TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
44üncü
Birleşim
10
Ocak 2019 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, HDP milletvekillerinin basın
açıklaması yaparken uğradığı polis müdahalesine
yönelik olarak Ankara Emniyet Müdürünün inceleme başlatacağına
ve 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutladığına
ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, vefatı nedeniyle 23 ve 24üncü
Dönem Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksaka Allahtan rahmet dilediğine
ve Ankara Valisinin HDP milletvekillerinin basın açıklaması
yaparken uğradığı darp olayını
araştırıp bilgi sunacağına ilişkin
konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, vefatı nedeniyle 16 ve 19uncu
Dönem Ağrı Milletvekili Mikail Aydemire Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Ahmet
Zenbilcinin, 5 Ocak Adana ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
97nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, demokratik hukuk devleti için
yasama işlevine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Samsun Milletvekili Bedri
Yaşar, 2019 yılının Samsun Yılı ilan edilmesini
talep ettiğine ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlunun yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, Haydi Çocuklar Camiye projesinin 6-13 yaş
aralığındaki çocuklara eğitim, öğretim anlamında
ne kazandıracağını ve nasıl bir fayda
sağlayacağını, söz konusu projeye katılımın
zorunlu tutulup tututulmayacağını Millî Eğitim
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Hatay ilindeki elektrik kesintilerinin gerekçesini, neden önlem
alınmadığını ve vatandaşların daha ne kadar
mağdur edileceğini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
öğrenmek istediğine, Hatayın Defne ilçesinde hastane
olmadığına ilişkin açıklaması
4.- Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın, şeker fabrikalarında yaşanan
mağduriyetler ile işten çıkarılan taşeron
işçilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
5.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin
açıklaması
6.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına, Cumhurbaşkanlığının
çalışan gazetecilerin görevlerini özgür yapabilmesi için, Anadolu
basınını güçlendirmek için ne tür tedbirler almayı ve hangi
destekleri sunmayı düşündüğünü öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
7.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalının, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe
ilişkin açıklaması
8.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe
ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe
ilişkin açıklaması
10.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününe ilişkin açıklaması
11.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe
ilişkin açıklaması
12.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, iktidarın görevinin bireysel silahlanmayı
özendirmek değil önlemek olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Ankara Milletvekili
Servet Ünsalın, kararnamelere dayalı adaletsiz düzenin her gün yeni
bir haksızlık yarattığına ve doktorların
çalışmaları hâlinde emekli aylıklarında kesinti
yapılmasını kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
14.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, emekliler arasındaki maaş adaletsizliğinin
giderilmesi ve intibak yasasının çıkarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, devletin saygınlığının
emeklilerine verdiği değerle ölçüleceğine, iktidarıyla
muhalefetiyle bir araya gelerek emeklilerin insan onuruna
yakışır şekilde yaşamalarının sağlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Bursa Milletvekili
Yüksel Özkanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına ve öğretmen, polis, hemşire, din
görevlisinin yanı sıra tüm kamu çalışanlarına 3600 ek
gösterge verilerek beklentinin karşılanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
17.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, Balıklıçeşme köyünün merasının
herhangi bir şirkete tahsis edilip edilmediğini, Biga Organize Sanayi
Bölgesi için tahsis edilebilecek uygun parsel bulunamadığı için
mi köylünün merasına göz dikildiğini Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
18.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününü kutladığına, insanların birbirinin
değerini bilmesi gerektiğine ve barışın esas savaşın
araz olduğuna ilişkin açıklaması
19.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın, Bergamalı çiftçi Hamza Kural ile Tahsin
Sezerin GDOlu tohum satan Monsanto şirketinin lisansının
iptali için yaptıkları mahkeme başvurusuna müdahil olan Monsanto
şirketinin Tarım ve Orman Bakanlığıyla niçin yan yana
geldiğini, Bakanlığın zehir tacirinin mi yoksa çiftçinin mi
yanında olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
20.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Aydın Büyükşehir Belediyesinin sağlık
hizmeti vermesinden niye rahatsız olunduğunu, AYBAnın
faaliyetleri durdurularak Aydın halkının nitelikli
sağlık hizmeti almasının mı engellenmek
istendiğini, Aydın ilinde tam teşekküllü devlet hastanesi
olmaması konusunda ne düşündüğünü Sağlık
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
21.- Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansurun, Suriyede yaşanan iç savaştan en çok etkilenen
Hatayın ve Hataylıların mağduriyetinin giderilebilmesi
için Zeytin Dalı Sınır Kapısının ticarete açılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününe ilişkin açıklaması
23.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, yargının
siyasallaşmasının hukuk devleti için en büyük tehlike
olduğuna ilişkin açıklaması
24.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 10 Ocak Birinci İnönü Zaferinin 98inci yıl
dönümünü ve 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına, evde bakım maaşı alan ailelerin
mağduriyetine, Türkiye olarak Menbicte her geçen gün mevzi
kaybedildiğine ilişkin açıklaması
25.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Levent Göke Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile
Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun yaşadığı olaya
gösterdiği duyarlılık için teşekkür ettiğine, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününü kutladığına, KHK
mağdurlarının mağduriyetlerinin devam ettiğine,
uyuşturucu trafiğinde kamu gücünün kullanılması konusunun
üstünün örtülmeyip sorumluların ortaya çıkartılması gerektiğine
ve Karsta taşeron olarak çalışan belediye işçilerinin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, 10 Ocak Birinci İnönü Zaferinin 98inci yıl dönümünü
vesilesiyle başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İsmet
İnönüyü ve silah arkadaşlarını rahmetle yâd ettiğine,
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutladığına, yasa
tekliflerinin torba olarak görüşülmesinin yarattığı
sakıncalara ve yaşanan garabete dur diyecek olanın da millet
olduğuna ilişkin açıklaması
27.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına, basın hürriyetinin anayasal güvence
altına alındığına, vatandaşın haber alma
özgürlüğünü hayata geçirirken hukuk devletini ve demokrasiyi tehdit eden
davranışların basın hürriyeti kapsamında
değerlendirilemeyeceğine, Cumhurbaşkanlığı
bütçesinin halkın kaynaklarını yine halkın hizmetine sunan
bir bütçe olarak milletin emrinde olduğuna ilişkin
açıklaması
28.- Ankara Milletvekili
Mustafa Desticinin, 10 Ocak Birinci İnönü Zaferinin 98inci yıl
dönümünü ve 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına, daha demokratik bir Türkiye ve daha
sağlıklı bir seçim için Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim
Kanununda düzenlemeler yapılmasının zaruri olduğuna
ilişkin açıklaması
29.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, Samsun ilinden Ordu ilinin Fatsa ilçesine kadar uzanacak olan
hızlı tren projesinin Sarpa kadar uzatılmasının
Karadeniz için büyük önem arz ettiğine ilişkin açıklaması
30.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe
ilişkin açıklaması
31.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
32.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Hayrettin Nuhoğlunun 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
26ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına, gazetecilerin ve yerel basının
sorunlarına eğilmek gerektiğine, kendisinin de Binali
Yıldırım gibi büyükşehir belediye başkanı
adayı olduğuna ama imkânlarının eşit
olmadığına ilişkin açıklaması
35.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum
Milletvekili Muhyettin Aksakın vefatına ilişkin
açıklaması
36.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksakın
vefatına ilişkin açıklaması
37.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili Muhyettin
Aksakın vefatına ilişkin açıklaması
38.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili Muhyettin
Aksakın vefatına ilişkin açıklaması
39.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili Muhyettin
Aksakın vefatına ilişkin açıklaması
40.- Erzurum Milletvekili
Muhammet Naci Cinislinin, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili Muhyettin
Aksakın vefatına ilişkin açıklaması
41.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Allahın
rızasını, kulların duasını almak için hizmet
yapan bir iktidar olduklarına ilişkin açıklaması
42.- Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemirin, vefat eden 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili
Muhyettin Aksak ile 16 ve 19uncu Dönem Ağrı Milletvekili Mikail
Aydemire Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili Zeynel Özenin, 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
torba yasa değil çuval yasa olarak adlandırılması
gerektiğine, Mescitsiz okul kalmasın. projesiyle din derslerinin
salt bir inancın ibadethanesi altında farklı inançlardaki
çocuklara dayatılmasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
44.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin, 16 ve 19uncu Dönem Ağrı Milletvekili
Mikail Aydemire Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
45.- Muş Milletvekili
Mensur Işıkın, Muş ili için eğitim ve
araştırma hastanesine ihtiyaç olduğuna ilişkin
açıklaması
46.- Antalya Milletvekili
Cavit Arının, 10 Ocak Birinci İnönü Zaferinin 98inci yıl
dönümü ile Türkiyede tarım eğitiminin başlamasının
173üncü yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
47.- Batman Milletvekili Ziver
Özdemirin, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksakın
vefatına ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve arkadaşları
tarafından, Türkiye'de bulunan 76 vakıf üniversitesinin
uyguladıkları yöntemlerle bugün nasıl âdeta bir aile
şirketi görüntüsü oluşturduklarının ve bu üniversitelerin
yeterince denetlenip denetlenmediğinin, vergi ödemeden para kazanan bir ticarethane
hâline nasıl geldiklerinin detaylarıyla incelenmesi ve
araştırılması amacıyla 10/1/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Ocak 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, 10 Ocak 2019 Perşembe günü yaptığı
toplantıda Genel Kurulun 10 Ocak 2019 Perşembe günkü
birleşiminde çalışmalarını 21.00e kadar devam
ettirmesine; daha önce çalışmasına karar verilen 11 Ocak 2019
Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Ziya
Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37)
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Alpay
Antmen'in, 27. Yasama Dönemi'nde Başkanlığa sunulan kanun
teklifleri ile yazılı soru, genel görüşme ve Meclis
araştırması önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa Şentopun cevabı (7/6358)
2.- Erzurum Milletvekili
Muhammet Naci Cinisli'nin, soru önergelerinin
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Mustafa Şentopun cevabı (7/6359)
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan'ın, kadro karşılığı
sözleşmeli personelin teşvik ikramiyelerine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa Şentopun
cevabı (7/6865)
10 Ocak 2019 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, HDP
milletvekillerinin basın açıklaması yaparken
uğradığı polis müdahalesine yönelik olarak Ankara Emniyet
Müdürünün inceleme başlatacağına ve 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününü kutladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündem
dışı sözlere geçmeden önce bir iki hususta açıklamam
olacak.
Dün, Halkların Demokratik Partisi
milletvekillerinin il binası önünde basın toplantısı
yaparken polisin müdahalesine uğramaları konusu gündeme
gelmişti. Arkadaşlarımız da burada, haklı olarak,
şikâyetlerini ve sitemlerini belirttiler. Ben zaten olayı ilk
duyduğum andan itibaren asayişteki görevli arkadaşlarla
görüşerek bilgi almaya çalıştım. Günün ilerleyen
saatlerinde, toplantıyı yönettiğim için, Ankara Emniyet
Müdürüyle görüşememiştim. Sabah saatlerinde Ankara Emniyet Müdürüyle
bizzat konuyu görüştük. Ankara Emniyet Müdürü olayla ilgili inceleme
başlatacağını tarafıma ifade etmiştir. Biz de
konunun takipçisi olacağımızı, milletvekillerimizin,
Meclisin sahiplendiğini ve milletvekillerine dönük bu hareketin
Meclisimizin tüm partileri tarafından kınandığını
ve olayı da yakından takip edeceğimizi kendilerine ifade ettik.
Emniyet Müdürünün ifadesiyle söylüyorum, bu konuda inceleme
başlatacağını tarafıma ifade etmiştir.
Bunları da Meclisimizin değerli üyeleriyle tekrar
paylaşıyorum.
Değerli milletvekilleri, değineceğim
ikinci husus, bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Tarihçesine
baktığımızda, Çalışan Gazeteciler Gününün, eski
başbakanlardan rahmetli Bülent Ecevitin Çalışma
Bakanlığı döneminde hazırlanmasına öncülük ettiği
bir yasa kapsamında, 10 Ocak 1961de Çalışan Gazeteciler
Bayramı olarak kutlanmaya başlandığını, sonra,
1972den itibaren Çalışan Gazeteciler Gününe dönüştüğünü
öğreniyoruz.
Çalışan gazetecilerimizin yanında,
elbette, çalışamayan gazetecilerimiz var. Doğal olarak, biz bu
günü tüm basın emekçilerimizin bir günü olarak kutluyoruz, gerek
çalışan gerekse çalışamayan gazetecilerimizin günü olarak
kutluyoruz. Gazetecilerimizin aslında hepimizin de bir mesai
arkadaşı olduğunun bilinciyle, bizim buradaki
görüşlerimizi, partilerin görüşlerini topluma, halka
ulaştırmada hepimiz adına önemli bir kamusal görev
yaptıklarının da bilinciyle, tüm Parlamentomuzun,
çalışan gazetecilerimizin ve çalışmayan basın
emekçilerinin sorunlarını da dikkate alarak, onların daha mutlu
bir yaşam sürmelerine olanak sağlayacak çalışmalar yapacağına
inancımla, tekrar, gazetecilerimizin, basın emekçilerimizin bu gününü
kutluyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Adananın
düşman işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Ahmet Zenbilciye
aittir.
Buyurun Sayın Zenbilci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana Milletvekili Ahmet Zenbilcinin, 5 Ocak Adana ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 97nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET ZENBİLCİ (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
5 Ocak Adananın kurtuluşu, daha
doğrusu Akdenizde -Ceyhan, Mersin, Adana, Tarsus- bütün
coğrafyanın düşman işgalinden kurtuluşu; Türkün
karakterinde olan bağımsızlık, hiçbir zaman müstemlekeyi ve
hiçbir zaman esareti kabul etmeyen ve Büyük Önder Gazi Mustafa Atatürkle
başlayan bu Kuvayımilliye hareketiyle tamamlanmıştır.
Sayın Başkanım, biraz önce sizler de
ifade ettiniz, resmî olarak, 10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Günü olarak
ilan edilmiştir. Bütün basın emekçileri, gazeteciler, hepsi,
çalışan çalışmayan, emekli olan, hayatta olan, gecesiyle
gündüzüyle bu işte çalışan, bizler için haber üreten, doğanın
bütün şartlarında ya da insanlığın ortaya koyduğu
zorlu şartlarda, savaşta barışta, her türlü olaylar
karşısında fedakârca çalışan
arkadaşlarımız toplumu, kamuoyunu daha iyi bilgilendirme
adına çalışıyorlar. Ben de bir kez daha onların bu
günlerini kutluyor, sağlık ve afiyet diliyor,
başarılarının devamını temenni ediyorum.
Ülkemizin her köşesinde haber yapmak için büyük gayret sarf ediyorlar,
inşallah onlar da iyi şeyler yapacaklar.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Adana
şehri, biriktirdiği sekiz bin yıllık tarihle ve
almış olduğu göçlerle birlikte, birlikte yaşama kültürünü
en iyi yaşatan şehirlerimizden bir tanesidir. Kimsenin
ırkının, dilinin, dininin, meşrebinin ve mezhebinin ayrışım
olarak görülmediği, birlikte yaşamayı en iyi şekilde
yaşatan şehirlerimizden bir tanesi de Adanadır.
Adananın toprağı kadar mümbit,
toprağı kadar bereketli insanı ve yüreği vardır.
İşte bu güzel şehir Adanadan birçok şair, yazar; sinema,
tiyatro, resim ve değişik sanat dallarında başarıya
imza atmış sanatçılarımız
çıkmıştır. Bu sanatçılarımızdan bir tanesi
de Bayrak Şairi olarak ifade edilen değerli şairimiz Arif
Nihat Asyadır. Arif Nihat Asya, aynı zamanda 1950 ve 1954
yılları arasında Parlamentoda görev yapmış,
Adanayı temsil etmiş bir milletvekilimizdir. Arif Nihat Asya bir
eğitimcidir, öğretmendir, Adana Erkek Lisesinde uzun yıllar
öğretmenlik yapmış. 5 Ocak Adananın kurtuluş günü
dolayısıyla öğrencilerine bir şiir yazmaları görevini
verir ancak öğrencileri uzun çalışma neticesinde şiiri
yazamadıklarını gelip öğretmenlerine ifade ettiklerinde,
öğretmenleri Arif Nihat Asya bir şiir yazar ama şairinin kendisi
olduğunu söylemez. Şiir bir 5 Ocak gününde Büyük Saat
Meydanında büyük bir coşkuyla okunur ve halk tarafından ilgi ve
alaka görür. O alakadan, birkaç defa okunduktan sonra o şiirin esas
sahibinin Arif Nihat Asya olduğu ifade edilir.
Arif Nihat Asya Biz kısık sesleriz. /
Minareleri sen ezansız bırakma Allahım / Müslümanlıkla
yoğrulan yurdumu / Müslümansız bırakma Allahım. diyerek
dizeleriyle kulaklarımızda büyük bir tını
bırakmıştır.
Şimdi Arif Nihat Asyanın o güzel
şiirinden zamanın bana elverdiği sürece birkaç
kıtasını sizlerle de, bir kez daha yüreklerinizle paylaşmak
istiyorum.
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin
son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga
bayrağım!
Senin destanını okudum, senin
destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın,
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun,
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne
keder,
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne
çıkar,
Yurda ay yıldızının
ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara
götürdüğü gün,
Kızıllığında
ısındık.
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün,
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı,
Barışın güvercini, savaşın
kartalı,
Yüksek yerlerde açan çiçeğim,
Senin altında doğdum,
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim,
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim! (AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu aziz bayrağın altında hep birlikte
yaşamayı Cenab-ı Hak nasip eylesin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zenbilci.
Gündem dışı ikinci söz, demokratik
hukuk devleti için yasama işlevi hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden Kaboğluna aittir.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, telefonlarla
konuşmayı bırakalım, sessiz olalım; hocamız bu
konuda hassas.
2.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, demokratik
hukuk devleti için yasama işlevine ilişkin gündem dışı
konuşması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; demokratik hukuk
devleti için yasama işlevi, esasen 27nci Dönem yasama organının
ilk altı ayı üzerinde yasama açısından
değerlendirmelere, daha çok ön gözlemlere ilişkin bulunmaktadır.
Bu döneme damgasını vuran kavram torba yasa olmuştur. 27nci
Dönemde 16 öneri yasalaştı, bunların yarısına
yakını torba yasa şeklinde. Bu açıdan, görüşülen 292
maddenin 195i torba yani yüzde 67si torba şeklinde. Şu anda
komisyonlarda görüşülmekte olan ve Genel Kurula gelecek olan öneriler de
torba şeklinde. Bu itibarla, bu dönemde Meclis, 600 milletvekiliyle toplam
olarak 417 maddeyi görüşmüş bulunuyor torba yasa yoluyla fakat tek
başına Cumhurbaşkanı 1.640 maddeyi düzenlemiş
bulunuyor -bugünkünü hesaba katmazsak- 25 Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle.
Genel görünüm şudur: Paralel mevzuat ortaya
çıkmıştır; bir Anayasa var, Anayasaya aykırı
yasalar var, hem Anayasaya hem yasalara aykırı
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri var.
Peki, o zaman şunu hatırlayalım: 16
Nisan 2017de Anayasa ayrışma eksenleri nelerdi? Anayasa
değişikliğini savunanların başlıca tezleri
şunlardı: Çift başlılık sona erecek, vesayet bitecek,
erkler ayrılığı sağlanacak, yasama özerk olacak,
koalisyonlar dönemi sona erecek, Cumhurbaşkanı sorumlu olacak.
Karşı çıkanların görüşleri şunlardı:
Anayasal denge ve denetim kalkacak. Hesap verebilir bir yönetim olmayacak.
Bürokratlar yani atanmışlar hâkimiyeti öne çıkacak. Parti
başkanı Cumhurbaşkanlığı, devlet tüzel
kişiliğini temsil eden tarafsız makamı ortadan
kaldıracak. Kişi projesi Anayasa, kişi parti devleti sürecine
ivme kazandıracak. Anayasa değişikliğinde toplumsal
ihtiyaçlar yerine, OHAL fırsata çevrilerek istismarcı Anayasa
değişikliği meşruluk sorununu da beraberinde getirecek.
Evet, kaldırılan parlamenter rejim olacak ama yerine gelecek olan bir
başkanlık rejimi olmayacak.
Peki, acaba hangisi teyit edildi bunlar
arasında? Şu var: Meclisin asli ve genel yasama yetkisi devam ediyor.
Gözlemler olarak, üç gerekçeden birincisi şu: Koalisyon yoktu zaten,
bitecek denildi ama ittifak geldi. İkincisi: Yasama inisiyatifi Meclis
tekeline verildi ama Meclis yasama inisiyatifini kullanamıyor. Üçüncüsü:
Erkler ayrılığı sağlanacak. denilirken tek kişi
güdümünde erklerin birleşmesi tehlikesi doğdu. Dolayısıyla,
komisyonlar ve Genel Kurul çalışması olarak yasama inisiyatifi
kırıldı. Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı
kararnameleri, ciddi bir biçimde yasama alanını kemirici ve
değersizleştirici bir eşiğe getirdi bizi.
Çıkarılan yasalar şu iki bakımdan sorunlu bulunuyor:
Birincisi, nitelik bakımından. Kabul edilen yasaların ve
maddelerinin, kişilik dışı, nesnel, eşit ve soyut
metin olma özelliklerinden yoksun olduğu için nitelikli yasa özelliği
bulunmuyor. İkincisi, torba yasa, öngörülebilirlik,
ulaşılabilirlik ve saydamlık ilkelerinden uzak olduğundan
yasamanın iç tutarlılığı, mevzuatın iç
tutarlılığı ortadan kalkmış oluyor.
Sonuç olarak Anayasaya saygılı,
Anayasaya uygun yasa kavramı yerine Anayasaya aykırılık
süreci genelleşmiş bulunuyor. Bu süreçte, ittifak yani AK PART- MHP
ikilisi ve muhalefet üçlüsü veya altılısı arasında
şöyle bir buluşma ortaya çıkmış bulunuyor: Muhalefet
meşruiyeti sorguluyor, ittifak ise Anayasanın meriyetini sorguluyor.
Bu ikisinin buluşması esasen 6771 sayılı Anayasa
değişikliğinin sürdürülemezliğini sorguluyor -her ikisi de
sorguluyor, bütün Parlamento- ve onun sürdürülemezliği konusunda
buluşuyor.
Peki, neler yapılmalı, öneriler neler
olmalı? Somut önerilerde bulunmaya çalışacağım.
Anayasa teklifi yetkili organ Meclis tarafından yapılsın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlamanız için bir dakika
ilave ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Meclis tarafından öneri verilsin, muvazaa yapılmasın.
Cumhurbaşkanının münhasır yasa alanına girdiği ve
açıkça yasanın düzenlediği alanlarda yaptığı
CBKler burada görüşülsün, yasalaştırılsın. Bu
açıdan İç Tüzük değişikliği yapılarak müzakere
süreci işletilmeli ve bu çerçevede öneriler Meclis tarafından
hazırlanmalı, komisyonlar mutfak işlevi görmeli, burası da
genel müzakere organı olarak yasaları oylamalı. Anayasaya
saygılı yasa için, İç Tüzükün 38inci maddesine saygı
gösterilmelidir. Unutmamak gerekir ki yasama Meclisi, üyeleri Anayasaya
sadakat yemininde bulunan, andı içen, istisnai bir organdır. O
bakımdan, Anayasanın bütün maddeleri bütün yurttaşlar için
bağlayıcı olmakla birlikte, Anayasanın ilk muhatabı
yüce Meclistir; dolayısıyla hukuk devletinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, selamlayayım, bitireyim.
BAŞKAN Peki, selamlayalım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu bakımdan hukuk devletinin doğrudan
muhatabı, ilk muhatabı, bunun yükümlüsü ve sorumlusu yüce Meclistir.
Hiçbir organ yüce Meclis kadar, bu kadar öncelikli, önemli temel işleve
sahip değildir. Bu açıdan yasama, yürütme ve yargı üçlüsünde hem
ilk sözü söyleyen organdır hem de Anayasa Mahkemesinin iptal etmesi
durumunda son sözü söyleyen organdır. Asli ve genel yetkisini bu
açıdan kullanması önemlidir. 6771 sayılı Yasa çerçevesinde,
onu sahiplenmek için değil ama kanunilik ilkesini işletmek istiyorsak
bu asgari kurallara uymamız gerekiyor, temeldir bu. Ancak tabii ki hiçbir
zaman, Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet çizgisindeki kazanımlar
ışığında, anayasacılık sürecine dönüş
şeklindeki ana hedef gözden uzak tutulmamalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kaboğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Tabii, Değerli Hocamızı dinledik.
Farklı bir yaklaşım ortaya koyuyorlar, bir meşruiyet
sorgulaması yapılıyor ama biz bu süreçleri geçtik. Biliyorsunuz,
bir Anayasa değişikliği teklifi yapıldı AK PARTİ
ve MHP tarafından. Anayasa Komisyonunda tarihinin en uzun görüşmeleri
ortaya kondu. Bütün görüşler özgür, demokratik bir ortamda ve uzun süreli
olarak dercedildi. Teklifin lehinde, aleyhinde her türlü görüş ortaya
konuldu. Genel Kurula geldi, Genel Kurulun iradesiyle daha sonra halk
oylamasına götürüldü. 16 Nisan 2017de, egemenliğin sahibi olan
millet yeni sistemi, yeni Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemini onayladı ve meşruiyetin kaynağı olan millet bunu
yürürlüğe soktu. 24 Haziran seçimleriyle de tüm maddeleri artık
uygulanır hâlde ve hem anayasal denetim hem idari denetim hem
yargısal denetim hem maşeri vicdandaki denetimler caridir. Muhalefet
partilerimizin, ana muhalefet partisinin her türlü meseleyi Anayasa Mahkemesine
götürmesi suretiyle de yargı denetimine açık hâldedir bütün
işlemler. Dolayısıyla bir meşruiyet sorgulanması
doğru değildir. Millet kararı vermiştir, milletin iradesine
hep beraber saygı göstermemiz mecburidir, ihtiyari değil.
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Samsun Milletvekili Bedri Yaşar, 2019 yılının Samsun
Yılı ilan edilmesini talep ettiğine ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
2019 yılının Samsun Yılı ilan edilmesi talebi
hakkında söz isteyen Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşara
aittir.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süremiz beş dakika.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü tebrik
ediyorum.
2019 yılının Samsun Yılı
ilan edilmesiyle ilgili gündem dışı söz almış
bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, milletlerin
geçmişlerinde, onların kaderlerini değiştiren,
geleceklerini aydınlatan, köklü bir değişim ve gelişime,
yeni bir yapı ve oluşuma yönelten önemli olaylar ve tarihler
vardır. Türk milleti için bu tarihlerden biri de elbette ki 19 Mayıs
1919dur. Mustafa Kemal Atatürkün Millî Mücadeleyi başlatmak için
Samsuna ayak bastığı 19 Mayıs 1919 tarihi onun aynı
zamanda Benim gerçek doğum tarihim. dediği gündür. Atatürk
cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı bu büyük günü Türk
milleti için bir dönüm noktası ve Millî Mücadelenin
başlangıcı olarak kabul ettiğinden, çok güvendiği ve
inandığı gençliğine armağan etmiştir. 1919, Millî
Mücadelenin başlatıldığı tarih olarak toplumumuzu
şekillendiren bir unsur olmuştur.
19 Mayıs 1919 tarihi, Türk İstiklal
Harbinin hukuken, siyaseten ve bir anlamda fiilen
başladığı tarihtir, milletin kendi istiklalini kurtarmak
yönünde kendi azim ve kararını ortaya koyduğu bir tarihtir. Bu
tarihten sonra Anadoluda Kuvayımilliye derlenip toparlanacak ve
hâkimiyetimilliyenin idamesi için mücadeleye başlanacaktır. Mücadele
neticesi, Mustafa Kemal Paşanın Samsuna çıkmadan önce
tasarladığı veçhile yıkılan bir imparatorluktan
yepyeni ve millî bir Türk devleti hayat bulacaktır. Bu itibarla 19
Mayıs 1919 tarihi Türk tarihinde mümtaz bir mevkiye sahiptir.
Atatürk Nutukta 1919 Mayısının
19uncu günü Samsuna çıktım. Umumi durum ve manzara: Osmanlı
Devletinin içinde bulunduğu grup dünya savaşında yenilmiş,
Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları
ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük
Harbin uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir hâldedir...
diye başlar ve kısaca bir durum tespitinde bulunur. Sonra düşünülen
kurtuluş çarelerini sıralar ve şunları söyler: Efendiler,
bu durum karşısında tek bir karar vardı; o da millî
hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız
bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. İşte
İstanbuldan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsunda,
Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına
başladığımız karar, bu karar olmuştur. Türkün
haysiyeti ve gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet,
esir yaşamaktansa, mahvolsun daha iyidir. Öyleyse ya istiklal ya ölüm!
Yani kısacası, 19 Mayıs 1919 tarihi,
onursuz ve zillet altında yaşamaktansa onurluca ölmenin esas
alındığı, kendisinden sonra cereyan eden olaylar zincirinin
başlangıcı olan, karanlık bir dönemde aydınlık
bir tarihtir.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
bu tarihî döneme tanıklık eden güneşin doğduğu
şehir olarak tanımlanan, benim de vekili olmaktan gurur
duyduğum, kurtuluşun ve kuruluşun simgesi Samsunu ödüllendirmek
gerektiğini düşünüyorum. 2019, 1919un 100üncü
yılıdır. 19 Mayıs, çağdaş Türkiyenin, başka
bir deyişle, Türkiye Cumhuriyetinin şafağıdır. Ulu
Önderin Samsuna çıkarak Millî Mücadeleyi başlattığı
1919un 100üncü yıl dönümü olan 2019un Samsun Yılı ilan
edilmesi Türkiye tarihi açısından oldukça önemlidir. 2019 Samsun
Yılı ilan edilmelidir ve Samsun başta olmak üzere, Türkiye
genelinde 100üncü yıl kutlama programlarına
alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, yüz yıl önce
birlik ve beraberliğe ne kadar ihtiyacımız varsa inanın
bugün de o kadar birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var, 19
Mayıs 1919 ruhuna ihtiyacımız var. Samsun ve 1919 özdeşse
eğer, 2019, Türkiye için, Türkiye Cumhuriyeti devleti için Samsun
Yılı olmalıdır. Millî Mücadeleyi Türk gençliğine
ithaf eden Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkü ve kahraman
ecdadımızı rahmetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) 2019
yılının Samsun Yılı ilan edilmesi konusunda
hepinizin Parlamentoda desteğini bekliyoruz.
2019 yılı programlarının,
aynı zamanda, 2023 cumhuriyetin 100üncü yılı kutlaması
programlarına da dâhil edilmesini teklif ediyorum. Şu an Samsunda
çok ciddi bir çalışma var bu 100üncü yıl
çalışmalarıyla ilgili. Bu çalışmalarda da arkadaşlarımızın
gayretleri var ama hepsinden önemlisi, 19 Mayıs 1919u unutmamak için,
onun 100üncü yılının Samsun Yılı olarak ilan
edilmesi konusunda hepinizin desteğini talep ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yaşar.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren
milletvekillerimize yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim,
onlardan sonra sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Başevirgen
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, Haydi Çocuklar Camiye
projesinin 6-13 yaş aralığındaki çocuklara eğitim,
öğretim anlamında ne kazandıracağını ve
nasıl bir fayda sağlayacağını, söz konusu projeye
katılımın zorunlu tutulup tututulmayacağını Millî
Eğitim Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
6-13 yaş arası erkek çocukların
camiye alıştırılıp beş vakit namazın camide
cemaatle kılınmasının sevdirilmesi ve çocuklara cami
sevgisinin aşılanması amacıyla, Millî Eğitim
Bakanlığı onayıyla, Türkiye genelinde yaklaşık
2.500 camide uygulanacak Haydi Çocuklar Camiye projesi
başlatılmıştır. Anayasamızın 41inci
maddesiyle çocuk hakları, 42nci maddesiyle eğitim hakkı güvence
altına alınmıştır. Anayasamız ve taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmeler bütün olarak
değerlendirildiğinde, etkinlik adı altında ideoloji
empoze edilmesi, çocukların düşünce, din ve vicdan özgürlüğünün
ihlal edilmesi demektir. Millî Eğitim Bakanına soruyorum: Söz konusu
projeyle çocuklarımıza eğitim öğretim anlamında ne
kazandırılması planlanmaktadır? Katılım
aralığı 6-13 yaş olarak belirlenmiş bu projenin bu
kadar küçük yaştaki çocuklarımıza nasıl bir fayda
sağlayacağı düşünülmektedir? Söz konusu projeye
çocukların katılımı zorunlu tutulacak mıdır?
Projeye katılmayan çocuklara herhangi bir yaptırım uygulanacak
mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Topal
3.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay ilindeki elektrik kesintilerinin
gerekçesini, neden önlem alınmadığını ve
vatandaşların daha ne kadar mağdur edileceğini Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından öğrenmek istediğine, Hatayın
Defne ilçesinde hastane olmadığına ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
21inci yüzyılda Hatay ilimizde ne yazık
ki hâlâ elektrikler kesiliyor. Düzenli düzensiz kesilen elektrikler yüzünden
vatandaşlarımız, özellikle kırsal mahallelerde
haftanın belirli günlerini karanlıkta, enerjiden yoksun geçiriyorlar.
Sayın Enerji Bakanına, Sayın Hükûmete buradan soruyorum: Hatay
ülke ekonomisine birçok alanda katkı veren bir ilimizdir. Aynı
zamanda ciddi anlamda enerji üreten bir kentimizdir. Hatayda bu enerji
kesintileri daha ne zamana kadar devam edecek? Bunun gerekçesi nedir? Neden
önlem almıyorsunuz? Hatay halkını daha ne kadar mağdur
edeceksiniz?
Ayrıca 150 bin nüfuslu Defnede hastane yok,
hastane yok, hastane yok. Yetkilileri davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
4.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, şeker
fabrikalarında yaşanan mağduriyetler ile işten
çıkarılan taşeron işçilerinin mağduriyetine
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Özelleştirme kararından sonra kimse
mağdur edilmeyecek. denilen şeker fabrikalarında yaşanan
mağduriyetlere her gün bir yenisi daha ekleniyor. Pancarda yaşanan
inanılmaz fireler, fabrika önündeki kuyruklar, nakliye
sıkıntısı, tarlalarda, yol kenarında öbek öbek
kümelenen pancarlar yüzünden sıkıntı yaşayan pancar
üreticilerine şimdi de kota cezalarıyla bir darbe daha vurulmak
isteniyor. Böyle giderse gelecek yıl pancar üretecek üretici de
bulunmayacak ne yazık ki.
Öte yandan Bir tek işçi işinden
olmayacak. denildiği hâlde sadece kendi seçim bölgem Afyonkarahisarda
geçtiğimiz ay 32 taşeron işçisi işinden atıldı.
Şimdi de, bugün 12 taşeron işçisinin daha işine son
verileceği bildirildi. İnanıyorum ki tozpembe tablolar çizip
binlerce kişiyi kandıranlara, kış kıyamette
insanların ekmeğiyle oynayanlara, halkı değil rantı
tercih edenlere 31 Martta halk gereken cevabı verecektir.
BAŞKAN Sayın Aydın
5.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Ancak, iktidar baskılarına karşı dik duran, gazetecilik
etiğini korumaya çalışan gazeteciler maalesef işsiz. Bu
nedenle böyle bir günün Türkiye için maalesef pek de bir önemi yok.
İşinden edilen gazeteciler binleri aştı, yüzlerce sarı
basın kartı iptal edildi, 150ye yakın gazeteci cezaevinde, TV
habercisi Fatih Portakal gibi birçok haberci ve sanatçı bizzat iktidar
sahipleri tarafından hedef gösteriliyor. Gazetecilere yönelik baskı
ve uygulamalar Türkiyedeki rejimin de bir aynası.
Bütün bunlara rağmen kaleminden ödün vermeyen
gazetecilerin arkasında olduğumuzu vurguluyor, dik durmayı
meslek ahlakı ve toplumsal sorumluluk olarak gören tüm gazetecilere
saygılarımızı sunuyor, günlerini kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
6.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününü kutladığına,
Cumhurbaşkanlığının çalışan gazetecilerin
görevlerini özgür yapabilmesi için, Anadolu basınını
güçlendirmek için ne tür tedbirler almayı ve hangi destekleri sunmayı
düşündüğünü öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, 10
Ocak, Çalışan Gazeteciler Günüdür. Çalışan
gazetecilerimizin gününü yürekten kutluyorum ve kolaylıklar diliyorum. Zor
şartlarda çalışan gazetecilerimize başarılar da
diliyorum. Tutuklu bulunan bütün gazetecilerimizin bir an önce tahliye edilerek
görevlerini özgür bir şekilde yapmalarını istiyorum.
Cumhurbaşkanlığı olarak
çalışan gazetecilerimizin özgür bir şekilde görevlerini
yapması için hangi tür tedbirleri almayı düşünüyorsunuz?
Hepimizin bildiği gibi Anadolu basını
zor durumdadır, çoğunluğu kapanma noktasına gelmiştir.
Anadolu basını zor durumda olunca bünyesinde çalışan
gazeteciler de zor durumdadır.
Bu durumları dikkate alarak Anadolu
basınını güçlendirmek, çalışan gazetecilerin sosyal
güvenliklerini sağlamak için ne tür tedbirler almayı
düşünüyorsunuz, hangi destekleri vermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kırcalı
7.-
Samsun Milletvekili Orhan Kırcalının, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
ORHAN KIRCALI (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Kamuoyunun tarafsız, doğru ve tam olarak
bilgilendirilmesi demokrasinin işlerliği açısından büyük
öneme sahiptir. Ülkemizin 2002 yılı sonrasında AK PARTİ
hükûmetleriyle elde ettiği kazanımlarla birlikte medya alanı da
ciddi bir büyüme göstermiştir.
Yaşadığımız
yüzyılın en önemli ihtiyaçlarından olan objektif ve doğru
bilgiye kısa sürede ulaşma ihtiyacının artması
nispetinde basının sorumluluğu daha da artmıştır.
Günümüz gazeteciliği her zamankinden daha fazla beceriyi, ufuk
genişliğini ve sorumluluğu gerektirmektedir. Gelişen
anlık durum ve olaylar karşısında toplumsal dinamiklerin
vereceği refleks ve tepkiler hayati derecede önem
kazanmıştır. Bu önemli misyonu yerine getirmek için mesai saati
gözetmeksizin her türlü şartta çalışan gazetecilerimizin verdikleri
mücadele takdire şayandır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Basın meslek
ilkelerine bağlı olarak milletimizin sesi olan gazetecilerimize
meslekî hayatlarında başarılar diliyor, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker...
8.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Milletin vicdanı olma özelliğini
taşıyan, halkı tarafsız ve doğru bilgilendiren
gazetecilerimizin ortaya koymuş oldukları çabalar hiç kuşkusuz
takdire şayandır. Gazetecilerimiz ülke menfaatini gerektiren
dış siyasi gündemde, ülkemize yönelik iç ve dış
saldırılarda, özellikle 15 Temmuz 2016da milletimize karşı
girişilen alçak işgal girişiminde millet iradesini hiçe sayan
FETÖ terör örgütüne ve vesayetçi anlayışa karşı hiç
çekinmeden ve korkmadan üstlerine düşen görev ve sorumlulukları
layıkıyla yerine getirmişlerdir. Vatandaşlarımıza
hızlı ve doğru haber iletmeyi ilke edinerek
çalışmalarını sürdüren yerel ve ulusal basın
mensuplarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü en
içten dileklerimle kutluyorum. Bu vesileyle çalışan tüm
gazetecilerimizin 2019 yılını sağlıklı,
başarılı ve bereketli geçirmelerini diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın...
9.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan,
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Görevini toplumsal değerlere saygılı, kişisel hak ve
özgürlükleri temel alan, tarafsız bir anlayışla yerine getiren
tüm basın çalışanlarının 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününü kutluyorum.
Demokratik bir ülkenin vazgeçilmez
unsurlarından biri de bağımsız basındır.
Basın, milletimizin müşterek sesi, gözü, kulağıdır.
Çağımızın en dinamik mesleklerinden biri olan gazetecilik,
insanlara haber, bilgi akışı sağlamak gibi çok yönlü bir
misyonu içermektedir. Her şartta ve her koşulda görevleri
peşinde olan gazeteciler, doğal olarak her türlü tehdit ve
yıpranmaya da açık olmaktadır. Cumhurbaşkanımız,
Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde son on altı yıllık AK PARTİ
iktidarlarında ülkemiz genelinde hayata geçen reformlar Türk
basınının zenginleşmesine, çeşitlenmesine, daha
demokratik ve özgürlükçü bir yapıya kavuşmasına vesile
olmuştur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan...
10.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri; Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün dediği gibi, gazeteciler gördüklerini,
düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır. Yine,
liderimiz Doktor Devlet Bahçelinin ifade ettiği gibi, şüphesiz
demokrasi, haber alma ve ifade özgürlüğüyle güçlenir ve zenginlik
kazanır. Binbir güçlükle mesleklerini icra etmeye çalışan
değerli gazetecilerimizin çabaları takdir edilmesi gereken bir durumdur.
Bu anlamlı günde basın şehitlerimizi yâd ediyor, gazi
şehrimizin değerli gazetecileri başta olmak üzere, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyor, ilkeli ve tarafsız
yayıncılık anlayışıyla kamuoyunun sesi olma
görevini yürüten tüm gazeteci arkadaşlarımıza hizmetlerinden
dolayı teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Filiz
11.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Zor şartlar altında mesleklerini icra eden
basın emekçilerinin 10 Ocak Basın Çalışanları Gününü
içtenlikle kutluyorum.
Kamuoyunun hızlı, sağlıklı
haber alabilmesinde basının rolü çok büyüktür ve demokrasinin
vazgeçilmez unsurlarıdır. Yerel medya maddi sıkıntılar
yaşamaktadır. İcra ilanlarının yerel gazeteler yerine
çoğunlukla yaygın gazetelere kaydırılması, gelirlerini
önemli ölçüde etkilemektedir. Bu ilanların yerel gazetelerde
yayınlanmasının önünde hiçbir yasal engel
bulunmadığı gibi, yerel gazetelerin gelirlerinde artış
sağlayacak ve biraz da olsa rahatlatacaktır.
2018 yılının ilk on ayında
Gaziantepte yerel gazetelere verilen icra ilanlarının toplam bedeli
64 bin TLyken yaygın basına giden toplam bedel 2 milyon 520 bin
TLdir. Bu rakamın bir kısmının yerel basına
aktarılması bile yerel basının sorunlarına ciddi
ölçüde merhem olacaktır diyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
12.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, iktidarın görevinin bireysel
silahlanmayı özendirmek değil önlemek olduğuna ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Vatandaş geçim derdinde, evine ekmek götürme
derdinde, 25 kuruşluk poşet parasını ödeyemiyor ama iktidar
sahipleri ne yapıyor; mermi fiyatlarında indirim yapıyor.
Beyler, iktidarın görevi bireysel silahlanmayı önlemektir, özendirmek
değil. Sanki daha geçen yıl hemşehrim, dostum, öğretim
üyesi Serdar Çağlakın da aralarında olduğu 4 akademisyen
Eskişehirde bir çakalın silahından çıkan kurşunla
vurulup öldürülmemiş gibi, sanki daha dün Çankaya Üniversitesi Hukuk
Fakültesi araştırma görevlisi Ceren Damar öğrencisi
tarafından vurulup öldürülmemiş gibi, sanki Afyonkarahisarda bir
lise öğrencisi gitar kutusunda getirdiği tabancasıyla
öğretmenini vurmamış gibi, siz mermi fiyatlarında indirim
yapıyorsunuz. Beyler, bu vatandaş sizlerden mermi fiyatlarında
değil, ekmek fiyatlarında indirim yapmanızı bekliyor;
tabancasına mermi değil, ekmeğine katık koymanızı
bekliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünsal
13.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, kararnamelere dayalı adaletsiz
düzenin her gün yeni bir haksızlık yarattığına ve
doktorların çalışmaları hâlinde emekli
aylıklarında kesinti yapılmasını kabul etmediklerine
ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
SGK ve Sağlık Bakanlığı yetkililerine:
Kararnamelere dayalı adaletsiz düzen her gün yeni bir haksızlık
yaratıyor. Bir süre önce çıkarılan
Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre,
Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakan ve bakan
yardımcılığına atananların emekli
aylığında çalışmalarına rağmen kesinti
yapılmayacak. Bu yeni uygulamanın dışında,
örneğin, emekli olan bir yargıç avukatlık yapacağı
zaman maaş kesintisi yok. Doktorlarımızın
maaşlarında ise kesinti yapılması kabul edilemez.
Parlamentoda bulunan 45 doktor arkadaşıma sesleniyorum: Önce doktorsunuz,
vekillik gelir geçer. Doktorların çok kritik olan bu sorununu size
aktarıyorum. Sağlıkta şiddet ve yoğun
çalışma gibi birçok sıkıntıya rağmen her
koşulda insan için çabalayan, Emekli Sandığından emekli
doktorlara 2019da uzmanlar için 2 bin, pratisyenler için 1.530 lira maaş
artışı verildi. Ancak bu maaşla geçinemeyen doktorlar bir
yerde çalışırsa bu maaşları kesiliyor. BAĞ-KUR ve
SSKden emekli olan doktorlar ise bu artışı hiç alamıyor.
İnsan sağlığı için saatlerini harcayan
doktorların maaşlarından yapılan kesintiyi kabul
edemiyoruz. Bu hangi adalete sığar?
BAŞKAN Sayın Gürer
14.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emekliler arasındaki
maaş adaletsizliğinin giderilmesi ve intibak yasasının
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Emekli maaşlarında 1999 öncesi
sigortalı olanlar, 1999 ile 2008 arasında sigortalı olanlar ve
2008 sonrasında sigortalı olanlar olmak üzere 3 farklı sistem
uygulanmaktadır. Bu üç sistem arasında çok ciddi gelir-ücret
adaletsizliği vardır. 2000 yılından sonra aylık
bağlama oranının düşürülmesiyle 2008 yılından
sonra daha da düşük hesaplanan emekli aylıkları önemli
mağduriyete neden olmaktadır. Emekliler arasında maaş
adaletsizliği mutlaka giderilmelidir. Bu konuda Meclisimize bir kanun
teklifi de verdim. İntibak yasası olarak da adlandırılan ve
emekliler arasındaki maaş farklarının
varlığını ortadan kaldıracak bu düzenleme
şarttır. Konu Meclis gündemine bir an önce getirilmelidir. Aylık
bağlama sistemindeki değişikliklerden kaynaklanan
haksızlıkların giderilmesi şarttır. Sosyal devlet
emeklisine sahip çıkmalı ve bu anlamda, intibak yasası bir an
önce çıkarılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaya
15.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, devletin
saygınlığının emeklilerine verdiği değerle
ölçüleceğine, iktidarıyla muhalefetiyle bir araya gelerek emeklilerin
insan onuruna yakışır şekilde yaşamalarının
sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Bu ülke için yıllar
yılı çalışan, üreten, alın teri döken emeklilerimizin
ülkemizin her bir karışında emekleri, hizmetleri vardır.
Emeklilik dönemlerinde kimseye muhtaç olmadan huzur ve mutluluk içinde
yaşaması gereken emeklilerimiz bugün âdeta kan ağlıyor.
Sadece Trabzonumuzda 150 bin emeklimiz var. 27 bin emeklimiz bin liranın
altında maaş alıyor yani açlık
sınırının da altında. Son bir yılda elektrik
yüzde 45, doğal gaz yüzde 31, tuz yüzde 34, patates yüzde 74, salça yüzde
90, sabun yüzde 68 zamlandı. Devletin vergilere yaptığı
artış yüzde 23ün üzerinde. Peki, emekliye ne verildi? Yüzde 10,19.
Emeklilerimizi açlığa mahkûm ettiğiniz gibi, bir de alay eder
gibi, pinpon topu, saç tokası, at nalı çivisi gibi alakasız
ürünlerle enflasyonu belirliyorsunuz. Şunu bilin ki: Devletlerin
saygınlığı yönetenlerin yaşadığı
saraylarla, lüks ve şatafatla değil, emeklilerine verdiği
değerle de ölçülür. Gelin, iktidarıyla, muhalefetiyle bir araya
gelelim ve emeklilerimizin hak ettikleri, insan onuruna yakışır
şekilde yaşamalarını sağlayalım yoksa
emeklilerimiz sizi poşetleyip gönderecek.
BAŞKAN Sayın Özkan
16.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününü kutladığına ve öğretmen, polis, hemşire, din
görevlisinin yanı sıra tüm kamu çalışanlarına 3600 ek
gösterge verilerek beklentinin karşılanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; basın emekçilerimizin gününü kutluyorum.
Yüz binlerce öğretmeni, sağlık
çalışanını, polisi, din görevlisini ilgilendiren 3600 ek
gösterge yasasının ne zaman çıkarılacağı merakla
bekleniyor. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan şöyle diyor:
Polislerimizin, öğretmenlerimizin, hemşirelerimizin, din
görevlilerimizin ve diğer idarecilerimizin emeklilik ek göstergelerini
3600e çıkaracağız. Buradaki adaletsizliği bu vesileyle
gidermiş oluyoruz. Peki eşit işe eşit ücret ilkesi ne
olacak? Enflasyon ve döviz artışından başını
kaldıramayan diğer kamu çalışanları ne olacak?
Yıllarca çalışıp 2 bin TL emeklilik maaşı alacak
memurun hâli ne olacak? Onlara üvey evlat muamelesi mi yapılacak?
Öğretmen, polis, hemşire, din görevlisi memurların yanında,
tüm kamu çalışanlarına 3600 ek gösterge verilmesi ve bu konudaki
beklentilerin bir an evvel giderilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ceylan
17.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Balıklıçeşme
köyünün merasının herhangi bir şirkete tahsis edilip
edilmediğini, Biga Organize Sanayi Bölgesi için tahsis edilebilecek uygun
parsel bulunamadığı için mi köylünün merasına göz dikildiğini
Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tarım Bakanına soruyorum: Son
yıllarda mera alanlarımız hızla azalmaktadır. Seçim
bölgem Çanakkalenin Biga ilçesine bağlı Balıklıçeşme
köyünde tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlamakta olan
hemşehrilerim, köylerinin merası olarak kullandıkları ve
hayvanlarını otlattıkları toplam 547 dönümlük
kısmın ellerinden alınacağı endişesini
yaşıyorlar. Mera alanlarının, Biga Organize Sanayi
Bölgesinin yeterli doluluk oranına ulaşmasından ötürü talep
ettiği yeni sanayi parseline tahsis edilmesinden rahatsızlar. Söz
konusu Balıklıçeşme köyünün merası hâlihazırda
herhangi bir şirkete tahsis edilmiş midir? Biga Organize Sanayi
Bölgesinin genişlemesine karşı değiliz ancak bahsi geçen
mera alanı yerine Biga Organize Sanayi Bölgesi için tahsis edilebilecek
daha uygun parseller bulunamamış mıdır da köylünün
merasına göz dikilmiştir?
BAŞKAN Sayın Kılıç
18.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününü kutladığına,
insanların birbirinin değerini bilmesi gerektiğine ve
barışın esas savaşın araz olduğuna ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum.
Bir karga ile kekliğin arkadaşlık
yaptıklarını gören birisi Bu nasıl iş? diyerek
onları izlemişti. Sonunda çözülmüştü bu birlikteliğin
sırrı. Onları izleyen kimse, beraber yürümeye
başladıkları zaman ikisinin de birer bacağının
aksadığını hayretle fark etmişti. İnsanları
birbirine yaklaştıran benzerlik, bir aksayan bacaktan daha mı
önemsizdir? Fırsat eldeyken birbirimizin değerini bilmeliyiz. Pay
edemediğimiz ne? Bir kısa yolculukta yol arkadaşlarıyız
biz. Aynı kader zinciri bağlamış hepimizi, her an yol
alıyoruz birlikte sonsuza doğru. Çatışmaya gerek var
mı? Barış esas, savaş arazdır. Ruhlar iki saf asker, kin
ve aşkı bölüşür; bir olanlar el ele, olmayanlar dövüşür.
BAŞKAN - Sayın Kayan.
19.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Bergamalı çiftçi Hamza
Kural ile Tahsin Sezerin GDOlu tohum satan Monsanto şirketinin
lisansının iptali için yaptıkları mahkeme başvurusuna
müdahil olan Monsanto şirketinin Tarım ve Orman Bakanlığıyla
niçin yan yana geldiğini, Bakanlığın zehir tacirinin mi yoksa
çiftçinin mi yanında olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İzmir Bergamalı çiftçiler Hamza Kural ve
Tahsin Sezer, tarım zehirleri ve GDOlu tohum satan Monsanto
şirketinin lisansının iptali istemiyle avukatları Semih
Özay vasıtasıyla Bakanlığa başvurarak kanserojen
içerikli ürünlerin piyasadan toplatılmasını, Monsantonun da
lisansının iptal edilmesini istemişlerdir. Bakanlığın
başvuruyu yanıtsız bırakması üzerine idare mahkemesine
başvurdular. Dava Ankara 18. İdare Mahkemesinde görülmektedir.
Monsanto şirketi, Tarım ve Orman Bakanlığı
yanında yer almak için mahkemeye müdahillik başvurusu yaptı.
Şirket, mahkemeye sunduğu dilekçede, Türkiyede ruhsat
aldıkları Roundup ve Platoon adlı yabani ot zehirlerinde DSÖnün
kanserojen olduğunu tespit ettiği glifosat etken maddesini
kullandığını kabul etti. Glifosat etken maddesi,
şirketin Türkiyede ruhsat sahibi olduğu Roundup ve Platoon isimli
herbisitlerinde mevcuttur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Türkiyede bu
şirket dışında birçok şirket tarafından üretilen
ve satılan bitki koruyucuların hepsinde de mevcuttur. Global
şirket ile Bakanlık niçin yan yana gelmektedir? Bir zehir taciri ile
Bakanlık beraber midir yoksa Türk çiftçisinin yanında
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
20.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydın Büyükşehir
Belediyesinin sağlık hizmeti vermesinden niye rahatsız
olunduğunu, AYBAnın faaliyetleri durdurularak Aydın
halkının nitelikli sağlık hizmeti almasının
mı engellenmek istendiğini, Aydın ilinde tam teşekküllü
devlet hastanesi olmaması konusunda ne düşündüğünü
Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Birçok hizmette
olduğu gibi, sağlık hizmetinde de yeterli devlet
yatırımı almayan Aydın cezalandırılmaktadır.
Bunlar yetmezmiş gibi, Aydın Büyükşehir Belediyesi evde
sağlık hizmetlerini yıllardır yerine getiren AYBAnın
faaliyetleri seçim öncesi durdurularak Aydınlının
sağlık hizmetinden yararlanması engellenmiştir.
Bu bağlamda, Sağlık Bakanı
Fahrettin Kocaya sormak istiyorum: Belediyenin sağlık hizmeti
vermesinden niye rahatsız oluyorsunuz? Neden seçim öncesi evde
sağlık hizmetlerini yasakladınız? AYBAnın evde
sağlık hizmetlerini durdurarak Aydın halkı nitelikli
sağlık hizmeti almasın mı istiyorsunuz? Aydındaki
hasta yatak sayısını yeterli buluyor musunuz? Büyükşehir
olan Aydında modern, tam teşekküllü bir devlet hastanesinin
olmaması hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
21.-
Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Suriyede yaşanan iç
savaştan en çok etkilenen Hatayın ve Hataylıların
mağduriyetinin giderilebilmesi için Zeytin Dalı Sınır
Kapısının ticarete açılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, iki ay sonra 8inci
yılına girecek olan Suriye iç savaşının ekonomik ve
sosyal bakımdan en derinden etkilediği il Hataydır. Bunda en
önemli etken, kapanan sınır kapılarımızdır.
Yayladağ ve Cilvegözü Sınır Kapılarının
kapanmasıyla ihracat düştü, bavul ticareti bitti, esnaf siftah
yapamaz hâle geldi. Bu sınır kapılarının
açılması için defalarca girişimde bulunduk ancak iktidar açmama
konusunda ısrarlı. Mademki bu kapılar açılmayacak, o hâlde
Zeytin Dalı Sınır Kapısı ticarete yetkili
sınır kapıları arasına alınsın. Bu
kapının bilgi işlem altyapısı hazır, sadece bir
talimatla sınır ticaretine başlayabilir. Zeytin Dalı
Sınır Kapısı ticarete açılsın ki yanlış
Suriye politikası nedeniyle derin yara alan Hatayın ve
Hataylıların yaraları bir nebze sarılmış olsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaynarca
22.-
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Basın emekçisi kıymetli meslektaşlarımın
Çalışan Gazeteciler Gününü tebrik ediyorum. Demokrasilerde
basın olmazsa olmazdır ve çok değerli bir denetim organıdır,
hakları önemlidir; objektif ve tarafsız oluşu,
sorumlulukları da önemlidir; kamu menfaatini önceliklemesi Bunun en güzel
örneği de 15 Temmuzda medyanın durduğu o güzel duruştur.
Uzun süre basın mensubu kimliğini onurla taşımış
birisi olarak, gazetecilerimizin bu sorumluluk bilinciyle ülkemiz gelişimi
için katkılarını sürdüreceğine yürükten inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, basın
çalışanlarının haklarını düzenleyen yasanın
yürürlüğe girmesinin yıl dönümü olan 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününü kutluyor, değerli medya mensuplarına
başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu
23.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, yargının
siyasallaşmasının hukuk devleti için en büyük tehlike
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Yargının siyasallaşması, bir
hukuk devleti için en büyük tehlikedir. Günümüzde yargı Adalet devletin
temelidir. demiyor Siyasi kaygılarım devletin temelidir. diyor.
Güvenlik soruşturması nedeniyle, günümüzde, üniversiteyi
bitirmiş binlerce gencimiz açıkta kalmakta ve hayattan
dışlanmaktadır. İki tane karar getirdim. Bakın,
bakanlıkların güvenlik soruşturması nedeniyle iptal
ettiği soruşturmaları idare mahkemesi iptal etmiş ve
ardından bölge idare mahkemeleri son derece üzücü kararlarla idare
mahkemesinin kararlarını iptal etmiş. Burada, bölge idare
mahkemesi İstihbari bilgileri istihbarat birimleri kanıtlamak
külfetinde değildir. demiş. Ancak Anayasa madde 5 var, temel hak ve
hürriyetler bir devletin siyasi, sosyal, ekonomik nedenler olmaksızın
koruması gereken hususlardır.
İkinci bir kararında Ankara Bölge
İdare Mahkemesi, idare mahkemesinin kararını hiçbir gerekçe
sunmadan iptal etmiş. Bunlar inanılmaz kararlar gerçekten.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, şimdi sayın
grup başkan vekillerimize söz vereceğim.
Söz talebinde bulunan, soru için sisteme giren
arkadaşlarımıza da ben, daha sonra 60a göre, belirli zaman
aralıklarında, birleşim boyunca sözler vermek suretiyle
ifadelerini açıklamalarına da olanak
sağlayacağımı ifade ediyorum.
Söz sırası, İYİ PARTİ Grubu
adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Lütfü Türkkanda.
Buyurun Sayın Türkkan.
24.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 10 Ocak Birinci İnönü
Zaferinin 98inci yıl dönümünü ve 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününü kutladığına, evde bakım maaşı alan
ailelerin mağduriyetine, Türkiye olarak Menbicte her geçen gün mevzi
kaybedildiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, Birinci İnönü Zaferinin 98inci
yıl dönümünü kutluyoruz. Birinci İnönü Zaferi, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş aşamasındaki en önemli zaferlerden
biridir. Doksan sekiz yıl önce bugün, topraklarımızı
işgal etmek isteyen Yunan ordusu Batı Cephesi Komutanı Albay
İsmet İnönü önderliğindeki Türk ordusu tarafından
mağlup edilmiştir. Kuvayimilliye birlikleri birleştirilerek
büyük zorluklarla oluşturulan düzenli ordumuz, Millî Mücadelenin ilk
zaferini kazanarak bağımsızlık
şahlanışını başlatmıştır. Gazi
Mustafa Kemal Atatürk zaferden sonra İsmet İnönüyü tebrik etmiş
ve Siz orada sadece düşmanı değil, Türk milletinin makûs
talihini de yendiniz. demiştir, bu sözleriyle de zaferin önemine bizzat
işaret etmiştir. Bu düşüncelerle, başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere istiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını ve
aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla yâd ediyorum.
Bugün 10 Ocak. Kamuoyunun
aydınlatılması ve bilgilendirilmesi doğrultusunda her
şartta görevleri peşinde koşan, mesleğin zor
şartlarına rağmen mesai kavramı gözetmeksizin gece gündüz
hizmet eden tüm bağımsız gazetecilerin 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününü kutluyorum. Gazetecilerin üzerlerinde iktidar
baskısı hissetmeden, özgür ve bağımsız olarak haber
yapabildiği bir Türkiye bizim olmazsa olmaz şartlarımızdandır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Fakat ne yazık ki
Hükûmet, basını tek sesli yapmış, gazeteleri ve
gazetecileri kendi propaganda aracı hâline getirmiştir.
Geldiğimiz bu noktada Türkiye, basın özgürlüğü
sıralamasında 180 ülke arasında 157nci sırada yer
almaktadır. Bu tablo, bizim oluşturmak istediğimiz demokratik
Türkiye hayalinden oldukça uzaktır. Unutulmamalı ki özgür basın
varsa özgür toplum vardır.
Sayın Başkan, toplumun bir yarasına
parmak basmak istiyorum: Hasta yakını olup da evde bakım
maaşı alan yaklaşık 800 bin aile mağduriyet içinde.
Evde bakım maaşı almak için belirli kriterler var, en önemlisi hane
geliri kriteri. 2018de kişi başı hane geliri limiti 967 liraydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkkan,
buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aylık haneye girenin
toplamı hanede yaşayan kişi sayısına bölünüyor,
kişi başına düşen para 967 lira üstündeyse maaş
alınamıyor, alan varsa da iptal ediliyor. Alanların yarıdan
fazlası da bu 967 liraya yakın geliri olup kesilme korkusu
yaşayan kişiler. Bu bakım maaşını alan ailelerin
hanesinde emekli olup emekli maaşları hane gelir toplamına giren
kişiler de var. Hükûmet, geçtiğimiz yıl emeklilere 2 bin lira
bayram ikramiyesi verdi; bu yıl da 2 bin lira vereceğini
düşünürseniz, 12 aya bölündüğünde, hanedeki kişi başı
gelire aylık 166 lira ilave gelir geliyor. Bu da 967 liralık kriterin
aşılmasına vesile oluyor. Evde bakım maaşı alan ailelerin
önemli bir kısmı bu hesaplama yüzünden, bu bakım
maaşından mağdur olacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkkan.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Asgari ücret
arttığı hâlde evde bakım maaşı artmadığı
için engelli hasta yakınları mağduriyet yaşamaktadır.
Bir başka konu da dış siyasetle
ilgili. Türkiye olarak her geçen gün Menbicte mevzi kaybediyoruz. Menbice
tırlar dolusu ağır silahlar gelirken müdahale edemediğimiz
gibi, Amerikanın Çekiliyoruz. kararından sonra da hızlı
karar vererek, çabuk adım atarak mevzi kazanamadık. Terör örgütü YPG,
Suriye rejimini Menbice davet ederek Amerikadan boşalacak olası
boşluğu Rusyayla doldurdu. Dün kentte YPG ve Rusya bayrakları
beraber dalgalandı. Rus askerleri ile YPGli teröristler yan yana,
şehirde devriye attı. Rusya bir yandan yüzümüze gülerken diğer
yandan arkamızdan düşmanlarımızla iş birliği
yapmaya devam ediyor. Orta Doğuda bizden habersiz yaprak
kıpırdamaz. diyerek çıktığınız yolda
maalesef, operasyon için Amerikanın ve Rusyanın onayını
bekler hâle geldiniz. Artık daha fazla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkkan, toparlayın.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çok teşekkür ediyorum
nezaketiniz için.
Artık daha fazla zaman kaybetmeyin. Operasyonsa
operasyon, Menbicse Menbic, Kandilse Kandil, ne gerekiyorsa onu yapın.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Grup Başkan Vekili Sayın Ayhan Bilgen
25.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Levent Göke Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir ile Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun
yaşadığı olaya gösterdiği duyarlılık için
teşekkür ettiğine, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına, KHK mağdurlarının
mağduriyetlerinin devam ettiğine, uyuşturucu trafiğinde
kamu gücünün kullanılması konusunun üstünün örtülmeyip
sorumluların ortaya çıkartılması gerektiğine ve
Karsta taşeron olarak çalışan belediye işçilerinin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
ben de öncelikle, açılış sırasında, dün
milletvekillerimizin il binası önünde basın açıklaması
yapmaya çalışırken uğradıkları muameleyle ilgili
gösterdiğiniz duyarlılık için teşekkür ediyorum. Elbette ki
parti ayrımı gözetmeksizin, hangi milletvekiline demokratik
hakkını kullanırken kim tarafından müdahale edilirse
edilsin sahip çıkmak, bir bütün olarak siyaset kurumuna olan
saygınlığı, güveni korumak açısından önemlidir.
Birçok arkadaşımız 10 Ocak
dolayısıyla, Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla
kutlamalarını yaptılar. Ben de çok uzatmadan, hem
çalışan gazetecilerin hem çalışamayan,
çalışmalarına fırsat verilmeyen gazetecilerin gününü
kutluyorum. Şüphesiz, bir kamu hizmeti yapıyorlar. Yeni sistemde,
özellikle sistemin, rejimin tümüyle otoriterleşip keyfîleşmesini
önleme konusunda denge-denetlemenin sadece güçler ayrılığı
olmadığını; sadece yasama organı, sadece yargı
organının yürütme karşısındaki pozisyonunu değil,
aynı zamanda sivil toplumun özgürlüğünü, aynı zamanda
medyanın özgürce çalışmasını önemsememiz
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Yine çok sayıda, çok ciddi
mağduriyetlerden kaynaklı taleplerin olduğu bir alana dikkat
çekmek istiyorum. KHK mağdurlarından, özellikle eğitim
kurumlarıyla ilgili, çocuklarının kazandıkları burslar,
kapatılmış okullara yatırdıkları paraların
geri iadesi konusunda çok yoğun talepler geliyor. Kişiler tahliye
olmuş, cezaevine girmişler, çıkmışlar, görevlere iade
edilmemiş ama bir de üstüne üstlük bu kurumlarla ilgili, kayyum
atanmış kurumlarla ilgili alacaklarını tahsil edemiyorlar,
çok ilginç bir durumla karşı karşıyalar. Kayyum
atanmış bu kurumlar, ellerindeki tahsil edebilecekleri
evrakları, senetleri, çekleri bir biçimde tahsil ediyorlar vatandaştan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Ama aynı kurumlar,
vatandaşa olan borçlarını ödeme sorumluluğu hissetmiyorlar.
Söz konusu okullar sonuçta Millî Eğitim Bakanlığının
onayıyla, akreditasyonuyla çalışmışlar, çocuklar
başarılı olmuşlar, burs kazanmışlar, aileler
ücretlerini ödemişler ama şimdi bu kriminalize ediliyor ve hiçbir
başka bağ, hiçbir somut gerekçe gösterilmeksizin bu konudaki
mağduriyet hâlâ devam ediyor.
Sayın Başkan, bütçe görüşmeleri
sırasında uyuşturucuyla ilgili, uyuşturucu trafiğinde
kimi güvenlik görevlilerinin payıyla ilgili bazı
değerlendirmeler yaptığımızda İçişleri
Bakanı bunun kurumları yıpratmak olarak
algılanacağına dolayısıyla bunların doğru
olmadığına, yanıltıcı olduğuna dair cevaplar
vermişti. Şimdi, dün, yine, Çukurca İlçe Jandarma
Komutanının dâhil olduğu 400 kilo uyuşturucu
yakalandı. Biz elbette ki kişilerin her kurumda hukuk
dışı davranışlarının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Kars) Kişiler hangi
kurumda olurlarsa olsunlar, hangi üniformayı, hangi sıfatı
taşıyor olurlarsa olsunlar, yaptıkları
yanlışların bir bütün olarak kuruma, bütün çalışanlara
mal edilmesini asla doğru bulmuyoruz ama bunun üzerine gitmek, bu kamu
gücünü kullanarak daha kolay, daha keyfî bu alanda faaliyet gösteriyor
olmanın kendisi hesabı sorulması gereken, hesabı verilmesi
gereken, üstü örtülmeyip sorumlularının ortaya
çıkartılması gereken konulardır. Tam da üstünü örtmek, tam
da gereken ciddiyeti göstermemek kurumları yıpratır. Bu konuda
daha duyarlı olunması gerekir.
Bir de, tabii, bu konuyla ilgili, Sayın
Cumhurbaşkanının Hint keneviri ekimiyle ilgili söylediği
sözler de aslında bu konuyu daha ciddi, dikkatle yeniden düşünmeyi
gerektiriyor. Bugüne kadar Hint keneviri ekimi tamamen terörün finansmanı
kapsamında ele alındı. Oysa biliyoruz ki medikal alanda,
tıp alanında bir kullanım söz konusu. Biz bir tercih
yapmıyoruz ama en azından bugüne kadarki yaklaşımdan farklı
bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Sayın Başkan, son olarak da özellikle,
Karsta taşeron olarak çalışan belediye işçilerinin üç
aydır maaşlarını alamıyor olmaları, bütün
yazılı sorularımıza rağmen cevabını
alamadığımız bir konu. Firmayla görüşüyoruz, firma
diyor ki: Belediyeden altı yedi aydır tahsilat yapamıyoruz;
biz, buna rağmen, fedakârlık yapıp işçileri mağdur
etmemeye çalışıyoruz.
Biliyoruz ki seçimler
yaklaştığında belediye ödeneklerindeki kesintiler durur,
kanunun gereği budur. Belediyenin hiç olmazsa bu kış gününde,
hem firmayı hem çalışanları daha fazla mağdur etmemesi
dileğimizi paylaşmak istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Engin Özkoç.
26.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 10 Ocak Birinci İnönü Zaferinin 98inci
yıl dönümünü vesilesiyle başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
İsmet İnönüyü ve silah arkadaşlarını rahmetle yâd
ettiğine, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına, yasa tekliflerinin torba olarak görüşülmesinin
yarattığı sakıncalara ve yaşanan garabete dur diyecek
olanın da millet olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, Birinci İnönü Zaferinin yıl
dönümü. Bu vesileyle, rahmetli İsmet İnönüyü ve silah
arkadaşlarını, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
rahmetle yâd ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün Dünya
Çalışan Gazeteciler Günü. Unutuyoruz, Türkiyede 141 gazeteci
tutuklu, cezaevlerinde ömürlerini hücrelerde tüketiyorlar gazetecilik
yaptıkları, yazdıkları, çizdikleri için. Bugün,
aslında onların da günü ama onlar dışarıda değil
içerideler.
Peki, gazeteci Cemal Kaşıkçının
da günü mü bugün? Üç buçuk ay önce hunharca öldürülen, paralanan, cesedi
bulunamayan
Onun da günü mü bugün? Üstelik de suçluların elini kolunu
sallaya sallaya terk ettiği bir ülkede, sanki komedi filmi çekiyormuş
gibi Akasya Sokaka Cemal Kaşıkçı Sokağı adı
verilip, öldürüldüğünü bile bile failleri yakalanmadan buradan gönderip
Türkiyede yaşanan bu rezaletin üstü örtülebilir mi?
İşte, ben, bugün hâlâ görevlerine devam
eden, tutuklanmayan, öldürülmeyen, içeride ya da dışarıda
çalışan tüm gazetecilerin gününü bu vahim tablo altında bir kere
daha kutluyorum.
Sayın Başkan, burada kaç gündür sizin
Başkanlığınızda torba yasa teklifini görüşüyoruz.
İnsanlarımız dışarıda torba yasa deyince bunun
ne olduğunu pek anlamıyorlar, ne olduğunu bilmiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kendi gelecekleriyle
ilgili yasalar, burada, saatlerle sınırlı bir zaman içerisinde
iktidar partisinin oylarıyla bir anda geçip gidiyor, üstelik de muhalefet
partileri daha güçlü konumdayken oluyor bu. 71 tane madde; bu ülkenin
geleceğiyle ilgili, insanlarımızla ilgili, toplanan
vergilerimizle ilgili.
Sadece bir tanesine açıklık getirmek
istiyorum: Mayısta açıklanması gereken Merkez
Bankasının kâr oranından artan 37 milyar lira, Merkez
Bankasından Hazineye 18 Ocakta olağanüstü toplantı
yapılarak aktarılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hazinenin
başında duran kişi kim? Damat Berat paşa. Peki, bu
Hazinenin patronu aynı zamanda nerenin patronu? Merkez Bankasının
patronu. Peki, bu sayın damat bu parayı ne yapacak Hazineye
aldıktan sonra? İşte, ona, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, biz,
bu akşam karar vereceğiz.
48inci maddede aynen şöyle diyor: Gerekçe:
Cumhurbaşkanı eliyle, belediyelerin ihtiyaç duyduğu yatırım
nitelikli projelerin desteklenmesi amacıyla, Cumhurbaşkanına
buradan ödenek ayrılması. Yani milletin parası, ilk önce
patronu olduğu Merkez Bankasına emir veriyor damat Berat paşa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkoç,
buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
oradan Hazineye
geçiyor, Hazineden de doğru kayınpederi
Cumhurbaşkanının uhdesine aktarılıyor. Devlet
yönetilmiyor sanki, aile şirketi yönetiliyor. Aile şirketinde
alınan kararlarla Meclise talimat veriliyor, Şu, şu, şu
maddeleri Meclisten geçirin. deniliyor ve burada Cumhur İttifakıyla
bu kararlar Meclisten geçiyor.
Değerli arkadaşlar, bu para milletin
parası. Denetleniyor mu? Hayır. Sayıştay devrede mi?
Hayır. Sayıştayın aldığı kararlar yasalar
tarafından uygulamaya alınıyor mu? Hayır. Peki,
Sayıştay bu konuda bir şey söylerse ne oluyor? İlgili
kişi derhâl görevden alınıyor. Ben de diyorum ki: Biz burada ne
yapıyoruz milletvekilleri olarak? Gerçekten ne yapıyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Saatlerce
konuşuyoruz, sabaha kadar bekliyoruz, direniyoruz, mücadele ediyoruz.
Karşımızda iktidar partisinin mensupları, bize Ya, siz
niye boşuna çenenizi yoruyorsunuz? Biz ne yaparsak yapalım, ister bu
işe damat el atsın ister kayınpeder el atsın, bu millet
bize oy veriyor. diyorlar ve bunu bizim kafamıza kakıyorlar.
Ben de şimdi buradan, Meclisin huzurundan
milletime sesleniyorum: Buna gerçekten daha fazla meydan verecek misiniz, izin
verecek misiniz? Sizin vekilleriniz sizin haklarınız için burada
uğraşırken bu garabete dur diyecek misiniz?
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Özkan
27.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününü kutladığına, basın hürriyetinin anayasal güvence
altına alındığına, vatandaşın haber alma
özgürlüğünü hayata geçirirken hukuk devletini ve demokrasiyi tehdit eden
davranışların basın hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceğine,
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin halkın
kaynaklarını yine halkın hizmetine sunan bir bütçe olarak
milletin emrinde olduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tabii, bugün 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü. Biz de demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, hukuk
devletinin en vazgeçilmezi ve insan hakkı ve özgürlüklerinin takipçisi,
güvencesi olan gazetecilerimizin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutluyoruz. Meslek ahlakına ve tarafsızlığına riayet
ederek basın özgürlüğünü kullanan ve
vatandaşlarımızın haber alma hak ve özgürlüğünün
gereklerini yerine getiren tüm çalışan gazetecilerimizin gününü
kutluyorum. Gazetecilerimiz, en zor şartlara rağmen, dünyanın
farklı bölgelerinde, çatışma ortamlarında, can
güvenliklerini dahi riske atmak suretiyle görevlerini yerine getirmektedirler; halkın
doğru, tarafsız ve sağlıklı haber alma hak ve
özgürlüklerini hayata geçirmektedirler. Onun için, bugün özel bir gün;
çalışan gazetecilerimizin gününü kutluyorum.
Tabii, Çalışan Gazeteciler Günü söz konusu
olduğunda da basın özgürlüğü tartışmaları gündeme
geliyor. Dünyanın bütün ülkelerinde, demokrasilerinde basın hürriyeti
anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasal güvence
altına alınmasının en önemli gerekçesi kamu hizmeti
olmasından kaynaklanmaktadır yani anayasal bir görevdir,
demokrasilerimizin vazgeçilmezidir. Onun için, Anayasada hür basının
sansür edilemeyeceği, basımevi kurma izni alma ve mali teminat
yatırma şartına bağlanamayacağı güvence
altına alınmıştır. Ancak bütün özgürlüklerde ve
haklarda olduğu gibi basın hürriyetinin de sınırları,
yine haber alma hak ve özgürlüklerinin sınırları içerisinde
görev yapmak ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
bu anayasal görevi
yerine getirmek için çalıştıkları müddetçe bu görevleri de
anayasal güvence altındadır.
Bakınız, bizim Anayasamızın
28inci maddesi basın özgürlüğünü güvence altına
almaktadır; Almanyada, Fransada, İngilterede ve Amerikadaki
basın hürriyetinin güvencelerini aynen Anayasamız da
serdetmiştir.
Yine, Alman Anayasasının basın
hürriyetine ilişkin düzenlemesi de bizim Anayasamızın
içerisinde yer almakla birlikte, bunun sınırları da
çizilmiştir. Dünyanın hiçbir gelişmiş demokrasisinde,
İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda ve Amerika Birleşik Devletleri
dâhil olmak üzere
Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da
ayaklanmaya veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya devlete ait gizli
bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı yazanlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
veya bastıranlar
veya aynı amaçla basanlar, başkasına verenler, yurt
dışına aktaranlar bu özgürlük kapsamında
değerlendirilemez diye Anayasamızda ifade edilmiştir. Yani bir
taraftan vatandaşlarımızın haber alma özgürlüğünü
hayata geçirirken diğer taraftan da ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü, hukuk devletini ve demokrasiyi tehdit eden
davranışların da bu özgürlük kapsamında
değerlendirilmemesi gereği uluslararası hukukta, evrensel
düzenlemelerde, gelişmiş demokrasiler dâhil olmak üzere, basın
hürriyeti kapsamında değerlendirilemediği de açıktır.
Şunu ifade etmek isterim: Bakınız, en
önemli özgürlüğümüz, anayasal hukuk devleti içerisinde yer alan temel hak
ve özgürlüklerimiz çünkü bunlar bizim asgari özgürlüklerimiz. Eğer
bunları tehdit eden, tümden ortadan kaldırmaya dönük
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu hak ve özgürlükleri
tamamen ortadan kaldırmaya teşebbüs eden, anayasal rejimi tehdit eden
davranışların her birimizin, başta yaşam hakkı
olmak üzere, uluslararası düzenlemelerle güvence altına alınan
ve Anayasada belirtilen temel haklarımızı yok etmeye dönük
davranışlar olduğunu ifade etmek lazım.
Son olarak: Bütçemizi yaptık.
Cumhurbaşkanlığı bütçesi -artık icranın
başı olarak- bu ülkede kamu hizmetlerinin yürütülmesi başta
olmak üzere, vatandaşlarımıza hizmet eden, halkın
kaynaklarını yine halkın hizmetine sunan bir bütçe olarak
milletimizin emrindedir. İnşallah bir sonraki bütçeye kadar
milletimiz yapılan bütçenin faydalı sonuçlarını kamu
hizmetlerinden yararlanmak suretiyle sonunu kadar yaşayacaklar ve
memnuniyetlerini bildirecekler. Seçimlerde de bunun siyasi olarak
değerlendirilmesi söz konusu olacak ve milletimiz, kendisine hizmet eden
bütçeye Yola devam. diyecektir.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve
arkadaşları tarafından, Türkiye'de bulunan 76 vakıf
üniversitesinin uyguladıkları yöntemlerle bugün nasıl âdeta bir
aile şirketi görüntüsü oluşturduklarının ve bu üniversitelerin
yeterince denetlenip denetlenmediğinin, vergi ödemeden para kazanan bir
ticarethane hâline nasıl geldiklerinin detaylarıyla incelenmesi ve
araştırılması amacıyla 10/1/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10
Ocak 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/1/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/1/2019 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve
arkadaşları tarafından, Türkiye'de bulunan 76 vakıf
üniversitesinin uyguladıkları yöntemlerle bugün nasıl âdeta bir
aile şirketi görüntüsü oluşturduklarının ve bu
üniversitelerin yeterince denetlenip denetlenmediğinin, vergi ödemeden
para kazanan bir ticarethane hâline nasıl geldiklerinin detaylarıyla
incelenmesi ve araştırılması amacıyla 10/1/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 10/1/2019 Perşembe günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Türkkan.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede
vakıf üniversitelerinin durumunun detaylarıyla incelenmesi ve
araştırılması amacıyla Meclis grubumuzun vermiş
olduğu araştırma önergesi hakkında söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede bugün 76 tane vakıf üniversitesi
var. Bu sayı, Yükseköğretim Kurumunun Türkiyedeki vakıf
üniversitelerine ilişkin Vakıf Yükseköğretim Kurumları 2018
Raporunda Mayıs 2018 itibarıyla verilen sayı.
Üzülerek ifade etmek istiyorum, ilki 1984
yılında kurulan ve sayısı yıldan yıla artan
vakıf üniversitelerine baktığımızda, günümüzde birkaç
tane istisnası hariç, bu üniversitelerde kurumsal bir kimlikten söz etmek
ne yazık ki artık mümkün değil. Neden diye soracaksanız
çünkü bu üniversiteler bugün âdeta birer aile şirketi hâline
gelmiştir.
Bakın yürürlükteki 2547 sayılı YÖK
Yasası, YÖKe vakıf üniversitelerini denetleme yetkisi veriyor. Bu
denetimlerde, en son geçtiğimiz ayda YÖK Denetleme Kurulu tarafından
yapılmış denetlemelerde bu vakıf üniversitelerinde
vakıf mütevellilerine veya yakınlarına aktarılan kaynak ne
kadar biliyor musunuz? Şu anda tespit edilen 300 milyon lira.
Yani vakıf, ismi üzerinde vakfeden demek. Bu
vakıf üniversitelerinde vakfeden yok ama vakfedermiş gibi gözüküp
malı götüren çok. Vakıf üniversitesini kuran o aile, kendi
eşine, akrabasına, tanıdığına bir şirket
kurduruyor; o şirketten fatura kesiyor, danışmanlık
faturası kesiyor ve vakfın kazandığı bütün
paraları alıyor, kendi hanesine aktarıyor. Bakın, birkaç
üniversite hariç dedim. Vakıf üniversitesi kuranların bir üniversite
kurmadan önceki maddi durumlarını inceleyin, bir de üniversite
kurduktan sonraki maddi durumlarını inceleyin; hepsi de
aşırı, ciddi anlamda zenginleşmişler. İsmi
üzerinde, bir daha söylüyorum ama burada vakfeden yok.
Vakıf üniversitelerinin kanunen yüzde 10 burslu
öğrenci okutmaları lazım. Nasıl bir yol bulmuşlar,
biliyor musunuz? Senelik 1.500-2.000 lira olan bölümler var, onları tespit
edip en ucuz bölümlerin yüzde 10u kadar öğrenciye burs veriyorlar ve
diyorlar ki: Biz yüzde 10 şartını yerine getirdik. Eğer burada
hakikaten bir vakıf amacı varsa yeni bir kanun yapılabilir,
denilir ki: Yüzde 25 burs vereceksiniz ama her branştaki öğrenciye
yüzde 25 oranında burs vereceksiniz.
Bir sistem daha bulmuşlar, o da şöyle:
Üniversitenin bedeli yıllık 35 bin liraysa 60 bin lira ilan ediyor,
Yüzde 40 burs veriyorum. diyor. 25 bin lirayı burs vermiş gibi
gösteriyor, 35 bin liraya devam ediyor.
Vakıf üniversiteleri adı altında
vergi vermeden zenginleşen bir takım var, ciddi anlamda.
Bunların üniversite kurmadan önceki durumlarına bakıp
şimdiki durumlarına baktığınızda aralarında
ciddi anlamda, fersah fersah zenginleşenler var.
Bir kurnazlık daha var, o da, ne
yapmışlar, biliyor musunuz? Gidiyorlar Kıbrısa, bir
apartman tutuyorlar, Üniversite burası. Burası bizim üniversitemiz.
diyorlar. Öğrenciyi imtihansız oraya alıyorlar, diyorlar ki:
Oraya gitmene hiç gerek yok. Bizim buradaki, İstanbuldaki üniversitemize
gel, derslere burada gir. Parayı oraya ver, buradaki öğrenime
katılırsın, katılmazsın; diplomayı biz sana
oradan vereceğiz. Yani bu işin ciddiyeti kaybolmuş, vakıf
üniversitesi meselesi ciddi bir rant kapısı hâline gelmiş.
Ben size bir şey daha söyleyeceğim.
Şu anda iş dünyası takip ediliyor ya yurt dışına
para transferiyle ilgili, en büyük para transfer edenler de bu vakıf
üniversitesi sahipleri; bakın, mütevellileri demiyorum, sahipleri. Bunlar,
vergi vermeyen birer tüccar olmuşlar. Özel üniversite yasası
çıkarabiliriz, daha önce vardı. Ben 1976 üniversite girişliyim,
bizden, zannediyorum, iki veya üç yıl evvel özel üniversiteler
kapandı. Tekrar özel üniversite yasası çıkarabiliriz; özel
üniversite kurarlar, kazanırlar, kazandıklarından vergi
verirler; eyvallah. Böyle bir şey olur mu ya! İsmi vakıf, hiçbir
vergi vermiyorsunuz ve vakfın içini boşaltıyorsunuz,
paralarını da cebinize indiriyorsunuz, hiç kimseye de burs
vermiyorsunuz. YÖK Denetleme Kuruluna bu konuda bir yetki verin, incelesin, ne
rezillikler çıkacak ama YÖK Denetleme Kurulu da inceleyemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkkan, ilave ediyorum.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sebebi ne biliyor musunuz?
Ya bir siyasi grubun içerisinden doğma bir vakıf olacak o veyahut da
iktisaden güçlü bir grubun üniversitesi olduğu için YÖK Denetleme Kurulu
bu konuda çok fazla mesafe alamıyor. YÖKü de bu konuda çaresiz
bırakıyoruz. YÖKe yetki versek, iktidarda bulunan Hükûmet bu konuda
YÖKe imkân tanısa YÖK bütün bu yapılan yolsuzlukları bire bir
çıkarıp bizim önümüze getirebilir.
Ben bir daha buradan hepinize seslenmek istiyorum:
Vakfetmek çok güzel bir duygu, Osmanlıdan günümüze gelen çok güzel bir
duygu ama burada vakfeden diye malı götürenlere fırsat veren bu
vakıf üniversiteleriyle ilgili meseleyi gündeme getirip Meclis
araştırması komisyonu kurulmasını talep ediyoruz.
Dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkkan.
Öneri üzerinde söz isteyen, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mahmut
Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Toğrul.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu vesileyle sizleri ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, tabii, vakıf
üniversitelerinin sorunlarına veya vakıf üniversitelerinin şu
anda yaşadığı sıkıntılara geçmeden önce
şunu bir defa tespit etmek gerekir ki bir kamu hizmeti olan eğitim
alanı devlet tarafından özellikle özelleştirilmek,
piyasalaştırılmak isteniyor. Biraz önceki hatip de belirtti,
bunun bir yolu bulunmuş; işte vakıflar kuruluyor, vakıflar
aracılığıyla vergiden muaf hâle kendilerini getiriyorlar
ancak bunların büyük bir kısmı aslında birer ticari
kuruluş. Bakın, İstanbula gittiğinizde apartman dairelerinde
isimler göreceksiniz, falanca üniversite. Bunlar peki hangi alanlarda
eğitim öğretim yapıyor? Üniversitenin temel görevlerinden biri
araştırmadır, bu vakıf üniversitelerinde
araştırma yapılır mı? Birkaç tanesini istisna tutun,
hayır. En ucuz, araştırma payı olmayan, laboratuvar
gerektirmeyen bölümler hızla açılıp bunlar üzerinden ciddi
rantlar sağlanıyor. Aslında vakıflık, vakfeden demek
iken burada vakfeden maalesef devlet, 300 milyon lira vakıf
üniversitelerine para vakfedilmiş.
Değerli arkadaşlar, aynı zamanda tüm
akademik birimlerin, tüm akademi dünyasının ciddi sorunları var
ama özellikle vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin,
çalışanların ciddi sorunları var. İşte birkaç gün
önce Çankaya Üniversitesinde gencecik bir asistan maalesef öğrencisi tarafından
katledildi. Değerli arkadaşlar, vakıf üniversitesinde
çalışan araştırma görevlisi veya diğer akademisyenler
hepsi birer angaryayı üstlerine almak durumundadırlar. Öğrenciyi
bir müşteri gibi gören ve bu müşterisini memnun etmeye
çalışan ama bunu yaparken de akademisyeni bir vitrin görevlisi gibi
kullanan vakıf üniversiteleriyle karşı
karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, eğitim bir
haktır ve bir kamu görevidir. Eğer özelleştiriliyorsa bu
şekilde vakıflara para aktarmak ve bir siyasi çevre oluşturmak
yoluyla bu ülkenin eğitimi buralara devredilemez. Bakın, Fetullahçı
cemaate 15 üniversite kurduruldu bu dönemde. 15 üniversite, biliyorsunuz, 15
Temmuz darbe girişiminden sonra kapatıldı. Bunların
öğrencileri yine devletin sırtında, devlet üniversitelerinde ve
bunların yükü yine devletin sırtına yüklendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika daha ilave edelim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, artık vakıf üniversiteleri vakfeden
değil, aslında devlet üzerinden para kazanmaya çalışan
birer şirkete dönüşmüş durumdadır. Bunların
aslında -üniversitenin- her aşaması sorunludur. Üniversitelerle
ilgili gerçekten ciddi bir araştırmaya ihtiyaç var, ciddi bir bilim politikası
üretmeye ihtiyacımız var. Bunun için gerçekten bu Meclis zaman
harcamalı, bunun için bir araya gelinmeli ve çözümler üretilmelidir. Yoksa
ısmarlama torba yasalarla bu ülkenin sorunları maalesef çözülemez
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Toğrul.
Öneri üzerinde konuşmak isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sibel
Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süremiz üç dakika Sayın Özdemir.
CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİnin vakıf üniversitelerinin
sorunları hakkında vermiş olduğu öneri üzerinde ben de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Evet, öneriye de temel olarak, benden önceki hatipler
de, özellikle öneri sahibi Grup Başkan Vekili Sayın Türkkanın
da dikkate aldığı gibi; bu üniversite sayılarının
hızla artması, çoğunun bir siyasi ya da iktisadi gruba
bağlı olduğu, bir aile şirketi görüntüsüne maalesef
yöneldikleri ve vakfı kuran kişinin patron konumunda üniversiteyi
yönettiği, kurumsallaşmanın da çağdaş anlamda
sağlanamadığı, özellikle akademik ve idari kadroların
mütevelli heyetine yakınlığa ya da siyasi yakınlığa
göre yapılması ve en önemlisi, âdeta vergi vermeden para kazanan bir
şirket hâline yöneldiği gibi örneklerin ve uygulamaların
altı çizilmişti.
Dün de ben burada, yine torba kanunda üniversitenin
isim değişikliğiyle ilgili söz almıştım ve bir
vakıf üniversitesinin ismiyle ilgiliydi değişiklik. Burada
vurgulamıştım, asıl önemli olan sayısal
artışı öncelemek değil, üniversitelerin, özellikle
vakıf üniversitelerinin sorunlarına odaklanmak gerektiğini
söylemiştim ben de uzun süre bir vakıf üniversitesinde görev yapan
bir akademisyen olarak ve bu konuda da bir araştırma önergesi biz de
vermiştik. Bugün, açıkçası, bu iktidar döneminde plansızca
açılan ve çoğu bir binadan ibaret olan üniversiteler, maalesef
eğitim ve nitelik konusunda beklentilerin çok altında
kalmıştır. 76 tane vakıf üniversitesinin sadece 47si
İstanbulda bulunmaktadır. Arz, talebin üzerine
çıkmıştır. Donanım, altyapıya
bakılmaksızın plansızca kontenjanlar
artırılmasına rağmen, yerleşen öğrenci
sayısı da düşmektedir.
Üniversite memnuniyet anketine
baktığımız zaman, burada öğrenci memnuniyetinde bir
düşüş yaşandığı gözlemlenmektedir. Üniversiteler
öğrencilerin ve iş dünyasının beklentilerine maalesef cevap
verememektedir. Dün de burada dikkat çektiğim üzere, üniversitelerin
isimlerine değil, üniversitelerin çok ciddi sorunlarına, özellikle de
akademisyenlerin çözüm bekleyen temel sorunlarına odaklanmamız
gerektiği çağrısında bulunmuştum.
İşte, bu grup önerisi de kısmen
vakıf üniversitelerin sorunlarına odaklanmakla birlikte,
yükseköğretim sistemimizde çok önemli bir konu olan vakıf
üniversitelerinin bugün gündeme getirilmesini çok isabetli buluyorum. Bize göre
de bu öneri önemli tespit ve uyarıları içermekle birlikte, vakıf
üniversitelerinin gerçek işlevlerini yerine getirmeleri, bu kurumlarda
çalışan değerli akademisyenlerin sorunlarının
çözülmesi, özellikle de vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerin
beklenti ve taleplerinin dikkate alınması gerektiğini
savunuyoruz. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu bilimsel araştırma ve
nitelikli insan gücü yetiştirmesi gereken alanlar, maalesef bir
ticarethane, bir aile şirketi olarak görülmeye
başlanmıştır ve maalesef az sayıda vakıf
üniversitesi kurumsallaşmasını tamamlayarak, nitelikli
eğitim vererek bilim ve teknolojiye katkı sunmaktadır.
Akademisyen ve idari personelin ağır çalışma
koşulları ve özlük hakları, maalesef çok ciddi sorunlar
içermektedir. Bu üniversiteler, kurucu vakıfları ile aile
ilişkileri, çok önemli yönetimsel sorunları ortaya çıkarmakla
birlikte, kurumsallaşma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
nitelik, liyakat ve çok önemlisi üniversite, kâr ve
eğitim ilişkilerini tartışmaya açmıştır.
Özellikle de kontrol edilemez boyutlara ulaşan öğrenim ücretlerinin
çok dikkatle gündeme alınması gerekmektedir.
İşte, bu kurumların, vakıf
üniversitelerinin gerçek anlamda bir üniversite olup
olmadığının, eğitim verdiği, bilimsel
araştırmaları destekleyip desteklemediğinin, özellikle
kurucu vakıflarıyla yönetimsel ilişkilerinin, akademisyenlerin
ve idari personelin, öğrencilerin, velilerin sorunlarını gündeme
alarak bir an önce Meclisin devreye girmesinin, alarm veren vakıf
üniversitelerinin içinde bulunduğu durumun
araştırılmasını biz de çok önemsiyor ve destekliyoruz.
Bu anlamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, öneriyi
desteklediğimizi paylaşıyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özdemir.
Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sinop Milletvekilimiz Sayın Nazım
Maviş.
Süremiz üç dakika Sayın Maviş.
AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ
(Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Vakıf üniversiteleri, 1984 yılından
bugüne kadar sayıları artarak geldi ve yükseköğretim
sistemimizin önemli bir parçası hâline dönüştü. Tabii, burada verilen
önergede vakıf üniversiteleriyle ilgili olumsuz birtakım
yakıştırmalar ve olumsuz birtakım örnekler ortaya
konulmuş olsa da Türkiyede çok iyi örneklerin olduğunu biliyoruz. Bu
tür yakıştırmaların üniversite kavramıyla aynı
cümlenin içerisinde geçmesinin de çok doğru olmadığını
düşünüyoruz çünkü üniversiteler, ülkemize çok önemli katkılar
sağlıyor. Nurettin Topçunun tabiriyle Mabet eğer bir milletin
kalbiyse üniversite de bir milletin beynidir. Dolayısıyla vakıf
üniversitelerimizin de bu misyonun gereğini yerine getirmek üzere
kurulduklarını hepimiz biliyoruz.
Bildiğiniz gibi, vakıf üniversiteleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunla kuruluyor. Dolayısıyla bu
açıdan vakıf üniversitelerinin hem vakıf senetleri hem de
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunla kuruluyor oluşu bunlar için çok
önemli bir dayanağı teşkil ediyor. Bugün, 77 vakıf
üniversitemizde toplam 600 bine yakın öğrencimiz var.
Değerli arkadaşlar, vakıf
üniversitelerimizle ilgili, YÖKün mütevelli heyetler, rektörler, üniversite
sahipleriyle yaptığı çalışmalar sonucu çok sayıda
yenilik de son dört beş yıldır uygulamaya konuldu. Bunlardan bir
tanesi, vakıf üniversitelerimizin bina standartlarıyla
ilgili önemli değişikliklere gidildi, kuruluş sermayesi,
vakıf üniversiteleri A grubu, B grubu, C grubu olarak
gruplandırılmak suretiyle, 30-40 milyondan 150 milyon gibi rakamlara
çıkarıldı ve ayrıca, beş yıl boyunca da yüzde 20
cari giderlerin finanse edilmesi, yüzde 10 burslu öğrenci
barındırılması gibi birtakım yeni yükümlülükler
getirildi. Ayrıca, vakıf üniversitelerimizin Ankara, İstanbul
gibi büyükşehirlerde temerküz etmesinin yanı sıra, taşra
illerimizde de vakıf üniversitelerinin kurulması ve oralara da
vakıf üniversitesi geleneğinin taşınabilmesi için bu
gruplandırma sistemi içerisinde C grubunda yer alan illerimizde vakıf
üniversitelerinin kuruluşuyla ilgili sermaye rakamı biraz daha
düşük tutulmuş oldu.
Vakıf üniversiteleri ile aile fertlerinin
şirketleri ve ticaret arasındaki ilişkiye gelince: Biliyorsunuz,
bununla ilgili bir yasal düzenleme yapıldı, YÖK burada gördüğü
herhangi bir uygunsuzluk, herhangi bir yasal problemle karşı
karşıya kaldığında denetleme yetkisine sahip.
İkincisi, üniversitelerin zarar etmesi
durumunda bu zararı vakıftan tazmin etme hakkı YÖKte saklı
ve bugüne kadar da mahkeme kararıyla yine zarar eden üniversitelerin
zararlarını tazminle ilgili geri dönüşler yapıldı.
Ayrıca, vakıf üniversiteleri kurulurken beş yıllık bir
gelişim planı da bu üniversitelerden istenmektedir.
Denetim çalışmalarına gelince, bu
konuda da mevzuatla ilgili yasal düzenlemeler yapılmış,
üniversitelerin mütevelli heyetleri, yöneticileri ve YÖK temsilcileriyle
birlikte çalıştaylar düzenlemek suretiyle denetim konusundaki
açıklar da kapatılmaya çalışılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum Sayın
Maviş.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Bu açıdan
bakıldığında, bir taraftan YÖK Denetleme Kurulu, YÖK
Yürütme Kurulu, Genel Kurul, YÖK Kalite Kurulu ve uzman öğretim üyeleri
üniversitelere ziyaretler düzenlemek suretiyle, üniversitelerin
yaptığı araştırmalar, basılı kitaplar,
kütüphaneler, spor tesisleri, sosyal, kültürel mekânlar, araştırma
merkezlerinin faaliyetleri, öğrenci ve öğretim üyeleri için sunulan olanaklar
gözden geçirilmekte ve bu konuda iyileştirmeler talep edilmektedir. Bu
açıdan bakıldığında, vakıf üniversiteleri
yükseköğretim sistemimizin önemli bir parçası olma yolunda mesafe
katetmektedir. Yükseköğretim Kurulumuz da bu konuda kendi üzerine düşen
yükümlülükleri fazlasıyla yerine getirmek suretiyle eş güdümlü,
karşılıklı paydaşlık zemini içerisinde gerekli
çalışmaları yapmaktadır.
Bu vesileyle, tekrar hepinize teşekkür ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Maviş.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Bülbül, grup başkan vekillerine söz
verirken burada yoktunuz. Eğer ifade edeceğiniz bir husus varsa, arzu
ettiğiniz zaman size söz hakkı veririz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Destici, sisteme
girmişsiniz.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Ankara Milletvekili Mustafa Desticinin, 10 Ocak Birinci İnönü Zaferinin
98inci yıl dönümünü ve 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü
kutladığına, daha demokratik bir Türkiye ve daha
sağlıklı bir seçim için Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim
Kanununda düzenlemeler yapılmasının zaruri olduğuna ilişkin
açıklaması
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Birinci İnönü Zaferimizin 98inci yıl dönümü.
Bu vesileyle, zaferimizi tekrar kutluyor; zaferin mimarlarını,
şehitlerimizi, gazilerimizi bir kere daha rahmetle, şükranla
anıyorum. Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun.
Bugün, gazetecilerimiz açısından,
basın mensuplarımız açısından önemli bir gün; 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü. Ben şahsım ve partim adına,
hem şu anda görevi başında olan yazılı ve görsel
basınımızın tüm değerli
çalışanlarının ve daha önce çalışıp da
şu anda çalışamayan bütün gazetecilerimizin 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününü tebrik ediyorum, kutluyorum.
İnşallah, Türkiyede hem basın ahlak ve ilkelerine uygun olarak
gazeteciliğin en üst seviyede yapıldığı hem de
basın özgürlüğünün en üst seviyelere ulaştığı
günleri de hep birlikte, bütün gayretimizle, el birliğiyle
göreceğimize de yürekten inandığımızı ifade
ediyorum. Tüm gazetecilerimizi, basın mensuplarımızı sevgiyle,
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) - Bir hususu daha
arz etmek istiyorum; o da Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Yasasıyla
ilgili. Biliyorsunuz, bugünlerde en çok tartışılan hususlardan
bir tanesi istifa meselesi: Kimler istifa etmeli, kimler etmemeli?
Esasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizim, tüm grupların
bir araya gelerek bu hususu kökten çözmemiz lazım. Yani, istifa edecek
kişiler listesine baktığınızda, bir siyasi partinin il
başkanı, ilçe başkanı, yönetim kurulu üyeleri istifa etme
zorunluluğuyla karşı karşıya kalırken, devletin
ya da bulunduğu makamın bütün yetkilerini seçim sathımaillinde
kullanabilecek olan belediye başkanlarının, milletvekillerinin
ya da başka daha kamusal görevde olanların istifa etme zorunluluğuyla
karşı karşıya olmadığını görüyoruz.
Bence bu büyük bir tenakuzdur. Bunun ortadan kaldırılması
lazım. Bir il başkanı, bir ilçe başkanı niye istifa
edecek, gerçekten bunu anlamak güçtür diye düşünüyorum. Toptan bir
değişiklik yapmamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Yine, Siyasi
Partiler ve Seçim Kanunuyla ilgili; Yüksek Seçim Kurulu seçime girecek 13
siyasi parti açıkladı ama seçim yardımını sadece 5 parti
alacak. Dolayısıyla geriye kalan 8 parti nasıl adil bir seçime
girecek, bu hususu da yüce Meclisin takdirine sunuyorum. Bu, sadece
iktidarın, Hükûmetin tasarrufunda ya da sorumluluğunda olan bir
şey değildir, bütün Meclisin sorumluluğundadır. Burada herkesin
sorumluluğu vardır, kendi payına düşecek kadar sorumluluk
sahibidir. Bu hususların el birliğiyle düzeltilmesini daha demokratik
bir Türkiye ve daha sağlıklı bir seçim için zaruret olarak
görüyorum ve hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Destici.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Konya Milletvekili Ziya
Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 20nci maddesi kabul
edilmişti. Şimdi 21inci madde üzerinde önerge işlemlerini ve
görüşmeleri sürdürerek çalışmalarımıza devam
edeceğiz.
Sayın milletvekilleri, 21inci madde üzerinde
ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır. İlk
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 21inci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Ayşe
Acar Başaran Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Batman Bitlis
Mensur
Işık Erol
Katırcıoğlu
Muş İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan Fahrettin
Yokuş
Ankara Kocaeli Konya
Ayhan
Erel Hüseyin
Örs
Aksaray Trabzon
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe Acar
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, yine bir torba yasayla karşı
karşıyayız. Bu Meclisin klasik pratikleri hâline geldi torba
yasalar yani bir torbanın içerisinde birçok farklı kanundan birçok
farklı düzenlemeyi koyup buraya getirme ve insanlar, daha buradaki,
Meclisteki üyeler anlamadan halka sunmak. Yani bu, artık gerçekten bu
Meclisin bir klasiği hâline geldi ve bence Meclis açısından,
milletvekilleri açısından, hepimiz açısından utanç verici
bir durum. Çünkü bunu inceleme şansımız bile çok fazla olmuyor,
jet hızıyla Bütçe Komisyonuna gidiyor, jet hızıyla buraya
geliyor. Bu kanun teklifinin, bu torbanın genel bir bakış
açısı nedir diye baktığımızda, bir seçim sürecine
giriyoruz. Şimdi, iktidar, son dönemlerde özellikle bu ekonomik kriz
açısından seçimi yürütemeyeceğinin çok farkında. Bunun
için, kalıcı bir politika üretmek yerine böyle günlük, işte
seçim sürecini atlatabileceği bir şekilde bir torba yasayı
getirmiş yine karşımıza. Biz zaten baştan, yani iyi
kısımları olmakla beraber çözümün böyle
olmayacağını savunarak başlıyoruz. Ama ben başka
bir şeyden söz edeceğim, yani bu geçici çözümden değil
esaslı çözümler ve aslında bu Meclisin duymak istemediği
başka bir şeyden söz edeceğim.
Değerli arkadaşlar, 25inci ve bu dönem
burada olması gereken ama Diyarbakırda rehin tutulan Sayın
Leyla Güvenden söz edeceğim. Leyla Güven bu Meclisin bir üyesi, binlerce
insanın oyunu alarak Hâkkarinin iradesi olan Leyla Güven bugün
altmış dört gündür, altmış dört gündür oluşturulan bu
çıkmaz, bu derin karanlığa, bu oluşturulan
çatışma ve savaş çıkmazına, bu oluşturulan
duyulmaz derin sessizliğe bedenini açlığa yatırarak
çığlık bir ses olmaya çalışıyor. Altmış
dört gündür Leyla Güven bir şey ifade etmeye çalışıyor, bir
ses duyurmaya çalışıyor, size iletmeye
çalıştığı, size ulaştırmaya
çalıştığı bir talep var ve bu talep çok meşru,
çok haklı ve bugün bu konuştuğumuz paketten daha çözümleyici,
daha geliştirici, bu ülkenin sorunlarını tümden çözebilecek bir
talepten söz ediyor altmış dört gündür.
Değerli arkadaşlar, kim, hangi insan
-kendi kişisel talebi değil bu- kendi kişisel durumuyla ilgili
olmayan bir talep için, halkların geleceği için, Türkiyenin
geleceği için altmış dört gün boyunca bedenini açlığa yatırır?
Kendinizi hiç bu arkadaşımızın yerine koydunuz ya da ne
demek istediğini, nasıl bir şey önerdiğini, ne talep
ettiğini duymak, görmek istediniz mi değerli arkadaşlar?
Leyla Güven 64üncü günde, şu anda nabzı
55-60 arasında gidip geliyor, tansiyonu 5-7 arasında. Leyla Güvenin
avukat görüş odası, koğuşuna çok yakın olmasına
rağmen, tek başına günlerdir avukat görüşü yapamıyor.
Altmış dört gün bir insan, bir kadın, bir milletvekili, bu
partinin bir üyesi bir şey haykırıyor. Bu size bir şey
ifade ediyor mu? Duyuyor musunuz bu çığlığı? Bu
ölümcül sessizlik, bu kör karanlık, bu kör dövüş sadece Leyla
Güveni değil- bu ülkeyi de günbegün yok oluşa götürüyor
farkında mısınız, görüyor ve duyuyor musunuz? Size bir
şey söylüyor, bu Meclise bir şey söylüyor. Buranın, bu partinin,
bu bileşenin bir insanının ölüme gitmesi bu kadar mı
önemsiz, bu kadar mı duyarsız bu Meclis kendi üyesinin durumuna,
kendi üyesinin talebine karşı?
Değerli arkadaşlar, biz üç
yıllık bir süreç yaşadık, üç yıllık bir süreç.
İşte, Leyla Güvenin talebi, bu ülkenin bu kör savaştan, bu
çözümsüzlük politikalarından, her gün bizi anbean çöküşe götüren, yok
oluşa götüren bu çıkmazdan kurtulmanın yol ve yöntemini
gösteriyor bize, bu çığlığı haykırıyor bize.
Hepimiz bundan sorumluyuz, hepimiz bunu duymak zorundayız.
Duymazlıktan, görmezlikten geldikçe bu sorun yok olmuş olmuyor
arkadaşlar. Bu ülkenin bir sorunu var, duymak istemeseniz de görmek
istemeseniz de yokmuş gibi davransanız da bu ülkenin bir Kürt sorunu var
ve bu sorunun tek bir çözüm yol ve yöntemi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Başkan,
bir dakika daha.
İşte Leyla Güven size o yolu, size o
yöntemi, size o adresi gösteriyor. Bu paket geçsin, 31 Martı da
geçireceğiz arkadaşlar. Bu seçimin sonucu ne olursa olsun biz yine
gelip bu sorunu konuşacağız. Bu sorunu
konuşmadığımız müddetçe, burada her
konuştuğumuz cümle, her konuştuğumuz söz bir lince
dönüştüğü müddetçe, biz bu kör dövüşün içerisinden, bu
çıkmazdan kurtulamayacağız ve bunun hesabını gelecek
nesillere veremeyeceğiz. Bu arkadaşımızın
başına gelecek en ufak bir şey, bu
arkadaşımızın sağlık durumunun bu yönde her
kötüye gidişinin sorumlusu tek tek bu Meclisteki 599 milletvekilinin tümü
ve iktidarın kendisidir. Artık bunun farkında olalım,
artık bu çığlığı duyalım. Sayın Öcalan
üzerinde yürütülen bu tecridi derhâl kaldırmanın yol ve yöntemlerini
konuşalım diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 21inci maddesi üzerinde
konuşma yapmak üzere İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, acısıyla,
tatlısıyla koca bir yılı geride bıraktık. 2019
yılının ülkemize, bölgemize ve tüm insanlığa
barış ve huzur getirmesini, iyiliklere vesile olmasını
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bizler 24 Haziran
seçimlerinde milletimizden aldığımız yetkiyle Gazi Meclis
çatısı altında muhalefet görevimizi yerine getiriyoruz.
İYİ PARTİ Meclise sürekli kanun teklifi, araştırma ve
soru önergesi veriyor. gibi demokratik sistemin özüyle de çatışan
eleştirilerde bulunanların kulağına, tam da zamanında,
karlı bir Ankara gününde biraz kar suyu kaçırmak istiyorum. Yeni
yılda da milletimizin sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine taşıyacağız,
vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermek için kanun
tekliflerimizi Meclise getirmeye devam edeceğiz, sorunların nedenini
araştırmaya, çözümüne katkı yapmaya yönelik araştırma
önergelerimizle burada olacağız, gördüğümüz eksiklerin, yanlışların
nedenini, niçinini soru önergelerimizle soracağız. Çünkü, biz, bu
yüce Meclisi yan gelip yatma yeri olarak değil, milletimizin çare
kapısı olarak görüyoruz ve görmeye devam edeceğiz.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bakın, Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener 2 Ekim 2018de Türkiye
Büyük Millet Meclisi İYİ PARTİ Grubunda yaptığı
konuşmasında dedi ki: McKinseyle yapılan anlaşma, ikinci
kozmik oda vakasıdır, kapitülasyonların
hortlatılmasıdır. Tam dört gün sonra, 6 Ekimde McKinseyle
yapılan anlaşma iptal edildi.
Sayın Akşener 23 Ekim 2018de grup
konuşmasında dedi ki: Fındık için taban fiyat, 10 TL
maliyet, 5 TL de refah payıyla toplam 15 TL olmalıdır. Üç gün
sonra, 26 Ekimde fındık alımı için taban fiyat Hükûmet
tarafından 14,5 TL olarak açıklandı.
Sayın Akşener 20 Kasım 2018de grup
konuşmasında dedi ki: Asgari ücrete de kendi
maaşınıza yaptığınız kadar yani yüzde 26 zam
yapın. O biraz daha sonra yani bir ay sonra oldu, 25 Aralıkta asgari
ücrete yüzde 26 zam yapıldı.
Sayın Akşener 13 Kasım 2018de grup
konuşmasında dedi ki: Bugün Dövizi indirdik. diye hava atanlar,
doğal gazın, elektriğin fiyatını indirdi mi? Zam
yok. diyorlar, zam zaten yapıldı. Döviz düştü ise geri
alın elektrik ve doğal gaz zamlarını. Bir buçuk ay sonra,
25 Aralıkta 1 Ocaktan itibaren elektrik ve doğal gazda yüzde 10
indirim yapılacağı açıklandı. Ha, bu yeter mi? Yetmez
tabii ancak kısmen de olsa bir ferahlama olabilir.
Diyeceğim odur ki: Milletin sesi İYİ
PARTİ muhalefette iken de milletimizin dertlerine çare noktasında
öncülük yapıyor, milletimize nefes aldırıyor, varın
iktidarını siz düşünün.
AK PARTİli, CHPli, MHP'li, Saadet Partili,
Büyük Birlik Partili kardeşlerim; siyasi ihtilaflar düşmanlık
sebebi değildir. Siyasetçiler gelir, geçer ancak ülke ve millet bakidir.
Millet nefes almak istiyor, millet huzur istiyor. Biz iyilikten,
doğruluktan ve kardeşlikten vazgeçmeyeceğiz. Cesaret, zor olana
talip olmaktır; cesaret, kolay para dururken üretim odaklı bir
ekonomiye geçmektir. Devletin gücünü arkana alıp insanları tehdit
etmek kolaydır. Zor olan, siyasi nezaket içinde kalarak farklı
seslere tahammül etmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Başkanım, bir
dakika
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum Sayın
Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Cesur olmayanlar,
korkaklar, hiç kimseye özgürlük hakkı tanımazlar. İYİ
PARTİ, işte bu yüzden cesurlar hareketidir. Biz sorumluluğumuzu
bilerek iktidara talibiz. Bu zorlu yolda önce Cenab-ı Allaha, sonra da
aziz milletimize güveniyoruz.
Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
21inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul
Antalya Niğde
Rafet
Zeybek Emine Gülizar
Emecan
Antalya
İstanbul
Madde 21- 3065 sayılı Kanunun geçici 37
nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan 2017 ve 2018 ibareleri
2017, 2018 ve 2019 şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bu maddede, imalat sanayi
yatırımlarında inşaat harcamalarıyla ilgili katma
değer vergisinin iade edilmesine yönelik uygulamanın sürelerini
2019'dan itibaren beş yıla kadar uzatma yetkisi
Cumhurbaşkanına tanınmaktadır.
Cumhurbaşkanı bu yetkisini hangi hukuki
işlem kategorisiyle kullanacaktır? Burada, Anayasa'nın 104üncü
maddesi açısından ilk sorun, öngörülen işlem kategorilerinden
hangisi olduğu noktasında düğümlenmektedir. Burada, hukuk düzeni
açısından ve belirlilik ilkesi gereği bunu belirlemeye ihtiyaç
bulunmaktadır.
İkinci sorun ise, Cumhurbaşkanı
şeklindeki kullanımın, makama değil kişiye referans
yapılmış olmasıdır. Böyle bir referans, hukuk devleti
açısından sorunludur.
Ayrıca, iade işlem prosedürleriyle ilgili
ayrıcalıklı uygulama süresinin Cumhurbaşkanınca
beş yıl süre ile uzatılmasının Anayasa'nın
73üncü maddesi kapsamında değerlendirilip
değerlendirilemeyeceği üçüncü sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Anayasanın 2nci maddesinde belirtilen hukuk
devleti, Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da
açıklandığı üzere, eylem ve işlemleri hukuka uygun
olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini
bağlı sayan, yargı denetimine açık, Anayasa'nın ve
yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Anayasa'nın 11inci maddesinin son
fıkrasında kanunların Anayasaya aykırı
olamayacağı yönünde hüküm mevcut bulunmaktadır.
Anayasa'nın "vergi ödevi
başlıklı 73üncü maddesinde, "Herkes, kamu giderlerini
karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi
yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye
politikasının sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler
kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin
muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin
hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı
sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanına
verilebilir. hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa'nın 104üncü maddesi
"Cumhurbaşkanı her konuda yetkilidir. diye bir hüküm
içermemektedir. Çok geniş olmakla birlikte,
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri için Anayasa tarafından
bunun sınırları ortaya konulmaktadır.
Anayasanın 104üncü maddesinde
Cumhurbaşkanına çeşitli yetkiler verilmektedir. Özellikle bu
maddede Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yetkisi ve onun da
sınırları belirtilmektedir.
Anayasa'nın 104üncü maddesinde, açıkça
Anayasa'nın ikinci kısmının birinci, ikinci bölümlerinde
yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle ve dördüncü
bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyeceği
hüküm altına alınmıştır.
İkinci sorun: Burada süre uzatımına
konu olan işlem, vergiyle ve vergi iade uygulamasıyla,
ayrıcalıklı prosedürle ilgili bir işlemdir. Vergi konusu,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyeceği
belirtilen dördüncü bölüme girmektedir. Hâliyle Cumhurbaşkanının
kararnamesiyle düzenlenemediğine göre, hiçbir işlemiyle
düzenlenemeyecektir. Bu nedenle bu hüküm 6771 sayılı Kanunla
Anayasa'nın 104üncü maddesinde yapılan düzenlemelere de
aykırıdır.
Üçüncü sorun: Anayasa'nın üstünlüğü ve
bağlayıcılığıyla ilgili 11inci maddesine
ilişkindir.
Dördüncü sorun: Anayasa'nın 2nci maddesinde
tanımını bulan hukuk devleti ilkesiyle ilgilidir.
Bu açıdan ele alındığında
yasalara sürekli "Cumhurbaşkanı yetkilidir.
kavramının yazılması sistemi "Türkiye Cumhuriyeti bir
Cumhurbaşkanı devletidir. mecrasına götürmektedir.
Bu nedenlerle bu düzenleme yukarıda belirtilen
Anayasa hükümlerine aykırı bulunmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 22nci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Ayşe
Acar Başaran Garo
Paylan Mensur
Işık
Batman Diyarbakır Muş
Mehmet
Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu
Batman İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz 4 Aralık 2018
tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda bu 71 maddelik torbayı görüşmek
üzere toplandık ve 22nci maddenin görüşmelerine de 5 Aralık
2018 tarihinde geçtik. Ben Twittera bakarken, bir baktım Sayın
Maliye Bakanı Berat Albayrak bir tweet atmış. Aynen şunu
diyor Sayın Berat Albayrak tweetinde arkadaşlar -tweet de burada-
bakınız lütfen: Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin
yani FİKKOnun 2nci toplantısını gerçekleştirdik.
Şimdi, değerli arkadaşlar, hepinizden
rica ediyorum, lütfen 22nci maddeyi bir okuyun, herkes 37 sıra
sayılı kitapçığı alsın ve 22nci maddeyi okusun.
Ne diyor, biliyor musunuz, 22nci maddede özetle: Finansal İstikrar ve
Kalkınma Komitesinin kurulmasını öneriyoruz. Yani bu maddeyi
biz şu anda görüşürken -bugün 10 Ocak sanıyorum- 10 Ocakta
görüşürken Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin kurulup
kurulmayacağını tartışıyoruz, Sayın Berat Albayrak
5 Aralık günü Ben bunu kurdum arkadaş ve 2nci
toplantısını gerçekleştirdim. diyor. Değerli
arkadaşlar, bu, Meclisi yok saymaktır. Ben 2nci toplantısı
olduğunu anlayınca bir de Googlea Ya, bunun 1inci
toplantısı ne zaman olmuş acaba? diye baktım, gördüm ki
Sayın Berat Albayrak -Sabah gazetesinin manşetinde çıkmış-
1 Kasım 2018de bunun 1inci toplantısını yapmış,
1 Kasım 2018de arkadaşlar. Şu anda kurulmasına onay verip
vermeyeceğimizi belirleyeceğimiz FİKKOnun 1inci toplantısı
1 Kasım 2018de yapılmış. Bakın, FİKKO diyor,
FİKKO Berat Albayrak Başkanlığında toplandı.
diyor.
Değerli arkadaşlar, bir Maliye Bakanı
kanunsuz iş yaparsa, bir Meclis Başkanı kanunsuz bir
şekilde, Anayasaya aykırı bir şekilde İstanbul
Belediye Başkanı olursa, imam böyle yaparsa cemaat ne yapar
arkadaşlar, ne yapar? Kanun dışı yaşar.
Değerli arkadaşlar, burada ne diyor
biliyor musunuz Sayın Berat Albayrak? Diyor ki: Biz çalışma
usul ve esaslarını ve aynı zamanda toplantı
aralıklarını da belirledik. Yani ne demek istiyor biliyor
musunuz? Ben fermanı yazdım, Sayın Ziya Altunyaldızın
torbasına attım, o artık fermandır. Meclis de ne yaparsa
yapsın, nasıl olsa Meclis benim vesayetimde, ben veliahdım,
Meclise mühür basmak düşer. diyor.
Şimdi, arkadaşlar, biz birincil
mevzuatını yapacağız, ikincil mevzuatını
yapmış Sayın Berat Albayrak. Şimdi, az sonra
göreceğiz, Meclis bu hakarete göz mü yumacak, Meclis bu hakarete dur mu
diyecek? Sayın Başkan, size de bu yönde çağrı
yapıyorum. Yani 2nci toplantısını yaptık. denilen bir
kurumun biz burada yasasını onaylayacağız veya reddedeceğiz.
Eğer ki arkadaşlar, milletvekili olarak bunlara yol verirsek emin
olun bu yol olur, yarın orada ferman yazılır, sizlere mühür
basmak düşer.
İnanın, muhalefet milletvekili olmak zor
yani 3üncü partinin, HDPnin milletvekili olmak zor. Her gün baskılarla
karşı karşıya kalıyoruz, her gün milletvekillerimizin
gözlerine gaz sıkılıyor, milletvekillerimiz darp ediliyor. Zor,
evet ama biz direniyoruz, onurla direniyoruz. Ama emin olun, iktidar partisi
milletvekili olmak, AKP ve MHP milletvekili olmak daha da zormuş, böyle
fermanlara evet demek bence daha da zor.
Peki, bu FİKKOnun içeriği ne
arkadaşlar, ondan da biraz bahsedeyim. Bakın, bu masada kimler var?
Merkez Bankası Başkanımız var yani Merkez Bankası var;
BDDK, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme kurumu var; SPK var
arkadaşlar, bütün ekonominin denge denetimini yapacak kuruluşlar var.
Peki, bu yasa maddesi ne diyor, biliyor musunuz? Bakın, yeni bir ekonomik
krizin yolunu açabilir bu yasa, diyor ki: FİKKOya üye kuruluşlar Cumhurbaşkanının
belirlediği tedbirleri behemehâl yapmakla yükümlüdür. Yani bu
kuruluşlar, Cumhurbaşkanı eğer ki olağanüstü bir durum
görürse yani Faiz neden, enflasyon sonuç. diyen bir Cumhurbaşkanı
Finansal krizin nedeni de faizdir arkadaş! deyip Merkez Bankasına
Faizi 10 puan düşüreceksin arkadaş! diye bu kurulda derse
İlgili bütün kurum ve kuruluşlar belirlenen tedbirleri derhâl
uygulamakla yetkili ve sorumludur. diyor bu yasa maddesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave edelim Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Yani Merkez
Bankasının bağımsızlığını,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun
bağımsızlığını, Sermaye Piyasası
Kurulunun özerkliğini tarumar edecek bir maddeyle karşı
karşıyayız. Ve emin olun, eğer ki bu madde geçerse arkadaşlar,
Sayın Maliye Bakanı ve Sayın Cumhurbaşkanının
verdiği talimatları Merkez Bankası, BDDK yapmakla yükümlü olur
ve yeni ekonomik krizlerin de kapısı açılır.
İnanın arkadaşlar, nasıl ki
siyasette Meclis denge ve denetim yapmayınca siyasi kriz çıkıyorsa
ekonomide de dengeleyici, denetleyici kuruluşlar görev yapamazsa yeni
ekonomik krizlerin kapısını açarız. Ama ondan daha
önemlisi, Sayın Berat Albayrakın attığı bu tweet
hâlâ silinmemiştir arkadaşlar. Herkes lütfen Berat Albayrakın
tweetine baksın. 5 Aralık 2018de 2nci
toplantısını yaptık. dediği tweet hâlâ Twitter
adresinde duruyor. Eğer o tweeti yiyeceksek arkadaşlar bu Mecliste
görev yapmayalım, denge ve denetim görevimizi yapmamış oluruz
diyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci
maddesiyle yeniden düzenlenen 9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Fiyat
İstikrarı ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun mülga
1inci maddesinin (5)inci fıkrasının teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Rafet
Zeybek Emine
Gülizar Emecan
Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Emine Gülizar Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Bu kürsüden de emek veren, çalışan tüm gazeteci emekçilerimize
günlerinin hayırlı olmasını diliyorum, kutluyorum.
Bu 22nci maddeyle 4059 sayılı Fiyat
İstikrarı ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunda bazı
değişiklikler yapılıyor. Bu kanun 9/12/1994
yılında yayımlanmış, daha sonra 703 no.lu KHKyle bu
kanunun birçok maddesi -1inci maddesi de dâhil- mülga edilmiş.
Onların dışında, bir ek madde 4 var, bu ek madde 4 Finansal
İstikrar Komitesinin çalışma usullerini tanımlıyor. Bu
komitenin çalışma usulleriyle ilgili 1inci ve 3üncü madde de
kaldırılarak açıkçası bu Komite işlevsiz bir hâle
getirilmiş. Şimdi, yeni yapılan bu düzenlemeyle tekrar, yeniden
bu kanuna bir 1inci madde ekleniyor ve bu 1inci maddeyle birlikte yeniden
Finansal İstikrar Komitesinin adı değiştiriliyor 22nci
maddeyle, kısa adı FİKKO olan Finansal İstikrar ve
Kalkınma Komitesi şekline dönüştürülüyor ve mülga 1inci madde
olarak görev tanımları yapılıyor.
Şimdi, bu yapılan tanımlamalar
içinde, tabii maddeler içerisinde dikkat çekici bazı düzenlemeler var.
Maddenin 5inci, son fıkrasında şöyle bir tanımlama:
Finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir
gelişmenin Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi
tarafından tespiti hâlinde üye kurum ve kuruluşların yetkileri
dışında alınması gereken tedbirleri belirlemeye
Cumhurbaşkanı yetkili olup, ilgili bütün kurum ve kuruluşlar
belirlenen tedbirleri derhâl uygulamakla yetkili ve sorumludur. şekilde
bir ifadeye yer verilmiş.
Aslında, bu düzenlemeden, bu teklifin tekrar
getirilmesinden şunu anlıyoruz
Tabii önce şunu da sormak
lazım: Neden kaldırdınız? Neden bu kanunun birçok maddesini
mülga ettiniz, Finansal İstikrar Komitesini işlevsiz hâle getirdiniz,
bugün, yine neden işlevli hâle getiriyorsunuz? Bunun da sorulması
lazım. Tabii, burada, bu düzenleme bize krizden açıkça bir
endişe duyulduğunu göstermekte yani böyle bir durum
gerçekleşmesi durumunda da Cumhurbaşkanına sonsuz yetkiler
verilerek olağanüstü hâl yetkilerini kullanmasını öngörmekte.
Hâlbuki Anayasanın Olağanüstü yönetim usulleri
başlıklı 119uncu maddesinde bu konuda bir düzenleme varken,
olağanüstü hâl benzeri durumda kullanılacak yetkilerin bu yasa
metnine taşınması çok da gerekli değil, hatta
sakıncalıdır.
Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığımız itirazlar üzerine teklifin maddesinin son
fıkrasında neyse ki bir düzenlemeye gidildi. Bu düzenlemeyle de
-tekrar okumayacağım maddenin tamamını- Cumhurbaşkanı
yetkili olup ibaresinin önüne kendi görev, yetki ve sorumlulukları
çerçevesinde ibaresi eklendi. Ancak bu eklenmiş olsa bile, bu düzenleme
yapılmış olsa bile, ne olursa olsun, uzman olan bu birimin özerk
olması için üyelerinin atanma usulleri kanunda gösterilir. Düzenlemede ise
Bakanlık yönetmeliğiyle denilmektedir, o da maddenin ikinci
fıkrasında.
Evet, bu hâliyle bile bunun özerk ve uzman bir birim
değil, Cumhurbaşkanına bağlı, onun emrinde
çalışan bir birim olduğunu görmekteyiz. Bakanlık
yönetmeliğiyle başlayan düzenleme Cumhurbaşkanına tam yetki
vererek sonlanmaktadır. Oysa, Cumhurbaşkanının, parlamenter
sistemde olduğu gibi, Bakanlar Kurulunun sorumluluğuna benzer bir
sorumluluğu da bulunmamaktadır. Bu nedenle, söz konusu maddede,
düzenlemede, Anayasa maddesi 166 açısından olduğu gibi
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti biçimindeki madde 2
açısından da sorunlar olduğu görülmekte ve bunun incelenmesi
gerekmektedir.
Tüm bunların yanında, biraz önce
Sayın Paylanın dediği gibi, Komisyonda biz bu maddeyi
görüşürken tabii ki bir bilgi geldi ve biz, Berat Albayrakın
FİKKO adı altında 2nci toplantısını
yaptığını gördük.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben, bunu
Genel Kurulun takdirine bırakıyorum. Daha toplantı anında,
Komisyonda böyle bir tanımlama görüşülürken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
daha bu
konu görüşülürken, Komisyondan ve Genel Kuruldan geçmemişken, Maliye
Bakanı Sayın Berat Albayrakın 2nci toplantısını
bu isim altında yapıyor olmasını, ben, siyasi etik
açısından çok yanlış buluyorum ve anlamsız buluyorum.
Hâlbuki, bunu yapmaya da çok ihtiyacı yoktu, zaten burada bu yasa var, bu
yasada tanımlanmış bir Finansal İstikrar Komitesi var; bu
isim altında bu toplantıları Sayın Berat Albayrak yapmaya da
yetkili, böyle toplantılar yapabilir ama aslında, burada, ben, bize
bir mesaj verildiğini düşünüyorum. Ben, ne komisyon
tanırım ne Meclis, bu ülkede istediğim kararı
alırım; daha Meclisten, komisyondan geçmeden uygularım, hayata
geçiririm. Bu, açıkçası siyasi etik açısından
sakıncalı ve ben, bunu şımarıklık olarak da
tanımlıyorum.
Sürekli gündeme getirdiğimiz gibi,
çıkarılan kanunların, hem anayasal yönden hem de İç Tüzük
yönünden uygunluğu tartışılmadan, oldubittiye getirilerek
çıkarılmasının ne vatandaşa ne de ülkeye faydası
vardır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, Meclisi yok sayan bu madde nedeniyle karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Peki.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
44üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
22nci madde üzerinde İstanbul Milletvekili
Emine Gülizar Emecan ve arkadaşlarının verdiği önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Değerli arkadaşlar, Divanımızda
görüş birliğine varılamadığı için elektronik
cihazla oylama yapacağım.
Değerli arkadaşlar, bu oylama işari
oylama olduğu için pusula kabul etmiyoruz.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
22nci madde üzerinde verilen İstanbul
Milletvekili Emine Gülizar Emecan ve arkadaşlarının önergesinin
ikinci oylamasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Oylamayı elektronik cihazla
yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
yapılan elektronik oylama sonucunda önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır. (Uğultular)
Sayın milletvekilleri... Sayın
milletvekilleri, herkes bir yerine oturabilir mi? Değerli milletvekilleri,
lütfen herkes yerine otursun. Yani salondaki bu uğultu ve gürültüde
çalışmalarımıza devam etme olanağı yok. Lütfen
herkes yerlerine otursun değerli milletvekilleri. Bu şekilde,
arkadaşlarımızı kürsüye davet ettiğim zaman ne
sizlerin dinleme olanağı var ne de bizlerin salona hâkim olma
olanağı var.
Sizlerden bir kez daha rica ediyorum değerli
milletvekilleri ve sayın grup başkan vekilleri, lütfen her parti
kendi grubundaki arkadaşlarının muntazam bir şekilde
görüşmeleri takip etmesini sağlasın. Bunu bir kez daha
söylemeyelim değerli arkadaşlar. Son derece insicam bozucu bir
görüntü oluşuyor, buna izin vermeyelim. Tekrar rica ediyorum, herkes
otursun yerine, yeteri kadar yerimiz var.
Değerli milletvekilleri, 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
22nci madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan yeniden düzenlenmiştir ibaresinin
değiştirilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Durmuş Yılmaz Ayhan Erel
Adana Ankara Aksaray
Lütfü Türkan Fahrettin
Yokuş
Kocaeli Konya
Hasan
Subaşı
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekilimiz Sayın Durmuş Yılmaz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yılmaz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir ekonominin iyi veya kötü yönetildiğinin
göstergesi olan bazı rakamlar ve olaylar vardır. 2018
yılında Türkiye ekonomisinin iyi mi yönetildiği, kötü mü
yönetildiği konusundaki göstergelerden bir tanesi de Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının elde ettiği kârdır. Merkez bankaları
kâr maksimizasyonu yapan herhangi bir firma değildir. Merkez
bankaları toplumsal faydayı maksimize ederler. Dolayısıyla
Merkez Bankasının 2018 yılında elde ettiği ve Türkiye
Cumhuriyeti hazinesine devredeceği kâr ekonominin çok kötü
yönetildiğinin bir işaretidir. İyi yönetilen bir ekonomide
Merkez Bankası kâr eder ama bu kadar kâr etmez. Bakın, hangi
yılda ekonomik sıkıntı var ise, kriz var ise o
yıllarda mutlaka Merkez Bankası çok kâr etmiştir
dolayısıyla bunun övünülecek bir tarafı yoktur. Eğer
ekonomi iyi yönetilseydi, Merkez Bankasının ayın 18inde
yapacağı olağanüstü genel kurulla hazineye devredeceği
tutarın önemli bir kısmı özel sektörün elinde kalacaktı.
Dolayısıyla Merkez Bankasının hazineye devredeceği bu
kaynak -diyeyim- özel sektörden -tabiri caizse, tırnak içinde söyleyeyim-
kötü yönetimden dolayı gasbedilmiş kaynaktır, başka hiçbir
şey değildir; ölçü budur.
Ben, görüşülmekte olan 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 22nci maddesiyle ilgili görüş bildirmek
üzere geldim. Burada, maddede düzenlenen husus, Finansal İstikrar ve
Kalkınma Komitesinin kurulmasıyla ilgili. Finansal istikrar veya
fiyat istikrarı nedir? Finansal istikrar, olduğu zaman değil,
olmadığı zaman anlaşılan bir olgudur. Fiyat
istikrarı ise somut, gözle görülür, elle tutulur bir olaydır.
Eğer diyorsanız ki fiyat istikrarı, enflasyon yüzde 3tür,
5tir, 10dur, 20dir derseniz ortada somut bir olgu var, bunu
tanımlayabilirsiniz ama finansal istikrar böyle bir şey
değildir. Finansal istikrar, suyun içindeki balığa Su nedir?
diye sorup da onun Su da neymiş? demesi gibi bir şeydir. Biz,
finansal istikrarın kıymetini finansal istikrarın
olmadığı zaman anlarız. Onu da ne zaman anlarız?
Ekonomi sıkıntıya girer, krize girer, bir sıkıntı
ortaya çıkar, o zaman bunun farkına varırız.
Peki, ekonomi niye sıkıntıya girer?
Şunun için sıkıntıya girer: Normal işleyen bir
ekonomide tüketicinin tüketebildiği, üreticinin üretebildiği ve
herkesin hayatından memnun olduğu bir döngünün içerisinde eğer
gerek içeriden gerekse dışarıdan herhangi bir şokla
karşılaşılırsa o zaman köpük oluşmaya
başladığında yöneticinin karar vermesi gereken husus
şudur: Ben, ileride daha büyük probleme sebep olur, bu köpüğü bugün
patlatayım da sonucuna katlanayım, ortaya çıkan kaosu çözeyim.
midir yoksa Bırakayım, kendi kendine gitsin patlasın. mı?
Bizim şu anda karşı karşıya
olduğumuz finansal istikrarla ilgili sorunun tohumu maalesef 2017
yılındaki ekonomik büyümeyle atılmıştır. Bunu
kabul edin veya etmeyin ama finansal istikrarla ilgili olarak şu anda
yapmak istediğiniz düzenlemeyle getirmek istediğiniz, kurmak
istediğiniz kurumla birlikte, önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki dönemde
ekonomiyle ilgili çok önemli bir sorunun tohumunu atıyorsunuz. Bu maddenin
son paragrafındaki son cümleyle ilgili olarak karar Resmî Gazetede
yayınlanıp yürürlüğe girip bununla ilgili bir eyleme
geçildiği gün göreceksiniz ki bu ülkede kur ve faiz hareket edecektir. O
gün bize dönüp demeyin ki: Dış güçler bunu yaptı. Siz bunun
tohumunu bugün burada atıyorsunuz. Bana Son birkaç yılda Türkiye
ekonomisinin en önemli sorunu nedir? diye sorarsanız benim tek bir
cevabım var, o da koordinasyonsuzluktur. Dolayısıyla
koordinasyon son derece önemlidir. Buradan hareketle diyebilirsiniz ki: O
zaman, bakın, biz koordinasyonla ilgili bir düzenleme yapıyoruz,
bunun neresi kötü? Bunun kötü olan tarafı şu: Biraz önce de
söylediğim gibi, bu iş kanunla düzenlenecek bir konu değil.
Üstelik kanunla düzenlense bile buradaki hâliyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, bir dakika
ilave süre veriyorum.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) O zaman ben hemen
bitireyim.
Şunu söyleyeyim: Bir ekonomide ekonominin
yönetilebilmesi için -konuşmamın öbür kısmını
bırakıyorum- birtakım araçlar var; o araçlardan bir tanesi faiz,
birisi kur, diğeri vergi, teşvikler ve bir de düzenleyici
kuruluşlar. Faiz ve kur Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının
kanununda yazıyor, oraya yetki vermiş bu Parlamento. Vergi ve
teşvikler Türkiye Cumhuriyeti Hazinesinin elinde. Düzenleyici
kuruluşlar BDDKnin elinde, SPKnin elinde, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonunun elinde. Siz bu kuruluşu kurduğunuzda, bir otorite ortaya
çıkardığınızda bu araçlardan hangisini alıp da bu
kuruma vereceksiniz ve bir finansal istikrarsızlık durumu ortaya çıktığında
bu kurul bu araçlardan hangisini kullanacak? Siz bir çatışma
ortamı hazırlıyorsunuz, bu çatışma ortamının
sonunda da bütün kurumlar zarar görecektir. Mesela düzenlemelerden bir tanesi
diyor ki: İstediği yerden istediği bilgiyi alır. Merkez
Bankası Kanununu açın bakın, SPKnin kanununu açın,
bakın, Mevduat Sigorta Fonunun kanununu açın, bakın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, ben size bir
dakika daha vereyim, toparlayalım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Toparlıyorum.
Aynı kuruluşlar, şu anda, sizin
istediğiniz bütün bilgileri fazlasıyla alıyor ve bunları
işliyorlar. Siz bir kurul kuracaksınız, başına bir
tane başkan getireceksiniz, altına bir sekretarya olacak, kocaman bir
bürokrasi yaratacaksınız, o istenilen bilgileri tekrar bunlar
isteyecekler. Oradaki elemanların, şu anda yetişkin olarak
Merkez Bankasında, BDDKde SPKde işledikleri bu bilgileri tekrar
işleyeceksiniz ve ondan sonra da diyeceksiniz ki, bir karar
alacaksınız ve bu aldığınız kararlar da büyük bir
ihtimalle bu kurullarla çatışacak. Şu anda ihtiyaç duyulan husus
şu: Yeni bir kurula ihtiyaç yok fakat bu kurullar arasında
koordinasyona ihtiyaç var; bu, koordinasyonsuz olmaz. Sadece şunu
göstereyim: G20 çerçevesinde, bizim 2009 yılında ortaya çıkan
krizi başarılı bir şekilde yönetmemizde,
başımızda bulunan Ali Babacanın da içinde bulunduğu,
G20 ülkeleri meşhur insanlarının finansal istikrarla ilgili bir
raporu yayımlandı. Bu rapor daha bir ay önce yayımlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Lütfen bunu
açın, okuyun ve buna bakın, gidin, Ali Babacanla da görüşün ve
buradan da hareketle, şu anda, ileride ortaya çıkması
-çıkması muhtemel demiyorum- kesin olan bu sorunların ortadan
kalkması için bu maddeyi lütfen ortadan kaldırın ve sadece
kapalı kapılar arkasında ilgili kuruluşları koordine
edecek bir tane siyasi otorite olur, o otorite bunu düzenler ve toplum da bunun
farkına varmaz.
BAŞKAN Selamlayalım Sayın
Yılmaz.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Eğer bu kurumu
kurarsanız tohumu ekersiniz ve bunun sonucuna da
katlanırsınız.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 23üncü maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Ayşe
Acar Başaran Erol
Katırcıoğlu Hüseyin
Kaçmaz
Batman
İstanbul
Şırnak
Mahmut Celadet Gaydalı Mensur Işık
Bitlis Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 22nci madde esasında bir
düzeltme maddesi. Biliyorsunuz, 4059 sayılı Fiyat İstikrarı
ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun şu anda 37 sayılı
Kanunla değiştiriliyor ve yerine Finansal İstikrar ile
Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun şeklinde bir
değiştirme yapılıyor. Ve burada bir kurum, bir komite
tahsis ediliyor -bir süreden beri konuşuyoruz- kısa adı
FİKKO olan bir kurum oluşuyor. Ve bu kurum oluşunca, eski
kanundaki amaç maddeleri doğal olarak kuruma yazıldığı
için, 23üncü madde esasında eski kanunun 4üncü maddesinin geçersiz hâle
gelmesini isteyen, talep eden bir madde.
Şimdi, arkadaşlar, tabii, insan
konuşmaya başlayınca, özellikle ekonomide her geçen gün
alınan kararlarla ilgili olarak ve o kararların yanlış olma
ihtimalleriyle ilgili olarak konuşmaya kalktığımızda,
burada yürütme olmadığı için kime
konuşacağımızı çok fazla bilmiyoruz; bu da, yeni
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen sistemin
tuhaflığı diye düşünüyorum.
Şimdi, arkadaşlar, bir kere, bilmiyorum
farkında mısınız -yani, benden önce konuşanların,
özellikle Garo arkadaşımın söyledikleri saklı olmak üzere-
FİKKO diye bir komite oluşturuldu fakat FİKKOnun
amaçlarına baktığınızda, garip bir şekilde,
Cumhurbaşkanlığına bağlı Ekonomi
Politikaları Kuruluyla aynı olduğunu görüyorsunuz; aynı,
hatta neredeyse cümleleri aynı. O zaman insanın aklına şu
soru geliyor: Peki, niçin kuruldu bunlar? Yani, niçin Ekonomi Politikaları
Kurulu kuruldu Cumhurbaşkanlığı katında, sarayda ve
niçin bu Hazine ve Maliye Bakanlığında böyle bir komite
oluşuyor? Yani bunun gerçekten anlaşılır bir tarafı da
yok. Üstüne üstlük ikisinde de yetkili olan Cumhurbaşkanımız. Bu
da bir tuhaflık, bu da bir garabet gibi geliyor bana. Yani fazladan bir
komisyon ve gereksiz bir bürokrasi oluşmuş durumda.
Dolayısıyla da bunun neden olduğunu -doğrusunu isterseniz-
bu kanun da açıklamıyor, Ekonomi Kuruluyla ilgili olarak yapılan
açıklamalar da bunu açıklamıyor.
Şimdi, dolayısıyla da ben
aslında şöyle bir perspektif içinde bu meselenin
değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Arkadaşlar,
yürütme, gerçekten bir panik hâlinde, ekonomiyi yönetemiyor çünkü. Yani
Sayın Bakan çok iyi niyetli bir bakan olabilir, bir kişi olabilir ama
Sayın Bakan çok tecrübesiz ve herhangi bir şekilde piyasalara güven
veren bir özelliği de yok. Dolayısıyla da sürekli birtakım
paketler açıklıyor ve sürekli olarak esasında 31 Mart
perspektifinde yani yerel seçimler perspektifinde, sürekli olarak sonucunu
düşünmeden, ne olacağını da düşünmeden birtakım
vergi indirimleri, işte teşvikler vesaire veriyor. Mesela, son olarak
bugün gördüm. KOBİlere yönelik bir teşvik paketi üzerinde
çalışıyorlarmış filan. Tabii, KOBİlere destek
vermek hakikaten Türkiye ekonomisini düşünen herkes için anlamlı,
önemli bir şey ama arkadaşlar, burada bir ayrım yapmak
zorundasınız yani her KOBİye siz bir destek vermek zorunda
değilsiniz. Dünyada bu uygulamalar, esasında teknoloji
geliştirme potansiyeli olan KOBİlere yönelik olmak üzere devlet destekleri
verilmiştir ve verilmektedir. Burada ne olduğu belli olmayan, sadece
belli bir sayıda işçi çalıştırma özelliği olan ve
belli bir sermaye büyüklüğüne sahip olan şirketlerin
kullanabileceği krediler oluşuyor ama arkadaşlar, bunu
denediniz. Kredi Garanti Fonu, biliyorsunuz, bugün bankacılık
sisteminin krize doğru yuvarlanmasının en önemli sebebi çünkü bu
verilen krediler geri dönmedi ve onun için bankalar gayrimenkul deposu hâline
gelmiş oldu. Ve geçen gün burada yine konuştuk bir vesileyle -galiba
sürem bitmek üzere ama bir dakika daha vereceksiniz herhâlde- ne
yapılıyor? Bir havuz oluşturuluyor, bir bakıma
bankaların sahip oldukları veya bankalara kalmış olan
gayrimenkullerden bir havuz oluşuyor ve bu havuzu, bu sabit
varlığı finansal hâle getirerek birtakım tahvillerle bir
anlamda likidite ve sermaye sorunları aşılmaya
çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar,
yani demin de söylediğim gibi, tabii bu laflarım çoğunlukla hani
yürütmeyle ilgili sonuç olarak çünkü yürütmenin aldığı kararlar.
Sizin bunda bir dahliniz yok ben biliyorum ama zaman zaman siz de kendinizi
yürütmenin parçasıymış gibi algılayarak konuşuyorsunuz,
özellikle grup başkan vekilleri. Ama böyle bir şey yok
arkadaşlar, sizler de Parlamentonun parçasısınız, yani
yasama organının parçasısınız. Dolayısıyla
da biz maalesef öyle bir duruma geldik ki burada bir Ekonomi Bakanı olsaydı,
o Ekonomi Bakanına yaptıkları tercihleri, attığı
adımların yanlışlığını anlatma
şansımız olabilirdi. Ama maalesef gördüğünüz gibi ancak
hani belki televizyonlarda seyretme imkânları varsa seyrediyor
olabilirler, belki öyle en azından bu itirazlarımızı
dinliyor olmaları mümkün olabilir ama onun ötesinde maalesef onları uyarmak
üzere birilerinin davranması lazım. Sizler 1inci büyük parti olarak,
sanırım, en azından böyle bir işlev görüp de yürütmeyi bir
uyarsanız Yapılanlar yanlıştır, 31 Mart
perspektifinde alınan kararlar yarın öbür gün başka tür
faturalar çıkaracaktır. derseniz çok yararlı olur diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
23üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Rafet
Zeybek Süleyman
Girgin
İstanbul Antalya Muğla
Emine
Gülizar Emecan Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Süleyman
Bülbül
Aydın
MADDE 23. 4059 sayılı Kanunda yer alan
ek 4üncü madde yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aydın
Milletvekilimiz Sayın Süleyman Bülbül. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. İşsizlik Sigortası Kanunuyla ilgili,
değişikliklerle ilgili gözlemlerimi, düşüncelerimizi
açıklamak istiyorum. Ama ondan önce bu ülkenin işsizlik sorununu
konuşmamız gerekir diye düşünüyorum. Son dönemde işsizlik
arttı demek hafif kalır, işsizlik ülkemizde âdeta rekor
kırdı. Ülkemizde geniş tanımlı işsizlik
oranı yüzde 18i aşmış durumda. Yani neredeyse her 5
kişiden 1i işsiz durumda. Üstelik bu rakamlar eylül ayına ait
yani ekonomik krizin etkilerinin henüz yeni yeni yayıldığı
döneme ait bu rakamlar. 2018 sonu ve 2019 başında tablonun daha da
kararması su götürmez bir gerçek.
Rakamlar bunlar ama yaşamda neler var?
Bakınız arkadaşlar, Aydında gencecik bir
kızımız vardı, hayatına son verdi. İsmi Merve
Çavdardı, henüz 24 yaşında bir öğretmendi. 2014 yılında
sosyal bilimler öğretmeni olarak mezun olan bu genç kızımız
ataması yapılmadığı için işsizlik nedeniyle
yaşamına son verdi. Bu bir gerçek, yaşamları etkileyen bir
gerçek. Türkiye'de 3 milyon 749 bin kayıtlı işsiz var. Bunun
yanında yüz binlerce kişi atama bekliyor. 500 binden fazla
öğretmenin ataması yapılmadı, 150 binden fazla gıda
mühendisi, ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerin ataması
yapılmadı. Hepsi işsiz, umutları kalmamış,
geleceklerini kuramıyorlar, atanamayan, iş bulamayan bu
vatandaşlarımız konusunda sesimiz sadece Mecliste
çıkıyor, meydanlarda çıkıyor ama iktidar partisinin de bu
konuya herhangi bir çözüm getirdiği yok. Bizim getirdiğimiz bütün
öneriler ise, muhalefetin getirdiği bütün öneriler ise reddediliyor ne
yazık ki.
İŞKUR verilerine göre, son üç ayda
işsizlik sigortasından yararlanan kişi sayısı 427
binden 524 bine çıktı ancak bu artışa rağmen, resmî
işsizlerin sadece yüzde 14'ü işsizlik ödeneğinden
yararlanabiliyor. İşsizlik Fonu amacı dışında
kullanılmaya hâlen iktidar partisi tarafından devam ediliyor.
İşsizlik Fonundan işsize 500 milyon, işverene ise 1 milyar
200 milyon TL ödeniyor. Halkbank, Vakıfbank ve EXİMBANKa
İşsizlik Fonundan 11 milyar TL aktarılıyor. Bu para, bizim
görüşümüze göre, çalışan tüm emekçi
yurttaşlarımıza aktarılmalıydı.
Bir de çalışan ancak işsizlik
sigortasından yararlanamayan binlerce çalışan emekçi insan var;
mevsimlik işçiler, tarım ve orman işçileri, kampanya
işçileri işsizlik sigortasından yararlanamıyorlar, bu
emekçilerle ilgili herhangi bir kanun düzenlemesi yok ama işverene
işsizlik kıyağı var. İşverenlerin
çalışanları adına ödediği işsizlik sigortası
payı 1 Ocaktan itibaren yüzde 2den yüzde 1e üç yıl süreyle
düşürüldü yani işverene var, çalışana yok, emekçiye yok.
Sayın milletvekilleri, bir başka örnek:
Bildiğimiz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmakta olan
milletvekillerine ve parti gruplarına yasama hizmetlerinin yürütülmesinde
yardımcı olmak için uzun yıllardan beri sözleşmeli personel
olarak istihdam edilen çalışanlar var. Aslında
yaptıkları işe yasama faaliyetleri diyerek
sınırlandırmak da haksızlık olur. Çünkü bizlerin,
parti gruplarının neredeyse her konuda yanında olan grup
danışmanları ve grup büro görevlileri ile danışman
arkadaşlar iş güvencesi, kıdem tazminatı, işsizlik
sigortası gibi hiçbir haktan faydalanmıyor. Bu arkadaşlar,
Meclisteki görevlerinde çalıştıkları milletvekilleri
kendileriyle çalışmaktan memnun olsalar dahi, milletvekilliği
görevinin; istifa, milletvekilliğinin düşürülmesi ya da
milletvekilinin hayatını kaybetmesi gibi beklenmeyen ve
öngörülemeyecek nedenlerle sona erdiğinde işsizlik maaşına
başvuramıyor. Yani bu iş bazı vekillerin
ayaklarını masaya uzatıp emir erlerim diye fotoğraf
paylaşmalarıyla olmuyor. Meclis, emek sömürüsünün,
haksızlıkların, hukuksuzlukların yeri
olmamalıdır, olamaz diye düşünüyorum. Bu garabet uygulamayı
hep birlikte düzeltmek zorundayız arkadaşlar. Önce
işsizliği, kayıtsız çalıştırma sorununu,
atama sorununu, güvencesiz çalışma sorununu halledeceksiniz, sonra
işsizlik ödeneği düzenlemesini yapacaksınız ve bu fonu
alnının teriyle hak eden işçiye, emekçiye vereceksiniz.
Değerli arkadaşlar, iktidarın
kurduğu bu düzenle bu kervanın gitmediğini hepimiz görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bugün ayrıca Çalışan Gazeteciler Günü. Ama
Türkiye âdeta çalışmayan, çalışamayan gazeteciler ülkesine
döndü. Bir yandan siyasi baskı, bir yandan patron baskısı,
mobbing ve ekonomik sıkıntıların kıskacında olan,
çalışmaya çalışan 30 bin gazeteci var, işinden edilen
ise 10 bine yakın gazeteci var. 141 gazeteci ise tutuklu. Kısaca,
bize bu günü kutlayacak bize bir hâl bile bırakmadınız.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/1369 esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23üncü maddesinde yer alan kaldırılmıştır
ibaresinin çıkarılmıştır ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İbrahim
Halil Oral Lütfü
Türkkan Hasan
Subaşı
Ankara Kocaeli Antalya
Fahrettin
Yokuş Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Konya Adana Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekilimiz Sayın İbrahim Halil Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Oral.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 23üncü maddesi
üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
22 ve 23üncü maddeyle, geçmişte işlevsiz
hâle getirilmiş olan Finansal İstikrar Komitesi
kaldırılmakta ve yerine Finansal İstikrar ve Kalkınma
Komitesi kurulmaktadır. Kurulmaktadır diyorum ama Hazine ve Maliye
Bakanı Sayın Berat Albayrak Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesine, kanuna, kitaba, hukuka gerek duymadan bu komiteyi kafasında
kurmuş, üyelerini seçmiş, 2nci toplantısını 5
Aralıkta yapmış, bir de Twitterda bunu
paylaşmış. Basından öğrendiğimize göre komitenin
ilk toplantısı da kasım ayında yapılmış. Biz
bugün sadece tiyatroda bize buyurulan rolümüzü oynuyoruz. Eskiden totaliter,
Marksist ve komünist yönetimlerde insanlar önce idam edilir, sonra
yargılaması yapılırdı. İnanın, işte bu
konu da onun benzeri bir yöntem olarak böyle bir konuyla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, her Genel Kurul toplantısında
muhalefet milletvekilleri bu kürsüden bir hukuksuzluğu, bir Anayasa
ihlalini anlatıyor. Ülkede hukuksuzluk teamül hâline gelmiş durumda.
Kanunda yeri olmayan, nasıl işleyeceği belli olmayan bir komite
neyin toplantısını yapmıştır Allah
aşkına? Komisyon tutanaklarından gördüğüm kadarıyla,
AK PARTİli milletvekili arkadaşlarımız bu konuyla ilgili
herhangi bir savunmada bulunamamışlar, yandan topu taca atmak
suretiyle Dolar düştü mü, enflasyon düştü mü, siz ona bakın.
demektedirler. Ben bir bakayım dedim, bundan tam bir yıl önce, 10
Ocak 2018de dolar 3,76, bugün 5,43. 2017 yılında enflasyon 11,92,
2018 yılı için yüzde 20,3. Ben burada düşen bir şey
görmedim, siz rakamlarda düşen herhangi bir şey görebiliyor musunuz
değerli milletvekilleri? Burada düşen, vatandaşın alım
gücüdür, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesidir, vatandaşın
huzurudur ve umududur.
Sayın milletvekilleri, finansal kurumlar
finansal piyasalarda işlemleri kolaylaştırma ve güvenilirlik
ihtiyacını karşılama işlevlerini yerine getirmeleri
için kurulurlar. Bu bakımdan, ilgili kuruluşların siyasi
baskıdan uzak, bağımsız bir şekilde hareket
edebilmeleri büyük önem taşımaktadır. Ne yazık ki son
dönemlerde bu finansal kurumların başında gelen Merkez
Bankası, siyasi iktidarın baskısı altındadır. Bir
ülkede merkez bankasının
bağımsızlığını sadece kanunla değil,
şu 3 sorunun cevaplarına bakarak anlarız:
1) Merkez bankası başkanı hükûmetin
izlediği maliye politikasını gerektiğinde
eleştirebiliyor mu?
2) Hükûmet merkez bankası başkanına görevi
gereği saygı gösteriyor mu?
3) Merkez bankası hükûmetin politika
metinlerinde uygulayıcı olarak görevlendirilebiliyor mu?
Eğer ilk 2 sorunun cevabı Evet.
3üncüsünün ki Hayır. ise O ülkede merkez bankası
bağımsızdır. diyebiliriz. Bu sorunun cevabını
daha aramadan, Sayın Cumhurbaşkanımızın Merkez
Bankasına söylediği şu sözleri hatırlayalım:
Sabır, sabır da bir yere kadar. diyerek -tehdidin bu kadarına
pes doğrusu- Sayın Cumhurbaşkanımız niyetini ortaya
zaten koymuştur. Merkez Bankası yoğun bir baskı
altındadır, saygı görmemektedir, bağımsız hareket
edebilme gücüne sahip değildir.
Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin
üyeleri kim olacak belli değil. Bu kurul BDDKnin, SPKnin, Merkez
Bankası gibi bağımsız kurumların politikalarına
yön vermeye kalkacaktır. Bütün bunlar da Hazine ve Maliye
Bakanının inisiyatifinde çıkarılacak olan bir
yönetmeliğe tabi olacaktır. Bu mantık, 1994 ve 2001deki
ekonomik krizleri engellemek için alınan tedbirleri geri döndürmektir.
Sayın Cumhurbaşkanı kötülediği geçmişi kendisi tekrar
inşa etmekte ve değerlendirmektedir. Tek bir kişinin
inisiyatifine kalmış olan ekonomi yönetimi varken, Allah
aşkına, hangi ulusal ya da uluslararası yatırımcı
bize güvenip ülkemize yatırım yapabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
Buyurun.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Değerli milletvekilleri, mayıs ayında yapılması
gereken Merkez Bankası Genel Kurulu ocak ayına alınmış
ve kâr payı avansı dağıtımı yasal hâle
getirilmiştir. Benden önce eski Merkez Bankası Başkanı
Sayın Durmuş meseleyi çok nezih bir dille ifade ettiler, bana
arkasından konuşmak gibi bir şanssızlık düştü,
özür diliyorum. Bu bağlamda, Merkez Bankasının faizleri
düşürmek için 20 milyar lira kâr payı dağıtacağı
beklenmektedir. Peki, bu uygulama derin bir krizin olduğunu göstermemekte
midir değerli kardeşlerim? Bu durum ortadayken, önümüzde seçim var
diye Sayın Cumhurbaşkanının ve iktidarın Ekonomi
güllük gülistanlık. açıklamaları yapmaları, ekonomik
gerçekleri milletimizden saklamaları açık bir şekilde Türk
milletini kandırmaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Lütfü
Türkkan
Adana Aksaray Kocaeli
Metin Ergun Hasan
Subaşı
Muğla Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Emine
Gülizar Emecan Okan
Gaytancıoğlu Rafet
Zeybek
İstanbul Edirne Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekilimiz Sayın Metin Ergun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Ergun.
METİN ERGUN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 24üncü maddesi üzerinde, vermiş olduğumuz
değişiklik teklifiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
4342 sayılı Mera Kanununda mera
alanları, hayvanların otlatılması ve otundan
yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla
kullanılan yerler olarak tanımlanmıştır. Yani meralar
kanunla hayvanlara ve hayvancılık yapanlara tahsis edilmişken,
getirilmiş olan bu teklif, meralarımızı amacı
dışında kullanıma açmaktadır. Bu arada şunu da
belirtelim ki: Mevcut mera alanlarımızın da ıslah
edilmemesinden dolayı kullanımları kısıtlıyken
yeni uygulamayla kullanımları minimuma inecek durumdadır. Bu
düzenlemeyle, korumak, kollamak ve en verimli şekilde
kullanımını sağlamak zorunda olduğumuz meralarımız,
talanın ve rantın kurbanı hâline getiriliyor. Bu düzenlemeyle
anlaşılıyor ki, Hükûmetin, ağır girdi maliyetleri
altında ezilen hayvancılık sektörümüzün can çekiştiği
bu süreçte, bu sorunu çözmek gibi bir derdi yok. Aksine bu teklifle, can
çekişen hayvancılığımıza bir darbe de yürütme
marifetiyle vurulacak.
Sayın milletvekilleri, ilk olarak 1928
yılında yapılan ölçümle büyüklüğü belirlenen mera
alanlarının günümüzde üçte 2sini kaybettiğimiz, birçok uzman
kuruluşun ortaya koyduğu raporlarca acı bir gerçek olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle, on altı
yıllık hükûmetleriniz dönemi meraların en hızlı
şekilde kaybedildiği süreci yaşamamıza sebep olmuştur.
Bu gidişat, doğal çevre konusunda endişe vericidir çünkü
meraların yok olması, ekolojik dengenin bozulması birçok hayvan
ve bitki türünün de yok olması anlamına gelmektedir. Bilimsel
araştırmalara göre, meraların kaybı en az ormanların
kaybı kadar çölleşmeyi tetiklemektedir. Arılar ölürse
insanlık da ölür. diyen Einsteinın vurguladığı gibi,
meraların varlığı arıların ve
arıcılığın varlığıyla yani
insanlığın ve canlı yaşamının
geleceğiyle de doğrudan alakalıdır. Bu şekildeki bir
gidişat sadece yurdumuzdaki doğal hayat için değil ekonomimiz
için de endişe vericidir. Basit bir örnek vermek gerekirse, bugün
ülkemizde hayvancılığın bitmesinde meralardaki kayıp
çok etkili bir faktördür. Maalesef bundan dolayı ülkemiz hangi
koşullarda yetiştiğini ve üretildiğini bilmediğimiz
hayvan ve etleri ithal eder duruma gelmiştir. Hâlbuki,
hayvancılığıyla öne çıkan ülkelerde meralar korunur,
geliştirilir ve verimli kullanılır. Bu, sürdürülebilir
tarımın ön şartlarından biridir.
Meralarımızı koruyacak düzenlemeler yerine, getirdiğiniz bu
teklifle meralarımızın kalan kısmının da ranta
kurban edileceği üstü örtülemez bir gerçektir. 2002den bu yana et
fiyatları yaklaşık 10 kat artmış durumdadır.
Peki, ne olmuştur da vatandaşımız bugün ete 10 kat daha
fazla para ödemektedir? Bunun en büyük sebebi, yok ettiğimiz
meralarımızın ortaya çıkardığı açık ile
hazır ve pahalı yem kullanımı yani hayvancılık
girdilerinin artmasıdır. Bu da doğrudan et fiyatlarını
etkileyerek vatandaşımızı en temel besin maddesi olan eti
tüketemez hâle getirmiştir. Yani denklem basit: Meraları yok
ederseniz milyonlarca vatandaş bugün olduğu gibi çok pahalıya et
tüketmek durumunda kalacaktır.
Görüşülmekte olan teklifin 24üncü maddesi,
zikrettiğim hususlar itibarıyla, yeni bir talan alanı
açılmasına imkân vermektedir. Bu sebeple, bu maddeyi tekliften
çıkararak Meralarımızda jeotermal ve mineralli sular aranacak.
bahanesiyle yeni çevre katliamlarına sebep olunmasına müsaade etmemeliyiz.
Hükûmeti bu konuda aklıselime davet ediyor, bugünkü ucuz rant ve talan
politikaları yerine doğal hayatın ve hayvancılık
sektörünün geleceğini kurtaracak düzenlemeleri hep birlikte hayata
geçirmeye çağırıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülen teklifin 24üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
4342 sayılı Mera Kanununun 14üncü
maddesinde yeni bir düzenleme yapılıyor. Bu düzenlemeyle 2004
yılından bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin farklı
torba yasaların içinde getirdiği ve 9 kez meraların
sınırlandırıldığı örneğin biri daha
gerçekleşiyor.
Ülkemizde ne yazık ki meralar giderek
azalıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında 46 milyon hektar mera
alanı varken, TÜİKin hesaplamalarına göre 14,6 milyon hektara
kadar gerilemiş olan mera alanımız, farklı
araştırmalara göre 11 milyon hektara kadar düşmüş
bulunuyor. Bu gidiş hayvancılık için de ülkenin doğal
dengesi için de olumlu bir gidişin yolu değil. Mera
alanlarının yok olması demek hayvancılığın
yani besiciliğin de giderek yok olması demek. Farklı torba
yasaların içinde meralara göz dikerek her seferinde farklı bir amaç
uğruna bu meraları yok etmenin kime ne faydası olacak?
Yalnızca rant için bu alanların kullanılması ülkenin geleceğinden
çalmaktır. Çocuklarımızın, gençlerimizin, gelecekte bu
topraklarda yaşayacakların hakkını bugünden gasbediyoruz,
yok ediyoruz. Toplulaştırma adına yapılan düzenlemelerde,
farklı uygulamalarda mera alanlarının bir tarafından yok
edilmesi devam ediyordu, bu kez de yasal düzenlemelerle bunlara kılıf
da uyduruluyor.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisinin ne yaptığını ben bugüne kadar
anlayamadım. Söyledikleri farklı, yaptıkları farklı,
alanda insanlara anlattıkları farklı. Sayın Cumhurbaşkanı,
yerel yönetimlerle ilgili toplantıda deniz kenarlarını,
ormanları betona çevirme gayreti içinde olanların
varlığına dikkat çekiyor. Şu para var ya nelere muktedir,
bu kapitalizm nelere muktedir; orman morman ne var ne yok kesiyor, atıyor,
götürüyor. diye konuşuyor, Doğa şöyle olmuş, böyle
olmuş, umurlarında değil. diyor.
Değerli arkadaşlar, bu tanımlama
üzerine şunu sormak gerekmez mi: Daha geçen yıl mart ayında
orman alanlarının deniz kenarlarında vasfını
yitirdiği gerekçesiyle bu Mecliste kanun geçirip deniz kenarlarındaki
orman alanlarının imara açılmasının yolunu kim
açtı? Daha bir yıl önce bu Meclisten bu konuda kararı kim
geçirdi? Şimdi de merayla ilgili yapılacak düzenleme için Sayın
Cumhurbaşkanı çıkıp Mera alanlarını biz
artırdık. diye yerel seçimlerden önce konuşursa artık
yadırgamayacağım. Çünkü çıkan kanunlardaki amaçlananla
Sayın Cumhurbaşkanının söyledikleri birbiriyle
örtüşmüyor. Burada bir yanlış var. Ya Cumhurbaşkanının
söylediklerini, imzaladığı kanunda, danışmanları
farklı aktarıyor ya da bu gerçeği bile bile
çarpıtıyor.
Mera alanlarının yok olması bu ülkede
hayvancılığın geleceğinin yok olmasıdır.
Bakınız, bugün yem fiyatları almış
başını gidiyor, süt inekçiliği yapan besiciler
hayvanlarını kesmek için kesimhanelere götürüyorlar, orada sıra
olduğu için süt ineğini kestiremiyorlar. Çünkü yem fiyatları
nedeniyle sütten para kazanamaz duruma geldiler. Bunun nedeni şu: Eskiden
mera alanlarına hayvanlarını götüren besici, yazın dahi
mera alanı kalmayınca kapalı alanda hayvanını beslemek
durumunda. Hayvanını kapalı alanda besleyen besici on iki ay ona
yem veriyor, on iki ayda yemle beslenen bir hayvanın maliyeti
artıyor, o nedenle sıkıntı büyüyor. Mera olmazsa
hayvancılık olmaz. Ülkemizin içinde bulunduğu durumda
değerlerimizi tek tek tüketiyoruz. Mera alanına göz dikiyorsunuz,
ormana göz dikiyorsunuz, barajlara göz dikiyorsunuz; satacak kala kala bunlar
kaldı, ülkeyi varlığıyla toptan satar duruma
getiriyorsunuz, yabancıların eline geçiriyorsunuz. Bakanlara
soruyorum, ülkemizde mülk alanları soruyorum, arazi alanları
soruyorum
Yabancılar için bu ülke cennet hâline getirilmiş. Ama
yapılanın doğaya, çevreye, geleceğe faydası var
mı? Faydası yok. Kime faydası var? Ranta faydası var. Bu,
bir yanlış anlayıştır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
mera alanlarının yok edilmesine karşı çıkıyoruz,
onun için de buna hayır diyoruz.
Teşekkür ederim.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 24üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu şekilde,
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın Enginyurt, bir söz talebiniz var. Ondan
sonra ikinci bölüme başlayacağız.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, Samsun ilinden Ordu ilinin Fatsa ilçesine
kadar uzanacak olan hızlı tren projesinin Sarpa kadar uzatılmasının
Karadeniz için büyük önem arz ettiğine ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Samsuna kadar, Samsundan Ordunun Fatsa ilçesine
kadar bir hızlı tren projesi var. Bu projenin Bolamanda
sonlanması planlanıyor. Bunun Sarpa kadar uzatılması
Karadeniz için büyük önem arz ediyor. Sayın Ulaştırma
Bakanımızın bunu dikkate almasını istiyoruz.
Karadenizde yaşayan milyonlarca insan, Samsun-Sarp arasında
yapılacak tren yoluyla ekonomi ve turizm anlamında büyük bir
kazanım sağlayacaktır, Ordulular, Karadenizliler Samsun-Sarp
tren yolunu bekliyor, inşallah, Ulaştırma
Bakanımızın dikkate almasını, Sayın
Cumhurbaşkanımızın çok önem arz ettiği demir
yolları ağını, Samsun-Sarp tren yolu olarak Karadenizlilere
müjde vermesini bekliyor, çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 25 ila 48inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen,
İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Yavuz Ağıralioğlu.
Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; saygıyla selamlarım.
Her geçen gün, önümüze gelen bir torba yasanın
içerisinde, yetkilerimizin kahir ekseriyetini Cumhurbaşkanımıza
tevdi etmek, onun siyasi vizyonuna, tasarrufuna uygun hâle gelecek bir yönetim
şeklini daha rahat kullanabileceği hâle getirmek gibi bir hevesin
çalışmalarını yapıyoruz biz burada.
Mevzular o kadar hızlı
aşındırılıyor ki biz, cümleleri cümlelere kavuşturacağız
derken, önümüze gelen kanunlar içerisinde hangisi milletimize daha
faydalı, hangisi daha zararlı diye konuşurken, üslubu, siyasi
nezaketi, her şeyi yitirir hâle geldik.
Şimdi, birkaç hususta itirazlarımıza
konu olacak mevzuları, değişiklik yapılmasından
aslında çok da hoşnut olmadığımız maddeler
içerisinde itirazlarımızı bahane ederek kürsüde konuşma
alıyoruz.
Binali Bey bugün tekrarladığı için
söylüyorum, biz, Anayasanın 94üncü maddesine hassasiyetle vurgu
yapıyor, rekabette eşitsizlik, Meclisin hükmi şahsiyetine,
manevi şahsiyetine halel getirecek diye istifa etmesi gerektiğine
dair cümleler kuruyoruz ama muvaffak olamadık. Bugün, Binali Bey, üstüne
tekraren basa basa, vurgulaya vurgulaya dedi ki: Bırakmayacağım.
Biz de İYİ PARTİ Grubu olarak mevzuyu çözmek için şöyle bir
yol bulduk, onu arz edeyim: Meclis Başkan Vekillerimizi de biraz
sıkıntıya sokacağım ama yapacak bir şey yok.
Sayın Binali Yıldırım şayet seçilebilirse
Yani
bırakmamak istikametindeki gayretlerini ben kazanamama ihtimaline
hamlediyorum ama bu, muhalefet cümlesi yani böyle dersem bu, muhalefetin
asabiyesine yazar ama şöyle bakalım: Şayet seçilebilirse Binali
Bey, Meclis Başkanlığını bırakmasın,
İYİ PARTİ Grubu olarak bizim teklifimiz budur,
bırakmasın. Binali Bey aynı anda iki işi yapabilir;
Sayın Cumhurbaşkanımız aynı anda dört işi
yapabildiğine göre Binali Bey de dört işi değil, iki işi
yapabilir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Yapsın, gerçekten muzdarip değiliz. Bunun şöyle bir faydası
da olur: Yarışta, rekabette eşitsizlik olarak şu anda
avantajlı durumunda olan şey, yarış bittikten sonra
temsilde adalete döner. Binali Bey Meclisi yönetmeye geldiğinde Celal Adan
Bey İstanbula gider, o geldiğinde Levent Gök Bey gider, Mithat Sancar
Bey gider. Burada tek itirazımız bizim şunadır: Parti AK
PARTİ belediyesi olursa şayet, Meclis Başkan Vekillikleri
üzerinden de Mustafa Şentop ikinci kez belediye başkanı
olacağı için AK PARTİye 2 kez belediye başkanlığı
düşer, İYİ PARTİye de bir Meclis Başkan
Vekilliği verirseniz en azından yarıştaki
eşitsizliği şöylece ortadan kaldırmış oluruz,
şunu başarmış oluruz: Efendim, İstanbul Belediye
Başkanı şayet Binali Bey olursa, bu seçime mahsusen, Meclis
Başkanı da olsun, değişerek İstanbulu yönetelim. Bu
arada Ekrem İmamoğlu kazanırsa, şer ittifakı
dediğiniz ittifaktan kazanırsa Ekrem İmamoğlu da Meclis
Başkanı olsun, sadece bu seçim için. Önümüzdeki seçimde şöyle
bir şey yapalım: Kim Meclis Başkanı olursa
-İstanbulda seçim yapılmasın- o, İstanbulun belediye
başkanı olsun. Yani bu seçim böyle olsun, Türk tipi bir yönetim
diye çıkardığımız sistem içerisinde böyle bir avantaj
olabilir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Türk tipi yönetim şekline bir şey daha ilave edelim. Bu sefer daha
yeni adapte olduğumuz sistemin içerisinde Binali Bey hassasiyet izhar etti
Ben ikisini bir arada yapayım. diye, bu makbul. Önümüzdeki seçim bonus
gibi yani- kim Meclis Başkanı olursa ona diyelim ki: Bir de
İstanbul Belediye Başkanlığını
kazandınız aynı zamanda. Böyle yapalım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, bizim
teklifimiz budur.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Anayasa müsait değil.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Neyse
uygun hâle getirelim. Anayasayla ilgili bir hassasiyet biz izhar ediyoruz,
sizin en azından bu teklifimizin nezaketine uygun şöyle davranmanızı
istirham ederiz: Bizim grubumuzun Meclis Başkan Vekilliği yok.
Mustafa Şentop Beyden fedakârlık isterseniz ona uygun bir kanun
teklifi grubumuz verir, biz böyle dönüşerek, değişerek,
yorulmadan İstanbul Belediyesini de Meclisle beraber yönetiriz, teklifimiz
budur. Anca böyle çözebildik bu mevzuyu. Yani düşündük epeyce, mevzuyu
böyle çözdük. Şimdi, birinci mevzu bu.
Efendim, ikinci olarak Genel Kurulunuza arz etmek
istediğim, konuşma bozuklukları, ifade bozukluklarıyla
ilgili eğitimi olan bir kızımızın istihdam edilmesiyle
başlayan tartışmalarla ilgili. Ben, sarayın istihdam
edeceği danışmanlar arasında, konuşma ve ifade
bozukluklarıyla ilgili ihtisası olan birisinin olması
gerektiğine inananlardanım. Bak, ben, sarayın, özellikle siyaset
hızlanınca, siyaset kıvamlanınca bozulan üslubundan
muzdarip olan bir kardeşiniz olarak sarayın, bir ifade ya da
konuşma bozukluğuyla ilgili gerçekten uzmana ihtiyacı
olduğunu düşünenlerdenim. Burada, siyasi nepotizme sebep olacak
şekilde, eş dost, akraba kayırma anlamına gelecek
şekilde Kavakcı soyadının istihdam alanı hâline
gelmesinden dolayı benim itirazım var idi. Bunun şöyle bir menfi
tesiri olur, tabirimi lütfen mazur görün: Sahibine göre kişner küheylan.
Burada, bürokrasinin en üst kademesi liyakatinden dolayı olsa bile
soyadı hassasiyetiyle ilgili bir rezerv koymaz ise aşağıya
doğru bütün bürokrasiyi eş dost, akraba istihdamına sebep olacak
şekilde, devleti akraba devletine çevirir. Şu anda detaylı
bilgimizin olmadığını siz de biliyorsunuz ama günü gelir
görürsünüz ki bu ülkede takriben sayıları böyle 50yi, 60ı
bulacak ailelerin eşi dostu, yakını, akrabası soyadı
üzerinden devlette hatırı sayılır bir istihdam imkânı
bulmuş. Mukaddesatçılığımızın mesuliyeti
şudur: Aynı liyakate, aynı hakikate, aynı müktesebata,
aynı kariyere sahip olanlar arasından akraba olmayan tercih edilir,
usul odur. Akraba olanları tercih etmenizin bürokrasiyi çözen, çökerten,
bürokrasideki üslubu, istihdam etme ahlakını, geleneğini bozan
bir tarafı vardır, tefessüh eder.
Şimdi, buna karşı
çıktığım kadar bir şeye daha karşı
çıkıyorum, muhalefet de dinlesin, istirham ediyorum: Bu
kızımızın soyadı üzerinden istihdam edilmesini mevzu
ederken izzete, iffete, ahlaka, namusa mugayir, bu kadar pespaye, bu kadar
iğrenç, bu kadar dinle, imanla, vicdanla, izanla bir araya gelmeyecek
cümleyi kurup sosyal medyada bir de böyle koca koca adamların etiketle,
rozetle arzıendam etmelerinden vallahi şu kadar rencide oldum.
İnsanın milletinden ümidi kesilir mi? İnsanın milletinden
ümidi kesiliyor. Biz, iktidara Muhalefeti bozuk. diye kızarken
iktidarın yaptıklarını tenkit etme imkânı elimize
geçince limitsiz hakaret, üslupsuz, izansız, ferasetsiz, ahlaksız bir
siyasal dil nasıl kullanırız? Bugün bu mevzuyu tenkit
edeceğiz diye bir hanımefendinin
Bu, sizin kızınız da
olabilirdi. Ben istihdamını asla meşru görmüyorum ama buna
Hükûmeti tenkit etmek için bir mevzi yakaladık. hevesiyle
canhıraş yapışıp bir hanımefendinin, bir kızımızın,
bir kadının izzetine, iffetine, namusuna bu kadar pespaye cümle kurulmasına
da asla razı olamayız. Yani siyasete bir üslup kazandıracaksak,
siyasetin tenkit diline de bir üslup kazandıracaksak
Ben hususiyetle
kendi nefsime de çok rahatlıkla bu payları verdiğim için
konuşabiliyorum. Hükûmeti tenkit etmek başka bir şeydir, Hükûmete
kızacağız. diye mukaddesat saldırganlığı
başka bir şeydir, Hükûmete kızacağız. diye bir
kızcağızın izzetine, iffetine, namusuna bu kadar galiz
cümlelerle cümle kurmak başka bir şeydir.
Efendim, sarayın propaganda dilinin seçim
sathına girildiği andan itibaren kendisine ait olanı
ululayıp, kendisine ait olmayanları zillet diye takdim etmesinden
Ben gerçekten, sarayın ve propaganda imkânlarını onlara veren
danışmanların ifade bozukluklarıyla ilgili bir ihtisas
komisyonundan tavsiye almaları gerektiğine inanıyorum, gerçekten
inanıyorum. Yani bu ülkede Cumhurbaşkanımızın -ilk
defa tecrübe ediyoruz bunu- hepimizin Cumhurbaşkanı olması,
seçimlerde sadece AK PARTİnin Cumhurbaşkanı olmaya evriliyor.
O yüzden, bazı cümlelerini Cumhurbaşkanlığı makamına
yakıştıramadığımız için
kızamıyoruz, kızarken zorluk çekiyoruz, kızarken devlete
kızıyormuş gibi hissediyoruz. O yüzden bari centilmenlik
anlaşmasını şöyle yapalım: Eski zaman siyasetçileri
gibi biraz alicenap olsun Beyefendi, kendisini tenkit edenlere karşı
Cumhurbaşkanına nasıl böyle konuşursunuz? gibi feveran
etmek yerine, bir parti genel başkanı gibi seçim sathı boyunca
Ben, Cumhurbaşkanı gibi size davranmayacağım, parti başkanı
gibi davranacağım, ona uygun tenkitlerinizi de
göğüsleyeceğim. gibi bir alicenaplık göstersin; aksi hâlde
hangi sözü hangi sıfatıyla söylediğini bilemediğimiz
Cumhurbaşkanının AK PARTİ Genel
Başkanlığına bile
yakıştıramayacağımız bazı cümlelerine
mukabele edince Siz nasıl Cumhurbaşkanımıza hakaret
edersiniz. gibi sitemlerle karşılaşıyoruz. Bunu da ilk
defa tecrübe ettiğimiz için, arkadaşlar, anlamanız lazım.
Cumhurbaşkanımız aynı gün içinde üç dört tane rolün, üç
dört tane mesuliyetin, üç dört tane siyasi, sosyal pozisyonun cümlelerini
kurduğu için tefrik etmekte zorlanıyoruz. Dolayısıyla uygun
hâle getirmek için Cumhurbaşkanı Seçim başladı,
Cumhurbaşkanlığım ikinci planda, ben AK PARTİ Genel
Başkanı olarak yarıştayım. desin, ona göre rekabet
edelim. Siyaseten münhasıran Sayın Cumhurbaşkanının,
umumiyetle de AK PARTİdeki arkadaşlarımızın seçim
sathında kendilerine oy vermeyen insanların da temsilcileri
olduklarını unutmamalarını tavsiye ederim. Memleketin bir
yarısına zillet demek, memleketin bir yarısının
oyunu alabilme iradesi ortaya koymuş bir topluluğa zillet
ittifakı demek, illet ittifakı demek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave süre veriyorum.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) -
...siyasi nezaketin de siyasi tahammülün de kaldırabileceği bir
şey değildir. Her ülkenin haini olur arkadaşlar. Gönül arzu eder
ki olmasın ama her ülkenin haini olur, bir olur, iki olur; biraz kötü
yönetirseniz üç olur; hani peş peşe üç beş ferasetsiz adam gelir
beş olur ama bir ülke yüzde 10a hain diyorsa o ülkenin yönetimi kötüdür
arkadaşlar, maharetsizlikle yönetiliyor demektir. Bir ülkenin yüzde 49una
hain deniyorsa o ülkenin siyasi yönetim maharetsizliğiyle
yönetildiğine hamledilir bu cümle. Dolayısıyla lütfen
arkadaşlarımız, münhasıran AK PARTİdeki
arkadaşlarımız, hususiyetle de Sayın Cumhurbaşkanı
memleketin bir yarısına zillet de, illet de demekten lütfen
sarfınazar etsin.
Genel Kurulunuza saygılarımla.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen Kayseri Milletvekilimiz Sayın Mustafa Baki Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Ersoy.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde -25 ve 48inci madde
aralığında- konuşma yapmak üzere, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz hakkı almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi, ekran başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin
tüm fertlerini saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Kayserimizin
Hacılar ilçesinde başıboş köpeklerin
saldırısına uğrayarak can veren kardeşimiz Mehmet
Özere Cenab-ı Haktan rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve sabır diliyor, bu üzücü hadisenin
tekrar yaşanmaması için yetkilileri gerekli tedbirleri alarak daha
hassas davranmaya davet ediyorum.
Kanun teklifinin ikinci bölümünde,
hayvancılığın desteklenmesi amacıyla büyükbaş ve
küçükbaş hayvanların satışından ve üreticilerden
satın alınan sütün satın alma bedeli üzerinden alınan binde
1lik pay kaldırılmaktadır.
Teklifle, işsizlik ödeneğinden yararlanma
koşullarında kolaylık sağlanmaktadır. Bu kapsamda,
kanundaki son 120 günlük prim ödeyerek sürekli çalışma
şartı hizmet akdine tabi olma şeklinde yumuşatılarak
yüz yirmi gün boyunca hizmet akdine tabi olmasına karşın
devamsızlık hâllerinden kaynaklı ödememe durumunu ortadan
kaldırmaktadır.
Son yıllarda özel kişi ve derneklerin
ülkemizde akreditasyon faaliyetlerinde bulunma teşebbüslerinin olduğu
görülmektedir. Oysa 2010 yılından beri AB ülkelerinde yalnızca
tek bir akreditasyon kurumuna yetki verilmektedir. ABdeki bu uygulamaya
paralel olarak ülkemizde de Türk Akreditasyon Kurumunu görev alanına giren
konularla ilgili olarak tek karar merci olarak yetkilendirmektedir.
Ayrıca, yetkisiz akreditasyon faaliyetlerinin durdurulmasına yönelik,
ilgili mülki amirlere bir yetki verilmesi veya yasal takiple faaliyetin
durdurulabilmesi mümkün hâle gelecektir.
Teklifle, portföy yönetim şirketlerinin
emeklilik yatırım fonlarına ilişkin faaliyetlerinin
gözetilmesine yönelik Sermaye Piyasası Kuruluna gerekli altyapı kurma
yetkisi verilmektedir. Böylece, Sermaye Piyasası Kurulunda, Emeklilik
Gözetim Merkezine aktarılan bazı bilgilerin ve ham verilerin
incelerek analiz edilmesi ve raporlanarak kurula sunulması, daha açık
bir ifadeyle portföy yönetim şirketlerinin bu fonları iyi yönetip
yönetmediğinin takibi sağlanacaktır.
Teklifle, Kamu İhale Kanunu kapsamındaki
kuruluşların Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünden
yapacakları çay ve çay ürünleri alımları Kamu İhale Kanunu
hükümlerinden istisna tutulmaktadır. Teklifle, ihaleye katılacak
isteklilerin mal, hizmet veya yapıma özgü cirolarının ekonomik
ve mali yeterliliklerinin tespitinde kullanılması imkânı
getirilmektedir. Belgesi kullanılan ortağın tüzel
kişiliği temsile ve yönetime yetkili olması şartı
aranmaktadır. Yüklenici firmalara sözleşmelerin imalat girdilerinde
meydana gelen beklenmeyen fiyat artışlarından korunması
amacıyla kamu idarelerinin onayına bağlı olarak fesih ya da
devir hakkı verilecektir. Bilindiği üzere, fiyatta meydana gelen bir
değişimin beklenmeyen fiyat artışı kabul edilebilmesi
için malzemenin uygulama ayına ait fiyatının baz fiyata göre
artış oranı ile uygulama ayına ait endeksin temel endekse
göre artış oranı arasındaki farkın yüzde 3e eşit
veya daha fazla olması gerekmektedir.
Yurt içi ve yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın talebini de göz önüne alarak
yatırımcılara sunulan finansman araçlarının
çeşitlendirilmesi ve yatırımcı tabanının
genişletilmesi amacıyla Hazine ve Maliye
Bakanlığının iç ve dış piyasalarda farklı
kira sertifikası türlerinden ihraç yapabilmesine imkân
sağlanabilmektedir.
Teklifle, şalgam suyu ile bebek ve devam sütü
sayılan içeceklerden alınan ve daha önce yüzde 10 olarak uygulanan
ÖTV oranı sıfıra indirilmiştir. Yapılan bu
düzenlemeyle bu ürünlerin perakende satış fiyatında
düşüş beklenmektedir.
Bildiği üzere, önceki dönemde sadece er ve
erbaşların kendileri ücretsiz sağlık hizmeti hakkından
faydalanabiliyordu. Bu düzenlemeyle, er ve erbaşların genel
sağlık sigortası sayılmayan eş ve çocukları ile
anne ve babalarının bakmakla yükümlü olduğu kişi
kapsamında değerlendirilmesi sağlanmaktadır.
Teklifle, vatandaşlarımızın
geçim sıkıntılarının giderilmesi yönünde önemli bir
düzenleme yapılarak yaşlılık, malullük ve ölüm
aylıklarına bin TLlik alt sınır getirilmektedir. Böylece
vatandaşlarımızın gelirlerinde bir iyileşme olacak ve
belirli bir seviyede gelir güvencesine kavuşmuş olacaklardır.
Teklifle, sigorta şirketlerinin sigortalamakta
güçlük çektiği ya da teminat vermek istemediği riskleri
sigortalayacak, sermayesi Hazine ve Maliye Bakanlığına ait yerli
ve millî bir Türk Reasürans Anonim Şirketi kurulması
hedeflenmektedir.
Belediyelerin ihtiyaç duyduğu yatırım
nitelikli projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla Strateji ve Bütçe
Başkanlığı bütçesine konulan belediyelere yardım ödeneği,
belediyelerin talebi üzerine, Cumhurbaşkanı tarafından
kullandırılabilecektir.
Bilindiği üzere, yatırım teşvik
sistemleri, ülkelerin stratejik sektörleri için önem arz eden, ara mallara olan
ithalat bağımlılığını azaltma potansiyeli
taşıyan yatırımları teşvik etmek amacıyla
hazırlanır. Yatırım teşvik sistemi, ülkemizin
kalkınması ve uluslararası rekabet gücünün
artırılması için de hayati önemi haiz bir konudur. Nitekim,
mevcut düzenlemeyle, imalat sanayisi yatırımları üzerindeki
finansman yükünü gidermek amacıyla KDV iadesine yönelik uygulamanın
2019 yılında da devam ettirilmesi amaçlanmaktadır.
Teşviklerden ve yatırımlardan
bahsetmişken seçim bölgem olan Kayserimizin savunma sanayisi
alanında hak ettiği ancak henüz gerçekleşmeyen
yatırımlardan bahsetmek istiyorum. Kayseri, 1933te tayyare
fabrikasının üretime geçmesiyle birlikte savunma sanayisiyle
tanıştı ve savunma sanayisinin gelişip büyümesi için her
zaman çaba sarf etti. Stratejik konumundan, tankların modernize
edildiği Anatamirinden, ASPİLSANdan, TAKSANından söz edilip
yıllarca Altyapı hazır, işte yan sanayi, işte insan
gücü. denilerek yatırımlardan pay almaya çalıştı ama
bir türlü yol alamadı, hep ihmal edildi.
1991 yazında Hava İkmal Merkezi hareketli
günlere sahne oldu. Sözde İspanyollarla anlaşma
yapılmıştı, askerî amaçlı CASA tipi hafif nakliye
uçakları Kayseride üretilecekti. Kanada, Fransa, Amerika Birleşik
Devletleri firmalarıyla helikopter üretimi için ön anlaşmalar
yapılmıştı. Helikopter üretiminde Kayserinin payı
yüzde 40 olacak, kalanı Eskişehir Hava İkmal Bakım Merkezi
ile Güvercinlik ve Mürtede ayrılacaktı. Bunlar, zamanın Millî
Savunma Bakanı tarafından, hükûmet adına yapılan
açıklamalardı. İlginçtir, yapıldığı söylenen
ön sözleşme ve anlaşmaların üzerinden yıllar geçti, ortada
ne uçak var ne de helikopter var. Anlaşılan, altyapıydı,
potansiyeldi derken kendimizi avutmaktan öteye yine gidemedik, yine Kayserili
işini bilir. mantığıyla avutulduk.
Kayseride Hava İkmal ve Bakım Merkezi ve
Anatamir Fabrikası gibi iki önemli kuruluş varken yıl 2019 oldu
ama hâlâ biz bu kuruluşların kıymetini bilemiyoruz.
Yatırım yapılmadığı için bu fabrikaların
özelleştirilmesi veya kiralanması bu işletmeleri heba etmek
olur. Bu işletmelere gerekli destekler verildiği takdirde hem savunma
sanayimize katkısı büyük olacak hem de Kayserimizin üretime
katkısı büyük olacaktır. İlk yerli uçak çeker
aracımız Rahvan ve bomba yükleme aracımız Seyit
Onbaşı, İkinci Hava İkmal Bakım Merkezi
Komutanlığında, Kayseride üretilmiştir. Kayseri üretmeye
devam etmek isterken bununla ilgili en önemli husus ağır sanayi
yatırımları olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyacını kendi savunma sanayisiyle
karşılamasının önemini bugün geldiğimiz noktada daha
iyi anlıyoruz. Kayseride ilk uçak fabrikası kurulmuş
olmasına rağmen bugün bu işletmeler gerekli ve yeterli
yatırımları alamamaktadır ve kapasitesinin altında
iş yapmaktadır. Yıllar önce Fabrika kuran fabrika. olarak
tanımlanan TAKSANı değerlendiremeyen Kayserimizin artık
kaybedecek zamanı yoktur. TAKSAN bugün özel bir şirket bünyesinde
ülke ekonomisine hem de savunma sanayisine katkı sunmak adına
mücadele etmektedir.
Savunma sanayisinde parça üretecek takım
tezgâhları bu işin kalbidir. Bugün Türkiyede takım tezgâhı
üreten TAKSANdan başka fabrika yoktur. Fakat bu fabrika Kayserinin
fedakâr iş adamları tarafından kendi imkânlarıyla
faaliyetine devam etmektedir. Takım tezgâhları üretiminde
kullanılan servo motor ithalatına ek yüzde 17 vergi getirilmesi
müteşebbisleri düşündürmekte, ithal makinelerin önünü
açmaktadır, ülkemizde üretilen takım tezgâhlarının rekabet
şansını düşürmektedir. Üreticilerimizi teşvik etmemiz
gerekirken ek vergilerle maliyetlerimizi artırmamız üretimi
yavaşlatacak, ithal ürünlerin önünü açacaktır. Bu konunun da
takipçisi olacağımızı buradan ifade etmek istiyorum.
Kayserili sanayicilerimiz savunma sanayisinin ve
sektörün taleplerini dikkate alarak yatırım yapmaya
hazırdır. Bu nedenle hep birlikte elimizi taşın altına
koyarak gerekli yatırımların önünü açmak zorundayız. Mevcut
işletmelerimizi desteklemeliyiz. İlimiz birçok yatırıma
altyapı olarak müsaittir, yeter ki devletimiz teşvik etsin.
Tren yollarını, kara yollarını
ve hava yolu ulaşımlarını dikkate
aldığımız zaman Kayserinin Türkiyenin
savunmasının kalbi durumunda olduğunu göreceğiz ve bununla
beraber
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ersoy, bir dakika ilave
süre veriyorum.
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Devamla)
Türkiyenin
savunma sanayi merkezinin Kayseri olması gerektiğini de ısrarla
savunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimi noktalamadan önce, emektar gazetecilerimizin 10 Ocak
Gazeteciler Gününü gönülden tebrik ediyorum, tüm gazetecilerimize hürmet ve
muhabbetlerimi sunuyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz konusu teklifi
olumlu değerlendiriyor, destekliyor, vatanımıza ve milletimize
hayırlı olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mahmut
Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
Süremiz on dakika Sayın Toğrul.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, artık
iktidarın tavrı şu: Siz ne derseniz deyin, ben bildiğimi
söylerim. Kim ne konuştu, kim ne söyledi, nasıl konuştu,
içeriği nedir, önemli değil. Benim bildiğim bildiktir, ben
bildiğimi devam ettiririm. diyor.
Değerli arkadaşlar, tabii, şimdi,
torba yasalarla ilgili, başından beri, öteden beri, biz, bunun
sıkıntılı bir yasama yapma biçimi olduğunu, kaliteli
yasama yapmaya aykırı olduğunu defaatle ifade ettik. Maalesef bu
uyarılara geçmişte kısmen de olsa Bir daha bu yolla biz torba
getirmeyeceğiz. sözleri verilmesine rağmen şimdi artık bu
bir yol oldu. Normal bir yasa getirme biçimi kalmadı, tamamen artık
torbayla geliyor. Torba geliyor, görüşülüyor, bu arada bir torba
hazırlanıyor, o görüşülüyor, başka bir torba
hazırlanıyor.
Şimdi değerli arkadaşlar, o kadar
özensiz hazırlanıyor ki Bütçe Komisyonunda görüşülürken
aslında torbanın içeriğine baktığınızda
hemen hemen tüm ihtisas komisyonlarını ilgilendiren maddeler var. O
komisyonlarda görüşülmüyor. Kaliteli yasama yapmanın yeri hepimiz
biliyoruz ki ihtisas komisyonlarıdır ama ihtisas komisyonlarında
görüşülmüyor, doğrudan Plan ve Bütçe Komisyonuna geliyor. Peki, o kadar
özensiz hazırlanıyor ki Plan ve Bütçe Komisyonuna geldikten sonra
başkaca maddeler ilave ediliyor, kanunun adı bile
değişiyor. Bakın, ilk geldiğinde kanunun adına
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan
Kanun Teklifi deniyordu, sonra Vergi Kanunları ilave edildi ve adı
da değişti Vergi Kanunlarıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapan Kanun Teklifi olarak geldi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
aslında başlığında yanlışlık var.
Şimdi, bazı dediğiniz zaman herhâlde üç, beş kanunu
ilgilendiriyor diye düşünürsünüz. İnanın bu başlığı
değiştirmek lazım, şöyle yazmak lazım: Hemen hemen
tüm kanun maddelerinde ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapan kanun teklifi demek lazım çünkü şimdi
başlıklarını saysam -on dakika sürem- hangi kanunlarda
değişiklik yaptığına dair sürem yetmeyecek. Hemen
hemen tüm kanunlarda değişiklik yapılıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 16 Nisan
referandumunda biz bu referandumun, bu biçimin ülkedeki erkler
ayrılığını ortadan kaldıracağını,
yasamayı yürütmenin bir egemenliği altına sokacağını,
yasamayı ve yasamanın gücünü ortadan kaldıracağını
ifade ettiğimizde Hükûmet meydanlarda yasamanın daha nasıl güçlü
olacağını ifade ediyordu ve bunu da gerekçelendirirken Efendim,
vekil sayısını 600e çıkardık ve seçilme
yaşını 18e indirdik. gibi süslü cümlelerle kamuoyuna
anlatıyordu.
Şimdi, bu kanunun, torba yasanın -torba
mı demek lazım, çorba mı demek lazım-
hazırlanışına bakalım. Arkadaşlarımız
Plan ve Bütçe Komisyonunda soruyorlar, diyorlar ki: Siz bu kanun teklifini nasıl
hazırladınız? Efendim, biz gittik bakanlıklara, tek tek
bakanlarla görüştük, sorduk Sizin ihtiyacınız nedir? dedik,
onlar da belirlediler, biz torbaya attık. Değerli arkadaşlar,
siz yasama olarak yürütme erkinin işini yapmak zorunda değilsiniz.
Sizin yükümlü olduğunuz kesim halktır, millettir. Eğer sorun
arıyorsanız gideceksiniz millete soracaksınız: Sizin ne
sorununuz var? Milletin sorunlarını dinleyeceksiniz, onları
burada yasalaştırmaya ve milletimizin, halkımızın
sorunlarına çözüm aramaya çalışacaksınız; sizin
göreviniz bu olmalı ama siz ne yapıyorsunuz? Halkı, milleti bir
tarafa bırakıyorsunuz, bakanlara yani yürütmeye İhtiyacın
nedir? diyorsunuz.
Kanun teklifine baktığımızda
peki ne var? Kanun teklifi -AKP her zaman yaptığını
yapıyor- rantiyeye hizmetle yükümlü; milleti, emekçiyi,
çalışanı hiçbir zaman görmeyen torba yasalarla ilgili.
Değerli arkadaşlar, bu bölümde hangi kanun tekliflerini
göreceğiz? Tabii, şunu da unutmadan söylemem lazım: Bunu
yaparken de ne yapıyorlar? Soslu bazı maddeleri içine koyuyorlar,
örneğin Efendim, biz İşsizlik Fonuna daha rahat erişimi
sağlayacağız. diyorlar ya da Yaşlılık
aylığını bin liraya yükselteceğiz, bunun
altındaysa bin liraya tamamlayacağız. diyorlar ve bunu
ambalajlayıp kamuoyuna bunları söylüyorlar. Ama arka plana
baktığınızda, değerli arkadaşlar, arka planda
Makyavelist bir yaklaşım var, kendi zenginini yaratmak ve sermayeyi
daha da zengin etmek için her türlü alanı açmak var.
Bakın, değerli arkadaşlar, gittikçe
merkezîleşiyoruz. Demokrasinin en önemli görevi yönetimi
yerelleştirmektir, yereli güçlendirmektir, belediyeleri güçlendirmektir
çünkü doğrudan demokrasinin ilk ulaştığı yer
belediyelerdir.
Peki, ne yapıyoruz değerli
arkadaşlar? Bakın, bu torbanın içerisinde, vergi koyma görevini
Meclisten alıyoruz, Cumhurbaşkanına veriyoruz,
Cumhurbaşkanı istediği belediyeye kaynak aktarabilecek. E
şimdi, Cumhurbaşkanının
Hani Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz. HDPli belediyeleri bir düşünün
arkadaşlar. Şimdi Cumhurbaşkanı dediğimiz kişi
tarafsız olmalı, herkese, herkesin Cumhurbaşkanı
olmalı. E peki, öyle mi? Yeri geldiğinde 2 şapkası var. AKP
Genel Başkanı, yeri geldiğinde Ben
Cumhurbaşkanıyım. diyor ve HDPye
yaklaşımını hepimiz biliyoruz, kayyum atamasından
belli, kayyumları atayarak halkın iradesine el koymasından
belli. E şimdi, bu Cumhurbaşkanının belediyelere ödenek
ayırırken eşit davranacağını nasıl
söyleyebiliriz? Bu mümkün müdür? Bunu iddia edebilecek, şu Mecliste bir
Allahın kulu var mıdır? Yoktur değerli arkadaşlar.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Var, var!
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bakın, bu iktidar
Makyavelisttir, belki gelmiş geçmiş en Makyavelist iktidardır.
Her yolu mübah görüyor değerli arkadaşlar, iktidarını
sürdürmek için. Ahlak, etik, adalet ve yeri geldiğinde dinin
istismarı dâhil her türlü yol ve yöntemi kullanıyor.
Şimdi, bakın, son dönemde bir yerel seçime
gidiyoruz; dünyanın sonu değil değerli arkadaşlar, belediye
başkanlarını seçeceğiz. Peki, ne yapıyor?
Halkların Demokratik Partisine yönelik resmen bir savaş ilan
etmiş durumda. İl ve ilçe binalarımızı polis, yolgeçen
hanı gibi kullanıyor. Parti çalışanlarımız, il ve
ilçe eş başkanlarımız, neredeyse çalışma
yürütemeyecek hâle getiriliyor ve süslü cümlelerle Efendim, işte,
terörle
Bakın, en son, Antalyaya giden 2 parti meclisi
üyemiz şununla suçlandılar: Orada, işte, efendim, sarı
yeleklilerin yarattığı eylemleri yapacaklarmış, bunu
örgütleyeceklermiş. Şimdi, akla ziyan bir durumla karşı
karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, bu iktidar sadece
Makyavelist değil, aynı zamanda büyük Goebbels öğretisini de iyi
almışlar. Goebbelsten gerçekten bu kadar etkilenen bir iktidar zor
bulunur. Yalan söyleyin, yalanı her seferinde büyük söyleyin. Evet,
halkı kandırıyor, halka her an yalan söylüyor. Bakın, bunun
içerisinde din istismarı da var.
Şimdi, 31 Martta yerel seçime gidiyoruz.
Gaziantepte bir üniversite kurmuşlar. Ne zaman? Birkaç ay önce. Adı
ne? Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi. Bugün, Gaziantep Bilim ve
Teknoloji Üniversitesinin adını İslam Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi koyacağız. Ya, daha birkaç ay önce kurdunuz ve hâlâ da daha
kuruluşu tamamlanmamış, rektörü bile atanmamış;
şimdi isim değişikliği yapıyorsunuz. Niye?
Arkadaşlar, satacak bir şey yok; satacakları din
tacirliğidir ve bunu da yapıyorlar.
Dediğim gibi, Goebbelsten gerçekten bu kadar
etkilenen başkaca bir iktidar yok. Onun için bu iktidarın
Ama ne
yaparsa yapsın, ne kadar Makyavelist davranırsa davransın eninde
sonunda halkın iradesi, özellikle Halkların Demokratik Partisine
gönül verenlerin iradesi sizleri orada, o belediyelere atadığınız
kayyumlarınıza
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Toğrul, bir dakika
ilave edelim toparlayın.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Teşekkürler
Başkanım.
O kayyum atadığınız, halkın
iradesini gasbetiğiniz o irade, sizin asla ve asla orada kalmanıza
izin vermeyecek.
Bakın, istediğiniz kadar seçim hilesi
yapıyorsunuz; seçmen taşıyorsunuz, seçmenleri siliyorsunuz. Bir
adreste 700
Değerli arkadaşlar, 1 dairede
Dün AKP Grup Başkan
Vekili şunu söylüyor: Efendim, orada topçular kalıyor. Bahsedilen
bir dairede 700 kayıtlı seçmen olabilir mi? Yurtla
kıyaslıyor. Yurt aynı değil ki.
Şimdi, dolayısıyla değerli
arkadaşlar, ne yaparsa yapsın AKP, yolun sonu görünüyor ve siz
gideceksiniz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Açabilirseniz şuradan,
kayıtlara geçmesi için.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hatip kürsüden özellikle
Cumhurbaşkanımızı ve grubumuzu ifade ederek Makyavelist
politikalar ortaya koymakla suçladı. Oysa ki tarafsızlığın
ve vatandaşlara hizmet götürmede eşitliğin sözde değil özde
olması lazım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Doğrudur,
doğrudur.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bugüne kadar on
altı yıl boyunca AK PARTİ hükûmetleri ve grubumuz olarak da
yapmış olduğumuz yasal düzenlemelerde bir oy alıp
almadığımıza bakmaksızın 81 ilimize eşit
hizmet götürme gayreti içerisinde olduk.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, siz
söylüyorsunuz, halka bir sorun ya.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Milletvekili
çıkarmadığımız Tuncelide de duble yollar
Kamu
yatırımlarıyla 81 ilimize eşit hizmetleri götürme gayreti
içerisinde olduk. Makyavelist iddiasını tümden reddediyoruz. Bizim
Türk-İslam medeniyetinde tarihimizden aldığımız
ilhamla Kınalızadeden Yusuf Has Hacibe, Gazzâlîden Fârâbîye
kadar
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Büyüksün Cahit!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
bizim
geleneğimizde adalet, emanet ve liyakat anlayışına uygun
olarak devletimizin anayasal düzenini işletiyor ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
aziz milletimiz için
hizmet götürme gayreti içerisinde olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
her konuşmacıdan sonra AK PARTİ Grup Başkan Vekiline söz
vermek gibi bir alışkanlık oluştu. Yani bu bir sataşma
da değil.
BAŞKAN - Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ama gerçekten bu yeni
BAŞKAN Sayın Türkkan, bu, herhangi bir
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şu anda sözle
biliyorsunuz grubumuza
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bu bir siyasal
eleştiridir Sayın Başkanım, buna cevap verilmesi gerekmiyor
ki.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Toğrul.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kürsüden cevap
verebilirler, 69dan söz alabilir.
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlarım, lütfen
Meclis Başkanından nasıl söz
isteneceği bellidir. Sayın Grup Başkan Vekili istese
sataşmadan dolayı söz alabilirdi, kayıtlara geçmesi
amacıyla kısa bir söz talep etti yani bu talebi de uygun gördük. Arzu
etseydi sataşmadan dolayı söz de verebilirdik kendisine ama
kayıtlara geçmesi açısından bir kısa değerlendirmede
bulundu. Bu arada
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yani cevap
verdiği eleştiriler
Yani hakaret etmedim ki Başkanım.
BAŞKAN Yani söylediğiniz
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Eleştirmek,
sataşmak değildir Sayın Başkan.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
bir grup başkan vekili yapılan bir konuşmaya karşı
hassasiyet duyduğu konuları elbette ifade edebilir, bu, bütün gruplar
için geçerli, bunda bir tereddüt yok, rica ediyorum, ayrıca bu konuda
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama siz, Sayın
Başkanım, sanki burada ben bir hakaret yapmışım da
onlar bu hakkı kullanmıyorlar gibi söz aldınız.
BAŞKAN Hayır, hayır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bu, doğru
değil.
BAŞKAN Hayır, Sayın Toğrul.
Yani bir grup başkan vekili
Sizin
konuşmanızdan dolayı istese ben sataşmadan dolayı söz
verebilirdim kendisine.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama
Başkanım
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başkanım,
eleştiri sataşmak değildir.
BAŞKAN Şimdi, değerli
arkadaşlar, bunu bir tartışmaya açmayalım lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Biz açmıyoruz,
siz açıyorsunuz.
BAŞKAN - Yani Meclis Başkanı kime
nasıl söz vereceğini bilecek konumdadır. Bu konuyu lütfen bir
daha gündem konusu dahi yapmayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır,
Başkanım, öyle bir şey yok.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Cavit Arı.
Buyurun Sayın Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Görüşülmekte olan torba yasayla ilgili ikinci
bölüm üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, malum olduğu
üzere, AKP Grubu artık bu Mecliste görüşülecek olan kanunları
torba yasa olarak gündeme getirip detayların vatandaşın dikkatinden
kaçırılmasına dönük çalışmalarını
hızlı bir şekilde sürdürmekte. Bugün burada 71 maddelik konu
görüşülürken Plan ve Bütçe Komisyonunda da yine aynı şekilde
başka bir torba yasa gündeme getirilmiş ve Komisyonda
görüşülmekte.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan
maddeler arasında özellikle Mera Kanunuyla ilgili husus dikkat çekmekte.
24üncü madde, elektrik üretiminde jeotermal enerjiden yararlanabilmek
adına mera alanlarının kullanılması izninin
verilmesiyle ilgili. Değerli arkadaşlar, şimdi, mera
alanları zaten yeterince tehdit altında bu ülkede sayenizde. 2002de
ülkemizde mera alanları 14 milyon 600 bin hektar civarında iken bugün
10 milyon hektar civarına kadar inmiştir. Çünkü bu mera alanları
özellikle HESlerin, mermer ocaklarının ve taş ocaklarının
ciddi tehdidi altında ve yine son dönemde çıkarılan imar
barışıyla ciddi tehdit altına girmişti. Şimdi,
bunlar yetmezmiş gibi, jeotermal enerji yani elektrik üretimi adına
meralara bir kez daha el atılmakta. Değerli arkadaşlar, zaten bu
jeotermal enerji üretiminde ciddi çevre etkisi var, öncelikle bölgede
yaşayan vatandaşlarımız bundan çok muzdarip. Orada
sağlığa ciddi etkisi var bu işin. Bakın, köylülerimiz,
vatandaşlarımız, köylü kadınlarımız traktörlerin
üzerinde bu tesislerin yapımını protesto etmekteler çünkü
sağlık tehdidi altındalar öncelikle ve yine bu yapılacak
tesislerin çevreye etkisiyle beraber tarıma zararı olacak,
hayvancılığa ciddi zararı olacak yani
vatandaşımız bu konudan ciddi anlamda muzdarip. Kaldı ki
-Bakanlıktan verilen oranlara göre üretilecek olan enerji
oranını söyleyeyim ben size- jeotermal enerji olarak üretilen
elektrik üretimi genel üretimin sadece ve sadece yüzde 2si seviyelerinde yani
bu oran için bu alanların tahrip edilmesine hiç gerek yok değerli
arkadaşlar. Bir taraftan, siz Hayvancılığı
destekliyoruz, teşvik ediyoruz. der iken -ki 25inci madde bununla
ilgili- mera alanlarında Mera Kanunu gereğince süt üreticilerinden
kesilmekte olan binde 1lik payın kaldırılmasını
gündeme taşıdınız. Bu maddeyi, bu madde yönünden sizleri
destekliyoruz ancak şunu söyleyeyim: Bakın, konumuz
hayvancılıksa Antalyamızdan önemli bir besici
arkadaşımızın gönderdiği mektubu sizlerle
paylaşmak istiyorum, bu arkadaşımız Antalyamızın
en önemli besicilerinden birisi. Gönderdiği mektupta der ki: 15
Ağustos 2018 tarihinden itibaren çiğ süt bedeli 1,7 TL olarak
açıklanmıştır. Maalesef, bu fiyat bir hayvanın
yemiş olduğu yemi karşılamamakta, bunun içindir ki
mezbahalarda üretici kardeşlerimiz inanılmaz bir şekilde inek
kesmekteler. Bu kadar düşük olmasının bir tek sebebi var:
Üretici yedirmiş olduğu yem bedeli kadar süt parası alamamakta.
Bu kesilen hayvanların acısı da beş altı ay sonraki
süt üretim tonajlarındaki düşüşlerde ortaya
çıkacaktır.
2018 yılında, devletin verilerine göre,
süt işleyici firmalar ürünlerine yüzde 41 zam yapmışlardır
ama maalesef çiğ süt fiyatları sadece yüzde 11 artış
göstermiştir.
Yine, geçen yıl yonca fiyatı tarlada
biçilmiş şekliyle 500 TL iken bu yıl 850 TL olmuştur.
Mısır silajının tarlada biçilmiş fiyatı 145 TL iken
bu yıl 210 TL olmuştur. Takdir edersiniz ki ülkemiz ekonomisinde
tarım ve hayvancılık çok önemli bir yere sahip ama biz
hayvancılık işletmeleri olarak devletimizden yeterli derecede
destek göremediğimizi düşünüyoruz. Bu ekonomik durumlardan
dolayı işletmelerimizi kapatmaya kadar gidiyoruz. Bizler elimizdeki
ekmek teknelerimizi kaybetmeden ülkemizde tarım ve hayvancılıkla
geçinen dolaylı olarak 20 milyon çalışanın
sıkıntılarına kulak verilmelidir. Özellikle
hayvancılık sektörü çok büyük sıkıntıdadır. Hepinizin
bildiği üzere, girdi fiyatları inanılmaz
artmıştır, banka faizleri de buna keza inanılmaz
yükselmiştir. Aynı zamanda Ziraat Bankasından hakkımız
olan destekleme kredilerinden tam olarak faydalanamıyoruz. Böyle diyor
bir hayvan üreticisi.
Değerli arkadaşlar, Ziraat
Bankasından tam olarak faydalanamadığını ifade
etmekte. Evet, çok doğru çünkü Ziraat Bankası bugünlerde sizin,
önümüzde yapılacak olan seçim sürecinin finansıyla meşgul. Sizin
vatandaşın algıyla oyunu yönlendirebilmenizle meşgul. Kredi
kartları borcunun ödenmesiyle meşgul, bugüne kadar kulüplerin
yapılmış olan ciddi borçlarının ödenmesiyle
meşgul.
Değerli arkadaşlar, işte
hayvancılıkta en önemli girdi yemdir. Mera alanları da bu
anlamda en önemli kaynaklardır. Bu anlamda mera alanlarına lütfen el
atmayın artık.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan
maddelerden bir tanesi de yine 32nci madde. 30 Haziran 2018 tarihinden önce
4734 sayılı Kanuna göre ihalesi yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden sözleşmeler,
imalat girdilerinin fiyatlarında beklenilmeyen artışlar meydana
gelmesi nedeniyle, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki
altmış gün içinde yüklenicinin başvurusu üzerine idarenin
onayıyla feshedilip tasfiye edilir veya devredilir. Yani deniyor ki bu
maddeyle: Değerli arkadaşlar, bu ülkede bir kriz var. Bu ülkeyi biz
krize soktuk, ülkeyi iyi yönetemedik. Bu nedenle de yatırımlarda
çıkılan ihalelerde ihaleyi alanlar kriz nedeniyle ciddi borç
altına girecek. İşte bu borç altına girmeden
almış olduğu ihaleden vazgeçsin. Bunun anlamı budur. Yani
bu maddeyle siz, bu ülkede krizi resmen ilan etmiş durumdasınız.
Zaten biz söylüyorduk, siz ısrarla kabul etmeme gibi bir
davranış içerisindeydiniz ama işte bununla krizi açıkça siz
de kabul etmiş durumdasınız.
Yine bu maddelerden 43üncü maddeye şöyle bir
bakalım; malullük ve yaşlılık sigortasından ödenen
emekli aylığının en az bin TL olacağına dair.
Değerli arkadaşlar, zaten Cumhuriyet Halk
Partisinin seçim bildirgesinde emekli aylıklarının en düşük
1.500 TL olacağına dair taahhüdü vardı. Yine, Cumhuriyet Halk
Partisinin seçim bildirgesinde emekliye iki bayramda en az birer maaş
ikramiye taahhüdü vardı. Yine, Cumhuriyet Halk Partisinin seçim
bildirgesinde çalışan emeklinin maaşından kesilen yüzde 15
SGK priminin kesilmesinin kaldırılması vardı. Yine, asgari
ücretin en az 2.200 TL olacağına dair taahhüdü vardı.
İşte şimdi, bu taahhütler kapsamında
baktığımda sizin ancak Cumhuriyet Halk Partisine yetişmeye
çalıştığınızı görüyorum. Çünkü bizim
taahhüdümüz emekliye birer maaş ikramiye iken siz ancak biner TL
verebildiniz. Yine, Cumhuriyet Halk Partisinin asgari ücretin en az 2.200 TL
olması gerektiğine dair taahhüdü varken siz ancak 2.020 TL
verebildiniz. Şimdi, sizin en düşük emekli maaşının
bin TL olmasına dair getirdiğiniz teklifiniz yine Cumhuriyet Halk
Partisinin taahhüdünün, teklifinin çok altında kalmıştır
değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arı,
tamamlayalım.
CAVİT ARI (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Son olarak şunu söylemek istiyorum değerli
arkadaşlar: Bakın, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun 6ncı
maddesinde, belediyelerin ihtiyaç duyduğu yardım ödeneği
belediyelerin talebi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından
kullandırılmaya yetkilidir.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede artık
Cumhurbaşkanı, sadece tek başına Cumhurbaşkanı
değildir bilindiği üzere, bir partinin -ki iktidar partisinin- Genel
Başkanıdır. Şimdi, belediyelere aktarılacak olan
ödeneğin bir siyasi partinin genel başkanı durumunda olan
Sayın Cumhurbaşkanına böyle bir yetki verilmiş olması,
belediyeler arasında bir haksızlık yaratacaktır ve yine
Anayasaya aykırı olarak eşitsizlik yaratacaktır.
Hiç kimse şunu söyleyemez: Sayın
Cumhurbaşkanı bu anlamda herkese eşit davranır.
Değerli arkadaşlar, ben şunu söylemek istiyorum: Bir belediye
düşünün yatırımlarını ilçesinin, ilinin, şehrinin
hizmetinde kullanmış, bir başka belediye de orada şan
şöhret olsun diye gösterişe harcamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) Hemen bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Selamlayalım Sayın Arı
CAVİT ARI (Devamla) Evet.
E, şimdi, o belediyeye partilisi diye
Sayın Cumhurbaşkanı bir bütçe aktarırsa diğer bölgede
yaşayan, beldede yaşayan, ilde yaşayan vatandaşa,
belediyeye haksızlık olmayacak mı değerli arkadaşlar?
BAŞKAN Selamlayalım
CAVİT ARI (Devamla) İşte böyle bir
düzenlemenin getirilmiş olması eşitliğe
aykırıdır ve tarafsızlığa
aykırıdır diyorum ve bu maddelerin reddini talep ediyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum
değerli arkadaşlar.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi şahıslar
adına söz taleplerini karşılayacağım.
Şahıslar adına söz isteyen Siirt
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçi çok milletvekili
arkadaş yok ama yine de hepinizi selamlıyorum. Doğrusu
insanın -kendi adıma söyleyeyim- konuşası da yok yani böyle
bir ruhsuzluk, böyle bir, ne bileyim, garip bir hava var şu anda Mecliste.
Kime ne anlatıyorum, bilmiyorum, stüdyoda konuşuyorum. Ben şu
anda kendimi televizyon stüdyosunda konuşur gibi hissediyorum, onu
halkımıza da söyleyeyim çünkü karşımda dinleyici ya da
milletvekilleri, bir yasama faaliyeti olmadığını önemle
belirtmek istiyorum.
Bugün Çalışan Gazeteciler Günü.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Garip bir şey
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani
şu anda öyle hissediyorum, ne yapayım?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ama
Başkanım gayet iyi, bizler iyiyiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben
öyle hissediyorum, bunu söylüyorum, duygumu söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş, siz
hitabınızı sürdürün, siz mesajlarınızı verin.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) 10
Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, 212 sayılı Yasanın
aynı zamanda yürürlüğe girdiği gün, özlük haklarıyla ilgili
aslında bir gün ama gazetecilerin özlük haklarını
düşünecekleri zaman var mı? Yok tabii ki. Çalışan gerçek
gazeteciler var mı, bunu konuşmamda kısaca ifade etmek
istiyorum.
Evet, gerçekten bugün çalışan gazeteciler
olmadığı için aslında bu takvim, bugün bence yapraklara
asılı kalıyor çünkü etrafımızda gazetecilerin hangi
koşullarda çalıştırılmadığına
yakından tanıklık ediyoruz. Gazeteler kapatılıyor,
gazeteciler tutuklanıyor, televizyonlar kapatıldı, sarı
basın kartları iptal edildi. Neden? Çünkü dünyaya çalışan
gazetecilerin, gazetecilerin tutuklu olmadığını ya da az
olduğunu ispatlamak için sarı basın kartlarının
olması gerekiyordu. Bunlar da yetmedi, ana akım medya kuruluşu
olan Doğan Grubu devlet destekli krediyle şimdi -biliyorsunuz burada
çok tartışıldı- artık başka bir modda
çalışıyor, yandaş medyaya katıldı.
Peki, gerçekten, dünya bunu yutuyor mu yani buna
ikna oluyor mu? Tabii ki olmuyor.
Son bir şeyi okuduğumda gülümsedim ve
sizinle paylaşmak istiyorum. Alman Gazeteciler Birliği (DJV)
Başkanı Frank Überall geçtiğimiz haftalarda bir açıklama
yaptı -bilmiyorum duydunuz mu, ben de incelerken gördüm- kendi ülkesinde
gazetecilik yapan meslektaşlarına Hiç kimse yılın en güzel
haftalarını gözaltında geçirmek zorunda kalmak istemeyecektir.
diyerek bir ironi yapmış ve demiş ki: Türkiye tatiliniz kötü
bir tuzak hâline gelebilir, aman dikkat edin. Niye böyle demiş? Çünkü
demiş ki: Gazeteciler özel tatillerine dikkat etsinler, hatta sosyal
medyalarına geçmişe doğru bir baksınlar, Türkiye
hakkında bir yorum yapmışlarsa başlarına ne
geleceği malum, tatilleri bitebilir. Bu kadar da dünyanın diline
utanç verici bir şekilde malzeme olmuş durumdayız. Bu örnek
gerçekten çok dikkat çekici. Türkiyeye seyahat uyarıları
yapılacak kadar vahim bir noktadayız. Evet, bu bir utanç tablosu.
Utanç tablosunun başka bir boyutu:
Sınır Tanımayan Gazetecilerin her yıl Dünya Basın
Özgürlüğü Endeksi sıralanıyor, 180 ülke bu endekste yer
alıyor, Türkiye 157nci sırada. Daha vahimi var: Türkiyenin 1
sıra önünde Afrika ülkesi olan Ruanda yer alıyor, 1 sıra
gerisinde ise Kazakistan yer alıyor. Utanç tablosunu
ağırlaştıran başka bir boyut.
Peki, milat ne? 2014te -otosansürün, basın
sansürünün miladı- Pamukovadaki hızlı tren kazası
olmuştu, hatırlayanınız vardır. O dönem bir gazeteci
Ulaştırma Bakanı istifa edecek mi? diye Erdoğana
sormuş, Erdoğan da Sen hangi gazetedensin? demiş ve o günden
bugüne gelmişiz. Gazeteciler o günü bir milat olarak kabul ediyorlar ve
gerçekten, Türkiye Gazeteciler Sendikası da verilerine göre şu anda
141 gazeteci ve medya çalışanının cezaevinde olduğunu
söylüyor. Tabii, şunu diyeceksiniz resmî açıklamalarda
Cumhurbaşkanı ve AKP yetkilileri: Hayır, hayır, onlar
gazeteci değil, onlar gazetecilik faaliyetinden içeride değil. Çünkü
harıl harıl sarı basın kartları iptal ediliyor, geri
alınıyor, gazeteciler ama içeride. Yani böyle bir realite var. Tabii
ki bu tutuklu gazetecilerin önemli bir bölümünün Kürt medyasından
olduğunu söylememe gerek yok. Sevgili Kibriye Evren bir gazeteci
kadın, bugün mahkeme karşısına çıktı ve maalesef
tutukluluk hâli devam ettirildi. Kibriye Evren şunu demişti cezaevinden
gönderdiği bir mesajda: Gazetecilik, gerçekleri açığa
çıkarınca anlam bulur. Bir de ayrıca şunu eklemiş:
Gazeteciler susarsa tüm toplum susar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
iktidarın hedefinin, gazetecileri susturmakla aynı zamanda toplumu
susturmak anlamına geldiğini de biliyoruz.
Gerçekten, bu konuda söyleyecek milyonlarca şey
var ama şunun da hakkını teslim edelim: Her türlü baskıya,
engellemeye, tutuklamaya, işten atılmaya, sarı basın
kartlarının iptaline rağmen hakikat peşinde koşan ve
bu konuda canını dişine takarak çalışan gazeteciler de
var. İşte bu nedenle, ben özellikle, canını dişine
takarak çalışan Ape Musanın, Hrant Dinkin, Metin Göktepenin,
Kadri Bağdunun kalemini yere düşürmeyen gazetecileri özel olarak
saygıyla sevgiyle selamlamak istiyorum. Evet, gazetecilerin görevi topluma
hakikatleri ulaştırmaktır ve biz bu hakikatleri sunan
gazetecilerin gününü kutluyoruz. Kendilerinin yolu açık olsun. diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
Sayın Akbaşoğlu, bir söz talebiniz
var ama daha sonra değerlendirsem olur mu? Soru-cevap işlemini
başlatacağım, bu bölümü bir bitireyim, ondan sonra bir
bakayım tabloya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Olur.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
şimdi soru-cevap işlemine başlıyoruz. Sisteme giren
arkadaşlarımızın sorularını
sormalarını, Komisyonun da cevaplarını vermelerini kendilerinden
bekliyorum.
Soru-cevap işlemini başlatıyorum.
Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Dünya Sağlık
Örgütü tarafından kanserojen olduğu tescillenen glifosat etken
maddesinin bulunduğu ürünler başta Monsanto olmak üzere birçok
şirket tarafından üretilip Türkiye'de satışa
sunulmaktadır. Bu ürünleri satan Monsanto şirketinin lisans iptali
için dava bile açılmasına rağmen insana ve doğaya
zararlı olan, kansere neden olduğu tescillenen glifosat maddesinin
bulunduğu ürünlerin satışına Tarım ve Orman Bakanlığı
niçin hâlâ izin vermektedir? Acaba, Bakanlık için önemli olan emperyalist
şirketlerin kazancı mı, yoksa Türk halkının
sağlığı mıdır?
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Cumhurbaşkanı
Yardımcısına soruyorum:
1) Görüşmekte olduğumuz 37 sıra
sayılı Yasa Teklifiyle 4735 sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Yasasında değişiklikler getirilmekte,
Cumhurbaşkanının ihale dışı işler
yapmasına olanak tanınmakta, ÇAYKUR işletmelerine öncelik ve
istisna hakkı verilmektedir. Bu istisnaların verilmesinin sebebi
nedir?
2) Cumhurbaşkanına verilen bu hak ve
yetkilerin takibi nasıl olacaktır? Bu kanun teklifiyle verilen
istisnaların her zaman suistimalinin önlenmesi için hangi tür tedbirleri
almayı düşünüyorsunuz?
3) Görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifiyle
İhale Yasası 186 kez değiştirilmiş olacaktır. Bu
değişiklikler, ihale düzenini altüst ettiği gibi devletin
düzenini de bozmuş olacaktır. Bunun suistimallerini nasıl
önleyeceksiniz? Ortada, gerçekten, kanun teklifini yapan milletvekili
arkadaşlarımız ve Komisyon üyelerimiz bu değişiklik
teklifinden vazgeçmeyi düşünürler mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Komisyona sorum şu: Yaşlılık,
malullük ve ölüm aylıklarının alt sınırının
bin TL olması öngörülmektedir. Teklif kapsamında yararlanacak hak
sahibi sayısı ve ortaya çıkacak olan maliyet ne kadardır?
Karamsarlık dipsiz kuyu, düşersen
boğulursun. / Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun.
Kahramanmaraşımız önemli bir enerji merkezidir, 41 elektrik
santraliyle Türkiye elektrik üretiminin yüzde 8ini üretmektedir. Tam kapasite
yıllık üretim 121 milyar kilovatsaat. 2 termik santral ve linyit
işletmelerinde -Afşin-Elbistan- toplam 4.668 kişi
çalışmaktadır. Tekstil kentidir; Türkiye'de üretilen ipliğin
yüzde 35i, dokuma kumaşının yüzde 10u ilimizde üretilmektedir.
İlimizde gelişmiş bir mutfak eşyaları sanayisi
vardır. Çelik mutfak eşyaları üretiminin yüzde 60ı burada
gerçekleştirilmektedir. Şehrimiz geleneksel lezzetlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karaca
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde canlı hayvan ve et üretimindeki
daralma nedeniyle ve et fiyatlarındaki yükseklik bahanesiyle et
ithalatını halkımıza müjde olarak duyurmaktasınız.
Bu kanundaki 25inci maddede
hayvancılığı teşvik için süt fiyatlarına
ilişkin bir düzenleme getirip meraları jeotermal enerji
yatırımlarıyla talan projesini nasıl
açıklayacaksınız? Meraları enerji
yatırımlarına açarak hayvancılığı tamamen
bitirmek amacında mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) Sağlık
Bakanlığı ve SGK yetkililerine: Atamaları
yapılmadığı için yaşanan sağlık emekçisi
mağduriyetlerinin sayısı her gün artmakta. Zaten ekonomik olarak
zor günler yaşayan yurttaşlarımız işsizliğe
mahkûm edilmektedir. Sağlık sisteminde hizmetin kaliteli bir
şekilde sağlanabilmesi için önemli bir yere sahip olan evde hasta
bakım teknikerlerimiz atama mağduriyeti yaşamaktadır. Uzun
zamandır atama sayılarının artırılması için
taleplerini dile getiren evde hasta bakım teknikerlerinin mağduriyeti
yöneticiler tarafından görmezden geliniyor.
Yeni bir seçim zamanı geldi. Yeni, evde
sağlık birimleri açacak mısınız? Ambulans ve araç
sayısını artıracak mısınız? İhtiyaca
karşılık atama sayılarının yükseltilmemesi
sağlık emekçilerinin mağduriyetini artırmaktadır.
Yaşayabilmek için başka mesleklere ya da işsizliğe mecbur
bırakılan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERVET ÜNSAL (Ankara)
evde hasta bakım
teknikerlerinin mağduriyetinin çözüme ulaşması amacıyla en
kısa sürede atama sayılarını artıracak
mısınız?
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Komisyona sorum şu olacak: Teklifin 29uncu
maddesinde yer alan düzenlemeyle SPK bünyesinde emeklilik yatırım
fonlarının gözetim ve denetimine yönelik bir altyapı
oluşturulması öngörülmektedir. Bireysel emeklilik
fonlarının güvenle, yatırımcıları mağdur
etmeden değerlendirilmesi konusu gerçekten çok önemlidir. Bu kapsamda,
bireysel emeklilik sistemine kayıtlı, toplamda kaç kişi
vardır? Gönüllü ve zorunlu katılımcı sayısı
kaçtır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bankoğlu
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Evet, bugün 10
Ocak. 1961de Çalışan Gazeteciler Bayramı olarak kutlanan gün,
1971 askerî darbesinden sonra Çalışan Gazeteciler Günü olarak
değiştirilmiştir, bunu hatırlatmak istiyorum ve bugün,
yine, 215 gazetecinin tutuklu olduğu 2019 yılında
Çalışan Gazeteciler Günü bile kutlanamayan bir hâle gelmiştir.
Ben buradan yüce Genel Kurulumuz huzurunda hak, hukuk, adalet ve gerçek
basının var olabildiği bir ülke diliyorum ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlarken Bartındaki tüm emekçi gazeteci
kardeşlerime selam yolluyorum, onların gününü kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ucuz et olarak Türkiye genelinde belirli zincir
mağazalarda satılan kuşbaşı et ve kıymada,
yapılan sözleşmelerde, yağ oranı yüzde 20 olarak
belirlenmiştir. Hâlbuki kasaplarda satılan kırmızı
ette yağ oranı yüzde 5 ila 7yi geçmemektedir. Şimdi soruyorum:
Demek oluyor ki marketlere verilen sözde ucuz etin vatandaşa
satış fiyatı 30 lira değil, 800 gramı 30 liradır
yani kilogram fiyatı 37,5 liradır. Yani iktidar olarak algıda
ucuz et reelde pahalı fiyatlardan et satıyorsunuz yani bir algı
yaratıyorsunuz, bunu yönetmeye çalışıyorsunuz. Ben de
şimdi size soruyorum: Acaba bu satışlardan kimler ne rantlar
sağlıyor, bunu bir açıklar mısınız?
BAŞKAN Sayın Erdoğan
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Geçenlerde
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın Pakistan
Başbakanı İmran Hanla yaptığı görüşmelerde
de altını çizdiği -kendisi de ziyarete gelmişti ülkemize-
çok önemli bir konu oldu. Bu konu, Pakistan Yüksek Mahkemesinin FETÖ ve
okullarına yönelik aldığı kararla ilgiliydi. FETÖ'nün terör
örgütü olduğunu yüksek mahkeme ilan etti ve bir yandan da okulların
Maarif Vakfımıza teslimiyle ilgili bir açıklama yaptı ve
karar aldı. Bu kararı çok önemli buluyoruz, kardeş ülke
Pakistana teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu konuyla ilgili sabah Pakistan
Büyükelçimizi de ziyaret ettim, bu konuda teşekkürlerimizi tekraren
Pakistan halkına iletiyoruz.
Bir de sorum olacak: Yaşlılık,
malullük ve ölüm aylıklarının alt sınırının
bin TL olması öngörülmektedir. Bu teklif kapsamında yararlanacak hak
sahibi sayısı ve ortaya çıkacak olan maliyet ne kadardır?
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Komisyon, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) -Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Öncelikle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekillerimiz, sorduğunuz
soruların büyük bir bölümü yürütmeyle ilgili. Yani
bakanlıklarımızdan bu konularda bilgileri alıp sizlere
ileteceğiz. Özellikle Afyon Milletvekilimiz Burcu Köksal, yine Denizli
Milletvekillerimiz Kazım Arslan ve Gülizar Karaca, aynı şekilde,
Tarım ve Orman Bakanlığından gelecek olan bilgileri sizlere
ileteceğiz.
Yine, diğer aldığımız
sorular bu maddelerle ilgili sorularımız.
Kahramanmaraş Milletvekilimiz İmran
Kılıçın bir sorusu var, bu soruya aynı zamanda Ankara
Milletvekilimiz Asuman Hanım da değindi. Bununla ilgili malullük ve
ölüm aylıklarında 2000 yılı sonrası herhangi bir alt
sınır belirlenmemiş olmasından kaynaklı bir alt
sınır düzenlemesi getirilerek malullük ve ölüm aylıklarının
en az bin TL aylık ödenmesi öngörülmektedir. Dosya bazında bin TLnin
altında olmamak şartıyla ölüm aylıklarına da her bir
dosyaya aylık en az bin TL ödenecek, hak sahiplerine de hisseleri
oranında bu dağılım yapılacaktır. Bu kapsamda,
bugün itibarıyla yaklaşık 96 bin dosya bulunmaktadır, 2018
yıl sonu itibarıyla da 103 bin civarında bir dosyaya
ulaşılacağı öngörülmektedir. Maliyetlerin ise 2019
yılı için 58 milyon TL, 2020 yılı için 42 milyon TL
olacağı hesaplanmaktadır.
Yine aynı şekilde gelen bir sorumuz var;
Mersin Milletvekilimiz Ali Cumhur Taşkın tarafından sorulan bir
soru Bireysel emeklilik sisteminde toplam kaç kişi var, gönüllü ve
zorunlu katılım sayısı kaç kişi? diye sormuş.
Özel emeklilik sistemi, genel çatı olarak değerlendirildiğinde,
2000li yıllardan beri uygulanmakta olan gönüllü bireysel emeklilik
sistemi ve 2017 yılında yürürlüğe giren otomatik
katılım sistemi yani çalışanların işverenleri
aracılığıyla otomatik olarak bireysel emeklilik sistemine
dâhil edildiği uygulama olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Her
biri ayrı ayrı değerlendirildiğinde, mevcut durumda gönüllü
bireysel emeklilik sisteminde yaklaşık 6,8 milyon
katılımcı vardır. Otomatik katılım sisteminde ise
5 milyon katılımcı vardır. Toplam olarak bireysel emeklilik
sisteminde yaklaşık 12 milyon katılımcı
bulunmaktadır.
Yine, bu 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin ikinci bölümünde yer alan düzenlemelerle ilgili genel
konuşmalarda da bazı soruları almış bulunduk. Bu
ikinci bölümdeki maddelerin bize getirdiği, büyükbaş ve küçükbaş
hayvanların satışından ve üreticilerden satın
alınan, sütten alınan binde 1lik ücretler
kaldırılmaktadır.
Yine, işsizlik ödeneğinden yararlanma
koşullarında kolaylık sağlanarak yüz yirmi gün boyunca
hizmet akdine tabi olmasına karşın, devamsızlık
hâllerinden kaynaklı işsizlik maaşı ödememe durumunun
ortadan kaldırılmasına ilişkin düzenleme
yapılmıştır.
Yine, yüklenici firmaların sözleşmelerinin
imalat girdilerinde meydana gelen beklenmeyen fiyat
artışlarının korunması amacıyla kamu idarelerinin
onayına bağlı olarak yüklenici firmalara fesih ya da devir
hakkı verilmektedir.
Yine, bu şalgam suyu çeşitliliği ve
aromalandırılmış içme sütleri, bebek ve devam sütleri
ÖTVye tabi tutulmayarak ve maddenin yürürlük tarihine kadar yapılan
işlemler bakımından herhangi bir vergi işlemi
yapılmayacaktır.
Er ve erbaşların genel sağlık
sigortasından sayılmayan eş ve çocukları ile
anne-babalarının bakmakla yükümlü olduğu kişi
kapsamında değerlendirilmesi sağlanmaktadır.
Bu şekilde güzel bir çalışma
yapılmış. Biz de Plan ve Bütçe Komisyonunda bu maddeler üzerinde
güzel bir müzakere geçirdik. İnşallah faydalı olacak bir
çalışma yapılmıştır. Bunun da neticesini
alacağız ve halkımıza da yansıyacaktır.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birkaç dakika daha vaktimiz var.
Bir iki arkadaşımızın da soru
talepleri olmuş.
Sayın Durmuşoğlu...
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Tarihe baktığımızda Türk gazeteciliği çok ciddi
sınavlardan geçmiş, zaman zaman darbeleri
meşrulaştırma aracı, zaman zaman da doğrudan darbe süreçlerinin
ortağı hâline getirilmek istenmiştir. 15 Temmuzda ise darbeye
karşı bir dik duruşla destan yazmıştır. Son on
altı yılda ise ülkemiz genelinde hayata geçirilen reformlar, Türk
basınının zenginleşmesine, çeşitlenmesine, daha
demokratik ve özgürlükçü bir yapıya kavuşmasına vesile
olmuştur. AK PARTİ olarak gazetecilerimizin her zaman yanında
olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın Suudi
gazeteci Cemal Kaşıkçının vahşice katledilmesi
olayının üstüne cesurca gitmesi ve dünya kamuoyunu yönlendirmesi
basın özgürlüğüne ülkemizin verdiği önemi bir kez daha
göstermiştir. Mesleki sorumluluk bilinciyle
karşılaştıkları tüm zorluklara rağmen
fedakârlık ve özveri içinde görevlerini yerine getirmeye çalışan
tüm basın emekçilerinin Çalışan Gazeteciler Gününü tebrik
ediyor, görevlerini yaparken vefat eden basın mensuplarına Allahtan
rahmet diliyor, bu vesileyle tüm basın çalışanlarını
en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Süleyman Bülbül
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Ramazan ve Kurban Bayramında emeklilerimize
verilen bin TLlik ikramiye sadece SGKden aylık alan emeklileri
kapsamaktadır. 10 banka, 6 sigorta şirketi ile TOBB ve ona
bağlı ticaret odaları çalışanlarının dâhil
olduğu 17 özel emekli sandığından maaş alan
emeklilerimize ise bayram ikramiyesi verilmemektedir. Bayram ikramiyelerini
alamayan sandık emeklileri için bu durum büyük bir haksızlığa
yol açmakta ve bu haksızlığın acilen sona erdirilmesi
gerekmektedir.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayraka sormak
istiyorum: Bayramlarda verilen ikramiyenin özel emekli sandıklarından
aylık alan emeklilerimizi de kapsaması için herhangi bir
çalışma yapacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Bu şekilde soru-cevap işlemini
tamamladık.
Sayın Bülbül, bir söz talebiniz oldu.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan
Sayın Başkan, bugün diğer bütün parti
gruplarının dile getirdiği gibi, 10 Ocak Dünya Çalışan
Gazeteciler Günü olması hasebiyle söz almış bulunuyorum. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Grup Başkan Vekilimiz Erkan Akçay
Beyle de birlikte Parlamento Muhabirleri Derneğimizin şahsında,
Çalışan Gazeteciler Günümüzü kutlamış bulunuyoruz.
İnşallah, dünyada habercilik ile yorumculuğun birbirine tamamen
karıştığı, gerçeklerin değil, algının,
algı yönetiminin hâkim olduğu bir sürecin inşallah, sonuna
gelinip objektif haberciliğin hâkim olacağı, gazeteciliğin
gerçek manada yapıldığı günleri hep birlikte görürüz. Bu
bir domino etkisi yaratıyor yani bir kötü örnek, başka bir kötü
örneği arkasından getiriyor ve diğerini de meşru
kılıyor ne yazık ki. Bizler gerçek manada objektif
haberciliğin, gerçek manada gazeteciliğin hem yerel basında hem
de ulusal basında hâkim olması dileklerimizle gazetecilerimizin
Çalışan Gazeteciler Gününü tebrik ediyoruz efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akbaşoğlu, sizin de aynı
mahiyette bir söz talebiniz var.
Buyurun.
31.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün gazetecilerin hakikaten önemli bir günü. Biz
de bu münasebetle Parlamento muhabirlerini ziyaret ettik, onlarla sohbet ettik,
biraz kendi düşüncelerini, yaklaşımlarını
dinlemiş olduk ve gündemi değerlendirdik. Ben de bu münasebetle
Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum, aileleriyle beraber
kendilerine güzel, sağlıklı, mutlu bir hayat diliyorum.
Tabii, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi çok
çok önemli. Biz bu konuda gerekli hassasiyeti mutlaka gösteriyoruz ve
göstereceğiz. Şunu da ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti
devleti bir hukuk devletidir. Tarafsız ve bağımsız
yargı tarafından hiçbir kimse mesleği nedeniyle
değerlendirilmez, ceza kanunları bakımından yaptıklarıyla
değerlendirilerek bir netice söz konusu olur. O konuda da yargıya
intikal etmiş hususlarla ilgili de karar ve takdir
yargınındır.
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bu
şekilde, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
25inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
25inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Cavit
Arı
İstanbul Niğde Antalya
Rafet
Zeybek Emine Gülizar
Emecan Fikret
Şahin
Antalya İstanbul Balıkesir
Okan
Gaytancıoğlu
Edirne
MADDE 25- 4342 sayılı Kanunun 30 uncu
maddesinde yer alan birinci fıkranın (c) ve (d) bentleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Edirne
Milletvekilimiz Sayın Okan Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Gaytancıoğlu.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba yasa, çorba gibi, her
şey var. 25inci madde güzel. Niye? Bazı küçükbaş ve büyükbaş
hayvan kesimlerinden para alıyorduk, onu almayacağız, çiftçiye
iade edeceğiz. Yine, sütün satın alma bedeli üzerinden binde 1, çok
düşük bir rakam, onu da almıyoruz. Sanki bir lütufmuş gibi
Türkiye hayvancılığına bir destek yapıyorsunuz ama bir
önceki maddede de Türkiye hayvancılığını tahrip
ediyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Bedava yem kaynağı olan meralara
yeni bir tahribat daha; bu sefer, maden suyu arıyorsunuz, mineralli su
arıyorsunuz. Örneğin, Afyonun Kızılay maden
sularının olduğu yerde her yerde maden suyu çıkıyor
ama özellikle, meralara göz diktiniz ya, oralara birtakım inşaatlar
yapacaksınız, birtakım yatırımlar
yapacaksınız, oralara da dalmak için ne yapıyorsunuz? Bu teklifi
bize dayatıyorsunuz.
Ama hayvancılığı bitirdiniz.
Yani ne kaldı? Burada kaç kere konuştuk, termik santral
kuracaksınız, meraların üzerine; haberleşme santrali
kuracaksınız, yine meraların üzerine; yol geçecek, meradan
geçebilir. Mantığınız da şu: Ya, bu köyün hayvan
sayısı azalmış, bu merayı biz tahrip edebiliriz.
diyorsunuz. Arkadaşlar, siz iktidardan gittikten sonra Cumhuriyet Halk
Partisi iktidara geldiğinde o meralar lazım olacak. Niye? Orada
hayvan sayısı artacak çünkü. Biz o hayvanları besleyeceğiz
bedava yem kaynağıyla, herkese ucuza et yedireceğiz. Siz ucuza
et yedirdiğinizi zannediyorsunuz. İnsanlara ne yediriyorsunuz biliyor
musunuz? Yağ yediriyorsunuz. Yani sözleşme yapıyorsunuz, yüzde
20 yağ konuluyor o ucuz etlerin içerisinde. Peki, kasaptan 1 kilo
kıyma alın
Gerçi 1 kilo kıyma kimse alamıyor. 100 gram
kıyma alıyor insanlar. Bunun içerisinde ne kadar yağ var biliyor
musunuz? Yüzde 5, bilemediniz yüzde 7 ama sizin yandaş
mağazalarınızdan, zincir mağazalarınızdan
satın alınan etlerde ne kadar yağ var? Yüzde 20. Yani siz 1 kilo
et satmıyorsunuz insanlara, 800 gram et satıyorsunuz ya da şöyle
söyleyelim: 30 liradan satmıyorsunuz, 37,5 liradan satıyorsunuz. Kim
kazanıyor? Kim kaybediyor o belli; tüketici kaybediyor, dar gelirli
kaybediyor, yoksul insanlar kaybediyor.
Türkiye hayvancılığı ölüyor
arkadaşlar. Bakın, bir erkek hayvanınız var kesime
götürüyorsunuz üç ay sıra bekliyorsunuz. Neden? Plansız bir
şekilde hayvan ithalatı yaptınız, et ithalatı
yaptınız. Diyorlar ki: Yok kardeşim, depolarımız
dolu. Senin hayvanına üç ay sonra sıra gelir. Vatandaş da ne
yapmış? Sıkışmış, 30 liradan
kestireceği hayvanı 25 liradan, 26 liradan kestiriyor. Yani sizin
mantığınız bu.
Süt hayvancılığını
söyleyeyim. Az önce arkadaşlar da bahsetti, 1 kilogram yem 1 litre süt
alamıyor. Yani 1 litre süt satıyorsunuz 1 kilogram yem alamıyorsunuz.
Ondan sonra ne yapıyor? O mezbahalarda süt hayvanları da kesiliyor.
Yani siz 25inci maddede birazcık destek
yaptığınızı zannediyorsunuz ama 24üncü maddede ne
yaptınız? Türkiye hayvancılığını hep tahrip
ettiniz.
Fabrikalar artık süt parası bile ödeyemiyor.
Bakın, ne yapıyor? Sana yem veriyor, onu süt parasından kesiyor.
Yani böyle bir alışveriş söz konusu.
Bir akşam bir köye gittim, o köye -Hangi köy
olduğunu da söyleyeyim. Keşanın Türkmen köyüne gittim- süt
parası geldi, tam 12 bin lira. Beş dakika sonra da yemci geldi,
paranın tamamını aldı, hiç para kalmadı
arkadaşlar. Niye kalmadı? Çünkü yem ile süt fiyatı aynı.
Böyle hayvancılık yapılır mı? Ondan sonra biz
hayvancılığı düzeltmeye çalışıyoruz.
Yem-süt paritesi, dediğim gibi, çok kötü.
Mezbahalarda hayvanlar çok ucuza satılıyor. Hayvancılık
bitti. Meraları tahrip ede ede -40 milyon hektardan- resmî rakamlar 11,4
milyon hektar diyor. Ama kaç yılından beri 11,4 milyon hektar?
2009dan beri. Hangi yıldayız? 2019. Niye? Güncellemiyorsunuz
rakamları. Gerçek rakamı ben söyleyeyim: 8,5-9 milyon hektarlara
geriledi. Ya, bizimle boy ölçüşmeye kalkan ülkelere bakın, 38
kuruşa süt satıyor Yeni Zelandalı, para kazanıyor. Neden?
Bedava yem kaynağı var çünkü, hayvanlarına bedava yem yediriyor.
Biz bedava yediremiyoruz. Niye? Meralarımızı tahrip ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Gaytancıoğlu.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum.
Yani böyle, hayvancılık kurtulmaz.
Meralarımızı korumak zorundayız. Madem bu yasaya ekleyelim,
oralara bedava gübre verin, bedava su götürelim; oraları sulayalım,
gübreleyelim, ot kalitesini artıralım.
Bakın, Türkiyede 1 milyon 200 bin ton et
tüketiyoruz. Bu yetmez, daha fazla sağlıklı ete
ulaşmamız lazım. Gençlerimizi daha sağlıklı ve
dengeli beslememiz için kırmızı ete ihtiyaç var. Küçükbaş
hayvan varlığı sayımızı artırmamız
lazım, büyükbaş hayvan varlığı sayımızı
artırmamız lazım ama bunun yolu, çiftçiyi desteklemekten geçer,
çiftçiye düşük faizli kredi vermekten geçer. Siz kredi
kartlarını bir yerde toplamaya çalışıyorsunuz ama
çiftçi borçlarına gelince yüzde 11 faizle yapılandırma
yapıyorsunuz. Niye silmiyorsunuz faizini, niye anaparayı dört
yıla beş yıla bölmüyorsunuz da çiftçi üretsin, çiftçi biraz para
kazansın, nefes alsın; bunu niye istemiyorsunuz? Siz gerçekleri
gerçekten görmüyorsunuz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 25inci maddesinde yer alan
kaldırılmıştır ibaresinin çıkarılmıştır
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Aylin
Cesur Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Isparta Adana Kocaeli
Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 25inci maddesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere
İYİ PARTİ adına söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, getirilen bu maddeyle, mera gelirleri
arasında yer alan büyükbaş ve küçükbaş hayvanların
satışlarından ve üreticilerden satın alınan sütün
satın alma bedeli üzerinden alınan binde 1 payın
kaldırılması öngörülmektedir. Biliyorum ki birçoğunuz bu
kanunu okumaya fırsat bile bulamadı. Yukarıda hazırlanarak
getirilen bu kanuna itiraz edemeyeceğinizi de biliyorum ama yukarıda
hazırlanan bu kanunda, hayvancılığın desteklenmesi
konusunda binde 1 payı kaldırmakla yani sizin adınıza bu
kadarcık sembolik bir rakamla olsa dahi hayvancılığı
desteklediğinizi söylüyorlar. Komisyon görüşmelerinde olumlu
değerlendirdiğimiz fakat yeterli bulmadığımız bir
madde bu.
Değerli milletvekilleri, bakın, ne kadar
destek veriyorsunuz bir hesaplayalım. 6 sağılır inek sahibi
bir köylümüz günlük 70 litre süt sağar. Tarım ve Orman
Bakanlığının litre başına 25 kuruş destek
açıklamasıyla 1 lira 95 kuruştan sütün litresi üreticiden
alınacak. 70 litre süt 136,5 Türk lirası yani günlük 136,5 Türk
lirası kazanç. 136,5 Türk lirasının binde 1i olan 1 lira 36
kuruş. Yani üretici günlük 1 lira 36 kuruş kâr sahibi olacak. Ne
kadar? Yalnız 1 lira 36 kuruş destek veriyorsunuz. Ne büyük lütuf
yaptığınızı görün değerli milletvekilleri. Günlük
1 simit parası değil.
Dünyanın her yerinde
hayvancılığın motor gücü sığır yetiştiriciliği
ve özellikle süt sığırcılığıdır. Burada
temel çıkış noktası, süt sığırı
yetiştiriciliğinde sermayenin devir hızının çok yüksek
olması ve her birinin yüksek ağırlıkta olmasıdır.
Bugün piyasada en zor bulunan nesne Türk parasıdır. Böyle bir
ortamda, olmayan sermayeyi bağlayarak hayvancılık
yapılamaz. Süt sığırcılığı
yetiştiriciliğinde sabah, akşam 2 defa süt
sağılır ve sağılan süt satılarak paraya çevrilir.
Oysa et üretiminde bu hız yılda 2 defadır yani besiye alır,
kesersiniz. Süt sığırı yetiştiriciliğinde
ürünlerden birincisi süt ise diğeri yavrudur. Yavruların
yarısı erkek olduğundan süt sığırı aynı
zamanda et üretiminin de kaynağıdır. Siz Türkiye'de
hayvancılığı, süte gereken kıymeti vermediğiniz
için zor duruma düşürdünüz, hatta bitirdiniz. Bakın nasıl
bitiriliyor, iyi başlıyor, sonra kötü sonlanıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı üç
yıldır genç çiftçileri iş sahibi yapmak üzere, ülkede tarım
ve hayvancılığı geliştirmek amacıyla
başlattığı proje kapsamında, büyük ve küçükbaş
hayvan yetiştiriciliği için her bir aile için 30 bin Türk lirası
geri ödemesiz hibe yardımı yaparak bir proje uygulamaktadır.
Proje olarak hayvancılığı ve tarımı
geliştirmek için olumlu bulduğumuz, desteklediğimiz bu projenin
uygulaması için de olumlu demeyi çok arzu ederdik. Neden uygulama için
olumlu diyemiyoruz bir bakalım: Uygulanan bu projenin
hayvancılık ayağında birinci yıl Bakanlık
tarafından mera hayvanı olan etçi ırk hayvanlar ithal edilerek
aile başına 30 bin lira karşılığı 5er bin
liradan 6şar adet hayvan verildi. Bu zamana kadar uygulama iyi.
İkinci yıl ne oldu? İkinci yıl hayvancılık
ihalesi özel bir şirkete verildi. İhaleyi alan özel şirket 30
bin lira karşılığı 6 adet hayvanı, et ve süt verimi
yüksek damızlık hayvanlar teslim etmeleri gerekirken, değeri
2.500-3.000 Türk lirası olan Doğu ve Güneydoğu Anadoludan temin
ettiği yerli ırk hayvanlar teslim ederek çiftçilerimizin
mağduriyetine neden olmuş, aynı zamanda devleti de zarara
uğratmıştır.
Değerli arkadaşlar, şu
hayvanların ithal olduğunu söyleyebilir misiniz? Bunlar tamamen,
Anadolunun yerli ırk hayvanları. Maalesef bunlar ithal diye Fekede,
Adanada 5 biner liradan dağıtılmış ama bunların
Anadoludaki değeri 2.500-3.000 lira.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Üçüncü
yıl yine şirketler vasıtasıyla aynı uygulama
yapılmış. Aynı, benzer uygulamada, yine, küçükbaş
hayvancılıkta da farksızdır. Orada da 30 bin lira
karşılığı 825er liradan 37 adet keçi verilmesi
gerekirken, yine, Anadolunun 250 liralık oğlakları
vatandaşa verilmiş ve devlet de zarara
uğratılmıştır. Yani iyi başlayan projeler
maalesef yandaşları zengin etmek için kötü hâle getirilmekte.
Bunları vicdan sahibi hiç kimse kabul edemez diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde üç önerge
bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 26ncı maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını
talep ediyoruz.
Hüseyin
Kaçmaz Garo
Paylan Mensur
Işık
Şırnak Diyarbakır Muş
Mehmet
Ruştu Tiryaki Mahmut
Celadet Gaydalı Oya
Ersoy
Batman Bitlis İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Oya Ersoy. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
26ncı maddede yapılan düzenlemeyle
işsizlik ödeneğinden yararlanma şartlarında kısmi bir
iyileştirme yapılmaktadır. Bildiğimiz gibi, daha önceden
uygulanan biçimiyle, işçinin kesintisiz olarak 120 gün çalışma
şartı hastalık durumunda ya da işveren ücretsiz izne
çıkardığında bu 120 gün içinde sayılmıyordu. Bu
yapılan büyük haksızlık bu maddeyle bir nebze gideriliyor. Peki,
kriz koşullarında, bugün, özellikle yoğun bir ekonomik kriz koşullarından
geçerken bu yapılan düzenleme yeterli mi? Tabii ki yeterli değil.
Burada yapmamız gereken iki tane şey var.
Birincisi, krizin en büyük sonucu işsizliktir. Ciddi anlamda işten
çıkarmaların olduğu bu dönemde, işsizlerin yoğun
olarak yararlanabileceği şekilde bu maddenin, koşulların
esnetilmesi lazım. Bu yüzden yapılması gerekenler belli.
Birincisi, 120 gün şartını gelin 90
güne indirelim. Üç yıl içinde 360 gün şartını gelin 180
güne indirelim. İşsizlerin maaşını enflasyon
oranında artıralım ve işsizlik maaşının
ödenme süresini artıralım. Burada yapılan bu kısmi
değişiklik dışında asıl önemlisi
İşsizlik Fonunun sadece ve sadece işsizler yararına
kullanılmasıdır çünkü bu fon işçilerin fonudur.
Burada daha önce Sayın Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanına sorduk, hâlâ cevap alamadık; DİSK,
İŞKURa sordu, hâlâ cevap alamadı. Biz buradan bir kez daha
soralım: İşsizlik Sigortası Fonu üç kamu
bankasının 11 milyar liralık tahvillerini düşük faizle
neden ve nasıl satın almıştır? Yani soruyoruz:
İşsizlik Sigortası Fonunun yani işçilerin 11 milyarı
ne oldu, ne yaptınız, nereye harcandı bu, neden harcandı?
Sayın milletvekilleri, İşsizlik
Sigortası Fonu sadece ve sadece işçilerindir, işsizlerindir.
Yıllarca biriktirdikleri ücretlerinden, alın terlerinden oluşan
bir fondur bu. O yüzden gelin, hep birlikte bu fonu siyasi iktidarın arpalığı
olmaktan çıkaralım ve krizde işçi sınıfını
koruyacak düzenlemeleri birlikte yapalım.
İşsizliğin arttığı
kriz koşullarında eğer siz işsizlerin, işçilerin
çıkarını koruyorsanız, düşünüyorsanız, krizin
yükünden halkı kurtarma derdiniz varsa İşsizlik Fonunu krize
karşı işçileri korumak için kullanırsınız, sadece
sosyal yardım alan ailelerin, hanelerin 80 liralık elektrik
faturalarını ödemekle övünmez, onun yerine, işçinin,
işsizin, tüm asgari ücretlilerin 230 kilovatsaat elektrik tüketimini
parasız yaparsınız. Sadece bu da yetmez, her haneye 18 metreküp
su, 140 metreküp doğal gaz parasız olmalıdır. Çok net,
halkın işe gidiş geliş saatlerinde ulaşım
parasız olmalıdır. Tüm bunlar lütuf değildir, halkın
haklarıdır.
Değerli milletvekilleri, yıllardır
bunları savunan, halkın hakları için mücadele eden halkevlerinin
kamu yararına dernek statüsü AKP iktidarı tarafından
kaldırılmıştır. Bahane, yoksul bir örgüt olması.
Evet, halkevleri yoksul bir örgüttür, halkevleri yoksulluğa
karşı dayanışmayı örgütler, halkevleri
yoksullaştıran politikaların karşısındadır
ve halkı yardım adı altında dilencileştirme
politikalarına da şiddetle karşıdır, o yüzden kimseye
yardım falan etmez, dayanışmayı savunur.
Kamu yararını parayla ölçemezsiniz, kamu
yararı halkın haklarını savunmak yani kamuyu
savunmaktır. Halkevleri bugüne kadar ne devletten ne içeriden ne
dışarıdan hiçbir şekilde bir kuruş yardım
almamıştır, fon adı altında hiçbir şey
almamıştır çünkü halkevleri bağımsızdır ve
bağımsızlığın önünde bu tür fon almaları
engel olarak görmektedir. AKP iktidarı, halkevlerinin kamu yararına
dernek statüsünü kaldırırken çoğunluğu cemaat ve
tarikatlarla bağlantılı vakıf ve derneklere kamu
yararı statüsü vermiştir.
Adı yolsuzluk ve istismarla anılan Deniz
Feneri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla) Bir dakika daha rica ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir dakika verelim.
OYA ERSOY (Devamla)
cehennemde yanmayan kefen
satan Cüppeli Ahmetin Hoca Ahmet Yesevi Derneği, Menzil tarikatıyla
ilişkisi bilinen Beşir Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Derneği, kamu yararına faaliyeti, Afrikada
dağıtmak için Kuran-ı Kerim toplamak olan ve
cihatçıların cirit attığı İdlibe yardım
alan Hak İnsani Yardım Sağlık, Eğitim, Kültür ve Çevre
Koruma Derneği vesaire vesaire
Bu dernek ve vakıflara
yıllardır bedelsiz kamu arazisi ve arsalar tahsis edilmiştir,
muhtelif muafiyetlerden yararlandırılmışlardır ve
kamudan aktarılan paralarla ihya edilmişlerdir.
Kamu yararı, halkevleri için bir statü
değildir, temel bir ilkedir. Bu dava -çok net ki- devleti şirket gibi
yönetmek isteyen, kamuyu talan ederek piyasacı ve gerici bir kamu
oluşturmak isteyenlere karşı halkın haklarını
yani kamunun haklarını savunanların davasıdır.
Halkevleri halkın örgütüdür, halkevleri Yaşar Kemallerin, Muzaffer
İzgülerin, Gülten Akınların örgütüdür. Her tarafta,
bulunduğu her yerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla) Bir dakika daha rica
edeceğim.
BAŞKAN Peki, hadi bakalım, bir dakika
daha.
OYA ERSOY (Devamla) Bulunduğu her yerde
kültürü, sanatı, bilimi götüren bir örgüttür. Halkevleri, bütün
mahallelerde kütüphaneler demektir, halkevleri tarihi, ümmetten yurttaşa
dönüşmenin tarihidir. Bu tarihte halkevleri, biat etmeyen,
hakkını arayan ve hakkını bilen kuşaklar yetiştirmiştir
ve bundan sonra da yetiştirmeye devam edecektir. Halkevleri bu ülkenin en
köklü kurumudur. Seksen yedi yılda 2 kez askerî darbeyle
kapatılmıştır, hâlâ dimdik ayaktadır. Şimdi
iktidar sahipleri seksen yedi yıl içinde kaç iktidar değişti,
onu düşünsün. İktidarlar gider, halkevleri kalır.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Madde 26- 25/8/1999 tarihli ve 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 50 nci
maddesindeki ikinci fıkrada yer alan prim ödeyerek sürekli
çalışmış ibaresi hizmet akdine tabi şeklinde
değiştirilmiştir.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Cavit
Arı
İstanbul Niğde Antalya
Rafet
Zeybek Emine Gülizar
Emecan Fikret
Şahin
Antalya İstanbul Balıkesir
Çetin
Arık Süleyman
Bülbül
Kayseri Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kayseri
Milletvekilimiz Sayın Çetin Arık. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bir AKP geleneği olan torba yasa teklifinin
26ncı maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu torba yasa
teklifinin 26ncı maddesinde İşsizlik Fonuyla ilgili
birtakım düzenlemeler var ama bizim asıl konuşmamız gereken
fonun nasıl talan edildiğidir, iktidar partisi tarafından
nasıl kullanıldığıdır. Maalesef,
İşsizlik Fonunda biriken para işsiz kalan emekçilere ödenmek
yerine başka amaçlar için kullanılmaktadır. İşsizlik
Fonu işsizlere değil, siyasal iktidara ve yandaş sermayeye âdeta
can simidi olarak kullanılmaktadır; tabiri caizse, İşsizlik
Fonu tam anlamıyla yağmalanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, iktidar ve çevresi bir
taraftan garip gureba diyor, fakir fukara diyor, oy alıyor ama
diğer taraftan da elini fakirin cebinden bir türlü çekmiyor.
Değerli milletvekilleri, İşsizlik
Fonunu AKP seçim için kaynak olarak kullanıyor, İŞKUR bizzat
seçim odaklı bir program yürütüyor. Örneğin, 24 Haziran seçimleri
öncesi, tam da okullar kapanırken, mayıs ayında okullarda
istihdam edilmek üzere İŞKUR işçi alımı yapıyor.
Başvuru tarihi seçimlerden önce ama işe başlama tarihi ise
seçimlerden sonra yani seçim ayarlı bir fon olarak kullanılıyor.
AKP milyonlarca işçinin primleriyle biriken İşsizlik
Sigortası Fonunu kendi seçim propagandası amacıyla
kullanıyor maalesef. 2018 yılında İşsizlik
Sigortası Fonundan işsizlere verilen ödenek toplam giderlerin sadece
yüzde 33ünü oluştururken geriye kalan yüzde 67 şeffaf olmayan ve AKP
il ve işçi örgütlerinin belirleyeceği bir harcama modeli olarak
maalesef ki dağıtılıyor. Bu fonun kullanımında
görev ve yetki İŞKUR Genel Müdürlüğünde iken bu kurum sadece
siyasi baskılar nedeniyle dağıtıcı kurum olarak görev
yapıyor.
Değerli milletvekilleri, fon, alenen ve yasa
dışı şekilde talan edilmektedir. Diğer bir skandal ise
İşsizlik Fonunun yol inşaatlarında
kullanılmasıdır. Ayrıca 18-29 yaş arası genç ve
kadın istihdamında işverenin ödemesi gereken sigorta primleri
yine İşsizlik Fonundan karşılanmaktadır. AKP
iktidarında işçi düşmanı yasalarla işçi hakları
alabildiğince gasbedimektedir, işçi güvenliği hiç
umursanmamaktadır, İşsizlik Fonu işsizlere karşı
çok cimri davranmaktadır. AKPnin ve yandaş sermayenin gözü bu fonda
biriken paranın üzerindedir.
Değerli milletvekilleri, Somadaki işçi
cinayetlerinden sorumlu şirkete İşsizlik Fonundan,
işçilerin alın terinden 2013 yılında 53 milyon lira
aktarırken hiç mi Allahtan korkmadınız, hiç mi
utanmadınız, hiç mi vicdanınız sızlamadı?
Değerli milletvekilleri, İşsizlik
Fonu hiçbir şekilde işsizlere gitmiyor. Dünyada da en zor
şartlarda işsizlik maaşı alan Türkiye'deki
işsizlerdir. Gelin, burada hep birlikte emekçilerin alın teriyle
oluşturulmuş İşsizlik Fonunun yağmalanmasına
izin vermeyelim.
Bakınız, sayın milletvekilleri, fonun
paraları nasıl çarçur edilmiş: 11 milyar 500 milyon lira GAPa
aktarılmış, yasada borç deniyor ama bugüne değin 1
kuruş tahsil edilmemiş. 2012 yılından bu yana tahsil
edilmeyi bekliyor. Yine Sayıştay raporunda fon bütçesinde eksik yatan
553 milyon liranın hesabı verilmemiş. 2016 yılında işsizlik
sigortası olarak 4 milyar 500 milyon lira ödendi. Teşvik,
işbaşı, eğitim, aktif iş gücü programları gibi
doğrudan patronlara aktarılan paranın tutarı ise tam 7,5
milyar lira. Yine, 2017 yılında işsizlik sigortası olarak 4
milyar 900 bin lira ödenmiş, patronlara ise tam 8 milyar 500 milyon lira
aktarılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Arık.
ÇETİN ARIK (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Teşvik adıyla 2016 yılında 910
milyon, 2017 yılında 2 milyar 500 milyon, 2018 yılı Ocak-Temmuz
arasında ise 4 milyar 818 milyon lira patronlara
aktarılmış. Aslında, yasadaki Fon gelirleri işsizler
haricinde hiçbir maksat için kullanılmaz. hükmüne rağmen
işçinin alın teri gasbediliyor, yağmalanıyor.
Mart 2002den beri var olan İşsizlik
Fonunda Temmuz 2018 itibarıyla 123 milyar 500 milyon lira para
birikmiş. Peki, bunun ne kadarı işsizler için
kullanılmış? Yalnızca 17 milyar lirası. Şimdi
soruyorum: Geri kalan parayı kime aktardınız, kime
harcadınız, nereye harcadınız, kime peşkeş
çektiniz?
İşçinin sırtına âdeta sülük gibi
yapıştınız, kanını emiyorsunuz. Memlekette asgari
ücretle geçinenin, aç yaşayanın parasına göz dikmeyin
artık. Kendi yanlış politikalarınızın bedelini
işçilere ödetmeyin. Onun, birikmiş ve zorda kaldığında
kullanacağı paradan elinizi çekin.
Hepinizi saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, mecburen bir cevap vermek gerekiyor, sadece
açıklama bakımından. AK PARTİ iktidara geldiğinde 184
lira olan asgari ücretle, 5 kişilik bir aile üç öğün çay, simit
hesabına para yetiremezken, bugün çay, simit hesabından
yaparsanız
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yine yapalım
hesabı, yine yapalım.
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
5 kişilik bir aile 2,5 misli bir satın alma
gücüne sahip bir noktaya gelmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Allah Allah!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Vay be!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Öyle nerede ucuz yiyorsun,
biz de bilelim ya! Aynı yerden alalım simidi!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla işçi düşmanı
olarak nitelendirmek hakikatle bağdaşmamaktadır. Bunu
kayıtlara geçirmek istedim. Biz işçinin dostuyuz, bütün kesimlerin
dostuyuz.
Teşekkür ederim, sağ olun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, o
simitçinin adresini verebilir mi sayın grup başkan vekili?
BAŞKAN Önerge üzerinde
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
simitçinin adresini istiyoruz, ucuz yiyorlar.
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Hangi ülke, hangi
ülke?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın grup
başkan vekiliyle aynı ülkede mi yaşıyoruz acaba?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 26ncı maddesinde yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Aylin
Cesur Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Isparta Adana Kocaeli
Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Erel Arslan Kabukcuoğlu
İstanbul Aksaray Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hayrettin Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri selamlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Gene bir torba, çuval, bir şey ama bir kanun
var ama poşet mi, torba mı, çuval mı bilmiyorum.
Bu teklifin 26ncı maddesi üzerinde söz
aldım. Verdiğimiz önergenin reddedileceğini bilerek
konuşmamızın gereksiz olduğunu düşünenler olabilir.
Öncelikle şunu belirteyim ki bunlar kayda geçiyor. Gelen tekliflerde
değişiklik yapacak, faydalı önergeleri kabul edecek iradeyi bu
Meclis elbette bir gün gösterecektir. Bütün bu konuşmalar şimdilik
bazılarına çok fuzuli gelebilir, haklı da olabilirler,
nasıl olsa kanun teklifi geldiği gibi kabul edilecek. Kapsamında
nelerin olduğundan daha çok, teklifi getiren iradenin
talimatının yerine getirilmesinin AKP için daha önemli olduğunun
farkındayız. Onun için ben biraz başka şeyler
söyleyeceğim.
Birincisi, evvelki gün İstanbul Eyüpte devlet
hastanesi istinat duvarındaki çökme olayıdır. Bereket versin,
ölü ve yaralı yok. Kasım ayında verdiğimiz bir
araştırma önergesiyle İstanbuldaki çökme, göçük ve toprak
kaymalarının önüne geçmek için alınacak tedbirleri beraberce
araştıralım istedik; önergeyi reddettiniz. Bir kez daha ikaz
ediyorum, İstanbulda yapılanma her an tehlikeler arz etmektedir,
mutlaka tedbir alınmalıdır.
Değineceğim ikinci konu Anayasanın
önemiyle ilgilidir. Anayasanın yasama organı başkanı
tarafından ihlal edilmesini çok tehlikeli görmekteyim. Bu ihlalin
Cumhurbaşkanı tarafından da uygun bulunması çok daha
vahimdir. Bu ihlal etmedeki ısrarı da anlamakta zorlanıyorum.
Başkan Yıldırım milletvekilliğinden istifa etsin
demiyoruz ki. Anayasanın 94üncü maddesi Meclis Başkanı ile
başkan vekillerini kapsamaktadır. Dolayısıyla Meclis
Başkanlığından ayrılsın diyoruz, yerine
seçilebilecek Adalet ve Kalkınma Partisi içinde mutlaka birçok
milletvekili vardır.
Değerli milletvekilleri, sarayın
verdiği talimat Anayasa ve yasalara aykırıysa buna uymak zorunda
olmadığınız hâlde karşı
çıkmadığınızı anlayışla karşılamak
mümkün değildir.
Sırası gelmişken saray ile külliye
konusuna da bir açıklık getirmek istiyorum. Saraya külliye
demediğimiz için bizi eleştirdiniz, külliye dememizi istiyorsunuz.
Türk Dil Kurumunun sözlüğüne baktım, gördüklerime çok
şaşırdığımı sizlerle paylaşmak
istiyorum çünkü bu sözlükte külliyenin tanımı
değişmiş. Önceleri, Bir caminin çevresinde cami ile birlikte
kurulmuş medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane vb.
yapıların bütünü yazıyorken şimdi Belli bir idari,
ekonomik, kültürel ve sosyal amaca yönelik çeşitli kuruluşların
toplu bir biçimde bulunduğu yer. olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu
yeni tanıma uymayan İstanbuldaki külliyelere ne diyeceğimizi de
söylerseniz memnun oluruz. Külliyenin tanımını
değiştirerek saraya bir keramet yüklenmesi oranın
itibarını artırmaz, itibarını artıracak olan
yapılacak iyi işler olmalıdır. İyi işler
yapabilmek için yüksek seviyeli ve sorumluluk şuuru olan
danışmanlar görev yapmalıdır.
Evvelki gün burada Cumhurbaşkanının
kendisine danışmanlar atayabileceğini ama yeni atanan genç bir
kadından hangi konularda neyi danışacağını merak
ettiğimi söylemiş, AKP sıralarından tepki
almıştım.
Şimdi sizlere bu danışmanlık
konusunda bir paragraf sunacağım. Bunu edebiyat tarihçisi merhum
Nihad Sami Banarlının Devlet ve Siyaset adlı
kitabının 19uncu sayfasından aldım, o da ünlü Selçuklu
Veziri Nizamülmülkten
aldığını belirtmiş. Diyor ki: Devlet büyükleri,
kendilerine müşavir seçtikleri ilim, fen, sanat ve siyaset
adamlarının değerleri ve büyüklükleri ölçüsünde büyüktür.
Büyükler, çevrelerine memleketlerinin ahlak, fazilet, sanat, kültür ve iman
adamlarını toplayıp işlerini onlara danışmazlarsa
muvaffak olamazlar. Bu çeşit müşavirlerinse Evet efendimiz.
diyenleri değil Yanlış yapıyorsun! Doğrusu böyledir,
çünkü... diyebilenleri makbuldür
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Memleketlerinde dalkavukluğu ve riyakârlığı sanat hâline
koyduranlar büyüklerdir. Tarih, dalkavuklardan hoşlanmayan pek nadir
büyüklerin devrinde rahat etmiştir.
Saray ve külliye, şu anda Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanının görev yaptığı yerdir.
Tanıdıklara veya aile yakınlarına iş bulma kurumu
değildir. Şimdi tekrar soruyorum: Bu genç kadın Türk milletinin
hangi sorunlarına çözüm üreteceği, fikir vereceği için
danışman yapılmıştır?
Bir de önemli beklentim vardır: Bu
danışmanın görevine son verilene kadar sosyal medyada
dolaşan örf ve ananelerimize uygun olmayan görüntülerin acilen silinmesi
gerekmektedir.
Gereğinin yapılacağını
umar, saygılar sunarım. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı madde kabul edilmiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Efendim, bir açıklama ihtiyacı hasıl
oluyor yani gerçekten iddiaların tümünü reddediyoruz. Birbiriyle uyumsuz,
tenakuz içerisinde, çelişik, hakikaten gerçeği yansıtmayan bir
yaklaşım sergilendi.
Öncelikli olarak bunu birkaç kere bu hafta boyunca
yasama faaliyetlerinde ifade ettim. Anayasanın 94üncü, Siyasi Partiler
Kanununun 24üncü maddesi ve Mahallî İdareler Seçimi Kanununun
36ncı maddesi, çok açık bir şekilde -tutanaklardan
bakılabilir- hepsi 1982, 1983 ve 1984 tarihli mevzuat. Bir mevzuatı
bütüncül olarak ele almak gerekir. Filin sadece bacağına bakarak, Aa
sütunmuş. diyerek tarif edilmez; filin bütününü görmek gerekir
tanımlayabilmek için, mevzuatın da bütününe bakmak gerekir. Bu,
açık, bedihi; bugün de izah ettik, anlattık.
Saray, külliye meselesiyle ilgili olarak, kül
dediğimiz külliye; kül toplam, bir bütün.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Tarifi
söylüyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, Türk Dil Kurumu külliye
kavramını doğru bir şekilde ifade etmiş yani saray
denmeyen bir idari yapıya saray
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlayacağım.
BAŞKAN Lütfen, rica ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, ama biz grup adına hiç
konuşmuyoruz. Bu suçlamaları nezaketle açıklama cihetiyle de
anlatamazsak o zaman meramımızı da anlatamamış olacağız.
BAŞKAN Biliyorum, o yüzden söz veriyorum.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla bakınız, açıklama
ihtiyacı hissettiğim zaman açıklama yapıyorum. Sonuç
itibarıyla
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Söz alın, kürsüden
konuşun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Oraya çıksam daha da uzayacak çünkü sataşmadan
dolayı iki dakika almam gerekecek ama ben açıklama yapıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hiçbir mahzuru yok, hiçbir
mahzuru yok.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Sonuç itibarıyla saray kelimesi
Milletin sarayları var, adalet sarayları var, onlar saray olarak
ifade ediliyor, hepsi milletin. Türkiye Büyük Millet Meclisi de
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi de milletin ve resmî ismi var;
meşru, İmar Kanununa göre yapılmış, devletin hizmet
ürettiği bir yer, idari merkez. Bir devletin kendi idari merkezini
küçümsemeye, tahfif etmeye, tezyif etmeye yönelik anlayış nasıl
kabul edilebilir ki? Bunu hakikaten, kamuoyunun vicdanına sunuyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir saray daha var,
görevden aldığınız büyükşehir belediye
başkanının Saray Muhallebicisi.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu, şuraya,
öne buyurun, kayıtlara geçecek açıklamanızı burada
yapın lütfen.
Buyurun.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Öncelikle, Anayasanın 94üncü maddesi orada durduğu müddetçe biz
bunu her gün, her sahada söyleyeceğiz, Meclis Başkanı istifa
edip de Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını koruyana kadar
devam edeceğiz; bunu böyle bilesiniz çünkü Anayasada böyle yazıyor,
biz böyle anlıyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Diğer taraftan, ben sözlükte
yazılanları okudum. Bu sözlüğü niye değiştirdiniz?
Türk Dil Kurumunun sözlüğündeki külliye tanımını
değiştiren sizsiniz, niye değiştirdiniz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kim?
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Tanım değişmiş, siz de girin, bakın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Okuyun, okuyun, bir daha okuyun.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Efendim, ne okuyacaksınız?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir daha okuyun.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyoruz.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sözlükteki tanımın aynısı bu.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz değerli
arkadaşlar. Peki, çok teşekkür ediyoruz.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Ben
size eski tanımını okudum, yeni, değiştirilmiş
tanımını da okudum. Sizlerle zaten bu konuları
konuşmak bile abestir kardeşim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Abes, doğru.
BAŞKAN Peki, çok teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
44üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumu açıyorum.
37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Değerli milletvekilleri, madde üzerindeki
görüşmelere başlamadan önce
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, vefatı
nedeniyle 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksaka Allahtan
rahmet dilediğine ve Ankara Valisinin HDP milletvekillerinin basın
açıklaması yaparken uğradığı darp
olayını araştırıp bilgi sunacağına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Bir acı kaybımız var;
benim de 24üncü Dönemde beraber çalıştığım, 23 ve
24üncü Dönem Erzurum Milletvekili ve Meclis İdare Amirlerimizden
Sayın Muhyettin Aksak vefat etmiştir. Cenazesi yarın cuma
namazından sonra Ahmet Hamdi Akseki Camisinde kılınacak
namazdan sonra Gölbaşı Mezarlığına defnedilecektir.
24üncü Dönemden mesai arkadaşım olan ve hepinizin de
arkadaşı olan Sayın Muhyettin Aksaka Allahtan rahmet
diliyorum; ailesine, sevenlere ve AK PARTİ camiasına da
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Bir duyurum da
Sayın Bilgen, sabah Ankara
Emniyet Müdürüyle, az önce Ankara Valisiyle görüştüm. Sayın Vali beni
bilgilendirmek amacıyla görüşmeler sırasında beni
aramış, zaten az önce ara vermemin nedeni de oydu. Sayın Vali de
dün HDP il binası önünde HDP milletvekillerine yönelik darp ya da gaz
atılması hadisesini araştırdığını ve
inceleterek gerekli bilgiyi de bizlerle paylaşacağını bir
kez daha ifade etti. Bu şekilde, gerek Ankara Emniyet Müdürü gerekse
Ankara Valisinin de olaya duyarlı yaklaşımından dolayı
ben de kendilerine teşekkür ettim ve Meclis olarak bir kez daha
arkadaşlarımıza yönelik bu hareketin
karşılıksız kalmaması gerektiğini ifade ederek
konuşmamızı tamamladık. Ben de bunları hem sizin hem
de Meclisimizin bilgilerine ayrı ayrı sunuyorum.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 27nci
madde üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte okutup işleme alacağım.
Okutmadan önce, bugün, biliyorsunuz, gazetecilerle
ilgili hepimizin olumlu açıklamaları var. Gazeteci kökenli bir
arkadaşımızın talebini yerine getireyim. Onun da bir
yakını rahatsız olduğu için aramızdan ayrılacak.
Onun da konuşma talebini karşıladıktan sonra önerge
işlemlerine devam edeceğiz.
Buyurun Sayın Öztunç.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Gününü kutladığına, gazetecilerin ve yerel
basının sorunlarına eğilmek gerektiğine, kendisinin de
Binali Yıldırım gibi büyükşehir belediye başkanı
adayı olduğuna ama imkânlarının eşit
olmadığına ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Değerli meslektaşlarımın bu günlerini kutluyorum. Malum,
gazeteci arkadaşlarımız çok ciddi sıkıntılar
yaşıyorlar. Yıpranma payları vardı, yıpranma
hakları vardı; bu, ellerinden alındı. Bunun düzeltilmesi
gerekiyor ve yerel basının ciddi sorunları var, yerel basının
da bu sorunlarına eğilmek gerekiyor.
İkinci bir nokta ise, Sayın
Başkanım, bildiğim kadarıyla milletvekillerinin hepsi
birbirine eşittir, aralarında bir fark yoktur. Sayın Binali
Yıldırım büyükşehir belediye başkan
adayıdır, bende büyükşehir belediye başkan adayıyım.
Sayın Binali Yıldırımın olanakları,
korumaları, makam arabaları çok ciddi, bende bunlar yok. Yani o
Binali, ben tek Ali diye oluyorsa haksızlık bu. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben Sayın Binali
Yıldırımın ya bu korumaları, bu makam
arabalarını bırakmasını istiyorum ya da
aynılarının bana da verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum efendim. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akbaşoğlu söz istediğine
göre herhâlde o da birtakım şeylerde bulunacak galiba.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
35.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 23 ve
24üncü Dönem Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksakın vefatına
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Doğrusu, ben biraz evvel sizlerin de ifade
ettiği üzere, Erzurum Milletvekilimiz ve İdare Amirimiz Muhyettin
Aksak Beyin vefatı münasebetiyle söz aldım. Bu münasebetle kendisine
Allahtan rahmet ve mağfiret diliyorum, yakınlarına
sabrıcemil niyaz ediyorum, Meclisimizin de başı sağ olsun.
Yarın inşallah cenazesine iştirak edeceğiz.
Ben de sizin bu hatırlatmanız
münasebetiyle teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Ben gruplara da söz verebilirim bu
konuda.
Sayın Bilgen
Sayın Özkoç, siz de sisteme girerseniz
Sayın Muhammed Levent Bülbül
Sayın Muhyettin Aksakla ilgili
duygularınızı ve başsağlığı
dileklerinizi iletmek üzere bütün gruplara da söz veriyorum.
Sayın Bilgen, buyurun.
36.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili
Muhyettin Aksakın vefatına ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
teşekkür ediyoruz bu nezaket için.
Yani şüphesiz yakınları, sevenleri bu
acıyı daha büyük düzeyde yaşıyorlardır ama biz de bu
acıyı paylaştığımızı hem grubuna hem
milletvekillerine, partililerine, ailesine iletmek istiyoruz.
Teşekkür ediyoruz ve rahmet diliyoruz.
BAŞKAN Sayın Bülbül
37.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum
Milletvekili Muhyettin Aksakın vefatına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederiz Sayın Başkanım.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
Sayın Muhyettin Aksakın vefatından ötürü ailesine,
camiasına, grubuna başsağlığı diliyor, Allahtan
kendisine rahmet diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Özkoç
38.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili
Muhyettin Aksakın vefatına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiye Cumhuriyeti
Meclisinin çatısı altında milletine ve ülkesine hizmet
etmiş ve gerçekten önemli görevleri de addetmiş değerli
milletvekili Muhyettin Aksaka Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına
da başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkan
39.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum
Milletvekili Muhyettin Aksakın vefatına ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Muhyettin Aksak
24üncü Dönem beraber görev yaptığım bir arkadaşım.
Biraz evvel ben de bu acı haberi aldım.
Bir kez daha şunu düşündürüyor bu tip
haberler: Bu Mecliste şu veya bu şekliyle karşı
karşıya geldiğiniz insanların kaybından sonra ciddi
anlamda bir elem duyduğunuzu hissettim ben. Hatta duyar duymaz da
Sayın Akbaşa gittim. Ölümler insanların ibret alacağı
hadiselerdir, bizim dinimiz de böyle söylüyor.
Rahmet diliyorum kendisine, mekânı cennet
olsun.
Bu ölüm de burada çalışan tüm
arkadaşların yarın öbür gün arkamızdan hayırla yâd
edilebilecek şekilde çalışmalar yapmasına bir vesile olur
diye düşünüyorum. Hepimizin başı sağ olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Cinisli, siz de bir Erzurum
Milletvekili olarak söz talebinde bulundunuz.
Buyurun.
40.-
Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinislinin, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum
Milletvekili Muhyettin Aksakın vefatına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Efendim bendeniz de bir Erzurumlu ve Erzurum Milletvekili olarak merhum
Muhyettin Aksak Beyefendiye Allahtan rahmet, tüm sevenlerine, aile
efradına ve Erzuruma başsağlığı ve sabırlar
dilerim. Mekânı cennet olsun.
BAŞKAN Tekrar başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz, Allah rahmet eylesin.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN 27nci madde üzerinde, aynı
mahiyette olmak üzere iki önerge bulunmaktadır.
Önergeleri birlikte okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 27nci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Aydın
Adnan Sezgin Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Aydın
Adana Kocaeli
Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel Aylin
Cesur
Eskişehir Aksaray Isparta
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Rafet
Zeybek Ömer Fethi
Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Fikret
Şahin Emine
Gülizar Emecan Cavit
Arı
Balıkesir İstanbul Antalya
Burcu
Köksal
Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekilimiz Sayın Aydın Adnan
Sezgin. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Sezgin.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; asıl konuma geçmeden önce, eski
bir Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü olarak, iktidarın ve
sözcülerinin ülkemizdeki malum koşullarda Çalışan Gazeteciler
Gününü kutlamalarını ve kutlarken kullandıkları dildeki
tutarsızlığı yadırgadığımı
belirtiyor; hem çalışan hem çalışamayan gazetecilerin
gününü, burukluk ve tevazu içinde anıyorum. Uluslararası
sıralamalarda hibrit yani ne olduğu belirsiz rejimlerden otoriter
rejim kategorisine hızla kayıyoruz.
Bir de Cumhuriyet Halk Partisinin hatiplerine bir
hatırlatmada bulunmak istiyorum, sayın hatiplerine, değerli
hatiplerine: Geçtiğimiz salı günü yapılan oturumda konu oldu,
bugün de Damat Paşa tabirini kullandılar. Lale Devrine kadar
gitmeyeceğim. Damat Ferit Paşanın damatlığı
dolaylıdır ama dünya, yakın tarihî kesitte bazı
doğrudan damatlar görmüştür. En tanınmışı,
Mussolininin Dışişleri Bakanı Damat Kont Cianodur.
Kayınpeder ve damat el birliğiyle İtalyayı malum
felaketlere sürüklemişlerdir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye 2006
yılında Avrupa Akreditasyon Birliği ve Uluslararası
Laboratuvar Akreditasyon Birliği, 2007 yılında da
Uluslararası Akreditasyon Forumuyla çok taraflı tanıma
anlaşmaları akdetmiştir. Kanun teklifinin 27nci maddesi,
akreditasyon mevzuatımızın uluslararası anlaşmalarla
uygun hâle getirilmesini amaçlamaktadır.
İYİ PARTİ olarak bu düzenlemenin
özünü prensip olarak doğru buluyoruz. Türk Akreditasyon Kurumu
dışında ülkemizde akreditasyon faaliyetlerinde bulunma
teşebbüslerinin engellenmesi, ülkemizdeki akreditasyon yetkisinin
kullanımında çok başlılığın da önüne
geçecektir.
Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulan teklifte bulunan
Kurumun görev alanı dışında kalan ve kanunla veya
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulmuş kurumlarca
yürütülen faaliyetler bu fıkra hükmünün dışındadır.
ifadesi, maddenin yapmaya çalıştığı düzenlemeyi
tamamen geçersiz hâle getirecekti ve yeni bir boşluk yaratacaktı. Söz
konusu ifade Komisyonda metinden çıkarılmıştır, bu
sevindiricidir. Elbette böyle bir ifadenin iktidar milletvekilleri
tarafından önerilmiş olması bile bizatihi bir dikkatsizlik
örneğidir. Belki de öneri sahibinin kabahati sadece kendisine başka
yerden dikte edileni sorgusuz sualsiz emir telakki etmiş
olmasıydı. Böyle durumlar üzücü tabiatıyla.
Bu örnek gerek komisyonlarda gerek Genel Kurulda
denetim ve muhalefet mekanizmalarının işletilmemesi hâlinde ne
gibi tenakuz ve sakatlıklar ortaya çıkabildiğinin de bir
kanıtıdır ancak bu kanun teklifiyle çok
başlılığa neden olacak başka bir husus ortaya
çıkmaktadır. Komisyona sunulan metinde Helal Akreditasyon Kurumunun
yetki alanını tanımlayan düzenleme yokken bu konuda 64üncü
madde bilahare ilave edilmiştir. Bu teklifle Türkiyede helal uygunluk
değerlendirme kuruluşlarını akredite etmek üzere yetkili tek
kurum olarak Helal Akreditasyon Kurumu öngörülmektedir. 64üncü madde 27nci
maddenin yapmaya çalıştığı düzenlemeyi
sakatlamaktadır. Hâlbuki helal akreditasyon yetkisini Türk Akreditasyon
Kurumu bünyesinde tanımlamak mümkündür. Önerilen mevcut düzenlemelerle hem
hukuki bir hata yapılarak göz göre göre iki madde arasında
çelişki ortaya çıkarılmakta hem de yeni bir kurum
yaratılarak gereksiz bir bürokrasi oluşturulmaktadır. Öte
yandan, bu ikili düzenleme Avrupa Birliği tarafından hazırlanan
Ürünlerin Pazara Sunulmasına Dair Akreditasyon ve Pazar Gözetimine
İlişkin Tüzükle de çelişmektedir.
Son olarak hangi ürünlerin sertifikasyonunun helal
akreditasyona tabi olacağı da net değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Sezgin.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Dünyada ve
nüfusu Müslüman olan ülkelerde mevzuat ve uygulama teklifte öngörülenden hayli
farklıdır. Bu bağlamda, gayet lüzumlu olduğunu
düşündüğümüz ve şekillendirilmesinde geç bile
kalındığına inandığımız helal
akreditasyon işlevinin Türk Akreditasyon Kurumuna tabi bir yapı
tarafından yerine getirilmesi uygun bir çözüm olacaktır. Teklifin
64üncü maddesinin kanun teklifinden çıkarılması ve Helal
Akreditasyon Kurumunun belirttiğim sakıncalara yol açmayacak tarzda
biçimlendirilmesine ilişkin teklifimizi 64üncü maddenin görüşmeleri
sırasında yeniden gündeme getireceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Burcu Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Köksal.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikli olarak, başta
eşim olmak üzere tüm gazetecilerin gününü kutluyorum. Gazetecilerin
işten atılmadığı, tutuklanmadığı,
basın özgürlüğünün kâğıt üzerinde kalmadığı
bir Türkiye diliyorum.
AKPnin 26ncı Dönemde de sıkça
başvurduğu ama 27nci Dönemde neredeyse tek yasama modeli olarak
önümüze getirdiği torba yasalardan birini konuşuyoruz. 71 maddelik bu
torba yasada Cumhurbaşkanına tanınan olağanüstü yetkiler
var, Kamu İhale Kanununa getirdiğiniz istisnalar var, şu an
üzerinde konuştuğumuz madde gibi bağımsız olamayacak
bir Akreditasyon Kurumu var, meraları talan var, yandaşı
kayırma var, derinleşecek olan ekonomik krizin ayak sesleri var ama
vatandaşın çözüm bekleyen sorunları yok, milletin derdine derman
yok. Keşke bu 71 maddede öğretmenlere, polislere, hemşirelere,
din görevlilerine, orman muhafaza memurlarına ve diğer kamu
idarecilerine 3600 ek gösterge olsaydı. Keşke bu 71 maddenin
içerisinde hak gasbına uğrayan ve yıllardır
hakkını arayan, seçim meydanlarında söz verdiğiniz hâlde
Mecliste hayır dediğiniz için haklarını
alamamış emeklilikte yaşa takılanların
mağduriyetine çare olsaydı. Keşke bu 71 maddenin içerisinde
kadro vaadiyle kandırılıp kadro dışı
bıraktığınız KİTler, özel bütçeli
kuruluşlar, sosyal tesisler, yapım ihaleleri,
danışmanlık, çağrı merkezi ve hastane bilgi yönetim
sisteminde çalışan taşeron işçilerine -mesela KYK yurt
yönetim personelleri diğer personellerden farklı bir iş
yapmazlar ama onları da kadro dışı
bıraktınız, mesela Karayollarında çalışan
taşeron işçileri esas işi yaparlar ama onları da kadro
dışı bıraktınız- ve belediyelerde
çalışan, kadro yerine şirket işçiliği biçtiğiniz,
bakanın asgari ücretteki artışın verilmesini dahi çok
gördüğü belediye şirket işçilerine kadro olsaydı.
Keşke bugüne kadar özelleştirip yerli ve yabancı
yandaşlarınıza peşkeş çektiğiniz Sümerbank,
TEKEL, TÜPRAŞ, Petrol Ofisi, Eti Maden, SEKA, KARDEMİR,
İSDEMİR, çimento fabrikaları ve göz bebeğimiz şeker
fabrikalarının yeniden kamulaştırılmasına
ilişkin bir hüküm olsaydı, özelleştirmeyle darbe üstüne darbe
vurduğunuz pancar üreticilerinin hiç değilse kota cezalarına af
olsaydı. Keşke liyakatle 150 bin öğretmen atamasıyla
taşımalı eğitime son verilmesine ilişkin bir hüküm
olsaydı.
Bakın, taşımalı eğitimin
bir yıllık maliyeti 7 milyar 811 milyon 310 bin lira. 150 bin kadrolu
öğretmenin bir yıllık maliyeti 7 milyar 229 milyon 700 bin lira
yani 150 bin kadrolu öğretmen istihdamıyla bu ülkede
taşımalı eğitime son verebilirsiniz, ayrıca atama
bekleyen 450 bin öğretmen kardeşimizin en az üçte 1ini
öğrencilerine kavuşturabilirsiniz.
Keşke bu torba yasada girdi maliyetlerinin
yüksekliği, ürününü değerinde satamaması ve ithalat yüzünden bitirdiğiniz
çiftçilerin, bugün de kazandığı üç kuruşu kredi borcunu
ödemekte kullanan çiftçilerin hak ettiği desteğin verilmesine
ilişkin bir hüküm olsaydı. Keşke bu torba yasada esnaf ve
çiftçilerin BAĞ-KUR primlerinin düşürülmesine ve primini ödeyemeyenlerin
hiç değilse sağlık hizmetinden yararlanmasına ilişkin
bir hüküm olsaydı ama maalesef, elektrik ve doğal gaz
faturalarını ödeyemeyen, sobalı evde oturup evine kömür alamayan
vatandaşın derdine derman olmak yerine varsa yoksa Saray ve
yandaşlarım. diyen bir AKP var.
Şimdi, bir şey göstereceğim size:
Bakın, buyurun, bu bir yün yelek arkadaşlar, yün yelek.
VELİ AĞBABA (Malatya) Anlamazlar, onlar
bilmez.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Şimdi, Fransada
sokakta protestosunu gösteren bir sarı yelekliler var, Türkiyede de
evinde doğal gaz faturasını ödeyemediği için tasarruf yapan
ve onun için evinde yün yelekle dolaşan sessiz bir yığın
var. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köksal, toparlayalım.
BURCU KÖKSAL (Devamla) İşte,
arkadaşlar, sandıkta size tokadı bu sessiz yığın,
bu yün yelekliler vuracak, sizi onlar tarihe gömecek; millete ettiğiniz
eziyetin bu sefer cefasını çekeceksiniz vesselam. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
AYLİN CESUR (Isparta) - Biz daha fazlayız,
tekrar edelim, biz daha fazlayız.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım,
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
27nci madde kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, uygun
gördüğüm zaman, karar yeter sayısı, toplantı yeter
sayısı isterseniz, onları dikkate alırız.
28inci madde üzerinde iki önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Ondan önce, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 10 Ocak 2019 Perşembe günü
yaptığı toplantıda Genel Kurulun 10 Ocak 2019 Perşembe
günkü birleşiminde çalışmalarını 21.00e kadar devam
ettirmesine; daha önce çalışmasına karar verilen 11 Ocak 2019
Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
10/1/2019
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 10/1/2019 Perşembe
günü (Bugün) yaptığı toplantıda, Genel Kurulun 10 Ocak 2019
Perşembe günkü birleşiminde çalışmalarını 21.00e
kadar devam ettirmesi ve daha önce çalışmasına karar verilen 11
Ocak 2019 Cuma günü toplanmaması önerilmiştir.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Cahit
Özkan Engin
Özkoç
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Ayhan Bilgen Muhammed
Levent Bülbül Lütfü Türkkan
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi Hareket Partisi İYİ PARTİ
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN 28inci madde üzerindeki aynı
mahiyetteki iki önergeyi okutup birlikte işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 28inci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aylin
Cesur Feridun
Bahşi Lütfü
Türkkan
Isparta Antalya Kocaeli
Ayhan Erel Durmuş Yılmaz Mehmet Metanet Çulhaoğlu
Aksaray Ankara Adana
Arslan
Kabukcuoğlu
Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Cavit
Arı
İstanbul Niğde Antalya
Emine
Gülizar Emecan Fikret
Şahin Alpay
Antmen
İstanbul Balıkesir Mersin
Rafet
Zeybek
Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Durmuş Yılmaz.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yılmaz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Efendim, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
22nci madde görüşülürken Finansal
İstikrar ve Kalkınma Komitesiyle ilgili görüşlerimi
belirtmiştim ama bu süre yeterli değil; bu, böyle beş dakikayla
veya on dakikayla geçiştirilecek bir konu değil fakat zaman yine
kısıtlı, dolayısıyla tekrar bu konuya girip
zamanımı boşa harcamak istemiyorum. Bu konuyla ilgili sadece
şunu söylemek istiyorum: Eğer kurulacak olan bu kurum, bu konuyla
ilgili şu anda var olan finansal istikrarla görevlendirilmiş,
değişik veçhelerle, Merkez Bankası, BDDK, Hazine, SPK, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu vesaireyle ilgili kurumların üstünde bir
kuruluş ise gerçekten bir çatışma kültürü ortaya
çıkartıyorsunuz ve içinden çıkılmaz bir sorunun tohumunu
ekiyorsunuz; sizi uyarmış olayım. Eğer eşitse bile,
onların üstünde değil de onlarla aynı düzlemde bir kurumsa bile,
o zaman da söylediğim gibi, ekonomi yönetimi için elinizde enstrüman
olması lazım, faiz politikası, kur politikası, vergi
politikası, teşvikler politikası, düzenleme politikası.
Şu anda bunlar mevcut kurumlar arasında
dağıtılmış vaziyette, bu kurumun elinde,
uygulayabileceği, uygulamaya koyabileceği herhangi bir ekonomi
yönetim enstrümanı yok, olmayacak. Hangi kurumdan neyi alıp
vereceksiniz, bu da sizin bileceğiniz bir iş.
Bunu söyledikten sonra ben 28inci maddedeki Emlak
Katılım Bankasıyla ilgili görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Daha önce bu katılım bankalarının adı kâr-zarar
hesabı kâr-zarar ortaklığı idi. Faizsiz finansman,
faizsiz bankacılık İslam âleminin geliştirdiği bir
sistem değil, daha önce Batıda HSBC Bank İslami pencere diye
bir pencere açtı, Citibank bunun içerisine girdi, diğer yabancı
bankalar da bunu geliştirdiler ve oradan Orta Doğu bölgesindeki,
Müslüman, İslam âlemindeki sermayeyi kendi ülkelerine çekip yine
İslam âlemine pazarlamanın bir aracı olarak kullandılar ve
bugün, bu, hâlâ daha devam ediyor. Özellikle İngiltere dünya finans
merkezinin önemli bir birimi, şu anda İngiltere Merkez Bankası
nezdinde bir şeriat komitesi var; bu komite çerçevesinde İngilterede
faizsiz veyahut da bizim tabirimizle katılım
bankacılığı yürüyor. Onlar için, yapılan uygulama dine
uygundur, değildir vesaire bence hiç önemli değil, onlar için önemli
olan şey, bu yolla kendi ülkelerine nasıl sermaye çağrılabilir,
nasıl sermaye getirilebilir ve dolayısıyla bu ekonomiye
nasıl katkı sağlayabilir. Onlar için geçerli olan bu ama bizim
durumumuzda bu biraz farklı. Laik ve sosyal bir hukuk devleti olan ülkemde
bu tür kuruluşların olmasına benim şahsen hiçbir
itirazım yok, yeter ki kamu düzeni açısından
sıkıntı olmasın. Nasıl, İngiltere nerede sermaye
varsa, ABD nerede sermaye varsa, kaynak varsa kendi ülkesine çekiyorsa, biz de
bu bankalar aracılığıyla bu sermayeyi çekip ülke
ekonomisine katkı sağlayabiliyorsak bunu yapalım, hiçbir
itirazım yok, hiçbir engeli de yok.
Benim burada yalnız bir itirazım var, o
itirazım da şu: Toplumda şöyle bir algı var; dinimizde faiz
haram, dolayısıyla biz faizsiz bir düzen kurmak istiyoruz ama,
maalesef, Türkiye'deki yerleşik düzen buna izin vermiyor ve
dolayısıyla da bunun propagandası yapılıyor ve bu
propaganda sonucunda bir siyasi rant ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla, insanların, buradan da
hareketle seçmenin oy kullanmasına benim herhangi bir söyleyecek sözüm de
olamaz, onların tercihidir, ona da saygı duyarım ama şunu
söylemeyi de boynumun borcu biliyorum yani bu faizsiz bankacılık
finans konusunda benim gördüğüm şu: Ben faizli düzenin
üniversitesinde okudum ve o sistemi iyi bildiğimi zannediyorum.
Burada gördüğüm şey şu: İslam
ülkelerinde, eğer İslam ülkelerinin tarihsel olarak ilişkisi
devletçi bir sistemle olduysa
Mesela komünist blokla ilişkili olan
ülkelerden gelen insanlar genellikle İslam ekonomisi diye şunu tarif
ediyorlar, diyorlar ki: Marksizm artı Allah inancı, eşittir
İslam ekonomisi. Böyle bir şey yok. Amerikayla içli
dışlı olan ülkelerden gelenler, bizim gibi ülkelerden gelenler
de şunu söylüyorlar, diyorlar ki: İslam ekonomisi vardır ve
dolayısıyla İslam ekonomisi eşittir kapitalizm eksi faiz.
Böyle bir şey yok, bu bir aldatmaca.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, bir dakika
ilave ediyorum.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) İçinizde okuyan
var mı bilmiyorum, Elmalılı Hamdi Yazırın tefsirinde
Bakaranın 275inci ayetiyle ilgili olarak 27 sayfa var. Hayrettin Karaman
ve arkadaşlarının yaptığı 5 ciltlik tefsirde yine
aynı ayetle ilgili olarak 13 sayfa var. Seyyid Kutubun tefsirinde yine
bir o kadar sayfa var. Ben bunları baştan sona okudum ve faizsiz
düzenin nasıl olacağı
Ben Müslümanım ve buna da
inanıyorum ama faizsiz düzenle ilgili bir fikir ortada yok. Sadece faizin
haram olduğuna inanıyoruz, nokta. Öbür tarafı, kapitalist
sistemi alıyoruz, ona kapitalistlerin kendi sistemlerini eleştirdiği
şekilde bir kılıf uyduruyoruz ve bunun adına da
İslami finans diyoruz.
Dediğim gibi, Emlak Katılım
Bankasının kurulmasına veyahut da başka hiçbir şeye
itirazımız yok, sermayeyi çeksin, gelsin ama buradan siyasi rant
devşirmek yanlış ve bunu bilen de yok. Lütfen,
bilmediğimizi de itiraf edelim. Günün birinde birisi çıkar da
eğer bunu yapacak olursa bunun önünü de kesmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, selamlamak
için
Toparlayalım.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Sonuç olarak
şunu söylüyorum: Yani biz şu anda bir değer yaratmıyoruz,
var olan değerlerin içini boşaltıyoruz ve buradan da bir yere
gideceğimiz yok. Bu da bizi nereye götürdü? Geldiğimiz nokta
itibarıyla İslam âleminde -Türkiye de buna dâhil- kültürel hayat,
düşünce hayatı Gobi Çölüne döndü, Büyük Sahradan da kötü.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Alpay Antmen.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 28inci
maddesi üzerinde söz talep etmiş bulunuyorum.
Demokrasilerde en az yasanın içeriği kadar
önemli bir şey daha vardır, o da yasanın nasıl
yapıldığı. Bugün, her zamanki gibi uzlaşmacı yasa
yapım tekniğine aykırı bir yöntem izlenmekte, AK
PARTİnin rutin yasa yapma tekniği hâline gelen torba yasa uygulaması,
şu an görüşülen kanun teklifinde de Meclisin ruhuna aykırı
bir şekilde devam etmektedir.
Sayın milletvekilleri, ülkede marketlerde
verilen naylon torbalara gösterdiğiniz hassasiyeti Meclisteki torbalardaki
yasalarda gösterseydiniz ülkeyi bugün bu hâle getirmezdiniz. Umarım yeni
dönemde naylon poşet kullanımı azalacak. Dilerim aynı
şekilde Meclisteki torbalar da azalır, daha uzlaşmacı, her
maddenin kendi alanında, komisyonunda, uzmanlarınca
görüşüldüğü bir dönem olur, olmalıdır da.
Değerli milletvekilleri, bugün 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü. Uluslararası Basın Enstitüsüne
göre, Türkiye, dünyanın en çok gazetecisinin tutuklu olduğu ülke. Ben
de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü sevinçle kutlamak isterdim ama
ülkede özgürce gazetecilik yapanlar ya tutuklu ya işsiz
bırakıldı ya da baskı altında. Ben, her şeye
rağmen, emeğiyle, onuruyla çalışan bütün gazetecilerimizin
günlerini kutluyor, iyi ki varlar diyorum.
Sadece gazeteciler mi? Sadece gazeteciler değil
elbette, sanatçılar da nasibini alıyor bu baskıdan. En son,
değerli sanatçılarımız Müjdat Gezen ve Metin Akpınar
hakkında soruşturma açıldı. Aydınlar konuşuyor,
sonra saraydan mahkemeye bir telefon geliyor, ardından soruşturmalar
başlıyor.
AK PARTİ döneminde yargı şöyle
çalışıyor: Bir aydın, bir gazeteci, bir vatandaş
konuşuyor. Ardından tak, mahkemeye bir telefon. Hemen ardından,
şak, o kişi hakkında soruşturma başlıyor.
Değerli Parti Meclisi Üyemiz Eren Erdem önce serbest
bırakıldı, ardından hemen, tak, şak, yargı
devreye girdi ve beş saat içinde tutukluluğun devamına karar
verildi. Dünyada en hızlı karar veren mahkemeler maalesef
Türkiyedeki bu tak, şak yargısı.
Değerli milletvekilleri, başka bir konuya
gelelim, lütfen buraya dikkat buyurun. Daha önce Mersin Bozyazı AKP
İl Başkanlığında İŞKUR kuralarının
çekildiği ortaya çıkmıştı. İlçe başkanı
işe girenlerden bağış talep ettiğini de
söylemişti, itiraf etmişti; belgelemiştik. Yine, Mersinde bir
başka AKP klasiğinin belgesini, daha doğrusu 5 tane belgesini
göstermek istiyorum size resmî tutanaklarda burada. Bu defa, AKP Tarsus
İlçe Başkanı zabıt kâtipliği sınavına
girecek birileri için Mersin vekilinden torpil istiyor. Konuyu sorduk
soruşturduk, önerge de verdik. İlçe başkanı ne yapsın
Vatandaş istiyor, ben de vekile iletiyorum. demiş. Tarsus İlçe
Başkanı adliyeye kâtip alımı için tam 5 kişinin ismini
yazılı, imzalı, mühürlü şekilde AKPli sayın
vekilimize gönderiyor. Bu 5 isim işe girdi. Elhamdülillah, 5te 5. Örneğin,
bu 5 isimden birisi KPSSden 72 almış, daktiloda üç dakikada 100
kelime yazmış ama KPSSden 82 alan ve daktiloda üç dakikada 154
kelime yazan bir kardeşimiz ise elenmiş. Nerede elenmiş?
Mülakatta. Madem kendinize güveniyorsunuz, mülakatlar kamera kaydına
alınsın ve kamuya açık şekilde yayınlansın, o
zaman görelim bakalım kapalı kapılar ardında kim ne
yapıyor, kim ne yapamıyor, nasıl yapıyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Çok üzülerek söylüyorum, AKP
döneminde mülakat demek, biat demek, tarikat demek, yandaş demek, kul
hakkı yemek demek olmuş. Kul hakkını ağzından
düşürmeyenler kul hakkını yemekte hiçbir sakınca görmüyor,
bunda hiçbir beis görmüyor. Çok üzücü ama maalesef artık aleni olmaya
başladı.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
28inci madde kabul edilmiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
41.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Allahın rızasını, kulların duasını almak
için hizmet yapan bir iktidar olduklarına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvel hatibin
konuşmasında ileri sürdüğü iddiaların hepsini reddediyoruz.
Biz kul hakkını yemekten Allaha sığınırız.
Kesinlikle bile bile böyle bir tutum ve davranışın içerisinde de
olmayız. Biz Yaratılanı severiz Yaradandan ötürü
anlayışıyla Allahın rızasını, kulların
da duasını almak için en güzel hizmetleri yapan bir iktidarız.
Biz Durmak yok, yola devam. diyerek bu hizmetleri milletimize sunmaya devam
edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Antmen.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Efendim, sadece
zabıtlara girmesi açısından
Bir sayın milletvekilimize gönderilen
imzalı, mühürlü 5 tane belgeyi sayın başkan vekiline arz
edeceğim. Bunlar önce zabıt kâtipliği için KPSSye giriyorlar,
70 üzeri not alıyorlar. Daha sonra, üç dakika içinde en az 90 kelime
yazmaları isteniyor ve bu da yetmiyor, daha sonra bir mülakata
alınıyorlar. Mülakata giren 78 kişi, kazanan 37 kişi; 5te
5; 5i de burada
Şöyle göstereyim.
BAŞKAN Onları bir dosya yapın
Sayın Antmen.
ALPAY ANTMEN (Mersin) İl
başsavcısının, il adli yargı komisyonu
başkanının ve il yargı komisyonu üyesinin imzası var.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Belgelerle
konuşacaksınız efendim.
BAŞKAN Sayın Aydemir, Erzurum
Milletvekili olarak bir başsağlığı dileğinde
bulunmak istiyorsunuz.
Buyurun.
42.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, vefat eden 23 ve 24üncü Dönem
Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak ile 16 ve 19uncu Dönem Ağrı
Milletvekili Mikail Aydemire Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Evet
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli Başkanım, bu Parlamentoda 23
ve 24üncü Dönemlerde Erzurumu temsil eden çok nitelikli, çok kaliteli,
hakikaten vatanperverlikte kıvam sahibi bir ismi bugün kaybettik,
Muhyettin Aksak Bey. Uzun yıllar kendisiyle siyaset yaptık,
Erzurumda belediye başkanlığı da yaptı.
Bulunduğu her zemine pozitif enerji yayan ve hizmeti önceleyen bir isimdi.
Kaybından çok derin bir üzüntü duyduk.
Erzurum adına burada grup başkan
vekillerimiz taziye dileklerinde bulunmuşlar. Ben kendisine rahmet
diliyorum ve Erzurumlular adına bu hâli Türkiye Büyük Millet Meclisinde
aşikâr eden, başta siz olmak üzere Değerli Başkanım,
grup başkan vekillerimize de çok teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, gene, bugün kaybettiğimiz
Ağrı eski milletvekili Mikail Aydemir Beye de rahmet diliyorum.
Makamı cennet olsun her ikisinin de.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, vefatı
nedeniyle 16 ve 19uncu Dönem Ağrı Milletvekili Mikail Aydemire
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Mikail Aydemire Allahtan
rahmet diliyoruz, yakınlarına başsağlığı
diliyoruz.
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN 29uncu madde üzerinde iki önerge var,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
29uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
Niğde
İstanbul
Fikret
Şahin Cavit
Arı Aydın
Özer
Balıkesir
Antalya Antalya
Neslihan
Hancıoğlu Rafet
Zeybek
Samsun
Antalya
MADDE 29- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 20/A
maddesinin birinci fıkrasına altyapı
oluşturulmasına, ifadesinden sonra gelmek üzere portföy yönetim
şirketlerinin emeklilik yatırım fonlarına ilişkin
faaliyetlerinin Kurulca gözetimine yönelik altyapı oluşturularak
raporlama yapılmasına, ifadesi ilave edilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Samsun
Milletvekilimiz Sayın Neslihan Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Hancıoğlu.
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bireysel emeklilik sisteminin
işleyişini daha verimli hâle getirme iddiasıyla
hazırlanmış olan 29uncu madde üzerine söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bireysel emeklilik sisteminin amacı nedir?
Kısaca söylemek gerekirse, çalışanları tasarruf etmeye
yönlendirmek. Yani sistemin öznesi tasarruftur. Tasarruf her zaman önemlidir
ama bugün daha çok önemli. İktidar da bunun farkında olmalı ki
şimdi market torbasını 25 kuruşa satmanın peşine
düştü. Vatandaş 25 kuruşa muhtaç olunca zorunlu tasarruf yine
vatandaşa düştü. Saltanat sefası sürüp sonra da çıkıp
millete İtibardan tasarruf olmaz. diyenler market torbasını
paralı yapınca tasarruf şampiyonu falan olmaz.
Madem torba israfına
karşısınız, önce şu kanunları torbaya
doldurmayı bırakacaksınız. Bakınız, geçmişte
bu Mecliste Başkanlık eden, sonrasında Hükûmet Sözcülüğü
yapan Sayın Bülent Arınç bir Bakanlar Kurulu toplantısından
sonra Bundan sonra torba yasa çıkmayacak. demişti. Sayın
Arınç bunu söyleyeli tam dört yıl dört ay oldu; peki, ne
değişti? Kanunları hâlâ torbaya doldurup bu Meclise en sağlıksız
yasama çalışmasını yaptırıyorsunuz. İsrafla
mücadele edecekseniz, milleti tasarrufa teşvik edecekseniz önce kendinizi
ve milletin Meclisini torbadan kurtarın. (CHP sıralarından
alkışlar)
İşin özü şudur: Bir insan ancak
asgari harcamalarını karşılamaya yetecek kadar gelire
sahipse tasarruf edebilir. 6 milyon 700 bin kişi asgari ücretli ve
aileleriyle birlikte yaklaşık 15 milyon insan bu parayla
yaşamaya çalışıyor. Şimdi bu insanlara diyorsunuz ki
İsraf etmeyin, tasarruf yapın. Şuna emin olun, bu insanlar siz
istemeseniz de her şeyden tasarruf ediyorlar zaten çünkü bu insanlar
ekonomik krizi iliklerine kadar hissediyorlar. Kazandığı üç
kuruş paranın her ay daha da değersizleştiğini,
elektriğe, doğal gaza, çarşıya, pazara her ay daha fazla
ödemek zorunda kaldığını yaşayarak görüyor. Bu,
vatandaşın gördüğü şey. Peki, iktidardakiler neyi görüyor?
Mesela, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak Ekonomide 2018
yılında bütün hedefleri tutturduk, güçlü performans yakaladık,
vatandaşa müjde üstüne müjde veriyoruz. diyor. Durum ortada, ya
vatandaş hayal görüyor ya da Sayın Albayrak, ya bu ülkenin
vatandaşları başka bir dünyada yaşıyor ya da
Sayın Albayrak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kendilerini masal diyarında görenleri bir kenara
bırakıp gerçek dünyaya dönersek ülkemiz ekonomik açıdan son
derece zorlu bir süreçten geçiyor. Kriz, küçük bir azınlık haricinde,
halkımızın tümünü yaralıyor. Krizleri rant aracı
hâline getirmiş bu mutlu azınlık dışındaki
herkes, işçisi, çiftçisi, memuru, esnafı, işsizi, küçük
işletme sahibi kan ağlıyor, memleketimizin bir tarafı cefa
çekerken başka tarafı sefasını sürmüyor. Kriz her yerde. Bu
kriz benim seçim bölgem Samsunda da var, Karsta da Edirnede de. Samsunda
fabrikalar kapanırken, çalışanlar işsiz kalırken
Karsta, Edirnede ekonomi şahlanmıyor, oralarda da canlar yanıyor.
Şimdi sizlere ürkütücü bir örnek veriyorum:
Şu an Genel Kurulda iktidar partisinin Adıyaman milletvekilleri var
mı acaba? Söyleyeceklerimi onların da duymasını isterim.
İki gün önce -partimizin görevlendirmesiyle- Adıyamandaydım.
Görevim krizin etkilerini gözlemlemek ve bunu raporlamaktı. Esnaf,
işçi, işsiz, çiftçi, herkesle görüştük. Burada bir esnaf
kardeşimiz şu bilgiyi paylaştı benimle: Piyasada
artık para kalmadı. Esnaf, çiftçilerle mal takasına
başladı. İşte durum bu kadar vahim bir hâl almıştır.
Koca koca fabrikaların iflas ettiği, işsizliğin,
enflasyonun zirve yaptığı, çiftçilerin borçla, hacizle
boğuştuğu günlerden geçiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave edeyim Sayın
Hancıoğlu.
Buyurun.
NESLİHAN HANCIOĞLU (Devamla) Bir insan
tablo buyken çıkıp da Hedefi tutturduk. diyebiliyorsa bize de ancak
şunu söylemek düşer: Evet, hedefi tam on ikiden vurdunuz;
vatandaşı hedef almışsınız, ona en büyük
düşmanlığı yapıyorsunuz ve inatla da yapmaya devam ediyorsunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/1369 esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29uncu maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Aylin
Cesur Mehmet Metanet Çulhaoğlu Lütfü Türkkan
Isparta Adana Kocaeli
Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel
Eskişehir Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray
Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erel.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 29uncu maddesi üzerine İYİ PARTİ adına söz
almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bireysel emeklilikle ilgili bir düzenleme var,
zoraki düzenlemelerin topluma hiçbir faydası yok, öncelikle onu söylemek
istiyorum.
Bu arada yediden yetmişe 85 bine yakın
hastanın derdine tercüman olmak adına bir sorunu dile getirmek
istiyorum. Ülseratif kolit hastaları özellikle asacol lavman ve
tabletlerini eczanelerde bulamıyorlarmış. Bakanlığın
Bu ilaçları dağıtan firmalar piyasadan çekilecek.
şeklindeki beyanı karşısında umutlarını
yitirmişler. Gelen mesajda İltihaplı bağırsak
hastasıyım, benim gibi 85 bine yakın hasta var, çok
sıkıntı çekiyoruz. Yirmi gündür bağırsaklarımdan
kanama geliyor, ilaç bulamıyoruz, eczanelerde kur farkından
dolayı ilaç firmaları ilaç vermiyorlarmış. Bunu dile
getiriniz. Biz neyse de çocuk hastalar dayanamıyor. Çocuklar ne
yapsın diyor, isyan ediyoruz. 85 bin hasta var ancak piyasada 20 bine
yakın ilaç bulunmakta. Bu derdin bir an önce çözülmesini ve
hastaların ilaçlarının temin edilmesini bekliyoruz.
Yine, İŞKUR ile TELEKOM arasında
imzalanan bir protokol gereği 2.500 teknikerin alımı karara
bağlanmıştı. Altı aydır bundan bir ses yok.
Teknikerler bundan bir haber bekliyorlar.
Yine, bir genç, lise 1 öğrencisi Sürekli
sistem değişiyor, artık sabit bir sisteme geçilsin,
geleceğimiz güvende olsun. Geleceğimiz gençlere emanet diyorlar ama
her şeyi berbat ediyorlar. diyor.
Yine, PTTde çalışan taşeron
postacıların birçok problemleri var. Bu problemlerinin çözülmesini
iktidardan sabırsızlıkla bekliyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; günümüzde Sosyal Sigortalar Kurumundan 2000 öncesi emekli olan
bir vatandaşımızın en düşük aylığı
1.888 TL, 2000 yılından sonra emekli olan bir vatandaşımızın
aylığı ise 1.126 lira. BAĞ-KUR 1.569 lira, tarım
BAĞ-KURu 1.238 lira, Emekli Sandığından emekli olan bir
memur ise 2.379 lira almaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre
aralık ayındaki dört kişilik bir ailenin asgari geçim indirimi
6.454 lira, açlık sınırı 2.426 lira, ortalama gıda ve
barınma harcamaları ise 2.369 lira.
Yine, 2018 yılında dört kişilik bir
ailenin aylık zorunlu harcamalarında bir yılda tam 985 TL
artış meydana gelmiş. Artışlara
baktığımızda bir yılda 985 lira vatandaşın
bütçesine yük binerken yapılan artışlara
baktığımızda bu oranı karşılamaktan çok uzak
gözükmektedir.
Yine, emekli maaşlarını ortaya
koyduğumuzda aynı emekli insanlar arasında büyük
farklılıklar meydana gelmektedir. Oysa insanların temel
ihtiyaçları farklı değildir. İnsanların, ortak ve
zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde bir
maaşa ihtiyaçları vardır. Bunun için de bizim önerimiz,
beklentimiz tüm emekli maaşlarının en düşük memur emekli
maaşına denk getirilmesidir ve bunun üzerinden maaş
verilmesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; orta ölçekli küçük esnaflar iş yapmakta büyük
sıkıntı çekmektedirler. Dükkân kiralarını ödeyemez,
elektrik paralarını yatıramaz, yanında çalışan
çocukların, işçilerin maaşlarını ödeyemez duruma
gelmişlerdir. Bugün, BAĞ-KUR primlerine
baktığımız zaman 882,65 kuruş indirimsiz prim var,
yine 754,73 kuruş indirimli prim var. Ben bu indirimli ile indirimsiz
nedir diye merak ettim, indirimli olması için BAĞ-KURlu
vatandaşın borçlarını bugüne kadar hiç aksatmadan ödemesi
gerekiyormuş, eğer bu ödemeyi yapmış ise indirimden
faydalanıyor. Ama günümüzün ekonomik şartları içerisinde
esnafımızın bu BAĞ-KUR primini ödemediği,
ödeyemediği hepimizce bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla, bu
indirimli primden faydalanan hiçbir esnafımız bulunmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erel, devam edin.
AYHAN EREL (Devamla) Günümüzde futbol kulüplerinin
borçlarını yapılandırma yoluna giden siyasi irade,
keşke evine ekmek götürmekte zorlanan, elektrik parasını, su
parasını ödeyemeyen bu esnaflarımızın da BAĞ-KUR
borçlarına ve BAĞ-KUR primlerine bir çare sunsa diyorum.
Futbol kulüplerinin borcu deyince de yani bir
esnaf borcunu ödemediği zaman taşınmazına,
gayrimenkullerine, araçlarına nasıl ki haciz konuluyor, mal
varlığından devletin alacağı tahsil ediliyorsa futbol
kulüpleri de yabancı futbolcularını satsınlar,
borçlarını ödesinler. Netice itibarıyla 2003 yılından
bu tarafa Türk futbolunun uluslararası arenada bir
başarısını göremedik. Demek ki yabancı futbolcuların
çokça ülkemizde olması problemi çözmüyor. Geçen,
arkadaşımızla maç seyrediyorduk, dedik ki Bakalım, hangi
takımda Türk futbolcusu daha çoksa onu tutalım. Ama maalesef iki
takımı da tutamadık. Bu arada, ben Trabzonsporu bu anlamda
tebrik ediyorum. Yaklaşık 19 futbolcuyu alt yapıdan kampa
götürmüştür, bunlardan 7-8 tanesini de A takıma
kazandırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Türk futbolu bir an önce öz
kaynaklarına dönmelidir diyorum.
Başkanıma geçmiş olsun diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın Özen, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin torba yasa değil çuval yasa olarak
adlandırılması gerektiğine, Mescitsiz okul kalmasın.
projesiyle din derslerinin salt bir inancın ibadethanesi altında
farklı inançlardaki çocuklara dayatılmasının kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Değerli
Başkan, bunu torba yasa olarak adlandırıyoruz, oysa
yanlış bir terim, aslında bunlar çuval yasa çünkü bunlar torbaya
sığmaz. Biz de Meclis olarak bu çuval yasalarda çuvallıyoruz.
Değerli Başkan, İnsan Vakfı diye
bir vakıf var, kurucularını biliyorsunuz. Bir önerisi var:
Mescitsiz okul kalmasın. projesini Millî Eğitim
Bakanlığına onaylatıp sponsor oldu. Bu projeye göre tüm din
dersleri öğrencilere mescitlerde verilecek. Alevilik gibi bu
toprakların birçok kadim inancını asimile etmeye
çalışan Diyanet kafası, maalesef devletin tüm birimlerine hâkim
olarak geleceğimizi yok etmeye devam ediyor. Mescitsiz okul
kalmasın. projesiyle Alevi çocuklarına ibadethanesi olmayan bir
yerin dayatılması çok açık ve net insanlık suçudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, biz Aleviler mescide, kiliseye ve sinagoga karşı
değiliz. Fakat din derslerinin zorunlu olması başlı
başına bir insan hakkı ihlali olduğu gibi, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde onaylanan karara göre, din derslerinin
salt bir inancın ibadethanesi altında farklı inançlardaki
çocuklara dayatılması asla kabul edilemez, biz Aleviler olarak da
kabul etmiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çelebi
44.-
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin, 16 ve 19uncu Dönem
Ağrı Milletvekili Mikail Aydemire Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Başkanım, 16ncı ve 19uncu Dönem
Ağrı Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde
görev yapan ve bölgemizin çok sevilen sayılan bir insanı Mikail
Aydemir vefat etmiştir. Ben burada ailesine
başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Yüce Meclisin
özelinde başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Işık
45.-
Muş Milletvekili Mensur Işıkın, Muş ili için
eğitim ve araştırma hastanesine ihtiyaç olduğuna
ilişkin açıklaması
MENSUR IŞIK (Muş) Sayın
Başkan, Muş için araştırma hastanesi çok ciddi bir
ihtiyaçtır. Her gün neredeyse Muştan onlarca mesaj almaktayım.
Muştaki yerel yönetimler ve sivil toplum kurumlarının, herkesin
ortak talebidir bu. Bu bizim de talebimiz ve bu Muş için ciddi bir
ihtiyaçtır, aynı zamanda Muşun hakkıdır.
Sayın Binali Yıldırım iki
yıl önce Muşta yapmış olduğu bir mitingde Muşa
400 yataklı bir araştırma hastanesi sözü vermişti ama iki
yıldır bunu hiçbir şekilde gündeme getirmemektedir. Niyeti
unutturmak ama biz bunu asla unutmayacağız ve Muşa
araştırma hastanesini mutlaka getireceğiz.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Arı.
46.-
Antalya Milletvekili Cavit Arının, 10 Ocak Birinci İnönü
Zaferinin 98inci yıl dönümü ile Türkiyede tarım eğitiminin
başlamasının 173üncü yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
CAVİT ARI (Antalya) kurtuluş
mücadelemizin en önemli aşamalarından biri olan, 6 Ocak günü
başlayıp 11 Ocakta sonuçlanan, ordumuzun ilk zaferi Birinci
İnönü Zaferimizin yıl dönümünü kutluyor, başta Ulu Önderimiz
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Birinci İnönü Zaferimizin kahramanı
2nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile silah
arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum.
Ayrıca, bugün 10 Ocak. Türkiyede tarımsal
eğitimin başlamasının 173üncü yıl dönümü. Bu anlamda,
Türk tarımına destek veren ziraat mühendislerinin gününü kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
47.-
Batman Milletvekili Ziver Özdemirin, 23 ve 24üncü Dönem Erzurum Milletvekili
Muhyettin Aksakın vefatına ilişkin açıklaması
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de 24üncü Dönemde bu Parlamentoda beraber
çalıştığımız ağabeyimiz Erzurum Milletvekili
Sayın Muhyettin Aksak Beye Allahtan rahmet diliyorum. Ailesine,
çocuklarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.54
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 44üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu
kararıyla çalışma süremiz sona erdiğinden alınan karar
gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 15 Ocak 2019 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize iyi geceler, iyi haftalar diliyorum.
Kapanma Saati: 21.02