TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
43üncü
Birleşim
9
Ocak 2019 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Genel Kurul salonundaki uğultunun
konuşmacıların insicamını bozduğuna ve
milletvekillerini bu konuda duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 7 Ocak Osmaniye ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümününü tekraren
kutladığına ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, iktidar partisinin Hatay ili Arsuz
ilçesinin hastane sorununa eğilmesi gerektiğine ilişkin
konuşması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 9 Ocak Cemal Süreyayı ölümünün
29uncu yıl dönümünde saygıyla andıklarına ilişkin
konuşması
5.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demir ile Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun
yaşadığı darp olayının kabul edilmesinin söz
konusu olmadığına ve olayın takipçisi olacağına
ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili
Hasan Kalyoncunun, biyoçeşitliliğin korunmasına ve
biyokaçakçılıkla mücadeleye ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Osmaniye Milletvekili
Baha Ünlünün, 7 Ocak Osmaniye ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, 7 Ocak Osmaniye ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 2018 yılının ihracatta rekorlar
yılı olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budakın, kredi kartı borçlarının yeniden
yapılandırılmasında faizlerin silinmesi ve
yapılandırmanın en az iki yıla yayılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Hatay ili Arsuz ilçesine hastane yapmak için daha kaç
kişinin ölmesi gerektiğini ve bugüne kadar kaç vatandaşın
yaşamını yitirdiğini, Arsuz ilçesine neden hastane
yapılmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
4.- Manisa Milletvekili Semra
Kaplan Kıvırcıkın, Manisanın ülkenin
kalkınmasına katkı sağlayan tarım ve sanayi kenti
olduğuna, yatırımcıların her zaman yanında olan
Cumhurbaşkanına ve Hükûmete teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
5.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalının, 8 Ocak Yaşar Doğuyu vefatının
58inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
6.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, iktidarın futbol kulüplerine kredi açmak için Ziraat
Bankasını kullanmasını doğru
bulmadığına ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, AK PARTİ iktidarının en büyük
özelliğinin bütçe disiplininden taviz vermeden sosyal devlet olmanın
gereğini yerine getirmek olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, 6000 sayılı Kanunla mağdur
edilen uzman erbaşların mağduriyetinin niçin
giderilmediğini, askerî öğrencilere FETÖcü damgası
vurulmasının hakka, hukuka uygun olup olmadığını,
ilişikleri kesilen 12nci Dönem Kara Kuvvetleri Komutanlığı
astsubay kursiyerlerine niçin mezun olma hakkı verilmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, Ziraat Bankasının futbol kulüplerinin
borçlarını yapılandıran uygulamasının
anlaşılır olmadığına ilişkin
açıklaması
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, İran Hükümdarı
Nuşirevanın adaletine ilişkin açıklaması
11.- Kırklareli
Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, milletin vergileriyle kurulmuş bir
bankanın kaynaklarının futbol kulüpleri için seferber edilmesini
ekonomik olarak nasıl açıkladığını Hazine ve Maliye
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
12.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, Anayasanın Meclis Başkanı için
düzenleme yapan 94üncü maddesini yok mu saydığını,
Cumhurbaşkanının İstifanıza gerek yok. demesine
istinaden mi istifa etmediğini, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığını kazanmak için Meclis
Başkanlığına çok mu ihtiyaç duyduğunu Binali
Yıldırımdan öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örsün, Trabzon ili Köprübaşı ilçesi Çifteköprü Mahallesi
sakinlerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Türkiye'de bağımsız ve
tarafsız yargı vardır. söylemi ile eylemi arasında büyük
farklılıklar olduğuna, İngilterenin The Economist
dergisinin 2018 yılı Demokrasi Endeksi Raporunda Türkiyenin 10
sıra gerilediğine, toplumsal şiddet, istismar olaylarına
her geçen gün bir yenisinin eklendiğine ilişkin açıklaması
15.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, Sıfır Atık Projesi kapsamında belirli
poşetlerin ücretlendirilmesindeki amacın gelecek nesillere
yaşanabilir bir Türkiye bırakmak olduğuna ilişkin
açıklaması
16.- Manisa Milletvekili
Bekir Başevirgenin, Manisanın Salihli ilçesi
Hacıbektaşlı köyünün gerçek sahibi olan köylülerin Gediz
havzasını ve doğayı jeotermal enerji santraline teslim
etmeyeceğine ilişkin açıklaması
17.- Nevşehir
Milletvekili Faruk Sarıaslanın, çiftçi borçlarının yeniden
yapılandırılmasında faizlerin silinmesi ve
kooperatifçiliğin teşvik edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, Adanada yağan aşırı yağmur nedeniyle
kaç dekar alanda zarar meydana geldiğini, üreticilerin ve
vatandaşların zararının tamamının devlet
tarafından karşılanıp
karşılanmayacağını, tarımsal kredilerin vadesinin
uzatılıp uzatılmayacağını, Ziraat Bankası ve
Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye gerekli desteği
sağlayıp sağlamayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
19.- Afyonkarahisar
Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin,
Cumhurbaşkanının AK PARTİ grup
toplantısında esnafa, kredi kartı borçlularına, ihtiyaç
sahiplerine ve işverene verdiği müjdelere ilişkin
açıklaması
20.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, mağdur kesimleri içine alan torba kanun
teklifiyle mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
21.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, artan gübre ve mazot fiyatlarının çiftçinin
belini büktüğüne, tarımsal üretimde verimi artırmanın
yöntemlerinden birinin de sulu tarımı yaygınlaştırmak
olduğuna ve çiftçinin doğru destekleme araçlarıyla desteklenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, cezaevlerindeki skandal uygulamalara, Emrah
Şanlıtürkün ifadelerine ve Adalet Bakanlığının
adalet dağıtamadığına ilişkin açıklaması
23.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 9 Ocak Halide Edip Adıvarı ölümünün 55inci,
Cemal Süreyayı ölümünün 29uncu yıl dönümünde rahmetle
andıklarına, yeni yılla birlikte Türkiye'de kitaba erişim
zorlaşırken kurşuna erişimin
kolaylaştığına, nüfusundan fazla Suriyeli
barındıran Kiliste polislere Arapça dil kursu
açıldığına, Hükûmetten Suriyelilere harcanan para konusunda
net bir cevap beklediklerine ilişkin açıklaması
24.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Anayasanın 56ncı maddesinin üçüncü
fıkrasının devletin sağlık konusundaki
yükümlülüklerini belirttiğine, zorlaşan yaşam
şartlarının bireyleri ruhsal olarak zorladığına
ve ruh sağlığı yasasına ihtiyaç olduğuna,
herkesin ulaşabileceği yaygın ve nitelikli ruh
sağlığı hizmetlerinin sağlanmasının önem arz
ettiğine ilişkin açıklaması
25.- Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryakinin, Pariste 3 Kürt kadın siyasetçinin
öldürülmesiyle sonuçlanan suikastin
aydınlatılamadığına ve bu konunun
araştırılması için verilen Meclis araştırması
önergesinin İç Tüzükün 67nci maddesine aykırı bulunarak iade
edilmesinin düşündürücü olduğuna, AK PARTİ grup
toplantısının olduğu salı günleri Meclis
koridorlarında yürümekte güçlük çekildiğine ve her gün her ilde
HDPli üye ve yöneticilerin gözaltına alındığına
ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, bütün kurumlar düzgün çalışırsa Türkiyenin
güçlü ve başarılı olacağına, çiftçilerin büyük sıkıntı
yaşadığına, Ziraat Bankasının çiftçinin derdine
çare olamadığına ama futbol kulüplerinin borçlarının
yapılandırılmasında görevlendirildiğine, Türk
futbolunda yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
27.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 7 Ocak Osmaniye ilinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümü
vesilesiyle şehitleri rahmetle yâd ettiğine, Türkiye'nin emperyalistlerin
her türlü oyununu tarihin çöp sepetine atmaya muktedir bir ülke olduğuna
ilişkin açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 9 Ocak Cemal Süreyayı ölümünün
29uncu yıl dönümünde rahmetle, şükranla andığına
ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Erkan Başın, Türkiye işçi sınıfı
başta olmak üzere emeğiyle, alın teriyle yaşayan tüm
yurttaşların yeni yılını kutladığına,
TOKİ ve İZBAN işçilerinin haklarının verilmesi
gerektiğine, TBMM Başkanı sıfatını
taşıyan kişinin Anayasa hükümlerine aykırı bir eylem
süreci içerisinde olduğuna ve bu usulsüzlüğe izin verilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
30.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, Konya Milletvekili Orhan Erdemin CHP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Konya Milletvekili Orhan Erdemin CHP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, vergi borcu olan yerel gazeteler Basın İlan Kurumundan
aldığı ücretleri alamayacağı için genelgenin
değiştirilmesi konusunda Maliye Bakanına seslendiğine,
Anadolu basınının sesi kısılırsa Türkiye'nin
sesinin kısılacağına ilişkin açıklaması
33.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına, yükselen maliyet artışı nedeniyle
Karamanda günlük gazetenin çıkmadığına, Anadoluda basının
kan ağladığına ve Hükûmetin bu duruma çare bulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
34.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Kahramanmaraş ilinde ve
ülkede ilime, bilime gereken önemin verildiğine ve Sütçü İmam
Üniversitesine gösterilen ilgiden dolayı herkese teşekkürlerini sunduğuna
ilişkin açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, cüzdanı dolu olanlar ile
beyni güçlü olanların yurt dışına gittiğine ama burada
çürütülenlerin de olduğuna ilişkin açıklaması
36.- Konya Milletvekili Orhan
Erdemin, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, Türkiyenin bilimde,
teknolojide, savunmada belli bir yere geldiğine ve yapılması
gerekenleri yapacak iktidarın var olduğuna ilişkin açıklaması
37.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Bursa Milletvekili
İsmail Tatlıoğlunun 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryakinin, hukuksal yollar işliyor olsa, ilçe seçim
kurullarına yapılan başvurularla sorunlar çözülüyor olsa Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemini meşgul etmeyeceklerine ilişkin
açıklaması
39.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Ankara HDP il binası önünde basın
açıklaması yaparken kendisinin ve Ağrı Milletvekili
Abdullah Koçun polis tarafından portakal gazlı darp edildiklerine,
Levent Gökün Genel Kurula ara vererek konuyu Bakanlığa
sormasına ve olayın kınanmasını rica ettiğine
ilişkin açıklaması
40.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin dile getirdiği hususla ilgili bilgi
akışı olduğunda Genel Kurulu bilgilendireceklerine
ilişkin açıklaması
41.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin maruz
kaldığı tutum ve tavır emniyet güçleri tarafından
sergilendiyse gereğinin yapılması gerektiğine, konuşup
uzlaşılarak daha güçlü bir Türkiye'nin yaratılabileceğine
ilişkin açıklaması
42.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Siirt Polisevi misafirhanesinde
1.963 kişinin seçmen olarak kaydedildiğine ve Siirtin toplamda kaç
polis gücünün olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
43.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun, basın açıklaması yaparken polis
tarafından darbedilerek yerlerde sürüklenmesinin Meclise karşı
yapılan bir husus olduğuna ilişkin açıklaması
44.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Bursa Milletvekili Erkan
Aydının 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
45.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Ağrı Milletvekili
Abdullah Koçun 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryakinin, istifa müessesesinin tartışmalı
olduğunun söylenebileceğine ama Anayasanın Meclis
Başkanının üyesi bulunduğu siyasi partinin veya parti
grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine
katılamayacağını belirten emredici hükmünün
bulunduğuna ve Binali Yıldırımın da uymak zorunda
olduğuna ilişkin açıklaması
47.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve parti taassubundan çıkılıp yasaya,
Anayasaya uyulması gerektiğine ilişkin açıklaması
48.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Anayasanın 67nci maddesinin seçimlerin
hangi koşullarda yapılacağını düzenlediğine ve
94üncü maddesinin son fıkrasında görevi gereği hâller
dışında Meclis Başkanı ve başkan vekillerinin
siyasi faaliyetlere katılamayacağının ifade edildiğine
ilişkin açıklaması
49.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siyasi Parti Kanunundaki
milletvekilleri için geçerli olan hükmün belediye başkanlıkları,
muhtarlıklar, il genel meclisi üyelikleri için de geçerli olduğuna
ilişkin açıklaması
50.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin 37
sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ve kalp kapakçığı, kalp pili veya başka bir
sağlık hizmetinden yararlanamama durumu söz konusu olduğunda
Sağlık Bakanlığına bildirilmesi hâlinde
vatandaşın mağduriyetinin giderileceğine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- TBMM
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu üyeleriyle
temaslarda bulunmak üzere Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK)
Başkanlık Divanı üyeleri; Eş Başkan Kayseri
Milletvekili İsmail Emrah Karayel, Eş Başkan
Yardımcıları İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve
İstanbul Milletvekili Cemal Çetinden müteşekkil heyetin Strazburga
ziyaret gerçekleştirmesi hususuna ilişkin tezkeresi (3/511)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve arkadaşları tarafından,
Türkiyede tarım ve hayvancılığın hak ettiği
seviyelere yükselmesi, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinin
sağlanması, başta çiftçilerimizin tarımsal faaliyetlerinde
kullandıkları araçlara aldıkları mazotun vergiden muaf
tutulması olmak üzere kırsalda tarım istihdamını
arttırmayı hedefleyen ve tarımsal kalkınmamıza destek
verecek projelerin arttırılması, tarım ve
hayvancılıkla ilgili sürdürülebilir programların
hazırlanması, tarımsal üretimi arttıracak destek ve
teşvikler ile tarımsal yatırım ve hibe desteklerini içeren
programların hazırlanması amacıyla , 9/1/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 9 Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan tarafından,
İşsizlik Fonunun amaç dışı
kullanımının önlenmesi amacıyla 9/1/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ve arkadaşları
tarafından, beyin göçünün nedenlerinin ve sonuçlarının
araştırılması amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk'ün, Afşin Elbistan Linyitleri İşletme
Müdürlüğünün özelleştirilmesi sonrası personelin durumuna
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin
cevabı (7/6620)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Çorum Hitit Üniversitesinde
liyakate aykırı atama yapıldığı iddialarına
ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaya
sorusu ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçukun cevabı (7/6742)
9 Ocak 2019 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
43üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün, Genel Kurul salonundaki uğultunun konuşmacıların
insicamını bozduğuna ve milletvekillerini bu konuda duyarlı
olmaya davet ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündeme
geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim ancak salonda her zaman olduğu gibi bir uğultu var.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmacıları dinleyelim, onların konuşma üslubunu
bozmayacak şekilde arkadaşlarımızın
konuşmaları dikkatlice dinlemelerini rica ediyorum. Konuşmak
isteyen arkadaşlarımıza kuliste bol bol yer var değerli
arkadaşlarım, orada çay da veriyorlar, kahve de veriyorlar ama bir
uğultu duymak da istemiyoruz değerli arkadaşlar,
konuşmacılarımızın insicamı bozuluyor.
Bunları sürekli olarak tekrarlamak da istemiyorum ama ben bu
konuşmayı yaparken dahi arkadaşlarımızın
konuşmalarına tanık olmaktan da büyük bir üzüntü duyuyorum ve bu
durumu hepimizin duygularına, hislerine havale ediyorum.
Lütfen arkadaşlar, sessiz olalım.
Gündem dışı ilk söz,
biyoçeşitlilik ve biyokaçakçılık hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Hasan Kalyoncuya aittir.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncunun,
biyoçeşitliliğin korunmasına ve biyokaçakçılıkla
mücadeleye ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN KALYONCU (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Biyokaçakçılıkla mücadelede esas hedef,
siyasi sınırlarımız içerisindeki millî
varlığımız olan bitki ve hayvanların tümünün veya bir
parçasının ya da fosilinin yasa dışı yollarla yurt
dışına çıkarılmasının önlenmesidir.
Tarım ve Orman Bakanlığı, 2013 yılında
biyokaçakçılık üzerine 81 ilde başlattığı proje
kapsamında kaçakçılığın nerelere
ulaştığını resmî olarak rakamlara
yansıtmış ve bu vakalar gazete, televizyon ve basına konu
olmuş durumdadır. Bu konuyla ilgili camilerde hutbelere konu
olmuş biyokaçakçılık haberlerde geçmeye başlamış,
kolluk kuvvetlerine bilgi verilmiş, güvenlik güçlerimiz
bilinçlendirilmiş ve konuya müdahil olmuştur. Mücadele ülkemizde
hâlen devam etmektedir. Bu mücadele kapsamında aslında Tarım Bakanlığı,
Millî Eğitim Bakanlığıyla iş birliğine gidip
okullarda da biyokaçakçılıkla ilgili gençlerimizi,
öğrencilerimizi bilinçlendirmelidir. Bu uygulamaların yerli
araştırıcılara negatif etkileri de olmuştur. Yerli
araştırıcılar özellikle zaman ve bürokrasi
açısından zorlanmıştır fakat unutulmamalıdır
ki yurt dışına bitki çıkışlarının
muhtelif ayakları vardır ve bunlardan birisi uluslararası ortak
projelerdir. Gayet masumane görünen ortaklaşa bilimsel
çalışmalarla biyokaçakçılığın
yapıldığı resmî kayıtlara geçmiş durumdadır.
Bu sebeple Tarım Bakanlığı, yerli
araştırıcıların da ancak izinle bitki toplayabilmesini
ve yapılan çalışmaların bir nüshasının ilgili
Bakanlığa verilmesini şart koymuştur.
Ülkemizde tescilli çeşitlerin çoğu
yabancı ülkelerden gelmektedir. Ülkemiz bitkisel olarak önemli bir merkez
olmasına rağmen, TAGEM, üniversiteler ve özel sektör ıslah
birimleri yeterince yeni çeşitler elde etmek için bu potansiyeli
kullanamamaktadırlar. Bu durumun çok iyi incelenmesi gerekir. Eğer bu
biyolojik potansiyeli kullanamazsak dışarı
bağımlı ve gelecekte tohum üretemez hâle geleceğiz.
Türkiye'deki floristik çalışmalar 1700lü
yıllara dayanır. 1600lü yıllardan sonra ülkemizde botanikçiler
yetişmeye başlamıştır fakat ülkemizde
araştırma yapan bilim adamlarına baktığımız
zaman, İngiliz, Fransız, Hollandalı, İsviçreli ve Alman
menşeli olduklarını görüyoruz. Mesleklerine
baktığımız zaman, bunların
çalıştıkları yerlere baktığımız zaman,
çalıştıkları gruplara baktığımız zaman
çok farklı şeyler karşımıza çıkıyor. Bunlardan
birisi, yine, biyokaçakçılığın var olduğudur ve
meslekleri hekim, eczacı, ziraatçı olanların bir
kısmının ajan, bir kısmının çiçekçi tüccar
olduğuyla karşılaşıyoruz.
Kaçırılan canlılar ise tıbbi
aromatik bitkiler, endüstri bitkileri, baharat ve süs amaçlı bitkiler
durumundadır. Bunun yanında Hopa engereği, bombus
arıları, Kangal köpekleri, yine bu kaçırılan organizmalar
veya canlılar arasında sayılabilir.
Yapılan uluslararası projelerde, özellikle
ülkemizdeki endemik hayvan ve bitkileri proje kapsamında yurt
dışına çıkararak, bunlardan yeni kültür bitkileri elde
etmek için gen aktarımı yaparak soğuğa, sıcağa,
kuraklığa ve hastalıklara dayanıklı türler elde
ederek, bunları ülkemize tekrar yüksek fiyatlarla satarak önemli ölçüde
gelir elde etmektedirler. Aynı zamanda, kendi ekolojilerinde
yetişmeyen bitkilerde bulunan genleri izole ederek sahiplenmektedirler.
Bunun önüne geçmek için, ülkemizdeki yaklaşık 3 bin endemik bitkinin
ve hayvanın DNA bantlarının çıkarılarak genlerin
ülkemiz adına tescillenmesi, uluslararası yapılan projelerde
üniversite, özel sektör ve TAGEM tarafından yapılan projelerin
uzmanlar tarafından çok iyi incelenmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kalyoncu, bir dakika ilave
edelim.
HASAN KALYONCU (Devamla)
Biyokaçakçılıkla mücadele anlamında önemli katkı
sağlayacak olan, 26ncı Dönemde Orman ve Su İşleri
Bakanlığınca hazırlanan Tabiatı ve Biyolojik
Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı bakanlıklar
arasındaki bürokrasiye takılarak gündeme gelmemiştir fakat bu
konu oldukça önemli olup bu dönemde Tabiatı ve Biyolojik
Çeşitliliği Koruma Kanunu ve biyokaçakçılıkla ilgili
kanunun bir an önce hazırlanarak yürürlüğe girmesi gerekmektedir.
Bunu sayın milletvekillerine özellikle söylüyorum. Türkiyenin önünde en
önemli konulardan birisi çünkü biyokaçakçılık ve
biyoçeşitliliğin devamında biyolojik savaşa doğru
giden bir durum söz konusu.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kalyoncu.
Gündem dışı ikinci söz, 7 Ocak
Osmaniyenin düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Osmaniye Milletvekilimiz Sayın Baha
Ünlüye aittir.
Buyurun Sayın Ünlü. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, 7 Ocak Osmaniye
ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 7 Ocak Osmaniyenin düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yıl dönümü sebebiyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu selamlıyor,
ekran başında bizleri izleyen tüm Osmaniyeli hemşehrilerimizin 7
Ocak kurtuluş bayramını onurla, mutlulukla, ayrıca
cumhuriyeti ve onun tüm kazanımlarını koruma
kararlılığımla, en içten duygularla kutluyorum.
7 Ocak, Osmaniyedeki Kuvayımilliyenin yürekli
insanlarından oluşan çok değerli ecdadımızın
teslimiyetçi ve tutsak yaşamın tüm aşamalarını
hayatını ortaya koyarak reddettiği ve bağımsızlık
destanının yazıldığı tarihtir. 30 Ekim 1918
Mondros Mütarekesinden sonra Anadolu işgal edilmiş,
Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa önce İngilizlerin,
ardından Fransızların kontrolüne girmişti. Fransızlar
daha sonra Mersin, Adana, Hatay ve Osmaniyeyi de işgal ederek genç,
yaşlı, kadın, erkek demeden masum
vatandaşlarımızı katletmiştir. Osmaniyeli
hemşehrilerim yoksulluğun ve çaresizliğin bütün
acılarını yaşarken emperyal güçlerin işgalci ve
yayılmacı emellerine karşı bedenini siper ederek birçok
evladını şehit vermiş ancak bu toprakların vazgeçilmezliğini
bütün dünyaya göstermiştir.
Bugün, atalarımızın bizlere vatan
toprağı olarak bıraktığı bu güzide köşenin
kalkınmışlık seviyesini yükseklere taşımak, hakça
paylaşımı bütün yaşam alanlarına yaymak, demokratik,
laik, çağdaş hukuk kurallarıyla temeli atılmış
cumhuriyetimizi yaşatmak vazgeçilmez duruşumuz olmaya devam
edecektir.
Bütün vatan sathında olduğu gibi,
Kurtuluş Savaşı sürecinde eşsiz bir rol oynayan Sivas
Kongresinde alınan Millî sınırlar içinde vatan bölünmez bir
bütündür, parçalanamaz. Kuvayımilliyeyi tek kuvvet tanımak, millî
iradeyi hâkim kılmak esastır. Manda ve himaye kabul edilemez.
kararları Osmaniyemiz için de büyük bir kararlılığın
oluşmasında önemli bir yer tutmuştur. Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün veciz ifadesinde Milletin
bağımsızlığını yine milletin azim ve
kararı kurtaracaktır. inancından büyük bir ilham alan
Osmaniyeli atalarımız, genciyle, yaşlısıyla Rahime
Hatunuyla, Kadir Çavuşuyla amansız bir vatan savunmasına
geçmiş, kurtuluş mücadelesini başarıyla tamamlamıştır.
Değerli milletvekilleri, Ulu Önder Gazi Mustafa
Kemal Atatürk, 16 Ocak 1925 Cuma günü Osmaniyemize gelmiş ve halkın
coşkulu tezahüratları arasında şehre girmiştir. Önce
Hükûmet Konağını, daha sonra belediye dairesini ziyaret ederek anı defterine Osmaniye
kasabasını ve buranın halkını ziyaret
edebildiğimden dolayı çok memnun oldum. Halkın gösterdiği
kalbî ve samimi tezahürattan fevkalade mütehassizim. Bu güzel kalpli mert
insanlar arasında daha ziyade kalmak saadeti için de ayrıca bir
fırsat arayacağım. yazarak Osmaniyemizin güzelliklerinden ve
Osmaniye halkının mertliğinden ve misafirperverliğinden
bahsetmiştir.
Şehitler diyarı olarak da anılan
Osmaniyemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl
dönümünü kutlarken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün
şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde
minnet ve şükran duygularımla bir kere daha eğiliyor, Gazi
Meclisimizin 1inci Dönemden başlayarak bugüne kadar bu kutsal çatı
altında görev yapan bütün üyelerini içten duygularla selamlıyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ünlü.
Gündem dışı üçüncü söz, aynı
konuda söz isteyen Osmaniye Milletvekilimiz Sayın İsmail Kayaya
aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, 7 Ocak
Osmaniye ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Ocak Osmaniyenin
kurtuluşunun 97nci yıl dönümü üzerine gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Osmaniyenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümünü 7 Ocak
Pazartesi günü protokol üyelerimiz ve çok değerli Osmaniyeli
hemşehrilerimizle birlikte Osmaniyede büyük bir coşku ve gururla
kutladık. Bu kutlamalarla göstermiş olduğumuz birlik ve
beraberliğimiz, ülkemizin bekası ve dünyaya verilen mesaj
açısından çok büyük önem arz etmektedir.
Kahraman ecdadımız, yokluk ve
kıtlık içerisinde, işgalci güçlere karşı,
yaşlısı, genci, kadını ve erkeği birbirlerine
kenetlenerek savunma ve direnişlerini sürdürmüşlerdir. Aziz Türk
milleti dünyaya şunu kanıtlamıştır: Türk milleti en
güç koşullarda bile yurdunu müdafaa eder ve savunur. Türk milleti asildir,
boyunduruk altına canı pahasına dahi olsa asla girmez.
Geçmişte İstiklal Savaşımız, yakın tarihimizde
ise 15 Temmuz hain darbe girişiminde olduğu gibi, geçmişten
almış olduğumuz düstur, manevi güçle ülkemize karşı
takınılan haince tutumlar, devletimizi bölmeye ve parçalamaya yönelik
yapılan kalleş planlar karşısında aziz milletimiz
gereken dersi vermiştir, bundan sonra da vermeye devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, tarihimize
baktığımızda, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesinin hemen
akabinde Haçlı ruhuyla Anadolu bilfiil işgal edilmiştir.
Bölgemiz Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa illeri önce
İngilizlerin, ardından da Fransızların himayesi altına
girmiştir. Fransızlar daha sonra Mersin, Adana, Hatay ve Osmaniyeyi
de işgal etmişlerdir. Kurtuluş Savaşındaki
destansı mücadelemizle nasıl ki Antep gazi, Maraş kahraman,
Urfa da şanlı unvanını hak ettiyse Osmaniyemiz de
yiğit insanlarıyla aziz milletimizin gönlünde Yiğit Osmaniye
unvanını hak etmiştir.
Güney Cephesi olarak bilinen Çukurovadaki
kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi birçok
kahramanlık destanlarıyla doludur. Osmaniyemizin bir merkez olarak
içinde yer aldığı bağımsızlık mücadelesi,
Gaziantep ve Kahramanmaraşın kurtuluşuna da vesile olmuş
büyük zaferler manzumesidir. Rahime Hatun Onbaşıdan Palalı
Süleymana nice Osmaniyeli vatan evladı, bu topraklarda vatanın
bağımsızlığı ve özgürlüğü için şehit
olmuş, nicesi de gazilik makamına ulaşmıştır. Bu
uğurda ecdadımız Osmaniyeyi vatan yaptılar, Osmaniyeyi
Yiğit Osmaniye yaptılar. Şehitlerimizin kanlarıyla
rengini bulan ay yıldızlı bayrağımız
vatanımızın en güzel köşelerinden biri olan Osmaniyemizde
gurur ve onurla dalgalanmaktadır.
Anadoluyu yurt edindiğimiz 1071 Malazgirt
Zaferinden beri ülkemiz üzerinde emelleri olan dış güçlerin, bizi bu
coğrafyadan silip atma arzusuyla yanıp tutuşanların yine
bugünlerde de boş durmadıklarını hepimiz çok net bir
şekilde görüyoruz. Hemen yanı başımızda Suriye ve Irak
başta olmak üzere Filistin ve Myanmar gibi birçok Müslüman ülkede
çıkarılan kargaşa, akıtılan gözyaşı ve
kanın senaryosunu hazırlayan şer güçler ve onların
taşeronları, ülkemizin birliğini, dirliğini ve
beraberliğini bozmaya yönelik faaliyetlerine devam etmektedirler. Sözde
çeşitli bahaneler üreterek ülkemizi hedef alan dış güçler dünkü
yenilgilerini asla unutmasınlar. Biz de ecdadımızın vatan
sevgisini ve bu uğurda gösterdikleri kahramanlıkları asla
unutmayacağız ve unutturmayacağız. Bin yıllık
kardeşliğimizi bozmaya çalışanlara, özellikle, 15 Temmuz
hain darbe girişiminde olduğu gibi, milletimizin aynı ruhla, tek
bir yumruk olarak cevap vereceğimizden hiç kimsenin asla şüphesi
olmasın. Konu vatansa gerisi teferruattır diyerek bu mukaddes günde
bizlere vatan toprağında, bayrağımızın
altında hür bir şekilde yaşama imkânını sağlayan
ve bu uğurda canlarını hiçe sayan ecdadımızın
aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Bu vesileyle, Osmaniyemizin düşman
işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümünü bir kez daha
kutlayarak tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve
şükranla anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaya.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün, 7 Ocak Osmaniye ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
97nci yıl dönümününü tekraren kutladığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de bir kez daha Osmaniyemizin
kurtuluş yıldönümü münasebetiyle sevgili Osmaniyeli
hemşehrilerimizin her birini sevgiyle saygıyla selamlıyoruz,
kurtuluş yıl dönümünüz kutlu olsun diyoruz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren milletvekillerimize yerlerinden birer dakika söz vereceğim. Bu
sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
de karşılayacağım.
Sayın Taşkın
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
2018 yılının ihracatta rekorlar yılı olduğuna
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2018 yılı ihracatta rekorlar
yılı oldu. Yıllık ihracatımızda yüzde 7,1
artışla 168,1 milyar dolarla cumhuriyet tarihi rekoru
kırıldı. 2018 yılında ithalatımız ise geçen
yıla göre yüzde 4,6 düşüşle 223,1 milyar dolar oldu. Böylece
ihracatımızın ithalatımızı karşılama
oranı 2018 yılında bir önceki yıla göre 8,2 puan
artışla yüzde 75,3 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye ekonomisi üretime ve ihracata dayalı
sağlıklı büyümesine devam ediyor. Ağustos ayında
başlayan kur, faiz, enflasyon saldırısı ekonomimizin güçlü
yapısı ve alınan tedbirlerle kısa sürede bertaraf edildi.
Hamdolsun AK PARTİ iktidarı olarak ihracatımızı
tarihimizin en yüksek seviyesine çıkarmayı, cari
açığımızı da son dönemin en alt düzeyine indirmeyi
başardık diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Budak
2.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın, kredi
kartı borçlarının yeniden
yapılandırılmasında faizlerin silinmesi ve
yapılandırmanın en az iki yıla yayılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
İktidar kredi kartı borçlarının
Ziraat Bankası tarafından yeniden
yapılandırılmasına ilişkin açıklamasıyla
ekonomik krizin başından beri ortaya koyduğu popülist
uygulamalarına bir yenisini daha eklemiştir. On altı
yıllık AKP iktidarı döneminde hane halkının bankalara
borçları 6,8 milyar liradan 506 milyar liraya
çıkmıştır. Vatandaşın kredi kartı borcu ise
4 milyar liradan 103 milyar liraya yükselmiştir. Rakamlardan açıkça
görüldüğü gibi iktidar vatandaşı üretmeden tüketime
yönlendirmiş ve borçlandırmıştır. Bu dönemde üretim
ise tamamıyla ihmal edilmiş, sürekli yüksek cari açık verilerek
bugünkü krize ortam hazırlanmıştır. Hayatta hiçbir
şekilde yoksulluk görmemiş Maliye ve Hazine Bakanı olan
damadın sürekli vurguladığı gibi giderilmeye
çalışılan dengesizlikler yani kriz, bu iktidarın eseridir.
Kart borçlarının bu koşullarla yeniden
yapılandırılması vatandaşa herhangi bir
çıkış kapısı yaratmamaktadır çünkü
vatandaşın giderleri artarken geliri artmıyor, fiyat
artışları karşısında günden güne erime devam
ediyor. İktidar vatandaşın sorununa çözüm getirmek istiyorsa
yeniden yapılandırmada faizlerin silinmesi ve yapılandırmanın
en az iki yıla yayılması doğru olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
3.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ili Arsuz
ilçesine hastane yapmak için daha kaç kişinin ölmesi gerektiğini ve
bugüne kadar kaç vatandaşın yaşamını yitirdiğini,
Arsuz ilçesine neden hastane yapılmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Hatay ilimizin aynı zamanda bir turizm kenti
olan Arsuz ilçesinde hâlâ bir devlet hastanesi yok. Birçok defa dile getirmemize
rağmen iktidar bir türlü Arsuz halkının bu haklı talebini
yerine getirmiyor. Daha kısa bir süre önce trafik kazası geçiren
15-16 yaşlarındaki Eren Tultak ve Kamil Ekenel adlı gençlerimiz
kan kaybından hayata veda ettiler. Tekrar Allahtan rahmet diliyorum.
Şimdi, arkadaşlarını kan kaybından yitiren liseli
öğrencilerimiz Arsuza hastane istiyoruz adıyla anlamlı bir
imza kampanyası yürütüyorlar. Biz destek oluyoruz onlara. Buradan Hükûmete
soruyorum: Arsuza hastane yapmak için daha ne kadar insanımızın
ölmesi gerekiyor? Tüm Arsuz halkının talebi olan hastane neden
yapılmıyor? Arsuzda hastane olmayışından
kaynaklı kaç vatandaşımızın yaşamını
yitirdiğini biliyor musunuz?
Hatayın AK PARTİli sayın
milletvekilleri, Sayın Meclis Başkanı ve Sayın Meclis
Başkan Vekili; Arsuzlular sizden açıklama ve hastane bekliyor.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün, iktidar partisinin Hatay ili Arsuz ilçesinin hastane sorununa
eğilmesi gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Peki. İktidar partisi Arsuzun bu
hastane ihtiyacını bir baksın, nedir durum değerli
arkadaşlar.
Sayın Kıvırcık...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Semra Kaplan
Kıvırcıkın, Manisanın ülkenin kalkınmasına
katkı sağlayan tarım ve sanayi kenti olduğuna,
yatırımcıların her zaman yanında olan
Cumhurbaşkanına ve Hükûmete teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şehzadeler şehri Manisamız,
ülkemizin kalkınmasına ve gelişmesine katkı sağlayan
başarılı bir tarım ve sanayi kentidir. Manisamızda
Türkiyenin ilk 500 büyük sanayi kuruluşu sıralamasında 19,
ikinci 500 büyük sanayi kuruluşu sıralamasında 14 firma mevcut.
5 Ocak tarihinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın teşrifleriyle 2 dev fabrikamızın daha
açılışını gerçekleştirdik. Dünya
standartlarında, Endüstri 4.0a uygun bir şekilde tasarlanan, 246
milyon liralık yatırımla kurulan Tirsan Kardan AŞnin ve
tüm dünyada ilk kez yalın üretime ve dijital dönüşüme göre dizayn
edilen, 105 milyon dolar yatırımla kurulan dünyanın lider
gıda ve içecek şirketlerinden PepsiConun
açılışlarını gerçekleştirdik. Güçlü bir Manisa,
güçlü bir Türkiye için yatırımcılarımızın her
zaman yanında olan Hükûmetimize ve Sayın Cumhurbaşkanımıza
Manisamız adına teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kırcalı...
5.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalının, 8
Ocak Yaşar Doğuyu vefatının 58inci yıl dönümünde
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
ORHAN KIRCALI (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Elde ettiği başarıları ve
karşılık beklemeden güreş sporumuza yaptığı
katkılarından dolayı Türk güreşinin babası olarak
anılan Samsunlu hemşehrimiz Yaşar Doğu, uluslararası
müsabakalarda önüne kim gelirse gelsin birkaç dakika içerisinde tuş ederek
Türk gibi kuvvetli. sözünü zirveye taşımıştır.
Kariyerinde bir olimpiyat, bir dünya ve üç Avrupa şampiyonluğu
bulunan Yaşar Doğu sporculuk hayatından sonra da minderden
kopmayarak Türk güreşine antrenör olarak hizmet etmeyi sürdürmüştür.
Köy köy dolaşıp yetenekli gençleri keşfeden Yaşar Doğu
öğrencileri için hiçbir fedakârlıktan
kaçınmamıştır. Gençliğimize örnek olmuş dünya ve
olimpiyat şampiyonu, millî güreşçi, güreşin duayeni, efsane güreşçimiz,
hemşehrimiz Yaşar Doğuyu vefatının 58inci
yılında rahmet ve saygıyla anıyorum.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
6.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin,
iktidarın futbol kulüplerine kredi açmak için Ziraat Bankasını
kullanmasını doğru bulmadığına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İktidar kamu kaynaklarını üretimden,
istihdamdan, hizmetten, emekten yana değil, yandaşa ve boşa
çarçur etmeye devam ediyor. En son Ziraat Bankası Doğan Medyanın
satışında kullanıldığı gibi şimdi de
spor kulüplerinin borçları için kullanılmaya kalkıyor. Ziraat
Bankası çiftçiye, üreticiye icra gönderirken spor kulüplerine para
göndermeye kalkıyor.
Binlerce sağlık çalışanı
var özel hastanelerde. 550 tane özel sağlık kurumu var, 500 bin
kişiyi istihdam ediyor. Bunlar zor durumda. En azından Ziraat
Bankası başka işlerle uğraşacağına mesela
bunların üç ay sonra olan ödemelerini günü gününe yapıp ya da onlara
düşük faizli kredi verip bu sektörü rahatlatabilir. En azından bu
sektör bu faizle birlikte bu kredileri geri ödeyebilir, bunlar rahatlayabilir.
Çiftçiden, üretimden ve hizmetten yana bir duruş sergilenmesini tavsiye
ederim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
7.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, AK
PARTİ iktidarının en büyük özelliğinin bütçe disiplininden
taviz vermeden sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmek
olduğuna ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on altı yıllık AK PARTİ
iktidarının en büyük özelliği bütçe disiplininden taviz vermeden
sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmesidir. Hükûmetlerimiz
ekonomik büyüme sayesinde elde ettiği refah artışını
her sosyal kesime paylaştırmaktadır. 2002 yılında
bütçeden sosyal harcamalar için 1,3 pay ayrılmışken insanı
merkeze alan 2019 yılı bütçesinde bu oran 6,5e
çıkarılmıştır. Sosyal yardımlara ayrılan bu
paylarla reform niteliğinde birçok yeni uygulama hayata geçirildi ve
geçirilmeye devam ediyor. İhtiyaç sahibi
vatandaşlarımızın elektrik faturalarının
karşılanmasından kredi kartı borçlarını ödemekte
güçlük çekene kredi teminine ve sigorta primlerinin desteğine kadar birçok
alanda bunlar yapılmaktadır.
Milletimize bu müjdeleri veren Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Köksal
8.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, 6000
sayılı Kanunla mağdur edilen uzman erbaşların
mağduriyetinin niçin giderilmediğini, askerî öğrencilere FETÖcü
damgası vurulmasının hakka, hukuka uygun olup
olmadığını, ilişikleri kesilen 12nci Dönem Kara
Kuvvetleri Komutanlığı astsubay kursiyerlerine niçin mezun olma
hakkı verilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 6000 sayılı
Kanunla 45 yaşında memur emeklisi edilen uzman erbaşlara uzman
erbaş kimliği ve özlük hakları verilmeyerek mağdur
edilmiştir. Bu mağduriyet niçin hâlâ giderilmemektedir?
Yine, 669 sayılı KHKyle, askerî
öğrenciler güvenlik soruşturmasından dahi geçirilmeden
hakları ellerinden alınmıştır. Bu öğrencilerin,
masum oldukları hâlde, güvenlik soruşturması
yapılmadığı için FETÖcü damgası vurularak âdeta
hayatları karartılmıştır. Bu şekilde insanlara
FETÖcü damgası vurmak hakka, hukuka, vicdana ve hakkaniyete
sığmakta mıdır?
Yine, 12nci Dönem Kara Kuvvetleri astsubay
kursiyerleri, 26 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla idari izne
çıkarılmışlardır. 960 kişi olan bu kursiyerlerin
iki ay kadar sonra 675 sayılı KHKyle ilişikleri
kesilmiştir. Bunların içerisinde sadece 1 kişi Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı olan kadın kursiyere
mezun olma hakkı verilirken 959 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına
niçin mezun olma hakkı verilmemiştir?
BAŞKAN - Sayın Özer
9.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Ziraat
Bankasının futbol kulüplerinin borçlarını
yapılandıran uygulamasının anlaşılır
olmadığına ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) - Teşekkürler Sayın
Başkan.
Anadoluda bir söz vardır Köy yanar, deli
kız taranır. derler. Futbol kulüplerinin borçlarını
yapılandıran ama çiftçinin borcunu umursamayan Ziraat Bankasının
son uygulaması da üreticilerimizi çileden çıkartacak cinsten. Banka,
sübvansiyonlu işletme ve tesis kredileri için çiftçiden yapı
ruhsatı ve yapı kullanım izin belgesi talep ediyor.
Tarımsal yatırım kredileri için düne kadar istenmeyen bu
belgenin düzenleme ve maliyetleri 30 ile 40 bin lira arasında tutuyor ama
çiftçimiz bu parayı ödeyebilecek durumda değil. 2 milyon çiftçimiz,
100 milyarlık borcun altında eziliyor. Ekip biçmeye devam edebilmesi
için düşük faizli krediye ihtiyacı var. Oysa Ziraat Bankası, yüz
iki yıl önce çıkan yasayla, çiftçilere kolaylık sağlamak ve
tarımın gelişmesine yardımcı olmak için
kurulmuştu. O tarihte bile çiftçi düşünülmüş, tarıma
yatırım yapılmışken bugün tarıma niye darbe
vuruluyor; anlaşılır gibi değil.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Kılıç...
10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, İran Hükümdarı Nuşirevanın
adaletine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Adaletiyle ün yapmış Hükümdar
Nuşirevana bir av yerinde kebap ikram edilecekti fakat tuz
olmadığından, adamlarından birini yakındaki bir köye
göndermek gerekti. Fakat Nuşirevan, gidecek olan adama Tuzu parayla al ki
köyden tuz almak hükûmetçe bir âdet hâline gelmesin. diye tembih etti.
Yanındakiler Bir parça tuzdan ne çıkar? deyince Nuşirevan
Zulüm aslında cihanda az imiş fakat her gelen, onu bir parça daha
artırarak bugünkü dereceyi buldurmuştur.
karşılığını vermiş ve Hükümdar, halkın
bir elmasını karşılıksız alırsa onun
adamları tüm ağaçların kökünü söker. Hükümdar, halkın bir
yumurtasını karşılıksız alırsa onun
adamları tüm tavukları şişe vurur. demiştir.
Önlenmezse bir kıvılcım bir orman yakar. denmiştir.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
11.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun,
milletin vergileriyle kurulmuş bir bankanın kaynaklarının
futbol kulüpleri için seferber edilmesini ekonomik olarak nasıl
açıkladığını Hazine ve Maliye Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek
istiyorum: Tarlasını ekemeyen, ektiğini biçemeyen,
biçtiğini satamayan, sattığında para kazanamayan, zarar
eden üreticimiz, çiftçilerimiz perişan hâldeyken, esnaf kan ağlarken,
milletin kaynaklarıyla kurulmuş ve yaşayan, çiftçinin
bankası Ziraat Bankasından, önce yandaş medya patronu yaratmak
için, sonra yandaş müteahhitleri kurtarmak için, şimdi de futbol
kulüplerini kurtarmak için milyonlarca lira kaynak aktarılması hangi
ekonomik gerekçeyle, hangi vicdanla, hangi adaletle, hangi kalkınmayla
açıklanabilir? Milletin vergileriyle kurulmuş bir bankanın
kaynaklarının bu ülkenin vefakâr üreticisinden, köylüsünden,
çiftçisinden, esnafından esirgenerek üç beş yandaş patron için,
yanlış yönetilen futbol kulüpleri için seferber edilmesini ekonomik
olarak nasıl açıklıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Arslan
12.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Anayasanın Meclis Başkanı için düzenleme yapan 94üncü
maddesini yok mu saydığını, Cumhurbaşkanının
İstifanıza gerek yok. demesine istinaden mi istifa etmediğini,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını
kazanmak için Meclis Başkanlığına çok mu ihtiyaç
duyduğunu Binali Yıldırımdan öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Meclis Başkanı
Binali Yıldırıma soruyorum: 24 Haziran 2018 genel seçimlerinden
sonra Mecliste yapılan oylama sonucu Meclis Başkanı seçildiniz.
Şimdi ise, Meclis Başkanlığından istifa etmeden
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak seçim
kampanyasını sürdürüyorsunuz. Öncelikle şunu belirtmek isterim
ki: Anayasanın 94üncü maddesine göre, Meclis Başkanı
seçildikten sonra tarafsız olarak Başkanlık görevini
sürdürmeniz, bütün partilere eşit mesafede olmanız gerektiği,
hiçbir siyasi faaliyette bulunamayacağınız açık ve kesin
olarak yazılı olmasına rağmen istifa etmemenizin sebebi
nedir? Anayasamızın, Meclis Başkanı için düzenleme yapan
94üncü maddesini yok mu sayıyorsunuz? Cumhurbaşkanı
İstifanıza gerek yok. dediği için mi istifa etmiyorsunuz?
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Anayasamızı
askıya mı aldınız? İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığını kazanmak için Meclis
Başkanlığına çok mu ihtiyaç duyuyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Örs
13.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün, Trabzon ili
Köprübaşı ilçesi Çifteköprü Mahallesi sakinlerinin mağduriyetine
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Trabzonun Köprübaşı ilçesi Çifteköprü
Mahallesinde yaşayan vatandaşlarımız tarafından bana
iletilen bir problemi dile getirmek için söz aldım.
Trabzonun Köprübaşı ilçesi Çifteköprü
Mahallesinde yaklaşık 50 dönümlük bir alan heyelan nedeniyle
kaymaktadır ve bu arazinin hemen yukarısında 15 haneli
yerleşim alanı toprak kaymasından dolayı tehdit
altındadır. Bundan birkaç gün önce mahallenin bağlantı yolu
da kullanılmaz hâle gelmiştir. Mahalle sakinleri tarafından
yetkili mercilere yapılan başvurulardan bir cevap
alınamadığı bana iletilmiştir. Trabzon
Köprübaşı ilçesi Çifteköprü Mahallesi sakinlerinin
mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında
vatandaşlarımızın istediğini yüce Meclisimizin
takdirlerine arz ediyorum.
Söz verdiğiniz için teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özdemir
14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Türkiye'de
bağımsız ve tarafsız yargı vardır. söylemi ile
eylemi arasında büyük farklılıklar olduğuna,
İngilterenin The Economist dergisinin 2018 yılı Demokrasi
Endeksi Raporunda Türkiyenin 10 sıra gerilediğine, toplumsal
şiddet, istismar olaylarına her geçen gün bir yenisinin
eklendiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'de bağımsız ve tarafsız
yargı vardır. söylem ve eylemi arasında büyük
farklılıklar vardır. Son dönemde şahit olduğumuz
birçok somut olayda bunu açıkça görüyoruz. Daha iki gün önce haksız
hukuksuz yere tutuklu bulunan parti meclisi üyemiz Eren Erdemin
duruşmasına bakan mahkeme heyeti öğle saati tahliye kararı
verirken gece toplanan başka bir mahkeme heyeti tutukluluğunun
devamına karar verdi. Zaten tartışmalı olan yargıya güvenin
tekrar zedelenmesi ve talimatla karar veren yargı imajı maalesef her
geçen gün perçinleniyor. Son yayınlanan Economist dergisinin Demokrasi
Endeksi 2018 Raporunda Türkiyenin 10 sıra birden gerileyerek 110uncu
sıraya gerilemesi de bu durumu tekrar ortaya koyuyor.
Bunun yanında, son zamanlarda ortaya çıkan
toplumsal şiddet, bunalım, istismar olaylarına da her geçen gün
bir yenisi ekleniyor. İşte, son bir üniversitede yaşanan vahim
olayla değerli meslektaşım Ceren Şenel hocamızı
eğitim şehidi vermemiz gibi.
Değerli milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gültekin
15.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Sıfır Atık Projesi kapsamında belirli poşetlerin
ücretlendirilmesindeki amacın gelecek nesillere yaşanabilir bir
Türkiye bırakmak olduğuna ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Çevre kirliliğini önlemek amacıyla
Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin himayesindeki
Sıfır Atık Projesi kapsamında başlatılan belirli
poşetlerin 25 kuruş karşılığı ücretli olarak
verilmesine 1 Ocak 2019 tarihi itibarıyla
başlanmıştır. Gıdanın doğrudan temas
ettiği ve hijyen için ihtiyaç duyulan birincil ambalaj poşetler ise
ücretsiz verilmeye devam edilecektir. Petrol türevi kimyasal maddelerden
yapılan poşetler bin yıl boyunca doğada kalmaktadır.
Bu nedenle amaç poşeti paralı satmak değil,
sağlığımız ve çevremiz için poşeti
caydırıcı hâle getirmek, çevreyi plastik ve benzeri
atıklardan kurtarmak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Türkiye
bırakmaktır. Ülkemizde uygulamanın faaliyete geçmesiyle ilk dört
beş günlük sürede poşet kullanımının yüzde 50-60
oranında azaldığı görülmüştür. Bu uygulamayla
kişi başı 440 olan plastik poşet
kullanımının, yüzde 90 oranında azaltılarak, 2025te
40 adete düşürülmesi hedeflenmektedir. Çevreye duyarlı, yeşili
ve doğayı seven Niğdeli hemşehrilerimizin de
Sıfır Atık Projesini önemsediğini, yüksek oranda tam
destek verdiğini ve vermeye de devam edeceğini belirtir, Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Başevirgen
16.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, Manisanın
Salihli ilçesi Hacıbektaşlı köyünün gerçek sahibi olan
köylülerin Gediz havzasını ve doğayı jeotermal enerji
santraline teslim etmeyeceğine ilişkin açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sanko Enerji tarafından Salihlinin
Hacıbektaşlı köyünde kurulması planlanan jeotermal enerji
santralinin inşası hukuki süreç tamamlanmadan
başlamıştı. Köylülerimiz JES inşaatına
karşı barışçıl bir eyleme
kalkışmışlar ve çevrecilerin de destekleriyle bir
direniş çadırı kurmuşlardı. 4 Ocak Cuma günü gece
yarısı jandarmanın katılımıyla çadır zorla
sökülüp el konuldu ve köylüler gözaltına alındı. Çadır
çevresinde olan vatandaşlarımızın telefonlarına el konularak
haberleşme hakları engellendi. Manisa Valisinin devreye girmesiyle
şirketin çalışmalarını durdurduğu ve geri
çekileceği belirtildi. Yaşanan bu gelişmeler üzerine Sanko
Enerji söz konusu sondaj kulesini indirdi. Ancak bu JES tehlikesinin
bittiği anlamına gelmemektedir. Şirket köylünün arazisinden
çıkana kadar direnişimize devam edeceğiz.
Hacıbektaşlıların gerçek sahibi olan köylülerimizin
arkasında olacak ve direnişlerine her türlü desteği
vereceğiz. Gediz havzasını, geleceğimizi ve
doğayı sizin JES hayallerinize teslim etmeyeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
17.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın,
çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasında
faizlerin silinmesi ve kooperatifçiliğin teşvik edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Çiftçilerimizin
borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
bir yasa görüşeceğiz. Şimdi, bu yeniden yapılandırmada
faizler silinmeden yeniden yapılandırmanın olması
çiftçilerimizi rahatlatmayacaktır. Bu konuyla ilgili yasada yeni bir
değişiklik yapılmasını teklif ediyorum.
İki: Türkiye şu anda tarımda büyük
bir sorun yaşıyor. Türkiye bir tarım ülkesidir. Türkiye sanayi
ülkesi deniliyor ancak Türkiye'nin yüksek teknoloji ihraç edecek bir sanayi
ülkesi olması için öncelikle tarım ülkesi olması lazım.
Tarımsal üretim sanayiye de girdidir, tarımda güçlü olmamız
lazım. Biz üreticiyi desteklemeyi unuttuk, üretim planımız yok,
kimin ne ekeceğini Hükûmet bilmiyor, çiftçi üretici birlikleri bilmiyor,
kooperatifler bilmiyor, iyi çalışan kooperatiflerimiz de yok.
Özellikle ve öncelikle Türkiyede Batılı ülkelerde olduğu gibi,
kooperatifçiliği teşvik etmemiz lazım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şevkin...
18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adanada
yağan aşırı yağmur nedeniyle kaç dekar alanda zarar
meydana geldiğini, üreticilerin ve vatandaşların zararının
tamamının devlet tarafından karşılanıp
karşılanmayacağını, tarımsal kredilerin vadesinin
uzatılıp uzatılmayacağını, Ziraat Bankası ve
Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye gerekli desteği
sağlayıp sağlamayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Başkan.
Adanada son günlerde yağan
aşırı yağmur nedeniyle özellikle Yumurtalık ilçesi
Kuzupınarı, Yeşilköy, Kırmızıdam ve
Kaldırım mahalleleri; Ceyhan ilçesi Hürriyet, Mithatpaşa, Küçükkırım,
Yılankale, Nazımbey, Yeniköy ve Ağaçpınar mahalleleri;
Karataş ilçesi Kızıltahta mahallesi; Yüreğir ilçesi Eski
Misis ve Vali Köprüsü etrafında Aşağı Yahşiler,
Vayvaylı, Kütüklü ve Esenler mahallelerinde vatandaşlarımız
ve çiftçilerimiz ağır maddi hasara uğramıştır. Sera
ve bahçelerde narenciye ekili alanlarda ve buğday tarlalarında
milyonlarca liralık hasarın yanı sıra ev ve iş
yerlerinde de su baskınları oluşmuş, bazı
mahallelerdeki hemşehrilerimiz evlerini terk etmek zorunda
kalmıştır. Bölgede kaç dekar alanda zarar meydana
gelmiştir? Üreticilerin ve vatandaşların zararının
tamamı devlet tarafından karşılanacak mıdır?
Karşılanacaksa ne zaman karşılanacaktır? Çiftçimizin
zirai kredi vadelerinin uzatılması için girişimlerde bulunulacak
mıdır? Amacını aşarak çiftçiyi desteklemesi
gerekirken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) ...futbol
kulüplerinin borçlarını temizlemeye yönelen Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatifi çiftçiye gerekli desteği sağlayacak
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yurdunuseven...
19.- Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim
Yurdunusevenin, Cumhurbaşkanının AK PARTİ grup
toplantısında esnafa, kredi kartı borçlularına, ihtiyaç
sahiplerine ve işverene verdiği müjdelere ilişkin
açıklaması
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız, liderimiz, Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan dün yapılan
grup toplantımızda esnaflara, kredi kartı borçlularına,
işverenlere ve ihtiyaç sahiplerine yeni müjdeler verdi. İlk müjde: Düzenli
sosyal yardım alan ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın
aylık 150 kilovatsaate kadar olan yaklaşık 80 liralık
elektrik faturasını devletin ödeyecek olmasıdır.
İkinci müjde: Kredi kartı borcunu ödemekte
güçlük çeken vatandaşlarımız Ziraat Bankasından alacakları
krediyle mevcut borçlarını kapatıp aylık gelirine uygun
şekilde altmış aya varan vadelerle borçlarını yeniden
yapılandırabileceklerdir.
Üçüncü müjde: Esnafımıza Halkbanktan
yaklaşık 22 milyar liralık ciddi bir kredi
kullandırılmasıdır.
Dördüncü müjde: 500 ve üzeri sigortalı
işçi çalıştıran iş yerleri için 3 puan olan sigorta
prim desteği 5 puana yükseltilecektir. Bu müjdelerin aziz milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kasap...
20.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
mağdur kesimleri içine alan torba kanun teklifiyle mağduriyetlerin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Torba yasalarla torbalar doldu. Halk için bu torbaya
önümüzdeki günlerde emeklilikte yaşa takılanlar, atanamayan
öğretmenler, C sınıfı iş güvenliği
elemanları, ameliyathane teknikerleri, sağlık yönetimindeki
mağdur arkadaşlarımız, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı ücretli öğretmenler, kadroya
atanamayan taşeronlar, 4 Aralık jokerleri, 3600 gösterge sözünü
verdiklerimiz, ATT sürücüleri, diyaliz teknikerleri, 4/Bden 4+2
çakılı sözleşmesi olanlar, çiftçi borçları, 150 bin
civarında ziraat, gıda, su ürünleri, orman mühendisleri, veteriner
hekimler, teknikerler ve teknisyenlerine de bir küçük torba, bir küçük
poşetçik oluştursak da bir kanun teklifiyle bu
arkadaşlarımız da torbadan nasiplerini alsalar.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
21.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, artan gübre
ve mazot fiyatlarının çiftçinin belini büktüğüne, tarımsal
üretimde verimi artırmanın yöntemlerinden birinin de sulu
tarımı yaygınlaştırmak olduğuna ve çiftçinin
doğru destekleme araçlarıyla desteklenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
2002 yılından bugüne yüzde 700 artan gübre
ve yüzde 380 artan mazot fiyatları çiftçinin belini büküyor. Çiftçilerin
çoğu tarlasına taban gübresi atamadı. Önümüzdeki yıl ciddi
bir ürün daralması yaşayacağımız anlaşılıyor.
Tarımsal üretimde verimi artırmanın
yöntemlerinden biri de sulu tarımı
yaygınlaştırmaktır. Bu anlamda Çanakkalede
Bayramiç-Çavuşlu, Çan-Karlı, Lapseki-Güreci, Yenice-Koruköy
göletleri; Bayramiç-Karaköy, Çan-Yaykın, Ezine-Geyikli, Lapseki-Çavuş,
Yenice-Kovancı, Yenice-İnova barajlarındaki
çalışmaların ivedilikle tamamlanıp bölge çiftçisinin
hizmetine sunulması gerekmektedir.
Tek başına sulama sistemi sorunu çözer mi?
Elbette ki çözmez. Çiftçinin doğru destekleme araçlarıyla
desteklenmesi gerekir. Alım garantili ihalelerle yandaşları
destekleyeceğinize, Tarım Kanununun 21inci maddesinin gereğini
yerine getirin. 2006 yılından beri çiftçimize ödemeniz gerekip de
ödemediğiniz destekleme borcunuzu ödeyin.
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu
22.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun,
cezaevlerindeki skandal uygulamalara, Emrah Şanlıtürkün ifadelerine
ve Adalet Bakanlığının adalet
dağıtamadığına ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her geçen gün cezaevlerinde skandal uygulamalarla
karşılaşıyoruz. Bana gelen bir iletideki ifadeleri size
okumak isterim, Emrah Şanlıtürk isimli bir kişi, diyor ki:
Gözaltına alındığımda eşim altı aylık
hamileydi. Çocuğumu ilk gördüğümde yirmi altı günlüktü. O
açık görüşte kızımın patiğini
almıştım. Sekiz ayı onu koklayarak geçirdim. Aramada
çorabı buldular. Tutanaktaki kısım tarihe geçer, şöyle bir
ifade vardı: Suça konu: Bir adet pembe bebek çorabı. Belge de
burada. Cezaevlerinde adaletsizlik had safhada ve böyle trajikomik olaylarla
karşı karşıya kalıyoruz. Diyor ki belgede: Emrah
Şanlıtürkün oda araması esnasında, giysi dolabında
bir adet kız çocuğu çorabı tespit edilmiş olup görevli
memurlar tarafından muhafaza altına alınmış
olduğu tutanağa alınmıştır. Bunlara gülsek mi
ağlasak mı? Adalet sistemi böyle bir hâlde. Adalet
Bakanlığı, adalet dağıtamıyor. Ceza ve
Tevkifevleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Türkkan.
23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 9 Ocak
Halide Edip Adıvarı ölümünün 55inci, Cemal Süreyayı ölümünün
29uncu yıl dönümünde rahmetle andıklarına, yeni yılla
birlikte Türkiye'de kitaba erişim zorlaşırken kurşuna
erişimin kolaylaştığına, nüfusundan fazla Suriyeli
barındıran Kiliste polislere Arapça dil kursu
açıldığına, Hükûmetten Suriyelilere harcanan para konusunda
net bir cevap beklediklerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Halide Edip Adıvarın 55inci
ölüm yıl dönümü. Cumhuriyet Döneminin rol model Türk kadını
olan Halide Edip, Millî Mücadele yıllarının başında
İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete
geçirmek için yaptığı hararetli konuşmalarla zihinlerde yer
etmiş usta bir hatip. Türkün Ateşle İmtihanı adlı
eseriyle de her Türk gencinin kutup yıldızı olmuş bir yazar
ve hepsinden önemlisi Kurtuluş Savaşında Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen
rütbe almış gerçek bir savaş kahramanı. 9 Ocak 1964
tarihinde yaşamını yitiren Halide Edip Adıvarı yüce
Meclisin huzurunda bir kez daha minnet, rahmet ve saygıyla anıyorum.
Bugün ayrıca, hislerimizin tercümanı olan
ve şu günlerde ciddi anlamda mısralarının çok daha anlam
kazandığı şair Cemal Süreyanın ölüm yıl dönümü.
Türk şiirinde modernist bir hareket olan İkinci Yeni Şiir
akımının öncüsüdür Cemal Süreya. Onun da vefatının
29uncu yıl dönümü, onu da rahmetle anıyoruz.
Yeni yılla birlikte Türkiye'de yeni bir
şey daha oldu, kitaba erişim zorlaştı, kurşuna
erişim ise kolaylaştı. Yani biz gençlere diyoruz ki: Siz kitap
okumayın. Siz kitaba müracaat ettiğinizde, kitaba erişmek
istediğinizde yüzde 18 KDV ödeyin ama Makina ve Kimya Endüstrisinin
kurşun fiyatlarını yüzde 7 indirmesiyle kurşuna çabuk
ulaşın. Gençlerin ulaştığı bu kurşun, Türk
toplumunda sadece, Ceren Damar örneğinde gördüğümüz gibi, toplumu
geren, toplumu cinnet hâline getiren bir meselenin tekrar gündeme gelmesi oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani Türkiye'de bunu
anlamanın mümkün olmadığını düşünüyorum; kitap
fiyatlarını yükselteceksiniz, mermi fiyatlarını
düşüreceksiniz. Gençlerin mermiye ihtiyacı yok, gençlerin kitaba ihtiyacı
var. Gençlerin mermiye ihtiyacı olduğu dönemde çok ciddi faturalar
ödemiş bir nesiliz biz. Bu mermiyi ucuzlatmayın, kitaba erişimi
kolaylaştırın, size tavsiyemiz odur.
Kiliste Kilisin nüfusundan fazla Suriyeli var
biliyorsunuz. Polislerin Arapça bilmemesi nedeniyle Suriyelilerle
aralarında bir iletişim bozukluğuna rastlanmış, o
yüzden Kilis İl Emniyet Müdürlüğü Arapça dil kursu açmış.
Kursa katılan polisler Kiliste Suriyelilerin sayısının
fazla olması nedeniyle zaten biz konuşamıyorduk, iletişim kuramıyorduk,
o yüzden bu kurs bizim için önemli. diye söylemişler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türk topraklarında
bir şehir düşünün ki Suriyelilerin sayısı Türk
vatandaşlarından fazla olsun, resmî dili Türkçe olan bir Türk
devletinin güvenlik görevlilerini düşünün ki anlaşabilmek ve kamu
güvenliğini sağlamak için Arapça öğrenmek zorunda
kalsınlar. Bu acı tablo, Türkiye'yi yanlış Suriye
politikası sonucu getirdiğiniz vahim noktanın gerçekte özetidir.
Bu noktayı değiştirmezseniz Kilisten başlayan bu durum
yakında tüm memleketi saracaktır. Bu konuda Hükûmeti bir kez daha
uyarıyoruz. Suriyeli sorunu sadece sosyal güvenlik tehdidi değil
aynı zamanda ekonomik de bir külfettir. Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğan Suriyelilere 30 miyar dolar harcadık. diyor, bazen 35
milyar dolar. diyor. Bu rakam Avrupa Birliğinden gelen 3 milyar
doların 10 katı. diyor aynı zamanda. Sayın Cumhurbaşkanı
diyor ki: Biz 30 milyar dolar harcadık, Avrupa Birliğinden 3 milyar
dolar geldi. Bu para Avrupa Birliğinden gelen paranın 10 katı
fazla. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu da dün diyor
ki açıklamasında: Suriyelilere harcanan tüm para sadece Avrupa Birliğinden
gelen para kadardır. Şimdi hangisi doğru söylüyor? Sayın
Süleyman Soylu mu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz şimdi merak
ediyoruz. Bu konuda doğru söyleyen kim, Sayın Cumhurbaşkanı
Erdoğan mı, Sayın Süleyman Soylu mu? Sayın Erdoğan, bu
kadar para harcanmadığı hâlde harcanıyor gibi mi gösteriyor
yoksa Sayın Soylu harcanan parayı bilerek düşük mü gösteriyor?
Hükûmetten Suriyelilere harcanan para konusunda
ciddi, net bir cevap bekliyoruz. Bakın, 30 milyarlar, 35 milyar dolarlar
çok önemli bir para. Bu paranın nereye harcandığını
bilmediğimiz gibi net harcanan parayla ilgili İçişleri
Bakanının bile bilgisi yok. Bu kadar ketum devlet olunmaz. Para
konusunda bu kadar ketumiyet varsa burada başka bir dümen vardır. O
dümenin de açıklanmasını istiyoruz. 35 milyar dolar...
İçişleri Bakanı 3 milyar dolar. diyor. 32 milyar dolar arada
bir fark var. Bu fark bir yerlere mi gitti, gittiyse nereye gitti bilmek
istiyoruz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Anayasanın 56ncı maddesinin üçüncü fıkrasının
devletin sağlık konusundaki yükümlülüklerini belirttiğine,
zorlaşan yaşam şartlarının bireyleri ruhsal olarak
zorladığına ve ruh sağlığı yasasına
ihtiyaç olduğuna, herkesin ulaşabileceği yaygın ve
nitelikli ruh sağlığı hizmetlerinin
sağlanmasının önem arz ettiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamızın 56ncı
maddesinin üçüncü fıkrası Devlet, herkesin hayatını, beden
ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve
madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini
gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını
tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. demekle sağlık
konusundaki devletin yükümlülüklerinin bir bölümünü izah etmiştir.
Karmaşıklaşan ve gittikçe
zorlaşan yaşam şartları karşısında bireyler
fiziksel ve maddi sorunların yanı sıra ruhsal olarak da
zorlanmakta, ruh sağlığı hizmetleri alanındaki hizmet
alan ve hizmet verenlerin sorunları da buna paralel olarak
artmaktadır.
Tüm bu sorunlarla bilinçli, programlı bir
şekilde başa çıkabilmek için hakların,
sınırların ve yetkilerin açık ve net olarak
belirlendiği bir toplumsal sözleşmeye, açıkça ruh
sağlığı yasasına acilen ihtiyacımız vardır.
Gelişmiş ülkelerin tamamında ve gelişmekte olan ülkelerin
birçoğunda ruh sağlığı yasasının mevcut
olduğu görülmektedir.
Ne yazık ki ülkemizin bugüne kadar bir ruh
sağlığı yasası olmamıştır. Ruh
sağlığı yasası hizmetlerinin yasal bir çerçeveye oturtulmaması
alan içi sorumlulukların sınırlarının belirsiz
olmasına sebep olmuştur. Daha da kötüsü, ruh
sağlığı alanı, ruh sağlığıyla
ilgili eğitimi olmayanların istismarına maruz
kalmıştır. Bu sorun özellikle ruh sağlığı
hizmeti almak isteyenlerin ekonomik açıdan istismarına,
yanlış uygulamalarla sağlıklarının riske
girmesine sebep olmaktadır.
Birçok ülkede yapılmış olan toplum
taramaları, ruhsal hastalıkların sanılandan çok daha
yaygın olduğunu göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Ülkemizde tüm
toplumu temsil eden Türkiye Ruh Sağlığı Profili
çalışmasında on iki aylık yaygınlık yüzde 17,2
olarak tespit edilmiştir. Sağlık Bakanlığı
verilerine göre her geçen yıl Türkiyede antidepresan ilaç
kullanımı had safhada ve artış göstermektedir. Burada
dikkat çekici bir veri daha söz konusudur. Antidepresan kullanan erkeklerin 2
misli kadınlar antidepresan ilaç kullanmaktadırlar.
Bağımlılıkla ilgili
sorunlarımız da hâlen devam etmektedir. AMATEMe
bağımlılıkla alakalı başvuranların çok büyük
bir çoğunluğunun uyuşturucu madde
bağımlılığı dolayısıyla bu
başvuruyu gerçekleştirdiği görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yine,
kadına, çocuğa ve yaşamımızı
paylaştığımız diğer canlılara yönelik
şiddet vakaları da hafızamızda tazeliğini korumakta,
her geçen gün ne yazık ki vahim vakalar gündeme gelmektedir. Kamuoyu
önünde sıkıntılı bir şekilde, toplumumuza üzüntü
verecek şekilde hepimizin gündeminde bulunmaktadır.
Türkiye Ruh Sağlığı Profili
çalışmasında, ruhsal sorunu olanların yalnızca yüzde
14ünün herhangi bir uzmana başvurduğu saptanmıştır.
Bu demek oluyor ki tedaviye ihtiyacı olan binlerce kişi tedavisiz
kalmaktadır. Ruhsal hastalıklar sık görülmelerine ek olarak
ciddi yeti yitimine yani bireyin iş yapamaz hâle gelmesine neden olurlar.
Birçok bedensel hastalığın aksine genç yaşta ortaya
çıkarlar ve üstelik çoğu kronik ve ömür boyu sürebilecek niteliklere
sahiptir. Bu nedenle ülkemiz için ruhsal ihtiyaçlar arasında, ruhsal
hastalıkların erken tanı ve tedavisini sağlayacak
şekilde toplum eğitimi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
koruyucu ve
engelleyici tedbirlerin alınması, herkesin ulaşabileceği
yaygın ve nitelikli ruh sağlığı hizmetlerinin
sağlanması önem arz etmektedir.
Bu çerçevede, Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından 2018 Martında Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş
olan Ruh Sağlığı Yasa Teklifi önem arz etmektedir. Bu yasa
teklifi, Türkiyede faaliyet göstermekte olan dokuz sivil toplum
kuruluşunun ve bu konuda çalışan örgütün temsilcilerinin
görüş ve önerileri ve ortak mutabakatıyla ortaya
çıkmış olan bir yasa teklifidir ve kıymetli olduğunu
düşünmekteyiz bu teklifin. 2019 yılı içerisinde
yasalaşmasını arzu ettiğimiz bu teklifi dün Sayın
Genel Başkanımız toplumda had safhaya çıkan şiddet
vakalarının değerlendirmesini yaparken dile getirmiştir.
Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak, özellikle ruh
sağlığı alanında hizmet alan kişilerin
haklarının savunulacağı ve yetki karmaşalarının
ortadan kalkacağı, istismarların ortadan kalkacağı
birçok olumlu teklif barındıran bu yasa teklifinin 2019
yılı içerisinde yasalaşmasını ve bunun tüm
Meclisimizin ortak mutabakatıyla geçmesinin önemli olduğunu düşünüyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
milletimiz
açısından, devletimiz açısından bu yasanın büyük
hayırlara vesile olacağı kanaatini taşıyoruz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına,
Grup Başkan Vekili Sayın Kurtulanın yetkilendirmesiyle
Sayın Tiryaki.
25.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin,
Pariste 3 Kürt kadın siyasetçinin öldürülmesiyle sonuçlanan suikastin
aydınlatılamadığına ve bu konunun
araştırılması için verilen Meclis araştırması
önergesinin İç Tüzükün 67nci maddesine aykırı bulunarak iade
edilmesinin düşündürücü olduğuna, AK PARTİ grup
toplantısının olduğu salı günleri Meclis
koridorlarında yürümekte güçlük çekildiğine ve her gün her ilde HDPli
üye ve yöneticilerin gözaltına alındığına ilişkin
açıklaması
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Keşke güzel konulardan bahsetsem ama can
sıkıcı üç başlık hakkında bir açıklama
yapmak istiyorum.
Birincisi şu: Kürt sorununun demokratik siyaset
yöntemleri ve barışçıl bir biçimde çözülmesi yönünde
görüşmelerin yoğun olarak sürdüğü bir dönemde Pariste 3 Kürt
kadın siyasetçi bir suikast sonucu öldürüldü bundan altı yıl
önce bugün. Olayın üzerinden altı yıl geçti. Kürt sorununun
demokratik yöntemlerle çözülmesi konusunda görüşmelerin
başlatıldığının kamuoyuna duyurulduğu 3 Ocak
2013 tarihinden altı gün sonra gerçekleşmişti bu suikast. Bu
suikast olayı hâlâ tam olarak aydınlatılmadı, içinde derin
çelişki ve bilinmezlikler barındırıyor. Cinayete
ilişkin Fransave Türkiyede soruşturmalar
başlatılmışsa da davanın Fransa ayağında
dosya hâkimi dosyayı sonuçlandırdı ancak suikast
aydınlatılamadı. Olayın tek sanığı olan Ömer
Güneyin bundan iki yıl önce ölmesi cinayetin
aydınlatılmasına dair olasılıkları da ortadan
kaldırmış gözüküyor. Bu konuda avukatlar tarafından
yargılamanın devam etmesine yönelik başvurularla ilgili olarak
da bir gelişme kaydedilmedi. Türkiyede süren yargılama
ayağında ise dosyada herhangi bir gelişme
yaşanmadığı gibi gizlilik kararı nedeniyle avukatlar
konu hakkında hiçbir bilgi alamıyorlar.
Olayın gerçekleştiği döneme
kısaca bir göz atmakta yarar var. Bu olaydan çok kısa bir süre sonra
15 Ocak 2013 tarihli AKP grup toplantısında dönemin
Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yapmış
olduğu konuşmada Başlattığımız bu
barış süreci dinamitlenmek isteniyor, buna fırsat vermemeliyiz.
şeklinde bir konuşma yapmıştı, cinayetin
aydınlatılmasına yönelik çağrılarda bulunmuştu.
Cinayet pek çok soruyu akla getirmiş ancak o zaman Hükûmet barış
sürecine sahip çıkarak cinayetin aydınlatılmasına dair
açıklamalar yapmıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Gelinen noktada cinayet aydınlatılamadığı gibi buna
ilişkin etkin bir çaba da sarf edilmiyor.
Şimdi bunu neden anlattım Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri: Bu konunun
araştırılması, bir Meclis araştırması için 3
milletvekilimiz önerge verdiler; Sayın Meral Danış Beştaş,
Sayın Ayşe Acar Başaran ve Sayın Dirayet Taşdemir. 3
vekilimizin önergesi de İç Tüzükün 67nci maddesine aykırı
bulunarak iade edildi. Şimdi, bu önerge sahiplerinin ikisi kendi
alanında uzman, iyi hukukçu arkadaşlarımız, emin olunuz,
Anayasayı da İç Tüzükü de Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığının uzmanları kadar biliyorlar en az.
Bir önergenin bile, Meclis tarafından kabul edilip edilmeyeceği belli
olmayan bir önergenin bile Meclise gelemiyor olması düşündürücü. Bunu
Meclisin takdirine sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Bu
ciddi bir sorun. İçinden ya cümleler ayıklanıyor ya paragraflar
ayıklanıyor ya kelimeler ayıklanıyor ya da hiçbir
açıklama gereği duyulmadan önergeler reddediliyor.
Dile getirmek istediğim ikinci konu: Salı
günleri Mecliste grup toplantıları gerçekleştiriliyor.
Sayın Cumhurbaşkanı AKP Genel Başkanı olarak salı
günleri grup toplantısı yapıyor. Bunun için özel önlemler
alınıyor, Mecliste milletvekillerimiz dahi koridorlarda
yürüyemiyorlar. Dün bunun bir benzerini yaşadık, milletvekili arkadaşlarımız
koridorda yürümekte güçlük çektiler. Pek çok yer
kapatılmıştı, açılması konusunda uyarılarda
bulunan Mardin Milletvekilimiz Sevgili Tuma Çelik bir milletvekili
tarafından darbedildi. Bakın, burada çokça sataşmada bulunan bir
milletvekiliydi. Biz, sadece burada sataşmalarda, sözlü sataşmalarda
bulunuyor sanıyorduk ama bu milletvekili -arkadaşımız
demeyeceğim- kendisine görev bilmiş olmalı ki Meclis
koridorlarında da aynı zamanda fiziki sataşmada bulunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun bu konuda daha duyarlı
davranması gerektiği kanısındayım. Bir milletvekilimiz
eğer koridorlarda bir başka milletvekilinin saldırısına
uğramadan yürüyemeyecekse bu hepimiz açısından bir sorundur.
Son olarak, dün konuşmamda belirtmiştim,
neredeyse her gün, her ilde üye ve yöneticilerimiz gözaltına
alınıyorlar, bunlarla ilgili açıklamalar yapıyoruz. Dün de
yaklaşık 20 üye ve yöneticimiz Ankarada gözaltına
alınmıştı, aralarında parti meclisi üyemiz de
vardı. Ankara il yönetimimiz bu konuda kendi il binasının önünde
basın açıklaması yapmak istedi il yöneticileri, ilçe
yöneticileri ve parti meclisi üyelerinin gözaltına alınmasıyla
ilgili. 2 milletvekilimiz vardı, Sayın Abdullah Koç ve Filiz
Kerestecioğlu. Güvenlik görevlileri basın açıklaması
yapılmasına izin vermediği gibi milletvekili
arkadaşlarımızı bugün parti binasının önünde
darbetti. Bu, bütün Meclise yapılmış bir
saygısızlıktır. Eğer parti binası önünde
milletvekilleri açıklama yapamayacaksa gerçekten ülkemizde demokrasinin
artık son kırıntılarından da söz edemeyiz diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlıyor musunuz?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Evet.
Adalet ve Kalkınma Partisinin, Hükûmetin,
gerçekten, bu uygulamalar konusunda kendini gözden geçirmesini, ülkemizin
demokrasisine yönelik bu saldırılar konusunda hassas
davranmasını bekliyoruz çünkü milletvekillerine serbestçe, istenildiği
gibi saldırabileceğini bir güvenlik görevlisinin
düşünebileceği bir ortamda yasama faaliyetinden söz edilemez diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Özkoç
26.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, bütün kurumlar
düzgün çalışırsa Türkiyenin güçlü ve başarılı
olacağına, çiftçilerinbüyük sıkıntı
yaşadığına, Ziraat Bankasının çiftçinin derdine
çare olamadığına ama futbol kulüplerinin borçlarının
yapılandırılmasında görevlendirildiğine, Türk futbolunda
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, eğer Türkiye
Cumhuriyeti devletinde bütün kurumlar düzgün çalışır, ait
oldukları kurumlara dürüst bir şekilde hizmet ederlerse Türkiye bir
bütün hâlinde güçlü olur ve başarılı olur.
Bugünlerde çiftçilerimizin büyük bir
sıkıntısı var, geçinemiyorlar. Ektikleri üründen,
istediklerini ve emeklerinin karşılığını
alamıyorlar, ürünü ekmek için de yeterli imkânlara sahip değiller.
Günlerden beri söylüyoruz, bütün bir Tekirdağ büyüklüğünde alan
maalesef ekim dışı kalmıştır ve büyük
sıkıntı yaşıyor çiftçilerimiz. Öyle ki sütlerini
getirip Ziraat Bankasının önüne döküyorlar, tütünlerini getirip orada
yakıyorlar. Artık, bardaktaki son damla taşmış, bu
sıkıntı sokağa taşıyor. Peki, Türkiye Cumhuriyeti
devletinde onları destekleyecek olan kurumsal yapı hangisi? Bir,
Bakanlık; iki, Ziraat Bankası. Ziraat Bankası Türk çiftçisini
yeteri kadar destekleyip derdine çare olamıyor ama doğru yönetilmeyen
bir başka kurumun borcunun yapılandırılmasında
görevlendiriliyor. Doğru yönetilmeyen kurum futbol camiası.
Her gencin içinde yeşerttiği bir
kahramanı vardır; birisi Saffeti tutar, birisi Alpayı tutar,
birisi Ardayı tutar; herkesin bir kahramanı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu kahramanlar
başarılarıyla ve yıldızlaşmış
süreçleriyle gençlerimize örnek olurlar. Alın teri gerekir
başarı için, çalışmak gerekir, geldiği noktayı
hazmetmek gerekir, hareketleriyle ve davranışlarıyla bunu Türk
toplumuna göstermesi gerekir. İşte o zaman onlar bizim hayallerimizin
kahramanları olurlar.
Nefes alacağımız bütün alanlar
eğer yok edilirse o zaman hayallerimiz yok edilir. Hayallerimiz yok
edilirse gelecekle ilgili umutlarımız tükenir. Futbol
dünyasını yönetenler ilk önce dediler ki: 3 yabancı futbolcu
yeterlidir. Sonra Bunu kaldıralım, sınırsız
yabancı futbolcu alalım. dediler. Neyle alıyoruz? Dövizle
alıyoruz. Nereden alıyoruz? Dışarıdan alıyoruz.
Vergisini tam karşılıyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkoç, devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Düşük vergiyle
yapılıyor. Ülkemizde imkân verildiği zaman o
yıldızları cebinden çıkartacak futbolcular varken
onların önü kesiliyor. Altyapıda yetişmek için mücadele eden
çocuklarımızın bir umudu yok edilmiş hâlde kendilerine
sunuluyor. Kulüpler ne yapıyor? Birbiriyle yarışıyor.
Başkanlar ne yapıyor? Birbiriyle yarışıyor. Peki,
doğru yönetiyorlar mı? Yönetselerdi bugün Türk futbolunda bu
düşülen duruma gelinmezdi. Zaman zaman Sayın Sancaklıyı
ben kürsüden dinliyorum, uyarılarda bulunuyor, Doğru olan
şeyler bunlardır. diyor. Neden? Futbol dünyasından gelmiş,
milletvekili olmuş, ülkesinin geleceğiyle ilgili
kaygılarını kürsüden paylaşıyor. Peki, iktidar
partisinin görevlileri Meclisin içindeki bu değerlere Ya,
arkadaşlar, ne yapacağız? diyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Özkoç.
Buyurun, devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yeteri kadar
dendiğini sanmıyorum. Onların bilgisinden ve birikiminden
yararlanılıyor mu? Yeteri kadar
yararlanıldığını sanmıyorum. Şimdi,
yıllardan beri sorumsuzca birbirleriyle yaptıkları
yarıştan ve perde arkasında bilmediğimiz kaygılardan
dolayı bu kulüpler borç altındalar ama bizim üreticimiz de borç
altında, onlar da bu ülkenin değerleri ve onlar yaşam mücadelesi
veriyorlar. Bu konuyla ilgili Ziraat Bankası İspanyada örneği olduğu
gibi borçları yapılandırırsa bu çözüm olacak mı?
Hayır, çözüm olmayacak, borçlar 2ye, 3e katlanacak çünkü burada
sorumluluk duygusu önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Peki, kulüpler bu
borçlarla mücadele ederken birden bazı futbol takımları türüyor;
Başakşehir, Kasımpaşa. Başakşehir alıyor
başını gidiyor, yeni futbolcu alıyor. Aldığı
futbolcuların bedelini karşılayacak kadar bir geliri yokken
sponsorlar yarışıyor Başakşehirle ilgili.
Diğerleri ise sponsor bulamamaktan ve kaynak yaratamamaktan
şikâyetçi, Ziraat Bankasının önünde kuyruk oluyorlar ama
Başakşehir şu anda açık ara önde gidiyor. Peki, bu
yarışa güven nasıl sağlanacak? İnsanlar, taraftarlar
bu yarışta Evet, hak eden kazandı, benim takımım
kazandı. nasıl diyecekler? Nasıl hayallerinin
takımlarını içlerinde canlandırıp da Bu ülkede bu
işler doğru gidiyor. diyebilecekler. Orası da yok ediliyor. 3
yabancı futbolcu sınırlaması getirirken de onun önünü
açıp futbolcu sınırını kaldırırken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
eğer sadece
şunu yapabilselerdi, 3 yerli futbolcuyu oynatma zorunluluğu
getirselerdi, belki millî takım bu durumda olmazdı, belki de futbol
dünyası bu durumda olmazdı.
Kendi gençlerine ve kendi özüne güvenmeyen bir
anlayış, bugün tank palet fabrikasını Katara, bugün milyon
dolarları başka ülkelerin ceplerine, bugün hak etmeyenleri
liderliğe getirir. O kulüpte oyun oynayan futbolcular ve o
futbolcuların teknik direktörüyle ilgili söyleyecek tek bir sözüm yoktur,
onlar görevlerini yapıyorlar ama Türkiye ciddi yönetilmelidir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Grup Başkan Vekili Akbaşoğlu, buyurun.
27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, 7 Ocak Osmaniye ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 97nci yıl dönümü vesilesiyle şehitleri rahmetle
yâd ettiğine, Türkiye'nin emperyalistlerin her türlü oyununu tarihin çöp
sepetine atmaya muktedir bir ülke olduğuna ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bugün Osmaniyenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümü. Bu
münasebetle şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyorum. Osmaniyenin
ve aziz milletimizin yiğit evlatları, 97 yıl önce din ve devlet,
vatan ve millet müdafaası için canlarını ortaya koymak suretiyle
hakikaten güzel bir neticeye vardılar. Millî Şairimiz Akifin
ifadesiyle: Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım, /
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım. / Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner,
aşarım, / Yırtarım dağları, enginlere
sığmam, taşarım. / Garbın afakını
sarmışsa çelik zırhlı duvar, / Benim iman dolu göğsüm
gibi serhaddim var / Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı
boğar, / Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
Evet, işte o canavara, düşmana hem Osmaniyeli kardeşlerimiz hem
milletimizin asil fertleri birlikte tek bir yürek, tek bir bilek olmak suretiyle
hakikaten gereken cevabı verdiler.
Bugün de aziz milletimiz ve güçlü devletimizle
emperyalistlerin her türlü oyununu tarihin çöp sepetine atmaya muktedir bir
ülkeyiz elhamdülillah. Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü, kararlı ve
dirayetli bir liderlikle, Cumhurbaşkanımızın
liderliğiyle hem her türlü terör koridorunu hem de her türlü terör
koalisyonunu yerle yeksan etmeye, tarihin çöp sepetine atmaya bugün de
muktedirdir.
Bu duygu ve düşüncelerle aziz Meclisimizi
hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- TBMM Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu üyeleriyle temaslarda bulunmak üzere Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu (KPK) Başkanlık Divanı üyeleri; Eş Başkan
Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel, Eş Başkan
Yardımcıları İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve
İstanbul Milletvekili Cemal Çetinden müteşekkil heyetin Strazburga
ziyaret gerçekleştirmesi hususuna ilişkin tezkeresi (3/511)
2/1/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu üyeleri ile temaslarda bulunmak
üzere Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Başkanlık
Divanı üyeleri; Eş Başkan Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayel, Eş Başkan Yardımcıları İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemir ve İstanbul Milletvekili Cemal Çetinden
müteşekkil heyetin Strazburga bir ziyaret gerçekleştirmesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 27/11/2018 tarihli
ve 8 sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu ziyaret 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 10uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın Hamzaçebi, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 9
Ocak Cemal Süreyayı ölümünün 29uncu yıl dönümünde rahmetle,
şükranla andığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün büyük şair Cemal Süreyanın 29uncu
ölüm yıl dönümü. 9 Ocak 1990 tarihinde aramızdan ayrılmıştı
Cemal Süreya. Cenaze törenini dün gibi hatırlıyorum, Şişli
Osman Ağa Camisinde cenaze namazı
kılınmıştı, ben de iştirak etmiştim. Sonra
kendisini Haliçe nazır Kulaksız Mezarlığında
defnetmiştik. Kendisine bu vesileyle bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum,
rahmetle kendisini anıyorum. Defnedildiği mezarlık,
Kulaksız Mezarlığı onun henüz İstanbuldaki,
Boğazdaki köprülerin olmadığı dönemde diyalektik
köprüler diye sözünü ettiği Galatadaki köprülere nazır bir
mezarlıktır. Diyalektik köprüler, lirik minareler o hepsini, o
manzarayı gören bir mezarlıktı.
İkinci Yeninin çok büyük bir şairidir.
Kendisini tanıma fırsatını elde etmiş, o onuru
yaşamıştım. Şiir Anayasaya
aykırıdır. diyerek şairin ve kendisinin şiir anlayışını
çok özlü bir şekilde, şiirsel bir şekilde ifade etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şiirlerinin ana teması aşk, hüzün,
bitmeyen yolculuklardır. Onun yolculukları sadece Anadolu
coğrafyasındaki yolculuklar değil, bu coğrafyada yolculuk
yaparken aynı zamanda kendi içindeki yolculuklardı. Bunu bütün
şiirlerinde hemen hemen görürüz. Üvercinkada Laleliden dünyaya
doğru giden bir tramvaydayız. derken hem coğrafi bir
yolculuğu hem de kendi iç dünyasındaki bir yolculuğu ifade eder.
Aynı duyguları onun Göçebe şiirinde görürüz. Göçebe
başlı başına ismiyle zaten bir yoluculuğu,
yolculukları anlatan bir şiirdir: Belki de bir günler bunun için
Aydın'da bulunduğumu, / Zaten nedense hep bir şehirden bir
şehre yolcu olduğumu, / İşte eflatun kakalı çocuklar
olduğunu Kütahya'da, / Ankara'da dokunak Yozgat'ta becerik olduğunu
diyerek Anadolu coğrafyasını kendi hüznünün anlatımına
eşlik olarak orada yerleştirir. Kars olsun, diğer Anadolu
şehirleri olsun, İstanbulun semtleri olsun ama bütün bunlar onun
aşkını, duygularını, hüznünü ifade etmenin birer
aracı olarak kullanılır.
Bu değerli şairi bu vesileyle bir kez daha
rahmetle, şükranla anıyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Hamzaçebi.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün, 9 Ocak Cemal Süreyayı ölümünün 29uncu yıl dönümünde
saygıyla andıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Cemal Süreyanın sizin
düşünce dünyanızda ne kadar önemli olduğunun ben yakından
tanığıyım. Bu vesileyle Cemal Süreyayı bir kez daha
saygıyla anma fırsatını da hep beraber buluyoruz.
Sayın Baş, siz de girdiniz sisteme.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Erkan Başın,
Türkiye işçi sınıfı başta olmak üzere emeğiyle,
alın teriyle yaşayan tüm yurttaşların yeni
yılını kutladığına, TOKİ ve İZBAN
işçilerinin haklarının verilmesi gerektiğine, TBMM
Başkanı sıfatını taşıyan kişinin
Anayasa hükümlerine aykırı bir eylem süreci içerisinde olduğuna
ve bu usulsüzlüğe izin verilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biraz geç oldu ama 2019da ilk defa söz
aldığımız için, Türkiye işçi sınıfı
başta olmak üzere emeğiyle, alın teriyle yaşayan tüm
yurttaşlarımızın yeni yılını kutluyorum,
2019un hepsi için başarılar, mutluluklar getirmesini diliyorum.
Tabii, 2019a 2018in yükleriyle girdik. En
önemlisini dün hemen Meclis bahçesinin duvarlarında yaşadık.
TOKİ işçisi kardeşlerimiz aylardır seslerini duyurmaya,
haklarını almaya çalışıyorlar. Çeşitli yöntemler
denediler. Dün de Meclise seslerini duyurmak için gelen bu işçi
kardeşlerimiz maalesef Meclisin milletvekilleri tarafından değil
de polisler tarafından karşılandı ve bir şiddete
uğradılar. Bu vesileyle TOKİ işçilerinin yanında
olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum ve haklarının
mutlaka verilmesi gerektiğini buradan kayıtlara geçiriyorum.
İZBAN işçisi kardeşlerimiz hepimiz
biliyoruz- aylardır hakları için grev yapıyorlar ve bu grevleri
fiilen yasaklandı, erteleme adı altında yasaklandı.
İZBAN işçisi kardeşlerimizin de haklarının verilmesi
gerektiğini düşündüğümüzü buradan paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, işçi
sınıfına, emekçilere, yoksullara dönük pek çok haksız,
hukuksuz uygulamadan söz edebiliyoruz. Bunları saymaya vaktimiz yetmez,
binlerce hukuksuzluk örneği var ama daha acı olan şey şu:
Yasa yapmakla görevli Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı sıfatını
taşıyan kişi şu anda açıkça, aleni biçimde
Anayasanın hükümlerine aykırı bir eylem süreci içerisinde.
Hepimiz biliyoruz, Meclis Başkanı sıfatı taşıyan
Binali Yıldırım, Adalet ve Kalkınma Partisinin
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak parti
faaliyetlerine katılıyor. Bu, Anayasanın 94üncü maddesine
açık aykırı eyleme çoğunluk partisinin ses
çıkarmamasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ilave ediyorum
Sayın Baş.
Buyurun.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Anayasaya
açıkça aykırı bu eyleme çoğunluk partisinin ses
çıkarmamasını saraydan gelen talimatlara uyma
alışkanlıklarının bir uzantısı olarak
anlayabiliyoruz fakat benim anlayamadığım, Meclisin muhalefet
partilerinin bu durumu sessizlikle geçiştiriyor olması. Dün grup
toplantılarında, dün Genel Kurul salonunda ve bugün bu saate kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı açıkça Anayasaya
aykırı eylemler gerçekleştirirken biz hep beraber susuyoruz.
Ben şöyle tamamlayayım sözlerimi:
Hepimizin bildiği bir masal var; böyle, sefahat ülkesi
anlatılıyor, sefahat sürülüyor o ülkelerde. Krala güzel güzel
elbiseler biçiyorlar ve herkes o elbisenin ne kadar güzel olduğunu
birbirine anlatıyor. Ben kendimi şu anda o masaldaki gibi
hissediyorum. Herhâlde Parlamentonun en küçük grubu olarak Türkiye İşçi
Partisinin kayıtlara şunu geçirmesi gerekiyor: Arkadaşlar, kral
çıplak. Bu usulsüzlüğe izin vermeyelim.
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan ve arkadaşları tarafından, Türkiyede tarım
ve hayvancılığın hak ettiği seviyelere yükselmesi,
tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinin sağlanması,
başta çiftçilerimizin tarımsal faaliyetlerinde
kullandıkları araçlara aldıkları mazotun vergiden muaf
tutulması olmak üzere kırsalda tarım istihdamını
arttırmayı hedefleyen ve tarımsal kalkınmamıza destek
verecek projelerin arttırılması, tarım ve
hayvancılıkla ilgili sürdürülebilir programların
hazırlanması, tarımsal üretimi arttıracak destek ve
teşvikler ile tarımsal yatırım ve hibe desteklerini içeren
programların hazırlanması amacıyla , 9/1/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 9 Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
09/01/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 09/01/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Milletvekili
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve
arkadaşları tarafından Türkiyede tarım ve hayvancılığın
hak ettiği seviyelere yükselmesi ve tarımsal üretimin
sürdürülebilirliğinin sağlanması, başta çiftçilerimizin
tarımsal faaliyetlerinde kullandıkları araçlara
aldıkları mazotun vergiden muaf tutulması olmak üzere,
kırsalda tarım istihdamını arttırmayı hedefleyen
ve tarımsal kalkınmamıza destek verecek projelerin
arttırılması, tarım ve hayvancılık ile ilgili
sürdürülebilir programların hazırlanması, tarımsal üretimi
arttıracak destek ve teşvikler ile tarımsal yatırım ve
hibe desteklerini içeren programların hazırlanması amacıyla
9/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 9/1/2019 Çarşamba günü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere
öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Fahrettin Yokuş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yokuş.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi İYİ PARTİ Grubu adına saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede tarım ve hayvancılık
maalesef hak ettiği yerde değildir. Türk tarımının,
Türk çiftçisinin ve Türk hayvancılığının hak
ettiği seviyelere yükselmesi ve tarımsal üretimin
sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekmektedir. Çiftçilerimizin
tarım faaliyetlerinde kullandıkları araçlara aldıkları
mazotun vergiden muaf tutulması gerekmektedir. Kırsal
alanlarımızda tarım istihdamını artırmayı
hedefleyen ve tarımsal kalkınmamıza destek verecek projelerin
artırılması, tarım ve hayvancılıkla ilgili
sürdürülebilir programların hazırlanması, tarımsal üretimi
artıracak destek ve teşviklerle tarımsal yatırım ve hibe
desteklerini içeren programların hazırlanması şarttır.
Ülkemizi kalkındırmak Türk çiftçisine ve
Türk tarımına sahip çıkmakla mümkündür. Köyden kente
yaşanan göçlerin önüne geçmek, gelecek nesillerin sağlıklı
tarım ürünlerini tüketerek büyümesini sağlamak ülkeyi yönetenlerin
yegâne görevidir. Gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan birçok
ülke tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin gelişmesi için
projeler üretip çiftçilere destek veriyor, bizse ithalata yönelip tohumdan
fidana, meyveden sebzeye, tahıl ürününden et ve süt ürünlerine, gübreye ve
samana kadar her şeyi ithal ediyoruz. Bu ithalatlar olduğu sürece
hayvancılığımız ve çiftçiliğimizi nasıl
geliştirebiliriz? Neden biz de diğer ülkeler gibi çiftçilerimizi
güçlendirecek projeler üretmiyoruz? Bizim ülkemizin neyi eksik? Bizim ülkemiz
tarım ülkesi değil mi? Bir zamanlar bizim ülkemiz tarım
ülkesiydi, hayvancılık ülkesiydi. Hollanda kadar toprağı
olan Konya şehrimiz tarım ambarıydı, toprağından
iklimine kadar en verimli ve bereketli ülke Türkiyeydi. Tarım
arazilerimiz var, çiftçi tarım arazilerini terk ediyor, toprağa
küsüyor, bizim neyimiz eksik Allah aşkına? Bereketli bir tarım
ülkesiyken ne oldu da dışa bağımlı hâle geldik?
Tarım ve Hayvancılık Bakanımız yetersiz, bizim
tarım politikasını geliştirecek Hükûmetimiz yetersiz, bizim
çiftçilerimizi toprakla barıştıracak, kentten köye göçü
sağlayacak projelerimiz eksik.
Değerli milletvekilleri, çiftçilerimizi mazot
vergisinden muaf tutmak mecburiyetindeyiz. Aksi hâlde, gemilere, gemiciklere
mazot muafiyeti getiren bir iktidar çiftçiye niye getirmediğini izah
edemez ve edemeyeceksiniz.
Çiftçilerimizin üzerine yük olan, yasal takibe
düşen borçlarının faizsiz şekilde yeniden
yapılandırılması şarttır.
Meraları köylülerimize verelim. Tarım ve
hayvancılığı geliştirme ve sürdürme
politikasının temelini oluşturan meralar köy tüzel
kişilerinin kullanımına açılmalıdır.
Çiftçilik yapmak isteyenler için büyüklüğüne
göre özel teşvik paketleri hazırlanmalıdır. Ziraat
Bankası, Kredi Garanti Fonu ve EXİMBANK üretime ve ihracata yönelik
uygun koşullarda kredi sağlamalıdır.
Yeni bölgelerde çiftçilik yapmak isteyen köylü ve
bazı kişilerin sigorta primleri devlet tarafından
karşılanarak uzun vadeli tarım yapmak isteyenlere TOKİ
vasıtasıyla her türlü ev, barınak destekleri verilmelidir. Köyde
kalıp tarım yapmak isteyen gençlere ekstra maaş ve gelecek
planlaması desteği verilmelidir. Sigortasız hiçbir tarım
işçisi kalmamalıdır. Tarım, ülkenin önemli bir gelir
kaynağı olmalıdır. Tüm bu teşvikler
sağlandıktan sonra modern teknoloji vasıtasıyla dönüm
başına sağlanan verim kontrol edilmeli, verimin artması
veya azalması sonucunda oluşacak verimlilik farkı prim olarak
çiftçiye yansıtılmalıdır. Devlet, bir koruyucu olarak
teşvik vasıtasıyla destek verdiği gibi, ürünün
pazarlanmasında da tüm köylünün ve çiftçinin yanında
olmalıdır. Devlet, hem iç pazarda hem dış pazarda
tarım tanıtım ajansları kurarak, ürünlerin
pazarlanmasını sağlayarak, yetişen ürünler için belirli
oranda alım garantisi vererek ürünlerin satılmasını temin
etmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yokuş, bir dakika
ilave ediyorum.
Buyurun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
FİSKOBİRLİK, TARİŞ, ÇUKOBİRLİK, Tarım
Kooperatifleri, KÖY-KOOP gibi kooperatifler özel sektörle ortaklaşa
çalıştırılarak ürünlerin maksimum seviyede satışı
organize edilmelidir. Hiçbir çiftçinin ve köylünün, ürününü, maliyetini
karşılamayan bir fiyatla pazarlama gibi bir endişesi
olmamalıdır. Pazarlama esnasında tüm kayıpların
azalması için her türlü teknolojik destek, soğuk tedarik, depolama,
lojistik ve bazı yardımlar devlet tarafından
karşılanmalıdır. Böylelikle, çiftçi beş yıl sonra
ne kadar kazanacağını bilecek ve ona göre yatırım
yapacaktır. Hollanda, Fransa, Kanada, Dubai gibi dünyanın belli başlı
ülkelerinde ürünlerimizin en iyi şekilde pazarlanması için ajans hizmetleri
verilmelidir. Devlet pazarlama araçlarından, çiftçinin ürettiği ürünü
pazarlaması için en üst seviyede yararlanmalıdır. Geleneksel
tarımdan akıllı tarıma geçiş mutlaka
yapılmalıdır diyor hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yokuş.
Öneri üzerinde, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz isteyen Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Ömer Faruk
Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Gergerlioğlu.
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçinin
durumunu konuşuyoruz; çiftçi üzgün, çiftçi dertli, çiftçi borçlu. Çiftçi,
2017de 85,5 milyar lira borçluymuş, 2018de, şu anda 100 milyar lira
borçlu.
Çiftçi neye ihtiyaç duyar? Yakıt ve gübre
fiyatlarının az olmasını ister ancak yakıt ve gübre
fiyatları yüksek olduğu için gittikçe köyden uzaklaşıyor,
köyden kente kaçıyor, köydeki büyük, güzel arazilerini, topraklarını
bırakıyor, kentte asgari ücrete mecbur kalıyor; bu, doğru
bir şey değil. İyi bir yönetim yok,
topraklarımızı işletemiyoruz; çiftçi borçlu olduğu
için de ya ürününü yarı fiyata satıyor ya da borcunu
aldığı yeni krediyle kapatmaya çalışıyor.
Çiftçi Kayıt Sistemine göre 2017de 2,5 milyon
çiftçi varken şu anda 2 milyon 100 bin çiftçimiz var; köyden kente göçün
yüzde 7,5 olduğunu gösteren, köy nüfusunun yüzde 7,5e düştüğünü
gösteren bir geçiş var.
Şimdi, hayvancılık bitmiş
durumda, tarım bitmiş durumda. Ben sadece muhalefet
yapmayacağım, öneri de getireceğim arkadaşlar. Bakın,
doğal tarım yapılabilir. Büyük arazilerimiz var; doğal
tarımla, bitkisel ve hayvansal atıklardan biyogaz sistemiyle
yakıt elde edilebilir, onun tortusuyla gübre elde edilebilir ama bunu nazarıitibara
alan bir Tarım Bakanlığı yok maalesef.
İkincisi de, mesela fındık konusunda.
Fındık çok önemli bir ürün ülkemizde; şu anda, bu sene üretici
12 liradan sattı, tüccar aldı 14,5tan TMOya sattı, iki
dakikada büyük kâr elde etti. Fındık üreticisi çok zor durumda ve çok
üzgün. Bununla da ilgili önerilerimiz var. Bakın, iki sene önce
fındık 20 liraydı, geçen sene 9 lira, bu sene 12 lira. Ancak
şöyle bir öneri var, sivil toplum örgütleri de bunu bakanlıklara
sunuyor ancak kabul etmiyorlar: Devlet fındık üreticisine faizsiz
kredi versin ve katma değerli ürün yetiştirilsin fındık
işlenerek, fındık 20 lira olur en kısa sürede
arkadaşlar. Bunun örneği nedir? Şu anda bir firma, bir
İtalyan firması gelip Türkiyeden fındığımızın
dörtte 1ini alıyor, 12 milyar dolar para kazanıyor. Biz ise ham
fındığımızı satıyoruz, ancak 2 milyar dolar
kazanıyoruz. Tam bir sefalet tablosu, tam bir ilkellik tablosu.
Teknolojiden uzak bir ülkeyiz değerli arkadaşlar. Bunu da hepimizin
görmesi lazım.
Hayvancılık alanına gelirsek
hayvancılık da bitmiş durumda. Bu hükûmet, AK PARTİ
iktidarları hayvancılığı bitirmiştir
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakikayla toparlayalım.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Şu anda 2015te 200 bin hayvan ithalatı
yapılmıştır. 2016da 500 bin, 2017de 1 milyon 200 bin
ithalat yapılmıştır. 2011-2017 arasında kara bir tablo
vardır AK PARTİ için, 2,8 milyon büyükbaş ithal edilmiştir.
Üretim, hayvanların yetiştirilmesi durmuştur. Alıp marketler
zincirine veriyorsunuz, kendi yandaşınız marketler zincirine 28
liradan verip ona 20 liradan sattırıyorsunuz ve 3 tane markete bunu
yaptırıyorsunuz. Kasaplara sunmuyorsunuz bunu.
Ayrıca, bakın, buradan Tarım
Bakanına da önemli bir sorum var, kendisi lütfen cevaplasın. 2017de
20 bin ton et varken Et ve Süt Kurumu depolarında, 19 bin ton ithal et
alınmıştır. 2018de 300 bin hayvan varken 33 bin ton ithal
edilmiştir. Bakın, burada bir rant var arkadaşlar, ithalatta ve
ihracatta rant politikası var. Bu çok açık, ortada, hepimiz bunu
görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Onun için
yapıyorlar zaten.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Evet,
bunun için yapıyorlar ve gübre ve mazot alanında da desteklemeler
2017den 2018e doğru azalmıştır. Hayvancılık ve
tarım bitmiştir. Bunun için, gerçekten bu konuyu
ayrıntılı bir şekilde konuşmamız gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Edirne Milletvekilimiz Sayın Okan Gaytancıoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 3 dakika Sayın Gaytancıoğlu.
CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yapısal
sorunlar çok fazla Türkiye tarımında ve on altı yıllık
bir iktidar var. Bu yapısal sorunları çözmek için, on altı
yıl boyunca uyumuş, yatmış, neredeyse hiçbir şey
yapmamış bir iktidarla karşı karşıyayız.
Verim düşük, araziler küçük ve parçalı, su
götürülmemiş, gübre götürülmemiş, teknik yönden çok
sıkıntı var, ziraat mühendisleri işsiz, veterinerler
ahırda değil. Bunları çözmeniz gerekirken siz bu sorunları
aşırı derecede ağırlaştırıyorsunuz. Ne
yapıyorsunuz? Gidiyorsunuz -sorunlar girdi fiyatlarından
kaynaklanıyor- girdi fiyatlarını artırıyorsunuz. Ya,
çiftçiyi siz niye sevmiyorsunuz? Girdi fiyatlarını düşürmeniz
gerekirken, çiftçinin daha fazla gübreyle, mazotla, suyla, elektrikle, tohumla,
ilaçla buluşması gerekirken siz bunların fiyatlarına zam
yapıyorsunuz. Vergileri düşürmenize rağmen fiyatlar
düşmüyor, yem fiyatları tavan yapıyor. Bu sorunları
artırıyorsunuz, ürün fiyatlarını da sabitliyorsunuz. Birçok
kurumu, başta Toprak Mahsulleri Ofisi olmak üzere, devre
dışı bırakıyorsunuz. Kurumlar boş, bir şey
yapamıyorlar; piyasalar başıboş. Bu ülkede neredeyse on
yıldan beri buğday fiyatı artmıyor.
Şimdi, böyle bir tarım var. Bu
tarımda bir kaptan var. E kaptan da kullanmayı bilmiyor, liyakati
yok. Sürekli tarımın dışından birilerini
getiriyorsunuz, gemiyi yürütmeye çalışıyorsunuz. O da zaten -bildiği
bir şey var, bir lobi var- diyor ki: Türkiyede hayvan yokmuş,
hayvan ithal edelim. Türkiyede buğday yokmuş, buğday ithal
edelim. Niye? Planlama yapmıyorsunuz ki. 50 milyon dönüm arazi
boşken siz bu arazileri nasıl kullanacağınızı
araştırmıyorsunuz, bu konuda çaba göstermiyorsunuz, işi
ithalatla çözmeye çalışıyorsunuz. Tabii, orada da yandaşlar
devreye giriyor, küresel sermaye devreye giriyor. Onlara anahtarları
teslim ediyorsunuz -bir dönem FETÖcülere her şeyi teslim ettiğiniz
gibi- onlar da ithalat yapıyor. Buğday ithalatını onlar
yapıyor, arpa ithalatını, mısır ithalatını.
Bakın, sadece 7 kalem ithalat, çiftçiye verdiğiniz destekten fazla
yani buğday, arpa, mısır, tütün, soya, kırmızı
et, canlı hayvan ithalatına verdiğiniz para bir yılda 18
milyar lira, çiftçiye verdiğiniz para da bu kadar. Yani bu ürünleri
Türkiye üretebilecekken ithalat yapıyor, siz çareyi başka yerlerde
arıyorsunuz, planlama yapmadığınız için.
Dün Genel Başkanımız da
açıkladı, hortumcu piyasa düzeni var, siz de bu piyasa düzenine
destek veriyorsunuz, ithalatla çözmek istiyorsunuz. Hâlbuki çözüm çok kolay;
üretimi desteklemek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave edelim.
Toparlayalım Sayın Gaytancıoğlu.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Gerçekten çok
kolay. Yasa var, yasa elinizden tutmuyor. Yasaya uyun, çiftçiye alması
gereken desteği verin, borcunu silin.
Bakın, biz bir kanun teklifi verdik, dedik ki:
Çiftçinin çok fazla borcu var, en azından faizini silin, geri kalanını
da dört yıla bölelim, eşit taksitlerle ödesin ve destekleme
yapalım. Yasadaki hakkını verelim. Yasa ne diyor?
Tarımsal destekler gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden az
olmaz. diyor. Gayrisafi millî hasılamız belli; 36 milyar lira destek
alması gerekirken siz 16 milyar lira destek veriyorsunuz; olmaz, bu sefer
çiftçi borçlanıyor. Destek vermezseniz, çiftçiyi sürekli
borçlandırırsanız, biz burada, sürekli, Türkiye
tarımının sorunlarını çözmek için
uğraşırız. Çözmek için bir gayretiniz yok ama Türkiye
tarımının o kadar kolay çözülebilecek sorunları var ki
çünkü dünyada tarım topraklarının fazlalığı
bakımından ilk sıralarda gelen bir tarım ülkesinde
yaşıyoruz ama nedense siz bu sorunları çözmek istemiyorsunuz.
Bırakın biz çözelim. Biz bunu çözmek için elimizden geleni yapmak
istiyoruz, size de destek vermeye hazırız. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çiftçiler
futbol takımı kursun, o zaman borçlarını
sıfırlarlar.
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekilimiz Sayın Yunus
Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Kılıç.
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; tabii, tarım, hemen hemen herkesin üzerinde en kolay
konuşabileceği alan olduğu düşüncesiyle en sık belki
de Meclis araştırma önergesi verilen bir alan.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii,
istatistik, bugün dünyada en çok rağbet edilen ve inanılan bir bilim.
Tarımda herkesin amacı daha çok üretmek, üretene daha çok destek
vermek, onların hayat standartlarını yüceltmek, yükseltmek;
zaten Meclis araştırma önergesinin gayesi de bu. Tabii, bunu
kıyaslamak lazım anlayabilmek için.
Kıyaslayacağımız yer nedir? Biz hükûmetler olarak, AK
PARTİ hükûmetleri olarak nereden aldık, nereye getirdik; en
doğrusu, yapmamız gereken bu. Elbette, 2002yi referans
aldığımız zaman, çoğu zaman buna itiraz edersiniz. E
peki, AK PARTİ olarak sorumluluk alanı olarak bu yıllar,
başka nereyi referans alacağız? Demek ki buradan
başlamamız lazım.
Arkadaşlar, demin konuşmacımız
dedi ki: Türkiye, dünyada en verimli tarım alanlarına sahip olan bir
ülkedir. Aslında hiç böyle bir şey yok. Bu, tamamen bir iyi niyet
ülkemizle alakalı. Türkiye, dünyada tarımsal arazisi 17nci
sırada olan bir ülke, bölünmüşlüğü ve
parçalanmışlığı da en fazla olan ülkelerden bir
tanesi. Türkiye'nin tarımsal arazisi
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Az mı ya?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Arkadaşlar, 2,5 milyon
üreticinin elinde 30 milyon parsel ve 45 milyon sahibi olan bir araziden
bahsediyoruz. Bu kadar olumsuzluğa rağmen, 1980 yılından
sonra darbeci Anayasada çiftçinin desteklenmesinin önüne geçecek maddeler
varken buna rağmen AK PARTİ dönemlerinde, arkadaşlar, çiftçimiz
yaklaşık gelecek yıl 16 milyarın üzerinde bir destekleme
alacak. Bazen arkadaşlar şöyle bir iddiada bulunurlar: Tarım
Kanununun 6ncı maddesinde denilir ki: Yüzde 1 en az çiftçi
desteklenecek.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - 21inci madde o,
21.
YUNUS KILIÇ (Devamla) 20nci maddesinde.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) 21, 21.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Arkadaşlar, emin olun,
şu anda Türkiye'nin doğrudan desteklerini sadece
hesaplıyorsunuz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kime
gittiği belli değil.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Türkiye'nin şu anda
tarıma vermiş olduğu destek yüzde 2,5un üzerindedir, Avrupa
Birliğinin 3 katıdır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çiftçiye
gitmiyor, herkese gidiyor.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Arkadaşlar, hesabı
düzgün yapmak lazım. Bazen tarımdan hiç haberi olmayan milletvekili
arkadaşlarımız çıkar, şöyle der: Avrupa Birliği,
tarıma millî gelirin yüzde 40ı oranında destek verir.
Arkadaşlar, hesap bu kadar zayıf olamaz. Avrupa Birliğinin 20
trilyon euro bütçesi var yani 8 trilyon euro Avrupa Birliği destek mi veriyor?
Hiç böyle bir şey yok. Bundan sonra kullanmanız açısından
doğrusunu söyleyeyim: Avrupa Birliği, toplam Avrupa Birliği
içerisindeki yapmış olduğu desteklemelerin sadece yüzde
40ını tarım için verir, bu da yaklaşık yüzde 1in
altında bir rakamdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 4 milyon hektar
tarım arazisi eksildi bu ülkede sizin döneminizde.
BAŞKAN Bir dakika ilave edelim Sayın
Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Dolayısıyla
Türkiye, AK PARTİ döneminde -arkadaşlar şu rakamlar önemli-
tarımsal hasıla açısından Avrupada bakın 4üncü
sıradaydı, bugün 1inci sıradayız; dünyada 11inci
sıradaydı, bugün 7nci sıradayız ve üretmiş olduğumuz
tarımsal hasıla, arkadaşlar, 36 milyar liradan şu anda 190
milyar lira civarında.
Bakın bu önergede şöyle bir şey var:
Mazotun ucuzlatılması. Türkiye, yaklaşık yüz
yıldır kurulmuş bir cumhuriyet ama bakın AK PARTİ
döneminde mazota destek başladı, AK PARTİ döneminde mazotun
yüzde 50sini biz vatandaşımıza vermeyi taahhüt ettik, veriyoruz,
helalühoş olsun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çiftçi bitti,
köyde adam kalmadı.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Ama emin olun bir gün
tamamını vermek gerekirse ülkemizin durumuna göre onu da yaparsa yine
AK PARTİ yapar diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çiftçi
kalmayacak, o güne çiftçi kalmayacak, Ziraat Bankası futbol kulüplerine
destek olacak.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kılıç.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan tarafından, İşsizlik Fonunun amaç
dışı kullanımının önlenmesi amacıyla
9/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 9 Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
9/1/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/1/2019 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
9 Ocak 2019 tarihinde Mersin Milletvekili Grup
Başkan Vekili Fatma Kurtulan tarafından -1261 grup numaralı-
İşsizlik Fonunun amaç dışı
kullanımının önlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 9/1/2019 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Katırcıoğlu.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Efendim, bu önergeyi getirmemizin sebebi,
açıkçası ülkemiz bir zamandan beri çok ciddi bir ekonomik
bunalım içinde. Her ne kadar bazıları ülkemizde bir ekonomik
kriz olmadığını söylese de rakamlar öyle söylemiyor.
Özellikle işsizlik rakamlarına baktığımızda
işsizlik rakamları giderek artıyor yani bugün itibarıyla
baktığımızda, dar anlamda işsizlik oranı olarak
baktığımızda yüzde 10,4 gibi gözükse de geniş anlamda
bir işsizlik tanımı içinden gidersek işsizlik şu anda
yüzde 18 civarında, yüzde 18-19 civarında. Hele hele buna daha
ayrıntılı, kadınlar, gençler vesairede
baktığımızda, doğrusunu isterseniz, giderek alarme
olmamız gereken bir yere doğru gittiğini söylemek
zorundayız.
Şimdi, bu çerçevede
baktığımızda, İşsizlik Fonu önemli bir araç
olarak karşımıza çıkıyor ve İşsizlik
Fonunun bundan önceki kullanımlarından giderek bir
şeffaflaşma, İşsizlik Fonunun daha net ve
anlaşılabilir hâle gelmesini ve İşsizlik Fonundan
yararlanacaklarla ilgili olarak da herkesin üzerinde anlaşabileceği
seçim kriterlerinin net ve açık olduğu bir sistem
arayışı içinde olmamız gerektiğini düşünerek
böyle bir önergede bulunduk.
Arkadaşlar, biliyorsunuz, toplum yararına
programlar dediğimizde, bu programlar toplumun en muhtaç kesimine yönelik
olmak üzere İşsizlik Fonundan kullanılan kaynaklar bunlar ve
toplum yaranına projelerde, programlarda gerçekten işte özellikle
kadınlar, terörle mücadelede malul, yarı malul hâle gelmiş olan
insanlar, hükümlüler, eski hükümlüler gibi toplumda gerçekten maddi olarak çok
zor koşullarda yaşayan insanlar. Dolayısıyla da toplum
yararına bu projelerin gerçekten bir işlevi var fakat bugüne kadar
kullanılış biçimiyle ilgili olarak şüphelenmemize ve en
azından bu önergeyi vermemize sebep olan durumlar var. Yani bunlar
olmasaydı belki böyle bir önergeye de ihtiyaç olmayacaktı. Mesela, en
belirgin olanını söyleyeyim size. Şurada bir tablo var, bu,
toplum yararına programlardan yararlanan insanların
sayılarını veriyor; mesela, ilginç bir şekilde, seçim
kararından önce bu programlardaki imkânları kullananların
sayısı 8.250 iken seçim kararı alındıktan sonra bu
sayı 308 bine çıkıyor arkadaşlar. Yani açıkçası,
toplum yararına programlardan insanların yararlanmasıyla ilgili
olarak verilen kararlarda siyasi olma özelliğinin çok fazla olduğu
açık bir şekilde gözüküyor. Yani tekrar edeyim: Seçim öncesinde 8 bin
civarında insan bu programlardan yararlanırken seçim kararı
alındıktan sonra 308 bine sıçrıyor yani 300 binlik bir artış
söz konusu oluyor; bu bir.
İkincisi: Baktığımızda,
seçim yaklaşırken özellikle, istihdam sorununun
yaşandığı bölgelerden ziyade, örneğin, Ankarada daha
fazla bu programların kullanıldığını görüyoruz.
Dolayısıyla, bu da bizim bundan kuşkulanmamıza neden oluyor
ve dolayısıyla da böyle bir önergeyle, bir Meclis
araştırması önergesiyle bu meseleyi gündeme getirmenin
doğru ve yararlı olacağını düşünüyoruz. Çünkü
arkadaşlar, kabul edin ki bu insanlar toplumun -demin de söylediğim
gibi- en muhtaç kesimleri ve çok rahatlıkla rencide olabilecek olan
kesimler ve anladığımız, hissettiğimiz,
bildiğimiz kadarıyla söyleyebilirim ki bu insanları kimi devlet
yetkilileri, sadakaya ihtiyacı olan insanlar gibi görerek onlara devletin
imkânlarını sadaka biçiminde vermeyi uygun buluyorlar ve öyle
davranıyorlar. Dolayısıyla da burada kimin bu programlardan
yararlanacağı meselesi önemli bir mesele ve bu meselenin daha net ve
açık daha önce de söylediğim gibi- kriterlere
kavuşturulması gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla
da bu önerimiz
Özellikle yeni bir seçim dönemine yaklaştığımızı
ve toplum yararına projelere önümüzdeki günlerde mali olarak
İşsizlik Fonundan 20 milyar TLye yaklaşan kaynak transferi
yapılacağını düşündüğümüzde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla)
bu meselenin
acilen Meclisimiz tarafından öne alınması, üzerinde
tartışılması ve bugüne kadarki uygulamayı tersine
çevirebilecek bir yeni yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Katırcıoğlu.
Öneri üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ
Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Türkkan.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin grup
önerisinde İşsizlik Fonunun amaç dışı
kullanılması var.
İşsizlik Fonu niye vardı?
İşsiz kalan vatandaşlara işsizlik maaşı ödensin
diye. Peki, şu anda işsiz yok mu yani Türkiyede işsizlik
meselesi bitti mi, bu fona ihtiyacı mı kalmadı Türkiye'nin?
Hayır; aksine, Türkiyede işsizlik çoğaldı. Hatta, son
ekonomik sıkıntıdan sonra bu işsizliğin, her birimiz,
bulunduğumuz bölgede çok daha fazla arttığını
görüyoruz. Sizler çoğunluk partisi, mevcut Hükûmetle aynı partide
olmanıza rağmen, size her müracaat edeni devlete yerleştirme
imkânınız yok, mutlaka bulunduğunuz şehirde özel sektörde
bir yerlere müracaat konusunda yardımcı olmaya
çalışıyorsunuz. Aldığınız cevap hepimizle
aynı: Kusura bakmayın, şu anda personel alamıyoruz, hatta
personel çıkarmak zorundayız. Doğru mu? Burada
anlaşıyoruz. Yani bu İşsizlik Fonu, devletin işsiz
kalan işçisine ödemek üzere biriktirdiği bir fon. Bu fonu siz ne
yaptınız? Yandaşlara sermaye transferi
yaptığınız bankaların açığını
kapatmak için bankalara aktardınız. Bakın, o da yetmedi, orada
da deniz bitti. Şimdi de ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Merkez
Bankasının Genel Kurulu her yıl nisan ayında
yapılır. Merkez Bankası çok kârlı bir kuruluştur,
temettü dağıtır ama nisan ayını bekleyemediniz çünkü
31 Martta seçim var. Bizim çuvalın dibi delindi, Türkiye'nin sermaye
yapısındaki biriktirdiğimiz o çuvalın dibini deldiniz.
Şu anda da Merkez Bankasının Genel Kurulunu ocak ayına
alıyorsunuz, temettü dağıttıracaksınız, o
temettülerle -daha önce İşsizlik Fonunda
yaptığınız gibi- bu paraları tekrar bankalara
aktaracaksınız. Oradan da tekrar, Katarla beraber Arifiye
fabrikasını özelleştirmeye çalışıyorsunuz ya,
Ethem Sancaka kaynak yaratacaksınız. Bu İşsizlik Fonu
meselesi değil, bu Türkiye'nin yolsuzluk meselesi aslında.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye,
yolsuzluklarına kılıf arıyor, yolsuzluklarına kaynak
yaratıyor. Bu meselenin aslı budur. Bankaların herhangi bir
görev zararları yok, bankalar birileri tarafından
dolandırılıyor ve o dolandıranlar da maalesef hep sizin
çevrenizde bulunan insanlar, üzülerek beyan ediyorum. Yani Haririyi getirdiniz
buraya 22 milyar dolarını aldı bu ülkenin, gayrimenkullerini
sattı TELEKOMun, gelirlerini aldı; giderken de size 4,5 milyar dolar
borç bıraktı, gitti. Şimdi, o açığı nasıl
kapatacaksınız? İşsizlik Fonundaki paraları
alıp
Haririnin çaldığı paraları kapatmak üzere
İşsizlik Fonunu kullandınız.
Ben size bir şey daha söyleyeyim mi? 31 Marta
kadar -15 Şubatta zannediyorum kapatacağız burayı- yolda en
çok rastlayacağınız konu işsizlik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Başkanım
toparlıyorum.
BAŞKAN Bir dakika ilave edelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Seçmenlerinizden en çok
şikâyet konusu edilecek mesele işsizlik konusu ve bu
işsizliğe kısa vadede hemen çözüm bulmak da mümkün değil.
Yani bugün düğmeye basıp yarın millete iş bulmamız
mümkün olmayacak. O yüzden bu İşsizlik Fonu gerçekten çok önemliydi
ama bu İşsizlik Fonunu siz, beraber siyasetinizi finanse
ettiğiniz yandaşlarınıza transfer ederek
kullandınız.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Halil
Etyemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Etyemez.
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, İşsizlik
Sigortası Fonu hakkında verilen HDP grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, istihdam, içinde
bulunduğumuz yüzyılda en çok tartışılan konulardan
biri hâline gelmiştir. Bugün dünyaya baktığımızda
hemen her ülkede işsizliğin en önemli sorunlardan biri olduğunu
görmekteyiz. Özellikle 2008de başlayan küresel kriz, ekonomilere
etkilerinin yanı sıra pek çok ülkede işsizliği de
tetiklemiştir. Biz de Türkiye olarak bu dönemde yaşanabilecek
olumsuzluklara karşı bir dizi tedbirler aldık, istihdam
paketlerini uygulamaya koyduk. Bu sayede istihdam edilenlerin
sayısını istikrarlı bir şekilde artırmayı ve
işsizlik oranlarını aşağıya çekmeyi
başardık.
AK PARTİ iktidarlarımız döneminde
istihdamı 19,6 milyondan yaklaşık 29 milyona çıkardık.
On altı yılda yaklaşık 10 milyon ilave istihdam
sağlayarak istihdamdaki bu başarımızla Avrupa ve tüm
dünyaya örnek bir model teşkil edilmiştir. Gelecek dönem için
hedefimiz, ülkemizde işsizlik oranlarının daha
aşağı seviyelere çekilmesi ve tüm
vatandaşlarımızın istihdam ve eğitim
imkânlarından azami ölçüde faydalanmasıdır. Bunun için var
gücümüzle çalışıyor ve her geçen gün yeni teşvik
paketlerini de hayata geçiriyoruz. İstihdamı artırmak için bu
doğrultuda, sigorta primi teşvik uygulaması kapsamında 500
ve üzeri çalışanı olan iş yerleri için
uyguladığımız destek 5 puanlı olarak devam etmektedir.
2019 ve 2020de ilk defa işe alınacak işçinin asgari ücretinden
tüm sigorta ve vergi giderlerini üstleniyoruz. Kadın, genç ve engelli
istihdamındaki teşvik süresini on iki aydan on sekiz aya
çıkarıyoruz. Bölgesel istihdam teşvikini bir yıl daha
uzatıyoruz. 51 il ve 2 ilçede işverenlere
sağladığımız 6 puanlık SGK teşviki devam
edecek. 2018de de dokuz ay olarak uyguladığımız asgari
ücret desteğini on iki ay devam ettireceğiz.
Değerli milletvekilleri,
çalışanlarımızı hiçbir dönemde enflasyona ezdirmedik,
asgari ücretlilerimizi de her dönemde koruduk. En son, asgari ücretlilerimizin
ücretlerini geçen yıla oranla yüzde 26,5 artırarak 2.020 TL
olmasını sağladık. Bu rakam, geçen yılın
enflasyon rakamlarının üzerinde bir artıştır.
Değerli milletvekilleri, 127 milyar TL fon
varlığı olan İşsizlik Sigortası Fonunun
yönetimi, İŞKUR bünyesinde oluşturulan ve fona katkı sunan
tüm tarafların temsilinden oluşan Yönetim Kurulu tarafından gerçekleştirilmektedir.
İlgili kanunda, fon gelirlerinin belirli oranının istihdamı
artırıcı ve koruyucu tedbirler almak ve uygulamak
maksadıyla kullanılması hükmü yer almaktadır. Toplum yararına
programlarımız da bu kapsamda, kanuni dayanağıyla,
İŞKUR tarafından objektif kriterler ve şeffaf bir
anlayışla yürütülmektedir. İşsizlik Sigortası
Fonumuzla, işsizliğin en önemli problemi olan istihdam ve
eğitim eşleşmesinin gerçekleştirilmesi için İşbaşı
Eğitim Programımız, Mesleki Eğitim Programımız
ve Girişimcilik Eğitim Programımızla geçlerimizi
eğitiyor, iş hayatına hazırlıyor ve
istihdamlarını gerçekleştiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Etyemez.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Uygulamasına
2009 yılında başlanan ve iş gücünün tecrübe eksiliğini
gidermede önemli bir araç olan İşbaşı Eğitim
Programından 2009dan 2018 yılı sonuna kadar 1 milyon 172 bin
286 kişi yararlanmış olup İşbaşı Eğitim
Programına katılanların yüzde 80inin de istihdamı devam
etmektedir. Mesleki eğitim kurslarından 2003 yılından 2018
yılına kadar 1 milyon 530 bin 481 kişi
yararlanmıştır. Girişimcilik Eğitim Programı
çerçevesinde de 2005 yılından 2018 yılına kadar 408.546
kişi yararlanmıştır. İşsizlik sigortası
ödemesi kapsamında ilk ödemelerin yapıldığı 2002
yılından 2018 yılına kadar 6 milyon 600 bin kişi
işsizlik ödeneğine hak kazanmış ve bu kapsamda genel
sağlık sigortası ödemeleri dâhil yaklaşık olarak 28,3
milyar TL ödeme yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, istihdam edilenlerin
sayısı 2018 yılı Eylül döneminde bir önceki yılın
aynı dönemine göre 266 bin kişi artarak 29 milyon 63 bin kişi
olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Bu çerçevede
çalışmalarımız her zaman devam edecektir. Ben Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Etyemez.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde
Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Gürer.
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde en ciddi
sorunlardan biri işsizliktir. Bugün için ülkenin genelinde 7 milyona
yakın insanın işsiz olduğu artık
kanıtlanmış durumdadır. Bunun yanında üniversite mezunları
işsizdir. 1 milyonu aşkın üniversite mezunu iş
aramaktadır. Acı olan, mühendisler, mimarlar da iş
arayanların içine katılmıştır. Ülkede işsizlik
var mı yok mu? diye bazen konuşuluyor veya buraya gelip iktidar
partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın bazı
verilere dayanarak anlattıkları oluyor ama işsizliğin hangi
boyutta olduğunu anlamak için, geçen yıl ülkede kaç kişi kendini
işsizim diye yaktı, bir ona bakmak lazım. Meclisin
kapısına kadar gelip işsizim diye kendisini yakan
insanların olduğu bir ülkedeyiz artık. Bunu kabul edelim.
Her gün konkordato ilan eden iş yerlerinin
dışında Türkiye genelinde kapanan iş yerlerinden haber
geliyor, işçiler geçici olarak işten çıkarılıyor,
işsiz kalıyorlar. İşsizlik Fonundan yararlanması
gereken beş ay yirmi dokuz gün ya da dokuz ay yirmi dokuz gün
çalışanlara bu hak da sağlanmadı.
Şu anda ciddi anlamda ülkenin genelinde
işsizlik yaygınlaşıyor ve kadınlarda ne yazık ki
işsizlik rakamı yüzde 24lere vurmuş durumda. Genç işsizlik
artıyor. Ülkenin bu anlamda üretime yönelmesi lazım. Endüstri 4.0
gerçekleşmesiyle robotlaşan iş yerlerinden çıkacak
işçilerle sorun daha da büyüyecek.
Bunun çözümü var mı? Var. Biraz evvel
reddettiğiniz tarımla ilgili araştırma önergesinde konu
edilen ülkenin tarım politikasının
plansızlığıyla bu işi çözebiliriz. Bunun için
yapılacak olan, tarım ve hayvancılıkta planlamayla
geleceğimizi doğru kurgulamak, ürettiğimiz ürünü kendimiz
işleyerek yurt dışına satabilecek potansiyeli
geliştirmek. Bu yönde Türkiyede yatırım alanlarını
çoğaltabiliriz, tarım ve sanayide oluşabilecek çalışma
alanlarına işsizlerimizi yönlendirebiliriz, yoksa gidiş iyi
değil. Elinizdeki veriler, rakamlar, sokakla örtüşmüyor. Sokakta
yokluk, yoksulluk artıyor, işsizlik artıyor. Bunun
yansıması sizlere de geliyor, bizlere de geliyor. Her gün onlarca
insan telefonda ağlıyor; İşsizim. diyor,
Perişanım. diyor, Ne yapacağım sayın vekilim?
diyor. Bu, kulaklarımızda sabaha kadar çınlıyor ve ben
kendi adıma, vicdanen, uyurken bile rahat edemiyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) O anlamda,
işsizlik yok denemez.
Bunun için de bu tür araştırmalara, gelin,
karşı çıkmayın. Bürokratların yarattığı
yanlışların üstüne tuz biber ekmeyin. Gelin, bu konular
araştırılsın. Ülkede durum nedir? Meclisin eliyle bunu
düzeltecek yöntemler geliştirelim diyorum.
Bu bağlamda, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözer ve arkadaşları tarafından, beyin göçünün
nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması
amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
9/1/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/1/2019 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ve
arkadaşları tarafından, beyin göçünün nedenlerinin ve
sonuçlarının araştırılması amacıyla 8/1/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (668 sıra
no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 9/1/2019
Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekilimiz Sayın Utku Çakırözer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süremiz beş dakika Sayın Çakırözer.
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sizlerden
bir talebimiz var: Türkiyede son yıllarda giderek artan beyin göçü
gerçeğini birlikte, milletin temsilcileri olarak masaya
yatıralım, araştıralım diyoruz, sizlerin
desteğini istiyoruz.
Bu gerçek, Türkiyede
yurttaşlarımızın, hepimizin etrafında var.
Komşularımızın, arkadaşlarımızın birer
birer aileleriyle birlikte bu ülkeyi terk ediyor olması meselesi hepimizin
meselesi. Meseleye Bana ne, giderlerse gitsinler. ya da Gidenler haindir.
diye bakarsak bu sorunu asla çözemeyiz. Bu mesele yabancı bir gazetede
yayınlandı diye Türkiyenin gündemine gelmiş değil.
Tartışmayı o yazı alevlendirdi, bu doğru ama birkaç
yıldır onlarca makale çıktı hem Türkhem de dünya
basınında. Sadece muhalif kesimler de dile getirmiyor bu meseleyi.
İşte, Türkiye gazetesinde, Yeni Şafak gazetesinde değerli
meslektaşlarım bu konuyu tartışmaya açtılar.
Cumhurbaşkanı, Bilim ve Sanayi Bakanı beyin göçünü tersine
döndürecek projeler açıklıyorlar, teşvikler veriyorlar. Yani bu
mesele, The New York Times yazsa da yazmasa da herkesin dilinde, bu ülkenin ortak
derdi. Bakın Türkiyeden yurt dışına göç edenlerin
sayısı geçen yıl 113 bine ulaşmış. Bu rakam bir
yıl önce yani 2016da 69 binmiş yani yüzde 63 artış var.
Türkiyeye gelenler de oldu. diyebilirsiniz ama rakamlar incelendiğinde,
2016yla 2017 arasında gelenler arasında yüzde birkaç yani 1-2
diyebilecek bir artış söz konusu.
Gidenlere ilişkin çeşitli
araştırmalarda önemli unsurlar ortaya çıkıyor. Büyük
çoğunluğu 25 ile 35 yaş arasındaki gençlerimiz. Önemli
bölümü iyi yetişmiş, iyi eğitimli, meslek sahibi. Mesela
Hollandaya son bir yıl içinde binin üzerinde mühendis, doktor, AR-GEci
başvurmuş. Ayrıca yurt dışına göç eden
kadınların oranı giderek artmakta, yüzde 37den yüzde 42ye
çıkmış.
Bir de Türkiyeyi terk eden varlıklı
yurttaşlarımız var. Bakın iki yıl içinde toplam 12 bin
girişimcimiz dediğimiz, varlığı milyon dolar
üzerindeki yurttaşımız parasını,
yatırımını yurt dışına götürmüş.
Türkiye dünyada en çok girişimcisini kaçıran üçüncü ülke konumunda.
Amerikada konut alan yurttaşlarımızın sayısı bir
yılda 6 kat artmış. Elindeki parayı biriktirenler 500-600
bin euroya AB ülkelerinde; Maltada, İspanyada, Portekizde
vatandaşlık peşinde koşuyor. Bakın raporu yazan
yabancı örgüt bile diyor ki: İki yıldır üst üste 6 bin
milyoner Türkün ülkesini terk etmesi kaygı vericidir. Çünkü bunların
yerini aynı hızla yeni milyonerler doldurmamaktadır. Yani
zenginliğimiz azalıyor, yurt dışına kaçıyor
değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bir yanda bu
ülkenin iyi yetişmiş beyinleri, mühendisleri, hekimleri, eğitimcileri
ülkeyi terk ediyor, diğer yanda ise bu ülkede ekmeğini kazanıp
sermayesini artıran varlıklı yurttaşlarımız
vatanımızı terk ediyor. Bunların tamamı ülkemizin
ileri sanayi toplumuna, bilgi toplumuna, çağdaş topluma
ulaşması için anahtar konuma sahip insanlar.
Geleceğimiz dediğimiz gençlerimizin yurt
dışına gitme isteğinde son yıllarda büyük
artış var. Geçmişte de oldu; insanlar gidebilir, isteyebilir ama
bir fark var bu kez, hiçbiri dönmek istemiyor. Amaç, bir an önce bilgiyi,
donanımı kazanmaktı eskiden, geri dönmekti, şimdi öyle
değil.
Değerli arkadaşlarım, hepimizin
çevresinde var, bu tartışma yürüyor. İnsanlar,
vatanını, sevdiklerini, arkadaşlarını, dostluk
kardeşlik ortamını isteyerek, seve seve terk etmez. Peki, o
zaman bu ülkenin sorunu nedir? Sorunun bir ayağı hiç şüphesiz
ekonomik. Adalet ve Kalkınma Partisinin uyguladığı zengini
daha zengin, fakiri daha fakir kılan politikalar. Eğitimli işsiz
oranı milyonları geçmiş durumda. Göçenlerin bir bölümü bu
nedenle gidiyor.
Sorunun bir diğer ayağı ise
profesyonel hayatın her alanında liyakatin, bilginin, eğitimin
bir kenara bırakılması. Bakın, üniversitelere AKP
milletvekilleri, büyükelçiliklere AKP milletvekilleri atanıyor. Kamu
kurumlarında, hastanelerde iyi eğitimin, bilginin, yetkinliğin,
çok çalışmanın değeri yok. Onların yani liyakatin
yerini yandaşlık, partiye, tarikatlara ya da
bazılarının deyimiyle davaya sadakat almış,
eşi dostu kayırmacılık almış durumda. Öyle
olunca da gençlerimizin, yetişmiş
yurttaşlarımızın bu ülkeye dair umutları, gelecek
hayalleri azalıyor. Umudunu, hayalini, planlamasını başka
ülkelere bırakıyor.
Sorunun belki de en önemli ayağı ise
demokrasi değerli arkadaşlarım; özgürlükler alanındaki geri
gidişimiz, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında tek adam
yönetiminin baskıcı yönetimi, yasakçı yönetimi,
kutuplaştırıcı siyasetin hayatın her alanına
yansıması. Bir keyfiyet rejimi kuruldu, iktidar üzerinde hiçbir denge
denetim mekanizması kalmadı. Bakın, göstergelerde, hukukun
üstünlüğünde 113 ülke arasında 101inci sıradayız,
basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 157nci
sıradayız, Küresel Barış Enstitüsü
araştırmalarında 163 ülke arasında 149uncu
sıradayız.
Medya baskı altında, sivil toplum
korkutulmakta, hedef gösterilmekte. Türkiyede on binlerce
yurttaşımız düşünceleri nedeniyle soruşturulmakta,
tutuklanmakta, işlerinden atılmakta.
Değerli arkadaşlarım,
Eskişehirden örnek vereyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Türkiyenin en önemli psikiyatri
hocası Cem Kaptanoğlu ve onlarca hocamız çok sevdikleri
akademiden ayrılmak zorunda bırakıldılar. İşte
Ankara Üniversitesinden Cenk Yiğiter, üniversiteden atıldı,
Avukatlık yapayım. dedi, engellendi; yeniden üniversiteye girdi,
kazandı, Öğrenci olamazsın. dediler; pasaportu elinden
alındı. Bu insanlar ne yapsınlar değerli
arkadaşlarım?
Türkiyede yaşanan Türkiyede kalmıyor,
tüm dünya görüyor. Dünyadan Türkiyeye Erasmusla gelen akademisyenlerin
sayısında da yüzde 50 azalma var.
Değerli arkadaşlarım, yani Türkiye
neyi kaybetmekte? Giden her beyin, yüksek teknolojide gerileme demek; bilim
üretiminde, AR-GEde, ileri sanayide duraklama, düşüş demek; kamu
hizmetinde mesela sağlıkta, eğitimde nitelik kaybı demek;
özetle insani geri kalmışlık demek.
Sorun nasıl çözülür? Değerli
arkadaşlarım, bu beyin göçünü önlemek için istediğimiz bu
araştırma komisyonu kurulsa da kurulmasa da yapmamız gereken
şey belli; bir an önce demokrasimizi iyileştirmek, özgürlük ve güven
ortamını sağlamakla işe başlamalıyız.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakırözer.
Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ
Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Türkkan.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisiyle alakalı konuşmama iki örnekle
başlamak istiyorum.
Antalyada 2 lise öğrencisi kardeşimiz
öğretmenleriyle beraber bir ilaç yapıyorlar. Bu ilacı geç
iyileşen yaraların ve yanıkların tedavisinde kullanmak
üzere tasarlıyorlar. Üstelik ilaç yapımında kimyasallar yerine
atık yengeç ve karides kabukları kullanıyorlar. Bizim
TÜBİTAK var ya, bir zamanlar hayvanat bahçesinin müdürünü başına
atadığımız TÜBİTAK, bu yavrularımızın
bu başvurusunu reddediyor. Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Bu proje
Amerikada 54 ülkeden 2.450 proje arasında 1inci seçiliyor, bizim
TÜBİTAKın reddettiği bu proje.
Diğer bir örnek de şöyle: Manisadan
-bizim Tamer Akkalın memleketinden- lise öğrencisi 4 yavrumuz
hastane, toplu taşıma araçları gibi yerlerde üst solunum
yolları enfeksiyonu ve bunun gibi hastalıkların fazla
olduğunu fark ederek öğretmenleriyle bir projeye
başlıyorlar, bu projeyi başarıyla neticelendiriyorlar.
İnsanların toplu olarak bulundukları yerlerdeki
havalandırma temizliği için kimyasal değil de bitkisel
birtakım karışımlarla bir antiseptik oluşturuyorlar,
bir temizleyici hazırlıyorlar. Sonra, hiç tahmin edemediğiniz gibi,
aslında hepimizin bildiği gibi TÜBİTAK bu projeyi de reddediyor,
kabul etmiyor ve bu, bizim çocuklarımız var ya onlar, yüzde yüz yerli
ve millî olan bu projelerini Harvarda ve Almanya Uluslararası Sanat ve
Bilim Konferansına davet edilerek orada anlatıyorlar.
Arkadaşlar, bunların hiçbiri şaka değil, hepsi ciddi
şeyler.
Hollanda Göç ve Vatandaşlık Kurumu
verilerine baktığınızda, geçen yılın on bir
aylık bölümünde, 2018in on bir aylık bölümünde Türkiye'den 1.020
akademisyen ve yüksek eğitimli kişinin Hollandaya başvuruda
bulunduğu görülüyor. Yani siz Bu 1.020 kişinin hepsi de vatan haini,
bunlar var ya bu vatanı hiç sevmiyorlar. derseniz haksızlık
etmiş olursunuz. Bence şapkayı önünüze koyup düşünmenin
zamanıdır çok geç olmadan.
TÜİK verilerine bakıyorsunuz, Türkiye'den
göç eden kişi sayısı 2017 yılında bir önceki yıla
göre yüzde 43 olarak artmış, 253.640 olmuş. Sayın
Cumhurbaşkanı bu rakamı yalanladı ama bu, bizim rakamımız
değil, bu, TÜİKin rakamı; hani Genel Müdür
Yardımcısını görevden aldığınız kurum
var ya bu doğru rakamları yayınlıyor diye, o kurumun
rakamı bu.
Üstelik, çok daha acı bir şey
söyleyeceğim size, göç edenlerin yüzde 16sı 25 ve 29 yaş
arası; yani bizim yarınlarımız, yani bizim
umutlarımız, yani bizim gençlerimiz. Kendi vatanlarında
değersiz hissediyor bu gençler kendilerini ve çok daha kötü bir şey
söyleyeceğim, yarına ait umutları yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Biz, gençlerimizin
umutlarını yarınlara taşıyamazsak bu ülkenin hâli nice
olur; bu ülkenin geleceğinden ne bekleyebiliriz?
Size çok üzülerek bir şey söylemek istiyorum,
sermaye kaçışından ayrıca bahsedebiliriz ama beyin göçünden
bahsedeceğim. Makedonyanın nüfusu 1,5 milyon; 600 bin göçmen, 900
bin yerleşik nüfusu var. Ülkenin ekonomik durumu belli. Şu anda
Makedonya Büyükelçiliğine başvurmuş 30 yaş altı 670
genç var; Makedonya vatandaşı olmak istiyormuş, oraya
yerleşmek istiyormuş. Yani Türkiye Makedonyadan daha mı kötü
durumda? Sadece ekonomik açıdan ele almayın bunu, Türkiye'de insanlar
üzerlerinde hissettikleri baskıdan da kaçıyorlar, insanlar mutsuz. Bu
baskı ortamı değişmezse bu gençlerimizi bu ülkede çok daha
fazla tutamayacağız. Umuyorum aklımız
başımıza gelir vakit çok geçmeden.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkkan.
Öneri üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Turan.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Turan.
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bilim göçünü
engellemenin, beyin göçünü engellemenin tek yolu ülkedeki özgürlük
ortamının artmasıdır. Su akar, yatağını
bulur. derler, aynı onun gibi beyin göçü de bilimsel süreçlerle
iştigal eden insanlar da kendileri için en uygun yerler nerelerse oralara
giderler.
Bugün Türkiye'de ciddi bir beyin göçü sorununu
tartışıyorsak bununla eş anlamlı olarak ülkedeki
demokrasi meselesini ele almak ve tartışmak zorundayız.
Bakın, barış bildirisine imza atan binlerce akademisyen
görevlerinden uzaklaştırıldı. Savaş bir halk
sağlığı sorunudur. diyen meslektaşım, hekimler
-ki bunların önemlice bir kısmı akademisyendi- akademiden
uzaklaştırıldı. AKP iktidarında, kendine benzemeyen
hemen herkes, bir biçimiyle yaşam koşulları
zorlaştırılmak suretiyle, bir tür toplumsal mobbing uygulanmak
suretiyle dışarıya gitme gerçeğiyle karşı
karşıya bırakılıyor.
Fakülteden beraber mezun olduğumuz bir arkadaşım
iki ay önce bana enteresan bir şey söyledi. Bu arkadaş genetikçi ve
Türkiye'nin genetik alanında çok iyi isimlerinden birisi, ismi bende
saklı. Yazdığım makalenin enstitü müdürü tarafından
içinde Evrim Teorisi vurgusu olduğu sebebiyle eleştirilmesi ve bir
gerilim çıkması sebebiyle makalemi yayınlamaktan vazgeçtim,
ülkeyi terk etmeyi düşünüyorum. dedi. Bu galiba gelinen son nokta. Bilime
karşı ne kadar yabancı davranırsak bilim de bize o kadar
yabancı davranır.
Aslında bazı örnekler var. Bakın, ikinci
savaşta Nazi zulmünden kaçan Alman bilim insanları ABDyi var
ettiler. Einsteindan Oppenheimera kadar nükleer fizik alanında
çalışan insanlar Manhattan Projesini ortaya koydular. Ya da uzay
programı von Braun gibi öncü fizikçiler sayesinde gelişti. ABDyi ABD
yapan şey tam da oradan gelenlerdi.
Peki, geride Almanyaya ait ne kaldı?
Arkadaşlar, Almanya şu anda bütün İslam ülkelerinin
ürettiği gayrisafi millî hasılanın daha fazlasını
üreten bir ülke. Buna rağmen Almanya ikinci savaşta kaybettiği
akademisyenlerden yani yaşadığı bilim göçünden dolayı
şu anda akademik olarak hâlâ iki ayağının üzerinde
durabilmiş durumda değil. Bütün ileri hâline rağmen, gayrisafi
millî hasıla üretme noktasındaki maharetine rağmen durum ne
yazık ki böyle.
O dönemde 1.500 civarında akademisyen ABDye
gitti, 800 civarında akademisyen Türkiyeye geldi. Hani 1930larda yüzde
10larla bir büyümeden bahsedilir ya işte önemli sebeplerinden bir tanesi
Türkiyeye gelen, İstanbul Üniversitesini var eden, Ankara Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesini, Ankara Üniversitesini var eden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave edeyim.
RIDVAN TURAN (Devamla) Çok sayıda Alman bilim
insanının katkısı sayesinde bunlar bu hâle geldi.
Dedim ya, bilim özgür çalışabileceği
yeri arar ve sonuçta bulur. Lidere kesin itaatin olduğu, ideolojinin bilim
üzerinde hegemonya tesis ettiği yerlerde bilimsel gelişme olmaz ve
beyin de ister istemez başka ülkelerde kendisini var etmeye başlar.
Yani bunu antik toplum için de söyleyebiliriz. Antik
Yunanın felsefi temeli daha sonra İslam medeniyetini bir ölçüde
belirledi. Orada oluşan muazzam sentez bu defa Batıya döndü ve
Batıyı önemli ölçüde belirledi. Şimdi bunların hepsi
entelektüel varlığın akışıydı, entelektüel
bir süreçti.
Vallahi, büyük olasılıkla, bu, kabul
edilmeyecek. Ben kabul edilmesini çok isterdim bu önergenin ama kabul
edilemeyecek. Yalnız, ben size söyleyeyim: Bilim, beyin Nazi
Almanyasından niye göçtüyse AKP Türkiyesinden de o sayede göçüyor değerli
arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekili,
bir açıklamada mı bulunacaktınız?
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir cümleyle kayıtlara geçmesi açısından
Son cümlesinde AKP Hükûmeti diyerek Nazi
Almanyasıyla bir benzeşme yapılmak istendi,
dolayısıyla bunu kesinlikle reddediyoruz. Türkiye, demokratik bir
ülkedir, millet iradesinin geçerli olduğu ve yönetimin millet iradesiyle
teşekkül ettiği, özgürlüklerin genişletildiği, temel hak ve
özgürlüklerin yargı düzeninde korunduğu, her bir kişinin idari
ve yargı başvurularının rahatlıkla
yapılabildiği ve neticelendirildiği demokratik, özgür bir
ülkedir. Elhamdülillah, bilim düzeyinde ne noktalara geldiğimizi biraz
sonra değerli arkadaşlarımız kendi sıraları
geldiğinde açıklayacaklar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Orhan Erdem. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Erdem.
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
CHP grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Öncelikle Amerikan The New York Times gazetesinde
çıkan bir yazıyla ilgili gündemde artan bir söyleme buradan
rakamlarla cevap vermek istiyorum.
Bu haberde 250 bin Türkün ülkeden göçü ifade
edilmekte. Bir kere, bu sayının doğrusu 113.326 kişi.
Bununla birlikte, Türkiyeye yurt dışından göç eden Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı sayısı 101.772. Yurt
dışına verilen net göç sayısı 11.554. Bu haberdeki
ifadeler -haber kaynağının bunu düzelteceğini umuyoruz-
TÜİKten alınmış, ancak doğru verilmemiştir.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sizin
kaynağınız ne?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) TÜİK yanlış
mı yapıyor? TÜİK yalancı mı?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bakanlar hep
TÜİKe yönlendiriyor sorularımızı. Soru soruyoruz,
TÜİKten öğrenin. diyorlar.
ORHAN ERDEM (Devamla) Hepimiz biliyoruz,
istatistikte rakamlar yalan söylemez, insanlar rakamları yalan söyleyecek
hâle çevirir, bunu hepimiz biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben bir şey
soruyorum: TÜİK yalan mı söylüyor sayın konuşmacı?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sizin
kaynağınız ne?
ORHAN ERDEM (Devamla) Ben gerçek rakamları
verdim.
BAŞKAN Karşılıklı
olmasın değerli arkadaşlarım, Sayın Erdem, siz Genel
Kurula hitap edin.
ORHAN ERDEM (Devamla) Bu konuda,
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilk 100 Günlük Programda
TÜBİTAK ile Uluslararası Lider Araştırmacılar
Programı hazırlanmış, 15 Aralıkta başlayan bu
süreç 15 Şubat 2019a kadar devam ediyor. Bu ne getiriyor? Tersine beyin
göçü açısından yurt dışından ülkemize gelecek
akademisyenlere, araştırmacılara ilk etapta 1 milyona varan
araştırmacı desteği, aylık 24 bin burs, aile
yardımı, sayfalarca haklar oluşturan bir yeni Lider
Araştırmacılar Programı da başlatıldı.
Bunun dışında, ben Millî Eğitim
Bakanlığında altı yılı aşkın bakan
yardımcılığı yaptım. Göç olarak ifade edilen bu
şeyin bir kısmını ülkemiz kendisi de sağlıyor.
Sadece Millî Eğitim Bakanlığı 1416 sayılı
Kanunla her yıl bin kişiyi yurt dışına, iki
yıllık, üç yıllık doktoraya, post doktoraya gönderiyor. YÖK
gönderiyor, yine TÜBİTAK gönderiyor, üniversiteler gönderiyor; AK
PARTİyle birlikte zaten bu konuda bir hareketlilik yaratıldı.
Bu göçün gidip kalan bir göç değil, aksine, birçoğu orada
eğitimini tamamladıktan sonra dönen kişilerden
oluştuğunu da ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdem, bir dakika ilave
edelim.
ORHAN ERDEM (Devamla) Böyle olmasa, 2002
yılında bu ülkenin en önemli sanayisi olan savunma sanayisinin yüzde
80i yabancı iken bugün bu oran yüzde 35lere düşürülebilir miydi?
Şu anda yüzde 65 yerli üretim yapıyoruz. Yine, ülkemizin
yetişmiş insanları birçok alanda önemli konularda
başarılara imza atıyor.
Ben kısacası bu konuda bir önergeye gerek
kalmadan ülkemizin ilgili birimlerinin bu konuya gerekli katkıyı,
desteğini verdiğini ifade etmek istiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, sayın
hatip bizim bilgi kaynağımızın bir gazete, Amerikan
menşeli bir gazete olduğunu ifade ederek sayın
konuşmacının bilgi kaynağını farklı yönde
anlamlandırmıştır. Bu konuda yerinden 60a göre bir söz
verirseniz Sayın Utku Beye izah etsin.
BAŞKAN Peki.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin,
Konya Milletvekili Orhan Erdemin CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben zaten konuşmamda, bu konunun sadece The New
York Times makalesiyle gündeme gelmediğini, Türkiyenin gündeminde
olduğunu uzun uzun anlatmıştım ancak o makale
bağlamında, ben o makaledeki 200 küsur bin rakamını da
kullanmadım, tam tersine, İstatistik Kurumunun, kendi kurumunuzun
rakamını kullandım.
Burada dikkat çekici bir olgu var, Adalet ve
Kalkınma Partili değerli mevkidaşımıza onu
hatırlatmak isterim, o da şu: Geçen yıl yani 2016-2017
arasında Türkiyeden yurt dışına göç edenlerin sayısı
69 bin, 2017-2018de bu rakam 113 bine çıkıyor, yaklaşık
neredeyse 2 katına yakın, yüzde 70leri, 80leri bulan bir oran.
Kendisinin bahsettiği,
Cumhurbaşkanlığının bu makaleyle ilgili
yaptığı açıklamada biliyorsunuz Ülkemize gelen de oluyor.
dedi. Ben de konuşmamda ondan bahsettim Gelenler oluyor. diyebilirsiniz
diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın hemen Sayın
Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Bakın, 2016
ile 2017 arasında ülkemize gelen yani ülkemize göç eden sayısı
107 bin iken 2017-2018 arasında bu rakam 101 bine düşüyor yani 6 bin
azalma var. Bir yerden gidenler 2 kat artarken gelenler de azalıyor. Ben
de konuşmamda bilim insanlarının da gelişinde azalma
olduğunu da söylemiştim.
Yine sayın mevkidaşım
konuşmasında Hükûmetin projelerinden bahsetti. Biz de bu projeleri
izledik, Sayın Cumhurbaşkanının, Sanayi ve Teknoloji
Bakanının teşviklerini. Bakın, işte, bir perşembe
günüydü kasım ayında yanılmıyorsam, teşvikler
açıklandı. Bakın, bu teşviklerden bir gün sonra, cuma günü
Türkiyede, aralarında Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü
Öğretim Üyesi Profesör Betül Tanbay ve Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dekanı Profesör Turgut Tarhanlının da bulunduğu çok
sayıda bilim insanı evleri basılarak gözaltına
alındı. Yani sadece teşvikle, para önermekle ya da başka,
güzel gelecek vaatleriyle olmuyor. Ülkenizde demokrasi olmayınca,
ülkenizde siz bilim insanlarını yaka paça götürürseniz siz yurt
dışındaki vatandaşlarımızı geriye
getiremezsiniz, onu söylemek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözer ve arkadaşları tarafından, beyin göçünün
nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması
amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Türkkan.
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
konuşmacı benim konuşmamda sarf ettiğim rakamların
doğru olmadığını bahisle beni doğru söylememekle
itham etti. Bununla ilgili bir cevap hakkımı yerimden kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim yerinizden.
Bundan sonra birkaç arkadaşımıza
yerinden söz vereceğim 60a göre, ondan sonra bir ara vereceğiz
arkadaşlar.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Konya
Milletvekili Orhan Erdemin CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
ben biraz evvel Türkiyede göçle ilgili bazı rakamlar verdim. Bu
rakamların da benim kendi bilgilerim değil, Türkiye İstatistik
Kurumunun rakamları olduğunu söyledim. Hatta bir şey daha ilave
ettim, Sayın Cumhurbaşkanı yalanladı bu rakamları.
dedim ama şu anda gösteriyorum size, 5 Eylül 2018 tarihli Türkiye
İstatistik Kurumu sayfası.
Şimdi, burada bir hadise var. TÜİK yalan
söylüyorsa yalan söyleyen bir kurumun bu devlette hâlâ ne iş
yaptığını biz vatandaş olarak merak ediyoruz ama
TÜİK doğru söylüyorsa Sayın Cumhurbaşkanı niye yalan
söyleme gereği hissediyor? İkisinden bir tanesini tercih etmek
lazım.
Size daha acı bir gerçekten bahsedeceğim.
Biraz evvel yüzde 15,5 genç nüfusundan bahsetmiştim; 24-29. 20 ile 29
yaş arasını alırsanız yurt dışına
çıkan genç nüfus göç edenlerin arasında yüzde 42,6. Yani gençlerimiz
kaçıyor. Gençler sadece ekonomik saiklerle kaçmıyorlar, demokrasi
olmadığı için kaçıyorlar, hukuk rafa
kaldırıldığı için kaçıyorlar, adaletsizlik
olduğu için kaçıyorlar, yarınlara ait umutları
olmadığı için kaçıyorlar. Bu gençler benim gençlerim
değil, bizim gençlerimiz, sizin de akrabalarınızdan gidenler
var. Dolayısıyla, bu gençlerin yurt dışına
kaçışını engellemek, bu konuda araştırma istemek
sadece bizim değil, sizin de vazifeniz olmalı diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum efendim. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Enginyurt
32.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, vergi borcu olan
yerel gazeteler Basın İlan Kurumundan aldığı ücretleri
alamayacağı için genelgenin değiştirilmesi konusunda Maliye
Bakanına seslendiğine, Anadolu basınının sesi
kısılırsa Türkiye'nin sesinin kısılacağına
ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Anadolu basını yani yerel gazetelerimiz
Basın İlan Kurumundan aldıkları, ayda 2 defa ödenen
ücretlerle ayakta kalmaya çalışmaktadır. Bugün yayınlanan
yeni bir kararla, Maliye Bakanlığı vergi borcu olan yerel
basının bu paylarını alamayacaklarını ifade etti.
Bu, geçen sene olmuştu, bir yıl ertelenmişti. Sayın Maliye
Bakanına aracılığınızla seslenmek istiyorum:
Aylık maliyetleri 35 bin lirayı aşan, kazançları 15 bin
lira seviyesinde olan ve Basın İlan Kurumundan bu parayı da
alamayan yerel basınımız ciddi bir sıkıntıyla
hatta kapanmayla karşı karşıya kalmıştır.
Bunun ertelenmesini talep ediyorum. Anadolu basını zordadır,
Anadolu basınının sesi kısılırsa Türkiye'nin sesi
kısılır; kısılmaması için bu genelgenin
değiştirilmesini hassaten rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Ünver
33.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, 10
Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutladığına, yükselen
maliyet artışı nedeniyle Karamanda günlük gazetenin
çıkmadığına, Anadoluda basının kan
ağladığına ve Hükûmetin bu duruma çare bulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yarın 10 Aralık Çalışan Gazeteciler
Günü. Bu günü kutlamadan önce söylemem gerekir ki Anadoluda basın kan
ağlıyor. İlim Karamanda günlük çıkan 6 gazetenin
tamamı son ekonomik gelişmeler sonucunda personel maaşı,
vergi, sigorta, kâğıt ve kalıp maliyetlerindeki yüzde 200-300
oranındaki artış sebebiyle haftalık çıkma kararı
almıştır. Yükselen maliyet artışı sebebiyle
yaşanan bu gelişme beni ve tüm Karamanı üzmüştür.
Türkiyenin 70nci ili olan Karamanda artık günlük gazete
çıkmamaktadır. Böyle giderse Anadoluda faaliyet gösteren 3 bin
civarındaki gazete kapanmak durumunda kalacaktır. Hükûmetin bu duruma
bir çare bulması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Bu burukluk içinde, ekonomik ve siyasi baskılar
altında yaşam mücadelesi veren basın
çalışanlarımızın 10 Aralık Çalışan
Gazeteciler Gününü bugünden kutluyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kılıç
34.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Kahramanmaraş ilinde ve ülkede ilime, bilime
gereken önemin verildiğine ve Sütçü İmam Üniversitesine gösterilen
ilgiden dolayı herkese teşekkürlerini sunduğuna ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitemiz 11
fakülte, 3 enstitü, 5 yüksekokul, 10 meslek yüksekokulu, rektörlüğe
bağlı 5 bölüm, 1 araştırma ve uygulama hastanesi, 19
uygulama ve araştırma merkezi, 1.274 akademik personel, 41.800
öğrenci
İlimizde 5.157 kişi kapasiteli 9 yurt
bulunmaktadır. Üniversitemizde 1.639 yabancı öğrenci eğitim
görmektedir. Ayrıca ÜSKİMde 11 laboratuvar bulunmakta, 21
TÜBİTAK projesi ve 3 SAN-TEZ ve 1 AB projesi
tamamlanmıştır. 1 KOSGEB ve 1 TÜBİTAK projesi devam
etmektedir. Teknokent toplam 31 firma, 75 çalışanla faaliyet
göstermektedir. 61 proje tamamlanmış olup 47 proje devam etmektedir.
İlimizde, ülkemizde ilime, bilime, akademiye
gereken önem ve rağbet gösterilmektedir. Sütçü İmam Üniversitesine
gösterilen bu rağbetten dolayı ben katkı yapan herkese
teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu
35.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden
Kaboğlunun, cüzdanı dolu olanlar ile beyni güçlü olanların yurt
dışına gittiğine ama burada çürütülenlerin de olduğuna
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben Sayın Çakırözerin bahsettiği bu
beyin göçü üzerine üçüncü boyutunu ekleyecektim, gerçi konuşuldu.
Türkiyede tamamen görev dışı bırakılan ve çürütülen
beyinler, hiçbir iş yapamayan, yurt dışına da
pasaportsuzluk nedeniyle gidemeyen ve yargı kapısını bile
tıklatamayan yüzlerce, binlerce kişi
Bu açıdan
bakıldığı zaman, evet, cüzdanı dolu olanlar yurt
dışına gidiyor, beyni güçlü olanlar gidiyor ama burada
çürütülenler var.
Birinci parti mensubu Sayın Erdemin
Türkiyeye geldiler. dediği 101 bin kişi içerisinde acaba 250 bin
dolara yatırım yapan ve yatırım yaptığı için
kabul edilen yurttaşlar da var mı? Zannediyorum bu konuları
biraz daha bütünsel olarak ele alsaydık bu önerinin
haklılığı ortaya çıkardı diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdem
36.- Konya Milletvekili Orhan Erdemin, Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, Türkiyenin bilimde, teknolojide, savunmada belli bir
yere geldiğine ve yapılması gerekenleri yapacak iktidarın
var olduğuna ilişkin açıklaması
ORHAN ERDEM (Konya) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Ben sayın grup başkan vekilinin ifadeleri
için kullanmadım, Amerikada çıkan dergideki rakamların
yanlışlığı üzerine bu ifadeyi kullandım.
İkincisi, tekrar, CHP sözcüsünün söylediği
rakamlar doğru, gelenleri de kattığımızda 11 bin gibi
bir göçten bahsediyoruz. Hareketli bir coğrafyayız, sadece 6 milyon
yurt dışında vatandaşımız var. Yetişen
çocuklarının her yıl okul gibi çeşitli nedenlerle gitme
arzuları, gelmeleri var; bu hareketli coğrafyada bunlar çok
doğal. Bilim insanlarının birinin bile yurt
dışına gitmesini istemeyiz, ne kadar çok getirebilirsek buna
bakarız, bu derdi hep birlikte paylaşıyoruz ama son sözcünün
dediği gibi, vatandaşlık hakkı için gelmek ayrı, Türk
vatandaşının gitmesi ayrı, bunları ayırmak
lazım. Hükûmetimiz bu konuda çok hassas. Her kanunda, her çalışmada
bu konu gündeme gelmekte. Rakamlar, gelinen nokta, bilimde, teknolojide,
savunmada Türkiyenin aldığı yol da bu noktada bir yere
geldiğimizi gösteriyor ama bir şeyler daha yapmamız gerekiyorsa
da yapacak olan bir iktidar olduğumuzu ifade etmek istiyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
43üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Konya Milletvekili Ziya
Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 24üncü maddeleri kapsamaktadır.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde konuşmalara
başlıyoruz.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Esin Kara.
Süreniz on dakika Sayın Kara.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Temel kanun olarak görüşülen kanun teklifinin
birinci bölümünde 24 madde yer almakta olup bu maddelerde, bazı
bakanlık ve kurumların ihtiyacı olan ve çeşitli toplum
kesimlerine bazı hak ve imkânlar getiren düzenlemeler yapılmaktadır.
Teklifin 1inci maddesinde, Türk Silahlı
Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü
kullanımındaki kadastral yolların hazine adına tescil
olunması düzenlenmektedir. Böylelikle kışla arazilerinin imar
uygulamasında kadastral yolların kapanması neticesinde belediye
adına oluşan hisselerin doğrudan hazineye tescili
amaçlanmaktadır.
Teklifin 2nci maddesinde, Emniyet Genel
Müdürlüğü kadrolarında göreve yeni başlayacak memurların,
görevleri süresince Polis Bakım ve Yardım Sandığına
daimi olarak ortak olmaları öngörülmekle birlikte, 27 Aralık 2018
tarih ve 7159 sayılı Kanunla bu düzenleme
yapıldığından maddenin, teklif metninden
çıkarılması gerekmektedir.
Teklifin 3üncü maddesinde, varlık
finansmanı fonlarının sermaye piyasası araçlarına sahip
olmaları veya sermaye piyasalarında yaptıkları
işlemler nedeniyle elde ettikleri gelirler ile sermaye piyasası
araçlarının devri yoluyla elde ettikleri gelirlerin banka ve sigorta
muameleleri vergisinden istisna tutulması düzenlenmektedir.
Teklifin 4üncü ve 5inci maddelerinde, kamu kurum
ve kuruluşları hariç, Türk Hava Kurumu ile sivil
havacılıkta görevli pilotlar ve kabin memurlarına ödenen
aylık ücretlerin vergilendirilmesine yönelik düzenlemeler yapılmaktadır.
Bu ücretlerin gelir vergisinden istisna hükümlerinde uygulamaya yönelik
bazı tereddütlerin giderilmesi amacıyla söz konusu personele
yapılan aylık ücret ödemelerinin gerçek safi değerinin yüzde
70i, gelir vergisinden istisna edilmektedir. Esasen, bordrolu çalışanların
ücret gelirleri üzerinde ağır vergi yükü bulunmaktadır. Asgari
ücretlinin bile, vergi tarifesinden dolayı vergi oranları
yükselmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ücretin vergilendirilmesine
yönelik hükümlerin gözden geçirilmesini, asgari ücretten vergi
alınmamasını ve çalışanların asgari ücret kadar
gelirlerinin vergi dışı bırakılması
görüşündeyiz. Ayrıca, asgari ücretlilere büyük şehirlerde
ulaşım desteği verilmesini savunuyoruz.
Teklifin 6ncı maddesinde, Tarım Ürünleri
Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin
elden çıkarılmasından doğan kazançlara dair gelir ve
kurumlar vergisi istisnası süresinin 31 Aralık 2023 tarihine kadar
uzatılması düzenlenmektedir.
Teklifin 7nci maddesinde, Türk Silahlı
Kuvvetleri envanterindeki ilaç ve tıbbi sarf malzemenin herhangi bir ücret
veya katılım payı alınmaksızın bazı
harekâtlarda veya yerlerde görev yapan personelin tedavilerinde
kullanılabilmesi düzenlenmektedir.
Teklifin 8inci ve 9uncu maddelerinde, Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği uzmanlığının kariyer
meslek olduğu hususundaki tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
Uygulamada kariyer uzmanlıkla ilgili bazı sorunlar da
bulunmaktadır. Mesleğe özel yarışma sınavıyla
giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlilik
sınavı sonrasında atanan gelir uzmanları, defterdarlık
uzmanları, Millî Emlak uzmanları, mali hizmetler uzmanları gibi
kariyer mesleklerinin de Anayasanın eşitlik ilkesi, hakkaniyet ve
adalet ilkeleri açısından diğer uzmanlarla aynı statüde
bulunması gerekmektedir. Kariyer meslek olduğu hâlde
merkez-taşra ayrımı yapılarak mağdur edilen
uzmanların özlük hakları, diğer kariyer uzmanlıklarla
eşit hâle getirilmelidir.
Ayrıca, Maliye ve Gelir İdaresi
teşkilatında kurum içi uzmanlık sınavları
açılmalı ve sınavlar sürekli hâle getirilmelidir.
Sivil savunma uzmanları da emsali personelle
aynı haklara sahip bulunmamaktadır. Mevzuatla denk tutuldukları
şube müdürü kadrosuna göre daha düşük ücret alan sivil savunma
uzmanlarının özlük hakları, çalışma
koşullarına uygun belirlenmemiştir. Ayrıca, aynı
kadroda kurumlar arası ücret farklılıkları
bulunmaktadır. Sivil savunma uzmanlarının statüleri düzeltilerek
özlük hakları iyileştirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 10uncu
maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan uzman tabip ve
sağlık sınıfı personelinin Sağlık
Bakanlığı ve diğer üniversitelerde görevlendirilmesine
imkân tanınmaktadır.
Teklifin 11inci maddesinde, Millî Savunma
Bakanlığında askerî hâkimler hakkında disiplin cezası
vermeye yetkili komisyonda, müsteşara verilen yetkilerin ilgili bakan
yardımcısı tarafından kullanılması, askerî
hâkimlerin tazminat alarak emekli olmalarına ilişkin sürenin 31
Aralık 2021 tarihine kadar uzatılması ve askerî hâkimlerin,
diğer hukuk hizmetleri başkanlıkları veya birimlerinde
geçici olarak görevlendirilmesine imkân tanınması düzenlenmektedir.
Teklifin 12nci maddesinde, Cumhurbaşkanı
tarafından büyükelçi unvanı verilerek özel bir misyonla
görevlendirilen büyükelçilik unvanının, geri
alınmadığı müddetçe devam etmesi öngörülmektedir.
Teklifin 13üncü maddesinde, devlete ait
üniversitelerin diş hekimliği fakülteleri ve bunlara bağlı
sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimlerinin, döner
sermaye işletmelerinin ilaç ve tıbbi malzeme alımlarına
ilişkin borçlarının Hazine ve Maliye Bakanlığı
bütçesinden aktarılacak kaynakla ödenmesi düzenlenmektedir.
Teklifin 14üncü, 15inci ve 16ncı
maddelerinde, İstanbul Bilim Üniversitesinin adının
Demiroğlu Bilim Üniversitesi, Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin
adının Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
şeklinde değiştirilmesine dair düzenlemeler
yapılmaktadır.
Teklifin 17nci maddesinde, Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterinin görev ve yetkilerinin kanunların yanı sıra
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde de yer alması söz
konusu olduğundan bu kapsamda değişiklikler
yapılmaktadır.
Teklifin 18inci maddesinde, organize sanayi
bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin yenilenebilir ve diğer enerji
tesislerinin teslim ve ifası ile Kültür ve Turizm
Bakanlığınca yayıncılık sertifikası
verilmiş yayıncılar tarafından yapılan kitap ve süreli
yayınların teslimi, katma değer vergisinden müstesna tutulan
teslim ve hizmetler arasına dâhil edilmektedir.
Teklifin 19uncu maddesinde, yurt içinde
yabancı paraya dayalı olarak yapılan teslim ve hizmetlerde
oluşan kur farklarının katma değer vergisi matrahına
dâhil edilmesi düzenlenmekte, bu suretle uygulamadaki tereddütlerin giderilmesi
amaçlanmaktadır.
Teklifin 20nci maddesinde, kentsel dönüşüm
projeleri kapsamında trampa yoluyla kamulaştırılan
taşınmazların hazineye devrinden dolayı kazanç
oluşmayacağı ve aynı işlemler ile teslimlerin katma
değer vergisinden istisna tutulacağına yönelik hükümlerin
uygulama süresi, Sultanbeyli Belediyesiyle yapılan devir işlemlerinin
tamamlanmamış olması dikkate alınarak 31 Aralık 2020
tarihine kadar uzatılmaktadır.
Teklifin 21inci maddesinde, imalat sanayisine
yönelik yatırımlarla ilgili katma değer vergisi ve kurumlar
vergisi teşviklerine dair uygulamanın 2019 yılında da
sürdürülmesi düzenlenmekte ve bu sürenin beş yıla kadar
uzatılabilmesi konusunda yetki verilmektedir.
Teklifin 22nci ve 23üncü maddelerinde ülke
ihtiyaçları çerçevesinde uluslararası iyi uygulamalar da dikkate
alınarak Finansal İstikrar Komitesi, Finansal İstikrar ve
Kalkınma Komitesi adıyla yeniden yapılandırılmakta ve
görev tanımları yapılmaktadır.
Teklifin 24üncü maddesinde, mera, yaylak ve
kışlak olarak kullanılan arazilerin jeotermal kaynak ve
doğal mineralli sular için zaruri olan alanların tahsis
amacının değiştirilebilmesine imkân
sağlanmaktadır.
Bu kanun teklifimizin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, İYİ
PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmail
Tatlıoğluna aittir. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Tatlıoğlu.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan,
Parlamentomuzun değerli mensupları; hepinizi şahsım ve
partim adına saygıyla selamlarım. 71 maddelik torba vergi kanun
teklifiyle ilgili değerlendirmeleri yapmak üzere huzurunuzdayım.
Komisyon üyesi olarak Komisyonda da
görüştüğümüz bu kanun maddeleri içerisinde bazılarına
olumlu yaklaştık, evet dedik ama önemli bir kısmına da
hayır dedik.
3üncü ve 4üncü maddeler, vergi istisna ve
muafiyetleriyle ilgili. Bunu defalarca bu Mecliste konuştuk ama bir defa
daha üzerinde duralım. Türkiye, OECD raporlarına göre,
yaklaşık 94 ülke içerisinde en karmaşık vergi sistemine
sahip bir ülke. Lütfen, bunun üzerine gidilmesi
Artık vergi, kanunlara
sığmıyor ve yeni uzmanlıklar oluştu. Uygulanamaz bir
kanun yapısı ortada ve etkinlikten uzaklaştı.
7nci madde, sınır dışı
güvenlik görevlerinde bulunanlara ilaç tedariki
Buna, biz evet dedik. Tahmin
ediyorum, grubumuz burada da yine olumlu yaklaşacaktır.
8, 9 ve 10uncu maddelerle yani askerî personel ve
kadrolarla ilgili düzenlemeyle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Bu,
gerçekten, bu kanunların, bu torba kanunun, maalesef çok iyi
hazırlanmadığının, kanun yapma kalitemizin nasıl
düşük olduğunun bir göstergesi. Sayın Altunyaldız da
burada, o da katıldı. Hatta, Milliyetçi Hareket Partisinin
değerli komisyon üyesi, çok yerinde bir sorgulamayla bu konuyu gündeme
getirdi ve baktık ki gerçekten de ortada hazırlıksız bur
durum var. Bu kanunun geri çekileceği veyahut da düzenlenerek Genel Kurula
geleceği söylendi ama maalesef, bakıyoruz ki bugün yine aynı
metinle karşı karşıyayız. Ben, bugün bunun Genel
Kurulda düzenleneceği şeklinde bir talebi gündeme getirmek istiyorum.
12nci madde, büyükelçilikle alakalı. Yani
Sayın Cumhurbaşkanı, bir görevle ilgili bir kişiyi
büyükelçi olarak görevlendirebiliyor ama akredite olmaksızın bu görev
bittiğinde büyükelçilik düşmüyor bu düzenlemeyle. Büyükelçilik görevi
tekrar geri alınıncaya kadar büyükelçilik devam ediyor.
Dolayısıyla biz bu uygulamaya karşı çıktık.
15inci ve 16ncı maddelerde de bir
mutabakatımız vardı Sayın Komisyon Başkanı ve
kanun teklifi sahibiyle. Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin
Gaziantep İslam Bilimi ve Teknoloji Üniversitesine dönüştürülmesi;
bu, tabii ki kabul edilebilir. Baktık ki sadece bir Karaçide bir de
Afganistanda bu isimli 2 üniversite var. Hâlbuki gerekçesine
baktığımızda şöyle olması lazım: Gaziantep
İslam Dünyası Bilim ve Teknoloji Üniversitesi. Doğrusu bu ve bu
konuda Sayın Başkan Bilgiç de teklif sahiplerinin başında
Sayın Altunyaldız da bir mutabakat hâlinde bunun düzeleceğini
söylediler ama buraya geldiğimizde yine aynı metinle
karşılaştık, bunları da bir ifade etmek istiyorum.
Yani milletvekili olarak da bir yapabilirliğimizin olması lazım,
madem orada Komisyon olarak düzenliyoruz, hiç olmazsa bir ortak akıl
üretelim.
Bu FİKKO konusuna
21inci maddedeki
yatırımlarda KDVnin uzatılmasına biz Komisyonda
İYİ PARTİ olarak olumlu yaklaştık.
Arkadaşlarımız burada kendi kararlarını verecektir,
biz Komisyon üyeleri olarak bu görüşümüzü belirttik.
22nci madde
Tabii, bu FİKKO konusu gerçekten
bir ayıplı duruyor. Bakın, kanun yaparken Sayın
Bakanın bir tweeti var yani bu, çok üzücü. Ben samimi söylüyorum, burada
anladım ki iktidar milletvekili olmak çok zor, ben bunu samimiyetle
söylüyorum. Yani milletvekili olmanın sıkıntıları var
ama iktidar milletvekili olmak çok zor.
33üncü maddede
Kamu İhale Kanunu yüz bilmem
kaçıncı kere yine değişiyor.
43üncü maddede malullük ve yaşlılık
aylıklarının 1.000 lira olması var. Biz bunu az bulduk,
olumlu karşıladık 43üncü maddeyi de ama asgari ücret seviyesine
gelmesini talep ettik, buna da evet dedik.
44üncü maddede firma kurumlarına, vergi
muafiyetine; buna da olumlu yaklaştık ama diğer bütün maddelere
olumsuz yaklaştık.
Çok değerli milletvekilleri, bu 71 madde, 16
farklı konuda tasarlanmış bir torba kanun.
Anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin kanun yapma tekniği, bundan sonra torba kanunlarla gidecek.
Yani, esasında sistemin üstü kurulmuş ama altı boş. Biz
bunun altını doldurmazsak, yarın şipşakçı
Meclis gibi bir tanımlama yaparlarsa bu tanımlamayı yapanlara
haksız diyemeyiz. Bu, biraz Meclisin kalitesiyle de alakalı. Bu,
hepimizin sorunu ama öncelikle Hükûmete destek veren siyasi partilerin.
Bir başka konuyu da ben özellikle gündeme
taşımak istiyorum. Bunu bütçeleme sürecinde de gördük. Meclisi
çalıştırmak, önceden iktidar partilerinin, şimdi de
Hükûmeti destekleyen siyasi partilerin görevi. Ama ben öyle gördüm ki yeni
sistem, bizzat AK PARTİ tarafından algılanmamış.
Bakın, bütçe teklifi var, bütçe teklifini sunuyorlar ve bütün partiler
görüşlerini belirtiyor ve sonunda Sayın Bakan, ilgili bir cevap
verecek ama her maddeyi AK PARTİ grup başkan vekilleri, sanki önceki
sistem gibi, söz alıp savunuyorlar, hatta AK PARTİye hiçbir
sataşma olmaması durumunda bile. Âdeta Ormanlar mı
değerli, madenler mi değerli? okullarda
yaptığımız daha önceki münazara dönemlerindeki gibi. Meclis
etkin çalışmıyor. Bakın, yok. Bakın, millete
şikâyet ediyorum: 3, 5, 7, 9, 10, 12
Yine AK PARTİden toplam olarak
15 kişi yok. Yani Meclis etkin çalışmıyor.
AHMET AKIN (Balıkesir) Nerede bu
milletvekilleri?
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla)
Bilmiyorum nerede ama ben bunu samimi söylüyorum.
Bir başka konu
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) -
İktidar olduğu zaman da muhalefet olmuyor yani.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Evet,
bakalım, değiştiğinde de bir bakarsınız, var
mı?
Bir başka konu var, parti dili ile devlet dili
birbirine karıştı. Bakın, parti dilini devlet dili
kullanırsa devlet acziyet içinde olur. Devlet, parti dilini
kullanırsa sert, otoriter, faşizan diyebilirsiniz ama öbürkünde
zafiyet olur.
Bakın, dün bir milletvekili arkadaşımız
dedi ki: Siirtte bir hanede 700
seçmen tespit edildi. Ben bu
sıralardan şunu beklerdim ki -başka bir örnek daha
vereceğim- bekledim: Bir dakika, hiç merak etmeyin, biz bunun takipçisi
olacağız ve asla böyle bir şeye müsaade etmeyiz. Devlet bunu
konuşur. Ne dedik? PKK yapmıştır. Ya, bu, cevap mı
Allah aşkına? Kim yaparsa yapsın yani cinayeti o
işlemiş, bu işlemiş... (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Ya, böyle bir şey olur mu?
Aynı şeyi bakın Tarım
Bakanlığı bütçesinde de ben dile getirdim. Tarım
Bakanlığı bütçesi görüşülürken Sayın Bakan diyor ki:
On beş dakikada orman yangınlarına müdahale ediyoruz. Arkadan
bir milletvekili dedi ki, onun tabiriyle söylüyorum: Neden Dersimde bir
haftada oldu? Bakan döndü, yanındaki danışmanından bilgilendi
Müsaade etseydiniz de hemen gitseydik. dedi. Ben orada anında müdahale
ettim. Devlet dili böyle olmaz. Ne demek müsaade etseydiniz? Bu kadar acemilik
olur mu? Böyle bir yapı olur mu? Müsaade mi isteyeceğiz? Efendim,
şurada yangın var, müsaade edin de biz bir geçelim.
Şimdi, 700 seçmen bir yerde varsa, kim
yapmışsa yapmış, bunu kim koruyacak, hukuku kim tesis
edecek? Siz, hükûmeti destekleyen siyasi partiler olarak bunun takipçisi
olmayacaksınız da kim olacak?
Elbette ki, bakın, mutabakat
sağladığımız konuları bari yukarıda,
buralarda hakikaten getirelim de düzenleyelim. Aksi takdirde, fonksiyonsuz bir
Meclis oluyoruz, iktidar da dâhil, iktidar demeyelim ama 1inci parti, 2nci
parti dâhil oluyor.
Başka bir şeyi de
sonuçlandırayım, bir dakika, 24 Haziran seçim sonuçlarının
AK PARTİ tarafından da yanlış okunduğunu
düşünüyorum. 24 Haziran seçimleri, hiçbir partiye yasa yapma yetkisi
vermedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyoruz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Hatta,
AK PARTİye dedi ki: Ben sana tek başına güvenmiyorum.
Dolayısıyla burada el kalkmazsa buradaki elleri saymazlar. Yani
Altımızdan at gitmiş ama hâlâ koşuyoruz. gibi, 17nci
kere bütçe hakkı kullanıyoruz. gibi kavramlar çok doğru
kavramlar değil, millî iradeyi ifade eden kavramlar değil.
Ben, bu kanun çerçevesinde, Meclisin tekrar kanun
yapma kalitesinin yükseltilmesi ve devlet etme yapısının
kullanılması gerektiğini bir defa daha hatırlatmak
istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlunun
37 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz evvel değerli hatibin beyanlarına
istinaden şu açıklamayı yapma ihtiyacı hissettim:
Şimdi, seçim hukukunu bilenler, ortak olarak, hep beraber şu konuda
bilgi sahibi olmalılar ki, bu seçmen kütüklerinin
güncelleştirilmesiyle ilgili süreçler yıllardır, on
yıllardır aynı şekilde devam ediyor. Yüksek Seçim Kurulu
bir yargı organı olarak, tarafsız, bağımsız bir
yargı organı olarak, yüksek yargı organı olarak bunu ilan
ediyor. Bütün vatandaşlarımız ve siyasi partiler bunu kitle
iletişim araçlarından da resmî duyurulardan da öğreniyor ve
herkes kendi takdiriyle başvurularını yapıyor; Ben oyumu
şurada kullanmak istiyorum, burada kullanmak istiyorum. şeklinde ve
bu, hem vatandaşların hem siyasi partilerin denetimine açık.
Eğer hakikaten, öyle 700 kişilik falan, bir yerde bir
yığılma, bir operasyon varsa çok basit; bundan şikâyetçi
olanlar ilgili seçim kurullarına itirazlarını yapacaklar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum.
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
diyecekler ki: Şu adreste, şöyle şöyle 5
kişi, 700 kişi, bin kişi, neyse, doğru olmayan bir
kayıt görünmektedir. Bununla ilgili hukuki sürecin
başlatılmasını, gerekli işlemlerin yapılmasını
seçim hâkiminden isteyecekler; bu kadar basit ve bu denetimleri, kendi partimiz
olarak da biz de yapıyoruz. Bu, bütün siyasi partilerin ortak
sorumluluğunda olan bir şey ve devlet de bunun gereğini mutlaka
takip ediyor ve yapıyor, sistem işliyor. Varsa bu konuyla ilgili bir
tespit, hemen şikâyette bulunsunlar. Eğer ilgili, yetkili
kişiler, idari anlamda harekete geçmiyorlarsa biz de Hükûmete bu konuda
gerekli tavsiyelerimizi söyleyelim Bakın, şurada şöyle bir
hadise var, buraya müdahale edilsin. diyelim yani getirsinler bize de.
İçişleri Bakanlığımıza
da yani ilgili, yetkili kişiler bu konuda görevlerini yapmıyorlarsa
idari ve adli soruşturmayı başlatalım arkadaşlar, bu
kadar basit.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akbaşoğlu.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Tatlıoğlu
Sayın Danış Beştaş dün gündeme
getirmişti. Yani bence tabii, Türkiye'nin adil bir seçimi, lekesiz bir
seçimi yapması gerekir. Bu konuda şikâyetler varsa bütün
partilerimizin de el birliğiyle bütün şüpheleri ortadan
kaldırması gerekir. Belki bu konudaki belgeleri sizlere de
ulaştırabilir arkadaşlarımız, her birimizin
paylaşmasında ve takipçisi olmasında ben sayısız yarar
görüyorum.
Teşekkür ederim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, ben seçmen kütüklerindeki yanlışlıkları dile
getirmedim. Sayın grup başkan vekili ya yeterince dinlemedi ya
yanlış anladı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dinledim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Benim
demek istediğim şey şu: Ortada bir hukuksuzluk şikâyeti
var, tepki: Onlar yapmıştır, bunlar yapmıştır.
Benim dediğim şey, devlet adına, Hükûmeti destekleyenlerin ve
devletin hareketi, nereden gelirse gelsin teskin etmektir, Evet, böyle bir
şey varsa merak etmeyin, biz bunun takipçisi oluruz. dilini
kullanmaktır.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bunu
ifade etti şimdi.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Tabii ki
etti.
Yoksa ben burada Seçmen kütüklerinde
yanlışlıklar var. tekrar bunu dile getirmiyorum yani. Bu
ormanlar konusunda da söyledim Tarım Bakanlığına yani
topluma bu dili sürekli kullanırsak toplum hukuksuzluk konusunda daha da
ümidini yitirir. Devlet böyle olmaz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Ben
teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım, sağ olun,
değerli milletvekilimize siz, bizim adımıza, cevap verdiniz. Ben
hakikaten kendisini de gayet iyi anladım ve o minval üzerine bir cevap
verdim, herhangi bir problem yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Bence seçimlerin her parti
açısından adil ve lekesiz geçmesi çok önemli. Bu konuda ben bütün
partilerimizin bir duyarlılık göstereceğine inanıyorum.
Şikâyetler varsa bunları ortak bir şekilde dile getirip
beraberce, hep beraber çözmeniz gerektiğine inanıyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tiryaki.
38.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin,
hukuksal yollar işliyor olsa, ilçe seçim kurullarına yapılan
başvurularla sorunlar çözülüyor olsa Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemini meşgul etmeyeceklerine ilişkin açıklaması
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Bu, dünkü konuşmalarımız üzerine
tartışmaya açılmış bir konu. Sorun şu:
Milletvekilimiz dün dedi ki Nüfus müdürü, telefonuma çıkmıyor.
Hani, sanki böyle çok ileri bir demokratik ortam var, bu sorunlar var,
milletvekillerimiz, kentin milletvekilleri yerelde bu sorunların çözümü
için görüşmelerde bulunuyorlar, sorunu çözebiliyorlar da biz burada
başka bir şey anlatıyoruz. Zaten sorun, bizzat buradan
kaynaklı. Yani bir sorun tespit ediyoruz, sokak numarası belli, daire
numarası belli, kaç seçmen kaydedildiği belli; bundan daha somut bir
bilgi yok. Şimdi, bu konuda nüfus müdürüyle milletvekilimiz konuşup
sorunu çözmek istiyor, nüfus müdürü diyor ki Ben milletvekiliyle
görüşmeyeceğim. Yani başka nerede anlatılacak bu? Zaten
hukuksal yollar işliyor olsa, bu başvuruların üzerine sorunlar
çözülüyor olsa biz neden Türkiye Büyük Millet Meclisini meşgul edelim,
bunu gündeme getirelim?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım, bir açıklama
ihtiyacına binaen bir dakikalık, sadece bir cümle
BAŞKAN Bence konu çok netleşti. Yani siz
bir teklifte bulundunuz ve bir davette bulundunuz. Bence bu konuda bir belge,
bilgi varsa -ki Sayın Danış Beştaş, bence bunları
kendilerine ulaştırmanız da yararlı olur- beraber takip
etmeniz bence yararlı olur.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım, kayıtlara geçmesi
açısından
Şöyle: Biliyorsunuz, bu konuda tam yetki,
Yüksek Seçim Kurulunundur; ilan eder, il seçim kurullarında ve ilçe seçim
kurullarında -ki her partinin de bir temsilcisi vardır o kurullarda-
bu konu yargısal bir süreç içerisinde neticelendirilir. Bu konuda, ilgili
seçim hâkimine, o yargı çevresindeki ilgili seçim kuruluna ilişkin
itirazlar yapılabilir ve seçim hâkimi de bir karar verir. Yargısal
bir boyuttur. Dolayısıyla bu konuda hepimiz ortaklaşa, bugüne
kadar olduğu gibi bundan sonra da lekesiz, demokratik ve hakikaten, yüksek
katılımlı, Avrupanın ve dünyanın en iyi, en güzel
seçimlerini yaptık ve bundan sonra beraber de yapacağız
inşallah.
Teşekkür ederim, sağ olun.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN Şimdi söz sırası,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Siirt
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaşa aittir.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Beştaş.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünkü konuya
zaman yeterse tekrar ek yapacağım, önce başka konularla
başlayayım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İlla ek yapmak durumunda değilsiniz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yok.
Şu anda da Siirt İl Nüfus Müdürlüğünde yüzlerce insan karda
bekletiliyor ve iş yavaşlatılmış, 1 memur
çalışıyor, ben dört saattir yetkililere ulaşamadım.
Kayıtlara girsin. Bunu da ben söylemiş olayım.
Değerli arkadaşlar, 9 Ocak 2013te
Pariste 3 Kürt kadını organize bir şekilde suikasta
uğradı ve öldürüldü, bugün yıl dönümü. Bugün sabah biz bir
önerge indirecektik, maalesef önergemiz iade edildiği için önergemizi
indiremedik. İade edilme gerekçesi ne? Ben hukukçu olarak titizlikle önergelerimi
inceliyorum. Kaba ve yaralayıcı bulunan mesele, MİT
geçmiş önergede. MİTin bu işin içinde olduğunu,
planlayıcısı vesaire diye iddialar olduğunu, bunun
araştırma komisyonuyla aydınlığa
kavuşturulması gerektiğini söylemişim. Niye kaba ve yaralayıcı?
Hakan Fidan geçmişte bu konuda çıkıp, MİTe ilişkin
ortaya sürülen iddialar ve belgeler konusunda net bir şekilde şunu
dedi: Bu belgeler Millî İstihbarat Teşkilatında
üretilmiştir. Biz konunun takipçisiyiz ve araştırıyoruz.
Aradan altı yıl geçti. Dosyanın avukatlarından biriydim,
vekâletim var. Biz, MİTe yazı yazılmasını istedik
savcılıktan Nedir bunların dâhiliyeti? Hâlâ cevap yok, dosyada
gizlilik devam ediyor. Bu vesileyle önergemizi reddeden zihniyeti
kınıyorum. Evet, bu suikastlar burada tartışılmalıdır
ve gerçekten uluslararası bir organizasyonla 3 Kürt
kadınının öldürülmesini kabul etmemiz, bunu sineye çekmemiz,
peşini bırakmamız da söz konusu değil. Bu vesileyle 9 Ocak
2013te aramızdan ayrılan, katledilen Sakine Cansız, Fidan
Doğan ve Leyla Şaylemezi saygıyla anıyorum. 6ncı
yılında maalesef şu özrümüzü de söylüyoruz:
Başaramadık şu ana kadar, dosyanızda bir açıklık
yok ama kadın özgürlük mücadelesini başarıya
ulaştıracağımızın sözünü kendilerine vermek
istiyorum.
İkinci değinmek istediğim konu;
değerli milletvekilleri, bugün AK PARTİ sözcülerinden Ömer Çelik
şöyle bir cümle kurmuş, demiş ki: Hiç kimse Kürt
kardeşlerimize sahip çıkma konusunda Türkiye Cumhuriyetine ders
veremez. Kürtlerin en büyük dostu, hatta tek dost devlet Türkiye Cumhuriyetidir
diyebilirim. Türkiye Cumhuriyeti devletine Kürtlere dokunmayın. diyen
kim varsa kendileri aynaya baksınlar, Kürtlere yaptıkları zulmü
hatırlasınlar
ve devam ediyor. Yine Numan Kurtulmuş iki gün
önce şunu söylemişti: Suriye, Irak ve Türkiyedeki Kürtlerin tek
koruyucusu ve sahibi biziz. Şunu söylüyorum: Her şeyden önce, sizin
sahibiniz olabilir ama halkların sahibi olmaz. Halklar, kendileri bir
varlıktır ve iradelerini kendileri temsil ederler. Bu sahiplik meselesi,
kardeşlik meselesi sadece, gerçekten soyut, dostlar
alışverişte görsün misali söylenen sözlerdir. Kürtlerin bir
sahibe ihtiyacı yok. Bunu gerçekten önemle söylemek istiyorum ve şunu
da söylemek istiyorum: Kürtler, Kobanide IŞİDe karşı,
dünyanın başına bela olan IŞİD çetesine karşı
bütün dünyaya insanlık değerleri için verilen mücadelede ders
verdiler. Kürtler kendi başlarının çaresine bakabilirler ve
şunu da son söz olarak söylemek istiyorum: Aman, sahiplik ve
kardeşlik lafını bırakın; gölge etmeyin, başka
ihsan istemiyor Kürtler sizden. Burada kimseye sahiplik iddiasında da
bulunmayın.
Evet, değerli milletvekilleri, şimdi
kanuna geçiyorum.
Önümüzdeki kanunda, Bazı Kanun... diye
başlayan bir torba yasayla karşı karşıyayız. Ne
ya bazı kanunlar? Bu kanunların adı yok tabii, her torba yasada
olduğu gibi. İçeriğini anlamak bir bütünlük içinde, o da mümkün
değil. Bazı bazı diyerek tüm kanunlar üzerinde neredeyse
değişiklik yapılıyor ve bu şekilde, tüm hukuk sistemi
çok güzel bir şekilde gerçekten çökertildi.
Torba yasa denilen bu yöntem, AKPnin kendi
bekasına dair ne gerekiyorsa tez elden yapma iradesinin bir ürünü
aslında. Evet, hızlıca, vurkaç yöntemiyle yasalar
değiştiriliyor, onlarca yasa üzerinde değişiklik
yapılıyor. Şimdi, seçim arifesinde, hızla, neyi kendimize
yontarsak kâr mantığıyla tüm hukuk kaideleri yerle bir ediliyor;
bu torba yasa da aynen böyle.
Peki, bu kanun tekliflerinde, Parlamento
çatısı altında, komisyon aşamasından sonra Genel
Kurula gelene kadar muhalefetin, sivil toplumun, halkın bir iradesi,
bilgisi, katkısı var mı? Tabii ki yok. Yani beklenen kolektif
bir çalışma ve kolektif bir akıl asla söz konusu değil.
Peki, bu yasa teklifinin önümüze kadar gelmesinde
muhalefet var mı? Yok. Öncesinde sivil toplum kuruluşlarından
yahut bilimsel kuruluşlardan görüş alınması söz konusu mu?
Haşa, ne gerek var? Tek bir cümleyle öneri ya da eleştirilerimiz bu
teklif metnine yansıyor mu? Asla yansımıyor. AKP yemeği
pişiriyor, getiriyor önümüze koyuyor; ister yiyin ister yemeyin diyor, biz
yiyip bitiririz diyor, zaten oylarımız yetiyor diyor.
Şimdi, burada teklifin geneline
baktığımızda, ekonomik kriz içindeki bir yönetimin yerel seçimler
öncesinde hangi önceliklerle adım attığını
rahatlıkla görebiliyoruz. Neredeyse her torbada
karşılaştığımız bir nokta var, hiç
değişmiyor: Sermayeye teşvik ve işte, peşkeş
çekilen rant kapıları. Burada da ana kaide aslında
şaşmıyor, çok istikrarlılar bu konuda. Evet, bununla
ilgili, örneğin 3üncü maddeyle varlık finansmanı fonları
sermaye piyasalarında banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna
tutuluyor. Yine, sermayeye vergi muafiyeti getiriliyor. Ekonomik krizden kurtulmak
için ısrarla halka Kemerleri sıkın. diyorlar, kendi
yandaşlarının kemerlerini gevşetiyorlar ve bunun kemerleri
gevşetme kaynağını halktan almakta da hiçbir sakınca
görmüyorlar; aslında kanun tam olarak bunu yapıyor.
Şimdi, Gaziantep Bilim ve Teknoloji
Üniversitesinin adının önüne İslam kavramı
getirilmiş. Ya, gerçekten halkın dinî duygularının bu kadar
suistimal edilmesine yeter artık. Niye koydunuz o kavramı? Ne gerek
var? Yani bununla, iktidarın bilim ve teknolojiyle ilişkisi de
aslında ne kadardır, o da ortaya çıkıyor.
Yine, 26ncı maddeyle işsizlik
sigortasına dair bir düzenleme planlanıyor; herkese müjde gibi
sunuluyor bu, vatandaş da Acaba bu müjde nedir? diye eminim ciddi bir
merak içinde. Ama tabii ki her zamanki gibi bir yanıltma var. Medyada yer
aldığı üzere -böyle sunuyorlar, takdim ediyorlar- Artık
işsizlik maaşı almak kolay olacak, herkes yararlanabilecek.
diyorlar ama gerçek durumun bu olmadığını işsizler
iliklerine kadar yaşıyor. İnsanlar iliklerine kadar
açlıkla, yoksullukla boğuşurken, mücadele ederken bu
düzenlemeyle yoksulların aklıyla alay etmek gerçekten kabul edilemez
bir durumdur.
58inci maddede, yine İller Bankasına
ilişkin, safi kârının yüzde 51inin nüfusu 25 binin
altındaki belediyelere -altyapı kurumlarına dair- hibe ve faiz
desteği olarak verilmesine dair bir düzenleme var. Burada da yine,
İller Bankasının verdiği hibelerde partiler arasında
kayırmacılık yaptığı iddiaları ve
Sayıştay raporlarından çıkan yolsuzluklar
düşünüldüğünde, yerel seçimler öncesinde neden böyle bir düzenlemenin
yapıldığını ve neye hizmet edeceğini çok
düşünmemize gerek yok, tartışma dışı ortada
duruyor.
Evet, gerçekten, teklifin geneline
baktığımızda ne var genel cümlelerle? Yandaşa daha
fazla rant kapısı, merkezîleşmeye yönelimin artması; yani
tek adamın hâkimiyetine olan vurgu temel motto olarak önümüzde duruyor.
Genelini bu cümlelerle aslında değerlendirebiliriz.
AKP iktidarı, krizin faturasını
emekçilere ödetebilmek, krizin harekete geçirebileceği toplumsal muhalefet
dinamiklerini de etkisiz hâle getirmek için rejimi hızla
otoriterleştiriyor. Bu yasa teklifinde de olduğu üzere, tek insan,
tek adam, tek yetkili konuma getiriliyor ilgili-ilgisiz her konuda ve ondan
sonra biz diktatör deyince de karşı çıkılıyor. Bizim
söylediklerimiz, sizin yasalarınızdaki mantığı,
verilen yetkileri tanımlamak içindir. Diktatörlük, biz desek de demesek de
vardır.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden
Kaboğlunda. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Kaboğlu.
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Divan, değerli üyeler; (2/1369)
esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi idi adı
yani adsızdı, sonradan Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi denildi ama tabii ki torbadan uzaklaştırılamadı,
yine torba yasa niteliğinde. Bu nedenle, ilkin torba yasa üzerine genel
gözlemlerde bulunmak suretiyle, sonra bunun maddelerine geçeceğim.
Genel gözlemler şöyle ki: Kural koyan organ,
kuralı uygulayan organ ve denetleyen organ Anayasamızın 2nci
maddesi ve Başlangıç kısmında belirtilmiş bulunuyor,
sayılmış bulunuyor. Kural koyan organ olarak, yasa yoluyla
bizler yasa koyuyoruz ve bu anlamda Türk hukukunun dâhil olduğu hukuk
sisteminde yasanın temel nitelikleri:
1) Seçilmiş üyelerin halkı temsil
ettiği bir meclis tarafından yapılması.
2) Belli usul kurallarına göre kamuoyuna
açık tartışmanın ürünü olması.
3) Hukuki işlemler hiyerarşisinde çok üst
düzeyde bir korumadan yararlanması.
4) Genel olması, herkes için aynı
olması ve ayrımcılık yaratmamasıdır.
Bu açıdan günümüz hukuk devletinin ana
mekanizmasını oluşturan yasa Anayasaya saygı veya
Anayasaya uygun yasa kavramıyla nitelenmektedir. Bu nedenle yasa,
soyut, genel, kişilik dışı ve nesnel bir normatif düzenleme
olarak tanımlanır. Bu açıdan öngörülebilir,
ulaşılabilir ve anlaşılabilir olmalıdır. Bu
açıdan bizim Anayasamızda da madde 2den 138e kadar birçok Anayasa
maddesi yasanın normlar hiyerarşisinde Anayasadan sonraki yerini
belirlemektedir. Ama gelin görün ki bu torba yasa adını
verdiğimiz teknikle esasen iki yönlü bir bozulma olmuştur. Birincisi;
6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanununun
öngördüğü yasama inisiyatifi bakımından sorunludur, sahibi
açısından, kökeni açısından. İkincisi ise bu
metinlerin içeriği açısından sorunludur. Bu bakımdan
aslında bir, Anayasa var; iki, bu şekilde yasa yapım yöntemine
aykırı yasalar dizisi ve bunların içeriğinin Anayasaya
uygunluğu sorunu var ama bir üçüncü kategori işlem var ki o da
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, bunu CBK olarak
kısaltabiliriz. Bu açıdan gerçekten üçlü bir paralel sistem söz konusu;
Anayasa, yasalar ve CBKler olmak üzere.
Şimdi, burada, tabii ki, CBK içeriğine
girmek mümkün değil bu kısa zamanda. Örnek olarak belirtiyorum: 1 no.lu
CBK 539 maddeden ibaret, 4 no.lu olan ise 802 maddeden. Bunları
aslında Cumhurbaşkanının bile okuyup
okumadığı -zaman bakımından- kuşkuludur. Ama
esasen bunlarla ne yapılmıştır? Türk kamu yönetiminin
hiyerarşik yapısı altüst olmuştur, bakanların yeri ile
9 kurulun hiyerarşik yapısı nasıldır, bu
tartışmalıdır, bilinmemektedir. Bütün bunlara rağmen,
Anayasamıza göre, yasanın yeri bellidir, kanunilik ilkesi önemlidir
ve bu açıdan yasaların hangi işlem kategorisinde yer
aldığı Anayasada belirlenmiş bulunuyor. Bu açıdan,
torba yasa, kısacası, Anayasamıza aykırı
bulunmaktadır. Zaten torba yasanın önemsenmediği de bu sol
taraftaki sıraların boşluğundan
anlaşılmaktadır çünkü Komisyon görüşmelerinde çok
önemsendiği dile getiriliyordu ama bu metnin altında imzası
olanlar ile diğer milletvekilleri arasında büyük bir
ayrışmanın, kopmanın olduğu buradan
anlaşılıyor.
Şimdi, bu açıdan, tabii ki, torba yasa
yönteminin, esasen, 6771 sayılı Kanun, yanlış olarak
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi adı verilen kanun
açısından da sürdürülemez olduğu açıktır. Örnek olarak
belirtiyorum anayasallık açısından: Pilot ve kabin memurları
ödenekleri. Burada, tabii ki, pilot ve kabin memurları ödenekleri
konusunda vergi muafiyeti açısından birinci sorun, neden bu
görevliler ile diğer görevliler arasında ayırım
yapıldığı, Anayasanın eşitlik ilkesi
açısından. İkinci önemli sorun da neden
Cumhurbaşkanına bu konuda sıfır ile yüzde 100 arasında
bir yetki verildiği. Üçüncü sorun: Esasen, Anayasanın 73üncü
maddesine aykırılık bakımından da bu madde açıkça
Anayasaya aykırıdır. Yani, 10uncu madde, 13üncü madde,
ölçülülük ilkesi, hakkın özüne dokunmak bakımından, ama
Anayasanın 73üncü maddesi açısından da Anayasaya açıkça
aykırıdır.
Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesiyle ilgili
madde 15e gelince; bu, Sayın Başkan tarafından Müzakereye
alınacak. vaadiyle Komisyonda kayıtlı olarak geçmişti ama
şu anda karşımızda. Umarım buradaki görüşmelerde
bu çıkarılır. Ben, diğer Anayasaya
aykırılıklar üzerinde durmuyorum fakat esasen bu, böyle bir
düzenleme, üniversitenin başına böyle bir ad sokuşturması
Anayasa madde 24ün son fıkrasındaki dinin politikaya alet edilme
yasağını ihlal eden ve Türkiyeyi 15 Temmuz akşamına
getiren sürecin özünü yansıtmaktadır, bu bakımdan da son derece
sakıncalıdır.
Şimdi, ilgili mevzuat kavramı, 17nci
maddede öngörülen
Anayasamızda belli, normlar hiyerarşisinde;
Anayasa madde 2den, 11den 137ye kadar belli: Yönetmelik, tüzük, şimdi
CBK, yasa, Anayasa. İlgili mevzuat diye bir kavram yok, ayrı bir
kavram üretmenin bir anlamı yok. Bunun Anayasanın çeşitli
maddelerine aykırılığı açıktır. Fakat tabii
ki bu kavram, biraz önce belirttiğim üzere, her maddeye mutlaka
Cumhurbaşkanına yetki veren bir deyim koyma kaygısının
bir yansımasıdır. Nitekim, madde 21de katma değer vergisi
iadelerine dair düzenlemede Cumhurbaşkanına tanınan yetkidir;
burada da, beş yıla kadar bu sürenin uzatılmasına dair
yetki Anayasa madde 104teki Cumhurbaşkanına tanınan yetkilere
açıkça aykırıdır. Evet, doğru, 6771le
Cumhurbaşkanına bir hükûmet sistemi diyemeyeceğimiz derecede
aşırı yetkiler tanınmıştır ama buraya
konulan bu yetkiler 104üncü maddeye de açıkça aykırılık
oluşturmaktadır. Öte yandan, biliniyor ki Anayasanın 104üncü
maddesinde Cumhurbaşkanının hangi işlem kategorisiyle
yetkiyi kullanacağı bellidir ama burada belli değildir.
Şöyle bir durumla karşı karşıya geliyoruz: 2nci
maddede tanımlanmış olan Türkiye Cumhuriyeti, insan
haklarına dayanan, şu özelliklere sahip olan bir hukuk devletidir.
yerine sanki Bu bir Cumhurbaşkanı devletidir. şeklinde bir
algı yaratılmaktadır ve Türkiye Cumhuriyetinin kamu tüzel
kişiliği yerine, bir kişiye indirgenmiş bir devlet
yapısı bu tür düzenlemelerle, özellikle bu torbayla
karşımıza çıkmaktadır.
Öte yandan, madde 22de yer alan Finansal
İstikrar ve Kalkınma Komitesi -kısaltılmış
adıyla FİKKO- aslında gerek Komisyonda gerekse gerekçesinde bize
anlatıldığı üzere, bir bağımsız idari
otorite şeklindeki düzenlemeydi, böyle olması gerekirdi. Yeni, hassas
ve uzmanlık gerektiren alanlar
Sayın Başkan, lütfen telefon
konuşması yapılmasın, insicamım bozuluyor. Süre talep
edeceğim. Sayın vekillerin ihtiyaçları var ama
Evet, ben
bekleyeyim mi yoksa
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Hocam,
siz konuşun ya.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Hayır ama yani burada ciddi bir yasa yapıyoruz, eğer bu
yasanın ciddiyeti varsa, acil işimiz varsa yani burada olmayalım.
Lütfen
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hocam, biz
dinliyoruz sizi.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Not da
alıyoruz Hocam.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sağ olun, teşekkür ediyorum. Hiç değilse dinleyiciler var.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, siz insicamınızı
bozmayın lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Ama
bu yüce Meclisin ciddiyetiyle bağdaşmayan davranışlara
girmeyelim lütfen.
Sayın Başkan, üç dakika
BAŞKAN Bir dakika uzatıyorum Sayın
Kaboğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Şimdi, bu açıdan, FİKKO, -kısaltılmış
adıyla- bağımsız idari otorite biçiminde düzenlenmeliydi.
Özerk ve uzman bir kuruluş; bunun yapısı, üyeleri, atanması,
görev ve yetkileri yasayla belirlenir, oysa burada yönetmeliğe
bırakılmış.
Bir başka önemli madde 24üncü madde. 24üncü
madde mera, kışlak ve yaylaklara ilişkin madde. Aslında,
hatırlayacağınız üzere, 7153 sayılı Çevre Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunda bu konu düzenlenmişti. Göller, denizler, bu konu
düzenlenmişti. Fakat bu kez yaylalara yönelik, yaylaklara,
kışlaklara yönelik bir düzenleme yapılıyor; oysa eğer
bu torba kanun olmasaydı, bu kanun önerileri Meclis tarafından
hazırlanıyor olsaydı, bütüncül çevre yaklaşımı
dikkate alınarak denizler, kıyılar, göller, nehirler,
dağlar ve yaylaklar birlikte düzenlenirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Şimdi zannediyorum bir dakika tanıyacaksınız.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, ben size son
defa bir dakika süre tanıyorum.
Buyurun efendim.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu açıdan bu madde aslında
Anayasanın başta 45inci maddesi olmak üzere, Kamu Yararı
başlıklı maddesi olmak üzere 56ncı maddesine, 63üncü
maddesine, 168inci maddesine ve 169uncu maddesine çok yönlü olarak
aykırı bulunmaktadır, aykırıdır.
Şimdi, tabii ki zamanım
olmadığı için belirtiyorum, diğer maddeler de
anayasallık açısından sorunlu ama ben sonuç olarak şunu
belirtmek istiyorum: Nitelikli yasa eşittir nitelikli yasama faaliyetidir;
nitelikli yasama ise nitelikli ülkenin ölçütüdür; nitelikli ülke nitelikli
toplumu yaratır; nitelikli toplum da nitelikli yönetimi, nitelikli devleti
inşa eder. O nedenle benim temennim, bu yasaları torbalardan
çıkaralım, bir demokratik hukuk devletinde yasanın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, selamlayayım.
BAŞKAN Tamamlayın artık Sayın
Kaboğlu, lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Çok
teşekkürler.
BAŞKAN Selamlayarak tamamlayın,
bitirelim konuşmamızı.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Tabii, tabii. Teşekkürler.
Anayasamızın 2nci maddesi,
değişmez madde, burada yüzde yüz mutabakat var; insan haklarına
dayanan, laik ve demokratik, sosyal hukuk devleti. Biz bu çerçevede yasa
yapalım, yasalarımız nitelikli olsun, yasama inisiyatifini biz
alalım ve bu yasalar arasındaki kopukluklara son verelim. Türkiyenin
mevzuatı, hukuk sistemi mevzuatı zaten dağınıktı
fakat bu torba yasalarla tamamen içinden çıkılmaz bir hâl
almaktadır. Bunun vebalini üstlenmeyelim. Bunu bu Meclis yapabilir, bu
birikim bizde var. En azından sizler de Anayasa
değişikliğine uyun; bu aynı zamanda bir etik sorunudur,
sadece hukuk sorunu değil.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tiryakinin bildirdiği
şekilde, Sayın Kerestecioğlu, bugün bir olayla ilgili herhâlde
bir bilgi sunmak istemişsiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
Sayın Akbaşoğlu, ondan sonra size söz
vereceğim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Ankara HDP il binası önünde basın açıklaması yaparken
kendisinin ve Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun polis tarafından
portakal gazlı darp edildiklerine, Levent Gökün Genel Kurula ara vererek
konuyu Bakanlığa sormasına ve olayın
kınanmasını rica ettiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Şimdi, ayağa kalkarak konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Nasıl uygun görürseniz, tabii.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Çünkü aslında ciddi bir sitemimi dile getirmek istiyorum. Ben
Ankara Milletvekiliyim ve yaklaşık iki saat önce il
binamızın önünde vekilimiz Abdullah Koçla beraber -şu anda
dışarıda sanıyorum- bir basın açıklaması
yapmak istedik, il yöneticilerimizle beraber. Parti Meclisi üyemiz de dâhil
olmak üzere dün 22 yöneticimiz gözaltına alınmıştı ve
bunlarla ilgili, özellikle seçime giderken HDPye karşı yapılan
bu siyasi faaliyet yasaklama faaliyetleriyle ilgili bir açıklama yapmak
istedik ve karşımızda polis memurları, emniyet müdürleri
bize Basın açıklaması yasak. dediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Tamamlayacağım.
BAŞKAN Tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ankarada OHAL var mı bilmiyorum; var demek ki, HDP için her
yerde OHAL var. Ve bunun arkasından -şu anda ağzımda
portakal gazı denilen gaz tadıyla duruyorum, gözümü bir saat
açamadım, direkt yüzüme gaz sıkıldı- Abdullah Vekilimiz
aralarına alınarak darbedildi polisler tarafından ve bunu sırf
yöneticilerimize, oradaki insanlara zarar gelmesin diye biz önlerinde
durduğumuz için yaptılar.
Sizinle aynı okuldan mezunuz, burada çok
sayıda insanla aynı okuldan mezun olabiliriz, Ankara Hukuk
Fakültesinden. Ben anayasal hakkımı kullanmak istedim, milletvekili
olarak zaten bunu her yerde yapabilirim ama Ankara HDP il binamızın
önündeydik ve darbedilerek, portakal gazlı saldırıya maruz
kaldık.
Bu, burada dile getirildi mi? Getirildi, değil
mi Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bütün grup başkan vekilleri de burada mıydı?
Buradaydı. Sayın Vekilimiz Mehmet Tiryaki bunu dile getirdi. Bu kadar
mı alıştınız arkadaşlar, bu kadar mı? Yani
hakikaten hani burada, karşınızda gözyaşı dökmek
istemiyorum ama burası nasıl bir Meclis? Yani bir tanenizin
kalkıp da Ya, Filiz Kerestecioğluna, Abdullah Koça, bu
vekillerimize, Meclisin bu vekillerine böyle bir muamelede bulunulmuş,
bunu kınıyoruz. demek içinizden gelmedi mi? Ben şu anda ara
vermenizi, bunu Bakanlığa sormanızı ve hep birlikte bunu
kınamanızı rica ediyorum. Çünkü bugün bizim
başımıza gelen
Yarınki iktidar hiç belli olmaz
arkadaşlar, siz ömür boyu iktidarda kalacağız zannetmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ki kalsanız bile o iktidara iktidar denmez.
Karşımıza koyduğunuz polis gücüyle milletvekillerine
portakal gazı sıktırarak iktidar olunmaz, bir kere önce bunun
ayırdına varın. Bu muameleleri kınamanız gerekiyor,
bunları yaptırmamanız gerekiyor, bunları
yaptırmamanız gerekiyor.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Ne
alakası var ya?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Siz hiç muhatabım değilsiniz zaten, size karşı
söylenecek bir şey yok.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Kerestecioğlu.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sen de
benim muhatabım değilsin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ama, ama
BAŞKAN Lütfen, değerli arkadaşlar.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sen kimsin
ki beni muhatap kabul etmiyorsun?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Ya,
bir dinleyin ya!
TUMA ÇELİK (Mardin) Sen insan değilsin!
İnsan değilsin sen ya! Önce bir insan olun ya!
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) İşte Meclisin seviyesi budur. Geçmiş olsun diyemeyen,
bunu kınama becerisini gösteremeyen bir Meclisle karşı
karşıyayız.
Ben sizden çok ciddi olarak istirham ediyorum; ara
vermenizi, bunu sormanızı, bunu kınamanızı. Eğer
bunu yapmıyorsanız, en azından bugün için benim burada yerim yok
diye düşünüyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bir saniye, değerli milletvekilleri, sayın
hatip konuşurken niçin müdahale ediyorsunuz? Kendisiyle ilgili bir sorunu
anlatıyor yani bir gereği var mı?
MENSUR IŞIK (Muş) Yani Niye
öldürmemiş? mi diyorsunuz siz, ne diyorsunuz?
TUMA ÇELİK (Mardin) Öyle diyorlar.
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlar, bir saniye.
MENSUR IŞIK (Muş) Herhâlde diyor ki
Niye geberememişler? Saygısız herif.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, söz
vereceğim, bir saniye.
Şimdi, Sayın Kerestecioğlu, ben, bir
kere, bu olayla ilgili Sayın Tiryaki bilgi verdikten sonra ara
verdiğimde gerekli yerleri aratıp kendilerinden bilgi
alacağım, merak etmeyin. Milletvekillerimizin -hangi partiden olursa
olsun- her birinin her yerde konuşma özgürlüğü ve basın
toplantısı yapma hakkı anayasal bir haktır. Bu konunun
takipçisi olduğumu bilmenizi isterim. Bu konuda gerekli yerleri de
aradım, bilgi aldığım zaman sizlerle
paylaşacağım neler yapıldığı ya da
yapılmadığı konusunda. Benim de bunun sıkı bir
takipçisi olduğumu sizlerle paylaşmak isterim. Kendi açımdan bu
görevi yerine getirdiğimi ifade ediyorum ve milletvekillerimizin
hiçbirinin de böyle bir olayla karşılaşmasını
kabullenmemiz söz konusu dahi olamaz, mümkün dahi olamaz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Biz her gün bunlarla karşılaşıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen söz istemeyin.
Sayın Kerestecioğlu ifade etti, ben de sözlerimi ifade ettim,
şimdi Sayın Akbaşoğluna, sonra da Sayın Özkoça söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
40.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin dile getirdiği hususla ilgili bilgi
akışı olduğunda Genel Kurulu bilgilendireceklerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Doğrusu şu sebeple söz istedim: Biraz
evvel Sayın Meral Danış Beştaş bir hususu gündeme
getirmişti; bu konuyla ilgili bir talepte bulunmuştuk nedir, ne
değildir diye, onunla ilgili Meclisimizi bilgilendirmek üzere iki hususu
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Birinci konu, Siirt Nüfus Müdürlüğünde şu
anda toplam 19 personel çeşitli kademelerde çalışıyor.
Bunlardan 4ü adrese dayalı kayıt sisteminde bu güncelleştirme
işlemleri için görevlendirilmiş vaziyette ve hâlâ bu kişiler
orada bu görevi deruhte ediyorlar.
İkinci konu ise, bir adreste 700 kişinin
görüldüğüyle ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, bu doğru, hakikaten bu adreste 700
kişinin var olduğu doğru ama tıpkı öğrenci
yurtlarında olduğu gibi, burada uzman çavuşlardan
müteşekkil askerlerimiz var, aynı yerde kalıyorlar. Bunlar da
kamu görevlisi statüsünde oldukları için oy kullanabilme imkânına
sahip uzman çavuşlarımızdan müteşekkil bir topluluk.
Olayın özü ve özeti budur. Bu konuda değerli Meclisimizin üyelerini
bilgilendirmiş oldum.
Teşekkür ederim.
NİHAT YEŞİL (Ankara) Kaç metrekare
yer var?
BAŞKAN Lütfen, değerli arkadaşlar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Diğer konuyla ilgili, Sayın Keresticioğlunun
dile getirdiği hususla ilgili de biz bilgi istedik. Bilgi geldiğinde
de değerli Meclisimizi inşallah bilgilendireceğiz.
Bazı arkadaşlar Kaç metrekare? diyor,
adrese dayalı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi, öğrenci yurtlarını hepimiz
biliyoruz. Mesela, İstanbul'da Atatürk Öğrenci Yurdu vardır,
orada binlerle ifade edilen insanlar, öğrencilerimiz kalmaktadır,
hepsi tek bir adreste bulunmaktadır. Eğer, orada bulunmadığı
hâlde bulundu gösterildiğini iddia eden bir şey varsa -demin, biraz
evvel ifade ettiğim gibi- bütün ilçe seçim kurullarına ilgili
partiler itirazlarını yapma hakkına sahiptir, yargı yolu açıktır.
Bu konuda her idari işlem denetlenebilir durumdadır. Bu konuda da bir
tereddüt bulunmamaktadır. Yüce Meclisin bilgisine arz ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özkoç
41.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin maruz kaldığı tutum ve
tavır emniyet güçleri tarafından sergilendiyse gereğinin
yapılması gerektiğine, konuşup uzlaşılarak daha
güçlü bir Türkiye'nin yaratılabileceğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Öncelikle kendisine
kişisel olarak bakış açımı ifade ederek söze girmek istiyorum.
Filiz Kerestecioğlu bu Meclisin grup başkan vekilliğini
yapmış, çok da saygın, çok da değerli bir
milletvekilimizdir. Hiçbir milletvekilimizin, Türkiye Cumhuriyeti devleti
sınırları içerisinde yasama hakkına sahip,
dokunulmazlığı olan milletvekillerimizin
konuşmalarından ve basına karşı bilgilendirmelerinden
dolayı bu şekilde bir davranışı hak etmediklerini
düşünüyorum. Kaldı ki Filiz Kerestecioğlu hiç hak etmiyordu.
Ayrıca, özel olarak da onu da ayırarak söylüyorum. Burada bu
milletvekillerimize karşı eğer böyle bir tutum ve tavır
emniyet güçleri tarafından sergilendiyse bunun gereği derhâl
yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, toparlayınız
Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biz her konuyu
konuşabilmeliyiz. Hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı
altında hem de ülkemizin en ücra köşesinde konuşup
anlaşıp uzlaşıp daha güçlü bir Türkiyeyi birlikte
yaratabiliriz. Onun için birbirimizden korkarak değil, birbirimizi
anlayarak, birbirimizi kucaklayarak güçlenebiliriz, buna dikkat etmek
zorundayız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, küçük bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş, herhâlde
Sayın Akbaşoğlunun açıklaması
karşısında bir söz talebiniz var.
Buyurun.
42.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve Siirt Polisevi misafirhanesinde 1.963 kişinin
seçmen olarak kaydedildiğine ve Siirtin toplamda kaç polis gücünün
olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben, Sayın Akbaşoğlunun
açıklamasına öncelikle teşekkür ediyorum. En azından 700
kişinin olduğunu yani kayıtlar doğrultusunda konuştuğumu
ben biliyordum ama kendileri de bunu görmüş oldular. Şu bilgiyi
paylaşmak istiyorum: Ben sabah 10.00dan itibaren Siirtteki il
örgütümüzle iletişim hâlindeyim. Tek bir memur kaydediyor ve gerçekten kar
yağıyor. Yani bu konuyu söyledim. Biz, memurların
artırılmasını istedik ve hiçbir yetkiliye-isim vermek
istemiyorum- oradaki yetkililere hâlâ ulaşamadım, bağlanmaya
çalışıyorum, şu saat itibarıyla da vatandaş
mağdur olmasın diye.
İkincisi, bugün elime ulaşan yeni bir
bilgi; bunu da araştırmalarını rica ediyorum. Siirt
Polisevi misafirhanesinde 1.963 kişi seçmen olarak kaydedilmiş. Çok
kesin bir bilgi söylüyorum. Bir polisevi 1.963 kişiyi kaldırabilir
mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunlar
da uzman çavuş mudur, polis midir, nereden gelmişlerdir? Yani
Siirtin toplamda kaç polis gücü vardır? Bunları da gerçekten sormak
istiyorum ama diğer konuda da tabii ki itirazlarımızı ve
şikâyetlerimizi yapacağız.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Şöyle yapalım Sayın
Akbaşoğlu, Sayın Beştaş
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir cümleyle
BAŞKAN Peki.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Ben bu iddia üzerine İçişleri
Bakanlığımızla temasa geçmek suretiyle resmî bilgileri
almak ve sizlere aktarmak hususunda bilgilendirmek için girişimde bulundum
ve aldığımız bilgi, evet, burada 700 kişi söz konusu
ama bu 700 kişi komando birliği, uzman çavuşlardan
müteşekkil ve 298 sayılı Kanuna göre de oy kullanma
hakkına sahip kişilerden müteşekkil, tıpkı
öğrenci yurtlarında olduğu gibi.
Ve bu konuda, yine ifade ediyorum ki bütün siyasi
partilerimiz, bu konuyla ilgili itirazları varsa kendi üyeleri marifetiyle
de Yüksek Seçim Kuruluna, ilçe seçim kurullarına itirazı yapma
haklarına sahiplerdir. Yani gereğinden fazla da bu hususun
uzaması doğru değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun yaşadığı darp
olayının kabul edilmesinin söz konusu olmadığına ve
olayın takipçisi olacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Şöyle bir önerim olacak
Sayın Akbaşoğlu, Sayın Beştaş: Sayın
Beştaşın ifade ettiği konuları gördüğüm
kadarıyla Sayın Akbaşoğlu da önemsedi ve bilgi almaya
çalışıyor.
Sayın Beştaş, bence, Sayın
Akbaşoğluyla benim arka taraftaki odamda bir buluşun lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Görüşürüz.
BAŞKAN Bu
ulaşamadığınız kimseler konusunda bilgilendirin.
Bence, Sayın Akbaşoğlu da olayın üzerine gitmeye
çalışıyor. Olayı bir an önce çözümleyelim değerli
arkadaşlar.
Tabii, Sayın Kerestecioğlu, hiç
şüpheniz olmasın, Meclisimizin hiçbir milletvekiline yönelik
haksız davranışı bu Meclisin kabullenmesi mümkün
değildir. Benim çok yakından takipçisi olacağımı
bilmenizi isterim.
Teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bunu ben ifade etmeden olunmasını tabii ki tercih ederdim
ama maalesef, ifade ettiğim şey, buna çok fazla
alışıldığı, alışkanlık
gösterildiği.
BAŞKAN Ben, Sayın Tiryakinin ifade
ettiği
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, ben de bu konuda
BAŞKAN Sayın Koç, lütfen, Sayın
Kerestecioğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Kendisi darbı yaşadı.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Efendim, ben bizzat
kendim bu işe
BAŞKAN Biliyorum, lütfen
Ben konuyu
anladım ama
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Ben bir dakika bu
konuda söz istiyorum çünkü
BAŞKAN Ama Sayın Tiryaki Sayın
Kerestecioğluyla ilgili istedi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ama aynı kişi değiliz yani. Benim gözüme gaz
sıkıldı, o darbedildi. Burada 2 vekilin darbından söz
ediyoruz.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Yani darbedilen
kişi benim. Ben bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, bir dakika yerinizden söz
vereyim.
Hayır, bu konuya ben zaten vâkıf oldum
Sayın Tiryaki ifade ettikten sonra.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, sizin vâkıf olmanız değil
mesele; burada bunun protesto edilip edilmemesi.
BAŞKAN Buyurun Sayın Koç.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun, basın
açıklaması yaparken polis tarafından darbedilerek yerlerde
sürüklenmesinin Meclise karşı yapılan bir husus olduğuna
ilişkin açıklaması
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, şimdi, Sayın Filiz Kerestecioğlu da durumu aynen
belirtti, sizin de bilginiz dâhilinde.
Şimdi, biz, kendi partili
arkadaşlarımızın gözaltında olmaları nedeniyle
sadece bir basın açıklamasında bulunmak istedik. O ara bize
müdahale edildi ve beni, 4-5 polis kendi aralarına alarak darbettiler ve
yerlerde sürüklediler milletvekili olduğumuzu bilmelerine rağmen ve
hemen, oradan geldik, Filiz Vekilimizle beraber Meclisteki hastaneye müracaat
ettik, şu anda elimde raporlar var. Bu uygulama çok ciddi bir şekilde
bu Meclise karşı yapılmış bir uygulamadır,
gerçekten üzerinde durulması gereken bir husustur. Bu şekilde
kınıyorum ve herhangi bir vatandaşımıza
karşı da yapılmaması gereken bir şey çünkü anayasal
bir haktır. Yapılan sadece bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Teşekkür
ediyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN Söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Ziya
Altunyaldıza aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ZİYA ALTUNYALDIZ
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifiyle ilgili olarak açıklamalar yapmaya başlamadan
önce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yürütme ve yürürlük dâhil 71 maddeden oluşan
kanun teklifimizde, kamu hizmetlerinin sunumunda ortaya çıkan yeni
ihtiyaçların karşılanması amacıyla bazı
kanunlarda değişiklik öngören önemli düzenlemelere yer verilmektedir.
Her biri ayrı önem taşıyan bu düzenlemelerden önce, birkaç hususu
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye ekonomisi güçlü ve büyük bir ekonomidir. On altı
yıldır, geniş bir çerçeveden bakılarak ekonomimizin tüm
kesimlerini kapsayan politikalar uygulanmıştır. Küresel ve yerel
koşullar dikkate alınmak suretiyle, hane halkımız olsun,
reel ve finans sektörümüz olsun, her kesimin ihtiyaçlarını gözeten
uygulamalar yürürlüğe girmiştir. Kamu maliyesinde uygulanan
disiplinli politikalar sonucunda kamu açıkları ve kamu borcu önemli
ölçüde azaltılmış ve küresel kıyaslamalarda borç-millî
gelir oranında en önde gelen yani iyilik oranında en önde gelen
ülkelerden biri olmuştur.
Bankacılık mevzuatı uluslararası
en iyi uygulamalarla uyumlu hâle getirilmiştir. Böylece bir yandan
ülkemizi daha da ileriye taşıyacak ekonomik dönüşüm
sağlanırken diğer yandan iç ve dış şartlardan
kaynaklanan zorluklar ve şoklara karşı dayanıklı bir
ekonomik yapı oluşturulmuştur.
Değerli Başkan, bu sınamalardan biri
olarak özellikle ağustos ayı içerisinde ekonomimiz önemli bir
sınama ve deneme geçirdi. Ağustos ayında finans
piyasalarımıza yönelik spekülatif nitelikli, hepinizin malumu olduğu
üzere, yoğun saldırılar oldu. Hükûmetimiz ve ilgili
kurumlarımız zamanlı ve yerinde müdahaleleriyle, etkili
koordinasyon sayesinde piyasalarda yaşanan bu dalgalanma bugün yerini
sakinliğe bırakmıştır. Kur, faiz ve risk primi gibi
birçok finansal göstergede ciddi gerilemeler görülmüştür. İhracat ve
cari açıkta olumlu gelişmeler yaşanırken güven
endekslerinde de iyileşmeler kaydedilmiştir. Finansal piyasalar ve
beklentilerdeki bu düzenlemeyle birlikte önümüzdeki dönemde de ekonomik
faaliyetlerde çok olumlu gelişmeleri hep beraber görmeye devam
edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonumuzun uzun ve verimli
çalışmaları sonucunda huzurlarınıza getirdiğimiz
bu teklifimizde çok önemli düzenlemeler yer almaktadır. Bunları kısaca
özetlemeye çalışacağım.
Özellikle, teklifin ekseninde ve teklifin
kapsamında üreticilerimiz var, çalışanlarımız var,
iş dünyamız ve yatırım yapanlar var, emeklilerimiz var.
Dolayısıyla teklif aslında, tüm yönleriyle ekonomik hayatı
ve vatandaşlarımızı doğrudan ilgilendiren hükümler
getirmektedir. İşsizlik Sigortası Kanununda yapılan
değişiklikle -birçok milletvekilimiz bahsetti- özellikle
işsizlik ödeneğine ulaşmakta güçlük çeken çalışan
kardeşlerimize kesintisiz yüz yirmi gün çalışma yerine hizmet
akdi getirilmek suretiyle daha çok işsize işsizlik ödeneği ödeme
imkânı getirilmiştir. Hakeza Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa eklenen maddeyle
yaşlılık, malullük ve ölüm aylığının en az
bin lira olması öngörülmüş ve bunun altında kalması hâlinde
ikmal edilmesi hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan,
konut hesabı katkı payı 20 bin liradan 25 bin liraya
çıkarılmıştır.
Bir diğer değişiklikle, özellikle
konjonktürel dalgalanmalardan kiracılarımızın daha az
etkilenmesine binaen Türk Borçlar Kanununda yapılan
değişiklikle beraber kira artışlarında ÜFE yerine
Tüketici Fiyat Endeksinin baz alınması öngörülmüştür.
Yine, belediyelerimizin hizmet
imkânlarının artırılmasına dönük olarak İller
Bankamızın kârının özellikle kentsel dönüşüm,
altyapı ve üstyapı finansmanında kullanılması şartıyla
hibe ve faiz desteği sağlanması imkânı getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; küresel uygulamalara baktığımız zaman,
eğer reel sektör, eğer finans sektörü, eğer
sigortacılık, eğer iş dünyası entegre olabilmişse
o zaman bu ekonomi sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya
kavuşmuş demektir. İşte bu anlamda, sigortacılık
sektörünü, öngörülebilir piyasaların ve risklerin sigorta edilebilmesi
adına bir taraftan bazı özel risklerin teminat altına alınması,
diğer taraftan da reasüre edilebilmesini sağlamak adına ilk defa
Türk Reasürans Anonim Şirketinin kurulması öngörülmüştür bu yasa
teklifiyle.
Ayrıca, değerli milletvekilleri, G20de de
sistemik risk ve reel sektör-finans sektörü iş birliği literatüre
girmiştir. Bu kapsamda, Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi
kurulmak suretiyle bir taraftan sistemik risklerin önceden öngörülerek üzerine
gidilmesi, diğer taraftan da reel sektör, üreten ve finans sektörü
entegrasyonu sağlanmak suretiyle bu alanın daha öngörülebilir bir
şekilde düzenlenmesi ve risklerin bertaraf edilmesine dair komite
kurulmuş ve bu komite tüm tarafların bir araya geldiği,
istişarelerin yapıldığı ve kararların
alındığı bir platform olarak çalışacaktır.
Ayrıca, hepimizin bildiği gibi, sermaye
piyasalarının derinleşmesi lazım, enstrümanların artması
lazım. Bu kapsamda, sermaye piyasalarına derinlik
kazandırılması amacıyla varlık finansman
fonlarının ortaya koyduğu ya da çıkardığı
finansman enstrümanları için, elde ettikleri gelirlere BSMV istisnası
tanınmıştır. Buradaki amaç, aslında piyasaların
derinleştirilmesi ve piyasadaki enstrümanların daha çok el
değiştirmesine imkân sağlanmasıdır değerli
milletvekilleri.
Yine, bu kapsamda, Hazinemize iç ve dış
piyasalarda farklı kira sertifikası türlerinden ihraç yapabilmesi
imkânı da getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Gelir Vergisi
Kanununun ilgili maddesinde yapılan bir düzenlemeyle, özellikle
çiftçilerimizin ürününü, hemen satılmasının gerekmediği ya
da ihtiyaç duymadığı ya da piyasa şartlarının
buna elvermediği durumlarda lisanslı depolara koyması suretiyle,
elektronik ürün senetlerinin piyasa şartları düzenlendiği zaman
değiştirilmesi suretiyle piyasayı regüle eden bir yapı
vardır. Bu yapıdaki kurumlar vergisi ve gelir vergisi istisnası
2018 sonunda sona ermiştir ancak bu yapının daha çok büyümesi ve
daha çok çiftçimizin bu yapı içerisinde ürünlerini depolaması ve
ticarete sunması gerekmektedir. İşte bu yüzden, bu istisna
süresini de 2023e kadar uzatmaktayız.
Ayrıca, yatırımların devam
etmesi lazım. Türkiye ekonomisi üreten, ihraç eden, istihdam yaratan bir
ekonomidir. Bunun için, yatırımlara dair desteklerin de hem özellikle
imalat sanayisi yatırımlarında hem de diğer
yatırımlarda bir taraftan katma değer vergisinin yılı
içerisinde mahsup edilememesi hâlinde bir sonraki yıl mahsup edilmesi,
diğer taraftan da kurumlar vergisi ve yatırıma katkı
paylarının en yüksek düzeyde uzatılmasına ya da
uygulanmasına imkân sağlayan düzenlemeler getirilmiştir
değerli milletvekilleri.
Diğer taraftan, hepinizin bildiği gibi
DASK önemli bir görev üstlenmektedir. Bu kapsamda, DASKın kendisinin
kurabileceği bir işletici kuruluş tarafından
işletilmesi ve ayrıca, uluslararası alanda kendi alanında
hizmet verecek sigorta ve reasürans şirketleriyle birlikte ortak projeler
yürütebilmesine imkân sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave edelim.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ayrıca, değerli milletvekilleri, bu kanun
teklifi kapsamında Plan ve
Bütçe Komisyonumuzda tüm değerli milletvekillerimizin çok önemli
katkılarını aldık ve gerçekten, demin bahsetmiş
olduğum gibi üreticiye, ihracatçımıza, çalışan
arkadaşlarımıza, yaşlıya, malule, emekliye,
çiftçimize, tüm bunların ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte bir
kanun teklifini Genel Kurula getirme konusunda çalışmalar
gerçekleştirdik. Ben katkı veren tüm arkadaşlarıma yürekten
teşekkür ediyorum ve eminim, bu kanun Genel Kurulumuzun tasvibiyle,
bahsetmiş olduğum tüm kesimlerin ihtiyaçlarına cevap verecek bir
şekilde kanunlaşacak ve ülkemizin istikrarlı, üreten, ihraç
eden, istihdam oluşturan yapısı kesintisiz devam edecektir.
Teklifimizin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Altunyaldız.
Şimdi, şahıslar adına söz
vereceğim.
Şahıslar adına ilk söz, Muğla
Milletvekilimiz Sayın Süleyman Girgine aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Girgin.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İşsizlik Sigortası
Kanunu hakkında konuşmak istiyorum.
İşsizlik Sigortası Kanunu,
sigortalılara işsiz kalmaları hâlinde destek sağlamak
amacıyla kurulmuştur. Fondan yararlanmak için, işçinin kendi
istek ve kusuru dışında işsiz kalması, sigortalı
olması, işten ayrılmadan önceki son yüz yirmi gün içerisinde
prim ödeyerek sürekli çalışmış olması ve son üç
yıl içerisinde en az altı yüz gün süreyle işsizlik
sigortası primi ödemesi gerekmektedir. İşsizlik Sigortası
Kanununda yapılmak istenen değişiklikle, işsizlik
ödeneğine hak kazanmak için yasada tanımlanmış olan son yüz
yirmi gün prim ödeme şartı hizmet akdine tabi olma şeklinde
değiştiriliyor. Biz bunu destekliyoruz ama sorunu çözmediğini de
Komisyonda belirttik, burada da tekrar belirtmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, işsizlik sigortasının
amacı, işsiz kalan işçilere gelir desteği
sağlamaktır ama ne yazık ki bugün uygulanan sistem, bu
amacı karşılamaktan uzaktır. Bir kere, işçi işten
ayrıldığı her durumda işsizlik ödeneğine hak
kazanamıyor. Ayrıca, işten çıkarılan işçi, son üç
yıl içerisinde en az altı yüz gün prim ödememişse yine
işsizlik parası alamıyor. Bu nedenle, mevsimlik ve kampanya
işlerinde çalışan işsizler, işsizlik parası
alamamaktadırlar. Kimdi bunlar? Otellerde ve tarımda
çalışanlar. Bunlardan prim kesiyorsunuz ama bunlara işsizlik
parası ödemiyorsunuz. Bu adaletli değildir, bunların
düzeltilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, işsizlik
parasına hak kazanan işçilere ödenen para da gerçekten başka bir
sorundur. Bugün itibarıyla, işçi işten
çıkarıldığında alabileceği asgari işsizlik
parası 1.015 liradır, azami rakamsa 2.030 liradır. Açlık
sınırının 2 bin lira olduğu ülkede, işsiz
kalmış bir işçiye Bu parayla geçinin. demek, bu işçiyi
açlığa mahkûm etmekten başka bir şey değildir.
İşsizlik sigortasında, 2018 sonu itibarıyla 136 milyar lira
para birikmiştir. Yani İşsizlik Sigortası Fonundan daha
yüksek düzeyde bir işsizlik parası aslında verilebilir ama ne
yazık ki verilmiyor. AKP GAPa para aktarmayı tercih ediyor, AKP
işverenlere para aktarmayı tercih ediyor, AKP bankalara düşük
faizli borç vermeyi tercih ediyor. İşsizlik Sigortası Fonu
işsize değil, bankalar aracılığıyla yandaş
şirketlere kaynak olarak aktarılıyor. Fonda 136 milyar lira
birikmesine rağmen, işsizlere fonda biriken kaynağın onda
1i dahi aktarılmıyor. İşsizlere ödenen işsizlik
ödeneğini artırmak için bu Parlamento, bu durumdan görev
çıkarmalıdır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye giderek
büyüyen bir ekonomik krizle karşılaşmış durumda.
Krizin faturası işçilere çıkıyor, işçiler
kapının önüne konuluyor. İşsiz sayısı her gün
artıyor. Kasım ayında resmî işsiz sayısı 330 bin
artarak 3 milyon 750 bine yükseldi. Gerçek işsiz sayısı ise 6,5
milyondur. İşsizlik sigortası başvurularında patlama
yaşandı. Örneğin, Ağustos 2018de 106 bin olan işsizlik
sigortası başvuruları son dört ayda yüzde 95 oranında
artmış ve Kasım 2018de 207 bine ulaşmıştır.
Bizim görevimiz, seçim yatırımları
için bu fonun yağmalanmasına olanak sağlayacak düzenlemeleri,
yasaları yapmak değildir. Bizim görevimiz, işsiz
kalmış işçileri, emekçileri korumak, onlara işsiz
kaldıkları o çaresiz dönemde insanca yaşayabilecekleri bir gelir
desteği sunmaktır. Kaynak, bunun için vardır.
Değerli milletvekilleri, işçilerin
işsizlik sigortasından gerçekten yararlanabilmesi için gelin, eksiklikleri
giderme yolunu burada tartışalım. Örneğin, geçici
işçi, orman işçisi olarak, mevsimlik veya kampanya işçisi olarak
tanımlanan ücretlilerin prim ödemelerine rağmen hukuken ve fiilen
işsizlik sigortası yardımına hak kazanamamaları
garabetini ortadan kaldıralım. Gelin, işçilerimizin insan
onuruna yakışır bir işsizlik parası almasını
sağlayalım. Gelin, işsizlik sigortasının siyasi
iktidarlar tarafından talan edilmesinin önüne geçelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu fon işsiz kalan işçilerin zor günlerinde gelirsiz
kalmamaları için oluşturulan bir fondur. Bu nedenle,
1) İşsizlik sigortasının
amacı dışında kullanılmasına derhâl son
verilmelidir.
2) Aktif iş gücü programları fondan
değil, Türkiye İş Kurumu bütçesinden
karşılanmalıdır.
3) İşsizlik ödeneğinden faydalanma
koşulları kolaylaştırılmalı, ödeme süreleri ve
miktarları artırılmalı, fondan yararlanan kişi
sayısının ilk etapta en az 4 kata yükseltilmesi hedeflenmelidir.
4) İşsizlik Fonu gelirlerinden vergi
alınması uygulamasına son verilmelidir.
5) Kurumun yanlış yatırım
tercihleri nedeniyle uğradığı zarar Hazine tarafından
karşılanmalıdır.
6) Fon bütçesinden işverenlere yapılan
teşvik, desteklere son verilmelidir.
7) Fonun yönetimi işçilerin doğrudan
seçtiği temsilcilere bırakılmalıdır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Girgin.
Şahıslar adına ikinci söz, Erzurum
Milletvekilimiz Sayın İbrahim Aydemire aittir.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Antalya, Antalya
Milletvekili.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Efendim,
değişti de ondan dolayı.
BAŞKAN Çok özür dilerim.
Erzurumdan size herhâlde talep var?
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki İbrahim Aydemir,
Erzurum Milletvekilimiz ile İbrahim Aydın, Antalya Vekilimiz hep
karışıyor. Ben bundan çok mutluyum. Plan ve Bütçe Komisyonunda
da beraber çalışıyoruz. Yani bu şeyler oluyor, ben çok
mutluyum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Görüşmekte olduğumuz 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde
başta vergi kanunlarında olmak üzere, toplumun geniş kesimlerini
ilgilendiren ve bir süredir beklenen toplumsal ihtiyaçlara çözüm getiren
düzenlemeler yer almaktadır. Birinci bölümde yer alan düzenlemeler
hakkında çok da detaya girmeden, neler getiriliyor, bunlara değinmek
istiyorum.
Birinci bölümde genel itibarıyla Türk
Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil
Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün
kullanımındaki kadastral yollar hazine adına tescil
edilmektedir.
Varlık finansmanı fonlarının
sermaye piyasalarında yaptıkları işlemler nedeniyle lehe
aldıkları paraların banka ve sigorta muameleleri vergisinden
istisna tutulması öngörülmektedir. Böylece fon yapısı
güçlendirilecektir.
Kamu kurum ve kuruluşları hariç Türk Hava
Kurumu ile sivil havacılıkta görevli pilotlar ve
sertifikalandırılmış personele yapılan aylık
ücret ödemelerinin yüzde 70inin gelir vergisinden istisna edilmesi öngörülmekte;
istisna oranının yüzde 100e kadar artırılması veya
sıfıra kadar indirilmesi yetkisi Cumhurbaşkanına
verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, yine çiftçilerimiz
tarafından da beklenen bir düzenleme olan Tarım Ürünleri
Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin
elden çıkarılmasından doğan kazançlara ilişkin gelir
ve kurumlar vergisi istisna süresi 31/12/2023e uzatılmaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan uzman
tabip ve sağlık sınıfı personelinin Sağlık
Bakanlığı ve diğer üniversitelerde görevlendirilmesi imkânı
getirilmektedir.
Millî Savunma Bakanlığı hukuk
hizmetleri kadrolarında görevli askerî hakimlerden emeklilik hakkına
sahip olanların tazminat alarak emekli olmalarına ilişkin süre
uzatılmakta.
Büyükelçi unvanı verilerek özel bir misyonla
görevlendirilenlerin unvanların Cumhurbaşkanınca geri
alınmadığı müddetçe devam etmesi öngörülmektedir.
Devlete ait üniversitelerin diş hekimliği
fakültesine bağlı döner sermaye işletmelerinin ilaç ve
tıbbi malzeme alımlarına ilişkin ödenmemiş
borçlarının Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinden
ödenmesine ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, KDV istisnalarına
gelince: Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin
yenilenebilir
ve diğer enerji tesisleri
ibaresi eklenmekte ve Kültür ve Turizm
Bakanlığınca yayıncılık sertifikası
verilmiş yayıncılar tarafından kitap ve süreli
yayınların teslimi KDVden istisna tutulmaktadır.
Yabancı paraya dayalı olarak yapılan
ve hizmetlerde ortaya çıkan kur farkının KDV matrahına
dâhil edilmesi öngörülmektedir.
Yine, kentsel dönüşüm projelerinde trampa
yoluyla kamulaştırılan taşınmazların hazineye
devir ve teslim işlemlerine ilişkin KDV istisnasının süresi
31/12/2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
İmalat sanayisine yönelik Yatırım
Teşvik Belgesi kapsamında indirim yoluyla telafi edilmeyen KDVlerin
izleyen yıl içinde mükellefin talebine binaen mükellefe iade edilmesine
ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Yine, Finansal İstikrar ve Kalkınma
Komitesinin kurulmasına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Jeotermal kaynak ve doğal mineralli sular için
zaruri olan mera alanlarının tahsis amacının
değiştirilmesine ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Anayasamızın 2nci maddesinde belirtilen sosyal devlet ilkesinin ilk
defa içinin doldurulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye, 2002
yılından sonra gerçekleştirdiği dönüşümü sosyal devlet
niteliğinde de göstererek gerçek manasıyla sosyal devlet olma yolunda
büyük mesafeler katetmiştir. Sosyal yardımların birincil
amacı, ihtiyaç sahiplerinin farklı gereksinimlerinden dolayı
ortaya çıkan hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak ve
yoksulluğu azaltmaktır. Bu yasayla, yaşlılık,
malullük, ölüm aylığı almakta olan emeklilerimize ve hak
sahiplerine ödenen aylıklar için bin TLlik alt sınır
belirlenecek.
Evet, sayın milletvekilleri, ülkemizin
geleceği ve milletimizin menfaatleri doğrultusunda ilkeli, doğru
ve tarafsız bir şekilde çalışarak halkın haber alma
hakkını sağlayan
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
İBRAHİM AYDIN (Devamla)
ve toplumun genel
talep ve görüşlerini kamuoyuna yansıtma görevini üstlenen basın
mensuplarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutluyor, başarılar diliyorum.
Sözlerimi burada tamamlarken görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin hayırlara vesile olmasını
diliyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydın.
Tabii Sayın Aydın, bize verilen listede
herhâlde sehven bir yanlışlık olmuş ama siz de zaten güzel toparladınız.
Değerli arkadaşlar, soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Cumhurbaşkanı
yardımcısına soruyorum:
1) Görüşmekte olduğumuz 37 sıra
sayılı Yasa Teklifiyle 4735 sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Yasasına ek madde eklenmesi suretiyle,
iktidarınız zamanında 185 kez değiştirilen bu yasa
186ncı kez değiştirilmiş olacaktır. Bu yasanın
sıkça değiştirilmesinin sebebi nedir?
2) Adrese teslim olarak yapılan ihaleler, bu
kez de adrese teslim yandaş olan ihale yüklenicilerini kurtarmak için,
geçici madde eklenerek Kamu İhale Kanununun özüne aykırı
biçimde değişiklik yapılmasının sebebi nedir?
3) Yandaş müteahhitleri kurtarmak yerine
çiftçileri ve üreticileri kurtarmak, bunların daha çok ve daha kaliteli
üretmesini sağlamak için neden bir düzenleme getirmiyorsunuz?
4) Yandaş müteahhitlere
sağlayacağınız bu imkânlarla emeklilikte yaşa
takılanlar ile taşeron işçilerin sorunları çözülse daha
uygun olmaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bundan birkaç gün önce Eskişehirimizden
Alpuya giden yolda bir kaza yaşandı ve 3 yurttaşımız
yaşamını yitirdi. Eskişehir-Alpu-Mihalıççık
yolunu kapsayan bu yolda 2013 yılında 26; 2014 yılında 34;
2015 yılında 45; 2016 yılında 65; 2017 yılında 44
olmak üzere 214 kaza oldu, çok sayıda yurttaşımız
hayatını kaybetti, yaralananlar oldu ama tek gidiş geliş
şeklindeki bu yol bir türlü yapılamadı. Artık yurttaşlarımızın
canına tak etti ve bu yolu, Eskişehir-Alpu yolunu bu
yurttaşlarımız bu hafta sonu oturma eylemiyle kapatacaklar.
Buradan, bugüne kadar, yıllardır bu yola duyarsızlık
gösteren, bir bölünmüş yol yapmayan iktidara bir kez daha Artık bu
ölüm yolunu yapın ve insanlarımızı bu beladan
kurtarın. diye çağrıda bulunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beko
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kadro vaadiyle
şirketlere geçirilen taşeron işçileriyle yani kamuda,
belediyelerde ve özel idarelerde çalışan şirket işçileriyle
2020 yılına kadar toplu iş sözleşmesi yapılmayacak,
kadrolu işçi gibi 4 ikramiye verilmeyecek ve bu işçiler sosyal ve
ekonomik haklardan yararlanamayacaklardır. Bu işçilere sadece 4+4 zam
verilmesi öngörülmektedir. Enflasyonunun yüzde 25, pazar enflasyonunun ise yüzde
50lere ulaştığı gerçeği ortadayken sayıları
1 milyona ulaşan bu işçilerin ekonomik, demokratik sendikal
hakları konusunda bir iyileştirme yapmayı düşünmekte
misiniz? Bu konuya dair vermiş olduğum kanun teklifini incelemenizi
ve kanunun Meclis gündemine getirilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Emecan
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bugün burada 71 maddelik bir torba yasayı
görüşüyoruz ve Plan ve Bütçe Komisyonumuza yeni bir torba yasa geldi 18
maddelik, şu an elimde bulunan ve odalarımıza gönderilen. Bugün
elimize geçti, biraz önce de yarın saat on birde görüşülmek üzere
toplantıya çağrılıyoruz. Dünden beri burada torba yasa
usulünün ne kadar yanlış ve Anayasaya aykırı olduğunu
konuşuyoruz, tartışıyoruz. Bu kadar
tartışmanın üzerine böyle bir ciddiyetsizliği ben bu
kürsüden kınıyorum. Biz ne zaman muhalefet vekilleri olarak bu torba yasanın,
kanunun içerisindeki 18 maddeyi inceleyeceğiz,
çalışacağız da yarın sabah on birde
tartışmaya katılacağız Komisyonda? Böyle bir
ciddiyetsizlik olmaz. Sizleri ciddiyete davet ediyorum ve bu
toplantıyı ertelemenizi talep ediyorum. Komisyon Başkanım da
karşımda.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arslan, bir kez daha
sisteme girmişsiniz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Evet.
BAŞKAN Buyurun, sonra Komisyona söz verelim.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Cumhurbaşkanı
Yardımcısına soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası
kuruluş kanunundan da anlaşılacağı üzere, Ziraat
Bankası çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın
gelişmesine yardımcı olmak için kurulmuştur. Gelinen
noktada, Ziraat Bankasının kuruluş amacından
saptırıldığını, havuz medyasının
oluşması için kredi verdiğini, spor kulüplerinin
borçlarının yapılandırılması için seçim öncesi
siyasi amaçla kullanılmaya çalışıldığını
görmekteyiz.
Bu nedenle:
1) Ziraat Bankasının amacının
dışında kullanılmasının sebebi nedir?
2) Çiftçilerin son maliyet artışları
sebebiyle borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmiş olması
nedeniyle çiftçi borçlarını faizsiz olarak bir yıl ertelemeyi
Ziraat Bankası düşünüyor mu?
3) Çiftçimiz ve esnafımız zor durumda
olduğu hâlde esnaf ve şirket ortaklarının ödeyeceği
primler yüzde 50ye yakın artışla
bağlanmıştır. Bunun sebebi nedir? Bunu
aşağıya çekmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Yarın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Günü. Az önce bir başka mevkidaşım değindi ama ben bir kez
daha önemini vurgulamak istiyorum. Birçok basın kuruluşu vergi, prim
borçlarını ödeyemedikleri için Basın İlan Kurumunun ilanlarını
alamama riskiyle karşı karşıya. Buradan bir kez daha Hazine
ve Maliye Bakanlığına, daha önce yani geçen yıl
yapıldığı gibi bu hususun bir yıl daha ertelenmesi ve
gazetelerin, yayın kuruluşlarının borçlarının
yeniden yapılandırılması için çağrıda
bulunuyoruz. Aynı zamanda Basın İlan Kurumundan radyolara ve televizyonlara
da aynı gazetelere olduğu gibi ilan verilmesi, ilan imkânı
sağlanması hususunda çağrıda bulunuyoruz.
Tabii ki en önemli çağrımız da
basın için özgür bir basın, rahat çalışan bir basın
imkânı sağlanması.
BAŞKAN Sayın Beko
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, İzmir Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi 2015
yılında yeni binasıyla hizmete açılmıştır
fakat gelinen süreçte sağlık hizmeti kalitesinin çok
düştüğü vurgulanmaktadır. Kardiyoloji servisi
çalışmamakta, tomografi çekilmemektedir, aynı şekilde MR
cihazı da çalışmamaktadır. Gelen hastalar en yakında
bulunan Urla Devlet Hastanesine yönlendirilmektedirler. Kalp krizi
vakalarında ise enzim ölçme cihazları bozuk olduğu ve kan
tahlili yapılamadığı için müdahale imkânı
bulunamamaktadır. Konuya dair ivedilikle çalışmaların
yürütülmesi ve çözüme kavuşturulmasını talep etmekteyiz.
BAŞKAN Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) SGK ve Sağlık
Bakanlığına: Maalesef sağlık alanında
yaşanan sıkıntılar bitmek bilmediği gibi her geçen gün
yeni bir sorunla karşı karşıya kalmaya devam ediyoruz.
Yurttaşlarımızın en temel haklarından olan
sağlığa Anayasamızın sosyal devlet ilkesi
çerçevesinde eşit, eksiksiz şekilde ulaşılamıyor. Bana
ulaşan bilgilere göre, ekonomik kriz nedeniyle son zamanlarda örneklerini
çok yaşadığımız tıbbi malzeme tedarik problemi
giderek yaygınlaşmakta. Bazı hastanelerde kalp pili
bulunmadığı ve hastaların başka illerdeki hastanelere
yönlendirildiğine ilişkin haberleri üzülerek bizzat takip ediyorum.
Yurttaşlarımızın sağlık konusunda yaşadığı
bu mağduriyetin bir an önce sona erdirilmesi amacıyla gerekli tüm
adımlar ivedilikle atılmalıdır.
Sıkıntının kaynağının Sosyal Güvenlik
Kurumunun kalp pili için on yıl önceki fiyatı vermesi ve bu nedenle
kimsenin ihaleye girmek istememesi olduğunu görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Komisyon...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Ben öncelikle şunu söylemek istiyorum: Tabii,
bütün arkadaşlarımıza değerlendirmeleri ve soruları
için teşekkür ediyoruz ama tabii, soruların bir bölümü
Cumhurbaşkanlığını ilgilendiriyor ve
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılabilecek
işler ya da bakanlıkların kendi aldıkları kararlar
doğrultusunda yapılır.
Onun dışında, Sayın Arslan ifade
etti: Bu niye gelmedi, bu niye gelmedi? Arkadaşlar, yasama artık
Meclisin yetkisinde. Teklifleri milletvekillerimiz veriyor, biz de
milletvekillerimizden gelen teklifleri Komisyon olarak çalışıyor
ve değerlendiriyoruz. Nasıl değerlendiriyoruz? Bu 71 maddelik
gelen kanun teklifinde olduğu gibi. Bir de şimdi Komisyonumuza bugün
intikal eden 18 maddelik bir kanun teklifi var. Doğrudur, İç Tüzük
36ya baktığımızda bekleme sürelerini ifade etmekte ancak
İç Tüzük 26ya geldiğimizde de Komisyonun gündemine hâkim
olduğuna, üyelerce teklif edilen işleri ivedilikle
görüşebileceğine, zorunlu hâllerde bu bekleme süresine
uyulmayacağına dair hükümler var. En iyi bilenlerden birisi de Emine
Hanımdır ki hem Başkanlık Divanı hem de Plan ve Bütçe
Komisyonu bütün işlerini çok ciddiyet içerisinde yerine getirir ve önem
verdiği en önemli şey, Plan ve Bütçe Komisyonu, Başkanlık
Divanı ben on ikinci yılımı orada tamamladım- mutlak
surette belli bir anlayış içerisinde, karşılıklı
saygı, hoşgörü içerisinde ve gruplar arası istişare ve
ortak kararlar doğrultusunda bu işleri yapmaktadır. Gündem de
böyle belirlenir; hiçbir zaman direkt olarak Başkanlık Divanı
Ben şunu yaptım. demez, mutlaka grup sözcüleriyle istişare
eder, bir ortak kanaat oluşur ve oluşan bu ortak kanaat çerçevesinde
çıkan karar üyelerimize gündem olarak gönderilir.
Doğrudur, aslında burada kanun
görüşülürken yukarıda bir kanunun görüşülmesi... Son derece
yoğun, Komisyon üyelerimiz çok yoruldular. Hepsine ben ayrı ayrı
teşekkür ediyorum. Yani sadece bütçe süreci değil, bütçe sürecinin
arasına giren teklifler, yasama süreçleri, bütçe bittikten hemen sonra
gene almış olduğumuz 11 maddelik bir torba yasa, evet şimdi
71 maddeliği görüşürken gelen 18 maddelik bir yasa; çok yorucu
olduğunu da biliyorum ama ben gerçekten hem Komisyonda katkı sunan
hem de Genel Kurul aşamasında katkı sunan bütün Komisyon
üyelerimize ve değerli milletvekillerimizin hepsine teşekkür
ediyorum. İnşallah, Komisyonda 18 maddeyi de yarın akşama
kadar bitiririz diye ümit ediyorum. Önümüzdeki haftada bu 71 maddelik
teklifimizi yasalaştırdıktan sonra Genel Kurulumuzun ve
Başkanlık Divanının, sayın başkan vekillerimizin
de iradeleriyle, herhâlde grup başkan vekillerimizin iradeleriyle Mecliste
gündeme alınır; böylece de milletimizin beklediği, milletin
menfaatine olan bütün bu düzenlemeler hayata geçirilir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Arslan, daha sonra devam edelim mi, bu
bölümü bitirelim, maddelere başlayalım.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Değerli milletvekilleri, 1inci madde üzerinde
iki önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Bedri
Yaşar Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Aksaray Samsun Adana
Hüseyin
Örs Feridun
Bahşi Lütfü
Türkkan
Trabzon Antalya Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Müzeyyen
Şevkin Fikret
Şahin
Bursa Adana Balıkesir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erel.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Normalde ben bugün başka bir konu üzerinde
görüşlerimi aktaracaktım ancak sabah gazeteleri okurken AK
PARTİnin de kelamına, selamına, kalemine değer
verdiğini bildiğim bir yazarın görüşlerini sizlerle
paylaşmak istiyorum:
Bazı şeylerin şüyuu vukuundan
beterdir. AK Partinin dikkat etmesi gereken birkaç konu var. Yolsuzluk ve
ahlaki zaaf üzerinden adayları vurmaya çalışacaklar. Torpil,
rüşvet gibi konular hep gündemde olacak.
İş âleminin, esnaf ve vatandaşın
ekonomik açıdan sıkıntıları halk arasında en çok
konuşulan konular arasında.
Ve tabii gençlik ve aile hayati öneme sahip bir
konu. Her iki alanda ciddi bir zafiyet söz konusu. Özellikle de aileyle ilgili
konuşulanlar, yaşananlar ciddi bir sıkıntı sebebi.
Aileyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde
komisyonda konuşulan konulardan tutun da Aile Bakanlığı ve
Millî Eğitim Bakanlığındaki uygulamalar (Neyse ki Millî
Eğitim Bakanlığı yıllar sonra yanlış bir
uygulamaya son verdiğini açıkladı) aile mahkemelerinde
yaşanan rezaletler ve yasalardaki çarpıklıklar ciddi bir
problem. 6284 no.lu yasa, âdeta toplumda felaketin kod numarası gibi
anılmaya başladı. Unutmayalım ki hukuka ve maslahata uygun
olmayan yasa suç aletidir!
Adalet, FETÖ davalarıyla ilgili yaşanan
sorunlar, bazı kripto FETÖcüler itibar görürken, suç
oluşturmaması gereken eski ve dolaylı ilişkiler bahane
edilerek görevden uzaklaştırılan ya da sanık sandalyesine
oturtulanlarla ilgili yaşananlar toplumun önemli bir kesiminde ciddi bir
rahatsızlık sebebi.
Şüyuu vukuundan beter söylentiler
dolaşıyor ortalıkta. Söylenti, eğer tatmin edici bir
açıklık, şeffaflık ve güven verici bir açıklamayla
zamanında önlenemez ise bazen en tehlikeli gerçekten bile daha tahripkâr
olabilir.
Şehir bizim evimizdir. Gelenekten gelen kural
şu: Evinizin anahtarını kendine emanet edemeyeceğiniz
kişilere şehrin anahtarını emanet edemezsiniz! Hangi
partinin adayı olursa olsun adayınız böyle biri ise dünya ve
ahiret açısından sonuç size fayda vermeyecek. Ya siz de öylesiniz,
onun gibi birisiniz ya da cahillik ediyorsunuz. Unutmayın, Allah cahil ve
zalim bir topluluğa, müfsitler topluluğuna yardım etmez.
Onların üzerine pislik ve bela yağdırır, işlerini sarp
dağlara sardırır. Zalimlere herhangi bir şekilde
yardım edenler, zalimleri yakacak ateşin kendilerine de dokunacağını
bilmeleri gerekir.
Spor maskesi altında artık bir kumara
dönüşen futbola, futbolculara, futbol takımlarına verilen
destek, aktarılan kaynak ve kitlelerin uyutulması için âdeta
beşik görevi yapan stadyumlara harcanan para da artık sinir bozucu
boyutlara ulaştı. Ne sağcı ne solcu, futbolcu bir nesil
geliyor bu şekilde özendirilince devlet ve medya tarafından.
Yazık bu gençlere.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri: Şimdi de batmak üzere olan sanayiciyi kurtarmayıp
batık futbol şirketlerinin borçlarını bir kamu bankası
üzerinden yapılandırmaya kalkarsanız bundan ne Allah razı
olur ne de yurdumun insanı, kanaatime göre. Bu süper akıl(!)lar
kimin aklı ise.
Bakın, Varlık Fonuyla ilgili abuk subuk
iddialar dolaşıyor ortalıkta. Mesela Etibankın özelleştirilmesinden
ve boraksın işletme imtiyazının yabancılara
satılacağından söz ediliyor, hem de komik bir fiyata! Aman ha!
Bu işlerin şakası bile olmaz. İçimizden birileri böyle
manyakça hayaller kurup birilerinin haberi olmadan iş kotarmaya
çalışıyorsa da bu "Dahlan akıllılara
meydanı boş bırakmayın.
Adapazarı Arifiye'de kurulu tank palet
fabrikasının özel bir şirkete satılacağına dair
sosyal medyada çıkan haberlerin anında
cevaplandırılması gerek. Bakın, geç gelen hakikat hükmünü
icradan aciz kalır, meydan müfsitlere kalır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eren, bir dakika daha
veriyorum, toparlayalım.
Buyurun.
AYHAN EREL (Devamla) Yönetim hem bu haberlerin
kaynağını bulmak ve ortaya çıkarmak hem de eğer bu
yönde birtakım girişimlerde bulunanlar varsa, onların kim
oldukları, hangi ilişkilerle bu tür tezgâhlarda rol
aldıklarının ortaya çıkarılması gerek.
Öte yandan, sağlık ve gıda,
tarımda hâlâ devam eden, çözülemeyen bir sürü şikayet konusu var.
Ben yaptım oldu. olmaz.
Politikacıların ne söyledikleri kadar, toplumda o sözlerin ve
işlerin nasıl anlaşıldığının da hesaba
katılması ve istismara sebep olacak söz ve eylemlerden
kaçınılması gerek.
Diğer bakanlıklarla ilgili konular da
gündemde, adaylarla ilgili söylentiler ve yerel yönetimlerde hâlâ devam etmekte
olan işler de
Damlaya damlaya göl oluyor, haberiniz olsun.
Çok değerli AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarım, bu sözler, bu görüşler bana ait değil, daha
önce de arz ettiğim gibi, kelamına, kalemine, selamına
değer verdiğiniz bir gazeteden aldığım görüşler.
Bundan böyle, sanırım ki artık on altı yıldır tek
başına iktidarınızın sonuna gelmek üzeresiniz, dikkat
ediniz; Türk Milleti adına sizleri uyarıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Müzeyyen Şevkin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Şevkin.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde parti grubumuz adına söz
almış bulunuyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Emniyet
Genel Müdürlüğü kullanımındaki kadastral yolların hazine
adına tescilini öngören madde içeriğinin amacına uygun olarak
hayata geçirilmesini dilerim.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere
ülkemizin temel sorunlarının başında çarpık
kentleşme gelmektedir. Türkiyedeki tüm planlama ve uygulama süreçlerinde
mülkiyet olgusuna önem verilmesi gerekmektedir. Kentleşme süreçlerinde
yaşanan sorunlar tüm planların, projelerin dayandığı
mülkiyetin akılcı, şeffaf biçimde ele alınamamasından
kaynaklanmaktadır. Anayasal güvence altında olan mülk edinme hakkının
tüm kentleşme süreçlerinde zedelenmiş olması nedeniyle
mahkemelerimizde yoğun bir mülkiyet davası göze çarpmaktadır.
Davalar sürerken yapılaşma süreçleri de genellikle devam
ettiğinden davaların sonuçlanması da sorunu çözmemektedir.
Özellikle son on altı yıllık iktidarınızda İmar
Kanunu, Yapı Denetimi, Planlı Alanlar, Büyükşehir,
Bütünşehir, Kentsel Dönüşüm gibi kanun ve yönetmelikler sıkça
ele alınmış ve anormal ölçülerin oldukça üzerinde
değişikliğe uğratılmıştır. Tüm bu
değişiklikler, günü kurtarma düşüncesiyle
yapıldığı için, çözüm getirmemiştir. 3194
sayılı İmar Kanunu ve yönetmeliklerinin eksiklikleri bir yana,
yanlış uygulanmasıyla yaşanılmaz hâle
getirdiğiniz kentlerimizi şimdi bir de kentsel dönüşüm yaparak
kurtarmaya çalışıyorsunuz ancak burada da bakış
açınız değişmediği sürece çözüm yerine daha çok sorun
üreteceksiniz. Esasen sorunun nedeni, planlama ve uygulama süreçlerinde ortaya
çıkan arazi rantının siyasal ve ekonomik ranta dönüşmesidir.
Gelinen süreçte, kentlerimizin geleneksel yöntemlerle
yönetilmesi artık imkânsızdır. Kentlerimizde kent bilgi
sisteminin kurulması ve yaşatılması sürecinin de
yanlış yürütüldüğünü görüyoruz. Bu sürecin ana nüvesi doğru
bilgi, güncel sayısal harita, sistemi kullanacak ve veri güncellemesi
yapacak eğitimli kadrolardır. Yasanın özü; kaçak yapı,
hormonlu bina, hazine arazisi ve benzeri gibi her türlü usulsüzlüğün ücret
karşılığında affını içermektedir yani
vatandaşa İmar suçu işle ama parasını verdiğin
sürece sorun ortadan kalkacak. demektir.
Değerli milletvekilleri, hazırlanan yasa
adına imar barışı denilerek imar
barışından bahsetmek istiyorum özellikle- af sözcüğü
gizlenmeye çalışılmış ve barış
sözcüğünün erdemliliği kullanılarak kamuoyunda yasa sempatik
hâle getirilmeye çalışılmıştır. Bu, düpedüz bir
imar affıdır. Arkadaşlar, bu imar affını yaparak
aslında işini düzgün olarak yapan, tekniğe uygun olarak yapan,
yasal yollara başvuran insanlar cezalandırılmış oluyor
ve kesinlikle kaçak yapıların yapılmasının önüne
geçilmiyor. Nasılsa imar affı çıkacak. diye yeniden yasal
uygulamaların dışında uygulamalara itiyorsunuz
insanları. Yasada, afla toplanacak paraların kentsel dönüşüm
projelerinde kullanılacağı ifade ediliyor ama biz biliyoruz ki
Hükûmet daha önce deprem için kullanılmak üzere topladığı ÖTV
bedellerini yol yapımlarında kullandı değerli iktidar
milletvekilleri. Dolayısıyla aftan elde edilen gelirin nereye
aktarılacağı konusunda önemli ipuçları elde ediyoruz
zannediyorum.
Yasayla Yapı Kayıt Belgesi alan binalar
için daha önce düzenlenmiş idari para cezalarının
affedileceği yine öngörülmekte. Bu durum, daha önce söz konusu
cezaları ödemiş vatandaşların vicdanlarını
sızlatacak düzeydedir.
İmar affı daha önceki aflar gibi
çarpık kentleşme ve kaçak binaların sayısını
artıracak, Nasılsa bir gün af gelecek. olgusu yasa
dışı işlemleri daha çok gündeme getirecektir.
Evet, imar suçları affedildi, ceza
davaları düşürüldü ancak aynı davada sorumluluğu bulunan
teknik elemanların davaları devam etti. Bu durum Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Yapı Kayıt Belgesi alarak yasallaşan yapı denetimli,
hormonlu binalarda müteahhit firmalar imar affına başvurarak durumu
kurtarırken yapı denetim firmaları kaderiyle baş başa
bırakıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - Bitirmek
üzereyim.
BAŞKAN - Bir dakikada toparlayın
Sayın Şevkin.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla)
Vatandaşın beyanını esas alan ve yapı süreçlerinin tüm
aktörlerini devre dışı bırakan bir imar affı
anlayışı ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlar
doğuracaktır. Zaten kentlerin önemli sorunu içinden
çıkılmaz hâle getirilmiş durumdadır. Bu afla, mevzuata
uygun yapılmış bina ile kaçak bina eşdeğer
sayılmıştır. Örneğin, Adanadaki nüfus
artışıyla birlikte şehirde kontrolsüz tarım alanları
işgali çevre ve görsel kirlilik, sağlıksız, niteliksiz ve
kaçak yapı yoğunluğunu beraberinde getirdiği gibi sosyal ve
kültürel olan dengenin yetersiz kalmasını da kaçınılmaz
kılmıştır. Gerek merkezî gerekse yerel karar
mekanizmalarımızın planlama hiyerarşisi yönünde somut
adımlar getirme gerektiğinin bilinciyle gelecek nesillere
sağlıklı kentler bırakma isteğimizi bir kez daha
vurgulamak istiyorum; yaşamak için yaşatalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
2'nci maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Faruk
Sarıaslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Nevşehir Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Mehmet
Doğan Kubat Abdullah
Güler
Çankırı İstanbul
İstanbul
Cemil
Yaman Halil
Etyemez İmran
Kılıç
Kocaeli Konya
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Meclisin takdirine bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz talepleri
.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 2inci maddesiyle Emniyet
Teşkilatı Kanununun 90ıncı maddesine eklenen bir
fıkrayla yeni göreve başlayan bütün emniyet personelinin Polis
Bakım ve Yardım Sandığına ortak olmaları
zorunluluğu getirilmektedir.
Maddenin gerekçesinde ise;
Emniyet Teşkilatı kadrolarında
görevli tüm memurların Polis Bakım ve Yardım
Sandığına ortak olmaları sağlanmaktadır.
açıklaması yer almaktadır.
Madde görüşmelerindeki açıklamalar
sırasında söz konusu değişikliğin Emniyet Genel
Müdürlüğünün mevcut çalışanlarıyla ilgili
olmadığı, maddenin yürürlüğe girmesinden sonra Emniyet
Genel Müdürlüğü mensubu olarak çalışmaya başlayanlar için;
ilgili sandığa üyeliği zorunlu hâle getirip bir anlamda bu sandığın
sürdürülebilir ve sürekli yapısını oluşturmaya yönelik olduğu,
288 bin Emniyet çalışanından yaklaşık 45 bin adedinin
söz konusu sandığın mensupları arasında
bulunmadığı ifade edilmiştir.
Anayasanın;
"Dernek kurma hakkı
başlıklı 33üncü maddesi;
"Madde 33- Herkes, önceden izin
almaksızın demek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma
hürriyetine sahiptir.
Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte
üye kalmaya zorlanamaz.
Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu
düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk
ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve
kanunla sınırlanabilir.
"Çalışma ve sözleşme hürriyeti
başlıklı 48inci maddesi;
Madde 48- Herkes, dilediği alanda
çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel
teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin
gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve
kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak
tedbirleri alır."
hükmünü içermektedir.
Kamu kurumlarındaki sandıkların
isleyişi özel hukuk kurallarına tabidir. Özel hukuk kurallarına
tabi olan Polis Bakım ve Yardım Sandığı üyeliği
konusunda esas olan, irade özerkliği ve bunun Anayasa hukukundaki
dayanağı olan sözleşme özgürlüğüdür. Özel hukuk alanı
içerisinde kalan yardımlaşma sandığı üyeliğinin,
kişilerin üye olup olmama iradesi ve isteği dikkate
alınmaksızın zorunlu tutulması karşısında,
düzenlemenin sözleşme özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu ve
bu özgürlüğü kullanılamaz hâle getirdiği açıktır. Zira
itiraz konusu emniyet mensuplarının serbest iradeleri
dışında, belli bir mal topluluğu ile hukuki ilişkiye
girme/sözleşme yapma zorunluluğu öngörülerek bu özgürlüğün
negatif görünümü olan sözleşme yapmama özgürlüğü ellerinden
alınmaktadır. Belirtilen niteliğiyle söz konusu düzenleme,
sözleşme özgürlüğünün özüne dokunmakta ve Anayasa'da öngörülen öze
dokunma yasağını ihlal etmektedir. Bu nedenle yapılan
düzenleme Anayasa'nın 13, 33 ve 48inci maddelerine, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 11inci maddesine aykırı bulunmaktadır.
Söz konusu önerge bu nedenle verilmektedir.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyoruz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gerekçe
BAŞKAN Diğer maddenin gerekçesi
Gerekçe:
İlgili madde, 27/12/2018 tarihli ve 7159
sayılı Kanunun 1inci maddesi olarak
kanunlaştığından teklif metninden
çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Evet, kabul edilen önergeler doğrultusunda
madde metinden çıkartılmıştır. Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek amacıyla
görüşmelere sıra sayısında bulunan mevcut madde
numaraları üzerinden devam edilecektir. Madde numaraları
Başkanlıkça kanun yazımı sırasında teselsül ettirilecektir.
3üncü madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Erol
Katırcıoğlu Garo
Paylan Abdullah
Koç
İstanbul Diyarbakır Ağrı
Habip
Eksik Meral
Danış Beştaş
Iğdır Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu. (HDP
sıralarında alkışlar)
Değerli milletvekilleri, salondaki
uğultuyu bir keselim lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Değerli
üyeler, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar kanun teklifini gündeme getiren
Sayın Ziya Altunyaldız -galiba kendisi burada yok ama- bu maddeyle
ilgili olarak Finans sektöründe bir derinleşme gerçekleştirmek
amacıyla bu maddeyi getirdik. dedi ama mesele öyle değil, o kadar
basit değil ve böyle bir maddeyle de böyle bir derinlik sağlamak da
mümkün değil.
Değerli üyeler, iktidar, daha doğrusu
yürütme, ısrarla Türkiye ekonomisinde bir sorun
olmadığını söylemeye çalışıyor, kriz
olmadığını söylemeye çalışıyor. Ama bir
yandan da elinde bulundurduğu bütün imkânlarla da bunun böyle
olduğuna toplumu inandırmaya çalışıyor ve burada da
tabii çok başarılı sayılabilir çünkü zaman zaman söz
aldığımda da altını çizdiğim gibi, hemen hemen
bütün medya; bütün televizyonlar, bütün radyolar ve gazeteler iktidarın
kontrolü altında, dolayısıyla da gerçekten de ülkede başka
bir ülkeymişiz gibi bir hava estirilmekte. Dolayısıyla,
insanların -daha doğrusu, öyle söyleyeyim- buna
inanacaklarını varsayıyorsunuz, varsayıyorlar -sizinle
ilgili söylemiyorum, yürütmeyle ilgili söylüyorum- ve bu yanlış.
Yani, bugün itibarıyla bu maddeyi getirmiş olmak bile
Esasında
krizin nasıl alt edilebileceğiyle ilgili olarak yapılacak önemli
adımlardan biri olarak bu madde getirilmiş oldu. Nedir bu mekanizma?
Bunu biraz anlatmak isterim size, üç dakikam var gerçi ama.
Şimdi, arkadaşlar, biliyorsunuz, kriz
yaklaştıkça bankaların -ki bankalarımız gayrimenkul
ipoteğiyle çalışırlar- ellerinde büyük miktarda gayrimenkul
birikmeye başladı. Bu gayrimenkuller Kemal Derviş zamanında
Bankacılık Kanununda, yönetmelikte yapılan bir
değişiklikle eğer üç yıl içinde satılamıyorsa
gayrimenkuller, sermaye hesabından düşülüyordu, dolayısıyla
da gayrimenkulü elinde biriktirmiş olan bankalar bir sermaye problemiyle
karşı karşıya kalıyorlardı. Bunun
karşısında 2017de mevcut yürütme bir öneri getirdi ve yönetmelikte
bir değişiklik yaptı, dedi ki: Gayrimenkuller de sermaye
hesabına dâhil edilebilir. ve bir anlamda bankaları bir ölçüde
rahatlatmış oldu. Ama arkadaşlar, bu iş bitmedi. Yani,
bugün itibarıyla baktığımızda, özellikle inşaat
sektörü, gayrimenkul sektörü giderek bu krizin etkisi altında bir anlamda
aldığı kredileri ödeme konusunda zorluklar çekmeye
başladı. Şimdi, burada çözüm olarak getirilen şey şu
benim anladığım kadarıyla: Biliyorsunuz, önce Kalkınma
Bankası Kalkınma ve Yatırım Bankası adını aldı.
Kalkınma ve Yatırım Bankası, doğrudan doğruya
Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışan,
Bankacılık Yasasının zaman zaman dışında
kabul edilen bir kurum olarak çok yakın bir geçmişte
kanunlaştı. Hemen akabinde bir Varlık Finansmanı Komisyonu
kuruldu ve ondan sonra SPK bunu onayladı vesaire vesaire. Sonra da
şöyle bir çözüm yolu buldular: Özellikle 4 banka -Halk Bankası,
Vakıfbank ve Ziraat Bankası- sahip olduğu gayrimenkulleri bir
havuzda birleştirdi -buna Garanti Bankası da bir miktar
katıldı- ve böylelikle bir gayrimenkul havuzu oluşturdular ve
buradan giderek VDMK dediğimiz yani varlığa dayalı menkul
kıymetler üretmeye karar verdiler. Şimdi, buradaki bu düzenleme,
bunların banka ve sigorta muameleleri vergilerinin düşük
tutulmasını, hariç tutulmasını öneren bir düzenleme ve
böylelikle de en azından rakibi olabilecek olan devlet iç borçlanma
senetleri karşısında bir avantaj elde etme amacıyla ve
dolayısıyla da özellikle bu sözünü ettiğim bankaların
likidite ihtiyacını karşılamak üzere gündeme geldi. Zaten
bu tedbir yürürlükte şu anda. 3,5 milyar civarında bir para, söz
konusu olan bu bankalara gelmiş oldu. Dolayısıyla da bu, burada
bir eklemeyle biraz daha avantaj yaratmak ve biraz daha bu havuzun
değerini artırmak üzere yapılan bir düzenleme oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Değerli
vekiller, bu 70 küsur maddelik kanunu konuşacağız ve bu kanun
teklifi, zaten gerçekten birbirleriyle ilişkisi olmayan birçok maddeyi içeren
bir kanun teklifi. Fakat bunların arasında -şimdi bu benim
üzerinde konuştuğum gibi- gelmekte olan krizin özellikle
bankacılık krizi hâline dönüşmemesi için alınan önlemlerden
bir tanesi. Onun için, sizlere tavsiyem: Yürütme yetkililerine, bu Kriz yoktur.
konusunda ısrar etmekten vazgeçmelerini önermenizi öneririm çünkü
gerçekten de krizi kabul ederek yaklaşmak sanırım krizi çözmenin
ilk adımı olur gibi geliyor bana. Hepinize saygılar sunuyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Bedri
Yaşar Lütfü
Türkkan Feridun
Bahşi
Samsun
Kocaeli
Antalya
Hüseyin
Örs İsmail
Koncuk Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Trabzon
Adana
Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul
Antalya
Niğde
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Erkan
Aydın Faruk
Sarıaslan
Bursa
Bursa
Nevşehir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde ilk söz Adana
Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncukun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
70 maddelik bir kanun teklifini daha görüşüyoruz.
Tabii, ben dün sözleşmelilerle ilgili bir kanun teklifi vermiş ve
doğrudan Genel Kurula indirtmiştim. Tabii olumsuz sonuçlandı.
300 bine yakın sözleşmeli devlet memuru bir hayal
kırıklığı yaşadı. Şunu buradan ifade
ediyorum: Her ne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde sözleşmelilerle
ilgili bu kadro teklifimiz, sizlerin verdiği kanun tekliflerine ve
referandum meydanlarında Sayın Cumhurbaşkanının
verdiği söze rağmen burada reddedilmiş de olsa, bundan sonra da
sözleşmelilere kadroyu, bu kadro alınana kadar burada mutlaka ifade
edeceğim. Yani bu, kabul edilebilir bir hukuksuzluk değildir. Bu,
insan hakkı ihlalidir. Bir insan hakkı ihlaline, bir ülkede
farklı hukuki hakların belli gruplara farklı farklı olarak
verilmesine gönlümüz asla İYİ PARTİ Grubu olarak razı
gelmez. Onun için bunu her fırsatta dile getireceğiz. Her yasama
döneminde bir kanunu doğrudan Genel Kurula getirme hakkım var. Allah
ömür verirse her yasama döneminde de sözleşmelilerle ilgili teklifimin,
siz komisyonlarda kabul etseniz de etmesiniz de, Genel Kurula getirilmesini
sağlayacağım. En azından sözleşmeliler,
verdiğiniz sözün arkasında ne kadar durup
durmadığınızı görsün.
Değerli milletvekilleri, bakın, bu kanun
içerisinde, 37 sıra sayılı Kanun Teklifi içerisinde bazı
önemli maddeler var, birçok madde var da. Mesela bir tanesi, 4üncü maddede,
pilot ve kabin memurlarına ödenen aylık ücretin gerçek safi
değerinin yüzde 70inin gelir vergisinden istisna tutulmasına ve
bunu, yüzde 100e kadar çıkarmaya ya da sıfıra düşürmeye
Sayın Cumhurbaşkanının yetkili olduğuna dair bir
teklif var.
Efendim, pilotlarımıza, kabin
memurlarımıza bunlar yüksek maaşlı gruplar ama- buna bir
itirazımız yok ama şuna itirazımız var: Pilotlara ve
kabin memurlarına bir vergi istisnası getiriyorsanız diğer
memurlara getirmek neden aklınıza gelmiyor, bunu sormak bizim
görevimiz.
Bakın, birçok memur üçüncü ayda yüzde 15lik
vergi diliminden yüzde 20lik vergi dilimine geçiyor. Zaten yüzde 4 zam
yapıyorsunuz bakın, 1 Ocak itibarıyla memurlarımıza,
memur emeklilerimize yüzde 4, işçilerimize yüzde 3,5 zam
yaptınız. Peki, iki ay sonra, üç ay sonra, dört ay sonra -maaş
durumuna göre değişiyor bu- yüzde 20lik vergi dilimine
girdiğinde yüzde 5lik bir kayıp meydana geliyor. Yani
kaşık ucuyla verip kepçeyle geri alıyorsunuz. Pilotları
düşünüyorsunuz, kabin memurlarını düşünüyorsunuz, amenna,
hiçbir itirazımız yok ama diğer memurları, emeklileri,
işçileri neden düşünmüyorsunuz? Neden burada bunları gündeme
getirmiyoruz? Neden bu kanun teklifi içerisinde 3600 ek gösterge sözünüzün
olmadığını da soruyorum, merak ediyorum? Bunları
millete söz olarak verdiniz ama hâlen yerine getirmediniz. Öğretmenler
bakımından da, 100 Günlük Eylem Planınızda olmasına
rağmen yüz günün dolmasına şurada bir şey kalmadı- bu
70 maddelik kanun içerisinde neden öğretmenlere verdiğiniz 3600 ek
gösterge sözüyle ilgili bir düzenleme yok? Onu da anlamakta zorlanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha istirham ediyorum.
BAŞKAN Bir dakika verelim Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu kanun, birçok maddede -lütfen inceleyin- Sayın
Cumhurbaşkanına çok çeşitli yetkiler veren kanun. Aslında
biz bunu 24 Haziran öncesinde çok anlattık Tek adam yönetimi geliyor,
aman dikkatli olun. dedik. Tabii, bunu da inkâr ettiniz ama şu kanunun
birçok maddesini incelediğinizde, efendim, yurt dışından
ilaç getirmeden tutun da kabin memurlarına, pilotlara vergi
istisnasına kadar birçok konuda bir tek adamın, Sayın
Cumhurbaşkanının yetkili kılınması, tek adam
yönetimi eleştirimizin ne kadar haklı olduğunu gözler önüne
seriyor. Bunu vatandaşlarımızın da iyi bilmesi lazım.
Böyle bir sistem içerisinde bu devleti sağlıklı bir şekilde
yönetebilmenin mümkün olmadığını sizler de çok iyi
biliyorsunuz diyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bursa
Milletvekilimiz Sayın Erkan Aydın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Aydın.
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ünlü yazar Balzac diyor ki: Bugünkü kanunlar, büyük
sineklerin delip geçtiği, küçüklerin de takılıp
kaldığı bir örümcek ağı gibidir. İktidarın
getirdiği kanun teklifleri de halkın ağzına bir parmak bal
çalan ama bunun yanında küçük çıkar gruplarına büyük
çıkarlar veren, bu hakları elde etmelerini sağlayan kanun
teklifleri. Şu anda konuştuğumuz 71 madde de, aynı
Balzacın dediği gibi, büyük sineklere açılan sonsuz bir
kapı.
Şimdi, neresinden tutarsanız tutalım
elimizde kalan bir teklif. Ülkemizde adaletli vergi sistemi var. deniyor,
Tabana yayılıyor. deniyor ama baktığımızda
gerçek öyle mi, şöyle kısaca bir göz atalım.
Topçuya vergi yok, jokeye vergi yok, hakeme vergi
yok, yandaş iş adamına vergi yok. Peki, kime var? Dula yetime
var, asgari ücretliye var, emekliye var, çiftçiye var, BAĞ-KURluya var,
esnafa var ama gelen teklifte gene ne yapılıyor? Çiftçi için kurulan,
tarımı desteklemek için kurulan Ziraat Bankası gidip futbol
kulüplerinin borçlarını yapılandırmayla ilgili teklif
düzenliyor. Bakın, o futbol kulüplerinin 7 kalemde zaten vergileri yok.
Yayın geliri, saha reklam geliri, forma reklam geliri, bilet
satış gelirleri, kombine geliri, loca satış geliri,
bonservis gibi 7 kalemde zaten vergi ödemiyor. Ama bu çıkan kulüplerle siz
neler yapıyorsunuz? Futbol kulüplerine para var, muhtarların umreye
gitmesi için para var, Diyanete 10,4 milyar para var, bakanlara,
Cumhurbaşkanı yardımcılarına çift maaşa para var,
mültecilere 40 milyar dolar para var, kurullara atanan ünlülere para var,
Cumhurbaşkanı danışmanlarına para var ama emeklilikte
yaşa takılanlara gelince para yok, bütçe tasarruf bütçesi.
İşte bu çelişkiyi de umarım 31 Martta
vatandaşımız da görür ve gerekli cevabı da verir.
Kendi ürettiği zeytinyağını
dünyada en pahalıya içen millet, yüzde 75ini ürettiği
fındığı en pahalıya tüketen biziz, Rizede ürettiğimiz
çayı Almanyadan pahalıya içen gene biziz, kendi
topraklarımızda yetişen Antep fıstığını
dünyada en pahalıya yiyen gene biziz. Ama Sayın Bakan damat Albayrak
ne diyor? Devletin kasası tarihte hiç olmadığı kadar
güçlü. diyor. Şu kasayı bir gösterse de biz de gerçekten güçlü mü,
değil mi bir öğrensek. Lafa gelince hep güçlü. O zaman ben de
soruyorum: Madem güçlü, EYTlilere, emeklilikte yaşa takılanlara niye
vermiyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanına 46 yaşında
verdiğiniz bu hakkı niye onlara vermiyorsunuz? Öğretmenlere,
sağlıkçıya, eğitimdekilere ek 3600 göstergeyi, madem kasa
bu kadar güçlü niye vermiyorsunuz? Atama bekleyen sağlık
çalışanlarına, öğretmenlere niye bu haklarını
vermiyorsunuz? Vergilerde ve zamlarda neden indirim yapmıyorsunuz madem
kasa bu kadar kuvvetli?
Evet, dünyada ve ülkemizde 2 konu vardır:
Kurumlar ve kurallar. Bu kurum ve kurallar yıkıldığı
zaman ülkenin de siyasetin de ekonominin de dengesi yıkılıyor ve
dengesizliğin dengesi kuruluyor. Hemen bir örnek verelim: Yüz yıl
önceye gidelim. Makedonyadan Ortaasyaya Enver Paşa kitabında
Şevket Süreyya Aydemir bir örnek veriyor. Abdülhamit döneminde devlet
Yıldız Sarayında küçük bir odadan yönetilmeye
başlandı. Ta Fizandaki bir çavuşun atanmasına dahi
Abdülhamit karar vermeye başladı. Alaylı subayların
onbaşılıktan alınıp generalliğe kadar
atanmasına Abdülhamit karar vermeye başladı. diyor ve bu
şekilde, alaylı ve mektepli subaylarla girilen Balkan
Savaşında bir ordu Edirnedeyken, bir ordu Selanikteyken yarı
gücümüz kadar olan Balkan kuvvetlerine savaşı kaybediyoruz ve ondan
sonra da o alaylı subaylar temizlenip mektepli subaylarla tekrardan ülke
Kurtuluş Savaşına doğru gidiyor. Bunlara örnekler
çoğaltılabilir.
Demek ki neymiş? Tek adama bu kadar yetki
verildiğinde, tek bir kişi her şeye karar verdiğinde ülke
iyiye değil, kötüye gitmiş ve biz bu filmi yüz yıl önce
izlemişiz. Şimdi tekrar izlemeyelim diyorum.
Gene, Cumhurbaşkanı bugün
yaptığı bir açıklamada aynen şöyle diyor: Şu
para var ya, şu para nelere muktedir, şu kapitalizm? Denizlerin
kenarlarını, orman alanlarını betona çevirme gayreti
içerisinde olanlar var. Biz de soralım: Kim bunlar? Atatürk Orman
Çiftliğini talan edenler kim? Oraya ruhsatsız saray yapanlar kim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika veriyorum.
Buyurun.
ERKAN AYDIN (Devamla) Okluk Koyuna 300 odalı
saray yapanlar kim? İstanbulda deprem toplanma alanlarına bile
gökdelenler yapıp daha sonra İstanbula ihanet ettik. diyenler kim?
Karadeniz ormanlarının tepesinde Katar Şeyhiyle
dolaşıp kupon arazi bakanlar kim? Orada madencilik
yapılırken, Artvinde, o kadar insan direnirken oralara izin verenler
kim? Binlerce ağacın kesilmesine üçüncü havalimanında göz yumup
kuşların göç yoluna havaalanı yapanlar kim?
İşte geldiğimiz nokta: Kurum ve
kurallara uymazsanız, Ne Anayasa tanırım ne yasa
tanırım. derseniz, işte bugün yaptığınız
gibi itirafa gelirsiniz ve sanki bunları yapanlar
başkasıymış gibi de Buraları kapitalizmin rant
alanına çevirdiler. diye şikâyet edersiniz. Ondan sonra da günün
sonunda Aldatıldık, Allah affetsin, millet affetsin. dersiniz.
Ama bu sefer öyle olmayacak, martın sonu bahar
olacak diyoruz. Ne Allah affedecek ne millet affedecek diyorum.
Saygılar sunuyorum Genel Kurula. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN İşlemi tamamlayayım,
ondan sonra vereyim Sayın Akbaşoğlu.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Bursa
Milletvekili Erkan Aydının 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim değerli Başkanım.
Biraz evvel konuşan hatibin
iddialarını tabii ki asla kabul etmek mümkün değil çünkü birçok
kafa karışıklığıyla ilgili ortaya konmuş
bazı cümleler var. Bunlardan bir tanesi ruhsatsız saray diye ifade
ettiği Beştepedeki Cumhurbaşkanlığı
Külliyesiyle ilgili. Tutanaklara da geçirdiğimiz veçhile hem iskân
belgesini hem Ankara 5. İdare Mahkemesinin kararını hem
Danıştayın onama kararlarını burada ibraz
etmiştik. Herhangi bir ruhsatsız yapının söz konusu
olmadığını, İmar Kanununa uygun olduğunu ifade
etmiştik. Bir örnek sadece, bu yeterlidir diye düşünüyorum.
22 milyar, eski parayla 22 katrilyon,
esnafımıza 2019da kredi kullandırma; çiftçimize, işçimize,
emeklimize, memurumuza, toplumun bütün kesimlerine ilişkin, hakikaten
iyileştirmeye ilişkin bütün paketler her gün müjdeler hâlinde
açıklanıyor. Bu da bütün kamuoyunun bilgisindedir,
dolayısıyla bu iddialara katılmamız mümkün değildir.
Teşekkür ederim.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde ikisi aynı
mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını
talep ediyoruz.
Mahmut
Toğrul Habip
Eksik Abdullah
Koç
Gaziantep Iğdır Ağrı
Mehmet
Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu
Batman İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Feridun
Bahşi Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Antalya Adana Kocaeli
Hüseyin
Örs Bedri
Yaşar
Trabzon Samsun
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz isteyen
Ağrı Milletvekilimiz Sayın Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Tekrar size geçmiş olsun diyorum Sayın
Koç.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, maalesef, bu kürsüye
çıkmadan önce bugün yaşadığımız talihsiz bir
olayı tekrardan huzurlarınızda dile getirmek istiyorum: Bugün,
partimize ait olan Ankara HDP il binasının önünde, gözaltına
alınan arkadaşlarımıza ilişkin bir basın
açıklamasında bulunmak üzere ben ve milletvekilimiz Sayın Filiz
Kerestecioğluyla birlikte alana gittik ve bir basın
açıklamasında bulunmak istedik. Fakat maalesef, Ankara polisi
tarafından ben darbedildim, Sayın Filiz Kerestecioğlunun ise
yüzüne bir kimyasal madde sıkılmak suretiyle ve kendisi de
darbedilmek suretiyle açıklama yapmamıza izin verilmedi. Hastaneye
müracaat ettik ve rapor aldık, bu konuda suç duyurusunda
bulunacağız ama bu yapılan saldırının bir
anayasal suç olduğunu ve Anayasanın askıya
alındığına ilişkin bir husus olduğunu belirtmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede maalesef,
Anayasa askıya alınmış durumdadır. Örneklerle bugün
gündeme getirilen torba yasadaki mevcut olan hususları da dile getirmek
istiyorum. Türk Hava Kurumu ve sivil havacılıktaki pilot ve kabin memurlarına
gelir vergisi istisna oranı getirilmesi bile Cumhurbaşkanına
verilecek olan bir yetkiyle getirilmek isteniyor. Cumhurbaşkanına
aşırı yetki verilmesi, kabin memurlarından tutun
hayatın her alanında karar vermesi, mutlak yetki sahibi olduğunun
bir başka göstergesidir değerli arkadaşlar. Yani Türkiyede adam
kıtlığı var değerli arkadaşlar. Toplum çaresiz
kalmış ve her şeye Cumhurbaşkanı karar verecek.
Bakın, bu Mecliste dâhi bir Meclis
Başkanı seçilecek durum olmadığı hususu ortada. Meclis
Başkanı, hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
adayı hem aynı şekilde Meclis Başkanı olarak da görev
yapıyor. Yani ikisini bir arada yürütüyor. Bakın, diyor ki: Bütün
mesaimi İstanbuldaki çalışmalara vereceğim. Fakat
aynı zamanda da Meclis Başkanı.
Arkadaşlar, bu şekliyle de Anayasa
gerçekten askıda. Anayasanın 94üncü maddesi çok açık: Meclis
Başkanı ve başkan vekilleri siyaset yürütemez. Şu anda
siyaset yapıyor, çalışmalara katılıyor ve ne
yazık ki yine Türkiye Cumhuriyeti Anayasası askıya
alınmış durumda.
Değerli arkadaşlar, ülkede gerçekten Anayasanın
askıda olduğunun bir diğer örneğini ise size şu
şekilde vereceğim: Değerli arkadaşlar, benim seçim bölgem
olan Ağrıda, Aras Elektrik Anonim Şirketi,
Doğubeyazıtta Patnosta ve Ağrı Sanayi Bölgesinde zorla
iş yerlerine, evlere ve konutlara girerek, evlerdeki ve konutlardaki
sayaçları sökerek telefon direklerine asıyor. Hiçbir mahkeme
kararı olmadan polis vasıtasıyla, polis eşliğinde
evlere giriyor, konutlara giriyor ve elektrik sayaçlarını direklere
asıyor. Direklere asarken de arkadaşlar bu şekilde
Türkiyenin
hangi yerinde böyle bir uygulama var? Bakın, bu da bir Anayasa suçudur,
konut dokunulmazlığını ihlal söz konusudur. Buna
baktığınızda da gerçekten Türkiyede yine Anayasanın
askıda olduğunu görüyorsunuz değerli arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı diyor
ki: Sürekli yardım alan ailelere belli bir oranda elektrik harcama
ihtiyacını vereceğiz. Peki, ne yapıyorsunuz? Burada da
halkın evine zorla müdahale ediyorsunuz ve halka bu şekilde müdahalede
bulunuyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu iktidar ekonomik
krizin açığını halkın ensesine ve esnafın
sırtına yükleyerek bu şekilde kapatmak istiyor ama gerçekten
Türkiye bu anlamıyla da yeniden bir Anayasa ihlal suçunu işliyor.
Ağrının Diyadin ilçesinde polis
memurları vatandaşların ikametgâhında soruşturma
yapıyor. Gidiyor -vatandaş çarşıdadır ya da
çalışma alanındadır- tutanak tutuyor ve oradaki
kayıtla arkadaşlar, kendisinin kaydını siliyor ve bu
şekilde oy kullanma olanağını ortadan kaldırıyor.
Bu da bir Anayasa suçudur ve Anayasanın askıda olduğunun
başka bir uygulamasıdır.
Bütün bu uygulamalar Anayasaya aykırı
uygulamalardır değerli arkadaşlar ancak Anayasa askıda
olduğu için de Anayasa Mahkemesi de bunun bu denetimini yapamıyor ne
yazık ki. Ama şuradan belirtmek isterim ki halkın vücuduna
yapışan ve sömüren Aras Elektrik Dağıtım AŞ gibi
sermaye şirketlerine bu halk yeri ve zamanı geldiğinde
hesabını soracak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika veriyorum, buyurun.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Bu ülkede mutlaka ama mutlaka demokrasi, onurlu bir
yaşam ve insan hakları ilkeleri hâkim olacaktır. Bu günler
yakındır. Bu mücadelenin takipçisi ve öncüsü de biz
olacağız.
Teşekkür ediyorum sevgili arkadaşlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, bir açıklamada
bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Biraz evvel konuşmasında hatip dedi ki
Milletvekili seçimleri ve belediye seçimleriyle ilgili biliyorsunuz bir
uygulama var. Bu uygulamayı dün biz müdellel bir şekilde izah
etmiştik ama buna rağmen yine tekrar Anayasanın askıda
olduğunu ve Anayasanın çiğnendiğini defaatle ifade edince
tekrar hatırlatmak ihtiyacı hissettiğim için söz aldım.
Sayın Meclis Başkanının
istifasıyla ilgili sadece Anayasanın 94üncü maddesi yok.
Anayasanın 94üncü maddesi düzenlemiş ama Siyasi Partiler Kanununun
24üncü maddesi de düzenlemiş, 1983 tarihli. Mahalli İdareler
Kanununda -1984 tarihli- bir düzenleme getirilmiş. Bunların hep
beraber -Anayasa, Siyasi Partiler Kanunu, Mahalli İdareler Kanunu-
beraberce değerlendirilmesi gerekiyor. 94üncü maddesindeki hüküm Siyasi
Partiler Kanunundan aynen alınmış, bir istisna getirilmiş,
denmiş ki: Yeniden milletvekili adayı olmaya ilişkin
faaliyetleri bu hükmün dışındadır. Yani Meclis
Başkanıyken milletvekili adayı olduğunda ilgili Meclis
Başkanı -uygulamada da böyle olmuş- istifa etmeden milletvekili
adayı olarak bu süreç yaşanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Milletvekilliği ve
Meclis Başkanlığı farklı şeyler.
BAŞKAN Toparlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Mahalli idareler seçimleriyle ilgili de bakınız
2972 sayılı Kanunun 17nci maddesi diyor ki: Milletvekilleri,
belediye başkanları, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile
muhtarlar mahalli idareler seçimlerinde adaylıklarını koyabilmek
veya aday gösterilebilmek için görevlerinden istifa etmek zorunda değildirler.
Bir milletvekili belediye başkanı adayı olduğu takdirde
seçildiğinde on beş gün içerisinde tercih hakkı getirmiş bu
kanun. 1984 tarihli bu kanun, yeni bir kanun değil.
Sonuç itibarıyla bu kanunun 36ncı maddesi
de Milletvekili Seçimi Kanununa, Siyasi Partiler Kanununa, Seçimlerin Temel
Hükümleri Kanununa atıf yaparak hüküm bulunmayan hâllerde Mahalli
İdareler Kanununun ilgili maddesinin uygulanacağını
dercetmiş, açık. Dolayısıyla, Anayasa 94üncü madde metnine
bağlı kalarak sadece yorum yapılırsa yanlış ve
eksik bir hükme varılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ama Siyasi Partiler Kanunu ve Mahalli İdareler
Kanunuyla beraber olaya bakıldığında bunun kişilerin
takdirinde olduğu, istifa edip etmemenin kendi takdirlerinde olduğu
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Anayasa esas
değil mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
ve nitekim milletvekilliği seçimi için hiçbir
Meclis başkanının da görevinden istifa etmek suretiyle
milletvekili seçimlerine katıldığı bir uygulama örneğinin
bulunmadığını hatırlatmak isterim.
Teşekkür ederim.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bu
konuda dün arkadaşlarımız epey bir tartışma
yaşadı. Ben tekrar bu tartışmaların burada aynı
mahiyette devam etmesini arzu etmiyorum. Çünkü
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, çok kısa söz istiyorum, çok kısa.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bir saniye.
Şimdi, doğal olarak bu tartışma
sürecekse kamuoyu önünde daha sonra yapılabilir ama bizim de şu anda
yürüteceğimiz bir yasama faaliyeti var ve bu konu dün oldukça geniş
bir şekilde burada tartışıldı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, o
zaman aynı konuda söz vermemeniz gerekiyordu. Verdiğiniz zaman
eşit davranmanız gerekiyor.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, ben bir
sayın grup başkan vekili söz istediğinde ne
konuşacağını bilerek söz vermiyorum, o kendisi söz istiyor
tıpkı sizlerin istediğiniz gibi veriyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz de o zaman söz
istiyoruz.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bu konu kamuoyunda da tartışılıyor, değerlendiriliyor
ama tekrar tekrar tartışılmasını da
Şu anda
kanun maddesini görüşeceğiz, çünkü dün epey bir süre buna zaman
ayırdık.
İsterseniz ben birer dakika
arkadaşlarıma söz vereyim, daha fazla tekrara kaçmayalım bu
konuda. Herkes bu konuda görüşlerini söyledi, bütün grup başkan
vekilleri bu konuda görüşlerini söyledi.
Buyurun Sayın Tiryaki.
46.-
Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin, istifa müessesesinin
tartışmalı olduğunun söylenebileceğine ama
Anayasanın Meclis Başkanının üyesi bulunduğu siyasi
partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki
faaliyetlerine katılamayacağını belirten emredici hükmünün
bulunduğuna ve Binali Yıldırımın da uymak zorunda
olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, istifa müessesesinin
tartışmalı olduğu söylenebilir yani bu ayrı bir
tartışma konusu. Sayın Meclis Başkanının istifa
etmesi gerekir miydi, gerekmez miydi; hukuken istifa etmesi gerekir miydi,
gerekmez miydi; etik olarak, siyasi ahlak açısından istifa etmesi
gerekir miydi, gerekmez miydi; bu ayrı bir tartışma konusu, buna
ilişkin bir şey söylemeyeceğim. Sorun şu: Anayasanın
çok açık bir hükmü var. Bu hüküm diyor ki Meclis Başkanı için:
Siyasi partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya
dışındaki faaliyetlerine katılamazlar. Çok açık,
Anayasanın emredici hükmü. Bakın, öbür kısmı
tartışılabilir, ona ayrıca bir rezervimiz var, kabul etmek
anlamında söylemiyorum. Fakat Sayın Meclis Başkanı bugün
itibarıyla 31 Mart tarihine kadar herhangi bir anda partisiyle, parti
grubuyla, parti bayrağıyla, rozetiyle, partilileriyle bir
çalışma içine girerse eğer, Anayasayı korumak zorunda olan
Sayın Başkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayalım ama değerli
arkadaşlar, lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Herhangi bir biçimde partisiyle beraber, partisinin grup üyeleriyle beraber bir
çalışma içerisine girerse eğer, tekrar söylüyorum,
Anayasayı korumada, Anayasanın uygulanması konusunda
sorumluluk sahibi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
doğrudan Anayasayı ihlal etmiş ve Anayasa suçu
işlemiş olacaktır. Bu konuda 19 Şubat tarihinde resmî aday
başvuruları yapılacak seçim kurullarına. O tarihe kadar
olur da parti başvuruda bulunmazsa bu faaliyetler suç olduğu için
cumhuriyet savcılarının işlem yapması gerekir. 19
Şubat tarihinde başvuru yapılırsa eğer, o tarihten
itibaren Yüksek Seçim Kurulunun Anayasa 79a göre bu faaliyetleri
durdurması gerekir. Bu çok açık, bu hepimizi ilgilendiriyor,
Sayın Binali Yıldırımın adaylığı
meselesi değil. Eğer Anayasa üstünse hepimiz gibi Sayın
Başkan da buna uymak zorunda.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Türkkan, siz de birkaç cümleyle bu konuda
görüşünüzü belirtin.
Sayın Bayraktutan, sonra size Sayın Özkoç
yerine söz vereceğim.
Toparlayalım değerli arkadaşlar bu
konuyu da.
Buyurun Sayın Türkkan.
47.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve parti taassubundan
çıkılıp yasaya, Anayasaya uyulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekili olan
arkadaşımızın, yasaları, Anayasayı bükerek bu
Anayasa ihlaline meşruiyet kazandırma çabalarını bir parti
taassubu içerisinde yaptığını düşünüyorum. Yoksa
kendisinin hukukçu olduğunu biliyorum, bir hukukçu olarak en az benim
kadar bu konunun çok yasal olmadığını biliyor.
Bakın, bu kitabın ismi Anayasa. Anayasa,
devlet ile vatandaş arasında bir akittir. Bu akdin
dışında davrananların kendisi, akde uyulmaması hâlinde
gerekli yaptırımların uygulanmasına hazır demektir.
Bir şey daha söyleyeceğim size:
Anayasayı ihlalde zaman aşımı da yok. Sayın Meclis
Başkanını, Anayasaya uymamak gibi bir yola itiyorsunuz.
Sayın Meclis Başkanına suç işletiyorsunuz. Biraz evvel
okudu arkadaşımız, Anayasada Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi
partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki
faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında,
Meclis tartışmalarına -dahi- katılamazlar
diye bir ibare
var.
Şimdi, seçim bir siyasi faaliyettir, seçim
faaliyetlerine katılması Anayasanın 94üncü maddesini ihlal
ediyor anlamına gelmektedir. Bir daha tekrar ediyorum: Sayın Binali
Yıldırıma Anayasayı çiğnetmeyin. Sayın Binali
Yıldırım bu mevkinin başında oturduğu sürece
Burada herkese yasalara ve Anayasaya uymakla ilgili telkinde bulunan bir
Meclis Başkanının kendisinin bu yasaya, Anayasaya uymaması
-dün de söyledim- toplumda sivil itaatsizliğe uyanlara da meydan açar.
Doğru iş yapmıyorsunuz, bu yaptığınız
iş
Biraz evvel Sayın Yavuz Ağıralioğlu söyledi, yani
o zaman Ekrem İmamoğlu seçilince de gelip Meclis
Başkanlığı yapsın. Niye? E, fark etmez? Yasada
yazmıyor. Olabilir. Anayasada yok. Olabilir. Ya, böyle bir şey
olabilir mi arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir daha söylüyorum:
Lütfen parti taassubundan çıkın, yasaya ve Anayasaya uyun. Bu
yasalar ve anayasalar bir gün sizin karşınıza farklı bir
şekilde geldiğinde ne yapacağınızı
şaşırabilirsiniz, haberiniz olsun. Bu da benden size uyarma
olsun.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkkan.
Uğur Bey, siz de birkaç cümleyle
düşüncelerinizi ifade edin, maddenin diğer bölümlerine geçelim.
48.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Anayasanın 67nci
maddesinin seçimlerin hangi koşullarda yapılacağını
düzenlediğine ve 94üncü maddesinin son fıkrasında görevi
gereği hâller dışında Meclis Başkanı ve
başkan vekillerinin siyasi faaliyetlere katılamayacağının
ifade edildiğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Anayasanın 67nci
maddesi gayet açık. Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma
hakları madde başlığı altında seçimlerin hangi
koşullarda yapılacağını düzenlemiş madde.
Seçimler
eşit, gizli, tek dereceli, genel
diye tek tek madde
koymuş; eşitlik ilkesine uymak gerekir, demiş.
Şimdi, 94üncü maddenin son
fıkrasını diğer grup başkan vekilleri de anlattı.
Bu maddeyi okuyup da anlamamak için hukukçu olmaya gerek yok. Çok açık,
net. Bu maddeyi burada tartışmak abesle iştigal. 94üncü
maddenin son fıkrası diyor ki: Görevi gereği hâller
dışında Meclis Başkanı ve başkan vekilleri siyasi
faaliyetlere katılamazlar.
Sayın Başkan, ben sizin bu konudaki
hassasiyetinizi bildiğim için
Sizin hassasiyetinizi biliyorum, siz siyasi
partinin faaliyetlerine katılmıyorsunuz oraya oturduktan sonra. Bunu
Meclis Başkanı bilmiyor mu? Biliyor. Ama bir gerçek var. Rüzgârlar
yukarıdan esince hukuk kenara itiliyor, hukuk unutuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sözlerimi
tamamlayayım Değerli Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum.
94üncü maddenin son fıkrasındaki hükmü,
inanıyorum ki
Sayın grup başkan vekilinin de özel sohbetlerde,
kapalı kapılar ardında neler dediğini tahmin ediyorum. Bunu
anlamamak için hukukçu olmaya gerek yok. Bunu tartışmak abesle
iştigal. Sayın Meclis Başkanının yapacağı
tek şey var: Bu, siyasi faaliyet midir, görev midir? Eğer Sayın
Meclis Başkanı İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığına aday olmayı kendisi için bir görev
addediyorsa ona söyleyeceğim bir tek şey vardır: Pes! derim.
Başka bir şey demiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, son
kez bir toparlama için söz veriyorum, sonra bu konuyu kapatacağım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O zaman sırayla bize
de söz vereceksiniz Başkanım, öyle bir şey olmaz.
BAŞKAN Hayır, bir saniye değerli
arkadaşlar
Lütfen artık
49.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siyasi
Parti Kanunundaki milletvekilleri için geçerli olan hükmün belediye
başkanlıkları, muhtarlıklar, il genel meclisi üyelikleri
için de geçerli olduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Hiçbir yorum yapmayacağım.
1982 tarihli Anayasanın 94üncü maddesini
arkadaşlarımız okudular.
Ben de 1983 tarihli Siyasi Partiler Kanununun
24üncü maddesini aynen okuyorum: Bir siyasî partinin
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kanun Anayasanın
üstünde değildir.
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Anayasanın nasıl uygulanacağını
gösteriyor kanun, Anayasanın nasıl uygulanacağını
gösteriyor.
BAŞKAN Toparlayın lütfen Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kanun maddesi okuyacağım.
BAŞKAN Tamam, peki.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
bakın, bu doğru bir uygulama olmuyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir siyasî partinin grup genel kurulu, o partinin
milletvekillerinden oluşur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
ve başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partinin ve parti
grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine
katılamazlar. Ancak, yeniden milletvekili adayı olmaya ilişkin
faaliyetleri bu hükmün dışındadır.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Milletvekili adayı mı kardeşim yahu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamam, devam ediyorum, bir kanun maddesi daha
okuyacağım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bu
doğru bir uygulama değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 2972 sayılı 1984
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir cümle...
BAŞKAN Bir saniye
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 2972 sayılı 1984 tarihli Mahalli İdareler
Seçim Kanununun 36ncı maddesi diyor ki: Bu Kanunda özel hüküm
bulunmayan hallerde Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun, Siyasi Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçimi Kanunu ve
bunların ek ve değişikliklerinin bu Kanuna aykırı
olmayan hükümleri uygulanır. diyor.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim,
anlaşılmıştır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yani milletvekilliği, Siyasi Parti Kanunundaki
milletvekilleri için geçerli olan hüküm belediye başkanlıkları,
muhtarlıklar, il genel meclisi üyelikleri için de geçerlidir, kanun diyor,
ben demiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yahu biz Meclis
Başkanından bahsediyoruz, milletvekilinden değil, Meclis
Başkanı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla bu kanun o kadar açık ki
hiçbir tartışmaya mahal bırakmıyor, açık hukuka
uygunluk durumunun söz konusu olduğu görülüyor.
Sağ olun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.
Buyurun Sayın Feridun Bahşi
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yüksek Seçim
Kurulu belediye başkan yardımcısının
istifasını istiyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, müsaade eder misiniz, bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Feridun Bahşiyi ben
davet ettim, buyurun Sayın Bahşi
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, toparlama yetkisini niye oraya veriyorsunuz? O nasıl
toparlıyor?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkanım,
müsaade eder misiniz
Feridun Bahşi Bey, lütfen çıkmayın, böyle
oturur musunuz.
BAŞKAN Sayın Bahşi, ben sizi
kürsüye davet ettim, lütfen buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Efendim, niye öyle bir
uygulama yapıyorsunuz?
BAŞKAN Ben söz veririm size.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Grup başkan
vekillerine verip bir daha tekrar
BAŞKAN Sayın Türkkan, ben Sayın
Bahşiyi davet ettim, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Uygun bir tutum değil
takındığınız, bunu hatırlatmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen oturunuz,
ben Sayın Bahşiyi kürsüye davet ettim.
Ben hiçbir grup başkan vekilimizin söz
istediğinde söz vermekten imtina etmiyorum değerli
arkadaşlarım, lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Efendim, ben de istiyorum
o zaman, ona veriyorsunuz, böyle bir şey olur mu?
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Otur yerine otur, otur!
BAŞKAN Buyurun Sayın Bahşi.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BAŞKAN Lütfen değerli arkadaşlar,
konuşmacıların da insicamını bozmayalım.
Sayın Bahşi, siz Genel Kurula hitap ederek
konuşmalarınızı sürdürünüz lütfen.
Lütfen değerli arkadaşlar, sizler de laf
atmayın oradan.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Kendini mi
göstermek istiyorsun? Grup başkan vekilliğine mi adaysın?
Psikolojik problemin mi var?
BAŞKAN Sayın Bahşi
Sayın
Bahşi
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Dön önüne, dön önüne lan!
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Laf atma!
BAŞKAN Sayın Bahşi
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Senin canın mı
sıkılıyor kardeşim ya? Canın mı
sıkılıyor senin? Canın sıkılıyorsa git
içeri, grubu bozma, hadi! Böyle bir şey olur mu canım!
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
Sayın Bahşi, siz konuşmanıza
başlayınız lütfen.
Sürenizi başlatıyorum.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) AK
PARTİ milletvekili arkadaşlardan bazılarının
zannediyorum psikolojik hastalıkları ya da grup başkan
vekilliği talepleri var ki -sıkça burada- ben kimseye
sataşmazken buradan bana bile laf atıyorlar. Bu, ayıp bir
şeydir, bu saygısızlığı yapmasın.
Sayın grup başkan vekilleri, grubunuza
hâkim olun lütfen. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü
maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun üzerine
konuşmama başlamadan önce tek tip askerlik ve bedelli askerlik
konusunu bir kez daha Genel Kurulun gündemine getirmek istiyorum.
Bilindiği gibi Türkiyede profesyonel askerliğe geçiş çalışmaları
yapılmaktadır. Bu da ancak tek tip askerlik yasasının
yürürlüğe girmesiyle gerçekleşebilecektir. Konuyla ilgili ekim
ayında verdiğimiz yasa teklifi hâlâ komisyonda bekletilmekte, Genel
Kurula getirilmemektedir. Bedelli askerlik konusu ise tam bir dram hâline
gelmiştir. Bedelli askerlik için müracaat eden 634 bin gencin amacı
bir an önce askerliklerini bitirip hayatlarına yön verebilmek iken,
açıklanan celplerle kademeli olarak 2020 yılının
Aralık ayına kadar askerlikler uzamıştır. Bu da
ağır bir mağduriyet yaratmıştır. Bu çocuklar,
bedelli konusunda yurt dışından müracaat edenlere tanınan
uzaktan eğitim hakkından yararlanmak istemektedirler. Yasa
teklifimizin bir an önce Genel Kurula getirilerek beklenti ve
mağduriyetlerin giderilmesi öncelikli talebimizdir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 4üncü
maddesiyle, Türk Hava Kurumu ile sivil havacılıkta görevli pilotlar
ve sertifikalandırılmış personele yapılan aylık
ücret ödemelerinin gerçek safi değerlerinin yüzde 70i gelir vergisinden
muaf tutulmaktadır. Ayrıca, Cumhurbaşkanına mevcut istisna
oranını yüzde 100e kadar artırma veya sıfıra kadar
indirme yetkisi de verilmektedir. Anayasanın 10uncu maddesi eşitlik
ilkesini düzenlemiştir, buna göre, herkes yasa önünde eşit olup
hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmayacak,
devlet organları da eşitlik ilkesine uygun hareket edecektir. Yine,
13üncü maddeye göre ise yasalarla yapılacak her türlü sınırlama
ölçülülük ilkesine uygun olacaktır. Ve 73üncü maddeye göre, herkes mali
gücüne göre vergi ödeyecek, vergi, resim ve harçlarla ilgili düzenlemeler
kanunla yapılacak, vergi yükünün adaletli ve dengeli
dağılımı amacıyla Maliye sosyal politikalar
oluşturacaktır. 4üncü maddeyle Cumhurbaşkanına
tanınan bu yetki özellikle Anayasanın 10uncu maddesindeki
eşitlik ilkesine, 13üncü maddesindeki ölçülülük ilkesine ve 73üncü
maddeye açıkça aykırıdır dolayısıyla düzenleme
Anayasaya aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde uygulanan
vergi sistemi ise insanımızı bunaltmaktadır. Tüm dünyada
dolaylı vergilerin genel vergi tahsilatı içindeki payı
azalırken Türkiyede artarak devam etmekte ve vergide adaletsizlik
çoğalmaktadır. Sabah kalkan insanımız daha yüzünü
yıkarken atık su bedeli adı altında dolaylı vergilere
tabi tutulmakta, akşama kadar da benzer durumlar devam etmektedir. Bir tek
elektrik faturasından bile 9 ayrı vergi alınmakta, tüketilen
elektriğin yaklaşık 2 katı kadar fatura düzenlenmektedir.
2019 bütçesinde 765,5 milyar lira vergi toplanacaktır. Bu verginin 250
milyar lirası doğrudan, 506 milyar lirası yani yüzde 67si ise
dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Hâlbuki Avrupa Birliği
ülkelerinde dolaylı vergi oranı yüzde 26 civarındadır.
Değerli milletvekilleri, vergi mevzuatı
basit ve anlaşılır hâle getirilmeli, her mükellef hangi
işlem karşısında nasıl ve ne kadar vergi
ödeyeceğini hesap edebilmelidir. Ayrıca asgari ücretten vergi
alınmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bahşi, bir dakika
ilave ediyorum.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) -
Teşekkür ederim efendim.
Lüks yat ve kotra sahiplerinin
kullandığı akaryakıttan vergi alınmazken çiftçinin
kullandığı akaryakıttan 2 kat fazla vergi
alınmaktadır. Bu adaletsizliklere son verilmeli, çiftçinin
kullandığı mazot, gübre, ilaç ve tohumdan vergi
alınmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, bugün
ortadan tamamen kaldırdığınız hukuk adalet ve
eşitlik kavramlarını vergi sisteminden başlayarak tekrar
ikame etmek mecburiyettir. Anayasanın fazla girmek istemiyorum ama-
94üncü maddesine, 10uncu maddesine, 13üncü maddesine ve 73üncü maddesine
aykırı davranmayalım, Anayasaya aykırı yasa
çıkarmayalım.
Gelin, bu teklifin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle, 4üncü maddeyle ilgili verdiğimiz önergeyi kabul
ederek Anayasaya aykırılığı giderelim.
Büyük Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bahşi.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
4üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
İstanbul
Antalya Bursa
Ömer
Fethi Gürer Faruk
Sarıaslan Mehmet
Ali Çelebi
Niğde
Nevşehir
İzmir
MADDE 4 - 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiştir.
"17. Kamu kurum ve kuruluşları hariç
Türk Hava Kurumu veya kanuni veya iş merkezi Türkiye'de bulunan
müesseselerde uçuş maksadıyla görevlendirilen, hava
aracının sevk ve idaresiyle görevli pilotlar ile uçuş esnasında
uçak içinde hizmet veren yetkili sivil havacılık otoritesince
sertifikalandırılmış kabin memurlarına ödenen
aylık ücretin gerçek safi değerinin %70'i.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İzmir Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Çelebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Çelebi.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Mevcut düzenleme havacılık sektöründeki
yetişmiş iş gücünün, pilotların, kabin
memurlarının maaşlarından kesilen vergi oranını
artıran bir düzenleme. Yani pilotların ve kabin memurlarının
lehine değil aleyhine bir düzenleme. Peki, bununla hangi sosyal
yarayı kapatıyorlar? Hiçbir şeyi. Sektörde neyi düzeltiyorlar?
Hiçbir şeyi. Bir pilot kardeşiniz olarak, helikopter ve uçak pilotu
kardeşiniz olarak Pilot nedir? diye soracak olursanız: Pilot
sinirleri alınmış adamdır, pilot soğukkanlı
adamdır, sadece iniş esnasında 600 karar veren adamdır,
işi saniyelerle değil milisaniyelerle olan adamdır. Biraz da
kötü huyumuz vardır, o da ilgili ilgisiz her konuyu pilot oluşumuza
getirmemizdir, tek olumsuz yanı da budur herhâlde.
Şimdi, mevcut yasal düzenleme kabin
memurları ve pilotlar olmak üzere toplam 30 bin kişiyi kapsıyor
ve bu düzenlemeyle 375 milyonluk gelir sağlanıyor. Yani lehine
değil, pilotların ve kabin memurların şu an cebine el
atıyoruz bu düzenlemelerle. Özetleyecek olursak, şu an yüzde 15i vergiye
tabi maaşların, bu düzenlemeyle yüzde 30u vergiye tabi olacak. Bu
düzenlemenin özü budur ve bunu da Anayasaya aykırı olarak daha da
artırma imkânları verilmiştir.
Şimdi, Emiratese
baktığımızda -hani Eşit işi yapan eşit
ücret alır. diyoruz ya- 14-15 bin dolar seviyesinde
pilotlarımız almaktadır, Türkiyede ise 9-10 bin dolar. Zaten
baştan bir adaletsizlik var burada ve ikinci pilotlar da 135 bin euroluk
bir eğitim sonrasında bunun geri ödemesini on senede yapmaktadırlar.
Zaten az maaş almaktadırlar. Şimdi ben Eşit işe
eşit ücret. diyeceğim de utanıyorum. Niye? Çünkü bu
adaletsizlik şu kapıyı çıkar çıkmaz
başlıyor. Size kimlerden bahsedeceğim? Şuradaki çay
ocağındaki kadrolu personelden biraz bahsetmek istiyorum. Aynı
çay ocağında aynı işi yapan 4 personelden bahsedeceğim
size. Başbakanlıktan gelen 4/Dliler ile normal 4/Dliler
arasında -aynı işi yapıyor bunlar- bin lira fark var,
buradaki diğer görevli 4/Bliler ile 4/Dliler arasında bin lira fark
var, 4/Alılar ile 4/Bliler arasında bin lira fark var. Yani
adaletsizlik, yani bu çorba düzeni şuradan başlıyor, Türkiyenin
her yerine sirayet ediyor. Bitmedi, Başbakanlıktan gelen 4/Dlinin
yemek parası 5,5 lira, normal 4/Dlininki 16 lira,
Başbakanlıktan gelenler üvey evlat, sadece çorba ile pilav
alabiliyorlarmış, tatlısı, şuyu buyu yok. Yani
düşünebiliyor musunuz son durumu? Bitmedi, Başbakanlıktan gelen
polis arkadaşlar -helalühoş olsun, olması gereken de budur-
diğer, yerleşkeyi koruyan personelden bin lira fazla alıyorlar
-adaletsizlik düzenine bakın- ve ücretsiz yemek yiyorlar, olması
gereken de o. Personel nöbete kaldığında muhalefet kulisinde
yemek ücreti ödeniyor, affedersiniz ama iktidar kulisinde belli personele
ödeniyor, diğer kalana ödenmiyor. Lütfen bununla ilgilenirseniz sevinirim.
Yani bunu bildiğinizi düşünmüyorum çünkü böyle bir ayıp
sürdürülemez.
HAYDAR AKAR(Kocaeli) Doğan Bey biliyor!
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Şimdi
pilotlara geri dönelim. Aylık ciro hesabına bakıyorum: 2 pilot 5
milyon TL ciro yaptırıyor ayda, 2 pilot sadece. 160 yolcu 250 eurodan
Avrupaya git gel 80 bin euro, ayda 10 kere sefer yapsa 800 bin euro, 5 milyon
TL ciro, biz de bu adamların cebine el atmaya çalışıyoruz.
Burada söylemek istediğim şu: Bu adamlar kaçarsa uçaklar yerde
kalır, ground olur, o zaman edeceğimiz zarar daha fazla ve şu
an son bir yılda 300den fazla pilot ayrıldı.
Dolayısıyla, gelir elde etmeye çalışıyorsunuz ama
bunları kaçırmayın, bunlar giderse tecrübesi de gider, tecrübesiz
pilot geldiğinde eğitim tekrarı alır, sert iniş yapar,
o zaman yine ek maliyetler çıkar.
Gelelim kabin memurlarına: Kabin memurları
da hava garsonu falan değildir, herkes öyle sanır. Şimdi
uçağa bindiniz, personel sayısı az olduğundan, daha
tırmanıştayken, eğimli bir şekilde, açıyla devam
ederken uçak, bunlar tıkır tıkır servis
araçlarını kullanmaya başlarlar ve bu da bel
fıtığına ve çeşitli sorunlara sebep olur.
Birçoğunda böyle kronik hastalıklar vardır. Neden? Personel
sayısı az olduğu için. Uçaktaki gürültüden ve hasta hasta
uçmaktan kaynaklı da kulakları kanamaktadır bunların ve
duyma kaybı yaşamaktalar. Yaşadıkları sağlık
sorunlarından dolayı Uçuşa elverişli değilsin.
derlerse yere de alınmadan menedilebiliyorlar bunlar şu an.
İstirahat süreleri çok yetersiz. Siz uçaktan
indiniz, yarım saat sonra on iki saatlik dinlenme süresi
başlıyor. Sağlıklı bir uçuş için bunlar en az
sekiz saat uyumak zorunda. Metropollerde bu saat dokuza iniyor zaten. Dokuz
saatte hem uyuyacak hem ailesiyle zaman geçirecek hem yemek yiyecek hem duş
alacak; hepsini dokuz saatte yapacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Çelebi.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) İzin
durumlarına baktığımız zaman, hiçbir iş yerinde
mazeretten kesinti yapılmaz, kabin memurlarında yapılıyor.
Ve kabin ve kokpiti bölen uygulamalar var özellikle zamlarla ilgili.
Kabin-kokpit bir bütündür, parçalanamaz; havacılıkta bir
kuraldır bu, asla farklı uygulama yapmamanız gerekir, iş
barışına da gölge düşürür bu olay. Artı, meslek hâline
gelmiş ama daha bunların, kabin memurlarının meslek
kanunları yok.
Sendikacılık durumuna bakıyoruz, Türk
Hava Yollarında mevcut Hava İş Sendikası sarı sendika;
üye olmayı şirket destekliyor. Şimdi rakip bir sendika
çıktı, HAVA-SEN; oraya üye oldu diye birçok insan işten
atıldı. Ve inanır mısınız, üye sayısı
15 bin olmasına rağmen 300 delegenin 85i havacı, geri
kalanı da kamyoncu; havacılığın kaderini kamyoncular
belirliyor şu an.
Erken emeklilik şansları da yok.
Harcırah dâhil her şeyden şu an vergi kesiliyor. Yani,
sağlıktan ödün verilerek yapılan, amiyane tabiriyle
sağlığın satılmasından kazanılan ücret yeni
düzenlemeyle daha fazla vergilendirilmiştir.
Son sözüm de, kara havacı silah
arkadaşlarımı buradan saygıyla selamlıyorum. Yüce
Meclisi de saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Feridun
Bahşi Bedri
Yaşar Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Samsun Adana
Hasan
Şubaşı Lütfü
Türkkan
Antalya Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
5inci maddesi üzerinde konuşmak için grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Bu teklif, 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununun 29uncu maddesini yeniden düzenlemiştir, muafiyet maddesidir.
Bu madde, Türk Hava Kurumu pilotları, kabin memurları ve özel
uçuş ve dalış kurumlarıyla ilgili istisnayı
kaldırıp buradaki grubu, Türk Hava Kurumu ve benzer kurumları
aynı kanunun 23üncü maddesine tabi kılmıştır. Nedir
23üncü madde? 29daki muafiyeti kaldırıp 23üncü maddede yüzde
70lik bir muafiyetle sınırlamıştır. Biraz önceki
hatibin de Sayın Çelebinin belirttiği gibi, burada 30 bin
kişiyi ilgilendiren, 345 milyonluk hazineye bir kaynak aktarıldığından
söz edilmiştir. Oysa bu 30 bin kişinin daha önce müktesep hakkı
olan hakları elinden alınmış, 23üncü maddede yüzde 70lik
bir sınırlama getirilmiştir. Açlık sınırında
olan asgari ücretten Türkiyede vergi alınırken yüksek gelir
seviyesindeki bu kişilerden vergi alınmaması ayrı bir
garabet olmakla birlikte müktesep hakların da korunması hukuk
devletinin bir gereği olmalıdır. Ama bu torba yasalarıyla
artık hukuk devleti ilkelerini takip ettirebilme, hukuk devleti
sayılma şansımız neredeyse kalmamıştır.
Diğer taraftan, 4üncü maddede bu 23üncü maddedeki
değişiklik aynı zamanda yüzde 70lik istisnayla kalmayıp,
muafiyetle kalmayıp yüzde sıfırdan yüzde 100e kadar
Cumhurbaşkanının değiştirme yetkisi, böyle bir yetki
verilmiştir. Bu, neredeyse kanuna aykırı yeniden bir vergi
koymak ya da vergiyi kaldırmakla eş değerdir yani
Anayasanın 73üncü maddesine karşı bir duruştur.
Sonra, çok ilginç, bir Cumhurbaşkanı yüzde
sıfırdan yüzde 100e kadar vergi artırma ya da
sıfırlama yetkisini kendisine niye alır? Yani bakanlıklar
varken, bakanlık bürokratları varken bütün yetkileri kendisinde niye
toplar? Batıya baktığımız zaman, hukuk devleti
sayılan demokratik ülkelerde cumhurbaşkanları bisiklete biner,
arkasında da kimse olmaz, koşturmaz ama Türkiyede ise binlerce
korumayla gezmek ve binlerce insana ulaşmaması için setler çekilmek
zorundadır çünkü herkes vergisi, alacağı, iş hayatı,
personel ihtiyacı varsa personeli, bir yere işçi koymak istiyorsa,
adama iş bulmak istiyorsa Cumhurbaşkanın peşinde koşmak
zorundadır. Oysa kurumlaşmış bir hukuk devletinde sistem
işlediği için cumhurbaşkanın peşinde hak aramak için
ya da iş bulmak için, kredi bulmak için insanlar koşuşturmaz.
Ben adaletsizliklerden bahsetmişken burada
asıl söz etmek istediğim, belediye başkanlarının,
belediye başkanlığı yapmış olup da emekli olan
arkadaşlarımızın durumudur. Bir örnek vermek istiyorum.
Sincan merkez eski Belediye Başkanımız Aziz Gürsoy, belediye
başkanlığı yapmıştır,
sigortalıdır, yedi bin iki yüz gün prim ödemiştir, yirmi
beş yıl sigortalıdır ve 59 yaşındadır,
aldığı emekli maaşı 1.762 liradır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
HASAN SUBAŞI (Devamla) - Onun muadili emekli
olmuş, Emekli Sandığından emekli olmuş aynı
durumdaki bir belediye başkanı ise 4.500 lira almaktadır. Yine
bu belediye başkanlarımızın maaşları 1.400
liradan başlar 4.500 liraya kadar çıkar; BAĞ-KURlu emekliler,
sigortalı emekliler ve Emekli Sandığından emeklilerin böyle
bir farklılığı vardır. Bunun sebebi, sigortadan ve
BAĞ-KURdan emekli olan belediye başkanlarımız makam
tazminatı alamaz. Oysa makam tazminatı bir görev
karşılığıdır, ne gün sayısıyla ilgisi
vardır ne yılıyla ilgilidir. Sigortalı ya da
BAĞ-KURlu emekli bir belediye başkanının 4.500 lira
maaş alabilmesi için dokuz bin gün primi tamamlaması ya da 61
yaşına ulaşması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Hemen
toparlıyorum.
BAŞKAN Toparlayın, buyurun.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Oysa Emekli
Sandığından emekli olmuş belediye
başkanlarımız aynı haklara çok önce kavuşmakla
birlikte diğerleri ancak 61 yaşında alabilmektedir bu görev
tazminatını. Bu hukuksuzluktur, adaletsizliktir. Hani elinizdeki
torbaya -birçok kanuna- bu torbaların içine birtakım teklifler
atılırken gerçekten düzeltilmesi gereken önemli bir konudur, dikkat
çekmek istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Subaşı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
5inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Faruk
Sarıaslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Nevşehir Bursa
MADDE 5- 193 sayılı Kanunun 29uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan (2) numaralı bent
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
2. Subay, astsubay, erbaş ve erlere ve ordu
hizmetinde bulunan sivil makinistlere, uçuş, dalış, gibi
hizmetleri dolayısıyla verilen tazminatlar, gündelikler, ikramiyeler
ve zamlar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında uçuş
maksadıyla görevlendirilen, hava aracının sevk ve idaresiyle
görevli pilotlar ile uçuş esnasında uçak içinde hizmet veren
personele fiilen uçuş hizmetleri ve kanuni veya iş merkezi Türkiyede
bulunan müesseselerde denizaltına dalış yapanlara fiilen
dalış hizmetleri dolayısıyla yapılan aynı
nitelikteki ödemeler;
BAŞKAN Komisyon bu okutulan önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bursa
Milletvekilimiz Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Kayışoğlu.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
tanıştırayım, bu Emine Arık. Milyonlarca emekçiden
biri. Bursada yaşıyor. Emine Arık 59 yaşında.
Bursada belediyenin bir kurumunun taşeron şirketinde
çalışıyordu. On altı yıl boyunca bir temizlik
görevlisi olarak sabah işine gitti, akşam evine döndü. Hiçbir sorun
yaşamadı; ne bir ihtar aldı ne bir disipline sevk edilme
olayı yaşandı, evine ekmek götürdü. Eşi hasta ve
gördüğünüz gibi sobalı bir evde yaşıyor. Emine
Arıkın tek derdi ekmeğini kazanmak, geçimini sağlamak ve
bu şekilde hayatını idame ettirmek. Avrupada yaşayan
işçiler gibi emekli olayım, gezeyim, turist olayım yurt
dışını gezeyim gibi bir hayali yok; bizim ülkemizdeki
milyonlarca işçi gibi.
Emine Arık bir gün temizlik yaparken çöplerin
bulunduğu bir depoda boş bir çikolata kutusu görüyor, o çikolata
kutusu oradaki bir müdüre hediye olarak gelmiş ve o çikolata kutusuna
bakıyor, içi boş, alıyor eve götürüyor. Niye götürüyor?
Dikiş kutusu olarak kullanırım diye. Emine Arık sizin,
bizim gibi her gün kendisine, ailesine kıyafetler alan bir ablamız
değil, malum, dikiş yapıyor, eskilerini onarıyor ve
boş çikolata kutusunu da dikiş kutusu olarak kullanmak üzere evine
götürüyor ve hukuk tarihine, iş hukuku literatürüne, içtihat tarihine de
boş çikolata kutusu davasıyla adını yazdırıyor.
Tazminatsız olarak, iş yerinin güvenini sarstığı
gerekçesiyle işten çıkarılıyor. Emine Arık dava
açıyor. Emekli değil, bu davası sekiz yıl sürüyor, 2010
yılında açtığı dava sekiz yıl sonra
neticeleniyor. Önce, yerel mahkeme Emine Arıkın tazminata hak kazandığına
karar veriyor. Yargıtaya gidiyor, Yargıtay bunu bozuyor. Sonra tekrar
geliyor, yerel mahkeme gidip yerinde keşif yapıyor Ya, burası
çöplük zaten, çöplükten alınmış boş bir kutu güveni sarsma
olarak nitelendirilemez ve on altı yıllık emek boşa harcanamaz.
diyor, Yargıtayın kararına direniyor yerel mahkeme ve tekrar
Emine Arıkın tazminata hak kazandığına hükmediyor.
Tekrar Yargıtaya gidiyor, Yargıtay tekrar bozuyor, Emine Arık
hiçbir şekilde tazminatını alamadan bu dava sonuçlanıyor ve
Emine Arık hâlâ adalet arıyor, hâlâ on altı yıllık
emeğinin karşılığını istediğini
söylüyor. Bu şekilde Emine Arık ortada kalıyor. Bu, neden böyle
oluyor değerli arkadaşlar? Özellikle son dönemde -evet, dünyada bir
müesses nizam var- yoksulun sırtından geçinen, emekçinin
hakkını vermemek için, zengin daha çok zengin olsun, bu düzen böyle
sürsün diye süren bir düzen var ama bir de bunun adalet boyutu var.
İşte, son yıllarda siz -özellikle olduğunu düşünüyoruz
ki iş davalarıyla ilgilenen avukat arkadaşlar da böyle
düşünüyor- bir yargı kurdunuz. Nedir bu yargı? Özellikle iş
davalarıyla ilgili, hukuk daireleri son dönemlerde işçiler aleyhine
kararlar veriyor yani hukuka göre, kanuna göre, hele hele vicdanlarına
göre karar vermeyip gelen dosyaları sermayenin lehine, işçinin
aleyhine neticelendiriyorlar ve işçiler, emekçiler maalesef
haklarını alamadan böyle basit şeylerle yüzüstü kalıyorlar.
İş Kanunu niye getirildi? İşçi
zayıf olduğu için, korunması gerektiği için getirildi.
Sosyal devlet Anayasamızda niye var? Zayıfları korumak için
var. Peki, biz bunu somut olaylarda verilen Yargıtay kararlarıyla,
içtihatlarla tersine çevirirsek ne anlamı var bu çıkarılan
kanunların, Anayasadaki bu konulan ilkelerin ne anlamı kalıyor?
Maalesef, kalmıyor. O yüzden, son dönemlerdeki gelişmeler,
işçilerin alacaklarını almasını engelleyen, uzatan,
erteleyen zorunlu ara buluculuk, getirilen bölge adliye mahkemesi
Bakın, değerli arkadaşlar, bölge
adliye mahkemelerinde 3 hâkim var, tetkik hâkimleri yok, binlerce dosya gidiyor
ve bu 3 hâkim dosyalara yetişemiyor. Ortalama bir buçuk yıl bölge
adliye mahkemesinde ve Yargıtayda da ortalama üç yıl bu dosyalar
bekliyor. Hani geciken adalet zaten adalet değil, bir de bunun
yanında işçilerin aleyhine kararlar veriliyor yoğun bir
şekilde. Bunu tekrar gözden geçirmesini talep ediyorum hem yüce
Meclisimizin vekillerinin hem Hükûmetin yargıyla ilgili
Bakanlığının hem de bütün vicdan sahibi hukukçuların.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu,
toparlayın, bir dakika vereyim.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Adalete herkesin ihtiyacı var ama emeğinin
karşılığını almak için yıllarca mahkemelere
gidip gelen işçilerin, emekçilerin çok çok daha fazla ihtiyacı var
diyorum.
Bu maddeyle ilgili olarak da
kazanılmış hakların bir şekilde ellerinden
alınmasıyla ilgili Türk Hava Kurumu
çalışanlarının ve sivil havacılıkta
çalışan emekçilerin haklarının alınmasını da
hukuken doğru bulmuyoruz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin (2)nci fıkrasındaki
mahiyetteki ibaresinin nitelikteki olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Arzu
Erdem Ahmet
Özyürek
İstanbul
İstanbul
Sivas
Esin
Kara Ali
Muhittin Taşdoğan
Konya
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Arzu Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erdem.
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesine ilişkin Milliyetçi
Hareket Partisi Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları
başında bizi izleyen aziz Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin
5inci maddesi, 193 sayılı Kanunun 29uncu maddesinin birinci
fıkrasının (2) numaralı bendini değiştirmektedir.
Yapılan bu değişiklik, subay, astsubay, erbaş ve erlere ve
ordu hizmetinde bulunan sivil makinistlere, uçuş, dalış gibi
hizmetleri dolayısıyla verilen ödemeler ile ilgili, diğer kamu
kurum ve kuruluşlarında uçuş maksadıyla görevlendirilen,
hava aracının sevk ve idaresiyle görevli pilotlar ile uçuş
esnasında uçak içinde hizmet veren personele fiilen uçuş hizmeti ve
kanuni veya iş merkezi Türkiyede bulunan müesseselerde deniz altına
dalış yapanlara fiilen dalış hizmetleri
dolayısıyla yapılan aynı mahiyetteki ödemelere ilişkin
mevcut istisna hükmünü aynen koruyacak şekilde düzenlemektedir. Yani
yapılan değişikliğin sonucu olarak, kanun metnine eklenen
kamu kurum ve kuruluşlarında belirtilen aynı mahiyetlerde görev
yapan çalışanların 193 sayılı Kanunun özellikle teşvik
gayesiyle verilen ikramiyeler ve mükafatlarda vergi muafiyeti konusunu
düzenleyen 29uncu maddesi kapsamına alınması, bu görev
tanımlarına bağlı olarak emek verenler ve
çalışanlar için olumlu bir gelişmedir.
Değerli milletvekilleri, 7 ila 14 Ocak Beyaz
Baston Görme Engelliler Haftasıydı. Özellikle değişen
dünyada teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin görme engeli olanların
mutlak ve mutlak mahkûm oldukları önemli araçlardan bir tanesi de beyaz
bastonları. Bu açıdan, özellikle hepimiz için de engelli adayı
olduğumuzu her yerde belirtirken özel olarak şunun üzerinde durmak
istiyoruz: Engelli sayımız hakikaten ülkemizde 10 milyon
civarında. Engellilerimizle ilgili -ben aslında engelli kelimesini
de çok kullanmak istemiyorum, dezavantajlı grup olarak görülmesi
gerekiyor- yapılması gereken düzenlemeler noktasında, mutlak ki
hepimiz kafa yoruyoruz, hepimiz vicdanımızda yokluyoruz ve bu
açıdan bilhassa görme engelinin ne kadar zor bir engel olduğunu, ben,
İstanbulda yapılmış olan bir etkinliğe
katıldığım vakit kendimde yaşadım.
Karanlığa Yolculuktu etkinliğin
adı ve karanlığa yolculukta metroda, karanlık bir ortamda
sadece diğer duyularınızla hareket ederek, elinize bir baston
vermek suretiyle, yolunuzu ve yönünüzü bulmanız istendi. İşte, o
zaman anladım ki duyularımızın ne kadar önemli
olduğunu. Gözlerim yoktu ama kulaklarım büyümüştü, gözlerim
yoktu ama ellerim ve yön duygum işittiğim seslere göre
şekillenmekteydi.
O açıdan, gerçekten engellilerimizle ilgili
sorunları hepimizin bir masaya yatırması gerekiyor ki bunu
yapıyoruz, bu alanda çalışmalar da yapıyoruz, gerekli
teklifleri de veriyoruz. En büyük hassasiyet belki de engelli olup evinde
oturmak istemeyenler, toplum hayatına katılım sağlamak
isteyenler ve Kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. deyip
hayat mücadelesi vermek üzere istihdam isteyenler
Bu konuyla ilgili özel
çalışmalar yapılmalı ve engelli kardeşlerimize, en
büyük sorunlarından bir tanesi olan işsizlik noktasında,
istihdam noktasında öncelik tanınmalı. Özellikle bu
yapılırken de kendi görev alanlarıyla, eğitim
aldıkları alanlarla ilgili çalışılırsa, bununla
ilgili bir değerlendirme yapılırsa çok sağlıklı
olacaktır.
Üzerinde durmak istediğim bir başka konu
da gümrük muhafaza memurlarımızdır. Gümrük muhafaza
teşkilatı Türkiye Cumhuriyeti devletimizin dört adli kolluk gücünden
bir tanesi. Bütçe görüşmeleri sırasında Sayın Bakanım
da buradayken konuyu gündeme taşıdık ve bu konuyla ilgili olumlu
bir geri dönüş oldu, bu da bizi ziyadesiyle mutlu etti. 5 bin personelle
tüm dünyada kaçakçılıkla mücadele etmekte olup aynı zamanda
gümrüklü yer ve sahaların asayişini de sağlamaktadır gümrük
muhafaza memurlarımız. 1856 yılından bu yana görev alan bu
kadim teşkilat 2017 yılında 2,5 milyar lira değerinde kaçak
eşya ve 27 ton uyuşturucu yakalanmasına vesile olmuştur.
Kaçakçılığa karşı verilen mücadelede ticaretin
güvenini sağlamak, ihracat ve ithalat yapan firmalarımızın
rekabet gücünü artırmak için hakikaten önemli çalışmalara imza
atan gümrük muhafaza teşkilatımız, kamu
sağlığının korunması, devlet gelirlerinin
artırılması ve devlet güvenliğinin sağlanmasında
hayati önem taşımaktadır.
Bu denli öneme sahip olan gümrük muhafaza
teşkilatının özlük haklarıyla ilgili beklentileri var, bu
konuda yapılacak olan düzenlemelerle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına bir kanun teklifi verdik. Bununla ilgili takiplerimizi de
yapacağız. Sayın Bakanımızın vermiş
olduğu olumlu yanıt da bizi ziyadesiyle sevindirmiştir. Bunun da
takipçisi olacağımızı tekrar belirtmek istiyorum.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde bulunan yer
alan ibaresinin bulunan ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Bedri
Yaşar Lütfü
Türkkan Feridun
Bahşi
Samsun
Kocaeli
Antalya
Hasan
Subaşı Dursun
Ataş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Kayseri
Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Faruk
Sarıaslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Nevşehir Bursa
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Kayseri Milletvekilimiz Sayın Dursun
Ataş.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Ataş.
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
37 sıra sayılı Vergi Kanunları
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde
İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım.
İlgili kanun maddesinde, Tarım Ürünleri Lisanslı
Depoculuk Kanunu kapsamında bazı düzenlemeler
yapılmaktadır. Düzenleme de çiftçilerin lisanslı depolara teslim
ettiği ürünler karşılığında aldıkları
elektronik senedin vergiden muaf edilmesinin ertelenmesidir ve bu vergi
muafiyetinin ertelenmesiyle de çiftçinin korunduğu zannedilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu Hükûmet iktidara
geldiği günden itibaren Türkiye tarımda bir gerileme
yaşamıştır. Türkiye tarımda ihracatçı bir ülke
durumundayken 2017 yılı resmî rakamlarına göre ülkemiz 5,7
milyar dolar ihracata karşılık 9 milyar dolar ithalat yapar hâle
gelmiştir. Bu 9 milyar dolar Türk çiftçisinin cebine değil,
yabancı çiftçilerin cebine girmiştir. Tarımsal üretim 2002
yılında yüzde 10,3 iken bugün cumhuriyet tarihinin en düşük
seviyesi olan yüzde 5,7ye gerilemiştir. 2002-2017 dönemlerinde en büyük
açık tahıl sektöründe verilmiştir. Bu sektördeki toplam
dış ticaret açığı 54 milyar dolardır. Canlı
hayvan sektöründe ise 5 milyar dolarlık dış ticaret
açığı verilmiştir.
Görülmektedir ki iktidar kanunlara dayanarak
tarımsal desteğe ayırması gereken ödeneği
yıllardan beri yandaş müteahhitlere, havuz medyasının
finansmanına, geçiş garantili köprülere, hasta garantili hastanelere
harcamayı tercih etmiştir. Bu durum, ülkemizin tarımda bugün
geldiği noktanın sebebidir. Nitekim, bugün çiftçilerimiz mazot
fiyatının sürekli artmasından, gübre fiyatlarının
yükselmesinden, mahsulün para etmemesinden dolayı ekim yapamaz hâle
gelmiştir. Borçlanarak ekim yapan çiftçilerimizse ektiğini biçemez,
biçtiğini satamaz durumdadır. Çiftçilerimiz tarım kredi
kooperatiflerine, Ziraat Bankasına ve özel bankalara olan kredi
borçlarını tekrar yüksek faizli kredilerle yenilemeye
çalışmaktadır. Buna karşılık, temelini
çiftçilerin oluşturduğu Ziraat Bankası, çiftçilerimizin
sorunları yerine milyar dolarlık spor kulüplerinin
borçlarını üstlenmektedir. Bu, hem yazıktır hem
günahtır hem de ayıptır.
Bu yanlış politikalar sonucunda Türkiye
bugün kendi etini ve samanını üretemez hâle gelmiştir.
Vatandaşımızı kuru soğana maalesef ki muhtaç
bıraktınız. Karkas etin maliyetinden haberiniz dahi yok. Çok
yiyoruz ki etin fiyatı yükseliyor. diyorsunuz ama bu eti kim yiyor?
Vatandaşın et yediği falan da yok. Çiftçilerimizin kanunen
hakkı olan üretim desteğini vermeyenler Paramız var ki ithalat
yapıyoruz. diyorlar. Nerede sizin millîliğiniz, hani sizin
yerliliğiniz?
Bildiğiniz üzere geçen hafta yıllık
enflasyon yüzde 20,30 diye açıklandı. Bu rakam vatandaşın
hissettiği enflasyonun çok çok altındadır. Gerçek enflasyonu
merak edeniniz varsa gidip bir gübre fiyatlarına bakın. Geçen
yıl 85 lira olan gübre fiyatı bugün 200 liradır ama çiftçi
yetiştirdiği ürünü hâlâ aynı fiyata dahi satamamaktadır.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan
Kayseride de çiftçilerimizin durumu çok farklı değildir. Kayserinin
kırsal ilçeleri, tarımla uğraşan ilçeleri sürekli göç
vermektedir çünkü çiftçi kendi kaderine terk edilmiş, kendine yetemez
durumdadır. Tarım alanında yapılan kamu
yatırımlarında 2008 yılında 5inci sırada olan
Kayseri bugün 20nci sıraya gerilemiştir. Üstelik Kayseri, tarım
yapılan alan dağılımında iller arasında ülkemizde
6ncı sıradayken hak ettiği desteği bir türlü bu Hükûmetten
görememiştir. Kamu kaynaklarından mahrum bırakılan
şehrimizde tarıma dayalı alanlarda da maalesef ki gerileme
olmuştur.
Tatlı su
balıkçılığında Pınarbaşı, Bünyan
ilçeleri başta olmak üzere Kayserimiz, ülkemizde alabalıkta en çok
üretim yapan 5 ilden biriyken bugün balıkçılarımız birer
birer batmaktadır. Yahyalının elmasını,
Yeşilhisarın kayısısını,
Pınarbaşının patatesini muhafaza edeceği soğuk
hava depoları dahi bulunmamaktadır. Bu ürünlerin paketlenmesine ve
pazarlanmasına yönelik bir çalışma maalesef ki
yapılamamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Ataş.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Temelleri seneler önce
atılan Yamula Barajı, Bahçelik Barajı, Develi 2. Merhale
Barajlarının sulama ayakları projeleri on yıllardır
bitirilememiştir ve çiftçinin hizmetine sunulamamıştır.
Hayvancılıkta önemli bir üretim
potansiyeline sahip ilimiz, maalesef ki IPARD Projesi kapsamına dahi
alınamamıştır. Yani Kayserimiz, tüm ilçeleriyle birlikte
devlet desteklerinden devamlı mahrum bırakılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Mecliste 27nci
Dönemin başladığı günden bu yana birçok milletvekili bu
kürsüden Türkiyede tarımın bitme noktasına geldiğini
birçok kez dile getirmiştir. Ancak iktidar sahipleri, çiftçiye ve
tarımın içinde bulunduğu sorunlara kayıtsız kalmaktadır.
Benim de üyesi olduğum Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu bir
kere dahi toplantı yapmamıştır. Bugün Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Başkanımız çıktı, diyor ki:
Bu konu üzerinde siyaset yapmak, çok kolay olduğu için herkes siyaset
yapıyor. Toplasın Komisyonu, bir kez olsun bizim fikirlerimizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla)
alıp ona göre
hareket edilsin diyorum. Artık bu konularda fazla siyaset yapılmadan,
Türkiyenin tüm geleceğini ilgilendiren bu konunun bir an önce masaya
yatırılarak ele alınması gerektiğini söylüyorum ve
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metninin
daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak
üzere üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan "eklenmiştir ibaresinin "ilave
edilmiştir ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hüseyin
Örs Bedri
Yaşar Lütfü
Türkkan
Trabzon Samsun Kocaeli
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı
Adana Antalya Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Faruk
Sarıaslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Nevşehir Bursa
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeler üzerinde söz isteyen Trabzon
Milletvekilimiz Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 65inci maddesine ilişkin yapılmak istenen
değişiklikle ilgili, İYİ PARTİ Grubu adına, söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu vesileyle ülkemizin huzur ve güvenliği için
sınırlarımız içerisinde ve sınır ötesinde canla
başla mücadele eden şerefli Türk ordusunun her bir mensubuna
minnetlerimi sunuyorum. Terörle mücadeledeki kararlılığını
İdlib, Münbiç ve Fıratın doğusunda sürdüren
Mehmetçiğimize başarılar diliyorum. Cenab-ı Hak, yâr ve
yardımcıları olsun.
Değerli milletvekilleri, terörle müzakereden
terörle mücadeleye geçildiği bir dönemde, son terörist yok edilinceye
kadar mücadelesini sürdürme kararlılığındaki Mehmetçiğimizin
sonuna kadar yanındayız. Türkiye millî güvenliği için açık
tehdit olan terör ve terör unsurları sınır
dışında da imha edilmelidir. Türk devleti, terörle mücadelesini
haklı ve meşru yollardan ayrılmadan sürdürmelidir. Türk
milletinin egemenlik hakları ve millî menfaatlerimiz, teröre
karşı kararlılıkla korunmalıdır. Türk
Silahlı Kuvvetleri, hem sınırlarımız içerisinde hem de
sınır ötesinde teröristlere göz açtırmamalıdır.
Türk devleti, ordusu üzerinden,
vatandaşlarını terörizm tehdidinden koruma sorumluluğunu
yerine getirirken siyasi partilerimiz de her türlü siyasi
farklılığı bir kenara bırakarak terörle mücadeleye
etkin bir katkı sunmak mesuliyetiyle karşı
karşıyadır. Meclisin terörle mücadeleye yapacağı her
katkı, ordumuzun terörle mücadele azmini artıracağı gibi,
Mehmetçiğimizin mukavemetini de teşvik edici olacaktır.
Mehmetçiklerimiz, terörün kökünün kazınması için büyük bir mücadele
verirken, demokrasinin temel dayanaklarından biri olan Meclisimizin ortaya
koyacağı destek, ordumuzun moral ve mücadele azmini
artıracaktır.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİnin terörle mücadeledeki tavrı nettir. İYİ
PARTİ, bu tavır ekseninde, Türkiyenin menfaatlerini siyasi
farklılıkların üstünde tutarak Türk ordusunun terörle içte ve
dışta mücadelesini koşulsuz desteklemektedir. İYİ
PARTİ olarak bizler, teröre karşı Türk Silahlı
Kuvvetlerinin elini güçlendirecek her adıma parti taassubuna
kapılmadan destek vereceğiz. İYİ PARTİ milletvekili
olarak bizler, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşenerin
daha önce açıkladığı acil eylem planının
ışığında PKK/PYD-YPG, FETÖ, DEAŞ gibi terör
örgütleriyle yapılan mücadeleyi koşulsuz, ön şartsız
desteklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bizler
Cumhurbaşkanlığının maaşının yüzde 26
zamla 75 bin liraya çıkarılmasına evet demedik. Bu
artışın insafla, izanla bağdaşır yanı yoktu
çünkü ama Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesine de
Millî İstihbarat Teşkilatımızın bütçesine de kabul oyu
verdik.
Biz muhalefet edelim derken devleti zafiyete
düşürecek herhangi bir tutum sergilemeyiz. Bu duruşumuz, tarihin
bizlere emanet ettiği bir duruştur, beş bin yıllık
kutlu tarihten süzülüp gelen devlet anlayışımızın
gereğidir. Devleti şirket gibi yöneteceğiz. diyenler, bunu kavrayamaz
ama Allah, devlete zeval vermesin. diyenler, bizi iyi anlar Vatan sağ
olsun. diyenler, bizi gayet iyi anlar.
Biz İYİ PARTİ olarak Türkiye
Cumhuriyeti devletinin varlığını, Türk milletinin
bütünlüğünü yıkmak ve bölmek adına faaliyet yürüten odaklara
karşı yapılan her eylem ve harekette en önde olacak ve açık
desteğimizi sunacağız. Nazlı hilalin ebediyete kadar
dalgalanması, Türk vatanının yaşaması için atılan
her adımda en büyük katkı ve desteği bizler sunacağız.
Bilinsin ki Türk milleti yenilmez, Türk vatanı
bölünmez.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Cavit Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Arı.
CAVİT ARI (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; grubumuz tarafından
verilmiş olan önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, bir kurumun
itibarını korumak, öncelikle o kurumu temsil eden kişilere
aittir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiyenin en saygın
kurumlarından birisidir. Bu anlamda, bu kurumun itibarını ve
saygınlığını korumak, öncelikle biz vekiller olarak
hepimize ve yine öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına
düşmektedir. Sayın Başkan, belki kendisini tartıştırabilir
ama bu makamın tartışılmaması gerekmekte.
Anayasamızın 94üncü maddesi çok
açıktır: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, başkan
vekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin veya parti grubunun
çalışmalarına katılamaz.
Yine, Anayasanın 81inci maddesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri Anayasaya sadakattan
ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve
şerefim üzerine andiçerim. diyerek Anayasaya bağlı
kalacağına dair yemin etmiştir.
Yine, Anayasamızda seçimlerin, seçim
kanunlarının temsilde adalet ilkeleri içerisinde
yapılmasını hükmeden 67nci maddesi bulunmakta. Buradaki
düzenleme, seçimde ve temsilde adalete ilişkindir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının belediye başkanlığı
seçimine katılmış olması, Başkanlık
sıfatını bu seçimde kullanabilecek olması nedeniyle
sakıncalıdır değerli arkadaşlar. Meclis
Başkanı olarak etkinliklere katılıp Meclisin temsil
gücünden yararlanarak seçim faaliyetinde bulunması, temsilde adalete ciddi
şekilde zarar verecek niteliktedir.
Yine, Anayasanın 11inci maddesinde Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. denilmektedir. Hukuk fakültesini bitiren
herkes bunu bilir çünkü hukuk fakültesinde 1inci sınıfta anayasa
hukuku dersi öğretilirken en temel öğretilen ilke budur. Anayasaya
herkes uymak zorundadır. Öyle Siyasi Partiler Kanunu şuradan
şöyle demiş, buradan böyle demiş diyerek Anayasa ihlal edilemez.
Bakın, bununla ilgili geçmiş dönemde
yaşanmış önemli örnek vardır. Cumhuriyet Halk Partisi dönemin
milletvekili ve aynı zamanda Meclis Başkan Vekili olan Sayın
Yılmaz Ateş, Ankara Büyükşehir Belediyesi
başkanlığına dair karar alındığı anda
Meclis Başkan Vekilliğinden istifa etmiştir. Bu, sizlere bir
örnek olsun, Sayın Meclis Başkanına da bir örnek olsun.
Değerli arkadaşlar, tabii, Meclisin
itibarı çok önemli diyoruz. İşte bu itibarını
zedeleyen en önemli konulardan birisi de bu torba yasa yöntemi. Bakın,
torba yasa yöntemiyle önemli konular Türk halkının dikkatinden
kaçırılmaya çalışılmaktadır. 16 Nisan 2017
tarihinde yapılan referandumda Güçlü Meclis denilerek, Meclisin daha
etkin olacağını halka anlatarak referandumda sonuç almaya
çalıştınız ve bu süreçte soru önergesi ve gensoruyu
kaldırdınız, yasa tasarısından vazgeçildi ancak yasa
teklifleriyle konuların gündeme getirilmeye
çalışılacağını ifade ettik ama durum öyle
değil. Torba yasa yöntemiyle bugün idarenin ne kadar teklifleri varsa
torbalara bir bir atılarak gündeme gelmekte.
Değerli arkadaşlar, soruyorum, bugün
görüştüğümüz 71 madde içerisinde öyle teklifler, öyle düzenlemeler
var ki uzunca bir madde içerisinde bakın, sadece ilgili mevzuat denilen
bir ilave var. Yani bu teklifi hazırlayan arkadaş, bu kadar mı
uzman da o uzun yasaya bu ilgili mevzuat kelimesinin lazım olduğunu
çıkarmış kendisi? Veya bakın, bir maddede yenilenebilir ve
diğer enerji kelimesine ihtiyaç olmuş. Bu, nereden
çıkmış, nereden içine doğmuş bu arkadaşın?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika veriyorum Sayın
Arı.
CAVİT ARI (Devamla) Nereden doğmuş
bu arkadaşın içine, bu kelimenin lazım olduğu?
Bakın bir maddede, 19uncu maddede sadece
değişiklik, kur farkı
Ya, bu kadar detay bir konuyu daha çok mu
incelemiş bu arkadaşımız da konuyu gündeme getirmiş?
Kısa, öz: Bu torba yasa yönetiminden derhâl
vazgeçilmeli. Halkın gündeminden bu konular
uzaklaştırılmadan, gizlenmeden, halkın anlayabileceği
ve hepimizin daha dikkatli bir şekilde değerlendirebileceği
yöntemlerle çalışmalara devam edilmesi gerektiğini
düşünüyorum ve hepinize saygılarımı sunuyorum. Çok
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sadece kayıtlara geçmesi açısından
Sayın Başkanım
Biraz evvel detaylı bir şekilde,
ilgili Anayasa maddesi ve kanun maddelerini zapta geçirmiştik. O
beyanımızı tekrarlıyoruz. Çok açık bir durumdur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin ikinci
fıkrasındaki hallerde ibaresinin durumlarda olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Ahmet
Özyürek Sefer
Aycan
İstanbul
Sivas Kahramanmaraş
Saffet
Sancaklı İbrahim
Ethem Sedef Ali
Muhittin Taşdoğan
Kocaeli
Yozgat Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Sefer Aycan.
Süreniz beş dakika Sayın Aycan.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 7nci madde üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun verdiği önerge üzerine söz almış
bulunuyorum.
7nci maddede, Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesindeki sağlık hizmetleriyle ilgili düzenleme
yapılmaktadır. Evet, askerlik zor bir iş, Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarına, operasyon içerisinde olan tüm mensuplarına
buradan minnetle, saygıyla selamlarımı gönderiyorum. Ama
Silahlı Kuvvetlerin içerisinde ayrı bir sınıf var,
sağlık personeli. Çok da görünmeyen ama aynı şartlarda
çalışan, aynı zorlukları yaşayan sağlık
personelini, hekimleri, eczacıları, diş hekimlerini ve
diğer sağlık personelini de burada yaşadıkları
sorunları dile getirerek anmak istiyorum.
Evet, askerlik zordur ama askerlik içerisinde destek
hizmeti sayılacak geri planda olan sağlık personelinin işi
de zordur; bunlar da aynı şartlarda çalışmaktadırlar,
bir operasyon olduğunda sağlık personeli de operasyona katılmaktadır
ve burada hizmet vermeye çalışmaktadır. Onun için, askeriyedeki
sağlık personeli de özelliklidir, eğitimi de farklıdır
ve verdiği hizmet de farklıdır; onun için,
yaşadıkları sorunlar da farklıdır. Bu nedenle
dünyanın her yerinde askerî hastaneler de vardır, askerî
sağlık personeli de vardır ve bunlarla ilgili eğitim de
farklıdır.
Tabii, Türkiyede bununla ilgili GATA diye bir
kurumumuz vardı, Gülhane Askerî Tıp Akademisi, bunun bünyesinde
tıp fakültesi ve diğer branşlar hizmet vermekteydi fakat 15
Temmuzda yaşadığımız talihsiz olaylarda, bir zamanlar
benim de içinde bulunduğum, askerlik sırasında
çalıştığım GATAnın maalesef, Fetullahçı
terör örgütü tarafından işgal edilmiş olduğunu gördük. O
günden sonra birtakım değişiklikler yapıldı,
burası Sağlık Bakanlığına devredildi ve askerî
sağlık personeli de Sağlık Bakanlığı
bünyesine devredildi, burada birtakım özlük hakları kaybı oldu.
Ben, içindeki bu Fetullahçı terör örgütü
arındırıldıktan sonra Gülhane Askerî Tıp Akademisinin
bir an önce tekrar açılması gerekliliğini düşünüyorum.
Çünkü askerî tıp eğitimi çok farklıdır, harp cerrahisi
diye bir alan vardır, burada yaşanan enfeksiyon sorunları
vardır, burada yara bakımı sorunları vardır; bununla
ilgili özel tedaviler yapılmaktadır. Onun dışında,
örneğin Hava Kuvvetlerinde ayrı sorunlar vardır, Deniz
Kuvvetlerinin ayrı sorunları vardır, bunun için sağlık
personelinin buna özgü yetiştirilmesi gerekmektedir çünkü bu personel
aynı zamanda -biraz evvel de söylediğim gibi- harp olduğunda
sahada olmakta, savaş alanında olmakta ya da arka planda sahra
hastaneleri kurarak burada hizmet vermektedir. Herhangi bir sağlık
personeli bu işleri yapamaz, bu duruma hazırlıklı
olması gerekir ve bu personel özel bir personel olmak durumundadır.
Askerliğimizi yaparken bize sürekli söylenen
şuydu: Evet, hekimsiniz ama önce askersiniz. Askerî hekim de
olsanız, askerî eczacı da olsanız, askerî sağlık
personeli de olsanız önce askersiniz. Bu bilinçle yetiştirilir ve bu
şartlarda hizmet verilir. Bunların da verdikleri hizmetin çok önemli
olduğunu belirtiyorum ve bunlarla ilgili düzenlemeler de genel
düzenlemelerle olmaz, mutlaka özel düzenlemelerin yapılması ve
bunların da dikkate alınması gerektiğini belirtiyorum. Bu
anlamda, bunun yönetmelikle düzenlenmesini de doğru buluyoruz çünkü özel
bir hizmettir. Buradaki personel de farklı bir personeldir. Bunların
haklarının da korunması gerektiğini düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
8inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
İstanbul Antalya Bursa
Ömer
Fethi Gürer Faruk
Sarıaslan
Niğde Nevşehir
Madde 8- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinin "Ortak Hükümler
bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendine "Millî
Savunma Uzman Yardımcıları, ifadesinden sonra gelmek üzere
"Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Uzman
Yardımcıları, ifadesi ve "Millî Savunma
Uzmanlığına, ifadesinden sonra gelmek üzere "Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Uzmanlığına, ifadesi
eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metninin
daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Feridun
Bahşi Bedri
Yaşar Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Samsun Adana
Hasan
Şubaşı Lütfü
Türkkan Yasin
Öztürk
Antalya Kocaeli Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Denizli Milletvekilimiz Sayın Yasin Öztürk. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba
yasanın 8nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım.
Mesleğe özel yarışma
sınavına tabi tutulmak suretiyle alınarak uzmanlığa
atanan Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği personelinin kariyer
meslek personelinin zikredildiği 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 36ncı maddesinin (a) fıkrasının 11 no.lu bendine
eklenmesi için gelen bir madde. Buna benzer bir konuda Kalkınma ve
Yatırım Bankası Anonim Şirketi personeli olan
uzmanlarının da aynı sorunları olduğundan bahisle daha
önce vermiş olduğum kanun teklifi, hâlâ Plan ve Bütçe Komisyonunda
beklemektedir. Kariyer meslek personeli içinde yer alan kariyer
uzmanlarının özellikleriyle birebir örtüşmesine rağmen
adı geçen uzmanlarla aynı haktan yararlanması, buradaki gibi
mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutularak giren 140
kıdemli uzman, 35 uzman ve 36 uzman yardımcısı personelin
de kariyer meslek personeli olması için gerekli
çalışmaların yapılmasını talep ediyorum. Bu
teklifler haklı gerekçelerle olmasına rağmen, muhalefetten
geldiğinde göz ardı edilmesini de ayrıca kınıyorum.
Türk devletinin Anadolu coğrafyasında uzun
süre kalıcı olabilmesini ve varlığını devam
ettirmesini sağlayan millî güç unsurları, en başta Türk
Silahlı Kuvvetleridir. Türk Silahlı Kuvvetleri, dünya orduları
arasında niteliği itibarıyla en güçlü ordulardan birisidir.
Tarihinde birçok kahramanlığa imza atmış ve hâlâ
sınırlarımız bölgesinde ve dünyanın farklı
bölgelerinde kahramanca görevini yerine getirmektedir. Türk Silahlı
Kuvvetleri, subay, astsubay, uzman jandarma, uzman çavuşları ve
Mehmetçiğimizle birlikte Türk milletinin en önemli güç
kaynağıdır. Düşmanlara karşı vatan
savunmasında ve huzurumuzu bozan terör örgütleriyle mücadelede her zaman
Türk ordusu vardır. Bütün başarılarda omuz omuza olan Türk
Silahlı Kuvvetleri mensupları, aynı üniformayı giyiyorlar,
aynı yemeği yiyorlar, aynı cephede mücadele ediyorlar ama
bazı hususlarda eşitsiz ve adaletsiz uygulamalarla karşı
karşıyalar.
Uzman çavuşların adaletli olmayan
bazı uygulamalara maruz kaldıkları, muhatap oldukları,
zannımca, hepinizin bilgisi dâhilindedir. Sayıları 100 bini
aşan uzman çavuşların yıllardır birikmiş
sorunları vardır. Bu sorunlar hakkında, uzman çavuşlara
hakları konusunda söz verilmiş olmasına rağmen bu sorunlar
çözülememiş ve uzman çavuşlar, bu sorunların çözülmesini
sabırla beklemektedirler.
İlk öncelikli sorunlarının
başında kadro hakları gelmektedir. Sözleşmeyle görev
yaptıklarından herhangi bir kanun ve yönetmeliğe dayanmadan
sözleşmeleri feshediliyor ve kendilerini bir anda, tabiri caizse,
kapının önünde buluyorlar. Mesleki güvenceleri yok. Uzman
çavuşlarımız, sözleşmeli olmanın dezavantajıyla,
en verimli dönemlerinde görevlerinden ayrılmak zorunda kalarak, yerlerine
yeni istihdam edilen personelimiz tecrübe kazanana kadar maddi ve manevi büyük
kayıplar yaşamaktadır. Dünya ordularının gıptayla
baktığı şanlı Türk ordusunun içinde geçici ve
mevsimlik işçi modeli bir statünün olmaması gerekir. Uzman
çavuşlarımıza kadro verilmesi gerekmektedir.
Aldıkları ek gösterge 3000dir. Bu ek
göstergeyi de parçalanmış olarak 5/6 oranında alabilmektedirler.
Devletin hiçbir kademesinde çalışanlar ek göstergelerini
parçalanmış hâlde almaz iken bu ayrımcılık, uzman
çavuşlara yapılmaktadır. Şimdiki hâliyle özlük
haklarında çok ciddi kayıplar yaşamaktadırlar. 24 Haziran
seçim döneminde AK PARTİnin öğretmenlere, hemşirelere, polislerimize
ve din görevlilerine söz verdiği gibi uzman çavuşlarımıza
da 3600 ek gösterge verilmesi, ülkemizi koruyan bu vatan evlatlarının
en doğal hakkıdır.
Yine, bir diğer ana sorun, emeklilik ve
yaş hadleriyle ilgilidir. Görevleri müddetince Türk Silahlı Kuvvetlerinde
görev yapan uzman çavuşlar, subay, astsubay gibi Türk Silahlı
Kuvvetlerinden değil, Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli
olmaktadırlar. Yirmi, yirmi beş yıl görevini yapan, görev
şartını doldurmuş ama yaş şartını
dolduramadığı için sivil memurluğa geçmek zorunda kalan
veya açıkta kalan uzman çavuşlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinden
uzman çavuş olarak emekli edilmelerini ve uzman çavuş özlük
haklarının verilmesini istemektedirler. Bu talepleri en doğal
haklardan biridir.
Yine, bir yıl içinde doksan gün hava
değişimi aldıklarında sözleşmeleri feshediliyor.
Sağlık şartlarının subay ve astsubaylarda olduğu
gibi düzenlenmesi gerekir. Burada zamanımız az olduğu için bütün
sorunlarına değinemeyeceğim fakat bu saydığım
sorunların yanında tazminat oranındaki adaletsizlik,
orduevlerinden yararlanamamaları, lojmanlardan yeteri kadar
faydalanamamaları, açıklayıcı görev yönetmeliklerinin
olmaması, mesleki güvencelerinin olmaması, kıdem
işaretlerinin rütbeden sayılmaması gibi uzman
çavuşlarımızın birçok sorunu vardır. Vatan
savunması ve terörle mücadelede en ön safta etkin görev alan deneyimli
uzman çavuşlarımız, gelecek kaygısı olmadan görev
yapmak istemektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ekleyelim bir dakika.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Kendilerine lejyoner
muamelesi yapılması, en hafif tabiriyle, uzman
çavuşlarımızın gücüne gitmektedir. Vatanını,
milletini sevmeyen hiç kimse bu mesleği yapamaz. Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin şerefli mensubu kahraman uzman
çavuşlarımızın emeklilik sorunlarının çözülmesi,
gelecek kaygısı taşımadan görevlerini ifa etmeleri için
moral ve motivasyonlarını yükselterek görevlerinde daha
başarılı olmalarını sağlamalıyız. Ve
son olarak diyorum ki vatan müdafaasının, ulusal güvenliğin
sözleşmesi olmaz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.31
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: İshak
GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
43üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri, 9uncu maddeye geldik.
9uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan
"eklenmiştir ibaresinin "ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Bedri
Yaşar Lütfü
Türkkan
Adana Samsun Kocaeli
Arslan
Kabukcuoğlu Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı
Eskişehir Antalya Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Faruk
Sarıaslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Nevşehir Bursa
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Maddeyle, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde
görev yapan, mesleğe özel sınavla kabul edilen uzmanlara 1 derece
yükselme hakkı verilmektedir. Özlük haklarındaki bu düzenlemeyi biz
de parti olarak kabul ediyoruz.
Ülkede yaşamak, ülkesini seven, liyakat, helal
kazanç arayan, geleceğini düşünen insanlar için her geçen gün daha da
zorlaşmaktadır. Parlamentoda bile, milletvekillerinin hür iradelerini
ortaya koymada, söylemekte zorlukları vardır, vicdanlar üzerinde
ipotek konulmaya uğraşılmaktadır.
Ülkeyle ilgili düşünceleri açıklamak
zordur. Memleketin kaynakları bir kısım insanlara tahsis
edilerek çıkar birliği oluşturulmaya
çalışılıyor. Bunu yapmayan şahıslar sistem
dışına itilmektedirler. 1980li yıllarda yurt dışına
açılan, Libyada, Rusyada çalışan firmalarımız var.
Bunlardan en meşhurları STFA ve ENKAdır. ENKA Holdingin patronu
Sayın Şarık Tara, vefat etmeden önce, Türkiye Cumhuriyetinden
iş alamadıklarından bahsetmişti. Yurt dışına
açılmayı hayal edemezken, o günkü şartlarda yurt
dışında bunu gerçekleştiren firmalar, Türkiyede maalesef bunu
gerçekleştiremediler.
Dünyada kamuyla en çok iş yapan 10
firmanın 5 tanesi Türk firmasıdır. Bu övünülecek bir şey
mi, yerinilecek bir şey mi, bilemiyoruz. Bu şirketlerden 2sinin
durumu özelin de özelidir. Bu 2 şirketin oluşturduğu
konsorsiyumun CEOsu şu anda bunlara iş veren bir bakanlıkta
bakandır. Bunun bir üst düzeyi, olsa olsa, zamanında Sayın
Cumhurbaşkanı Yardımcısının ya da Sayın
Cumhurbaşkanının çalıştığı bir
firmanın devletten iş alması olabilir. Bu inşaat
firmalarına destek olmak amaç olursa, bunu gerçekleştirmek için
başka ne yapmak lazım gelir, bilemiyoruz. Bu atamalardan sonra kimse
ağzını açıp Sermaye yurt dışına neden
gidiyor? diye yakınamaz; kimse Falan aileler niye Maltaya gidiyor, göç
ediyor? diye bir şey söyleyemez. Bunu diyebilmek için, öncelikle Acaba
biz ne yaptık, hatamız nedir? diye sormak lazım olsa gerek ama
zaten sizlerin de böyle bir şeye niyeti yok.
The New York Times gazetesinde iddia edilen bir
habere göre 2016-2017 yılları arasında ülkemizden pek çok göç
oldu; artık yalnız entelektüeller değil, sermayedarlar da
göçmeye başladı. İddiaya göre, bu yıllar arasında 12
bin kişiden ibaret olan bir milyoner grubu ülkemizi terk etmiştir.
Ülkelerini niye terk ettiklerini, onların
rahatsızlığının ne olduğunu düşünmek,
araştırmak ülkeyi yönetenlere düşer. 12 bin varsıl
insanın ülkesinden ayrılması, o ülkenin işsizlerine,
gençlerine, geleceğe sekte vurmak, gelecekte oluşacak sermaye
birikimine darbe indirmek, maddi varlığı
dışlamaktır. İnsanlar doğup büyüdükleri, belli bir
dönem refah içinde yaşadıkları ülkelerinden emek ve zahmetle
biriktirdikleri sermayelerini alıp gidiyorsa; kendileri ve kendilerinden
sonra gelecekler için ülkelerinde istikbal görmüyorsa; bilmedikleri,
tanımadıkları, tarihlerine, kültürlerine yabancı olan bir
ülkeye gidiyorlarsa o ülke yöneticilerinin bu durumu iyiden iyiye analiz etmesi
gerekir. Ülke yöneticilerinin en başta gelen görevlerinden birinin ülkenin
maddi varlığını güçlendirmek olması gerektiğine
göre, eldekini kaçırmak, buna seyirci kalmak bir insanın kan
kaybına seyirci kalmak gibidir.
Maddiyat, maneviyat için önemli bir ihtiyaçtır.
Burada vurgulamak istediğim konu, parayı yüceltmek değildir.
Maddi kaynaklar yok ise, ülkenin geleceği için harcamanız gereken
-savunma, eğitim, en başta insanların barınmaları,
beslenmeleri- kaynakları onlara ayıramazsanız hayat durma noktasına
yaklaştı demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) - Geçim
zorluğu içinde olan ailelerin 80 liralık elektrik
faturasını karşılamak, kredi kartı
borçlarını uzun vadeye yaymak palyatif çözümlerdir. Radikal çözüm,
önce elindeki paraya hâkim olmak, sonrasında da millî geliri
artıracak, üretim ve istihdamı artırıcı
politikaları izlemektir.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişikle madde metninin daha
iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
10uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Faruk
Sarıaslan
Bursa Nevşehir
MADDE 10- 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı
Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 124 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "ve Genelkurmay Başkanlığı
ifadeleri madde metninden çıkarılmış ve maddeye
aşağıdaki fıkralar ilave edilmiştir.
"Milli Savunma Bakanlığı ve
Jandarma Genel Komutanlığında görevli tabipler ile
sağlık astsubayları Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma
Genel Komutanlığı kadrolarında gösterilmek ve aylık,
ödenek, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali ve sosyal hak ve
yardımlarını ve istihkaklarını mevcut hükümler
çerçevesinde, kendi bağlı bulunduğu Bakanlık bütçesinden
almak şartı ile Sağlık Bakanlığında ilgisine
göre Millî Savunma Bakanı veya İçişleri Bakanı onayı
ile görevlendirilebilirler. Bu personelin görev yapacağı yerler,
görev süreleri ile buna yönelik usul ve esaslar Millî Savunma
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığınca birlikte belirlenir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin veya Jandarma Genel Komutanlığının
ihtiyacı olması durumunda görevlendirilen personel ilgisine göre
Millî Savunma Bakanı veya İçişleri Bakanının
onayı ile Türk Silahlı Kuvvetlerindeki veya Jandarma Genel
Komutanlığındaki asli görevlerine iade edilir.
Millî Savunma Bakanlığı ve Jandarma
Genel Komutanlığında görevli tabipler ve diş tabipleri Türk
Silahlı Kuvvetleri veya Jandarma Genel Komutanlığı
kadrolarında gösterilmek ve aylık, ödenek, her türlü zam ve
tazminatlar ile diğer mali ve sosyal hak ve yardımlarını ve
istihkaklarını mevcut hükümler çerçevesinde, kendi bağlı
bulunduğu Bakanlık bütçesinden almak şartı ile
üniversitelerde görevlendirilebilir. Görevlendirilen personelin öğretim
üyeliği kadrolarında geçirdikleri süreler, 4/11/1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununa göre öğretim üyeliği
görevinden sayılır. İhtiyaç duyulduğunda ilgisine göre
Millî Savunma Bakanı veya İçişleri Bakanının
onayı ile personelin üniversitedeki görevlendirmesi iptal edilir. Bu
personelin görevlendirileceği kadrolar, görev süreleri ile buna yönelik
usul ve esaslar Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunca birlikte belirlenir.
Bu maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları
uyarınca görevlendirilenlere, bu görevlendirmeler kapsamında
10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu gereğince
ödeme yapılmaz. Bunlara, üçüncü ve dördüncü fıkralarda belirtilen
ödemeler dışında görev yaptıkları kurumca bu
görevlendirmeler nedeniyle ayrıca herhangi bir ödeme yapılmaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişikle madde metninin daha
iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Lütfü
Türkkan Muhammet
Naci Cinisli
Samsun Kocaeli Erzurum
Hasan
Subaşı Feridun
Bahşi Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Antalya Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Erzurum
Milletvekilimiz Muhammet Naci Cinisli. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlarım.
Torba kanun düzenlemelerinin Meclisimizin yasama
gücünü zedelediğinden bahsederken şimdi bambaşka bir itibar
erozyonuyla karşı karşıyayız. Yüce Meclisimizin
Sayın Başkanı bugünlerde İstanbul sokaklarında
İstanbula belediye başkanı olabilmek için siyaset yapıyor.
Belediye başkanı olamama ihtimaline karşı da Meclis
Başkanlığı gibi çok kutsal ve ulvi bir görevi yedekte
tutuyor. Bu tutumu kendilerine
yakıştıramadığımı ifade ederek sözlerime
başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
maddeyle özellikle cerrahi branşlardaki askerî tabip ve sağlık
sınıfı personelinin tıbbı yeteneklerinin
korunması amaçlanıyor. Geç kalınmış bu
değişiklik teklifine hiçbir itirazımız yok,
yanlış yapılmış yasal düzenlemelerde ısrar
etmemek önemli ancak daha önemlisi yanlış bir düzenleme
yapmamaktır. Bu nedenle sormak istiyorum: Askerî hastaneler niçin
Sağlık Bakanlığına devredildi? Kanun maddesindeki
gerekçede deniyor ki: Askerî tabip ve teknisyenlerimiz harp cerrahisi alanında
yeteneklerini kaybediyorlar. Evet, doğru; nedeni gerekçede net olarak
ifade edilmemiş olsa da sebep askerî hastanelerin kapatılması.
Sivil ve askerî hastaneler arasındaki en önemli fark, askerî hastanelerin
harp cerrahisinde uzmanlaşmış olmaları. Bu hastanelerin
Sağlık Bakanlığına devri sonrasında
sınır ötesinde düzenlenen operasyonlar veya terörle mücadele
kapsamında yapılan harekâtlar neticesinde yaralanan askerlerimizin
sağlıklarına kavuşma oranlarındaki düşüş bu
gerçeği gözler önüne seriyor. Bu nedenle ülkemizin yetiştirdiği
tecrübeli askerî cerrah ve teknisyenlerinden yeterince istifade edilememesi,
millî insan kaynağımızın etkili
kullanılmadığını açıkça gösteriyor.
Ağır yaralanmış
evlatlarımıza hızlı, doğru karar vermenin hayati
önemde olduğu durumlar altındaki müdahalelerde ve nakillerde sorunlar
yaşandığını biliyoruz. Dile getirmek istemediğim
ama yüreğimi dağlayan bir soruyu sizlerle paylaşmak isterim:
Askerî hastanelerin devrinden günümüze kadar, zamanında doğru bir
şekilde müdahale edilemeyip tam olarak sağlığına
kavuşamayan veya şehit olan evlatlarımız acaba var
mıdır? Harekâtlara katılan unsurlarımızda orduda
kalmayı tercih eden askerî tabiplerimiz tabii ki bulunuyor. Ancak
sayısal ve işlevsel olarak yeterli hizmetin verilemediğini de belirtmeliyim.
Üstelik askerî hastanelerin devredilmesiyle, çalışma
koşullarında meydana gelen değişikliklerden olumsuz
etkilenilmiştir.
Değerli milletvekilleri, askerî tabiplik iki
mesleği beraberce yapmaktır. Özellikle harp cerrahlığı
başka bir şekilde yapılamaz. Askerî bir tabip ile sivil bir
doktorun farkı da burada ortaya çıkıyor. Askerî tabip tıp
eğitimiyle birlikte askerî eğitimleri de alır. Askerlerimizin
silah arkadaşları olan askerî tabipler ordumuzun
sigortasıdırlar aynı zamanda.
Diğer yandan, askerî hastanelerin
Sağlık Bakanlığına devri sonrasında
sınıf değişikliği, komando olamaz ve uzun süreli
istirahat raporlarında çok ciddi artışlar
yaşandığını da dikkatlerinize sunmak isterim.
Barışta askerî personelin sağlık işlemlerini yürüten
askerî hastaneler savaşta karşılaşacakları cephe
şartlarının malzemelerini envanterlerinde bulundururlar,
yaralı ve hasta naklinde belirlenmiş görevlerini yerine getirmek
üzere tatbikat yaparlardı. Bu bakımdan askerî hastaneleri sadece
hastane olarak düşünmemeliyiz. Bu hastaneler ordumuzun bir
parçasıdır. Hem terörle mücadele içinde bulunan hem de
sınırlarımız dışında istikrar ve güven
ortamının oluşmasına destek veren ordumuzun
parçalarıyla oynamak, telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olur.
Değerli milletvekilleri, sözlerimin sonunda
dikkatlerinize sunmak istediğim bir hususu daha dile getirmek isterim.
GATA ve askerî hastanelerin devri kararının doğruluğu hâlâ
tartışılırken bugün millî savunmamızın belkemiği
olan bir kurumun devriyle karşı karşıyayız. Bir
süredir 1. Ana Bakım Fabrikasının, halk arasında bilinen
adıyla Sakarya Tank Paletin özelleştirme kapsamına alınarak
adı belli bir özel firmaya verileceği konuşuluyor. Bu
firmanın da yabancı girişimciler tarafından finanse
edileceği ifade ediliyor. 80li yıllarda Devlet çaput üretmesin.
diye masum bir sloganla başlayan özelleştirme serüveni, 2000lerde
farklı bir boyut kazandı. Devletin zarar etmemesi ve verimli
çalışabilmesi için isabetle terk edilen sektörlere, çok kritik, hayati
önem taşıyan stratejik sektörler eklendi. Çocukluk, gençlik
yılları boyunca Sakarya Tank Palet Fabrikasının önemini
fabrika komutanı, yakın akrabam Albay Mukadder Gürbüzden dinleyerek
büyümüş bir milletvekili olarak huzurlarınızda bulunmaktayım.
Daha önce konuyla ilgili konuşan sayın milletvekillerinin
anlattıkları üstün üretimlerin yanı sıra, fabrika,
aynı zamanda tanklarımız için tam manasıyla bir rehabilite
merkezidir, burası âdeta bir tank hastanesidir de. Ayrıca, bunca
yıl biriktirilen teknik bilgiyle devredilecek bu kurumun değerine
paha biçilemez. Savunma sanayisinin en önemli işlerini gören bu
fabrikanın işletmeci statüsünün, inşallah ebet müddet
yaşayacağından şüphemiz olmayan devletimizin güvencesinden
koparılıp finansal statüsünü de değiştirerek her türlü
finansal riske açık bir özel şirkete devredilmesi ucu açık
riskler içerir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika ilave ediyorum.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
- Herhangi bir özel şirketin sürekliliğinin garantisi yoktur. Hak
verirsiniz ki özel sektör kendi kârını düşünür. Bu akıl
almaz özelleştirme kararından vazgeçilerek, fabrikanın mevcut
hâliyle üretime devam etmesini umuyorum.
Sakarya Tank Palet Fabrikasının devrine
İYİ PARTİ olarak muhalefet ettiğimizi milletimizin
takdirine tekrar sunarken, bir stratejik hata daha yapılmamasını
ümit eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
11inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul
Antalya
Niğde
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Faruk
Sarıaslan Süleyman
Bülbül
Bursa
Nevşehir Aydın
MADDE 11- 926 sayılı Kanunun geçici 45
inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci
cümlesinde yer alan "veya Genelkurmay
Başkanlığının ifadesi madde metninden
çıkarılmış, üçüncü cümlesinde yer alan "Askeri Adalet
İşleri ve Kanunlar Genel Müdürlüğü" ifadesi "Hukuk ve
Mevzuat Genel Müdürlüğü" şeklinde, altıncı cümlesinde
yer alan "inceleme yapılarak karar verilir. ifadesi "inceleme
yapılarak karar verilir ve bu maddede Müsteşara verilen yetkiler
ilgili Bakan Yardımcısı tarafından
kullanılır." şeklinde, ikinci fıkrasında yer alan
"31/12/2018 ibaresi "31/12/2021" şeklinde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
ilave edilmiştir.
Birinci fıkranın (b) bendi
kapsamındakiler, ihtiyaç halinde Milli Savunma Bakanı tarafından
bir yıl içerisinde üç ayı geçmemek üzere Milli Savunma
Bakanlığı hukuk hizmetleri başkanlıkları veya
birimlerinde geçici olarak görevlendirilebilirler. Bu süre bir katına kadar
uzatılabilir. "
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Aydın Milletvekilimiz Sayın Süleyman Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Adil yargılanma hakkı, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 6ncı maddesinde, Anayasamızın
da 36ncı maddesinde düzenlenmiş olup hukuk devletinin olmazsa
olmazları arasındadır. Adil yargılanma hakkına
ilişkin düzenlemelerin uygulama alanı sadece yargılama süreci
olmayıp yakalama anından itibaren soruşturma aşaması
ve verilen hükmün uygulanma aşaması sürecini de kapsamaktadır.
Bu önemlidir zira demokratik ve adil toplum isteğinin bir sonucu olarak
kabul edilir. Bu nedenle, ceza muhakemesi ve ceza hukuku maddelerinin
uygulanmasında demokrasi ve insan hakları açısından
geniş yorumlama şarttır.
Adil yargılanma hakkının en önemli
unsurlarından birisi ise makul sürede soruşturmanın ve
yargılamanın bitirilmesidir. Makul süre, suçlamanın
yapılmasıyla başlar, lehte ya da aleyhte olan kararın
kesinleşmesiyle biter. Bu çerçevede, geciken adalet, adalet değildir.
Adaletin etkinliğinin,
inandırıcılığının ve bireyin
haklarının zarara uğramamasının yolu budur. Size bir
örnek vermek istiyorum. Osman Kavala yaklaşık dört yüz kırk
gündür tutuklu. Hâlâ iddianamesi hazırlanmamış durumda, hâlâ
neyle suçlandığını bilmiyoruz çünkü dosyada gizlilik
kararı var. Bu, açık ve net, adil yargılanma hakkının
ihlalidir.
Adli ve idari mercilerin tarafsız ve
bağımsız mahkemeye yönelik tutumları da çok önemlidir.
Yargılamayı yapacak mahkemenin tarafsız ve
bağımsız olması ve bunu görüntü olarak da
yansıtması gerekir. Ne yazık ki siyasi otoritenin etkisiyle
hâkimlerin davaya göre görev ve yerlerinin değiştirilmesi,
tarafsız ve bağımsız mahkeme ilkesini ihlal etmektedir. Bu
konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Beaumartin-Fransa
kararı önemlidir. Kararda, mahkemenin bir yargısal karar verirken
dış dünyadaki yorumlara karşı güvencede olması;
talimat, emir, yorum, öneri gibi dış etkenler altında bırakılmaması
gerektiği; yürütme makamının müdahalesinin
bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesine
aykırı olduğu kabul edilmiştir. Ancak ülkemizde
yargının siyasallaştığı, yürütmenin yargıya
müdahalesinin had safhaya ulaştığı gerçeğiyle
karşı karşıyayız. Memleketimizde masumiyet ilkesi
yürütme erki tarafından devamlı ihlal edilmektedir. Ne yazık ki
adil yargılanma hakkı konusunda etkili soruşturmaların
yapılamaması, lehte olan delillerin toplanmaması, makul sürede
soruşturma ve kovuşturma aşamalarının bitirilmemesi,
savunma hakkı ihlalleri, tutukluluğun bir tedbir olarak kabul
edilmeyip ceza olarak çektirilmesi, hak ve özgürlükler hakkında
muhaliflere karşı ağır eleştirileri kabul edip partili
Cumhurbaşkanı sisteminde en küçük eleştirinin
Cumhurbaşkanına hakaret olarak kabulü, yani yargıda çifte
standart en önemli ihlal nedenleri arasındadır. Bu ihlaller, adil
yargılanma hakkının özünü teşkil eden devletin
sorumluluğunu da ortaya koymaktadır.
Geçtiğimiz günlerde CHP eski milletvekili ve
Parti Meclisi üyesi Eren Erdem hakkında oy birliğiyle, kaçma
şüphesi olmadığından dolayı tahliye kararı
verilmiş ancak bu karar CMKye aykırı olarak altı saat
bekletilmiş, daha sonra savcının itirazıyla yakalama
kararı çıkartılmıştır. Bir mahkeme Kaçma
şüphesi yok. diyor, diğer mahkeme Var. diyor. Bu bile tahliye
kararı verilebilecek nedenlerden biridir.
Değerli milletvekilleri, yargı artık
tek adam yargısı, adaletsizliğin yargısı, talimat
yargısı oldu. Adil yargılanma hakkı lime lime edildi.
Adliye sarayları sadece beton binalardan ibaret hâle getirildi.
Kopyala-yapıştır hukuku ne yazık ki yaratıldı.
Bakınız, Gıda Mühendisi Akademisyen
Bülent Şık hakkında, Sağlık
Bakanlığınca sonuçları kamuoyuna açıklanmayan, kanser
eden ürünleri halka açıkladı diye, yasaklanan gizli bilgileri açıklama,
yasaklanan gizli bilgileri temin etme ve göreve ilişkin sırrı
açıklama suçlamalarıyla dava açıldı. Asıl dava
Sağlık Bakanlığına açılmalıydı, Bakan
görevden alınmalıydı halkı bilgilendirmediği, bilgi
sakladığı, halk sağlığıyla
oynadığı için.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, son
olarak, Anayasanın 67nci ve 94üncü maddesinin altıncı
fıkrasını açıklamak istiyorum. Burada, AKP grup başkan
vekili önceki maddelerdeki konuşmasında, bazı kanunların
özel olarak hazırlandığını, milletvekili
olmasının ya da mahallî idareler seçimine girmesinin
istifasını gerektirmeyeceğini açıkladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Bir dakika
BAŞKAN Toparlayın Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Ancak ben bir hukukçu
olarak söylemek durumundayım, Mahallî İdareler Kanunu ya da seçim
kanunları açıkça Anayasaya aykırılık teşkil
edemez. Kanunların Anayasaya uygun olması gerekir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Binali
Yıldırımın AKPnin İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkan adayı olmasına rağmen Meclis
Başkanlığından istifa etmemesi bir Anayasa ihlalidir.
Buradan Sayın Binali Yıldırıma
seslenmek istiyorum: İstifa etmediğiniz her saniye Anayasanın
bu maddesini açıkça ihlal ediyorsunuz yani suç işliyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, kısaca,
hukuksuzluğun her alanda sıradanlaştığı bir
dönemle karşı karşıyayız. Ama bilesiniz ki bu böyle
gitmez. Elinizle dizayn ettiğiniz yargıya bir gün sizin de ihtiyacınız
olur.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Lütfü
Türkkan Feridun
Bahşi
Samsun
Kocaeli
Antalya
Hasan
Subaşı Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Isparta
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Isparta Milletvekilimiz Sayın Aylin Cesur. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
11inci maddeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. 2009a da bir
torba kanunla başlıyor olmaktan duyduğum üzüntüyü ifade etmek
istiyorum sözlerime başlarken.
AK PARTİ iktidarı, özgün yasa yapmak
yerine, seçim öncesi 71 maddelik, adına da artık çuval
diyebileceğimiz, bazı maddeleri Anayasaya aykırılık
teşkil eden bir torba kanunu Meclise getirdi. Birbiriyle alakasız
yaklaşık 40 ayrı kanunda ve 2 adet kanun hükmünde kararnamede,
sistemde büyük boyutlu değişiklikler yapan söz konusu maddelerin,
adına torba yasa adı verilen bir yöntemle, aceleyle
yasalaştırılması yanlıştır. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde ilgili komisyonlarda yeteri kadar
tartışılmayan kanun teklifleriyle, sadece Plan ve Bütçe
Komisyonundan geçirilerek yasa yapma alışkanlığı genel
demokratik ilkelere ve doksan dokuz yıllık Türkiye Büyük Millet
Meclisi geleneklerine de aykırıdır.
11inci maddedeki düzenlemeyle emeklilik
hakkına sahip olan askerî hâkimlerin tazminat alarak emekli olabilmelerine
ilişkin süre 31 Aralık 2021 tarihine kadar uzatılıyor.
Hâkim kadroları şahsa bağlı kadrolardır. Esasen
düzenleme geçici, kalıcı madde olmadığı için,
ayrıca tarih vermek yasa tekniğini zorlamak anlamına gelir.
Şimdi, siz torba deyin, ben çuval diyeyim,
içinde neler var neler. Bir tek vatandaşın çözüm bekleyen
sorunlarına ilaç yok içinde. Siz iğneyi dahi kendinize
batırmazken bakalım, çuvaldızı kimlere ve nasıl
batırıyorsunuz.
Bir büyük kesime öyle bir batırmışsınız
ki adı artık ne olursa olsun, bunun can yakacağı kesin.
Emeklilerden daha ne istersiniz ya? 11,9 milyon emeklimizin yüzde 85i
bırakın yoksulluğu, açlık sınırında. Bin
liranın altında aylık alan emekli kalmayacak. diye on binlerce
emekliye sözde müjde verdiniz ve umutlandırdınız. Bin
liranın altında aylıkla geçinen yaklaşık 103 bin
emeklimiz var. Emekli aylıklarını bin liraya yükseltmek için
hazırladığınız yasa teklifinin altından
emeklileri yıllarca zamsız bırakacak ince bir taktiğiniz
çıktı ortaya, iyi mi? Şaşırdık mı?
Şaşırmadık ama üzülüyoruz. Buna göre bin liranın
altında aylık alan emeklilerin aylıkları değil,
gelirleri bin liraya yükseltilecek. Bu emeklilere asıl aylıkları
bin liraya ulaşana kadar hiçbir şekilde zam ya da enflasyon
farkı da verilmeyecek. Bu ince taktik yüzünden, yıllık zamlar
bin liralık yeni gelir yerine bin liranın altındaki mevcut
aylığa uygulanacak. Bu ne demek? Bu şu demek: Aylık
gelirleri 2022 yılına kadar hep bin lira olarak kalacak demek.
Müjdeyi duyan emekliler büyük bir sevinç yaşadılar, herkes gibi
altı ayda bir zam alacaklarını düşündüler ancak bu
düzenleme emeklileri yine büyük bir sukutuhayale uğrattı.
Bu arada, muayene katılım payına
yüzde 60, ilaç katılım payına da yüzde 70 zam
yaptınız, iyi mi? Bakınız arkadaşlar, emekliler ay
sonunu zor getiriyor. Asgari ücrete yapılan zam oranında yani en az
yüzde 26 zam istiyoruz emekliler için. 2000 sonrası emekliler için de
ayrıca intibak gerekli aynı 2000 öncesindekiler için yapılan
gibi. Ve çok önemli bir konuya dikkatinizi çekeceğim. Sayın
Cumhurbaşkanımızdan, her fırsatta gür ve etkili bir
şekilde seslendiği Ey
çıkışı var ya,
şimdi ben bunun yanına Türkiye'nin Tsini eklemesini ve EYT
demesini kendilerinden istirham ediyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen bir şey diyemezsin,
sen istirham edemezsin ya! Çok popülistsiniz.
AYLİN CESUR (Devamla) EYTden dolayı 700
bin -aileleriyle birkaç milyon- vatandaşımız çok ciddi bir
şekilde çözüm bekliyor sizden.
Evet, değerli milletvekilleri, bir ülke
düşünün, hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi hukuk
fakültesinde hocasını silahla öldürüyor. Evet, bir ülke düşünün,
İstanbulda bir ortaokul öğrencisi arkadaşını
bıçaklıyor. Bir ülke düşünün, bir baba ödev
yapmadığı gerekçesiyle 6 yaşındaki çocuğunu
döverek öldürüyor ve bir ülke düşünün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum Sayın
Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursada bir anne Bakacak durumum yok. diye
cebine not koyduğu çocuğunu bir alışveriş merkezinde
bırakıyor. Bir ülke düşünün, bu ülke bizim ülkemiz değerli
milletvekilleri. Bu insanlar var ya hani, cinnet geçiren yoksulluktan,
birbirini artık bıçaklama durumuna gelen, çoluğundan
çocuğundan vazgeçen, bu ülke bizim ülkemiz, bizim.
Evet, sizler, iktidar sahipleri, evet, sizleri, bu
memleketi getirdiğiniz bu tablo karşısında, çuvallaşan
torba yasalar yapmak yerine yaslı vatandaşlarımız için
iktidar yani muktedir olmaya davet ediyorum. Yapamıyorsanız
bırakacaksınız arkadaşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) Emredersin!
BAŞKAN Sayın Özel
RECEP ÖZEL (Isparta) Millet derse
bırakırız, sen kim oluyorsun da
Bırakırsınız. diyorsun ya! Millet Bırak. derse
bırakırız.
BAŞKAN Sayın Özel
AYLİN CESUR (Devamla) Bu gidişle zaten
siz bırakmasanız da 31 Martta, Recep Bey, bu millet sizi
bırakacak, bırakacak.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah, Allah! Haydi
bakalım, görüşeceğiz, görüşeceğiz.
AYLİN CESUR (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Aylin Hanım,
görüşeceğiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Recepe ve
arkadaşlarına çok dokundu.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde üç önerge vardır.
Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 12nci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Tuma
Çelik Mahmut
Toğrul Mehmet
Ruştu Tiryaki
Mardin Gaziantep Batman
Erol
Katırcıoğlu Habip
Eksik Abdullah
Koç
İstanbul Iğdır Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Bedri
Yaşar Lütfü
Türkkan
Adana Samsun Kocaeli
Hasan
Subaşı Feridun
Bahşi Fahrettin
Yokuş
Antalya Antalya Konya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Faruk
Sarıaslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Utku
Çakırözer
Nevşehir Bursa Eskişehir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 12nci maddesi üzerine, daha doğrusu 12nci madde üzerine
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yine bir torba yasayla karşı
karşıyayız. Torba yasanın maddeleri üzerine bile söz
alamıyoruz. Gördüğünüz gibi, bir madde değişikliği
önergesi verebilirsek torba yasanın bir maddesi üzerine
konuşabiliyoruz.
Dün, Sırbistanla imzalanan bir serbest ticaret
anlaşması üzerine gruplar adına milletvekilleri çıkıp
serbestçe konuşabildiler. Neden? Tek bir konuyla ilgili bir kanun teklifi
olduğu için. Fakat bir torba yasa geldiği zaman, gruplar adına
eğer bir önerge vermezseniz -hani saygısızlık etmek istemem
ama çoğu usulen verilen önergeler- söz bile alamıyorsunuz torba
yasalar üzerine. Böyle bir yasa teklifiyle karşı
karşıyayız. Alışkanlık hâline geldi, 71 maddelik
bir torba yasa, emin olun, milletvekillerinin yüzde 99u bu torba yasanın
ayrıntıları hakkında bilgi sahibi değil çünkü 71
maddede o kadar çok şey değiştiriliyor ki. Ben sadece bugün
görüştüğümüz ve belki yarın bir kısmını
görüşeceğimiz maddelerle hangi kanunlarda değişiklik
yapıldığını söyleyeyim: Tapu Kanunu, Emniyet
Teşkilatı Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu,
Devlet Memurları Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu,
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, Yükseköğretim Kanunu,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Seferberlik ve
Savaş Hali Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Fiyat
İstikrarı Kanunu, Mera Kanunu, İşsizlik Sigortası
Kanunu, 4603 sayılı -bankalarla ilgili olan- Kanun, Bireysel
Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu, Kamu İhale Kanunu,
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, kamu finansmanıyla ilgili kanun,
Özel Tüketim Vergisi Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortaları Kanunu, Kurumlar Vergisi
Kanunu, Cumhurbaşkanlığı ofisleri kanunu,
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu. Daha 40ıncı maddeye geldik,
31 maddeyle ilgili ayrıca yasalar değiştiriliyor.
Şimdi, bu 12nci maddede 1173 sayılı
Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında
Kanunun 3üncü maddesinin üçüncü fıkrasında bir değişiklik
yapılıyor. Bu madde bundan altı ay önce ihdas edildi yani 703
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, Temmuz 2018 tarihinde
yürürlüğe giren bir kanun hükmünde kararnameyle eklenmiş bir kanun
maddesidir. Peki, o zaman ne yapıldı? Şöyle bir düzenleme
yapıldı, OHALden yararlanma dönemi olan bir KHKydi, denildi ki:
Cumhurbaşkanı tarafından dış ülkelerde veya uluslararası
kuruluşlar nezdinde büyükelçi gibi akredite edilmeksizin, özel bir
misyonla görevlendirilenlerin büyükelçilik unvanı görevleri müddetince
devam eder. Yasa değişikliği bu. Cumhurbaşkanına,
geleneksel, bildiğimiz anlamda büyükelçilerden bahsetmiyoruz da akredite
edilmeyen, uluslararası kuruluşlarda görevlendirilen büyükelçileri
atama yetkisi veriyordu bu OHAL KHKsi. Buna o zaman çok karşı
çıkıldı, Büyükelçileri Cumhurbaşkanının bu
biçimde ataması doğru değil. denildi. Fakat orada, KHKde
şöyle diyor: Büyükelçilik unvanı görevi süresince devam edecek.
Büyükelçilik unvanı görevi sona erdiğinde ne olacak? Doğal
olarak sona erecek. Şimdi ne yapıyoruz biliyor musunuz? Bize
getirdiğiniz teklif bu, diyorsunuz ki: Büyükelçilik görevi sona erse de bakın
akredite edilmemiş büyükelçiliklerden bahsediyoruz- büyükelçilik
unvanı devam edecek. Nasıl? İyi mi? Yani büyükelçi olarak bir
yere atadınız, görevlendirdi Cumhurbaşkanı, bu görev sona
erdi, fakat bu unvanı kullanmaya hâlâ devam ediyor. Bakın, bizim
geleneksel, diplomatlarımız gibi atanmış kişilerden
söz etmiyoruz. Sözünü ettiğimiz kişiler, büyükelçiler gibi akredite
edilmeksizin özel bir misyonla dış ülkelerde veya uluslararası
kuruluşlarda görevlendirilen kişiler.
Bu işlem bir büyükelçi ataması olamaz, bu
olsa olsa yeni bir istihdam biçimidir. Hani, eskiden şöyle denirdi:
İşte, bir işe göre adam almak gerekir ama adama göre iş
alanı açılıyor. Şimdi bu tam böyle bir iş, bir sürü
adama yeni bir istihdam alanı açılacak, birileri büyükelçi olarak
atanacak, büyükelçilik görevi sona erecek ama bu unvanı kullanmaya devam
edecek.
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum Sayın
Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Diplomatik bütün haklardan yararlanacak, sosyal
haklardan da yararlanacak, dokunulmazlıklardan da yararlanacak,
diplomatların aklınıza gelebilecek bütün haklarından
yararlanacak. Böyle bir teklifi hiçbir milletvekili kabul etmemelidir. Biz buna
çok açık biçimde karşı çıkıyoruz, Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımızın da
ellerini vicdanlarına koymasını istiyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Cumhurbaşkanlığının mevzuat daire
başkanlığı değildir, yasama organıdır.
Lütfen, kanun koyucu gibi davranalım diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi, kamu yönetiminin
temelini liyakat, kariyer ve sınıflandırma oluşturur. Türk
devlet yönetim geleneğinin temeli de beş bin yıllık Türk
tarihinde yazıldığı gibi Türk töresine dayanır. Türk
töresi de adalet, eşitlik, iyilik, yardımlaşma, insana
değer verme ve hoşgörüden oluşur.
Buradan şuraya geleceğim: Cumhuriyetimizle
birlikte, liyakat, tecrübe, birikim üzerine bir kamu yönetimimiz vardı.
Özellikle on altı yıllık AKP iktidarı boyunca ne yazık
ki kamu yönetiminde liyakat, adalet, hak, hukuk hepsi ayaklar altına
alındı. Bu değerlerin yerine yandaş ve cemaatdaş
oluştu devlette.
Cemaatdaşın nelere mal olduğunu hep
beraber yaşadık. Gerçi cemaatdaşlar farklılaştı
şimdi; ası gitti, bsi, csi devam ediyor. Yandaşlık ise,
artık devlet yönetimi tamamen parti devletine dönüştü. Yani
Hizmetliyi memur yapacağız, sözlü sınav yapıyoruz. Niye?
3 katını, 5 katını çağırıyoruz, TRTye
spiker yapacağız mübareği, aradan
yandaşımızı seçeceğiz. İdareci öyle, üst
bürokratı zaten bunlar atıyor. Yani parti devleti yavaş
yavaş gidiyor derken imdatlarına ne yetişti? FETÖ ihanet
şebekesi yetişti. Tam bu pislikten temizleyelim derken, onları
temizlerken şimdi devlet, iktidar partisinin parti devletine dönüştü.
Önümüzdeki günlerde, inşallah, bu kürsüde bunu size detaylıca
anlatacağım.
Şimdi, efendim, Cumhurbaşkanımız
sağ olsun, devleti keyfekeder yönetiyor; yetkileri verdik, KHKler
çıkarıyor, Meclis baypas ediliyor zaman zaman. Şimdi, önemli bir
mesele: Türkiye Cumhuriyeti devletinde Cumhurbaşkanımız Türk
Bayrağı takarak makam aracında dolaşır, bir de
elçilerimiz dolaşır yurt dışında Türk devletini temsil
ettiği için, bir de Türkiyede valiler. Fakat bizim iktidarımız
valilerin merkez valisi olmasını pek içine sindirememiş. Bu
bayrak taşıyan valiler artık yeni sistemde merkez valiliği
statüsünü kaybetti, müfettiş yapılıyor. Ne güzel, değil mi?
Müfettiş, merkez valisi gitti. E kardeşim, iyi de diğer bayrak
taşıyan büyükelçilerin günahı ne? Bari statülerini koru. Yani
sen diyorsun ki: Ben istediğim adamı keyfekeder büyükelçi
atarım, istediğim yere yollarım. Arkadaş, iyi de vallahi,
bu sistem eskiden tek başına hakanların yönettiği devlette
bile yoktu ya, sen ne yapıyorsun? Ha, diyor ki: Ben seçilmişim
arkadaş, her şeyi yaparım. Yani istediğim gibi ulufe
dağıtırım. Ona veririm bir yetki, veririm maaş,
elçiden sayarım. Hadi, yürü kardeşim, yürü. Vallahi, böyle bir yol
varsa hepimizi elçi yapın da biz de buralarda uğraşıp
durmayalım. Öyle ya, ne güzel, statü bu! Gerçi, eski vekillerinizi, eski
bakanlarınızı, ne kadar eskimişiniz varsa rektör
yapıyorsunuz, dekan yapıyorsunuz, elçi yapıyorsunuz. Mübarek, ne
güzel ya, ne güzel, devleti güzel güzel yönetiyorsunuz!
Şimdi, efendim, bakın ne
yaptınız. Askeriyeyi bile, onu bile sulandırdınız.
Efendim, bu FETÖ askeriyeyi ele geçirdi diye askerî okulları
kapattınız, yeni bir üniversite ihdas ettiniz. Üniversitenin
başına atadığınız rektöre de paşalık
unvanı verdiniz, daire başkanına albaylık unvanı
verdiniz. Yahu, siz kamu yönetiminin ne olduğunu hiç okumadınız mı?
Devlet böyle mi yönetilir? Daha ileri gideceğim. RTÜK'ü Kültür
Bakanlığına bağlıyorsunuz, TRTyi
Cumhurbaşkanı alıyor. Allah, Allah! Ya, bu TRT ne menem yer ki
bundan vazgeçemiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yokuş,
toparlayalım.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
Başbakanlık kapatılıyor, TRTye adam alıyorsunuz.
Başbakanlık kapatılıyor, havuza adam yolluyorsunuz. Siz
yeni bir havuz oluşturdunuz. Eskiden, memur özelleştirmeden havuza
giderdi. Şimdi, kardeşim, Devlet Planlama Teşkilatının
yerine kurduğunuz bakanlığı kapattınız, oradan
havuza adam yolluyorsunuz. Partizanlığınız öyle ileri gitti
ki Cumhurbaşkanlığına bağlanan bütün kurumlara o
kurumların elemanlarını Devlet Arşivleri dâhil- seçerek
aldınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nasıl alalım,
söyle.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Yahu, devletin
memurunu niye seçersiniz? Ha, parti devleti oluşturuyorsunuz ya, onun için
yapıyorsunuz, yapmaya da devam ediyorsunuz. Devletin çivisini
çıkardınız amma unutmayın, bu devlet hepimize lazım.
Bu devleti parti devleti yaptınız amma vallahi de billahi de bu
millet bu devleti sizden alacak, herkesin devleti olacak.
RECEP ÖZEL (Isparta) Herkesin devleti zaten.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Buradan
söyleyeyim. Siz parti devleti kurdunuz ama sizden bu devleti
kurtaracağız.
Hoşça kalın. (İYİ PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sadece kayda geçmesi
için söylüyorum. Öncelikle, hatibe devleti ne kadar güzel yönettiğimize
ilişkin ifadeleri için teşekkür ediyorum.
Tabii, her şeyden önce, siyaset kurumundan
ayrılmış, milletvekilliği sona ermiş
milletvekillerimize âdeta bir illetli gibi bakılmasını da asla
kabul etmiyoruz. Hepimiz milletvekiliyiz ve burada inanıyorum ki
milletimizden aldığımız yetkiyle, büyük bir rekabet
ortamında, başarılarını üst üste koyarak yüce
Parlamentoda milletimizi temsil etme vazifesi almış
milletvekillerimizin
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Muhalefet
vekillerini niye atamıyorsunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
milletvekilliğinden sonra üniversitelerde görev almaları,
bürokraside görev almaları, herhâlde sorunlu,
sıkıntılı bir durum değildir.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Yandaş
olmak kaydıyla.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çünkü biz burayı
milletimizin iradesinin tecelligâhı olarak görüyoruz. Ancak
milletvekillerimize, Parlamentoya yönelik ve bu ülkede liyakat
anlayışına göre devletimizin yönetildiğine ilişkin
milletimizin bir hüsnükabulü vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Netice itibarıyla
millî iradenin tecelligâhı burasıdır. Milletimiz doğru
yapanlara yol verir, yanlış yapanların önünde de engel olur.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Tamam,
yakındır, yakın.
AYLİN CESUR (Isparta) Az kaldı, az.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onun içindir ki
milletimiz kendisine hizmetkâr olan kadroların kendisi için güzel ve
hayırlı işler yaptığından bahisle Durmak yok,
yola devam. anlayışıyla yol vermektedir. Alın yetkiyi,
milletimizin önünde ona hizmetkâr olma sorumluluğunu siz de alın.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya)
Alırız, alırız. Alacağız, merak etme,
alacağız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz de alın,
devleti kullanın... Her alan, devleti kullansın! Böyle bir şey
var mı!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onun için millî
iradenin tecelligâhı önce millete saygı duymakla başlar.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Suyunuz
ısındı, hadi.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir
Milletvekilimiz Sayın Utku Çakırözer.
Süreniz beş dakika Sayın Çakırözer.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Uğultular)
Değerli arkadaşlar, yine bir uğultu
hissediyorum, rica ediyorum. Bunu sık sık tekrarlamaktan da büyük bir
üzüntü duyduğumu tekrar ifade ediyorum.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Yarın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Günü ama maalesef, ülkemizde kutlanacak bir gün kalmamış durumda.
Gazete, radyo ve televizyonlar kapalı, internet yasaklı, binlerce
gazeteci işsiz. Hâlâ işi olabilenler, eleştirdikleri,
sorguladıkları için yargılanıyor, tutuklanıyor, hapse
mahkûm ediliyor; hiçbiri olmazsa tehdit ediliyor, hedef gösteriliyor. Buradan
bir kez daha çağrıda bulunmak isterim: 10 Ocakları gerçekten
bayram olarak kutlamak istiyorsak ülkemizde basın özgürlüğünü hayata
geçirmeliyiz.
Eren Erdemin talimatlı yargı
kararıyla haksız, hukuksuz tutukluluğu sona ermeli. Ahmet
Altanın, Nazlı Ilıcakın -beğenirsiniz,
beğenmezsiniz- düşünceleri, yazdıkları nedeniyle
ağırlaştırılmış ömür boyu hapis
cezasına çarptırılması kabul edilemez. Foto muhabiri
İsminaz Temel bir yıldan fazla süredir Bakırköy Cezaevinde
tutuklu. Değerli arkadaşlarım, bunları bir an önce sona
erdirmemiz gerekir.
Görüşmekte olduğumuz pakete gelince: Bu
torbada onayladığımız, toplumumuzun beklentilerini
karşılayan maddeler var ama birçok sorunlu madde de var. Mesela, bu
pakette pilotlar ve uçuş personeline gelir vergisi istisnası
getirilmesini eleştiriyoruz ve neden sadece havadaki personele?
Bakın, biz asgari ücretlimizin üzerindeki gelir vergisi ve damga vergisini
kaldırırsak milyonlarca asgari ücretlimizin maaşını
net 2.300 liraya çıkarabiliriz ama bu pakette bu yok. Paket, toplumun
kanayan yaralarına hiçbir çözüm sunmuyor. Bakın, öğretmenler,
polisler, din görevlilerimiz, hemşirelerimiz ve diğer kamu
emekçilerinin beklediği 3600 ek gösterge bu pakette yok, atanamayan yüz
binlerce öğretmene müjde yok, emeklilikle yaşa takılan yüz
binlere umut yok, emeklilerimize yaşayabilecekleri bir zam imkânı da
yok. Kadroya alınmayan, kadroya alınsa bile yüzde 4lük zamma mahkûm
edilen yüz binlerce taşeronun derdine derman yine bu pakette yok. Bu
pakette ne var değerli arkadaşlarım? Bu pakette ulufe gibi dağıtılacak
büyükelçilik unvanları var.
Değerli arkadaşlarım, işte
görüşüyoruz, 12nci madde; bu maddeye göre özel bir misyon nedeniyle
büyükelçi unvanı verilerek görevlendirilenlerin bu unvanları,
Cumhurbaşkanınca geri alınmadığı müddetçe ömür
boyu -büyükelçilik unvanı- devam edecek. Büyükelçilik, istisnai bir
kadrodur, devleti, bayrağı temsil eden önemli bir kurumdur ama
şimdi Cumhurbaşkanı kimi isterse onu büyükelçi yapabilecek.
Komisyonda biz soruyoruz Bunun gerekçesi nedir? Yanıt yok. Kime
dağıtacaksınız bu unvanları? Yanıt yok.
Bahsedilen bu özel misyon nedir? Neden o misyon bitince o unvan geri
alınmıyor? Yanıt yok. Memleketin bunca -az önce saydım-
bekleyen sorunu varken bunun yani büyükelçilik unvanı
dağıtmanın acelesi nedir? Yanıt yok. Dışişleri
ve devlet geleneğine aykırı bu maddeyi kimler için
çıkarıyorsunuz? Büyükelçi yaptığınız
milletvekilleri yetmedi mi? diyoruz, yine yanıt yok.
Değerli arkadaşlarım, şu konuyu
da dikkatinize getirmek isterim: Diplomasi bir liyakat işidir, kâtiplikten
başlarsınız, ataşelik, konsolosluk, maslahatgüzarlık
ve büyükelçiliğe uzanan bir yol. Türk hariciyecilerinin on
yıllardır dünyanın en saygın diplomatları
arasında sayılmasının en önemli sebebi uzun meslek
yıllarının süzgecinden geçirilerek kazanılan bu liyakat ve
tecrübedir, profesyonel ölçülerini korumalarıdır, kendi kariyer
sistemini işletebilmeleridir. Dışişleri
Bakanlığımızda bu geleneğin korunması ve siyasi
müdahaleden uzak tutulmasından sadece ve sadece ülkemiz kazançlı
çıkar ancak son dönemde Bakanlığa yapılan büyükelçi
atamalarında liyakatin yerini partiye ya da lidere sadakatin alıyor
olması kaygı vericidir.
Şu anda yurt dışında meslek
memuru olmayan 12 ila 15 arasında büyükelçi var. Bakın, AKP kurucusu
ve Erdoğanın danışmanı eski milletvekili Şaban
Dişli Hollandaya, eski AKP Milletvekili Murat Mercan Tokyoya,
Erdoğanın Başdanışmanı ve AKP Milletvekili
Abdulkadir Emin Önen Pekine, eski AKP Bursa Milletvekili Tülin Erkal Kara
Makedonyaya, eski Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kayanın kız
kardeşi Ayşe Sayan Kuveyte, eski AKP İzmir Milletvekili
Zekeriya Akçam Cakartaya, Merve Kavakcı Malezyaya,
Cumhurbaşkanının Başdanışmanı Lütfullah
Göktaş Vatikana Büyükelçi atandılar. Ben Bu isimler
değersizdir. demiyorum. Ancak onların değerlerinden, bilgilerinden
faydalanmanın tek yolu büyükelçi atamak mıdır ya da büyükelçi
olmanın kriteri bu ülkede siyasi hayatının bir bölümünü AKPde
geçirmek ya da Cumhurbaşkanına danışmanlık yapmak
mıdır değerli arkadaşlarım? Kriter bu mudur? Hani
liyakat, hani gelenek, hani profesyonel ölçüler, hani dirsek çürütme? Hiçbiri
yok. Aynı şekilde, Dışişleri Bakanlığı
merkez teşkilatına da siyasi atamaların -yani daire
başkanlıklarına, genel müdür yardımcılıklarına
ve genel müdürlüklere yolu açılmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Hemen, tabii.
Değerli arkadaşlarım,
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu
kısa süre önce bir konuşma yaptı. Diplomatlarımız
sadece Türkiyenin değil, dünyanın saygısını, takdirini
kazanmış kişilerdir. Sizlerle
çalıştığım için kendimi şanslı
sayıyorum. Türkiyenin en iyi kadroları, en çalışan
insanları sizlersiniz. diyor. Ama ondan sonra, işte az önce
saydım, Bakanlık kadrolarında büyükelçilik pozisyonları hem
bu saydığım şekilde eski AKP milletvekilleri ve
Cumhurbaşkanı danışmanlarıyla, şimdi de 12nci
maddenin getirdiği gibi, özel misyonlar için yine Cumhurbaşkanı
tarafından yapılacak atamalarla dolduruluyor.
Değerli arkadaşlarım, bu tek adam
diplomasisinden, keyfî büyükelçi atamalarından vazgeçilmelidir,
Dışişleri Bakanlığımız her türlü siyasi
müdahaleden uzak tutulmalıdır diyor hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Feridun
Bahşi Bedri
Yaşar Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Samsun Adana
Hasan
Şubaşı Lütfü
Türkkan
Antalya Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 13üncü maddesi hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sağlık
dolayısıyla ağız, diş sağlığı en
temel insan hakkı olduğu gibi, Anayasanın 56ncı
maddesiyle de güvence altına alınmıştır. Ülkemizde
ağız ve diş sağlığı hizmetleri, tedavi edici
hizmetler olarak sunulmaktadır. Doğru olansa koruyucu diş
hekimliği hizmetlerine öncelik verilmesidir. Koruyucu ağız ve
diş sağlığı, düzenli uygulanırsa bireylerin genel
sağlığı üzerinde olumlu etki yapacağı gibi, devletin
sağlık harcamalarını da azaltacaktır. Mevcut
ağız profilinin iyileştirilmesi için ulusal ağız ve
diş sağlığı politikasını
oluşturmamız şarttır.
İnsan gücü planlaması, kaynakların
verimli kullanılması açısından büyük önem arz eder. Son
yıllarda, diş hekimliği eğitimi alanında insan gücü
planlaması ilkeleri göz ardı edilerek diş hekimliği
fakülteleri açılmaktadır. Ülkemizde diş hekimliği fakültesi
sayısı 86 olup bunlardan 67 tanesi eğitim vermektedir. OECD
ülkelerinde 2017 yılında 1.500 kişiye 1 diş hekimi,
ülkemizde ise 2.460 kişiye 1 diş hekimi düşmektedir. TÜİK
verilerine göre, 2018 yılından sonra yeni bir fakülte açılmadan
86 fakültede eğitim verildiğinde 2028 yılında diş
hekimi sayısı 90 bini aşacak, nüfusumuz ise 89 milyon
civarında olacaktır ve diş hekimi başına düşen
nüfus 970 kişi olacaktır. Görüldüğü gibi 2028 yılında
OECD normlarının üzerine çıkılmaktadır. Bunun için
norm kadronun yeniden akılcı bir şekilde düzenlenmesi
gerekmektedir. Mevcut fakülte sayımızın yeterli düzeyde
olduğu görülmektedir. Bundan sonra, mevcut fakültelerimizdeki eğitim
kalitesinin yükseltilmesi, öğretim üyelerimizin sayılarının
artırılması planlaması önceliğimiz
olmalıdır.
Ayrıca, yeni kurulan diş hekimliği
fakültelerinde finansman sorunu bulunmaktadır. Devlet üniversitelerine
yeni kurulacaklar ile kuruluşu beş yılı geçmemiş
ağız ve diş sağlığı uygulama ve
araştırma merkezlerine döner sermaye kapsamında, faaliyetlerinin
yürütülebilmesi için üç yıl faizsiz geri ödemeli 1 milyon Türk lirası
genel bütçeden sermaye olarak aktarılması bu işletmelerin
hızlıca yapılanmasının tamamlanmasına katkı
sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz bu maddede üniversitelerin diş hekimliği
fakültelerinin ihtiyaç duyduğu tıbbi ilaç ve tıbbi malzemelerle
ilgili borçlarının Hazine ve Maliye Bakanlığı
tarafından üstlenileceği ifade edilmiş ve mali açıdan sorun
yaşayan üniversitelere bu yolla destek olunacağı
belirtilmiştir. Buraya kadar iyi, güzel de maddenin devamında
üniversitelerin borçlarının olduğu gerçek ve tüzel kişilerin
alacakları için Cumhurbaşkanının iskonto oranı
belirlemesi ve bunun yanında gerçek ve tüzel kişilerin
borçlarının tahsiline yönelik açtıkları davalar ve icra
takiplerinden feragat etmeleri gerektiği ifade edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanının
bu şekilde piyasaya müdahale etmesinin önü açılmaktadır. AK
PARTİ kendi atadığı rektörlere, dekanlara,
bürokratlarına güvenmiyor ki her şeyde olduğu gibi yine bu
konuda da alacaklı işletmelerin ne oranda iskonto yapacağı
kararını da bizzat Cumhurbaşkanının belirlemesini
yasaya koyuyor. Buna neden ihtiyaç duyduğunuzu anlamakta gerçekten güçlük
çekiyorum. Yasada iskonto oranını belirleyebilirsiniz; yüzde 10,
yüzde 20, yüzde 30 gibi bir oran belirleseniz, memleketin bunca derdi ortada
dururken Cumhurbaşkanını bu işlerle meşgul etmeseniz
daha doğru bir iş yapmış olursunuz.
Sayın milletvekilleri, SSK ve BAĞ-KURdan
emekli olan diş hekimleri 2018 yılı Aralık ayında
1.680 lira aylık almaktadır yani asgari ücretin 2.020 lira
olduğu günümüzde diş hekimi emeklileri BAĞ-KURdan, SSKdan
emekli olmuş ise 1.680 lira, artı yüzde 10 zam alacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çulhaoğlu, bir dakika
ekliyorum.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) 26/07/2018
tarihli 7146 sayılı Kanunun 4üncü maddesiyle Diş hekimi
emeklilerinin emekli aylıkları aldıkları eğitimlerle
ve yürüttükleri hizmetle mütenasip olmaktan çok uzaktır. denilerek
kamudan emekli olan diş tabiplerinin aylıklarına 1.533 Türk
lirası ilave yapıldı. Bunu meslektaşlarım adına
olumlu bulduğumu konuşmamda ifade ederek muayenehanesinde ya da
poliklinikte çalışarak SSK ve BAĞ-KURdan emekli olan diş
hekimlerinin de emekli aylıklarına aynı oranda, 1.553 lira ilave
yapılması uygun olacaktır. Emekli olup çalışanlar bu
haktan yararlanamayacağı için, bu durumda olan 2.543 diş hekimi
için Sağlık Bakanlığının yeni bir
değerlendirmede bulunacağını ümit ediyorum ve
meslektaşlarım adına bunu talep ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
13üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Fikret
Şahin Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
İstanbul
Balıkesir Bursa
Ömer
Fethi Gürer Faruk
Sarıaslan Cavit
Arı
Niğde
Nevşehir
Antalya
MADDE 13 - 4/11/1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 79 - Devlete ait
üniversitelerin diş hekimliği fakültelerine bağlı
sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimleri döner
sermaye işletmelerinin 31/10/2018 tarihi itibarıyla muhasebe
kayıtlarında yer alan ve bu maddenin yayımlandığı
tarih itibarıyla ödenmemiş ilaç ve tıbbi malzeme
alımlarına ilişkin borçları, Hazine ve Maliye
Bakanlığı bütçesinden işletmeye verilen borç
karşılığında ilgili döner sermaye muhasebe birimi
tarafından defaten ödenir.
Gerçek veya tüzel kişi alacaklıların
bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren altmış
gün içerisinde;
a) Kapsama dâhil alacak tutarı yerine, vade
tarihi ve alacağın türüne (ilaç ve tıbbi malzeme türleri
itibarıyla) göre Cumhurbaşkanı kararı ile belirlenecek olan
iskonto oranlarının uygulanması sonucu hesaplanacak tutarın
ödenmesini kabul ettiğine, iskonto oranına tekabül eden tutardan
feragat ettiğine,
b) Kapsama giren alacakları için
açmış oldukları davalar ile icra takiplerinden feragat
ettiğine,
c) Kapsama dahil alacaklardan bu madde uyarınca
ödeme yapılanlarla ilgili hak ve alacakların hiçbir şekilde
ihtilaf konusu yapılmayacağına, dair yazılı olarak
işletmeye başvurması gerekmektedir. Alacaklılar ilgili
işletmedeki kapsama dahil tüm alacakları için başvuruda bulunmak
zorundadır. Başvuru sırasında alacaklılar, bu
fıkranın (b) bendi kapsamındaki feragat beyanını
mahkemelere veya icra müdürlüklerine sunduklarına ilişkin tevsik
edici belgeleri de ibraz etmek zorundadır.
İşletmeler, başvuru süresinin sona
ermesini müteakip madde kapsamında başvuruda bulunan gerçek ve tüzel
kişi alacaklıların ve bu maddenin ikinci
fıkrasının (a) bendi kapsamında hesaplanan alacak
tutarlarına ilişkin bilgilerin yer aldığı listeyi on
beş gün içinde Hazine ve Maliye Bakanlığına bildirir.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, listelerde yer alan tutarları
esas alarak, döner sermaye işletmesi itibarıyla gerekli kaynağı
işletmeye bir ay içerisinde aktarır. İşletme
tarafından hak sahibi gerçek ve tüzel kişilere, yasal olarak
yapılması gereken tüm kesintiler düşüldükten sonraki tutar,
aktarım tarihini takip eden beş işgünü içinde ödenir. Ödenecek
borçlar ile ilgili olarak ayrıca temerrüt faizi, vade farkı benzeri
herhangi bir ödeme yapılmaz.
Feragat suretiyle kayıtlardan
çıkarılacak borç tutarları, üniversite döner sermaye
işletmeleri tarafından sonuç hesaplarına aktarılır ve
bu tutar üzerinden Hazine hissesi ve bilimsel araştırma projesi
payı ayrıca hesaplanmaz.
İlgili döner sermaye işletmesi
tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığına borçlanılan
tutarlar, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 2020 Ocak ayından
itibaren ilgili işletmeye yapılacak ödeme tutarlarından 60 ayda
eşit taksitlerle faiz uygulanmaksızın kesinti
yapılması suretiyle tahsil edilir. Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından yapılacak kesintiler, kesintinin
yapıldığı tarihten itibaren beş iş günü içerisinde
Hazine ve Maliye Bakanlığı Merkez Muhasebe Birimi hesaplarına
aktarılır.
Bu maddenin birinci fıkrası
kapsamında yapılan ödemeler sonrasında, Devlete ait
üniversitelerin diş hekimliği fakültelerine bağlı
sağlık uygulama ve araştırma merkezi döner sermaye işletmeleri,
öncelikle 1/11/2018 tarihinden sonraki mal ve hizmet alımları ile
ilgili ödemelerini yaparlar. Üçer aylık dönemler itibariyle nakit
akışlarının uygun olması halinde 31/10/2018 öncesi
dönemlere ait vadesi geçmiş borçlar, muhasebe kayıtlarına alınma
sırasına göre ödenir.
Mahkemelerce, feragat nedeniyle vekâlet ücreti ve
yargılama giderlerinin tarafların üzerinde
bırakılmasına karar verilir.
Başvurulara ve ödemelere ilişkin
doğacak tereddütleri gidermeye Hazine ve Maliye Bakanlığı
yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen,
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Fikret Şahin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de 37
sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesi hakkında söz
almış bulunuyorum.
Efendim, tabii, bu madde, devlet üniversitelerindeki
diş hekimliği fakültelerinin borçlarının
yapılandırılmasıyla ilgili. Tabii, bu madde bize gösteriyor
ki sağlık sisteminde bir hayli geri noktaya düşmüşüz yani
borç batağındayız, hâlen devletimiz kendi borcunu yapılandırmak
zorunda hissediyor ve bu kanunda önümüze getiriyor.
Bakınız, bir sonraki maddede ise yine Türk
Kalp Vakfı kurucusu değerli hocamız Profesör Doktor Cemi
Demiroğlunun kurmuş olduğu İstanbul Bilgi Üniversitesiyle
ilgili bir konuyu konuşacağız. Şimdi, benim de tıp
fakültesinde kendi kitaplarından çok faydalandığım değerli
hocamız Cemi Demiroğlunun geçmişiyle ilgili kısa bir
alıntı yaptıktan sonra bu teklifle bağlantı
kuracağım.
Efendim, Cemi Hocamız Türkiyede
kardiyolojinin babası olarak bilinir ve Türkiyede ilk kez koroner
anjiyografiyi yani belki aramızda pek çok kişinin de olduğu
anjiyografiyi yapan hekimdir ve invaziv kardiyolojiyi yani stenti Türkiyede
ilk uygulayan kişidir ve 1970li yıllarda pek çok
vatandaşımız yurt dışında sağlık
hizmeti arar hâlde iken kendisi 1974 yılında Türk Kalp
Vakfını kurarak bu modern kardiyolojik tedavi hizmetlerini ülkemize
getirmiştir. Bakınız, geldiğimiz bu noktada, bizler,
1970li yıllarda dünyayla eşit şartlarda bir sağlık
hizmeti alırken şu anda, daha dün dahi
Biraz önce bir hekim
arkadaşımla konuştum, burada, Ankarada, tıp fakültesinin
kardiyoloji bölümünde kalp pili takılması gereken bir hastaya
Efendim, biz sadece acil hastaların pillerini değiştiriyoruz,
elimizde fazla kalp pili yok, sizi Diyarbakır Üniversitesine göndermek
zorundayız. deniliyor, böyle bir cevap alıyorlar. Hatta, Gazi
Üniversitesi Başhekimliğinin bir yazısı var: Üniversite
hastanemizde sadece hayati önemi haiz işlemler yapılsın,
diğer rutin işlemler yapılmasın. diye böyle genelgeler
yayınlanıyor.
Yine, Ordu Sağlık Müdürlüğünün bir
yazısı var. Burada da kardiyoloji ve kardiyovasküler cerrahi
kliniklerinde kalp kapakları, kalp pilleri bulunamadığı
için bu vakaların ameliyatlarının ertelenmesi konusu gündeme
taşınıyor.
Ve yine, bakınız, haberlerde -işte
şurada, göstereceğim- Yaşlı adam kalp pili bekliyor.
diyor. Yani, vatandaşın pili bitmiş durumda sevgili
arkadaşlar, vatandaş kalp pilini değiştiremez durumda, bu
noktaya gelmişiz. Bakın, 1970li yıllarda dünya standardında
bir sağlık hizmeti veren Türkiye şu anda artık kalp pilini
dahi değiştiremez duruma gelmiş noktadadır.
Şimdi, tabii, bu değerli hocamı ben
saygıyla ve rahmetle anıyorum. Şimdi, acaba kendisi şu anda
yaşamış olsaydı, bu durumu görmüş olsaydı ne
düşünürdü? Yani, bu Sağlıkta Dönüşüm Programı
dediğimiz programla Türkiyede sağlığın ne kadar maddi
ve ticari bir alana dönüştüğünü görmüş olsaydı bu
hocamız acaba ne düşünürdü? İnanıyorum ki çok üzülürdü
gelinen bu tabloya.
Bakınız, yine bu dönüşüm sistemiyle
geldiğimiz nokta: Niteliksel bir sağlık sistemi hâline
gelmiştir Türkiyedeki sağlık hizmetleri ve bizler Türkiyede,
dünyada rekorlar kırıyoruz. OECD ülkeleri arasında -kişi
başına- en fazla hekime başvuran toplumuz; yine, OECD ülkeleri
arasında en fazla MR çekimi yaptıran toplumuz, tomografi çekiminde de
2nci sıradayız. Yine, nüfusuna oranla acil servise başvuru
oranında dünyada 1inciyiz; 80 milyon civarında nüfusumuz var, acil
servise 100 milyonu aşkın yani nüfusumuzdan daha fazla sayıda
başvuru var. Sağlık sisteminde geldiğimiz nokta bu.
Vatandaşlarımız kapı kapı, hastane hastane
dolaşıyor. Neden? Sağlık hizmeti nitelikli bir hizmet.
Sayenizde niteliksiz bir hizmet alanı hâline geldiği için artık
vatandaşımız doktor doktor, hastane hastane dolanmak zorunda
kalıyor ve sonuç itibarıyla da başvuru sayısı katbekat
artıyor.
Tabii, bu gelen sağlık sistemiyle bir
taraftan sağlık hizmetlerine aşırı bir talep
oluşturulmuş ve sağlık kuruluşlarının
kapasitesini aşmış bu, diğer taraftan da özel sektörün
sağlık hizmetlerindeki payı her geçen gün
artırılmıştır. Poliklinik hizmetlerinin yüzde 22si,
ameliyatların yüzde 31i ve uzman hekimlerin yüzde 30u artık özel
sektördedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN (Devamla) Yani hiçbir
ülkede bizdeki kadar özel sektörün sağlık alanında
ağırlığı olmamıştır.
Ve vatandaşımızdan 14 kalemde, 14
farklı kalemde katkı payı adı altında para
toplanıyor. Bakınız, elimde bir örnek getirdim. Bir üniversite
öğrencisi, mecburiyetten bir özel hastaneye gitmiş ve
bakınız, 359 lira 70 kuruş burada bir katkı payı
ödemiş, bir üniversite öğrencisi 359 lira katkı payı
veriyor; faturası da burada.
Ve yine daha yılbaşından önce
ödenmeyen pek çok ilaç vardı döviz kurunun artışından
dolayı ve seçim sebebiyle -büyük olasılıkla- 413 kalem ilaç
yeniden bir ödeme, geriye ödeme listesine alındı.
Bakın, tipik bir örnektir. Basında yer
alan ilaç, sağlık
Normalde bir sağlık personelinin resmi
burada olması gerekirken artık parayı görüyoruz yani
sağlık, artık parayla alınır hâle gelmiştir. Yani
sizin paranız olmayabilir ama sağlığa ihtiyacınız
olduğu zaman o hizmeti en az, parası olan kişi kadar almak
durumundasınız. Artık sağlık -burada da tipik
örneğini görüyorsunuz- parayla satılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİKRET ŞAHİN (Devamla) Bir
dakikanızı rica edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Kusura bakmayın, selamlayın.
Mikrofonunuzu açıyorum, selamlamak için sadece Sayın Şahin,
selamlayın.
FİKRET ŞAHİN (Devamla) Peki, peki.
Evet, efendim, tabii, son bir şeyi ifade
edeceğim. Bakınız, kuduz aşısı dahi bulunamaz
hâle geldi yani vatandaş neredeyse kuduracak sayın arkadaşlar
artık. Buna artık bir önlem alalım.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 13üncü maddesiyle 2547 sayılı Kanuna
eklenen geçici 79uncu maddenin birinci ve altıncı
fıkralarına Devlete ait üniversitelerin ibarelerinden sonra gelmek
üzere diş hekimliği fakülteleri ve ibarelerinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Mehmet
Doğan Kubat Abdullah
Güler
Çankırı İstanbul
İstanbul
Cemil
Yaman Bahar
Ayvazoğlu Sabahat
Özgürsoy Çelik
Kocaeli Trabzon
Hatay
Habibe
Öçal
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Gerekçeyi
okutalım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Devlete ait üniversitelerin diş hekimliği
fakültelerinin ilaç ve tıbbi malzeme alımlarına ait
borçlarına ilişkin hususta teknik düzenleme yapılması
öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN - 14üncü madde üzerinde iki önerge
vardır; önergeleri aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
14üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Cavit
Arı
İstanbul Bursa
Antalya
Ömer
Fethi Gürer Sibel
Özdemir Faruk
Sarıaslan
Niğde İstanbul
Nevşehir
MADDE 14- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun ek 71inci
maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında yer
alan "İstanbul Bilim Üniversitesi ifadeleri "Demiroğlu
Bilim Üniversitesi şeklinde ve birinci fıkrasında yer alan
"Türk Kardiyoloji Vakfı ifadesi "Prof. Dr. Cemi Demiroğlu
Türk Kardiyoloji Vakfı" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE
KEŞİR (Düzce) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sibel Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
-Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de görüştüğümüz bu kanun teklifinin 14üncü
maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öngörülebilir,
ulaşılabilir ve anlaşılabilir olması gereken yasal
düzenlemeler torba kanunu şeklinde Parlamentoya getirildiğinde
kısa vadeli, kısmi çözümler üretirken uzun vadede öngörülmeyen sorun,
sıkıntı ve mağduriyetleri de beraberinde getirmektedir.
Burada Genel Kurulda oylandıktan çok kısa bir süre sonra dahi yine
yeni düzenleme yapma ihtiyacının ortaya
çıktığını biz defalarca gözlemlemekteyiz.
Yine bu torba kanun da önceki torba kanunlardaki
benzer sorunları içermekle birlikte, muvazaalı bir şekilde Genel
Kurul gündemine getirilmiştir. Bir kez daha yasama organının
niteliği ve kalitesi sorgulanır hâle gelmiştir. 40a yakın
farklı alanda her biri farklı ihtisas komisyonlarında ayrıntılarıyla,
tarafların katılımıyla görüşülmesi gerekirken sadece
Plan ve Bütçe Komisyonunda teknik, aceleyle bir değerlendirmeden
geçirilerek Genel Kurul gündemine getirilmesi, sağlıklı ve
işlevsel bir yasa yapma pratiği değildir ama bugün öğrendik
ki yarın Plan ve Bütçe Komisyonuna yine farklı bir torba yasa
gelecek; bunu görmek bu söylemlerimizin, bu eleştirilerimizin dikkate
alınmadığını tekrar gözler önüne sermiştir.
Değerli milletvekilleri, yasama kalitesi ve
niteliğinin arttığına yönelik övgüyle bahsedilenin aksine,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde kuvvetler
ayrılığı ilkesine aykırı kanun teklifleri
hazırlanmaktadır. Saray bürokratlarının
hazırladığı kanun tekliflerinin en fazla üyeye sahip olan
partiye mensup milletvekilleri aracılığıyla Parlamentoya
getirildiğine şahit oluyoruz. Baktığımız zaman
kanun teklifinin altında imzası olan sayın milletvekillerinin
komisyon aşamasında ve burada, Genel Kurulda bir belirsizlik içinde
olduklarını, altında imzası olan tekliflerini yeteri kadar
savunamadıklarını ve maalesef güç duruma düştüklerini
gözlemliyoruz.
Genel Kurulda bir komisyon başkanının
sorulan sorular üzerine Ben nereden bileyim? şeklindeki sinirli, belki
de çaresiz yanıtını hepimiz hatırlıyoruz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ben
mi söyledim? Sataşma var.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Yasama kalitesi
ve güçlü Meclis söylemlerinizin içinin ne kadar boş olduğunu ve bizim
de haklılığımızı yaşanan bu süreç ortaya
koymaktadır. Anayasamızla çelişen uygulamaları içeren yeni
yönetim sisteminin sürdürülemez olduğu gerçeğine hepimiz şahit
oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, üzerine söz
aldığım 14üncü maddeye bakacak olursak bir üniversitenin isim
değişikliğiyle ilgili olan bu maddenin yine öngörülen ve
katılımcılıktan uzak şekilde hazırlandığı
ortadadır.
Maddeyle Yükseköğretim Kurumları
Teşkilat Kanununun ek 71inci maddesinin başlığında
ve birinci fıkrasında yer alan İstanbul Bilim Üniversitesi
ibaresi Demiroğlu Bilim Üniversitesi şeklinde ve yine birinci
fıkrasında yer alan Türk Kardiyoloji Vakfı ibaresi de Prof.
Dr. Cemi Demiroğlu Türk Kardiyoloji Vakfı şeklinde
değiştirilmektedir. Değişikliğe gerekçe olarak ise
İstanbul Bilim Üniversitesi olan mevcut üniversitenin özellikle posta,
dağıtım gibi benzeri süreçlerde İstanbul Bilgi Üniversitesi
ve Antalya Bilim Üniversitesiyle karıştırılması
nedeniyle bazı aksaklık ve gecikmelerin yaşandığı
ifade edilmiştir. Oysa değerli milletvekilleri, üniversitelerin
kuruluş süreçlerinde, isimlerinin belirlenmesi dâhil olmak üzere, daha
uzun vadede, yüzyıllarca kullanabilecekleri, kurumsal kimliklerini
koruyabilecekleri, gelenekselleşecek ve öngörülü, özenli bir tutum
sergilenmesi gerekirken sadece üniversitenin sayısal
artışını önceleyen zihniyetin sonucu işte bugün bu tür
isim değişiklikleri yapmak orunda kalıyoruz. Kaldı ki
bugün, üniversitelerin isimleri değil, hepimizin malumu olan,
sorunlarına odaklanmamız gerekiyordu.
40a yakın farklı konuda
değişiklik içeren bir torba kanunun içine üniversiteleri de dâhil
ederek acele ve özensiz yaklaşımın devam ettiğini görüyoruz.
Şu an bu maddeyle bir gerekçeyle üniversitenin ismini
değiştiriyoruz ancak bu üniversiteyi bu ismiyle tercih edip
eğitimlere devam eden öğrenciler açısından
kazanılmış bir hak var. Örneğin şu an ismini
değiştirdiğimiz üniversiteden İstanbul ismini kaldırıyoruz.
Bu, bir kayıp değil mi öğrenciler açısından?
İşte bir sonraki maddede de yine Gaziantep Bilim ve Teknoloji
Üniversitesinin isminde de benzeri bir değişikliğe gidilecek.
Ayrıca, üniversite eğitime devam ederken değişik bir ismin
dayatılması mevcut öğrenciler açısından da anayasal
açıdan sıkıntılar getirmektedir.
Evet, bugün üniversitelerimizin asıl
sorunları olan bilimsel araştırma alt yapısı, akademik
ve bilimsel özerklik, rektör atamaları, liyakat, nitelik sorunu,
plansızlık, istihdam ve üniversitelerin karşı
karşıya kaldığı bütçe sorunları; üniversite
personelinin, akademisyenlerin özlük hakları, çalışma ve
araştırma koşulları, mobbing, yıldırma,
şiddet, atama ve tayin konularını konuşmamız ve çözüm
üretmemiz gerekiyordu değerli milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ancak, bu sorunlara odaklanmak yerine, saray
yönetiminin bir üniversitenin isim değişikliğiyle
karşımıza çıkması sorunlara bakış
açısını da ortaya koymaktadır. Bunun yerine, üniversitenin,
akademisyenlerin sorunlarıyla ilgilenseydi eğer mevcut iktidar, belki
bugün Ceren Damar Şenel Hocamızı eğitim şehidi
vermeyecektik. Ben, bu vesileyle değerli meslektaşımı
tekrar saygıyla anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuç olarak, Adalet ve Kalkınma Partisinin tek
başına yön verdiği eğitim sistemimizden ne eğitimciler
ne aileler ne öğrenciler ne de nitelikli insan gücü ihtiyacı duyan
işverenler memnundur. Sonuçta, eğitim sistemimiz başta olmak
üzere, bu kötü gidişin tersine çevrilmesinin, eğitimde niteliğin
ve topyekûn yaşam koşullarımızın
iyileştirilmesinin bu iktidar ve bu zihniyetin değişmesiyle
ancak mümkün olacağı ortaya çıkmaktadır.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü maddesinde yer alan yer
alan ibarelerinin bulunan ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Mehmet
Metanet Culhaoğlu Feridun
Bahşi Lütfü
Türkkan
Adana
Antalya
Kocaeli
Behiç
Çelik Bedri
Yaşar
Mersin
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen,
Mersin Milletvekilimiz Sayın Behiç Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde önergemiz
doğrultusunda konuşmak için söz aldım. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün Genel Kurulumuzda Osmaniyenin 9 Ocak
kurtuluş günüyle ilgili kutlamaları değerli hatipler ifade
ettiler. Ben de Osmaniyenin 97nci kurtuluş gününü kutluyorum. 27
Aralıkta Çukurovada Tarsusun, 3 Ocakta Mersinin, 5 Ocakta
Adananın kurtuluş günlerini hep birlikte idrak ettik. Çukurova
bütünüyle direnerek Fransızları ve iş birlikçileri defetmesini
başarmış, Kuvayımilliyenin kahraman mensupları
öncülüğünde yöre halkı gerçek bir destan yazmıştır.
Değerli milletvekilleri, 14üncü madde, 2809
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ek 71e düzenleme getirmektedir. Buna göre, İstanbul Bilim Üniversitesi
Demiroğlu Bilim Üniversitesi Türk Kardiyoloji Vakfı da Prof. Dr.
Cemi Demiroğlu Türk Kardiyoloji Vakfı olarak düzenlenmektedir.
Aslında yükseköğrenim demişken,
yükseköğrenimin içinde bulunduğu zor koşullara değinmek
isterim.
Şimdi, üniversite adayı öğrencilerin
verilerini gösteren bir değerlendirme var, buna PISA diyorlar ve
üniversite öğrencilerinin ölçütlerini gösteren de PIACC olarak ifade
edilen bir değerlendirme var. Bunun ikisi gerek ortaöğretim
öğrencilerinin başarı düzeyini gerekse üniversite
öğrencilerinin başarı düzeyini ifade ediyor, uluslararası
indeks olarak da bunlar yayınlanıyor. Burada gördüğümüz,
Türkiye'de bilim kalitesinin son yıllarda olağanüstü derecede
düştüğü ve öyle bir hâle gelmiş ki gerek ortaöğretim
gerekse üniversite, yüksek lisans eğitimi, kalite-kantite makasında
kaliteyi hiçe sayan, ama kantiteyi daha yukarılara çeken, yeni
üniversiteler kurarak aslında üniversitelerde bilim kalitesizliğini
getiren bir yeni aşamaya Türkiyeyi getirmiştir. Burada dünyada bizim
hâlihazırda ilk 500e giren üniversitemiz maalesef
kalmamıştır. Bu da gösteriyor ki üniversitelerimiz gerçekten
çökmüş durumda. Buna hem devlet üniversitesi nezdinde hem vakıf
üniversiteleri nezdinde YÖK kanalıyla siyasal iktidarın mutlaka bir çözüm
bulması ve üniversitelerde ve üniversitenin kaynağı olan
ortaöğretimde kaliteyi öncelemeleri önem arz etmektedir. Burada bir
reforma ihtiyaç olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar, bu torba teklif 42
kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapmaktadır ya da
yeni hükümler getirmektedir. Bize bu torba teklif şunu söylüyor özetle:
Anayasaya saygı yok, kanunlara saygı yok, kurumlara saygı yok,
demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne saygı yok ve sonuç, tek adam
rejiminin dayatmasıyla karşı karşıyayız.
Artık, kanuni idare yok, keyfî idare var. Hukuk devleti yok, polis devleti
var. İdarenin yargısal denetimi artık söz konusu değil.
Demokrasinin olmazsa olmazlarından özgür medya var mı? Soruyorum.
Özgür medya yok. Gerçek sivil toplum kuruluşları var mı? O da
yok. Tüketilmiş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İşte, bu torba kanun, gelecekte, hukuk
devleti kurulduğunda otokrasinin yüz karası bir metin olarak hukuk
fakültesi öğrencilerine bir örnek olay olarak okutulacaktır. Ama biz
milletçe bunu hak etmiyoruz. Ve konuşmamı burada bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın Özkan, bir söz talebiniz olmuş.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
50.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve kalp kapakçığı,
kalp pili veya başka bir sağlık hizmetinden yararlanamama durumu
söz konusu olduğunda Sağlık Bakanlığına
bildirilmesi hâlinde vatandaşın mağduriyetinin
giderileceğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi adına
12nci maddede görüşlerini beyan eden Fikret Şahinin, Balıkesir
Milletvekilimizin hastanelerimizde kalp kapakçığı ve kalp
pillerinin tedarik edilmediği yönündeki ifadeleri hakkında
Sağlık Bakanlığımızdan aldığımız
bilgiyi Genel Kurulumuzun dikkatine sunmak istiyorum.
Tabii, şu anda Türkiye Cumhuriyetinde nerede
olursa olsun vatandaşlarımızın sağlığı
meseleyse kalp pili, kalp kapakçığı dâhil olmak üzere, hatta
dünyada pek çok hastanede olmayan, ameliyat imkânı olmayan hastaların
MitraClip yani mandallama- sistemiyle tedavi yöntemleri dâhil olmak üzere
dünyadaki hiçbir özel hastanede -bir iki hastane hariç özel hastane olarak-
sağlanmayan sağlık hizmetleri bugün Sağlık
Bakanlığımız tarafından sağlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bilindiği üzere,
işte, birkaç hafta evvel bütçemizi kabul ettik ve bu bütçe kalemlerinde
bütçeden en çok pay ayrılan kurumların başında da
Sağlık Bakanlığı gelmektedir 48 milyar 330 milyon
TLyle. Yani İnsani yaşat ki devlet yaşasın. anlayışıyla
ülkemizin kaynaklarını, başta
vatandaşlarımızın sağlığı,
güvenliği ve eğitimi için harcamaya devam ediyoruz. Ancak olur ki
vatandaşlarımızın arızi bir şekilde kalp
kapakçığı veya kalp pili veya başkaca bir sağlık
hizmetinden yararlanamamaları durumu söz konusuysa, arızi bir durum
olarak, bu hususta da tarafımıza veya Sağlık
Bakanlığına bildirilmesi hâlinde o
vatandaşlarımızın olası yaşadıkları
mağduriyeti gidermek için gerekli tedbirlerin
alınacağını da ifade eder, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ
olun.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 15inci
madde üzerinde dört önerge bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, gecenin ilerleyen
saatlerinde daha görüşeceğimiz maddeler var. Yarın da Genel
Kurul çalışmalarına devam edecek; grup başkan vekillerimiz
görev yapacak, milletvekillerimiz görev yapacak. Ben bütün
arkadaşlarımızın konuşmalarının süreleri
bittikten sonra kendilerine ek süre vermeyi bir görev de sayıyorum ama
gecenin bu ilerleyen saatini dikkate alarak ve yarın da
çalışılacağını dikkate alarak konuşma
sürelerini azami ölçüde, dikkatli bir şekilde kullanmalarını
milletvekillerimizden rica ediyorum.
15inci madde üzerindeki dört önergeyi
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 15inci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Toğrul Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Gaziantep Bitlis
Erol
Katırcıoğlu Abdullah
Koç Habip
Eksik
İstanbul Ağrı Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bitlis Milletvekilimiz Sayın Mahmut Celadet Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Gaydalı.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 37
sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasayla da
yapısal olmayan ve ciddiyetten uzak palyatif yaklaşımlar, mevcut
sorunların derinleşmesine ve yeni sorunlar türemesine neden
olacaktır. Ekonomik, siyasi ve toplumsal krizlerin derinleştiği
bu türbülans ortamında Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
ibaresinin Gaziantep İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi şeklinde
değiştirilmesi abesle iştigalden başka bir şey
değildir. İslam ibaresinin başa konulması bilim ve
teknoloji ile teolojinin birbirine
karıştırılmasıdır. Oysaki her biri ayrı
alanların konusudur. Dolayısıyla sırf siyasi rant tahvil
edebilmek için yapılan bir değişikliktir.
Değerli milletvekilleri, zarfa değil,
mazrufa bakacaksınız. Adının önüne İslam
kavramı getirilmesi var olan niteliksiz eğitimi durduracak mı?
Önemli olan orada verilen eğitimdir, eğitimi veren kadrolardır,
eğitimi alan kişilerin ülkeye kattığı değerlerdir.
Yirmi yıl önce dünyada ilk 100 üniversite
arasına giren ODTÜ, Boğaziçi ve İstanbul Teknik Üniversitesi on
yıl önceki sıralamaya bakıldığı zaman ilk 500
üniversite içine ancak girebilmişti ve son yapılan açıklamalarda
ise bu üniversitelerin ilk 500 içinde bile görülmediğidir. İşte,
eğitimi getirdiğiniz son nokta budur. Üniversitelerde kantite
değil, mühim olan kalitedir. Fakat bu ülke ne bilimsel ne de teknolojik
hiçbir gelişim gösterememekte, bu atılımı yapacak bireyler
yetiştirememektedir. Hani bir sloganınız vardı Dindar ve
kindar bir nesil yetiştireceğiz. diye. İşte o nesil
uğruna ne kadar nitelikli akademisyen varsa işlerine KHK
aracılığıyla son verdiniz, üniversitelerin içini boşalttınız.
İşte bugün arzuladığınız kindar nesil meyvesini
üniversitede gencecik araştırma görevlisinin gözünü kırpmadan
öldürerek verdi. Bir defa din ve kin bir arada anılmaması gereken
kavramlardır.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Bir tek sen
anlıyorsun (!)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Çünkü dindar bir
insan kin tutmaz. Siz herhâlde dinci ve kinci bir nesil demek
istemiştiniz çünkü dindar ile dinci ayrı kavramlardır. Din
demek tevazudur, sevgidir, adalettir, edeptir, hoşgörüdür. Gerçek anlamda
İslam bir yaşam tarzıdır, insanların eylem ve
söylemlerinin aynı olmasıdır. Gerçek dindar insan adildir,
hoşgörülüdür, vicdanlıdır, merhametlidir, yalan söylemez, kul
hakkı yemez, ölmüş insanın cesedine işkence yapmaz,
ölmüş insanın geleneklere göre yıkanıp namaz
kılınıp defnedilmesine mâni olmaz, tutsak veya tutuklularına
psikolojik veya fiziki işkence yapmaz, onların anne
babalarının cenaze ve taziyelerine katılmalarına engel
olmaz, defnedilmiş bir insanı mezarından çıkarıp
başka yere naklettirmez, defnedilmiş insanların
mezarlarını kazıp DNA bahanesiyle tekrar tekrar inceletmez. Ölen
insan günahıyla sevabıyla Hakkın huzurundadır,
onların naaşına yapacağımız tek şey
saygılı olmaktır; örf, âdet ve geleneklerimize göre ne icap
ediyorsa onları yerine getirmektir. Ölümün bu kadar
kutsandığı hiçbir dönem olmamıştır. Ölüm yaşamın
doğal bir sonucudur. İnsanlar yaşamak için mücadele eder ve
çalışır, ölmek için değil.
Değerli milletvekilleri, Bitliste yapılan
yanlış bir uygulamaya değinmeden geçemeyeceğim. Bitlisin
Ahlat Yeniköprü köyünde bulunan bütün mera ve otlaklarında ağaçlandırma
ve çevre düzenlemesi adı altında, Çarho bölgesinde, okçuluk
şenlikleri amaçlı bölge tahsis edilmiştir. Senede bir defa
yapılacak bir aktiviteye halkın tarım ve hayvancılık
faaliyetlerini engelleyici böyle bir çalışmanın
yapılması, zaten kıt kanaat geçinen bölgedeki insanı daha
zora sokacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) İlla bir
şenlik alanı yapılacaksa ve amaç tamamen kültürel bir faaliyetse
Nemrut Dağının eteklerinde kıraç, kullanılmayan
yüzlerce, hatta binlerce dönüm arazi varken buyurun, oraya yapın. En
azından bölgesel açıdan Bitlisin kullanabileceği yeni ve güzel
bir alan yapmış olursunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
15inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Faruk
Sarıaslan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Bayram
Yılmazkaya
Nevşehir Bursa Gaziantep
MADDE 15- 2809 sayılı Kanunun ek 178 inci
maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında yer
alan Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ifadeleri Gaziantep
İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Bayram Yılmazkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizdeki 6ncı büyük ekonomi ve sanayinin
olduğu Gaziantep ilimizde bilimin ve teknolojinin öncülüğünde
mühendislik branşlarının ve eğitimin ön plana
çıkması, evet, doğru bir planlamadır. Ancak doğru
olmayan konu şu: Bu, yeni açılan üniversite yerleşkesi FETÖ
bağlantılı bir ailenin mütevelli heyeti olduğu Zirve
Üniversitesi olup, 15 Temmuzdan sonra kapatılıp Gaziantep
Üniversitesine bağlanmış, 15 Temmuz ek yerleşkesi olarak da
iki yıldır kullanılmaktaydı. Aslında çeşitli
nedenlerle bu yerleşkenin yeni bir üniversite olarak açılması
yerine Gaziantep Üniversitesinin ek yerleşkesi ve birimleri olarak
kalması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Çünkü
hâlihazırda Gaziantep Üniversitesinde bile öğretim görevlisi
sıkıntısı devam etmekteyken böyle plansız ve programsız
adımlar bölgede ve ülkede büyük zararlar doğuracaktır.
Gaziantep kirasıyla, suyuyla, yaşam
tarzıyla pahalı bir şehirdir. Akademik kariyeri için Gaziantepe
gelen öğretim görevlileri kira ve geçim sıkıntısından,
pahalılıktan kaynaklı, kariyerini tamamlar tamamlamaz
kentimizden, maalesef, istemese de gitmektedir. Hatta üniversite rektörümüz
akademik personel sırf yüksek kiradan kurtulsunlar diye TOKİ destekli
konut yapımını hayata geçirmek istemişse de çeşitli nedenlerden
ötürü bu proje gerçekleşememiştir. Savaş bölgesi olmasına
rağmen sanayi şehri, zengin şehri diye komşu illere verilen
geliştirme ödeneği de ilimize maalesef verilmemektedir. Bu da
mağduriyetlerde artışa neden olmakta, öğretim
görevlilerimizin gidişini hızlandırmaktadır. Ayrıca bu
yeni üniversitede sağlık bilimleri, tıp fakültesi, diş
hekimliği fakültesinin bölümleri de açılacakmış.
Değerli arkadaşlar, kentimizde eğitim zaten
sıkıntılı, öğretim elemanı
sıkıntısı varken beşinci bir tıp fakültesinin
olması akıllara ziyan. Bu önemli konuları keşke ilimizdeki
3 üniversitenin rektörleriyle konuşsaydınız, keşke
aranızdaki akademisyen vekillerimize sorsaydınız diye
doğrusu merak ediyorum. Gaziantep Üniversitesine bağlı bir yerleşke
olarak devam etse sizin için bir sakınca mı teşkil edecekti?
Yine, diğer bir yanlış
üniversitelerin bölünmesi ve isminin değiştirilmesidir. Değerli
arkadaşlar, üniversitelerin ismi kendisi gibi yılların
birikimiyle tarihe mal olmuştur; Oxford, Harvard, Cambridge Üniversitesi
gibi iki yüz yıllık geçmişi olan üniversiteler vardır.
Bizde de İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, Ankara,
Hacettepe gibi tarihî geçmişi olan üniversitelerimiz vardır.
Bunların bilim dünyasında tarihe dayalı
saygınlıkları vardır. Öyle, yasayı hazırlayan
arkadaşların da dediği gibi posta dağıtım ve
benzeri süreçlerde emin olun ki bu tarihî isimler asla
karıştırılmaz. O üniversitelerde yapılan bilimsel
çalışmalar tüm dünyada anlatılarak marka hâline
gelmişlerdir. Uluslararası bilim kurulları kendilerine gelen bir
çalışma, makale gönderildiğinde önce hangi ülkeden ve sonra da
hangi üniversiteden geldiğine bakarlar. Buraları tercih eden on
binlerce öğrenciyi, yüzlerce çalışan akademisyeni, bölgeyi ve
ülkeyi etkileyen bu kararı ne kadar rahat veriyorsunuz doğrusu hayret
ediyoruz. Belirli bir adla faaliyette bulunan bir üniversite için o tarihte
kazanmış mevcut öğrencilere ve hocalara sormadan isim
değişikliğine ve üniversitelerin bölünmesine gidilmesi insan
haklarına aykırı olduğu gibi demokratik toplum ve
yaşam ilkelerine de aykırıdır. Madem yeni bir üniversite
açıyoruz, teknoloji ve mühendislik mekaniğinin temel
ağırlığı olacak olan üniversitenin adına neden
dinimizin kutsal ismini, İslamı bu kadar rahat veriyorsunuz, merak
ediyorum doğrusu. Güya, yasayı hazırlayan arkadaşlar,
üniversitenin adına İslam kelimesini koyduklarında Gaziantepi
uluslararası cazibe merkezi hâline getireceklermiş. Arkadaşlar,
elin adamı Marsa uzay aracı indiriyor, bakın biz
kışın ortasında sisten dolayı Gaziantepe uçak
indiremiyoruz. Gaziantepli ve biz bile gidiş-gelişte
zorlanıyoruz, uluslararası gelişleri nasıl
sağlayacaksınız bilmiyorum.
Cazibe merkezi diyorsunuz, Antepin cazibesi
kalmadı. Artan işsizlik, ekonomik sıkıntılar,
esnafın, sanayicinin kan ağladığı şehir mi cazibe
merkezi olacak? Artan Suriyeli sayısı 400 bini geçmiş,
artık bazı mahalleler Suriyeli gettolara dönüşmüş.
Vatandaşımız saat dokuzdan sonra o bölgelere giremiyor, gece
gezmeye korkuyor. Bölgede bireysel kavgalar başladı. Daha on beş
gün önce bir gencimiz Suriyeliler tarafından yaralandı ve hâlâ ölümle
pençeleşiyor. İşsizlik artmış, gençlerimiz boş
geziyor, maalesef bu gidişle bölgemizde, Urfa, Hatay ve Kiliste Suriyeli
mültecilerle toplumsal olaylar artacak endişesi duyuyorum, buradan da yüce
heyetinizi uyarıyorum.
Değerli arkadaşlar, mühendislik ve mekanik
ağırlıklı üniversiteye İslam üniversitesi
kelimesinin konmasının hiçbir mantıklı açıklaması
yok. Bu, Anayasa madde 131e, madde 24ün son fıkrasına, bilime, ahlaka,
sosyal bilimlerin doğasına aykırı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlıyoruz.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Eğer bu yönde bir ihtiyaç varsa -ki evet, bizce
de var- gelin hep beraber Türkiye İslam üniversitesi Teoloji
üniversitesi İslam araştırma üniversitesi adı
altında değerli bir yapı oluşturalım. Bütün
dünyanın bildiği, saygı duyduğu bu yapıyla dinimizin
doğru tefsir, fıkıh ve ilmî yönünü araştırıp
böyle meydanlarda, televizyonlarda sözde tarikat mensuplarının,
dinimizi karalayan hurafelerle dolu anlamsız sözde fetvalarından
kurtaralım. Yalan yanlış hadisler
ışığında sair hadisleri gölgeleyip dinimizin ehliymiş
gibi kendi ihtiraslarına yönelik, halkı kandırmalarını
engelleyen araştırmacı bir İslam enstitüsü kuralım
arkadaşlar. Gelin, akıl ve bilim dolu dinimizi hacılardan,
hocalardan, tarikatlardan, cemaatlerden kurtaralım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/1369 esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci maddesinde yer alan yer
alan ibaresinin bulunan ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Lütfü
Türkkan
Adana Aksaray Kocaeli
Hüseyin
Örs Fahrettin
Yokuş İmam
Hüseyin Filiz
Trabzon Konya Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Filiz.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesiyle ilgili olarak
İYİ PARTİ Grubu önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlarım.
Bu maddeyle, 2809 sayılı Kanunun ek
178inci maddesinin başlığında ve birinci
fıkrasında yer alan Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
ibarelerinin Gaziantep İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
şeklinde değiştirilmesi önerilmiştir.
Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi 7141
sayılı Kanunla 9 Mayıs 2018 tarihinde kurulmuştur. Henüz
eğitim öğretime başlamamış, kâğıt üzerinde
bir üniversite konumundadır. Kuruluş tarihinden bu yana sekiz ay
geçmiş olmasına rağmen rektörü de atanmamış ve 2019
yılı bütçesi de yoktur. Şimdi ise bu torba kanunun 15inci
maddesiyle kâğıt üzerindeki bu üniversitenin adına İslam
ibaresi eklenerek Gaziantep İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
olarak değiştirilmek istenmektedir.
Bu değişiklik olabilir ancak Sayın
Milletvekilimiz İsmail Tatlıoğlunun biraz önce belirttiği
gibi, Komisyonda görüşüldüğü üzere ve üniversiteyi meydana getiren
birimlere bakıldığında adının Gaziantep
İslam Dünyası Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirilmesi madde gerekçesine daha uygun gibi gözükmektedir.
Bu değişiklikle ilgili bir
araştırma yaptım dünyada bu isimde bir üniversite var
mıdır diye. İslam dünyasında Bangladeşte Islamic
University of Technology ve Keşmirde Islamic University of Science and
Technology isimli 2 üniversite var. Gaziantep İslam, Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi de bunların 3üncüsü olabilir.
Maddenin gerekçesinde Gaziantep ilinin
bulunduğu konum itibarıyla belirli bir misyon içinde bölge
ülkeleriyle öğrenci ve öğretim üyesi hareketliliğinin
artırılması, müşterek diploma programlarına
ağırlık verilmesi, bölge ülkelerinin niteliksel insan kaynağı
için cazibe merkezi hâline getirilmesi önem arz etmektedir. denmekte ve devam
etmektedir: Üniversitenin misyon ve vizyonuna uygun olarak adının da
bu hususu yansıtmasının yapılacak
çalışmaları destekleyeceği öngörüldüğünden bu
değişiklik önerilmiştir. denmektedir. Gerekçede bahsedilen
konuların gerçekleştirilmesi için üniversitenin adının ne
olduğu önemli değildir.
Değerli milletvekilleri, dünyanın
gelişmiş üniversitelerinin hiçbirisi verilen isimden dolayı
bulundukları konuma gelmemiştir yani üniversitenin adından ilham
alınarak misyon yerine getirilmemiştir. O üniversiteleri
gelişmiş kılan, yapılan araştırmalar,
geliştirilen teknolojiler ve bilimsel atılımlardır. Bizim
üzerinde durmamız gereken noktalar bunlar olmalıdır. Nitekim
İslam dünyasında Bangladeşteki Islamic University of Technology
ve Keşmirdeki Islamic University of Science and Technology isimli 2
üniversite dünya üniversite sıralamasında ilk binde de yoktur.
Daha önce de üniversitelerimiz ve eğitim
sistemimiz hakkında bu kürsüden birçok milletvekili arkadaşlarım
gibi açıklamalarda bulundum. Genel olarak üniversitelerimizdeki
eğitimin istenilen düzeyde olmadığından, öğrencilerin
donanımlı olarak mezun edilemediğinden, AR-GE
çalışmalarına verilen desteğin yetersizliğinden,
üniversitelerin kısıtlı bütçelerinden, birçok üniversitenin
laboratuvar ve atölyelerinde çağın gerisinde kalan mevcut alet ve
cihazlarla AR-GE yapmanın mümkün olmadığından, öğretim
elemanlarının ders yüklerinin olağanüstü fazla olduğundan
bahsetmiştim. Bunları açıklarken de özellikle Sayın
Cumhurbaşkanının bahsettiği gibi, üniversitelerimizin dünya
üniversite sıralamasında ilk 500de neden
ağırlıklı olarak yer almadığı konusuna
değinmiştim. Bütçelerinin yetersizliğinden dolayı bilim ve
teknolojik gelişmelere üniversitelerin katkısının
kısıtlı olacağı konusunda görüşlerimi
tekrarlıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 15inci maddesinde geçen şeklinde ibaresinin
biçiminde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemal
Enginyurt Ali
Muhittin Taşdoğan Mustafa
Baki Ersoy
Ordu Gaziantep
Kayseri
Ayşe
Sibel Ersoy Esin
Kara Mehmet
Celal Fendoğlu
Adana Konya Malatya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Ali Muhittin Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Taşdoğan.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; eşsiz
bir dünya kenti, Anadolunun en köklü yerleşim yerlerinden biri olan
tarihin şehri Gazianteptir. Sanayi ve ticaret hacmiyle Türkiye'nin
incisi, yeniliklerin ve buluşların öncüsü, lezzetin başkenti,
dünya gastronomi şehri Gaziantep. Bilim, kültür, sanat, sporun yanı
sıra inovasyon alanlarında öncülüğüyle toplumun bütün
kesimleriyle bütünleşen, bu doğrultuda dünyaya açılmayı
hedefleyen üniversite şehri Gaziantep. Fakülte çeşitliliği ve
yabancı dil eğitimiyle öne çıkan Hasan Kalyoncu Üniversitesi,
tıp ve sağlık alanındaki eğitimiyle
markalaşmış SANKO Üniversitesi ve teknik ve mühendislik
bölümleriyle öğrencilerin en çok tercih ettiği, ODTÜ kültüründen
gelen, mühendislik fakülteleriyle markalaşan Gaziantep Üniversitesiyle
eğitimde marka olmaya namzet ilimiz tarihin kadim şehri Gaziantep.
Uluslararası misafir öğrenci potansiyelinin de yükselmeye başladığı
memleketimiz Gaziantepte yükseköğrenim tahsilini yapan öğrenci
sayısı 58 bini aşmıştır.
Gazi şehrimize 4üncü üniversite olarak
Gaziantep İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kurulmasıyla ve
kurulmasının tamamlanmasıyla Türk-İslam medeniyetine büyük
katkılar yapacağına inancımız tamdır. Bünyesinde,
bilim tarihine yön veren Biruni, Harezmi, Farabi, İbni Sina, Ali
Kuşçu başta olmak üzere nice âlimleri barındıran ve dünya
medeniyetine miras bırakan medeniyetimizin aradan geçen uzun yıllar
sonra Gaziantepte yeniden filizlenmesi için yakında tam faaliyete geçecek
yeni üniversitemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu
kadar yüce bir ismin layıkıyla temsil edilmesi, üniversitemizin
vizyonunun bu minvalde oluşturulması ve buna layık
kadroların ihdas edilmesinin takipçisi de olacağız.
Bilim ve sanayide rasyonel aklı öne alan
Batının geldiği nokta aşikârdır ve
unutulmamalıdır ki gönüllere hitap etmeyen kuru
akılcılığın medeniyete katkı yapması mümkün
olmamıştır. Türk-İslam medeniyetinin Batının
rasyonel akılcılığı ile Doğunun sezgileri
arasında akıl ve gönül dengesini en mükemmel şekilde
kavrayabilecek bilim felsefesini, kurumaya yüz tutmuş bilimsel
düşünceyi yeniden canlandıracak kudrete sahip olduğunu belirtmek
isterim. Eserleriyle gurur duyduğumuz Biruni ve Harezmi bugünkü
Özbekistandan, Farabi bugünkü Kazakistandan, Ali Kuşçu Semerkanttan;
velhasıl Türk-İslam coğrafyasındaki medeniyetimize
ışık tutan atalarımızdır.
Türk-İslam coğrafyasındaki mayadan,
gönül ve kültür coğrafyamızdaki münevverlerden faydalanmak ve
bunları Gaziantep İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
çatısı altında yeniden canlandırmak, bilimin ve
teknolojinin ulaştığı son merhaledir. Gaziantepten
medeniyetimizi kavrayan bir adım atılması bizleri ziyadesiyle
memnun etmiştir.
Üniversitelerimizin bilim ve teknoloji ismini
alması elbette takdir edilmeli ve desteklenmelidir. Yalnız,
endüstrinin 4üncü evreye ulaştığı bilim dünyasında
üniversite-sanayi iş birliğiyle ortaya çıkarılabilecek
potansiyelin, yerel aklın evrensel akla hükmetmeye
başladığı bir vizyonda olması gerekmektedir.
Endüstrinin taklitçilikten uzak, yaratıcılık ve yenilik
odaklı bir modelle küresel rekabete hazır hâle getirilmesi
üniversitelerimizin kendi medeniyetimizdeki köklerden faydalanmasıyla
mümkün olacaktır. Gaziantepte yaratılabilecek AR-GE merkezleri,
inovasyon kuluçka merkezleri üniversitemiz bünyesinde faaliyet gösterirken
azami ölçüde Türk ve İslam coğrafyasından gelecek
öğrencilere, genç yeteneklere yer vermesi, açık inovasyon modelinin
Türkiyedeki merkez üssü hâline gelmesi temel beklentilerimiz
arasındadır. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının
üniversitelerimizin teknoparkları üzerinden kurmaya
çalıştığı bilgi paylaşımı ve iş
birliği temelli teknoloji geliştirme bölgelerinin, Türk ve İslam
coğrafyasını dâhil edilebilecek potansiyele
hazırlaması ve üniversitemizin bu misyonu temel alması
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşdoğan, devam
edin.
Buyurun.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) - Aksi takdirde, tabelasında bilim ve teknoloji yazan her
üniversitenin bilimsel katkı noktasında başarılı
olabileceğini varsaymak aşırı iyimserlik ve beyhude çaba
olacaktır. Günümüz bilim dünyasını, misyonu olan üniversiteler
sürüklemekte ve küresel ölçekte teknoloji yaratma kapasitesini
sınırlamaktadırlar. Köklerini medeniyetimizden alan küresel
bilim tekellerinin koyduğu sınırları aşmaya talip,
çekim merkezi olabilecek bir üniversitenin Gaziantep sanayisinin girişimci
ve yenilikçi potansiyeli üzerinde yükselmesi kaçınılmazdır. Ülkemiz
açısından önemli bir katma değer yaratması olmazsa
olmazımızdır.
Gaziantep gibi gazi olan Meclisimizi ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde üç önerge
bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Mahmut
Toğrul Mehmet
Ruştu Tiryaki
Bitlis Gaziantep Batman
Erol
Katırcıoğlu Abdullah
Koç Habip
Eksik
İstanbul Ağrı Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mahmut Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu teklifin -çorba
yasanın- bu maddesi Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin önüne
İslam kelimesinin eklenmesini ve buraya yapılmış olan
yani Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi adına
yapılmış olan yayınların, atıfların Gaziantep
İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesine yapılmasını
düzenliyor.
Değerli arkadaşlar, üniversite yok zaten
şu anda, kâğıt üzerinde rektörü dahi atanmamış bir
üniversite. İşin doğrusu, bilim, teknoloji ve teolojik bir
konunun yan yana getirilmesi gerçekten anlaşılır bir durum
değil. İslamın yerine başka bir din koyun, ne kadar
anlamsız olacağını görebilirsiniz. Eğer illaki
İslam Üniversitesi kurulmak isteniyorsa, teoloji üniversitesi kurulmak
isteniyorsa bu pekâlâ mümkündür. Bu doğru olandır ama bilim,
teknoloji ve teolojinin yan yana, iç içe
karıştırılması doğru değildir.
Değerli arkadaşlar, Gaziantep -evet, biraz
önce vekil arkadaşlarımız söyledi- eskiden
fıstığıyla, baklavasıyla, gastronomisiyle, küçük
sanayi sitesinde her türlü alet edevatı yapan becerikli ustalarıyla
bilinirdi ama Gaziantep eski Gaziantep değil değerli arkadaşlar.
Bakın, sizler bakanlıkları
dolaşıp bakanların sorunları var mıdır diye bu
sorunları torba yasalara koyup buraya getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, biz Gaziantepte 40
kadar sivil toplum örgütünü, kamu kurumunu ve şahsiyeti dolaşarak bir
Gaziantep raporu hazırladık. Ve bu Gaziantep raporunda sadece bizim
görüşlerimiz değil Gazianteplinin görüşleri var ve Gaziantep her
alanda maalesef sorunlu bir kent olmaya başladı. Bakın,
eğitimde Türkiyede son sıralarda. Okul öncesinden tutun tüm akademik
alanlarda Türkiye ortalamasının gerisinde. Okul
sınıfları son derece kalabalık. En kirli 5inci havayı
soluyor Gaziantepli. Yanlış yapılaşmadan dolayı en
ufak hava değişikliğinde Gaziantepi sis basıyor, uçaklar
havalanamıyor. Gaziantep bir cazibe merkezi olacakmış.
Gaziantepin hava akımını sağlayan Sof
Dağının paraleline, kuzeybatı hattı dediğimiz
yere yüksek binalar dikilerek Gaziantepin temiz hava alması
engellenmiş durumda.
Kadın cinayetlerinde Gaziantep 4üncü
sırada değerli arkadaşlar. İşsizlik ortalaması
Türkiye ortalamasının 3-4 puan üzerinde. Gaziantepte yüz binlerle
ifade edilen işinden çıkarılan işçiler söz konusu.
Gaziantepte sadece bu son ekonomik sıkıntılardan kaynaklı
50ye yakın şirket konkordato ilan etmiş durumda. Eğer
Gaziantepe gerçekten faydalı bir iş yapmak istiyorsanız halka
sorunlarını sorun ve bu sorunlara çözüm üretin, boş işlerle
uğraşmanın bir getirisi yok, sadece halkın dinî
duygularını sömürerek iş yapmış olmazsınız.
Gaziantep sağlıktan tutun, ekolojik çevreye kadar her alanda SOS
veriyor. Gaziantep bugün gerçekten geçmişte bilinen kimliği sayesinde
Gaziantep olmaya devam ediyor. Artık eski kimliğinden eser yok
şu anda Gaziantepte.
Değerli arkadaşlar, Gaziantep eğer
gerçekten böyle giderse ciddi çatışmalarla karşı
karşıya gelebilecek potansiyeli taşıyor. Her 5 kişiden
1i Suriyeli. Gelen Suriyelilerin kendi sorunları var ama bir de kentte
yaratılan sorunları var. Eğer önlem alınmazsa ciddi etnik
çatışmalarla karşı karşıyayız.
Sınır kenti olmasından kaynaklı Gaziantep, maalesef cihadi
örgütlerin, grupların yuvalandığı bir şehir hâline
gelmiş. Güvenlik yok, sosyal yaşam yok. Saat altıdan sonra
ıssız bir kent Gaziantep, ıssız. Bırakın bir
kadının saat altıdan sonra ara sokaklarda gezmesini, ana
caddelerde dahi bir kadın tek başına Gaziantepte dolaşamaz
duruma gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Toğrul, süre
ekliyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
Gaziantep şu anda sahipsiz bir kent ve
Gaziantep sorunlarıyla baş başa kalmış, Gaziantepli
sorunlarıyla baş başa kalmış. Gelin el birliği
yapalım, şurada belirlediğimiz sorunları beraberce çözelim,
Gaziantepin sorunlarına beraberce çözüm arayalım. Sadece bir
üniversite kuracağız. Bunu da halkın duygularını
sömürerek acaba 31 Martta oya tahvil eder miyiz diye düşünerek Antepin
sorunlarını çözemezsiniz diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Fikret
Şahin
Bursa Balıkesir
MADDE 16- 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.
EK MADDE 199- Mevzuatta Gaziantep Bilim ve Teknoloji
Üniversitesine yapılan atıflar Gaziantep İslam Bilim ve
Teknoloji Üniversitesine, İstanbul Bilim Üniversitesine yapılan
atıflar Demiroğlu Bilim Üniversitesine yapılmış
sayılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metninin
daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz Hüseyin
Örs
Adana Gaziantep
Trabzon
Ayhan
Erel Lütfü
Türkkan Fahrettin
Yokuş
Aksaray Kocaeli
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süremiz beş dakika Sayın Filiz.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili İYİ
PARTİ Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu konuşmamda
Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kuruluş sürecini anlatmaya
çalışacağım. 19/02/2009 tarihinde ve 5389 sayılı
Kanunla Gaziantepte İpek Kültür ve Eğitim Vakfı
tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf
yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine göre Zirve
Üniversitesi kurulur. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra ülkede
uygulanan olağanüstü hâl kapsamında alınan tedbirlere ilişkin
667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ilgili hükmü gereğince
23 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ terör örgütüyle ilişkilendirilen Zirve
Üniversitesi kapatılır. Zirve Üniversitesi kapatılınca tüm
taşınır ve taşınmazlarının Gaziantep Üniversitesine
geçici devri yapılır ve yerleşkeye Gaziantep Üniversitesi 15
Temmuz Yerleşkesi adı verilir ve kısa bir zaman sonra da
Gaziantep Üniversitesinin birçok birimi bu yerleşkeye
taşınır. Yaklaşık iki yıl sonra 9 Mayıs 2018
tarihinde 7141 sayılı Kanunla Gaziantep Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi kurulur ve yerleşke olarak da Gaziantep Üniversitesi 15
Temmuz Yerleşkesi seçilir. Bunun üzerine, Gaziantep Üniversitesi, 15
Temmuz Yerleşkesine taşıdığı birimlerini tekrar
kendi kampüsüne taşır.
Zirve Üniversitesi, fen edebiyat, mühendislik,
mimarlık ve tasarım, iktisadi ve idari bilimler, iletişim,
hukuk, eğitim fakülteleri ile meslek yüksekokulu, sosyal bilimler ve fen
bilimleri enstitülerinden oluşmaktaydı. Gaziantep Bilim ve Teknoloji
Üniversitesinin kanunda belirtilen birimleri kıyaslandığında,
fazladan diş hekimliği ve güzel sanatlar fakülteleri
bulunmaktadır.
Şimdi şu soruyu sormak istiyorum: Madem
burada bir üniversite kurulacaktı, madem üniversite kuracaktınız
bunu en başta niye yapmadınız? İstişare yapmıyor,
bilenlere de sormuyorsunuz. Aslında yapılması lazım gelen
şey, Zirve Üniversitesi kapatılıp hiçbir şeye dokunmadan,
hiç masraf yapmadan Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi kurulabilir,
Zirve Üniversitesinin tüm taşınır ve taşınmaz
malları bu üniversiteye o zaman devredilebilirdi. Bilimsel liyakati yeterli
bir profesör rektör olarak atanır ve akademik kadrolar yenilenerek hemen
eğitim öğretime açılabilirdi ama maalesef böyle olmadı ve
bu işi de ilk defa doğru yapamadınız. Gaziantep
Üniversitesinin bazı birimleri 2 kere taşındı, laboratuvar
ve benzeri yerler dağıtıldı. Geçen zamana, harcanan
paralara ve enerjilere yazık değil mi?
Eğitim sistemimizin en büyük eksikliğidir,
bir işi ilk defada doğru yapmayı öğrenemiyoruz,
öğretemiyoruz ama bundan da önemlisi, işi ehline vermiyor, liyakatli
insanları bir kenarda bırakıyoruz. Çok iyi özlü sözleri
söylüyoruz ya da söylüyorsunuz; Yunustan, Mevlânadan dem vuruyorsunuz, dem
vuruyoruz ama uygulamaya geldiği zaman sınıfta
kalıyorsunuz. İyi yetişmiş, nitelikli gençlerle ülkemiz
daha da güçlü olur. Bu, çok açık bir gerçektir. Bilim ve teknolojideki
seviye de bağımsızlığımızın bir
ölçüsüdür.
Son olarak, 15inci maddenin kabulüyle yeni
adıyla Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin bilim ve
teknoloji üretmesi yanında özgür düşünceyle gerçeğin
arandığı, sorgulamanın, tartışmanın,
eleştirel düşünmenin öğretildiği, bilimsel
düşüncelerin ortaya konduğu, fikri hür, vicdanı hür, irfanı
hür nesillerin yetiştirildiği bir üniversite olması dileğimle
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Filiz. Ben
de size her iki konuşmanızı da süresinde
tamamladığınız için ayrıca teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 17nci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Mahmut
Celadet Gaydalı Mensur
Işık Garo
Paylan
Bitlis Muş Diyarbakır
Erol
Katırcıoğlu Abdullah
Koç
İstanbul Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Muş Milletvekilimiz Sayın Mensur Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Işık.
MENSUR IŞIK (Muş) Teşekkür ederim
Başkan.
37 sıra sayılı torba kanun teklifinin
üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Sizi ve
sayın milletvekili arkadaşlarımı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben, Millî Güvenlik
Kurulunu güçlendiren maddeye geçmeden önce, Muş iline dair
VEDAŞın yapmış olduğu zulümden bahsetmek istiyorum.
VEDAŞ, Muş ilinde, Kürt illerinin büyük kısmında
olduğu gibi, Muşta da, maalesef, akıllı sayaç sistemini
direklere takmak suretiyle, özellikle Muş halkına ve Bulanık
halkına büyük bir zulüm yaşatmaktadır. Bu zulüm ne
arkadaşlar? Şimdi, akıllı sayaç sistemiyle, VEDAŞ,
merkezî bir noktadan elektrik kesintisini bir tuşla
sağlayabilmektedir. Yani, diyelim ki, herhangi bir
yurttaşımızın 10 liralık bir borcu olsa dahi,
merkezden basılmış olan bir tuşla
yurttaşlarımız, insanlarımız -özellikle hafta sonuna
denk getiriliyor maalesef bu, yani cuma günü- bu elektrik kesintisi
yapılarak bir şekliyle hafta sonunu elektriksiz geçirmek zorunda
bırakılıyor. Bu bir zulümdür, bu sosyal devlet
anlayışına yakışmayan bir durumdur. Şimdi
öncelikle şunu söylemek gerekiyor
Ben, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanına sordum, soru önergesiyle sordum, dedim ki: Gerçekten de
yurttaşlarımızın söylediği gibi, bize ilettiği
gibi, cuma gününe denk gelecek şekilde elektrik kesintisi yapıyor
musunuz, yapmıyor musunuz? Bize maalesef 2018 yılı içerisinde
Muş Bulanıkta 3.215 kez elektrik kesintisi yapılmış.
diye bir cevap geldi ve bu da cuma günü yapılmış. Düşünebiliyor
musunuz? Muşta yurttaşlarımızın neredeyse
yarısı kırsal kesimde yaşamakta ve bu kişiler
kırsal kesimden, köyünden şehre gelene kadar, ilçesine gelip elektrik
borcunu ödeyene kadar hafta sonu geçmiş olacaktır ve bu
şekliyle, 3.215 elektrik kesintisi olan yurttaşlarımız
Bu
ne demektir, bir yıldaki bu kesinti; şu demektir: Günde
yaklaşık olarak 9-10 hanenin elektriği kesilmekte, bölgenin
sosyal şartları göz önüne alındığında, her bir
hanenin 8-10 kişi olduğunu varsayarsak 80, 90 kişi neredeyse
Muş Bulanıkta hafta sonunu elektriksiz bir şekilde
geçirmektedir. Bu, biraz önce de bahsettiğimiz gibi, sosyal devlet
anlayışına sığmayan bir durumdur.
Şimdi, AKP 2001 yılındaki parti
programında 3Yyle mücadele adı altında iktidara geldi. 3Y
neydi arkadaşlar? Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele adı
altında gelen bir siyasi iktidar AKP. Ama maalesef, şunu çok net bir
şekilde söyleyebiliriz ki AKP, doksan beş yıllık cumhuriyet
tarihinde en büyük yolsuzluk batağına batan bir siyasi iktidar
durumundadır bize göre.
Bakın, MASAKın raporu ortada,
Sayıştayın raporu ortada. Sayıştayın,
biliyorsunuz, hem bölgedeki kayyum belediyeleri hakkında hem de
İstanbul Belediyesi hakkında hazırlamış olduğu
bir rapor var; orada inanılmaz derece yolsuzluklardan bahsediliyor. MASAKın
Reza Zarrab raporu ortada; aynı şekilde, 17-25 soruşturmaları
ortada, telefon görüşmeleri ortada ve 4 bakanın istifası yine
ortada. Dolayısıyla, biz, AKPyi, dediğim gibi, doksan beş
yıllık cumhuriyet tarihinde en büyük yolsuzluk yapan ya da yapılan
siyasi iktidar olarak tanımlamaktayız, bunu bir kez daha buradan
belirtmiş olalım.
İkincisi yoksulluk arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, AKP ikinci Ysi olan yolsuzlukla mücadele
adı altında geldi ama maalesef, şunu çok net bir şekilde
söyleyebiliriz ki
Yolsuzluk ve yoksulluk bir makasın iki ucu gibidir yani
ne kadar çok yolsuzluk yapılırsa o kadar çok yoksulluk
olmaktadır.
Şimdi, yasağa geldiğimizde,
bilindiği gibi, Muşun Korkut ilçesinde bir öğretmen
kardeşimiz vardı, sözleşmeli bir öğretmen. Sadece bölgede
yaşanan yoksulluğu resmeden bir paylaşım yapmıştı.
Siz ne yaptınız? Derhâl bu öğretmen kardeşimizi görevden
aldınız ve maalesef, duyduğuma göre bu öğretmen
kardeşimiz hakkında bu kez yaptığınız bir
soruşturma açmak olmuştur. Öğretmen kardeşimizin birkaç
yıl önce HDP lehine yapmış olduğu sosyal medya
paylaşımlarını bulup -nasıl bir akıl yürütmeyse-
oradan öğretmen kardeşimiz hakkında bir soruşturma
başlattınız. Yani, gerçekten de bunu ben sizin yüzünüze bakarak
çok net bir şekilde söylüyorum: Bu, bir ülkeye, bir insana, bir topluma
yapılabilecek en ayıp şey. Ben utanıyorum bunu burada
söylemekten, bence sizin de bundan utanmanız gerekmektedir.
Şimdi, aynı zamanda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
MENSUR IŞIK (Devamla) Başkanım,
ben, Muşun en önemli sorunu olan araştırma hastanesi sorununa
buradan bir kez daha değinmek istiyorum. Gerçekten de artık bu sorun
kangrenleşmiş bir sorun hâline gelmiştir. Yani ben daha önce
Muşta vermiş olduğum demeçlerde, il valisiyle ve aynı
zamanda üniversite rektörüyle basın üzerinden yapmış
olduğumuz görüşmelerde, mesajlarda Muştaki araştırma
hastanesinin ne kadar elzem olduğundan bahsetmiştik. Burada Meclis
konuşmamızda daha önce de bahsetmiştik. Aynı şekilde, Sayın
Sağlık Bakanına vermiş olduğumuz bir soru önergesi
vardı.
Buradan bir kez daha şunu çok net bir
şekilde söylemek istiyoruz: Meclis Başkanımız Sayın
Binali Yıldırım bir buçuk yıl önce Muşta
araştırma hastanesinin sözünü verdi ve halkımıza şunu
dedi: Hayırlı olsun Muşlular. O Hayırlı olsun.
lafıyla, o sözüyle halktan oy alıyorsunuz, milletvekili oluyorsunuz,
iktidar oluyorsunuz ama maalesef sözünüzü yerine getirmiyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gelir, gelir.
MENSUR IŞIK (Devamla) - Bakın, şunu
çok net bir şekilde söylemek gerekiyor: Sizin verdiğiniz sadece söz,
olay bu değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MENSUR IŞIK (Devamla) - Muşun
hakkıdır, araştırma hastanesi Muşun
hakkıdır. Biz buradan bir kez daha Muşlulara şunu söylemek
istiyoruz: Bu araştırma hastanesini mutlaka ama mutlaka kentimize hak
ettiği için getireceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Rafet
Zeybek Emine
Gülizar Emecan
Bursa Antalya İstanbul
MADDE 17- 4/11/1983 tarihli ve 2941 sayılı
Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun 6 ncı maddesinin
başlığına "Genel ibaresinden önce gelmek üzere
"Milli Güvenlik Kurulu ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 17nci maddesiyle 4/11/1983 tarihli ve 2941
sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun 6ncı
maddesinin başlığına Genel" ibaresinden önce gelmek
üzere "Milli Güvenlik Kurulu" ibaresi eklenmekte ve birinci
fıkrasında yer alan "özel kanunu ile diğer kanunlarda
ibaresi "ilgili mevzuatta şeklinde değiştirilmektedir.
Mevcut madde metninde yer alan özel kanunu ile
diğer kanunlarda" ibaresinin "ilgili mevzuatta"
şeklinde değiştirilmesinin gerekçesi sırasında,
komisyon görüşmeleri sırasında tatminkâr açıklamalar
yapılmamıştır.
"ilgili mevzuat kavramı normatif anlamda
belirtilen Anayasa maddelerinde yer alan bir kavram değildir.
Anayasanın 2nci maddesinde belirtilen hukuk devleti,
Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da açıklandığı
üzere, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk
düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, Anayasa'nın ve yasaların üstünde yasa koyucunun
da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan
devlettir.
Anayasa'nın 11inci maddesinin son
fıkrasında, kanunların Anayasaya aykırı
olamayacağı yönünde hüküm mevcut bulunmaktadır.
Kanunsuz emir ile ilgili düzenlemenin yer
aldığı Anayasa'nın 137nci maddesinde yer alan "Kamu
hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan
kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanun veya Anayasa
hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu
aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde
ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu
hâlde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. şeklindeki 1inci fıkra
hükmünden; mevzuatın "yönetmelik,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanun ve Anayasa"
silsilesi şeklinde sıralamaya tabi tutulduğu
anlaşılmaktadır.
2017 Anayasa değişikliği ile
"diğer mevzuat sözcüğü istisnai olarak Anayasa'nın
159uncu maddesine yazılmış olmasına rağmen
"kanun ve diğer mevzuata (hâkimler için idari nitelikteki
genelgelere) şeklinde, yine anayasal düzenleme tekniğine uygun
olmasa da ayraç kullanılmak suretiyle bu ifade
somutlaştırılmış bulunmaktadır.
Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi en geniş ve belirsiz işlemler kategorisi olarak
düzenlenmesine rağmen bu konudaki yasak ve sınırlamalar da
Anayasa'nın 104üncü maddesinde açıkça gösterilmiştir.
"Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine
ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasada
münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda
açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması hâlinde, kanun
hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda
kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi hükümsüz hâle gelir. Cumhurbaşkanı, kanunların
uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak
şartıyla yönetmelikler çıkarabilir
Teklifin bu maddesinde değişiklik
ihtiyacı şayet Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin
madde metnine yerleştirilmesinden kaynaklanıyor ise, metnin
"'özel kanunu ile diğer kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde şeklinde değiştirilmesi yerine ifadenin
"ilgili mevzuat şeklinde genişletilmesi bazı Anayasa
hükümleri açısından aykırılık
oluşturduğundan bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci maddesinde yer alan
eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan Ümit
Beyaz
Adana Kocaeli
İstanbul
Fahrettin
Yokuş Hasan
Subaşı Ayhan
Erel
Konya Antalya
Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ümit Beyaz. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 17nci maddesi hakkında İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. İlgili değişiklik
hakkında genel bir değerlendirme yapmanın elzem olduğunu
düşünüyorum. Bugün Genel Kurulda görüşülen bu teklif ve içeriği
itibarıyla pek çok değişiklik ülkemizde bulunan adaletsizlikleri
gidermek yerine bu adaletsizlikleri derinleştirecek
değişikliklerdir.
Bazı maddelerde yetkiler kanunlardan
ayrılarak şahıslara verilmiş, devletimizin varlık
ruhuna aykırı adımlar atılmıştır. Bu, bizim
ne bugün ne de gelecek adına kabul edebileceğimiz bir
anlayış değildir. Sağlıklı bir devlet yönetimi
erklerin ayrılığı ve denetlenebilirliği üzerine kurulu
olmalıdır. Sadece son dönem değil, devletimizin
kuruluşundan bugüne kadar yapılan hatalar şahısların
haddinden fazla yetkilendirilmesiyle olmuştur. Söz söyleme hakkı asla
tek bir kişiye verilmemelidir, oysa yetki liyakatli kişiler
arasında dağıtılmalıdır.
Devletimizin kurum ve kuruluşlarının
söz hakkına sahip olduğu bir sistem hem doğruyu bulmak hem de
hatalar yapmamak adına işletilebilecek en iyi sistemdir. 16 Nisan
halk oylaması ve 24 Haziran seçimleriyle geçtiğimiz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde bu hatalar
düzeltilmelidir. Yetkiler şahıslardan alınıp tekrar ortak
akla verilmelidir, en büyük temennimiz budur. Bu temenni çerçevesinde,
görüştüğümüz bu maddelerle hataların tekrar
yapıldığını görüyoruz. Hatalara uygun
değişikliklerin gerçekleştirilmek istendiğini ve yeni
hatalara yol açacak madde değişikliklerinin önümüzde olduğunu
görüyor ve ekseriyetle bu değişiklikleri kabul etmiyoruz, edemiyoruz.
Sayın vekiller, bizler burada milletimiz
adına yasama yetkisini, kanun yapma yetkisini kullanıyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ülkemizin aydınlık yarınlarına, adil
ve tekrar tekrar tartışma konusu olmayacak kanunları bırakmakla
mükellef olduğumuzu düşünüyorum. Hem 27nci Dönem itibarıyla hem
de 26ncı Dönem itibarıyla baktığımızda aynı
kanunlar hakkında farklı farklı değişikliklerin
önümüze geldiğini görüyor ve yapılan değişikliklerin zamanın
ruhuyla yapıldığını ve asla geleceğin
düşünülmediğini üzülerek değerlendiriyorum.
Bizler burada çıkar gruplarının veya
sadece belli grupların temsilcileri olarak değil, tüm milletimizin,
ayrım yapmaksızın, temsilcileri olarak bulunuyoruz. Hem
dünyanın hem de ülkemizin ekonomik ve siyasi kırılmalardan
geçtiği bu dönemde ortak aklı hep beraber inşa etmeli;
kutuplaşmalardan, ayrışmalardan ve kavga dilinden
kaçınmalıyız. Milletimizin gündemi ile Genel Kurulumuzun
gündeminin aynı olmasını sağlamalı, ülkemizde bulunan
sorunların burada geç olmadan tartışılmasına ve
gerekli değişikliklerin yapılmasına zemin
hazırlamalıyız.
Geçim zorluğunun giderek
arttığı, maaşların enflasyon karşısında
giderek eridiği, ticarette artık nakit
sıkışıklığının üst düzeye
ulaştığı bugünlerde milletimize ümit vermeliyiz. Emekliler,
asgari ücretliler, memurlar, işçiler ve diğer
çalışanlarımız burada kendilerinin konuşulduğunu,
sorunlarının konuşulduğunu bilmeli, ümitvar
olmalıdır. Konutlarını teslim alamayan mağdurlar, 3600
ek göstergesini alamayanlar, gazi olup gazi unvanını alamayanlar
burada temsil edilmelidir. Engelli vatandaşlarımız,
işsizlerimiz, gençlerimiz dertlerine dermanı Gazi Mecliste
bulmalıdır. Atanamayan öğretmenler, hemşireler ve
diğer vatandaşlarımız, emeklilikte yaşa
takılanlar, ilaçlarını alamayan ağır hastalar bu
konuların burada konuşulduğunu duymalı, bu sorunların
kısa sürede çözüleceğini düşünmeli ve hem bizlere hem ülkemize
hem de geleceğe inanmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu tekrar
selamlıyor, sadece milletimiz için
çalışacağımızı tekrar beyan ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde iki önerge vardır.
Aynı mahiyetteki önergeleri birlikte işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18inci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Lütfü
Türkkan
Adana
Aksaray
Kocaeli
Hüseyin
Örs Hasan
Subaşı
Trabzon Antalya
Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Rafet
Zeybek Emine
Gülizar Emecan Gülizar
Biçer Karaca
Antalya
İstanbul
Denizli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen, Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan
Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
18inci maddesi üzerinde konuşmak için söz almış bulunuyorum.
18inci madde, 25/101984 tarihli ve 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13üncü maddesinin birinci
fıkrasında değişiklik ve ekleme -yenilenebilir ve
diğer enerji- ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca
yayıncılık sertifikası verilmiş yayıncılar
tarafından yapılan kitap ve yayınların KDV muafiyetinden
yararlanmasına ilişkin. Buna komisyonlarda bir itiraz
olmamıştır, kimsenin de itirazı olduğu kanaatinde
değilim. Ancak, yenilenebilir enerjiyle ilgili basit bir KDV teşviki,
desteği var görünüyorsa da uygulamada çıkarılan engellerle
Türkiye yenilenebilir enerji konusunda Batı ülkelerine nazaran çok daha
gerilerde kalmıştır. Hem bürokratik engeller hem de
birtakım özel sektörün uygulattığı kotalar nedeniyle
güneş enerjisinden bile Türkiye'de maalesef yeterince yararlanılamamaktadır.
Bizim bu maddeye, bu maddedeki
değişikliğe bir itirazımız olmamakla birlikte, torba
yasalara itirazımız olmuştur elbet ve birçok hatip de bu
konudaki itirazlarını belirtmiştir. Yine, bu 71 maddelik torba
yasada 40 ayrı kanunda değişiklik yapılmıştır,
2 kanun hükmünde kararnameyle birlikte 59 ayrı konuda bu torba kanunla
değişiklik yapılmıştır. Bu hem kanunun
sistematiğini bozmakla birlikte
Türkiye'de gerçekten kanunların ve
yasamanın altından kalkamayacağı ve adalet
duygularında da çok ciddi erozyona sebebiyet veren, hukuk devleti
ilkelerini zedeleyen bu torba yasadan keşke vazgeçilse diyoruz.
Bunlardan bahsederken Antalya'da, hepinizin çok iyi
bildiği, 2016 yılında dünya çapında bir EXPO düzenlemesi
yapılmıştı. Onun kanunu yüce Meclise geldiği zaman
2012 tarihinde, çok ciddi tartışmalar yapılmış olmasına
rağmen, 2012 yılında EXPO Kanunu
kanunlaşmıştı. EXPO Kanununa
baktığımız zaman, Antalyanın
Aksu bölgesindeki TİGEMe bağlı bu çok kıymetli 1.008
dönümlük çiftlik arazisi 150-200 milyonluk bir düzenlemeyle çiçek ve çocuk
temalı Evrensel Botanik
Sergisinin düzenlenmesi ve yönetilmesine ilişkin bir kanun
çıktı 2012 yılında ama sadece, 2016 yılında çiçek
ve çocuk temalı evrensel bir botanik parkı düzenlenmesi ve
yönetilmesine ilişkindi. Yine aynı taktikle ben bilirim
anlayışıyla, kimsenin fikrini dinlemeden yapılmış
bu kanun, maalesef, bugün ciddi bir ekonomik ve sosyal soruna neden
olmuştur. Çok değerli bu 1.008 dönüm arazi 150-200 milyona
yapılabilir zannedilirken tam 2 trilyon lira harcanmış ve bugün
hiçbir işlevi olmadan atıl vaziyette bir EXPO alanı
Antalyalılara kalmıştır. Dünya çapında
yapılması düşünülen bu organizasyon için -içinde 5 bin
kişilik konferans merkezinin de olduğu, hatta sırf EXPO
alanına özel tramvay hattı bile gereksiz yere uzatılarak çok
büyük masraflarla- İmar Yasasına uyulmadan, birçok muafiyetlerle,
Sayıştay denetiminden de ari tutularak, birçok imtiyaza sahip olan
EXPO Kanunuyla düzenleme yapıldı ve 2016 yılında dünyada
sergilendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Hem bekleneni
alamadık hem de şimdi hiçbir özel sektörün ve kamu sektörünün kabul
etmek istemediği böylesine bir maliyet külfetiyle güzelim çiftlik
alanı, tarım alanı da atıl vaziyette kaldı.
Bugün çeşitli fikirler ileri sürülmekte.
Antalya Ticaret Borsası Başkanı der ki: Yeni bir temayla
altı aylık B1 EXPO düzenlemesi öneririz. Yine AK PARTİ Antalya
Milletvekili Atay Uslu Müzeyi buraya taşıyalım. demektedir.
Antalya Valisi ise Öğrencilere EXPO, tarım konulu eğitim
verilsin. demekte; Sayın Çavuşoğlu ise Biz her türlü fikre
açığız, hiçbir fikri de peşinen reddetmiyoruz çünkü ne
kadar çok fikir olursa burada yapılacak olan proje o kadar halka hitap
eder. diyor ama bugün bunu söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Toparlıyorum,
selamlıyorum.
BAŞKAN Peki, selamlayalım.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Keşke bunu
2012de söyleyebilseydi, keşke tartışılsaydı ve bugün
sivil toplum örgütleri küstürülmeseydi. Çok önemli, çok güzel tarihî bir
şans Antalyada kaybedilmiştir. Yine aynı çizgide giden
ekonomik, hukuki ve sosyal bir faciaya neden olunmuştur.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum Genel Kurula. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Denizli Milletvekilimiz Sayın Gülizar Biçer Karaca. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süremiz beş dakika Sayın Karaca.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra
sayılı torba kanunun 18inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
24 Haziran seçimlerinden sonra AK PARTİnin
kurmayları şöyle açıklamalar yapıyordu: Yeni sistemde
torba kanun olmayacak. Cumhurbaşkanımız da zaten bunu istemiyor.
Bundan sonra temel kanunlar Parlamentoda görüşülecek. Ama ya Genel
Başkanınız sizleri ve kurmayları kandırdı ya da
sizler milleti kandırıyorsunuz.
24 Hazirandan bugüne altı ay geçti. Altı
ayda yeni bir rekora imza attınız. 64 yasanın 148 maddesini 5
torba kanunla değiştirdiniz. Evet, yeni bir rekor, torba kanun
rekoru.
Üzerinde söz aldığım madde de KDV
muafiyetinde yenilenebilir ve diğer enerji ibaresi eklenmesine
ilişkin bir düzenlemedir. KDV muafiyetinin gerekçesi, jeotermal,
güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının
tarımsal üretimde yaygınlaşması ve bunun etkin
kullanılması sayesinde üretim maliyetlerinin önemli oranda
düşürülmesi diye açıklanıyor. Ancak bu düzenlemenin bu kadar
masumane olmadığını hepimiz biliyoruz. Yenilenebilir
enerjiyi destekliyoruz, enerjide dışa
bağımlılığı düşürüp yerli ve millî enerjiye
yöneliyoruz. diyorsunuz ama maalesef milleti kandırıyorsunuz. 24
Hazirandan sonra yaptığınız ilk icraat, Yenilenebilir
Enerji Genel Müdürlüğünü kapatmak oldu. Vatandaş evinin çatısına
güneş enerjisi panelleri kurarak şebekeye elektrik satarken bunun
satış miktarını üçte 1e kadar indirdiniz. İktidara
geldiğinizde, 2002de 8 milyon ton kömür ithal ederken 2015te 33 milyon
ton kömür ithal etmeye başladınız; 8 kat arttırdınız.
Bugün kömür santrallerinin yüzde 50sinde ithal kömür kullanıyorsunuz,
ithal kömürle ürettiğiniz enerjiyi de yerli ve millî enerji diye
vatandaşa pazarlıyorsunuz. Elektriğin piyasa fiyatı 4 sent
civarında ama biz kömür yakıp hem doğamızı hem insan
sağlığımızı yüzde 50 daha fazla ödeyerek
kirletiyoruz. Güneş ve rüzgâr enerjisi için verimli bölgelerde kömür
santralleriyle maalesef tarım alanlarımızı, doğamızı
mahvediyoruz. Burada KDV indiriminden bahsediyor ama KDV indirimi galiba
bizlerin beşli çete dediği yandaşlarınızın
enerji üretimine ilişkin sorunlarını, ekonomik
sorunlarını ortadan kaldırmaya yönelik.
Yine, aynı maddede kitap dağıtım
işindeki KDV oranlarında indirim ve muafiyet getiriyorsunuz.
Hepimizin bildiği gibi 1 Ocaktan itibaren e-kitap, e-gazete, e-dergideki
KDV oranlarını yüzde 18e çıkardınız ama daha dün
millî ve yerli üretimde tabanca fişeğinin piyasa fiyatını
da yüzde 7,5 düşürdünüz. Daha Ceren Damar dediğimiz bilim
insanımızın, bilim şehidimizin ve eğitim
şehidimizin acısı hepimizin yüreklerindeyken tabanca
satışındaki, mermi satışındaki fiyatı yüzde
7,5 indirdiniz.
Peki, teklif yasallaşırsa ne olacak?
YAYSATın satılmasıyla gazete dağıtımında
tekel hâline gelecek olan, başında da bir
yandaşınızın bulunduğu dağıtım şirketi
daha çok kâr edecek.
Sakın, amacınızın biri de
doların yükselmesiyle kâğıt krizinin artan maliyetlerine yenik
düşmek üzere olan, istediğinizi yazmayan, sizi eleştiren
gazeteleri bitirmek ve medya tekelleşmesini daha kalıcı hâle
getirmek olmasın. Ülkemizde okuyan aydın insanlar kitaplarda KDVnin
sıfırlanmasını istiyor. Asfaltta, betonda, yat satın
alındığında KDV yüzde 1, e-kitap, e-dergide yüzde 18.
Sormak istiyorum, kitapların basımındaki ve
satımındaki KDVyi neden kaldırmıyorsunuz?
Önceki Enerji Bakanlarınızdan birisi
demişti ki: Eğitimli kesim arttıkça AKPnin etki alanı
daralıyor. İşte, aslında bu açıklamada gerçek
yatıyor. Bizler sizlerin sanata, sanatçıya, kitaba, bilime, soran
sorgulayan insanlarımıza ve onurlu aydınlarımıza
düşmanca bakışınızı biliyoruz çünkü
korkuyorsunuz. Düşünen, okuyan, üreten insanlarımızın yarattığınız
iktidarın temellerini sarsacağından korkuyorsunuz.
İstiyorsunuz ki gençler sormasın, sorgulamasın; bilgiden,
bilimden ve gerçeklikten, dünyadan haberdar olmasın ve ne dersek ona
inansın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Karaca.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) Merminin
fiyatını düşürürken e-kitap, e-gazete ve e-derginin
fiyatlarını artırıyorsunuz. Belli ki bilginin sizin
üzerinizde açtığı yara, merminin açtığı yaradan
daha çok canınızı acıtıyor ve bu nedenle de merminin
fiyatını düşürürken bilginin, bilgiye ulaşımın
fiyatını artırıyorsunuz.
Ben diyorum ki gelin, kitaptaki KDVyi
sıfırlayalım; doğruya, gerçeğe, bilgiye
ulaşmanın önünü hep birlikte açalım. İnanın, bilginin
ulaştığı aydınlık hepimiz için çok daha önemli
olacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesinde yer alan
"eklenmiştir ibaresinin "ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Behiç
Çelik Ayhan
Altıntaş
Adana Mersin Ankara
Ayhan
Erel Lütfü
Türkkan
Aksaray Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Emine
Gülizar Emecan
Manisa İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Kanunları ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, müsaade
ederseniz, geçen hafta Çankaya Üniversitesinde vuku bulan elim bir cinayette
hayatını kaybeden değerli akademisyen Ceren Damar Şenel
kardeşimize Allahtan rahmet, ailesine ve üniversite camiasına
başsağlığı diliyorum.
Madde 19, 3065 sayılı Kanunun 24üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine fiyat farkı
ibaresinden sonra gelmek üzere kur farkı ibaresinin eklenmesidir.
İlgili gerekçede Kur farklarının da matraha dâhil olduğu
metne yazılmak suretiyle uygulamadaki tereddütlerin giderilmesi
amaçlanmaktadır. denilmektedir. Fiilî duruma bakalım: Fiilî durumda,
26 Nisan 2014 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Katma Değer Vergisi
Genel Uygulama Tebliği hükümleri uyarınca kur farkları zaten
uygulamada yer almaktadır. Tebliğe göre, bedelin döviz cinsinden
veyahut dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde bedelin
kısmen ve tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu
tarihten sonra ödenmesi hâlinde satıcı lehine ortaya çıkan kur
farkı esas itibarıyla vade farkı mahiyetinde olduğundan
matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Buna göre,
teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil
edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için
satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada düzenlenen kur
farkına teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu
işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanır.
Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı
oluşması hâlinde kur farkı tutarı alıcı
tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek teslim ve hizmetin
yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması
gerekmektedir.
Yine, aynı tebliğde Yıl
sonlarında ve geçici vergi dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu uyarınca
yapılan değerlemeler sonucu oluşan kur farkları üzerinden
KDV hesaplanmaz. denilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus,
kur farkını ifade ederken Ödeme esnasında oluşan bir vade
farkıdır. tanımlanması kullanılmış ve bu
şekilde KDV matrahına dâhil olan bir unsur olarak
nitelendirilmiştir.
3065 sayılı KDV Kanununun 24üncü
maddesinde yer alan matraha dâhil unsurlar, ticari hayatın içinde var
olan, önceden taraflarca öngörülebilen, sözleşmeyle belirlenebilen
unsurları içermektedir. Bununla birlikte kanuna kur farkı olarak
genel bir ifade eklenmesi, tebliğin yukarıda ifade edilen son
bendinde yer alan kur farklarının da kapsama dâhil edilmesi gibi bir
sonuç ortaya çıkarabilecektir. Bu durumda aslında fiilî olarak
gerçekleşmeyen bir mal ve hizmet tesliminden kanunun ruhuna uymayan bir
şekilde vergi hesaplanması sonucu doğacak, nihayetinde verginin
muhatapları açısından planlanmayan bir vergi yükü ortaya
çıkacaktır. Bu durum, hâlihazırda mevcut ekonomik şartlarda
ayakta durmaya çalışan işletmeleri tamamen vergi
planlamasına yönelik bir uygulama nedeniyle zor durumda bırakacak,
ticari anlaşmaların yürütülmesinde taraflarca ihtilaflı bir
unsur hâline getirecek, ticari hayatın olağan akışını
negatif yönde etkileyebilecektir. Yani kısacası bu madde tereddütlerin
giderilmesine değil, yeni tereddütlerin ortaya çıkmasına yol
açacaktır. Buradaki esas sıkıntı, ülkemizde ekonominin iyi
yönetilememesinden kaynaklı istikrarsız döviz kurlarıdır.
Cumhurbaşkanımız Yastık altındaki avro ve
dolarlarınızı bozdurun. diye çağrı yaparken bizler
herhâlde TL güçlenecek ve ekonomimiz düzene girecek diye düşünmüştük,
hatta Dış ülkelerle yapılan ticaretlerde kendi para
birimlerinden takas olacak. dendiğinde bayağı ümitlenmiştik.
Papazı da verdiğinizde, tamam artık, dolarla işimiz olmaz
demiştik ama durum hiç de öyle değilmiş. 2019 hedefinizde döviz
artmayacaksa neden bu madde şimdi Meclisten geçirilmeye
çalışılıyor? Hükûmetin KDV matrahını kur
farkına endeksleyerek vergi gelirlerini artırmayı hedeflemekte
olduğu apaçık bellidir. 2019 yılının kabul edilen
bütçesinden de anlaşıldığı üzere hiçbir
yatırımın yapılamayacağı çok nettir ancak
herhangi bir inandırıcılığı ve maddi dayanağı
olmayan vaatlerin de sonu gelmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Bitiriyorum
Başkan.
Sözlerinizde samimiyseniz ve ekonomiyi düzeltip
doların artış hızını
yavaşlatacağınızı iddia ediyorsanız, gelin,
tahminî döviz beklentinizi sabitleyin ve on iki aya bölüp her ay başı
bu sabit kurlardan işlem yapın. O zaman kur riski de kalmaz.
Şimdiden ilan edin, ticaret sahibi ve esnaflar da rahatlasın, biz de
rahatlayalım.
Saygılarımı sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Manisa Milletvekilimiz Sayın Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Bakırlıoğlu.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlarım.
Toprağına, havasına, suyuna,
yaşam hakkına sahip çıkan, evlerinin 50 metre uzağına
kurulmak istenen jeotermal elektrik santraline hayır diyen, direnen
Salihli halkına, Salihli Çevre Derneğine ve bilhassa
Hacıbektaşlı Mahallesi sakinlerine selamlarımı
ileterek sözlerime başlamak istiyorum.
Gediz Ovası, ülkemizin hatta dünyanın en
verimli, bereketli topraklarına sahiptir. Üzümün, zeytinin, pamuğun
en önemli üretim merkezi olan, milyonlarca dolarlık tarımsal
hasılaya sahip bu topraklar, aynı zamanda ülkenin önemli jeotermal
bölgelerinden biridir.
Enerjide dışa
bağımlılık, jeotermal enerjinin ucuz olması ve
bölgedeki potansiyel, devletin ve sermayenin dikkatini Gediz Ovasına
çekmesine neden oldu ve bu durum yüzlerce jeotermal sondaj kuyusunu ve onlarca
elektrik santralini beraberinde getirdi. Evet, jeotermal önemli bir yer
altı kaynağımız; evet, jeotermalden elde edilen enerji ucuz
bir kaynak; evet, ne yazık ki enerjide dışa
bağımlıyız ve kapatmamız gereken bir cari
açığımız var. Ancak JESler söylenildiği kadar temiz
mi veya ülkemizdeki uygulamaları yeterince temiz mi?
Değerli milletvekilleri, JESlerin ruhsat
sahiplerine yüksek kârlar getirdiği şüphesiz. Ancak birbiri
ardına dikilen sondaj kuleleri, ardı ardına yapılan
elektrik santralleri ve bu santrallerin duman tüten bacaları birtakım
çevre sorunlarını, hatta çevre felaketlerini beraberinde getirdi.
İlk etkilenen yer Aydın oldu. Zeytinlikler, incir bahçeleri kurumaya
başladı. Toprak, Aydınlı çiftçilerimize artık eskisi
kadar cömert davranmıyor ve Aydında yaşayan
yurttaşlarımız eskisi kadar sağlıklı değil
ne yazık ki. Temiz enerji diye lanse edilen JESlerin ülkemizdeki
uygulamalarında ciddi sıkıntıların olduğunu
Aydında yaşadığımız tecrübelerden biliyoruz.
Aydındaki sondaj çalışmaları sırasında önce
ekosistemde tahribatlar meydana geldi, ardından elde edilen jeotermal
sıvı, suyumuzu ve toprağımızı kirletmeye
başladı. Santrallerin bacalarından çıkan karbondioksit ve
hidrojen sülfürse beraberinde sera etkisini, ısınmayı, asit
yağmurlarını getirdi. Yüksek kâr hırsı ve
denetimsizlik, tüm bu olumsuzlukların belki de en önemli nedenidir.
Şimdi sıra Manisaya geldi. İlk
olarak Sarıgöl ve Alaşehir ilçelerimiz jeotermal sondaj
kuyularıyla tanıştı. Bu tanışmanın
ardından, ekonomisi üzüme ve üzüm ihracatına bağlı olan
bölgedeki ürünün yani üzümün kalitesi ve verimi düştü. Bağlardaki
zararlı sayısı ve çeşidi arttı ve biz bu
zararlılarla mücadele etmek için daha fazla zirai ilaç kullanmaya
başladık. Daha fazla tarım ilacı, daha fazla kalıntı
demekti. Ürünlerdeki kalıntı, ihracat kapılarının
birer birer yüzümüze kapanmasına ve bu da fakirliğe, yoksulluğa
neden oldu. Toprakta bor miktarı arttı, yer altı sularında
ise arsenik ve ağır metaller; koku, gürültü, asit
yağmurları ve kirlilik.
Şimdi sırada Salihli var, bir sonraki
durak ise Turgutlu olacak. İşin tuhafı, devlet kurumları bu
olumsuzlukların farkında. O günkü adıyla Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, İzmir ve Manisa Valiliğine
2017 yılının Ağustos ayında bir yazı gönderiyor.
Yazıda Gediz havzasındaki yer altı sularının arsenik
oranının olması gerekenin tam 300 katına kadar
çıktığından bahsediyor, tam 300 kat ve Bakanlık bu
kadar yüksek değerlerin jeotermal ve madencilik faaliyetlerinden
kaynaklandığının altını çiziyor ve çok önemli bir
hususa dikkat çekiyor, milyonlarca insanın hayatını ilgilendiren
bir uyarı yapıyor. Aynen rapordan okuyorum: Malumunuz olduğu
üzere, Manisa ili içme suyunun tamamını, İzmir ili ise yüzde 40
oranında içme suyunu Gediz havzası yer altı suyu kütlelerinden
temin etmekte, özellikle içme suyu temin edilen yer altı suyu kütlelerinde
arsenik seviyelerinin yüksek olması insan
sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir.
Havzada yer altı sularından temin edilen içme sularında arsenik
seviyesinin yüksek olması cilt kanseri, sinir sistemi
rahatsızlıkları, dolaşım sisteminde
kansızlık, kalp yetmezliği, kan kanseri ve lenf sistemi kanseri
gibi hastalıklara sebep olmaktadır. Aynı yazının
sonunda ise Havzadaki yer altı suyu kütlelerinde jeotermal ve madencilik
faaliyetlerine yeni izin ve ruhsatların verilmemesi gerekmektedir.
yazıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) Orman
ve Su İşlerine bağlı Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün
İzmir Valiliğine ve Manisa Valiliğine yazdığı
yazıdan bahsediyorum.
Şimdi soruyorum: Milyonlarca insanın
hayatı tehdit altındayken, tarım tehdit altındayken ve bu
tehdit, Orman Bakanlığı tarafından 2017 yılında
Manisa Valiliğine bildirilmişken Valiliğe bağlı Çevre
İl Müdürlüğü, nasıl olur da bu kuyular için ÇED Gerekli
Değildir raporu verir? Valilik ve Bakanlık, böylesi bir tehlikeye
rağmen dikilen yüzlerce termal sondaj kuyusuna nasıl seyirci
kalır? Bundan sonra da sessiz kalacak mıdır?
Değerli milletvekilleri, ya biz, biz bu duruma
daha ne kadar seyirci kalacağız? Bir daha yerine koyamayacağımız
bu bereketli ovalarımızın, yer altı
sularımızın, havamızın,
toprağımızın kirlenmesine daha ne kadar seyirci
kalacağız?
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde iki önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20nci maddesinde yer alan yer
alan ibaresinin bulunan ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi Bedri
Yaşar
Adana Antalya Samsun
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Zeki
Hakan Sıdalı
Kocaeli Aksaray Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergelerin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Emine
Gülizar Emecan Rafet
Zeybek
İstanbul Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerine söz isteyen, Mersin Milletvekilimiz Sayın Zeki Hakan
Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kentsel dönüşüm, sosyal dinamizmi temsil eder
ve bu sistem, merkezî ve yerel yönetimler, yatırımcılar ve
vatandaşlardan oluşan çok paydaşlı bir yapıdır.
Bu sebeple, kentsel dönüşüm, kapsamlı ve bütünleşik bir vizyon
ve eylemle yapılamazsa maalesef amacına ulaşamıyor.
Ülkemizdeki kentsel dönüşümün tarihçesine baktığımızda
ise ne yazık ki bir misyon ve vizyon göremiyoruz. Kentsel dönüşüm,
her ne kadar sürdürülebilir ve modern şehirler oluşturmak
amacıyla ortaya çıkmış bir sistem olsa da yanlış
kişiler tarafından ve farklı amaçlar için yönetildiği zaman
kentlerin yapısında geri dönülmesi zor tahripler oluşturuyor
maalesef. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Risk Bölgeleri
Raporu ile Japon Uluslararası İşbirliği Ajansının
yayımladığı ülkemizdeki risk haritası arasında
yüzde 73lük bir fark var. Bu kadar büyük bir fark olabilir mi?
6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüşümü: Adından da anlaşılabileceği
gibi depreme dayanıklı olmayan yapıların
yıkılarak yerine kentsel dönüşüm alanı olarak belirlenen
yerlerde altyapısıyla, imarıyla şehir bütünlüğünü
bozmayacak şekilde sosyal etkinlik alanlarının da bulunduğu
toplu yerleşim merkezleri oluşturmak hedeflenirken adı kentsel
dönüşüm olan bu yasa, bireysel bazda binaların tek tek
yıkılarak uygulanmasıyla kentsel dönüşümden
çıkmış, evsel dönüşüme kendini evirmiştir. Depreme
dayanıksız yapıların yıkılıp yerine
kullanışlı ve estetik, yaşanabilir yapılar
yapılması gerekirken yatay şehirleşmenin önünü açmak yerine
dikeyde gökdelenler yapılmasına sebep oldu. Bu sebeple belli
bölgelerin yaşam kültürü de maalesef bozuldu.
Türkiye'yi büyük bir şantiyeye çevirdik."
diye övünenler, kentsel dönüşümü sadece fiziki yapıların
dönüştürülmesi olarak algıladıkları için bunun
sosyoekonomik boyutlarını hiç hesaba katmadılar. Bu hesaba
katmayıştan her zamanki gibi vatandaşımız zarar gördü.
Riskli yapıda yaşayan kiracıların on sekiz ay kira
yardımı alması karşılığında
çıkarılması düşünülürken bu kira yardımları, o
inşaatları yapan müteahhitler tarafından alındı.
Toplamda on sekiz ay olan kira yardımları, maalesef iki aya kadar
düşmüş. Kontrol olmazsa vatandaş çarpılıyor.
Ülkemizde bulunan 21 milyonu aşkın konutun
yüzde 60ı, yirmi yaşının üstündeki binalar.
İstatistikler bize gösteriyor ki Türkiyede kentsel dönüşüm projeleri
uzunca bir süre daha devam edecek. 31 Aralık 2018 tarihinde iki yıl
daha uzattık. İki yıl sonra tekrar uzatmak yerine sizden istediğimiz,
bu dönüşümü uluslararası standartlara uygun olarak devam ettirmeniz.
Biliyorsunuz, riskli yapı tespiti yapılan
binaların yerine yapılacak olanlar, her türlü harçlardan muaf
tutulacaktı. Başlangıç aşamasında da gerçekten muaf
tutuldu ancak zamanla harçlar alınır oldu. Belediye yapı ruhsatı
harcı, iskân ruhsatı harcı, tapu kadastro masrafları gibi
masraflar vatandaşlarımızdan alınmaya başlandı.
Çevresel etkenleri gözetmeden, denetlemeden izin verdiğiniz her proje, hem
bugün hem yarınlar için büyük sorunlar oluşturuyor.
Kentsel dönüşüm yapılıyor fakat
altyapı ve üstyapı işlemleri eksik kalıyor,
tamamlanamıyor. Bu eksikliklerin sonucunda yaşanan çevre felaketleri
maalesef insanların hayatına mal oluyor. Örneğin 2012
yılında Samsunda TOKİ konutlarını sel
basmış, 11 vatandaşımız maalesef hayatını
kaybetmişti. Sonradan, konutların dere yatağına
yapıldığı anlaşıldı. 2013 yılında
Karsta yapılan TOKİ konutlarını daha ilk yağmurda sel
bastı. Planlı ve denetimli kentsel dönüşüm yapın. derken
bundan bahsediyoruz. Rant odaklı değil, insan odaklı hareket
edin ki daha fazla canlarımız yanmasın.
Kentsel dönüşüme tabi yapılar, ayrıca
düşük faizli kredi kullandırılmak suretiyle yenilenebiliyordu
ama artık faizlerin artması sonucu bu durum da ortadan kalktı.
Kısacası, kentsel dönüşüm adı altında yapılan evsel
dönüşümlerin artık ne bulunduğu şehre ne de vatandaşa
bu hâliyle bir faydası kalmadı.
Sayın milletvekilleri, değinmek
istediğim bir diğer konu da tamamlanamayan inşaatlar. Yarım
kalan, müteahhidi kaçan inşaatlara para yatırmış
vatandaşın mağdur olmaması için 2013 yılında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) ...bina tamamlama
sigortası kanunu çıkarmıştınız. Fakat bu konudaki
ilk sözleşme 2018 yılında, tam beş sene sonra
yapıldı. Beş yıl boyunca neden hiç sigorta
yapılmamış? dediğimizde Altyapı eksikliği
vardı. diyorsunuz. Altyapı hazır olmadan dönüşüm yapmaya
çalışıyorsunuz, sonuç ortada.
Vatandaşlarımızın müteahhitler tarafından mağdur
edilmesini önlemek amacıyla bu sigorta acilen yaygınlaştırılmak
zorunda ve tüm inşaatlarda uygulanmalı. Türkiyede kentsel
dönüşümü bekleyen 6,7 milyon riskli konut varken bunları değil,
rantı yüksek yerleri kentsel dönüşüme tabi tutmak,
vatandaşlarımız için yapılabilecek en büyük kötülük. Bu
konudaki denetimlerin artırılması ve dönüşümün sabit bir
eylem planı çerçevesinde yürütülmesi elzemdir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metninin
daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 20nci madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 00.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir),İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
43üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Milletvekillerimiz de yok.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Ben buradayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereği, kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmek için 10 Ocak 2019
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum, başta Sayın İslam olmak üzere bekleyen
sayın milletvekillerimizin, hepsine iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 00.47