TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
41inci
Birleşim
26
Aralık 2018 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Burdur Milletvekili
Bayram Özçelikin, Mehmet Akif Ersoyun 20 Aralık doğumunun 145inci
ve 27 Aralık ölümünün 82nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili
Mevlüt Karakayanın, 27 Aralık Gazi Mustafa Kemal ve Heyeti
Temsiliyenin Ankaraya gelişinin 99uncu yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, Eskişehir ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, imar barışıyla ilgili sürenin ödeme
yapılması için uzatılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
2.- Osmaniye Milletvekili
Baha Ünlünün, biyomedikal mühendislerinin atamasının ne zaman
yapılacağını ve Sağlık Bakanlığının
2019 yılı içerisinde kadrolu ya da sözleşmeli biyomedikal
mühendisi istihdam etme yönünde çalışmasının olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
3.- Samsun Milletvekili
Neslihan Hancıoğlunun, asgari ücretlinin 2019da da açlığa
mahkûm edildiğine ve Berat Albayrakın 2018de ekonomide güçlü
performans yakaladık. ifadesine ilişkin açıklaması
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Habibe Öçalın, Kahramanmaraşlıların tercihini
nerede, nasıl, ne şekilde kullanacağını gayet iyi
bildiğine ilişkin açıklaması
5.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Kütahya Eti Gümüş AŞye ait gümüş
madeni işletmesindeki işçiler ile KÜKAB işçilerinin
mağduriyetine ve Sayıştay raporlarıyla yolsuzlukları
sabit olan Kütahya Belediye Başkanının hâlâ görevde
olduğuna ilişkin açıklaması
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, insanın en büyük gizinin
kendisi olduğuna ve hiçbir şeyin bu gizi
değiştiremeyeceğine ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Iğdırın Aralık ilçesinde askerî
aracın devrilmesi sonucunda şehit olan hemşehrisi Uzman
Onbaşı Yakup Gitmeze Allahtan rahmet, yaralı askerlere
şifa dilediğine, Mehmet Akif Ersoyu ölümünün 82nci yıl
dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması
8.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, 2018 yılının yaşanan
işçi ölümleriyle anılacağına, Adıyaman ilinin
Bağlıca köyündeki bakır madeninde yaşanan göçük nedeniyle
hayatını kaybeden Güral Karadoğana Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
9.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, Denizli ili Sarayköy ilçesine SGK hizmet
binasının yapılmasını talep ettiklerine, ilaç,
tıbbi cihaz ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayacak
şekilde yeni bir planın olup olmadığını, sağlık
sektörünün dışa bağımlılıktan ne zaman
kurtulacağını ve sıkıntıları aşmak için
hangi tedbirlerin alınacağını Sağlık
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
10.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehir ilinin Akpınar
ilçesinde aşırı buzlanmanın sebep olduğu trafik
kazasında ölenlere Allahtan rahmet, yaralılara şifa dilediğine
ve Kırşehir Hastanesine plastik cerrah, çocuk cerrahisi, kadın
doğum ve göğüs hastalıkları uzmanının
atanması için Sağlık Bakanına seslendiğine
ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, kadına ve çocuğa yönelik şiddetin her geçen gün
arttığına ve yetkilileri bu konuda sorumluluk almaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Şanlıurfa
Milletvekili Zemzem Gülender Açanalın, Şanlıurfa ilindeki
Göbeklitepenin 2018 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine
alındığına ve 2019 yılının Recep Tayyip
Erdoğan tarafından Göbeklitepe Yılı ilan edildiğine
ilişkin açıklaması
13.- Sivas Milletvekili
Ulaş Karasunun, Sivas Devlet Hastanesinde sistem arızası
nedeniyle hastane hizmetlerinin yapılamaz hâle geldiğine, FONETin
sahiplerinin kimler olduğunu ve bu firmanın ihale
aldığı diğer illerde de sorunlar
yaşandığından yetkililerin bilgisinin olup
olmadığını, bilgileri dâhilindeyse ne gibi çözümler
üretildiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
14.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, GESTAŞın Bozcaada ve Gökçeadaya kış
seferlerinin yetersizliğine ve pahalılığına,
İstanbul-Çanakkale uçak seferlerinin
kaldırıldığına ilişkin açıklaması
15.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, Malatya Turgut Özal Tıp Merkezinin
hizmetine devam edebilmesi için alacağının Sağlık
Bakanlığı tarafından ödenmesi gerektiğine, Battalgazi
Devlet Hastanesinin ihalesinin ne zaman yapılacağını ve
hastanenin ne kadar sürede bitirileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, güvenlik soruşturmalarındaki
usulsüzlük ve hukuksuzlukların had safhada olduğuna ilişkin
açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, tarihi bilgi, belgelerle
konuşma iradesinin muhafaza edilmesi gereken yerin Meclis olduğuna ve
seneidevriyesi hürmetle yâd edilen şehitlerin hatırası
Sarıkamış üzerinden anılırken 90 bin kişinin
donarak vefat ettiğinin ifade edildiğine ancak Genelkurmay
Başkanlığı kayıtlarında donarak vefat edenlerin
sayısının 8 bin, toplam şehit sayısının da
23 bin olduğuna ilişkin açıklaması
18.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, bölgede Türkiye'yi yakından ilgilendiren çok önemli
hadiseler yaşandığına, Türkiyenin tüm dengeleri
değiştirdiğine ve bu değişikliklerin de Türkiye'nin
lehine olduğuna, ABDnin Suriyeden çekilme kararının
ardından yaşananlara ilişkin açıklaması
19.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, cezaevinde ya da dışarıda cezası infaz
edilenlerin sayısının suçu ve suç üreten sistemi
konuşmayı gerektirdiğine, asgari ücretteki
artışın reel karşılığı konusunda
kamuoyunun bilgilendirilmesinin doğru olduğuna, yereldeki
sorunları paylaştıklarına ama bunlarla ilgili ciddi denetim
işlevinin yapılmadığına ilişkin
açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 27 Aralık Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
millî mücadelenin ve ulusal egemenliğin karargâhı olarak belirlenen
Ankaraya gelişinin 99uncu yıl dönümü vesilesiyle
Ankaralıları saygıyla selamladıklarına ilişkin
açıklaması
21.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, 27 Aralık Mehmet Akif Ersoyu ölümünün 82nci yıl
dönümünde rahmetle yâd ettiğine, Cumhurbaşkanlığı
Kültür Sanat Büyük Ödülleri kapsamında Vefa Ödülüne Mehmet Akif Ersoyun
layık görüldüğüne ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, hukukun üstünlüğünden bahseden bir
kimsenin masumiyet karinesi kavramını da bilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
23.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Yunus Emrenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Engin Altayın AK PARTİ grup
önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğluun 38
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Erol Katırcıoğlunun, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, bugünkü Meclis aritmetiğinin Türkiye'deki demokrasinin
şahidi olduğuna ilişkin açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İsmet İnönünün dünyada çok az
siyasi lidere nasip olacak siyasi olgunlukla Türkiye'nin demokrasiyle
tanışmasını sağladığına, seçimlerin
yapılıyor olmasının demokrasinin işlediği
anlamına gelmediğine ilişkin açıklaması
29.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, hiç kimsenin tek parti hükûmetleri ile AK PARTİyi özdeş hâle
getiremeyeceğine ilişkin açıklaması
30.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Anayasada var olan bütün temel hak ve
özgürlüklerin bir kişinin iki dudağı arasına teslim
edildiğine ilişkin açıklaması
31.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Cumhurbaşkanlığı
sisteminde Hükûmetin tasarı sunabilmesi gerektiğine ilişkin
konuşması
33.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, RTÜK tarafından Halk TV ve FOX TVye verilen para ve yayın
durdurma cezasına, siyaseti farklılıklara, eleştiriye
tahammül konusunda, darbeye giden koşullara karşı dikkatli olma
konusunda uyarmak zorunda olduklarına ilişkin açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, RTÜK tarafından Halk TV ve FOX TVye ceza
verilmesinin Türkiye'nin geleceği açısından yeni
karamsarlıklara, endişelere yol açan bir konu olduğuna, TBMM
tarafından seçilen RTÜK üyelerini iş ahlakına davet
ettiğine, bedeli ne olursa olsun haksızlıklara karşı
durmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması
35.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Engin Altayın çökme kelimesine,
demokrasinin hem muhalefetin hem iktidarın güvencesi olduğuna ve
korkarak siyaset yapanın bu Mecliste kalmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
36.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet Halk Partisinin
adaylarının AK PARTİyi rahatsız etmesinden memnun
olduğuna ilişkin açıklaması
37.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, hukukun itirazlarla şekillenen bir mekanizma olduğuna,
Özgür Özelin üslubunun ağır hakaretler içerdiğine, kimsenin
adayını belirlemek istemediklerine ve adil yarıştan yana
olduklarına ilişkin açıklaması
38.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Tayyip Erdoğanın milletten,
sokaktan, konuşan Türkiyeden korkmamasına, susan Türkiyeden
korkması gerektiğine ilişkin açıklaması
39.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Cumhurbaşkanının sadece ve sadece Allahtan
korktuğuna ilişkin açıklaması
40.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İzmir Milletvekili
Murat Çepninin 38 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki ifadelerini kendisine iade ettiğine ilişkin
açıklaması
41.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbalın 38 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Adana Milletvekili Mehmet Metanet
Çulhaoğlunun 38 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, TÜRK-İŞ başta olmak üzere birçok sendika
yetkilisinin 2.020 lira olarak açıklanan asgari ücretin yeterli olmasa da
bugün için doğru bir ücret olduğunu ifade ettiklerine ilişkin
açıklaması
44.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, 2.020 lira olarak
açıklanan asgari ücretin yeterli olmadığına ama yüzde
26lık enflasyon farkının yansıtılmış
olmasını kıymetli bulduklarına ve teşekkür
ettiklerine, siyasi nezaketi muhafaza etmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
45.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 2.020 lira olarak
belirlenen asgari ücreti bütün tarafların ilk defa konsensüs içerisinde
sevinçle karşıladığına ilişkin
açıklaması
46.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, AK PARTİnin her asgari ücretliye 192
çeyrek altın borcu olduğuna, Kemal Kılıçdaroğluna
diktatör diyebileceklerine ama toplumun o lidere nasıl
baktığının önemli olduğuna, seçimlerin eşit
koşullarda yapılmadığına ilişkin
açıklaması
47.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin 38 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
48.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, AK PARTİnin asgari ücretle
çalışan her bir vatandaşa borcu olan 192 çeyrek altını
ödemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu ve 21
milletvekili tarafından, Çin'de Doğu Türkistan bölgesinde
yaşayan Uygur Türkleri'ne yönelik olumsuz uygulamaların incelenmesi
amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/383) ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 26 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından, yasal
mevzuata aykırı şekilde cezaevinde tutulan Hakkâri Milletvekili
Leyla Güven'in maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 26/12/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Aralık 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Yunus Emre ve arkadaşları tarafından,
ülkemizde ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin sorunlarının
araştırılması amacıyla 25/12/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 38 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden Gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer işler kısmının 1inci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre belirlenmesine; bu teklifin görüşmelerinin 26 Aralık 2018
Çarşamba günü tamamlanması hâlinde 27 Aralık 2018 Perşembe,
28 Aralık 2018 Cuma ve 29 Aralık 2018 Cumartesi günü
toplanmamasına; 38 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 2 ve 3 Ocak 2019 Çarşamba ve Perşembe
günleri toplanmamasına ilişkin önerisi
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Yunus Emrenin, Bursa Milletvekili Ahmet Kılıçın
CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bursa Milletvekili Orhan
Sarıbalın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 25
Milletvekilinin Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 38)
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, milletlerarası
andlaşmaların onaylanmasının uygun bulunmasına dair
tekliflere ilişkin düzenlemenin İç Tüzükün 90ıncı
maddesinde yapıldığına ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, 2019 yılının
bütün insanlık için hayırlar getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz
ettiğine ilişkin konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 38)
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay'ın, son beş yılda yapılan cep telefonu
ithalatına dair verilere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/6043)
2.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay'ın, son beş yılda ülke genelinde ve Manisa ilinde kurulan,
tasfiye edilen ve kapanan şirket ve işletme sayısına
ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı
(7/6044)
3.- Mardin Milletvekili Tuma
Çelik'in, Diyarbakır'dan KKTC'ye uçuşlara ve bilet fiyatlarına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/6050)
4.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, 2017-2018 yıllarında bankalardan kullanılan
otomobil kredilerine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/6336)
26 Aralık 2018 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
41inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, millî
şairimiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Birinci Yasama Dönemi Burdur
Milletvekili Mehmet Akif Ersoyun doğum ve ölüm yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Burdur Milletvekili Bayram Özçelike aittir.
Buyurun Sayın Özçelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, önce
Biga Vekili, sonra Burdur Vekili. Seçildiği yer Biga,
atandığı yer Burdur.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin, Mehmet Akif Ersoyun 20 Aralık
doğumunun 145inci ve 27 Aralık ölümünün 82nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; millî değerlerimizi,
karakterimizi ve ideallerimizi yansıtan, gönlü bayrak, millet, devlet ve
iman aşkıyla dolu vatan şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoyumuzun
20 Aralık doğumunun 145inci, 27 Aralık vefatının
82nci yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Meclis
Başkan Vekilimiz Sayın Mustafa Şentopa söz verdiği için
teşekkür ediyorum.
Burdur halkı tarafından da çok sevilen,
Birinci Mecliste Burdur halkının milletvekilliğini yürüten
Mehmet Akif Ersoya yıllar sonra, 2006 yılında AK PARTİ
Hükûmetimiz döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve Burdur
halkının kadirşinaslığının bir göstergesi
olarak üniversitemize Mehmet Akif Ersoy ismi verilmiştir. Üniversitemiz
bundan sonra Akifin doğum ve ölüm yıl dönümlerinde 12 Mart
İstiklal Marşının kabulü ve Akifi anma törenlerinde
Mehmet Akif Ersoy Uygulama ve Araştırma Merkeziyle öncülük edecektir.
Meclis albümünün kayıtlarında şöyle yer almaktadır Mehmet
Akif: Mehmet Tahir Beyin oğlu olup Sebilürreşad
başmuharririyken 48 yaşında mebus seçilmiştir. Maarif ve
İrşat Encümenlerinde çalışmıştır,
İstiklal Marşımızın şairidir.
Mehmet Akifi tanımadan Anadoluda verilen Millî
Mücadele ruhunu anlayamayız. Mehmet Akif, aydın kimliğiyle
Anadoluyu gezerken merkezi ve yereli tanıyan bir halk adamıdır.
Medrese eğitimi almış, camilerde vaaz verebilecek bilgi ve
birikime sahip bir din adamıdır. Kuran-ı Kerimi tercüme edecek
kadar dinî bilgi ve birikime sahip bir âlimdir. Aldığı
üniversite eğitimi ve fen ilimlerine aşinalığıyla bir
ilim adamıdır. Doğuştan edebiyata ve sanata düşkün
olması sebebiyle bir şairdir. Mehmet Akif, bütün bunların
ötesinde, Anadolu toprakları işgale uğradığında
karşı çıkıp Anadoluyu karış karış
dolaşan bir vatanperverdir. Mehmet Akif, geçmişte olduğu gibi,
şimdi de gençliğimize ilham olmaktadır. Biz Mehmet Akifi dindar
olduğu için seviyoruz. Biz Akifi inandığı gibi
yaşayan adam olduğu için seviyoruz. Biz Akifi haksızlık
karşısında susmadığı için seviyoruz. Biz Akifi
mazlumun, garip gurebanın yanında durduğu için seviyoruz. Biz
Akifi İstiklal Marşını satmadığı için
seviyoruz.
Ülkenin zor dönemlerinde halkıyla
bağlarını koparan Batı hayranı aydınların
çıkmazlarına ışık tutan fikirlerini yeni yeni daha iyi
anlayabiliyoruz. Çağdaşlık adı altında çağ
dışı ve insanlık dışı fikirlerle
boğuşan gençliğin ilk okuyup anlamaya
çalışacağı düşünce dimağımızdır
Akif. Mehmet Akifin mücadelesinin özü şudur: Bir tarafta yerli ve millî
olan vardır, diğer tarafta belli mahfillerin taklitçiliğini
aydın sananlar vardır. Bir tarafta bu millete hizmet edenler
vardır, diğer tarafta milleti tahkir edenler,
aşağılayanlar vardır. Bir tarafta Hâkimiyet milletindir.
diyenler, diğer tarafta mümeyyiz görmeyen vesayetçiler vardır. Bir
tarafta bu ülkenin gençlerinin geleceği için canını siper
edenler, diğer tarafta gençleri kör ideolojilerine kurban edenler
vardır. Bir tarafta ihya, imar ve inşa edenler, diğer tarafta
yakıp yıkmalar vardır.
Ona isteyen Akifim. der, isteyen Bizim
Akifimiz." der çünkü onda sözde ve özde dindarlığı görür,
onda kahramanlık mesabesinde memleketseverliğini görür, onda millî ve
manevi değerleriyle büyük bir medeniyet tasavvurunu görür.
Değerli milletvekilleri, ülkesini yöneten
devlet adamlarının rehberi ve izinde gittiği Mevlâna olursa,
Yunus Emre olursa, Hacı Bektaşı Veli olursa, Hacı
Bayramı Veli olursa korkmayın. Ülkesini yöneten bir Cumhurbaşkanının
başucu kitabı Safahat olursa ve Mehmet Akif olursa
endişelenmeyin, tereddüde düşmeyin çünkü onun yüreğinde
gözyaşı medeniyetinin esintileri vardır. İçeride ve
dışarıda bir tarafta zulmeden, diğer tarafta da mazlum
varsa Türkiyenin tavrı ne olacak? diye merak etmeyin. Mehmet Akif
şöyle bir yol çizmiş:
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı,
boğarım!
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Doğduğumdan beridir,
aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil
altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal
koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü sızlar ta
ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git! diyemem,
aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar
kaldırırım! (AK PARTİ sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
Mehmet Akifin ruhu için en güzel hediyemiz Fatiha
olsun.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, Gazi Mustafa
Kemal ve Sivas Kongresi üyelerinden oluşan Heyeti Temsiliyenin Ankaraya
gelişinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili
Mevlüt Karakayaya aittir.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Ankara Milletvekili Mevlüt Karakayanın, 27 Aralık Gazi Mustafa Kemal
ve Heyeti Temsiliyenin Ankaraya gelişinin 99uncu yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yarın 27 Aralık, Gazi Mustafa Kemal ve
Temsil Heyetinin Ankaraya teşriflerinin 99uncu yıl dönümü. Bu
vesileyle söz aldım. Sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
1919a gelindiğinde, genel durum, Birinci Dünya
Savaşından yenik sayılarak çıktık. Mondros Mütarekesi
sonucunda, başta İstanbul olmak üzere, yurdumuzun birçok yeri
işgal edildi. Ankara da İngiliz ve Fransız askerlerince
işgal edilmişti. Tren istasyonunda İngiliz bayrağı,
Ulusta Taşhan karşısındaki -sonradan ilk Meclisimiz oldu-
o binada da Fransız bayrağı çekiliydi. Bu şartlar
altında 19 Mayıs 1919da Samsuna çıkan Mustafa Kemal Paşa;
Amasyaya, Erzuruma ve Sivasa gitti. Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra
seçilen Temsil Heyetinin toplantı yeri olarak Ankara belirlenmişti.
Bu vesileyle Sivas, Kayseri ve Kırşehir hattı üzerinden son
geceyi Bala Beynam Köyünde geçiren Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti 27
Aralıkta Dikmen sırtlarından Ankaraya ulaştı.
Değerli milletvekilleri, 27 Aralık Türk
tarihinin kızılca günüdür. Oğuz töresinde kızılca
günlerde seğmen alayı kurulur. Halk yeni bir devlet
kurulacağı ve başlarına yeni bir bey seçileceği zaman
seğmen alayı kurar. Bu anane Türklerin Oğuz kolunda
görülmektedir. Bu sebeplerdir ki Oğuzlar tarihin hiçbir döneminde
devletsiz kalmamışlardır. Adı Oğuz, soyu Oğuz/
Kendi beyini kendi seçer/ Vatan için serden geçer. Anadoluyu yurt yapan
Selçuklunun temelinde onlar vardı. Üç kıtada at koşturan
Osmanlının özünde onlar vardı. 27 Aralık 1919da Dikmen
sırtlarında Gazi Mustafa Kemale: Paşam seni görmeye geldik, bu
vatan uğruna ölmeye geldik. diyerek cumhuriyetin temelinde onlar
vardı. Töreye göre, Efeler Kahvesi önüne sancak dikilmesi seğmen
alayının kurulmasına işaretti. Mustafa Kemalin Ankaraya
geleceği günün sabahı da sancak dikildi. Delikanlılar millî
kıyafetlerini giyerek kahve önünde toplandılar. Civar köylerden
seğmenler de akın akın geldiler. Seğmen alayı tam 3
bin atlı, 700 yaya zeybek kıyafetinde seğmenle kuruldu. Önce
Hacı Bayram Camisine gelerek dua ettiler ve kurban kestiler. Öğle
vakitlerinde Dikmen Keklikpınarında on binlerce sivil Ankaralı
ile bacı erenlerin de yer aldığı seğmen
alayının gözü kızıl yokuştaydı. Kurtuluş
için son ümit oradan fışkıracaktı. Uzaklardan bir
otomobilin korna sesi bütün insanları yerinden oynattı.
Kızıl yokuş toz dumana karıştı, alkış
ve Yaşa! sesleri yeri ve göğü inletiyordu. Çankaya ve Dikmen
tepelerinden, güzel sesli hafızlar salat ve ezan okuyorlardı. Ankara
Müftüsü Rıfat Börekçi Hoca seğmen alayının önünde dua
ediyordu. Kızılca günümüze hoş geldiniz, kızılca
günümüzü aydınlattınız. diyorlardı Mustafa Kemal
Paşaya.
Ankaralılar 27 Aralık kızılca
günde Oğuz töresine göre, seğmen alayını kurmuş,
beyini seçerek, yeni devletin kurulacağı işaretini o gün
vermişlerdi. Bu vesileyle, Büyük Önder Atatürkü, silah
arkadaşlarını, tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle
anıyorum.
27 Aralık günü aynı zamanda millî
şairimiz Mehmet Akif Ersoyun da ölüm yıl dönümü. Girmeden tefrika
bir millete, düşman giremez/Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
diyen millî şairimizi de rahmet ve minnetle anıyor, yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz,
Eskişehirin sorunları hakkında söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözere aittir.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Eskişehir ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sizlerle zaman zaman bu kürsüden
Eskişehirimizle ilgili gelişmeleri ve siyaset kurumundan
beklentilerimizi paylaşıyorum. Bugün de böyle yapacağım.
Bakın, bu kürsüde hiç konuşmadıysam on kez ölüm yolundan
bahsettim. Eskişehir, Seyitgazi, Kırka, Afyon il sınırına
kadar olan karayolu. Dün akşam o yolda tam 5 kaza oldu. Bir
yurttaşımız daha hayatını kaybetti. Daha diyorum
çünkü bu yolda sadece son beş yılda yaklaşık 500 kaza
meydana geldi, onlarca yurttaşımız hayatını kaybetti.
Eskişehirde Valiliğin, Jandarmanın, belediyelerin, halkın
talebi var, biz milletvekillerinin talebi var ama on yıllardır bu yol
yapılmıyor. Bütçede soruyoruz, yanıta bakın: Proje
çalışmalarının tamamlanmasını müteakip
yatırım programına teklif edilerek yapım
gerçekleşecek. Yani yatırım programına daha
alınmamış bile. İnsan hayatının bu kadar
değersiz olmasına isyan etmemek mümkün değil değerli
arkadaşlarım.
Kırkadan, Seyitgaziden bahsederken orada,
biliyorsunuz, ülkemizin millî varlığı Eti Maden Bor
Fabrikamız var. Bu fabrika bizim millî varlığımız.
Sadece Eskişehirimiz değil, tüm Türkiye bu fabrikayla gurur duyuyor
ama bizim bu fabrikada bir sıkıntımız var; personel
alımında yapılan partizanca tutum.
Bakın, size isimler sayacağım: Ferdi
Çakmak, Kurtuluş Hoş. Bakın, 2003 yılında
tarlasını Eti Madene satıyor Ferdi Çakmak ve onun için de
doğal hak kazanıyor. 17 kez, tam 17 kez mülakata giriyor ve 17sinde
de reddediliyor. Şimdi fabrikanın sitesinde 5 işçi alım
ilanı var. Bakalım göreceğiz Ferdi Çakmakı ya da
arkadaşlarını alacaklar mı?
Benzer şekilde, bugün buraya gelirken, yine,
aynı Kırkada çalışan, taşeron olarak
çalışan değerli emekçi kardeşlerimiz de artık
kendilerinin kadroya alınması için çağrımızı
sizlere, sizlerin aracılığıyla tüm Türkiyeye
duyurmamı istediler.
Eskişehirimiz ve hemşehrilerimiz hayat
kalitesinin, huzurunun bozulmasına neden olacak bir tehlikeyle daha
karşı karşıya. O da Tepebaşı ilçemizde bereketli
Alpu Ovamız üzerine yapılmak istenen termik santral projesi. Biz
Eskişehirliler bu zehir santraline karşıyız. Temiz
havamızı kirletecek, bereketli topraklarımızı, tarımı
ve hayvancılığı bitirecek, sularımızı
kirletecek ve 900 bin Eskişehirliye zehir solutacak bu santrali
istemiyoruz. Mahkemeler birbiri ardına iptal kararları veriyor. Her
görüşten Eskişehirli el ele vermiş durumda. Bugüne kadar ihale 5
kez ertelendi ama biz artık erteleme değil, iptal istiyoruz.
Geçen hafta Trakyadan Çerkezköyden mutlu bir haber
geldi. Orada da sivil toplum örgütleri, bizim milletvekillerimiz uzun süredir
direniyordu. Aralarında bugünkü oturumu yöneten Sayın Başkan
Mustafa Şentopun da yer aldığı iktidar milletvekilleri de
karşı duruşlarını ortaya koyunca bu proje iptal
edildi. Darısı Eskişehirimizin başına diyoruz.
Başta iktidar partisi olmak üzere tüm partilere ve bakanlık
bürokrasisine çağrıda bulunuyoruz: Bu zehir santralinden vazgeçelim
diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, giderek büyüyen
bir su meselemiz var. Porsuk Barajı Eskişehirimizin tek içme suyu
kaynağı, alternatifi yok. Şu anda hem kirlilik var hem de
küresel ısınma ve kuraklık nedeniyle su seviyesinde büyük
düşüş var. Yani bu barajdan Eskişehirimize içme ve kullanma
suyu sağlayamama riskiyle karşı karşıyayız.
Çözümü belli: Çiftelerde, Sakarya Nehrinin doğduğu
Sakaryabaşı bölgemizde temiz su kaynağımız var,
şehrimize bu suyun acilen ulaştırılması gerekli.
Bugüne kadarki girişimlerimizden hiçbir sonuç elde edemedik. Buradan bir
kez daha başta Devlet Su İşlerine olmak üzere tüm kurumlara
çağrıda bulunuyorum: Eğer bu su sağlanamazsa 2019
yılını atlatsak bile 2020yi Eskişehirliler susuz geçirmek
zorunda kalacak.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz
günlerde şehrimize bir şehir hastanesi açıldı. Bakın
kendi değerlendirmelerimden önce bir yurttaşın
paylaşımını, sosyal medya paylaşımını size
aktarıyorum. Başlıyorum: Acı ama gerçek, hiç kimse kusura
bakmasın, vatandaş beddua ederek çıkıyorsa hastaneden ve
kendim bizzat yaşamasam inanmam. Evet, yatırım mı?
Yatırım. Allah yapandan, yaptırandan bin kere razı olsun
fakat görevini yapmayanlar varsa onlar da o koltukları boşuna doldurmasın.
Birinci sorun, güvenlik görevlileri. İkinci sorun, vatandaşın
gözü önünde Matrix gibi ortalıkta dolaşan Akfen personelinin -yani
yapımı yapan şirket- temizlikçi ve yardımcı personeli
azarlaması. Üçüncü sorun, bazı hemşirelerin
duyarsızlıkları. Dördüncü sorun, yönlendirme personelinin
kendisinin yönlendirmeye ihtiyaç duyacak bilgisizliği. Burada yönetimin ne
iş yaptığını merak ediyorum. Kadın doğum
bölümünün duvarlarında inşaat tozları duruyor. Vatandaşa,
sabah altıda doğan çocuğunu Hijyen ve enfeksiyon riski var.
diyerek akşam altıya kadar bekletip cinnet geçirtiyorlarsa bu
işte bir iş var demektir.
Değerli arkadaşlarım, bu
satırların yazarı Adalet ve Kalkınma Partisinin
Eskişehir İl Teşkilatında görev yapan bir
hemşehrimizdi. Di diyorum çünkü bu paylaşım sonrası
görevinden ayrılmak zorunda kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bitirmeme izin verir
misiniz Sayın Başkanım?
BAŞKAN Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, farklı şehirlerde de şehir
hastanelerinde yaşanan sorunlar gibi Eskişehirde de ulaşım
zorluğu, mekânın büyük olması, bu sebeple işlerin
aksaması, hem hastaların hem de hastane
çalışanlarının ortak sıkıntıları
arasında. Bina hastane için uygun değil. Katlar arası
bağlantı ya da geçiş yapmak isteyen hasta ve personel dakikalarca
asansör beklemek zorunda kalıyor. Örneğin, bir idari bölümden bir
başka birime gitmeye çalışan bir sağlık
çalışanı, sadece kendi birimine gidebilmek için kırk
beş dakika yol alıyor. İnsanlar hastane içinde kayboluyor
Şehir hastanesi kuruluyor diye Eskişehir
Devlet Hastanemiz boşaltıldı; hem de içinde millî servet denecek
tüm sağlık araç gereçleri bırakılarak.
Zübeyde Hanım Doğum ve Çocuk
Hastalıkları Hastanesi boşaltıldı. Yunus Emre
Hastanesinin büyük bölümü oraya taşındı, hem de içindeki araç
gereç bırakılarak.
Devlet hastanesinde çalışan 2 bine
yakın personel büyük bir mutsuzluk içinde buraya taşındı.
Bazı çalışanlar tamamen hürmetsizce istemedikleri
çalışma şekline zorlandı. Personel memnun değil.
Yerine alınan şirket personeli aynı yeterlilikte değil,
mesleğini orada öğrenme çabasında. Bu nedenle, testler,
ameliyatlar uzuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum, son birkaç cümlem.
BAŞKAN Tamam, peki.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Hastanede iki
başlı bir yönetim var; inşaatı yapan şirket ve
başhekimlik
Şehir hastanesi açılınca ne
olmasını beklersiniz? Yurttaşların orada sağlık
hizmeti almasının kolaylaşmasını, diğer
hastanelerin yükünün azaltılmasını. Ama ne hikmetse hem Yunus
Emre Hastanesinde hem de tıp fakültemizde şehir hastanesi
açıldığından bu yana hasta sayılarında önemli
ölçüde artış gözükmekte. O kadar büyük yatırım
yapılmasına rağmen bunlar yaşanmakta.
Bakın, bugün ayın 25i,
çalışanların döner sermaye payları ödenmedi. Her gün
doktorlara mesaj gidiyor Birçok ilacın temininde sıkıntı
var. diye. Şehir hastanesinin çevresinde tek bir eczane dahi yok.
Bu temel sıkıntılar nedeniyle
Hükûmetin kamuoyuna beş yıldızlı otel havasında
sunduğu şehir hastaneleri çözüm olmadığı gibi
sorunların temelini oluşturmuştur.
Peki, biz ne diyoruz değerli
arkadaşlarım? Bir kez daha vurgulamak isterim ki bizler
yurttaşlarımızın en iyi, nitelikli sağlık
hizmetini, eşit biçimde, rahatça ulaşarak ve bedel ödemeden
almasından yanayız. Maalesef şehir hastaneleri bu amaca hizmet
vermemektedir, vermeyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz
vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Şimşek, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, imar barışıyla
ilgili sürenin ödeme yapılması için uzatılmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, imar
barışıyla ilgili sürenin uzatılıp
uzatılmayacağı kamuoyunda günlerdir
tartışılıyor. Biz imar barışıyla ilgili
sürenin uzatılmasını, yalnız sürenin sadece ödeme
yapılması için uzatılmasını... Aksi takdirde,
Türkiyenin her yerinde milyonlarca kaçak inşaat ve talan devam ediyor.
Hazine arazileri, orman arazileri ve mera arazileri talan ediliyor.
Vatandaşa on-on beş gün gibi ilave bir süre tanınsın,
vatandaş yaptığı binanın bu süre içerisinde resmini
çekip, ölçüsünü yaptırıp internet üzerinden başvurusunu
yapsın. Buna sadece ödenecek parayla ilgili zaman tanınsın,
vatandaşın parasal sıkıntısı var. Aksi takdirde,
Türkiyenin her yerinde hâlâ binlerce kaçak inşaat devam ediyor. Bu
iş, içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Bununla ilgili Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının bu süre
uzatımını yaparken mutlaka bu kriteri göz önünde
bulundurmasını ve süreyi sadece ödeme başvurusu olarak, parasal
olarak uzatmasını ama diğer türlü başvuru süresini on-on
beş gün içerisinde bitirmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ünlü
2.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, biyomedikal mühendislerinin
atamasının ne zaman yapılacağını ve
Sağlık Bakanlığının 2019 yılı
içerisinde kadrolu ya da sözleşmeli biyomedikal mühendisi istihdam etme
yönünde çalışmasının olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkürler
Başkanım.
Resmî Gazetede ilan edilen standartlar gereği,
Sağlık Bakanlığına bağlı 200 ve üstü yatak
kapasiteli devlet hastaneleri ile 100 ve üstü yatak kapasiteli özel
hastanelerde en az 1 biyomedikal mühendisi istihdam etme zorunluluğu
getirilmiştir. Yine, Bakanlar Kurulunun 2005 yılında
almış olduğu bir karar gereği, yataklı tedavi kurumlarının
bünyesinde biyomedikal hizmetler ve kalibrasyon birimi kurulması veya bu
hizmetlerin bir başka kurumdan satın alınması
şartı getirilmiştir. Bu hususta KPSS sınavına girip de
atanamayan biyomedikal mühendisleri hâlen beklemektedir. Atamalar ne zaman
yapılacaktır? Sağlık teknolojilerinin sürekli
gelişmesi, biyomedikal mühendisliği mezunlarına olan
ihtiyacı artırmaktadır. Bu bağlamda, 2019 yılı
içerisinde Sağlık Bakanlığının kadrolu ya da
sözleşmeli biyomedikal mühendisi istihdam etme yönünde çalışmaları
bulunmakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu
3.-
Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, asgari ücretlinin 2019da
da açlığa mahkûm edildiğine ve Berat Albayrakın 2018de
ekonomide güçlü performans yakaladık. ifadesine ilişkin açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Asgari ücretli 2019da da açlığa mahkûm
edilmiş. Elektrik, doğal gaz yıl başından bu yana
yaklaşık yüzde 40 zamlanmış. Sonra yüzde 10 indirim
yapınca bunu millete müjde diye pazarlayan Hazine ve Maliye Bakanı
Sayın Berat Albayrak hızını alamamış 2018de
ekonomide güçlü performans yakaladık. diyor. Bu güçlü performansın
nasıl bir şey olduğunu iki cümlede özetliyorum. Samsunun Bafra
ilçesinde iki hafta önce, yıllardır çalışan bir tekstil
fabrikası 130 işçisini on günlük izne çıkarıyor.
İşçiler önceki gün işbaşı yapmak için fabrikaya
gidiyor ama ortada ne fabrika kalmış ne makine; iş yeri sahibi
makineleri, ham maddeleri bir gece yarısı doldurmuş kamyonlara,
ortadan kaybolmuş. Sayın Albayrakın deyimiyle ekonomide
yakalanan güçlü performans sayesinde artık fabrikalar kanatlanıp
uçuyor.
BAŞKAN Sayın Öçal
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın,
Kahramanmaraşlıların tercihini nerede, nasıl, ne
şekilde kullanacağını gayet iyi bildiğine ilişkin
açıklaması
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün Sayın Kılıçdaroğlu
partisinin grup toplantısında Kahramanmaraşın tercihi
neresi? AK PARTİye oy vereceğim. diyor. Ver kardeşim, ver,
daha çok sürünürsün. ifadelerini kullandı. Buradan Sayın
Kılıçdaroğluna seslenmek istiyorum:
Kahramanmaraşlılara sürünmek değil, ayakta, başı dik
durmak yakışır. Kahramanmaraşlılar istiklal
mücadelesinde olduğu gibi onurlu ve başı dik yiğitlerdir ve
Kahramanmaraşlılar tercihini nerede, nasıl, ne şekilde
kullanacağını gayet iyi bilir. Her seçimde olduğu gibi ana
muhalefete gereken cevabı sandıkta veren hemşehrilerim ve aziz
milletimiz, CHP ve Kılıçdaroğluna, kamuoyunu yanıltmaya çalışmalarının
cevabını 31 Martta sandıkta vereceklerdir. Bu talihsiz söylemi
ve Sayın Kılıçdaroğlunu kınıyor,
Kahramanmaraşlılardan özür dilemeye davet ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kasap
5.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahya Eti Gümüş AŞye
ait gümüş madeni işletmesindeki işçiler ile KÜKAB
işçilerinin mağduriyetine ve Sayıştay raporlarıyla
yolsuzlukları sabit olan Kütahya Belediye Başkanının hâlâ
görevde olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Kütahyadaki Eti Gümüş
Maden İşletmesinde 650 işçi işini kaybetti, son üç
aydır maaşlarını alamıyorlar. Onun da ötesinde,
şu anda, başka sektörler de dâhil olmak üzere binlerce işçi kapı
önünde.
Hava kirliliğinde
Türkiye'de 7nci il Kütahya, partikül oranı olarak. Sayıştay
raporlarıyla yolsuzlukları, israfları sabit olan Kütahya
Belediye Başkanı hâlâ görevde, kayyum bile atanmadı. Belediye
bünyesinde çalışan temizlik işçileri, KÜKAB işçileri
aylardır maaşlarını alamıyor ya da geç alıyor.
Kütahya Belediye Başkanlığının icraatları israf ve yolsuzluklarla sabit
iken hâlâ kayyum atanamaması ve Kütahyadaki bu düzensizliklerin
giderilmesi hâlâ gecikmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
insanın en büyük gizinin kendisi olduğuna ve hiçbir şeyin bu
gizi değiştiremeyeceğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tolstoyun Harp ve Sulhunda ilginç bir sahne
vardır: Romanın kahramanı vurulup sırtüstü
düştüğünde gökteki güneşi görür, ona hayret ve hayranlıkla
bakar. O ana kadar göremediği güneşi bu kez kalbiyle görür.
İnsanlar birçok tarihî ve tabii güzellikleri
görmek için seyahat ederler fakat bunun yanı sıra en büyük mucize
olan kendi varlıklarını görmeden bu dünyadan göçerler. diyor
Saint Augustine. İnsanın en büyük gizi kendisidir. Hiçbir şey bu
gizi değiştiremez. Kendini tanıma işi yolunun üzerinde
insanı her an bekler. Kendini tanımadan gerçek rolünü asla oynayamaz
insan. Yunusun dediği gibi İlim, ilim bilmektir/İlim, kendin
bilmektir/Sen kendini bilmezsen/Bir kuruca emektir. Değerler eğitimi
olmazsa olmazımızdır.
BAŞKAN Sayın Şeker
7.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Iğdırın
Aralık ilçesinde askerî aracın devrilmesi sonucunda şehit olan
hemşehrisi Uzman Onbaşı Yakup Gitmeze Allahtan rahmet,
yaralı askerlere şifa dilediğine, Mehmet Akif Ersoyu ölümünün
82nci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dün Iğdırın Aralık ilçesinde
hain PKK terör örgütünün döşediği mayınları aramayla
görevli askerlerimizi taşıyan Kobra-2 zırhlı
aracının yaptığı kazada 5 askerimiz
yaralanmıştır. Kazada ağır yaralanan ve yapılan
tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayan hemşehrimiz Uzman
Onbaşı Yakup Gitmez kardeşimiz şehit olmuştur.
Kocaeliye bağlı Darıca ilçemizde Nene Hatun
Şehitliğine defnedilecek olan Mehmetçikimize Yüce Allahtan rahmet,
kazada yaralanan askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyun ifadesiyle
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? / Şüheda
fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. /
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, / Etmesin
tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ölümünün 82nci yıl dönümünde
millî şairimiz Mehmet Akif Ersoyu, bu cennet vatan için gözünü
kırpmadan canını veren tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi
rahmetle, minnetle anıyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
8.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, 2018 yılının
yaşanan işçi ölümleriyle anılacağına, Adıyaman
ilinin Bağlıca köyündeki bakır madeninde yaşanan göçük
nedeniyle hayatını kaybeden Güral Karadoğana Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
2018 yılının son günlerini
yaşıyoruz. 2018 yılı ülkemizde yaşanan işçi
ölümleriyle de anılacaktır. 22/12/2018 günü
Adıyamanımızın Bağlıca köyünde bulunan
bakır madeninde yaşanan göçük sonucu, 20 yaşındaki Güral
Karadoğan adlı işçi kardeşimiz yaşamını
yitirmiştir. İşçi kardeşimize Allahtan rahmet, tüm
yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyorum.
2018 yılının ilk on bir ayında
maden ocaklarında toplam 62 işçi, değişik iş
kollarında ise toplamda 1.797 işçimiz yaşamını
yitirmiştir.
2019 yılında, aynı şekilde,
iş kazaları sonucu işçilerimizin yaşamlarını yitirmemesi
adına gerekli tedbirlerin alınmasını bütün emekçiler,
işçiler beklemektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
9.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizli ili Sarayköy ilçesine
SGK hizmet binasının yapılmasını talep ettiklerine,
ilaç, tıbbi cihaz ve malzeme ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde yeni bir planın olup
olmadığını, sağlık sektörünün dışa
bağımlılıktan ne zaman kurtulacağını ve
sıkıntıları aşmak için hangi tedbirlerin
alınacağını Sağlık Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sağlık
Bakanına soruyorum:
1) Denizli Sarayköy ilçemizde yapılması
planlanan SGK hizmet binasının yapımı için hazineye ait
arsanın bakanlıklar ve kurumlar arasındaki bürokratik
işlemler nedeniyle iki yıldır Bakanlığınıza
verilmediği anlaşılmaktadır. Bu işlemlerin hızla
tamamlanarak arsanın Sosyal Güvenlik Kurumuna devrinin ve tahsisinin
yapılarak inşaatının hızla yapılmasını
istiyoruz.
2) Sayın Bakan, ilaç, tıbbi cihaz ve
malzeme sektörleri krizde. Bu malzemelerin yüzde 80i dış ülkelerden
geliyor. Artan döviz kurları yüzünden, hayati önem taşıyan
ilaçların temininde güçlükler ortaya çıkmaktadır. Bu durumlar
dikkate alınarak ilaç, tıbbi cihaz ve malzeme ihtiyaçlarımızı
karşılayacak şekilde yeni bir planınız var mı?
Sağlık sektörümüz dışa bağımlılıktan ne
zaman kurtulacak? Bu alandaki sıkıntıları aşmak için
hangi tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İlhan
10.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehir
ilinin Akpınar ilçesinde aşırı buzlanmanın sebep
olduğu trafik kazasında ölenlere Allahtan rahmet, yaralılara
şifa dilediğine ve Kırşehir Hastanesine plastik cerrah,
çocuk cerrahisi, kadın doğum ve göğüs hastalıkları
uzmanının atanması için Sağlık Bakanına
seslendiğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Dün gece saat 02.45te Kırşehirimizin
Akpınar ilçesinde aşırı buzlanmadan dolayı bir otobüs
kazası olmuştur. Kazada 3 ölü, 35 yaralımız vardır.
Ölenlere Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Yaralıların tamamı
Kırşehirin çeşitli hastanelerinde yatmaktadır. Sadece 1
tanesi Kayseriye, plastik cerrah olmadığı için sevk
edilmiştir.
Sağlık Bakanlığına buradan
sesleniyorum: Kırşehir Hastanesine plastik cerrah, çocuk uzmanı,
kadın doğum uzmanı ve göğüs uzmanı atanması için
gerekenin yapılmasını istiyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
11.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, kadına ve
çocuğa yönelik şiddetin her geçen gün arttığına ve
yetkilileri bu konuda sorumluluk almaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemizde kadınlara ve çocuklara yönelik
şiddet her geçen gün artmaktadır. Bugün Adananın Yüreğir
ilçesinde bir şahıs tartıştığı
karısını, kafasına ve yüzüne çekiçle vurduktan sonra
bıçaklayarak öldürmüştür. Önceki gün yine Adanada genç bir
kadın bıçaklanmıştır. Yine Adanada bir başka
şahıs eşini, üzerine kaynar su dökerek
yaralamıştır. Sadece bir hafta içinde yaşanan bu olaylar
asla münferit değildir.
Kadına yönelik şiddet insan hakları
ihlalidir, suçtur. Şiddetin arkasında yatan gerçekleri doğru
okumak, çözümleri doğru olarak ortaya koymak yüce Meclisimizin
sorumluluğundadır. Asıl problem kanunlar değil,
kanunların uygulanışının takip ve denetimidir. Daha
fazla kadınımızın, çocuğumuzun canı yanmadan
yetkilileri bir an önce sorumluluk almaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Açanal
12.-
Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanalın,
Şanlıurfa ilindeki Göbeklitepenin 2018 yılında UNESCO
Dünya Miras Listesine alındığına ve 2019
yılının Recep Tayyip Erdoğan tarafından Göbeklitepe
Yılı ilan edildiğine ilişkin açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünkü grup
toplantımızda Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından
2019 yılının Göbeklitepe yılı ilan edilmesi sebebiyle
söz aldım.
Göbeklitepe, memleketim Şanlıurfanın
takriben 15 kilometre kuzeydoğusunda Tektek Dağları üzerinde
bulunmaktadır. Yeri itibarıyla da bereketli hilal olarak bilinen
coğrafyanın bir parçasıdır. Bereketli hilal, tarihteki ilk
kentlerin, tarımsal üretimin, takasın, bürokrasinin,
yazının ve devletin yani medeniyetin ortaya
çıktığı bir iz. Bu önemli konumunun yanında
Göbeklitepe Maltadaki Ggantija Tapınağından altı bin
beş yüz yıl, İngilteredeki Stonehengeden yedi bin yıl,
Mısır piramitlerindense yedi bin beş yüz yıl daha eskidir.
2011 yılından bu yana geçici listede yer alan Göbeklitepe 2018
yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınmıştır.
Dünkü Göbeklitepe
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karasu
13.-
Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Sivas Devlet Hastanesinde sistem
arızası nedeniyle hastane hizmetlerinin yapılamaz hâle
geldiğine, FONETin sahiplerinin kimler olduğunu ve bu firmanın
ihale aldığı diğer illerde de sorunlar
yaşandığından yetkililerin bilgisinin olup
olmadığını, bilgileri dâhilindeyse ne gibi çözümler
üretildiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yaklaşık üç yıl önce
açılışı yapılan, hâlen teknik ve fiziki sorunları
devam eden Sivas Devlet Hastanesinde iki gündür sistem arızası
nedeniyle, ilimizde, hasta ve hastane hizmetleri acil servis
dışında yapılamaz hâle gelmiştir. Kış
şartlarının giderek ağırlaştığı
ilimizde köy ve ilçelerden hastaneye gelen
vatandaşlarımızın mağduriyeti artmış, hasta
ve hasta yakınları ile sağlık çalışanları
arasında ciddi sorunlar yaşanmaya başlamıştır.
Daha önce farklı bir yazılım şirketiyle
çalışıldığı dönemde herhangi bir sistem arızası
yaşanmazken bir buçuk yıl önce yeniden ihale yapılmış,
yüksek fiyat vermesine rağmen yine de Fonet adlı bir firmaya bu ihale
verilmiştir. Bu ihaleyle devlet hastanesinin zarara
uğratıldığı tüm çalışanlar tarafından
bilinmektedir. Bahse konu olan firmanın diğer illerimizdeki
hizmetlerinde de ciddi sıkıntılar yaşanmış,
Balıkesir Devlet Hastanesiyle bu konuda mahkeme süreci
başlatılmıştır. Bu bağlamda, söz konusu firma
sahipleri kimlerdir? Aynı firmanın ihale aldığı
diğer illerde de sorunlar yaşandığından yetkililerin
bilgisi var mıdır? Varsa nasıl çözümler üretilmiştir?
İlimizde yaşanan bu sorun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ceylan
14.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, GESTAŞın Bozcaada ve
Gökçeadaya kış seferlerinin yetersizliğine ve
pahalılığına, İstanbul-Çanakkale uçak seferlerinin
kaldırıldığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Çanakkale
GESTAŞın Bozcaada ve Gökçeadaya kış seferlerinin
yetersizliği ve pahalılığıyla ilgili
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına yönelttiğim
soruya verilen cevap Zarardayız, ucuzlamaz. şeklindeydi. Kâr
değil hizmet amacı gütmesi gereken GESTAŞ, Boğaz ve Adalar
hattında kırk yıl öncesinin şartlarını sunmaya
devam etmektedir. Çanakkalede çalışan ve Eceabatta ikamet eden bir
vatandaşın aylık cebinden çıkan ulaşım gideri
yaklaşık 200 TLdir.
Çanakkalenin benzer başka bir sorunuysa
İstanbul-Çanakkale uçak seferlerinin kaldırılmasıdır.
Özel bir hava yolu şirketinin GESTAŞla yaptığı
anlaşmayla bir süre devam eden Çanakkale-İstanbul,
İstanbul-Çanakkale seferleri 26 Ekimde sona ermiştir. THYnin 2009
yılında altı ay süren seferleri de o tarihten bu yana
yapılmamıştır. Yani Çanakkale, kamu yararı göz
ardı edilerek GESTAŞın kârlılığına mahkûm
edilmektedir. Çanakkale halkı, iktidar şirketlerinin
kârlılığına mahkûm edilmemelidir.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
15.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Malatya Turgut Özal
Tıp Merkezinin hizmetine devam edebilmesi için alacağının
Sağlık Bakanlığı tarafından ödenmesi gerektiğine,
Battalgazi Devlet Hastanesinin ihalesinin ne zaman
yapılacağını ve hastanenin ne kadar sürede
bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Malatya Turgut Özal Tıp Merkezimiz 286sı
yoğun bakım olmak üzere 1.200 yatak kapasitesiyle bölgeye hizmet
veren bir kurumdur. Bu kurumda tedavi edilen Suriyeli hastaların tedavi
masraflarından dolayı Sağlık Bakanlığından
yaklaşık 25 milyon TL alacağı vardır. Bu miktarın
bir an önce ödenmesi, hizmetin devamı açısından büyük önem arz
etmektedir.
Yine, Malatya ilimizde ihale aşamasında
ihalesi iptal olan Battalgazi Devlet Hastanemizin ihalesinin ne zaman
yapılacağı ve hastanenin ne kadar sürede bitirileceği belli
midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu
16.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, güvenlik
soruşturmalarındaki usulsüzlük ve hukuksuzlukların had safhada
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Güvenlik soruşturmalarındaki usulsüzlükler
ve hukuksuzluklar had safhadadır. Bir örnek vermek isterim: Kenan Öztürk
bir sağlık teknikeri. Güvenlik soruşturması olumsuz
gelmiş, mahkemeye müracaat etmiş, 11. İdare Mahkemesi de
maalesef şu nedenlerden dolayı kararı onamış: BDPnin
kongresine katılmak, bu kongrede halay çekmek, üniversitede Roboski
katliamını kınamak. Bu gibi nedenlerden kararı
onamış. Ayrıca, masumiyet karinesi, Anayasa madde 38e
aykırı olarak birçok vakada, kişinin yakınlarıyla
ilgili hususlardan dolayı ret verilmektedir. Bu fişleme
notlarında kişi hakkında olumsuz bir bilgi olmamasına
rağmen, bu da açıkça teyit edilmesine rağmen
yakınlarıyla ilgili hususlardan dolayı ret verilmektedir.
Güvenlik soruşturmaları tam bir facia hâline gelmiştir, birçok
insanın kaderini etkilemektedir, bir an evvel hukuk devletine dönmemiz
gerekmektedir.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili
Sayın Ağıralioğlu, buyurunuz.
17.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, tarihi bilgi,
belgelerle konuşma iradesinin muhafaza edilmesi gereken yerin Meclis
olduğuna ve seneidevriyesi hürmetle yâd edilen şehitlerin
hatırası Sarıkamış üzerinden anılırken 90
bin kişinin donarak vefat ettiğinin ifade edildiğine ancak
Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında donarak vefat
edenlerin sayısının 8 bin, toplam şehit
sayısının da 23 bin olduğuna ilişkin
açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seneidevriyesini hürmetle
yâd etmiş olduğumuz şehitlerimizin hatırasını
Sarıkamış üzerinden takdim ederken, anarken 90 bin şehit
diye klasikleşmiş bir tanımımız ve sayımız
var, biliyorsunuz. Bununla ilgili bir düzeltme yapmam lazım. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu hususta TBMMnin bu mevzuyu dile getirirken
hassasiyet göstermesi gerektiğini düşündüğüm için bir düzeltme
beyanıdır bu, öyle kabul edin lütfen.
Malumaliniz, Sarıkamış meselesi
konuşulurken bir mermi bile sıkmadan 90 bin kişinin donarak
vefat ettiğine dair bir cümle uzunca yıllardır bu meseleyi
konuşan herkesin ağzındadır. Genelkurmay
kayıtlarında da mevzu bütün sarâhatiyle
açıklanmıştır.
Sarıkamış Harekâtı
dolayısıyla bizim toplam donarak vefat eden sayımız
Genelkurmayın kayıtlarında 8 bindir arkadaşlar. Toplam harekât
esnasında vefatlarımız, şehitlerimiz, donarak ölenlerimiz,
hastalıktan ölenlerimizin yekûnu 23 bindir arkadaşlar.
Bizim vefat edenlerimizden daha fazlasını
da Ruslar kaybetmiştir. Rusların donarak ölenlerinin sayısı
9 bin, onların bu harekât kapsamında yurdumuzu işgal etme
teşebbüslerinde kayıpları 33 bindir arkadaşlar.
Hamamlıdaki Rus esir kampında donarak ölenlerin, açlıktan
ölenlerin ve hastalıktan ölenlerin yekûnu 5 bindir, onlarla beraber toplam
vefatımız, şehidimiz 23 bindir.
Bu meseledeki hususi düzeltme talebimin
arkasında şöyle bir şey yoktur: 1 kişi de ölse 1
kişinin ölümü de çok kıymetlidir lakin tarihi bilgilerle, belgelerle
konuşmak irademizi muhafaza etmemiz gereken başlıca yer
Meclistir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Başkanım, tamamlayayım.
BAŞKAN Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Bizim ihtiyat taburlarımız dâhil o bölgedeki bütün askerî
varlığımızın yekûnu 78 bindir zaten.
Dolayısıyla, bu rakamlar üzerinden, bir grup heveslinin Köprülü
Şerif üzerinden gelmiştir bu bilgi noksanlığı, onun
kasıtlı suistimalidir. 98inci, 88inci ve 89uncu alayların bir
mermi bile atmadan öldükleri Allahuekber Dağlarında
vefatımızın sayısı 3 bindir arkadaşlar.
Dolayısıyla, bu rakamlar üzerinden sanki oradaki operasyon, askerî
harekât başka bir memleketin harekâtıymış gibi bir
algıyı besleyecek cümleleri kurarken özen gösterilmelidir.
Sarıkamış, arkası Erzurum olan bir direniş hattıdır.
Nasıl ki Çanakkalede 100 binlerle şehit olduk, sonra da savaşı
müteakip elini kolunu sallayan donanmalardan sonra Biz burada boşa
öldük. demiyorsak, orada da arkası Erzurum olan büyük bir vatan
savunmasının hattı kurulmuş, bu uğurda her türlü
fedakârlık göze alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sadece kötü hava şartlarına tevafuk etmiş olmamızın
kayıplarımızı artırdığı bir
stratejidir. Orada bizimle beraber çatışmaya gelmiş Ruslar
bizden daha fazla kayıp vererek böyle bir akıbeti
yaşamışlardır. Bu düzeltme talebimdir.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay, buyurun.
18.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, bölgede Türkiye'yi yakından
ilgilendiren çok önemli hadiseler yaşandığına, Türkiyenin
tüm dengeleri değiştirdiğine ve bu değişikliklerin de
Türkiye'nin lehine olduğuna, ABDnin Suriyeden çekilme kararının
ardından yaşananlara ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tabii, uzun yıllardır bölgemizde
Türkiye'yi yakından ilgilendiren çok önemli hadiseler
yaşanmaktadır. O yaşanan hadiselerin süreçlerine
baktığımızda bugün itibarıyla Türkiye, bölgemizdeki
tüm dengeleri değiştirmiştir ve bu değişiklikler de
Türkiye'nin lehine olmuştur, olmaktadır. Özellikle Türkiye'nin Rusya
ve İranla birlikte oluşturduğu blokları da dikkate
alırsak, Astana ve Soçi süreciyle, bu süreci olumlu yönde adımlar
olarak görmek gerekir. Ayrıca, Fırat Kalkanı Harekâtıyla
DEAŞ balonu patlatılmıştır, Zeytin Dalıyla terör
koridoru hayali yerle yeksan edilmiştir, Irakın kuzeyinde bir devlet
kurma girişimleri rafa kaldırtılmıştır, Doğu
Akdeniz ve Kıbrısta Türkiyenin egemenliğini hiçe sayan
adımlara karşı kararlı bir duruş ortaya
konulmuştur ve Katarın tecrit edilmesi üzerinden planlanan yeni Orta
Doğu planı da akamete uğratılmıştır. Bunlara
topyekûn bakıldığında, gelecekte Türkiyenin toprak
bütünlüğünü, birliğini hedef alacak büyük bir emperyalist proje Türkiyenin
duvarına toslamıştır.
Son olarak da ABDnin Suriyeden çekilme
kararının ardından yaşananlara da bu çerçevede bakmak
gerekir. Bu çekilme kararı sürpriz bir şekilde gelişince Suriye
kartları yeniden karılmaya başlandı. Tabii, Türkiye için,
Ankara için
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
öncelik ABD askerlerinin
geri çekilme sürecinde bir boşluk oluşmaması ve Ankaranın
koordinasyonuyla hareket edilmesi önem arz etmektedir.
Diğer taraftan, bu gelişmelere
baktığımızda, son, ABDnin çekilme kararından sonra
DEAŞla mücadele özel temsilcisi Brett McGurkun istifası önemli bir
ipucudur. 2004-2009da görev yaptığı Irakta DEAŞın
doğuşuna neden olan şartları yaratan bir isim olan McGurk
Suriyedeki beş yıllık görevi boyunca YPG/PKKnın
hamiliğine soyunmuş ve ellerinden plaketler almıştı.
Trumpla çekilme konusunda derin görüş ayrılıklarımız
var. diyerek istifa etmiştir.
Yine Beyaz Sarayın müfrit Türkiye
karşıtı Mattisin ise çıkan haberlere göre, ABDnin
Suriyeden çekilmesinin ardından Türkiyenin YPGyi hedef
alacağına dair haberler yüzünden öfkelenip mosmor olduğu ve
istifasını sunduğunu öğreniyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yine, ABD Merkez Kuvvetler
Komutanı Orgeneral Votelin gelişmeyi Mideme yumruk yemiş gibi
oldum. şeklinde yorumlaması da ayrı bir ipucudur ve Türkiyenin
ABDyi çekilmeye ikna eden hamlesi nasıl büyük bir projenin önüne set koymuş
ki o projenin elemanları anında gemiyi terk etme ihtiyacı
duymuştur. Tarih elbette bugünleri yazacak ve belki de bugün bu gerçekleri
göremeyenler o gün geldiğinde tarih kitaplarından okuyup
öğrenecektir diyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bilgen, buyurun.
19.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, cezaevinde ya da dışarıda
cezası infaz edilenlerin sayısının suçu ve suç üreten
sistemi konuşmayı gerektirdiğine, asgari ücretteki
artışın reel karşılığı konusunda
kamuoyunun bilgilendirilmesinin doğru olduğuna, yereldeki
sorunları paylaştıklarına ama bunlarla ilgili ciddi denetim
işlevinin yapılmadığına ilişkin
açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
denetimli serbestlik cezası infaz edilen kişilerle ilgili bugün
kamuoyuna yansıyan rakamlar var. Bu sayı on yedi yıl içerisinde
354 kat artmış. Yani Darbe oldu, çok büyük tehditler vardı,
yargılama süreçleri çok yoğundu. denebilir ama 354 kat artması
son derece vahim bir rakam. 20 bin civarında çocuk, toplamda 633 bin
civarında da denetimli serbestliğe tabi kişi var. Şimdi,
tabii, suç ve ceza kavramlarını yeniden düşünmeyi gerektirecek
rakamlar bunlar. Cezaevlerinde 300 bin civarında isim var,
dışarıda 630 bin civarında denetimli serbestlik var yani 1
milyon kişinin cezaevinde ya da dışarıda cezası infaz
ediliyor. Tabii bu rakamlar aslında sadece -tırnak içinde-
suçluları değil; suçu konuşmayı, suç üreten sistemi
konuşmayı, sistemle yüzleşmeyi, yargılama sistemiyle,
eğitim sistemiyle, ekonomik sistemle, bir bütün olarak bunlarla
yüzleşmesi gerektiriyor.
Sayın Başkan, yine, asgari ücretle ilgili
kamuoyuna verilen rakamlar üzerinden çok ilginç polemikler yapılıyor,
Türkiyenin asgari ücretteki 2.020 lira rakamı sanki gelişmiş
ülkeler seviyesindeymiş gibi polemikler yapılıyor. Bir kere,
geçen yılla bile kıyasladığımızda, dolardaki
artış dolayısıyla, geçen yıl 416 dolar olan asgari
ücret -1.600 lira civarındaki rakam şimdi 2 bin liranın üzerine
çıkmış olmasına rağmen- 377 dolara inmiştir.
Hollandada bu rakam 1.800 dolardır, Avrupa Birliği ortalaması
da bin dolar civarındadır. Dolayısıyla da asgari ücretteki
artışın reel karşılığı konusunda en
azından, kamuoyunu daha sağlıklı bilgilendirmek gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
zaman zaman yerelden bize ciddi sorunlar yansıtılıyor, biz de
bunları buradan paylaşıyoruz ama bu
paylaşımlarımızla ilgili ne yazık ki yeterince ciddi
bir denetim işlevini biz de göremiyoruz. Dün Tekmandan sosyal
yardımlarla ilgili somut bir iddia geldi. Tekman gibi bir yerde 2 bin
civarında kişinin 65 yaş üstü yardımlarından ya da
engelli yardımlarından faydalandığı ve seçimde
çıkan oy dağılımı dolayısıyla kayyumun
yardımları tümüyle durdurduğu, seçimden sonra yeniden ortaya
çıkacak tabloya göre tercih yapacağı ifade ediliyor. Biz bu tip
iddialar geldiğinde Umarız doğru değildir. diye
paylaşmak da istemiyoruz genellikle çünkü bu, aslında utanç verici
bir tablo, gerçekse utanç verici; sosyal yardımlarda bile partizanca bir
tutum, engelliler, yaşlılar konusunda bile partizanca bir tutum
kimseye fayda sağlamaz ama bunun utanılıp saklanılacak bir
boyuttan çıkıp tam tersine bir propagandaya dönüştüğünü,
bilerek rakamların büyük biçimde ilan edildiğini görmeye başladık
yani bunun bir kampanyaya dönüştüğünü düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Bir de Karsta belediyede
taşeron çalışan işçilerin uzun süredir
maaşını alamamış olmasıyla ilgili sorduğumuz
yazılı sorulara cevap alamıyoruz. Firmayı arıyoruz,
çok ilginç biçimde firma diyor ki: Biz belediyeden altı aydır para
alamıyoruz ama biz en azından geriye dönük son iki aya kadar
maaşları vermeye çalışıyoruz. Şimdi,
Belediyenin ne kadar borcu var? diye İçişleri
Bakanlığına soruyoruz, İçişleri
Bakanlığı diyor ki: İller Bankasına sorun.
İller Bankasına soruyoruz, İller Bankası da diyor ki: Bu,
banka sırlarına girer, veremeyiz. Doğrusu, biz bu
şartlarda denetim faaliyetini nasıl yapacağız, Karstaki
belediyenin borcunun ne kadar olduğunu bile öğrenmeye gücümüz yetmiyorsa;
bu ülkede, bu Parlamentoda, bu çatıda denetim faaliyeti ne anlam ifade
ediyor, Genel Kurulun takdirine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Altay, buyurun.
20.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 27 Aralık Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün millî mücadelenin ve ulusal egemenliğin karargâhı
olarak belirlenen Ankaraya gelişinin 99uncu yıl dönümü vesilesiyle
Ankaralıları saygıyla selamladıklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Yarın 27 Aralık, Türkiye için, Millî
Mücadelemizde ve Ankara için özelde çok kıymetli, çok önemli bir gün.
Yarın muhtemelen Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun açık
olamama ihtimali nedeniyle, bugün bir borcu yerine getirmek amacıyla söz
aldık.
Her şeyden önce, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün,
Samsundan başlayan, ilk kıvılcımını
çaktığı, Amasya, Sivas ve Erzurumla devam eden Millî
Mücadelemizin ve ulusal egemenliğimizin karargâhı olarak
Ankaranın tayin ve tespit edilmesinin ne kadar doğru bir karar
olduğu, Gazi Mustafa Kemalin Ankaraya gelişinde Dikmen
sırtlarındaki karşılanışıyla belli
olmuştur.
Ben inanıyorum ki Ankara ahalisinin Mustafa
Kemal Atatürk ve arkadaşlarına gösterdiği, özelde de tabii ki
seğmenlerin gösterdiği o muhteşem, o muazzam ilgi Kurtuluş
Savaşımız için bir moral, inanç, güç ve irade perçinleme
kaynağı olmuştur. Seğmenlerin ve Ankaralıların
Mustafa Kemal Atatürkün çıktığı yola, davaya verdikleri destek,
Mustafa Kemalin Kurtuluş Savaşı, Millî Mücadele azim, inanç ve
kararlılığını perçinlemiştir.
Bu sebeple, gerek o tarihi yaşayan ve ebediyete
irtihal eden ve onların şu anda Ankaradaki torunları başta
olmak üzere bütün Ankaralılara, kahraman Ankaralılara, vatansever
Ankaralılara, Kurtuluş Savaşına herkesten önce ve her
şeyden çok inanan Ankaralılara, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Grubu olarak şükran, minnet ve
saygılarımızı ifade etmeyi bir borç biliyoruz efendim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aynı
şekilde, hayatta olmayan, o gün Gazi Mustafa Kemali karşılayan
Ankaralılara ve seğmenlere Allahımdan gani gani rahmet niyaz
ediyorum. Herkes bu vesileyle bilmelidir ki 780.500 kilometrekarelik bu coğrafyada
Türküyle, Kürtüyle, Ankaralısıyla, İstanbullusuyla,
Diyarbakırlısıyla, Sinoplusuyla, Samsunlusuyla,
Muğlalısıyla bu millet birliğini, beraberliğini
kaybetmeden, dünya durdukça bu topraklarda bin yıllık
kardeşliğimizi on binlerce yıl hep birlikte sürdüreceğiz.
Bu inanç ve kararlılık içinde Parlamentoyu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyoruz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Zengin, buyurun.
21.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, 27 Aralık Mehmet Akif Ersoyu ölümünün
82nci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine,
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri
kapsamında Vefa Ödülüne Mehmet Akif Ersoyun layık görüldüğüne
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; teşekkür ederim. Hayırlı
çalışmalar diliyorum.
Bugün 26 Aralık. Ben de doğrusu 27
Aralık 1936da hayatını kaybeden, vefat eden Mehmet Akif
Ersoyla alakalı birkaç kelam etmek istiyorum.
Doğrusu hayatta her insanın bir anlam
arayışı var. Her birimiz aslında kendi anlam
arayışımız içerisinde bir hayat hikâyesi inşa
ediyoruz. Akifle alakalı bence en önemli konu, kendisinin kendi
hayatına dair, anlam dünyasına dair inşa ettiği
değerleri bir ulusun değerleri hâline getirmiş
olmasıdır diye düşünüyorum ve bu değerlerin ne
olduğunu görmek için de İstiklal Marşına bakmak kâfidir.
İstiklal Marşında bu anlam arayışının
temellendiği değerleri görmek mümkündür, kodları görmek
mümkündür.
Sadece insana dair değil, öyle ki vecd ile bin
secde eder varsa taşım diyerek hem insana hem de tabiata, taşa,
dağa, toprağa dahi bir anlam atfeden bir değer sistematiği
görüyoruz. Böyle bakıldığında çok şanslı
olduğumuzu düşünüyorum. Kendi ruhunda yaşadığı,
inşa ettiği fikirleri bir ulusa miras bırakan, hayata bir iz
bırakan çok önemli bir ismin önderliği, öyle diyelim, İstiklal
Marşını yazmış olan önemli bir ismin arkasından
bunları ifade etmek anlamlıdır diye düşünüyorum. Ben de bir
kez daha rahmetle kendisini yâd ediyorum.
Geçtiğimiz hafta içerisinde de
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü Vefa Ödülü-
kendisine takdim edildi, torunlarına takdim edildi. Böyle
bakıldığı zaman da bu günün bir vefa olarak da
altını çizmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu ve 21 milletvekili tarafından, Çin'de Doğu
Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türkleri'ne yönelik olumsuz
uygulamaların incelenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/383) ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 26 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
26/12/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/12/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Yavuz
Ağıralioğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu ve arkadaşları tarafından Çin'in
Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türklerine yönelik olumsuz
uygulamaların incelenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/383)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 26/12/2018 Çarşamba
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi, İYİ PARTİ Grubu adına Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çinin Doğu Türkistan bölgesinde Müslüman Türklere eğitim
kampı ya da terbiye kampı adı verilen toplama
kamplarında insanlık dışı muameleler
yapılmaktadır. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 26
ülkeye sığınmış olan Uygur, Kazak ve Özbek Türklerinin
yakınları özellikle kamplara alınıyorlar. Ülke
dışına kaçan yakınları Çinin
uyguladığı asimilasyonu anlatmasın diye Çin Hükûmeti böyle
bir uygulama yapıyor.
Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları İzleme Örgütü göçmen Doğu Türkistanlıların
bulunduğu ülkelere yaptığı çağrıda Ülkenizde
bulunan Doğu Türkistanlı göçmenleri iade etmeyiniz.
Sığınmacılara oturma izni veriniz. Geri iade ederseniz
hayati tehlikeyle karşı karşıya kalırlar ya da özgürlüklerinden
olurlar. diyor. Aralarında ABD, Kanada, Almanya, Fransa, İngiltere
ve Hollandanın da bulunduğu 16 ülke, Çinin Doğu Türkistan
Türklerine yaptığı zulmü dile getirmekte, dünya kamuoyuna bu
hususu aktarmaktadır. Özellikle Almanya İnsan Hakları
Temsilciliği Çindeki kampları ziyaret etme talebinde bulunmuş
ancak Çin Hükûmeti tarafından reddedilmiştir. Yine
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Örgütünün kamplara
girme talebi de Çin Hükûmeti tarafından reddedilmiştir. Çin Hükûmeti
kampların varlığını kabul etmiş ve Doğu
Türkistanlılar Çince bilmeyen, kabiliyetsiz kişilerden oluşuyor.
İş bulmakta zorluk çekiyorlar. Bunun için eğitim
kamplarında onları eğitiyoruz. Ayrıca bunlar aşırılığa
ve teröre meyilli insanlardan oluşuyor. şeklinde savunmalar ortaya
koymuştur.
Değerli milletvekilleri, buradan da birkaç kez
çağrıda bulunmuştum; iki aydır İstanbul Atatürk
Havaalanında tutulan 11 Uygur Türkü maalesef hâlen serbest
bırakılmış değil. Bu, bizim açımızdan üzücü
bir durumdur çünkü bu insanlar Türkiyede herhangi bir suç işlemediler,
değişik yollardan Çin zulmünden kaçıp ana vatan diye
Türkiyemize sığındılar. İki aydır bu
insanların havaalanında tutulması gerçekten Hükûmetimiz
adına da çok iyi bir şey değil. Artık diyoruz ki neyi
bekliyorsunuz? Yani uluslararası hukuka da uygun, her şeye uygun,
niye bu insanları özgürlüğüne kavuşturmuyorsunuz?
Yine, buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanına sesleniyorum: Sayın
Başkan, bütün dünya Doğu Türkistan Türklerinin
ızdırabını, sıkıntısını paylaşırken
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu olarak neden
bir çağrıda bulunmuyorsunuz?
Yine buradan Dışişleri Bakanına
sesleniyorum: Sayın Bakan, Doğu Türkistandaki zulüm sizi hiç mi
ilgilendirmiyor? Ve Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kere daha
soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanım, bu insanlar mazlum, bu insanlar
mağdur, bu insanlar hepimizin soydaşı, hepimizin
dindaşı, neden bu insanların haklarını savunmak için
bir girişimde bulunmuyoruz? Ve özellikle Sayın Meclis
Başkanımızın bir televizyon kanalında söylediği
şöyle bir söz bizi derinden yaralamıştır, diyorlar ki:
Efendim, biz Çinin toprak bütünlüğüne saygılıyız. Orada
halk teröre bulaşırsa biz kimseye bir şey diyemeyiz. Onun için
Çinin toprak bütünlüğünden yanayız.
Değerli milletvekilleri, Çinin toprak
bütünlüğüne karşı olan yok ama Sayın Meclis
Başkanımızın herhâlde bilmediği bir şey var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Sayın
Başkanım, bağlıyorum.
Çinde kurulmuş bir Doğu Türkistan devleti
vardı ve bu devlet 1933ten itibaren 1949 yılına kadar
yaşadı ve bu devlet işgal edildi, yıkıldı. Yani
Çindeki Doğu Türkistan bir Türk devletidir, bir Türk vatanıdır,
Çinin bir parçası değildir. Tarihi yanlış okumayın,
tarihi doğru okuyun, doğru kararlar verin, doğru sözler söyleyin
diyorum; yüce Meclisi, 30 milyonu aşkın Doğu Türkistan Türkü
için, 3 milyonu kamplarda sıkıntı çeken kardeşlerimiz için
göreve davet ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlu.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uygur
Türklerine uygulanan zulüm, artık herkesin malumu. Herkes bunu
konuşuyor ancak bir tek konuşmayan Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığı. 5 Eylül tarihinde soru
önergesi verdim, değerli arkadaşlar, Çindeki Uygur Türklerine
yapılan zulmü sordum Dışişleri Bakanlığına:
Niye bu konuda büyükelçilikten bilgi almıyorsunuz, niye nota
vermiyorsunuz? diye sorduk ve bu konularda bir cevap bekledik; bakın 5
Eylülden beri cevap gelmedi, bugün 26 Aralık.
Onun dışında, geçen gün yine burada,
Genel Kurulda Dışişleri Bakanına bu konuyu sordum, kendisi
de buraya geldiğinde bu konu hakkında hiçbir açıklama
yapmamıştı ancak hâlen sessiz. Dışişleri
Bakanlığı niye sessiz? Bunun cevabını vermeli.
Değerli arkadaşlar, aynı zamanda 11
Uygur Türkü de hakikaten havaalanında şu anda mahsur durumdadır.
Daha öncesinde de bu olaylar yaşandı. Özbekler de Özbekistana iade
edildi ve öldürüldü. Şu anda Uygur Türkleri de diken üstünde, 11i
havaalanında beklemekte, eğer Türkiye devleti iade ederse bu insanlar
öldürülebilir ve hâlen bir netlik yok, oldukça ciddi bir durum.
Zulüm kimden gelirse gelsin karşı
çıkarız, zulüm kime karşı yapılırsa
yapılsın karşı çıkarız, kim olursa olsun zalime
karşı ve mazlumdan yanayız; Kürte de yapılsa, Türke de
yapılsa, Arapa da yapılsa, Ermeniye
de yapılsa zulmün karşısında duruyoruz ve
duracağız değerli arkadaşlar.
Şimdi 30 milyon Türk yaşamakta Doğu
Türkistanda ve vatandaşlık alamamaktadırlar. Bu insanlar
ölmedilerse nasıl yıllardır vatandaş olmak için
beklemektedir sorusunu soruyorum Çin yetkililerine. Vatandaşlık
verilmemesi hadisesi birincil derecede sorundur. İnsanlar Çin zulmünden
kaçıyor ancak Türkiyeye gelenler de hâlen sorun yaşamaya devam
ediyor. Çok fazla sayıda Uygurdan çıkıyor ancak bu
insanların sadece çok az kısmı Türkiyeye ulaşıyor.
İnsanlar yollarda hayatlarını kaybediyorlar. Şu anda da
İstanbuldan Ankaraya yürüyen bir grup var, Uygur Türkleri
İstanbuldan Ankaraya yürüyorlar. Bakın bu soğuk havada,
karlı havada özgürlükleri ve hakları için yürüyorlar ancak ana akım
medyada tek bir haber bile yok.
Değerli arkadaşlar, insanlar bu
soğukta, bu karlı kış günlerinde İstanbuldan
Ankaraya yollara düşüp yürümüşlerse çok ciddi bir sorun var demektir
ve hâlen Dışişleri Bakanı susmaktadır. Türkiyede
kayıtlı Uygur Türkü sayısının 7.500 civarında
olduğu tahmin ediliyor, kayıt dışılarla birlikte
sayı 10 bin civarındadır. Millî eğitime kayıt
yaptıramıyorlar, bunun sebebi de çocuklarını kayıt
yaptırırlarsa kendilerinin de Çine gönderilme tehlikesiyle
karşı karşıya kalmaları. Bu durumdan dolayı
intihar edenler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bir
saniye
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Türkiyeye gelişleri Kamboçya üzerinden Malezyaya oluyor. Burada
kişiler pasaportlarını atıyorlar ve kendilerinin Türkiyeli
olduklarını söylüyorlar. Vatandaşlık
olmadığı için insanlar evliliklerde sorunlar yaşıyor
arkadaşlar. Çin Konsolosluğuna gitmeleri gerekiyor ancak bu insanlar
zaten kaçtıkları bir ülkenin konsolosluğuna nasıl
gitsinler? Yardım almakta sorunlar yaşıyorlar, çok az
sayıda insan yardım alabiliyor. Sağlık konusunda para
vererek tedavi olmaları gerekiyor. Sadece bir hastanın bir keresinde
7 bin lira talep edilerek ameliyat edildiği söyleniyor. Çalışma
izinleri yok, ağır işlerde kaçak ve çok az sayıda
çalışıyorlar. Abdulkadir
Yapçan, Türkiyede on üç yıldır mülteci statüsünde yaşayan Uygur
Türklerinin önemli önderlerinden. Kendisi, Çinle yaşanan
yakınlaşma süreci yüzünden tutuklanmış ve yakında
Çine iade edilecektir.
Değerli arkadaşlar, geçen sefer de sordum:
Bu konuya karşı duyarsızlığın nedeni Berat
Albayrakın Çinden aldığı 3,6 milyar dolarlık kredi,
bunun payı var mıdır bu suskunlukta? Bunu tekrar soruyorum,
Dışişleri Bakanı bunu cevaplayana kadar da
soracağım değerli arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin, bugüne kadar, yurt
dışında yaşayıp sorunlarına yeterince sahip
çıkamadığı üç Türk grubu var. Bunlardan bir tanesi
Batı Trakyada yaşayan 140 bin Türk. Bunlara şu an
Yunanlılar Müslüman Yunanlı deyip her türlü hakareti yapmasına
rağmen yeterince sahip çıkamıyoruz. İkincisi, Irakta
yaşayan ve sayıları 6,5 milyonu bulan Türkmenler. Üçüncüsü ise
belki de en büyük haksızlığı yaptığımız
kitle Çinde yaşayan Uygur Türkleridir.
Çin, yapı itibarıyla ilginç bir ülke; 1,4
milyar nüfusu var, yüzde 90ı Han ırkından gelenlerden
oluşuyor, yüzde 10luk kitleyi de 55 ayrı etnik kimlik
oluşturmakta. Uygur Türklerinin konumuna baktığımızda,
Çinde 20-25 milyon Müslüman var, bu da takriben nüfusun yüzde 1ine denk
geliyor. Uygur Türklerinin sayısı ise 9,5 milyon.
Burada, özellikle Uygur Özerk Bölgesinde ciddi bir
nüfus mühendisliği yapılmakta. 1949 yılında yüzde 7 Han,
yüzde 75 Uygur nüfus olmasına rağmen, şimdi neredeyse yarı
yarıya durumundadır. Sincan Bölgesinin önemine
baktığımızda ise şu karşımıza
çıkıyor: Bölge petrol, doğal gaz, uranyum, zengin altın ve
bakır yataklarına sahip; Çin için birinci önemi bu. İkincisi,
ülkenin pamuk ihtiyacının yarısı bu bölgeden
çıkarılıyor. Üçüncü sebep ise burası Çin için ciddi bir
geçiş noktası; Çin, İpek Yolunu tekrar canlandırmak
istiyor, bu nedenle de buraya ağırlık veriyor. Sorunu daha
derinden anlamak için ABDnin bölgeye dair politikasına kısaca göz
atmak gerekiyor.
2009 yılından itibaren ABD, Güney Asyaya
doğru genişleme politikası uygulandığından
dolayı Doğu Türkistanın Çin için stratejik önemi daha da
artmıştır. ABDnin Myanmar ve Kamboçya gibi ülkelerle
yakından ilişki kurması da Çini tedirginlik içerisinde
bırakmıştır. Özellikle deniz ticaretinde ABDnin Çini
köşeye sıkıştırması, Çinin Doğu
Türkistandan geçen demir yolları aracılığıyla
Batıya doğru yönlenmesini daha da kuvvetlendirmiştir. Bu
nedenle, Çin için, Doğu Türkistanın güvenlik açısından
önemi daha da artmaktadır. Sonuçta, Doğu Türkistan, Çin için
Avrupaya açılacak bir kapı demektir.
Peki, bu bölgede Uygur Türklerine hangi asimilasyon
politikası uygulanmaktadır? Bir, hasat zamanında zorla
çalıştırmak. Uygur Türkleri hasat zamanlarında zorunlu
çalışıyorlar, buna haşhar deniliyor. Herhangi bir ücret
almıyorlar, herhangi bir şekilde sosyal hakları yok;
çalışmazlarsa da para cezası alıyorlar. Çocukları dahi
zorla çalıştırılıyor. Gençler, özellikle sosyal medya
alanında çok sıkı denetim altında. Bu yönden on yıl
hapis cezasına çarptırılan bile var. Çiftçilerin ürettiğini
de ancak hükûmet satın alabiliyor. Bu konuda da çiftçilerin
fakirleşmesi sağlanıyor. Topraklarına Çin hükûmeti el
koyuyor ve buraları da Çinli göçmenlere veriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Ayrıca,
ırkçılığa maruz kalmaktadırlar. Örneğin, sakal
bırakma nedeniyle bile öldürülen Uygur Türkleri bulunmaktadır.
Çoğunluğu temel haklarını bilmemektedir. Örneğin, imam
nikâhı bile kanuna aykırı dinî faaliyet olarak görülmektedir
burada. Müslümanlara alkol satışını zorla
yaptırmaktadırlar. Dinî isimleri yasaklamışlardır,
imamlar hapse atılmaktadır. Kadınlara zorunlu kürtaj
yapılmaktadır. Seyahat özgürlükleri kısıtlanmaktadır.
Bu bağlamda neler yapabiliriz? Biz Türkiye olarak
soydaşlarımızın sorunlarının dünyaya
duyurulmasına katkı koyabiliriz, uluslararası platformlarda dile
getirebiliriz. Çağdaş insan haklarına ve yaşam
koşullarına dair bilgilendirmeler yapabiliriz, bunu dile
getirebiliriz. Türkiye bir başkonsolosluk açabilir bu manada ve Türk sivil
toplum kuruluşları da buralarda temsilcilik açabilir, bu şekilde
faaliyetler gösterebiliriz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Ahmet Yıldız
konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldız.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YILDIZ (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben
de İYİ PARTİ tarafından verilmiş olan Uygur
soydaşlarımızın durumuyla ilgili araştırma
önergesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şüphe yok ki tarihî, dinî, kültürel ve
akrabalık bağlarımız bulunan Uygur
soydaşlarımız Çinin kültürel zenginliğine ve
çeşitliliğine katkıda bulunan toplumlardan biridir. Türk
dünyasının önemli bir parçasıdırlar, onlar kendilerini öyle
görüyor, biz de öyle kabul ediyoruz, konuyu bu şekilde takip ediyoruz.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi yani Doğu
Türkistanla ilgili haberler bir süreden beri uluslararası basın
yayın organlarında ve medyamızda artan biçimde yer buluyor. Bu
haberlerde Sincan bölgesindeki Uygurların yanı sıra diğer
Müslüman toplulukların da insan hakları ihlallerine maruz
kaldıkları öne sürülmektedir. Bunlar arasında, kamplarda zorla
alıkonuldukları ve eğitime tabi tutuldukları
vurgulanmaktadır. Bütün bu kaygı verici haberler Türkiye Cumhuriyeti
tarafından yakinen takip edilmektedir. Maalesef, iddiaları
kısmen doğrulayan karineler de mevcuttur. Örneğin 9 Ekim 2018 tarihli
Çin Halk Cumhuriyeti Terörle Mücadele Kanununun Sincar Uygur Özerk Bölgesinde
uygulama esaslarının gözden geçirilmesi hakkında kabul edilen
karar yoluyla eğitim kamplarının mevcudiyeti kabul
edilmiştir. Bu gelişmelere ilişkin kaygılarımızın
iletildiği Çinli karşıtlarımız, Sincandaki gelişmelerin
terörizme karşı mücadele çerçevesinde alınan tedbirler
olduğunu öne sürmektedirler. Türkiye olarak, dünyanın neresinde
olursa olsun terörizmin her türlüsüne karşı mücadelede
uluslararası hukukun ve iş birliğinin önemini biz hep
savunuyoruz ancak terörizmle mücadele sırasında evrensel hukuk
normlarının gözetilmesi ve bu süreçte masum insanların
teröristler ve radikallerden ayırt edilmesine özen gösterilmesi
gerektiğini de dile getiriyoruz. Çinli karşıtlarımıza
her vesile ve her düzeyde Uygurların, soydaşlarımızın
insan haklarına saygı gösterilmesine ve Çinde barış ve
huzur içinde yaşamalarını sürdürmelerine verdiğimiz önemi
vurguluyoruz. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinde
de Çin Halk Cumhuriyetinden beklentilerimizi diplomatik bir dille kayda
geçirdik.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
ben de mesleki geçmişim nedeniyle gerek Sayın
Dışişleri Bakanı gerek Bakanlıktaki
meslektaşlarımla konuyu yakinen takip ediyorum. Yakından ve
hassasiyetle takip edildiğine ve Çin Halk Cumhuriyetiyle ele alındığına
eminim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AHMET YILDIZ (Devamla) Bu aşamada konunun
yürütme tarafından yakinen ve hassasiyetle, ikili düzeyde ele
alınmasının yeterli olduğunu düşünüyor, bu
aşamada Meclis araştırması açılmasına gerek
duymadığımızı belirtmek istiyorum ama tabii ki hem
yürütme hem Meclis bu konunun takipçisi olacaktır.
Saygılarımı sunuyorum Genel Kurula.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen
tarafından, yasal mevzuata aykırı şekilde cezaevinde
tutulan Hakkâri Milletvekili Leyla Güven'in maruz kaldığı
hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla 26/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
26/12/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 26/12/2018 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ayhan
Bilgen
Kars
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
26 Aralık 2018 tarihinde Kars Milletvekili,
Grup Başkan Vekili Ayhan Bilgen tarafından verilen 1194 grup
numaralı yasal mevzuata aykırı şekilde cezaevinde tutulan
Hakkâri Milletvekili Leyla Güven'in maruz kaldığı
hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 26/12/2018 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Kemal Peköz.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; grubumun verdiği
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce bir önceki dönem
Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, Selahattin
Demirtaş, milletvekillerimiz İdris Baluken ve Sırrı Süreyya
Önder şahsında tüm tutuklu vekillerimizi; Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak
şahsında ise tüm tutuklu belediye eş
başkanlarımızı ve partililerimizi selamlıyorum.
4 Kasım 2016 tarihinde partimizin eş
başkanlarının ve milletvekillerinin bir gece yarısı
operasyonuyla gözaltına alınıp tutuklanmaları Türkiye
siyasal tarihine 4 Kasım siyasi darbesi olarak geçmiştir. 4
Kasım 2016dan bu yana eş genel başkanlarımız dâhil 17
milletvekilimiz tutuklanmış, 10 milletvekilimiz hâlihazırda
tutuklu bulunmaktadır. Tutuklu bulunan ya da yargılanması devam
eden hiçbir vekilimizin hukuki dayanağı bulunmayan bir şekilde
yargılanmaları sürmektedir.
Değerli milletvekilleri, Meclisin cezaevinde
tutulan tek üyesi Leyla Güvenin tutuklu yargılandığı
dosyanın duruşması da bugün Diyarbakırda görüldü ve
tutukluluğunun devamına karar verildi. Duruşma 25 Ocak 2019a
ertelendi oysa Leyla Güvenin bugün tahliye edilmesi, en azından
gecikmiş de olsa şu anda aramızda olması gerekirdi.
Leyla Güven neden serbest bırakılmalı
ve aramızda olmalıydı; birazdan onu tek tek size anlatmaya
çalışacağım. Leyla Güven, 24 Haziran genel seçimlerinde
milyonların oyuyla milletvekili seçilmiş olmasına rağmen
tahliye edilmemiştir. Güven hakkında milletvekili seçildikten
beş gün sonra yani 29 Haziran 2018 tarihinde tahliye kararı
verilmesine rağmen, savcılık tarafından yapılan
itirazla, 10. Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluk hâlinin devamına
karar vermiştir. Aslında mahkemenin karşı oy
yazısında da belirtildiği üzere, Anayasanın 83/4 maddesine
göre de tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve
kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını
kaldırmasına bağlı olması sebebiyle öncelikle durma
kararı verilmesi gerekmekteydi. Ayrıca, mahkeme, Yargıtay
tarafından CHP Milletvekili Sayın Enis Berberoğlu hakkında
verilen kararı da emsal olarak kabul etmemiştir.
Peki, neden bu gerçekleşmiyor? Kanunlar,
kararlar kişilere bağlı mı uygulanmak isteniyor. Eğer
değişiyorsa ve kişilere göre uygulanıyorsa bu o zaman
siyasi bir tercih olduğunun göstergesi olur. Eskiden hani -hâlâ da
söylenir- bir söz vardı genel olarak Kürt anasını görmesin.
denirdi. Bu kararlarla şimdi de Kürt ne olursa olursun tahliye edilmesin
ve cezaevinde kalsın. denilmiş oluyor.
Şimdi, mahkemenin verdiği siyasi
kararlardan önce, Leyla Güvenin cezaevinde tutulması zaten
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan
milletvekili dokunulmazlığına da aykırıdır,
Yargıtay kararlarına da aykırıdır.
Yargıtayın bu konuda verdiği kararlarda bir bütünleştirme
olmadığı için mahkemeler farklı kararlar verebilmektedir.
Bunun da mutlaka bir an önce düzeltilmesi gerekir.
Yine bu konuyla ilgili Anayasa Komisyonu
Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Şentopun
açılış konuşmasında da değindiği gibi,
Anayasa değişiklik teklifiyle Anayasanın 80inci maddesinin
ikinci fıkrasının birinci cümlesi hükmünün uygulanmaz
denildiği, Anayasanın 80inci maddesinin dördüncü
fıkrasının varlığının sürdüğü, tekrar
seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma
yapılmasının Meclisin dokunulmazlığı yeniden
kaldırılmasına bağlı olduğu, bu hükme
ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığı için hükmün
yerinde durduğu ve geçerli olduğu, dolayısıyla tekrar bir
seçim olması hâlinde seçilenlerin dokunulmazlığının
kaldırılan dosyalar bakımından dokunulmazlığın yeniden kazanılacağı
açık olduğu ifade edilmiş, dile getirilmiştir. Şu an
geldiğimiz aşamada biraz önce de somut örnekler ve olaylarla
açıklamaya çalıştığım gibi hukuk devleti
ilkesinden uzaklaşılmıştır. Güvenin tutukluluğu
Anayasaya aykırı, yasalara aykırı, hukuka
aykırı, milletvekili dokunulmazlığına aykırı
ve yanlış bir uygulama olarak önümüzde durmaya devam etmektedir.
Şimdi Biz bu tutukluluğun neresinden tutarsak elimizde
kalıyor. diyeceğim ama aslında bu elimizde kalmıyor,
hepinizin, hepimizin elinde kalıyor.
Kuvvetler ayrılığı ve yargı
bağımsızlığının içselleştirilmesi hukuk
devletinin bir gereğidir. Yargının bağımsız ve
tarafsızlığını ihlal eden uygulamalar ve düzenlemeler
araştırılmalıdır. Eğer ki bu kararın siyasi
olmadığını iddia ediyorsanız, gelin beraber
araştıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) Kuvvetler
ayrılığı ilkesini işlevsizleştiren müdahaleleri
araştıralım.
Son olarak milyonların, Hakkâri
halkının seçtiği Leyla Güven tam kırk dokuz gündür
açlık grevinde. Açlık grevinde olması kendisinin
tutukluğuyla ya da özel istekleriyle ilgili değil,
İmralıya uygulanan ve Türkiyenin geleceğini karartıyor
olarak düşündüğü tecridin kaldırılması içindir. Leyla
Güvenin tutukluluk hâlinin iç hukukta o kadar çok garabeti vardır ki
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine değinmeye bile gerek görmüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl
Buyurun Sayın Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Arkamda, zaman zaman hepimizin dile getirdiği
bir veciz söz var, Mustafa Kemal Atatürkün özdeyişi: Egemenlik,
bilakayduşart milletindir. Bu, bu Parlamento için, Türkiye demokrasisi
açısından çok ama çok önemli bir özdeyiştir. O zaman, sormak
lazım: Milletvekili tutuklanıyorsa bu, milletin iradesini hiçe saymak
değil midir? Milletin vekili tutuklanıyorsa halkın
vicdanının, halkın oy verme özgürlüğünün
tutsaklığı anlamına gelir; o zaman, bu özdeyişi
dilimize dolamayalım. Bu, milletvekili tutuklulukları bizim,
uluslararası arenada da saygınlığımıza halel
getiriyor, zedeliyor. Sadece Türkiyedeki siyasi hareketliliğe bakarak
milletvekillerini tutuklamak, inanın, hiçbir şey
kazandırmıyor.
Leyla Güven, seçilerek bu Parlamentoya gelen
milletvekillerinden biri olmalı ama neylersiniz ki Leyla Güveni tahliye
eden hâkim hemen görevden alınıyor ama gerekçesi de
açıklanmıyor.
Değerli milletvekilleri, uzun süredir bu
Parlamentoda milletvekilleriyle ilgili çok haksız, çok yanlış
uygulamalar yapılıyor. Enis Berberoğlu haksız yere aylarca
tutsak edildi; Eren Erdem kardeşimiz, sadece muhalefet ettiği için,
sadece muhalif milletvekili olmanın hakkını yerine
getirdiği için hâlâ tutsak. Allah aşkına, bütün bu olaylar
Adalet ve Kalkınma Partisine, diğer siyasi partilere ne
kazandırıyor? İnanın, demokrasimiz yara alıyor;
inanın, insan haklarından söz edemiyoruz; inanın, birçok
toplantıda yabancı parlamenterlerle ya da STKlerin temsilcileriyle
bir araya geldiğimizde öncelikle bu soruluyor bize. Size de soruluyor,
hepimize soruluyor.
Milletvekili, her birimiz Parlamentoya gelmeden önce
birtakım süreçlerden geçiyoruz. Örneğin, adli sicil kaydı
alıyoruz. Örneğin, YSKya listeler verilirken inceleniyor, YSK gerek
gördüğünde o milletvekili adayının
adaylığını yok sayabiliyor ama bu arkadaşlar için
böyle bir şey söz konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) YSK, milletvekili
adayı olmasına izin veriyor, halk sandığa gidiyor, oy
veriyor ve milletin iradesi tecelli ediyorken milletin özgürlüğüne, oy
verme özgürlüğüne ket vuruluyor, milletin iradesine tutsaklık
getiriliyor. Bütün bunları hepimizin çok derinlikli bir şekilde
irdelememiz lazım değerli arkadaşlar. İnanın, bir
milletvekilinin tutsak olması, tutuklu olması hiçbir şey
kazandırmıyor. Ha, başka bir gerekçe varsa o gerekçeyi YSK
değerlendirmeli, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı değerlendirmeli. Bütün bunlar göz
ardı edilip bir milletvekili tutuklanacak ve o tutukluluk aylarca sürecek,
hatta o milletvekili açlık greviyle sesini duyurmak gibi insani bir
aracı kullanmaya kalkacak ama biz hepimiz hâlâ duyarsız
kalacağız, hâlâ görmezden geleceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Bu uygulamalar
belki yarın içimizden başkalarına da uygulanacak. O zaman dönüp
arkamıza bakacağız, yaptığımız
yanlışlıklar, yaptığımız hatalar Türkiye'nin
hatası ve yanlışı olarak karşımıza
çıkacak diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili İbrahim Halil
Fırat
Buyurun Sayın Fırat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
HALİL FIRAT (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi, Genel Kurulu, aziz
milletimizi saygıyla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde
erkler tamamen birbirinden ayrıdır yani yasama, yürütme ve yargı
organları tamamen birbirinden ayrılmaktadır. Yasama ve
yürütmenin yargıya müdahalesi söz konusu olamaz. Verilen kararlar
bağımsız ve tarafsız yargının verdiği
kararlardır. Tabii ki daha önceki dönemlerde yargının
siyasallaştığını görüyoruz. Daha önceki dönemlerde
yargı siyasallaştı mı? Siyasallaştı. Yürütmenin
yargıya müdahalesi söz konusu oldu mu? Evet.
Türkiye'nin siyasi tarihinde kara bir leke olan ve
demokrasi ayıbı olan bir kararla aziz milletimizin oylarıyla
seçilen Başbakan merhum Adnan Menderes ve 2 bakanını
astılar. Daha sonra 1971 muhtırasıyla ve 1980 darbesiyle millî
iradeyi engellemişlerdir. Aynı şekilde 28 Şubat sürecinde
yargının siyasallaştığını görüyoruz. 2007
yılında 367 denen hukuk garabetiyle yargının nasıl
siyasallaştığını görüyoruz. 2008 yılında
aziz milletimizin yüzde 50sinin oyunu alan AK PARTİye açılan
kapatılma davasında yargının nasıl
siyasallaştığını görüyoruz.
2010 yılında yapmış
olduğumuz referandumla üstünlerin hukuku değil, hukukun
üstünlüğüne geçiş yaptık, artık siyasi partiler
kapatılmıyor ve bağımsız, tarafsız yargı
işlemektedir. Ancak bu dönemde vatanımızın ve milletimizin
bölünmez bütünlüğüne, aziz milletimizin canına ve malına
kasteden bütün terör örgütleriyle
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Onların gerekçeleri de aynıydı, 12 Eylülün gerekçesi de aynıydı.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
FETÖ, PKK, PYD, YPG, DEAŞ, DHKP-Cyle etkin bir şekilde mücadele
veriyoruz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Onlar
da sizin gibi söylüyorlardı.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) Kimse
kusura bakmasın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz
kusura bakmayın.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) Kimse
kusura bakmasın. Terörle mücadele kapsamında teröre bulaşan ve
terörle iltisaklı kim olursa olsun, bağımsız ve
tarafsız yargı önünde aziz milletimize hesap verecektir.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Siz
şu anda masuniyet karinesini çiğniyorsunuz.
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) Leyla
Güvenle ilgili yargılama maddesi -her ne kadar HDPnin belirtmiş
olduğu, 83üncü maddenin birinci cümlesinde belirtilmişse de-
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrasının ikinci
bendinde de bu yargılama tam olarak belirtilmektedir. Burada ne diyor?
Diyor ki: Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce
soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla
Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün
dışındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Burada yargılamanın, tabii, yargıçların verdiği
kararlara saygı duymak durumundayız.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Milletvekilinin tutuklu yargılanmasını savunuyor musunuz?
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla)
Burada Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci cümlesi çok açıktır, buna bakmanızı tavsiye
ediyorum.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) 12
Eylül paşalarından farkınız nedir?
İBRAHİM HALİL FIRAT (Devamla) Bu
duygularla HDP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, hepinizi
saygıyla hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Milletvekilinin tutuklu yargılanmasını savunuyor musunuz?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sizden
öncekilerle aynı uygulamaları yapıyorsunuz, kusura
bakmayın.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Milletvekilleri tutuklu yargılansın mı, yargılanmasın
mı?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
konuşma bitti.
Arkadaşlar, Halkların Demokratik Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sisteme girmiştim.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
22.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, hukukun üstünlüğünden
bahseden bir kimsenin masumiyet karinesi kavramını da bilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biraz önce konuşan sayın milletvekilimiz
kürsüde kuvvetler ayrılığından, yargı
bağımsızlığından bahsetti yani hukukun
üstünlüğünden bahsetti, onun için söz aldım. Hukukun
üstünlüğünden bahseden bir kimsenin masumiyet karinesi kavramını
da bilmesi gerekir, hükmü kesinleşmeyen, suçu sabitlenmeyen herkesin Anayasa
önünde, kamu vicdanı önünde masum olduğunu bilmesi gerekir. Yoksa
kürsüye çıkıp esmek, gürlemek, bunlar ayrı işler. Millet
neticede bir takdir kullanıyor zaten ama bir milletvekilinin
kesinleşmiş bir hükmü yokken hatta verilmiş bir hükmü de yokken
cezaevinde tutulmasını hukuk normlarıyla değerlendirmek
Parlamento normlarına da çok uymaz diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Yunus Emre ve arkadaşları
tarafından, ülkemizde ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin
sorunlarının araştırılması amacıyla
25/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Aralık 2018
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Buyurun.
26/12/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/12/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Yunus Emre ve
arkadaşları tarafından ülkemizde ne eğitimde ne istihdamda
olan gençlerin sorunlarının araştırılması
amacıyla 25/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (645 sıra no.lu), diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 26/12/2018 Çarşamba günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Yunus Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Türkiyenin çok önemli, çok temel bir konusu
hakkında bir Meclis araştırması yapılmak üzere bir
önerimiz var. Bu öneri hakkında söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi
bu, yeni bir ölçüm. Yani bir toplumdaki gençlerin, eğitimde bulunmayan,
yetiştirmede bulunmayan, istihdamda bulunmayan gençlerin
sorunlarından bahsediyoruz. Türkiyede, geçmişte biraz daha yüksekti
ama günümüzde yaklaşık yüzde 24 düzeyinde yani Türkiyedeki gençlerin
yaklaşık yüzde 24 düzeyinde olduğunu yani gençlerin yüzde
24ünün ne eğitimde ne istihdamda olmadığından bahsediyoruz.
Nerede olduklarını da bilmiyoruz. Bakın, bu noktaya dikkatinizi
çekiyorum: Bu gençlerimizin ne yapmadıklarını biliyoruz ama ne
yaptıklarını bilmiyoruz. Geleceğimiz, gençlerimiz kahvehane
köşelerinde, evlerde çürüyor.
Birtakım temel verileri aktarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu meselenin demografiyle ilgili bir
boyutu var, ekonomiyle ilgili, istihdam politikalarıyla ilgili bir boyutu
var. Eğitimle çok doğrudan ilgili bir sorundan bahsediyoruz.
İlk olarak şunu hatırlatmak
istiyorum: Önümüze gelen yüzde 24 oranı çok yüksek olmakla birlikte,
aslında yanıltıcı bir oran, gerçek bundan biraz daha
farklı. Bunun nedenlerini izah etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, bu
orana hane halkı iş gücü anketi yoluyla ulaşıyoruz yani
TÜİKin yaptığı hane halkı iş gücü anketinin bir
sonucu. Ancak, bu anketin verisi doğası gereği kurumsal olmayan
nüfus ölçümüne dayanıyor. Bu ne demek? Yani kurumlarda olmayan; asker
kışlasında olmayan, öğrenci yurtlarında olmayan,
cezaevlerinde olmayan nüfustan bahsediyoruz. Özetle bunları hesap
ettiğimizde, askerde bulunan gençleri, cezaevinde bulunan gençleri,
diğerlerini hesap ettiğimizde aslında bu oranın çok daha
yüksek olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda bu ölçüm 15-24 yaş
aralığı için yapılıyor. 15 yaş ile 19 yaş
arasındaki gençlerin önemli bir kesimi zaten zorunlu eğitimin içinde
bulunuyorlar, aynı zamanda açık öğrenimin içinde bulunuyorlar. O
sebeple esas olarak odaklanmamız gereken dilim 20-24 yaş dilimi.
Burada daha yüksek bir oranla karşı karşıyayız. Bu
yaş diliminde yüzde 33e yakın, gençlerin kabaca üçte 1inin
eğitimde bulunmadığı, istihdamda bulunmadığı
bir ortamdan bahsediyoruz.
Değerli arkadaşlar, çok temel bir konumuz
şu: Artık dünyada da, Türkiye'de de çalışma süreleri
uzadı, insanlar 40 yaşında, 45 yaşında emekli olmuyorlar.
Bizim bahsettiğimiz gençlik kesimi için çok temel bir veriyi Genel Kurulun
dikkatine sunmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, bu yaş
aralığında yani 20-24 yaş aralığında bulunup
ne eğitimde ne istihdamda olmayan gençlerin eğitim durumlarına
baktığımız zaman yani son bitirdikleri okul düzeyine
baktığımız zaman, bunların kabaca yüzde 77sinin, bu
gençlerimizin yüzde 77sinin lise ve altındaki derecelerde eğitime
ulaştığını görüyoruz. Bu, bize şunu gösteriyor:
Bu gençlerimiz, iş bulamayan, toplumsal hayata katılamayan
gençlerimiz kırk yıl daha emek piyasasının içinde
kalacaklar. Yani artık emek piyasasına yeni katılan gençlerin 60
yaşında, 65 yaşında emekli olabilecekleri bir dönemi
yaşıyoruz. Özetle, bir donanımı olamamış,
toplumsal hayata, ekonomik hayata katılamayan gençlerimizin kırk
yıl daha bu durum içerisinde bulunacakları gerçeğiyle
karşı karşıyayız.
Bakın, benim okuduğum zaman gök kubbeyi
tepeme çökerten bir veriyi ben sizinle paylaşmak istiyorum. Bu
araştırmayı Koç Üniversitesinden İnsan Tunalı yapıyor.
Araştırmasına göre, bu gençlerde eğitim süresinin bitimini
takiben kalıcı bir iş bulabilme için -yarısı için-
arkadaşlar yüz aydan fazla bir zaman geçiyor. Dikkatinizi çekmek
istiyorum, yüz aydan bahsediyoruz. Yani kabaca yüz aya kadar bu gençlerimizin
yarısı kalıcı bir iş bulamıyorlar.
Şimdi, biz Meclis olarak, Türkiyenin böylesine
çok temel bir sorununa gözümüzü kapatamayız. Böylesine önemli bir
meselemizin
Yani işin özünde -az önce söylemiştim- Türkiyenin
istihdam politikaları geliyor, eğitim politikaları geliyor. Bu
sorunumuza gözümüzü kapatamayız. Başlangıçta da
söylemiştim, bizler bu gençlerimizin ne yapmadıklarını
biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUNUS EMRE (Devamla) Sayın
Başkanım, kısa bir süre istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
YUNUS EMRE (Devamla) Bu gençlerimizin
çalışmadıklarını biliyoruz, bu gençlerimizin
eğitim hayatında olmadıklarını biliyoruz ama ne
yaptıklarını bilmiyoruz. Bu gençlerimizin her türlü istismara,
her türlü suça açık bir durumda oldukları ortada. Buna gözümüz
kapalı kalamayız arkadaşlar. Bu meseleyi bir parti
mülahazasıyla, parti taraftarlığıyla, parti disipliniyle
açıklayamayız. Bizim işimiz değil bu, Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, bürokratları
ilgilensin. diyemeyiz. Bu, Meclisin çok temel bir sorumluluğudur. O
sebeple ben bütün siyasi partilerimizden, bütün gruplarımızdan bu
önerimize destek bekliyorum.
Tekrar saygılar sunuyorum. Teşekkür
ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Muş Milletvekili Şevin Coşkun.
Buyurun Sayın Coşkun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA ŞEVİN COŞKUN
(Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun genç işsizlikle ilgili grup önerisinin lehine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede işsizlik sorunu, ekonomik ve sosyal
gelişmede önemli bir yere sahiptir. Türkiye nüfusu içinde genç nüfusun
payının yüksek ve çalışabilir durumda olduğu
düşünüldüğünde işsizlik ve özellikle genç işsizlik büyük
sorun teşkil etmektedir. Türkiye nüfusunun yüzde 16,3ünü 15-24 yaş
grubundaki gençler oluşturmaktadır. Avrupada genç nüfus
oranının en yüksek olduğu ülkenin Türkiye olduğu
görülmektedir.
Ülkede gençlerin en önemli sorunlarından biri
işsizlik sorunudur. Her yıl binlerce genç eğitimini
tamamlayıp diplomalı işsizler sınıfına
katılmaktadır. Türkiyede genç işsizlik oranı, TÜİK
verilerine göre yüzde 19,6yla çok yüksek bir seviyededir. Bu oran genç
kadınlarda yüzde 33e çıkmaktadır. Üniversite mezunu işsiz
oranı yüzde 29la çok daha yüksek boyutlardadır. Üniversite mezunu
kadın işsiz oranı ise yüzde 34le çok olumsuz bir tabloyu ortaya
çıkarmaktadır.
Diplomalı işsizlerin oranı her gün
artmaktadır. Bu durum, özellikle okuyan gençliği tedirgin etmektedir.
Gençlerde işsizlik bu kadar yaygınken 2 milyonu aşkın genç
de kayıt dışı sektörde güvencesiz bir şekilde
çalışmaktadır. 982 bin genç ellerinde diplomalarıyla
iş arıyor.
Değerli milletvekilleri, TÜİK verilerine
göre Türkiyede gençlerde işsizlik oranı öğrenim düzeyi
yükseldikçe artmaktadır. Meclis Araştırma Hizmetleri
Başkanlığının Türkiyede Üniversite Mezunu Nüfusun
İş Gücü Durumu başlıklı raporuna göre, her 4
işsizden 1i üniversite mezunu. Rapora göre üniversite mezunları
arasında işsizlik oranının en yüksek olduğu alanlar
yüzde 29,1le gazetecilik ve enformasyon, yüzde 16,6yla bilgisayar, yüzde
16,3le sanat.
Bugün, eğitim sendikalarının
verilerine göre, 400 bine yakın ataması yapılmayan öğretmen
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, çalışan
gençlerin büyük bir kısmı zor şartlarda, uzun çalışma
sürelerinde ucuz iş gücü olarak ve daha çok taşeron olarak
çalıştırılmaktadırlar. Aynı şekilde,
gençlere esnek çalışma da dayatılmaktadır. Esnek
çalışma, işveren lehine, güvencesiz
çalıştırmanın, geçici işlerde uzun saatlere kadar
düşük maaşlarla çalıştırmanın bir diğer
adıdır. Binlerce genç eğitim hayatı sonrasında iş
yaşamına atılarak ekonomik refaha
ulaşamadığı gibi ailelerden destek almaya, onlara
bağlı kalmaya devam etmektedir. Hem işsiz hem de geçici
işlerde idareten çalışan diplomalı gençlerimiz
bulunduğu bu durumun sonucu olarak sosyal hayattan da uzaklaşmak
zorunda kalmaktadır. Üretim ve yaratıcılığın en
yüksek seviyede olduğu bu dönem hem kısıtlanan zaman nedeniyle
hem de ekonomik refaha ulaşılamaması sonucu bireyleri sosyal
alanlardan da uzaklaştırmaktadır. Bilinmelidir ki
işsizliğin ve yoksulluğun nedeni olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) AKP
iktidarı güvenlik politikalarına kaynak ayıran kâra ve ranta
dayalı ekonomi politikalarından vazgeçmediği sürece
işsizliğe ve yoksulluğa son vermek olanaksızdır. Bu
nedenle bu politikalardan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor.
Önergeyi destekliyoruz. Bu konu mutlaka Meclis
tarafından araştırılmalıdır.
Son olarak, 28 Aralık Roboski
katliamının 7nci yıl dönümünde, yitirdiğimiz 34 canı
da burada saygıyla anıyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İYİ PARTİ Grubu adına Antalya
Milletvekili Feridun Bahşi.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHP grup önerisi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de Anadolu'da ulusal kurtuluş hareketini
başlatan cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Ankara'ya
gelişinin 99uncu yılını kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, gerek üniversite
açmakta gerekse yüksekokuldan diplomalı gençler yetiştirmekte
akılcı ve tutarlı yol, sayı kadar kalitenin de esas
alınmasıdır. Bugün eğitim ve öğretimdeki en önemli
problemlerden biri, gençlerimizin yeterli birikim ve donanıma sahip
olmadan okullarını bitirmeleridir. Bu eksiklik gençlerimizin iş
hayatına atılırken zorluklarla
karşılaşmalarına ve işsiz kalmalarına yol
açmaktadır. Üniversitelerimizde öğrencilerin mesleki açıdan
yeterli bireyler olarak yetişmelerini sağlayan etkenlerin
başında da öğretim kadrosu gelmektedir. Kaliteli
akademisyenlerin varlığı çocuklarımızın iyi
yetişmesi için elzemdir. Yeterli ve aranılan düzeyde eğitim
kadrosuna sahip olmayan fakülte ve yüksekokullarda okuyan öğrenciler
kendilerini geleceğe hazırlayacak bilgileri edinememektedir.
Bu çerçevede, Türkiye'den hiçbir üniversite Dünya
Üniversite Sıralaması Merkezinin 2018-2019 yılları için
hazırladığı en iyi 100 üniversite sıralamasına
girememiştir. Binbir zorluğa göğüs gererek üniversitelerden
mezun olan gençlerimiz istihdam sorunuyla karşılaşmakta, iş
bulmakta zorlanmaktadır.
Yeterince düşünülüp planlanmadan açılan
üniversitelerden mezun olanlar boşta gezmektedir. Şu anda yüz
binlerce yüksekokul ve üniversite mezunu genç iş bulmak için devlet
kurumlarının ve özel şirketlerin kapısında
beklemektedir. Bu tablonun sorumlusu gençlerimiz değildir.
OECD raporuna göre, ülkelerin gayrisafi yurt içi
hasılaya göre ilk, orta, orta üstü eğitim kurumlarına toplamda
en fazla yatırım yapan ülke Norveç olmuştur. Ülkeler
sıralamasında Türkiye yüzde 3le en sonlardadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de
üniversiteli işsiz oranı her geçen gün artmaktadır. TÜİK'in
Ocak 2018de açıkladığı verilere göre yükseköğretimde
işsizlik oranı yüzde 12,8dir. Bu genç beyinlerin bir kısmı
yıllarca eğitimini aldığı alanda
çalışamayınca bulduklarıyla idare etmek zorunda
kalmaktadırlar. Kimi diplomasını duvara asıp kurye olarak
çalışmakta, kimi çobanlık yapmakta, kimi özel güvenlik görevlisi
olarak çalışmaktadır.
Bu vesileyle Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu grup önerisini destekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET KILIÇ (Bursa)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin aleyhine söz almış bulunmaktayım. Siz
değerli milletvekili arkadaşlarımı, Bursamızı ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, teklifi hazırlayan sayın
milletvekillerine teşekkürlerimi sunuyorum. Konuya ilişkin
göstermiş oldukları hassasiyet ülkem için ve yüce Meclisimiz için
sevinç verici. Komisyon kurulmasına ilişkin teklifin gerekçesi de
büyük bir dikkatle hazırlanmış, akademik bir bakış
açısı gözetilmiş. Ne eğitimde ne işte olan gençler
kavramının ortaya çıkışını ve gelişim
sürecini, alana ilişkin literatürün özetini bizlerle
paylaşmışsınız. Hakikaten size müteşekkirim fakat
keşke bu literatür araştırmanızın kapsamını
genişletmiş olsaydınız da komisyon kurulmasına gerekçe
olarak sunduğunuz sebeplerin birçoğunun AK PARTİ iktidarı
döneminde çeşitli sosyal politikalarla çözümlenmesine dair
çalışmalardan haberdar olsaydınız; İngiltereden
örneklere gidene kadar, konunun önemini ortaya koyan Beşinci Beş
Yıllık Kalkınma Planından itibaren yapılan
çalışmalara bir göz gezdirseydiniz; Türkiyenin nitelikli iş
gücü ihtiyacının karşılanması için gerekli eğitim
ve istihdam politikalarına dair önerileri görseydiniz; komisyon için
öngördüğünüz çalışmaların birçoğunun hâlihazırda
Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde çeşitli birimlerce,
alanında uzman kişilerle yürütülen çalışmalarla ele alındığını
bilseydiniz, Bakanlığımızın isminin de neden Gençlik
ve Spor Bakanlığı olduğunu bir kez daha anlamış
olurdunuz.
Öneride bulunduğunuz konu, kıymetli
milletvekilleri, Hükûmetimizin en önem verdiği politikalardan bir tanesi
ve en önemlisi eğitimdir. Yapılan icraatlarımız elbette ki
saymakla bitmez ama kısaca söz etmek isterim. Gençlerimize eşit,
adaletli ve kaliteli eğitim sağladık. Her ilimizde üniversite
kurulmasını sağlayarak yükseköğretim kurumu
sayımızı 207ye çıkardık. Katsayı adaletsizliğine
son verdik. Üniversitelerden ilişiği kesilen yaklaşık 800
bin öğrencimizin genel af düzenlemesiyle eğitimine devam etmesini
sağladık. Üniversite öğrenim harçlarını
kaldırdık. İktidara geldiğimizde 450 bin gencimize kredi
verilirken, bu rakamı yaklaşık olarak 4 kat artırarak
433.279u burs, 1 milyon 200 bin 457 tanesi kredi olmak üzere toplamda 1 milyon
633 bin öğrencimize burs ve kredi verdik.
Eğitim alanında olduğu gibi
gençlerimize iş hayatında da desteklerimizi sürdürdük ve sürdürmeye
devam edeceğiz. İlk kez genç istihdamı için teşvikler
sağladık. On altı yıldır 10 milyon istihdam
sağladık. Yeni iş kuran gençlere üç yıl boyunca 75 bin
TLlik kazanç istisnası getirdik. Genç girişimcilerin sermaye
şirketlerine ilk defa vergi muafiyetini sağladık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AHMET KILIÇ (Devamla) 2002-2018 yılları
arasında İŞKUR mesleki eğitim kurslarına
yaklaşık 2,3 milyon kişi katıldı. Kursiyerlerin yüzde
65ine ve işbaşı eğitimine katılanların yüzde
75ine istihdam imkânı sağladık.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisimizin temel
faaliyet alanının yasama olduğunu tekrardan sizlere
hatırlatmak isterim. Bakanlıkların görev ve
sorumluluklarına ilişkin olan konularda ilgili
bakanlığın daha etkin ve daha verimli olması için
önerilerinizi dile getirmeniz elbette ki güzeldir. Fakat hâlihazırda
yürütülen çalışmalardan haberdar olmadan, 2015-2016
yıllarına ait verileri merkeze alarak yapılmış,
metodolojik yönü tartışılabilecek bir araştırma
raporunun basına yansımasından hareketle komisyon kurulması
öneriniz, teklifiniz makul değildir. AK PARTİnin on altı
yıl önce öngördüğü sorunlara yönelik, CHP milletvekillerinin 2018
senesinin son günlerinde farkındalık oluşturması elbette ki
CHP için mutluluk vericidir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biraz önce
konuşan sayın milletvekilimiz, kendisinden önce konuşan,
grubumuza mensup milletvekilimizin yaptığı konuşmada
kullandığı verilerin köhne veriler olduğunu söylemek suretiyle
bir çarpıtmada ve sataşmada bulunmuştur. Sayın Yunus Emre
için iki dakika söz talep ediyoruz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Öyle söylemedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Direkt, 2014-2016
verilerini kullandığını söyledi. Bu, bizi dinleyen
kamuoyunda çok yanlış algılara yol açar yani.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Öyle bir kelime kullanılmamış bakın.
BAŞKAN Açalım mı mikrofonu
yerinden?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır,
sataşmadan söz talep ediyoruz.
BAŞKAN Kürsüye mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın Emre.
SALİH CORA (Trabzon) Öyle bir şey
söylemedi, tutanaklara bakın efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Köhne diye, öyle bir şey yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Köhne demiyor
2014-2016 diyor, adam 2018 verileriyle konuşuyor burada.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ne alakası var?
BAŞKAN Bir bakalım, bir dakika, vaktimiz
var nasıl olsa, bugün buradayız sabaha kadar.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, yani çok açık.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Çok da övdü hatta
Engin Bey.
BAŞKAN Sayın Emre, buyurun.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Yunus Emrenin, Bursa Milletvekili Ahmet
Kılıçın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
YUNUS EMRE (İstanbul) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum efendim.
Değerli arkadaşlar, ben konuşmamda da
belirtmeye çalıştım, şimdi, buradaki meseleyi gerçekten,
bakın, bir kısır tartışma olarak ele almayalım.
Türkiye'nin en ciddi meselesinden bahsediyoruz. Yani Türkiye'de gençlerin üçte
1i
Bu, stabil bir durum hâlini aldı, uzun süredir de bu durumdayız.
Bundan Türkiye nasıl çıkar? meselesi yürütmenin meselesidir, biz
onlara bırakalım. dersek Meclis olarak vazifemizi yapmayız.
Sayın hatibin ifadesi Meclis yasamayla meşgul olsun. bu doğru
ama eksik bir görüş. Dünyanın her tarafında meclisler sadece
yasamayla sınırlı bir içerikle çalışmazlar, meclisin
denetim işlevi vardır, araştırma işlevi vardır;
bu işlevler bulunduğu için zaten Anayasada ilgili düzenlemelerde
bunlar yazar.
Özetle, benim açıklamaya
çalıştığım mesele şu, dikkatinizi şu noktaya
çekmek istiyorum: Türkiye'de eğitimden işe geçiş sürecinde çok
kapsamlı, çok önemli bir sorun var. Az önce ifade ettim, bu gençlerimizin
yarısı yüz aya kadar yakın bir süreyle -bakın,
yarısından bahsediyorum- kalıcı bir iş bulamıyor.
Şimdi, bu manzara orta yerdeyken lütfen, rica ediyorum, Türkiye'nin bu
meselesini bir kısır politika tartışması hâline
getirmeyelim.
Ayrıca, araştırma komisyonunda sadece
bizler bulunmayacağız ki yani neden çekiniyorsunuz? Zaten
çoğunlukla sizler bulunacaksınız. Araştırma
komisyonunda bu meseleyi layıkıyla ele alırız, uzmanları
dinleriz, ilgili bürokratları dinleriz, görevlerini layıkıyla
yaptılar mı, yapmadılar mı bunları sorgularız.
Bizim bu sorumluluğumuz var, bu sorumluluğumuza gözümüzü kapatarak
görevimizi yapamayız; görevimizi yanlış, eksik yapmış
oluruz. Ben bunu belirtmek istedim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
23.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Yunus Emrenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir açıklama yapma ihtiyacına binaen Sayın
Başkanım
Şöyle, milletvekilimiz -konuşma metni de önümde-
2002 yılında AK PARTİnin iktidara geldiği dönemdeki
veriler neydi, 2018 yılında nedir, bunun mukayeseli tablosunu çok
açık bir şekilde nereden nereye gelindiğini, yapılan büyük
hizmetleri biraz evvel aktarmıştır. Yoksa bir sataşma da
söz konusu değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, yine mi sataşma?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, yani
bu söze bir söz etmem lazım, tutanağa geçsin diye. Benim de
meramım bir sataşma, polemik değil. Ben hatibi dikkatle
dinledim, hatibimizin eski verileri kullandığını söyledi.
Bu da Meclisi izleyen vatandaşlarımız bakımından
hatibimizin prestijiyle ilgili bir olumsuzlama yapacağı için,
düzeltmesi için söz istedim. Bunda ne var ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Yunus Emre ve arkadaşları
tarafından, ülkemizde ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin
sorunlarının araştırılması amacıyla
25/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26
Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 38
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler
kısmının 1inci sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre belirlenmesine; bu
teklifin görüşmelerinin 26 Aralık 2018 Çarşamba günü
tamamlanması hâlinde 27 Aralık 2018 Perşembe, 28 Aralık
2018 Cuma ve 29 Aralık 2018 Cumartesi günü toplanmamasına; 38
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
26/12/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/12/2018 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Özlem
Zengin
Tokat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 38
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1inci sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre belirlenmesi,
Genel Kurulun;
26 Aralık 2018 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 38 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, tamamlanamaması hâlinde 27
Aralık 2018 Perşembe günkü birleşiminde görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
Bu teklifin görüşmelerinin 26 Aralık 2018
Çarşamba günü tamamlanması hâlinde 27 Aralık 2018 Perşembe,
28 Aralık 2018 Cuma ve 29 Aralık 2018 Cumartesi günü
toplanmaması veya 27 Aralık 2018 Perşembe günü tamamlanması
hâlinde 28 Aralık 2018 Cuma ve 29 Aralık 2018 Cumartesi günkü
birleşimlerde toplanmaması,
38 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
38 sıra sayılı Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1491) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 6ncı maddeler
arası |
6 |
2. BÖLÜM |
7 ila 12nci maddeler arası |
6 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
12 |
BAŞKAN Öneri üzerinde tek konuşmacı
var. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin
Altay konuşacak.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Meclis konuşma yeri ya, polemikleri siz
açıyorsunuz, sonra Çabuk, kanuna geçelim. diyorsunuz, onun için
oflamayın.
Önce, tekrar söyleyeyim, buradaki hiçbir
milletvekilinin, kimsenin işsiz kalmasını, eğitimsiz
kalmasını istediğini düşünmem ama ortada rakamlar var,
devletin rakamları var. Mesela ne var? Çağ nüfusunda olup da ne
ilkokula ne ortaokula ne liseye gitmeyen 1 milyon 700 bin çocuğumuz,
evladımız var. Bunu ben söylemiyorum, TÜİK ve Millî Eğitim
Bakanlığı söylüyor, sayın milletvekilimiz de buna
işaret ediyor. Mesela ne var? Genç işsizlik oranında dünya
şampiyonuyuz. Bunu da Cumhuriyet Halk Partisi söylemiyor, sizin
yönettiğiniz kurumlardan çıkarılan envanterler, istatistikler
söylüyor. Bu bakımdan, tabii, siz Çağ atlattık. falan
diyorsunuz ama Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplandı, sonuçlandı,
şimdi diyorsunuz ki: 1.600 liradan 2.020 liraya çıktı. Fakat
geçen yıl 29 Ocakta asgari ücret 1.603 lirayken dolar mukayesesi
yaptığımızda bir asgari ücretli tam olarak 424 dolar
alıyordu, şimdi yeni asgari ücretle dolar mukayesesi
yaptığımızda bir asgari ücretli 380 dolar alacak. Siz
asgari ücretlinin cebinden -siz derken Hükûmeti kastediyorum, sarayı
kastediyorum, sizleri tenzih ediyorum- 42,5 doları çaldınız;
gasbettiniz, darbettiniz, ne yaptıysanız yaptınız. Biz bunu
söylemeyelim mi Mecliste? Bunu söylemek için biz buradayız. (AK PARTİ
sıralarından Dolar düşer. sesleri) İnşallah dolar
düşer.
Şimdi, AK PARTİ grup önerisiyle gene bir
kanunu, Bitirdiniz bitirdiniz yoksa sizi pazara kadar burada dikeriz.
tehdidiyle -bu tehdit bize değil sizedir, AK PARTİ
milletvekillerinedir, aman ha ona göre- bu ya bitecek ya bitecek. Cumhuriyet
Halk Partisinin tavrı şöyledir: Milletin, devletin, ülkenin menfaatine
olan her kanun teklifine biz zaten evet diyoruz, hayhay diyoruz,
yapıcı katkılarımızı sunuyoruz, oy da
kullanıyoruz ve kabul ediyoruz. Ama sizin partinizin, bu grup başkan
vekillerinin, bu yöneticilerinin bir hastalığı var, o da
şu: Çaya hem şeker hem tuz katıyorlar. Dolayısıyla,
çay, çay olmaktan çıkıyor. Ben mevkidaşlarıma diyorum ki:
Kardeşim, bir konuyu getirin. Bakın, şimdi 12 madde
yaptılar, çok güzel şeyler var, bizim de evet diyeceğimiz, kabul
edeceğimiz şeyler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama bununla beraber,
olmaması gereken, doğru olmayan işler var. Ve yeni sistem, yeni
sistem diyorsunuz, gelin, bu sisteme bir saygınız varsa Mecliste bir
iç tüzük değişikliği yapalım. Ne yapalım biliyor
musunuz? Öyle çorba, torba kanun teklifi verilemesin. Bir milletvekili, birden
çok milletvekili -her neyse- bir konuyu mesele etmişse o konuda derli
toplu kanun teklifini indirsin, söz veriyoruz yani böyle torbalarda
gösterdiğimiz defansı da göstermeyiz. Ya şimdi, niye hem
şeker hem tuz katıyorsun kardeşim? Burada yani Emniyet Genel
Müdürlüğü Sandığı da var, ziraat odaları da var,
trafik cezaları da var, Boğaziçi imarı da var, köprü cezası
da var, Sermaye Piyasası Kurulu da var, YSK üyelerinin süresi de var.
YSK üyelerinin süresini uzatmaya gerek var mı?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Var, var.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yok, bir bitireyim.
YSK üyesi, yenisi seçilinceye kadar görevine devam
etmiyor mu? Ediyor. Zorunuz ne? Şimdi, bence bu adamların, bu
insanların bağımsızlığını ve
tarafsızlığını lekeliyorsunuz, gölgeliyorsunuz. Niye
biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altay
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Hikmet Sami
Türk döneminde siz uzattınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya müflis tüccar gibi
eski defterleri karıştırıp durma ya! Yeni bir şey
söyleyeceksen söyle ya!
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Hayır,
eski defterler sizin döneminizde yaşandı.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla) Dolayısıyla
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Devletin
olağan yaptığı bir şey ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
beni taciz ediyor. Sataşsa bir şey değil, taciz ediyor beni.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Bitti zaten.
ENGİN ALTAY (Devamla) E bitti, gel indir
beni!
BAŞKAN Bitiyor mu? Süre lazım mı?
ENGİN ALTAY (Devamla) Gel indir!
Konuşacağım, ne yapacaksın şimdi? Evet,
konuşacağım.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Zaten süren
bitti ya!
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım.
SALİH CORA (Trabzon) Engin Başkan,
geçmişte olmuştu o.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, Yüksek
Seçim Kurulunu
İnşallah da bizi izliyorlardır. Ben Yüksek Seçim
Kurulundan
BAŞKAN Mikrofonu açayım mı?
ENGİN ALTAY (Devamla) Lütfederseniz çok
sevinirim, mutlu olurum Sayın Başkan.
BAŞKAN Biterse tabii
Tamamlayalım.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu laftan sonra
konuşacağım ben burada.
BAŞKAN Tamam, bir dakika
ENGİN ALTAY (Devamla) Yani metazori
indirirseniz amenna, yoksa konuşacağım.
SALİH CORA (Trabzon) Estağfurullah!
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı ve görev süresi dolan üyelerinden biri olsam sizi ararım
Benim bir itibarım var, ben burada ettiğim yemine dayalı olarak
bağımsız ve tarafsız görev yapıyorum kardeşim.
Nereden çıkarıyorsun bu bir yılı? Ben senden böyle bir
şey talep mi ettim? derim, demeliler. Talep etmedikleriyle ilgili bende
bir bilgi var. Adamlara da yazık günah.
Şimdi, vatandaş seçime giderken YSK
üyelerinin görev süresini bir yıl uzatıyor
Hani, çok affedersiniz,
sözüm meclisten dışarı, bizde bir laf vardır
Eşeğin aklına karpuz kabuğu kaçırma, düşürme.
diye. Şimdi sizin yaptığınız tam bu. Milletin
aklına şaibe, şüphe, kuşku, hile, entrika yoksa da
sokarsınız, onu söylüyorum. Yoksa, süresi dolduğunda Danıştay
ve Yargıtay toplanır
Evet, şunu biliyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım, açmanıza gerek yok.
SALİH CORA (Trabzon) Niyet okumaya gerek yok,
niyet okumayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Zorlamayayım
sabrınızı ve toleransınızı.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yargıtay ve
Danıştayda bu seçimlerin altı ay uzadığını
bilenlerdenim, uzayabilir, o da bir demokratik durumdur. Bir mekanizma; üç
günde de seçerler, altı ayda da seçerler. Peki, yenisi seçilene kadar
mevcut arkadaşları oradan kaldıracak bir mekanizma var mı?
Yok. Bize ne oluyor? Buna ne gerek var? Siz bunu yaptığınız
zaman ben diyorum ki işte, AK PARTİ aslına rücu etti,
kafasında gene bir hinlik var diye düşünüyorum. Benim düşünmem
bir şey değil de millet de böyle düşünüyor. Hem YSK üyelerinin
itibarıyla hem partinizin güvenilirliğiyle oynuyorsunuz, nokta.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ben de Sayın Altaya bir cevap vermek
istiyorum müsaade ederlerse.
Şimdi, hayatta iddialı olduğum tek
bir konu var, hiçbir konuda iddialı değilimdir, çay meselesi yani,
çay meselesi önemli bir meseledir benim için.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çay tabii, yüksek
yargıyla topladığınız için sağlamdır sizin
çaylar.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir saniye, lütfen, hiç
olmazsa müsaade edin, bir konuşayım.
Mükemmel çay ne tuzlu olur ne şekerli, boş
olur yani, sade çay içerseniz bir anlamı olur. O yüzden yani böyle çay
üzerinden Tuz kattınız, şeker kattınız
Ben sizden
daha iyi örneklemeler bekliyorum Sayın Altay yani bu, durumdan çok uzak
bir mesele ve grubumuzda da çayın tadını bilen, güzel çay yapan,
içen çok arkadaşımız var. Ben daha iyi örneklemelerle konuyu
anlatabilirsiniz diye düşünüyorum. [CHP sıralarından
alkışlar (!)]
Buradan şuraya geleceğiz
ENGİN ALTAY (İstanbul) Daha çok
alkış gelecek.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Mesele alkış
meselesi değil, mesele idrak meselesi.
Şimdi, burada şunu ifade etmek isterim:
Geçmişle bugünü kıyaslamak anlamlı yani bir ekibin bir bütün
olarak ne yaptığını görmek açısından. O yüzden
biz 2002den bugüne kadar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani ben gasbederek
değil ama mümkünse mukabil
BAŞKAN Ya 60a ya 69a göre söz veriyoruz.
60a göre bir dakika.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O zaman oraya geleyim
ben de yani.
BAŞKAN Sataşma varsa olur tabii.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Var, bayağı
var Sayın Başkan.
Hemen bağlayacağım. 2002
yılında 113 dolar asgari ücret, bugüne geldiğimizde 380 dolar.
Türkiye'nin çok zorlu bir ekonomik krizden geçtiğini biliyoruz, böyle
bakıldığı takdirde gelinen bu noktanın, yüzde
26lık artışın fevkalade bir şey olduğunun
altını çizmek lazım ama yeterli mi; elbette değil,
gayretimiz daha fazlası için.
Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili şunu
söyleyeceğiz: Ocakta seçim yapmak zaruri bir durum, ocakta seçim, mart
ayında yerel seçimler. Bu süre içerisinde çok kısa bir zaman dilimi
var, devam eden hazırlıklar var. O sebeple, devamlılık
açısından bakıldığında bu düzenlemeyi
getiriyoruz, bunu da tekrar belirtmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 38
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler
kısmının 1inci sırasına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre belirlenmesine; bu
teklifin görüşmelerinin 26 Aralık 2018 Çarşamba günü
tamamlanması hâlinde 27 Aralık 2018 Perşembe, 28 Aralık
2018 Cuma ve 29 Aralık 2018 Cumartesi günü toplanmamasına; 38
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
41inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 2 ve 3 Ocak 2019 Çarşamba ve
Perşembe günleri toplanmamasına ilişkin önerisi
2/12/2018
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun bugün
yaptığı toplantıda ekteki önerilerin Genel Kurulun
oylarına sunulması uygun görülmüştür.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Özlem
Zengin Engin
Altay Adalet ve Kalkınma Partisi
Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Ayhan
Bilgen Muhammed
Levent Bülbül
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu Başkan vekili Grubu
Başkan Vekili
Yavuz
Ağıralioğlu
İYİ
PARTİ
Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Genel Kurulun 2 ve 3 Ocak 2019 Çarşamba ve
Perşembe günleri toplanmaması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 38) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 38 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına söz
isteyen; İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili
Yavuz Ağıralioğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycıya söz veriyorum.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin geneli üzerine görüşlerimizi açıklamak üzere Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, hepinizi
hürmetle selamlıyorum.
Kanun teklifi, vatandaşlarımızın
bazı konularda mağduriyetinin giderilmesine ve ortaya çıkan
bazı ihtiyaçların karşılanmasına yönelik düzenlemeleri
içermektedir. Teklifte, konu itibarıyla aralarında bağlantı
bulunmayan 9 ayrı kanunun çeşitli maddelerinde
değişiklikler yapılmaktadır.
Yapılan düzenlemelerin
ayrıntısına geçmeden önce bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Son
dönemde kanun tekliflerinin gerek komisyon gerekse Genel Kurul görüşmeleri
esnasında uzun süreli tartışmalar yapılmaktadır. Neden
torba düzenlemeler içeren teklifler verildiği, neden etki analizlerinin
olmadığı, bakanlıkların taleplerinin nasıl teklif
hâline dönüştürüldüğü, bakanların neden geldiği ya da
gelmediği, teklif sahiplerinin ve yürütmenin temsilcilerinin oturma düzeni
gibi konular gündeme getirilmektedir. Bu konuların dile getirilmesi ve
tartışılması elbette ki doğaldır ve yasama
kalitesinin artırılması açısından da
faydalıdır. Öteden beri, yasama sürecinin istenilen kaliteye
ulaşamaması, komisyonların etkin çalışamaması,
çalışmaların planlı ve programlı
olmayışı gibi konular hep dile getirilmiş, yeni bir İç
Tüzük hazırlanması için 2009 ve 2013 yıllarında
uzlaşma komisyonları kurulmuştur. Dolayısıyla
tartışılan ve eleştirilen konular Meclisin
çalışma usulünü ilgilendirmekte olup sistem
değişikliğiyle, Cumhurbaşkanı hükûmet sistemiyle
alakası yoktur. Torba düzenlemeye gidilmesi, etki analizi olmaması
evvelden beri hep eleştirdiğimiz konulardır. Kaldı ki bu
yıl yeni sisteme uyum düzenlemeleri kapsamında 5018 sayılı
Kanunda yapılan değişiklikle, kanun tekliflerinin
getireceği mali yükün en az üç yıllık dönem için
hesaplanması ve tekliflere eklenmesi hüküm altına
alınmıştır. Meclis İçtüzüğünde de buna
ilişkin bir düzenleme yapılması gerekmektedir.
Milletvekillerinin kanun teklifleriyle ilgili sağlıklı bir etki
analizi sunabilmeleri için Meclisin idari kapasitesinin buna uygun olarak
geliştirilmesi gerekmektedir. Yine, kanun tekliflerinin verilmesi ve
görüşülmesiyle ilgili usul ve esasların yeniden belirlenmesi
ihtiyacı bulunmaktadır. Ayrıca, yürütmenin ihtiyacı olan
düzenlemelerin Meclise intikali ve teklif hâline dönüştürülmesi konusunda
bir mekanizma oluşturulması önem taşımaktadır. Bu
düzenlemelerin yapılması durumunda tartışmalar bir anlamda
çözüme kavuşacaktır. Bu itibarla, Meclis İçtüzüğünün
yepyeni bir anlayışla ele alınması gerektiği ve Meclis
çalışmalarında hem kurumsal hem de işlevsel yeniliklere
ihtiyaç olduğu açıktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak daha
demokratik, hızlı, etkin, şeffaf, katılımcı ve
kaliteli bir yasama sürecinin ortaya çıkarılmasını
sağlayacak yeni bir İç Tüzükün hazırlanması
gerektiğini değerlendiriyor, bu yönde katkı ve destek vermeye
hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
1inci maddesinde, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarında göreve yeni
başlayacak memurların görevleri süresince Polis Bakım ve
Yardım Sandığına daimî ortak olmaları hükmü
getirilmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü mensuplarına sosyal ve
ekonomik yardımlar sağlamak için kurulan sandığın daha
güçlü bir mali yapıya kavuşturulması, ortaklarına
yaptığı yardımların artırılması
önemlidir ancak öncelikle, polislerin buna inandırılmaları için
çalışmalar yapılması ve üye olmanın getireceği
hak ve imkânlar konusunda sandığa olan güvenlerinin
sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, Türk polisinin özlük
hakları ve çalışma şartları iyileştirilmelidir.
Polislerimiz, emekli olunca maaşı yarı yarıya
düştüğünden yaş haddine kadar çalışmak zorunda
kalmaktadır; emekli olunca da geçim sıkıntısı
çekmekte, yeniden iş bulabilmek, gelir elde edebilmek için
çabalamaktadır. Bu itibarla, emniyet hizmetleri sınıfında
çalışan personelin ek göstergeleri ve tazminatları
iyileştirilmeli, polislerin ek göstergesi 3600e yükseltilmelidir. Emniyet
çalışanlarının çalışma ve izin süreleri ile fazla
mesai ücretleri yeniden düzenlenmelidir, haftada kırk saat üzerindeki çalışmalar
için fazla mesai ödenmelidir.
Kanun teklifinin 2nci maddesinde, ziraat
odalarına üye olan çiftçilerin brüt asgari ücretin yüzde 2si olan
giriş ücreti ve yıllık aidat tutarına ait alt
sınırın, brüt asgari ücretin yüzde 1ine düşürülmesi
düzenlenmektedir. Olumlu bir düzenlemedir ancak zor günler yaşayan
çiftçimiz, besicimiz ve süt üreticilerimiz için, onları
sıkıntılardan kurtaracak düzenlemeler de yapmamız
gerekmektedir. Çiftçimizi borç ve faiz sarmalından kurtaracak, banka ve
tarım krediye olan borçlarına uygun şartlarda kolaylıklar
getirecek politika ve tedbirler uygulamaya konulmalıdır. Bunun
yanı sıra destekler artırılmalı ve zamanında
ödenmelidir. Bu konuda, geçen hafta süt prim desteğinin 15 kuruş
artırılması çok iyi olmuştur. Çiftçinin temel girdilerinden
vergi alınmamalı, girdilerini ucuza alabilmeleri
sağlanmalıdır. Çiftçimizin kullandığı elektrik
için daha düşük tarife belirlenmelidir.
Kanun teklifinin 3üncü maddesinde, trafik
cezalarının 2019 yılında yeniden değerleme
oranında artırılmaması hüküm altına
alınmaktadır. İki ay önce yürürlüğe giren 7148
sayılı Kanunla kara yolları trafik güvenliğini
artırmak için çeşitli düzenlemeler yapılmış, yeni
yaptırımlar getirilmiş, bazı idari para cezaları
önemli boyutta artırılmıştır. Karayolları Trafik
Kanunu, ceza tutarlarının her takvim yılı
başından geçerli olmak üzere tespit ve ilan olunan yeniden
değerleme oranında artırılmasını öngörmektedir.
Yeniden değerleme oranı yüzde 23,73 olarak ilan edilmiştir.
Trafik cezalarının daha iki ay önce önemli boyutta
artırıldığı dikkate alındığında,
önümüzdeki yıl için tekrar bir güncelleme yapılmasına ihtiyaç
bulunmamakta olup düzenleme uygun görülmektedir.
Kanun teklifinin 4üncü maddesinde imar
barışı kapsamında, Boğaziçi öngörünüm bölgesi
içerisinde, özellikle Beykoz ve Üsküdar ilçelerinde koordinatları
belirlenen alanlarda yer alan taşınmaz maliklerinin de yapı
kayıt belgesinden faydalanmasının sağlanması
düzenlenmektedir. Böylelikle vatandaşımızın talep ve
beklentileri karşılanmaya çalışılmaktadır. Ancak
başvuru için süre çok kısa olup bu süre uzatılmalıdır.
Diğer taraftan, imar barışından
yararlanan özellikle dar gelirli vatandaşlarımız ödemelerini
yapabilmek için kredi bulmakta zorluk çekmekte, yüksek faiz oranlarıyla
muhatap kalmaktadır. İmar barışı ödemelerinde
taksitlendirme imkânı verilerek vatandaşların bankalara mahkûm
edilmemesi yönünde yoğun talep bulunmaktadır. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak böyle bir uygulama yapılmasını Komisyon
görüşmelerinde önermemiz üzerine bu konuda bir çalışma
yapıldığı ifade edilmiştir.
Kanun teklifinin 5inci maddesinde, 15 Temmuz
Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçmeleri yasak
olmasına rağmen 2 Kasım 2016 tarihinden bu maddenin
yürürlüğe gireceği tarihe kadar geçen araçlara bu sebeple verilen
idari para cezalarından vazgeçilmesi ve başvuru hâlinde daha önce
yapılan tahsilatların iade edilmesi düzenlenmektedir.
Araç sınıfları itibarıyla
bazı araçların geçmesine getirilen yasağın yeterince
duyurulamamasının geçiş ihlallerinin başlıca sebebi
olduğu ifade edilmiştir. Bu konuda gerekli tedbirlerin
alınması ve hakkaniyete uygun düzenleme yapılması da
gerekmektedir. Diğer taraftan, köprülerden geçiş ihlalleriyle ilgili
tüm cezaların silinmesi konusunda da yoğun talep bulunmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, özellikle yolcu ve yük taşımacılığı
yapan kamyonlara ve otobüslere yönelik uygulanan cezaların 1 defaya mahsus
silinmesi görüşündeyiz.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
6ncı maddesinde, 6360 sayılı Kanunla tüzel kişiliği
kaldırılan köylerde emlak vergisi ve belediye vergi, harç ve
katılım paylarına ilişkin istisna süresinin, ayrıca bu
yerlerde içme ve kullanma suları için alınan ücretin en düşük
tarifenin yüzde 25ini geçmeyecek şekilde belirlenmesine ilişkin
uygulama süresinin 31/12/2022 tarihine kadar devam etmesi öngörülmektedir.
Ayrıca, köylerde çalışanlara yönelik Gelir Vergisi Kanununda
yer alan muafiyet ve istisna hükümlerinin uygulama süresi de 31/12/2022
tarihine kadar uzatılmaktadır. Bununla birlikte, tüzel
kişiliği kaldırılarak tek mahalleye dönüşen beldelerde
içme ve kullanma suları için alınan ücretin en düşük tarifenin
yüzde 50sini geçemeyeceğine ilişkin indirim süresinin de 31/12/2022
tarihine kadar uzatılması düzenlenmektedir. Başlangıçta
beş yıl olarak getirilen istisna süreleri geçen yıl altı
yıla çıkarılmış, şimdi de on yıla
çıkarılmakta yani 31/12/2022 tarihine kadar uzatılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu bir düzenleme olduğunu
değerlendiriyor ve destekliyoruz ancak süresi uzatılan bu istisnaların
2022 yılında da kaldırılmasının mümkün olmadığını
düşünüyoruz. Zira mahalle denilen eski köy ve beldelerimizde
yaşayan insanımızın gelecek mali külfeti
karşılaması mümkün değildir ve hakkaniyetle de
bağdaşmayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 2012
yılında çıkarılan 6360 sayılı Kanunla ilgili
yaptığımız samimi uyarılarımız o gün
maalesef dinlenmemiştir. Denildi ki: Beldeler, köyler şehir
olmayı hak etti; şehir standardında hizmet alacak. Şehirde
ne varsa köylerde de olacak. Güzel yollara, kanalizasyon sistemlerine,
kaldırımlara kavuşacak, su sorunu kalmayacak, kapanan
belediyelerin araç ve gereçleri ile personelleri buralarda kalıp
değerlendirilecek, beldelerde altyapı sorunu bitirilecek, hiçbir
beldenin su ve kanalizasyon sorunu kalmayacak. Tabii, güzel sözler ancak
bazı olumlu gelişmeler olmakla birlikte, birçok yerde yol, su ve
kanalizasyon sorunu hâlen devam etmektedir. Belde belediyelerinin personeli ile
araç ve gereçlerinin yerlerinde de yeller esmektedir. Ayrıca, 6360
sayılı Kanunla birlikte şehirleşme oranında
müthiş bir artış olmuştur. Bakınız, Konyada
şehirleşme bir gecede yüzde 100e çıkmıştır.
Kendi kendimizi kandırmanın bir anlamı yoktur; köy köydür, köy,
oba ve mezraların kültürümüzde de çok önemli bir yeri vardır. Esasen
köy ve beldelerimiz boşalmakta, insanımız şehirlere göç
etmektedir. Bizim bu konuda kafa yormamız, buraların
kalkınması için politikalar uygulamamız gerekmektedir. Aradan
geçen zaman içerisinde yaşanan gelişmeler ve
karşılaşılan sorunlar da dikkate alınarak 6360
sayılı Kanunla yapılan düzenleme mutlaka gözden geçirilmelidir.
Birçok ilçeden daha büyük olduğu hâlde belediyesi kapatılarak
adına mahalle denilen beldelerimiz vardır. Belde belediyeleri ve
köylerin yeniden kurulmaları mutlaka dikkate alınmalıdır.
Kanun teklifinin 7nci maddesinde, Sermaye Piyasası
Kanununa göre halka açık ortaklık statüsünün
kazanılmasında kanun kapsamına girecek kooperatif birliklerinin
niteliği belirtilmiş, kooperatif merkez birlikleri kapsama
alınmıştır. Ayrıca, ilgili anonim
ortaklıklarının belirlenmesine ilişkin kooperatifler,
birlikler ve merkez birliklerinin bu ortaklıklar üzerindeki hâkimiyetinin
tanımında payların çoğunluğu yerine yönetim
kontrolü esas alınmış, yıllık 50 milyon liranın
altında hasılatı olanlar kapsam dışında
bırakılmıştır.
Kanun teklifinin 8inci maddesiyle de Sermaye
Piyasası Kanununun kira sertifikasıyla ilgili maddesinde
değişiklik yapılmaktadır. Buna göre, katılım
bankalarının ilave ana sermaye ve katkı sermaye
niteliğinde kira sertifikası ihraç edebilmesinin fiilen imkânsız
olduğu dikkate alınarak katılım bankalarının
ihraç yapabilmesi mümkün hâle getirilmektedir. Böylelikle kira
sertifikaları uygulamasının geliştirilmesi
amaçlanmaktadır.
Kanun teklifinin 9uncu maddesinde, Yüksek Seçim
Kurulu üyelerinin seçim sürelerine ilişkin düzenleme
yapılmaktadır. Komisyon görüşmelerinde verilen bilgilere göre
Yüksek Seçim Kurulunun 6 üyesinin görev süresi 2019 yılı Ocak
ayında sona erecektir; bu üyeler bakımından ocak ayı içinde
yenileme seçimleri yapılması gerekmektedir. 31 Mart 2019 tarihinde
yapılacak mahallî idareler seçimlerinin başlangıç tarihi 1 Ocak
2019 olduğundan seçim takvimi başladıktan sonra üyelerin
yarısından fazlasının değişmesinin söz konusu
olacağı, bu durumun Anayasanın 79uncu maddesinde vurgulanan
seçimlerin düzen içinde yönetimi açısından sorun
oluşturabileceği belirtilmiştir. Bu gerekçeyle yapılan
düzenlemede 2019 yılında yapılacak üye seçiminin 2020
yılında, 2022 yılı içinde yapılacak üye seçiminin ise
2023 yılında yapılması öngörülmektedir. Geçmişte de
benzeri uygulamaların olduğu bu düzenlemeye olumlu bakıyoruz.
Kanun teklifinin 10uncu maddesinde, 7143
sayılı Kanun kapsamında vergi ve sigorta primlerinden
kaynaklı borçlarını yapılandıran ancak kanundan
yararlanma hakkını kaybeden borçlulara yeni bir imkân verilmesi
düzenlenmektedir. 7143 sayılı Kanuna göre yapılandırmada
ilk 2 taksitin tam ve süresinde ödenmesi şarttır. Komisyonda
alınan bilgilere göre 70 milyar liralık vergi borcu
yapılandırılan 5 milyon 950 bin mükelleften taksitlerini
ödeyemeyen 2 milyon 459 bin 214 mükellefin yapılandırması
bozulmuş durumdadır. Yine, aynı şekilde 43,4 milyar
liralık SGK prim borcu yapılandırılan 1 milyon 270 bin 402
borçludan taksitlerini ödeyemeyen 562 bin borçlunun yapılandırması
bozulmuş hâldedir. Yapılandırma taksitlerini ödeyememe nedeniyle
kanun hükümlerini ihlal edenlerin ihlale neden olan tutarları geç ödeme
zammıyla birlikte 2019 Şubat ayı sonuna kadar ödemeleri
şartıyla kanun hükümlerinden yararlanmaya devam etmelerine imkân
verilmektedir. Düzenleme olumludur ancak 7143 sayılı Kanunun
yanı sıra, 6736 ve 7020 sayılı Kanunlara göre
yapılandırmaların uygulaması hâlen devam etmektedir.
Aslında son dönemde yaşanan ekonomik sıkıntılar da
dikkate alınarak tüm yapılandırmaların tek çatı
altında toplanması ve uzun vadede taksitlendirilip ödeme
kolaylığı sağlanması köklü çözüm getirecektir. Aksi
takdirde insanımızın hem yapılandırma taksitlerini hem
ödenmemiş taksitlerini hem de cari ay ödemelerini yapabilmesi mevcut
şartlarda mümkün görünmemektedir. Bu durumun, bu konuda tekrar kanun
çıkarılması ihtiyacını da doğurabileceği
mutlaka dikkate alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanımızın elektrik ve doğal gaz
fiyatlarında indirime gidilmesi, asgari ücret desteğinin 2019
yılında on iki ay boyunca verilmesi ve istihdama katkıya destek
sağlanması konusunda vatandaşlarımıza ve iş
dünyasına yönelik verdiği müjdeleri çok önemli buluyor ve
destekliyoruz. Bunlardan yasal düzenleme gerektirenlerin bu teklife eklenmesine
de destek vereceğimizi şimdiden ifade ediyorum.
Konuşmama son verirken Milliyetçi Hareket
Partisi olarak milyonlarca vatandaşımızın talep ve
beklentilerini içerin bu kanun teklifine kabul oyu vereceğimizi
belirtiyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
İYİ PARTİ Grubu adına
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifi her ne kadar
Trafik Kanunuyla ilgili ise de gene bir torba kanunla karşı
karşıyayız. Torbanın içerisine pek çok şey
doldurulmuş gibi gözüküyor. Adı Karayolları Trafik Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; güzel de ziraat odalarının ne işi var içinde? Var. Burada,
tabii, isabetli olan taraflar var çünkü Emniyet mensuplarının
sandıklara üye olma mecburiyeti düzenlenmiş. En önemlisi, bu köprüden
geçme meselesinden dolayı ağır trafik cezalarına muhatap
olan insanlarımızın bu cezalardan kurtarılması
meselesi var. Bunlar elbette doğru şeyler.
Değerli milletvekilleri, aslında biz
Türkiye Büyük Millet Meclisinde son iki hafta çok yoğun bir bütçe
görüşmesi gerçekleştirdik. 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerinde aslında bu Mecliste çok güzel konuşmalar yapıldı.
Bazı sataşmalar ve tartışmalar hariç, muhalif
konuşmaların çok önemli gerçekleri ifade ettiğini; buna
karşılık, Hükûmet yetkilileri ile Adalet ve Kalkınma
Partisi sözcülerinin ısrarla pembe tablolar çizmeye devam ettiğini
herkes gördü. Bu Mecliste yapılan çalışmaların ve söylenen
doğru sözlerin ciddiye alınmasını ve
faydalanılmasını elbette arzu ederiz. Konuşmaların
tutanaklarda kayda geçmiş olması da önemlidir. Bu tutanaklar sakin
olarak incelenirse görülecektir ki gerçekten önemli tespitler
yapılmış, çözüm yolları gösterilmiştir. İyi ve
doğru olan fikirlerin dikkate alınması ve uygulamalarda bu
fikirlerin de yer bulması hem milletimiz için iyi sonuçlar verecek hem de
Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını artıracaktır.
Meclisin en temel hak ve görevlerinden biri bütçe
yapmaktır. Bütçe millet içindir. Milletin parasının nerelerde ve
nasıl kullanılacağını, milletin vekilleri karar
altına almalıdır fakat gerçek böyle olmadı. Milletin
vekillerinin fikirleri, önerileri, söyledikleri Komisyonda da Genel Kurulda da
etkili olamadı.
Ülkemizi yöneten iktidarın bütçe
görüşmelerini küçümsemesi, basit bir olay gibi, bir gelir gider tablosu
gibi göstermesi esasen Türkiye Büyük Millet Meclisinin de küçümsenmesi
anlamına gelir. Külfetin hangi kesimlere yüklendiğini, nimetin
kimlere bölüştürüldüğünü gösteren bütçe siyasi bir belgedir. Böyle
siyasi bir belgenin görüşüldüğü Genel Kurul toplantılarında
vekillerin sorularına sorumluluk sahibi bakanların yerine, genellikle
Komisyon Başkanı ya da başkan vekilinin cevap vermesi iktidar
sahipleri açısından ciddiyetle bağdaşmaz.
İktidarın görevlerinden biri de milletin tamamına iş ve
aş temin etmek ise bu durumun da bütçede tam olarak gösterilmesi gerekmez
mi? Ama maalesef bunları göremedik.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyasi bir gelenek
hâline gelen bütçe görüşmelerinin en üst düzeyde katılımla
gerçekleşmesi gerekirken bu defa bu gelenek bozulmuş oldu. Bu durum,
Türk milletine karşı bir saygısızlık olarak görülecektir.
Yeni Türkiye diyerek, partili Cumhurbaşkanlığı sistemini
-başından beri söylediğimiz gibi- tek adam rejimine
dönüştürmek ve Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı
bırakmaya çalışmak hiç kimseye bir fayda
sağlamayacaktır.
Zaten Anayasanın adım adım
değiştirilerek nereye varılmak istenildiği konusunda ciddi
şüphelerimiz ve endişelerimiz vardır. Adalet ve Kalkınma
Partisinin bazı yetkililerinin zaman zaman söyledikleri sözler hiçbir
zaman unutulmayacaktır. Bu Anayasa değişikliği ilk
adımdır, sonra daha da değişecektir. denilmiştir, bu
görüşe âdeta sahip çıkıldı. Anayasanın
değiştirilemez maddelerini kabul etmek mümkün değildir.
denildi, bu görüşe de sahip çıkıldı. Kim mi söyledi
bunları? Hepsi kayıtlarda var, ben hatırlatayım yine de,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan Bursa Milletvekili İsmail
Aydın 14/1/2017de bu cümleleri kurmuştur. Esasen, doğrudan
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine açıkça meydan
okumak anlamına gelmesine rağmen bu görüşler parti yetkilileri
tarafından bugüne kadar reddedilmemiştir. Türkiye Büyük Millet
Meclisine şimdilik Anayasayı değiştirmek için bir araç
gibi kullanılmak istenildiği görüntüsü verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; milletin acil ihtiyaç duyduğu konularda verdiğimiz
her önerge ve kanun teklifi, hiç incelenmeden, faydasına bakılmadan
reddedilirken seçime dönük her şey -biraz önce sözümün başında
da söylediğim gibi- torba yasalar içine doldurularak getirilmektedir.
Bazen zam yapıp sonra o zamları indirmek âdeta alışkanlık
hâline geldi. Aslında bu durum, zamları gizlemeye de yetmeyecektir.
Gelişmiş bütün ülkelerde, ister
parlamenter sistem olsun, isterse başkanlık veya yarı
başkanlık sistemi olsun, isterse de krallıkla yönetilsin, bu
ülkelerin -bu gelişmiş ülkelerden söz ediyorum- tamamında çok
güçlü meclisler vardır. Bu ülkelerde yasama, yürütme ve yargı gibi
ayrı ve güçlü bir kuvvettir. Aynı zamanda yürütmenin bütün önemli
kararları, atamalar dâhil, meclis onayı olmadan yürürlüğe
giremez. Amerika Birleşik Devletlerinde silah satışları
bile Kongre kararı olmadan yürürlüğe giremez, bunun
mağdurlarından bir tanesi de ülkemizdir. İngiltere,
İspanya, Hollanda, Belçika, Danimarka ve İsveçte krallar veya
kraliçeler vardır, Japonyada ise imparator vardır ama buradaki
krallar, kraliçeler ve imparator sembolik olmaktan öteye geçmiyor. Bu ülkelerin
hepsinde meclisler çok güçlüdür. Fransa yarı başkanlıktır,
orada da meclis çok güçlüdür. Amerika Birleşik Devletleri ise
başkanlıktır, işte orada da -biraz evvel söylediğim
gibi- çift meclis vardır ve her şeye Kongre hâkimdir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, diğer bütün ülke
meclislerine göre çok daha önemlidir çünkü bu Meclis, çok şerefli bir
geçmişe sahiptir; Kurtuluş Savaşını
başarıyla yönetmiş ve cumhuriyeti kurmuş bir Meclistir. Bu
Meclisi aslında hepimiz, bütün siyasiler, bütün Türk milleti çok
önemsemeliyiz, önem vermeliyiz ve özellikle şerefini ve
itibarını korumak için, bu çatı altında yer alan bütün
milletvekillerinin birinci görevi de bu olmalıdır. Bunun için
aklımızla, vicdanımızla ve hür irademizle
çalışmak zorundayız. Birilerinin hoşuna gitsin diye
susmamalıyız. Birilerine ters düşmesin diye gerçekleri
söylemekten geri durmamalıyız. Ettiğimiz yemine sadık kalmak,
kurucu iradeyi bilmek ve o iradeye saygı göstermek ve bütün sorunları
konuşarak çözmeye çalışmak mecburiyetindeyiz. Birbirimizi
anlamaya çalışmalıyız. Bizler birbirimizi anlamaya
çalıştığımızı Türkiye Büyük Millet
Meclisinde gösterebilirsek milletimiz de birbirini anlamaya
çalışacaktır.
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; bu kürsüde birçok arkadaşımız şiirler
okuyor. Ben de bu defa bir şiir buldum, onu sizlerle paylaşmak
istiyorum, bu şiir Can Yücele aittir, diyor ki Can Yücel:
En uzak mesafe
Ne Afrikadır,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler,
Ne de yıldızlar geceleri
ışıldayan,
En uzak mesafe
İki kafa arasındaki mesafedir
Birbirini anlamayan.
Değerli arkadaşlar, gelin bu mesafeyi
kısaltalım, bu mesafeyi aradan kaldıralım, birbirimizi
gerçekten ama samimi olarak anlamaya çalışalım. Ben bazen oradan
izlerken burada konuşmacı konuşuyor, benim
arkadaşlarımın arasında da var ama genellikle ve özellikle
bu tarafta, Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında sohbetler ve
telefon konuşmalarıyla vakit geçiyor. Birbirimizi dinlemiyoruz bile,
e, tutanaklara da bakmıyoruz. Peki, birbirimizi nasıl
anlayacağız, doğru söyleyip söylemediğimizi, Türk
milletinin menfaatine olup olmadığını nasıl
anlayacağız? Bu Meclis, yüce Meclisteki konuşmacıların
çoğu, yüce Meclisi selamlayarak başlıyor, selamlayarak
bitiriyor. Bu yüce Meclise o zaman her birimiz saygı göstermek
mecburiyetindeyiz ve bu çatı altında görev yapan her milletvekili,
seçimleri kazanarak gelmiştir, Türk milletini burada temsil ediyor, o
hâlde her biri saygıdeğerdir, fikrine de söylediklerine de saygı
gösterme mecburiyetimiz olmalıdır.
Yaşadığımız bu
coğrafyada ilelebet hür ve mutlu yaşamak istiyorsak
sorunlarımızı hızlı çözmeliyiz, burada, bu Mecliste
çözmeliyiz yani Türkiye Büyük Millet Meclisi, çözüm yeri olmalıdır.
Saray başka türlü davranabilir, parti genel merkezlerimiz başka türlü
davranabilir ama oralardan alacağımız doğru fikirleri,
güzel fikirleri, ülkemizin ve Türk milletinin menfaatine olan fikirleri biz
burada tartışabilirsek, tartışabilme imkânını
bulursak, birbirimizin eksiklerini, fazlalarını törpüleyebilirsek,
doğruları bulmaya çalışırsak Türk milletinin
menfaatine olacak her şeyi de bulmuş olacağız ama biz
çareyi burada ararken bu iradeyi göstermek zorundayız.
81 milyonluk Türk milletinin tamamını da
mutlaka kucaklamalıyız. Artık gerginlik, milletimizi gerçekten
yordu. Sizler de şahit oluyorsunuz, aranızdan
tanıştığımız milletvekili kardeşlerim -zaman
zaman konuşmuyor muyuz- o konuşmalarda, o sohbetlerde -diğer
arkadaşların da hepsine söylüyorum- bu gerginliğin milletimizi
yorduğunu ifade etmiyor muyuz? Milletimiz gerçekten yorulmuştur,
artık huzura acil ihtiyaç vardır. Bu huzuru sağlamak da
başta ülkeyi yönetenler olmak üzere bütün siyasetçilere düşmektedir.
Siyasetçiler kullandıkları cümleleri,
ifadeleri gerginleştirmekten bir adım geri atarak kullanmaya özen
gösterirlerse herkes sakinleşmeye başlar. Ama bir şeyi de
doğru söylemek zorundayız, bu iradeyi gösterme görevi en tepeden
başlamalıdır. Bir evin reisi, evde sakin
konuşamıyorsa, sürekli kavgacı bir konuşma tarzıyla
hareket ediyorsa o evdeki çocuklar da, eş de ister istemez aynı
tarzda konuşmaya başlıyor. Sükûneti sağlamak, huzuru
sağlamak başta evin reisine nasıl mecburi bir görevse, bu
açıdan baktığımız zaman, ülkemizin huzurunu
sağlamakla görevli kişisi de en tepedeki kişidir.
Şahsen ben bir kişi olarak, gerçekten
televizyonu açtığım zaman her zaman, her an, saat kaç olursa
olsun
Genellikle ben sabah sekizde haber dinlerim, bir de gece mümkünse on
ikide, arada da odamızda, partimizde televizyon açık. Ama
kardeşim, her an ama her an Sayın Cumhurbaşkanı
televizyonda ama yumuşak konuşmuyor hiç, hep sert konuşuyor, hep
gerginleştirici konuşuyor, hep birilerini suçlayıcı
konuşuyor, bayramda da, seyranda da, her an. Bu gerginliği bu millet
uzun süre taşıyamaz, milletin sükûnete ihtiyacı var.
Her birinizin yok mu? Benim var. Yani özür dilerim
ama söylemek zorundayım, sabah namazından sonra kendime bir on
dakika, on beş dakika ayırmaya çalışıyorum. O on veya
on beş dakikada dinlenmeye çalışıyorum. Bir insanın
böyle dinlenmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Herkesin var.
Sizlerin yok mu değerli arkadaşlar? Yani, bu gerginliği hep
beraber ortadan kaldırmak için üzerimize düşen görev varsa -ki
sizlerin üzerine çok daha fazla görev düşüyor, Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşlarıma hitap ediyorum- bu sükûneti Türk milletinin huzuru için
sağlama mecburiyetimiz vardır, buna hep beraber gayret edelim. Bu,
bir üslup meselesidir, üslubumuzu buna göre düzenleyelim.
AHMET TAN (Kütahya) Konuşmanızda niye
saray diyorsunuz o zaman? Cumhurbaşkanımız özellikle
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Ama
orası saraydeğil mi? Ne diyeyim oraya peki?
AHMET TAN (Kütahya) Değil.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Hayır,
saray yerine ne kullanmamı isterseniz?
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Külliye diyoruz biz
ona, siz de Külliye deyin.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Efendim,
Külliye var, İstanbuldaki külliyeleri biliyoruz ama orası saray
diye geçiyor, niye Külliye yani?
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Nerede geçiyor
saray diye?
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Yani,
Külliye de deriz, Külliye diyen arkadaşlarımız var; bizim grup
başkan vekilimiz -şu anda yok ama- hep Külliye diyor zaten, yani
denir bu. Saray demekten niye rahatsız oluyoruz ama?
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Saray değil ki.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Siz Külliye demekten
niye rahatsız oluyorsunuz?
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Ya,
Külliye de deriz, yeter ki bu sükûneti sağlayalım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ya, bu
tevazu içindeki insanlara saray denir mi?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Bin odalı
baraka, baraka.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, hatibin
konuşmasını kesmeyin.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Efendim,
bakın, aslında kaçak saray demedim ben. Hâlen oranın
ruhsatı yoktur. Bakın, kaçak bir yapıdır ama demiyorum ben
bunu, bunun için demiyorum yani olmasın diye.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; benim için esas olan, Türk milletidir ve bu coğrafyada
Türk milletinin huzur içerisinde yaşamak gibi bir hakkı vardır;
bizlerin de görevi, millete bu huzuru vermektir. Esas olan, Türk milletini
mutlu kılmaktır, Türk devletini güçlü kılmaktır; bizler de
onun için buradayız.
Ben sizlere bir teklifte bulunmak istiyorum: Bir
hafta sonra yeni yıla giriyoruz. Haydi, hep beraber, bu
anlayışla, 2019 yılına girelim ve 2019
yılını Türk milleti için daha iyi yapalım; hepimizin görevi
bu olsun.
Saygılar sunarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Erol
Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın üyeler, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Ben de -ismini de okumakta zorlanıyorum-
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine grubum adına söz
aldım. Bu konudaki görüşlerimizi sizlerle
paylaşacağım.
Fakat arkadaşlar, ben, benden önceki hatibin de
konuşma çizgisi üzerinden birkaç şey söylemek istiyorum. Çünkü bu
torba yasa meselesi hakikaten bizi bıktırdı yani bu torba yasa
meselesine eğer bir çözüm getiremezsek sanıyorum gerçekten de burada
kanun yapma sürecini sağlıklı hâle getirmemiz mümkün değil.
Bakın, ben size bu son kanun teklifiyle ilgili
olarak birkaç tane tarih söyleyeceğim. Şimdi, bu, bize cuma günü
geldi, saat 20.30du, dağıtım cuma günü oldu ve bizi 24
Aralık Pazartesi saat 15.00te Komisyon toplantısına
çağırdılar. Arkadaşlar, aşağı yukarı
altmışaltı saatlik bir ara var burada ve bu
altmışaltı saat içinde yemeden, içmeden, yatmadan, uyumadan bu
yasa teklifini değerlendirmemiz bekleniyor bizden. Şaka gibi bir
durum yani. Şimdi, diyebilirsiniz ki: Ya, zaten İç Tüzüke göre
kırk sekiz saat geçmiş olması yeterli. Fakat arkadaşlar,
burada da bir garabet var. Bakın, İç Tüzük madde 26yı
okuyacağım size, diyor ki: Zorunluluk olmadıkça komisyon
toplantısı için çağrı, en az iki gün önceden
yapılır. En az iki gün önceden. Cumartesi, pazar olup olmadığını
söylemiyor ama cumartesi, pazar -hepinizin de bildiğiniz gibi-
milletvekillerinin çoğu kendi illerine gidiyor. Dolayısıyla da
bu tüzük maddesinde bir problem olduğu çok açık. Kaldı ki iki gün
bile bence böyle bir yasa teklifinin tartışılması için
yeterli bir süre değildir arkadaşlar, elinizi vicdanınıza
koyun.
Bakın, Boğaziçi imarla ilgili olarak söz
konusu edilen bir maddesi dahi çok yakından takip etmeyi,
değerlendirmeyi gerekli kılan bir madde çünkü inanılmaz bir rant
yaratılacak orada, Boğaziçi sırtlarında ve bizden
söylediğim gibi- altmış altı buçuk saatlik bir sürede bunu
değerlendirmemizi istediniz. Arkadaşlar, böyle bir şey olmaz.
Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun ve bu sürecin, bu
torba yasa yapma tekniğinin artık yeteri kadar kullanıldığını
ve açıkça söyleyeyim, bazı kanun maddelerinin -hani tırnak
içinde tabirimi caiz görün- çaktırmadan geçirmek gibi bir maksadı da
taşıdığı kanaati bende hasıl olmakta her geçen
gün.
Şimdi, arkadaşlar, hakikaten bu kanuna
baktığımızda -gerçi arkadaşlarımız üzerinde
konuşacaklar ayrıntısıyla ama- mesela Kanun neden geldi?
diye baktığımda hani bu kadar acil
71 maddelik yasa teklifi
Komisyondan geçti, biz Genel Kurula gelecek diye bekliyorduk, birdenbire bu
yasa teklifi devreye girdi -demin de söylediğim gibi- gecenin bir saatinde
20.30da bürolarımıza, ofislerimize bırakılan belgeyle ya
da neyse işte, kanunun örneğiyle biz bu konuyla
karşılaşmış olduk. Şimdi, bakın, burada şöyle
diyor: Son dönemde vatandaşlarımızdan gelen talepler ve ortaya
çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde çeşitli konulara ilişkin düzenleme
yapma ihtiyacı... Şimdi, evet, böyle bir şey hakikaten
olabilir. Mesela Trafik Kanunuyla ilgili olarak böyle bir aciliyet söz konusu
olabilir ama arkadaşlar, mesela YSK yöneticilerinin görev sürelerinin
uzatılması hangi taleplerden kaynaklı, kimin talebiydi bu?
Gerçekten vatandaşlarımızın talebi miydi? Böyle
olmadığını herhâlde aklıselim söylüyor diye
düşünüyorum.
Şimdi, dolasıyla, bu yasaya genel olarak
baktığımızda açıkçası bu yasanın bir seçim yatırımı
amacı taşıyan bir yasa olduğunu, biz en azından böyle
bir nitelikte bir yasa teklifi olduğunu kabul ediyoruz. Çünkü
baktığımızda bütün maddelere Neden bu madde? diye
sorduğunuzda alacağınız cevaplar aşağı
yukarı ya af niteliğinde kararlar içeriyor ya işte, ne bileyim,
trafik cezalarının affı mesela veya köprü geçişlerindeki
cezaların affı gibi veya tüzel kişiliği
kaldırılan köylerde ödenmeyen emlak vergisi, belediyeye ödenmesi
gereken vergi harçlarının 2022ye kadar ertelenmesi vesaire gibi
maddeler, vergi affı gibi maddeler var. Bütün bunlar, esasında, yerel
seçimler öncesi toplumun bir kesimine... Hangi kesim olduğunu ve ne kadar
genişlikte olduğunu da bilmiyoruz arkadaşlar. Mesela, trafik
cezalarının kaldırılmasıyla ilgili olarak kaç
kişi etkileniyor bundan? Bilmiyorum ama muhtemelen sizler de
hesaplamışsınızdır veya Sayın Mehmet Muş
hesaplamıştır, geniş bir kesimi etkilemiş
olduğunu kabul edebiliriz. Dolayısıyla da bu türden bence
bütçeyi de zorlayacak olan -mali disiplin diyor ya Sayın Berat Albayrak,
hani nerede mali disiplin?- bütün bu maddeler, esas itibarıyla mali
disipline aykırı maddeler diye ben şahsen düşünüyorum.
Şimdi, arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma
Partisinde özel olarak benim gördüğüm ve bu konuşmada da
paylaşmak istediğim bazı ön yargılar var. Bunlardan bir
tanesi şu, bunu çok sık söylüyorsunuz: 2002den bu yana sanki
ekonomide bir devrim yaratmış gibi konuşuyorsunuz.
Arkadaşlar, yok böyle bir şey yani size öyle geliyor ama öyle
değil. Bakın, ben size bir tablo söyleyeyim, geçen gün
hesapladım: 2002de Türkiye, kişi başına millî gelir
sıralamasında 72nci sıradaymış, 68e
çıkmış. Kaç adım atmış? 4 adım
atmış, 4 basamak çıkmış. Ama arkadaşlar, Rusya
2002de 81deymiş, 65e çıkmış yani 16 basamak
çıkmış. Romanya -hani beğenmezsiniz ama- 2002de 91inci
sıradaymış, 63e çıkmış yani 28 basamak
atlamış. Sırbistan -Yugoslavyanın parçası- 2002de
90ıncı sıradaymış, 2018de 86ya
çıkmış, 4 basamak, ancak bizim kadar olmuş. Fakat
arkadaşlar, Kazakistan ve Türkmenistan. Kazakistan 2002de 107nci
sıradaymış, 2018de tam 27 basamak sıçrayarak 75inci
sıraya gelmiş. Türkmenistan ise 1999dan 16 basamak
atlamış, 83üncü sıraya gelmiş.
Şimdi arkadaşlar, bu tablo şunu
söylüyor: Öyle devrim falan yok arkadaşlar. Yani zaten dünya konjonktürü
belli nitelikteki ekonomilere yol vermiş, bunu iyi kullananlar
adımlar atmışlar. Ha, biz ne kadar adım
atmışız? 4 adım atmışız. İnsaf edin,
buna devrim dememizin bir sebebi var mı? Yani bu, bir algı
operasyonu. Ekrem Çelebiyi göremedim ama bana sürekli algı operasyonu
yaptığımızı söylüyor. Hangi mekanizmayla algı
operasyonu yaptığımızı da pek anlamıyorum ama.
Arkadaşlar, bu, bence size yapılmış bir algı
operasyonu. Gerçekten de Adalet ve Kalkınma Partisi 2002de iktidara
geldiğinden bu yana, Türkiyeyi ancak ve ancak dünyadaki millî gelir
sıralamasında 4 basamak yukarı çıkarabilmiş.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) 3 kat
büyümüş hocam ya, 3 kat.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Şimdi, öyle
de bakabilirsiniz ama ben size şunu söyleyeyim: Tablolar çok açık
yani hani çok inanmıyorsanız ben size kaynaklarını da
vereyim, bakın. Dünya
Yani şunu söylüyor, siz yürümüşsünüz,
Türkiye yürümüş ama Türkiyeden daha hızlı yürüyenler de
olmuş arkadaşlar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Olabilir.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) O zaman bizim yürüyüşümüzü
devrim yürüyüşü diye saymanız anlamlı mı? Değil
bence.
RECEP ÖZEL (Isparta) Çok anlamlı.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Hayır, hiç
değil. Yani kendinizi kandırıyorsunuz, bizi de kandırmaya
çalışıyorsunuz, öyle bir şey yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen bizim ekonomideki iç
büyümeye bak.
BAŞKAN Arkadaşlar, kürsüde bir
arkadaşımız var. Böyle bir usul yok. Soru-cevaba
başlamadık.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Şimdi
arkadaşlar, ya benim söylediğim çok açık ve net bence yani
karıştırmanıza gerek yok. Bence yani nasıl
bakarsanız bakın, bu tablo bir gerçeği söylüyor, o gerçek de
şu: Siz olağanüstü bir efsane yaratmadınız henüz, böyle bir
şey yok.
2007-2008e kadar özellikle demokrasiye daha çok
saygılı olduğunuz, Avrupa Birliğiyle ilişkilerinizin
daha yakın olduğu dönemlerde yüksek büyüme oranları -daha önce
de söylemiştim bunu- yakaladınız ama size söyleyeyim,
2009-2010dan sonra bence Türkiye ekonomisini yönetmek konusunda müthiş
bir -affedersiniz- beceriksizlik içine girdiğinizi söyleyeceğim.
Şimdi, başka bir algılama daha var,
yine bunları sizden duyuyorum, şöyle bir şey diyorsunuz:
Canım ne var, eşit seçimler oluyor, eşit
koşullardayız. Bizi millet seçti. vesaire vesaire. Arkadaşlar,
nasıl eşit? Yani bu sandık ve demokrasi o kadar eşit
değil yani nasıl bunu söyleyebilirsiniz? En basitini söyleyeyim,
bırakın sizin kullanabileceğiniz sermaye miktarını
önümüzdeki seçimlerde, devletten aldığınız 375 milyon,
bizim aldığımız 70-80 milyon gibi rakamları bir yana
bırakalım, bunları da bir yana bırakalım ama
arkadaşlar nasıl eşit olabiliriz? Biz herhangi bir televizyonda
Halkların Demokratik Partisiyle ilgili olarak bir dakika dahi yer
alamıyoruz ama siz -demin hatip arkadaşımızın
söylediği gibi- Recep Tayyip Erdoğan her an televizyonlarda. Yani,
şimdi, seçime biz eşit mi giriyoruz arkadaşlar, öyle mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) Evet.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Eyvallah. Buna
eşitlik diyorsanız size söyleyecek bir şeyim yok benim ama ben
bunu eşitlik olarak görmüyorum doğrusunu isterseniz ve kimsenin de
göreceğini sanmıyorum. Dolayısıyla da arkadaşlar,
Adalet ve Kalkınma Partisinde var olan ikinci algı sorunu budur.
Üçüncü, bir tane daha var, onu da söyleyeceğim:
Her nedense bütün istatistiklerinizi 2002yle veriyorsunuz, 2002-2017,
2002-2018 diye veriyorsunuz. Arkadaşlar, yani bu, doğru bir
yaklaşım değil. Bu, o kadar garip bir şey ki geçenlerde
Naci Bostancı burada dedi ki: Efendim, dolar cinsinden
baktığımızda 2002de asgari ücret 113 dolardı ama biz
2018de 426 dolara çıkardık. Evet, doğru gibi geliyor,
değil mi? Ama doğru değil, doğru değil. Mesela bunu
altın hesabıyla yapın, doğru olmadığını
anlayacaksınız. 2002de çeyrek altın hesabını
alın -ben yaptım bunu çünkü, siz de yapabilirsiniz- 2002de 7 tane
çeyrek altın alınabiliyordu asgari ücretle, 2019da 5,5 çeyrek
altın alınabiliyor. Demek ki arkadaşlar, verdiğiniz
karşılaştırmalar, 2002den
başlattığınız zaman gerçekleri söylemiyor. Bu bir
algı operasyonunun parçası. Tabii ki siz algı operasyonu
yapmakta özgürsünüz ve elinizde müthiş imkânlar var, doğru, bütün
televizyonlar size çalışıyor zaten ama arkadaşlar bir de
gerçek diye bir şey var, gerçek değil bunlar,
yanılıyorsunuz ve yanıltıyorsunuz ayrıca milleti.
Şimdi geçenlerde
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Millet yanılmaz.
EROL KATIRCIOĞLU (İzmir)
Söyleyeceğim.
Geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanı vekili
ya da yardımcısı -pardon- geldi, bize bütçeyle ilgili bir
görüş anlattı ve işin ilginç tarafı, dikkatimi çekti, 2
rakam verdi ve iki konudan bahsetti. Bir tanesi güven endeksiydi, bir tanesi de
CDSlerdi, yani dış pazarlardaki bize ilişkin güven endeksiydi.
ikisinin de iyileştiğini söyledi. Hâlbuki ben de o gün
bakmıştım ve kötüleştiğini görmüştüm. Mesela, bakın
güven endeksi 59,6dan 58,2ye düşmüş yani bütün bu sizin, Berat
Albayrakın, efendime söyleyeyim Acayip işler yapıyoruz,
işte Türkiyeyi kurtarıyoruz. vesaire gibi lafügüzaflarından
sonra bile güven endeksi azalıyor. CDSler de aynı şekilde, o
tarihlerde baktığınızda -işte siz bakabilirsiniz-
348,64ten 351,55e çıkmış, bu, tersten okunabilir rakam. Yani
dış dünyanın size bakışı yani Türkiyeye
bakışı da esasında güvensizlik içeren bir biçimde
gelişiyor.
Şimdi arkadaşlar, yani bunu
yapıyorsunuz, bu sözcüleriniz bunları kullanıyorlar ama
bunların gerçeklerle ilgisi yok. Gerçekler son derece basit. Gidin pazara,
görün arkadaşlar; gidin sokağa, görün. Bir yangın yeri
olduğunu anlayacaksınız ve bunu siz
Berat Albayrak özelinde
söyleyeceğim. Kendisi bunu ilk olarak Enflasyonla mücadele olarak
işte yüzde 10 fiyatları indireceğiz diye böyle bir kampanya
başlattı. Arkadaşlar, o kampanyanın anlamı bile
tuhaftı çünkü gönüllü yapılan bir şeydi güya ve de
yılbaşına kadar olacaktı ve de sonunda şunu söyleme
şansını elde edecekti: Görüyor musunuz, bakın, enflasyonda
olumlu adımlar atıyoruz. olacaktı.
Arkadaşlar, bakın, daha geçen gün BDDK,
bankalara mektup yazıyor, diyor ki: Atacağınız
adımları bana sorun. diyor, Kendi başınıza adım
atmayın. diyor.
Bir soğan meselesi vardı, biliyorsunuz
değil mi, soğan depocularını gittiniz bastınız.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Hocam, geldim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet, geldin ama
geç geldin.
Bu ve buna benzer tedbirler, arkadaşlar,
antienflasyonist mücadele biçimlerinden değildir, politikalarından
değildir. Eğer yapabiliyorsanız bir ulusal uzlaşma
yaratmanız lazım, enflasyonu gerçekten aşağıya
indirmekle ilgili olarak. Öyle gönüllü mönüllü olmaz bu işler. Resmen,
ister sınıf deyin ister toplumdaki kesimler deyin bunların
bir araya gelerek enflasyonla ilgili gelirler politikası çerçevesinde bir
karar verilmesi lazım, bir uzlaşma üretilmesi lazım. Ama bu da
yine sizin hiçbir şekilde gündeminizde olmuyor.
Ve dolayısıyla da bence gidip
geliyorsunuz. 2010dan beri -benim gözlediğim kadarıyla- ekonomideki
aldığınız bütün kararlar Serbest piyasa mı, yoksa
devlet müdahalesi mi? arasında gidip geliyor. Ve benim gördüğüm
kadarıyla da her geçen gün, her yasa geldiğinde, her yetkiyi
Cumhurbaşkanına ve devlete yıkarak esasında bir parti
devleti oluşturma yolunda hızla ilerliyorsunuz. Ve bu, gerçekten,
sizin tahmin edemeyeceğiniz kadar tehlikeli bir yoldur arkadaşlar.
Parti devleti, bu coğrafyada çok vardır
biliyorsunuz. Esed, Esad her neyse- efendime söyleyeyim diğer Orta
Doğu ülkelerinin çoğunda olan bir şeydir bu. Ve maalesef
gördüğüm kadarıyla siz de bunu burada yaratma yolunda hızlı
adımlar atıyorsunuz.
Ve düşünüyorsunuz ki ya da en azından
yaptıklarınızdan anlıyorum ki ekonomiyi
merkezîleştirirsek, ekonomide karar alıcıların
sayısını azaltırsak daha etkili oluruz, daha hızlı
çalışırız diyorsunuz. Ama arkadaşlar, öyle olmuyor,
dünyanın hiçbir yerinde de olmadı, dünya böyle bir şeyi
kaydetmedi, dünyadaki ekonomik gelişmeler.
Dolayısıyla bu meseleleri de
konuştuktan sonra -zaten üç dakikam kaldı- bir konuyu, benden önceki
hatibin konuştuğu konuyu, Sayın Nuhoğlunun
konuştuğu konuyu da tekrar -daha önce de konuştuğum için-
hani belki gündeme getirmenin yararı olabilir diye düşünerek.
Şimdi, arkadaşlar, problem, bizim
farklı fikirlere sahip olmamızdan kaynaklanmıyor. Farklı
fikirleri olabilir, farklı fikirlerimiz olabilir. Farklı fikirler
tartışmaya açıktır, tartışılır,
anlaşılır veya anlaşılmaz, her neyse. Ama bizlerin
arasındaki tartışma, değerler üzerinden yapılan
tartışmalar, ki burada uzlaşma mümkün değildir
arkadaş, sonsuza kadar mümkün değildir. Eğer siz siyasette
siyasi amacınızı bir değerler sistemi üzerinden ifade
ediyorsanız, bir başkası da benzer bir şekilde
değerler üzerinden ifade ediyorsa bu iki grup insanın bir araya gelip
de anlaşma ve uzlaşma üretmesi mümkün değildir arkadaşlar
ve bizim hâlimiz, pürmelalimiz bu. Biz burada konuşuyoruz ama sadece
konuşuyoruz; burada uzlaşmaya çalışmıyoruz, burada
ortak bir fikir üretmeye çalışmıyoruz arkadaşlar, kendimizi
kandırmayalım. Ben buraya yeni geldim ve geldiğim günden
itibaren bunu görüyor ve hayretle bunu ifade etmeye çalışıyorum.
Bu nasıl bir şey, bu nasıl bir demokrasi? Böyle demokrasi mi
olur? Bu muymuş bizim demokrasimiz bilmem kaç yıllık?
Burada bir yanlışlık var
arkadaşlar ve bu yanlışlık -yani herhangi birine ait
olduğunu söylemeyeceğim- herkesin yaptığı bir
yanlışlık olabilir belki veya herkesin bir şekilde
katkıda olduğu bir yanlışlık olabilir ama şunu
söylemek zorundayım: En büyük yanlışı da sizin çok
sevdiğiniz lideriniz Sayın Cumhurbaşkanı yapıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı bu toplumu elinden geldiğince
kutuplaştırarak siyaset yapıyor, kamplaştırarak
siyaset yapıyor ve şu gerçeği atlıyor: Bunu niçin
yapıyor? Bunu, kendi taraftarlarını konsolide etmek için yapıyor
ama arkadaşlar, konsolidasyon iki taraflıdır, siz konsolide
ederken karşı taraf da konsolide olur, toplum yüzde 50-yüzde 50
ayrılır ve şimdi Türkiye de böyle bir durumda.
Dolayısıyla da şunu söyleyeyim: Her kesimin yumrukları
sıkılmaya başladı. Yani siz şunu diyemezsiniz:
Beşiktaşta oturanlar, Çankayada oturanlar Türkiyenin
kaymağını yedi. diyemezsiniz.
Ya da deminki tartışmaya dönelim, hemen,
çok basit
Efendim, Külliye mi diyeceğiz saray mı diyeceğiz?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Külliye deyin bitsin.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet ama saray
demek isteyenler de var, ne yapacağız şimdi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Resmî ismi Külliye.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) E resmî
Kimin
resmiyeti o?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Türkiye Cumhuriyetinin.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Öyle bir şey
yok, hayır. Efendim, şunu unutuyorsunuz, bakın: Çoğunlukçu
bir yerden konuşuyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Saray değil, kaçak değil. Kaçak saray.
diyorsunuz bir de, kaçak değil.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Hayır, siz
Türkiyenin yüzde 50sini temsil ediyorsunuz, o kadar. Türkiyenin tümünü
temsil etmiyorsunuz ki.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, sizin adınız
soyadınız ne? Biz size başka bir isimle hitap edebilir miyiz?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Demin
söylediğin doğru hocam, sizin değerleriniz var, bizim de
değerlerimiz var.
BAŞKAN Arkadaşlar
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
siz beni anlıyorsunuz ama laf etmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi.
Edin ama ben size şunu söylüyorum: Yani bu artık
anlaşılmıyorsa da yapabilecek bir şeyim yok doğrusunu
isterseniz ama biz siyaseti, siyasi partileri kendi değerlerimizle
özdeş hâle getirdiğimiz andan itibaren siyasi partiler
anlamlarını yitiriyorlar ve demokrasi de anlamını
yitiriyor. O nedenle de Türkiyede demokrasi bence yoktur, işlememektedir.
Sandığa gidiyor olmamızın hiçbir kıymetiharbiyesi
yoktur, ben size söyleyeyim.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Öyle diyor
zaten bazıları.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet, hiçbir
kıymetiharbiyesi yoktur. Gidilir, sandıkta oylar verilir ama sonuçta
ortaya çıkacak olan tablo
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika lütfen.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AHMET TAN (Kütahya) Milletin iradesini bu kadar
aşağılamak da olmaz yani. Milletin iradesini
aşağılıyorsunuz.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ben kimseyi
aşağılamıyorum arkadaşlar. Beni bilen de biliyor,
nereden konuştuğumu da biliyorlar. Ben diyorum ki yanlış
yapıyorsunuz, özellikle Sayın Cumhurbaşkanı
yanlış yapıyor. Yani bu kadar kutuplaştırıcı
bir politika
Demin Nuhoğlu arkadaşımız söyledi, herkesin
sinirleri gergin bir vaziyette. Bu işinize yarıyor mu sizin,
işinize geliyor mu bu sizin?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Gerilmeyin Hocam,
niye geriliyorsunuz? Sakin sakin konuşuyoruz.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) E canım,
ikide bir laf atıyor Sayın Cumhurbaşkanı her gün bütün
televizyonlarda, doğal olarak insanlar da rahatsız oluyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Cevap veriyor.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Yani şimdi
Beşiktaşta oturan bir insan gerçekten de bu memleketin
kaymağını mı yemiş ya? Ben size
Beşiktaştaki gecekonduları göstereyim ya. Ayıptır ya!
Böyle bir şey söyleyemezsiniz. Hele hele Fatih Portakalla ilgili olarak söylediği
asla kabul edilemez.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam söyledik, ne oldu?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Bir aile ismidir
soyadı, Portakal mı, mandalina mı, bilmem ne
denmez.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Aileye
hakaret yok Hocam, aileye filan öyle hakaret yok yani.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
ama ben size şunu söyleyeyim: Sizler maalesef beni çok hayal
kırıklığına uğrattınız çünkü
aranızdan biri de çıkıp şunu diyemiyor: Ya Sayın
Cumhurbaşkanı, yanlış yapıyorsun ya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Bunu biriniz
söylesenize ya.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Aileyle
bizim işimiz yok Hocam.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Biriniz
söylesenize, böyle bir cesaret koysanıza ortaya ya. Sizden beklenen bu
esasında.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Bizim
işimiz aileyle değil, fitne ekenlerle.
BAŞKAN Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayın.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ama ben size
söylüyorum tekrar: Sizler, 2008e kadar Adalet ve Kalkınma Partisi bir
itirazın adıydı, şimdi biatın adıdır.
Hepinize teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Katırcıoğlu,
teşekkür ederim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) O
bahsedilen portakal meyvedir, soy ismi değil.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Erol
Katırcıoğluun 38 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Sayın Katırcıoğlu çok
sakin sakin iyi bir gerginlik yarattı, onu belirtmek isterim.
Şimdi, birkaç şey söyleyeceğim, pek
çok mesele var belki ama en önemsediğim şey, bence, bu parti devleti
meselesi. Türkiye demokrasisi tarihinde biz bir parti devleti meselesi gördük
yani tek partiyle beraber nasıl icra olunuyor, parti devleti nasıl
olunuyor, biz bunu gördük. Mevcut olan sistemi böyle tanımlamanın bu
ülkeye çok büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Demokrasi dediğiniz şey, gelişen
bir şey zaten yani anbean gelişen. Biz AK PARTİ olarak bunun
için uğraşıyoruz Türkiyede, bunun gayretlerini gösteriyoruz
fakat bir sistemin, bir partinin hem içinde olup hem dışında
olamazsınız. Biz partinin kendi içindeki mekanizmalarında -dün
Cumhurbaşkanımızın konuşmasında da vardı-
kendi murakabesini yapan bir partiyiz, onu yaptığımız için
bugüne kadar ayaktayız. Ben bize önerdiğiniz şeyi kendi
partinize önermenizi tavsiye ederim. Neler
yaptığınızı, bir araya gelişlerinizde nasıl
halkalar oluştuğunu, hangi ekiplerle hangi ilişkilerin
kurulduğunu bence kendi içinizde siz de yapmalısınız yani
bize tavsiye ettiğinizi bence kendi içinizde önce
uygulamalısınız ki bir anlamı olsun bunun.
Şimdi, Cumhurbaşkanımızla
alakalı, Gerginlik yaratıyor. meselesi önemli bir mesele. Tam tersine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Tam tersine
mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir cümleyle ifade
edeceğim.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Tam tersine, Türkiyede
Sayın Cumhurbaşkanımızın varlığı en
birleştirici unsurdur yani bunu tekrar tekrar söylüyoruz ama 15 Temmuz
bunun bir şahididir, 15 Temmuzda olanlar bunun şahididir.
Birleşeceğimiz şeyler de bu manada -evet, her birimizin
farklı değerleri var insan olarak, parti olarak ama evrensel
değerlerde birleşmemiz lazım- ortak değerlerimiz
olmalı, öyle olmalı ki bu demokrasi işlesin, toplumsal hayatta
devamlılık olsun. Hukuk bunlardan bir tanesi, demokrasi bunlardan bir
tanesi, insan hakları bunlardan bir tanesi; birleşeceğimiz pek
çok değer var. Aksi takdirde, bir araya gelerek iş yapma
kabiliyetimiz kalmaz diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, bir cevap verebilir miyim lütfen?
BAŞKAN Peki.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Çok kibar
söyledi, o yüzden vermek lazım.
BAŞKAN Bir sataşmaya mahal vermeyelim
Sayın Hocam.
Buyurun.
26.-
İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlunun, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Şimdi,
yani tek parti dönemini referans verdi Sayın Özlem Hanım. Tek parti
dönemi çok özel koşullarda ortaya çıkmış ve bugün kimsenin
savunma durumunda olduğu bir örnek değil zaten.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bugün de yok zaten parti
devleti. Nasıl bunu söylüyorsunuz, ben de buna hayret ediyorum.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Dolayısıyla, şimdi, her şey, bütün imkânlar bu kadar
gelişmişken, dünyada demokrasiyle ilgili olarak fikirler
yaygınlaşmış ve değişmişken, insanların
demokrasinin ne anlama geldiğini daha iyi anladığı bir
noktada, sizin partinizin özellikle, antidemokratik duruşunu görmemenize
de ben şaşırıyorum açıkçası. Çünkü gerçekten de
oturup konuşalım istiyorsanız ama bugün Türkiye'de kaç kişi
hapiste, kaç kişi yargılanıyor? Bizim eş
başkanlarımız hâlâ, hiç doğru dürüst bir iddianame olmadan
yargılanıyor. Lütfen, bunlara baktığımızda, Özlem
Hanım yani, hakikaten ben şaşırıyorum doğrusunu
isterseniz. Çünkü ben
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir cümle söyleyebilir
miyim Sayın Başkan? Tek bir cümle rica edeceğim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de söz
istiyorum, madem öyle.
BAŞKAN Buyurun.
27.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, bugünkü Meclis aritmetiğinin
Türkiye'deki demokrasinin şahidi olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Katırcıoğluna şunu ifade etmek istiyorum: Bakın,
içinde bulunduğumuz şartlarla alakalı şikâyet etmeyle
ilgili bir sorun yok ama örneklerken tek parti devleti değil de parti
devleti dediğiniz zaman bu çok başka bir yere gidiyor, bambaşka
bir yere gidiyor.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Ama öyle
zaten, bambaşka bir yere gidiyoruz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Tek
adam devletindeyiz, haklısınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama hayır, bu böyle
değil yani biz bunu şiddetle reddediyoruz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Doğru söyledi, biz tek adam dönemindeyiz, tek parti değil.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani hep beraber
Türkiye'de demokrasinin hayata geçmesi, kalitesinin artması için gayret
sarf ediyoruz. Bugünkü Meclis aritmetiğimiz de bunu gösteriyor, bunu
gösteriyor.
O sebeple, siz bunu söylediğinizde, var olan ne
varsa her şeye bir tekme vurup atmış, yıkmış
oluyorsunuz. Bunların artı değerlerini ifade etmek de herhâlde
muhalefetin şu kadarcık sorumluluğudur diye düşünüyorum.
Yani her şey yerle yeksan, her şey bir felaket, her şey
dökülüyor; böyle bir muhalefet olabilir mi? Rica ediyorum yani.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Evet, öyle
ama.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O sebeple, en
azından yapılanları görmekte fayda var. Şu Meclis
aritmetiği bence Türkiye'deki demokrasinin şahididir. Bu kadar, bunu
söyleyeceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Gözünüz de onda zaten.
BAŞKAN Sayın Altay, siz neden söz
istiyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de bu tek
parti tartışması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Üstünüze
alındınız, bu güzel.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Üstüme
alınmam ben, üstüme alınacak bir şey yok. O parti herkesin
partisiydi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Doğru, doğru
bir alınma olmuş demek ki yani.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sözü verdiniz
herhâlde Başkanım, başlayabilir miyim?
BAŞKAN Tabii tabii, buyurun.
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İsmet İnönünün
dünyada çok az siyasi lidere nasip olacak siyasi olgunlukla Türkiye'nin
demokrasiyle tanışmasını sağladığına,
seçimlerin yapılıyor olmasının demokrasinin
işlediği anlamına gelmediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) 1950ye
kadar başka parti yoktu.
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu, grup
başkan vekiliniz konuşuyor, ona söz verdim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İşte
konuşan Türkiye'yi konuşturmadığınız için, herkes
fırsat buldukça konuşuyor, bu da AK PARTİnin Türkiye'yi içine
düşürdüğü bir hâldir, olumsuz bir hâldir.
BAŞKAN Sizin için de öyle galiba.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
1946ya kadar olan dönem için kimse çok partili rejim falan demedi. 1946,
hatta 1946yı da geçiyorum, biz 1950ye kadar Türkiye'de tıkır
tıkır işleyen bir demokrasi var. demedik. Yani bir imparatorluğun
küllerinden genç bir cumhuriyet kurulmuştu ve bunun üzerinde, demokrasiye
geçmek için bütün iyi niyetli çabalara rağmen belli bir zamana ihtiyaç
oldu. Ama her şeye rağmen, sizin sıkça eleştirdiğiniz
İsmet İnönü, dünyada çok az siyasi lidere nasip olacak bir siyasi
olgunluk ve demokrasi aşkıyla Türkiye'nin demokrasiyle
tanışmasını sağladı. 1950de Türkiye'ye
demokrasi geldi. dersek de doğru söylemiş olmayız.
Arkadaşın, milletvekilimizin söylediği çok yanlış
değil, sandık demokrasinin temel, ana parametrelerinden biridir ama
bir ülkede seçimlerin yapılıyor olması o ülkede demokrasinin
tıkır tıkır işlediği anlamına da gelmez.
Tek parti, parti devleti kavramına gelince,
1950ye kadar olan dönemde, evet, Türkiye'de bir tek parti vardı, merhum
Menderes, Celal Bayar dâhil, şu anki Cumhurbaşkanının
dedesi dâhil, herkes o partinin içindeydi. Dolayısıyla şu an AK
PARTİ Grubuna mensup ve diğer partilere mensup
arkadaşlarımızın da büyükbabaları ya da onların
babaları bu partinin içindeydi. O parti devlet partisiydi, parti devleti
değildi Türkiye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demokrasiye
geçiş sürecinde cumhuriyetle tanışma süreciyle ilgili bir
partileşme zaruretine ihtiyaç vardı -partiler demokrasilerin olmazsa
olmazlarıdır- önce bir büyük parti kuruldu -Cumhuriyet Halk Partisi-
sonra bu parti içinden şimdi bildiğimiz duruma geldik. Ama asıl
parti devleti -parti devleti diyorum- şimdi var. Devletin başını,
millet ile devletin birlik beraberliğini temsil eden
Cumhurbaşkanını ilde vali temsil ediyor ama AK PARTİ il
başkanı da temsil ediyor; ilçede kaymakam temsil ediyor, AK
PARTİ ilçe başkanı da temsil ediyor. Ayıptır, günahtır.
İŞKUR üzerinden senede beş ay, sekiz
ay çalıştıracağınız insanların listeleri
parti binalarında yapılıyorsa
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kurayla alınıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kurayla
yaptırıyoruz ya, kurayla alıyorlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
burada buz gibi,
bal gibi parti devleti vardır ve millet bundan rahatsızdır. 31
Martta bunu hep beraber yaşayarak göreceğiz.
Şuna da sığınmayın: On
altı yıldır, on altı seçimdir millet bize oy veriyor.
Veriyor işte, yazık günah zaten. Bu millet siz ne istediyseniz verdi,
siz de bir yerlere ne istediyse verdiniz, Türkiye onun için bu hâlde. Ben
milletin bu gelişmeleri önümüzdeki seçimde en iyi şekilde
değerlendireceğine inanıyorum.
Polemik olursa ben de söze girerim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
29.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, hiç kimsenin tek parti hükûmetleri ile AK
PARTİyi özdeş hâle getiremeyeceğine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bir cümle
Sayın Altaya hiçbir şey yoktu yani bir
sataşma yok, bir şey yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Niye canım,
size de
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Neden tek parti
deyince kendi üzerine alınıyor? Madem öyle, bütün memleketin
kuruluşu, başlangıcı, o zaman bir daha savunmaya ihtiyaç
yok herhâlde burada.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok tabii, yok,
evet. Benim olduğu kadar, o CHP sizin de CHPnizdir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Burada problem şu:
Bu ülkede hiç kimse tek parti hükûmetleri ile AK PARTİyi özdeş hâle
getiremez, bunu söyleyemez.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben getirdim,
pişman değilim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Değilsiniz, o
yüzden hiçbir şey kazanamıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bak, gene seçime
geldi ya.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Millet sizi görüyor,
görüyor ve hatırlıyor, o günleri hâlâ hatırlıyor. O kadar
tevarüs etmiş, o kadar aktarılmış ki insanlar duyduğu
anda diyor ki: Aman! Gene o günlere mi döneceğiz, gene onlar mı
olacak, gene yasaklar mı olacak? O yüzden siz bunları savunmaya
devam ettikçe biz kazanmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söz istedim
Başkan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne var yani?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama istedim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Önce
Bekaroğlu konuşsun, ondan sonra.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Beni
yasakları savunmakla itham etti. Sataşmadan söz istiyorum hatta. Bana
Siz bu yasakları savunmaya devam ediyorsunuz. dedi. Bu sataşma
değil midir? Parlamentodaki bir siyasetçiye söylenecek laf
mıdır?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Niye, niye, ne?
Anlamadım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Neredeki siyasetçiye?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Laf
mıdır Sayın Başkan?
Yerimden söz talep ediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
tek partiyle alakalı günleri kastediyorum. Her şeyden nem
kapıyor; enteresan bir şey, Sayın Başkan çok alıngan.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Çok
hassas ve alıngan.
BAŞKAN Şimdi, arkadaşlar
Sayın Altay, buyurun.
Bir dakika içerisinde
30.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Anayasada var olan bütün temel
hak ve özgürlüklerin bir kişinin iki dudağı arasına teslim
edildiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tek parti
döneminde kimsenin kaç çocuk doğuracağına
karışılmıyordu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi de
karışılmıyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kimsenin ne
içeceğine, ne yiyeceğine, ne giyeceğine, nasıl
giyeceğine karışılmıyordu.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bulamıyordu ki
efendim, bir şey bulsun da yesin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kimse zorla
camiye de götürülmüyordu, zorla meyhaneye de götürülmüyordu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi de öyle.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi bu
Anayasada var olan bütün temel hak ve özgürlükler bir kişinin iki
dudağının ucuna teslim edilmiş. Burada demokrasi varsa ben
körüm. Böyle bir şey olabilir mi? Demokrasiyi tahrip ediyor. Tayyip
Erdoğan ediyor, siz etmiyorsunuz. Demokrasi Tayyip Erdoğanın
keyfine göre işletilecek bir rejim değildir ve Türkiye, konuşan
Türkiye olmaya devam edecektir. Eskiyi karalayarak, oradan size bir prim de
çıkmaz. O günlerde daha iyisini yapabilseydi birileri. O rejimi
eleştirmek, Mustafa Kemal Atatürkü, İsmet Paşayı
eleştirmek
Eleştirilmez diye demiyorum, elbette eleştirilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama bugün,
Atatürke sövenlerin hoş görülmeye
çalışıldığı bir dönemde Tayyip Erdoğana
eleştiriye tahammül edilememesi, edilmemesi demokrasiyi
içselleştirmemenin bir siyasi tezahürüdür. Kayıtlara geçsin. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, son bir cümle
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
31.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
konuşan Türkiye var ki işte, Sayın Altay her istediğini
söylüyor, söylesin de zaten.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de söylerim
tabii.
MÜRSEL ALBAN (Muğla) Herkesi hapse
atıyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biz onun için
varız, biz onun için varız zaten. Yani söylemeyle alakalı ne
sorun olabilir ki?
Bir defa, Mustafa Kemal Atatürkü tek CHP
sahiplenmekten vazgeçsin. Bu ülkede temel değerler konusunda
anlaşmamız gerekiyor. Herkes eleştirilebilir, belli noktalara
kadar herkes eleştirilebilir; tarihî gerçeklikler de mevcut olanlar da.
Burada mesele usulle alakalı, yöntemle alakalı. Siz bunu yaparken
Türkiyede demokrasi yok. diyorsanız yanlış yapıyorsunuz.
Ben bu usulün size zarar verdiğini söylüyorum. Bize bir şey
olduğu yok, bize zarar vermiyor çünkü vatandaş söylediğiniz her
kelimeyi, sizin söylediğinizin çok daha ötesinde derin bir idrakle,
geçmişten gelen bir idrakle anlıyor, bütün uygulamaları biliyor,
yaşamış ve bunlardan da kendisi bir karar veriyor. Ya, bir ekip
nasıl böyle her seferinde aynı şeyleri yapıyor,
yapıyor, yapıyor ve hedef kitlesini hiç kale almıyor, hayretler
içerisindeyim yani.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Arkadaşlar, birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
41inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
38 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
38) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına son söz,
Cumhuriyet Halk Partisi adına İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğluna aittir.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, 38 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerine grubum adına konuşacağım ama ondan önce
birkaç konuya girmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyenin üç
önemli konuyla başı dertte. Bunlardan bir tanesi -işte
konuşuyoruz- ekonomik kriz. Sayın Cumhurbaşkanı ve iktidar
partisi mensupları Ekonomik kriz yok. diyorlar. Var mı yok mu,
artık onu takdir eden ediyor. Siyasal ve toplumsal olarak da Türkiye -biraz
evvelki tartışmalardan da çok açık, net göründüğü gibi- bir
kriz içinden geçiyor, sıkıntılar var. Bu yetmiyormuş gibi
değerli arkadaşlarım, dış politika, uluslararası
ilişkiler konusunda da zaten sıkıntılı olan ülkemiz
son birkaç ay içinde daha başka sıkıntıların içine de
sürükleniyor.
Değerli arkadaşlarım, sürekli olarak
deniliyor ki: Güney sınırlarımızdan güvenliğimizi
tehdit eden terör unsurları var. Bundan dolayı burada, şu
şekilde bulunmamız gerekiyor, şu hareketleri yapmamız
gerekiyor.
Şimdi, anlıyoruz ki
Tabii, Türkiye
-Hükûmet ya da Sayın Cumhurbaşkanı- bir şey söylemedi ama
Amerikan Başkanı dedi ki: Biz gidiyoruz ve bu bölgedeki DEAŞla
mücadeleyi Türkiye gibi ülkelere, Türkiyeye bırakıyoruz. Sadece DEAŞ
değil değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, Amerikanın
çekilmesinden ortaya çıkan boşlukta bir bakıyoruz ki rejim
güçleri de buraya doğru ilerlemeye başladı, bazı
kasabaları almaya başladı, yayınlar yapılıyor.
Nedir yani bugünlerin özelliği ne? Bir de 31
Mart seçimlerine doğru gidiyoruz. Şimdi, 31 Mart seçimlerine
doğru giderken ekonomik sıkıntı, işte ciddi bir
şekilde büyümede problem var. Hayır, işte 1,6 büyüdük her
şeye rağmen. Ama 7den geldiniz oraya. Bu, büyüme falan değil
ve dördüncü çeyrekte ne olacağını az çok hepimiz biliyoruz.
İşsizlik oranları belli, Her şeye rağmen doları
yendik. filan; bir şeyi yendiğimiz yok, 5,30 ile 5,50 arasında
gidip geliyor yani ekonomide ciddi problemler var. Sanayi büyümesi falan da
yok, küçülme olduğuna göre önümüzdeki günlerde daha başka
sıkıntılar çıkacak.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir
ortamda Sayın Cumhurbaşkanı -çok iyi bildiği iki şey-
gerginlikle Türkiyeyi seçime götürüyor. Ne ilgisi var diyeceksiniz bu paketle?
Bu paket de bir seçim paketi, o nedenle söylüyorum değerli
arkadaşlar.
Cumhurbaşkanı daha Adalet ve Kalkınma
Partisinin kurulduğu günden beri, sürekli şekilde, özellikle
2010lardan sonra, toplumu gererek, toplumu kutuplaştırarak,
neredeyse artık sinir uçlarına da dokunarak seçime götürüyor
Türkiyeyi. Çok gergin Türkiye; her gün böyle şeyin üzerinde oturuyoruz,
kimse ses çıkaramıyor.
Bizden birisi konuştuğu zaman ne derse
doğrudur, öbür taraftan birisi konuştuğu zaman ne derse
yanlıştır hatta öbür taraftaki insanların hepsi haindir,
teröristtir. Böyle gidiyor. Herhangi bir insan bunu derse şey değil
-tabii sorun- ama Sayın Cumhurbaşkanının demesi çok ciddi
problem.
Arkadaşlar, bir Cumhurbaşkanı
çıkıp programda herhangi bir vatandaşa Portakal
mısın, mandalina mısın, narenciye misin? filan; öbürüne,
efendim, grup başkan vekiline yani Şimdi tazminat, sonra ceza. Ya,
siz kimsiniz Sayın Cumhurbaşkanı? (CHP sıralarından
alkışlar) Elbette Cumhurbaşkanısınız ama yani siz
hukukçu değilsiniz ki mahkemeler var. Ya, eskiden mahkemelere bir
şekilde işaret veriyordu, şimdi emir veriyor, cezasını
tayin ediyor, bir kanun maddesini söylemedi değerli
arkadaşlarım. Bu olmaz, bununla Türkiye yol alamaz değerli
arkadaşlarım, Türkiye bir yerde çarpar. Bakın, üzerine
bastığımız yer yani hukuk devleti zemini hepimizin üzerinde
durduğu zemindir. Bu zemin ortadan kalkarsa hepimiz ortadan kalkarız
değerli arkadaşlarımız, yaşama
şanslarımız olmaz.
Şimdi, üzerinde konuştuğumuz bu,
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 12 maddeden ibaret, 9 ayrı
kanunda değişiklik yapılıyor değerli
arkadaşlarım. Şimdi, bu kanunun maddelerine geçmeden evvel, bu
kanun nasıl geldi ve diğer kanunlar nasıl geliyor, bunun
üzerinde konuşmamız gerekiyor, çok geniş bir şekilde konuşmamız
gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu torba yasa sistemi artık Türkiye'nin
taşıyabileceği bir sistem değil. Bir defa değerli
arkadaşlarım, siz işte başkanlık sistemi gelirken ya
da Cumhurbaşkanlığı sistemi gelirken dediniz ki: Meclis
çok güçlü olacak, kanunları bütünüyle milletvekilleri getirecek, hiçbir
şekilde hükûmet ya da Cumhurbaşkanı kanun tasarısı
getirmeyecek bütçenin dışında. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, kanun teklifleri geliyor. Ya, kendi kendimizi niye
gülünç duruma düşürüyoruz arkadaşlar ya? Öyle teknik konular var ki
Bu kanun teklifini getiren arkadaşımız da şimdi burada
oturmuyor.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) Buradayım, geldim.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Nereden
bunları bilmiş? Bu Boğaziçindeki koordinatları,
bunları nereden bilmiş, nasıl bilmiş? Belli ki çok
açık ki Hükûmet getiriyor, bürokratlar getiriyor ama birbirimize yalan
söylüyoruz değerli arkadaşlar. Ben getirdim." diyor ama
Komisyonda öyle bir oturuyor ki arkasında devlet memurları var. Ben
de muhalefet olarak bu kanun teklifi yanlıştır diyorum, bu madde
yanlıştır diyorum ama arkamda kimse yok. Onun arkasında
devlet memurları var, onlardan istifade ediyor. Bu yanlış
değerli arkadaşlarım, böyle olmaz, bunu sürdüremezsiniz, komik
duruma düşüyoruz demokrasimiz, hepimiz. Bu böyle olmaz.
Bakın, geçen gün, şu anda Meclisi yöneten
Meclis Başkan Vekilimiz ne duruma düştü? Bakın, dün kabul edilen
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Katar Devleti Hükûmeti arasında yapılan anlaşmanın
onaylanmasına dair kanun teklifi, Mustafa Şentopa ait. Sayın
Şentop, tebrik ediyorum sizi, Hükûmetimiz adına anlaşma
yapmış ve kanun teklifini buraya getiriyor. Olmaz, bunu
unutmuşsunuz değerli arkadaşlarım. Anayasada
uluslararası anlaşmaların nasıl olacağı,
nasıl
Ya, Hükûmet sunacak bunu, başka çare yok.
Şimdi, -bakın, bu sistem şu anda bir
şekilde devam ediyor, devam edebilmesi için- iktidarıyla
muhalefetiyle, inatlaşmaktan falan vazgeçip bunları düzeltmemiz
gerekiyor. Yoksa gerçekten komik duruma düşüyoruz değerli
arkadaşlarım. Bu olmaz, bununla bir yere gidemeyiz.
Kanun teklifine gelince: bu teklif,
vatandaşlarımızın birtakım ihtiyaçlarından
kaynaklandı. Biraz evvel bir arkadaşımız sordu. Yani Yüksek
Seçim Kurulu üyeleri
Teessüf ederim Sayın Katırcıoğlu,
Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin ihtiyacı olamaz mı, onlar
vatandaş değil mi? Onların da bir sene uzatmaya ihtiyacı
var, ihtiyaçlarını karşılıyorlar.
Bu yasa teklifi, değerli
arkadaşlarım, kimin ihtiyacı biliyor musunuz? Hükûmetinizin
işte, Cumhurbaşkanının ihtiyacı, ismini koyayım:
Sayın Binali Yıldırımın ihtiyacı. 29unda
sanıyorum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
adayı olarak açıklanıyor. Bu paketle beraber İstanbula
gidecek, çok açık. Ve bundan sonra da bu seçim serbest seçim diye kimse
iddia etmesin. Adaylardan birisi kanun çıkarıyor ya, kanun
çıkarma yetkisi var adaylardan birisinin. Gidiyor, kamyoncularla
İstanbulda bir toplantı yapıyor. Öyle mi, çok mu ceza verdiler
size? Affettim ya! diyor. Geliyor, burada, hemen Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu da sürekli şekilde
destekliyor; Tamam. diyorlar, hemen Sayın Binali
Yıldırıma kanun yapıyorlar. Bu kanunla gidecek.
Ha, şunu da söyleyeyim: Bu kanundaki birçok
maddeye biz de evet diyeceğiz yani birtakım düzenlemeler var,
onlara evet diyeceğiz, eleştirilerimizi yaparak evet
diyeceğiz değerli arkadaşlarım.
Şimdi, maddelere geçecek olursam değerli
arkadaşlarım, hepsinin üzerinde çok fazla durmayacağım ama
1inci madde, aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe
Komisyonunda daha evvel görüşüldü; 71 maddelik bir torba vardı, o
torbadan alınıp getirildi. Nedir bu? Polis Bakım ve Yardım
Sandığının ortak olması. Değerli
arkadaşlarım, şu anda 280 binin üzerinde, 300 bine yakın
Emniyet mensubu var ve bu sandığa ancak 45 bin kişi üye
olmuş. Şimdi, bundan sonra memur olacak arkadaşların tamamı
zorunlu olarak buraya üye olacak. Bu, Anayasaya aykırı
arkadaşlarım, derneklerle ilgili 33üncü maddeye aykırı,
48inci maddeye aykırı, aykırı
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Değil, hiç
değil.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Tamam, biraz sonra
gelir anlatırsın.
Niye bu arkadaşlar üye olmamış, 288
bin kişiden niye 45 bin kişi üye olmuş? İki sebep
vardır, ya polisler gerçekten geçim sıkıntısı içinde,
çok ciddi problemler var ya da bu sandığa inanmıyorlar, bu
sandığın kendilerinin yararına olduğuna
inanmıyorlar değerli arkadaşlarım. Niye o zaman kanun
zoruyla üye yapacağız? Bu, yanlıştır. Bu maddenin
çıkarılması için önerge verdik, onu desteklemenizi bekliyorum
değerli arkadaşlarım.
Her maddeyle ilgili konuşmayacağım,
arkadaşlarımız bölümler ve maddeler üzerinde de
konuşacaklar. Konulardan bir tanesi de Karayolları Trafik Kanununda
değişiklik yapılıyor 3üncü maddeyle, yapılan
değişiklik; 2019 yılında hani bütün cezalarda, harçlarda
yeniden değerlenme oranında artış yapılıyor ya,
trafik cezalarında yapılmayacak diyor. İlk bakışta çok
şey gibi geliyor falan ama hemen düşündürüyor Niye diğer
cezalarda yapılmıyor, niçin diğer harçlarda
yapılmıyor? diye. Gerekçe olarak arkadaşlarımız
dediler ki: Biz iki ay evvel bu konuda değişiklik
yapmıştık. Gerçekten yaptılar. İki ay evvel bu
Mecliste, Sayın Zengin, aynen bu adla bir kanun çıkardık biliyor
musunuz? Aynen bu adla yani Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun. Bakın,
neredesiniz? İki ay evvel aynı adla kanun çıkardık ve bazı
trafik suçlarının cezalarını artırdık ama trafik
magandaları hedeflenmişti, o zaman işte, ölümler filan
olmuştu, infial vardı, bunu gidermek için yaptınız ve
caydırmak amacıyla bu şey
Şimdi, diyorlar ki: Zaten
trafik cezalarını artırdık dolayısıyla 2019da
artırmayacağız. Seçim için bunu yapıyorsunuz, çok
açık; 2019da caydırma şeyi olmayacak mı değerli
arkadaşlarım? Olacak ama siz bunu bu şekilde geçiriyorsunuz.
Başka bir madde, 4üncü madde değerli
arkadaşlarım. Bu 4üncü madde, daha evvel, mayıs ayında
çıkarmış olduğumuz imar affıyla ilgili. O mayıs
ayında, Boğaziçi öngörünüm bölgesi bu imar affından, imar
barışı filan diyordunuz, imar barışından istisna
edilmişti. Niye? Çünkü Boğaziçi Kanunu var. Bu kanun varken böyle bir
şey Boğaziçinde yapılamaz. Boğaziçi Kanunu, biliyorsunuz,
değerli arkadaşlar, 1983te çıktı. Çok müthiş bir
şeyi var. Yani Bize atalarımızdan, geçmişten kalan,
Türkiyenin imzası, Türkiyeyle ilgili böyle çok belirleyici birkaç tane
işaret deyin. derseniz bir tanesi Boğazdır. Bu
Boğazı koruyacağız ve gelecek nesillere
bırakacağız diye Boğaziçi Kanunu
çıkmıştı. Ama Boğaziçi Kanununda yazılan ne
vardıysa hepsi ihlal edildi. Siyasetçiler -ayrım yapmıyorum-
işte, belediye başkanları, o memurlar filan, hepsi ihlal etti ve
bugün Boğaziçi bu hâle geldi.
Şimdi bu hâli
meşrulaştıracağız ama burada iki tane konu var,
bunlardan bir tanesini biz destekliyoruz. Neyi destekliyoruz? İstanbula
gelmiş, zamanında başını sokacak bir yer
aramış ve oralarda ev yapmış. Niye? Çünkü devlet, sosyal devlet
görevini yapmadığından dolayı vatandaş ev yaptı,
gitti oraya ev yaptı. Yıllar geçti. İşte Özal geldi, tapu
kullanma belgesi verdi, o bunu dedi, bu bunu dedi filan. Bütün seçim
zamanlarında bunlar geldi geçti. Evini almak istiyor ve oradan da üç
beş kuruş rant yani bir daireyse iki daire almak istiyor.
Helalühoş olsun. Bunu vermek gerekiyor değerli arkadaşlar.
Fethipaşa Korusunun hemen dibinde böyle küçük küçük evler var;
tanıyorum, ziyaret ediyorum, çaylarını içiyorum. Bunlara vermek
lazım ama bu garibanlara sığınarak buraları
yağmalayanlar var, rantlar oluşturanlar var.
Sayın Bakan çıkmış algı
operasyonu yapıyor değerli arkadaşlarım. Sizin
Bakanınız Murat Kurum çıktı dedi ki: Yalılara af
getirmiyoruz. Değerli arkadaşlarım, yalılara af diye bir
şey söz konusu değil ki zaten. Yalıların hepsi, hemen hemen
hepsi, yüzde 99u tescil edilmiş tarihî eserler. Oraya bir şey olmaz.
Belki adam yani bir garajının çatısını filan
yapmıştır. Yalılarla ilgili böyle bir şey söz konusu
olmaz, yok; kanun filan, böyle bir şey yok. E niye bir koca bakan
algı operasyonu yapar, millete yalan söyler değerli arkadaşlar?
Hayır, burada bu insanlar da korunacak ve böyle bir hakkımız
yok, böyle bir yasa çıkarma hakkımız yok. Bunu, bu maddeyi
yeniden yazın; ayırın, nasıl ayıracaksanız
ayırın değerli arkadaşlarımız. Ha, zaten imar
affı filan dediğimiz şeyle de sorun çözülmüyor bildiğiniz
gibi değerli arkadaşlarımız, orada hiçbir şekilde
sorun çözülmüyor.
Bakın, bugün Türkiyenin en temel problemi,
İstanbulun en temel problemi depremdir değerli
arkadaşlarım. Bir deprem tehlikesini herkes bekliyor, konuşuyor,
ediliyor. Depremle ilgili on altı senede ne yapıldı, ne
yapıldı? Birisi gelsin bana söylesin Depremle ilgili böyle
şeyler yaptık, işi çözdük. Ha, yani 6306 sayılı Yasa
çıktı ama bu yasayla ilgili bir şey yapılmadı.
İstanbulda deprem toplanma alanı bırakmadınız,
hepsini ranta açtınız, imara açtınız değerli
arkadaşlarım ya! Bir deprem olduğunda insanların
toplanacağı güvenli yer yok ve bu madde, bu yasa, bu imar affı
depremle ilgili hiçbir şey getirmiyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın ne
diyor, çok uzatmayacağım: Yapının depreme
dayanıklılığı hususu malikin
sorumluluğundadır. Büyük bir değişiklik yapıyoruz,
para topluyoruz ve bu topladığımız paraları deprem
dönüşümü için kullanacağız diyoruz. Ne kadar
topladınız, ne kadar dönüşüme ayırdınız; birisi
çıksın bu açıklamayı yapsın. Böyle bir açıklama
da yok ama depremle ilgili hiçbir şey yapılmıyor; Türkiyenin
temel problemi, hiçbir şey yapılmıyor. Aslında imar
affı filan da değil, vatandaşı kandırıyoruz. Ne
olacak, sonra ne olacak; yıkılmaya geldi, ne olacak bu
arkadaşlar, birisi gelsin söylesin. Tapu verecek misiniz, böyle bir
şey var mı? Yok. Dolayısıyla bu, gerçekten bir imar
affı değildir; seçim öncesi, 24 Haziranda hazırlanmıştır,
şimdi bunlar yenileniyor, tekrar insanlara hatırlatılıyor.
Niye? Çünkü İstanbul elden gidiyor. İstanbul elden gidince -hadi
ruhsatlı saray diyelim- ruhsatlı saraydan çıkmak zorunda
kalacaksınız değerli arkadaşlarım, anketler bunu
gösteriyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiçbir yere gitmez, merak
etme.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) O nedenle, istifa
ettirilmeden aday olacak, İstanbulda dolaşacak bir Meclis
Başkanı varken nasıl karşısındaki adaylar da
seçim çalışması yapacak ve bu seçim serbest seçim olacak
değerli arkadaşlarım? İnsaf, nasıl olacak bu seçim;
böyle bir şey var mı? Yok.
Neyse, devam edelim değerli
arkadaşlarım. Başka bir sorun da 3üncü madde. Karayolları
Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanunda bir
değişiklik yapılıyor. Bu değişiklik de bir af
aslında, nitelikli çoğunluk gerekiyor. Anayasa Mahkemesi başka
kararlar da vermiş. Yüksek cezalar var. Birinci ve ikinci köprüden, 15
Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçmesi yasak
olan araçlar. Bir defa bunun -geçmesi yasak olan araçlar- sadece trafik için
yapıldığını kimse söylemesin. Hani, o verdiğiniz
kamu-özel ortaklığıyla, otuz sene, elli sene garantili bir
şekilde, geçiş garantileriyle -dolar ve euro cinsinden- köprülerdeki
insanlar kazansın diye, zorla oraya sevk ettiniz değerli
arkadaşlarım, yanlışlıkla buradan geçenlere ceza
bastınız.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Alakası yok
Hocam.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Zamanında da
hiçbir şekilde bunlara tebliğ edilmedi. Niye tebliğ edilmedi?
Tebliğ edilmedi çünkü seçimler geliyordu, seçimler vardı, hep iptal
edildi.
Şimdi, öyle kamyoncu var ki kamyonetçi var ki
100 bin lira ceza gelmiş değerli arkadaşlar. İşte
Sayın Meclis Başkanı bu kamyoncularla buluştu,
anlattılar. Ya çok felaket
Ya siz yaptınız, siz öyle
şeyler yapıyorsunuz, ne serbest seçimi ya! Siz, seçim öncesinde,
trafikte sıkıntı olmasın diye bu elektronik denetim
sisteminin kameralarını kapatıyorsunuz, trafik polislerine Ceza
yazmayın. diyorsunuz! Ya, siz her şeyi yaparsınız seçim
kazanmak için. Seçim kazanmak için ülkeyi geriyor Sayın
Cumhurbaşkanı, üzerine bastığımız zemini
oynatıyor Sayın Cumhurbaşkanı. Güneyde de ne oluyor
bilmiyoruz, kiminle savaşacağımızı bilmiyoruz
değerli arkadaşlarım. Seçim kazanmak için bunları
yapıyorsunuz, bu da böyle bir şey. Ama madem böyle bir af
getiriyorsunuz, diğer köprüden geçişle ilgili cezalara da af getirin,
genelleyin bunu, üçüncü köprüden yanlışlıkla geçenlerin hepsini
de affedin; öyle bir şey yok.
Devam edelim değerli arkadaşlarım,
6ncı madde var. Bu 6ncı madde de enteresan, bunu kısmen
destekliyoruz diyorum. Biliyorsunuz, bu büyükşehir yapılan illerdeki
köylerde, kasabalarda ve beldelerde insanlara birtakım yükümlülükler geldi
şehre dâhil olduklarından dolayı; işte su parasından
emlak vergilerine kadar, bu vergiler kanun gereği belli sürelerde
ertelenmişti, şimdi tekrar bunları erteliyorsunuz değerli
arkadaşlarım.
Burada da iki tane konu var. Bir, gerçekten köylüler
var yani kendi evine su getirmiş, şimdi oraya şey
takacaksınız, o şehirdeki en düşük fatura bedelinin yüzde
25i kadar su parası alacaksınız. Bu,
sıkıntılı, problemli bir şeydir. Ertelemek olmaz,
bütünüyle bunu ortadan kaldıralım, onlardan vergi alınmasın
değerli arkadaşlarım. Bunu sağlamak hiç de zor değil.
Otururuz
Böyle yerlerde oturan insanlar gerçekten köy yerleşim yerinde mi
oturuyor, gerçekten çiftçi mi, arıcılık mı yapıyor,
seracılık mı yapıyor, hayvancılık mı
yapıyor; bunu tespit etmek hiç de zor değil. Onlardan emlak vergisi de
almayalım, su parası da almayalım, diğer harçları da
almayalım. Ama burada öyle yerler var ki değerli
arkadaşlarım, öyle yerler var ki işte Beykozda, sadece
Beykozda değil, Sarıyerde, Zekeriyaköyde -her tarafı şey
yapmayalım- milyon milyon dolarlık villalar var, villalar. Bu milyon
milyon dolarlık yerlerden vergi almayacağız, erteleyeceğiz;
bunu yapıyorsunuz değerli arkadaşlar. Çok kurnazsınız
siz ya! Çok haksız işler yapıyorsunuz, işiniz gücünüz
haksızlık yapmak.
Devam ediyorum. Başka bir şey var, katılım
bankaları -bu da müthiş bir kurnazlık- sukuk, işte kira
sertifikasıyla ilgili enstrümanları kullanırken onlara
birtakım muafiyetler getiriyorsunuz. Bazı yasaklar var, diğer
bankalara göre yasaklar var. Dolayısıyla bu türev
kâğıtları kullanırlarken sıkıntıya
giriyorsunuz. Şimdi, para bitti, para toplayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bana biraz daha
süre verebilir misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN Bir dakika...
Buyurun, toparlayalım.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Hâlâ işte
inançları sebebiyle bankalardan filan uzak duran insanlara bir
kolaylık; Bu, katılım bankaları üzerindedir, bu
kâğıtlar temizdir. Burada şey değil kardeşim,
burayı okuduk üfledik, burada işlem yapabilirsiniz. diyeceksiniz.
Öyle bir noktaya geldiniz, öyle bir noktaya getirdiniz ama yani buralardan da
şey yok.
Son bir maddeyle ilgili
Daha evvel vergi affı
gelmişti, biliyorsunuz 71 maddelik torbada vardı; bu torbadan
alıp buraya getirdiniz. Bu da yani çok açık gösteriyor, vergi
affından yararlanan insanların neredeyse yüzde 25i
parasını ödeyebilmiş. Bu da ülkede çok ciddi bir kriz
bulunduğunu gösteriyor.
Başka bir şey var değerli
arkadaşlarım, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu torbaya bir
şey atmak istedik. Hani Hükûmetin de vaadi olan Öğretmenlere,
Emniyet mensuplarına, Diyanet mensuplarına,
sağlıkçılara ve kamu avukatlarına 3600 ek gösterge
verelim. diye biz de bir önerge verdik ama maalesef, onu reddettiniz. Çünkü
sizin işiniz kitleler değil, sizin işiniz İstanbulda seçim
kazanmak ama Ekrem maalesef, Sayın Meclis Başkanımızı
geri gönderecek değerli arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun,
milletlerarası andlaşmaların onaylanmasının uygun
bulunmasına dair tekliflere ilişkin düzenlemenin İç Tüzükün
90ıncı maddesinde yapıldığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
kürsüdeki hatip hangi münasebetle olduğunu tam
anlayamadığım bir şekilde, 27 sıra sayılı
Katarla yapılan anlaşmayı uygun bulmaya dair kanun teklifi
münasebetiyle benim de adımı burada zikretti. Malumunuz,
Anayasanın 90ıncı maddesi uluslararası
anlaşmaların bir kanunla Meclis tarafından uygun
bulunacağını söylüyor. Buna dair bir İç Tüzük
değişikliğini de yine İç Tüzükün 90ıncı
maddesinde ekim ayı başında yaptık.
Cumhurbaşkanlığı tarafından uluslararası
anlaşmaların Meclise gönderileceğini, gönderildikten sonra ilan
edileceğini, ilandan sonra da milletvekilleri tarafından uygun
bulmaya dair bir kanun teklifinin verileceğine dair bir düzenlemeydi bu.
Bu düzenlemeyi yaptık. Bundan önce Sayın Meclis
Başkanının verdiği tekliflerle uygun bulma kanunları
görüşüldü burada. Bu da benim imzaladığım bir uygun bulma
kanun teklifidir.
Sayın Bekaroğlu, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun,
Cumhurbaşkanlığı sisteminde Hükûmetin tasarı
sunabilmesi gerektiğine ilişkin konuşması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkanım yani sizi kişisel olarak eleştirmek için bunu
söylemedim. Burada bir garabet var. Yani bu
Cumhurbaşkanlığı sistemi devam edecekse gerçekten Hükûmet
-benim kişisel düşüncem bu, partimle filan konuşmadım,
tartışmadım- tasarı getirebilmeli Başkanım, bu
olmaz. Burada bir gariplik oluyor. Hükûmet, bir başkan bir anlaşma
yapıyor, Dışişleri Bakanı bir anlaşma
yapıyor. Niye siz getiriyorsunuz? Ben getireyim. Nasıl oluyor bu?
Belli ki size söylüyorlar. Yukarıdan diyorlar ki: Böyle bir şey geldi.
Kaç tane uluslararası anlaşma bekliyor Sayın Şentop, Sayın
Başkanım? Niye bunu getirdiniz belli yani burada. Diyorum ki: Siz de
bir başka milletvekili de zor duruma düşmesin, bu torbacı
arkadaşlar da zor duruma düşmesinler, ikide bir getiriyorlar.
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Zor duruma
düşüyorlar gerçekten. Komisyonda soruyoruz: Bu nedir
BAŞKAN - Bu tartışmayı ikimizin
karşılıklı sürdürmesi çok uygun değil.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ha, bunu
oturup, partiler arasında bir araya gelip bu işi çözelim. Bu anlamda
söyledim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bu ayrı yani diğer
kanunlarla ilgili verdiğiniz örnekler olabilir ama verdiğiniz bu
örnek çok kötü bir örnek.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu, en kötü
örnek, en kötü örnek Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Uluslararası anlaşmalar
bütün sistemlerde, parlamenter sistemlerde de başkanlık sistemlerinde
de
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) En kötü
örnek ve siz buna muhatap olmak zorunda kaldınız.
BAŞKAN Biraz dinle istersen yani dinlemeden
cevap veremezsin bence.
Parlamenter sistemlerde de başkanlık
sistemlerinde de uluslararası anlaşmalar yürütme tarafından
imzalanır, parlamentolar tarafından da uygun bulunur, yasama
organı tarafından da. Amerika Birleşik Devletlerinde de
böyledir; uygun bulmaya dair bir kanun, genellikle, kabul edilir,
çıkartılır. Dolayısıyla bu, sistemle ilgili
eleştiri bakımından da hiç olmayacak bir örnek kanaatimce.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ben öyle
değil demedim. Demek istediğim şu: Niye siz de bir
başkası getirmedi?
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Bilgen, buyurun.
33.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, RTÜK tarafından Halk TV ve FOX TVye
verilen para ve yayın durdurma cezasına, siyaseti
farklılıklara, eleştiriye tahammül konusunda, darbeye giden
koşullara karşı dikkatli olma konusunda uyarmak zorunda
olduklarına ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
dün de bugün de burada hem basın özgürlüğü hem de darbeyle ilgili
tartışmalar yaptık. Biraz önce sosyal medyaya düştü: FOX
TVye, tahmin edeceğimiz yayın dolayısıyla 1 milyon lira,
Halk TVye 80 bin lira para cezası; yine, FOX TVdeki akşam
haberlerine üç gün yayın kaldırma, Halk TVdeki programla ilgili de
beş gün ceza verilmiş RTÜK tarafından.
Elbette ki biz, hiç kimsenin yayın
yasağı baskısıyla, para cezası baskısıyla
karşılaşmasını istemeyiz ama -ismini anmak
istemiyorum- çeşitli kanallar var, her gün nefret suçu işliyor, her
gün nefret söylemi üzerine yayın yapıyor. Ama buradaki tablo, doğrudan
muhalefeti engelleme, medyayı baskı altına alma olarak yorumlanabilecek
bir uygulamadır.
Bakın, asla ama ve ancak kelimeleriyle
birlikte kurmuyorum. 27 Mayıs öncesinde Vatan Cephesi kuruldu ve
radyolardan Vatan Cephesine üye olanların isimleri okunuyordu; sonra da
bunlar 27 Mayıs dosyasında dava konusu olarak kendisine soruldu
Menderesin.
27 Mayıs ve sonrasına nasıl
amasız, ancaksız karşı çıkıyorsak ve
darbelere -kim tarafından gelmiş, kime karşı
yapılmış olursa olsun- karşı çıkıyorsak siyaseti
de siyaset yapma biçimi, farklılıklara tahammül, eleştiriye
tahammül konusunda, darbeye giden koşullara karşı dikkatli olma
konusunda uyarmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Bu, darbe sevicilik
değildir, darbeyi meşrulaştırmak değildir; aksine,
romantik bir darbe karşıtlığının hiçbir
gerçekçiliği yoktur bu ülkede. 4 kere, 5 kere darbe, muhtıra,
uyarı, postmodern, bilmem ne olmuşsa demek ki somut koşullar
oluşuyor ve bu gerçekleşiyor. O acıları tekrar
yaşamamanın biricik yolu, siyasetin sorun çözmesi ve darbeye götüren
koşullardan ders çıkarmasıdır. 1950-1960 arasındaki
yanlışlardan ders çıkarmaz, aynı yanlışları
yaparsak ne yazık ki aynı sonuçlarla karşı karşıya
kalırız.
Teşekkür ediyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
38) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, tümü üzerinde
şahısları adına iki arkadaşımıza söz
vereceğim.
Önce, İstanbul Milletvekili Emine Gülizar
Emecan.
Buyurun Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 38 sıra sayılı Karayolları Trafik Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklif üzerine konuşmama başlamadan önce,
ülkemizin iki değerli sanatçısına, Metin Akpınar ve Müjdat
Gezene yapılan haksız saldırılara biraz değinmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu iki
sanatçımız yıllardan beri ülkemizin hemen hemen tüm siyasetçilerini
mizah yoluyla, hiciv yoluyla eleştirmişlerdir. Mizah ustaları,
güldürürken düşünmeyi, kırmadan, dökmeden toplumda bazı
farkındalıkları yaratmayı her daim amaç edinmişlerdir.
Her türlü sanatın özünde eleştiri vardır ve var
olmalıdır. Siyasilerin istediği gibi mizah yapmak, onlara
övgüler dizmek bir sanat değil, olsa olsa dalkavukluktur. Bu nedenle,
toplumumuzun gönlünde yer edinmiş sanatçılarımıza
hoşgörülü olmak gelişmişliğin bir göstergesidir. Sanatçılarımız
tarafından ifade edilen genel bazı söylemler şahsi eleştiri
olarak değerlendirilmemelidir. Bu nedenle, sanatçılarımıza
yapılan bu saldırıların haksız ve yersiz olduğu
düşüncesindeyim. Bu ülkenin dalkavuklara değil, özgürce düşünen,
eleştirel sanatçılara ihtiyacı vardır. Ayrıca
kendisini faşist olarak görmeyen, diktatör olarak görmeyen hiç kimse
faşizmin tarifini ve tarihteki sonuçlarını üzerine alınmaz.
Değerli milletvekilleri, yeni bir torba kanun
teklifini görüşüyoruz. Bu teklifimizin içerisinde tabii ki
vatandaşlarımızın lehine olan maddeler var, bizim de
katıldığımız, uygun gördüğümüz ama
eleştirimiz olan maddeler de var. Ama öncelikle, teklifin
yılbaşından önce getirilmesi ve içerisinde yer alan maddelerin
içeriğine, ruhuna baktığımız zaman şöyle bir
tablo çıkıyor karşımıza. Özelikle de bu maddenin
geldiği sürece baktığımızda, içinde bulunduğumuz
ekonomik krizi de düşündüğümüzde, maddeler üzerinde şöyle bir
analiz yaptığımızda, bazıları
vatandaşın lehine bazı aflar içermektedir. Örneğin 2nci
madde, ziraat odalarının çiftçiden alacağı payda indirim;
3üncü madde, trafik cezalarında yeniden değerlemeye göre
artırım yapılmaması; 5inci maddeye
baktığımızda, köprülerde trafik cezalarının
affedilmesi; 6ncı madde, köylünün vergi borçlarını erteleme;
10uncu madde, vergi afları ve borç ödemelerinin ertelenmesi şeklinde
vatandaşın sorunlarını çözen, onları bir nebze
rahatlatacak uygulamalar, düzenlemeler gibi görünmektedir. Biz de tabii ki
katılırız bu düzenlemelere yeter ki vatandaşımızın
lehine olsun. Ancak bunların yanında diğer bazı maddelere
baktığımızda da 1inci madde, Emniyet
çalışanlarına sandığa zorunlu üye olma şartı
getiriyor; 4üncü madde, Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesine
ait bir düzenleme var bu maddede ve 9uncu madde, tamamen seçimlere yönelik bir
düzenleme, YSKyla ilgili. Torbanın genelini şöyle bir
değerlendirdiğimizde; bir taraftan vatandaşlara aflar yoluyla
birtakım rahatlıklar sağlamak bu ekonomik kriz sürecinde. Seçime
giderken bunu biz bir seçim yatırımı olarak görsek de yine de
yanındayız ama yanında olmamız bunların bir seçim
yatırımı olduğu gerçeğini de kapatmıyor. Bunun da
altını çizmek istiyorum. Bunların yanında diğer
maddelerinde krizden dolayı kasada para bulunmadığı için,
biz bu paraları nereden bulsak, yaratsak endişesiyle getirilmiş
maddeler olduğunu, vatandaşın cebinden gönüllü olarak para
almaya yönelik maddeler olduğunu görüyoruz ve diğeri de yine seçime
yönelik bir madde.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii ki
maddelerin hepsine tek tek değinemeyeceğim ama birkaçına
değinmek istiyorum izninizle.
Özellikle 4üncü maddeye gelecek olursak: 3194
sayılı İmar Kanunu müteahhidi en fazla koruyan bir yasa olarak
çıktı. Şimdi, bu yeni düzenlemeye
baktığımızda, Boğaz öngörünüm bölgesi içerisinde yer
alan taşınmazların maliklerine Yapı Kayıt Belgesi
verilmesini düzenleyen bir teklif maddesi. Peki, ne getiriyor bu madde diye
baktığımızda, öncelikle oradaki vatandaşı,
arsanın üzerindeki betonla barıştırma düzenlemesi gibi
görünüyor; birincisi bu.
İkincisi: Getirilen af, tadilat ya da
yıkım izni kesinlikle vermiyor. Vatandaş oradaki
binasını, evet, bir Yapı Kayıt Belgesi alarak kayıt
altına alıyor ama üzerine bir çivi bile çakamayacak, belki boya
badana yapabilir. Vatandaş, sadece boya badana yapabilecek yani bunun için
yüksek bedeller ödeyecek size, hem de gönüllü olarak bu bedelleri ödeyecek.
Deprem durumunda peki ne olacak? Yine, yasa şöyle bir şey öngörüyor:
Binanın güvenliğinden kentsel dönüşüme kadar vatandaş
sorumludur yani kentsel dönüşüm o bölgeye gelene kadar herhangi bir deprem
olursa -ki İstanbul bir deprem bölgesi, her an bir deprem bekleniyor-
vatandaş o çivi bile çakamadığı binada belki yıllarca
daha yaşamaya devam edecek ama mühendislik hizmeti alamayacak, bir çivi
bile çakamayacak, kentsel dönüşüm yapılmasını bekleyecek.
Şimdi, burada biz
vatandaşımızın mağduriyetlerinin tabii ki çözülmesini
istiyoruz, bunun yanındayız, bunun destekçiyiz ancak bu düzenleme
alelacele getirilmiş bir düzenlemedir. İlk
çıkardığınız imar affı kanunuyla bu bölgede oluşan
birtakım belirsizlikler vardı, imar komisyon raporlarıyla da
bunu çözemediniz, işin içinden çıkamadınız, bir kanun
teklifi olarak getirdiniz ama keşke içine vatandaşın mülkiyet
problemlerini de çözen bir uygulama koysaydınız da en azından
daha faydalı, daha verimli, vatandaşın gerçek anlamda
yararlanabileceği bir düzenleme olsaydı. Şu anda eksik ve kadük
bir düzenlemedir.
Aynı zamanda başka bir açıdan
baktığımız zaman, bu bölgede 2863 sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarının Korunması Kanunu kapsamındaki
tarihî ve tescilli binaların da kapsam dışı olduğunun
bu değişikliğe eklenmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, Komisyona bu kanun
teklifi geldiğinde sayfalar dolusu birtakım kodlar, kod
değişiklikleri geldi ve o kodlarla Sayın Bakanın, Çevre ve
Şehircilik Bakanımızın da açıklamasında Tarihî
eserler, tescilli eserler bu kapsamın dışında. deniliyor.
Ancak, harita mühendislerinin bile çözemediği bu kodlarla bu iş
olmaz, bu iş anlaşılmaz, bu iş çözülemez. Bu geçici
16ncı maddede Geliboludaki tarihî alanlar ve Çanakkale
savaşlarındaki tarihî alanlar nasıl kapsam dışında
bırakıldıysa Boğaziçi öngörünüm bölgesindeki tescilli
binaların da kapsam dışı
bırakıldığının bu teklife mutlaka eklenmesi
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, diğer bir önemli
madde de Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin görev sürelerinin uzatımıyla
ilgili. Nedir burada gerekçe? İşte, gerekçe: Seçimlere az bir sürenin
kalması nedeniyle seçimlerin düzen içerisinde
yapılamayacağı, o yüzden de bu sürelerin
uzatılacağı.
Öncelikle şunun altını çizelim: Kaç
üye değiştiriliyor? 6 üye değiştiriliyor. Şunun
altını çizmek istiyorum: Şimdi, bu düzenlemeyle aslında
yeni seçilecek ve gelecek olan Yüksek Seçim Kurulu üyeleri
itibarsızlaştırılmakta ve
değersizleştirilmektedir. Yani bunun anlamı şudur:
Eğer bir değişiklik yaparsak ve yeni arkadaşlar gelirse bu
işi yapamazlar, beceremezler.
Şimdi, bu tez, doğru bir tez değil.
Birincisi: 6 kişi değişiyor, tamamı değişmiyor. 6
kişi değişiyorsa neden bir kaos olsun, neden yürütemesinler?
İkincisi: Yeni gelecek olan arkadaşlar
yetkinliğe sahiplerse bu iş neden yine kaosa uğrasın, yine
neden değişemesin? Bir tek nedeni olabilir, biliyoruz ki önceki
dönemde, seçim döneminde YSK üyeleri şöyle bir karar
almıştı: Biliyorsunuz, mühürsüz oyların kabulüyle ilgili
Anayasaya aykırı bir karar alarak, tamamen iktidarın lehinde
bir karar olarak seçimlere şaibe
karıştırmışlardı, aslında tam da
iktidarın istediğini yapmışlardı. Şimdi, acaba bu
arkadaşlar ödüllendiriliyor mu? Yine, yeni seçimlerde birtakım
şaibeli kararlar alınması mı düşünülüyor, o nedenle mi
bu arkadaşların görev süreleri uzatılıyor? Ya da yeni
gelecek olan arkadaşların, Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin Hükûmetin
söyleyeceklerini yapmayacağından endişe mi duyuluyor?
Değerli vekiller, değerli arkadaşlar;
bu, tehlikeli bir düzenlemedir seçim öncesi. Bu düzenlemeden acilen vazgeçilmesi
ve bu torba kanundan YSKyla ilgili düzenlemenin acilen
çıkarılması gerekmektedir çünkü bu seçimlere şaibe
karışmasının önüne ancak bu şekilde geçilebilir, bunun
altını çizmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Sayın Başkanım, selamlayacağım.
BAŞKAN Buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Diğer maddelerle ilgili,
arkadaşlarımız detaylı olarak konuşacaklar. Ben,
özellikle üzerinde durmak ve vurgulamak istediğim 2 maddede sizlerle görüşlerimi
paylaştım. Hayırlı olmasını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına Giresun Milletvekili
Cemal Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; (2/1491) esas numaralı Karayolları
Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Son dönemlerde vatandaşlarımızdan
gelen talepler ve ortaya çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde, çeşitli
konulara ilişkin düzenleme yapılması ihtiyacı hasıl
olması üzerine, İstanbul Milletvekilimiz ve AK PARTİ Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Mehmet Muş ve 25 milletvekili
arkadaşımla birlikte bu kanun teklifini hazırlayıp Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Teklif, Plan ve
Bütçe Komisyonumuzda 24 Aralık 2018 tarihinde 27nci Birleşimde
görüşülüp kabul edilerek Genel Kurulun gündemine gelmiştir.
Başlangıçta yürürlük ve yürütme maddeleriyle 10 maddeden oluşan
teklife, Komisyondaki görüşmeler esnasında verilen önergelerle 2
madde daha ilave edilmiştir.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda yer alan fiillere
uygulanan ceza tutarlarının 2019 yılında yeniden
değerleme oranında artırılmaması getirilmektedir çünkü
bilindiği gibi, 18 Ekim 2018 tarihinde yaptığımız
düzenlemeyle 7148 sayılı Kanunla Karayolları Trafik Kanununda
yapılan değişikliklerle trafik cezaları
artırılmıştı, şimdi iki ay sonra yeniden
değerleme oranında bu cezaların tekrar
artırılması uygun değildi.
Yine, araç sınıfları itibarıyla
geçmesi yasak olmasına rağmen İstanbul 15 Temmuz Şehitler
Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçen kişilere verilen idari
para cezalarının tahsilinden, yapılmış itirazlardan ve
açılmış davalardan feragat edilmesi şartıyla,
vazgeçilmesi; bu kapsamda tahsil edilmiş para cezalarınınsa
25/2/2019 tarihine kadar başvurulması hâlinde 31 Mart 2019 tarihine
kadar ilgililere iade edilmesi düzenlenmektedir.
Bir diğer maddede, seçimlerin düzen içinde
yönetimini teminen, mevcut üyelerin bilgi ve tecrübesinden faydalanmak
amacıyla Yüksek Seçim Kurulunda 2019 yılında yapılacak üye
seçiminin 2020 yılında, 2022 yılında yapılacak üye
seçimininse 2023 yılında yapılarak mevcut üyeler ile başkan
ve başkan vekillerinin görev sürelerinin bir yıl daha
uzatılması öngörülmektedir.
Bir diğer maddede, 7143 sayılı Kanun
kapsamında borçlarını yapılandıran ancak ödeme
yapmayarak yararlanma hakkını kaybeden borçlulara
borçlarını ödeme imkânı verilmektedir.
Bir diğer maddede, 2960 sayılı
Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi öngörünüm bölgesi
içerisinde belirlenen alanlarda yer alan taşınmaz maliklerinin de
imar barışı kapsamında kayıt belgesinden
faydalanması sağlanmaktadır.
Yine, 6360 sayılı On Dört İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1inci maddesinin (15)inci
fıkrası kapsamında, tüzel kişiliği
kaldırılan köylerde Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca
alınması gereken vergi, harç ve katılım payları ile
emlak vergisinden istisna süresinin ve bu yerlerde içme ve kullanma suları
için ücretin en düşük tarifenin yüzde 25ini geçmeyecek şekilde
belirlenmesine ilişkin uygulama süresinin altı yıldan sekiz
yıla çıkarılmasına; ayrıca, söz konusu yerlerde Gelir
Vergisi Kanununda yer alan bazı istisna hükümlerinin uygulama süresi ile
tüzel kişiliği kaldırılarak tek mahalleye dönüşen
beldelerde içme ve kullanma sularından alınacak ücretin mevcut en
düşük tarifenin yüzde 50sini geçmeyeceğine ilişkin uygulama
süresini 12/31/2022 tarihine kadar uzatmaktayız.
Ayrıca, yine, teklifte, 6362 sayılı
Kanun kapsamına girecek kooperatif birliklerinin niteliği
belirtilerek ilgili maddenin kooperatif merkez birliklerine ilişkin
uygulama alanının daha açık hâle getirilmesi suretiyle
oluşması muhtemel tereddütlerin giderilmesi; anonim
ortaklıkların belirlenmesinde söz konusu kooperatifler, kooperatif
birlikleri ve kooperatif merkez birliklerinin bu ortaklıklar üzerinde
sahip oldukları hâkimiyetin ifade edilmesinde sermaye piyasası mevzuatıyla
uyumlu terimlerin kullanılması ve satış hasılatı
düşük olan anonim ortaklıkların kamu yararı
bulunmadığı için kapsam dışında
bırakılması sağlanmaktadır.
Ayrıca, kanun teklifinde, katılım
bankalarının ilave ana sermaye ve katkı sermaye
niteliğindeki kira sertifikası ihracını
gerçekleştirmesini fiilen imkânsız hâle getiren 6362 sayılı
Kanunun 61inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi
ile, dördüncü fıkrasında yer alan tedbirlerden muaf tutulmasına
ve kira sertifikaları uygulamasının geliştirilmesine imkân
sağlanmaktadır.
Teklife Plan ve Bütçe Komisyonunda önergeyle ilave
edilen ve teklife 1inci madde olarak girip Genel Kurula sunulan 3201
sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 90ıncı
maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere Bu fıkranın
yürürlüğe girdiği tarihten sonra Emniyet Genel Müdürlüğü
kadrosunda göreve başlayan memurlar görevleri süresince
Sandığın daimi ortağıdır. şeklinde
yapılan bir düzenlemeyle yeni göreve başlayan tüm emniyet personeline
Polis Bakım ve Yardım Sandığına ortak olma
zorunluluğu getirilmektedir. Aslında bu madde, Plan ve Bütçe
Komisyonumuzda daha önce kabul edilen ancak henüz Genel Kurulun gündemine
gelmeyen (2/1369) esas numaralı Kanun Teklifinde de yer almaktadır.
Bu kanunun kabul edilmesiyle o tekliften çıkarılacaktır.
Yine, kanun teklifimizde 6964 sayılı
Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununun 20nci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan yüzde ikisi ibaresi yüzde
biri şeklinde değiştirilerek arazi varlığı az
olan küçük çiftçilerin belirlenmesiyle alakalı kanunda değişiklik
yapılmak suretiyle asgari ücretin yüzde 2si olan ziraat odaları
aidat alt sınırı yüzde 1e düşürülmektedir.
Teklifte yer alan kanun maddelerini böylece
özetlemiş oluyorum. Kanun teklifinde yer alan düzenlemeler, biraz önce
sözlerimin başında söylediğim gibi,
vatandaşlarımızdan gelen talep ve ortaya çıkan
ihtiyaçların karşılanmasına matuftur. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda da bunu etraflıca müzakere ederek kabul
edip Genel Kurulun onayına sunduk.
Dolayısıyla kanun teklifinin kabulü
yönünde oy kullanacağımı belirtir, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar, tümü üzerinde
görüşmeler tamamlanmıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, RTÜK tarafından Halk TV ve
FOX TVye ceza verilmesinin Türkiye'nin geleceği açısından yeni
karamsarlıklara, endişelere yol açan bir konu olduğuna, TBMM
tarafından seçilen RTÜK üyelerini iş ahlakına davet
ettiğine, bedeli ne olursa olsun haksızlıklara karşı
durmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, biraz önce Sayın
Bilgenin de değindiği konu Türkiye'nin geleceğine
bakışımız açısından yeni karamsarlıklara ve
endişelere yol açan bir konudur. Yani Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bugün
toplanıyor Sayın Cumhurbaşkanının Portakal
mısın mandalina mısın? diyen Fatih Portakalın Hadi
şimdi şöyle bir barışçıl çağrı olsa,
sokağa çıkılsa, zamlar protesto edilse ki edilmez, kimse
sokağa çıkmaz. dediği için FOX TVye 3 program durdurma ve bir
aylık reklam gelirlerinin yüzde 3üne çökme cezası veriliyor.
Aynı şekilde Metin Akpınar, Müjdat
Gezen konusu kamuoyunda yeterince tartışıldı ve kamuoyunda
aslında işin aslı, kimsenin darbe
çığırtkanlığı yapmadığı konusunda
ortalama bir mutabakat sağlanmışken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Halk TVye de
aynı şekilde bir aylık reklam gelirinin yüzde 5ine çökme ve 5
program durdurma cezası verilebiliyor.
Şimdi, bu kadar RTÜKün bir yıl öncesinden
şikâyet edilmiş davalarla, programlarla ilgili karar vermeyen RTÜKün
böyle apar topar bir karar vermesi Cumhurbaşkanının
talimatına uymak değil de nedir? Şimdi, RTÜK üyelerini edebe
davet ediyorum, iş ahlakına davet ediyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından seçilmişlerdir, bir kimsenin kapı kulu
değillerdir, olmamalıdırlar. Bana da bunun için dava açabilir.
Hatta RTÜK şöyle bir karar da alabilir. Hiçbir televizyonda Engin
Altayın Mecliste yaptığı konuşmalar gösterilmeyecek.
de diyebilir, demezlerse Allah belalarını versin, demezlerse Allah
belalarını versin! (CHP sıralarından alkışlar)
Böyle bir şey kabul edilemez Sayın
Başkan; burası muz cumhuriyeti değil, burada yalandan
demokrasicilik oynayacak hâlimiz de yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Grup Başkan
Vekilimiz Özgür Özelin Millî Savunma Bakanıyla yaptığı
polemik nedeniyle dün yine hazret kükrüyor, Bunun hem tazminatı olacak
hem cezası olacak. diyor. Bir Cumhurbaşkanı bu lafları
edecek ve burada arkadaşlar Türkiye'de tıkır tıkır
demokrasi var. diyecek. Siz bizim aklımızla alay mı ediyorsunuz
arkadaşlar?
ŞAHİN TİN (Denizli) Niye? Söylüyor
işte, eleştiriyi yapıyor; daha ne olacak? Demokrasi var
işte.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle bir dünya
yok. Burası Parlamento, konuşacağız. Ne Özgür Özeli ne de
bir başkasını susturmaya Tayyip Erdoğanın gücü
yetmez, yetmeyecek. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
Bağırmayın. sesi)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Bağırıyorum, sana ne?
ŞAHİN TİN (Denizli) Hakaret
etmeyeceğiz, hakaret. Hakaret etmeden konuşacağız ya.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Hakaret etmeyeceksiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sana mı
soracağım?
ŞAHİN TİN (Denizli) Eleştirmek
ayrı, hakaret etmek ayrı.
BAŞKAN Tamamlayın.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Hakaret
etmeyeceksiniz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hakaret var, sürekli
hakaret var ama hakaret ediyor sürekli.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Burada temiz
bir dille konuşacak.
BAŞKAN Arkadaşlar
ENGİN ALTAY (İstanbul) Millî Savunma
Bakanıyla girdiği bir polemik, kaldı ki bütün kamuoyunun gözünün
önünde her şey cereyan etmiş, karşılıklı sert
sözler olmuş, olabilir. Millî Savunma Bakanının, bir kere, bir
milletvekiliyle polemiğe girmesi yanlış. Sayın Özel hakaret
etmemiş, doğruları söylemiş, Silah arkadaşların
sana hakkını helal etmeden öldü. demiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yalan mı
söylemiş?
Hâl böyleyken Özgür Özele 500 bin liralık
tazminat davası açmakla, Halk TVye ve FOX TVye böyle cezalarla,
yayın durdurmalarla Türkiye'nin susturulacağı zannediliyorsa;
tek tük kalmış yandaş olmayan medyanın bu şekilde
susturulacağı, muhalefetin bu şekilde sindirileceği
zannediliyor ise vallahi de sinmeyeceğiz billahi de sinmeyeceğiz.
Bedeli ne olursa olsun Türkiye'de olup biteni milletle paylaşmaya, haksızlıklara
karşı durmaya, eğriye eğri demeye devam edeceğiz.
Bu konuda ayrıca madde üzerinde söz
aldığımda tekrar görüşlerimi belirteceğim ama ben daha
dün konuştum burada, Süleyman Demirelin hoşgörüsüyle ilgili örnekler
verdim, geçmiş başbakanların geçmişte bu konulara
nasıl yaklaştığıyla ilgili örnekler verdim,
Erdoğan bu kabustan kendini sıyırsın, Türkiyede kimsenin
onu gayriyasal yollarla devirmeye niyeti yok ama Erdoğan hakikaten
devrilirse ancak Türkiyede demokrasi tahrif edilirse devrilir.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Nereden
biliyorsun? Yaşamadık mı darbeyi burada?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demokrasi
Erdoğanın büyük güvencesidir. Bunu Erdoğana bir kere daha
hatırlatıyorum.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Boş
konuşuyorsun, boş. Çocuk mu kandırıyorsunuz ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Öyle, tazminatla,
kapanma cezasıyla, para cezasıyla Erdoğandan korkacak bir tek
CHPli de yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayıp ya! Ayıp ya! Bu ne cezalar ya? Adam
barışçıl Sokağa çıkalım. diyor ya!
BAŞKAN Sayın Zengin
35.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın çökme kelimesine, demokrasinin hem muhalefetin hem
iktidarın güvencesi olduğuna ve korkarak siyaset yapanın bu
Mecliste kalmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Sayın Altay çok bağırarak
konuştu ama ben sakince cevap vermek istiyorum.
Şimdi, çökme kelimesini kullanıyor. Ne
zamandan beri hukuken uygulanan yaptırımlara çökme adını
veriyoruz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hukuki bir karar
değil bu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Çökme,
çökme.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hukuken karar.
İtirazlarınız varsa bakarsınız ama sonuç olarak
bunların hepsi hukuken RTÜKün uygulayabileceği
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sonuç olarak
çökme.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) RTÜK, kanunların
kendisine imkân verdiği yaptırımları
uygulamıştır; bir.
İkincisi: Niye acaba sadece hak kullanmak
muhalefete ait bir şey? Siz bir kamyon laf aktaracaksınız,
bakana hakaret edeceksiniz, bir sürü laf söyleyeceksiniz fakat bakan kendi
hakkıyla alakalı hukuken bir savunmaya geçtiğinde bunu suç
addedeceksiniz. Bunu kınıyorum.
Elbette ki her insan, ister bakan ister
Cumhurbaşkanı ister milletvekili ister kim olursa olsun, herkes
kendisine yapılan yaptırımın kararını kendisi
verir. Bundan rahatsız mı değil mi, bununla ilgili hukuka gitmek
istiyor mu, bir şey yapacak mı; müsaade edin de kendisi karar versin.
MURAT EMİR (Ankara) Yargı
bağımsız olmadığı için olabilir mi acaba?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ha Türkiyede
yargıyı aşağılıyorsunuz. Sizin kendi
beğendiğiniz fikirdeki hâkimler, savcılar karar verirse güzel
ama başka türlü, beğenmediğiniz karar olursa yerden yere
vuruyorsunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ha,
işte Cumhurbaşkanı yapıyor bunu.
MURAT EMİR (Ankara) Yargı bir saat sonra
harekete geçiyor, bitiminden bir saat sonra.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biz kendi
adımıza hukuka itimat ediyoruz.
Ha, demokrasi, hem muhalefete lazım hem
iktidara lazım, her birimizin güvencesi. Bence kimse korkmasın, bu
ülkede korkarak siyaset yapan da bu Mecliste kalmasın. Biz de hiçbir
şeyden korkmuyoruz. Korkanlara zaten bu millet asla prim vermez.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Vallahi ben
korkuyorum ya.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama madem korkmaktan
bahsediyorsunuz, bence dönüp kendi içinize bakın; kendi içinizde korktuğunuz
için doğru adamları aday yapmaktan korkuyorsunuz, konuşturmaktan
korkuyorsunuz. Önce kendi içinize bakın bize nutuk çekerken.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, konuşacak
mısınız?
36.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Cumhuriyet Halk Partisinin
adaylarının AK PARTİyi rahatsız etmesinden memnun
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bizim
adaylarımızdan çok erken korkmaya başladınız, bizim
kimi aday göstereceğimize de karışın da tam olsun.
ŞAHİN TİN (Denizli) Kimseden
korkmuyoruz biz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz bizim her
işimize karışıyorsunuz; her söylediğimiz lafa
karışın, her lafa karışın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir
karışmadığınız o kalmıştı, bir de
ona karışın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz her şeye
karışıyorsunuz; ona verdiğimiz kabahat, mahkemeye
gittiğimiz kabahat, söylediğimiz kabahat; hepsi de kabahat.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partisinin adaylarının kim olacağına da Tayyip karar
versin, bu iş tam olsun. Ayıptır ya, vallahi ayıptır!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İki, ben şunu merak ediyorum: Sayın
Özgür Özel
ŞAHİN TİN (Denizli) CHPde
konuşamıyorsun, Mecliste bağırıp
çağırıyorsun ya, bırak!
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Ayıp ya,
ayıp!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne diyorsun
kardeşim?
BAŞKAN Sayın Altay, Sayın
Cumhurbaşkanından bahsederken ilk ismiyle bahsettiniz, onu herhâlde
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bilerek
bahsettim, bilerek bahsettim.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Çok ayıp,
çok ayıp.
BAŞKAN Ama burada
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Hiç
yakışmıyor, çok ayıp.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu, suç mudur?
BAŞKAN Evet, İç Tüzüke göre hitapla
ilgili, temiz bir dil kullanmayla ilgili, milletvekillerine hitapla ilgili de
hükümler var. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı
laf atmalar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne alakası
var? Erdoğan dedim, ne var bunda? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Devletlüm mü diyeyim, haşmetmeâb mı diyeyim, ne
diyeyim? Erdoğana Erdoğan denir. Ne denir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Hayır Erdoğan demediniz.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Yaşından başından utan ya! Ayıp ayıp!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne dedim?
BAŞKAN İlk ismini kullandınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demedim,
hayır. Recep demedim, dediysem düzeltiyorum, Erdoğan diyorum.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Sokak
ağzıyla konuşuyor ya. Burada sokak ağzıyla
konuşmayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Başkan,
şartlı refleks gösteriyorsun gibi geliyor, Recep demem.
BAŞKAN Yok.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Tayyip dedin,
duyduk kardeşim.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Tayyip dedin, Tayyip.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
Erdoğan meramım; Erdoğan diyorum, sayın demiyorum. Var
mı bir sakıncası? Bir sakıncası var mı?
Sayın demezsem yeni bir tazminat gelecek mi bana, ceza davası
gelecek mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biz karar vermiyoruz.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Geri al sözünü.
ŞAHİN TİN (Denizli) Biz Sayın
Altay diyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şunu sormak
için söz aldım: Bir, Cumhuriyet Halk Partisinin adaylarının AK
PARTİyi rahatsız etmesinden çok memnun oldum.
İki, Sayın Zengin şöyle bir laf etti,
tutanağa girdi: Hakaret etti. dedi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Girdi, evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Özelin Millî Savunma Bakanına hakaret ettiğini söyledi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, etti.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hangi kelimeydi,
ben de merak ediyorum; ne söyledi de hakaret etti, merak ediyorum Sayın
Başkan.
Yani ama artık gözüm korktu, CHPnin
adaylarını da Tayyip Erdoğanın belirleme arzusu benim
gözümü hakikaten korkuttu.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç alakası yok.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Ya, mahkemeye verilen
konudan niye rahatsızsın? Sayın Altay, mahkemeye vermiş,
mahkemeye.
MURAT EMİR (Ankara) - Rahatsız değil,
mahkemeden korkmuyoruz da mahkeme mahkeme değil.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
37.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, hukukun itirazlarla şekillenen bir
mekanizma olduğuna, Özgür Özelin üslubunun ağır hakaretler
içerdiğine, kimsenin adayını belirlemek istemediklerine ve adil
yarıştan yana olduklarına ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, Sayın
Başkan
MURAT EMİR (Ankara) - Nerede kaldı mahkeme
Türkiyede?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O, sizin
zamanınızın mahkemeleri, sizin zamanınızın
mahkemeleri.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; müsaade ederseniz. Ben hukukçuyum, yirmi
yıldır mahkemelere gidiyorum, geliyorum. Mahkemede
ayağını yere vurup -mahkemenin salonundan bahsediyorum, hâkimin
odasından bahsediyorum- Benim odama başörtülü bir kadın
giremez. diyen bir ülkeden bahsediyoruz ya. Hangi yerlerden gelmişiz?
(CHP sıralarından gürültüler)
EDNAN ARSLAN (İzmir) Gene başörtüsüne
döndüler ya.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ondan sonra dönüyorsunuz
Mahkemeler böyle, mahkemeler şöyle. Mahkemelerin verdiği kararlara
itiraz etmek başkadır, Türkiyede yargı olduğunu söylemek
başka bir şeydir. Hukuk her zaman itirazlarla şekillenen bir
mekanizmadır.
Değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz bir
cümle söyleyeceğim: Sayın Özgür Özelin konuşmasını o
akşam çok net hatırlıyorum. Söylediği şeyler
içerisinde en önemlisi bakanları değersizleştirmektir bir bütün
olarak: Atanmışlar, atanmışlar
bu bile bence
tartışmalı bir meseledir. (CHP sıralarından
gürültüler)
MURAT EMİR (Ankara) Yalan mı ya, yalan
mı?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - O zaman hiçbir amirin
verdiği karar geçerli değildir. Anayasaya dayanarak verilen
kararları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Buradan
başlayabiliriz, gerekirse metnin tamamını da çıkarır
üzerine konuşuruz. O akşam burada olan arkadaşlarım
hatırlayacaklardır Sayın Özelin tavrını, üslubunu;
insanı hakikaten çileden çıkaracak kadar ağır hakaretler
içeriyordu.
Burada ben şunu ifade edeyim: Kimsenin
adayını belirlemek istemiyoruz. Sonuç olarak biz adil bir
yarıştan yanayız. Girdiğimiz bütün yarışları
eze eze kazanmış durumdayız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İstanbulu da çok iyi bilen birisiyim; kimi
getiriyorsanız getirin, zaten biz Allahın izniyle,
çalışarak kazanacağız. Ama karar verirken sizin
düşünce mekanizmalarınızda korku var, biz korkularla
hayatımızı yönetmiyoruz, siyaseti korkuyla değil cesaretle
yapıyoruz; size de tavsiyemdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Biz
korkuyoruz ya, ben korkuyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Herhâlde benimle
polemik yaptığına göre
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz söylüyorsunuz ya,
siz korkmuyorsunuz niye bizi korkuyla itham ediyorsunuz, tuhaf buluyorum ya.
Korkmuyorsanız korkmayın tamam. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Altay
38.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Tayyip Erdoğanın
milletten, sokaktan, konuşan Türkiyeden korkmamasına, susan
Türkiyeden korkması gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Arkadaşlar,
müsaade edin ben ayaktayım.
Korkaklıkla itham etti. Şimdi, biz
korkuyu, korkanı biliyoruz. Korkmasına gerek yok. diye dilimde tüy
bitti benim; Tayyip Erdoğanın milletten korkmasına gerek yok,
sokaktan korkmasına gerek yok.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç alakası yok.
ŞAHİN TİN (Denizli) On altı
yıldır korkmadık, bundan sonra niye korkacağız?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Konuşan
Türkiyeden korkmasına gerek yok. Tayyip Erdoğan korkacaksa susan
Türkiyeden korksun, millet susuyor şimdi.
Biz hiçbir şeyden korkmuyoruz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Biz de
korkmuyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Size şunu
söylüyoruz: 500 bin liralık tazminattan beraat etmiş bir
Gırgır dergisinin karikatüründen dolayı 63 milletvekiline ceza
soruşturması açarak bizi korkutamazsınız, biz bundan
korkmuyoruz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Bizimle ne
alakası var? Yargı
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Biz de korkmuyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Türkiyede 1
korkan var; evet, sokağa 3 bin kişiyle çıkan, 3 bin polissiz bir
yere adım atmayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ya Engin Bey, dün
söyledim sana, 3 bin kişi yok. Nereden uyduruyorsun ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Meclise bin
polis, 5 helikopterle gelen Erdoğandır korkan, korkan
Erdoğandır. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yalan, yalan!
ŞAHİN TİN (Denizli) Ya sen nedenini
konuşacaksın, nedenini.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ve korkma diyoruz,
korkma! Korkmasına gerek yok, demokrasiden korkulmaz, eleştiriden
kaçılmaz.
KEMAL ÇELİK (Antalya) O tanktan
korkmadı, korkmaz!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, Özgür
Özelin söylediği hakaretten bir tane söyle dedim, bula bula şeyi
buldu: Bakanları değersizleştiriyoruz...
ŞAHİN TİN (Denizli) Darbe
çığırtkanlığı yapıyor, darbe!
ENGİN ALTAY (İstanbul) O,
bakanların sorunu. Toplumun gözünde, bizim gözümüzde daha değerli
hâle gelsinler.
ŞAHİN TİN (Denizli) Darbe
çığırtkanlığı yapmamak lazım.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Engin Bey, dün
söyledim, 3 bin lafını nereden çıkarıyorsun? Dün de kabul
etmiştin sen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin
SELAMİ ALTINOK (Erzurum)
Yakışıyor mu sana?
ŞAHİN TİN (Denizli) Ya on altı
yıldır korkmadık, bundan sonra niye korkalım?
BAŞKAN Arkadaşlar, bitirelim artık
bu tartışmayı, lütfen.
39.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Cumhurbaşkanının sadece ve
sadece Allahtan korktuğuna ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
sadece bir tek şey söyleyeceğim: Sayın
Cumhurbaşkanımızı
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) En az konuşması
gereken sizsiniz, en az!
BAŞKAN Arkadaşlar
Arkadaşlar
ORHAN SARIBAL (Bursa) Ne
yaptığınızı biliyoruz. En az konuşması
gereken sizsiniz, en az, en az; suçlusunuz, suçlu! Bu ülkeyi bu hâle siz
getirdiniz, siz, siz; siz getirdiniz, siz!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
ORHAN SARIBAL (Bursa) Mahvettiniz!
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Grup
Başkan Vekili konuşuyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
tek bir şey söyleyeceğim: Sayın Cumhurbaşkanımız
sadece ve sadece Allahtan korkar, bu kadar; bitmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ya, ben
psikiyatri uzmanıyım ya, korku insani bir şey.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Herkes
korkar Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ne oldu Sayın Bekaroğlu?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Korku insani
bir şey, herkes korkar. Korkun ya
Ben korkuyorum sizden.
ŞAHİN TİN (Denizli) On yedi
yıldır vatandaştan korkmamışız, şimdi mi
korkacağız?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
İçişleri Bakanı bağırıyor bana; 300 bin, 400 bin
güvenlik görevlisi olan adam diyor ki: Ezerim.
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu, burada size
verilmiş bir söz yok şu anda.
ŞAHİN TİN (Denizli) Engin demagoji
yapıyor.
BAŞKAN On dakikası soru, on
dakikası cevaptır.
Başlatıyorum.
Sayın Taşkın
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Korkuyorum bakanınızdan,
sizden; korkuyorum.
ŞAHİN TİN (Denizli) Kaybettikçe
darbe çığırtkanlığı yapıyorsunuz.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, konuşmayın,
bağırmayın yerinizden ya, lütfen!
Sayın Taşkın, buyurun.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
38) (Devam)
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
27 Aralık Tarsusumuzun düşman
işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümüdür. Doksan yedi
yıl önce Anadoluda ateşlenen kurtuluş mücadelesinin bir
kıvılcımı da Tarsusa düşmüş, kahraman
ecdadımız girdikleri kurtuluş mücadelesinden zaferle
çıkarak 27 Aralık 1921de işgal güçlerini Tarsustan
kovmuştur. Kadim şehir Tarsusun düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yıl dönümünü kutluyor, bu vesileyle bu
toprakları bize vatan yapan Kurtuluş Savaşı şehit ve
gazilerini ve tüm şehit ve gazileri rahmet, minnet ve şükranla
anıyorum.
Doğup büyüdüğüm ilçem Tarsus on altı
yıldır AK PARTİ iktidarında eğitimden
sağlığa, ulaştırmadan turizme her alanda yapılan
yatırımlarıyla sosyal, kültürel, ekonomik ve sanayi merkezi
olarak Çukurova bölgesinin parlayan bir yıldızıdır diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bukefalos adında ünlü bir at vardı,
üzerine kimsenin binmesine izin vermeyen bu hırçın at Büyük
İskendere hediye edilmişti. İskender atın
huysuzluğunun sebebini aradı ve çok geçmeden buldu. Atın kendi
gölgesinden ödü patlıyordu; hayvan sıçrıyor, gölge
sıçrıyor, bir türlü sonu gelmiyordu korkunun. Bunun üzerine
İskender, hayvanın yüzünü güneşe doğru çevirdi. Gölgesi
ardında kalan hayvan da huysuzluğu bıraktı. Milletin iradesi
güneş gibidir. Milletimizin iradesinden yana dönersek devlet atı
rotasında aksamadan yürür, kendilerini bir şey sanan gölgelerin,
vesayet odaklarının etkisi kalmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar, soru-cevap
işlemi başlattım, 60a göre söz vermiyorum arkadaşlara.
Sayın Güneş
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış
yatıyor; / Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor. /
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker, / Gökten ecdat
inerek öpse o pak alnı değer. mısralarıyla Çanakkale
destanını en iyi şekilde anlatan, yine ülkemizin verdiği
istiklal ve istikbal mücadelemizi Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz
ki feda? / Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan
şüheda. / Canı, cananı, bütün varımı alsın da
Hüda, / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. mısralarıyla
en iyi şekilde anlatan ve Allah bu millete bir daha istiklal
marşı yazdırmasın. diyen mütefekkir, dava adamı,
vatan sevdalısı millî şairimizin ebediyete irtihal edişinin
yıl dönümünde rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
Diğer taraftan da Komisyonumuza şunu
soruyorum: Bu getirilen vergi, tekrar yapılandırmasından
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Çiftçilerin sesini duyun ve faiz borçlarını hemen silin, üreticinin
elinden tutun.
2016 yılında Cengiz
İnşaatın 422 milyon liralık vergi borcunu AKP Hükûmeti
sildi. Yine, Diyarbakır-Mardin demir yolu inşaatı, en düşük
teklifi veren firma yerine yüksek teklif veren Cengiz İnşaata
verildi. Bakan bunu fiyat dışı etken diye açıkladı.
Çiftçimizin Cengiz İnşaat kadar değeri yok mudur diyorum.
Bakın, çiftçimiz kan ağlıyor. Bu
yıl binlerce çiftçimiz icra kapılarında sürünüyor. Yem, gübre,
mazot fiyatında dolara bağlı yüksek artış çiftçimizin
belini büktü. Ürettiğiyle karnını doyuramaz hale geldi. Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda bir yasa teklifi verdik. Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden vadesi geçmiş tüm
tarımsal kredi borçlarının faizi silinmelidir. Ana borç
miktarı da beş yıla bölünerek her yılın ekim ayı
içerisinde beş eşit taksitte ödenmelidir. Bu iş, çiftçimizi
üretimde tutup bizi de gıdada dışa bağımlı hâle
getirmekten kurtarmış olacaktır.
Tüm grupların bu yasa teklifine sahip
çıkması gerektiğini düşünüyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sanayi ve
Teknoloji Bakanına soruyorum.
Bir: Nevşehir Organize Sanayi Bölgesine
yıllardır vadedilmesine rağmen doğal gaz
getirilememiştir. Doğal gazın olmaması, yeni sanayi
yatırımcılarının gelmesini engellediği gibi var
olan sanayiciyi de başka şehirlere gitmeye sevk etmektedir. Organize
sanayi bölgesine doğal gaz ne zaman gelecektir?
İki: Nevşehir Organize Sanayi Bölgesinin
yetersizliğinden bahisle yüzlerce sanayicimizden para toplanarak yeni
organize sanayi bölgesi yaptırılacağı söylenmiş fakat
aradan yıllar geçmesine karşın hiçbir girişimde
bulunulmamıştır. Bu konuda Bakanlığınız bir
müfettiş gönderip konuyu incelemeyi düşünmekte midir?
Üç: Yetersiz olan organize sanayi bölgesinin durumu
dikkate alınarak yeni organize sanayi bölgesini ne zaman yapmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Cumhurbaşkanı
Yardımcısına soruyorum. Bir: Cumhurbaşkanı vekili
tarafından FOX TV hakkında yapılan şikâyet sonucunda FOX
TVye üç gün yayın durdurma ve
1 milyona yakın para cezasının verilmiş olmasının
sebebi nedir? Bu kadar yüksek cezalar vererek, doğruyu ve gerçekleri
söyleyen televizyonları susturmak mı istiyorsunuz?
İki: Yine, Halk TVye 80 bin Türk lirası
para cezası verilmesinin ve Halk Arenasına 5 kez yayın durdurma
cezasının verilmesinin sebebi nedir? Gerçekleri ve
doğruları söyleyen televizyonları neden susturmak ve kapatmak
istiyorsunuz?
Üç: Cumhurbaşkanı Ülkemizde fikir ve
düşünce özgürlüğü var. diyor. Verilen cezalar ve yayın durdurma
kararları fikir ve düşünce söyleme ve halkla paylaşmayı
ortadan kaldırmış olmuyor mu?
Dört: Verilen cezalar ve yayın durdurma
kararları hangi hukuki nedene dayanıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özel
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim. Efendim, Sayın Komisyon
Başkanına sorularımı tevcih ediyorum sayenizde.
Görüşmekte olduğumuz teklifte
vatandaşımızın hayatını
kolaylaştırıcı, problemleri çözücü ne gibi düzenlemeler
bulunmaktadır?
Yeniden yapılandırmaya ilişkin kanun
teklifinde taksitlerini aksatanların gecikme zammı ödemeden bu
uygulamadan yararlanma imkânları var mıdır?
Fatih Sultan Mehmet ve 15 Temmuz Şehitler
Köprüsünden geçen araçların sınıf farkından kaynaklanan
geçişlerden doğan idari para cezalarının silinmesine
ilişkin düzenleme hangi tarihleri kapsamaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Sağlık
Bakanlığı yetkililerine soruyorum: Ülkemizde her alanda
yaşanan atama sıkıntısı anestezi teknikeri ve
teknisyenlerimizi de olumsuz etkiliyor. Sağlık sisteminin önemli personelleri
arasında yer alan ve sağlık kurumlarındaki
işleyişin eksiksiz sürebilmesi için ihtiyaç duyulan anestezi
teknikeri ve teknisyenlerinin yaşadığı atanma
sıkıntısına dikkat çekmek istiyorum. Her yıl artan
mezun sayısına rağmen kamuya alımların azalması
gerekçesiyle mağdur olan bu gençlerimizin sayısı 60 bini
geçmiş durumda. KPSSden yüksek puanlar almasına rağmen
atanamayan ve mesleğini yapamayarak işsizlikle karşı
karşıya bırakılan anestezi teknikeri ve teknisyenlerimiz
büyük sorunlarla karşı karşıya. Sağlık
alanının önemli personellerinden olan anestezi tekniker ve
teknisyenlerinin atanma konusundaki bu sorununa Meclis çatısı
altında en kısa sürede çözüm üretebilecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Tarım
Bakanlığına soruyorum: Ordu ilinde çok küçük kapasiteli bir
mezbaha var, büyükbaş hayvan üretimi yapan üreticiler ve kasap esnafı
zor durumda. Bu mezbahayı daha büyük olarak Ordu il merkezinden 75
kilometre ötede tekrar yapmak için planlama yapılmış; bu,
Akkuş ve Mesudiye ilçeleri için 200 kilometreye denk gelmektedir. Bu kadar
mesafeden hayvanları kamyonlara doldurup kesim yapıldıktan sonra
aynı eti tekrar geriye doğru getirmek lazım. Bu durum maliyeti
artırdığı gibi sağlık açısından
sakıncalıdır. Tüm bu sorunların üstüne kesim ücretine yüzde
50 zam yapıldı. Üretici il dışında kesimhane aramakta,
ta Amasyada kesim yaptırmaktadır. Hatta bu nedenle piyasaya kaçak ve
sağlıksız et girmektedir. Doğru olan ise orada,
büyükşehirde, Ünye ve Fatsa lokasyonlarında 3 adet
donanımlı kesimhane yapılması ve daha yukarıdaki
belirlenmiş merkezlerde yine kesimhane yapılmasıdır ve
kesim ücretlerinin makul seviyeye indirilmesidir. Bu konuda ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
27 Aralık 1921 Tarsusun kurtuluşu. Gülek
Karboğazında Hatice Ananın ve Molla Kerimin Fransızlara
karşı başlattığı mücadele Tarsusun
kurtuluşuyla sona ermiştir. Dinlerin, dillerin ve medeniyetlerin
kesiştiği, Danyal aleyhisselamın, Ashab-ı Kehfin ve Saint
Paulün kenti, barışın, sevginin ve kardeşliğin kenti
Tarsus, Türkiyenin 55 ilinden büyük, Türkiyenin en büyük müstakil ilçesidir.
Tarsusumuzun kurtuluş gününü kutluyorum. Bu toprakları bize vatan
yapan kahramanlarımıza rahmet diliyorum.
Çağrım da Sayın
Cumhurbaşkanına. Sayın Cumhurbaşkanımıza bu
sorumuzu Komisyonun iletmesini talep ediyorum. Hacca gitmek isteyenler
yaklaşık on yıldır kuraya giriyorlar ama on yıldır
hac kurası çıkmayan insanlar var. Bunlar Biz öldükten sonra mı
hacca gideceğiz? Bize bir çözüm bulunsun. diyorlar. Bununla ilgili,
Sayın Cumhurbaşkanımızın bir çözüm üretmesini talep
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Avukat, serbest
muhasebeci, mali müşavir, doktor, mimar, mühendislik gibi meslekleri icra
eden kişiler kamu kurum ve kuruluşları ile vatandaşlar
arasında bir köprü görevi görmektedir. Lüks tüketim ürünlerine uygulanan
ÖTV gibi, KDV oranı yüzde 18dir. KDV oranlarının
yüksekliği kayıt dışı işlemleri teşvik etmekte
ve yaygınlaştırmaktadır. Kayıt
dışılık, ekonomik aktörler arasında haksız
rekabete sebep olmakla birlikte, gelir üzerinden dağılan vergileri de
önemli ölçüde azaltmaktadır. Özellikle avukatlık, müşavirlik,
danışmanlık gibi hizmet veren mesleklerden alınan KDV
oranı yüzde 18den 8e düşürülmelidir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Menekşe...
YÜCEL MENEKŞE (Nevşehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta Genel Kurulda olmadığım
bir anda Sayın Sarıaslan Nevşehir Kalaba, Kozaklı pancar
üreticilerinin sorunlarını dile getirmiş. Takdir edersiniz ki
her özelleştirmede, yeni sistem değişikliğinde ufak tefek
sorunlar olabiliyor ve biz, hiçbir zaman, Nevşehir AK PARTİ
milletvekilleri olarak çiftçimizi yalnız bırakmadık ve iki
aydır bu konuyla ilgilendik ve Tarım Bakanımızın
talimatıyla da Sayın Sarıaslanın söylemiş olduğu
sorun şu an çözülmüş durumda.
Biraz önce yine OSByle ilgili bir sorunu dile getirdi.
Sayın Enerji Bakanımızın talimatıyla Nevşehir
OSBnin doğal gaz sorunu inşallah çözülecek ve seçimlerden önce de
inşallah bunu çözmeye çalışacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, cevap için Sayın Komisyon
Başkanımız, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Özelin
sormuş olduğu sorulardan başlayarak maddelere ilişkin
bazı açıklamalar yapmak istiyorum.
Evet, teklifin bütününe baktığımızda
toplumumuzun değişik kesimlerini ilgilendiren önemli düzenlemelerin
olduğunu söylemek mümkün. Bunlardan 1inci maddeye
baktığımızda, bu, POLSANla yani Polis
Sandığıyla ilgili olan madde. Öncelikle, burada Anayasaya
aykırılıkla ilgili birtakım iddialar oldu, bu, gerçeği
yansıtmıyor. Çünkü gene POLSANın yapısına benzer
sandıklar var. Ne var? OYAK var, İLKSAN var. İLKSANla ilgili
olarak Afyonkarahisar İdare Mahkemesinin Anayasa Mahkemesine yapmış
olduğu bir başvuru vardı bu zorunlu üyeliğe ilişkin.
Bununla ilgili olarak 3 Ocak 2018 tarih ve 30290 sayılı Resmî
Gazetede yayınlanan 29 Kasım 2017 tarihli Anayasa Mahkemesinin
Kararına baktığımızda bu zorunlu üyeliğin hukuka
uygun olduğu ve Anayasaya aykırı olmadığı hüküm
altına alınmıştır. Bu çerçevede de, benzer bir
yapıya sahip olan POLSANda, Anayasa Mahkemesinin bu kararına
baktığımızda hiçbir şekilde Anayasaya
aykırılığı noktasında bir iddiada bulunmak mümkün
değil zorunlu üyelikle ilgili olarak.
Burada amaç nedir? Kamu düzeni ve güvenliğinden
sorumlu Emniyet Genel Müdürlüğü mensuplarımıza sosyal ve
ekonomik yardımlar sağlanması üzerine kurulan bu Polis
Bakım ve Yardım Sandığının daha güçlü bir
yapıya kavuşturulması. Şu an itibarıyla
baktığımızda 45 bin civarında üyesi var, bütün
teşkilat mensuplarımız da 288 bin civarında. Bugüne kadar
baktığımızda da buradan emniyet mensuplarımıza
2018in Aralık ayına kadar, 5.300 kişiye toplamda 601 milyon
lira emeklilik yardımı yapıldığını
görüyoruz. Yapılan emeklilik yardımı 120 bin lira civarında
ama bu zorunlu üyelik de gerçekleştikten sonra, yapı da daha
güçlendikten sonra emekli ikramiyelerinin 200 bin liraya
çıkacağı hesaplanıyor. Onun dışında 830
emniyet mensubumuza da bugüne kadar, sandıktan, 24 milyon lira
civarında maluliyet ve vefat yardımı yapıldığını
görüyoruz. Ayrıca, 66 bin emniyet mensubuna da 920 milyon lira
sandığın borçlanma yardımı
yaptığını görüyoruz. Onun dışında,
şehit yakınlarına, onların ailelerine yönelik
sandıktan 4 milyon 800 bin lira bir yardım
yapıldığını da görüyoruz ve bu hâliyle
baktığımızda da hakikaten, emniyet
mensuplarımızın sosyal haklarının, emeklilik
süreçlerinin güçlendirilmesi açısından önemli.
OYAK tarafına baktığımızda,
mesela OYAKta bir vefat hâlinde de eşler arzu ederlerse OYAKa olan
üyeliklerini devam ettirebiliyorlar; bu şekilde düzenlemeler de mevcut.
Aynı şekilde 2nci maddeye bakıyoruz,
gerçekten önemli, burada da çiftçilerimizi, köylümüzü ilgilendiren bir madde.
Arazi varlığı az olan küçük çiftçilerimizin desteklenmesi
amacıyla ziraat odalarındaki üyelik aidatlarını yüzde 2den
yüzde 1e düşürüyoruz. Bu, 60 dönüme kadar olanlarda yüzde 2 olarak
uygulanıp -asgari ücretin yüzde 2si- ve 60 dönümden sonra da artı 1
lira olarak gidiyordu. Bu da maalesef büyük çiftçiler açısından
baktığınızda, büyük arazi sahipleri açısından
baktığınızda bir avantaj ama küçük arazi sahipleri
açısından baktığınızda da ciddi bir dezavantaj
oluşturuyordu. Onun için de bu şekilde çiftçimizin, köylümüzün
ödemiş olduğu, dönüm üzerinden ödenen bu aidatı yüzde 1e
düşürmüş oluyoruz.
Gene şöyle bir baktığımızda
önemli olan şeylerden bir tanesi, biliyorsunuz, 7148 sayılı
Kanunla Kara yolları Trafik Kanununda ekim ayında yapmış
olduğumuz değişiklikle trafik cezalarında çok ciddi
artışlar yapılmıştı. 2019 yılında
tekrar yeniden değerlemede daha fazla bir artışla
vatandaşımızı karşı karşıya
bırakmamak için 2019 yılı için bir artış
öngörülmemesine ilişkin bir düzenleme yapılıyor.
Gene 4üncü maddeye baktığımızda
da daha önce yapmış olduğumuz imar barışına ve
Sarıyerle ilgili, Avrupa Yakasıyla ilgili yapmış
olduğumuz düzenlemeye paralel olmak üzere Boğaz öngörünümü ve sahil
şeridini de koruyarak orada yer yapan
vatandaşlarımızın imar barışından
faydalanarak yapılarını kayıt altına almalarına
imkân verecek bir düzenlemeyi hayata kavuşturuyoruz.
5inci maddede 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve
Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden yapılan ve bu köprüleri kullanması
yasak olan farklı sınıflardaki araçlara kesilen cezaların
affına ilişkin bir düzenleme yapıyoruz. Bugüne kadar
baktığımızda yaklaşık 19 milyon 922 bin
liranın tahsil edildiğini görüyoruz. Bu tahsil edilen 19 milyon 922
bin liranın da 29 Mart 2019a kadar vatandaşa geri ödemesini öngören
ve diğer 310 bin plakaya kesilen cezaları ortadan kaldıran,
affeden bir düzenleme yapıyoruz. Bu, şu açıdan önemli: Bu
araçların hepsinin OGSsi yahut da HGSleri var ancak bu köprüyü
kullanmaları yasak. Bu köprüyü kullanıyorlar ve Kasım 2016 ile
maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan bu geçişlerle
ilgili olan cezaların tamamını affediyoruz. Bunun en önemli
tarafı şu: Diyelim ki ocak ayında 2017de kesilmiş ama
gerekli tebligatlar yapılmamış. Kişi aracının aks
açıklığı itibarıyla o köprüden geçmesinin yasak
olduğunu bilmiyor. Defaatle geçişler var, çok yüksek cezalar ve
vatandaşımızı mağdur eden bir tablo ortaya
çıkıyor UKOME kararından kaynaklı. Onun için de bu
yapmış olduğumuz düzenlemeyle bu cezaları
kaldırıyoruz. Ondan sonra da bu geçişlerle ilgili olarak
düzenlemeyi de -UKOME tarafından- tekrar yeniden Ulaştırma
Bakanlığı düzenleyecek.
Gene, başka ne var diye
baktığımızda, önemli madde, 6360 sayılı
Büyükşehir Yasasıyla köyler ve beldeler bildiğiniz gibi
mahalleye dönüştürülmüş ve onunla ilgili olarak da su, emlak
vergileri, çöp vergileri gibi vergileri beş yıl kadar
ötelemiştik. Şimdi bunların 31/12/2022ye kadar da ödenmemesi
noktasında, orada yaşayan vatandaşlarımızı
rahatlatmak üzere bir düzenleme yapıyoruz. Aynı şekilde orada
bulunan esnafımızı da, basit usulde defter tutan esnafımızı
da kapsamak üzere getirmiş olduğumuz bazı muafiyetler
vardı. Aynı şekilde bu muafiyetlerin de devamına imkân
verecek bir düzenlemeyi hayata geçirmiş oluyoruz.
Toplumun değişik kesimlerine hitap eden
şeyler var.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Böylece teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelere geçilmesi kabul
edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 6ncı maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyenler: Gruplar
adına; İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç
Çelik, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa
Baki Ersoy, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ali Kenanoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek; şahıslar adına,
İzmir Milletvekili Murat Çepni.
Şimdi, ilk olarak, İYİ PARTİ
Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik konuşacaktır.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 38
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde grubum
adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin 1inci maddesiyle, 3201
sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa yapılan bir
ilaveyle, Polis Bakım ve Yardım Sandığına ortak
olmayan memurların daimî ortak olması öngörülüyor.
2nci maddesiyle, 6964 sayılı Ziraat
Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununun 20/3üncü
fıkrasındaki yüzde 2 oranının yüzde 1e
değiştirilmesi öngörülüyor.
3üncü maddeyle de, geçici madde 2 eklenerek
Karayolları Trafik Kanununa bir düzenleme getiriliyor. Buna göre Bu
Kanundaki fiiller için uygulanan ceza tutarları hakkında ek 3 üncü
maddenin birinci fıkrası hükmü 2019 yılında uygulanmaz.
şeklinde bir düzenleme getiriliyor.
4üncü maddesi de, 2960 sayılı
Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve
öngörünüm bölgesine af getirilmesine ilişkin bir hüküm içeriyor.
5inci madde 6001 sayılı Karayolları
Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanuna geçici madde 4ü
ekliyor ve böylece söz konusu -biraz önce de bahsedilen- köprülerden
geçişle ilgili para cezalarının kaldırılması ve
tahsilatların iadesini düzenliyor.
6ncı madde ise 6360 sayılı Kanunun
geçici 1/15inci fıkrasındaki hükmü 31/12/2022 şeklinde
düzeltmektedir.
Böylece söz konusu kanun teklifinin birinci bölümü 6
madde şeklinde, bu şekilde özetlenebilir.
Değerli arkadaşlar, kanun
koyuculuğunun kuralları vardır, özellikle anayasa hukuku
açısından bu kesinlikle böyledir. Bu metni, 38 sıra
sayılı metni alıp herhangi bir hukuk fakültesinin kürsüsüne
götürdüğümüz zaman, anayasa hukuku kürsüsüne ya da idare hukuku kürsüsüne
götürdüğümüz zaman böyle bir şeyin olamayacağını ifade
ederler. Bu düzenleme, tamamen palyatif, Türk hukuk sistemini altüst eden,
darmadağın eden ve karşılaşılan sorunlara
günübirlik çözüm getirmeye matuf ama hukuku da mahveden bir düzenleme
şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu, bir değil,
iki değil, beş değil, on değil, süreklilik arz ettiği
için de Türk anayasa hukuku ve idare hukuku açısından yüz karası
bir durumla karşılaşıyoruz. Bunu birçok hatip de ifade
etti.
Burada siz 6360 sayılı Kanunu 2012
yılında yasalaştırdınız, bu Meclisten geçti.
Anayasanın 127nci maddesine aykırı olarak yapılan bu
düzenlemeyle, Türkiye'de uygulamayı merkezî idare ve yerel yönetimler
arasında bağları bütünüyle felç eden bir hâle getirdiniz ve
bunun içerisinde Türkiye'de büyükşehir belediyelerini kurarken bir
taraftan da 30 ilin özel idaresini ortadan kaldırdınız, 20 bin
civarında köyün tüzel kişiliğini ortadan
kaldırdınız ve 51 ilde özel idare kaldı. Ama Anayasada
ilin mahalli müşterek ihtiyaçlarını düzenlemek ve görmekle
mükellef olan ve il yerel yönetim hüviyetini haiz olan il özel idareleri bugün
51 ilde var, 30 ilde yok. Bu ne anlama geliyor? Türkiye'de bir yönetim
keşmekeşinin olduğunu gösteriyor. Daha sonra Bu
açığı nasıl kapatırız? Bunun üzerinde fikirler
ortaya çıkartılıyor ve bu açığı ortadan kaldırmak
için 30 ilde YİKOB adı altında yeni bir örgütlenme modeline
gidiliyor. Merkezî idarenin ödenekleri YİKOBa aktarılıyor,
YİKOB üzerinden birtakım yatırımlar, hizmetler ve ihaleler
yapılıyor. Şimdi, böyle bir sistem olabilir mi arkadaşlar?
Türkiye'de merkezî idare var, merkezî idarenin merkez örgütü
dışında taşra örgütü var; yerel yönetimler de il özel
idareleri, belediyeler ve köyler olarak belirlenmiş. Yani bizim geleneksel
yönetim modelinden sonra yani 1864 yılından bu yana uygulanan bir
modelin darmadağın edilmesiyle karşı
karşıyayız. Bunu 2012 yılında çıkarılan 6360
sayılı Yasayla yapmış oluyoruz. Biz bu yasayla birlikte
köyleri kaldırınca ne oluyor? Köyleri kaldırdığın
zaman köy orta malları da ortadan kalkıyor; meralar, otlaklar ortadan
kalkıyor. Buralar tamamen işgale hazır hâle geliyor. Köy
yönetimi, muhtarlıkları ortadan kalkıyor, hepsi mahalleye
dönüştürülüyor. Kasabalar kaldırılıyor, bugün 10 bin
nüfuslu, 20 bin nüfuslu mahalleye dönüştürülmüş kasabalar Türkiyede
var. Demek ki belediye sistemine de büyük bir darbe vurulduğunu bu
yasayla, açık bir şekilde görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu şekildeki yani 38 sıra sayılı Yasa
Teklifi şeklinde bir düzenlemeyi Türkiye hak etmiyor. Böyle düzenlemeler
yaparak Türkiyeyi sonuç alıcı bir noktaya taşımamız
mümkün değil, hukuk devletini daha da kökleştirmemiz mümkün
değil, demokrasimizi kökleştirmemiz mümkün değil. O zaman
buradan çıkan sonuç ne oluyor? Buradan çıkan sonuç, maalesef,
gittikçe modern Türk devletinden bir aşiret devletine doğru
gidişatımız söz konusu olur ve zaten 16 Nisan 2017
referandumundan sonra da tek adam rejimine geçtiğimize göre, böyle
palyatif tedbirleri alan bir Meclis ve tek adamın verdiği kararla
yönetilen bir ülke konumuna geliriz, yargı ayaklar altına itilir,
idare ayaklar altına itilir ve yasama Meclisinin etkinliği
kırılır, Türkiye Büyük Millet Meclisi gücünü ve kudretini, eski
ihtişamını artık gösteremez hâle gelir. Yani şu anda
yaşadığımız durum aslında bu. Onun için biz ne
yapmak durumundayız? Biz devletin genel politikasını yeniden
ortaya koymak zorundayız. Buna bağlı olarak yerel yönetim
politikalarını geliştirmek zorundayız. Bu politikaları
geliştirirken buna uygun yasal düzenlemeleri, hukuki metinleri de
çıkarmak durumundayız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Binali Yıldırımın köprü geçişleri
hakkında basına yapmış olduğu açıklamadan sonra
böyle bir metnin gündeme getirilmiş olması da ayrıca gerçekten
manidardır.
Bir de şunu da hatırlatmadan
edemeyeceğim: Trafikle ilgili düzenlemeler yapılırken
İçişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu, 3152
sayılı Kanun zaten trafikle ilgili İçişleri
Bakanlığını yetkili kılmakla birlikte, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bu hükümler görüşülürken niçin Plan ve Bütçe Komisyonuna
gidiliyor da tali komisyon olarak İçişleri Komisyonuna gidiliyor?
Daha doğrusu, bunun doğrudan İçişleri Komisyonuna gitmesi,
götürülmesi gerekmiyor muydu? Bunlar yok. Bunun yanında,
halkımızın büyük sorunları var, bunlara dikkat çekmek
isteriz, aslında bunlara çözüm bulunması gerekir, bu konuda icraat
yapılması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Bugün,
biliyorsunuz, özellikle çözülmesi gereken tarım sektöründe çok büyük
sorunlar olduğunu görüyoruz. Bizlere gün geçmiyor ki tarımla ilgili
vatandaşlarımızdan şikâyet gelmemiş olsun. Özellikle
Türkiyede tükettiğimiz limonun yüzde 60ı sadece tek bir ilçede, o
da Mersin Erdemlide üretilir ama limon fiyatları maalesef çok düşük
düzeydedir. Bunlara Hükûmetin el atması gerekirken palyatif tedbirlerle bu
tür yasa tekliflerini yüce Meclise getirebiliyorlar. Bunların,
Türkiyemizin gerçekleriyle bağdaştığını
söylememiz mümkün değil.
Son olarak bu duygularla hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, şimdi Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmelerine
başlamış olduğumuz 38 sıra sayılı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümünde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri
izleyen yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Görüşülen teklif,
vatandaşlarımızın bazı konulardaki mağduriyetinin
giderilmesine yönelik önemli düzenlemeler içermektedir. Teklifin 1inci
maddesi, aynı zamanda geçtiğimiz günlerde Plan ve Bütçe
Komisyonumuzda görüşülen (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 2nci maddesinde de konu olmuştur. Emniyet teşkilatının
aziz mensuplarına yönelik oluşturulan POLSAN (Polis Bakım ve
Yardım Sandığı) Emniyet mensuplarının
katılması hâlinde özellikle emeklilik dönemlerinde yüksek getirisi
olan bir sandıktır. Mevcut hâliyle bu sandığa
katılım isteğe bağlıdır. Sandık tüzüğünün
18inci maddesine göre, ortaklık aidatı, ortakların
emekliliğe esas olan brüt maaş veya ücretlerinin yüzde 5i
tutarındadır, bu miktar Genel Kurul kararıyla yüzde 10a kadar
artırılabilmektedir.
Polis Bakım ve Yardım
Sandığının bir yıl içindeki faaliyetlerinden ve
iştiraklerinden elde ettiği net kârın yüzde 40ı kâr
payı olarak sandık ortaklarının aidat toplamı
oranında hesaplarına eklenmektedir. Ortaklara emeklilik, maluliyet ve
vefat yardımları için net kârın yüzde 10u ihtiyat fonuna ve
yüzde 50si yatırım fonu olarak sandık sermayesine dâhil
edilmektedir. Diğer taraftan, süreç içerisinde üye olan personel
sayısında dalgalanmalar söz konusu olmuştur. Bu durum da
sandığın işleyişinde sıkıntılara
sebebiyet vermiştir. Son yıllarda oluşan dezenformasyon sonucu
personel sayısı 45 binlere kadar düşmüş ve mevcut üyelerin
de sosyal haklarında zedelenmeler meydana gelmiştir. POLSANın
gerek emeklilik yardımı gerekse maluliyet ve vefat yardımı
yaptığı düşünüldüğünde, Emniyet teşkilatı
mensupları ve aileleri için son derece önemli bir işlevi olduğu
ortadadır.
Teklifle getirilen düzenlemeyle, özellikle
sandığın mevcut üyeleriyle ilgili bir düzenleme
getirilmemektedir. Bu kişiler, yine üye oldukları dönemde
sandığın statüsü neyse ona tabi olmaya devam edeceklerdir.
Ancak, söz konusu madde kanunlaştıktan sonra Emniyet mensubu olarak
çalışmaya başlayanlara ilgili sandığa üyeliği
zorunlu hâle getirip mali olarak sürdürülebilir bir yapının
kurulması amaçlanmaktadır.
Teklifin 2nci maddesiyle, arazi
varlığı az olan küçük çiftçilerin desteklenmesi amacıyla,
ziraat odası üyelik aidatlarının belirlenmesiyle ilgili 6964
sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği
Kanununun 20nci maddesinde değişikliğe gidilerek asgari
ücretin yüzde 2si olan aidat alt sınırının yüzde 1e
düşürülmesi düzenlenmiştir. Aidat üst sınırı çok
yüksek olsa bile birlik yönetim kurulunun takdir yetkisi geniş
bulunduğundan pratikte yeni dönemde aidatları yükseltmeme, sabit
tutma, hatta ihtiyaç hâlinde indirim yapma imkânı bulunmaktadır ancak
aidat alt sınırı asgari ücretin yüzde 2sinin altında
belirlenemediği için bu takdir yetkisi küçük çiftçiler için
kullanılamamakta ve bu durum, tarımsal varlığı, arazi
miktarı az olan küçük çiftçilerin aleyhine bir durum
oluşturmaktadır. Arazi varlığı az olan küçük
çiftçilerin desteklenmesi ve bu olumsuzluktan kurtarılmak üzere daha
düşük miktarda aidat belirlenebilmesi amacıyla söz konusu düzenlemeyi
desteklemekteyiz.
Yine çiftçileri desteklemek kapsamında, söz
konusu teklif vesilesiyle, seçim bölgem olan Kayserimizin güzide ilçesi
Bünyanın bölge çiftçilerinin bir sorununu dile getirmek istiyorum.
Bünyan, ekonomik anlamda tarımın ön planda olduğu bir
ilçemizdir. Maalesef bu ilçemizde dört yıl üst üste doğal afetler
meydana gelmiş, bölge çiftçimiz mağdur olmuştur. Tarım ve
Orman Bakanlığı, borcu olan çiftçilerin borçlarının
yüzde 3,5 faiz oranıyla ertelenebileceğini açıklamış
ancak Tarım Kredi Kooperatifi tarafından kullandırılan
krediler yüzde 33 gibi çok yüksek faiz oranı üzerinden
yapılandırma kapsamına alınmıştır. Bazı
çiftçiler ise tarım sigortasını kooperatiften
yaptırmadığı gerekçesiyle yapılandırma
kapsamına alınmamıştır. Bünyan çiftçisinin talebi
Bu
mağduriyetlerinin giderilmesi adına üst üste meydana gelen doğal
afetlerden zarar gören tarım bölgelerindeki çiftçilerin
tamamının kredi borçlarının yüzde 3,5 faiz oranı
üzerinden yapılandırma kapsamına alınması gerekmekte
ve bu borçların düzenli ödenebilmesi için yeniden üretime geçilebilmesi
anlamında ana borcun yüzde 50si oranında taahhütlü ek kredi
imkânının tanınması bölgedeki çiftçilere büyük oranda fayda
sağlayacaktır. İlçemiz Bünyanda -ekonomisinde tarımın
ön planda olduğu bölgelerde- çiftçilere desteğin iyileştirilmesi
elzem olup doğal afetten kaynaklı maddi ve manevi
kayıpların iyileştirilmesi adına gerekli
çalışmaların yapılmasını arzu etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, teklifin 3üncü
maddesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa geçici madde
eklenmiştir. Maddeyle, 2918 sayılı Kanun kapsamındaki
fiiller için uygulanacak ceza tutarlarının 2019 yılında
yeniden değerleme oranında artırma yapılmaksızın
uygulaması öngörülmektedir.
Bildiğiniz gibi, 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanunundaki ihlaller için her takvim yılı
başından geçerli olmak üzere önceki yılda uygulanan mutlak ceza tutarları,
o yıl için Vergi Usul Kanunu hükümlerince tespit ve ilan olunan yeniden
değerleme oranında artırılmaktadır. Trafik
cezaları elbette ki caydırıcı olmalıdır. Bu
çerçevede, yakın zamanda Gazi Meclisimizin çıkardığı
7148 sayılı Kanunla 24 farklı cezada ciddi artırıma
gidilmiştir. Örneğin, seyir hâlinde cep telefonuyla konuşanlara
yönelik 108 TL olarak uygulanan idari para cezası 235 TLye
çıkarılmıştır. Dolayısıyla trafik cezalarında
geçtiğimiz ekim ayında yer yer yüzde 100ü aşan bir oranda
artırıma gidilmişken tekrar, üç ay sonra ceza
artırımına gitmenin çok doğru bir durum
olmadığı kanaatini taşıyorum. Aynı şekilde,
2020 yılında bu cezalar yeniden değerleme oranında güncellenerek
uygulanmaya devam edecektir.
Teklifin 4üncü maddesinde ise yıllarca
birikmiş bir sorunun çözüme kavuşturulması amaçlanmaktadır.
Bu kapsamda, 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun tanımlanan
Boğaziçi öngörünüm bölgesi içerisinde belirlenen alanlarda, özellikle
Üsküdar ve Beykozda yer alan taşınmaz maliklerinin de yapı
kayıt belgesinden faydalanması öngörülmüştür. Burada Milliyetçi
Hareket Partisi olarak tek temennimiz, ranta dayalı bir suistimalin
olmamasıdır.
İmar barışı kapsamında
düzenlenen söz konusu koordinatların Boğaziçi sahil şeridinin ve
Boğazın korunmasından ödün verilmeden, Boğaza zarar
vermeyecek şekilde belirlenmesi son derece önemli ve hassasiyetle takip
ettiğimiz bir konudur.
Ayrıca, önemle belirtmek isterim ki
Boğaza en yakın olan sahil yolu ile deniz arasında kalan
bölgelerin bu düzenleme kapsamında yer almaması, bu düzenlemenin var
olan sıkıntıları gidermeye yönelik bir işareti olarak
da değerlendirilmektedir.
Teklifin 5inci maddesiyle, tebligat gecikmesinden
kaynaklanan bir sorunun çözümü amaçlanmaktadır. İstanbul şehir
içi trafiğinin rahatlatılması amacıyla bazı
araçların 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet
Köprüsünden geçişi yasaklanmıştı. 2 Kasım 2016
tarihinden 1 Ocak 2019a kadar olan zaman aralığında araç
sınıfları itibarıyla söz konusu köprülerden geçmesi yasak
olan ama buna rağmen geçenlere verilen idari para cezalarının
tahsilatından vazgeçilmektedir. Ayrıca, yapılan itirazlardan ve
açılmış davalardan feragat edilmesi kaydıyla tahsil edilen
para cezalarının ilgililere, 28 Şubat 2019 tarihine kadar
başvurmaları hâlinde 29 Mart 2019 tarihine kadar ret ve iade edilmesi
iyi niyetli vatandaşlarımızın mağduriyetini
önlemiştir. Bu maddeyle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim
beyannamemizde söz verdiğimiz gibi şoför esnafına elimizden
gelen desteği esirgemeyeceğimizi, emektar kardeşlerimize her
daim sahip çıkacağımızı bir kez daha belirtmek
istiyorum.
Teklifin 6ncı maddesiyle kamuoyunda
Büyükşehir Yasası olarak bilinen 6360 sayılı On Dört
İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1inci maddesinin (15)inci
fıkrası kapsamında tüzel kişiliği kaldırılan
köylere sağlanan bazı istisnalara süre uzatımı getirilmiştir.
Bu kapsamda, Emlak Vergisi Kanununa göre alınması gereken emlak
vergisi ile Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca alınması gereken
vergi, harç ve katılım paylarına ilişkin istisna süreleri
ile bu yerlerde içme ve kullanma suları için ücretin, en düşük
tarifenin yüzde 25ini geçemeyecek şekilde belirlenmesine ilişkin
uygulama süresinin 31 Aralık 2022 tarihine kadar uzatılması
teklif edilmiştir. Ayrıca, tüzel kişiliği kaldırarak
tek mahalleye dönüşen beldelerde içme ve kullanma sularından
alınacak ücretin, mevcut en düşük tarifenin yüzde 50sini
geçemeyeceğine ilişkin düzenlemedeki süre de 31 Aralık 2022
tarihine kadar uzatılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifini
desteklediğimizi belirtiyor, vatanımıza ve milletimize
hayırlar getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyor, Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu.
Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, açlık grevinde olan Hakkâri
Milletvekilimiz Leyla Güvenin 49uncu gününde olduğunu ve Leyla Güvenin
serbest bırakılması gerektiğini ve talebinin de dikkate
alınması gerektiğini tekrar kürsüden hatırlatıyorum.
Değerli arkadaşlar, diğer taraftan da
FOX TV ve Halk TVye yönelik kesilen cezaları
kınadığımızı buradan bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Medya üzerinde oluşturulan tahakkümün çok daha
derinleşeceğini ve bu konuda RTÜKün de bir şekilde devreye
sokulduğunu ifade etmek isterim.
Burada çeşitli tartışmalar olurken
-gerek RTÜK üzerinde gerek hukuk üzerinde- eski örneklerin verilmesi yani
geçmişte de bunların kötü olduğunun söylenmesi bizim
hedeflediğimiz bir nokta değildir. Yani geçmişte de, evet, çok
sayıda kötü örnek vardır; yargı kararı açısından
da tarafsız olmayışıyla ilgili, RTÜKle ilgili birçok
şey söylenebilir. Ancak bunlara sığınarak bugünkü durumu
savunmak da mümkün değildir. Yani geçmişteki kötü uygulamaların
bugün de aynı şeylerin devam etmesi gerektiğini savunur hâle
getirmemesi gerekir. Geçmişteki kötüyü de eleştireceğiz, bugünkü
kötüye de karşı çıkacağız. Bizim hedefimiz hak, hukuk,
adaletten yana demokratik bir Türkiye ise bunu savunacak bütün argümanları
ortaya koymamız lazım. Geçmişte oluyor diye bunun arkasına
sığınmak da doğru bir uygulama değil.
Sayın milletvekilleri, Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde grubumuz adına söz aldım.
Tabii, burada, öncelikle torba kanunun
mantığını eleştirdiğimizi sözcülerimiz de ifade
etti. Yani birbirinden bağımsız birçok konunun yeteri kadar
kamuoyunda tartışılmaması, konunun STKler tarafından
ele alınmaması, meslek örgütleri tarafından ele
alınmaması ya da muhatapları tarafından görüşlerin
aktarılmadan bir torbaya atılarak oradan da alelacele komisyona
getirilmesi, komisyondan da Genel Kurula getirilmesi
Yani bunun doğru bir
kanun yapma yöntemi olmadığını tekraren ifade etmek
isteriz. Bu şekliyle, bu yapılan kanunlardan da toplumun hayrına
bir şey çıkmayacağını tekraren ifade etme gereği,
ihtiyacı duyuyoruz. Hemen alelacele bütçe kanunu görüşmelerinden
sonra getirilen bu kanunların tabii ki bizim açımızdan da bir
seçim hazırlığı olduğunu ifade etmek gerekiyor.
Şimdi, bu teklifin 1inci maddesiyle ilgili.
Emniyet teşkilatındaki sandığa zorunluğu
üyeliğin, bunun doğru olmadığı ifade edildi,
Anayasaya aykırılığından bahsedildi. Komisyon
Başkanı çeşitli örnekler vererek bunun daha önceki
uygulamalarından bahsetti ama şunu tekrar söylemek lazım: Yani
bununla ilgili örnekler, bunun da kanuna ya da Anayasaya uygun olduğunu
göstermez, demek ki onlarda da bir problem var çünkü bunda -zorunluluk ilkesi-
olmaması gereken bir durum var.
Yine, madde 2de, odalarla ilgili giriş
ücretleri ve aidatlar yüzde 2den yüzde 1 oranına getiriliyor ancak üst
sınırda bir değişiklik yok. Bununla ilgili de bir
değişikliğin olması uygun olur.
Diğer taraftan, 3üncü madde Karayolları
Trafik Kanununun
Biz bunu tamamen bir seçim kanunu olarak görüyoruz.
Sayın Binali Yıldırım İstanbuldaki
adaylığının startını da bu kanunu müjdeleyerek
vermişti yani bunu böyle okumak gerekir. Kendisinin müjdesinden sonra da
kanun teklifi önümüze geldi ve şimdi de büyük ihtimalle kanunlaşacak.
Dolayısıyla bunun bir seçim startından başka bir şey
olduğunu söylemek de mümkün değil.
Diğer taraftan, bu Boğazla ilgili imar
kayıt belgeleriyle ilgili 4üncü maddede, bu rant uyarısını
MHP sözcüsünün dahi buradan dile getirmesi yani ittifak
ortağının dahi dile getirmesi manidardır. Evet, burada
ciddi anlamda rantla ilgili bir kaygı söz konusudur ve bu
kaygıyı burada herkes taşımaktadır. Bunu da belirtmek
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, 6ncı maddede
şöyle bir şey var: Tabii ki burada getirilen husus 2022ye
ertelenmesiyle ilgili yani Büyükşehir Yasasıyla ilgili bir durum.
Ben burada başka bir konuya değinmek istiyorum: Bu Büyükşehir
Yasasının getirdiği köy tüzel kişiliğinin ortadan
kaldırılmasıyla ilgili ayrıyeten mağduriyet yaratan
bir durum var.
Bir köyü bağımsız kılan en
önemli unsur, mal edinebilme ve yerel varlıklar üzerinde tasarruf
hakkı olmasıdır. Daha önceden getirilen 6360 sayılı
Kanunla, Büyükşehir Yasasıyla bu köylerin tüzel kişilikleri ve
mal edinme ya da mevcut mallar üzerindeki hakları, bunlar üzerindeki
mülkiyetleri de ortadan kaldırıldı ve bunların
Büyükşehir Yasasıyla belediyelere, hazineye ya da işte orada
kurulan bir komisyonla ilgili birimlere aktarılması yönünde bir
uygulama da başlatıldı. Tabii, bu şöyle bir şeye yol
açıyor, bunun en önemli sorunu şuydu: Örneğin Süryanilere ait
kiliseler ve manastırlar
Çünkü köylerde bunlar köy tüzel
kişiliklerine ait ve bu yasadan sonra, örneğin Mardinde kilise,
manastır, mezarlık ve bağlı tapuların yani bunlara
bağlı malların, taşınmazların 110 tanesi bu yolla
hazineye devredildi, oradan da Diyanet İşleri
Başkanlığına teslim edildi. Daha sonra kamuoyundaki
yoğun tepkilerle bununla ilgili birtakım geri düzenlemeler
yapıldı ve 54 tanesi iade edildi ilgili vakıflara ancak bunun
tamamı düzeltilmiş değil. Süryanilerin mallarının bu
kanundan kaynaklı olarak hâlen dahi hazinede ya da belediyede ya da
ilgili, kendilerinde olmayan kurumlarda olduğunu belirtmek gerekiyor.
Ayrıca, bununla ilgili sıkıntı
yaşayan diğer bir inançsal topluluk da Alevilerdir çünkü Alevi
köylerinde cemevleri dernek ya da vakıf mülkiyetinde değil,
çoğunlukla muhtarlıklara bağlı yani
muhtarlığın mülkiyetinde olan, köyün ortak malı olan bir
yere yapılan ibadethaneler ve o Alevi köyünde de insanlar orada
inançlarının özgünlüğü çerçevesinde bu cemevlerini yönetiyorlar
ve burada inançlarını, ibadetlerini kendi imkânlarıyla yerine
getiriyorlar. Büyükşehir Kanunuyla birlikte bu cemevlerinin mülkiyetleri
de o köy tüzel kişiliğinden çıktı, ya ilgili ilçe
belediyesine geçti, eğer merkeze bağlıysa büyükşehir
belediyesine geçti veya buradaki komisyonla başka bir kuruma
aktarıldı ve bu da aslında ibadethanelere ayrı bir el koyma
yöntemi olarak kamuoyunda değerlendiriliyor çünkü
çıkarttığı sonuç böyle bir şey. Bu da tabii, inanca
müdahale oluyor yani oradaki Alevi köyünün kendi inançsal çerçevesinde
yönettiği cemevinin başka bir inanca mensup belediye
başkanının uhdesine geçmesini ya da oradaki meclisin uhdesine
geçmesini bu inancın özgünlüğüne ve oradaki inanç özgürlüğüne de
müdahale olarak görmek gerekiyor. Bu şekilde, bu yasada aslında bu
6ncı maddeyle ilgili, bu konuyla ilgili düzenlemeler getirilmesi
gerekiyordu, bu maddeye konulabilirdi, konulmamış. Esas mağduriyetin
burada yaşandığını ifade etmek isterim.
Bir de seçim bölgemde, İstanbul üçüncü bölgede,
Küçükçekmecede başka bir konu var. Kadriye Moroğlu Lisesinde,
biliyorsunuz, bir taciz olayı meydana gelmişti. Okulda bir
öğretmen öğrencileri taciz etmişti, bununla ilgili
şikâyetler olmuştu. Daha sonra yeni bir açıklamayla
öğrendik ki bu dosya kapatılmış, öğretmen de şu
anda başka bir okulda tekrar görev yapıyor. Yani bu, kabul edilecek
bir durum değil arkadaşlar. Tacizci olduğu belli olan -bunun
artık bir tartışması da yok- bu kişi, şu anda
okul değiştirerek başka bir okulda görevlendirilmiş ve
oradaki öğrencilere öğretmenlik yapmaya devam ediyor. Bunun hiçbir
şekilde kabul edilebilir bir tarafı yok, bunun göz yumulacak bir
tarafı da yok. Bu bir öğretmen ve her gün o öğrencilerle muhatap
yani benzer öğrencilerle muhatap, aynı yaştaki
çocuklarımızla. Dolayısıyla bu, kesinlikle kabul edilecek
bir durum değildir ve mutlaka bu öğretmenin görevine son verilmeli ve
cezai işleme tabi tutulmalıdır.
Bugün ayrıca dile getirmek istediğim bir
konu
Pir Sultan Abdal Kültür Derneğinin yöneticilerinin ve Alevilerin
sesi olan TV10 emekçilerinin Silivri Cezaevinde tutulduklarını daha
önce birkaç kez dile getirmiştik. Bunlarla ilgili bugün Silivri
Cezaevinde, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği üyeleri ve kimi Alevi kurumları
bir açıklama yapmak istediler ancak bugün bu açıklamaya müsaade
edilmedi. Çünkü haksız bir şekilde, hukuksuz bir şekilde bu
kişilerin burada tutulduğunu ifade etmek, buna dikkat çekmek için bu
yapılmak isteniyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Ancak, bugün
Silivri Cezaevi önünde Alevilerin açıklama yapmasına müsaade
edilmedi.
Burada TV10dan, Veli Büyükşahin, Veli Haydar
Güleç, Kemal Demir arkadaşlarımız yargılanıyor ve bir
hukuk skandalı arkadaşlar, bir yıldır cezaevinde
tutuluyorlar. İddianame 3-4 kez gitmiş gelmiş. Yani iddianame
hazırlanıyor, savcı mahkemeye veriyor, hâkim savcıya geri
gönderiyor, tekrar savcı hâkime gönderiyor, hâkim tekrar geri gönderiyor;
bir üst mahkemeye gönderiyor, bir üst mahkeme bakıyor, eksik diye tekrar
savcıya geri gönderiyor, böyle bir durum. Hâlâ, şu anda -aradan bir
yıl geçmiş- bir yargılama söz konusu değil ve bunların
kendi aralarındaki tutarsızlıklar ve dosyadaki eksiklikler
yüzünden bir türlü iddianame hazırlanamaması nedeniyle de bir
yıldır arkadaşlarımız haksız ve hukuksuz bir
şekilde tutuluyorlar. Onların da bir an önce serbest
bırakılmalarını talep ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime, FOX TV ve Halk TVye karşı
yürütülen susturma kampanyası ve cezaların, Türkiyede basın
özgürlüğü ve demokrasiye karşı girişilmiş çok ciddi
bir saldırı olduğunu ifade ederek başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, köprüden geçen araçla
-üçüncü asma köprüyle geçiş yapıldıktan sonra- özellikle birinci
ve ikinci köprüden geçen, İstanbul şehir içi trafiğinde de
önemli yük taşıyan kimi araçlarla ilgili köprünün
açıldığı günden bugüne kadar sürdürülen geçiş
cezalarının son bir ay içinde tebliğ edilmesiyle ilgili
yapılan düzenlemeyi burada, birkaç kez de Meclis kürsüsünde, Plan ve Bütçe
Komisyonunda ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonunda da gündeme getirmiştim. O nedenle, düzenlemenin bu
biçimiyle geçiyor olmasından mutluluk duyduğumu belirtmek istiyorum.
Ancak, köprülerden geçiş işleminin bir ticari faaliyet olduğunu,
özellikle küçük tonajlı araçların ikinci köprüden geçişlerinin
engellenmesinin yani 30 kilometre, 40 kilometre mesafede yükünü
taşıyacak olan küçük esnafın 180-200 kilometrelik bir mesafede
yükünü taşıyacak noktaya getirilmesinin kargo ve nakliye üzerine
getirdiği ek yükler yüzünden küçük esnafın ve küçük KOBİlerin
ciddi bir mağduriyet yaşadığını ve bu
düzenlemenin de bu esnafın bundan sonraki süreçle ilgili
sorunlarını çözmediğini belirtmek istiyorum.
Şimdi, bir başka düzenleme de
büyükşehirlerle ilgili, köy ve mahallelerle ilgili emlak ve su
bedelleriyle ilgili var. Değerli arkadaşlar, daha önce köy statüsünde
bulunan yerlerin mahalleye dönüşmesiyle birlikte, buraların emlak vergisinden
muaf tutulmasıyla ilgili sürecin uzatılması doğru ancak
adı köy olmasına rağmen İstanbulda -daha önceki
arkadaşlarım da söyledi- milyonlarca dolar değerindeki büyük
köşklerin, villaların bulunduğu bölgelerin sadece adları
köy olduğu için yeniden yasa kapsamı içinde vergiden muaf
tutulması, belediye hizmetlerinin devamı ve hizmet alan
insanların bunun karşılığı olarak bedel ödemesi
ilkesine aykırıdır.
O nedenle de burada 30 tane büyükşehrin içinde
şehir merkezine 30 kilometre, 50 kilometre, 80 kilometre mesafedeki köyler
ile İstanbul Büyükşehirin sınırları içindeki
Sarıyer ve Beykozdaki köy statüsündeki kimi özel yerleşim
alanlarının da dâhil edilmesi doğru değildir.
Şimdi, yasa Boğaziçi sahil şeridine
bir düzenleme getiriyor. Milletvekillerimize dağıtılan bir
kitapçık var, Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu zaten
dağıtıldı, burada da binlerce koordinat noktası
bizlere de iletildi. Şimdi, binlerce koordinat noktasını sevgili
milletvekillerimizin, yasayı düzenleyen
arkadaşlarımızın nasıl tespit edip de bu koordinat
noktaları üzerinden yasa teklifini hazırladıklarını
imza sahibi milletvekillerine gerçekten sormak istiyorum.
Tabii -biz de oturduk- bu koordinatları tek tek
pafta üzerine işleyerek gerçekte bunun nereyi ifade ettiğini burada
sizlere göstermek istiyorum. Sizlere dağıtılan
kitapçığın hiçbir noktasında Boğazın neresinin
kapsam içine alındığı, nerenin dışarıda
bırakıldığı gösterilmiyor. Yasa diyor ki: Biz
yalıları kapsam dışında bıraktık.
Sayın Bakanın da bu yönde bir açıklaması var. Arkadaşlar,
ne zamandan beri kültür varlıkları olarak tescil edilmiş birinci
sınıf eserler imar barışı ya da imar affına
girebilir? Bunlar zaten Bakanlığın doğrudan doğruya
korumak ve kollamakla yükümlü olduğu yani sadece üzerindeki tapu sahibinin
değil, bu kenti yönetenlerin, Türkiye'yi yönetenlerin gözünün nuru gibi
bakması gereken kültür varlıklarıdır ve kültür
varlıkları olan yalılara da bu denli irite edecek bir biçimiyle
yaklaşılmasını da
Açıkçası, kanunu ve kültür
varlıklarını, Boğazın korunması gereken
varlıklarını çok iyi anlamadıklarını söylemek
istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Boğazda tabii, öngörünüm bölgesi var, geri görünüm bölgesi var, etkilenme
bölgeleri var. Şimdi, Boğazda yaşayan
insanlarımızın sorununu bu yasa teklifi çözmüyor arkadaşlar.
2981 sayılı imar affı yasasıyla zaten Boğazın
iki yakasında hazine, belediye ya da vakıf arazileri ya da üniversite
arazileri üzerinde gecekondusu bulunan yurttaşlarımızın
mülkiyet meselesinin çözülmesiyle ilgili imar barışı adı
altında çıkarılan bu yasanın hiçbir şeye çözüm
olmadığını, sadece vatandaşı korkutmaya dönük
Elektrik ve suyunu keserler, yapında oturmak istiyorsan bu bedeli ödemek
zorunda kalıyorsun. anlayışından başka bir şey
değildir. Burada yapılması gereken nokta açık.
Boğaziçi özel bir yasa, 2960 sayılı Yasayla Boğaz
gerçekten koruma altında. Ancak nasıl oluyor ki ilçe belediyelerinin
denetim ve yetkisinde olmayan, doğrudan doğruya büyükşehir
belediyesinin kendisine bağlı Boğaziçi İmar Müdürlüğü
eliyle yıllardır koruduğu ve kolladığı
Boğazda kaçak yapılaşma bu kadar artmış ve şimdi
biz imar barışıyla da bu kaçak yapıları yasal hâle
getirmeye çalışıyoruz. Buradaki düzenlemenin özü şudur: Boğazın
geri görünüm ve etkilenme bölgeleri ile öngörünüm bölgesinde kamuya ait olan
araziler üzerinde yapısı bulunan yurttaşlarımızla
ilgili kesin olarak arkadaşlar, buna ilişkin üniversitelerin
mütalaası da var, hukuk mütalaaları da var, belediye meclislerinde oy
birliğiyle alınmış kararlar var. 2981 sayılı
Yasaya göre 1983 ve öncesinde yapılmış olan gecekondu ve hak
sahipleriyle ilgili imar ıslah planlarının, kesin olarak
belediye meclislerinden geçtiği gibi büyükşehir belediye meclisinden
geçip 400 metrekareye kadar yurttaşımızın kullanımında
olan arazilerle ilgili olarak sokak rayiç bedelleri üzerinden mülkiyetin
vatandaş lehine tesis edilmesinden başka bir çözüm yoktur. Bu imar
barışı ne getirecek? Açıkçası kimse bilmiyor yani imar
barışına başvuran bir yurttaşımız yapı
kayıt belgesini aldığında bu belge kendisine hangi
açıdan yasal bir güvence getirecektir?
Bakın, öngörünüm bölgelerinde plan yapma
yetkisi yoktur. Öngörünüm bölgeleriyle ilgili, geri görünüm bölgeleriyle ilgili
2960 sayılı Yasa, açık açık
Danıştayın bu
yönde vermiş olduğu içtihat kararları ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının almış olduğu,
kentsel dönüşüm ve bu bölgelerle ilgili imar planlarının tümünü
iptal eden kararları var. Boğazda plan yapma yetkisi, 1/5.000lik
planlarda büyükşehir belediyesinde, 1/1.000lik planlarda ilçe belediyesindedir.
Burada, seçilmiş ve atanmışlarla
ilgili tartışma yapılıyor. Değerli arkadaşlar,
plan yapma yetkisi seçilmişlerindir; plan yapma yetkisi, halk adına
seçilmiş olan meclislerindir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Türkiyede deprem olduğu zaman
yapmış olduğu, denetlemiş olduğu bütün yapılar,
yıkılmış olan
Eski Bayındırlık
Bakanlığının, şimdi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının plan yapma yetkisini tanımıyoruz,
demokratik değildir. Ankarada oturarak Türkiyenin beldeleriyle ilgili
plan yapamazsınız, Boğazda da yapamazsınız, hiçbir
yerde yapamazsınız. Bunu, halkın oyuyla seçilmiş olan
meclislerde, seçilmenin en büyük avantajını yaşayan
milletvekilleri olarak da savunmak zorundayız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, 2981 sayılı Yasa, bir imar
yasasıdır ve bu Meclisten geçmiştir. Şimdi, bakın, bir
yasayı görüşüyoruz, İstanbul Boğazının içinde
olduğu bir yasayı görüşüyoruz, bir torba yasa içinde.
Geçmişte de gene Boğazla ilgili başka bir düzenleme geldi, gene
torba yasa içinde. Arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
var. Bu Komisyonun asli görevi, imar meseleleriyle ilgili, planlamayla ilgili,
ulaştırmayla ilgili meselelerin görüşülmesi. Kara yolları
konusu geliyor, Plan ve Bütçe Komisyonuna; imar meselesi geliyor, Plan ve Bütçe
Komisyonuna. Yani o zaman bu Meclisin işleyişiyle ilgili,
komisyonların çalışma sistemleri ve işleyişleriyle
ilgili ciddi sıkıntıları görmek gerekir ve halkın
oyuyla seçilmiş olanların yani demokrasinin en temel kurumu olan
meclislerin plan yapma ve onama yetkisini asla elinden almamak gerekir.
Değerli arkadaşlar, burada İstanbul
Boğazı, sadece Sarıyerde, Beykozda yaşayanların
değil, sadece İstanbulda yaşayanların değil, sadece
Türkiyede yaşayanların değil; dünyanın, koruması
gereken en önemli kültür varlığıdır. Biz, bize emanet
edilmiş olan Boğazı korumak değil; biz, bizden sonra
gelecek kuşakların emanetine gözümüz gibi bakmak durumundayız. O
nedenle burada Boğazla ilgili düzenleme yapılırken tabii ki
1940larda, 1950lerde Sarıyere, Beykoza gelmiş, gecekondusunu
yapmış olanların barınma meselesiyle ilgili, yerinde dönüşüm
ve mülkiyet meselesinin, tapu tahsis belgeleri esas alınmak üzere -tekrar
söylüyorum- sokak rayiçleri bedeli üzerinden yurttaşın mülkiyet
hakkının tesis edilmesinden başka bir çözüm yoktur. Bunu buradan
belirtmek istiyorum.
Şimdi, bir konuyu daha Meclisimizin bilgisine
sunmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, Sarıyer Belediye
Meclisinde 2015 yılında oy birliğiyle Sarıyerin 13
mahallesinin imar ıslah planları yapıldı; imar ıslah
planları, mülkiyetin esasa teşkil etmesi için yapılması
gereken bir aşamaydı ve bu planları yapma yetkisi de ilçe
belediye meclislerinindi. Ancak Belediye Meclisinden oy birliğiyle
geçmiş olan bu plan teklifi, Büyükşehir Belediyesi tarafından
iade edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Boğazda yaşayan
on binlerce yurttaşımız dava açtı. Mahkemeler, belediyede
yapılmış olan imar ıslah planlarının yasaya uygun
olduğuna karar verdi, şimdi imar planları tekrar Büyükşehir
Belediye Meclisine geldi. 2960 sayılı Yasa, plan yapma yetkisini
kesin olarak yerel ve büyükşehir belediye meclislerine verdiği için
de bugün buradan ifade etmek istiyorum ki bu sürecin takipçisi
olacağız. Boğaz, yalnızca her dönemin zenginleri
tarafından sermayenin el değiştirdiği gibi
yalılarının el değiştirdiği bir alan değil;
Boğaz, aynı zamanda Beşiktaş, Sarıyer, Beykoz ve
Üsküdar; yüz binlerce yoksul ve emekçinin tıpkı FSM, tıpkı
Baltalimanı, tıpkı Reşitpaşa, tıpkı Mesudiye
Mahallesi, tıpkı Kirazlıtepe gibi, gecekonduda yaşayan
yurttaşlarımızın yaşadığı bir bölgedir
ve İstanbul Boğazı düşünüldüğünde ve
konuşulduğunda, korunması gereken, Boğazda yaşayan
insanların Boğazla birlikte korunmasıdır. Boğazdaki
insanları alırsanız geriye bir şey kalmaz diyorum,
sözlerimi tamamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi şahsı adına
İzmir Milletvekili Murat Çepni.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Başkan, Genel
Kurul, değerli halkımız; kooperatiflerle ilgili, 6ncı
maddeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Ancak hem bütçe sürecinde hem de bugün gün boyu
yürütülen tartışmalara dair birkaç şey söylemek gerekiyor.
Şimdi, bizim bir aile büyüğümüz var, çok dâhil olmak istemediği
konularda Beni mecbur bırakmayın. derdi. Şimdi, gerçekten AKP
sıraları bizi mecbur bırakıyor.
Şimdi, en çok duyduğumuz laflardan bir
tanesi: Bu halk bize oy veriyor. Şimdi, biz hırsızlık
diyoruz, Ama bu halk bize oy veriyor. deniyor. İstismar diyoruz, Bu
halk bize oy veriyor.; bütçe diyoruz, 17 yıldır bütçe
yapıyoruz. diyor. Savaş diyoruz, Kahrolsun HDP! deniyor.
Barış diyoruz, Kahrolsun HDP! deniyor. İşçi
sınıfı ölüyor. diyoruz, Ama büyüyoruz,
kalkınıyoruz. deniyor. Doğa talanı var,
yaşanılmaz hâle geldi coğrafyamız. diyoruz, Ama
büyüyoruz. deniyor, hastane turizmi deniyor, doğa turizmi deniyor.
Şimdi, biz ne dersek diyelim, AKPnin bir spot cümlesi var ama
onların deyimiyle bile, YSKnin açıkladığı rakamlara
bile bakarsanız, seçim sonuçlarına bakarsanız bu toplumun yüzde
50si AKPli değil, AKPnin politikalarını doğru bulmuyor.
Şimdi, burada biz AKPyi ikna etmekle, tabii,
görevli falan değiliz. Şimdi, örneğin, burada Karadenizli
vekiller var, AKPli sıralarda da Karadenizli vekiller var. Yani
Karadenizin bir çöplüğe dönüştüğünü, HES çöplüğüne
dönüştüğünü, yaylaların tarumar edildiğini, oraların
turizm adı altında sermayeye peşkeş çekildiğini
görmemeleri mümkün değildir. Dolayısıyla ortada düpedüz bir
tercih vardır.
Biz o yüzden, AKPye yüzde 1in iktidarı
derken bundan dolayı söylüyoruz. AKP, sermayenin iktidarıdır;
AKP, rantın iktidarıdır. Dolayısıyla şöyle
söylersek daha doğru olur: Bir rant ittifakıdır, bir rant
koalisyonudur, bir savaş koalisyonudur. Dolayısıyla ortada, bir
niyetten bağımsız, doğrudan bir tercih vardır. Yani
İşçi sınıfının lehine hiçbir karar yok. derken,
Emekçiler lehine hiçbir yasa yok. derken, AKP, tercihini beslendiği
kaynaklara yaparak sermayeden yana tutum alıyor. Dolayısıyla
AKPnin Biz her koşulda oy alırız. demesinin de sebebi
şudur: Bu halk, AKPnin politikalarını doğrulamıyor;
tam tersine, AKP, insanları, ölümü gösterip sıtmaya razı ediyor.
Demokrasi, değişim, Avrupa Birliği
söylemleriyle geldiler, insanlarımızı yedeklediler fakat
devletleştikçe karşıtlarına dönüştüler; olan düpedüz
budur ve bugün AKP, kendi gerçekliğini Ben olmazsam kaos olur. Ben
gidersem bombalar patlamaya devam eder. Ben olmazsam analar ağlamaya
devam eder. edebiyatı üzerinden geliştiriyor.
Dolayısıyla burada şu
çağrıyı yapıyoruz: Gelin, buyurun, ortak
belirlediğimiz -uluslararası olabilir, ulusal olabilir- bir seçim
denetleme modeliyle seçimlere gidelim. Herkes eşit biçimde
konuşabilsin, herkes eşit biçimde propaganda yapabilsin, herkes
eşit biçimde seçim sürecini değerlendirsin. Bugün, AKPli
olmayanın, AKPye üye olmayanın konuşmaya hakkı yok. Bugün
basınla ilgili konuşuyoruz, sanatçılarla ilgili konuşuyoruz
yani siz bunun farkında değil misiniz? Elbette
farkındasınız. Sizin temel olarak o üstünde yürüdüğünüz
siyaset, kendinden olmayanın düşmanlaştırılması
siyasetidir. Dolayısıyla bu koşullarda kitleler, korku
üzerinden, yarattığınız korku siyaseti üzerinden tercih
yapmak zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla demokrasi yoksa bir
ülkede...
Yani biz seçilmiş eş
başkanlarımız derken siz kahrolsun HDP diyorsunuz, terör
iş birlikçisi diyorsunuz. Biz AİHM kararları derken siz
aynı şeyi söylüyorsunuz. Biz açlık grevleri derken, tecrit
derken siz yine savaştan başka bir şey söylemiyorsunuz. Biz
Savaştan besleniyorsunuz. derken, Bu bütçe savaş bütçesidir.
derken tam olarak kastettiğimiz buydu.
Şimdi, Padişahım çok yaşa.
seslerinden başka ses duymak istemiyorsunuz ama biz HDP olarak da, bu
ülkenin devrimcileri, demokratları, sosyalistleri olarak da Kral
çıplak. demeye devam edeceğiz.
Şimdi, AKPnin bütçesinde halklar lehine
hiçbir şey yok. derken bu kooperatifler meselesi de tam olarak böyle.
Kooperatifler, halkın tüccara, sermayeye karşı kendi
emeğini koruduğu birliklerdir. Fakat Bugün biz bu ülkeyi bir
şirket gibi yöneteceğiz. diyen AKP Genel Başkanının
söylemine uygun olarak bu kurumlar da halkın inisiyatifinden alınarak
şirketleştiriliyor, anonim şirket gibi yönetilmeye
çalışılıyor. Aslında halkın küçük de olsa
kalmış bir üretim aracı alınarak tıpkı Tonyada
süt kooperatifinin kapatılması gibi, İzmirde TARİŞ
işçilerinin işten atılması gibi
Toparlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Buradan İzmirdeki
TARİŞ işçilerini de selamlıyorum, direnişlerine sahip
çıkacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyorum.
Sonuç olarak bu iktidar, korkudan beslenen bir
iktidardır. Korku, zulümden gelir. Bu kadar korkunun sebebi budur. Biz
Gezi derken bu kadar saldırıya uğramamızın sebebi
budur. Geziden korkunun sebebi budur. Dolayısıyla bu halk, bu zulüm
iktidarına karşı örgütlenecek, mücadele edecek, yalana
karşı gerçeğin savunusunu yapacaktır. Biz buna yürekten
inanıyoruz, bunun içerisinde olacağız.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İzmir Milletvekili Murat Çepninin 38 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki ifadelerini kendisine iade
ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; biraz evvel hatibi dinledik, neresini düzelteceğiz bir
dakika içerisinde mümkün değil ama en kısa yoldan bütün söylediklerini
kendine iade ediyorum; bir.
Cumhuriyette yaşıyoruz, saltanatta
değil. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. AGİT münasebetiyle
bütün uluslararası seçim gözlemcilerinin de seçimlerde bulunduğu ve
halkın gözü önünde dünyanın en demokratik seçimlerinin ve en fazla
katılım oranlarının yapıldığı seçimleri
hep beraber yaşıyoruz.
NURAN İMİR (Şırnak) Ya, buna
siz bile inanmıyorsunuz. Gerçekten, gerçekten yuh!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sonuç itibarıyla, zulmün değil, adaletin ve
halkın iktidarıdır AK PARTİ.
NURAN İMİR (Şırnak) - Vallahi
billahi siz bile inanmıyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Zulmün değil, adaletin; yoksulluğun değil,
kalkınmanın iktidarıdır AK PARTİ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURAN İMİR (Şırnak) Ortada hak
diye bir şey bırakmadınız, sadece itaat edenleri
yarattınız!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Herkes tarafından bunun böyle bilinmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURAN İMİR (Şırnak) Hak diye
bir şey bırakmadınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum efendim, toparlıyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Metin Akpınar
böyle espri yapamazdı!
NURAN İMİR (Şırnak) Yani
gerçekten hiç gülesim yoktu, hiç gülesim yoktu!
BAŞKAN Buyurun.
İkinci bir dakika
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Birtakım tekerleme ve lakırdıların,
birtakım iftiraların ve yalanların müdellel bir şekilde
ortaya konularak gerçeğin bütün herkese duyurulduğu bir atmosferde,
bir platformda gerçeklere kulaklarını, zihinlerini, kalplerini,
gözlerini tıkayan ve kapatanların gerçekler karşısında
halkın iradesinin tecelli ettiği bu mekânda iftiralara bel
bağlamaması gerekir.
NURAN İMİR (Şırnak) Gözünü de
kapatan sizsiniz, kulaklarınızı da tıkayan sizsiniz! Bütün
Türkiye toplumu bunu çok iyi biliyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bu iftiraları milletimiz sandıkta
değerlendiriyor ve gereğini de en güzel şekilde ortaya koyuyor,
yalan ile gerçeği, hizmet ile iftirayı birbirinden ayırt ediyor
ve her seçimde AK PARTİ, AK PARTİ, AK PARTİ diyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURAN İMİR (Şırnak) Bu saatten
sonra saltanatınız fazla sürmeyecek, hiç merak etmeyin!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bunun da görülmesi ve bilinmesini istirham ediyor,
hepinize saygılarımı sunuyorum. Teşekkürlerimle.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
38) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, şahsı adına
Düzce Milletvekili Ayşe Keşir.
Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Trafik Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi hakkında söz almış bulunuyorum.
Konuşmama geçmeden evvel, 27 Aralık Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün Ankaraya gelişinin 99uncu yıl dönümünü
kutluyorum. Ayrıca vefatının 82nci seneidevriyesinde istiklal
şairimiz Mehmet Akif Ersoyu büyük Türk milleti adına minnet,
şükran ve rahmetle yâd ediyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ,
halkın partisidir. AK PARTİ, çiftçinin partisidir. AK PARTİ, 784
bin kilometrekarenin her bir karışında yaşayan kadının,
gencin, işçinin, esnafın, çocuğun partisidir. AK PARTİ,
kendini bu ülke, bu vatan topraklarına ait hisseden herkesin partisidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ, umudun
partisidir, demokrasinin, geleceğin partisidir. AK PARTİ,
vatandaş ve hizmet odaklı bir partidir.
Vatandaşlarımızdan gelen talepler ve
ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar çerçevesinde çeşitli konulara
ilişkin olarak düzenleme yapılması gereği partimizin
öncelikleri arasındadır. Bu çerçevede Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Mehmet Muş ve 25 milletvekili arkadaşımızla
birlikte benim de imzam bulunan teklif Trafik Kanunu, İmar Kanunu,
Büyükşehir Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu, Vergi Kanunu, Yüksek
Seçim Kurulu Teşkilatı Kanunu, Ziraat Odası, Emniyet
Teşkilatı Kanunu ve diğer kanunlarda da düzenlemeler
içermektedir.
İlgili teklifle, belirlenen zaman
aralığında araç sınıfları itibarıyla geçmesi
yasak olmasına rağmen İstanbulda 15 Temmuz Köprüsü, Fatih
Sultan Mehmet Köprüsünden geçen araç sahiplerine verilen idari para
cezalarının tahsilatından vazgeçilmesi öngörülmektedir.
Aynı zamanda bu cezalar kapsamında tahsil edilen para
cezalarının taraflara iade edilmesi de ifade edilmektedir. 3350 aks
olan 25 kişilik midibüs köprüleri kullanırken 3400 aks olan 8+1 yolcu
kapasiteli yeni araçlar köprüleri kullanamamaktadır. İlgili cezalar
üzerinden yapılan bu düzenlemenin ardından köprü geçişleriyle
ilgili yeni bir UKOME kararı da gereği öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifte ayrıca
borçlarını yapılandıran ancak ödemelerini düzenli yapamayanlar
için tekrar bir yeni düzenleme yoluna gidilmiştir. Hakkını
kaybeden borçlulara borçlarını ödemede imkân verilmesi amacıyla
düzenleme yapılması öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği üzere idari para cezaları her yıl
takvim başından geçerli olmak üzere Vergi Usul Kanunu hükümleri
uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında
artırılır. Karayolları Trafik Kanununda yer alan fiillere
uygulanan ceza tutarları, malumunuz üzere, yakın zamanda yeniden
düzenlenmişti. Teklifle bu düzenlemede belirlenen tarifenin 2019
yılında yeniden değerleme oranı
artırılmaksızın uygulanmasına devam edilmesi ifade
edilmektedir.
Sayın milletvekilleri, şehrim Düzce de bir
tarım şehridir. Arazi varlığı olan küçük çiftçileri
desteklemek amacıyla, asgari ücretin yüzde 2si olan Ziraat Odası
aidatının alt sınırı yüzde 1e
düşürülmüştür.
Değerli milletvekilleri, tüzel
kişiliği kaldırılan köylerde alınması gereken
emlak vergisi ile Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca alınması
gereken vergi, harç ve katılım paylarına ilişkin istisna
süresi ile bu yerlerde içme ve kullanma suları için ücretin, en düşük
tarifenin yüzde 25ini geçmeyecek şekilde belirlenmesine ilişkin
uygulama süresi, altı yıldan sekiz yıla yine bu teklifle
çıkarılmaktadır. Bununla birlikte, tüzel kişiliği
kaldırılarak tek mahalleye dönüşen beldelerde içme ve kullanma
sularından alınacak ücretin mevcut en düşük tarifenin yüzde
50sini geçmeyeceğine ilişkin hükmün süresinin 31/12/2022 tarihine
kadar uzatılması da amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın
79uncu maddesinde vurgulanan, seçimlerin düzen içinde yönetimi
açısından sorun oluşturulmaması ve mevcut üyelerin bilgi ve
tecrübelerinden yararlanılmasında fayda görüldüğünden, Yüksek
Seçim Kurulu üyelerinin seçim sürelerine ilişkin düzenleme yine bu
teklifte yer almaktadır.
Sayın milletvekilleri, ihtiyaçlar
değiştikçe, yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça toplum
düzeninin sağlanması için gerekli olan yasal düzenlemeleri yapmak,
Parlamentonun temel görevlerindendir. Bu düzenlemenin Komisyon
çalışmaları esnasında emeği geçen tüm parlamenterlere
teşekkür ediyorum.
Sözlerime son verirken, kanun teklifimizin
hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, birinci
bölüm üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi -önce sorular- yapacağım.
Sayın Aygun, buyurun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İçişleri Bakanlığının
6/1/2017 tarihli yazısıyla İçişleri
Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü
ile ASELSAN AŞ arasında 2016-2018 yıllarını kapsayan
bir sözleşme imzalandığı, bu sözleşmeyle Mekânsal
Adres Kayıt Sistemine entegre olmayan 76 ilde -bunun içerisine
Tekirdağ ilimiz de dâhil olmak üzere- adres sisteminin uygun hâle
getirileceği bildirilmiştir. Bakanlıkça tespitlerin
kesinleşmesini müteakip cadde, sokak ve bina dış
kapılarının tabelaları belediyelerce üretilerek yerine
monte edilecektir. Bu çalışma ne zaman sonuçlanacaktır? Acil
olarak ALO 112, 155 ve 110 gibi önemli adreslerin verilen telefon
siparişleri üzerine müdahaleleri zorlaşmaktadır. Bunun için
gerekli çalışma yapılmasını bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Aydın
Yok.
Sayın Kaya
Yok.
Sayın Güneş
Yok.
Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığına soruyorum:
1) İktidarınızın yürütmekte
olduğu ekonomik model, tüketime, borçlanmaya, ithalata ve inşaata
dayanmaktadır. Bu da dış ticaret
açığımızı giderek artırmaktadır. Ara
malı ithalatı da bu açıkta önemli bir rakamı
oluşturmaktadır. Bunu gidermek, dış ticaret
açığımızı kapatmak için Bakanlık olarak herhangi
bir yatırımı teşvik etmeyi veya başka tür tedbirler
almayı düşünüyor musunuz?
2) Ekonomimizin dış saldırılara
maruz kaldığı şeklinde savunmalar yapıyorsunuz.
Dış saldırılar bugün yoktur, her zaman olmuştur.
Dış saldırılardan bu kadar çabuk etkilenen bir ekonomimiz
varsa bunun sebebi sizin iktidarınız değil mi? Ekonomiyi neden
bu kadar saldırıya açık hâle getirdiniz?
3) Bakanlık olarak girdi maliyetlerini ve
üretim enflasyonunu etkileyen, telafisi uzun zaman alacak olan bu krizi daha
ağır yaşamamak için ne tür tedbirler almayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Einstein Bilim, birçok şeyi
değiştirdi fakat düşünce tarzımız hep aynı
kaldı. Bu, bizi eşi görülmemiş bir felakete sürüklüyor. der.
İnsan, gerçeği kavramak ihtiyacındadır. İnsanı
evren içinde farklı ve büyük yapan, akıl ve düşündedir.
Descartes gibi Pascal da Düşünmeyen insan, insan olmaz. diyordu. Tüm
olumsuzluklar hayatın amacının yanlış
yorumlanmasından doğuyor, sevgiler yeşerecekken nefret ürüyor.
İnsan, hayatta gerekli olan maddi şeylerin, hayatın kendisi
olmadığını bilmelidir. İnsan, hayatın amacını
tam olarak bildiğinde güçlenir, bu güçle olaylara artık kendi
çıkarı açısından bakmaz, iyinin, erdemin yanında yer
alır, denge unsuru olur. Artık gururdan ve gösterişten uzak,
Âşık Veyselin dediği gibi Yeryüzü gezegeninde bir yolcudur o.
İnsanlık yolunun, barış, eşitlik, adalet ve
kardeşlik yolunun yolcusu.
BAŞKAN Sayın Özyavuz
İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoyu ölüm
yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum.
Şanlıurfada elektrik kesintileri,
insanlarımızın günlük yaşamını etkilemekte ve çok
büyük sıkıntılara neden olmaktadır.
Şanlıurfanın bütün ilçeleri ve mahallelerindeki bu zulmün bir
an önce bitmesi gereklidir. Bu konu her gündeme geldiğinde kaçak elektrik
meselesi bahane edilerek geçiştirilmektedir. Kaçak elektriği tespit
etmek kurumun işi olduğuna göre kullanmayan
vatandaşlarımız neden cezalandırılmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Değerli Başkan.
Sayın Plan ve Bütçe Komisyonunun
Başkanı dedi ki: Polislerle ilgili getirilen bu zorunlu aidat,
efendim, emekliye ayrıldıkları zaman büyük bir nemayla birlikte
para veriliyor, OYAKa benzetti. OYAKta iki seçenek var.
Bir: İsterseniz parayı nemasıyla birlikte
geri alırsınız veyahut da devam edersiniz ayrıca bir
emeklilik maaşı verilir. Burada bu imkân var mıdır?
İki: OYAKta vatandaşa yani oradaki
üyelerine çok düşük krediler veriliyor. Burada ancak
yatırdığı para kadar o düşük kredi veriliyor, aksi
takdirde vatandaşın piyasadan aldığı kredi
şeklinde para veriliyor. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Teşekkür ederim, saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN - Sayın Paylan
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, imar affı
yasasını genişletiyoruz bu torba yasayla biliyorsunuz ve bugün
26 Aralık. Sayın Başkan, eğer bugün Meclis kabul ederse
Cumhurbaşkanının onayı, Resmî Gazetede
yayımlanması muhtemelen 30 Aralığı bulacak. Bugün
televizyonda bir reklam gördüm, İmar affına başvurun, son
başvuru tarihi 31 Aralık. diyor. Yani kanun yürürlüğe girdikten
sonra başvuru için bir gün kalacak bu bilgiye göre. Ben Komisyon
sırasında Sayın Komisyon Başkanına da, Mehmet
Muşa da sordum. Arkadaş, bu torbayı getirdiniz de buna göre
yürürlüğü uzatmanız lazım. Bu uzatma bilgisini bize teyit eder
misiniz? dedim. Sayın Komisyon Başkanı da, Sayın Mehmet
Muş da Sayın Bakanı defalarca aramalarına rağmen
Sayın Bakan dönmedi, dediler ki: Genel Kurulda bilgi vereceğiz.
Sayın Başkan, bu bilgi sizde var mı?
İmar affı yasası yürürlüğü uzayacak mı?
Sayın Komisyon Başkanım sizde var
mı? Varsa bu bilgiyi neden Meclisten gizliyorsunuz, neden
vatandaşlarımızdan gizliyorsunuz? Ya da yürütmeden bu bilgiyi
alamıyorsak neden bu yasayı çıkarıyoruz Sayın
Başkan?
BAŞKAN Sayın Şahin...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ekim sonunda yağan şiddetli dolu, Hatayda
narenciye bahçelerine hasar verdi, ürünler paramparça oldu. Erzinde 40 bin
dönümlük, Dörtyolda 10 bin dönümlük alandaki narenciye zarar gördü. Narenciyenin
yüzde 100 zarar gördüğü alan 20 bin dönüm. Bu doğal afet
karşısında yapılan tek şey, çiftçinin Ziraat
Bankasına olan borçlarının bir yıl ötelenmesi oldu. Oysaki
bu zararla çiftçi borçlarını ödeyemez, geçimini sağlayamaz, 2019
narenciye bakımını yapamaz oldu. Çiftçinin dolu
yağışından gördüğü zararın telafisi için bölge,
afet bölgesi ilan edilmeli, çiftçiye tazminat veya iki yıl sonra ödemeli
ek kredi verilmeli. TARSİM sigortalı olanlara gelecek yıl
bakımı için ek kredi gereklidir. Sübvansiyonlu tarım kredi
miktarı artırılmalı, dönüm bazlı kredi 2.500den 4
bine çıkarılmalı. Aksi hâlde, narenciye üreticisi için 2019
yılı da kâbus yılı olacaktır. Bir an önce hükûmetin
çiftçimize destek olması, teşvik vermesi gereklidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan...
KAZIM ARSLAN (Denizli) İçişleri
Bakanlığına soruyorum:
1) Bakanlığınız bünyesinde
çalışan kaç polis personeliniz vardır? Polislere verilmesi
düşünülen 3600 ek göstergeyi ne zaman uygulamaya
başlayacaksınız?
2) Bakanlığınız bünyesinde
çalışan koruma polisi sayısı kaçtır?
Cumhurbaşkanına tahsis edilen polis sayısı kaçtır?
Şu anda Mecliste çalışan koruma sayısı ne
kadardır?
3) Bakanlığınıza daha önce de
sormuştum, hâlâ cevap alamadım, şimdi yine soruyorum: Türkiyede
faaliyet gösteren tarikat sayısı nedir? Bunların merkezleri
neresidir? Kaç adet şubeleri vardır? Başkanları kimdir?
Gelirlerini nereden sağlamaktadırlar? Üye sayıları
kaçtır? Hangi alanlarda faaliyet gösterdiklerini açıklar mısınız?
4) Bakanlığınız bünyesinde
kullanılan araç sayısı kaçtır? Bu araçların kaç adedi
kiralıktır? Bakanlık olarak kiraladığınız
binalar var mıdır? Varsa kaç adettir? Kiralık binalara ve
araçlara yılda kaç para kira ödemektesiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, Komisyon
Başkanımıza cevap için söz veriyorum.
Buyurun Sayın Başkanım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben öncelikle bu POLSANla başlamak istiyorum.
Konuşmasında hatip arkadaşımız da dile getirdi,
Sayın Başkan açıklama yaptı ama bunun ikna edici
olmadığından bahsetti, öyle diyeyim yani kısaca ve
Sayın Tanalın da soruları var.
Benim bu Anayasa Mahkemesi kararı ve
İLKSAN ve OYAK örneklerini vermemin sebebi, zorunlu üyelikle ilgiliydi.
Her ikisine de baktığınızda da zorunlu üyeliğin
olduğunu görüyoruz. Bu karar da İLKSANla ilgili bir karar. O da
şöyle: Bu kararı ilk önce bir sizinle paylaşayım:
İLKSANa zorunlu üyelik konusunda Afyonkarahisar İdare Mahkemesi
tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru üzerine 3 Ocak
2018 tarihli ve 30290 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Anayasa
Mahkemesi kararı şu: İLKSANın Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı olarak faaliyet göstermek üzere
kanunla kurulmuş bir tüzel kişilik olduğu, üzerinde Millî
Eğitim Bakanlığının idari vesayeti bulunduğu,
mevcutlarının ve alacaklarının devlet mallarına ait
hak ve önceliklere sahip olduğu ve bu özellikleri nedeniyle tüzel
kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu.
Ayrıca, Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesinden maaş alan ilkokul
öğretmenlerinin statü hukukuna tabi kamu görevlisi ve İLKSANın,
üyelerinin sosyal ve ekonomik çıkarlarını koruma ve üyeleri
arasında dayanışmayı teşvik etme amacıyla
kurulmuş bir kamu kurumu olduğu gözetildiğinde, İLKSAN
üyeliği ilişkisinin bir tür sözleşme olmayıp kamu hukuku
ilke ve kurallarına tabi olduğu. Bu itibarla İLKSAN üyeliği
konusunda irade serbestisinin ve dolayısıyla sözleşme
özgürlüğünün varlığından söz etmenin mümkün
olmadığından, zorunlu üyelik esasının sözleşme
özgürlüğüne aykırı olduğunun söylenemeyeceği
gerekçeleriyle kararın Anayasanın 13üncü ve 48inci maddelerine
aykırı olmadığına karar vermiştir.
OYAK, İLKSAN ve POLSAN aynı hukuki statüye
sahip sosyal yardımlaşma kuruluşları. Ayrıca, kanun
teklifinde özellikle kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra Emniyet
teşkilatına atanacaklara zorunlu üyelik getirilerek mevcut personelin
kazanılmış haklarının da korunması, yapılan
düzenlemede amaçlanmıştır.
Onun dışında, bu imar
barışındaki süre
MAHMUT TANAL (İstanbul) Soruma cevap
değil.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sorunuza cevap, şöyle: Ben Anayasa
yani hukuki statüsüne ilişkin bir cevap verdim. Onun
dışında, onun içeriğiyle ilgili olan, beni ilgilendiren
tarafı, Komisyon Başkanı olarak, Anayasaya aykırı
olup olmadığıdır düzenlemenin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Aradaki farkı
sordum yani onu sormadım ki.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ben o tarafını söylüyorum. Siz
nasıl işleyecek, nasıl yapılacak, bunu zaten sözlü soru
önergeleri ortadan kalktığından bir yazılı soru önergesiyle
Bakanlığa tevdi edersiniz diye düşünüyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ona da cevap
vermezler.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Orada niçin
oturuyorsunuz Başkanım, sorulara cevap vermek için.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Devam ediyorum Başkanım.
Bu yapılandırmayla ilgili bir
GARO PAYLAN (Diyarbakır) İmar
affını şey yapacaktınız. Atlamayın onu,
atlamayın.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) İmar affını söyleyeyim
önce, pardon, Sayın Tanal araya girince imar affı geriye kaldı.
Bu süre uzatımıyla ilgili mesele
Biliyorsunuz, mayıs ayında çıkarmış olduğunuz
kanunda bu düzenlemeyi yaparken Cumhurbaşkanı yani daha doğrusu
o gün Bakanlar Kurulu -sonradan atıflar Cumhurbaşkanı olarak
değiştirildi- bir yıla kadar başvuru ve ödeme sürelerinin
uzatılması konusunda yetkilendirildi. Bizim burada yapmış
olduğumuz düzenleme, eksik kalan bir alanın imar
barışına dâhil edilmesi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) İki gün var.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Söylediğiniz doğrudur, biz bu
düzenlemeyi Meclisin iradesi olur da buradan geçirirsek zannediyorum bu
doğrultuda da yürütme bir değerlendirme yapacaktır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Ya, yapmayın,
bu bilgi olmadan nasıl geçireceğiz buradan Sayın Başkan? Bu
bilgi olmadan bu madde geçirilir mi buradan?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Yani kanun
maddesini yürürlükte nasıl değerlendirecek?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Burada bu yeni durumla ilgili olarak
başvuru sürelerinin uzatılacağını ama ödemeyle ilgili
başvuru yapmış olanların ödeme sürelerinin
uzatılmayıp bunların 31 Aralık itibarıyla
ödeneceğini öngörüyorum.
Bu yapılandırmaya ilişkin de -10uncu
maddede yer alan- 11 Mayıs 2018 tarihinde Meclisimizce kabul edilen bu
7143 sayılı Kanundan yararlanmak üzere başvuran ancak
zorunluluk olan o ilk iki taksiti ödeyemediği için hakkını
kaybeden vatandaşlarımızın yeniden bu haktan
faydalanmalarına imkân verecek bir düzenleme yapıyoruz. Eğer
gecikme zamlarıyla beraber -ödedikleri tarihe kadar- en geç şubat
ayının sonuna kadar bu ilk iki taksitlerini -gecikme zamlarıyla
beraber- öderlerse yeniden yapılandırmaları ihya edilmiş
olacak ve yapılandırmalarını, 7143ten
faydalandıkları şekilde yapılandırmalarını
devam ettirebilecekler.
Onun dışında, evet, bir de Sayın
Aygunun bir sorusu vardı MAKS sistemiyle ilgili. Arkadaşlardan bilgi
aldım, onu paylaşmak istiyorum. Arkadaşlar bu Mekansal Adres
Kayıt Sisteminin, Nüfus Genel Müdürlüğü ile ASELSANın birlikte
yürüttüğü projenin 2020nin sonuna doğru bitirilmesinin
planlandığı bilgisini bize aktardılar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, süre var.
BAŞKAN Evet.
Sayın Karaman
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1939 yılında 26 Aralığı
27 Aralığa bağlayan bu gece meydana gelen, Erzincanda taş
üstünde taş bırakmayan depremin yıl dönümü münasebetiyle söz
almış bulunuyorum. Teşekkür ederim.
Konuşmamın başında, Erzincan
depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum. Allah bir daha milletimize böyle büyük acılar
yaşatmasın. 27 Aralık 1939 gecesi saat 02.00de meydana gelen
Erzincan depreminde resmî kayıtlara göre 32.962
vatandaşımız hayatını kaybetti, 100 bin insanımız
yaralandı, kamu binaları dâhil taş üstünde taş
kalmadı, toplam 117 bin bina yıkıldı. 8 şiddetinde
meydana gelen deprem sonrası ilçelerle birlikte Erzincan âdeta bir harabe
şehre döndü. Tarihinde pek çok savaş ve felaket gören Erzincan,
hiçbir döneminde 1939 yılındaki deprem kadar yerle bir
olmamış, harabeye dönmemişti. Sıcaklık eksi 10
derecenin altında, deprem sonrası soğuktan, yetersiz müdahaleden
çok ciddi can kayıpları yaşandı. Bugün, o günün yıl
dönümü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Şimşek
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, imar
barışıyla ilgili uyarıları yapıyoruz ama maalesef
bizim uyarılarımızın çok da dikkate
alınmadığını görüyoruz. İmar
barışında en önemli kriter öncelikle insanların tapusu var
mı, yok mu? Burada insanlara imar barışına müracaat
hakkı tanınırken maalesef tapu kriteri göz önüne
alınmadı. Bari bunlar komisyonlarda değerlendirilirken veya
çevre ve şehircilik il müdürlükleri bunu değerlendirirken bu
komisyonun içerisine, mutlaka belediyelerden ve Millî Emlak müdürlüklerinden,
defterdarlıklardan işin içerisine memurları katmak zorunda. Aksi
takdirde, Türkiyenin birçok yerinde gerçekten rant değeri olan
imarlı arazilerin içerisine bile kaçak inşaatlar yapıldı.
Fırsatçılar bu işi değerlendirmeye
çalıştılar. Burada fakir fukara, garip gureba köyün içerisine
veya bir dağın başına bir ev yapmışsa buna
tolerans gösterilebilir ama Boğazda, Antalyada, Mersinde, rant
değeri olan sahildeki yerlerde, sayfiyelik yerlerde yapılan talana
müsaade edilmemelidir. Bununla ilgili mutlaka engelleme
yapılmalıdır. İmar barışı kriterleri gözden
geçirilirken bunlara mutlaka dikkat edilmeli, devletin arazisine devlet sahip
çıkmalıdır. Bizim görevimiz budur. Yani milletin
malını, üç tane uyanık içine bir prefabrik koyarak, bir bina
yaparak, bir konut yaparak ele geçirmemelidir. Bunlara mutlaka dikkat
edilmelidir.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Değerli arkadaşlar, birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra numaralı
Karayolları Trafik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Süleyman
Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Emine Gülizar
Emecan Faruk
Sarıaslan Mahmut
Tanal
İstanbul Nevşehir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Mevcut olan bu kanun yürürlük maddesiyle birlikte,
yürütme maddesiyle birlikte 12 madde. Yalnız bu 2 tane maddeyi çıkardığımız
zaman 10 madde kalır. 10 maddesinde 8 tane farklı kanunda düzenleme
var. 8 tane farklı kanunda düzenleme var ancak burada ben şunu merak
ettim, Komisyon Başkanından veya Meclis Başkan Vekilinden
Bu
kanunun başlığında Karayolları Trafik Kanunu ile
Bazı Kanunlarda
diye geçiyor. Şimdi, Karayolları Trafik
Kanununda 1 madde değişikliği var, Sermaye Piyasası
Kanununda 2 madde değişikliği var, diğer kanunlarda birer
tane var. Şimdi harf sırasına bakıyorum,
Karayollarına gelmiyor; kanunların numarasına bakıyorum,
buna gelmiyor. Şimdi, yani bu Karayolları Kanunu niçin
başlık konuldu da Sermaye Piyasası Kanunu konulmadı, Yüksek
Seçim Kurulu Kanunu konulmadı, yani burada köprü affı konulmadı,
imar barışı konulmadı? Yani Allah rızası için,
bunu bilen birisi varsa bana anlatsın veyahut da bu, işin
şeytanlığı mıdır, belki kurnazlığı
mıdır? Karayolları Kanunu demek daha zarif, daha hoş
gelir. Sırf buradaki amaç, acaba Yüksek Seçim Kurulundaki esas bam teli
olan, seçimlere olan
Yüksek Seçim Kurulu üyelerine ihtiyacınızdan
dolayı mı bunu yaptınız acaba? Bunu Allahın bir kulu
veya bir milletvekili, teklifte imzası olan veya Başkan veya Meclis
Başkanı açıklarsa mutlu olurum, ben de hukuk bilgimi tazelemiş
olurum.
Gelelim bu maddeyle ilgili
Sayın Başkan
dedi ki: Biz Emniyet mensuplarının sosyal ve ekonomik olarak
şartlarının düzenlenmesi açısından
Ya,
arkadaşlar, polislerin o kadar ekonomik şartlarını, sosyal
şartlarını düzenlemek istiyorsanız, sizden ricam,
yapılması gerekenler:
Bir: 3600 ek göstergeyi getirmek lazım.
İki: Şu andaki şartlarda on iki saat
çalışıyorlar, bunu sekiz saate indirmek lazım.
Üç: Şu anda Mecliste bulunan polislerin benden,
sizden veya çalışan arkadaşlarımızdan bir farkı
var mı? Yok. Aynı kapıdan giriyoruz, aynı mekânda
çalışıyoruz. Çalışan memur
arkadaşlarımız -bana verilen bilgiye göre- 2 TLye yemek yerken
polisler 10 lira ile 12 lira arası yemek yiyor. Bunun neresi eşitlik,
bunun neresi adalet? Kamu görevlileri kırk saat çalışıyor
haftada, o insanlar kırk beş saatin üzerinde çalışıyor,
gün geliyor altmış saat çalışıyor. E, mesaisi de yok
bunun.
Efendim, OYAKla karşılaştırma
yaptınız Sayın Başkan -dinliyor musunuz bilmiyorum- ama
bakın, OYAK ne yapıyor? OYAK üyelerine diyor ki: Kardeşim,
senin bana yatırdığın parayı çok yüksek faizlerle
birlikte
Burada, Polis Sandığının verdiği
paranın 3 katı kadar para veriyor veya 4 katı kadar para
veriyor, burası o kadar parayı vermiyor. Ayrıca Kredi veriyor.
deniyor. Krediyi polisin orada biriken parası kadar veriyor. Eğer
fazlasını verirse banka faiziyle eşit şekilde veriliyor.
Aynı şekilde, geçen sene başlattıkları Citroen marka
araba kampanyası var. O Citroen marka arabalar için oradaki üyelerine
yaptıkları indirimin aynısı dışarıda ona üye
olmayana da yapılıyor. Emniyet mensupları şunu söylüyor:
Arkadaş, siz bize bunu getiriyorsunuz, evet, ama bir şartla:
OYAKtaki koşulların aynısını sağlayın, bu
bizim yararımıza olur. Aksi takdirde, bu şekliyle bizim
yararımıza olmuyor, yararımıza değil. Eğer biz
gerçekten
Benim özel korumam yok. Ölüm tehditleri aldım, evet,
Emniyetten, emniyet güçlerini bana verdiler ama ben bu anlamda bugüne kadar bir
yardım talebinde bulunmadım. Her sene de yenileniyor ve Allah
nasıl tamamlarsa o olur yani o anlamda çok rahatım ve özgürüm.
Polisler mermiyi kendi parasıyla mı
alıyor, devlet mi ödüyor? Eğer gerçekten polislerin ekonomik ve
sosyal şartlarını düşünüyorsak
Burada içimizde
bakanlık yapmış olan arkadaşlarımız var ve hâlen
koruma altında olan arkadaşlarımız var,
dışarıda bulunan polis arkadaşlarımız var; gerek
kendisini kollamak için gerek sizleri, bizleri, vatanı ve ülkeyi korumak
ve kollamak için, suçlularla mücadele etmek için, terörle mücadele etmek için
bellerinde taşıdıkları o silahın mermilerini kendi
ceplerinden alıyorlar arkadaşlar. Böyle bir kamu hizmeti olur mu?
Böyle bir devlet anlayışı olur mu? Sadece ve sadece
atışlarla ilgili eğitimde kullandıkları merminin
ücretini veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım, buyurun.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Arkadaşlar, yani burada eğer gerçekten biz
polise ekonomik ve sosyal anlamda destek olacaksak yapılması
gerekenler:
Bir: Ücretsiz olarak polisin mermisini verin.
İki: Haftalık kırk saat
çalışmanın üzerindeki tüm çalışmalarına fazla
mesai ücretini verin.
Üç: Gayet açık, 3600 ek göstergesini verin.
Dört: Aynı şekilde burada memurların
yediği yemeğin ücreti neyse Meclisteki polislerden de aynı
ücreti alın değerli arkadaşlar.
Beş: Oradaki o giydikleri elbiselerin,
botların yıpranması açısından, onlar da yetersiz
geliyor, o koşulları da iyileştirmek lazım ve burada,
gerçekten -ben tekrar sataşıyorum Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanına, sizden istirham ediyorum- ekonomik şartların
düzenlenmesi diyorsanız bu dediğim hususların da nazara
alınmasını istirham ediyorum.
Tabii, siz hepsine kafa sallıyorsunuz ama
sonuçta yapmıyorsunuz. Sorduğum soruyla ilgili de bana dediniz ki:
Efendim, Bakanlığa sorun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki, Bakanlığa
soracaksak Sayın Başkanım -size saygı duyuyorum ama- o
zaman orada niçin oturuyorsunuz? Kalkın, ben orada oturayım, evet
veya hayır derim değerli arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkanım, bir söz
talebim var Komisyon olarak, müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, 3üncü madde, teklif Komisyonumuza sevk
edildiğinde 1inci maddeydi ve kanunun adının
Karayollarıyla başlıyor olmasının sebebi budur.
Diğer 2 madde, ilk 2 madde Komisyonumuzda ilave edilen maddeler
olduğu ve madde numaralarına göre de maddeleri teselsül
ettirdiğimiz için 3üncü sıraya kaymıştır. Ha, ismi
değiştirilebilirdi ama o noktada Komisyon olarak bir tasarrufta
bulunmadık.
Bilgilendirme için bunu sizinle paylaşmak
istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, doğru değil. Niye? 1inci madde 3201.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, onu söylüyor zaten.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sıra
numarası olsa, burada gayet rahat Trafik Kanunu 2918. O zaman 2918in
başa gelmesi lazım, niye 1inci maddeye Emniyeti yazdınız
siz? Yani lütfen
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, tarihe göre
sıraladık. Yani bilsinler.
BAŞKAN Şimdi diğer önergeyi
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1491) esas numaralı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 1- 4/6/1937 tarihli ve 3201
sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 90 ıncı maddesine
ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Bu fıkranın yürürlüğe
girdiği tarihten sonra Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosunda göreve başlayan
memurlar görevleri süresince Sandığın daimi
ortağıdır. Sandığa katılım bedeli Hazine
tarafından ödenir.
Ayhan Erel Yavuz
Ağıralioğlu İsmail
Koncuk
Aksaray İstanbul Adana
Fahrettin Yokuş Hasan Subaşı
Konya Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de RTÜKün bugün FOX TV ve Halk
TVye vermiş olduğu cezaları doğru bulmuyorum. Bu cezalar
aslında Türk demokrasisine vurulan yeni bir hançerdir. Bu gidiş hayra
alamet değildir. Türkiye parti devletine doğru yavaş yavaş
evriliyor. Bunun kimseye faydası yok. Zaten sesi kısık olan
medyayı tamamen susturduktan sonra, Allah aşkına, sıra kime
gelecek? Bu sorunun cevabını bu çatı altındaki herkes düşünmelidir,
kendine sormalıdır. Onun için ben kınıyorum, doğru
bulmuyorum. Talimatla cezalar verilmez.
Değerli Başkan, kıymetli
milletvekilleri; buraya getire getire Polis Sandığını
getirdiniz. Yahu, 300 bini aşkın polis memuru Emniyet
çalışanının bütün sorunları bitti de, bu Emniyetçiler,
bu çalışanlar bolluk, refah içinde geziyorlar,
dolaşıyorlar, nereye para harcayacaklarını
şaşırmışlar, Aman, şu sandığa zorunlu
hâle getirin bizi. 45 binimiz oraya üye olmuş, 250 binimiz henüz
olmamış. Bizi ihya etsin bu sandık. diyorlar(!) Böyle bir
talepleri mi var? Kime sordunuz? Hangi polise sordunuz? Niye bunu
getiriyorsunuz?
Bunun anlamı şu: Her biriniz zaten geçim
sıkıntısı içindesiniz, zaten çalışma
şartları içinde boğuluyorsunuz; zaten mutsuzsunuz,
huzursuzsunuz; on dört saat, on altı saat çalışıyorsunuz;
zaten sizi düşünen de yok... Bir çıkardılar, dediler ki: Ya,
3600ü polisten başlatacağız. Gene unuttular. Öğretmene
getireceklermiş, ikinci yüz günlük programda öğretmen var, polis yine
yok. Diyorlar ki: Ama illa sizden, maaşlarınızdan, en az 250
lira ile 400 lira arasında -gelir durumunuza göre- sandığa
zorunlu, mecburi aidat keseceğiz. Hukuka uygun mu? Yok, biz uydururuz.
Öyle
Efendim, İLKSANmış.
İLKSANın tüzüğü ile bunun tüzüğü aynı mı? Polis
Sandığı Tüzüğünde demokrasi var mı? Sadece birinci
sınıf emniyet müdürlerinin yönetici olduğu, hiç kimsenin aday
olamadığı, yönetime giremediği bir sandığa
Allah
aşkına, ya, bari Mecliste birbirimizi kandırmaya
çalışmayalım. Böyle bir şey olabilir mi?
Polis memurları mağdur, polis
memurları huzursuz; her sene 50den fazla polis intihar ediyor, çoluk
çocuğunu katlediyor; bir gün tatil yapamıyor, bayramı
seyranı yok, mesai mefhumu yok. Hele hele öyle bir disiplini var ki hâlâ
1979 yılının disiplin sistemi işliyor ve şuradan iddia
ediyorum, kamu içinde, kamu kuruluşları içinde en büyük mobbingin, en
büyük insan hakları ihlalinin olduğu yer Emniyet
teşkilatıdır, Emniyet Genel Müdürlüğüdür. Hele hele orada
sivil memurlar var, çoğu yurt çocuğu diye ifade edilen yani
yurtlardan temin edilen kimsesiz çocuklar. Onların adı yok, onlar maraba;
onların iş tanımı yok, onlar o kurumda her şeye
koşturulan, her şeye çiğnetilen insanlar; aynı polis
memurları gibi. Allah aşkına, söyleyin ya, şurada Emniyet
Genel Müdürlüğü yapmış, bakanlık yapmış insanlar
var. Benim polisim niye Avrupa standartlarında günde sekiz saat
çalışmaz? Niye bayram izni olmaz? Neden bunlar insanca
yaşayacağı ücrete ulaşamaz? Neden itilir kakılır?
Neden üst amirler ile alt arasında sıkışır kalır?
Bu ayrımcılıklar neden? Dönüp bir bakın Allah
aşkına. Getire getire sandığı getireceğinize
polislerin derdini getirin şuraya da konuşalım,
tartışalım, bir sonuç bulalım, onlar da huzur bulsun. Onlar
huzur bulmuyor, onlar huzursuz, onlar mutsuz. Mutsuz bir polis
teşkilatının, huzursuz bir polis teşkilatının bu
millete huzur getirmesi, mutluluk getirmesi mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Beyler, Allah
aşkına, Allah aşkına, bunun için, gelin polis
teşkilatımızın her birine sahip çıkalım, hak
ettiği değeri verelim, hak ettiği itibarı iade edelim
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra numaralı
Karayolları Trafik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Süleyman
Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Orhan
Sarıbal Emine Gülizar
Emecan Faruk Sarıaslan
Bursa İstanbul Nevşehir
Madde 2- 15/5/1957 tarihli ve 6964 sayılı
Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununun 20 nci
maddesinin üçüncü fıkrasında bulunan yüzde ikisi ibaresi yüzde
biri şeklinde değiştirilmiştir.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Yavuz
Ağıralioğlu Ayhan
Erel Behiç Çelik
İstanbul Aksaray Mersin
Dursun
Ataş İsmail
Koncuk Fahrettin
Yokuş
Kayseri
Adana Konya
Bedri
Yaşar
Samsun
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal.
Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ziraat odalarının giriş
aidatlarının düşürülmesi iyi. Kime faydası var derseniz,
kimseye faydası yok, sadece durum düzeltmeye dair bir açılım.
Aslında yapılması gereken çok iş var ama yapmıyoruz.
Küçük çiftçi için odaya üye olmak adına kıymetli bir şey ama
bugüne dair, çiftçiliği herkes çok konuşuyor, bu Meclis en çok
konuşuyor, tarım battı ama ondan önce bir şey var: Bir
ülkede demokrasi yoksa ve o ülkede demokrasiyi inşa edecek adalet yoksa -Tuz
kokmuş. derler Anadoluda- tuz kokmuştur, ülke kokmuştur,
ülkeyi de kokutan elbette iktidardır.
Basını tamamen kuşatma altına
alan, çiftçiye para vermeyen, çiftçiyi zor durumdan kurtarmak istemeyen, Ziraat
Bankasının, Vakıflar Bankasının
kaynaklarını, medya organlarını kuşatmaya
çalışan bir AKP iktidarı var ve saray rejimi var. FOXa, Halk
TVye, yetmez, sokaktaki herkese bir şey vadediyor 2019 ve gelecek için:
Sopa, dayak, şiddet, cezaevi, tutuklama.
Diyorsunuz ki: Bu ülkede faşizm yok.
Çıksın biriniz buraya, dünya tarihinde faşizmi anlatsın,
sizin faşizmle bir ilginizin olmadığını
anlayalım. Nasıl yokmuş faşizm? Bütün medya
organlarını kilitleyeceksiniz, bütün basın-yayını hegemonyanız
altına alacaksınız, konuşanı
susturacaksınız; bir bütçe yapacaksınız, 228 tane yeni
cezaevi, 137 bin insanı yeniden içeri alacak; bütün ülkede -sokakta gezen,
evde televizyon seyreden, işte çalışan- jurnalliğin,
ispiyonculuğun, birbirini şikâyet etmenin suç kaynağı
sayıldığı, gizli ajanların, birbirini gizli
şikâyet edenlerin muteber olduğu
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Burası Türkiye
ORHAN SARIBAL (Devamla) -
önce cemaat olarak
başlayan, sonra muteber bir yapı olan, kamuda her türlü rütbe
almanın gereği olan FETÖnün tarafınızdan ödüllendirilip
büyütülüp daha sonra da terör örgütü hâline getirildiği bir Türkiye
Cumhuriyetinden bahsediyor muyuz?
Türkiye Cumhuriyeti bu değil elbette. Bu, olsa
olsa, sarayın kendisine yarattığı yeni bir mekanizma, yeni
bir yönetim biçimi. Bu yönetim biçiminde de aşağı yukarı,
böyle, tarihe baktığınızda, faşizmin egemen
olduğu tarihlere baktığınızda
Ama biliniz,
faşizm şöyle bir şey: Faşizm önce emperyalizmin ve
çıkarcılığın aracılığını yapar,
sonra kendine düşman yaratıp onları yok eder, daha sonra da
düşman bulamayınca sıra kendine gelir. Yani sırada kimin
olduğunu aşağı yukarı herkes görüyor. O Hitler
dönemini şöyle bir hatırlarsak bir Alman general şunu söylüyor:
Rus halkı henüz faşizmin ve kendisinin ne kadar büyük tehlike
içerisinde olduğunun farkında değil, çünkü henüz her Rus
vatandaşının kapısının eşiğine kan
bulaşmadı. O yüzden, faşizm öyle bir şey; önce kendi
düşmanını yer, sonra da döner kendini yer.
Bekliyoruz göreceğiz, hep birlikte bunu
göreceğiz ama sizin bir şansınız var. Sizin
şansınız kim biliyor musunuz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Tayyip Erdoğan.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Sizin
şansınız bu ülkenin yurtseverleri; içeri atmak istediğiniz
yurtseverler, içeri tıkmak istediğiniz solcular, sosyalistler,
demokratlar; içeri atmak istediğiniz, yok saydığınız
Kürtler; her türlü inanç sömürüsünde bulunduğunuz Aleviler, yok
saydığınız Ermeniler; bu ülkenin mazlum halkları, bu
ülkenin demokratları, bu ülkenin aydınları. Sizi onlar koruyor.
Eğer bizler olmasak, o saray hegemonyasının altında elbette
siz de susturulacaksınız, elbette faşizm sizin de
kapınızın eşiğine kadar gelecek. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
Elbette söyleyecek çok sözüm var, çok sözüm var
söyleyecek. Köylü şunu diyor
Köylü bitti. Sağ tarafımda
bakanlar yok ama bakan görevinde olan insanlar ve siz AKPliler dürüst olun çıkın
sadece şunu söyleyin, şunu deyin: Biz bu ülkenin topraklarında
tarım yaptırmayacağız. Biz bu ülkenin çiftçisini yok
sayıyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç de öyle bir şey yok.
Sen rüya görüyorsun.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Biz bu ülkede
tarımı, gıdayı, gıda egemenliğini ve gıda
güvenliğini yabancı şirketlere, kendi taşeron lobilerimize
ve ithalatçı gruplarımıza bıraktık. Bunu samimiyetle
söyleyin. Niye söyleyin biliyor musunuz, niye söyleyin? Çünkü bakın, bu
çiftçiye vermek istediğiniz, aslında çiftçinin hakkı olan ama
vermediğiniz rakamları sizinle paylaşmak istiyorum; birkaç
rakam, çok değil. Bir: Çiftçi bir yılda 3 milyar litre mazot
kullanıyor arkadaşlar, 3 milyar litre.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) Başkanım, bir
dakika verebilir misiniz?
BAŞKAN Tamamlayalım.
ORHAN SARIBAL (Devamla) - 3 milyar litre mazota tam
18 milyar lira para veriyor, 18 milyar para. Bunun hemen hemen 11-12
milyarı vergi. Sizin bütçeden çiftçiye
ayırdığınız toplam para 16,1 milyar yani 16,1
milyarı, çiftçinin hakkı olanı vereceğiz. diye
söylüyorsunuz, onun 11 milyarını mazottan alıp yan cebinize
koyuyorsunuz. Tarım ilacı, gübre, diğer bütün alanları üst
üste koyduğunuz zaman çiftçiye hiçbir şey vermiyorsunuz ama ne
yapıyorsunuz? Burada çıkıp övünüyorsunuz: 190 milyar
dolarlık tarımsal ihracat yaptık. Peki, 190 milyar
dolarlık tarımsal ihracat yaptınız ama bir şey
söyleyeceğim: Buradan yine çiftçiye bir şey yok biliyor musunuz? Niye
yok? Ham madde olarak tam 75 milyar dolarlık ham madde ithal ettik
-söylüyorum, buğday, arpa, yulaf, çavdar, mısır- bunun
karşısında 12 milyar dolarlık ihracatınız var.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Siz
anlamazsınız o işleri, kafanız basmaz o işlere.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Tam 65 milyar
dolarlık ham madde açığı var bu topraklarda çiftçinin, tam
64 milyar. Ama sizin işinize geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) Siz ithalat yoluyla saray
ve çevresini zengin ediyorsunuz.
Soruyorum: Eti hangi firmalarla aldınız?
Yok. Buğdayı hangi firmalarla aldınız? Yok. Gübreyi hangi
firmalarla alıyorsunuz? Yok. İsim yok, hiçbir şey yok. Bakan
diyor ki: 300 tır et getirdim. Ne oldu, boğazımdan mı
gitti? Senin boğazından 300 tır gitti mi gitmedi mi, biz
bilmiyoruz ama biz şunu biliyoruz: Yoksulun boğazından gram et
gitmiyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Sarıbal
ORHAN SARIBAL (Devamla) Yani kısaca şunu
söylüyorum: Faşizm ve diktatöryal yapılar eninde sonunda yok olur.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen diktatör diye diye
Diktatör kadar başına taş düşsün!
ORHAN SARIBAL (Devamla) Ancak emekçilerin,
demokratların, aydınların mücadelesi sürer ve elbette bir gün
siz de bu tarihte, tozlu sayfalarda yerinizi alacaksınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) Ha bire yalan
dolan üzerine
ORHAN SARIBAL (Bursa) Gel, öğreteyim sana,
gel; yalanı kimin söylediğini öğreteyim, rakam rakam!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Rakamlarında
problem var!
ORHAN SARIBAL (Bursa) Çıkın, biriniz
deyin: Şu rakam yanlış. Bir tane, bir tane
Sen rakamı
saymasını bilmiyorsun.
BAŞKAN Arkadaşlar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbalın 38 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel kürsüde
konuşan hatibin gerçek dışı konuşmalarını
hep beraber dinledik. Gerçek nedir? Gerçek, tarımsal desteklere 16,1
milyar lira, tarımsal yatırımlara 5,1 milyar lira, diğer
desteklere 5,3 milyar lira olmak üzere tarım sektörüne 26,5 milyar lira
bütçede kaynak aktarılmıştır.
Hayalinde kurguladığı
varsayımsal yaklaşımlar ile gerçek bambaşkadır. Kendi
faşist düşüncelerini şuuraltı boşalması olarak
muhataplarına yöneltme bir Goebbels taktiğidir, Hitlerin Propaganda
Bakanı Goebbelsin taktiğidir. Şu gerçek her zaman kendini
geçerli kılmıştır: Yalan tekrarlanmakla gerçeğe asla
dönüşmez.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Ağır hakaretlerde bulundu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hakaret yok, aynen iade ettim, o kadar. Hakaret yok,
açıklama var.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sataşma var Sayın
Başkan.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Ağır sataştı, Goebbels taktiği dedi.
BAŞKAN Bir dakika
İkiniz beraber
konuşunca anlayamıyorum ikinizi de biriniz konuşursa
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sataşma var, cevap
hakkımı kullanmak istiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma yok, sataşma yok; açıklama var.
BAŞKAN Arkadaşlar, dinleyelim, bir
dakika.
Sayın Sarıbal
ORHAN SARIBAL (Bursa) Efendim, faşist
düşünce diyerek ve rakamları yanlış, yalan
söylediğimi iddia ederek şahsıma sataşmada
bulunmuştur. 60ncı maddeye göre sataşmadan söz istiyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Yalancılıkla suçlamıştır.
BAŞKAN Yani faşist düşünceyi bir
sataşma mı kabul ediyorsunuz?
ORHAN SARIBAL (Bursa) Evet.
BAŞKAN Siz söylediniz ya gruba. Yani bilerek
sataştınız o zaman.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Ayrıca, Rakamlarla
yalan söylüyorsun. dedi. Rakamlarla yalan söylemediğimi söylemek
zorundayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Teşekkür ederim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kendi
yalanlarına inananlar gerçekleri yalan sanıyor.
ŞAHİN TİN (Denizli) Sen bize
faşist dedin, biz bir şey demiyoruz.
BAŞKAN - Yeni bir sataşmaya yol
açmayalım arkadaşlar.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbalın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan, 2006
yılında iktidarınız bir kanun çıkardı, Tarım
Kanunu. Tarım Kanununun 21inci maddesi aynen şunu diyor: Gayrisafi
millî hasılanın yüzde 1inden aşağı olmamak üzere
tarıma doğrudan destek verilir. Tekrar söylüyorum: Yüzde 1in
altında olmamak koşuluyla tarıma doğrudan destek verilir.
Yüzde 1in altında olmayacak diyor, 2 yapabilirsiniz, 3 yapabilirsiniz;
diğer bir adı da doğrudan destek yani çiftçiyi üretim
anında destekleyeceksiniz. Sadece şunu söylemek istiyorum: 2006dan
bugüne kadar, vermeniz gereken para ne yazık ki -2019 bütçesini de dâhil
ederek söylüyorum- 275 milyar TLdir. Oysa sizin -2019u da dâhil ederek
söylüyorum- toplam verdiğiniz ve vereceğiniz para 122 milyar
olacaktır. Açık tam 154 milyardır. Sadece bütçeden çiftçinin
alması gereken hakkı vermiyorsunuz.
ŞAHİN TİN (Denizli) Toplama bak.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Toplama bak.
ORHAN SARIBAL (Devamla) Yok, traktöre verdik, yok,
şuna verdik, yok, buna verdik
Kanun net. Kanun diyor ki: Doğrudan
üretime vereceksiniz, doğrudan üretime. Bunun bir adı var, çok
açık, çok net. Ya kanunu siz çıkarırken haberiniz yoktu,
bilmeden elinizi kolunuzu kaldırdınız ya da pişman oldunuz,
Ya biz nasıl bu hatayı yaptık? Bu kadar parayı niye bu
adamlara verelim. diye bir yakınma içerisindesiniz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yandaşa
vermek varken
ORHAN SARIBAL (Devamla) O yüzden böyle bir
tavır içerisindesiniz. Ben son olarak da şunu söylemek istiyorum:
Biraz önce şurada bir asgari ücret meselesi oldu. İki tane örnek
vereceğim. 2002 yılında, siz iktidara geldiğinizde bir
asgari ücretle bugünkü rakamlarla 370 litre benzin alınıyordu.
Şimdi, çok övündüğünüz 1.604 liralık asgari ücretinizle ancak
256-260 litre benzin alıyorsunuz. Yani nereden bakarsanız bakın,
reel anlamda asgari ücretlinize verdiğiniz rakamlar çürümüştür.
Son örnek de bu 50 lira hikâyesi vardır
sokakta, bilir misiniz? Ben hep 50 liralık alıyorum, benim için fark
etmez ne kadar mazot aldığım veya benzin
aldığım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) 50 lirayla 2002
yılında 31 litre benzin alıyordunuz, şu hâlde 50 lirayla 8 litre
mazot alıyorsunuz, benzin alıyorsunuz. Bilmeyene duyurulur. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Faşist ne oldu,
faşist?
ORHAN SARIBAL (Devamla) Alın o
hesapları, kimin rakamlarla yalan söylediğini
Bir kendinize
bakın.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen faşistle ilgili
söz aldın, hiç konuşmadın!
ORHAN SARIBAL (Bursa) Aynaya bakınca
görürsünüz faşizmi. Faşizme cevap vermeye gerek yok. Ben değilim
ki alınayım, siz alınıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Evet, sadece tutanaklara geçsin diye söz aldım Değerli
Başkanım.
Şöyle: Değerli arkadaşlar, sonuçta
26,5 milyar lira tarım sektörüne ayrılmıştır. Bunlarla
ilgili rakamlar ortadadır, buna ilişkin herhangi bir açıklamada
bulunulmadı ve 2002de, dolar bazında
bakıldığında, asgari ücret 113 dolara tekabül ederken bugün
382 dolara tekabül etmektedir.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) O hesap
yanlış ya! O hesap yanlış, anlamadınız mı
hâlâ ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu da reel anlamda hakikaten 2 katının üstünde,
3 katının üstünde muazzam bir satın alma paritesinin, gücünün
yükseldiğinin en güzel ifadesidir. Gerçek budur. Yalan başka, gerçek
başka.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
38) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 38 sıra sayılı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, 1939
yılında Erzincan depreminde hayatını kaybedenlere ve
Sarıkamış Harekâtının 104üncü yılı
münasebetiyle Sarıkamış şehitlerimize Allahtan rahmet
dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ziraat
odalarının giriş aidatı brüt asgari ücretin yüzde 2si
üzerinden alınıyordu, şimdi yüzde 1e düşürüldü. Özeti
şu: 51 lira olan fiyat bugün 26 liraya düştü. Yani torba kanunla,
adı Karayollarıyla gelen, bildiğiniz torbadan bugün çiftçiye
çıka çıka 26 liralık bir muafiyet çıktı. Özeti
şu: Hâlbuki bugün, yeni yılda, çiftçilerimizin yaklaşık
üçte 1i hacizle karşı karşıya. Bugün Samsunda Ziraat
Odası başkanlarımızla görüştük. Ay sonu
itibarıyla, 12nci ayın 31i itibarıyla, inanın,
çiftçimizin yüzde 30unun dosyaları hazır, hacze gidiyor. 2017
yılında ödeyemediği borçlarından dolayı Tarım
Kredi Kooperatifleriyle görüşüyorlar, buna da ancak 3 taksit
yapılabiliyor. Yani bugün çiftçi bizden, tamam, yüzde 1e
itirazımız yok ama en azından borçlarının ertelenmesine
yönelik bir teklif bekliyor, aynı şekilde desteklenmesine yönelik
teklif bekliyor. Komisyon Başkanı diyor ki: Trafik rakamlarında
çok ciddi artışlar vardı, bunu durdurduk. İyi güzel de bu
artışları kim yaptı? Daha iki ay önce Sayın Başkan,
bu artışları siz yaptınız. Bugün de bu
artışları 2019 yılında
uygulamayacağınızı müjde olarak vatandaşa
veriyorsunuz. Bu arada bir tezat yok mu?
Aynı şekilde televizyonlardan
seyrediyoruz, elektrik ve doğal gaza gelen zamlar yüzde 10 geri
alınıyor. Peki, niye yaptınız? Bu zamları kim
yaptı? Yani bu zamlar yapılırken neredeydiniz, şimdi niye
yüzde 10 geri çekiyorsunuz?
Aynı şekilde Dolar rakamları 7li
rakamlardan 5li rakamlara düştü. diyorsunuz. Peki, gelin, gübreyi de
aynı oranda aşağı çekin.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Çekeriz.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Hanımefendi,
yan tarafta ısınıyorsunuz, inşallah
ısınmanız biter de kürsüye çıkar, cevap verirsiniz.
Devam ediyoruz, diyoruz ki arkadaşlar,
bakın, bizim burada, bu Mecliste insanların yarasına merhem
olacak çözümleri sunmamız gerekiyor. Hatip biraz önce ifade etti, diyor
ki: Tarım Bakanlığının bütçesinin yüzde 1inin destek
olarak ayrılması lazım. Peki, 2017 yılında ne kadar
ayrılması lazımdı, gerçekleşen ne kadar? 2017
yılında 31 milyar destek verilmesi gerekirken verilen destek 12,8.
2018 yılında 37 milyar verilmesi lazım gelirken verilen destek
14. 2019 yılında bütçenizde 44 milyar destek verilmesi lazım
gelirken verilen destek 16 milyar. Yani 2017 ile 2019 arasında toplamda
113 milyar destek verilmesi lazım, verilen destek de 43 milyar.
Şimdi, sonuç itibarıyla, bugün ülkenin
içinde bulunduğu durum itibarıyla tarımın iyi
olduğunu, her şeyin yolunda olduğunu söyleyen birisi var mı
ben bilmiyorum, buradan soruyorum, hakikaten ülkenin tarımı çok iyi
de bizim bundan haberimiz mi yok? O zaman, bu kadar iyiyse neden 9 milyar
liralık ithalat yapıyoruz, 5 milyar 700 milyon da ihracat
yapıyoruz? Yani tarım ülkesi olan Türkiyede neden
ithalatımız ihracatımızdan daha yüksek? Lütfen,
çıkın, bu kürsüde bunları izah edin. Neden? Ben size Samsundan
örnek vereyim. Bakın, bugün, Samsunun aşağı yukarı
nüfusunun yüzde 50si tarımla geçiniyor. Burada Samsun milletvekillerimiz
var, onlar da bilirler. Yaklaşık 180 bin dekar ekilebilir alan varken
bugün yaklaşık 10 bin dekar alan ekilmiyor, 17 bin dekar alan da
nadasa bırakılıyor. Neden? Çünkü maliyetleri
kurtarmadığı için insanlar artık ekmiyorlar yani mazottaki
zamlar, gübredeki zamlar. Bakın, 2.960 lira olan gübreye -rakamı
yanlış telaffuz etmeyeyim- bugün bile zam
yapıldığı söyleniyor. Eğer bu rakamı
yılbaşına kadar yatırırsanız zammı
uygulamayacağını söylüyor.
Yani, arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Sayın
Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla)
Dolayısıyla, tarımını desteklemeyen hiçbir ülke yok.
Dünyanın her yerinde tarım stratejiktir ve de desteklenir. Aynı
şekilde, mesela tütün. Samsunda özelleştirilmeden önce
yaklaşık 40 bin dekar arazide tütün üretimi yapılıyordu,
bugün 10 binin altında. Peki, biz üreticiyi, biz çiftçiyi
desteklemediğimiz takdirde insanlar bugün
Köylerde yaşayan nüfusun
inanın yaş ortalaması yüksek; bunu hepiniz görüyorsunuz çünkü
insanlar, çiftçilerimiz bir gelecek göremiyor, ha bire göç. Gençlerin
tamamı bugün büyük şehirlerde, asgari ücretle işe girmek için 50
kişilik, 100 kişilik kadrolara bin kişi, 1.200 kişi, 1.500
kişi müracaat ediyor. Dolayısıyla kesinlikle tarımın
desteklenmesi lazım. Tarım stratejik bir sektördür, savunma sanayisi
kadar stratejiktir, kesinlikle desteklenmesi lazım.
Ümit ediyoruz ki yeni yılda Hükûmetimiz
tarımı destekler, destekleyecek tedbirler alır. Ben de
çiftçimizin bir nebze olsun yüzü gülmüş olur diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra numaralı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Süleyman
Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Emine
Gülizar Emecan Özkan
Yalım Faruk
Sarıaslan
İstanbul Uşak Nevşehir
MADDE 3- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununa aşağıdaki geçici madde ilave
edilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 25- Bu Kanundaki
fiiller için uygulanan ceza tutarları hakkında ek 3 üncü maddenin
birinci fıkrası hükmü 2019 yılında uygulanmaz.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Yavuz
Ağıralioğlu Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
İstanbul Aksaray Konya
Behiç
Çelik Metin
Ergun İsmail
Koncuk
Mersin Muğla Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde, Uşak Milletvekili Özkan Yalım.
Buyurun Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Karayolları Trafik Kanunundaki
değişikliklerle ilgili madde üzerinde konuşacağım.
Değerli arkadaşlar, ilk önce, maddedeki
özellikle bazı hususları desteklediğimizin altını
çizmek istiyorum. Örneğin, birden fazla şerit
değiştirmenin, tek yönlü yola girmenin, ters istikamette sürmenin,
özellikle de spin atmanın, bunların kesinlikle çok daha
ağır cezalandırılmasının, özellikle Avrupada
olduğu gibi ehliyetin alınması yönünde gerekli tedbirlerin
uygulanmasının altını tekrar tekrar çiziyorum. Diğer
taraftan, hepiniz biliyorsunuz, çok sayıda vatandaşımız da
Avrupaya gittiğinde görüyor, yaya geçidi üzerinde bir yaya eğer
hareket hâlindeyse araç durur ve yayanın güvenli geçmesini sağlar.
Bunların tamamen destekçisiyiz.
Ama gelelim şu köprüdeki cezanın
affıyla alakalı konuya. Biz kesinlikle cezanın affının
da destekçisiyiz, onda bir sıkıntı yok. Biliyorsunuz bundan
önceki hatta 2 dönem önceki Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım, şu anda da AK PARTİnin müstakbel
İstanbul Belediye Başkan adayı. İşte, onun isteği
üzerine, olası bir korku, olası bir seçimdeki kaybetme riski üzerine
yapılmış olan bir maddedeki değişiklik.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz,
yaklaşık 65 kilometre dolaştığından dolayı,
çok sayıda vatandaşın Yavuz Sultan Selim Köprüsünden geçmeyip
Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden ve de Boğaziçi Köprüsünden geçmesinden dolayı
ticari araçlara cezalar kesildi. Bu cezalarla ilgili de ufak rakamlar
vereceğim size.
2017 sonuna kadar, değerli arkadaşlar,
26.744 kişi veya firmaya 19 milyon 922 bin TL ceza kesildi; kesilen
cezanın toplam adedi 310 bindir. Peki, 2018 yılında sadece iki
aylık bir süre veriliyor İki ay içerisinde itiraz edenlere bu
cezalar geri çevrilecek. diye. Ben de diyorum ki: Sayın
Ulaştırma Bakanı, özellikle de Sayın Komisyon
Başkanı, gelin, iki aylık süreci, vatandaşın tekrar
ödediği makbuzu, vesaireyi bulmayı, bu formalitelerden
uzaklaşın: Kim ceza ödemişse belli, rakamlar da belli, kişi
adedi de belli, yazılan ceza da belli; otomatik olarak bu cezaları,
vatandaşımızı hiç yormadan, üzmeden hepsinin
hesaplarına geri çevirelim.
Diğer taraftan, biliyorsunuz, bizim bir Deli
Dumrul köprümüz var; Osman Gazi Köprüsü. Değerli arkadaşlar, Osman
Gazi Köprüsünden otomobil bile geçerken 92 TL para ödüyor. Geçtikten sonra,
Yalova tarafından Anadolu Yakasına girdi, çıktı Avrupa
tarafına İzmit tarafından; geçtikten sonra, özellikle HGSsinde,
vesairesinde para yoksa
Biliyorsunuz, bir hafta içinde ödemesi gerekiyor.
Ancak bununla alakalı firmalar çok uyanık; OTOYOL denen özel firma
Sayın Grup Başkan Vekili, sizlerin yapmış olduğu,
sizin Hükûmetinizin yapmış olduğu, zamanın
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
yapmış olduğu bence son derece hatalı, milletin
ödediği vergilerin har vurulup harman savrulduğu, yandaş
firmalara peşkeş çekildiği bu anlaşma yüzünden,
vatandaş geçtikten sonra Osman Gazi Köprüsünden, 10 kat ceza geliyor. 10 kat
cezadan da öte, bakın, avukatlık parası, vesaire; inanın,
92 TL 3 bin-4 bin liradan dönüyor.
Ben buradan özellikle şunu sizden talep
ediyorum, Sayın Komisyon Başkanına ve Ulaştırma
Bakanına sesleniyorum: Siz, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden ve
Boğaziçi Köprüsünden geçenleri affediyorsunuz; tamam, destekçisiyiz.
Neden Osman Gazi Köprüsünden geçen vatandaşların da yemiş
olduğu, bekleyen cezaları affetmiyorsunuz? Bunu da özellikle talep
ediyoruz. Buradan tekrar bu kanun teklifinin Binali
Yıldırımın isteği üzerine
yapıldığının altını çizip bunun da
affedilmesi gerektiğinin altını çiziyorum.
Diğer taraftan, biliyorsunuz, bir de Avrasya
Tünelimiz var. Avrasya Tüneli de özel şirketler tarafından
işletilen bir tünel ve de garanti kapsamı içerisinde yapılan bir
tünel. Bu tünelden geçen vatandaşlarımızın da aynı
şekilde bekleyen cezaları var. Bu sebepten dolayı hem Deli
Dumrul köprüsü dediğimiz Osman Gazi Köprüsünden hem de Avrasya
Tünelinden geçip de ödeyememiş veya ödenmemiş olan bütün
cezaların aynı şekilde affedilmesini sizlerden talep etmekteyiz.
Buradan Sayın Binali Yıldırıma özelikle bu mesajı da
geçiyorum.
Diğer taraftan, değerli arkadaşlar,
özellikle vatandaşlarımızı uyarmak istiyorum: Osman Gazi
Köprüsünden geçtikten sonra sakın HGSnizde para vardı, yoktu,
bilmem ne, bunlara özellikle takılmayınız çünkü OTOYOL
firması tamamen ağzını açmış kocaman bir aslan.
HGSnizde eğer yeterli, 90 TL yoksa, küçük araçtan bahsediyorum, büyükleri
zaten Allah korusun, onlar 230 TL yani bir tır geçerse 230 TL ödüyor.
Geçtiniz, eğer HGSnizde 90 TL yerine 30 TL
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZKAN YALIM (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Özkan sen de
geçeceksin oradan bundan sonra.
RECEP ÖZEL (Isparta) En çok o kullanıyor
zaten.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Siz de geçtiğinizde
aynı cezayı yiyeceksiniz, bundan emin olabilirsiniz.
Eğer Osman Gazi Köprüsünün
çıkışında HGSnizde 92 TL yerine sadece 60 TL, 70 TL varsa,
eğer ödeyemediyseniz vay hâlinize! Onun için, 10 kat cezayı,
artı avukatlık masraflarını bir kere hazır bulun.
Ben sizinle, özellikle tüm küçük aracı veya
büyük aracı olan vatandaşlarımızla ve firma sahipleriyle
altını çize çize paylaşıyorum. Osman Gazi Köprüsünden
geçerken sökün HGSnizi, köprünün çıkışında
çıkarın cebinizden paranızı, nakit ödeyin. Böylelikle OTOYOL
firmasından, o ağzını açmış olan aslanın
dişlerinden kurtulursunuz, başka türlü kurtuluşunuz yok.
Özellikle bunu sizlere tavsiye ediyorum. Peşin ödeyiniz, cezadan
kurtulunuz çünkü yandaş firmalara verilen bu köprünün
çalıştırma sisteminden dolayı sizler yem ediliyorsunuz,
vatandaşımız yem ediliyor.
Ben yüce milletimize saygı ve sevgilerimi
sunuyorum, şimdiden 2019 yıllarını da kutluyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde Muğla Milletvekili Metin Ergun konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
METİN ERGUN (Muğla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Öncelikle sözlerime FOX TVye ve Halk TVye
karşı uygulanan haksız ve keyfî cezaları kınayarak
başlamak istiyorum.
Teklifin görüşülmekte olan bu maddesini
esasında destekliyoruz, desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz. Biz
bu vesileyle daha ziyade Yollar biter, dertler bitmez. diyen ve ticari olarak
zor şartlarda geçimini sağlamaya çalışan kamyoncu
esnaflarımızdan söz etmek istiyoruz.
Yüksek mazot fiyatlarıyla neredeyse karın
tokluğuna çalışan, ekmeğini kazanabilmek için ailesinden ve
sevdiklerinden uzun süre uzakta kalan, sürekli risk altında fedakârca
ticaretini sürdürmeye çalışan kamyoncu esnafımız bugün 1
adet lastiği yaklaşık 2 bin liraya yani ilan edilen asgari ücret
değerinde satın alabiliyor. Bunun üzerine bir de yüksek mazot
fiyatları, geçiş ücretleri ve trafik cezalarıyla çıkmaza
girmiş ve neredeyse ekmek teknesi olan araçlarını elden
çıkarma noktasına gelmişlerdir. Esnaf kardeşlerimizin bu
yüklerden kurtarılması bizlerin öncelikli isteği ve görevidir.
Bundan dolayı görüşmekte olduğumuz bu maddeye İYİ
PARTİ Grubu olarak desteğimiz tamdır.
Sayın milletvekilleri, kamyoncu
esnafımızın büyük firmalarla olan iş ilişkilerinde
nakliye ücretleri konusunda da büyük sıkıntıları
vardır. Kamyoncularımızın büyük firmalarla
yaptıkları sözleşmelerde nakliye ücretlerinin düşük
kalması hem kamyoncularımızın hem de kamyon
kooperatiflerimizin belini bükmeye başlamıştır. Nakliye
fiyatlarını tamamen piyasaya bırakmak,
kamyoncularımızı büyük şirketlerin insafına terk etmek
anlamına geliyor. Düşük ücretler kooperatiflerin mali
yapısını da bozmaktadır. Kamyoncu kooperatifleri, sigorta
primleri ve Maliye Bakanlığına olan vergi yükümlülükleri gibi
ödemelerinde ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu yüzden,
bu konuya bir çözüm bulmamız gerekmektedir. Büyük firmalarla iş yapan
kamyoncularımızın işini zorlaştıran düşük
nakliye ücretlerine bir ücret alt sınırı getirilmesi
gerekmektedir. Bu konuda öyle bir düzenleme yapalım ki büyük firmalar
kamyoncu esnafımızı bu fiyat sınırından daha az
nakliye ücretlerine mecbur edemesin, kamyoncularımızın emekleri
zayi olmasın. Bu şekilde, hem bireysel olarak iş yapan küçük
kamyoncularımızı hem de kamyoncu esnafımızın
genelini ve kooperatiflerimizi korumuş oluruz.
Kamyoncu esnafımızın bir de dijital
takograf düzenlemesinden kaynaklanan sıkıntıları
vardır. Trafik ve sürücü güvenliğini artırmak için getirilen bu
düzenlemede öngörülen istirahat süresi çok uzun olduğu için,
kamyoncularımızı mağdur etmektedir. Bu hâliyle bu
oranlardaki sürüş ve istirahat süreleri kamyoncularımızın
maliyetlerini çok fazla artırmaktadır. Bu yüzden, aralıksız
sürüş oranı sabit kalmak koşuluyla
kamyoncularımızın istirahat sürelerinin makul bir seviyeye
indirilmesi kendilerinin talepleridir.
Değerli milletvekilleri, dünyada lojistik
faaliyetlerdeki rekabetin önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Bu
faaliyetler içerisindeki taşıma maliyetleri ülkelerin ihracattaki
rekabet gücünü önemli ölçüde etkilemektedir. Lojistik sektöründe kara yolu
taşımacılığı önemini hâlâ daha korumaktadır.
Türkiye, vergi yükü nedeniyle dünyada akaryakıt fiyatlarının en
yüksek olduğu ülkelerden biridir ve bu durum kara yolu
taşımacılığını son derece olumsuz
etkilemektedir. Bu nedenle, hava ve deniz
taşımacılığı faaliyetinde bulunanlara ÖTVsiz
akaryakıt temin edilmesi imkânı sağlanmıştır.
Benzer bir uygulamayla kamyon ve toplu ulaşım hizmeti veren
taksilere, şehir içi taşımacılığı faaliyeti
gösteren araçlara da deniz ve hava
taşımacılığında olduğu kadar olmasa da
çeşitli vergi indirimleri uygulayarak girdi maliyetlerini azaltma
imkânı sağlamamız gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken 2019 yılının ülkemize, milletimize ve tüm
insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
41inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
38 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
4üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
açacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını teklif ederiz.
Kemal Peköz Nuran
İmir Şevin
Coşkun
Adana Şırnak
Muş
Murat Çepni Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Kocaeli
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir torba yasa, yine talan politikası,
yine sermaye yanlısı bir yaklaşımla karşı
karşıyayız. AKP zihniyetinin yasama anlayışı öyle
bir boyut kazandı ki artık çıkarılan yasa mevcut
yasayı kadük hâle getiriyor. Söz konusu 4üncü maddeyle 2960
sayılı Boğaziçi Kanunu kadük hâle gelecek. Boğaziçi
Kanununun 3üncü maddesinde Boğaziçi Alanındaki yapılar bu
Kanun hükümlerine ve imar planları esaslarına göre yapılır,
aykırı olanlar derhâl yıkılır veya
yıktırılır. denilmekte. Şimdi ise yapılmak
istenen kanunla kıyı alanları sermayeye devrediliyor, derhâl
yıkıma tabi tutulması gereken yerler kanunla affediliyor.
Nasıl bir ekonomik kriz sarmalının içindesiniz ki böyle bir
kanunu hazırlayacak duruma geldiniz?
Yine Boğaziçi Kanununda Boğaziçi
Alanında kıyılar ancak kamu yararına kullanılır.
denmekte. Şimdi çıkarılan yasayla ne yapılacak?
İnşaat şirketlerinin tarihi, kültürü, doğayı çok yok
edişi kanunla yasallaşacak. Bu madde, Boğaziçindeki her türlü
bina ve tesisler ile bütün kaçak yapıları legal hâle getirecek. Acaba
kamu yararı bunun neresinde?
Değerli milletvekilleri, geçmiş dönemlerde
çıkarılan torba yasalarda da benzer yıkımlar ve talanlar
sermayenin talebiydi. Bu Mecliste, ne yazık ki AKPnin talan
anlayışı nedeniyle Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, Orman
Kanunu, Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gibi ekolojik
yıkımı beraberinde getiren onlarca değişikliğe
tanık olduk. Bu düzenleme de geçmişteki bu uygulamaların benzeri
niteliğindedir. Kısacası, bu ülkede koruma kanunu diye bir
şey yok. Bu ülkede sermayenin çıkarını koruma
kanunları var ve her gün yeni bir tanesine şahitlik ediyoruz.
Şahıslara münhasır bir yasa
hazırlamak dışında önemli bir şey yapmayan bir yürütme
organı var şu anda. Mevcut kanunlarla ters düşen ya da
birçoğu geçmiş yıllarda koruma altına alınması
amaçlanarak çıkarılmış kanunları ihlal etme hevesi,
AKPnin hukuk tanımazlığının artık en üst
seviyesidir. İşin acı yanı, buna engelleyebilecek bir tane
hâkim ya da savcı yok.
Değerli milletvekilleri, bu madde dün
hazırlanan bir madde değil. 2012 yılında benzer kanun
söylentileri başladığında dönemin Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar İstanbul Boğaziçinin
imarıyla ilgili bir çalışmamız yok, sadece talepler var.
demişti. İşte, şimdi taleplerin karşılanma
zamanı. Bu talep, asgari ücreti 2.020 lira olan
vatandaşımızın değil, 100lerce milyon lira vergi
borcu affedilen, millete küfreden iş adamı ve yandaş
sermayedarların talepleridir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede bir denetim
zafiyeti olduğu artık herkes tarafından kabul ediliyor. Bunu
madenlerden biliyoruz, hastanelerden biliyoruz, tren kazalarından
biliyoruz, Adana Aladağ Yurdundan biliyoruz, okullardan biliyoruz,
kayyumlardan biliyoruz. Söz konusu durumlarla ilgili yasalara bakarsanız,
onlarca kanun vardır; içlerinde denetleme şekillerinden tutun da
nasıl yapılacağına dair her şeyi vardır.
İçinde her şeyin olduğu ama hiçbir uygulamasının
yapılmadığı kanunlar.
Şimdi deniyor ki: 2018 öncesi yapılan
yapılar imar barışından yararlanacak. Barış
gereken yerde savaş kararı alan Hükûmet, savaşması gereken
yerde de tam bunun tersi olan barış kararı alıyor. Tabii ki
her iki kararda da kısa süreler için çıkar hesapları var. Bu
kararların kısa süre için iktidarınıza yarar
sağlayacağı öngörülse bile uzun vadede topluma büyük zararlar
vereceği kesindir. Bunun denetimini yapamayacağınızı,
daha doğrusu yapmayacağınızı biz gayet iyi biliyoruz.
İnsanlar hazine arazisine bir konteyner atıp imar
barışından yararlandı. Bugün hazine arazisine bile
prefabrik yapı inşa eden bir kişinin, imar
barışının biteceği 31 Aralıka kadar Yapı
Kayıt Belgesi alamayacağı garantisi var mı? Yok.
İmar barışı, sizin seçim
popülizminizin bir sonucu ve kamu yararı içermeyen bir suiistimal
aracına dönüştü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayalım.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - Bizler toplum
olarak ne yazık ki şehir planlamasını ve
şehirleşmeyi öğrenemedik, uygulayamadık.
Sonuç olarak Boğaziçi Kanununda yapılan
bu değişiklik, koruma altında olması gereken
Boğaziçinin talan edilmesinin önünü açacak. Bu durum, AKPnin
geçmişten bu yana bu ülkenin doğal güzelliklerine, tabiatına
verdiği zararın devamı olacaktır. Seçim popülizmiyle
İstanbula ihanet edildi. diyenler, bugün bir ihaneti devam ettirecek
böylesi düzenlemeleri önümüze getiriyorlar. Bu düzenleme derhâl geri çekilmeli
ve ülkeye daha fazla ihanet edilmemelidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Karayolları Trafik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Süleyman
Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Emine
Gülizar Emecan Faruk
Sarıaslan
İstanbul Nevşehir
MADDE 4- 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı
İmar Kanununun geçici 16ncı maddesinin dördüncü fıkrasına
"bu Kanun ibaresinden sonra gelmek üzere "ve 2960 sayılı
Kanun ifadesi ilave edilmiş ve maddeye bağlı 18/11/1983 tarihli
ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi
sahil şeridi ve öngörünüm bölgesine ait kroki ile sınır ve
koordinat listesi ekteki şekilde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak üzere
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Bu Boğaziçi Kanununda değişiklik
yapıp imar affı -ya da imar barışı mı
diyordunuz?- getiren maddeyle ilgili iki konu eksik kalmıştı
geneliyle ilgili konuşurken. Bunlardan bir tanesi, Boğaziçiyle
ilgili 1983te çıkan yasa aslında çok iyi düzenlenmişti, Boğaziçini
koruyabilecek bir kanundu fakat bu istismar edildi, uygulanmadı;
sağdan, soldan değişik yorumlarla, özellikle idarenin
yanlışlarıyla Boğaziçi bugüne geldi. Şimdi de o
kanunda öngörülen Boğaziçiyle ilgili İmar Yüksek Koordinasyon
Kurulu, bu yüksek kurul 703 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle
kaldırıldı, daha sonra Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle bu işler bütünüyle Cumhurbaşkanlığına
devredildi. Her şey bir yerde, merkezde toplanıyor dikkat ederseniz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Kurul Hocam, kurulun
ismi değişti.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Ama daha evvelki
kurul bağımsız bir kuruldu değerli arkadaşlarım;
akademisyenlerle, sivil toplum örgütleriyle oluşturuluyordu. Siz zaten
bütün kurulları böyle yaptınız. Bu kurul ise sadece
Cumhurbaşkanının atayacağı insanlardan oluşuyor.
Dolayısıyla bu kurul filan sayılmaz. Bunun altını
çizmek istiyorum.
İkinci önemli konu: Hani Sayın Meclis
Başkanımız İstanbula gidecek Aday olarak geldim,
işte bir sürü işleri yaparak geldim, kanun cebimde. İşte,
köprü geçiş cezalarını affettim, trafik cezalarını
ertelettim. İşte Boğaziçinde de imarla ilgili afla geldim.
Dolayısıyla her şeyi kolaylaştırdım. Beni seçin,
bundan sonra da her şeyi kolaylaştıracağım.
Bakın, biliyorsunuz bu kanun aslında
mayıs ayında Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi ve kabul edildi
yani imar affı dediğiniz ya da imar barışı
dediğiniz konu geldi ve o zaman kabul edildi. Oradaki kanundan bir
paragrafı okumak istiyorum. Gerçekten imar barışı mı,
gerçekten imarla ilgili problemi olan insanların sorunlarını
çözüyor mu, çözmüyor mu? Bakın Yapı Kayıt Belgesi -hani
yapı kayıt belgesi veriyorsunuz ya- yapının yeniden
yapılanmasına veya kentsel dönüşüm uygulanmasına kadar
geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların
yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri
uygulanır. Yapının depreme
dayanıklılığı hususu yapı malikinin
sorumluluğundadır.
Değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçe
Komisyonunda o zaman Özhasekinin -bugünkü Ankara Başkanı
adayınız- biz Boğaziçinin yasadan çıkarılmasını,
kapsam dışı yapılmasını konuşurken
söylediği bir iki tane cümle var, onu size okumak istiyorum, Sayın
Özhaseki bize demişti ki: İçinde istisna bir iki madde var, onu da
şimdi teklif edeceğim ben ama takdir buradaki Komisyonun. Şu
anda hiç istisna getirmedik. Yani Boğaziçini istisna etmedik,
Komisyonun kararıyla istisna edildi, getirmedik. diyordu. Burada bu
Yapı Kayıt Belgesi verilince elektrik, su, doğal gaz
bağlanabiliyor. Belediye başkanları hapis cezasından tabii
hâliyle kurtarmış oluyorlar, vatandaş da kaçaklıktan
kurtuluyor, komşusundan almaktan kurtuluyor, kavgadan, beladan
kurtulmuş oluyor; yıkım kararları durmuş oluyor, idari
para cezaları düşüyor. Özellikle burada bir iki konunun altını
çizerek yazdık. Bu, herhangi bir şekilde bir müktesep
oluşturmuyor. Yani vatandaşın hâlihazırdaki oturduğu
yer imarda 6 kat gözüküyor ama 1 kat ilave etmiş, 7 kat.
Yıktığı zaman o 7 katlı hakkı almıyor.
Belediyesine gidiyor, meri mevzuatta ne varsa ona uygun yapıyor. Biz
sadece bir kayıt altına alıyoruz. O kadar. Yani İmar
affı yaptık. imar barışı dediğiniz
şeylerin hepsi algı, böyle bir şey yapmıyorsunuz.
Parayı da topluyorsunuz milletten -ne kadar tahakkuk etti, ne kadar
toplandı bilmiyorum- ortada imarla ilgili bir af filan yok. Tam tersi,
buradan belediye başkanı arkadaşlarımız istifade
ederek birçok insan
Ama artık garibanlar bir yeri çevirip kendisine
başlarını sokacak bir yer yapmıyorlar, artık gerçekten
bu işi bilenler, bu işin kurtları, profesyonelleri organize
oluyor ve Boğaziçinde ciddi sıkıntılar oluşturacak
değişiklikler yapıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bir cümle daha
ekleyeyim.
Değerli arkadaşlar, Boğaz çevresinde
yaşayanlar çok iyi bilir, öyle şeyler var ki yani söyledim, bir taraftan
garibanlar başlarını sokacak yer yaptılar filan ama öbür
taraftan büyük rantlar oluştu.
Bakın, ben biliyorum, çok da
duymuşsunuzdur; adam geliyor, bir fotoğraf getiriyor, Bu
fotoğraf 1932 yılında gemiyle geçen bir Romen kaptan
tarafından çekilmiştir. Bakın, şu noktadaki yer bizimdir
-hakikaten kendi şeyi- orada böyle, büyük bir evimiz var. diyor. Ona
dayanarak almış, kocaman bir şey yapmış, iddia
etmiş, davalar açmış, mahkemeler devam etmiş; şimdi
bütün bu mahkemeler düşüyor, bunu ona veriyorsunuz. Bunu ona veriyorsunuz
derken büyük bir rant oluşmuş, milyon dolarlar oluşmuş;
garibana bir şey yok burada işte, garibanı her zaman
yaptığınız gibi aldatıyorsunuz.
Yalan söylüyorsunuz demiyorum çünkü yalan dedik mi
tazminatlara konu oluyor.
Arz ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1491) esas numaralı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde yer alan
eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Yavuz
Ağıralioğlu İsmail
Koncuk
Aksaray İstanbul Adana
Zeki
Hakan Sıdalı Behiç
Çelik Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Mersin Mersin Adana
Fahrettin
Yokuş
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde konuşmak üzere
Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ tarafından gelenek hâline
getirilen fakat gelişmiş demokrasilerde emsali görülmeyen torba yasa
örneklerinden bir yenisi daha Genel Kurula geldi.
Kanunlar kalıcı olmak üzere detaylı
hazırlanmalı, hazırlık sürecinde mutlaka kamuoyunun
görüşü alınmalı. Bu tarz sipariş yasalar halkın
Meclise ve siyasilere güvenini azaltıyor. Alelacele, şirket yönetir
gibi, günlük planlarla devlet yönetilemiyor.
Tasarı kapsamında Boğaziçindeki
kaçak yapılar da imar barışı içerisinde olacak ve sahipleri
cezalardan muaf tutulacak gibi gözüküyor. Yapı tescil belgesi sahibi
olacaklar, sonrası ise tam belli değil.
Sayın milletvekilleri, Boğaziçi yalnızca
ülkemizin değil, dünyanın nadide doğal ve kültürel
güzelliklerinden biri. Bu yüzden 1983 yılında Boğaziçini
korumak ve mevcut dokusuyla geleceğe taşımak için Boğaziçi
Kanunu çıkarılmıştı. Bu kanunun 1inci maddesinde,
Boğaziçinin doğal, kültürel ve tarihî değerlerini korumak ve
nüfus artıracak yapılandırmayı
sınırlandırmak amaç olarak belirlenmekteydi. Şu anda
üstünde konuştuğumuz yasa teklifi ise bu maddenin tamamen tersi
istikamette seyretmekte ne yazık ki. Sayın Cumhurbaşkanı
Evet, itiraf ediyorum, ben de partili yönetici arkadaşlarım da
İstanbula ihanet ettik. itirafıyla neyi kastetmiştir, bu
itiraf bu konuyu da kapsamakta mıdır; vicdanlarınıza
bırakıyorum.
Tüm İstanbullular farkındalar ki
dünyanın incisi İstanbul Boğazını bütün
doğallığıyla gelecek kuşaklara en büyük miras olarak
bırakmak adına merhum Cumhurbaşkanımız Turgut
Özalın özel ilgisiyle Boğaziçi Kanunu
çıkarılmıştı. Bu vesileyle Sayın Turgut
Özalı da rahmetle anıyorum.
Otuz beş senedir yürürlükteki kanunun
İstanbulumuza sağladığı faydaları her yıl
Boğaziçi görünüm haritalarına bakarak anlayabiliyoruz. Yani son otuz
beş yılda Özalın mirası Boğaziçini koruyan yasaya
rağmen binlerce kaçak yapıya dolaylı olur verildiğini de
görüyoruz. Bu bağlamda, kamuoyunun bu torba yasaya koyduğumuz
Boğaziçi imar affı gibi algıladığı 4üncü
maddenin İstanbula yeni bir ihanet hamlesi olduğunu da
düşünmeden edemiyorum. Amacımız nedir? Hani İstanbulu
katletmiştik. Son yirmi dört senesini yönettiğiniz şehirde
katliama devamın önünü açıyor gibi gözüküyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, kanunun 3üncü maddesi
Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesine konut
yapılamayacağını, bu alanların yalnızca kamu
yararına kullanılacağını vurguluyordu. Fakat
şimdi bakıyoruz ki kamu yararı, yerini rantı merkeze alan
girişimlere bıraktı ve son otuz yılda Boğaziçinde
9.616 kaçak bina inşa edildi. Boğaziçi İmar Müdürlüğünün
verilerine göre sadece Boğaziçi öngörünümünde 28.873 bina var ve buradaki
her 3 yapıdan 1 tanesi kaçak, bunlardan 3 bin tanesininse acilen
yıkım kararı alınmış bulunmakta. Fakat siz
Bunların hepsini unutalım. diyorsunuz. Tamam, unutalım. Bu
unutkanlıkların İstanbulumuza faydası nedir veya var
mıdır? İstanbul bu ihaneti de sindirmeli midir? Ters empati
yaparsak, devletine ve milletine saygısı gereği kanunlarına
koşulsuz olarak uyan vatandaşlarımızın yerine
kendinizi bir koyun; yan komşunuz canı istediği gibi
yapısını değiştiriyor, yeniliyor, eklerle büyütüyor,
mevcut kanunu hatırlattığınızda da Türkiyede
işler böyle yürüyor. diyor.
Yasa yapıcı bizler yani her şeyin
üstünde karar verici olan Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisiyle
çelişmiyor mu yani Ben yasa yapsam da siz uymayın. demek mi
istiyor? Meclisin kanunu delinmek içindir. algısı kamuoyunda
yaygınlaşınca sorumlusu kimler? Bu çatı altında bizler
bu sorumluluğun neresindeyiz? Yasalara bu bağlamda uyan
İstanbullular, kanunları takmamayı davranış hâline
getiren İstanbullulara karşı artık ne demeli? Binlerce
yıllık medeniyete sahip İstanbulumuz, elbette ki yerel seçim
kaygılarınızdan da rant gelirlerinizden de daha değerli.
Sayın milletvekilleri, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, Boğaziçindeki kaçak binalara savaş
açarak geçen ağustos ayında yıkım faaliyetlerine
başlamıştı. Şimdiyse milletvekilleri bu yeni
affın ne kadar gerekli olduğunu anlatıyorlar. Soruyorum: Dört
ayda ne değişti?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla)
Tamamlıyorum.
Bu kanun maddesi doğrudan
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonunu ilgilendirmesine rağmen, Genel Kurula gelmeden önce bu
Komisyona havale edilmesini bırakın, tali komisyon olarak bile
görüşü alınmamış. Yine Ben yaptım, oldu.
anlayışıyla karşı karşıyayız. Gelecek
nesillere güzel bir İstanbul bırakma isteğinde olan bizler,
Boğaziçinin idam fermanı olacak bu maddeyi onaylayamayız. Bu
kapı bir kere açıldı mı arkasından gelenek
oluşur, son pişmanlık da fayda vermez. Hepinizi akla davet
ediyorum.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Karayolları Trafik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Bekaroğlu Cavit Arı Süleyman Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Faruk Sarıaslan Ahmet Kaya Emine
Gülizar Emecan
Nevşehir Trabzon İstanbul
MADDE 5- 25/6/2010 tarihli ve 6001 sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4- (1) 2/11/2016
tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, araç
sınıfları itibarıyla kullanılması yasak olan 15
Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçilmesi
nedeniyle 30 uncu maddenin ikinci fıkrası uyarınca idari para
cezası verilmez, verilmiş olanlar tebliğ edilmez, tebliğ
edilmişlerin tahsilatından, varsa yapılmış
itirazlardan ve açılmış davalardan feragat edilmesi
kaydıyla vazgeçilir. Söz konusu cezalar kapsamında bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan tahsilatlar 30/6/2019
tarihine kadar başvurulması halinde 31/12/12019 tarihine kadar red ve
iade edilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında Trabzon
Milletvekili Ahmet Kaya
Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
38 sıra sayılı Karayolları
Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle
Boğaziçi Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçen araçlara
verilen idari para cezalarının tahsilatından, varsa
yapılmış itirazlardan ve açılmış davalardan
feragat edilmektedir. Ayrıca, tahsil edilen cezaların da iade
edilmesinin önü açılmaktadır. Temel olarak bu köprüden geçiş
izni olmadığı hâlde bu köprülerden neden bu araçların
geçtiğini irdelemek ve onları buna iten ve mecbur bırakan
durumları göz önünde bulundurmak zorundayız. Üçüncü köprüden
geçiş ücretlerinin yüksek pahada olması da bu durumu yaratan temel
etkenlerden bir tanesidir. Bu nedenle, öncelikle bahsi geçen köprüleri hangi
araçların kullandığı göz önünde tutularak köprü geçiş
ücretlerinin tekrar gözden geçirilmesi ve hakkaniyetli bir fiyatın
belirlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Yalnızca bahsi geçen
köprülerdeki hatalı geçiş cezalarının değil, aynı
zamanda Osmangazi Köprüsü, Avrasya Tüneli ve tüm otoyolların geçiş
noktalarındaki cezaların da bu düzenleme kapsamında ele
alınması için gerekli çalışmaların yapılması
gerekiyor.
Bir diğer konu da bu düzenlemenin kamuoyuyla
paylaşılma biçimidir. Bu düzenleme daha Komisyona dahi gelmeden
Meclis Başkanımız Sayın Binali Yıldırım
tarafından kamuoyuyla paylaşılmış, vatandaşa
âdeta bir müjde gibi sunulmuştur. Doğru olan ve Binali Bey'e
yakışan önce Meclis Başkanlığından istifa etmesi,
sonra İstanbul için adaylık çalışması
yapmasıdır.
Değerli arkadaşlar, bu madde, görülüyor ki
AKPnin seçim yatırımı kalemlerinden biridir ve gerekliliği
açık olan mali disiplinin bir kez daha ihlal edilmesinden ibarettir. Bize
en çok ne lazım? diye düşünen AKP yetkilileri Oy mu, ekonomik
çöküş mü? ikileminde oyu tercih ettiği için bu düzenlemeyi yapmak
istemiştir. Buna rağmen yapılan bu düzenlemeyi destekliyor ve
yetersiz bulduğumuzu ifade ediyoruz. Madem millete ve memlekete seçim
döneminde bu tür jestler yapmayı düşünüyorsunuz, gelin o zaman bu
ülkedeki emeklilerin sorunlarını, genç işsizlerin
sorunlarını, emeklilikte yaşa takılanların
sorunlarını, joker işçilerin sorunlarını, atanamayan
öğretmenlerin, mühendislerin sorunları konuşalım ve onlara
da çözümler üretelim.
Bakın, asgari ücrette bir artış yapıldı.
Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi 2.200 liraydı sizler de biliyorsunuz,
AKP Hükûmeti 2.020 lira yaptı. Bu rakamlar beklentileri
karşılamamıştır, hayal
kırıklığı yaratmıştır. On altı
yıllık AKP iktidarında emek ve alın teri yine hak
ettiği değeri maalesef görememiştir. İşçilerimiz
yapılan zamlar nedeniyle ekonomik krize ve yoksulluğa kurban
edilmiştir. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerinde
çalışan işçilerimize sözümüz var; 1 Ocak 2019 tarihi itibarıyla,
Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde asgari ücreti net 2.200 lira
yapacağımızı Sayın Genel Başkanımız
Türk milletine müjdelemiştir. Emeğe ve emekçiye hak ettiği
değeri biz belediyelerimizde vereceğiz ve bunun öncüsü olacağız.
Tabii, sizin böyle bir derdiniz yok arkadaşlar;
asgari ücretmiş, geçim derdiymiş, bunlarla ilgili hiçbirinizin hiçbir
sıkıntısı yok; bunu net biliyoruz. Çünkü bu ülkede,
biliyoruz ki sizlerin çocuklarının; yakınlarının
-özellikle AKP milletvekili arkadaşlara sesleniyorum- geçim derdi diye bir
kaygıları, kuşkuları yok.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Senin
var mı?
AHMET KAYA (Devamla) Hiçbirinizin
çocuklarının geçim derdi yok, iş güç derdi yok,
yakınlarınızın da geçim derdi yok. Çünkü
yaptığınız tüm işlerde olduğu gibi iş
başvurularını değerlendirirken de önceliğiniz, size
yakın olması, yandaş olması ve sizlere sadakatle
bağlı olmasıdır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Geçim derdi var mı
sizin? Varsa para toplayalım, varsa söyle.
AHMET KAYA (Devamla) Değerlendirmenizi buna
göre yaptığınız için burada hak yediğinizi, kul
hakkı yediğinizi düşünüyoruz. Sizden önce, bu ülkede hak eden
iş alıyordu, şimdi AKPye yakın olan, sizlere yakın
olanlar işe alınıyor.
Şimdi burada vicdanlarınıza
sesleniyor ve sizlere bir soru sormak istiyorum: Hak etmediği hâlde
torpille işe giren insana aldığı maaş helal midir?
(CHP sıralarından alkışlar) Vicdanlarınıza
sesleniyorum, hak etmediği hâlde torpille işe giren bir insana
aldığı maaş helal midir? Bu akşam, lütfen, yatmadan,
lütfen bu soruyu kendinize sorun, vicdanlarınızda da cevaplayın.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Haram olsun,
öyle girene haram olsun. Yalan söyleyene de haram olsun, öyle işe girene
de haram olsun.
AHMET KAYA (Devamla) Değerli milletvekilleri,
RTÜK bugüne kadar görülmemiş bir hızla Halk TVye ve FOX TVye
cezalar kesmiştir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Her alana girdin
maşallah, her alana girdin ha; geçim derdinden FOXa, Halka.
AHMET KAYA (Devamla) Jet hızıyla kesilen
bu cezalarla FOX TVye 3, Halk TVye 5 program yayın durdurma ve para
cezaları verilmiştir.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) CHP
belediyelerini bir kontrol edin bakalım.
AHMET KAYA (Devamla) Ne yapılmak
istendiğini sizlere yine soruyorum. RTÜK, AKPye söz söyleyenleri susturma
kurumu mudur arkadaşlar? Bu bir rezalettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Bir dakika
daha, yalanlarına bir dakika daha!
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) AKPye söz söyleme
değil, darbeye çağırıyor.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AHMET KAYA (Devamla) Ülkeyi öyle bir hâle
getirdiniz ki Erdoğana laf söyleyenler kendini mahkemelerde buluyor,
muhalif yayın yapanlar RTÜK tarafından
cezalandırılıyor. Ne yapmaya çalışıyorsunuz, neyi
amaçlıyorsunuz; açıkçası, lütfen bunu kendi iç dünyanızda
ciddi biçimde sorgulayın.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) RTÜKteki
üyenize sorun onu.
AHMET KAYA (Devamla) - Bu ülkeyi yolda bulmadık
arkadaşlar, herkes attığı adıma dikkat etmek
zorundadır. Sanattan ve sanatçıdan korkmayın, eleştiriden
korkmayın, üreten insanlardan korkmayın.
RECEP ÖZEL (Isparta) Siz de bizden korkmayın
ya, siz de bizden korkmayın.
AHMET KAYA (Devamla) Satmaktan korkun;
sanatçıları, gazetecileri, aydınları ve suçsuz
insanları yargılamaktan, hapse atmaktan korkun.
2019 yılının ülkemize ve tüm dünyaya
özgürlük, demokrasi, adalet, barış, refah ve huzur getirerek
kardeşliğimizi pekiştirmesi ümidiyle tüm
vatandaşlarımızın yeni yılını kutluyor,
saygılar sunuyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bu
konuşmayla nasıl kardeşlik olacak?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Yalanı,
iftirayı siyaset zannediyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hakaret etmeyle
kardeşlik mi pekişir?
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1491) esas numaralı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yavuz
Ağıralioğlu Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
İstanbul Aksaray Konya
Behiç
Çelik İsmail
Koncuk Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Mersin Adana Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Trafik Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesi üzerinde vermiş olduğum önerge
hakkında görüşlerimi ifade etmek için söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 16/8/2016 günü
İstanbul UKOME kararıyla 15 Temmuz Şehitler ve Fatih Sultan
Mehmet Köprülerinden araç geçişlerinde kısıtlamaya gidildi.
Bakınız, karar ne zaman alınmış? Yavuz Sultan Selim
Köprüsü resmî açılışından sekiz gün önce
alınmış. Bunun ana sebebi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü
şartnamesinde yılda 49 milyon 275 bin araç geçiş garantisi
verilmesidir. Bu karar sonucu sınıf farkı nedeniyle köprü
geçişlerinde yüksek oranlı cezalarla vatandaşlarımızın
mağdur olmasına neden olmuş, bu kanunda, Sayıştay denetim
raporunda OGS ve HGS geçişlerindeki kaçaklara dikkat çekilerek uygulamada
tahakkuk kaydı bulunmayan geçiş ücretlerine ilişkin
gerçekleştirilen tahsilatın hangi araçtan
yapıldığının bilinmediği ve sonuç itibarıyla
bu ücretlere ilişkin alacakların sağlıklı takibi
yapılamadığı ifade edilerek tahsilatın hangi araçtan
yapıldığı bilinmediği için vatandaşlar yüklü
meblağlarla mağdur edilmektedir, diyerek yürütmeden vatandaşlarımızın
mağduriyetinin giderilmesini İYİ PARTİ Grubu adına 15
Aralık 2018 tarihinde yaptığım konuşmada talep
etmiştim. Vatandaşlarımızın cezalarını
ortadan kaldırmayı, cezalarını ödeyenlere de ödedikleri
meblağı geri alabilme imkânını sağlayan 5inci maddeyi
olumlu bulduğumu memnuniyetle belirtiyorum.
Öneri olarak, Osmangazi Köprüsü, otoyollar ve köprü
bağlantı yolları ile Avrasya Tüneli geçişlerinde OGS ve HGS
cezalarının da kaldırılmasını, UKOME
kararının yeniden gözden geçirilerek birinci sınıf araçlar
olan kamyonet, panelvan, N1 sınıfı, ruhsatında karavan
yazan taşıtların her üç köprüden de geçer hâle getirilmelerini
talep etmekteyim.
Bir başka mağduriyet nedeni de araç kasko
fiyatlarının yüksekliği. Dolayısıyla bu konuda da
yetkililerin özellikle ivedi olarak bu konunun üzerine eğilmesini ve
burada da bir düzenlemeye gidilerek araç sahiplerinin mağduriyetinin
giderilmesini talep etmekteyim.
Değerli milletvekilleri, biz İYİ
PARTİ Grubu olarak vatandaşımızın sesi olduk, olmaya
da devam edeceğiz. Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener partimizin grup toplantılarında vatandaşlarımızın
şikâyetlerini ve mağduriyetlerini dile getirmiş, bununla da
kalmayarak Hükûmete çözüm yollarını da göstermiştir.
Vatandaşlarımızı yakından ilgilendiren önemli güncel
birkaç tane örnek vermek istiyorum.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener 23 Ekim 2018de Fındık için taban fiyatı 10 TL,
maliyet ve 5 TL de refah payı, toplam 15 Türk lirası
olmalıdır. dedi. Üç gün sonra siz 26 Ekim 2018de fındık
alımı için taban fiyatını 14,5 Türk lirası olarak
açıkladınız. 20 Kasım 2018de Asgari ücrete de kendi
maaşına yaptığın kadar, yüzde 26 zam yapacaksın,
asgari ücret 2.020 Türk lirası olacak. dedi, siz otuz beş gün sonra,
25 Aralık 2018de asgari ücrete yüzde 26 zam yaptınız, asgari
ücret net 2.020 Türk lirası oldu. 13 Kasım 2018de Bugün Dövizi
indirdik. diye hava atanlar peki, doğal gazın, elektriğin
fiyatını indirdi mi? Zam yok. diyorlar, yüzde 30 zam zaten
yapıldı. Döviz düştüyse geri alın elektrik ve doğal
gaz zamlarını. dedi ve kırk iki gün sonra, 25 Aralık
2018de, 1 Ocak 2019dan itibaren elektrik ve doğal gazda ancak yüzde 10
indirim yapılacağı Hükûmetiniz tarafından belirtildi.
Görüldüğü gibi, halkın sesi ve halkın nefesi olan İYİ
PARTİ görevini layıkıyla yapıyor, yapmaya da devam edecek.
3600 ek gösterge sözü unutulmamalı,
İYİ PARTİ olarak unutturmayacağız.
Evet, Mustafa Kemal Atatürkün Yeni nesil sizin
eseriniz olacaktır. sözüyle onurlandırdığı bizleri
yetiştiren öğretmenlerimize; polisimize, hemşire ve ebelerimize
ve imamlarımıza tüm grubu bulunan siyasi partiler söz vermedik mi
arkadaşlar? Verdik. Verdiğiniz sözleri unutturmamak için,
İYİ PARTİ Grubu olarak 3600 ek gösterge verilene kadar bunu dile
getirmeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Taşeron işçilerimizden belediyelerde
çalışan kadro alamayanlara kadroları verilene kadar,
kadroları verilenlerin de 4+4 zam adaletsizliği çözülene kadar,
emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetleri giderilinceye
kadar konuşacağız.
Bizim verdiğimiz kanun tekliflerini
reddettiniz. Siz getirin, biz destek olalım, birlikte
vatandaşlarımızın mağduriyetlerini çözelim; dönüp size
de teşekkür edelim değerli arkadaşlar.
Ben bu duygu ve düşüncelerle, 2019
yılının milletimize hayırlar getirmesi dileğiyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, işlemden sonra da olabilir efendim, oylamadan sonra.
BAŞKAN Vereceğim hemen
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın hatip
yaptığı güzel konuşmada bizim grubumuz da dâhil olmak
üzere, İYİ PARTİ Grubu dışındaki bütün gruplara
verdikleri sözü tutmamak şeklinde bir eleştiri ve sataşmada
bulunmuştur. Diğer partileri bilmem ama ben cevap hakkımı
kullanmak istiyorum.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Size bir
şey söylemedim.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşma
oradan değil mi?
BAŞKAN Oradan yapalım bu sefer.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peki, bu sefere
mahsus, yol olmasın ama.
BAŞKAN Tabii, tabii, emsal olmamak üzere
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Adana Milletvekili Mehmet
Metanet Çulhaoğlunun 38 sıra sayılı Kanun Teklifinin
5inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yol olmamak üzere
buradan cevap veriyorum.
Sayın milletvekilime de teşekkür ederim
böyle bir imkânı bize verdiği için, söylediği doğrudur,
seçimlerde AK PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik
Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve İYİ PARTİnin genel
başkanları ve milletvekili adayları çıkmışlar, bu
millete 3600le ilgili şöyle bir söz vermişlerdir, buna
Cumhurbaşkanı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da
dâhildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
öğretmenlere, polisimize, hemşirelere, din görevlilerimize
-başta olmak üzere- konunun değerlendirileceğinin
KEMAL PEKÖZ (Adana) İmamlara
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yok, din
görevlileri canım.
bunun verileceğinin sözünü verdik, doğru
ama biz bunun verilmesi için Meclis açılır açılmaz kanun teklifi
de verdik, bu konuyla ilgili yaşanan sorunların görüşülmesi için
Meclis araştırması önergesi de verdik. Biz sözümüzün
arkasındayız, diğer partiler de arkasındaysa bu gece bir
Danışma Kurulu yapalım, 3600ü verelim. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Biz bu noktadayız,
diğer partilerin kanaatini ben bilmem.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
38) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, arkadaşlar,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 5inci maddesiyle 6001 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen geçici 4üncü maddede yer alan "tahsilatından,
varsa yapılmış itirazlardan ve açılmış davalardan
feragat edilmesi kaydıyla vazgeçilir. ibaresinin "tahsilatından
vazgeçilir, varsa yapılmış itirazlar veya açılmış
davalar hakkında resen karar verilmesine yer olmadığına
karar verilir, yargılama ve takip gideri taraflar üzerinde
bırakılır ve vekâlet ücretine hükmedilmez. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Tokat
İstanbul
Kırıkkale
Recep
Özel İmran
Kılıç
Isparta
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz:
Gerekçe:
Önergeyle, itiraz veya dava konusu edilmiş
idari para cezalarının tahsilatından vazgeçilmesi için aranan
feragat şartı kaldırılarak açılan davalar ve
yapılan itirazlar hakkında mahkemelerin resen karar verilmesine yer
olmadığına karar vermeleri öngörülmektedir.
Değişiklikle, zaman israfına engel olunması ve uygulamada
ortaya çıkabilecek tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Komisyon katılmadı, tekrarlayın efendim. Komisyon
katılmıyor efendim. Komisyon katılmadığını
beyan etti.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci
madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde dört önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını teklif ederiz.
Kemal Peköz Nuran
İmir Şevin
Coşkun
Adana Şırnak
Muş
Murat Çepni Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Kocaeli
Bitlis
Serpil Kemalbay Pekgözegü
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birisi bir kuyuya bir taş atmış hep
beraber onu çıkartmaya çalışıyoruz. Bir torba yasa
görüşüyoruz, o yüzden ben de ilk eleştirimi torba yasadan doğru
yapmak istiyorum.
Torba yasa bir istisna durumu olması gerekirken
biz burada bugüne kadar bütün yasaları torba yasa şeklinde
çıkartmaya çalışıyoruz. Bu, aslında bu Meclise büyük
bir saygısızlıktır. Çünkü biz buraya halkın iradesini
temsil etmek için, halkın eleştirilerini, taleplerini,
kararlarını buraya yansıtmak için halk tarafından
gönderildik fakat burada yasama ilkelerine uyulmadan ve egemenlik ilkesi ihlal
edilerek torba yasa adı altında bir sürü birbirinden farklı
içerikteki ne olduğu anlaşılmayan maddeler buraya geliyor ve
geçirilmeye çalışılıyor. Bu açıdan kabul edilebilir
bir şey değil torba yasa. Benim burada öncelikli teklifim, bu torba
yasa rutininden çıkalım, torba yasayı artık bir kenara
atalım ve gerçek bir yasama işlevini hayata geçirelim. O zaman çok
daha faydalı olabiliriz diye düşünüyorum.
Biraz önce burada diğer maddelerde de bazı
kararlar alındı. Örneğin köprülerle ilgili, köprü
geçişleriyle ilgili kararlar alındı, cezaların ertelenmesi,
kaldırılması yönünde bazı teklifler de bu torba yasa
içerisinde geliyor. Biz bu tekliflerin köklü bir şekilde
tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
Örneğin köprüleri tartışalım arkadaşlar. Bu köprüler
yapıldığında, hükûmetler bu köprüleri
yaptığında halkın vergileriyle yapmadılar mı?
Yaptılar. Halkın vergileriyle yapılan bu köprüler Paramız
yok. diyerek Köprülerin maliyeti çıksın. diye
paralılaştırıldı. O zaman neden hâlâ köprülerden para
alınıyor? Hâlâ bu köprülerin maliyeti karşılanmadı
mı? Bunun gibi, bugün görüştüğümüz teklifin 6ncı maddesi
de büyükşehre bağlı, eskiden köy olan ve daha sonra, 6360
sayılı Kanunla mahalle statüsüne getirilen köylerle ilgili bir yasa.
Ne deniyor? Burada mağduriyetler var, bu mağduriyetleri biraz erteleyelim.
deniyor, Yani, cezalar var, vergiler var; emlak vergisi, içme suyu, kullanma
suyu gibi. Hangi amaçla kullanıldığı ve kimler
tarafından, hangi gelir sınıfına tekabül edecek
şekilde kullanıldığı belli olmayan bu tür kalemlerin
ertelenmesi düşünülmüş, teklif ediliyor; bir ertelenme yapılıyor.
Bir kere, hani Mağduriyetler var ama bu mağduriyetleri biraz
erteleyelim. deniyor. Hayır, biz bu mağduriyetleri ortadan
kaldıralım; niye mağduriyetler sürsün? Örneğin siz bu emlak
vergisinin, içme suyu ya da kullanım suyuyla ilgili cezaların ertelenmesiyle
ilgili olarak kimin cezasını erteliyorsunuz? Büyük bir otelin de
cezasını erteliyor olabilirsiniz, af kapsamına girmiş
olabilir; içme suyunu zor ödeyen bir köylünün de, bir mahallelinin de, yoksul
bir emekçinin de vergisini erteliyor olabilirsiniz. Dolayısıyla, biz
bunların niteliğine bakmak zorundayız. Niteliğine
bakmadığımız zaman, yani bir genelleme
yaptığımız zaman o genelleme içerisinde adaleti
sağlamamız mümkün değil. Biz her yurttaşın 10 metreküp
suyu zaten ücretsiz olarak kullanabilmesi gerektiğini söylüyoruz; her
yurttaşın belli bir kilovatsaat elektriği, her
yurttaşın kafasını sokacağı bir konutunun
olması gerektiğini savunuyoruz. Gelin, biz bunları
konuşalım, bunları yasalaştıralım.
Dolayısıyla, böyle, kıyılara gelip oranın
rantından faydalananlara da avantaj sağlayan bu tip, ne olduğu
belli olmayan, hangi gelir sınıfına hizmet ettiği belli
olmayan yasaları çıkartmayalım bu torba yasalar içerisinde.
Dolayısıyla, torba yasalar gelmesin; bizler halkın,
yoksulların, emekçilerin gündelik yaşamını insana
yakışır bir şekilde geçirebileceği yasaları
burada birlikte tartışalım diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Bu
sebeple gelen bu yasa teklifini uygun görmüyoruz, kabul etmiyoruz. Evet,
ertelensin fakat herkes için ertelenmesin. Zenginden daha çok vergi
alalım, yoksuldan vergi almayalım. Bunları ayırabilecek
şekilde bu yasaları biz tasnif etmek zorundayız ve bu
yasaları kimler için çıkaracağımızı da burada
tartışmak zorundayız. Torba yasa buna hizmet etmiyor
arkadaşlar.
Öte taraftan, burada tartışırken
çeşitli ifadeler geçiyor, bunlara dair de bir düzeltme yapmak isterim.
Mesela, burada yasaları biz tartışırken bir hatip
şöyle bir benzetme yaptı, dedi ki: Evin bir reisi vardır.
Nasıl ki evin reisi yanlış bir şey yaparsa, bu kötü bir
sonuç ortaya çıkarırsa ülkenin de reisi baştan yanlış
yaparsa bütün ülke bundan rahatsız olur.
Arkadaşlar, biz reislere
karşıyız. Evlerde de reis istemiyoruz, ülkede de reis
istemiyoruz. Biz, eşitlik istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Ve bu
Meclis eşitliğin meclisi olmalı, eşitliği
sağlayacak bir meclis olmalı.
Selamlamak için
BAŞKAN Uzattım ben bir dakika.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Öyle mi?
Peki, teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1491) esas numaralı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
"MADDE 6- 12/11/2012 tarihli ve 6360
sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi
İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci
maddesinin onbeşinci fıkrasında yer alan altı yıl
süreyle ibareleri 31/12/2026 tarihine kadar şeklinde 31/12/2020
tarihine kadar ibaresi 31/12/2026 tarihine kadar şeklinde ve son
fıkrasında yer alan beş yıl süreyle ibaresi 31/12/2026
tarihine kadar şeklinde değiştirilmiştir.
Yavuz
Ağıralioğlu Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
İstanbul Aksaray Konya
Behiç
Çelik İsmail
Koncuk Ayhan
Altıntaş
Mersin Adana Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ankara Milletvekili olarak Atatürkün Ankaraya
gelişinin yıl dönümünü kutlarım. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
Konuşmamdan önce bugün FOX TV ve Halk TVye
uygulanan cezaların basın özgürlüğünü zedelediğini
belirtiyor ve kararı haksız bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Bu yasayla ilgili olarak birkaç açıdan
eleştiri yapmak istiyorum. Birinci husus kanun yapma sistemimizle
alakalı. Yasaları yeteri kadar düşünmeden ve
tartışmadan yapıyoruz. O nedenle de gece gündüz kanun yapıp
eski kanunlarda işlemeyen ya da uygulamada sorun çıkaran
hususları düzeltmeye çalışıyoruz. Örneğin bu kanunun
ilk 10 maddesi önceki kanunlarda uygulanamayan veya uygulamasında zorluk
çıkaran maddelerin değiştirilmesi hakkındadır.
Kanunları özensiz bir dille ve üstünkörü gerekçelerle yazıyoruz,
kanunların diğer kanunlar üzerindeki etkilerini yeterince
araştırmıyoruz.
İkinci husus ise, Meclisimizde son
yıllarda temel ve torba yasa tekniğinin çok sık
kullanılması hakkındadır. Burada kanun yapmanın
hızlandırılmasının amaçlandığı savunulabilir
ama birçok sakıncayı da içinde barındırmaktadır.
Ayrı ayrı birçok ihtisas komisyonun görev alanlarına giren
maddeler mali nitelikli hükümler gerekçe gösterilerek sadece Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülerek Genel Kurula getirilmektedir. Dolayısıyla,
ihtisas komisyonlarının uzmanlık alanlarından
yararlanılması mümkün olmamakta, birinci hususta belirtilen
yasaların yeterince düşünülmeden çıkarılması riski
artmaktadır. Ayrıca, kanunun teklif aşamasında acele davranıldığından
sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin alınması
genelde mümkün olmamaktadır. Bu durum yine yasama hatalarının
artmasına neden olmaktadır.
Kısacası, pragmatik bir
yaklaşımla ihtiyaçların karşılanmasını
amaçlayan bu temel ve torba yasa tekniği uzun vadede daha fazla kanun
çıkarılma ihtimalini artırmaktadır. Ayrıca, özensiz
yazılan gerekçeler de kanunun yorumlanmasını
zorlaştırmaktadır ancak özellikle seçim dönemleri
yaklaştıkça bu tür yasalar hükûmetler için cazibesini
korumaktadır. Bu kanunda da seçim öncesi pragmatizm uygulamaları söz
konusudur. Örneğin, vergi yapılandırmalarının süre
uzatımı, bazı kanunların muafiyet sürelerinin
uzatılması, Boğaziçindeki kaçak yapıların imar
barışı uygulamasına dâhil edilmesi gibi seçim öncesi
popülizm içeren hükümler bu kanuna konulmuştur. Özellikle dünyada eşi
benzeri olmayan Boğaziçini kuralsız, kötü kullanıma açıp
çirkinleştirdiğimiz bir vakıa iken bunu düzeltmek yerine, imar
barışına sokarak yasal bağışıklık
sağlamak İstanbula yapılacak en büyük ihanetlerden biri olarak
tarihe geçecektir. Bu durum gelecekte çok daha büyük ihanetlerin
yapılmasını teşvik edecektir.
Bir başka önemli husus ise kişiye özgü
yasa çıkarılmasıdır. Evrensel hukuk ilkelerine göre,
kişiye özgün kanun çıkarmanın demokrasilerde olmaması
gerekir. Maalesef biz geçmişte bu tür uygulamalara çok şahit olduk,
devlete güveni yıprattık. Bu kanunun 9uncu maddesi, Yüksek Seçim
Kurulunun süresi biten üyelerinin görev sürelerinin uzatılmasını
içeriyor. Hem kişiye özel bir yasa olması hem de tam seçim öncesi
yapılması demokratik dünyada izah edilmesi güç bir durum
yaratmaktadır.
Öte yandan, vatandaşa yeterli bilgi vermeden
köprü cezaları kesmişiz, bu cezaları da iki yıl haber
vermemişiz, vatandaş geçmeye devam etmiş, cezalar yüz binlerce
lirayı bulmuş, vatandaşın canı çok yanmış,
şimdi o cezaları affediyoruz. Nasrettin Hocanın dediği
gibi, önce eşeği kaybettirip sonra bulduruyoruz. Bu düzenlemeyi de
İstanbulda belediye başkanı adayı olacak Meclis
Başkanımız tarafından kamuoyuna duyurarak seçim popülizmine
zirve yaptırıyoruz. Bütün bu hususlar göz önüne
alındığında bu kanunun hem şekil hem içerik hem de
demokratik geleneklere aykırı hükümler içermesi, kabul edilmemesi
için sağlam gerekçeler oluşturmaktadır.
Madde 6 özelinde ise tüzel kişiliği
kaldırılan köylere sağlanan muafiyet sürelerinin
uzatılması hususu, meseleye kalıcı bir çözüm
getirmemektedir. Maddenin mahalli seçim öncesinde köylülerimize şirin
görünmeyi hedeflediği anlaşılmaktadır. Köylülerimizin bir
süreliğine de olsa rahatlatılmasına itiraz etmeyiz ancak konuya
kalıcı bir çözüm bulunmasını daha fazla arzularız.
Gelecekte daha dikkatli ve özenli yasalar
yapacağımıza olan inancımla hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Karayolları Trafik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 6- 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı
On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1inci
maddesinin on beşinci fıkrasında yer alan altı yıl
süreyle ifadeleri 31/12/2022 tarihine kadar şeklinde 31/12/2020
tarihine kadar ifadesi 31/12/2022 tarihine kadar şeklinde ve son
fıkrasında yer alan beş yıl süreyle ifadesi 31/12/2022
tarihine kadar şeklinde değiştirilmiştir.
Mehmet Bekaroğlu Cavit
Arı Süleyman
Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Emine Gülizar Emecan Faruk
Sarıaslan Kazım
Arslan
İstanbul Nevşehir Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere Denizli Milletvekili Kazım Arslan.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Bugün görüşmekte olduğumuz bu yasanın
başlığı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifidir.
Şimdi, yasa teklifinin tamamına
baktığımızda, 12 maddeden ibaret bir yasa teklifi. Bunun 2
tanesini yürürlük maddesi olarak sayarsak, işin esasını
ilgilendiren 10 tane ana madde var. Bu 10 tane ana maddede 9 ayrı konu,
ayrı ayrı maddeler hâlinde, burada değişiklik
yapılması noktasında bir çözümü, bir yeniliği getirmeye,
bir değişikliği getirmeye çalışıyor ki böyle bir
torba yasanın, gerçekten, günlerden beri görüşmekte olduğumuz ve
sürekli eleştirdiğimiz bu konuda hâlâ ısrarcı
olunduğunun bir göstergesi olduğunu belirtmek istiyorum. Artık
torba kanun uygulamasından vazgeçilerek kendi kanunuyla, kendi
mevzuatıyla, kendi başlığıyla ilgili konularda
yasaların çıkarılması gerçekten kanun tekniği
açısından, bütünlüğü açısından çok önemli bir konu arz
eder diye belirtiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
6ncı maddede özellikle 6360 sayılı büyükşehir
yasasıyla ilgili yapılan bir değişiklik sonrasında 14
ilin büyükşehir yapılması ve 27 ilçenin de kurulmasıyla
ortaya çıkan ve bununla ilgili olarak, bunun sonucunda köylerin ve
kasabaların tüzel kişiliğinin ortadan kaldırıldığı
bir düzenleme sonrasında gerçekten köylerde zoraki bir vergi alımının
geriye bırakılmasıyla ilgili de bir düzenleme getiriliyor.
Hâlbuki, 6360 sayılı Yasanın özünde kökten bir
değişikliğe ihtiyaç var arkadaşlar. Yani, sadece böyle
bölük pörçük, arada yapılacak değişikliklerle, süre
uzatımlarıyla bu işin değiştirilmesi yönünde
değil, daha çok, köklü bir değişiklikle bunun ele
alınması ve gerçek anlamda bütünşehir anlamında değil,
50 kilometrelik bir daire içinde yer alan köylerin ve kasabaların
büyükşehre dâhil edilmek üzere hizmetlerin daha ahenkli bir şekilde,
daha iyi bir şekilde götürülmesinin daha uygun olacağını
belirtmek istiyorum. Çünkü burada birçok eksiklik, aksaklık, hizmette
gerçekten birçok yere ulaşılmadığını görmekteyiz.
Özellikle Denizli ilimiz de bu şehirlerden bir tanesidir ve
Büyükşehir olmuştur. Büyükşehir olmasından sonra birçok
köyümüze, kasabamıza, ilçemize yeteri kadar hizmetin gitmediğini ve
birçok yerde de ilçe belediye başkanları ile Büyükşehir Belediye
Başkanı arasında birçok kopukluğun olduğunu, eğer
siyasi anlamda bir beraberlik yoksa, ayrıcalıkların
yapıldığını, ayrımların
yapıldığını, uygulamaların bu şekilde
sürdürüldüğünü de görmekteyiz. İşte bundan vazgeçmek için
bunları bir bütünşehir hâlinde değerlendirmenin ve
çalışmaların bu noktada yürütülmesinin çok büyük önemi
olacaktır.
Şimdi, Denizlide özellikle ilçelerimiz var
başta Güney ilçemiz ve Sarayköy ilçemiz olmak üzere. İnanır
mısınız, büyükşehir olalı beri burada hem altyapı
yapılamadı hem yollar yapılamadı. Kışın
çamurdan, yazın da tozdan geçilmeyen iki tane önemli ilçemiz gerçekten çok
zor günler geçiriyor. Bunları gözardı etmeyelim. Ayrıca bunun
dışında Çivril, Çal, Babadağ, Tavas, Kale, Beyağaç,
Serinhisar, Çameli, Çardak, Baklan, Honaz ilçelerimizde de hem merkezlerine hem
de köylerine -mahalle hâline gelmiş olan- bu mahallelere hizmetlerin
yeteri kadar gitmediğini görmekteyiz ve dolayısıyla hizmetlerin
akışında birçok aksaklığın ortaya
çıktığını da görmekteyiz.
Onun için, değerli arkadaşlarım,
gerçekten köklü bir değişikliğe ihtiyaç var. 6360
sayılı Yasanın böyle kısa, böyle geçici maddelerle
değil, sürelerinin uzatılmasıyla değil, daha köklü bir
değişiklik yapılarak gerçek anlamda hizmete dönük bir
yasanın ortaya çıkmasında fayda vardır diye belirtmek
istiyorum.
Bu arada, tabii, bugün aldığımız
bir habere göre Halk TV ve FOX TVyle ilgili uygulanan para
cezasının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM ARSLAN (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
KAZIM ARSLAN (Devamla) Halk TV ve FOX TVyle
ilgili para cezasının ve yayın durdurma kararının RTÜK
tarafından verilmiş olması gerçekten bizleri çok üzmüştür.
Bu, basın hürriyetine ve medya özgürlüğüne vurulan bir karardır.
Gerçekten bu kararın uygun olmadığını, hukuka uygun
olmadığını ve yanlı bir karar olduğunu da
belirtmek istiyorum. Bu karardan RTÜKün de vazgeçerek gerçek anlamda
diğer yayınları nasıl gözardı ediyorsa, nasıl
yandaş medyanın, havuz medyasının birçok
programını, birçok yanlış söylemini, hakaretlerini göz ardı
ederek onlara ceza vermiyorsa bu kanallarımıza da ceza vermemesi
gerekir. Kesinlikle burada bir eşitsizliğin olduğunu,
haksızlık olduğunu belirtmek istiyorum ve bu kararı da
kınıyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 6ncı maddesiyle değiştirilen 6360
sayılı Kanunun geçici 1inci maddesinin on beşinci fıkrasında
yer alan 31/12/2022 tarihine kadar ibaresinin 31/12/2022 tarihine kadar (bu
tarih dâhil) şeklinde, 31/12/2022 ibaresinin 31/12/2022 (bu tarih
dâhil) şeklinde ve son fıkrasında yer alan 31/12/2022 tarihine
kadar ibaresinin 31/12/2022 tarihine kadar (bu tarih dâhil) şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem Zengin Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Tokat İstanbul
Kırıkkale
Recep Özel Sermin
Balık Zeynep Gül
Yılmaz
Isparta Elâzığ
Mersin
Ravza Kavakcı Kan
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
efendim.
BAŞKAN Komisyonun takdire
bıraktığı önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada karşılaşılabilecek
muhtemel tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır. İç Tüzükün 87nci maddesine göre
Görüşülmekte olan teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan,
ancak teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılır.
Kural bu olmakla birlikte şimdi
okutacağım önergeyi, 5 siyasi parti grubunun mutabakatı üzerine
işleme alıyorum.
Önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla -yani 16 üyesiyle- katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
6ncı maddeden sonra gelmek üzere
görüşülmekte olan 38 sıra sayılı Kanun Teklifine
aşağıdaki maddenin eklenmesi arz ve teklif ederiz.
Özlem Zengin Muhammet
Emin Akbaşoğlu Mehmet
Doğan Kubat
Tokat Çankırı İstanbul
Mustafa Şentop Engin
Altay Ayhan
Bilgen
Tekirdağ İstanbul Kars
Muhammed Levent Bülbül Serkan
Bayram Yavuz
Ağıralioğlu
Sakarya İstanbul İstanbul
Mehmet Bekaroğlu Ramazan
Can Süreyya Sadi
Bilgiç
İstanbul Kırıkkale Isparta
Ayşe Keşir Mustafa
Açıkgöz
Düzce Nevşehir
"MADDE 7- 1/12/2012 tarihli ve 6253
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilat Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 13 Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdari
Teşkilatında hangi statüde olursa olsun, Destek Hizmetleri
Başkanlığı tarafından fiilen en az 5 yıldır
kavas görevini yürüttüğü tespit edilenler, hiçbir işleme gerek kalmaksızın
halen bulundukları kadro derecelerine uygun kavas unvanlı kadrolara
atanmış sayılırlar. Bunların atandıkları
tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere
bakılmaksızın ve başka hiçbir işleme gerek
kalmaksızın kadroları ihdas edilmiş ve bu Kanuna Ekli (l)
sayılı cetvele eklenmiş sayılır. Bu madde
kapsamında kavas kadrosuna atananlara, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihteki mükteseplerine uygun kavas kadrolarına uygulanmakta
olan her türlü mali ve özlük haklar uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Hayırlı olsun. (Alkışlar)
Değerli arkadaşlar, böylece birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, böylece teklife yeni bir
madde eklenmiş oldu. Madde numaraları kanun yazımı
sırasında Başkanlığımızca teselsül
ettirilecektir. Görüşmelerde bir karışıklığa
mahal vermemek adına teklifin görüşmelerine mevcut madde numaraları
üzerinden devam edeceğiz.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 7 ila 12nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz talepleri var.
Gruplar adına, önce İYİ PARTİ
Grubu adına Antalya Milletvekili Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
ikinci bölümü hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime FOX TVye ve Halk TVye uygulanan cezaları kınayarak
başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, ben iki ay önce 17 Ekim
tarihinde, bu Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifine
ilişkin bir konuşma yapmıştım. O konuşmamda
şöyle dediğimi hatırlıyorum: Bu trafik cezalarına
karşıyım. Belki Hükûmetin paraya ihtiyacı var fakat
vatandaşın bu cezaları ödeyecek parası yok. Sorunu,
gerekçenizde geçen caydırıcılık konusunun meseleyi
çözmediğini ve mevcut uygulanan cezaların yeterince
caydırıcı olduğunu ifade etmiştim. Eğer bu
cezaları yükseltirseniz bir süre sonra af çıkarmak zorunda
kalırsınız demiştim ama doğrusu, hemen iki ay sonra af
çıkacağını da düşünmemiştim, bu kadar kısa
zamanda af geleceğini düşünmemiştim. Ama bu sözleri aynen 17
Ekim tarihinde konuştuğumu hatırlıyorum.
Yine, yerel yöneticilik yaptığım süre
içinde 15 kere imar affı geldiğini, imar affının yeni,
yasal olmayan yapılaşmayı teşvik ettiğini ve nedensiz
zenginleşmelere de neden olabileceğini, bunda köklü çözümlere
gidilmesi gerektiğini söylemiştim. Bu tür afların, bir nevi
hükûmetlerin çözemediği konuları tasfiye edip başından atma
sayıldığını
Aslolan köklü çözümlere gidilmesidir; bir
kanunu ele alarak o işi kökünden çözmeyi -ama tartışarak,
inceleme yaparak- tercih ederiz, kanun tekniği açısından da bu
böyledir demiştik. Ama torba kanunlara, sürekli her konuda gelen torba
kanunlara yeni sorunları da peşi sıra getiriyoruz. Yine, o
zaman, 15 kere imar affı demişken -bir şeyi çözmedi ama-
şimdi Boğaziçini korumamız gerekirken Boğaziçini de bu
kapsam içine aldık. Düşünün, asgari ücretliden vergi alan Türkiye'de
bu kadar yoksulluk varken Boğaziçinde en küçük bir sorunlu
yapının, kaçak yapının yeni milyonerler yarattığını
da bilmemiz gerekiyor. Kimsenin hem Boğaziçini böylesine heba etme
şansı olmamalıdır hem de Türkiye'de -basit bir yasayla-
yeni milyonerler yaratmanın da hiç anlamı yoktur ve güzelim, dünya
çapındaki Boğaziçini böyle yeni bir yasayla
Hem hiç incelemeden,
tartışmadan, iki ay önce yapılmış bir yasaya ekleyerek
Boğaziçini de bunun içine almak bir cinayettir; hem de sadece Türkiye'de
değil dünya çapında bir değeri de heba ediyoruz.
İki ay önceki yasada
caydırıcılık demiştik, bugün bu yasanın
gerekçesine baktığımız zaman, bu yasanın gerekçesinde
de vatandaşımızın mağduriyetinden bahsederek yasa
hazırlanmış. İki ay önceki gerekçemiz
caydırıcılık, iki ay sonra da
vatandaşımızı mağdur ediyoruz.
3üncü maddesinde, o gün söylediğim trafik
cezalarının fazla olması nedeniyle aynen 2018
cezalarının devam ettirilmesi uygun görülmüş.
Yine, 5inci maddesinde de ikinci köprüden geçen
kamyon ve kamyonetlere HGS, OGS cezalarının affı gündeme
gelmiş. Tabii, onlarda da özel sektör yazınca cezaları cezalar o
kadar bindirilmiş ki o cezaların hem bir kısmını o
özel sektör alıyor hem de İkinci köprüden geçmeyin
Üçüncü köprüye,
Yavuz Sultan Selime yöneltmek bakımından da o cezalar
uygulanmıştı diye rivayetler çıkmıştı, belki
de doğru olabilir.
Yine, teklifin 6ncı maddesine
baktığımızda, köylerde bir uygulamayla hem içme
sularını ucuzlatıyoruz hem de emlak vergilerini dört yıl
daha ertelemiş oluyoruz. O zaman sormak gerekiyor, biz bu köyleri niye
kaldırdık yani 6360 sayılı Yasayı yaparken köyleri
niye kaldırdık?
Oysa köyler şehirlerden önce, yüzlerce
yıldır Türkiyede, hatta bin yılın üstünde geleneği
olan sosyal birimlerdir; oraların bir imecesi vardır, bir kültürü
vardır, bir dayanışması vardır ve herkes köyüne
bağlıdır ve köylerinde tarım yaparlar,
hayvancılık yaparlar.
İzmit ile İstanbul örneğine bakarak
İzmit ile İstanbulda, bildiğiniz gibi şehirler
birleşmiştir, köyü yoktur, kırsalı yoktur,
hayvancılık yoktur, tarım yoktur. İzmit ile
İstanbulda bu uygulandığına göre o zaman Türkiyenin her
yanında uygulayalım. denmiştir ve bir felakete neden
olmuştur. Türkiyenin yarısında köyler, il özel idareleri ve
belde belediyeleri yaşatılırken büyükşehirlerde köyler
kaldırılmıştır. Yani Türkiye'nin yarısında
köy var, yarısında yok. Köyler ise vatandaşın ilk devlet
birimiyle karşılaştığı, yerel yöneticisiyle karşılaştığı
birimlerdir; bir moraldir, demokrasi öğretilen alanlardır. Yine, en
yakın hizmet birimleri belde belediyeleri çok değerli belediyelerdi.
Bakın, bugün, belde belediyelerine, büyükşehrin sürgün
yatağı olmuştur. Birçok sürgündeki memuru, işçisi orada
maaş alır, orada oturur. Oysa orada seçilmişler vardı ve
vatandaş oraya ulaşır, hizmeti ister, dile getirirdi. 6360
sayılı Yasa mahzurlu bir yasadır. Böyle palyatif tedbirlerle
cezaları ertelemek, su affı getirmek, fiyatları düşürmek,
emlak vergisinden muaf tutmak yerine orada yine köyleri canlandırmak,
tarım ve hayvancılığı ön planda tutmak gerekir.
Şimdi, köydeki halkımız rantı düşünür olmuştur,
tarım ve hayvancılığı ikinci plana
atmıştır. Onun için her şeyiyle yakında ithal etmeye
başlayacağımız gibi yoklukla da malul bir ülke olmaya
başlayacağız. Dipten temele yeniden bu yasayı ele almak
gerekir, 6360ın sakıncalı yerlerini yeniden tartışmak
gerekir.
9uncu maddede Yüksek Seçim Kurulu hâkimlerinin,
görevlilerinin görev sürelerinin uzatılması
Kanunun gerekçesine
bakıyoruz, bu gerekçede Önümüzde seçimler var ve bu hâkimlerin, bu
çalışanların deneyimi var. deniyor. Deneyimi var da size göre
deneyimi var. Bu deneyim nasıl bir deneyim dediğimiz zaman
Kanuna
rağmen imzası ve mührü olmayan oy pusulalarını geçerli
sayan, içtihat yaratan, Kanun hilafıyla içtihat yarattığı
için bu seçim meşru değildir. dedirten bir olay
yaşanmıştır. Tecrübe var. dediğiniz hâkimler
tecrübesinde böyle bir görüntüyle maluldür ve bu da seçimlere yine
sağlıklı bir görüntü vermeyecektir, meşruiyet
tartışması yaratacaktır ve onun tecrübesinden halk korkar
hâle gelecektir. Kim bilir o tecrübe nasıl uygulanacaktır?
Baktığımız zaman, çok
sakıncalı maddeler ve af yasaları karşımıza
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Tamamlıyorum.
Af, yine sözlerimin başında
söylediğim gibi, hükûmetlerin ele alıp da temelden çözemediği,
altında kaldığı meseleleri ötelemek, zaman zaman tasfiye
etmektir. Askerlik de öyledir. On altı yıllık iktidar askerlik
sorununu da çözememiştir, ele alamamıştır. Onun için, ara
ara bedelli askerlikler çıkarmak suretiyle yığılan
sorunları tasfiye etmeye gitmektedir. Yani Hükûmetin, bu kadar gücü
kuvveti olan Hükûmetin, sorunları karşısına alıp doğru
bir mecrada tartışarak kanunlar yapması gerekir ki Türkiyeyi
huzura kavuşturalım.
Sözlerimi sonlandırıyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Esin Kara.
Buyurun Sayın Kara. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 38 sıra
sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta, on iki günlük yoğun bir
çalışma programından sonra 2019 Bütçe Kanunumuzu
onayladık. Bütçemizin gelir kalemlerinin en önemli unsuru, şüphesiz
yüzde 86 oranla, 756 milyar 495 milyon TLyle vergilerden
oluşmaktadır. Dış güçlerin ülkemiz ekonomisi, kur ve faiz
rakamları üzerinde yakın zamanda oynadığı oyunların
etkisi göz önüne alınırsa vergi gelirinde artıştan ziyade
azalış olabileceği, tüketim, ithalat ve
yatırımların daralacağı ihtimalini gözden
kaçırmamalıyız.
Vergi sorunu, ülkemizin yıllardan beri
süregelen önemli sorunlarındandır. Vergideki
dağılımın adil seviyeye getirilmesi, vergi toplayamama
sorunlarına ve kayıt dışı ekonomiye uygun düzenlemeler
yapılması temennimizdir. Bütçemizde vergi harcaması tahminlerine
bakacak olursak vergi istisnası, muafiyeti ve indirimleri nedeniyle
vazgeçtiğimiz gelir, neredeyse bütçe açığımızın 2
katıdır. Ciddi bir vergi toplayamama sorunumuz bulunmaktadır.
Yakın zamanda
yaşadığımız kur, faiz ve sıcak para üzerinde
oynanan oyunlarla Türkiye ekonomisi istikrarsızlığa sürüklenmek
istenmiş, ekonomide yaşanan belirsizlik, güven kaybı, istikrarsızlık
iç ve dış yatırımcılar üzerinde etkili olmuş,
yatırımlar durma seviyesine gelmiştir. Bir ekonomide
yatırım yoksa ilerlemeden söz edemeyiz. Bu noktada, devletimiz gerek
kendi yatırımlarına ağırlık verecek gerekse özel
sektörü destekleyecek sübvansiyonlar ve teşviklerde bulunarak imalatı
canlandırmalı, ekonomide güven ortamını yeniden tesis
etmelidir.
Görüşmekte olduğumuz yasayla, 11
Mayıs 2018 tarihli ve 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
kapsamında borçlarını yapılandıran ancak kanun
hükümlerine göre ödeme yapamayarak kanun hükmünden yararlanma hakkını
kaybeden mükelleflere borçlarını ödeme imkânı verilmesini
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destekliyoruz.
Piyasadan sıcak paranın çekildiği
bahsetmiş olduğumuz güvensizlik ortamında, mükelleflere
tanınan 2019 Şubat ayı sonuna kadar verilen ek süre bir
gereklilik idi. Partimize bu konuda birçok vatandaşımızın
ve mali müşavirlerin talebi ulaşmıştır.
Mükellefleri rahatlatarak piyasayı eski canlı
hâline getirmek için gerekli tedbirler alınmalı, sosyal güvenlik
primlerinin ötelenmesi ve daha önce can suyu adı altında verilen
teşvikler yeniden gündeme getirilmelidir.
Sayın milletvekilleri, 3 Ağustos 2016
tarihli 6736 sayılı, 18 Mayıs 2017 tarihli 7020
sayılı, 11 Mayıs 2018 tarihli 7143 sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması Kanunu derken
farkında mısınız sekiz ayda bir neredeyse bir
yapılandırma kanunu çıkarmaktayız. Kısa sürede belki
gelir elde etme amacı güden bu yasalar mükelleflerce Nasıl olsa af
çıkar. alışkanlığı ve beklentisiyle tersine
dönmekte; mükellefler vergi borcunu ödemeyi ötelemeye başlamaktadır.
Düzenli ödeme yapan mükellefler bile Nasılsa ileride taksitlendiririm.
beklentisine girmekte ve vergi ödemesi yapmamaktadırlar. Yine, vergiyi
düzenli ödeyen mükelleflerde bir itiraz sesi yükselmekte Benim ne suçum var?
Vergimi zamanında ödüyorum, aramızda fark yok. demektedirler. Bu
konuda bir yasal düzenleme yapıldı yapılmasına ama 8 Mart
2017 tarihli 6824 sayılı Kanunla 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren
uygulamaya konulan yüzde 5lik gelir ve kurumlar vergisi indirimi
şartlarının çok ağır olması nedeniyle tam
amacına ulaşamamıştır. Yasa son iki yılda 1 kez
bile vergisini gecikmeden ödeme şartı aramakta, vergisini düzenli ödeyen
ama birkaç kere gecikmeye giren mükellefler
yararlandırılamamaktadır. Bu şartların yeniden
düzenlenmesi uygun olacaktır.
Yapılandırma
yasalarının ortak amacı kayıt dışı
ekonomiyle mücadele etmek iken durum tam tersine dönmektedir. Son üç
yapılandırmanın ortak maddelerine bakalım: Kayıtlarda
yer aldığı hâlde işletmede mevcut olmayan kasa mevcudu ile
ortaklardan net alacak tutarlarının yüzde 3'ü oranında vergi
ödeyerek bu hesapları düzeltme hakkı verilmektedir. Kasa fazlası
işletmelerde genelde ortaklar tarafından harcanmış olup
kayıtlarda var olan, fiilen yok olan paralardır. Kasa
fazlalığında ortaklardan alacaklar hesabına
aktarılan tutar bankaların ticari kredilere uygulamış olduğu
faiz oranının en yüksek oranıyla faizlendirilir,
adatlandırılır ve ortağa bunun üzerine fatura kesilerek hem
faiz geliri elde eder devlet; kurumlar vergisi, gelir vergisi kazanır hem
de katma değer vergisi alır. Ama biz yapılandırmalarla bu
iki gelirden de vazgeçmiş durumdayız.
İşletmelerde mevcut olduğu hâlde
kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların
beyanı ki bu durum mükellefin faturasız mal beyanı yani KDV
kaçırdığını gösterir. Yine, vergi ödemesi ve gelir ve
kurumlar vergisi ödemesi çıkan işletmeler, elinde
olmadığı hâlde emtia varmış gibi davranarak ve daha
sonra bunları satılan malın maliyetlerinin hesabına alarak
yüzde 1, yüzde 4, yüzde 10 katma değer vergisiyle almış
oldukları emtiayı yüzde 22 kurumlar vergisinden indirmek
kaydıyla devleti yüzde 12 ve yüzde 18 oranında zarara
uğratabilmektedirler. Nasıl olsa katma değer vergisi için
matrah artırımı yaptım. Ben artık bundan sonra
incelenmem. Nasıl olsa ben gelir ve kurumlar vergisi matrah
artırımı yaptım. Bundan sonra ben incelenmem.
mantığı, İncelense bile nasıl olsa kayıp kaçak
önlenecek. Matrah artırdınız, yapılandırma
yaptırdınız. Defteriniz artık itinalı bir şekilde
korunmuş oluyor. bilinci mükelleflerimize yerleşmiş
durumdadır.
Kesinleşen vergilere yapılan
yapılandırmalar ise Nasılsa az bir farkla vergiyi öderim.
düşüncesiyle artık zamanında mükelleflerin vergilerini ödememesi
alışkanlığını yerine getirmektedir. Bu durum
mükelleflerde Anı kurtar, naylon fatura al. Nasıl olsa
yapılandırma çıkar; bulunmaz, incelenmez. Yapılandırmayla
nasıl olsa defterim incelemeye girmeyecek. Gelir ve kurumlar vergisi
yönünden herhangi bir cezayla karşılaşmayacağım.
Elimde stok yok ama bir yapılandırma çıkarsa ben emtia
artırımına giderim. Daha sonra nasıl olsa bunu gider
yazarım, mamulün maliyetine atarım. Böylelikle kurumlar vergisi ve
gelirler vergisinden yırtarım. düşüncesi
yaygınlaşmaktadır.
Mesleki tecrübelerime dayanarak mükellef
açısından yapılandırmaları irdelemek istedim. Burada
amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmemek ise
yapmamız gereken, adil bir vergi dağılımı ve uygun bir
yasanın bir an önce yapılmasıdır. Özellikle vergi toplama
ve yapılandırmayla ilgili yasalar hazırlanırken -3568
sayılı- serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali
müşavirlerin de görüşleri alınırsa mükellef ve idare
arasında ortak yolu bulabileceğimize inanıyorum. Bu noktada
mükellef ile idare arasında köprü vazifesini gören,
meslektaşlarım olan mali müşavirlerin sorunlarına da
değinmez isek bu köprü çatırdar.
Önemli olan, vergi ödemenin kul hakkı ve millî
ödev olduğu şuurunun vatandaşlarımıza küçük yaşta
aşılanmasıdır. Bu noktada bizleri, cebine giren vergiden
kaçırdığı rakamın helalliğini sorgulayan, kul
hakkı gözeterek gelir ve giderlerini hesaplayan, yasadan değil
Allahtan korktuğu için vergisini düzenli ödeyen nesiller ve millî
şuur kurtaracaktır.
Konuşmamı liderimiz Sayın Doktor
Devlet Bahçelinin sözleriyle bitirmek istiyorum: Dolar mahkûmu değiliz,
dolarla doğmadık, olmayınca da ölmeyiz; zalimlerin dövizi
tetikleyen mekanizmaları, finans ve ekonomik enstrümanları varsa
bizim de kırılmayacak mukavemetimiz, kopmayacak ve kapanmayacak millî
ruh ve şuurumuz vardır.
Gazi Meclisimizi ve ekranları başında
bizleri izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, teklifin ikinci bölümünde hangi maddeler
var, kısaca bir anımsatmak isterim. 7nci maddesiyle, Sermaye
Piyasası Kanununun bundan bir yıl önce değiştirilen
16ncı maddesinin (3)üncü fıkrası bir kez daha
değiştiriliyor.
Teklifin 8inci maddesiyle, katılım
bankalarının fonlama başta olmak üzere kamu kaynakları
üzerinde kendilerine bazı çeşitli imtiyazlar tanınıyor.
Teklifin 9uncu maddesiyle,
görev süresi 2019 Ocak ayında bitecek olan Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin
görev süresinin 2020ye, 2022 Ocak ayında bitecek olan kurul üyelerinin
görev süresinin de 2023e uzatılması planlanıyor.
Teklifin 10uncu maddesiyle
de vergi borçlarının yapılandırmasıyla ilgili bir
değişiklik yapılıyor. Bundan yararlanmayanlar için
tırnak içinde diyelim- hani affın bir daha affı getiriliyor.
Bununla ilgili ayrıntılı değerlendirmeyi
arkadaşlarımız yapacak.
Ben teklifin özellikle 9uncu
maddesiyle ilgili birkaç şey söylemek isterim. Şimdi, teklifin 9uncu
maddesinin gerekçesinde iki temel gerekçe sunuluyor. Birincisi Ocak
ayında seçim takvimi başlayacak, seçim takvimi başladıktan
sonra kurul üyelerinin görevlerini değiştirmeyelim, kurul üyeleri
görevde kalsın. deniliyor. İkincisi de Kurul üyelerinin
deneyimlerinden yararlanalım. deniliyor yani temel gerekçesi bu.
Şimdi, ben bir hukukçu
olarak şunu söyleyeyim çok sayıda hukukçu var- bize şunu
öğrettiler, dediler ki: Kanunların en önemli özelliği soyut ve
genel olmalarıdır. Ama bu kanunun 9uncu maddesi kişilere özel
olarak düzenlenmiş bir madde. Eğer Plan ve Bütçe Komisyonunda bir
günde tartışıp ertesi gün de Meclise sunmasaydınız
belki yasanın bu maddesini daha ayrıntılı
tartışıp genel bir düzenleme yapmak mümkün olabilirdi.
Nasıl? Ben bir örnek vereyim: Mahalli idareler seçimlerinin
yapıldığı yılın ocak ayında görev süreleri
sona eren üyelerin görev süresinin bir sonraki yıl ocak ayında sona
ereceğini kurala bağlayabilirdik. Yani böyle bir düzenleme yaparak
ocak ayında görev süresi sona erecek kurul üyeleri sadece 2020
yılı için değil, bundan sonraki seçimlerde de yenilenmemiş
olacaktı. Bunu bir yıl erteleyebilirdik veya altı yıl
erteleyebilirdik. Ama bu düzenleme, sadece şahıslar için
getirilmiş bir düzenleme anlamı taşıyor. Şimdi, bu
benim görüşüm değil sadece. Emin olun, sokakta bu yasal düzenlemeyi
duyan herkes AKPye herhâlde yakındır bu Yüksek Seçim Kurulu
üyeleri, o yüzden bunların görev süresi uzatılıyor. diye
düşünecektir.
Şimdi, bu düzenlemeye böyle bakılınca
kurul üyelerine de esasen büyük bir haksızlık yapmış
oluyorsunuz. Dolayısıyla yasanın bu biçimde Genel Kurulun önüne
getirilmesi hem ülkeye hem de kurul üyelerine bir haksızlık. Bir daha
söylüyorum; bu, yalnız bugün değil, bundan sonra da Yüksek Seçim
Kurulu üyeleri üzerinde büyük bir tartışma yaşanmasına yol
açacaktır. Yakın zamanda bir erozyona uğrayan, güven erozyonuna
uğrayan birkaç kurumdan biridir Yüksek Seçim Kurulu.
Bakın, hepiniz yakından biliyorsunuz; bu
ülkede güvenilen, güvenilir kabul edilen bir sürü kurum var ama bu
kurumların her biriyle ilgili güvenen ve güvenmeyenler olmuştur.
Orduya güvenenler, güvenmeyenler; Emniyet teşkilatına güvenenler,
güvenmeyenler; Türkiye Büyük Millet Meclisine güvenenler, güvenmeyenler veya
başbakana, Cumhurbaşkanına güvenenler, güvenmeyenler. Ama bu
ülkede güvenilir kabul edilen birkaç kurum vardı; bunlardan bir tanesi
ÖSYMydi, bir diğeri de Yüksek Seçim Kuruluydu. AKP hükûmetlerine kadar,
bu ülkede ortalama bir yurttaş, üniversite sınavına
girdiğinde, eğer başarılı ise o sınav sonucunun
objektif olduğunu düşünürdü. ÖSYMye güvensizlik, AKP hükûmetlerine
nasip oldu. Bir diğer güvensizlik de Yüksek Seçim Kuruluna oldu, bu da
sizin hükûmetlerinize nasip oldu. Buna nasip denir mi bilmiyorum ama
gerçekten, sizin desteklediğiniz hükûmetlere nasip oldu.
Neden? Biliyorsunuz, bir tane karar var, Recep
Beyin başvurusu üzerine Yüksek Seçim Kurulu böyle bir karar
vermişti, mühürsüz oy pusulalarının geçerli sayılması.
Ya bakın, bu karar, Yüksek Seçim Kurulu üyeleri ne kadar iyi niyetle
vermiş olursa olsun, kamuoyunda ciddi bir güvensizliğe yol
açmıştır. Şimdi bu kanun maddesi geçtiğinde, Yüksek
Seçim Kurulunun erozyona uğrayan güveni iyice yerlerde sürünüyor
olacaktır. Bu nedenle de geri alınması gerekir diye
düşünüyorum.
Şimdi, bu Yüksek Seçim Kuruluna ve yapılan
seçimlere güven konusunda temel iş, sadece gidip seçimlerde oy kullanmayla
ilgili değil. Bu seçime ilişkin güvensizlik konusunda
görüşlerimi sizinle paylaşmak isterim. Bir tanesi şu: Yayın
ilkeleri mevzusu. Elimde iki tane karar var, onları söyleyeceğim.
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanunun 30 ve 45inci maddeleri, 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 55/A,
55/B maddeleri bu yayınlara ilişkin genel kuralları düzenliyor.
2014te de, 2015te de, 2017de de, 2018de de bu yayın ilkeleri
değişmedi. Birkaç tane elimde var, ben size bunlardan bir tane
okuyacağım, Yüksek Seçim Kurulu yayın ilkelerini sayıyor,
diyor ki: Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine uygun
davranmakla yükümlü radyo ve televizyon kuruluşları ile
yazılı, sözlü ve görsel basının tek yönlü, taraf tutan
yayınlar yapamayacaklarına, bu kuruluşların, yayınlarında
demokratik kurallar çerçevesinde siyasi partiler ve bağımsız
adaylar arasında fırsat eşitliğini sağlamak zorunda
olduklarına
Bir diğer kuralı söylüyor: Siyasi partiler ve bağımsız
adayların seçim döneminde görüşlerinin eşitlik, serbestlik, dürüstlük
ilkelerine uygun bir şekilde yansıtılması için gerekli
katılımın sağlanması, bu konudaki girişimlerini
ve sonucunu yayınlarında açıkça ilan ederek kamuoyuna
duyurması gerektiği
Genel ilkeler bunlar.
Şimdi, Yüksek Seçim Kurulu, 6112
sayılı Kanun ve 298 sayılı Kanuna göre diyor ki: Siz bu
yayınlara uyacaksınız. Yani yayınlarınız
serbestlik, dürüstlük ve eşitlik ilkelerine uygun olarak yürüyecek. Peki,
olmadı, sabahtan akşama kadar yalnızca bir partinin
propagandasını yaptılar, ne olacak? O zaman Allahın
lütfu olan 15 Temmuz darbesi devreye girecek. Nasıl mı? Şöyle
devreye girecek, 298 sayılı Kanunun 149/A maddesi var, maddenin
başlığı şöyle: Özel radyo ve televizyon yayınlarına
ilişkin suçlar, madde başlığı böyle, içeriği
yok. Niye yok? Çünkü bir OHAL KHKsiyle, 687 sayılı OHAL KHKsiyle bu
suçlara yönelik yaptırımların tamamı yürürlükten
kaldırıldı. OHALle ne alakası var? Böyle bir alakası
var işte, serbestçe, eşit ve özgür yayın yapılmasa da
sabahtan akşama, üç ay boyunca, 1 Ocaktan 31 Mart tarihine kadar
televizyonlar tek bir partinin yayın organıymış gibi
yayınlarına devam etseler de hiçbir suç işlememiş
olacaklar, esasen suç olan bu fiiller karşısında hiçbir
yaptırım uygulanmamış olacak. Sonra da biz yayın
ilkelerinin demokratik ve özgür olduğunu söyleyeceğiz.
Sandıkların taşınması ve
birleştirilmesi mevzusu var. Biliyorsunuz, 2972 sayılı Kanunun
ek 2 maddesinde bir düzenleme vardı. Birbirlerine yakın köyler ve
yerleşim yerlerinde seçmen sayısı göz önünde bulundurularak
sandıkları birleştirebiliyordu seçim kurulları. Bunu da
değiştirdiniz. Nasıl değiştirdiniz? Güvenlik
gerekçesiyle sandıklar birleştirilemez. diyordu Yüksek Seçim Kurulu.
Bir kanunda değişiklik yaptınız, dediniz ki: Güvenlik
gerekçesiyle de sandıklar değiştirilebilir.
Bir başka değişiklik
yaptınız. Sandık başkanlarının belirlenmesi usulü
var. Biz diyoruz ya, seçimi siyasi partiler yapar. Sandık kurulu
başkanlığı için de siyasi partiler birer liste veriyordu,
bundan kura çekiliyordu Biz parti olarak seçime girdik, sandık kurulu
başkanlığı için bir liste verme hakkı elde ettik ve
sandık kurulu başkanlığının bir kısmı,
bizim verdiğimiz listelerden belirlendi... Bunu da
değiştirdiniz HDPlilerin önerdiği kişiler, sandık
kurulu başkanı olamasınlar diye.
Seçimlere bu açıdan
bakıldığında gerçekten demokratik bir seçim yürümüyor.
Seçimler neden demokratik olsun ki? Sadece oy verme gününden ibaret değil.
Oysa seçimlerde oy kullanmak, seçme ve seçilme hakkının yalnızca
bir parçası.
Önceki eş başkanlarımız
cezaevinde, Cumhurbaşkanı adayımız cezaevinde,
milletvekillerimiz cezaevinde, belediye başkanlarımız
cezaevinde, binlerce yöneticimiz cezaevinde. Bütün televizyonlar aleyhimize
yayın yapıyorlar, bakın, bırakın lehimize yayın
yapmayı, herhangi bir partili arkadaşımızı
çağırmayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
onlarca televizyon kanalında yüzlerce saat aleyhimize propaganda
yapılıyor, bize sadece cevap hakkı bile tanınmıyor ve
sonra biz diyoruz ki: Bu ülkede demokratik seçimler var, bu ülkede
milletvekilleri serbestçe belirleniyor, bu ülkede belediye başkanları
serbestçe belirleniyor. Türkiyede özgür, demokratik seçimler var. Öyle mi? Hadi
oradan!
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Cavit Arı.
Buyurun Sayın Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bugün görüşülmekte olan maddelere şöyle
bir baktığımızda AKPnin 31 Martta yapılacak olan
yerel seçimlerle ilgili ciddi bir endişesi olduğunu açıkça
görüyoruz. Önce, bu seçimi yürütecek olan Yüksek Seçim Kurulunu bir anlamda
dizayn etmeye çalışmaktasınız. Yüksek Seçim Kurulu, 7
asıl, 4 yedek üyeden oluşmakta, Yargıtay ve Danıştay
üyeleri arasından seçilmekte. 2019 yılında görev süresi dolan
üyelerin 2020 yılına kadar, 2022 yılında görev süresi
dolanların ise 2023 yılına kadar görev süresini uzatmayı
talep etmektesiniz.
Değerli arkadaşlar, Yargıtayda ve
Danıştayda Yüksek Seçim Kurulunda görev alabilecek kabiliyette
başka hâkim yok mu? O kadar önemli kararlara imza atan ve geldikleri
illerde çoğunlukla seçim kurullarında görev yaparak gelen bu
hâkimlerden Yüksek Seçim Kurulunda görev alabilecek başka hâkim yok mu?
Şimdi, bu görev alan hâkimler, ülkemizde yapılan seçimlerde biliyorsunuz
sabaha karşı trafoya kedilerin girdiği bir seçimde ve yine
referandumda seçim süreci başlamış, saat 14.00, 15.00e
gelinmiş ve bu aşamada seçimin şartlarını,
kurallarını yeniden kanuna aykırı olarak düzenlemiş
bir kurul ve Türkiyede ilk defa mühürsüz oyları geçerli sayan bir kurul.
Şimdi bu kurulda olan hâkimlere siz tekrar uzatma getirmeye
çalışmaktasınız.
Değerli arkadaşlar, sizin bu
girişiminiz, 31 Martta yapılacak olan seçimlere şimdiden gölge
düşürmüştür. Şimdiden sizin bu seçimlerde farklı niyetler
taşıdığınızı açıkça göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, Seçim Kurulunu bir
taraftan düzenlemeye, dizayn etmeye çalışırken bir taraftan da
seçmeni farklı algılarla yönlendirmeye
çalışmaktasınız.
Bakın, 11 Mayıs 2018 tarihinde bir
yapılandırma yapıldı: 7143 sayılı Vergi ve
Diğer Bazı Alacakların Yapılandırılmasına
İlişkin Kanun. Değerli arkadaşlar, daha mayıs
ayında yaptınız. O tarih nedir? 24 Hazirandan kırk gün
önce. Eğer yapılandırma yapılacaksa daha önce
yapılsın. Niye? Çünkü seçimde o yapılandırmaya mecbur kalan
vatandaşın oyunu iknayla almaya çalışıyorsunuz.
Şimdi, vatandaş, yapılandırmaları ödeyemedi çünkü
ülkede ciddi bir ekonomik kriz var, ciddi bir ekonomik sorun var. Siz ne kadar
yapılandırma yaparsanız yapın vatandaş sadece 1inci
taksitini ödeyebilmekte, 2nciye zorlanmakta, 3üncüyü de ödeyememekte.
İşte, bu nedenle de, şimdi, seçimlere az bir süre
kalmış, tekrar yapılandırma yapmaktasınız. O
zaman, ben de size şunu söylüyorum: 6736 ve 7020 sayılı
yapılandırmalarda taksitlerini ödeyemeyen
vatandaşlarımızı da buraya dâhil edelim, onların da
yapılandırmalardan tekraren yararlanmalarını
sağlayalım.
Değerli arkadaşlar, bakın, hani o
meşhur Nasrettin Hoca hikâyesi vardır ya, hani garibanı
sevindirmek istediğinde önce eşeğini kaybettirir, sonra buldurur
ya; diğer maddelere şöyle bir göz attığımızda,
çoğunlukla, işte, sizin bu getirmeye
çalıştığınız düzenlemeler hemen hemen aynı
nitelikte.
Değerli arkadaşlar, bakın,
zamanında, 2012 yılında kırsal bölgeleri de dâhil edebilmek
adına bir bütünşehir yasası çıkardınız. Bu
bütünşehir yasasını çıkarmadaki diğer niyetlerinizi
bir kenara koyarak şunu söylemek istiyorum: Esas itibarıyla,
kırsaldan da gelebilecek oyları da hesaba katarak özellikle
büyükşehirlerde seçim alma operasyonu gerçekleştirdiniz ve bu anlamda
da bir Büyükşehir Yasası yani bütünşehir yasası
çıktı ve Türkiyede 30 il bütünşehir oldu. Bu sayede, sayenizde
1.591 belde belediyesi kapatıldı ve Türkiye'de belki yüz
yıllık bir kurum olan Özel İdare Kurumu 30 ilde
kapatıldı ve 16.082 köy sayenizde tüzel kişiliğini
kaybetti. Bakın, oralarda, tüzel kişiliğini kaybeden köylerde
vatandaşımız, köylümüz mağdur. Büyükşehir Yasası
doğru işlemiyor, amacına uygun çalışmıyor ve
oradaki vatandaşlarımız gerçekten mağdur, hizmet
alamıyor.
Bakın, hayvancılıkta ve tarımda
ciddi sıkıntılar var. Köy Kanunundan kaynaklanan
haklarını kullanamayan vatandaşlarımız var.
Şimdi, o dönemde bir geçici madde gelmişti, o geçici maddeyi erteleye
erteleye siz bugüne geldiniz. O geçici madde de neydi? İşte, köyden
mahalleye dönüşen köylerimizde emlak vergisi, gelir vergisi, çöp vergisi
önce beş yıl süreyle alınmayacaktı. Biz de o zaman
Bakın, seçim var. Bu beş yıl çabuk gelir geçer. demiştik.
E, şimdi, sayenizde ha bire erteleniyor.
Değerli arkadaşlar, seçim olmasaydı siz
yine ertelemeyecektiniz. O yüzden, gelin, bu yanlış işleyen ve
köylümüzün hayvansal ve özellikle tarımsal mağduriyetine yol açan bu
Büyükşehir Yasasından derhâl geri adım atın ve bundan
vazgeçin diyorum.
Değerli arkadaşlar, köprülerle ilgili
birtakım düzenlemelerle af getirmeye çalıştınız.
Bakın, esas burada sizin bu affetmeye yol açan konuyu incelememiz
gerekmekte. Şimdi, üçüncü köprüden geçmesi zorunluyken diğer iki
köprüden geçen ve bu nedenle ceza alan vatandaşlarımıza af
getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu da zaten sizin
yüzünüzden gerçekleşen bir olay. Öncelikle, bu üçüncü köprü,
yap-işlet-devret formülüyle vatandaşın omzuna ciddi maliyetler
getiren bir yapım şekliyle gerçekleşti. Ne oldu? Bir garanti verildi.
Şimdi, ilk dönemde verilen garantiyi söyleyeyim ben size. 135 bin araç
garantisi verildi. Kaç araç geçti? Ortalama 80 bin. Aradaki farkı kim
ödedi? Türk halkı ödedi, bakın, Türk halkı. Şimdi, üçüncü
köprüde sizin bu yap-işlet-devret formülü nedeniyle yüksek geçiş
ücretlerine maruz kalan vatandaş, belki mecbur kalıp oradan geçti.
Şimdi, siz kendi yarattığınız bu mecburiyetten sonra
Evet, sizi affettim. diyerek seçim sürecinde mesajlar vermektesiniz ve hatta
o kadar mesaj içerikli bir yasa getirdiniz ki, bakın, teklifinizde
diyorsunuz ki: 28/2/2019 tarihine kadar müracaat
Komisyona geldiğinde
de 31 Mart 2019du. Orada ben dedim ki: Bakın, 31 Mart seçim günü, bari
ondan utanın. Yani 31 Mart günü vatandaş maliyeye gidip
parasını alıp oradan sandığa mı gidecek? Neyse
ki bu uyarımızı dikkate aldınız, 29 Marta çektiniz.
Şimdi, bu, şunu gösteriyor değerli arkadaşlar: Tamamen
seçime dönük bir düzenleme.
Evet,
vatandaşı mağdur ettiniz, biz bu anlamda bu cezaların iptal
edilmesini destekliyoruz ama şöyle yapın: Kanun onaylanır
onaylanmaz, bir aylık süre verin, bir ay sonrasında da vatandaş
gitsin, parasını alsın. Siz 28 Şubata kadar müracaat, 29
Marta kadar parasını alabilir. diyorsanız... Kanun çıkar
çıkmaz, vatandaş gitsin, alsın. Yani bir aylık süre içinde
unutur mu zannediyorsunuz bu durumu?
Değerli arkadaşlar,
bunların hepsi, seçime dönük mesajlar dedim. Bakın, imar
barışıyla ilgili de durum aynı. Getirdiğiniz bu yasa
Daha önce 24 Hazirana çok kısa bir zaman kala, 11 Mayıs 2018 tarihinde
imar barışı getirdiniz. Ne oldu? 9 milyon 210 bin kişi imar
barışından yararlandı ve böylece siz
vatandaşların oylarına tesir ettiniz. O gün için belki
mevcuttaki binalarla ilgili bir imar barışı getirildi, evet,
belki bilmeden yapılan binalar ve uzun yıllara dayalı binalar bu
imar barışından yararlandı ama ne oldu? Bu yasa çıkar
çıkmaz, bakın, Türkiye'de birçok yerde sanki daha önceden
yapılmış gibi yeni inşaatlar başladı, çok
sayıda bina yapıldı. Bunlarla ilgili AK PARTİli
belediyelerin dahi açıklamaları var İş makinelerini
durduramıyoruz." diye.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla)
Toparlıyorum.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
CAVİT ARI (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bu yeni yapılan binaların durumu ne
olacak, ne oldu? Bunlarla ilgili bir düzenleme, bir tespit var mı?
Şimdi, belediyeler topu birbirine atmakta. Bakın, önümüzdeki süreçte
bir yapılanma daha getireceksiniz, yasaya aykırı yapılan bu
binalar tekrar yasallık kazanacak sayenizde. O nedenle şu an yeni
yapılanlara derhâl müdahale edilmesi gerekir.
Son söz olarak, bu ülkede
Cumhurbaşkanının maaşına yüzde 26 zam
yapıldı, Cumhuriyet Halk Partisi sayesinde asgari ücrete -yetmez ama
evet dedik şimdilik- yüzde 26 zam yapıldı ve ben buradan
sizlere şunu söylemek istiyorum: Bu ülkede geçinemeyen emekli var,
onların da maaşına en az yüzde 26 zam yapılmalı;
geçinemeyen memur var, onlara da en az yüzde 26 zam yapılmalı
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi,
şahsı adına Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır
konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Dikbayır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Aralık 2018 tarihli ve 30631
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 481 sayılı
Özelleştirme İdaresiyle İlgili Cumhurbaşkanı
Kararıyla Millî Savunma Bakanlığı Askerî Fabrikalar Genel
Müdürlüğü 1. Ana Bakım Merkezi Müdürlüğü iş yerinin tüm mal
ve hizmet üretim birimleri -eski adıyla Tank Palet Fabrikası- millî
savunma sanayisinde ülke kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılmasının sağlanmasıyla fabrikanın
işletme verimliliğinin artırılması ve yeni iş
üretim imkânları oluşturulmaya yönelik yatırımların
özel sektör tarafından yapılacağı gerekçe gösterilerek
maalesef özelleştirme kapsam ve programına
alındığı ilan edilmiştir.
Bu konu hakkında sizlere birkaç bilgi vermek
istiyorum: Tank Palet Fabrikasının elli yılda oluşan
savunma sanayisi tecrübesiyle zırhlı araçları -fırtına
obüs- sıfırdan üretmesi, tank modernizasyonunda tecrübe, bilgi ve
deneyimine sahip, yetişmiş iş gücü, son on yılda 3 defa
özel sektörü bile gıpta ettirecek şekilde en verimli iş yeri
olarak tescil edilmiştir. Sektöründe dünyadaki ilk 5 arasındaki bir
fabrikadır. Bu fabrikanın bugün yeniden kurulması, 20 milyar
dolarlık bir yatırımı gerektirmektedir. Bilgi ve tecrübe
oluşumu ise en az on yılı bulmaktadır. Fabrikada gururumuz
fırtına obüs seri üretimi, gündüz ve gece görüş dürbünleri
üretimi, dünyanın en uzun süre dayanıklı tank ve
tırtıllı araç paleti üretimi sıfırdan yüzde 100 millî
olarak yapılmakta, Leopard 1 ve 2 tanklarının ve diğer
tankların modernizasyonu tamamen sökülerek yeniden yapılması
şeklinde modernize edilmeye devam edilmektedir.
Fabrika Sakarya ili Arifiye ilçesi E5 ile
otobanın tam ortasında, 1.800 dönümlük her türlü yeni
yatırıma müsait, çok geniş bir arazi üzerinde kuruludur. 500 ile
700 milyon dolarlık bir yatırımla altı ay içerisinde seri
Altay tankı üretim kapasitesi Savunma Sanayii
Başkanlığı tarafından tespit edilmiştir. Bizzat
başkan ve Millî Savunma Bakan Yardımcısı tarafından Altay
tankının ana üretiminin bu fabrikada Millî Savunma
Bakanlığı ASFAT AŞ kanalıyla yapılacağı
deklare edilmiştir.
Fabrika, ülkemiz savunma
sanayisi açısından vazgeçilmez kritik önemde ve tekrar yerine
konulması mümkün olmayan stratejik önemdeki bir tesistir. On
yıldır sadece prototipi için Altay tankına 1 milyar doların
üzerinde ülkemizin kaynakları harcanırken, ülkemizde Altay
tankını az bir yatırımla yani belirttiğimiz gibi 500
ila 700 milyon dolarlık bir yatırımla ve 100 kadar yeni
işçi alımı yapılarak, altı ayda seri üretim
yapabilecek, devletin elindeki tank üretme kapasitesi ve tecrübesi olan tek
fabrikamızdır. Hiçbir tank ve obüs üretme yeteneği ve kapasitesi
olmayan Ethem Sancak ve Katar girişimine satılması iddiaları
bulunmaktadır. Aklı başında her firma veya holding bile
kendi elindeki pırlanta değerinde, ekonomiye
sağladığı katma değeri olan böyle bir fabrikayı
kaptırmamak için uğraşacakken, kendi Silahlı Kuvvetlerine
ve stratejik iş birliği içerisinde olduğu dünyanın
diğer silahlı kuvvetlerine üretim ve satış yapmakta olan
böyle bir fabrikanın göz göre göre millîlikten çıkarılması
mantıkla izah edilemez.
Fabrikada hâlen 1
albayın komutasında 29 subay, 50 astsubay, 22 uzman çavuş, 112
memur ve 714 işçi çalışmaktadır. Fabrikanın hukuki
vasfı, Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet üreten diğer tabur, alay
veya tugaylarla aynı durumdadır. Askerî tırtırlı
araçların bakım, onarım ve modernizasyonunu yapan bu fabrika
müdürlüğünün işletmesinin devri, Anayasamızın
savunmanın devletin görevi olduğu, savaşa hazırlık
yapması gerekliliği ilkesi, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Millî
Savunma Bakanlığı Kuruluş ve Teşkilatı Kanununa
ve en önemlisi 4046 sayılı Özelleştirme Kanununun 1inci
maddesinde sayılan özelleştirme kapsamına alınabilecek
kuruluşları belirleyen maddeye aykırıdır. Bu nedenle
de bu fabrikanın özelleştirme kapsamına alınması, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bir birliğini özelleştirmekle aynı
hukuki sonuçları doğurmaktadır. Tekrar ediyorum altını
çizerek: Bu nedenle, bu fabrikanın özelleştirme kapsamına
alınması, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir birliğini
özelleştirmekle aynı hukuki sonuçları doğurmaktadır.
Bu derece hukuksal ve stratejik hata yapılmasını Sayın
Cumhurbaşkanımızı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ÜMİT DİKBAYIR
(Devamla) -
Özelleştirme İdaresi Başkanı ve Millî Savunma
Bakan Yardımcısının yanlış bilgilendirmesinden ve
yönlendirmesinden olduğunu düşünüyoruz. Bu özelleştirme kararından
vazgeçilerek fabrikanın mevcut hâliyle Altay Tank Projesini alan firma
ile ASFAT AŞ kanalıyla iş birliği ve sözleşme
yapılarak tank üretim sürecinde kullanılmasının daha
doğru olacağını ifade ederek millî fabrikamıza sahip
çıkmalıyız. Bakın, bu yol, olur yani diğer savunma
sanayisi fabrikalarımızın özelleşmesine yol olur. Sizlere
şunu hatırlatmak istiyorum: Çanakkale Savaşı sürerken
Asteğmen Mehmet Muzaffer Komutanımızın, Yahudi bir
tüccardan ordumuza kamyon lastiği alabilmek için sahte senet düzenlemek
zorunda kaldığını unutmayın. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin fabrikaları millî ve yerli kalmalıdır. Bu, çok
önem arz etmektedir.
Ocak ayının ikinci
haftasında vereceğimiz araştırma önergesine ve kanun
teklifine, kendisini millî hisseden her milletvekilinin destek
vereceğinden şüphemiz yoktur.
Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi
şahsı adına Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt.
Buyurun Sayın Enginyurt.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İki gün evvel asgari ücret açıklandı,
2.020 lira olarak belirlendi. Bu fiyat yeterli mi, değil ama bugünün
şartlarında işçilerimizin de makul
karşıladığı bir fiyat olarak bizim de kafamızdan
geçen rakama yakın bir fiyat olduğu için bundan dolayı gerekli
desteği veren Hükûmete teşekkür ediyorum. İşçilerimiz bir
nebze de olsa bu kış ayında moral buldular. Yalnız,
işçilerimiz 2.020 lira aldılar ama bunu ödeyecek olan işveren.
Yani devletimizin cebinden herhangi bir kaynak çıkmayacak. Büyük oranda yük
işverenin sırtına biniyor. Öyleyse işverenimizi de dikkate
almak zorundayız. Hükûmet olarak, yanında yüzlerce işçi
çalıştıran ve asgari ücretin 2.020 lira olmasıyla birlikte
750 TL yeni bir maliyetle karşılaşan işverenimizi dikkate
almak durumundayız. Dünden bugüne, ilim olan Orduda ve hemen
yakınında Giresunda birçok işletme sahibi arıyor, bu
maliyetleri karşılayamayacaklarını, zaten piyasanın
tıkanık olduğunu, işlerin yeterli derecede iyi
gitmediğini, sıkıntılarının olduğunu, bu
maliyetleri karşılamanın zor olduğunu ifade ettiler.
Öyleyse işverenimize biz destek vermeliyiz. Ne yapmalıyız?
İşte, Hükûmetimiz dedi ki: Belli bir süre sigorta primlerini ben
ödeyeceğim. Güzel ama kimin sigorta primlerini? Yeni işe
başlayanların sigorta primlerini devletimiz ödeyecek, yanında
300 işçi çalıştıranın primini ödemeyecek. Öyleyse ne
yapabiliriz? Bu bir düşüncedir: Yüzde 30, yüzde 40 da bunlardan sigorta
primi indirimine gidebiliriz, bu maliyetleri aşağı çekmek için.
ORHAN YEGİN (Ankara) 150ye
çıkaracağız inşallah.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) - İnşallah,
inşallah
Bugün öyle bir çalışma olduğunu duyduk ama geriye
çekilmiş herhâlde. 150 lira bir fiyat desteği verileceği
söylendi. 150 de olabilir ama 300 olsa da bir kaybımız olmayacak.
Vergilerde bir indirime gitmeliyiz. Eski iş
yeri sahiplerine herhangi bir destek vermiyoruz ama yeni iş yeri
açılıyorsa onlara kaynak yaratıyoruz, destek veriyoruz. Güzel
bir uygulama teşvik açısından. Ama eski işletme sahiplerini
de yani yıllardır devam eden, mevcut faaliyetini sürdüren
işletmelere de bir destek vermeliyiz, onların da morallerini
yükseltmeliyiz.
Vergilerini ödeyen insanlara bunun
karşılığında, sürekli, daima vergilerini ödeyip
devletine kaynak aktaran insanlara vergi indirimi olarak destek verebiliriz.
Ama en önemlisi, bankalar ciddi anlamda
sıkıntı yaratıyor. Özellikle BCH faizleri çok yüksek.
Faizlerin yüksek oluşu, ticaretin dönmemesine sebep oldu. Çekler ve
senetler yazılabildiği kadar yazılmaya başlandı.
Öyleyse ne yapılmalı? Banka faizleri aşağı çekilmeli.
Bugün Ziraat Bankasının
reklamını gördüm. Yüz elli yıldır hep destek verdik.
diyor. Ama bugün Ziraat Bankasına gidip de 10 bin lira kredi alanın
alnını karışlarım. Mümkün değil, alamıyor
çünkü bir sürü sıkıntı geliyor, bir sürü istek ve talep var.
Kredi alınmıyor. İşverenin kredisinin önündeki engeller
kaldırılmalı. Krediler âdeta bloke edildi bankalarda, büyük
sıkıntılar yaratılıyor. Bu
sıkıntıların aşılması gerekir.
İşveren eğer işçisine ödeyecek, maliyetleri
karşılayacak bir kazanım elde edemezse asgari ücreti 5 bin lira
yapsak ne yazar? Bunu ödeyecek olan işveren, bunu karşılayacak
olan işveren. İşveren düşmanlığı yaparak bir
yere gidemediğimiz gibi, işveren olmadan da devletin kalkınması
mümkün değil. Hep özel sektör diyoruz, Özel sektör canlandı, özel
sektör büyüdü. diyoruz ama maalesef özel sektör bu maliyetleri ve birçok
maliyeti karşılayamıyor. Zaten Sayın
Cumhurbaşkanımız da karşılanamayan maliyetlerden
dolayı değil midir ki Doğal gazda ve elektrikte yüzde 10
indirim yapıyorum. dedi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Enginyurt.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) Ama yeterli
değil. Hakikaten işverenlerimiz büyük bir sıkıntı
içerisinde. Bu sıkıntıların acilen giderilmesi için
destekler düşünülüyor, tartışılıyor, konuşuluyor
ama bir an önce hayata geçirelim çünkü zaman geçtikçe işverenlerimiz
konkordato ilan etmeye başlıyor, iflaslar artıyor, kepenkler
kapatılıyor. Bunun önüne geçmeliyiz ki işçilerimiz
maaşlarını düzenli bir şekilde alabilsinler, 2.020 lira
diyerek yüzü gülen insanlar o parayı ceplerinde görebilsinler. Birçok
firma işçisine para ödeyemiyor. Beni her gün işçiler arıyor,
Karabükten arıyor, Mardinden arıyor, diyor ki: Filan şirketin
inşaatında çalışıyoruz, paramızı ödemedi.
Hakikaten ödememişler. Niye ödeyemiyor bu firma? Firma da
sıkıntıda. Bunların giderilmesi gerekir diye
düşünüyorum.
Asgari ücrete verilen desteğe teşekkür
ediyorum. İşverenimize de sahip çıkalım diyor, yeni
yılınızı en içten dileklerimle tebrik ediyor, hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, böylece ikinci bölüm
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız. Yarısı soru, yarısı cevap
bu sürenin.
Sorular için süreleri başlatıyorum.
Sayın Paylan, buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Komisyon
Başkanımıza bir önceki soru döneminde sormuştum,
Zannediyorum uzayacak. diye bir cevap vermişti imar affıyla ilgili.
Sayın Başkan, bu geçen iki saat, üç saat içinde yürütmeden bir cevap
alabildiniz mi? Bakın, Meclis bir yasa çıkarıyor ve ilgili madde
geçti, bu sürenin uzayıp uzamayacağına dair zannediyorumun
ötesinde daha net bir cevap Meclisimize verebilecek misiniz acaba?
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkanım, bu cevabı ben de bekliyorum, ona göre. Halk soruyor
yani imar affı uzayacak mı, uzamayacak mı?
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkan.
ASELSAN ve TAIde Türkiye için önemli ve kritik
projelerde çalışan mühendislerimiz son dönemde Hollandada yeni
kurulmuş bir savunma sanayisi şirketi tarafından markajda olup,
yaklaşık 100e yakın mühendisimizi Hollandaya götürüp transfer
ettiler. Şu anki maaşlarının 4-5 katı ücret, ev
kiralarını karşılayıp çocuklarının
adaptasyon sürecine katkı verme vaadiyle işe başlattılar.
Büyük bir beyin göçüyle karşı karşıyayız. Bu
mühendislerimizin gidişini de önleyemiyoruz. Ayrıca, bu kritik
projelerde görev yapan mühendislerimiz bilgilerini, savunma sanayimiz için
önemli güvenlik bilgilerini de buraya mı taşıyorlar? Bu
mühendislerle proje bitimine kadar ayrılmama yönünde sözleşme neden
yapılmıyor? Maaş koşulları daha iyi hâle neden
getirilmedi? Bu beyin göçünün her alanda maliyeti yüksektir. ASELSAN ve TAI
dünyanın en iyi ciro yapan 500 savunma sanayisi iştiraki hâline
gelmişken yurt dışı kaynaklı bu operasyonu nasıl
önleyemiyoruz?
Teşekkür ediyorum Başkan.
BAŞKAN Sayın Şimşek
Yok.
Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Son on beş yılda Kahramanmaraşta 455
okul, 5.530 derslik, 34 pansiyon, 7.716 kişilik 11 yeni hastane
binası, 2 ağız ve diş sağlığı merkezi,
43 TSM ve ASM, 24 köprü, 11 tünel, 5 baraj, 3 gölet, 12 sulama tesisi, 3 büyük
içme suyu tesisi, 4 büyük arıtma tesisi, 1 çöp ayrıştırma
ve arıtma tesisi, binlerce hanenin elektriğini karşılayacak
elektrik üretimi, 240 kilometre bölünmüş yol, 146 kilometre tek yol, 194
kilometre BSK, 4.905 kilometre grup yolu, asfalt, sathi ve sıcak kaplama
yapılmıştır. Kahramanmaraş 2023 vizyonuna
odaklanmış durumdadır.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Adalet
Bakanlığına soruyorum:
Bir: Türkiye hukukun üstünlüğü konusunda 113
ülke arasında 101inci sırada yer alıyor. Bu da Türkiye'nin
hukuk güvenliğini ve itibarını sarsıyor, aynı zamanda
kalkınmamıza da zarar veriyor. Bu durumu düzeltmek için ne tür tedbirler
almayı düşünüyorsunuz?
İki: Eren Erdem vekilimiz uzun süreden beri
tutukludur. Tutuklamadan beklenen gaye hasıl olmasına, kaçma
ihtimalinin de bulunmamasına rağmen tahliye edilmemesinin sebebi
nedir?
Üç: Eren Erdem vekilimiz tek kişilik tecritli
odada tutuklu kalmaktadır. Bunun sebebi nedir? Yanına bildiği
tutuklu arkadaşlar neden verilmiyor?
Dört: Türkiye Gazeteciler Sendikasının
açıklamasına göre 144 gazetecinin tutuklu olduğu
belirtilmiştir. Tutuklu gazeteci sayısını düşürmek ve
gazetecilere güven vermek için bir çalışmanız var mı?
Beş: Mahkemelerce sık sık yayın
yasağı kararı veriliyor. Bunu azaltmak için bir
çalışma yapacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şahin
SUZAN ŞAHİN (Hatay) 5nci teşvik
bölgesi kapsamına ısrarla alınmayan Hatayın sanayisi
Osmaniye iline kaymış durumdadır. İskenderun-Dörtyol-Erzin
bölgesi ağır sanayi ve liman bölgesi olup bu limanlara gelen metalar
Osmaniye bölgesine taşınmaktadır.
Otobanlar ücretli olduğundan, otoban
kullanılmadığından kara yolu trafiği tırlarla çok
yoğun ve tehlikeli bir hâl almakta, can ve mal güvenliğini tehdit
etmektedir. Otoban ücreti sanayi sektörüne de ağır maliyet yükü
oluşturmaktadır. Osmaniye-Hatay arasındaki otoban yolunun çevre
yolu statüsüne dönüştürülerek Gözene, Erzin, Dörtyol, Payas,
İskenderun gişelerinin ücretsiz hâle getirilmesi çok yoğun olan
sanayi trafiği yoğunluğunu azaltacak, trafik
kazalarını önleyecek, nakliye ve lojistik firmalarına ve
ağır sanayi sektörüne bu ekonomik kriz döneminde ciddi katkı
sağlayarak ülke kalkınmasına faydalı olacaktır.
İskenderun ilçesinden başlayarak Erzin ilçemizin Gözene
gişelerine kadar devam eden otoban yolunun tıpkı Adana-Ceyhan
kara yolunun 64 kilometresinin ücretsiz olması gibi ücretsiz
olmasının sağlanması sanayi, lojistik sektörü ve yöre
halkının talebidir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Süllü
JALE NUR SÜLLÜ
(Eskişehir) 6360 sayılı Kanunla mahalle statüsü verilen
yerlerde Belediye Gelirleri Kanunu kapsamında alınan vergi, harç,
katılım paylarına ilişkin istisna süreleri ve tarifeler
bugün görüşmekte olduğumuz torba yasanın 6ncı maddesiyle
değiştirilmiştir. Bu maddeyle, bir anlamda, güya mahalle
statüsüne kavuşturduğumuz köylerde büyükşehir belediyelerinin
yasalarına tabi olan vatandaşlarımızın, seçim yatırımı
olarak bir süre daha mağduriyetlerinin giderilmesi planlanmıştır
ancak köylerde yaşayan vatandaşlarımızın ta il özel
idarelerine bağlı olduğu dönemlerde çözülmemiş yol, su gibi
temel yaşamsal hizmetlere ihtiyacı vardır. Vatandaş
haklı olarak hizmet beklemektedir ama il özel idarelerinin
kapanmasıyla, kendinden yüzlerce kilometre ötedeki mahallelere hizmet
götürmesi gereken belediye bu hizmetleri götürecek bütçe olanaklarına
sahip değildir. Farklı bütçe olanakları yaratılması
gerekmektedir.
5779 sayılı İl Özel İdarelerine
ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanunda yeni düzenlemeler yapılması düşünülmekte midir?
Ayrıca, Belediye Gelirleri Kanununda yeni
gelir kaynakları oluşturacak düzenlemeler yapma yoluna gidilecek
midir?
BAŞKAN Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Mevcut yasal düzenlemeye göre, vergi incelemesi
neticesinde, haklarında usulsüzlük tespit edilen mükellefler hakkında
Vergi Usul Kanununa göre cumhuriyet başsavcılıklarına suç
duyurusunda bulunulmakta veya bu mükellefler hakkında ceza davaları
açılmaktadır.
Şu anda görüşmekte olduğumuz kanunun
9uncu maddesinin (5)inci fıkrasında belirtildiği şekilde,
davalar sonlandırılır diyor. Bu kapsamdaki mükellefler
hakkındaki davalar da, ceza davaları da bu 9uncu maddenin (5)inci
fıkrası kapsamında değerlendirilecek mi? Bu mükellefler bu
usulsüzlükten doğan borçlarını, vergi borçlarını
ödediklerinde nasıl bir durumla karşılaşacaklar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Milyonlarca çalışanı ilgilendiren
asgarî ücret tutarı açıklandı.
2019 yılında uygulanacak asgarî ücret
tutarı, 417 TLlik artış yapılarak 2.020 TL olarak
belirlendi. Emeği ve alın teriyle ülkemize değer katan işçi
ve işveren kardeşlerimize hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Özellikle iş dünyamızı ilgilendiren,
bölgesel istihdam teşvikinin bir yıl daha uzatılması, yeni
yapılacak makine teçhizat alımlarında KDV
alınmayacağı, 2019-2020 yıllarında ilk defa işe
alınacak işçinin sigorta ve vergi giderinin devlet tarafından karşılanacağı,
yılbaşından itibaren elektrik ve doğal gaz
fiyatlarında konutlarda yüzde 10 indirim yapılması aziz
milletimiz tarafından sevinçle karşılanmıştır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana teşekkür ediyor, alınan kararların
milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Komisyon Başkanı, cevap için
buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Cevap geliyor
şimdi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Efendim? Hangi cevap?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Uzayacak mı,
uzamayacak mı? Ulaştı mı cevap?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yok, sadece bir derleme cevap
vereceğim.
Madde 9la ilgili olarak Anayasanın 67nci
maddesinde Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler,
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde
yapılacak seçimlerde uygulanmaz. deniliyor. Bu konuda, bu teklifin bu
maddeye uymadığı şeklinde bir -yorum var gibi- bir soru
vardı. Yapılmakta olan düzenleme Seçim Kanunuyla ilgili değil
yani 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasını
öngörmekte olup ikisi farklı kanunlar, dolayısıyla bununla
ilgili olarak Anayasaya bir aykırılık söz konusu değil.
Başkanım, diğerlerine de
yazılı cevap vereceğiz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, ben açık bir soru sordum.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ha, siz açık bir soru sordunuz.
Tabii, ona cevap vereyim.
Ben zannediyorum demedim, zannımca dedim;
ikisi farklı şeyler.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Nasıl
farklı?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Netice itibarıyla biz mayıs ayında
yapmış olduğumuz düzenlemede bununla ilgili olarak, süre
uzatımına başvuru ve ödeme sürelerinin uzatımına
ilişkin olmak üzere Bakanlar Kurulunu yetkilendirdik, bir yıla kadar
bunu uzatabiliyorlar. Bizim yapmış olduğumuz bu düzenlemede
farklı uygulamalar yapabilirler; mevcut yerlerle ilgili olarak
başvuru süresinde bir uzatmaya gitmeden ödeme süresinde bir uzatmaya
gitmeyebilirler, bu yeni yapmış olduğumuz düzenlemeyle ilgili
olan kısmına ilişkin olmak üzere bir süre verebilirler, onun
için bir ödeme süresi belirleyebilirler. Bu konuda yetki
Cumhurbaşkanında.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Kanun buna cevaz
veriyor mu Sayın Başkan?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Bu vergi cezalarındaki
yargılamaya ilişkin de şunu söyleyeyim: Matrah
artırımında bulunup ödemeyenler hakkında
başlamış işlemleri durduruyor. Burada bahsedilen davalar
vergi davaları olup ödeme yapılması hâlinde
sonlandırılıyor. Onu da cevaplamış oldum.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, süre var.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son
zamanlarda esnafımız zor durumda. Gaziantepte berber
esnafımız daha zor günler geçirmektedir. Sıhhi şartlarda
hizmet verilmesi gereken bir iş kolu olan berberlikte, başta Suriyeli
misafirlerin açtığı ruhsatsız iş yerleri olmak üzere
izinsiz ve ruhsatsız çalışmalar çok fazladır. Bu iş
yerlerinin sayısı yüzleri aşmıştır. Hem
hastalık bulaştırma riski olan hem de namusuyla evine ekmek
götürmeye çalışan esnafımızı zor duruma düşüren
bu ruhsatsız iş yerleri için gereğinin yapılması
konusunda yetkilileri görev başına davet ediyoruz. Bu
haksızlığın düzeltilmesini bekliyoruz.
Gaziantep gibi, Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bazı değerli milletvekillerimiz söz
alırken asgari ücretin 2.020 TLye çıkarılmasından çok
memnun olduklarını, teşekkür ettiklerini dile getirdiler. Peki,
değerli arkadaşlar, siz 20 bin TL maaş alıyorsunuz ya,
yazık günah değil mi? 2.020 liraya teşekkür edeceksiniz,
alacağınız 17 bin, 18 bin, 20 bin lira maaşı cebinize
koyacaksınız. Sizde vicdan var mı arkadaşlar?
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sen de
bağışla o zaman, bağışla işçiye,
bağışla işçiye o zaman! Kendin bağışla
Mahmut ağabey haydi!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Almayacaksan
bağışla asgari ücretliye.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Vicdanı olan bir
toplumda 2.020 liraya isyan edilmesi lazım. Milletvekili alacak bu
maaşı, vatandaşa 2.020 liraya teşekkür edeceksiniz. Vicdanı
olanın, ahlakı olanın buna isyan etmesi lazım.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Mahmut ağabey,
bağışlayalım beraber, gel!
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, vicdanı olan, ahlakı olan falan denildi,
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Atay
SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın Başkan,
dün Gaziantepte evinin önünde oturan 2 Gaziantepli gencimize sataşan 30
kişilik Suriyeli bir grup 2 kardeşe bıçakla saldırdı
ve 23 yaşında bir gencimiz, Necati Bağcı boğazı
kesilerek ağır bir şekilde yaralandı, şu anda
yoğun bakımda. Olayın olduğu mahallede halk galeyana geldi.
Her an olaylar daha vahim bir hâl alabilir. Suriyeli problemi artık
Gaziantep halkının çekemeyeceği bir duruma gelmiştir. Bir
an önce yasal düzenlemelerin yapılarak Suriyelilerin kendi
topraklarına güvenli bir şekilde gönderilmesi gerektiği
düşüncesindeyiz.
Sayın İçişleri
Bakanımızı bu konuda gerekli çalışmayı yapmaya
çağırıyoruz, Gaziantep halkını da sağduyulu
olmaya çağırıyoruz.
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Başkanım,
söz alabilir miyim?
BAŞKAN Sayın Karaman
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seksen dokuz yıl önce, 1939
yılında bu saatlerde meydana gelen Erzincan büyük depremi, dünya
tarihinde en çok insanın hayatını kaybettiği ilk 10
felaketten biri oldu. Öyle ki deprem sonrası Erzincan Hapishanesinden
sağ çıkan mahkûmlar, sabahtan akşama kadar enkaz arasında
insan kurtarmaya çalışıyorlardı. Yardım
çalışmalarına katılan mahkûmlar akşam saatlerinde ise
eksiksiz bir şekilde savcının karşısında
toplanmışlardır. Sayı tamam mı? diye soran dönemin
savcısına bir mahkûmun verdiği cevap ise son derece
manidardır: Böyle günde eksilen yalnız hapishaneden değil,
millet hizmetinden, kardeşine yardımdan, insanlıktan
kaçmış olur. Bu ise alçaklıkların en büyüğüdür ve
katil de olsa hiçbirimizin suçu böyle bir cinayetten daha ağır
olamaz.
Deprem nedeniyle yıkılan cezaevlerinde
bulunan ve enkaz kaldırma çalışmalarına yardım eden
mahkûmların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Paylan
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, az önce Komisyon Başkanımız ikrar etti, dedi ki
Bakın, imar affı yasasının bitişine beş gün var
Sayın Başkan, tam beş gün. Biz yasa yapıyoruz, ek bir yasa
yapıyoruz ve şu anda Meclisimiz bu yasanın yürürlüğünün uzayıp
uzamayacağını bilmiyor ve Komisyon Başkanımız
şunu söyledi: Kısmi de uzayabilir, tam da uzayabilir, uzamayabilir
de.
Sayın Başkan, Meclisimizi bu duruma
düşürmemeliyiz. Gerçekten bu, Meclise yapılan büyük bir
saygısızlıktır, milletimize yapılan büyük bir
saygısızlıktır. Bu, yürütmenin
saygısızlığıdır ama Meclis de bu
saygısızlığa pabuç bırakmamalıdır derim.
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Belediyelere ait tarla vasıflı taşınmazlar çiftçilerimiz
tarafından kiralanmaktadır. Ancak, çiftçilerimiz Türkiyede
yaşanan ekonomik sıkıntı sebebiyle 2018 yılına
ait kira taksitlerini ödemekte güçlük çekmektedirler. Bu yüzden belediyeleri
dilekçe yağmuruna tutmaktadırlar.
2018 yılına ait taksit
tutarlarının önceki yıla göre yüzde 45 oranında
arttığını söyleyen çiftçilerimiz dara düştüklerini
belirtmektedirler. Biliyorsunuz ki bu yıl çiftçilerimiz
kiraladıkları tarladan elde ettikleri mahsulle girdi
masraflarını dahi karşılayamamışlardır. Bu
yüzden, kira artış oranlarının Üretici Fiyat Endeksi yerine
Tarımsal Amaçlı Üretici Fiyat Endeksine göre güncellenmesini
sağlayabiliriz. Bu, çiftçilere borcumuzdur. Karnımızı
doyuran çiftçilerimizin çığlığına kulak vermeliyiz
yoksa vebali hepimiz için ağır olacaktır.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, TÜRK-İŞ başta olmak üzere
birçok sendika yetkilisinin 2.020 lira olarak açıklanan asgari ücretin
yeterli olmasa da bugün için doğru bir ücret olduğunu ifade
ettiklerine ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkanım, Sayın Tanal asgari ücrete, 2.020 liraya teşekkür
ettiğimizi belirtti ve bundan dolayı da bizi çok şiddetle
kınadı.
TÜRK-İŞ başta olmak üzere Türkiye'de
bu görüşmelere katılan birçok sendikanın yetkilileri, 2.020
liranın, tıpkı benim söylediğim gibi, yeterli olmasa da
bugün için doğru bir fiyat olduğunu, ücret olduğunu
ifadelendirdiler. Ben de bundan dolayı yeterli olmasa da teşekkür
ederim dedim. Ama 600 milletvekilinin
17-18 bin lira maaş alıyor.
diyerek sırf türbinlere oynamak için kendi maaşını burada
gündeme getirip işçiye selam göndermek, bu 600 insana, sokakta zaten
sürekli hakarete uğrayan, lokantadaki yediği yemekten başlamak
üzere sürekli tartışılan bu insanlara yapılan en büyük
hakarettir. Kendisini -hakikaten saygıyla andığım,
değer verdiğim bir insandı ama- bu tavrından dolayı
gerçekten çok kınıyorum, teessüfle karşılıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Ağıralioğlu,
buyurunuz.
44.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, 2.020 lira
olarak açıklanan asgari ücretin yeterli olmadığına ama
yüzde 26lık enflasyon farkının yansıtılmış
olmasını kıymetli bulduklarına ve teşekkür
ettiklerine, siyasi nezaketi muhafaza etmek gerektiğine ilişkin
açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, dün asgari ücret açıklandı. Biz asgari ücrete
dikkat çekelim diye bir önerge vermiştik. Açıklanmasını
müteakip -bizim birkaç ay evvelden beri konuştuğumuz rakamlara
yakın bir rakam açıklandı, hatta 2.020 lirayı telaffuz da
etmiştik biz- dün ben de teşekkür ettim. Bugün Metanet
Çulhaoğlu, Adana Mebusumuz, o da teşekkür etti.
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisine, Cemal Bey'e sataşacağım
derken müttefikine de sataşmış oldu. Biz de teşekkür ettik,
biz de yeterli olmadığını biliyoruz ama bu dengeler
içerisinde yüzde 26lık enflasyon farkının asgari ücrete
yansıtılmış olmasını kıymetli buluyoruz
çünkü 1.500 lira, 1.600 lira, 1.700 lira, 1.800 lira konuşuluyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Tabii ki gönül arzu eder ki daha fazla olsun ama 2.020 lira, bu şartlarda,
enflasyonun yansıtılması açısından bir iradedir,
fedakârlıktır. Bunu kıymetli buluyoruz, buna teşekkür ediyoruz.
Bu teşekkürümüzün popülizme kurban gitmemesi
lazım. Siyasi nezaketi de muhafaza etmek gerekiyor. Mahmut Beye sitem
edelim birazcık, bir de nezakete davet edelim. Çünkü böyle ahlakla,
vicdanla ya da ahlaksızlık ya da vicdansızlıkla bu mevzuda
itham edilmeyi hem kendi adıma hem Cemal Bey adına hem de Mecliste
herhangi bir mebusumuz adına doğru bulmuyorum.
Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biraz önce hatip
yerinden söz alırken şunu söyledi
TAMER DAĞLI (Adana) Sen milletvekillerine
hakaret ediyorsun! Neyi konuşacaksın?
BAŞKAN Arkadaşlar, bir dakika
MAHMUT TANAL (İstanbul) Adımı da
kullanarak Mahmut Tanal tribünlere oynuyor. dedi. Beni kınadı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Tanal, bunu
değerlendireceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İç Tüzük 69a
göre sataşmadan dolayı söz almak istiyorum.
TAMER DAĞLI (Adana) Bize de ahlaksız
diyor, sizi de, bizi de ahlaksızlıkla suçluyor.
BAŞKAN Sayın Tanal, tamam,
değerlendireceğim, şimdi değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne zaman
değerlendireceksiniz?
BAŞKAN Öyle işte, yani İç Tüzük
69a bakarsanız öyle diyor. Başkanın
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, bakın, ne dinen ne ahlaken ne hukuken
BAŞKAN Arkadaşlar, soru-cevap
yapıyorum.
Lütfen Sayın Tanal, soru sormak için söz
aldınız; bakın, nereye geldiğimizi görüyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın,
Sayın Başkanım, Almanyada bir milletvekillin
aldığı maaş asgari ücretin 3 katı, Türkiyede 15
katı. Bunun neresi adalet, neresi hukuk? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Hayır, söz vermedim size, söz
vermedim şu anda.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Tanal, siz
2.200 lira teklif ettiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, işte
kendinize paraya geldi mi eller havaya. Ya arkadaş, adalet varsa, din
varsa, iman varsa asgari ücretin en az 4 bin lira olması lazım.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
38) (Devam)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerinde
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım arkadaşlar.
7nci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra numaralı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Süleyman
Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Emine
Gülizar Emecan Faruk
Sarıaslan Murat
Emir
İstanbul Nevşehir Ankara
MADDE 7- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı
Sermaye Piyasası Kanununun 16 ncı maddesinin üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve üçüncü cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
Pay sahibi sayısı en az beş yüz elli
olan kooperatiflerin veya kendisine ortak olan kooperatiflerin pay sahibi
sayısı en az beş yüz elli olan kooperatif birliklerinin veya
kooperatif merkez birliklerinin yönetim kontrolüne sahip olduğu ve
yıllık en az elli milyon Türk lirası satış
hasılatı yapmış olan anonim ortaklıkların
payları halka arz olunmuş sayılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere Ankara Milletvekili Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, öncelikle, başta Sayın
Akbaşoğlu olmak üzere birinci partinin hatiplerinin sıkça
yaptığı bir hatayı vurgulayarak başlamak isterim. Her
defasında diyorlar ki: Diktatörler seçimle gelmez. Biz seçimle geliyoruz,
Tayyip Erdoğan seçimle geliyor, o hâlde ona diktatör diyemezsiniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bu, çok büyük bir
yanılgıdır, bunu düzeltelim hemen. Bütün diktatörler seçimle
gelirler, bütün diktatörler; Hitler seçimle gelmiştir, Mussolini seçimle
gelmiştir, Kaddafi seçilmiştir, Esad seçilmiştir, kim varsa
seçilmiştir.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Size oy verenler ne
düşünüyor acaba?
MURAT EMİR (Devamla) Peki, diktatörler seçime
giderler mi arada? Evet, seçime de giderler, arada seçim yaparlar ama
bakın, diktatörleri diktatör yapan, adil, eşit, demokratik seçimlerle
iktidardan gitmiyor oluşlarıdır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gönderemiyorsunuz ki. Allah
Allah!
MURAT EMİR (Devamla) Yani bir yönetimi
demokratik yapan, ona demokratik vasfını sağlayan, yapılan
seçimlerin niteliğidir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Her seçimi biz alıyoruz,
siz alamıyorsunuz; seçimi alın gidelim.
MURAT EMİR (Devamla) Peki, Türkiyede
seçimler nasıl yapılmaktadır, bir bakalım: Türkiyede
seçimler ağır hileler altında yapılmaktadır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Yok be! Allah Allah!
MURAT EMİR (Devamla) - Bunun baştaki faili
de Yüksek Seçim Kuruludur. Yüksek Seçim Kurulu Türkiyedeki seçim hukukunu katlettiği
için de bugünkü iktidar Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin görev süresini uzatma
yoluna gitmiştir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, sen Muharrem İnceye
sorsana kime diktatör diyor?
MURAT EMİR (Devamla) - Siyasi iktidar Yüksek
Seçim Kurulundan son derece memnundur, ona ihtiyacı var çünkü Yüksek Seçim
Kurulu referandumda da sonraki seçimlerde de gerekeni yapmış ve
iktidara birinci parti olmasının yolunu açmıştır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan ya! Ne alaka ya?
MURAT EMİR (Devamla) Bu nedenle vazgeçememektedir.
Şimdi, bu yasaya niye ihtiyaç duydunuz, niye
süresini uzatıyorsunuz diye baktığımızda da deniyor ki
işte, 6 tane üye ayrılacak, böylece tecrübe olmayacak, birikmiş
bilgi olmayacak. Oysa buna katılmak mümkün değil çünkü bunun zaten
kurumsal bir yapısı var. Zaten şu anda görev yapmakta olan
yargıçlar var. Bunu asla kabul edemeyiz.
Bakın, Yüksek Seçim Kurulu mühürsüz seçimin
önünü açtı. Yani hem kendi kanununu hem de daha önce kendi verdiği
kararları çiğneyerek kendi içtihatlarını bozdu ve mühürsüz
seçimlerle referanduma ağır bir şaibe düşürdü.
RECEP ÖZEL (Isparta) Her zaman aynı
kararı verdi. Her zaman benzer kararlar var, bütün seçimlerde var.
MURAT EMİR (Devamla) Sonrasında,
bakın, Cumhurbaşkanını -aslında yürütmenin ta kendisi
olan Cumhurbaşkanını- seçim yasaklarının
dışında tutarak da ağır bir eşitsizliğin
önünü açtı.
Sayın Akbaşoğlunu ben Anayasa
Komisyonundan hatırlıyorum. Şöyle yapıyordu:
Cumhurbaşkanı, Başbakan, ne yapıyoruz? Başbakanı
getiriyoruz, Cumhurbaşkanıyla birleştiriyoruz. diyordu.
Bakın, yasada Başbakan, bakanlar ve milletvekilleri seçim
yasaklarına tabidirler. diyor ama şimdi Yüksek Seçim Kurulu ne
yaptı? Yok, Cumhurbaşkanı tabi değil. dedi. Tabii,
Cumhurbaşkanının işte bu Yüksek Seçim Kurulundan
vazgeçememesinin en temel sebebi de bu.
Şimdi, Anayasanın 67nci maddesinin son
fıkrası var. Hepiniz bilirsiniz, aslında seçim kanunlarında
yapılacak değişiklikler bir yıl sonra yürürlüğe
girerler. Yani şu anda yaptığımız
değişikliğin bir yıldan önce yürürlüğe girme olanağı
yoktur ama buna kim bakacak? Yine Yüksek Seçim Kurulu bakacak. Peki, Yüksek
Seçim Kurulu Benim görev sürem uzatılmasın. der mi? Demez çünkü
onlar o yüksek aylıklara, o makam arabalarına, o konumlarına
alıştılar. Dolayısıyla, burada ağır bir
Anayasa ihlali de var. 67ye sonun ihlali, ağır bir Anayasa
ihlalidir.
Şimdi, elimizde mahkemelere talimat veren,
miting meydanlarından insanları azarlayan, savcıları göreve
çağıran, Ceza alacaklar. diyen, beğenmediği siyasileri
ağır eleştiren, hakaret eden bir Cumhurbaşkanı var ve
bu Cumhurbaşkanının şekillendirdiği yüksek yargı,
tamamen bağımlı bir şekilde, Cumhurbaşkanı ne
derse onu yapıyor ve mahkemeler maalesef ağır bir tasallut
altında kalıyorlar.
Şimdi, buradan baktığımız
zaman, Yüksek Seçim Kurulunun adil bir seçim yürüteceğine, demokratik bir
seçim yürüteceğine, eşit bir seçim yürüteceğine inanmamız
mümkün değil.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Yenilgiyi
şimdiden kabullendiniz.
MURAT EMİR (Devamla) Bu nedenle de bu Yüksek
Seçim Kurulunun görev süresinin uzatılıyor olması son derece
yanlış.
Bir nokta daha var. Bakın, deniyor ki: Bu
üyelerin yarısının değişiyor olması bir sorun
yaratacak. Peki, süreler niye 2022 ile 2023e kadar uzatılıyor?
Eğer öyleyse 2022de, 2023te ve 2024ün başında da genel ve
yerel seçimler olacak, aynı sorunları yine yaşamayacak
mıyız? Yaşayacağız. O hâlde, eğer gerekçe bu ise,
bu mantıklı, aklı başında bir gerekçeyse görev
sürelerinin daha kısa uzatılması gerekirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) Sayın Başkan,
cümlemi tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MURAT EMİR (Devamla) Yani bu kişilere,
Yüksek Seçim Kurulunun şu andaki üyelerine böylesine uzun bir görev yapma
süresini niye tanıyoruz?
RECEP ÖZEL (Isparta) Uzun filan değil, bir
yıl fazla yapıyor.
MURAT EMİR (Devamla) Çünkü yapılmak
istenen aslında karşılıklı bir iş
birliğidir. Saray ile Yüksek Seçim Kurulu bir ortaklaşma hâlindedir
ve bu ortaklaşma hâlinde de maalesef Türkiyenin seçimleri ağır
bir şaibe altında yürütülmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, iki kere, ismime atfen, hiç gereksiz yere,
konuyla da alakası olmadığı hâlde bazı
sataşmalarda bulundu açıkça ama ben açıklamada
bulunacağım.
BAŞKAN Evet, bir dakikada açıklamada
bulunun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 2.020
lira olarak belirlenen asgari ücreti bütün tarafların ilk defa konsensüs
içerisinde sevinçle karşıladığına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi, tabii, 1.603 lira olan asgari ücret 2.020
liraya çıktı, 417 lira net bir artış, yüzde 26ya tekabül
ediyor. 2019da enflasyon rakamlarının hakikaten yüzde 15ler
seviyesinde olması düşünüldüğünde, reel anlamda her yönden
katbekat iyi bir düzenleme yapıldığı ve ilk defa işçi,
işveren, devlet, bütün tarafların konsensüs içerisinde sevinçle
karşıladığı bir rakamdır. Hayırlı ve
uğurlu olsun işçilerimize, çalışanlarımıza. 113
dolarmış 2002de, şimdi 382 dolar, 3,4 kat reel olarak dolar
bazında da artmış bir asgari ücret.
Toparlıyorum Sayın Başkanım, son
bir dakika
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim.
Evet, diğer konulara gelince: Herhâlde
diktatörün kim olduğunu, Sayın Öztürk Yılmazın son
açıklamalarına göre arkadaşlarımızın kendi
içlerinde tartışmalarında fayda mülahaza ediyorum.
İkinci olarak da yine kendi
arkadaşlarından Sayın Muharrem İncenin
Çıkmışsın yenmiş kardeşim.
Çıkmışsın yenmiş. Çıkmışsın
yenmiş... Yani bundan daha başka bir şey söylemeye gerek var
mı Allah aşkına ya! Ben başka bir şeyi zait görüyorum
ve Halep oradaysa arşın burada, hiçbir mazeret
başarının yerini tutmaz, 31 Martta yine milletimizin teveccühünü
AK PARTİ Allahın izniyle kazanacaktır diyor, teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Ağıralioğlu,
buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Yüksek Seçim Kuruluyla alakalı endişelerimizi dile getirdik,
kayıtlara girsin diye söylüyorum.
YSKde değişme zamanı geldiği
hâlde, süresi uzatılarak tecrübelerine atıf yapılan Yüksek Seçim
Kurulu üyelerimizle ilgili Türk yargısının töhmet altında
kaldığını düşünüyorum. Bu yargıya
itimatsızlığın, beraberinde yargıya
itibarsızlık da doğuracağını düşünüyorum.
Görev değişikliği yapılması planlanan ilgili, yetkili
6 arkadaşımızın yerine koca Türk devletinden tecrübeli 6
adam bulunamıyor, onların tecrübesine sahip insanların
boşluğundan dolayı yapacağımız seçime gölge
düşürülmesinden korkuluyorsa yargıya, seçim sistemimize, her
şeyimize itimatsızlık telkin edecek bu kabil işi
desteklemediğimizi söylüyoruz. Lakin bu süreç içerisinde bunu hususiyetle
şerh etmemin sebebi şu Başkanım: Biz normalde bu torba
yasaya destek vereceğiz, evet oyu için el kaldıracağız,
reyimizin rengi evet. Ama bu mevzudaki hassasiyetimizin görülmesi lazım
çünkü tecrübeli birçok hukuk adamını yetiştirdik, her türlü
mevkide istihdam ettik, seçime bu kadar zaman kala seçim
sağlıklı olmaz endişesiyle süre uzatımını
doğru bulmuyoruz, yargıya itibar ve itimatsızlık olarak
telakki ediyoruz; bilinmesini istiyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Altay
46.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, AK PARTİnin her asgari
ücretliye 192 çeyrek altın borcu olduğuna, Kemal
Kılıçdaroğluna diktatör diyebileceklerine ama toplumun o
lidere nasıl baktığının önemli olduğuna,
seçimlerin eşit koşullarda yapılmadığına
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu asgari ücret meselesini ben bugün
söylemiştim, demiştim ki: Daha geçen sene 424 dolardı asgari
ücret, şimdi açıklanan rakam 380 dolar; 42 dolar milletin cebinden
çaldı bu yürütme.
Şimdi, iktidar partisi bu örneği 2002den
alıyor, diyor ki: 2002de şuradan şuraya geldi. Orada da durum
şu: 2002de bir asgari ücretli 5,7 çeyrek altın alabiliyor idi,
2002de; şimdi, 2018 itibarıyla söylüyorum, 4,7 çeyrek altın
alıyor.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Ama dünya altın
fiyatlarına bak.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
yenisi ayrı. Bir dakika...
Efendim, on altı yıllık
icraatınızı söylüyorum, bunu da söyleriz, değişmiyor.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Petrole, altına
göre bu hesaplar yapılmaz ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Neticede, AK
PARTİnin her asgari ücretliye on altı yıllık kayıptan
sebep 192 adet çeyrek altın borcu var. Borcunuzu ödeyin, 192 çeyrek
altın her asgari ücretliye ödemek zorundasınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Hak, adalet varsa bu böyle.
Rakamlarla oynayarak, eğip bükerek yürütmenin yaptığı
işleri millete doğru gibi gösteremezsiniz.
İki: Ben söyledim, Kemal Beye de diktatör
diyebilirsiniz. Bak, itiraz ediyor muyum? Efendim, bir milletvekili öyle
demiş. Arkadaşlar, yüz elli defa söyledik, burada Başkanlık
Divanında -tutanaklara geçti- Meclisi yöneten başkan vekili,
partinize mensup idi, diktatörün bir siyasi eleştiri olduğunu kabul
ve teyit etti. Bunun üstünde durmayın. Sizden, Tayyip Erdoğandan
önceki liderlere de Kemal Beye de diktatör diyenler olabilir. Önemli olan,
burada toplumun o liderlere nasıl baktığıdır.
Biz Seçimlerde yenilmedik. demedik Sayın
Akbaşoğlu, yenilmedik demedik. O nereden çıktı? Ama AK
PARTİnin
Özellikle son zamanlarda seçimlerin Türkiyede eşit
koşullarda yapılmadığının, biz devletle, devletin
kaymakamıyla, valisiyle de Tayyip Erdoğanla, milletvekili
adaylarımızla birlikte mücadele ettiğimizin bilincindeyiz ama
buna rağmen bakın göreceksiniz, 31 Mart farklı olacak.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Arkadaşlar, önergeyi
oylarınıza sunuyorum
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Yenilen pehlivan güreşe doymaz!
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Akbaşoğlu adımı da vererek
sataştığımı söyledi.
BAŞKAN Bir dakika, önce önergeyi
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
38) (Devam)
BAŞKAN - Sayın Murat Emir ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Emir
MURAT EMİR (Ankara) Sayın
Akbaşoğlu, benim kendisine sataştığımı
söyleyerek sataştı, 69a göre söz istiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma yok ya. Sataşmadım.
MURAT EMİR (Ankara) Hayır, bu bir
sataşmadır.
BAŞKAN Ben de unuttum şimdi neler
geçtiğini, bir bakayım ben Sayın Emir, ondan sonra.
MURAT EMİR (Ankara) Yok,
sıcağı sıcağına
BAŞKAN Bir bakayım, işimiz çok
daha, vaktimiz var.
MURAT EMİR (Ankara) Ama tam yerinde, tam yeri
geldi Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir bakayım ben. Değerlendireceğim.
MURAT EMİR (Ankara)
Sataştığımı söyledi, ismimi verdi. Yersiz
konuştu. dedi, onu da ekleyeyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tutanaklara
bakın.
BAŞKAN Bakacağım.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1491) esas numaralı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "yürürlükten kaldırılmıştır
ibaresinin "çıkarılmıştır ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Yavuz
Ağıralioğlu Fahrettin
Yokuş
Aksaray İstanbul Konya
Hasan
Subaşı İsmail
Koncuk
Antalya Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
üzere Adana Milletvekili İsmail Koncuk.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, zaman zaman burada yapılan
eleştirilere kızıyorsunuz ama eleştiri yapmamak da mümkün
değil. Hani Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.
sözünden hareketle, Ümit kardeşim burada Sakaryadaki tank ve palet
fabrikasından bahsetti. Böyle bir şey nasıl kabul edilebilir?
Düşünün, stratejik önemi olan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sahibi
olduğu, tamamen millî üretim yapan, askerî malzeme üreten bir fabrika
yirmi beş yıllığına önce özelleştiriliyor, kiraya
veriliyor. Şimdi, burada amaç ne olabilir? Şimdi, diyorsunuz ki: Biz
millîyiz. Millî üretim yapan hatta askerî iş birliği içerisinde
olduğumuz ülkelere de üretim yapan bir fabrikayı, herhangi bir
gerekçe ortaya koymadan
Yani bunun gerekçesi varsa burada sayın
milletvekillerinin bilgisi var mı, sizlere soruldu mu Bunu satalım
mı satmayalım mı, kiraya verelim mi vermeyelim mi? diye ki
sorulduğunu zannetmiyorum; burada birisi açıklasın. Bizim
gönlümüz mutmain olsun.
Şimdi, Vatandaştan
uzaklaştınız. diyoruz, Halktan kopuyorsunuz. diyoruz.
İşte, Sakaryalıdan uzaklaşıyorsunuz. Bin kişi
çalışıyor orada, bin kişi. Bin kişi, Sakaryada bu fabrikadan
ekmek yiyor. Yani işin millî tarafı var ama işin bir de insani
boyutu var. Değerli milletvekilleri, özelleştirme yaparken işin
insani boyutunu da değerlendirmek, düşünmek zorundasınız
yani tepeden aşağıya bir taşı yuvarlarken o
taşın hangi taşları harekete geçireceğini, heyelana
sebebiyet verip vermeyeceğini düşünmek durumundasınız.
Tabii, bunun sorumlusu siz değilsiniz; Sayın Cumhurbaşkanı
481 no.lu Kararnameyle, kendi iradesiyle böyle bir düzenleme yapmış.
Bunu savunacak durumda olduğunuzu da zannetmiyorum ama işte, Sakaryalı
yarın bunun hesabını soracak, sormalı. Bin insan orada
ekmek yiyor ve bu insanların kazancından Sakaryadaki esnaf da
geçimini temin ediyor. Bu kadar önemli bir iş yerini siz kiraya
veriyorsunuz demiyorum, vallahi bunun adı peşkeş çekmektir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Peşkeş,
peşkeş
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bunun adı
açıkça peşkeş çekmektir. Askeriyeye ait olan palet ve tank
fabrikası, doğrudan doğruya bir yerlere
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle peşkeş
çekilmiştir. Vatandaşlarımız adına, Sakaryalı
adına burada kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi, 12
maddeden oluşan bu kanun teklifi tabii bir seçim öncesi kanun teklifi,
seçim öncesi kanun teklifi. Şimdi, Sayın Meclis
Başkanımız geçen İstanbula gitti, sivil toplum
örgütleriyle görüştü ve orada zaten -kanun çıkmadan evvel- böyle bir
kanuni düzenlemesi yapılabileceğini Sayın Binali
Yıldırım açıklamıştı. Tabii, keşke
Binali Yıldırım açıklamasaydı. Yani İstanbul
Belediye Başkan adaylığı konuşulan bir insan Binali
Yıldırım ama 310 bin kişiyi İstanbulda ilgilendiren
bir düzenlemeyi açıklaması etikle bağdaşan bir durum
değil. Ama şunu sormamız burada gerekir. Tamam, bunu
affediyoruz, biz de destekliyoruz, affedilsin, İYİ PARTİ olarak
doğru buluyoruz. Fakat soruyoruz: 2016dan bu yana neredeydiniz ya?
Vallahi var ya, tam bir şark kurnazı oldunuz siz, gerçekten. Yani
sizi kutlamak mı lazım?
RECEP ÖZEL (Isparta) Onu deme yani. O kadar deme
yani. Onu da deme yani.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Ama doğrusu
bu, zoruna gitmesin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Deme, deme, o
tarafını geri al.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Niye şark
kurnazı biliyor musunuz? Yani şöyle: Kendiniz çalıyorsunuz,
kendiniz oynuyorsunuz. Şimdi, 2016 yılında bu düzenleme
yapıldı. Bu düzenlemenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Zoruna mı gitti?
İSMAİL KONCUK (Devamla) Zoruma gitmedi.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Zoruna gitmiş, belli.
Millet etik olan şeylere
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Tank fabrikasına niye cevap vermiyorsun?
İSMAİL KONCUK (Devamla) Ya, bu 310 bin
kişiye ceza veren sizsiniz, bu düzenlemeyi yapan sizsiniz, sorumlusu
sizsiniz ve şimdi diyorsunuz ki: Biz hata yapmışız. Bu
hatamızı iki yıl sonra telafi ediyoruz. Özür dileyin milletten.
İki yıl milleti üzdünüz, üzdünüz. Bu düzenlemenin vebalini
taşımak varken şimdi -özür dileyerek söylüyorum- pişkin bir
şekilde doğru bir şey yaptığınızı ifade
ediyorsunuz. Bugün doğru ama asıl olan, siyasetçinin
yaptığı düzenlemenin hangi sonuçları
doğuracağını düşünebilmesidir. Buna, devlet
adamlığı deniliyor. Öngörü sahibi olacaksınız, devlet
öngörüyle yönetilir, maalesef sizde bu öngörünün olmadığını
görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) - Bu arada ben
yeni yılınızı kutluyorum. Memleketimize, milletimize
hayırlara vesile olsun diye yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Sizin olsun
yeni yılınız. Size yeni yılını iade ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 7nci maddesiyle değiştirilen 6362
sayılı Kanunun 16ncı maddesinin üçüncü
fıkrasının birinci cümlesine "kooperatiflerin pay sahibi
sayısı ibaresinden sonra gelmek üzere "tek başına ya
da toplam olarak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Tokat İstanbul Kırıkkale
Recep
Özel İmran
Kılıç
Isparta Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz.
Gerekçe:
Madde kapsamına girecek kooperatif
birliklerinin niteliği açıklığa
kavuşturulmaktadır.
BAŞKAN Komisyonun takdire
bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7nci
madde kabul edilmiştir.
Şimdi 8inci madde üzerinde ikisi aynı
mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını teklif ederiz.
Kemal
Peköz Nuran
İmir Şevin
Coşkun
Adana Şırnak
Muş
Murat
Çepni Ömer Faruk
Gergerlioğlu Garo
Paylan
İzmir Kocaeli Diyarbakır
Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Süleyman
Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Emine
Gülizar Emecan Faruk
Sarıaslan
İstanbul Nevşehir
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, anketler iyi gitmiyor
değil mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok iyi gidiyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Anketler iyi gitmiyor ki
değerli arkadaşlar, böyle bir seçim yatırımı
yasası getirdiniz. Değerli arkadaşlar, torba yasaya bakın,
genelde bir seçim yatırımı yasası, özelde de Binali
Yıldırım yasası. Sayın Binali Yıldırım
daha Meclis Başkanıyken seçim kampanyası startını
verdi. Ne yapacağız? Köprüye gelen cezaları affediyoruz.
Başka? Boğazda imar affı. Başka? Trafik cezalarında
artış yok. Startı Binali Yıldırım verdi
arkadaşlar. Anketler iyi gitmiyor, siz panik hâlinde seçim
yatırımı yasaları getiriyorsunuz ama kriz büyük
arkadaşlar, delik de büyük, vatandaşın cebindeki delik büyüyor
her gün ve 31 Martta gereken cevabı vatandaşımız verecektir
diye düşünüyorum.
Bakın, bu şartlarda bir panik yasa
geldiğinde ne olur? Sayın Komisyon Başkanı cuma
akşamı bizi arar Arkadaşlar, pazartesi toplanıyoruz. Ne
için toplanıyoruz? Pazartesi göreceğiz. Ee gördük, neymiş?
Aflar, aflar, vergi affı, imar affı. On iki saat içinde Komisyon
toplandı, yalapşap maddeler geçti.
Bakın, teklif sahibi Mehmet Muşu bugün
gören oldu mu arkadaşlar?
RECEP ÖZEL (Isparta) Burada, burada.
GARO PAYLAN (Devamla) Teklif sahibi Mehmet
Muşu ben Genel Kurulda görmedim. Bakın, teklif sahibi Mehmet
Muş Komisyona geldi, savundu; Genel Kurulda yok. Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Bir teklifi getiren Mehmet
Muş, gelip Mecliste teklifine sahip çıkmıyor.
Değerli arkadaşlar, imar affı
yasasının 31 Martta yürürlük süresi doluyor. Komisyon
Başkanına Komisyonda 10 kere sordum, Mehmet Muşa 20 kere
sordum, burada da defalarca sordum. Bakın, milletin vekilleri olarak biz
yürürlük süresini bilmiyoruz arkadaşlar. Çıkaracağımız
yasa iki günlük yasa. 29 Aralıkta Cumhurbaşkanı imzalayacak,
31inde süresi bitti. Ama böyle olmayacağını biliyoruz.
Yürürlüğü uzayacak mı? Komisyon Başkanı diyor ki:
Kısmi de uzayabilir, tamamen de uzayabilir, uzamayabilir de.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ne güzel cevap vermişim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bekleyip göreceğiz.
GARO PAYLAN (Devamla) - Yani bu şartlarda biz
Meclis olarak yasa yapıyoruz arkadaşlar. Bu, Meclise
yapılmış büyük bir saygısızlıktır, bu
saygısızlığı hiç birimiz kabul etmeyelim.
Değerli arkadaşlar, 8inci maddeye
gelirsek, ne diyor: Bütün bankalar sermaye şeklinde tahvil
çıkarabiliyorlar, katılım bankaları da çıkarsın.
Çok masumane gözüküyor değil mi? Ama hiçte masumane değil çünkü
neden? Yapılanlardan biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, 3 kamu bankasına
-Vakıfbank, Halkbank, Eximbank- sermaye şeklinde tahvil ihraç edildi
ve 11 katrilyon lira aktarıldı. Nereden, nereden arkadaşlar?
İşsizlik Sigortası Fonundan. Yani işçinin, işsizin
parasından 11 katrilyon lira 3 kamu bankasına aktarıldı.
Şimdi, bu madde de aynı şeyi söylüyor. Katılım bankaları
da sermaye şeklinde tahvil çıkaracaklar. Biz dedik ki: Kaynak
nerede? Bakacağız. diyor Komisyon Başkanımız.
Sayın Mehmet Muş: Belki yurt dışından para bulurlar.
diyor. Oysa biz şunu çok iyi biliyoruz ki Vakıf Katılım ile
Ziraat Katılıma, göreceksiniz arkadaşlar, kırkı geçmez
bu iş, kırk günü geçmez, İşsizlik Sigortası Fonundan
kaynak aktarılacak. Peki, buna ben razı değilim, eminim ki bizi
izleyen işçiler de razı değil. Çünkü milyonlarca işsizimiz
var ve bu sayı artacak arkadaşlar. İşsizlik Sigortası
Fonu işsiz yararına, işçi yararına kullanılması
gerekirken kamu bankalarına sermaye olarak aktarılıyor
arkadaşlar. Böyle bir şeyi ne vatandaşımız kabul eder
ne de onların vekilleri kabul etmeli arkadaşlar. El birliğiyle
bu yasaya hayır demeliyiz, bu çağrıyı yapıyorum.
Bakın, grup başkan vekili diyor ki:
Arkadaşlar, biz işsizlerin, işçilerin parasını,
asgari ücreti artırdık. Ya arkadaşlar, açlık
sınırı kaç para, sorarım size? 2 bin lira arkadaşlar.
Açlık sınırı bugün 2 bin lira. Yani işçilerin, 4
kişilik bir ailenin yalnızca mutfak masrafı 2 bin lira
arkadaşlar, yeterli gıdayı almak için 2 bin lira harcamalı.
Ne kalıyor geriye? İşçi kardeşlerimize 20 lira kalıyor
yani günde 1 lira kalmıyor.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Yanlış
bilgi ya!
GARO PAYLAN (Devamla) - Ne yapacak bu 20 lirayla?
Kirayı ödeyecek, eğitimini sağlayacak, çocuğuna
harçlık verecek, gıdasını alacak, giyimini sağlayacak.
İşçi kardeşlerim, size 20 lirayı layık görüyorlar
mutfak masrafından sonra, bozdurun, bozdurun harcayın. Lütfetmişler
beyefendiler, size sefalet ücretini layık görmüşler. 1 çay, 1 simit
hesabı yapmıştı Cumhurbaşkanı; on altı
yıl sonra geldiğimiz nokta da, yine 1 çay, 1 simit
hesabındayız arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika daha müsaade ederseniz bir konuda daha meramımı
anlatayım, bir daha söz almayayım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan,
vergi affı konusu da 2 madde sonra, bir iki kelam da onunla ilgili edeyim.
Sayın Mehmet Şimşek geldi dört
yıl önce Komisyonumuza, dedi ki: Vergi affı getiriyoruz, bir daha da
gelmeyecek. Emin misiniz Mehmet Şimşek? dedik. Yok, tövbe, bir
daha gelmeyecek. dedi. Vergi affı geldi, geçti, Naci Ağbal Bakan
oldu, Naci Ağbal geldi, dedi ki: Vergi affı getirdik, bir daha
gelmeyecek. Emin misiniz Naci Ağbal? dedik. Naci Ağbal 4 vergi
affı getirdi arkadaşlar, 4. Berat Albayrak Bakan oldu Tövbe billah
vergi affı gelmeyecek. dedi, daha kırkı çıkmadı,
vergi affıyla buraya geldi. Dört yılda 6 vergi affı
çıkardık arkadaşlar ve her vergi affı yeni vergi
aflarını doğuruyor, vergi ahlakını bozuyor
arkadaşlar. Bunu işçiye, yoksula anlatamazsınız.
Değerli arkadaşlar, vergi aflarıyla,
imar aflarıyla, bu şekilde bu ülkeyi yönetemeyiz. Yapmamız
gereken, yapısal reformları yapmaktır ve maalesef, utanarak
söylüyorum, dört yıldır bu Meclis 1 tane bile yapısal reform
yapmamıştır.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben buradayım, bilgilerinize sunarım. Sayın Paylan
beni sormuş, görememiş beni.
BAŞKAN Sayın Muş burada.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hoş geldin
Sayın Muş!
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi tekrar selamlıyorum.
Bu madde, 8inci madde, 6362 sayılı
Sermaye Piyasası Kanununun 61inci maddesini değiştiriyor ve
katılım bankalarının da diğer bankalar gibi kira
sertifikası ihraç edebilmelerini sağlıyor, bunun önündeki kanundan
kaynaklanan engelleri kaldırıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu paketin
büyük çoğunluğu Sayın Meclis Başkanının paketi,
onun ihtiyacını karşılıyor, yani sizin
İstanbuldaki sıkıntılarınızı aşmak
için. Niye? Çünkü anketler kötü gidiyor. Fakat piyasalar da kötü gidiyor. Bu
madde Sayın Binali Yıldırımın değil, bu madde
Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Albayrakın maddesi.
Değerli arkadaşlar, geçenlerde bir kamu
bankasının genel müdürü -söyleyeyim, Vakıfbankın Genel
Müdürü Emin Özcan- şöyle bir açıklama yaptı:
Bankacılık sektörümüz, daha doğrusu toplam finans sektörümüz
bir Avrupa Bankası büyüklüğünde; sermaye piyasaları ise
prematüre bebek gibi. Bütün büyüklük 400 milyar lira ve ekonominin tüm yükü
kamu bankalarının üzerinde. Özel bankalar kredi filan vermiyor. Kamu
bankalarını da o kadar istismar ettiniz ki o kadar ilgisi olmadığı
hâlde krediler verdirdiniz ki en sonunda, Doğan Medya Grubunu Demirörenin
alması için 1 milyar 100 milyon dolar kredi verildi. Kamu bankaları
çok kötü durumda. Aslında sadece kamu bankaları değil, Türkiyede
finans sektöründe çok ciddi sıkıntı var Sayın Genel Müdürün
ifade ettiği gibi. Nasıl bir sıkıntı var? Nereden
anlıyoruz bunu? Borçlardan dolayı değerli
arkadaşlarım. Türkiyenin, bırakın içerideki
borçlarını, Türkiyenin dışarıya 460 milyar dolar
borcu var. Bunun 200 milyar dolarının kısa vadede ödenmesi
gerekiyor.
HACI TURAN (Ankara) 200 değil, 95 milyar.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Böyle bir para
maalesef yok. Nereden biliyoruz yok olduğunu? Borçlanma ihtiyacından
biliyoruz. Sayın Bakan tozpembe hikâyeler anlatıyor, diyor ki: Biz
dolar ihraç ettik dışarıya. Acayip bir talep geldi, 5 misli.
Nasıl geldi? Bir süre önce on yıl vade ve yüzde 5 faizle
aldığın parayı, bu sefer beş yıl vade ve yüzde
7,5tan aldın. Olmadı; içeriden Dolar bozdur, dolar bozdur.
dediğiniz vatandaşa -inanmadı tabii, doları
bozdurmadı- şimdi, yüzde 4le içeriden, banka televizyon
ilanlarıyla para topluyor, gene para gelmiyor. Yok ki para nereden gelsin.
Büyük sıkıntı var.
Af çıkarıyorsunuz, 70 milyar tahakkuk
ediyor, 10 milyar ödeyebiliyor. Yok, yok, para yok. Çünkü yanlış
yönettiniz. Çünkü Türkiyeyi krize sürüklediniz. Sadece döviz krizi filan
değil. Bu kriz reel sektörden finans sektörüne doğru gidiyor.
Şimdi, en tehlikeli işleri yapıyorsunuz; finans sektörüne,
bankacılık sektörüne karışıyorsunuz. Sadece
İşsizlik Fonunun istismarı filan değil, devleti, Merkez
Bankasını işin içerisine
karıştıracaksınız.
Daha evvel ne yaptınız? Şunu
yaptınız: Bu kimsenin dikkatinden kaçmamıştır.
VDMKler işini biliyorsunuz değerli arkadaşlarım. Sorunlu
kredileri kıymetli kâğıda çevirdiler, gittiler devletin
Kalkınma ve Yatırım Bankasının
çıkardığı senetlerle değiştirdiler, temizlediler,
o senetleri şimdi ellerinde tutuyorlar. Bunu aynen katılım
bankaları da yapacak. Bunu götürecekler Merkez Bankasına Buna
karşılık para ver. diyecekler. Buraya doğru gidiyor.
Bunlar çok tehlikeli işler sevgili arkadaşlarım.
Bu türev kâğıtlar, kirli, enfekte
kâğıtlar, Amerikada 2008de çıkan kriz ve hâlâ bize
yansıyan dalga inşallah, uyanmamıza sebebiyet verir,
uyanamadık- buradan kaynaklanmıştır. Şimdi bu kirli
kâğıtlardan medet umuluyor. Ve ne yapıyorsunuz biliyor musunuz?
Bu kirli kâğıtlar işine katılım bankalarını
da
Katılım bankaları nedir değerli
arkadaşlar? Temelde, faizle maizle işi olmayan insanlar için
çıkarılmış. Şimdi, şey dedi ki: Bunu İşsizlik
Fonundan falan alacak
Değil ya! Dindar insanlar, hâlâ faizlidir diye
devlet bankası olsa bile normal bankalara para götürmeyen insanlar var. Bu
katılım bankaları üzerinden bu kâğıtları alsınlar
diye çıkarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bir şey
söyleyeceğim ama kızmayın: Siz var ya, siz, aslında finans
kapitalizmin bu coğrafyayı, Müslüman ülkeleri, Müslüman halkları
bu piyasalara dâhil etme projesisiniz siz esas. Bu
yaptığınız da budur. Hayrettin Karaman yıllardan beri
nasıl vadenin faiz olmadığını anlattı durdu ve
ürün olarak da siz çıktınız. Şimdi insanları buna
dâhil ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Ama Türkiye bundan
batar değerli arkadaşlar.
HACI ÖZKAN (Mersin) Bilgilerin çoğu
yanlış.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz kapitalizme karşıyız.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 8inci maddesiyle 6362 sayılı Kanunun
61inci maddesine eklenen altıncı fıkrada yer alan kaynak
kuruluş ibaresinin fon kullanıcısı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem
Zengin Mehmet Doğan
Kubat Ramazan Can
Tokat İstanbul Kırıkkale
Recep
Özel İmran
Kılıç
Isparta Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Gerekçe
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe: Madde kapsamında kira sertifikası
ihracına ilişkin olarak katılım bankalarına
ilişkin teknik düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci
madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki önerge vardır, aynı
mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Süleyman
Girgin
İstanbul
Antalya
Muğla
Emine
Gülizar Emecan Faruk
Sarıaslan İbrahim
Özden Kaboğlu
İstanbul Nevşehir İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Yavuz
Ağıralioğlu Ayhan
Erel İsmail
Koncuk
İstanbul Aksaray Adana
Fahrettin
Yokuş Hasan
Subaşı
Konya Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde,
İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; bu yasanın
adı şöyle olmalıydı, şöyle olsaydı uygun
düşerdi: Yüksek Seçim Kurulu Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun. Bu madde o kadar önemli ki hatiplerin çok büyük bir kısmı bu
madde üzerinde konuştular. Evet, bir torba kanun
karşısındayız ama sıradan bir torba kanun değil,
gece yarısı sonrası torba kanunu. Ancak her bir maddeyi incelediğimiz
zaman hiçbir maddesi bir yasa maddesinin yansıtması gereken içeriği
yansıtmamaktadır. Bu, sadece 1982 Anayasası açısından
değil, 6771 sayılı Kanunla yapılan değişiklik
açısından da böyledir.
Şimdi, burada, Yüksek Seçim Kuruluna
ilişkin yapılan düzenlemede Kurul üyelerinden; 2019
yılında görevi sona ereceklerin yerine 2020, 2022 yılında
görevi sona ereceklerin yerine 2023 yılı Ocak ayında
Şimdi, Acaba bu seçimler için mi? sorusu sorulunca Öyle olsaydı o
zaman 2023e gidilmezdi. Oysa 2023te yeniden aynı operasyon yapılmak
durumunda çünkü 2023te yine milletvekilliği ve
Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. O bakımdan, bunun
gerekçesini anlamak mümkün değil.
Sayın Başkan, biraz önce açıklamaya
çalıştı, Anayasa madde 67nin sonu onunla ilgili değil.
dedi ama bu, dar anlamda belki ad olarak değil fakat doğrudan, geniş
anlamda 67 sonun düzenlenme nedeni dikkate alındığı zaman
bu bir yıllık süreye takılıyor.
Tabii ki eğer gerçekten Yüksek Seçim Kurulu
üzerine bu kadar oynanacaksa öğretide yapılan çalışmalar
bunun sürekli mahkemeye dönüştürülmesi yönündeki önerileri dikkate
alınırdı ve o şekilde düzenleme yapılırdı.
Acaba neden bu düzenleme yapıldı? Hatipler Geçen yıl
yasanın ihlali, mühürsüz oyların sayılması bir ödül olarak
alındı. dediler ama şunun üzerinde pek durulmadı: Yüksek
Seçim Kurulu, 19 Aralık 2018 tarihli kararında
Cumhurbaşkanını seçim kampanyası dışında
tutmak, seçim yasaklarının ona uygulanmadığını
karara bağlamakla, esasen 6771 sayılı Anayasa
değişikliğini ihlal etmiştir. Hani şu söylenebilir:
Acaba ihlal ettiği için mi ödüllendiriliyor Yüksek Seçim Kurulu? Çünkü
artık bakanlar için, bakanlar kurulu için, başbakan için getirilen
yasaklar Cumhurbaşkanı için geçerli olmayacak; oysa bütün bu
makamların yerine Cumhurbaşkanı tek başına geçmiş
bulunuyor. Açık bir Anayasaya aykırılık durumu.
Tabii ki huzur hakkıyla açıklamak belki
ödüllendirme anlamında basit düşer ama herhâlde, açık olan, 2019
seçimlerine yönelik bir yatırım gibi görünüyor bu Yüksek Seçim
Kurulunun görev süresinin bu şekilde uzatılması çünkü seçim
hukukumuz bu kadar eğreti değil, kurallar belli,
hazırlıklar yapılmış ve gelecek olan üyeler de
Danıştaydan, Yargıtaydan gelecek üyeler. Düşünün,
olağan bir yurttaş için bile Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz.
kuralı geçerliyken birinci sınıf yüksek yargıçlar için
Hayır, seçim hukukunu bilmiyorlar. demek biçimindeki bir gerekçe, ciddi
bir gerekçe değildir.
Şimdi, bu açıdan, tabii ki sürekli çözüm
olarak belirttiğim gibi, bir yargı organına dönüştürülmesi
düşünülebilirdi fakat bunu düşünmek yerine bu şekilde
eğreti çözümlerin sürdürüleceği anlaşılıyor ki bu da
tabii ki ne bu kurulun bağımsızlığına ne de
tarafsızlığına uygun düşmektedir.
Peki, acaba sorun ne? Burada
tartışılan, özellikle anayasal açıdan
tartışılan sorunlara baktığımız zaman,
zannediyorum erkler ayrılığı dikkate
alındığı zaman, ilk sözü söyleyen organ ve son sözü
söyleyen organ ile ilk sözü söyleyen organın aldığı
kararları, çıkardığı yasaları uygulayan
organın yer değiştirmiş olmasından kaynaklanıyor.
Şöyle ki ilk sözü söyleyen organ burası, son sözü söyleyen organ ise
yargı organı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkürler.
Yürütme kuralı uygular, yargı ise denetler
fakat gördüğümüz kadarıyla ilk sözü söyleyen organ da yürütme oluyor,
son sözü söyleyen organ da yürütme oluyor. O nedenle ben RTÜKün
aldığı kararı kınamıyorum çünkü burada anayasa
tanımı tamamen değişmiş bulunuyor. Anayasa,
tanımına göre iktidarı sınırlar, özgürlükleri ise
güvence altına alır. Oysa iktidar tamamen dizginsiz bir hâle
gelmiştir, hak ve özgürlükler ise tamamen iktidarın beklentilerine ve
keyfî takdirine bağlı bulunuyor.
Bu bakımdan, gerçekten, bizim Meclis olarak
2019a umutla girebilmemiz için, benim dileğim hukuk umududur. Hukuk
umudunu burada yeşertebileceksek iyi bir yıl hak ederiz. Onun için,
kural koyan organ olarak biz yetkilerimize sahip çıkalım derim.
Bu umutla hepinize nice yıllar diliyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
9uncu madde gerekçesinde YSK üyeleri görev
yaptıkları süreçte seçim hukuku alanında
uzmanlaşmaktadırlar. Mevcut üyelerin bilgi ve tecrübelerinden
yararlanılmasında fayda mülahaza edilmektedir. ifadeleri yer
almaktadır. 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 4üncü maddesinin ilk fıkrasına göre
kurul, 7 asıl ve 4 yedek üyeden oluşur. Üyelerin 6sı
Yargıtay, 5i Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri
arasından gizli oyla ve üye tam sayılarının salt
çoğunluğuyla seçilir. Kanunda da belirtildiği üzere, Yüksek
Seçim Kurulu üyeleri yüksek yargı üyeleri arasından seçilir.
Yargıtay ve Danıştay üyeleri belirli bir hukuki olgunluğa
erişmiş, alanında uzmanlıkları olan kişilerden
oluşur. Bu sebeple görev süresi dolan Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin
yerine yeni üye seçilmesi konusunda görev ve sorumluk
devamlılığı açısından herhangi bir sorun
oluşmayacaktır. 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun geçici 1inci maddesinin
aynen uygulanması demokratik hukuk devletinin gereğidir. Mahallî
idareler seçimine üç ay gibi kısa bir süre kalmışken böyle bir
değişiklik yapmak kamuoyunda şüpheler oluşturacaktır.
Bu nedenle 9uncu maddenin teklif metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
Şimdi 10uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Karayolları Trafik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesiyle 11/5/2018
tarihli ve 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanuna eklenen
geçici maddenin (1)inci ve (2)nci fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Süleyman
Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Emine
Gülizar Emecan Faruk
Sarıaslan
İstanbul Nevşehir
(1) Bu Kanun hükümlerine göre yapılandırma
başvurusunda bulunduğu halde bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla ödenmesi gereken tutarları süresinde ödemeyerek bu
Kanun hükümlerini ihlal edenler, ihlale neden olan tutarları, 2019
yılı Haziran ayı sonuna kadar, ödemeleri gerektiği tarihten
ödeme tarihine kadar (bu tarih dâhil) geçen süre için bu Kanunun 9 uncu
maddesinin altıncı fıkrasında belirlenen geç ödeme
zammı ile birlikte, ödemeleri şartıyla bu Kanun hükümlerinden
yararlandırılır, ancak bu fıkra kapsamında
yapılacak ödemeler için Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasının (a) ve (b) bentleri hükümleri uygulanmaz.
(2) Bu Kanunun 10 uncu maddesinin on üçüncü
fıkrası hükümleri hariç olmak üzere bu Kanun kapsamında 2018
yılı Aralık ve 2019 yılı Ocak ayında ödenmesi
gereken taksitlerin ödeme süreleri, 2019 yılı Haziran ayı sonuna
kadar uzatılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak
üzere Muğla Milletvekili Süleyman Girgin
Buyurun Sayın Girgin. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
kapsamında söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, gençlik
yıllarında yıllarca köy köy pazarcılık
yapmış, mutfak eşyası satmış, pazarlarda
yağmurun altında gün olmuş alışveriş edemeden
sergisini kapamış, ay sonu geldiğinde senedini ödeyememiş
ve bunun gibi sıkıntıları yaşayan bir kardeşiniz
olarak, aynı zamanda bir esnaf çocuğu da olarak, özellikle bu maddeyle
ilgili bazı konulara dikkat çekmek istiyorum.
Bir ülkede esnaf eğer vergi borcunu, prim
borcunu, sigorta borcunu ödeyemiyorsa ve hatta yapılandırma
yapmış olmasına rağmen yapılandırmayı dahi
ödeyemiyorsa orada bir sorun vardır. Sabah dükkânı açtınız
bismillah, saat on oldu daha alışveriş yok, on iki oldu
alışveriş yok; 2 müşteri geldi, o günkü dükkân
kirasını dahi çıkaramadınız ve kepengi
kapattınız. Bazı esnaflarımız da maalesef siftah
yapamadan kepenkleri kapatmak durumunda kalmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, vergi aflarıyla
ülkeler hem kaynak yaratmak hem de mükelleflerine beyaz sayfa açmak
fırsatı vermek istiyor olabilirler. Ancak, bu konunun kesinlikle
Anayasanın adalet ve eşitlik ilkelerine tezat oluşturmaması
gerekir. Her şeyin ilacı adalettir. Ancak, bu ülkede adalet eğer
Sayın Erdoğanın diploması gibi olursa yani kendisinden
başka gören olmazsa o ülkede dirlik olmaz, huzur olmaz, güven olmaz ve bu
ülkede, maalesef, esnaflar dâhil herkes mağdur olur.
Türkiyede on altı yılda 9 kere vergi affı
ilan edildi, tüm cumhuriyet tarihinde ise 35tir bu sayı.
Dolayısıyla, vergi mükellefleri ister istemez daima haklı bir
beklenti içerisine girdi. Eğer bugün bir esnaf yapılandırma
yaptığı borcunu dahi ödeyemiyorsa onun sebebini
araştırmak lazım.
Vergisini, prim borcunu, dükkân kirasını,
elektriğini, suyunu ödeyemez hâle gelmiş birçok esnafla
karşı karşıyayız. Bunları önlemek için
yatırımın artması lazım, tüketim toplumunun değil,
yatırım toplumunun yaratılması lazım ve fabrika
kurulması lazım, işsizliğin azalması lazım.
İşte o zaman zaten piyasa canlanır, esnafın
malını satacak müşterisi de olur, vergisini de BAĞ-KURunu
da sigorta primini de ödeyecek rahat bir ekonomiye de kavuşmuş olur.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verilerine
göre, kasım ayında kapanan işletme sayısı yüzde 12
arttı, önceki yılın kasım ayına göre ise küçük
işletme sayısı yüzde 27 azaldı, ocak-kasım ayları
arasında ödenmeyen çeklerin toplamı net 21 milyar lira fakat
idarecilerimize sorarsanız her şey tıkırında.
Anayasanın 73üncü maddesi şöyle diyor:
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye
politikasının sosyal amacıdır. Vergi adaleti demek, çok
kazanandan çok, az kazanandan az, doğru orantılı bir vergi almak
demektir. Ancak siz, devletin topladığı vergileri sadece günlük
hayatta kullanılan temel tüketim maddelerinden dolaylı olarak
sağlamaya giderseniz ve gelir vergisini düzenli ve denetimli bir
şekilde toplamazsanız devlete olan güveni yok edersiniz. Türkiye'de
toplanan vergilerin yüzde 67si herhangi bir şekilde ticaret yapmayan,
şirket sahibi olmayan sıradan vatandaşlar tarafından
ödenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, 2019 yılı için asgari ücret 2.020 TLye yükselmiştir.
Ben şuradan bir tablo göstermek istiyorum: 2016da asgari ücret 1.300
lira, 442 dolar. 2017de asgari ücret 1.400 lira, 398 dolar. 2018de asgari
ücret 1.603 lira, 425 dolar. 2019da asgari ücret 2.020 lira, 380 dolar.
Özellikle işçi arkadaşlarımızın dikkatini çekmek
istiyorum: Asgari ücret artmıyor, azalıyor. Ve işverenlerimiz
bugün asgari ücret için 3 bin lira maliyet ödemekte, işverenlerin
maliyetleri konuşuluyor. Bunun da çözümü mümkündür. Asgari ücretten vergi
alınmasın. diye Cumhuriyet Halk Partisi olarak önerge verdik. Gelin
bunu destekleyin hem işçinin hem işverenin üzerindeki yükü
alalım. Eğer bu olmuyorsa asgari geçim indirimini asgari ücret
seviyesi kadar yükseltelim ve çalışanların en azından rahat
bir şekilde yaşamasını sağlayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla)
Tamamlayayım Başkanım.
BAŞKAN Bir dakika süre verdim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Son
konuşmacı.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Son
konuşma.
BAŞKAN Peki, tamamlayalım.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, mizahın dili
çatallıdır; mazlumu güldürür, zalimi korkutur. Son günlerde
yaşanmakta olan sanatçılarımıza yönelik zulmü,
baskıyı; televizyon kanallarına, özellikle muhalefet televizyon
kanallarına yapılmakta olan baskıyı kınıyoruz. Bu
ülkede sandıktan çıkmak her şey için makbul değildir.
Demokrasi, aynı zamanda ifade özgürlüğüdür
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Öneriniz nedir
Sayın Girgin?
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Demokrasi,
aynı zamanda protesto özgürlüğüdür; demokrasi, aynı zamanda bu
ülkede emeğin hakkını rahatça meydanlarda savunmak demektir.
Yoksa her şeyi yaparak Biz sandıktan çıktık. deyip de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla)
her
yapılanı doğru kabul ederseniz buna millî irade diyemezsiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
47.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin 38 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel hatip
gecenin bu vaktinde hiç gereği yokken Sayın
Cumhurbaşkanımızın diplomasını polemik konusu
yaptı. Seçim hukukunu bilenler iyi bilir ki milletvekili veya
Cumhurbaşkanı olarak seçime katılan bir aday kendisiyle ilgili
öğrenim durumunu mutlaka belgelemek durumundadır ve bunlar ilgili
mercilerine de takdim edilmiştir. Bu konuda en ufak bir tereddütte
bulunulmaması lazım.
Aynı zamanda çeşitli tablolara da
değindi sayın konuşmacı. Asgari ücret 2002de 184
liraydı, şimdi 2.020 liraya çıktı; 11 kat arttı. Dolar
bazında bakıldığında 2002de 113 dolardı,
şimdi 382 dolar; 3,5 kat arttı. Sonuç itibarıyla altın
olarak bakıldığında da 2002de 184 lirayla, 32 lira çeyrek
altın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamam, birer dakika veriyorum
artık grup başkan vekillerine de. Kayda geçsin, siz tamamlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamamlıyorum.
BAŞKAN . Yani bu mükerreren artık, tekrar
varsa
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 184 lirayla -32 lira çeyrek altın- 2002de 5,75
çeyrek altın alabiliyordu, şu anda da 2.020 lirayla -350 lira çeyrek
altın- 5,77 çeyrek altın alabiliyor. Çeyrek altında da Türk
lirasında da dolarda da her noktadan bir artış var ve hakikaten
satın alma paritesi, gücü olarak da büyük bir refahın, refah
seviyesinin artırılması var hem de 2010dan bu tarafa içeriden,
dışarıdan her türlü operasyona rağmen; bunun böyle
bilinmesi hususunu kayıtlara geçirdim.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
48.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, AK PARTİnin asgari
ücretle çalışan her bir vatandaşa borcu olan 192 çeyrek
altını ödemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Diploma
polemiğini anlarım da şimdi bu asgari ücret polemiğine
yeniden girmek garip bir şey. Ben iddiamı tekrar ediyorum: AK
PARTİnin 2002den beri asgari ücretle çalışan her bir
vatandaşa 192 çeyrek altın borcu var; AK PARTİ önce borcunu
ödesin.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1491) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
38) (Devam)
BAŞKAN 11inci madde üzerinde önerge yok.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11inci madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 38 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 12nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin Akbaşoğlu Mehmet Doğan Kubat Recep Özel
Çankırı İstanbul Isparta
Selman Özboyacı Yasin
Uğur
Konya Burdur
MADDE 12- (1) Bu Kanunun;
a) 7 nci maddesini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı,
b) Diğer hükümlerini Cumhurbaşkanı,
yürütür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Teklife eklenen yeni çerçeve madde
doğrultusunda yürütme maddesinde düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Komisyonun takdire
bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
12nci madde kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, böylece ikinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları da tamamlanmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bizim sözlerimiz ne
oldu Başkan? Sayın Başkan, bizim sataşmalarımızla
ilgili karar verecektiniz.
BAŞKAN Teklifin tümünü oylamadan önce İç
Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere,
lehte Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.
Buyurun Sayın Özel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüştüğümüz ve bitirdiğimiz yasa
teklifinde İç Tüzük 86ya göre oyumun rengini belirtmek üzere söz
aldım.
Burada Yüksek Seçim Kurulunun hepimize lazım
olduğunu
Kurul üyelerinin 2016da seçilen 5 üyesi, ocak ayında
seçilmesi gerekirken eylül ayında seçilmiş ve göreve
başlamışlardı. Onlar beş yıl üç ay görev
yapacaklardı, şimdi biz bu düzenlemeyle onların görev sürelerini
de altı yıla tamamlamış oluyoruz. Hiç kimseye farklı
bir muamele değil. Yüksek Seçim Kurulu hepimize lazım diyorum,
seçimin mağlubiyetini bir kurula da yüklemeyelim diyorum.
Bu getirmiş olduğumuz teklif içerisinde
birçok alanda düzenleme var ve vatandaşı, herkesi memnun edecek bir
teklif. Sayın Binali Yıldırım Başkanımız da
güçlü Parlamento, güçlü yasama diyordu; bir problemi görüp onun da bir
örneğini Meclise getirmesinden daha ziyade bir şey olamaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Güçlü yasamanın da
ilk örneğini böylece vermiş oluyoruz.
Muhalefet partilerinden milletvekili
arkadaşlarımız buraya gelip de her ne kadar bu teklifin aleyhine
konuşmuş olsalar da biraz sonraki oylamada kahir ekseriyetin olumlu
oy vereceklerini de düşünüyorum.
Kavaslarımızla ilgili çok güzel bir
düzenleme de yaptık, onlara da Hayırlı olsun. diyorum.
2018 yılının bu son konuşması.
2019 yılında ülkemizin güzel bir yıl geçirmesini diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum; oyumun da evet olduğunu belirtiyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Son konuşma
Herhâlde
Sayın Özelin son konuşması olmuş oluyor çünkü bir
konuşmacı daha var.
Aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın Engin
Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tabii, en son konuşmayı da ben
yapacağım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 2018i güzel bitirelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
gereği 86ncı maddede bir lehte, bir aleyhte olduğu için,
mecburen aleyhte kısmında kürsüye çıktım.
Bu kanun teklifiyle ilgili, kanun teklifi
görüşmeleri boyunca partimize mensup milletvekilleri maddeler
noktasında görüşlerimizi ortaya koydu, Komisyonda da koydular. Bu
Komisyona da bu çok kötü gelmişti. Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin Komisyondaki çok kıymetli katkılarıyla
şu anda mahalle statüsündeki köylerin kimi borçlardan, vergi ve harçlardan
muaf tutulmaları; diğer konular, trafik cezaları, köprü
cezaları dâhil, ziraat odalarındaki aidatlardaki indirimler dâhil
Bu
konuda diğer partilerle birlikte Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerimizin hem Komisyondaki hem Genel Kuruldaki katkıları
için kendilerine teşekkür ediyoruz.
Burada tabii, iki tane çekinceli, rezervli husus
var. 4üncü maddeyle ilgili -umarım sağlıklı ve adil
uygulanır- kamuoyunda konuşulan ya da insanların kafasında
kuşku uyandıran, uygulamaya bağlı hususlarda hakkaniyetten,
adaletten ayrılınmaz, bunu temenni ediyoruz; uygulamayla ilgili
kaygılarımızı belirtmekle beraber 4üncü madde
bakımından.
Bu teklifin tümüne biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak evet diyeceğiz, size garip gelebilir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Aynı şekilde, 9uncu maddeyle
yapılanın Yüksek Seçim Kurulu üyelerine de bugün de söyledim- bir
haksızlık olduğunu düşünmekteyiz. Yüksek Seçim Kurulunu
siyasetin, özelde de iktidarın gölgesine hapsetmek doğru bir yaklaşım
değil, gerekçeler makul değil. Danıştay ve Yargıtay bu
seçimleri süresi içinde yapabilir. Gecikirse zaten mevcut üyelerin görev süresi
de devam edecek idi. Böylece siz, bence, YSK üyelerinin görev süresini uzatmakla
kendi niyetiniz bakımından da kamu vicdanında bir sorgulama
süreci başlattınız.
9uncu maddeyle ilgili rezervimiz saklı kalmak
kaydıyla, bu kanun teklifine Cumhuriyet Halk Partisinin oyu evettir.
Bunu sağda solda bir şekilde, farklı şekillerde
kullanmanızı ayıplarım.
Yılın son günlerindeyiz, bir daha Meclis
muhtemelen 2019da toplanacak. Bu vesileyle, ben bir temenniyle bu kürsüden
ayrılmak istiyorum. 2019da çok şey dileyebilirim size ve aziz
milletimize ama gerilimsiz bir Türkiye ve gerilimsiz günler diliyorum. Bu
konuda da Sayın Cumhurbaşkanına çok iş düştüğünü
düşünüyorum. Onun için şöyle bir duayla, kendim için, siz
siyasetçiler için ama en başta da Sayın Recep Tayyip Erdoğan
için bir duayla bitiriyorum: Allah, benim, sizin ama özelde de en çok
Sayın Erdoğanın hırsını 2019 yılında
aklının arkasında tutsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, teklifin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş ve 25 Milletvekilinin Karayolları Trafik Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı |
: |
281 |
Kabul |
: |
276 |
Ret |
: |
5(x) |
Kâtip
Üye Burcu
Köksal Afyonkarahisar |
Kâtip
Üye Mustafa
Açıkgöz Nevşehir |
Böylece teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Bilhassa kavas arkadaşlarımız
adına da heyetinize teşekkür ediyorum, onların da sözcüsü olarak
talepleri üzerine.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentopun, 2019
yılının bütün insanlık için hayırlar getirmesini
Cenab-ı Allahtan niyaz ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - 2019 yılının milletimiz
için ve bütün insanlık için hayırlar getirmesini de Cenab-ı
Haktan niyaz ediyorum.
Gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, denetim
konuları ile kanun teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 8 Ocak 2019 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.34