TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
46ncı
Birleşim
16
Ocak 2019 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mardin Milletvekili Ebrü
Günayın, Mardin ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Ayhan
Altıntaşın, 13 Ocak Savunma Sanayii
Müsteşarlığının 33üncü kuruluş yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Erkan Başın, milletvekilinin emekçi halka
karşı sorumluluğuna ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, her bireyin engelli adayı olduğuna, içinde bulunulan
ekonomik kriz nedeniyle engelli çocuklar için hizmet veren özel eğitim ve
rehabilitasyon merkezlerinin, kurum eğitmenlerinin, engelli birey ve
ailelerinin ekonomik destek beklediklerine ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, sigara, alkol, uyuşturucu gibi
bağımlılık yapıcı maddelerin
kullanılmasını ve yayılmasını önlemek için
Hükûmet tarafından çalışmalar yapıldığına ve
gerekli tedbirlerin alındığına ilişkin
açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, emeklilikte yaşa takılanlar için boş
işler ifadesini kullanmasından dolayı Cahit Özkanı
kınadığına ve dolu işlerin ne olduğu konusunda
vatandaşa açıklama yapmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
4.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, ÇAYKURdaki mevsimlik işçilerin
yılın tamamında istihdam edilmeyi beklediklerine, emekliler için
intibak yasasının çıkarılması gerektiğine,
sağanak yağış nedeniyle Canbolu Deresinin
taşması sonucu çiftçilerin zarar gördüğüne ve DSİyi göreve
davet ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, sigarayı bırakma tedavisi alan
hastalara herhangi bir sosyal güvencesi olup olmadığına
bakılmaksızın Sağlık Bakanlığınca temin
edilecek ilaçlardan ücretsiz yararlanma imkânı
tanındığına ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, Kadirli ve Sumbas ilçelerinde aşırı
yağış nedeniyle su baskınları
yaşandığına, devletin vatandaşın yanında
olduğuna ve hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, insanların
sağlıklı olması ve sağlıklı kalması
için çaba gösterildiğine, Kahramanmaraş ilindeki sağlık
hizmetlerine ilişkin açıklaması
8.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Kütahya Eti Gümüş Maden İşleme
Fabrikasında işten çıkarılan işçilerin
mağduriyetine, Kütahya Belediyesinde kepçe operatörü olarak
çalışan İbrahim Atalayın vefatının iş
cinayeti olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlunun, yargının
siyasallaşmasının vahim sonuçlar doğurduğuna, anne-baba
tutukluluğu konusunda Meclisin inisiyatif alarak yasayla düzenleme
getirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Kütahya Milletvekili
İshak Gazelin, Kütahya ve çevresinde yoğun kâr
yağışı nedeniyle kapanan yolların açılması
için il özel idaresi, Kütahya Belediyesi ve Karayollarının ekipler
hâlinde çalışma yaptığına ve bu çalışmalar
esnasında hayatını kaybeden kepçe operatörü İbrahim
Atalaya Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Cumhurbaşkanının ve AK PARTİ
hükûmetlerinin esnafın yanında olduğuna ve olmaya devam
edeceğine ilişkin açıklaması
12.- Trabzon Milletvekili
Salih Coranın, yerli ve millî bir modelle dijital teknolojiye
ulaşılması gerektiğine, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının Deneyap Teknoloji Atölyesi Projesini
başlattığına ilişkin açıklaması
13.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 16 Ocak Atatürkün Osmaniyeye gelişinin
94üncü yıl dönümü vesilesiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürke ve tüm
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine, sel felaketi nedeniyle zarar
gören hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
14.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, Türkiye'nin tarımda artık kendi kendine yeten
ülke olmadığına, üreticiyi destekleyen tarım
politikasıyla üretim yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, intibak yasasının ne zaman
çıkarılacağını, aynı süre çalışıp
aynı primi ödeyen emekliler arasındaki eşitsizliğin
sebebini, emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin ne
zaman giderileceğini ve taşeron işçilerin tamamının ne
zaman kadroya alınacağını Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Aydın ili Efeler ilçesi Kalfaköy Mahallesinde ADÜ Hastanesine
ve zeytin alanlarına bitişik jeotermal santral kurma izninin neden
verildiğini Çevre ve Şehircilik Bakanından, jeotermal
atıkların insan sağlığı için tehlikesinin
farkında olup olmadığını Sağlık
Bakanından, Aydının havasını, suyunu,
toprağını, insanını zehirleyen JESlerden
vatandaşı koruma görevinin olup olmadığını
Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, tıp fakültelerinin genel bütçeden
yeterli ödenek alamadığı için ekonomik sıkıntı
içerisinde olduğuna ilişkin açıklaması
18.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, şoför esnafının zor durumda
olduğuna ve verilen sözlerin yerine getirilmediğine ilişkin
açıklaması
19.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, bir FETÖ sanığının 2007den
sonraki Millî Piyango çekilişlerinde büyük ikramiyeleri kendi
adamlarına çıkarttıklarını mahkemede itiraf edip
etmediğini, yılbaşı büyük ikramiyesinin iktidara yakın
bir iş adamına çıkartıldığı ve bu
paranın da Bilal Erdoğanın yöneticisi olduğu bir vakfa
aktarıldığı iddiasının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
20.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Suriyelilerin bazı illerde demografik
yapıyı değiştirmeye başladığına
ilişkin açıklaması
21.- Afyonkarahisar Milletvekili
Mehmet Taytakın, Ege Bölgesi için Afyonkarahisara kurulacak hayvan
giriş kontrol noktasının hayvancılık sektörüne
katkı sağlamasının yanı sıra istihdam imkânı yaratacağı
için önemli olduğuna ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, iktidar grubunun EYT grubunu
temsilen Genel Kurulu izlemeye gelenlerin varlığından
rahatsız olmasından ümitlendiğine ve
fırıncıların çalışma şartlarının
iyileştirilmesi konusunda taleplerinin olduğuna ilişkin
açıklaması
23.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, aşırı yağış nedeniyle
Manisanın ilçelerinde meydana gelen zararın tespit edilerek
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine, çalışanların
sosyal güvenlik ve iş mevzuatına yönelik önemli beklentileri
olduğuna, güney sınırı boyunca Suriyede güvenli bir
bölgenin inşa edilmesi, teröristlerin bölgeden temizlenmesi ve Türkiyenin
güvenliğine tehdit oluşturabilecek hiçbir girişime fırsat
verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, genç işsizlik rakamlarının âdeta ekonomik OHAL ilan
etmeyi gerektirecek düzeyde olduğuna, sırf eleştiri yapıyor
diye insanların görevinden uzaklaştırılmasını
makul görmediklerine, Libya Parlamento Sözcüsü el-Maryaminin Türkiyeye yönelik
ithamlarına, seçmen kayıtlarıyla ilgili tartışmaların
seçime gölge düşürecek düzeyde olduğuna ve konunun ciddiyetle ele
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
25.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, emeklilikte yaşa takılanların
mağduriyetinin mutlaka giderileceğine, Cerattepenin bir hukuk garabeti,
çevreyle alakalı bir katliam olduğuna ve mücadeleye devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
26.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, demokrasinin en ileri yönetim modeli olduğuna ve
demokrasinin tam anlamıyla egemen olması hâlinde o ülkenin ekonomik olarak
kalkınacağına, diplomatik olarak en nüfuzlu yere
ulaşacağına, sosyolojik olarak da ulusal barışı
hayata geçireceğine, 16 Ocak 1998de Refah Partisinin
kapatılmasıyla demokrasiye vurulan darbenin en baştaki
mağduru Necmettin Erbakan Hocayı rahmetle yâd ettiğine
ilişkin açıklaması
27.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Samsun Milletvekili Fuat
Köktaşın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, Ordu ilinde meydana gelen fırtına nedeniyle birçok
kamu binasının, meskenin, iş yeri ve aracın hasar
gördüğüne, valilik, belediye, AFAD ekiplerinin durumu yakından takip
ettiğine ilişkin açıklaması
29.- Bursa Milletvekili
Yüksel Özkanın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık eski
Bakanı söz verdiği hâlde ataması yapılmayan veteriner
hekim, ziraat, gıda ve su ürünleri mühendislerinin atamalarının
ne zaman yapılacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
30.- Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzelin, cezaevlerindeki açlık grevlerine dikkat
çekmek için Hakkâri Milletvekili Leyla Güvenin tutsak edildiği cezaevine
doğru başlatılan yürüyüşte maruz kalınan
orantısız polis müdahalesinin hukuki, siyasi ve ahlaki gerekçesinin
olup olmadığını öğrenmek istediğine,
cezaevlerinden kötü haberler gelmeden önce açlık grevinde olan
tutsakların taleplerinin karşılanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
31.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Düzce Üniversitesinin hazırladığı
Ankara-İstanbul Arası Hızlı Tren Projesinin incelenip
incelenmediğini Ulaştırma ve Altyapı Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
32.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Ankara Milletvekili Şenol Balın 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin üçüncü bölümü üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında
Cumhurbaşkanını eleştiren, tiye alan bir yaklaşım
içerisinde olmasını esefle kınadığına
ilişkin açıklaması
33.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Ankaranın Altındağ ilçesi
Ulubey Mahallesindeki mobilyacılar sitesinde çıkan yangında
hayatını kaybeden Suriyeli işçilerin yakınlarına
başsağlığı dilediğine, güvencesiz
çalışan gençlerin ya hayatlarını kaybettiğine ya da
maaşlarını alamadıklarına, betona değil insana
yatırım yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
34.- Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzelin, Diyarbakır Valisi Hasan Basri
Güzeloğlunun 31 Mart seçim güvenliği gündemiyle düzenlediği
toplantıya Halkların Demokratik Partisinin davet edilmediğine
ilişkin açıklaması
35.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın 37
sıra sayılı Kanun Teklifinin 54üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, olmayan bir şeyi var gibi göstermenin
yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
38.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, yerel seçimlerin parametresi en farklı seçimlerden bir tanesi
olduğuna ve pek çok farklı alanda çalışma
yaptıklarına, insanların yaşadığı her
problemin kendi meseleleri olduğuna ilişkin açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve
arkadaşları tarafından, Türk iş adamlarının yasa
dışı yollarla yurt dışına sermaye transfer
ettikleri iddialarının araştırılması
amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve
arkadaşları tarafından, halka yüklenen zamların ve borç
çevrim krizine ilişkin politikaların geliştirilmesi
amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ocak 2019 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Adana
Milletvekili Orhan Sümer ve arkadaşları tarafından, öğrenci
yurtlarının sayılarının artırılması,
güvenliklerinin sağlanması amacıyla 16/1/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 39 ve 40 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 2'nci ve 3'üncü sıralarına alınmasına
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 33 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 22,
23, 24, 29, 30 ve 31 Ocak 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe
günleri toplanmamasına; 39 ve 40 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Ziya
Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37)
VII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı 37)
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
16 Ocak 2019 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Mardinin sorunları hakkında
konuşmak isteyen Mardin Milletvekili Ebrü Günaya aittir.
Buyurun
Sayın Günay. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mardin Milletvekili Ebrü Günayın, Mardin ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Mardin,
bir Avrupa şehri olsaydı muhtemelen her sokağı, her evi
korumaya alınır; içinde barındırdığı
kültürlerin gelişimi ve zenginleşmesi için çalışmalar
yapılırdı ama ne yazık ki Mardin hak ettiği
şekilde korunmamakta, zengin Mezopotamya Ovası
geliştirilmemektedir.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın Günay, biraz bekleyin.
Değerli milletvekilleri, lütfen sessizliği
sağlayalım, hatip kürsüde; uğultu var, onu bitirelim lütfen.
EBRÜ GÜNAY (Devamla) Arap, Süryani, Ezidi,
Mıhallemi ve Kürt halklarının dil ve kültürlerinin gelişimi
için gerekli özen ve sorumluluk gösterilmemektedir.
Birkaç gün öncesi Mardinde bir kar yağdı,
böyle hepimizin olağanüstü beğendiği, kartpostallara konu olacak
manzaralarla karşılaştık ama maalesef Mardinde
yaşayanlar aynı keyfi tadamadılar çünkü Mardin kayyumu kar
yağmadan önce gerekli tedbirleri almadığından şehrin
merkezinde birçok kaza gerçekleşti, araçlar saatlerce trafikte mahsur
kaldı, elektrikler kesildi. Elbette hava şartları günlük
yaşamı olumsuz etkileyebilir ancak gerekli önlemlerin
alınmasıyla yaşanacak mağduriyetler aza indirgenebilirdi.
Mardine sadece 23 kilometre uzaklıkta olan Kızıltepe
çarşı merkezi kayyumun yolları kazmasıyla beraber sekiz
aydır aynı şekilde bırakılmış, kış
koşullarıyla da beraber o yollar trafiği felç etmiş,
vatandaşın mağduriyetini artırmıştır.
Kızıltepe kayyumu var olan yolları kazıp eskisinden daha
kötü bir hâlde bırakmayla neyi amaçlamaktadır? Buradan ben de
kendisine soruyorum, acaba neyi amaçlıyor?
Kayyum demişken Mardin Büyükşehir
Belediyesi kayyumu kent merkezinde tek yeşil alan olan Karayolları
Parkı içindeki engelsiz yaşam park alanını özel bir
işletmeye devretmiştir. Yeşil alanların çoğaltılması
gerekirken ortak yeşil alanın bir kafe işletmesine
kiralanması, kayyumun kente ve doğaya yaklaşımını
ve daha da önemlisi engelli vatandaşlara yaklaşımını
çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Mardin Ovasında
üretilen buğday protein ve besin değeri açısından dünyada
birinci sıradadır. Buğday ihracatından Mardin ödül
almış bir şehirdir. Kaldı ki Türkiye'nin
ihracatının yüzde 40ı Mardinde gerçekleşmektedir. Ancak
Ticaret Bakanlığı yaşanan döviz ve ekonomik kriz nedeniyle
buğday ihracat yasağı getirmiştir. Gerekçe olarak ise yerli
buğdayın, üretilen ürünlerin yurt dışına
çıkması durumunda yurt içinde ekmek ve diğer gıda
maddelerinin de pahalanacağı ve durumun enflasyonu yükselteceği
gösterilmiştir. Oysa buğday dışında pahalanmayan
hiçbir madde kalmamıştır. Ülkede ancak kıtlık,
karaborsacılık veya seferberlik şartları söz konusu
olduğunda buğday ihracatı yasağı getirilebilir. Bu
ihracat yasağı, Mardinde üretim yapan fabrikalara, çiftçi ve tüm
tarım bileşenlerine büyük ekonomik kayıp yaşatırken
sadece birkaç torpilli ihracat lobisini ve yandaşını zengin
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Nusaybin Devlet
Hastanesinde kadın hastalıkları ve doğum
polikliniğinde geçtiğimiz haziran ayından itibaren sadece bir
doktor görev yapmakta. Bütün devlet hastanelerinin en yoğun
polikliniği, herkes bilir ki kadın doğum polikliniğidir ama
maalesef, tek bir doktor Mardin Nusaybinde faaliyet yürütmektedir.
Dolayısıyla hastalar başka illere ya da Mardin merkeze gitmek
zorunda kalıyor. Bir an önce polikliniğe doktor
atamalarının yapılması gerekmekte. Bunun yanında
atılması gereken en önemli diğer adım ise Mardin Artuklu
Üniversitesi bünyesinde bir tıp fakültesi açmak veya bir eğitim araştırma
hastanesi kurmaktır ki bu, Mardinli hastaların sorunlarını
en azından bir nebze olsa çözecektir.
Değerli
arkadaşlar, İbrahim Akbaba 70 yaşında hasta mahpusken
duruşma esnasında geçirdiği kalp krizi sonucu vefat
etmiştir. Buradan ailesine tekrar başsağlığı
diliyorum. Dün ailesine, yaşamını yitirdiği duruşmada
kendisi hakkında verilen adli kontrol kararı tebliğ
edilmiştir, vefat eden İbrahim Akbabanın yurt
dışı çıkış yasağı için gerekli olan
adli kontrol hükümlerinin yerine getirilmesi istenmektedir. Aslında bu,
hukuk durumumuzun, hukukun geldiği aşamayı, mahkemelerimizin
çalışma biçimini gösteriyor. Gözü önünde vefat eden, gözü önünde
ölümüne sebebiyet verdiği hasta mahpusun ailesine böylesi bir kararı
tebliğ etmek kabul edilebilir bir durum değildir.
Diğer
bir nokta ise İbrahim Akbabanın oğlu Lokman Akbaba yirmi iki
yıldır cezaevinde ve maalesef ki müebbet cezası
aldığı için babasının taziyesine gelmesine yasalar
müsaade etmedi. Bu keyfî ve hukuk dışı uygulamalara son
verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir insani görev güvenlik
politikalarına ya da bir kolluğun insafına bırakılacak
nitelikte olmamalıdır.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Günay.
Gündem
dışı ikinci söz, Savunma Sanayii
Müsteşarlığının kuruluş yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaşa
aittir.
Buyurun
Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
2.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaşın, 13
Ocak Savunma Sanayii Müsteşarlığının 33üncü
kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyede Savunma Sanayii Müsteşarlığının
kuruluşu hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Savunma
Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı olarak Kasım 1985 te 3238 sayılı
Yasayla kurulan kurum, 1989 yılında Savunma Sanayii
Müsteşarlığı adını almıştır.
İlk Müsteşar Sayın Vahit Erdemin 13 Ocak 1986 tarihinde
atanmasıyla kurum faaliyete geçmiştir. Geçen hafta kuruluşunun
33üncü yılını tamamlamış bulunmaktadır. Bu
konuşmamda Sayın Vahit Erdemin değerli katkılarıyla
hazırlamış olduğum Türkiyede savunma sanayisinin kısa
tarihi hakkında bilgi sunmak istiyorum.
Mustafa
Kemal Atatürk, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ekonomik gelişmeye
ve yerli sanayinin gelişmesine çok kısıtlı imkânlara
rağmen büyük önem vermekteydi. Özellikle savunma sanayisinin
geliştirilmesi önemli hedeflerinden biri olmuştur. 1920lerden
başlayarak tank bakımı ve yenileme tesisi, helikopter montaj ve
bakım tesisi, çeşitli tamir ve bakım atölyeleri, Gölcük
Tersanesi ve Taşkızak Tersanesi, hava ikmal bakım tesisleri
kurulmuştur. Ayrıca, hafif silah ve top tamir atölyeleri, fişek
fabrikaları, mühimmat fabrikaları, çeşitli patlayıcı
tesisleri, top ve tüfek üretim tesislerinin kuruluşları
gerçekleştirilmiştir.
Daha
sonra Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumuna dönüşecek olan Askerî Fabrikalar
Genel Müdürlüğü 1920lerde kurulmuştur. 1925te Tayyare ve Motor Türk
Anonim Şirketi kurularak Alman Junkers firmasıyla yılda 250 adet
uçak üretimi planlandı. Bu çerçevede, Kayseride uçak ve motor üretimi,
Eskişehirde tamir ve bakım hizmetleri hedef
alınmıştır. Kayseride Amerikan firmasıyla 45 uçak ve
Polonya firmasıyla 24 uçak üretimi gerçekleştirilmiştir.
Atatürk
döneminde, 1925 yılında Türk Tayyare Cemiyeti -bugünkü adıyla
Türk Hava Kurumu- ve 1935te Türkkuşu Uçuş Okulu kurulmuştur.
Cumhuriyetin
ilk yıllarında havacılık sanayisinin gelişmesinde özel
girişimler de önemli yer tutmaktadır. Vecihi Hürkuş kendi
geliştirdiği Vecihi-X15 uçağını üretmiştir. Nuri
Demirağ kurduğu tayyare fabrikasında Nu.D-36 rumuzuyla
geliştirdiği uçağı üretmiştir. Maalesef, bu
girişimler gerekli desteği alamama sebebiyle teknolojik gelişim
ve devamlılık sağlayamamışlardır.
Türkiye
1952de NATO üyesi oldu. NATO üyeliğiyle birlikte Türk Silahlı
Kuvvetleri, NATO yardımlarıyla modernize edilmeye başlandı.
NATOnun askerî silah, araç ve gereç yardımı Türkiyeyi aynı
zamanda rehavete de sürüklemiş oldu. Bu durgunluk ve rehavet dönemi 1963
Kıbrıs olaylarının başlaması ve 1974
Kıbrıs Harekâtına kadar sürmüştür.
İlk
hamle, 1970lerin başında Türk Silahlı Kuvvetlerinin
kurdukları vakıflarla başlatılmıştır. Hava
Kuvvetleri Vakfı 1970lerde yerli uçak üretmek üzere Türk Uçak Sanayiini
(TUSAŞ), Kara Kuvvetleri Vakfı da 1975de Askerî Elektronik Sanayiini
(ASELSAN) kurmuştur. Bugün işletme hakkı devriyle gündemde olan
Adapazarı Tank Palet Fabrikası 1973 yılında Palet Yenileme
Atölyesi olarak hizmete girmiştir.
3238
sayılı SSMnin kuruluş Kanunu, modern bir savunma sanayisinin
geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonunun yerli
imkânları geliştirerek sağlanmasını amaç
almış ve bu hedeflere ulaşmak için de bütçe
dışında önemli miktarda gelirleri olan Savunma Sanayii Destekleme
Fonu kurulmuştur.
Türk
Silahlı Kuvvetlerinden SSMye intikal eden ilk proje, Kara Kuvvetleri
Komutanlığının harekât kabiliyetini artıracak
zırhlı savaş araçları projesi idi. NUROL-FMC
ortaklığı vasıtasıyla bu proje Ankara
Gölbaşında gerçekleştirildi. Daha sonra F16 savaş
uçağı ve motor fabrikaları SSM Fonundan desteklenerek süratle
tamamlandı ve Ankarada TAI, Eskişehirde TEI imalata
başladı. TAIye daha sonraları başlangıç eğitim
uçağı, hafif nakliye uçağı gibi projeler de verilerek
üretimi çeşitlendirildi.
Ayrıca,
F16 elektronik harp sistemi, Amerikan LORAL firması
ortaklığıyla yerli olarak MİKES firmasınca
geliştirildi. Benzer şekilde HF/SSB Frekans Atlamalı Telsiz
Projesi, mobil radar kompleksi, yerli ve yabancı firma
ortaklığıyla hizmete geçirilmiş projelerdir.
1980lerin
sonlarına doğru savunma sanayisi alanında atılan en önemli
adımlardan biri de ROKETSANın kuruluşudur. Sanayileşmeye
ilave olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin acil ihtiyacı olan genel
maksat helikopterleri, Süper Kobra silahlı helikopterleri ve çok namlulu
roket atarları gibi savunma gücümüzü artırıcı sistemler
tedarik edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, sözlerinizi bağlayın Sayın Altıntaş.
AYHAN
ALTINTAŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
9
Temmuz 2018 tarihli ve 703 sayılı KHKyle
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii
Başkanlığı olarak yeniden yapılandırılan
kurumun gerçekleştirdiği proje sayısı 562ye
ulaşmış ve bunların sözleşme bedeli 65 milyar ABD
dolarına ulaşmıştır. Sektörün yıllık cirosu
6 milyar dolara ve ihracatı da 2 milyar dolara
ulaşmıştır.
Bu
alanda oluşan güveni ve sistemi güçlendirerek devam ettirmek büyük önem
taşımaktadır.
Saygılarımla
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altıntaş.
Gündem
dışı üçüncü söz, milletvekillerinin emekçi halka karşı
sorumlulukları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Erkan
Başa aittir.
Buyurun
Sayın Baş.
Süreniz
beş dakikadır.
3.- İstanbul Milletvekili Erkan Başın,
milletvekilinin emekçi halka karşı sorumluluğuna ilişkin
gündem dışı konuşması
ERKAN
BAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, milletvekillerinin emekçi halka karşı
sorumlulukları başlığıyla gündem dışı
söz almış bulunuyorum.
Önce,
izin verirseniz, neden gündem dışı söz almak durumunda
olduğumu açıklamak istiyorum.
Milletvekillerimiz
belki biliyor ama halkımıza da ifade etmemiz gerekiyor ki Meclisin
İçtüzüğü hâlihazırda grubu olmayan partilere konuşma
hakkını neredeyse tanımayan bir İç Tüzük ve biz, buradaki
çeşitli faaliyetlerimizle söz hakkı almakla beraber, kürsüden
konuşabilme hakkını esas olarak gündem dışı
konuşmalarda alabiliyoruz. Bu nedenle gündem dışı söz almak
durumundayız.
Burada,
bu vesileyle fiilen açtığımız bu sorunun İç Tüzükteki
düzenlemeyle de kalıcı hâle getirilmesi konusundaki talebimizi
yenilemek istiyorum. Zira, Türkiye İşçi Partisi için örneğin,
burada konuşmak, partimizin sözünü söylemenin ya da bizim şahsi
görüşlerimizi ifade etmenin ötesinde bir anlam taşıyor;
milyonlarca işçinin, emekçinin, yoksulun, halkın sözünün bu kürsüde
söylenebilmesi için bu düzenlemenin takipçisi olacağımızı
ifade etmek istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, milletvekilinin emekçi halka karşı
sorumlulukları dedik. Tabii, zor bir konu olduğunun
farkındayız, belki de bu kürsüde ilk defa böyle bir konuda
konuşma yapılıyor ama açık söylemek gerekirse bu, bizim
başarımız ya da kendi kişisel tasarrufumuz olmanın
ötesinde, Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran partinin
milletvekillerinin, o parti grubunun başarısı. Zira,
örneğin, bizim Parlamentoda bulunduğumuz geride kalan altı ay
içerisinde yüzlerce yasal düzenleme yapıldı, yeniden kanunlar
yaptık, düzenlemeler yaptık ancak bunların tek bir tanesinin
bile işçi sınıfına, emekçilere, yoksullara, halka yarar
sağlayan kanunlar olmadığını burada ifade etmek
gerekiyor.
Örneğin
arkadaşlar, bakın, kişisel bir tartışmaya tabii ki
girmek istemiyorum ama dün burada bir tartışma yaptık
emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili, 1inci partinin grup
başkan vekili dedi ki: Abesle iştigal, boş işler bunlar.
Şimdi, grup başkan vekili grup adına konuşur,
dolayısıyla grubun tümünün görüşlerini ifade ettiğini
anlamamız gerekiyor ve maalesef bu yaklaşım, aslında genel
olarak Parlamentodaki yaklaşımın devamı. Nasıl olur,
bu Parlamento bu ülkedeki milyonlarca insanın işini
konuşmayacaksa ne konuşacak? diye sormamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bakın, altını çiziyorum; emekçilerin,
yoksulların çıkarlarını gözeten bir tane bile düzenleme
yapmadık ve maalesef biz biliyoruz ki bu bir tesadüf değil.
Türkiyede insanları çeşitli biçimlerde ayırmaya
çalışıyorlar. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımıyla
insanlarımızı ayırmaya çalışıyorlar ama
hepimiz biliyoruz ki esas olarak iki tane sınıf var arkadaşlar:
Patronlar ve işçi sınıfı. Ya patronlara hizmet ediyorsunuz
ya işçilere, emekçilere, yoksullara hizmet ediyorsunuz ve biz, işte,
esas olarak buna itiraz ediyoruz ve diyoruz ki: Eğer bir milletvekili
kendisini esas olarak patronlara karşı sorumlu hissediyorsa,
onların temsilcisi olan saraya karşı sorumlu hissediyorsa onun,
halkın çıkarları lehine düzenleme yapması mümkün
değil. Onun yapabileceği tek şey var: Otuz saniye; Genel Kurula
koşarak gelir, el kaldırır, indirir ve ondan sonra Genel Kurulu
terk eder. Böyle bir yaklaşımla emekçilere karşı
sorumluluğu yerine getirmemiz tabii ki mümkün değil.
Arkadaşlar,
bakın, birkaç tane gazete haberi okuyacağım size. Örneğin,
2018de 1.923 işçi kardeşimiz iş cinayetlerinde
hayatını kaybetmiş. Bu Meclise defalarca bu iş
cinayetlerini araştırmak için önergeler geliyor, AKP oylarıyla
reddediliyor. Bu Meclise, örneğin, emperyalizmin kanlı terör örgütü
diye baktığımız cihatçı terörist örgütü
IŞİDle ilgili araştırma önergeleri geliyor, AKP
oylarıyla reddediliyor. Ensar Vakfını araştıralım
diyoruz, AKP oylarıyla reddediliyor. Tren kazalarını
araştıralım diyoruz, asgari ücreti araştıralım
diyoruz, asgari ücretten vergi alınmasın diyoruz, emeklilikte
yaşa takılanların sorunlarını çözelim diyoruz;
bunların hepsi, her seferinde aynı grubun el kaldırıp
indirmesiyle reddediliyor. Bizim isyan ettiğimiz şey budur
arkadaşlar.
Sevgili
arkadaşlar, maalesef süremiz sınırlı, dolayısıyla
sözlerimi toparlamak ve bitirmek zorundayım. Aslında bu vesileyle
şunu yapmış olmayı amaçlıyorum: Bir taraftan
ekranları başında bizi izleyen milyonlarca işçiye,
emekçiye, yoksula şu anda Parlamentoda 1inci grup sizi düşünmüyor,
sizin dertlerinizle ilgilenmiyor demiş oluyorum; bir taraftan da
aslında, anlayanlar için, önemli bir uyarıda bulunuyorum, patronlara
ve para babalarına hizmet edenlerin işçilere ihanet ettiğini
söylüyorum, saraya hizmeti temel alanların halkın yararına bir
şey yapamayacağını söylüyorum, tarikatlarla, cemaatlerle
beraber yürüyenler yoksulları cehenneme götürür diyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
BAŞ (Devamla) Sayın Başkan, izin verirseniz toparlayayım.
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Baş.
ERKAN
BAŞ (Devamla) Tabii, zor iş arkadaşlar çünkü esas olan
şudur: Bizi buraya kim getiriyor? Bizi buraya eğer
halkımız, emekçiler, yoksullar getiriyorsa onlara karşı
sorumlu oluyoruz ama sarayda atılan bir imzayla buraya geliyorsak saraya
karşı sorumlu oluyoruz.
O
yüzden diyoruz ki arkadaşlar
Hepimizin bildiği bir hikâye var:
Çocuğun biri yaramazlık yapıyormuş, babası Sen adam
olamazsın. diyormuş ona. En sonunda vezir olmuş. Bir gün
babasını makamına çağırmış, babası
demiş ki: Ya ben sana vezir olamazsın demedim ki, adam
olamazsın dedim.
Şimdi,
mesele şu arkadaşlar: Mesele, milletvekili olmak değil; mesele,
milletin kendisi olabilmek; mesele, Flormarda direnen kadın işçinin
soğukta direnişinde yanında durabilmek; mesele, eşini maden
kazasında kaybeden annenin çocuğunun geleceğini dert
edinebilmek; özetle, arkadaşlar, mesele, milletin kendisi olabilmek.
Sarayın
el kaldırıcısı el indiricisi değil, halkın vekili
olalım diyorum. Patronların hesap tutucusu değil, emekçilerin
hesap sorucusu olalım diyorum.
Saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baş.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim, bu sözlerin ardından sayın
grup başkan vekillerinin konuşma taleplerini
karşılayacağım.
Sayın
Barut
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, her bireyin engelli
adayı olduğuna, içinde bulunulan ekonomik kriz nedeniyle engelli
çocuklar için hizmet veren özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin,
kurum eğitmenlerinin, engelli birey ve ailelerinin ekonomik destek
beklediklerine ilişkin açıklaması
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkan, toplumumuzun en dezavantajlı
kesimini, kuşkusuz, engelli yurttaşlarımız
oluşturmaktadır. Hepimizin birer engelli adayı olduğumuzu
da asla unutmamamız gerekmektedir. Ülkemiz genelinde 350 bin engelli
çocuğumuza hizmet veren 45 bin personel ve 7 bin ücretsiz servis
aracıyla 2.500 kurum bulunmaktadır. İçinde bulunduğumuz
ekonomik kriz kurumlarımızı da derinden
sarsmıştır, engelli çocuklarımız için hizmet veren
özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri maalesef can çekişir hâle
gelmiştir. Kurum eğitmenleri, işletmeciler ile engelli birey ve
aileleri yapısal ve ekonomik destek beklemektedir. Bu kurumların
kapanması demek, 350 bin engelli çocuğumuzun tekrar eve
kapanması demek; eğitim öğretimden, sosyal ve kültürel
gelişimden kopması, yaşama, hayata olan
bağlarının zayıflaması demektir. Kurumların
bireysel ve grup eğitim ücretleri artırılmalı, kalite ve
verimlilik dikkate alınarak hizmet süreciyle ilgili
sıkıntılar giderilmeli, sigorta, KDV, stopaj ve diğer
vergilerde indirime gidilmelidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Şeker
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, sigara,
alkol, uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı
maddelerin kullanılmasını ve yayılmasını önlemek
için Hükûmet tarafından çalışmalar
yapıldığına ve gerekli tedbirlerin
alındığına ilişkin açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Uyuşturucu
madde kullanımı bünyede fiziksel ve psikolojik tahribata yol açarken
aklı ve iradeyi işlemez hâle getirir, kişiyi de normal
yaşam ve davranışlarından uzaklaştırır.
Toplumda bağımlılık yapıcı sigara, alkol,
uyuşturucu vesaire maddelerin kullanılmasını ve
yayılmasını önlemek amacıyla Hükûmetimiz tarafından bir
dizi çalışmalar yapılıyor, gerekli tedbirler ilgili
bakanlıklar tarafından alınıyor. Tedavi olmak isteyen madde
bağımlıları ve yakınlarının, hastanelere
bağlı -yetişkinler için AMATEM, çocuklar için ÇEMATEM- alkol ve
madde bağımlılığı tedavi merkezlerine ve
psikiyatri kliniklerine başvurmaları hâlinde her türlü
masrafları devlet tarafından karşılanarak tedavileri
yapılıyor. Uyuşturucuyla Mücadele, Danışma ve Destek
Hattı ALO 191 yedi gün yirmi dört saat açık ve ücretsiz.
Uyuşturucuyla
mücadele kapsamında başarılı operasyonlar yaparak özellikle
okul ve çevrelerinde zehir tacirlerine göz açtırmayan güvenlik güçlerimize
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydın
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, emeklilikte
yaşa takılanlar için boş işler ifadesini
kullanmasından dolayı Cahit Özkanı
kınadığına ve dolu işlerin ne olduğu konusunda
vatandaşa açıklama yapmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
emeklilikte yaşa takılanlar için boş işler diyen AKP grup
başkan vekiline halkımızın tepkisi büyük. Ben de bu sözleri
kınıyorum. Sayın grup başkan vekili Yaş
şartı olmalı ki bizim emeklilerimiz de Avrupadaki emekliler
gibi yüksek maaş alıp dünya seyahati yapsın. diyor. Ben de
soruyorum: Acaba hangi dünya seyahatinden bahsediyor; bu dünyadakinden mi, öbür
dünyadakinden mi? EYT boş; enflasyon yüzde 20, işsizlik yüzde 12,
soğan 7 lira, ıspanak 8 lira, elektriğe yüzde 100 zam,
doğal gaza yüzde 97 zam, sarayın bütçesine yüzde 233 zam, Tank Palet
Fabrikasının satılması
Sanırız bunlar da
boş işler. Peki, dolu işler hangisi diye buradan sorarak
vatandaşlarımıza açıklama yaparsa seviniriz diyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu
4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
ÇAYKURdaki mevsimlik işçilerin yılın tamamında istihdam
edilmeyi beklediklerine, emekliler için intibak yasasının
çıkarılması gerektiğine, sağanak yağış
nedeniyle Canbolu Deresinin taşması sonucu çiftçilerin zarar
gördüğüne ve DSİyi göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum.
ÇAYKURda
çalışan 9.500 mevsimlik işçi altı ay çalışıp
on iki ay ev geçindirmeye çalışıyor. Bu şekilde 7 bin
iş gününü doldurup emekli olmaları da imkânsız.
İşsizlik Fonuna kesinti yapılıyor ama bu fondan
yararlanamıyorlar. Bu yüzden yılın diğer altı ayı
için istihdam bekliyorlar. 9.500 ÇAYKUR işçisine derman olalım
diyorum.
İkincisi:
Yine, 2000 yılından sonra emekli olan
vatandaşlarımızın maaşı, aynı gün ve primle
emekli olanlara nazaran 700 lira civarı daha düşük ve geçinemiyorlar.
Eşitlik ilkesine aykırı bu durumun giderilmesi ve bizim
emeklimizin de Avrupalılar gibi gezip tozamasa da en azından insanca
geçinebilmesi ve bunu istemesi hakkıdır diyoruz. Bu hakkın takipçisiyiz,
intibak yasasının çıkarılmasını talep ediyoruz.
Son
olarak da DSİ görevini yapamadığı için Karacabeyde her
yıl olduğu gibi yine Canbolu Deresi taştı ve çiftçilerimiz
zarar gördü. Geçmiş olsun diyor, DSİyi göreve davet ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
sigarayı bırakma tedavisi alan hastalara herhangi bir sosyal
güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın
Sağlık Bakanlığınca temin edilecek ilaçlardan ücretsiz
yararlanma imkânı tanındığına ilişkin
açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sigara
dünyada ve ülkemizde önemli bir halk sağlığı sorunudur.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre tütün kullanımına
bağlı hastalıklar nedeniyle her yıl dünyada 7 milyon,
Türkiyede de 100 binin üstünde insan yaşamını yitirmektedir.
Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişi de sigara
dumanına maruz kaldığı için hayatını
kaybetmektedir.
Türkiye,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
kararlı tutumuyla AK PARTİ hükûmetleri zamanında sigarayla
mücadele alanında bütün dünyaya örnek gösterilen çok önemli
başarılara imza attı; Dünya Sağlık Örgütü
tarafından tütün kontrolü alanında lider ülke ilan edildi.
Sigarayla
mücadele konusunda atılan en son adım, Sayın
Cumhurbaşkanımızın imzasıyla dünkü Resmî Gazetede
yayımlanan kararda sigarayı bırakma tedavisi alan
hastaların herhangi bir sosyal güvencesi olup olmadığına
bakılmaksızın ilaçlardan ücretsiz yararlanacak olmasıdır.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaya
6.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Kadirli
ve Sumbas ilçelerinde aşırı yağış nedeniyle su
baskınları yaşandığına, devletin
vatandaşın yanında olduğuna ve hemşehrilerine
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
İSMAİL
KAYA (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün
sabahın erken saatlerinden itibaren Kadirli ve Sumbas ilçelerimize
bağlı Azaplı, Kerimli, Hacıhaliloğlu, Aydınlar ve
Köseli köylerimiz aşırı yağış nedeniyle su
baskınları meydana gelmiştir.
Osmaniye
AFAD arama ve kurtarma ekiplerimiz hızlı bir şekilde olay yerine
hareket etmişlerdir. Ekiplerimiz olaylara müdahaleye devam etmektedirler.
Şu ana kadar olaylar nedeniyle bir can kaybı veya yaralı
olmaması bizleri sevindirmektedir. Alanda AFAD, Devlet Su
İşleri, il özel idaresi ve il Jandarma ekiplerimiz koordinasyon
hâlinde görev yapmaktadırlar. Devletimiz
vatandaşımızın her zaman yanındadır.
Vatandaşlarımızın mağduriyeti inşallah en
kısa sürede giderilecektir.
Can
kaybının olmamasına sevinirken hemşehrilerimize büyük
geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Rabbim daha beterinden korusun diyerek
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, insanların sağlıklı olması ve
sağlıklı kalması için çaba gösterildiğine,
Kahramanmaraş ilindeki sağlık hizmetlerine ilişkin
açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
İnsanımızın
sağlıklı olması ve sağlıklı kalması en
büyük amacımız olup çabalarımız da bu yöndedir.
Kahramanmaraşımızda
1i üniversite, 10u kamu, 8i özel olmak üzere toplam 19 hastane, 2.984 yatak;
2 ağız ve diş sağlığı merkezi, toplam 131
ünite; 37 adet 112 acil sağlık istasyonu, 6sı kar paletli
toplam 72 ambulans bulunmaktadır. Gereken yer ve zamanlarda
hastalarımız ambulans helikopter ve uçaklarla da hastanelere
taşınmaktadır. Toplam 11.961 sağlık personeli görev
yapmakta, hemşehrilerimize hizmet vermektedir. İlimizde 2002de 800
olan yatak sayısı 2018 itibarıyla yüzde 273 artarak 2.984e
yükselmiştir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Sayın Kasap
8.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
Kütahya Eti Gümüş Maden İşleme Fabrikasında işten
çıkarılan işçilerin mağduriyetine, Kütahya Belediyesinde
kepçe operatörü olarak çalışan İbrahim Atalayın
vefatının iş cinayeti olduğuna ilişkin
açıklaması
ALİ
FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ocak
ayında Kütahya Eti Gümüş fabrikasından 950 işçimiz
çıkarıldı; özlük haklarını alamadan, kıdem ve
ihbar tazminatlarını alamadan ve üç aydır
maaşlarını alamadan bu karda kışta açıkta
kaldılar. Dün de 5 ilde özelleştirme yapıldı, Tank Palet
Fabrikası özelleştirildi. Özelleştirmede amaç üretimin
artması, istihdamın artmasıydı; tam tersi oldu.
Ayrıca,
çok zor şartlarda bu karda çalışan Kütahya Belediyesi
çalışanlarından kepçe operatörü İbrahim Atalay
kardeşimiz vefat etmiştir. Dün elim bir iş kazası sonucu
iş cinayeti ortaya çıktı.
Siz
boş işlerle uğraşırken garipler işsiz
kalıyor, garipler aç kalıyor, garipler ölüyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Gergerlioğlu
9.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun,
yargının siyasallaşmasının vahim sonuçlar
doğurduğuna, anne-baba tutukluluğu konusunda Meclisin inisiyatif
alarak yasayla düzenleme getirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yargının
siyasallaşması çok vahim sonuçlar doğurmaktadır. Bunlardan
en büyüğü AK PARTİ iktidarının yönlendirmesiyle bunu emir
telakki eden hâkimlerin aldığı anne-baba tutukluluk
kararlarıdır. Anne-baba tutuklulukları günümüzde çok vahim,
nesli tehdit eden sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Annesinden
ayrılırken çığlık çığlığa
ağlayan çocuklar, evde Anne, anne diye gezinen 2 yaşındaki
bebekler yürekleri kanatmaktadır. Bana gelen bir iletide
Kızımın tutukluluk süresinde 2 torunumla geçirdiğim
zamanda torunlarımın Annem nerede? Ne zaman gelecek? soruları
ve cezaevinde annelerinden nasıl ayrıldıklarını
anlatmak çok zor. diyor bir kişi. Bir başka kişi ise
Ağabeyim Mikail Kaya ve eşi Pembe Kaya 4 Aralık 2018den beri
farklı illerde tutuklular ve tutuklandıktan sonra kızları
Nesibeye -2,5 yaşında- konuşma geriliği ve anksiyete
bozukluğu tanısı konuldu. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Meclisimizin anne-baba
tutuklulukları konusunda mutlaka inisiyatif alması ve bir yasayla
buna düzenleme getirmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Sayın Gazel
10.- Kütahya Milletvekili İshak Gazelin, Kütahya ve
çevresinde yoğun kâr yağışı nedeniyle kapanan
yolların açılması için il özel idaresi, Kütahya Belediyesi ve
Karayollarının ekipler hâlinde çalışma
yaptığına ve bu çalışmalar esnasında
hayatını kaybeden kepçe operatörü İbrahim Atalaya Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İSHAK
GAZEL (Kütahya) Teşekkür ediyorum.
Dün,
Kütahya ve çevresinde olumsuz hava koşulları ve yoğun kar
yağışı etkili oldu. İl özel idaremiz, Kütahya
Belediyemiz ve Karayolları, yolların açılmasıyla ilgili çok
özverili ekipler hâlinde çalışmalar yaptılar. Bu
çalışmalar esnasında Kütahya Belediyesi
çalışanımız kepçe operatörü İbrahim Atalay, millete
hizmet etmek için yol açma çalışması yaparken maalesef elim bir
kaza sonucunda hayatını kaybederek bir görev şehidi
olmuştur. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun.
Ailesine ve yakınlarına sabırlar diliyorum,
Kütahyamızın başı sağ olsun.
Bu
yoğun, olumsuz hava koşullarında, yoğun kar
yağışı altında çalışma yapan tüm ekiplere de
başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan
11.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Cumhurbaşkanının ve AK PARTİ hükûmetlerinin esnafın
yanında olduğuna ve olmaya devam edeceğine ilişkin
açıklaması
HACI
ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
2002
yılında 154 milyon lira olan Hazine destekli esnaf kredileri
bakiyesi, 2018 yılında 31,1 milyar liraya yükseldi. Esnafa destek 202
kat arttı. 2002 yılında esnafa uygulanan faiz oranı yüzde
47yken, bugün faiz oranı yüzde 5 seviyesine geriledi. Esnaf ve
sanatkârların işletme ve yatırım kredisi
ihtiyaçlarını karşılamak üzere Halkbank tarafından
2019 yılında yaklaşık 350 bin esnafımıza 22
milyar liralık kredi kullandırılacak. AK PARTİ
hükûmetlerimiz, toplumumuzun omurgası olan esnafımızın
daima yanında olmuş, olmaya da devam edecektir. Her zaman esnaf ve
sanatkârın sesine kulak veren ve sahip çıkan, esnaf ve sanatkâr
camiasıyla birlikte olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Cora
12.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, yerli ve millî
bir modelle dijital teknolojiye ulaşılması gerektiğine,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Deneyap Teknoloji Atölyesi
Projesini başlattığına ilişkin açıklaması
SALİH
CORA (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dijital
çağda yaşıyoruz. Türkiye, yerli ve millî bir modelle dijital
teknolojiye ulaşmalıdır. Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımızın koordinasyonunda, 81 ilde 100 DENEYAP
atölyesi kurulacağı duyuruldu. DENEYAP atölyelerinde yenilikçi bir
eğitim modeli esas alınarak, tasarım, üretim, robotik kodlama,
yazılım, enerji ve siber güvenlik teknolojileri, havacılık
ve uzay, nanoteknoloji ve yapay zekâ gibi alanlarda hem teorik ve hem
uygulamalı eğitimlerin ücretsiz verileceği Sayın
Bakanımız Mustafa Varank tarafından
açıklanmıştır. 12 ilde uygulanmaya başlanacak olan
proje, 2020 yılında 81 ile yayılacaktır.
Başkalarının
geliştirdiği bilim ve teknolojiyle rekabet gücümüzü
geliştiremeyiz. Bu sebeple, kendi beyin gücümüzü destekleyecek, dünyayla
rekabet edebilecek nitelikli insan gücünü yetiştireceğiz. Bu projenin
uygulanmasında emeği geçen Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Durmuşoğlu
13.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
16 Ocak Atatürkün Osmaniyeye gelişinin 94üncü yıl dönümü
vesilesiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürke ve tüm şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine, sel felaketi nedeniyle zarar gören hemşehrilerine geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Osmaniyenin
millî mücadelemizde yazdığı kahramanlık destanını
yakından bilen, toplumun yüksek vasıflarına güvenen,
kazanılan her türlü zaferin milletin eseri olduğunu ifade eden
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün doksan dört
yıl önce Osmaniyeye yapmış olduğu ziyaretin gururu
içerisindeyim.
Halkımız
tarafından büyük bir coşkuyla karşılanan Gazi Mustafa Kemal
Atatürk Osmaniye kasabasını ve buranın halkını
ziyaret edebildiğimden çok memnun oldum. Halkın gösterdiği kalbî
ve samimi tezahürattan fevkalade mütehassisim. Bu güzel kalpli, mert insanlar
arasında daha ziyade kalmak saadeti için ayrıca fırsat
arayacağım. sözleriyle vatandaşlarımızı
onurlandırmıştır.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Osmaniyeliler olarak dün
olduğu gibi bugün de atalarımızın bize emanet ettiği
bu cennet yurda her yönüyle sahip çıkarak millî iradenin, demokrasinin ve
değerlerinin yanında olmaya devam edeceğiz.
Bu
duygu ve düşüncelerle Gazi Mustafa Kemal Atatürke, silah
arkadaşlarına ve tüm şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet
diliyor, değerli hemşehrilerimi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. Ayrıca, bölgemde sel felaketi nedeniyle zarar gören
hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
BAŞKAN
Sayın Özer
14.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Türkiye'nin
tarımda artık kendi kendine yeten ülke olmadığına,
üreticiyi destekleyen tarım politikasıyla üretim yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYDIN
ÖZER (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye
artık tarımda kendi kendine yeten bir ülke değil. Saman ithal
etmek iktidarı bozmadı, şimdi de kuru soğan ithalatına
başlıyor. Depo baskınlarıyla uyuşturucu muamelesine
maruz kalan kuru soğanın fiyatı düşürülemeyince bir ithalat
kararıyla gümrük vergisi sıfırlandı. Oysa ithalat çözüm
değil; üreticiyi destekleyen bir tarım politikasıyla planlı
ve sağlıklı bir üretime gidilmelidir. Mesela, gelecek yıl
aynı sorun yaşanacak mı? Bir planlama yapılıyor mu?
Yine ithalat mı çözüm olacak?
Hükûmet
bugün için her konuda kendini haklı çıkarıyor ama ileride Meclis
tutanaklarına bakan olursa diye not düşmek isterim: Değerli
vatandaşlarımız, Erdoğan döneminde ülke kuru soğana
bile muhtaç edildi. Bunlar Niğdede soğan üreticisini küstürdü,
Ukraynadan soğan ithal etti. Diyorlardı ki Avrupa Birliğine
gireceğiz. ama girdikleri yer soğan depoları oldu.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Arslan
15.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, intibak
yasasının ne zaman çıkarılacağını, aynı
süre çalışıp aynı primi ödeyen emekliler arasındaki
eşitsizliğin sebebini, emeklilikte yaşa takılanların
mağduriyetinin ne zaman giderileceğini ve taşeron işçilerin
tamamının ne zaman kadroya alınacağını Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığına soruyorum:
1) Ülkemizde yıllarca çalışıp da
2000 yılı öncesi emekli olanların aldığı emekli
ücretleri ile aynı süreler içinde çalışıp aynı primi
ödeyen 2000 yılı sonrası emekli olan emeklilerin
aldığı ücretler arasında önemli farklılıklar
vardır. Bu farklılığın giderilmesi için intibak
yasasını ne zaman çıkaracaksınız?
2) 2000 yılı sonrası emekli olan
emeklilere düşük ücret ödenmesinin sebebi nedir?
3) Aynı süre çalışıp aynı
primi ödeyen emekliler arasındaki bu eşitsizliğin sebebi nedir?
4) İktidarınızın
yapmış olduğu uygulama nedeniyle emeklilikte yaşa
takılanlar büyük mağduriyet yaşamaktadırlar. Bu
mağduriyeti gidermek için ne zaman bir düzenleme yapacaksınız?
5) Taşeron işçilerimizden birçoğu
kadroya geçirilememiştir. Kadro dışı
bırakılmış olan taşeron işçilerimizin tamamı
ne zaman kadroya alınacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bülbül
16.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydın
ili Efeler ilçesi Kalfaköy Mahallesinde ADÜ Hastanesine ve zeytin
alanlarına bitişik jeotermal santral kurma izninin neden
verildiğini Çevre ve Şehircilik Bakanından, jeotermal
atıkların insan sağlığı için tehlikesinin
farkında olup olmadığını Sağlık
Bakanından, Aydının havasını, suyunu,
toprağını, insanını zehirleyen JESlerden
vatandaşı koruma görevinin olup olmadığını
Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Aydın ili Efeler
ilçesi Kalfaköy Mahallesinde ADÜ Hastanesine 300 metre uzaklıkta, zeytinlik
alanların hemen yanı başında yasalara aykırı
şekilde jeotermal santral yapılmak isteniyor. 3570 sayılı
Yasada Zeytinlik alanına 3 kilometreden yakın kimyevi atık
bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve
işletilemez. denilmesine rağmen hukuk, insan
sağlığı, doğa ve güvenlik hiçe sayılıyor.
Birinci sınıf tarım alanı içerisine, birinci
sınıf sulama alanı içerisine ve yerleşim alanlarına
JES kurulamaz.
Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı,
Aydın Kalfaköyde ADÜ Hastanesine ve zeytin alanlarına bitişik
jeotermal santral kurma iznini neden verdiniz?
Sayın Sağlık Bakanı, jeotermal
atıkların insan sağlığı için ve hastanede tedavi
gören yurttaşlarımız için doğurduğu tehlikenin
farkında mısınız?
Sayın Tarım Bakanı, Aydının
havasını, suyunu, toprağını, insanını
zehirleyen JESlerden vatandaşı korumak göreviniz değil midir?
Sayın bakanlar, ne yazık ki toprak sizi kabul
etmeyecek.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aycan
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
tıp fakültelerinin genel bütçeden yeterli ödenek alamadığı
için ekonomik sıkıntı içerisinde olduğuna ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, üniversite hastaneleri tıp fakültelerinin eğitim,
araştırma ve uygulama merkezleridir. Esas varlık sebebi tıp
öğrencisi ve uzmanlık öğrencilerinin eğitimidir. Aynı
zamanda buralar uygulama merkezidir ve tedavi hizmeti vermektedir. Fakat
tıp fakülteleri genel bütçeden yeterli ödenek alamamaktadır, kendi
döner sermaye bütçesiyle işletilmektedir. Çok özel tedavi hizmeti veren
tıp fakültesi hastaneleri ekonomik sıkıntı içerisindedir,
gelirleri giderlerini karşılayamamaktadır ve hepsi borçludur.
Borçları yapılandırılmalıdır ve genel bütçeden ek
ödeneğe ihtiyaçları vardır, bu
karşılanmalıdır. Aksi durumda, sağlık hizmeti ve
tıp eğitimi zarar görecektir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Adıgüzel
18.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, şoför
esnafının zor durumda olduğuna ve verilen sözlerin yerine
getirilmediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkürler Sayın Başkan.
24
Haziran seçimlerinden önce, 1 Haziran 2018de İstanbul Özel Halk Otobüsü
Sahipleri ve İşletmecileri Esnaf Odasının
toplantısında Sayın Erdoğan dolmuş esnafına müjde
verdi, dedi ki: Götürü usulden defter usulüne geçin, KDVyi yüzde 18den yüzde
1,5a indirelim ya da gelir vergisinden indirim yapalım. Bunu
yapmadıkları gibi, hatta bunu vadederken başkanlık
sistemine geçmenin de bu işi kolaylaştıracağını
ifade etti. Başkanlık sistemine de geçti, üstüne de bir sürü ekonomik
sıkıntılar oldu. Dolmuş esnafı zor durumda; yakıt
fiyatları, taşıt fiyatları, ücretsiz taşınan
yolcu oranı arttı fakat bu konuda hiçbir gelişme olmadı.
Şu anda Orduda 320 esnaf beni dinliyor, hepsi zor durumda. Madem bizim
sözlerimizi dinlemiyorsunuz -dün de yaşadık, emeklilikte yaşa
takılanlarla ilgili vaatlerinizi yerine getirmediniz- bari kendi
verdiğiniz sözleri tutun diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Arık
19.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, bir FETÖ
sanığının 2007den sonraki Millî Piyango
çekilişlerinde büyük ikramiyeleri kendi adamlarına
çıkarttıklarını mahkemede itiraf edip etmediğini,
yılbaşı büyük ikramiyesinin iktidara yakın bir iş
adamına çıkartıldığı ve bu paranın da Bilal
Erdoğanın yöneticisi olduğu bir vakfa
aktarıldığı iddiasının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yıllardır
bu ülkenin donanımlı, birikimli, zeki, yurtsever
çocuklarının alın teri, emekleri, gelecekleri, hayalleri
çalındı. FETÖnün çocukları ise mevcut iktidarın
desteğiyle soruları çalarak mülkiyeye, adliyeye, askeriyeye, devletin
bütün kilit noktalarına yerleştirildi. Hatırlayınız,
biz bu duruma isyan ettiğimizde Sorular çalınıyor.
dediğimizde, o dönemin Başbakanı Ne soruların
çalınması? Çok güzel sınavlar yapılıyor. diyordu.
Şimdi
yeni bir iddia var. Buradan soruyorum: Bir FETÖ sanığının
mahkemede, 2007den sonra bütün Millî Piyango çekilişlerinde bir sistemle
büyük ikramiyeleri kendi adamlarına çıkarttıklarını
itiraf ettiği doğru mu? Şimdi ise aynı yöntemle
yılbaşı büyük ikramiyesinin iktidara yakın bir iş
adamına çıkartıldığı ve bu paranın da Bilal
Erdoğanın yönetici olduğu bir vakfa
aktarıldığı iddia ediliyor. Bu iddia doğru mu?
Biliyoruz ki siz FETÖden, FETÖ de sizden çok şeyler öğrendi. Sizler
aynı menzile farklı yoldan yürüyen tek yumurta ikizleriydiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Filiz
.
20.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin,
Suriyelilerin bazı illerde demografik yapıyı
değiştirmeye başladığına ilişkin
açıklaması
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Suriyeliler
bazı illerimizde demografik yapımızı değiştirmeye
başlamışlardır. Kilis ilinden örnek vermek istiyorum:
Belediye Başkanı şehir girişine astığı
afişte nüfus dağılımını 93 bin Kilisli, 131 bin
Suriyeli olarak belirtmiştir. 2018 yılı içinde toplam 4.111
doğum olayının 2.524ü Suriyeli, 1.587siyse Türk
vatandaşıdır. Toplam 50.054 öğrencinin 24.376sı
Suriyeli, 25.678i Türk öğrencidir. Ticaret ve sanayi odasına
kayıtlı 950 firmanın 206sı Suriyeli, 744ü Türktür.
Bunlar 5174 sayılı Kanuna ve bağlı yönetmeliklere göre
odada seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Bugünlerde ticaret ve sanayi
odasına yapılan kayıtların yüzde 80i Suriye, yüzde 20si
Türk uyruklu kişilerden oluşmaktadır. Önlem alınmazsa bir
süre sonra oda başkanının Suriyeli olması bizleri
şaşırtmayacaktır.
BAŞKAN
Sayın Taytak
21.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın, Ege
Bölgesi için Afyonkarahisara kurulacak hayvan giriş kontrol
noktasının hayvancılık sektörüne katkı
sağlamasının yanı sıra istihdam imkânı
yaratacağı için önemli olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET
TAYTAK (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Afyonkarahisar
ilimizin başlıca gelir kaynağı tarım ve
hayvancılıktır. İlimiz küçükbaş hayvancılık
kapsamında önemli bir gelir kaynağına sahiptir; pırlak,
dağlıç, ramlıç ırkı koyun türleri bunlardan
bazılarıdır. Biz Afyonkarahisarda Ege Bölgesi için bir hayvan
giriş kontrol noktası oluşturulmasını talep
etmekteyiz. Bu şekilde, bu bölgemizin aynı Trakya bölgesinde olduğu
gibi hastalıktan ari bölge olması sağlanabilir. Öte yandan, bu
proje Ege Bölgesi ve Çanakkale ilimiz üzerinden İstanbula ve Trakya
bölgesine gerçekleştirilen hayvan nakillerinin daha güvenli olması ve
Trakya bölgesinin ari kalmasına katkı sağlaması yönünden de
önemlidir. İlimiz konum itibarıyla Egenin giriş noktası
olarak avantajlı bir yerdedir. Afyonkarahisara kurulacak bir kontrol
noktası ilimiz hayvancılık sektörüne katkı
sağlamasının ötesinde sunacağı istihdam imkânı
yönüyle de tarafımızca önemli ve değerli görülmektedir.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Şimdi
de grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk
olarak, İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Sayın Ağıralioğlu
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Ağıralioğlu.
22.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, iktidar grubunun EYT grubunu temsilen Genel
Kurulu izlemeye gelenlerin varlığından rahatsız
olmasından ümitlendiğine ve fırıncıların
çalışma şartlarının iyileştirilmesi konusunda
taleplerinin olduğuna ilişkin açıklaması
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Danışma Kurulunda Cahit Beye söyledim,
Genel Kurulla da paylaşmakta fayda gördüğüm için söylüyorum, dün EYT
oylamasında EYT oylamasını kapalı yapmak istikametinde
iktidar grubumuzun hassasiyet göstermesini çok beğendim. Ben bu tür
taleplerimizle ilgili iktidar grubunun kalbini biraz yitirdiğini
düşünenlerdenim. Ama dün EYT grubunu temsilen bizi izlemeye gelen
arkadaşlarımızın buradaki varlığından
iktidar grubumuzun mahcubiyet duymasından gerçekten ümitlendim. Demek ki
hâlâ vicdanınıza, kalbinize dokunabileceğimiz bir yer var.
Dolayısıyla biz bundan sonraki taleplerimizi de bu seçim
sathında, bu, Bizi açıktan oy kullanırken görmesinler.
mahcubiyetinin üzerine talep olarak size ifade edeceğiz. O yüzden dünkü
reddedilen oylamanın hissemize düşürdüğü kâr budur. Çok
bahtiyarım yani mahcup oluyor olmanızdan, birincisi bu.
Bir
de bu fırıncılarla ilgili talebimiz dile getirildi. Bu talebin
içerisinde dün bizim konuşmamızın peşine hatırı sayılır
miktarda şöyle bir talep geldi, arkadaşlarımız buna kulak
versinler lütfen: Fırınlarda çalışan arkadaşların
çalışma şartları çok kötü. Yani bu fırınların
hakkı hukukuna cümle kurulurken fırınlarda çalışan
arkadaşlarımızın nöbetçilikleri, izinleri, günleri, hiçbir
şeyleri yok, onların da çalışma şartları çok
kötü, o mevzuda da bir talep var, biz bunu müşahhas hâle getireceğiz,
Genel Kurulun takdirine sunacağız.
Arz
ederim Genel Kurula.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu.
Sayın
Akçay
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
aşırı yağış nedeniyle Manisanın ilçelerinde
meydana gelen zararın tespit edilerek mağduriyetin giderilmesi
gerektiğine, çalışanların sosyal güvenlik ve iş
mevzuatına yönelik önemli beklentileri olduğuna, güney
sınırı boyunca Suriyede güvenli bir bölgenin inşa
edilmesi, teröristlerin bölgeden temizlenmesi ve Türkiyenin güvenliğine
tehdit oluşturabilecek hiçbir girişime fırsat verilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz
günlerde, 10-12 Ocak tarihlerinde, Manisada üç gün boyunca yoğun
yağışlar yaşandı. Metrekareye düşen 200 kilogram
ortalama yağış sonrasında sulama kanalları ve dereler
taştı, Manisa Ovası âdeta sulara gömüldü. Merkez ilçelerin
yanı sıra Saruhanlı, Turgutlu, Akhisar ilçelerinde de hasar
oldukça büyüktür. Özellikle evlerinden tahliye edilmek zorunda kalan aileler
ile tarım arazilerindeki hasarlar önemle ele alınmalıdır.
Tarım arazilerinin yüzde 70i sular altında kalmıştır.
Manisada aşırı yağıştan kaynaklanan
zararların bir an önce tespit edilerek
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi
gerekmektedir. Bu vesileyle Manisalı hemşehrilerimize geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum.
Sayın
Başkan, yeni yılda, çalışanlarımızın sosyal
güvenlik ve iş mevzuatına yönelik önemli beklentileri vardır.
Başlıklar hâlinde belirtmemiz gerekirse: İşçi ile
işveren haklarının dengeli bir şekilde korunması
gerekmektedir. İşveren-işçi ilişkisinden kaynaklanan
sorunların ortadan kaldırılması için ara buluculuk
müessesesi yeniden gözden geçirilmelidir. Ülkemizin çalışma
hayatını düzenleyen mevzuatlar gelişen ve değişen
çalışma koşullarına adapte olacak şekilde yeniden
revize edilmelidir. Mevcut mevzuat ve hukuk sisteminin birbiriyle
çelişmemesi için taraflar bir araya gelerek uygulama ve karar verme
argümanlarını gözden geçirmeli ve kıdem tazminatı sorunu da
çözülmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Akçay.
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Suriyede
çok hızlı gelişmeler yaşanıyor. ABDnin çekilme
kararı ve bölgedeki PKK/PYD varlığıyla başlayan
tartışmalar ve gelişmeler güney sınırlarımız
boyunca Suriyede güvenli bir bölge inşa edilmesi hususunu gündeme
taşımıştır. ABD ile Türkiye arasındaki
görüşmelerde güvenli bölge inşasının netleşmesi
beklenmektedir ancak bu süreçte dikkat çekmek istediğimiz çok önemli bir
husus vardır: Güvenli bölge inşası, bölgede teröristlerin nefes
alacakları bir ortam oluşturmamalıdır. Suriyenin
kuzeyindeki tampon bölge teröristlere kesinlikle can suyu
olmamalıdır. Hele Irakın kuzeyinden Akdenize ulaşacak bir
terör koridoruna veya özerk bölge inşasına asla göz
yumulmamalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, sözlerinizi bağlayın Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teröristler bölgeden temizlenmeli ve sahada Türkiyenin
güvenliğine tehdit olabilecek hiçbir girişime fırsat
verilmemelidir.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın
Bilgen
24.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, genç işsizlik
rakamlarının âdeta ekonomik OHAL ilan etmeyi gerektirecek düzeyde
olduğuna, sırf eleştiri yapıyor diye insanların
görevinden uzaklaştırılmasını makul görmediklerine,
Libya Parlamento Sözcüsü el-Maryaminin Türkiyeye yönelik ithamlarına,
seçmen kayıtlarıyla ilgili tartışmaların seçime gölge
düşürecek düzeyde olduğuna ve konunun ciddiyetle ele
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYHAN
BİLGEN (Kars) Sayın Başkan, dün TÜİK genç işsizlik
rakamlarını açıkladı, yüzde 22li rakamlarla
karşı karşıyayız. Burada özellikle ekonomik sorunlarla
ilgili araştırma önergeleri
Evet, yani, teknik bir
tartışma düzeyinde gibi görülüyor ve sosyal boyutu, uzun ve
kalıcı tahribat oluşturacak boyutu ne yazık ki çok dikkate
alınmıyor. Yüzde 22 alarm sinyalidir, yüzde 22 rakamı âdeta bir
ekonomik OHAL ilan etmeyi gerektirecek düzeydir ama ne yazık ki bu konu
ciddiyetiyle ele alınmıyor ve sadece bir ekonomi
tartışması gibi görülerek sosyal boyutundan da uzaklaşılıyor.
Yine,
Sayın Başkan, işten çıkarmalar, işten
uzaklaştırmalarla ilgili zaman zaman somut örnekler veriyoruz.
Elbette sorun, sadece kişilerin sorununu burada gündeme getirmek
değil ama bunun üzerinden toplumda yanlış oluşan bir
algıyı ve bir uygulamayı mahkûm etmek. Cemil Kılıç
ilahiyatçı, sosyal medyadan birçoğumuz tanıyoruz ve muhtemelen
görüşleri itibarıyla da en çok bizim partimize karşı
açık eleştirileri var ama görüşlerinden dolayı görevinden
uzaklaştırılmış olması asla kabul edilebilir bir
durum değil. Hiç kimsenin, hangi görüşü savunuyor olursa olsun,
sırf eleştiri yapıyor diye, sırf aykırı
düşünceler savunuyor diye bir gazete tarafından hedef gösterilip
ardından da görevden uzaklaştırılmasını makul
göremeyiz, normal göremeyiz. Bu konuda ikna edici bir izahın,
açıklamanın olması gerektiğini düşünüyoruz.
Yine,
Sayın Başkan, Libya Parlamento Sözcüsü el-Maryaminin doğrudan
Türkiyeye yönelik çok ağır ithamları var, sözleri var.
Bilmiyorum, arkadaşlarımız ne kadar takip edebildiler ama
Türkiyeyle ilgili çok somut ve çok ileri düzeyde iddialarda bulunuyor.
İddialarından birisi, daha önce yakalanan silah yüklü gemilerle
ilgili, 2 kez yaşandı bu süreç.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Bilgen.
AYHAN
BİLGEN (Kars) Türkiye'nin Libyayı karıştırmak için
silah sevkiyatı yaptığı iddiasında bulunuyor
Parlamento sözcüsü. Türkiye-Libya dostluğu çok tarihî bir dostluktur ve
elbette ki liderler değişir, iktidarlar değişir, partiler
değişir ama Libya son on yılda çok travmatik bir süreç
yaşamıştır, şu anda da fiilen bölünmüştür Libya,
iç savaş yaşamaktadır, farklı bölgelerini farklı
gruplar kontrol etmektedir. Libyaya müdahale yapılırken Türkiye,
NATO müdahalesine karşı çıkmış ama sonra oraya yönelik
birtakım operasyonlarda Türkiye'nin taraf olduğu herkes tarafından,
bütün dünya tarafından izlenmiştir. Libyayla ilgili sergilenecek
tavır sadece partiler arası, sadece hükûmetler arası ilişki
değildir, toplumlar arası ilişkidir. Bunu bir güven
bunalımına dönüştürmeye de hiç kimsenin hakkı yok. Bunun
bedelini Türkiye'nin önümüzdeki on yıllar boyunca ödemek zorunda
kalması da asla kabul edilebilir bir durum değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen.
Buyurun.
AYHAN BİLGEN (Kars) El-Maryami iki konuya dikkat
çekiyor Sayın Başkan: Biri, silah sevkiyatı ve iç
karışıklıklarda Türkiye'nin taraf olduğu; ikincisi de
gençleri -kendi ifadesiyle aktarıyorum- yoldan çıkaracak ahlak
dışı dizilerin, Türkiye kökenli dizilerin Libyada televizyon
kanallarında yayınlanmasıdır. Bu konu, elbette ki
toplumların değer yargılarıyla ilgilidir. Sadece turist
çekme hevesiyle eğer bir başka sosyal soruna sebebiyet veriyorsak bu
da galiba yüzleşilmesi gereken bir durum.
Son olarak Sayın Başkan: Dün burada
araştırma önergesinde gündeme getirdik ama durum gerçekten vahim
düzeyde. Siirtte 5 bin civarında kaydı silinmiş seçmen var ve
bunların tekrar kayıtlarının yapılması için
arkadaşlarımız yoğun bir temas içindeler ama nüfus müdürü
şehri terk etmiş durumda, orada da tek personel günde en fazla 70
kayıt yapıyor. İki gün var ve 5 bin kayıt silinmiş
durumda. Bu tip sorunların çözümü konusunun galiba daha ciddi ele
alınması gerekiyor, seçmen kayıtlarıyla ilgili
tartışmalar, sildirmeler, kaydırmalar bu seçime gölge
düşürecek düzeydedir. Bu konunun daha ciddi ele alınması için
Genel Kurulun dikkatine sunuyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bilgen.
Sayın Bayraktutan
25.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin mutlaka
giderileceğine, Cerattepenin bir hukuk garabeti, çevreyle alakalı
bir katliam olduğuna ve mücadeleye devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerimin başında
Dün büyük bir
beklenti içerisindeydi -kamuoyunda EYT diye tabir edilen- emeklilikte
yaşa takılanlar. Bu konuda ne yazık ki Meclisten beklenen olumlu
haberi alamadılar. Bu konuda yüce Meclisten kamuoyuna bir kere daha
şunu seslenmek istiyorum: Her ne kadar dün bir yol kazasına
uğramış olsa da, 1inci partinin oylarıyla reddedilmiş
olsa da bu gündemde kalacaktır, emeklilikte yaşa takılanlarla
alakalı bu sorun mutlaka giderilecektir; önce onu ifade etmek istiyorum.
Ardından,
Türkiyedeki önemli meselelerden biri, geçen dönemlerde Türkiyeyi meşgul
eden, çevre mücadelesinin en önemli kilometre taşlarından biri olan
Cerattepe. Cerattepeyle alakalı olarak birçok kereler
yaptığımız konuşmalarda şunu ifade etmiştim:
Eski Türkiye ve yeni Türkiye diye tabir edilen bu düzende, eski Türkiyede,
ihaleye fesat karıştırmak ve arkasından, 6831
sayılı Orman Yasasına muhalefetle alakalı suçlarda bu
suçların sanık tarafında genelde gerçek kişiler olurdu.
Yeni Türkiye tabir edilen bu düzende ise ne yazık ki bu suçlar
sanık tarafında- devlet tarafından işleniyor, ne
yazık ki kamu görevlileri de alet oluyor. Vatandaş devlete
karşı ormanı koruyor ve ihaleye fesat karıştırma
suçları kamu görevlileri tarafından işleniyor.
Cerattepede
böyle bir garabetle karşı karşıya kalındı. Bir
paket ihale bir ilgili şirkete verildi. Yandaş müteahhit yargı
kararlarını da kendine dayanak teşkil ederek
Şu anda
Artvinde hukuksuz bir şekilde maden çıkarma işlemiyle
karşı karşıya kalınıyor. Artvinde çevreciler,
Artvinde yaşayanlar buna karşı ciddi bir direnç göstermiş
olmalarına rağmen...
İlginç
olan şudur: Bu konuda çevrecilerin yapmış olduğu bütün bu
direnç ve muhalefet, çevreyi yok etmeye ilişkin bu
çalışmanın ortadan kaldırılmasıyla alakalı,
ilgili daireler, ilgili kamu kuruluşları nezdinde
yaptığı girişimler sonuçsuz kalıyor. Çevre
müdürlüklerine, DSİye suların pis akması nedeniyle ortada olan
bu durumun engellenmesi için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Bayraktutan.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin)
birçok dilekçe veriliyor ama ne yazık ki duvara
çarpıyorlar.
Daha
ilginç olan bir şeyi söyleyeyim: Yandaş iş adamı olarak
tabir edilen bu şirketin bekçiliğini ne yazık ki Türk
Silahlı Kuvvetlerinin jandarmalarına yaptırıyorlar. Daha
ilginç olanını da söyleyeyim -bunu komisyonda Jandarma Genel
Komutanına, İçişleri Bakanına söyledim, Bu devlet o kadar
aciz midir? dedim- bu yandaş iş adamı bu askerlerin
iaşelerini kendi karşılıyor. Buna ilişkin
yazılı soru önergeleri verdik ama ne yazık ki bugüne kadar bu
soru önergelerimiz cevapsız kaldı.
Buradan
bir kere daha haykırmak istiyorum, bir kere daha anlatmak istiyorum:
Cerattepe bir hukuk garabetidir, çevreyle alakalı bir katliamdır. Bu
katliama karşı Artvinlilerin bugüne kadar yaptıkları bu
mücadele, sadece Artvin ölçeğinde değil Türkiyedeki çevre
mücadelesinin en önemli mihenk ve kilometre taşlarından bir
tanesidir. Bu mücadele için yola çıktığımızda
şunu demiştik: Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez. Bu
mücadele her ne kadar sekteye uğramış gibi gözükse de sonsuza
kadar devam edecektir. İlgili şirket oradaki alet edevatını
alarak, o yapmış olduğu katliamı sona erdirerek Artvini
terk edecektir. Bunu bir kere daha kamuoyuyla paylaşıyor,
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayraktutan.
Sayın
Özkan, buyurun.
26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, demokrasinin
en ileri yönetim modeli olduğuna ve demokrasinin tam anlamıyla egemen
olması hâlinde o ülkenin ekonomik olarak kalkınacağına,
diplomatik olarak en nüfuzlu yere ulaşacağına, sosyolojik olarak
da ulusal barışı hayata geçireceğine, 16 Ocak 1998de Refah
Partisinin kapatılmasıyla demokrasiye vurulan darbenin en
baştaki mağduru Necmettin Erbakan Hocayı rahmetle yâd
ettiğine ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bilindiği
üzere, demokrasi, insanoğlunun geliştirdiği en ileri yönetim
modelidir. Tabii, tarihsel seyri içerisinde demokrasi zenginleştirilerek
çoğulcu, özgürlükçü ve katılımcı niteliğe
bürünmüş ve bugün insanlığa umut vadeden, sorunları çözen,
ekonomik sorunları ortadan kaldıran bir yönetim modeli olarak öne
çıkmıştır. Çoğulcudur çünkü
farklılıkları zenginlik olarak görür. Özgürlükçüdür,
sayısına ve sosyal, siyasi talebine bakmaksızın herkesin
özgürlük taleplerini hayata geçirir. Katılımcıdır, kendi
geleneğimizde de var olan istişare kültürünü hayata geçirerek en
doğru kararları alma mekanizması olarak öne
çıkmıştır.
Bunları
niçin anlatıyoruz? Bakınız, bir toplumun, bir milletin ve bir
devletin ekonomik, sosyal ve siyasi potansiyelini en ileri düzeyde ortaya
çıkarmanın yöntemi olarak demokrasi öne çıkar. Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir. anlayışıyla
eğer bir ülkenin millî iradesinin önündeki engeller
kaldırılır, demokrasi tam anlamıyla egemen olursa o ülke
ekonomik olarak kalkınır, diplomatik olarak bölgesel ve küresel
ittifakların içerisinde en nüfuzlu yere ulaşır ve sosyolojik
olarak da ulusal barışını hayata geçirir.
İşte,
demokrasimiz tarih boyuncu sürekli tehdit altında olmuştur.
Aslında demokrasimize karşı olan tehditlerin arkasında
ülkemizin ekonomik potansiyelini bastırmak, diplomatik gerçekliğini
zayıflatmak ve küresel bir güç olma mücadelesini engelleme
girişimleri vardır. İşte, demokrasimize karşı
yönelen tehlike ve tehditler tarih boyunca darbeler ve muhtıralarla var
olagelmiştir. İşte bu darbe sürecinin maalesef en önemli
yıpratıcı süreçlerinden birisi de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Özkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli)
28 Şubat 1997de başlayan ve daha sonra Refah
Partisinin kapatılması davasıyla devam eden ve 16 Ocak 1998de
de Refah Partisinin tamamen kapatılması süreciyle sona eren ve bin
yıl sürecek diye ifade edilen 28 Şubat darbe teşebbüsüdür.
28
Şubat darbe teşebbüsü asla irtica, laiklik, çağdaşlık,
gericilik denkleminde değil, bu ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasi
potansiyelini bastırmayı Toynbee Osmanlı medeniyeti
yıkılmış bir medeniyet değil, durdurulmuş bir
medeniyettir. diye ifade etmiştir. Cumhuriyetimiz ve demokrasimizle
birlikte işte, tarihten beri dünyada egemen
kıldığımız demokrasi, özgürlük, refah, güven ve
barış iklimini devam ettirmeyi hep birlikte sürdürmeliyiz.
Bu
vesileyle 16 Ocak 1998te kapatılan ve demokrasimize vurulan o darbenin en
büyük mağdurlarından olan başta rahmetli Necmettin Erbakan
Hocayı rahmet, minnet ve hayırla yâd ediyorum. Ve yeniden bu ülkeye
yönelecek bu tür tehlike ve tehditlerin yaşanmamasını temenni
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Başkanım, bir cümlem var
kayda geçmesini istiyorum.
BAŞKAN
Evet, Sayın Ağıralioğlu, buyurun.
YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Cahit Beyi dinledim, cevap olsun
mahiyetinde bir cümle değil bu kuracağım.
Hükûmetin
on altı yıllık siyasi vizyonunun arkasında 28 Şubatta
yaşanan siyasi, idari, iktisadi savrulmanın ciddi katkıları
var. Rahmetle, minnetle andığımız bir sürü mağduru
vardır ama Hükûmetin boynuna borç olan bir şey daha vardır. 28
Şubat sürecinin keyfîliğinin gadre uğrattığı bir
dünya adam 28 Şubat mağduru olarak cezaevlerindedir, yıllar
geçti. Bunlarla ilgili hatırı sayılır hiçbir irade
göremiyoruz, Hükûmetin boynuna borçtur. Eline her mikrofonu alanın, 28
Şubattan tevarüs edip getirdiği bugüne, siyasi kuvvete kalp
ettiği onca mağduriyetin içerisinde, bedeli ödeyen, hâlâ ödemeye
devam eden hatırı sayılır miktarda mağdur
cezaevlerindedir. O hukukla hesaplaşılamamış, o
mağduriyetlerin telafisi yoluna gidilememiştir. Hükûmetin 28
Şubat algoritmasının boynunuza yüklediği mesuliyet odur. O
mevzuda hatırı sayılır bir irade ortaya koymak ve bu 28
Şubat sorumluluğunu onlara iadeiitibar yaparak göstermek,
taçlandırmak zorundasınız.
Bilginize.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu.
Değerli
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve arkadaşları tarafından,
Türk iş adamlarının yasa dışı yollarla yurt
dışına sermaye transfer ettikleri iddialarının
araştırılması amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/01/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16/01/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Eskişehir
Milletvekili Dr. Arslan Kabukcuoğlu ve arkadaşları
tarafından, Türk iş adamlarının yasa dışı
yollarla yurt dışına sermaye transfer ettikleri
iddialarının araştırılması amacıyla
08/01/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 16/01/2019 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ
Grubu adına Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Efendim, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
üzere, 1983 yılında Türkiyede ödemeler dengesinin cari işlemler
tarafı liberalleştirildi. İthalat, ihracat, görünmeyen
işlemler devletin kontrolü altından, yine devletin kontrolü
altında ticari bankalarımıza ve özel sektöre devredildi.
Arkasından, 1989 yılında ödemeler dengesinin sermaye hareketleri
tarafı da liberalleştirildi ve o günden bugüne sermaye hareketlerinin
ülkemize girişi ve çıkışı yine devletimizin ilgili
birimlerinin kontrolü altında serbest.
Ödemeler
dengesi, Türkiyede yerleşikler ile yurt dışındaki
yerleşikler arasındaki işlemleri çift kayıt sistemiyle
takip eden bir ekonomik veri seti. Buradan hareketle son yıllarda,
özellikle son iki üç yılda ülkemizden sermaye
çıkışlarının giderek hızlandığını,
sermaye girişlerinin azaldığını görüyoruz. Ülkemize
giren sermaye ve ülkemizden çıkan sermaye dediğimizde tabii bunlar
yeknesak değil, bunların alt bileşenleri var. Bunlardan bir
tanesi, yurt içinde yerleşiklerin yurt dışına ihraç
ettikleri, oralarda iş kurmak, fabrika satın almak üzere
doğrudan sermaye ihraçları; yine yurt içinde yerleşiklerin yurt
dışındaki menkul kıymetleri almak üzere yurt
dışına gönderdikleri paralar; öbür taraftan, yurt
dışında yerleşiklerin ise Türkiyeye gönderdikleri, bizim
ithal ettiğimiz, onların ihraç ettikleri sermaye, yine doğrudan
yabancı sermaye yatırımları, portföy
yatırımları, bankalarımızın yurt
dışından aldıkları sendikasyon kredileri ve özel
sektörümüzün aldıkları krediler. Bütün bunların toplamı
ülkemizdeki cari açığın finansmanında kullanılan
enstrümanlar olarak karşımıza çıkıyor.
Cari
açığının finansmanı yönünden kalitesine
baktığımızda 2003 yılından 2006 yılına
kadar önemli bir düzelme olduğunu görüyoruz. Cari açığın
önemli bir kısmını doğrudan yabancı sermaye
yatırımları şeklinde ülkemize gelen paralarla, sermayeyle
finanse ettiğimiz ortaya çıkıyor, görülüyor fakat son zamanlarda
-buradan da kastım özellikle 2014ten sonraki dönemde- ülkemizden önemli
miktarda -trende baktığımızda- sermaye
çıkışı var. Bu sermaye çıkışının
iki önemli nedeni olabilir. Bunlardan bir tanesi, bizim şirketlerimizin de
uluslararası piyasalardaki olanaklardan, imkânlardan yararlanarak, sermaye
götürdükleri ülkelerde köprübaşı tutarak orada Türkiyenin
yapacağı ihracatı daha kolay hâle getirmek, daha da
artırmak ve dolayısıyla Türkiyenin kazancını
artırmak açısından olabilir ki bu, son derece desteklenmesi
gereken doğru bir tutumdur.
İkinci
bir husus ise Türkiyedeki sermayenin içeride birtakım idari
sıkıntılarla, hukuki sorunlarla
karşılaşmış olması veyahut da ileride karşılaşılacağı
düşünülen sorunlardan hareketle, güvenin kaybolması ve bu kaybolan
güvene bağlı olarak başının çaresine bakıp,
kendisini daha güvenli hissedebileceği yerlere sermayesini
çıkarıp, oralardan Türkiyedeki varlıklarını yönetmesi
ve idare etmesi olabilir. Ki benim şahsi kanaatim, son, 2014
yılından sonra olan budur ve Türkiye burada kan kaybediyor.
Rakamlara
baktığımızda, özellikle 2018 yılının ilk on
ayında Türkiyeye giren yabancı sermaye ile Türkiyeden çıkan
yabancı sermayenin oranına baktığımızda son dört
yılda artan bir oran var bunu oranladığımızda; şu
anda bu oran 35,9. Bunun arkasında yatan şey, Türkiyede bence hukuka
olan güvensizlik, iş yapış tarzlarının ileriye yönelik
olarak güven telkin etmemesi ve dolayısıyla sermaye sahiplerinin,
mülkiyet hakları konusunda edindikleri endişeler. Bu
endişelerden dolayı sermaye ülkeyi terk ediyor. Biraz önce söyledim,
bunun iki nedeni olabilir. Şu anda birinci nedenden ziyade ikinci neden
son derece baskın görünüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, toparlayın lütfen Sayın Yılmaz
DURMUŞ
YILMAZ (Devamla) Ve bunun çıkış yolu da şu: İlgili,
yurt dışında bir şirket kuruyor, kurduğu şirketi,
kendi sermayesini güya yabancının gelip Türkiyede var olan bir
fabrikayı satın alması veyahut da yeni bir yatırım
yapması gibi o kurduğu şirketi Türkiyeden sermaye ihraç ederek
satın alması ve bu satın alma sonucunda da Türkiyedeki
varlıklarını yurt dışına transfer etmesi. Şu
anda basında olanı biteni benim okuduğum kadar sizler de
okuyorsunuz ve görüyorsunuz. Dolayısıyla Türkiyedeki büyük
holdingler Türkiyeden kaçıyorlar ve kaçarken de borçlarını
Türkiyenin üzerine bırakarak gidiyorlar. Gıda sektöründe faaliyet
gösteren bir şirket bugün Türkiyede önemli istihdam sağlıyor
ama hangi açıdan bakarsanız bakın, yaptığı
sermaye hareketleri sonucunda geldiğimiz nokta, bu şirket bir
İngiliz şirketine dönüştü ve dolayısıyla Türkiyedeki
yatırımları İngilterenin Türkiyedeki yabancı sermaye
yatırımlarına dönüştü. Türkiyede büyük işletmeler,
büyük holding sahipleri bu yolu deniyorlar. Bunun da nedeni dediğim gibi
ülkeye olan güvensizlik. Bu güvenin ortadan kalkması ve
dolayısıyla bu tür işlemlerin niçin
yapıldığının ortaya çıkarılması ve buna
bağlı olarak hepimizin dikkatini çeken ödemeler dengesindeki net hata
noksan dediğimiz kaynağı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bağlayınız Sayın Yılmaz.
Buyurun.
DURMUŞ
YILMAZ (Devamla) -
belirsiz dediğimiz bu paraların da gerçekten
nereden, nasıl geldiğinin ortaya çıkarılması için bu
önergeyi verdik. Dolayısıyla bu önergeye, 2002, 2003, 2004,
2005-2014e kadar olan bu başarılı döneminizin üzerine gölge
gibi düşen bu olayın aydınlanması için destek vermenizi
istiyoruz. Çünkü bu, hayati bir mesele.
Teşekkür
ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Öneri
üzerinde söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylandadır.
Buyurun
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, her gün duyuyorsunuz
değil mi? Maltadan vatandaşlık almışlar, Amerikan
vatandaşlığına girmişler. Karadağda
vatandaşlık kuyrukları var arkadaşlar; Karadağ,
bakın, Avrupa Birliği üye adayı olmak isteyen bir ülkede
vatandaş olmak için kuyruklar var. Peki, geçen gün bir liste
çıktı, biliyorsunuz, değil mi? Maltada anlı
şanlı iş insanlarımız meğer vatandaşlık
almışlar. Değerli arkadaşlar, gidin bakın, Maltadaki
bankalarda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını görüyorsunuz,
Panamadaki bankalarda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını
görüyorsunuz, vergi cennetlerinin tamamında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
var. Hepsinin derdi ne? Ya, arkadaş, şurada bir miktar birikimimiz
var -büyük veya küçük- Türkiyede de hukuk yok, her an
vatandaşlarımızı hapse attıkları gibi, bizim
birkaç kuruşluk tasarrufumuza da göz dikebilirler. diyorlar ve bu
anlamda, Biz yatırımımızı iyisi mi yurt
dışına çıkaralım. diyorlar. New York Times geçenlerde
bir makale yayımladı, 250 bin Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı bir yılda Türkiyeden ayrıldı. dedi,
kıyamet koptu. Niye? Yok efendim, 250 bin değilmiş, 134 bin
kişiymiş. Sanki 134 bin kişi
Ya, arkadaşlar, 134 bin
kişi Avrupadaki küçük bir devletin nüfusu kadar ya. 134 bin kişi ne
demek, biliyor musunuz? Peki, her birinin -bu ciddi bir beşerî sermaye
kaybı ve insan kaybı, buna elbette başta üzüleceğiz-
ortalama 100 bin dolar götürdüğünü düşünseniz bu ülkeden, 10
milyarlarca dolar kaynağın bu ülkeden çıkması demek.
Değerli arkadaşlar,
üç yöntemle para Türkiyeden çıkıyor, söyleyeyim.
Bir: Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları kanunen yatırımlarını buraya da
koyabilirler, yurt dışına da götürebilirler, kanuni bir engel
yok, yasal olarak kazandığı parayı istediği yere
transfer eder. Bu niye oluyor? Hukuk devleti olmadığımız
için oluyor arkadaşlar. Az önce anlattığım gibi, güvenmiyor
vatandaşlarımız bankalara da, ülkeye de, hukuk devletine de.
Niye? Cumhurbaşkanı ne dedi ağustos ayında, kriz ondan
patladı: Eğer yurt dışına paranızı
götürürseniz B planımız var, C planımız var. dedi. Bu ne
demek? B planı, parayı dondururuz; C planı, paraya el
koyarız demek. Bunu duyan büyük iş insanları veya küçük tasarruf
sahipleri paralarını alıp yurt dışına
götürüyorlar arkadaşlar. Bir Cumhurbaşkanı bunu derse ekonomik
krizi tetiklemiş olur ve tetikledi arkadaşlar. Şu anda yüz
binlerce vatandaşımız parasını yurt dışına
götürüyor.
Diğer bir yolu ne; yine
yasal ya da gayri yasal olarak kazandığı parayı yurt
dışına çıkarır iş insanları, ne yapar? Back to back
kredi denir arkadaşlar buna; yurt dışına çıkarır
parayı, parayı oradan buraya kredi olarak getirir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Paylan, tamamlayın
lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) - Parayı orada teminat
olarak tutar, kredi alır, parayı Türkiyeye, şirketine kredi
olarak sokar ve Türkiyede, arkadaşlar, o kredinin faizini de gider olarak
gösterir, vergiden düşürür. Aman da ne âlâ iş! 200 milyar
doların bu şekilde yurt dışında tutulduğu
söyleniyor arkadaşlar yani hem vergi cennetlerinde hem de back to back
kredilerde; yani orada parayı çıkarıp, hem orada
parasını güvenceye alıp, borcu da Türkiyenin üzerine
yıkıp hem faizini vergiden düşüp, arkadaşlar, ne âlâ
iş yaparlar! Bu da araştırılmaya muhtaç.
Diğer
bir yol nedir? Bir de arkadaşlar, burada o yandaş müteahhitlerinizin
kazandığı kara paralar vergi cennetlerine gider; Panamaya
gider, Maltaya gider, Man Adasına gider; ve bu rakam da arkadaşlar,
toplamda 300 milyar doların üzerinde. Yani Türkiyede
kazandıklarını yurt dışına çıkaran
vatandaşlarımız var; bunların bir bölümü haktır,
kızamayız vatandaşımıza çünkü maalesef, Türkiye bir
hukuk devleti değil ama diğer boyutuyla, kaçak yollarla
kaçıranları elbette incelemeliyiz. Bu çerçevede, bu önergeye sonuna
kadar destek veriyoruz arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO
PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan, bir cümle daha edeceğim.
BAŞKAN
Haydi, bağlayın artık Sayın Paylan.
GARO
PAYLAN (Devamla) Bitiriyorum.
Ama
yalnızca bir eleştirim var İYİ PARTİye: İYİ
PARTİ önergesinde 4 sefer iş adamları demiş; iş
adamları, iş adamları
Türkiyede biz iş insanları
diyoruz. Lütfen, bu önergedeki iş adamları ifadelerini iş
insanları olarak değiştirin, hep beraber bu önergeye destek
verelim.
Saygılar
sunarım. (HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Paylan.
Öneri
üzerinde üçüncü söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, yerli sermaye
Şimdi, ben de
diyeceğim ki: Yerli sermaye mi kaldı? Yani, bu ülke Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşları tarafından savaş
meydanlarında kuruldu ve kasada para yoktu. Üstüne, Osmanlının
borçları Düyun-ı Umumiye Kanunuyla biliyorsunuz ta 1950lere kadar
ödendi, para biriktirildi, korkunç bir büyüme hızı
yaratıldı, kamu iktisadi teşekkülleri oluşturuldu ama
Devlet bez mi satar, süt mü satar, et mi satar! mantığıyla,
şimdi sayacağım kurumların çoğu bizdeyken
yabancıların eline geçti. Yerli sermayeyi konuşuyoruz, yerli
sermaye kalmadı.
Örneğin
Babalar gibi satarız. dediğiniz TEKEL, stoklarında tam 100
milyon liralık üzümle satıldı hem de 240 milyon dolara.
Satın alanlar bunu 2,5 milyar dolara kadar sattılar. Demek ki
fiyatı bu değilmiş. Hiçbir suçlu bulundu mu?
TELEKOM;
Arap sermayesine sattınız, bugün bankalara devretmek için elinizden
geleni yapıyorsunuz.
SEKA;
bakın, kâğıt açığı var ülkemizde, keşke SEKA
olsaydı.
Sümerbank
Süt Endüstrisi Kurumu; süt piyasasını dengeleyemiyoruz, keşke
olsaydı.
Et
ve Balık Kurumu; ha, adını değiştirdiniz, Et ve Süt
Kurumu diye değiştirdiniz ama aslında özel sektör yönetiyor. Ne
yapıyor? Et ithalatı yapacaksınız. diyor, gidiyor oradan
hayvanları buluyor, Et ve Süt Kurumu sadece aracılık
yapıyor. Canlı hayvan bulacaksınız. diyor, Et ve Süt
Kurumu aracılık yapıyor, bu işi bunlar yapıyor.
Şimdi
soğan; soğanları buldular, Bosna Herseki de kullanıyorlar,
sıfıra çektiler, kim kazanıyor? Yine yandaşlar
kazanıyor. Ha, yerli sermayeye bu şekilde kazandırıyorsunuz
ama onlar yerli sermaye mi? Zaman yetmiyor tabii ki.
Elektrik
dağıtım şirketleri
Şeker fabrikaları;
sattınız birçoğunu, paraları ödeyemediler, nakit
paraları yatıramadılar, üretici mağdur.
Savunma
sanayisi; bakın, geçtiğimiz günlerde Tank Palet
Fabrikasının önüne gittik, eylem yaptık, herkes mağdur.
TİGEMler;
devletin bir sürü devlet üretme çiftlikleri vardı, çoğunu
sattınız, Buralarda verimsizlik var. dediniz; keşke devam
etseydi, keşke yerli tohumumuzu biz üretebilseydik, yerli
damızlığımızı biz yetiştirebilseydik.
Limanları
sattınız, bankaları sattınız, sigorta
şirketlerini sattınız, araç muayene istasyonlarını
sattınız. Daha sayabileceğim bir sürü orman işletmeleri
var, devlete ait birçok kurumda hisseler vardı, oteller vardı,
fabrikalar vardı, işletmeler vardı, tatil köyleri vardı;
bunları sattınız, sattınız. Peki, para nerede? Para
nerede?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bağlayın Sayın Gaytancıoğlu sözlerinizi.
Buyurun.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Bağlıyorum.
Para
nerede? Neden biz bu kadar dışarıdan borç aldık? 129 milyar
dolarla aldınız, 470 milyar dolarlara getirdiniz. Hani
kurduğunuz fabrikaları, biraz sonra çıkın, bana Şu
fabrikayı da biz kurduk, şu fabrikayı da biz şuraya
yaptık, şu kadar istihdam sağladık. deyin, ben de sizin
alnınızdan öpeyim.
Bitmedi,
bir de özel sektör de artık yabancıların eline geçiyor.
Bakın, sadece tarımdan örnek vereceğim. Kaç tane tavukçuluk
şirketi Brezilya sermayesine, Amerikan sermayesine ve çok sevdiğiniz
Katar sermayesine geçti. Tohum sektörü, bitkisel yağ sektörü, çok uluslu
şirketlere geçti bunlar. Hepsi bunların yerli sermaye, yerli
işadamları tarafından kurulmuş sektörler. Topraklar
satılıyor, topraklar el değiştiriyor; bankaların
aracılığıyla ipotekli krediler kullandırılıyor.
İlaç şirketleri, marketler, market zincirlerinin çoğu
yabancıların eline geçti. Yani şimdi, yerli sermaye kalmadı
diyebiliriz. Yarın öbür gün bunların hepsini teker teker sizlerden
geri alacağız, merak etmeyin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bitirdiniz mi Sayın Gaytancıoğlu?
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Devamla) Aslında toparlamam için
BAŞKAN
Yok artık. Eğer bitirdiyseniz, selamlamak için tekrar
açıyorum.
Buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Evet,
bunların hepsi bakın, çok zor koşullarda kazanıldı ama
bu birikimler tekrar ekonomiye kazandırılmalı. Yerli sermaye son
derece önemli. Devletin bu firmaları çok ucuza
sattığını biliyoruz, sizlerin çok ucuza,
yandaşlarınıza çıkar amaçlı devrettiğini
biliyoruz. Ama bakın, vatandaş da burada çok mağdur.
Örneğin, elektrik dağıtım şirketlerini
sattınız; birçok köyde elektrikler kesiliyor. Eskiden çok çabuk
arızaya gelen firmalar veya Türkiye Elektrik Kurumu yetkilileri artık
gitmiyor. Niye? Biz özelleştik diyor. Her şeyi azaltınız, insanların
gelirlerini düşürdünüz. O yüzden bu önergeyi sonuna kadar destekliyoruz.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Gaytancıoğlu.
Öneri üzerinde son söz Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Fuat Köktaşa aittir.
Buyurun Sayın Köktaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk iş adamlarının yurt dışına
yasa dışı yollarla sermaye transfer ettikleri hususunda
İYİ PARTİnin çok değerli milletvekili Sayın Arslan
Kabukcuoğlunun vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
18inci yüzyıldan itibaren dünyada
değişen ekonomik şartlar, mal ve hizmet alımı,
beraberinde rekabeti de getirmiş ve Türkiye de bu rekabete taraf
olmuş ve bu yolu seçmiş, tercih etmiştir. Dolayısıyla,
Türkiye dünyada gelişen ekonomik şartlara ayak uydurmak için birçok
yasal düzenlemeler, serbest mal ve hizmet dolaşımının önünü
açan birçok kanun değişiklikler bizden önceki hükûmetler
tarafından, AK PARTİ hükûmetlerinden de önce hayata geçirilmiş ve
Türkiye uluslararası sermayeye uygun bir hâle getirilmek için
çalışmalar yapılmıştır.
Bu yabancı sermayeye, mal ve hizmet
dolaşımına baktığımızda dünyada çok büyük
ülkelerin sisteme dâhil olduğunu, Çin gibi, Almanya gibi, Amerika gibi
ülkelerin bu sistemin içerisinde olduğunu net olarak görmekteyiz.
Türkiyenin herhangi bir ilinde, herhangi bir kasabasında,
baktığımızda, aynı sektörde, üretim ve hizmet
sektöründe yerli ve yabancı sermayelerin yan yana rekabet ettiklerini de
net olarak görmekteyiz. Özellikle AK PARTİ iktidarları döneminde
yabancı sermayenin önü açılmıştır. Eğer biz
Yabancı sermaye gelsin, yatırım yapsın, teknoloji versin,
istihdam ve üretim artsın ve bunun yanında da ihracatı
artıralım. diyorsak yerli firmalarımızın da yurt
dışına aynı şekilde yatırım yapmak ve
oradaki teknolojiyi ülkemize taşımak, uluslararası firma olmak
gibi hakları vardır. Eğer araştırma önergesinde iddia
edildiği gibi, yasa dışı yollarla yurt
dışına para transferi yapılıyor ise bunun ilgili
kurumları, hesap soracak merci bellidir. Türkiye bir hukuk devletidir. Ellerinde
bilgi, belge varsa ilgili adli kurumlara ve gerekli mercilere iletmek gibi bir
sorumlulukları vardır. Dolayısıyla yurt
dışına legal yollarla giden her firmayı biz yurt
dışına para kaçırıyor diye...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Köktaş.
FUAT
KÖKTAŞ (Devamla) - ...burada mercek altına alırsak o
firmalarımıza haksızlık edeceğimizi düşünüyoruz.
Önergeyi
veren partimizin çok değerli milletvekiline buradan şunu söylüyorum:
Ellerinde yasa dışı yollarla yurt dışına para
transfer edildiği iddia edilen bilgi, belge varsa kendileri bunu adli
kurumlara iletsinler ya da buradan söz veriyorum, ben de bu işin takipçisi
olmak üzere, belgeleri kendilerinden istiyorum ve grubumuz adına, araştırma
önergesinin aleyhine olduğumuzu beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN
Hangi konuda?
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Önerge sahibi olarak... Böyle belgeler
varsa bize verin. dedi.
BAŞKAN
Yerinizden bir dakika süreyle açıklama yapın lütfen.
Buyurun.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Belgeleri komisyona versinler.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun,
Samsun Milletvekili Fuat Köktaşın İYİ PARTİ grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
konuşmacı Ellerinde böyle deliller varsa getirsinler versinler ya da
bunun muhatabı biz değiliz, ilgili mercilere versinler, biz de takip
edelim." dediler. Yalnız şu da gerçek ki Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu konularda araştırma yapma yetkisi vardır. Benim
söylediğim, Meclisin bu konuda sorumluluğuna sahip çıkması
ve araştırmasını yapmasıdır. Gerekli
araştırma yapıldıktan sonra eğer ki böyle bir şey
olmadığı ispatlanırsa -ya da varsa tabii ki karşılığı
olacaktır- böyle bir şey olmadığı gösterilirse o
takdirde de namuslu firmalar için bu da bir kurtuluş olacaktır, onlar
da töhmet altında kalmayacaktır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve arkadaşları tarafından,
Türk iş adamlarının yasa dışı yollarla yurt
dışına sermaye transfer ettikleri iddialarının
araştırılması amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Erol
Katırcıoğlu ve arkadaşları tarafından, halka
yüklenen zamların ve borç çevrim krizine ilişkin politikaların
geliştirilmesi amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16/01/2019 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Ayhan
Bilgen
Kars
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15
Ocak 2019 tarihinde İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu ve arkadaşları tarafından verilen
1298 sıra numaralı, Halka yüklenen zamların ve borç çevrim
krizine ilişkin politikaların geliştirilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin
16/01/2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Erol
Katırcıoğlu konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
Türkiye'de gerçekten ekonomiyle ilgili olarak, ekonomiden gelen işaretler
gerçekten alarmda olmamızı gerektiriyor. En son, istihdam verileri
geldi bildiğiniz gibi ve işsizlikte yine bir artış
olduğu ortaya çıktı. Bunun dışında, sanayi
üretiminde ekim ayı itibarıyla ciddi bir düşüş
olduğunu görüyoruz. Bunun dışında, buğday, arpa
vesaire gibi ürünlerin gümrük vergilerinin sıfırlanarak ithal
edilmesiyle ilgili tedbirler aldığınızı görüyoruz.
Şimdi,
arkadaşlar, bütün bunların özeti şudur: Türkiye'de yürütme
özellikle Türkiye'nin ekonomik bir krizde olmadığını
söylese de gerek ekonomiden gelen işaretler gerekse toplumun bize
verdiği işaretler bunun doğru olmadığını,
gerçekten ciddi tedbirler almamız gerektiğini söylüyor.
Şimdi,
arkadaşlar, doğrusunu isterseniz ben bu araştırma önerisini
gündeme getirdiğimde, nasıl diyelim
Sonuçta bir araştırma
önerisi yani sonuçta Türkiye'de ekonomi nasıl gidiyor? Ekonomide neler
yapılmalı? gibi soruların cevabını bulmak
sanırım bu Meclisin temel görevlerinden biri. Çünkü biz eğer
milleti temsilen gelmişsek buraya, Meclis milletin Meclisiyse o zaman
bizim en azından yürütmeye ilişkin olmak üzere bazı konularda
uyarmak, bazı konularda önerilerde bulunmak hakkımız ve
görevimiz olduğunu düşünüyorum ama arkadaşlar, biliyorum ki bunu
reddedeceksiniz, 1inci parti olarak reddedeceksiniz. Bu da esasında
şunu söylüyor: Burada fikirler konuşmuyoruz, herkes kendi pozisyonunu
konuşuyor ve dolayısıyla da benim anladığım
kadarıyla, içinden çıkılması son derece zor bir kaotik ülke
yönetimi modeli ortaya çıkmış durumda.
Şimdi,
benim elimde birtakım veriler var yapılan son zamlarla ilgili olarak,
efendime söyleyeyim, ekonomiden gelen verilerle ilgili olarak. Gerçekten
bunları yan yana getirdiğimizde bu önergenin bu Mecliste kabul
görmesi ve dolayısıyla da bir araştırma önerisi
çerçevesinde bir komisyon oluşturulması sanırım memleket
için iyi bir şey olur diye düşünüyorum açıkçası ama demin
de ifade ettiğim gibi, bunun olma olasılığı, maalesef,
özellikle 1inci partinin tutumu sebebiyle gerçekleşmiyor,
gerçekleşmeyecek. Ama arkadaşlar, şunu söyleyeyim, bakın,
bugün yürütmenin yaptığı iş, şöyle bir iş:
İnanılmaz bir medya tekeliyle Türkiyede işlerin iyi
gittiğine dair büyük bir algı operasyonu yapıyor. Bunun teorik
bir geri planı da var, onu da söyleyeyim: Ekonomide beklentiler, ekonomide
güven gibi daha çok psikolojinin konusu olabilecek olan konuların, iktisat
teorisinde, biliyoruz ki ekonomideki fiziki değerler kadar önemi var. O
sebeple de özellikle 1980li yıllardan sonra iktisat
politikalarının uygulanmasında bu algı yönetimi meselesi
önemli bir konu hâline geldi.
Tabii
ki özellikle Batı dünyasında böyle tekelleşmiş bir medya
olmadığı için orada bu işi yapmak o kadar kolay değil
ama burada çok kolay yani kolay çünkü aşağı yukarı yüzde
95i devletin yani Hükûmetinizin verdiği ihalelerle kontrol altında
tutulan bir medya tekeli oluşmuş durumda. Dolayısıyla da bu
algı operasyonunu yapıyorsunuz. Televizyonları
açtığımızda, özellikle Hükûmete yakın kanalları
açtığımızda, gerçekten, hani benim gerek
olmadığını düşündüğüm, Türkiye'nin ekonomisinin
kötüye gittiğine dair, işsizliğin arttığına dair
işaretleri konuşmanın anlamı yok çünkü o televizyonlardan
yansıyan düşünce, esas itibarıyla Türkiye'nin ekonomik olarak
bir sorunu olmadığı, bütün sorunları aşmakta
olduğumuz biçiminde bir yayın yapılmakta ve Türkiye toplumunun
önemli bir kesiminde algı operasyonu yapılmakta.
O
sebeple de, bu geldiğimiz nokta itibarıyla, gerçekten bu algı
operasyonu benim anladığım kadarıyla sizleri de etkiliyor
yani sizler de o algı operasyonunun içinde sanıyorsunuz ki işler
kötü değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi bağlayın Sayın Katırcıoğlu.
EROL
KATIRCIOĞLU (Devamla) -
tedbirler alınıyor, bazı vergi
indirimleri yapıyoruz, zamlar yapılıyor ama öte yandan
teşvikler yapılıyor vesaire vesaire ekonomide önemli
adımlar ve kazanımlar elde edilecek diye düşünüyorsunuz ama
yanılıyorsunuz arkadaşlar; böyle olmayacak. Siz de
buradasınız, biz de buradayız; böyle olmayacak. Çünkü gerçekten
bu algı operasyonu
Benim anladığım kadarıyla zaten
yürütme öyle bir şey yaptı ki sizleri de terk etti esasında.
Hani, bizleri terk etti, bizi o kadar önemsemiyor ama ben, Adalet ve
Kalkınma Partisinin sıralarında oturan ve bu konuları düşünen
arkadaşlarımızı da önemsemediğini düşünüyorum.
Çünkü sarayda böyle bir mekanizma kurulmuş ve bu algı operasyonuyla
en azından 31 Marta kadar bir gidişi, sorunsuz bir gidişi kendileri
açısından oluşturmaya çalışıyorlar. Ama
arkadaşlar 31 Mart çok yakın ve 31 Marttan sonra bunları tekrar
sizlerle konuşacağız.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Katırcıoğlu.
Öneri
üzerinde söz sırası İYİ PARTİ Grubu adına Bursa
Milletvekili İsmail Tatlıoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, Meclisimizin kıymetli milletvekilleri; önümüzde bir önerge
var. Bu önerge ne diyor? Diyor ki bu önerge: Türkiyede ekonomik
sıkıntılar var, Türkiyede ekonomik kriz var ve bu kriz hane
halkına yansıyor; bir geçim derdi var. Bakıyoruz var mı?
Gerçekten bütün araştırmaların ortak noktası şu:
Türkiyede bütün partilere oy verenlerin toplam yüzde 74,6sı ekonomi
politikalarını doğru bulmuyor yani gerçekten böyle bir
sıkıntı var. Peki, ne yapalım? Bu meseleyi
konuşalım. Bu meselenin konuşulmasını özellikle
Hükûmeti destekleyen partilerin sağlaması lazım.
Konuşamazsak çözüm bulamayız. Var mı sıkıntı siz
karar verin; sanayi üretimi 6,5 düşmüş, perakende -bugün
açıklandı- 6,3 düşmüş, otomotiv yüzde 40 düşmüş
ki bu ÖTV ve vergi indirimlerine rağmen. Otuz altı aylık bir
krediye başvursanız -bankaların teklifi- 10 bin liralık
kredinin faizi ne kadar biliyor musunuz arkadaşlar? 6.400
lirasını faize veriyorsunuz -yüzde 64, otuz altı aylık
vadenin tüketici kredisi- 3.600ü vatandaşa kalıyor. Nihayetinde
yok deyince yok olmuyor, gözlerimizi kapatınca gece olmuyor, sadece biz
görmüyoruz.
Bakın,
2019a ait uluslararası değerlendirmeler de revize oluyor artık.
Dünya Bankasının son raporunda Türkiye, İran ve Arjantin, üç
ülkenin 2019 büyüme rakamları aşağı yönlü revize edildi.
Daha önce yüzde 4 olan Türkiye rakamı yüzde 1,6ya düştü. Bu
çerçevede, sorunları konuşmazsak çözemeyeceğimizi söyledik.
Ayrıca,
ciddi bir bilgi kirliliği var ve bunlar üzerine yanlış yorumlar
yapılıyor. Mesela, bunlardan biri Sayın Erdoğanın
ekonomik açıklamaları. Sayın Erdoğan ihracatın
ithalatı karşılama oranlarını açıkladı ve
2018 yılına ait yüzde 75lik bir orandan bahsetti. Doğrudur
böyle bir oran, yüzde 75. Ama bakın Türk ekonomi tarihine, geçmişine,
bu tür oranlar gerçekleşmiş mi? Gerçekleşmiş. Ne zaman
gerçekleşmiş?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın Sayın Tatlıoğlu.
İSMAİL
TATLIOĞLU (Devamla) 5 Nisan krizinin olduğu 1994 yılında
gerçekleşmiş, yüzde 77,8. Peki, yüzde 70in üzerinde bir oran ne
zaman gerçekleşmiş? 21 Şubat 2001 krizinin olduğu yıl
gerçekleşmiş, yüzde 75,7. Başka ne zaman gerçekleşmiş
yüzde 70in üzerinde bir oran? 2009 krizinde, yüzde 72,5. Esasen derseniz ki
Türkiyede ithalatın ihracatı karşılama oranı yüzde 75i
geçti
Bugünkü ekonomik çizgide bu resmî olarak Türkiyede geçmişle
özdeşleşen bir krizin varlığını zaten bizzat
söylemiş olmaktır. Rakamlar bunu söylüyor. Başka bir benzer
rakam yok.
O
nedenle, lütfen, Hükûmeti destekleyen partiler bu meselenin bu Mecliste
konuşulmasını sağlamalılar ve
sorunlarımızı konuşarak çözmeliyiz, bunun başka yolu
yok. Burada konuşmayacaksak, burada çözüm bulmayacaksak bunun başka
bir yerde daha sağlıklı çözüm imkânının
olmadığını düşünüyoruz.
Saygılar
sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tatlıoğlu.
Öneri
üzerinde söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Murat Emirdedir.
Buyurun
Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Döviz-faiz-enflasyon
kıskacında bir ekonomik durumda, finansal dengelerin altüst
olduğu bir süreçte, maalesef ekonominin en büyük zararını,
ekonomideki darboğazın en büyük zararını geniş
kesimler, yoksul kesimler, işsizler, dar gelirliler, emekliler ve
özellikle de kadınlarımız çekiyorlar.
450
milyar dolarlık dış borcunuz varsa, ekonominiz katma değer
üretemiyorsa, döviz girdiniz olamıyorsa son derece kırılgan bir
süreçten geçiyorsunuz demektir ve bu kırılganlığı
sadece biz değil herkes görüyor. Sizler ne kadar saklamaya
çalışırsanız çalışın, herkes bu
kırılganlığın farkında. O kadar ki Trump size
yani Türkiye Cumhuriyetine, maalesef, bir gece yarısı tweetlerle
Sizi mahvedeceğiz. diyebilecek cesareti gösterebiliyor. Ona bu cesareti
veren aslında 450 milyar dolarlık dış borçtur. Değerli
arkadaşlar, bu dış borç yapılırken nasıl
yapılmıştır, ne şekilde gerçekleşmiştir diye
bakarsanız, hiçbir şekilde büyümeye dönük, sanayiye dönük,
işsizliği gidermeye dönük, yatırımlara dönük bir şey
yapılmamıştır; Türkiye'nin kaynakları sonuna kadar betona
gömülmüştür ve kurtarmak gerektiği zaman da ilk akla gelen, betoncular
ve futbolcular olmaktadır. Oysa Türkiye'de kurtarılmayı bekleyen
milyonlar vardır, işsizler vardır, kredi kartı
borçluları vardır.
Bakın,
kredi kartı borçluları meselesine kısaca değinmek isterim.
Vatandaşımız 132 milyar lira kredi kartı borçlusu ve seçimlere
giderken apar topar -ve anketler bozuk geliyorken- on altı yılda hiç
hatırlamadığınız kredi kartı
borçlularını anımsadınız bir anda ve onların bu
borçlarını yeniden yapılandırmayı nihayet
aklınıza getirebildiniz ancak bu bile çözüm olmayacak.
Bakın,
saraydan şekillenen bir ihale ekonomisi, İhale Kanununun delik
deşik edilmesiyle ekonomide 5li çeteye verilen ihaleler, onların
taşeronlaştırdığı altyapı ve oradan tekrar
saraya dönen bir talan ve vurgun ekonomisi; işte, Türkiye'nin özeti budur.
Şimdi, seçimlere giderken anketler bozuk geldikçe paket üstüne paket
açıyorsunuz ama bu paketlerin hiçbir işe
yaramayacağını bilmek zorundasınız çünkü bunlar
pansuman tedbirleridir; sorun yapısaldır, sorun sizin kurguladığınız
talan ekonomisindedir. Bakın, krizin olduğu, finansal dengelerin çok
bozuk olduğu ağustos döneminde vatandaşa Dövizinizi bozdurun.
dediniz ancak anlaşıldı ki vatandaş size güvenmiyor ve
dövizini bozdurmamış. Sonunda döndünüz, Vatandaşın
dövizini nasıl olur da alırız? diye tasarladınız ve
bulduğunuz çözümle vatandaşa İhaleyle, yüzde 4,5 faizle
dövizini getir. dediniz, toplaya toplaya 200 milyon dolar toplayabildiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bağlayın sözlerinizi Sayın Emir.
Buyurun.
MURAT
EMİR (Devamla) Teşekkür ederim.
Bu,
aslında sizin Katardan aldığınız o uçak var ya, uçan
saray var ya onun bir kanadı bile değil. Oysa yurt
dışında ihaleye çıkıldığında
dünyanın en yüksek dolar faizi veren, 7,68le dolar faizi veren ülke
durumuna getirdiniz Türkiyeyi. Şimdi, buradan
baktığınız zaman Türkiyeyi açmaza soktunuz, bütün
hedefiniz, bütün çabanız 31 Martı bir şekilde bulabilmek. Ondan
sonra diyorsunuz ki: Allah kerim, istediğimiz kadar acı reçeteyi bu
millete içiririz. Oysa şunu bilmelisiniz: Bu koşullar altında
hiçbir yapacağınız pansuman tedbiri geçerli olmayacak ve
milletimiz size 31 Martta hak ettiğiniz dersi verecek ve sizin de
artık bu talan ekonomisinden vazgeçmeniz için başka bir
seçeneğiniz kalmayacak.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Emir.
Öneri
üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Nilgün Öke aittir.
Buyurun
Sayın Ök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında AK PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz,
ülkelerin başarısının gerisinde sabır, azim ve mücadele
vardır. Ülkemiz ekonomide, diplomaside, demokrasi kültürünün
yerleşmesinde, sağlanan istihdam ve yapılan
yatırımlarla, dünya ülkelerinin gıptayla baktığı
büyüme oranlarıyla istikrarlı bir kalkınma sürecini
yakalamışken maalesef ki bu süreçte Türkiyenin
kalkınmasını istemeyen içerideki ve dışarıdaki
güç odakları eliyle ülkemiz son yıllarda çok sayıda iç ve
dış ataklara maruz kalmıştır.
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın da ifade ettiği gibi, hiçbir zafer
altın tepside sunulmaz. Türk ekonomisinin son on altı yılda
IMFden bağımsızlığını ilan ettiği,
faiz oranının ülkemiz tarihinin en düşük seviyesini gördüğü
günden itibaren başlayan, 15 Temmuz hain darbe girişimi ve artan
terör saldırıları ekonomimizde planlanan yapısal
dönüşümlerin gerçekleşmesine maalesef fırsat verememiştir.
Uluslararası
piyasaya baktığımız zaman da, uluslararası ticaret
hacmi 2018 yılında ABD ve Çin arasındaki ticari gerilimler
nedeniyle ivme kaybederken güçlü görünümün
zayıfladığını görebilmekteyiz. Tüm bu olumsuz
gelişmelere ek olarak küresel finansal koşullardaki
dalgalanmaların da etkisiyle makroekonomik istikrarı zarar gören
ülkemizde, doğrudan Türkiye ekonomisini ve Türk lirasını hedef
alan spekülatif saldırılar neticesinde Türk lirası değer kaybetmiştir.
Söz konusu planlı saldırıları bertaraf etmek amacıyla
ülkemiz bu spekülatif ataklara karşı etkin bir mücadele içerisine
girmiştir. Bir gecede yükselen dövizle başlatılan ekonomik savaşa
karşı topyekûn bir birlik ve beraberlikle, alınan tedbirler
kısa sürede olumlu etkisini göstermeye başlamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu dalgalı dönemde ekonomimizi
2023lere doğru taşıyacak Yeni Ekonomi Programıyla ilk
etapta istikrarı güvence altına almayı ve enflasyon ile cari
açığı düşürmeyi hedefledik. Aralık ayı
itibarıyla tüketici enflasyonu bir önceki aya göre yıllık bazda
yüzde 1,32 puan gerileyerek yüzde 20,30 olarak gerçekleşmiştir.
Bugünkü geldiğimiz noktadaysa Hükûmet olarak attığımız
adımlar sayesinde ekonomimizdeki iyileştirme ve normalleştirmeyle
ilgili mücadelemiz hızla devam etmektedir. Bakın, en son
gerçekleşen on yıl vadeli tahvil ihracımıza 5 milyar dolar
talep geldi. Bu, yatırımcıların ekonomimize olan güvenini
bir kez daha ortaya koymuştur. Ağustos sonundan bugüne kadar döviz
kurunda yaklaşık yüzde 20 iyileşme kaydedildi. Yıllık
ihracatımızda 168,1 milyar dolarla tarihî rekor
kırılmış durumda.
Bu
süreçte tabii ki iş dünyasına ve vatandaşlarımıza
yönelik kolaylıklar da getirdik. Kredi kartı borcunu ödemekte güçlük
çeken vatandaşlarımıza yönelik kredi paketi devreye
alındı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, sözlerinizi bağlayın Sayın Ök.
NİLGÜN
ÖK (Devamla) Yirmi dört aya kadar aylık yüzde 1,1; altmış aya
kadar yüzde 1,2 gibi düşük bir faizle yapılandırarak
vatandaşlarımızın nefes almasını
sağlamaktayız.
Geçtiğimiz
günlerde, yine, Hükûmet olarak KOBİ Destek Programını
açıkladık. Bu paketle imalat ve ihracat sektöründeki işletmelere
azami 1 milyon TL, diğer ticaret ve hizmet sektörlerindeki firmalara azami
500 bin TLlik kredi verilecektir. Bu da, kabaca, asgari 20 ila 40 bin işletmemize
dokunacağız anlamına gelmektedir. Altı ay anapara ödemesiz,
toplam otuz altı ay vadeli, aylık 1,54 faiz oranıyla bu kredi
katılımcı bankalarımız tarafından
kullandırılacaktır. Buradaki asıl hedefimiz, KOBİlerimizin
katma değeri yüksek ürünler üretmesini sağlamaktır, aynı
zamanda KOBİlerimizin likiditesini artırmaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken -hedefimiz-
2019 yılı mali disiplinden taviz verilmeden, enflasyonla mücadelenin
kararlılıkla sürdüğü ve 2023 hedefleri doğrultusunda
yapısal reformların hayata geçirileceği bir yıl
olacaktır diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ök.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Adana Milletvekili Orhan Sümer ve
arkadaşları tarafından, öğrenci yurtlarının
sayılarının artırılması, güvenliklerinin
sağlanması amacıyla 16/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ocak 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/1/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16/1/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Adana
Milletvekili Orhan Sümer ve arkadaşları tarafından öğrenci
yurtlarının sayılarının arttırılması,
güvenliklerinin sağlanması amacıyla 16/1/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (697 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/1/2019 Çarşamba
günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Orhan Sümer konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA ORHAN SÜMER (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partimizin grup önerisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gençlik
hepimizin gelecek umududur. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürk Bütün ümidim gençlerdedir. diyerek onlara olan güvenini
göstermiş, Türkiye Cumhuriyetini sonsuza dek koruyacak ve
geliştirecek olanın da gençlik olduğunun altını
çizmiştir.
Değerli
milletvekilleri, şurası bir gerçektir ki gençlerini önemsemeyen,
geleceğine yatırım yapmayan hiçbir ülke gelişemez.
Gençlerini ekonomik ve sosyal hayata katmayan, eğitimine önem vermeyen,
onlara hak ettikleri istihdam alanlarını açmayan hiçbir ülke ayakta
kalamaz. Bugün, her 5 gençten 1inin işsiz olduğu, genç
işsizliğinin yüzde 22,3e yükseldiği ülkemizde gençlerimize
bakıp istihdam alanı açtığımızı söyleyebilir
miyiz? Bugün, diplomalı işsizliğin rekor
kırdığı ülkemizde gençlerimize bakıp eğitim
olanaklarından yararlandıklarını söyleyebilir miyiz?
Eğitimdeki sorunlar her geçen gün artmakta, bir kar topu gibi
büyümektedir. Paralı hâle getirilen eğitim, giderek laik, bilimsel ve
çağdaş temelden uzaklaştırılmakta, vakıflara,
derneklere devredilmek istenmektedir. Yoksul ailelerin çocukları
eğitimden uzaklaşmakta, uyuşturucu başta olmak üzere her
türlü suça sürüklenmektedir. Yükseköğrenim şansını
yakalayanlar ise yurt, kredi, burs gibi sorunlarla
boğuşmaktadır, özellikle barınma konusu kangren hâline
gelmiştir. Bugün, her 5 üniversite öğrencimizden sadece 1ine devlet
tarafından barınma hizmeti verilmektedir. Bu sorun artan öğrenci
ve üniversite sayısına bağlı olarak yeni mağduriyetler
yaratmaktadır. Farklı şehirlerden gelen ve maddi durumu iyi
olmayan öğrenciler sırf bu nedenlerle istismar edilmektedir.
Konyada, Diyarbakırda, Karamanda, Aladağda canlarımız
yandı. Bugün adı ne olursa olsun millî eğitim değerlerine
aykırı eğitim verenlerin evlatlarımızı
zehirlemesine, onları istismar etmesine artık kayıtsız
kalmamalıyız. TOKİ tarafından yurt hamlesi
başlatılmalı, iki yılda bu sorun tamamen ortadan
kaldırılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, yurtlarda barınan çocuklarımızın da
çeşitli sorunları bulunmaktadır. Yurtların temizliği,
ulaşım sorunları, taciz iddiaları, sunulan yemeklerin
kalitesine kadar pek çok sorun tarafımıza iletilmektedir.
Örneğin, Adanada Mahmut Sami Ramazanoğlu Kız Yurdu ve Fevzi
Çakmak Kız Yurdu önündeki yolda öğrencilerin can güvenliği
yoktur, öğrenciler güvenli bir şekilde karşıdan
karşıya geçememektedir, daha geçtiğimiz günlerde burada
yaşanan kazada bir öğrencimiz ağır şekilde
yaralanmıştır. Yine, İstanbulda Kanuni Sultan Süleyman
Erkek Yurdunda geçtiğimiz günlerde odaları su
basmıştır. Tüm bunların benzeri örneklerini çoğaltmak
mümkündür. Bir yandan sınavlarının stresiyle boğuşan
gençlerimizin başka sorunlarla uğraşmaması için
denetimlerin artırılması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, evlatlarımızın en önemli sorunlarından
biri de işsizliktir. Bugün ülkemizdeki kayıtlı işsiz
sayısı 3 milyon 700 bine ulaşmıştır. Özellikle
üniversite mezunu gençlerimize yeni iş olanakları yaratmak, hak
ettikleri atamaları gerçekleştirmek devletimizin boynunun borcudur.
Değerli
milletvekilleri, özellikle yoksul dağ köylerinde yaşayan ilkokul
çağındaki çocuklarımız da büyük sorunlar
yaşamaktadır. Daha iki ay önce, söz bittiği için artık
konuşmayan Aladağlı ailelerimizin feryadını dile
getirmek için tekrar bu kürsüde konuşmuştuk. Aladağdan yola
çıkan, Meclisin koridorlarında adalet arayan analar, babalar o gün de
buradaydı. Gelin, geçen dönemdeki komisyon raporunu tozlu raflardan
indirelim. dedik ama maalesef geçen dönem görev yapan komisyon 512
sayfalık rapor hazırladı, alınması gereken önlemleri
de tek tek sıraladı ama sonra gereken dersler bir türlü
alınmadı, mevzuat yerinde saydı, yurt sorunları her geçen
gün katlanarak arttı. Alınması gereken önlemler işte burada
dururken siz de açık açık, milletimizin gözüne baka baka ne yazık
ki önlemleri almamaya devam ediyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, Aladağdaki yangınla ilgili açılan davanın
duruşması, milletvekillerimizin katılımıyla da
yarın Kozanda yapılacaktır ama davada şu an tek bir
tutuklu sanık yok. 11 çocuğumuz öldü, tek bir kişi sorumlu
kalmadı. Sorarım size, daha neyi bekliyoruz? Sizler hayır
dedikçe Aladağın alevi hepimizi sarıyor çünkü Aladağ
davası siyasi bir dava veya bir hukuk davası değildir;
Aladağ davası bir yürek davasıdır, bu dava bir vicdan
davasıdır.
Bu
konuda her birimize ayrı ayrı sorumluluk düştüğünü
hatırlatıyor, başta yurtlar olmak üzere eğitimdeki tüm
sorunlarımıza daha fazla duyarlılık gösterilmesini temenni
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sümer.
Öneri
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili Hasan
Subaşı konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önerge
bize göre olumlu, desteklediğimiz bir önergedir. Bu Meclis
çatısı altında -aylardır dikkatimi çekiyor-
konuşulmayan, tartışılmayan, Türkiye'nin gündemi için,
ülkemizin gündemi için çok önemli sorunların
tartışıldığını görmek, herkesin her konuda, Türkiye'nin
gerçekleri hakkında her grubun bilgi sahibi olduğunu görmek gerçekten
memnuniyet verici.
Öbür
taraftan baktığımız zaman yasalarımızda da çok
eksik göremiyoruz. Fırsat eşitliği dediğimiz zaman,
öncelikle Anayasamızın 10uncu maddesinde, herkesin eşit
olduğu, kimseye bir ayrıcalık
tanınamayacağını ifade eden bir amir hükmümüz var.
Yine,
Anayasanın 42nci maddesi eğitim görme hakkını güvenceye
almıştır.
Yine,
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini imzalayan Türkiye, bu konuda
imzasını da vermek suretiyle eğitime gerekli önemi
verdiğini ifade etmiştir.
Bugün
bana göre Türkiyenin en önemli eksiklerinden birisi, insana yeterli
yatırımı yapmamasıdır. Yıllardır, on
altı yıllık AK PARTİ Hükûmetinde hep büyük
yatırımların, büyük yolların, büyük köprülerin, Kanal
İstanbul gibi çılgın projelerin, illerimizde de buna benzer
birçok çılgın projenin il büyükşehir belediyesi tarafından
da belediye başkanları tarafından da sıkça
dillendirildiğini görüyoruz ama Türkiyenin asıl
sorunlarının, ayrıntıda gibi görülen asıl
sorunlarının bu sorunlar olduğunu yeterince göremiyoruz. Biz,
yetiştirdiğimiz evlatları daha en başta eşitlikten
uzak, fırsat eşitliğinden uzak, zor şartlarda, burs
bulamadan, yeterince güvencesi olmadan ve onları barındırma
imkânımız olmadan ortaya çıkardığımız zaman
gerçekten fırsat eşitliğini daha orada zedelemeye
başlıyoruz.
Bana
göre Türkiyede başımıza gelen bu 50+1lik
Cumhurbaşkanlığı sistemi, Başkanlık sistemi,
Meclis sistemi en büyük sorunlardan birisidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi bağlayın Sayın Subaşı.
HASAN
SUBAŞI (Devamla) Bağlıyorum efendim.
Türkiye
her seçimde ekonomisini zora sokarak 50+1i bulmak için bütün
kaynaklarını tüketecektir. Her seçimde öylesine bir yarış
olacaktır ki Türkiyenin bu görünmez gibi görülen insanımıza,
öğrencimize yatırım yapması gerekirken bunlar her zaman
geri planda kalacaktır. Türkiyenin Millî Eğitime ayırdığı
pay yüzde 10lar civarındadır. Türkiye tartışarak, birçok
yatırımdan vazgeçerek, hatta köprüden, çılgın projelerden
vazgeçerek yurt sorununu çözmek zorundadır, burs takviyesini yapmak
zorundadır; Millî Eğitim bütçesini birçok bütçeye nazaran, hatta 2
katına kadar artırmak suretiyle insanına yatırım
yapmak zorundadır. Kanal İstanbuldan çok daha önemli ki Türkiyede
yurtları tamamlamak ve öğrencilerimizi güvenceye almak
zorundayız.
İnsana
yatırım artık Türkiye'nin en güncel sorunudur diyorum, hepinize
teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Subaşı.
Söz
sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Kemal Bülbülde.
Buyurun
Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
hazırun; çok teşekkür ederim.
Arkadaşlar,
asıl sorun mekteplerde. Mektepler olmasa bu sorun olmazdı. O nedenle,
Tanzimat Dönemi Maarif-i Umumiye Nazırı Emrullah Efendi tam da bugüne
güncellenecek bir şey söylemişti Mektepler olmasa ben bu maarifi ne
güzel yönetirim. demişti. Mektepler olmasa, mevcut Bakanlık, mevcut
zihniyet de iyi yönetecek ama işte, mektepler var.
Eğitimde
fırsat eşitliği kavramı; bir kere ortada eğitim yok
ki, eğitim olsa fırsat yok ki. Bakın size birkaç örnek vereyim.
Tamamıyla, baştan aşağıya ırkçı,
inkârcı, ayrıştırıcı, yok sayıcı,
hakaret edici, aşağılayıcı bir eğitim
programı söz konusu. Daha geçen hafta, İstanbul Arnavutköyde,
zorunlu din dersi öğretmeni Aleviler niye namaz kılmıyor? diye
bir tartışma açıyor, itiraz eden 9uncu sınıf
öğrencisini sınıftan kovalıyor, dersten atıyor;
birinci örnek.
İkinci
örnek, Ankara Sincanda, çok muhterem, âlim bir müdür şöyle bir
tartışma açıyor: Kadın öğretmenler yüksek topuklu
giyerlerse bu caiz değilmiş, dinen günahmış, o nedenle
yüksek topuklu giyemezlermiş. Her türlü sorun bitti, topuğa geldik
arkadaşlar.
Başka: Diyanet İşleri Başkanı
Mardine gidiyor, bir konuşmasında Kur'an okumayan çocukların
şeytanla iş birliği içinde olduğunu söylüyor. Yani herhâlde
şeytanla bir diyaloğu var ki bunun böyle olduğunu fark ediyor
bu, böyle bir garabet içerisinde. İnancı, dili,
varlığı, kültürü, kimliği inkâr edilen toplulukların
olduğu bir yerde ne eğitimden ne de fırsat
eşitliğinden söz edilebilir. Ancak hiç kuşkusuz bu önerge,
üniversitelerdeki yurt sorununu ele alan bir önerge olması hasebiyle
desteklenmeli, olumlu oy verilmelidir değerli arkadaşlar.
Bir bütün olarak şu anda yürürlükte olan eğitim
programı, eğitim zihniyeti ve bunu yürütmekle mükellef maalesef
eğitici insanlar dâhil olmak üzere çok ciddi bir revizyona ihtiyaç var. Bu
eğitim programı tamamıyla hiç kuşkusuz yürürlükten
kaldırılmalı, yeni bir eğitim programı
oluşturulmadır. Eğitimin paydaşlarının dâhil
olduğu bir tartışmayla, iş kolunda örgütlü
sendikaların, öğrenci velilerinin, öğretmenlerin, öğrencilerin
kendilerinin, eğitim ve bilim insanlarının, meslek
kuruluşlarının, meslek odalarının tecrübeli
insanlarının dâhil olduğu bir tartışmayla yeni bir
eğitim programı oluşturulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın Sayın
Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Yoksa eğitimde fırsat eşitliği
şu demek değil: Bir okul açalım, bu okula yasada tarif edilen
zorunluluğu haiz herkes gelsin demek eğitimde fırsat
eşitliği değildir. Eğitimin apartman dairelerinde
yapıldığı, eğitimi yapmak için kimi yandaşlara
para verilerek okulların açıldığı ve giderek mevcut
iktidara hizmet edecek zihniyeti haiz yurttaşların
yetiştirilmesinin hedeflendiği bir ortama ne bilimsel ne laik ne
demokratik eğitim denemez. Ana dille eğitimin inkâr edildiği,
Türkiyedeki tüm etnik ve inançsal kimliklerin inkâr edilip tek tipçi, hatta
Türk kimliğinin de yanlış anlatıldığı, Türk
tarihinin de yanlış anlatıldığı, diğer
tarihlerin de hakaret ve aşağılamayla dolu olduğu bir
programla eğitim yürütülemez. Ancak dediğim gibi, mevcut kapsamı
itibarıyla bu önerge desteklenmelidir.
Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bülbül.
Öneri
üzerinde son söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Fehmi Alpay Özalana aittir.
Buyurun
Sayın Özalan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Yükseköğrenime
devam eden öğrenciler, yurtlarda günümüz gereklerine uygun modern
ortamlarda, huzur ve güven içerisinde ve ekonomik olarak
barındırılmakta.
Bunun
yanında, öğrencilerin sağlıklı ve dengeli
beslenmeleri, sosyal, kültürel ve sportif yönden gelişmeleri için gerekli
olan her türlü hizmet yerine getirilmektedir.
Yeni
hizmet anlayışı doğrultusunda 3-4 kişilik ahşap,
mobilyalı, bazalı, içerisinde banyo, tuvalet, mini buzdolabı,
yanmaz özellikli sünger yatak bulunan yurtlar hizmete sunulmaktadır.
Temizlik,
7/24 güvenlik hizmeti, sıcak su imkânları, ortak ders
çalışma alanları, kantin, kafeterya gibi sosyal ortamlar da
bulunmaktadır.
Ayrıca
öğrencilerin akademik çalışmalarına ve bilimsel
araştırmalarına katkı sağlamak amacıyla
hızlı, güvenli, ücretsiz internet erişimi de
öğrencilerimize sağlanmaktadır.
Yeni
yurtlar, aynı zamanda engelli öğrencilerin de ihtiyaçlarını
rahatlıkla karşılayabilecekleri şekilde projelendirilirken
eski yurtlarda da engelli öğrencilere yönelik fiziki iyileştirmeler
yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir.
2002
yılında 77 il ve 59 ilçede toplam 190 yurtta 182.258 yatak
sayısıyla hizmet verilmekteyken -değerli milletvekilleri
burası çok önemli- 16 Ocak 2019 tarihi itibarıyla 81 il, 239 ilçe ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde de 4 adet olmak üzere Başkanlığa
bağlı 781 yurtta yüzde 278lik artışla 689 bin yatak
sayısıyla hizmet verilmektedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yatırım
programı kapsamında yer alan 205 adet projeyle 206.731 yatak
kapasitesi artışı yapılarak yatak sayımız
895.731e çıkarılacaktır. Ayrıca, kurum standartlarına
uygun binalar, satın alma, kiralama, devir, tahsis ve bağış
gibi yollarla temin edilerek yeni yurt açılması için
aralıksız olarak çalışmalar sürdürülmektedir. 16 Ocak 2019
tarihi itibarıyla bakanlık yurtlarında barınmak için toplam
412.217 öğrenci müracaat etmiş olup bu öğrencilerin 344.041i
yani yüzde 83,46lık bir oranı yurtlarımıza
yerleştirilmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yurt başvuruları değerlendirilirken
yurtlarda kalmak isteyen öğrenciler ile ailelerin sosyal durumları,
başarı ve gelir durumları 10 kamu kurumundan
araştırılarak ihtiyaç sahibi ve başarılı
öğrencilere öncelik verilmek suretiyle yurtlara yerleştirilmesi
yapılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Özalan.
FEHMİ
ALPAY ÖZALAN (Devamla) Bunun yanı sıra, şehit ve gazi
çocuklarından, gazi öğrencilerden, lise ve dengi öğrenimlerini
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yurtlarında
barınarak tamamlayanlardan, devlet koruması altında olan
öğrenciler ile anne ve babası hayatta olmayan öğrencilerden,
aileyle birlikte maddi zaruret içerisinde olan ihtiyaç sahibi
öğrencilerden yurt ücreti ve güvence bedeli alınmamaktadır. Bu
kapsamda, sosyal devlet anlayışı gereği olarak yurtlarda
ücretsiz olarak barındırılmaktadırlar.
CHP
grup önerisini Genel Kurulun takdirine sunar, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özalan.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan 39 ve 40 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 2'nci
ve 3'üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 33 sıra
sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 22, 23, 24, 29, 30 ve 31 Ocak 2019
Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına; 39 ve 40
sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
16/01/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16/1/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Cahit
ÖZKAN
Denizli
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 39 ve 40 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 2'nci
ve 3'üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel
Kurulun;
16
Ocak 2019 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 37 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
17
Ocak 2019 Perşembe günkü birleşiminde 33 sıra sayılı
Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
33
sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin 17 Ocak 2019 Perşembe günkü birleşiminde
tamamlanamaması hâlinde; Genel Kurulun haftalık çalışma
günlerinin dışında 18 Ocak 2019 Cuma günü saat 14.00'te
toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler" kısmındaki işlerin görüşülmesi
ve 33 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
33
sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin 18 Ocak 2019 Cuma günkü birleşiminde
tamamlanamaması hâlinde; Genel Kurulun haftalık çalışma
günlerinin dışında 19 Ocak 2019 Cumartesi günü saat 14.00'te
toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler kısmındaki işlerin görüşülmesi ve 33
sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi;
33
sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 22, 23, 24, 29, 30
ve 31 Ocak 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri
toplanmaması,
39
ve 40 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetvellerdeki şekliyle olması önerilmiştir.
|
39 Sıra
Sayılı Giresun Milletvekili
Cemal ÖZTÜRK ve 2 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1520) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1 ila 9uncu maddeler arası |
9 |
|
2.
BÖLÜM |
10 ila 17nci maddeler arası |
8 |
|
Toplam
Madde Sayısı |
17 |
|
|
40 Sıra
Sayılı Hatay Milletvekili
Hüseyin Yayman ve 15 Milletvekilinin Sinema Filmlerinin
DeğerIendirilmesi ve Sınıflandırılması ile
Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1490) |
||
|
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
1. Bölüm |
1 ila 7nci maddeler arası |
7 |
|
2. Bölüm |
8 ila 13üncü maddeler |
6 |
|
Toplam
Madde Sayısı |
13 |
|
BAŞKAN Öneri
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Erkan
Aydın konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin verdiği grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, elimdeki
bu öneri -biraz önce de okudu sayın kâtip üye- bugün, yarın, cuma ve
cumartesi çalışalım, ondan sonra da iki hafta
çalışmayalım diye bir grup önerisi. 16 Nisanda Adalet ve
Kalkınma Partisi ne demişti referanduma giderken? Güçlü Meclis
olacak, daha fazla kuvvetli milletvekilleri olacak, yasa yapacak, Meclis daha
aktif olacak, iyi çalışacak. demişti. Ama 27nci Dönemin
başladığı 1 Ekim tarihinden itibaren bakıyoruz ki
salı, çarşamba çalışıp, oradan hemen Meclisi
kapatıp milletin bölgelerine gitmesini düzenleyecek hep bu şekilde
grup önerileri geliyor. Evet, bunun takdirini de milletimize vereceğiz.
Şimdi,
düzenlemeyle ilgili söz aldık, bir başka düzenlemeye geçelim, YSKnin
düzenlemelerine. Şaibe üstüne şaibe geliyor, ahırlara seçmen
kaydediliyor, YSKden ses yok. İlçenin seçmen sayısı nüfusundan
fazla, YSKden gene ses yok. Bir dairede 305 seçmen kayıtlı, YSKden
ses yok. 1.800 seçmen kayıtlı apartman var, YSKden gene ses yok.
Taksi durağı bir apartman olarak kaydedilmiş, 100 yaş üzeri
6.389 seçmen var, 24 Hazirandaki 923 bin seçmen ortada yok ama YSKden maalesef
hâlâ çıt yok, ses de yok.
Şimdi, Türkiye genelinde en çok
değişimin yaşandığı yer de
Çankırının Orta ilçesi. Bakın, bu ilçede 24 Haziranda
8.379 seçmen varken 4 Ocakta ise 16.401 seçmen açıklandı, altı
ayda yüzde 95lik bir artış oldu. Gene, Ankaranın Çamlıdere
ilçesi, burada da yüzde 90.41lik bir seçmen artışı var. Gene,
YSKnin kayıtlarına göre, 1854 doğumlu Ayşe Ekici adlı
seçmen 165 yaşında, Kayseri Melikgazide ilk kez seçmen listesinde
yer alıyor. 149 yaşındaki soyadı olmayan Zülfü gene yer
alıyor. 100 ile 165 yaş arasında 6.389 seçmen var ama gene bizim
YSKden çıt yok.
Peki,
bu durum herhangi bir Avrupa ülkesinde, Batı ülkesinde olsa, özellikle
Japonyada olsa ne olur? YSK Başkanı çıkar harakiri yapar;
kurumun başında kendini sorumlu hisseder ve hayatına son verir.
Ama bizde ne oldu? Âdeta ödüllendirilir gibi, 23 Ocakta görev süresi dolacak
olan YSK Başkanı ve 6 üyesinin süresi bir yıl daha
uzatıldı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Aydın.
ERKAN
AYDIN (Devamla) - Peki, neden? Çünkü daha önce test edip güvendiğiniz,
onayladığınız YSK üyeleriyle 31 Mart seçimlerine de girmek
istiyorsunuz.
Bakın,
ülkenin geldiği nokta, şaibeli, güvensiz, tek adama biat eden, emri
saraydan alan kurumların ülkeyi getirdiği durum: TÜBİTAKa
Hayvanat Bahçesi Müdürünün atandığı, Şehir
Tiyatrolarına güreş hakeminin atandığı, soyadı
Kavakcı olanlara her gün paye verildiği, soyadı aynı olanların
iki günde bir danışman olarak atandığı, doçentlerin
rektör olduğu; evet, geldiğimiz nokta bu.
Evet,
biz de YSKye güvenmiyoruz ama Türk halkına güveniyoruz. Bu tür dolaplara,
bu tür oyunlara rağmen hâlâ görevde bulunanlara inat, Türk halkı 31
Martta bu oyunları bozacak diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aydın.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul
edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Geçen
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümünde
yer alan 44üncü maddenin önerge işleminde kalınmıştı.
44üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutup
sırasıyla işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 44üncü maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Garo
Paylan Tuma
Çelik Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Diyarbakır
Mardin
İzmir
Musa
Piroğlu Ebrü
Günay Semra
Güzel
İstanbul
Mardin Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP sıralarından alkışlar)
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, ben sözlerime başlarken sevgili mücadele
arkadaşım Leyla Güveni selamlamak ve saygılarımı iletmek
istiyorum. Bugün, yürüttüğü süresiz, dönüşümsüz açlık grevinin
70inci gününde. Demokrasiden, insan haklarından yana olan herkesin bu
konuya eğilmesi gerekiyor. Bugün cezaevlerinde bini aşkın tutsak
aynı zamanda yine açlık grevinde.
Kurumlara
yapılan teşviklerin uzatılmasından bahsedeceğiz çünkü
önümüzdeki torba yasanın 44üncü maddesi bununla ilgili.
Değerli
arkadaşlar, kurumlar, bugüne kadar hep teşvik ediliyorlar. Kim bu
kurumlar? diye baktığımızda, şirketler, holdingler,
sermaye sınıfı. Ücretleri daha cebine girmeden vergi kesilen
işçiler, emekçiler yani bordro mahkûmları, bu ülkedeki vergilerin çok
önemli bir kısmını ödeyenler, bununla da kalmıyor, sadece
ve sadece ekmek alırken, su alırken, günlük gıda
ihtiyaçlarını karşılarken, sağlık
ihtiyaçlarını karşılarken de vergi veriyorlar.
Başka kimler vergi veriyor? diye
baktığımız zaman, burada AKPye takılan emeklilikte
yaşa takılanlar, bu dolaylı vergiyi ödüyorlar, göçmenler ödüyor,
işsizler ödüyor, hemen hemen herkes bu vergileri ödüyor. Kim ödemiyor diye
baktığımız zaman işte bu kurumlara gidiyoruz,
işverenler, sermaye sınıfı bu vergileri ödemiyorlar,
dolaylı vergileri ödemiyorlar çünkü yaptıkları harcamaları
zaten giderlere attıkları için bu vergilerden muaf kalıyorlar.
Buna karşılık bu şirketler sürekli olarak bu
teşviklerle desteklenmek isteniyor. Oysaki KDV ve ÖTVden toplanan vergi kurumlar
vergisinin 5 katını oluşturuyor. Bordro mahkûmlarının
alışverişle direkt ödediği KDVnin tahsilatlarını
yapan kişiler bunu bile tam olarak götürüp devlete ödemiyor, en az
yarısını kendilerinde tutuyorlar. Böyle bir tablo ortadayken,
vergileri, dolaylı ve doğrudan olarak yoksullara, emekçilere,
işçilere bu kadar bindirmişken, yüzde 70 oranında dolaylı
vergi varken, biz, şimdi yine tekrar sermayenin teşvikinden
bahsediyoruz. İşçiyi sömüren ve devletin teşvikiyle ayakta kalan
bu sermaye sınıfı devlet tarafından yapılan bu
teşviklerle para kazanıyor.
Türkiyede zenginleşmek için devlet
desteği temin etmeye çalışmak, ihale kapmak ya da belediyeden
ucuz arazi kapatmak sermayenin temel eğilimi olmuş durumda.
Yıllardır sağlanan teşviklere rağmen bu devlet-sermaye
ittifakı ülkenin üretimine hiçbir katkı yapmamıştır,
tıpkı 60larda devrimcilerin söylediği gibi montaj
teknolojisinden, sanayisinden uzağa gidememiştir sanayi.
Zenginden az vergi alalım ki yatırım
yapsınlar, iş yeri kursunlar, işçileri istihdam etsinler. gibi
bir şehir efsanesi var. Bu şehir efsanesine göre işte bu sermaye
böyle desteklenmek isteniyor. Halbuki bu, gerçek değil neoliberal bir
dogmadır ve bu dogmanın çöktüğü, bütün dünyada yaşanan
neoliberal krizle kendini ortaya koymaktadır. Zenginden alınmayan
vergiler Londrada ya da Miamide lüks villalara dönüşüyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin vergi
yapısı köklü biçimde değişmeli, az kazanandan az, çok
kazanandan çok vergi alınmalıdır ve sermayeye sağlanan
vergi teşvikleri kesilmelidir, servet vergilendirilmelidir. Cumhuriyetin
kurulduğu ilk zamanlarda da Menderes döneminde de hep Mahallelerde milyonerler
yaratılacak. diye konuşulurdu, şimdi de çok fazla bir şey
değişmiş değil. Aynı şekilde, saray rejiminin
yerli, millî ekonomisi de Cengizleri, Kolinleri, Limakları,
Kalyonları, Mapaları yaratıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Teşekkürler.
Yani, arkadaşlar, devlet eğer bunlara üç
gün ihale vermezse sudan çıkmış balığa dönerler. Bu
rantçı, hazır yiyici sermaye yapısıyla hiçbir yere
varılamaz, bunların hiçbir şekilde teşvik edilmemesi
gerektiğini düşünüyoruz.
AKP iktidarında yüzde 1in serveti, geride
kalan yüzde 99un servetini geçti. Devlet alt sınıflardan üst
sınıflara gelir transferlerinin aracı olmaya devam ediyor.
Geliri adaletli dağıtmaya, gelir ve servet eşitsizliğini
gidermeye dönük hiçbir politika yok; varsa yoksa faizi düşür, halkı
borçlandır. Oysaki halk gırtlağına kadar borçludur.
Eğer bir teşvik yapılacaksa halkın borçları
silinmelidir.
İşsizlik ile sermaye ilişkisi
arasında hiçbir olumlu ilişki yoktur. Görüyoruz ki sermayeye ne kadar
teşvik verilirse verilsin işsizlik büyümektedir. Bugün genç
işsizliği neredeyse yüzde 30lara dayanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın sözlerinizi
Sayın Kemalbay.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Çok
teşekkürler.
Bu nedenle değerli arkadaşlar, bu
teşvikler aslında sermayeyi besleme teşvikleridir, bu
teşviklerden halkımız hiçbir şekilde
faydalanamayacaktır. Bugün işsizlik iki haneli rakamlardadır,
had safhadadır, yoksulluk had safhadadır ve sağlık,
eğitim gibi sorunlar, hepsi büyümektedir, çığ gibidir;
açlık, yoksulluk, ekonomik kriz had safhadadır.
Kaynaklarımızı, işte, bu sorunların gerçek anlamda
çözümü için değerlendirebiliriz; gerçek bir sosyal politika ve gerçek bir
çalışma ilişkisine dayanan politikalar geliştirebiliriz;
istihdamı artırmak için doğrudan işsizlere yönelik
programlar, teşvikler geliştirebiliriz; doğrudan bu
sorunların öznelerini eksenine koyan çalışmalar yürütebiliriz diyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kemalbay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 44üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde İstanbul
Aydın
Özer Fikret
Şahin Cavit
Arı
Antalya Balıkesir Antalya
Rafet
Zeybek
Antalya
MADDE
44- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
geçici 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan 2017 ve 2018
ibaresi 2017, 2018 ve 2019 şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ben de 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
44üncü maddesi hakkında görüşlerimizi ifade edeceğim.
Efendim,
tabii, bu kanun imalat sanayisine yönelik yatırım teşvikleri ve
kurumlar vergisi indirim oranlarının nasıl
uygulanacağına yönelik bir düzenleme içeriyor. 2006 yılında
kabul edilmiş bir kanun, 2017 yılında da geçici 9uncu maddeyle
bu süreler, iki yıllık teşvik süresi, 2017 ve 2018
yılındaki teşvik süreleri iki yıllığına
uzatılıyor; daha sonra da şu anda konuşmuş
olduğumuz maddeyle de bu süre bir yıl daha uzatılmak isteniyor
ve Cumhurbaşkanına da beş yıl süreyle bu yatırım
teşviklerindeki oranlar konusunda yetki veriyoruz.
Tabii,
burada asıl konuşulması gereken konu şu: Yani bu
yatırım teşvikleriyle ilgili bu düzenlemeler, bu oranlardaki
oynamalar, artışlar, indirişler, vergi indirimlerindeki
artışlar acaba faydalı olmuş mudur olmamış
mıdır? Tabii, buradaki sorunun cevabı şu ki: Eğer
yararlı olmuş olsaydı şu anda ekonominin ve sanayinin
durumu bu hâlde olmazdı, şirketler ardı ardına bu kadar
konkordato ve iflas kararı almazlardı.
Bakınız,
daha geçen hafta yayınlanmış olan Sanayi Üretim Endeksine ait
bir grafiği sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, 2017
yılı grafikler iniş çıkışlı, 2018
yılından itibarense tamamen inişe geçmiş durumda;
yoğun bakımda yatan bir hastanın kalp grafisine bakarsanız
bu hasta ölümcül durumda ve bir an önce acil müdahaleye ihtiyacı var.
Efendim,
sanayicinin -sorduğumuz zaman- 2019 yılına ait beklentileri
maalesef olumlu değil, kendisini âdeta üvey evlat gibi hissediyor.
Alın teri dökerek, yıllarca büyük emek harcayarak kurmuş
oldukları elli yıllık, yüz yıllık şirketler
maalesef son buluyor. Sanayici, bırakın yatırım
yapmayı, yaşam mücadelesi verme durumunda, ayakta kalmaya
çalışıyor. Sanayici, bir taraftan döviz kurunun yüksek
olması nedeniyle pahalı ithalat yapıyor, diğer taraftan da
kredi faizlerinin yüksek olması sebebiyle borçlarını ödeyemiyor,
kredi kullanamıyor. Sonuç olarak sanayicimiz, öz kaynaklarını
her gün giderek yitiriyor ve yaşamda ayakta kalma mücadelesi veriyor.
Sizlerden bu şekilde geçici bir madde değil, iktidardan ayakta
kalabilmek için, borçlarını ödeyebilmek için finansal destek kredisi
bekliyor sanayicilerimiz.
İthalata
dayalı dolarkolik olmuş ekonomi modeliyle ve bir iki yıllık
böyle kısa vadeli sürelerle yapılacak olan teşviklerle, geçici
ve ciddi olmayan yöntemlerle sanayimizin gelişemeyeceği açık.
Öngörülü, daha ciddi ve uzun vadeli yatırım planı
programlarına ihtiyacımız var. Bu yasa teklifinin buraya gelmesi
bize bir öngörüsüzlüğün ve plansızlığın da göstergesi.
Zaten mevcut yönetim öngörülü olmuş olsaydı bu kadar
kandırılmazdı diye düşünüyorum. Tabii bundan önceki
kandırılanlarla ilgili pek çok söylenti burada gerçekleşti,
konuşuldu. Ben bununla ilgili değil ama sanayiyle ilgili olması
açısından 2018 yılının enflasyon rakamıyla ilgili
de bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bakın,
2018 yılında enflasyon tahmininiz yaklaşık olarak yüzde 7
civarında iken 2018 yılının sonunda bu enflasyon tahmininiz
yaklaşık olarak yüzde 20,3; yani yüzde 10-20
şaşmıyorsunuz, yüzde 300 oranında bir şaşma var
enflasyon rakamında, yüzde 300 oranında. Yani bu öngörüsüzlüğe
sonuç olarak bir de plansızlık eklendiği zaman tabii sanayicinin
ve toplumun hâli daha da vahim hâle geliyor. Bu plansızlığa bir
örnek vermek istersek, bakın, şu konuştuğumuz torba yasa dahi
bir plansızlığın göstergesi. Adı üzerinde, torba; yani
düzensiz bir noktadayız. Yani alıyoruz elimize gelen ne varsa torba
dediğimiz nesnenin içine yığıyoruz. Yani düzensiz bir
yasalaşma faaliyeti içindeyiz.
Bakınız
bir örnek vereceğim. Geçen hafta çarşamba günü buradayız, saat
19.00 gibi bir mesaj geliyor Efendim, yarın saat 11.00de Plan ve Bütçe
Komisyonunda yeni bir torba yasayı görüşeceğiz
Gece saat ikide
buradan ayrılıyoruz ve Plan ve Bütçe Komisyonundaki görevli
arkadaşlarımız Komisyona başvurup diyorlar ki: Biz
hazırlık yapmak için zaman istiyoruz sizlerden, uzmanlara
danışacağız. İnanın ertesi gün ben de gittim
Plan ve Bütçe Komisyonuna hiçbir plan, hiçbir program yok. Yani pek çok yasa
teklifi hiç danışılmadan, sakat şekilde önümüze geliyor. Yani
korkarım ki en planlı, en düzenli olması gereken komisyon Plan
ve Bütçe Komisyonu yakında ismini
.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi bağlayın Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN (Devamla) - Yakında
bu plansızlıkla Plan ve Bütçe Komisyonunun ismini herhâlde
Plansız Bütçe Komisyonu olarak değiştirmek zorunda
kalacağız. Bizler halkımızın ihtiyacı olan
yasaları burada hazırlarken onlara özenli bir şekilde davranmak
durumundayız. Yani bir şeyi yapalım, bir eksiği giderelim
derken daha büyük mağduriyetlere sebep oluyoruz.
Bir örnekle sözümü tamamlayacağım. Önceki
torba yasaların içinde vardı emekli hekimlerin
maaşlarının düzenlenmesiyle ilgili fakat o yasa teklifinde
sadece Emekli Sandığından emekli olan ve çalışmayan
hekimlerin maaşlarıyla ilgili düzenleme vardı. Fakat
BAĞ-KURdan ve SSKden emekli aynı yıl emek harcamış,
aynı süre görev yapmış hekimler maalesef bu yasa teklifi
dışında bırakıldı ve mahrum
bırakıldı. Yani bir taraftan onaralım derken diğer
taraftan daha büyük bir mağduriyete sebep oluyoruz ve bu yasa yapma
çalışmalarının daha titizlikle yürütülmesini yüce
heyetinizden istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim, sağ
olun. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şahin.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 44üncü maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Aksaray Adana Kocaeli
Fahrettin
Yokuş Feridun
Bahşi Ayhan
Altıntaş
Konya Antalya
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş söz
istemiştir.
Buyurun
Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 44üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada tartıştığımız konulara
bakacak olursak günümüzü meşgul eden temel konular içinde
debelendiğimizi itiraf edelim. Tarımın ve
hayvancılığın bitişi, şehirlerimizin altyapı
sorunları, insanlarımızın ilaca ulaşamaması,
elektrik, su, doğal gaz gibi temel ihtiyaç maddelerine ulaşım
gibi gelişmiş dünyanın son elli yılda
konuşmadığı konuları konuşuyoruz. Hatta demin bir
milletvekilimizin bahsettiği gibi, kadınların topuklu
ayakkabı giyip giymemesi bile gündemimizi işgal ediyor.
Bu
maddede esas olarak Cumhurbaşkanına birtakım mali yetkiler
vermek hedefleniyor ama bunları konuşarak ne kazanacağız
belli değil. Peki, gelişmiş dünya neleri konuşuyor? 5G
iletişim teknolojilerini, dijital transformasyonu, yapay zekâyı,
akıllı şehirleri, Endüstri 4.0ı, uzay teknolojilerini ve
hatta Marsta koloni kurmak gibi geleceği konuşuyor. Biz daha
şehirlerimizde düzenli ve kaliteli su bulamıyoruz. Bırakın
kaliteli elektriği, kesintisiz elektriği sağlayamadık.
Elektrikte kayıp kaçakla uğraşıyoruz. Sayın
Bakanımız Taner Yıldız demin buradaydı, o çok iyi
bilecektir; Avrupa, 20 milihertzden fazla frekans sapmasına izin vermezken
bizim elektrik kalitesine güvenmediği için tam olarak sistemine entegre
etmiyor. Kısacası, biz hâlâ altyapı sorunlarıyla
boğuşuyoruz.
Dijital
teknoloji bize ne getirecek? Bu teknolojilere biz katkıda bulunacak
mıyız? Hizmetleri nasıl alabileceğiz? gibi sorunlara kafa
yormuyoruz. Bir örnek vereyim: Üç şeritli Eskişehir Yolunda bir
şerit kapansa trafiğin nasıl
sıkıştığını, önemli ekonomik kayba yol
açtığını biliyoruz. Dijital altyapı da aynı
şekilde insanların düzenli ve verimli hizmet almasını
sağlamalıdır. Neden daha çok hıza, neden daha verimli
şebekelere ihtiyaç duyuyoruz, bir örnek vereyim: Otonom yani sürücüsüz bir
otomobil teknolojisi için çok hızlı ve verimli bir altyapıya
ihtiyaç vardır. Telefon bağlantısındaki gibi bir gecikmenin
sürücüsüz araba sisteminde tolere edilmesi mümkün değildir. Kısa
sürede çevreyi algılayıp uygun tepkiyi anında vermesi gerekir
veya bir endüstriyel ortamdaki robotların birbirleriyle iletişimi
verimli sağlaması için hızlı altyapıya ihtiyaç
vardır. Başta Güney Kore, Amerika, Çin, Avrupa olmak üzere, bu yeni
altyapıları kurmaya başlıyorlar. Neden
başlıyorlar? Her 3 liralık bir yeni teknoloji
altyapısıyla 97 liralık katma değer üretme imkânı
vardır. Dolayısıyla teknolojik değişimde büyük bir
yarış içindeler. Hatta, Amerika, Kanada, Avrupa Huawei gibi Çin
şirketlerine savaş açmış durumdalar. Esas amaçları,
kendi gençlerini dijital dönüşüme hazırlayıp onların bu
altyapılar üzerinde uygulama geliştirmelerine imkân sağlamaya çalışıyorlar.
Yine trafikten örnek verirsek, bir yol için devlet 3 lira harcarsa, bu yolu
kullanarak elde edilen ekonomik katma değer bu bedelin onlarca katı
olacaktır; devlet, harcadığı paranın ekonomik katma
değerinden elde edeceği vergi yoluyla geri alabilecektir. Tabii,
burada, devletin görevinin topluma hizmet olduğunu farz ediyorum, devletin,
bir kesimi zengin etmek amacıyla toplumun tümünden
aldıklarını dar bir yandaş kitlesine
aktardığı bir sistemden bahsetmiyorum.
Arkadaşlar,
bugün, hepimizin kapısında iş bulmak için insanlar bekleşip
duruyorlar. Eğer yeni teknolojilere yatırım yapmazsak gelecekte
bu sayı çok daha artacak. Eğitim sistemimizi,
okullarımızı, üniversitelerimizi bu konulara uygun insan
yetiştirmeye adapte edemezsek geleceğimiz karanlık görünüyor.
1998de
Kodak firmasının 170 bin çalışanı vardı ve dünya
genelinde tüm fotoğraf kâğıdının ve filminin yüzde
85ini satıyordu. Sadece birkaç yıl içinde iş modelleri ortadan
kalktı ve iflas etti, 170 bin kişi işsiz kaldı. Yapay zekâ,
sağlık, otonom elektrikli otomobiller, üç boyutlu baskı,
tarım ve iş alanlarında benzer dönüşümler yaşanacak
görünüyor. Bugünün teknolojilerinde insan gücü hâlâ hatırı
sayılır ölçüde kullanılıyor. Örneğin, bir otomobil
fabrikası üretim hattında yüzlerce işçiyle parçaları bir
araya getiriyor. Birkaç yıl içinde bu salonlarda belki hiç işçi
görmeyeceğiz, tüm işi robotlar yapacak, arada, birkaç mühendis
kumanda merkezinden sistemi monitör edecek dolayısıyla çok
sayıda işçi issiz kalacak, kapımızda daha da fazla iş
arayan gençler ya da anne, babalar göreceğiz.
Değerli
arkadaşlar, bir an önce kendimize gelip günlük debelenmelerin
dışına çıkıp gençlerimize ve geleceğimize
nasıl yatırım yapabileceğimize odaklanmamız
lazım.
Saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altıntaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
44üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
44üncü madde kabul edilmiştir.
45inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı "Vergi Kanunları ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 45inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde İstanbul
Aydın
Özer Fikret
Şahin İrfan
Kaplan
Antalya Balıkesir Gaziantep
Cavit
Arı Rafet
Zeybek
Antalya Antalya
MADDE
45- 21/6/2006 tarihli ve 5523 sayılı
Cumhurbaşkanlığına Bağlı Ofislere
İlişkin Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanunun 10uncu maddesinin birinci fıkrasında bulunan "uzman
personel ve destek personeli ifadesi "personel şeklinde
değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasında yer alan
"Başkan, veya uzman personel olarak ifadesi madde metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın söz talebi
vardır.
Buyurun
Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İRFAN
KAPLAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye,
sendikal hak ve özgürlükler bakımından dünyanın en kötü 10
ülkesi arasında. AKP Hükûmetiyle birlikte Türkiye'de sendikalaşma
değil, sendikasızlaşma süreci işliyor. AKPnin Türkiye'yi
devraldığı zamanki sendikalaşma oranı yüzde 57 iken
son on altı yılda işçi sayısı 3 kat arttı ve
sendikalaşma oranı yüzde 12ye düştü. 15 milyon sigortalı
çalışan var. Grev ve toplu sözleşmelerden faydalanan
çalışan sayısı 700. Her 100 işçiden sadece 12si
sendikalı, sendikalı işçilerin de sadece yüzde 7si toplu
iş sözleşmesinden yararlanabiliyor.
Sendikalaşmanın
önündeki engellerden bir diğeri de grev hakkının
kısıtlanması. Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde
yaklaşık 50 bin kişi işten çıkarıldı.
İşçi
Bulma Kurumu verilerine göre, işsizlik maaşlarından yararlanan kişi
sayısı 11 bin civarında. On altı yıllık AKP
iktidarı döneminde toplam 16 grev yasaklandı, 60 bine yakın
işçi bu yasaklardan etkilendi.
Sendikalaşmanın
önündeki en önemli engellerden biri de özelleştirmedir. Son on altı
yılda 11 liman, 90 elektrik santrali, 41 işletme, 11 otel, sosyal
tesis, 37 maden sahası özelleştirildi. Yapılan
özelleştirmelerle cumhuriyetin birikimleri yok edilirken emekçiler de
mağdur edildi.
Medyayı,
bürokrasiyi, hukuku kendi tekeline dönüştüren AKPnin sendikalarda da
aynı politikayı izlediğini görüyoruz. AKP iktidarı tüm
bunların yanında kendi yandaş sendikacılık
anlayışını ilerletti, kendi bünyesinde ve güdümlü
sendikacılık anlayışını destekledi.
Değerli
arkadaşlar, işçiler, AKP eliyle açlığa, yoksulluğa
mahkûm edilmeye devam ediliyor. Enflasyon oranının yüzde 25leri
gördüğü, açlık sınırının 2 bin TLyi
aştığı, aylık elektrik, doğal gaz ve su
faturalarının 500 TLyi geçtiği, en temel besin maddelerinin
emekçi sofralarında âdeta lüks olduğu bir dönemde 2.020 TL asgari
ücret, işçiye, emekçiye zammı değil, zulmü hedefliyor.
Cumhuriyet
Halk Partili belediyelerde asgari ücret 1 Ocaktan itibaren 2.200 TL oldu.
Partimizin asgari ücretin 2.200 TL olması ve asgari ücretten vergi
alınmaması yönündeki teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığında hâlâ bekletiliyor.
Değerli
arkadaşlar, 2017de resmî işsizlik oranı yüzde 11 iken, 2018de
bu yüzde 12leri buldu. 5 milyon 300 bin gencimiz evde oturuyor. Kadın
işsizliğin oranı bu yıl yüzde 19larda. Sadece 2018
yılının Eylül ve Ekim ayları içerisinde 10 bine yakın
işçi işten çıkarıldı. İşsizlik Fonu
adı altında verilen fon, işsizlere değil işverene
cömert davranıyor. Geçtiğimiz kasım ayında fondan
işsize 500 milyon, işverene 1 milyar 200 milyon TL ödendi.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye iş kazalarında da dünyada 3üncü, Avrupada
ise 1inci sırada. Bu ayıp bize yeter, bunu değiştirmek
insan olarak vicdani sorumluluğumuzdur. 2018 yılında 2 bine
yakın işçi, çalışırken yaşamını
yitirdi. Denetimsizlik, güvencesizlik ve kâr hırsı bu yıl da
işçilere ölüm olarak geri döndü. Adına da kader ve fıtrat
denildi. Eğitim görmesi gerekirken çalışmak zorunda kalan en az
70 çocuğumuz iş kazalarında öldü. Yaşamını
yitiren işçilerden yüzde 95i ise sendikasız işçilerden
oluştu.
Değerli
arkadaşlar, taşeron işçilere kadro düzenlemesi, taşeron
işçileri bir kez daha güvencesizliğe mahkûm etti. 275 bine yakın
işçi herhangi bir sebep gösterilmeden kadro düzenlemesinin
dışında kaldı. 450 bin belediye işçisine kadro
hakkı tanınmadı, bunun yerine işçiler belediye şirketlerine
geçirildi. Güvenlik soruşturmasına takılan işçiler ise
işten atıldı. Daha önce yine gündeme getirmiştim,
Gaziantepte kapatılan çadır kentlerdeki taşerondan kadroya
geçirilen işçilere verilen sözler tutulmadı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi Sayın Kaplan.
İRFAN
KAPLAN (Devamla) - Başka illere mecburi tayin edildiler. Asgari ücretle
nasıl geçiniyor bu insanlar, hiç düşündünüz mü?
KİTlere
kadro sözü verildi ancak bu söz tutulmadı. 80 bin civarında KİT çalışanına
kadro hakkı tanınmadı.
Değerli
arkadaşlar, AKPnin işçilere ve sendikalara olan tutumu ortada.
Mensubu olduğum Cumhuriyet Halk Partisinin bir vekili olarak her zaman
işçilerimizin, emekçilerimizin yanında
olacağımızı bir kez daha buradan belirtmek istiyorum.
Emeği, emekçiyi, işçinin haklarını koruyan, yandaş
değil vatandaş için görevini yapan tüm sendikaların Cumhuriyet
Halk Partisi olarak yanındayız.
Saygılar
sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 45inci maddesinde yer alan değiştirilmiş
ibaresinin düzeltilmiş ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Aksaray
Adana
Kocaeli
Ümit
Beyaz Tuba
Vural Çokal Fahrettin
Yokuş
İstanbul Antalya Konya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokalın söz talebi
vardır.
Buyurun
Sayın Vural Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
TUBA
VURAL ÇOKAL (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 45inci madde üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Geride
bıraktığımız 2018 yılı, ne kadar parlak
politikalardan bahsedilirse edilsin, gelecek adına sahip olunan umudun
enkazına kanıt olabilecek birçok olay ve soruna şahitlik etti.
2018 yılı aslında tek bir kelimeyle özetlenebilir. Bu yıl
bu kutsal Meclisin tüm yetkilerini tek bir kişiye teslim ettik. Evet, 2018
her şeyden öte bir Meclisin yetkilerinin elinden
alındığı bir yıl oldu. 2018 yılında kabine
yerine kabile açıklandı. Bakanlarımız artık
birilerinin damadı, oğlu ya da derneğinde yönetici olan
kişilerden seçiliyor. Geri kalmış demokrasilerin ürünü gibi
saray harcamalarının öne geçtiği, eşin dostun soy ismine
göre atandığı bir dönemi yaşıyoruz. 720 doktor
güvenlik bahanesiyle atanamazken ABD vatandaşı
Cumhurbaşkanı danışmanlığına atanabiliyor.
Atanamayan Merve öğretmen intihar ediyor, büyükelçinin kızı
danışman olarak atanıyor. Pırıl pırıl çocuklar
işsiz bu ülkede; umutsuz, amaçsız ve yarınsız.
Dünyanın
en güçlü ekonomilerinden biri olma iddiasıyla başlamasına
rağmen, tek adam rejiminin devreye girmesiyle ekonominin dibe vurduğu
bir yıl oldu 2018. Evet, bu yıl iktidara yakın iş
adamlarının marketlerinde hayat yüzde 50den fazla zamlandı.
Önce yüzde 50 zam yaptılar, sonra Enflasyonla mücadele ediyoruz. diye
yüzde 10 ucuzlattılar. Zabıtayla pazarda esnaf denetleyen belediyeler
suya zam yaptı. Hükûmetimiz elektriğe, doğal gaza zam üstüne zam
yaptı. Elektrik faturalarına artık
harcadığımız kadar dağıtım ve okuma bedeli
de ödemeye başladık. Evet, sayaç ödeme bedeli en düşük faturaya
30 lira yansıyor, taksi tutup daha ucuza dağıtılabilir.
Bir
gazetenin hesaplama kurnazlıklarını dile getirdiği
enflasyon dürüstlerin canını yaktı, düzgün hesaplayan TÜİK
yöneticileri görevden alındı. Dünya ekonomi tarihinde ilk kez,
fiyatlar artarken enflasyon düştü; topyekûn mücadelenin hesap
kurnazlığı mücadelesi olduğunu anlamış bulunduk.
Sağlıkta
şiddet için bir yasa çıkaralım. dedik, hazırlanan kanun
sağlık çalışanlarına yaşatılan en büyük
şiddet oldu. 2018de doktor dövmeyeni dövecek hâle geldik.
2018
yılında evlere şenlik bir baskın seçim yaptık. Seçimin
ssini ağzına alanları vatan hainliğiyle suçlayanlar bir
gecede seçim kararı aldı; yetinmedi, bizleri seçime sokmamaya
çalıştı; o da olmadı, yok saydı.
Bizim
teflon tava gibi bir iktidarımız var, ne yapsa
yapışmıyor. Ne istediler de vermedik? Gel artık özlem
bitsin. dedikleri FETÖyü kendilerinden başka herkese
yapıştırdılar. Gelin, siyasi ayağını
araştıralım. dedik, onu da kabul etmediler. Açılım süreci
deyip Öcalana miting yaptıranlar, önüne gelene PKK yaftası yapıştırdı.
Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanun teklifi verdik, kendi
vatandaşımız neredeyse üçkâğıtçılıkla
suçlandı.
TELEKOMdan
yediğimiz kazık herhâlde dünya döndükçe anlatılacak. TÜRK
TELEKOMu su pahasına verdiğimiz sülale varı yoğu
sattı, 15 milyar dolar kârı ülkelerine taşıdı, bizi
4,7 milyar dolar borçla baş başa bıraktı. Batan, kaçan
bunlarla sınırlı kalmadı; onca köklü dev firma konkordato
ilan etti. Bu yoklukta Çiftlik Bankın tosuncuğu ahalimizden 400
milyon doları aşırarak Uruguaya kaçtı.
Suriyeliler
diye bir gündem var. Aslında bu, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığının karaborsaya düşme hâli. Mehmetçik
Suriye cehennemine doğru adım adım ilerlerken askerlik
çağındaki Suriyeli gençler yeni yılı Taksim
Meydanında Suriye bayrağı açarak kutladılar. Şamda
namaz kılacaktık, olmadı ama Suriyeliler Taksim Meydanında
bayraklarıyla, zılgıtlarıyla halay çektiler. Yazıklar
olsun! Burası Suriye değil, burası Türkiye; burası Halep, Şam
değil burası İstanbul Taksim Meydanı; açılan bayrak,
Türk Bayrağı değil Suriye Bayrağı; kutlamayı
yapan, Türkler değil Suriyeliler; kamerayla çeken kişi ise kendi
ülkesinde yabancı kalmış bir Türk.
2018
yılı, adı konulmadan Arapçanın resmî dilimiz olduğu
bir yıl oldu, devlet dairelerine Arapça tabela koyacak kadar pervasızlaştık.
Hızlı tren sisteminde sinyalizasyona ihtiyaç
olmadığını da bu yıl öğrendik. Aile
değerlerimiz ayaklar altına alındı, çocuk yaşta
evlilik doğallaştı, her gün 40 çocuğun hamile
kaldığını öğrendik.
En
yetkili ağzın Kriz mriz yok, inanmayın. diyerek ısrarla
yüksek refahımızı vurguladığı ülkemizde,
işsiz baba, okulun istediği pantolonu oğluna alamayınca
kendini astı. Türkiye'de bu yıl 363 kadın öldürüldü.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Vural Çokal.
TUBA
VURAL ÇOKAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Sözlerimi
tamamlarken, daha birkaç gün önce Kapitalizmin iktidarı orman morman ne
var ne yok kesiyor, atıyor, götürüyor. cümleleriyle Çevre ve
Şehircilik Bakanına talimat veren Sayın
Cumhurbaşkanımızın emrini uygulamak istiyorsak işte
bir fırsat; ranta kurban edilen Manavgattaki Sorgun Ormanı
katliamını, buradan, bir siyasetçi olarak değil, betonlaşma
ve çölleşmenin gölgesinde yaşamak zorunda bırakılan evlatlarımızın
kaygısında olan bir anne olarak sesleniyorum: Sorgun Ormanı
katliamına Kıyamet kopsa bile elinizdeki fidanı dikin. diyen
Peygamber Efendimizin sevdasıyla hep beraber karşı
duralım.
Teşekkürlerimi
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Vural Çokal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 45inci maddesindeki yer
alan ibarelerinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ahmet
Özyürek Ümit
Yılmaz Metin
Nurullah Sazak
Sivas Düzce Eskişehir
Sermet
Atay Muharrem
Varlı
Gaziantep Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Özyürek. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AHMET
ÖZYÜREK (Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37
sıra sayılı Kanun Teklifinin 45inci maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sivasımızdaki
TÜDEMSAŞ, Sakarya TÜVASAŞ ve Eskişehir TÜLOMSAŞ,
bilindiği üzere, her 3 kurum da Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryollarına bağlı bir ortaklık olarak faaliyetlerini
sürdürmektedirler. 27 Ekim 2018 tarihinde Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanan 2019 Yılı
Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre
raylı ulaşım sistemlerinin ihtiyaçlarının
karşılanması için teknoloji kabiliyetinin ve yerli üretimin
geliştirilmesi amaçlanmakta, bu doğrultuda bu 3 kurumun
birleştirilmesi düşünülmektedir.
Sivas,
cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan bu yana bir demir yolu
şehri olarak konumlanmıştır. İl merkezinde 360 bin
nüfusa sahip olan Sivasımızın ekonomi çarkları büyük
oranda demir yolu endüstrisi ve bağlı işletmeler üzerinde
dönmektedir. Sivasta birer devlet iştiraki olarak faaliyet gösteren
TÜDEMSAŞ, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları lokomotifi ve vagon
bakım atölyeleri bulunmaktadır ve Sivas Beton Travers
Fabrikasının yanı sıra, ülke genelinde demir yolu
endüstrisine hizmet veren 10 özel şirketin 5 tanesi Sivasta
bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Sivasta yapımına başlanan, 40 bin kişinin
istihdam edileceği Demirağ OSBnin altyapı protokolü Haziran
2018de imzalanmış olup 814 hektarlık bir alanda konumlanacak
olan sanayi bölgesinin 4 Eylül 2019da faaliyete geçmesi planlanmaktadır.
Demirağ Organize Sanayi Bölgesi, ulusal demir yolu ağına
bağlanacak olup büyük parsellerdeki fabrikalara kadar demir yolu
bağlantısı sağlanacaktır. İmar planına göre
bölgede 226 adet sanayi parseli bulunmakta olup Demirağ OSBnin, demir
yolu endüstrisi ağırlıklı çalışan firmaların
bulundurulması ve ana ihtisas alanı demir yolu olan bir OSB
olması planlanmaktadır. OSBnin yanına kurulacak olan lojistik
merkezin Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları tarafından
projelendirme çalışmaları devam etmektedir. Demirağ OSB,
Bakü-Tiflis-Kars Hattının da üzerinden geçtiği ulusal demir
yolu ağ bağlantısı, OSBdeki büyük parsellerin içine kadar
giren iltisak hatları ve kenarında yer alan lojistik merkeziyle
birlikte Türkiyede bir ilk olacaktır. Hem Sivastaki mevcut demir yolu
altyapısı, bilgi ve teknoloji birikimi ve iş kültürünün özel
sektöre aktarılması açısından sağlayacağı
avantajlar hem de işsizlik ve göç sorununa dönük kalıcı bir
çözüm olması nedeniyle Demirağ OSB Sivasa ve ülkemize büyük katma
değer sağlayacak bir projedir.
Sınıfında
Avrupanın en iddialı yük vagonlarını üreten, yeni nesil
yük vagonları Avrupalı büyük lojistikçiler tarafından öncelikle
tercih edilen bir şirket hâline gelen TÜDEMSAŞ ve
paydaşları üzerinden bölgemiz, yük vagonlarının üretimi ve
bakımı, onarımı açısından bir merkez hâline gelmiştir.
Cumhurbaşkanlığı programına giren yeni
yapılanmayla birlikte yük vagonu üretim ve tamir imalatında
bölgemizin merkez konumunun göz ardı edilmesi, üretim ve bakım
onarım faaliyetlerinin TÜDEMSAŞ üzerinden yapılmaması
Demirağ OSByi oldukça olumsuz etkileyeceği gibi, henüz
yatırım evresinde olan, 5 şehre büyük katkı
sağlaması beklenen bu projenin daha olgunlaşmadan ölmesine sebep
olacağı gayet açıktır.
Değerli
milletvekilleri, TÜDEMSAŞın birleştirilmesi,
işlevsizleştirilmesi ya da kapatılması TÜDEMSAŞla
bağlantılı ülkemiz demir yolu yan sanayisinin yüzde 50lik
kısmını oluşturan küçük özel şirketlerin de yok
olması anlamına gelmektedir. Bu şirketlerin ayakta kalması
hatta ülkemizin demir yolu vagon ve altyapı ihtiyacını
karşılamaya yönelik yeni özel şirketlerin kurulması ve
desteklenmesi için gerekli çabanın gösterilmesi ülkemiz için gerekli
olduğu gibi Sivas için de hayati bir konudur. Sivasta hâlihazırda
yaklaşık 1.216 kişiye doğrudan iş imkânı
sağlayan TÜDEMSAŞ, dolaylı olarak da binlerce insanı
geçindirmektedir. TÜDEMSAŞın şehirde yarattığı
ekonomik etki ile taşeron ve diğer yan sanayinin istihdama
katıldığında kurumun yaptığı çarpan etkisi
açıktır.
TÜDEMSAŞ
ülkemizde kaynak eğitimi veren sayılı merkezlerden biridir.
Merkezde eğitim görenler arasında TÜDEMSAŞ personeli olduğu
gibi özel sektör çalışanları, millî eğitim ve AB destekli
projeler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Özyürek, devam edin.
Buyurun.
AHMET
ÖZYÜREK (Devamla) Şimdi, buradan açıkçası
TÜDEMSAŞın diğer kurumlarla birleştirilmesini istemiyoruz
çünkü bu, Sivasta tedirginliğe yol açmıştır. Sivasın
gerçekten önemli bir değeridir TÜDEMSAŞ. Bundan dolayı da ben
buradan Sanayi Bakanımıza sesleniyorum. Aynı zamanda,
TÜDEMSAŞın gitmesiyle raylı sistem de orada işlevsiz hâle
gelecektir çünkü bizim Sivasta yeni inşa ettiğimiz Demirağ
Organize Sanayi Bölgesinde raylı sistem oluşturduk, burayı da
parsellere ayırdık ve yatırımcıları bekliyoruz.
Ben buradan yine tekrar ediyorum: Sayın Sanayi Bakanım, lütfen
Sivasa 6ncı bölgeyi verin çünkü yakınımızdaki bütün
şehirler 6ncı bölgeden faydalanırken Sivas da aynı
kriterlerde olmasına rağmen 4üncü bölgeden faydalanıyor.
Yine,
buradan Tarım ve Gıda Bakanımıza sesleniyorum: Sivas,
coğrafi olarak ve konum olarak kenevir yetiştirilmesiyle ilgili
önemli bir coğrafyaya sahiptir. Lütfen bizi de bu kapsama alın,
Sivası göz ardı etmeyelim. Sivasın işe, aşa ihtiyacı
vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi bağlayın Sayın Özyürek.
Buyurun.
AHMET
ÖZYÜREK (Devamla) 650 bin nüfusu var, İstanbulda da 2 milyon var, her
yıl Sivastan 10 bin kişi göç etmektedir. Artık göçe dur demek istiyoruz.
İstanbula, diğer şehirlere göçü tersine çevirmek istiyoruz.
Lütfen Sivası tekrar göz ardı etmeyelim. 2 Bakanımıza da
buradan sesleniyorum: Sivasta unutulmasın ki Cumhur İttifakı
yüzde 75tir; Allahın izniyle aynı başarıyı
sağlayacaksak Sivasa aş lazım, iş lazım.
Yiğidolar bunu bekliyor.
Hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özyürek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
45inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
60a
göre söz talepleri var, bunların bir kısmını şimdi
karşılayacağım.
Sayın
Adıgüzel
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Ordu ilinde
meydana gelen fırtına nedeniyle birçok kamu binasının,
meskenin, iş yeri ve aracın hasar gördüğüne, valilik, belediye,
AFAD ekiplerinin durumu yakından takip ettiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ordu
ilimiz genelinde 15 Ocak Salı günü akşam saatlerinden itibaren rüzgâr
yer yer 120 kilometre hıza ulaşmış ve fırtınaya
dönmüştür. Bunun sonucunda 12 ilçemizde 41 okul binası, 3 tane askerî
bina, 2si hastane olmak üzere 46 kamu binası ve çok sayıda
vatandaşımıza ait mesken, iş yeri ve araç hasar
görmüştür. 5 vatandaşımız karbonmonoksit zehirlenmesinden,
1 vatandaşımız da çatı düşmesi sonucu
yaralanmıştır ve fırtınadan dolayı 1.243
trafodaki hasar nedeniyle 436 mahallede elektrik kesintisi
oluşmuştur.
Geçmiş
olsun dileklerimi sunuyorum. Ben de birazdan bölgeye gideceğim, valilik,
belediye, AFAD ekipleriyle beraber durumu yakından takip ediyoruz.
Bilgilerinize sunuyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Özkan
29.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık eski Bakanı söz verdiği hâlde
ataması yapılmayan veteriner hekim, ziraat, gıda ve su ürünleri
mühendislerinin atamalarının ne zaman
yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
YÜKSEL
ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gıda,
Tarım ve Hayvancılık -şimdiki adıyla Tarım ve
Orman Bakanlığı- eski Bakanı Sayın Fakıbaba, 19
Aralık 2017de Meclis bütçe görüşmelerinde, 2018 yılı
içerisinde en az 3.500 atama yapacaklarını söylemişlerdir.
Sayın Bakanın bu açıklamasının üzerinden on dört ay
geçmesine rağmen bir adım atılmamıştır. 150 bin
işsiz ziraat mühendisi, veteriner hekim, gıda mühendisi, su ürünleri
mühendisleri bir hayal kırıklığı içindedir. Bakan
değişse de sözü veren Hükûmettir. Basında her gün, eksik
personel yüzünden Tarım ve Orman Bakanlığında bir
şeylerin yanlış gittiğini, projelerin
uygulanamadığını görüyoruz. 150 bin işsiz, verilen
sözün tutulmasını bekliyor, KPSS sınavında yeterli puan almış,
on dört aydır ümitle bekleyen gençlerimizin atamaları ne zaman
yapılacaktır?
BAŞKAN
Sayın Güzel
30.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin,
cezaevlerindeki açlık grevlerine dikkat çekmek için Hakkâri Milletvekili
Leyla Güvenin tutsak edildiği cezaevine doğru başlatılan
yürüyüşte maruz kalınan orantısız polis müdahalesinin hukuki,
siyasi ve ahlaki gerekçesinin olup olmadığını öğrenmek
istediğine, cezaevlerinden kötü haberler gelmeden önce açlık grevinde
olan tutsakların taleplerinin karşılanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
SEMRA
GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hakkâri
Milletvekilimiz ve bu Parlamentonun bir üyesi olan Sayın Leyla Güven,
Anayasaya aykırı bir şekilde tutuklu ve taleplerini buradan
dile getiremediği için cezaevinde dile getirmektedir. Tecridin
kaldırılması talebiyle başlattığı açlık
grevi direnişinin 70inci gününe girmiştir ve sağlık durumu
kritik bir aşamaya gelmiştir. Sayın Güvenle aynı taleple
açlık grevine giren herkes, hukuksuz bir şekilde gözaltına
alınmış, il binalarımız aynı hukuksuzlukla
zırhlı araçlarla polis ablukasına
alınmıştır. Diğer cezaevlerine de yayılan
açlık grevlerine dikkat çekmek amacıyla Leyla Güvenin tutsak
edildiği Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevine doğru
halkımızla birlikte başlattığımız yürüyüş,
kolluk güçleri tarafından orantısız güç kullanılarak
engellenmiştir. Yürüyüşümüz, başlattığımız
andan itibaren milletvekilleri, uluslararası heyet, hukukçular ve
halkımızla birlikte sert bir polis müdahalesine maruz kaldı.
İradesini temsil ettiğimiz halkımızla birlikte maruz
kaldığımız bu orantısız polis müdahalesinin
hukuki, siyasi ve ahlaki bir gerekçesi var mıdır? Cezaevlerinden kötü
haberler alınmadan, açlık grevinde olan tutsakların talepleri
derhâl karşılanmalıdır.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
31.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Düzce
Üniversitesinin hazırladığı Ankara-İstanbul Arası
Hızlı Tren Projesinin incelenip incelenmediğini
Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ÜMİT
YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ulaştırma
Bakanına soruyorum: Düzce Üniversitesinin hazırlayıp
Bakanlığınıza sunmuş olduğu Ankara-İstanbul
Arası Hızlı Tren Projesi incelenmiş midir? Üniversitemizin
yaptığı fizibilite çalışmasına göre,
Bakanlığınızın tasarladığı hattın
kendini amorti etmesi otuz beş kırk seneyi bulurken Bolu-Düzceden
geçecek hat kendini sekiz senede amorti etmektedir. Bunlar göz önünde
bulundurulmuş mudur? Bolu-Düzce üzerinden geçmesi gerektiğini
düşündüğümüz hızlı tren hattının ekonomiye
katkısını göz önünde bulundurdunuz mu? Konuyla ilgili,
diğer bakanlıklardan görüş aldınız mı?
Bolu-Düzce
üzerinden geçmesi gereken hızlı tren hattının yapılan
çalışmalarında, Bakanlığınızın
tasarladığı hatta göre tünel sayıları ve viyadük
açısından oldukça az sayıda olduğunu tespit ediyoruz ve
maliyetinin düşük olduğunu düşünüyoruz. Bununla ilgili
çalışmanız var mı?
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN
Maddeler üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
46ncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 46ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde İstanbul
Rafet
Zeybek Aydın
Özer Fikret
Şahin
Antalya Antalya Balıkesir
Cavit
Arı Mahir
Polat
Antalya
İzmir
MADDE
46- 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununun 16/A maddesinde bulunan üçüncü fıkra aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"(3)
Numune analiz sonuçları teknik düzenlemelere uygun olmayan kaçak
akaryakıt, il özel idaresi veya defterdarlık tarafından en
yakın rafinericiye satılır. Bu satışta ürünlerin
satış bedeli, beyaz ürünlerde benzin, motorin türleri, nafta, gaz
yağı, jet yakıtı ve solvent türleri, rafineride bir önceki
ay sonunda oluşan ham petrol/devir maliyet fiyatından, diğer
ürünlerde ise yüzde altmışından az olamaz. Satış
bedeli genel bütçenin ilgili tertibine gelir olarak kaydedilir. Rafineriler
teknik düzenlemelere uygun olmayan, üretim süreçlerine zarar vermeyecek evsafta
olduğu numune analiz sonuçlarıyla kanıtlanan kaçak
akaryakıtı teslim almakla yükümlüdür. Yapılan analiz sonucunda
rafineri işlem süreçlerine zarar vereceği anlaşılan kaçak
akaryakıt, bertaraf ve/veya enerji geri kazanımı amacıyla
geçici faaliyet belgesi ve/veya çevre lisansı almış olan
atık yakma ve beraber yakma tesislerinde bertaraf ettirilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
Önerge
üzerinde İzmir Milletvekili Mahir Polat konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Polat. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MAHİR
POLAT (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Divan, yüce
Meclisimizin değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamın
başında TÜİKin dün açıklamış olduğu
verilere değinmek istiyorum. TÜİK verilerine göre, iş gücü
istatistikleri bakımından geçtiğimiz dönemde 10,3 olan
işsizlik bu dönem için 11,6ya yükselmiş yani 1,3 daha
artmış. Bu 1,3 kanlı canlı, 501 bin
insanımızın daha işsiz olduğu anlamına gelmekte.
Genç işsizlik konusuna değinmek bile istemiyorum, oradaki durum daha
kötü. Memleketimizde her şey çok güzel, güllük gülistanlık, kriz yok,
501 bin yeni işsizimiz var.
Sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Kanunun
46ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Burada
kaçak akaryakıtın en yakın rafineri tarafından satın
alınacağı, rafinerinin de bunu alacağına dair kesin
hüküm varken bu hüküm değiştirilip bir keyfiyete
bırakılmış. Dolayısıyla devletin buradaki bir
gelir kaybı söz konusu. Ayrıca alınmayan akaryakıtın
bertarafıyla ilgili de devletin bir gideri söz konusu olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, gümrükler bir ülkenin ekonomik ve siyasal
sınırlarını belirlerler. Tarih boyunca kurulmuş
devletlerde de gümrük hakkı vardır,
kullanılmıştır; sınır vergileri, geçiş
vergileriyle görürüz. Bu topraklarda da Osmanlının koymuş
olduğu Bilecik dolaylarındaki ilk yazılı gümrük vergisi
bazâr rüsûmudur. O günden bugüne bir egemenlik hakkı olarak durur. Bunu,
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün Bir devlet ki gümrük işlerini,
vergilerini ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına göre düzenlemekten
alıkonulmuştur, böyle bir devlete bağımsız devlet
denemez. sözlerinden de anlıyoruz.
Doğal
olarak, bunu anlamak ve buna uygun politikalar geliştirmek, siyaset
kurumunun başında olan bakanın görevlerinden bir tanesidir.
Sayın Bakan serbest piyasadan gelmekte, iş dünyasından gelmekte,
gümrük kökenli değildir; gümrükleri, gümrüğün ruhunu ve tarihini
anlamakta sıkıntı çekebilir. Biz biliyoruz ki müşavir
kadrolarında çok değerli gümrük tarihi hocaları var. Bu
isimlerden bir tanesini de söyleyeyim: Nurettin Çelik Hoca, ona
başvurabilirler.
Sayın
milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve bütçenin Mecliste
görüşülmesi sırasında Bakanımıza seslenmiştim Gümrüklere şaşı
bakıyorsunuz. diye. Üzülerek söylüyorum ki Sayın Bakan beni
şaşırtmamıştır.
Bakanlığımızın teşkilat yasası 3 kere
Cumhurbaşkanına gidip döndükten sonra onaylanmış, bu
onaylamayla birlikte Gümrük teşkilatının Tasfiye Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler
Genel Müdürlüğü 1. Hukuk Müşavirliği gibi çok önemli
kurulları lağvedilmiş bulunmakta.
Hizmet
verenler ve hizmet görenler için gümrüklerin olağanüstü geniş mevzuat
yelpazesine, pratik ve donanımlara sahip olması gereken insanlar
tarafından ve kurullar tarafından yönetilmesi gerekirken bugün
maalesef gümrüklerin kurumsal kimlikleri bu kapatılan dairelerle, müdürlüklerle
beraber biraz daha aşağıya çekilmektedir.
Yine,
Sayın Bakanın yakın çevresinde ifade ettiği üzere,
başmüdür değişikliklerinde kullanmayı düşündüğü
insanları, bürokratlarını dış ticaret kökenlilerden ve
piyasadan tercih edeceğine dair duyumlar geliyor. Bunu düşünmek bile
ürperticidir. Bunun bir adım ötesi, gümrüklerin özelleştirilmesi,
özel sektöre devredilmesidir ki bu da devletin devlet olma özelliklerinden bir
tanesini ve köklü gümrük geleneğini tehlikeye atacak bir uygulamadır.
Yine,
Sayın Bakanın konuşmaları sırasında bireysel
silahlanmaya karşı olduğunu beyan etmesi, bünyesinde
geçmişi çok eski tarihlere dayanan, kolluk gücü olan Gümrükler Muhafaza
teşkilatı açısından ciddi bir ironidir. Biz Sayın
Bakanı gümrük muhafaza memurlarının silah tazminatlarının
verilmesi üzerine çalışma yapmaya davet ediyoruz.
Gümrüklerde
iş gören gümrük müşavirlerinin bir oda kanununun
olmayışı -ki bunlar gümrüklerin en önemli unsurlarından bir
tanesidir- statüsü belli olmayan dernekler tarafından yönetilmesi kabul
edilemez. Yine, Sayın Bakanı, oda kanununun bir an evvel
yapılarak Meclisimize getirilmesi için davet ediyoruz.
Gümrüklerde
çalışan insanlar gece gündüz demezler, yağmur çamur demezler,
çalışırlar, mesaiye kalırlar, yolluk hak ederler. Bu
yolluklardan silsile yoluyla ta Bakanlık bürokrasisine kadar kesilir.
Sayın Bakanı, hak eden insanların haklarının kendi
hesaplarına yatırılması konusunda düzenleme yapmaya davet
ediyoruz.
Yine
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. demişler,
Sayın Bakanımız piyasadan geldiği için, iş
dünyasından geldiği için gümrükleri bilmeyebilir fakat
yasakladığı bazı internet sitelerini, örneğin Etki
Haberden Aykut Onur Kalaycıyı dinlerlerse gümrüklerde birçok
şeye hâkim olabileceklerini düşünüyoruz. Bu
uyarılarımızı dikkate alırlarsa eğer mutlu oluruz
diyorum.
Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Polat.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 46ncı maddesinde yer alan değiştirilmiştir
ibaresinin düzeltilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Kocaeli
Aksaray Adana
Feridun
Bahşi Ümit
Beyaz Ayhan
Altıntaş
Antalya İstanbul Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaşın söz
talebi vardır.
Buyurun
Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Endüstriyel
devrimle birlikte hızlı kentleşmenin yol açtığı
sorunlar ve buna bağlı olarak kamu gereksinimindeki artış
yerel yönetimlerin işlevlerinde de bir değişim ortaya
çıkarmıştır. Bunlar, nüfusun artan oranlarda en büyük
kentlerde yığılması, bölgeler arasındaki dengesizliğin
artması gibi önemli boyutta eşitsizliklerin görülmesi çözümü güç
sorunlar yaratmıştır.
Devletin
baskı ve dayatma aracı olmaktan çıkıp hiç kimseyi
ötekileştirmeden ve ayırmadan tüm vatandaşlarına hizmet
eden bir aygıta dönüşme zorunluluğu kaçınılmaz bir
gerçektir. Artık yeni bir yönetim anlayışını
kabullenmek ve hayata geçirmek siyasetin olmazsa olmazıdır. Bu
anlamda, yerel yönetimlere bakış açımızı
değiştirmek gerekir çünkü belediye hizmetlerinde çıta
yükselmiştir. Vatandaşların hizmet ve kalite beklentisini, arzu
ettiği siyaset ve yönetim anlayışını, dünya
ölçeğinden bakmadan karşılamak mümkün değildir. Yerel
yönetimler artık çağdaş dünya kentlerinin hizmet ve proje
standardını yakalamalı, teknolojik gelişme ve sistemleri
kamu hizmetinde kullanmalı, yönetimde ve karar mekanizmalarında
katılımı ve ortak aklı oluşturmayı
başarmalıdır.
Günümüz
belediyecilik anlayışı olan sosyal belediyecilik, toplumun tüm
yoksul ve ezilen kesimleri başta olmak üzere işçilerimizin,
işsizlerimizin, köylülerimizin, esnafımızın,
kadınlarımızın, çocuklarımızın,
gençlerimizin, engellilerimizin sorun, ihtiyaç ve taleplerine öncelik veren,
kentin sosyal yaşamının düzenlenmesinde insanı merkeze
alan, katılımcı, demokratik, emeğe ve sosyal adalete
saygılı olmayı amaç edinen, barış içinde kardeşçe
birlikte yaşamayı, dayanışma ve sevgiyi öncelikleri olarak
gören, hizmetlerde eşitliği ilke edinen, her düşünce ve
eyleminde halkın çıkarlarını titizlikle gözeten bir
anlayıştır. Bu yeni anlayış, aslında
çağı okuyan ve gereklerini hayata geçiren yeni nesil belediyecilik
demektir. Bu, kamu hizmet kalitesini artıran ve yerel yönetimlere yeni
ufuklar açan, kuramcıların geliştirdiği akıllı
kent yönetim sistemleri gibi postmodern yaklaşımlarına,
Seferihisarda olduğu gibi yavaş kent uygulamalarına kadar
teknolojik ve ekolojik yenilikleri sahiplenen, dünya standardında ve
kalitesinde hizmet üreten, dünya ölçeğinde hibe ve finansman
imkânları bulan, yönetime tüm paydaşların
katılımını sağlayan, hesap veren yani kararlarda ve
bütçe kullanımında şeffaf olan yeni modelin adıdır.
Dünya
örnekleri yerel yönetimlerin özel sektörü ve üniversiteleri de işin içine
çektiği, iş birliği yoluyla kent kalkınmasını
sağladığı ve dünya çapında projeler ürettiği
sayısız örneklerle doludur. Son yıllarda yaşanan ekonomik
ve politik deneyim bir yandan devleti ekonomik işleyişin
dışına iterken diğer yandan da siyasal gücün merkezden
çevreye aktarılmasını öngörmektedir. Yoksa üzerinde
konuştuğumuz maddede olduğu gibi tek taraflı hükmetme, halk
adına karar verme, her şeyi doğru yapma patolojisi yerleşir
ve ulaşılmaz, kibirli yöneticiler ortaya çıkarır.
Belediyelere yapılacak proje karşılığı
ödeneklerin özellikle bir kişinin yani Cumhurbaşkanının
onayına bırakılması, aynı zamanda partili
Cumhurbaşkanı olan bir otoritenin aynı partili olmayan
belediyeleri cezalandırması yolunu açacaktır. Bu nedenle, il
özel idarelerine ve belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden hakkaniyet ve
adalet çerçevesinde tüm ilçe ve il belediyelerimize nüfusuna orantılı
biçimde pay verilmesini destekliyor ancak yeni ilave edilen 2nci maddede
belirtilen partili Cumhurbaşkanının bu payları
kullandırmaya yetkili olmasını kabul etmiyoruz.
Saygılarımı
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altıntaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
46ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
47nci
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
İlk
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 47nci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Musa
Piroğlu Tuma
Çelik Semra
Güzel
İstanbul Mardin
Diyarbakır
Dilşat
Canbaz Kaya Ebrü
Günay Garo
Paylan
İstanbul
Mardin Diyarbakır
Erol
Katırcıoğlu
İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde
İstanbul
Cavit
Arı Aydın
Özer Fikret
Şahin
Antalya
Antalya Balıkesir
Rafet
Zeybek Uğur
Bayraktutan
Antalya Artvin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önergeler üzerinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Erol
Katırcıoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
EROL
KATIRCIOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
37
sıra sayılı Kanun Teklifinin 47nci maddesiyle ilgili olarak
görüşlerimizi belirtmek üzere buradayım. Şimdi, efendim, bu
maddeye baktığımızda, mevcut Sigortacılık
Kanununa bir ek öneriyor, uzunca bir ek esas itibarıyla ve bu ekin özü
Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı Türk Reasürans
Anonim Şirketi adlı bir şirketin kurulmasını
içeriyor. Şimdi, doğrusunu isterseniz devlet katında yani
devlete bağlı bir reasürans şirketi konusunun yeterince
konuşulmuş olduğunu ben sanmıyorum Türkiyede, biraz
sürpriz gibi de geliyor ama aslında Niçin böyle bir düzenlemeye ihtiyaç
var? diye baktığımızda, bir ufak not, hepinizin
bildiği bir not esas itibarıyla: Sigorta şirketleri,
biliyorsunuz, üstlendikleri riskleri reasüre etmek zorundadırlar ve
reasüre eden şirketler de daha büyük sermayeli şirketler olmak
durumunda çünkü daha büyük riskleri göğüslemek durumundalar. Şimdi,
dolayısıyla da böyle bir durumda biz Hazine ve Maliye
Bakanlığına bağlı bir reasürans şirketi kurmaya
karar vermiş bulunuyoruz.
Şimdi,
sektöre baktığımızda, sektörde gerçekten bir tuhaflık
var yani tuhaflık dediğim şu: Bir tane reasürans şirketi
var, Millî Reasürans Şirketi, biliyorsunuz, İş Bankasına
bağlı, İş Bankasının sahibi olduğu bir
şirket, diğeri bir Alman şirketi ama onun da çok etkili
olduğunu söylemek mümkün değil. Dolayısıyla da gerçekten
böyle bir durum var. Fakat Peki, şimdi niye ihtiyaç oldu? diye
baktığımızda arkadaşlar, görülen şu: Bugüne kadar
sigorta şirketleri bu reasürans işini yabancı şirketlere
yaptırırlardı, daha çok Avrupalı şirketler bu işi
üstlenirlerdi fakat arkadaşlar, bu, bir zamandan beri diyeyim, daha
doğrusu bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçtiğimizden bu yana diyebilirim, Batı dünyasında, özellikle
sermaye çevrelerinde, Türkiye'nin ekonomi yönetimiyle ilgili olarak giderek
artan bir güvensizlik var ki biz bunu çok konuştuk; hem Komisyonda
konuştuk hem de burada konuştuk. Dolayısıyla, bu sebeple de
reasürans şirketleri, artık eskisi gibi Türkiye'de sigorta
şirketlerinin üstlendikleri riskleri reasüre etmek istemiyorlar yani
gelmiyorlar. Ama, öte yandan, bizim çok büyük projelerimiz var bildiğiniz
gibi, bu projeleri yapacak olan şirketlerin sigortalanmaları söz
konusu, tabii, o da sigorta şirketlerinin reasüre ihtiyacını
ortaya çıkarıyor ve dolayısıyla da bu eksikliği gören
Hükûmet, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı böyle bir
reasürans şirketi kurulmasına karar veriyor.
Şimdi,
arkadaşlar, burada bir problem var esasında ve benim sık
sık söylemeye çalıştığım problemin bir ifadesi.
Bu madde, esas olarak bu madde, Hükûmetin uygulamakta olduğu ekonomi
politikalarının dünya sermaye çevrelerine güven vermemesi sebebiyle,
esas itibarıyla başarısızlığın bir tür
ifadesi olarak da okunmalıdır çünkü bugüne kadar Batılı
reasürans şirketleri gelip de reasüre ediyorlarsa ve bugün itibarıyla
etmiyorlarsa, bu meselenin esasında böyle bir kayma olduğunu yani
Hükûmete olan güvenin kaymakta olduğunu gösteriyor.
Şimdi,
problem nedir? Bence problem şu arkadaşlar, altını
defalarca çizmeye çalıştığım şey: İktidar
partisi, daha doğrusu iktidar partisi demek de doğru değil,
yürütme diyelim isterseniz -yürütme ile sizleri ayırmak zorunda
hissediyorum kendimi- yürütme, bir anlamıyla devlete ait olması
gereken kurumları kendine ait hâle getiriyor yani hükûmetleştiriyor.
Böyle bir laf yok esasında ama ben öneriyorum, devletleştirmiyor ama
hükûmetleştiriyor, hükûmetin kontrolüne alıyor.
Arkadaşlar,
bu, bence doğru bir adım değil; defalarca uyarmaya
çalıştığım, anlatmaya
çalıştığım, bu adım, esasında, benim
gördüğüm kadarıyla, iktidarın, yürütmenin bir parti devleti
hâline dönüşmekte olduğunun işaretlerinden, en açık
olanlarından bir tanesi. Bir problem var. O problemi nasıl çözmeye
çalışıyor? Kendi uhdesindeki bir bakanlığa
bağlı bir reasürans şirketi kurmak üzerinden problemi çözmeye
çalışıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Katırcıoğlu.
EROL
KATIRCIOĞLU (Devamla) Arkadaşlar, gerçekten, bu Hükûmetin, bu
iktidarın, bu yürütmenin güven vermeyen yanlış
politikalarının işaretleri bunlar.
Son
bir dakika içinde birkaç şey daha söyleyeyim: Bakın, geçenlerde
açıklıyor, bakan açıklıyor, Cumhurbaşkanı
açıklıyor ve cari açıkta olumlu gelişmeler olduğu
söyleniyor. Cari açık kapanıyor. deniyor ve sizler de burada yürütmenin
partisi olarak diyelim, bunu çok önemli bir başarı olarak görüyorsunuz.
Arkadaşlar,
cari açığın bu koşullarda azalıyor olması,
doğrudan doğruya üretim, ekonomide üretim kesiminde ciddi bir krizin
başladığını söylüyor esasında. Ekonomi büyürken
cari açığın büyümesi diye bir olayla karşı
karşıya değiliz. Burada altını çizeyim -herkesin
bildiği bir şey bu- Türkiye ekonomisi esas itibarıyla
uyuşturucu bağımlısı bir ekonomidir. Uyuşturucu
bağımlısı ekonomi şu demektir: Dövize ve ithalata bağımlı
bir ekonomidir.
Hepinize
saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Katırcıoğlu.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz, Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutana ait.
Buyurun
Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin
47nci maddesine ek bir madde eklenmesine ilişkin söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
madde çok teknik bir madde. Bu maddenin içeriği şu:
Bakanlığa bağlı bir reasürans anonim şirketi
kuruluyor. Türkiyede böyle bir şirketin varlığına
rağmen, bir sigorta şirketinin varlığına rağmen
böyle bir şirketin kurulmasına ilişkin, hem de
bakanlığa bağlı olan bir şirketin kurulmasına
ilişkin bir düzenleme. Bu konuda biz lafı evirip çevirmiyoruz, bu ek
getirilen düzenlemenin madde metninden çıkarılmasını talep
ediyoruz. Buna ilişkin gerekçemiz nedir?
Değerli
arkadaşlarım, avukat olduğum için, hukukçu olduğum için ben
de sigorta sektörü içerisinde uzun yıllar görev yaptım. En
azından sektörün sorunlarının ne olduğunu, teminata
ilişkin olarak özellikle davalarda, yargılamalarda nelerle
karşılaşıldığını iyi bilen bir
arkadaşınızım. Özellikle rücuen tazminat davalarında
ve sigorta şirketlerinden kaynaklanan anlaşmazlıklarda,
ihtilaflarda her iki tarafın hem şirketler açısından hem de
yükleniciler açısından nasıl sorunları olduğunu
biliyorum değerli arkadaşlarım.
Burada
yapılan düzenlemede asıl gaye şu; aslında sektördeki sorun
şundan kaynaklanıyor: Bu sektörde, doğal olarak, Türkiyedeki
gelişmeleri nazarıitibara alacak, onu takip edecek olan bir küçülme
söz konusu. Doğal olarak Türkiyede nasıl bir ekonomik
sıkıntı varsa sigorta şirketi içerisinde de böyle bir
küçülmenin varlığını inkâr edemeyiz değerli
arkadaşlarım. Bu küçülmeye rağmen bir gerçek de var; sigorta
sektöründeki şirketlere baktığımız zaman görüyoruz ki
çoğunlukla yabancıların hâkim olduğu, yabancıların
egemen olduğu bir sektörle karşı karşıyayız.
Burada, yabancıların kontrolünde olan bir sigorta şirketi veya
böyle bir sektörde teminatlarının karşılanması, risk
oranlarının giderilmesi açısından biz ne yapıyoruz?
Bakanlığa bir yetki veriyoruz, bakanlık nezdinde bir reasürans
anonim şirketi kuruyoruz değerli arkadaşlarım. Bunu kabul
etmek mümkün değil. Bu şekildeki bir piyasaya müdahalenin veya bu
şekildeki bir piyasada devletin veya kamunun düzenleme yetkisinin çok objektif
ölçüler içerisinde olmadığını bir kere daha burada, yüce
Parlamentoda ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu şekildeki bir düzenlemeyi Parlamentoya
getirdiğimiz zaman, Parlamentoda bu
tartışıldığı zaman, bunu sadece bir torba yasa
içerisinde konuşmak, tartışmak veya bunu kısaca, beş
dakikalık önergelerle Parlamento gündemine getirmek çok doğru
değil çünkü sigortayla alakalı düzenlemeler bir temel yasa
kapsamında ele alınırsa aslında sektördeki sorunların
ne olduğu, nelerle karşılaşıldığı da
Parlamento tarafından dikkate alınabilir değerli
arkadaşlarım.
Biraz
önce ifade ettim, biz, buradaki teminat oranlarıyla, teminatlara veya
yüksek fiyatlı teminat alanlarına ilişkin olarak teminat
bulmakta zorlanan sigorta şirketleriyle alakalı böyle bir sigorta
düzenlemesini, özellikle yabancı sektörün hâkim olduğu Türkiyede çok
doğru bulmadığımızı bir kere daha ifade etmek
istiyoruz. Eğer bu konudaki bu düzenleme ortadan
kaldırılırsa, en azından kör topal devam eden sigorta
şirketleriyle alakalı düzenlemede de ayrıca temel yasada bir
düzenleme yaparsak sorun ortadan kalkar diye düşünüyoruz değerli
arkadaşlarım. Çünkü biraz önce de arz ettiğim gibi, sigorta
şirketlerinde sigortayla alakalı bu sorunun halledilmesinin temel
argümanı, temel noktası, sektör temsilcilerinin aynı
masanın etrafında oturup geniş çaplı bir konsensüsün,
geniş çaplı bir uzlaşmanın olabilmesidir. Biz bunu
yaptık mı değerli arkadaşlarım? Hayır. Bu
teklifin hangi koşullarda getirildiği, kimlere sorulduğu
Ki
buraya gelmeden evvel, gerekli muhalefet şerhimizde de teklifi ayrıntılı
olarak değerlendirdik değerli arkadaşlarım. Herhangi bir
şekilde kimseye sormadık, sektör temsilcilerinin görüşlerini
almadık, sektör temsilcilerine sormadık, sivil toplum örgütlerinin herhangi
bir düşüncesini almadık, geldik, bugün burada yasayı tartışıyoruz.
O anlamda -biraz sonra oylama yapılacaktır, muhtemelen
oylarınızla bizim önergemizi reddedeceksiniz- bu yeni bir sorun
yaratacaktır. Önümüze, yine torba yasalar içerisinde, sigorta
mevzuatıyla alakalı olarak düzenlemeler getireceksiniz.
Bu
nedenle değerli arkadaşlarım, sektörün içinde bulunduğu
sorunlar açısından mutlaka bir temel yasayla yapılması
gereken düzenleme şarttır. Yabancı sektörün egemen olduğu,
özellikle sigorta şirketlerinin teminat bulmakta zorlanmış
olduğu, teminatları tamamlamakta fiiliyatta büyük
sıkıntılar çekmiş olduğu bir sektörde mutlaka ve
mutlaka bu düzenlemeyi bir kere daha düşünmeniz gerekiyor. Özellikle
kamunun bu alana müdahale etmesi açısından, Bakanlar Kuruluna
bağlı bir yapının, bu sigorta sektöründe muhtemelen yeni
sorunları ortaya koyacağı, yeni sorunlardan
kaçamayacağımız gerçeğini de bir kere daha
değerlendirmenizi istiyorum.
Sigorta
sektörü, gerçekten, bu şekildeki palyatif çözümlerden, torba yasalar
içerisindeki madde düzenlemelerinden öte, temel yasalarda yapılacak
düzenlemelerle ancak sıkıntıdan kurtulabilir. Çünkü içinde
yaşamış olduğumuz ekonomik düzenin, ekonomik
sıkıntıların en büyük mağduriyetini
yaşadığı sektörlerden bir tanesi de sigorta sektörüdür
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayraktutan.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 47nci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Lütfü
Türkkan Feridun
Bahşi Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Kocaeli Antalya Adana
Yasin
Öztürk Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş
Denizli Aksaray Konya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
görüşülmekte olan torba kanunun 47nci maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu
konuşmamda kanun teklifinin maddesinden farklı bir konuya
değinmek istiyorum. Geçen günkü konuşmamda uzman
çavuşlarımızın sorunlarını dile getirmiştim.
Bu defa, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde sayıları
yaklaşık 20 bin olan mevcutta en alt rütbedeki sözleşmeli
erbaş ve erlerin görevleri süresince ve sonrasında
yaşadıkları sorunları dile getirmeye
çalışacağım.
Askerimiz
gerek sınırlarımız içinde gerekse sınır ötesinde
birçok terör örgütüyle mücadele etmektedir. Üstün mücadele yeteneği
sergileyen güvenlik personelimiz sayesinde bu mücadele etkin bir şekilde
yürütülmektedir. Vatanı için gözünü kırpmadan hayatını
vermeye hazır olan vatan evlatlarımızın kendilerine
yaraşır bir hayat yaşamaları ve bu süreçte morallerinin
yüksel tutulması da şüphesiz devletimizin en önemli görevlerinden
biridir. Sözleşmeli erbaş ve erlerle ilgili kanun, 2011
yılında ilk çıktığı hâliyle, askerlik hizmetini
erbaş ve er olarak tamamlamış olan ve terhislerinin üzerinden üç
yıldan fazla süre geçmemiş, 26 yaşından gün
almamış olan vatandaşlarımıza sözleşmeli
erbaş ve er olma imkânı sağlıyordu; kritik ve uygun
görevlerde yetişmiş personel ihtiyacını
karşılamak maksadıyla hizmet şartlarını, görev
hakkını, yükümlülükleriyle ilgili usul ve esasları düzenliyordu.
En az üç yıllık sözleşmeyle göreve başlayan sözleşmeli
erbaş ve erler -29 yaşının bittiği yılın
aralık ayı- yedi seneye kadar görev yapabiliyorlar, her sözleşme
süresinin sona ermesinden en az üç ay önce sözleşmelerini yenileyeceklerine
dair yazılı bildirimde bulunmadıkları takdirde
sözleşmeleri kendiliğinden sona eren 4/C kapsamında
sigortalı görülen sözleşmeli erbaş ve erlerin sözleşmeleri
tek taraflı feshedilebiliyor.
Profesyonel
askerliğe geçişin başlangıcı sayılabilecek bu
düzenleme yapılırken kanunun gerekçesinde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bölücü terör örgütleriyle mücadelesinde erbaş ve erler
ortalama üç ay temel askerlik eğitimini müteakip birliklerine
gittiklerinde, bölgeye alışıp terörle mücadelede tam tecrübe
kazandıklarında, askerlik yükümlülüklerinin sona erdiği, bu
nedenle mecburi hizmet yapan erbaş ve er yerine iyi eğitimli ve
profesyonel personelin belirli süreli istihdamına ihtiyaç duyulduğu
ifade edilmişti. Ama Ekim 2017den itibaren temel askerlik eğitimini almamış
olan vatandaşlarımızı da sözleşmeli erbaş ve er
olarak almaya başladık. Sebebine biraz sonra değineceğim
problemler dolayısıyla uygulamalar, gerekçesinin
dışına çıkmaya başladı.
Bu
çocuklar terörle mücadelenin belkemiğini oluşturuyorlar. Kuzey Irakta,
Suriyede ve sınırlarımızda yapılan operasyonlarda en
ön safta mücadele ediyorlar. Sözleşmeli erbaş ve erlerimiz, Türk
Silahlı Kuvvetleri ailesinin bir ferdi olduğunu hissetmek istiyorlar.
Profesyonel ordu parolasıyla yola çıkılıp
sözleşmeli er adı altında Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli olarak istihdam edilen sözleşmeli erler, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde taşeron işçi muamelesi görmek istemiyorlar. 7/24 birlik
içinde iskân edilen sözleşmeli erler aile bütünlüğü olmadan görev
yapıyorlar. Evli sözleşmeli erlerin aile bütünlüğünün
bozulmaması amacıyla evci izninin artırılması ya da
güvenlik imkânlarının elverdiği durumlarda vardiya sistemine
geçilmesi olumlu bir iyileştirme olacaktır. Aksi takdirde
sözleşmeli erbaş ve erlerin aile hayatları ve düzenleri
bozularak aileler dağılmakta ve boşanma olayları
yaşanmaktadır. Bu da sözleşmeli erlerin moral ve motivasyonunu
olumsuz yönde etkilemekte, psikolojisini bozmaktadır. Bu evci izni veya
vardiya sistemi sadece evli değil, tüm sözleşmeli erlerin de motivasyonunu
artıracaktır.
Hazine
ve Maliye Bakanlığının onayıyla geçtiğimiz
yıl Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde aktif olarak görev yapan
subay, astsubay ve uzman çavuşlara iyileştirme adı
altında 400 liralık zam yapılırken sözleşmeli erler bu
iyileştirmeden muaf tutulmuştu. Onların da bu
iyileştirmeden faydalanmasında fayda var.
Ayrıca
sözleşmeli erleri yükümlü erlerden rütbe işaretiyle ayırmak
gerekmektedir. 2011 yılındaki uygulamada konulan ve profesyonel
askerliğe geçişin başlangıcı olarak görülen bu
uygulamadan yeteri kadar faydalanılamamasının nedeni
çalışma şartları ve özlük haklarındaki
yetersizliklerdir. Doksan günden fazla rapor alsalar ilişikleri kesiliyor.
Sözleşmeli erbaş ve erliğe başvuru sayısının
yetersiz olması, süresi dolduğunda sözleşmelerinin
yenilenememesi, sözleşmeli erliğe başlayan birçok kişinin
görev süresi dolmadan bırakmalarının veya bırakmak
istemelerinin sebepleri söz konusu çalışma
şartlarıdır. Bu nedenle askerî birliklerde anında
profesyonel personel sayısında düşüş olmakta ve hudut
birliklerinde güvenlik zafiyeti oluştuğu değerlendirilmektedir.
Hâlbuki geçtiğimiz yıl, Millî Savunma Bakanı Sayın Hulusi
Akar, profesyonel askerliğe geçişin hız
kazandığına dikkat çekerek 2020 yılından itibaren
Jandarmanın yükümlü er alımı yapmayacağını ifade
etmişti. Bu demek oluyor ki ilerleyen dönemde sözleşmeli er sistemini
daha da yaygınlaştırmak istediğimiz askerî bir politika
güdüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, devam edin Sayın Öztürk.
YASİN
ÖZTÜRK (Devamla) Sayın milletvekilleri, önümüzde bir yerel seçim var.
Hepiniz siyasi olduğunuzdan dolayı biliyorsunuz ki yükümlü erbaş
ve erler askerlik esnasında oy kullanamazlar, sözleşmeli erbaş
ve erler de yükümlü asker statüsünü taşıdıkları için oy
kullanamamaktadırlar. Sözleşmeli erbaş ve erlere, muvazzaf
subaylar gibi, seçimlerde oy kullanma hakkı verilmelidir. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı doğrultusunda uygulanmaya
başlayan sözleşmeli er uygulamasının daha verimli ve
sistemli olabilmesi için sözleşmeli er statüsünün kaldırılarak
uzman erbaşlarla aynı statüde, aynı özlük haklarında görev
yapması, zor şartlar altında görev yapan sözleşmeli
erbaş ve erlerin motive olmalarına ve ailelerinin daha
yaşanabilir bir hayat sürmelerine vesile olacaktır.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
47nci madde kabul
edilmiştir.
48inci
madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, bu
önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48inci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Garo
Paylan Tuma
Çelik Ebrü
Günay
Diyarbakır Mardin
Mardin
Musa
Piroğlu Semra
Güzel Dilşat
Canbaz Kaya
İstanbul Diyarbakır İstanbul
Erol
Katırcıoğlu
İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Aylin
Cesur Feridun
Bahşi Lütfü
Türkkan
Isparta Antalya Kocaeli
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray Adana Eskişehir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde
İstanbul
Cavit
Arı Fikret
Şahin Rafet
Zeybek
Antalya
Balıkesir
Antalya
Bedri
Serter Aydın
Özer Jale
Nur Süllü
İzmir Antalya Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Mardin Milletvekili Ebrü
Günaya aittir.
Buyurun
Sayın Günay. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Teşekkürler Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
48inci
madde üzerine söz almış bulunmaktayım. Söz konusu madde
Belediyelerin ihtiyaç duyduğu yatırım nitelikli projeleri
gerçekleştirmesi amacıyla Strateji ve Bütçe
Başkanlığı bütçesine konulan belediyelere yardım
ödeneğini belediyelerin talebi üzerine kullandırmaya
Cumhurbaşkanı yetkilidir. hükmünü içermektedir. Eskiden merkezî
bütçe kanununa konulan maddelerle Maliye Bakanlığınca verilen,
nüfus, yerleşim biriminin Gelişmişlik Endeksindeki yeri, belediyenin
yüz ölçümü, konut ve iş yeri sayısı gibi kıstaslarla
dağıtılan kaynaklara ilişkin yetki bu kez
Cumhurbaşkanına verilmektedir. Cumhurbaşkanına tümüyle
keyfî bir inisiyatif tanıyan yeni düzenlemeye bütçe görüşmeleri
sırasında Anayasanın 104üncü maddesine
aykırılık gerekçesiyle karşı
çıkılmasına rağmen madde olduğu gibi Komisyondan
geçirilmiş, Anayasanın 104üncü maddesinde
Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri detaylı bir biçimde
tarif edilmiştir. Ve bu yetkiler arasında
Cumhurbaşkanının belediyelere dilediğince ödenek
aktarabilmesi yer almamaktadır.
Cumhurbaşkanı
olmasının yanı sıra siyasi bir partinin Genel
Başkanı sıfatını taşıyan bir şahsa
böylesi yetkilerin verilmesi, hem de tam seçim arifesinde verilmesi sizce ne
anlama gelmektedir? Ben size söyleyeyim: Bu düzenleme, AKPli olmayan
belediyeleri tehdit etme düzenlemesidir; AKPli belediyeleri diğer
partilere ait belediyelere karşı kayırma düzenlemesidir.
Değerli
milletvekilleri, bu madde, dünyanın birçok yerinde yerel dinamiklere yetki
devriyle demokrasinin işlevselliğinin artırılmaya
çalışıldığı bir dönemde daha fazla
merkezîleşmeye çalışma, daha fazla otoriteleşmenin
itirafı niteliğindedir. Belediyelerin yatırım projelerinin
onayının Cumhurbaşkanına veriliyor olması,
otoriteleşmenin üstüne, tek adam yönetimine doğru gidildiğinin
en net göstergelerinden biridir. Belediyelerin, bütçelerinden idari
kararlarına kadar oldukça geniş yelpazede yetkilerini artırmak
katılımcı demokrasinin en önemli şartlarından biriyken
bazı yetkilerinin doğrudan bir kişiye bağlanması
katılımcı demokrasi ilkesinin yok sayılmasıdır.
Su, altyapı, kanalizasyon hizmetleri, çocuk bakımı, kadın
merkezleri veya şehirlerin herhangi bir alanıyla ilgili hizmetlerin
bütçelerinin yerelde olması gerekirken merkez onayına
bağlanması kabul edilemez bir durumdur.
DBPli
belediyelerin halka dayalı, yerel ihtiyaçları esas alan
belediyeciliği, ülke belediyeciliğine bakış
açısında bir anlamıyla büyük bir ufuk açtı. Ancak kayyum
atamalarıyla bu kazanımlar yok edilirken şimdi de gelecek dönemler
açısından yerelin özgünlüğünün görülmediği ve dikkate
alınmadığını gösteren bir düzenleme yapılmak
istenmektedir.
Biz
gerek merkezî yönetimin gerekse yerel yönetimin emek alanından ekonomi
alanına, ekoloji konusundan altyapı çalışmalarına ve
tüm bunlarla iç içe olan cinsiyet eşitliği bakış
açısıyla radikal demokrasinin güçlendirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Radikal demokrasi, toplumun tüm kesimlerinin yatay ve
eşit bir biçimde iş bölümünü sağlayan, karar alma
mekanizmalarıyla yaşamın kendisini gören bir yönetim biçimidir.
Bu yönetim biçiminin aksi, daha fazla otoriteleşme ve teklik rejimidir.
Yerel
yönetimlere dair yapılmak istenen anlayış aynı zamanda
toplumsal dinamiklerin tanınmaması anlamına gelmektedir.
İktidarın asılsız iddialarla belediye başkanlarımızı
görevden aldığı belediyelerde onca zamandır
iddialarınızın tek biri bile kanıtlanamazken
halklarımızın iradesi çiğnenerek atanan kayyumların
karnesi yolsuzluktan, usulsüzlükten, kamu kaynaklarını israf etmekten
geçilmiyor. Seçim bölgem olan Mardinden örnek vereyim size: Sayıştay
Başkanının istifa ettirilmesiyle sonuçlanan rapordan haberdar
herkes. Bu raporda Mardin Büyükşehir Belediyesinde ihalede öngörülenden
farklı 4 aracın hizmete alındığı tespit
edilmiş, yapım işlerinde aynı kalemlerde farklı birim
fiyatların belirlendiği anlaşılmıştır.
Bunlar, raporda sözü geçen usulsüzlüklerden sadece iki tanesi. Burada AKPnin
atadığı kayyumların tüm usulsüzlüklerini sayarım ama
buna ne sizin zamanınız yeter ne de benim sabrım yeter.
2016
yılından başlayarak önce 98 DBPli belediyeye kayyum atayan,
sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi gibi belediyelerin belediye başkanlarını zorla
görevden el çektiren bir siyasi anlayış bugün Türkiyenin yüzde
50lik bir kesimini kendi seçmediği belediye başkanlarıyla
yönetilmek zorunda bırakmıştır.
Önümüzdeki
madde de bütçe ödeneklerindeki yetkiyi Cumhurbaşkanına vermek
kaydıyla söz konusu antidemokratik çizgiyi derinleştirmek
istemektedir. Bu vesileyle Türkiyedeki otoriteleşme eğiliminin durdurulmasının
bir parçası olarak ilgili maddenin reddedilmesini talep ediyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Günay.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Antalya Milletvekili Feridun
Bahşiye aittir.
Buyurun
Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48inci
maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
48inci
maddenin gerekçesinde belediyelerin gördükleri hizmetler itibarıyla
gerçekleştirilmesinde fayda görülen yatırım projelerinin
desteklenmesi denilmektedir. Bu fayda neye göre belirlenecek,
kıstasları neler olacak, hangi nitelikli ekipler tarafından
değerlendirilecek; hiçbirisi bu kanun teklifinde net bir şekilde
ortaya konulmamıştır. Madde gerekçesinin devamında
belediyelere yapılacak yardım ödeneğinin Strateji ve Bütçe
Başkanlığı tarafından sağlanacağı ifade
edilmektedir. Belediyeler ile il özel idarelerinin nakit yönetim sistemleri
Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlanmıştır.
Bu şartlarda Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında bir yetki
çatışması yaşanacaktır. Maliye
Bakanlığında olan yetki, teklif edilen maddeyle,
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yeni kurulan Strateji ve Bütçe
Başkanlığına devredilmektedir. Belediye seçimlerine
kısa bir süre kala belediyelerin devletin adaletine yakışmayacak
şekilde Senin partin, benim partim. diye
ayrıştırıldığı, bu dönemde ödeneklerin
Cumhurbaşkanlığına, ödenek onayının ise partili
Cumhurbaşkanına verilmesi uygun değildir.
Cumhurbaşkanının hiçbir gerekçe göstermeksizin istediği
belediyeye ödenek verip istemediği belediyeye ödenek vermemesi imkânı
doğacaktır ki bu durum hem Anayasanın 10uncu maddesindeki
eşitlik ilkesine hem de görev ve yetkilerini düzenleyen 104üncü maddesine
aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet yetkilileri, son günlerde Türkiyede ekonomik krizin
atlatıldığından, dengenin
sağlandığından bahsetmektedir, rakamlarla oynayarak Türk
ekonomisinin büyüdüğünü söylemektedirler. Gerçekten öyle midir? Elbette
hayır. Ekonomik kriz, birkaç yandaş müteahhitlik firması
dışında, olanca cesametiyle orta, alt gelir grubu ile fakir
fukara, garip gurebayı ezmektedir. İnsanlarımız semt
pazarlarına ancak akşamın alaca karanlığında
gitmekte, dökülen meyve ve sebzeyi toplayıp evine, çoluğuna
çocuğuna götürmektedir. Vatandaşın nefes alacak hâli kalmamıştır.
2019 yılı için yapılan maaş zamları
çalışanın cebine girmeden eriyip gitmiştir.
Peki,
ne yapmak lazım? Öncelikle ülkede adaleti ve hukukun üstünlüğünü
hâkim kılmak şarttır. Sonrasında adil bir vergi sistemi
yerleştirilmeli, asgari ücret vergi dışı
bırakılmalıdır. İşsize iş yaratacak,
istihdam yaratacak yatırımlara yönelinmelidir. Dolaylı vergiler
azaltılırken doğrudan verginin artırılması için
tedbirler alınmalı, vergi tavana yayılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, daha önce de birçok konuşmamda dile getirdiğim gibi,
insanımızın yaşadığı önemli konuları bu
kürsüden gündeme getirmeye devam edeceğim, sorunların çözümü için
verdiğimiz yasa tekliflerinin de takipçisi olacağım.
Bu
sorunlardan bir tanesi de sosyal güvenlik öncesi doğum ve hamilelik
süreçlerinin borçlanma yoluyla emekliliğe
saydırılmasıdır. Bu konuda yasa teklifimiz verilmiş,
komisyonda bekletilmektedir. İsteğimiz bu yasa teklifinin de bir an
önce Genel Kurula getirilerek beklentinin karşılanması,
mağduriyetin giderilmesidir.
Değerli
milletvekilleri, diğer bir konu ise öğretmen okulu
mezunlarının başka kurumlarda devlet memuru olarak
çalıştırılmasıdır. Bunlar veri hazırlama
memuru, bilgisayar işletmeni, şef, zabit kâtibi, icra memuru gibi
mezuniyet dışı unvanlarda çalışmak zorunda bırakılmakta
ve bir an önce öğretmenliğe geçmek istemektedirler. 15/7/2016
sonrası olağanüstü hâl döneminde çıkarılan KHKlerle
meslekten ihraçlar sonucu binlerce öğretmen açığı
oluşmuştur.
Yine,
birçok okulda çağ dışı bir yöntem olan ikili eğitim
sistemi uygulanmaktadır. Açıktan atama bekleyen ise yüz binlerce
öğretmen vardır. Bütçe kısıtlılığı
sebebiyle yeteri kadar atama yapılamamaktadır. Millî Eğitim
Bakanlığı ülkenin geleceği için hiçbir harcamadan
kaçınamaz. Millî Eğitimde fedakârlık yapılması gereken,
tasarruf yapılması gereken bir politika izlenemez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, devam edin, size bir dakika daha süre veriyorum Sayın
Bahşi.
FERİDUN
BAHŞİ (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Buna
rağmen açıktan atama yapılamıyorsa hazır devlet
kadrolarında çalışan memurların öğretmenlik
kadrolarına geçirilmesi şarttır. Öğretmenlik hayalleriyle
öğretmen okullarından mezun olup zorunluluk sebebiyle yani aş,
ekmek sebebiyle başka mesleklerde çalışmak zorunda kalan
insanlarımızın bir an önce Millî Eğitim
Bakanlığı öğretmenlik kadrolarına geçirilmesi gerekmektedir.
Büyük
Türk Milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bahşi.
Söz sırası, Eskişehir Milletvekili
Jale Nur Süllüye ait.
Buyurun Sayın Süllü. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; grubum adına, 5779
sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe
Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun Denkleştirme
ödeneği başlıklı 6ncı maddesinde
değişiklik yapılmasıyla ilgili teklifin 48inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Maddenin başlığı
Denkleştirme ödeneği ve geçen denkleştirme sözcüğü
aslında son yıllarda hiç de yabancı
olmadığımız bir sözcük. Asgari ücretli
vatandaşımız, memurumuz, emeklimiz her ay Bütçemizi nasıl
denkleştiririz? diye kara kara düşünüp duruyor; esnafımız
belirsizlik ekonomisinde Kiramı, vergimi, stopajımı nasıl
denkleştiririm de dükkânımı yarın sabah nasıl
açarım? diye tasalanıyor; sanayici, iş adamı bu kriz
ortamında bu girdi maliyetleriyle nasıl üreteceğini,
satacağını, parasını nasıl tahsil edeceğini,
batmadan geleceğini nasıl planlayacağını öngöremiyor.
Gelecek demişken, ümidimiz olan gençlerin
gelecek için ufukları bir sonraki öğüne kadar daraldı. Ay sonunu
zar zor denkleştirebilen gençlerimizin umuduyla gelecek kuruyor bu ülke.
İşte, sayın milletvekilleri, bir
denkleştirme sorunudur sürüp gidiyor ülkemizde.
Vatandaşlarımız Neyi, nasıl denkleştiririm? diye
düşünedursun, iktidar partisi vatandaşın denkleştirme
sorununa hiç kafa yormuyor, başka denkleştirmeler peşinde.
Değişikliğe söz konusu maddeyle, nüfusu 10 bine kadar olan
belediyeler için Maliye Bakanlığı bütçesine kesinleşmiş
en son genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamının binde 1i
olarak konulan denkleştirme ödeneği düzenlenmektedir. Bu
ödeneğin yüzde 65inin eşit, yüzde 35inin ise nüfus esasına
göre dağıtımında kriterler çok açık ve nettir.
Mahallî idarelere yardım amacıyla bütçelerine pay fon veya özel
hesap gibi adlarla başka bir ödenek konulamaz. denilen (2)nci
fıkra Belediyelerin ihtiyaç duyduğu yatırım nitelikli
projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla Strateji ve Bütçe
Başkanlığı bütçesine konulan belediyelere yardım
ödeneğini kullandırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.
şeklinde değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, parti
mensubiyeti olan bir Cumhurbaşkanına yerel seçimlere iki buçuk ay
kala bu ödenekten keyfî para aktarma yetkisi tanınmaktadır. Bu
ödeneğin kullanılmasını düzenleyen hiçbir nesnel dayanak
yoktur. Bu keyfîliğin yaratacağı eşitsizlik
Anayasanın eşitlik ve ayrımcılık
yasağını düzenleyen 10uncu maddesinin (a) fıkrasına
aykırı olduğu gibi, bu yetki keyfiyeti Cumhurbaşkanının
görev ve yetkilerini düzenleyen 104üncü maddesine de aykırıdır.
Ayrıca, bu değişiklik Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartının mali bakımdan zayıf olan yerel
makamların korunması, mali yükün eşitsiz
dağılımını önlemeye yönelik mali eşitleme
yöntemlerinin de açıkça ihlalidir.
Sayın milletvekilleri, bu ihlallerle hiçbir
şeye yatırım yapılacağı, denkleşeceği,
yardım edileceği falan yok; sizler, vekili olduğunuz
şehirlerden bunu gayet iyi bilirsiniz. Ben bunu kendi şehrim olan
Eskişehirden de gayet iyi biliyorum. Allaha şükür, Eskişehir
merkezinde Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediye başkanlarımız
Cumhuriyet Halk Partili. Merkezî yönetim hiç yardım etmese de, her
şeyin en iyisine layık vatandaşlarımıza hizmetin en
iyisini merkezde ve ilçelerimizde Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimiz veriyor.
Ama ne yazık ki Eskişehirde AKP ilçe belediyelerinin hiç yardım
aldığını görmedim ben. Vatandaşların
sorunlarını çözen yine Cumhuriyet Halk Partili belediyeler.
Bırakın ilçelere yatırımı, yardımı; yollar
yapmakla övünen merkezî yönetim, Eskişehirde kendi sorumluluğu
altında yapması gereken iki ölüm yolunu bile yıllardır
yapamıyor: Seyitgazi-Kırka yolu ve
Eskişehir-AlpuBeylikova-Mihalıççık yolu. Biz bu yollarda
yüzlerce vatandaşımızı kaybettik. Daha geçen hafta 3
kardeşin ölümüne neden olan bu yolda geçtiğimiz pazar
hemşehrilerimiz ve şehrimizin muhalefet vekilleriyle birlikte
haykırdık. Bırakın başka şeyleri
denkleştirmeyi, kendi sorumluluğunuz altındaki işleri
yapın önce. El kaldırıp indirerek hiçbir şey
denkleşmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Süllü.
JALE
NUR SÜLLÜ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kısacası,
bayanlar, beyler, dişleriniz arasındaki et parçalarını
kürdanla temizlerken bu ülkede hiçbir şeyi denkleştiremezsiniz siz.
Siz denkleştirme işini asgari ücretle ev geçindiren anneden babadan,
bir öğün sonrasını düşünen gençten, üretim yapmayı hedefleyen
sanayiciden iyi yapamazsınız. Vatandaşımız da
artık bunu görüyor, biliyor; sizin yönetiminizde iki yakasının
bir araya gelip bütçesini denk getirebileceğine inanmıyor;
şehirlere ihanet edenlere inanmıyor, yaşadığı
yerlerde hiçbir sorununa derman olamayacağınızı biliyor.
Ancak unutmayınız ki bizim milletimiz çalışkandır,
zekidir. Görüyoruz ki vatandaşlarımız başka bir denklemin
peşinde. Çok değil, iki buçuk ay sonra o denklem sizin görmek
istemediğiniz ama yüzleşeceğiniz bir gerçektir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Süllü.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
48inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
48inci
madde kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
37
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
Şimdi,
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü
bölüm 49 ila 71inci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü
bölüm üzerinde söz isteyenlerin adlarını okuyorum: İYİ
PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Şenol Bal, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Kamil Aydın,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.
Ayrıca,
Kamil Aydın şahsı adına beş dakika süreyle
konuşacaktır, şahıslar adına diğer konuşma
hakkı İYİ PARTİye aittir.
Şimdi,
ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili
Şenol Balda.
Buyurun
Sayın Bal. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL BAL (Ankara) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 37 sıra
sayılı çuval Kanun Teklifinin üçüncü torba bölümü üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli milletvekilleri, muhalefet
milletvekilleri artık torbalıktan çıkıp çuval hâline gelen
bu yasanın kanun yapma tekniğine uymadığını,
Anayasaya aykırı olan maddeler içerdiğini, ihtisas komisyonlarında
görüşülmediğini, kanun tekliflerinin milletvekillerinin ellerine
tutuşturulduğunu, teklif verenlerin konuya bile yeterince hâkim
olmadıklarını anlatıp duruyorlar. Bu muhalefet de çok fazla
konuşuyor yine. Bütün yetkiler tek adama verildiğine göre bu tek
adam rejimidir. diyor muhalefetteki bu art niyetliler. Ayıptır,
günahını alıyorsunuz. Her geçen gün bizim
Cumhurbaşkanının maşallah tevazusu giderek artıyor.
Tüm vatandaşların Cumhurbaşkanı olduğunu her hareketi
ve sözleriyle gösteriyor.
Sadece bu torba yasayla bile
Cumhurbaşkanına verilen yetkileri gördükçe onun adına
endişe duydum, sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben bu kadar yükün bir
insanın sırtına yüklenmesinin büyük bir insan hakları
ihlali olduğunu düşünüyor, partili Sayın
Cumhurbaşkanına gerçekten üzülüyorum. Cumhurbaşkanı beraber
ıslandıkları, yol yürüdükleri tarafından hep
aldatıldığı için, kendi de milleti aldattığı
için tüm görevleri uhdesinde tutmak istiyor, isteye de bilir ama ben, siz
yakın milletvekillerine sesleniyorum: Güven tazeleyin, Sayın Cumhurbaşkanını
biraz rahatlatın.
Sayın Cumhurbaşkanı her konuyu
dinlemeye, çetrefil hâline gelmiş meseleleri anlamaya, imzalamaya ne
zaman, zaman ayıracak? Dünya liderimizin yurt dışı gezileri
aksayacak, sağlığı bozulacak, sinirleri bozulacak.
Sinirleri bozulunca herkese hiç istemese de hakaretamiz kaba sözler
ağzından çıkacak. Bakınız, Cumhurbaşkanı, AK
PARTİ Genel Başkanı, Başkomutan unvanlarının
yanına Varlık Fonunun Yönetim Kurulu Başkanı
sıfatını ekleyeli daha kaç ay oldu? Çok girişimci
maşallah! Hemen kolları sıvadı Sayın
Cumhurbaşkanı, konu Askerî Tank Palet Fabrikası. Askerî Tank
Palet Fabrikasını satamazsınız, nerede millî ve yerli
olmak? diyor muhalefet. Cumhurbaşkanı bastıra bastıra
Satılmadı, özelleştirilmedi, işletme hakkını
yirmi beş yıllığına verdim. diyor. Yani ihale için
bile zaman harcamadım diyor. Bir yandaşla ortak olan ve bize kol
kanat geren koskoca uçan sarayı yani VIP uçağını bize
hediye eden Katarlı dostuma yirmi beş yıllığına
verdim diyor. Niye anlamıyorsunuz sayın muhalefet, size ne?
Bakın, tek yetkili o, istediğini alır, istediğini satar.
Sayın Cumhurbaşkanının sarayları bol ama bir şeyi
eksik, dikkatimi çekti, bir de yüzen saraya ihtiyacı var.
Düşünüyorum, acaba böyle parça parça yetkilendirmek yerine, Sayın
Cumhurbaşkanı tüm kurumların asli başkanıdır,
kararları sadece o verir, onun dışında kimse karar
yetkisini haiz değildir." diye bir madde ihdas edelim hep birlikte.
Sayın milletvekilleri, bu kanun maddelerinin
birinde partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütçenin vergi
gelirlerinden dilediği partinin belediyesine dilediği kadar para
aktarabilecek. Yerel seçime üç ay kalmış ve seçimi kazanmayı bir
beka meselesi olarak görüyor kendileri. Beka, çok önemli bir konu ve çok önemli
bir kavram ülkemizde. Kazanmazsa beka elden gidecek. Ne yapacaktı? Türkiye
o olmadan nasıl yönetilecek?
Efendim, yine, muhalefet milletvekilleri, vize
başvuru işlemlerinde aracı firmaların hizmetinden
yararlanma, bu hizmetlerde Kamu İhale Kanununun
uygulanmamasının nedenini anlayamıyor. Ya, niye
anlayamıyorsunuz sayın muhalefet milletvekilleri? Yeni iş alanları
açıyor, yandaş birçok kişi ağzını açmış
bekliyor, kazansın yavrucuklar, büyüsünler biraz daha.
Cumhurbaşkanı tarafından özel bir
misyonla görevlendirilen bazı kişilerden büyükelçilik
unvanının Cumhurbaşkanınca geri
alınmadığı müddetçe devamını öngören düzenlemenin
ne manaya geldiğini yine muhalefet anlayamamış.
Dışişleri Bakanlığının teamülleri nedir ki?
Monşerler kazındı ama yine de izleri kalmış olabilir.
Koskoca Cumhurbaşkanının öngörüleri ortadayken istediğini
atar, istediğini alır görevden; size ne? Öyle değil mi
sayın milletvekilleri?
Evet,
57nci madde var bu bölümde. Hazine ve Maliye Bakanlığı bir
tebliğ yayınladı kira artış oranlarıyla ilgili
10uncu ayın 6sında TÜFEye göre değerlendirilir. diye ama
Borçlar Kanununa aykırı olduğu için ben damat Berat Albayraka
sormuştum: Kanuna aykırı bir tebliğ olur mu? Bu
tebliğ, kanun hükmünü yok sayar mı? Bu tebliğ sizin
görüşleriniz doğrultusunda liyakatli bürokratlar tarafından
mı hazırlanmıştır? Bizzat sizin onayınızdan
geçmiş midir? Bu, Bakanlığınız için hukuki bir skandal
değil midir? demiştim ama tabii cevap gelmedi.
Anlaşıldı, utanmışlar böyle bir yanlıştan, o
yüzden cevap vermemişler. Neyse, dikkatlerini çekmişiz, hukuki olarak
maddeyle yanlışlarını düzelttiler. Ama bugün, tüketici
fiyat endeksi daha düşük olduğu için kanun değişti,
yarın üretici fiyat endeksi daha düşük olduğunda yine
oynarız kanunlarla, yeter ki günü kurtaralım.
Evet,
66ncı maddeyle borçlarını yapılandıran ancak kanun
hükümlerine göre ödeme yapamayanlara, kanundan yararlanma hakkını
kaybeden borçlulara yeni bir imkân veriliyor. Muhalefet yine Kaçıncı
vergi affı, 7 mi, 9 mu? Hani vergi affını bir daha
çıkarmayacaktınız? diye soruyor ama tabii seçimler yakın,
beka meselesi! Daha önce yapılanmadan olumlu bir sonuç alınmadı
ama özellikle, tabii, alınmamasının sebebi, son dönemlerde
dış güçlerin alayı bize savaş açtığı için
yaşanan ekonomik kriz nedeniyle vatandaş yapılandırma
taksitlerini ödeyemedi. İnşallah, vatandaşlarımız,
düzelen, uçan ve büyüyen bu ekonomik süreçte rahatlıkla
borçlarını öder.
Şimdi,
kıymetli milletvekilleri, soruyorum sizlere
Tabii ülkemizle ilgili
değil, A Haberi izliyorsunuzdur -tabii kimse de yok ama buradan
sesleniyorum- ülkemizde her şey tıkırında ve güllük
gülistanlık. Ben ülkemiz için sizlere sormuyorum -tabii içinizden cevap
verin, burası bir sınıf değil- Patagonya için soruyorum:
Evet, değerli milletvekilleri, kayıt dışı ekonomiyle
mücadelede gelir idaresi ve vergi denetimi yeterli mi Patagonyada?
Çok
düşük sayıda olan kişisel vergi mükellefi sayısında
artan nüfusa oranla kayda değer bir artış olmuş mudur
Patagonyada?
Kurumlar
vergisi mükellef sayısında ise artan iş gücü, nüfus
sayısı, büyüyen ekonomi dikkate alındığında
artış yeterli midir Patagonyada?
Vergiler
alınması gerekenlerden alınmakta mıdır, vergi yükü
adil dağıtılmakta mıdır Patagonyada?
Vergi
affı ve benzeri uygulamalar vergiye gönüllü uyumu artırmakta
mıdır Patagonyada?
Gelir
vergisi mükelleflerinin ödediği ortalama verginin bir asgari ücretlinin
ödediği vergi kadar olmadığı sistemde başarı var
mıdır Patagonyada?
Toplam
vergi gelirleri tahsilatının yaklaşık yüzde 20sinin gelir
vergisinden oluşması ve gelir vergisinin de yaklaşık yüzde
93ünün tevkif suretiyle toplanması ve çoğunluğunun ücretlerden
kesilen vergilerden oluşması başarılı performans
mıdır Patagonyada?
Toplam
vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 70inin vatandaşların
tüketimini oluşturan mal ve hizmetler üzerinden, fiyatın içinden,
kaynağından kesilen dolaylı vergilerden oluşması
başarılı bir performans mıdır Patagonyada?
Verginin
tabana yayılması ve vergi adaleti sağlanmış
mıdır Patagonyada?
Sahte
ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ve
kullanma fiili engellenebilmiş midir Patagonyada?
Maalesef,
vergi kaçırmak çok normal bir davranış hâline gelmiş ve
vergi kaçırmayanlara anormalmiş gibi yaklaşılmaya
başlanmış mıdır Patagonyada?
Sayın
milletvekilleri, eminim, 10 soruya Hayır. en son soruya Evet. dediniz.
Vergi reformu şart bu Patagonyada.
Sayın
milletvekilleri, burada hiciv ve ironi bitti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal, sözlerinizi bağlayın.
ŞENOL
BAL (Devamla) Parlamentonun yetkilerinin giderek budandığı
Ben yaptım, oldu. anlayışının neticeleridir bu
yaşadıklarımız. Kanunsuzluk ülkesi hâline getirilen bir
Türkiye tablosuyla karşı karşıyayız.
İktidar
mensupları, ülkeyi getirdiğiniz durumla övünün artık diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bal.
Sayın
Turan, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Ankara Milletvekili Şenol
Balın 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin üçüncü bölümü
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasında Cumhurbaşkanını eleştiren, tiye alan
bir yaklaşım içerisinde olmasını esefle
kınadığına ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum söz
verdiğiniz için.
Konuşmayı
dikkatle dinledim. Tabii, şahsi olarak sayın vekilimizin bu
konuşmayı kendisine layık bulması bulmaması başka
bir tartışma konusu fakat on dakikanın içerisinde 71 maddelik bu
kanuna değinmek yerine sadece Cumhurbaşkanını
eleştiren, tiye alan, sözüm ona dalga geçen bir yaklaşımla
konuşmasını esefle kınıyorum. Bunun, bu Meclisin
mehabetine, yasama faaliyetlerinin niteliğine yakışmadığını
ifade etmek istiyorum. Burada bırakayım Sayın Başkan.
Teşekkür
ediyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Cumhurbaşkanı eleştirilebilir, ne var
bunda ya?
ŞENOL
BAL (Ankara) - Hiciv ve ironi yaptım Sayın Başkan; başka
türlü olmuyor, anlatmaya çalıştım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bal.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Çok yakıştı Sayın Başkan. Böyle
devam etsinler.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN
Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum
Milletvekili Kamil Aydına aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Aydın, sizin ayrıca şahıslar adına beş
dakikalık bir konuşma süreniz vardı, ikisini
birleştiriyorum.
Konuşma
süreniz on beş dakikadır.
MHP
GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin üçüncü bölümü
üzerinde partim Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, adına süper güç diyelim, emperyal güçler diyelim,
gelişmiş ülkeler diyelim, ne dersek diyelim, gerçekten bu
bağlamda şu anda dahi yapılan mücadelelerde konjonktürel olarak
mücadele alanlarının, mücadele enstrüman ve yöntemlerinin
hızlı bir değişime uğradığına
tanıklık etmekteyiz. Yani İkinci Dünya Harbinden bu tarafa soğuk
savaş yıllarında çok etkin olan o konvansiyonel alan
mücadeleleri yerini yavaş yavaş kimyasal silahlanmalara, biyolojik
silahlanmalara ve bugün geldiğimiz nokta itibarıyla, maalesef
söylüyorum, nükleer silahlanmalara kadar uzanmıştır.
Şimdi,
tabii, bu, bir yönüyle böyle ama bu mücadele, değişim ve
dönüşümün, maalesef, olumsuz bir yansıması olarak yeni alanlar,
yeni enstrümanları da devreye sokmuştur. Bunları çok kısaca
ifade etmek gerekirse, özellikle bilişim teknolojilerinin ve iletişim
ağının gelişmesiyle medya üzerinden ya da sosyal medya
üzerinden daha sınırlandırarak söylemek gerekirse- yeni bir
yapay mücadeleler ve siber saldırılar sürecine de girmiş
bulunmaktayız. Öte yandan, yine, bu bilişim teknolojilerine
bağlı olarak bir algı operasyonu da çok azımsanmayacak, çok
küçümsenmeyecek bir mücadele alanına dönüşmüştür. Bunu atfen,
somut bir örnekle ifade etmek gerekirse, son dönemde özellikle Avrupadaki
seçimlerde, hatta Amerika Birleşik Devletlerindeki 2016 seçimlerinde de
müdahil bir etken olduğuna tanıklık ettik, bugün bütün dünya
medyası bu konular üzerinde yoğunluklu olarak tartışmalar
yapmaktadır.
Efendim,
diğer etkin bir mücadele alanı ise özellikle sosyal hareketlilik,
kaos ve sokak hareketlerine yönelik varlığını
bulmaktadır. Öte yandan, küreselleşen terör faaliyetleri ve
beraberinde büyük çapta artık gündemde varlığını kabul
ettiren bir vekâlet savaşlarından bahsetmekteyiz. Yine bunlara
paralel olarak hepsiyle beraber bir finans kaynağı oluşturma
adına özellikle uyuşturucu ve insan trafiği de çok
küçümsenmeyecek farklı bir sorunsal alandır.
Bütün
bunları bir arada düşündüğümüzde, gerçekten çok boyutlu bir
savaş, çok boyutlu bir yöntem, çok boyutlu bir alan söz konusu.
Bunları, tabii, söylerken, özellikle alan konusunda Orta Doğunun çok
spesifik olarak bir paranteze ihtiyacı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Şimdi, son zamanlarda bu değişkenlik arz eden savaş
alanları, savaş yöntemleri bağlamında bir şey daha
ilave edildi; tweet savaşları başladı. Efendim, bu
tweet savaşları bağlamında da bunu en ustaca,
hızlı bir şekilde kullanan Amerika Birleşik Devletleri
Başkanı Donald Trump dikkatleri çekmekte.
Şimdi,
tabii, bunu söylerken aslında konuya dikkatinizi çekme adına, biraz
da kinaye yaparak, biraz da esprili bir şekilde, gerçekten gündemin ne
kadar ciddi olduğunu belirtmeye çalışıyorum. Niye?
Gerçekte, aslında tweet üzerinden ya da sosyal medya üzerinden ya da
algı oluşturma adına sürekli basın-yayın, medya
üzerinden uluslararası birtakım rekabet içinde olduğu uluslara
mesajlar atmasını biraz ciddiye almakta yarar var diyorum. Niye?
Çünkü Koca Ragıp Paşanın bir beytine atfen söylenilmiş,
dilimize de pelesenk olmuş çok güzel bir özdeyiş var: Şecaat
arz ederken merdikıpti sirkatin söyler. Yani son zamanlarda Türkiye
gündeminde olduğu gibi Amerika Birleşik Devletlerinin kendi iç
gündeminde de olan ve dünyanın birçok yerinde gündem oluşturan,
ülkelere, milletlere, devletlere, hatta topluluklara birtakım dayatmalarda
bulunan Sayın Trumpın tweetleri çok ehemmiyet
taşımaktadır. Bunu dikkate almak zorundayız. En son bize
yönelik tweetinde ne demişti? Ekonomik olarak sizi yerle bir ederiz.
Şimdi, bunu gerçekten böyle ciddiye almazsak sanki altı boş,
boşuna söylenmiş bir laf gibi algılanır. Hâlbuki şu
anda Amerika Birleşik Devletlerinde yönetime hâkim şahin ekibin
doğasını birazcık irdelediğimiz zaman bu tweetin
altının çok da boş olmadığını görürüz. Bu
mesaj sadece biz odaklı bir mesaj değil, aynı zamanda daha önce
bunun benzerlerini gerçekten kendine potansiyel rakip ya da düşman
gördüğü diğer uluslara da yaptığına tanıklık
ettik. Bunu daha önce Çine de yaptı, özellikle gümrük vergilerinin
artırılması noktasında. İrana zaten sürekli
yapıyor. Öte yandan, Avrupa Birliği ülkelerine tek tek aba
altından sopa göstererek yine mesajlar üzerinden aynı tehditkâr
üslubunu gösterdi. Tabii, neydi bunlar? Efendim, Almanyanın Rusyayla bir
Kuzey Akım Projesi imzalamasıydı, Fransanın yavaş
yavaş NATO içerisindeki varlıktan rahatsız olup Avrupaya özgü
bir güç oluşturma noktasında attığı adımları
dikkate alarak Fransaya bir gözdağı vermek vardı. Ne
demişti? NATO içerisinde artık biz kimsenin polisi değiliz,
sizin güvenliğinizi sağlamakla mükellef değiliz. Herkes,
oranında maddi katkıda bulunacak. Bunun da rayiç bedelini
belirlemişti, Gayrisafi millî hasılanın yüzde 2si
civarında bir oranını herkes savunmaya ayıracak. dedi ve
Macronun buna küçük bir itirazı olunca da hakaretamiz bir cümleyle cevap
aldı maalesef.
Şimdi,
tabii, bunları unutmadık. Bunların gerçekten çok net bir
şekilde kullanıldığına tanıklık ediyoruz.
Daha seçimlerden önce Meksikaya aynı ayarı çekti, dedi ki: Sizin
sınırınıza bir duvar çekeceğiz ve maliyetini de siz
ödeyeceksiniz. Ve bugün Amerikan iç kamuoyunda da en çok tartışılan
meselelerden bir tanesi, hatta şu anda hükûmet yani yürütme tamamen
kilitlenmiş bu mesele üzerine.
Şimdi
bunları niye söyledik? Saygıdeğer milletvekilleri, gerçekten,
bunlar hafife alınacak, şaka babında kabul edilecek
birtakım şeyler değil. Niye? Çünkü son günlerde özellikle bizi
de ilgilendirmesi hasebiyle bölgede yaşananları birazcık dikkate
aldığımızda, çok ciddi sonuçlara matuf birtakım
gelişmeleri gözden kaçırmamalıyız.
Efendim,
Amerika Birleşik Devletlerinin Suriyeden çekilme kararından sonra,
aralık ayı ortalarında, bir anda bölgede bir hareketlilik oldu
ve Türkiye dışında bu karara hiç kimse olumlu bakmadı.
İnanın, Suudi Arabistan başta olmak üzere, Birleşik Arap
Emirlikleri, Mısır, Kuveyt dâhil hepsi: Nereye gidiyorsunuz?
Aslında verilen bir ayardı ve karşılığında
ne vardı? Karşılığında, işte o meşhur,
uluslararası ilişkilerde çok klişe olarak kullanılan,
birazcık havuç birazcık sopa gösterilmesiydi.
Karşılığında o zaman, Çekilmeyeceksek bunun bir
bedeli var. dendi ve cep harçlığı babından birtakım
paralar alındı bir dönem. Bunun tekrarı tekrar söz konusu oldu.
Bu defa daha ciddi bir karşılık, daha ciddi bir, Türkiyeye
muhaliflik bölgede gelişti ama Allaha şükür, bu, Orta Doğu
coğrafyasında bu tür aba altından sopalar ya da dayatmalar bin
yıllık Anadolu coğrafyasında sıklıkla
karşılaştığımız bir şeydi. Yüz yıl
önce de bununla net bir şekilde
karşılaşmıştık, görmüştük ama teslimiyetçi,
kabullenici bir yapıda olmadığımız için, Allaha
şükür, dün olduğu gibi bugün de kararlılıkla kendi
dinamiklerimizi kullanarak buna gerekli cevabı bütün Türk milleti
adına yetkili organlar vermiştir.
Biz
de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu bağlamda, Genel
Başkanımız çok net bir tavır koyarak
Artık bu aba
altından sopa göstermeler, tehditkâr ifadeler bizim için çok da
kıymetiharbiyesi olmayan ifadelerdir. Dolayısıyla bugün içinde
bulunduğumuz şartları göz önünde bulundurduğumuzda, Allaha
şükür, bu, Orta Doğu coğrafyasında
Lübnanlaştırma projesi adı altında bizim gerçekten değer
saydığımız, bizim birlikteliğimizin harcı
saydığımız birtakım zenginlikleri bir
ayrışma unsuru gibi göstererek, buraları kaşıyarak,
buraları tetikleyerek bir sonuç alınamayacağı kanaatini
ısrarla taşıyoruz ve bu kanaatimizin de arkasında güçlü,
dimdik bir şekilde, birlik beraberlik içerisinde, kardeşlik
hukukumuza halel getirmeden gerekli atılımları da gerekli
hamleleri de yapacağımızdan herkes emin olsun. Bunu yaparken
artık, savunma stratejilerinin içeride değil, tehlikenin ilk defa
hissedildiği yerde başladığı noktasından
hareketle biz de bir millî devlet refleksiyle tehlikenin ileride daha büyük
sorunlara yol açmaması adına nerede tezahür ettiyse orada
mücadeleyle, müdahaleyle üstesinden gelineceği kanaatini
taşımaktayız. Çünkü, evet, biraz önce şecaatini arz eden
bir tweetten hareketle söylediğimiz bir şeyin altının
dolu olduğunu ifade ettik. Kimdi? Bakın, geçen The New York Timesta
yayınlanan bir makalesi geçti Sayın Amerika Birleşik Devletleri
Güvenlik Başdanışmanı Boltonun. Türkiye ziyareti öncesi
İsrail ziyareti ayrı bir mesajdı ama o makalede asıl ifade
edilen şey -daha Obamaya güvenlik konusunda birtakım mesajlar
verirken- Amerika Birleşik Devletleri adına Sayın Boltonun
kafasındaki plan şu
Daha sonra Pompeoya da geçti bu, Sayın
Dışişleri Bakanı da aynı ekolden geldiği için.
Onun da yine, Mısırdaki Kahire Amerikan Üniversitesinde
yaptığı konuşmada da satır aralarında çok net
görüyoruz. Ne diyorlar saygıdeğer milletvekilleri? Diyorlar ki:
Artık Orta Doğuda en büyük tehdit İrandır. Efendim, biz
evanjelistler olarak
Beni Tanrı bir evanjelist Hristiyan olarak, bir
temsilci olarak o coğrafyaya gönderdi, biz de gereğini yapmak
zorundayız. Efendim, İsa yeniden gelecek, bir armageddon
savaşı gerçekleşecek, dolayısıyla ondan önceki bütün
sıkıntıların bertaraf edilmesi lazım.
İnanın, böyle bir makale yayınlanması esef verici bir
şey. Böyle bir inanç olabilir ama bunu bir makale hâline getirmek çok
ürkütücü, çok korkutucu bir şey ve şunu söylüyorlar
Eylül
ayında hatırlarsanız, Bağdatta Amerikan
Büyükelçiliğine yakın boş bir araziye atılan bir füze için
diyorlar ki: Mazeretimiz de hazır, bu füzeyi bahane ederek
İranı bir oldubittiye getirip o bölgedeki bizim evanjelist
çıkarlarımız yararına yeni bir oluşuma ön ayak olmak
zorundayız. Aynı tavrı maalesef Neocon adı altında
yine bir sürü kadroyu yok sayıp Amerikada bir Pencele, Pompeoyla ve
Boltonla devam eden bir zincirin halkaları babından
Dışişleri Bakanı da Kahirede aynı cümleleri kuruyor.
İlginçtir, yine o da bölgede İran merkezli bir
istikrarsızlık, bir tehdit söz konusu olduğunu, bunun da bir an
önce bertaraf edilmesi gerektiğini söylüyor. Tabii, bunu yapınca da
bir sonraki durak elbette ki Türkiye olacaktır. Bugün bölgede
olanları biraz da böyle okumaya çalıştım.
Dolayısıyla, böyle de okuyup böyle de tavır alma noktasında
kararlılığımızı ifade etme adına inşallah
biz o bölgede her zamanki gibi, diplomasi başta olmak üzere, ne tür
önlemler alacaksak bunu metanetle, sabırla güvenli bir şekilde
alıp gereğini yapma mükellefiyeti
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Aydın.
Buyurun.
KAMİL
AYDIN (Devamla)
bunun bütün artısı eksisi hesaplanarak gerekli
tavırların takınılması noktasında azim ve
kararlılığımızın olabildiğince üst düzeye
çıkarılması ve bu anlamdaki, ilgili
kurumlarımızın da moral motivasyonunun yüksek tutulması
adına yüce Mecliste de bu bağlamda tek vücut, tek yürek, tek
ağız birlikteliği içerisinde gerekli kamusal desteği,
lojistik desteği sağlamalıyız diyorum, bu duygularla yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aydın.
Söz
sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğluna aittir.
Buyurun
Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sevgili halkımız; öncelikle karanfil kokulu
bileziğim için sevgili Hakkâri Milletvekilimiz Selma Irmaka ve boncuklu
bilezik için de Bolu F Tipindeki mahpus arkadaşlara teşekkür ediyorum
ve çalışmalarının devamını diliyorum çünkü görüp
de kıskanan çoktur, haberleri olsun.
Evet,
ocak ayı hüzünlü bir aydır arkadaşlar. Uğur Mumcu, Muammer
Aksoy, Onat Kutlar, Gaffar Okkan, Metin Göktepe ve Hrant Dink, hepsi maalesef
bu ay içerisinde kaybettiğimiz Türkiyenin en değerli
insanlarıydı ve hepsini karanlık cinayetlerde kaybettik. Hepsini
saygı ve özlemle anıyorum.
Onlar
gibi değerli insanları cinayetlerde kaybetmediğimiz,
gazetecilerin, düşünürlerin, hak savunucularının
yazılarıyla, haberleriyle bizlere yol gösterdiği bir
geleceği kurmak, bunun için de öncelikle bu cinayetlerin
aydınlatılmasını sağlamak bizlerin görevi. Bunun yolu
da başka Cumartesi Annelerinin ve tüm kayıp
yakınlarının sözlerine kulak vermektir.
Evet,
tek adam sistemine geçmeden önce en azından Hükûmet tasarısı
hazırlanabiliyordu. Şimdi Cumhurbaşkanı
bürokratlarının hazırladığı teklifler
milletvekilleri eliyle Meclise sunuluyor. Milletvekillerinin teklifle ilgili ne
bilgisi ne de haberi var. Meclisi temelinden sarsan bu sulta
mantığına karşı farklı sesleriyle, fikir
farklılıklarıyla, hâlen burayı halkın Meclisi
kılma inadıyla bu teklifin üçüncü bölümü üzerine söz aldım.
İçinde
oldukça farklı düzenlemeler olmasına rağmen bu teklifin tek bir
amacı var; ekonomik krize karşı piyasada maliyetleri
düşürmek, yerel seçime kadar da gidişatı kurtarmak. Her zaman
olduğu gibi sermayenin tarafında bir teklif. Ülkemizde, biliyorsunuz
gelenektir, hükûmetler sermayeyle arasını hiçbir zaman bozmaz. Deniz
kurumuş, Hükûmet halkı kuraklığa terk etmiş, yine
sermayeye kovayla su taşıyor.
İthalata
dayalı bir ekonomi, tüketime dayalı bir model kurarsanız bir gün
tüm kaynakları işte böyle tüketirsiniz, üstüne bir de inşaat
projeleriyle beton dökersiniz.
58inci
madde, değerli arkadaşlar, belki de bu teklifin en tehlikeli maddesi.
Tıpkı İstanbul Fikirtepede yapıldığı gibi,
bir bir konkordato ilan eden inşaat firmalarının projelerine
belediyelerin firmaları ortak olup kaynak aktaracak. Bu projelere
kaynağı da kim sağlayacak? İller Bankası
sağlayacak.
Dönemin
bakanı, bugünün Ankara Belediye Başkan Adayı Özhasekiye
soruyoruz: 2016da talimatıyla 20 milyon 722 bin lira
KİPTAŞın hesabına havale edildi mi? Kanuna uydurmak için
bu paraya avans dendi mi? Böylece kamu kaynaklarıyla özel şirketler
kurtarıldı mı?
İller
Bankası Kanununda büyükşehir belediyelerinin kentsel dönüşüm
projelerine, hele hele özel şirketlerin işlerine kaynak aktarmak
yoktur. İller Bankası ne yapar? Geliri olmayan köyler ile küçük
belediyelerin altyapı, üstyapı projelerine kaynak ayırır.
İşte, bu 58inci maddeyle bu kısıt tamamen ortadan
kaldırılıyor. İller Bankası da sermayeye kovayla su
taşıyan müteahhit bankasına dönüştürülüyor. Neden? Çünkü
belediyelerde para yok, çünkü inşaat projeleri batıyor. Ne
yapalım? Yurttaşlardan aldığımız vergileri
patronların cebine koyalım. Üstelik de yatırımı yine
bir kişiye, iş ve aş kapısı olmayacak bir
yatırıma, betona yapalım.
Bakın
arkadaşlar, Ankarada kişi başına çeyrek ton buğday
düşüyor ve kişi başına 1 ton çimento, 1,5 ton da asfalt
düşüyor yani beton belediyeciliği yapıyorsunuz. Yapmayı
taahhüt ettiğiniz, hayal ettiğiniz şey de yine bunun devamı
olan bir belediyecilik.
Bir
de 48inci madde var. Cumhurbaşkanı belediyelere ödenek
verebilecekmiş yani İller Bankasının bu 58inci maddede- kurtaramadığını
Cumhurbaşkanı kurtaracak. Bir belediyeye vergi gelirlerinden
kaynağı neye göre aktardığınız bellidir. Nüfus, o
il veya ilçenin gelişmişlik durumu ve altyapı özellikleri gibi
özellikler dikkate alınarak yapılır bu paylaştırma.
Tek bir kişinin hiçbir kural tanımadan, istediğine para
verdiği bir düzen olabilir mi arkadaşlar? Cumhurbaşkanı
partili, belediyeler de partili; varın, gerisini siz düşünün. O
kaynağın hangi belediyelere gidebileceğini tahmin edersiniz.
Evet,
bu yasayla uluslararası acil yardım özel hesabından yapılan
harcamaların nereye yapıldığı da saklanacak. Çünkü bu
hesap da Kamu İhale Kanunu ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunundan muaf hâle getiriliyor. Şimdi ne oldu da denetimi
kaldırıyorsunuz; nerede, nasıl planlarınız var da
neleri saklıyorsunuz; buyurun, çıkın söyleyin.
ÜFE,
TÜFE meselesi kiracıları bir nebze rahatlatmış olsa da günü
kurtarma hamlesinden başka bir şey değildir. Üreticilerin
fiyatları mutlaka bir gün tüketiciye yani TÜFEye de yansıyacak ve o
zaman ne yapacaksınız? Yine TÜİK Başkanını
mı görevden alacaksınız? TÜİKe BİMdeki
fiyatları hesaba katarak baskı yapıp enflasyonu düşük mü
göstereceksiniz? Enflasyonla mücadele için mermiye yüzde 7,5 indirim yapmakla mı
krizi önleyeceksiniz? Evet, şaka değil arkadaşlar, gerçekten
mermiye indirim yaptınız. Ucuza cinayet! Ey insanlar,
hayatlarınız çok ucuz. diyorsunuz. Peki, bireysel silahlanmanın
neden olduğu ölümlere ve kadın cinayetlerine karşı ne
diyeceksiniz? Tüm bu yaşadığımız şiddetin en
büyük ortaklarından birinin siyasi atmosfer olduğunu
düşünüyorum.
Henüz
iki hafta önce Ceren Damar isimli gencecik bir hukukçu akademisyen kadın
öldürüldü. Bir üniversite öğrencisinin eski özel harekâtçı
babasının tabancasını alarak cinayet işlediği bir
ülke hâline geldiğimiz için içimiz acıyor. Birbirimize bu denli
düşman olmak niye?
Bakın,
geçen gün bir önergede verdiğimiz bir örnek daha: Millî Eğitim
Bakanlığının Beşiktaştaki Anadolu liseleri
arasında düzenlediği deneme sınavında bir soru
sorulmuş, soru metninde Beşiktaş, Moda, Kadıköyde yaşayan
çocuklar ezan sesi duymaz, Türklüklerini yaşayamazlar. diyorlar.
Aslında Yahya Kemal Beyatlının bir makalesinden, bir
yazısından alıntılanmış bu. Ancak bu, gerçekten
sorgulanması gereken bir şey. Bu düşmanlık kime? Onca
düşmanlık yetmedi, şimdi de semtler mi birbirine düşman
olacak? Örneğin Ankara belediye başkan adayı Özhaseki Hainler
üniversite mezunlarından çıkıyor, imam-hatiplilerden
değil. derken bu düşmanlık ve şiddet ortamında hiç mi
payı yok? Erdoğan, yaşadığımız bazı
semtler için O semtler kaymağını yiyorlar. derken hiç mi
payı yok bu şiddet ortamında? Evet, Hiç payımız yok.
diyebilir misiniz? Bize çocukluğumuzda kötü sözlere karşı
Dilini eşek arısı soksun. derlerdi. Gerçekten o eşek
arıları biz olmalıyız, özellikle de kadınlar olmalı,
bu tür ötekileştirici nefret söylemlerine karşı biz mücadeleyi
daha fazla yükseltmeliyiz.
Evet,
bitirirken Ceren Damarın cenazesinde eşinin söylediklerine kulak
verelim: Çok büyük bir acımız var, bu tarz olaylar kötülüğü
kötülükle yenemeyeceğimizi hissettiriyor, biz her zaman iyi
olmalıyız, her zaman iyilikle hareket etmeliyiz. Benim genç
arkadaşlarımdan küçük bir istirhamım var: Arkadaşlar, bunu
söylemek benim haddime düşmez ama iyi bir hukukçu, iyi bir mühendis, iyi
bir doktor değil, iyi bir insan olmaya çalışın; en önemlisi
bu. İnsanları sevin ve hiçbir zaman kötülüğe kötülükle cevap
vermeyin. Bu olayla da inşallah bu ülkede eğitim sistemindeki
bazı yanlışlıklar konusunda ve pek çok konuda bir
duyarlılık, farkındalık oluşacaktır. Evet,
eşini kaybeden birisi bunu söylüyor ve siyasetçiler bunu yapamıyorlar
arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bağlayın sözlerinizi Sayın Kerestecioğlu.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bebekten katil yaratanlar
demişti Rakel Dink, sevgili eşi Hrant Dinkin ardından böyle
söylemişti. Bebekten katil yaratılmasın diye bu
ayrımcı, ayrıştırıcı, şiddeti
körükleyen dillere birlikte hayır demeliyiz. Bu Mecliste de her mecliste
de insanlar bizden bunu bekliyor ve bunun için çok somut bir adım
atabiliriz.
Örneğin,
yine, kızını kaybeden, Helin Palandökenin babası Nihat
Palandökenin, bireysel silahlanmanın önlenmesi ve insanların
ateşli silahlara ulaşmasının
zorlaştırılması için yaptığı,
başlattığı kampanyayı destekleyebiliriz. Bunun için
kanun tekliflerimiz var, bunun için kalıcı çözümler getirebiliriz.
Ben
talihsiz bir açıklaması dolayısıyla aslında sayın
ombudsmana, Şeref Malkoça da bir çağrı yapmak istiyorum çünkü
yaptığı bir açıklama gerçekten çok talihsiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Tamamlayacağım
Sayın Başkan, çok özür dilerim.
BAŞKAN
Tabii, tabii, buyurun, bir dakika daha verelim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Eşler
tartıştığında, kadın karakola telefon açıp
şikâyette bulunduğunda koca evden uzaklaştırma alıyor.
Bu da öfkeyi ve kadına şiddeti körüklüyor. Biz eşleri
barıştırmak yerine ayrılsın diye kanun
çıkarmışız. diyor, bunu ombudsman söylüyor.
Sayın
Malkoç, eşler tartışmıyorlar, kadınlar şiddete
uğruyorlar, öldürülüyorlar. Eşler
tartıştığında, karakola telefon açıp Eşim
çağırılsın, uzaklaştırma verilsin. diyen
kadın yok bu ülkede. Kadınların buralarına kadar geliyor ve
-kendiniz de bir hukukçusunuz, ben de bir hukukçuyum, otuz yıl
boşanma davalarına baktım- nasıl o miadın, dolma
noktasının geldiğini ve nasıl şiddete
uğradıktan sonra ancak bu başvuruyu yaptıklarını
çok iyi biliyorum. Bunu ülkenin en tepesindeki insanlar söylerse o zaman
gerçekten kadınlar şikâyet etmekten çekinirler.
Kadınların
bu kadar fazla katledildiği bir ülkede bunu söylemeye hakkınız
yoktur diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
Söz
sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlunda.
Buyurun
Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
üçüncü bölümü üzerine grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu teklif, Plan Bütçe Komisyonunda görüşülürken şu
anda Mecliste bulunan bütün siyasi partilerin seçim vaadi olan, şu
meşhur 3600 ek gösterge verilmesiyle ilgili -Emniyet
sınıfına, eğitime, Diyanete ve sağlığa-
beşinci kez önerge verdik ve reddedildi MHPli ve AK PARTİli üyeler
tarafından, bunu dile getiriyorum. Şimdi öğreniyoruz ki sarayda
-bu da iyi ama- seçim öncesi yine böyle bir düzenleme için
çalışılıyormuş, umarım en kısa zamanda
gelir, biz de katkı sağlarız, buradan geçer.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa, aynen daha önce çıkan meşhur torba
yasalardan bir tanesi, temel kanun diye çıkıyor, ilgisi yok. Temel
kanunun ne olduğu Anayasada, İç Tüzükte çok açık olmasına
rağmen
İç Tüzük, Anayasa ihlali artık sizin için ya da Adalet
ve Kalkınma Partisi için normal bir hâle geldi, aynı şeyi
yapıyorsunuz şu anda. Şimdi, burada 40 kanun, 2 kanun hükmünde
kararnameyle ilgili değişiklik yapılıyor. Daha önce 2 tane
maddesi başka bir torbaya transfer edildi. Çok ilginç bir şey oldu bu
arada değerli arkadaşlar, 1 maddesi de
Cumhurbaşkanlığı kararnamesine transfer edildi. Ne oldu
biliyor musunuz arkadaşlar? Bu çok vahim, yani tiyatro, oyun filan
deyince kızıyorsunuz işte, Meclisi ciddiye almıyorsun,
nasıl Mecliste böyle tiyatro, oyun
Ya siz oynuyorsunuz, size söylüyoruz.
Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir kanun maddesi görüşülüyor
-zaten ek madde olarak sonradan önergeyle getirildi- Sayın
Cumhurbaşkanının dış görev verdiği insanlara
Cumhurbaşkanı bu görevi almadıktan sonra ömür boyu
kırmızı pasaport kullanma hakkı veren bir
değişiklik düzenlemesi vardı. Değerli
arkadaşlarım, bunu burada biz, hepimiz, 9 Ocakta kabul ettik ama 10 Ocakta
-koordinasyon bozukluğu mu yoksa bir gün sabredilemedi mi-
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle bunu yasalaştırdı
değerli arkadaşlarım. Gerçekten çok vahim, komik bir
durumdayız. Cumhurbaşkanlığı sistemi diye bir sistem
yok, biz uydurduk bunu ve yürüyemiyoruz değerli arkadaşlar. Ya
gerçekten tasarı olarak gelmesi gerekli ciddi düzenlemeler milletvekili
arkadaşlarımıza yükleniyor; dolaşıyorlar, buraya
getiriyorlar teklifi, olmuyor, savunamıyorlar. Gerçekten çok komik duruma
düşürüyoruz Parlamentoyu. Gerçekten demokrasiye, Parlamentoya, Türkiye
Büyük Millet Meclisine, hani millet iradesinin tecelligâhı
dediğimiz bu Meclise, Gazi Meclise ayıptır değerli
arkadaşlarım. Böyle şeyler yapmayalım, bunlardan
vazgeçelim.
Değerli
arkadaşlar, bu düzenlemeye, 31 Martta yapılacak yerel seçim
yatırımı diyelim, rüşvet dediğimiz zaman yine
kızıyorlar Biz rüşvet vermeyiz, halkımız da
rüşvet almaz. filan diyorlar; tamam, onları çıkarıyorum.
Son iki yılda Adalet ve Kalkınma Partisi uçlarda dolaşıyor.
Biz psikiyatride ambivalans diyoruz buna değerli arkadaşlarım.
Bir tarafta kriz geliyor, mali disipline filan uymamız gerekiyor; öbür
taraftan seçim geliyor, seçimi almamız gerekiyor. Bu ikilem içinde
gidiyor, geliyor ve dünya kadar yasa teklifi getiriyor. Bugün burada
konuştuğumuz maddelere benzer maddeler 16 Nisan referandumu ve 24
Haziran seçimleri öncesinde de geldi değerli arkadaşlarım.
Vergi, sigorta primlerinin afları, imar affı, bedelli askerlik,
teşvikler, Kredi Garanti Fonu, can suyu; dünya kadar şey geldi ama
bunlar bir işe de yaramadı, krizi de durduramadı. Şimdi
elimizdeki paketle buna benzer tekrar imar affı geliyor, tekrar prim ve
vergi affı geliyor, tekrar teşvikler, KOBİlere para, köprü
yasağını ihlal edenlere af, trafik cezalarına af, yoksula
elektrik indirimi, kredi kartlarına yapılandırma,
Cumhurbaşkanına yandaş belediyeleri ihya etme yetkisi, dünya
kadar müteahhidi kurtarma, dünya kadar düzenleme geliyor değerli
arkadaşlarım. Ben size soruyorum: Peki ama kaynak nerede? Hani
soruyordunuz ya siz; Kaynak nerede? Var mı bir kaynak? E vergi ve prim
affından gelenler bitti, imar barışından gelen 15,5 milyar
da bitti, biraz daha gelsin diye Boğazı da, Boğaziçini de imar
affına ya da barışına dâhil ettiniz, bitti bunlar; ne
olacak, bundan sonra ne yapacaksınız değerli arkadaşlarım,
nereden gelecek? Yeni cambazlıklar, yeni tekeden süt çıkarma
girişimlerinde bulunacaksınız.
Sayın
Albayrak, Maliye Bakanı diyor ki: Biz mali disiplinden asla taviz
vermeyeceğiz. Bir bakalım veriliyor mu, verilmiyor mu? Bakın,
2018 bütçe açığı 72,1 milyar TL. Eğer imar
barışı ve bedelli askerlik olmasaydı 97,1 milyar TL
olacaktı değerli arkadaşlarım. 2017de 47,8di, 1 misli
artmış. 2019da 80,6 diyorsunuz ama bunun 2 misli artacağı
çok açık, ortada. Nerede disiplin değerli arkadaşlarım? Hayır,
siz popülizm yapıyorsunuz, panik hâlinde gerçekten gidip geliyorsunuz, bir
taraftan krizle ilgili ne yapabiliriz, öbür taraftan seçimi nasıl
alabiliriz ikilemi içinde gidip geliyorsunuz.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, çok ciddi sıkıntılar var,
sizin rakamlarınızla göstereyim bunu. Enerji maliyetlerindeki
düşüşe yani petrol fiyatlarındaki düşüşe rağmen
ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 77,8 oldu
değerli arkadaşlarım. Bu oran 2017de yüzde 66,9du,
Cumhurbaşkanının diline doladığı o 1994
yılında, kriz yıllarında yüzde 77ydi değerli
arkadaşlarım.
Şimdi,
bakın, işte gerçek burada, burada ciddi bir gerçek yatıyor. Bu
gerçek ne biliyor musunuz? Bu rakam ülkedeki sanayi, üretim
yapısındaki çarpıklığı gösteriyor.
İşte, Türkiyenin yaşadığı krizin temelinde bu
var. Krizin nasıl aşılacağı ve nasıl
önleneceği de burada yatıyor değerli arkadaşlarım.
Başka
çarpıklıklar da var. Siz sadece sanayiyle ilgili değil, siz
tarımla ilgili de ciddi problemler oluşturdunuz özellikle 2001
sonrası IMF programlarıyla. Bakın, birkaç tane rakamla size bunu
anlatayım. En son, kuru soğan ithalatında yüzde 49,5 olan gümrük
vergisini sıfırladınız. Daha dün 25 bin ton domatesin
sıfır gümrükle ithal edilmesi için kontenjan tanıdınız.
Kime tanıdınız bunu da soralım. Ette, canlı hayvanda
durum aynı. Hadi diyeceksiniz ki Biz fiyat istikrarı için,
vatandaşı korumak için, enflasyonu önlemek için bunları
bunları yaptık. Peki şu ne: Bugün Resmî Gazetede
yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla Toprak
Mahsulleri Ofisine sıfır gümrükle hububat ve bakliyat ithalatı
izni verildi değerli arkadaşlar. Bunun anlamı şudur: Biz
çiftçiyi, kendi çiftçimizi yok etmek istiyoruz. İthalat olsun; kimler
ithalat yapıyor, hangi firmalar, bunlar da ayrı bir konuşma
durumudur. Ama netice itibarıyla milleti düşünmediğiniz,
çiftçiyi düşünmediğiniz ortada.
Daha
önemlisi bakın, değerli arkadaşlarım, bütün bunlarla siz
yıllardan beri yandaşa para aktardınız. İddia ediyorum
burada değerli arkadaşlarım, KİK yani Kamu İhale
Kanununu delerek ve KÖİyle yani kamu-özel iş birliğiyle on
yılda 10 tane şirkete, 10 tane şirkete 200 milyar dolar para
transfer ettiniz değerli arkadaşlarım. Bunu burada hepinizle
tartışmaya varım. Bu krizin sebebi budur değerli arkadaşlarım.
İşler yanlış gitti. Şu oldu
işte
Dışarıda Trump şöyle dedi
Bu kızdı.
değil, siz paylaştınız, yandaşa
dağıttırdığınızdan dolayı bütün bu
problemler ortaya çıktı.
Şimdi
soruyorum değerli arkadaşlarım: Bu seçim popülizminin
kaynağı gerçekten nerede? Peki ama kaynak nerede? diyorsunuz ya
Bakın, Merkez Bankası kârı 37 milyar. Merkez
Bankasının kârını aktarıyorsunuz, erkene
alıyorsunuz. İmar barışından, Boğaziçinden 10
milyar dolar gelir, vergi prim affından ek olarak tekrar 10 milyar. Bunlar
finans cambazlığı arkadaşlar. Bu, bir kaynak
oluşturmak filan anlamına gelmiyor. Bununla belki seçimi
alırsınız, diyelim ki aldınız,
başardınız. Sonra ne olacak? 1 Nisanda ne olacak
arkadaşlar, soruyorum buradan, 1 Nisanda IMF kapısına gidecek
miyiz gitmeyecek miyiz? 1 Nisanda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş
sertlikte, ağırlıkta bir ekonomik paket kemer sıkma
uygulayacak mıyız uygulamayacak mıyız ve bunun bedelini kim
ödeyecek değerli arkadaşlarım? Her krizde, her kemer
sıkmada bedeli en aşağıdaki insanlar ödemiştir
değerli arkadaşlarım.
Bakın,
SOS rakamları geliyor. Kasım ayı Sanayi Üretim Endeksi bir
önceki yıla göre yüzde 6,5 düştü. Ekim ayı işsizlik
oranı 11,6, genç işsizlik oranı 22,3. Dördüncü çeyrekte negatif
büyüme geliyor değerli arkadaşlarım. Bütün bunların
faturasını gerçekten kim ödeyecek? Gerçekten
yaptıklarınız cambazlıktır. Bakın, aslında
ortada bir kaynak filan yok. Merkez Bankası ve devlet
bankalarını seçimlerin sponsoru yaptınız değerli
arkadaşlarım. Henüz para basmadınız. Devlet
bankalarına görev zararı yazdığınıza dair de
resmî bir açıklama yok. Gerçekten öyle mi, para basıyor musunuz? Bu
konuda soru soranlar da var. Ama bu yaptıklarınız çok tehlikeli
değerli arkadaşlarım. Merkez Bankasının
kârını üç ay öne alıp seçim sponsorluğunda
kullanacaksınız. Sahi, bu Merkez Bankasına para nereden geliyor
arkadaşlar, nedir Merkez Bankası kârı? 37 milyar TL Merkez
Bankasının kârının olmasıyla övünecek miyiz
değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Başkanım
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun,
devam edin Sayın Bekaroğlu.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) - Övünecek miyiz gerçekten de? Merkez Bankası
diğer bankalara verdiği paraların faizleriyle kazanıyor
değerli arkadaşlarım ve bunlar kriz döneminde artar. Nitekim
2004te başlayan kriz ile 2014te başlayan kriz sonrası, daha
evvel 1-3 milyar TLde geçen Merkez Bankası kârları en son 37 milyar
TLye kadar ulaşmıştır değerli arkadaşlarım.
Siz bütün bunları yaparken borçlanmaya da devam ediyorsunuz, bu paralara
rağmen borçlanmaya da devam ediyorsunuz. İlk üç aylık borçlanma
rakamlarını açıkladınız, 42 milyar TL
borçlanacaksınız. Dış borçlar gene 450 milyar dolar
civarında seyrediyor. Gayrisafi millî hasıla dış borç oranı
neredeyse gayrisafi millî hasılanın üçte 2si durumunda.
Sıkıntı gerçekten geliyor. Bu arada popülizme de devam
ediyorsunuz, kredi kartlarına af getireceksiniz. 133 milyar TL
değerli arkadaşlarım, gerçekten böyle bir kaynak var mı?
Yok. Burada yaptığınız da hazineden Ziraat Bankası
aracılığıyla özel bankalara para ayırıyorsunuz.
Buradan bir yere gidemeyiz değerli arkadaşlarım, buradan kriz
önleyemeyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bağlayın sözlerinizi Sayın Bekaroğlu.
Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, felaket tellallığı yapmıyorum.
Muhalefet olarak bizim yaptığımız şey sizi
uyarmaktır. Buradan gelen ne kaynak var değerli
arkadaşlarım ne bunlar izah edilebilir şeyler. Bunlar gerçekçi
şeyler değil. Cambazlıklarla siz 31 Marta erişmek
istiyorsunuz. 31 Marttan sonra bir karanlık gözüküyor. Bu konuda sizi
uyarıyoruz, yaptığımız şeyler budur yoksa felaket
tellallığı yapmak değildir. Bir de vatandaşı da
uyarıyoruz. Bunun sonucunda ortaya çıkacak tablonun maliyetini bu on
senede 200 milyar dolar aktarılan 10 şirket ödemeyecek, en
aşağıda işsizlerden başlayarak, emeklilerden
başlayarak, işçilerden, çiftçilerden başlayarak geniş
toplum kesimleri ödeyecek. Dolayısıyla herkes düşünerek
taşınarak 31 Martta karar versin.
Saygılarımı arz ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bekaroğlu.
Şimdi, şahıslar adına
İYİ PARTİ İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri selamlayarak
sözlerime başlıyorum.
Görüşülmekte olan bu kanun üzerinde söyleyecek
çok şey olabilir ama bir hususu belirtmek istiyorum: Kanun teklifi
geldiği gibi geçecek, ne söylersek söyleyelim. Bana göre,
konuştuklarımızın kayda geçmesi her şeyden daha
önemlidir, bize göre de yeterlidir belki. Ben onun için yine bugün Anayasa
konusunda konuşacağım ama bugün soğanı
konuşmayacağım.
Anayasanın 94üncü maddesine göre
yapılması gerekenler yerine getirilinceye kadar bu konu önemini
korumaya devam ediyor, ben de konuşmaya devam edeceğim. Anayasaya
bağlı kalmak ve onu korumak bana göre seçim kazanmaktan çok daha
önemlidir. Anayasaya bağlı kalmak hukuka saygıdan gelir, hukuk
ise devlet demektir, devlet de milletin emanetidir, emanete sahip çıkmak
Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir, bu böyle
bilinmelidir.
Değerli milletvekilleri, son ayların en
önemli konularından biri de Doğu Türkistanda yaşanan zulümdür.
21inci yüzyılın ilk çeyreği Türk dünyası için çok
sıkıntılı geçmektedir. Genel Başkanımız
Sayın Akşener grup konuşmalarında bu konuya dikkat
çekmektedir. Ülkemizde yaşayan Doğu Türkistanlılar,
kurdukları dernekler ve vakıflar vasıtasıyla, Ankaraya
yürüyüş dâhil, birçok eylem yapmalarına rağmen seslerini
duyuramıyorlar. Son eylemde, İçişleri Bakanı, sadece
telefonla görüşmek suretiyle yürüyüşlerini de durdurmuştur.
Hükûmetin bu konuya inanılmaz şekilde duyarsız ve sessiz
kalması kabul edilecek bir durum değildir. Sarayın tam
kontrolüne girmiş olan ulusal medyanın da duyarsız kalması
vicdanları yaralamaktadır. Türk dünyası ve İslam âlemi de
sessiz kalmaktadır. İnsan haklarından yana olan bütün
uluslararası kuruluşlar da gerekli ilgiyi göstermekten çok
uzaktır. Acaba herkes Türkiyenin sesini mi beklemektedir? Fakat dünyada
iki ülke var ki onları zikretmek gerekiyor: Birincisi Kanada; Doğu
Türkistanın sürgündeki Hükûmetine ofis açmış, dayamış
döşemiş. Diğeri Japonya; o da fahri konsolosluk açmış,
dayamış döşemiş.
Bu kürsüde, Meclis açıldığından
bu yana birçok milletvekili konuyu gündeme getirdi ama Hükûmetin
davranışında hiçbir değişiklik görülmedi. Konuyu
görüşmek için, geçen hafta sonu İstanbulda, sürgündeki Doğu
Türkistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın
Hızırbek Gayretullahla bir araya geldik. Anlattığı
önemli konuları sizlerle paylaşmak ve vahim durumu ortaya koymak
istiyorum. Aslında önümüzdeki haftalarda çok daha geniş bir
şekilde bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmeyi de kendime bir görev
addediyorum. İşte, Çin devletinin zor kullanarak
uyguladığı insanlık dışı olaylar:
Bir: Doğum yasağı
uygulanmaktadır.
İki: Zorunlu kürtaj yapılmaktadır.
Üç: Bölgede nükleer denemeler
yapılmaktadır.
Dört: Bölgeye planlı olarak Çinli göç
ettirilmektedir.
Beş: Yargısız infazlar
yapılmaktadır.
Altı: Keyfî tutuklamalar olmaktadır.
Yedi: Planlı idamlar yapılmaktadır.
Ve Çin, devlet olarak Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine imza atarak taraf olmasına rağmen, insan hak ve
özgürlüklerine hiçbir şekilde uymamaktadır. Sayın
Hızırbek Gayretullahın bir de sitemi var, diyor ki: Barzani ve
adamlarına kırmızı pasaport verenler bize de versinler.
Ayrıca Türkiye'de hiç olmazsa bir enstitü açmamıza izin verilsin.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Nuhoğlu, buyurun.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Ben de
Hükûmeti Türk dünyası ve özellikle Doğu Türkistan konusunda
duyarlı olmaya ve sesini çıkarmaya davet ediyorum.
Aslında
söyleyecek birkaç sözüm daha vardı ama süre yetmediği için burada
kesiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Nuhoğlu.
Böylece
bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmış oldu.
Şimdi
soru-cevap bölümüne geçiyoruz. Burada soru ve cevaplar için toplam on beş
dakika süre ayrılmıştır. Bu sürenin yarısı
sorulara, yarısı cevaplara tahsis edilecektir.
Şimdi
sisteme giriş sırasına göre milletvekillerine söz
vereceğim.
Sayın
Bülbül
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aydının
Karacasu ilçesinde yaklaşık 9 milyon liraya mal olacağı ve
150 hektar alanı sulama kapasitesine sahip olacağı belirtilen
Ataköy Göletinin yapımı yirmi yıldır gündemde. Artık yılan
hikâyesine dönen yapım işi 2017 yılının sonunda
Ödenek bitti. gerekçesiyle durdurulmuş, 2018 yılının
başında ise yeni ödenekle başlayan çalışmalar
mayıs ayında tekrar bırakılmıştı.
Yıllardır Karacasuda çiftçilik yapan yurttaşlarımız,
bu göletin tamamlanmasını ve bölgede yaşanan sulama sorununun
çözümünü bekliyor. Tek geçim kaynağı tarım olan çiftçi, para
kazanamayınca yaşam alanını terk ediyor. Tarım ve
Orman Bakanına soruyorum: Ataköy Göletinin bitirilmesi için belirlenen
tarih nedir?
Ayrıca
Karacasuya geçtiğimiz yıl 10 yataklı devlet hastanesi sözü
verilmiş ancak bu söz yerine getirilmemiştir. Sağlık
Bakanına soruyorum: Karacasu halkına hizmet verecek modern, tam
teşekküllü devlet hastanesi hangi tarihte hizmete girecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sarıaslan
FARUK
SARIASLAN (Nevşehir) Gençlik ve Spor Bakanımıza soruyorum:
Türkiyedeki üniversite mezunlarının işsizlik oranı yüzde
20yi geçmiştir. Üniversiteyi bitirdiği hâlde iş bulamayan
gençlerimiz ailelerinden aldıkları harçlıklarla hayatını
idame ettirmektedirler. Bu gençlerin öğrenciyken almış
oldukları kredi borçlarını işe girene kadar faizsiz olarak
ertelemeyi düşünüyor musunuz?
Yetkililere
soruyorum: Yaklaşık dört aydır kapalı ve atıl durumda
olan Nevşehir İl Özel İdaremize bağlı NEVPETAŞ
bünyesindeki petrol istasyonu ihalesi yapılmasına rağmen 4 kez
iptal edilmiştir. Vatandaşlar arasında dedikodulara yol açan bu
durumla ilgili yetkili kurumlardan açıklama beklemekteyiz.
Nevşehir
Derinkuyu ilçesinde 2004 yılından beri patates ekimi yasak. Çiftçiler
zor durumda, banka borçlarını ödeyemiyor; ya patates ekimi
yasağı kaldırılmalı ya da alternatif ürünler ekimi
yapılmalıdır. Örneğin, kenevir eken iller listesine bölge
çiftçisinin istihdamı için Nevşehir ili de dâhil edilmelidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Arslan
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Cumhurbaşkanı Yardımcısına
soruyorum:
Cumhurbaşkanlığı
649 sayılı Kararıyla Toprak Mahsulleri Ofisine gümrüksüz olarak
2 milyon 600 bin tonluk bakliyat ve hububat ithal izni kararı
çıkarılmıştır.
1)
Türkiye bir tarım ülkesi olduğu hâlde tarım üretimini
desteklemek yerine sıfır gümrükle bakliyat ve hububat ithali izninin
verilmesinin sebebi nedir?
2)
Türkiye, buğday ve tahıl üretiminde dünyada önde gelen ülkelerden
birisidir. Bu durum göz ardı edilerek gümrüksüz olarak 1 milyon ton
buğday, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton pirinç,
100 bin ton kuru baklagil ithal etmenin sebebi nedir?
3)
Bu karar çerçevesinde Türk çiftçisinin ürettiği ürünler ne olacaktır?
4)
Kuru soğan, ay çekirdeği ve domates gibi ürünler bol miktarda
üretildiği hâlde yerli üretimi desteklemek yerine gümrüksüz ay
çekirdeği, kuru domates, kuru soğan ithalinin sebebi nedir?
Çiftçinin
elindeki satılamayan ay çekirdeği ne olacaktır?
Çiftçimizi
tamamen bitirmek mi istiyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şevkin
MÜZEYYEN
ŞEVKİN (Adana) Olağanüstü hal kapsamında
çıkarılan 669 sayılı KHKnin 104 ve 105inci maddeleriyle,
675 sayılı KHKnin 6ncı maddesinin kapsamına girip
öğrencilik ve kursiyerlik haklarını kaybetmek suretiyle astsubay
olamayan yaklaşık 38 bin kişi o tarihten bu yana ağır
bir travma yaşamaktadır.
Herhangi bir terör örgütüyle irtibatı,
iltisakı veya üyelik ilişkisi bulunmayan, mesleğe kabullerinde
sakınca görülmeyen, dönem itibarıyla sırf okulları
kapatıldığı ya da askeriyeye alınma tasarrufları
henüz tamamlanmadığı için ilişkileri kesilenlerin
kazanılmış hak ve eşitlik ilkeleri gözetilerek
atamaları yapılmalıdır. Anayasanın Temel hak ve
hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması başlıklı
15inci maddesiyle, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin
Olağanüstü Hâllerde Yükümlülükleri Askıya Alma
başlıklı 15inci maddesi gereğince hukuk devleti, hukukun
üstünlüğü ilkesinin askıya alınamayacağı
hatırlanmalı söz konusu arınma ve yeniden yapılanma sürecinde
alınan tedbirlerin hiçbir mağduriyete sebebiyet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Tarım Bakanına soruyorum: Çiftçi borç yükü altında ezilmektedir
ama Ziraat Bankası çiftçisine fahiş fiyatla faizli kredi verirken
spor kulüplerine âdeta sponsor olmaktadır. Spor kulüplerinin
borçlarının düşük faizle uzun vadeye yayılarak devlet
bankası tarafından kurtarılması istekleri artınca
diyorlar ki: Biz çiftçiye karşı sorumluluğumuzu
yapıyoruz. Hayır, yapmıyorsunuz. 1 milyon 100 bin çiftçi, yüzde
30la tarım krediden kredi kullanan çiftçi açıkça
kandırılıyor. Yüzde 8le kullandırılması gereken
indirimli tarımsal krediler bile yüzde 30dan çiftçiye veriliyor. Neden?
Çünkü spor kulüplerinin borçlarını düşük faizle kurtaran Ziraat
Bankası tarım krediye kullandırdığı kaynağı
yüzde 8den değil de yüzde 30dan kullandırdığı için
Ziraat Bankası tarım krediye yüzde 8le kaynak kullandırmaya
yanaşmıyor çünkü işine gelmiyor. Piyasa faiziyle tarım
krediye toplu kaynak kullandırarak müthiş kâr elde ediyor, bunu
kaybetmek istemiyor. Tarım krediden devletin indirimli tarımsal
kredisini yüzde 8 faizle kullandığını düşünen çiftçi
aslında yüzde 30 faizle bu krediyi kullanmaktadır. Bu tarım
kredi de buradaki faiz oyununun ortaya çıkmaması için çiftçiye bunu
açık açık söylemiyor. Evrakın üzerinde resmî olarak faiz
oranı yüzde 8 olarak görünüyor ama diğer taraftan kaynak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) Yine sağlık, yine
sağlık
Sağlık Bakanlığı ve SGK
yetkililerine: Maalesef bu dönemin en büyük sorunlarından biri hâline
gelen atama sıkıntısı nedeniyle her iş kolunda, her
sektörde ve her meslekte yurttaşlarımız mağdur oluyor.
Sağlık hizmetinin sağlanmasında kritik bir öneme sahip olan
acil tıp teknisyenleri gerçekleştirilemeyen atamalar nedeniyle kendi
mesleklerini yapamıyor. Acil müdahaleler konusunda uzmanlığa
sahip bu kardeşlerimizin uzun zamandır beklediği atamaların
gerçekleştirilmemesi hem bu ekonomik koşullarda onları mağdur
ediyor hem de personel azlığı nedeniyle sağlık hizmetlerini
olumsuz etkiliyor. Sayıları 80 bine ulaşan acil tıp
teknisyenlerinin mesleklerini icra edebilmeleri için gerekli
kontenjanların açılması ve çok sayıda ATTnin görevine
başlaması sağlanmalıdır.
Arkadaşlar, sağlık ertelenemez. On
binlerce sağlık emekçisinin mağduriyetini gidermek için
yurttaşların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydoğan
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Ekonomik krizin ülke genelindeki etkilerini görmek
ve vatandaşlara moral olmak için yurdun dört bir tarafını
dolaşıyoruz. İktidar yetkilileri her ne kadar krizin
atlatıldığını söyleseler de derinleşerek
arttığını görüyoruz. Geçen hafta Tuncelideydim. Tuncelinin
neredeyse tek sanayi tesisi olan Munzur Su on beş günden beri dolum yapamıyor.
Fabrikaya ulaşım sağlayan Ovacık-Tunceli kara yolu
günlerdir kapalı, bölgede uzun süredir elektrik kesintisi
yaşanıyor. Fabrika sahiplerinin durumu defalarca yetkililere
bildirmesine karşın mevcut durum değişmiyor.
Krizin etkisini vatandaşlara bankalar üzerinden
kredi vererek, durumu iyice ağırlaştırarak çözemezsiniz.
Kriz, ancak üretim yaparak, üretim teşvik ederek aşılabilir.
Buradan yetkililere soruyorum: Ovacık-Tunceli
kara yolu ne zaman açılacak? Bu bölgeye kesintisiz elektrik ne zaman verilecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Sümer...
ORHAN
SÜMER (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adanada
kuduz aşısı yokluğu yaşandığı iddia
edilmektedir. Geçen cuma günü Seyhan ilçemizdeki adliyenin hemen arkasında
bir vatandaşımız köpeklerin saldırısına
uğramıştır. Çeşitli hastanelere başvurmasına
rağmen, aşının olmadığı gerekçesiyle geri
gönderilmiş olan bu vatandaşımız son çareyi Mersine
giderek aşıyı yaptırmakta bulmuştur. İl
sağlık müdürlüğü yetkilileri on gün önce Türkiye genelinde
aşının olmadığını ancak bu sorunun
giderildiğini belirtmiştir. Hayati niteliği olan bu konuya
dikkat çekerek Sağlık Bakanına sormak istiyorum: Aşı
sorunu neden kaynaklanmıştır? Bu süreçte kaç hasta
aşılanmamıştır? Son iki yılda ülkemizde kaç kuduz
vakası yaşanmıştır? Ölümle sonuçlanmış olan
var mıdır? Aşı ithalatına son bir yılda ne kadar
para ödenmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Barut...
AYHAN
BARUT (Adana) Sayın Başkan, ülkemizde kişi başı 15
kilogram et tüketildiğini ve Paramız var ki ithalat yapıyoruz.
diyen Tarım Bakanına sesleniyorum: Bölgemizde yetişen tarım
ürünlerinden üreticinin zarar etmesi ve aşırı
yağışlar sebebiyle oluşan afetlerden dolayı üreticiler
31 Aralık 2018 tarihine kadar sulama bedellerini ödeyememiştir.
Uygulanan indirimlerin iptal edildiğini... DSİ tarafından atanan
memurlarla yönetilen sulama birlikleri tarafından üreticilere Sayın
üyemiz, 2018 yılı su kullanım hizmet bedelini ödeyemeyen
çiftçilerimizin en kısa sürede borcunu ödemesini, aksi takdirde borcun
faiz ve ferileriyle birlikte tahsili için yasal yollara
başvurulacağı... şeklinde mesajlar gönderilmiştir.
Şimdi, soruyorum parası çok Sayın Tarım Bakanına: Bu
borçların ertelenmesi, faizlerin silinmesi ve anaparaların daha uzun
vadeye yayılarak ödenmesi için gerekeni yapacak mısınız?
Çiftçilerimize bu fazla paradan gereken desteği verecek misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Arkaz
HAYATİ
ARKAZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Yıldızeli, Sivasın 46 kilometre
batısında yer alan ve çevresiyle Sivasın en büyük ilçelerinden
biridir. Yaz mevsimi kısa süreli olup kışları sert ve
soğuktur. Deniz seviyesinden 1.400 metre yükseklikte,
ısının düşüklüğü nedeniyle kar bazen aylarca yerden
kalkmaz; tam anlamıyla bir kış memleketi. Sivas merkez ve birçok
ilçesine doğal gaz şebekesi gelmesine rağmen, defalarca da söz
verildiği hâlde Yıldızeline doğal gaz şebekesi
maalesef yapılmamıştır. Yöre halkı ve esnaf
mağdurdur. Vatandaşlar ev ve iş yerlerinde kömürlü sobayla
ısınmak zorunda bırakılmış, bu durum bir çile
hâline gelmiştir.
Ben
buradan yetkilileri görevlerini yapmaya davet ediyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Güzel
SEMRA
GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yasaların
yapıldığı bir kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
danışmanlara sırf kıdem tazminatı ödememek için
sözleşmelerinin her yıl 31 Aralıkta sonlandırılıp
2 Ocakta yeniden başlatılması çalışma ve sözleşme
yapma hakkının açıkça ihlalidir. Bir yasama dönemi beş
yılı kapsıyorken bu sözleşmelerin yıllık
yapılması alenen hak gasbıdır. Yıllarca bu alanda
çalışmış olan bir danışmanın iş akdinin
siyasi parti grubunun yahut milletvekillinin Parlamentodaki
varlığına bağlı biçimde sonlandırılma
riskine karşın, çalışmasının
karşılığı olan iş sonu tazminatı
alamamasının hiçbir izahatı bulunmamaktadır. Söz konusu
ihlallere dair Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonuna bağlı
Büro Emekçileri Sendikasının Meclisin Dikmen Kapısında
yapmak istediği basın açıklamasının polislerce zor
kullanılarak engellenmesinin gerekçesi nedir? Binlerce üyesi olan bir
sendikanın son derece anayasal bir hak olan gösteri ve yürüyüş
hakkı zor kullanılarak engellenmiş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, teşekkürler.
Şimdi,
sıra cevaplarda.
Farkındayım,
biraz fazla süre kullandırdım. İhtiyaç duyarsanız ek süre
vereceğim.
Buyurun.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE KEŞİR (Düzce)
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; malumunuz, Genel Kurulun ve Komisyonun
gündemi 37 sıra sayılı Kanun Teklifi. Ben de o kanunun
teklifinin özellikle üçüncü bölümüyle ilgili bazı hususları burada
ifade etmek istiyorum.
Öncelikle,
devlet katkılı konut hesabı uygulamasında devletin
katkı ödemesinin, katılımcı bazında 20 bin TLden 25
bin TLye çıkarılması öngörülmektedir bu kanun teklifiyle.
Yine,
yurt dışında meydana gelen afetlerde acil durumlar ve insani
krizler sırasında uluslararası acil yardımın
yapılabilmesi için AFAD bütçesine uluslararası acil yardım faaliyetleri
ödeneği tefrik edilmektedir.
Dışişleri
Bakanlığı personeli ve emekçilerinin özlük haklarına
ilişkin bazı iyileştirici düzenlemeler yine bu kanun bünyesinde
bulunmaktadır.
Daha
önce bütçe kanunundaki hükümlerde bulunan vize başvuru işlemlerinin
aracı firmalar tarafından yapılabilmesi, artık, bir kanun
hükmüne bağlanmaktadır.
Kira
artışlarında TÜFE kullanılması öngörülmektedir.
Bununla birlikte, kiracının tacirlerle özel hukuk, kamu hukuku tüzel
kişiliği olduğu iş yeri kiralarının
yenilenmesinde TÜFEnin dikkate alınması öngörülmektedir.
İller
Bankasının yüzde 51 safi kârının nüfus ve altyapı
kıstası olmaksızın yerel yönetimlere
kullandırılabilmesi, ayrıca İller Bankası nezdinde
uluslararası finansmana, yurt dışı finansmana erişime
imkân sağlanması da öngörülmektedir.
Başkasını
kendisinin yerine sınava sokan öğrenci, malumunuz, ceza alabiliyordu
ama başkasının yerine sınava giren öğrencilere bir
müeyyide bulunmuyordu. Bunun için, ÖSYMnin iki yıl süreyle, bir başkasının
yerine sınava giren öğrencinin sınav başvurusunu
almayacağı yine bu teklifin içerisindedir.
Doğal
Afet Sigortaları Kurumu (DASK) bünyesinde daha iyi hizmet
Biliyorsunuz,
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) 1999 yılında, benim
şehrimde, Düzcenin de içinde bulunduğu hattın
yaşadığı deprem felaketinden sonra oluşturulan bir
kurum. Daha iyi bir kurumsal hizmet verebilmesi için ve çağa ve insana
yakışır bir hizmet verebilmesi için bir anonim şirket
kurulması öngörülmektedir. Yine, bu anlamda, reasürans ve sigorta
alanları da genişletilmektedir.
Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının yatırım
finansmanının da Hazine ve Maliye Bakanlığı
bütçesinden karşılanması yine bu kanun teklifi içerisinde
öngörülen maddelerden biri.
Diğer
yandan, Helal Akreditasyon Kurumunun alanında akreditasyon yetkisine tek
yetkili kurum olması noktası da yine bu kanunda ifade edilmektedir.
Bir
diğer husus da Jandarma ve Sahil Güvenlik personelinin -biliyorsunuz yeni
hükûmet sistemiyle Jandarma ve Sahil Güvenlik personeli İçişleri
Bakanlığı bünyesinde görev yapmaktadır kolluk kuvveti
olarak- cezalarıyla ilgili, aldıkları disiplin cezalarıyla
ilgili açık bulunan bir hükmün, özellikle bu cezaları alanların
da lehine olacak şekilde para cezasına çevrilmesi hususu yine bu
teklifin maddeleri arasındadır.
Şunu
da ifade etmem lazım: Teklifin 48inci maddesi geçti ama bir
tartışma konusu oldu ve az önceki konuşmacılar da ifade
ettiği için bir cümle orada söylemek istiyorum. Bahsi geçen ödenek,
aslında bütçe kanunları kapsamında daha önceki yıllarda
zaten mutat olarak verilen bir ödenek. 1990 yılından itibaren tam
otuz yıldır kullanılan bir uygulama.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun devam edin.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bütçe
kanunu kapsamında her yıl bunun konuşulması yerine buna bir
kanuni düzenleme getirilmesi gerekçesiyle bu düzenleme 48inci maddede geçti
ama konuya atıf yapıldığı için ben de burada bir cümle
ifade etmek istedim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Keşir.
Birleşime
yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
37
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Değerli milletvekilleri, üçüncü bölüm
üzerindeki görüşmeleri tamamlamıştık. Şimdi üçüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
49uncu madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak
üzere dört önerge vardır. İlk okutacağım üç önerge
aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 49uncu maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Garo
Paylan Tuma
Çelik Ebrü
Günay
Diyarbakır Mardin
Mardin
Musa
Piroğlu Semra
Güzel Serpil
Kemalbay Pekgözegü
İstanbul Diyarbakır İzmir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Aksaray
Adana
Kocaeli
Feridun
Bahşi Fahrettin
Yokuş Ayhan
Altıntaş
Antalya Konya Ankara
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
Niğde
İstanbul
Aydın
Özer Fikret
Şahin Cavit
Arı
Antalya
Balıkesir
Antalya
Rafet
Zeybek
Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde ilk söz İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegüye aittir.
Buyurun
Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu yasayla uluslararası acil yardım özel
hesabından yapılan harcamaların nereye
yapıldığı denetlenmeyecek. Yasanın amacı bu.
Çünkü bu hesap Kamu İhale Kanunundan ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunundan muaf hâle getiriliyor yani denetim
kaldırılıyor. Sormak istiyoruz, neden?
Tek
adam sistemi Türkiyeyi bir şirket gibi yönetmek istiyordu ve bu da,
yapılan bu uygulama da tam da böyle bir şirket gibi yönetmenin bir
sonucu. Konu yandaş sermaye gruplarının çıkarları
olunca anında yasalar hazırlanır, bütçeler ayrılır,
teşvikler uzatılır, vergiler silinir ama konu emekçiler,
köylüler, işçiler olunca, emeğiyle geçinenler olunca ya para yoktur
ya da bunlar boş işlerdir. Böylece ipe un serilmeye
çalışılır. Bunu biz dün EYT meselesinde gördük.
Bakın,
bu yaklaşım yani yasaların yok sayılması,
Anayasanın yok sayılması hukuka aykırı; aslında,
bu, Türkiye Büyük Millet Meclisine, devletin ilkelerine, esaslarına
aykırı. Bizim odalarımıza bu kitapçık getirilip
bırakılıyor -Anayasa kitapçığı- fakat biz her gün
burada Anayasanın çiğnendiğine tanıklık ediyoruz.
Bunu nerede kullanacağız, ne için kullanacağız, gerçekten
ciddi bir sorun çünkü Anayasa Mahkemesinin kararlarına hiçbir şekilde
uyulmuyor, Anayasaya da uyulmuyor. Bakın, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanı belediye başkan adayı oluyorsa eğer,
Anayasaya göre istifa etmesi gerekirdi, değil mi? Fakat her iki durumu da
sürdürüyor, hem bu Meclisin Başkanlığına devam ediyor hem
bir partinin belediye başkan adaylığına devam ediyor. Bu
hukuksuzluk, bu anayasasızlık durumunu yaşıyoruz hep
birlikte. Bu yasa teklifi de tam da bunun göstergesi.
Yine
size Leyla Güveni göstermek istiyorum. Sevgili Leyla Güven bugün açlık
grevinin 70inci gününde. Bu Parlamentonun bir parçası, hepimiz kadar,
benim kadar, sizler kadar; milletvekili, halkın oylarıyla,
halkın iradesiyle seçildi, halkı temsil ediyor. Fakat bugün
Anayasayı yok sayanlar, halkın iradesini yok sayanlar Leyla Güveni
de görmezlikten geliyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Ama
hepsi birbirine bağlı, büyük bir diyalektik işliyor burada.
Eğer siz Anayasayı yok sayarsanız o zaman tecridi de kabul
edersiniz. Tecrit insanlık suçudur, Leyla Güven bu insanlık suçuna
karşı açlık grevinde. Tecrit yapmaya hakkınız var
mı? Hiç kimseye tecrit uygulamaya hakkınız yok.
Uluslararası sözleşmelere göre, insan hakları mahkemelerine ve
uluslararası evrensel hukuk normlarına göre, yapılan bir suçtur,
anayasal bir suçtur. Bu suçu ortadan kaldırın, barışa bir
el uzatın, kalıcı bir barışı hep beraber
getirelim, demokratik bir Türkiye'de yaşayalım diye Leyla Güven bu
açlık grevinde. Anayasayı, ki bu Anayasa 12 Eylül faşizminin
Anayasasıdır, bu kötü Anayasayı dahi uygulayın
çağrısıdır aynı zamanda. Türkiye halklarının
barışa ihtiyacı yok mu, insana yakışır bir yaşama
ihtiyacı yok mu? İşte Sevgili Leyla Güven böyle bir
çağrı yapıyor. O aynı zamanda, burada olması
gerekirken Diyarbakır Hapishanesinde. Hukuksuz bir şekilde
Anayasayı çiğneyenler baş tacı edilmiş. Tek adam
rejimi, bildiği gibi, istediği gibi Anayasayı çöpe atabiliyor
fakat bu Parlamentonun bir parçası olan, üyesi olan Sevgili Leyla Güven
hukuksuz bir şekilde Diyarbakır Hapishanesinde tutuluyor. Buna bir
son vermek gerekiyor.
Cezaevlerinde
bini aşkın açlık grevi var, 256 civarında dönüşümsüz,
süresiz açlık grevi yaşanıyor. Yine, bu Parlamentoda
milletvekili olmuş 2 arkadaşımız, önceki dönem
milletvekillerimiz Selma Irmak ile Sebahat Tuncel de açlık grevine
başladı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, sözlerinizi bağlayın Sayın Kemalbay.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Teşekkürler.
15
Ocakta açlık grevine başladılar. Ne bekliyorsunuz, ne
bekliyoruz?
Tabii,
ben kime sesleniyorum burada? Artık partiler bir, iki, üç diye
sıralanıyor. Artık AKP iktidar partisi demeli miyiz, dememeli
miyiz; bu konuda da aslında tartışmaya da gerek yok çünkü AKP
sarayın noteri olarak çalışan bir parti, 1inci parti,
sarayın noterliğini yapıyor ya da
postacılığını yapıyor; bakanlar arasında
kanunları gezdirenler ya da saraydan geleni olduğu gibi geçirenler.
Tıpkı işte bu 49uncu maddedeki gibi. Bu madde Anayasaya
aykırı arkadaşlar, bu madde geçirilemez. Bu Meclisin
Başkanı Anayasaya aykırı bir şekilde belediye
başkan aday olamaz. Saray Anayasayı çiğneyemez, halka hesap
vermek zorunda. Leyla Güvenin talebi taleplerimizdir. Tecrit
kaldırılmalıdır, tecrit insanlık suçudur.
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Kemalbay.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
işkenceyi yasaklamıştır, tecridi
yasaklamıştır; dolayısıyla işkence ve tecrit
suçtur, bu suçu işlemeyi bırakın. Cezaevlerinden eğer
tabutlar çıkmaya başlarsa bu halka siz hesap veremezsiniz, biz hesap
veremeyiz, kimse hesap veremez. Bu anlamsız suskunluğun,
anlamsız yok saymanın artık bitmesi gerekiyor. Bu
çatışmacı, savaşçı politikaların,
kutuplaştırıcı, ötekileştirici, yok sayıcı
politikaların artık bitmesi gerekiyor. Herkesin elini taşın
altına koyması gerekiyor, herkesin cesaretle demokrasiyi ve
kalıcı barışı savunmak için Leyla Güvenin sesine
kulak vermesi gerekiyor. Bakın, dünyanın her yerinden Leyla Güvene
ses veriliyor, sesine ses katılıyor fakat bu Meclisten hâlâ çıt
çıkmadı.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kemalbay.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Ankara Milletvekili Ayhan
Altıntaşındır.
Buyurun
Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 49uncu maddesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Suriye
savaşı 14 Nisan 2011 tarihinde Amerikanın ülkeye asker
çıkarmasıyla başladı. Bu tarihten günümüze kadar
yaklaşık 4 milyon Suriyeli ülkemize giriş
yapmıştır. Bu göçle 2 milyon Suriyeli çocuk şu anda ülkemizde
yaşamaktadır. Bunlar, problemler yumağı içinde olan
çocuklardır. En önemli sorunları şunlardır: Yüzde 74ü
ailesinden birisini kaybetmiştir, yüzde 30u silahla veya fiziksel
şiddet görmüştür. Normal popülasyonun 10 katı, posttravmatik
stres bozukluğu yaşamaktadır. Şu anda okulda olması
gereken Suriye göçmeni çocukların yüzde 50si ilkokulda değil, yüzde
70i ortaokulda değil, yüzde 90ı lisede değil. Bu çocuklar
problemleriyle baş başa yaşıyorlar. Bu çocukların
akıbeti ne olacak? Dünyadaki örneklerine bakarsak bu sorunları
yaşayan çocukları Pakistan-Afganistan sınırında
Taliban, Afrikada Boko Haram olarak görüyoruz. Orta Doğudaki
çocukların ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Şu anda bu çocuklar
daha iyi bir yaşam umudu içindeler, daha iyi bir dünya umuyorlar. Yani bu
çocuklara yardım etmek için üç dört yıl gibi bir süremiz var.
Eğer o tarihe kadar gereği yapılmazsa bu çocuklar,
uluslararası suç organları, çeteler, fuhuş çeteleri için malzeme
olacaktır.
Ülkemiz
G20de yer almaktadır ve dünyanın 17nci büyük ekonomisidir.
Nüfusumuzun yarısı 30 yaşın altındadır. Ancak,
eğitim değerlendirme testi PISAda durumumuz içler
acısıdır. Son dokuz yılda millî gelirimiz yerinde
sayıyor. Orta gelir tuzağına takıldık. Kabaca,
kişi başı millî gelir 10 bin dolar civarında olursa orta
gelir düzeyi oluyor. Son yıllarda, Güney Kore başta olmak üzere
Macaristan, Polonya gibi 9 ülke orta gelir tuzağının
dışına çıkmıştır. Katma değer
üretemiyoruz. Sahip olduğumuz ekonomiye inşaatla, yol yaparak,
fındık, fıstık satarak sahip olunabilir.
2023
hedefinizin millî gelirin 2 trilyon dolar olacağını
söylüyorsunuz. Şimdi 2019 yılındayız, millî gelirimiz
yaklaşık 750 milyar dolar. Şimdi soruyorum, dört yılda 750
milyar dolardan 2 trilyon dolara çıkmak için yıllık ne kadar
büyümemiz gerekiyor ortalama olarak? Arkadaşlar, yıllık ortalama
yüzde 30 büyümemiz gerekiyor. Türkiye, hayatı boyunca hiç yüzde 30 büyüdü
mü? Dolayısıyla, gerçekleşmeyecek bir hedef koyuyoruz. 10 bin
dolardan 20 bin dolara gelebilmek için katma değer gerekiyor; akıl, zekâ,
hayal gerekiyor. Bugün bir taksi şirketi, hiçbir taksi sahibi olmadan,
bilgisayar programıyla 50 milyar dolar değere ulaşabiliyor.
Bizim, ülke olarak öncelikle orta gelir tuzağından çıkmamız
lazım; kendi evlatlarımız için çıkmamız lazım,
Suriyeden gelip kaderlerini bize bağlayan çocuklar için
çıkmamız lazım.
Bir
teknik üniversitenin isminin başına İslam kelimesinin gelmesi
belki siyasi iktidara oy getiriyor olabilir ancak dünyanın herhangi bir
yerindeki çocuklarla rekabet konusunda bir avantaj sağlamıyor hatta
dezavantaj oluşturuyor.
Şu
kadar derslik, şu kadar öğretmen, bütçeden en çok pay ayırmak
ülkenin eğitim sorunlarına çözüm getirmemiştir. Akıllı
tahtalara, ikinci sınıf tabletlere harcanan paralar boşa gitti.
Belki de bunca büyük maddi kaynaklar ayırarak eğitimde istenen
sonuçları alamamak, en hafif tabiriyle, beceriksizliklerin başta
geleni olabilir. Kanımca, girdileri artırmakla övünmek yeterli
değil, aslolan çıktı bazlı değerlendirmelerdeki
başarılarımızdır.
Sayın
milletvekilleri, başta kendi çocuklarımızın ve sonra da
Suriyeli çocukların problemlerine çözüm getirmek bizim başta gelen
görevimiz olmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Altıntaş.
AYHAN
ALTINTAŞ (Devamla) Probleme el atmak bence şu anda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin birinci önceliğidir.
Durumu
dikkatlerinize sunuyor, saygılarımla sözlerime son veriyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Altıntaş.
Söz
sırası, Hatay Milletvekili Suzan Şahinde.
Buyurun
Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
SUZAN
ŞAHİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli üyeler; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hatayda
son haftalarda etkili olan aşırı yağışlar
nedeniyle birçok ilçemiz zarar görmüştür. Öncelikle, Hataylı
hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Yağışlar
sonrası, kurutulan eski Amik Gölü neredeyse yeniden oluştu. Sel
nedeniyle bölgede yaklaşık 130 bin dönüm ekili tarım alanı
sular altında kalarak zarar gördü. Bu bir doğal afettir ve bölge afet
bölgesi ilan edilerek zarar gören çiftçiye devlet desteği
sağlanmalıdır.
TEMA,
Hava Kuvvetleri, Devlet Su İşleri ve halkın itirazlarına
rağmen yeri yanlış seçilen ve kurutulan Amik Gölünün en derin
noktasına 2007 yılında inşa edilen Hatay Havalimanı
şu an sular altında ve kullanılamaz hâlde. Her
yağış olduğunda havalimanını su basıyor,
suyun boşaltılması için milyonlarca lira harcanıyor. Teknik
ve bilimsel anlamda yanlış yere kurulan havalimanı sorununun
çözümü için öneriler var ancak hayata geçirilmesi için hiçbir adım
atılmıyor. Gerçek bir liman görüntüsünü andıran bu durum dönemin
öngörüsüz AKP siyasetçilerinin, mühendislik bilgisinden yoksun
bürokratların ve çevre bilincinden uzak yöneticilerin eseridir. Tüm bu
yanlış karar ve uygulamaların faturasını milletimiz
ödememelidir. Hükûmet Ben yaptım oldu. anlayışını
terk etmelidir. Her tarafta afet var, ülkede afet var. İmdat çığlıklarını
duyun ve yandaş anlayışını bırakıp her
kesimi kucaklayın.
Değerli
üyeler, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum İskenderun Körfezi,
demir çelik fabrikaları ve sanayi tesislerinde de durgunluk
yaratmış, sanayi sektörünü olumsuz etkilemiştir. Özellikle ham
maddeyi kendisi üretemeyen tesisler, fabrikalar tek tek kapanmaktadır. Son
iki ay içerisinde yaklaşık 1.500 kişi işsiz
kalmıştır. Bölgede bulunan tesisler teker teker
kapanmaktadır. Kapanmayanların da bankaların kredi faizleri
altında ezildiği görülmektedir. Yandaşlara kamu bankası
kredileri serbestken yandaş olmayanlara Sana kredi yok. deniyor ve
iflasa sürükleniyor. Geçmiş yıllarda yüzlerce kişinin
çalıştığı fabrikalar çürümeye terk edilmiş
durumda. Yandaş olmayan tesisler baskıyla sindiriliyor, çeşitli
suçlamalarla çalışamaz hâle getiriliyor. Yandaş olmayan
sanayiciye kredi vermek için kredi tutarının en az 5 katı ipotek
isteniyor. Bu uygulamalar keyfiyetten çıkarılıp bir standarda
oturtulmalıdır. Hatayın sanayicisi bu ülkeye hizmet etmek
istiyor, fabrikaları kapanmasın, işçileri bu kış
mevsiminde sokakta kalmasın, mağduriyetler yaşanmasın
istiyor. Maliyenin baskı unsuru olarak kanunsuzca
uyguladığı ihtiyati haciz ve tahakkuk uygulamalarından
çekinen sanayici, sorunlarını ilgili mercilere aktarmaktan korkuyor.
Üretim yapan tesislerin açılması için acil destek gerekmektedir.
İstihdamın olmadığı yerde kargaşa çıkar,
anarşi çıkar, sosyal olaylar patlar; Allah korusun, ülkemizin
birliği, beraberliği, düzeni bozulur. Elbette işsizlik ve
yoksullukla mücadele, önceliğimiz olmalıdır ancak bir
tarafı ondururken diğer tarafı öldürmemeliyiz. İşveren
ve sanayicimizi de desteklememiz gerekmektedir.
Hataydaki
bu sorunlar, Hatayın 5inci teşvik bölgesine alınması,
sınır kapılarının tekrar açılması,
sanayiciye düşük faiz ve uzun vadeli kredi imkânı
sağlanması ve SGK ile vergi indirimi kolaylıklarının
sağlanmasıyla giderilebilir. AKP Hükûmeti sanayiciye destek
olmadığı ve üretim ekonomisine dönmediği sürece bu ekonomik
buhran döneminden çıkmak mümkün olmayacaktır.
Sanayi
üretimi Kasım 2018 verilerine bakıldığında, önceki
yılın aynı ayına göre yüzde 6,5 oranında sert bir
gerileme göstermiştir. Yaz aylarında yaşanan finansal kriz reel
sektöre son üç ayda üretim azalışı olarak
yansımıştır ve üretim yüzde 4,9 oranında
azalmıştır. Zamanında ödenmediği için takibe
alınan krediler ise Ocak 2019 itibarıyla 98 milyar liraya
çıkmıştır. Bankaların bir yıl vadeli TL cinsinden
mevduata uyguladığı yıllık faiz oranı ise 23lere
ulaşmıştır.
Ülkemizin
içinde bulunduğu bu karamsar ekonomik tablo içerisinde ticareti vuran en
önemli sorunlardan biri de malum kur farklarıdır ve şirketlerin
mali yapısını derinden sarsmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Şahin.
SUZAN
ŞAHİN (Devamla) Döviz kurlarındaki artıştan
kaynaklı lehte ve aleyhte kur farkları, şirketlerin mali
tablolarına kâr veya zarar olarak yansımaktadır. Bu durumda
şirketlerin vergi yükümlülükleri artmakta veya mali tablolarına zarar
olarak yansıyarak öz kaynaklarda negatif göstergeler oluşmaktadır.
Bu durum kurumlar vergisi yönünden kabul edilebilir seviyede iken bu olumsuzluk
bugüne kadar var olan bir sorun olarak gündemde olan KDV yönünden kabul
edilemeyecek bir durum yaratmaktadır. Ürün teslim tarihinden sonra
doğan kur farkının, KDVye tabi olmadığı
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu kararlarına göre
sabittir. Bu kararların atıfta bulunduğu üzere, kur
farkının, kanunda yer almayan kur farklarının uygulama
tebliğiyle KDVye dâhil edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle
kur farkının KDV matrahına ilave edilmemesi gerekmektedir. Bu
konuda da yasal düzenleme ve açıklık getirilerek, yeni bir düzenleme
yapılarak, ticaret sektörü rahatlatılarak ekonomi
canlandırılmalı, tebliğ ise düzeltilmelidir.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şahin.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
16/01/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifinin
49uncu maddesinin (2)nci fıkrasındaki
başlatılabilir
ibaresinin
başlatılır şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ümit
Yılmaz Sefer
Aycan Sermet
Atay
Düzce Kahramanmaraş Gaziantep
Metin
Nurullah Sazak Mehmet
Celal Fendoğlu
Eskişehir Malatya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Aycan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
SEFER
AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Afetler
yurdumuzun bir gerçeği, tüm dünyada da afetler görülmektedir, bu yüzden
afet yönetimi önemli bir konudur ve afetlerde uluslararası
dayanışma da önemli bir konudur. Afet yönetimi denince olayı
üç boyutlu, üç aşamalı almak lazım; afetten önce
yapılması gereken işler, afet sırasında yapılacak
işler ve afet sonrasında yapılacak işler diye olaya bakmak
lazım. Türkiye, afet olduğunda bunu yönetmekte, müdahale etmekte
oldukça başarılıdır. Fakat Türkiyede sorun afet öncesi
dönemdedir, afete hazırlık döneminde ya da afet öncesi
alınması gereken önlemler konusunda sıkıntı
vardır.
Bildiğiniz
gibi son zamanlarda yurdumuzda birçok ilde sel felaketi yaşıyoruz.
Şehrim Kahramanmaraşta da geçen yaz aylarında sel felaketleri
yaşadık. Şimdi, burada, sele hazırlıklı olmak lazım.
Normalde hazırlıklı olsak aslında selin zarar verecek bir
durumu yok. Dünyanın birçok ülkesinde günlerce, haftalarca yağmur
yağıyor ama bir damla su göremiyorsunuz fakat Türkiyede
yanlış yapılaşma, riskli bölgelerde yapılaşma,
dere yataklarında yapılaşma ve aşırı
betonlaşmanın getirdiği sıkıntıları
yaşıyoruz, altyapının yetersizliğinden dolayı iki
damla yağmur yağdığında selle karşılaşıyoruz.
Onun için, sorun selden değil, selden önce alınması gereken
tedbirlerde, imar planlarında ve yapılaşmada yaşanan
sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bu da tabii ki düzeltilebilir, önlenebilir
bir durumdur. Sel aslında olmaması gereken bir felakettir, bizim
tedbirsizliğimiz veya yanlışlarımız yüzünden
yaşadığımız bir sorundur.
Türkiyede
yaşanan ikinci önemli afet depremlerdir. Deprem kuşağında
olan bir ülkeyiz ve sık sık deprem yaşıyoruz. Türkiyede on
bir ayda bir büyük deprem yaşanıyor. Aslında burada da depreme
tabii ki yapabileceğimiz bir şey yok fakat Türkiyede deprem
öncesinde alınması gereken tedbirlerde hatamız var. Deprem
normalde öldürmez ama esas, kalitesiz binalar, çürük binalar öldürür. Sorun da
burada, defalarca bu deprem felaketlerini yaşamamıza rağmen bir
türlü buna dikkat etmiyoruz. Sakarya 3 kez yıkılmasına
rağmen aynı bölgeye gidip yapılaşıyoruz ve yapı
kalitemizde sorunlar var. Hâlâ, işte, İstanbulda
yaşadığımız riskli binalar sorunu var, bir türlü
bunların yenilerini de yapamıyoruz yani kentleşmede,
yapılaşmada sorunumuz var. 1999 Marmara depremi sırasında
Sağlık Bakanlığında kriz koordinatörü olarak
çalışmış bir kişi olarak aslında deprem
olduğunda alınması gereken önlemler konusunda ya da kurtarma
konusunda çok başarılı idik ama yine de 18.500 kişi
ölmüştü. Niye? İşte deprem bölgesinde kalitesiz bina yapmaktan
kaynaklanan bir durumdu yoksa kurtarmada hiçbir sıkıntımız
yoktu. O günkü şartlarda bir gün içerisinde 57nci Hükûmet çok büyük
başarılar elde etti, 20 bine yakın yaralıyı
taşıdı, ameliyat etti, operasyon yaptı, bir yıl
içerisinde 50 bin konut yaptı. Tabii ki bu başarı, o zaman,
Türkiyeye karşı tepki oluşturdu ve arkasından bir finans
krizi oluşturuldu. O finans krizi topu topu 6 milyar doların
bankalardan çekilmesiyle oluşan bir krizdi, onun arkasından
Türkiyede bir dolar krizi yaşandı ama sadece bankaların 6
milyar dolar açığından kaynaklanan bir krizdi ve amaç tabii ki
Hükûmeti yıkmaktı. Depremin yıkamadığı 57nci
Hükûmeti yıkmak için çaba göstermişlerdi ama o zaman 57nci Hükûmet
hem depremin altından hem de o krizin altından kalktı ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Merkez Bankasının
yaptığı düzenlemelerle o zamanki krizi atlatmış bir
Hükûmet vardı.
Bu
deprem konusunda yaşanan sıkıntı şu: Aynı 7,3
şiddetindeki deprem bizden başka diğer ülkelerde de oluyor fakat
bizde 18.500 kişi ölürken diğer ülkelerde 5-10 kişi ölüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın Sayın Aycan.
SEFER
AYCAN (Devamla) Onun için depremde önemli olan kurtarmaktan önce depreme
hazırlıklı olmaktır, bu da sağlıklı ve
kaliteli binalar yapmakla alakalıdır.
Bir
diğer konu da depremde uluslararası yardımlar konusudur. Bu
konuda da Türkiye üstüne düşeni fazlasıyla yapan bir ülkedir. Bunu da
yanlış kullanmamak lazım. Depremde Dünya Sağlık
Örgütünün önerisi ülkelerin ihtiyacına göre yardım yapmak, özellikle
de nakit aktarmaktır yoksa kullanılmış eşyaları,
kullanılmış ilaçları, toplanmış ilaçları
yardım diye göndermemektir. İnşallah, deprem
yaşamadığımız günler gelir; hep birlikte daha
sağlıklı, depremsiz bir şekilde
yaşamımızı sürdürürüz diye düşünüyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
49uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Ankaranın
Altındağ ilçesi Ulubey Mahallesindeki mobilyacılar sitesinde
çıkan yangında hayatını kaybeden Suriyeli işçilerin
yakınlarına başsağlığı dilediğine,
güvencesiz çalışan gençlerin ya hayatlarını
kaybettiğine ya da maaşlarını alamadıklarına,
betona değil insana yatırım yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, bugün
akşam üzeri Ankarada, Altındağ Ulubey Mahallesinde,
mobilyacılar sitesinde 4 katlı bir mobilya fabrikasında
çıkan yangında maalesef, şu ana kadar tespit edilen, 5 Suriyeli
işçi hayatını kaybetmiş bulunuyor. Onların
yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Muhtemelen, az önce dile getirildi, Suriyeliler burada gerçekten, okumak yerine
çalışıyorlar ve aslında bir lokma ekmek için buradalar,
savaştan kaçıp buradalar ama bir de güvencesiz çalışma
koşullarında hayatlarını kaybediyorlar ki bu sadece onlar
için geçerli değil, iş güvencesi olmayan bir ülkedeyiz ve gençler
öğrencilik yerine çok fazla çalışmak zorunda kalıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Öğrencilere yapılan
burs zammı bugün sadece 500 liraya tekabül ediyor, yüzde 20 enflasyon
varken, günlük 1 lira zam demek bu. Dolayısıyla gençler, ister
Suriyeli olsun ister Türkiyeli, hakikaten güvencesiz çalışma
koşullarında ya hayatlarını kaybediyor ya da
maaşlarını alamıyorlar. Bu nedenle, betona değil
insana yatırım diyoruz ve bir kez daha, ölenlerin
yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Umarız daha fazla can kaybı olmayacaktır.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
VI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN
50nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 50nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Rafet
Zeybek
İstanbul Niğde Antalya
Emine
Gülizar Emecan Aydın
Özer Fikret
Şahin
İstanbul Antalya Balıkesir
Cavit
Arı Ahmet
Ünal Çeviköz
Antalya İstanbul
MADDE
50- 7/7/2010 tarihli ve 6004 sayılı Dışişleri
Bakanlığı Personeline ilişkin Bazı Düzenlemeler
Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendine "psikoloji," ibaresinden sonra gelmek üzere
"çalışma ekonomisi," ifadesi eklenmiş, lisans
diplomasına sahip bulunanlar için" ifadesi ile "lisansüstü
eğitim diplomasına sahip bulunanlar için otuz yedi
yaşını ifadesi madde metninden çıkarılmış,
aynı fıkraya aşağıdaki (g) bendi eklenmiş ve
ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan
"açıldığı" ifadesi "yapıldığı"
şeklinde, "otuz" ifadesi "otuz beş" şeklinde
değiştirilmiş, aynı bentte yer alan lisans
diplomasına sahip bulunanlar için ifadesi ile lisansüstü eğitim
diplomasına sahip bulunanlar için otuz iki yaşını ifadesi
madde metninden çıkarılmış ve maddeye
aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.
"g)
Konsolosluk ve ihtisas memuru olarak görev yapmış olan meslek
memurları, başkatiplik ve konsolosluk yeterlik sınavında
başarılı olmaları şartıyla, konsolosluk ve
ihtisas memurluğu statüsünde bulundukları sürenin
yarısını, meslek memurluğu statüsündeki dördüncü, üçüncü ve
ikinci unvan gruplarında geçirmiş sayılabilirler. Dördüncü unvan
grubundaki bekleme süresi azami bir yıl, üçüncü unvan grubundaki bekleme
süresi ise azami iki yıl kısaltılabilir. Bu kapsamda, meslek
memurluğu statüsündeki unvan gruplarında geçirilmiş sayılan
süre dört yıldan, halihazırda Başkatip unvanını
kazanmış konsolosluk ve ihtisas memurları için ise altı
yıldan fazla olamaz.
"(11)
Meslek memurları ile konsolosluk ve ihtisas memurlarının
Bakanlığa alınabilmeleri için tam teşekküllü bir Devlet
hastanesinden verilen, her türlü iklim şartında görev
yapabileceklerine dair rapor ibraz etmeleri gereklidir. Hukuk müşavirleri
ile danışmanlardan da Bakanlığa alınmaları
sırasında bu raporu ibraz etmeleri istenebilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Çeviköz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AHMET
ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 50nci
maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, yasa yapma sanatını sanatın ölümüne
dönüştüren torba kanunlarla ilgili düşüncelerimi ifade etmek isterim.
Roma hukukunda hukukçuların bildiği bir Latince deyim vardır
(x)
Yani Türkçesi Her konu için tek bir yasa teklifi yapılmalı ya da her
konu tek bir yasa teklifiyle olur. anlamına gelir. Bu deyim yasa yapma
sanatının bir gereğidir fakat Parlamentoyu
itibarsızlaştırma gayretleri yasama faaliyetlerinde de
özensizlik göstererek sürdürülmek istenmektedir. Yasama organının
işleyişindeki özensizlik toplum yapısını, dokusunu,
yaşayışını ve yargının işleyişini
etkilemektedir. Torba yasalarla yasama tekniği açısından
sakıncalı metinler yasalaşmaktadır. Bunun
yansıması olarak toplum düzeni ve yaşamını etkileyecek,
ülke yönetimine güveni sarsacak bir tartışma ortamı
yaratılmaktadır. İktidar, torba yasalarla Meclisi ve komisyonu
seri üretim yapan fabrikalara dönüştürmüştür. Başka bir
ifadeyle, iktidar, istisnai olarak başvurulması gereken torba
yasaları artık yasama sürecinin demirbaşları hâline getirmiştir.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle Dışişleri
Bakanlığının dünyadaki temsil gücünü son derece
önemsediğimizi belirtmek isterim. Emekli bir büyükelçi olarak burada
bulunan tüm meslektaşlarımı da saygıyla selamlıyorum.
Dışişleri Bakanlığı, her zaman liyakate önem
veren, kendine özgü gelenekleri olan bir kurum olarak bilinir. Bu
özelliğiyle Türkiye hariciyesi, uluslararası toplum nezdinde de en
güçlü diplomasi geleneği ve yeteneğine sahip bir kurum olarak
tanınmıştır. Dışişleri Bakanlığındaki
personel sadece Türkiyede değil, dünyada herkesin saygısını
ve takdirini kazanmıştır.
Bugün,
Türkiyenin yurt dışındaki büyükelçilerinin yüzde 10undan
fazlasını meslekten olmayan kişiler oluşturuyor. Demek ki
Dışişlerinin liyakat kıstası yüzde 90ın
altına düşmüş durumda. İktidar, dış politikada
Türkiyenin kurumlarını ve teamüllerini hiçe sayan bir diplomasi
uygulaması yaratmıştır. Kararnamelerle bertaraf edilmeye
çalışılan neredeyse bir asırlık diplomatik
geçmişimiz şimdi de torba yasalarla bertaraf edilmeye
çalışılmaktadır. Mevcut iktidar, Dışişleri
Bakanlığını tehlikeye atmak istemektedir.
Dışişleri
Bakanlığı, 2018 yılına gelindiğinde Türkiyenin
dış politikasını kuran bir kurum olma niteliğinden
çıkarak gündelik çıkarları önceleyen bir kurum hâline getirilmiştir.
Yeni sistem değişimiyle birlikte Dışişleri
Bakanlığının uzman kadrosu
dağıtılmıştır. Adına
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemi denilen sistemin ilk
kararnamelerinde Dışişleri Bakanlığı teşkilatının
temelini oluşturan liyakat esası korunmamıştır.
Kısaca, Dışişleri Bakanlığında mesleğin
gereği olan liyakatin yerine belli bir sadakat anlayışı
egemen kılınmıştır. Bir devletin dış
politikasını şekillendiren kurumların
çalışanları liyakate göre seçilmezlerse bunun olumsuz
faturasını o ülke mutlaka öder. Dün yüce Meclisin çatısı
atında yaptığım bir konuşmada da vurguladım.
Sayın Dışişleri Bakanı bu olumsuz koşullar
yetmiyormuş gibi bir de Dışişleri mensuplarıyla
dışarıdan atanan büyükelçiler arasında bir ayrımcılık
söylemi yaratmış, Bakanlık çalışanlarını bir
bakıma başarısızlıkla suçlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, teklifte yer alan 50 ile 56ncı maddelerle ilgili mevzuat
değişikliklerinin asıl komisyon sıfatıyla
Dışişleri Komisyonunda tüm boyutlarıyla
tartışılarak ele alınmadan acele bir şekilde Plan ve
Bütçe Komisyonunda torba yasa mantığıyla hazırlanmış
bulunan kanun teklifi metni içerisinde yasalaştırılma gayretini
uygun bulmuyoruz. Dışişleri ve devlet geleneğimize de
aykırı bulunan söz konusu düzenlemeyi acele bir şekilde Plan ve
Bütçe Komisyonunda torba yasa mantığıyla
hazırlanmış bulunan kanun teklifi metni içerisinde
yasalaştırma gayretini de uygun bulmuyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde konunun sahibi olan ilgili komisyonlarda yeteri kadar
tartışılmayan kanun tekliflerinin sadece Plan ve Bütçe
Komisyonundan geçirilmek suretiyle yasalaştırılma
alışkanlığının genelgeçer, demokratik ilkelere ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi geleneklerine aykırı olduğunu
düşünüyoruz. Dolayısıyla teklifin bu şekilde
kanunlaşmasını da uygun bulmuyoruz.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çeviköz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 50nci maddesinin 1inci cümlesinde yer alan
"eklenmiştir ibaresinin "ilave edilmiştir ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Aydın
Adnan Sezgin
Isparta Adana Aydın
Lütfü
Türkkan Fahrettin
Yokuş Ayhan
Erel
Kocaeli Konya Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR
AYDEMİR (Manisa) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezgin söz almıştır.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığı, Osmanlı İmparatorluğundan
ilham alan ve Cumhuriyet Dönemindeki deneyimlerle olgunlaşan,
zenginleşen bir diplomasi geleneğine sahiptir ve dünya çapında
büyük saygı duyulan bir diplomasi ekolünü temsil etmektedir. Diplomasi
mesleği uzmanlık gerektiren bir meslektir ve usta-çırak
ilişkisi son derece büyük önem taşımaktadır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine geçiş sürecinde Dışişleri
Bakanlığının yapı ve işleyişine ilişkin
birçok düzenleme ve uygulama esasen Türkiyenin ulusal gücünün parçası
olan bu geleneğe darbe niteliğindedir. Dünyanın yakın
tarihi de göstermektedir ki, siyasi rejimlerde yaşanan otoriterleşme
süreçleri genellikle köklü kurumların içinin boşaltılması
sonucunu doğurmaktadır. Devlet geleneğimizin hafızası
olma özelliğini de taşıyan Dışişleri
Bakanlığının teşkilat yapısında ve
işleyişinde yapılan değişiklikler, meslek
dışından büyükelçi atamalarındaki artış ve
keyfilik maalesef böyle bir yıkma ve yok etme anlayışını
yansıtmaktadır.
Bir de şimdi
Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki kurum ve kurullar var.
İYİ PARTİ olarak bu kaygılarımızı defaatle
gündeme getirdik.
Değerli arkadaşlar, 9 Ocak 2018 günü
yapılan Dışişleri Komisyonu toplantısında
Sayın Dışişleri Bakanını
ağırladık. Kendisine bu ziyareti için müteşekkiriz.
Komisyonun muhalefet partilerine mensup üyeleri, başlıca siyasi
konuların yanı sıra, dışarıdan büyükelçi
atamalarından duydukları haklı kaygıyı dile
getirdiler. Ben de siyasi konular haricinde bilhassa merkezdeki sorumluluk
görevlerine dışarıdan yapılacak atamaların
sakıncalarına değindim ve Sayın Bakanın Türkiyenin
en başarılı 2 büyükelçisi meslek dışından atanan
Tokyo ve Pekin büyükelçileridir. ifadesine çok
şaşırdığımı vurgulayarak
kıstasları sorguladım. Komisyon tutanakları hakkında
resen gizlilik kararı alındı; bunu tartışmıyorum
ama bu konuyu, toplantının hemen akabinde kamuoyuna mal olduğu
için, huzurunuzda biraz ayrıntılandırmak gereğini de
duyuyorum.
Öncelikle, Sayın Bakanın bu
beyanının çok talihsiz bir beyan olduğunu ve başında
bulunduğu kurumun asıl mensuplarına karşı saygı
eksikliği içerdiğini belirtmeliyim. Bu ifade, aynı zamanda,
toplamı 21 civarında olan, dışarıdan atanmış
diğer büyükelçilerin Sayın Bakanın performans
kıstaslarının altında kaldığını da
ortaya koymaktadır; mesela Kuala Lumpur Büyükelçisi Sayın Merve
Kavakçı bu meyandadır.
Sayın Bakan Komisyon üyelerinin önünde bir
büyükelçiyi örnek göstererek Filanca büyükelçi çok kötüydü. de
diyebilmiştir. Kötüydüyse niye o büyükelçiyi yıllarca görevde
tutmuştur?
Sayın Bakana ayrıca soruyorum: Tokyo ve
Pekin büyükelçilerini hangi kıstaslara göre en başarılı
büyükelçi olarak addediyor? Bu büyükelçiler ülkemiz ile bu iki ülke
arasında çıkarlarımıza hizmet eden hangi fevkalade
gelişmeleri sağlamışlardır? Veya Dışişleri
Bakanlığına çok ciddi sayıda ve olağanüstü önemli
değerlendirmeler ve bilgiler mi aktarmışlardır? Bu
arkadaşlar, görevlerinde bir yıldan biraz fazla bir süreden beri
bulunmaktadırlar. Bu süre bir büyükelçinin performansını bunu
Dışişleri Komisyonu önünde beyan edecek ölçüde güvenli bir
şekilde ölçmeye yeterli midir?
Pekin Büyükelçimizin Çinle derin ticari faaliyet
geçmişinin ayrıntılarına değinmeyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Sezgin.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim.
Ancak Çinin Doğu Türkistan bölgesinde Uygur
Türklerine karşı bu denli ağır ve kitlesel insan
hakları ihlalleri işlenirken, Uygur Türkleri Çin rejimi
tarafından tam bir zulme tabi tutulurken Sayın Bakanın Pekin
Büyükelçisini en başarılı büyükelçi ilan etmiş
olmasındaki tuhaflığı takdirlerinize sunuyorum. Komisyonda
bu konuda sorduğum soruyu da kendisi cevapsız
bırakmıştır.
Değerli arkadaşlar, diplomasi
geleneğine, kuvvetli bir tarihsel birikime sahip ülkelere
baktığımızda bunların bazılarında
dışarıdan büyükelçi ataması yapılmaktadır,
geçmişte bizde de olmuştur. Ancak ABD ve çadır devletler
olarak adlandırabileceğimiz kategori dışında bu
tayinler istisnaidir ve ciddi kıstaslara tabidir. Türkiye'deyse ölçü
kaçmaktadır ve yapılan atamalar, çıkarılan düzenlemeler
âdeta kurumu yıkma amacını ima etmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sezgin.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 50nci maddesindeki şartıyla ibaresinin
koşuluyla şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ümit
Yılmaz Metin
Nurullah Sazak Baki
Şimşek
Düzce Eskişehir Mersin
Ali
Muhittin Taşdoğan Sefer
Aycan
Gaziantep Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Baki Şimşek söz
istemiştir.
Buyurun
Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan kanun teklifi üzerinde söz aldım ama bugün seçim bölgem olan
Mersinde yaşanan sel afetiyle ilgili konuşmak istiyorum. Öncelikle
buradan, bütün Mersin ve ilçelerinde yoğun yağışlardan
dolayı yaşanan sel ve dün geceki lodos ve fırtına nedeniyle
Mersin merkez ve yine Mersinin bütün ilçelerinde yaşanan afetten
dolayı bütün hemşehrilerime geçmiş olsun diyorum.
Afetin
boyutu gerçekten buradan bakıldığında görülenlerden çok
daha fazla. Henüz ocak ayı olmasına rağmen hem Adana
Barajının hem Mersini besleyen diğer en önemli kaynak Berdan
Barajının doluluk seviyesi yükseldi. Doğal bir afetle
yılda yağacak yağmur belki son on-on beş gün içerisinde
yağdı. Dolayısıyla özellikle Tarsusta hem Adana Seyhan
Barajı hem Tarsus Berdan Barajı kapaklarının
açılmasıyla yaklaşık 30 bin dönüm arazi ve çok sayıda
köy sular ve seller altında kaldı.
Tabii,
valilik, belediyeler, bütün kurumlar, Devlet Su İşleri, TEDAŞ
yoğun bir mücadele veriyor ama tabii bu kadar yağışla bu mücadelenin
sonuç vermesi mümkün değil. Ben emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum. En azından şu ana kadar bir can ve mal kaybı
yaşanmadı. Birçok hayvan çiftliğindeki hayvanlar
boşaltıldı, köyler boşaltıldı ama
insanlarımız, çiftçilerimiz zaten çok zor durumdaydı. Özellikle
Tarsusta Halitağa köyü, Akarsu köyü, Egemen köyü, Kelahmet, Baharlı
ve Ağzıdelik köyler, Mersin merkezde de dünkü lodostan sonra o
güzelim Adnan Menderes Bulvarı ve Mersin sahilleri bir savaş meydanı
görüntüsünü andırıyor. Yani çok büyük ağaçlar yerle bir oldu,
saatte 100-110 kilometreyi bulan büyük bir lodos yaşandı. Şehrin
bütün ilçelerinde ve şehir merkezinde birçok noktada elektrik kesintileri
yaşandı, Erdemlide dereler ve Limonludaki Lemas çayı
taştı. Bu bölgedeki buğday arazileri, sebze ve meyve
seraları ve birçok narenciye bahçesi hem lodostan hem
yağıştan seller altında kaldı.
Ben buradan Hükûmete çağrıda bulunuyorum.
Zaten çok zor durumda olan Mersin geç kalınmadan, acilen Bakanlar Kurulu
kararıyla doğal afet bölgesi ilan edilmeli ve valilik kanalıyla
altyapıda çok büyük zararlar gören Mersindeki 13 ilçe ve merkez
belediyenin tamamına mutlaka altyapıdaki tahribatı, zararı
karşılamak adına acil bir yardım gönderilmeli ve bir nebze
olsun Mersin bir nefes almalıdır.
Bir de, ayrıca, geçtiğimiz yıl
gerçekten Mersinde 3-4 defa sel afeti yaşandı. Tabii, Hükûmetimiz
belli dönemlerde çiftçilerimizin borçlarıyla ilgili ertelemeler yaptı
ama maalesef çiftçinin ertelenen borçları da ödeme şansı yok.
Yani şu anda tarım yapılan bölgenin yüzde 80i sular
altında Mersinde. Ki Mersin Türkiye'nin yaş sebze, meyve
ihracatının yaklaşık yüzde 40ını
karşılayıp ihracatta Türkiye'de 1inci sırada olan,
Antalyanın bile önüne geçmiş olan bir kent. Tarımdaki
zararın boyutunu buradan ben Hükûmete tekrar aktarıyorum ve acilen
hem Ziraat Bankasına hem tarım krediye hem de diğer bankalara
olan kredi borçlarının mazeret sunulmaksızın, gerekçe
istenmeksizin
Zaten Mersinin tamamında bir afet olmuş, bunu bütün
Mersin biliyor. Türkiye'nin başka illerinde de afetler var, mutlaka
buralarla ilgili de tedbirler alınacak ama Mersin gerçekten çok zor
durumda. Ben gerek Tarım Bakanımızın gerekse sosyal
yardımlardan sorumlu bakanımızın ivedi bir tedbir
almasını, acil bir kaynak aktarmasını talep ediyorum.
Bakanlar Kurulunda da Mersinin doğal afet bölgesi ilan edilerek
Mersinliye bir müjde verilmesini talep ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyor, kanun teklifinin hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
50nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
51inci madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı
Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
51inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
Niğde
İstanbul
Aydın
Özer Fikret
Şahin Cavit
Arı
Antalya
Balıkesir
Antalya
Rafet
Zeybek Ahmet
Ünal Çeviköz
Antalya İstanbul
MADDE 51 - 6004
sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılmış 11 inci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Mali hizmetler
uzmanları ile merkez memurlarının yurt dışı
teşkilatında görevlendirilmeleri
MADDE 11- (1)
Dışişleri Bakanlığı mali hizmetler uzmanları
ile merkez memurlarının yurt dışında sürekli görevlere
atanabilmelerine ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün söz talebi
vardır.
Buyurun
Sayın Çeviköz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AHMET
ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
51inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi yeniden saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce başka bir madde
hakkında söz aldığım zaman da değindiğim gibi,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Dışişleri
Bakanlığı teşkilatını değiştiren önemli
değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerin belki
de en dikkat çekeni herhangi bir kurumda beş yıllık devlet
memurluğu yapan bir görevlinin Dışişleri
Bakanlığında dış politikaya yön veren birimlerin
başına büyükelçi olarak atanabilecek olmasıdır.
Dışişleri Bakanlığı artık, Türkiyenin
dış politikasını yapıcı değil, uygulayıcı
bir kurum hâline dönüştürülmüştür. Dışişlerini
uzmanlık gerektiren bir meslek grubu olarak görmeyen yönetim
anlayışı köklü bir geleneği de sona erdirmiştir. Tek
adam yönetimi yasa, torba yasa ve yönetmelik değişikliğiyle
hatta şu anda da Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle
kamu alanını kendi siyasal ideolojik hedefleri doğrultusunda
biçimlendirmektedir. İktidar, kamu personel rejimini kendi siyasal
ideolojik hedefleri doğrultusunda düzenlemektedir ve bunu düzenlerken
devletin geleceğini hiçe saymaktadır. Dışarıdan
atamalar konusu kadrolaşma faaliyetlerinin Dışişleri
Bakanlığı teşkilatına kadar uzanan
halkasıdır.
Değerli
milletvekilleri, torba yasanın kabul edilen 12nci maddesi de büyük
riskler içermektedir. Kabul edilmiş olsa da kayıtlara geçmesi
adına endişelerimi dile getirmek isterim. 12nci madde aynen
şöyle diyor:
5/5/1969
tarihli ve 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi
ve Koordinasyonu Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cumhurbaşkanı
tarafından, dış ülkelerde veya uluslararası kuruluşlar
nezdinde büyükelçi gibi akredite edilmeksizin, büyükelçi unvanı verilerek
özel bir misyonla görevlendirilenlerin büyükelçilik unvanı Cumhurbaşkanınca
geri alınmadığı müddetçe devam eder.
Maddenin
gerekçesinde Cumhurbaşkanı tarafından dış ülkelerde
veya uluslararası kuruluşlar nezdinde büyükelçi gibi akredite
edilmeksizin özel bir misyonla görevlendirilenlerin büyükelçilik
unvanının Cumhurbaşkanınca geri
alınmadığı müddetçe devam edeceği öngörülmektedir.
açıklamasına da yer verilmiş. Söz konusu maddenin aniden
Komisyon gündemine taşınarak yasalaştırılmak
istenmesinin nedenini ben anlayamadım, benim gibi birçok kişi de
anlayamadı. Söz konusu maddenin kapsamına girenlerin kimler
olduğu konusundaki sorularımız da yanıtsız kaldı.
Söz konusu değişikliğin nedeni konusunda yöneltilen
ısrarlı sorularımıza da tatminkâr cevaplar alamadık.
Bu maddede, öncelikle Cumhurbaşkanı tarafından
görevlendirilenler ifadesi açık değildir dolayısıyla
Cumhurbaşkanı kimi isterse onu büyükelçi olarak görevlendirebilir
anlamı çıkmaktadır. Özel bir misyon ifadesindeki misyon da
tanımlanmamıştır. Cumhurbaşkanı tarafından
verilen büyükelçilik unvanı, kanun hükmünde kararnameyle yapılan
değişiklikte kişinin görevi süresince geçerliydi fakat bugün bu
maddeye göre Cumhurbaşkanı tarafından verilen büyükelçilik
unvanı yine sadece Cumhurbaşkanı tarafından geri
alınabilmektedir, başka bir ifadeyle, kişinin ilgili görevi
bitse bile büyükelçilik unvanı devam edecektir. Bu durumda, istediği
kişiyi özel misyonla görevlendirerek büyükelçi yapan
Cumhurbaşkanı, bu unvanı isterse geri alabilecek ya da
kişinin tüm yaşamı boyunca onun bu unvanı
korumasını sağlayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, her şeyden önce şunun altını çizmek
isterim: Burada tarifi ve tanımı yapılan görev bir büyükelçilik
görevi değildir, burada tarif edilen bir özel temsil görevidir
dolayısıyla görevi yerine getirecek kişiye de özel temsilci
denir. Bir özel temsilcinin de mutlaka büyükelçi unvanına sahip
olması gerekmez. Bu durumda şu sonuçlar çıkarılır:
Büyükelçilik makamı bizzat Cumhurbaşkanı tarafından
ucuzlatılmaktadır. Büyükelçilik unvanının
Cumhurbaşkanı tarafından dağıtılan bir hediye
olduğu algısı güçlendirilmektedir. Türkiye'nin itibarına ve
dış politikaya bir kez daha niteliksel bir zarar verilmektedir.
Dışişleri Bakanlığı hiçe sayılmaktadır.
Cumhurbaşkanının dış politika yapım süreçlerinde
kurduğu otoriter düzen derinleşmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 51nci maddeyi daha önce de dile getirdiğim torba yasa
uygulaması nedeniyle kabul etmediğimizi belirtiyor, yüce Meclise
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çeviköz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 51inci maddesinin birinci cümlesinde yer alan yeniden düzenlenmiştir
ibaresinin değiştirilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Arslan
Kabukcuoğlu Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Eskişehir Isparta Adana
Lütfü
Türkkan Ayhan
Erel
Kocaeli Aksaray
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, kıymetli Komisyon üyeleri, yüce Türk
milleti; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 51inci maddesi üzerinde İYİ
PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ iktidarının en çok
övündüğü ve vatandaşa en üst düzeyde hizmet sunduğu
sağlık sektöründe seçim bölgem olan Aksaray bu hizmetlerden nasibini
alamamıştır. Aksarayın 2015 yılında temeli
atılan ancak 2018 yılının Cumhuriyet Bayramında
hizmete giren yeni hastanesinde sorunlar diz boyudur. Hastanenin fiziksel
özelliklerinin tamamı yapılmadan taşınmasından
dolayı bir yığın sıkıntı çekilmekte ve
Aksaraylı hemşehrilerimiz bu konuda çile çekmektedirler.
Biz o zamanlar yapılan bu hastanenin yerinin
yanlış olduğunu defalarca söylememize rağmen,
ağzımızda tüy bitmesine rağmen bir türlü anlatamadık.
Hastanenin yapıldığı yer Aksaray şehrinin çöplerinin
toplandığı alana yaklaşık bin metre, yine hayvan
barınağına ve at çiftliğine 600-700 metre uzaklıkta,
çukur bir alandadır.
Kapasite olarak bu hastanenin Aksarayın
ihtiyacına cevap veremeyeceğini bas bas bağırmamıza
rağmen, maalesef, yine yetkililer sesimizi duymadılar. Zira
kapatılan hastane 512 yataklıyken yeni yapılan hastane 400
yataklıdır. Yani bir aile 4 odalı bir evden 3 odalı bir eve
taşınınca yaşanan sıkıntılar neyse Aksaray
Devlet Hastanesi de yeni hastaneye taşınırken bundan çok daha
fazla sıkıntılar yaşadı.
Ben bu durumu gerek bütçe görüşmeleri
sırasında gerekse ilgili bakanlara yazılı soru önergesiyle
sorduğum hâlde, maalesef, bugüne kadar arzu edilen bir çözüm yolu
sunulmamış, sorunlar çözüme kavuşturulmamıştır.
Yine, Aksarayın yaklaşık 400 bin
nüfusu ve doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlayan yollar üzerinde
bulunmasından dolayı yoğun bir trafikten ötürü oldukça fazla
insana hizmet sunduğu hâlde hastanemizde her alanda yeterli doktor
bulunmamaktadır. Yeni yapılan hastanemizde laboratuvarlarda mantarlar
türemiş, yine tavanlarda kartonpiyerler dökülmüştür. Tahlil
atıklarının bir kısmı ise tuvalet ve lavabolara
dökülmektedir.
Bu hastane, 29 Ekimde hizmete giren hastane ve
granitler -yer kaplaması granitleri ben bizzat gittim gördüm- oradaki
temizlik emekçileri günlerce burayı temizlemek adına bir mücadele
vermişlerse de granitin onların söylemiyle kanserli olmasından
dolayı, maalesef, büyük bir görsel kirliliğe sebep olmaktadır ve
bu kadar emek verilen, para ödenen bu hastane sanki kırkyıllık
bir hastaneymiş gibi görünmektedir. Yine, daha iki ayı dolmadan
tavandaki kartonpiyerler düşmeye başlamış ve bu
kartonpiyerlerin düşmesinden dolayı da hem hastaların can
güvenliği tehlikeye girmiş hem de hastanenin yapılış
kalitesi ortaya çıkmıştır. Yeni yapılan hastanenin bir
tuvaletine baktığımızda, kullanılan malzemenin
kalitesini ve işçiliğini ortaya koymaktadır. Yeni
yapılmasına rağmen, bölümler arasındaki otomatik
kapılar maalesef çalışmamaktadır. Dolayısıyla bu
bölümler arasındaki geçişler uzun mesafelerden
sağlanabilmektedir. Lavabolar çalışmamakta, musluklardan sular
akmamaktadır. Ve yeni yapılan hastanemizde maalesef asansörlerin bir
kısmı daha hizmete girmeden bozulmuştur. Burada da
gördüğümüz gibi, su sızdırmalarından dolayı boya ve
badanalarda tahribatlar meydana gelmiştir.
Geçici kabulü yapılan bu hastanenin mart
ayı içerisinde kesin kabulü yapılacağı söyleniyor. Biz
buradan ilgilileri ve yetkilileri uyarıyoruz. Burada yetimin hakkı
var, devletin hakkı var, tüyü bitmemiş insanımızın
hakkı var. Lütfen, bu eksiklikler giderilmeden ve hastane şartnameye
göre tamamlanmadan teslim almayınız diyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
51inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
52nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 52nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Madde
52 6004 sayılı Kanunun 15inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan Meslek memurlarına ibaresi Meslek
memurları ile konsolosluk ve ihtisas memurlarına şeklinde olmak
üzere değiştirilmiştir.
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Isparta
Adana
Kocaeli
Fahrettin
Yokuş Ayhan
Erel
Konya Aksaray
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel konuşacaktır.
Buyurun
yine Ayhan Bey. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Beş
dakika süreniz var.
AYHAN
EREL (Aksaray) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Az
önceki konuyla bağlantılı olduğu için grubum bu konuda bana
tekrar söz verdi, teşekkür ediyorum.
Az
önce arz ettiğim gibi, eski devlet hastanesinin bazı bölümleri
Aksarayda hayırsever iş adamları tarafından
yapılmıştı. Hepimizin bildiği gibi, insanoğlu
öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç
şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim,
kendisine dua eden hayırlı evlat. Ölüm, bu dünyada yaşanan
geçici hayatın sona ermesi, varlığı kesin olan ebedî hayata
geçişin başlangıcıdır. Ölümle hayat durduğu gibi
yapılan hayırlar da, işlenen günahlar da sona erer. Ancak ilahi
hikmetin bir sonucu olarak bazı işlerin sevabı, bazı
işlerin günahı ölümden sonra da devam eder. Hadiste sevabı
ölümden sonra devam eden üç amelden bahsedilmektedir. Bunlardan bir tanesi
sadaka-i câriye yani hayrı devam eden iyiliktir. Herkesin
faydalandığı ve varlığı devam ettiği
müddetçe sevabı da devam eden hayırlardır. Camiler, mescitler,
mektep ve medreseler, yollar ve köprüler, çeşmeler ve sebiller, hastaneler
ve her çeşit hayır vakıfları bunların örneğidir.
Bunları yapanların, yapımına katkı
sağlayanların amel defteri kapanmaz, sevapları sürekli olur. İşte,
bu inançla, bu düşünceyle bazı hayırsever
vatandaşlarımız veya bu hayırsever vatandaşların
aileleri Aksarayda Mustafa Yazıcı Göğüs Hastanesi, Şammas
Vehbi Ekecik Kadın Doğum Hastanesi ve Kamber Demir Kanser Teşhis
Ünitesi şekliyle sağlık kuruluşları meydana
getirmişlerdir. Ancak Aksaray Devlet Hastanesi yeni yapılan hastaneye
taşındığından dolayı, hayırsever
vatandaşlar tarafından yapılan bu binalar şimdi atıl
vaziyettedir. Yani insanlar bir hayır yapmışlardır, bir
güzellik yapmışlardır, insanlara faydalı olmak için bir
çaba ve gayret içerisinde olmuşlardır ama maalesef, yaptıkları
bu binalar şu anda hiçbir işe yaramamaktadır. Ben buradan
başta Sayın Aksaray Valisi olmak üzere tüm ilgilileri
uyarıyorum: Bu binaları hangi kurum ve kuruluşlara verecekseniz
bu isimlerin yaşatılmasına dikkat ediniz, onların
isimlerinin yaşatılmasını sağlayınız.
Eğer oralarda yaşatmak mümkün değilse yeni
yaptığınız hastanenin bazı ünitelerine bu
hayırsever insanların isimlerini veriniz.
Yine,
Aksarayın ilk yükseköğrenim yurtlarından biri olan Nuri
Yazıcı Yüksek Öğrenim Yurdu Kredi ve Yurtlar Kurumuna
bağışlanmış, Kredi ve Yurtlar Kurumu geçen yıl
İhtiyacım yok. diyerek bu yurdu Aksaray Belediyesine
bağışlamıştır. Aksaray Belediyesi de bugün
burayı ihaleyle satışa çıkarmıştır. Yani bir
insanın hayır için, sevap kazanmak için yapmış olduğu
binayı birileri arada eritip gitmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine, hepinizin malumu olduğu
üzere, sağlıkta yüz binlerce gencimiz iş beklemektedir. Biz
milletvekili oluncaya kadar, açıkçası, sağlık sektöründe bu
kadar çok insanın, bu kadar çok gencin iş beklediğini
bilemiyorduk. Mesela, 100 bine yakın ortaöğretim mezunu
pırıl pırıl gencimiz iş beklemektedir, atama
beklemektedir ama Sağlık Bakanlığı maalesef bu
gençlerimizin ümitlerine, hayallerine, beklentilerine bir türlü istenilen
oranda cevap verememektedir. Oysa bu gençler başarılı
öğrenci oldukları hâlde, anne ve babalarının ekonomik
durumları iyi olmadığı için bir an önce okulu bitirip
garanti meslek düşüncesiyle sağlık meslek liselerine
gitmişler ve büyük bir başarıyla bu okulları bitirerek ailelerinin
ekonomisine katkı sağlamak adına mezun olmuşlar ama
maalesef bugüne kadar bu gençlerimizin atamaları
yapılamamıştır. Sadece onlar mı? Evde hasta bakım
teknikerleri Sayın Cumhurbaşkanımızın müjdelediği
atamaları bekliyorlar. Fizyoterapistler, acil tıp teknisyenleri,
diş protez teknikerleri, anestezi teknikerleri ve teknisyenleri,
elektronörofizyoloji mezunları, tıbbi dokümantasyon ve tıbbi
sekreterlik mezunları hâlâ binbir ümitle kendilerine görev verilmesini, iş
verilmesini sabırsızlıkla bekliyorlar. Bu kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın Sayın Erel.
AYHAN
EREL (Devamla) Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Daha
fazla vaktinizi almak istemiyorum.
Çok
teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 52nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde İstanbul
Aydın
Özer Cavit
Arı Fikret
Şahin
Antalya Antalya Balıkesir
Ahmet
Ünal Çeviköz Rafet
Zeybek
İstanbul Antalya
MADDE
52- 6004 sayılı Kanunun 15inci maddesinin üçüncü
fıkrasında bulunan Meslek memurlarına ifadesi Meslek
memurları ile konsolosluk ve ihtisas memurlarına şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Çeviköz. (CHP sıralarından alkışlar)
Beş
dakika süreniz var.
AHMET
ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sayın Başkan, çok teşekkür
ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 52nci maddesi hakkında yine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisimizi bir kez daha derin bir saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dış politikada uluslararası krizler patlak
verip derinleştikten sonra geriye dönüp Şöyle davransaydık daha
iyi olurdu. diye hayıflanmanın anlamı yoktur. Önemli olan, bu
krizlerin ortaya çıkardığı riskleri ve yol
açacağı sorunları öngörebilmek ve buna göre zamanında
akıllı politikalar üretebilmektir. Bugün ülkemizin ve Orta Doğu
bölgesinin içinde bulunduğu koşullar akıllı
politikaların üretilmesini gerektirmektedir. Aslında elbette
akıllı politikaların üretimi için de akıllı,
işinin uzmanı diplomatlara ihtiyaç vardır. Bu da liyakat
esasına uygun bir şekilde seçilmekten ve yerleştirilmekten
geçmektedir.
Değerli
milletvekilleri, stratejik derinlik denilerek girişilen her adım
Türk dış politikasını âdeta bir rüzgârgülüne
çevirmiştir. Şüphesiz bu da stratejik öngörünün ne denli önemli
olduğunu, içinde bulundukları coğrafyayla uyumlu olan
akıllı politikalar üretemeyen ülkelerin ise hangi sorunlarla
karşılaşabileceklerini ortaya çok açık bir şekilde
koymaktadır. Türkiye'nin dış politikasının AKP
hükûmetlerine kadar titizlik içerisinde uygulanması da
Dışişleri Bakanlığının bu prensiplere
sıkı sıkıya bağlı olmasından
kaynaklanıyordu. Türkiye, Atatürk döneminde olduğu gibi
uluslararası ilişkilerini ulusal çıkarlarını ön planda
tutarak yeniden değerlendirmek ve tanımlamak durumundadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin izlediği dış politikanın hiç
değişmeyen temel özelliği Batıya yönelik
olmasıdır. Bu temel yöneliş, güvenlik ve toprak bütünlüğüne
yönelik bir tehdidi karşılamak gibi sınırlı geçici bir
olay değil, sürekli bir politika tercihidir. Türkiye'nin dış
politikası temelde Batıya yönelik bir şekilde bölgesel ve
evrensel değişikliklere en akılcı çözüm üretmek üzere
kurulu olmalıdır. Bugün iktidarda bulunan yönetim zihniyeti
dış politikada bugün içinde bulunduğumuz sorunlara çözüm üretmek
yerine çözüm üretme mekanizmasını tırpanlamaya
çalışmaktadır. Bir kez daha yinelemek istiyorum: Dış
politika uzmanlık isteyen bir alandır, özel bir eğitim
sürecinden geçmeyi ve sürekli öğrenmeyi gerekli kılar. Meslek içi
eğitim denilen kavramın belki de en güçlü uygulamasını
Dışişleri Bakanlığı kadroları yaşarlar.
Bu da zaman içinde bir olgunlaşma ve uzmanlaşmayı beraberinde
getirir. Bir devletin dış politikasını şekillendiren
kurumların çalışanları liyakate göre seçilmezlerse bunun
olumsuz faturasını o ülke mutlaka öder. Öte yandan, yeni
düzenlemeler, Dışişleri Bakanlığının son
yıllardaki büyük tahribata rağmen hâlâ görevlerini en iyi
şekilde, fedakârca yapmaya gayret eden mensuplarının tasfiye
edilmelerinin önünde artık bir engel bırakmamıştır.
Doğal olarak bu durum, Dışişleri mensupları
arasında, meslek memurlarında, konsolosluk ve ihtisas
memurlarında haklı bir kaygı yaratmaktadır. Ülkemizin
güvenliği ve geleceği için bu tür stratejik kurumların
işleyişiyle oynanarak, ekipçilikle, kadrolaşmayla hiçbir yere
varılmaz. Bu anlayış, günü kurtarmaya bile çare olmayan bir
anlayıştır.
Değerli
milletvekilleri, 52nci maddede de Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili
komisyonlarda tartışılmadan getirilen kanun teklifleriyle,
sadece Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilmek suretiyle, yasa yapma
alışkanlığının devamıyla karşı
karşıyayız. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
geleneklerine aykırı bulduğumuz teklifin bu şekilde
kanunlaşmasına karşı olduğumuzu bildirir, hepinize
derin saygılarımı sunarım. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çeviköz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
52nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
53üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 53üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu Rafet
Zeybek Cavit
Arı
İstanbul Antalya Antalya
Ömer
Fethi Gürer Aydın
Özer Emine
Gülizar Emecan
Niğde Antalya İstanbul
Fikret
Şahin Bedri
Serter
Balıkesir
İzmir
MADDE
53- 6004 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş, ikinci fıkrasının
(a) bendine belgelendirilmesi ibaresinden sonra gelmek üzere ve Bakan oluru
alınması ibaresi eklenmiş, ikinci cümlesi yürürlükten
kaldırılmış, aynı fıkranın (b) bendinde yer alan
% 25i ifadesi % 30u şeklinde değiştirilmiş, (c)
bendinde yer alan %10unu ifadesi %15ini şeklinde, %5ini ifadesi
%10unu şeklinde değiştirilmiş ve ilkokul, ortaokul ve
lise öğrenimi görenler için ifadesi madde metninden
çıkarılmıştır.
Bakanlığın
yurt dışı teşkilatı ile ihtisas birimlerinde istihdam
edilen Türk uyruklu sözleşmeli personel de bu haktan aynı oranda
yararlanır. Bu ödeneğin hesaplanmasında, görev yapılan ülke
için belirlenen yurt dışı sözleşmeli sekreter pozisyonu
tavan ücreti esas alınır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Bedri Serterin söz talebi
vardır.
Buyurun
Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
BEDRİ
SERTER (İzmir) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
37
sıra sayılı Kanun Teklifinin 53üncü maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milletvekili
olarak görev yapmaya başladığım günden beri bu Genel
Kurulda yaşadığım şaşkınlıkları
anlatamam. Bunlardan biri de şu an
tartıştığımız torba kanun. Senelerdir
yönetimlerinde ve icra makamlarında bulunduğum İzmirin
odalarının ve borsalarının yüce Meclise kıyasla çok
daha profesyonel bir yapıya sahip olduğunu görmekten büyük
rahatsızlık duyuyorum.
Uzmanlarıyla
aylarca konuşulması gereken bunca konunun tek bir torbaya
sığdırıldığı bir Meclis gündemiyle hiç
karşılaşmadım. Türkiye Cumhuriyetinin bu Meclisini bu
kadar amatör bir hâle getirmeye hiçbirimizin hakkı yoktur. Başka
ülkelerde şu 71 madde günlerce konuşulur ve
tartışılırdı. Çok ciddi bir örnek, Brexit sekiz gün
tartışılmış ve 200 konuşmacıyla ancak
İngiltere sonuca varmış.
Evet
değerli milletvekilleri, sarayın çok sevdiği ödenek
kelimesinin geçtiği bir madde üzerinde daha konuşuyoruz ve bu torba
kanunun en kritik maddelerinden biri. Bu madde, belediyelerin ihtiyaç
duydukları yatırım nitelikli projelerin gerçekleşmesi
amacıyla saraya bağlı Strateji ve Bütçe
Başkanlığı bütçesine belediyelere yardım ödeneği
konulmasını öngörüyor. Her ne kadar AKP bu maddenin gerekçesini bu
kürsüden Belediyelere hibe vereceğiz. diyerek savunsa da biz bu maddenin
düpedüz bir siyasi rüşvet maddesi olduğunun herkes gibi çok
farkındayız.
Bu
yardım ödeneğini kullanmaya yetkili kim peki? Tabii ki
Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı. Durmak yok, yola devam
diye boşuna demiyorsunuz. Doğru, durmak yok, Varlık Fonuyla
para toplamaya devam, tek adam iradesiyle hesapsız para
dağıtmaya da devam. Zamanlama ise manidar. Seçime kaldı iki
buçuk aydan az bir müddet, AKPli Cumhurbaşkanı tek imzayla ve
dilediği kadar para ve göz boyama yatırımlarıyla seçim
kazanmayı planlıyor. Bunu yaparken belediyeler arasında
seninki, benimki ayrımcılığının yapılmayacağını
düşünmek aklımızla alay etmek demektir. Sözünü ettiğimiz bu
yetkinin de Cumhurbaşkanına verilmesi biliyoruz ki Anayasaya
aykırı. Bir de AKP olarak bugüne kadar yaptıklarınıza
bakınca hepten çelişki dolu. Bugüne kadar ne yaptı AKP?
Belediyelerin alması gereken vergileri belediyelere vermedi. Son
çıkarılan imar barışı kanunuyla da yerele
ayrılması gereken kaynakları zaten merkeze aktardı. Neden?
Çünkü hazinede para kalmadı, AKP iktidarı hazineyi de sömürmekte. En
önemlisi, kendinden olmayan belediyelere resmen el koydu. Kendi belediye
başkanlarını bile görevden aldı, sorgu sual yok. Bugün ne
yapıyor? Para da vermeyerek olduğu gibi güçlerini ellerinden almaya
çalışıyor. Parayı da tek adam sınırsız
yetkiyle dağıtacak. Hangi belediyelere ne kadar
dağıtılacağı belli değil. Halkın iradesini
her geçen gün yok etmeye devam ediyorsunuz, sonra da demokrasi havarisi gibi
geçiniyorsunuz. Seçime ne gerek var? Belediye başkanlarını da
atayın geçin, bizi uğraştırmayın o zaman. Ama siz de
çok iyi biliyorsunuz ki Türk halkı demokrattır, akıllıdır,
özgürlüklerine sahip çıkar, seçme ve seçilme özgürlüğünü gasbetmenize
hiçbir şekilde izin vermeyecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
On
yedi yılda Türkiyeyi öyle bir hâle getirdiniz ki ne hazinede para
bıraktınız ne de planlanacak bir devlet bütçesi. Elde olmayan
kaynaklarınızla suni kahramanlıklar yapıp Türk
halkını kandıracağınızı zannediyorsunuz ama
artık Türk halkı bu seçimde Yetti gayrı! diyecek size ve on
yedi yıldır size verdiği yetkileri 31 Mart seçimlerinde
elinizden alacak. Çünkü halk sizin geldiğiniz noktayı görüyor,
bastonsuz bile yürüyemeyecek hâldesiniz.
Bugün
bildiğimiz tabloyu özetlemek gerekirse, bugüne kadar iyi kötü
Sayıştay tarafından denetlenen Maliye Bakanlığı
denilen kurumun altına bombayı koydunuz, tertemiz ettiniz, Hazine ve
Maliye Bakanlığı adı altında oluşturulan
yapıyı tam bir aile şirketi hâline getirdiniz ve bugün,
Ağustos 2018de belediyelerin ve il özel idarelerinin bütçelerine dair
Hazine ve Maliye Bakanlığına verilen yetkilerin tümünü bu
maddeyle AKP Genel Başkanına bağlıyorsunuz.
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın sözlerinizi Sayın Serter.
BEDRİ
SERTER (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Bunlar
bildiklerimiz, gördüklerimiz; bilmediğimiz ise o kadar çok şey var
ki.
Soruyorum:
Türk halkına ait olan bütçenin kasasının anahtarının
nerede olduğunu aranızda bilen var mı? Yoksa sadece aile
şirketinin mensupları mı biliyor? Bu madde tam bir Ya
Allahınsın ya benim. maddesi. Buna itirazı olan var
mıdır? Benden yana olmazsan hizmet de yok, para da yok. Bu
nasıl bir anlayıştır?
Yerel
seçimler kapıya geldi. Şunu bilin ki 31 Mart akşamı yine
İzmir Marşıyla Kordonu inleteceğiz; seğmenlerle,
Ankara halkıyla Kızılay Meydanında özgürlük
şarkıları söyleyeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Türkiyenin her yerinden, her kültüründen
insanımızın yaşadığı İstanbulumuzun
İstiklal Caddesinde zeybek, horon, halaylarla halkımıza
barış getirmek için yollara düşeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar) Halkın içinden, halkı
temsil eden belediye başkanlarımızla batısından
doğusuna, kuzeyinden güneyine ülkemizin her yerine huzur ve mutluluk
dağıtacağız.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Serter.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 53üncü maddesinde yer alan eklenmiş ibaresinin ilave
edilmiş ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Koncuk Aylin
Cesur Ayhan
Erel
Adana Isparta Aksaray
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Adana Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adana Milletvekili İsmail Koncuk konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
İSMAİL
KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
37
sıra sayılı Kanun Teklifinin 53üncü maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunmaktayım.
Bu
kanun, tabii, aslında bir tezadı, bir yanlışı ortadan
kaldıran bir kanun teklifi; kabul edilebilir, hatta geç kalmış
bir düzenleme ama tabii, burada çalışma hayatını,
işte, kadrolu sözleşmeli diye ne hâle getirdiğinizi de
aslında siz bu düzenlemeyle bir anlamda kabul etmiş oluyorsunuz. Daha
önce yurt dışında görev alan devlet memurlarının aile
yardımı hakkı vardı, bu devam ediyor, yalnız
sözleşmeli olanların bu hakkı yoktu, bu kanunla sözleşmeli
olanlara da bu hak tanınıyor ve ayrıca, yurt
dışında çocukları okuyan bu görevlilerin çocuklarına
yapılan eğitim yardımı 5er puan
artırılıyor. Bu da doğru bir adımdır, yurt
dışındaki eğitim masraflarını düşününce
böyle bir destekleme doğrudur. Ancak tabii, keşke bu desteklemeleri
Türkiyede çalışan insanlar için de yapmayı
düşünebilseydiniz. Tabii, sizin için doğru mudur, boş iş
midir bilmiyorum ama bu rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum: Çocuk
yardımı Türkiyede 0-6 yaş grubuna 65,2 TL ödeniyor yani 0
yaş ila 6 yaş arasına 65,2 TL, 6 yaşından büyük
çocuklara 32,6 TL. Yani 3 çocuğunuz varsa -hani Sayın
Cumhurbaşkanı sık sık tavsiye ediyor ya 3 çocuk
yapın, 3 çocuk yapın. diye- o 3 çocuğa da Sayın
Cumhurbaşkanının tavsiyesi dikkate
alındığında 97 lira 8 kuruş ödeme yapılıyor.
Evet, inşallah bu yurt dışı teşkilatında
çalışan memurlarımızla ilgili bu düzenlemenin Türkiyeye
yansıması gerektiğini de Hükûmetiniz düşünür.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu 71 madde içerisinde aslında çok farklı
şeyler bekledik. Mesela En düşük emekli maaşı bin TL
olsun. maddesi buradan geçti. Aslında son derece yanlış bir
kanun teklifi. En düşük devlet memuru emekli maaşının
asgari ücret kadar olması lazım yani bunu vicdan sahibi hiç kimse
kabul edemez yani asgari ücretten daha düşük bir maaşın
verilmesi kabul edilemez.
Şimdi, bakın, intibak yasası nedir?
Onu mutlaka biliyorsunuzdur ama ben size burada intibakın ne olduğunu
izah etmek istiyorum, bilmeyen arkadaşlarımız ola ki vardır
diye. Prim kazancı ve prim ödeme gün sayısı aynı
olmasına rağmen farklı maaş alan emeklilere yapılan
uygulama intibaktır. Yani prim kazancı aynı, prim ödeme gün
sayısı aynı ama maaşları farklı farklı.
Bakın, 2000 yılından önce emekli
olmuş vatandaşlarımıza intibak düzenlemesi
yapıldı. Bu son derece doğru bir adımdı ama aradan
geçen on sekiz yılda bir intibak düzenlemesi olmadı. Ve şu anda
belki de 2000 yılından 2018e kadar kaç kişi emekli oldu
bilmiyorum, böyle bir sayı elimde yok ama herhâlde 1 milyonun üzerinde bir
rakamla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.
Yani TBMMde daha önceki hükûmetler tarafından 2000 yılı
öncesinde emekli olanlara böyle bir düzenleme yapılıyor ama o
tarihten bu yana emekli olan vatandaşlarımız 300 lira, 500 lira,
600 lira az maaş alıyorlar. Şimdi, değerli milletvekilleri,
bunu sizin vicdanınız kabul ediyorsa bir sözüm yok ama herhâlde
Türkiye Büyük Millet Meclisine milletvekili olma iddiasıyla gelmiş,
azıcık vicdanı olan, azıcık bilgisi olan bir
milletvekilinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun bağlayın sözlerinizi
Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) -
çalışma hayatıyla ilgili birazcık bilgisi olan,
birazcık çalışma hayatından haberdar olan ve bu tenakuzları
gören, anlayan bir milletvekilinin böylesine bir haksızlığı
kabul etmesi mümkün değildir.
Şimdi, bakın, sizi emekliler vuracak, sizi
emekliler vuracak. Yaşlılık aylığını bin TL
yaptığınız, asgari ücret bile ödemediğiniz o emekliler
vuracak. Böyle palyatif tedbirlerle insanların ne zamana kadar oyunu
alabileceksiniz, ikna edebileceksiniz? Onun için, burada yapılması
gereken, keşke bu 71 madde içerisinde size yakışan,
milletvekillerine yakışan ve devlete yakışan intibak
yasasıyla ilgili bir düzenleme de olsaydı diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koncuk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
53üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
54üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 54üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE
54- 6004 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan % 15ini ibaresi % 20sini
şeklinde değiştirilmiştir.
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Isparta Adana Aksaray
Lütfü
Türkkan Fahrettin
Yokuş Hasan
Subaşı
Kocaeli Konya Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Hasan Subaşı
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
37
sıra sayılı Yasa Teklifinin 54üncü maddesi hakkında söz
almış bulunuyorum.
71
maddelik yasa teklifinin torba yasa olması, uygulama usul ve üslubunun
yasalarımızın sistematiğini bozduğu ve hukuk devleti
ilkelerini zedelediği şahsım ve birçok hatip tarafından
dile getirilmişti, tekrar etmeye gerek görmüyorum.
Anayasa
Mahkemesi kararlarında, hukuk devleti olmanın gereği, adaletli
hukuk düzeninin kurulması ve bunun sürdürülmesi olup bu bağlamda
devlet yönetiminde keyfîliğin değil, hukuk kurallarının
egemen olmasıdır. Oysa tartışılan 71 maddelik bu torba
yasanın en sakıncalı yanı da AİHM kararlarında
tanımlanan hukuk kurallarının egemen olması yerine, aksine,
keyfîliğin yaygın hâle gelmesidir ki işte asıl sorunlu olan
husus budur. Bütün bunlar zorluklarla ilerlediğimiz hukuk devleti
yolculuğumuza nokta koyan, yoldan
çıktığımızı gösteren belirtilerdir.
Yasa teklifinde bazı durumlarda vergi muafiyet
sınırının yüzde 0dan yüzde 100e kadar indirilme ve
çıkarılma yetkisi Sayın Cumhurbaşkanına verilerek
insanların kaderi Cumhurbaşkanının insafına
bırakılıyor. Kamu İhale Yasası
Cumhurbaşkanının tasarruf alanına giren konularda yine
ihalesiz satın alma yapılabilmesi için bir kere daha
değiştiriliyor. Tam da yerel seçimler yaklaşırken belediyelere
yardım ödeneği adı altında, belediyelerin talebi üzerine
Cumhurbaşkanı dilediği gibi kaynak aktarmaya yetkili
kılınıyor. Seçimler yaklaşırken bunun ne anlama
geldiği herhâlde açıklamaya muhtaç değildir.
Rahmetli Özal da yerel seçimlerden önce başka
partilere oy verirseniz belediye başkanının elini kolunu
bağlarım mesajını vermişti ama halk da kendi ili
Malatya dışında tüm il belediyelerinde muhalefetin
kazanmasını sağlamıştı. Yani etik ve hukuk
dışı zorlamalar karşısında bizim
halkımız ne kadar mülayim olsa da tümüyle tepkisiz
olmadığını göstermişti. Rahmetli Özal Halk
kantarın topuzunu kaçırdı. demişti, aslında halk
kantarın topuzunu kaçırmamıştı, hukuk ve etik dışı
eylem ve söylemlerle iktidar kantarın topuzunu
kaçırmıştı, halk da bunun yol olmasını
oylarıyla önlemişti.
Bugün geldiğimiz noktada Sayın
Cumhurbaşkanı Meclis Başkanına İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday
olmasını ve Meclis Başkanlığından istifasına
gerek olmadığını söylüyor. Sayın Meclis
Başkanı Hukukun olduğu yerde etik olmaz, istifaya gerek yok.
diyebiliyor ve Anayasanın 4üncü maddesinin açık hükmüne rağmen
Yüksek Seçim Kurulu ise sessiz kalabiliyor. Bütün bu olana bitene ne
söylenebilir, kimi kime şikâyet edebiliriz, bilmiyorum ama Anayasaya,
hukuka ve etik kurallara uymayanlar devleti ve Meclis iradesini temsil
makamında olan ve tarafsızlık yemini etmiş kişilerse
bize sadece bu kürsüden bu çarpıklığı dile getirmek yolu
kalıyor.
Sayın
Meclis Başkanına sesleniyorum: Lütfen, Meclis
Başkanlığı görevinden istifa ediniz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkürler Sayın Subaşı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 54üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde İstanbul
Aydın
Özer Cavit
Arı Fikret
Şahin
Antalya Antalya Balıkesir
Rafet
Zeybek Çetin
Arık
Antalya Kayseri
MADDE
54 - 6004 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "%15'ini ifadesi
"%19'unu şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili Çetin Arık konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
ÇETİN
ARIK (Kayseri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Torba
yasanın 54üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Aziz
milletimizi ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Söz
konusu madde Dışişleri Bakanlığımızı
ilgilendiriyor. Sayın milletvekilleri, Trumpın Türkiyeyi tehdit
eden küstah tweetine sadece üzüntüsünü dile getiren, Türk askerinin
başına çuval geçirildiğinde Nota verin. dediğimizde Ne
notası, müzik notası mı? diyerek âdeta Türkiyenin onuruyla
dalga geçen, Barzaninin bayrağını Atatürk Havalimanına
asıp sözde bağımsızlık referandumuna göz yuman,
YPGnin başındaki ismi Türkiyede kırmızı halıyla
karşılayıp lahmacunlarla besleyen, Şamda cuma namazı
hayali kurup 4 milyon Suriyeliye Türkiyenin kapılarını açan,
Süleyman Şah Türbesini arkasına bakmadan kaçıran, bayrak
dikmeyi televizyonlarda sadece reklam programlarına veren, bir taraftan
Filistin için ağlarken diğer taraftan İsraille iş tutan
AKPnin iki yüzlü dış politikası için ben ne söyleyebilirim?
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Buradan şunu da peşinen söylemek isterim ki: Bayrak dikmek öyle
televizyonlara reklam vererek olmaz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi gidip
kurtardığın yere dikilir bayrak. Şunu da söylemek isterim
ki: Hiçbir egemen güç Türkiyeye ayar veremez, Türkiyeyi tehdit edemez.
Değerli
milletvekilleri, ben bugün FETÖ, AKPnin gözünde muhterem hoca efendiyken
Kayseride vatandaşa yaşatılan dramı ve AKPnin muhterem
hoca efendisi FETÖ olduğunda yine Kayseride vatandaşlara
yaşattıkları dramı anlatmak istiyorum. Ben bugün FETÖ
Kayseride üniversite kurmak isteyince Kayseride FETÖye 1 kuruş arsa
vermedim, menfaat sağlamadım. diyerek televizyon televizyon
gezenlerin, vatandaşın elinden evini, arsasını nasıl
alıp da FETÖye verdiklerinden bahsetmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, FETÖ üniversite kurmak isteyince vatandaşın
Talasın Kertmelik Mahallesindeki konutlarına ve arsalarına göz
koyar. Orada yaşayan sakinlerin tüm itirazlarına rağmen siyasi
baskı kurularak zorla konutları ve arsaları ellerinden
alınarak Burç Eğitim Vakfına devredilir.
Karşılığında ise bu yurttaşlar Talasta Anayurt
Mahallesindeki konutlara yerleştirilir. Gün gelir ortaklık bozulur,
15 Temmuz hain darbe girişimi gerçekleşir, Burç Eğitim Vakfının tüm mal
varlıklarına el konulup Vakıflar Genel Müdürlüğüne
devredilir. Şimdi bu vatandaşlara Tapunuzu
almamışsınız, oturduğunuz konutlar da Burç Eğitim
Vakfına ait, bu vakfın mal varlıklarına da el konuldu, derhâl
evinizi boşaltın. deniliyor. Yani, sonuçta, FETÖ muhterem hoca
efendiyken vatandaşın elinden Kertmelikteki evini,
arsasını alıp FETÖye verdiniz, muhterem hoca efendi FETÖ
olduğunda da vatandaşın Anayurttaki evini devlet olarak siz
alıyorsunuz. Burada vatandaşın suçu ne? FETÖye
aşkınızın da, kavganızın da bedelini
vatandaşa ödetiyorsunuz. Yani, FETÖyle iş tutan siyasi iktidar ama
bedelini ödeyen her koşulda vatandaş oluyor. Vatandaşın bu
sorununu derhâl çözün, mağduriyetini giderin.
Değerli
milletvekilleri, hani, sık sık, yeni bir devlet
kurulmuşçasına, yeni ve eski Türkiye kıyaslamasını
yapıyorsunuz ya, ben size AKPnin yeni Türkiyesinde Kayseride bir
vatandaşımızın yaşadığı dramı
anlatmak istiyorum. Zekeriya Şerefoğlu özgül öğrenme
güçlüğü tanısı almış evladıyla birlikte
TEİAŞ 11. Bölge Müdürlüğü lojmanlarında yaşıyor
bu vatandaş. Çocuğunun engelli raporu bu. Özgül öğrenme
güçlüğü almış. Zekeriya Şerefoğlu, engelli
çocuğu olduğu için, resmî yazıyla, oturduğu devlete ait
lojmandan çıkarılıyor. Evet, yanlış
duymadınız, bir kez daha tekrarlıyorum: Zekeriya
Şerefoğlu isimli vatandaşımız, oturduğu
lojmandan, hem de resmî yazıyla kovuluyor. İşte, devletin resmî
yazısı da, kovduğu yazı da bu sayın milletvekilleri.
İşte, AKPnin yeni Türkiyesi bu, AKPnin yeni Türkiyesi Zekeriya
Şerefoğlu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Arık.
ÇETİN
ARIK (Devamla) Bu topraklar, Mevlânanın, Hacı Bektaş-ı
Velinin, Yunus Emrenin, Atatürkün sevgi tohumlarıyla
yoğurulmuş topraklar. Bu topraklarda AKPden önce, sizden önce
hoşgörü vardı, komşuluk vardı, anlayış
vardı, kutuplaşma yoktu, ötekileştirme yoktu, yok sayma yoktu.
İnsanlar birbirlerine yardım etmeyi, müşküllerini gidermeyi görev bilirlerdi.
Şimdi,
empati yapmanızı istiyorum sayın milletvekilleri:
Yuvanızdan engelli çocuğunuz nedeniyle çıkartılmanız
durumunda siz olsanız ne yaparsınız? Ne yaparsınız,
sayın müftüm, siz olsanız? Devleti, vicdanı, hayatı
sorgulamaz mısınız? Eminim ki sorgulayacaksınız. Bu vatandaşımızın
çocuğu özgül öğrenme güçlüğü tanısı almış
bir çocuk. Belki birazdan çıkıp engelliler için neler
yaptığınızı, kaç lira harcadığınızı
açıklayacaksınız ama yaşadığımız gerçek
Zekeriya Şerefoğlunun yaşadığı gerçek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇETİN
ARIK (Devamla) - Çok özür diliyorum, toparlamak üzereyim.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Çok önemli bir konu Sayın Başkan,
açıklasın.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Arık, bağlayın sözünüzü.
ÇETİN
ARIK (Devamla) Zekeriya Şerefoğlunun lojmandan
çıkartılmasının nedeni: Özgül öğrenme güçlüğü
olan oğlunun top oynarken cam kırması, komşunun
oğlunun bisikletine binmesi, çocukların birbiriyle kavga etmesi.
Ben
buradan Zekeriya Şerefoğlunu lojmandan atan bölge müdürüne seslenmek
istiyorum: Siz hiç çocuk olmadınız mı sayın müdür? Siz hiç
arkadaşınızın bisikletine binip, çektiğiniz topla cam
kırmadınız mı? Siz hiç sudan sebeplerle
yaşıtlarınızla kavga edip beş dakika sonra
barışmadınız mı? Bu zalimlik, bu hoşgörüsüzlük,
bu vicdansızlık niye? Buradan ilgililere sesleniyorum: Yaşanan
bu mağduriyeti derhâl giderin.
Hepinizi
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Arık.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul), Şeyhmus DİNÇEL
(Mardin)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
54üncü
madde üzerinde Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
37
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
54üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
55inci
madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 55inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer
Fethi Gürer Fikret
Şahin Emine
Gülizar Emecan
Niğde Balıkesir İstanbul
Alpay
Antmen Cavit
Arı Mehmet
Bekaroğlu
Mersin Antalya İstanbul
Aydın
Özer
Antalya
MADDE
55- 6004 sayılı Kanunun 18inci maddesinin ikinci
fıkrasında bulunan Yurt dışında sürekli görevle
bulunan memurların ifadesi Bakanlığın yurt
dışı teşkilatında görevli Türk uyruklu personelin
şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasına
"olağanüstü hâller ifadesinden sonra gelmek üzere yerel
sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler ifadesi, "yaralanmalar
ibaresinden sonra gelmek üzere tıbbi komplikasyonlar ibaresi,
"ölümle sonuçlanmayan durumlarda, ifadesinden sonra gelmek üzere
"birinci derecenin dördüncü kademesindeki meslek memurunun ifadesi
eklenmiş, aynı fıkrada yer alan "sürekli ifadesi madde
metninden çıkarılmış, üçüncü ve dördüncü
fıkralarında yer alan "memurlara ifadesi
"Bakanlığın yurt dışı teşkilatında
görevli personele şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Alpay Antmenin söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, dün Mersinde yaşanan şiddetli
fırtına dolayısıyla bütün Mersinli
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletmek
istiyorum. Aklım ve bedenim burada fakat yüreğim Mersinde
atıyor. En kısa zamanda Mersinin merkez ve ilçelerinin afet bölgesi
ilan edilmesi gerekiyor. Meclis çalışmalarımız
tamamlanır tamamlanmaz Mersine giderek ben de yerinde incelemelere
katılacağım ve bu afetin yaralarının
sarılması için bizatihi elimden geleni yapmaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, Bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun. Herhâlde son dönemlerde
en çok duyduğumuz, okuduğumuz ve üzerinde
tartıştığımız konunun ana cümlesi. Yani Parlamentoyu
etkisizleştiren, çağdaş kanun yapma tekniklerinin önünü alan ve
ölümü olan torba kanunlar. AK PARTİnin ilk döneminde yani 2002-2007
arasında sadece 2 torba yasa yapılmışken, Kasım
2015ten Kasım 2017ye kadar olan dönemde bu sayı 23e
yükselmiş. Kasım 2015ten 2017 Kasım sonu itibarıyla iki
yıllık dönemde Meclisten çıkarılan 53 tane yasanın
23ü maalesef torba yasa. Romada geçerli olan Latince bir deyim var
(x)
Yani Her konu için tek bir yasa teklifi yapılmalı ya da her konu tek
bir yasa teklifiyle olur. Roma hukukunda torba kanun milattan önce 98
yılında yasaklanmıştı. Bugün de çeşitli ülkelerde
torba yasalar çıkarmak mümkün değildir. Hatta örnek
aldığınız Amerikada bile 43 eyalette torba yasa
yasaktır.
Özgün bir metin hazırlayarak yasa yapmak bir
sanattır. Her sanat gibi yasa yapma sanatının da teknik ilke ve
kuralları vardır. Yasaların dil, anlatım ve terim
birliği açısından kusursuz olması gereklidir.
Yasaların iyi hazırlanmamış metinlerle ve
sağlıklı sayılmayacak görüşme yöntemleriyle
yasalaşması hukuk devletini tartışılır hâle
getirmektedir. (CHP sıralarından alkışlar) Yasama
organının işleyişindeki özensizlik toplum
yapısını, dokusunu, yaşayışını ve en
önemlisi yargının işleyişini etkilemektedir. Maalesef, AKP
iktidarındaki yok kanun, yap kanun sistemi hukuk devletimizi
acımasızca zedelemektedir. Biz, bugün bir torba yasayı daha
görüşüyoruz. Yani çağdaş kanun yapma uygulamasının
ölümü anlamına gelen bir teknikle yapılan torba kanunu
görüşüyoruz. İki bin yıl öncesinde bile sakıncalı
görülen bir uygulamayı bugün burada asıl kanun yapma tekniği
olarak kullanıyoruz. Torba kanunlar söz konusu olduğunda kanunun
ruhundan, özünden yani kendisinden söz etmek neredeyse imkânsız hâle
geliyor. Birbiriyle konu yönünden ilgisi olmayan ve çok fazla sayıda
başka kanunda ek ve değişiklikler yapıp iktidar partisi
sayın vekillerinin dahi bilmediği, içerisinde belirli sermaye
odaklarının sipariş yasalarının ve daha fazla yetki
isteyen Sayın Cumhurbaşkanının isteklerinin de
doldurulduğu teklifler demokrasimize uygun değildir, demokrasimizi
zafiyete uğratmaktadır.
Öte yandan, çok sayıda kanun, çok sayıda
bakanlığı ve kuruluşu ilgilendirdiğinden yasa
yapım süreci sağlıksız hâle gelmekte ve birbiriyle
çelişen hatalı maddeler ortaya çıkmaktadır.
Sayın milletvekilleri, torba kanun, sadece
yasama süreci açısından değil, teklif yasalaştıktan
sonra uygulama sürecinde de sorunlar yaşatmaktadır. Muhalefetin ve
sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım süreçlerine etkili
biçimde katılmaması, katılımının sağlanmaması
için sayın iktidar partisi durmadan torba kanunları buraya
getirmektedir çünkü bu torbalar içerisinde halkın
olmadığını, halkın çıkarlarının
olmadığını çok iyi bilen iktidar sahipleri, bu konu
eleştirilince de hızlı kanun yaparak vatandaşlara hizmet
ettiklerini iddia etmektedirler. AK PARTİ iktidarlarının on yedi
yıllık uygulamaları, deneme yanılma, yapma bozma, bir
bakanın yaptığı düzenlemeyi diğerinin ortadan
kaldırması, bir kişinin duygusal ve popülist tercihleriyle vücut
bulan düzenlemelerden öteye geçmemiştir. Bu süreçte kaynaklar, zaman ve
haklar keyfiyete, bir kişiye kurban edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALPAY ANTMEN (Devamla) Tamamlayayım
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tabii, buyurun, tamamlayın Sayın Antmen.
ALPAY
ANTMEN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, özensizlikten, hazırsızlıktan ve gelecek
öngörüsünden uzak yaklaşımın sonuçları olarak ortaya
çıkan ve yeni sorun alanları yaratan düzenlemeleri içeren torba
yasalar dönemi bir hukuk cinayetleri şeklinde gelecekte hukuk
fakültelerinde kötü örnek olarak okutulacak ve anılacaktır.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Antmen.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 55inci maddesinde geçen
fıkrasında yer alan ibaresinin fıkrasındaki
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hayati
Arkaz Ayşe
Sibel Ersoy Ali
Muhittin Taşdoğan
İstanbul Adana
Gaziantep
Sefer
Aycan Nevin
Taşlıçay
Kahramanmaraş Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Taşdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
ALİ
MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Ankara
Mobilyacılar Sitesinde çıkan yangında ölenlere Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar diliyor, esnaflarımıza da
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, sağlıkta şiddet ülkemizde giderek
artmaktadır. Hemen hemen bütün hastanelerimizde onlarca sağlık
çalışanı her gün şiddete maruz kalmaktadır.
Hastanelerimizde meydana gelen şiddet olaylarının yüzde 83ü
poliklinikler, acil servisler ve kliniklerde gerçekleşmektedir.
Hastanelerimiz, şiddetin kol gezdiği, şiddet
olaylarının teröre döndüğü ortamlar hâline gelmiştir. Bu
durum, sağlık çalışanlarımızın olduğu
kadar hastalarımızın da can güvenliğini tehdit ederek
sağlık hizmetinin arzını da engeller hâle gelmiştir.
Böyle bir ortamda sağlık hizmetinin sürdürülebilmesi mümkün
değildir.
2017
yılındaki verilere göre, ülke genelinde 100 milyonu aşan hasta
tedavi için acil servislere müracaat etmiştir. Bu kadar yoğun talebin
yaşandığı hastanelerimizde bu hizmeti gerek az sayıda
personelle ve gerekse yıllar içinde eriyen minimum seviyede
almış olduğu döner sermayeye rağmen özverili bir
şekilde fedakârca sürdüren sağlık görevlilerimiz, ölüme kadar
varan şiddet olaylarına maruz kalmaktadır. Hepinizin
bildiği gibi, en son, seçim bölgem Gaziantepte doktorumuz Ersin Arslan
görevi başında şehit edilmiştir.
Sağlık
çalışanları, toplumda infial oluşturan terör
saldırılarında, doğal afet olaylarında mesai mefhumu
gözetmeden ve hatta tüm özel günlerinden fedakârlık ederek hiçbir
beklentisi olmadan ve görev yeri dışında özverili hizmetleri
neticesinde milletimizin yaralarını sarmaktadır.
Bu
şiddet sarmalını önlemek için bir an önce şiddeti önleme
daire başkanlığının Sağlık
Bakanlığımız bünyesinde kurulması gerekmektedir.
Şiddet
olaylarına genel ve lokalize baktığımızda,
şiddetin en önemli ayağı toplumsal dejenerasyondur. Şiddet
içeren diziler, oyunlar ve filmler şiddeti bir hak olarak göstermekte,
bunu da doğal olarak yansıtmaktadır.
Sağlıkta
şiddeti medya örneğinden ele aldığımızda
Yanlış iğne öldürdü. Beş hastane dolaştı, daha
fazla dayanamadı, öldü. gibi saçma sapan söylemler tamamen
sağlık çalışanlarını insanların
bilinçaltında hedef göstermektedir. Kurulması gereken şiddeti
önleme daire başkanlığı, medyada çıkacak bu tür
algı yönlendiren haberlerin önüne geçmeli, bu tür haberlerin
sağlık konusunda ehil basın mensuplarınca
hazırlanıp yayınlanması sağlanmalıdır. Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu tarafından dizilerde canlandırılan ve
sağlıkla ilgili bölümlerde şiddete ve kine teşvik sahneleri
dikkatle incelenmeli ve bunu önlemek için gerekli adımlar
atılmalıdır. Sağlıkta şiddeti önlemek için ulusal
sağlık disiplini oluşturmak gereklidir. Uygulanacak disiplinin
konusu, sağlık hizmetlerinde çalışan personele
karşı şiddetin kabul edilemez olduğunu halkımıza
ve tüm sağlık çalışanlarımıza anlatmak
olmalıdır.
Sağlık
Bakanlığında kurulması gereken şiddeti önleme daire
başkanlığı bünyesinde sağlık personelleri, medya
ve iletişim uzmanları istihdam edilmelidir. Sosyal medya çok özenli
bir şekilde yönetilmelidir. Hasta hakları olduğu kadar hasta
sorumlulukları da anlatılmalıdır. Hastalar ve hasta
yakınları bilgilendirilmelidir.
Sağlık çalışanlarına yönelik
şiddetin engellenebilmesi için sağlıkta şiddetin temel
nedenlerinin iyi tespit edilip ona yönelik çözüm önerilerinin
geliştirilmesi gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, sağlıkta
şiddet olaylarını toplumsal şiddetten ayırmamak
gerekir. Bu yüzden sağlıkta şiddeti ve toplumsal şiddeti
önlemek için ilgili diğer bakanlıklarla birlikte hareket etmek
gerekir. Sağlık Bakanlığımızın
sağlıkta şiddeti önleme eylem planı hazırlamakta
olduğunu kamuoyundan duyuyoruz. İnşallah bu eylem
planını hazırlayanlar bu konuştuklarımızı da
dikkate alırlar.
Gaziantep gibi gazi olan Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Taşdoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 55inci maddesinde yer alan
eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Lütfü
Türkkan Fahrettin
Yokuş Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Kocaeli
Konya
Adana
Ayhan
Erel Aylin
Cesur Aydın
Adnan Sezgin
Aksaray
Isparta
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Aydın Milletvekili
Aydın Adnan Sezgin söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün, partimiz tarafından
Suriyede ABDyle ilişkilerimiz ve diğer konularda Meclis
araştırması açılması için verilen önerge maalesef
iktidar bloğunun oylarıyla reddedildi.
İYİ PARTİ, iktidarın yanlış
politikaları nedeniyle Suriyede ulusal çıkarlarımıza
karşı oluşan yakın risk ve tehditleri önlemek için
iktidarın girişeceği harekât ve hamleleri destekleyeceğini
defaatle açıklamıştı. Israrlı talebimiz, bunların
geniş bir ulusal mutabakat ve Meclisten güç alarak
gerçekleştirilmesiydi. Muhalefetin ulusal çıkar ve güvenliğimizi
ilgilendiren konularda ve bu konularda alınacak tedbirler hakkında
bilgilendirilmesi lütuf değil, bizatihi ulusal çıkar ve
güvenliğimizin bir gereğidir. Maalesef iktidar bundan imtina etmektedir,
sadece demokrasi adına değil, ulusal güvenlik bakımından da
elzem olan bir vazifeyi yerine getirmekten kaçınmaktadır.
Fıratın
doğusunda güvenli bölge oluşturulması gündemde. İdlib
şu anda çok ciddi bir risk ve tehdit kaynağı. Ülkemiz fevkalade
vahim bir süreçten geçiyor. Fıratın doğusunda uçuş
yasağı gibi gayet hassas bir tedbiri de içereceği rivayet olunan
tampon bölge konusu olsun, İdlib olsun çok büyük belirsizlikler mevcut.
İktidarın geçmişte olduğu gibi ciddi hatalar yapma ihtimali
de var. Ancak Türkiyeye olabilecek en galiz tehdidi savuran ABD
Başkanına Türkiye, ABDye her türlü yardımı yapmaya
hazır. cevabını verdikten sonra, tehdidi ve salvoyu göz
ardı edip Trumpla en kısa yoldan uzlaşı arayan iktidar
muhalefeti devre dışı tutmakta kararlı. Bir defa daha
söylüyoruz: Bu konular hakkında muhalefeti bilgilendirin. Bizler sizlere
ancak yardımcı oluruz, gerekli sorumluluğu da üstleniriz. Bugün
Menbicte yaşanan vahim olayın bölgenin nelere gebe olduğunu
ifade etmesi çok önemli. Çok ciddi risklerin yeniden altını çizmek
istiyorum.
Elbette
kanun teklifinin 55'inci maddesine de değineceğim. Maddede öngörülen
düzenlemeyle, görev yapılan ülkelerde olağanüstü durumlar nedeniyle
zarar gören Türkiye Cumhuriyeti büyükelçiliği personelinin tazmininin
kapsamı genişletilmektedir. Düzenlemeyi İYİ PARTİ
olarak yerinde buluyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, kendisini yurt
dışında en iyi şekilde temsil etmeye çalışan
Dışişleri Bakanlığının her kademedeki
personeline sahip çıkmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz bir dönem FETÖ terör örgütünün yurt
dışındaki okullarıyla paralel bir şekilde iktidar bu
okulların bulunduğu yerlere büyük bir hevesle Türk Hava Yolları
seferleri koyma yarışına girişmişti. Ayrıca, yine
aynı ülkelerde hızlı ve hazırlıksız bir
şekilde temsilcilikler açılmıştı. Büyükelçiliklerden ve
diğer temsilciliklerden de FETÖ terör örgütünün bu okul ve
kuruluşlarına azami yakınlık göstermeleri isteniyordu.
Bugün, iktidar, Almanyayı geçerek dünyada en çok temsilciliği olan
5inci ülke konumuna gelişimizle övünüyor. Peki, bu temsilciliklerin etkin
şekilde çalışmasını sağlayacak yeterli
sayıda personel ve kaynak da tahsis edilebiliyor mu? Yoksa birçok
temsilciliğimiz sadece simgesel ve istatistiksel amaçlarla mı
açık tutuluyor? Temsilciliklerimizin personel, imkân ve kaynak
açısından yetersizliği yoğun şekilde
tartışılıyor. Hükûmetin bu konuda bizleri
aydınlatmasını rica ediyoruz.
Daha
önceki konuşmalarımda da belirttim, Dışişleri
Bakanlığı Türkiye'nin ulusal gücünün bir parçasıdır.
Bu kurumu yıpratmak, geleneklerini tahrip etmek Türkiyeye zarar verir.
Ankara Milletvekilimiz Sayın Durmuş Yılmaz finansal
istikrarın öneminin istikrar bozulunca
anlaşıldığını, Merkez Bankasının
işlevini ve önemini izah ederken pek güzel şekilde aktarıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi bağlayın Sayın Sezgin.
Buyurun.
AYDIN
ADNAN SEZGİN (Devamla) Aynı husus dış politikada
Dışişleri Bakanlığı için geçerlidir. Bu
işlerin fanteziye gelmediği anlaşılmalıdır.
Daha
önceki konuşmamda değinme fırsatımın
olmadığı bir konuyu da vurgulamak istiyorum.
Dışişleri Komisyonunda bazı AK PARTİli
arkadaşlar herhâlde acelecilikten Dışarıdan büyükelçi
atanmayacaksa biz de büyükelçilere milletvekilliğini yasaklayalım.
ifadesini kullanmıştır. Şunu söylemek istiyorum: Milletin
vekilliği ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahibi sizler
değilsiniz, mukayese edilmeyecek konumları mukayese etmeye
kalkışmayın.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sezgin.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 55inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan
Denizli İstanbul İzmir
İmran
Kılıç Metin
Yavuz Abdullah
Güler
Kahramanmaraş Aydın İstanbul
Eyüp
Özsoy
İstanbul
"MADDE
55- 6004 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "Yurt dışında sürekli görevle
bulunan memurların ibaresi "Bakanlığın yurt
dışı teşkilatında görevli Türk uyruklu personelin
şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasına
"olağanüstü haller ibaresinden sonra gelmek üzere, yerel
sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler ibaresi, "yaralanmalar
ibaresinden sonra gelmek üzere tıbbi komplikasyonlar ibaresi,
"ölümle sonuçlanmayan durumlarda, ibaresinden sonra gelmek üzere
"birinci derecenin dördüncü kademesindeki meslek memurunun ibaresi
eklenmiş, aynı fıkrada yer alan "sürekli ibaresi madde
metninden çıkarılmış, "memurlara ibaresi
"Bakanlığın yurt dışı teşkilatında
görevli personele şeklinde, dördüncü fıkrasının ilk
cümlesinde yer alan "memurlara ibaresi "misyon şeflerine
altı aya kadar, Bakanlığın yurt dışı
teşkilatında görevli personele ise şeklinde
değiştirilmiş, aynı fıkranın ikinci cümlesi
yürürlükten kaldırılmış ve fıkraya
aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
"Bu
süreler Bakan oluruyla aynı süreler için bir kez daha uzatılabilir.
İhtiyaç duyulması halinde Bakanın teklifi ve Cumhurbaşkanının
onayı ile bu süreler tekrar uzatılabilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yoktur, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemiz
ile dış temsilciliklerimizin bulunduğu ülkeler arasında
yaşanan gelişmeler ve savaş, iç karışıklık,
tabii afet, salgın hastalıklar ve can güvenliğini tehdit eden
diğer olağanüstü hâller nedeniyle misyon şeflerimizin ve
personelimizin zaman zaman vaktinden önce merkeze dönmeleri gerektiği
durumlarda yurt dışı maaşının ödenmeye devam
edilebilmesine yönelik düzenlemenin madde metnine dercedilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 55inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
55inci madde bu önergeyle birlikte
kabul edilmiştir.
56ncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 56ncı maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde İstanbul
Aydın
Özer Cavit
Arı Fikret
Şahin
Antalya Antalya Balıkesir
Candan
Yüceer Rafet
Zeybek
Tekirdağ Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Yüceer.(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu torba teklifle iktidarın daha önceki seçimlerde olduğu gibi bir
seçim rüşveti dağıttığına tanık oluyoruz.
Gönül isterdi ki aslında, sadece seçimlerden önce değil, seçim
sonrasında da bu beklentiler gündeme gelsin; gönül ister ki aslında
bugün kaşıkla verilen bu haklar sonrasında kepçeyle götürülmesin;
gönül ister ki seçim öncesinde verilen sözler seçim sonrasında
unutulmasın; EYTliler, KHK mağdurları, ekmek peşinde
koşan emekçilerin sorunları çözülsün. Ama maalesef, ne yazık ki
öyle olmuyor, öyle olmadığı için de vatandaşlar size
güvenmiyorlar.
Üç
gün önce Tekirdağda insanlar, hemşehrilerimiz toplandılar,
Tekirdağın kalbine saplanmak istenen termik santral hançerinin
iptaliyle ilgili oluşan konuşmaları, beyanatları
değerlendirdiler. Hepsinin aklında şu soru vardı,
diyorlardı ki: Acaba bu, seçim öncesi bir aldatmaca mı? Şimdi,
bugün iptal diyenler acaba sonrasında yeniden gündeme getirirler mi? Çünkü
baktığınızda yetkili ağızlarda mühür var, Bakanlıktan
tek kelime, net bir şekilde resmî açıklama maalesef
yapılmadı. İnsanlar o kadar çok aldatıldılar ki
inanmıyorlar, söylenenlere güvenmiyorlar. Haklılar çünkü şeffaf
bir yönetim yok. O kadar ki Ergene ve Dilovası için kirlilik
araştırması yapıldı biliyorsunuz ve bunlar maalesef
hâlâ halkımızdan gizleniyor. Araştırma yapılalı
üç yıl oldu ama hâlâ halka söylenen bir rapor yok. Hatta bu
araştırmaya katılan ve bu kirliliğin kanserle olan
ilişkisini tartışan, araştıran bilim adamlarından
biri Bülent Şık, bu bilgileri paylaştığı için
dava açıldı, şimdi yargılanıyor. Bu gizlilik niye?
Sayın milletvekilleri, neyi gizliyorsunuz? Niye
açıklamıyorsunuz? Bölge halkımız zaten gerçekten tedirgin,
korkuyorlar. Bölgemizde kanser sıradan ve yaygın bir hastalık
hâline geldi. Açıklayın bunu, bilelim. En azından sizler önlem
almıyorsanız biz kendi çapımızda önlemleri alalım.
Sorumlu devlet yönetimi böyle olmaz. Aslında, hangi devlet
vatandaşından gerçekleri saklar biliyor musunuz? Totaliter devletler
yaparlar bunu. Totaliter devletler ya gerçekleri halktan saklarlar ya da
kurgulanmış gerçekler yaratırlar. Mesela ne yapıyorlar
biliyor musunuz? Bir taraftan saraylar dikmek için on binlerce ağacı
keserken diğer taraftan da çıkıp Denizlerimizin etrafına,
ormanlık alana beton yığmak isteyenler var. diyorlar, Öyle ya
da böyle doğayı hiç umursamayanlar. var diyorlar.
Yıllardır ülkeyi kendileri yönetmiyormuş gibi, diyorlar ki: Bu
betonlaşmadan siz sorumlusunuz. Gerçeği deforme ederler, mesela
ülkede paranın değeri düşer ama sorumlu kendileri değildir,
kendi beceriksizlikleri değildir, sorumlu dış güçlerdir. Mesela,
ülke dış politikada mahvolur, dış politikamız yerle
bir olur, yüzlerine bulaşır ama sorumlu muhakkak kendileri
değildir, işte üst akıl filan olabilir.
Tabii,
dediklerim yanlış anlaşılmasın, bunlar totaliter
devletler ve yöneticilerin olduğu yerlerde olur, yoksa bizim ülkemizde
maşallah, her şey güllük gülistanlık! O kadar ki, işsizlik
tarihin en düşük seviyesinde, enflasyon hiç yok, varla yok arasında!
Bizim ülkemizde babalar çocuklarına pantolon alamadıkları için
canlarına kıymıyorlar! Adaletsizlik, hukuksuzluk söz konusu bile
değil! Hele Anayasa bizzat Meclis Başkanı tarafından
çiğnenmiyor; maşallah diyelim. Ülkemizde insan hakları da
birinci sınıf! Ülkemizde, ülkeyi yönetenler büyük bir kibirle kimseyi
ötekileştirmiyorlar, kimseyi ayrıştırmıyorlar, kimseyi
hedef göstermiyorlar!
Değerli
milletvekilleri, ANAP diye bir parti vardı hatırlar
mısınız? ANAP, 1989 yerel seçimlerinden sonra bu seçim sürecini
değerlendirmek için Ankarada bir toplantı yapıyor, Rahmetli
Özal da başkanlık yapıyor o toplantıya. Bu seçimlerde
kaybeden bir belediye başkanı söz istiyor ve diyor ki:
Başbakanım, öyle havalanmıştık ki millet
havamızı aldı. Ve gerçekten de yönetimlere eğer kibir
bulaşırsa, beceriksizlik, basiretsizlik virüsü bulaşırsa
artık o yönetimlerin iflah olması mümkün değildir ve o
zamanın ANAPı da bu kibrin esiri olmuştu. Ve halkın
sağduyusu o zamanın ANAPına unutamayacağı bir ders
verdi ve ben biliyorum ki önümüzdeki yerel seçimlerde de halkımız
yine sağduyuyla hareket edecek ve gereken dersi verecektir diyor, hepinize
saygılar duyuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yüceer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 56ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Isparta Adana Aksaray
Lütfü
Türkkan Fahrettin
Yokuş Ahmet
Kamil Erozan
Kocaeli Konya Bursa
"MADDE
56- 6004 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
EK
MADDE 1- Dışişleri Bakanlığı tarafından
gerekli görülen durumlarda ve belirlenen ülkelerde, vize
başvurularında azami üç yıl geçerli sözleşmelerle ve vize
aracılık hizmet bedelinin % 25'inin genel bütçeye
aktarılması kaydıyla, vize aracılık hizmeti sunacak
kuruluşlar/firmalar Bakan onayıyla görevlendirilebilir. Buna
ilişkin işlemlerde 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu ile 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu hükümleri uygulanmaz. Buna ilişkin usul ve esaslar
Dışişleri Bakanlığı tarafından
çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Alınacak payın genel
bütçeye özel gelir olarak kaydedilmesine ve bakanlık bütçesinin ilgili
tertiplerine özel ödenek yazılmasına Cumhurbaşkanı
yetkilidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Erozan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle bu kanun teklifi Genel Kurula geldiğinden beri
arkadaşlarımız torba kanun aşağı, torba kanun
yukarı laflarıyla bu konuya değindiler. Ben buna torba kanun
demiyorum. Torba kanun dediğiniz 5, 10, 15 maddeyle olur; 71 maddeye geldi
mi bunun adı artık torba kanun değildir, bunun adı çuval
kanundur. Niye çuval diyorum? Çünkü bunun içinde mızraklar var,
mızraklar çuvala sığmıyor; bu, birinci söylemek istediğim
husus.
İkincisi:
Bu -biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisinden bir arkadaşımız
söyledi- sipariş edilmiş bir tekliftir. Niçin bu sipariş
edilmiş bir tekliftir? Çünkü, bilmiyorum hiç fark ettiniz mi,
Dışişleri Bakanlığının bir e-Konsolosluk
sayfası vardır, onun içinde bir e-Vize sayfası vardır. Siz eğer
Mozambikte, Maputoda oturuyorsanız internet sayfasına girerseniz
Dışişleri Bakanlığının, vize kolonunu
tıklarsanız içine girdiğinizde size almak istediğiniz
vizenin tipini sorar, kendi şahsi bilgilerinizi girersiniz
-adınız, adresiniz, soyadınız, pasaportunuzun tarihi
vesaire- kaç günlük istiyorsunuz onu da yazarsınız, ondan sonra der
ki: Şu kadar parayı ödeyin. Onu da kredi kartınızdan
ödersiniz, vize birkaç saat içinde, bilemediniz bir gün içinde gelir. Bu
gelebiliyorken böyle bir firmaya ki İhale Kanunu dışında
belirleneceği belli -belirleneceği belli diyorum, aslında
firması belli- olan bir yasa teklifinin buraya getirilmesi ister istemez
insanı trajikomik bir durumla karşı karşıya getiriyor.
Yani bu biraz Kanal İstanbul hikâyesine benziyor. Boğazdan bedava
geçilirken yani e-Konsoloslukla bu vizeyi alabilmek mümkünken niye bir firmaya
gidip, yüzde 20 komisyon da verip aynı harçları ödeyerek başka
bir hizmet satın alacaksınız ki? Ha, bunun arkasında şu
mu olur diye de düşünüyorum: Biliyorsunuz, şehir hastanelerinde hasta
garantisi var, köprülerde, tünellerde araç garantisi var Burada da herhâlde
bir vize garantisi mi var? demek durumunda kalacağız birkaç gün
sonra, bu yasalaştıktan ve yürürlüğe girip uygulamaya
geçildiğinde.
İş
burada da bitmiyor. Niye? Çünkü siz devletin güvenlik taraması
dediğimiz vize işlemini bir özel şirket himayesine sunuyorsunuz.
Yani o şirketin fertlerinin devletin güvenlik sistemine duhul etmesine
imkân tanıyorsunuz, bu da bir risktir.
Başka
bir sorun daha var. Yabancılar vize almak istediklerinde kişisel
bilgilerini bir devlete kolaylıkla verebilirler, güvenirler ama bir özel
şirkete vermekte pek çok sakıncaları vardır.
Niye
bunları sayıyorum? Çünkü bu teklifi getiren pek çok
arkadaşımız bunun sonuçlarını büyük ihtimalle
bilmiyorlar. Çünkü birisi size bunu önerin, gerisine
karışmayın. dediler. Şimdi, bu da kabul edilecek biraz
sonra. 50nci madde de böyle kabul edildi. 50nci maddede ne diyor? Diyor ki:
Bir devlet memuru -yani Dışişleri Bakanlığına
girecek kariyer memuru- her türlü iklim şartı altında görev
yapılacağına ilişkin devlet hastanesinden rapor alır.
Şimdi, aranızda doktorlar da vardır büyük ihtimalle, bizde var.
Bir devlet memurunun, Dışişleri Bakanlığı
memurunun eksi 40 derecede iki ay çalışabileceğini hangi devlet
hastanesi tevsik edebilir? Veyahut artı 60 derecede, Suudi
Arabistanın çöllerinde görev yapılacağını kim tevsik
edebilir? Mümkün değil. Üstelik bu raporu 25 yaşındaki
birisinden istiyorsunuz. Hâlbuki bu insan büyüyor, 35 yaşında oluyor,
45 yaşında oluyor, 55 yaşında oluyor, neomonşerler
gibi. Biliyorsunuz, neomonşerler tayin ettiniz. Onlardan bu raporu
istediniz mi? İstemediniz. Halbuki bir Dışişleri
Bakanlığı mensubundan istenmesi gereken rapor Her türlü ahval
ve şerait altında çalışır. raporudur. Onu da hiçbir
devlet hastanesi veremez.
Buradan
son bir konuya geçeceğim yine Dışişleri
Bakanlığıyla ilgili olarak. Sayın Çavuşoğlu
-üzülerek söylüyorum- utanılacak bir cümle sarf etti iki gün evvel.
Dışişleri Bakanlığının en meziyetli, en
başarılı, en üstün memurlarının
dışarıdan atananlar olduğunu söyledi ve isim de verdi, Bir
tanesi Japonyada, bir tanesi Pekinde. dedi. Bu, bir Dışişleri
Bakanının kendi kadrolarına yapabileceği en büyük
hakarettir. Bunu eski bir Dışişleri Bakanlığı
mensubu olarak kınıyorum, 3 defa kınıyorum. Üstelik şu
sebeple kınıyorum: Yirmi, yirmi beş sene hizmet ettikten sonra
büyükelçi olmak isteyen birinin önüne tak diye birisi tepeden iniyor.
Başka
bir sebep var. Bizde, Dışişleri Bakanlığında bir
usta-çırak ilişkisi vardır. Bu neomonşerlerin yanına
memurlar gitmek istemezler çünkü onlardan öğrenebilecekleri hiçbir
şey yoktur. Dolayısıyla onlar Nereye gitmek istiyorsunuz?
dediklerinde hep ustalarının yanına gitmek isterler. Ustası
olmayan birinin meslekte bir nitelik kazanması mümkün değildir.
Ayrıca,
başka bir sorun daha var. Her bakanlıkta iki sicil vardır. Bizde
de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi bağlayın lütfen Sayın Erozan.
Buyurun.
AHMET
KAMİL EROZAN (Devamla) Bizim bakanlıkta da derken eski
bakanlığımdan bahsediyorum. İki türlü sicil vardır:
Bir tanesi gizli olan sicil, devletin sicili; bir tanesi koridor sicili.
Koridor sicili bakanlıkta memurun gerçek gradosunu belirler.
Çaycının bile koridor sicili vardır. Ben Sayın
Çavuşoğlunun koridor sicilini biliyorum ama söylemeyeceğim bu
akşam.
Teşekkür
ederim, saygılarımı sunarım. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erozan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
56ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 56ncı
madde kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre söz
talepleri var, şimdi onları karşılayacağım.
Sayın
Güzel
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin,
Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlunun 31 Mart seçim
güvenliği gündemiyle düzenlediği toplantıya Halkların
Demokratik Partisinin davet edilmediğine ilişkin açıklaması
SEMRA
GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün
Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu 31 Mart seçim güvenliği
gündemiyle bir toplantı düzenlemiş ve toplantıya Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesine atanan kayyum, AKP adayı Cumali Atilla,
Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre, Jandarma Bölge Komutanı
Tümgeneral Halis Zafer Koç, Emniyet Müdürü Tacettin Aslan, ilçe
kaymakamları, kurum müdürleri ile kentte bulunan diğer siyasi parti
temsilcileri katılmıştır. Ancak söz konusu toplantıya,
son yapılan genel seçimde yüzde 65 oranında oy alarak kentin 1inci
partisi olan Halkların Demokratik Partisi davet edilmemiştir. Son
zamanlarda seçmen kayıtlarında AKPnin yaptığı kirli
oyunlar kamuoyunda bu denli teşhir olmuşken partimizin söz konusu
toplantıya davet edilmemesi son derece manidar olmakla birlikte
haksız ve başarısız olmanın verdiği korkunun en
somut göstergesi olmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İslam
NAZIR
CİHANGİR İSLAM (İstanbul) Söz istememiştim efendim
ben.
BAŞKAN
Sistemde görünüyorsunuz Sayın İslam, istiyorsanız
konuşun, yoksa
NAZIR
CİHANGİR İSLAM (İstanbul) İstememiştim, o
yüzden başka bir arkadaşım değerlendirsin.
Sağ
olun efendim.
BAŞKAN
Tamam.
Teşekkürler
Sayın İslam.
Sayın
Elitaş
35.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın 37 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 54üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz
önce 54üncü madde üzerindeki önergede Cumhuriyet Halk Partisi adına
konuşan sayın milletvekilinin Kayseriyle ilgili bir ifadesi
olmuştu, o kısmı aynen okuyorum: Zekeriya
Şerefoğlunun lojmandan çıkarılmasının nedeni,
özgül öğrenme güçlüğü olan oğlunun top oynarken cam
kırması, komşunun oğlunun bisikletine binmesi,
çocukların birbiriyle kavga etmesi. Ben buradan Zekeriya
Şerefoğlunu lojmandan atan bölge müdürüne seslenmek istiyorum
diye
devam ediyor. Bu, önemli bir hadise, özgül öğrenme güçlüğü çeken
evladının bu engeli münasebetiyle bir babanın lojmandan atılması
hakikaten ahlaki bir durum değil ama doğru olmayan bir şeyi
buradan ifade etmek de milletvekili etiğine yakışmayan bir konu.
Ben derhâl Kayseri Valimizi aradım. Kayseri Valimiz bu konuyla ilgili
araştırmasını yaptı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın bilgi aktarma amacıyla.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Zekeriya Şerefoğlunun özgül
öğrenme güçlüğü çeken oğluyla ilgili bir durum söz konusu
değil. Sadece TEİAŞ 11. Bölge Müdürlüğünde oturan bu
şahsın komşularıyla ilgili irtibatları münasebetiyle
komşuların olağanüstü derecede şikâyetleri sonucu ve özgül
öğrenme güçlüğü çeken evladından dolayı,
Komşularınızla ilgili davranışlarınızı
değiştirmediğiniz takdirde haziran döneminde lojmanınızı
boşaltmak zorunda kalacaksınız. diye bir uyarı
yazısı gönderilmiş. Şu anda Zekeriya Şerefoğlu,
Kayseri Valimizin verdiği bilgi çerçevesinde, lojmanında hâlâ
oturmakta ve çocuğuyla alakalı bir durum söz konusu değil,
tamamen komşuluk ilişkilerinden ortaya çıkan bir durum söz konusu.
Özgül öğrenme güçlüğüyle ilgili konuyu da eski Millî Eğitim
Bakanımızdan öğrendim. Anlama kabiliyeti, biraz
zorlandığı, kiminin bir saat çalışması yerine bu
gençlerimizin üç dört saat çalıştığı
Uyum
sağlama konusunda problem olup olmadığını sorduk, öyle
bir durumun söz konusu olmadığını fakat ilgiyle, ihtimamla
bu gençlerimizin, bu yavrularımızın hayata
kazandırılmasının, öğrenme güçlüğünün
atılmasıyla ilgili bir imkân olduğunu ifade ettiler. Umuyorum,
diliyorum ki Sayın Şerefoğlunun çocuğuna da Millî
Eğitim teşkilatı önemli ihtimamı gösterecek, o yavrumuzun
özgül öğrenme güçlüğünden çektiği ızdırabı da
hızlı bir şekilde, hayata geçirip düzeltecektir. Bu mealde
tekrar diyorum ki Zekeriya Şerefoğlu lojmanından
atılmamıştır, haziran ayına kadar uyarma
yazısı gönderilmiştir. Haziranda umuyorum komşularıyla
iyi ilişkilerine devam eder ve lojmanda oturmaya devam eder.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Elitaş.
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Sayın Başkan, ben söz almak isterim.
BAŞKAN
Tabii, buyurun Sayın Arık, yerinizden söz vereceğim.
36.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet,
biraz önce Sayın Elitaşın söylediği ifadelerin
aynısını söyledim. Burada çocuğun raporu var, özgül
öğrenme güçlüğü adını aldığı raporu var. Ve
bu da orada, konutta oturan Sayın Zekeriya Şerefoğlunun okulun
bitiminde konutu boşaltmasına dair -süre değil yani-
denilmiş ki, aynen okuyorum: Öğretim yılının sonu
itibarıyla dikkate alınarak lojmanı tahliye etmeniz hususunda
gereğini rica ederiz. Hadi Bingöl Bölge Müdürü, Memiş Akdeniz
vesaire. Aynen okuyorum -muhakkik tayin edilmiş, bu konuda çocuğuyla
ilgili- hepsini okuyamayacağım, son cümlesini okuyorum:
Çocukları gelip gidenleri rahatsız edenler
şeklinde
tanımlanan g) bendi ve ilgili yazılı gereğince
çocukların okul durumunu da öğretim yılının sonu
itibarıyla dikkate alarak lojmanın tahliye edilmesi hususunda...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Arık.
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Yani muhakkik görevlendiriliyor, muhakkikin söylediği de
aynen şu: Çocuğun komşu çocuğunun bisikletini
kullandığı, çocuğun top oynarken cam kapıyı
kırdığı ve bu münasebetle de muhakkikin bunu tespit
ettiğine; 89 lira cam parasını ailenin ödemesine rağmen
okul sonunda yani eğitim yılının sonunda
boşaltılmasına dair Bölge Müdürünün gönderdiği yazı.
Gerekçesi komşuluk ilişkilerinin kötü olması değil, tamamen
ve tamamen çocuğun davranış problemlerine bağlı olarak
yani çocuğun diğer çocuğun bisikletini kullanması,
çocuğun top oynarken o binadaki camı kırmasına
bağlı olaraktan boşaltılması; komşuluk
ilişkileri değil Sayın Başkan, bunu bir kez daha okuyorum
buradan.
BAŞKAN
Teşekkürler.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, şöyle bir şey
var
BAŞKAN
Konu anlaşılmıştır kanımca Sayın
Elitaş.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Elitaşa yanlış bilgi
vermişler.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şimdi, çıkarılmış diye
bir ifade kullandı
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Devletin valisi değil, AKPnin valisi olunca böyle olur,
Elitaş.
BAŞKAN
Tamam, bir dakika süreyle lütfen
37.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
olmayan bir şeyi var gibi göstermenin yanlış olduğuna
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Buradaki metni aynen okuyorum, Zekeriya
Şerefoğlunun lojmandan çıkarılmasının nedeni.
Hukukçusunuz, henüz icra olmuş bir şey yok, haziran sonu diye
kendisi de okudu zaten. Buradan Zekeriya Şerefoğlunu lojmandan atan
bölge müdürüne seslenmek istiyorum. Sitem ediyor. Burada, olmayan bir
şeyi, gelecekte olabilecek veya düzeltilecek bir şeyi ajite etmesini
ben burada eleştiriyorum. Sordum Vali Beye Var mı böyle bir
şey? diye, Vali Bey de araştırdı, Böyle böyle bir tutanak
var, bu konuyla ilgili, okul döneminin bitiminde icra edilmek üzere...
Eğer bu konuyla ilgili, icra edilmek üzere bir mesele varsa onlar
komşuluk ilişkileri içerisinde hallolacak bir meseledir. Bunu arz
etmek istedim. Yani olmayan bir şeyi var gibi göstermek
yanlıştır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Arık.
38.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Olmayan bir şeyi yanlış gösteren Elitaşın
ta kendisidir. Burada devletin resmî yazısı var, diyor ki: Okul
bitimi göz önüne alınarak tahliyesinin kararına... Yani Tekrar
komşuluk ilişkileri değerlendirilecek ve ona göre karar
verilecek. demiyor. Ve gerekçesi de -muhakkikin raporunu Sayın
Elitaş okusun- çocuğun diğer çocuğun bisikletini
kullanması, o çocuğun, özgül öğrenme güçlüğü olan
çocuğun kapının camını kırmasının
tespit edilmesi ve bu gerekçeyle de okulun bitiminde tahliye edilmesi diyor.
Yazı burada, resmî yazı burada Sayın Elitaş. Yani Tekrar
değerlendirilecek, komşuluk ilişkileri düzelince yerinde
kalacak. demiyor. Bizim de isteğimiz, arzumuz zaten bu. Kış
günü Hadi sokağa. diyemezsiniz ki. Hadi şimdi ev bulayım dese
zaten iki üç ayını bulacaktır bu. Yani karar verilmiş
burada Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, 57nci madde üzerinde dört adet önerge
vardır, aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 57nci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Ebrü
Günay Tuma
Çelik
İzmir Mardin Mardin
Mahmut
Celadet Gaydalı Necdet
İpekyüz Filiz
Kerestecioğlu Demir
Bitlis Batman Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KIRKPINAR (İzmir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Tuma Çelikin söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Çelik. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
TUMA ÇELİK (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 57nci maddeye ilişkin söz almış
bulunmaktayım.
Bugün 70inci gününe giren açlık grevinde
bulunan Başkan Leyla Güven arkadaşımızın durumu
hakkında Meclisin içinde bulunduğu bu durum, bu duyarsızlık
beni rahatsız ediyor; ki sadece beni değil, aslında burada
bulunan herkesi rahatsız etmesi gerekirdi çünkü yarın devran döner,
aynı haksızlık herhangi birimizin başına gelebilir.
Ben, tekrar, bu Meclisin bir üyesi olan ve haksız hukuksuz bir
şekilde hapiste tutulan Hakkâri Milletvekili Leyla Güvenin talebine kulak
verilmesini bekliyor ve Leyla Güvenin talebi talebimizdir diyorum.
Sayın Genel Kurul, bölgemizde yaşanan
gelişmeler var. Benim de seçim bölgem olan Mardine ilişkin
geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı tarafından bir
konuşma yapıldı ve denildi ki Bölgenin çehresi
değişiyor, 4 şeritli otobanlar yapılıyor. Ve benzeri
gelişmelerin yaşandığını dile getirdi. Ancak
Mardinde bahsi geçen yolları biz maalesef göremedik. Biz Mardinde henüz
asfaltlanmamış köy yolları, yandaşlara verilen ihalelerle
yapılan mıcır kaplı çukurlarla dolu yollar ve yağan
ilk yağmurda çamurla dolan yolları gördük. Ayrıca Mardinde
güvenlik bahane edilerek asker ve polis tarafından
kapatılmış yollar var. Örneğin, 6 farklı giriş
çıkış yolu bulunan Kerboran Dargeçit ilçesinde bu yolların
beşi kapatılıp sadece bir yoldan giriş ve
çıkış sağlanıyor. Bu durum gündelik hayatı
zorlaştırırken bu şekilde burada, bu ilçede yaşayan
insanlar da sürekli baskı altında tutuluyor.
Mardinin bir başka ilçesinde, Derik ilçesinde
bulunan ve yine yandaşlar tarafından yapılan Yıldız
Barajı geçtiğimiz aralık ayında oluşan ilk su
birikintisinde patlamış ve çevre köyler, tarımsal malzemelerden
tutalım evlere, ağıl ve köprülere kadar ciddi anlamda zarar
görmüştür. Olayın üzerinden bir ay geçmesine rağmen hâlen bu
köylerin zararları karşılanmamıştır.
Yaptığımız araştırmada, zarara uğrayan 49
aile için 65.775 lira; tekrar ediyorum, 49 aile için 65.775 lira gibi komik bir
rakam hasar tespiti yapılmıştır ve bunlar da henüz ailelere
verilmedi.
Midyat ilçesinde ise şu anda kaymakam görevini
yürüten şahıs bir parti militanı gibi hareket edip AKPye oy
çıkmadı. diye birçok köyde yaşayan insanların
yaşlılık, emeklilik maaşlarını ödetmiyor, engelli
maaşları ödenmiyor, insanlara yapılan sağlık ve
eğitim yardımları hiçbir gerekçe gösterilmeden verilmiyor.
Biliyorsunuz, seçim bölgem de olan Mardinde
başta büyükşehir belediyesi olmak üzere belediyelerimize kayyum
atanmıştır. Halkımızın iradesi gasbedilerek
yapılan bu atamalar sonucu işbaşına gelen kayyumlar,
tecrübeli ve yetkili birçok görevliyi ihraç etmiş, liyakat durumu dikkate
alınmadan Türkiyenin birçok bölgesinden getirdikleri
yandaşlarını büyükşehir ve ilçe belediyelerine
yerleştirmişlerdir. Tabii, bunun sonucunda Sayıştay
raporlarına da yansıyan, halklarımıza ait milyonlarca lira
haksız bir şekilde birilerinin cebine aktı.
Cümlelerimi tamamlamadan önce Süryanilerin
yaşadığı mülkiyet sorunlarına da değinmek
istiyorum. Buna ilişkin daha önce de konuştum ancak hâlâ sorun
çözülmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Çelik.
Buyurun.
TUMA ÇELİK (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Dolayısıyla sorun çözülene kadar her
fırsatta bu durumu gündeme getirmeye çalışacağız.
Çünkü daha önce verilen sözlere rağmen, el konulan azınlık
vakıflarına ait mülkler hâlâ iade edilmemiştir. Yine, tapu
kadastro çalışmalarının yeni yapıldığı
yerlerde Batman, Mardin, Şırnak ve Hakkâride azınlıklara
ve özellikle Süryanilere ait pek çok kilise, manastır, mezarlık ve
bağlı arazi ya kişi ya da hazine adına kaydediliyor.
Mülkiyetle ilgili yaşanan bu mağduriyetlere bir an önce son
verilmeli, gasbedilen mülkler iade edilmeli ve konuya ilişkin
kapsamlı bir çözüm geliştirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; değiştirilmek istenen 57nci maddeye ilişkin
söylemek istediğim bir nokta var. Bu maddeyle, bugüne kadar Üretici
Fiyatları Endeksine göre
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUMA
ÇELİK (Devamla) Başkanım
BAŞKAN
Sözlerinizi bağlayın.
TUMA
ÇELİK (Devamla)
belirlenen kira artışları daha az
çıkıyor diye günümüzde Tüketici Fiyatları Endeksine göre
belirlenmeye çalışılması konusunda bir değişiklik
geliştirildi. Peki, yarın bu değişiklik yine Üretici
Fiyatları Endeksinin lehine göre değişirse ne yapılacak?
Yeniden bir madde getirilip değiştirecek misiniz? Sanıyorum
günümüzde yaşadığımız ekonomik sorunları ve
ortaya çıkan enflasyon artışını gizlemek için
yapılmış bu madde hiç kimseye yarar getirmeyecektir
dolayısıyla da değiştirilmesi gerekmektedir. Bize göre
yurttaşların hem kiralayanların hem de kiracıların yararını sağlayacak bir
değişiklik olması gerekiyor. Bunun da hem ÜFE hem de TÜFEnin
artışının ortalamasına göre bir oran belirlenmesi
olduğu yönünde olduğunu düşünüyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelik.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı "Vergi Kanunları ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 57. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Rafet
Zeybek Ömer
Fethi Gürer
İstanbul
Antalya
Niğde
Emine
Gülizar Emecan Özgür
Ceylan
İstanbul
Çanakkale
MADDE
57- 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 344 üncü
maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan
"üretici ifadeleri "tüketici şeklinde
değiştirilmiş ve maddenin dördüncü fıkrasına
"kararlaştırılmışsa, ifadesinden sonra gelmek
üzere "20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak
şartıyla; ifadesi eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Ceylan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
ÖZGÜR
CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kanun teklifinin 57nci maddesindeki önergemiz üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha
önce kira artışlarında üretici fiyat endeksi uygulanırken,
maddeyle, tüketici fiyat endeksinin esas alınmasıyla kiracı
lehine bir düzenleme yapılmaktadır.
Cumhuriyet
tarihimizin belki de en ağır ekonomik krizini yaşarken bir dizi
önlem almaya çalıştığınızı görmekteyiz.
Ancak alınan önlemler yeterli değildir. Esnafın, sanayicinin iş
yapamadığı bir piyasada; memurun, işçinin
maaşının enflasyon karşısında her gün
eridiği bir ortamda bu tedbirler gereken ekonomik iyileşmeyi
sağlayamayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, gerçekten samimiyseniz milletin
fabrikalarını satmayı bırakmalısınız.
Çiftçinin mazot, gübre ve yem fiyatlarını düşürerek ithalata
dayalı tarım politikanıza son vermelisiniz. Sanayiciye gerçek
teşvikler vermeli; dışarıdan ham madde getirerek üretimi
değil, ham maddesini de ürettiğimiz, katma değeri yüksek
ürünlerin üretilmesini sağlamalısınız. Müşteri
garantili yol, köprü, havalimanı, hastane yatırım
anlaşmalarını Türk lirasına çevirmeli, ödeme garantilerini iptal
ederek tasarruf sağlamalısınız. Yalnızca bunlar da
değil, bu zor dönemde tüm devlet harcamalarında tasarrufa
geçmelisiniz; araç saltanatına son vermeli, koruma ordusuyla
dolaşmaktan vazgeçmelisiniz; devleti, yandaşlarınızın
binalarında kiracı olmaktan kurtarmalısınız. Tasarruf
ettiğiniz bütçeyi de emeklilerimizin maaş ve ikramiyeleri,
emeklilikte yaşa takılanların talebinin
karşılanması, çiftçinin desteklenmesi; işçinin, memurun hak
ettiği ücreti alması için kullanmasınız.
Yaşadığımız sorunlar kredi kartlarını
yapılandırmakla; can suyu, nefes kredileri vermekle; birikmiş,
zamanında ödenmemiş tarımsal desteklemeleri apar topar ödemeye
çalışmakla çözülemeyecektir; bunlar yalnızca aspirin
tedavisidir. İnsanlar çaresizlikten canına kıyıyor. Geçen
hafta Çanakkale Bigada 4 vatandaşımız, ekonomik çaresizlikten
canına kıydı. Bu örnekler her gün artıyor. Halkın
yaşam standardı düşüyor. Sayenizde herkes kimyager oldu, finans
uzmanı oldu. Kredimi nasıl öderim? Kredi kartıma nasıl
takla attırırım? diye düşünüyor. Bir karttan çekip
diğerini ödeyenler, onun asgarisini yatırıp, limitini
artırıp devam edenler
Durum vahim. Herkes iktisatçı oldu;
limit ödeme garantisi kredi faizi KMH ipotek konkordato
kavramlarını öğrenmeyen kalmadı. Vatandaş
yoksullaştı, iktidara sırtını dayamış bir
avuç yandaş zenginleşti. Aslında vatandaş sizleri
uyarıyor sayın milletvekilleri. Tek başına iktidardan,
MHPyle koalisyon sayesinde yasa çıkarabilen bir noktaya geldiniz. Bu
gerçeği görmek gerekiyor. Sonuçları tartışmalı bir
referandumla kişiye özel icat ettiğiniz yeni sistem
imdadınıza yetişmemiş olsaydı
iktidarınızı sürdüremezdiniz. Ama bu ülkenin geleceği
birilerinin ihtirasından çok daha önemlidir. Bu cennet ülkeye ve cefakâr
milletimize yakışır bir yönetim sergilemeye mecbursunuz. Hukukun
üstünlüğünü ve adaleti yeniden sağlamalısınız.
Kapattığınız Devlet Planlama Teşkilatını
acilen yeniden açarak ülkemizin eğitiminin, sanayisinin,
tarımının gelecek elli yılını
planlamalısınız.
Bir
ülke düşünün; planlama yapmadığı için öğretmenleri,
doktorları, mühendisleri işsiz. Gelin, bu ülkenin hangi meslekte ne
kadar insana ihtiyacı var bunu planlayalım; ona göre öğretmen,
mühendis, hâkim, doktor, veteriner yetiştirelim; kimse evinde atama
beklemesin, kimse Hamili kart yakınımdır. yazan kartvizitler
peşinde koşmasın. Devlette torpili ve cemaatleri değil, liyakati
esas alalım; mezun olan iş bulsun, gençlerimiz ve aileleri
perişan olmasın. Önce insan kaynağını planlamakla
başlayalım. Tarıma ve tarıma dayalı sanayiyi
planlamakla başlayalım. Kendine yeten bir ekonomi için sanayi
hedeflerimizi ortaya koyup ulaşmak için yol haritamızı
belirleyelim. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları cumhuriyeti
kurarken işe insana yatırım yaparak ve üretmekle
başlamış, biz de öyle yapmalıyız. İçinde bulunduğumuz
ekonomik krizden tek çıkış yolu üretim, üretim, üretim.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ceylan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 57nci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Isparta Adana Kocaeli
Ayhan
Erel Fahrettin
Yokuş Aydın
Adnan Sezgin
Aksaray Konya Aydın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AYDIN
ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 57nci maddenin içeriği malum. Görüntüde son dönemde TÜFE
oranlarının ÜFEye göre daha düşük olması nedeniyle
kiracının korunmasını amaçlayan bir düzenleme yapma niyeti
var.
Daha
önce de belirtildi, TÜFE ve ÜFE rakamlarının geçmiş seyrine
bakıldığında bazen TÜFEnin bazen de ÜFEnin düşük
olduğu görülüyor. Örneğin, son iki yılda TÜFE daha düşükken
2014-2016 yılları arasında ağırlıklı olarak
ÜFE daha düşük gerçekleşmiştir. Bir yıl sonra ÜFE daha
düşük gerçekleşmeye başlarsa ne olacak? O zaman tekrar bir kanun
değişikliği yapılarak kira artışlarında TÜFE
yerine ÜFEnin baz alınmasına mı karar verilecek? Meçhul.
Yasamanın amacı günü kurtarmak
değildir. Yasama faaliyetinin misyonu, ileri görüşlü ve uzun vadeli
kararlar almak ve bu doğrultuda düzenleme yapmaktır.
Dolayısıyla yerel seçim sürecinde kiracıları cezbetmek
amacıyla böyle bir düzenleme yapmak yerine daha kalıcı bir
yöntem tercih edilebilirdi, rüzgâra göre savrulan bir yasal düzenleme yerine
TÜFE ve ÜFE oranlarından düşük olanı baz alan bir düzenleme daha
makul olabilirdi. Ancak önümüzde böyle palyatif tedbirlerle ortadan
kaldırılamayacak çok daha ciddi ve kaygı verici bir gerçek
vardır, o da 2018in son aylarında ÖTV ve KDV indirimi gibi
yöntemlerle gizlenmeye çalışılan ama gün geçtikçe daha da büyük
bir sorun olarak önümüze dikilen yüksek işsizlik, yüksek enflasyon ve
ekonomik küçülmedir yani stagflasyon. İktidar 2018de büyük bir
seferberlikle enflasyonu sadece yüzde 20ye indirebilmiştir. Buna
rağmen dünyanın en yüksek 4üncü enflasyon oranına sahibiz,
Venezuela, Arjantin ve İranın ardından. Dünkü konuşmamda
da söylemiştim, bu ülkelerle kıyaslanıyor olmak çok üzücü.
İhtiyaç duyulan yapısal reformları yapamamak da çok üzücü. 2019
yılında daha da büyük sıkıntılara muhatap
olacağımız kesin. İktidar ise sadece krizin adını
koymaktan kaçınmakla kalmıyor, âdeta toplumsal gerginliği ve
kutuplaşmayı artırarak krizin etkilerini görmemizi önlemeye
çalışıyor. Hukuk ve demokrasiden gittikçe
uzaklaşılıyor. Türkiye aynen Venezuela gibi ne olduğu
belirsiz bir hibrit rejimden otoriterliğe kayıyor.
Dün de ifade ettim, özel sektörün gayretine borçlu
olduğumuz övünülecek sanayi tesisleri tehlikede. Ülkemizden sermaye de,
yetişmiş insan gücü de kaçıyor, üretim gücümüz düşüyor.
Bugün İYİ PARTİnin bu konularla alakalı önergesi de maalesef
yine iktidar bloğu tarafından reddedildi.
Bir zamanlar Sırbistandan -Rusya dâhil-
Hindistana kadar sahiden üreten, gerçekten üretim gücü olan tek ekonomi Türk
ekonomisiydi, Türkiye ekonomisiydi. Bu konumumuzu yeniden kazanmak
zorundayız, üretim gücümüzü korumalıyız. Unutmayalım ki
endüstri 4.0 düzeyinde tesislerimiz var. Bunların
bazılarının Avrupada dahi emsalleri yok. Yüzlerce yöneticimiz
ve mühendisimiz dünyanın her ülkesinde üst düzey idarecilik yapacak
kapasitededir. Bunları yanlış iktisadi politikalarla,
hukuksuzlukla, hukuku iğdiş ederek heba etmeyelim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sezgin.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 57nci maddesinde
yer alan üretici ibareleri tüketici ibaresinin üretici fiyat
endeksindeki artış ibareleri tüketici fiyat endeksindeki oniki
aylık ortalamalara göre değişim şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan
Denizli İstanbul İzmir
İmran
Kılıç Abdullah
Güler Metin
Yavuz
Kahramanmaraş İstanbul Aydın
Eyüp
Özsoy
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yoktur, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kira
artışlarında esas alınacak orana ilişkin düzenleme
yapılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 57nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge doğrultusunda 57nci madde kabul
edilmiştir.
58inci
madde üzerinde üç önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 58inci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü İmam
Taşçıer Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Diyarbakır Bitlis
Tuma
Çelik Necdet
İpekyüz Filiz
Kerestecioğlu Demir
Mardin Batman Ankara
Musa
Piroğlu
İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Isparta
Adana
Kocaeli
Fahrettin
Yokuş Ayhan
Erel Bedri
Yaşar
Konya Aksaray Samsun
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde İstanbul
Rafet
Zeybek Fikret
Şahin Aydın
Özer
Antalya Balıkesir Antalya
Cavit
Arı
Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde ilk söz İstanbul Milletvekili Musa Piroğluna
aittir.
Buyurun
Sayın Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MUSA
PİROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, sözlerime
başlamadan önce, ülkenin değişik yerlerinde direnişte
bulunan Flormar işçilerini, TOKİ işçilerini, Cargill
işçilerini, TARİŞ işçilerini ve zor koşullarda
direniş hâlinde olan bütün işçileri ve elbette ki Sayın Leyla
Güveni saygıyla anıyorum.
Ben
bugün öğlen arası bir basın açıklamasına katılmak
üzere Meclisin Dikmen Kapısına gittim. Basın
açıklamasını yapanlar bu Meclisin çalışanları;
aslında daha net söyleyeyim, bizim çalışanlarımız,
bizim danışmanlarımız. Bunlar KESK üyesi, sendikalılar
ve özlük sorunlarını, özlük haklarını dile getirmek için
yani aslında bizim burada mücadele ettiğimiz bu kaçak
işçiliği de gündeme getirmek yani haklarının ellerinden
alınmasına müdahale etmek, itirazlarını dile getirmek için
bir basın açıklaması yapmaya çalıştılar. Ne yazık
ki hemen hemen her yerde olduğu gibi, kolluk kuvvetleri kendini Meclisin,
kendini patronun yerine koyup bu basın açıklamasının dile
getirilmesine izin vermedi. Hava çok soğuktu, ben baktım, eksi 1
dereceydi. Ben İstanbulluyum, aslında İzmirde yetiştim,
soğuğun bu hâline çok alışkın değilim. Bu
soğukta İstanbulda, kar altında, yaklaşık 100den
fazla ve çoğunluğu kadın işçi yaklaşık üç yüz
gündür direniyor, Yves Rochere bağlı Flormar Fabrikasında yani
bir Fransız şirketinin yüzde 52 ortak olduğu fabrikanın
önünde -sendikalı oldukları için işten atıldılar-
direniyorlar.
Bu işçilerin bir temel sorunu daha ortaya
çıktı, patron onları işten attı, İstanbul Valisi,
kendisine emir veren mercisinin emriyle, bir buçuk aydır bu işçilerin
soba yakmasını yasakladı. Bu işçiler soba yakmaları
yasak olduğu için o soğukta battaniyelere sarılarak direniyorlar
ve bu soğukta direniyorlar, direnmeye de devam edecekler. Sesleri buraya
gelmiyor, tıpkı bizim danışmanlarımızın
sesinin buraya gelmediği gibi.
Başka sesi gelmeyenler de var:
15 Mart 2012, Emine Akçay Adana Seyhan ilçesinde
yaşıyor. Kocası bir yıldır işsiz. Bir oğlu
var ve kışın soğuktan üşüyor. Kocasının
cebinden 6 lira çıkıyor. 6 lira bizim için bir para değil, biz
rahat yaşıyoruz çünkü. Bu 6 lirayla oduncuya gidiyor, odun
alamıyor. Geri dönüyor, çocuğunu battaniyeye sarıyor, eline saç kurutma
makinesini veriyor ve yan odaya gidip intihar ediyor; sesi buraya gelmedi.
22
Eylül 2018, Kocaeli Körfez ilçesinde bir baba oğlunu okula yolladı.
Okuldan oğlunu geri yolladılar okul pantolonu yok diye. Baba intihar
etti; sesi buraya gelmedi.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Yalan, yalan!
MUSA
PİROĞLU (Devamla) İşte, bu yüzden gelmiyor.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) Yalan ama.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Yalan söylüyorsun.
TUMA
ÇELİK (Mardin) Dinle, dinle!
MUSA
PİROĞLU (Devamla) Niye gelmiyor ben söyleyeyim.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Yalan söyleme
TUMA
ÇELİK (Mardin) Dinle, dinle önce!
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Doğru söylüyor, doğru!
MUSA
PİROĞLU (Devamla) İşte, bu yüzden bu sesler buraya
gelmiyor. İki tane sebep var: Biri, bunu haber yapan gazeteci
gözaltına alındı ve denetimli serbestlikle
bırakıldı.
Bizim bu ülkenin talihsizliği burada yatıyor.
Bu ülkenin halkının büyük bir kısmı yoksulluk
sınırının altında yaşıyor.
Çalışanların önemli bir kısmı asgari ücret ve
altında ücret alıyor. Buna emeklileri ekleyin. Buna emeklilikte
yaşa takılanları ekleyin. Buna engellileri ekleyin. Ülkenin çok
büyük bir kısmı çok düşük bir ücretle yaşıyor ve
talihsizlik şu: Bu çoğunluğun seçtiği bu Meclis çoğunluğu,
azınlığın çıkarlarını ifade ediyor. Bu, bu
ülkenin talihsizliğidir. (HDP sıralarından alkışlar)
Bu, bu ülke halkının talihsizliğidir. Kendi
çıkarlarını temsil etsin diye Meclise yolladığı
çoğunluk ne yazık ki bu Mecliste zenginleri temsil ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin sözlerinize Sayın
Piroğlu.
MUSA PİROĞLU (Devamla)
Bağlayacağım.
Dün emeklilikte yaşa takılanlar
konuşulurken sayın AKP grup başkan vekili bir laf etti, dedi ki:
Biz araziye çıkıyoruz. Ben şunu öğrendim: Bir ara da
Aynı gemideyiz. deniyordu. Aynı gemide
olmadığımız gibi aynı arazilere de
çıkmıyoruz. Birileri araziye çıkıyor, gecekondu
mahallelerini nasıl ranta çeviririz diye çıkıyor. Birileri
araziye çıkıyor, yoksul köylünün arazisini madenciye, enerji
patronlarına nasıl peşkeş çekeriz diye çıkıyor.
Biz de çıkıyoruz, yoksulun sesini buraya nasıl
taşırız diye çıkıyoruz. Biz de çıkıyoruz,
direnişteki işçinin sesini nasıl taşırız diye
çıkıyoruz. Taşımaya, o sesi buraya duyurmaya devam
edeceğiz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Piroğlu.
Buyurun Sayın Zengin.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, yerel seçimlerin
parametresi en farklı seçimlerden bir tanesi olduğuna ve pek çok
farklı alanda çalışma yaptıklarına, insanların
yaşadığı her problemin kendi meseleleri olduğuna
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde her birimize
hayırlı çalışmalar diliyorum.
Sayın hatip konuşmasının son
bölümünde
Yani arkadaşlarım diyorlar ki: Evet, ses
çıkarmayalım, bekleyelim, işimizi bitirelim. Ama, yani,
şimdi araziye çıkmak benim şahsen kullanmadığım
bir tabirdir. Fazla şey buluyorum yani çok erkeksi bir tabir olarak
buluyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Zaten size demedik ki.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben şahsen söylemedim ama
arkadaşlarımın söylediği bir kelimedir, o da normal, söylemiş
olabilirler.
TUMA
ÇELİK (Mardin) Sizin grup başkan vekiliniz söyledi.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Ben şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi yerel
seçimlere gidiyoruz. Yerel seçimler Türkiyenin bence en parametresi
farklı, çoklu seçimlerinden bir tanesi. Biz gittiğimiz zaman pek çok
farklı alanda çalışma yapıyoruz. Bir büyükşehir, bir
il, küçük bir mahalle, hatta neredeyse köyler, her tarafı
dolaşıyoruz ve gittiğimiz yerlerde de
yaptığımız şeyler; yaptıklarımızı
anlatmak, problemleri dinlemek. Milyonlarca insanın yaşadığı
bir zeminden bahsediyoruz. Bütün bunları, burada sesinizi yükselterek,
bağırarak bir çıkar üzerine olduğunu ifade etmek bu ülkeye
çok büyük bir haksızlıktır, siyasete büyük bir
haksızlıktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayın Sayın Zengin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bizim burada yapmak istediğimiz şey
Gördüğümüz yerde ya da göremediğimiz yerde, ulaşabildiğimiz
her bir noktaya kadar, insanımızın yaşadığı
her bir problem bizim meselemizdir. Eğer gerçekten pantolon
alamadığı için darda olan bir insan varsa bu bizim meselemizdir.
Bakın, bugün burada yüzlerce milletvekili arkadaşım, ister
iktidar ister muhalefet, kendi bölgesinden gelen küçük büyük inanılmaz
çeşitlilikte problemle uğraşıyor. Birbirimize
haksızlık yapmadan meselelerimizi çözmeye çalışalım.
Yoksa sadece bir kısım, sadece memleketin darda kalanıyla
ilgileniyor, biz sadece zenginleriyle ilgileniyoruz
O zaman niye seçimi biz
kazanıyoruz bu memlekette ben anlayamıyorum. Vatandaşa
söyleyemediğinizi bize mi söylüyorsunuz?
TUMA
ÇELİK (Mardin) 31 Martta kaybedeceksiniz.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Niye onlara oy veriyorsunuz? demeye
çalışıyorsunuz. Ha, gideceğiz gene seçime, göreceğiz
bakalım neticesi ne olacak?
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Samsun Milletvekili Bedri
Yaşara ait.
Buyurun
Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ben
de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yine bir doktorumuz
şiddete maruz kaldı; Hüseyin Tufan Yanık. Buradan Hüseyin Tufan
Yanıka karşı yapılan saldırıyı lanetleyerek
sözlerime başlıyorum.
Aynı
şekilde, Ankarada Mobilyacılar Sitesinde yangında
hayatını kaybeden 4 işçimize de
başsağlığı, yakınlarına da sabırlar
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, özellikle son dönemde, işte gecenin ilerleyen bu saatinde
71 maddelik bir çuval yasayı hep beraber, içerisinde birbiriyle hiç
ilintisi olmayan, alakası olmayan maddeler üzerinde bir şeyler
söylemeye çalışıyoruz. Ama anlaşılan o ki
arkadaşlarımızın çoğu maddeler yerine daha çok ülkenin
içinde bulunduğu sorunları, bölgesel sorunları dile getiriyor.
Bu da yaptığımız işin ne kadar anlamsız ve
mantıksız olduğunu gösterir, bu çuval yasaların çok da
anlamlı olmadığını gösterir.
Şimdi,
58inci maddede diyor ki: İller Bankası elde ettiği kârın
yüzde 51ini yerel yönetimlere dağıtır. Şimdi, tabii ki
buna bir itirazımız yok. Biz de biliyoruz ki belediyelerin önemli bir
gelir kaynağı İller Bankasından sağlanan kaynaklar
yani nüfusa göre verilen ödenekler. Ama buradaki mesele şu: Özellikle
yerel seçimlere giderken -Parlamentoda görüyoruz- bütün bu
dağıtılabilecek rakamlar
İşte, İller
Bankası da aynı şekilde, ne hikmetse, seçime giderken bu
rakamı dağıtıyor. Dağıtmasına hiçbir
itirazımız yok, yerel yönetimlerin de buna çok ciddi ihtiyacı
var ama merak ettiğimiz şu: Hangi şartlarda
dağıtacaksınız, hangi kriterlere göre dağıtacaksınız?
Yani gelişmişliği mi esas alacaksınız? Bugün Samsunun
herhangi bir ilçesinin güneydoğudaki ilçeden bir farkı yok. Hangi
kriteri esas alacaksınız, neye göre
dağıtacaksınız?
Ben
aslında KİT Komisyonunda İller Bankası görüşülürken
aynen şunu söyledim, dedim ki: Belediye gelirleri, İller
Bankasının sağladığı imkânlar belediyelerin
yatırımlarını yapması için yeterli değil. Bunu
bizzat devletin kendisi yapması lazım. Dolayısıyla bundan
hareketle özellikle gelişmekte olan bölgelerin belediye projeleri bu
kapsamda yapılabilir. Biz bunu da göreceğiz, hep beraber
izleyeceğiz. Ama biz görüyoruz ki özellikle büyükşehir belediyesine
kredili yapılan projelere baktığımız zaman, İller
Bankasındaki borç yükünün önemli bir kısmı, yüzde 60ı,
70i büyükşehir belediyelerinin üzerinde. Ben diyorum ki, inşallah,
bu sağlanan kârlar da büyükşehir belediyelerine gitmez, daha çok bunu
ödeme zorluğu içerisinde olan Anadoludaki belediyelere tahsis edilir.
Yine aynı şekilde, Cumhurbaşkanımıza verilen yetkiyle
de
Belediyelere istediği miktar kadar ödenek ayrılabilir. diye ona
da ayrıca bir yetki vermiştik. Bunu da izleyeceğiz.
İnşallah, bu verilen yetkiler de İller Bankasından elde
ettiği kaynaklarla yatırımını yapamayacak durumda olan
belediyelere tahsis edilir, biz de bu kürsüden bunu alkışlarız.
Yine,
devamında, sağlıktan bir örnek vermek istiyorum.
Arkadaşlar, şu saatte bile, 112yi arayın
Ben iki gün önce
aradım, kalp krizi geçiren bir hemşehrimiz evinden Keçiörendeki
Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Hasta sahibi beni
aradı, ben hastaneyi aradım. Başladık yoğun
bakımları aramaya. 112 sizi Koordinasyon Merkezine
bağlıyor, diyor ki: Bütün hastanelerin yoğun
bakımları bizde var. Başlıyor sormaya: Hangisine gider,
hangisinde yer var? İnanın, iki üç saat, yoğun bakımlarda
yer bulmanın imkânı yok. Kalp krizi geçiren bir hastayı bizzat
takip eden birisi olarak söylüyorum. Aynı şekilde, beyin
kanaması geçiren hastalarda da durum farklı değil.
Sıralı hasta diye GATAya gönderildi hastamız. Maalesef, sabah
saat sekizde de hastayı kaybettik. Yani realitelerle sizin söyledikleriniz
arasında çok ciddi farklar var. Bu sadece
yaşadığımız, iki gün önceki bir olaydı. Bu
olayı onlarca kere de yaşadık, bunun da altını çizmek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, son olarak şunu ifade etmek istiyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Yaşar.
Buyurun.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Biliyorsunuz,
19 Mayıs 1919 Atatürkün Samsuna çıkışının
100üncü yılı. Bununla ilgili kanun teklifimiz var, bunu gündeme
getiriyoruz. Sayın Başkanımdan da burada ben rica ediyorum çünkü
burada buna itiraz edecek kimsenin de olduğunu düşünmüyorum. 100üncü
yılı dolayısıyla 1919-2019 Samsunun 100üncü
Yılı yani Samsun Yılı olarak ilan edilmesi yönünde kanun
teklifimiz vardı. Bu kanun teklifi burada gündeme gelip gerçekleşene
kadar grubumuz adına her söz aldığımda bunu gündeme
getirmeye devam edeceğim.
2019
yılının Samsun yılı ilan edilmesine yönelik
desteklerinizi özellikle bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yaşar.
Üçüncü
söz İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğluna ait.
Buyurun
Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sağ olun.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 37 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 58inci maddesi üzerine söz aldım. Bu madde, 6107
sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında
Kanunun 13üncü maddesinin (3)üncü ve (7)nci fıkralarını
değiştirmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, İller Bankası aslında daha çok il özel
idarelerinin sorumluluğundaki geliri olmayan köyler ve küçük belediyelerin
altyapı ve üstyapı projelerine, özellikle sulama gibi
yatırımlara destek sağlamak amacıyla kurulmuş bir
bankadır ve bugüne kadar böyle çalışmıştır.
Şimdi
yapılan değişiklikle kârlarını farklı amaçlarda
kullanabilecek. Bunun esas anlamı şu değerli arkadaşlar:
İnşaat sektörüne yurt dışından aldığımız
ucuz ve bol parayı gömdük. Şimdi geri ödemekle ilgili büyük
sıkıntı da var. Şu anda
yaşadığımız krizin temelinde de bu var. Bu inşaat
şirketlerini kurtarmamız gerekiyor. Soru bu, bu soruyu sordunuz.
Bunun için önce dendi ki: Bu batan, zorlanan inşaatların bir
kısmını Emlak Bank üzerinden acaba devlete, kamuya verebilir
miyiz? Sonra olmadı, kira sertifikaları, sukûk ve birtakım
yöntemler geliştirdiniz, yürümedi. Daha sonra gayrimenkul
sertifikaları adı altında modeller denediniz, bunlar da
olmadı, bu proje de başarısız oldu. Bu, gayrimenkulde stok
eritmek için bazı kamu bankalarını devreye soktunuz ve
düşük faiz vermeye zorladınız. Bunlar da olmadı, şimdi
İller Bankasını bir inşaat kurtarma bankası hâline
getiriyorsunuz. Sadece banka değil arkadaşlar, holding gibi
yapacaksınız, batan inşaat firmalarına ortak olacaklar ve
daha çok da batan, yürümeyen, sıkıntılı belediyelerinize,
büyük belediyelerinize kaynak aktaracaklar değerli arkadaşlarım.
Bu da bir seçim yatırımı şeklinde geliyor buraya, bu da bir
31 Mart maddesi değerli arkadaşlarım.
Bakın,
inşaatla ilgili yaptığınız daha başka tehlikeli
şeyler de var. Batık ya da batmak üzere olan inşaat kredilerini
varlığa dayalı menkul kıymet diye ipotekli değerli
kâğıtlar hâline getiriyorsunuz ve bu kâğıtları önce
Kalkınma ve Yatırım Bankası
aracılığıyla biraz temizliyorsunuz. Sonra, bu
kâğıtları bankalar, özellikle devlet bankaları gidecek,
Merkez Bankasına getirecek, bir şekilde orada kıracak bu
kâğıtları ve bir türev problemi Türkiye finans
piyasasını saracak. Değerli arkadaşlarım, Amerikadaki
2008 krizinin temelinde bu türev, kirli, septik kâğıtların
problemi vardır. Bu problemleri Biz finans piyasasını
derinleştiriyoruz. adı altında Türkiyeye taşıyorsunuz,
bunların altından kalkamayacaksınız; 31 Marttan sonra bir
de 1 Nisan var.
Değerli
arkadaşlarım, seçime girerken sadece bunları yapmıyorsunuz
yani seçimin sonuçlarını etkileyecek sadece birtakım ekonomik
şeyler de yapmıyorsunuz. Öteden beri, Sayın
Cumhurbaşkanı, bilmiş olduğu gerginlik ve
kutuplaştırma politikasının da dibine vuruyor maalesef.
Bakın, kullanılan laflara bakın değerli arkadaşlar:
Cumhur İttifakı var, bir de zillet ittifakı var. Çöp,
yalancı, terörist, teröristlerle ortak
Ya, ayıptır ya,
günahtır. Ya, bu ülkeyi bu şekilde kullanmak olmaz. Krizle dibe
vuracak bu ülke, daha sonra insanlar geçim sıkıntısını
protesto etmek için sokağa çıkacak. Sonra, Cumhurbaşkanı
dedi ki sarı yeleklileri de şey yaparak: Bu sokağa
çıkanlar
Fransa falan değil burası. Nedir burası? Aynen
15 Temmuzda olduğu gibi, sokağa çıkan vatandaşların
bir kısmına sokağa çıkan diğer vatandaşları
kışkırttı. Değerli arkadaşlarım, seçim almak
için bu kadar tehlikeli şeyler yapmak doğru değil. Ya siz bu
ülkeyi, bu ülkenin insanını sevmiyor musunuz değerli
arkadaşlar? Böyle bir şey olabilir mi yani her şey göze
alınabilir mi? Seçim almak ve iktidarda kalmak için her şey göze
alınamaz. Bir ülkenin iktidar partisinin muhalefet olmayı da göze
alması gerekiyor değerli arkadaşlar. Biz sizi uyarıyoruz,
felaket tellallığı falan yapmıyoruz, uyarıyoruz, bu
zaman çok çabuk bir şekilde akar gider ve bu söylediklerimiz Allah
korusun- olur bu ülkede. Etrafımızdaki ülkelerde oldu değerli
arkadaşlarım, insanlar kimlik üzerinden birbirlerini
boğazlıyor değerli arkadaşlarım. Bunlar ülkemizde
olmasın diye sizi uyarıyoruz, görevimizi yapıyoruz.
İyi
akşamlar, kolay gelsin. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bekaroğlu.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
58inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
58inci
madde kabul edilmiştir.
59uncu
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 59uncu maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Aksaray Adana Kocaeli
Fahrettin
Yokuş Feridun
Bahşi Yasin
Öztürk
Konya Antalya
Denizli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Rafet
Zeybek Süleyman
Bülbül
İstanbul Antalya Aydın
Aydın
Özer Emine
Gülizar Emecan Fikret
Şahin
Antalya İstanbul Balıkesir
Ömer
Fethi Gürer Cavit
Arı
Niğde Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Denizli Milletvekili Yasin
Öztürkün.
Buyurun
Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
görüşülmekte olan torba kanunun 59uncu maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Kanunla,
başkasının yerine sınava giren kişinin, sınav
tarihinden itibaren iki yıl boyunca yapılan hiçbir sınava,
yerleştirmeye başvuramaması amaçlanmıştır.
Kamuoyunda joker aday diye tanımlanan bu kişilerle ilgili
yaptırım sayesinde sınavlardaki kopyanın bir nebze
azaltılması ve önüne geçilmesi amaçlanmıştır, buraya
kadar güzel.
Bir
kişi kendisiyle alakalı sınava neden girmez? Diğer
kişi, kendisini ilgilendirmeyen, başkasının yerine
sınava neden girer, hiç düşündünüz mü? Konumuz eğitim.
Sınava girecek kişiye yetersiz, kalitesiz eğitim verirsen,
liyakat, hakkaniyet gibi ahlaki kültürümüzü yozlaştırırsan
kişi hak etmediği yere gelmek için, hak etmediği bölümü kazanmak
için her türlü usulsüzlüğü yapar. Diğer kişi ise ya para
kazanmak için ya da kendi siyasi görüşünde olanların
kadrolaşması için ahlaksızca bu işe tevessül eder.
Geçmiş
dönemlerde -hepinizin de kabul ettiği gibi- FETÖ neredeyse bütün
sınavlarda soruları çalıp kendi yandaşlarına
dağıtarak veya yerlerine başkalarını sınava
sokarak devletin her kademesinde kadrolaştı ve ne yazık ki o
dönemlerdeki ÖSYM Başkanlarının bu söylentiler basında yer
aldığında verdiği pişkin cevaplar hâlâ
kulaklarımızı çınlatıyor.
Ama
asıl mesele esasında şu: Eğitim sistemini de
iyileştirmek adına her yıl değişiklik
yapıyorsunuz fakat başarılı olamıyorsunuz ki bir
sonraki yıl yeni bir reform gündeme geliyor. Hiçbir çocuğumuz okulu,
başladığı sistemle bitiremiyor. On altı
yıllık iktidarınızda 15 kere müfredat
değiştirdiniz. Göreve gelen her bakanınız enkaz
devraldığını söylüyor. Enkaz dediğiyse kendi
partisinden olan eski bakanın icraatları. Nerede bir problem varsa
hepsinin temelinde eğitim yatmaktadır.
Türk
eğitim sistemini getirdiğiniz noktayı görebilmek için OECDnin meşhur
PISA verilerine baktığımızda, okuma becerilerinde bile
OECDnin çok altında olduğumuzu görüyoruz. 72 ülke arasında
50nci sıradayız. Onların ortalaması 493, bizim
çocuklarımızın ortalaması 428. On beş sene evvel
ortalama 441 idi. Döneminizde bariz bir başarısızlık var.
İktidarınızda çocuklarımız artık okuduğunu
bile anlayamaz hâle geldi.
PISA
verilerine bakmaya devam edelim. OECD ülkelerinin ortalama puanları ile
öğrenci başına yapılan harcama miktarları
arasında pozitif bir ilişki var yani eğitime para
harcadıkça öğrenci başarısı artıyor,
başarı arttıkça ülke kazanıyor. OECD ülkeleri arasında
öğrenci başına en az harcama yapan ve millî gelire oranla en az
kaynak ayıran ülke kim? Biziz, Türkiye. Eğitime yatırım
yapmak ülkenin geleceğine yatırım yapmaktır. Siz bizden
geleceğimizi çalmaya çalışıyorsunuz ki buna razı
olmamız mümkün değil.
Bir
de sınavlarımıza bakalım. 2018 alan yeterlilik tespit
sınavında öğrencilerimizin netleri içler acısı. Fizik
0,4; 1 bile değil, kimya 1,1; tarih 1,4; matematik 3,9. Bu skorları
elde etmek için eğitim almaya gerek var mı? Veya şöyle
söyleyeyim, siz bu çocuklara okulda ne öğretiyorsunuz? Bu skorlar
açık seçik gösteriyor ki evlatlarımız temel bilgi ve becerileri
kazanamadan mezun oluyorlar. 2018 YÖK sınavına girenlerin dörtte 1i
yani 500 bin öğrenci barajı aşamadı, 41 bini
sıfır çekti. Sıfır almak için okula gitmeye gerek var
mı? Bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Sayın
milletvekilleri, eğitim her toplumun en millî meselesidir ve yapboz
tahtası muamelesi yapılamayacak kadar önemlidir. Bir iktidarın
geleceğe bıraktığı en faydalı miras sadece
köprüler, otoyollar, hava limanları değil; çağdaş,
akılcı ve bilimi esas alan bir eğitim sistemidir.
Eğitimde
her şeyi okul, üniversite binası yapmak zannedenlere sesleniyorum:
YÖKe göre 206 üniversitemiz ve buralarda okuyan yüz binlerce öğrencimiz
var ama bu üniversitelerde çağdaş eğitimi verebilecek
altyapı ve tecrübeye sahip kaç hocamız var? Herkes üniversite mezunu
olmak zorunda değil ama her mezun, konusunu üst seviyede bilmek zorunda.
Bunun yerine, diploma verdiğimiz gençlere bu işleri yapacak seviyede
eğitim vermek zorundayız. Eğitimi gençlerimizin
meşguliyetle oyalandığı faaliyet alanlarına
çevirdiniz. Anaların babaların kursaklarından keserek
verdiklerini ve gençlerimizin en değerli yıllarını heba
ediyorsunuz. Ama inanın çözüm bu değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Öztürk.
YASİN
ÖZTÜRK (Devamla) Böyle giderse işsiz, umutsuz, isyanda ve en
acısı, eğitimsiz bir gençlikle karşı karşıya
kalacaksınız. Fakat bu içler acısı durum çok da umurunuzda
değil gibi duruyor.
Şunu
tekrarlayarak sözlerimi bitirmek istiyorum: Küresel bilgi
yarışında geride kalmamak için üniversitelerimizi alanında
uzman hocaların eğitim ve araştırma yürüttüğü, dünyaca
kabul gören bilim merkezleri hâline getirmek zorundayız. Üniversite
sayısını artırmaktan çok, üniversitelerimizin kalitesini,
mezunlarımızın eğitim kalitesini yükseltmeye mecburuz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Önergeler
üzerinde diğer söz Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün.
Buyurun
Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yap-işlet-devret
modeliyle devletin kasasından şirketlere ödenen miktarlar 2017
yılında 9,7 milyar lira, 2018 yılında ise 15 milyar lira
olmuştur. YİP modeli ekonomiyi adım adım
bataklığa sürüklemektedir.
21
Şubat 2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Aydın-Denizli
Otoyolu Projesi, yap-işlet-devret modeli kapsamında yapılan bir
ihaledir. İhale 3 kez ertelenmiş, en sonunda 27 Kasım 2018de
gerçekleşmiştir; 17 istekli şartname almıştır, 2
teklif gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bir saptama yapmak istiyorum: Antalyadan İzmire daha
hızlı, ekonomik ve çevreci ulaşımın alternatifi bu
otoyol değil, aslında bir demir yolu hattıdır. İlla da
kara yolu hızlandırılacaksa yeni bir otoyol yapmadan önce,
yerleşim birimlerini transit geçen çevre yollarının
yapılması gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca, bu proje bu
hâliyle Aydında yüzlerce dönüm tarım arazisini de yok etmektedir.
Bir
başka önemli nokta ise otoyolda öngörülen ücrettir. Aydın-Denizli
otoyolunun yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirileceği ve
otoyol kullanımının otomobil ve kilometre bazında 5 avro
olarak ücretlendirileceği açıklanmıştır. Bugünkü
kurdan 5 avronun karşılığı yaklaşık 32
liradır ve bu fiyat, açık ve net, fahiş bir fiyattır çünkü
ortalama otomobilin kilometrede yakıt harcaması 30-35 kuruştan
başlamaktadır. Aydın-Denizli arasında otoyol parası
bugünkü kurla 53 lirayı bulacaktır. Bu hesap bugünün kurudur. Peki,
ya kur artarsa, yakıt parası, o kadar otoyol parası verecek
müşteriyi nereden bulacaktır bu projede?
Değerli
milletvekilleri, peki, vatandaş, fiyatı fahiş olan otoyolu
kullanmaktan kaçınırsa ne olacaktır? Bunu anlatmak lazım.
Yap-işlet-devret kapsamında görevlendirilecek konsorsiyuma gelir
garantisi verilmektedir, bunun cevabı budur. Aydın-Denizli otoyolunda
da bir Osman Gazi Köprüsü, bir üçüncü köprü, bir Avrasya Tüneli rezaleti
yaşanacaktır. Yeni yoldan geçen de geçmeyen de bu yola para
ödeyecektir, sonuç budur.
Bakınız,
geçen kasım ayında yapılan ihalede en iyi teklif Bergiz
İnşaat-Arda Mühendislik ortaklığının on yedi
yıl on bir ay on bir gün işletme süresi ve 6 milyar 866 milyon 532
bin TLlik teklifi olmuştu. Aydın-Kuyucak için çift yönde 35 bin
otomobil/eş değer gün hesaplanmış durumda yani yılda
12 milyon 775 bin adet otomobil geçecek. Kuyucak-Denizli için ise 32 bin
otomobil/eş değer gün hesaplanmış yani yıllık 11
milyon 680 bin otomobil geçecek. Cahit Vekilim ne güzel dinliyor, kendisi
Denizli Milletvekili, grup başkan vekili, o yollardan geçecek, bu
hesabı da iyi dinlerse belki engeller. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sonuç
olarak Karayolları, Aydın-Denizli otoyolunda toplam 91 milyon 158 bin
avro garanti ediyor arkadaşlar. Bu pahalı bir yatırım
ortaya koyuyor çünkü buradan 168 kilometrelik Aydın-Denizli otoyolunun her
kilometresinin maliyetinin 40 milyon TL olduğu gibi bir sonuç ortaya konuyor.
İkincisi,
yatırımcı bu yatırımı üç yıl içinde
gerçekleştirecek, bu üç yıl içinde de bugünkü kurdan
yaklaşık 1 milyar avroya denk gelen yatırımı avro
cinsinden daha da düşecektir. Ancak yatırımcı geçiş
ücretlerini avro üzerinden tahsil etmeye devam edecektir. Sonuçta kur
kaynaklı yük hem vatandaşın hem de hazinenin üstüne
kalacaktır; sadece Aydın Vekili Süleyman Bülbülün üzerine
kalmayacaktır, Denizli Vekili, Grup Başkan Vekili Cahit Vekilin de
üzerinde kalacaktır farklı partilerde olsak dahi.
Üçüncüsü
ise 1 milyar avroluk yatırıma 1,64 milyar avro gelir garantisi
tamamen yanlıştır.
Dördüncüsü,
en önemlisi ise Karayolları Genel Müdürlüğünün 2016 ve 2017
ulaşım verilerine baktığımızda -aynen
arkadaşlar, veriler bunlardır- bu verilere göre o yollardan
şimdi kaç aracın geçmiş olduğu
hesaplanmıştır. Baktığımızda,
Aydın-Kuyucak arası kesimdeki en yoğun trafik günlük ortalama 16
bin otomobil olmak üzere 22.500 civarındadır şu anda. Yani
günlük 35 bin araç garantisinin gerçekleşmesi trafiğin geçmişi
ve durumu açısından mümkün değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Bülbül, buyurun.
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Devamla) Gerçekte günde 22.500 araç, 8 milyon 212 bin 500 araç
yapıyor. Tahmin edilen, belirtilen, garanti edilen 35 bin araç ise 12
milyon 775 bin yapıyor. Bu hesaba göre 4 milyon 562 bin 500 aracın
parasını kim ödeyecektir arkadaşlar? Her yıl taahhüt
edilen, garanti edilen 150 milyon TLlik garanti kısmı kimin
kasasına girecektir? Bu yap-işlet-devret modeli değil yap-işlet-soy
modeli anlamındadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Devlet yolunu hiçbir aracın kullanmayacağını, tüm
araçların bu otoyolu kullanacağını farz etsek bile garanti
gerçekleşmeyecek, garantinin yarısını devlet ödemek
durumunda kalacaktır.
Sonuç
olarak, bu yola her yıl acelesi olan vatandaş 45-50 milyon avro
ödeyecek, hazine de bir o kadar gelir garantisi ödeyecek. Kısaca bu
iş irrasyoneldir, bu iş olursa yine vatandaşın cebinden
geçmediği yolun parası alınacaktır arkadaşlar.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bülbül.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
59uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
59uncu
madde kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:00.11
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa
KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
37
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 60ıncı madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç adet önerge vardır. İlk okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
60ıncı maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Feridun
Bahşi Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Antalya Aksaray Adana
Fahrettin
Yokuş Lütfü
Türkkan
Konya Kocaeli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Emine
Gülizar Emecan Fikret
Şahin Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Balıkesir Niğde
Mehmet
Bekaroğlu Rafet
Zeybek Aydın
Özer
İstanbul Antalya Antalya
Cavit
Arı
Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde Antalya Milletvekili Feridun Bahşi
konuşacaktır ilk olarak. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin
60ıncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Alara Çayı yılda 10 milyondan fazla yabancı
turistin tatil yaptığı Türk Rivierası olarak da bilinen
Antalya sahil bandına en yakın ırmaklardan birisidir. Irmak
Gündoğmuş ilçesi sınırlarında Torosların sarp
yamaçlarından doğar. Tarihî Alara Kalesi ve Alara Çayının
büyük bölümünü oluşturan suların kayadan
fışkırdığı Uçansu Şelalesi de görenleri
büyülemektedir. Su sıcaklığı yaz kış 10-15 derece
arasında değişmektedir.
Uçansu
Şelalesinin de bulunduğu Alara Vadisi sahip olduğu biyolojik
zenginlik ve doğasıyla 2008 yılında UNESCO tarafından
açıklanan dünyada yaşanabilir 100 yerden biri listesinde 19uncu
sırada gösterilmiştir. Her güzelliğin
yağmalandığı günümüzde elbette bu güzellik de kendi hâline
bırakılamazdı. Nitekim yaklaşık on yıldır bu
güzelliği mahvetmek üzere hırsını frenleyemeyen açgözlüler
bu eşsiz doğa harikası çayın üzerinde 12 tane HES projesi
ruhsatı almışlar ancak bölge insanının direnci ve
açtığı davalar neticesi HES projeleri 6ya kadar
düşürülebilmiştir. Yine, aynı açgözlü kesim bu güzelliği bitirmek
üzere farklı yollar aramış, çayın suyunu
şişeleyip satma yolunda bulunmuşlar ve hemen işe
koyulmuşlardır. Ancak duyarlı Antalyalılar ve
Gündoğmuşlular buna izin vermeyecektir; gerek mahkemeler yoluyla
gerekse demokratik eylemler yoluyla bu güzelliklerin mahvolmasına izin
vermemeye çalışmaktadırlar. Nitekim 25 Ocak günü bu talan
teşebbüslerini yerinde Antalyalılar protesto edecektir.
Değerli
milletvekilleri, Antalyamızın sorunlarından da
bahsedeceğim. Antalyanın, bilindiği gibi, iki temel geçim
kaynağı vardır; bunlardan biri turizm, birisi ise
tarımdır. Türkiye, turizm ve kültür değerleri
bakımından köklü bir geçmişe sahip olup birçok ülkenin
kıskanacağı zenginliktedir. Turizmdeki rakiplerimizden
İspanyanın 1.200 kilometre kıyı şeridi varken sadece
Antalyanın 650 kilometre kıyı şeridi vardır. 2018
yılının ilk altı ayında 19 milyon turist gelmiş,
11 milyar dolar gelir elde edilmiştir. Ülke ekonomisine bu kadar
katkı yapmasına karşın turizm sektörü ve Antalya şehri
hak ettiği değeri bir türlü görememektedir. Sektörde yaşanan
sıkıntılar AK PARTİ iktidarında giderek büyümekte,
ülkemize gelen bu kadar turiste ve sağlanan bu kadar gelire rağmen
turizmci kâr elde edememektedir.
Ülkemizde
öncelikli olarak turizmi on iki aya yayma çalışmalarının
mutlaka geliştirilmesi, fuar, üniversite, sağlık, golf ve
kaplıca gibi alanlarda da turizmin desteklenmesi gerekir. Gerekli
tedbirler alınmadığı takdirde kriz derinleşecek,
yüzlerce işletme iflas edecek ve ülkenin bacasız sanayisi turizm
krizden çıkamaz hâle gelecektir. Beklentiler her sene düşmektedir,
her sene bir önceki sene gelirlerini aratmaktadır. Şu an
itibarıyla turizmcinin geliri ile gideri baş başa bile
değildir, zarardadır. Kimse, gelen turist sayısına ve
yapılan ciroya aldanmamalıdır. Artık bıçak kemiğe
dayanmıştır. Bu konuda, Hükûmet olarak, acilen bir çözüm
bulunmalı, verilecek teşviklerle turizm tekrar cazip bir meslek
konumuna getirilmelidir. Kısacası turizm kurtarılmak
zorundadır.
Değerli
milletvekilleri, Antalya, önemli bir turizm bölgesi olması yanında,
Türkiyenin en önemli tarım bölgesidir de. Tarımda çeşitlilik bakımından
Antalya eşsiz durumdadır. Antalyadaki tarım hareketi
Türkiyedeki enflasyonu direkt etkileyebilecek büyüklüktedir. Tarımın
sorunlarının çözülmesi hâlinde Antalyanın refah düzeyinin
önemli oranda artacağı, Türkiyenin de aynı oranda
büyüyeceği düşünülmektedir. Bu kadar önemli bir sektörün
sorunları hep tartışıldığı hâlde nedense
çözüme kavuşmadığını da anlamakta zorluk çekiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, devam edin Sayın Bahşi.
FERİDUN
BAHŞİ (Devamla) İktidardakiler ya sorunları tespit
edemiyor ya da çözüm konusunda istekli davranmıyor.
Değerli
milletvekilleri, Antalya tarımının planlama eksiği
vardır. Öncelikle tarımın teşvik edilmesi gerekir. Bu
çerçevede üreticiye tohum, ilaç, gübre ve fide desteği sağlanmalı,
özellikle fideler ücretsiz dağıtılmalıdır. Çözüm
noktasında acilen harekete geçilmelidir. Yoksa bu kadar verimli bir
coğrafyada, böylesi mükemmel bir iklimde zenginliklerimiz içinde yokluk
yaşamaya devam edeceğiz.
Bu
vesileyle yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bahşi.
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle madde metninin daha iyi anlaşılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 60ıncı
maddesiyle 6217 sayılı Kanunun geçici 2nci maddesine eklenen
fıkrada yer alan "tüketici fiyat endeksindeki artış
ibaresinin tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre
değişim şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat Fehmi
Alpay Özalan
Denizli İstanbul İzmir
Abdullah
Güler İmran
Kılıç Eyüp
Özsoy
İstanbul Kahramanmaraş İstanbul
Metin
Yavuz
Aydın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kira artışlarında esas alınacak
orana ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 60ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
61inci madde üzerinde üç
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 61inci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Murat
Çepni Filiz
Kerestecioğlu Demir Necdet
İpekyüz
İzmir
Ankara
Batman
Tuma
Çelik Mahmut
Celadet Gaydalı Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Mardin
Bitlis
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Murat Çepninin söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
burada, Afet Sigortaları Kanunundaki değişiklikle ilgili,
DASKın ihtiyaç duyacağı bir anonim şirketin
kurulmasına ilişkin bir maddeyle ilgili gelmiş bulunuyorum fakat
kısaca hemen şunları söylemek istiyorum: 1999 depreminden sonra,
kentlerde toplanma alanları ile afet anında ulaşımı
sağlayacak güzergâhlar tespit edilmişti. Örneğin
İstanbulda 470 geçici iskân alanı ve 562 birinci derecede acil
ulaşım yolu belirlenmişti. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Deprem ve Doğal Afet Komisyonunun 2016 Aralık ayında
hazırladığı rapora göre, 470 deprem toplanma alanı
77ye düşürüldü. Yani, işin esası, özeti budur. Şimdi tablo
bu iken, Hükûmet muhteşem bir öneri getirerek, bir anonim şirket
kurarak bu sorunu çözmeye çalışıyor. Aslında afetin
kendisi, bu Hükûmetin ta kendisidir. Yani, halkımızın,
emekçilerin üzerine çöken binalar gibi halkın üzerine çöken bu Hükûmet
aslında felaketin ta kendisidir.
Bugün Sincan Cezaevinde bir mahkeme vardı ve bu
mahkemede aslında çöken hukukun bir örneğini daha yaşadık.
Burada, adalet ve özgürlüğün temsilcisi, zulmün ve faşizmin gözüne
bakarak eşitliği, adaleti ve özgürlüğü haykıran bir
kadın devrimci ve sosyalist vardı: Figen Yüksekdağ. Figen
Yüksekdağ yoldaşımızı buradan selamlıyorum.
Bugün, işçi sınıfının,
emekçilerin, kadınların ve direnen Kürt halkının
taleplerini haykırarak ve sözcüsü olarak kürsüye çıktı;
yargılanmadı, yargıladı. Ben buradan onun sözleriyle
seslenmek istiyorum: Biz tarafız; Prometheus gibi, Şeyh Bedrettin
gibi, Deniz Gezmiş gibi, bu memleketin mücadeleci insanları gibi tarafız,
büyük insanlığın tarafındayız. Ateşi de, Prometheus
gibi, insanlığı sevdiğimiz için çaldık. Ortada bir suç
varsa biz bu suçu işledik. Ateşi çalmak suç değildir.
Faşist propagandanın en temel kuralıdır: Bir yalanı
bin defa söylerseniz gerçek kılabilirsiniz. Ama bizler, yalanın ve
çarpıtmanın hâkim ilke olduğu bu süreçte gerçeği
söylemekten çekinmedik, çekinmeyeceğiz.
Kendi rejimlerini kurmak isteyenler, halkın
oylarıyla seçilen bizleri hapsettiler. Meclisi işlemez hâle getirerek
yeniyi kurmaya girişenler önlerini dahi göremez hâle geldiler.
Evet,
Figen Yüksekdağ direnen işçi sınıfının sesidir;
Cargill işçilerinin, Flormar işçilerinin, TOKİ işçilerinin,
TARİŞ işçilerinin sesidir. Figen Yüksekdağ eşitlik,
adalet, özgürlük isteyen tüm demokrasi güçlerinin sesidir; adil, onurlu
barış mücadelesi yürüten Kürt halkının sesidir. Figen
Yüksekdağ tacize, cinsel istismara karşı mücadele yürüten,
cinayetlere karşı mücadele yürüten kadınların sesidir.
Figen Yüksekdağ Karadenizde, Egede Bu toprak bizim, bu devlet benim.
diyen Havva anaların sesidir. Figen Yüksekdağ tam da bu yüzden
rehindir, Figen Yüksekdağ ezilenlerin sesi ve temsilcisi olduğu için
bugün rehin tutulmaktadır. Figen Yüksekdağ, 70inci gününde direnen
Leyla Güvenin yoldaşı olduğu için rehindir. Ve buradan Figen
Yüksekdağı ve direnen tüm yoldaşlarımı bir kez daha
selamlıyorum. Onların mücadelesinin temsilcisi
olacağımıza bir kez daha buradan söz veriyoruz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çepni.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 61inci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aylin
Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Isparta Adana Kocaeli
Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu Hüseyin
Örs
Aksaray Eskişehir Trabzon
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde İstanbul
Kemal
Zeybek Aydın
Özer Fikret
Şahin
Samsun Antalya Balıkesir
Rafet
Zeybek
Antalya
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde söz isteyen konuşmacıların ilki Trabzon
Milletvekili Hüseyin Örs.
Buyurun
Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili
kanun teklifinin 61inci maddesi üzerinde konuşma yapmak üzere
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün sizlere seçim bölgem Trabzondaki bir uzatmalı
prestij projesinden bahsetmek istiyorum. Yıl 2009. 29 Mart 2009 yerel
seçimlerine gidilirken AK PARTİ Trabzonda adına prestij projesi
dediği, gerçekten de olması gereken bir projeyle sahaya
çıktı. Gazete ve billboardlarda, afiş ve ilanlarda büyük bir
dönüşümle ultra lüks bir mahalle vadediliyordu. Yerel TV
kanallarında, sosyal medyada Çömlekçi Kentsel Dönüşüm Projesi
adıyla bir film yayınlanıyordu. Seçim vaatleri içerisinde en
etkilisi ne yalan söyleyeyim ki bilgisayarlı grafik, animasyon yöntemiyle
hazırlanmış bu çizgi filmdi. Yok yoktu bu çizgi filmde;
panoramik asansörler, seyir terasları, kongre merkezi, yürüyen
merdivenler, hele bir tanesi vardı ki teleferik, o kadar güzel süzülüyordu
ki Boztepeden aşağıya doğru, doğrusu sizin de
görmenizi isterdim. Gerçekten yukarıdan teleferik süzülüyor, alttan böyle
raylı sistem çalışıyor, modern duraklarda tramvaydan inen
mutlu insanlar alışveriş sokağında
alışverişlerini yapmış, Çömlekçi parklarında
çaylarını yudumluyorlardı. Bu çizgi filmi izleyenler modern
binaları, kule iş merkezlerini, ofisleri, rezidansları görünce
Evet, işte bu Trabzonun prestij projesi. dediler ve oylarıyla AK
PARTİye destek oldular. Beş yıl geçti, altmış ay
yani. Bin sekiz yüz yirmi beş gün sonra 30 Mart 2014 seçimlerine
gidilirken Çömlekçi Kentsel Dönüşüm Projesi hayata geçirilememişti.
Trabzonlu sormaya başladı: Yahu, ne oldu bu prestij projesi?
Cevaplar fena değildi, o gün durumu idare eden cevaplar geliyordu.
Fizibilite, avam proje, paydaşlar, vesaire.yle başlayıp Bu
projeler uzun projelerdir.e bağlanıyordu iş. Trabzonun
avansı yine devam etti. Trabzonun büyükşehir statüsüne
kavuşması ikinci beş yıl daha Çömlekçi Projesinin hayata
geçirileceği umutlarını artırınca Trabzonlu seçmen bir
kez daha AK PARTİden yana tercihini kullandı.
Değerli milletvekilleri, sayılı
günler tez geçiyor. İki koca dönem bitti, hükûmetler, milletvekilleri,
bakanlar değişti, meclis üyeleri değişti, Trabzon, il
belediyesi iken büyükşehir belediyesi oldu; az buz zaman değil on
yıl geçti ama Çömlekçi bitmedi.
Bakınız, Türkiye'nin dev
yatırımlarından Keban Barajının yapımına
1965te başlandı, 1974te 4 tane büyük türbini devreye girdi. Trabzon
Limanının temeli -hem de o eski Türkiye'de- 1946da
atıldı, sekiz yılda tamamlandı, 1954te hizmete
açıldı. Trabzonda Karadeniz Teknik Üniversitesinin kampüsünün temeli
1963te atıldı ve 1968 yılında Temel Bilimler Fakültesinde
eğitime başlandı. Bu hizmetleri yapanlardan, emeği
geçenlerden Allah razı olsun. Koca Keban Barajı dokuz yılda
hizmete girdi, temeli atıldıktan beş yıl sonra KTÜ
öğretime başladı, 1946da temeli atılan Trabzon
Limanına 1951 yılında ilk vapur yanaştı ama tam da
limanın karşısındaki Çömlekçi Projesi bitmedi. En kötüsü
bir on yıl daha bitecek gibi gözükmüyor. Bu prestij projesini bugün
burada, bu saatlerde niye gündeme getirdim biliyor musunuz?
Saygıdeğer milletvekilleri, kısa bir süre önce Sayın Çevre
ve Şehircilik Bakanımız Trabzona gitti ve
yaptığı açıklamada dedi ki: Çömlekçiyi yürüyen
merdivenlerle meydana bağlayacağız, Çömlekçi Dönüşüm
Projesini 2023te bitireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın Sayın
Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Çok özür dilerim.
BAŞKAN Yok, buyurun.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Sayın Bakanın
söyleminden şunu anladım: On yıldır mağduriyete
uğramış Çömlekçi halkının, Arafilboyulu
vatandaşlarımızın Arafilboyu diye bir mahallemiz var,
hemen limana bakan, çok da güzel bir mahalledir- mağduriyetinin
giderilmesi başka bahara kaldı. Yani Çömlekçideki
başarısızlık Bakan Bey tarafından da tescillendi.
Mahallî seçimler öncesi bitimi için 2023 tarihi verilerek oluşturulmak
istenen yeni algı aklıma bir televizyon dizisini getirdi. Çizgi
filmle başlayan Çömlekçi Dönüşüm Projesinin kaderi aynı on iki
yıldır devam eden Arka Sokaklar dizisi gibi, oyuncular
değişiyor, film devam ediyor.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum, saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Örs.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşma İstanbul Milletvekili
Mehmet Bekaroğluna aittir.
Buyurun
Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
61inci madde 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanununun 6ncı
maddesini değiştiriyor ve diyor ki: Bakan, Kurumun teknik
işleri ile işletmeye ilişkin iş ve işlemlerinin Kurum
tarafından kurulan ve münhasıran bu amaçla faaliyet gösterecek bir
anonim şirket tarafından yürütülmesine karar verebilir. Değerli
arkadaşlar, ya, o kadar çelişkili işler yapıyorsunuz ki
Saçma sapan. filan diyeceğim, Aa, böyle konuşulmaz. diyeceksiniz.
O kadar çelişkili işler yapıyorsunuz ki; ya, bu kurum eğer
devletle ilgili, kamuyla ilgili bir şeyse kurum kendi kendini idare etsin.
Ya, bu ne demek yani? Bir kurum var ama bu kuruma ilişkin iş ve
işlemler başka bir anonim şirkete yaptırılacak. Bu
nedir gerçekten arkadaş? Hiç sormuyor musunuz, sorgulamıyor musunuz,
ne yapıyoruz ya, bunun anlamı ne? Eğer gerçekten kamu olacaksa,
bu kamu ne demek kardeşim? Halk demek değil mi? Yani kamu
yönetecek. Ee, nasıl denetlenecek? İşte, Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına Sayıştay üzerinden denetlenecek Bir
yanlışlık var mı, yok mu? diye, yargı denetimi; böyle
yani. Devlet böyle işliyor değerli arkadaşlarım. Ya, ne
yapıyorsunuz Cumhurbaşkanlığı sistemi filan diye?
Neticede bir kurumsal yapı olacak, kurumsal yapının nasıl
idare edileceğine dair yasalar olacak. Bu yasaları -kuvvetler
ayrılığı- Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkaracak.
Peki, bunun bir denetimi de olacaktır, değil mi yani? Siyasi denetimi
Türkiye Büyük Millet Meclisi yapacak, hukuksal denetimini, yargı
denetimini de Sayıştay yapacak mali konularda. Böyle değil mi?
Böyle. Ama siz kurum oluşturuyorsunuz, bir taraftan
devletleştiriyorsunuz, öbür taraftan da özelleştiriyorsunuz. Böyle
bir şey yok değerli arkadaşlarım, böyle bir yapı yok,
böyle bir devlet olmaz. Yani yıkıyorsunuz bir şeyleri, tamam ama
yerine kurduğunuz bir şey değil, bir şey değil
değerli arkadaşlarım. Gerçekten
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bir şey değil.
Yüzümüze, gözümüze bulaştırdık, daha altı ay zaman geçti,
yürümüyor işler, bunu görüyorsunuz buradan.
Ha,
başka ne olacak? Kurum -kurum dediği şey Doğal Afet
Sigortaları Kurumudur değerli arkadaşlarım-
uluslararası anlaşmalar kapsamında, Bakanın uygun
gördüğü uluslararası sigorta ve reasürans şirketlerine ortak
olabilir. Bir taraftan bakan uygun görecek yani devlet uygun görecek, öbür
taraftan da özel bir şirket şeklinde idare edilecek. Bunlar kabul
edilebilir şeyler değil değerli arkadaşlar.
Birçok
alanda olduğu gibi, sigorta şirketleriyle ilgili de çok ciddi
sıkıntılar var. Biliyorsunuz, sigorta şirketleri lobi
oluşturuyor, baskı kuruyor ve geçmişte Sigorta şirketleri
iflas ediyor, kâr edemiyor. Zaten sigorta şirketlerinin hemen hemen
tamamının sermayesi yabancı sermaye, çekilecekler dolayısıyla
sigorta şirketinin olmadığı bir yerde, serbest piyasada
yatırımlar olamaz. diye panik şeklinde sigorta
şirketlerinin istedikleri yasalar çıkardık ama bu yasalar hep
sigorta şirketlerinin lehine oldu. Bu sigorta şirketlerinin
muhatabı olan yurttaşlarla ilgili, vatandaşlarla ilgili
-tırnak içinde- müşterilerle ilgili bir şey
yapmadınız, onları zor duruma soktunuz. Şimdi daha
başka bir şey yapıyorsunuz, sigorta şirketlerini sigorta
edecek bir şirket kuruldu; biliyorsunuz, 47nci maddeyle yine bu
şeyde Türk Reasürans Anonim Şirketi diye bir şirket kurduk. Bu
şirket, sigorta şirketlerini sigorta edecek değerli
arkadaşlarım. Ama nasıl edecek? Bize gerekçe olarak sundular
Plan ve Bütçe Komisyonunda: Büyük projelerin bizim o normal sigorta
şirketleri tarafından sigorta edilmesi kabul edilmiyor. Böyle
olduğu zaman, kredi alınamıyor, finans problemleri ortaya
çıkıyor, yurt dışındaki reasürans şirketlerine
sigorta ettirmek çok pahalıya mal oluyor, biz kuracağız. Peki,
soruyorum değerli arkadaşlarım: Şimdi, üçüncü
havaalanı, İstanbul Havalimanı 3 5 milyar dolarlık bir
yatırım. Nasıl bir şirket, sermayesi ne kadar olacak bir
şirketin ki bunu sigorta etsin? Milyarlarca değil mi? Şimdi,
devlet, 1 milyar dolar, 2 milyar dolar sermayesi olan bir şirket mi
kuruyor değerli arkadaşlarım, nasıl olacak bu? Yani, niye
sigorta şirketlerinin işleri sağlıklı bir şekilde
yürümüyor, işlerini yapamıyorlar? Çünkü siz ekonomiyi gerçekten krize
soktunuz, finans piyasasını ciddi bir şekilde krize soktunuz,
sokmaya da devam ediyorsunuz. Bu sebepten dolayı sigorta şirketleri
Türkiye'den çıkma eğiliminde. Baskı yapıyor, siz de
geliyorsunuz, bu sigorta şirketlerini sigorta edecek bir devlet
şirketi kuruyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Bekaroğlu.
Buyurun.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Devlet
şirketine yatıracağınız milyarlar nereden gelecek
değerli arkadaşlar? Devlet nereden para şey yapıyor? Devlet
para basıyor da nereden? Bizim vergilerimizden değerli
arkadaşlar. Öyle olunca, eski Bakan arkadaşımız Fikri Bey
Kocaelide oğlunun pantolonu yok diye kimse intihar etmedi. diye
kızdı, gitti. Nereden oluyor? İşte, siz bu kamunun,
halkın verdiği vergileri 10 tane şirkete bir şekilde
aktardığınız zaman ortada bir şey kalmıyor ve
insanlar çocuklarına pantolon alamayıp intihar ediyorlar. Bunu
duyduğunuz zaman da küplere biniyorsunuz, sinirleniyorsunuz değerli
arkadaşlar, öyle değil. Yani siz gerçekten ülkeyi yanlış
yönettiniz; siz gerçekten bir kibrin, bir öz güvenin esiri olarak ülkeyi bir uçurumun
kenarına, maalesef, getirdiniz ama yani buradan da dönebilirsiniz
değerli arkadaşlarım. Buradan dönme doğrultusunda
atacağınız her adım muhalefet tarafından
desteklenecektir. Hiçbirimiz sizin düşmanınız değiliz değerli
arkadaşlarım.
Saygılarımla.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bekaroğlu.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
61inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 61inci
madde kabul edilmiştir.
62nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 62nci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Mahmut Celadet Gaydalı Tuma
Çelik
İzmir Bitlis Mardin
Necdet
İpekyüz Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Katırcıoğlu
Batman Ankara İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde ilk söz İstanbul
Milletvekili Erol Katırcıoğluna aittir.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli üyeler, hepinize iyi akşamlar.
Benim bugün ikinci konuşmam olacak galiba ya da
üçüncü konuşmam, hatırlamıyorum doğrusu. Fakat bu
konuşma da esasında bir düzeltme maddesi, daha doğrusu bir
ekleme maddesi. Afet Sigortaları Kanununa bir ek yapılmak isteniyor
ve bu ek, esasında bize şöyle geldi ya da bakarsanız, kanunda
görürsünüz: Diğer özellik gösteren riskler cümlesinin dâhil edilmesini
söylüyor 7nci maddenin ikinci fıkrasına.
Şimdi, bu nedir diye
baktığınızda, amaca bakıyorsunuz, anlıyorsunuz ki
Afet Sigortaları Kanunundaki bu düzeltmeyle ve bu cümleyle esasında
ima edilen şey, nükleer santral sigortalaması işleminin de DASK
tarafından yapılması yani Doğal Afet Sigortaları
Kurumu tarafından yapılması isteniyor.
Şimdi, evet, eğer siz nükleer santral kurmaya
karar vermişseniz -ki vermişiz, öyle anlaşılıyor-
dolayısıyla bunların sigortalanması lazım. Fakat,
arkadaşlar, benim anlamakta zorlandığım şey, bu böyle
bir kanunun kenarından bir cümleyle yapılacak olan
değişiklikle halledilebilecek bir mesele değil. Bu çok önemli
bir mesele.
Bakın, ben size söyleyeyim: Japonyada son
Fukuşima olayındaki zarar 126 milyar dolar, çok büyük bir para ve
bunu devlet ödemek zorunda kaldı.
Şimdi, ne yapılmak isteniyor diye
baktığımda: Akkuyu ve Sinop Nükleer Enerji Santrallerinin
sigortalanması için böyle bir ekle, ek maddeyle DASKın
kapsamını genişletmek ve böylelikle DASKın, esasında
nükleerle ilgili olarak, nükleer santral işletmeciliğiyle ilgili olarak
bir imkân elde etmesini sağlamak ve böylelikle de gereken sigortalama,
reasürans işlerinin yapılmasını sağlamak.
Evet,
doğrusunu isterseniz benim de öğrenebildiğim kadarıyla
bütün dünyada da esasında nükleer işletmelerle ilgili olarak, nükleer
santral işletmeciliğiyle ilgili olarak böyle bir sigorta meselesi var
doğal olarak çünkü çok büyük ve hesaplanması son derece zor zararlar
içerdiği için de çok büyük sermayeler gerektiren reasürans
şirketlerini gerekli kılıyor ve bundan dolayı da bütün dünyada
yapılan şey şu: Bir havuz kuruluyor ve bu havuz bu türden
kazaları sigortalama imkânını sağlayabiliyor. Ve dünyada
bunlardan 27 tane var, bizimkisiyle 28 olacakmış. Fakat
arkadaşlar, gördüğüm kadarıyla yabancı ülkelerde, özellikle
Amerika gibi ülkelerde nükleer santral işi devletin yaptığı
bir iş değil, özel sektör yapıyor. Devlet orada bir anlamda
düzenleyici bir rol üstleniyor. Belirli kanunlarla düzenleme yapıyor ve
belirli marjların dışında yani tahmin edilen maliyet çok
yüksek olduğu zaman da devlet işin içine giriyor doğal olarak ve
böylelikle problemi çözmeye çalışıyor.
Fakat
burada sizin bu yasa maddesiyle yapmak istediğiniz şeyin bir anlamda
iki sonucu olacaktır arkadaşlar. Bunlardan bir tanesi, zaten bu
nükleer santral meselesi bir devlet yatırımı olduğu için
bir anlamda enerji alanında büyük bir tekel konumu
kazandıracaktır devlete. Bu size tuhaf gelebilir ama bu aynı
zamanda, devlet derken hep getirdiğim eleştiriyi de dikkate
alırsanız yani hükûmetleşmiş bir devletten
bahsettiğimize göre, esasında Hükûmetin elinde enerji konusunda
inanılmaz bir tekel gücü olmuş olacaktır. Bu
sakıncalıdır, bunu bir kenara koyalım. İkinci olarak
da, devletin bu atmış olduğu adım, siyasi olarak da
ekonomide bu kadar büyük bir etkinlik elde etmiş olan bir Hükûmetin
siyasete de etki etmesi ihtimali çok kuvvetlidir.
Şimdi,
buradan ben şuraya getirmek istiyorum arkadaşlar, sabahki oturumda da
yaptığım konuşmaya benzer bir şey söylemek istiyorum:
Yine sorunu devletle çözmeye çalışıyorsunuz. Bakın, arkadaşlar,
bu iş bitti. Yani Japonya devletle kalkındı, eyvallah; Kore
devletle kalkındı, eyvallah ama bunlar tarihte kaldı artık.
Yani siz devleti bir kaldıraç olarak kullanamazsınız veya
kullanarak büyüyemezsiniz, böyle bir dünya kalmadı, böyle bir dünya yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Katırcıoğlu.
Buyurun.
EROL
KATIRCIOĞLU (Devamla) Dolayısıyla da -benzer bir
eleştiriyi yine getiriyorum- bu sigorta, reasürans vesaire gibi Hükûmete
büyük yetkiler veren, büyük güç veren bu mekanizmalar esasında bizim
gelişme ve kalkınmamızı sağlayacak değil, tam
aksine bizi engelleyecektir. Açıkçası, ben mesela şunu
beklerdim: Böyle bir madde yerine sigorta meselesinin daha fazla tartışılmasını
sağlayacak bir adım beklerdim çünkü bu mesele çok önemli. Sadece
sigorta değil, nükleer enerji meselesi; yeteri kadar konuştuk mu
arkadaşlar? Ben yeteri kadar konuştuğumuz kanaatinde
değilim. Ama zaten -yürütme diyeyim- Adalet ve Kalkınma Partisinin
yürütmesi bu gibi konuları kimseye danışma ihtiyacı hissetmiyor
arkadaşlar. Bu size tuhaf gelmiyor mu bilmiyorum, bana tuhaf geliyor.
Dünya bugün bu tür projeleri tartışarak geliştiriyor, ilgili
paydaşların fikirlerini dâhil ederek geliştiriyor. Ama burada
görüyoruz ki bir karar veriliyor ve bu kararla devlet ve Hükûmet güç
kazanıyor.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 62nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
Niğde
İstanbul
Aydın
Özer Fikret
Şahin Cavit
Arı
Antalya
Balıkesir
Antalya
Rafet
Zeybek Kemal
Zeybek
Antalya Samsun
MADDE
62- 6305 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasına
ve benzeri doğal afetler ifadesinden sonra gelmek üzere ile diğer
özellik arz eden riskler ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle madde metninin daha iyi anlaşılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı ve Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 62nci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Aylin
Cesur
Kocaeli Adana Isparta
Ayhan
Erel Yasin
Öztürk Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray Denizli Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün söz talebi vardır.
Buyurun
Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
görüşülmekte olan torba kanunun 62nci maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Maddeyi
okuduğumuzda, 6305 sayılı Kanunun 7nci maddesinin (2)nci
fıkrasına
ve benzeri doğal afetler
ibaresinden sonra gelmek
üzere
ile diğer özellik arz eden riskler
ibaresi ekleniyor.
Taslağın gerekçesine baktığımızda, DASKın
sunduğu teminatlara ilave olarak nükleer riskler gibi özellik arz eden
riskler sonucu meydana gelebilecek zararların karşılanabilmesi
için, piyasada meydana gelebilecek teminat boşluklarının
giderilmesi için ihtiyaca göre sigorta ve reasürans şirketlerinin teminat
vermesine olanak sağlanmaktadır. 6305 sayılı Afet Sigortaları
Kanununun 7nci maddesini bütün olarak okuduğumuzda, Doğal Afet
Sigortaları Kurumu tarafından verilecek teminatlar izah edilmiş.
(2)nci fıkraya göre, sigorta şirketlerince teminat verilmemesi
durumunda deprem, sel, yer kayması, fırtına, dolu, don,
çığ düşmesi ve benzeri doğal afetler ile diğer özellik
arz eden riskler için, kamu yararı açısından gerek görülmesi
hâlinde kurum tarafından sigorta veya reasürans teminatı verilebilir.
Aslında dünyadaki reasürans şirketlerinin bu riski satın
alamayacağını bildiğiniz için yine bu torba yasada Hazine
ve Maliye Bakanlığı uhdesinde bir reasürans şirketi
kurduruyorsunuz.
Bir
kere, nükleer riskler nelerdir, ülkemizde bu riskler nelerdir; bunu izah
etmemiz lazım. Daha nükleer santralimiz olmadan dünyanın en önemli 20
radyoaktif kazası listesine 1999 yılında İkitellide
yaşanan, hurdacı dükkânına kadar düşen radyasyonlu maddeler
yüzünden oluşan radyasyon sızıntısıyla girmiştik.
1986 yılında Çernobil faciasında reaktör patlamasının
gösterdiği gibi, böyle bir kaza neticesinde veya 2011 yılındaki
Japonyadaki deprem ve tsunami sonrası yaşanan nükleer facia
neticesinde on binlerce insanın ölebileceğini hesaplamak gerekiyor.
Yine,
nükleer santrallerde teknik eksiklikler ve insan hatalarından dolayı
çevreye büyük ölçüde radyoaktif maddelerin yayılmasına yol açabilecek
çok ciddi, felaket düzeyinde kazalar olabilir. Başlıca nükleer
riskler, nükleer atık, reaktör patlaması, siber saldırı ve
terör saldırılarıdır.
Nükleer
atık konusunda dünyaya açık bir duruma gelmemiz söz konusu. Türkiye
bu konuda nükleer atık çöplüğü. Gelişmiş ülkeler Nükleer
atığımı kendimden uzak bir yere nasıl atarım?
derdindeyken biz dışarıdan nükleer atık toplama
hevesindeyiz. Atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesi için
dünya üzerinde bulunmuş tek bir yöntem bile yok. Nükleer santraller uranyumu
işlerken bunu çekirdek parçalanması yoluyla yüksek radyoaktivite
taşıyan nükleer atıklar hâline dönüştürüyor. Nükleer
atıklar yaydıkları yüksek dozdaki radyoaktif
ışınlar nedeniyle insanlar için hayati tehlike
taşıyor.
Türkiyede
nükleer santraller Akkuyu, Sinop ve Trakyada planlanmıştır.
Türkiyeye göre çok daha ileri bir teknolojik altyapıya sahip
Japonyanın, son yaşanan afetler sonrasında nükleer santrallerde
yaşanan kazalar karşısında çaresiz kaldığı
görmezden gelinip Bize bir şey olmaz. demek ise tam bir cehalet
örneğidir. Akkuyu Nükleer Santrali Ecemiş aktif fay hattına çok
yakındır. Olası büyük bir deprem santrali hasara
uğratabilecek ve ülkemizde de nükleer bir kazaya sebep olabilecektir. Bu
konuyu Biz Rusyaya söyledik, santrali daha güvenli yapacaklar. ve bu gibi
gayri ciddi ifadelerle geçiştirmek mümkün değildir. Nükleer
santrallerle ilgili olarak ülkemizde ulusal nükleer enerji strateji belgesi ve
eylem planı hazırlanmadığı, temel yasaların bulunmadığı,
ikincil mevzuatında da birçok eksikliğin olduğu, personelin
yeterli teknik bilgi birikimi ve deneyiminin olmadığı
görülmektedir. Yukarıda sıralanan koşullarda bugün Akkuyu
Nükleer Santrali Projesinin her türlü karar yetkisinin bir Rus şirketine
devredilmesi, aynı kurgu ve yaklaşımla yeni nükleer enerji
santrali projelerine karar verilmesi ve ülkemizin nükleer enerji gibi stratejik
bir konuda deneme, sınama alanı yapılması kabul edilemez.
Kaldı ki yakıtından yapımına işletilmesine kadar Rus
şirketine ait olan Akkuyu Nükleer Santrali Projesi
taşıdığı tüm olumsuzlukların ve risklerin
yanı sıra enerjide genel olarak dışa
bağımlılığı, özel olarak da Rusyaya
bağımlılığı artıracaktır.
Peki,
DASK neleri kapsar? Deprem, deprem sonucu yangın, infilak, tsunami,
depreme bağlı yer kayması ve doğal afetleri kapsar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Öztürk.
YASİN
ÖZTÜRK (Devamla) - Nükleer santraller ise kasırga, hortum,
fırtına, uçak ve füze saldırılarına, şiddetli
depreme ve su baskınına karşı reaktörü korumak üzere dizayn
edilir. Bu maddeyle başta Akkuyu olmak üzere nükleer santrallerin nükleer
risk taşıdığını aslında itiraf ediyorsunuz.
Kanadanın, Amerikanın, Almanyanın yıllar önce yeni
nükleer santral kurulması kararlarından vazgeçtiği yerde biz
bütün risklerini bilmemize rağmen, ülkemizde yenilenebilir enerji için her
türlü doğal imkân mevcutken tutturmuşsunuz bir nükleer santral
sevdası gidiyorsunuz. İyi de nükleer riskler doğal afet
değildir. Doğal afetlerle aynı kapsama nasıl
alabiliyorsunuz?
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
62nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
62nci madde
kabul edilmiştir.
63üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 63üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ömer
Fethi Gürer Haydar
Akar Fikret
Şahin
Niğde Kocaeli Balıkesir
Emine
Gülizar Emecan Aydın
Özer Kemal
Zeybek
İstanbul Antalya Samsun
Mehmet
Bekaroğlu Cavit
Arı Rafet
Zeybek
İstanbul Antalya
Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın söz talebi
vardır.
Buyurun
Sayın Akar.
Süreniz
beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
madde, Devlet Demiryollarıyla ilgili. Bütçe konuşmamda, AKPnin
başlangıçla belirtmiş olduğu, yola
çıktıkları 3Yyi 5Y olarak tanımlamıştım.
Bu 2Y neydi? Biri yalandı, diğeri talandı. Talanın da en
çok iki kurumda olduğunu söylemiştim, biri Enerji
Bakanlığında diğeri de Ulaştırma
Bakanlığında; işte bir ayağı da TCDDde.
TCDD
2013 yılında serbestleştirildi, özelleştirmeyi
kaldırdınız, serbestleştirdiniz. Amaç neydi burada? Aynen
Devlet Hava Meydanlarında olduğu gibi altyapı hizmeti vermesi
TCDDnin ve üstyapı dediğimiz, işte birden fazla şirketin
bu altyapıyı kullanarak uçağı uçurduğu gibi
çeşitli özel şirketlerin Devlet Demiryollarının
altyapısını kullanarak bir rekabet ortamının
oluşturulmasıydı. Ama ne yaptınız? Devlet Hava
Meydanları gibi değil, bir de TCDDnin kendisine
bağladınız bu taşımacılık şirketini.
Böylece taşımacılık şirketini bir rekabet
ortamından çıkardınız. Bu kanunda yapılması
gereken değişiklikler aslında bu. Aynen Devlet Hava
Meydanlarında olduğu gibi, TCDD
taşımacılığının da serbest kalarak ayrı
bir genel müdürlük, ayrı bir kurum olması gerekiyor yani TCDDye
bağlı olmaması gerekiyor, bunun en kısa zamanda bu
şekilde dönüştürülmesi gerekiyor.
Şimdi,
geçen haftaki grup toplantısında Sayın Genel
Başkanımız bir ihaleden bahsetti. Bu ihale,
Diyarbakır-Mardin hattındaki 53,8 kilometrelik demir yolu
hattıydı. Bu hat iltisak hattı diye geçiyor. İltisak
hattı ne demek? Fabrikalara, organize sanayi bölgelerine, depolara çekilen,
yük taşımacılığı için kullanılan bir hat.
Buraya kadar normal. Yalnız, ihale yapıldığında
ihaleye giren şirketlerden en düşük teklif 380 milyon olmasına
rağmen, bir bakıyorsunuz 489 milyonla -milletin anasına
küfreden, hani bütün kamu ihalelerini alan- Cengiz İnşaata veriliyor
ihale. Yani, diyebilirsiniz ki
Burada
Bakana soru soruluyor, bir soru önergesi veriliyor. Soru önergesine
Bakanın cevabı da şu oluyor: Fiyat dışı
unsurlarla yapılan değerlendirmeler
Nedir bu fiyat
dışı unsurlar? dediğimizde kimse cevap vermiyor.
Bakın,
ben size fiyat dışı unsurları anlatayım: Hikâye
aslında 2011 yılında başlıyor. 2012 yılında
Mehmet Cengizin Eti Bakırı ile Turgay Cinerin Park Holdingi
gidiyorlar bir şirket kuruyorlar. Bu şirket bir enerji
yatırım şirketi ve Mazı Dağındaki Etibank Fosfat
Tesislerini satın alıyorlar, hikâye buradan başlıyor. Daha
sonra, o Park Holding bütün hisselerini Cengize devrediyor ve Cengiz oradaki
fosfat tesislerini işletmeye başlıyor.
Hemen
yanında 950 dönümlük bir arazi var. Bu arazi, Özelleştirme
İdaresi tarafından, ADÜAŞ dediğimiz Ankara Doğal
Elektrik Üretim Şirketine devrediliyor. Bu da devletin kurumu -daha önce
de bahsetmiştim- otoparkçılık yapıyor aslında bu kurum,
bu özelleştirilenleri bir paket hâlinde satıyor. Önce bir ihale
açıyor, diyor ki: Hopa Termik Santralini, artı, İnebolu
Limanını biz bir paket yapıyoruz ve satacağız.
Tamam, okey ve 5 şirket dosya alıyor. 5 şirket dosya
aldıktan sonra 1 tek kişi teklif vermiyor; Cengiz İnşaat
Eti Bakırı teklif vermiyor -4ü teklif veriyor- ve ihale iptal
ediliyor. Tam bir hafta sonra bu paket değiştiriliyor. Yani, Hopa
Termik Santrali, İnebolu Limanı, yanına Ortaköyde 900
metrekarelik bir arazi ekliyorlar, yanına Eyüpte 6 bin metrekarelik bir arazi
ekliyorlar ve yanına Mazı Dağındaki 950 dönüm araziyi
ekliyorlar, bir paketle çıkıyorlar ve ilk ihaleye girmeyen Cengiz
İnşaat bir hafta sonra bu ihaleyi alıyor ve Mazı
Dağı dâhil olmak üzere bu paketteki bütün tesisleri alıyor.
Süreç devam ediyor ve daha sonra Danıştay 13. Dairesi tarafından
bu ihale iptal ediliyor. Tamam, ihale iptal ediliyor. Zannedersiniz ki ihale
iptal edildi; Hopa Termik Santrali, İnebolu Limanı, diğer
araziler tekrar devlete geçti. Hayır, geçmiyor. Yeni bir ihale
yapılmaksızın üç kalemi, İnebolu Limanını, Eyüpteki
araziyi bir de Ortaköydeki araziyi devlete bırakıyorlar, Hopa Termik
Santralini ve Mazı Dağındaki 950 dönüm araziyi Cengize
bırakıyorlar ve hâlen Cengizin kullanımında, mülkiyetinde,
şu anda bu bozulmuş değil. Yerinden öğrendim, siz de
öğrenebilirsiniz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Kim o Cengiz, Cengiz Ünder mi!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Şimdi, baktığınız zaman sevgili
arkadaşlar, niye yalan ve yağma dediğimi burada çok
rahatlıkla görebilirsiniz. Cengiz İnşaat bunu aldıktan
sonra ne lazım ona? Oradaki ham maddeyi işleyecek veya sevk edecek
tesisler lazım. Oradaki fosfat tesislerinde yüz yıl Türkiyenin
ihtiyacını karşılayacak kadar, gübre ihtiyacının
yarısını karşılayacak kadar fosfat mevcut ve bunun
nakliyesinin yapılması gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bağlayın Sayın Akar.
Buyurun.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Tam burada serbestleştirme yasası devreye giriyor
aslında. Biraz evvel söyledim, iltisak hattı neydi? OSBler,
fabrikalar, madenler kendilerine özel demir yolu yaptırabilirler,
artık bu imkân tanınmış. Hayır efendim, burada Cengiz
var. Cengiz oraya 400 milyon harcayıp bu hattı yapmaz. Kime
yaptıracak? Devlete yaptıracak yani sacayağını tamamlıyor.
Önce limanı alıyor, araziyi alıyor, hemen peşinden
özelleştirmeden oradaki fosfat madenini alıyor ve hattını
da oraya yapıyor ve devletten para alarak yapıyor, 489 milyon liraya
yapıyor.
Arkadaşlar,
sizden ricam ya, hiç mi merak etmiyorsunuz bu konuları? Bu Türkiyede bu
Cengizden başka, bu milletin anasına küfreden şirketten
başka şirket yok mu? Niye her ihalenin altından, özellikle
Devlet Demiryolları ve Karayolları ihalelerinin altından Cengiz
çıkıyor arkadaşlar? Hiç mi merak etmiyorsunuz, hiç mi
vicdanınız sızlamıyor? Bakın söylüyorum, açın
bunu okuyun, Sayıştay raporlarına bakın, hikâyesine
bakın. Çok basit aslında Cengiz için bu 489 milyon, milyar
dolarlık ihalelerin yanında. Hiç mi rahatsız olmuyorsunuz bu
işten?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Akar.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Sizden ricam
Bu hepimizin malı, geleceğimiz. Bu
bütçede Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herkesin hakkı var, bir tek
Cengizin hakkı yok veya beşli çete dediğimiz şirketlerin
hakkı yok bunda, Türkiyede yaşayan herkesin bunda hakkı var.
Bizim vergilerimizle, çocuklarımızın geleceği
karartılarak bu işler yapılıyor. Vicdan sahibiysek,
inanıyorsak bu işlere bir gün de bir el atın ya, lütfen, rica
ediyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Atmazlar.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Ne zaman yapacağız biz bunu, ne zaman söyleyeceğiz?
Dilimizde tüy bitti söylemekten ama asla bir arkadaşımız
çıkıp da burada Doğru söylüyorsunuz. ya da Şuna bir el
atalım. demiyor.
Bir
bakın şuna, bir bakın diyor, hepinize sevgiler, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akar.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) İçlerinden diyorlar Haydar Bey, içlerinden
diyorlar.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) İçlerinden diyorlar, inanıyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 63üncü maddesinde yer alan şeklinde ibaresinin olarak
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Aksaray Adana Kocaeli
Arslan
Kabukcuoğlu Ümit
Beyaz
Eskişehir İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlunun söz
talebi vardır.
Buyurun
Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 63üncü
maddesi hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere İYİ
PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının
Serbestleştirilmesi Hakkında Kanunun 5inci maddesinin (1)inci
fıkrasında yer alan Bakanlık ibaresinin yani
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının Hazine ve
Maliye Bakanlığı şeklinde değiştirilmesi teklif
edilmektedir. Bu kanun değişiklik teklifinin gerekçesinde de Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının ilgili
yatırımlarının Hazine ve Maliye Bakanlığı
bütçesinden sermaye transferi yoluyla finanse edilmesi amaçlanmaktadır
denilmektedir. Şimdi, yüce Meclisin kürsüsünden AK PARTİ Hükûmetine sormak istiyorum: Allah aşkına,
bütçeden aktarılan paralar kim tarafından, nasıl
aktarılıyor arkadaşlar? Zaten Hazine ve Maliye
Bakanlığı kontrolünde değil mi? Hazine de Maliye de bu
Bakanın yetkisinde ve imzasıyla yapılmıyor mu? Asıl
amacınız, asıl niyetiniz nedir, onu söyleseniz de bilsek.
Değerli
milletvekilleri, demir yolu ulaşımı bir ülkenin
geleceğidir, altyapısı bir defa yapılır, ondan sonra
yıllarca üstyapı modernize edilerek günün şartlarına uygun
hâle getirilir; tabii, vagon fabrikalarını da özelleştirerek
aynı TELEKOMda olduğu gibi yabancılara satmazsanız.
Cumhuriyetin ilanından 2002 AK PARTİ iktidarına kadar sanki
hiçbir şey yapılmadı, her şey on yedi yılda
yapıldı izlenimi yaratıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kuruluşundan sonra zor şartlara rağmen yapılan yüzlerce
tesisi, limanı, fabrikayı satarak bugüne geldiniz. Sakarya
Arifiyedeki millî tank fabrikasını satmak istiyorsunuz. Şimdi,
bu tank fabrikasını sattıktan sonra acaba millîlikten
bahsedebilecek misiniz? Şimdi sattıklarınızı millete
unutturmaya çalışıyorsunuz, biz unutturmayacağız;
evet, değerli arkadaşlar, unutturmamak için mücadele vereceğiz.
Tarih
13 Kasım 2009, Ankara-Eskişehir seferini yapan yüksek hızlı
trenin 2 vagonu Hasanbey mevkisinde raydan çıktı. Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım Herhangi bir şey
yok, ciddi bir konu değil. dedi. Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryollarından yapılan açıklamada ise kazanın
konvansiyonel hatadan meydana geldiği belirtildi.
Tarih
3 Temmuz 2014, İstanbul-Eskişehir arası yüksek hızlı
tren test sürüşü yaptığı sırada Dilovasında kaza
yaptı.
Tarih
8 Temmuz 2018, Edirne Uzunköprüden İstanbul Halkalıya hareket eden
yolcu treninin beş vagonu Sarılar Mahallesi yakınındaki
arazide devrildi, 24 kişi hayatını kaybetti, 318 kişi de
yaralandı ve son facia haberi ise 13 Aralık 2018, Ankaradan Konyaya
hareket eden yüksek hızlı tren, hatta bulunan kılavuz trene
çarptı, Yenimahalle ilçesine bağlı Marşandiz
İstasyonunda meydana gelen kazada 9 kişi hayatını kaybetti,
47 kişi de yaralandı. Bu tren kazalarının önlenmesi için
İYİ PARTİ milletvekilleri olarak verdiğimiz
araştırma önergeleri, kanun tekliflerini reddettiniz. Sizi
duyarlı olmaya davet ediyoruz değerli arkadaşlar. Tren
kazalarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
İYİ PARTİ Grubumuz adına bir kez daha Allahtan rahmet,
ailelerine ve yakınlarına başsağlığı,
yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.
Bu
vefat eden ve yaralanan vatandaşlarımızın
hesabını kim verecek? Bu ölümcül kazaların bir daha
yaşanmaması için önlemler alındı mı ya da
alınıyor mu? Yine bu, kader, mukadderat diyerek geçiştirilecek
mi? Sakaryanın Pamukova ilçesindeki tren kazasında annesi
Şaziye, babası Yavuz ve 7 yaşındaki kardeşi Mevlütü
kaybeden, kendisi de ağır yaralanan 9 yaşındaki Muhammet
Aydına mahkeme tarafından 37 bin lira maddi, 70 bin lira da manevi
olmak üzere 107 bin lira tazminat ödenmesine hüküm verildi. Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Demiryolları dokuz buçuk yıl sonra yasal faiziyle birlikte 222
bin lira para ödedi.
Sayın
milletvekilleri, lütfen burada empati yapın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın Sayın Çulhaoğlu.
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dokuz
buçuk yıl sonra ödenen bu tazminat yetim ve öksüz kalan ve bugün
delikanlı olan Muhammetin yaralarını sarar mı?
Sarması mümkün mü? Tabii ki mümkün olmaz.
Bizlerin
İYİ PARTİ olarak bu facianın ve yapılan
yanlışların takipçisi olacağımızı belirtir,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çulhaoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
63üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
63üncü
madde kabul edilmiştir.
64üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 64üncü
maddesinin kanun teklifinden çıkartılmasını arz ve teklif
ederim.
Aydın
Adnan Sezgin
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi
Aydın Adana Antalya
Ayhan
Erel Tuba
Vural Çokal Yavuz
Ağıralioğlu
Aksaray Antalya İstanbul
Hayrettin
Nuhoğlu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AYDIN
ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye 2006 yılında Avrupa Akreditasyon
Birliği ve Uluslararası Laboratuvar Akreditasyon Birliği, 2007
yılında Uluslararası Akreditasyon Kurumu çok taraflı
tanıma anlaşmalarını akdetmiştir. Bu anlaşmalarla
Türkiyede Türk Akreditasyon Kurumu dışında hiçbir kurumun
akreditasyon faaliyetlerinde bulunmayacağı taahhüt edilmiştir.
Bu anlaşmalar akreditasyon yetkisinin kullanımında çok
başlılığın önüne geçilmesini amaçlamaktadır.
Ancak geçtiğimiz temmuz ayında 4 no.lu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kurulmuş olan Helal
Akreditasyon Kurumunu düzenleyen 64üncü madde kanun teklifine Komisyonda
eklenmiştir. Bu maddeye göre Türkiyede helal uygunluk değerlendirme
kuruluşlarını akredite etmek üzere yetkili tek kurum olarak
Helal Akreditasyon Kurumu görevlendirilmiştir. Oysa geçtiğimiz
günlerde kabul edilen 27nci maddede Türk Akreditasyon Kurumu bütün uygunluk değerlendirme
faaliyetlerini akredite etmek üzere tek yetkili kurum olarak
görevlendirilmiştir. Hangi ürünlerin helal uygunluğuna tabi
olduğuyla ilgili net bir tanım yapılmadığı sürece
bu iki kurum arasında yasal olarak bir yetki paylaşımı
sorunu yaşanacaktır. Ayrıca, 64üncü madde 27nci maddeye
aykırı bir düzenleme olarak gözükmektedir. 27nci maddede uygunluk
akreditasyonu yetkisinin başka kurumlarca kullanılamayacağı
belirtilirken, 64üncü maddeyle yeni bir kurum ortaya çıkartılmakta
ve 27nci maddeye aykırı bir düzenleme yapılmaktadır.
Sayın
Ticaret Bakanı 1,8 milyar Müslüman nüfusun gıda, tekstil,
eczacılık ürünleri, kozmetik gibi alanlarda helal ürün
belgelendirilmesine ilişkin talebinin giderek
arttığını, bu ihtiyacın giderilmesi için helal
akreditasyon kurumunun kurulduğunu belirtmiştir. Gıda, tekstil,
eczacılık ürünleri, kozmetik gibi alanlar dediğimizde
aslında pek çok alanda asıl yetkinin Türk Akreditasyon Kurumundan
alınarak Helal Akreditasyon Kurumuna devredileceği sonucu ortaya
çıkmaktadır. Helal akreditasyonu Batılı ülkelerde enstitü,
kâr amacı gütmeyen kuruluş veya özel şirketler üstlenmektedir.
Müslüman çoğunluğa sahip Mısırda Standardizasyon ve Kalite
Örgütünün, Fasta Normalizasyon Enstitüsünün, Birleşik Arap
Emirliklerinde ise Standardizasyon ve Ölçüm Otoritesinin birimleri
tarafından helal sertifikasyon akreditasyonu gerçekleştirilmektedir,
Malezyada da durum benzerdir. Ülkemizde ise zaten şu anda üzerinde
görüşmekte olduğumuz 27nci maddeyle düzenlenmiş ve akreditasyon
konusunda tek yetkili olduğu vurgulanan Türk Akreditasyon Kurumu varken
aynı torba kanunla Helal Akreditasyon Kurumu da yine helal sertifikasyonun
akreditasyonu konusunda tek yetkili kılınmaktadır. Bu
düzenlemelerle hem göz göre göre 2 madde arasında çelişki
yaratılmakta hem de yeni bir kurumla gereksiz bir bürokrasi
oluşturulmaktadır.
Öte
yandan, bu iki başlı düzenleme Avrupa Birliği tarafından
hazırlanan Ürünlerin Pazara Sunulmasına İlişkin
Akreditasyon ve Pazar Gözetimine İlişkin Tüzükle de
çelişmektedir. Tüzükün 15inci maddesinde şu ifade yer almaktadır:
Üye devletler birden fazla ulusal akreditasyon kuruluşuna sahip
olmamalıdırlar.
Son
olarak, hangi ürünlerin sertifikasyonunun helal akreditasyonuna tabi
olacağı da net değildir. Teklif Komisyonda görüşülürken
teklif sahibi Sayın Ziya Altunyaldız bu kurumun görev
alanının sadece gıda ürünleriyle sınırlı
olduğunu belirtmiştir. Ancak Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunda bu alana ilişkin herhangi bir
tanım bulunmamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Sezgin.
AYDIN
ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür ederim.
Dolayısıyla
bu hususlara açıklık getirilmediği takdirde 2 kurum
arasında yetki çatışması kaçınılmaz
olacaktır. Kısacası Türk Akreditasyon Kurumu ve Helal
Akreditasyon Kurumunun yapılarının ve hukuki düzenlemelerinin
yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda sunmuş
olduğumuz değişiklik önergesinde de belirttiğimiz gibi,
64üncü maddenin tekliften çıkarılması, Helal Akreditasyon
Kurumunun Türk Akreditasyon Kurumuna tabi hâle getirilmesi gerekmektedir, bu
konudaki gerekçemiz çok açıktır.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sezgin.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 64üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul Niğde İstanbul
Aydın
Özer Cavit
Arı Kemal
Zeybek
Antalya Antalya Samsun
Rafet
Zeybek Fikret
Şahin
Antalya Balıkesir
MADDE
64- 01/11/2017 tarihli ve 7060 sayılı Helal Akreditasyon Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun yürürlükten
kaldırılmış olan 3 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
MADDE
3 (1) Helal Akreditasyon Kurumu, Türkiye'de helal uygunluk değerlendirme
kuruluşlarını akredite etmek üzere yetkili tek kurum olup,
başka hiçbir tüzel ya da gerçek kişi Helal Akreditasyon Kurumunun
görev alanına giren hususlarda faaliyette bulunamaz, helal uygunluk
değerlendirme kuruluşlarını akredite edemez, helal
akreditasyonla ilgili doğrudan veya dolaylı olarak hizmet sunumuna
yönelik beyanda bulunamaz."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 64üncü maddede Helal Akreditasyon Kurumuyla ilgili bir
düzenleme yapılıyor. Özünde, Cumhurbaşkanlığı
sistemine geçişten sonra, daha 2017 yılında
çıkarılmış olan düzenlemenin bir değişik
versiyonu diyelim; o uygulamaya geçiyoruz. Ama benim burada üzerinde durmak
istediğim şu: Helal haram kavramları, önemli kavramlar. Bu
kanun ilk çıktığı zaman burada, Bakan, 36 İslam
ülkesine satışta bu yöntemle sağlanabilecek avantajlara
değinmişti. Tabii, buraya baktığımız zaman, yurt
dışına satılacak helal ürünlerle ilgili düzenlemeyi
düşünmek iyi de Türkiyede ne yiyoruz, ne içiyoruz, ne hâldeyiz; ona da
bakmak gerektiğini düşünüyorum.
23/3/2018 tarihinde en son Tarım
Bakanlığının açıkladığı listede yer
alan bazı ürünleri bu saatte sizinle paylaşayım: Köfte dana,
kuzu- etinde tek tırnaklı eti tespit ediliyor. Hazır
kıymada, kıyma harcında, kıymalı pide harcında,
kıyma kuzu etinde
Bunlar, tek tırnaklı hayvanlar at ve merkep. Bunun
yanında, kuru köftede, sebzeli pişmiş köftede, ısıl
işlem görmüş dana sucukta domuz eti tespit ediliyor. Keza sütte,
yağda, aldığımız peynirde nişasta ve bitkisel
yağ olduğu ortaya çıkıyor. Sizlere tavsiyem, Tarım
Bakanlığının sitesine girin, bunlardan bazıları
sizin çocuklarınızın da gittiği yerlerden oluşuyor.
Ama ne yazık ki bir yıldır bu konuda Bakanlığın
yapmış olduğu denetimlerle ilgili bir açıklama yok. Balda,
zeytinyağında, baharatta isotu, kırmızı biberi
boyayıp satıyorlar- enerji içeceğinde, çikolatada, bitki
çayı ve kahve ürünlerinde, takviye edici gıdalarda, süt ve süt
ürünlerinde kısacası insanlarımıza şu anda yedirilenlerin
takibi gerekiyor. Gıda ürünleri, bildiğiniz gibi merdiven altı
üretime de hızla kaymakta. Yokluk ve yoksulluğun artmasıyla
insanlarımız da ne yapsınlar ucuz buldukları bu ürünleri
alıyorlar. Ama bunun ahlaki ve vicdani sorumluluğu iktidarda. Bu anlamda
denetimlerin artırılması gerekiyor. Vatandaş helalden,
haramdan vazgeçti ne yiyecek, ne içecek, o konuda sıkıntı var.
Enflasyonun bu kadar arttığı ülkede alım gücü düşünce
doğal olarak da kalitesiz, içeriği belirsiz ürünleri de kullanmak
durumunda kalıyor. Bu anlamda, yurttaşların Bakanlığa
yapabilecekleri şikâyetlerin ötesinde, laboratuvarlarda inceleme
yapılması için gittiklerinde ücret talep ediliyor.
Aldıkları ürünün denetimi daha pahalı. Bunun için, tüm
belediyeleri ve bölge illerdeki tarım müdürlüklerini en gelişmiş
laboratuvarla donatmamız da gerekiyor. Burada liste var, farklı
şehirlerde, isimlerini okursam şaşkınlığa
uğrarsınız. Öyle işler yapılıyor ki, adını
Hicret koymuş, adam domuz etini kullanmış, Osmanlı
kavurma diyor at, eşek eti kullanmış. Bir de adını
Hicret koyuyor Osmanlı koyuyor, oradan malı götürüyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için, bu konularda
yapılması gerekenlerin olduğu bir gerçek. Doğru, Helal
Akreditasyon Kurumunun düzenlemeleriyle yurt dışına ürün
satmanın yollarını arayalım ama bu ülkede yaşayan 80
milyon insanın da yediğinin, içtiğinin içeriğini kontrol
edelim. Sağlıklı ürünlerin denetim sonunda insanlara
erişmesini sağlamanın sorumluluğunu
taşıyanların bunları açıklaması ve bir an önce de
geçen yıl mart ayından bugüne kadar yapılmayan denetim
sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor.
Biliyorsunuz bu kanunda Mecliste bir düzenleme yapıldı, ona göre de
bu konuda belli aralıklarla kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekli.
Türkiyenin bütününde olmasa da ben burada baktığım zaman,
Trakyadan Doğu Anadoluya kadar farklı illerde gerek at, eşek
gerek domuzun insanlara yedirildiğini gördüm. Bundan da bir milletvekili
olarak üzüntü duyup uyarı görevimi yapmak istiyorum.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki:
Bildiğiniz gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi, 2006 yılında,
Sayın Cumhurbaşkanı o zaman Başbakanken, domuz etinin
kasaplık hayvan olmasını bir yönetmelikle düzenledi. Onun için
bunun kasapta satılmasının artık bir mahzuru yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Gürer,
sözlerinizi bağlayın.
Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Domuz etinin
kasapta satılması Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle kabul
edildi. Eğer bunu biz yapsaydık hangi köye gitsek yurttaş
yakalardı bizi, Ya, siz domuz etini de kasaplık hayvan
yaptınız. derdi. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi yapınca
onu da size sormuyor. Onun için o anlamda bir sorun yok, düzenlemeyi
yaptınız ama ben veya bir yurttaş, böyle bir tercihi yoksa, dana
eti yiyorum diye, koyun eti yiyorum diye domuz eti yemesinin de hak ve adalet
olmadığını düşünüyorum, bunun da sizler
tarafından kabul edilecek bir durum olmadığını da
düşünüyorum.
Bu bağlamda, yapılacak düzenlemelere de
gereksinim olduğu gibi, Tarım Bakanlığının bu
anlamda sorumluluğu var. Tarım Bakanlığı denetimlerini
sıklaştırsın, kime, ne yediriliyor ne içiriliyor
bunları bir kontrol altına alsın diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gürer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
64üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
64üncü madde kabul edilmiştir.
65inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 65inci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Rafet
Zeybek Kemal
Zeybek
İstanbul
Antalya
Samsun
Aydın
Özer Emine
Gülizar Emecan Ömer
Fethi Gürer
Antalya
İstanbul
Niğde
Fikret
Şahin Cavit
Arı Mehmet
Ali Çelebi
Balıkesir
Antalya İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Çelebi. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
MEHMET
ALİ ÇELEBİ (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Korku
nedir bilmeyiz, biz dağların erleri/ Yuva yaptık göklere,
baş döndüren yerlere/ Engel tanımaz aşarız, yüce engin
dağları/ El verir uzanırız mor siyah bulutlara.
Askerliğini komando olarak yapanlar ne demek istediğimi
anladılar; Komando Andıydı bu. Yiğitler, işte böyle
inletirler dağları.
Askerlik,
kendi bedeninden sıyrılıp kendini gelecek nesillerin
varlığında bulmaktır. Asker, direnişin ve yiğitliğin
cevheridir. Bu anlamda, kurşun ve şarapnel yağmurlarında,
mayın pusularında Bir kolum fazla, bir bacağım fazla.
diyerek paramparça vatan olan, ecdat mezarını çiğnetmeden
evlatlarımızın beşiğini koruyan kahraman
şehitlerimizi saygı ve minnetle anarken yarı şehitlerimiz
gazilerimizi saygıyla selamlıyorum. Hâlen görevlerinin
başında olanlara da sonsuz selam olsun. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Güneydoğuda
görevli olan bir askerin evine mutlaka
uğramışsınızdır. Askerin eşi, çocukları
babasını unutmasın diye duvarlara boy boy babasının
fotoğraflarını koyar. Fotoğraf hep oradadır; mevsimler
gelir, geçer. Yazın ağustos sıcağında o baba
kilometrelerce yürürken teni ile atleti birleşir. Kışın ise
şöyle bir durum oluşur; onu da bir askerin, eşine mektubundan
anlatmak istiyorum, şöyle yazıyor eşine: Mevzilerimizi hep su
bastı, komple ıslandık. İnan bana, çok üşüdük, çok;
yüreğimin derinliklerine, iliklerime, beynimin en ücra köşelerine
kadar soğuğu bütün vücudumla hissettim. Annem bu hâlimi görse
ağlardı, biliyorum, çok ağlardı. Aşırı
yorgunluk, üşüme ve sinirden dolayı askerlerimden biri sinirsel
boşalıma uğradı, bağırıp
çağırıp küfretti. Ben de ona bağırdım,
kızdım; disiplinden taviz veremezdim. Sonra sabırlı ve
dayanaklı olmasını söylediğimde o bana yumuşak ve
ağlamaklı bir sesle Çok üşüyorum. Karımı,
çocuğumu da çok özledim komutanım. dedi.
Bombalar,
roketler patlar, yaralanır o asker, anası, babası, eşi
ziyaretine gelir, yüzündeki sargılardan bir dudak payı öpecek yer
bulamaz evladını. İşte, böyledir askerin hayatı.
Şimdi,
bu manada uzman çavuşlarımıza değinmek istiyorum biraz.
Uzman çavuşlarımıza sözleşmeyle görev
yaptıklarından dolayı hâlen kadro verilmemiştir. Nöbet,
izin, tayin, sağlık, kurs, ödül, sicil yönetmelikleri
bulunmamaktadır. Rütbe ve kıdem ilerlemesi yoktur. Bir
yıllık uzman çavuş ile yirmi yıllık uzman çavuş
aynı sayılmakta şu an. Aile hayatları yok. Geçici şark
hizmeti doğu görevinden sayılmadığından adaletsiz bir
durumda görev yapmaktalar. Şu an uzman çavuşlar şehit olsa cenaze
namazını kıldıracak imama 3600 ek gösterge isteniyor ama o
uzman çavuşa istenmiyor. Görev tanımları dışında
İsviçre çakısı misali çaycı, haberci, kazancı,
tuvalet, banyo temizleyicisi olarak dahi görevlendiriyorlar. Mahalle bekçisine
dahi silah veriliyor, uzman çavuşa zatî tabanca yok. Lojman hakları
çok düşük seviyede. Orduevi gibi sosyal tesislerden yararlanma
imkânları yok. Afrine giriyor, hendeğe giriyor ama orduevine
giremiyor. 6000 sayılı Kanunla yirmi-yirmi beş yıl uzman
çavuş olarak görev yapıp, yaş haddinden kaynaklı kısa
bir süre sivil memurluk yapıp emekli olanlar uzman çavuşluk özlük
hakları ve uzman erbaşları kimliklerinden yoksunlar. Yani yirmi
sene uzman çavuş görevi yapıyor, beş ay sivil memurluk
yapıyor, sonra sivil memur olarak emekli oluyor, uzman çavuş
haklarından yararlanamıyor, böyle bir mağduriyet var.
Şimdi,
bunlarla ilgili bizim verdiğimiz kanun teklifleri şunlar: Mahmut
Tanal Vekilimiz verdi kadroyla ilgili -şu an orada oturuyor- yani uzman
çavuşların kadroya geçirilmesi için kanun teklifimiz hazır. Grup
Başkan Vekillerimiz Engin Altay, Özgür Özel, Engin Özkoç 3600 ek
göstergeyle ilgili teklif verdi, hazır, komisyonda bekliyor, bunları
geçirmemiz lazım. 6000 sayılı Kanun mağdurları için de
Orhan Sümer Vekilimiz teklif verdi. Bütün sorunları çözecek kanun
teklifleri komisyonda bekliyor, çözmemiz gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, emin olun, uzman çavuşlarımız biz onlara bu
hakları verelim diye bu işi yapmıyorlar. Bu iş zaten maddi
girdilerle yapılamaz.
Dile
getirdiğim hususlar lütuf değil onlara borcumuzdur. Çünkü onlar
bağımsızlığı yaşam gereği sayan
milletimizin yiğit çocuklarıdır, çünkü onlar milletimizin
selameti için mevcudiyetini ortaya koymaktan çekinmeyen hizmet ve şeref
kitlesidir.
Yine
bir şiirle bitirelim.
Gözlerinde
on bin yıl kahramanlar var senin
Gözlerinde
bir bayrak dalgalanır, o sensin.
Kendini
var edecek o ateş yalnız sensin.
Gökle
yer yıkılmadıkça seni kim nasıl silsin.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 65inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE
65- 31/1/2018 tarihli ve 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanunun 8inci
maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(7)
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığında, terfileri 27/7/1967 tarihli ve 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 28/5/1988
tarihli ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 18/3/1986 tarihli ve
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve 10/3/2011 tarihli ve 6191
sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu hükümlerine tabi olan
personelin;
a)
Kısa süreli durdurma cezası verilmesini gerektiren hâllerde brüt
aylıklarında 1/5'i ilâ 1/4ü,
b)
Uzun süreli durdurma cezası verilmesini gerektiren hâllerde brüt
aylıklarında 1/3'ü ilâ 1/2si,
kesinti
uygulanır.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Aksaray Adana Kocaeli
Feridun
Bahşi Ümit
Beyaz
Antalya İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Teklifin
65inci maddesinin yukarıdaki şekilde değiştirilmesi teklif
edilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
65inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 65inci
madde kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
yani 16 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 65inci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat Abdullah
Güler
Denizli
İstanbul İstanbul
Semiha
Ekinci Bahar
Ayvazoğlu Metin
Yavuz
Sivas Trabzon Aydın
Bekir
Kuvvet Erim
Aydın
MADDE
66- 7068 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"Durdurma
cezalarının uygulanması
GEÇİCİ
MADDE 2- (1) Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığında, terfileri 926 sayılı Kanun, 3466
sayılı Kanun, 3269 sayılı Kanun ve 6191 sayılı
Kanun hükümlerine tabi olan personelin, 26/10/2018 tarihi ile bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih arasında, kısa süreli durdurma
cezası verilmesini gerektiren hallerde; brüt aylıklarının
1/5'i ila 1/4'ü, uzun süreli durdurma cezası verilmesini gerektiren
hallerde ise brüt aylıklarının 1/3'ü ila 1/2'si kesilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Salt çoğunlukla katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış
olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açıyorum.
Söz
talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Yeni
madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiş oluyor böylece
değerli milletvekilleri.
Herhangi
bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra
maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı
metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun
yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
66ncı
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin 66ncı maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat Abdullah
Güler
Denizli İstanbul İstanbul
Eyüp
Özsoy Bahar
Ayvazoğlu Metin
Yavuz
İstanbul Trabzon Aydın
Semiha
Ekinci
Sivas
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yok, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İlgili
madde, 27/12/2018 tarihli ve 7159 sayılı Kanunun 11inci maddesi
olarak kanunlaştığından teklif metninden
çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 66ncı madde metinden
çıkarılmıştır.
Herhangi
bir karışıklığa mahal vermemek amacıyla
görüşmelere sıra sayısında bulunan mevcut madde
numaraları üzerinden devam edilecektir. Madde numaraları
Başkanlıkça kanunun yazımı sırasında teselsül
ettirilecektir.
67nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 67nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
Niğde
İstanbul
Rafet
Zeybek Aydın
Özer Fikret
Şahin
Antalya Antalya Balıkesir
Kemal
Zeybek Cavit
Arı
Samsun
Antalya
Madde 67- 3/6/201 tarihli ve 633 sayılı
Sosyal Hizmetler Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 3üncü maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi aşağıdaki şekilde, aynı fıkrada
yer alan "20.000 Türk lirasını" ibaresi "35.000 Türk
Lirasını" şeklinde "üç" ibaresi "dört"
şeklinde ve üçüncü fıkrasında yer alan "Bakanlık"
ibareleri "Hazine ve Maliye Bakanlığı" şeklinde
değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasında yer alan
"defaten" ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
"Türk vatandaşlarının yurt
içinde konut edinimlerine destek olmak amacıyla açılacak konut
hesaplarına Devlet katkısı ödenebilir; ödenecek Devlet
katkısı sadece bir konut edinimi ile sınırlı olup,
ödenecek Devlet katkısı katılımcı bazında bu
hesaplarda biriken toplam tutarın yüzde 35' ini geçemez."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Verilen önergeyle, konut alacak
vatandaşlar için parasal katkı rakamları
artırılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin" 67nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Feridun
Bahşi Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Antalya Adana
Kocaeli
Ayhan
Erel Ümit
Beyaz
Aksaray
İstanbul
Madde
67- 3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı Sosyal Hizmetler Alanında
Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi
aşağıdaki şekilde, fıkrada yer alan "20.000"
ibaresi "25.000" şeklinde, "üç" ibaresi
"dört" şeklinde ve üçüncü fıkrasında yer alan
"Bakanlık" ibareleri "Hazine ve Maliye
Bakanlığı" şeklinde değiştirilmiş ve
üçüncü fıkrasında yer alan "defaten" ibaresi madde
metninden çıkarılmıştır.
Türk
vatandaşlarının yurt içinde konut edinimlerine destek olmak
amacıyla açılacak konut hesaplarına Devlet katkısı
ödenebilir; ödenecek Devlet katkısı sadece bir konut edinimi
sınırlıdır ve Devlet katkısı katılımcı
bazında bu hesaplarda biriken toplam tutarın yüzde 25'ini geçemez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin
67nci maddesinin yukarıdaki şekilde değiştirilmesi teklif
edilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
67nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 67nci
madde kabul edilmiştir.
68inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 68inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Kemal
Zeybek
İstanbul Niğde Samsun
Fikret
Şahin Emine
Gülizar Emecan Aydın
Özer
Balıkesir İstanbul Antalya
Kani
Beko Cavit
Arı
İzmir Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Kani Beko konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Beko. (CHP sıralarından alkışlar)
KANİ
BEKO (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
teklifinin ilgili maddesiyle merkezî yönetim tarafından belediye
sınırları içerisinde belediyelerin görev alanlarında kalan
teleferik, metro ve şehir içi raylı sistem gibi
yatırımların maliyet bedeli üzerinden mülkiyet devir
şartı gerekmeksizin düzenlenecek protokollerle yerel yönetimlere
devredilmesine imkân sağlanmaktadır.
Ayrıca,
merkezî yönetim bütçesinden yerel yönetimler için yapılan metro ve
raylı sistemlerin devir sonrasında bu bedellerin belediye
paylarından mahsup edilerek tahsiline ilişkin usul ve esasların
Cumhurbaşkanı tarafından düzenleneceği teklif edilmektedir.
Belediyeler arasında ayrımcılık ve
kayrımcılık uygulamalarının olduğu bu dönemde,
üstelik 2019 mahallî seçimlerine bu kadar kısa bir süre kala böylesi bir
yetkinin Cumhurbaşkanına verilmesi anayasal açıdan bazı
sakıncaları da içermektedir.
Bu düzenlemeyle, partili olan Cumhurbaşkanına
herhangi bir kritere tabi olmaksızın belediyeler açısından
kesinti tutarlarını belirleme yetkisi verilmektedir. Getirilen
düzenlemede, Cumhurbaşkanı tarafından karar verilecek kesinti
oranının hangi kriterler ölçüt alınarak tespit edileceği
ortaya maalesef konulmamıştır. Bu durum, Cumhurbaşkanının
mensubu olduğu partinin yönettiği belediyeler ile diğer
partilerin yönettiği belediyeler arasında ayrımcı bir durum
ortaya koymuştur. O nedenle bu düzenleme, Anayasanın eşitlik
ilkesi ve ayrımcılık yasağını düzenleyen madde
10a aykırı uygulamalara da neden olabilecektir.
Ayrıca, Anayasanın 104üncü maddesinde
Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ayrıntılı
olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla bu düzenlemede yer alan
hüküm, Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini de düzenleyen
ilgili maddeye de aykırıdır. Muhalefet partilerinin bu
kapsamdaki belediyelerin seçimleri kazanması durumunda gelir
paylarının yüksek tutulması suretiyle
çalıştırılmamasına ve başarısız
yapılmasına neden olabilecek bu düzenlemeyi kabul etmek kesinlikle
mümkün değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu,
belediyeleri vesayet altına almak demektir.
Diğer partilere mensup belediyeleri kontrol ve
baskı aracı olarak kullanabilecek bir düzenlemedir. Daha önce
Bakanlar Kurulu belirliyordu. denebilir ancak Cumhurbaşkanının
kural koymaması gerekirken kuralı koyan yasama yani Türkiye Büyük
Millet Meclisi kesinlikle olmalıdır.
İlgili maddeye objektif kriterler eklenmeli,
Cumhurbaşkanınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde ibaresi
kesinlikle maddeden çıkarılmalıdır.
Bu madde vesilesiyle geçtiğimiz günlerde gündeme
gelen İZBAN greviyle ilgili süreç hakkında da birkaç cümle dile
getirmek istiyorum. İZBAN, İzmirde şehir içi
ulaşımın yükünü çekiyor. Aliağa-Selçuk arasındaki 136
kilometrelik banliyö hattında her gün binlerce kişi yolculuk
yapıyor. En başından bu yana takip ettiğim süreçte,
işçilerin çok da afaki taleplerinin olmadığını
biliyorduk. İZBANda çalışan işçi kardeşlerimin
yarısının yoksulluk, yarısının da açlık
sınırında çalıştığını bir kez daha
sizlere ifade etmiştim. Ankarada İzmir milletvekilleriyle bir
değerlendirme yaptık. Ulaştırma Bakanıyla görüşüp
İzmirin on ilçesinden geçen en büyük toplu taşım aracı
olan İZBANın günde 500 bine yakın yolcu
taşıdığını, eğer grev başlarsa
ulaşımın sekteye uğrayacağını buradan
sizlerle paylaşmıştım. İşçi kardeşlerimin
sosyal ve sendikal hakları derhâl verilmeli diye kendisine de
söylemiştim. Hemen toplu iş sözleşmesiyle sorunu çözelim.
demişti ancak sonrasında Sayın Bakandan bir daha ses seda
çıkmadı. Bu sorunun asıl sorumlusu Ulaştırma Bakanlığıdır,
AKP iktidarıdır.
Yeni
teklifler gündeme geldi, biz de bu konuyla ilgili pek çok çalışma
yaptık ancak mesele bir türlü çözülmedi. Aksi bir durum
yansıtılmaya çalışıldıysa
İşçi
kardeşlerimin sosyal ve sendikal haklarını kazanması tabii
ki en büyük isteğimiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu
süreçte yapılması gereken, 25inci gününde işçilerin grev
hakkını gasbetmek değil, İzmir Büyükşehir Belediyesi
ile Ulaştırma
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Beko, buyurun.
KANİ
BEKO (Devamla) Bu süreçte yapılması gereken
Grevin 25inci
gününde, Ulaştırma Bakanı ile İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanının bir araya gelip iş
barışını da sağlayarak, işçilerin, ekonomik,
demokratik, siyasi, sosyal haklarını vererek bu toplu iş
sözleşmesini yapmaları gerekliydi ama maalesef işçi
arkadaşlarımızın 25inci gününde grev hakları
gasbedildi. Bu konuyla ilgili, bu yapılan grev hakkının
gasbedilmesini buradan bir kez daha kınıyorum ve bundan sonraki
yapılacak olan çalışmalarda da sizlere başarılar
dilerim.
Hepinize
iyi akşamlar diliyorum. Sağ olun, var olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Beko.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 68inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan
Aksaray
Adana
Kocaeli
Ümit
Beyaz Feridun
Bahşi
Antalya Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
68inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
68inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
68inci madde kabul edilmiştir.
69uncu
madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 69uncu maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Ömer
Fethi Gürer Emine
Gülizar Emecan
İstanbul
Niğde
İstanbul
Aydın
Özer Fikret
Şahin Rafet
Zeybek
Antalya
Balıkesir
Antalya
Kemal
Zeybek
Samsun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
teklifinin 68'inci maddesiyle merkezi yönetim tarafından belediye
sınırları içerisinde belediyelerin görev alanlarında kalan
teleferik, metro ve şehir içi raylı sistem gibi
yatırımların maliyet bedeli üzerinden mülkiyet devir
şartı gerekmeksizin düzenlenecek protokollerle yerel yönetimlere
devredilmesine imkân sağlamaktadır.
Kanun
teklifinin 69uncu maddesiyle 68inci maddenin geriye yürütülerek bu maddenin
yayımı tarihi itibarıyla hâlihazırda işletmesi
devredilmiş olan projelerin bu maddenin yayımı tarihinden önce
hesaplanan yönteme göre ödenmeyen bakiye tutarlarını da
kapsayacağı, bu maddenin yayımı tarihinden önce bu projeler
kapsamında kısmen veya tamamen ödenmeyen tutarların bu maddenin
yayımı tarihinden itibaren yüz seksen gün içinde Hazine ve Maliye
Bakanlığının TC Merkez Bankasındaki ilgili
hesabına defaten aktarılması hususu düzenlenmektedir.
Belediyeler
arasında ayrımcılık ve kayırmacılık
uygulamalarının olduğu bu dönemde, üstelik 2019 mahalli
seçimlerine dört ay kala böylesi bir yetkinin
Cumhurbaşkanlığına verilmesi anayasal açıdan bazı
sakıncaları da içermektedir.
Muhalefet
partilerinin bu kapsamdaki belediyelerinin seçimleri kazanması durumunda
gelir paylarının yüksek tutulması suretiyle
çalıştırılmamasına ve başarısız
yapılmasına neden olabileceği ve keyfî ve subjektif kullanmaya
elverişli olduğundan bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 69uncu maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Ümit
Beyaz Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Kocaeli İstanbul Adana
Ayhan
Erel Feridun
Bahşi
Aksaray Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
69uncu
maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
69uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
69uncu
madde kabul edilmiştir.
70inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 70inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Kemal
Zeybek Fikret
Şahin
İstanbul Samsun Balıkesir
Aydın
Özer Ömer
Fethi Gürer
Antalya Niğde
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Sayın Başkan, bu önergeyi çekiyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge çekilmiştir, tamam.
Diğer
önergeyi okutuyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 70inci maddesinin (d) bendinin Diğer hükümleri
yayımı tarihinden on gün sonra, şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Lütfü
Türkkan
Adana Aksaray Kocaeli
Fahrettin
Yokuş Ümit
Beyaz
Konya İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
70inci
maddesinin (d) bendinin Diğer hükümleri yayımı tarihinden on
gün sonra, şeklinde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 70inci maddesinin
birinci fıkrasına (a) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki (b) bendinin eklenmesini ve diğer bentlerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklifi ederiz.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat Recep
Özel
Denizli İstanbul Isparta
Mihrimah
Belma Satır Şahin
Tin
İstanbul Denizli
b)
6 ncı maddesi, 11 inci maddesiyle 926 sayılı Kanunun geçici
45.inci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan
değişiklik, 57 nci maddesi ve 60 ıncı maddesi 1/1/2019
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Vergi
muafiyetinin geçerlilik süresi 1/1/2019 tarihi itibarıyla dolmuş
olduğundan 6ncı maddenin 1/1/2019 tarihinden itibaren
uygulanmasını sağlayacak ekleme yapılarak tanınan
vergi muafiyetinin uygulanmasına yönelik yasal boşluğun
doğmaması ve uygulamanın devamlılığının
sağlaması amaçlanmıştır.
Ayrıca
Millî Savunma Bakanlığında görevli askerî hâkimlerin ilave
tazminat alarak emekli olmalarına ilişkin düzenleme 1/1/2019 tarihi
itibarıyla dolmuş olduğundan kanunun yürürlük tarihi ile bu
tarih arasında boşluk oluşmaması sağlanarak bu
şekilde ortaya çıkabilecek sorunların önüne geçilebilmesi
amaçlanmıştır.
Diğer
taraftan kira artışlarında esas alınacak oranlara
ilişkin olarak yapılan değişikliklerin 2019
yılının tamamında uygulanabilmesine imkân
sağlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmiştir.
70inci
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
70inci madde kabul edilmiştir.
71inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır aynı mahiyette, bu önergeleri
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (2/1369) esas numaralı "Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 71inci maddesinin "Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı
tarafından yürütülür şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Lütfü
Türkkan Ümit
Beyaz
Adana Kocaeli İstanbul
Ayhan
Erel Feridun
Bahşi
Aksaray Antalya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Aydın
Özer Ömer
Fethi Gürer
İstanbul Antalya Niğde
Cavit
Arı Emine
Gülizar Emecan Fikret
Şahin
Antalya İstanbul Balıkesir
Rafet
Zeybek Kemal
Zeybek
Antalya Samsun
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeleri
okutuyorum.
Gerekçe:
71inci
maddesinin "Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından
yürütülür şeklinde değiştirilmesi gerekmektedir.
Gerekçe:
Madde
metninin daha iyi anlaşılır olması için bu önerge
verilmektedir.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
71inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
71inci
madde kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, böylece üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
teklifin tümünün oylaması açık oylama şeklinde
yapılacaktır. Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, pusula verenler lütfen salondan ayrılmasınlar,
ihtiyaç hâlinde onları burada teyit etmek için okuyacağız.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7
Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 270
Kabul : 232
Ret : 38 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Emine
Sare Aydın Yılmaz Rümeysa
Kadak
İstanbul İstanbul
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.
Alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 17 Ocak 2019 Perşembe
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 02.18