu
ama haklısın, biz cumhuriyeti kurarken o 40 paralara çok
ihtiyacımız oldu. Bugün 40 para yok olur, yarın 40 kuruş,
öbür gün 40 lira, sonra 400 lira derken ipin ucu kaçar. İsmet Paşa
40 paranın peşini bırakmamış, günlerce hesaplar didik
didik aranmış ve sonunda 40 para bulunmuş ve Başbakan
İnönü rahat bir nefes almıştır.
Değerli milletvekilleri, İsmet
Paşanın peşine düştüğü 40 paranın
karşılığı nedir biliyor musunuz; sadece 1 kuruş.
Evet, yanlış duymadınız; peşine düşülen ve
günlerce devletin kasasında göremedikleri o 40 paranın değeri
sadece 1 kuruş. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün 40
para, yarın 40 kuruş, sonra 400 lira derken geldik bugüne.
Değerli milletvekilleri, vatandaş borç
batağına saplanmış; analar, babalar, eşler, çocuklar
ödeyemediği borçlar için, intihar eden yakınları için
ağıt yakarken kendileri zevk ve sefa içinde yüzen saray ve
şürekâsı var.
Mustafa Kemal Atatürkün dediği gibi işte
bu günler, o günler, ipin ucunun kaçtığı günler.
1 kuruşun peşine düşen, bu ülkeyi
ilmek ilmek dokuyan, yoksul halkın kalkınması için gece gündüz
cumhuriyetimizin kurucularının getirdiği Türkiye, bugün,
bakalım ne hâlde? Bugün o 40 paraların peşine düşen Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına yani bizler adına yani millet adına o
40 paranın hesabını, 40 paraların hesabını tutmak
ve denetlemekle görevli Sayıştay var.
Hiç Sayıştayın 2007
raporlarını okudunuz mu değerli milletvekilleri? Belki
okumadınız. Şimdi, size birkaç yolsuzluktan ve o talandan
örnekler vermek istiyorum. Sayıştay diyor ki: İstanbul
Belediyesinin bir aracında 100 kilometrede 4-5 litre akaryakıt
yakması gereken araç için 63 litrelik mazot parası ödenmiş.
Sermayedaşlara, verilen ihalelerin ihale bedellerinin en az 3-4 katı
oranında fazla para ödenmiş. Hâlâ aranan ama bir türlü bulunamayan, 2
köprünün, bedeli, ihaleyi alan yandaş firmalara ödenmiş. 127
kişilik tekneye 500 kişi bindirilmiş gibi ödeme
yapılmış. Ataması yapılmayan binlerce öğretmen
varken ek ders hakkı olmadığı hâlde, ek derse
girmediği hâlde günlerce, yıllarca ek ders ücretleri ödenmiş.
Piyasa değeri 65 lira olan su ısıtıcısı için 5
kat, 474 lira para ödenmiş. 900 lira olan oyuncak evin bedeline 4 bin lira
ödenmiş, 6 kat fazla ödenmiş.
Evet, değerli milletvekilleri,
Sayıştayın raporlarında, 2017 raporunda ortaya çıkan
bu usulsüzlükler için bugüne kadar ne yaptınız? Soruşturma
açtınız mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, ne yaptığınızı
ben size söyleyeyim. Siz bu yolsuzlukların hesabını, halkın
emeğinin, alın terinin hesabını sormak yerine, gittiniz, bu
yolsuzlukları, bu üçkağıdı ortaya koyan
Sayıştayın yetkililerini görevden aldınız.
Hesap vermekten kaçıyorsunuz, denetimden
kaçıyorsunuz, cevap vermekten kaçıyorsunuz. Haktan, hukuktan,
adaletten kaçıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bir yanda,
ayakkabı kutularında dolarlar, yatak odalarında para
kasaları olan siyasi yakınlar, diğer yanda, borçları için
intihar eden vatandaşlar; bir yanda Sıfırlayayım mı
babacığım? diyen çocuklar, diğer yanda, okul pantolonunu
alamadığı için babasını kaybeden gözü yaşlı
çocuklar; bir yanda, vergi borcu silinen ve vatandaşa küfreden Cengiz
Holdingler, bir yanda, cebinden icra emri çıkan, yaşamından
vazgeçmiş insanlar. Soruyorum: Adaletiniz nerede? Hangi fildişi
kulelerde? Hangi yoksulun, tüyü bitmemiş yetimin ensesinde ya da hangi
ihalenin bedelinde?
Değerli milletvekilleri, bu bütçede gençlerin
öğrenim kredilerine yüzde 4 zam yapıldı, sarayın
maaşına yüzde 26, vicdanınız sızlıyor mu? 20
milyondan fazla açlık sınırının altında
yaşayan vatandaşımız varken yandaşlara,
yoldaşlara, sarayın şatafatına ayrılan bu bütçe
bizlerin vicdanını sızlatıyor. Tüm yetkilerinizi saraya
devrettiniz ama diyorum ki vicdanlarınızı saraya rehin
vermeyiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Yargıya güven yerlerde sürünüyor, hiç kimse
korkudan konuşamıyor, konuşanlar da apar topar derdest ediliyor.
Üniversiteyi bitirmiş her 100 gençten 7si işsizliğin
pençesinde. Eşitsizlikleri ortadan kaldıran bir bütçe yerine
eşitsizliği derinleştiren bir bütçeyle
karşımızdasınız. Emeklilere, işsizlere,
kadınlara, çocuklara, doğaya bütçe çok zor değil, inanın
zor değil, istersek birlikte bunu başarabiliriz.
Değerli milletvekilleri, gelin, bu bütçede
olmayanı olduralım. Faize, yandaşa, saraya aktarılan
kaynağı emekliyle, işçiyle, çiftçiyle, yıllardır hak
mücadelesi veren emeklilikte yaşa takılanlarla birlikte
paylaşalım. Bugün başınızı yastığa
koyduğunuzda bunları düşünün, bir kez olsun
vicdanınızın sesine kulak verin. Eğer uyku tutmaz, vicdan
muhasebenizde milletimize borçlu çıkarsanız o ellerinizi milletimiz
için kaldırın ve size oy veren bu milletin huzuru, refahı için
kaldırın. Evet, sizler milletvekili seçilinceye kadar sarayın
milletvekili adaylarısınız ama hatırlatmak isterim ki
seçildikten sonra 81 milyonun milletvekilisiniz. (CHP sıralarından
alkışlar) Sizler kurşun asker değilsiniz, sizler
milletvekilisiniz. Eğer buna cesaret edebilecekseniz gelin millet için bu
bütçeye millet için hayır oyu kullanın. (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer kullanmayacaksanız, buna cesaret
edemeyecekseniz o kartvizitlerinizdeki milletvekili unvanını silin,
saray vekili olarak kartvizitlerinizi bastırın. (CHP
sıralarından alkışlar) Biz Alınan her kararda,
harcanacak her kuruşta, yapılacak her yatırımda, içinde
yaşadığınız doğanın bir parçası
olduğundan hareketle adaletli bütçe, hepimiz için bütçe; rant için
değil, halk için bütçe. diyoruz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Değerli milletvekilleri, hiç itiraz etmeyin,
bunları ben söylemiyorum, saray söylüyor.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sizi
kale almıyoruz zaten.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) -
Bunları ben söylemiyorum, Sayıştay söylüyor. Lütfen, okuyun
görün.
Hani o görevden aldığınız,
ağlaya ağlaya istifa ettirdiğiniz belediye başkanları
var ya, peki, onlar için ne yaptınız? Onlar neden istifa ettirildi,
açıklayabiliyor musunuz? Açıklayın, millet sizden bu
açıklamayı bekliyor.
Ben sözlerime, bugüne çok denk düştüğü
için, Hugo Chavezin bir sözüyle son vermek istiyorum: Eğer adalet
istiyorsanız zenginlerin sözlerine değil, fakirlerin gözlerine
bakacaksınız.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karacaın 10
sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifinin 8inci
maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, biraz evvel kürsüde konuşan hatibin
hiçbir sözüne katılma imkânı maalesef yok. Keşke yol gösterici,
tenvir edici, gerçekçi bir yaklaşım ortaya koysa, temiz bir dille
tavsiyelerde bulunsa hepimizin istifadesi mümkün ama tam tersine bir
yaklaşım kabul edilemez.
Öncelikli olarak o iddialarla ilgili şunu ifade
etmek isterim ki: Sayıştayın bir tespiti varsa herhangi bir
kurumla ilgili, bir sorguyla zaten bunu ilgili idareye gönderir ve ilgililerle
ilgili hukuki süreci başlatır. Bundan herkesin emin olması
lazım.
Ayrıca, millet iradesine herkesin saygı
göstermesi gerektiğini tekrarlamak isterim. Burada bulunan herkes millet
iradesiyle burada bulunmaktadır. Başka bir sıfatla
sıfatlandırılmak hiç kimsenin hakkı ve haddine mümkün ve
muhtemel değildir. Milletin iradesine saygı göstermeyi -lütfen- bütün
hatiplerimizin öğrenmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Demokrasi millet iradesine saygıyı gerektirir.
Kendi düşüncelerinizi bu manada lütfen tashih edin ve Meclisin mehabetine,
şahsımanevisine aykırı bir yaklaşımda
bulunmayın.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, talebiniz mi var?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Var efendim.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Akbaşoğlu hangi sebepten söz aldı, 60a göre mi, sataşmadan
mı; ben kaçırdım?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Açıklama yaptım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de
açıklama yapmak istiyorum o zaman.
BAŞKAN Buyurun.
13.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
devletin kör kuruşuna da demokrasiye de sahip çıkacaklarına,
demokrasinin tepki ve protesto rejimi olduğuna ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, çok
bilinen bir fıkrayı anlatayım önce: Temel ile Dursuna idam
cezası verilmiş. Temele sormuşlar Son isteğin ne? diye,
demiş ki Anamı görmek istiyorum. Peki. demişler. Dursuna
sormuşlar Senin son isteğin ne? diye, Temel anasını
görmesin. demiş. Bunu Kürt-Türk için de söylerler.
Şimdi, Sayın Başkanım, AK
PARTİ Grubunda son günlerde bir temiz dil dillerine pelesenk oldu.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) İç Tüzük
gereği, İç Tüzük; 67ye göre.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben on yedi
senedir buradayım ve bu Parlamentoda muhalefetin iktidarı
alkışlaması beklenmez. Doğruya doğru deriz,
eğriye eğri deriz. Eleştiri en doğal hakkımız.
Sayın Akbaşoğlu Sayıştay
bir konuda bir değerlendirme yaparsa ilgili kurum gereğini yapar.
dedi. Bakın, ben size çok kısa bir şey söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım arkadaşlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başbakanlık hizmet binası kaba inşaat işleri teklif
fiyat esasına göre bilmem şu tarihte şu kadar TLye bilmem ne
inşaat işleri falan falan falan firmaya TOKİ tarafından
verilmiş. Firma isimlerini vermiyorum. Sonra da Sayıştay denetçileri
tarafından bir taslak TOKİ raporu hazırlanmış. Bu
iş ne biliyor musunuz Sayın Başkan? Bu, şu anda Sayın
Cumhurbaşkanının oturduğu, devleti idare ettiği, bizim
kaçak saray dediğimiz Külliyeniz. Son gün bütçe konuşmasında
bunlara değineceğim. Ve burada öyle iddialar var ki yenilir, yutulur
değil. Ben bunu 2014te soru önergesi yapmışım,
Sayıştay raporuna dayanarak Niye böyle yapıldı, bunun
gerekçesi nedir? demişim; 2014, sene 2018. Sayın Akbaşoğlu,
ne ilgili kurumdan ne şuradan ne buradan bir tık ses yok, tık.
Bu durumda olan bir Sayıştay, orta yerde raporları
Orta yerdeki
Sayıştay da sizin basıncınızdan artık rapor
yazamaz oldu da
Yani biz devletin kör kuruşuna sahip
çıkacağız diye orada yemin ettik, millete söz verdik.
Bitiriyorum Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Siz ne
yaparsanız yapın, biz devletin kör kuruşuna da sahip
çıkacağız, demokrasiye de sahip çıkacağız. Siz de
şunu kabul edeceksiniz: Demokrasi tepki ve protesto rejimidir. Sizin
partinizde ben
Sayın milletvekilim dedi ki: Halkın milletvekili
olun, sarayın milletvekili olmayın. Sarayı ret mi ediyorsunuz?
Erdoğanın liderliğini ret mi ediyorsunuz? Ne ayıp şey
ya. (CHP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hayır, ne
alakası var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
14.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, sayın mevkidaşımın
konuşmalarını dinledik. Ben biraz evvel kürsüde konuşan
hatibe yönelik kendi iddialarıyla ilgili Sayıştay üzerinden bir
değerlendirme yaptım.
Şimdi, Sayın Altay farklı bir iddiada
bulundu ve kaçak saray olduğunu ifade etti sözlerinde. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin başı olan Sayın
Cumhurbaşkanımızın devlete ve millete hizmet ettiği mekân
2014 tarihinde iskân belgesi almış, her şeyiyle kanuni,
muntazam, İmar Kanununa ve imar planlarına uygun olduğu hukuken
tescil edilmiş bir yer. Hâl böyleyken, geçenlerde bir başka CHP Grup
Başkan Vekili Özgür Özel Bey de Madem burası kaçak değildi,
imar barışından istifade etmek için niçin tekrar başvuruda
bulunuldu? demişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Biz de onun üzerine söz alıp burada hakikatleri
kürsüden dile getirmiştik. Bunun gerçek dışı olduğunu
ve bir iftira olduğunu ortaya koymuştuk. Ankara 5. İdare
Mahkemesinin 2015/232 esas ve 2015/1066 sayılı Kararı, sonuç
itibarıyla Danıştayın da 13. Dairesinin 2015/4531
sayılı Kararıyla, bu yapının ekleriyle beraber, her
türlü ihalenin ve yapının hukuka uygun olduğu tescil
edilmiştir, mahkeme kararıyla.
Şimdi, bir tarafta hukuk,
bağımsız ve tarafsız yargının kararı var,
bir tarafta da buna rağmen, bu hakikatlere rağmen Çamur at, tutmazsa
izi kalır. kabilinden birtakım talihsiz açıklamalar var.
Şimdi, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Sonuç itibarıyla, arkadaşlar,
bağımsız yargı hepimizi bağlar. Hukuk burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu,
tamamlayalım lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bu kavramsallaştırmayı kaçak saray kaçak
saray kaçak saray kaçak saray
Bunları artık terk edin, bu
tekerlemeleri terk edin, hakikate dönün, gerçekliğe dönün, doğru
olana dönün ve doğru bir -hakikaten- kavramsallaştırmada bulunun
diyorum. Ve konuşmalarımızda temiz dil derken, her türlü
eleştiriye açığız arkadaşlar ama gerçek
dışı olan, yanlış kavramsallaştırmalarla,
konuşmalarla ve ithamlarla temizliği bulandırmayalım,
kirletmeyelim diyorum. Ben herkesi bu manada temiz dile davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, tutanaklara geçsin yani polemik
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben şimdi
şunu anlıyorum: Sayın Milletvekilimiz Halkın vekili
değil sarayın vekilisiniz. dedi. Sayın Akbaşoğlu da
bundan rahatsız oldu. Takdiri ben saraya ve millete bırakıyorum.
Ama bu kaçak saray baştan gerçekten kaçak başladı, sit
alanıydı, sonra kararlar alındı, sit alanından
çıkarıldı. Bu devirde Erdoğanın oturacağı
inşaata temiz kâğıdı vermeyecek ya da onunla ilgili
Erdoğanın istediği kararı vermeyecek mahkeme yok zaten
Sayın Başkanım, maalesef böyle yani.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Mahkemelere güvenelim efendim. Türk yargısına
güvenelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Mahkemelerin güvenilirliği
yüzde 30a düşmüş. Tutanaklara geçsin, TÜİKin verilerinden
söylüyorum, devletin verilerinden, bu milletin yüzde 70i mahkemelere
güvenmiyor. Devletin kurumu bunu söylüyor, ben söylemiyorum. Mahkemeleri bu
hâle biz getirmedik, siz getirdiniz yani Hükûmet getirdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) 1994 yılı
Avrupa Birliği kararı doğrultusunda yüzde 20 idi Engin Bey.
Yüzde 20, 1994. Kim iktidarda?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ağabey,
güvenmiyor millet, ne dersen
BAŞKAN Sayın Beştaş, sizin söz
talebiniz niye? İki parti CHP grup sözcüsü adına açılan
tartışmaydı bu. Siz sataşmadan mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Hayır, hayır, 60a göre yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
15.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Türkiye İnsan Hakları Vakfı
Başkanı Şebnem Korur Fincancıya verilen hapis
cezasına, mahkemelere güvenmediklerine çünkü mahkemelerin verilen
talimatları karar olarak ortaya koyan kurumlara dönüştürüldüğüne
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben iki konuda bir açıklama yapacağım
grubumuz adına. Biraz önce İstanbul 37. Ağır Ceza
Mahkemesince Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı
Şebnem Korur Fincancıya iki buçuk yıl hapis cezası
verildi. İki hafta önce de Gençay Gürsoya aynı mahkemede iki
yıl üç ay hapis cezası verilmişti. Her iki ceza da ertelenmedi,
seçenekli yaptırımlara çevrilmedi. Biraz önce Sayın AKP Grup
Başkan Vekili Mahkemelere güvenelim. dedi, biz mahkemelere güvenmiyoruz.
Çünkü mahkemeler artık tümüyle bağımlı, verilen talimatları
karar olarak önümüze koyan kurumlara dönüştürüldüler. Neydi Şebnem
Korur Fincancıya yönelik iddia? Barış istemi. Barış
Akademisyenlerinin yargılamaları aralıksız devam ediyor ve
onların üzerinden bütün topluma barış istemenin, eşitlik
istemenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
suç
olduğunu dikte ettirmeye çalışıyorlar. Biz bunu,
kesinlikle, Hükûmetin savaş politikasının yargıya
yansıması şeklinde okuyoruz. Biraz geçmişe gidersek;
Sayın Sırrı Süreyya Önder şu anda hapiste, o da
barış istediği için hem de çözüm sürecinde ara bulucu
olduğu için ceza aldı. İki gün önce, Ertuğrul Kürkcü
-önceki dönem milletvekilimiz- yine Iğdır Nevruzunda barış
içerikli bir konuşma yaptığı için iki yıl hapis cezası
aldı. Bütün bunlar totalde bize şunu gösteriyor: İktidar partisi
bu dönem savaş politikasını hem içeride hem
dışarıda yürüterek barış istemine dair cezaları
artırıyor. Çözüm sürecinde halkın yüzde 70e varan
oranının barışı desteklediğini not etmek istiyorum.
Barış istemek dünyanın hiçbir yerinde suç değildir,
Türkiyede de değildir ve yüzleşme olduğu takdirde, bu mahkeme
kararlarının birer utanç vesikası olarak kaydedileceğini
not etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayrıca, en ilkel kabile dönemlerinde bile ara buluculara ceza verilmez.
Hükûmet, aynı masaya oturduğu süreçte bulunan Sırrı Süreyya
Önderi, İdris Balukeni hapse göndererek ne kadar güvenilmez
olduğunu da aslında tarihe not etmiştir.
Son olarak Sevgili Şebnem Korur
Fincancının mahkemede söylediği sözleri aktarmak istiyorum.
Kendisi şöyle diyor: Size rahatsızlık veren görüntüler benim
işim ama sizin de işinizin parçası olmalı. Yüzleşmeyi
başardığınızda bu yargılamalar utanç belgesi
olacak. Suçlamalarınızı reddediyor, asıl ben sizi itham
ediyorum. Evet, biz de sizi itham ediyoruz diyorum ve teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika Sayın Özel.
Arkadaşlar, malumunuz, grup başkan
vekillerimize, konuşmalar başlamadan önce, gündem dışı
sözlerden sonra -Danışma Kurulunda konuşulan,
Başkanlık Divanında da kabul edilen genel bir husus- 2+1 söz
veriliyordu. Fakat şimdi -ben bu tartışma bağlamında
bakıyorum sadece- sayın hatibin konuşmasından sonra
aşağı yukarı bir on dakikadır birçok farklı konu
dahil oldu hatibin konuşmasının dışında,
konuşuluyor. Malumunuz, ya 60a göre ya 69a göre söz veriyoruz. 60a göre
bir dakika yerinizden; 69a göre, sataşma söz konusuysa, kürsüden iki
dakika söz veriyoruz. Ben, grup başkan vekillerimiz için de bunu
uygulayacağım fakat şimdi Sayın Özel geldi, diyecek ki Ben
geldikten sonra böyle oldu. Aslında ben ikaz ettim aradan önce
arkadaşlarımızı ama bunu tamamlayalım, bundan sonra bunu
uygulayacağımı ifade ediyorum çünkü konuşmaları,
müzakereyi, gündemi de tamamlamak zorundayız.
Buyurun Sayın Özel.
16.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Ankara 5.
İdare Mahkemesinin 2011/879 esas numaralı kararına ve 15 Temmuz
müzesinin neden Atatürk Orman Çiftliğindeki sit alana yapılmak
istendiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Teşekkür ediyorum.
Tabii, buraya geliş sebebim aslında
kişisel bir cevap hakkını kullanmak üzere. Sayın Engin
Altayın grubumuz adına görevli olduğu bir gündeyiz. Biraz önce
Sayın Grup Başkan Vekili Akbaşoğlu Ankara 5. İdare
Mahkemesinin esas numarası 2011/879 olan kararından bahsedince gelme
mecburiyeti doğdu.
Karar elimde, gerekçesi elimde. Kararın özeti
şu: 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanına uygun
olmadığı, planla getirilen ikili fonksiyonların
kullanımına yönelik plan notlarında açıklama
getirilmediği, plan notları ile ilgili belirsizlikler bulunduğu,
ulaşım şemasının hazırlanmasında ön inceleme
ve değerlendirme yapılmadığı, ulaşım şemasının
hazırlanmasında bilimsel bir altyapının
bulunmadığı, peyzaj ekolojisi prensiplerinin göz ardı
edildiği, dolayısıyla imar mevzuatı, şehircilik
ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı
olduğu sonucuna varıldığından dava konusu
işlemlerde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kim diyor? Başkan Zülal
Öztürk, Üye Fikri Bedir, Üye Deniz Dağıstanlı Altınordu.
Yargılama giderleri de üzerinize bırakılmış. Karar bu,
dediği karar. Bakın, hani diyor ya Gerçeklerin
olmadığını söyledik. Falan. Kararı
bulacağız. dedik, ben kendi nöbetimde dile getiririm diyordum,
kendisi benim olmadığım bir yerde bunu dile getirmeyi tercih
etti. Karar bu, gerekçesi bu. Sorun ne? Sorun şu: Bu karara, bu
mahkemenin yürütmeyi durdurmasına da, kararına da uymuyorum,
tanımıyorum. dedi, yürüdü saray inşaatı. Ve daha sonra
Yargıtaya gitti, Yargıtayda hâlâ ele alınmadı,
süründürülüyor orada. Bunun üstüne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
başvurdu Ankara Mimarlar Odası; Ankara Mimarlar Odasının
başvurusu kabul edildi, esastan görüşülecek. Gerekçe de yargı
kararlarına uyulmaması, yoksa AİHM kapsamına giren bir konu
değil bu konu ama yargı kararına uyulmaması yönüyle ele
aldı ve bahse konu mesele bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Toparlayayım son olarak.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İkinci husus: Ben o günkü
konuşmamızda bu mahkeme kararını getireceğimizi de
söyledim. O sırada da madem hukuka, her şeye uygundu, niye imar
barışına başvurdunuz dedim. Bunu da şundan dolayı
söyledim: Yeni bir bilgi olarak da söyleyeyim. Sit alanına 15 Temmuz
müzesi yapmak için bir süreç başlatmışlar. Ya, 15 Temmuz müzesi
yapılsın da neden Atatürk Orman Çiftliğindeki sit
alanının içine bu yapılsın 61 bin metrekare? Bu konuyla
ilgili de aynı zamanda imar barışı başvurusu
yapıldığı söyleniyor. Bununla ilgili de -o zaman da söyledim-
bunu bana aktaranlar imar barışına başvurulduğunu
söyledi. Bu yeni siteyle ilgili, 2011le ilgili değil, bu müzeyle ilgili.
Yarın yazdırırsınız Diriliş Postasında
Özgür Özel 15 Temmuz müzesine karşı çıktı. Müzeye
değil, Atatürk Orman Çiftliğine yapılmasına itiraz
ediyoruz. Bu konuda bir başvuru olduğu söyleniyor. Sizin gibi
devletin her olanakları elimizin altında olmadığı için
belki birkaç gün gecikmeli olarak bu karar gibi onu da getirir önünüze
koyarız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Devam edeceğiz arkadaşlar
hemen, yalnız misafirlerimiz var. Ben hemen biteceğini zannediyordum
ama bitmeyecek gibi gözüküyor. Onlar sıkıldılar.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Niye
sıkılsınlar?
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden
Portekiz Parlamentosu Dışişleri ve Yurtdışındaki
Portekiz Toplulukları Komisyonu Başkanı Sergio Sousa Pinto ile
beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Portekiz Parlamentosu
Dışişleri ve Yurtdışındaki Portekiz
Toplulukları Komisyonu Başkanı Sayın Sergio Sousa Pinto
Komisyon üyeleriyle birlikte, Sayın Bozkırla beraber Genel
Kurulumuzu ziyaret ediyorlar. Kendilerine Meclisimiz adına hoş
geldiniz diyorum. (Alkışlar)
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin farklı bir
mahkeme kararına ilişkin açıklama yaptığına,
Beştepenin hukuka ve İmar Kanununa uygun olduğuna ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz evvel Sayın Özgür Özel benim
söylediğim mahkeme kararını değil, bambaşka bir
mahkeme kararını okudu. Ben Ankara 5. İdare Mahkemesinin
Mimarlar Odası tarafından açılan davayla ilgili 2015/232 esas
no.lu ve 2015/1066 no.lu kararına atıf yaptım ve bu mahkemenin
Danıştay 13. Daire tarafından 2015/4531 esas no.lu kararına
atıf yaptım, tutanaklarda vardır. Ve kararı okuyorum
kısaca: Tüm bu bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde
uyuşmazlığa konu ihaleyle yapılması planlanan
tesislerin bulunduğu alanın tarihî sit statüsünün
bulunmadığı, doğal sit statüsünün sürdürülebilir koruma ve
kontrollü kullanım alanı olarak belirlendiği, Bakanlar Kurulu
kararıyla kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan
edildiği ve bu işlemin iptali istemiyle açılan davada
Danıştay 6. Dairesince yürütmenin durdurulması isteminin reddine
karar verildiği, mahkememizce yürütmesi durdurulan ve yukarıda
anılan imar planından sonra anılan bölgeyi kapsayan yeni imar
planının onanarak yürürlüğü girdiği, bu hâliyle ihale
konusu tesislerin yapımına engel oluşturabilecek hukuki bir
durumun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
tamamlayalım artık lütfen.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
- Bu durumda Başbakanlık hizmet binası yerleşkesi
yapım işleri ile altyapı ve çevre düzenlemesi inşaatı
işi ihalesinin iptal edilmesi talebiyle davalı idareye yapılan
başvurunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde
hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine oy
birliğiyle karar verilmiş ve bu Danıştay tarafından da
onanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Karar numarasını
tekrar söyler misin?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Tekrar söyleyeyim, söylerim.
BAŞKAN Arkadaşlar, şöyle bir
istirhamım olsun, siz bu kararları birlikte bir
karşılaştırın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar numarasını
söyler misiniz, çok rica edeceğim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - 5. İdare Mahkemesi
BAŞKAN Buyurun, son defa.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, bu böyle sürer gider.
BAŞKAN Haklısınız ama ne
yapalım?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Ankara 5. İdare Mahkemesi 2015e 232 esas.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 2015e 1198
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 232 esas
Evet sizin dediğiniz farklı,
alakası olmayan bir şey ve şunu söyleyeyim: Geçtiğimiz cuma
günü aynı iddialara istinaden Sayın Özgür Özel Yürürlükte olan
İmar Kanununa aykırı inşaat yoksa çıkarılan imar
barışından niye yararlanıldı o bina için? diyor,
Beştepe için. Ben de kürsüden sormuştum bunu ispatlayın diye.
İmar barışından yararlanıldığına dair
ispatlayın. Hâlâ ispatlayın diyorum. İspatlayamazsınız
çünkü böyle bir başvuru yok. Başından beri bu Beştepe,
hukuka ve İmar Kanununa uygundur arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
basit ve çok net. 2015/1198 no.lu karar hâlen Yargıtayda, bilerek
görüştürülmüyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Yargıtayda
değil ya, Danıştayda.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Danıştayda, özür
dilerim, Yargıtayla ne alakası var. Vergi idare mahkemesi
Danıştay, Danıştay
İkincisi de: Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi de esastan bu dosyayı görüşüyor almış olduğu
kararlara uyulmadan yapıldı diye. Kendi söylediğini, bu durumu
ortadan kaldırmak için, mahkeme kararına aykırı bir imar
düzenlemesi yapılıyor. O imar düzenlemesiyle mahkeme kararı
boşa düşürülerek ışık hızıyla
Bakın,
2011/879 no.lu karar daha görüşülmeden, esas numarası beklerken
ışık hızıyla majestelerinin yargısı,
majestelerinin oturduğu yerle ilgili bir karar çıkartıyorlar,
onu bana okuyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki: Siz
yargı kararına uymadan bu kaçak sarayı yaptınız. Siz
de diyorsunuz ki: Yaparken kaçaktı, sonradan kulpunu uydurduk. Bunun
itirafıdır bu yaptığınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya, alakası
yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, birer dakika söz
veriyorum sadece ve bu konuyu kapatıyorum.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
19.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, ifade ettiği kararın tarafsız yargının
kararı olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, ben biraz evvel kararı okudum, hukuk
burada, tarafsız yargının kararı burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben de okudum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Ben, Sayın Özgür Özel bir iddiada bulundu, onun üzerine bunu açtım.
Gene kaçak saray denildiği için CHP tarafından, kaçak saray
denildiği için.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kaçak.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Kaçak değil. Madem kaçak değildi, niçin imar
barışından yararlanmak için başvurdunuz? dediniz. Bunu
ispatlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onu söylüyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - İspatlamazsanız müfterisiniz, bu kadar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bir dakika Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir dakika bile sürmez.
BAŞKAN Buyurun.
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bilerek, isteyerek, ilk andan
beri bunu çarpıtıp Efendim, yapılan ilk binayla ilgili imar
barışına
Bir kere o kapsam dışında, son derece
alakasız olur zaten o. Benim söylediğim, bir daha söylüyorum, yeni
bir bilgi olarak da söylüyorum bunu size: 15 Temmuz müzesi yapımı
için 61 bin metrekarelik alanı yapılaşmaya açıyorsunuz,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bunu onaylıyor ve bu
askıya çıkarılıyor. Bununla ilgili yeniden bir yargı
süreci takip edilecek ancak Bu konuda -tarih itibarıyla da- o yer için imar
barışına başvurarak mahkemeyi boşa
düşürüyorlar." diye gelen bir bilgi var. Bunu söyledim ve bu konuda
elinde devlet imkânlarıyla imar barışı başvurusu,
bilmem nesi falan filan... Biz de diyoruz ki: Böyle bir çalışma var,
müzenin yapılmasına değil, oraya yapılmasına
karşıyız. Bununla ilgili imar barış başvurusunu
da bulduğumuzda aynı bu karar gibi getirip alnınızın
ortasına yapıştıracağız, onu söylüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Demek ki henüz bir şey yok.
Delil başka, iddia bambaşka.
BAŞKAN
Arkadaşlar, tekrar söylüyorum: Bundan sonra grup başkan
vekillerimizin taleplerini de 60a göreyse bir dakika, sataşmadansa
kürsüden iki dakika olarak değerlendireceğim, sonra
bozuşmayalım.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, şahsı adına Adıyaman Milletvekili İbrahim
Halil Fırat konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Fırat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
8inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2019 yılı bütçemiz,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk bütçesi olması
sebebiyle önem arz etmektedir. Bizim bütün bütçelerimizde olduğu gibi, bu
bütçede de hizmet odaklı, insan odaklı bütçemizi yapıyoruz.
2019 yılı
merkezî yönetim bütçesi, ekonomide dengelenmenin ve bütçede disiplinin
sağlanması, orta vadede sürdürülebilir büyüme ve adaletli
paylaşıma yönelik ekonomik değişimin
gerçekleştirilmesi, mali disiplinin sürdürülmesi, kamu dengelerinin
iyileştirilmesi, maliye politikasının sürdürülebilirliğinin
gözetilmesi ve kamu maliyesi alanında elde edilen kazanımların
gelecek dönemde de korunması başta olmak üzere, birçok hedefin
gerçekleştirilmesi amacını taşımaktadır. Bütçemiz
adaletli ve vicdanlıdır; emekçiden yana, yoksuldan yana, çiftçiden
yana, öğretmenden yana, doktordan yana, memurdan yana, velhasıl
vatandaştan yanadır, üretimden yanadır. Bu bütçeyle huzuru vadediyoruz,
kardeşliği vadediyoruz, refahı vadediyoruz, birlik ve
beraberliği vadediyoruz.
Sayın milletvekilleri, milletimizin en büyük
özelliği Sen, ben yok; biz varız. düşüncesiyle hareket
etmesidir. Birlik ve beraberliğimize sahip
çıktığımız sürece günden güne kalkınan devletimiz
ve ülkemiz daha müreffeh hâle gelecek, huzur ve güven ortamının
devamı, hepimize daha iyi imkân ve mutluluklar getirecektir.
Küresel boyuttaki terörizm,
aşırıcılık, ırkçılık, yabancı
düşmanlığı ve yasa dışı göç, ekonomik kriz,
insani trajediler, çevre sorunları gibi meseleler hepimizi
ilgilendirmektedir. Bölgemiz, hatta tüm dünya olarak bugün zor bir dönemden
geçmekteyiz; barışa, hoşgörüye, istikrar ve güvenliğe,
ekonomik ve insani kalkınmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.
Aziz milletimizin beklediği hizmetleri birer
birer yerine getirirken diğer yandan, millî irade ve egemenliğe
karşı yönelen her türlü tehdidin zerre kadar gözümüzü kırpmadan,
endişe etmeden karşısında olduk. Geldiğimiz bu
noktada, elhamdülillah, ülkemiz; demokrasisiyle, hukuk devletiyle, terörle
mücadelesiyle önemli başarılar sağlamıştır.
Ülkemizin geleceği için daha güzel günler
yaşayacağımızı temenni ediyorum.
On altı yıldan beri olduğu gibi,
bütçelerimizle ülkemizin en ücra köşelerine kadar ulaşarak yediden
yetmişe tüm vatandaşlarımıza el uzatıyor olmanın
ve bütçemiz imkânları doğrultusunda eğitimden
sağlığa, ulaşımdan enerjiye, emniyetten adliyeye kadar
birçok alanda hizmet ve yatırımları gerçekleştiriyoruz.
Devletimizin gücünü ve şefkatini hissettirmenin mutluluğunu
yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleriyle birlikte sağlıkta,
özellikle kendi bölgem olan Adıyamandan da birçok örnek vererek
Bakınız, bizim Adıyamanda -sağlıkta- AK PARTİ
iktidara gelmeden önce 2 tane ambulansımız vardı. Bu
ambulanslarda hasta olduğunda ve başka yere sevk edilmesi
gerektiğinde şunu söylüyorlardı: Ambulans orada ancak bunun
mazot parasını yatırmadan sizin hastanızı
götürmeyeceğiz. diyorlardı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama bugün, elhamdülillah, Adıyamanda 60ın
üzerinde ambulansımız ve kış şartları zor geçen
Gerger, Sincik, ve Çelikhan ilçelerimizde de paletli ambulanslarımız
bulunmaktadır ve bu şekilde şu anda bütün ilçelerimizde biz
sağlık alanında hastanelerimizi yaptırdık.
Adıyamanda 400 yataklı Eğitim ve Araştırma
Hastanesini gerçekleştirdik. Bunu tüm Türkiye için söylemek mümkündür.
Enerjide aynı şekilde. AK PARTİ iktidara geldiğinde tüm
Türkiye'de 7 il doğal gaz kullanırken, hamdolsun, bugün, Türkiye'deki
tüm illerimiz ve ilçelerimizle birlikte doğal gazı kullanıyoruz.
Adliye binalarımız aynı şekilde. Ulaşımda,
Adıyamanın bütün çevre illerle olan bağlantılı duble
yollarını yaptık. AK PARTİ iktidara geldiğinde
Türkiye'de 6.100 kilometre duble yol yapılmışken bugün AK
PARTİ döneminde 20 bin kilometrenin üzerinde duble yol yaptık.
Köprüler yaptık, havaalanları yaptık. AK PARTİ iktidara
gelmeden 25 tane havaalanı varken bugün 56 tane.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Adıyaman
tütününü iptal ettiniz.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) - Biz
Adıyamanda havaalanı yaptık, biz Adıyamanda duble
yolların bağlantısını yaptık, hastaneler
yaptık, Biz Adıyamanda birçok şeyi gerçekleştirdik.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Adıyamanda
yüzde 20lik işsizlik oranı var, yüzde 20, onu anlatsana.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) -
Aynı şekilde Türkiye'de de bunları yaptık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Fırat.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
İşte, biz AK PARTİ olarak hizmet odaklı ve insan endeksli
olarak yolumuza devam ediyoruz, milletimizin refahı ve mutluluğu için
hizmet etmeye devam edeceğiz. İnşallah 2019 bütçemizde de bu
şekilde yolumuza devam edeceğiz. Vesayetin, prangalarından
kurtulmuş, özgür, demokratik, her düşüncenin ve her inancın rahatça
yaşayabileceği bir Türkiye hayaliyle kurulan partimiz, on altı
yıldan beri insanı merkez alarak, hizmet odaklı olarak yoluna
devam ediyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçenin ülkemize, milletimize, vatanımıza
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, emeği geçen
herkese saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
Hatay Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlu.
Buyurun Sayın Mengüllüoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Genel
Kurulu ve halkımızı selamlıyorum.
Kabul ediyorum arkadaşlar, engelleyemedik.
Günlerdir bütçe görüşmelerinde Şunu yaptık, bunu yaptık.
deyip her fırsatta muhalefete saldırmanızı, halkın
çıkarlarını korumak amacıyla dile getirdiğimiz bütün
itirazlara rağmen bütçeyi bir virgül dahi değiştirmeden Genel
Kurula getirmenizi engelleyemedik.
Seçimlerin her defasında manipüle
edildiğini bilmemize rağmen on altı yıldır iktidarda
kalabilmenizi engelleyemedik.
İktidarınız boyunca Somada,
Torunlarda, üçüncü havalimanında, Ermenekte ve daha
sayamayacağımız birçok yerde 21 bin işçinin iş
cinayetlerinde öldürülmesini, Somada yere düşen emekçinin tekmelenmesini,
Taner Yıldızın üç gün üst üste giydiği gömleğinin 301
maden işçisinin toprak altında kalmasından daha fazla haber
değeri olmasını engelleyemedik.
Suruçta çocuklara oyuncak götüren devrimci
gençlerin, 10 Ekimde barış diyenlerin, Roboskide yaşamak için
sınırdan geçmek zorunda kalanların katledilmesini
engelleyemedik.
Evinin önünde vurulan Taybet ananın cenazesinin
bir hafta boyunca sokakta bırakılmasını da engelleyemedik.
Gezide gençlerin sokaklarda vurulmasını,
dövülerek öldürülmesini, katillerinin aklanması için verilen
çabaları, akıl dışı yalanların çarşaf
çarşaf serilmesini engelleyemedik.
SALİH CORA (Trabzon) Şehitlerimizden de
bahset Barış Bey.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Ederiz.
Emek Sinemasının, AKMnin
yıkılmasını, ormanlarımızın katledilmesini,
ülkenin kamu kuruluşlarının, fabrikalarının
özelleştirme adı altında peşkeş çekilmesini de
engelleyemedik, 2 askerinizin donarak öldürülmesini de engelleyemedik mesela.
(HDP sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Askeriniz mi,
askerimiz mi?
BAŞKAN Sayın Cora, lütfen,
oturduğunuz yerden müdahale etmeyin. Yok böyle bir usul.
SALİH CORA (Trabzon) Askeriniz diyor,
Sayın Başkan.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) On
altı yılda 10 tren kazasında bir tek üst düzey yetkiliyi sorumlu
tutmamanızı da kazalarda çocuğunun neden öldürüldüğünü
soran annelere kör, sağır kalmanızı da gözümüzün içine
bakıp yapılan pişkince açıklamaları da engelleyemedik.
Paraları sıfırlamanızı,
bakanların birilerinin önüne yatmasını, hediye saatler
almasını da engelleyemedik, on bir yıl boyunca istedikleri her
şeyi verip ortaklaştığınız kişilerle
çıkarlarınız çatışınca sizin
dışınızda kalan herkesi FETÖcü diye
suçlamanızı da engelleyemedik.
KHKlerle insanları işlerinden etmenizi;
akademisyen, gazeteci, avukat, öğrenci, muhalif olan kim varsa tutsak
etmenizi; Hrant Dinkin, Tahir Elçinin hedef gösterilip öldürülmesini ve
sanatçı, gazeteci, haber spikeri, önünüze çıkan kim varsa hâlâ
meydanlardan hedef gösterilmesini de engelleyemedik.
Çocuklarına okul kıyafeti
alamadığı için intihar eden babaları Şov
yapıyor. diye aşağılamanızı
engelleyemediğimiz gibi emekçiler bu durumdayken OHALi patronların
hesabına kullanmanızı da engelleyemedik ve ne yazık ki
karşımızda büyük bir kibirle hâlâ oturuyor olmanızı da
engelleyemiyoruz.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Bizim buraya gelmemizi de
engelleyemiyorsunuz. Bu kadar övünüyorsunuz.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Alman
halkı da Brechtin sürgüne gönderilmesini, Şili halkı Victor
Jaranın ellerinin kesilmesini
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Halkla ne alaka?
Hadi oradan be!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
İspanyol halkı Lorcanın kurşuna dizilmesini de
engelleyememişti, aynı bizim halkımızın
Nazımın, Yılmaz Güneyin, Ahmet Kayanın sürgünde
ölmesini, Ruhi Sunun gözlerimizin önünde yitip gitmesini engelleyemediği
gibi. Ama bugün, halklara, halklarımıza miras kalan onların
türküleri, onların oyunları, onların filmleri, onların
şiirleridir. Hiçbir diktatörünse esamesi okunmuyor bilesiniz.
Kibrin bir sebebi de mutlak güç sahibi olduğunu
sanmaktır, biliyorum. Ben mücadele ettiğiniz kişileri iyi
anlamaktan yanayım. O yüzden sizi ve
davranışlarınızı gerçekten anlayabilmek için biraz
araştırma da yaptım. Karşıma hubris sendromu diye bir
hastalık çıktı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan be!
Terbiyeli ol!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Kısaca çok uzun süre gücü elinde bulundurmaktan kaynaklanan bir kibir
sendromu diyebiliriz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Terbiyeli
konuş!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
İnternete bunu yazınca bir platformda çıkan ilk örneğin
Recep Tayyip Erdoğan olması bence manidar. Sizin için de
düşündürücü olmalı arkadaşlar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan be!
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Hasta sensin, hasta.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Bu
kibir hiçbir zaman kaybetmeyeceğinizi sanmanızdan geliyor.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sen FETÖ
mü, PKK mı, hangisiyle berabersin?
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Bir
yandan da bu kibir ve yenilmezlik sanrısı içinde yaşarken
korktuğunuzu da biliyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) FETÖ
ağzıyla konuşma!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Örneğin haftalardır ta Fransada sarı yelekliler eylemi
iktidarın gündeminde. İktidara yakın kalemler sarı yelek
alanların terörist olduğunu söylüyor.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Halk sizi izliyor, halk.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Dinleyin, dinleyin.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Hatta
bir grup başkan vekiliniz Sakın denemeyin, devlet cevabınızı
verir. diye üst perdeden tehditler savurdu bu kürsüde.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Macron diyor,
Macron.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Buradan yola çıkarak bitmek tükenmek bilmeyen Gezi travmanız
nüksetti, her hak arama talebini, her küçük eylemi Geziyle
bağdaştırıyorsunuz. Şarlatanın biri Gezicilerin
başı kesilmelidir. diyor, sesinizi çıkarmıyorsunuz.
Şunu söyleyeyim: Siz ne derseniz deyin Gezi bizim için onurdur. Ben orada
geçirdiğim her dakikadan gurur duyuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar) İçinde olmaktan da gurur duyacağım.
Bakın, biz baş kesmeyiz ama bu niyetli
olanların karşısında dimdik duracağımızdan,
bir tek geri adım atmayacağımızdan emin olabilirsiniz.
Tolstoyun bir sözü var: Kibir ve inat bir
kişinin kendini mükemmel görmesini, sonra da sonunu oluşturur.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Kendinizi tarif ettiniz, bravo!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Emin
olun size karşı mücadele etmek için sarı yeleğe
ihtiyacımız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Sarı yeleklilere ihtiyacımız yok.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Emperyalizmin gayelerini onur olarak görüyorsunuz.
BAŞKAN Arkadaşlar,
konuşmayalım.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Ne
giydiğimizi görmenize ihtiyacımız yok.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Tam sana
yakıştığı gibi konuşuyorsun, evet.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Haklı olduğunu bilen, hakkını aramak için mücadele eden,
faşizme karşı omuz omuza, yan yana duran örgütlü bir halk size
cevabını verir ve emin olun yetecektir de. Ne giydiğimizin önemi
yok. Geldiğimizde göreceksiniz, bunu bilesiniz. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Göreceğiz!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Hadi bakalım,
göreceğiz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
sataşma mı, 60 mı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir sataşma var, evet. Dolayısıyla
sataşma münasebetiyle söz almak istiyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ne söyledi ki?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla kibirden bahsetti, hastalıktan
bahsetti bizim grubumuza yönelik. Bu nedenle
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Cumhurbaşkanına söyledi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Grubunuza değil, Tayyip Erdoğana
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Hatay Milletvekili Barış Atay
Mengüllüoğlunun 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe
Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Evet, ben genelde yerimden açıklama yapma
ihtiyacı olduğu zaman açıklıyorum, hatta eleştirileri
de sükûnetle dinliyoruz ama kendisi hasta olup da hastalıklı ruh
hâletiyle burada kendi durumunu başkalarına psikolojik olarak
yansıtanlar karşımıza çıkınca onlara da sözlerini
aynen iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, Gezi birileri için onur olabilir.
Demokratik bir Türkiyede özgürlüklerin önünü açan AK PARTİdir.
Refahı hakikaten toplum tabanına yayan AK PARTİdir.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Bu kadar yalan olmaz ya.
Bu kadar yalan olmaz ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Hanımefendi, halk bunun ispatı! On altı yıldır bu halk
boşuna mı AK PARTİyi iktidar yapıyor? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Halka saygılı olun. Hakka
saygılı olun.
HÜDA KAYA (İstanbul) Halk bilgi edinemiyor!
Halk bilgi edinemiyor! Sadece sizin kanallarınız var.
BAŞKAN Sayın Kaya, ne yapmak
istiyorsunuz anlamıyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Evet, 15 Temmuz, arkadaşlar, dünyanın en büyük 10 tane projesinden
6sının Türkiyede gerçekleşmesini engellemeye yönelik
uluslararası bir operasyondu. Emperyalistlerin ekmeğine yağ
sürmekle
HÜDA KAYA (İstanbul) Havuz, havuz
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Emperyalistlere bu büyük mega projelerle tokat atmak işte bizim
şiarımız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Mega soygun!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bak, bunlar gerçek, gerçek.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Mega soygun!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
2015te bunlar yapılmasın diyenler
ERKAN BAŞ (İstanbul) Ölen
işçilerden bahset, işçilerden.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Gezide Vandalizme esir oldular. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Torunların ödeyecek onu, torunların!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Biz Vandalizme esir değil, milletimizin emrinde hizmetkâr olmaya geldik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Cengiz
İnşaata hizmetkâr oluyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Toparlayacağım.
BAŞKAN Sataşmalarda uzatmıyoruz
Sayın Akbaşoğlu.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Cengiz
İnşaata hizmetkâr ediyorsunuz milleti!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Peki, öyleyse kayda geçsin.
HÜDA KAYA (İstanbul) Bunlarla havuzu
dolduruyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kanını emdiniz
milletin be!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Arkadaşlar
ALİ ŞEKER (İstanbul) Utanmadan
gösteriyorsunuz soygunlarınızı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, hep beraber
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kanını emdiniz
milletin, kanını!
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın Akar, ne
oluyor! Sayın Akar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
bütün milletimizin hizmetinde olmaya bu eserler devam edecek. Sizler de oradan
geçmeye, o havaalanından yolculuk yapmaya devam edeceksiniz.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bedava konuşuyorsun
oradan be!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Uçaktan
pahalı, uçaktan!
BAŞKAN Sayın Mengüllüoğlu
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay)
Sayın Başkanım, 69dan söz istiyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Uçakla gitmek
daha ucuz.
BAŞKAN Arkadaşlar, duymak istiyorum
arkadaşımızı. Bir dakika
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma yok.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) 69uncu
maddeden, şahsıma sataşmadan söz istiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Açıklama var, sataşma yok.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Kendisi
hasta olup derken, şahsımla ilgili bir iddiada bulundu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Siz bizi
Hayır, kendiniz bize söylediniz, biz size
iade ettik, size söylemedik.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Kendi
hasta olup bizi bununla itham eden dediniz. Sayın Başkan
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Siz söylediniz.
BAŞKAN Sayın Mengüllüoğlu, söz
veriyorum fakat siz söylediniz, o size cevap verdi. Siz söyleyeceksiniz, cevap
verecek yani bunun şeyi yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, tarafsız olun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Tarafsız olun
Başkanım.
BAŞKAN Tekrar sataşmaya imkân
vermeyelim, Genel Kurula hitap edelim lütfen.
Buyurun.
2.- Hatay Milletvekili Barış Atay
Mengüllüoğlunun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Burada
sonuç itibarıyla bir tespit var arkadaşlar. Mesela Kansersiniz.
desem
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Kimin tespiti?
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Bir
saniye, lütfen
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ama bir dakika
BAŞKAN Arkadaşlar
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Tamam,
söyleyeyim, devam edin.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Neyi tespit ediyorsun
sen? Doktor musun?
BAŞKAN Ya, arkadaşlar, bir kişiye
söz verdim, ne oluyor anlamıyorum ben, lütfen.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Ben
Kansersiniz. desem bu kadar alınmazdınız, hubris sendromunu
hepiniz biliyor olmalısınız ki bayağı zorunuza gitti;
problem değil.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya doktor musun?
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Doktor musun?
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
Başkan vekilinizin söylediği gibi hasta olsam
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Her şeyi de
biliyorsun.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Doktor musun sen?
BAŞKAN Sayın Güler
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla)
bunu
kabul eder, şahsen tedavi olmayı tercih ederim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Muayene oldunuz mu?
BAŞKAN Sayın Güler
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Bence
bu önerimi dikkate alın.
Şunu da söyleyeyim:
Sayın Grup Başkan Vekili sürekli burada çıkıp
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Muayene oldunuz mu? Siz muayene oldunuz mu?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, lütfen
BARIŞ ATAY
MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Evet, muayene oldum.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir)
Ne çıktı sonucu?
BAŞKAN Arkadaşlar
BARIŞ ATAY
MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) E tamam, muayene oldum, sordunuz. Allah Allah!
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir)
Ne çıktı? Ne çıktı?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Ne çıktı? Hasta mısın?
BARIŞ ATAY
MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Grup Başkan Vekili, sürekli burada
çıkıp köprü fotoğrafları göstermeniz
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Rahatsız mı oldun?
HALİL ÖZŞAVLI
(Şanlıurfa) Biz yaptık, biz, AK PARTİ yaptı.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU
(Devamla)
aslında hükûmetinizin çok da bir şey
yapmadığını gösteriyor. Bu sizin göreviniz zaten hükûmet
olarak.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Öyle mi? Öyle mi?
BARIŞ ATAY
MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Siz bize köprü yaparken lütufta bulunmuyorsunuz
açıkçası.
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Niye karşı çıkıyorsunuz o zaman? Görevimiz de niye
karşı çıkıyorsunuz o zaman?
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sizin göreviniz ne peki? Sizin göreviniz ne?
BARIŞ ATAY
MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Konuşmak istiyorsanız çıkıp
konuşabilirsiniz arkadaşlar. Başkan size söz verecektir.
HALİL ÖZŞAVLI
(Şanlıurfa) Konuşuruz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Yıkmak değil mi sizin göreviniz!
BARIŞ ATAY
MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) O yüzden bence naçizane önerimizi dikkate
alın, çok uzun süre iktidarda kalmak ne yazık ki böyle şeylere
sebep olabiliyor.
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Sen kalamazsın, iktidar olamazsın sen, emperyalistlerin
uşağısın.
BARIŞ ATAY
MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Bir gidip görünmenizde yarar var. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar,
konuşmalar tamamlandı.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sadece kayıtlara geçsin.
Bir daha tekrarlıyorum:
Biz hiç kimseye bir sataşmada bulunmadık, herhangi bir söz de
atmadık. Grubumuza yöneltilen cümleleri, fazla da bir şey söylemedik,
ilave ettik arkadaşlar. Herhâlde dokundu biraz.
BARIŞ ATAY
MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Yo. Yo.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Size dokundu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Evet, biraz dokundu.
BARIŞ ATAY
MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Bir rahatsızlığınız
olabilir arkadaşlar, bu utanılacak bir şey değil, gider
tedavi olursunuz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yani ben tekrar şunu ifade
ediyorum: Sataşma mataşma yok, bize söylenenleri aynen iade ettik ve
açıklamaları da bütün milletimizin huzurunda yaptık.
Teşekkür ediyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer
Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay
Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Arkadaşlar, soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Soru-cevap işlemi 8inci madde üzerinde on
dakika; beş dakika soru, beş dakika cevap.
Sayın Taşkın, buyurun.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
18 Aralık Dünya Göçmenler Günüydü. Bugün
Türkiye, dünyanın en çok sığınmacı
barındıran ülkesi olmasına rağmen diğer yerlerde
sergilenen çirkinliklerin hiçbirinin yaşanmadığı bir
ülkedir. Biz, renginden, kültüründen önce insan olarak bakıyoruz.
Karşınızdakini önce insan olarak gördüğünüzde, ona, insana
yakışmayan bir davranış sergileme imkânı zaten olamaz.
Avrupalı kimi bakanlar sığınmacıları kastederek
Hepsini denize dökmek lazım, boğulsalar da umurumuzda değil.
diyebiliyorlarsa orada insanlık ölmüş demektir. Akdenizde, Egede
Avrupaya giden kırık dökük teknelerdeki insanları kurtarmak
için gemi göndermek yerine savaş helikopteri göndermeyi teklif eden yazarlar
Avrupada revaçtaysa durum vahim demektir. Avrupanın kendisini sorgulama
vakti gelmiştir.
Bu vesileyle Dünya Göçmenler Gününü kutluyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Emeklilikte yaşa takılan binlerce
kişi bir yıldır umutla iktidarın konuyu gündeme
almasını bekliyor ancak iktidar konuyu inanılmaz yanlı ve
yanlış bilgilerle yok sayıyor. Emeklilikte yaşa
takılanlar ülke gerçeğidir ve hakları iktidar eliyle
gasbedilmektedir. Prim ve gün süresini doldurmuş ve kendi priminin geri
dönüşünü isteyen emekçilere Yaşın tutmuyor. diye dirsek
gösteriliyor. Yaş sınırı ise 65 yaşına
çıkarıldı, mezarda emeklilik sosyal devlet
anlayışına uymuyor. Bireysel emeklilik dahi 58 yaşında
oluyorsa iktidar emekliliği hak edenlerin hakkını vermelidir;
EYTlilere Türedi. demek yerine EYTlilerin ne istediğini öğrenip
onlara gerekli desteği sağlamalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sertel, buyurun.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu ülkeyi yöneten ya da yönettiğini sananlara
bazı sorularım olacak: Ekmeğin fiyatını biliyor
musunuz; zeytinin 1 kilogram fiyatını biliyor musunuz;
soğanın, patatesin, kuru fasulyenin, mercimeğin 1 kilogram
fiyatını biliyor musunuz; etin 1 kilogram fiyatını biliyor
musunuz; peynirin 1 kilogram fiyatını biliyor musunuz; elektrik, su,
doğal gaz fiyatlarını biliyor musunuz; otobüs, metro,
dolmuş fiyatlarını biliyor musunuz; insanın insanca
yaşaması için aylık ne kadar para harcaması gerekiyor,
biliyor musunuz; emekli maaşını biliyor musunuz; asgari ücret
nedir, biliyor musunuz; polis, öğretmen, maliye memuru, PTT memuru,
sağlıkçılar kaç parayla geçiniyor, biliyor musunuz; emeklilere
yaşattığınız zulmü biliyor musunuz? Siz bu ülkede mi
yaşıyorsunuz, başka bir ülkede mi yaşıyorsunuz? Bunun
cevabını bekliyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Önal
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tüm Türkiyede olduğu gibi,
Kırıkkalemizde de Toplum Yararına Program kapsamında
İŞKUR aracılığıyla noter çekilişi ve liste
yöntemiyle altı ve dokuz ay süreyle işçi alımları
yapılmaktadır. Bugün de Kırıkkale Belediyesi Park ve
Bahçeler Müdürlüğü önünde yapılacak olan noter çekilişinde sonuç
bekleyen vatandaşlarımızı görüyorsunuz.
Vatandaşlarımız noter çekilişinin
yapıldığı yere alınmamakta, sonucu
dışarıda beklemektedirler. Ancak her ne hikmetse
Kırıkkalede yapılan çekiliş ya da hazırlanan
listelerde AKP teşkilatına yakın kişilerin eş dost ve
akrabalarının işe alındığı görülmekte,
ekonomik sıkıntı çeken, ihtiyaç sahibi
vatandaşlarımıza ise AKPye üye olup olmadıkları
sorularak siyasi baskı yapıldığı sıkça
dillendirilmektedir.
Ekonomik sıkıntı çeken, çocuk okutan,
kira ödeyen, kış günü sokakta çekiliş sonucu bekleyen
Kırıkkaleli hemşehrilerimiz yapılan bu
haksızlığın bir an önce
sonlandırılmasını, İŞKUR vasıtasıyla
yapılan alımların daha adil ve şeffaf
yapılmasını talep ediyor.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Şeker
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bütçemizin içerisinde en büyük ikinci pay
sağlığa ayrılmaktadır, 16,3. Peki, bu bütçenin içinde
kimler var? 82 milyon insanımız var, memurumuz var, işçimiz var,
esnafımız var, çiftçimiz var, emeklimiz var, ev
hanımlarımız var, öğrencilerimiz var. Öğrencilerimiz
demişken, üniversite öğrencileri için 25 yaşına kadar, lise
öğrencileri için 20 yaşına kadar, kızlarımız
evleninceye kadar, mezun olan öğrencilerimiz mezuniyet tarihinden itibaren
iki yıla kadar Genel Sağlık Sigortası
kapsamındadır yani tüm sağlık masraflarını devlet
karşılamaktadır. Bütçede bunlar var.
Başka neler var mesela? Henüz
doğmamış bebekler var, anneler var. Yani geçmişte yeni
doğan bebekler ve anneler hastanede masraf ödeyemediği için rehin
kalırken şimdi bütün masraflar bu bütçe tarafından karşılanırken
ayrıca anneye de gözün aydın ödemesi yapılmaktadır.
Sayın Başkanım, soruyorum:
Sağlığa ayrılan pay yurt içi millî hasılanın
yüzde ne kadarıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünver
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Biz Bu
bütçede işçi, memur, emekli, esnaf, çiftçi yok. dedikçe AK PARTİ
rahatsız oluyor. Söylediğimizi bir örnekle açıklayalım:
Asgari ücretli bugün emekli olmak için müracaat ettiğinde 970 lira
aylık bağlanıyor. Asgari ücretlinin yirmi beş yıl
sonra emekli olduğunu düşünürsek o zaman alacağı emekli
aylığının değeri bugünün parasıyla 718 lira
olacak. Bu hesaplama çiftçi Bağ-Kurlular için
yapıldığında alacağı emekli aylığı
621 lira olacak. 2008de yaptığınız sözde sosyal güvenlik
reformu olmasaydı bugün asgari ücretli işçi emeklisi 1.822 lira,
çiftçi Bağ-Kur emeklisi 1.260 lira emekli maaşı alacaktı.
İşte, sadece bu sebep bile bu bütçede emekli, işçi, memur,
esnaf, çiftçi yok demek için yeterli.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çilez
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Eksik bilgiden doğru sonuç çıkmaz diye bir
kaide vardır. Hatipler çıktığında eksik bilgilerle
yorum ve eleştirilerde bulunabiliyorlar. Bu şekilde eleştiri
yapılınca milletimiz yanıltılabiliyor. Sorumluluğumuzu
müdrik seçilmiş bireyler olarak azami dikkat, gayret göstermemiz
gerektiğini düşünüyorum. Bugün buğday ithalatıyla
alakalı yapılan bir eleştiriye de şu katkılarda
bulunmak istiyorum: Sayın hatip 52 milyon ton
karşılığı 15 milyar dolar ödeme
yapıldığını söyledi. Bu mamul madde
karşılığında buğday ithaline Hükûmetimiz izin
vermektedir. Bunun karşılığında 66 milyon ton makarna,
26,1 milyar dolar ihracat yapılmış, 2002-2018 sekizinci ay
arasında net 11,5 milyar dolar dış ticaret fazlası
verilmiştir. Yüce Meclisimizin bilgilerine sunulur.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Son olarak Sayın Çulhaoğlu
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
19 Aralık 1918de ilk kurşun Hatay Dörtyol
Karakesede Kara Mehmet Çavuş tarafından
atılmıştır. Dört yıllık bir mücadeleden sonra 9
Ocak 1922 yılında Dörtyol ilçemiz düşman işgalinden
kurtulmuştur. İlk kurşun atılan 19 Aralık 1918 gününün
anısına Dörtyol İlk Kurşun Kültür Sanat ve Turunçgil
Festivali ilçenin tarihî ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra
narenciye üretiminin tanıtımı açısından da önem arz
etmektedir. Ben de bu şanlı günümüzün 100üncü yılı
münasebetiyle düzenlenen turunçgil ve narenciye festivalinin bütün
üreticilerimize ve yöre halkına hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, Kara Mehmet Çavuşu rahmet ve şükranla
anıyorum. Hataylı hemşehrilerime saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cevap için ilave yapacağım
ben Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yok, sadece gelen sorular içerisinde tek
bir soru var, onu söyleyeyim.
Sağlık harcamalarının bütçe
giderleri içerisindeki payı 157 milyarla, yüzde 16,3tür.
Devam edecekseniz soru-cevap kısmına
konuşayım?
BAŞKAN Devam edeceğiz tabii ki bu on
dakikayı tamamlayana kadar.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Peki, madem sağlıktan açıldı,
o zaman biraz bilgi vereyim.
2002 yılında Sağlık
Bakanlığına bağlı hastanelerde toplam 107.394 yatak
kapasitesi vardı ve bunun sadece yüzde 6lık kısmı, 6.839u
nitelikli yataktı. Bugün gelinen noktada 145.450 yatak kapasitesine
sahibiz, yaklaşık 38 bin yeni yatak ilavesi olmuştur ve 6.839
olan yatak kapasitesi de 102 bine taşınmıştır. Şu
anki mevcut yatak kapasitesinin yüzde 70i de nitelikli yatak kapasitesinden
oluşmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sıradan devam edelim.
Sayın Ayvazoğlu? Yok.
Sayın Aydın? Yok.
Sayın Barut, buyurun.
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
iktidarın Kriz yok. söylemlerine karşın ülkemiz derin bir
krizle karşı karşıyadır. Bugün ekonomik durgunluktan
ekonomik küçülmeye gidiyoruz. Bu kriz, iktidarın bilerek ve isteyerek
kurduğu düzenin krizidir. Bu kriz, üretimden yana değil ranttan yana,
hukuktan yana değil keyfîlikten yanadır, demokrasiden yana değil
tek adamlıktan yana, iktidarın çıkarttığı düzenin
krizidir. Eğer Kriz yok. diyorsanız niye bir yılda 330 bin
kişi daha işini kaybetti? Neden işsizlik son bir buçuk
yılın zirvesinde ve yüzde 11,4tür? Neden insanlar iş
arayamayacak kadar umutsuz, eksik çalışmaya bile razı hâle
getirildi? Neden kadınlar ve gençler işsizdir? Kriz yoksa niye sanayi
üretimi bir yılda yüzde 6 daha küçüldü? Neden kişi başına
millî gelir 2013ten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, değerli arkadaşlar
böylece 8inci madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi okutuyorum, buyurun:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yatırım Harcamaları, Mahalli
İdareler ve Fonlara İlişkin Hükümler
Yatırım harcamaları
MADDE 9- (1)
2019 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye
harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu
olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere
(Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca
gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri
ve metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve
çeken araç projeleri hariç) 2019 yılında başlanabilmesi için
proje veya işin 2019 yılı yatırım ödeneği, proje
maliyetinin yüzde 10undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje
ve işler için gerektiğinde projeler, 2019 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar esaslarına uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım
ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.
(2) Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, yatırım programında
ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden
makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar
yazılımı ve donanımı projelerinin detay
programları ile alt projeleri itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen
toplulaştırılmış projeler ile ilgili işlemlerde
2019 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar esasları uygulanır.
(3) Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerine yatırım
projeleri ile ilgili olarak yapılacak ödenek ekleme, devir ve aktarma
işlemleri 2019 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan usul ve esaslara göre
yatırım programı ile ilişkilendirilir.
(4) 2019
Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu
değişiklikler için 2019 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan
usullere uyulur.
(5) 14/2/1985
tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı
Yüksek Disiplin Kurulu ile İl Yatırım ve Hizmetlerine
İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun 28/A maddesi ve
geçici 10 uncu maddesi gereği 2019 yılı bütçesine devren
kaydedilecek ödenekler, Strateji ve Bütçe Başkanlığına
bilgi vermek kaydıyla proje sahibi ilgili kurum tarafından
Yatırım Programında yer alan projelerle ilişkilendirilir.
BAŞKAN 9uncu madde üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütçe kanununun 9uncu maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Geçen hafta AK PARTİnin yatırım
anlayışını ortaya koyan müessif bir tren kazası
yaşandı. Dikkatsizlik ve ihmale ek olarak yönetimin sorumsuz tutumu
nedeniyle yaşandığı izlenimi veren kazada
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Kamuoyuna yansıdığı
kadarıyla bu kazanın en önemli nedenlerinden birisi sinyalizasyon
altyapısının tamamlanmamış olmasına rağmen
hattın ulaşıma açılmış olması. Pamukovada
ve Çorluda yaşanan tren kazalarında Parlamentomuzun denetim
mekanizması doğru bir şekilde işletilebilseydi geçen hafta
yaşadığımız üzücü olay muhtemelen yaşanmayacaktı.
İYİ PARTİ bu konuda önergeler vermişti, reddedildi,
cevaplandırılmadı.
Son kaza AK PARTİ iktidarının
yatırım anlayışını da yansıtıyor.
Maalesef iktidar ya seçim dönemlerinde yatırım vaatleriyle
vatandaşın gözünü boyamayı ya da tam anlamıyla
bitmemiş olan yatırımları tamamlanmış gibi
göstermeyi alışkanlık hâline getirdi.
İstanbul üçüncü havalimanı daha çok
tartışmaya konu olacak. Muhtemelen tarihe yanlış zihniyetle
girişilen, sakat bir proje olarak geçecek. 2007 yılında da her
yere Yerli uçağımız göklerde. diye afişler
asıldı, yerli uçağımızı göklerde göreceğiz
diye beklerken bir de baktık ki Katardan hediye olduğu iddia edilen
uçan saraylar uçmaya başladı göklerimizde. Bu uçakla ilgili olarak
sorduğum soru önergesine aradan üç aydan fazla geçmesine rağmen hâlâ
bir yanıt alamadım nedense. Demokratik ve hesap verebilir
yönetimlerde bu gibi meseleler yaşanmaz.
Seçim bölgem Aydın da tutulmayan sözler ve
tamamlanmayan yatırımlardan mustariptir. Aydında uzun
yıllardan beri havalimanı için müsait saha vardır. AK PARTİ
on altı yıldan beri her seçimde yolcu taşımacılığı
için havaalanı sözü vermekte ancak proje bir türlü
gerçekleştirilememektedir. Oysa Aydın Ticaret Odası başta
olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşların
hazırladığı raporlara göre Aydın Çıldır
Havalimanı gayet rantabl ve fizibl gözükmektedir.
Aydınlı hemşehrilerimin ısrarla
bekledikleri bir diğer altyapı yatırımı ise
hızlı tren projesidir. Ülkemizin en eski demir yolu güzergâhı
olan İzmir-Aydın demir yolu tarihe ve geleceğe
yakışmayacak kadar çağ dışı
kalmıştır. 2023e kadar tamamlanması vadedilmiştir, ne
var ki henüz hiçbir ilerleme yoktur. Proje Aydın ili 2018 yılı
kamu yatırımları içinde de yer almamış ve boş
vaatler kataloğuna girmiştir. Aydın halkının Kuşadası-Selçuk
sınırından başlayarak Güzelçamlıya kadar devam eden
sahil bandında hafif raylı ulaşım sistemi talebi de
bulunmaktadır. Bu sistem hem yoğunlaşan trafiğe nefes
aldıracak hem de bu turizm bölgesinde özgün bir cazibe hattı
oluşturacaktır. Güzelçamlıda limanın çevreye uygun
koşullarda genişletilmesi ve derinleştirilmesi de ihtiyaç
duyulan ciddi bir projedir.
Aydın, Türkiye turizmiyle özdeş addedilen
bölgelerden birisidir ancak bilhassa merkezi, iktidarın ihmalinden
kaynaklanan altyapı sorunları nedeniyle Aydın turizmi
haksızlığa uğratılmaktadır. Nazillide ise
üniversite ve tarım organize sanayi altyapısı
hazırlanması maalesef havada kalmış projeler
arasındadır. Esasen Aydınlı hemşehrilerim kendileri
ekonomik kaderlerini belirleyecek güce, enerjiye, öngörüye ve girişimci
ruha sahiptir. Ne var ki bu defa da karşılarına bir düzine
bürokratik engel çıkmaktadır.
Öte yandan, Aydının ekonomik verileri göz
önünde bulundurulduğunda yatırım teşviklerinde ikinci
bölgede olması da aklın ve ekonomik rasyonalitenin kabul edeceği
bir şey değildir. İYİ PARTİnin
anlayışına göre, teşvik bölgeleri yeniden makul ölçütlere
göre düzenlenmelidir, özel yatırımlarda tüm engeller
kaldırılmalıdır. Yatırımlar için en önemli
koşul, yatırımın yapılacağı bölge
halkının rızasının alınmasıdır.
Hâlbuki, Aydında Aydınlıların rızası
olmamasına rağmen bölgede insan yaşamı, çevre, tarım
ve hayvancılık üzerinde ağır tahribat yaratan denetimsiz
JES projeleri işletilmektedir, yenileri yapılmaktadır. Bu
konuda, ilgili kurumlar gereken tedbirleri ivedilikle almalı, denetimleri
artırmalı, Aydının tarihinin, bugünün ve geleceğinin
yok olmasının önüne geçilmelidir.
Yıllardır beklenen ve daha önce 3 kez
iptal edilen 140 kilometrelik Aydın-Denizli Otoyolu Projesinin
yap-işlet-devret ihalesi de birkaç hafta önce nihayet
tamamlanmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğünün verdiği
bilgilere göre, geçiş ücretleri otomobil ve kilometre bazında 5
euro/cent olarak ücretlendirilecektir. Türk lirasına geçiş için
zorlayıcı düzenlemeler yapan iktidarın bu mukaveleleri euro ile
yapması tam bir tenakuzdur. Bu ihalenin inandırıcılığını
da sorgulamak gerekir. Yıllardır askıda olan bir
yatırım, ekonomik kriz nedeniyle büyük yatırımların
durdurulduğu bir ortamda gündeme getirildi. Ümit edelim ki ihale
Aydınlıları oyalamak için bir yerel seçim teşebbüsünden
ibaret olmasın. Ayrıca, otoyol gibi önemli bir konudaki ihalenin
bugüne kadar herhangi bir otoyol yapma deneyimi olmadığı
söylenen bir konsorsiyuma verilmiş olması da ilave bir soru
işaretidir.
Sayın milletvekilleri çılgın proje
olarak adlandırılan Kanal İstanbulaysa hiç
değinmeyeceğim. Böyle bir projenin sırf gündeme getirilmiş
olması bizatihi felakettir. Ülkemizin artık tamamlanmadan açılan
yatırımlara, tutulmayan sözlere, göstermelik temellere,
çılgın ve verimsiz projelere takati kalmadı. Rahmetli Menderes,
Demirel ve Özal dönemlerinde ekonomide esas olan imar, inşa ve istihsaldi.
AK PARTİ için iktidar inşaat oldu. Sonuçta, inşaat iktidar oldu.
İnşaat, ihya olma aracı hâline dönüştü. O deniz de bitti ve
ekonomi bugünkü çöküşün içinde düştü.
Diğer yandan da yapılan
yatırımlara geçiş ve kullanım garantisi verilerek zaten
iş bulmakta güçlük çeken veya 1.600 liralık asgari ücretle geçinmeye
çalışan hatta asgari ücretin de altında bir gelirle geçinen 10
milyon civarında vatandaşımızın, dar gelirlilerin
sırtına ilave yükler bindiriliyor. İYİ PARTİ olarak
asgari ücretin iyileştirilmesine, emekli maaşlarının
artırılmasına yönelik Meclise verdiğimiz bütün önerge ve
tekliflerimiz maalesef iktidar bloku yani Cumhurbaşkanlığı
çoğunluğu tarafından reddediliyor.
İktidarın yaklaşımının
demokrasinin asli unsuru olan Parlamentoyu tam anlamıyla etkisiz hâle
getirmek olduğu anlaşılıyor. Parlamento, özü
itibarıyla 600 kişinin seçimle Ankarada toplanması ve bir
kişinin istediği yasaların çıkması için ellerin
indirilip kaldırıldığı bir sahne
olmamalıdır. Bu itiyat, Cumhurbaşkanının Parlamentoda
Cumhurbaşkanlığı çoğunluğu sayesinde Parlamentoyu
kendisine hizmet edecek bir organa devşirmesi sonucunu
doğurmaktadır. Parlamentonun mantığını ve
işlevini yok etmek gibi bir yaklaşım kuvvetle
yerleşmektedir, âdeta misyonu muvazaa olmaktan ibaret bir Parlamento
istendiği izlenimi edinilmektedir. Hâlbuki, demokrasi ve hukuk devleti
zayıfladıkça ekonomide durum daha da kötüye gitmekte,
yatırımcılar kaçmakta, yerli ve yabancı
yatırımcı asli faaliyetinden uzaklaşmakta ve
yatırımlarını yurt dışına kaydırmaya
çalışmaktadır. Otoriter bir yönetim anlayışıyla
ekonomide hızlı büyüme sağlayan birkaç ülke vardır, evet
fakat Türkiye ne Çindir ne de müstebit Çin benzeri bir rejime özenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim.
Türkiye, yüz elli yıla dayanan parlamenter
demokratik geleneklere sahip bir ülkedir. Ülkemizin sahiden
kalkınmasının ve refahının artmasının yolu demokrasiyi
ve hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmek, bir an önce yapısal
reformlar sürecini başlatmaktır.
Dün, Sayın Hazine ve Maliye Bakanını
dinledik, söyledikleri ciddi, bir ekonomi talebesi için dahi
inandırıcı mahiyette değildi. Saymakla bitmesi zor
iddiaları palyatif ve sağlam olmayan tedbirlere, savlara
bağlı. Gerçek ihtiyaç olan yapısal reformdan iz dahi
taşımıyor. Bu iddialar yakında ama her hâlükârda nisandan
sonra gerçek teste tabi olacak ve çökecek.
Kitaptan dergiden hınç alan kaynak
sağlamaya çalışan ekonomik anlayış ayakta duramaz.
Kitapta KDV bugün yüzde 8den 18e, dergide yüzde 1den 18e çıktı.
Bu, inanılmaz bir şey. Avrupa Birliğine özeniyoruz, Avrupa
Birliğinden çok uzak bir noktadayız bu alanda.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt.
Buyurun Sayın Enginyurt. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA CEMAL ENGİNYURT (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 bütçesinin,
yatırım harcamalarının, 9uncu maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Tabii, yaklaşık on günden bu tarafa
bütçeyi konuşurken
Özellikle bir konuya açıklık getirmek
istiyorum: 1999 yılında milletvekili olarak Parlamentoya girdim,
57nci Hükûmet döneminde görev aldım. Burada AK PARTİli hatip
arkadaşların -tamamı değil tabii ki ama- bir
kısmı 1999-2000 kıyaslaması yaparak bugünkü
durumlarını izah etmeye çalışırken şuna çok
üzülüyorum: 1999-2002 yılları arasında görev yapan 57nci
Hükûmet, gerek ekonomik gerek yapısal reformlar gerekse bu ülkede birçok
konuda büyük mesafeler katetmiş, dünyaya farklı pencereden bakan 3
partili hükûmet olmasına rağmen -Allah rahmet eylesin- Sayın
Bülent Ecevitin Başbakanlığında bugün on yıl boyunca
AK PARTİ iktidarlarının dahi bence takdir ettiği, bir
kısmının söylediği, birçok konuda büyük kararlar
almıştır. Lakin konuşmacıların, ısrarla on
altı yıllık AK PARTİ iktidarını anlatmaları
gerekirken, bana göre de yaptıkları güzel şeyler var, hizmetler
var, bu hizmetleri anlatması gerekirken, o gün yaşı 10 olanlar
dahi 2002de bankalara el konuldu. 2001de faiz şuydu. 2001de
şu oldu. E, tamam da yıl 2018; 2019a geçiyoruz; konuşacak çok
şey var, anlatılacak çok şey var. 2002de hükûmette bulunan
partiler eğer hakikaten halk tarafından desteklenmiş
olsaydı zaten baraj altında kalmazlardı. O gün yüce Türk milleti
bir karar verdi; Milliyetçi Hareket Partisi, Demokratik Sol Parti ve Anavatan
Partisinden oluşan hükûmetin tamamını Meclis
dışında bıraktı ve sizleri iktidar etti. Öyleyse ben
hassaten rica ediyorum, sürekli geriye dönüp de Şu oldu, oradan buraya
geldik. Buradan şunu yaptık. diyerek benim hükûmet
ortağı olduğum, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda Sayın
Genel Başkanımla 21inci Dönem milletvekili olarak görev
yaptığı 57nci Hükûmete sürekli sataşılırsa bu
sefer biz de konuşmak zorunda kalıyoruz, ben konuşunca da haber
oluyor; ittifak zarar görür diye sesimizi çıkarmıyoruz çünkü
ittifakın yürümesi gerektiğini düşünüyoruz, Cumhur
İttifakının 31 Martta da başarılı bir sonuç
almasını arzuluyoruz, öyleyse bu arzumuz istikametinde, lütfen biraz
hassasiyet göstermenizi önemle rica ediyorum, özellikle sayın grup
başkan vekillerinden bunu
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) İttifakı
pamuklara sarmamız lazım Başkanım.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) İnşallah.
Dolayısıyla, şimdi, yatırım
harcamalarına gelince, bu on altı yıl içerisinde iktidar
olunmasına rağmen, kendi vilayetim Orduda sorunların çok fazla
olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Örneğin, Ordu ilinde organize sanayi bölgeleri
olarak Ünye, Fatsa ve Ordu merkezde 3 tane organize sanayi bölgesi istimlak
kararı alındı; bunun 53 milyon istimlak bedeli hâlen
ödenmediği için, yaklaşık 118 trilyonluk da bir
yatırım olarak önümüzde duruyor, bir türlü hayata geçirilmiyor.
Sayın Sanayi Bakanına önceki gün
sorduğumda Bütçenin yeterli olduğu oranda bakacağız.
dedi; bakacağız olmamalı çünkü buradan en az 20-25 bin insan
ekmek yiyecek, çalışacak, üretecek, hem Türkiye'ye katma değer
yaratacak hem ihracat yapacak hem istihdam yaratacak. Öyleyse, bunun bir an
önce hayata geçirilmesi gerekiyor çünkü Fatsa, Ünye ve Ordu merkez âdeta
lokomotif üç bölge, buna özen gösterilmesi gerekiyor.
Orduda, 2014 yılında Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından 14 trilyon harcanarak bir
botanik bahçesi yapıldı ve açılışı
gerçekleşti. Güzel bir hizmetti, takdir ettik, methiye düzdük. Lakin bu
yıl içerisinde botanik bahçesi yerle bir edildi, yıkıldı,
yerine şehir hastanesi yapılması kararı alındı.
Şehir hastanesi kararını da saygıyla
karşıladık çünkü Ordunun bir şehir hastanesine
ihtiyacı var ama maalesef hâlâ arazinin Sağlık
Bakanlığına devri bile gerçekleşmedi, arazi üzerinde,
100ün üzerinde arsa sahibinin alacağı, yani tapusu var -özür
dilerim- istimlak paraları ödenmiyor, dolayısıyla şehir
hastanemiz bir türlü hayata geçmiyor, geçirilemiyor, bunun dikkate
alınması gerekiyor.
Ordunun iç kesimlerdeki ilçeleri dediğimiz
Aybastı gibi, Korgan, Kumru gibi, Mesudiye gibi ilçelerimizde
sağlık hizmetleri yeterli değil. Doktorlar âdeta yok denecek
seviyede. Kadın doğum doktoru yok, çocuk doktoru yok,
dolayısıyla bu hastanelerin bir an önce 21inci yüzyıla
yakışır, iktidarın hizmet anlayışına yakışır
seviyeye getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, Ünyede bir kültür merkezi, ihalesi
yapıldı, müteahhide devri gerçekleşti ama maalesef her ne
sebeptendir bilmiyorum, ihale durduruldu, ihaleyi alan müteahhit oraya kazma
vurmasına rağmen geri çektirildi. Ne müteahhide Al, geri veriyoruz
teminatını falan, çekil. deniliyor ne de kültür merkezi
yapılışı için bir çaba gösteriliyor. Ünyeli, bu kültür
merkezinin bir an önce hayata geçmesini bekliyor.
53 tane kapanan belde belediyemiz var, âdeta mezraya
döndü, buralar yatırım bekliyor, iktidardan yatırım
bekliyor. Büyükşehir olmamız sebebiyle, üç tane limanımız
vardı, büyükşehre devredildi, âdeta limanlarımız
kapatıldı, hiçbir işe yaramaz hâle geldi. İç Anadolu ile
Karadenizin bağlantısı olan bu limanların tekrar
canlandırılması gerekiyor; Ordunun en büyük geçim
kaynağı olan denizcilik, balıkçılık tekrar
canlandırılmalıdır diyoruz bu yatırım bütçesi
kapsamında.
Yine, Ordu büyükşehir olduktan sonra insanlar
umutlandı ama maalesef yol ve su sorunları had safhaya
çıktı. Bunların da bir an önce çözümlenmesi gerekiyor. Tabii,
biz yol ve su deyince bu Ordu Büyükşehir Belediyesi kapsamına
giriyor. Ordu Büyükşehir Belediyesine Neden yapmıyorsunuz? Sular
akmıyor köylerde, yollar perişan. dediğimizde Büyükşehir
de Bütçe yeterli değil. diyor ama Ordu Büyükşehir Belediyesine üç
ay önce yeni bir belediye başkanı atandı. Atanan belediye
başkanı 500 bin liraya Ters Ev yapıyor Orduya yani görüntü
güzel olacakmış, tanesi de 500 bin lira. Yazık günah değil
mi? Para yoksa bu 500 bin lira nereden? Para varsa su niye yok, yollar niye
yapılmıyor? Dolayısıyla insanlar soruyorlar bize bunu. Biz
de size aracılık görevi yapıyoruz, sayın grup başkan
vekillerine. Bunları anlatıyoruz ki not alırlar diye bekliyoruz;
muhtemelen tutanaklardan not alacaklar inşallah, değerlendirecekler,
muhataplarına bildirecekler diye düşünüyoruz.
Bu on altı yılın neticesinde sorunlar
hakikaten çok fazla. Bu sorunların çözümlenmesi gerekiyor. Muhalefet
partileri de söylüyor, biz de söylüyoruz. Emeklilikte yaşa
takılanların sorunlarının çözümlenmesi için gayret
gösterilmeli. Otuz yıl prim ödemiş insanlara, hiç olmazsa
sağlık hizmetlerini vermeyi layık görmeliyiz.
Yardımcı hizmetler sınıfı,
kadro kaldırılmasını talep ediyor. Bu konuda onların
isyanları dikkate alınmalı.
Ceza indirimi bekleyen insanlarımız var.
Hakikaten, ekonomik kriz demeyelim ama ekonomik sıkışma -kriz
deyince alınganlık yaratabilir- sebebiyle çekler ve senetlerde büyük
oranda bir yığılma var, icra dosyaları hayli sayıda
arttı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Enginyurt, tamamlayın
lütfen.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) İcra
taahhüdünde bulunup da doksan gün hapis cezası alıp bekleyen en az
300 bin insan var. Bu icra taahhüdünün cezasında denetimli serbestlikten
de yararlanamıyor, doksan gün hapis yatmak zorunda kalıyor. Bu
ekonomik çıkmazdan dolayı çekleri yazılan yüz binlerce insan
hapse girmek için âdeta sırada bekliyor. Bu insanların da dertlerine
çözüm üretmek için Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan
Yardımcısı Feti Yıldızın sunduğu ceza
indirimini tartışalım, görüşelim, konuşalım;
yanlışlar, beğenmediklerimiz varsa çıkaralım ama
insanlara bir umut verdik, muhakkak bu umudu hayata geçirelim. Hakikaten
mağdur olanlar, hakikaten kader mahkûmu olanlar var. Bu insanların
dertlerine bir çözüm üretelim diyorum.
Bütçemizin hayırlara vesile olmasını
Cenab-ı Hakktan niyaz ediyor, hepinize saygılar sevgiler sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
İç Tüzük 60a göre bir dakika söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, AK PARTİ hükûmetlerinin millet iradesiyle hizmet
üretmek için işbaşına geldiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Tabii, ben Değerli Milletvekilimiz Sayın
Enginyurta hatırlatmaları için teşekkür ediyorum. Cumhur
İttifakı, üzerinde azami ihtimam, özen gösterilmesi gereken çok
önemli bir süreç hakikaten. Burada milletvekillerimizin 2002 öncesi ve
sonrası diye nitelendirmesi, bazı parametreler için, iktidara
geldiği tarih itibarıyla o tarihten bu tarihe kadar nelerin
yapıldığına ilişkindir. Tabii ki bütün hükûmetlerimiz
milletimizin lehine hizmet üretmek, onların dertlerine çare bulmak için
işbaşına millet iradesiyle gelmişlerdir. Burada 2002
kıyaslaması, hususen hele MHPye veya herhangi bir partimize
göndermeye ilişkin olmayıp, dediğim gibi, iktidarı
aldığımızda neydi, bugün neye geldi kıyasını
yapabilmek için bir parametre olarak nitelendirilmektedir. Bu
açıklamayı yapma ihtiyacı hissettim.
Teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her siyasal
iktidarın bir hikâyesi vardır. Bazıları, çekilen
yoksulluğa ve adaletsizliğe karşı eşitlik ve
özgürlüğün hikâyesini yazarlar. Mesela, Şilinin ünlü önderi Allende,
bolluk olduğu hâlde aç yatan insanlara topraklarını geri verme
sözüyle iktidara gelmişti. Onun hikâyesi, büyük malikânelerin
yıkılması, toprakların yoksul çiftçilere
dağıtılmasıyla başladı, ülkenin doğal
kaynaklarını sömüren ve tüm zenginliği ülke
dışına çıkaran maden sanayilerinin
kamulaştırılmasıyla devam etti. Fakat Latin Amerikada
etkileyici bir sosyalist liderin, soğuk savaş döneminde ABD için
yarattığı korkuyu tahmin edersiniz; Allende, diktatör Pinochet
komutasındaki darbeci askerler tarafından öldürüldü. Gerçek bir
kahramanlık hikâyesiydi bu.
Bazı iktidarların ise böyle hikâyeleri
yoktur. O nedenle, ister istemez yoktan kahramanlık hikâyeleri üretilir.
Üstelik, tek ülkeye de özgü değildir bu. Mesela, Filistin dostu kahraman olurlar,
sonra Filistinlilere sürekli baskı, zulüm ve haksızlık yapan
İsraille 2002 yılında 1,4 milyar dolar olan ticareti 2017
yılında 5 milyar dolara çıkarırlar. Büyük Türkiye ve
yerli ve millî anlatılarıyla kahraman görünür, ülkeyi vidadan
patates ve soğana, her şeyi yurt dışından ithal eder
hâle getirirler. Ülkenin tüm kaynaklarını sömüren şirketleri
ülkeden atmak yerine, kendileri de şirketler açıp
yurttaşları mega projelerle, doğayı katleden köprülerle,
şehir hastaneleriyle, dolarla borçlandırırlar. Kendileri dolarla
kazanır, ülke krize girince Aynı gemideyiz. demeye başlarlar.
Kamu girişimlerini tek tek yabancı şirketlere satarlar.
Değerli milletvekilleri, TEKEL, PETKİM
özelleştirmeleri, şeker fabrikaları
Yirmi beş yıl
önce 653 bin kişinin çalıştığı KİTlerde
bugün kaç kişi çalışıyor biliyor musunuz? Sadece 105 bin.
Doğru, KİTlerin düzeltilecek çok yanı vardı. On
yıllarca, sağ iktidarlar, KİTleri özel sermayeye ucuz ara mal,
kalifiye eleman deposu olarak kullandılar, KİTlerde
kadrolaştılar. Elbette, KİTlerde değişime ihtiyaç
vardı ama bu değişim özelleştirme, tasfiye ve kapama
değildi. 70 milyar dolarlık kamu kurumu satıldı
arkadaşlar, 70 milyar dolarlık kamu kurumu. Bir şey
sattığınız zaman bir şey alırsınız -ama
gerçekten- ya da ne bileyim, tasarruf edersiniz, olmaz yani yoksullara,
emekçilere falan dağıtırsınız. Ne oldu bu 70 milyar
dolarlık bütçe, biz bilmiyoruz. Köprüye mi gitti, havalimanına
mı gitti; yanıt yok. Daha bunların borcunu da halka
ödetiyorsunuz. İşte, arkadaşlar, eğer hikâyeniz böyle
rantla, parayla başlarsa buna itiraz edenleri de susturmak için elinizden
geleni yaparsınız. Çünkü bir iktidar, çıkar ve güç
ilişkileriyle kirlenince halk ne yaşıyor, onu unutur ve göremez.
Mısra Öz aylardır Çorlu tren
kazasında kaybettiği 9 yaşındaki oğlu Oğuz
Ardanın acısıyla hepimize seslenirken hiçbir şey
olmamış gibi yolunuza devam ettiniz. Demiryolları gibi kökü
Osmanlıya dayanan bir kurumu, en tecrübeli personelleri barındıran
bir kurumu getirdiğiniz hâle bakın. Seçime yetişsin. diye yine
tren kazası. Sinyalizasyon olması zorunlu bir hattı
sinyalizasyon sistemi bitmeden açtınız, 9 canımızı
kaybettik. Pamukovada da hızlı tren sırf 2014 seçimlerine
yetişsin. diye 41 canımızı kaybetmiştik. Yetmedi mi?
Artık aklımız, kalbimiz dayanmıyor. Bu neyin
hırsı arkadaşlar? Hangi seçim galibiyeti değer buna?
Bakın, bugün şahane üçüncü
havalimanınızın bazı bölümleri sular altında
kalmış, işçileri arkadaşları ip atarak
kurtarmışlar arabalara, servis araçlarına giderken. Maalesef hep
doğa ve işçi katliamlarıyla anılacak olan üçüncü
havalimanı işçileri, bakın, mahkemede ne diyordu: Niye slogan
attığımı açıklayayım; benim kuzenim iş
kazası geçirdi, iskele olmadığı için 3üncü kattan
düştü. Onun için susma, sustukça sıra sana gelecek. dedik yani bir
daha olmasın diye. (HDP sıralarından alkışlar)
İşte böyle naif ifadeleri vardı işçilerin. Bu işçiler,
onlarca arkadaşını havalimanı inşaatından
defnettiler ve berbat koşullara, tahtakurularına isyan edince
tutuklandılar arkadaşlar. Şimdi söyleyin, hadi yüzlerine
bakıp söyleyin Siz ölüyorsunuz, biz büyüyoruz ama aynı gemideyiz.
deyin, eğer yapabiliyorsanız gidin yüzlerine karşı
söyleyin.
İşçilerin duruşmasına
katıldım, hepsi çok gençti, bir kısmı öğrenciydi,
okumak için çalışıyorlardı, bir ikisi
dışında hepsi İstanbul dışından, Van, Siirt,
Şırnak gibi şehirlerden gelmişler yani ekmek parası
göçü. İddianame ise hemen her temel hakkı suçmuş gibi
düzenlemiş bir iddianameydi. Sözde sendikacılar tabiri
kullanılarak sendikacıların iş sahasına girmesi ve
işçilere haklarını anlatması, aralarında WhatsApp
grubu kurmaları da suç sayılmıştı. Ve sendikacı,
örgütlenme yapıyormuş. Sendikacı başka ne yapar
arkadaşlar? Sendikacı örgütlenme yapar. Ha, bu arada, inşaat
alanına gelen milletvekillerini işçilerin izlemeleri, onlara
bakmaları da suç sayılmış, böyleydi iddianame.
Şöyle dedi bir işçi Ayağımda
terlik vardı, o hâldeyken kime karşı koyayım? Bir de bize
saldırdılar ama hiç bunların kayıtlarını
görmedim. İyi yönlerimizi hiç yazmamışlar. Evet, böyle naif
ifadelerdi, İyi yönlerimizi hiç yazmamışlar. diyorlardı.
Sadece hakkını aradığı için hapse girebileceğinin
hiç mi hiç farkında olmadan konuşuyorlardı. Birisi de Üç ay
önce işe girdim, para yetmediği için ayakkabı
boyacılığı da yapıyordum. diyordu. İşçiler
o kadar haklılar, o kadar haklılar ki bir gün mutlaka kazanacaklar;
işte, aslında korku da bu yüzden.
Çocuklarını iş cinayetlerinde
kaybeden ailelerden oluşan, adalet arayan işçi ailelerini, Cumartesi
Annelerini, erkek şiddetine karşı 25 Kasımda yürüyen
kadınları engelleyen de işte bu korku. İşte sizin
hikâyeniz arkadaşlar, bu korku ve korkutma hikâyesi. Hikâyenizin
fotoğrafı ise bu. Evet, siz bariyer iktidarısınız
arkadaşlar. Türkiye'nin her yerine bariyerler kurdunuz ve bir insan
hakları anıtını, şu başkentin ortasında
bariyerlerle çevirmekle tarihe geçecek ve böyle anılacaksınız
maalesef.
Bizim de bir hikâyemiz var tabii. Bakın,
örneğin, Sırrı Süreyya gibi bir hikâye
anlatıcısı, İdris Baluken gibi bir hatip gördü mü bu
Meclis? Bazılarınızın belki başı öne eğilebilir
İdris Baluken deyince, buradaki performansını,
konuşmalarını hatırlayınca. Bu
arkadaşlarımız bu ülkenin barışına bir tuğla
koymak için, bunun için mücadele ettiler ve en önemli hikâyeleri buydu;
işte bunun için hapisteler. Sizin hikâyeniz, gerçekten her şeye
terör demek, korku yaratmak, güvenlik paranoyası ve boşanmaya bile
terör diyebilen bir İnsan Hakları Kurumu Başkanı. Bir de
galiba Koçtaştan sarı yelek satışlarında
artış var mı diye sorduruyormuşsunuz, bu da bir başka
enteresan hikâyeniz.
Evet, bu ülkenin en güzel hikâye
anlatıcılarından birini, Sırrı Süreyyayı
hapsettiniz; bu ülkenin hikâyesini, özgürlüğünü hapsettiniz ayrıca.
Ama bizim hikâyemiz bitmez, bizim hikâyemiz çocuğu yıllar önce devlet
dersinde öldürülen bir Cumartesi Annesinin her cumartesi aynı meydanda
bekleyen inadıdır arkadaşlar; bizim hikâyemiz budur. Hiçbir
insanı ayırmadan, ardında bırakmadan kol kola
verdiğimiz, evet, kol kola verdiğimiz insanlık mücadelesi. (HDP
sıralarından alkışlar) Bizim hikâyemiz budur
arkadaşlar. Bu hikâye bu ülkenin hikâyesi olacaktır, bu ülkenin
hikâyesi bu ülkeyi özgürleştirecektir ve bundan siz de nasibinizi
alacaksınız, hep birlikte özgürleşeceğiz çünkü İnsan
Hakları Anıtını bariyerlerle çevirmek bir hikâye
değildir. Sizi de daha vicdanlı yeni hikâyeler yazmaya davet
ediyoruz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın konuşmacının
BAŞKAN Sataşma mı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, bütün dünyada gönüllerin iktidarı
olduklarına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Filistinle ilgili şunu hatırlatmak
isterim ki Türk Bayrakları ve Erdoğanın posterleri Filistinli
gençlerin ve çocukların ellerinde dalgalanıyor.
FATMA KURTULAN (Mersin) Hep reklam, hep!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Yazık, bilmiyorlardır belki.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok iyi biliyorlar çünkü gönülden gönüle bir köprü var.
Bunun en güzel, somut örneği evrensel, küresel anlamda Türkiye'nin
başını çektiği bir liderlikle, Sayın
Erdoğanın liderliğiyle Amerikanın kararına
karşı, 130 ülkenin Türkiye'nin kararının lehinde oy
kullanmak suretiyle, Kudüsün Filistinin ebedî başkenti olduğu
gerçeğini tüm dünyaya ilan ettirmektir. Bundan daha güzel, somut örnek var
mı?
Biz bariyerlerin değil, bütün dünyada
gönüllerin iktidarıyız; bunun böyle bilinmesini isterim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Çok kısa bir açıklama yapabilir miyim yerimden?
BAŞKAN Efendim?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Çok kısa bir açıklama yapabilir miyim ben de yerimden
Filistinle ilgili?
BAŞKAN Bir sataşma yok,
söylediğinde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, Filistinliler Türkiyeye vizeyle geliyor, İsrailliler
vizesiz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma yok, açıklama var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sadece duruma açıklık vermek yani
BAŞKAN Konuştunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Çünkü benim
BAŞKAN Ama grup başkan vekillerine -siz
de yaptınız- biliyorsunuz, biraz daha farklı bir şeye
veriyoruz yani.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkan,
Filistinliler Türkiyeye vizeyle geliyor, İsrailliler vizesiz geliyor.
Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN Nasıl, Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) İsrailliler
Türkiyeye vizesiz geliyor, Filistinliler Türkiyeye vizeyle geliyor.
BAŞKAN Anlamadım Sayın Tanal, söz
mü istiyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Böyle
istikrarsızlık
BAŞKAN İstemiyorsunuz, anladım.
Sayın Kerestecioğlu, tamam, peki.
Buyurun.
23.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Mavi Marmara Anlaşmasının altında Kudüs
yazdığına ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ben sadece, Meclis tutanaklarında da olan, oylama
kayıtlarında da olan yapılan bir sözleşmeyi bir kere daha
hatırlatmak isterim. Umarım Filistinli gençler bunu da
biliyorlardır, Mavi Marmara Anlaşması Filistin için yapılan
zulme karşı, oraya giden insanların öldürülmesinden sonra,
mağdur olanların tazminatlarının hiçe
sayıldığı
Anlaşmanın altında Tel Aviv
yazmıyordu, Kudüs yazıyordu.
Herhâlde Filistinli gençler bunu bilselerdi,
İsrailin başkenti Kudüs. dediğini bilselerdi Erdoğan
için aynı şeyleri düşünmezlerdi.
Teşekkürler.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir açıklama yapmak istiyorum ben de kısa, çok
kısa, bir dakikayı da bulmayacak.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, birer
dakika toplamda tabii uzuyor da
Buyurun.
24.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bakın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
kabul edilen bir küresel belge var, Türkiye'nin öncülüğünü çektiği;
en yeni, en taze, küresel bir belge, herkes için bağlayıcı.
İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı
sıfatıyla, bütün İslam ülkelerinin, 60 ülkenin ortak iradesiyle
bunu Birleşmiş Milletlere Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde Türkiye taşıdı ve orada
130 ülkenin, Amerikanın başını çektiği 9 ülkeye
karşı aldığı bir karar var: Kudüs ebedî olarak
Filistinin başkentidir. Geçerli olan hüküm budur.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Karar
öyle değil. Karar Filistinin ebedî başkentidir. şeklinde mi,
Birleşmiş Milletlerde alınan karar?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, efendim, biz de sisteme girdik.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de biraz
yorum yapayım Başkanım, her konuşmacıdan sonra yorum
yapmak âdet oldu madem.
BAŞKAN Birer dakikaya indirdik yalnız,
kesiliyor otomatik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz de
mikrofonsuz konuşuruz o zaman, olur. Bir dakika doldu zaten
Başkanım.
Yani şimdi, Filistin konusunda
Erdoğanın karnesi
Şüphesiz, Erdoğan Filistinlilerin
düşmanı değil yani öyle bir iddia da yok. Zaten Filistinle
ilgili, Hükûmetin Filistin politikasıyla ilgili de hatip bir laf etmedi
ama Sayın Akbaşoğlu konuyu buraya bağladı. Nasıl
bağladı? Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Kudüs
Filistinin başkentidir. diye bir karar alındı, bunda
Erdoğanın katkısı oldu. dedi. Eksik, Doğu Kudüs
diye bir karar alındı. O zaten genel bir kabul, bütün dünya milletler
ailesi bakımından, sadece İslam coğrafyası, İslam
ülkeleri bakımından değil, Doğu Kudüsün Filistinin
başkenti olduğu çok geriye dönük, üzerinde tartışması
bile olmayan bir mesele. Ama orta yerde, ambargoyu kaldırmazsan, özür
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vermiyor musunuz?
Kimseye vermeyeceksiniz, kesin?
BAŞKAN Kâfi, kimseye vermiyorum bundan sonra.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama grup
başkan vekillerinin lafı böyle kesilirse milletvekillerine ne
yaparsınız siz, bilmiyorum.
BAŞKAN Bir dahakinde, bir dahaki
konuşmacıda yorum yaparız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Neyse
Tutanaklara geçsin.
İsrail özür dileyecek. diyen
Erdoğanın, ambargoyu kaldıracak diyen Erdoğanın bu
iki şart yerine
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Özür dilendi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dilemedi. Kim
diledi ya?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Özür dilendi, evet.
BAŞKAN Teşekkür ederiz arkadaşlar.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi.
Buyurun Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ
(İstanbul) Sayın Başkan, 2019 yılı bütçe teklifinin
9uncu maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Nazım Hikmet elli yedi yıl önce şu
sözlerle sesleniyordu Senin yolunu gözlüyor işsizlik, açlık falan,
tren kazası, iş kazası, polis copu, hapishane
kapısı/Hoş geldin bebek, hoş geldin, yaşama
sırası sende. diyerek tarihe not düşüyordu. (CHP
sıralarından alkışlar) Evet, o günden bugüne bebelerimizin,
çocuklarımızın, gençlerimizin kaderlerinde ne yazık ki
hiçbir şey değişmemiş.
Bakın, insanın tarihi emeğin
tarihinden ayrılamaz bir durumdur. O yüzden, bugün burada sadece 2019
yılı bütçesini görüşmüyoruz, yarınları
tartışıyoruz, aslında, yeni doğanından 7sine,
17sinden 80ine bir ülkenin geleceğini konuşuyoruz çünkü
görüştüğümüz bu bütçe Türkiye'nin kaderidir. Öyle ki birkaç gün sonra
bu bütçeyle ya sokakları, fabrikaları, okulları ve evleri teslim
alan çaresizliği ve yoksulluğu kabul edeceksiniz ya da gelecek güzel
günleri halkımıza müjdeleyeceğiz çünkü bütçe sadece rakamdan,
zamdan, kesintiden, yüzdeden, ithalat ve ihracat dengesinden, istatistikten ya
da dövizin ateşinden ibaret değildir; bütçeler, insana dair her
şeydir, emeğin, emekçinin, emeklinin, öğrencinin, işsizin,
esnafın, çiftçinin namusu demektir.
Değerli vekiller, bizler eğer ki millet
iradesinin temsilcileriysek 81 milyon yurttaşımız için hukuk ve
adalet yolundan ayrılmadan hak savunuculuğunu yapmakla görevliyiz.
İşte bu nedenle bütün yurttaşlarımızın insan
onuruna yaraşır bir yaşam sürmesi için hep birlikte mücadele
etmeliyiz. Bu anlayışla milyonlarca yurttaşımızın
belini büken ekonomik krizin derinleştiği bu süreçte bütçe
görüşmelerini kamu kaynaklarını halk için hakça
bölüştürmek, serbest piyasa ekonomisinin ürünü olan bireyciliği
ortadan kaldırmak, kâr için her şey mübahtır
anlayışının bencilliğini yok etmek adına tarihe
düşecek bir fırsat notu olarak görüyoruz.
Ancak 21 sayfalık bu bütçe teklifinde insanca
yaşatacak bir ekonomik düzene rastladık desek diyemeyiz. Maddeleri
aradık taradık da insanları birbirine düşman eden,
ötekileştiren, ayrıştıran nefret söylemini yok edecek yeni
bir toplumsal sözleşme göremedik. Ve her şeyden önemlisi hamasetin
olmadığı, kardeşlik, eşitlik ve özgürlük temelinde
şekillenen yeni bir siyasal iklime ilişkin bir iz bulamadık.
Ancak Parlamentonun baypas edildiği bu bütçenin bir teslimiyet belgesi
olarak tarihe geçtiğine tanıklık ediyoruz. Bu bütçenin neden bir
teslimiyet belgesi olduğunu hissediyoruz biliyor musunuz? On altı yıl
boyunca sorunlar çığ gibi büyürken görmezden geldiniz. Bizler Yasama
yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisindedir, devredilemez. dedikçe, sizler
torba yasalarda ısrar ettiniz. Yasaları denetimden kaçırarak
milletvekillerinin özgür biçimde çalışmasını engellediniz.
Böylece ülkeyi sadece ekonomik darboğaza değil uçurumun
eşiğine getirdiniz. Neticede çareyi yine torbada, torba bütçe
hazırlamakta buldunuz. Bakın, bir bütçe ancak ülkenin içinde
bulunduğu durum göz önüne alınarak hazırlanırsa halkın
bütçesi olur. Bizleri bu bütçenin zarar eden çiftçiye, geçinemeyen emekçiye,
yaşamın her alanında ötekileştirilen kadınlara,
istihdamdan dışlanan gençlere, atanmayan öğretmenlere,
şiddete uğrayan sağlık emekçilerine, güvenlik
soruşturmalarına takılan doktorlara, sefalet bütçesine talim
eden memura, taşeron baskısı altında her gün ölen
çalışana, vergilerle ezilen esnafa, çay, simide bile muhtaç olan
emekliye, iş arayan işsize can suyu vermesini dilerdik. Ne yazık
ki tam tersi bir tabloyla karşı karşıyayız.
Değerli vekiller, bir taraftan enflasyona
karşı topyekûn mücadele ederken diğer taraftan vatandaşa
hakkı olanı vermezseniz, tasarruf diyerek garip gurebayı, fakir
fukarayı yok sayarsanız, yetkileri tek kişide toplarsanız
bu bütçe olsa olsa israf bütçesi olur. İsraf bütçelerinde,
kullanılmayan köprüden, tünelden ve otoyollardan döviz üzerinden garantili
ödemeler alırsınız ama kemer sıkmaktan kemikleri
sayılan vatandaşı yok sayarsınız.
Bakın, bu ülkede tam 16 milyon yoksul var. Ayda
794 lirayla açlık sınırında aile geçindiren 16 milyon
yoksul için tek bir satır yok bu bütçede. Öte taraftan, her yerde fiyatlar
artarken yerinde sayan asgari ücretli de yok bu bütçede. Bakın, daha
geçtiğimiz gün burada bir bakan Asgari ücretli daha az fatura ödüyor.
dedi. Sayın Bakan, bu bir lütuf değildir ki. Verin 6 milyon asgari
ücretliye hak ettiğini, faturasını da ödesin, insanca da
yaşasın. Zira günde on beş saat çalıştırılan
ücretliler asgari değil, insanca yaşam istiyorlar sizden.
Bakın, nasıl ki güneşi balçıkla
sıvayamazsak asgari ücretliden esirgediğiniz artışla güçlü
bir ekonomi yaratamazsınız. Peki, kaybedilecek neyimiz kaldı
diyen işçilere ne diyeceğiz? Bu bütçede, payına daima yokluk,
ölüm, çile düşen işçiler de unutulmuş. Az da olsa nefes almak
isteyen işçiye bu bütçede yine açlık sınırının
altında bir yaşam reva görülmüş. Oysa ücretleri zamanında
ödenmeyen ya da eksik ödenen onlar. Fazla mesai yaptırılan, yirmi
dört saat dahi dinlenmelerine izin verilmeyen onlar. Kıdem tazminatı
hakları en çok ihlal edilen, kölelik düzeninde taşerona mahkûm edilen
onlar. İş cinayetlerine kurban giden de onlar. Sadece geçtiğimiz
dört senede 1 milyon 108 bin 600 emekçi iş kazası geçirmiş,
5.916sı hayatını kaybetmiş yani haftada 25 işçimiz
iş cinayetine kurban gitmiş. Durum böyleyken, hayatta kalmayı
başarabilen emekçiye Ölüm hep bana, bana mı düşer usta? demek
kalıyorsa bu bütçe israf bütçesidir. Ülke kaynakları toplumun yüzde
1inin ihtiyaçlarına göre seferber ediliyorsa bu bütçe israf bütçesidir.
Değerli vekiller, yıllarca
uyardığımız hâlde İtibardan tasarruf edilmez.
dediniz, Türkiyeyi en sonunda israf bütçesine getirip mahkûm ettiniz. Tasarruf
bütçesi dediğiniz bu teklifle kendi yarattığınız krizi
vatandaşın sırtına yüklediniz. Yatırım ve üretim
yerine faizi temel aldınız. Yeni vergiler ve vergi
artışlarını öngören bütçeyle halkımıza acı
bir reçeteyi dayattınız. Fakat milyonların sizden emek ve hak
talepleri aynıydı aslında; asgari ücretin
artırılması, maaşların insanca yaşam düzeyine
çekilmesi, vatandaştan alınan verginin makul seviyelere indirilmesi,
temel tüketim ürünlerinin lüks olmaktan çıkarılması, tam
istihdamda güvenceli çalışma getirilmesi, borç faizlerinin silinerek
ödeme kolaylığı getirilmesi, eğitim ve
sağlığın ulaşılabilir olması ve bütçesinin
en az iki katına çıkarılması, kamu kaynaklarının
ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar için kullanılmasını
istiyorlardı.
Oysa neresinden tutsak elimizde kalan bu bütçeyi
milyonlara dayatıyorsunuz. Bakın, 1 milyon 198 bin kadın koruma
kararı aldırmışsa, beş yılda 406 bin kadın
şiddete uğramışsa, sekiz yılda 2.082 kadın
öldürülmüşse, 2017de sadece İŞKURa başvuran kadın
sayısı 2 milyona ulaşmışsa, 20 milyon kadın
istihdamda yoksa, kız çocuklarının yüzde 34ü eğitimden
erken ayrılıyorsa ve toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe
hazırlanmamışsa kadına düşman, emeğe düşman
ve demokrasi düşmanı bu bütçeye hayır diyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Cezaevinde annesiyle kalan 743 çocuk uçurtmaya
hasretse, on iki senede en az 159 bin çocuk cinsel istismara
uğramışsa, dokuz yılda 204 bin çocuk doğum
yapmışsa, çocuk yaşta evlendirilen 667 kız çocuğumuz
varsa, çocukları istismar eden 288 bin şüpheli varsa, sadece 2017de
2.056 çocuk cezaevine girmişse, suça sürüklenenlerin sayısı 53
bini geçmişse, çocuklar her köşe başında uyuşturucuyla
zehirleniyorlarsa, çalışmak zorunda kalıp liseyi terk eden 1 milyon
395 bin 621 çocuk açık lise okuyorsa çocuklarımıza düşman
refah, güvenlik ve eğitim düzeylerini artırmayan bu bütçeyi kabul
etmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
İcra dosyaları 7 milyona
dayanmışsa, beş yılda İŞKUR
kapısını aşındıran 25 milyona aş yoksa,
saatte 6 engelli yurttaşımız iş arıyorsa,
geçtiğimiz on altı yılda intihar eden 44.277 kişi varsa,
geçim sıkıntısından canına kıyan sayısı
4 bini aşmışsa, hakkında işlem yapılan
şüpheli sayısı 12 milyona yaklaşmışsa yani her 7
vatandaştan biri zanlıysa, Adan Zye alfabenin tüm harflerini
kullandığınız cezaevi nüfusu 259 bine
ulaşmışsa, ihtişamdan değil, insan
yaşamından tasarruf eden bu bütçeyi hazırlayanlara iade
ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) Çünkü
bütçe hakkını böyle açık biçimde talan ederseniz Türkiyeyi bir kurumsal devlet olmaktan
uzaklaştırırsınız. Kaddafinin Libyasındaki gibi
duble yollar olan, büyük inşaatları olan ama dünyada yeri olmayan,
kurumsallaşamamış bir çadır devleti hâline getirirsiniz.
Bilin ki bu suça biz ortak olmayacağız.
Ben sözlerime Nazım Hikmetin şiiriyle
gene son veriyorum:
Büyük insanlığın
toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.
Unutmayın, umut özgür kılar, korku tutsak
eder.
İçinde insana ve yaşama dair en ufak bir
iz barındırmayan bu bütçeye rağmen umudunu yitirmeyen,
yaşamak için direnen genci, yaşlısı, kadını,
erkeği tüm halkımızı saygı ve hürmetle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
Kütahya Milletvekili Ceyda Çetin Erenler.
Buyurun Sayın Çetin Erenler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CEYDA ÇETİN ERENLER (Kütahya) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin 9uncu maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu ve
ekranları başında bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyor,
çalışmalarımızın ve çıkacak olan bütçemizin
milletimiz ve ülkemiz adına hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum.
Millî ve manevi değerlerimizden
aldığı güçle 80 milyon vatandaşımızın
partisi olmanın gayretiyle ülkemiz için büyük hizmetler, büyük reformlar
kazandıran iktidarımız bu on altı yıllık süreçte
ekonomimizi 4 katından fazla büyütmüştür. 2002 yılında 36
milyar dolar olan ihracatımız 2018 yılı sonu
itibarıyla 170 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.
Gayrisafi yurt içi hasılamız 226 milyar dolardan 850 milyar dolara
çıkmıştır. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde
eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe,
ulaşımdan tarıma, sanayiden sosyal yardımlara kadar
ülkemize her alanda sayısız projeler
kazandırılmış, dünya çapında ses getiren büyük
projelerin temelleri atılmıştır. Dünyanın en
büyüğü olma özelliğini taşıyan ve 60 ülkeyle birlikte 20
trilyon dolarlık ekonomileri birbirine bağlayan İstanbul
Havaalanımızın açılışı, yine kendi
alanlarında çok önemli yatırımlar olan Star Rafinerisinin ve
TANAP Projesinin açılışları gerçekleştirilmiştir.
Karadenizin altından ülkemize bağlanan Türk Akımı Gaz Boru
Hattı Projesi de çok önemli bir strateji olmuştur.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepimizin de malumu olduğu üzere savunma sanayisinde
yüzde 20lerde olan yerlilik ve millîlik oranı bugün yüzde 65lere
ulaşmıştır. Savunma, havacılık ve uzay
teknolojilerinin her alanında söz sahibi olma yolunda hızla ilerleyen
ülkemizde Ali Kuşçudan ve Uluğ Beyden bu yana büyük hayalimiz olan
Türkiye Uzay Ajansı kurulmuştur.
AK PARTİ hükûmetlerimiz bugün olduğu gibi
yarın da projelerini bir bir gerçekleştirmeye devam edecek, ülkemizi
yüksek gelirli ülkeler arasına çıkaracak küresel bir güç olma
yolundaki ilerleyişini sürdürecektir. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde azimle ve özveriyle
çalışarak 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimize emin adımlarla ve
milletimizle birlikte yürümeye devam edeceğiz.
2002 yılından bugüne
ülkemize yapılan sayısız yatırımlardan 12 milyar 872
milyon 979 bin liralık yatırımla Kütahyamız da istifade
etmiştir. Coğrafi konumu, lojistik avantajı ve devletimizin
sağladığı yatırım teşvikleriyle, ulusal ve
uluslararası ekonomik faaliyetlerde aranılan tüm nitelikleri
fazlasıyla taşıyan Kütahyamız, yerli ve yabancı
yatırımcılar için de bir fırsat şehridir. Bu sayede,
yetiştirdiği evlatlarla, yönettiği boyla koskoca bir cihan
imparatorluğunun temellerini atan Hayme Ananın
yaşadığı, Kurtuluş Savaşının zaferle
sonuçlandığı, kuruluşun ve kurtuluşun şehri
Kütahyamız, sanayi şehri olma yolunda da hızla ilerlemektedir.
Yüz yıllar boyunca güzellikleriyle şairlere ilham veren
Kütahyamızı bir de Hazreti Mevlananın oğlu Sultan
Veledin şu beyitleriyle ifade etmek isterim:
Kütahyada bir ay kalana ne
mutlu.
İki ay kalacak
olursanız, daha müstefid ve münfeyiz olursunuz.
Kütahya kusursuz bir güzeldir.
Böyle kusursuz güzele zeval
olur mu?
Ya Rab, bu memlekete kaza, bela
verme.
Cennet, Kütahyanın ya
altındadır ya üstünde.
Feda olsun Lahor, Keşmir,
Tebriz Kütahyaya.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çeşitli zenginliklere sahip birbirinden
değerli 12 ilçemizle, tarih, kültür, sanat, termal, doğa turizmiyle
yatırım fırsatları şehri olan Kütahyamızın
keşfedildikçe kendine hayran bırakan bir çeyiz
sandığına benzediğini ifade ediyor, siz değerli
vekillerimizi ve bizleri izleyen tüm vatandaşlarımızı bu
zenginlikleri keşfetmeye, çeyiz sandığımızı
aralamaya davet ediyorum.
Sözlerime son verirken, Gazi
Meclisimizi, Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar,
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şimdi şahsı
adına Bursa Milletvekili Erkan Aydın.
ESİN KARA (Konya)
Sayın Başkan
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, kayda geçmesi için bir şey
söyleyebilir miyiz efendim?
BAŞKAN O zaman, hatipten
sonra söz vereyim.
Buyurun Sayın Aydın.
(CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifinin 9uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi diye dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir sistemin ilk bütçesini
yaklaşık on gündür konuşuyoruz.
Cumhurbaşkanlığı diyorsunuz ama kendi aranızda
konuşurken Başkan diyorsunuz; hükûmet sistemi diyorsunuz, gene
konuşurken yürütme diye adlandırıyorsunuz ama sistemin
adı, buradan, hükûmet sistemi.
Şimdi, ne demiştiniz 2017 referandumunda
sandığa giderken? Eski parlamenter sistem hantal, hızlı
değil, bürokrasi ağır. Sistemi
hızlandıracağız. Gerçekten o konuda hızlı
çıktınız, hızlandı birtakım şeyler. Ne oldu?
Hızla borçlandık, hızla yoksullaştık, hızla
paramızın değeri aşağı doğru indi,
hızla bütün ülke olarak aşağı doğru çekiliyoruz; bu
konuda gerçekten haklısınız!
Şimdi, bu bütçeye bakıyoruz; 9uncu madde
neyle ilgili? Yatırımlarla ilgili ama hepi topu sadece 10
milyarlık bir yatırım; bunun yanında, 117 milyar TLlik bir
faiz ödemesi koyduğunuz bir bütçe teklifi.
Sayın Cumhurbaşkanı bir çok
konuşmasında, özellikle emeklilere, yaşı yüksek olanlara
defaatle diyor ki: Gençlere eski Türkiyeyi anlatın. Eski Türkiye
nasıldı, onu öğrensinler. Şimdi, biz de eski Türkiyenin
nasıl olduğunu Arnavut Selimden dinleyelim.
Arnavut Selim şöyle demiş:
Toplaşın, anlatıyorum. Yaşım 53. SGK emeklisiyim. 14
yaşımdan beri çalışıyorum. Ellerinizden öper, 2 ikiz
kızım var. O dönemlerde kredi kartımız yoktu, o yüzden
bakkala falan borç yapardık ama süpermarketler olmadığı
için eve haciz gelmezdi. Sendikalar vardı; tamam, öyle hö hö korkutmasa
da Devrimci İşçi Sendikası (DİSK) üyesi isen adamı
öyle kapının önüne koymaya patronun potkası sıkmazdı.
Devlet memuruna it muamelesi yapmaya kimsenin yüreği yetmezdi; 657
sıkı Kanundu. Öğretmen saygı görürdü ama ana baba gelip
höt höt edemezdi, onlar da öğrencilerine tecavüz etmezdi.
Öğretmenlerden gizli sigara içmek cesaret isterdi ama okul önünde
uyuşturucu satmak kimsenin aklına bile gelmezdi. Komşunun
çocuklarını istediğin gibi öper koklardın, kimse Ulan,
çocuğu taciz mi edecek? diye aklından geçirmezdi. İnanan
inanmayan herkes çocuklara melek gözüyle bakardı. Mahallenin
imamından dayak yemek işin şanındandı, taciz edilmek
akla bile gelmezdi. Babana gidip Cemil Hoca sırtımda sopa
kırdı. dedin mi Vay haylaz! der bir araba da sopa o atardı
ama Sana başka bir şey yaptı mı? diye sormazdı.
Baban emekli olmaya yaklaştı mı ananla beraber iki göz oda
bakardın çünkü ikramiyen ona yeterdi. Ne kadarın varsa ev
alırken Allah kerim. deyip eşten dosttan yardım isterdin,
kimse Yüzde 70 enflasyon var. deyip Dolar vereyim, dolar alırım.
demezdi. Sana kuyruğuna, tüp kuyruğuna girerdin ama o kuyruklarda
tanışıp evlenenlerin hikâyelerini dinlerdin. Semtlere göre okul
farkı yine vardı ama kimsenin anası babası Benim
çocuğum onunla bununla aynı sınıfta olmaz. diyemezdi,
ayıptı, günahtı, gerçekten de Allahtan da kuldan da
utanırdı insanlar. Gırgır ve Hey 1 milyon satardı. Bu
mizah dergileri ne kadar siyasetçi varsa toptan giydirirdi ama hiçbir siyasetçi
bunlara ilişemezdi çünkü bilirlerdi, arkasından Fırt ve
Çarşaf da o siyasetçilere sarar, hele hele Oğuz Arala laf edecek
siyasetçi zaten sahadan silinirdi. Ulan, Atatürke ayyaş demek ne demek?
Evi işgal edilir, kolpası İstanbulu
dağıtırdı be! Bir siyasetçi Ananı da al git.
affedersin, Ermeni Kız mıdır kadın mıdır?
Alevi diye sözler ağzına alamazdı. Siyasetçilerin hepsinin
diploması vardı ama mesela Ecevit Benim üniversite diplomam var.
demezdi. Hırsızlık olmaz mıydı? Tabii ki olurdu ama o
adam sahadan silinirdi ister Başbakanın yeğeni isterse
İSKİ Müdürü olsun.
Son bir şey söyleyeyim Ulan, aynı
ceketle, aynı pantolonla yıllarca okula gittim de gelecekten
korkmadım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AYDIN (Devamla)
Hep gülecek, sevinecek bir
şeyler buldum ama on altı yıldır hem gelecekten hem de
çocuklarımın geleceğinden korkuyorum, siz de korkun. diyor
Arnavut Selim. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, on altı yılın
sonunda hem bu bütçeyle hem de ülkenin geldiği durumla
Aslında evet,
bizim de Cumhurbaşkanının dediği gibi, gençlere
yaşı yetenlerin bu güzel Türkiyeyi, evet yoksul, evet geliri fazla
değil ama mutlu, gelecekten umutlu, fakir de olsa birbiriyle komşuluk
içerisinde olan insanları anlatmamız gerekiyor ve bu yoksulluk
bütçesini, bu fakire fukaraya hiçbir şey vermeyen bütçeyi
onaylamadığımızı ve hayır oyu vereceğimizi
buradan bildiriyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kara, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Konya Milletvekili Esin Karanın, Cennet
ya burasıdır ya buranın altındadır. sözünün Alaaddin
Keykubat tarafından Konya Beyşehir için söylendiğine
ilişkin açıklaması
ESİN KARA (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Kıymetli hatibimizi dikkatle dinledim.
Vatanımızın her karışı şehit kanlarıyla
sulanmıştır ve her şehri birbirinden güzeldir. Kütahya da
eminim çok güzel bir şehrimizdir yalnız Cennet ya
burasıdır ya buranın altındadır. sözü Büyük Selçuklu
Hükümdarı Alaaddin Keykubat tarafından Konya Beyşehir için
söylenmiştir. Beyşehir, Selçuklunun yazlık başkentidir ve
Türk Patent Enstitüsünden biz bunun patentini aldık.
Bunu bilgilendirmek istedim efendim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Şimdi değerli
arkadaşlar, 9uncu madde üzerinde soru-cevap işlemi yapıyoruz;
beş dakika soru, beş dakika cevap.
Sayın Gaytancıoğlu, buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKPnin tarım politikası artık
tamamen iflas etmiştir. Gıda fiyatlarını düşüremeyen
AKP, üreticiyi desteklemek yerine çözümü sürekli ithalatta görmüştür.
Gıda fiyatları sürekli enflasyonun üzerinde artışlar göstermiştir.
Neden acaba? Çünkü döviz artıyor, dövizle satın aldığımız
gübre, ilaç ve mazotun fiyatı da sürekli artıyor.
Yine, maalesef üretebileceğimiz hâlde yem ham
maddelerinin yarısını ithal ediyoruz. Ne mi ithal ediyoruz?
Mısır, soya, ayçiçeği, buğday, arpa; işte, bunlar yem
ham maddeleri. Türkiye'de yem fiyatları neden artıyor
sanıyorsunuz? Kısacası çiftçimiz mazot, gübre ve ilaca
çalışıyor, yeme çalışıyor; cebine para girmiyor,
artık borçlarını da ödeyemiyor. Hükûmet yüksek girdi
maliyetlerinin nedenlerini ortadan kaldırmak yerine çözümü ithalatta
aramaktadır.
Şimdi sorum şu: Ne zaman bu politikadan
vazgeçeceksiniz? Yani ne zaman ürün fiyatlarına destekleme, girdi
fiyatlarına indirim yapacaksınız?
BAŞKAN Sayın Şeker
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
AK PARTİ hükûmetleri olarak 2019 bütçesinde
yine ülkenin kalkınması ve büyümesi için yatırıma 65,1
milyar TL kaynak ayırıyoruz. Bu bütçede nerelere yatırım
var ve kimler var? Kalkınmaya, büyümeye, refaha, eğitime, üretime,
tabii ki istihdama yani gençlerimize, ailelerimize, işçimize,
esnafımıza, çiftçimize, öğrencimize, mazlum ve mağdur
insanlara, projesi olan gençlerimize ve
yatırımcılarımıza, en son terörist ve terör
yuvaları yok oluncaya kadar terörle mücadele için iç güvenliğimize,
daha güçlü bir ülke için dış güvenliğimize bu bütçede yer var. 2019
yılı merkezî bütçede bunların hepsi var. Yani 82 milyon
insanımız var. Bunun için öncelikle
Cumhurbaşkanlığı sisteminin bu ilk bütçesini
hazırlatan Sayın Cumhurbaşkanımıza, hazırlayan
ekibe, günlerce çalışan Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına
ve üyelerine, sabahlara kadar görüşmelere katılan
saygıdeğer milletvekillerine ve bizlerle birlikte çalışan
personele teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Taşeronda çalışan binlerce
işçiye söz verildiği hâlde kadro verilmedi. Belediyede taşeronda
çalışanlar şirketlere aktarıldı, esas kadro ve
eşit işe eşit ücret verilmedi. Taşeronda sürekli işçi
kadrosuna geçen işçiler kamu iş toplu sözleşmesine dâhil
edilmedi. Geçiş süreci diye 2020 Ekimine kadar Yüksek Hakem Kurulu toplu
sözleşmesine tabi tutulup eski kadrolu işçilerin
faydalandığı tüm haklardan mahrum bırakıldı.
Enflasyon farkından taşeronda geçenler faydalanamıyor. Enflasyon
yüzde 25lerde ama emekçiler 4+4e mahkûm ediliyor. Tayin hakları dahi
yok. Taşerondan kadroya geçirilenler 2019 sözleşmesine dâhil
edilmelidir. Güvenlik soruşturması gerekçisiyle işten
çıkarılanlar işe alınmalıdır. KİT ve
bakanlıklarda taşeronda kalanlara derhâl kadro verilmelidir. 4
Aralık öncesi ihalesi bittiği için işsiz kalanlar, 4 Aralık
sonrası işe başlayıp kadrosuz kalanlara
da mutlaka kadro verilmelidir. Taşeronla ilgili sorun toptan...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arslan...
KAZIM ARSLAN
(Denizli) Hazine ve Maliye Bakanına soruyorum:
1) Sayıştayın
2017 raporundaki tespitine göre, Yatırımcı Tazmin Merkezi SPK
bünyesinde tüzel kişiliğe sahip ayrı bir kurumdur. SPK
tarafından kesilen idari para cezalarının bir kısmı bu
kurumun gelirleri arasında yer almaktadır. Raporun 36-43
sayfalarında yer bulan SPK tarafından kesilen idari para
cezalarının bir kısmı yönetim zafiyetinden dolayı hâlâ
tahsil edilememiştir... Bu konuda herhangi bir soruşturma
başlatacak mısınız?
2)
Yatırımcı Tazmin Merkezi raporu, iflas idarelerinin içinde
bulunduğu durumu ve adalet sisteminin geldiği noktayı ortaya
koymuştur. 1994 yılında yaşanan ekonomik krizde iflas eden
aracı kurumlarda parası batan yatırımcıların
zararlarını tazmin etmek için 1999 yılında bir fon
kurulmuş ancak on sekiz yıl geçmesine rağmen, hak sahiplerinin
belirli bir kısmına ödeme yapılabilmiş, bir
kısmının da hakkı verilmemiştir. Bu konuda bir
çalışmanız olacak mıdır? Bu borçlar ne zaman
ödenecektir?
BAŞKAN
Sayın Vahapoğlu...
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Avrasya Ekonomik Birliği isimli bölgesel kuruluşun internet
sitesindeki haritada Türkiyenin üzerine Ermenistan Cumhuriyeti
yazıldığı görülmektedir. Bu durum bir hata sonucu olamaz ve
kabul edilemez. Avrasya Ekonomik Birliğinin internet sitesinde yer alan
söz konusu haritanın düzeltilmesi için Dışişleri
Bakanlığınca anılan kuruluş ve Moskovadaki merkezine
ev sahipliği yapan Rusya Federasyonu nezdinde gerekli girişimde
bulunulması gerekmektedir.
Genel Kurula
saygılarımı arz ederim.
BAŞKAN
Sayın Köksal...
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, OHAL Komisyonuna bugüne kadar 130
binin üzerinde müracaat yapılmıştır. Bunların
yaklaşık 40 bini değerlendirilmiş ve 2.700 kişi
işine geri döndürülmüştür. Takipsizlik veya beraat kararı
aldığı hâlde yani yargıda masumiyetini ispat ettiği
hâlde işine geri dönemeyen KHKliler vardır, işe iade talepleri
reddedilmiştir bu insanların. Bu Komisyonda yargıda
aklanmış olmanın geçerli bir kriter olmadığı,
eğer ilgili kurum amiri olumlu referans vermezse yargıda aklanmış
bile olsa kişinin
işine geri dönemediği iddiaları dolaşmaktadır
ortalıkta. Bu iddialar doğru mudur? Doğruysa çok vahim
iddialardır ki kişinin aklanmış olmasına rağmen
yargı kararına güvenmeyen bir İçişleri
Bakanlığı komisyonu mevcuttur. Eğer yargı kararına
güvenmiyorsanız, bu kişileri sadece ilgili kurum amirine göre
işten atıp veya işe geri iadelerine bu şekilde karar
veriyorsanız, niye yargılama yapıyorsunuz.
BAŞKAN Evet, cevap için Sayın Komisyon
Başkanı, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
9uncu madde, yatırımcı
harcamalarını düzenleyen madde. Burada 2019 yılı
yatırım programına ek yatırım cetvellerinde yer alan
projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamayacağı,
yıllara sâri işlerdeyse ise bir işin ihale edilebilmesi için
gerekli ödeneğe ilişkin şartlar düzenlenmektedir.
Aynı şekilde, merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin yatırım programında
ödenekleri toplu olarak verilmiş projeler ve projelerin alt projeleriyle
ilgili değişiklikler konusunda uyacakları esaslar düzenlenmekte.
Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçelerine yatırım projeleriyle ilgili olarak yapılacak ödenek,
ekleme, devir ve aktarma işlemlerinin 2019 yılı
programının uygulanması, koordinasyonu ve izlenmesine dair
kararda yer alan usul ve esaslara göre yatırım programıyla
ilişkilendirileceği de hükme bağlanmaktadır.
2019 yılı yatırım
programında ek yatırım cetvellerinde yıl içinde
yapılması zorunlu değişikliklerin 2019 yılı
programının uygulanması koordinasyonu ve izlenmesine dair
kararda yer alan usullere uyularak yapılacağına dair hükme de
yer verilmektedir.
Son olarak da (5)inci fıkrada da
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları
aracılığıyla yaptıracağı işlere
ilişkin ödeneklerden kullanılmayanların 2019 yılı
bütçesine devren kaydedilecek ödeneklerin yatırım programında
yer alan projelerle ilişkilendirilmesi sağlanmaktadır.
Aynı şekilde, daha önce bu yedek
ödeneklere ilişkin bir soru gelmişti, Sayın Şekerdendi
galiba. 5018 sayılı Kanunun 23üncü maddesinde Merkezi Yönetim Bütçe
Kanununda belirtilen hizmet ve amaçları gerçekleştirmek ve
bütçelerde öngörülmeyen hizmetler için gerektiğinde aktarma yapılmak
üzere yedek ödenek bulundurulabileceği ve bu ödeneklerden aktarma yapmaya
Cumhurbaşkanının yetkili olduğu hüküm altına
alınmıştır.
2019 bütçesinde de yedek ödenekler için toplam 7
milyar 866 milyon lira ödenek öngörülmüştür. Bu ödenek bütçenin
uygulanması esnasında ek ödenek ihtiyaçlarının
karşılanması amacıyla ilgili kuruluş bütçelerine
aktarılmaktadır. Geçmiş yıllarda da yedek ödenekler büyük
ölçüde yatırım harcamaları için
kullanılmıştır. Aynı şekilde, geçmişteki
bütçe kanunlarında bu yedek ödeneklere ilişkin olmak üzere Maliye
Bakanı yetkilendirilmişti, şimdi de Hazine ve Maliye Bakanı
yetkilendirilmektedir.
Burada hep gündeme geldiği için tarımla
ilgili bir iki veriyi de paylaşmak istiyorum. Bir kere, ithalat ve ihracat
oranlarına baktığımızda, 2003-2018 döneminde, 14,6
milyar dolar değerinde 52 milyon ton ithalat yapılmışken
26,1 milyar dolar değerinde 66 milyon ton ihracatın
yapıldığını görüyoruz. Burada,
baktığınızda, ihracatta 11,5 milyar dolar fazlalık ve
miktarda ise 14 milyon tonun üzerinde bir ürünün ihraç edildiği görülüyor.
2018 yıl sonu dikkate
alındığı zaman, son on altı yılda, bütün kesin
hesapları, bütçeleri de incelediğimizde 117,4 milyar lira nakit hibe
desteği sağlandığını, 2019 yılında ise
destek miktarlarının bu seneye göre yani 2018e göre yüzde 10,7
oranında artırılarak 16,1 milyar olarak
planlandığını görüyoruz. Bu süreç içerisine
baktığımızda, gübre ve yemden alınan KDVnin
kaldırıldığını, mazot maliyetlerinin yüzde
50sinin desteklendiğini ve mazot ve gübreye bugüne kadar da 17,3 milyar
liralık bir destek sağlandığını görmekteyiz.
Aynı şekilde, alan bazlı destekler kapsamında mazot,
kimyevi gübre, organik tarım uygulamaları ve fındık
üreticilerine yönelik desteklerler ile 5 dekar ve altındaki küçük aile
işletmelerine de baktığımızda toplamda bu süreç
içesinde, 2003-2018 döneminde 37,2 milyar lira çiftçilerimize destek
ödendiğini görüyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar
MAHMUT TANAL (İstanbul) Süre var Sayın
Başkan.
BAŞKAN Dokuz saniye. Sende değil zaten.
Buyurun Sayın Aydın
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
2016da yaşadığımız
sıkıntılı süreçten sonra 2017de süratle toparlanan turizm
sektörümüz, 2018in üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 23lik
artış oranıyla yaklaşık 32 milyon turiste
ulaşmıştır. Bu sayının yıl sonu itibarıyla
40 milyon rakamını aşarak Türkiye rekorunun
kırılacağı anlamına gelmektedir. Ancak ana hedefimiz,
turist sayısının yanı sıra, turizm gelirini
artırmak olacaktır. Turizmin başkenti Antalyamızda turist
sayımız 13 milyonu aşarak tüm zamanların rekorunu
kırmıştır. Önümüzdeki sene ise çok daha iyi bir turizm
sezonu bizleri bekliyor. 2019 erken rezervasyon satışları geçen
senenin çok üstünde rakamlarla başladı. Bu amaçla ülkemizde turizm
yatırımlarını cazip hâle getirecek hazırlıklarda
da sona geldik.
2019 yılı bütçemizin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Böylece 9uncu madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 9uncu madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
10uncu maddeyi okutuyorum:
Mahalli idarelere ilişkin işlemler
MADDE 10- (1) Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin;
a)
12.01.32.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve
5286 sayılı Kanun uyarınca il özel idarelerine devredilen
personelin aylık ve diğer her türlü mali ve sosyal haklarına
ilişkin ödemelerini karşılamak üzere il özel idarelerine,
b)
12.01.32.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Köylerin
Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında
köylerin altyapı ihtiyaçları için il özel idareleri ve/veya köylere
hizmet götürme birliklerine,
c)
12.01.32.00-06.1.0.09-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Su Kanalizasyon ve
Altyapı Projesi (SUKAP) kapsamında belediyelerin içme suyu ve
atık su projelerini gerçekleştirmek üzere İller Bankası
Anonim Şirketine,
tahakkuk
ettirilmek suretiyle kullandırılır. SUKAP kapsamında ihtiyaç
olması hâlinde genel bütçe kapsamındaki ilgili kamu idaresi bütçesine
veya özel bütçeli idare bütçesine ödenek aktarılabilir. Bu fıkra
kapsamında ilgili idarelere yapılan Hazine yardımları
haczedilemez ve üzerine ihtiyati tedbir konulamaz.
(2) Birinci
fıkranın (a) bendine göre yapılacak ödemelere ilişkin usul
ve esaslar İçişleri Bakanlığı ile Hazine ve Maliye
Bakanlığı tarafından birlikte belirlenir.
(3) Birinci
fıkranın (b) ve (c) bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2019
Yılı Yatırım Programında belirlenmesini müteakip,
KÖYDES Projesi için iller bazında; SUKAP için ise belediyeler bazında
dağılımı, kullandırılması, izlenmesi ve
denetimine ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanı tarafından
karara bağlanır.
BAŞKAN 10uncu madde üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan.
Buyurun Sayın Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayın 17sinde, iki gün evvel, Dışişleri Bakanlığı
bütçesiyle ilgili konuşmamı Beni izlemeye devam ediniz. diye
bitirmiştim. İzin verirseniz bugün bıraktığım
yerden devam edeceğim.
Dış politika nedir? Dış politika
tabii ki güvenliktir, tabii ki istikrardır, tabii ki
barıştır ama bunun ötesinde, hem ekonomidir hem
kalkınmadır.
Niye ekonomidir? diye sormak gerekirse şu
unsurları vurgulamak isterim: Suriye politikasındaki hatalar
yapılmasaydı bugün neredeydik? Borsa çakılmasaydı
neredeydik? Döviz kuru hop oturup hop kalkmasaydı neredeydik? Papaz krizi
olmasaydı neredeydik? Bazı Avrupa ülkelerine faşist ve Nazi
demeseydik bugün acaba neredeydik? Ben size söyleyeyim nerede
olacağımızı: Eğer bu söylediğim ve geçen günkü
konuşmamda da değindiğim hatalar yapılmasaydı, bugün,
emeklilikte yaşa takılanlar kanunu 40 defa
çıkarılmış olurdu, 3600 gösterge 40 defa verilmiş
olurdu, asgari ücretten vergi alınmaması çok çok defa
gerçekleşmiş olurdu. Maalesef bunlar yapılmadı ama buna
mukabil Rus uçağını ben düşürdüm. diye iktidarın
çeşitli liderleri birbiriyle yarıştı.
Ben bugün -eleştirilerden ziyade-
yapılmaması gerekenlere değil, yapılması gerekenlere
değineceğim ve bunu da tabii ki müstakbel iktidar adayı bir
parti olarak gündeme getireceğim, dile getireceğim.
İYİ PARTİnin uygulayacağı
dış politikada popülizme yer olmayacaktır. Dış
politikamız olgulardan ve gerçeklerden hareket edilerek,
barışçı ve akılcı bir yaklaşımla
uygulanacaktır. Dış politika konularının iç politika
malzemesi hâline getirilmesinden özellikle kaçınılacaktır.
Dış politikamızın uygulanmasında öncelikle millî
birliğimizin, ülke bütünlüğümüzün ve millî güvenliğimizin
korunması ve pekiştirilmesi temel hedefimiz olacaktır.
Dış politikamız, tarihten gelen kazanımlarımız, coğrafyamızın
zenginlikleri, ülkemizin stratejik ve jeopolitik konumu temelinde siyasal bir
gerçekçilikle oluşturulacak, Türkiyenin egemenlik haklarının ve
çok boyutlu menfaatlerinin korunması esas alınacaktır. Büyük
Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh. düsturu temelinde uluslararası
hukuku esas alan, caydırıcı, dengeli, barışçı,
etkin, akıllı, kararlı, saygın, güvenilir, istikrarlı,
gerçekçi; sadece sorunların çözümünü değil, krizlerin önlenmesini de
hedefleyen; müttefiklik ve ortaklık vecibelerinin yerine getirilmesini
öngören; dostluk, iyi komşuluk ve iş birliğine dayalı;
diğer ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne
saygılı, sonuç odaklı bir dış politika
uygulanacaktır. Türkiye dış politikada değerli
yalnızlıktan kurtarılacaktır. Ülkemizin son zamanlarda
dinî, mezhepsel ve toplum mühendisliği yaklaşımlarıyla içine
itildiği Orta Doğululaştırma yanlışına son
verilecektir.
Kurucusu veya üyesi olduğumuz uluslararası
kuruluşlardaki sorumluluklarımız, taraf olduğumuz ikili ve
çok taraflı anlaşmalara ve ahde vefa ilkesine uygun olarak yerine
getirilecektir. Komşu, müttefik ve ortaklarımızın da
Türkiye'ye karşı ahdî yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunda
kararlı, ısrarlı ve takipçi bir tavır sergilenecektir.
Millî bir dış politikanın izlenmesinin ön şartı olan
kurumsal kimliği, gelenekleri ve profesyonel yapısı güçlü bir
Dışişleri Bakanlığı kadrosu yeniden ihdas
edilecek ve korunacaktır.
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ve
tam üyelik perspektifinin Türkiye için olduğu kadar Avrupa Birliği
için de önemli olduğunu düşünmekteyiz. Sağlıklı bir
ilişki zeminine oturmuş Türkiye-AB ilişkilerinin sadece iki
taraf açısından değil, Orta Doğu, Kafkasya, Balkanlar ve
Doğu Akdeniz için de önem taşıdığı
düşüncesindeyiz. Bu çerçevede, İYİ PARTİ Avrupa Birliğiyle
ilişkilerde tarafların karşılıklı
çıkarlarını temsil edecek bir ilişki zemininin
oluşturulmasını sağlayacak ve tam üyelik istikametinde
yürüyecektir.
Orta Doğuda barışı korumak,
iş birliği fırsatlarını artırmak,
saldırmazlık ve iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmek
üzere, kimsenin iç işlerine müdahale etmeksizin bölgenin sorunlarına
sahip çıkılacak, bölge ülkelerinin kendi çözüm süreçlerini
oluşturmalarına katkıda bulunulacak, bu ülkelere yakın ve
uzak coğrafyalardan gelecek dış müdahaleleri önlemek,
barış, güven ve huzur ortamını sağlamak üzere bölge
ülkeleriyle yakın iş birliği içinde
çalışılacaktır.
Partimiz, Kıbrıs Rum tarafının,
adanın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkının
doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını göz ardı ederek
Kıbrıs Adasının etrafındaki hidrokarbon
kaynaklarında araştırma faaliyetlerinde bulunmasına
karşıdır. Kıbrıs Rum Yönetiminin bu tek yanlı
faaliyetlerinin ve Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgesine tecavüz
teşkil eden hareketlerinin önlenmesi için kararlılıkla
çalışılacaktır.
Türkiye, komşusu, müttefiki ve AB çerçevesinde
ortağı Yunanistanla ilişkilerini istikrarlı, dostluk, iyi
komşuluk ve iş birliği temelinde yürütecektir. İki devlet
arasındaki sorunların diyalog ve müzakere yöntemleriyle çözümlenmesi
için iyi niyetli ve samimiyetle çalışacağız.
Çalışmalarımızda 1923 Lozan ve 1947 Paris Anlaşmalarını
ve iki devlet arasında kurulmuş bulunan stratejik dengeyi esas
alacağız.
Aynı uluslararası örgüt ve ittifaklar
içinde olunmasına rağmen uluslararası hukuk ve
anlaşmaların temel hükümlerine aykırı
davranışlarla Türkiye Cumhuriyetinin haklarını ve
egemenliğini ihlal eden yaklaşımlar karşısında,
ülkemizin Egedeki haklarının korunmasında ve ihlallerin
önlenmesinde kararlı davranacağız.
Karadenizi coğrafi konumu itibarıyla
çevremizdeki ülkelerin somut iş birliğine imkân sağlayacak bir
bölge olarak görmekteyiz.
Küresel anlamda terörle mücadele bugün
uluslararası ilişkilerde ve ülkelerin dış
politikalarında çok önemli bir yer işgal etmektedir. Savaş ve iç
çatışmalar nedeniyle yaşanan dış göçler dünya barışını
tehdit eder hâle gelmiştir. Bu göç eğilimlerinin yan ürünü olarak
ortaya çıkan insan, silah ve narkotik kaçakçılığı gibi
vakalar da sorunla mücadelenin sadece ulusal değil, uluslararası
alanda da sürdürülmesini gerekli kılmaktadır.
Türklüğü reddedenlerin Türk dünyasıyla
ilintileri kalmamıştır. Tek bir örnekle keyfiyeti vurgulamak
isterim: Borç alan emir alır. sözünün doğru olduğu, Doğu
Türkistanlı kardeşlerimizin içine düşürüldüğü durumdan
ötürü maalesef bir kez daha teyit olunmuştur. Dünya âlem konuya
eğilmiş ve takipçisi olmuşken iktidar, Çin Halk Cumhuriyeti
yetkililerine Doğu Türkistanı ziyaret edip duruma bir
bakalım. dahi diyememiştir. İktidar, ısrarlı
sorgulamalarımıza rağmen Uygurlu kardeşlerimiz konusunda üç
maymunu oynamayı tercih etmektedir. Maalesef, Ahıska Türkleri,
Türkmenler ve Kırım Tatarlarının durumları da pek
farklı değildir.
Yurt dışındaki
soydaşlarımızın aynen ülkemizdeki
vatandaşlarımıza yapıldığı gibi
bölünmüş olmaları, dış politikanın önemli
kaldıraçlarından biri olan bu toplulukların etkinliğini
gündemden düşürmüştür. Bizden olanlar ve diğerleri
tanımlaması Batı Trakyadaki ve Bulgaristandaki Türk
azınlıklarına, Kosovadaki Türklere, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetindeki soydaşlarımıza, Suriye ve Iraktaki
Türkmenlere de uygulanmıştır.
Avrasya coğrafyasına
yayılmış olan Türk dünyası dış politikanın
önemli bir boyutunu teşkil etmektedir. Ortak tarih ve kültürü
paylaştığımız bu topraklardaki milyonlarca insan
kardeşçe kucaklanacaktır. Avrasya coğrafyasının
ayrılmaz parçası olarak gördüğümüz Balkanlardaki
soydaşlarımız da yaşadıkları ülkeler ile Türkiye
arasında dostluk köprüsünü teşkil edeceklerdir.
Vatandaşlarımızın Avrupaya
gurbetçi olarak gidişlerinden bu yana altmış yıla
yakın bir süre geçmiştir, günümüzde dördüncü nesle
erişilmiştir. İşçi olarak gidenlerin torunları bugün
bulundukları ülkelerde işveren konumuna gelmişlerdir.
İYİ PARTİ olarak biz, bu
soydaşlarımızın öz benliklerini, dillerini, dinlerini, örf
ve âdetlerini muhafaza ederek ülkesinde yaşadıkları devletlerin
de güven duyulan birer vatandaşı olmalarını, kültürel
renkleriyle ve zenginlikleriyle içinde bulundukları toplumun
hayatını zenginleştirmelerini, yaşadıkları
ülkenin dilini öğrenmelerini teşvik edeceğiz.
Sözlerime son vermeden, yurt
dışındaki vatandaşlarımızın seçimden seçime
değil, her gün kucaklanması gerektiğine
inancımızı belirterek bu vatandaşlarımızın
ve soydaşlarımızın da dillendirilmesini talep ettikleri ve
çözüm bekleyen sorunlarını sıralamakta fayda görmekteyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Ne yazık ki
ne Sayın Dışişleri Bakanı ne de diğer partiler bu
konulara değinmemişler. Birkaç örnek sayacağım izin
verirseniz.
Mavi kartlı
vatandaşlarımızın kredi çekmesi yönünde oluşan
engeller kaldırılmalıdır. Nüfus kayıt örneği
istendiğinde kayıt kapalı uyarısı kredinin
alınmasına engel teşkil etmektedir.
Kişisel bilgilerin
paylaşılmış olmasından duyulan
rahatsızlıklar artmaktadır.
Özellikle yurt dışında yaşayan
kadınlarımızın emeklilik haklarını savunmak ve
sürdürmek için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Bu
konuda verilen vaatler yerine getirilmelidir.
Türkiyeye temelli dönen Türk
vatandaşlarının Alman emeklilik kasasında birikmiş
primlerini iki yıl beklemeden almaları sağlanmalıdır.
Alman sağlık sigortasından
alınan yurt dışı hastalık bakım belgesini
Türkiyede il sağlık müdürlüğüne onaylatma keyfiyeti ortadan
kaldırılmalıdır.
Türkiyede yatırım yapmak isteyenlere
finansal destek ve teşvik sağlanmalıdır.
Uçak biletlerinin fiyatlarının
mesafelerden bağımsız olarak ölçüsüz olduğu bir
ortamdayız. Örneğin Fransadan 4 kişilik bir ailenin Türkiyeye
gelip gitmesi 2 bin euroyu bulmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Otuz saniyeye
ihtiyacım var.
BAŞKAN Süreyi aşmadan
tamamlayınız.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla)
Yurtdışında vefat eden vatandaşlarımızın
cenaze işlemlerinde kolaylık sağlanmalı, en az 2
yakının cenaze beraberinde indirimli olarak seyahat etmesine imkân
tanınmalıdır.
Yurtdışında yirmi yıl
çalışan ve temelli yurda dönüş kararı verenlere vergisiz ve
gümrüksüz araç getirebilme imkânı sağlanmalıdır.
Bazı Avrupa ülkelerinde koruma altına
alınan Türk çocuklarının ailelerinden koparılmaları
önlenmelidir.
Cep telefonu kayıt, pasaport ve bedelli
askerlik ücretlerinde indirime gidilmelidir ve mümkünse beyin göçü geri
çevrilmelidir.
Bu beklentilerin takipçisi
olacağımızı bu vesileyle beyan eder, yurt
dışındaki vatandaşlarımızın dertlerine
derman olacak çözümlerin bizler tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirildiğinde iktidarın mutat üzere aleyhte oy
kullanmamasını beklediğimizi de özellikle ifade etmek isterim.
Çok teşekkür ederim, saygılar
sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, şu bilgisayar
sistemiyle ilgili bir sorun var, açıp kapatacağız ama sisteme
giren arkadaşlarımızı elle kaydettik, o sıraya riayet
edeceğiz. Tekrar sisteme girmeniz gerekecek bizim buradan söz verebilmemiz
için ama liste elimizde.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım
konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA YAŞAR YILDIRIM (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi adına Mahallî idarelere ilişkin işlemler
başlığı altında 10uncu madde üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Mahalli idareler dediğimizin bir ismi de yerel
yönetimlerdir. Türkiyede mahalli idarelerle ilgili ciddi bir
sıkıntıyla karşı karşıyayız. Son
çıkarılan Büyükşehir Yasasıyla birlikte kırsal
bölgeler, görevi olmadığı hâlde belediyelere
devredilmiştir. Kırsal bölgelerin belediyelere devredilmesiyle
birlikte köylere hizmet götürmede sıkıntılar
başlamıştır. Şu anda kış dönemine girdik,
kışı yaşıyoruz. Kışın kar
yağışının bol olduğu birçok bölgede yollar
kapalıdır. Belediyeler gereğini yapmamakta veya
yapamamaktadır. Kendilerine sorulduğu zaman yeterli ödeneğin
olmadığı, yeterli ödeneğin gelmediği, ellerinde
paralarının olmadığı, hesapların hacizli
olduğu gibi benzer ifadelerle savunmalarla karşı
karşıya kalmaktayız. Bu cümleden olarak, bununla birlikte 51
tane ilimizde de köy hizmetleri görevine devam etmektedir. Belediyelere köyler
devredilmeden evvel köy hizmetleri bakardı ve şu ana kadar 51
ilimizde de köy hizmetleri görevlerine devam ediyorlar. Belediyecilik
beşikten mezara kadar süren ve insanlarımızın ömrünün her
safhasında karşı karşıya kaldığı,
ihtiyaç duyduğu bir birim ve bölgedir. Şimdi, buradaki
sıkıntımız, 51 tane ilimizdeki sıkıntı,
büyük şehirlerimizdeki sıkıntılar kadar fazla değil.
51 tane ilimizde köy hizmetleri görevine devam ediyor ve köy hizmetleri birçok
yolu açıyor, birçok yere suyu getiriyor, yolu yapıyor ve benzeri
faaliyetlere devam ediyor. Burada sıkıntımız,
Büyükşehir Yasasının gözden geçirilmesidir. Büyükşehir
Yasası böyle devam ettikçe ve büyük şehirlerdeki belediye
başkanlarımız ve belediye yönetimleri kırsal kesime bu
gözle baktığı müddetçe kırsal kesimde yaşayan
insanlarımızın sıkıntıları artacaktır.
Kırsal kesimde yaşayan
insanlarımızın göçe zorlanmaması gerekir. Kırsal
kesimde hayatın daha cazip hâle getirilmesi ve desteklenmesi gerekir. Niye
desteklenmesi gerekir? Eğer biz kırsal kesimdekilere orayı cazip
hâle getirmez, köyde kalmaya teşvik etmez, merkezlere, kent merkezlerine
doğru göç almalarına vesile olacak davranış ve fiillerde
bulunursak kentlerde yığılma başlar. Kentlerde şu
andaki yığılma daha da fazla artacaktır, kentte bulunan
insanlarımıza verilen hizmet daha az olacaktır. Hava
kirliliğinden alın su yetmezliğine, imar
sıkışıklığından ulaşıma kadar
birçok problemi kentlerde hep beraber yaşıyoruz. Bunun içindir ki
öncelikle, Türkiyede ülkemizdeki kırsal kesimde, köylerde yaşayan
insanlarımızın yerlerinde yaşamaları, göç vermemeleri,
o bölgede yaşamlarını daha kaliteli ve daha mükemmel bir hâle
getirebilmek için gerekli teşviklerin ve benzer faaliyetlerin
sürdürülmesinde fayda vardır.
Bununla birlikte, sayın milletvekilleri,
hepimiz Ankarada yaşıyoruz. Her ne kadar Genel Kurulun
olmadığı zamanlar bazılarınız illerine gidiyor,
memleketlerine gidiyorsanız bile Ankaradasınız ve Ankarada
Mecliste, evinizde, köyünüzde su kullanıyorsunuz. Ankaranın suyu
maalesef Ankaranın kuzeyinden gelir, bütün barajlarımız
Ankaranın kuzeyindedir. Ankaranın kuzeyindeki
Kızılcahamam, Çamlıdere ve Kazan bölgesinden içme suyumuz gelir.
Buralardaki nehirler üzerine kurulan barajlar Ankaranın içme suyunu
karşılarlar.
Yerel yönetimlerde bir kural vardır; suyu
evinde akıtacaksınız, yolu yapacaksınız, aksi takdirde
yerel yönetimler, yerel yönetim değildir. Şu anda, elhamdülillah,
suyumuz musluğu açtığımız andan itibaren Ankarada
akıyor.
Ankaranın kuzeyinde bulunan 4 tane baraj
vardır. Bir tanesi yolunuzun üzerindedir, Kurtboğazı;
Çamlıdere otoyolu üzerinde Bayındır; Eğrekkaya ve Akyar
Barajları. Bu barajlar, o bölgede bulunan Kızılcahamam,
Çamlıdere, Güdül, Beypazarı ve Kazan ilçelerimizin içerisinden geçen
nehirler üzerine kurulmuştur.
Ankaraya getirilen suyla birlikte, o bölgelerde
sulu tarım yapan, çeltik eken, marul eken, fasulye yetiştiren bütün çiftçilerimizin
tarımı bitmiştir. Yani, biz Ankaraya suyu getirdik, Ankarada
ikamet edenler, Ankarada oturanlar bu konfordan yararlanıyor yalnız
o bölgelerden getirdiğimiz su ve suyun etrafında ikamet eden
çiftçimiz, vatandaşımız sıkıntıya
düşmüştür.
Diyoruz ki kentleşme mutlaka olacaktır ama
kentleşme civarına zarar vermemelidir. Eğer kentleşme
yapılırken civarına zarar verirse o zararın da bir
şekilde karşılanması gerekir. Bakıyorsunuz,
Kızılcahamamın bir beldesi vardır Çeltikçi diye ama çeltik
ekilmez. Kızılcahamam pirinci, Türkiyede en meşhur
pirinçlerdendi. Çok enteresan da bir yapısı vardır -bilenler
bilir- şekeri yükseltmeyen bir pirinçtir, sarımtıraktır ama
şu anda 1 kilo pirinç yetişmez. Yine, pazarlarda
Kızılcahamam fasulyesi diye satılır ama
Kızılcahamamın fasulyesi yoktur çünkü su
kalmamıştır, başka yerin fasulyesini
Kızılcahamam fasulyesi diye satarlar. Keza Çamlıdere öyle.
Beypazarı ve Güdül de bu ırmakların üzerine yapılan
barajdan etkilenmiştir.
Buradan bütün yetkililere sesleniyorum, diyoruz ki:
Gerek ASKİ olsun gerek Devlet Su İşleri olsun, eğer bir
bölgede kentleşme yapılıyor, o bölgeye su gidiyor ve su da
birilerinin ekmeğine mani oluyorsa onun ekmeğini vereceksiniz.
Ankaralı konfor içerisinde, evinde suyu aksın ama
Kızılcahamamlının mağduriyeti, Çamlıderelinin
mağduriyeti, Güdüllünün mağduriyeti, Beypazarlının
mağduriyeti giderilsin. Siyasetçilere düşen budur, bize düşen de
budur. Burada Meclise düşen ayrıca da şudur: Meclisin bütün
üyeleri haftanın en az üç günü Ankaradadır, birçoğumuz da
burada oturuyoruz. Kızılcahamamımızın,
Çamlıderemizin, Güdülümüzün ve Beypazarımızın böyle bir
sıkıntısı vardır. Bu sıkıntıyı
görmezden gelemeyiz. Kentleşme mutlaka olacaktır, yapılaşma
mutlaka olacaktır ama bu yapılaşmanın başkalarına
zararı olmaması gerekir. Bir tarafın elinden ekmeğini,
aşını alacaksınız, bir tarafa konfor getireceksiniz ve
o bir taraf mağdur olacak. Bir günden bir güne de Sizin
mağduriyetiniz nedir, ihtiyacınız nedir,
sıkıntınız nedir? Sizin elinizdeki suyu aldık,
ekmeğinizi aldık; ekmeğe, aşa muhtaç
mısınız, herhangi bir sıkıntınız var
mı? diye de sorulmamıştır. Kızılcahamam,
Çamlıdere Ankaranın ilçesidir. Çoğunun yolu şu anda
kapalıdır, dağ köylerine gidemezsiniz ama sesleri çıkmaz,
ağızlarını açmazlar, devlete sadıktırlar,
milletin ferdidirler. Hiçbir zaman için de Açız, açıktayız,
öldük, kaldık. diye de bağırmazlar, devletlerini severler ama
bu sevginin de ayrıca bir bedeli olmalıdır. Elinden
yiyeceğini içeceğini alıyorsunuz, suyunu alıyorsunuz.
Atası vaktiyle gelmiş, o suyun yanına yurt kurmuş, köy
yapmış; orada çeltik ekiyor, sebze ekiyor, yetiştiriyor,
rızkını sağlıyor. Ankara büyüyor, elindeki suyu
Ankaraya getiriyorsunuz, Ankaralının konforunu yukarı
çıkarıyorsunuz, konforundan aşağı taviz
verdirmiyorsunuz ama oradaki insanların açta, açıkta kalmasına
seyirci kalıyorsunuz. Bu ne haktır ne adalettir ne vicdanlara
sığar ne akla sığar. Biz Kızılcahamamın,
Çamlıderenin, Güdülün ve Beypazarının, Kirmir Vadisinde
bulunan bu ilçelerimizin ve beldelerimizin mağduriyetini burada dile
getirmeyi bir görev bildik. Bu görevden dolayı da -iktidarı
muhalefeti- Mecliste bulunan bütün parlamenter
arkadaşlarımızın bu hususa dikkat çekmelerini ve bu hususta
yardımcı olmalarını hepinizden ayrıca isterim.
Bununla birlikte -süremiz bitti- bütçemizin Türk
milletine, ülkemize, Meclisimize hayırlara vesile olmasını
Cenab-ı Allahtan diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İyi günler. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, 10uncu madde üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Kemal Peköz.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanun teklifinin 10uncu
maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum, Meclisi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bugün 19 Aralık, tarihimizde kara leke olan çok
kötü iki tane olayın yıl dönümü. Bir tanesi, 2000 yılında
Hayata Dönüş Operasyonu adı altında yapılan ve 28
kişinin hayatını kaybettiği bir olayın yıl
dönümü. Hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, bir daha
ülkemizde bunların yaşanmamasını temenni ediyorum.
Bir diğeri, Maraş katliamının
40ıncı yıl dönümü. Maraş katliamı Koçgiriyle
başlayan, 10 Ekim gar katliamıyla sonlanan bir sürecin ara
duraklarından bir tanesidir. Maraşta ciddi bir provokasyon sonucu
meydana gelen olaylarda 111 insanımız hayatını kaybetti.
Hayatını kaybedenlerin büyük bir kısmı Kürtlerden,
Alevilerden ve demokratlardan oluşuyordu. Maraş katliamı
başlamadan önce Maraştaki nüfus yüzde 50-yüzde 50 gibi görünüyordu
yani Kürtler ile Türkler yan yana, iç içe, can cana, komşu olarak beraber
yaşıyorlardı. Bu katliamdan sonra insanların çok büyük bir
kısmı Maraşı terk etmek zorunda kaldı; çoğu yurt
dışına, diğerleri de metropol illere gitti. Şu anda
orada kalan nüfus o anlamda -Alevilerin ve Kürtlerin nüfus oranı- yüzde 15
civarındadır.
Maraş katliamı çok sefer
anlatıldığı için çok ayrıntıya girmiyorum.
Maraş katliamı olduktan sonra ne oldu? Maraş
katliamının mağdurları ve müsebbipleri vardı.
Mağdurlarını savunan 3 avukat; Ceyhun Can 10 Eylül 1979da,
Halil Sıtkı Güllüoğlu 3 Şubat 1980de, Ahmet Albay 3 Mayıs
1980de katledildi. Peki, Maraş katliamında birinci sanık
durumunda olanlara ne oldu? Bunların çoğu yargılandı, idam
cezaları aldılar; Yargıtay cezayı bozdu, 1991 affıyla
da tahliye oldular. Daha sonra, katliamın bir numaralı
sanığı milletvekili oldu; onunla yetinilmedi, İnsan
Hakları Komisyonuna alındı; onunla da yetinilmedi, Alevi
çalıştaylarına başkonuk olarak davet edildi ve
ağırlandı.
Şu anda anlatmamın sebebi de olayları
kaşımak, tazelemek, yeniden gündeme getirmek değil; tam tersi,
bir daha bu olayların olmaması için, yaşanmaması için
yüzleşmenin gerçekleşmesi, bundan ders alınması ve birlikte
yaşama zemininin daha güçlendirilmesi içindir. Bunun içinse,
Genelkurmayın Maraş katliamıyla ilgili bir arşivi var, bu
arşivin mutlaka açılması ve açıklanması gerekiyor.
Rahmetli Bülent Ecevitin ölümünden sonra kasasında ve çekmecesinde
bulunan Maraş katliamıyla ilgili belgelerin kamuoyuna
açıklanması gerekiyor. Katledilenlerin bir kısmının
mezar yerleri hâlâ belli değil. O mezar yerlerinin belirlenmesi,
açıklanması ve ailelerinin, çocuklarının,
torunlarının gidip o mezarları ziyaret edebilmeleri
ortamının yaratılması gerekiyor.
Maraş katliamında yaşanan acıyla
yüzleşilmeli ve bundan sonra bunların olmaması için yeniden bir
yargılanma süreci açılmalı çünkü insan hakları ihlallerinde
yargılanmanın süresinin olmadığını,
dolayısıyla zaman aşımına uğranmasının
söz konusu olmadığını düşünüyorum.
Son olarak da katliamda yaşamını
yitiren insanların yakınlarının, ailelerinin ve
dostlarının Maraşta yapmak istedikleri anmalar önündeki
engeller kaldırılmalı ve insanlar rahatça bu anmaları yapabilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin tüm sorunlarını konuşmak ve çözüm
üretmek için bu Meclisteyiz. Her gün konuşmalar yapılıyor, bu
kürsüde değişik görüşler ifade ediliyor ama sorunlarımız
her gün biraz daha artıyor, biraz daha katmerleniyor, biraz daha
çözümsüzlüğe doğru gidiliyor.
Geçen gün bir arkadaşımız kürsüde üç
tane masum Kürtçe kelime kullandı diye hemen tepki verildi, hemen
karşı çıkıldı. 2009 yılında rahmetli
Cumhurbaşkanı Demirel Moldovaya gitti, Gagavuzyanın özerkliğinin
15inci yılı kutlamaları nedeniyle Cumhurbaşkanıyla
görüştü, Gagavuzlara tanınan haklar nedeniyle
Cumhurbaşkanına berat verdi ve kendilerine teşekkür etti.
İki ay önce, yine, şu andaki Cumhurbaşkanımız
Sayın Erdoğan da Moldovaya gitti. Aynı minval üzere,
bunları dile getirdi ve teşekkür etti, ana dilde eğitimin ne
kadar önemli olduğunu oradaki, meydandaki konuşmasında dile
getirdi.
Değerli arkadaşlar, hepiniz yurt
dışına çıkmışsınızdır. Herhangi
birimiz yurt dışına çıktığımız zaman,
kendi dilimizle ya da yaşadığımız ülkenin diliyle
-benim açımdan hem Kürtçe hem Türkçe- bir kelime duyduğumuzda o
kelimeyi söyleyen kişiye döner sempatiyle, gülümsemeyle bakarız.
Bunun için bir dil, insanın esas olması gereken niteliklerinden ve
özelliklerindendir. Bunun engellenmesi, buna karşı
çıkılması
Dünyanın her tarafında soydaş diye
düşündüğümüz, ırktaş diye düşündüğümüz ya da
mazlum olarak gördüğümüz insanların yanında olmayı biz de
olumlu buluyoruz, buna karşı çıkılacak hiçbir şey de
yok. Ama aynı zamanda Türkiye'de 15 ile 20 milyon arası olduğu
söylenen -net rakam nüfus sayımlarında belirtilmediği için,
çıkmadığı için- Kürtlerin kendi dilleriyle eğitim
yapabilmelerinin, kendi dilleriyle yaşamlarını temin
edebilmelerinin önündeki engellerin mutlaka kaldırılması
gerekiyor. Bizim bunu anlamamızın, bizim bundan vazgeçmemizin, bizim
bundan farklı bir tavır içerisine girmemizin beklenmesini de
doğru bulmuyorum.
Biz, bugüne kadar Türkiye dışında bir
ülkemiz olsun istemedik, başka bir ülkede yaşamayı da
düşünmedik, çeşitli zamanlarda çoğumuzun, çoğu
imkânları olmasına rağmen bu durumu değerlendirmedik çünkü
burası bizim ülkemiz, buranın sorunları bizim
sorunlarımız, buranın acıları da bizim
acılarımız. Biraz önce sözünü ettiğim acılar da dâhil
olmak üzere biz acıları yarıştırmıyoruz, ölümleri
de yarıştırmıyoruz, yarıştıranları da
doğru bulmuyoruz.
Ben nasıl ki 13 yaşında 14
kurşunla katledilen Uğur Kaymazın acısını
yüreğimde hissediyorsam, 22 yaşında katledilen Aybüke
öğretmenin acısını da eğer kendi yüreğimde hissetmezsem
kendi insanlığımdan şüpheye düşmüş olurum. Sizin
de bir günden bir güne
6-8 Ekim olayları konuşulurken 53
kişinin katlinden söz edersiniz ama bir tek kişinin ismini
anarsınız. Sizin de aynı empatiyi göstermenizi, insanları
ölüm üzerinden, acı üzerinden, kan üzerinden
ayrıştırmamanızı size öneriyor ve bunu sizden
bekliyoruz.
Türkiyede 1.982 yayınla Türkiye kültür ve
eğitim hayatına katkıda bulunmuş bir
arkadaşınız olarak konuşuyorum, biraz önce söylediklerim
gerçek, samimi ve içten gelen duygularımdır. Biz bu Mecliste yaş
ortalaması en genç partiyiz. Biz, yine, bu Meclisteki kadın
temsiliyeti en yüksek olan partiyiz. Yine, dili, dini, inancı, kültürü
farklı olan kesimlerden meydana gelen ve dolayısıyla her konuda
her acıyı hisseden ve dile getiren bir siyasal partiyiz. Tibetin
dinî lideri Dalay Lamanın meşhur bir sözü vardır,
duymuşsunuzdur kitaplarını okuduysanız; çok önemserim, der
ki: Kim olursa olsun, düşmanınız bile olsa yüreğinizde ona
karşı kine ve nefrete yer vermeyin çünkü kin ve nefret önce sizi
tüketir. Düşmanınız size yirmi dört saatini ayırmaz ama
yüreğiniz yirmi dört saat sizinle birliktedir ve dolayısıyla kin
ve nefret yüreğinizi kanatır. Ama doğru bildiğiniz,
haklı bulduğunuz, bilimsel bulduğunuz, aklınıza yatan
inadınızdan vazgeçmeyin ve bunu mutlaka dile getirin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Başkanım
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Geçen gün bir yurt gezisi
sırasında İskenderuna gittim, cemevinde bir yazı gördüm, Hazreti
Alinin bir ifadesi, diyor ki: En büyük cihat, haksızın
karşısına geçip Sen haksızsın. diyebilmektir. Biz
de burada haksızlıklara karşı, haksız olana
karşı, yanlış olana karşı durmaya devam
edeceğiz.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü.
Buyurun Sayın Süllü. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Divan,
saygıdeğer milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla ve sevgiyle
selamlıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin 10uncu maddesi görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubum
adına söz almış bulunuyorum.
10uncu maddede yer alan mahallî idarelere
ilişkin işlemlerde adı geçen mahallî idareler, daha yaygın
tanımlamasıyla yerel yönetimlerle ilgili, bütçe görüşmelerinde
çok tartışmalar yaşandı bu çatı altında.
Seçimlerde çok vaatler verildi meydanlarda ancak belediyecilik
anlayışınızı gördük uygulamalarınızda.
Eski İstanbul Belediye Başkanı, Genel
Başkanınız, şimdiki Cumhurbaşkanının
İstanbulla ilgili itirafları belediyecilik
anlayışınızı ne de güzel özetleyiverdi. Ne demişti
Sayın Erdoğan kadim ve müstesna bir şehir olarak
nitelendirdiği İstanbulla ilgili, hatırlatmak isterim: Biz bu
şehrin kıymetini bilemedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da
ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum.
Bakın, İstanbula ihanet ettiğini
itiraf eden anlayışın yeni planları ne? Görüşmekte
olduğumuz 10uncu maddeyle, kaldırılan Yüksek Planlama Kuruluna
bağlı olan ödeneklerin dağılımı,
kullandırılması, izlenmesi ve denetlenmesi, 2019 Yılı
Bütçe Kanun Teklifinde Cumhurbaşkanına bağlanıyor. Bitti
mi? Hayır. Bakın, daha neler var.
Önümüzdeki hafta Meclise gelmesi planlanan torba
yasanın 48inci maddesiyle, belediyelere talep etmeleri hâlinde
yardım ödeneğinin ödenmesi yetkisi Cumhurbaşkanına
bağlanıyor. Bu düzenlemelerle, Cumhurbaşkanına, bu
ödenekten, yardım nitelikli projelerin gerçekleşmesi adı
altında belediyeye para aktarma yetkisi tanınmaktadır.
Bütçenin kullanılmasını düzenleyen
hiçbir nesnel dayanak yok. Tümüyle, verilecek keyfî kararlar, kaynakların
adil kullanılmasını engelleyecektir. Bitti mi? Hayır.
Bütçeden payına düşecekleri dört gözle bekleyen rant
baronlarını çok sevindirecek başka müjdeler de var. Yine, bu
torba içine sıkıştırılan 68inci maddeyle
şehirlerde teleferik, monoray, monoküler, metro ve şehir içi
raylı ulaşım sistemlerinin yapımının
bakanlıkça üstlenilmesinin ardından istenilen bir kuruluşa
devredilmesi ve ilgili belediyelerin genel bütçe ve vergi gelirleri tahsilat
toplamı üzerinden ayrılacak paylardan kesilmesi ve usullerinin
belirlenmesi Cumhurbaşkanına devrediliyor. Bu da keyfî ve
kayırmacı bir sonuç doğuracaktır.
Kriterlerin yasada belirtilmeden kesilmesi, esas ve
usullerinin Cumhurbaşkanınca belirlenmesi, seçimle iş
başına gelen yerel yönetimlerin yetkisinin gasbedilmesidir. Yetki
gasbı olmasının yanı sıra tek adam keyfiyetine
dayalı merkezî yönetimin güçlendirilmesi, Avrupa Yerel Yönetim
Şartnamesinin yerinden yönetim ilkesinin ihlal edilmesidir.
Yerinden yönetim ilkesini zedeleyen bir diğer
uygulama da ağustos ayı içinde belediyeye kaynak
kullanımının Tek Hazine Kurumlar Hesabı altında
toplanmasıdır. Bu düzenlemeyle yerel yönetimler üzerindeki
merkeziyetçi siyaset ve vesayet pekişmiş, belediyelerin mali
yapılanması ve kararlar üzerinde merkezî baskı
artmıştır.
Diğer yanda 2012 yılında siyasi
hesaplarla çıkartılan 6360 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Yasası güya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi adı altında
yapılmıştı. Bu yasayla 14 büyükşehir belediyesi, 25
ilçe belediyesi kurulmuş; 30 il özel idaresi, 635 belde belediyesi
kapatılmış; 16.561 köy idaresinin tüzel kişiliği
ortadan kalkmıştı. Kendinden kilometrelerce ötedeki ilçelere,
beldelere, güya mahalle statüsüne kavuşturulan köylere
sınırlı bütçelerle hizmet götürmek zorunda kalan büyükşehir
belediyeleri sorun yaşamakta ve maliyetler artmaktadır. Bu yasayla, köylerin
varlığı, tarımsal üretim, kırsal kaynakların
yönetimi göz ardı edilmektedir. Kapatılan beldeler, 16.561 köy
yeterli hizmet alamamakta, oralarda yaşayan vatandaşlarımız
tabi oldukları Büyükşehir Belediyesi Yasasıyla zor durumda kalmaktadır.
Bir yanda yerel güçlendirme adına belediyelerin sorumluluk
alanlarını genişletme -ancak orada yaşayanların
alacakları hizmetin niteliği ve niceliği düşmekte-
diğer yanda merkezî yönetimin yetkilerini artırarak, halkın
taleplerini sorgulamadan, yereldeki ihtiyaçları bilmeden, dayatmacı
anlayışla tüm yetkileri tek elde toplama. Bu, akıl almaz bir
çelişkidir.
2019 yılı bütçe teklifinin 10uncu maddesi
ve gelecek olan torba yasanın maddeleriyle Cumhurbaşkanının
yerel yönetimler üzerinde yetkileri artırılmaktadır. Burada
şu soruyu sormak lazım: İstanbula ihanet ettiğini itiraf
eden anlayış, kendinde topladığı yetkilerle diğer
şehirlere ihanet etmeyeceğinin garantisini nasıl verecektir?
Topladığı yetkilerle diğer şehirlere ihanet
etmeyeceğinin garantisini verecek olsa bile bu hikâyenin sonu ne
olacaktır? Ben size ne olacağını söyleyeyim: Bu yetkilerle
paylaştıracağınız rant pastasını beton
baronları alıp gidecek; yine hesabı, bu borcun yükünü
halkımız ödeyecektir.
Sayın milletvekilleri, tablo çok açık,
siyah ve beyazın farkı kadar açık. Bakın, burada yer alan
10 tane belediye İnsani Gelişme Endeksinde
Bunlar Cumhuriyet Halk
Partili belediye başkanları tarafından yönetilen belediyeler.
Biz Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarımızla gurur
duyuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, bu tabloda
AKPli belediyeleri görebiliyor muyuz? Hem de iktidar kaynaklarını
tamamen elinde tutan AKPli belediye başkanları bu tabloda yer
alabiliyor mu?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hiç görmüyoruz, ne
olduğunu bilmiyoruz ki. Okunmuyor, okunmuyor.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Ne yazık ki
hayır ama AKPli belediye başkanlarının
başarılı olduğu başka bir tablo da bu: Borç
sıralamasında ilk 10a giren belediyeler sıralamasında
AKPli belediyeler ilk 10a çok da güzel giriyorlar sevgili arkadaşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) 31 Martta göreceğiz
başarıyı, başarısızlığı.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Yerelde
yaşayanların birbirinden farklı ihtiyaçlarını
sınırlı bir bütçeyle karşılamak zorunda olan yerel
yönetimlerin üstlendikleri zorlu görevleri başarması ancak bütüncül,
rantçı bakış anlayışından uzak bir vizyon ve
misyonla olanaklıdır. Bunun, sınırlı bütçe ve
olanaklarla Eskişehirde nasıl
başarıldığını on dokuz yıl belediyelerde bu
ekibin bir parçası olan biri olarak yakından biliyorum.
Sayın milletvekilleri, geçmişte ev
sahipliği yaptığı uygarlıklarla adı gibi eski bir
şehir olan Eskişehir, son yıllarda tüm Türkiyeye örnek
gösterilen, şehir turizminin öncüsü bir şehir hâlini aldı.
Türkiyeye örnek gösterilen bir şehir olarak, farklı siyasi
partilerden belediyeciler Eskişehiri ziyaret ediyorlar ve bizim
belediyelerimizden brifing alıyorlar. Şehirde yaşayanlar ise
Eskişehirde yaşamaktan, Eskişehirli olmaktan gurur duyuyorlar.
En güvenilir iller sıralamasında dünyada 12nci, Türkiyede de tek
belediye olarak 1inci sırada yer alan Eskişehirin sokaklarında
güvenle ve mutlu yürüyor benim şehrimin insanları. (CHP
sıralarından alkışlar) Bugünlerde ise Londra, New York,
Barselona, İstanbul, Antalya, Bursa gibi -AKPli belediyeler de var
içinde, dikkatinizi çekiyorum- 193 belediyenin yer aldığı yarışmada,
şehircilik dönüşümü yarışmasında finale kalmanın
gururunu yaşıyor Eskişehirliler. Evet, Eskişehirde bu
başarıldı çünkü Eskişehirdeki belediye
başkanlarımız şehre ihanet etmedi. Ortaya çıkan
başarının rantı da tüm şehirde yaşayanlarca ortak
bölüşüldü.
Değerli milletvekilleri, belediyelerimize kara
bir bulut gibi çöken AKP rant ve talan zihniyetinin dizleri üzerine
çöktüğünü göreceğimiz günlerin yakın olduğunu müjdelemek
istiyorum. Kişi başına düşmesi gereken 15 metrekare
yeşil alanın 8 metrekareye düştüğü ülkemizde, günah
çıkarmaktan öteye gitmeyen millet bahçeleriniz de sizleri kurtaramayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Ek süre alabilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Beton yığınları arasında
nefes alamayarak, termik santrallerle zehirleyerek beden
sağlığını; yoksulluklarla,
ayrıştırmalarla ruh sağlığını
bozduğunuz vatandaşlarımızı tedavi etmek için
diktiğiniz devasa şehir hastaneleri de sizi kurtaramayacak.
Evet, geldiğiniz gibi gidiyorsunuz,
çılgın projelerinizi de alıp gidiyorsunuz. Belediye seçimleriyle
geldiniz, belediye seçimleriyle gidiyorsunuz. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Gelirleri hakça değil rant
çevrelerine bölüştürdüğünüz için gidiyorsunuz. Mutlu bir
azınlık, mutsuz bir çoğunluk yarattığınız
için gidiyorsunuz. Garabet bir yasayla güya mahalle statüsüne
kavuşturduğunuz köyleri boşalttığınız ama
şehirlere yerleştirdiğiniz insanları
şehirlileştiremediğiniz için gidiyorsunuz. Kısaca, siz
şehirlerimize ihanet ettiğiniz için gidiyorsunuz. Ne diyelim, yolunuz
açık olsun.
Genel Kurulu saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A) Çeşitli İşler (Devam)
3.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden
Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş
Başkanı Manolis Kefalogiannis ile beraberindeki heyete "Hoş
geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, bugün
misafirimiz çok.
Sayın Milletvekilleri, Türkiye-Avrupa
Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanları Sayın
Manolis Kefalogiannis ve Sayın İsmail Emrah Karayel ile Komisyon
üyeleri Genel Kurulumuzu ziyaret ediyorlar. Kendilerine Meclisimiz adına
Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
Aydın Milletvekili Metin Yavuz.
Buyurun Sayın Yavuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
METİN YAVUZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı bütçesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve bizleri televizyon ekranlarından izleyen
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ iktidarıyla birlikte, köylerin
altyapısının desteklenmesi yani KÖYDES projesi 2005
yılında başlatılmıştır. Hükûmetlerimiz
döneminde, KÖYDES projesiyle, yolu ve içme suyu bulunmayan köy
kalmamıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle birlikte, İçişleri Bakanlığı bünyesinde
bulunan Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü
kaldırılmış ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
bünyesinde Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Böylece,
yerel yönetimlerin hizmet sunum kalitesinin arttırılması, hizmet
standartlarının geliştirilmesi ve yerel yönetimlere rehberlik edilmesi
noktasında daha verimli çalışmalar yapılacaktır. Proje
kapsamında 2005-2018 yılları arasında toplam 12 milyar 232
milyon 508 bin TL kaynak kullanılmıştır. 2018
yılı için ayrılan ödenek 1,5 milyar TLdir.
İçme suyu bulunmayan 4.729 adet köyümüzde
şebekeli içme suyu tesisi yapılmış, içme suyu yetersiz 58.279
köyümüzde içme suyu tesisleri yenilenmiştir. İçme suyu tesisi
yapılan ve mevcut tesisleri yenilenen, iyileştirilen 63.024 köye ve
bunun bağlamında toplamda 17 milyon 441 bin 703
vatandaşımıza hizmet götürülmüştür. Bunlara ilave olarak da
17 adet gölet, 762 adet sulama tesisi ve 19 adet hayvan içme suyu göleti
tamamlanarak 69.924 hektar tarımsal alana sulama hizmeti götürülmüş,
bu bağlamda 79.488 çiftçi ailesinin de bu hizmetten yararlanması
sağlanmıştır.
Atık su için 372 adet foseptik ve arıtma
tesisi tamamlanarak 531 üniteye hizmet götürülmüş ve 307.869
vatandaşımızın bu hizmetlerden faydalanması
sağlanmıştır.
Yerel yönetim hizmetlerine katkı
sağlayacak çalışmalara daha da önem vermekteyiz. Bu
çalışmalardan biri de e-Belediye Projesidir. Belediyelerin artan
görevlerini etkin şekilde yerine getirebilmelerini sağlayacak hizmet
sunum modellerinin geliştirilmesini sağlayacak ve belediyelerin
vatandaşına sunduğu birçok hizmeti e-devlet kapısı
üzerinden verilebilecektir. Sistemin tam olarak yürürlüğe girmesiyle en az
3 milyar TL kaynak tasarrufu sağlanacaktır.
2019 yılında vergilerden pay olarak yerel
yönetimlere ve fonlara 114,3 milyar lira kaynak ayrıldı.
Büyümenin desteklenmesi kapsamında,
ihracatın, turizmin ve diğer üretken sektörlerin teşvik
edilmesine ve bölgesel gelişmişlik
farklılıklarının azaltılmasına odaklanan faaliyet
ve projelere yönelik transferlere devam edilecektir. Sermaye transferlerinin
gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2019 yılında 2018
yılı gerçekleşme tahminine göre 0,2 puan azalarak yüzde 0,2
olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. Bu kapsamda KÖYDES için 1,5
milyar, SUKAP için 800 milyon, SODES için 166 milyon, kalkınma
ajansları için de 322 milyon lira ödenek ayrılmıştır.
İller Bankası AŞ, yerel yönetimlerin
ihtiyaçlarını karşılamak üzere, içme suyu şebeke ve
arıtma, kanalizasyon, atık su arıtma, derin deniz
deşarjı, katı atık, harita, imar planı, kent bilgi
sistemi ve üstyapı projelerine finansman sağlayan bir
yatırım bankası özelliğine yine AK PARTİ
hükûmetlerimizin döneminde kavuşmuştur.
İller Bankası AŞ, bu kapsamda 1.398
belediye, 51 il özel idaresi, 2 ilçe özel idaresi, 30 büyükşehir su ve
kanalizasyon idaresi olmak üzere, toplamda 1.481 yerel yönetim birimine hizmet
vermekte. Yerel yönetimlere her türlü proje, harita, imar, yapım
işleri ve ihtiyaç duydukları malzeme, ekipman, araç gereç
alımları için de son on beş yılda İller
Bankasının kendi öz kaynaklarından toplam 46 milyar TL tahsis
edildi.
2003 yılından günümüze kadar olan tüm
belediyeler ve il özel idareleri için genel bütçe vergi gelirlerinden toplamda
260 milyar TL pay tahakkuk etmiş olup borçları düşüldükten sonra
kalan 228 milyar TL ilgili belediyelere ve il özel idarelerine
aktarıldı.
SUKAP kapsamında, projenin
başlangıcından günümüze kadar İller Bankası
tarafından 1.289 adet iş için 8 milyar 752 milyon TL kaynak
aktarıldı. Yerel yönetimlere 2003-2018 yılları
arasında, SUKAP dâhil, yaklaşık 5 milyar TL hibe
sağlandı. Bu çerçevede, Dünya Bankası, Japon Uluslararası
İşbirliği Ajansı, Avrupa Yatırım Bankası ve
İslam Kalkınma Bankasıyla imzalanan toplam 1 milyar 504 milyon
avro tutarındaki kredinin bugüne kadar yaklaşık 558 milyon avro
tutarı kullandırılmış olup kalan
kısmının kullandırılmasına yönelik yerel
yönetimlerle çalışmalar devam etmektedir.
Sermaye transferlerinin belirlenmesinde, orta vadeli
mali plan döneminde KÖYDES, SODES, SUKAP ve AR-GE projelerinin desteğinin
devam ettirilmesi öngörülmüş ve tasarruf tedbirleri dikkate
alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
METİN YAVUZ (Devamla) Önümüzdeki dönemde de
çevreyi korurken yatırım ortamının iyileştirilmesiyle,
sosyal donatı ve yeşil alanlarıyla, yatay mimarinin esas
alındığı, yaşanabilir, sağlıklı ve
güvenli şehirlerin oluşturulması için çalışmaya devam
edeceğiz.
Bu vesileyle sözlerime son verirken 2019
yılı bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygılarla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, arkadaşlar,
şahsı adına İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, sayın milletvekilleri; 10uncu madde
yerel yönetimlere ilişkin. Hemen belirteyim: Bu konuda,
Cumhurbaşkanlığı 1 no.lu Kararnamesi, Anayasa madde 127ye
aykırılık teşkil etmektedir çünkü İçişleri
Bakanlığına bağlı olduğu hâlde, bu 1 no.lu
CBKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçirilmiştir.
Bu bakımdan, bu aykırılığı saptayarak
başlamak durumundayım.
Tabii ki bütçe hakkı vergi yükümlülerinin
haklarının güvence altına alınmasının çok ötesine
geçen bir hak. Nitekim, Amerika Birleşik Devletlerinin kuruluşuna
baktığımız zaman temelde vergi sorunu olduğunu
görmekteyiz. Londra Parlamentosu 1763te Amerikanın doğu
kıyılarında Britanya kolonilerinin vergi ödemeleri için bir yasa
kabul etti. Koloniler, Parlamentoda temsil edilmedikleri gerekçesiyle vergilere
itiraz etti. Koloniler Meclisi 1768de mülkiyetin doğal bir anayasal hak
olduğunu, hukuka uygun olmayan vergi yükümlülüğünün bu hakkı
zedelediğini öne sürdü. İşte, o zaman, anayasal olmayan
unconstitutional Londrada alınan önlemleri kınamak için sıkça
kullanılan bir sözcük hâline geldi. Ne var ki Londra Parlamentosu
tavrında ısrarcı oldu. Bunun üzerine 13 koloni temsilcilerini
bir araya getiren bir kongre yapıldı ve 4 Temmuz 1776da halkın
yönetim biçimini teyit eden bir bağımsızlık bildirgesi ilan
edildi. İngiltereye karşı zaferle sonuçlanan savaştan
sonra, bu 13 devlet, 1787de cumhuriyetçi federal Birleşik Devletleri
kuran anayasayı kabul etti. İşte, verginin ve bütçenin ne kadar
önemli olduğunu gösteren tarihsel bir bilgi.
Tabii ki bu bize yabancı bir durum değil
çünkü Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda da böyle bir ilişki var.
Nitekim, Türkiye devleti Meclisle doğdu ve Anayasa yoluyla kuruldu.
1921de kutsanan Türkiye Büyük Millet Meclis ile
2018de göstermelik hâle gelmiş olan Meclis arasındaki
ayrışma açık. 1921de hükûmet Büyük Millet Meclisinden
çıkıyordu ve Büyük Millet Meclisi Hükûmeti adını taşıyordu,
2018de ise bakanlar Türkiye Büyük Millet Meclisinden
çıkmadığı gibi Meclise karşı da sorumlu
değiller. Tek sorumlulukları cezai sorumluluk, o da ancak 400
milletvekiliyle sağlanabiliyor. İşte, buna
karşılık, Meclis üyelerinin çoğunluğu yani AK
PARTİ ve MHP üyeleri daha çok, parti devlet başkanına
bağlılıklarını sürekli teyit etme gereğini
duyuyorlar.
Şimdi, bu çerçevede bu bütçeye
baktığımız zaman, aslında şöyle bir
ayrışmanın karşımıza
çıktığını açıkça görebiliyoruz: Sayın
vekiller genellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
sözlerine başlıyorlar, bunu her iki parti de yapıyor ama
Anayasamızda böyle bir kavram yok. Anayasamız insan haklarına
dayanan demokratik hukuk devletiyle başlıyor; çerçeve o. Nitekim, biz
yemin ederken hiçbir biçimde hükûmete yemin etmedik; Anayasaya,
Anayasanın üstünlüğüne yemin ettik.
Şimdi, burada yaptığımız
görüşmelere -biraz önce belirttiğim gibi- konuma dönecek olursam
yeniden, bütçe görüşmelerinde, mesela 127nci maddesine
aykırılık hiçbir şekilde gündeme gelmemiş bulunuyor.
Bir bakıma bütçe, geldiği gibi gidecek ama aslında, kanun
önerilerinin nereden geldiği biliniyor, Meclisten gelmediği
biliniyor. Oysa Anayasaya yasa önerilerinin Meclis tarafından
hazırlanılacağı hükmü konuldu.
Şimdi, burada çok önemli bir temel nokta
şudur: Esasen 6771 sayılı Kanun erkler
ayrılığı adına savunulduğu ve
oylandığı hâlde, onun için oy istenildiği hâlde, bu
uygulamayla -daha kibar bir deyim kullanmak için- yasama, yürütmeye metbu bir organ
hâline getirildi. Bunu aslında, AK PARTİden de görebiliyoruz; AK
PARTİli vekiller, kendileri konuşmacı oldukları dönemde
bile
Dün sabah örneğin, kendileriydi ilk konuşmacılar, 20
kişiydi yaklaşık olarak, zaten konuşmacılardı
büyük kısmı ama onlar sadece bakanlar konuşacakları zaman
geliyorlar. Oysa onlar bu Meclisin vekilleri yani seçimle gelen ve ülkeyi
temsil eden, seçmeni temsil eden vekiller, yoksa Hükûmeti veya bakanları
temsil eden vekiller değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Zannediyorum, temel sorun buradan kaynaklanıyor çünkü Anayasamıza
göre -yasama, yürütme, yargı- burası kural koyuyor, yürütme
uyguluyor, yargı ise denetliyor ve yargılıyor. Burada tanık
olduğumuz tabloda, özellikle, kanun yapımında ve bütçe konulma
işleminde sanki bu Meclis yürütme organının meclisiymiş,
onu temsil eden meclismiş, hatta bir kişinin beklentileri
doğrultusunda hizmet vermekle yükümlü bir meclismiş gibi bir görüntü
yaratılıyor. Herhangi bir niyetten bahsetmiyorum, dikkatle izliyorum
on iki gündür ve böyle bir tablo var. Yani Meclisin kendi özerkliğinden
çok, Meclis ikiye ayrılmış, bir kısmı Ben halkın
adına davranıyorum. demeye çalışırken öbürü
Hayır, biz yürütme adına buradayız. görüntüsünü,
konuşmalarıyla, oylarıyla, tavırlarıyla,
alkışlarıyla bunu sürekli vermeye çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, bir dakika daha verirseniz eğer
BAŞKAN Hocam, kimseye vermedim, gerçekten.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Biraz önce bir vekilimize verdiniz.
BAŞKAN Sistemde arıza vardı,
başlangıcında sorun oldu onun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Zaten bir alacağım var çünkü Sayın Akbaşoğluna da bir
yanıt vermek gerekiyor, çok tartışıldı.
BAŞKAN Peki, tamam.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Ben
6771 sayılı Kanunu burada tartışmıyorum; sadece,
dediğim gibi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
kavramı anayasal bir kavram değil. 6771 sayılı Kanuna
aykırılıktan söz ediyorum, yürürlükte olduğuna göre
aykırılıktan söz ediyorum.
Diğer konu ise
Sayın Akbaşoğlu,
diktatörlüğün tanımını Anayasa Hukuku Ansiklopedisinden
okuyorum: Diktatörlük, iktidarların bir kişide veya
azınlık grubunda yoğunlaşması diye nitelenen hükûmet
tarzıdır. Bunun ayrıntısına girmiyorum. Bu, Anayasa
Hukuku Ansiklopedisinde yapılan ortak tanımdır. Bu
bakımdan bizde ise sorun, siyasal münavebe yollarının giderek
kapatılmasına dairdir.
Bunu belirttikten sonra Avrupa Mahkemesinin
Hükûmetimizden görüş istediği husus Külliyenin inşaatına
dair. Hükûmetimize 31 Ocağa kadar süre tanımıştır 1
Ekim günü yaptığı tebligatta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Bu
tebligata Hükûmetimizin vereceği yanıta göre Külliyenin
inşaatına dair Avrupa üzerinden bilgi sahibi olacağız.
Tabii, bu bizi üzse de bu bir gerçektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, şimdi on
dakikalık soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2019da geçerli olacak
asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında yarın
üçüncü toplantısını yapacak. Toplantıda, TÜİKin, 1
işçinin asgari geçim tutarını komisyonla paylaşması da
bekleniyor ancak son beş yıldır saptanan asgari ücretin
TÜİK önerisinin aylık 350 lira altında
kaldığını görüyoruz. Yani 2017de TÜİKin tavsiyesi
1.669 lirayken asgari ücret 1.404 lira tespit edilmişti, 2018de tavsiye
1.894 lirayken asgari ücret 1.603 lira olmuştu. Biz de buradan bu
vesileyle mesaj verelim, TÜİK yetkililerine de seslenelim: Asgari ücret
tavsiyesini 300 lira daha fazladan söyleyin de -zaten tavsiyenin altında
belirleniyor- TÜİKin tavsiyesi de bu anlamda, tam anlamıyla yerini
bulmuş bulur, en azından asgari ücretliler biraz daha rahat nefes
almış olur diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Uzunköprüdeki bazı okullarda değerler
eğitimi adı altında 4-6 yaş grubundaki çocuklarla Millî
Eğitimin dahi içeriğini bilmediği çalışmalar
yapılmaktadır. Diyanetin belirlediği kişilerce verilen bu
eğitimlerde okullar Diyanetin emrine
bırakılmıştır. Bu kurslarda görev alan kişilerin
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından denetlemesi
yapılamamakta, veliler ise çocuğunun okullardaki öğretmenlerce
eğitim aldığını düşünmektedir.
Somut işlemler dönemindeki bu çocuklara
değerler eğitimi adı altında verilen dinî eğitim
çocuğun psikolojisini etkileyerek ona ciddi zararlar verebilir.
Uzmanların genel görüşü soyut kavram öğretimlerinin 12
yaşına kadar verilmemesi yönündedir.
Bu kadar erken dinî eğitim verilmeye
başlanması kimin ya da kimlerin işine gelmektedir? Bu kurslar ve
eğitimle ilgili protokollerin resmî onay ve görevlendirmeyle belgeleri
mevcut mudur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Komisyon Başkanımıza
olacak: Sanayimiz teknolojik gelişime öncülük etme, diğer sektörleri
sürükleme, döviz girdisi sağlama ve nitelikli istihdama katkı
açısından ekonomimizin lokomotifidir. Sanayinin gücüne güç katmak,
rekabeti artırmak, büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaşmak için
yatırım, üretim ve istihdamın artırılmasında
AR-GEnin çok önemli bir rolü vardır. Nitekim, AK PARTİ bunu hayata
geçirerek bütün topluma benimsetmiştir.
Bütçede katma değeri yüksek üretim
sağlayacak AR-GEye yönelik ne gibi çalışmalar vardır?
AR-GEnin millî gelir içindeki payının artırılmasına
yönelik neler yapılmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
AK PARTİ Hükûmeti olarak yerel yönetimlere daha
fazla sorumluluk verdik, merkezden yürütülen birçok hizmetin mahallinde daha
etkin ve verimli sunulmasını sağladık.
2019 bütçesinde yerel yönetimlerin kalkınması
ve daha çok hizmet etmeleri için büyükşehir ve diğer belediyelerimiz
ile özel idarelerimize 93,6 milyar TL kaynak sağlıyoruz.
Bu bütçede KÖYDES projesiyle 35.200 köyümüze yani
köylülerimize yol, su, kanalizasyon, foseptik, arıtma tesisi, çocuk parkı,
köy meydanı düzenlemeleri, spor tesisleri gibi köylümüzün şehirde ne
varsa köyde de aynı hizmetleri ve aynı kalitede alması için bu
bütçe hazırlandı.
SUKAP projesiyle 1.397 belediyemize yani
şehirlerde yaşayanlarımıza su kanalı, arıtma
tesisi gibi hizmetlerin yapılması için bu bütçe hazırlandı.
Yani bu bütçe 82 milyonun refah ve mutluluğu için hazırlandı.
Sayın Başkanım, bu madde
kapsamında ilgili idarelere yapılan hazine yardımları
haczedilebilir mi, üzerine ihtiyati tedbir konulabilir mi?
BAŞKAN Sayın Şahin
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Yakın zamana kadar, İzmirin işgali
sırasında Hasan Tahsinin Yunanlılara attığı
kuşun Millî Mücadelemizin ilk kurşunu olarak biliniyordu ancak
Genelkurmay uzmanlarınca ATASE Başkanlığı
arşivinde gerekli incelemeler yapılmış olup Birinci Dünya
Savaşından sonra galip devletlerin yurdumuzda ilk işgal
ettiği yerlerin İskenderun ve Dörtyol olduğu, ilk silahlı
direniş hareketinin de İzmirde 15 Mayıs 1919daki
Yunanlılara sıkılan ilk kurşundan beş ay önce Hatay
Dörtyolda 19 Aralık 1918de yiğit Dörtyolumuzun cesur evladı
Mehmet Kara tarafından Karakese köyünde atıldığı
tespit edilmişti.
Bugün, emperyalist işgalciler ve yerli iş
birlikçilerine karşı verdiğimiz Kurtuluş
Savaşımızın ilk kurşununun
sıkılışının 100üncü yıl dönümü kutlu olsun.
İlk kurşunu Dörtyolda sıkan Mehmet Çavuş, Kara Hasan
Paşa ve nice Kurtuluş Savaşı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Hazine ve Maliye Bakanına
soruyorum.
İktidarınız döneminde ekonomi krize
girmiş, Türk parası yüzde 50ye yakın değer kaybetmiş,
yatırımlar durmuş, üretim düşmüş, fabrikalar durma
noktasına gelmiş, işsizlik yüzde 11,4e yükselmiş, genç
işsizlik yüzde 30lara varmış, karşılıksız
çek tutarı 25 milyar Türk lirasını bulmuş,
esnafımız siftah edemez, kirasını ve borcunu ödeyemez
duruma gelmiş, çiftçi malını satamaz, borcunu ödeyemez duruma
düşmüş, çiftçilerimizin mazotu ucuzlayacağı yerde daha çok
pahalanmış, gübrenin, yemin, ilacın ve tohumun fiyatları
yüzde 100 artmış, enflasyon ve pahalılık yüzde 25lere
ulaşmıştır. Komşularımızla dış
ilişkilerimiz tamamen bozulmuş, Merkez Bankasının bağımsızlığı
zedelenmiş, sürdürdüğü para politikasına müdahale edilmiş,
kısacası Türkiyenin huzuru ve dünyadaki itibarı
sarsılmıştır. Bu kadar çok olumsuzluğun
yaşandığı ülkemizde her şeyin bozulduğu ve
çivisinin çıktığı bir dönemde krize girmiş bu
ekonomiyi düzeltmek için Bakanlık olarak hangi tür tedbirler almayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köksal, son
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sigorta öncesi doğum
borçlanması bekleyen anneler var. Erkekler için askerlik borçlanması
hakkı hiçbir şarta tabi olmazken kadınlar için doğum
borçlanması hakkının doğumdan önce sigorta
başlangıcı şartına tabi tutulması her şeyden
evvel Anayasamızdaki eşitlik ilkesine aykırıdır.
Kadınlara tanınan doğum
borçlanması hakkının da şarta tabi olmadan,
kadının ilk doğum yaptığı tarihte
alınması cumhuriyet tarihimiz açısından önemli bir
kazanım olacaktır. Bu konuda verdiğimiz kanun teklifleri de
vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde özellikle 1inci parti mensubu
olan milletvekillerine sesleniyorum: Gelin, bu yasama döneminde sigorta öncesi
doğum borçlanması bekleyen annelerin yüzünü güldürelim, bu
düzenlemeyi bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirelim.
BAŞKAN Cevaplara başlıyoruz.
Sayın Başkanım, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
10uncu maddeyle yapmış olduğumuz
düzenlemeleri söylemek istiyorum. (1)inci fıkranın (a) bendi, 5286
sayılı Kanunla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
kaldırılması sonucunda il özel idarelerine devredilen personelin
özlük haklarının ödenmesini düzenliyor. (b) bendinde, Köylerin
Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında yolu
veya suyu olmayan köylerin altyapılarının desteklenmesine, (c)
bendinde Su, Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP) kapsamında
belediyelerin içme suyu ve atık su projelerinin İller Bankası
Anonim Şirketi aracılığıyla desteklenmesi
amacıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan
ilgili tertiplerdeki ödeneklerin kullanımına ilişkin hususlara
yer verilmektedir. SUKAP kapsamında ihtiyaç olması hâlinde, genel
bütçe kapsamındaki ilgili kamu idaresi bütçesine veya özel bütçeli idare
bütçesine ödenek aktarılabileceğine ilişkin düzenleme
yapılmaktadır. Ayrıca, bu kapsamda ilgili idarelere yapılan
hazine yardımlarının veriliş amacına uygun olarak
kullanılmasını sağlamak için bu yardımların
haczedilemeyeceği ve üzerine ihtiyati tedbir konulamayacağı
hususu hükme bağlanmaktadır.
(2)nci fıkrasında (1)nci
fıkranın (a) bendine göre yapılacak ödemelere ilişkin usul
ve esasların belirlenme yöntemleri düzenlenmekte, (3)üncü fıkrada da
(1)inci fıkranın (b) ve (c) bentlerinde yer alan ödemelerin
dağılımı, kullandırılması, izlenmesi ve
denetimine ilişkin usul ve esasların Cumhurbaşkanı
tarafından karara bağlanacağı belirtilmektedir.
Sayın Taşkının bir sorusu
vardı, o da AR-GEyle ilgili bir soruydu.
Baktığımızda, bütün bütçelere ve uygulamalara AR-GE
faaliyetlerine hem vergisel hem de vergi dışı önemli desteklerin
sağlandığı görülmekte ki bunun sonucu olarak da 2008
yılında 198 milyon olan dolaylı AR-GE desteği
tutarının 2017 yılında 2,8 milyar lira seviyesine
geldiğini görüyoruz. Bu tutar içerisinde doğrudan destekler de dâhil
değil. Bu destekler sonucunda, 2018 yılında 16 olan AR-GE
merkezi sayısının da Eylül 2018 itibarıyla 987ye ulaştığını
görmekteyiz.
AR-GE harcamalarının gayrisafi millî
hasıla içindeki oranı yeterli olmamakla birlikte, geçtiğimiz on
altı yılda bu oranın yüzde 0,5 düzeyinden yüzde 1 düzeyine
çıkması da önem arz ediyor. Ama yeterli mi? Yeterli değil.
Bu kapsamda, AR-GE yenilik ve tasarım
faaliyetlerini kendi bünyesinde yapmak isteyen firmalara AR-GE ve Tasarım
Merkezi Belgesi verilmektedir. Bu belgeye sahip firmalar vergi indirimi,
sigorta primi ve gelir vergisi stopajı desteği, damga ve gümrük
vergisi istisnası, temel bilimler mezunlarına istihdam desteği
gibi imkânlardan yararlandırılmaktadır.
Bu çerçevede, 287 tanesi 2018 yılının
içinde olmak üzere faaliyette olan AR-GE merkezi sayısı 1.038 adede,
çalışan AR-GE personel sayısı 54 bine, biten proje
sayısı da 21 bine ve yürütülen proje sayısı da 12 bine
ulaşmıştır.
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Başka yapılan bu süreç içerisinde bir dünya reform var ama onlara
girmeyeceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çelebi
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ben süremi uzatmıştım; üç
dakika kalmıştı, sonra beşe çıkardınız.
BAŞKAN Kim çıkardı?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Siz otomatik olarak yaptınız
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Olsun, tamamlayalım.
Sayın Şahin, tekrar buyurun.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Sağlık
Bakanlığı teşkilat yapısı içinde Halk
Sağlığı Kurumu kuruldu ve başına ilk olarak
anestezi uzmanı bir başkan atandı. AKP Hükûmetinin ciddiyetten
uzak bu liyakatsiz ataması göz doktoruna kalp ameliyatı
yaptırmak demekti ve nihayetinde, klinisyen dahi olmayan bu anestezi
uzmanı başkan Kasım 2018e kadar görev yaptı. Hâlâ
pratisyen hekimler siyasi olarak sözleşmeli personel olarak atanıyor.
Türkiye'nin tamamına yakınında kurumun il ve ilçe
başkanları siyasi olarak atanıyor. Halk sağlığı
uzmanı olan başkan sayısı çok az ya da hiç yok. Liyakati
esas almak Hükûmetin hiç niyetinde olmuyor. Halk Sağlığı
Hizmetleri Başkanlıkları, başta temel sağlık
hizmetleri yani aşılama, aile planlaması,
sağlıklı su sağlanması, sağlığın
geliştirilmesi olmak üzere halkın bütününün
sağlığıyla ilgilidir. Bu alan açık
bırakılamaz, ticarileştirilemez ve asla siyasileştirilemez.
Kurumun başkanları hâlâ sözleşmeli olarak
çalışıyor. Aile hekimleri ve Halk Sağlığı
başkanları sözleşmeli olarak çalıştırılamaz.
Aile hekimleri ve Halk Sağlığı başkanları bir an
önce kadroya alınmalıdır.
BAŞKAN Sayın Çulhaoğlu
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Ticaret Bakanı Pekcan Türkiyede
konkordato ilan eden firma sayısının 846 olduğunu açıkladı.
Konkordato ilan eden bu firmaların tedarikçisi olan firmalar
aldıkları çekleri diğer iş yaptıkları firmalara
verdiler. Şimdi çeklerin ödenmemesi durumunda tedarikçi firmalara haciz
işlemi yapılmaya başlandı. Tedarikçi firmalarla ilgili
koruyucu hüküm getirmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, 10uncu
madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak)
Başkanım, 10uncu sıradaydım ama araya bir başka
konuşmacı aldınız.
BAŞKAN Arkadaşlar, sisteme ilk
girişi esas aldık. Sistem kapandı, tekrar girişler oldu
arızadan dolayı ama ilk girişe göre, elimizdeki listeye göre söz
verdim.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Devamında
ben vardım.
BAŞKAN 10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Elinizdeki
listeye lütfen bakar mısınız?
BAŞKAN Tabii ki. Siz bakarsınız
şimdi.
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul
edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
11inci maddeye geçmeden önce Sayın
Yavuzyılmaza söz vereceğim 60a göre.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Zonguldak Milletvekili Deniz
Yavuzyılmazın, 3713 sayılı Kanunun 21inci maddesinde
düzenleme yapılarak şehit erbaş ve erlerin
yakınlarının mağduriyetinin ortadan
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; muvazzaf askerlik hizmetini yaparken
terör örgütüyle girilen çatışmalarda şehit olan askerlerimizin
yakınlarına, uzman erbaşlar için 4.312 TL, aynı olayda
vefat eden erbaş ve erler içinse 2 bin TL aylık ödenmektedir; bir
şehidimiz için 4.312 TL, bir şehidimiz için 2 bin TL.
Şehitlerimizin ardından yapılan bu ayrıma acilen son
verilmelidir. Bu nedenle, 3713 sayılı Kanunun 21inci maddesinde
yasal bir düzenleme yapılarak şehit erbaş ve erlerimizin
yakınlarına yaşatılan bu mağduriyetler acilen ortadan
kaldırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, gelin, bir yasa
teklifiyle bu eşitsizliği hep birlikte çözelim.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Şimdi 11inci maddeyi okutuyorum:
Fonlara ilişkin işlemler
MADDE 11- (1) Türk Silahlı
Kuvvetlerinin stratejik hedef planı ile Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığının ihtiyaç planları
uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile
gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları
için yıl içinde yapılacak harcamalar; 7/11/1985 tarihli ve 3238
sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun
kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve
nakdî imkânlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma
Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde
karşılanır.
(2) Millî
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut
ödeneklerden birinci fıkra hükümleri gereğince tespit edilecek
tutarları; Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut
ödeneklerden zırhlı araç, uçak ve helikopter, insansız hava
araçları (İHA), uçuş simülatörü, Elektronik Harp (HEWS) ve
Haberleşme ve Kent Güvenlik Yönetim Sistemleri (KGYS) projeleri ile
istihbarat ve güvenliğe yönelik alımlara ilişkin tutarları;
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile
tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen
ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları; Orman Genel
Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük
bütçesine kaydedilen ödeneklerden Helikopter Alım Projesine ilişkin
tutarları; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi
ödeneklerinden petrol ve doğalgaz boru hatları entegre güvenlik
sistemi tedarikine ilişkin tutarları; Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
Afet Sonrası Görüntü İşleme İstasyonu Kurulması
Projesine ilişkin tutarları; Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumuna bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Kurum
bütçesine kaydedilen ödeneklerden yüksek hızlı rüzgar tüneli
yapımına yönelik tutarları; Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen ödenekler ile bu Genel Müdürlük
bütçesine kaydedilen ödeneklerden Özgün Helikopter Projesi Sertifikasyonu, Bölgesel
Sivil Uçak Projesi Sertifikasyonu ve diğer sertifikasyon faaliyetlerine
dair projelere ilişkin tutarları; ilgili hizmetleri
gerçekleştirmek üzere Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye ilgisine
göre; Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Sağlık
Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı veya Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı yetkilidir.
(3) Savunma
Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak tutarları bir
yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan Millî Savunma
Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve
geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Cumhurbaşkanı
yetkilidir.
(4) İlgili yıllar bütçe
kanunları uyarınca, yürütülmesi öngörülen projeler için Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna aktarılan tutarlardan kullanılmayan
kısımlar, Savunma Sanayii Destekleme Fonundan ilgili genel bütçeli
idarenin merkez muhasebe birimi hesabına; özel bütçeli idarelerde ise
muhasebe birimi hesabına yatırılır ve ilgili idarenin (B)
işaretli cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen tutarlar karşılığını
ilgili idare bütçesine ödenek kaydetmeye genel bütçeli idarelerde
Cumhurbaşkanı, özel bütçeli idarelerde ise ilgili özel bütçeli idare
yetkilidir. Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dışındaki idarelerde
ödenek kaydı yılı yatırım programı ile
ilişkilendirilerek yapılır.
BAŞKAN Şimdi 11inci madde üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına Arslan Kabukcuoğlu,
Eskişehir Milletvekili konuşacak.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Kabukcuoğlunun hem grup adına
on dakika, şahsı adına da beş dakika konuşması
var; birleştiriyoruz.
Toplam on beş dakika süreniz.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin
Fonlara ilişkin işlemler başlığı altında
Savunma Sanayii Destekleme Fonu düzenlemelerini barındıran 11inci
maddesiyle ilgili İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi ve Türk milletini saygıyla selamlarım.
Savunma sanayimizin temeli Osmanlı
İmparatorluğunun yükselme devrine kadar uzanmaktadır. Bu
dönemde top ve savaş gemileri gibi çağın en önemli harp araç ve
gereçleri tamamen yerli imkânlarla üretilmiştir. 1974 sonrası yerli
savunma sanayisinin önemi tekrar hatırlanmış, jeopolitik
konumumuz gereği de bu önem artarak devam etmiştir. Günümüzde Türk
Silahlı Kuvvetleri ile Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlıklarını stratejilerine ulaştıracak diğer
sivil kuruluşların ihtiyacı olan araç gereç, yazılım
gibi ihtiyaçları Savunma Sanayii Destekleme Fonunca yerine
getirilmektedir. Savunma Sanayii Başkanlığı, önümüzdeki
yıl 60 milyar dolarlık bir savunma projesi hacmiyle ülkemizin en
önemli kurumları arasında yerini almıştır.
Değerli milletvekilleri, 1648 Vestfalya
Antlaşmasıyla ülkeler sınırları, ahalisi ve yönetim
kadrosuyla tanımlanmaya başlanmıştır. Bu
değerleri korumak için ülke güvenlik kavramı gelişti.
Değişen zaman içerisinde ve de gelecekte güvenlik ve düşman
tanımları da değişmektedir. Güvenlik kavramını
kısaca şu başlıklar altında toplayabiliriz: Ekonomi
güvenliği, sağlık güvenliği, çevre güvenliği, bireysel
güvenlik, grupların güvenliği ve politik güvenlik olarak
sınıflandırabiliriz. Bunlar iç içe geçmiş
kavramlardır. Gündemimiz, bunların güvenlik güçleriyle olan
bağlantısıdır. Bu kavramlar o kadar girift hâle
gelmiştir ki bazen güvenlik kavramı güvensizlik nedeni
olabilmektedir.
Savunma Sanayii Destekleme Fonuna; Savunma
Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı,
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ödeme yapmaya
yetkili makamlardır. Bu denli yaygın, 7 bakanlığı
ilgilendiren, kompleks ve kapsamlı bir fonun idaresi, önemli problemleri
de içinde barındırmaktadır. Sayıştay, fon finansal hareketlerinin
gizliliğini kabul etmekle birlikte, gizli olmayan
kısımlarının da bilgi ve belge verilmediği için
incelenemediğini bildirmiştir. Savunma Sanayi Fon İdaresince
mevzuata uygun olmayan araç alım ve kiralanması, akaryakıt
temini, gayrimenkul kiralanması Sayıştayın
inceleyebildiği kadarıyla raporunda tespit ettiği bazı
uygunsuzluklardır.
Savunma gücümüzün yerli ürünlerden
oluşturulması, günümüz koşullarında uygun harp ve silah
teknolojilerinin geliştirilmesi çabaları yerindedir. Ancak bu
konudaki hassasiyetimiz, halka doğruların söylenmesi, yapılmayan
şeylerin yapılmış gibi anlatılmamasıdır.
İktidarın yerli ve millî ürün diye lanse ettiği başta
ATAK helikopterleri gibi ürünlerimiz ihraç edilirken yaşanan motor lisans
sorunları, iktidarın gerçekleri söylemediği kuşkusunu
uyandırmaktadır.
Eskişehir, havacılık ve uzay
konularında önemli bir merkez olmuştur. Muharip Hava Kuvveti ve Hava
Füze Savunma Komutanlığı Eskişehirde
konuşlanmıştır. Uluslararası General Electric
şirketinin katılımıyla oluşmuş TEI gibi büyük
havacılık firmaları başta olmak üzere, 3 adet küçük ölçekli
uzay ve havacılık firmasının yanı sıra,
insansız hava araçları ve füze güdüm sistemleri başta olmak
üzere, savunma sanayisi için yazılım geliştiren önemli firmalar
bulunmaktadır.
TEI firması, dünyadaki jet
motorlarının 40tan fazla programına parça üretimi ve
satışı, Airbus ve Boeing 737 uçak motorları için 32
farklı kritik parça üretimi yapmaktadır. Boeing 747 ve 787 Genx
motorlarının dünyadaki en büyük tedarikçisidir. ATAK motoru için güç
modülü üreticisi, Türk Genel Maksat Helikopter Programı ortağı
ve motor üreticisidir. F16 motor, montaj, test ve teslimatını
yapmaktadır. AWACS uçaklarının bakımını
yapmaktadır. TEI, yüzde 93 kapasite kullanımı ve yan sanayide
yüzde 30 artı katkısıyla beş yılda 6 özgün motor
tasarımını geliştirmiş ve üretimini
yapmıştır.
Diğer bir havacılık şirketinin
yaptığı işler arasında, F35 iniş
takımlarının büyük kısmının imalatı, F35
uçağı motor kompresörlerinin kritik parçalarının üretimi;
Kara Kuvvetleri, orman işletmeleri, polis, sağlık hizmetlerinde
kullanılacak genel amaçlı helikopterlerin dinamik parçaları ve
iniş takımlarının üretimini sayabiliriz. Bu hâliyle
Eskişehir, Türkiyenin uzay ve havacılık üssü olmaya
adaydır.
Sayın milletvekilleri, ilk yerli
uçağımızı 1936 yılında uçurduğumuzu
düşünürseniz, bugün Niye bir yerli otomobil markamız yok? diye
hayıflandığımızı dikkate alırsanız
Anadolunun göbeğinde uzay ve havacılık endüstrisi meyve
vermektedir. Yapılması gereken, bu endüstrinin desteklenerek sahip
çıkılmasıdır. Eskişehirin potansiyeli, uzay ve
havacılık sanayinin kapasitesi, altyapısı, sosyal
yapısı, yetişmiş insan gücü kapasitesi, ülkemizin her
yerine kolayca ulaşılabilir mesafede olması yarının
gelişmiş Türkiyesi için iyi bir fırsattır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin 11inci maddesinin aleyhinde konuşacağım.
Eskişehir merkezine 34 kilometre uzaklıktaki Alpu Ovasına bir
kömürlü termik santral ile bu santrale kömür sağlayacak olan rezerv alanda
yer altı maden işletmesi ve kül depolama tesisi yapılması
planlanmaktadır. Proje konusu faaliyet kapsamında
çıkarılacak kömür madeni için 1.787 hektar rezerv alanı, 892
hektar enerji üretim alanı, 273 hektar kül depolama alanı
ayrılmıştır. 550şer megavatlık 2 ünite olarak
planlanan santralde kullanılmak üzere yılda 8 milyon ton kömür
çıkarılacaktır. Faaliyet sonunda, yıllık 2 milyon 163
bin ton kül ile 637 milyon alçı taşı atığı
oluşacaktır. Kuş uçuşu 2 kilometre mesafedeki Gökçekaya
Barajından saatte 1.900 metreküp su getirilmesi planlanmaktadır.
İş gücü 3 vardiyada 2.200 kişidir. Kömürün ortalama
ısıl değeri kilogram başına 2.107 kilokaloridir. Otuz
beş yıl faaliyette bulunacak santralde 275 milyon ton kömür
kullanılacağı tahmin edilmektedir.
Yapılan bazı çalışmalara göre
termik santral projesi şu riskleri barındırmaktadır:
Tesisin yapımı için bilimsel gerekliliklere uygun ÇED raporu
hazırlanmadığından proje gereği değerlendirilmesi
gereken deprem, sel baskını ve heyelan riskleri dikkate
alınmamıştır. Alpu Ovası, sit sahası kabul
edilmiş değerli bir tarım havzasıdır. Tesislerin
350-400 metre uzağında köyler bulunmaktadır, o köylerde
yaşayan insanlar geçimlerini tarımdan sağlamaktadırlar.
Santralin toprağa ve havaya vereceği kirlilik bölgeyi tarım
yapılamaz hâle getirecektir. Termik santralin yaratacağı
atmosfer kirlenmesinin boyutları bilinmemektedir. İnsan
sağlığı önünde ciddi bir tehlike olduğu
aşikârdır. Yer altından alınacak kömür nedeniyle obruklar
oluşacaktır. Topraktaki yüzey kirlenmeden başka arazideki
çökmeler de tarımı imkânsız hâle getirecektir. Kül depolama
alanı olarak belirlenen yer dünya çapında ender doğal bir kaynak
olan lüle taşlarının bulunduğu alandır. Kül atıklarının
bu alana depolanması lüle taşının kaybolmasına neden
olacaktır. Otuz beş yıl ömrü olan bu tesis devasa kül birikimine
neden olacaktır. Külün imhası hiçbir şekilde mümkün
olmamaktadır.
Eskişehir, ülkemizde havası en temiz
illerden birisidir. İnönüden başlayarak Polatlı Beylikköprüye
kadar geniş bir alan bu projeye feda edilecektir. İnsan
sağlığını, ülkenin toprağını, suyunu,
doğal zenginliklerini yok edecek bu projenin uygulanmasından
kesinlikle vazgeçilmesi gerekir.
2019 yılı bütçesinin ülkemize
kalkınma, refah, huzur getirmesini diler, hepinize saygılarımı
sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ALİ MUHİTTİN
TAŞDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifinin 11inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
Bu madde genel anlamda fonlarla ilişkili
işlemleri, özel olarak da Savunma Sanayii Destekleme Fonuna kaynak
tahsisini ve bu kaynakların hangi amaçlar için
kullanılacağını düzenlemektedir. Bu kapsamda da, Türk
Silahlı Kuvvetlerine, Jandarma Genel Komutanlığına ve Sahil
Güvenlik Komutanlığına yapılacak olan silah ile diğer
araç ve gereçlerin alımı ve NATO üyesi olmamız hasebiyle NATO
altyapı yatırımları için yıl boyunca yapılacak
harcamalara ilişkin ödenek tahsis edilmektedir. Bu bakımdan, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat yönünden dışa
bağımlığının lıazaltılması,
savunma sanayimizin ihracat kapasitesinin artırılması, yerli
girişimcilerin silah ve askerî teçhizat üretimine yatırım
yapması ülkemiz için hayati önem taşımaktadır. Hâlihazırda
ülkemiz de kendi piyade tüfeğini, insansız hava aracını,
eğitim uçağını, helikopterini, savaş gemisini,
zırhlı aracını, SİHAlarını, roket ve füze
sistemlerini kendisi üretebilen bir ülkedir. ASELSAN, HAVELSAN ve ROKETSAN gibi
savunma sanayisiyle ilgili kurumlarımız her geçen gün daha da
büyümekte ve ihracat olanaklarını da yıllar itibarıyla
artırmaktadırlar. Bu gelişmeler, memleketimizde herkes için bir
gurur vesilesidir. Savunma ve havacılık ihracatında geçmiş
yıllara göre bir ilerleme olsa da ihracat rakamları henüz tatmin
edici bir düzeye ulaşamamıştır.
2017 yılı itibarıyla 553 tane savunma
sanayisi projesi devam ederken projelerin sözleşme tutarları 41
milyar 425 milyon dolar değerine ulaşmıştır. Mevcut
projelere sözleşmesi tamamlananları da eklediğimiz zaman söz
konusu tutarın yaklaşık 60 milyar dolar olacağı
öngörülmektedir. Bu da olağanüstü bir büyüme potansiyeli
yakalandığını göstermektedir. Devam eden projelerde, yerli
katkı oranı yüzde 60 veya yüzde 65 olarak öngörülmüştür. Oysa
gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 80 veya yüzde 85
civarındadır. Sürekli döviz açığı problemiyle
karşı karşıya kalan ülkemizde üretimdeki yerli katkı
oranının mümkün olduğunca yüksek tutulması gerekmektedir.
Beka tehdidiyle karşı karşıya
kalınan böylesi bir dönemde yapılan projelerle millî savunma
sistemimizin güçlendirilmesi, ülkemizin tartışmasız millî
hedeflerinden biridir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak da her ne
pahasına olursa olsun bu projelerle, yerli ve millî üretimleri desteklememizin
millî bir hedef olduğu bilinmelidir.
Bilinmelidir ki savunma harcamalarının
sürdürülebilirliği ve verimliliğinin temel koşulu,
ihtiyaçların yurt içindeki firmalardan karşılanmasını
sağlayacak tedarik zincirinin oluşturulması ve toplam ciro
içindeki yan sanayi payının yükseltilmesidir.
Türkiye'de savunma sanayisinde faaliyet gösteren
firmaların büyük çoğunluğu İstanbul, Kocaeli ve Ankara'da
yoğunlaşmış durumdadır. Söz konusu iller arasında
Gaziantep'in olmaması hem şehrimiz hem de ülkemiz açısından
ciddi bir eksikliktir. Savunma sanayisi harcamalarındaki artışla
birlikte ana yüklenici firmaların ihtiyaçlarının yurt içinden
temin edilebilmesine olanak sağlayacak fırsatlar ve gerekli
altyapı Gaziantep'te bulunmaktadır. Gaziantepin sanayisinin
geniş üretim portföyüyle imkân verildiğinde savunma sanayisine yerli
üretim damgasını vuracağından hiç şüphe edilmemelidir.
Gaziantep'in sanayi altyapısı da
Gazianteplinin zekâsı da bunları imal edecek büyüklüktedir. Gaziantep
tarihi, olmazı olur kılan insanların gerçek hikâyeleriyle doludur.
Mevzu imalat olunca ve konu da millî savunma olunca Tüfekçi Yusufu anlatmadan
geçmek olmaz. Tüfekçi Yusuf Usta, Antep Harbinden önce Çanakkale'de
Zeytinburnu Silah Fabrikasında çalışmıştır,
bundan dolayı da Antep'in İmalat-ı Harbiye
Fabrikasının silah bölümünde görev alır. Fransızların
Antep'e çevrilmiş 300 makineli tüfeğine karşı Anteplilerin
sadece mavzerleri vardır. Bir de harp esnasında İngilizlerden
kalan 4 adet Lewis marka makineli tüfek vardır. Fakat bu silaha uygun
mermimiz olmadığı için bu tüfekler
kullanılamamaktadır. Tüfekçi Yusuf, Heyet-i Merkeziyeye gider, Bu
tüfekleri bana verin, Osmanlı mermisini kullanır duruma
getireyim." der. Kendisine inanmazlar ve devlet malı diyerek
Tüfekçi Yusufu geri çevirirler.
Çavuş arkadaşı, makineli tüfeklerden
birini kaçırıp Tüfekçi Yusufa getirir "Makineliye şiddetle
ihtiyaç var, hallet şu tüfeği." der. Tüfekçi Yusuf, eski bir
muaddel tüfeğin namlusunu Lewis'e takıp kaynak eder. Yusuf
Usta'nın imal ettiği İngiliz Lewis başlar Osmanlı mermisi
yakmaya. Başarıyı haber alan Heyet-i Merkeziye bu sefer Yusuf
Usta'ya giderek, diğer 3 adet Lewis'i de emanet eder. İngilizlerin 4
adet Lewis markalı makineli tüfeği Antep müdafaasının
sonuna kadar Fransızlara ölüm kusar, bu tüfeklere de
"Yıldırım Yusuf adı verilir. Dedim ya, Antep
müdafaası olmazı olur kılan insanların gerçek hikâyeleriyle
doludur. Gaziantepli Tüfekçi Yusufun hikâyesindeki hüzünlü kısmı
aziz hatıralarına saygıdan dolayı burada anlatamayacağım.
Yoklukta bile Gazianteplinin mucitliğiyle neleri yapabileceğini
anlatmaya çalıştım.
Gazi şehrimizdeki sanayide her türlü imalat en
mükemmel şekilde yapılmaktadır. Mekanik aksam, talaşlı
imalat, kompozit malzeme, elektronik devre, otomasyon, metal malzeme, tekstil,
teknik tekstil ve yedek parçalar gibi birçok alanda uzmanlaşmış
ihracat kapasitesi ve AR-GE gücü olan firmalar bulunmaktadır.
Gaziantep, Türkiye'nin 6ncı büyük
ihracatçı ilidir. Gaziantep, 1.270 ihracatçı firmasıyla 172
ülkeye ihracat yapan dinamik bir şehirdir. Gaziantep Organize Sanayi
Bölgesi sanayi parseli, tükettiği elektrik, istihdam rakamıyla
Türkiye'nin en büyük organize sanayi bölgesidir. Gaziantep, 2.523
başvuruyla en fazla marka ve patent başvurusu yapan 6ncı il,
aynı zamanda 1.910 başvuruyla en fazla endüstriyel tasarım
başvurusundaki il sıralamasında da 5inci sıradadır.
Gaziantep, şu anki dinamik yapısıyla 5inci organize sanayisini
tamamlamıştır, 6ncı organize sanayisini, ileri teknoloji
ve savunma sanayisi bölgesi olarak kurmaya da hazırdır.
Gaziantep sanayisi ile savunma sanayisinin
kesişimi yeni bir fırsat penceresidir. Böylesi bir
başlangıcın, Gaziantep'imize, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne
ve ülkemize katkısı çok fazla olacaktır. İnanın biz
bunu yaparız, özellikle de savunma sanayisi söz konusu olduğunda
Gazianteplinin yapamayacağı şey yoktur. İnanmayan
şimdi hemen internete girsin, TRT'nin de belgesel yaptığı,
ustaların ustası Mennan Ustayı, yani merhum Mennan Aksoyu ve
iş ortağı Sayın Cahit Özçeliki dikkatle izlesinler.
Tüfekçi Yusuf'un tarihte yaptığı gibi, Gaziantepli Mennan Ustanın
bugün neler yapabildiğini görsünler.
Bir taraftan yapılması planlanan
harcamaların olağanüstü boyutlarda olması, diğer taraftan
planlanan projelerde dışa bağımlılığın
yeterince azaltılamamış olması ve tüm bunlara rağmen
bölgemizde küresel ölçekte ortaya çıkan güvenlik problemleri dikkate
alındığında savunma harcamalarından taviz verilmemesi
gerektiği herkes tarafından kabul edilmektedir.
Fonların klasik bütçe ilkelerine
aykırı bir yapısı olmakla birlikte, Savunma Sanayii
Destekleme Fonunun amacı göz önüne aldığında, bu fonun her
yönüyle desteklenmesi gerektiğini ve fona aktarılan kaynakların,
ne kadar artırılırsa artırılsın az
olacağını ifade etmek istiyoruz. İçinde bulunduğumuz
konjonktür bu harcamaları gerekli ve zorunlu kılmaktadır.
Hepimiz biliyoruz ki Türk Silahlı Kuvvetleri bölgesinde ve küresel ölçekte
ne kadar güçlü olursa, dünya barışına ve insanlığa da
o kadar fazla katkı yapacaktır.
Gaziantep nüfusuna kayıtlı olduğu
için şeref duyduğumuz, hemşehrimiz Aziz Atatürk gazi
şehrimiz için şöyle demiştir: Ben Gazianteplilerin gözlerinden
nasıl öpmem ki? Onlar yalnız Gaziantep'i değil, bütün Türkiye'yi
kurtardılar."
Atatürk, Gazianteplileri gözlerinden öpmüştü.
Hayatta olsalardı, o yoklukta yaptıkları icatlarını
anlattığım Antepli ulvi şahsiyetlerin ellerinden biz de
öperdik.
25 Aralıkta kurtuluşumuzun 97nci
yılını kutlayacağız. Gazi şehrimiz Gaziantepin
yetiştirdiği büyük şahsiyetlerin, Atatürk'ün ve Antep
savunmasında şehit olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
6.317 şehidin ve bütün şehitlerimizin
aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, Aziz Atatürk'ü ve
Antep'in adaşı Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Ağrı Milletvekili Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına söz
almadan önce, kanlı Maraş katliamının üzerinden kırk
yıl geçti. Gerçek sorumluları bulunmadığı gibi, bu
sorumlular ülkeye hâlâ vahşet üzerine vahşet yaşatıyor.
Maraşta, Çorumda, Sivasta, Roboskide ve coğrafyamızın
her bir köşesinde bu halka reva görülen katliamları
kınıyorum. Bu insanlık suçları sonucu hayatını
kaybetmiş insanlarımızın acısını
paylaşıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
Aynı zamanda, bugün yıl dönümü olan, 19
Aralık 2000 tarihinde cezaevlerinde katledilen 28 devrimciyi saygıyla
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün burada üzerinde
görüşülmekte olan bütçenin rakamlardan ibaret
olmadığını hatırlatmakta fayda buluyorum. Bütçe
sürecinin başlangıcından Genel Kurula getirilmesi sürecine kadar
yöntemin kendisi aynı zamanda iktidarın 80 milyon üzerindeki
antidemokratik yönetiminin biçimiyle de doğru orantılı bir
durumdur yani iktidarın temel anlayışını anlamak
istiyorsak bütçe sürecinin yorumlanması bunun için yeterli olacaktır.
Bu nedenle bugün burada sadece rakamları değil, aynı zamanda
iktidarın ekonomi politikasını, tecrit politikasını,
Rojova politikasını da konuşmak, bu politikayı teşhir
etmek de doğru olacaktır. Evet, partimizin de sürekli
vurguladığı üzere, milyonları ilgilendiren toplumsal
realiteyi dikkate alarak, bu realiteyi önceleyerek yapılmayan kanunun
kanun değil, aksine, bir grubun, tek bir siyasi partinin talimatı
olduğunu burada belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, bir kanunun yapım
sürecinde halktan kopuk, halka rağmen çıkarılmış
olması durumunda antidemokratik olduğunu ve meşruiyetinin
olmadığını da burada huzurunuzda belirtmek istiyorum.
Mevcut hâliyle iktidarın halka dayattığı bu yöntemden
adalet değil, tam aksine kaos ve adaletsizlik çıkar. Özetle, bütçenin
kendisi demokratik olmaması nedeniyle adil, eşitlikçi bir bütçe
olmamıştır ve kesinlikle değildir. Şeffaflık,
liyakat, adalet, önce ülkeyi yönettiğini düşündüğünüz yerden
başlar. Bakın, buradan her gün, her hafta ve her ay milyonlarca yasa
çıkıyor ve yasama Meclisi bu yasaları çıkarırken
halkı hiçbir şekilde dikkate almıyor, sivil toplum örgütlerinden
herhangi bir şekilde bir görüş almıyor.
Hukukçu arkadaşlarımız biliyor
Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. ilkesi gereği halka bu kadar
dayatılan kanunlara rağmen halkın hiçbir şekilde bu
kanunlardan haberi olmuyor ve olması da mümkün değildir.
Dolayısıyla bize göre halkı bu getirmiş olduğunuz
yasalardan sorumlu tutmak da ahlaki değil, hukuki de değil. Bu bütçe
sürecine bakar mısınız değerli arkadaşlar. Biz
milletvekillerinin odalarına bir kamyon dolusu bütçe
kitapçığı gönderdiniz. Bu kitapları, bu sayfalarca
bastırdığınız kitapları kimler okudu, burada
sormak istiyorum değerli arkadaşlar. Bakın, bunların sayfasını
bile çevirmediğinizi ben çok net bir şekilde biliyorum. Bu sadece bir
tanesi, 10uncu cilt ve herkesin odasına ayrı ayrı bu
kitapçıklardan bir kamyon dolusu gönderildi. Peki, bu ne anlama geliyor?
Değerli arkadaşlar, başlı başına bir orman
katliamı demektir bu; başlı başına, gece gündüz
çalışan emekçinin emeği demektir bu. Değerli
arkadaşlar, bu ne demektir? Bu, Mecliste 599 tane milletvekilinin sürekli,
bir aydan daha fazla burada mesai harcaması demektir. Bu ne demektir? Bu,
yoksulluğu reva görmüş olduğunuz halkın ekmeğini,
suyunu ve iaşesini harcamak demektir; bu o demektir.
Peki, bu kadar kitap, bu kadar mesai, bu kadar emek
harcadınız da bu bütçe süreci üzerinde herhangi bir etkiniz oldu mu?
Arkadaşlar, etki sıfır, bir tane virgül dahi
değiştiremedik. Halkıma sesleniyorum, halka, 80 milyon halka
sesleniyorum: Bakın, tabiri caizse, bu Meclise hakaret olmamak
kaydıyla, biz burada tiyatro oynuyoruz, tiyatro yapıyoruz.
Bakın, bir ayın üzerindedir burada mesai harcıyoruz ve bu
bütçede bir gram yol almadık, bir virgül dahi değiştirmedik. Halk
adına, halka rağmen, halka dair hiçbir gelişme burada
göstermedik. Peki, bu ne demek? Bu, başlı başına bir sömürü
demek değerli arkadaşlar.
Ben size bir şey soracağım. İki
gündür haberlerde çoğu arkadaş görmüştür bu meseleyi. Bu
bütçeden ne kadarı halkı ilgilendiriyor? Arkadaşlar, bu bütçe
halkı ilgilendirmiyor, ne yazık ki ilgilendirmiyor. Bir tane örnek
vereceğim. Arkadaşlar, Afyonda bir anne naylon bir barakada
ısınmak istedi ve yangın çıktı. Bu anne o
yangında vefat etti, yaşamını kaybetti, şehit
düştü. Peki, bu bütçeden o anneye ne kadar pay ayırdınız?
Değerli arkadaşlar, sıfır. Peki, siz bu bütçeden
dolayı, bu tasarrufunuzdan dolayı bu halkın vebalinin
altından ne zaman kalkacaksınız? Hangi süreçte bunun
hesabını vereceksiniz? Bu anne yaşamını kaybetti,
gitti. Yoksul, yoksullaştırılmış oğluyla birlikte
yaşıyordu. Kaymakamlık bir baraka getirip koyana kadar yanarak
can verdi. Peki, bunda sizin kusurunuz yok mu, sizin tasarrufunuzun bir sonucu
değil mi bu? Sizlere bunu sormak istiyorum değerli arkadaşlar.
Bakın, birkaç gün önce gene Ankarada bir tren
kazası meydana geldi. Tren kazası meydana geldikten sonra bu kahraman
yargı hemen devreye girdi -tırnak içerisinde-
bağımsız, tarafsız yargı devreye girdi, 3 emekçiyi
derdest etti ve 3 emekçiyi götürdü, cezaevine attı. Bu şekilde
adaleti sağladı değil mi? Arkadaşlar, makasçı -ismi
Osman, şu anda cezaevinde- diyor ki: Ben Samsundan geçici görevle
geldim. Makası değiştirmeyi bilmiyordum. Müdürüme sordum, müdür
bana dedi ki: Önemli değil, halledeceğiz. Sonra ben tekrar gittim,
bu makası değiştirirken kaza meydana geldi; sorumludur müdür.
Değerli arkadaşlar, sizlere soruyorum: Bu
sorumlulukta genel müdür, müdür, Bakan, herhangi birinin soruşturması
ya da sorgusu yapıldı mı? Yapılmadı. Bu kahraman,
bağımsız -tırnak içerisindeki- yargının gücü sadece
ve sadece güçsüzedir, yoksul halkadır, emekçiyedir. Güçlüye değil
arkadaşlar, güçlü yargılanmıyor. Bugün itibarıyla bu
Ulaştırma Bakanının istifa etmiş olması
gerekiyordu.
Değerli arkadaşlar, bakın, size
şaka gibi bir şey göstereceğim. Ben, seçim bölgem olan
Ağrıdaki raylı sistemle ilgili bir soru önergesi verdim. Kaza
13/12/2018de meydana geliyor, bana bir gün önce cevap geldi. Gelen cevaba
bakın, skandal bir cevap, aynen şöyle diyor: Biz dünyada 8inci
sıradayız, Avrupada 6ncı sıradayız. Böylece tren
hızları, hat kapasitesi ve kabiliyeti artırılarak yolcu ve
yük taşımacılığı daha da konforlu, güvenli ve
hızlı bir hâle gelmiş, demir yolunun
taşımacılıktaki payı artmış ve 2023
yılında nüfusun yüzde 77sine hizmet verecektir. Şaka gibi.
Peki, siz bu yüzde 77 nüfusu taşıyacaksınız da
bunların can güvenliğini ne şekilde
sağlayacaksınız değerli arkadaşlar? Bu adamın
istifa etmesi gerekmiyor mu? Sadece makasçı, hareket memuru ve kontrolör
mü cezaevinde bu cezayı çekecek? Bunu kabul etmiyoruz. Bu, başlı
başına bir adaletsizliktir değerli arkadaşlar. Herkesin
burada sorumluluğu var.
Gelin, kapalı bir oturum yapalım ve bu
kapalı oturumda tren kazalarını ayrıca bir
araştıralım. Ama bir şeyi daha araştıralım
değerli arkadaşlar -ben bir hukukçuyum, utanıyorum bu meseleden-
bu yargının bu kadar yerler altına, ayaklar altına
serilmiş olduğu hususunu tespit edelim, bu yargının
bağımsız olması, bu yargının tarafsız
olması için elimizden geleni yapalım. Başka türlü,
arkadaşlar, hepimiz bu işin altında kalacağız. Türkiyede
hukuk işlemiyor, Türkiyede adalet yok, yüzde 10ların altına
düştü. Bu sorumluluğun altından bu şekilde kalkamayız.
İktidar partisine, partilerin hepsine bu konuda sesleniyorum değerli
arkadaşlar, çok önemli bir şey. Bu 3 kişiyi
tutukladınız ve bu iş bitmedi, bitmeyecek de.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Numan
Kurtuluşla ilgili olan bir şeyi daha dile getirecektim, oradan da
kendi seçim bölgem olan Ağrıya geçiş yapacaktım ama
zamanım kalmadı, çok hızlı bir şekilde dile getireyim.
Diyor ki: Ben Ağrıyı o kadar güzel
gördüm ki, artık bundan sonra ölsem gam yemem. Bir tane kocaman üretim
alanı açılmış. Değerli arkadaşlar, Süleyman
Soylu Ağrıya gitmişken, sadece bir sağlık
ocağı olarak çalışan Ağrı Devlet Hastanesini
görmüş mü? Değerli arkadaşlar, Ağrıda her gün
gözaltıları, Taşlıçayda her gün tutuklamaları
görmüş mü? Patnos Cezaevindeki insan hakları ihlallerini görmüş
mü? Değerli arkadaşlar, esnafın altında
alışveriş yaptığı çatı çökmüş ve üstüne
kar geliyor, Ağrıyla ilgili bunu görmüş mü? Ağrının
Doğubeyazıt ilçesindeki o yıkımı görmüş mü?
Kayyum yıktı, çekti gitti, kayyuma da kayyum atandı.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel...
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı
merkezî yönetim bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önce iki noktaya değineceğim, ondan sonra
bütçe üzerine görüşlerimi anlatacağım.
Bugün 19 Aralık, Türkiye demokrasisi için bir
utanç günü. 19 Aralık 1978, planlı olarak başlatılan
Maraş Katliamının ilk günü ve ben buradan, katledilen 111
canımızı anıyorum ve Türkiyede bir daha böyle
katliamların olmamasını diliyorum. En önemlisi de bu katliama
göz yumanları, bu katliamı gerçekleştirenleri, bu katliama ortak
olanları da şiddetle kınıyorum.
Aynı zamanda, büyük haksızlığa
maruz bırakılan, bir kumpasa maruz bırakılan Ali
Tatarı da rahmetle anıyorum buradan.
Değerli milletvekilleri, on gündür bütçe için
toplanıyoruz ve izliyorum, on gündür iktidar mensupları suya sabuna
dokunmadan bütçeyi savunmaya çalışıyorlar. On gündür bütçeyi
çalışanlar ve on altı yıldır ülkeyi yönetenler ne
yazık ki bu ülkedeki gençlerin, kadınların, çocukların,
asgari ücretlinin yani bizim burada olmamızın asıl sebebi olan
vatandaşın dertlerine derman olacak çözümler sunmuyorlar. Bu on güne
baktığımız zaman, muhalefet milletvekilleri,
vatandaşın derdine derman olmaya çalışan, vatandaşın
derdiyle dertlenen muhalefet milletvekilleri defalarca şunu söylüyor:
Ekonomik krizin acı faturasını vatandaşa kesmeyin. Gelin,
hep birlikte, nitelikli büyümenin olduğu, sürdürülebilir kalkınmanın
olduğu, hakça bölüşülen bir bütçenin olduğu, yandaşın
kasasının değil, vatandaşın cebinin öncelendiği
bir bütçe yapalım. ve bütün muhalefet milletvekilleri bu noktaya
değiniyor fakat siz ne yapıyorsunuz değerli iktidar
mensupları? Yandaşa rant üretmenin derdine düşmüşsünüz. Bu
ülkedeki kadınlar, gençler, çocuklar hiçbirinizin umurunda değil,
varsa yoksa Cengizler, vatandaşa küfreden Cengizler, Kolinler ve
yandaşlar.
Ülke ekonomik kriz içinde, 4 milyona yakın
işsiz var bu ülkede arkadaşlar. Enflasyon ne durumda? Lütfen
enflasyona bakın, enflasyon karşısında vatandaşın
maaşı eriyor, emeklinin, işçinin maaşı eriyor, dolar
yılbaşında 3,7 liraydı, bugün 5 lira, zamlardan
vatandaşın beli kırılmış. Peki, Maliye
Bakanımız ne yapıyor arkadaşlar, Maliye Bakanımız
ne diyor bu duruma, çok mu umursuyor? Hayır, masal anlatıyor Maliye
Bakanımız, dönüyor Geziyi suçluyor, vatandaşın derdine
bütünlüklü çözümler üretmek yerine, Geziyi suçluyor. Ama bir gerçeğin
farkında değil, Türkiyede Gezi, milyonlarca insanın hak, adalet
ve özgürlük mücadelesidir. Her
sıkıştığınızda Gezi olaylarını
gündeme getirmeyin, Türkiyede daha önemli dertler var arkadaşlar, daha
önemli dertler var. (CHP sıralarından alkışlar) Nasıl
dertler var? Çocuklarını doyurmak için çöpten ekmek toplayan anneler
var, atanamadığı için intihar eden öğretmenler var. Siz,
dönüyorsunuz, Geziyle yatıyorsunuz, Geziyle kalkıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, defalarca söyledik,
defalarca anlattık, bu bütçe emeğin, halkın bütçesi değil,
bu bütçe sarayın bütçesidir dedik. Eğer diyorsanız bu bütçe
emeğin bütçesi, ben size sorarım, seçim dönemlerinde
aklınıza geldi mi başlıyorsunuz, 3600 göstergeyi
vereceğiz. Seçim geçiyor, vatandaş bize soruyor, memurlar soruyor, ne
oldu 3600 gösterge? Soruyorum Millî Eğitim Bakanına, 24 Kasımda
müjde veriyordun, ne oldu 3600 gösterge?
Sadece Vereceğiz. diyorsunuz, sadece
öğretmenlere değil, diğerlerine de vadetmiştiniz
unutmayın, 100 Günlük Planda olduğunu ben de görüyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Gazetecilere de
vereceğiz.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Dönüp tekrar Gençlik
Bakanına bir soru sormak istiyorum: Sayın Gençlik Bakanı,
Türkiyede 1 milyon üniversite mezunu genç, işsiz. Önemsiyor musun
bilmiyorum ama 1 milyon üniversite mezunu genç, işsiz. Eğitimde ve
istihdamda olmayan gençlerin oranı yüzde 28. Var mı acaba işsiz
gençleri umutlandıracak bir sözü Gençlik Bakanının?
Sayın Çalışma Bakanı, siz,
havalimanı inşaatında iş cinayetlerine kurban edilen 52
işçinin Çalışma Bakanı değil misiniz?
Maaşını alamayan, 21inci yüzyıl koşullarında,
İstanbulda, milyonların önünde insanlık dışı
koşullarda çalışan üçüncü havaalanı işçileri
haklarını aradıkları için tutuklandılar. Onlara ilk
kol ve kanat germesi gereken Çalışma Bakanı değil miydi?
Arkadaşlar, 15 yaşındaki Efekan
Arslan
Efekan Arslan, geçen hafta, çalıştığı
tamirhanede kamyonun altında kalarak hayatını kaybetti ve Efekan
gibi 2 milyon çocuk bugün güvencesiz olarak
çalıştırılıyor. Peki, Çalışma
Bakanımızın umurunda mı, kendisine sormak lazım.
Çiftçinin hâli ortada. Tarım
Bakanımız ne yapıyor? Tarım Bakanımız her gün
ithalat müjdesi veriyor bizlere arkadaşlar. Çiftçinin mahsulü tarlada
kalmış, üzerine kar yağmış, umurunda değil;
tarım alanları azalmış, umurunda değil; yerli üretimi
teşvik edeyim; hiç umurunda değil. Dönüyor, yetmezmiş gibi,
kendisine soru soranlara -saraya yaranmak için- diyor ki: Haddinizi bilin!
Basın mensuplarına had bildiriyor. Ama şunu da söylemeden
geçemeyeceğim: Tahılın ambarı olan Türkiyeyi buğday
ithalatına mecbur ettiniz ya, bu ayıp da size, hepinize yeter diye
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, bizim
Ulaştırma Bakanlığımız iş olarak şunu
belirlemiş: Yandaşa sermaye yaratmak. Hani adlarında bir
ulaştırma var ya, Bakanlığın isminde bir
ulaştırma var, onlar bunu şöyle algılamışlar:
Yandaşa sermayeyi en kısa şekilde ulaştırmak.
Nasıl oluyor bu? Sadece bugünün bütçesine değil, otuz, kırk
yılın bütçesine yük bindiriyorlar. Nasıl bindiriyorlar bu yükü?
Hepinizin bildiği dev bir balon düşünün, işte, bu mega projeler,
iğnenin değmesini bekleyen o mega projeler o balonlar, o dev
balonlar. Vatandaşın vergileri buralarda çarçur ediliyor
arkadaşlar.
Şimdi, biliyorum, dönüp diyecekler ki Ya bu
muhalefet de hep icraatlarımıza karşı çıkıyor.
Vallahi de billahi de biz milletin yararına olan hiçbir
icraatınıza karşı çıkmıyoruz. Biz neye
karşı çıkıyoruz, biliyor musunuz? Size anlatayım, biz
sizin ihmaliniz yüzünden çocukların annelerini mezara gömmesine
karşı çıkıyoruz. Biz neye karşı
çıkıyoruz, biliyor musunuz? Sırf bir müteahhidi zengin etmek
için hiçbir fizibilite yapmadan havalimanı yapıyorsunuz,
havalimanına gelmeyen yolcunun da parasını asgari ücretliden,
emekliden, memurdan alıyorsunuz; biz işte, buna karşı
çıkıyoruz.
Sonra, daha başka neye karşı
çıkıyoruz, biliyor musunuz? Türkiye'nin en köklü
kurumlarını sattınız ya, önüne arkasına bakmadan sattınız,
sermayeyi kediye yüklediniz ve hiçbir hesap vermediniz. Bu da yetmezmiş
gibi, bunu yapanları özel terfilerle en üst seviyeye getirdiniz.
Bir de TÜRK TELEKOM'u anlatacağım size,
geçen bütçede de anlatmıştım, Sayın Bakan şimdi burada
-belki toplantıdadır, Ahmet Arslan- TÜRK TELEKOMun borcu morcu
yok. demişti bana geçen dönem BTK bütçesinde, buradan. Kayıtlara
bakın, TÜRK TELEKOMu yabancılara peşkeş çektiler.
Yabancılar da Lübnan sermayesi de şunu yaptı: Bizim
bankalarımızı dolandırdı, kaçtı. Peki, ne oldu?
Peki, ne oldu? Altyapı yatırımlarını yapmayan TÜRK
TELEKOMun bedelini bugün Türkiye halkı ödüyor arkadaşlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Türkiyede 1,8 milyon kişi asgari ücretin
altında yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. 6,7 milyon asgari
ücretli de açlık sınırının altında yaşamaya
mahkûm. Saraydaki zatımuhterem bir dönem demiş ki: Bu Ankaradaki
hükûmet benim kardeşime, milletime bir bardak çayı, bir bardak simidi
layık görmüyor. Ben buradan soruyorum: Sen bu millete insanca
yaşamayı layık görmüyor musun? Neden asgari ücreti
artırmıyorsun? Yoksa sen bu ülkedeki vatandaşların huzur
içinde yaşamasını istemiyor musun? Size de soruyorum.
Cumhurbaşkanlığı bütçesi olunca yüzde 26lık
zammı hemen yapıyorsunuz, hiçbir sorun yok. Biz kendi
belediyelerimizde 2.200 lira yaptık asgari ücreti; haydi buyurun, hodri
meydan, siz de adım atın. 1 Ocaktan itibaren Cumhuriyet Halk Partili
belediyelerde asgari ücret 2.200 lira. Ama sizi biraz zorlasam, biraz daha
bıraksak diyeceksiniz ki 1.600 lirayla şatafat içinde, lüks içinde
yaşıyor millet.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman)
Vereceğiz, vereceğiz, 600 lira daha vereceğiz.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Arkadaşlar, bu
bütçeyle, bu anlayışla bu ülkedeki gençlerin geleceği,
çocukların geleceği garanti altına alınamaz. Bu yönetim
anlayışı katma değer yaratan sektörleri güçlendirmez; tam
tersi, düşük katma değer yaratan yani sizin asıl
amacınız olan, sizin de çok sevdiğiniz sektörleri, betonu,
rantı güçlendirir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Bu bütçede AR-GEnin
adı yok, bu bütçede inovasyon yok, bu bütçede sanayi 4.0 yok. Bu bütçede
ne yazık ki vatandaşın derdine derman olacak hiçbir çözüm
önerisi yok. Bu bütçe, vatandaşa daha fazla yoksulluk, daha fazla
işsizlik, 80 milyona daha fazla umutsuzluk getirir. Siz bunu geri çevirmek
istiyorsanız
RECEP ÖZEL (Isparta) İZBANı da
söylesene, İZBANı. İZBANı söylesene bir.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Onu gelir siz
söylersiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ödemiyorsunuz belediye
işçilerinin parasını, grev yapıyorlar.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Siz eğer bu
gidişatı geri döndürmek istiyorsanız şuradaki 600
milletvekilinin sözüne kulak verin, sadece saraydan
aldığınız talimatla değil milletin sözüyle hareket
edin.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman)
Siz talimatı nereden aldınız?
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Biz Allahtan
başka kimseden korkmayız, saraydan almayız.
Son olarak tek bir şey söyleyeceğim. Bu
bütçenin biz ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz ama
bütçeye hayır diyeceğiz çünkü bu bütçede emek yok, bu bütçede
işçi yok, bu bütçede halk yok.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi şahsı adına Çankırı Milletvekili Salim
Çivitcioğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Çivitcioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SALİM ÇİVİTCİOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin 11inci maddesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclise ve
ekranları başında bizleri dinleyen kıymetli
vatandaşlarımıza saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, köklü tarihi,
yeri ve konumu itibarıyla güvenlik dengelerinin hızlı
değiştiği bir coğrafya içerisindedir. Teknolojik imkânlar
bakımından tarihe dönüp bakıldığında 1974
yılında yaşadığımız bir senaryo bugün yine
karşımıza çıkmaktadır.
Soydaşlarımızın güvenliği için düzenlenen
Kıbrıs Barış Harekâtından sonra uygulanan silah
ambargosu ülkemizde savunma sistemlerimizin temininde ve askerî haberleşme
ihtiyaçlarının karşılanmasında
bağımsızlığın önemini göstermiştir. En çok
ihtiyacını duyduğumuz anda dost ve müttefik dediğimiz
ülkelerin uyguladığı ambargo, toplumsal hafızamızda
unutamayacağımız şekilde yer etmiştir. Aynı senaryo
bugün yine sahneye konulmaktadır. Özellikle, güney
sınırlarımızın güvenliği için ihtiyaç duyulan
savunma ürünlerinin paramızla bile tedarikinde güçlükler
çıkarılmaktadır. Aynı müttefiklerimiz bu sefer adına
ambargo demekten kaçınsa bile 1974te yaptıklarını
tekrarlamaktadırlar. Çok şükür, bugün ASELSANımız,
TUSAŞımız, ROKETSANımız, HAVELSANımız,
TÜBİTAK-SAGEmiz ve adını sayamadığım daha pek çok
savunma şirketimiz var.
Ülkemiz, ordusunun ve savunma sanayisinin gücü
sayesinde bölgesel ve küresel düzeyde söz sahibi olan ülkeler
arasındadır. Savunma sanayimiz, ekonomimiz için bir gurur
kaynağı hâline gelmiştir. 2002 yılında ihracat
rakamı 250 milyon dolar iken günümüzde savunma sanayimiz yıllık
5 milyar dolara ulaşan üretime, 2 milyar dolara yaklaşan ihracat
rakamına ulaşmış bulunmaktadır. Bugün gelinen nokta,
hiç şüphesiz bu başarıyı açıkça ortaya
koymaktadır. Savunma sanayimiz AR-GE harcamasıyla yıllık
3,7 milyar lira seviyesinde, Türkiye'nin en fazla 2nci AR-GE ve teknoloji
yatırımı yapan sektörü konumundadır.
Son on beş yılda Türk savunma sanayisinin
ürünlerinin ihracatı yaklaşık olarak 8 kat
artmıştır; bunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerli
imkânlarla üretilen askerî ürünleri kullanmayı ilk tercih olarak benimsemesi
büyük fark sergilemiştir. Dünyanın en iyi ordularından olan
Silahlı Kuvvetlerimizin bir ürünü tercih etmesi pek çok dost ve müttefik
ülke için önemli bir referans olmuştur.
Ülkemiz savunma ve havacılık başta
olmak üzere teknolojide tam bağımsız olmanın yanı
sıra dünyanın en iyilerinden biri olma hedefiyle
çalışmasına devam etmektedir. Ülkemizin dışa
bağımlılığını en aza indiren ve yüksek
teknoloji içeren millî sistemlerimizin başında taarruz helikopterimiz
ATAK, Türkiyenin özgün helikopteri GÖKBEY, Millî Gemi Projesi MİLGEM,
yine PKKya göz açtırmayan İHAlarımız ve
SİHAlarımız, eğitim uçağımız HÜRKUŞ ve
ANKA, hâlen yürütülmekte olan önemli savunma projelerinden Millî Muharip Uçak
Projesi, hava savunma sistemlerimiz HİSAR ve SİPER, güdümlü füzemiz
KASIRGA, keskin nişancı silahımız BORA, su üstü hedeflere
karşı geliştirilen seyir füzemiz SOM, Altay
tanklarımız, ilk deniz füzesi ATMACA bu eserlerimizden
birkaçıdır.
Ayrıca, benimle beraber Grup Başkan
Vekilimiz Muhammet Emin Akbaşoğlu Beyin de seçim bölgesi olan
Çankırıda Makine Kimya Endüstrisi Kurumunda üretilip ASELSANın
kullanımına sunulan hava savunma silahımız KORKUT bizim ve
Çankırımızın gurur kaynağıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, savunma sanayimiz Türk Malı markasının da
dünyadaki en büyük bayrak taşıyıcısı
konumundadır. Son dönemdeki ihracat faaliyetlerinden örnekler vermek
gerekirse; 14 farklı ülkeye uzaktan kumandalı silah sistemleri,
Azerbaycana haberleşme sistemleri ve lazer güdüm kitleri, Kazakistana
T-72 tank modernizasyonu, Pakistana lojistik destek gemisi ve savaş
uçakları için hedefleme kodu, Endonezya ve Katara zırhlı
araçlar, Şiliye elektronik harp ürünleri, Filipinlere gece görüş
dürbünleri, Pakistana MİLGEM ve ATAK helikopteri ihracatı
yapılmaktadır.
Evet, bu listeyi çok daha uzatmak mümkün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Listenin
tamamını dinlemek istiyoruz efendim.
SALİM ÇİVİTCİOĞLU (Devamla)
Eminim bu listeye kısa zamanda pek çok firmamız yeni ürünleriyle
katkı sağlayacaktır. Ülkemizin yarınlara güvenle
bakabilmesi için, ülkemizin teknolojik bağımsızlık
savaşında Ben de varım. diyen herkese buradan teşekkür
etmek istiyorum.
Savunma sanayisinde elde ettiğimiz imkânlarla,
güney sınırlarımızın yanı başında
ülkemizi tehdit eden unsurlara karşı Fırat Kalkanı ve
Zeytin Dalı Harekâtıyla hainlere yaptıklarımız,
Fıratın doğusunda yapacağımızın
teminatıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu şer odaklarını bertaraf etmek
üzere, kazdıkları çukurlara, tünellere gömmek üzere harekâtın
gereğini yapacak olan ülkemiz sınırları içerisinde ve
dışında terörü yok etmeye ant içmiş askerimize, polisimize,
güvenlik güçlerimize, ülkenin en şerefli kürsüsünden selam ediyor,
başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİM ÇİVİTCİOĞLU (Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ferdi olarak, savunma sanayimizin
gelişmesiyle bizleri onurlandıran başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana, emeği geçen
bakanlarımıza, milletvekillerimize, bürokratlarımıza, mühendislerimize
ve çalışanlarımıza buradan teşekkür ediyor, bu duygu
ve düşüncelerle 2019 yılı merkezi yönetim bütçesinin milletimize
ve devletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, 11inci
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Hazine garantili imkân ve dış borcun ikraz
limiti ile borç üstlenim taahhüt limiti ve borçlanmaya ilişkin
işlemler
MADDE 12- (1) 2019 yılında, 28/3/2002
tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre sağlanacak; garantili imkân ve
dış borcun ikraz limiti 4,5 milyar ABD Dolarını
aşamaz.
(2) 1 inci maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi ile belirlenen başlangıç
ödeneklerinin yüzde üçüne kadar ikrazen özel tertip Devlet iç borçlanma senedi
ihraç edilebilir. Hazine ve Maliye Bakanı ikrazen ihraç edilecek özel tertip
Devlet iç borçlanma senetlerinin kamu sermayeli bankalar ile kamu kurum ve
kuruluşları arasındaki dağılımını,
senetlerin vade, faiz ve diğer şartlarını belirlemeye
yetkilidir.
(3) 2019 yılında 4749 sayılı
Kanunun 8/A maddesi çerçevesinde Hazine ve Maliye Bakanlığınca
sağlanacak borç üstlenim taahhüdü 4,5 milyar ABD Dolarını
aşamaz.
BAŞKAN 12nci madde üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe kanununun 12nci maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum ama konum hayli
farklı. Ancak, biraz önce Filistinle ilgili sıcak bir
tartışma yaşandı, izninizle bu konuya bilgilerim ölçüsünde
açıklık getirmek istiyorum.
Ben Sayın Dışişleri
Bakanına Bütçe Komisyonu sırasında bazı sorular sordum,
bunlardan biri Filistinle ilgiliydi. Soru şuydu: Son on altı
yılda Filistinli, Gazzeli kardeşlerimizin koşulları
iyileşti mi? Bu sorunun çözümü bağlamında Türkiyenin konumu
-yani etki gücünü kastediyorum- ilerledi mi? Sayın Bakan soruma
yazılı cevap verme nezaketini gösterdi. Cevapta, ayni
yardımlardan, nakdî yardımlardan, Şu kadar ton buğday, bu
kadar milyon dolar. diye bilgi verilmekte, TİKA ve Türk
Kızılayının katkılarından söz edilmekte, hülasa
2015-2017 yılları arasında Filistine
yaptığımız yardımların değeri 460 milyon ABD
dolarına ulaşmış. denilmektedir. Maalesef cevapta
Filistinlilerin koşulları fiilen iyileşti mi,
ağırlaştı mı buna bir yanıt göremedim; Filistin
sorununda Türkiyenin konumu ve etki gücü var mı, yok mu bu konuda da keza
cevap bulamadım.
Şimdi arkadaşlar, son on altı
yılda işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşimlerinde
çok büyük artışlar meydana gelmiştir. Batı Şeriadaki
yerleşimci sayısında son on iki yılda müthiş bir
artış yaşanmıştır. 2002de 198 bin olan sayı
bugün 400 bin civarında. İsrailin Doğu Kudüsteki
yerleşimci sayısı da son on yıldaki artışla bugün
220 bin civarına ulaşmıştır. Sadece 2014te
İsrail Meclisi Knesset Batı Şeria ve Doğu Kudüste 3.200
yeni yerleşimi daha onaylamıştır. Son on beş
yıldaki artışlarla işgal altındaki topraklardaki
Yahudi yerleşimcilerin sayısı 600 bini geçti. Bu rakamlar genel
trendler tabii. Bazıları 550 bin der, bazıları 650 bin
ama gerçek şu ki, son on-on beş yılda bu sayı çok çok
arttı.
Sonra başka ne oldu? İsrail, Ulus Devlet
Yasasıyla İsrail vatandaşı Filistinlilerin, Arapların
statüsünü aşındırdı. Ayrıca, bu dönemde maalesef
yüzlerce Filistinli öldürüldü, binlercesi yaralandı; tüm Filistinlilerin
ekonomik koşulları, yaşam şartları çok
ağırlaştı.
Şimdi, 21 Aralık 2017 tarihli BM Genel
Kurulu kararına geliyorum; tartışma buydu, 128 oyla kabul edilen
Kudüs kararı. Bu kararın hiçbir yerinde Kudüs Filistinin
başkentidir. demiyor. Metin elimin altında. Metne İslam
İşbirliği Teşkilatı ülkeleri, birçok Avrupa
Birliği ülkesi ve başka ülke oy vermişti. Bu karar, ABDnin
Kudüsü İsrail başkenti olarak tanıma şeklindeki
oldubittisine fevkalade haklı bir tepkidir. Ama
bağlayıcılığı olmadığı, evvelsi
gün Avustralyanın Washingtonın kararını izlemesinden de
belli. Kararı sizlere okuyarak vakit geçirmeyeceğim ancak karar BM
Güvenlik Konseyinin önceki kararlarına değiniyor. Bu kararlarda da
zaten Doğu Kudüsün 1967 sınırları temelinde iki devletli
formül çerçevesinde bulunacak nihai çözüm bağlamında Filistinin
başkenti olması gerektiğine atıf mevcut. Tabii, sözünü
ettiğim metin bunu açıkça ifade etmiyor. BM Genel Kurulunun bu
kararı elbette iyi oldu. Ancak kararın özü budur, yanlış
bir algı oluşmasın veya oluşturulmasın.
Öte yandan, İsraille ticaret hacmimizdeki
artıştan söz ediliyor. Bu tür eleştirilere karşı da
iktidar O, ticarettir; biz devlet olarak karışamayız. Bu
iş özel sektörler arasındadır. diyor. Ben İsraille
ticareti durduralım. demiyorum, öyle bir önerim yok ama Dünya Ticaret
Örgütü kurallarına ve uygulamaya göre, devletlerin böyle bir yetkisi
vardır arkadaşlar. Hatırlayacaksınız, Rus
uçağının düşürülmesi olayı sonrasında Moskova
bazı hükümlere başvurmuş, ulusal çıkar ve güvenlik
gerekçesiyle bizimle ticaretini durdurmuştu. Bu tür uygulamalar elbette
zorlama uygulamalardır, yararlı değildir.
Sözün özü şu: Türkiye, hezeyanlara
kapılmadan, çok daha makul bir yaklaşımla hem kadersiz Filistinlilere
daha yardımcı olabilecek, onların çıkarlarını
gerçekten koruyabilecek bir politika izleyebilirdi hem de Filistin sorununun
çözümünde daha etkili bir oyuncu konumuna gelebilirdi. Haykırma, hezeyan
ve öfke, uygun dış politika araçları değildir. İktidar
bu konuda politikasızlık yapmıştır; bugün
dolambaçlı yollardan bunu örtmeye çalışmak yerine bu
hatasını üstlenmeli, yararlı ve etkin bir politikayı
nasıl şekillendireceğini düşünmelidir.
Değerli arkadaşlar, tabii, şimdi,
partimizin 12nci maddeye ilişkin görüşlerini anlatmak için zaman
daraldı. Maddeye göre, Hazine tarafından sağlanacak garantili
imkân ve dış borcun ikraz limiti ile Hazinenin borç üstlenim taahhüdü
4,5 milyar dolar olarak düzenlenmektedir. Bu sistem, yap-işlet-devlet
projelerinde ihaleyi alıp bitiremeyen firmaların dış borç
yüklerini devletin üstlenmesini mümkün hâle getirerek borcu
vatandaşın ve vergi mükellefinin sırtına yükleme ihtimalini
de taşımaktadır. Böylelikle, yatırımı yapan
şirket, iktidardan alacağını aldıktan sonra ortadan kaybolma
imkânına sahip olmaktadır. Bunun da yandaş firmalar için
yaratılmış bir fırsat olarak değerlendirilmemesi
mümkün değildir.
Öte yandan, dikkat ederseniz 12nci maddedeki her
iki limit de ABD doları cinsinden ifade edilmektedir. Türk lirasına
geçiş için zorlayıcı düzenlemelere giden iktidarın,
ihaleleri döviz cinsinden öngörmesi, bütçe kanununu ABD doları cinsinden
düzenlemesi tam bir tenakuzdur.
Malum, dış borcumuz dağ gibi
birikmiştir. Bu yetmezmiş gibi yandaş şirketlerin
dış borçlarının üstlenilmesi imkânı da
yaratılmaktadır. Hâlihazırda kısa vadeli dış borç
stokumuz 140 milyar dolardır. Brüt dış borç stoku ise haziran
itibarıyla 457 milyar dolar olmuştur. 2018 yılında 4,5
milyar doları faiz olmak üzere toplam 45 milyar 227 milyon dolar
dış borç ödenmiştir. Yeni alınacak olan borçların
dışında, önümüzdeki dönemde yaklaşık 85 milyar
doları faiz olmak üzere 400 milyar doların üzerinde borç mevcuttur.
Çinli finans kuruluşlarından 3,6 milyar dolarlık kredi paketi
gibi yeni borçlar da alıyoruz.
Bu borçlar, vatandaşımızın ve
ekonomimizin geleceğini ipotek altına alırken dış
politikamızı da etkiliyor. Çinde Uygur Türkleri,
soydaşlarımız açık ve ağır bir şekilde
insanlığa karşı suçlara maruz kalıyor, esir
kamplarında 1 milyonun üzerinde soydaşımız kötü ve insanlık
dışı muameleye uğruyor; iktidar ise sessiz. Alınan
krediler yüzünden mi Uygur Türklerine karşı bu sessizlik, Uygur
Türklerinin gördüğü zulme bu sessizlik, yoksa Çin şirketleri üçüncü
köprüyü satın alıyor, Konya doğal gaz deposu işini
aldı, tüm yandaş şirketler Çin şirketlerinin
kapısına iktidar tarafından yönlendirildi diye mi?
AK PARTİ hükûmetleri döneminde
vatandaşların borcu da 79 kat artmış ve 522 milyar liraya
çıkmıştır. Vatandaş borç batağında nefes
alamaz hâle gelmiştir. Ekonominin durumu kötüye gitmektedir. Gösterge faiz
sadece altı ayda yüzde 15ten yüzde 24e çıkmıştır.
Yurt dışından temin edilen borcun faiziyse ortalama 2 kat
artmıştır yani 2 kat yüksek maliyetle borçlanabilmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bir önceki konuşmamda da söyledim, kitaptan ve
dergiden hınç alarak kaynak sağlamaya çalışan hiçbir
ekonomik anlayış ayakta duramaz, ekonomi böyle düzelemez. Bu karar
sadece ülkenin bugününü ve geleceğini karartır. Bizim muadili olmaya
çalıştığımız hiçbir ülkede kitap, dergi ve
gazetede KDV yüzde 18 değildir. İtalyada yüzde 4, Fransada yüzde
5,5; Norveçte ise sıfırdır. Bu kararı eğitim ve
kültüre karşı işlenmiş büyük bir ayıp olarak
addediyor, iktidarın insanlara Sakın okumayın. dedikleri
anlamını çıkartıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Baki Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin 12nci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Aziz Türk milletini ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bugün tamamı bütçe üzerine bir
konuşma yapmak istiyordum ama bütçe görüşmelerinin ilk gününden bu
saatlere kadar maalesef en az konuşulan konu bütçe oldu. Her gün Meclisin
açılışından kapanışına kadar burada etnik
kimlikler üzerinden, mezhepler üzerinden bir algı yönetimi
oluşturulmaya çalışılıyor. 1980 öncesi Türkiyenin
birçok yerinde acı olaylar yaşanmıştır. Milliyetçi
Hareket Partili Dursun Önkuzu bisiklet pompasıyla ciğerlerine gaz
basılarak komünist militanlar tarafından şehit edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partililerin bile Türkiye cumhuriyet tarihinin en
başarılı Gümrük ve Tekel Bakanı. dediği Gün Sazak
komünist militanlar tarafından şehit edilmiştir. 1980 öncesi
Diyarbakırda da Mamakta da Metriste de darbeciler tarafından
işkence yapılmıştır, solculara da ülkücülere
işkence yapılmıştır ama hiçbir Türk milliyetçisi
Türkiye Cumhuriyeti devletini gidip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
şikâyet etmemiştir.
Bugün de aynı olayları, yapılan
hizmetlerle ilgili, yapılan yatırımlarla ilgili maalesef
Ülkenin bir kesimine yatırım yapılıyor, bir kesimine
yatırım yapılmıyor
Bugün Diyarbakırda da yoksulluk
var Hakkâride de yoksulluk var, Şırnakta da var, Mersinde de var,
Çanakkale Ayvacıkta da var, bugün Balıkesirin köylerinde de
yoksulluk var değerli milletvekilleri. Devletimiz gücü yettiğince,
imkânlar elverdiğince belli hizmetleri bu bölgelere götürmeye
çalışıyor.
Size bir resim gösteriyorum: Silifke Kavak,
Bağcağız köyü. Bu resim dün çekildi, 17 Aralık 2018 günü
çekildi bu resim değerli milletvekilleri. Silifkenin köyüne, Toros
Dağlarının eteğinde Mustafa Kemal Atatürkün Gidip Toros
Dağlarına bakınız, eğer bir tek Yörük çadırı
görürseniz ve dumanı tütüyorsa bu ülkeyi kimse yıkamaz. dediği
Yörük köyüne elektrik dün geldi değerli arkadaşlar. Ben emeği
geçenlere Allah razı olsun diyorum, Allah devletimizi, milletimizi var
etsin. Köylüler kurban keserek, dualar ederek 2018 yılının
Aralık ayında gelen elektrik için Ordumuzu karada, havada muzaffer
et. diye dua etti değerli arkadaşlar.
Eksikler elbette var, olacak. Yapılan
yanlışlar mutlaka var ama devlet yanlış yapmaz,
yanlış yapan şahıslardır, kişilerdir, o anda
belli görevlerde bulunup ihmal ve suistimal yapanlardır.
Türkiyenin her yerinde olduğu gibi, elbette
benim seçim bölgem olan Mersinde de birçok sorun var. Buraya çıkan her
ilin milletvekili kendi bölgesiyle ilgili sorunları Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsünden paylaştı. Yani bu bölgede Kürtler
yaşadığı için, Türkmenler yaşadığı
için, Araplar yaşadığı için değil, Türkiye'nin her
yerinde sorunlar var değerli arkadaşlar. Bugün Hakkâri Yüksekovada
havaalanı var değil mi? Hepiniz biliyorsunuz. Ağrıda
havaalanı var, Bodrumda, Dalamanda havaalanı var, 2 milyon nüfuslu
Mersinde havaalanı yok değerli arkadaşlar. Mersin
havaalanı maalesef yap-işlet-devret modeliyle ihale edildi,
yıllarca istimlak çalışmaları, proje
çalışmaları devam etti. Birinci firma battı, sonradan
yeniden ihale edildi, şu anda ihaleyi alan ikinci firma da battı ve
Mersin havaalanı için yeniden ihaleye çıkılacak.
Mersinin en önemli projelerinden bir tanesi
Kazanlı turizm bölgesi; ben biri Sayın Cumhurbaşkanıyla
olmak üzere iki tane temel atma törenine katıldım ama maalesef
bitirilemeyen bir yolu dışında çakılan bir tane çivi yok
değerli milletvekilleri. Dönemin bakanları tarafından, Akdeniz
oyunlarına gelen sporcuların orada yapılan otellerde
kalacağı Mersinlilere anlatıldı. Mersin vaatlerin kenti,
Mersin icraatların kenti değil, Mersinde maalesef yeteri kadar
icraat bugüne kadar yapılamadı.
Mersin-Antalya yoluyla ilgili ben teşekkür
ediyorum emeği geçenlere. Mersin-Antalya yolunda yüzde 50nin üzerinde,
yüzde 60-70 civarında bir yol yapıldı. 28 tünelin 13-14 tanesi
tamamlandı ama henüz yapılması gereken 15e yakın tünel
var. İnşallah bu projenin de bir an önce tamamlanıp Mersinlilerin
ve Antalyalıların hizmetine sunulmasını bekliyorum.
Yine, Mersin-Mut kara yolu maalesef istenildiği
gibi gitmiyor. 2015 yılı seçimleri sırasında Mersinlilere
bu projelerin 2017-2018 yılında tamamlanacağının sözü
verildi. Mersinliler de merakla beklediler acaba bir şey olacak mı
diye ama maalesef yol projelerinin tamamı hep ötelenerek devam
ettiriliyor.
Yine, Çamlıyayla yolumuz var. O dönem
içerisinde Ulaştırma Bakanımız Sayın Lütfü Elvan
Beyefendi Mersin Milletvekili adayı olmuştu ve ben bir
toplantıda -ben 2015 yılında 47 yaşındaydım-
yaklaşık on beş yılda 15 kilometrelik bir yolun
yapıldığını, bu yol 60 kilometre olduğundan böyle
giderse bu yolun bittiğini benim görüp göremeyeceğimin şüpheli
olduğunu belirtmiştim. O zaman da yine 2018-2019da bu yol da
bitirilecek. dendi ama şu anda da 20-22 kilometre civarında, gene
yıllara sâri olarak gidiyor.
Sayın Hacı Özkan Vekilimle beraber iki
yıl önce Gülnarın 100üncü yıl törenlerine katıldık.
Orada yine bir Gülnar-Silifke yolumuz var, Hacı Bey Altı aya
bitireceğiz. dedi. Ben Hacı Beye Altı aya değil
eğer bu yolu bir yıla kadar bitirirseniz ben size deve
keseceğim. dedim. Bizim Çukurovada hâlâ çadırlarda yaşayan
Sarıkeçili, Karakeçili Yörüklerimiz var ama maalesef, Gülnar yolu da Gülnar-Aydıncık
yolu da
Adana-Mersin yolu 8 şerit yapılacak.
denildi. Gerçekten, yol konusunda yapılan çalışmalar için
teşekkür ediyorum. Türkiyenin birçok bölgesinde olumlu
çalışmalar yapıldı, güzel yollar yapıldı ama 2
milyon nüfusu olan Adana ile 2 milyon nüfusu olan Mersin arasında,
televizyon ekranlarında gösterilen Adana-Mersin yoluyla ilgili şu ana
çakılan bir tane çivi yok. Bu yolun yapılıp
yapılmayacağı daha belli değil değerli milletvekilleri.
Maalesef, Adana-Mersin arasında yine
Yani Çukurova, dünyanın en mümbit
topraklarına sahip, en verimli topraklarına sahip. Dünyada
yetişen 3 bin ürünün 1.800 tanesi Çukurovada yetişiyor, dünyada bu
kadar çok ürün yetişen başka bir bölge yok. Ama maalesef, şu
anda Mersin Merkez ve Tarsus hariç Mersinin hiçbir ilçesinde doğal gaz
yok. Erzincan Üzümlüye doğal gaz geliyor, Erzincan Tercana, Mercana
doğal gaz projeleri yapılıyor. Yapılsın, Türkiyenin
her yerinde yaşayan insanlarımız hizmetlerin en güzeline
layık ama 2 milyon nüfuslu bir kentin 7-8 tane -birçok ilden büyük olan-
ilçesinde doğal gaz da yok, doğal gazın ne zaman
geleceğiyle ilgili bir projeyi de henüz gören, duyan yok değerli
milletvekilleri.
Onun için, bir Mersin Milletvekili olarak
Yine,
bölgemizde yapılan, çok sayıda temeli atılan baraj ve gölet
projelerimiz var. Benim doğduğum yer olan, hatta kendi köyümde
Pamukluk Barajı var. Önceki dönem Orman Bakanımız Sayın
Veysel Eroğlu 13 Ekim 2013 tarihinde saat 13.13te ben bu barajın
açılışını yapacağım. diye temel atma
sırasında vatandaşlarımıza söz vermişti. 2013,
2014; 2015 yılında çıktım ben bu kürsüden çıktım,
konuştum Sayın Bakana. 2016da bitireceğiz. dedi, 2016
yılında çıktım, konuştum 2017 yılında bitireceğiz.
dedi, 2017 yılı geldi, çıktım, konuştum 2018
yılında bitireceğim. dedi. 2019 yılı geldi, şu
anda barajda bekçi bile yok değerli arkadaşlar, şantiyede bekçi
bile yok, şantiye terk edilmiş durumda. Yine aynı şekilde,
Çukurovanın kaderini değiştirecek
Mersinde bugün gene sel var. Tarsusun Huzurkent,
Aynaz, Bahşiş, Kulak, birçok köyünü bugün gene sel bastı,
seralar sular altında değerli milletvekilleri. Aksıfat
Barajı, Değirmençay Barajı; bunların hepsinin temeli
atıldı, bunlarla ilgili projeler hazırlandı ama maalesef
vadedilen, istenen ödenek ayrılmadı değerli milletvekilleri.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Vekilim, ortaktan
bu kadar şikâyetçi olmayın.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) Onun
için ben bu dönem içerisinde mutlaka Hükûmetin
Mersine her dönem bir bakan
gönderiyorsunuz, bir dahaki dönemde o bakandan ses seda yok. Bu dönem
Mersindeki bu kangren olmuş sorunların artık çözümünü
bekliyorum, bu bizim en doğal hakkımız. Vatanına milletine
bağlı, Yörüklerin diyarı, Türkmenlerin diyarı olan Mersin
halkı bunu fazlasıyla hak ediyor. 2019 yılı bütçesinden biz
bunu bekliyoruz.
Aslında, bütçe görüşmeleri
sırasında biz burada sadece vaatleri dinlemek istemiyoruz. Bizim
normalde Hükûmetten beklediğimiz şudur: Bizim önümüzdeki yıl
için 20 milyar yatırıma ayırdığımız paramız
var. Bunun 1 milyarını kara yollarına ayıracağız,
300ünü Mersine ayıracağız, 200ünü Niğdeye
ayıracağız, 100ünü Konyaya ayıracağız.
Normalde bütçe görüşmelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
konuşması gereken konular bunlar ama maalesef burada soru-cevap
süresini, sorulan soruların çoğunluğunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla)
Komisyonu ve Komisyon Başkanını rahatlatmak adına,
cevaplarını hazırladığınız soruları
iktidar milletvekiline sordurarak tamamlatıyorsunuz, buradan ben dikkatle
izliyorum. Cevabı hazırlanmış konular buradan iktidar
milletvekilleri tarafından soruluyor ve siz oradan, yerinizden Komisyon
olarak bu sorulara cevap veriyorsunuz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ben 2019 yılı bütçesinin Hükûmetimize
hayırlı uğurlu olmasını, ülkemize hayır
getirmesini temenni ediyorum. Ama bir Mersin Milletvekili olarak, Mersinin bir
evladı olarak Mersinin bu sorunlarına mutlaka çözüm getirilmesini,
Mersinin selden, afetlerden bir an önce kurtarılmasını temenni
ediyor, bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
HACI ÖZKAN (Mersin) Baki, herhâlde Mersine
gitmiyorsun kardeş sen.
BAŞKAN Şimdi Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş.
Buyurun Sayın Özgüneş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA HASAN ÖZGÜNEŞ
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri ve halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Kahramanmaraş katliamında, Hayata
Dönüş Operasyonunda hayatını kaybedenleri ve Taybet anayı
saygıyla anıyor, katliamları kınadığımı
belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, Türkiyenin
sorunları çok ağır. Burada, bu Mecliste demokratik, özgürlükçü
ve hoşgörüye dayalı bir anlayışa ihtiyacımız var.
İktidarın -tırnak içinde söylüyorum- ve koltuğun
sarhoş edici bir etkisi vardır değerli arkadaşlar, bu genel
bir ilkedir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunların
alayı sarhoş zaten.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Bakuninin
söylediği şu söz çok önemli: En değme demokratın
başına iktidar tacını koyun, yirmi dört saate kendi
karşıtına dönüşür. Platon bu bağlamda şunu ifade
ediyor: Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle
demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam ederse demagoglar yani
diğer bir ifadeyle sofistler doğar. Demagoglardan da diktatörler
doğar. Bizim ülkemizde, gerçekten, eğitim kalitesiz. Nuhun
telefonla konuştuğunu söyleyen bilim insanımız var, Cahil
nesiller vatana ve millete daha yararlıdır. diyen bilim
insanımız var, Türkiyeyi kuranın Atatürk olduğunu bilmeyen
bir sürü vatandaş var, bunlar televizyonlarda soruluyor. Başkentin
neresi olduğunu bilmeyen çok. Cumhur nedir? Cumhur üniversitesinde
üniversite öğrencilerine soruluyor, bunun cevabını veremeyen
var. Çin Seddi nerededir, bilmeyen üniversite öğrencisi var. Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, böylesine bir kitle üzerinden iktidar kendisini
yaşatıyor.
Bir zamanlar Ecevitin çok güzel bir sözü
vardı, yalanı doğru gibi söyleyebilen bir siyasetçiden
bahsediyordu; yalanı en iyi yani doğru gibi en iyi söyleyebilen. Ben
adını söyleyemeyeceğim.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye'de
yaşanan manzara maalesef bu. Egemen siyaset ve mantık, bilimsel,
demokratik ve özgürlükçü olmadığı için bizler, muhalefet ne
söylerse söylesin iki kulak tıkalı, bir kulaktan giriyor,
diğerinden çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, ben bir
arkadaşıma bir şaka yaptım, mantıksal olarak dedim ki:
Şu bahçedeki koyunlar, keçiler, tavşan ve kedilerin hepsi koyundur.
Bir türlü anlatamadım arkadaşıma. Sonuçta mecbur kaldım,
Ya sen -tırnak içerisinde- hem teröristsin hem vatan hainisin." dedim,
işin içinden çıkmak zorunda kaldım. Şimdi, Türkiye'de böyle
bir mantık var arkadaşlar. Yani Arapı, Çerkezi, Lazı
bilmem kimi illa Türk yapmak istiyorsunuz, bu da olmuyor işte.
Şimdi, Türkiye'de demokrasi yok
arkadaşlar. 2016da The Economist dergisi 165 ülkenin içerisinde
Türkiye'yi 97nci sıraya koyuyor. Batı Avrupada 21 ülke
arasında Türkiye demokrasisi en düşük olan ülke konumundadır.
Niye böyle arkadaşlar? Şimdi gelenekler, kültür kolay
değişmiyor. Şimdi, Türkiye'de 27 Mayıs darbesi, 12 Mart darbesi,
12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat darbesi, 27 Nisan darbesi, 15 Temmuz
darbesi ve CHPli arkadaşların söylediği gibi 20 Temmuz darbesi.
Şimdi, darbeler ülkesi, sıkıyönetimler ülkesi, OHALler ülkesi
demokrat olabilir mi? Bir de şöyle bir kültürden geliyoruz
arkadaşlar: Osmanlıda kardeş katlini vacip kılan bir
anlayıştan, 44 veziriazamın katledildiği bir
anlayıştan geliyoruz. III. Mehmetin iktidar uğruna 19
kardeşini katlettiği bilgisini hepiniz biliyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, bu
anlayışı, bu darbeler anlayışını ve
geleneksel kültürü değiştirmek çok kolay değildir. Ben bunu
anlayışla karşılıyorum ama birbirimizi ikna etmek,
değiştirmek zorundayız; aksi takdirde, Türkiyenin
sorunları çözülmez ve nitekim sorunlar dağ gibi
karşımızda.
Şimdi, Orta Doğuda 5 temel
çatışma alanı var: Bir, dinler ve mezhepler arasındaki;
iki, kimlikler arasındaki; üç, kadın-erkek arasındaki; dört,
egemenler ile ekoloji arasındaki; beş, zenginler ile emekçiler
arasındaki. Bunlar aynı zamanda Türkiyenin de sorunlarıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bunları mantık, tartışma temelinde çözebiliriz. Bir
Fransız fıkrası var. Uçak düşecek. deniliyor,
Fransıza soruyorlar: Ağırlıktan düşecek, atlar
mısın aşağıya hafiflemesi için? diye Hayhay. diyor.
Türke Sen cesur değilmişsin, atlayamazsın. diyorlar, hemen
atlıyor. Kürte Yasaktır. diyorlar, o da Yasaksa ben
atlarım. diyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, ne Türkün
cesaretiyle ne Kürtün inadıyla bu iş olacak bir şey
değildir.
Bizde bir fıkra var. 2 genç varmış;
1i Türk, 1i Kürt. Kürte sormuşlar Seni idam ediyorlar, ne istiyorsun?
diye, Anamı görmek istiyorum. demiş, Türk demiş ki:
Görmesin. 2si de anasını görmemiş oluyor. Yapmayalım
arkadaşlar, yazıktır bu ülkeye.
Şimdi, dinler ve mezhepler arasındaki çatışmayı
nasıl çözeceğiz? 90 bin cami, o kadar imam, hepsine para
veriyorsunuz; cemevlerine yok, Yezidilere yok, Hristiyanlara yok. Laiklik
diyoruz, laiklik din ile devlet işlerinin ayrılmasıdır ve
topluma, dinlere, inançlara eşit yaklaşımdır.
Dolayısıyla bizdeki laiklik de uydurma bir laikliktir,
esasının tam tersidir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Diyanet
bütçesi kaç bakanlığı geçiyor. Olsun ama diğerlerini de
görelim.
Kadın-erkek eşitsizliği değerli
arkadaşlar
Bize göre, kadının özgür olmadığı bir
toplumda dert bitmez. Aile özgürleşmezse toplum, toplum özgürleşmezse
cihan özgürleşmez. Siyasette kadın
sınırlandırılmıştır. 600 vekilin sadece
104ü, 16 bakanın sadece 2si, 49 bakan yardımcısının
sadece 4ü kadın. Bazı raporlara göre ve bazı basın
kuruluşlarına göre 13.928 kadın bugüne kadar öldürülmüş son
on altı yılda, evet, AKP iktidarında.
Değerli arkadaşlar, 15 yaş üstü
nüfusun 20 milyonu erkek. Kadın ne kadar, 9 milyon; fark, 11 milyon.
Dolayısıyla, burada kadın yok. 144 ülke içerisinde
kadın-erkek ücret eşitsizliğinde Türkiye 131inci sırada.
Egemenler ekolojiyi tahrip ediyor, ne adına;
sermaye adına; havayı, suyu, barajlarla, HESlerle yer altı
kaynaklarını talan ederek her tarafı kirletiyor,
ormanlarımızı yakıyor. Özellikle Kürt halkının
yoğun yaşadığı coğrafyada operasyonlar nedeniyle
neredeyse bize orman bırakılmadı.
Kimlikler çatışması var
arkadaşlar. Başta Kürt sorunu olmak üzere diğer
azınlıklar burada özgür değiller.
Ayrıyeten, AKP Hükûmetinin Kürtlere
karşı ayrı bir alerjisi var. Ne diyor Cumhurbaşkanı
kendi bildirgesinde, okuduğunda: Biz, güney Kürt federe devletinin
bağımsızlık referandumunu durdurduk. İçişleri
Bakanı da burada aynı şeyi söyledi. Dolayısıyla, hani
Kıbrısta devlet istiyoruz, bilmem, Balkanlarda istiyoruz, Çindeki
Türkmenler
Hepsine biz Evet deriz, yanındayız da bütün ezilenlerin
yanındayız ama bu Kürt -tırnak içinde söylüyorum-
düşmanlığını bırakmamız lazım
arkadaşlar. Kürtler ile Türkler birlik olursa -demokratik, özgürlükçü-
diğer halklarla olursa ilerleriz. Biz, Bizans meselesinde 1071de gördük,
1514te gördük, Selahaddin Eyyubide gördük, cumhuriyetin kuruluşunda
gördük, hepsinde bunu gördük.
Şimdi, Cemal Abdünnasır 1960da
Talabaniyi çağırıyor, diyor ki: Sizinle Saddamı
barıştıralım. Ne diyor: Bize bir radyo verin. Türkiye
bir heyet gönderiyor, diyor ki: Radyo açmayın, Kürtçe radyo. Ama Cemal
Abdünnasır akıllı, diyor ki: Bizim duyduğumuza göre Kürt
yok sizde, siz niye rahatsız oluyorsunuz? Ha, bizde yoktur ama yine
bizim için tehlikedir. diyor. Dolayısıyla değerli
arkadaşlar, bunlardan vazgeçelim.
Kürt diline karşılık
Cumhurbaşkanı Almanyada ne dedi: Asimilasyon bir insanlık
suçudur. Biz katılıyoruz, çok doğru bir söz. Ama Kürt
çocukları, diğer halkların çocukları asimilasyona tabi
tutuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HASAN ÖZGÜNEŞ (devamla) - Şimdi,
dolayısıyla Kürt sorunu çözülemediği için 50 bin insan kaybettik.
Bir AKP milletvekili söyledi; 1,5 trilyon para harcadık değerli
arkadaşlar. Sadece bu yıl 84 milyar savunmaya
ayrılmış.
Değerli arkadaşlar, bir iki şey daha
söyleyeceğim: Türkiye'de hukuk yok, vatandaşın yüzde 30u Hukuk
var. diyor. Sami Selçuk Hukuk cüzdan ile vicdan arasına
sıkışmıştır. diyordu, şimdi hukuk
sarayın iki dudağı arasına sıkışmıştır
değerli arkadaşlar. Gerçekten dünyada da kimse bizim hukukumuza
inanmıyor. Biz, AİHM kararına karşı gösterilen tepkide
de, Brunson meselesinde de, Alman gazeteci meselesinde de bunları gördük.
Basın özgürlüğü yok. Emekçiler yüzde 63 oranında dolaylı
vergi ödüyor, sermayenin yüzde 90ı zenginlere gidiyor, yüzde 10u
diğer geri kalan halka gidiyor. Dolayısıyla arkadaşlar, bu
bir emekçi bütçesi değil, halklar bütçesi değil, tefecilerin
bütçesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Son bir söz
söylüyorum değerli arkadaşlar: Bu sorunlarımızı ve
diğer sorunlarımızı çözebilmek için gerçek anlamda, gerçek
özgürlükçü, demokratik, bilimsel bir anlayışa ihtiyacımız
vardır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ne bilimsel bir
konuşma yaptın.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Türkiye'de Kürt düşmanlığı yok, PKK
düşmanlığı var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
Sayın
Başkanım
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de
Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
sataşma mı, 60a göre yerinizden mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Asimilasyondan, Kürtlere alerjiden
bahsedildi, dolayısıyla böyle bir suçlayıcı ifadede
bulunuldu. Bu sebeple ben yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, AK PARTİnin on altı yıldır
özgürlükleri genişleten, kalkınmaya, toplumsal ve sosyal adalete önem
veren bir uygulama içerisinde olduğuna, Türkiye hükûmetlerinin terörle
mücadelede hiçbir ödün vermediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, hatibi dinledik, herkesin birleştirici
bir dilde buluşması lazım, ayrıştırıcı
bir dilde değil. Kendi kurgularına göre birtakım
varsayımsal önermelerle farklı sonuçlara varmak her zaman mümkündür
teorik olarak ama gerçek başka, gerçekten iddialar bambaşka. Biz
kesinlikle hiçbir toplumu, hiçbir topluluğu asimile etmenin peşinde
değiliz; kültürel çoğulculukla, Türkiye anayasal rejimi
doğrultusunda bütün demokratik hakları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlayacağım.
BAŞKAN Toparlayalım bir dakikada.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hani
açılmıyordu Başkanım?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Uzatma ama söz isterken
yaptığım açıklama oraya gitti takdir edersiniz ki, bir
dakikayı aşmıyorum.
Sonuç itibarıyla, ormanların
yakıldığından vesaire birçok doğru olmayan beyanda
bulunuldu. Şunu ifade etmek isterim ki AK PARTİ, on altı
yıldır özgürlükleri genişleten, çoğaltan bir partidir,
bütün insanlarımızın müreffeh bir yaşam sürmesi için
kalkınmaya ve toplumsal, sosyal adalete önem veren bir uygulama içerisinde
olmuştur ve kültürel çoğulculuğa da her zaman riayet etmiştir
ancak Türkiye hükûmetleri terörle mücadelede de hiçbir ödün vermemiştir ve
asla vermeyecektir.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
29.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
memlekette Kürt sorunu olmasaydı Hükûmetin Oslodan başlayarak
İmralıda, Kandilde, Dolmabahçede, Haburda ne işi
olduğunu öğrenmek istediğine, Türkiyede Kürt kültürüne, Kürt
kimliğine yönelik asimilasyon süreci yaşandığına
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, benim
hep söylediğim bir şey vardır Siyaset ve burası çözüm
müessesi, çözüm yeri; sorunları kaşıma yeri değil. diye.
Sorunları kendi siyasi çıkarlarımız, siyasi gelecek ve
iktidar kaygılarımızla kaşırsak, bu ülkeye ve bu
millete, arkadaşların halklar dediği bu millete kötülük
yapmış oluruz.
Şimdi, Başkanım, bu memlekette bir
Kürt sorunu olmayaydı, bu Hükûmetin, Oslodan başlayarak
İmralıda, Kandilde, Dolmabahçede, Haburda ne işi vardı?
Ne işi vardı?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
PKKnın gerçek yüzünü ortaya koymak için.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tabii, tabii!
PKK ayrı, Kürt sorunu ayrı;
karıştırmayın.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) O
ikisini ayırdık. O ayrı!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
bakın, bir feryat var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Artı son bir dakika Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tıpkı,
geçmişte, anlamsız yere başörtüsüne yönelik nasıl
anlamsız bir defans vardı ve mağduriyetlere yol açtı,
sorunlara yol açtı, toplumu kamplaştırdı ise bugün de dün
de daha evvelsi gün de Türkiye'de, Kürt kültürüne, Kürt kimliğine yönelik,
evet, bir asimilasyon süreci yaşandı arkadaşlar, deve kuşu
gibi başımızı kuma gömemeyiz. Bu ülkede adama Kürtçe isim
koydurmazsan, adama Kürtçe mektup yazdırmazsan, adama Kürtçe
şarkı söyletmezsen adamı çileden çıkarırsın, adam
da hakkını arar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) On
altı yıl içinde oldu mu?
BAŞKAN Arkadaşlar
ENGİN ALTAY (İstanbul) İkisi
ayrı şey.
Burada, şunu da söyleyen biriyim ben: Bu sorun
PKKnın kendine kan bulduğu yer, bu sorun PKK için de bir serum; PKK
bundan besleniyor, siyaset de bu sorunu kaşıyarak besleniyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Burada PKKnın
temsilcileri mi söylüyor bunları?
ENGİN ALTAY (İstanbul) İkisi de
yanlış, bunu söylüyorum. Dolayısıyla, Sayın
Başkan, herkes kendi düşüncesini söyleyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben şu
şekilde tamamlamak istiyorum müsaade ederseniz, bir korsan tebliğ
gibi olsun. Yani herkesin düşüncesi farklı ama tahammül de
edeceğiz.
Türkiye'nin bekası sadece AK PARTİnin
sorunu değil. Türkiye'nin ve bu milletin bekası AK PARTİnin
sorunu olduğu kadar, Cumhuriyet Halk Partisinin de Halkların
Demokratik Partisinin de Milliyetçi Hareket Partisinin de İYİ
PARTİnin de sorunudur.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Aidiyetlik sorunu
onların değildir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kimse merak
etmesin, Türkiye bir beka sorunu gerçekten yaşarsa, buradaki bütün
partiler ve olmayan bütün partiler et tırnak oluruz, et tırnak
olmayanları da hain ilan ederiz o zaman. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
ben giremedim sisteme.
BAŞKAN Sayın Kurtulan, buyurun.
30.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Kürtçenin eğitim öğretim dili olmasını ve güvence
altına alınmasını istediklerine, asimilasyonun
olduğuna ve ülkenin geleceği için demokratik çözümü elzem
gördüklerine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Grubumuzda Kürt olan ve biraz daha yaşı
uygun olan herkes bilir. İlkokula başladığımızda
Andımızı içtikten sonra, dilimiz dönüp öğrenmeye
başladıktan sonra sınıfa geçerdik; kimin akşam evde
Kürtçe konuştuğunun raporu alınırdı, derse
başlamadan önce bu rapor alınırdı. Tahtaya çıkarılırdık,
eğer avcumuzu açıp -dayak- vururlarsa şanslıydık.
Tırnaklarımızın ucuna vurulduğunda bu acıyı
hepiniz tahmin edersiniz, dramatize etmiyorum. (HDP, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika
arkadaşlar
FATMA KURTULAN (Mersin) Bir dinleyin
Başkan, gürültü olursa devam etmeyeceğim.
Süremi kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar
Bir dakika
(MHP
sıralarından Hepimiz o sopayı yedik. sesi)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Az yemişsin, keşke biraz daha yeseydin.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Kapa çeneni!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sen kapa
çeneni! (HDP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen müsaade
edelim.
FATMA KURTULAN (Mersin) Konuşma!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Saygılı ol önce!
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Kurtulana
söz verdim. Lütfen
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Terbiyesizlik yapmayın.
BAŞKAN Arkadaşlar
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sen
dayağı başka sebeplerle yemişsin. Ayıp ama!
KAMİL AYDIN (Erzurum) Grup başkan
vekilleri konuşuyor, siz karışmayın lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bir saniye, bir
saniye
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Saygısızlık yapıyorlar.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bir saniye, bana
bırakın, bir saniye müsaade edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bıraktık, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bir dakika
Müdahale etmeyin.
Arkadaşlar, tamam, bir saniye
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sizinkiler de Konuşma! diyorlar, onlar da öyle diyorlar yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, İyi ki dayak yemişsiniz. diyor. Bu ne terbiyesizlik ya?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Lütfen, tamam,
önünüze dönün.
BAŞKAN Tamam arkadaşlar
Sayın Kurtulan, buyurun.
BAŞKAN Arkadaşlar, bunu bile kabul
etmeyecekseniz daha neyi kabul edersiniz? Ben burada bir gerçeği,
yaşanmışı söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mümkün olduğu kadar konuyu
açmadan, dağıtmadan
Başka konu üzerindeyiz.
Buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Ama yeniden
başlıyoruz Başkan çünkü ben konuşamadım, süremi değerlendiremedim.
BAŞKAN Tamam.
FATMA KURTULAN (Mersin) Her sabah bizim
gördüğümüz bir işkenceydi bu. Ne mutlu Türküm diyene! Sürekli bu
Andımızla ve akşam annenle, tek kelime Türkçe bilmeyen annenle
Kürtçe konuştuğun için sabah vurulan dayakla biz Türkçeyi
öğrendik.
Şimdi, Asimilasyon yok. deniliyor. Tek
yayın yapan bir Azadiya Welat gazetesi kapatıldı. Hâlâ Kürtçeyi,
ana dilinde Kürtçeyi öğrenebilme hakkını savunuyoruz.
Beğenin beğenmeyin, kabul edin etmeyin ama biz Kürtler,
varlığımızın, geleceğimizin garantisi olarak ana
dilimizi korumak istiyoruz. Bunu geleceğe taşımak,
evlatlarımıza öğretmek, bunu eğitim öğretim dili
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) AK PARTİ
Grubunda sizden daha fazla Kürt var ya! Onların temsilcisi niye
oluyorsunuz?
BAŞKAN Tamamlayalım.
Arkadaşlar
FATMA KURTULAN (Mersin) Eğitim öğretim
dili olsun istiyoruz; bu, güvenceye alınsın istiyoruz,
Anayasamızda da bunun karşılığının
olmasını istiyoruz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ayıp ya!
FATMA KURTULAN (Mersin) Asimilasyon vardır,
ülkemizde ne yazık ki asimilasyon vardır. Şu an burada bile
Kürt lafı Kürt coğrafyası Kürt dilleri kürdistan hiçbir
şey demeyeceksiniz. Hatta öyle indirgediniz ki arkadaşlar, bir dönem
Erdoğanın bile özür dilediği Dersim için bile Dersimi kullanmayacaksınız.
dediniz ve Dersimin adının nasıl Tunceli
yapıldığının tarihini hepiniz bilirsiniz, bunu bile
inkâra gittiniz.
Onun için bununla yüzleşmeyi fazla
geciktirmeyin diyoruz. Hep beraber, bu ülkenin geleceği için bu sorunun
demokratik çözümü elzemdir. Gelin, bize nasip olsun diye çağrıda
bulunuyorum.
Sağ olun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
31.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
asimilasyon kelimesini ve yapılan değerlendirmeleri
reddettiklerine, dünya milletleri içerisinde ırkçılığı
bilmeyen tek milletin Türk milleti olduğuna ve CHPnin Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kurucu değerlerine sahip çıkıp
çıkmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, bizim söz almamıza gerek yoktu normal şartlarda ama
Şimdi, Türkiyenin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Çok
ayıp gerçekten. Irkçılık yapıyorsunuz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Ne
ayıp? Grup başkan vekili konuşuyor.
BAŞKAN Arkadaşlar, grup başkan
vekiliniz konuşuyor, lütfen
Sayın Bülbül, devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Müsaade edin ya.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devletini var eden
değerler, ortak geçmişimiz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin nasıl
bir devlet olduğu konusu bu şekilde tartışma mevzusu olunca
buna dair Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de hem Cumhuriyet Halk
Partisinin sayın grup başkan vekilinin hem de HDPli sayın grup
başkan vekilinin bu ifadelerini kesinlikle kabul etmediğimizi ve
özellikle asimilasyon ifadesini ve bu manada yapılan
değerlendirmeleri de şiddetle reddettiğimizi ifade etmek
istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti daha kuruluşu aşamasında
doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi, bu memleketin içerisinde var
olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
bütün
insanlarımızın, bütün ahalinin ortak iradesiyle adı
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak kurulmuş ve daha o yıllarda Ne
mutlu Türküm diyene! ifadesi, Türkiye'nin doğusundan batısına
hiç kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde anlaşılarak
bugünlere gelinmiştir. Bu işin bir istismar vasıtası olarak
kullanılmasının ve Türkiyede Ne mutlu Türküm diyene!
ifadesinden ırkçı birtakım algılamalar
çıkarılmasının kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
Türk milleti açısından bir değerlendirme yapılırsa
şunu net bir şekilde ifade edebilirim ki dünya milletleri içerisinde
ırkçılığı bilmeyen tek bir millet varsa o da Türk
milletidir. Türk milleti kadar gönlü geniş, Türk milleti kadar sevgi ve
muhabbet dolu, kendisinin dışında ve kendisine benzemeyen, hiç
alakası olmayan insanlar dahi olsa bunlara sevgiyle, muhabbetle bakan,
canını dişe takıp zor anında onun yanında olmak
isteyen bir millî karaktere sahip başka bir millet yoktur dünyada. Bu
konuda ben iddialıyım. Bu ifadelerimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Biz bunun için
Türk milliyetçisiyiz diyoruz. Allaha hamdolsun, o noktada utanacak,
sıkılacak bir şey olmadığı için, bu milletin
geçmişinde herhangi bir utanç anı söz konusu olmadığı
için bu milletin milliyetçiliğini biz büyük bir onurla, gururla
yapıyoruz. Atatürk bu memleketi kurarken böyle bir anlayışla,
ırkçı bir anlayışla kurmamıştır. Hepsinin
bütün unsurlarıyla birlikte bu memleket teşekkül etmiştir. Ama
Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin bu konularda
açıklama yapması gerekir. Bakın asimilasyon dediniz,
arkasından HDP söz aldı, asimilasyonu Ne mutlu Türküm diyene!
ifadesiyle, Andımızla ve Dersimle anlattı. Peki, ben
şimdi Sayın Altayın Andımız meselesiyle alakalı
HDPnin ifadesine karşı Atatürkün partisi olarak bir cevap
vermesini, aynı zamanda Ne mutlu Türküm diyene! ifadesine karşı
bir cevap vermesini ve Atatürkün sağlığında gerçekleşen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
sağlığında ortaya çıkan, Dersim isyanı olarak
ifade ettikleri o kalkışmayla alakalı Seyit Rızanın
tarafında mı yoksa Atatürkün tarafında mı
durduklarını açıkça beyan etmesini istiyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Onu en son bu Mecliste
Sayın Onur Öymen kürsüden söylemişti, Atatürkün yanında
tavır göstermişti, o günden beri Sayın Onur Öymenden haber yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu nasıl laf
ya!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Olmaz böyle şey
ya! Böyle bir şey olabilir mi ya?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu noktada
tavrınızı netleştirin. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kurucu değerlerine sahip çıkacak mısınız
çıkmayacak mısınız, net bir tavrınızı ortaya
koyun. HDPnin söyledikleri nettir, Cumhuriyet Halk Partisi de kendisini
netleştirsin. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Hadi bakalım,
buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Muhatap biz
değiliz, sizsiniz. Cevap verin.
BAŞKAN Bir dakika
ENGİN ALTAY (İstanbul) Başkan, bir
müsaade etseniz
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu bir
hakarettir, sataşmadır, oradan söz istiyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hakaret etmedim.
BAŞKAN Tamam, tamam, bir dakika.
Sayın Türkkan
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hakaret etmedim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hakaret, hakaret.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Laf Mustafa Kemale aittir,
söyleyin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nerede
duracağımı sizden öğrenecek değilim.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Size mi kaldı?
Size mi kaldı?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Söyleyin. Mustafa
Kemale aittir, söyleyin.
BAŞKAN Arkadaşlar
Tamam, söz veriyoruz
herkese.
MUHARREM VARLI (Adana) Atatürk yaşasaydı
senden bunun hesabını sorardı Engin Altay.
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
32.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
asimilasyon görmek isteniyorsa Türk ve Müslümanların asimile olduğu
Balkanlara bakılması gerektiğine, Kürtlerin bu memlekette
asimile edildiğini söylemenin gerçeklerin ardına saklanmak
olduğuna ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu akşam grup
başkan vekilleri olarak, yorulan Meclisin, bir an önce, bu görüşülen
maddelerin toparlanıp gitmesi konusunda karar almıştık ama
maalesef bu karara uymakta biraz zorlandık.
Ben, önce, size asimilasyondan bahsetmek istiyorum.
1912de yani Balkan Savaşında nüfusunun yüzde 85i Türk ve Müslüman
olan Balkanlarda, aradan geçen yüz senede nüfus yüzde 4lere
düşmüştür. Asimilasyon görmek istiyorsanız, Türk ve
Müslümanların asimile olduğu Balkanlara doğru bir bakın
isterim. Eğer 1912deki Kürt nüfusu, Kürt varlığı
Eğer Türkiyede yaşam hakkı bulan doğudaki,
güneydoğudaki vatandaşlarımızın bugün bu ülkede
aynı Parlamento içerisinde, bizimle beraber görev yapan temsilcileri de
varsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
bunun ismi asimilasyon
değil birlikte yaşama iradesidir. O yüzden, Kürtlerin bu memlekette
asimile edildiğini söylemek, en hafif tabiriyle, gerçeklerin ardına
saklanmaktır. Bunu kabul etmediğimizi söylemek istiyorum. Biraz evvel
ifade ettim, asimilasyon görmek istiyorsanız, lütfen, Türk ve Müslümanların
yüz yılda asimile edildiği Balkanlara, Rumeliye doğru bir
bakın, gerçek asimilasyon orada.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sahte
asimilasyon!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dolayısıyla,
Meclisi, bütçenin görüşmelerinin yapıldığı bu konuda,
başlandığı günden bu yana bütçe dışında her
şeyin konuşulduğu bir kürsüden uzak tutalım, sizden
istirham ediyorum. Meseleler mutlaka tartışılır, konuşulur.
Ben insanların konuştuğu meselelerin
kısıtlanmasından yana değilim ama gerçeklerin de ifade
edilmesinden yanayım. Gerçekleri görmezlikten gelip, olmayan bir konuyu
burada gündeme getirip Meclisin meşgul edilmesine karşıyım.
Bunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, kürsüden mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kürsüden, tabii, takdir
ederseniz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, kürsüden
konuşacak ne söyledim ben Allah aşkına?
BAŞKAN Bir dakika
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne söylemedin ki
hocam ya, ne söylemedin ki.
BAŞKAN - Sayın Altay
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
- Açıklama yapın, yerinizden açıklama yapın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu üç
meseleye Allah rızası için cevap verin.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Üç soruya cevap
vereceksin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben
söylediğim her şeyin arkasındayım.
BAŞKAN Sayın Altay, gelin, buradan
söyleyin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu üç
meseleye; şu Andımız, Ne mutlu Türk'üm diyene!, bir de Dersim
meselesine bir cevap ver Allah rızası için.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim
milliyetçiliğimin, vatanseverliğimin terazisi senin elinde
değil, anladın mı?
BAŞKAN Arkadaşlar
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu Dersime
bir cevap ver Allah rızası için.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Üç soruya cevap ver.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu Dersimi
bir açıklayın da bir öğrenelim, Seyit Rızadan yana
mısınız, Atatürkten yana mı, bunu bilelim biz de.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kürsüden söz
verdiniz değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Kürsüden, buyurun.
Sayın Altay, tecrübeni konuşturmanı
bekliyoruz. Toparlayalım bu konuyu. Lütfen yeniden sataşmaya mahal
olmasın.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Sakaya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasında Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
gerçeklerle yüzleşmekten korkan siyasetin sonu hüsrandır.
Bir şey söyleyeceğim size, bir
anımsatma yapacağım. Yıl 2002 seçimleri öncesi olabilir.
Mehmet Ağar -kulakları çınlasın, oğlu da şimdi
burada- bir söz etti Kürt sorunuyla ilgili, Dağdakiler, elinizden
silahı bırakın, düz ovada siyaset yapın. dedi. 2002 ve
Mehmet Ağar Türk siyasetinde linç edildi o dönem. Oradan nerelere geldik?
Kürt sorunu konusunda geçmişte yapılan kimi hatalar üzerinden de, TRT
Kürt dâhil, bir sürü gelişme oldu.
Arkadaşlar, bir şeyi, dönüşüm,
değişim, süreç
İlerlemeye engel olan herkesi, süreç
doğruysa önüne alır götürür. Düz ovada siyaset yapın. diyen
Mehmet Ağarı linç eden Türkiye, Haburda PKKlı teröristleri
karşıladı. Çadır mahkemeleri kuruldu.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu Dersime
cevap ver, Dersime, Dersime!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sana ne Dersimden ya!
Sana ne Dersimden!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Zaman geçiyor,
zaman geçiyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hesap mı
vereceğim sana?
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ne mutlu Türk'üm
diyene! asimilasyon mu?
ENGİN ALTAY (Devamla) Hesap mı
vereceğim sana?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sen cevap ver,
bunlara cevap ver.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Mustafa Kemalciler seni
bekliyor, seni.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ayıp ya! Ayıp
ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, kürsüde hatip var.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sana ne Dersime
bakışımdan benim!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Asimilasyona
cevap ver.
ENGİN ALTAY (Devamla) Vereceğim,
sabredersen vereceğim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Peki, bekliyorum.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - O seni dinledi, sen
niye onu dinlemiyorsun?
MUHARREM VARLI (Adana) Bağırma,
bağırma.
KAMİL AYDIN (Erzurum) HDPye gel.
BAŞKAN Arkadaşlar, kürsüdeki hatibe
müdahale etmeyelim.
ENGİN ALTAY (Devamla) HDP legal bir partidir,
gelir burada görüşlerini söylerler. (CHP ve MHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
Sayın Başkan, konuşturmuyorlar, bir
uyarın arkadaşları.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
MUHARREM VARLI (Adana) Atatürkün partisine bak
ya! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, kürsüde hatip var ya,
söz verdik bir arkadaşımıza, grup başkan vekili, lütfen...
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben yanlış
bilmiyorsam bu Meclisteki beş parti de Atatürkün partisi.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Adı var diyorum,
adı; adı var, adı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Siz Atatürkün
değil misiniz? Bırakın ya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Atatürkün kurduğu bir parti olduğu için öyle deniyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Parti, Türkiye'nin
devlet kuran partisi, hepimizin partisi.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ne mutlu Türk'üm
diyene! diyor musun demiyor musun?
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı niye...
Böyle bir müzakere şeyi yok. Kürsüde bir hatip
var, konuşuyor.
Bir dakika ilave edelim, bir dakikasını
aldınız Sayın Altayın.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet, Sayın
Başkan, şimdi, sırayla cevap vereceğim tabii.
Bu Andımız ve Ne mutlu Türk'üm diyene!
meselesi sizin ağzınıza alacağınız iş bile
değil. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sen söyle! Söyle, söyle
bir defa!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu konuda önce siz AK
PARTİyle bir anlaşın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Asimilasyon
diyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Asimilasyon
geçmişte yaşanmıştır kardeşim, sen ne dersen de.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Asimilasyon.
diyor, Ne mutlu Türk'üm diyene!yle asimile ettiler bizi. diyor, cevap ver
Allah rızası için.
BAŞKAN Arkadaşlar...
ENGİN ALTAY (Devamla) Andımız
konusunda siz AK PARTİyle, ortağınızla, Cumhur
İttifakıyla bir tek dil yakalayın biz size uyarız; biz
size uyarız, merak etme.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Dersimi anlat
sen Cumhuriyet Halk Partisi olarak.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne
anlatacağımı sana mı soracağım ben? Başkan,
ayıp ediyorsun, sen grup başkan vekilisin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Dersimi bir anlat,
Seyit Rızadan yana mısın, Atatürkten yanı mı?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne söyleyeceğimi
sen öğretmeyeceksin bana.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Merak ediyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar...
Sayın Bülbül...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Merak ediyorum,
öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül...
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen şu
Andımızı bir anlat, gel buraya.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sen Dersimde
Seyit Rızadan yana mısın, Atatürkten yana mı,
açıkla.
BAŞKAN Arkadaşlar...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Açıkla,
açıkla...
BAŞKAN - Sayın Bülbül, lütfen...
ENGİN ALTAY (Devamla) Gel buraya, gel, bir
Andımızı anlat burada. Gel, Andımıza, Ne mutlu
Türküm diyene!ye ne diyorsun, bir anlat. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Anlatırım ben, anlatırım.
ENGİN ALTAY (Devamla)
İttifakını bir ikna et, biz CHP olarak arkanıza
düşeceğiz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu, Seyit
Rızadan yana mısınız, Atatürkten mi, onu
açıklayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ayıp ediyorsun,
bir grup başkan vekili olarak ayıp ediyorsun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Açıklayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bizim
yanımız, yönümüz belli.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ne?
BAŞKAN Arkadaşlar...
ENGİN ALTAY (Devamla) Bizim
yanımız, yönümüz belli, anladın mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Belli değil.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bilmiyoruz, Genel
Başkanınız Seyit Rızayı söylüyor, Onur Öymen
Atatürk diyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ayıp ediyorsun,
çok ayıp ediyorsun Başkan.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Söyle ya, Ne mutlu
Türk'üm diyene! de ya.
BAŞKAN - Arkadaşlar...
ENGİN ALTAY (Devamla) Ayıp ediyorsun ya.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Allah
rızası için çıkın aydınlatın bizi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yeni göreve
başladın, provokatörlük sana yakışmaz Başkan,
provokatörlük sana yakışmaz.
BAŞKAN Arkadaşlar...
Sayın Altay...
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sataşma,
sataşma, cevap ver.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Aydınlatın, aydınlatın bizi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet, son cümle:
Bakın...
BAŞKAN Tamam, selamlayalım Genel Kurulu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkan,
konuşturmadılar ki... Siz de seyirci kalıyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, müdahale ediyorum ben,
görüyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Son cümle...
Nereden nereye geldi bu mesele, bir yere geliyorum
ben.
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Altaya
bir dakika süre verelim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Verin, bitireyim.
BAŞKAN - Tamamlayalım, lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Çok yadırganan
şeyleri bu ülke yaşadı, devletin terör örgütüyle masaya
oturması buna dâhil. Bunlar mümkün olmayan şeylerdi. Bunlar
yaşandıysa orta yerde bir sorun var. Bu sorundan beslenerek
Şehitler ölmez, vatan bölünmez. diyerek bu işin altından
kalkamayız.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ne mutlu Türk'üm
diyene!
ENGİN ALTAY (Devamla) Olan şehidimize
oluyor, şehidin anasına oluyor, şehidin babasına oluyor.
Kim siyaset yapıp da bundan besleniyorsa bu ülkeye en büyük kötülüğü
yapıyordur. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkede
birlik, beraberlik içinde yaşamak dururken kandan, kafatasından,
ırktan siyaset yapmak yanlıştır, kınıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ne mutlu Türküm
diyene! diyemiyorsun, bak, diyemiyorsun. Bir de ya, bir de ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmadan
şimdi söz istiyorum.
BAŞKAN - Hayır, sen bir yerine geçsen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bir dakika
Bir
dakika
BAŞKAN Bir bakalım biz, bir bakalım
ne diyecek.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sayın Başkanım, yolda sataşırsa bir daha söz vermeniz
lazım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, Ne
mutlu Türküm diyene! demekten korkuyorsunuz. diyor; bu, sataşma ya. Bir
milletvekiline bunu söyledi.
BAŞKAN - Şimdi mi dedi? Ben duymadım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bir dakika
efendim
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle mi?
Söylemedin mi?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kim, ben mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Söylemedin mi
Kamil Bey?
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ben senin
söylediklerini söylesem oraya oturamazsın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne mutlu
Türküm diyene! diyemiyorsun. dedi.
BAŞKAN Bir dakika
Sen yerine buyur. Bir
bakalım ne diyecek. Tamam, tekrar olur, bitmiyor bir şey, kapatmıyoruz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, bana
sataştınız da
Bana bir müsaade edin de
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
hayır, size
BAŞKAN - Sayın Bülbül
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi,
efendim, provokatörlükle suçlanan şahsımdır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet,
provokatörlük yapıyorsun. Ayıp ediyorsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Evet, tamam,
sataştınız. Provokatörlükten dolayı bu yapılan
sataşma, eğer sayın grup başkan vekiline bir kürsü
hakkı doğurduysa, bize de haydi haydi doğurmalıdır
diye düşünüyorum. Bu noktada kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül, tamam, verebilirim
ama yani bu konunun buraya gelmemesi lazım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim,
keşke gelmeseydi. Ben kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN - Başta sizler yani grup
başkan vekillerimiz
Lütfen
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Keşke
gelmeseydi. Efendim, ben kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN Verebilirim, yerinizden de olabilir.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, ben
kürsüye geleceğim.
BAŞKAN Tamam, buyurun, peki. (MHP
sıralarından alkışlar)
4.- Sakaya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bu Meclis çatısı
altında her siyasi partinin kendine göre birtakım düşünceleri,
dünya görüşü, Türkiyede yaşanan sıkıntılara, sosyal,
ekonomik diğer bütün problemlerin çözümüne yönelik farklı
görüşleri olabilir; bunların hepsine saygı duyuyoruz. Meşru
zeminde ve hukuk sınırları içerisinde kaldığı
sürece hepsi başımızın tacıdır.
Şimdi, burada bir şeyleri konuşurken
net birtakım ifadeler kullanılmasını talep ediyoruz,
başka bir şey söylemiyoruz. Sayın Altayın ifadesi beni
yaralamıştır. Atatürkün partisi olmakla, kurduğu parti
olmakla övünen bir Cumhuriyet Halk Partisinin sayın grup başkan
vekilinin ağzından Evet, Türkiyede bir asimilasyon olmuştur.
denildiği zaman
Asimilasyon çok vahim bir ifadedir, bunun başka
birtakım sonuçları da olacaktır. Türkiyede bugün siyasi manada
Kürtçülük yapanların, bölücülük yapanların veya Türkiyeyle ilgili
olarak başka birtakım hedefleri olanların dünden bugüne
ağzından düşürmediği böyle bir ifadeyi kullanırken
Türkiye Cumhuriyeti devletinin acaba hangi döneminin kastedildiği, ne
olduğu, bunların hiçbiri ifade edilmeden, bizim daha önceden bugüne
cumhuriyet tarihimizde bir asimilasyon politikası olduğunun
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından ifade edilmesi çok vahimdir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yazık,
yazık!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) Bunun üzerine,
HDP grup başkan vekilinin ifadesinde asimilasyon dedikten sonra,
farkındaysanız asimilasyonun içi bu şekilde dolduruldu HDP
tarafından. Denildi ki: Biz Ne mutlu Türküm diyene. ifadeleriyle
-efendime söyleyeyim- Andımızla büyük işkencelere tabi
tutulduk, bu bize reva görülecek bir muamele değildi. Bundan dolayı
biz çok zorluklar çektik, bu kabul edilebilir bir durum değildir. ve
asimilasyon bununla tarif edildi.
FATMA KURTULAN (Mersin) Çarpıtıyorsun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Öyle bir cümle kurmadı ya, öyle bir cümle bile yok!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) Yine Dersim
isyanı olarak tabir ettiği durumda da kendisi yine, o dönemi, bir
asimilasyon politikasının uzantısı olarak ifade etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) Şimdi ben de
çok büyük bir haklılıkla soruyorum: Cumhuriyet Halk Partisinin
sayın yetkilileri, Dersimle alakalı düşünceniz nedir?
Buradan, şu bulunduğum kutsal Meclis
kürsüsünden Onur Öymen daha önce demişti ki: Biz, Şeyh Sait isyanlarında,
Dersim isyanlarında bastırarak, ezerek bu cumhuriyeti ayakta tuttuk.
dedikten sonra, bugün, şu an Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkanı olan Sayın Kılıçdaroğlunun
ağzından ona karşı duyulan tepkiyi biliyoruz. Şimdi
ben diyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi şu an HDPyle beraber Seyit
Rızayla mı, yoksa Atatürkle beraber Seyit Rızanın
karşısında mı? (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ne mutlu Türküm diyene. ifadesiyle alakalı,
bunun asimilasyon olduğunu düşünüyor mu? Yoksa Ne mutlu Türküm
diyene. ifadesinin Türkiyede birleştirici, bütünleştirici bir unsur
mu olduğunu ifade ediyor?
Bununla birlikte, Andımızın HDPnin
dediği gibi bir asimilasyon aracı mı olduğunu, yoksa bu
memleketi birleştiren, bütünleştiren bir mesele mi olduğunu
düşünüyor, diyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
MHPyi falan bırakın, CHP olarak bu üç
konuda ne düşünüyorsunuz, bunu açıklayın; başka bir
şey değil. (CHP sıralarından gürültüler)
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Siz gerçekler ortadayken
daha çözemediniz, ortaklık yaptığınız insanların
ne yaptığını görmüyorsunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Soruları
sordum, üç soru
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın grup
başkan vekili, Andımızdan ve Ne Mutlu Türküm diyene!
ifadesinden rahatsız olduğumuzu itham etmek suretiyle çok
ağır bir sataşma yapmıştır, cevap vermek
istiyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Asimilasyon
mudur, değil midir; onu sordum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söyleyeceğim,
söyleyeceğim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bir de Dersimi
bir açıklarsanız bana çok memnun olurum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, neyi
açıklayacağım sana!
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Dersimi de biliyoruz,
Kahramanmaraşı da biliyoruz. Hadi!
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
sonrasında ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar, meseleyi
büyütmeyelim. Ara vereceğim fakat bir tatlıya bağlamak
istiyorum, bunu yapacak olan da sizsiniz sayın grup başkan vekilleri.
Lütfen
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Sakaya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
yaptığımız siyasette milletten ve örgütümüzden başka
kimseye hesap vermeyiz ancak Genel Kurula ve sizin bilginize sunuyorum
Sayın Grup Başkan Vekili; bu bir kanun teklifidir, 10/10/2013te
birinci imzası Engin Altay olarak verilmiştir, içeriği de Millî
Eğitim Temel Kanununa bir madde eklenmesiyle ilgilidir ve o madde
Andımızın Millî Eğitim Temel Kanununa dercedilmesiyle
ilgilidir. Anladın mı? (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ben, ona cevap
verin diyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Benim asimilasyondan
kastım şu
Bir kere Asimilasyon ne? diye sorsak, herkese bir
kâğıt versek herkes elli tane şey söyler.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Eritmek, yok etmek.
ENGİN ALTAY (Devamla) Etnik unsurların
kültürlerinin baskın doku kültürü içinde eritilmesidir. Siz Kürtçe
şarkıyı, Kürtçe türküyü, Kürtçe konuşmayı, Kürtçe
çocuk ismini yasaklarsanız bunun adı -millet ne derse desin-
asimilasyondur, bunu söylüyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu Ne mutlu
Türküm diyene! asimilasyon mu, onu açıklayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Niye
yasaklıyorsun? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Siz
yasakladınız, CHP yasakladı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen yasaklamadın,
sen de yasaklamadın, geçmişte bunlar oldu. Bak, bir örnek verdim,
tarihsel bir süreç anlattım size, Mehmet Ağardan bahsettim,
adamın linç edildiğinden bahsettim, şimdi geldiğimiz
noktayı söyledim.
Bizim siyasette gizli kapaklı işimiz yok.
Dersimde yaşanan olaylar üzücü ve acı olaylardır, tamam
mı? Ama ben nasıl Milliyetçi Hareket Partisi ile merhum Alparslan
Türkeşin arasına giremezsem sen Cumhuriyet Halk Partisi ile
Atatürkün arasına hiç giremezsin. Hiç giremezsin, hiç; senin işin
değil o iş, senin işin değil. (CHP sıralarından
alkışlar)
Son olarak ben şimdi bir soru soruyorum:
Şu, Andımız ne olacak kardeşim? Danıştayın
bir kararı var. Ne mutlu Türk'üm diyene! ibaresi ne olacak? Şu,
Cumhur İttifakı olarak
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Aynen duruyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bak, asıl mesele
şudur bence: Milliyetçi Hareket Partisinin tabanı AK PARTİyle
yapılan ittifaktan rahatsızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Arkadaşlar
Sayın Altay, toparlayalım lütfen,
dağıtmayalım.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Boş ver. Sen
kendini anlat.
ENGİN ALTAY (Devamla) Milliyetçi Hareket
Partisinin yetkilileri, yöneticileri de tabandaki bu
rahatsızlığı, gündemi buralara evrilterek tabanın
rahatsızlığını kapatmak istiyor olabilirler ve biz bu
tartışmalara girmiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Ne mutlu Türk'üm
diyene!
BAŞKAN Arkadaşlar, birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.18
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun
19/12/2018 Çarşamba günkü Birleşiminde 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin oylanmasına kadar
(13üncü maddesi dâhil) çalışmalarını sürdürmesi ile
20/12/2018 Perşembe günkü Birleşiminde mezkur teklifin
görüşmelerine 14üncü maddesinden devam edilmesi ve Perşembe günkü
Birleşimde Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddelerinin oylanmasının tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
19/12/2019
Danışma Kurulunun 19/12/2018 Çarşamba
günü yaptığı toplantıda, Genel Kurulun 19/12/2018
Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 2019 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin oylanmasına kadar
(13üncü maddesi dâhil) çalışmalarını sürdürmesi ile
20/12/2018 Perşembe günkü birleşiminde mezkûr teklifin
görüşmelerine 14'üncü maddesinden devam edilmesi ve perşembe günkü
Birleşimde Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddelerinin oylanmasının tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Binali
YILDIRIM
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Engin
Altay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Fatma Kurtulan Muhammed
Levent Bülbül
İYİ PARTİ
Grubu Başkan Vekili
Lütfü Türkkan
BAŞKAN Arkadaşlar, öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
Şimdi 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu
İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi
Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
12nci madde üzerinde söz sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Fethi
Açıkeldedir.
Buyurun Sayın Açıkel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA FETHİ AÇIKEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına yüce Meclisimizi ve televizyonları başında
bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tartışmakta
olduğumuz bütçe görüşmeleri, Türkiye'nin yaklaşık on yedi
yıllık kötü yönetimi sonucunda
karşılaştığımız bir ekonomik
darboğazın eşiğinde gerçekleşiyor. 2019 yılı
bütçe tartışmaları, Türkiyeyi bir yandan uygarlık, refah,
gelişmişlik, hak ve hukuk talep eden
yurttaşlarımızı, diğer yandan da israf, verimsizlik,
keyfîlik ve şatafat arzulayan bir rejim arasında tercihe zorluyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiyeyi
anayasasız, kurumsuz, bürokrasisiz, liyakatsiz yönetebileceğini
düşünen saray rejimi, bugün, maalesef, bütçesiz de yönetebileceğini
düşünüyor. Bu bütçede halk yok, yeterli yatırım yok ancak faiz
ödemesi, kamu-özel iş birliği garantili ödeme ve taahhüt çok.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 yılı bütçesi üzerine grubumuz adına
yaptığı konuşmasında Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bu bütçeye dair çok
temel bir gerçeği tüm boyutlarıyla ortaya koyduk. Bu bütçe içinden
geçtiğimiz kriz ortamında vatandaşın sorunlarına çözüm
üretecek bir bütçe değildir. Bu bütçe halkın bütçesi değildir.
Bu bütçede, 1.603 lira asgari ücretle geçinen 6 milyon 700 bin asgari ücretli
yok. Bu bütçede, asgari ücretin altında ücret alan 1 milyon 800 bin
işçi yok, 2 milyonu aşkın inşaat işçisi yok, 3600 ek
gösterge hakkı tanınmayan öğretmen, güvenlik görevlisi,
sağlık çalışanı yok, kadroya alınmayan
taşeron işçi yok. Bu bütçede, ücretli öğretmenlere,
sözleşmeli öğretmenlere yer yok; atanmayan öğretmenler hiç yok,
geçinemediği için iş arayan 4 milyon emekli yok. Bu bütçede hak
ettikleri hâlde emekli maaşlarını alamayan 700 bini
aşkın emeklilikte yaşa takılan
çalışanımız yok. Bu bütçede, hak ettiği desteği
alamadığı için artık üretemeyen çiftçiler yok. Bu bütçede,
kirasını, stopajını, vergisini ödeyemeyen esnaf yok, borç
içinde yüzen vatandaşımız yok, yurt ve burs talebi olan
öğrencilerimiz yok, ikinci sınıf yurttaş muamelesi gören
şehit yakınlarımız ve gazilerimiz yok.
Değerli milletvekilleri, bugün geldiğimiz
noktada kamu yatırımlarında gerilemeler var; 2008de
yatırımlara ayrılan pay 88 milyar iken 2019 bütçesinde 65 milyar
TLye düşmüştür bu rakam. Bütçede tasarruf yapılacak onlarca
kalem varken itibar harcamaları, israf harcamaları, savurganlık
harcamaları devam ediyor, yatırımlardan ise tasarruf edilmeye
çalışılıyor. Yatırım en basit tabiriyle, gelir ya
da yarar sağlamak amacıyla kaynak ayırmaktır.
Yatırımlardan kısmak demek, gelecek kuşakları ihmal
etmek demektir. Sayın Bakan yatırımlardaki düşüşü
şöyle izah ediyor: Özellikle altyapı yatırımlarımız
doygunluğa ulaşmıştır. Değerli milletvekilleri,
biz belli sektörler itibarıyla hâlâ gelişimini tamamlamaya
çalışan bir ülkeyiz. Güneydoğu Asya ülkeleri ve hızlı
büyüyen ülkelere kıyasla yatırım harcamalarımız
yeterli düzeyde değildir, yüzde 7den azdır. Şimdi sizlere
soruyorum: Bu ülkelerde yatırımlarda doygunluk var da bizde mi yok?
Sayın Bakanın bir iddiası daha var:
2019 yılında özel sektörün yenilikçi ve üretken
yatırımlarını destekleyecek yatırımlara önem
veriliyormuş.
Değerli milletvekilleri, yenilikçilik ve
üretkenlik, eğitim olmadan, eğitim bütçesi kısılarak olur
mu? 2002de Millî Eğitim yatırımlarına yüzde 22 pay
ayrılırken 2019da bu oran yüzde 10a gerilemiştir. 2002de Millî
Eğitim bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan
pay yüzde 17yken 2009da bu oran yüzde 5e kadar gerilemiştir. 2003ten
bu yana yükseköğretimdeki öğrenci sayısı yüzde 80
oranında artmıştır. Buna karşın
yükseköğrenime ayrılan pay bir önceki yıla göre yüzde 40 küsur
azalmıştır. Kredi ve Yurtlar Kurumunun yatırım bütçesi
yüzde 25 azaltılmıştır. Ölü doğmuş ve büyük bir
israfa neden olmuş olan FATİH Projesi gibi projeleri üreten Yenilik
ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün bütçesi bile yüzde 78
oranında azaltılmıştır.
Değerli milletvekilleri, iddia edildiği gibi
bu bütçede yeniliğe ve üretkenliğe yatırım
yapılmadığını, bilime, eğitime, kültüre,
tarıma, sosyal güvenlik ve yardım harcamalarına yeteri kadar pay
ayrılmadığını görüyoruz. Bütçede istihdamı
teşvik eden, nitelikli büyümenin önünü açan, beyin göçünü engelleyen
herhangi bir tedbire yer verilmemiştir. On yedi yıllık
iktidarı boyunca yatırım bütçelerinin ne denli yanlış
kullanıldığının en iyi göstergesi bugün
geldiğimiz noktadır. AKP yatırımları nitelikli ve
sürdürülebilir büyüme, yüksek katma değerli üretim getirmemektedir. AKP
dönemindeki büyüme ortalaması yüzde 4,9 iken AKP öncesi dönemde çok
partili hayatta büyüme ortalaması yüzde 5,1dir. Ülkemizde kişi
başına düşen gelir 7 bin doların altına
düşmüştür. Türkiye orta gelir tuzağının bile gerisine
ilerlemektedir. Geliri, demokrasisi, iş gücü vasatlaşmış
bir Türkiye yaratılmaya çalışılmaktadır. Gelir
adaletsizliği hızla artmaktadır. Yoksulluk oranı yüzde 20
düzeyinin altına neredeyse hiç inmemiştir. Büyüme duraklıyor ve
geriliyor. Büyürken bile yeterince istihdam üretemiyoruz. İşsizlik
yüzde 12 ve 4 milyon kişiye yaklaşmıştır. Tarım
dışı işsizlik ise yüzde 13 civarındadır.
İş arama umudunu yitirmişlerle birlikte gerçek işsiz
sayısı 6 milyona yakındır. Genç işsizliğin
artışı ise çok daha dramatiktir, genç işsiz oranı
yüzde 21dir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere, tüm kamu
hizmetlerinde nitelik düşmektedir, eşitsizlikler artmaktadır.
Nitelikli bir iş gücü, sağlıklı nesiller yetiştiremeyen
bir hükûmet anlayışıyla karşı karşıya
kalmışızdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
kurtuluşu da cumhuriyetimizin kuruluşu da çok zor koşullarda
gerçekleşmiştir. Genç cumhuriyetimiz, Atatürk ve silah
arkadaşlarının liderliğinde; parçalanmış,
yoksullaşmış, nüfusu azalmış, geri kalmış ve
uzun yıllar süren savaşların ardından bitkin
düşmüş bir ülke devralmıştır. Tarımda
modernizasyonu, ziraat enstitülerini, zirai donatım kurumlarını,
TEKEL ve Toprak Mahsulleri Ofisini, şeker fabrikalarını, Kayseri
Uçak ve Motor Fabrikasını, çimento fabrikalarını, Sümerbank
İplik ve Bez Fabrikalarını, Bursa Süt Tozu
Fabrikasını, Şişe ve Cam Fabrikalarını, Antrasit
Fabrikasını, Karabük Demir Çelik ve Boru Fabrikalarını çok
zor koşullarda, bu ülke, cumhuriyetimizin ilk yıllarında
inşa etmiştir. Haydarpaşa Limanı yabancılardan
satın alınmıştır. Etibank, Maden Tetkik Arama
Enstitüsü, Divriği Demir Madenleri, Türk petrol şirketleri
kurulmuştur. Sanayi ve Maadin Bankası, İş Bankası,
Emlak ve Eytam Bankası, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Halk
Bankası ve Denizbank yoktan inşa edilmiştir. Üstelik bütün bu
başarılar elde edilirken Osmanlıdan kalan borç da son
kuruşuna kadar ödenmiştir.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetimizin ilk
yıllarındaki bütün bu kurumsal inşaya, ekonomik kalkınmaya
kıyasla, AKP hükûmetleri PETKİM, TÜPRAŞ, TEKEL, Sümer Holding,
TÜRK TELEKOM, SEKA, şeker fabrikaları, elektrik
dağıtım şirketleri, tersane ve liman işletmeleri ve
madenlerimizi özelleştirmiştir. Bütün bunlara rağmen
yatırımlarda azalma görülmekte ve kamu-özel iş birliği
projeleri arzulanan sonuçları üretememektedir. Kamu-özel iş
birliği projelerinin toplam sözleşme değeri 135 milyar
doları geçtiği hâlde bu sözleşmelerin yatırım
tutarı 61 milyar dolar civarındadır. Özetle, devlet, özel
sektörün 61 milyar dolarlık yatırımı
karşılığında, yirmi yılda elde edeceği
yaklaşık 75 milyar dolarlık gelirden vazgeçmektedir.
Vatandaşlar kullanmasa bile köprülerin, hastanelerin, yolların,
tünellerin parasını ödemekte; vatandaşlar vergilerinin israf
edilmesine engel olamamaktadır. Altını çizmekte yarar var,
sözleşmelerin neredeyse tamamı döviz üzerinden, kurdaki her
kuruş artış hazinenin borç yükünü artırmaya devam
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin
anayasasız, hukuksuz, kurumsuz, bürokrasisiz ve liyakatsiz yönetilmesini
içimize sindiremiyorsak, içinde halk olmayan bir bütçe istemiyorsak ve içinde
sadece faiz ve rant barındıran bir bütçeyi vicdanımız kabul
etmiyorsa, emek için, hak için, hukuk için, sosyal adalet için gelin hep
birlikte bu bütçeye hayır diyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FETHİ AÇIKEL (Devamla) Sadece partim
Cumhuriyet Halk Partisi dediği için değil, halkımızın
çıkarları için hayır diyelim. Değerli milletvekilleri,
hep birlikte, parti ayrımı gözetmeksizin bu bütçeye hayır
dediğimizde faizden ve ranttan başka kaybedecek bir şeyimiz
olmadığını düşünerek bu bütçeyi reddettiğimizde
81 milyonluk bir halkın çıkarlarının önümüzde
durduğunu sizlere hatırlatıyorum.
Saygılarımla, yüce Meclisimizi ve
yurttaşlarımızı bu düşüncelerle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
Bursa Milletvekili Mustafa Esgin.
Buyurun Sayın Esgin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
12nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
4749 sayılı Kanun kapsamında Hazine
geri ödeme garantisi, kamu iktisadi teşebbüsleri, kamu bankaları,
kalkınma ve yatırım bankaları, büyükşehir
belediyeleri, diğer belediyeler ve buna bağlı kuruluşlar
lehine bu kuruluşların dış finansman kaynağından
sağladıkları dış borçlarının geri ödenmesi
hususunda verilen garanti olarak tanımlanmaktadır. Hazine
garantilerinden ve borç üstlenim taahhütlerinden kaynaklanabilecek koşullu
yükümlülükler kapsamındaki risklerin borç stokuna, borcun
sürdürülebilirliğine ve mali disipline muhtemel etkileri çeşitli
senaryo analizleri ve araçlar vasıtasıyla ölçülmekte, Hazine ve
Maliye Bakanlığımız tarafından çok yakın takip
edilmektedir.
Bizler, çılgın projelerimizde, planlama
aşamasında çok detaylı bir çalışma yürüterek maksimum
kamu yararı gözetiyoruz. Kamu malını ecdadın gelecek
nesillere emaneti olarak görüyor ve beytülmale azami hassasiyet gösteriyoruz.
AK PARTİ iktidarları olarak hazırlamış olduğumuz
bütçeler her zaman şeffaf, denetlenebilir, hesap verebilir, verimli ve
mali açıdan uygulanabilir bütçeler olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu dönemde bütçede en büyük payı yine eğitime
ayırdık. Geleceğimizi inşa edecek olan nesillerimizin daha
eğitimli yetişebilmeleri adına eğitim alanında
yapılan reformlarımız devam edecektir. Eğitimde sadece
fiziki şartları iyileştirmekle kalmayıp kaliteli
eğitim ve öğretimin uygulanabileceği politikalar üretmeye devam
edeceğiz. Bunun yanında, sağlık, savunma sanayisi,
ulaştırma ve turizm alanlarında önemli yatırımlar
gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam edeceğiz.
Yine, sağlık alanında
yaptığımız çalışmalarda, dünyada sağlık
hizmetlerine erişimde ve sağlık hizmetleri maliyetinde önemli
derecede iyileştirmeler gerçekleştirdik. Sağlık
alanında ortaya koyduğumuz Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla vatandaşlarımıza yüksek memnuniyet
oranlarıyla hizmet verirken aynı zamanda, yabancıların da
tercih ettiği bir ülke konumuna ulaşarak sağlık turizminde
bir cazibe merkezi hâline geldik.
Seçim bölgem Bursada, on altı yıllık
iktidarımızda 18 hastane yapmak da şükürler olsun, yine AK
PARTİ iktidarlarına nasip olmuştur. Neredeyse her on ayda 1
hastaneyi Bursaya kazandırdık. Önümüzdeki bir yıl içerisinde
1.355 yataklı şehir hastanesi ve bin yataklı Ali Osman Sönmez
Devlet Hastanesini vatandaşlarımızın hizmetine açmak da
inşallah yine bize nasip olacaktır.
Modern havalimanları inşa ederek ve ucuz
hava yolu ulaşımı imkânı sağlayarak tüm
vatandaşlarımızın bu imkânlardan istifade edebileceği
bir sistem geliştirdik. Hava yolu, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
halkın yolu olmuştur.
Değerli milletvekilleri, bir millet kendi
güvenliğini ihale edemez. Bu anlayışla yola çıkarak yerli
üretim savunma sanayisi ürünlerimizi geliştirdik.
İHAlarımızla, SİHAlarımızla, Altay
tankımızla, ATAK helikopterlerimizle dosta güven, düşmana korku
verdik.
Bunların yanında, geçtiğimiz hafta
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bizzat
tanıtımı yapılan Gökbey isimli yerli helikopterimizle ve
inşallah, şu anda çalışmaları hızla devam eden
Yerli Otomobil Projemizin hayata geçmesiyle dışa
bağımlılığımızı azaltacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilli
arkadaşlarım; 2019 bütçesi AK PARTİ hükûmetleri tarafından
hazırlanan 17nci bütçedir, aynı zamanda
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimizin ilk bütçesidir.
Milletimiz çok partili dönemde arka arkaya 17 defa bütçe hazırlama
görevini AK PARTİ hükûmetlerine veriyorsa bu, aynı zamanda,
halkımızın bize olan güveninin bir göstergesidir. Biz
milletimizin bize olan güvenini hiçbir zaman suistimal etmedik. Hamdolsun,
milletimizin karşısına hep alnımız ak,
başımız dik olarak çıktık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle 2019 yılı
bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür
ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
Giresun Milletvekili Necati Tığlı konuşacak.
Buyurun Sayın Tığlı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
NECATİ TIĞLI (Giresun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yazılı ve görsel
basına baktığımız zaman, Mecliste sanki
vatandaşın bütçesi görüşülüyormuş gibi bir izlenim var
hâlbuki öyle değil. Bir kere, herkes şunu çok iyi bilmeli: Bu bütçe
tasarruf bütçesi falan değil, bu bütçe neresinden bakarsanız
bakın sırtını saray rejimine yaslayanların bütçesidir.
Bu bütçe, oğluna kıyafet alamadığı için intihar eden
İsmail Devrimin ve ataması yapılmadığı için
intihar eden öğretmen Ersin Turhanın bütçesi değildir. Bu bütçe,
AKPnin inşaatlarında yevmiyelerini istedikleri için tutuklanan
işçilerin bütçesi değildir. Bu bütçe, emeklilikte yaşa
takılanların, 3600 ek gösterge bekleyenin, asgari ücretlinin ve
fındık üreticisinin bütçesi değildir. Bu bütçede Diyanetin
ödeneği 10 milyarın üzerine çıkıyorsa, bilim ve sanayinin
ödeneği tasarruf adına 2 milyar 500 milyon lira düşüyorsa,
üniversitelere ayrılan pay yerinde sayıyorsa bu üç örnek bile
bütçenin kendi içinde adaletsiz dağıldığını
göstermiyor mu? Bu bütçe özelleştirmelerden, sigorta fonlarından,
bedelli askerlik ve imar barışından elde edilen gelirin
yandaş sermayeye altın tepsiyle sunulduğu bütçedir. Bu bütçe,
vergi barışından, Varlık Fonundan elde edilen gelirin
saray rejimine aktarıldığı bütçedir.
Yaptığınız iktisadi hatalardan
kaynaklı ülkemize yaşattığınız kriz nedeniyle
vatandaşı önce zam yağmuruna tuttunuz, sonra çıkıp
Kriz mriz yok, bunlar dış güçlerin oyunu. dediniz. Madem ülkede
kriz yok, o hâlde neden bütçenin adı tasarruf bütçesi? Tabii ki tasarruf
yapılmalı. Siz tasarrufu saray saltanatı için harcanan
milyonlarca lira yerine ameliyat masasında narkoz bekleyen, neşter
bekleyen hastalar için yaptınız. Siz, tasarrufu kamunun milyonluk
araçları yerine, atanamadığı için intihar eden
öğretmenin cebinden çıkan 10 lira için yaptınız. Siz,
tasarrufu asgari ücretlinin maaşında, 3600 ek gösterge bekleyenlerde,
emeklilikte yaşa takılanlarda, intibak bekleyen emeklilerde,
fındık üreticilerinde, çiftçilerde, işçilerde,
öğretmenlerde yaptınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Kısacası, siz, tasarrufu vatandaşların
hakları üzerinden yaparak yetimin, kadının, işçinin
hakkını yediniz. Türkan Saylanın, Ali Tatarın, Kuddusi
Okkırın hakkını yediniz. Bu toprakların sahibi olan
ve dünyaya gelmemiş çocuklarımızın, geleceğimizin
hakkını yediniz.
Kıymetli vekiller, çok basit bir matematik
hesabı yapacağım: 4 kişilik bir aile, anne baba asgari
ücret alıyor; 1.603 artı 1.603 lira, eve giren ücret 3.206 lira.
Hepsiyle soğan almak istese 610 kilo soğan alabiliyor. Tabii,
malumunuz, evin ödemesi var, 800 lira kira, 800 lira faturalar, doğal gaz,
elektrik, su, internet, telefonlar
O zaman cepte kalan 1.606 lira.
Biliyorsunuz, AKPyle yaşamak çok pahalı bir yaşam şekli.
Çocukların okul masrafı var, defter, kalem, beslenme falan derken
aylık 500 lira. Daha bitmedi, karı kocanın bir de yol masrafı
var, o da 480 lira; etti mi size 980 lira daha. Onu da 1.606 liradan
düştük mü elde avuçta kalan sadece 626 lira. Hâlâ soğan almak isterse
120 kilo soğan alabilir. Aile boyu, her öğün, sabah akşam simit
yer, çay içerse aylık masrafı 400 lira. Geriye kaldı mı
tamı tamamına 226 lira; kişi başına 56,5 lira eder
yani günlük 2 liranın altında. Benim vatandaşım 2 liraya ya
bir simit alacak ya da 3 tane soğan alacak ya da oturacak bu bütçeye
ağlayacak.
Sonuç olarak: Biz insan hakları dedik, siz
Türediler. dediniz. Biz emeklilikte yaşa takılanlar dedik, siz
Türediler. dediniz. Biz fındık üreticisi dedik, hem alay ettiniz
hem alkışladınız. Biz kadın cinayetleri dedik, siz
Abartılıyor. dediniz. Biz iş cinayetleri, tren kazaları,
istifa dedik, siz fıtrat dediniz. Biz çocuk istismarı, Ensar
Vakfı dedik, siz Bir kereden bir şey olmaz. dediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECATİ TIĞLI (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Tabii ki.
Buyurun.
NECATİ TIĞLI (Devamla) Ve sonunda siz bu
ülkeyi adalete ve hukuka muhtaç ettiniz. Kısacası yolsuzluk,
yoksulluk ve yalan üzerine inşa edilmiş bu bütçeden milletin
hayrına bir şey çıkmaz.
Partim, grubum, beni buraya gönderen millet
adına bu bütçeyi kabul etmiyorum, bu bütçeye hayır, hayır,
hayır diyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Zaten
hayırdan başka bir şey bildiğiniz yok.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, 12nci
maddeyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi okutuyorum:
Gelir ve giderlere ilişkin diğer hükümler
MADDE 13- (1)
22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun
51 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi ile 3/7/2005
tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 68 inci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendi uyarınca il özel idareleri ve
belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi kaynak gerektiren
altyapı yatırımlarında Cumhurbaşkanınca
kabul edilen projeleri için yapılacak borçlanmalar, 5302 sayılı
Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5393
sayılı Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendi kapsamında hesaplanan faiz dâhil borç limitinin
hesaplanmasına dâhil edilir. Ancak, il özel idareleri, belediyeler ve
bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde
50sinden fazlasına sahip oldukları şirketler tarafından
Avrupa Birliği ile katılım öncesi mali iş birliği çerçevesinde
desteklenen projelerin finansmanı için yapılan borçlanmalar, çok
taraflı yatırım ve kalkınma bankaları ile yabancı devlet kuruluşlarından
doğrudan veya İller Bankası Anonim Şirketi
aracılığıyla yapılan borçlanmalar ile SUKAP
kapsamında yürütülecek işler için İller Bankası Anonim
Şirketinden yapılan borçlanmalarda söz konusu borç stoku limitine
uyma şartı aranmaz.
(2) Türkiye
İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin politik risk
kapsamında yapacağı tahsilatın ve Bankanın faaliyet
kârlarından Hazineye tekabül eden temettü tutarlarının ve
olağanüstü yedek akçelerinin tamamı veya bir kısmını,
Bankanın politik risk alacağına mahsup etmeye ve mahsup
işlemlerini mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydetmeye
Hazine ve Maliye Bakanı,
bu işlemlere karşılık gelen tutarları bir yandan
bütçeye gelir, diğer yandan da ilgili tertiplere ödenek kaydetmeye
Cumhurbaşkanı yetkilidir.
(3) 2006
yılından önce katma bütçeli olan idarelerden 5018 sayılı
Kanunla genel bütçe kapsamına alınanların ilgili
mevzuatında belirtilen kurum gelirleri, genel bütçe geliri olarak tahsil
edilir.
(4) 4/12/1984
tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu
Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi,
Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında
Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin işletme
haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye
gelir kaydedilir.
BAŞKAN 13üncü madde üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gelir bütçesinin 13üncü maddesiyle ilgili İYİ
PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle büyük Türk
milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; adalet, hukuk,
bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü, insan hakları,
demokrasi, ifade özgürlüğü, dinî inanç ve kanaat özgürlüğü gibi
değerler birbirleriyle çok yakından ilişkili olan, birbirlerini
etkileyen, birbirlerini destekleyen, birinin varlığı öbürlerinin
de varlığını zorunlu kılan değerlerdir.
İfadeden ve eleştiriden dolayı idari ve cezai takibatla
karşılaşmamak demokrasinin gereğidir.
Ülkemizin basın özgürlüğü karnesi nedir?
İsterseniz kısaca basın özgürlüğüne göz atalım.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün
hazırladığı 2018 Basın Özgürlüğü Yıllık
Bilançosuna göre, dünya genelinde toplam 348 gazeteci tutukludur. Tutuklu
gazetecilerin yarısından fazlası da içlerinde Türkiye'nin de
bulunduğu 5 ülkede bulunmaktadır. Türkiye, cezaevinde bulunan tutuklu
profesyonel gazeteci sayısı bakımından ise dünya
birincisidir. Hatta bu durum raporda Türkiye'nin despot rejimi, dünyada en
fazla profesyonel gazeteciyi hapse atma unvanını sürdürdü.
şeklinde yer almıştır.
Ülkemiz sadece tutuklu gazeteciler için değil,
diğer çalışanlar için de sıkıntılıdır.
Şu iki olaya bakalım: İlki geçen haftadan, 2000li
yıllardan bu yana FETÖ örgütüyle mücadele eden ve bu yönüyle tanınan
Sözcü gazetesi yazarlarına mücadele ettikleri örgütün mensubu olma suçlamasıyla
iddianame düzenlendi. Türkiye'de herkes bilir ki adı geçen gazeteciler bu
lanet örgütle ilk günden bu yana mücadele etmektedirler. İkincisi ise
önceki gün bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
kışkırtıcılıkla suçlanan FOX TV Ana Haber sunucusu
Fatih Portakal. Ne demişti Sayın Cumhurbaşkanı seçim mitinglerinde,
bir kez daha hatırlayalım: Birileri çıkmış, portakal
mıdır, mandalina mıdır, narenciye midir, sokağa
çağırıyor. Haddini bil haddini, bilmezsen haddini bu millet
patlatır enseni. Seçildikten sonra herkesin Cumhurbaşkanı
olması gereken Sayın Erdoğanın böyle bir ifade
kullandığı ülkede basın özgürlüğünden söz edilebilir
mi değerli arkadaşlar, bu normal karşılanabilir mi? Bu
konuda Genel Başkanımız Sayın Akşenerin sözüyle
Hatırlatmak bile üzücü ama Cumhurbaşkanı kendisini
eleştirenlerin de Cumhurbaşkanıdır, Cumhurbaşkanı
vatandaşını hedef gösteremez.
Değerli milletvekilleri, bütçe rakamları
incelendiğinde yatırımlara 65 milyar, faiz ödemelerine ise 117
milyar 300 milyon lira ödenmesi öngörülmektedir. Buna göre, faize ayrılan
pay yatırıma ayrılan payın neredeyse 2 katı
kadardır. Yıllardır her konuda faiz lobisini suçlayanlar bu
bütçeyle faiz lobisine, uluslararası tefecilere teslim olmuştur. Bu
rakamlara göre bu bütçede umut var mıdır? Elbette yoktur. Ekonomik
kriz çok yoğun bir şekilde devam etmektedir. Elde avuçta ne varsa
satan iktidar yeni yatırım yapmak şöyle dursun Başka ne
satabilirim? diye araştırmalara başlamıştır.
İşsizlik giderek büyümekte, ekonomide daralma devam etmektedir.
Atatürk döneminde yüzde 21lere varan büyüme oranları, IMF Ekonomik
Görünüm Raporuna göre, 2019da on binde 4 olarak öngörülmektedir. İçinde
bulunduğumuz 2018 yılı yani bugünler daha iyi günlerimiz.
2019da Türkiyeyi neredeyse bir fırtına, bir kasırga
beklemektedir. Hani, meşhur En kötüsü geldi mi? sözü vardır ya,
işte, sorunun cevabını yine IMF veriyor, diyor ki: Evet,
Türkiye için 2019 en kötüsüdür.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede ülkenin
ekonomik gelişme ve sosyal kalkınma düzeyinin en önemli göstergesi
istihdam yapısı ve işsizliğin boyutudur. Türkiye genelinde
işsiz sayısı Eylül 2018 döneminde geçen yılın
aynı dönemine göre 330 bin artarak yüzde olarak 11,4 olarak
gerçekleşmiştir. Gençlerimizin durumuysa daha vahimdir. Her 3 gençten
1isi işsizdir. Ülke, genç işsizler ordusuyla karşı
karşıyadır.
Değerli milletvekilleri, işsizlik bu
durumdadır, tamam. İşsizlik bu durumda da sanki
çalışanlarımızın durumu daha mı iyi, özellikle
asgari ücretlinin durumu? Asgari ücret bugün milyonlarca kişinin tek gelir
kaynağıdır. Asgari ücretli geçinemiyor, taşerondan belediye
şirketlerine kadroya aldığınız işçiler
geçinemiyor. Her yıl artırılan dolaylı vergilerle ve
yapılan zamlarla çalışanlara zulüm yapan AK PARTİnin
asgari ücrete öngördüğü zamma bakın, tam bir komedi. AK PARTİ
zihniyeti asgari ücretlileri çağdaş köleler olarak görmektedir.
Bugünkü asgari ücret tam bir sefalet ücretidir. Asgari ücretle
çalışanlara, ailesiyle birlikte insanlık onuruna uygun bir
yaşayış sağlayabilecek mutlaka bir düzen
oluşturulmalıdır. Asgari ücret işçinin emeğinin
karşılığı olmalıdır. Asgari ücretten vergi
alınmamalıdır. Asgari ücret mutlaka açlık
sınırının üzerinde olmalıdır.
Asgari ücretli çalışanlar şiddetli
geçim sıkıntısı nedeniyle borç batağına
girmiştir. Merkez Bankası raporlarına göre tüketici kredisi
kullananların yüzde 50si ücretli çalışanlar olup tüketici
kredisi miktarının yarısından fazlası bunlara aittir.
Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre, Türkiyede bireysel kredi ve
kredi kartı borcunu ödemeyip borcu devam eden kişi sayısı 3
milyon 230 bin 317dir. Vatandaşın 11,4 milyar lirası tüketici
kredilerinden, 6,2 milyar lirası bireysel kredi kartlarından olmak
üzere 17,5 milyar batık kredi borcu vardır. AK PARTİnin asgari
ücretlileri, memurları, işçileri, emeklileri, dar ve sabit gelirlileri
nasıl borçlu hâle getirdiğini, nasıl süründürdüğünü bu
rakamlar göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, yine, emeklilerimizin
hâli içler açısıdır. Emeklilerin yıllarca hizmet verdikten
sonra geçim kaygısı duymadan, onurlu bir hayat sürmesini temin etmek
devletin en önemli ve öncelikli görevlerinden biri olmalıdır ancak
emeklilerin tamamına yakını açlık
sınırının altında aylık almaktadırlar.
AK PARTİ emeklilere maaş
artışı yerine harçlık vermektedir. Harçlık verirken de
emekliler arasında ayrımcılık yapmaktadır. Bu çifte
standarda, bu ikili uygulamaya son verilmeli, emekliler bir bütün olarak
değerlendirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, devlet herkes için
eşit hak ve yükümlülükler içeren bir sosyal güvenlik sistemi kurgulamakla
yükümlüdür. Ancak birçok vatandaşımız mağduriyet
yaşamaktadır. Emeklilikte yaşa takılan, emeklilikte prim
gün sayısına takılan ve emeklilik için staj ve
çıraklık süresini saydıramayan, dolayısıyla
emeklilikte AK PARTİye takılan milyonlarca vatandaşımız
eşitlik ve adalet beklemektedir. Bu haksızlığın
giderilmemesinin, kazanılmış hakların verilmemesinin hiçbir
haklı gerekçesi olamaz. Ey Hükûmet, artık yeter, bu kadar taş
kalpli olmayın, emeklilikte yaşa takılanların sesini duyun
artık.
Bir de üçüncü havalimanı konusu var. 29 Ekimde
açılışı yapılan havaalanını geçenlerde su
basmış, içeri ancak yüzerek girilebilecek hâle gelmişti. Dün ise
taşınma işleminin mart ayına ertelendiğini
öğrendik. Hayır, bu havaalanı hiç açılmayacak, ne martta ne
daha sonra çünkü zemin çökük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bahşi.
Tamamlayalım lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Tamam
efendim.
Çöken zemin çökmekte olan Türk ekonomisini de
temelli çökertmeye devam edecektir. Bu sebeplerle bu milletimiz yararına
olmayan bütçeye hayır oyu vereceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı.
Buyurun Sayın Kaşlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA RAMAZAN KAŞLI (Aksaray)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 13üncü maddesi olan gelir ve
giderlere ilişkin diğer hükümler üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerimin başında heyetinizi, Genel
Kurulu, ekranları başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı ve Aksaraylı hemşehrilerimi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bütçe müzakerelerinin bu bölümünde, 13üncü maddenin
(1)inci bendinde yer alan, belediyeler ve il özel idareleri olmak üzere yerel
yönetimlerin, 5393 sayılı Kanunun 68inci maddesi ve 5302
sayılı Kanunun 51inci maddesi gereğince borçlanma hususuna
değineceğim.
Yerel yönetimlerin en büyük sorunu, yerel kaynaklarını
harekete geçirememe ve eldeki mevcut kaynakları istenen düzeyde
kullanamamasıdır. Hızlı nüfus artışı,
gelir-gider dengesizliği, büyük yatırımların finansman
ihtiyacı ve kamu idarelerine olan yükümlülüklerin yerine getirilememesi
nedeniyle borçlanmaya giderler. Bu bağlamda, yabancı kaynak
kullanımına yasal dayanak olarak 5393, 5302 ve 4749 sayılı
Kanunlarda düzenleme yapılmıştır. Dış borçlanma,
İller Bankasından yatırım kredisi ve nakit kredi kullanma,
tahvil ihracı ve iç borçlanma belediyelerin finansman kaynakları
arasındadır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dış
kaynaklardan yararlanılmasıdır. Belediyeler, özellikle
dış proje kredilerinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine
getiremeyince Hazine bu yükümlülükleri üstlenmektedir. Hazine halkın hazinesi
olup Halka hizmet Hakka hizmet. düsturuyla renk, dil, din, ırk
farkı gözetmeksizin gerçekten kamu yararına olan, partizanlık
gütmeyen, katma değeri yüksek, hayata geçtiğinde bölge
halkının kalkınmasına ve faydasına olacak, kamuya uzun
vadeli fayda sağlayacak, devleti kâra geçirecek projeler millî menfaat
gözetilip parti menfaati gözetmeksizin desteklenmeli, önündeki engellerin
aşılmasına kolaylık sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bütçe kanun teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hem referandumda hem Cumhur İttifakına
seçimlerde verdiğimiz desteğin ardından
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk bütçesidir.
Dolayısıyla yürütmenin bu yetkiyi isabetli kullanması bizim de
verdiğimiz destek sebebiyle çok önemlidir. Özellikle son dönemde toplumun
büyük bir kesimi tarafından Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvencesi
olarak kabul gören liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin de
belirttiği gibi, bu bütçe, sokaktaki işsiz gencimize, atanmayı
bekleyen öğretmenimize, asgari ücretlimize, işçimize, çiftçimize,
emeklimize, esnaf ve sanatkârımıza, tüccarımıza,
işverenimize, öğrencimize, serbest meslek sahiplerine, kısaca 81
milyon vatandaşımıza umut olmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek
verdiğimiz, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa
değişikliği halk oylamasıyla,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi 9 Temmuz 2018 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Yeni sistemle yürütmenin başı da
Sayın Cumhurbaşkanı olmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi,
Cumhurbaşkanlığı sisteminin tüm kurum ve kurallarıyla
sağlıklı bir zemine oturtulması ve sistemin tüm
unsurlarıyla işlemesi hususuna hassasiyetle yaklaşmaktadır.
Bizler inanıyoruz ki Türk milleti, küresel saldırılara
karşı tek vücut olduğu sürece bu sorunların üstesinden gelecektir.
Bizler de milletten aldığımız yetkiyle üzerimize
düşeni yapmaya gayret gösteriyoruz. Eğer Türk milleti olarak bu
sorunların üstesinden gelebilirsek, hem ulusal hem de uluslararası
piyasalarda Türk ekonomisine güven artacak, ekonomimiz daha istikrarlı
hâle gelecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe sosyoekonomik meselelere çözüm üretmedikten sonra, ne
kadar iyi bütçe yaparsak yapalım, ne kadar parlak hedefler koyarsak
koyalım, şayet huzur ve sükûnetimiz kaybolmuşsa, bekayla
birlikte yaşama iradesi risklerle karşı karşıyaysa,
süslü sözler hiçbir şey ifade etmeyecektir.
Türkiye ekonomik bir saldırıya
uğramış, ekonomi aracılığıyla Türkiye'nin
diz çökmesi hedeflenmiştir. Alınan tedbirlerle bu girişimlere
set çekilmiş ancak ekonomik güvenliğe tehdit devam etmektedir. Bu
tehdidi kalıcı olarak önleyebilmek ve ekonomiyi kırılgan
hâle getiren unsurları süratle gidermek için, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak çözüm önerimizi şu 9 maddeyle özetleyebiliriz:
1) Ekonomi kurumları arasında koordinasyon
eksikliği kaldırılmalıdır.
2) Emaneti ehline verme ilkesi çerçevesinde liyakate
özen gösterilmelidir.
3) Yönetim kalitesi çerçevesinde hukuk üstün
tutulmalıdır.
4) Dış finansman
bağımlılığımızı azaltıp ekonomik
güvenliği sağlamak zorundayız.
5) Ekonomik büyümeyi dengeli ve sürdürülebilir hâle
getirmeliyiz.
6) Teknolojiyi üretip ticarileştirmeli ve AR-GE
çalışmalarına önem vererek beyin göçünü engellemeliyiz.
7) Mali disiplini ve vergi adaletini
sağlamalıyız.
8) Fiyat istikrarını sağlayıp
enflasyonu aşağılara çekmeliyiz.
9) TÜİK tarafından 11,4 olarak
açıklanan işsizlik oranını acilen aşağılara
çekmeliyiz.
Türk milliyetçileri olarak bizler işaret
ettiğimiz hususlarda millî ekonomimizin ve devletimizin yanında
olduğumuzu beyan ediyor ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin ilk bütçesini olumlu buluyor, milletimize hayırlı
olmasını diliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe görüşmelerimizin sonlarına
yaklaşırken konuşmamın kalan bölümünde memleketim olan
evliyalar şehrimiz Aksarayla ilgili önemli bir öneriyi gündeme getirmek
istiyorum. 15 Temmuzda gerçekleştirilen hain kalkışmadan sonra
yapılan yorum ve analizlerde başkentimiz Ankaranın içerisinde
bulunan askerî birliklerin bulunduğu alanların konumlarının
ne kadar riskli olduğu çok net olarak ortaya
çıkmıştır. Bu bağlamda askerî alanların Ankara
dışına taşınmasına yönelik
çalışmaların devam ettiğini biliyor ve bu konunun ülkemizin
güvenliği açısından önemli olduğunu buradan bir kez daha
ifade ediyorum. Başkentimiz Ankarayla sınır olan ve bir buçuk
iki saat mesafede bulunan Aksaraydan, konumu itibarıyla kuzeyi güneye
bağlayan E90 kara yolu ve batıyı doğuya bağlayan
yolların kesişim noktasında bulunması hasebiyle günün yirmi
dört saati Türkiyenin her yerine ulaşım kolayca sağlanabilmektedir.
Ülkemizin güzide şehirleri olan Kayseri, Bolu
ve Ispartadaki dağ komando tugaylarından örnekle Aksaray
Hasandağı eteklerine dağ komando tugayı getirilmesini talep
ediyoruz. Bahsettiğim yerde 10 futbol sahası büyüklüğünde
alanımız mevcuttur. Arazinin müsaitliği ve dağlık
yapısıyla bu bölge, dağ komando eğitimi verilmesine oldukça
elverişlidir. Bahsi geçen saha, bölgede bulunan belde ve köylere
yaklaşık 20-30 kilometre mesafede olup Aksaray merkezine ise 35
kilometredir. Yerleşim bölgesinin dışında olan
Yemin
törenine ve askerî ziyaretlere gelecek olan vatandaşlarımız için
her saat kara yoluyla ulaşım mümkündür. Ayrıca 10-15 bin
mevcutlu askerî birliklerin büyük şehirlerin
dışarısına çıkarılması Anadolunun
ekonomisini kalkındıracağı gibi birçok alanda istihdam
yaratacak ve büyük şehirlere olan göçü azaltacaktır. Acemi er,
erbaşların çarşı izninden, ailelerinin yemin törenlerine
katılmasına kadar olan süreçte Aksarayımız ciddi bir nüfus
akışı sağlayacaktır. Konaklama, yiyecek, içecek,
hediyelik eşya gibi sektörler zincirleme olarak gelişecek, bu da yeni
istihdam alanları yaratacağı gibi vergi gelirlerinin de
artmasını sağlayacaktır. Bütçesini görüşmekte
olduğumuz 2019 yılına az bir zaman kalmışken Cumhur
İttifakına yüzde 76yla destek veren Aksaraylı
hemşehrilerim Millî Savunma Bakanımızdan ve Sayın
Cumhurbaşkanımızdan bu müjdeli haberi beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dile getirmek istediğim bir diğer husus ise Aksaray
futbol takımımız, Aksarayda maçlarını 2 ila 5 bin
seyirci arasında, şeref tribününün üstü açık olan bir stadyumda
oynamaktadır. Bu stadyum maalesef şehir stadı niteliği
taşımamakta ve Aksarayımızın ihtiyacını
karşılayamamaktadır. İhtiyacımız kapsamında
Aksarayımıza Manisa Akhisar Stadyumunun benzeri yeni bir futbol
stadyumu yapılması gereklidir. Aksaray ilimizde uluslararası
futbol müsabakalarına uygun, yeni bir futbol stadyumunun
yapılması için yaklaşık altı yıl önce Millî
Emlakten Aksaray-Konya yolu üzerinde 125 dönümlük arazi tahsis edildiğini
biliyoruz. Ancak bugüne kadar yatırım programına
alınmadığı, herhangi bir işlem
yapılmadığı için bunun gündeme getirilmesini gerekli
görmekteyiz.
Yeri gelmişken son olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen,
RAMAZAN KAŞLI (Devamla) Spor Toto Bölgesel
Lig 5inci grupta ilk devreyi lider olarak tamamlayan Aksaraysporumuz üzerinde
oyunlar oynanmaktadır. Son hafta, geçtiğimiz hafta sonu Silifke
Belediyespor maçında yaşanan olaylar Aksaray camiasını
üzmüştür. Bu vesileyle siyah beyazlı camiamızın her zaman
yanında olduğumuzu belirtiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle 2019 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin kamuya, ülkemize ve aziz milletimize
hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurun Sayın Kılıç Koçyiğit.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi partim ve grubum adına saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. Ben de 13üncü madde üzerinde partim adına söz
aldım.
Konuşmamın içeriğine geçmeden önce,
bir önceki bölümdeki, 12nci maddedeki tartışmalara kısaca bir
iki şey söylemek istiyorum. Tabii ki yeni bir polemik açmak ya da yeni bir
sataşmaya konu olmak babında değil, sadece şu gerçeği
bu Meclis çatısı altında bulunan herkesin bir kez daha
anlaması için: Hani Asimilasyon yok. diyorsunuz ya, asimilasyon var. Biz
Kürtleri yıllardır sistematik bir şekilde asimile ediyorsunuz
ama sadece Kürtleri değil, bu ülkede yaşayan bütün
farklılıkları, Çerkezleri, Pomakları, Lazları ve
aynı zamanda bu ülkenin kadim toplumlarından olan Ermenileri ve diğer
bütün halkları da asimile ediyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sen bölücüsün,
bölücüsün sen!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Aynı zamanda Arap halklarını da asimile ediyorsunuz. Sadece
etnik grupları asimile etmiyorsunuz, aynı zamanda Alevi
inancını, farklı inançları da asimile ediyorsunuz ve
bunların hepsi de sistematik bir devlet politikası olarak
yıllardır devam ediyor. Siz yok dediniz diye hiçbir şey yok olmuyor.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sen var deyince
de var olmaz!
BAŞKAN Sayın Tamer, lütfen sakin
olalım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Asimilasyon yok. diyorsanız şu soruya cevap verin: Niçin TRT
Şeşi müjde, müjde, müjde diye verdiniz?
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Kürtlerin de
haberi olsun diye verdik.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Hani asimilasyon yok, Kürtler bu kadar özgürse niye ana dilde kurs
açılmasını, özel kurs açılmasını dünyanın
yeni bir buluşu gibi Türkiyeye lanse ettiniz? Madem ana dilde
konuşmak serbestse niye şimdiye kadar cezaevinde mahkûmlar,
tutuklular anneleriyle Kürtçe konuşamıyorlardı AKP Hükûmetinde,
bizim sayemizde konuşuyorlar. diye söylediniz?
İSMAİL KAYA (Osmaniye) AK PARTİ
çözdü işte!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Madem asimilasyon yoktu, madem Kürtler özgürdü niye bunlarla övünüp
duruyorsunuz? Bir de birçoğu da gerçek değil, o da ayrı bir konu.
Değerli arkadaşlar, bu ülkenin tarihi ne
yazık ki katliamlar tarihi. O tarihlerden biri de 19 Aralık. 19
Aralıkta ne mi oldu?
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Bu ülkede sorunları
AK PARTİ çözer.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
19 Aralıkta bu ülkenin Alevi Kürt halkı bir soykırıma, bir
katliama maruz kaldı değerli arkadaşlar. Ne yaptılar?
Bildiğimiz yöntemler; önce oraya istihbarat elemanları gitti, Millî
Piyangocu görüntüsü altında. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Dinle,
dinle.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ya, bir
dinleyin ya. Bir tahammül et ya.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Dinle,
yeter ya. Çık orada konuş. Çık orada konuş. Sabahtan beri
bağırıyorsunuz.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ya bir
dinleyin ya. Bir konuşmayın. Siz de konuşuyorsunuz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Şehre 26 Millî Piyangocu gönderildi ve bunlar ne yaptılar? Bir
sinemaya bomba konuldu. Bir söylenti çıkarıldı Bu bombalamayı
yapanlar Alevilerdir, solculardır, komünistlerdir. denildi ve
olayların fitili ateşlendi. Çok hızlı bir şekilde
müdahale edilebilecekken, olayların önü alınabilecekken
yapılmadı, 2 solcu öğretmen katledildi. Yetmedi, cenazesine
giden insanlar, damlardan, önceden örgütlenmiş paramiliter güçler
tarafından taşlandılar. Ama bu da yetmedi değerli
arkadaşlar, bu da yetmedi, ayın 23ünde, bütün bir Maraşta,
daha önce çarpılanan evler başta olmak üzere, Aleviler katledildiler.
Nasıl mı? Size Ali Traşı söylemek isterim, Ali
Traşı. Nasıl mı katledildi değerli arkadaşlar?
Hunharca katledildi, kolları ve vücudu ayrıldı ve kendi
kanında bir kazanda kaynatıldı.
ŞAHİN TİN (Denizli) Bu kadar da
iftira olmaz ya!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Ya,
ayıptır, bir dinleyin ya!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Eğer Bunlar olmadı. diyorsanız, önce gidin MİTin
arşivlerine, sonra da devlet arşivlerine bakabilirsiniz.
ALİ ALİ KENANOĞLU (İstanbul) -
İddianameye bak ya, inanmıyorsan iddianameye bak sen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Eğer Maraş katliamıyla yüzleşilseydi bu ülkede Çorum
olmayacaktı. Çorumla yüzleşilseydi Sivas olmayacaktı. Sivasla
yüzleşilseydi Gazi katliamı yaşanmayacaktı ve biz burada o
katliamda yitirdiklerimizi de anmak zorunda kalmayacaktık. (İYİ
PARTİ sıralarından Başbağlar, Başbağlar
sesleri)
TAMER AKKAL (Manisa) Başbağlarda ne
oldu? Başbağları söyleyin.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Dediğim gibi, sizin Yok. demeniz bir şeyi değiştirmez,
gerçekler güneşle, balçıkla sıvanmaz.
Değerli arkadaşlar, bir şey daha:
Bugün 19 Aralık, arkadaşlarım da girişte söylediler.
Aynı zamanda adı hayata dönüş operasyonu olan ama 2si asker,
32 insanın yaşamına mal olan bir operasyon yapıldı.
Niçin, soruyorum size. O insanlar ne istediler? Cezaevi koşullarının
iyileştirilmesini istediler. Cezaevi koşullarında insan onuruna
yaraşır bir muameleyi talep ettiler. Buna karşılık ne
yapıldı? Görüşme heyetinde olanlar hâlâ bu Meclis çatısı
altındalar. Görüşmeler bitmeden düğmeye basıldı ve
operasyon gerçekleştirildi. Sonuçta, 2 asker kendi askerî silahtan
çıkan kurşunla ama 30 insan ne olduğu belli olmayan
kimyasalların yanıklarıyla, kurşunlarla, darplarla
katledildiler. Bu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun
raporlarıyla da tespit edilmiştir. O dönem tutanak altına
alınmıştır, isteyenler Meclis arşivlerinde de o
dönemki bu tutanağa bakabilirler, bu rapora bakabilirler.
Değerli arkadaşlar, peki, bu operasyonlar
ilk miydi? Tarih, bu ülkedeki muhaliflerin payına hep katliamları,
hep acıları, hep gözyaşlarını düşürdü. Çünkü
şöyle bir görüş var
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Başbağlar ne
oldu, Başbağlar?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Sanıyorsunuz ki bu devlet sadece sizin. Siz makbul
vatandaşsınız, biz Kürtler, biz Aleviler, biz kadınlar,
solcular, muhalif olanlar da bu ülkede hiç yaşamamışlar
sanıyorsunuz. Ama
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Bu şekilde
konuşamazsın!
KADİR AYDIN (Giresun) - Hangisisiniz, bir karar
ver.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Sayın Başkan, susturacak mısınız.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Hatibi
dinleyin, hatibi dinleyin.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Hatibi
dinleyelim.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Tüm Türkiyedeki
kadınlar adına konuşamazsın!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Susturacak mısınız.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Başkan
ama bizim hatibe müdahale olduğunda hiçbir söz söylemiyorsunuz.
BAŞKAN - Müsaade ederseniz ben karar vereyim
müdahale edeceğim noktaya, olur mu?
KADİR AYDIN (Giresun) Buradan iyi ki
sataşmayacakmışsınız yani!
ŞAHİN TİN (Denizli) Bu millete
hakaret etme. Bu millete hakaret etmeden konuş.
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Ne katliamından
bahsediyorsun sen, katliamı PKK yapıyor?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Hayır, hayır, susmuyorlar.
BAŞKAN E, tamam, müdahale ediyorum ama bunun
da bir şeyi var burada, istediğiniz gibi sükûnet
sağlanmıyor ilkokul 1deki gibi. Lütfen... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama
sizin de müdahale etmeniz lazım.
BAŞKAN - Böyle bir şey yok burada,
müdahale ediyorum ben. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Evet, tabii, gerçekler acıdır, gerçekler çok acıdır.
KADİR AYDIN (Giresun) - Sen bu milletin
kürsüsünden konuşuyorsun.
BAŞKAN Arkadaşlar...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) Gerçekler
çok acıdır...
KADİR AYDIN (Giresun) - Burası milletin
kürsüsü, partinin değil.
BAŞKAN Arkadaşlar, kime söz verdiysem o
konuşuyor.
Lütfen...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Evet, burası milletin kürsüsü ve millete yapılanları, bu ülkenin
öz yurttaşlarına yapılan katliamları söylüyoruz. Bu
insanlar bu ülkenin yurttaşıydılar, bu ülkeye vergi
veriyorlardı ama bu ülkenin yurttaşı olarak ne yazık ki
yaşamlarını cezaevlerinde, Maraşta, Çorumda, Sivasta
kaybettiler.
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) Sivasa karışma.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Bunlar geçmiş olanlar değil mi? Daha yakına gelelim değerli
arkadaşlar. Daha yakında ne var?
ŞAHİN TİN (Denizli)
Başbağlar...
TAMER DAĞLI (Adana) PKK var, PKK.
BAŞKAN Arkadaşlar...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Bu arada, bu resmî hepinize göstermek isterim. Bu resim, 19 Aralıktaki
operasyonda cezaevinden hastaneye giderken Hacer Hanımın resmi, bu
resme iyi bakın. Ne diyor biliyor musunuz? Bize öyle bir madde
attılar ki elbiselerimiz yanmıyordu ama derilerimiz akıyordu.
Düşünebiliyor musunuz? Derilerimiz akıyordu. Hâlâ
açıklanmış değil o kullanılan kimyasal neydi,
içeriğinde ne vardı değerli arkadaşlar?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yalan, mahkeme
raporlarıyla sabit, kimyasal falan yok.
ŞAHİN TİN (Denizli) Yalan
bunların hepsi ya, hepsi yalan.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Meclis tutanaklarına bakarsınız, Meclis araştırma
komisyonunun, inceleme komisyonunun tutanaklarına bakarsınız
değerli arkadaşlar.
Yakın döneme gelelim. Peki, bitti mi bu katliam
silsilesi? Ne yazık ki bitmedi. 14 Aralıkta başlayan ve aylarca
süren ablukalarda insanlar yine sokak ortasında, evinin avlusunda, evinin
içinde, kimisi namaz kılarken, kimisi Kur'an okurken, kimisi çocuğuna
yan tarafa geçip komşusundan kalan sütü almaya giderken vuruldu. Onlardan
biri de Taybet anaydı ve Taybet ana 11 çocuk annesi bir kadındı,
yedi gün cenazesi AKP Hükûmetinin denetimindeki kolluk güçlerinin engellemesi
sonucunda sokaktan ne yazık ki alınamadı. Orada Taybet ana
ölmedi, orada bu ülkenin vicdanı öldü, vicdanı.
SALİH CORA (Trabzon) Oraya bomba koydunuz,
bomba.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Orada bu ülkenin insanlık değerleri öldü.
SALİH CORA (Trabzon) Oraya bomba
koyduğunuz için alınamadı.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Onun için bu insanlık değerlerine her birimizin sahip
çıkması gerekiyor.
SALİH CORA (Trabzon) Oraya bomba düştü,
bomba.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Acıları yarıştırarak, en ufak bir meselede vatan,
millet, Sakarya diyerek gerçekleri çarpıtamazsınız. Ortada bir
gerçek var; o da evet, Kürt sorunu var, Alevi sorunu var
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
TAMER DAĞLI (Adana) PKK sorunu var, PKK;
Türkiye'nin PKK sorunu var bu ülkede, Kürtlerin PKK sorunu var.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)-
PKK bir sonuçtur
ŞAHİN TİN (Denizli) Söyle
bakalım oradan
BAŞKAN Arkadaşlar, ara vereceğim,
lütfen
Bakın, lütfen
Konuyu bir sürdürebilelim ya, kime söz veriyorsam o
konuşsun, lütfen
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Şimdi, en azından kendi siyasi çizginizi biraz takip edebilmiş
olsaydınız, şu anda, Cumhurbaşkanının, kendi
Genel Başkanınızın Kürt sorunu vardır, Kürt sorunu bu
ülkenin sorunudur ama en başta da benim sorunumdur. dediğini
bilirdiniz.
SALİH CORA (Trabzon) - Sen Kürtleri
ağzına alma.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Şunu söylediğini de bilirdiniz aynı zamanda: Kürt sorunu yani
PKK bir sonuçtur
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Pe-Ke-Ke değil, Pe-Ka-Ka.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
asıl neden ana dildir, ayrımcılıktır, anayasal
eşitliğin olmamasıdır. dediğini de herhâlde
bilirdiniz ama sanırım, bunları unutmuşsunuz. Nisyan yani
bu hafıza kaybı da önemli bir şey tabii değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Siz de PKKnın katliamlarını unutmuşsunuz
Hanımefendi, sizde bir hafıza kaybı var.
BAŞKAN Tamamlayalım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)-
Toparlayacağım Başkan.
Bir şey daha söyleyerek bitirmek istiyorum:
Şimdi, hesap makinelerinin ekranlarına sığmayacak kadar
büyük olan bütçe kalemlerinin içerisinde neler gözden kaçıyor? O
göremediğimiz, eski parayla katrilyonlar, şimdiki milyonların
karşılığında acaba Muşun payına ne
düşüyor? Muşun payına bu resim düşüyor. (AK PART sıralarından
gürültüler)
MELİHA AKYOL (Yalova) Valilik açıklama
yaptı, para yardımı yaptığına
BAŞKAN Arkadaşlar, yerinden laf
atanları kürsüye çağıracağım, yarımşar saat
süre vereceğim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Muşun payına eski bir battaniyeden yapılmış bir
sırt çantası ile okula giden çocuğun görüntüsü düşüyor. Bu
resmi yayana ne oldu, biliyor musunuz? İşinden atıldı. Bu
resmi paylaşıp öğrencisine yardım isteyen Selvan
Öğretmen işinden oldu.
Biraz vicdan, birazcık vicdan diyorum değerli
arkadaşlar. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bu vatanın
ekmeğini yiyorsunuz, böyle konuşuyorsunuz. Çok yanlış, çok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
OYA ERONAT (Diyarbakır) İnsan
yaptığından utanır biraz be! Saygısız!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Yeterince konuşmadınız herhâlde, yeterince
konuşmadınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
yerinizden mi kürsüden mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yerimden bir söz istiyorum bir açıklama için, evet.
BAŞKAN Buyurun lütfen, süreniz bir dakika.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, vatandaşların kanun önünde eşit
olduğuna, ayrımcılığın, asimilasyonun söz konusu
olmadığına, herkesin kendi dilini, kültürünü yaşatması
için özgürlükleri genişletici kanuni düzenlemelerin
yapıldığına ve Türkiyede PKK sorunu olduğuna
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Biraz evvel kürsüde konuşan hatibin sözlerini
dikkatli bir şekilde dinledik.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Duyabildiniz
mi peki? Dinlemediniz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunlar hakikati ortaya koymuyor. Türkiyede bütün
vatandaşlarımız kanun önünde eşittir, hiçbir
ayrımcılık söz konusu değildir.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Bazıları daha bir eşittir!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sen
inanıyor musunuz buna ya?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Türk, Kürt, Çerkez, Alevi, Sünni, hangi statüde olursa
olsun, etnik kökeni, dinî inancı, nerede olursa olsun, nereden gelirse
gelsin, herkes kanun önünde eşittir. Türkiyede bir asimilasyon söz konusu
değildir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Palavra, palavra, palavra!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir kültürel çoğulculuk şeklinde, kültür
politikamızda herkesin kendi dilini öğrenmesi, kendi kültürünü
yaşatması konusunda her türlü özgürlükleri genişletici kanuni
düzenlemeler iktidarımız döneminde yapılmıştır.
Bu konuda herhangi bir sorun yoktur.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Burada
o sorunları yaşayan insanlar var Sayın Başkan, insanlar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Türkiyede PKK sorunu vardır, onun da başı
ezilmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Afaki
konuşuyorsun, afaki!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bununla beraber, Maraş olayları ve Sivas
olaylarıyla ilgili de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum hemen, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Maraş olayları ve Sivas olaylarıyla ilgili
de devriiktidarlarında CHP ne yapmıştır?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Roboskiyi hatırla!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) CHPnin temsilcileri buradadır.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Zihniyete bak, zihniyete
bak, yapanların zihniyetine bak!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kendileri cevap verebilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Tabii, sataşmadan söz veriyorum
onlara zaten şimdi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay onu bekliyordu.
Sayın Altay, yerinizden lütfen.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok yok, körün
istediği bir göz, Allah verdi iki göz; bu sataşma. Sivas ve
Maraş olaylarını bize bağladı yani.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma yok, bir dakika...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aa!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma yok, sataşma yok, açıklama var.
Efendim, Maraş ve Sivas olaylarıyla ilgili
bir açıklamada bulundu, onu CHP açıklasın diyorum, bu kadar,
bitti.
BAŞKAN Tamam, açıklayacak ama işte
nerede? Yerinden mi, kürsüden mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma yok, sataşma yok!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Akbaşoğlunu izleyen herkes, Türkçeyi biraz bilen herkes Sivas ve
Maraş olaylarını CHPye bağladığını
anlamıştır.
Sataşma, Başkanım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Devriiktidarınızda oldu olaylar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani buradan da
olsa iki dakika
BAŞKAN Buyurun, yerinizden iki dakika söz
veriyorum.
34.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Ben, Sayın Akbaşoğlu sisteme girerken
otomatikman giriyorum zaten, kural ve mütekabiliyet gereği.
Şimdi, önce şunu söyleyelim: Siz şu
an itibarıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğanla ters
düşüyorsunuz. İzah edeceğim, sakin olun. Sayın
Erdoğanın şöyle bir açıklaması var
Ki ben de kürsüde
zaten dedim ki Mehmet Ağardan yola çıkarak, geçmişte kültürü,
dili, rengi, sanatı yok sayma, bunlar çok daha yoğundu, şimdi
yok bunlar derim. Sayın Erdoğan aynen şöyle diyor: Şu anda
kimse Ret ve inkâr politikası uygulanıyor. diyemez. Devamen:
Artık asimilasyon politikaları uygulanmıyor. Bu ne demek?
Artık asimilasyon politikaları uygulanmıyor. demek,
söylediği sözün tarihi itibarıyla demek. Yani siz burada
hoplayıp zıplıyorsunuz ama Sayın Recep Tayyip Erdoğan
şunu diyor, tarih 11/9/2012
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) CHP
dönemindeki uygulamalar yok. demek.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, bir
bitireyim.
11/9/2012 tarihine kadar Türkiyede asimilasyon
politikası uygulandığını ilan eden Recep Tayyip
Erdoğan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Yalan!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu doğru değil, doğru değil bu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) E, burada
söylüyor. Ha, Recep Tayyip Erdoğan yalan söylüyor, yanlış
söylüyor. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hayır, siz doğru söylemiyorsunuz, siz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ayıp
ediyorsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çarpıtıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben Cumhurbaşkanımızın sözlerini
çarpıtmam, yakışık almaz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çarpıtıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu söylediklerim
motamot Cumhurbaşkanının sözleridir.
BAŞKAN Sayın Altay, mikrofonunuzu
açıyorum, tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Maraş,
Sivas, Çorum vesaireye gelince
Bu topraklar üzerinde zaman zaman
komünistler-faşistler diye, zaman zaman Ermeniler-Türkler diye, zaman
zaman Aleviler-Sünniler diye oynanan emperyal oyunlara alet olmanın hep
birlikte ben üzüntüsünü yaşıyorum, ben yaşıyorum. 1980
öncesinde de
Biraz önce bir arkadaşımız dedi ki Komünistlerin
katlettiği
bilmem ne. Şunu demedim: Ülkücülerin ya da -o zaman
öyle derdik biz- faşistlerin katlettiği bilmem şuralar,
Bahçelievler katliamı
çünkü bunların hepsinin bir kumanda
masasından dizayn edildiğine inanıyorum ben. Dün faşist
dediğim, bana komünist diyen aydınla ben şimdi her hafta
buluşup Türkiyeyi değerlendiriyorum. Geçmişte de keşke
bunu yapabilseydik.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Arkadaşlar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, ismime atfen bir şey
söylediği için açıklama yapmak istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, ben
Sayın Erdoğan dedim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Akbaşoğlu dediniz ve aynı zamanda
Erdoğana da atıf yaptınız. Bir açıklama
yapacağım sadece. Benimle ilgili ve Sayın
Cumhurbaşkanımızla ilgili sözlerine ilişkin bir
dakikalık bir açıklama rica ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Cumhurbaşkanına
sataşmaktan mı?
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
Bir dakika
35.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Maraş ve Sivas olayları sırasında
CHPnin iktidarda olduğuna ve bu konuda İstanbul Milletvekili Engin
Altayın düşüncelerini öğrenmek istediğine,
Cumhurbaşkanının sözünün anlamından ve
bağlamından koparılmaması gerektiğine, asimilasyonun
söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şunu söylüyorum, ben şunu ifade ettim:
Maraş ve Sivas olayları esnasında CHP iktidardaydı, bununla
ilgili düşüncelerinizi açıklayabilir misiniz, dedim hatibe, bir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söyledim
işte, söyledim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - İkincisi: Sayın
Cumhurbaşkanımızın sözünü çarpıtarak, anlamından
ve bağlamından kopararak
Anlam bağlamından koparmamak
gerekir. Nedir o?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, sakin olun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Asimilasyon, asla söz konusu değildir. Türkiyede
kültürel haklar yönü itibarıyla bütün Boşnak kardeşlerimize,
Kürt kardeşlerimize, Pomak kardeşlerimize, Çerkez, Roman
kardeşlerimize, herkese yönelik kucaklayıcı bir
yaklaşım sergilenmiştir. Kültürel çoğulculukla ilgili
birleştirici, bütünleştirici, devlet-millet kaynaşmasına
yönelik yaklaşım ve düzenlemeler söz konusudur. Söylediğimiz de
budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Cumhurbaşkanımızın
söylediği bu özgürlükler düzenlemeleridir.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Söz vereceğim.
Değerli arkadaşlar, bir şey
söyleyeceğim. Tabii, burada bizim programımızın
yürüyebilmesi için grup başkan vekillerimizin bir hassasiyet göstermesi
lazım. Milletvekillerimiz bu hassasiyeti gösteriyor. Şunun için:
Bakın, 60a göre hiçbir arkadaşımıza söz vermedim.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan, bu da haksızlık.
BAŞKAN - Yani sadece grup başkan vekilleri
arasında bir oyuna dönüşmesin buradaki program.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dönüşmesin,
evet.
BAŞKAN - Ama bu hassasiyeti hep beraber göstermemiz
lazım. Lütfen
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır, ben
meramımı söyleyeyim, belki vermezsiniz.
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Altay, buyurun.
36.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Cumhurbaşkanının beyanına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Akbaşoğlu, Cumhurbaşkanımızın sözlerini
çarpıttığımı söylemek suretiyle bana
sataştı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yok, alakası yok. Hayır, sataşma yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama ben yine
buradan
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bağlamından koparmadan
ENGİN ALTAY (İstanbul) - İstersen
buradan cevap vereyim.
BAŞKAN Bir dakika
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şöyle
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İsterseniz sataşayım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataş
ağabey!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İsterseniz sataşayım yani.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataş!
Bunu, vallahi Cumhurbaşkanının
beyanını okuyorum: Millî Birlik ve Kardeşlik Projesiyle bir
çağrı yapıyoruz ve diyoruz ki: Herkes eteğinde ne varsa
döksün. Bunun adı Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi olabilir,
başka bir ad da olabilir; bunlar önemli değil. Mesele ortada, bir
vaka var. Bunu çözmek, Kürt meselesi diye bir mesele artık ben kabul
etmiyorum. Türkiyede artık Kürt
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, Kürt meselesi yoktur; evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bir dinle ya! Bir
dinle! Sonunu da dinle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, Kürt meselesi yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Artık var
burada, artık önemli.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Terör meselesi var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, bir dinle ya!
Türkiyede artık Kürt meselesi
kalmamıştır, bu iş aşılmıştır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, Kürt meselesi aşılmıştır
ve asimile de yoktur, kültürel haklar söz konusudur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, bir dinle!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Birlik, beraberlik, bütünlük söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika..
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, evet
Şu anda Türkiyede bir terör
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ya, niye sorun çıkartmaya
çalışıyorsun?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya,
Cumhurbaşkanının beyanını okuyorum ya!
Cumhurbaşkanının beyanını dinlemeye tahammülünüz yok
mu ya? (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiyede bir terör sorunu vardır -ki, buna
ben de katılıyorum- Türkiyede şu anda PKK sorunu vardır,
Türkiyede şu anda siyasal Kürtçülük vardır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aynı sözleri söylüyoruz, aynı sözleri. PKK
sorunu vardır.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Diğer Kürt
kardeşlerimizi bunlardan tenzih ediyorum. Böyle bir sürecin içerisinde biz
bu mücadeleyi sürdürüyoruz ve sonuna kadar sürdüreceğiz. Şu anda
kimse
Burası önemli işte.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, dinle ya!
Şu anda kimse 'Türkiye'de ret
politikaları' uygulanıyor diyemez, kimse 'inkar politikaları
uygulanıyor' diyemez, kimse artık 'asimilasyon politikaları
uygulanıyor' diyemez. Çünkü..
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Dur, dur, otur!
Çünkü ben Kürt kardeşime 'kardeşim'
diyorum. Bir kenara koymuyorum, ötelemiyorum, itmiyorum. Hizmet ise hizmet
ediyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) O kadar; tamam işte
BAŞKAN İlk defa ittifak etti iki grup,
alkışlıyor birbirini.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunun tam
adı şudur: Erdoğan diyor ki Bana kadar asimilasyon vardı,
benden sonra yok. Aynen öyle diyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bu
tuluata bir son verin ya! Vallahi tuluata döndü bu. Ne bu böyle?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen yani iki grup
başkan vekili arasında bir tartışma olmasın artık
bu konu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bana kadar
asimilasyon vardı. demiş, Erdoğan demiş.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
lütfen buna bir son verin. Eğer öyleyse biz de söz istiyoruz Sayın
Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, ne
bu ya!
BAŞKAN Peki, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.42
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)
(Devam)
2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan,
2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018
Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik
Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere
Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Şimdi 13üncü madde üzerinde söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközdedir.
Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019
yılı merkezî yönetim bütçe teklifinin 13üncü maddesine üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlamadan önce tek adam bütçesine dair görüşmeler üzerine
eleştirilerimi dile getirmek isterim.
Tüm hafta boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bütçeyi görüştük ancak bütçeyi kullanacak icra makamı Mecliste
bulunmuyor. Demokrasinin ve çoğulcu sistemin ülkemizdeki tarihsel
gelişimine açıkça aykırı bir süreçle karşı
karşıyayız.
Bütçenin yasama hakkının özü olması
ilkesi terk edilmiş, devletin kasasının anahtarı tek adama
verilmiştir. Tek adamın belirlediği ve sosyal adalet ilkesini
tamamen görmezden gelen bu bütçenin, Türkiye'nin içinden geçtiği ekonomik
krize, asgari ücretlinin, emeklilerin ve dar gelirlinin geçim derdine,
kadına şiddet sorununa, hayvan haklarının istismarına,
eğitim politikalarının pozitif akıldan uzaklaşmasına,
dış politikada içinde bulunulan
sıkışmışlığa çare olmayacağını
belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
Dışişleri Bakanlığının bütçeye yönelik
hedeflerini görünce sanki Türkiye İdlib ve Menbic darboğazına
sıkışmamış, Avrupa Birliği ilerleme raporlarında
müzakerelerin durdurulması çağrısı
yapılmamış, Libya Konferansında istenmeyen ülke
olmamış, NATOnun Parlamentosu olan NATO PA tarafından tarihte
ilk kez özgür olmayan ülke olarak kabul edilmiş, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde enerji alanında sıkıntılar
yaşanmamış gibi hedefler konulmuştur. AKP iktidarının
dış politikası hiçbir zaman huzur, barış, refah ve
istikrar vadetmedi. Yurtta barış, dünyada barış. ilkesi
bugün tamamen Türkiyenin dış politika anlayışından
çıkarılmıştır.
Seçimlerde oy kazanmak adına askerî harekâtlar
yapılmaktadır ancak Türkiye tek adam rejiminde bir rüzgârgülü
gibidir. Diplomaside de ne liyakat kalmıştır ne de istikrar. Tek
adam rejimi ülke içinde kutuplaşmaları artırırken bölgede
de gerginlik, çatışma, ayrışma ve yoksulluk üretmektedir.
24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte uygulamaya konulan yeni sistemin tek
adama dayanan yapısı kurumsuzlaşmayı artıran
düzenlemeleriyle ülkemizin dış politikadaki
kırılganlığını ve edilgen durumunu daha da
derinleştirmektedir. Rus S400 füzelerinin alım vaadine
karşı ABDyle F35 krizi yaşayan Türkiyeye bugün Pentagon 3,5
milyar dolar değerinde 80 adet Patriot tipi GEM-T füzesi ve 60 diğer
füzenin satışına onay vermiştir. Bu satışın
onayı için Kongrenin yanıtını bekleyen Türkiye hangi
dengeyi kurabilecektir? Hem S400lerin hem Patriotların bir arada hava
savunması yapabilmesi için bizim bilmediğimiz yeni bir teknoloji mi
geliştirilmiştir? Yoksa Rusya ve Amerika hava savunma sistemlerinin
birbirleriyle çatışması için Türkiye semaları mı
seçilmektedir?
Avrupa Birliği üyeliğinden hızla
uzaklaşan AKP iktidarı Avrupa Birliği
Sayıştayının 1,2 milyar euro olarak tarif ettiği,
ABnin Suriyeli mülteciler için verdiği yardımın nereye
gittiğini bile açıklayamamaktadır.
2002 yılında iktidara gelen AKP
dış politikanın her alanında geleceğimiz için büyük tehlike
arz eden bir enkaz yaratmıştır ve bugün de
yarattığı enkaza çözüm sunacak hedefler ortada yoktur. Bugün
Türkiye'nin dış politikası temel ilkelerinden
koparılmış ve saptırılmıştır. Yani
tarafsızlığını,
inandırıcılığını ve güvenilirliğini
yitirmiş bir durumdadır. Hatalar zinciri Türkiye'nin bölgede en
güvenilir aktör olarak görülmesi ve
inandırıcılığıyla sorunların çözümünde
başvurulacak bir yüksek akıl olması imkânlarını yok
etmiştir. Türkiye Orta Doğuda tarafsız bir bölge gücü olma
özelliğinden yoksun kaldığı için Orta Doğunun
ideolojik çekişmelerinin sahnesi hâline getirilmiştir. Bugün birçok
ülkede diplomatik temsilciliğimizin bile olamayışı
işte bu tarafsızlığı kaybetmemizdendir.
Türkiye AKP iktidarından önce dış
politikadaki çıkarlarını hem Doğu hem Batı eksenli
olarak muhafaza ediyor ve geliştiriyordu. Batı dünyasıyla
ilişkilerimiz Rusya ve Orta Doğuyu da dengeleyen bir çizgide
yürütülüyordu. Çok yönlülük, Türkiye'nin geleneksel dış
politikasının esas çizgisi olagelmişti. Bugün çok yönlü olarak
tanımlanamayacak ve dengeci bir perspektiften yoksun dış
politikamız, ülkemizin bölgesel ve uluslararası ölçekte farklı
zeminlere sağlam basabilmesini engellemektedir. Oysa birkaç yıl
öncesine kadar Türkiye Orta Doğuda düzen kurucu ülke olma hevesiyle övünüyordu.
Geldiğimiz noktada, değil Orta Doğuda, Doğu Akdenizde de
artık düzen dışı bir ülke hâline gelmiş bulunuyoruz.
Biliyor musunuz, Doğu Akdeniz enerji
kaynaklarının çıkarılması ve Avrupaya
aktarılması bakımından artık Türkiye
dışındaki güzergâhlar üzerinde duruluyor. İsrail,
Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi üçlü iş birliğiyle bu
hattın kurulması için çabalarını
hızlandırdılar. Oysa hepsi biliyor ki yapılacak bir boru
hattının en ekonomik güzergâhı Türkiye üzerinden geçecek
olandır. E şimdi bu enerji rekabetinde söz sahibi olmak için
İsraille, hatta Mısırla konuşmak gerekmez miydi?
Gerekirdi elbet, gerekirdi de değerli milletvekilleri, dış
politikaya hâkim olan kaprisler, ulusal menfaatlerimizi gözeten, bütünlükçü bir
dış politika anlayışına imkân vermiyor ki. Ne
İsrailde ne de Mısırda büyükelçimiz var.
Bakınız, İsrailde büyükelçi
bulundurmayışımız başka nelere yol açıyor? 9uncu
madde tartışılırken bugün bir Kudüs kavram
kargaşası yaşandı. Dendi ki: Birleşmiş Milletler
Kudüsü Filistinin başkenti olarak tanıyormuş. Bu bir
yanlış okumadır değerli milletvekilleri. Aslında ne
olmuştur, teker teker size açıklayayım: ABDnin Kudüsü
İsrailin başkenti olarak tanıması üzerine İslam
ülkelerinin liderleri İstanbulda toplanarak bir karar aldı ve
Doğu Kudüsü Filistinin başkenti ilan etti. Daha sonra,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ABD Başkanı Donald
Trumpın Kudüs kararını oylamak için toplandı ve Kudüs
kararını eleştiren karar tasarısı Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunda 9a karşı 128 oyla kabul edildi. Bu
oylamada Kudüsün Birleşmiş Milletler tarafından Filistinin
başkenti olarak kabul edilmesi gibi bir kararın alınması
söz konusu değildir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 19
Aralık 2017 tarihli (10/22) sayılı Kararında Kudüste
diplomatik misyon kurmaktan kaçınma çağrısı
yapılmıştır. Tasarıda yer alan ifadeler de aynen
şöyledir:
Kutsal Kudüs kentinin özel statüsünü, özellikle de
Birleşmiş Milletler kararlarında belirtildiği üzere, kentin
ruhani, dinî ve kültürel boyutlarının korunma ihtiyacını
göz önünde bulundurarak;
Kudüs'ün nihai statüsüne Birleşmiş
Milletler kararları çerçevesinde yürütülecek müzakereler sonucunda karar
verilmesi gerektiğini vurgulayarak;
Kutsal Kudüs kentinin statüsünü, karakterini veya
demografik yapısını değiştirme niyetindeki
kararların yasal bir etkisi olmadığını, geçersiz
olduğunu ve Güvenlik Konseyinin kararları doğrultusunda iptal
edilmesi gerektiğini tekrar tasdik ederek;
Tüm devletleri Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 478 sayılı Kararı uyarınca Kudüs'te
diplomatik misyon kurmaktan kaçınmaya davet eder;
Tüm devletlerin Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin kutsal Kudüs kenti kararlarına uygun hareket etmesini ve bu
kararlara aykırı bir eylem veya önlemi tanımamasını
talep eder;
Sahada iki devletli çözümü tehlikeye atan negatif
trendlerin geri çevrilmesiyle vakit kaybetmeden, Orta Doğu'da Birleşmiş
Milletler kararları ve toprak hakkı da dâhil olmak üzere Madrid
Şartnamesini, Arap Barış İnisiyatifi'ni ve Orta Doğu
Dörtlüsü Yol Haritası'nı temel alan kapsamlı, adil ve kalıcı
bir barışa ulaşmayı hedefleyen uluslararası ve
bölgesel çabaların hızlandırılmasına yönelik
çağrısını tekrar eder
Kamuoyunu doğru bilgilendirmek bizim vazifemiz.
Kayıtlara doğrular geçsin de sonra birileri yine
Kandırıldık. demesinler diye bunları sizin bilgilerinize
sunuyorum ama ben size çok daha vahim bir durumdan söz etmek isterim. Bu bahse
konu karar Genel Kuruldan geçtiği sıralarda Türkiyenin yakında
Filistine büyükelçi tayin edeceği iddia ediliyordu. Doğruları
bilmekte fayda var; Doğu Kudüste bir başkonsolosluğumuz
vardır, orada büyükelçi unvanlı bir diplomatımız görev
yapmaktaydı. Görevi de Filistin nezdinde ülkemizi temsil etmekti ancak
diplomatımız altı aydır Kudüste değil. İsrailde
Tel Avivde büyükelçi bulunduramadığımız için Kudüsteki başkonsolosumuzu
da görevine gönderemiyoruz. Sonuçta ne oluyor? Filistin nezdinde de temsil
imkânlarından kendi kendimizi mahrum ediyoruz. Öfkeyle kalkan zararla
oturur. Sayın milletvekilleri, aklımıza geldikçe o ülkeden, bu
ülkeden büyükelçimizi geri çekersek, sonucu, dış politika zafiyetine
yol açar. İşte bugün tek adam dış politikasının
ülkeyi getirdiği durum bu zafiyettir ve çok önemsenen Orta Doğu
politikasında dahi gedikler açılmış olmasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak şunu da belirtmek isterim: Suriye Devlet
Başkanının isminin her telaffuzunun değişmesinde
Suriye politikamız da değişiyor. On ay önce kayıtlara göre
Recep Tayyip Erdoğan Hâlâ Esedle bir araya gelelim. diyen
zavallılar var. Ya 1 milyon vatandaşını öldüren bir katille
neyi düzelteceksiniz? demişti. Aralık 2018de Esedin adı yeniden
Esad olmuş ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu Esadla birlikte çalışmayı
düşünebiliriz. diyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! diye bir
söz vardır, galiba bu sözün en iyi oturduğu örnek, Türkiye'nin
değişen Suriye politikaları oluyor.
Bu çelişkiyi de bu vesileyle
vurgulamış olalım ve böylesine çelişkilerle dolu bir
bütçeyi onaylamayacağımızı sizin bilgilerinize
sunalım.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi şahsı adına
Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu.
Buyurun Sayın Ayvazoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım.
Bütçemizin devletimize ve milletimize hayırlar
getirmesini dilerken, LGS sıralamasında Türkiye 1incisi olan
şehrim Trabzonun kıymetli eğitimci, veli ve öğrencilerini
tebrik ediyor ve bu gururu sizlerle paylaşırken aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Tartışmasız ki son yıllarda
esaslı bir saldırı altında kaldık, ülkemizin
geleceğiyle oynanmaya çalışıldı. Terör örgütlerini
üstümüze salıp şehirlerimizin orta yerlerine bombalar koydular,
havalimanlarımıza saldırdılar,
sınırlarımız zorlandı. İç savaş denilen
şey Suriye üzerinden ülkemize servis edilmeye
çalışıldı. Gezi parsası, 17-25 Aralığın
pastası, diplomatik terör ve ekonomik ablukaların hissesi yetmedi,
üstüne bir de darbe teşebbüsü. Zor bir dönemden geçtik,
canımızı çok yaktılar. Bize yüz yıl sonra yeniden
bağımsız bir dünya devleti olmaya karar verişimizin
bedelini ödetmeye kalkanları yüce milletimizle birlikte savuşturduk.
Terörle mücadelede kırk yıl sonra gerçek anlamda bir zafer elde
ettik. DEAŞı, PKKyı içeride beklemekten vazgeçip önümüze katıp
kovaladık. Gelişmeler ışığında
bakıldığında, İslam âleminin ve bütün mazlum
coğrafyanın Türkiye ekseninde konsolide olma ihtimali bir tez
olmaktan çıkıp realiteye dönüştü. Hâlâ içeride birilerinin fark
etmemiş olması bir şeyi değiştirmiyor, gelişmeler
bize yeni bir kutbun işaretlerini veriyor.
Artık dünya küresel güçlerin, güçlerinden çok
sorunlarına tanıklık ediyor. Buna karşılık
Gazzeden Halepe, Batı Trakyadan Kudüse, Somali, Etiyopya, Arakana,
Yemene kadar bütün kanayan problemli coğrafyalarda insanlar
kulaklarını Türkiye'den gelecek açıklamalara dikip gözünüzün
içine bakıyorsa Türkiye artık Türkiye'den çok daha
fazlasıdır. Artık dünyanın bütün ötekileri Türkiye'nin
hamiliğini kabule hazır ve onların da adına kurulu dünya
düzenine yüksek sesle itiraz eden tek ülkeyiz biz. Dünya siyaset tarihinde kaç
tane 15 Temmuz var, soruyorum? Yarınlarda bu ülkenin tarihini yazacaklar.
Askerî vesayet rejiminin bitişi gibi devlet içerisinde devlet olmuş
derin ve paralel yapıların devletten sökülüp
atıldığı zaman diye de bugünleri yazacaklar,
unutmayın.
Türkiye aldı başını gidiyor;
yürümüyor, koşuyor. Kapı kapı borç dilenen bir ülkeden borç
veren ve yaptığı insani yardımlarla üç yıl üst üste
dünyanın en cömert ülkesi olan, İHA ve SİHAyla
bağımsızlığını da inşa eden ve de
terörden kurtulmak için kaynağına gidecek kadar gözü kara bir ülkeye
geldik artık. Tam da bu noktada, böyle bir zamanda suni gündemlere
takılı kalıp ucuz söylemlerle bu, yeniden dirilişe fren
olmanın vebalini taşımamalı hiç kimse. Çünkü kaygılandığınız
durum iradenizin kılığındaki disiplini resmeder.
Başkaldırı da böyledir. Eyleminizin ruhuna biçilen elbise,
yönelik olduğu konuya göre özenli bir şıklık ya da maksatlı
bir rüküşlük ihtiva eder. Yani siz milletinizin ortak değerleri için
kaygılanmıyor ve yine aynı amaç için
başkaldırmıyorsanız, ideolojik bilincinizin rüküşlük
hâli Meclis kürsüsünden şık biçimde teşhir edilmeyi hak eder.
Çok açık ki bu yeniden diriliş sürecinde
insan gücümüzü, kaynaklarımızı doğru kullanmak, krizlerden
ders çıkarmak, daha çok çalışıp sistemli bir şekilde
gelişmek durumundayız. Türkiye artık siyasi ve ekonomik anlamda
gerçek bir dünya devleti. Ülkemize inanmaya ve yanında durmaya devam etmek
varlığımızın gereği. En büyük gücümüz, birlik ve
beraberliğimiz olmalı. Kurucu akıl geri döndü. Artık
Türkiye Recep Tayyip Erdoğanın devrimleriyle hem içeride hem
dışarıda kendi yol haritasını kendisi çiziyor. Bütçe
önemli bir kısmını tam da bu nedenle savunma sanayisine
ayırıyor. Çünkü savunma sanayisinde belli bir yere gelmeden
özgürlüğünüz, özgürlüğünüz olmadan da söyleyecek sözünüz olmuyor. Ne
sokaklarda cesurca Benim bedenim, benim kararım diyebiliyorsunuz, ne de
mezhebiniz, meşrebiniz ne olursa olsun bu kürsüye kadar gelip korkmadan
her türlü izmin koçaklamasını yapabiliyorsunuz. Keşke
cumhuriyetimizin ilk dönemlerinde atılan adımlardan sonra da son on
altı yıldır atılan adımların cesaretine
erişilebilseydi, şimdi bambaşka bir Türkiye konuşuyor
olurduk. O hâlde siz memlekette terörün belini kırmış,
jeopolitik ve jeokültürel dengeleri çarpıştırmadan da
dağdan gelip bağdakini kovamayanların felaketi olmuş bir
iradeyle aynı kaygıda birleşemezsiniz ya dönemin modern
masallarına kapılıp gidersiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla)
ya da yeni dünya
düzeninde adaleti ve asaleti tesis ederek dünya tarihine sahici bir not
düşen Recep Tayyip Erdoğanı izlemekle yetinirsiniz.
Korkuları olan ve insani değerleri şeytani kurgularla takas
edebilecek zayıflıkta iseniz değil makamla, ölümle dahi
korkutamayacağınız bir liderin karşısında, en
hafif tabirle, itibarsızlaşırsınız. Sizin mecaliniz
dışarılardan medet ararken tükenir, onun gücü ise milletine
duyduğu sevdayla bileylenir. Elbette devlet ve milletlerin çetin günleri
vardır ve aslolan da o ki tam da öyle zamanlarda devletin ve milletinizin
yanında olasınız, vatan ortak paydasında
birleşebilesiniz, En üst değer vatanımdır. diyebilesiniz.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi şahsı adına
Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş konuşacak.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
13üncü maddesi hakkında aleyhte söz almış bulunuyorum.
Maalesef benim konuşmam biraz öncekiler gibi
lezzetli olmayacak ama gerçekçi olmaya çalışacağım. Bazen
gerçekler acı ve lezzetsiz olabiliyor.
Bu maddenin (1)inci fıkrasında, belediye,
il özel idaresi ve bağlı kuruluşların faiz dâhil iç ve
dış borç stok tutarı belli miktarları aşamaz
denilmektedir. Bu borç stokuna, Cumhurbaşkanınca kabul edilen büyük
tutarda mali kaynak gerektiren proje borçlanmaları da dâhil
edilmiştir. İlk bakışta borçlanmaları önleyici bir
madde olduğu için makul görünmektedir.
Yine de iki noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi, borçlanmalara sınır getirilmesi Hükûmetin on altı
yıldır uyguladığı sınırsız borçlanma
politikasından vazgeçtiği anlamına geliyor. Bir anlamda kendi
yaptıklarının hatalı sonuçlarını gördüklerinin
ikrarıdır.
İkinci nokta ise ülkede büyük kaynak gerektiren
projelerin Cumhurbaşkanınca kabul edilmesinin ifade edilmesiyle karar
alma mekanizmalarının tek adama bağlanmış
olmasının tescil edilmesidir. Aynı zamanda bir siyasi partinin
Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanının bu yetkilerini,
özellikle yerel seçimler arifesinde olduğumuz bugünlerde hangi belediyeler
lehine, hangi belediyeler aleyhine kullanacağını tahmin etmek
güç değildir.
Bir başka husus ise maddedeki büyük tutarda
maddi kaynak ifadesinin muğlak olmasıdır. Bu tanımın
muğlak bırakılması, Cumhurbaşkanına
tanımlama yetkisi verilmesi anlamına geliyor. Şimdiye kadar yapılmış
olan büyük projelerde halkın ve devletin çıkarının iyi
gözetilmediğini, projelerin ciddi fizibilite raporlarının
olmadığını biliyoruz. Yeni İstanbul Havaalanı,
Osmangazi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, şehir hastaneleri gibi
yatırımların fizibilite raporları varsa bize gösterin
diyoruz.
Kanal İstanbul gibi ucube bir projeniz var.
Türkiyeye ve İstanbula yapılacak en büyük ihanet olarak
nitelenebilir. Doğaya, çevreye, ulaşıma, yaşam kalitesine
ciddi zararlar verebilecek bu projenin fizibilitesi var mıdır?
Stratejik anlamda ülkemize bir getirisi olacak mıdır? Yoksa daha
önceleri yapıldığı gibi arsa spekülasyonu mu hedefleniyor?
Birinci fıkranın devamındaysa bu
borçlanma limitinin uygulanmayacağı istisnalar
açıklanmıştır. Avrupa Birliği ve yabancı
devletlerden borçlanmaların istisna kapsamına alınması doğrudur.
Ayrıca SUKAP kapsamında yapılan borçlanmalar da kapsam
dışına alınmaktadır. Su, kanalizasyon, altyapı
gibi hayati önemi haiz projelerin kapsam dışında tutulması
olumludur.
Maddenin (2)inci fıkrasındaysa Türkiye
İhracat Kredi Bankasının politik risk kapsamındaki
tahsilatlarının, temettü gelirlerinin, olağanüstü yedek
akçelerinin Hazine ve Maliye Bakanınca bütçeye gelir kaydedilmesine yetki
veriliyor. Ayrıca Cumhurbaşkanına da bu gelirleri istediği
gibi harcama yetkisi veriliyor. Bütçeye gelir bulmak için âdeta sinekten
yağ çıkarılıyor. Bankanın olağanüstü yedek
akçelerine el konularak ekonomik durumun vahameti kabul ediliyor. Bugün
yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kitap
ve gazetede KDVnin yüzde 18e yükseltilmesi de ekonomik durumun vahametine
önemli bir kanıttır.
Maddenin (3)üncü ve (4)üncü fıkralarında
da diğer bazı kurumların gelirlerinin bütçeye dâhil edilmesi,
bütçenin gelir ihtiyacı olduğunun göstergesidir.
Bütçenin geneline baktığımızda,
vatandaşa umut vermediğini söyleyebiliriz; kemer sıkma, küçülme
ve borç ödeme bütçesi diyebiliriz. 2019 bütçesi 2018 yılına göre
genel olarak yüzde 14 artış öngörüyor. Gerçekleşen enflasyona
bakılırsa bu bir küçülme demektir. Dolar olarak bakarsak, 18
Aralık tarihli kurlara göre bütçe 198 milyar dolardan 164 milyar dolara
inmiş durumdadır. Faiz ödemeleri 73 milyar TLden 117 milyar TLye
çıkmıştır yani yüzde 60 artmıştır.
Daha önce arkadaşlarımın
belirttiği gibi, bu bütçe çiftçiye, işçiye, emekliye, memura kemer
sıkma, fakirleşme ve daralma getiriyor, yatırım miktarları
ise yerinde sayıyor. Kısacası, vatandaşa umut vermeyen, en
az yüzde 20 fakirleşme öngören, faiz ödemelerine önemli kaynak ayıran
bu bütçeye ve özelinde bu maddeye olumlu oy vermeyeceğimi belirtir,
hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde konuşan tek konuşmacı
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben, sayın hatibin Kanal İstanbulun
fizibilitesi var mıdır? şeklindeki sorusuna açıklama
getirmek istiyorum.
BAŞKAN Yani, genele sordu, size sormadı.
Onun için ben şeye geçiyorum arkadaşlar
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Açıklama istemedi
senden ya. Açıklama istemedi senden; yürütme burada, yürütme cevap versin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Fizibilitesi de ÇED raporu da vardır, büyük bir
projedir.
BAŞKAN 13üncü madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: 13üncü
maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, programımız
gereğince bugünkü görüşmeler tamamlanmıştır. Programa
göre, 2019 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin
oylanmamış maddeleri ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim
Kesinhesap Kanunu Tasarısının maddelerini görüşerek
oylamalarını yapmak için 20 Aralık 2018 Perşembe günü saat
11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati:23.17
(x) 10, 11 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10.12.2018 tarihli 28inci Birleşim Tutanağına eklidir.