TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
49uncu
Birleşim
6
Şubat 2019 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanununun ek 1inci maddesi gereğince siyasi partilere yapılacak
olan devlet ödeneğine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, polislerin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Akça Koca Beyin ölümünün 691inci yıl dönümüne
ve Kocaelinin tarihine ilişkin gündem dışı
konuşması
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, bilimsel ve teknik verilerden uzak yöntemlerle kullanıma
açılan Adana-Karataş yolunun can almaya devam ettiğine
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, halkın ekonominin iyi yönetilememesinin
hesabını 31 Mart yerel seçimlerinde soracağına ilişkin
açıklaması
3.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, işçilerin yargıda
yaratılan yandaş ve vicdansız hukuk anlayışı
karşısında emeklerinin karşılığını
alabilmek için ne yapmak gerektiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
4.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, yoğun bakım ünitelerindeki yatak sorununun
çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, esnafın sorunlarının
arttığına ve seslerini AKP iktidarının
duymasını beklediklerine ilişkin açıklaması
6.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, zeytinciliğin gelişmesi
konusunda katkı sağlanmasını bekleyen sanayici ve
üreticilerin yemeklik yağa atık yağ vergisi getirilmesine izin
verilmemesini istediğine ilişkin açıklaması
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 12 Şubat
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun
99uncu yıl dönümünün bir hafta süreyle kutlandığına
ilişkin açıklaması
8.- Bartın Milletvekili
Aysu Bankoğlunun, Türk Hava Yollarının Zonguldak Havalimanından
Almanyanın Düsseldorf kentine uçak seferi düzenleyen Alman hava yolu
şirketinin iflas etmesiyle oluşan mağduriyetin giderilmesi için
yurt içi ve yurt dışı uçuşlarına başlaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Ali Şekerin, Türkiyede artan bireysel silahlanmayla
mücadele edebilmek için çözüm üretilmesi ve sağlıkta şiddet
yasasının çıkarılması gerektiğine,
İstanbulun yağmalanmasına devam edildiğine ilişkin
açıklaması
10.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, iş akitleri feshedilen Adıyaman
ili Besni ilçesindeki BETAŞ Tekstil Fabrikası işçilerinin
hakları ödeninceye kadar olayın takipçisi olacaklarına
ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Cumhur İttifakı adaylarının
milletin gönlünü kazanarak 31 Mart yerel seçimlerinde ipi
göğüsleyeceğine ilişkin açıklaması
12.- Bursa Milletvekili
Yüksel Özkanın, Bursa ili Yenişehir ilçesinde tesis edilecek olan
TSE Otomotiv Test Merkezinin kamulaştırılmasından
başka neden hiçbir adım atılmadığını ve son
durumun neden kamuoyuyla paylaşılmadığını,
kamulaştırmayla ilgili herhangi bir mağduriyetin söz konusu olup
olmadığını Sanayi ve Teknoloji Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
13.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, 9 Şubat Milliyetçi Hareket Partisinin
kuruluşunun 50nci yıl dönümünü kutladığına
ilişkin açıklaması
14.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, on altı yıldan bu yana
Cumhurbaşkanının önderliğinde eğitimde devrim
yaşandığına, 2018-2019 eğitim öğretim
yılının ikinci döneminde öğrenci, öğretmen ve
eğitim camiasına başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Mersin ve Antalya başta olmak üzere bölgede
yaşanan sel, hortum ve fırtına nedeniyle zarar gören turfanda
sebze meyve üreticilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine,
hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
16.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Kuşadası Limanının eski potansiyeline
kavuşması ve esnafın durumunun iyileştirilmesi için
çalışma yapılıp yapılmadığını
Kültür ve Turizm Bakanından, Kuşadası esnafına özel kredi
ve teşvik projesinin olup olmadığını Hazine ve Maliye
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
17.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 6 Şubat Osman Bölükbaşına ölümünün
17nci yıl dönümünde AIlahtan rahmet dilediğine, 5 Şubat Gulca
katliamının 22nci yıl dönümünde şehit Uygur Türklerini
rahmetle yâd ettiğine, Gebze ve Darıcadaki hastanelerde yaşanan
çocuk doktoru sorununun giderilmesi için çalışma yapılıp
yapılmadığını Sağlık Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
18.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 6 Şubat Osman Bölükbaşına
vefatının 17nci seneidevriyesinde AIlahtan rahmet dilediğine,
9 Şubat Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 50nci yıl dönümü
vesilesiyle başta Alparslan Türkeş olmak üzere dava şehitlerini
rahmetle yâd ettiğine, KİTlerde çalışan taşeron
işçilerin kadro imkânına kavuşması hususunda gerekli
çalışmanın yapılmasını arzu ettiklerine
ilişkin açıklaması
19.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Türkiyede sorunlu yargı sisteminin hızla
geliştiğine, Sedat Pekerin AKPyle bağlantısının
olup olmadığını ve tehditler savuran, iç savaş
çağrısı yapan bu kişinin tutuklanmamasının
nedenini öğrenmek istediğine, Hakkâri Milletvekili Leyla Güvenin
mevcut hukuka uyulması talebinin karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Cumhurbaşkanının Meclise
geldiği günler Cumhurbaşkanlığı Koruma Hizmetleri
Genel Müdürlüğüne bağlı ekiplerin Meclisi işgal ederek
milletvekillerine terör estirilmesini kabul etmelerinin mümkün
olmadığına ve ekonominin kuralları olduğuna
ilişkin açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, milletin tepesinde güç kullanmak gibi
düşüncelerinin söz konusu olmadığına ve ülke ekonomisini
tefecilere teslim etmediklerine ilişkin açıklaması
22.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Taytakın, amaçlarının Afyonkarahisar ilini
futbol takımlarının kamp merkezi hâline getirmek olduğuna
ilişkin açıklaması
23.- Adana Milletvekili
İsmail Koncukun, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun, Adana Milletvekili İsmail Koncukun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 723üncü haftada Cumartesi
Annelerinin Serdar Tanış ile Ebubekir Denizin akıbetini
öğrenme taleplerine kulak verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun 41 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Sinop Milletvekili
Barış Karadenizin, Sinop ili Gerze ilçesindeki balıkçı
barınaklarında çıkan yangında meydana gelen hasarın
giderileceği düşüncesiyle ilgililere teşekkür etmek
istediğine ilişkin açıklaması
28.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Şule Çetin ölümüyle ilgili davadaki
Adli Tıp Kurumu raporuna ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun 41 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, bireysel silahsızlanma mücadelesi veren
Umut Vakfı Kurucu Başkanı Nazire Dedemanın vefatı
nedeniyle yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin açıklaması
31.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, hayatını kaybeden Umut Vakfı Kurucu
Başkanı Nazire Dedemana Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve arkadaşları
tarafından, Millî Eğitim Bakanlığının,
Danıştayın Andımızla ilgili vermiş olduğu
kararı uygulamamakla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 28inci maddesi ile 52nci maddesini ihlal etmekle yargının
kararları yerine getirilmemiş olup Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu
açıkça ortadadır. Sorunların çözümü için gerekli
araştırmaları yapmak amacıyla 6/2/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan tarafından,
derinleşen ekonomik krizin önüne geçilmesi için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla 6/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 25 milletvekili tarafından,
Yusufelinde yaşanan çeşitli sorunların incelenerek ilçe
halkının talepleri doğrultusunda sorunların giderilmesi
için gerekli çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 17/1/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/890) ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Şubat 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
V.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili
Nevzat Şatıroğlu ve 6 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1410) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 41)
VI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Muğla Milletvekili Mürsel Albanın, Bodrum Kissebükündeki
bir otel yatırımına ve şahsına yönelik iddialara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoyun
cevabı (7/7707)
6 Şubat 2019
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
49uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Siyasi Partiler
Kanununun ek 1inci maddesi gereğince siyasi partilere yapılacak
olan devlet ödeneği hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Hayrettin Nuhoğluna aittir.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun,
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun ek 1inci maddesi
gereğince siyasi partilere yapılacak olan devlet ödeneğine
ilişkin gündem dışı konuşması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2820 sayılı
Siyasi Partiler Kanunu ek 1inci madde devlet yardımını,
hepimizin bildiği hazine yardımını düzenlemektedir. Bu
kapsamda, 24 Haziran milletvekilliği genel seçimlerinde hazine
yardımı almaya hak kazanmış bir parti olarak gerekli
mercilere bu ödeneği almak için yaptığımız müracaatlar
ve orada karşılaştığımız durumları
sizlerle paylaşmak için söz aldım.
Değerli arkadaşlar, biz dilekçemizi
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığına verdik. Bu Başkanlık kendi görev
alanına girmediği gerekçesiyle Hazine ve Maliye Bakanlığına
gönderdi müracaatımızı. Bakanlığın Destek
Hizmetleri Daire Başkanlığı da Bütçe ve Mali Kontrol Genel
Müdürlüğüne gönderdi. O Genel Müdürlük Ekonomik Hizmetler Dairesine
gönderdi. Bu Daire de başvurumuzu İlhan Konuk isimli bir personele
havale etti. Bu personel hiçbir inceleme yapmadan dosyayı
kapatmış ve dilekçemizi sürekli saklama kategorisinde saklıya
almıştır. Doğrusu, saklıya almak ne demektir ben ilk
defa öğrendim, belki bilenleriniz vardır. Saklıya almanın
anlamı şuymuş: Evrak içeriğini kendisinden başka
kimsenin görmemesi. Zaten bu memur, oraya giden bizim hukukçu
arkadaşımıza hazine yardımının partimize
ödenmeyeceğini, tayini çıktı çıkacağı için de
evrakı başkasının görmemesi için saklıya aldığını
açıkça söylemiştir. Bu işlemden birkaç gün sonra da
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığına
müdür olarak atanmıştır zaten. Geçen hafta, yani ocak
ayının son günlerinde partimizi temsilen hukukçu
arkadaşımız gene bu arkadaşımızı, bu
personeli ziyarete gitmiş ve dilekçemizin akıbetini sormuştur.
Sümen altı edildiğini tekrarlamış, ısrarlar üzerine,
bu hafta içinde genel müdüre sunulacağını söylemiştir ama
şu ana kadar böyle bir durum gerçekleşmemiştir. Biz bunu sonuna
kadar takip etmeye elbette devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, hak edilmiş bir
ödemenin engellenmesi sadece kanuna aykırı değil, aynı
zamanda İYİ PARTİ olarak faaliyetlerimize karşı bir
tavır almak anlamına geliyor. Hazine yardımı almaya hak
kazanmış diğer partiler bu yardımı almışken
İYİ PARTİnin bundan mahrum edilmesinin hiçbir makul izahı
olamaz. Kuruluş aşamasında başlayan engelleri aşa
aşa bugünlere gelen İYİ PARTİ, bir ihtiyaçtan
doğduğu için, Türk siyasetinde yeni bir umut oluşturarak
kısa zamanda milletimizin gönlünde yer bulmuştur. Elbette seçim
meydanlarında çok sık duyulan Alternatif yok ki, başka kim var,
hangi partiye oy verelim? sorularının
karşılığında bir İYİ PARTİ ortaya
çıktı. Bunu istemeyenlerin kimler olduğunu bu Mecliste bulunan
herkes elbette biliyor ama İYİ PARTİ, bugüne kadar engelleri
aştığı gibi bu engeli de aşacak ve hak ettiği
devlet yardımını alacaktır. Ama bizim temennimiz ve
beklentimiz, yargıya başvurmadan bu sorunun çözülmesidir. Bunu
Türkiye Büyük Millet Meclisiyle, buradaki değerli milletvekilleriyle
paylaşmak istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
polislerin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
polislerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Tabii, bugün, polislerin sorunlarını dile
getirmek için gündem dışı söz aldım. Polis, devletin
millete uzanan koruma ve yardım elidir. Polis devletin emrinde ve
halkın hizmetinde olan, aynı zamanda devlet ile millet arasında
tanzim ve bir düzenleme müessesidir.
Bugün, iktidar tarafından en çok seçim
malzemesi yapılan ve en çok umut verilip kandırılan meslek grubu
olan polislerden bahsedeceğim ben. Ekmeğini hayatını
tehlikeye atarak çıkaran güvenlik güçlerimizin maddi ve manevi tatmine
ulaşamadığı AK PARTİ iktidarında, polis, âdeta
Hükûmetin görevlisi hâline getirilmiştir. Olağanüstü hâl dönemlerinde
ailelerinin yüzünü göremeyen polislerimiz için, günlerce eve uğramadan
çalışan polislerimiz için mesai artık bir yaşam tarzı
olmaktadır. Polisler ayda ortalama iki yüz kırk saat
çalışıyorlar. Türkiye'nin içinde bulunduğu görev, risk ve
sorumlulukları ile çalışma koşullarının
yanında, ek görev haricinde çalışan polis memurları ayda üç
yüz yirmi saat mesai yapmakta, ek görevleri eklendiğinde bu, dört yüz
saate ulaşmaktadır. Daha kötüsü, gece ve gündüzü birbirine
karıştırmakta, aile ve sosyal çevreleriyle ilişkileri
zayıflamaktadır. Polisin tüm sosyal ve aile yaşamını
etkileyen çalışma koşulları ve görevle ilgili
sorumlulukları göz ardı edilmemelidir. Polis ne istiyor sorusunun
cevabını somutlaştırmadan bu sorunu çözmek mümkün
değildir.
1) Yirmi beş yıl hizmet eden polisin en
düşük devlet memuruyla aynı maaş üzerinden değil, meslekte
aldığı maaş üzerinden emekli edilmesini istiyor.
2) Polisin çalışma şartları amir
ve müdürünün iki dudağının arasında olmamalıdır,
ikinci bir emir kavramı ortadan kaldırılmalıdır,
polisin de insan olduğu unutulmamalıdır.
3) Liyakat usulünün yerle bir edildiği Emniyet
teşkilatında, başka bölümlerden mezun olan, mesleğini
yapamamış olanlar, altı aylık eğitimle
yardımcı komiser olanlar, işi bilmedikleri için polis memuruna
mobbinge varan uygulamalarda bulunuyor.
4) Toplumun huzur ve güvenliğini emanet
ettiğimiz polislerin hak ettikleri ücretlendirme için ek göstergelerinde
bir düzenleme yapmak gerekmektedir. Polisler ek göstergelerinin 3600
olmasını istiyor. Polislerin çözülmesini en çok istediği sıkıntı
ek gösterge sorunudur. Polis teşkilatında lise mezunu polisler yok
sayılmış durumda. Mesleğe sonradan giren -meslek içinde-
yüksekokul ve üniversite mezunu olanların ek göstergeleri 3000
yapıldı ancak lise mezunu olan polislerin ek göstergesi 3000
yapılmadı. Tahsil farkı gözetmeden, ek göstergenin adil olarak
tıpkı Jandarmada olduğu gibi polisler arasında da
ayrım yapılmadan verilmesi gerekmektedir.
5) Polislerimizin özlük haklarının
Jandarmanın özlük haklarıyla eşitlenmesi gerekmektedir. Bundan
tam üç yıl öncesi, 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
Jandarma teşkilatının sivilleştirilmesi, Emniyet
teşkilatı ile Jandarma teşkilatının eşitlenmesi
amaçlanmış idi ancak yasalar nezdinde eşitlediğimiz jandarma
ile polisin özlük hakları eşitlenmemiştir. Yani ikisi de
şehit oluyor, ikisi de ağır şartlar altında
çalışıyor, ikisi sayesinde bu ülkenin güvenliği
sağlanıyor ancak 2 kurum arasında mali eşitlik yok. Terör
tazminatının belirlendiği yılların ocak aylarında
sürekli uçuk rakamlardan bahsedilir ancak bu anlamda adil bir düzenleme
yapılmamış durumda. İstanbul ili içerisinde terör
tazminatı 275 TL olarak veriliyor.
6) Polise görev esnasında verilen kumanyalar
yetersiz. Kantin usulü, bir çocuğun doyabileceği miktarda kumanya
veriliyor.
7) Polis memurları yirmi dört saatinin üçte 2sini
çalışarak geçiriyor, fazla mesai artık polisin yaşam
tarzı oldu. Bir polisin fazla mesaileri hesaplanırsa memurun 2-3
maaşına denk gelir. Polise ek gösterge tazminatı verilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Özür dilerim,
bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) 8) Polisin olmazsa
olmazı şu kelepçeleri polis kendi parasıyla alıyor
değerli arkadaşlarım. Bunu kendi parasıyla
aldığını biliyor musunuz? Devlet her polise kelepçe
vermiyor. Örneğin, Terörle Mücadeleye veriliyor, Çevik Kuvvete bu kelepçe
veriliyor ancak çoğu birime bu kelepçe verilmiyor. Kelepçenin yanı
sıra, polisin kullandığı şu montu, yine monta veya
kazağa taktığı şu armaları polis yine kendi
cebinden alıyor ve aynı zamanda, bazı birimlerde, polis,
kullandığı şu copları yine aynı şekilde
kendi parasıyla alıyor.
Bu şekilde, devlet bürolarında
çalışan polis memurlar var. Bu memurlar göreve gönderildikleri zaman
deniliyor ki: Şu yeleği kendi paranla al, nereden bulursan bul,
kelepçeyi nereden bulursan bul ama yeleği de sivil giyindiği zaman
giymek zorundasın. Bu zorunluluğu getiriyor. Mademki sivil olarak
polisi göreve gönderiyorsa devletin, polisin bu teçhizatını, bu malzemesini
de temin etmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım, özür diliyorum.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) 9) Polisler için bir
başka sıkıntı da POLSAN. POLSAN çok önemli bir kurum.
POLSANa üyelik daha önce ihtiyariydi, yasayla bu zorunlu hâle getirildi.
Mademki Jandarmayla eşit hâle getirildi, OYAKta verilen tazminat
miktarları daha yüksek, kredi oranları daha yüksek ve faizleri daha
düşük ama POLSANdaki gerek faiz ve gerekse de verilen kredi oranları
polisin aleyhine bir durum teşkil etmekte.
Yani Emniyet mensuplarımızın ek
göstergelerinin iktidar için bir gurur meselesi olması gerekirken iktidar
burada üç maymunu oynamaktadır. Halkın huzuru polisin gururudur,
peki, polisin huzuru neden kimsenin umurunda değildir? İktidarın
değil halkın polisinin varlığı güvenli ve huzurlu bir
toplum için önemlidir. Jandarma ile polis arasındaki yasal
eşitliği sağladık ancak özlük haklarındaki
eşitliği sağlamadık. Özlük haklarındaki
eşitliğin sağlanmaması, aynı kuruma bağlı
iki birim, aynı görevleri yaptıkları hâlde iki birim
arasındaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla) Vatandaşın huzur
ve selameti için görev yapan gerek polis teşkilatımıza gerek
Jandarma teşkilatımıza aynı yasaya tabi oldukları
için, aynı görevleri yaptıkları için, yasal anlamda aynı
bakanlığa bağlı oldukları için, biri belediye
sınırlarının içerisinde, biri belediye
sınırlarının dışında görev
yaptığı için eşit haklar, eşit özlük hakları
verilmesi gerekirken Jandarmaya verilen hakların polise verilmemesi bir
eşitsizliktir, bir insan hakkı ihlalidir, bir adaletsizliktir. Bu
uygulamaya derhâl son verilerek eşitliğin sağlanmasını
talep eder ve Sayın Başkana bu toleranslı
davranışından dolayı da çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunarım.
İyi çalışmalar diliyorum hepinize.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Akça Kocanın ölümünün 691inci yıl dönümü ve Kocaelinin tarihi
hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili İlyas Şekere aittir.
Buyurun Sayın Şeker. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Akça Koca
Beyin ölümünün 691inci yıl dönümüne ve Kocaelinin tarihine ilişkin
gündem dışı konuşması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Kocaeliye ismini
veren Akça Kocanın 681inci ölüm yıl dönümü ve Kocaelinin tarihi
konusunda söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tarihçi Âşıkpaşazadeye göre, Akça
Kocanın ailesi Kayı boyundan olup Ertuğrul Gaziyle birlikte
Horasandan Erzurum yoluyla Ankara bölgesine, oradan da Söğüt
tarafına gelmişlerdir. Söğütten Sapancaya, oradan
Kandıraya kadar Sakarya Nehri boyunca fetihlerde bulunan ve Kocaeliye
ismini veren Akça Koca, Osmanlının kurucu beyleri Ertuğrul
Gazi, Osman Gazi ve Sultan Orhanın silah arkadaşı ve
yoldaşıdır. Osman Gazi, oğlu Orhan Gaziyi Sakarya boylarında
fetihlere gönderirken yanına Akça Kocayı ve diğer alpleri de
yardımcı olarak görevlendirmiştir. Osmanlı tarihi
yazarlarından İsmail Hakkı Uzunçarşılı Akça Koca
ise Osmanlı Devletinin kuruluşunda hizmeti görülen aşiret
beylerinden olup Osman Gazinin silah arkadaşıdır. diye ifade
etmektedir.
1326 yılında Sakaryanın
batısına akınlar düzenleyen Akça Koca, Kandıra
Aramanı, Kandıra Kalesini, Akmeşe bölgesini ve Sapanca Gölü
çevresini fetheder. Akça Kocanın göstermiş olduğu kahramanlık
nedeniyle Orhan Gazi bu bölgeye Koca ili adını verir ve idaresini
Akça Kocanın yönetimine bırakır. 1326da Kandıranın
fethiyle adını tarihe Kandıranın Fatihi olarak
yazdıran Akça Koca, Kandıra bölgesini sever, buraya yerleşir ve
Nikomedia yani İzmit için yapacağı akınlarda burayı üs
olarak kullanır.
Değerli milletvekilleri, Osmanlı
Beyliği topraklarını Sakarya Nehri boyunca genişleten ve
ilk defa Karadenize ulaştıran Orhan Gazi ve Akça Koca olmuştur.
Akça Koca, Konuralp ve Abdurrahman Gaziyle Samandıra ve Aydos Kalesini
de fethetmiştir. Akça Kocanın asıl hedefi Nikomedia yani
İznikmid yani İzmiti fethetmektir ancak ömrü vefa etmez, 1328
yılında, 94 yaşlarında vefat eder, mezarı Kandıra
Babaköy yakınlarındaki Baba Tepesinde bulunmaktadır. Akça
Kocanın vefatı sonrası ailesinin büyük bir kısmı
Gebze bölgesine taşınır. Akça Kocanın oğlu İlyas
Bey Gebzede ilim ve irfanla meşgul olur, Gebzede bilimin
gelişmesine ön ayak olur; cami, zaviye, kitaplık, tekke, medrese,
mektepler yaptırır; hâlen ismiyle anılan cami, cadde ve resmî
kurumlar bulunmaktadır. İlyas Beyin oğlu Fazlullah da Gebzede
kadılık ve vezirlik görevlerinde bulunur, bilimin gelişmesine ön
ayak olur. Her ikisinin de mezarları Gebzede bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Akça Kocanın Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi
dönemlerini de görmesi, yaşaması, Osmanlı Devletinin
kuruluşu aşamasına şahitlik etmesi ve devletin kurucu
iradesini oluşturan alp ve sultanlarla birlikte mücadele vermiş bir
kişi olması bakımından tarihimizdeki önemli bir
şahsiyettir. Akça Koca ölümünden önce İzmitin fethi için vasiyette
bulunur ve bu vasiyeti Orhan Gaziye iletilir. 1337 yılında Orhan
Gazi Abdurrahman Gaziyle birlikte Nikomediayı yani İznikmidi yani
İzmiti fetheder ve Akça Kocanın vasiyeti de yerine getirilmiş
olur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orhan Gazi, Akça Koca ve arkadaşlarının
gerçekleştirdiği İzmit ve diğer fetihler sonunda
İstanbul Boğazından Düzcenin batısındaki Melen Çayı
arasına kadar olan yarımadanın tamamı Koca ili
sancağı olarak adlandırılır. Akça Koca ölünce Koca
ili sancağının yönetimi 1337de Orhan Gazinin oğlu Gazi
Süleyman Paşaya verilir ve Koca ilinin ilk yöneticisi olur. Cumhuriyetin
kurulmasıyla Koca ili Kocaeli olarak değiştirilir ve ilk valisi
1924 yılında Mehmet Vehbi Demirel olur.
Bu cennet vatanı bizlere yurt edinerek emanet
eden şehit ve gazilerimizi şükranla, minnetle anıyor, Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şevkin, bir trafik
olayıyla ilgili söz istemiştiniz.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, bilimsel ve
teknik verilerden uzak yöntemlerle kullanıma açılan
Adana-Karataş yolunun can almaya devam ettiğine ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Sayın
Başkan, yapım çalışmaları uzun yıllardan bu yana
devam eden Adana Karataş yolu can almaya devam ediyor. Yüreğir
ilçesine bağlı Hilton Otel kavşağından başlamak
üzere Akdeniz, Havutlu, Doğankent, Seyhan, Haydaroğlu, Solaklı
mahallelerindeki vatandaşların yoğun olarak kullandığı
Karataş yolu âdeta ölüm yoluna dönüşmüştür. 2 Ekim 2018de Ümit
Peynirci adlı gencin beton mikserinin altında kalarak
hayatını kaybettiği acı olayın ardından son
olarak 31 Ocakta, asker uğurlaması sırasında midibüs ile
iş makinesi çarpışmış, 3 kişi hayatını
kaybetmiş, 13 kişi de yaralanmıştır. Ne yazık ki
ölenlerden biri de askere uğurlanan bir gencimizdir. Bilimsel ve teknik
verilerden uzak bir yöntemle kullanıma açılan yol ölüm saçmaya devam
etmektedir. Kavşak düzenlemesi olmayan, ışıklı levha,
trafik ışığı, kaldırım, yaya yolu, alt ve
üst geçit, okul geçitleri ve duraklardan yoksundur, yolda yürümek, araç
kullanmak, karşıdan karşıya geçmek mümkün değildir.
Yeter artık, durdurun, durdurun, durdurun! Bu yolu yapın!
BAŞKAN Teşekkürler.
Mehmet Taytak var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Özdemir
2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, halkın
ekonominin iyi yönetilememesinin hesabını 31 Mart yerel seçimlerinde
soracağına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hızla eriyen
Merkez Bankasının net rezervi 29 milyar dolara inerken işsizlik
yüzde 12ye dayandı. Asgari ücret 2.020 lirayken açlık
sınırı 2.009 liraya, yoksulluk sınırı ise 6.550
liraya yükseldi. Enflasyon yüzde 21e yükselirken gıda enflasyonu yüzde 30
oranında arttı. İşte, ekonominin iyi yönetilememesi
nedeniyle işsizlik, pahalılık yüksek enflasyon, refah kaybı
ve iflaslardan kaynaklanan market market, pazar pazar ucuz ürün arayan
seçmenlerin öfkesinin sandığa yansımasını azaltmak
için Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhurbaşkanı dikkatleri
başka yöne çekme gayreti içindedir. Ancak ne kadar
uğraşırsanız uğraşın halkımız bu
kötü yönetiminizin hesabını ilk seçimlerde, 31 Martta
soracaktır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
3.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, işçilerin yargıda yaratılan
yandaş ve vicdansız hukuk anlayışı
karşısında emeklerinin karşılığını
alabilmek için ne yapmak gerektiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son dönemlerde işçilerin alacaklarıyla
ilgili olarak açmış olduğu davalarda Yargıtayın
işçiler aleyhine kararlar verdiğini daha önce de
açıklamıştık; özellikle boş çikolata kutusu
davası bunun en acı örneğiydi. Bununla birlikte, avukat
arkadaşlarla yaptığımız müzakerelerde şöyle bir
gerçekle karşılaştık: İşçilerin hak ettikleri
alacaklarla ilgili, AKPli belediyelere karşı açtığı
davaların Yargıtay tarafından reddedildiği, CHPli
belediyelere karşı açılan davaların ise kabul
edildiğini gördük.
Şimdi sizlere soruyorum: Yargıda
yaratılan bu yandaş ve vicdansız hukuk anlayışına
karşı, işçiler emeklerinin
karşılığını almak için ne yapsınlar,
eşkıyalık mı yapsınlar?
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
4.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, yoğun
bakım ünitelerindeki yatak sorununun çözülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Yoğun bakımlardaki yatak sorunu bütün
Türkiyenin sorunu hâline geldi. Ben bu konuyla ilgili 23 Temmuz 2018
yılında Sağlık Bakanımızın
yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdim ancak altı ay
geçmesine rağmen hâlâ bu soru önergeme cevap gelmedi. Geçtiğimiz
pazartesi günü 2 kamu hastanesiyle, 4 özel hastaneyle tam 47 tane telefon
görüşmesi yapmışım bu konuyla ilgili. Şu anda Ordunun
dışına, ta Elâzığa kadar, Uşaka kadar -Elazığ
550 kilometre- hasta sevki yapılmaktadır.
Ben, Sağlık Bakanına şunu
soruyor: Siz hasta olarak değil, sağlam olarak bizim o dağ
yollarında sadece 5 kilometre ambulansın arkasında bir yolculuk
yapın, ben bütün söylediklerimi geri alacağım. O yüzden, bu yoğun
bakım sorununu bir an önce çözmenizi diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, esnafın
sorunlarının arttığına ve seslerini AKP
iktidarının duymasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) -
Teşekkürler Sayın Başkan.
Her kesim gibi esnafımızın
sorunları da artmaktadır. Her gün kapanan iş yerleri
yanında, kent içi AVMler mahalle manavı, bakkalı,
kasabını yok etmektedir. İktidarın fiyatını belirlediği
doğal gaz, elektrik gibi giderler, esnaf ve sanatkârlar için ciddi yük
oluşturmaktadır. Merkez ve yerel yönetimlerin kayıt
dışılık kontrol ve denetimi tam anlamıyla
çalışmadığı için haksız rekabet esnafları sıkıntıya
sokmaktadır. SSK primleri, stopaj vergileri gibi maliyeti etkileyen yükler
de esnaflar için karşılanabilir olmaktan
çıkmıştır. BAĞ-KUR ve SSK yani sosyal güvenlik
primlerini ödemekte zorlanan esnaf sayısı artmaktadır.
İşletmeler, ayrıca ciddi finansman sorunları
yaşamaktadır. Nakit para sıkıntısı, piyasa
durgunluğu ve kredi faizlerinin yüksekliği esnafımızı
etkilemektedir. Vergi sistemlerindeki sürekli değişiklik, vergi
adaletsizliği, kayıt dışılık esnafın
şikâyetleridir. Yeni açılan işletmelere en az iki yıl vergi
muafiyeti istenmektedir. Esnaf sesini AKP iktidarının duymasını
beklemektedir.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Akın
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
zeytinciliğin gelişmesi konusunda katkı
sağlanmasını bekleyen sanayici ve üreticilerin yemeklik
yağa atık yağ vergisi getirilmesine izin verilmemesini
istediğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Sayın Başkan, iktidar elini
vatandaşın cebinden çıkarmıyor. Burada devamlı
söylüyoruz ama alışkanlık hâline gelmiş. İktidara
geldikleri gün 100 liraya dolan bir sepet bugün tam 430 liraya doluyor. Bunu da
hâlâ görmezden gelerek Çevre Kanununa dayanarak yemeklik yağa vergi
getirmek için bir mücadele içindeler. Vatandaşın yemeğinde
kullandığı zeytinyağından, ayçiçeği
yağından 10 kuruş atık yağ vergisi alacaklar
yakında. Yemeklik yağın geri dönüşünde kilo başı
10 kuruş alarak yeni kaynak arayışında olan iktidara zeytin
ve ayçiçek üreticilerimiz ve sanayicilerimiz tepki gösteriyor. Millî
varlığımız zeytinciliğin gelişmesi konusunda
katkı sağlanmasını bekleyen yağ sanayicilerimiz,
üreticilerimiz zeytinyağı tüketimine bariyer koyacak bu uygulamaya
izin verilmemesini istiyor. Millet adına sesleniyorum: Elinizi
vatandaşın cebinden çekin, yaktınız milletin
ocağını, yaktınız milletin cebini.
BAŞKAN Sayın Kılıç
7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 12 Şubat Kahramanmaraşın düşman
işgalinden kurtuluşunun 99uncu yıl dönümünün bir hafta süreyle
kutlandığına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün, bir hafta süreyle kutlanan Kahramanmaraş
Kurtuluş Haftası etkinlikleri başlamıştır.
Maraşın Kurtuluş Savaşı sırasında
şehir halkıyla birlikte topyekûn bir direniş göstererek çevre
vilayetlerin de yardımına koşması toplumda büyük bir
takdirle karşılanır. Kurtuluş Savaşı
sonrasında Maraşa bir yazı gönderilerek Millî Mücadeleye
katılanların listesi istenir. Şehrin ileri gelenleri ve
yöneticileri toplanır, bir durum tespiti yapar, sonunda Ankaraya
Maraşta Millî Mücadeleye katılmayan tek bir fert bile yoktur.
cevabı verilir. Bunun üzerine 5 Nisan 1925 yılında toplanan
Türkiye Büyük Millet Meclisi İstiklal Madalyasının
Maraşta fertlere değil, şehir halkına verilmesini
kararlaştırır. Kırk altı yıl önce, 7 Şubat
1973 tarihinde kahramanlık payesiyle ödüllendirilir Kahramanmaraş.
Dün istiklal mücadelesinin öncü şehri Kahramanmaraş bugün de 1 milyon
300 bin nüfusuyla, 11 ilçesiyle, istikbal mücadelesinde önemli bir
şehirdir.
BAŞKAN Sayın Bankoğlu
8.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, Türk Hava
Yollarının Zonguldak Havalimanından Almanyanın Düsseldorf
kentine uçak seferi düzenleyen Alman hava yolu şirketinin iflas etmesiyle
oluşan mağduriyetin giderilmesi için yurt içi ve yurt
dışı uçuşlarına başlaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Bartın ile civar illerimiz Karabük
ve Zonguldakı ilgilendiren bir güncel husustan bahsetmek istiyorum.
Zonguldak Havalimanından Almanyaya uçak seferi düzenleyen tek firma olan
bir Alman hava yolu şirketi bu hafta içinde iflas müracaatında
bulundu ve uçuşlarını durdurduğunu açıkladı;
dolayısıyla da mart ayından itibaren başlayacak seferlere
yönelik bilet alan vatandaşlarımız şu anda mağdur
durumdadır. Bölgemizden yaklaşık 700 bin gurbetçinin Almanyada
yaşadığını da hesaba katarak, bu soruna ilişkin
bizim önerimiz nettir: Millî ve yerli hava yolu şirketimiz Türk Hava
Yollarının yurt içi ve yurt dışı uçuşlarına
derhâl başlamasını ve havaalanının aktif hâle
getirilmesini Cumhuriyet Halk Partisinin Zonguldak, Karabük ve Bartın
bölge vekilleri olarak buradan da bir kez daha talep ediyoruz ve böylece
vatandaşlarımızın mağduriyetinin de önleneceğini
düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
9.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Türkiyede
artan bireysel silahlanmayla mücadele edebilmek için çözüm üretilmesi ve
sağlıkta şiddet yasasının çıkarılması
gerektiğine, İstanbulun yağmalanmasına devam
edildiğine ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Okmeydanı
Eğitim ve Araştırma Hastanesine bağlı Kasımpaşa
Askerî Deniz Hastanesi Psikiyatri Polikliniğinde bir psikiyatri
uzmanı silahla rehin alındı ve daha sonra kurtarıldı.
Ortalığa ateş edenlerin, bu kadar bireysel silahlanmanın
yaygınlaştığı bir Türkiyede bir an önce bireysel
silahlanmaya karşı bir çözüm üretmemiz gerekiyor.
Sağlıkta şiddet yasası
çıksın. diye bekliyor hekimler, yıllardır
çıkmadı. Bir psikiyatri uzmanı hayatını
kaybetmişti. Tekrar bir arkadaşımız daha, bir doktor arkadaşımız
daha hayatını kaybetmeden sağlıkta şiddet yasası
bir an önce çıkarılmalı.
İstanbulun yağmalanmasında sıra
üçüncü havalimanı çevresindeki orman alanlarına geldi. 2 milyon 796
bin metrekarelik alan maalesef 31 Ocak tarihinde, Şehircilik
Bakanlığının onayıyla imara açıldı. Ormanlar
yağmalanmasın, İstanbulun akciğerleri parçalanmasın
diyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
10.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
iş akitleri feshedilen Adıyaman ili Besni ilçesindeki BETAŞ
Tekstil Fabrikası işçilerinin hakları ödeninceye kadar
olayın takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Teşekkürler Başkanım.
Besni ilçemizde BETAŞ fabrikasında
çalışan 108 işçimizin iş akitleri önceki yıllarda
haksız ve hukuksuz yere feshedildi. Fesih üzerine başlayan yargı
süreci işçilerimizin lehine sonuçlanmış olmasına
rağmen bugüne kadar işçilerimizin tazminatları ve hakları
ödenmedi. Ekonomik krizle birlikte ağırlaşan hayat
koşullarıyla mücadele eden işçilerimiz, 108 aile, onlarca çocuk
perişan durumda. Buradan açıkça çağrıda bulunuyorum: Bu
işçilerimizin alın terinin karşılığını,
haklarını ödeyin. İşçilerimizin hakları ödeninceye
kadar bu işin takipçisi olacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Hacı Özkan
11.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Cumhur
İttifakı adaylarının milletin gönlünü kazanarak 31 Mart
yerel seçimlerinde ipi göğüsleyeceğine ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Tevazu, samimiyet ve gayretle, Memleket işi
gönül işi. diyerek, gönül belediyeciliği sözüyle 31 Martta aziz
milletimizin huzuruna çıkıyoruz. Hedefimiz, hiç kimseyi
ayırmadan tüm fertleriyle milletimizin gönlünü kazanmak, desteklerini
almaktır. Vatandaşlarımızın hayat kalitesini
artırmayan hiçbir işe vakit ve kaynak ayırmadan fiziki
dönüşümü kültürel, ekonomik ve sosyal dönüşümle birlikte tasarlayarak
taklitten ve tekrardan uzak, geçmişten feyzalan, bugünün ve geleceğin
ihtiyaçlarına cevap veren bir mimariyi şehirlerimize hâkim
kılacağız. Şeffaf ve hesap verilebilir bir
anlayışla insan, şehir, tabiat dengesini gözeterek yeşil ve
sürdürebilir büyüme ilkesiyle değer üreten şehirler inşa ve ihya
edeceğiz. Cumhur İttifakının adaylarının aziz
milletimizin gönlünü kazanarak ipi göğüsleyeceklerine inanıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yüksel Özkan
12.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursa ili
Yenişehir ilçesinde tesis edilecek olan TSE Otomotiv Test Merkezinin
kamulaştırılmasından başka neden hiçbir adım
atılmadığını ve son durumun neden kamuoyuyla
paylaşılmadığını, kamulaştırmayla
ilgili herhangi bir mağduriyetin söz konusu olup
olmadığını Sanayi ve Teknoloji Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bursa ili Yenişehir ilçesinde
yapılması planlanan Yenişehir TSE Otomotiv Merkeziyle ilgili
karar 2014 yılında 7040 sayıyla Resmî Gazetede
yayınlanmıştır. 2015 yılında ilgili haritada yer
alan ada parsellerin kamulaştırılması tamamlanmış
olup ne yazık ki o tarihten bu yana hiçbir gelişme olmamıştır.
Bursa ve bölgemiz için stratejik bir önemi olan bu TSE Otomotiv Merkezi için
Yenişehirliler soruyorlar; ben de Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Sayın Mustafa Varanka soruyorum: Soru önergemize hâlâ cevap yok.
Yenişehir ilçesinde tesis edilecek Yenişehir TSE Otomotiv Test
Merkezinin kamulaştırılması yapılmasına
rağmen neden başka hiçbir adım atılmamıştır?
Kamulaştırmayla ilgili herhangi bir mağduriyet söz konusu mudur?
Çalışmaların devam edememesinin sebebi nedir? TSE Otomotiv Merkeziyle ilgili son
durum nedir? Kamuoyuyla neden paylaşılmadığı da merak
konusudur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arkaz
13.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, 9
Şubat Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 50nci yıl
dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
8-9 Şubat 1969 tarihinde kurulan Türk
İslam ülküsü ve Türk milliyetçiliğinin yılmaz savunucusu
Milliyetçi Hareket Partisinin 50nci yılı kutlu olsun,
şanlı olsun. Milliyetçi Hareket Partisi, Türklüğün güvencesi,
Türkiye'nin huzur, istikrar güvenliğidir. Milliyetçi Hareket Partisi, millî
birlik ve kardeşliğe derin bağlılıktır; vatana,
millete ve bayrağa eşit sevgi ve sadakattir. Büyük Türk milletinin
bekası tehlikeye düştüğünde Milliyetçi Hareket Partisi sinmez,
menfaat peşinde koşmaz, bugüne kadar da
koşmamıştır.
Yapacağımız bellidir; millî bir
duruş sergileriz, milletin ve devletin yanında yer alırız,
millî beka için tüm varlığımızla son nefesimize kadar
mücadele ederiz.
Şehidiyle gazisiyle, şanlı,
şerefli mazisiyle nice elli yıllara. Partimizin 50nci yılı
tekrar kutlu olsun, yeni zaferlere, yeni başarılara müjdeci olsun. Ne
mutlu Türküm diyene.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaya
14.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, on
altı yıldan bu yana Cumhurbaşkanının önderliğinde
eğitimde devrim yaşandığına, 2018-2019 eğitim
öğretim yılının ikinci döneminde öğrenci,
öğretmen ve eğitim camiasına başarılar dilediğine
ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Eğitime yapılan yatırım insana
yapılan yatırımdır, insana yapılan yatırım
ülkenin hatta insanlığın geleceğine yapılan
yatırımdır. Bir öğrenci yetişir dünya
değişir anlayışıyla AK PARTİ döneminde Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın
önderliğinde on altı yıldan bu yana eğitimde devrim
yaşandı. Eğitime ayrılan bütçe ise 2,5 milyar liradan 42
milyar liraya çıktı. 2002 yılında 73 olan üniversite
sayısı bugün 181e yükseldi. Ülkemizi ve
yarınlarımızı emanet edeceğimiz öğrencilerimizin
daha iyi donanıma sahip olması için her türlü gayreti
göstereceğiz.
2018-2019 eğitim-öğretim
yılının ikinci döneminde tüm öğrenci, öğretmen ve
eğitim camiası çalışanlarına başarılar
dileyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersin ve
Antalya başta olmak üzere bölgede yaşanan sel, hortum ve
fırtına nedeniyle zarar gören turfanda sebze meyve üreticilerinin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine, hemşehrilerine
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, son günlerde domates, biber,
patlıcan, yaş sebze ve meyve fiyatlarının yüksekliği
Türkiye kamuoyunu meşgul etmektedir.
Tabii, başta seçim bölgem olan Mersin ve
Antalya olmak üzere bu bölgede yaşanan yoğun yağış,
sel, hortum ve fırtınadan dolayı turfanda sebze, meyve
yetiştirilen seraların büyük bir kısmı zarar
görmüştür. Maalesef insanların çoğunluğu tapu
sorunlarının olması, miras problemleri bulunması sebebiyle
TARSİMden herhangi bir destek alamamaktadır. Bu konuyla ilgili
başta AFAD olmak üzere Tarım Bakanlığımızın
gerekli girişimleri yaparak çiftçilere mutlaka bir destek vermesi, en
azından bu seraların tamiriyle, onarımıyla ilgili ve fide
desteği verilerek üretimin artırılması, nakliyeyle ilgili
de mutlaka nakliyeciler için mazot fiyatının düşürülmesi ve
maliyet ucuzlatılarak bütün Türk insanının ucuz sebze ve meyve
tüketimi sağlanmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün
hemşehrilerime geçmiş olsun diyor, saygılarımı,
sevgilerimi sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Süleyman Bülbül
16.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün,
Kuşadası Limanının eski potansiyeline kavuşması
ve esnafın durumunun iyileştirilmesi için çalışma
yapılıp yapılmadığını Kültür ve Turizm
Bakanından, Kuşadası esnafına özel kredi ve teşvik
projesinin olup olmadığını Hazine ve Maliye Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, TÜİK verilerine göre Aydın, 3 milyona yakın turist
konaklama gün sayısı bakımından en önemli turizm
merkezlerindendir. Ancak Aydının en önemli limanı olan
Kuşadası yeterli destek ve teşviki alamamaktadır.
Kuşadası Limanı artık yüzde 30 doluluk oranında hizmet
vermektedir. Bacasız sanayi olarak bilinen turizm Kuşadasında
her geçen gün etkisini yitirirken esnaflarımız da ağır
ekonomik koşullar nedeniyle kiralarını ödeyemez durumda bir bir
kepenk kapatmaktadır. Sayın Turizm Bakanına soruyorum:
Kuşadası Limanının yeniden eski potansiyeline
kavuşması için çalışmanız var mıdır? Eski
yıllarda sezon boyu 600ü bulan gemilerin sayısı 100ü
geçmemektedir. Bu konuda ve gemiden inan turistlerin esnafı ziyareti ve
alışveriş yolları konusunda bir çalışmanız
var mıdır?
Hazine Bakanına soruyorum: Yaklaşan turizm
sezonunda Kuşadasında geçimini turizmden sağlayan
esnafımıza özel kredi ve teşvik projeniz var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, söz isteyen grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Türkkan.
17.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 6 Şubat
Osman Bölükbaşına ölümünün 17nci yıl dönümünde AIlahtan
rahmet dilediğine, 5 Şubat Gulca katliamının 22nci
yıl dönümünde şehit Uygur Türklerini rahmetle yâd ettiğine,
Gebze ve Darıcadaki hastanelerde yaşanan çocuk doktoru sorununun
giderilmesi için çalışma yapılıp yapılmadığını
Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk siyasetinin önemli mihenk
taşlarından biri ve halk arasında Anadolu
Fırtınası olarak tanınan Osman
Bölükbaşının 17nci ölüm yıl dönümü bugün. Millet
Partisinin de kurucusu olan Sayın Bölükbaşı, hâlâ Türk
siyasetinin en renkli kişilerinden birisi olarak anılmaktadır.
Merhum Bölükbaşını hayırla yâd ediyorum, Cenab-ı
AIlahtan rahmet diliyorum.
Bugün aynı zamanda Doğu Türkistandaki
Gulca katliamının da 22nci yıl dönümü. Katliamda şehit
düşen Uygur Türkü kardeşlerimi rahmetle yâd ediyorum, Rabbim
mekânlarını cennet etsin. Doğu Türkistan bizim millî
davamızdır. Bu davadan taviz vermeyeceğiz. Yaşanan tüm
insanlık zulmüne sessiz kalan Hükûmete rağmen, biz, İYİ
PARTİ olarak son nefesimize kadar Doğu Türkistanın ve
soydaşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada Sayın Dışişleri Bakanına bir
şey sormak istiyorum. Sosyal medyada Alaaddin Keykubat Üniversitesi ALES
sınavında 48 kişi arasında sondan ikinci olmasına
rağmen Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun akrabasının -veya yeğeninin eşi
Şeyda Çavuşoğlu diye ifade ediliyor- mülakatla sınavı
kazandığına dair yazılar çıkıyor. Bu çıkan
yazılardan sonra sınav sonuçlarına ulaşılmasına
da engel getirildiği bu haberler arasında. Biz bunun doğru
olmadığını düşünmek istiyoruz. Sayın Bakandan da
eğer doğru değilse bu konuda kamuoyunu
aydınlatmasını rica ediyoruz, zira bu konuda ciddi anlamda bir
tepki var. İş bulamayan gençlerin intihar ettiği, bakan
yakınlarının torpille işe yerleştirildiği böyle
bir dönemde böyle bir şey varsa gençlerimizi gittikçe umutsuzluğa
sevk edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir başka konudan
kendi seçim bölgem Gebze ve Darıcadan bahsetmek istiyorum. Gebze ve
Darıcadaki hastanelerde çocuk doktoru sıkıntısı var,
hem özel hastanelerde hem de devlet hastanesinde mesai saati
dışında çocuk doktoru bulmak neredeyse imkânsız. Bu
nedenle, hastalar genellikle İstanbul Kartaldaki Lütfi Kırdar
Eğitim ve Araştırma Hastanesine ya da İzmitteki
hastanelere yönlendiriliyor. Çocuklarımızın ateşli hasta
oldukları yetmezmiş gibi, o hâlde bir de uzaktaki hastanelere gece
vakti götürülmeleri isteniyor. Bu sıkıntı yani Gebze ve
Darıcada mesai saatleri dışında çocuk doktoru
bulunmaması sıkıntısı uzun zamandan beri de devam
ediyor. Bölgedeki insanımız artık bu sorunun ivedilikle
giderilmesini bekliyor. Sağlık Bakanı Sayın Koca Meclis
Genel Kurulunda Sağlık Bakanlığı bütçesi
görüşülürken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) ...2019 yılında
pratisyen hekim, uzman hekim, diş hekimi ve eczacı olmak üzere toplam
25 bin personelin atamasını gerçekleştireceğiz.
demişti. Şimdi buradan Sayın Bakana da sormak istiyorum: Bu
atama kapsamına Gebze ve Darıcadaki hastaneler de dâhil mi? Buradaki
hastanelere çocuk doktoru ataması yapılması düşünülmekte
midir? Gebze ve Darıcadaki hastaneler bu atamalara dâhil değilse bu
ilçelerimizde ivedilikle çözüm bekleyen çocuk doktoru
sıkıntısının giderilmesi için herhangi bir
çalışmanız olacak mı Sayın Bakan? Bu
sıkıntıyla ilgili nasıl bir düzenleme yapmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Sayın Bülbül...
18.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 6
Şubat Osman Bölükbaşına vefatının 17nci
seneidevriyesinde AIlahtan rahmet dilediğine, 9 Şubat Milliyetçi
Hareket Partisinin kuruluşunun 50nci yıl dönümü vesilesiyle
başta Alparslan Türkeş olmak üzere dava şehitlerini rahmetle yâd
ettiğine, KİTlerde çalışan taşeron işçilerin
kadro imkânına kavuşması hususunda gerekli
çalışmanın yapılmasını arzu ettiklerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, devlet ve millet adamlığı
denildiğinde akıllara ilk gelen şahsiyetlerden birisi olan ve
bizim Milliyetçi Hareket Partisinin siyasi geleneğinin öncü liderlerinden
olan Sayın Osman Bölükbaşının vefatının seneidevriyesinde
kendisine rahmet diliyor, onu saygı ve minnetle yâd ediyoruz.
Bu vesileyle 50nci yılını
kutlamış olduğumuz Milliyetçi Hareket Partisinin banisi
Başbuğumuz Alparslan Türkeş olmak üzere, bütün dava
büyüklerimizi ve şehitlerimizi saygıyla, rahmetle yâd ediyorum.
Dünkü oturumda Türkiyede 696 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında kadroya geçirilen taşeron
işçilerimizin maaş zamlarının, ücret zamlarının
sözleşmeleri gereğince çok cüzi oranda kaldığını
ve enflasyona karşı ciddi oranda bir ezilme söz konusu olduğunu
ifade etmiştik. Bugün de kadroya hak kazanamayan işçilerimizin
sorunlarının hâlâ devam ettiğini ifade ederek bu
konuşmayı yapmak istiyorum.
Kamuda taşeron işçiliğin sona
erdirilmesi maksadıyla çıkartılmış olan 696
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin çok garip bir uygulama hâline
gelmiş olan kamudaki taşeron işçiliğin
sorunlarını büyük oranda halledebilecek bir çözüm getirdiği
kanaatindeyiz ve bunu biz memnuniyetle karşılamıştık.
Ancak, oransal olarak bu toplam işçi sayısının yüzde 10unu
dahi bulmayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
kamu iktisadi
teşekküllerinde, kamu kurumlarının yemekhane hizmetlerinde, araç
teminine dayalı ihalelerde, mal alımı ihalelerinde ve hastane
bilgi yönetim sistemi işlerinde çalışan işçi kardeşlerimiz
bu kadro imkânının dışında
kalmışlardır.
Örneğin tam da genel seçimler öncesinde
Çalışma Bakanı Sayın Jülide Sarıeroğlu üç
bakanlığın bu konuda altyapı
çalışmasını tamamladığını ve hastane
bilgi yönetim sistemi çalışanlarının artık kadroya
geçişinin önünün açıldığını burada ifade
etmişti, bunu da bu çalışan arkadaşlarımız bir
müjde olarak kabul etmişti. Fakat sonrasında bu konuyla alakalı
olarak herhangi bir gelişme ortaya çıkmadı. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kalaycı
Beyin vermiş olduğu kanun teklifini bu noktada hatırlatmak
istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Kadroya geçme
imkânını yakalayamayan bu cüzi miktardaki işçi
kardeşlerimizin kadro imkânına kavuşması hususunda gerekli
çalışmaların Meclis bünyesinde yapılmasını biz
arzu ediyoruz. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi hazırdır, kanun
tekliflerini de vermiş durumdadır, oluşacak irade, ortaya
çıkacak kanun mutlaka bu işçi kardeşlerimizin problemlerini
halledecektir diyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kurtulan
19.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Türkiyede
sorunlu yargı sisteminin hızla geliştiğine, Sedat Pekerin
AKPyle bağlantısının olup olmadığını
ve tehditler savuran, iç savaş çağrısı yapan bu
kişinin tutuklanmamasının nedenini öğrenmek
istediğine, Hakkâri Milletvekili Leyla Güvenin mevcut hukuka
uyulması talebinin karşılanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Türkiye'de sorunlu bir yargı sisteminin
hızla geliştiğini hep söyleyedurduk. Bugün de yakın zamanda
da gördük, daha önce de örnekleri olan, organize suç çetesinin başı
olmaktan hüküm almış biri resmen bir iç savaş
çağrısı yaptı. Bu kişinin ilk tehditleri değil,
daha önce Dışarıda yakaladıklarımızın
hepsini ağaçlara, bayrak direklerine astıktan sonra o cezaevlerine de
gireceğiz, onları cezaevlerinde de asacağız.
Boyunlarından asacağız bayrak direklerine. demişti. Burada
yine bir göstermelik dava açılmış, bu davanın sonucunda
Vatan görevini kendi dünya görüşü çerçevesinde kendince ifa etmiş.
denilerek beraat ettirilmişti. Barış İçin Akademisyenler
İnisiyatifiyle bir araya gelen 1.128 akademisyen hakkında Oluk oluk
kanlarınızı akıtacağız, ve kanlarınızla
duş alacağız. demişti. Yine burada da dava
açılmış, sonuç, tehdit, tahrik unsurları
oluşmadığı gerekçesiyle beraatla bitmişti. Bir
gazeteciye yönelik Seni bugüne kadar öldürmemiş olmam bile benim suç
örgütü lideri olmadığımın en büyük
kanıtıdır. demişti. Sonuç, suç unsuru
oluşmadığından beraat olarak bitti. Yine aynı
kişi yakın bir zamanda İmkânı olanlar mutlaka
ruhsatlı silahlar, av tüfekleri alsınlar, mutlaka
hazırlıklı olsunlar. Biz kötüye hazır olalım da iyi
gelirse amenna. diyor. Bu sözlerine de göstermelik bir soruşturma
açılmış. Bize göre bu soruşturma sadece kamuoyunun
tepkisini dindirmek için açılmıştır.
Soruşturmanın sonucunu tahmin etmek için müneccim olmaya hiç gerek
yok. Sonuçlarını bildiği için bu kadar rahat tehditler
savurabilen bu kişinin, hakkında dava açılsa bile diğer 3
davada olduğu gibi, yine beraat edeceğini tahmin ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
FATMA KURTULAN (Mersin) Buradan sormak da istiyoruz:
Bu şahsın AKPyle bir bağlantısı var mı?
Daha önce sosyal medyada dolar kurunu tweet olarak
atan insanlar tutuklandı, Çocuklar ölmesin. diyen tutuklandı,
Savaşa hayır. diyenler tutuklandı ama tehditler savuran, iç
savaş çağrısı yapan kişi tutuklanmıyor.
Tutuklanmayı bırakın, açılan davalar dalga geçer gibi
gerekçelerle sonuçlanıyor. Bu kişinin tutuklanmamasının
nedeni, siyasi bağlantıları var mıdır diye sormak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir konuya, yine her
zaman değindiğimiz konuya tekrar bir kez daha burada değinmek
istiyorum: Bugün Leyla Güvenin açlık grevi devam ediyor, 91inci günüdür.
Bir kez daha, Leyla yaşasın, hukuki zemini olan talebinin
karşılanması için çaba gösterelim diyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay
20.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Cumhurbaşkanının Meclise geldiği günler
Cumhurbaşkanlığı Koruma Hizmetleri Genel Müdürlüğüne
bağlı ekiplerin Meclisi işgal ederek milletvekillerine terör
estirilmesini kabul etmelerinin mümkün olmadığına ve ekonominin
kuralları olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, burası Parlamento.
Salı günleri bırakın Meclisi izlemeye gelen
vatandaşları, AK PARTİ milletvekilleri dâhil hepimiz, herkes
burada bir gerilim yaşıyor. Gerilimin sebebi şu: AK PARTİ
Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclise
geliyor. Gelecek tabii, bir itirazımız yok. Meclisin tepesinde
fır dönen helikopterlere de bir itirazımız yok. Meclisin
etrafında, yerleşke dışında alınan tedbirlere de
bir itirazımız yok ama Türkiye Büyük Millet Meclisi
Yerleşkesinin içinde yani bahçede ve Genel Kurula, grup toplantı
salonuna bağlı salon ve fuayelerde bir terör estiriliyor Sayın
Başkan, koruma terörü estiriliyor. Meclisin korumasıyla ilgili bir
müessese var, Türkiye Büyük Millet Meclisi Koruma Müdürlüğü var. Fakat o
gün bütün bu Meclisin Koruma Müdürlüğünün yetkileri, etkileri, görevleri
baypas ediliyor, Cumhurbaşkanlığı Koruma Genel
Müdürlüğüne bağlı ekipler Meclisi işgal ediyor.
İşgalden kastım kötü anlamda anlaşılmasın. Çok
şükür, Türkiye darbeler devrini kapattı diyoruz. Türkiyenin
Cumhurbaşkanına Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve herhangi bir
yerinde bir saldırı olursa, merak etmesin, biz de en az onun kadar
kendisini savunma noktasında gayret içinde oluruz. Ama bana ve diğer
milletvekillerine Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürlüğü
tarafından Meclisin içinde her gün geçtiğim yol
kapatılıyorsa ben o koruma müdürünü ya da o polisi fena yaparım,
fena yaparım. Bu, bana değil; bu, millete edepsizliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu, millete
saygısızlıktır. Ben geçtim, dinlemedim geçtim, bariyeri
kırdıracağımı anladı, açtı. Belki beni
tanıdı ama tanınmayan milletvekillerimize,
tanıyamadıkları milletvekillerine zaten direkt Şuradan
geçeceksin. diyorlar. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil. Ben bunu
kabul edenin milletvekilliğinden de şüphe ederim. Bu kadar açık
söylüyorum. İşte Meclise bir darbe arıyorsanız budur.
Milletin seçtiği milletvekili Meclis Yerleşkesinde
Cumhurbaşkanı
burada diye olağanüstü boyutlarda, dünyanın hiçbir lideri için
alınmayan güvenlik önlemini Mecliste niye alıyorsun kardeşim?
Kimden korkuyorsun ya da böyle bir güvenlik basıncıyla muradın
ne? Milletin tepesinde çok büyük bir güçmüş edasını, havasını
mı sergileyeceksin ya da kendisi böyle arzu etmiyorsa, bu kraldan çok
kralcılığın anlamı nedir?
Sayın Başkan, bu vesileyle
Başkanlığınıza sözlü müracaat da yapmış
oluyorum. Erdoğan salı günleri Meclisin huzurunu, ahengini
bozmasın. Gelsin, toplantısını yapsın. Makul düzeyde
koruma, güvenlik tedbirleri alınsın. Ama işin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde milletvekillerine terör estirecek hâle getirilmesini kabul
etmemiz de mümkün değildir. Bu konuda önümüzdeki günlerde daha olumsuz
gelişmelerin yaşanmaması için ben samimi bir uyarı
yapıyorum.
Ve bir şey daha söylüyorum: Sayın
Erdoğana Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde kimse bir şey yapamaz.
Onu korumalarından önce gerekirse biz koruruz. Ama bu gösteriş,
debdebenin, bu şatafatın koruma noktasında da Türkiye Büyük
Millet Meclisine böyle indirilmiş olması garip.
Ben, Türkiye'nin en büyük 2nci partisinin grup
başkan vekiliyim. İstanbulun sokaklarında, caddelerinde tek
başıma geziyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir talebim de
yok. Elbette devletin Başkanı, Cumhurbaşkanı korunsun,
siyasi partilerin genel başkanları, sizler korunun. Benim bu
milletten korkum yok. Milletten korkanlar böyle yüzlerce korumayla Meclise
gelir.
Ben bunun demokrasimize halel getirdiği
kanaatindeyim. Her vesileyle Demokrasi, demokrasi
diyenlerin Türkiye Büyük
Millet Meclisine yüzlerce koruma ordusuyla gelmesi demokrasimizin
kaçıncı sınıf olduğunun da açık bir
göstergesidir.
Sayın Başkan, ilgili bakan fiyatlara ayar
çekeceğini, patlıcan, patates, domates, biber fiyatlarına ayar
çekeceğini, müdahale edeceğini söyledi. Demokrasiye yönelik parti
devletinin sopasıyla tanıştık ama ekonomiye de sopayla
müdahale edeceğini ilan eden ilk garabet bir yönetimle de bu vesileyle
tanıştık.
Ekonomiye sopayla müdahale edilmez Sayın
Başkan. Ekonominin kuralları var. Kurallara uymazsınız,
ülke ekonomisini tefecilere teslim edersiniz, böyle toslarsınız.
Ondan sonra bakkala, markete, küçük esnafa, kasaba basmak, çökmek
mantığıyla bu işi çözmeye çalışırsınız
ki bu da Türkiye için hayırlı sonuçlar vermeyecek bir iştir.
Domates, biber, patlıcan fiyatlarını ucuzlatacaksan önce
elektrik ve akaryakıt zammını geri çekeceksin. Sen
akaryakıt zammını geri çek, elektrik zammını geri çek,
domatesin de, biberin de, patlıcanın da fiyatları düşer,
merhum Barış Mançonun ruhu da rahat eder.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, milletin
tepesinde güç kullanmak gibi düşüncelerinin söz konusu
olmadığına ve ülke ekonomisini tefecilere teslim etmediklerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Altayı dinledim,
ben de Türkiyenin en büyük partisinin grup başkan vekiliyim, ben de
İstanbulun sokaklarında tek gezerim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben bunu bir
nakisa diye söylemedim kardeşim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Buralarda da tek
gezerim. Bunda bir çekincemiz de yok, milletvekillerimiz de tek gezer.
Şunu ifade etmek isterim: Milletin tepesinde
bir güç kullanacak, bunu ima edecek, böyle bir niyet, böyle bir şekil
yapalım gibi bir düşünce asla söz konusu olamaz, bunu Sayın
Altay da iyi bilir. Fakat eğer burada koruma ekiplerinin bazı
uygulamalarından milletvekilleri rahatsızlık duyuyorsa, bir
rahatsızlık oluşuyorsa buna biz de gereken hassasiyeti gösterir,
ilgililere iletiriz ama korumaların buradaki bazı
uygulamalarından yola çıkıp milletin tepesinde güç gösterisi
yapıyormuş gibi bir şeyin söylenmesini de asla kabul edemeyiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu mu
yapılmak isteniyor? dedim, İlla bu yapılıyor. demedim.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Dolayısıyla bizim meseleye yaklaşımımız budur,
bunun bir kere altının çizilmesini isterim. Recep Tayyip
Erdoğanın da zaten nasıl birisi olduğunu milletimiz gayet
iyi bilmektedir.
Ülke ekonomisiyle alakalı da tabii ki muhalefet
partisi eleştirecektir, buna hiçbir itirazımız olamaz fakat
şurada bir konuya açıklık getirmek isterim: Biz ülke ekonomisini
tefecilere asla ve asla teslim etmedik. Biz, ülke ekonomisine eğer tefeciler
çöreklenmeye çalışıyorsa onları bertaraf ettik, onları
gönderdik. Bunun da milletimiz tarafından bilinmesini isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taytak, buyurun.
22.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın,
amaçlarının Afyonkarahisar ilini futbol takımlarının
kamp merkezi hâline getirmek olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Afyon, batıyla doğuyu birleştiren,
kuzey ve güneyi birbirine kavuşturan Türkiyenin bağlantı ve
buluşma noktası, hoşgörü ve emeğin şehridir. Son
yıllarda ekonomisi uçsuz bucaksız bir hâl alan ve dünyanın spor
oyunu olan futbolda cazibe noktalarından biri olmak için en büyük
adaydır. Afyon ilimizin futbol takımlarının sezon öncesi
kamplarının yapılması için uygun coğrafyaya, iklime,
alana ve altyapıya sahip olduğu futbol otoriteleri tarafından
belirtilmiştir. Geçen yaz, Süper Lig, Türkiye Futbol Federasyonu 1. Lig ve
yurt dışından gelen kulüplerle birlikte 65e yakın kulübün
yaz kampı dönemini Afyonda geçirdiğini biliyoruz. Nihai amaç,
Afyonun futbol takımlarının kamp merkezi hâline getirilmesi,
yakın coğrafyadan takımlar için cazibe bölgesi olarak dünya
futboluna örnek bir şehir olması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
49uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Adana Milletvekili
İsmail Koncuk ve arkadaşları tarafından, Millî Eğitim
Bakanlığının, Danıştayın
Andımızla ilgili vermiş olduğu kararı uygulamamakla
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28inci
maddesi ile 52nci maddesini ihlal etmekle yargının kararları
yerine getirilmemiş olup Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde yer alan
görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu açıkça ortadadır.
Sorunların çözümü için gerekli araştırmaları yapmak
amacıyla 6/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
6/2/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/2/2019 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Millî Eğitim Bakanlığının,
Danıştayın Andımızla ilgili vermiş olduğu
kararı uygulamamakla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 28inci maddesi ile 52nci maddesini ihlal ettiği, yargının
kararları yerine getirilmemiş olup Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu
açıkça ortadadır. Sorunların çözümü için gerekli
araştırmaları yapmak amacıyla, Adana Milletvekili
İsmail Koncuk ve arkadaşları tarafından 6/2/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 6/2/2019 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili Sayın
İsmail Koncuka söz veriyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği üzere, hem şahsım
hem TÜRK EĞİTİM-SEN Genel Merkezince Andımızı
kaldıran yönetmeliğe yönelik olarak bir dava
açılmıştı. Davayla ilgili, Danıştay yürütmeyi
durdurma kararı verdi. Ne zaman verdi? 23 Ekim tarihi itibarıyla. 23
Ekimden bu yana herhâlde otuz günden fazla süre geçti. Çünkü idari dava kararlarının
otuz gün içerisinde uygulanmak gibi bir mecburiyeti var. Yani isterse bir üst
mahkemeye itiraz edilmiş olsun, idare yargı kararını otuz
gün içerisinde uygulamak zorundadır. Şu anda Millî Eğitim Bakanlığı
açıkça bir suç işliyor. Tabii, doğrudan Millî Eğitim
Bakanını ilgilendiren bir konu değil bu. Bu bir siyasi
kararı gerektiriyor mutlaka. Çünkü Millî Eğitim Bakanı, netice
itibarıyla bu konuda kendi siyasi partisinin talimatlarıyla hareket
etmek durumunda. Ama ortada bir yargı kararı var. Hani Türkiye hukuk
devletiydi? Yani siz hukukun gereğini iktidar partisi olarak yerine
getirmezseniz, vatandaşlarımızdan hukuka uygun
davranmasını bekleme hakkına sahip olamazsınız.
Bu Andımızdan aslında
rahatsızlığınızın ne olduğunu da bir türlü
anlayamadım. Türküm, doğruyum, çalışkanım.
ifadelerini evlatlarımıza söyletmemizden kim rahatsız olabilir?
Dolayısıyla, millîlik, yerlilik vurgusu yapan bir siyasi
iktidarın Andımız gibi bir metinden rahatsız olması
asla söylemleriyle örtüşen bir durum değildir. Ya söylemlerinizde bir
hata var, milleti aldatmak adına millîlik, yerlilik vurgusu
yapıyorsunuz, zaman zaman milliyetçilikten bahsediyorsunuz, Türklükten
bahsediyorsunuz ama Türklüğü ifade eden Andımız gibi bir metni
uygulatmamak için hukuku ayaklar altına almaktan çekinmiyorsunuz. Bunu
anlamakta zorlanıyoruz. Bunu birilerinin izah etmesi lazım, millete
izah etmesi lazım.
Bugünlerde bir sürü, işte Şu şununla
beraber, bu bununla beraber. dedikodusu yapıyorsunuz. Hadi buyurun,
Andımızı okutalım okullarımızda. Atatürkçüyüz,
Atatürkü seviyoruz. diyorsunuz. Burada Atatürk geçtiği için mi, Ey
Büyük Atatürk! sözünden mi bir rahatsızlık var, bir hassasiyetiniz
var? Bunu da izah edin, millet de gerçek fikrinizi, gerçek kanaatinizi anlasın.
Milliyetçi misiniz, Türkçü müsünüz, başka bir şey misiniz; milletimiz
bunu anlasın.
İYİ PARTİ Grubu olarak
Andımızın tekrar okullarımızda
evlatlarımıza okutulmasını istiyoruz çünkü buradaki Türklük
kavramı asla ırkçılık değildir. Kaldı ki Anayasanın
66ncı maddesinde Türk Devletine vatandaşlık bağı ile
bağlı olan herkes Türktür. tanımlaması varken Türkü
sadece bir etnik kökene indirgemek büyük bir hata olur. Dolayısıyla
Andımızın okullarımızda okutulması önemlidir,
bunun okutulması için olumlu karar vermenizi ve hukuka uygun davranmayan
Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili vermiş olduğumuz
bu araştırma önergemize olumlu oy vermenizi bekliyorum.
Dolayısıyla, vatandaşlarımız burada görecek şimdi
kim buna olumlu oy veriyor, kim olumsuz oy veriyor; kim kiminle beraber, kim
kimin yanında, hep beraber göreceğiz birazdan.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Bağırmakla olmaz.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bunu elbette yüreği yanan bir Türk milliyetçisi
duyarlılığıyla anlayabilesiniz diye ifade etmek
zorundayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkanım, bir cümle daha söyleyeceğim.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla)
Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne
mutlu Türküm diyene! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ordu Milletvekili Sayın Mustafa Adıgüzele söz veriyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Danıştay 8. Dairesinin 24
Nisan 2018 tarihli kararıyla, 8 Ekim 2013te yapılan Millî
Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları
Yönetmeliğindeki Andımızla ilgili değişikliğin
Andımızın kaldırılmasıyla ilgili kısmı
iptal edilmiş durumda. Fakat o tarihten bu yana, aşağı yukarı
dokuz on aydır bununla ilgili Millî Eğitim
Bakanlığından bir uygulama gelmedi. Biz Andımızdaki
ifadelere, Anayasamızdaki vatandaşlık hukukuna göre ifade bulan
aidiyet duygusuyla bakıyoruz. Buradaki asıl sorun Andımız
da değil; esas, eğitimle ilgili damdan düşer gibi ani kararlar
alınarak paydaşlarına, diğer partilerin fikirlerine
danışılmadan yapılmasını eleştiriyoruz.
Sevgili milletvekilleri, cumhuriyetimiz 29 Ekim
1923te kurulduktan sadece dört ay sonra, 3 Mart 1924te Tevhid-i Tedrisat
Kanunuyla bu ülkede millî eğitimin çok önemli olduğunu vurgulayacak
şekilde eğitimle ilgili düzenlemeler geldi. Millî eğitim bütün
ülkenin genel bir sorunu, hepimizin paydaş olması gereken bir sorun.
Maalesef, gelen iktidarların birçoğu hep kendine göre, kendi siyasi
felsefesine göre düzenlemeler yapıyor. Şimdi, bu, sadece
Andımızla ilgili de değil. Bakın, serbest kıyafete
geçiş bile ani bir şekilde oldu. Hatırlarsınız, siyah
önlükten mavi önlüğe geçiş bile beş yıla
yayılmış, daha yavaş bir süreçte olmuştu. Şimdi,
önce yapıyorsunuz, sonra tekrar geri dönüyorsunuz.
Türkiye, ırk temeline dayanan bir devlet
değildir, bir siyasi bilinç devletidir. Andımızda belirtilen
ırk temelli bir şey değil; sınırlarımız
içerisinde, vatandaşlık temelinde, yurttaşlık bilincinde
bir mana ifade eder. Burada tartışılması gereken esas bu
mevzu da değil; esas mevzu Sayın Erdoğanın
Danıştay hâkimlerini azarlayarak, aşağılayarak âdeta
bu kararı tanımaması meselesidir, bir yargı sorunudur.
Danıştay kararı yerindedir ve buna uyulması zorunludur.
Hayati Yazıcı Danıştay kararı yok hükmündedir.
demiştir yine benzer bir şekilde. Burada mesele, yargı
kararıdır. Andımızda ne var? Vatan sevgisi var,
kalkınma var, birlikte yaşama arzusu var, aidiyet duygusu içerisinde
millî bir anlayış var, cumhuriyet idealleri var. Bunun neresine
karşı çıkıyorsunuz? O yüzden, bunu bir yargı sorunu
olarak görmek lazım. Yargıyı tabii, kendinize göre dizayn
ederseniz öyle oluyor. Biz de ne diyoruz? Ayarını bozduğunuz
kantar gün olur sizi de tartar.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunça söz
veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yılmaz.
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İYİ
PARTİ grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz grup önerisiyle Millî
Eğitim Bakanlığının, Danıştayın Andımızla
ilgili vermiş olduğu kararı uygulamamakla Türk Ceza Kanununun
görevi kötüye kullanma suçunu işlediğinden bahisle bu konuda Meclis
araştırması komisyonu kurulması istenmektedir.
Danıştay 8.Dairesi, Millî Eğitim
Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin
Öğrenci Andı başlıklı 12nci maddesini yürürlükten
kaldıran, 2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelikin 1inci maddesinin iptaline oy çokluğuyla karar
vermiştir.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın
125inci maddesinin dördüncü fıkrası açıktır ve Yargı
yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile
sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.
Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak
yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem
niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı
kararı verilemez. biçiminde düzenlenmiştir. Benzer hüküm İdari
Yargılama Usulü Kanununun 2nci maddesinde de mevcuttur: 2nci maddede
İdari mahkemeler
idari eylem ve işlem niteliğinde veya
idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı
veremezler. denilmektedir. Hem Anayasamız hem diğer mevzuatımız
bu hükümleri içermektedir.
Danıştay 8.Dairesinin vermiş
olduğu yönetmelik değişikliğine ilişkin karar,
Anayasanın 125inci maddesini ve İdari Yargılama Usulü
Kanununun 2nci maddesini ihlal eden, idari eylem ve işlem niteliğinde
olan ve idarenin takdir yetkisini ortadan kaldıracak nitelikte bir
karardır. Bu kararla Danıştay, kendisini yürütmenin yerine
koymuş ve Andımızla ilgili yönetmelik
değişikliği maddesini iptal etmiştir.
İSMAİL KONCUK (Adana) Yönetmeliği
nereye dava edeceğiz, onu da söyle de öyle yapalım. Nereye,
Amerikaya mı, Rusyaya mı? Nereye dava edeceğiz
yönetmeliği?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulunda dava devam etmektedir, karar temyiz
edilmiştir. Ortada uygulanması mümkün olan bir yargı kararı
bulunmamaktadır değerli milletvekilleri.
Ayrıca yürürlükte de Öğrenci
Andının okutulmasını zorunlu kılacak bir yönetmelik
hükmü de bulunmamaktadır. Danıştay 8.Dairesi yönetmelik
değişikliğini iptal etmiştir, değişikliğe
uğrayan önceki yönetmelik de ortada yoktur. Dolayısıyla karar,
eski yönetmeliği diriltebilecek, yürürlüğe koyabilecek bir karar
değildir. Aksi takdirde, Danıştaya yönetmelik yapma yetkisi
vermiş oluruz ki bu durum, Anayasa ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Vekil.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Kaldı ki yönetmelik
değişikliğinin iptaliyle ilgili karar kesinleşmemiş
olup temyiz sonucunda da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu eğer
onama kararı verecekse bu durumda da yeni yönetmelik yapma gereği
hasıl olabilecektir. Bu nedenle İdari Yargılama Usulü Kanununun
28nci maddesi ve 52nci maddesinde belirtilen yargı
kararlarının yerine getirilmediği yönündeki iddialar ile Türk
Ceza Kanunundaki görevi kötüye kullanma suçunun unsurları şu
aşamada oluşmuş değildir. Karar da henüz temyiz
sürecindedir, uygulanmasını gerektirebilecek ortada bir karar yoktur,
yönetmelik de yoktur. O nedenle Meclis araştırmasını
gerektirecek bir husus da söz konusu değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, bir söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Lütfü Bey söz istiyor, Grup
Başkan Vekili.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Arkadaşımızın bir maruzatı var.
BAŞKAN Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Adana Milletvekili İsmail Koncukun, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkanım, şimdi, hatip, bir yönetmelikle ilgili aslında
nereye dava açabileceğimiz konusunda hem Meclisin hem kamuoyunun
kafasını karıştıran bir konuşma yaptı.
Aslında Andımızla ilgili kararı beğenmeyenlerin
böylesine anlamsız, hukuki olmayan bir gerekçenin arkasına
sığındığını da geçmişte gördük ancak
yönetmelikle Andımızın okutulması yasak hâle getirildi.
Dolayısıyla yönetmelikle ilgili davayı açacağımız
merci Danıştaydır. Eğer Danıştaya
açılmasının yanlış olduğunu söyleyen
arkadaşlarımız varsa bu davanın nereye
açılacağını da burada ifade edebilmeleri gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL KONCUK (Adana)
Yıllardır, Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu kurulalı, idari
davalar var oldu olalı yönetmeliklere karşı hep
Danıştay nezdinde dava açılır. Onlarca, yüzlerce
yönetmeliğe karşı açılmış davalar vardır ve
doğru yere açılmıştır, mahkeme kararı
vermiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 28inci maddesinde mahkemenin kararının otuz gün
içerisinde uygulanması gerektiği söyleniyor, 52nci maddesinde de
Temyiz veya istinaf yoluna başvurulmuş olması, hâkim, mahkeme
veya Danıştay kararlarının yürütmesini durdurmaz." deniliyor.
Yani Temyiz edilmesi kararın uygulanmasının geciktirilmesi için
bir mazeret olamaz. hükmünü getiriyor.
Dolayısıyla, kıymetli kardeşimiz
burada doğru bilgilerle bizi bilgilendirmemiştir.
Saygılar sunuyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tunç.
24.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Adana
Milletvekili İsmail Koncukun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Danıştay 8. Dairesi
yönetmelik değişikliğine ilişkin yönetmeliğin 1inci
maddesini iptal etmiştir. Dolayısıyla, önceki yönetmeliği
yürürlüğe koyacak bir karar ortada yoktur. Yönetmelik
değişikliği iptal edildi, önceki yönetmelik de yok.
Dolayısıyla, uygulanabilecek bir yönetmelik olmadığı
için burada Otuz gün içinde uygulanması gerekir. düşüncesi
doğru değil çünkü uygulanma kabiliyeti olan bir karar değildir.
Neyi bekleyeceğiz? Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bir
karar verecek, eğer 8. Dairenin kararı doğrudur, onama kararı
veriyorum. diyorsa o zaman yeni bir yönetmelik yapılması gündeme
gelebilecektir ama şu aşamada temyiz sonucunu beklemeden
uygulanması gereken bir yönetmelik hükmü olmadığı için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Millî Eğitim
Bakanlığının görevini kötüye kullandığı
yönündeki gerekçeler doğru değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Adana Milletvekili
İsmail Koncuk ve arkadaşları tarafından, Millî Eğitim
Bakanlığının, Danıştayın
Andımızla ilgili vermiş olduğu kararı uygulamamakla
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28inci
maddesi ile 52nci maddesini ihlal etmekle yargının kararları
yerine getirilmemiş olup Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde yer alan
görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu açıkça ortadadır.
Sorunların çözümü için gerekli araştırmaları yapmak
amacıyla 6/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.52
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
49uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
İYİ PARTİ Grubu önerisinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
saydınız mı?
BAŞKAN Arkadaşlar saydılar.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan tarafından, derinleşen ekonomik krizin önüne geçilmesi
için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 6/2/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 6 Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
6/2/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/2/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
6 Şubat 2019 tarihinde Mersin Milletvekili Grup
Başkan Vekili Fatma Kurtulan tarafından (1463 grup numaralı)
derinleşen ekonomik krizin önüne geçilmesi için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 6/2/2019 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğluna söz veriyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın üyeler, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu önergeyi vermemizin bir sebebi var ve sebebi çok
karışık bir sebep de değil. Türkiyede, bir çevre,
ekonomide işlerin iyi gittiğine dair bir kanaati sürekli vurguluyor,
her şeyin kontrol altında olduğuna dair bir kanaati sürekli
olarak televizyonlarda topluma zerk ediyor. Fakat öte yandan hepimiz biliyoruz
ve görüyoruz ki ekonomide işler o kadar iyiye gitmiyor. En azından
toplumun bir kesiminin de işlerin iyi gitmediğine dair bir kanaati
var ve bu kanaat esas itibarıyla birinci görüşle ilintili olarak da
kafa karışıklığına sebep olan bir durum
yaratıyor.
Şimdi, arkadaşlar, bu sebeple biz bu
önergeyi verdik. Gerçekten Türkiye'de ekonomide ne oluyor, gerçekten
iktidarın söylediği gibi işler iyiye mi gidiyor yoksa işler
kötüye mi gidiyor, eğer iyiye gidiyorsa sevinelim ama kötüye gidiyorsa ne
gibi tedbirler alalım? diye sorular var ve bu soruların
cevabını bulmamız gerekiyor. Dolayısıyla da biz,
Meclisin böyle bir misyonu olduğu kanaatiyle bu önergeyi tekrar gündeme
getirdik; tekrar diyorum çünkü daha önce de buna benzer bir önergeyi gündeme
getirmiştik.
Değerli arkadaşlar, enflasyon
rakamları başta olmak üzere son zamanlarda ekonomiden gelen veriler,
esasında işlerin iyi gitmediğine dair işaretler olarak
ortaya çıkıyor. Son olarak Kadir Has Üniversitesinin
yaptığı bir araştırmada Son bir yılda ekonomide
işleriniz iyiye gitti mi? diye bir sorunun cevabı olarak yüzde 57,1
kötüye gittiğini söylüyor, yüzde 29 civarında da iyiye gittiğini
söylüyor veya -yanılmıyorsam öyleydi- çok bir değişiklik
olmadığını söylüyorlar.
Şimdi, arkadaşlar, ben, geçenlerde
Sayın Cumhurbaşkanının iktidarın başı olarak
grupta yaptığı konuşmada ifade ettiği bu iyimserlik
havasının gerçekçi olmadığını ve üstelik de
Sayın Cumhurbaşkanının esasında gerçekleri de tam
olarak açıklamadığını iddia edeceğim ve o sebeple
de işlerin iyi gitmediğine dair kuşkularımızın
gerçekçi kuşkular olduğunu sizlere anlatmaya
çalışacağım.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı -bir
kere birinci olarak şunu söyleyeyim, daha önce de söylediğim bir
şeydir bu- diyor ki: Biz iktidara geldiğimizde millî geliri 3.500
dolardan aldık, 11 bin dolara çıkardık. Şimdi,
arkadaşlar, bu rakamlar doğru yani hangi tablodan -IMF, Dünya
Bankası- bakarsanız bakın doğru ifadeler fakat bu ifadede
eksik olan şey, aynı dönemde diğer başka ülkelerin de ne
yaptığıdır. Şimdi, böyle
baktığımızda, arkadaşlar, ben size şunu
söyleyeyim: Arjantin, Brezilya, Rusya, Romanya, hatta Sırbistan -kabaca
çıkardığım rakamlar bunlar- 2002de bizim kişi
başına millî gelirimizin altında bir değerde iken -veya
eşit diyelim isterseniz- 2018de millî gelir rakamları bizim millî
gelir rakamımızdan çok yukarıda. Örneğin Arjantinde
2018de kişi başına millî gelir 14 bin dolar. Bizim ne
olduğuna baktığımızda, özellikle ülkemize misafir
olarak gelmiş olan Suriyeli mültecilerin de varlığını
dikkate alırsak bu rakamın esasında 9 bin dolar civarında
olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla da bu yanıltmayı
Sayın Cumhurbaşkanı çok sıkça yapıyor ama bu
doğru değil, gerçeği ifade etmiyor.
Bunun dışında, yine aynı
konuşmada şöyle diyor: Satın alma paritesine göre bakalım,
Türkiye dünyada 13üncü sırada ve inşallah önümüzdeki yıl da
12nci sıraya gelecek. Biz de temenni ederiz ama arkadaşlar,
gerçekten, ben IMFnin rakamlarına baktığımda evet, 13üncü
sıradayız biz fakat satın alma paritesine göre millî geliri
kişi başına yaptığınız zaman geldiğiniz
rakam nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Dünyada 76ncı
sıradayız. Zaten Türk lirasıyla da
hesapladığımızda 68inci sırdaydık, şimdi de
yani satın alma paritesine göre yine bize benzeyen birçok ülkenin çok daha
altında olduğumuzu görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika daha
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla da arkadaşlar, bunlar yanıltıcı
ifadelerdir, yanıltıcı bilgilerdir ve maalesef, Sayın Cumhurbaşkanı
bunu çok sıkça yapıyor. Bu, yanıltıcıdır.
Türkiye, evet, 3.900 dolardan 10 bin dolarlara gelmiştir, doğrudur
ama biz bu süreyi yaşarken başka ülkeler, bize benzeyen ülkeler de en
azından bizim kadar veya bizden daha hızlı
koşmuşlardır. Dolayısıyla, burada, anormal, büyük bir
başarı hikâyesi yatmıyor arkadaşlar, lütfen bunu dikkate
almanızı tavsiye ederim.
Tabii, yine çok kısa bir süre bu ama onun
ötesinde iki şey söyleyeyim: Bunlardan bir tanesi, enflasyon oranları
özellikle gıdada yüzde 30lar civarında arkadaşlar; bu, reel
enflasyona işaret ediyor. Hükûmetin yayınladığı yüzde
20,3 civarındadır ama esas itibarıyla reel enflasyon
oranını gıda enflasyonundan çıkarmamız lazımdır.
Dolayısıyla, benim gördüğüm kadarıyla, Türkiye ekonomisi,
fiyatlara ne kadar ayar çekerseniz çekin düzelecek bir noktada değil
arkadaşlar. Bunu, bugün söylüyoruz burada, ben bundan önce de söyledim,
yarın da söyleyeceğim muhtemelen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Hepimiz buradayız nasıl olsa ve
bunları tekrar konuşacağız. Yanlış
yapılmaktadır, yanlışın ana sebebi de
-altını çizerek tekrar edecek olursam- şu anda
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen sistem ekonomideki
-siyaseti bırakıyorum- bütün kararların da merkezileşmesi
yolunu açmıştır ve merkezileşen kararların olduğu
bir ülke ekonomisinin sağlıklı gelişme şansı
yoktur arkadaşlar. O sebeple de, lütfen, özellikle birinci partideki
arkadaşların bu gerçeği görmeleri ve Türkiye'nin daha kötü
günlere doğru gittiğinin bilinciyle bir müdahalede bulunmaları
lazım geldiğini düşünüyorum. Açıkçası, bu müdahale de
bu oyunu nasıl oynamak istiyorsanız bunu açık ve seçik bir
şekilde ifade edin. Serbest piyasaysa serbest piyasa, devletçi bir ekonomi
yapmak istiyorsanız devletçi bir ekonomi ama böyle iki arada bir derede 31
Marta kadar medya manipülasyonlarıyla gerçekten bir şey
olmayacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuşa söz veriyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi İYİ PARTİ adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün ülkemizin en önemli sorunu ekonomik sorunlar.
Bunu artık Türkiyede herkes biliyor. Bütün kamuoyu
araştırmalarında bu mesele herkesçe malum ancak bir tek
Hükûmetimiz ve devletimizi yönetenler bu işin farkında değiller.
On yedinci yıla girmişler, faizleri on yedi yılın rekoruna
getirmişler, enflasyonu yine on yedi yıl sonra rekora
ulaştırmışlar. Döviz artışını dememize
gerek yok, malum dış güçler. İşsizlik almış başını
gidiyor. Aslında Türkiyeyi yönetemiyorlar ama bir türlü de itiraf
etmiyorlar çünkü 24 Haziran öncesi Türk milletine öyle bir Türkiye vadettiler,
öyle bir Türkiyede hepimiz için her şeyin daha mükemmel
olacağını, daha iyiye gideceğini, hatta Avrupayı
yakalayacağımızı filan iddia ettiler uçacağız,
kaçacağız. dediler amma gelin görün ki bu sistem, bu elbise bize
uymadı. Tek başına bir kişiye verilen tüm yetkiler sonucu
altı ayda Türkiye kaosun eşiğine geldi. Sorumlu asla karar
vericiler değil. Sorumlu, iktidar hiç değil. Bu soğanı
depolayanlar, dövizi artıranlar, karaborsa yapanlar, pazarda patlıcan
biberi zamla artıranlar, hele bu marketler
Herkes suçlu, bir tek iktidar
masum! Sanki ülkeyi bunlar yönetmiyor. On yedi yıldır birileri bu
ülkeyi yönetiyor amma AK PARTİ yönetmiyor. AK PARTİnin gölgesi mi
yönetiyor, belli değil. İşler kötüye gittiği zaman masum;
iyi bir şey olduğu zaman, aman ya Rabbi, ballandıra
ballandıra Biz iktidarımızda şunları yaptık,
bunları yaptık
Şimdi geldiğimiz işsizliğin
sorumlusu da herhâlde Amerika; esnafın, çiftçinin
perişanlığının sorumlusu Rusya; memur ve işçinin
sorumlusu Japonya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
Toparlıyorum efendim.
Hele bu iflasların, icraların,
perişanlığın sorumlusu da Çin ya da bu ülkeyi yönetmekten
aciz hâle gelmiş olan muhalefet. Öyle ya!
Kardeşim, bir gün bir sorumluluk alın
Allah aşkına ya, itiraf edin ya. Hâlâ diyorsunuz ki: Efendim,
memleket güllük gülistanlık. Siz herhâlde esnafa gitmiyorsunuz, çiftçiyle
muhatap olmuyorsunuz, emekli, memurdan haberiniz yok, işçiden haberiniz
yok. Buradaki deri koltuklar size çok iyi geliyor amma bakın, 31 Mart
yaklaştı. Vallahi billahi -inşallah- 1 Nisandan sonra burada
hepinize Türk milleti 1 Nisan şakası yapacak. Ben size söyleyeyim AK
PARTİliler. Tamam mı kardeşim?
Haydi hoşça kalın. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Ayhan Baruta söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi grup önerisi
üzerinde partimiz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Burası manav değil. Gördüğünüz gibi,
burada biber, domates, patlıcan, kuru soğan var. Türkiye, ülkemiz
tarihinin en büyük siyasi ve ekonomik krizini yaşıyor. Gün geçmiyor
ki konkordatolar, iflaslar olmasın, gün geçmiyor ki iş yerleri
kapanmasın. On altı yıllık siyasi
iktidarınızın getirdiği son nokta şu: Esnaf
perişan, çiftçi perişan, işçi perişan, inşaat sektörü
perişan. Meclis çalışmalarına verilen iki haftalık
arada seçim bölgeme gittim ve gezdiğimde şunu gördüm: Bundan iki gün
önce, inşaat sektöründeki bir iş adamı ekonomik kriz yüzünden
intihar etti; buradan kendisine Allahtan rahmet diliyorum. Özellikle orada
gezdiğimde bütün sektörlerin kan ağladığını
gördüm. İşsizlik yüzde 11,6ya çıkmış, sanayi bir
yılda yüzde 6,5 gerilemiş, enflasyon maksimum seviyelere
çıkmış, konut ve inşaat sektörü âdeta son
yılların en kötü zamanlarını yaşıyor.
İnşaatçılar diyorlar ki: Bankalar bize duvar örüyor, kredi
kullanamıyoruz. 0,98 görünen konut kredisinin aslı 1,78dir; 0,80ini
bize ödetiyorlar. Buna rağmen, yeterli faydayı sağlayamadı.
Çiftçiler kan ağlıyor. Özellikle buradan
çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum. Türkiye'nin birçok bölgesinde,
Adanada, Antalyada, Mersinde selden, taşkınlardan zarar gören
üreticilerimize geçmiş olsun diyorum. Gördüğünüz bu ürünler gariban
çiftçilerimizin elinde para etmezken, 5 kuruşa satılmazken, bugün
burada, ülkede, Mecliste ve bütün medyada son günlerin konusu bu zam konusu
oldu. Dalında çürümeye terk edilen, kanallara dökülen ürünlerden
Bugün
üretici de ürettiğinden para kazanamıyor, tüketici de fiyatların
pahalılığından dolayı ürünlerden yeterince
faydalanamıyor. Yiğit kuru soğana muhtaç olmuş,
geçtiğimiz yıl kanallara dökülürken, çürürken fiyatı avroyla
yarışmış; bir ay önce depolar basılmış, bir
ay sonra sıfır gümrükle ithalat yapılmış ve ithalat
patlaması yaşanmış.
Keza, patates yine aynı; bir yıl önce yine
çürümeye terk edilmiş, o da dolarla yarışırken bugün yine
gelinen noktada zam şampiyonu diye gösterilenlerin arasında.
Biber: Değerli arkadaşlar, biber yüzde
87,87yle zam almış, fiyatı 15 liraya çıkmış,
daha yemeden hem tüketenin hem de üretenin, acısı elini
yakmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Barut.
AYHAN BARUT (Devamla) Patlıcan, yüzde 80
zamla
Değerli arkadaşlar, patlıcanın meşhur
yemeği var; karnıyarık. Hem üreticinin hem tüketicinin
karnını yardı bu fiyatlar değerli arkadaşlar.
Özetle, milletimiz manavdan ürünleri artık
kiloyla değil taneyle, bağla alacak. Şu gördüğünüz yaş
soğan 23 lira, 1 bağı 23 lira olmuş değerli
arkadaşlar. Bütün bunları aşmak yerine marketlere, depolara,
baskın ve cezalarla gıda fiyatlarını düşüremezsiniz.
Değerli arkadaşlar, bunlar neyle kontrol altına
alınır? Üretene, çiftçiye destek vermekle. Faizciye, tefeciye,
rantçıya değil, üreticiye, sanayiciye, çiftçiye destek vermekle bunlar
aşılır diyorum.
Ziraat Bankasıyla ilgili de şunu söylemek
istiyorum: Çiftçi bankası olan Ziraat Bankası, asli görevini
yapmalıdır, onun görevi sporcu kulüplerini kurtarmak değildir,
onun görevi borç batağında olan üreticilerimizin, çiftçilerimizin
kredilerini yenilemek, onlara destek vermektir diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Ağabey, orada
servet var, mal beyanında bulun!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Mal
beyanına yaz onları!
AYHAN BARUT (Adana) Verelim size.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben
alayım onları.
AYHAN BARUT (Adana) Hemen veriyorum size.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Soğanın değeri düşmez yere düşmekle.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ağabey, bir
saniye
Onları al oradan ya. Kendi masana koy onları.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Aydemire söz
veriyorum.
Süreniz üç dakika.
Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, HDPnin grup önerisinde bir hüküm cümlesi
var, aynen şöyle ifade ediliyor: Ekonomik krizin önüne geçilmesi,
başta siyasi kriz olmak üzere tüm sebeplerine çözüm bulunması
amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını teklif ediyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Altay,
kendi sıranıza koyun, kendi sıranıza koyun patatesinizi,
soğanınızı.
AYHAN BARUT (Adana) - Kendisi istedi
Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - İstedi,
arkadaş istedi ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Al onları!
AYHAN BARUT (Adana) Çok özür dilerim Al
onları. diye sen kime emrediyorsun, nasıl konuşuyorsun?
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Sen
nasıl konuşuyorsun, sen başkan vekili değilsin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şovun manası
yok.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) -
Başkanım, baştan alalım mı?
BAŞKAN - Buyurun İbrahim Bey.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, HDP önerisinde, altını çizerek
söylüyorum ki bir hüküm ifadesi kullanılmış: Ekonomik krizin
önüne geçilmesi, başta siyasi kriz olmak üzere... diye geçiyor ve
Anayasanın ilgili maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması teklifinde bulunuluyor.
Bir defa arkadaşlar, kriz nerede var, nereden çıktı bu kriz? [CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar (!)]
ALİ ŞEKER (İstanbul) Soğandan
çıktı!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Arkadaşlar, kriz diye bir şey yok. [CHP ve İYİ PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar (!)]
Arkadaşlar, bakın, krizin bir tarifi var,
tarifi ben yapmıyorum çok genelgeçer bir tarif, lügatî bir tarif,
müsaadenizle onu okumak istiyorum. Bir yapının üst düzey
hedeflerini, işleyişini tehdit eden veya hayatını tehlikeye
sokan acil karar verilmesi gereken uyum ve önleme sistemlerini yetersiz hâle
getiren gerilim durumu. Var mı böyle bir şey? (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yok, tövbe
haşa!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, bakın, şunu bileceğiz: İki kavram... [CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar (!), CHP ve HDP sıralarından gürültüler]
Niye tahammül edemiyorsunuz kardeşim? Tahammül
edeceksin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sana kriz yok,
memlekete var.
ATİLA SERTEL (İzmir) Patates
üreticisinin depolarını bastınız. Ayıptır,
ayıp!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Kafası,
zihin yapısı, zihin haritası imha üzerine kurulu olanlar bu
dediğimi anlamazlar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Soğan
var, kriz yok.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Biz ihya
siyaseti yapıyoruz. Bugüne kadar on yedi yılda
yaptıklarımız yüz yetmiş yılda yapılmayacak
kadar
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Tahribattı, doğru.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) -
milletin, memleketin menfaatinedir ve bunu bütün parametreler ortaya
koymaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Tahribattır, tahribat.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) -
Arkadaşlar, bir iktisadi yönelme yaşandı. Bunu herkes biliyor,
bütün dünya biliyor. Neydi bu? 15 Temmuz kanlı ihanetine iktisadi yönden
ayak verme girişimiydi. Bunu herkes biliyor. Akim kaldı,
beceremediler.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sizin
ortağınız yaptı, biz mi yaptık ya! Tövbe, tövbe ya!
Ortağınız yaptı.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) -
Şimdi ona ses verme, buradaki sizin gibi, milleti temsil eden
milletvekillerinin hâli olmamalıdır, bu yanlış.
ATİLA SERTEL (İzmir) Aç millet, aç, aç!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Devleti teslim
eden de sizsiniz.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) -
Arkadaşlar, biz, şu heyet, şu ak heyet her hâlimizle milletin
içindeyiz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Halkımız
aç, aç!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Gülene teslim
eden de sizsiniz devleti.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Sadece
seçimden seçime değil, seçim bittiği gün de seçim varmış
gibi çalışan bir heyetiz.
ATİLA SERTEL (İzmir) Herkesi
süründürdünüz, herkesi mahvettiniz!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Benim,
burada, muhalefette olan bir arkadaşımla beraber hafta sonu
Erzurumda yaşadığım bir hâli ifade etmek istiyorum.
Bakın, muhalefet milletvekili de benimle
beraberdi. İş âlemini tarif eden bir sivil toplum
yapısının kongresine katıldım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) -
Konuşmacıların tamamı, iktisadi hâlin çok verimli
olduğunu, yönelmenin farkında olduklarını ama bunu
atlattıklarını
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Doğru değil!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) -
önümüzdeki dönemde çok daha iyi gelişmelerin olacağını
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kasa
tamtakır, tamtakır.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Hayır, doğru değil, doğru değil!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Aynen
bunlar söylendi, yan yana oturuyorduk.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Öyle bir şey konuşulmadı. Doğru değil!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Orada tam
da bunlar söylendi.
BAŞKAN Meclise hitap edin Sayın
Milletvekili.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Hatta sen
de çıktın, o yapıyı teşyii ettin.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Mehmet Sekmen söyledi. Doğru değil!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Yok,
Sayın Sekmen değil
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Beni katmayın. Doğru değil! Hayır!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) -
oradaki
sivil toplum yapısının temsilcileri bunu anlattılar..
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Doğru değil. Beni katmayın yalanınıza! Hayır!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Sen
oradaydın. Yalanı sen söylersin, ben söylemem. Yalanla itham etme
beni.
BAŞKAN Meclise hitap edin Sayın
Milletvekili.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Yalan
senin işin. Ayıptır.
BAŞKAN İbrahim Bey, Meclise hitap edin.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Hayatta yalan söylemedim ben!
BAŞKAN Sayın Cinisli, laf atmayın
arkadaş.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Amma
söylemezsin ki ya!
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Doğru değil.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla)
Terbiyesiz adam!
Bakın arkadaşlar, şunu özellikle not
düşüyorum: İnsanların zihnine kriz mefhumunu ne kadar sokmaya
çalışırsanız çalışın, bu millet asla bu
neviden negatif kavramları artık kabul etmiyor. Çünkü ak
anlayış on yedi yıldır bu milletin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
İbrahim Ağabey, İbrahim Ağabeyciğim; muhalefette
hortumlayamama krizi var, hortumlayamama krizi var ya! Kriz bu işte.
BAŞKAN Söz atmayın,
arkadaşınız konuşuyor Sayın Milletvekili ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla)
Şimdi, arkadaşlar, bir müsaade ederseniz, krizi tarif edeyim. Sahici
krizi tarif eden iki rakam vereceğim ben size: Dolar
BAŞKAN Sayın Milletvekili, bir, Meclise
hitap edelim; bir de toparlayın.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla)
Şimdi, arkadaşlar, krizi tarif eden iki rakam veriyorum: Bakın,
dolar 12 lirayken 47 liraya çıkmış, enflasyon yüzde 70lerden
yüzde 125lere çıkmış. Sadece bu iki rakama bakıp mevcut
hâlle kıyasladığınızda kriz kavramını siz de
zihninizden sileceksiniz. Bunu geçin arkadaşlar.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hangi parti
zamanında olmuş, hangi parti? Partisini söyle!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Millet,
siz bunu söyledikçe zihnini daha da temizliyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Partisini
söyle, partisini söyle, partisini! Söyle de duysunlar!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla)
Allahın izniyle 1 Nisanda krizin nerede
yaşandığını millet size gösterecek.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Söylemeyince kriz
olmuyor!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hangi parti,
hangi parti? O artışın olduğu dönemin partisini söyle!
ALİ ŞEKER (İstanbul) Gözümüzü
kapatınca kriz olmaz mı?
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Millet
kendi kumaşının dışındakilere hep ders verdi,
bundan sonra da verecek Allahın izniyle. O tarihi bekleyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Gözümüzü
kapatınca kriz olmaz mı şimdi? Böyle yapsak
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(HDP sıralarından Kabul edildi. sesleri)
BAŞKAN Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, değerli
milletvekilleri; özellikle bir şey söylemek istiyorum. Ben şahsen
Meclisi yönetirken laf atan bir milletvekiline Niye laf atıyorsunuz?
demek istemiyorum. Hatipleri dinleyelim, takdir milletimize ait. O
bakımdan, özellikle rica ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan
ve 25 milletvekili tarafından, Yusufelinde yaşanan çeşitli
sorunların incelenerek ilçe halkının talepleri
doğrultusunda sorunların giderilmesi için gerekli çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 17/1/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/890) ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 6 Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
6/2/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/2/2019 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Yusufelinde yaşanan
çeşitli sorunların incelenerek ilçe halkının talepleri
doğrultusunda sorunların giderilmesi için gerekli çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/890) esas numaralı
Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
6/2/2019 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın
Uğur Bayraktutana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Artvin ili Yusufeli ilçesi, Artvinde yapılmakta olan
Çoruh havzası barajları kapsamı içerisinde
kamulaştırmaya alınan ve bütünüyle baraj gölü içerisinde kalacak
olan bir ilçe -bunu bütün Türkiye biliyor- ve ilçe merkezi yeni bir yere
taşınıyor değerli arkadaşlarım. Bu nedenle, ilçe
merkezinde ciddi anlamda sıkıntılar var, hem
kamulaştırmadan kaynaklanan sıkıntılar var hem de ilçe
merkezinin yeni yere taşınmasına ilişkin
sıkıntılar var. Değerli arkadaşlarım, ilçe
merkezinin taşındığı yeni yerde 250nin üzerinde bina
inşaatı tamamlandı. Ne yazık ki bu bina
inşaatlarının yapılmasındaki malzemelerle alakalı
kişilerde sıkıntılar var. Bunun hangi malzemeden
yapıldığı, toprak mı katıldığı
konusunda, denetim konusunda da ciddi sıkıntılar var. Yine,
aynı şekilde, ilk üç katlarının bir bölümünün toprakta
kaldığı ve bu konuda vatandaşların da ciddi problemler
yaşadığı görülmektedir değerli arkadaşlarım.
Biz, ilçe merkezinin yeni yere
taşınmasıyla alakalı olarak bir an evvel
taşınmasını istiyoruz ama ilçe merkezi tamamlanmadan yeni
yerde de bir viyadük çalışmasının
yapıldığı gerçeği de bir heyula gibi
vatandaşın karşısında durmaktadır değerli
arkadaşlarım.
Yine aynı şekilde, hak sahipliğiyle
alakalı da ilçe merkezinde ve orada yaşayanlar bir
sıkıntı çekmektedir. O da nedir? 11/9/2014 tarihinden geriye
doğru üç yıl ikamet şartı aranmakta, üç yıl ikamet
eden kişilere hak sahipliği tanınmakta, bunlarla ilgili olarak
da mutlaka bir aile şartını yerine getirmesi gerekmektedir ama
ne yazık ki bugüne kadar bu şartla alakalı da ciddi sıkıntılar
yaşanmıştır. Neden? Bekâr olanlarla alakalı, aile
olmayanlarla veya o üç yılla alakalı olarak, o tarihte köyde
yaşayanlarla, görevli olanlarla veya köyde ikamet edenlerle ilgili olarak
da bu konuda da hak sahipliğiyle alakalı
sıkıntılı bir durum söz konusu olmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ilçe merkezi çok küçük. Yusufeli,
Türkiye'nin ve Artvinin en güzel, en şirin ilçelerinden bir tanesi. 1.188
kişiye hak sahipliği çıkmadı. 147 esnafa, 40 şirkete
ne yazık ki hak sahipliği çıkmadı değerli arkadaşlarım.
Bir başka problem daha var Yusufelide, bu da
kamulaştırmayla alakalı. Kamulaştırmada ne yazık
ki devlet ciddi anlamda hani bir tüccar mantığıyla hareket
ediyor ve kamulaştırmada diyor ki: Seninle beraber
pazarlığa oturabilmem için öncelikle uzlaşma
şartını yerine getirmen lazım. Dava yoluna gitme, sana
davada para ödemem. Böyle de bir problemle Yusufelili, Yusefelide
yaşayanlar karşı karşıya kalmaktadır değerli
arkadaşlarım. Bakın, bu sorunun halledilebilmesi için öncelikle
Kamulaştırma Kanununun o katı kurallarının
dışında bir uygulamayla Yusufelili karşı
karşıya kalmalı. O da nedir? Özellikle esnafla alakalı.
Esnaf olanlar ciddi bir mağduriyet yaşamaktadırlar değerli
arkadaşlarım.
Yusufeli başka bir heyulayla da karşı
karşıya. O da nedir? Viyadüğün ne zaman
yapılacağıyla alakalı bir belirsizlik söz konusu.
Değerli arkadaşlarım, yeni yerleşim yeriyle alakalı
olarak burada herhangi bir şekilde henüz bir tamamlanma söz konusu
değil ama ilçede de hemen 1 Nisanda, 31 Mart seçimlerinden sonra mutlaka
bir viyadük çalışmasının başlayacağına
ilişkin Yusufelilide bir tereddüt var. Eğer böyle bir
çalışma başlarsa hemen o viyadüğün altında 700
kişinin okuduğu Halitpaşa Ortaokulu var, ilk planda 20ye
yakın esnaf etkileniyor, 100e yakın konutun etkilenmesi söz konusu
değerli arkadaşlarım. Bu ne demektir, biliyor musunuz? Bir
ilçeyi canlı canlı, suların altında toprağa gömmeyle
alakalı bir projedir. O nedenle, Yusufelili, orada olan esnaflar şunu
diyorlar: Yeni yerleşim birimi bitmeden, yeni yerleşim yeri tamamlanmadan,
biz oraya geçmeden viyadük çalışmasına ilişkin herhangi bir
kazma vurulmasın. Neden? Eğer böyle bir şey yapılırsa
hem oradaki toz bulutları açısından hem ilçenin sosyoekonomik
yapısına darbe vurulması açısından ciddi tehdit ve
tehlikeyle karşı karşıya kalacağız.
Yine arkadaşlar, burada
sıkıntılardan bir tanesi de şu: Bakın, bir kamu
yararı kararı alınmasına ilişkin olarak 2013
yılında bir düzenleme yapıldı bu Mecliste,
Kamulaştırma Kanununun 25inci maddesine bir hüküm getirildi.
Denildi ki: Beş yıl süreyle kamu yararı kararının
ilan edildiği tarihten bu tarafa doğru, herhangi bir şekilde
askıda kesinleşme tarihinden bu tarafa doğru hem bina ve
konutların yapılması açısından hem de
ağaçların bedelleri ödenmez. diye bir hüküm getirildi. Şimdi bu
beş yıllık sürenin dolmasına üç gün kala 2018
yılının Ekim ayının sonunda değerli
arkadaşlarım Yusufelide Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle -ki bu Yasada amir hüküm var, buna cevaz veriyor- bir beş
yıl daha getirdiler. Bu ne demek? Bakın, Yusufelide 300 konut var,
bunlar proje üzerinden satılmış veya karkas hâlinde duruyorlar.
Bu 300 konutun sahibine ilişkin olarak kamulaştırma bedelleri
ödenmiyor. Daha doğrusu şunu ifade etmeye çalışıyorum:
Hangi tarafından tutarsanız tutun, Yusufeli kendini veriyor, bir
şey demiyor, devletin kamulaştırma işlemine ilişkin
olarak başımın üzerinde diyor ama Yusufelili
kamulaştırma bedelini, toprağın gerçek bedelini
alamıyor değerli arkadaşlarım. O nedenle ben yüce
Parlamentodan bir kere daha Türkiyeye seslenmek istiyorum. Evet, Çoruh Vadisi
projeleri çok önemli projeler, bu projeler nedeniyle Türkiyedeki özellikle
aydınlanma ve diğer enerji konusunda ciddi bir fedakârlıkta
bulunuyor Artvinli, Yusufelili. Sizlerden beklediğimiz şudur: Eğer
bu fedakârlığın da bir karşılığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla)
Başkanım, bir müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Tamamlayın.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Çok teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
Artvinli, Yusufelili şunu bekliyor: Biz bir kere
kamulaştırılırız, bir kere
kamulaştırılıyoruz. diyor. Bakın, kolay bir olay
değil, mezarlarından kemiklerini çıkartıyorlar, bir ilçeyi
canlı canlı suların altına gömüyorlar. Diyorlar ki: Biz bu
fedakârlıkta bulunuyoruz, devlet de bize baktığı zaman üvey
evlat muamelesi yapmasın. Bakın, AK PARTİdeki değerli
arkadaşlarım, Yusufelili size çuvalla oy veriyor, çuvalla oy veriyor.
Siz onlara baktığınız zaman neden üvey evlat muamelesi
yapıyorsunuz? Burada bir sıkıntı var, gidin sokakta esnaf
odalarından başlayın, bütün sivil toplum örgütlerine gidin,
minibüsçülere -aklınıza kim geliyorsa- sokaktaki herhangi bir esnaf
vatandaşa gidin, Yusufelide bir kanayan yarayla karşı
karşıya olduğunuzu göreceksiniz. O nedenle buradan yöre
milletvekili olarak -biraz sonra burada diğer parti grupları
adına da söz alacaksınız- bu kamulaştırmayla
alakalı belirsizliğin, yeni yere taşınan Yusufeliyle
alakalı devam eden bu belirsizliğin ortadan kalkması için bir an
evvel buna müdahale edin. Bakın, Sayın Bakana sordum: Bu viyadükle
alakalı belirsizlik ne zaman giderilecek? diye. Sayın Bakan, bana
verdiği cevapta şunu diyor: Kamulaştırma işlemlerini
DSİ, proje işlemlerini Karayolları yapıyor. Sanki ben
bunların Diyanet tarafından yapıldığını
zannediyorum değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Çok teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
O nedenle Yusufelinin yaşadığı
bu belirsizliğin, hem kamulaştırmayla alakalı
yaşadığı belirsizliğin hem yeni yerleşim yeriyle
alakalı yaşamış olduğu belirsizliğin hem de
viyadük yapılacak diye bir heyula gibi, başında tehdit gibi
algılanan bu belirsizliğin bir an önce ortadan kaldırılması
için Hükûmetin, yetkililerin bu olaya el koyması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bir ilçeyi
anılarıyla, mezarlarıyla, hayalleriyle, umutlarıyla suyun
altına gömüyoruz. Gelin, bu Parlamentoda bir el ele verelim, hep beraber
bu araştırma önergemize destek verelim ve Yusufelinin çekmiş
olduğu bu belirsizliği ortadan kaldıralım. Bu konuda
Yusufelili adına, bütün siyasi partilerin adına, orada
yaşayanların adına yüce Parlamentoda bu talebimi yineliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örse söz veriyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır Sayın Örs.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Artvinin Yusufeli ilçesinde yapılan viyadük ve
inşaatın ilçeye verdiği zararların
araştırılması hakkındaki önergesiyle ilgili
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Artvin il merkezine 85 kilometre uzaklıkta,
Çoruh Nehri ve Barhal Çayının birleştiği bir vadide yer
alan Yusufeli ilçemizde yaşayan vatandaşlarımız bugünlerde
bir hayli dertli, bir hayli sıkıntılıdır.
Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu
belirteyim ki, tarihinde 6 kez yer değiştiren ve 7inci kez taşınmaya
hazırlanan Artvinin Yusufeli ilçesinde viyadük inşaatının
sebep olduğu sorunlar büyük boyutlara ulaşmıştır.
Burada yeni yerleşim yeri bitmeden bir viyadük çalışması
yapılıyor. Viyadük çalışmasının
yapılacağı yerde esnaf ciddi anlamda bir mağduriyet
içerisindedir. Şu an ilçede yani Yusufelide faaliyet gösteren 147 esnaf
ve iş yeri ile 40 civarında şirkete ikametgâh ve medeni hâl gibi
gerekçelerle hak sahipliği çıkmamıştır yani yeni
yerleşim yerinde insanlar ticari faaliyette bulunamayacaktır. Söz konusu
viyadük ilçenin tam merkezinde yapılacağı için tüm köyler dâhil,
ilçe halkı bu viyadük yapımından olumsuz etkilenecektir.
İlçe merkezi viyadük inşası nedeniyle şantiye sahasına
dönüşecektir. Viyadüğün tam da altında 700e yakın
öğrencisi bulunan Yusufelinin en büyük okulu olan Halitpaşa
Ortaokulu bulunmaktadır. Bu okulun başka bir alanda prefabrik bir
yapıya taşınması söz konusudur. Buradaki öğrenciler,
veliler, herkes bu durumdan şikâyetçidir. Viyadük nedeniyle
yaklaşık 100e yakın konutun tahliyesi söz konusudur. Yusufeli
ilçesinde kiralık konut ve boş daire bulma sorunu varken bu insanlar
nerede ikamet ettirilecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Biz millete
yapılan her hizmeti takdir etmeyi biliriz ancak yeni bir yerleşim
yeri bitmeden ve ilçeyi yeni yerleşim yerine taşımadan ilçenin
tam ortasında ilçeyi her türlü etkileyen bir inşaat yapımı
nedeniyle Yusufeli halkının mağduriyetini dile getirmek de bizim
görevimizdir. Yetkililerin, bu viyadüğün yapımının yeni
yerleşim yerine geçildikten sonraki bir tarihe ertelenmesini
sağlaması gerekir diye düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Adnan Selçuk
Mızraklıya söz veriyorum.
Buyurun Sayın Mızraklı. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA ADNAN SELÇUK MIZRAKLI
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
değerli izleyiciler; ben de sözlerime hepinizin çok iyi bildiği,
kimilerinin Kızılderililere, kimilerinin Afrika halklarına
atfettiği bir sözle başlamak istiyorum: Bu dünya bize
atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç
aldık.
Şimdi, bu gerçeklikten hareketle Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından verilen bu grup önerisinde Yusufeli ilçesinin
yerinin değiştirilmesi kararı üzerine görüşlerimizi ifade
edeceğim. Arkadaşımız bir kısmından bahsetti,
Yusufeli nüfusu sürekli azalan bir ilçe. 1990 yılında nüfusu 35 bin
civarındayken 2015 yılında 20.917 olarak
sayılmış. Beraberinde, yine -bu yapılacak barajın
altında- tarım alanlarının oldukça az olduğu bir ilçe
olan Yusufelinin zaten yüz ölçümünün yüzde 5i kadar tarım alanı var
ve bu alanlar da yine yapılacak barajın altında kalacak.
Şimdi, bu çerçeveden hareketle
baktığımız zaman yani kentlerin yerini
değiştirebilirsiniz, binaların yerine çok çok daha güzel binalar
yapabilirsiniz. Diğer başka şeylerde, bina örnekleri olarak İstanbulda
gökdelenleri yapıp da övündüğünüz zaman gibi yine övünebilirsiniz ama
her coğrafyanın insanıyla beraber binalarının da
coğrafyasının da taşının,
toprağının da bir hafızası vardır arkadaşlar.
Siz bu hafızaya rağmen iş yapmaya
kalktığınız zaman âdeta Avatar filmindeki hayat ağacının
verdiği refleks gibi doğanın size refleks verdiğini
görürsünüz. Ne olur? Otoyol yaptık. dersiniz, Karadeniz Otoyolunu
yaptık. dersiniz ama sürekli heyelanlarla karşılaşırsınız,
sürekli yolun trafiğe kapandığını veya çok sayıda
insanın, evin sular altında kaldığını görürsünüz.
Brezilyada görüldü; maden ocakları açılmıştı, o çamur
kümeleri kentlerin üzerine yürüdü, 350 civarında insan
yaşamını yitirdi. Niye? Çünkü Amazon dünyanın soluk
alıp verdiği yerdi. Siz doğaya rağmen iş
yaparsanız doğa size cevabını veriyor.
Şimdi bir kenti geçmişiyle birlikte sular
altında bırakacaksınız; Hasankeyfte olduğu gibi,
Halfetide olduğu gibi. Bizler bu öyküleri çok iyi biliriz. O anlamda
tarihimizi, insanlığımızı, bizi canlı canlı
olarak gömecek bu tür politikalardan kaçınmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) İzninizle
Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Vekil.
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) Ve şunu
hatırlatayım: Eğer bir yerde doğa katlediliyorsa bilin ki
orada insanlar ve insanlık katlediliyordur. Doğa bizden
bağımsız değil, biz bu doğadan bağımsız
değiliz, böyle görmek lazım.
Şimdi şu ifadeyi tekrar etmek istiyorum:
Devlet kimdir? Devlet biziz. Ben halkım. Ben bu toprakların
hamuruyla yoğrulmuşum. Ben halkım, devlet bizim sayemizde
devlettir. demişti Havva Ana Cerattepede, değil mi arkadaşlar.
O Cerattepenin de patronları vardı, oradaki maden şirketinin.
Hani millete böyle sinkaflı sözler de sarf etmekten hiç de imtina etmeyen
birileriydi ama oralar, o doğa onlara peşkeş çekilmişti.
Yine aynı şekilde sevgili Bülent
Şık kalktı, bir rapor yayınladı üç yıldır
devletin arşivlerinde olan ve o arşivler
açılmadığı için, halk bilgilendirilmediği için ve
gerekli tedbirler alınmadığı için kanser oranlarının
nasıl arttığına işaret ediyordu, âdeta devletin gizli
kayıtları gibi kalkıldı, on iki yıl gibi bir ceza
verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) Çok özür diliyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) Cezayı
alması gerekenler acaba oradaki o önlemleri almayanlar mıydı,
yoksa Bülent Şık mıydı? Benim vicdanımca şüphesiz
ki o önlemleri almayanlardır.
Arkadaşlar, insanlık aşırı
üretiyor, gereksiz yere tüketiyor. Bundan kaçınmak lazım. Parayı
ve gücü çok sevmemek lazım ama doğayı ve insanı sevmek
gerekiyor. Borcumuza sadık olmalıyız. Doğaya olan borcumuza
sadık olmalıyız yoksa bugün Antalyadaki yaşanan hortum
felaketi gibi daha önce hiç alışık
olmadığımız felaketleri görürüz.
Ve ben son olarak şunu söylemek istiyorum:
Burası bir Parlamento, yasama ve denetleme organı ama aynı
zamanda da her Parlamento bir vicdan mahkemesidir, bizler de onun
yargıçlarıyız. Rolümüzü ve sorumluluğumuzu iyi ve
doğru bilelim.
Sağlıkla kalın arkadaşlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Gülere söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Güler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Artvin ili Yusufeli ilçesinin
sorunları hususunda Meclis araştırması açılması
için vermiş olduğu grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, aziz
milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, Artvin
Milletvekilimiz Erkan Balta şu anda Artvinde. Yusufeli ve diğer
ilçelerimizle ilgili mevcut vatandaşlarımızın iletmiş
olduğu şikâyetlerle ilgili olarak bir toplantı tertip
ettiğinden şu anda Genel Kurulumuza katılamadılar. Ben de
TOKİde eskiden görev almış olan ve aynı zamanda
Yusufeliyi bilen ve yakından takip eden bir milletvekili olarak bazı
hususları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekillerimiz, Yusufeli
Barajı, Çoruh havzası enerji yatırımları içerisinde
yer alan, 10 tanesi ana kol, 7 tanesi yan kol olmak üzere toplam 17 tane
barajın en büyüğüdür. Yükseklik bakımından Türkiyenin en
yüksek, dünyanın ise 3üncü en yüksek barajıdır. Toplam 4 milyon
metreküp gövde hacmine sahip olacaktır ve tesisin kurulu gücü de
yaklaşık 588 megavat olacaktır. Yıllık enerji
üretiminden merkezi bütçemize 1 milyar TL de katkı sağlayacaktır.
Yusufeli Barajı, bir ilçe merkezini, 4 köyün tamamını ve 14 köyü
de kısmen etkileyecek şekilde yapılan bir enerji
yatırım projesidir. Baraj 2020 yılının ilk
yarısında su tutmaya başlayacak, şu an itibarıyla da
toplamda 275 metre olacak baraj yüksekliğinin 61 metresi de
gerçekleştirilmiş durumdadır. Yusufeli ilçemizde şu anda
ikamet eden yaklaşık 12 bin vatandaşımızın da
yeni ilçe merkezine taşınması da öngörülmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Yusufeli
Barajıyla beraber sular altında kalacak mevcut ilçe merkezinde
yaşayan vatandaşlarımızın aynı bölgede yaşantılarını
devam ettirmeleri için yeni bir yerleşim yeri inşa edilmektedir.
Yusufeli yeni yerleşim merkezinin şimdilik üç bölgeden
oluşması planlanmaktadır. 3üncü bölgede 1inci etap olarak 334
konut, 6 adet dükkân, 1 adet 24 derslikli lise, 1 adet sağlık
ocağı, 1 adet ilçe jandarma komutanlığı
inşaatı ve aynı zamanda altyapı ve çevre düzenlemesi
inşaatları yapılacaktır. 1inci etap inşaat
çalışmaları şu anda yüzde 80 oranında
tamamlanmıştır. İnşası devam eden bu 334 konut
tipi dediğimiz 3+1, 106 metrekare ve 110 metrekare daireler şeklinde,
Tip5 dediğimiz 4+1, 168 ve 170 metrekare daireler şeklinde de
inşaatları devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekilim.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) 1inci bölge 2nci etap
üstyapı çalışmaları kapsamında da merkez camisi,
müftülük, öğretmenevi, 16 derslikli ortaokul, kapalı spor salonu,
ilçe gençlik spor müdürlüğü, PTT, kütüphane, adliye, hükûmet
konağı, ilçe emniyet amirliği de yer alacaktır.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, mevcut
biraz önce değerli hatiplerin dile getirdiği üzere, şu anda
gündemde olan yaklaşık 225 metre yüksekliğindeki viyadük şu
andaki yeni ilçe merkezine de ulaşımı sağlayacaktır.
Dolayısıyla yeni ilçe merkezine ulaşımı
sağlayacak bu viyadüğün -vatandaşlarımızı
mağdur etmeden, orta bir yolu bularak, herhangi bir sorunu ötelemeden-
baraj inşaatının da devamlılığını
sağlayacak şekilde mevcut milletvekillerimiz ve bölgede
çalışan yetkililerimiz gerekli çalışmayı
yürütmektedirler.
Bu konuda ben saygıdeğer
vatandaşlarımızın müsterih olmalarını diliyorum,
yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, İstanbul
Milletvekili Nevzat Şatıroğlu ve 6 Milletvekilinin Maden Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1410) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve 6 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1410) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 41) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 41 sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerindeki ilk konuşma İYİ PARTİ Grubu
adına yapılmıştı.
Şimdi, teklifin tümü üzerinde ikinci söz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman
Başkana aittir.
Buyurun Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve
televizyonları başında bizi izleyen büyük Türk milletini
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum.
Geçen hafta Antalyada meydana gelen hortumda
hayatını kaybeden Bayram Demir ve 13 yaşındaki Berivan
Karakeçili evladımıza Allahtan rahmet diliyorum. Buse Acar
kardeşimiz ise hâlâ bulunamamıştır, ailesine sabırlar
diliyorum. Bu felaket sonucu zarara uğrayan çiftçilerimize ve
esnafımıza tekrar geçmiş olsun diyor, bir an evvel
yaralarının sarılması ve yardımların
yapılması konusunun takipçisi olacağımızı
Antalyalı hemşehrilerimin bilmesini istiyorum.
Bu kapsamda Tarım Bakanlığımız
da hemen harekete geçerek Antalyalı çiftçilerimize 30 milyon lira
civarında acil destekte bulunmuş ve oluşan hasar bir nebze
hafifletilmiştir. Artık Antalyamız yarı tropik iklim
kuşağına geçmiş olup bu tür afetlerin daha sık görülme
ihtimalinden dolayı acil önlem alınması ve
hazırlıklı olunması zaruri olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; madenler, temelde insanın tabiata karşı
mücadelesinde çok önemli bir güç kazandırmıştır. Öyle ki
tarihte insanlığın gelişim evrelerinde madenlerin bulunması
ve işlenmeye başlanması büyük rol oynamış,
çağlara bile madenlerin isimleri verilmiştir; Tunç Çağı,
Bakır Çağı, Demir Çağı gibi. Yerleşik yaşama
geçiş ve tarım toplumunun ortaya çıkması, buna
bağlı olarak ortaya çıkan iş bölümü, yönetim
alanlarındaki gelişmeler, zaman içerisinde gerçekleşen
sanayileşme ve yaşamın ekonomik, politik, sosyolojik hemen her
alanında yarattığı etkiler büyüktür. Bu noktadan hareketle
madenciliğin dünyanın en eski mesleklerinden biri olduğunu
söyleyebiliriz.
Türkiyede madencilik faaliyetleri 1935
yılında kurulan Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Eti Maden ve özel
sektör tarafından yürütülmektedir. Türkiye, maden çeşitliliği
bakımından zengin bir ülkedir. Günümüzde dünyada ticareti
yapılan 90 çeşit madenden sadece 13ü Türkiyede bulunamamıştır.
Ülkemizde 60 civarında farklı madenin fiziki üretimi
yapılmaktadır.
Türkiyenin zengin olduğu madenler
arasında ilk sırayı, dünya rezervlerinin yüzde 73ünü
oluşturan bor mineralleri almaktadır. Bugün 3,3 milyar ton bor
rezervimiz olduğu artık bilinmektedir. Rezerv
çalışmaları hâlen Eti Maden, MTA iş birliğiyle
sürmektedir.
Ülkemizde bor tüketiminin
artırılması, bora dayalı sanayinin geliştirilmesi,
borla ilgili üretilecek verimli ve yenilikçi yatırımların
artırılması amacıyla sektörel iş birlikleri
oluşturularak sanayi kuruluşları desteklenmelidir. Dünyada bor
ürünlerinin tüketimi yaklaşık 3,86 milyon tondur. 2017
yılında dünya bor talebinin yaklaşık yüzde 57si Türkiye
tarafından karşılanmış olup 2017 yılında
rafine bor ürünlerinin üretimi 2 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.
2018 yılı sonu itibarıyla
yaklaşık 2,2 milyon ton bor üretimi gerçekleştirilmiş ve 1
milyar dolar civarında gelir elde edilmiştir. Bor üretimine sahip
çıkarken, bor bazlı, katma değeri yüksek ihraç ürünlerinin
araştırılması, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün
en önemli görevlerindendir.
Bor, tarımdan kimyaya, sanayiden uzay
çalışmalarına kadar birçok alanda kullanılan çok önemli bir
millî servetimiz olup komplo teorilerine ve spekülasyonlara alet edilemeyecek
kadar kıymetli bir madenimizdir. Bor dışında perlit, ponza,
feldspat, bentonit, barit, manyezit, sodyum sülfat, kaya tuzu, trona,
stronsiyum tuzları, zeolit, sepiyolit, mermer, kuvarsit ve linyit zengin
kaynaklara sahip olunan madenlerimizden birkaçıdır.
2018 yılı sonu itibarıyla 7 milyon
461 bin ton doğal taş ihracatıyla 1 milyar 908 milyon dolar, 18
milyon 867 bin ton mineral ihracatıyla 2 milyar 653 milyon dolar, toplamda
da 4 milyar 561 milyon dolarlık maden ihracatımız
gerçekleşmiştir. 1 milyar dolarlık bor ihracatımız ve
635 milyon dolarlık soda külü ihracatımız bu rakamlara dâhil
değildir.
Ton başı maden ihracat fiyatı
ortalama 175 dolar civarında olup bunu işlenmiş maden olarak
ihracıyla önce 250, sonrasında da 500 dolar seviyesine çıkarmak
millî hedefimiz olmalıdır. 2023 yılı hedeflerine
ulaşmak için maden ihracatımızın 15 milyar dolar seviyesine
çıkarılması maden sektörünün rüştünü ispat etmesine neden
olacaktır.
Madencilik sektörünün gayrisafi yurt içi
hasıladaki payının düşük olmasının en önemli
nedenleri olarak, ülkemizin sanayileşmede arzu edilen seviyeye henüz
gelememesi, mamul madde üretiminin yeterli düzeyde olmaması ve
madenlerimizin ham madde olarak ihraç edilmesi gösterilebilir. Madenlerimizin
ham olarak ihraç edilmesi yer altı kaynaklarının ekonomimize
katkısını düşürmekte olup katma değeri yüksek üretime
geçmemizi elzem hâle getirmiştir.
Son yıllarda küreselleşmenin etkisiyle
sanayideki gelişmeler maden kaynaklarıyla ilgili yeni durumları
gündeme getirmiştir. Bu koşullarda farklı maden
kaynaklarına sahip olmak ülkeler için daha stratejik bir avantaj hâline
gelmiştir. Öyle ki gelişmiş ülkelerin dış
politikalarını bile giderek yer altı kaynaklarına göre
şekillendirdiği gözlenmektedir. Dolayısıyla,
gelişmiş ülkelerin, maden kaynakları açısından zengin olan
diğer ülkelerle olan ticari ilişkilerini bu yönde güçlendirdikleri
görülmektedir. Örnek olarak Çinin Afrika ve Avustralya madenlerine
yatırımları gösterilebilir.
Birçok ülke, sahip olduğu önemli maden
kaynaklarından dolayı Türkiye'ye yönelik yatırımlarına
ivme kazandırmışlardır. Şu anda Türkiye'de maden arama
ruhsatı olan yabancı ortaklı şirketlerin büyük bölümünde
yerli sermayenin yok denecek kadar az olduğu bilinmektedir. Bu açıdan
yerli ve millî sermayeye destek verilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; madencilik sektörü hakkında kamuoyunun çoğunlukla
sorun olarak gördüğü nokta, sektörde yaşanan iş
kazalarıdır. Tabii ki sektörün sorunları bu iş
kazalarıyla sınırlı değildir. Bu iş kazaları
aslında asıl sorunların görünen tarafıdır.
Madencilik sektörünün bugününü maden potansiyeli,
ihracat ve ekonomiye katkısı olarak ele alırken sektörün temel
sorunlarına değinmek yerinde olacaktır. Sektörün sorunları
şu şekilde özetlenebilir: Madencilik sektörünün en önemli
darboğazlarından biri, gerek kamu gerekse özel kuruluşlardaki
yönetsel yapıların verimliliği konusudur. Madencilik konusunda
uzman mühendislere gereken önem verilmelidir. Teknik nezaretçi
uygulamasında, aynı zamanda iş güvenliğinden de sorumlu olan
mühendis ücretini, denetlemek durumunda olduğu işyeri sahibinden
almakta olup bu durumda mühendislerin işletmeyle ilgili kararlarında
adil davranmasında zorlukları vardı. Bu yasayla sorun
giderilmiştir.
Sektörde pazarlama araştırması olgusu
iyice geliştirilmelidir.
Sanayimizin ana girdisi elektrik enerjisinin önemli
ham maddelerinden biri olan yerli kömür kaynaklarının yeterince
kullanılamaması, bunun yerine ithal kömür ve ithal doğal gaza
dayalı politikalar enerji arz güvenliğinden öte, ülke güvenliğini
de tehlikeye sokmaktadır.
Ayrıca, önümüzdeki elli yılda kömürün
öneminin azalacağı düşünülürse bir an önce kömür rezervleri
ekonomiye kazandırılmalıdır. Madencilik sektörüne yeterince
değer verilmesiyle ülkemizdeki işsizlik ve göç sorunu önemli ölçüde
azalacaktır. Madenlerimiz çoğunlukla kırsalda olup istihdam
sağlanırsa şehirlere olan ilgi de azalacaktır. Bugün
görüşeceğimiz yasanın hazırlanmasının bir
amacı da budur.
Daha önce belirtildiği gibi, madenlerimizin
çoğu ham madde olarak ihraç edilmektedir. Buna rağmen madencilik
sektörünün ihracattaki payının, maden açısından zengin bir
ülke olarak nitelendirilen Türkiyemiz için düşük olduğu
bilinmektedir. Bu durumun sebeplerinden biri, madenlerin pazarlanması
konusuyla ilgilidir. Madencilik sektörünün, pazarlama açısından
incelendiğinde çeşitli sorunları olduğunu görmekteyiz.
Sektörün pazarlama açısından en önemli problemlerinden biri, iç ve
dış pazarlarda ortak bir pazarlama stratejisinin olmaması ve bu
durumun sektörün rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemesidir. Gerek var olan
gerekse gelişen pazarlara uygun stratejilerin geliştirilmesi için,
pazarlama araştırmaları konusunda zayıf olan sektörün
kendini bu yönde geliştirmesi için gerekli destek
çalışmaları yapılmalıdır.
Maden ihracatında firmaların
uyguladıkları fiyatlandırma politikalarında da
dengesizlikler görülmektedir. Özellikle dış pazara yönelik
satışta fiyat birliğinin olmaması ve yüksek oranda iskontolara
gidilmesi piyasadaki fiyat dengelerini bozmaktadır. Bu durum, ham madde
olarak ihraç edilen madenlerimizin değerlerinin çok altında bir
fiyatla dış pazarlara satılmasına ve Türk firmaların
kâr oranlarının düşmesine neden olmaktadır.
Dolayısıyla firmaların pazarlama ve fiyat stratejisi konusunda
uyması gereken politikalara ihtiyaç duydukları belirtilmektedir.
Madenleri gerçek değerleriyle pazarlamak ve piyasada bir fiyat dengesi
oluşturmak için firmaların bilgilendirilmesine önem verilmelidir.
Bununla birlikte, bazı madenlerin pazarlama
aşamasında bir isim birliğine sahip olmadıkları da
görülmektedir. Bununla birlikte, ülkemizde çok çeşitli renk ve desende
doğal taş işlenmekte ve bazen aynı ocaktan çıkan
taşlar bile farklı isimler almaktadır. Bu durum da
müşterinin bazı madenlerin çeşitlerini tanımasını
ve bu madenlerin yurt dışında marka olmasını
zorlaştırmaktadır. Bunun engellenmesi için madenlerde isim
birliğine gidilmesinin gerekliliği artık bir sır
değildir.
Ülkemizde doğal taş ürünlerinin iç ve
dış pazar paylarının arttırılması için
üretimde modern teknolojilerin kullanımı, özellikle bu
taşların işlenmesinde teknolojinin daha da geliştirilmesi
öngörülmektedir. Ancak bu gelişmelerle ilgili malzeme, üretim teknolojisi
ve tasarım konularında firmaların pazarlama departmanında
görev alan personelin eğitilmesi olumlu sonuçlara vesile olacaktır.
Yurt dışındaki müşterilerin genellikle kendi ülkelerinde
şubesi bulunan firmaları tercih ettikleri görülmektedir. Ülkemizin en
önemli zorluklarından biri de markalaşmadır ve gerek Hükûmetimiz
gerekse firmalarımız ve sivil toplum örgütlerimiz, ihracatçı
birliklerimiz markalaşma konusunda gerekli destekleri
sağlamaktadırlar.
Bu açıdan değerlendirildiğinde, Türk
firmalarının pazarlarını genişletmelerinin, ülkelerin
pazar yapılarını anlamak ve buna uygun tanıtma stratejileri
belirlemenin, ülke tanıtımı ve markalaşmak için farklı
ülkelerde şube açmalarının yararlı olacağı
düşünülmektedir. Bunlara ek olarak, sektördeki firmaların, işlenmiş
ürün kapasiteleri ve ürün çeşitlilikleri ile ürün kalitelerini
arttırmaya yönelik yatırımlar yapmaları ve etkin
dağıtım ağları kurmaları başarının
altın anahtarı olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de madencilik sektörüne genel olarak
bakıldığında ülkenin sahip olduğu maden
kaynaklarından yararlanma noktasında öngörülen hedeflerin
yakalanamadığı görülmektedir. Bu konuyla ilgili olarak çoğu
kez dile getirilen şey, madencilik yatırımlarının ve
ihracatının son derece cazip hâle getirilmesinin gerekliliğidir.
Türkiye'de madenciliğin ekonomiye katkısının
arttırılması ve dolayısıyla istihdam sağlama,
sosyal yarar gibi olumlu katkılarının hayata geçirilebilmesi için
öncelikle Türk madenciliğinin önemi üzerinde durulmalı, bu bilinçle gerekli
düzenleme ve uygulamalar gündeme getirilmelidir.
Madencilik sektörü, sanayileşmenin temel
girdilerini üretmektedir. İnsanlık tarihi içerisinde, üretimin ve
ihracatın zamanla tarımdan sanayiye kayması, sanayi için
kaliteli ham maddelerin ekonomik olarak elde edilmesini gerekli
kılmıştır. Gelişmiş sanayi ülkelerinin hemen
hepsinde de bu gelişmeyi sağlayan öncü faktör madencilik
olmuştur. Türkiye'nin kalkınması ve ekonomik gelişmesi için
madenciliğin sağlayacağı bu büyük katma değeri
kullanabilmesi şarttır. Azımsanmayacak sayıda madene sahip
ve maden kaynakları yönünden zengin olarak nitelendirilen bir ülke olarak
Türkiyemizin bu avantajını kullanabilmesi çok önemlidir.
Ayrıca, ülkemizin, madencilikte dünyada rekabet
gücünün yüksek olduğu önemli madenleri vardır. Bunlar, başta bor
tuzları olmak üzere krom, manyezit, trona, toryum ve mermer gibi
madenlerdir. Altın madeni üretimimiz de düşüş trendindeyken 2018
itibarıyla düşüş durmuş, üretim yükselişe
geçmiştir. Yıllık üretimimiz 30 tona yaklaşmış
olup bu rakamın altın madenciliğine verilen yeni
teşviklerle 50 tonlara çıkarılması, ulaşılabilir
bir hedef olacaktır.
Madencilik sektöründeki sorunların belirlenip
bunlara yönelik çözümlerin hızlı şekilde uygulamaya
konulması, bu yasayla daha da mümkün olacaktır. Genellikle üzerinde
hemfikir olunan temel düşünceler, ana girdi maliyetleri ile nakliye
ücretlerinin düşürülmesi, yeni teknolojilerin kullanımı ve AR-GE
çalışmalarına önem verilmesidir. Bu sayede madenciliğin iç
ve dış pazarlarda rekabet gücünün artırılması mümkün
olacaktır. Ayrıca, verimlilik artışının
yakalanması açısından teknik eleman istihdamının
artırılması, ileri teknolojilere uyum sağlayacak iyi
eğitilmiş iş gücünün kullanılması ve üniversite ile
sektör iş birliğinin artırılması bu yasayla önerilmektedir.
Bunlara ek olarak, maden pazarları yakından izlenerek
değişimlere uygun olarak sektörde çeşitli pazarlama
stratejilerinin oluşturulması, rekabette bizi bir adım daha öne
geçirecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son dönemlerde enerji alanında atılımlar
yapmakta olan ülkemizde Maden Yasasının ve yer altı
kaynaklarımızı yönetmekte olan kurumlarımızın tek
bir çatı altında toplanarak günün şartlarına uygun bir
şekilde yönetilmesi kaçınılmazdır. Enerji sektörünün
farklı alanlarında gerek yatırım gerek ihracat ve gerek
ithalat yapan birimlerin ayrı ayrı ele alınması bu
sektörleri rahatlatacaktır.
Bugün görüştüğümüz bu kanun teklifiyle,
yerli ve millî sermayeye sahip olan kamu ve özel sektör temsilcilerimize önemli
teşvik ve destekler verilecektir. Son dönemlerde üretim
düşüklüğü yaşanan madenlerde üretimin, verimliliğin ve
bunun sonucu mamul madde ihracatımızın
artırılması, ülkemiz açısından önemli bir artı
değer yaratacaktır.
Maden üreticilerimizin ve maden
çalışanlarının memnun olduğu, çevreye duyarlı,
katma değeri yüksek ürünler üretip ihraç etmek, yeni maden
çağının ve Türk madenciliğinin en önemli göstergesi,
4.0ı olacaktır. Millî madencilik politikası, arz
güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa üzerine inşa
edilmelidir. Bu yasanın titizlikle uygulanması, istihdama ve sektörün
büyümesine katkı sağlayacak ve ortaya konan katma değerle
Türkiyenin cari açığının azalmasına vesile
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizler bu kanunun komisyon aşamasında her maddesi
üzerinde titizlikle durduk. Bazı konularda biz siyasiler olarak fikir
ayrılıklarımız olabilir ama savunma gibi, enerji gibi, beka
sorunu olan konularda birlik olma zorunluluğumuz vardır.
Bu hafta, 9 Şubatta partimiz Milliyetçi Hareket
Partisinin kuruluşunun şerefle dolu, vazgeçilmez yeminle bir ülkünün
peşinde 50nci yılını kutlayacağız. Tüm dava
arkadaşlarımıza kutlu olsun, daha nice 50 yıllara.
Sözlerimi Genel Başkanımız Sayın
Devlet Bahçeli Beyin sözleriyle bitiriyorum: Milletin gönlüne ilmek ilmek
işledik kutlu davamızı. Akıl ve ahlakla düşünüp,
cesaretle büyüyüp bozkurt gibi, Türklüğün şafağında
doğduk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak (2/1410)
esas numaralı Kanun Teklifine olumlu oy vereceğimizi belirtiyor,
yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sezgin Bey buyurun, söz
istemiştiniz.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, 723üncü haftada Cumartesi Annelerinin Serdar
Tanış ile Ebubekir Denizin akıbetini öğrenme taleplerine
kulak verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ederim. İç Tüzük 60a göre söz
istedim.
Cumartesi Anneleri, maalesef 723üncü
haftasında da Galatasaray Meydanında yaslarını tutamadılar
ve adalet taleplerini dile getiremediler. Cumartesi Anneleri, geçtiğimiz
hafta 25 Ocak 2001 tarihinde Silopide zorla kaybedilen Serdar Tanış
ve Ebubekir Denizi andılar.
Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz, 25 Ocak
2001 tarihinde çağrı üzerine Silopi Jandarma
Komutanlığına gitmişlerdi, o tarihten itibaren de
kendilerinden haber alınamadı. Beş gün sonra Şırnak
Valiliği, kamuoyu baskısı nedeniyle, gözaltına
alındıklarını ama yarım saat sonra serbest
bırakıldıklarını açıklamak zorunda kaldı.
İnsan hakları örgütleri, aydınlar, Birleşmiş Milletler
Yargısız ve Keyfî İnfazlar Komisyonu, Tanış ve
Denizin akıbeti için çalışmalar yaptılar, devreye girdiler
ancak hiçbir sonuç alınamadı. Dosya, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine taşındı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
sözleşmenin 38, 2, 3, 5 ve 13üncü maddelerinden Hükûmeti mahkûm etti ve
ağır bir mahkûmiyet kararı verdi. O davada ben de
tanıklık yaptım. Serdar Tanış ve Ebubekir Denizin
yakınları ve çocukları adalet bekliyorlar. Bu adalet talebinin
sözcüsü olarak da burada ben, faillerin bulunması ve adaletin
gerçekleşmesi noktasında Cumartesi Annelerinin bu sesine
bakanlığın ve Parlamentonun kulak vermesini talep ediyorum.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve 6 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1410) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 41)
(Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde üçüncü söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Ali Kenanoğluna aittir.
Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de, HDP adına 41 sıra sayılı
Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.
Tabii, bu kanun teklifi, içerisinde Maden Kanununu,
petrol ve türevleriyle ilgili çeşitli düzenlemeleri, ölçü ve tartı
aletleriyle ilgili çeşitli düzenlemeleri, LPG, elektrik piyasası ve
benzeri konulardaki doğrudan düzenlemeleri ilgilendiren bir kanun teklifi.
Aslında dolaylı olarak ormanla ilgili birtakım düzenlemeleri de
içeren ve benzeri birtakım konuları da, dolaylı birtakım
yasaları da içeren bir torba kanun hâlindedir bu. Dolayısıyla,
biz öncelikle Komisyonda da bunları dile getirdik. Bu şekilde bir kanun
yapılmasının doğru olmadığını
Çünkü bu
kanun teklifi Komisyona gelmeden iki gün önce yani Komisyon toplanmadan iki ya
da üç gün önce bildirildi ve arkasından Komisyon toplandı ve
çalışmalarını sürdürdü.
Şimdi, şunu gördük ki bu şekilde
yapılan kanunlar aslında kamuoyu ve kanundan doğrudan
yaşamı etkilenen muhatapları tarafından yeterince
tartışılmadığı zaman eksik çıkıyor ve
hatalı çıkıyor ve daha sonra da bu hataları düzeltmek için
yeniden düzenlemeler ve kanunlar yapılmak durumunda kalınıyor.
Şimdi, bu Maden Kanunu da 14üncü kez geliyor karşımıza.
Yapılması gereken şuydu ya da bütün kanunlarda
yapılması gereken şudur: Öncelikle, bütün kanunun,
yapılmadan en az bir ay, iki ay, hatta üç ay öncesinden ilan edilmesi
gerekir, bunun duyurulması gerekir. Konunun bütün
muhataplarının, o sektörün ilgililerinin, konuyla ilgili
vatandaşların bu kanunları tartışması,
görüşlerini bildirmesi, aktarması gerekiyor. Ondan sonra
komisyonlarda bu kanunlar tartışılmalı ve komisyonlarda son
hâli verildikten sonra Genel Kurula gelmeli ve Genel Kurulda da belki de
üzerinde çok fazla tartışmadan, rahatlıkla kanunlar bu
şekilde geçebilir hâle gelecektir. Ama biz bütün bu süreçleri bu
şekilde işletmiyoruz, o yüzden de Genel Kurula sıkıştırıyoruz
ve arkasından da torba kanun şeklinde hızlıca
kanunları geçirmek için yol, yöntem üretiyoruz.
Şimdi, tabii, bu kanunlar
çıkarılırken biz Komisyonda şunu gördük: Bu kanunda, demin
saymış olduğum, piyasalardaki büyük oyuncu dediğimiz
büyük sermaye sahipleriyle oturulmuş, onlarla düzenlemeler
yapılmış, madde üzerinde çalışılmış,
ondan sonra da Komisyona getirilerek kamuoyuna duyurulmuş. Kamuoyuna
duyurulduktan sonra, sektörle ilgili Jeoloji Mühendisleri Odası, Maden
Mühendisleri Odası, çeşitli dernekler, bu konuyla ilgili sivil toplum
kuruluşlarının kanun maddelerinden haberi oldu ve bütün bu
süreçlerle ilgili, o kısa süre içerisinde itirazlarını dile
getirmeye Komisyona gelerek biz Komisyon üyelerine iletmeye
çalıştılar. Bütün gayretlerimiz ve çabalarımız
neticesinde onların itiraz ettikleri ancak bir iki noktada, sadece birkaç
noktada -belki üç bile yoktu- düzenlemeler, değiştirmeler
yapılabildi kitle örgütlerinin talepleri doğrultusunda. Ama onun
dışında, tüm kanun, hazırlandığı şekliyle,
büyük sermaye şirketlerinin sahipleriyle nasıl hazırlanmışsa
o şekilde de şu an karşımıza gelmiş durumda.
Tabii, biz burada, önemli ölçüde, madencilikte iş ve işçi
güvenliği meselesini önemsediğimizi ifade ettik. Şimdi,
baktığınız zaman, Soma, Zonguldak, Şırnak,
buralarda yaşanan maden kazalarını biz kaza değil cinayet,
iş cinayeti olarak tanımlıyoruz ve Soma benzeri kitlesel
cinayetlerin olduğu yerleri de katliam olarak nitelendiriyoruz. Çünkü
bunlar öyle ifade edildiği gibi fıtrat kader filan değildir,
bunlar önlenebilir kazalardır. Yani önlenebilir olduğu için de kaza
kapsamında değerlendirmek de mümkün değildir. Bunları biz
doğrudan iş cinayetleri olarak değerlendiriyoruz. Bunlar zaten
hani böyle kaza kader filan diye tanımlandığı için,
şöyle Soma katliamını bir düşünürsek, Soma katliamına
sağlıkçılardan önce Diyanetin imamlarının
gönderildiğini hatırlamamız gerekir. Çünkü meseleye buradan
bakarsanız olaya da böyle yaklaşırsınız. Oysa, burada
yaşanılan bir katliamdı, bir cinayetti, benzeri
katliamların ve cinayetlerin olmaması için de buralardaki tedbirlerin
alınması gerekiyor. Dolayısıyla bu Maden Kanununda da
işçilerin güvenliğini sağlayacak düzenlemelerin
yapılmasının öncelik olması gerekiyordu fakat burada bunu
göremedik.
Tabii, diğer bir husus da, orman
alanlarının ve tarım alanlarının tahrip edilmesine
yönelik. Her ne kadar Komisyona katılan ilgili dernek yöneticileri bu
alanların yüzdesinin düşük olduğunu ifade etmiş olsa bile,
yaşanılan orman tahribatının yüzdesi ne kadar düşük
olursa olsun, netice itibarıyla ülkenin, bu ülkenin yurttaşlarının
ortak değeridir ve ormanlar öyle sonradan ağaç dikerek
oluşturulacak şeyler değil; ekosistem gereğince, sonradan,
siz 1 ağaç kestim, yerine 5 tane diktim. diyerek orman oluşturamazsınız.
Onların, bir bütün olarak ekosistemin içerisinde kendiliğinden
oluşan ormanların tahrip edilmemesi bu nedenle son derece önemlidir.
Yine, su havzaları kirletiliyor, taş ocakları nedeniyle ormanlar
büyük oranda tahrip ediliyor. Bir diğer şey de bu maden
aramaları ve maden çıkarmaları nedeniyle inanç, ibadet mekânları
tahrip ediliyor.
Şimdi, inanç, ibadet mekânı dediğimiz
zaman, sadece dört duvar, tuğladan yapılı yapıları
algılamamamız gerekiyor çünkü bu ülkede yaşayan Alevi
yurttaşların kutsal ağaçları, kutsal ormanı, kutsal
dağları, kutsal suları vardır ve bunların oralarda
inanç, ibadet ritüellerini yerine getirdiği mekânlar vardır.
Divriğideki Mursal gibi, Antalya Elmalı gibi, Kangaldaki
Yılanlı Dağı gibi birçok mekân var. Bu mekânların
üzerine de bu hassasiyetle yaklaşılıp buradaki meselelere de
oradan bakmak gerekiyor.
Rantçı yaklaşımın tarım
alanlarını da önemli ölçüde yok ettiğini görmemiz gerekiyor.
Sadece tarım alanlarındaki kayıplara
baktığımızda, Tarım ve Orman Bakanlığının
Türkiyede Tarım Alanları Tablosuna göre son dört yılda
tarım alanlarında ciddi bir azalma söz konusudur. 2014
yılında 23 milyon 939 bin hektar olan tarım alanı 2015te 5
bin hektarlık düşüşle 23 milyon 934 bin hektara, 2016da ise 23
milyon 711 bin hektara gerilemiştir. 2017 yılında tarım
alanları önceki yıla göre 336 bin hektar azalarak 23 milyon 375 bin
hektara gerilemiştir. Böylesine bir gerilemeye yol açan başlıca
nedenlerden bir tanesi, tarım alanlarının rant
kıskacında madenciliğe açılmasıdır.
Dolayısıyla, bu Maden Kanununun bu yönüyle de ele alınıp
buradaki talancı, rantçı yaklaşımdan vazgeçilmesi
gerekiyor.
Teklif içerisindeki maddelerden örneğin 30 ve
37nci maddelere de baktığınız zaman, sermayenin tek elde
toplanmasını da hedefleyen bir durum söz konusu ve yine 4üncü
maddede millî menfaatlere uygun olarak maden araması gibi bir tanım
konuluyor. Biz bunu Komisyonda da söyledik yani bu Mecliste yapılan
kanunlar millî menfaatlere uygun olarak yapılmıyor mu? Yani sadece bu
kelimeyi koyduğunuz zaman mı millî menfaatlere uygun yasa yapmış
oluyoruz biz? Dolayısıyla buradaki koyma amacı nedir? Siz bunu
buraya koyarak yarın öbür gün maden ocaklarının
istemediğiniz rantiyeci insanların elinde olması durumunda el
koymayı mı düşünüyorsunuz? Bu maddelerin birçok yönüyle bunu işaret
ettiğini çok net bir şekilde görebiliyoruz.
Yine, nükleer santrallerdeki denetim özel hukuk
tüzel kişilerine devrediliyor. Yani nükleer santrallerdeki
tahribatların nasıl bir sonuca yol açtığını
dünyanın örneklerinden bilmemiz gerekiyor, burada özel sektöre devredilecek
bir durum söz konusu olamaz, Bu güvenliğin daha da artırılarak
yapılması gerekir. diyeceğim ama biz zaten nükleer santrallerin
olmaması gerektiğini söylüyoruz. Yani bizim buna bakış
açımız çok nettir. Nükleer santraller artık dünyanın terk
ettiği bir sistemdir ve dolayısıyla da kesinlikle nükleer
santral projelerinden vazgeçilmesi gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, gündemin bu maddesinde,
bundan sonraki kısmında çeşitli siyasi konulardaki
görüşlerimizi aktaracağım. Biliyorsunuz, bugün Hakkâri
Milletvekilimiz Leyla Güvenin açlık grevinin 91inci günündeyiz.
Kendisinin açlık grevi için Meclis Grubumuz dün gece sabaha kadar burada
barış, adalet, demokrasi nöbeti tuttu. Ve biz, Leyla Güven
arkadaşımızın talebinin yerine getirilmesi ve tecridin
kaldırılması için Leyla Güvenin sesine ses olmaya devam
edeceğiz.
Leyla Güven ne istiyor? Aslında Leyla Güven,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin kendi
yasalarını uygulamasını istiyor. Ayrıca özel bir
hukuk, özel bir talepten ibaret değil kendisininki ve cezaevlerindeki durum:
Şu anda 285 tutuklu bu amaçla açlık grevinde ve bunun haricinde
başka insanlar da örneğin Selçuk Kozağaçlıyla birlikte 5
avukat arkadaşı da adalet talebi nedeniyle açlık grevindeler.
Yine, Eren Erdemin de yakın zamanda bu taleple açlık grevi içerisinde
olduğunu biliyoruz.
Yine, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel
arkadaşlarımız, bu Parlamentonun üyesi
arkadaşlarımız, bizim Alevi inancının ocakzade
kadınları, yol erenleridir; kendilerini de buradan saygıyla, sevgiyle
anıyorum. Kendileri, özellikle Gültan Kışanak
Başkanımız, belediyeciliği esnasında yedi gün yirmi
dört saat, üç yüz altmış beş gün boyunca müfettişler
belediyede yatıp kalktılar, hiçbir yolsuzluk,
hırsızlık bulamadılar ve ondan sonra da siyasi
birtakım nedenlerle görevinden alarak -bütün belediyelerimizde olduğu
gibi- kendisini cezaevine koydular. Ve kayyumların atandığı
yerlerde kayyumlar hırsızlıktan, yolsuzluktan dolayı
görevden alındı, arkadaşlar yani atanan birçok kayyum hırsızlıktan
yolsuzluktan dolayı görevden alındı.
Şimdi, seçim atmosferindeyiz ve bu seçim
atmosferinde görüyoruz ki birtakım önergeler, araştırma
önergeleri filan Acaba hangi parti, HDPyle birlikte oy kullanacak? üzerinden
verilmeye başlamış. Yani HDP olmasa üretecek siyasetiniz, söyleyecek
sözünüz, konuşacak lafınız yok neredeyse. Bekliyorsunuz ki HDP
kiminle oy kullandı, hemen tweet atalım. Siyasetinizi bunun üzerine
kurmuşsunuz ve HDP kime oy verecek, HDPliler kime oy verecek, bunun
hesabını yapıyorsunuz. Ve biz biliyoruz ki HDP kaybetmediği
sürece siz kazanamayacaksınız. HDP bu ülkede bu duruşunu, bu
onurlu siyasetini yaptığı sürece de siz kaybetmeye, HDP de
kazanmaya devam edecektir.
Şimdi, herkes bir beka sorunu ortaya koyuyor ve
HDPyi de iktidarıyla, kimi muhalefetiyle, bu beka sorununun bir
tarafı olarak gösteriyorlar. Evet, HDP, bir beka sorunudur ama nasıl
bir bekanın sorunudur? Sizin saraycı, saltanatçı
iktidarınız, sizin mevki, makam hevesiniz açısından bir
beka sorunudur. Sizin Ne istediler de vermedik. dediklerinize karşı
bir beka sorunudur. Sizin bu ülkeyi parsel parsel sattıklarınıza
karşı bir beka sorunudur. Her türlü
hırsızlığı, yolsuzluğu, talanı, yalanı,
iftirayı, rantçılığı Vatan, millet, Sakarya, bayrak.
edebiyatıyla üstünü örtenlerin oluşturduğu beka sorununun
karşısında HDP vardır. O yüzden sizin için HDP, beka
sorunudur. Bu anlamıyla, HDP, sizin bu rantçı, talancı ve sahte
vatansever yüzünüze karşı beka sorunu olmaya devam edecektir.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz bir tane
organize suç örgütü lideri var, ceza almış, hüküm giymiş bundan
dolayı ve çıkıyor her seferinde halkı tehdit ediyor,
muhalefeti tehdit ediyor ve toplumdan gelen birtakım baskılar
neticesinde kerhen savcılar göreve geçip hakkında soruşturma
açıyorlar. Peki, sonra ne oluyor? Bir bakıyorsunuz o
soruşturmaların hepsinden takipsizlik veriliyor, beraat ediyor
beyefendi.
Şimdi, ama bakıyorsunuz, bu ülkede bir
ergen bakan var, bu ülkede kendisini televizyoncu olarak gören televizyoncu
bozuntuları var, onlar çıkıyorlar, bu ülkenin muhalefet
liderlerine hakaret ediyorlar, her türlü küfrü ediyorlar ve bunlar
hakkında herhangi bir işlem yapılmıyor.
Bizim bir önceki dönemlerde grup başkan
vekilimiz olan Ahmet Yıldırım, AKP Genel Başkanına
padişah benzetmesi yaptı diye iki buçuk yıl ceza aldı ve
milletvekilliği düşürüldü ama bir tarafta da atanmış
bakanlar muhalefet liderlerine, sadece bir tanesine de değil, her türlü
hakareti yapıyorlar ama haklarında hiçbir işlem yok, hatta
normal eleştiri kapsamında değerlendiriliyor. Gelinen nokta ve getirdiğiniz
yer buradır ve seçimlere de böyle hazırlanıyorsunuz. Selahattin
Başkan Sayın Demirtaş- boşuna demiyordu Adil, özgür
ortamda seçim yapalım, istiyorsanız her hafta yapalım. Hiç sorun
yok. Ama siz bu yöntemlerle bizi ve muhalefeti her gün terörize ederek,
kriminalize ederek, bir yerlere yamamaya, yamatmaya çalışarak,
Efendim, şunun yanındaydı, bunun yanındaydı. diyerek
bir taraftan da işgal ettiğiniz, ele geçirdiğiniz havuz
medyası, bütünüyle hepsi tek taraflı yayınlarla bu
algıları oluşturarak aldığınız seçimler
meşru bir seçim değildir, meşru bir sonuç da değildir, biz
bunların hepsini biliyoruz ama bütün bunlara rağmen, bütün bu
olanaksızlıklara rağmen de sizin siyasetinize mahkûm
olmayacağız.
HDPliler nerede kime oy vereceklerini çok iyi
biliyorlar. HDP seçmeni, HDPye oy veren seçmen, Türkiyenin en bilinçli, en
politik seçmenidir. Bunu biz söylemiyoruz, bunu bu konuyla ilgili
araştırma şirketleri söylüyorlar. Yaptıkları bilimsel
çalışmaların sonucu olarak söylüyorlar ve biz şunu biliyoruz
ki HDPliler bu seçimde de nereye oy vereceklerini çok iyi biliyorlar ve kendi
kimliklerini yok sayan, inancını, ibadetini yok sayan, kültürünü,
dinini yok sayan, cemevlerini ibadethane olarak kabul etmeyen, Kürtün dilini,
ana dilini yok sayan ve talancı, rantçı, yalancı, iftiracı
siyasetlerle manipülasyon yapanlara oy vermeyecek. Parti ismine filan gerek
yok. Herkes kendisini bu süzgeçten geçirsin, görsün. Kim ki bu tür tavır
içerisindeyse HDPlilerden oy alamaz; bu, çok nettir.
HDP ve HDPliler, onurlu siyaset yapan ve
davasına, mücadelesine sahip çıkan insanlardır. Her şekilde
kendi siyasetimizi de kendi oyumuzu da kendimiz belirleyerek veriyoruz. Kiminle
yan yana düştüğü bizim umurumuzda değil, onu siz düşünün.
Değerli arkadaşlar, iki konuya daha
değinip konuşmamı tamamlayacağım. Biliyorsunuz, avcılık
meselesi vardı. Özellikle Dersimde ve geçen gün de Maraşta ilk defa
görülen dağ keçilerini katlettiler. Avcılık bir spor
değildir, avcılık bir katliamdır. Bunun, spor olmaktan
çıkarılması ve yasaklanması gerekiyor.
Bakın, bizim inancımızda, Alevi
inancında avcılar ceme alınmazlar, ibadete alınmazlar. Niye
ibadete alınmazlar? Çünkü zevk için cana kıydıkları için
ibadete almayız biz onları, düşkün sayarız. İbadetten,
inançtan menederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
ALİ KENANOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla bu avcılığı da artık kimsenin
spor olarak görmemesi gerekir. Bu, bir katliamdır.
Şu an Hızır ayındayız,
Hızır inancı içerisindeyiz. Önümüzdeki hafta Hızır
oruçlarımızı da tutacağız. Hızır, cümlemizin
yardımcısı olsun. Hızır, darda kalanların
yanında yer alsın, yoldaşı olsun ve cümle mazlumların
yar ve yardımcısı olsun.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, yerimden pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun 41 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, bugün Maden Kanunu ve enerji alanında bazı
düzenlemeleri konuşuyoruz ve tümü üzerindeki müzakereleri dinliyoruz.
Hatibi dikkatle dinledim. Şunu özellikle ifade
etmek isterim: Kıymet verip cevap verme gereği hissetmediğimiz
bir konuşmadır. Bunun altını özellikle çizmek isterim. (HDP
sıralarından gürültüler)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Cevap vermeniz için
konuşulmadı ki zaten!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Zaten
cevap veresin diye konuşmadım!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Saygılı ol!
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Bu ne nezaketsizlik, bu ne
haddini aşma!
MEHMET MUŞ (İstanbul) İfade etmek
istediğim şudur: Hırsızlık, yolsuzluk, rantçı
gibi kavramların beka meselesiyle, vatan, millet, bayrak sevgisiyle örtülmeye
çalışıldığı gibi iddialar ortaya
atıldı. Milletimiz, hırsızı da rantçıyı da
bölücüyü de bölücüye destek olanı da gayet iyi tanıyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Aynen.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Tanıyor, tanıyor, sen hiç merak etme!
TUMA ÇELİK (Mardin) İyi biliyor, merak
etme.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Seçimlerde onlar
zaten gereken cevabı alacaklardır. Memleketi bölmek isteyenler, bu
niyeti olanlar, onlara şakşakçılık yapanlar da gereken
cevabı alacaklardır.
Kimse kimseyi kriminalize edemez değerli
arkadaşlar. Herkes kendisini bir yerde konumlandırır. Kimse
kimseyi de terörize edemez.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) O bir tek size ait.
Onu bir tek siz yapıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İnsan, grup
ya da kurumsal yapılar kendi kendilerini terörize ederler. Herkes,
yaptıklarıyla karşılaşır, yaptıklarıyla
bir değerlendirmeye tabi tutulur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Barış Bey, söz
istemiştiniz 60a göre.
Buyurun.
27.- Sinop Milletvekili Barış Karadenizin, Sinop
ili Gerze ilçesindeki balıkçı barınaklarında çıkan
yangında meydana gelen hasarın giderileceği düşüncesiyle
ilgililere teşekkür etmek istediğine ilişkin
açıklaması
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün Sinop Gerze ilçemizdeki balıkçı
barınaklarımızda bir yangın çıktı, 16 tane
balıkçı barınağımız kül oldu. Orada yaşayan
vatandaşlarımız küçük balıkçılar ve geçimlerini, eve
ekmeklerini, çocuklarının okumasını o balıkçı
barınakları sayesinde sağlıyorlar. Biz de burada Sayın
Valimizle görüştük, gerekli inceleme komisyonunu oluşturdu ve hasar
tespiti yapılıyor şu anda. Gerekli yerlerin, ilgili
bakanlığımızın, bu konuda, Sinop Gerze ilçemize,
balıkçılıkla geçinen bu vatandaşlarımıza şimdiden
yardım edeceğini, bu yaraların beraber
sarılacağını düşünüyorum. Şimdiden teşekkür
ediyorum. Tek tesellimiz, can kaybının olmaması.
Burada yaşanan olaydan dolayı üzüntülerimi
tekrar belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve 6 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1410) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 41)
(Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde gruplar
adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Sayın Kazım Arslana aittir.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 41 sıra sayılı Maden
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tarihimizin en derin
üretim ve dış borç krizinin yaşandığı bir dönemde
maliyet ve cezaları artıran bir teklifle karşı
karşıya bulunuyoruz. Bu önemli düzenlemeden sektör temsilcileri son
anda haberdar olmuş, onların görüşleri filan dikkate
alınmadan Komisyondan geçmiştir. Bu teklif, enerji alanında,
maden, petrol, LPG başta olmak üzere, girdi maliyetlerini azaltmayacak ve
sektörün asıl taleplerini karşılamayacak bir düzenleme
olacaktır. Kanun teklifi, Komisyonumuzda sektörel talepler yeterince
alınmadan, son derece hatalı hesaplamalarla Komisyonumuza
getirilmiş ve Meclise de öyle gelmiştir. Böylesine önemli
alanları etkileyen bir teklifin etki değerlendirme analizi yapılmamıştır.
Bu nedenle, sorunları çözen değil yeni sorunlar yaratan bir düzenleme
olacaktır. Teklifin sektöre, tüketiciye, üreticilere,
dağıtıcılara maliyetinin, kazanç ve
kayıplarının açıkça rakamlara dökülmesi gerekirken, bu hesaplamalar
Komisyonumuza sunulmadan, aceleci bir şekilde Komisyonumuzdan
geçirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bugün Genel Kurulda
görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle ilgili olarak, dört yıl
önce hazırlanan Soma Komisyonu raporundan da, CHP olarak
yayımladığımız Haziran 2018deki seçim bildirgemizden
de -madenciliğe aynı doğrultuda baktığımız
düzenlemeden de- bizim eleştirilerimizden de hiç
faydalanılmamıştır. Bu konularda bir çözümün
getirilmediğini görüyoruz. Bazı konular teklife konulmuşsa da
birçok sorunun çözümüne çare olmadığını da söylemek
istiyoruz.
İki kitap hâlinde hazırlanan rapordan
gerçekten hiç esinlenilmediğini de belirtmek istiyorum. Özellikle maddeler
hâlinde, belirtilen bu Soma Komisyonu raporunun bazı ana
başlıklarını da sizlere arz etmek istiyorum:
Kamunun işlettiği madenlerde redevans uygulaması
kaldırılmalıdır. denilmiştir ama burada özellikle,
yine redevansı öne çıkaran ve özellikle madencilik sektörünü
gerçekten zora sokacak yeni düzenlemelerin ortaya konulduğunu görmekteyiz.
Yine, raporda Madencilikte maden rezervlerinin yok
yere heba edilmemesi için sahalar irili ufaklı parçalara
ayrılmamalı. Sahadaki rezervi en iyi biçimde çıkarmak ve
işlemek için havza madenciliği uygulanmalıdır.
denildiği hâlde yine bu düzenlemede hiç dikkate alınmadığını
görmekteyiz. Oysa bu teklif, açıkça havza madenciliğinden
uzaklaşmakta, madenciliğin kilit terimi olan üretimin
zorlanmasına yenik düşmekte, maden sahalarını daha fazla
parçalayıp ruhsatları bölmenin altyapısını
hazırlamaktadır. Oysa Soma Araştırma Komisyonu raporunda
madencilikte havza madenciliğine geçilmeyişin kazaların bir
nedeni olduğu belirtilmişse de düzenlemede buna yine yer
verilmemiştir.
Yine Soma Komisyonu raporunda ulusal madencilik
politikasının oluşturulması, eksiklik ve
yanlışlıkların tespiti, iş cinayetlerinin önüne
geçilmesi amacıyla tüm sektör bileşenlerinin, odaların,
üniversitelerin, sendikaların ve işçilerin de
katıldığı madencilik zirvesinin yapılması
önerilmiş; bu konuda herhangi bir zirve yapılmadan da bu taslak, bu
teklif önümüze getirilmiştir.
Yine, raporda madende taşeron sistemine derhâl
son verilmesi belirtildiği hâlde, taşeronlaşmanın
madencilik sektöründe giderek arttığını ve teşvik
edildiğini görmekteyiz.
Yine, Genel havza planlamaları en
başından yeniden yapılmalı. denildiği hâlde, Kamuya
en yüksek yararı sağlayacak şekilde gerek iş güvenliği
gerekse mühendislik ve teknoloji bakımından en yüksek standartlarda
projelendirilmeli ve madencilik bu çerçevede yapılmalıdır.
denildiği hâlde yine bundan da faydalanılmamıştır.
Yine, ilkel koşullarda çalışan çok
sayıda madenin faaliyette olduğu bilinen bir gerçek olduğu hâlde
bunlarla ilgili ne tür tedbirler alınacağı noktasına da
düzenlemede yer verilmediğini görmekteyiz.
Yalnızca bölgede değil, yurt genelinde
ruhsatsız çalışan madenler ivedilikle, öncelikle tespit
edilmeli. noktasında bir çalışmanın
olmadığını ve bunların koşulsuz olarak mutlaka
önlenmesi ve derhâl kapatılması noktasında da bir
çalışmanın olmadığını görmekteyiz.
Çalışma yaşamını iş
sağlığı ve güvenliği açısından düzenlemek ve
denetlemek üzere, idari ve mali özerkliğe sahip, işçi, işveren,
devlet ve meslek odaları temsilcilerinden oluşan
bağımsız bir ulusal iş sağlığı ve
güvenliği kurumu kurulmalıdır. diye belirtilmiş. Bu
noktada herhangi bir düzenlemenin olmadığını görmekteyiz.
Yine Madencilikte denetim zafiyetinin önüne
geçilmelidir. deniliyor ama denetimle ilgili, bu konularda cezalardan
başka bir yaptırımın gelmediğini de görmekteyiz.
Ayrıca, yine, okul sıralarında,
ortaöğretim ve üniversitelerde iş kazalarına yönelik iş
güvenliği derslerinin mutlaka okutulması ve müfredata konulması
ve gençlerimizin ve çocuklarımızın bu alanda bilinçlendirilmesi
noktasında bir ibare olduğu hâlde, bu noktada da bir düzenleme
yoktur.
Sektörün özelliği de dikkate alınarak
yepyeni bir maden iş kanunu çıkartılmasına işaret
edilmiştir. Madencilik sektörüne yönelik ihtisas mahkemelerinin
kurulması ve bunun için de hukukçulardan oluşan temsilcilerle ve yine
sektör temsilcileriyle geniş çapta bir düzenlemenin yapılması ve
bu alanda oluşan iş kazalarının önlenmesine yönelik olarak
ihtisas mahkemelerinin mutlaka görevlendirilmesi noktasında bir
çalışmanın da yapılması gerekmektedir.
Madenlerdeki tüm çalışma alanlarında
çalışma ve üretim koşullarının kamerayla
görüntülenmesi yapılmalı, izlenmeli, altyapısı buna göre hazırlanmalıdır.
Bununla, maden işletmelerinde neler oluyor, ne bitiyor, yakinen takip
edilmelidir.
Tehlike anında çalışanlar için
kaçış yönlerini belirlemek amacıyla her maden işletmesinde
kaçış planlarının hazır olması gerekmektedir. Bu
bilgiler çalışan işçilere uygulanarak aktarılmalı ve
bu konuda bilinçlendirilmelidir.
Yine, yanıklı kazazedelerin sevk
edilebileceği ve içinde işlevine uygun olarak yanık tedavi
merkezlerinin bulunduğu hastanelerin yapılmasının zorunlu
olduğu belirtilmiş, bu tedavilerin özellik arz etmesi sebebiyle buna
ihtiyaç duyulduğu arz edilmiş, bu konuda da düzenlemeye bir madde,
bir ilave getirilmemiştir.
AFADın madencilik alanında meydana gelen
iş kazalarında yetersizliği göz önünde bulundurulduğunda,
bu alanda AFADa ya da başka bir kuruma bağlı müstakil bir maden
arama kurtarma biriminin derhâl oluşturulması noktasında bir
çalışma da bu düzenlemede yoktur.
Kapalı maden ocaklarında
çalışanların en az otuz gün geçirebilecekleri yaşam
odaları kurulması zorunlu olmalıdır. deniliyor. Bu konuya
da bu düzenlemede herhangi bir yer verilmemiştir. Bu da bana göre bir
eksikliktir.
Yaşamını iş kazasında
kaybedenlerin mirasçılarına bedelsiz sosyal konut verilmesi ve bu
alanda zarar görenlerin zararlarının tazmin edilmesi noktasında
birçok söz verilmesine rağmen, bu konuda da yine madenden zarar
görmüş olan ailelerin bu ihtiyaçlarının da hâlâ
giderilmediğini görmekteyiz. Bu yasada bu konuda da bir düzenleme yoktur.
Biz bu teklifin öncelikle geri çekilmesi ve yeniden,
geniş anlamda bir düzenleme yapılması noktasında çok
ısrarcı olduk ama bu talebimiz kabul edilmedi. Yine de bu talebimizi
burada yineliyoruz. Bu teklifin geri çekilerek daha geniş anlamda,
detaylı, teferruatlı, gerçekten madencilikte oluşan
sorunların cevabını verebilecek çözüm noktaları ortaya
konularak bir düzenleme yapılmasının ihtiyaç olduğunu
belirtmek istiyoruz.
Özellikle maliyetleri artıran, cezai hükümleri
çoğaltan, sektörde var olmak isteyenleri yatırımdan
soğutabilecek, madenleri ve petrol rafinelerini yok yere kapatabilecek bir
düzenlemeyle karşı karşıya kaldığımızı
da belirtmek istiyorum.
Bugün, madencilerimiz zor durumda olduğu gibi,
özellikle Denizli ilimizde mermer üretimi yapan mermer üreticilerimizin de zor
günler geçirdiğini belirtmek isterim. Yine, Bilecikte, Burdurda ve
Afyonda üretim yapan mermercilerin sorunlarına da eğilmenin,
üretimin devam edebilmesi ve bu işletmelerin yaşayabilmesi için yeni
teşviklerin verilmesi gerektiğini de belirtmek istiyorum.
Bu, plansız, öngörüsüz, hukuken sorunla dolu,
maliyeti yüksek olan teklif, zaten krizle boğuşan maden
işletmecisini, Anadoludaki petrol işletmecisini, LPG sektörünü
derinden etkileyecektir. Bu alanda faaliyet gösteren işletmelerin
sorunlarını azaltmak yerine çoğaltmaktadır. Teklif sahibi 6
milletvekilimize bu teklifin mali, finansal yönünü sorduğumuzda, rakam
istediğimizde yüzeysel bir çalışmanın ürünü olduğu
açıklıkla ortaya çıkmıştır, bize de cevabı
verilememiştir. Neye göre bu hesaplamayı
yaptığınızı sorduğumuzda cevap
alamadığımızı söylemek istiyorum. Demek ki
madencilikteki sorunları çözmek yerine artırmaya yönelik bir
düzenleme olduğunu tekrar belirtmek istiyorum.
Yer altı kaynaklarımızın
değerlendirilmesi ve ekonomimize kazandırılması yönünde bir
teklif olmadığını da belirtmek isterim çünkü burada,
madenciliği teşvik etmenin ötesinde, madenciliği yok etmeye
yönelik bir düzenleme olduğunu söylemek istiyorum.
Ayrıca, sektör temsilcileri, Komisyondaki
görüşmeler sırasında, mali hesabı belirsiz olan kritik
maddelerin geri çekilmesini, bunların
olgunlaştırılmasını istediler ama maalesef, bu da geri
çekilmemiş ve aynı şekilde Meclisimizin Genel Kuruluna
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu teklif Komisyonda
birtakım değişiklikler geçirmiş olsa bile, bu
değişiklikler aslında işin özüne çok uygun olan
değişiklikler değil ve genel anlamda, bir düzenleme, bir
iyileştirme yapamamıştır, getirememiştir. Görüştüğümüz
bu düzenlemenin, mevcut işletmeleri kapatmaya ya da minimum kârla iş
yapmaya mecbur bırakacağı bir gerçektir. Madencilikte büyüme
olmayacaktır, istihdam artmayacaktır, ekonomimiz de bu konuda zarar
görecektir. Bunu da bilmenizi isterim. Devletin iş yapanın önünü
açması gerekirken bu yasa teklifi üretim iştahını
kesecektir, heyecanı kıracaktır, bazı işletmelerin de
kapanmasına neden olacaktır. Bu yasa teklifi, üretenin, istihdam yaratanın,
enerjide bağımlılığı kırmak isteyenlerin
önüne duvar örmektedir; bu alanda yatırım yapacakların hevesini
de kıracak, yok edecek ve yatırım da duracaktır. Bu teklif,
daha nitelikli madencilik için kanun yapmak varken daha çok para cezasına,
daha çok faaliyet durdurma cezasına mahkûm bırakmaktadır.
Çalışma şartlarını ve ortamını düzenlemeden
yapılan bu düzenlemelerdeki cezalar sonuç vermeyecektir.
Sorunu, madenciliğimizi topyekûn bilimsel bir
anlayışla ele almakla çözüme kavuşturabileceğimizi
düşünüyorum. Dünyada madencilik nasıl yapılıyor, verim
nasıl artırılıyor, burada madenler nasıl ekonomiye
kazandırılıyor, bu alanda iyi bir çalışmanın
yapılmasına ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum. Sorunu,
ayrıntılı yönetmelikler düzenleyerek değil, ayrı bir
maden iş kanunu çıkararak yani yeni bir maden
bakanlığı kurarak, siyasi kayırmacılığa son
vererek, dünya ölçeğinde bir madencilik anlayışını
getirerek çözebileceğimizi belirtmek istiyorum. Yer altı
kaynaklarımızı iyi bir şekilde değerlendirmek
istiyorsak sektör temsilcileri ve maden mühendisleri odalarıyla geniş
kapsamlı bir araştırma yapmak ve ona göre madenciliğimize
yön vermek gerektiğini söylemek istiyorum. Sorunu, maden
sahalarını daha fazla parçalayarak ve redevansa havale ederek
değil, havza madenciliğini teşvik ederek çözebileceğimizi
düşünüyorum. Ayrıca, bu teklif tamamen bunun tersinden hareket
etmektedir.
Sayıştayın, son Türkiye
Taşkömürü Kurumu denetim raporu da göstermiştir ki maden
sahalarında redevans artışı kaçak usulde madenciliği
büyütmekte, işçi sağlığını ve güvenliğini
daha riskli hâle getirmektedir. Bu nedenle, sık sık maden
kazaları olmakta, birçok işçimiz kurban edilmekte, ölümler giderek
çoğalmaktadır. Sorun, sadece mühendisi cezalandırmakla,
işletmeciyi ağır cezaya boğmakla çözülmeyecektir. Geniş
kapsamlı bir düzenlemeye, sorunları çözmeye yönelik bir teklife de
ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum. Bunun üzerinde çalışma
yapmak için, kanunun tümü geri çekilmek suretiyle, köklü ve kalıcı,
üretime dönük ve üretimi artıran, yatırımı artıran
yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu teklif,
madencilikte birikmiş temel sorunlarımızı çözmeye
değil, maden denetimlerinde maden mühendislerini baştan günah keçisi
ilan etmeye yöneliktir. Alt komisyondaki kısmi iyileştirmeler
gerçekten yeterli değildir. Madenciliğe daha topyekûn yaklaşmak
gerektiğini belirtmek istiyorum.
Teklifte, kriz şartlarında maden
işletmelerinin ödeyeceği cezaların insafsızca
katlandığını görmekteyiz. Teklif sanki madenciliğin
gerçeklerine ve sorunlarına gözünü kapatmış, soyut bazı
tespitlerle bir hazırlığın
yapıldığını göstermektedir. Ruhsat alanlarındaki
muhtemel rezervlerin çok kısıtlı zaman içinde görünür rezerve
dönüştürülmesi şartı teknik ve mali yönden imkânsızdır.
Sektördeki aktörleri iş yapmaktan, yatırımdan
soğutacağını söylemek istiyorum. İştah kabartan
bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu, yeni yatırımlara ve yer
altı kaynaklarımızı değerlendirmeye, ekonomiye
kazandırmaya yönelik bir düzenlemeye, teşvike ihtiyaç olduğunu da
söylemek istiyorum.
Bu teklif, hesapsız, plansız, öngörüsüz
bir madenciliğin, daha pahalı petrol arama ve işletme
anlayışının önünü açmaya dayalıdır. Bu
anlayışın hiçbirimize faydası olmayacağı
gerçektir. Hele hele millete faydası olmayan bu teklifin, bu düzenlemenin
devlete de faydası olmayacağı bir gerçektir. TÜPRAŞın
ve petrol sektöründeki diğer firmaların da ortaya koyduğu üzere,
daha maliyetli petrol teslimatı konusundaki açık uyarılar
gösteriyor ki bu teklif yerli petrole ve petrol ürünlerine daha çok zarar
verecektir; maliyetleri katlayacaktır, hatalı bir hesaplamayla
piyasayı olumsuz etkileyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu teklifin 4üncü maddesiyle madenciliğe millî menfaat
üzerinden yaklaştığını iddia edenlerin, aynı
teklifin 31inci maddesiyle Batman Petrol Rafinerisini kapatabilecek bir hesaplama
hatasının içine girdiklerini de söylemek isterim. Eğer böyle bir
tehlike yoksa, teklif sahiplerinin getirdikleri teklifin her bir maddesinin
mali etki analizini yaparak önümüze koymaları gerekmektedir, bu da
maalesef yoktur.
Teklif sahipleri millî menfaat diyedursun,
aynı maddede yerli ham petrolün hem rafineri alım fiyatını
yükseltip hem de rafineri ile üretici arasında eşit
paylaştırılan boru hattı taşıma maliyetinin
tamamını bu kriz şartlarında rafineriye yüklemektedir.
Bunun yıllık ek maliyeti 43 milyon doları bulacaktır. Bu
teklif, petrolde, sektör oyuncuları arasında, dere geçerken at
değiştirmekle eş değerdir; bize faydası
olmayacaktır, ülkeye de zararı olacaktır.
Yatırımın kaçtığı,
ertelendiği yerlerde bankalar tarafından elde edilen faiz kazancı
artacak, böylece en yüksek kurumlar vergisi ödeyenler, sanayi ve enerji
kuruluşları değil, bugünkü gibi yine bankalar olacaktır.
Değerli milletvekilleri, yine, teklifin 8inci
maddesiyle, maden faaliyeti ile bir köprü, yol, baraj ya da yandaş bir
şirketin özel yatırımı aynı arazide
çakışırsa bu maden faaliyetinden vazgeçilmesi ya da tam tersine,
madenler için şahısların yatırımlarının
ertelenmesi için Bakanlığa yetki devredilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
KAZIM ARSLAN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Teklif, MTAnın şirket kurması,
piyasaya açılması hususunda ek düzenlemeye gitmek isterken biz de
sormak isteriz: Peki, Türkiyedeki madenleri kim araştıracaktır,
kim bulacaktır, kim ekonomiye kazandıracaktır? Bu sorunun
cevabı da maalesef bu düzenlemenin içinde yoktur. MTAnın gerçek
anlamda, ülkenin madenciliğe ilişkin sorunlarını çözmesinin
ve ülke içi sorunları, madencilikle ilgili problemleri çözdükten sonra
yurt dışıyla ilgili çalışmalar yapmasının
daha doğru olacağını belirtmek istiyorum.
Sözlerimi bitiriyorum. Hepinize çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Teklifin tümü üzerinde şahıslar adına
ilk söz Kocaeli Milletvekili Sayın Tahsin Tarhana aittir.
Buyurun Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 41 sıra sayılı Maden
Kanunu Teklifi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede madencilik
sektörü, orta ve büyük ölçekli kamu kuruluşlarından ve onların
çevresinde küçük ölçekli özel sektör kuruluşlarından oluşan bir
yapıya sahipti. Ancak, yakın zamana kadar devam eden bu yapı
özellikle AKP iktidarıyla değişime
uğramıştır. Başta Eti Maden İşletmelerine
bağlı ortaklıkların özelleştirilmesi, Türkiye Kömür
İşletmelerine bağlı şirketlerin özelleştirilmek
üzere Elektrik Üretim Anonim Şirketine devredilmesi sonucunda sistem
tamamen değişmiştir. Türkiye, sanayisinin gerek duyduğu,
yurt içi kaynaklardan yeteri kadar üretilmeyen madenleri ithal etmek zorunda
kalmaktadır. Kendi öz kaynağı olan madeni çıkarıp işletmeyen
devletler ne yazık ki geri kalacaklardır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin acilen
enerji ve maden sahaları yapılanmasını gözden geçirmesi
gerekmektedir. Son verilere göre, ülkemizin enerjide dışa
bağımlığı yüzde 73tür. Bununla birlikte Türkiye,
enerji ham maddesinde büyük oranda yurt dışı firmalara
bağımlı durumdadır.
Bugün tartıştığımız
Maden Kanunu yetersizdir. Enerji alanında birçok temel hususun
çağın gereklerine göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Enerji
politikaları tüm dünyada gelecek yüzyılın en önemli
yatırımları hâline gelmişken ülkemizde ne yazık ki
maden sahaları -iktidara yakın olduğu için- ruhsatsız
çalışmaya devam ediyor. Madenlerde çöküntü yaşanırsa
iktidarın ilk işi televizyonlara yayın yasağı koymak
oluyor.
Bugün ülkemizde asgari ücretli maden emekçisi otuz
altı saat çalışmak zorunda kalıyorsa sorumlusu on altı
yıllık AKP iktidarlarıdır. Maalesef Kazayı nasıl
önleriz, madenleri daha verimli nasıl
çalıştırırız, dışa bağımlı
maden politikasından nasıl vazgeçerizi düşünmeyen bir iktidar
anlayışı var. Tüm bu çağın gerisindeki madencilik
anlayışı, hafızalarımıza yer eden talihsiz
olaylar, iktidarınızın maden sahalarında doğru ve
kararlı uygulamalar yapmaması, yandaşlara göre yasaları
esnetmesi sebebiyle gerçekleşmektedir.
Değerli milletvekilleri, defalarca dile
getirdik, kanun yaparken kaliteli, çözüm üretecek, günübirlik değil uzun
soluklu, sağlam temeller üzerine kurulmuş yasalar yapmak
gerekmektedir. Eğer Maden Kanunu yapılacaksa öncelikle maden
emekçisini koruyacak odaların, sendikaların, sektör
bileşenlerinin görüşleri alınarak yapılması gerekirdi.
Ne yazık ki yıllardır devam eden Ben yaptım oldu.
anlayışı bu kanun teklifinde de karşımıza
çıktı. Ekonomik krizin her geçen gün etkisini gösterdiği bu
dönemde hazırlanan kanun teklifi, hiç kimseye danışılmadan,
sektörün görüşleri alınmadan, ceza kanununa dönüştürülmüş
bir metin olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yeni sistemde artık kanun tasarıları
bakanlıklar eliyle değil doğrudan milletvekilleri eliyle teklif
olarak hazırlanacak ve görüşülecek. Bu durum vatandaşın
ihtiyaçlarına daha net çözümler üretecek. deniyordu ancak bu durumu ne
yazık ki görmüyoruz. Sahanın sorunları bürokrasinin
işleyişine teslim ediliyor, sektörün değil bürokratların
talepleri dinleniyor.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
birçok maddesi kabul edilebilir değil. Özellikle 10uncu maddede
düzenlenen teknik eleman ve daimî nezaretçiye verilecek para
cezasının Komisyon aşamasında 5 bin TLden bin TLye
indirilmiş olması doğru bir karar olmakla birlikte, bu unvanla
çalışan emekçilere mutlaka iş güvencesi de verilmelidir.
Komisyon Başkanı olarak görüşmeler sırasında iş
güvencesi için Genel Kurulda düzenleme yapılacağına dair söz
vermiştiniz Sayın Başkan, şimdi gereğini yapmanızı
bekliyoruz.
Yine, kanun teklifinin 18inci maddesi maden
sahalarını ihale edilmeksizin devlet kuruluşlarına
Bakanlık onayıyla verebilmeyi düzenlemektedir. İhale edilmeden
sahaların Bakanlık onayıyla verilebilmesi talanın önünü
açabileceği gibi, Varlık Fonu devreye sokularak tamamen usulsüz
durumlar da ortaya çıkarabilir. Böyle bir düzenleme bir yandan
Anayasanın Çalışma ve sözleşme hürriyeti
başlıklı 48inci maddesine, öte yandan planlama ilkelerini
düzenleyen 160ıncı maddesine aykırıdır. Kanun
teklifinin maddeleriyle ortaya çıkan devlet hakkındaki
artışın, ruhsat harçları ve cezaların, idari
yaptırımların madencilik sektörüne nefes
aldırmayacağı kesindir. Sektörü ayağa kaldırıp
çağ atlatacak düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Teklifin 45inci maddesi doğaya ve çevreye
zarar verecektir. Ömrünü tamamlamış santrallerin iki sene daha
bulunduğu şehrin havasını, doğasını,
çevresini, çocuklarını zehirlemesine izin vermek Türkiye Büyük Millet
Meclisine yakışmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, son olarak, sürekli
yerli ve millî söylemlerine sığınanlar için bir konuyu
hatırlatmak istiyorum. Türkiyede yaklaşık 6 bin maden
sahasında üretim yapılıyor. Bu sahaları işletenlerin
büyük bir kısmı yerli sermaye, küçük ve orta ölçekli işletmeler.
Peki, Türkiyedeki maden sahalarının hangilerinin yabancılara
ait olduğunu biliyor musunuz? Altın ve değerli metal
çıkarımı yapan maden ocakları. Yani millî sermaye kömürün
karasıyla uğraşırken yabancı sermaye altının
ışıltısıyla uğraşıyor. Madenlerin yabancılara
satılması kimin zamanında gerçekleşti? Millî
kaynaklarımızı, zenginliklerimizi yabancılara kim teslim
etti? Bu sorunun cevabını hepimiz çok iyi biliyoruz. Canını
tehlikeye atan maden emekçisini değil, cebi tehlikeye giren maden
işletmecisini kolladığınız sürece Türkiye
madenciliği gelişmeyecektir. Bir avuç kömür için bir ömür verenleri
sömürü düzenine mahkûm edenler maden emekçisinin yüzündeki karanın
sorumlusudur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde
şahıslar adına ikinci söz İstanbul Milletvekili Sayın
Nevzat Şatıroğluna aittir.
Buyurun Sayın Şatıroğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NEVZAT ŞATIROĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 41 sıra
sayılı Maden Kanunu Teklifi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Hazırladığımız bu kanunla,
başta madencilik olmak üzere, elektrik, petrol, LPG piyasalarını
yakından ilgilendiren düzenlemeler yapılmış, enerji
verimliliği, nükleer kanunla ilgili uygulamalar ve ölçü ayarların
ilgili kanunlarında yapılan düzenlenmelerle belirsizlikler ortadan
kaldırılmaya çalışılmış, EPDKnin
teşkilat yapısında yapılan düzenlemeyle de kurumun denetim
fonksiyonunu daha etkin yürütmesinin sağlanması amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerek maden gerek enerji sektöründe çağ
atlattığımız on yedi yılı geride
bırakmış bulunmaktayız, gururla ve iftiharla. 2002
yılında 680 milyon dolar olan maden ihracatımız AK
PARTİ dönemindeki başarılı politikalar sonucu 4,6 milyar
dolara yükseltilmiştir. Bu kanun teklifiyle maden sektörünün
ekonomimizdeki payının daha da artırılması, sektörün
sorunlarına çözümler getirilmesi ve daha sürdürülebilir bir madencilik
politikasının sağlanması amaçlanmıştır.
Bilindiği üzere, ülkemiz maden rezervleri
bakımından dünyanın sayılı ülkelerinden biridir;
dünyada bilinen 90 çeşit madenden 77 adedi ülkemizde bulunmaktadır.
1985 yılında yürürlüğe giren Maden Kanunuyla madenlerin
aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk
edilmesiyle ilgili esas usuller düzenlenmektedir. Ancak gelişen şartlar
ve uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçlar sebebiyle kanunda
değişiklikler yapılması zarureti doğmuş ve bu
nedenle bazı düzenlemeler yapılmıştır.
Bu kanun teklifiyle, MTAnın yurt
dışında faaliyet göstermek üzere kuracağı
şirketlerin arama ve araştırma faaliyetleri
dışında işletme faaliyetlerinde de bulunması
imkânı sağlanacaktır. Petrol Kanununda yer alan millî
menfaatlere uygun ifadesi Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ile
Maden İşleri Genel Müdürlüğünün birleşmesi
doğrultusunda, uyum sağlanması için Maden Kanununa
eklenmiştir.
Uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçlar
kapsamında, görünür rezerv geliştirme hakkı kavramı
geliştirilmiş ve bunun hisselere bölünemeyeceği ve bu
hakkın Bakanlık onayıyla devredilebileceği düzenlenmiştir.
Ayrıca, madencilik yapacak şirketlerin statüsünde madencilik
yapabileceği yazılı olma şartı kaldırılarak
Maden Kanunu, Ticaret Kanunuyla uyumlu hâle getirilmiştir.
İşletme izinlerinin tapu
kayıtlarına işlenmesi sağlanarak, diğer
yatırımlar planlanırken bölgede maden işletmesi olup olmadığının
tespiti kolaylaştırılmış, böylece rezerv
kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine Maden Kanunu kapsamında yatırım
çakışması durumları için oluşturulan kurul
kaldırılarak daha hızlı hareket edilebilmesi amacıyla
kurulun yetkileri Enerji Bakanlığına devredilmiştir.
Yetkilendirilmiş tüzel kişilerin ve teknik elemanların
yaptıkları beyanlara sorumluluk getirilerek gerçek
dışı ve yanıltıcı beyanların önüne geçilmesi
amaçlanmıştır. Mahallinde yapılacak tetkik ve incelemeler
esnasında denetimin engellenmesi hâlinde mahallinde tetkik ve inceleme
yapılıncaya kadar üretim faaliyetleri durdurma müeyyidesi
getirilmiştir. Kaçak üretim ve izinsiz sevkiyata ilişkin madde
yeniden düzenlenmiş ve bu hususta cezayı uygulayacak idarelere
açıklık getirilmiştir.
Yurt içinde çıkarılan IV. Grup (c) bendi
madenlerden altın, gümüş ve platin hariç diğer madenlerin yurt
içinde entegre tesislerde metal hâle getirilmesi durumunda devlet
hakkının yüzde 75i alınmayarak madencilik sektörü uç ürün
üretimine yönelik teşvik edilmiştir. Buluculuk talepleri için Ulusal
Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu koduna göre teknik standartlar
getirilmiş, görünür rezerv hakkı geliştirme hakkının
maden siciline şerh edilme hakkı elde edilmiştir. Maden
sahalarının tamamında maden rezervlerinin tespit edilmesi
amacıyla işletme izinli ruhsatların
birleştirilebileceği düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, madencilik
faaliyetlerinin yapılması mümkün olmayan küçük alanların
madencilik faaliyetlerine engel teşkil etmemesi için ruhsattan taksir
edilmesi ile ayrı ayrı üretilmesi imkânı olmayan farklı
gruptaki madenlerle ilgili uygulamalarda yeknesaklık sağlanması
amaçlanmıştır. Ara ve uç ürün üretmek ve tesis kurmak
şartıyla maden sahalarının Bakan onanıyla ihale
edilmeksizin ihtisaslaşmış devlet kuruluşlarına -ki bu
kuruluşlar madencilik faaliyeti yapan
kuruluşlarımızdır- verilmesi ve bu sayede ara ve uç ürün
ithalatının azaltılması amaçlanmıştır. Kanun
maddesi değişiklik teklifiyle yerli ham petrolün gerçek fiyatlandırılması
sağlanmış olacak, ayrıca, mevcut ve yeni arayıcı
şirketler için de teşvik ve güven ortamı
sağlanmış olacaktır.
Enerji piyasalarımızın adil,
şeffaf ve rekabetçi yapısının korunmasına büyük önem
veriyoruz. Piyasalarımız için daha fazla yatırım, daha
fazla yatırımcı ve daha fazla istihdam istiyoruz. Bu
açıdan, hazırlanan bu kanun değişikliğinin
sektörümüzün yapısına ve işleyişine büyük katkılar
sunacağına inanıyorum. Hiç şüphesiz
piyasalarımızın, özellikle de akaryakıt
piyasalarımızın sağlıklı işleyişi,
şeffaf ve adil yapısının muhafaza edilmesi de sektörümüz
için hayati önem taşımaktadır. Piyasa yapısını
bozucu faaliyetlere izin vermemek adına yapılan düzenlemeyle 5015
sayılı Petrol Piyasası Kanununun 3ünü maddesinde yer alan
lisansların tabi olacağı usul ve esaslar yeniden düzenlenerek
piyasayı bozucu etkisi olan şirketlerin sistemden
ayıklanması amaçlanmıştır.
Ayrıca bu düzenlemeyle kaçak akaryakıt
ticareti yapılması, ÖTV ve KDV usulsüzlükleri yaparak
oluşturulan vergi kaybının önlenmesi
amaçlanmıştır. Akaryakıt kaçakçılığı
kapsamına giren ve niteliği itibarıyla düzeltme imkânı
bulunmayan fiiller yönünden doğrudan soruşturma açma ve
gerektiğinde cezai işlem uygulama usulü belirlenmiş,
kaçakçılıkla ilgisi olmayan ve niteliği itibarıyla düzeltme
imkânı bulunan mevzuat ihlalleri için ise soruşturma açma veya idari
para cezası uygulanmadan önce ihtar müessesesi getirilmiştir. Yani
akaryakıt kaçakçılığıyla sektörümüzü âdeta
dinamitleyen eylemlere asla taviz verilmeyecek, denetimler hız kesmeden
sürdürülecek ve gerekli cezai işlemler uygulanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimizin bildiği üzere, çok zengin hidrokarbon
kaynaklara sahip ülke değiliz ama su gibi, rüzgâr gibi, güneş gibi
yenilenebilir kaynaklar bakımından zengin bir ülkeyiz. Bu noktada
2002 yılından bugüne kadar yerli ve yenilenebilir
kaynaklarımızın ekonomiye kazandırılması
konusunda çok büyük gelişmelere imza attık. Şöyle ki: 2002
yılı 2018 yılı mukayesesine
baktığımızda baraj hidroelektrik santrallerimizi 11.469 megavattan
20 bin megavata, nehir tipi hidroelektrik santrallerimizi 770 megavattan 7.700
megavata, rüzgâr kurulu gücümüzü 19 megavattan 7 bin megavata, güneş
kurulu gücümüzü hiç yokken, sıfırdan 5 bin megavata ve jeotermal
kurulu gücümüzü de 18 megavattan 1.283 megavata yükseltmiş
bulunmaktayız.
Yine 2002-2018 yılları arasında
toplam elektrik kurulu gücümüzü 31.800 megavattan 88 bin megavata yükseltmenin
gururunu yaşıyoruz.
EPDKnin görev alanında doğal gaz,
elektrik, petrol ve LPG piyasalarında izleme, inceleme ve analiz etmek
amacıyla yapılan yazılımlar, talep edilen bilgi ve datalar
gün geçtikçe daha fazla artmakta ve bu işe özel detay işlemler
artmaktadır. Bu maksatla EPDK bünyesinde Bilgi İşlem Daire Başkanlığı
kurulması sağlanmış olacaktır.
3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanununda
yapılan düzenlemeyle ölçü aletlerinin muayenelerini veya tamir ve
ayarını yapmak için bakanlık tarafından yetkilendirilen
servislerin, yetki kapsamındaki hizmetlerde ilgili kanun ve yönetmeliklere
aykırı faaliyette bulunmasının yasaklanması
öngörülmektedir.
Yine bu düzenlemeyle nükleer enerji ve
iyonlaştırıcı radyasyona ilişkin faaliyetlerin
çerçevesinin çizildiği 702 sayılı Nükleer Düzenleme Kurumunun
Teşkilat ve Görevleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede de bazı
değişiklikler yapıyoruz. Bu meyanda, nükleer enerji ve radyasyon
güvenliği alanlarında faaliyet gösteren kişi ve
kuruluşların uyması gereken kuralları daha net bir şekilde
belirliyor, birinci önceliğimiz olan çalışanların, halkın
ve çevrenin korunması amacıyla konulan kuralları ihlal edenlere
uygulanacak olan yaptırımları düzenleme altına
alıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son verirken bu kanunun hazırlanmasında
emeği geçen imza sahibi milletvekillerimize, Enerji
Bakanlığı bürokratlarımıza, Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonumuzun Kıymetli Başkan ve
üyelerine, sektörün çok değerli temsilcilerine teşekkür ediyorum.
Kanun teklifimizin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, teklifin tümü üzerinde
yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Bu sürenin on
dakikası sorulara, on dakikası cevaplara ayrılacaktır.
Sayın Oral? Yok.
Sayın Çelik? Yok.
Sayın Aksoy? Yok.
Sayın Çepni? Yok.
Kaçaklar tespit ediliyor, bak.
Sayın Arslan...
KAZIM ARSLAN (Denizli) Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığına soruyorum:
1) Kömür rezervlerimizin değerlendirilmesi
açısından bu konuyu değerlendirecek bir kurumu kurmayı ve
kömür enstitüsü gibi bir kurumu kurmayı düşünüyor musunuz?
2) Madencilik alanında dünya tecrübesi,
kanunlardan ziyade, her olası duruma karşı saha
elemanlarının, müfettişlerin nasıl bir yaptırım
uygulanacağını belirten ayrıntılı yönetmeliklerin
hazırlanması yönündedir. Yaşadığımız mevzuat
eksikliğinin temelinde ayrıntılı yönetmeliklerin
olmaması da yatmaktadır. Öyle ki madencilikte bazı
başarılı ülkelerde kısa kanunlara karşılık
600 sayfalık yönetmeliklerin olduğu biliniyor. Gecikmeli olarak
çıkarılan 50 sayfalık 21 Eylül 2017 tarihli Maden
Yönetmeliği haricinde Bakanlığınız bir yönetmelik
çalışması yapacak mıdır?
3) Madencilik Fonunun yerine ikame edilen
Madenciliği Teşvik, Destekleme ve Kredi Komisyonunun daha işler
ve daha verimli hâle getirilmesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şevkin...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Türkiye
Cumhuriyeti sınırları içerisinde mühendislik, mimarlık
meslekleriyle ilişkili iş ve işlem yapan tüm mühendislerin 6235
sayılı Yasa gereği ilgili meslek odalarına üye
olmaları ve bunu devam ettirmeleri zorunludur. Meslek örgütlerinin üyeleri
üzerinde mesleki denetim faaliyetleri yürütebilmeleri, ilgili meslek
erbabının ürettiği mühendislik hizmetine her türlü rapor, harita
ve belgeyi kendi siciline kaydettirmesiyle mümkün olabilecektir. Tüm dünyada
Pan-European Code for Reporting of Exploration Results, Mineral Resources and
Reserves, PERC, CRIRSCO, SAMREC madencilik sektöründe çalışan yetkin
mühendislerin meslektaşlarına karşı hesap verebilir
olmasını istemekte olup bu mühendisler tarafından düzenlenen her
türlü proje, rapor, harita, belgenin doğruluğu meslek odasına karşı
sorumluluğu yerine getirerek mesleki sicile kaydettirmesiyle
sağlanmaktadır.
Sayın Bakana soruyorum: Mühendislik hizmeti
üreten gerçek tüzel kişiler ile daimî nezaretçiler
beyanlarını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Fendoğlu...
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sözcü yazarlarından Soner Yalçının 5
Şubatta yazmış olduğu bir yazı var. Siz önce aynaya
bakın." diye bir yazı yazmıştı. Bu
yazısı da Adalet ve Kalkınma Partisi kurucularından 2 dönem
milletvekili olan Ramazan Toprakla ilgili, ki Ramazan Toprak 1960
doğumlu, 12 Eylül savcısı olarak itham ediyor
yazısında, ki 12 Eylül olduğunda da kendisi 20
yaşında, savcı falan da değil. Sonra, Malatyalı
şehidimiz, Allah cennet mekân eylesin, Cengiz Baktemurun davasında
da savcılık falan yapmadı. Böyle bir yazıyı yazarak
neyi kastetti? Olsa olsa İzmirdeki Tunç Soyeri kurtarmaya
çalıştı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
1) Türkiyede petrol aramaları ne
durumdadır?
2) Doğal gazda tamamen dışa
bağımlıyız. Doğal gazı
ağırlıklı olarak hangi ülkelerden ithal ediyoruz?
3) Türkiye kömür zengini bir ülkeyken neden sanayide
ve ısıtmada doğal gaza başvurulmaktadır? 2018
yılında ne kadar doğal gaz ithal edilmiş ve buna ne kadar
döviz ödenmiştir?
4) Geleceğin enerjisi olarak nitelendirilen
kaya gazında Türkiyenin ne kadar rezervi vardır? Kaya
gazının kullanımına ve işletilmesine yönelik
çalışmalarınız var mıdır?
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, kişilerin
yaşamını ve sağlığını tehlikeye
düşürecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş
gıdalar üreten ve satan firmaların adı ürün markası ilgili
Bakanlıkça kamuoyuna duyuruluyordu. Bakanlık denetim sonuçları
kamuoyuyla paylaşılıyordu. 2012 yılından 2018
yılına kadar 769 firma ve bozuk 1.605 ürün
açıklanmıştı. Son olarak Bakanlık 23/3/2018 tarihinde
taklit ve bozulmuş gıda ürünlerini açıkladı. Tarım ve
Orman Bakanlığı sitesinde bunlar yer alırken şu anda
arasanız da zor buluyorsunuz.
Sayın Başkan, bozuk ve zararlı ürünü,
katkılı ürünleri halkın bilme hakkı olduğunu
düşünüyorum. Bu nedenle Başkanlığınız
tarafından Tarım ve Orman Bakanlığına piyasada
yapılan denetimler sonucu bozuk ve taklit ürünlerin neden
açıklanmadığı konusunun iletilerek bununla ilgili
kamuoyunun bilgilendirilmesi yönünde soru yöneltmenizi talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tarhan
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiyenin enerji ihtiyacının yüzde
10unu karşılaması beklenen Akkuyu Nükleer Güç Santrali
Projesini Rus devlet nükleer enerji şirketi ROSATOM yürütüyor.
Altmış yıl işletme ömrüne sahip olması planlanan
nükleer santral için Türkiye'nin yapacağı yatırım
tutarı ne kadardır?
BAŞKAN Sayın Erbay
BURAK ERBAY (Muğla) Örgütlenme hakkı,
temel insan haklarının olmazsa olmazı, demokrasinin temel
taşlarından biridir. Muğla TÜVTÜRK Araç Muayene
İstasyonunda çalışan işçi kardeşlerimiz
Anayasanın 51inci maddesinin kendilerine tanıdığı
sendika kurma ve üye olma hakkını kullanarak insan onuruna
yakışır bir ücret ve çalışma koşulları için
DİSK Nakliyat-İş Sendikasına üye olmuşlardır.
Araç muayene istasyonunda çalışan işçiler işverenin hukuk
tanımaz tutumu ve sendika düşmanlığı sonucunda
işten atılarak açlığa ve sefalete mahkûm edilmiştir.
Bu hukuksuzluk karşısında susmayan işçi kardeşlerimiz
bütün olumsuz koşullara rağmen yüz yetmiş beş gündür
iş yerinin önünde direnmekte, işine, ekmeğine ve geleceğine
sahip çıkmaktadır. Yetkililerin bu haklı çağrıya kulak
vermesini bekliyoruz. En kutsal değer olan emek ve alın teri için
mücadele eden işçi kardeşlerimizin bu haklı mücadelelerinde
yanında olduğumuzu bilmelerini istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Çilez
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Madencilik, ekonomik kalkınmaya büyük
katkılar sağlar. Yer altı kaynaklarının etkin
kullanımı, bunların madencilik faaliyetleriyle
çıkarılmasını ve işlenmesini ifade eder.
Yüzyıllardır ülke ekonomilerine yön veren madenler ülke halklarının
refahını doğrudan etkilemiştir. Yeni buluşların
ve araştırmaların tetikleyicisi olan madencilik faaliyetleri
medeniyetin gelişmesine ve bugünkü boyuta erişmesinde çok önemli bir
faktör olmuştur. Ülke kaynaklarımızın, madenlerimizin
etkinlik ve verimlilik prensipleri doğrultusunda kullanılması
cari açığı azaltacak ve makro ekonomik dengeleri olumlu yönde
etkileyecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ceylan
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
seçim bölgem Çanakkalenin Bayramiç ilçesine bağlı Karaköy köylüleri
odunculuk ve elmacılıkla geçiniyorlar. Köylülerimiz, devletin
kestirdiği odunu metreküpü 100 TLden alıp kendilerine metreküpü 500
TLye satmasından şikâyetçiler. Alış fiyatının
düşüklüğü, devletin kesim maliyet hesabında taşıma
için öküz ve eşek kullanıldığını
varsaymasından kaynaklanıyor. Köylü, kesimde traktör
kullandığı için fiyatın artması gerekmektedir.
Elmacılıkta ise ihracata verilen destek
artırılmalıdır.
Ayrıca, Çan termik santrallerinin etkisiyle,
çiftçimiz eskiden 4 ilaçla ürün alırken şimdi tam 30 çeşit ilaç
atarak ürün alabiliyor. Buna bir de köy bitişiğinde açılmaya
çalışılan altın arama işletmesinin verebileceği
zarar da eklenince köylümüz gelecek endişesi taşıyor.
Devlet köylümüze ve üretime sahip çıkmalı,
gereken önlemleri almalıdır.
BAŞKAN Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN (Denizli) Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığına soruyorum: Maden ruhsatları verme yetkisini
doğrudan Başbakana bağlayan (2012/15) sayılı
Başbakanlık Genelgesi hakkında Ocak 2016da Danıştay
tarafından verilen iptal kararına rağmen bu yargı
kararı neden uzun süreden beri uygulanmamış ve ruhsat yetkisi
neden uzun süre MİGEMe devredilmemiştir?
İki: 150 bini aşan maden işçisinin en
az 60 bini kömür alanında çalışmaktadır. Kömür
madenciliğinde ayrı bir iş sağlığı ve
güvenliği yasası çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Üç: Yıllar süren bir gecikmeyle Temmuz 2017de
kurulan Türkiye Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi Bankasının
kurulduğu tarihten bu yana somut faaliyetleri neler olmuştur, hangi
verilere ulaşmıştır?
Rezerv raporları konusunda uluslararası
alanda akredite ulusal rezerv raporlama kurumunu oluşturması
konusunda bir çalışmanız var mıdır?
Cevher nakliyesinde kolaylık
sağlanması adına hangi çalışmaları yapmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye, ciddi bir petrol ithalatçısı
ülkedir. Bütün dünya ülkelerinde petrole tarımsal ürünler ve
kullanılabilir atıklar katılarak maliyetler
düşürülmektedir. Örneğin, Brezilyada mazota yüzde 10 civarında
bitkisel yağ katılmaktadır yani biyodizel elde edilmektedir.
Yine, şeker pancarı atıkları benzine katılarak
biyoetanol elde edilmektedir. Bitkisel atık yağlar katılarak
elde edilen biyodizelde bizde yüzde 1lere kadar izin verilmektedir. Bu
karışım miktarını daha yukarılara çekerek hem
çevreyi korumak hem de petrole harcanan dövizi azaltma yönünde bir
politikanız var mıdır?
BAŞKAN Şimdi cevaplar için Komisyona söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Başkan.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Öncelikle, Genel Kurulda görüşlerini beyan eden
değerli milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür
ediyorum. Dikkatle dinledik. Komisyonda da genellikle Komisyon üyesi
arkadaşlarımız burada sözlerini beyan ettiler. Komisyondaki
yaptıkları çalışmalardan, katkılardan dolayı da
teşekkürlerimi sunuyorum.
8 arkadaşımız soru sormak için söz
aldı, 2 arkadaşımız da kalan vakitte ikinci kere
değerlendirdiler, Sayın Arslan ve Sayın Gaytancıoğlu.
Sayın Gaytancıoğlunun birinci turda
sorduğu soru: Doğal gaz hangi ülkelerden ithal edilmektedir? 2018e
kadar ne kadar doğal gaz ithal edilmiştir? 2018 yılında
yaklaşık doğal gaz ithalatı 50 milyar metreküp, kasım
sonu itibarıyla ocak-kasım döneminde 44 milyar 308 milyon metreküp,
yani yıllık ortalama 50 milyar metreküp diyebiliriz. İthal
ettiğimiz ülkeler Rusya, İran, Azerbaycan ve diğer ülkeler diye
tanımladığımız Katar, Cezayir, Nijerya, Amerika
Birleşik Devletleri, Norveç. Çoğunluk Rusya, İran, Azerbaycan,
diğer ülkeler kısmında da Cezayir, Amerika Birleşik
Devletleri Nijerya gelmektedir.
Diğer konu: Akkuyu Nükleer Santraliyle ilgili
ne kadar yatırım yapılacak? Santrale ilişkin tüm
yatırımlar Rusya Federasyonu tarafından yapılacak. Konu,
hükûmetler arası anlaşma kapsamında düzenlenmiştir. Bu
çerçevede de Türkiyenin Rusyayla yaptığı uluslararası
sözleşme çerçevesinde yapılan bir düzenleme hasıl olmuştur.
Diğer konulardan kömür rezervlerinin
değerlendirilmesi, kömür faaliyetlerinin daha etkin bir şekilde
çalışmasıyla ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığıyla yapılan bir soru önergesiyle ifade
edebileceğimiz bir durum söz konusu. Onu, Bakanlık yetkilileri
notlarına aldılar, Sayın Arslana gerekli cevapları
yazılı bir şekilde bildireceklerdir diye tahmin ediyorum.
Petrol ve doğal gaz aramalarına
altlık oluşturulması açısından Oruç Reis ve Barbaros
Hayrettin Paşa Gemilerimiz sismik faaliyetlerine devam etmektedir. Bir
arkadaşımız bu konuyla ilgili Petrol araması nasıl
gidiyor? diye soru sormuştu. Ayrıca, Fatih Sondaj Gemisi de sondaj
faaliyetlerine devam ediyor, karada da Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı sondaj ve aramaya devam ediyor.
Kaya gazıyla ilgili rezerv tespit
çalışmaları devam etmektedir.
Güvenli madencilik vizyonumuz doğrultusunda
iş sağlığı ve güvenliği, işletme güvenliği
denetimleri yapacak müstakil bir birim kurulması için
çalışmaların devam ettiğini Bakanlık yetkilileri ifade
etti.
Tarım Bakanlığının bozuk
gıdalarla ilgili faaliyetleri kapsamında ve taklit,
tağşiş ürünlerle ilgili bir açıklama
yapılmasını söyledi Sayın Gürer. Buradan Sayın
Bakanlık yetkilileri muhakkak bu tutanakları inceleyecekler,
Sayın Gürerle de meseleyi tartışacaklardır.
Yine, sendika kurduklarından dolayı araç
muayene istasyonundan ihraç edilen işçilerin yüz yetmiş gündür
yaptıkları etkinlikler konusunu da herhâlde ilgili mahkemeler ve
Çalışma Bakanlığı dikkate alacaktır.
Bakanlığa sorulan soruların
cevaplarını Bakanlık mensubu arkadaşlarımız
burada bize iletiyorlar. Sayın Arslan, onu yazılı soru yerine
bize verdikleri yazılı metinlerle biz size intikal ettirmiş
olalım.
TÜVEK (Türkiye Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi
Bankası) devreye alınarak -sektörde karot ve numuneler alınarak-
veri bankasında depolanmaya başlanmıştır.
Bize gelen sorularla ilgili kısım bu.
Sayın Başkanım, Komisyon
çalışmalarıyla ilgili bazı
arkadaşlarımızın itirazları oldu, Aniden
yapıldı, görüşüldü, bilgi sahibi olmadık. diye ifade
ettiler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı 7 Aralık 2018 tarihinde -biraz önce
isimleri zikredilen milletvekili arkadaşlarımız- Sayın
Nevzat Şatıroğlu ve 6 milletvekilinin imzasıyla kanun
teklifi olarak verilen teklif, 7 Aralık 2018 tarihinde
Başkanlığımıza ulaştı. 25 Aralık
tarihinde ilk toplantımızı gerçekleştirdik ve
aldığımız karar çerçevesinde biz de alt komisyon
kurulmasıyla ilgili bir mutabakat doğrultusunda bunu yaptık. Alt
komisyonumuzdaki arkadaşlarımız hakikaten gerekli bir
çalışmayı gerçekleştirdiler. Bu süre içerisinde Komisyon
Başkanı olarak bana müracaat eden sivil toplum örgütlerinin, ilgili
kanun maddeleri konusundaki hassasiyetlerini ve eleştirilerini dinledik,
aynı şekilde alt komisyona gönderdik.
Komisyona ilgili kamu kurum, kuruluşu ve
bakanlıklardan 18 kurumu davet ettik. Yine, Komisyona 29 sivil toplum
örgütü kuruluşu temsilcilerini davet ettik. Alt komisyonda sivil toplum
örgütlerinin temsilcileri görüşlerini beyan etmişlerdir. Her bir
sivil toplum üyesi temsilcisi o komisyonda bulunup görüşlerini beyan
etmiştir. Orada arkadaşlarımızın itirazı şu,
daha sonra bize geldi: Maddeler üzerinde görüşme
yapmadıklarını ifade ediyorlar. Biliyorsunuz kanun genel anlamda
enerji piyasasını ilgilendiren bir kanun; burada Maden Kanununu
ilgilendiren, Petrol Piyasası Kanununu ilgilendiren, LPG- Gaz Piyasası
Kanununu ilgilendiren üç ana başlıkta düzenlenmiş. Maden
Kanunuyla ilgili baktığımızda, 1, 2, 3, 4, 5 gibi
çeşitli alt gruplar hâlinde de toplanan maden unsurlarının her
birinin paydaşlarının farklı görüşleri ve burada ilgili
maddeler neyse o konuyu beyan etmeleri gerekirken belki sivil toplum örgütleri
İç Tüzükte yapılan değişiklik doğrultusunda ilk defa
herhâlde geneli üzerinde bir konuşma yapacaklarını
düşündüklerinden dolayı maddelerdeki hassasiyetini dile getirme
imkânı, fırsatı bulamamış olabilirler ama bize,
Komisyon Başkanlığına bütün sivil toplum örgütleri kanun
maddeleriyle ilgili hangi sorunlar olduğunu teker teker detaylı bir
şekilde intikal ettirmişler ve bunu da biz değerlendirmek
imkânı bulduk.
Alt komisyonda sivil toplum örgütlerinden 70e
yakın arkadaşımız toplantıya katılmış
ve milletvekillerimizin, ilgili kurum, kuruluşlarımızın
görüşlerini dinleme imkânı bulmuşlar. Aynı şekilde,
üst komisyona gelen sivil toplum örgütlerinin talepleri hâlinde her bir sivil
toplum örgütüne de konularıyla ilgili madde geldiği anda söz verdiğimizi
herhâlde Komisyon üyesi arkadaşlarımız da burada teyit ederler
diye tahmin ediyorum.
Sayın Başkan, eleştirilen maddelerden
biri bu kanunun madencilikle ilgili kısmı. Bakın, maden
işletmelerinin daha verimli ve güvenli çalışmasını
sağlayabilmek, iş sağlığı ve güvenliği
açısından denetimlerini etkin bir hâle getirmek amacıyla
yapılan önemli bir düzenlemedir. Verimliliğin denetimlerin etkin bir
hâle getirilmesinin kişiye yetki verilmesi, artı yetki verilen
kişilerin yetkilerini kullanmadıkları takdirde ne gibi bir
müeyyideyle karşılaşacaklarının da altı
çizildiğinden dolayı maden sahalarında ortaya çıkabilecek
sorumlulukları, iş kazalarını, ihmallerden kaynaklanan
iş kazaları sonucunda ortaya çıkacak olumsuz meselelerin
önlenmesi açısından önemli bir düzenlemedir diye düşünüyorum.
Bakın, madenlerle ilgili kimler denetim yapma
imkânına sahip? Bir, daimî nezaretçi var; iki, işletmede sorumlu
olarak çalışan mühendis var; üç, yetkilendirilmiş tüzel
kişilik mensubu olan kurumlar var. Daimî nezaretçiler eğer herhangi
bir şekilde kamunun denetim yapmasıyla ilgili bir kısmı
engellemeye çalıştıkları takdirde
10uncu maddede yani
orada bir müeyyide getirilirken ne ifade ediliyor, madde metnini buradan
sizinle paylaşmak istiyorum: Gerçek dışı veya
yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle bu Kanun hükümlerinin
uygulanmasını engelleyen ve/veya haksız surette hak
iktisabına sebep olan teknik elemana ve daimi nezaretçiye 1.000 TL idari
para cezası uygulanır.
Bu ne diyor? Teknik bir elemanın, ilgili kurum
ve kuruluşun maden sahasında, maden işletmesinde
yapacağı incelemeyi engellediği takdirde, oradaki
olumsuzlukları bertaraf etmek, ötelemek, ertelemek için o anda anlık
yapılan takibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Başkanım.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
engellediği takdirde daimî
nezaretçiye, teknik elemana 1.000 lira para cezası verilmesi, ikinci kere
olduğu takdirde 5.000 liralık para cezasıyla karşı karşıya
kalması, ayrıca bunların bir yıllık
raporlarının dikkate alınmamasıyla ilgili durum söz konusu.
Yetkilendirilmiş tüzel kişiliklerle ilgili
kısma baktığımızda, yetkilendirilmiş tüzel
kişilikler kendilerine verilen görevi bihakkın yerine getirmedikleri
takdirde -çünkü bunlar kamu adına bir denetim yapıyorlar-
bunların da sorumluluklarını artırmak için yapılan bir
unsurdur.
Biraz önce Komisyon Üyemiz, Değerli
Milletvekilimiz Tahsin Tarhanın ifade ettiği 10uncu maddedeki
iş güvenliğiyle ilgili konuyu Sayın Bakanla, ilgili
arkadaşlarla tartıştık. Orada İş
güvenliğiyle ilgili herhangi bir şekilde para cezası
müeyyidesiyle karşı karşıya kalan daimî nezaretçi ve
diğer ilgililer iş akdi feshiyle karşı karşıya
kaldıkları takdirde iş güvencesi kapsamına alalım.
diye bir durum ifade ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Başkanım.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İlk anlamda bu uygun
gibi geliyor ama karşılıklı bir zorlama, yaptırım
da beraberinde gelebilir endişesi hasıl oluyor. Aslında, yasa
metnini tam olarak okuduğumuz takdirde, kimlerin bu konuda müeyyideye tabi
olduğunu, hukuk dışı yollarla yaptığını
ifade ettiğimiz takdirde zaten o konunun önemli bir hadise, iş
güvenliği açısından da bir problemi beraberinde
getirmediğini, eğer biz böyle bir şey yaparsak daimî nezaretçi
ve diğer ilgili arkadaşlarımızın para
olmadığı takdirde işlerini savsakladığı gibi
o yetkililere de o kişilere de bir haksızlık
yaptığımızın ifade edildiğinin altını
çizmek istiyorum ki bu da o sektörde çalışan
arkadaşlarımıza bir manada haksızlık olur. Eğer
kontrol dışı, olumsuz çalışmaları veya
raporları, ihmalleri neticesinde ortaya çıkabilecek bir kaza varsa
bunun da sorumlulukları herhâlde kendilerine aittir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 22nci maddeye bağlı geçici
madde 38 ile geçici madde 42 dâhil 1 ila 25inci maddeler arasını
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ
PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürke
aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Maden
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi geneli üzerinde
değerlendirmelerde bulunmak için İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan önce, ekmeklerini,
tabiri caizse taştan, madenden çıkaran, çıkarırken
Rahmetirahmana kavuşan maden işçilerini saygıyla anıyorum.
Teklifteki maddelerin birçoğu birbiriyle
bağlantılı değildir. Bu şekliyle getirilen bir kanun
teklifi yasama yapma faaliyetinin de özüne aykırıdır.
Göstermiş olduğumuz yoğun gayret ve yapıcı muhalefet
anlayışıyla alt komisyonda ve üst komisyonda Komisyon
Başkanının iyi niyetli gayretleriyle teklifin birçok maddesinde,
yeterli olmasa da iyileştirmeler yapılmıştır. Fakat
teklifin içeriğinde hâlâ kamu yararı, ekonomik şartlar ve
üretimdeki verimlilik açısından tartışmalı maddeler
söz konusudur. Bu kanun teklifine tekniği açısından
karşı olmamızın ve muhalefet etmemizin nedeni iktidar
partisi grubunun alışılagelmiş bir yöntem olarak
kullanmış olduğu torba kanun teklifidir. Örneğin, teklifin
46ncı ve 50nci maddeleri Nükleer Düzenleme Kurumuyla ilgilidir.
(Uğultular)
BAŞKAN Yasin Bey, bir dakika.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Ağbaba, değerli milletvekilleri; sohbetiniz kuliste devam ederse daha
keyifli olur, çok ses geliyor.
Buyurun Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Bu şekliyle
yapılan çalışmalar da çok kısa sürede uygulamada hatalara
sebep vermektedir. Nükleer Düzenleme Kurumu 9 Temmuz 2018 tarihinde
yayınlanan kanun hükmünde kararnameyle kurulmuştur. Bu kanun
teklifinde açıkça görülmektedir ki daha altı ay önce yayınlanan
kanun hükmünde kararnameyle kurulan bir kurumla ilgili bile hızlı ve
tartışılmadan yapıldığından dolayı
eksik, hatalı maddeler bulunmaktadır. Bu kanun teklifiyle bu eksik ve
hatalı maddeler revize edilmektedir, unutulan hükümler eklenmektedir. Bu
kanun teklifinde 5 tane madde de bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Konuyla ilgili uzmanların ve sivil toplum
kuruluşlarının bile takip etmekte zorlandığı bir
kanun yapma sistemimiz vardır. Örneğin Maden Kanunuyla ilgili bir
değişikliğin içinde ölçme ve tartmayla ilgili bir maddeyi
bulabiliyoruz. Kişi ve kurumlar kendi sektörlerini ilgilendiren yasa
maddesini mevzuatta, ayrı ayrı kanunlarda aramak zorunda
kalıyor. Madencilik sektörünün temsilcileri günün şartlarına
göre teknolojik gelişmelere uygun, bütünlük içeren, sektörün gerçeklerine
uygun, yorumdan uzak, daha anlaşılır ve net bir kanunun hayata
geçirilmesini beklemektedirler. Uzmanların ve sektör temsilcilerinin öneri
ve talepleri Anayasaya uygunluk içerisinde, serbest piyasa ekonomisine ve
millî menfaatlerimize uygun bir şekilde değerlendirilmelidir.
Bu kanun teklifi ise genel itibarıyla idari
yaptırımları ve para cezalarını artırmaya ve
yeniden düzenlemeye yöneliktir. Ülkemizin ekonomik olarak bulunduğu
şartlar göz önüne alındığında
yaptırımların ve idari para cezalarının
artırılması işletmeler açısından işçi ve
işveren krizine yol açabilir, şirketlerin kapanmalarına ve
işsiz sayısının artmasına sebep olabilir. Teklifle
iptaller kolaylaştırılarak ruhsat güvencesi iyice
azaltılmakta, ruhsat bedelleri ve devlet hakkı oranları
altından kalkılamayacak şekilde artırılmaktadır.
Kanun teklifi kabul edilirse maden ve benzeri işletmeler küçülmeye devam
edecek ve ayağa kalkamayacaktır.
5015 sayılı Petrol Piyasası
Kanununda da birçok değişiklik öneren bu teklif piyasa
şartlarını ve sektörü zora sokacaktır. Kanunun kendini
tanımlarken Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan temin
olunan petrolün doğrudan veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak
rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin
piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde
sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin düzenlenmesini
sağlamaktır. Bu Kanun; petrole ilişkin piyasaların
sağlıklı ve düzenli işlemelerinin sağlanmasına ve
geliştirilmesine yönelik; düzenleme, yönlendirme, gözetim ve denetim
işlemlerini kapsar. denilmektedir. Bu kanun teklifi, piyasa
faaliyetlerinin istikrarlı, eşitlikçi ve şeffaflık içinde
sürdürülmesini hüküm altına alan 5015 sayılı Kanunla da
çelişmektedir. Söz konusu teklif, bir tekelleşme yaratacak ve yerli
işletmelerin birçoğunun kapısına kilit vurulmasına
neden olacaktır.
Kanun teklifinin bütün maddeleri üzerinde gerek esas
komisyon gerekse alt komisyonda ülkemiz ve sektörümüz açısından uygun
olmayan hükümleri ifade etmiştik. Bazı maddeler üzerinde
iyileştirmeler ve düzenlemeler yapıldı ama yapılan bu
düzenlemeler beklentileri karşılayacak şekilde
yapılamadı. Teklifin 8inci maddesinde yer alan Ruhsat
sahaları, hafriyat toprağı, cüruf, inşaat
yıkıntı atığı ve benzeri atıklar için döküm
alanı olarak kullanılamaz. ibaresi, madencilik faaliyetleri
sonrasında ruhsat alanının rehabilitasyon amaçlı
kullanılmak şartıyla aynı alandaki dekupajlar sonucu
alınan üst örtü toprağı için, ilgili saha içinde yeterli bir
alan bırakılması, hem işletmecinin rehabilitasyon
maliyetlerini düşürmesi açısından hem de doğaya uygun
olarak toprak dokusuyla rehabilite etme açısından önemli olduğu
kanaatindeyiz.
Yine, kanun teklifinin 10uncu maddesinde Daimî
nezaretçinin yıllık izindeyken veya raporluyken, işletmede yeni
bir durumun ve/veya işletme güvenliği açısından riskli bir
durumun ortaya çıkması hâlinde bu hususu aynı gün deftere
kaydetmesi zorunludur. ibaresinin uygulanabilirlik açısından mümkün
olmadığını komisyon toplantısında da ifade
etmiştik. Ayrıca, 10uncu maddede bulunan (h) ve (ı)
bentlerindeki yaptırım ve cezalar 12nci ve 7nci maddede ayrıca
düzenlenmiştir. Aynı suç nedeniyle iki farklı ceza
uygulanamayacağına dair hukukun evrensellik ilkesi gereğince bu
bentlerin teklifte bulunmasının uygun olmadığı
kanaatindeyiz.
Kanun teklifinin 12nci maddesinde idari para
cezalarının tekrarı hâlinde bir zaman sınırlaması
yoktur. Burada bir zaman sınırlaması olması gerekmektedir.
Yine, aynı madde içinde ruhsatsız alanda ya da kaçak maden üretimine
uygulanan cezalar ile ruhsatlı ancak, izin sınırı
aşımı faaliyetlerine uygulanan cezalar orantısız bir
şekilde düzenlenmektedir. Ruhsatsız üretim ile taşmalara neden
olanlara uygulanan ceza oranının yasal açıdan
değerlendirildiğinde, ruhsatlı olanlara oranla daha fazla
olması gerektiği ya da aynı oranda cezai işleme tabi
tutulmaları gerektiği bu maddede açıklığa
kavuşturulmalıdır. Taşmalarla ilgili tanımların
olduğu söylense de patlatmadan kaynaklı veya
yanlışlıkla çok az olan bir taşmada bile ruhsatlı
olanlara uygulanacak ceza oranlarının orantısız olduğu
ortadadır. Ya bu cezalar ruhsatsız olanlar için de
artırılmalı ya da her taşma durumuna bağlı olarak
ruhsatlı olanlara verilecek cezaların daha net bir şekilde
tanımlanarak düzenlenmesi gerekmektedir.
Teklifin 14üncü maddesinde devlet hakkı ödeme
hükmünde, ruhsat sahibinin zorlayıcı sebeplere dayanarak
aldığı bir geçici tatil döneminde dahi devlet hakkı ödeme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Piyasa şartları nedeniyle veya
mücbir sebeplerden -deprem, sel, heyelan veya grizu patlaması ve bunun
gibi- üretimi durduran kişilerden ise buna ek olarak üretim
yapmadığı hâlde bir bedel daha talep edilmektedir. Ülkemizin
şu anda bulunduğu ekonomik şartlar göz önünde bulundurularak bu
madde tekrar düzenlenmelidir.
Teklifin 21inci maddesi redevansçıyı
sorumluluktan muaf tutarak sorumluluğu ruhsat sahibine veriyor.
Devredilmiş olan ruhsat sahalarında yapılacak madencilik faaliyetlerinden
doğacak Maden Kanunu, İş Kanunu, iş
sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili idari, mali ve
hukuki sorumluluklar ruhsatı devralana aittir. Sahayı işleten,
kullanan kişi redevansçı olduğu için redevansçıya da
sorumluluk yüklenmesi gerekmektedir.
Kanun teklifinin 27nci maddesinde periyodik muayene
yapan kuruluşların TÜRKAK tarafından akredite olma
zorunluluğu açıkça belirtilmemiştir. Bu zorunluluğun
açıkça belirtilmesinde fayda vardır.
Teklifin 45inci maddesinde 31 Aralık 2019a
kadar verilen süre, 31 Aralık 2021e kadar
uzatılmıştır. 31 Aralık 2019 tarihine kadar belirlenen
sürenin aşılamayacağına ve kesin olduğuna dair 2014 ve
2017 yıllarında iki ayrı Anayasa Mahkemesi kararı
vardır. 2014 tarihli Anayasa Mahkemesi kararında
Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı uzun
süreli olarak vazgeçilecek haklardan değildir. İnsanın, toplumun
ve çevrenin varlık, sağlık ve güvenliği ile bu konuda
Anayasanın devlete yüklediği görev göz önünde
bulundurulduğunda, dava konusu kuralda belirtilen süre zarfında
EÜAŞa bağlı santraller ve özelleştirilen santrallerin
elektrik üretim faaliyetlerinde çevre mevzuatına tabi olmaması kabul
edilemez. denilerek bu santrallerin çevre mevzuatından bu kadar uzun bir
süreyle muaf tutulmasının kabul edilemez olduğu
vurgulanmıştır. Özelleştirme yapılırken
alıcı şirketlere getirilen veya getirildiği ifade edilen
üretim ve yatırım şartları ihlalinin
yaptırımı nedir? 30 Mart 2013 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 6446 sayılı Kanunda yer alan
düzenlemeyle şirketlere beş yıl süre verilirken 31 Aralık
2018de biten süre Bakanlar Kurulu kararıyla bir yıl
uzatılmıştı, bu düzenlemeyle iki yıl daha
uzatılıyor. Süre bittiğinde tekrar uzatılmayacağı
ne malum? Bu düzenleme çevre mevzuatına aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Bu kanun teklifini
tümüyle incelediğimizde, birbirinden farklı konularda düzenleme
yapılmıştır. Birbirini ilgilendirmeyen konuları tek
bir kanun hâlinde, bir torba kanun hâline getirip Meclis gündemine getirilmesi
kanun yapma tekniği açısından uygun değildir. Eminim ki
değiştirdiğimiz bu maddeler bile birkaç yıla kalmaz tekrar
Meclis gündemine gelecektir çünkü AK PARTİ iktidarı kanun yaparken
sektörlerin ihtiyaçları ve sorunları konusunda bir çalışma
yapıp gerekli düzenlemeleri yapmamaktadır. Ekonomik
sıkıntıların yaşandığı ülkemiz
piyasalarında moral ve desteğe ihtiyaç duyan sektörün ağır
cezalarla karşı karşıya bırakılması bu kanun
teklifinin Ceza Kanununa dönüştüğü algısına neden
olmaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bölüm üzerinde ikinci söz, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Metin
Nurullah Sazaka aittir.
Buyurun Sayın Sazak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım.
İnsan et, kemik ve kandan ibaret
olmadığı gibi, insan olmasını sağlayan
değerleri vardır. Toprak da taş, kum ve çakıldan ibaret
olmayıp vatan yapan değerleri malumdur.
İnsan için toprak kavramı iki anlamda
önemlidir. Birincisi, yaratılışın ham maddesi olan toprak
ile insan arasında görünenin ötesinde manevi bir bağ ve aidiyet
vardır. İnsanın, toplumun, milletin toprağıyla olan
bağı, aidiyeti yok olursa varlığının,
maneviyatının anlamı kalmaz. Bundan bir asır önce bir
karış toprak uğruna açlık, sefalet, parasızlık
içinde sadece iman, aidiyet duygusu ve canı pahasına savunulan toprak
Türkçede vatan kelimesiyle anılır.
Mensubu olmaktan gurur ve onur duyduğum,
Allahın bize şeref olarak bahşettiği Türk milleti tarihin
başından beri geçimini sağladığı, yurt
edindiği bütün toprakları vatan hâline getirmiştir.
Göçtüğü, savaştığı, fethettiği her
karış toprak ve eşliğindeki mahlukatı, insanı
bağrına basmış, aidiyetinden
ayırmamıştır ve kendinden saymıştır.
Toprağın ikinci önemi ise
yaşamının fiziksel olarak devamı için şart olan maddi
ihtiyaçların karşılanmasıdır. Hayatta kalabilmek için
beslenme ihtiyacının toprağın üst kısmındaki
verimli bölgede tarım yaparak kullanan insan varoluş
standardını artırmak için aklını ve gücünü kullanarak
toprağın altındaki enerji kaynaklarını keşfetmiştir.
İnsanoğlunun hayatını kolaylaştırmak için
yaptığı her keşif hem refahı hem de bozgunculuğu
bir arada getirmiştir. Bugün gelinen noktada dünyanın en verimli
tarım toprakları ve rezervi en güçlü yer altı kaynakları
üzerinde oturan insanlar en büyük sefaleti ve açlığı çeken topluluklar
hâline gelmiştir. Bu yaman çelişkinin ana unsuru ise aynı
aileden türeyen krallıklar diyarı, sözde yüksek demokrasi
şûrası, insan hakları merkezi Avrupa -Batı da
diyebiliriz- başlangıcı Avrupanın kanun
kaçakçılarının oluşturduğu yeni dünya denilen,
insanını, kaynaklarını talan ederek yerleştiği
topraklarda olmayan gelenekleri, töresizliği, devleti, aidiyetiyle
dünyayı sinema filmine çevirmeye çalışan Amerika ve bunları
elinde tutan isimsiz, topraksız fakat kanlı ve pis parasıyla
kendince yeni dünya düzeni kurma çabasındaki sakat akıllı
güçlerdir.
Konuyu güncel olarak örneklediğimizde
dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birine sahip olan Venezüella
yıllardır ekonomik müdahalelerle yıpratıldıktan sonra
hâlâ istenilen sonuca ulaşamayınca demokrasi denilen
başlığıyla demokrasi savunucuları tarafından en
antidemokratik hamleyle darbeye sürüklenmektedir. Bizim coğrafyamızda
ise petrol rezervlerine göre yüz yıl önce dantel işlenir gibi çizilen
sınırlarımızda 1950den başlayarak İranda
demokrasi getirilmek adına kan ve gözyaşıyla bölünen Irakta ve Orta
Doğuda bitmeyen kaos ve savaşlar malumunuzdur.
Bugün dünyada ham madde olarak en zengin ve en
verimli topraklara sahip ama en garibanların yaşadığı
Afrikaya gelelim. Yıllardır insanlarına yapılan zulmü,
topraklarına yapılan sömürüyü kimler yaptı da insan
haklarından bahsediyorlar, o da ayrı bir meseledir.
Bugün dünyadaki kaosun ana sebeplerinden birisi
Afrikanın yer altı ve yer üstü zenginliğinin
paylaşılamayışı, tıpkı yüz yıl önce
Osmanlıyı paylaşamayarak Dünya Savaşına sürükleyişini
hatırlatmaktadır. Bu güçler, toprağın üstü, altı ve
maneviyatı yüksek olan her yerde insanı hem fiziken hem ruhsal olarak
yıpratma ve sonuçta yok etme oyununu oynamaktadır. Kudüs,
İstanbul, kutsal topraklar, verimli Mezopotamya havzası ve petrol
şehirleri bu yüzden rahat nefes alamamaktadır. Öyle ki,
kapımızda canla başla mücadele veren Kerkük ve Musul
Türkmenlerini gündeme almamız engellenirken kanayan yaramız Doğu
Türkistandaki kardeşlerimize yapılan zulme verdiğimiz ve asla
vermekten geri durmayacağımız tepki bile menfaatlerimize ket
vuracak Çin ticaret yolunun engellenmesi adına onursuzca
kullanılıyor. Fakat biz necip Türk milleti bu oyuna
yıllardır direndik ve direniyoruz.
Maddi imkânsızlıklar ve savaş
sonrası yorgunluklar içerisinde imanla kurulan son Türk devleti olan
Türkiye Cumhuriyeti devleti, içindeki hainleri temizleme çabalarına,
doğrulma çabalarına devam etmektedir. Her türlü iç ve dış
işbirlikçilerine karşın millî ekonomi ve kalkınma yolunda
adımlar atılacak, bu toprakların yer altı kaynaklarına
bu millet sahip çıkacak, bu toprakların manevi değerlerine de
çocuklarımızın, gençlerimizin aklından çıkarma
çabalarına mahal verilmeyecektir. Millî kalkınma, millî ekonomi ve
tam bağımsızlık için atılan bütün adımlar her
vatansever tarafından desteklenmeli, yola çıkılıp
atılan adımlar atıldıktan sonra, tabii ki
mükemmelleşmesi için sorgulanmalı, eleştirilmeli ve gerekli
düzenlemeler her daim yapılmalıdır. Mecliste görmek
istediğimiz tablo bu olmalıdır. Yoksa bölücü ve bölücü
destekleyicisi görmek, siyasi çıkar umarak bunlara göz yummak
zavallılıktır, görmek istemediğimiz bir tablodur.
Nükleer enerji, elektrik, petrol ve madencilik
sektörleri, ülkelerin ekonomilerinde lokomotif rol oynamaktadır. Maalesef
ki ülkemiz senelerdir enerjide dışa
bağımlılığı sürdürmektedir. Ülkemizin enerji
ihtiyacının büyük çoğunluğunu ithalat yoluyla
karşılaması, cari açığın artmasında temel
sebeplerdendir. Millî enerji hamlesiyle elde edilen gelişmeler sevindirici
olsa da 2018de enerji ithalatı yani mineral yakıtlar, mineral
yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen
ürünlerin ithalatı, TÜİK verilerine göre bir önceki yıla
kıyasla yaklaşık yüzde 15 artarak neredeyse 43 milyar
doları bulmuştur. Ekonominin yanında, enerji
bağımlılığının yüksek olması,
dış politikada ülkelere karşı bağımsız bir
politika yürütülmesini zorlaştırmaktadır. Ülkemizde enerji
üretiminde çeşitliliğe yönelerek dışa
bağımlılık azaltılmalı, bu kapsamda yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının efektif değerlendirilmesine
ve madenciliği etkili olarak kullanmasına yönelik
çalışmalar için atılacak her türlü adım desteklenmelidir.
Altmış yıldır çıkarılmayan atom kanunu konusunda
geç kaldığımız bir gerçektir. Nükleer silahlanma
yarışının hız kazandığı bu dönemde
artan nükleer atıkların maalesef, gemilere doldurularak ülkemizin
kıyılarına boşaltıldığı bilinmektedir.
Bu konu üzerinde duracak ilave yasa ve mevzuat değişikliğine
acilen ihtiyaç duyulmaktadır.
Bugün esas konuşmamız gereken ise Endüstri
4.0 dönemiyle gelişen uzay madenciliğidir. Meteorlar üzerinde tespit
edilen kıymetli madenlerin, kazınarak dünya piyasasına
sunulmasına yönelik düzenlemeler ABD tarafından 2015
yılında yasalaştırılarak pazarlanmaya hazır hâle
getirildiği bilinmektedir. Türkiyenin yer altı kaynaklarında
geç kalınmış düzenlemeleri yaparken uzay madenciliğinde de
zamanı yakalamamız gerektiği gerçeği göz ardı
edilmemelidir.
Maden Kanunu Teklifinde yapılan bu
değişikliklerle MTA Genel Müdürlüğü yurt dışında
petrol, gaz ve maden arama ve işleme faaliyetlerinde bulunabilecek
olması olumlu bir gelişmedir. MTAnın kuracağı
şirketler evrensel ve millî değerlere sahip olmalı; bu,
tıpkı Rusların Gazpromu, Arap dünyasının Aromcosu
gibi yüksek hacimlere ve cirolara ulaşmalıdır. Yüksek hacimli bu
şirketlerin, ülke genelindeki yatırımlar için finansmanlar sağlayacağı
gibi yurt dışından borçlanarak alınan kredilerin önüne
geçeceği umulmaktadır. Bu kapsamda, MTAnın yurt
dışında araştırma ve işletme faaliyetleri
Türk-İslam dünyasının kalkınması için önem arz edecek
millî bir adımdır.
Kanun teklifinin 9uncu maddesinde altın,
gümüş ve platin madenleri için uygulanan devlet hakkı teşvikinin
yüzde 25 olarak düzenlenmesiyle artırılması
planlanmaktadır. Doğal kaynakların devlet gelirine katkı
sağlaması doğru bir gelişmedir. Çıkarılan
ürünlerin nihai ürün hâline getirilerek kendi sınırlarımız
içerisinde işlenebilmesi millî ekonomi açısından çok
kıymetli bir adımdır. Yurt içerisinde çıkarılan
altın, gümüş ve platin hariç maddelerin yurt içinde entegre
tesislerde metal hâline getirilmesi durumunda devlet hakkının yüzde
75 alınmayarak madencilik sektörünün nihai ürün üretimine teşviki
hedeflenmektedir.
10uncu maddeyle teknik elemanların ve
yetkilendirilmiş tüzel kişilerin beyanlarında sorumluluk
getirilerek gerçek dışı beyanların önüne geçilmesi
amacıyla tüzel kişilerin hazırladıkları rapor, proje
ve sundukları bilgi ve belgelerin hepsinde sorumlu tutularak idari para
cezası getirilmesi, masa başı gayriciddi, bilimsellikten uzak
atılan imzaların önünü keserek süreçlerin doğru ve olması
gerektiği yönde işlemesine sebep olacaktır.
Türkiyede özelleştirmeden ziyade devlet
destekli millî şirketler dönemi başlamalıdır. Ülkemizin
kalkınması ve yarınlarını kurtarmanın yolunun
devlet destekli millî maden şirketlerinin kurulmasından geçtiği
kanaatiyle ülkemizde verimsiz maden işletmelerinin ruhsatlarını
veyahut işletilmeyen, yıllardır bekleyen ruhsatların
devletleştirilmesi ve MTAnın kuracağı millî
şirketlere devredilmesi gerekmektedir.
Ülkemiz keşfedilen, keşfedilmek üzere
olan, keşfedilmeyi bekleyen, keşfedilip de üretime geçilmeyen yer
altı kaynakları açısından oldukça zengindir. 2016
yılı verilerine göre, dünyada yaklaşık olarak 6,35 milyon
ton toryum rezervi olduğu ve bu rezervlerin yüzde 6sının
ülkemizde olduğu tahmin edilmektedir. İngiliz fizikçilerin bir avuç
toryum ile Londrayı bir hafta aydınlatabileceği iddia ettikleri
bir dönemde ülkemiz toryuma gereken ilgiyi göstermelidir. Seçim bölgem
Eskişehir ve çevresi dünya bor rezervinin yüzde 70ine sahiptir. Bugün
dünya bor pazarında neredeyse yüzde 50lik bir pazar payımız
bulunmaktadır. Dünyadaki en büyük tinkal rezervlerinin üzerinde kurulu
Eskişehir Kırka tesisleri aynı zamanda dünyanın en büyük
bor üretim kompleksi olma özelliğini haizdir. Millî servetimiz olan bor
üretimine verilen destekler artırılmalı ve bor içeren nihai
ürünlerin araştırılması ve üretilmesi teşvik edilmeli,
bu kapsamda Eskişehire yapılan yatırımlar
artırılmalıdır. Bu tesislerde üretilen ve yeni yılla
birlikte pazara sunulan Boron deterjanı inşallah dünya pazarında
millî kaynaklarımızla ürettiğimiz ürün olarak gelecekte önemli
bir yer tutacaktır. Temennim odur ki ülkemizde bulunan madenlerin daha iyi
değerlendirilmesi ve yeni nitelikli ürünlerin üretilmesi için verilen
destekler artırılır ve yurt genelinde kurulacak olan teknoloji
merkezlerinde yapılan araştırma ve geliştirme
faaliyetlerine önem verilir.
Son olarak, belki de bugünlerde en önemli
noktalardan biri olarak petrol ve doğal gaz kaynaklarıyla
alakalı Doğu Akdeniz bölgesinin öneminden bahsetmek istiyorum.
Hâlihazırda stratejik önemi büyük olan bölgede keşfedilen enerji
kaynakları ülkemizdeki, bölgedeki jeopolitik ve siyasi durum önemini
katlamıştır. Yavaş yavaş ısınan Ege
sularındaki gerilimlerin sebebini görmemek mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım, Sayın Sazak.
METİN NURULLAH SAZAK (Devamla) - Doğu
Akdenizde ülkemizin yüzlerce yıllık ihtiyacını
karşılayacak hidrokarbon rezervinin olduğu tahmin edilmektedir.
Geçtiğimiz ay Doğu Akdenizde Gaz Formuyla beraber Türkiye
Cumhuriyetini dışlayan kirli bir enerji ittifakı
oluşturulmuştur. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lozan
Anlaşmasından doğan haklarımızı,
kazanımlarımızı görmezden gelerek Doğu Akdenizi
paylaştırmış, küstahça tek taraflı münhasır
ekonomik bölge ilan etmiştir. Ancak ilan ettiği 13 ruhsat
sahasının 7si Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kıta
sahanlığıyla kesişmektedir. Barbaros Hayrettin
Paşanın komutasında Preveze Deniz Zaferiyle Türk gölü hâline
gelen Akdenizde şuursuz akılların yaptığı,
çalıştığı yok sayma hareketi kabul edilemez,
edilmeyecektir. Bölgede huzurun oluşması ve barışın
tesis edilmesi için Türkiye, Doğu Akdeniz gelişmelerinde her daim var
olacaktır. Bu bağlamda, merhum Büyükelçi Orhan Eralpin 1979
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında Rum
temsilcisine sarf ettiği Kıbrıs sorunu bir aritmetik toplama
işlemi değildir, bir cebir denklemidir. Bu denklemin Xi de
Türkiyedir. Tüm dünya sizi tanısa bile Türkiye sizi tanımadıkça
bu denklem çözülemez. ifadesini hatırlatmak isterim.
Var olan birliğimizi bozmaya çalışan,
kalkınmamızı engelleyen, kardeşi kardeşe düşman
eden emperyal tuzağa düşülmemesi dileğiyle sözlerime son
vermeden önce; Milliyetçi Hareket Partisinin Önce Ülkem ve Milletim, Sonra
Partim ve Ben ilkesiyle, necip Türk milletinin faydasına olacak bütün
kanunları desteklediğimizin altını çizer, muhterem
heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bir söz talebim vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Şule Çetin ölümüyle ilgili davadaki Adli Tıp Kurumu raporuna
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, kamuoyunda oldukça tepki uyandıran
Şule Çet cinayetiyle ilgili olarak o davayı takip ettik ve dava da
özellikle şimdi mayıs ayına ertelendi daha derin
araştırmalar yapılması için ve sanıkların
tutukluluk hâlinin devamına karar verildi. Tabii ki herkes mahkûm olana
kadar masumdur, bu anlamda masumiyet karinesine saygı duyarız fakat
bu davada gerçekten çok vahim olan bir şey var, bir adli tabip raporu var,
özellikle bunu ifade etmek için söz aldım. Bu raporu veren adil tıp
uzmanı Mehmet Nuri Aydının, 1989da işkencede kolu
kırılan Kutay Meriçe sağlam raporu verdiği için Ankara
Tabip Odası tarafından dokuz ay meslekten men edildiği ve bu
cezasının da Tabipler Birliği tarafından
onaylandığı ortaya çıktı ve aynı kişi bu
davayla ilgili raporda şöyle bir ifade kullandı, çok vahim bir
şey bu, kendisine gerçekten tabip demeye dilim varmıyor: Bir
kadın bir erkekle tenha bir yerde içki içmeyi kabul etmişse cinsel
ilişkiye rıza göstermiş sayılır. Böylelikle
aslında kadın cinayetlerinin üstü örtülmeye
çalışılıyor. Ama bugün adliyede bütün kadın örgütleri
ve avukatlar gücünü gösterdi ve gerçekten davayı izlemek, müdahil olmak
için ciddi bir çaba gösterdiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) - Bizler de Meclisin çeşitli komisyonlarından vekiller
olarak oradaydık ve hatta söz alma fırsatımız da oldu.
Önemli olan adil yargılamaya ve adalete ulaşmaktır. Gerçekten
bunun için özellikle de kadın örgütlerinin bu tür davalarda müdahale
taleplerinin artık kabul edilmesi gerekir çünkü suçtan zarar görme
kavramının böyle yorumlanması gerekir. Bütün kadınlar,
bizler de aslında potansiyel olarak tacize, tecavüze uğramaya ya da
bir cinayetle karşı karşıya kalma tehlikesiyle
karşı karşıyayız. Bu nedenle suçtan zarar görme ve
orada olayın aydınlatılması için özellikle önleme
yükümlülüğü olan devletin önlem almadığı yerlerde
kadın örgütlerinin davalarda müdahil olma taleplerinin artık
çağımızda bütün uluslararası sözleşmelere uygun olarak
kabul edilmesi gerekir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve 6 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1410) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 41)
(Devam)
BAŞKAN Bölüm üzerinde gruplar adına
üçüncü söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegüye aittir.
Buyurun Sayın Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birinci bölüm üzerine konuşma
yapacağım fakat öncelikle sizlere tekrar Leyla Güveni
hatırlatmak istiyorum. Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güven 91inci gününde
açlık grevinin. Bu Parlamentonun çok değerli bir üyesi olarak (Amed)
Diyarbakır Cezaevinde başlattığı açlık grevini
evinde sürdürüyor.
Değerli arkadaşlar, ben, Leyla Güvenin
açlık grevini daha başladığı ilk hafta burada
gündemleştirmiştim ve herkesi bu konuya duyarlı olmaya davet
etmiştim. Burada, özellikle AKP Grup Başkan Vekili, bizlerin,
milletvekillerimizin yaptığı konuşmaların hemen
ardından şöyle bir cümle kuruyor ve yaptığımız
konuşmalara dair sözlerini söylüyor, diyor ki: Ben hatibi dikkatle
dinledim. Grup başkan vekili, herhâlde şimdiye kadar Leyla Güven
hakkında yaptığımız çağrıları pek
dikkatle dinlememiş olacak ki bugüne kadar bu konuda, neden gereğinin
yapılmadığı konusunda bize herhangi bir söz söylemiş
değil.
Biz şunu söylüyoruz: Bir açlık grevi var.
Bu açlık grevinin talebi, İmralıdaki tecridin, mutlak tecridin
kaldırılmasıyla ilgili, barışın ve demokrasinin
yolunun açılmasıyla ilgili bir taleptir ve anayasal bir taleptir.
Yasalar, uluslararası sözleşmeler, zaten izolasyonu, mutlak tecridi
yasaklamıştır. Onlara sorduk, dedik ki: Siz tecritten yana
mısınız, tecridi savunuyor musunuz, neden bu tecrit
kalkmıyor?
Parlamentonun işlevi konusunda sık
sık tartışıyoruz: Bu Parlamento işlevli midir,
işlevsiz midir; tek adam rejimi bu Parlamentoyu boşa mı
düşürmüştür, baypas mı etmiştir? Buradan, işte,
Parlamentonun kendisini ortaya koyması, kendisini kanıtlaması
için bir fırsat; kendisi hem yasama hem de denetleme yetkisini işte
burada ortaya koyabilir, kendi yasasının uygulanmaması üzerine
çıkan bu sorunu çözebilir.
Bakın, doksan bir gün sonra tablo nasıl
değişti? Bu açlık grevleri bütün cezaevlerine yayıldı.
Bugün 60ı aşkın cezaevinde süresiz, dönüşümsüz açlık
grevi var ve bu açlık grevleri sadece cezaevlerinde değil, yurt
dışında da yaygınlaşmış durumda. 295 tutsak
bedenini açlığa yatırmış durumda ve açlık
grevleri Hewlêrde 78inci gününde, Strazburgda 23üncü gününde ve cezaevlerinde
aynı şekilde tehlikeli boyutları, 50li günleri
aşmış durumda. Dolayısıyla aslında aynı
zamanda bir siyasi sorunla da, siyasi bir krizle de karşı
karşıyayız. Şimdi biz Türkiyede cezaevlerinden
tabutların çıktığına hep beraber tanık olduk,
yıllardır böyle sorunlarla karşı karşıyayız.
Ne bekliyoruz? Türkiye tekrar cezaevlerinden tabutların
çıkmasını mı bekliyor, insanların
yaşamını yitirmesini mi bekliyor?
Açlık grevi dünyada medeniyetin olduğu
tarihten bugüne pek çok kez denenmiş, ezilenler tarafından ortaya
konmuş eylemlerdir ve kendi tarihimizde de Nazım Hikmetten Celal Bayara
kadar sesini duyurmak isteyen, bir baskıya, ezilmeye
uğradığını düşünen herkes açlık grevine
başvurmuştur. Gandhinin bu açlık grevine ne kadar çok
başvurduğunu hepimiz biliyoruz. Açlık grevi aslında toplumu
sorunların çözümüne çağırmaktır, toplumu bu politik
meseleyi çözmeye davet etmektir, duyarlı olmaya da
çağırmaktır aynı zamanda. Dolayısıyla ben, burada
halkımızı da açlık grevlerine karşı duyarlı
olmaya çağırıyorum; Türk, Kürt, Alevi, Sünni kim olursak
olalım açlık grevine karşı hukukun hayata geçirilmesini,
tecridin kaldırılmasını ve zindanlarda süren açlık
grevlerinin son bulmasını diliyorum, Leyla Güvenin
yaşatılması için bu mücadeleye destek verelim diyorum.
Bakın Emile Zolanın şöyle bir sözü
var, diyor ki: Bir kişiye yapılmış haksızlık insanlığa
yapılmış haksızlıktır. Eğer siz
İmralıda tecrit uygularsanız, kendi hukukunuzu,
Anayasanızı ihlal ederseniz o zaman Türkiyede hiç kimse hukuk
güvenliğinden söz edemez. Bu ülkede kanun hükmünde kararnamelerle 100 bini
aşkın, 130 bine yakın insanın bir gecede işsiz
kalması bunun bir sonucudur ya da akademisyenlerin ihraç edilmeleri bunun
sonucudur; e, açlık, yoksulluk, bunun sonucudur. İşsizlik ve
bütün sorunların kaynağında işte bu hukuk güvenliğinin
olmaması yatmaktadır. Dolayısıyla ben, buradan bir kez daha
Parlamentoyu göreve çağırıyorum ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
başkanlarını, başkan vekillerini konuyu gündemlerine almaya
çağırıyorum.
Değerli arkadaşlar, gündemimiz Maden
Yasası. Dilerdim ki burada emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili
bir yasayı konuşalım biz ve bu sorunu çözelim ya da
İş cinayetlerini nasıl önleyebiliriz?i, böyle bir yasayı
konuşalım. Bakın, iş cinayetleri ocak ayında, yine,
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Meclisinin açıklamalarına göre son derece yüksek boyutlarda seyrediyor.
155 işçi ocak ayında -en az 155 işçi- yaşamını
yitirdi ve madenlerde işçiler yaşamını yitiriyor.
Bu yasa teklifi, Komisyon Başkanının
ifade ettiği gibi, aslında, işçi sağlığı,
iş güvenliği daha iyi olsun diye getirilmiş bir yasa teklifi
değil; tam tersine, bu yasa teklifi Madenleri nasıl daha çok
sömürebiliriz; doğayı, ormanları, meralık alanları
nasıl daha hızlı bir şekilde maden işletmeleri hâline
dönüştürebiliriz; patronları cezasızlık politikasıyla
nasıl kurtarabilir ve madenlerde yaşanan iş cinayetlerini,
iş güvenliğiyle ilgili sorunları sadece o madenlerde
çalışan insanlara yükleyip cezasızlık politikasıyla bu
sömürü politikasını, sömürü rejimini nasıl sürdürebiliriz.i
anlatıyor. Bugün baktığımız zaman, Türkiyenin bir
enerji sorunu yok; Türkiye enerji kapasitesinin neredeyse sadece yüzde 50nin
altındaki, yüzde 60ın altındaki kısmını
kullanabiliyor. Enerji kapasitesini yüzde 60ların altında hayata
geçiren bir ülkenin yeni maden alanları, sahaları açmasının
altında yatan temel şey, aslında yeni yandaş sermayeler
oluşturmak ve bu sermayeye dayalı bir şekilde kendi
iktidarını sürdürmek.
Yani, burada gördüğümüz gibi, redevans meselesi
yine karşımıza çıkıyor; oysa, redevansın ne kadar
büyük bir cinayet olduğunu hepimiz biliyoruz. Somada 301 maden
işçisi toprağın altında yatıyor fakat işte, biz
burada o redevans şirketlerinin, taşeronların
yarattığı bu işçi kıyımının
sürdürülmesi için yasada redevans sistemine yeni yetkilerin verilmesini
konuşuyoruz. Oysa, redevansın ortadan kaldırılması
gerekiyor.
Yine, madenler halkın yaşamını,
topraklarını, ormanını, merasını,
doğasını elinden alan, halkı sadece bu katil
şirketlere mecbur bırakan sistemler; o nedenle bu talanın,
yağmanın durması gerekiyor. Eğer enerji ihtiyacı varsa
bu, ancak yenilenebilir ve o yöre halkının, yerel halkın
ihtiyacı olan bir şekilde tasarrufta bulunulabilir, hayata
geçirilebilir. Fakat biz görüyoruz ki burada, sadece ve sadece sermayenin
ihtiyaçları, yandaş şirketlerin ihtiyaçları ön planda.
Bir Maden Yasası 14 kez değiştirilir
mi, bunu sormak istiyorum. Yani, Maden Yasası on altı yılda 14
kez değiştirilmiş. Yani, her ay, her yıl ve on altı
yıl boyunca İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Meclisi Türkiyede iş cinayetlerinin sürdüğünü
açıklıyor; bununla ilgili bir tane denetim, iş cinayetlerini
ortadan kaldıracak yeni bir yasa üzerinde çalışmak gibi bir çaba
göremiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Teşekkürler.
Fakat bunun karşısında, Maden Kanunu
14 kez değiştiriliyor.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları burada tamamen dışarıda
bırakılıyor. Belki fikirlerine başvurulmuş olabilir
fakat bu yasa içerisinde kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları
ortadan kaldırılıyor.
Yine, burada millî menfaatlere uygun olarak maden
çıkarılacakmış. Sormak istiyoruz: Yani bu millî
menfaatlere uygunluk ne demek? Siz bu rant şirketlerini, bu talan,
yağma şirketlerini millî menfaatler adı altında örtüyorsunuz.
Bu millî menfaatler adı altında yaratacağınız
şirketler acaba kaç işçiyi katledecekler, doğayı nasıl
tahrip edecekler, talan edecekler? Bu millî menfaatler neden hep sizin bu
talanınızı ve yağmanızı örtmek için kullanılıyor
diye sormak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) -
Dolayısıyla bu Maden Yasası, sadece ve sadece sermaye kesimleri
için getirilmiş bir yasadır diyorum ve yasaya karşı
olduğumuzu söylemek istiyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Bölüm üzerinde gruplar adına son
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın
Müzeyyen Şevkine aittir.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri partimiz ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi
-sayın iktidar milletvekilleri, hadi muhalefetin görüşlerini
almadınız ama- meslek odalarının, sendikaların,
üniversitelerin görüşü alınmadan, sektörün görüşü alınmadan
tek taraflı olarak, toplum içerisinde tartışmaya açılmadan,
kapalı kapılar ardında kimi çevrelerin özel talepleri
doğrultusunda hazırlanmıştır. Kanun teklifi, ilk maddesinden
son maddesine kadar teklifin amaç maddesinde belirtilen millî menfaate ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sürekli
olarak dile getirilen yerli ve millî madencilik politikasına
aykırı olduğu için derhâl geri çekilmesi yönünde gerek sivil
toplum örgütleri gerekse sektör temsilcileri ve odaların bütün önerilerine
rağmen, alelacele öncelikle bir günde alt komisyonda, daha sonra da bir
günde Komisyonda görüşülerek Meclis Genel Kuruluna getirilmiştir.
Kanun teklifi, kamu kurumu niteliğindeki meslek
odalarının anayasal bir hak olarak meslektaşları üzerindeki
denetim yetkisini ortadan kaldırarak en riskli sektörlerden biri olan
madencilik alanında niteliksiz mühendislik hizmetlerinin önünü açan ve
meslek odalarının üyeleriyle olan bağlarını yok etmeye
yönelik ve onları yalnızlaştıracak bir düzenlemedir.
Kanun teklifi, gerek daimî nezaretçi gerekse
yetkilendirilmiş tüzel kişilerde istihdam edilen maden, jeoloji,
jeofizik mühendislerinin günah keçisi ilan edilerek emeğinden ve
ekmeğinden edilmesinin önünü açacaktır.
Yine bu kanun teklifi, MAPEGin görev ve sorumluluklarını
daimî nezaretçilere yüklerken onlara hiçbir mesleki yetki ve güvence vermeyerek
cezalandırmaktadır.
Kanun teklifi, kömür havzalarında özellikle
havza madenciliğini ortadan kaldırarak zaten sorunlu olan redevans
sisteminde böl, parçala ve sat yöntemini getirmektedir.
Yine bu kanun teklifiyle, UMREK kodları
üzerinden tamamen yerli ve millî olan 50 bine yakın maden, jeoloji ve
jeofizik mühendisinin diplomaları yok sayılmakta ve bunlar, kimler
tarafından kurulduğu anlaşılmayan YERMAM diye bir
derneğin vereceği uzmanlık belgesine mahkûm edilmektedir.
Yine bu kanun teklifi, Türkiye Taşkömürü ve
Türkiye Kömür İşletmelerine ait sahaların redevans üzerinden
devredilerek özelleştirileceği için işsizliğin,
güvencesizliğin ve ölümlerin kol gezdiği bir kanun olacaktır.
Kanun teklifi, EÜAŞın, yandaş
firmaların yurt dışından getirdiği kömür
alımını kolaylaştırarak rant aktarmayı amaçlayan
bir düzenlemedir.
Kanun teklifi, artırılan cezalar ve ruhsat
bedelleri nedeniyle sektörün sorunlarını daha da artıracak ve üretimi
düşürecektir. Kanun teklifi, iş cinayetleri ve maden
kazalarının önünü açacaktır. Yine bu kanun teklifi, ruhsat
iptallerine, ihalelerde keyfîliğe, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe
neden olacaktır. Kanun teklifi, mülkiyet hakkını ortadan
kaldıracak, çevre sorunlarını yaratan firmalara süre
uzatımı vererek örtülü bir af getirecektir.
Hükûmet her ne kadar kabul etmese de ülkemiz bir
ekonomik krizle karşı karşıyadır. 1970li
yıllarda sanayi bir miktar canlanmaya başlamıştı ama
şu anda sanayi bitirilme noktasına getirilmiştir, tarım
bitirilmiştir, şimdi de sıra madenciliğe gelmiştir.
AKP hükûmetleri döneminde 4ü köklü olmak üzere bu
Maden Kanunu tam 14 kez değiştirilmiştir ancak hiçbir yaraya
merhem olmamıştır. Siyasi istikrar özel sektörün en
önemsediği şeydir sayın iktidar milletvekilleri, siz de bunu
sık sık vurgularsınız. Böyle her çıkan kanun, bir
diğer kanunu yeniden aratır hâle geldiği için âdeta vergi ve
ceza kanununa dönüştürülmüş ve madencilerin hiçbir sorununa çözüm
getirmemiştir.
Şimdi, sizlere soracağım değerli
milletvekilleri: 14 kez yapılan bu değişiklikle sektörde faaliyet
gösteren madencilerin işleri kolaylaşmış mıdır?
Çalışan işçi ve memurların sorunu çözülmüş müdür?
Madenciliğin gayrisafi millî hasıla içerisindeki payı
artmış mıdır? Meslek örgütlerinin sorunları
çözülmüş müdür? Madencilik sektöründe yaşanan iş kazaları
veya iş cinayetleri önlenmiş midir? Ülkede üretilen ham maddenin uç
ürüne dönüştürülerek ülke ekonomisine katkısı
artırılmış mıdır? Çevrenin korunmasına
hizmet etmiş midir? Ekonomileri madenciliğe bağlı
illerimizin, ilçelerimizin gelişmesine katkı sunmuş mudur?
Ülkemizin insan varlığı veya teknik kapasitesinin
geliştirilmesine katkısı olmuş mudur? Kocaman bir
Hayır. Peki, bu düzenleme tüm bu sorunları çözmeye dönük olarak
yine bir çözüm getirecek midir? Yine kocaman bir Hayır.
Madenciler, ülkemizde yaşanan ekonomik krizi
aşabilmek için sorunlarına çözüm beklerken yeni yükümlülükler içeren
yasal düzenlemelerle karşı karşıya
bırakılmıştır. Bu kanun teklifiyle cezalar
artırılmakta, ruhsat iptalleri kolaylaştırılmakta ve
devlet hakkı yükseltilmektedir. AKP hükûmetlerinin Maden Kanununda her
fırsatta yaptığı değişiklikler sonucu madencilik
sektörü önünü göremez olmuştur. Ekonomik anlamda
yatırımcının aradığı en önemli ortam
yatırımcı açısından sık sık
değişmeyen yasalardır.
Ülkemizde rezervlerin çoğu orta ve küçük
boyutta; bu madenleri üreten, sizlerin sıklıkla vurgu
yaptığı millî ve yerli madenciler de
ağırlıklı olarak KOBİ niteliğindedir. Sektörde
yaklaşık olarak 150 bin doğrudan çalışan vardır.
Kanun teklifinin yasalaşması durumunda gelecek yük, sektörü daha da
küçültecek, bu da üretimi ve istihdamı olumsuz yönde etkileyecektir. Bu
küçülmenin hâliyle olumsuz etki, sektörün ilişkili olduğu diğer
birçok iş kolunu ve sanayiyi de etkileyecektir.
Ülkemizde yabancı sermayeli şirketler ile
millî ve yerli şirketlerimiz arasında mevzuat açısından bir
farklılık yokmuş gibi görünmektedir ancak ciddi
farklılıklar vardır. Yabancı şirketler, şirketin
geldiği devlet garantisi altındadır. Türkiyenin de
imzaladığı anlaşmalar incelendiğinde, diğer
ülkelerle yapılan anlaşmalarda yabancı sermayeyi ülkemize
çekebilmek için 80in üzerinde ülkeyle çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmaları imzalandığı görülmektedir. Bu nedenledir
ki yabancı sermayeli şirketler millî ve yerli madencilik
şirketlerine göre daha az vergi ödemekte, bürokratlar yabancı
şirketlere daha sıcak bakmakta, onların işini daha
hızlı görmektedir. Daha başlangıçta yabancı
şirketler, sizin sık sık vurgu yaptığınız
yerli ve millî şirketlere göre artılarla işe
başlamaktadır.
Madenlerin yerine konulamayan ve milyonlarca
yılda oluşan servetler olduğu unutulmamalıdır.
Üretilmesi, uç ürüne dönüştürülmesi, ülkemiz sanayisinde
kullanılır hâle gelmesi madenlerimizden en yüksek seviyede fayda
sağlanması için zorunludur. Kalkınmak isteyen her ülkenin
madencilik politikası bu yönde olmalıdır. Ülkemizde tüvenan
madenciliğin ihracatını artırmak hedefi, şu anda
olduğu gibi bir Hükûmetin, bir Bakanlığın madencilik
politikası olmamalıdır. Maden ihracatının
artırılması amacı ile madenlerin uç ürünlere
dönüştürülmesi taban tabana zıttır. Son on beş
yıldır Hükûmetler, sayın bakanlar, madenlerimizin
sömürüldüğünün önemli bir göstergesi olan maden ihracat
rakamlarını, ulaşılması gereken hedefleri göstermekte,
ihracat değerlerini övünç kaynağı olarak bize
sunmaktadırlar. Ülkemizde madenler üretilip ham madde olarak elimizden
kayıp gitmektedir değerli milletvekilleri. Bunların uç ürünlere
dönüştürülme masalına artık derhâl bir son verilmeli ve
ülkemizde sözde değil, özde millî madencilik politikasının
hazırlanma zamanı gelmiş de geçmektedir.
Değerli milletvekilleri, İstanbul Maden
İhracatçıları Birliği istatistiklerine
bakıldığında, mermerin dışardan ithal edilen,
para değeri en yüksek ham madde olduğunun yanı sıra; krom,
çinko, bor, feldspat, kurşun, bakır ilk sırada yer
almaktadır. Bu ürünler katma değeri olmadan, ham madde olarak,
konsantre cevherler olarak ihraç edilmektedirler. Neden bunların biz
burada tesisini kurup uç ürünler üretmiyoruz?
Ülkemiz 2017 yılında 2 milyar dolar
doğal taş ihraç ederken aynı taş ithalatı 170 milyon
dolar olarak gerçekleştirilmiştir. Neden özellikle kamu ihalelerinde
veya ülkemizde yapılmakta olan bina ve bina türü yapılarda yerli
taş kullanma zorunluluğu getirmiyoruz, neden imar planlarına
bunu koymuyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Bir dakikada
toparlayacağım.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Ülkemizin
altın dış ticaretine bakıldığında, yine
ilginç rakamlarla karşılaşıyoruz. 2000li yıllarda
150 ton altın ithal ediyoruz. Ülkemizde altın üretildiğinde bu
ithalat azalacak, Türkiye takı sektöründe cazibe merkezi olacak.
ifadeleri çok sık kullanılmıştı. Bu söylemlerin
üzerinden yaklaşık yirmi yıl geçmiş, 2018 yılına
gelindiğinde ülkemizde yıllık altın üretimi 35 tona kadar
çıkmış ancak bunun yüzde kaçı acaba İstanbul
Altın Rafinerisine gönderilmiştir? Ülkemiz madenlerinde üretilip dore
olarak, külçe olarak ihracat var mıdır, varsa kaç tondur, ihracat ve
KDV ne kadar ödenmiştir?
Dış ticarete konu olan külçe
altının ne olduğu
Ülkemiz, bir taraftan milyarlarca dolar külçe
altın ithal ederken diğer taraftan da bir o kadar ihraç ediyor
olmasının nedenini birileri çıkıp anlatmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu kanunun
yasalaşması durumunda madencilik sektörü cazibesini yitirecek,
sektöre yeni yatırım yapılmayacağı gibi, çoğu
madenci sektörden uzaklaşacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Şevkin.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla)
orta ve küçük
boyutlu çoğu maden kapanacak, bunun sonucunda istihdam ve üretim
düşecek, sonuçta tarımda ve hayvancılıkta olduğu gibi
madencilikte de ülkemizin dışa bağımlı hâle gelmesi
kaçınılmaz olacaktır.
Sayın iktidar milletvekilleri, hâlbuki
ülkemizin üretime, istihdama daha çok ihtiyacı vardır. Hükûmetin
sayın milletvekillerine gerçekleri görebilmeleri açısından bu
kanuna oy vermeden önce başlarını ellerinin arasına koyup
bir kez daha düşünmelerini önerir, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Birinci bölüm üzerinde şahıslar adına
ilk söz, Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğluna aittir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açlık
grevindeki Leyla Güven ağır bir yaşam mücadelesi veriyor;
Türkiye'de barışın da yolunu açacağına
inandığından, bir insanlık suçu olan tecridin son
bulması için yaşamını ortaya koymuş durumda.
Leyla Güven -belki bilmiyorsunuz ama- ömrü boyunca
kadın hakları mücadelesi vermiş bir dostumuz. Türkiye'de bugün
bile parmakla sayılacak kadar kadın belediye başkanı varken
yıllar önce, imkânsız denilecek bir şeyi hayata geçirmiş
bir kadın. Bilmediğiniz hikâyeler bunlar.
Leyla, 2004 yılında Adananın
Küçükdikili Beldesinde Belediye Başkanı olur olmaz belediyenin toplu
iş sözleşmesini kadınlarla birlikte değiştirdi ve 4
madde getirdi kendisi bunun üzerinde uğraşarak. Artık,
eşinin üzerine kuma getiren personel tazminatsız işten
atılacaktı. Eşine şiddet uygulayanın maaşı
eşine verilmeye başlandı. Kız çocuklarını okula
göndermeyenlerin erkek çocuğuna verilen eğitim yardımı kesildi.
Bunlar belki Türkiye'de ilk defa Leyla Güvenin başardığı
şeylerdi.
Leyla Güven hep yaşamdan yana tavır
aldı aynı annesi gibi. Gültan Kışanaka Kürt Siyasetinin
Mor Rengi kitabını yazarken anlattığı gibi,
şöyle diyor Leyla: Evde annemin sözü geçerdi. Aslında annem
yaptıkları kadar konuşurdu. Çok bilge bir kadındı;
doğum yaptırır, iğne yapar, çok iyi dikiş dikerdi,
civar köylerden akın akın anneme gelirlerdi. Bilge bir
kadının, köyün şifacısı, ebesi, veterineri olan bir
yaşam taşıyıcısının kızı Leyla.
Annesinden el almış, benim deyimimle bir sosyal şifacı o
da, annesi belki sağlık şifacısı ama kendisi de bir
sosyal şifacı. Cenazesine katılamadığı annesinden
el almış. Bunu bir kez daha yüzünüze vuracağım, belki bu
kez utanırsınız: Açlık grevinde olmasına rağmen, cenazeye
ring aracıyla gitmeye zorlandığı için annesinin cenazesine
katılamadı Leyla Güven. Aslında, Leyla Güvenin açlık
grevi, Türkiye siyasetinin, Türkiye barışının içinde
bulunduğu bu tecride karşı.
Bakın, geçen hafta 2 siyasetçiye, kadın
mücadelesinde kol kola verdiğimiz 2 dostumuz Gültan Kışanak ve
Sebahat Tuncele çok açık, net, tartışmasız biçimde siyasi,
ısmarlama ve hukuksuz olarak on üç yıl dört ay ve on beş
yıl hapis cezası verildi. İnsafın, vicdanın ve hukukun
bittiği yer olarak tanımlıyoruz biz bunu. Yüzlerce yılla
yargılandıkları davalarda birçok kez mahkemede bulunmalarına
bile müsaade edilmedi. Gültan Kışanaka, 12 Eylülün ağır
işkencelerinden geçmiş bir insana Sanki yeniden 12 Eylülü
yaşıyorum. dedirttiniz, üstelik Darbelerle
hesaplaşıyoruz. diyerek iktidara gelen bir hükûmet olarak
yaptınız bunu. Önce 19 yaşında genç bir kadınken
dünyayı iyiye doğru değiştirmeye inanmış,
gencecik bir öğrenciyken girdiği Diyarbakır Cezaevinde
yaşadığı, işkence sözünün bile hafif
kalacağı travmaları anlattırdınız, enikonu
komisyon kurdunuz, bir bir yaşananları not aldınız, sonra
Diyarbakır Cezaevinden bahsetmeyi bile suç sayıp iddianamesine
koydunuz.
Gültan Kışanakın sözlerini dinleyin
istiyorum: 19 yaşında cezaevine girdim ve Esat Oktayın zulmüne
boyun eğmedim. Yanında ayağa kalkmadığım için
beni köpeğinin 2 metrekarelik odasına koydu. İki ay
pisliğin içinde kaldım. Zorla okutmak istedikleri marşları
okumadım, askerî saç tıraşı olmadım diye
işkenceler gördüm. Bunca olana rağmen zulmün biteceğine
inandım, umudumu korudum, böylece ruh sağlığımı
da korudum. Bunları hiçbir yerde dile getirmedim ama
yaşadıklarım suçlama olarak karşıma çıkıyor.
Diyarbakır Cezaevindeki o vahşetle yüzleşilmeden hiçbir sorun
çözüme kavuşmaz. Bu devlet bana özür borçludur ama kalkmış suç
olarak önüme koyuyor. Asla suç olarak kabul etmiyorum.
Ya Sebahat Tuncel
Kadın mücadelesini Meclise
taşıyan, feministlerin, Kürt kadın hareketinin, pek çok cenahtan
kadının Meclisle bağını kuran dostumuz Sebahat Tuncel.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Vekil.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Somadaki katliamın ardından öğrencilerin işgal
eylemi yaptığı İTÜ Maden Fakültesine pencereden girecek
kadar sokaktan kopmamış; sakallı, bıyıklı bu
Meclisle, erkek siyasetle sürekli mücadele etmiş, Mecliste kadın
mücadelesinin simgesi olmuş isimlerden biri. Sebahat Tuncel ve Gültan
Kışanak neden on beş yıl ceza aldı biliyor musunuz? 8
Mart ve Nevroz mitinglerinde yaptıkları konuşmalar, 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günündeki kadın
etkinlikleri, Surdaki sokağa çıkma yasağının kaldırılması
ve halkın mağduriyetinin önlenmesi talebiyle adliye önünde basın
açıklaması ve belki de en acısı, 12 Eylül Döneminde
Diyarbakır Cezaevinde yaşananları eleştiren bir
konuşma yapmak. Bunların hangisi suç? Hepsi ifade özgürlüğü,
hepsi siyasete katılım hakkını kullanmak.
Özgürlük demeyi hapisle eşit
kıldınız artık bu ülkede. Ama bugünler geçecek ve özgürlük
dolu günleri el birliğiyle kuracağız.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.45
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
49uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
41 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde iki önerge vardır, aynı
mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin (3)üncü fıkrasının dördüncü cümlesinde yer alan
"alınmaksızın ibaresinin "alınarak ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tuba
Vural Çokal Ayhan
Erel Hayrettin
Nuhoğlu
Antalya Aksaray İstanbul
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hüseyin
Örs İmam
Hüseyin Filiz
Adana Trabzon Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Kazım
Arslan Müzeyyen
Şevkin Tahsin
Tarhan
Denizli Adana Kocaeli
Ahmet
Akın Tacettin
Bayır Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Balıkesir İzmir Manisa
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selamlarımı
sunarak sözlerime başlıyorum.
Her ne kadar Maden Kanunu deniyorsa da bir torba
kanunla karşı karşıyayız gene. Böyle olunca da söz
aldım ve son günlerde yapılan önemli gaflardan birine değinerek
konuşmamı sürdürmek istiyorum.
Bir Sivas Milletvekili 25 Ocakta Sivasta bir
toplantıda yaptığı konuşmada belediye başkan
adayına oy isterken Desteğinizi bekliyorum, vereceğiniz destek
yarın ruzumahşerde beraat belgelerinizden biri olacak diye
düşünüyorum. demiş. Tepkiler üzerine söylediklerini düzeltmek
isterken Benim cümlemde cennet beratı alır şeklinde bir ifade
kesinlikle yoktur, kimin cennete gideceğini Allah bilir, bizim cümlemiz
Ruzumahşerde beratlarınızdan bir berat olacaktır.
şeklindedir. demek suretiyle verilen desteğin bir berat
olacağını tekrarlayarak sözünü teyit etmiştir.
Değerli arkadaşlar, dinin siyasete alet
edilmesi hiçbir zaman makul görülemez. Türk halkı için din kutsal bir
değerdir ve değerlerin en büyüğüdür. Aslında hiçbir dindar
kendisinin ve dininin şu veya bu şekilde istismar edilmesini istemez,
buna bilerek göz yummaz. Din istismarı yani din üzerinden siyasi veya
maddi çıkar sağlama çabası çok iğrenç bir şeydir ama
ne var ki seçim dönemlerinde sıkça görülen bu tür faaliyetler nedense hep
aynı kesimlerce yapılmaktadır. Hem de çoğu zaman yalan ve
iftira üzerine kurulan kötü propagandalarla yürütülür. Bu defa bu
istismarı yapan kişi, daha önce yaptığı devlet
görevleri göz önüne alınınca çok önem kazanıyor. Milletvekili
olmadan önce müsteşarlık ve Ulaştırma Bakanlığı
yaptıktan sonra Millî Savunma ve Millî Eğitim Bakanlıkları
yaptı. Türk gençliğini yarınlara taşıyacak olan
okullar, güvenliğimizi sağlayan Türk Silahlı Kuvvetlerinin
kışlaları bu bakanlıklara bağlıydı. Bir de
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yaptı.
Atatürkün oturduğu o koltukta oturmanın önemini ne yazık ki
kavrayamamış.
Hep söyledik, bir kez daha söylüyorum: Siyaseti
camiye, okula ve kışlaya sokmak bu millete yapılacak en büyük
kötülüktür. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde en
etkin şekilde bu üç kuruma da siyaset maalesef sokulmuştur.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Doğrudan dinî bir kurum olan müftülüklerin de
siyaset merkezleri hâline getirilmek istendiği görülüyor. Size bir örnek
vermek istiyorum: İstanbulda, 17 Kasım 2018de, Kutlu Doğum
Haftası dolayısıyla Sinan Erdem Spor Salonunda yapılan toplantıya
İstanbuldaki bütün camilerin imam ve müezzinleri davet edilmiştir.
Davet edilmiştir. benim bu işi biraz daha nazik hâle getirmemden
kaynaklanıyor, Mecbur edilmiştir. Orada kalabalığı
sağlamak için müftülüklerden cami görevlileri aranarak Gelip gelmeyenler
kamera kaydıyla tespit edilecek. denilmek suretiyle tehdit
edilmiştir. Camileri dolduran cemaat hangi parti taraftarı olursa
olsun aynı safta, aynı imamın arkasında namaz
kılarlar. Namaz ibadetinin huşu içerisinde kılınması
esastır. Bunu bozmak cemaatin birliğini de bozar. Birliğe çok
ihtiyacımız olan bir dönemde bunu niçin yapıyorlar? Çünkü
camileri oy deposu, hatta arkabahçelerden biri olarak görmek bana göre bu
millete yapılacak en büyük kötülüklerdendir.
Seçimler yaklaşırken kutsal değerlerimize
saygı gösterilmesini ve istismarlardan kaçınılmasını
ülkeyi yönetenlerden, yönetmeye talip olanlardan ve mahallî seçimlerde aday
olanlardan beklemek Türk milletinin en tabii hakkıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, 60a göre bir söz
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Muş.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun 41 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, sayın hatibin dile getirdiği konuyla alakalı
dün bir açıklama yaptım. Sanırım takip edemedi hatip. Bir
kere daha izah etme ihtiyacı hasıl oldu Genel Kurulda, gördüğüm
kadarıyla.
Kimin cennete, kimin cehenneme gideceğini
Cenab-ı Hak bilir. Herkes yaptıklarıyla, amel ettikleriyle,
sevaplarıyla, günahlarıyla ahirete irtihal ettiğinde onun
değerlendirmesini Cenab-ı Hak yapacaktır, ona göre karşılığı
ne olursa alacaktır. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu açıdan, ne bizim ne Bakanımızın veya
başka birisinin -ötesine de gidiyorum- bu anlamda bir şeyi tayin etme
gibi bir durumu söz konusu değildir. Ben, Bakanımızın da
böyle bir maksatla
Yani Verirseniz cennete gidersiniz. veya farklı bir
noktaya çekilmesi konusunda da sanırım o da üzgün. Böyle bir
kastı olmadığını -ben görüştüm kendisiyle- o
anlamda ifade etti.
Bir diğer konu: Tabii ki dinin siyasete alet
edilmesi bizim tasvip ettiğimiz bir şey değildir. Biz
muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Geleneklerimiz göreneklerimiz bellidir ama
hiçbir kurumda
Kurumlar kanunlara göre hareket ederler, geleneklerine göre
hareket ederler. Bunu da özellikle belirtmek isterim.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Yüce
Meclise kastını belirtmesinde yarar var.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve 6 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1410) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 41)
(Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 1inci maddesinde
yapılmak istenen değişikliğe verdiğimiz önergeyle MTA
üzerinden kurulacak şirketlere geçecek personelin kurumdaki görevlerine
geri dönerken haklarının korunması amaçlanmış,
personelin göreve dönüşünde görevden ayrılmadan önceki kadro ve
pozisyonlarının dikkate alınmasının yolu açılmak
istenmiştir. Personeli kurumundan ayırıp özel şirkete geçiren
hükmün kıdem tazminatına engel teşkil etmesinin önüne geçilmek
istenmiştir. Bu madde yasalaşırsa MTA üzerinden kurulacak
şirkete kamu izniyle geçen personel zaman içinde şirketten
ayrılarak eski görevine yani kurumuna döndüğünde kurumunda daha önceden
aldığı hiçbir kadro ve pozisyon dikkate alınmayacak, bu
personelin hangi şartlar altında görevine geri döneceğini o anki
siyasi kadrolaşmanın karar vermesi beklenecek, liyakat ve kurumsal
hafıza arka plana itilecektir. Beraberinde, İş Kanunu hükümleri de
yok sayılacak, çalışma mevzuatına aykırı biçimde
bu personel geri dönüşü hâlinde şirketten kıdem tazminatı
alamayacaktır. Özetle, şirketleşme uğruna personelin
kıdemi, birikimi, liyakati ve iş tatmini görmezden gelinmektedir.
Değerli milletvekilleri, MTA Genel
Müdürlüğü, 1935 yılında Ulu Önder Atatürkün talimatıyla
ülke sanayisinin ihtiyaç duyduğu ham madde, yer altı ve yer üstü
kaynaklarının aranarak bulunması ve geliştirilmesi
amacıyla kurulmuştur. Bu çerçevede MTA Genel Müdürlüğü bir
yandan ülkemiz yer bilimlerinin ihtiyaç duyduğu insan
varlığının geliştirilmesi için çaba sarf ederken
diğer yandan kendisine verilen görevleri yerine getirmiştir. Bugün
ülkemizin sahip olduğu Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
Genel Müdürlüğü, Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü,
Eti Maden İşletmeleri, Türkiye Taşkömürü İşletmeleri,
TÜPRAŞ, Petrol Ofisi gibi dev kuruluşların oluşmasında
da ana kaynağı oluşturmaktadır.
Ülkemizin göz bebeği olmuş bu önemli
kuruluşların oluşumuna ve gelişmesine vesile olmuş MTA
Genel Müdürlüğünün tarihsel süreç içerisinde görev fonksiyonları
değişmiştir. Bugün ve gelecekte ülkemizin ihtiyaç duyduğu
kaynak ve varlıkların araştırılması,
bulunması, geliştirilmesi, çevreye duyarlı bir şekilde
işletilmesi süreçlerinde karşılaşılacak problemlerin
çözümü noktasında yeterli olup olmadığını
sorgulamamız gerekmektedir. Tek kelimeyle cevap vermemiz gerekirse buna
cevabımız Hayır. olacaktır.
MTA Genel Müdürlüğü, ülkemizin jeolojik
araştırma kurumudur. Ancak gelişmiş ülkelerin jeolojik
araştırma kurumlarının, Amerikanın USGS yani Amerika
Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu,
İngilterenin BGS, Japonyanın JGS, hatta bırakınız,
İranın İGS gibi kuruluşlarının şu anda
oldukça gerisinde yer almakta; bugün gösterilen kötü yönetim anlayışı
nedeniyle ülkenin ihtiyaç duyduğu jeolojik araştırmaları
zamanında ve yeterince yapamamaktadır.
Örneğin, ülkemizin üç tarafı denizlerle
kaplıdır ve ülke coğrafyası büyüklüğünde denizel
alanlarda bir ekonomik münhasır alanımız bulunmamasına
rağmen kurumsal yapılanmasını gerçekleştiremediği
için denizel alanda sahip olduğumuz kaynak ve varlıklarımız
hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Doğu Akdeniz bölgesinde
İsrail 2000li yılların başından itibaren,
ardından Mısır ve Güney Kıbrıs kaynak
aramalarını hızlandırıp bu kaynakları realize
ederken MTA Genel Müdürlüğü ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı geç kalmış, bugüne kadar elle tutulur,
doğru dürüst bütünlüklü bir araştırma programı ortaya
koyamamıştır.
Yine, ülkemiz coğrafyasının yüzde
70i deprem tehlikesi altında yaşarken tüm dünyada o ülkelerin deprem
araştırma kurulları ülkenin jeolojik kurumuna bağlı
faaliyet gösterirken bizde bu birim götürülüp ilgisi olmayan
İçişlerine bağlandı. Deprem araştırma ile
İçişleri Bakanlığının Allah aşkına ne
alakası var? Bugün herhangi bir depremde ilk söz söylemesi gereken o
ülkenin jeolojik araştırma kurumu olması gerekirken MTA Genel
Müdürlüğü suspus oturuyor, ülkemiz insanları Amerikanın USGSsi
yani Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları
Kurumundan bilgi alıyor. Nerede kaldı millîlik arkadaşlar? Bugün
Çin, ülkesinin sanayisini geliştirmek için gelecekteki
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla jeolojik
araştırmalar kurumunu yeniden yapılandırmış, 80
bin kişiye ulaşarak dünya kaynakları üzerinde hegemonik bir
yapı inşa ederken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Vekilim.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla)
AKP
iktidarı zamanında MTA Genel Müdürlüğü, ihtiyaç duyduğu
mühendislerin teminini Anayasaya da aykırı biçimde, taşeron firma,
daha doğrusu temizlik firmaları vasıtasıyla temin ederek
çalışmalarını yürütür bir pozisyona itilmiştir.
Ulu Önder Atatürk yurt dışına genç
beyinleri göndererek İhsan Ketin gibi dünya çapında yer bilimleri
tarihine adını yazdıran insanlarımızın yetişmesine
vesile olurken, MTA, AKP iktidarında taşeron temizlik
firmalarından teknik eleman temin eden bir MTA Genel Müdürlüğü hâline
dönüştürülmüştür.
MTA Genel Müdürlüğü çok acil bir şekilde,
dünyadaki benzerleriyle yarışabilecek şekilde ülke
ihtiyaçları çerçevesinde yeniden yapılandırılmalı, ilk
kurulduğu aşamada olduğu gibi, insan kaynağını
temizlik ve taşeron yoluyla değil, uluslararası seçkin akademik
kuruluşlardan temin etmeli ve ülkenin gelecekte ihtiyaç duyabileceği
kaynak ve varlıkların araştırılması ve
gelişmesine odaklanacak şekilde yeniden
yapılandırılmalıdır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde yer alan istinaden
ibaresinin dayanılarak ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Ahmet
Kamil Erozan Ayhan
Erel Feridun
Bahşi
Bursa Aksaray Antalya
İsmail
Koncuk Zeki
Hakan Sıdal
Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hatırlarsanız ocak
ayında bu Genel Kurulda kabul ettiğimiz son kanun teklifini ben bir
çuval kanun teklifi olarak ifade etmiştim rakamından ötürü, 71 tane
madde vardı. Bugünkü ondan çok farklı değil, bunda da 52 tane
var ve birbiriyle alakasız maddeler arka arkaya
sıralanmışlar, âdeta bir çuvala tıkılmışlar.
Ben, tabii, 2nci maddeyi ele
aldığımda, gerekçesini de okuduğumda çözemedim bilmecesini
ve bir bilene danışayım dedim ve o bilene
danıştığımda da garip bir tabloyla karşılaştım
TAEK açısından. Ben onu, TAEKi bir cadı kazanı olarak
tarif edeceğim ve anlayabildiğim kadarıyla size TAEKteki
garabeti tarif etmeye çalışacağım.
Hâlen TAEKte kadro
karşılığı sözleşmeli, kadrolu personel ve uzman
yardımcısı olmak üzere farklı özlük haklarıyla üç
ayrı kategoride teknik personel
çalıştırılmaktadır. Ayrıca 2003 yılında
bir yönetmelik değişikliği yapıldı ve
sınavların yazılı ve sözlü yarışma
sınavı olması kabul edildi alınacak personel
açısından ama bu da 2016 yılında değiştirildi ve
şöyle bir cümle eklendi bu yönetmeliğe: Veya yalnızca sözlü
sınav yani yazılıyı unuttular. Yani yazılı bir
çöpe atıldı, sadece sözlü sınavla nükleer mühendis
alınıyor, yazılısı yok, ne bildiği meçhul,
mülakat yapılıyor. Dünyanın hiçbir yerinde mülakatla nükleer
enerji mühendisinin işe alındığını ben
bilmiyorum, duymadım ama Türkiyede olabiliyor.
Sayıştay raporlarıyla bu personel
kanunundaki çeşitli aksaklıklar, eksiklikler hep TAEKe bilgi olarak
getirildi ve kurum da Biz bunu yeni bir teşkilat yasasıyla gözden
geçireceğiz, her şeyi ayarlayacağız. dediler ama ben size
şunu tavsiye ediyorum: TAEKin internet sayfasına girin ve
karşınıza çıkacak teşkilat yasasına bir
bakın. Yasa teklifine ben bohça dedim, teşkilat yasası ise
yamalı bohça. Yani çuval, bohça, neye benziyorsa şüpheli.
Akkuyuda bir nükleer santralin kurulması
gündeme geldiğinde TAEKin Enerji Bakanlığına
bağlı bulunması sorun hâline gelmişti. Bunun üzerine
birtakım değişiklikler yapıldı ve bir Nükleer
Düzenleme Kurumu kuruldu. Bu Nükleer Düzenleme Kurumunu çıkaran TAEKin
aynı vesileyle bilim, sanayi ve teknoloji alanında başka
kurumlar varken ya da TAEK bağımsız olabilecekken neden hâlen de
Enerji Bakanlığına bağlı kaldığı meçhul
bir vakıa olarak ortada duruyor.
2012 yılından beri istihdam edilen uzman
yardımcısı ve uzmanların da Nükleer Düzenleme Kurumuna
geçişiyle birlikte son yedi yıldır istihdam edilen personelden
hiçbiri TAEKte kalmamıştır. TAEKin teknik personel sayısı
hâlihazırda yeterli değildir ve bundan sonra da bu değişikliğe
rağmen yetersiz olmaya devam edecek, TAEKte farklı özlük
haklarına sahip birkaç sınıf personelin istihdam edilmesine
devam olunacaktır.
Çok iyi bir şeymiş gibi sunulan
sözleşmeli personel istihdamının koşulları da iş
güvencesi açısından vahim hükümler içermektedir. Ayrıca kadro
karşılığı sözleşmeli çalışmış
olmanın emeklilik maaşlarına da herhangi bir yansıması
yoktur. Örnek vermek gerekirse TAEKte otuz yıl boyunca hizmet vermiş
teknik hizmetler sınıfından bir fizikçi 1inci derecenin 4üncü
kademesinden 3000 ek göstergeyle emekliye ayrıldığında
ancak 3 bin TL emekli maaşı alabilmektedir. Hem Nükleer Düzenleme
Kurumu hem de TAEKte görevli üstün yetenekli elemanların her an
sözleşmeden çıkarılma riskiyle yaşamaları ve bununla
tehdit edilmeleri kabul edilemez. Sayıları 500'ü bile geçmeyen söz
konusu personelin emekliliklerine de yansıyacak yeni özlük haklarına
ve kariyer açısından da yeni kadrolara, ayrıca eşit
fırsatlara kavuşturulmaları gerekmektedir.
İzninizle bir başka kurumun, Emniyet Genel
Müdürlüğünün de sivil personelinin sorunlarına değinmek isterim.
Emniyet teşkilatında görevli polislerin yüzde 27si yani her 4
polisten 1i sivil personel eliyle yürütülmesi gereken büro işlerinde
çalışmaktadır. Büro hizmetlerinde görev yapan bu polis
memurları fazla mesai yapıp yapmadıklarına
bakılmaksızın fazla mesai ücreti almaktadırlar. Emniyet
teşkilatı bünyesinde sosyal tesislerde, kantinlerde, kreş ve
gündüz bakımevlerinde binlerce polis memuru çalışmakta,
bunların çoğu da rütbeli personelden oluşmaktadır. Buna
mukabil sivil personelin küçümsenmeyecek bir kısmı görevleri
dışında angarya olarak tabir edilecek işlerde,
çaycılık, bulaşıkçılık, bariyer taşıma,
temizlik gibi işlerde çalışmaktadır. Oysa yapılan
hesaplara göre büro işlerinde çalışan 66 bin polis memuru yerine
alanında uzman 35 bin sivil memur alınabilse bunun devlet bütçesine
aylık tasarruf miktarı 200 milyon TL olacaktır.
Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra
teşkilatlarında çalışan sivil memurlar için on beş
yıldır görevde yükselme ve unvan değişikliği
sınavları yapılmamıştır. Buna
karşılık, emniyet hizmetleri sınıfında yer alan
personel için bu sınav her sene yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Görevde yükselme
ve unvan değişikliğine tabii kadrolarda ilk seçenek olarak
liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde eldeki personelden yararlanmak
gerekirken bu da yapılamamaktadır. Dolayısıyla, ayrıca
farklı hizmet sınıflarındaki bu personel doğusuyla
batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle ülkenin her yerinde ve her biriminde
beraber çalıştıkları hâlde emniyet hizmetleri
tazminatından, terör tazminatından, yıpranma payı gibi
emniyet hizmetleri sınıfının yararlandığı
haklardan yararlanamamaktadır. Dolayısıyla bu tedbirlerin
alınması suretiyle bu sivil memurların haklarının da
verilmesinden yanayız.
Son bir hususa değinmek isterim. Dün Aden
Körfeziyle ilgili bir tezkere onayladık burada. Bu onaylama çerçevesinde
üç muhalefet partisi altmış dakika, ayrıca Cumhuriyet Halk
Partisinden bir arkadaşımız kişisel olarak on dakika
eleştirilerde bulundu. Bu eleştirilerin
karşılığını iktidar partisinden kim cevaplayacak
diye merak ettim. Zor bir işti yetmiş dakikanın
karşılığını vermek. Zor olduğu da ortaya
çıktı çünkü iktidar partisi ancak dokuz dakika konuşabildi.
Benim de üstüme düşen vazife, bu dokuz dakikayı tutanaklara
geçirmektir.
Saygılarımı sunarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayılı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinin geçici madde 5 içerisinde yer alan sözleşmeli personel
statüsünde bulunan ibaresinin sözleşmeli personel statüsünde
çalışan şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kazım
Arslan Müzeyyen
Şevkin Tahsin
Tarhan
Denizli Adana Kocaeli
Tacettin
Bayır Ahmet
Akın Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
İzmir Balıkesir Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Önergeye
katılmadığımızı ifade ediyorum.
Sayın Başkan, biraz önceki
konuşmacı 2nci maddeyle ilgili bir konuyu ifade etti, yönetmeliklere
aykırı olarak yapılan bir alım konusunu dile getirdi,
Yazılı varken yazılı yapmıyorlar, sözlü sınavla
doğrudan doğruya mülakata çağırıyorlar. diye ifade
kullandı. İşin aslı şu: Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
bugüne kadar, 2003 yılından bu tarafa KPSSde belirli bir puan
sıralamasına tabi tutarak ihtiyacı olan personelin 4
katını çağırıyor ve onlar içerisinden yapılan
mülakatla alım gerçekleştiriliyor. Bugüne kadar, 2003ten bu tarafa
yapılan alımlarda hiçbir yazılı sınavın
yapılmadığı TAEK tarafından bildirildi.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
geçici 10, geçici 12 ve geçici 16ncı maddeleri dikkate alınarak
uygulamasına devam olunacağının açıklığa
kavuşturulmasına yönelik bir düzenleme yapılıyor. Bu
düzenleme, bizim açımızdan da onayladığımız bir
düzenlemedir. Neden? Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman, her
koşulda emeğin ve emekçinin yanındayız, bu konuda da emeklerinin
karşılığının alınması için buna biz de
olumlu görüş bildirdik.
Yalnız, Sayın Başkan ve değerli
milletvekili arkadaşlarım; maden sektörü başta olmak üzere,
enerji, petrol, nükleer santrallerle ilgili yeni düzenlemeler getiren, çevre ve
insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek bu teklif
geneli anlamında geri çekilmelidir bize göre. Çünkü
iktidarınızın anlayışını kısaca
özetlersek karbon salınımını azaltan ve enerji
güvenliğini artıran, hava kirliliğini azaltan bir kaynak olarak
ve devamlı sığındığınız nükleer
enerjiyi ortaya koyarken mesela, bir taraftan da orman katliamı, doğa
katliamı durmadan bir şekilde devam ediyor, hatta AK PARTİ
hükûmetlerinin bir ismi de doğa katliamı hükûmetleri olarak
yenilenmiş oldu. Çünkü yaptığınız bütün enerji projelerinde
asla ve asla çevrenin geldiği duruma bakma gibi bir anlayışınız
yok. Yani net olarak anlayışınız ve kamuoyunda da net
olarak gözüken, yeşile düşman bir anlayışınız
var, bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Mesela bir örnek Sinop, Sinop cennet.
Sinopa birkaç kere gittim, arkadaşlarımızla beraber
dolaştık, resmen bir cennet ama orada proje sahası endüstriyel
orman niteliğine sokularak 650 binin üzerinde ağaç katliam hâlinde
kesiliyor. Yani şimdi, ormanları kim tehdit ediyor, kim
ormanları savunuyor ve iktidarınız bu tehdidi nasıl
destekliyor, bunu kendi kendinize sormanızı rica ediyorum.
Bakın, bu teklifte orman alanlarını, izinsiz enerji tesislerini,
başvurdukları tarihteki bedellerin ödenmesiyle ne yapıyorsunuz?
İzinli hâle getirmiş oluyorsunuz yani kendi kendinize bir af
çıkarmışsınız, bu afla da aslında bu -6831 sayılı
Kanun gereğince bu bir suçtur- suçu ortadan kaldırıyorsunuz,
diyorsunuz ki: Siz gelin, ormanları yıkın,
yağmalayın, istediğinizi yapın, biz bir sorun
çıkarmayız, biz geliriz bunları affederiz. Yani bir de ondan
sonra bu teklifi buraya, Meclise getiriyorsunuz yani bu akılla,
mantıkla örtüşecek bir şey değil. Düşünebiliyor
musunuz, öncesinde enerji tesisini yapmak için izin almadan ormanları
kesmesine göz yumuyorsunuz, sonra da affı için böyle alavereli dalavereli
yolları getiriyorsunuz.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şimdiye kadar ithal kaynakları
hep öne koydunuz. Çünkü neden? İthal ederek yönetmek en basitidir yani
doğal kaynaklar yerine, alternatif çözümler yerine ithal edelim, yapalım
anlayışınız devam ediyor. Hani diyoruz ya her seferinde,
politikanızın esasında millîlik, yerlilik olması
lazım; bu, sadece sizin ağzınızda veya bildirgelerinizde.
Ama inanın ne politikalarınızda ne de
yaptığınız eylemlerde ne yerlilik var ne de millîlik var.
Şimdi, nükleer santrallere yerli diyorsunuz, millî diyorsunuz ama
cıvatasından tutun insan kaynağına, her türlü malzemesine
kadar ithal olan bir enerji kaynağından bahsediyorsunuz.
Politikalarınızı değiştirin değerli arkadaşlar.
Sizlere buradan, sözde değil, özde millî ve yerli olmanızı tavsiye
ediyoruz.
Bakın, enerjide önümüzde bir sürü alternatif
var. Enerji verimliliği var, tek başına yüzde 20nin üzerinde
enerji kaynağı. Onun yanında, sık sık dile
getiriyoruz, Allahın bize verdiği bir sürü nimet var, doğal
kaynaklarımız var, sonuna kadar değerlendirin. Onu da
yapamıyorsanız -her zaman bizim projelerimizi
kopyaladığınız,
yapıştırdığınız gibi- enerji kooperatifleri
projemiz var, gelin bu enerji kooperatiflerini belediyelerinizde de her yerde
de canlandırın. Biz belediyelerimizde enerji kooperatiflerini hayata
geçirmeye başladık. Buradan, bunun da bir alternatif olduğunu
düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 3096 sayılı Türkiye
Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi,
İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi
Hakkında Kanuna eklenmesi teklif edilen ek madde 7nin son cümlesine
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim.
EÜAŞ ve ilgili şirket arasında
yapılan sözleşmeye göre yapılacak kömür alımında
sözleşme kapsamında devlet alım garantisi uygulanmaz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Feridun
Bahşi
Adana Aksaray Antalya
İmam
Hüseyin Filiz Metin
Ergun Bedri
Yaşar
Gaziantep Muğla Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
maddenin kendisi zaten işletme ile devlet arasında iki tarafın
da uygun görmesi hâlinde yapılacak bir süreci gerektiriyor. Burada
alım garantisi diye bir durum söz konusu değil. Devlet ihtiyaç
duyduğu anda, üretimin herhangi bir şekilde aksamasını
engellemek için bu şirketlerden yapacağı sözleşme
kapsamında kömür alımı yapabilir; sözleşme neyse o
şartlara uygun olarak yapılacak, onun için katılamadığımızı
ifade ediyorum.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Samsun Milletvekili Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu teklif incelendiğinde göze çarpan önemli hususun maden
emekçilerinin, jeoloji, elektrik, maden mühendislerinin ve
odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, ilgili
sendikaların, konuya hâkim akademisyenlerin yani üniversitelerin, ilgili
kurumların görüşlerinin alınmaması olduğunu
gözlemliyoruz.
Değerli milletvekilleri, 2017 yılı
Sayıştay Türkiye Taşkömürü denetim raporu da göstermektedir ki
özellikle redevans artışı kaçak usulde madenciliği
büyütmektedir, işçinin sağlığı ve güvenliğini de
risk hâline getirmektedir. Sorun, mühendisi cezalandırmakla, işletmeciye
ceza vermekle çözülecek bir konu değildir. Sorunun kaynağı
redevans işletme anlayışıdır. Bu teklifle maden
sahalarının havza işletmeciliğiyle işletilmesi
gerekirken ruhsat sahalarını daha fazla parçaya bölmek rezerv
kaybına neden olacaktır.
Doğal kaynakların insan ve toplum
yaşamındaki önemi bilinmektedir. Yaşamı fonksiyonel hâle
getiren araç ve gereçlerin yüzde 90ı doğal kaynaklardan, özellikle
madenlerden sağlanmaktadır. Toplumların refah ve gelişmişlik
düzeyleri ile madencilik faaliyetleri arasında çok yakın bir
ilişki vardır. İnsanlar ilk çağlardan itibaren madencilik
faaliyetlerinden ve madenlerden yararlanmaya başlamış, bu
faaliyetlerin sonucunda da medeniyetin doğuşu sağlanmıştır.
Günümüzün gelişmiş ülkeleri, madenlerini 16ncı yüzyıldan
itibaren etkin şekilde üretmiş ve sonucunda 18inci yüzyılda da
endüstri devrimini gerçekleştirmişlerdir. Türkiye gibi madenlerini
yeterince üretemeyip endüstrisini geliştiremeyen ülkeler ise
gelişmiş ülkelerin pazarı konumunda kalmışlardır.
Uzay çağı ve sanayi ötesi bilgi toplumunun doğuşu da maden
ürünlerinden sağlanan özel metal alaşım ve malzemeler sayesinde
gerçekleşmiştir.
Ülkelerin kalkınma ve ekonomik gelişiminde
önemli yer alan madencilik ve entegre üretim sanayisi en büyük katma
değeri yaratmaktadır. Bizler madenlerimizi üretirken, daha çok ham
madde satışıyla gündeme geliyor. Hepimizin bildiği gibi,
özellikle bor madenlerinin yaklaşık yüzde 73ünü Türkiye üretirken
pazardaki payımız yaklaşık yüzde 45. Aynı
şekilde, bugün, Zonguldak Taşkömürü İşletmeleri, üretiminin
tamamını Demir Çelik İşletmeleri almaya hazırken,
maalesef, yeterli üretimi sağlayamadığı gibi, pazarın
sadece yüzde 10unu karşılamaktadır. Ama bununla paralel olarak
Taşkömürü İşletmelerinin sadece 2018 yılı
itibarıyla zararı 900 milyon lira civarındadır.
Buradan anlatmak istediğimiz şu: Bizim,
bir an önce, özellikle Zonguldakla ilgili, Taşkömürüyle ilgili şu an
1.500ün üzerinde kadro açığı olmasına rağmen
Yeterli
taş kömürü üretimi de yok ama maalesef şu an orada işe
başlamayı bekleyen 1.500 kişi var. Aynı şekilde
Zonguldak taş kömürünün üretimi hâlâ eski teknoloji olduğu için
işletme zarar ediyor. Dolayısıyla bu tür işletmelerin bir
an önce yenilenerek üretim kapasitelerinin modern teknolojiyle
arttırılması şart. Dolayısıyla özellikle cari
açığın bu derece yüksek olduğu ülkemizde kendi
madenlerimize, kendi kaynaklarımıza dönmekten başka çaremiz de
yok. Bunu aynı şekilde toryum madeni için de söyleyebiliriz, çinko
için de söyleyebiliriz.
Ha bire limanlarımıza ham madde
taşıyoruz. Bunun yerine, entegre tesislerle üretimimizi
artırarak mamul madde olarak ihracatımızı desteklememiz
lazım, cari açığımızı ortadan
kaldırmamız lazım.
Bugün dünya ülkeleri için oldukça öneme sahip olan
madenciliğin gelişmiş ülkelerde gayrisafi millî hasıladaki
payı ABDde yüzde 4,2; Almanyada 4, Kanadada 7,5; Avustralyada 8,7;
Rusyada 20 ile 25; Türkiyede ise sadece 1,2. Türkiyede ham madde olarak
yüzde 1,5; entegre ürünlerle birlikte yüzde 3,5 düzeyindedir. Bunlar,
Türkiyenin madenlerini yeterince işletemediğinin, ekonomiye
sunamadığının, katma değer
oluşturamadığının en bariz örnekleridir.
Aynı şekilde, Sayın Komisyon
Başkanımız personel alımıyla ilgili cevap verdiği
için söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Yaşar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Diyor ki: Atom
Enerjisi Kurumunda biz sınavlarda, sınav sonuçlarına göre 4
katı eleman çağırıyoruz, bunun yüzde 25ini alıyoruz.
Yüzde 75ini nasıl eliyorsunuz? Eğer ortada bir inisiyatif varsa
otomatikman bir haksızlık da vardır. Biz diyoruz ki ister 99
yılından itibaren uygulansın, ne zaman uygulanırsa
uygulansın ortada inisiyatif varsa haksızlık olma ihtimali
yüksektir. Dolayısıyla bu mülakat sistemini orta yerden kaldırıp
fakirin fukaranın çalışarak bu sınavlara hazırlanıp
aldığı sonuçlar neyse bunun aynı zamanda iş
alımı sonuçlarına da yansıması, hak ve hukuk
açısından hepimizin üzerinde titizlikle durması gereken en
önemli hususlardan biridir. İnisiyatifi orta yerden kaldıralım;
kim, hangi puanı alıyorsa bu şartlarda sınava girsin
diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayılı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesinin, ek madde 7 içerisinde yer alan "etkin ibaresinin "aktif'
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Ömer
Fethi Gürer Tahsin
Tarhan
Denizli
Niğde
Kocaeli
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Müzeyyen
Şevkin Ahmet
Akın
Manisa
Adana
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 41 olan
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini
görüşüyoruz.
Burada kanun teklifinde 7 milletvekili
arkadaşımızın adı yazıyor. Tabii, bu torba kanun
olduğu için 1 milletvekilinin adı yazılsa ayıp olur diye
düşünmüşler herhâlde, 7 tane isim yazmışlar. Ama kanunun
bütününü incelediğiniz zaman görüyorsunuz ki Bakanlık
bürokratları tarafından hazırlanmış ve Meclise
getirilmiş. Yani Anayasa değişikliğiyle ortaya çıkan
bence ucube durumun somut yansıması. Şimdi, burada milletvekili
arkadaşlarımız gündemde halkın var olan sorunlarıyla
ilgili kanun tekliflerini getirme yerine, bakanlık bürokratlarının
düzenlemelerini buraya kanun teklifi diye getiriyorlar. Adalet ve Kalkınma
Partisinin bir alışkanlığı var, her yıl Maden
Kanununda bir değişiklik yapıyor. Bu kanun teklifinin 3üncü maddesinde
Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) ihtiyaç duyulması halinde
kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amacı
ile bu Kanun kapsamında elektrik üretim tesisleri kurması ve
işletmesi ile ticaretinin yaptırılması konusunda
görevlendirilen veya kendisine üretim tesisi işletme hakkı devredilen
sermaye şirketlerinin sözleşme kapsamında tahsis edilen
sahasından kömür alımı yapabilir. diyor. Böyle bir maddeye
neden ihtiyaç duyuldu ve milletvekili arkadaşlar niçin böyle bir maddeyi
burada kanun teklifi olarak huzurumuza getirdi, açıkçası kendi
aramızda da biraz evvel tartıştık. Çünkü buradaki
uygulamada satır arasına gizlenen olay, acaba burada enerji üretmek
için kömür sahasını işleten firmaların, kendilerinin enerji
üretmesi dışında, devlete kömür
satıcılığına da mı soyunacağı konusunda
bir kaygı açıkçası var. Kömür alımıyla ilgili
yapılan düzenleme için Cumhuriyet Halk Partisi olarak Bu kömür
alımı, Elektrik Üretim Anonim Şirketi ve ilgili sermaye
şirketi arasında yapılan sözleşmeye devlet alım
garantisi uygulanmaz. şeklinde değişiklik önerisini Komisyona
arkadaşlarımız getirmesine rağmen kabul edilmedi. Oysa, bu
sayede, çöken elektrik devlet alım garantili modelin kömür alımı
garantisi modeline çevrilerek EÜAŞ tarafından uygulanmasını
ve devlet kaynaklarının verimli kullanılmasını, zarar
etmesinin önüne geçilmesini istemiştik; bu öneri dikkate
alınmadı.
Değerli arkadaşlar, konu enerji olunca,
tabii, Niğdeyle ilgili de Niğde Milletvekili olarak olanları
anlatmazsam olmaz. Niğdemizde bu konuda bekleyen yatırımlar
var. Örneğin, Karamanla birlikte enerji ihtisas bölgesinin Niğdeye
kurulacağı 2015 yılından beri söyleniyor. Bu dönemde, 2019
yılında tekrar devreye alınacaktı ama bununla ilgili hâlâ
bir çivi çakılmadı. Bor Enerji İhtisas Bölgesi Yenilenebilir
Enerji Kaynak Alanları tahsisi için Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ihaleye çıktı; Resmî Gazetede
yayımlanan ihale kararı, gerekçe gösterilmeden, 13 Ocak 2019
tarihinde iptal edildi. 2014 yılında enerji ihtisas bölgesi
kurulması Karamandan önce de Niğdede konuşuluyordu; ne
yazık ki bundan Niğde mahrum kaldı şu aşamada. Bununla
ilgili 2.539 hektar yatırım alanı ayrıldı.
Yatırımın ne zaman yapılacağını
Niğdeliler soruyorlar.
Yine, Niğdede özel sektörün bir
yatırımı vardı, bu yatırım da güneş
panelleriyle ilgiliydi. Bor Karma Organize Sanayi Bölgesinde 32 bin metrekare
alanda güneş paneliyle ilgili yatırımın da temeli 2016
yılında siyasilerin de katılımıyla atıldı. O
günden bu yana bir değişim olmadı; temel, temel olarak kaldı.
Bu arada, 23 Haziran 2018de Resmî Gazetede burayla ilgili de süper teşvik
desteği sağlanan bir karar da alındı. Umarım, dilerim
bir an önce bu yatırım bölgeye gelir.
Yine seçim geliyor. Niğdede petrol
aramasıyla ilgili haberler gazetelere düştü. Değerli
arkadaşlar, bunu ben Türkiye Petrolleri Anonim Şirketinin Genel
Müdürüne sordum, dedim ki: MTA Niğdede petrol var. diyor. Bu konudaki
KİT toplantısında Genel Müdüre sorduğum soruya verilen
yanıt şu: Kesinlikle Niğde bölgesinde petrol kaya sayacına
rastlandı. İşletilmesi olası olmadığı için
gittim, mührü ben çaktım, orada petrol yok. E, şimdi bu neyin nesi?
Devletin kurumlarının birbirinden haberi yok mu? Keşke
Niğdede petrol çıksa ama olmayan petrol niye hep seçimden önce
Niğdede petrol aranıyor. diye gündeme geliyor, bunu anlaşılır
bulmak da mümkün değil.
Ayrıca, milletvekili arkadaşlarıma
tavsiyemdir: Bu ara tarımda yaşanan sorunları hepiniz
biliyorsunuz. Yer altından enerjiyle çıkarılan su var.
Çiftçilerin bundan dolayı borçları bulunuyor, icralıklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Bu konuda
çiftçilerin yer altından çıkardıkları su için enerji
borçlarından dolayı yapılandırmaya yönelik bir kanun
teklifi de verdim. Milletvekili arkadaşlarımız bunlara destek
versinler. Onunla ilgili çiftçilerin sorunlarını en azından
kısmen hafifletecek, icralık olanların da mağduriyetini
giderecek bu tür kanunlar Meclisimizde gündeme gelsin, bunları
görüşelim. İşçinin, çiftçinin, esnafın, köylünün,
emeklinin, engellinin beklentileri var; atanamayanların, atanıp da
hakkını alamayanların, taşeronların, EYTlilerin.
Bunlarla ilgili bu Meclise kanun teklifleri getirsek de bakanlık
bürokratlarının teklifini milletvekilleri getiriyormuş gibi
gündeme taşımayıp Meclisimizin çalışmasını
verimli kılacak başka alanlara yönelsek daha yararlı olur diye
düşünüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin tekliften çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Muazzez
Orhan Zeynel
Özen Kemal
Bülbül
Van İstanbul Antalya
Züleyha
Gülüm Musa
Piroğlu Ayşe
Acar Başaran
İstanbul İstanbul Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Kazım
Arslan Tacettin
Bayır Tahsin
Tarhan
Denizli İzmir Kocaeli
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Müzeyyen
Şevkin Ahmet
Akın
Manisa Adana
Balıkesir
Hasan
Baltacı
Kastamonu
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, millî menfaatlere uygun olarak ibaresi, 30 Mayıs 2013
tarihli ve 6491 sayılı Türk Patent Kanunundaki amaç maddesi
kısmında var olduğundan dolayı paralellik sağlamak
amacıyla buraya da, Maden Kanununa yerleştirilmiş. Eğer
değerli milletvekillerimiz bu söylediğim kanunun Genel Kurul
görüşmelerine baktıkları takdirde millî menfaatlere uygun
ibaresinin, muhalefet partilerinin verdiği bir önergeyle bu kanuna
girdiğini görürler.
Bir paralellik sağlamak açısından
olduğunu, o anlamda da bu çıkarma önergelerine
katılmadığımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Kemal Bülbül.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; herkese iyi akşamlar, sevgi ve
saygılar.
Aslında kanunla ilgili murat hasıl oldu.
İlk birkaç konuşmada kanunun neye hizmet edeceği, mahiyetinin ne
olduğu, nereye evrileceği, bununla amaçlanan şeyin ne
olduğu çok bariz bir şekilde görüldü. Şu anda biraz havanda su
dövüyoruz, biraz güzelleme yapıyoruz, biraz da başka başka
amaçlar peşindeyiz.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, Antalyada
meydana gelen hortum felaketi nedeniyle Kumluca, Finike, Kemer yöresindeki,
Kundu ve çevresindeki üreticilere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Yine dün akşam saat 18.10 itibarıyla Antalyada bir deprem meydana
geldi, bugün beş altı ilçede yine hava koşulları nedeniyle
okullar tatildi. Antalyamız bir felaketle karşı
karşıya maalesef. Felaketler bitmiyor ki her dakika, her saniye bir
felaketle karşılaşıyoruz. Efendim, Kartalda 7 katlı
bina çökmüş ve bu da başlı başına bir afet.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu yerli
ve millî kavramı kullanıla kullanıla
aşındırılmış. Kimileri, bazı kavramları
kendi yaşamsal, düşünsel, kültürel anlayışından
şüphe duydukları için sıkça kullanırlar. Bu sahte dindarlar
da böyledir, bu sahte politika üretenler de böyledir. O nedenle zaten bu ülkede
ülke yurttaşları için yapılması amaçlanan ve planlanan
şeyler için ayrıca yerli ya da millî kavramını
kullanmış olmanın hiçbir anlamı söz konusu değildir
değerli arkadaşlar.
Kaldı ki Maden Dağı dumandır,
memleketin hâli yamandır. Bakınız, Somanın, Ermenekin,
Zonguldakın, Şırnakta kaçak madenlerde katledilenlerin
hesabı sorulmadan bu ne maden yasası? Bununla ilgili karikatürize
laflar ortadan kalkmadan, yok işin fıtratı gereğiymiş,
yok kaderde varmış gibi ipe sapa gelmeyecek laflar ortadan kalkmadan
kalkıp da böyle bir yasa teklifi getirmek, son derce gayriciddi bir
tutumdur değerli arkadaşlar.
Sevgili dostlar, tam doğanın
uyandığı, cemrenin 19-20 şubatta önce havaya, sonra suya,
sonra toprağa düşeceği ve cemrenin kendisinin de ateş olması
hasebiyle doğanın çâr anasırdan, 4 elementten
canlanacağı bir süreçte kürsüye gelen hemen herkesin Şeyh
Edebaliden devşirdiği ama anlamını
saptırdığı, farklı yorumladığı,
farklı tefsir ettiği bir lafla bazı hakikatleri anımsatmak
istiyorum. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. deniyor
ya, o ulu, o veli, o Hakkın ve hakikatin mürşidi Şeyh Edebali,
bugünkü inkârcı, ırkçı bir devleti kastetmedi. Hakkın,
hakikatin, adaletin, merhametin, eşitliğin, özgürlüğün
olduğu, kardeşliğin, birliğin, beraberliğin, dayanışmanın
olduğu bir yapıyı kastetti ve bu yapı, maalesef şu
anda söz konusu değil, Şeyh Edebalinin lafı böyle bir yapı
için alet edilemez. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın
madem, şu anda 245 can cezaevlerinde açlık grevinde. Leyla Güveni
yaşat o zaman, niye yaşatmıyorsun? 245 canın açlık
grevi çığlığını niye duymuyorsun? Bu
çığlıkların sebebi ne? Bu çığlıkların
sebebi: Buraya eşitlik, özgürlük, adalet gelsin. Ama ne
yapılıyor? Biz bu konuları gündeme getirdiğimizde hemen
kaba bir yaklaşımla, ırkçı, inkârcı bir
yaklaşımla refüze etme, suçluluk psikolojisine havale etme, reddetme,
susturma... Yok arkadaş, burası Türkiyenin, Türkiye
halklarının kürsüsü; bu Meclis, Türkiyenin, Türkiye
halklarının, Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin
kürsüsü. Ben bir Alevi olarak diyorum ki: Bu saydığımız
halklarla biz et ve tırnak gibi değiliz, kan ile can gibiyiz.
Türklerle, Kürtlerle, Ermenilerle, Süryanilerle, Leyla Güvenle, cezaevinde
açlık grevi yapanlarla kan ile can gibiyiz. Kan giderse can da gider. Kanın
ve canın gitmesine izin vermeyeceğiz değerli
arkadaşlarım.
Sevgili dostlar, tam da Hızır
aylarında bulunuyoruz. Hızır, hazır nazır ola;
Hızır, mazlum ve masumları gözete, koruya. 13, 14, 15
Şubatta Hızır orucu tutacağız. Takvime göre, kimi
yerellere göre, ihtiyaca göre, yerellerde bazı farklılıklar arz
etse de Hızır orucu aslında 13, 14, 15 Şubatta tutulmakta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekilim.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Arkasından cemrelerin getirdiği doğa
coşkunluğuyla Heftemala gidilmekte, arkasından Nevroza,
arkasından Hıdırelleze gidilmekte ve bu, bizim ibadetimizdir.
Biz ibadetimizi yaparken baskıya, zulme, tecride, inkâra,
ırkçılığa rağmen yapıyoruz. Bu baskı ve
zulmün adını bazıları diktatörlük koyuyorlar. Bu,
diktatörlük değil arkadaşlar, bu, olsa olsa diktakörlüktür. (HDP
sıralarından alkışlar) Türkiye halklarının, bu
toplumun gerçeğini görmeyen bir körlüktür. Bu körlüğün gözüne hak ve
hakikati, adaleti, barışı, eşitliği, özgürlüğü
sokacağız ve Börklüce Mustafanın tabiriyle biz Ne saltanat ne
padişah/Tevekkeltütealallah." diye yürüyen bir toplum olarak Türkiye
halklarıyla, Türkiyenin hakikatiyle, inanç birliği, eşitlik,
özgürlük, adalet içerisinde bunu gerçekleştireceğiz.
Hızırı hak bilen, Hızır için, hakikat için ibadet
edenlerin niyetleri ve ibadetleri Hak divanına yazıla, cümle
dinleyenlere aşk ola, eyvallah. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HASAN BALTACI (Kastamonu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada Maden Kanunu ve bazı kanunlar
hakkında değişiklik öngören torba yasa teklifini
görüşüyoruz. Bu teklifin ulusal kaynaklarımızı çevreye
duyarlı, işçi sağlığıyla işçi
güvenliğini ön planda tutan, uç ürüne dönüştürüp katma değer
yaratılmasının önünü açan mevzuat düzenlemelerini içermesi
gerekirdi, maalesef bundan çok uzak.
Seçim bölgem Kastamonu, sahip olduğu 50 milyon
ton görünür bakır rezervi ve kaliteli mermer varlığıyla
önümüzdeki süreçte ülkemizin en önemli maden şehirlerinden biri olmaya
adaydır. Yalnız, Kastamonunun madenleri kadar, bir o kadar da
değerli bir ürün daha var ki o da kenevirdir. Bilindiği gibi,
seçimlere sayılı günler kala Sayın Cumhurbaşkanı
çıkıp izne bağlı kültür bitkisi olan ve aralarında
Kastamonunun da bulunduğu yaklaşık 16 ilde ekilen kenevirin
üretimine yeniden başlanacağını söyledi. Bunun
ardından yandaş medyada kenevirin millî politika olduğu, ülke
ekonomisine milyarlarca dolar gelir getireceği üzerine haberler
yazılıp çizildi. Ancak, şunu belirtmek gerekir ki son on yedi
yılda kenevir üretimindeki çarpıcı düşüşten ve
SEKAnın Taşköprüde kurduğu kenevir selülozundan
kâğıt üreten fabrikanın mevcut iktidar tarafından 2003
yılında MOPAKa satılıp ekonominin dışına
itilmesinden hiç kimse bahsetmedi.
Bakın, Türkiye 2000li yıllarda 43 bin ton
kenevir ihracatı yaparken 2018 yılında bu, 1,9 tona düştü.
AKPnin iktidar olduğu 2003-2017 yılları arasında
yaklaşık 17 bin ton kenevir tohumu ithal edildi ve yaklaşık
14 milyon dolar para ödendi. Sadece Kastamonuda 2001 yılında 700
hektarda ekimi yapılan kenevir, 2018 yılında 2 hektara kadar
düştü. Yani kenevir ekimi, AKP iktidarı döneminde bitirildi. Bugün,
kenevirle ilgili karar almaktan çok daha önemlisi, bu kararların somut
politikalara dönüştürülmesidir. Hem çiftçiye hem ülke ekonomisine hak
ettiği şekilde katkı sağlanmalıdır.
Üretici köylüye Kenevir ekin. demek kolay. Üretici
üretmekten vazgeçmeyecek ve kenevir de ekecektir, bundan şüphe yok ama
üreticinin bilmek istediği bazı gerçekler var: Ne kadar kenevir
ekilecek? Kenevirde taban fiyat uygulanacak mı, uygulanmayacak mı?
Köylü kenevirini kime satacak? Alım garantisi olacak mı, olmayacak
mı? Bu kenevir hangi tesislerde işlenecek? Kenevir üretimine devlet
destekleme verecek mi, vermeyecek mi? Üreticilerimiz, köylülerimiz bunu bilmek
istiyor. Çünkü, üreticinin en korktuğu şey belirsizliktir, üreticinin
en çok korktuğu şey bilinemezliktir.
Bugün Kastamonulu üreticimiz, kenevir ekmeye
hazırdır fakat Kastamonulu üretici, sarımsakta
yaşadığını kenevirde yaşamamalıdır,
siyezde yaşadığını kenevirde
yaşamamalıdır, pancarda yaşadığını
kenevirde yaşamamalıdır, belirsizlikler ortadan
kaldırılmalıdır. Kenevir üretimi bir devlet
politikasıysa eğer, bu devlet politikasının tüm yönlerini
ve hatlarını Kastamonulu üretici bilmeli, kenevir ektikten sonra kumar
oynadığını düşünmemelidir.
Kastamonuda geçmiş yıllarda
yaklaşık 24 bin tona kadar üretilen kenevir, özellikle Taşköprü
Ovası, Germeç bölgesi ve Hanönü havzasındaki köylülerimize iş,
ekmek, aş olmuştur. Kenevirin değerlendirilmesi amacıyla
kamu tarafından geçmişte yapılan ilk yatırımlar
Kastamonuda kurulmuştur. Sümerbank Taşköprü Kendir Fabrikası,
Kendir Sanayii Müessesesi ve özelleştirilen Taşköprü SEKA
Fabrikası bunlara örnektir. Sayın Cumhurbaşkanı kenevir
üretiminde Vezirköprüyü merkez ilan etmiştir ama kağıttan ilaç
yapımına, kozmetikten kumaşa, otomotivden yakıt üretimine
kadar pek çok sektörde ham madde olarak kullanılan kenevirin ülkemizdeki
üretim üssü Kastamonudur. Kenevir üretiminde merkez yine Kastamonu
olmalı, bu hak Kastamonuya teslim edilmelidir. Kenevir Taşköprüdür,
Hanönüdür, Germeçtir. Geçmiş dönemde kenevirin değerini
artıracak ilk kamu yatırımları Kastamonuya nasıl
yapıldıysa bu tesisler tekrar Kastamonuya kurulmalıdır ya
da sembolik olarak bugün faaliyet gösteren Taşköprü SEKA Fabrikası,
kamulaştırılıp modernize edilmeli, kenevirin ham madde
olarak kullanıldığı 50 bin üründen birinin endüstrisi
muhakkak Kastamonuya kurulmalıdır.
Bu yapılmadığı müddetçe tüm
söylemler 31 Marta sayılı günler kala kenevir üzerinden sahte bir
millî kahramanlık devşirmekten başka bir anlam
taşımayacaktır. Ekonomideki, siyasetteki tüm belirsizlikleri
kaldırmak bizim görevimizdir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Feridun
Bahşi Aylin
Cesur
Aksaray Antalya Isparta
Metin
Ergun Bedri
Yaşar İsmail
Koncuk
Muğla Samsun Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Adana Milletvekili İsmail Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, önemli bir kanun teklifini
görüşüyoruz. Bu 4üncü madde de çok enteresan bir madde. Maddeyle millî
menfaatlere uygun olarak ifadesi, 3213 sayılı Kanunun 1inci
maddesine yani amaç maddesine dercediliyor. Ne kadar güzel bir ifade millî
menfaatlere uygun. Az önce Andımızla ilgili teklif verdim
hayır dediniz. Yani Andımıza gelince hayır ama burada
Sayın Başkan da ifade etti hangi kanunla ilgili bir
bağlantısı olduğunu, orada olduğu için burada da olsun
istedik. Güzel bir ifade. Ben bu millî kelimesini çok severim. Milliyetçi bir
adam olduğum için bu millî kelimesini çok severim. Ama tabii millî
kelimesine de uygun olarak davranmak lazım.
Yani Andımıza tekrar dönmek istemiyorum
ama içimde bir ukde olduğu için tekrar söylüyorum. Gerçekten bu
coğrafya zor bir coğrafya. Yani 1071de girdiğimiz bu
coğrafyada tutunabilmek için çok zorluklar yaşadık, büyük
badireler atlattık ama bunu millî kimliğimizle, millî
kimliğimizi sağlam tutarak, adımızı unutmayarak,
nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi hatırlayarak bu
mücadeleyi yaptık. Yani bir İlâyıkelimetullah davamız
vardı, onu da adımızla, Türk adıyla başardık.
Onun için böyle Andımız gibi metinler son derece önemli metinlerdir.
Gerçekten millî olmak önemli ama millî olmak öyle sözle olmuyor, yerli olmak
öyle sözle olmuyor. Yaptıklarımızın, eylemlerimizin
fikirlerimizle örtüşmesi lazım.
Onun için, değerli milletvekilleri, gerçekten
bu coğrafyada tutunabilmemiz lazım. Kimliğimizi unutmadan
tutunabilmemiz lazım. Onun için Andımız gibi metinlerin mutlaka
ama mutlaka okutulması lazım. Kim rahatsız olursa olsun, kim
rahatsızlık duyarsa duysun millî varlığımızı
devam ettirmenin başka yolları olmadığını hepimizin
bilmesi lazım. Onun için bu millî menfaatlere uygun. ifadesi
doğrudur, biz de destekliyoruz. Bunda bir yanlışlık yok.
Tabii, burada muhalefet partilerinin şerhi var,
Cumhuriyet Halk Partisinin, HDPnin, İYİ PARTİ
milletvekillerinin, ilgili arkadaşlarımızın, bu kanunu
derinlemesine inceleyen arkadaşlarımızın şerhleri var.
Hepsini okumaya gayret gösterdim. Hepsinin ortaklaştığı
nokta şu: Sektörle yeterli bağlantı kurulmadan bu kanun
tekliflerinin hazırlandığı tespiti yapılmış.
Yani üç siyasi partinin tespitinde bunlar var ve büyük şirketlere yol
açıldığı
Küçük işletmelerin batma riski bu kanundan
sonra daha da artabilecektir. Ruhsat izninin tehlikeye girdiği, burada
ifade ediliyor. Yani bu 3 siyasi partinin ilgili milletvekilleri ki bundan
anlayan insanlar- araştırmışlar, bu tespitleri
yapmışlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, burada
birçok kanunda değişiklikler yapıyoruz. Yani geçmişte
çıkardığınız kanunları bugün oturup
değiştiriyoruz. Neden? Çünkü sormadan, bir ortak akıl
oluşturmadan yaptığınız kanunlar olduğu için
bugüne cevap verir kanunlar değil. İşte bu kanun da, maden ve
madencilikle ilgili son derece önemli bu kanun da böylesine
hazırlanmış yani Ben bilirim. Ben yaptım oldu.
mantığıyla hazırlanmış bir kanun. Böyle kanunlar
yaparak neyi başarabiliriz? Yarın rahatsızlıkları
artırır bu kanunlar, problemleri artırır. Ve yarın
yine gelirsiniz, Efendim, bu 3213 sayılı Maden Kanununu filan,
tekrar değiştirelim. dersiniz çünkü ihtiyaç doğacak buna. Onun
için, bir kere mantaliteyi, kanun yapma mantığımızı
değiştirmemiz lazım.
Tamam, gücünüz var, milletvekili sayınız
buna uygun, amenna, buna bir sözümüz yok ama çoğunluk değil,
çoğulculuk diye bir kavram var dünyada gelişen. Yani
gelişmiş dünyada gelişen kavram, çoğulculuk
kavramıdır. Bu kavramı es geçerek devlet yönetebilmek, millete
arzu ettiğimiz derecede huzur verebilmek mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bu sebeple,
çoğunlukçu anlayışla yapılan ama çoğulcu
kavramını göz ardı eden bir mantıkla hazırlanan bu
kanun teklifini doğru bulmuyor, küçük işletmeleri zaman içerisinde
yok etme tehlikesiyle karşı karşıya bırakan bir kanun
teklifi olduğunu ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayılı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesinin dördüncü fıkrasında geçen herhangi bir durumu ibaresinin
herhangi belirli bir durumu şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kazım
Arslan Müzeyyen
Şevkin Tahsin
Tarhan
Denizli Adana Kocaeli
Ahmet
Akın Tacettin
Bayır Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Balıkesir İzmir Manisa
İbrahim
Özden Kaboğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 41 sıra
sayılı torba kanun madde 5 üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu torba yasa vesilesiyle bugüne kadar yapılan
mevzuat çalışmasını incelediğimiz zaman toplam 31
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve 21 kanun -bunların
çoğu torba kanun- ve madde sayısı olarak, bizim burada
yaptığımız kanunların madde sayısı toplam
450, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin madde
sayısı ise 1.818. Ortak payda şu: Aslında bütün bu mevzuat,
atanmışlar tarafından yapılıyor, burası sadece
tevsik makamı hâline dönüştürülmüş bulunuyor.
Şimdi bu, o kadar önemli bir kanun ki
aslında bu kanun bütün Türkiyeyi, Türkiye çevresini ve Türkiye ülkesini
ilgilendiriyor. Ve Türkiye ülkesi aslında farklı torbalara
doldurulmak suretiyle tahrip ediliyor, şöyle ki: 6 torba kanunda çevreyle
ilgili olarak 9 yasada değişiklik yapılmış
bulunuluyor, 3 kez Mera Kanununda, 2 kez İmar Kanununda ve 2 kez de
Kıyı Kanununda değişiklik yapılmak suretiyle hep
giderek Türkiye'nin tahrip edilmesi, çevre ve doğanın bozulması
farklı torbalar yoluyla gerçekleştiriliyor.
Bu teklif, bir Türkiye kanunudur çünkü bütün
Türkiyeyi ilgilendirmekte, bütün Anayasayı ilgilendirmekte ve aynı
zamanda gelecek kuşaklara dair bir kanundur. Neden bütün Türkiye? Çünkü
bu, ülkeyi düzenleyen bir kanundur, kamu yararına ilişkin bir
yasadır. Hak ve özgürlükler bütününe ilişkindir bu yasa; yaşam
hakkından çalışma ve sözleşme özgürlüğüne kadar bu
devlet yapısına ilişkin bir düzenlemedir. Zira kamu hizmeti
kavramı, devletin varlık nedeninin temelinde yer almaktadır. MTA
bunun örneğidir. MTAnın yeni statüsü buna örnek teşkil
etmektedir ama daha doğrudan devletin düzenleme yetkisi, devletin denetim
yetkisi ve yaptırım yetkileri bu kanunun bağrında yer
almaktadır. Burada deprem-maden ilişkisini dikkate
aldığımız zaman gerçekten 5inci madde, düzenleme, denetim
ve yaptırımın eşiğini oluşturan bir maddedir. Bu
açıdan görev, yetki ve sorumluluk ilkesi de bu çerçevede yer alan üçlüdür.
Bu bakımdan, aslında getirilen kavramlar,
diğer maddelerde tartışıldığı üzere millî
menfaatler kavramı, bir yasa kavramı değildir ama buna
karşılık kamu düzeni kamu hizmeti kamu yararı
kavramları gibi tıpkı çevresel kamu düzeni orman kamu düzeni
kavramları, kamu düzeni açısından ülke üzerinde kalıcı
etkiler yaratan düzen kavramları, hukuki kavramlardır.
İşte, bu da hem 5inci maddenin düzenlediği konuyla hem de bütün
teklifle ilişkili bir husustur.
Bu açıdan bakıldığı zaman,
5inci maddede usul açısından partimiz, alt Komisyonda verdiği
önergeyle oda sicil belgesi gerekliliğinin yeniden buraya eklenmesini
sağlamıştır. Bu da aslında bu metinlerin
tartışılmasının, elden geldiğince
ayrıntılı bir biçimde tartışılmasının
ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ama buna karşılık,
mesela UMREK düzenlemesi: Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu
UMREKin kuruluşu değiştirilmiştir, buna yeni yetkiler
verilmiştir, yabancı mühendisler buna dâhil edilmiştir ama
bununla paralel olarak UMREKe sorumluluk yüklenmemiştir. Bu açıdan
da bakıldığı zaman görev, yetki ve sorumluluk ilkesi, bir
kez daha bu madde bağlamında yetersiz kalmaktadır.
Bu çerçevede, diğer maddeler bütününde 5inci
maddeyi değerlendirdiğimiz zaman, esasen bu yasanın, bu torba
yasanın gelecek kuşaklar açısından göz önüne alması
gereken sürdürülebilir gelişme kavramı burada gözetilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Çünkü sürdürülebilir gelişmeye göre, doğanın tahrip edilmesi
durumunda
Ki madencilikte, Cerattepede olduğu üzere, bütün Türkiye'de
olduğu üzere, doğanın tahrip edilmesi
kaçınılmazdır ama bunu önlemek için birçok ülkenin
anayasasında eski hâle getirme yükümlülüğü öngörülmektedir
girişimciler için. Yani eski hâle getirme yükümlülüğü eğer
öngörülürse o zaman doğa daha az tahrip edilerek inşaat
yapılacaktır ve sürdürülebilir gelişme kurallarına uygunluk
ilkesi gözetilecektir. Şimdi, bununla bağlantılı olarak
mesela havza madenciliği yerine, tıpkı HESlerde olduğu
gibi parçalı madenciliğin tercih edilmesi, esasen ÇED
açısından da bir olumsuzluktur. Çevresel Etki Değerlendirmesi,
ülke genelinde madencilik faaliyetlerinin belkemiğidir.
Sayın Başkan, tamamlayayım izninizle.
Bu bakımdan, sözlerimin başında
belirttiğim üzere, çevresel etki değerlendirmesi; düzenleme, denetim
ve yaptırım zincirinin başlangıç eşiğidir. Bu ilke
bu 52 maddelik kanunda maalesef gözetilmemiştir. Bu bakımdan, bu
yasa, esasen, diğer vekillerin de dile getirdiği gibi, keşke
bürokratlar tarafından hazırlanmış bir teklif yerine
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanmış olan
bir Maden Kanunu Teklifi olarak buraya getirilseydi. Ki tam da bugünlerde
Meclis artık kanun yapmasın. Çok ayrıntılı düzenleme
yapılıyor, bunun yerine yönetmelik ve kararnamelerle düzenleme
yapılsın. biçiminde basına yansıyan haberler ile bu tarz
örtüşmektedir.
Bu vesileyle Anayasa madde 7yi hatırlatmakta
yarar var: Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yasin
Öztürk Ayhan
Erel Feridun
Bahşi
Denizli Aksaray Antalya
Zeki
Hakan Sıdalı İmam
Hüseyin Filiz
Mersin Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifi üzerinde değerlendirmelerde bulunmak üzere İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Madencilik sektörü ülkelerin kalkınmasında
rol oynayan en önemli sektörlerden biridir. Maden ürünleri, sanayi, enerji,
tarım ve inşaat sektörlerinin yani bütün ana yatırım
alanlarının temel girdilerini oluşturmaktadır.
Gelişmiş ülkelerin kalkınma süreci
incelendiğinde madenciliğin itici gücünden yararlandıkları
görülecektir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler
kalkınmalarını maden zenginliklerine
dayandırdıkları hâlde ülkemizde madencilik bulunması
gereken yerde değildir. Ülkemizde madencilik sektörü uzun yıllardan
bu yana yeterli desteği görmediği gibi, göz ardı edilmiş,
üretim, verimlilik ve teknolojik açıdan diğer ülkelerle rekabet
edebilecek seviyeye ulaşamamıştır. Türk madencilik
sektörüne yön verecek kalıcı ve günün koşullarına uygun bir
madencilik politikasının olmayışı sektörü içinden
çıkamayacağı bir duruma itmiştir. Mevcut yasal düzenlemeler
ve işleyişle de madencilik sektöründe bir atılım yapmak
mümkün değildir. Artık madencilik sektörüne yön verecek
kalıcı ama zaman içinde günün değişen kurallarına,
koşullarına uyacak esnek bir madencilik politikası
belirlenmelidir.
Maden Kanunu şu ana kadar çok sayıda
değişikliğe uğramış durumda. Peki, bu
değişiklikler gerçekten madencilik sektörünün önünü açtı mı
veya gayrisafi millî hasılamıza ne kadar etkide bulundu? Bugün
Meclise sevk edilen mevcut düzenlemenin madenciliğin önünü açmaktan uzak
olduğunu görüyoruz. Son yıllarda uygulanan yanlış ekonomi
politikalarından en çok zarar gören sektörlerin başında
madencilik sektörü gelmekte. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
araştırma komisyonunda belirlendiğine göre, bir madencinin
madenini çalışabilir hâle getirebilmek için 8 tane bakanlık, 92
tane yasa, 87 tane yönetmelik, 16 tane uluslararası sözleşme, 8 tane
tüzük ve 21 değişik gruptan izin alması gerekmekte,
dolayısıyla böyle bir bürokrasi yoğunluğu söz konusu.
Burada çok hızlı alınan kararların ilerleyen dönemde yine
uygulamada problemlere sebep olacağı da aşikâr.
Ülkelerin kalkınmasında ve ekonomik
gelişiminde önemli yeri olan madencilik ve entegre üretim sanayisi en
büyük katma değeri yaratmaktadır. Gelişmiş ülkelerde hâlen
gayrisafi millî hasılada madenciliğin payı Amerikada yüzde 4,5;
Almanyada yüzde 4, Kanadada yüzde 7,6; Avustralyada yüzde 8,7; Rusyada
yüzde 14, Çinde yüzde 13, Hindistanda yüzde 15 ama Türkiyede ham madde
olarak oran yüzde 1,5 düzeyindedir. Görüldüğü gibi Türkiyede madencilik,
olması gereken yerden çok uzaktadır. İyi bir stratejik planlama
ve özendirmeyle bugünkünden çok ileri noktalara taşınabilir.
Ülkemizin gerçekten kalkınmasına, cari açığın ortadan
kaldırılmasına ve refahın tüm Türkiyeye, ülkemize
yayılmasına, ülke madenlerinin işletilmesi büyük destek
olacaktır.
Madencilik sektörü, özellikle çevre
standartları, uluslararası standartlar, iş kazaları
nedeniyle çok ciddi sıkıntılar yaşıyor. Kanunun
uluslararası normda olmaması nedeniyle, Hükûmet de Bakanlık da
dönem dönem yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuyor. Uluslararası standartlara
geçişle ilgili çalışmalar var, bunun da çok sancılı
olduğunu biliyoruz. Çünkü, madencilik kültürümüz, yapımız,
sistemimiz, ruhsat hukukumuz çok eski. Bu çağda, bu yapıyla, bu
işin sürdürülebilir olması mümkün değil. Ancak, bu kanun teklifi
çağın ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte
değil. Madencilerin en büyük sıkıntıları, önlerini
görememekten kaynaklı. Ruhsat güvenliği çok önemli bir konu. Bu
konuda işletmelerin yapacağı küçük birkaç hatadan dolayı
ruhsatlarının iptal edilmesinin önüne geçilmeli.
Maden Kanunu yapılan değişikliklerle
amacından ve hedefinden uzaklaştırılmış, deyim
yerindeyse yamalı bohçaya dönüştürülmüştür.
Değişiklikler, sektörde faaliyet gösteren madencilerin işini
kolaylaştırmamış, çalışanların sorununu
çözmemiş, madenciliğin gayrisafi millî hasıla içindeki
payını artırmamış, madencilik sektöründe yaşanan
iş kazalarını önlememiş, çevrenin korunmasına hizmet
etmemiş, ekonomileri madenciliğe bağlı illerimizin
gelişmesine katkı sunmamıştır. Maden Kanunumuz,
ülkemiz yer altı servetlerinin, iş güvenliği ve iş
sağlığı çerçevesi içinde, kaynak kaybı olmadan
aranıp üretilmesine, zenginleştirilip kullanılabilir hâle
getirilmesine yönelik düzenlemeler içermesi, mali ve diğer
yükümlülüklerden arındırılması yönünde düzenlenmelidir.
Demokratik toplumlarda, ortada bir sorun varsa, bu
sorun tarafların katkı ve katılımlarıyla
çözülmektedir. Maden sektörü için önce sorunlar ortaya konulmalı,
değişik çözüm önerileri üretilmeli, her önerinin artıları
ve eksileri ortaya konulmalı ve en doğru çözüm üretilip
uygulanmalıdır. Madenler, milyonlarca yıllık süreç içinde
oluşan, bir daha geri kazanılamayan kaynaklardır. Bu
kaynakların uluslararası norm ve standartlara göre aranması,
araştırılması, çevreye duyarlı bir şekilde
işletilerek toplumsal faydanın yaratılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Hazırlanan bu
tasarının bu anlayıştan uzak olduğunu, ülke
ekonomisine de önemli bir katkı getirmeyeceğini düşünmekteyiz.
Bu manada, Maden Kanununu yeniden ele alarak tutarlı, sektörün önünü
açacak yeni bir kanunun tamamen yeniden yapılması gerektiğini
düşünmekteyiz.
Daha fazla ekonomik getiri sağlayabilmek için,
çıkarılan madenleri ham madde olarak ihraç etmektense, zenginleştirip
yarı mamul veya mamul hâlde ihraç etmenin yöntemlerini ve geleceğe
yönelik sistemlerini kurmalıyız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, karar yeter sayısı yok.
ŞAHİN TİN (Denizli) Var. dedi
Başkan.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Var. dedi Başkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nerede var ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nerede var canım?
Böyle bir şey olur mu?
Sayın Başkanım, lütfen
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Cihazla
yapalım.
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.08
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.37
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
49uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
41 sıra sayılı Kanun Teklifinin
5inci maddesi üzerinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve
arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
41 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayılı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinde geçen muamele ibaresinin işleme şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Müzeyyen
Şevkin Tahsin
Tarhan
Denizli Adana Kocaeli
Ahmet
Akın Tacettin
Bayır Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Balıkesir İzmir Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 41 sıra
sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
6ncı maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunuyorum.
Bugün burada Maden Kanununda önemli
değişiklikler yapılmak isteniyor. Havza madenciliği
hedefinden uzak, bölünmüş küçük ruhsatlar oluşturma ve devletin
sorumluluğunu ortadan kaldırma telaşı içindeyiz. Oysa
Cumhurbaşkanı kısa bir süre önce yapmış olduğu
açıklamada, 301 madenciye mezar olan ocağı işleten ve
bugüne kadar sözleşmesi iptal edilmeyen Soma Kömürleri AŞnin
Işıklar Ocağında çalışan 2.400 işçinin
TKİye ait şirkette kadroya alınacağını beyan
etti. Bu durum Yarın işe gidebilecek miyim? Maaşım bu ay
yatacak mı? Bugün sağ salim evime gidebilecek miyim?
endişelerini her gün yaşayan 2.400 işçimiz için sevindiricidir
ancak bir o kadar da gecikmiştir. Gecikmiştir çünkü
yaklaşık beş yıl önce ülkemize acıların en
büyüğünü yaşatan faciada kusurları ortada olan, neredeyse kasta
varan ihmalleri söz konusu olan Soma Kömür İşletmeleri AŞnin bu
zamana kadar Işıklar Ocağını işletebilmesini
kabul etmemiz, anlamamız mümkün değildir. Neden kazadan hemen sonra
sözleşme iptal edilmemiştir? Neden bu işçilerimiz beş
yıl önce TKİ bünyesine katılmamıştır? Bu kadar
işçinin senelerce endişe içinde çalışmak zorunda
kalmasına neden göz yumuldu? Bu ocağın bunca sene verimsiz bir
şekilde çalışmasına nasıl izin verildi?
Değerli milletvekilleri,
sorularımızı uzatabiliriz. Mesela Kazanın olduğu
ocakta çalışan, kazadan sonra bir cep telefonu mesajıyla
işsiz kaldıklarını öğrenen 2.831 işçinin
tazminatları hâlâ neden ödenmiyor? sorusunu sormak belki de en doğal
hakkımızdır. Bir SMSle işten çıkartılan bu 2.831
emekçimiz bugün için tazminatlarının yarısını ancak
alabilmiş durumda ve birçoğu hâlâ işsiz ve ekonomik
sıkıntı içinde.
Evet, bugün 2.400 madencimiz işlerine devam
edebilecekleri için seviniyoruz ancak beş yıl önce işten
çıkartılan bu kardeşlerimizin, 2.831 emekçinin TKİ
bünyesinde işe alınması Sayın Özgür Özel önerdiği
zaman neden dikkate alınmadı? Ruhsat sahibi olan yani gerçek sorumlu
olan devlet neden bu işçilerimizin tazminatlarını ödemez?
Üstelik kelli felli, devletin koskoca bakanı İşçilerin
hakları ödenecek. diye söz vermesine rağmen neden bunca süre bunca
insan mağdur edildi?
Mağduriyetler bununla sınırlı
değil ne yazık ki. Benzer durum, Uyar Madencilikte çalışan
ve işten çıkartılan 748 işçinin de başına geldi.
Onlar da yıllarca en ağır şartlarda
çalıştılar, birçok mesai arkadaşlarının ölümüne
şahit oldular, sonra kapının önünde kendilerini buldular,
alacaklarının ve tazminatlarının büyük bir
kısmını hâlâ alamadılar. Uyar Madencilik ismi bizlere
yabancı gelmemeli, Ekim 2014te 18 işçimizin hayatını
kaybettiği Ermenekte de karşımıza Uyar ailesi çıkmıştı.
Değerli milletvekilleri, şimdi sizlere
tuhaf bir olaylar zincirinden bahsetmek istiyorum. 2013 yılında
Somada ocağı kapatılıp 748 emekçisini işten
çıkartan bir şirket düşünün; aynı aileye ait bir başka
şirketin Ermenekte maden işletmeye devam etmesi, daha doğrusu
devam edebilmesi tuhaf değil mi? Kötü olan ise zaten sabıkalı olan
bu şirketin Ermenekteki ocağında bir yıl sonra
yaşanan kazada 18 kişinin hayatını kaybetmesi. Trajikomik
olan ise yüzlerce insanı mağdur etmiş olan bu şirketin
Konyada şu an bile madencilik faaliyetlerinde bulunabiliyor olması.
Tüm bu anlattığım olumsuzlukların,
saçmalıkların nedeni redevans sisteminde ısrar etmemizdir. Bugün
Maden Kanununda birçok değişiklik yapılmak isteniyor,
geçmişte de onlarca değişiklik yapıldı;
yaptığımız değişiklikler bu
sıkıntıları ortadan kaldıracak mı? Bu sistem
ortada durduğu müddetçe bu ve buna benzer olaylarla
karşılaşmaya ne yazık ki devam edeceğiz, birçok
mağduriyet yaratmaya devam edeceğiz.
Yapmamız gereken şey belli esasında,
çağın gerçekleriyle örtüşen millî ve yeni bir maden kanununa
ihtiyacımız olduğu kesin. Kesin olan bir diğer şey ise
kanun metninin 1inci maddesine millî menfaatlere uygun ibaresini koymakla
kanunun millî olamayacağıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi İmam
Hüseyin Filiz
Adana Antalya Gaziantep
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel
Ankara Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesindeki önergemiz
üzerine İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizdeki yer altı kaynaklarından mermer,
çok fazla katma değer oluşturulmadan blok hâlinde yurt
dışına satılmaktadır. Sizi yanlış
bilgilendirmek istemem ama bildiğim kadarıyla mermer blok hâlinde
metreküpü 300-500 dolara satılmakta; ülkemizde kurulu mermer kesim, silim
ve boyutlandırma atölyelerinde işlendikten sonra metreküpü 1.200
dolara kadar satılabilmektedir. Sadece Mersin Limanından her gün
binlerce metreküp mermer işlenmeden blok hâlinde satılmaktadır.
İşlendikten sonra satılan mermer hem istihdama katkı
sağlıyor hem de ülkemizin vergi kaybını engellemiş
oluyor. En azından devletimiz antidamping adı altında Blok
hâlde satılsa bile işlenmiş hâliyle aynı vergiyi
alacağım. diyebilir, böylece vergi kaybının önüne geçmiş
olur. Örnek olarak Mısırdan kalitesinden dolayı
işlenmemiş talk cevherini tonunu 30 dolardan ithal ederken mevcut
Mısır Hükûmeti bir karar alarak Talk, ülkemizde işleniyor,
işlenmiş hâlinin tonunu 200 dolardan satıyoruz. diyor ve
böylece işlenmemiş talk alsanız bile 200 dolar üzerinden vergi
ödüyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; seçim bölgem olan Aksarayda Ekecikgödeler köyünde bundan
yaklaşık bir yıl önce halkın da katkılarıyla bir
sağlık ocağı yapıldı. Gödeler köyüne yakın
olarak Cankıllı, Fatmauşağı, Çolaknebi, Şeyhler,
Macarlı ve Yağan köyleri bulunmaktadır. Bu köylerde
yaklaşık 1.500 kişi yaşamaktadır. Yaklaşık
bir yıl önce Aksaray milletvekilimiz buraya hemşire gönderilmesi
hususunda söz verdiği hâlde bugüne kadar maalesef hemşire gönderilmemiştir.
Oysa tayin bekleyen on binlerce hemşiremiz vardır ve hemşire
bekleyen Gödeler Sağlık Ocağı vardır, ilgilileri
buradan göreve davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aksarayın Güzelyurt ilçesine bağlı, doğal
güzelliğe sahip jeolojik bir oluşum olan ve Ihlara köyünden Selimeye
doğru uzanan 14 kilometre uzunluğundaki Ihlara Vadisi,
şifalı su kaynakları, çeşitli aktivitelerin yuvası,
doğal ve tabii güzellikleriyle dünyada örnektir ve en uzun vadilerden bir
tanesidir. Doğanın armağanı olan bu vadide dünyanın
dört bir yanından gelen turistlerden gelir elde edilmektedir. Yılda
yaklaşık 6 trilyon, yeni parayla 6 milyon lira Ihlara Vadisine gelen
turistlerden gelir elde edildiği hâlde maalesef bu 6 milyon liradan Ihlara
Belediyesi bir kuruş dahi faydalanamamaktadır. Oysa, Ihlara
Vadisinin çok acil olarak bir cam terasa, bir asansöre ve bir teleferiğe
ihtiyacı vardır.
Yine, aynı bölgede bulunan, peri
bacalarıyla ünlü, dünyanın en önemli katedrallerinden birinin
olduğu Selime de aynı kaderi yaşamaktadır.
Yine, cana yakınlıklarıyla,
dostluklarıyla gelen misafirlere çok büyük misafirperverlik örneği
gösteren Saratlıda 7 katlı yer altı şehri vardır ve
bu yer altı şehrine yılda yaklaşık 150 bin turist
gelmektedir ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı buraya bir
kuruş dahi harcama yapmadığı hâlde buradan elde edilen
gelirin yaklaşık yüzde 60ına -pay olarak- el koymaktadır.
Şimdi ben buradan Kültür ve Turizm
Bakanlığına soruyorum: Ihlaraya hiçbir katma değerin yok,
Selimeye hiçbir şey yapmıyorsun, yine Saratlıda yer altı
mağaralarından dünya kadar gelir elde ediyorsun ama buralara bir
kuruş harcamıyorsun, elektriğini getirmiyorsun, temizliğini
yapmıyorsun, çöpünü almıyorsun; gelirini alıyorsun ama hizmet
götürmüyorsun.
Yine aynı kaderi Güzelyurttaki Manastır
Vadisinde bulunan açık müze de yaşamaktadır. Binlerce turist
burayı ziyaret ettiği hâlde Güzelyurt ilçemiz bu turistlerin
getirmiş olduğu paradan maalesef pay alamamaktadır. Buradan
Kültür ve Turizm Bakanına sesleniyorum: Turizm sadece Antalyadan,
Akdenizden ibaret değildir. Aksarayda bulunan Selime, Ihlara,
Saratlı, Belisırma, Güzelyurt dünyanın en güzel tarihî ve tabii
turizm merkezlerindendir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
AYHAN EREL (Devamla) - Turizm Bakanını bu
bölgeye davet ediyorum. Bugüne kadar bu bölgeye, Selime Belediye Başkan
Adayımız Sefer Beyden, yine Güzelyurt Belediye Başkan
Adayımız Doğan Beyden aldığım bilgilere göre bir
tane Turizm Bakanı gelmemiştir, Turizm Bakanını davet
ediyor ve turizm aktivitelerinin burada yapılması hususunda
ilgilileri uyarıyorum.
Yüce heyetinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayılı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinde geçen intikali ibaresinin geçişi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Arslan Tacettin
Bayır Tahsin
Tarhan
Denizli İzmir Kocaeli
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Müzeyyen
Şevkin Ahmet
Akın
Manisa Adana Balıkesir
Kemal
Zeybek
Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Samsun Milletvekili Kemal Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyadaki teknolojik ve teknik gelişmeler
ülkemizde enerji ve yer altı madenlerimize yeteri kadar
uygulanmadığı gibi, yer altı zenginliklerimiz de
istenildiği kadar işlenip ekonomimize katkı
sağlamamaktadır. 1950li, 1970li yıllardaki linyit kömürü,
taş kömürü çıkarılmasında otuz kırk yıl öncesinin
çalışma tekniği, malzemeleri kullanılmaktadır.
Ülkemizdeki sanayi ürünlerinin verimli kullanılamaması, özellikle on
yedi yıllık iktidarda sermaye, bürokrasi oligarşisinin,
ülkemizin yer altı madenlerinin, enerji üretiminin,
dağıtımının bir ağızdan talimatlı
yönetilmesinden kaynaklanıyor.
Değerli milletvekilleri, Maden Yasası
bugün görüşülürken 1980 öncesi Amasya Yeni Çeltek Linyit
İşletmesinden örnekler vererek konuyu aydınlatmak
isteyeceğim. Yeni Çeltek İşletmesinde 1980 öncesi
oligarşinin yani hükûmet, işveren ve bürokrasinin beraber
yürüttüğü, yönettiği dönem içerisinde bin kişinin üzerinde
işçi çalışmaktaydı. O dönem, ülkemizde o günkü
koşullarda tüm hanelerde kömür yakıldığı, linyit
kömürünün olağanüstü kullanıldığı ve sanayimizde de en
çok linyit kömürünün kullanıldığı dönem ve yeterli bir
şekilde kullanılıyordu. Ne yazıktır ki o günün
koşullarında o günün hükûmetleri, aynen bugünkü koşullar gibi
Zarar ediyoruz. bahanesiyle YERALTI MADEN-İŞin işletmiş
olduğu o Yeni Çelteki kapatmak istemişlerdi. O günün
koşullarında o sendikal yapı, özgür, demokrasiden yana, daha
demokratik sendikalarla yönetilen bir dönem içerisinde, YERALTI
MADEN-İŞ Sendika Başkanı, o yiğit insan Çetin Uygurun
önderliğinde ve YERALTI MADEN-İŞin o günkü koşullardaki o
yürekli temsilcisi Osman Fahri Şanlının yönetiminde -bin
kişilik yönetim, işçi yönetimi- o günkü sendikasıyla beraber yer
altından kömürün çıkarılmasına el koydu. Kömürün
çıkarılmasında o günün hükûmeti zarar ederken çalışan
işçiler aylık 15 ton kömür karşılığı
maaş alır durumundaydı, sendikal yönetimlerle beraber o gün o
gücü gösterdiler. 15 ton kömür fiyatı, 1 ton tüvenan kömür fiyatıyla
eş değerde uyguladığımız zaman bugün 1 ton
kömürün ortalama fiyatı 600 TL, 15 ton kömürü hesap ettiğimiz zaman
bugünkü fiyatlarla 9 bin TL yapıyor. Yani o günün koşullarında
kendi özgür iradesiyle maden işçisi 9 bin TL maaş alabilir
durumdaydı, bugün madende çalışan işçilerimiz 3 bin-4 bin
TL aralığında ücret alabilmektedir. Bunu uygulayan yönetim,
işte o gün 12 Eylül faşizminin 1980de demokrasiyi kesintiye
uğratmasında büyük rol oynamıştı. İşte 12
Eylül -faşizmi- işçi haklarını vermemek için, demokrasiyi
yok etmek için, insan hak ve özgürlüklerini engellemek için
yapılmıştı. O günden bugüne geldiğimizde bugün
Türkiyenin işçisinin, köylüsünün ürettiği tüm ürünlerin ürün
bedellerini elde edilemediği, kazanç sağlayamadığı,
alın terinin karşılığını
alınmadığı, işçilerimizin daha çok işsiz
kaldığı bir dönemde yaşar durumdayız. İşte o
günkü koşulları hatırladıkça biz o günkü YERALTI
MADEN-İŞ Sendikasının Üreten de biz, yöneten de biz.
anlayışının yıkılmasında 12 Eylül
faşizm damgasının ne kadar etkili olduğunu görüyoruz.
Aynı etkin yönetim bugün Hükûmetiyle, sermayesiyle, yönetimiyle,
sermayedarlarıyla yine iş başında. Bugün iş
başındaki yönetim, işte bugün sermayedara yani oligarşiye
hizmet etmektedir. Yani oligarşik yönetim bugün yine ülkemize hâkimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Zeybek.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Biz yer altı zenginlik
kaynaklarımızı üretimden yana, istihdamdan yana ve
çalışanlarımızdan yana kullanacaksak bu üretimimizi
-dışarıdan ithal edilmeyen kömürlerle- yer altı
kaynaklarımızın en randımanlı kullanılması
koşuluyla yeniden ele almak zorundayız. Bugün yer altında
çalışanlarımızın durumu otuz kırk yıl
öncesinden daha iyi değildir, otuz kırk yıl öncesi hangi
mantıkla kömür çıkarılıyorsa bugün de aynı
mantıkla kömür çıkarılmaktadır.
Bu zihniyet, bu düşünce devam ettiği
müddetçe
Yine ileriki dönemde sarı sendikaların
olmadığı, devrimci, demokrat sendikaların olduğu bir
dönem içerisinde ülkemizde daha özgür, daha demokratik, daha halkçı bir
düzenin olacağını düşünüyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Feridun
Bahşi
Adana
Aksaray
Antalya
İmam
Hüseyin Filiz Metin
Ergun Zeki
Hakan Sıdalı
Gaziantep
Muğla
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Muğla Milletvekili Metin Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
METİN ERGUN (Muğla) Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 7nci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi için İYİ PARTİ
adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime, geçen hafta Milasta yaşanan sel
felaketinde genç yaşta hayatlarını kaybeden Billur Atik ile
Çağlar Bencike rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Ailelerine
sabır diliyorum. Allah bir daha böyle felaketler yaşatmasın.
Ayrıca, önümüzdeki mayıs ayında
5inci yılını dolduracağımız ve dünyanın en
büyük maden kazalarından biri olan Soma faciasında kaybettiğimiz
301 vatandaşımızı rahmetle anıyorum. Bu tarz
kazaların bir daha yaşanmamasını Cenab-ı Allahtan
niyaz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bu elim faciadan sonra
ortaya çıkan rapor ve verilerin gösterdiği gibi, Soma faciası
maden sektöründeki yanlış politikaların bir sonucudur. Ne
yazık ki Soma faciasında bedelini acı şekilde
ödediğimiz maden sektöründeki iş güvenliği ve denetim
problemleri aynı şekilde devam etmektedir. Hükûmetin sektöre yönelik
politikaları bu sorunları ortadan kaldıracak yapısal
çözümlerden uzaktır. Maden ve enerji sektörünü beraberce ilgilendiren bu
yapısal düzenlemeler, başta iş güvenliği olmak üzere,
maksimum fayda sağlayacak entegre üretimin teşvik edilmesi, çevre
kirliliğini azaltacak ve insan sağlığına zarar
vermeyecek önlemlerin alınması konusundadır. Getirilen bu
teklif, söz konusu sorunları çözmemektedir, çözememektedir. Bu teklif,
madenlerin ve ilişkili tesislerin çevreyi kirletmesini engelleyecek
önlemleri alması konusunda yürürlükteki mevzuatta öngörülen süreyi iki
yıl daha uzatarak 2021 yılına ertelemektedir. Bu muafiyet ve
erteleme, madencilik sektörüyle beraber enerji sektörünü de kapsamaktadır.
Bu erteleme Türkiyedeki bütün maden ve enerji tesislerini kapsadığı
gibi, seçim bölgem olan Muğladaki Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy
Termik Santrallerini de kapsamaktadır. Muğla, bu santrallerde söz
konusu koruyucu önlemlerin alınmamasından ötürü çok yoğun bir
hava kirliliğine maruz kalmaktadır. Bu santrallerin neden olduğu
hava kirliliği seviyesi Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği
azami sınırın katbekat üzerindedir. Teklifteki bu muafiyet,
Anayasa Mahkemesinin 2013 yılındaki,
vatandaşlarımızın sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama haklarının her tür ekonomik, bürokratik
yükümlülüğün ve enerji arz güvenliği ihtiyacının üstünde
bir hak olduğu yönündeki kararına açıkça
aykırıdır. Bununla beraber, bu tesislerin çevreye olan
zararlı etkilerini azaltacak yasal önlemleri daha fazla ertelemek, bu
bölgelerdeki insanlarımızın sağlığını
riske atmak ve çevreyi kirletmeye devam etmek demektir.
Sayın milletvekilleri, kömüre dayalı
enerji kullanımının çeşitli zararları, çevresel
etkileri olduğu konusunda kimsenin şüphesi yoktur fakat bu zararlar
gerekli önlemler alındığında minimize edilebilir. Biz
İYİ PARTİ olarak kömürü yok sayan bir enerji modeli önermiyoruz,
tam tersine Türkiye'nin enerjide dışa
bağımlılığını azaltabilmek için bu
rezervlerini ve potansiyelini harekete geçirmek zorunda olduğunu
düşünüyoruz. Biz bunu söylerken bu potansiyelin modern tesislerle, çevreye
zararlarını azaltan önlemlerle ve sıkı denetimlerle
harekete geçirilmesini savunuyoruz. Türkiye'nin yer altı ve yer üstü
kaynaklarını maksimum fayda üretecek şekilde kullanmamız
ülkemizin ekonomik ve siyasi geleceği açısından stratejik bir
öneme sahiptir fakat maden sektörümüzün gelişmesinin önünde
değişik engeller bulunmaktadır. Bu engelleri ortadan
kaldırmamız gerekmektedir. Bu engellerin en önemlilerinden biri,
bürokratik işlerin çok uzaması, hem kaynak hem de zaman
kaybettirmesidir. Bu konuda bürokrasiyi azaltacak şekilde de yapısal
reformlar gerekmektedir. Türkiye'nin tamamını ilgilendiren böylesi
konularda değişiklik yaparken Hükûmetin hem sektörün hem de
muhalefetin görüş ve onayını alması ve uzlaşmacı
yöntemlerle hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayı
numaralı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
8inci maddesinin altıncı fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Ruhsat sahalarında ruhsat sahibi veya
madencilik faaliyeti ve bağlı tesisi olanlar ancak Bakanlık
tarafından uygun görülmesi hâlinde ticari veya sınai faaliyette
bulunabilir. Bu ticari ve sınai faaliyetler, 3573 sayılı
Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması
Hakkında Kanun ve 4342 sayılı Mera Kanunu hükümleriyle korunan
tarımsal ve hayvansal faaliyetleri sınırlayıcı
içerikte olamaz.
Kazım
Arslan Tacettin
Bayır Tahsin
Tarhan
Denizli İzmir Kocaeli
Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu Müzeyyen
Şevkin Ahmet
Akın
Manisa Adana
Balıkesir
Deniz
Yavuzyılmaz
Zonguldak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz.
Buyurun Sayın Yavuzyılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu Maden Kanununu ilgilendiren
teklif, özellikle ve özellikle iktidar partisinin son aylarda yaptığı
devlet ve özel teşebbüslerin yetkilerinin birbirine
karıştırılması, yetkililerinin de birbirine
karıştırılmasının somut bir sonucudur.
Devlet, Anayasamıza göre, yetkilerini özel
firmalara devredemez, aynı zamanda kendi üzerindeki sorumlulukları da
yine özel firmalara terk edemez. Anayasanın 166ncı maddesi
Planlama; Ekonomik ve Sosyal Konsey, 167nci maddesi Piyasaların
denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesi, Madde 168 Tabii servetlerin
ve kaynakların aranması ve işletilmesi Yani Anayasa diyor ki:
Madenlerle ilgili planlamayı devlet kurumları siz
yapacaksınız, siz denetleyeceksiniz, her şey sizin
sorumluluğunuzda olacak.
İlgili madde -Arkadaşlar, eğer
maddenin detaylarını okumamış olanlar varsa lütfen dikkatli
bir şekilde dinlesin- Madde 8 diyor ki: Madencilik faaliyetleri ile
Devlet ve il yolları, otoyollar, demir yolları, havaalanı,
liman, baraj, enerji tesisleri, petrol, doğalgaz, jeotermal boru
hatları, su isale hatları gibi kamu yararı niteliği taşıyan
ya da gerçek veya tüzel kişilere ait diğer
yatırımların birbirlerini engellemesi, maden işletme
faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, yatırım için başka
alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ve
yatırımla ilgili karar, kamu yararı açısından
yatırımların önceliği ve önemini tespit etmek üzere, ilgili
Bakanlığın uygun görüşü alınarak Bakanlık
tarafından verilir. Bu görüş, öncelik görüşü, yatırım
önceliği görüşü Bakanlık tarafından veriliyor.
Bakanlık tarafından alınan bu kararlar, kamu yararı
kararı yerine geçer. Tüm kararı Bakanlık veriyor. Sonra devam
ediyor, Anayasaya aykırılık kısmı zaten burada.
Yatırım çakışması işlemleri nedeniyle
Bakanlıkça veya Genel Müdürlükçe herhangi bir sebeple ödenmek zorunda
kalınan tutar herhangi bir sebeple, herhangi- lehine karar verilen tarafa
rücu edilir. Devlet kurumlarının arasındaki
koordinasyonsuzluğun bedeli orada kendisine izin verilen ve
yatırım yapan özel firmaların üzerine terk ediliyor. Bu
Anayasaya aykırıdır, bu uygulanamaz, hukuki olarak da
geçerliliği yoktur. Dolayısıyla, zaten
uygulayamayacağınız bir şeyden, bir konu üzerinde şu
anda konuşuyoruz. Bunun, bu kısmının ivedilikle yasadan
çıkartılması gerekiyor.
Aynı zamanda bakın, Madde 1de MAPEGle
ilgili konular görüşüldü ve yurt dışı
firmalarının kurulmasının ne kadar güzel olduğundan
bahsedildi. Bir tane örnek vereyim size, bu işin ne kadar üstü kapalı
ve üstünde kara bulutların da olabileceğiyle ilgili olarak. KİT
Komisyonunda BOTAŞ Genel Müdürüne sorduk, dedik ki: Bakü-Tiflis-Ceyhan ham
petrol boru hattının işletilmesi için Jersey Adasında
kurulan BOTAŞ Internationalın çalışan sayısı
kaçtır? Genel Müdürün maaşı ne kadardır? Bürokratların
ortalama maaşı ne kadardır? Sayıştay denetimine
açık mıdır? Bankacılık bilgilerinin gizliliği
konusunda Jersey Adası dünyada 16ncı sırada ve büyük bir
eleştiri konusudur dedik. Bakın, gelen yanıt, devlet yönetiminde
ne kadar şeffaf olmadığınızın da bir ispatı;
yanıt şu: Genel Müdür maaşı ve personel maaşları
benzer işlerin yürütüldüğü sektörlerdeki ücretler, piyasa
koşulları, personel nitelikleri ve personel verimliliği göz
önünde bulundurularak tespit edilmektedir. Dalga geçmekten başka bir
şey değil.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Soruyu
anlamamış Bakan Bey.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) Net bir soru. Biz
Sayıştay raporları üzerinden denetleme yapıyoruz, her
şey somut, her şey net, maaş ne kadardır sorusunun
yanıtını vermek istemeyen yetkililer ancak bu kadar
dolandırır sözü. Tekrar buradan soruyorum: MAPEGi de, MTAyı da
diğer devlet kurumlarını da böyle mi yöneteceksiniz? Bir genel
müdürünüzün maaşını KİT Komisyonunda devleti, halkı
temsil eden milletvekillerinden böyle mi saklayacaksınız? (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) İlgili Maden
Kanunundaki değişiklik teklifiniz aslında neredeyse Zonguldaka
da has çıkarılmış bir kanun teklifi. Dolayısıyla
çok boyutları var -birkaç tanesine daha temas etmek bakımından-
hem devlet sorumluluklarını özel sektörün üzerine
atamayacağı gibi, aynı zamanda da özel sektörün
sorumluluklarını da üzerine alamaz. Tüm Sayıştay
raporları redevanslı sahalarda kaçak ocaklara firmaların izin
verdiğini, sevk fişi kestiğini söylerken siz şu anda
redevanslı sahaları tamamen bu firmalara bırakıyorsunuz,
daimî nezaretçiye bırakıyorsunuz, özel firmanın nezaretçisi
zaten. Teknik eleman özel firmanın teknik elemanı, iş
güvenliği elemanı özel firmanın iş güvenliği
elemanı, yetkilendirilmiş tüzel kişilik zaten proje
aşamasında var, sonra tek tük. Dolayısıyla geriye sadece MİGEM
kalıyor, yılda 4 kez; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının yetkilileri yılda 2 kez
İşçilerimize geçmiş olsun; devletimiz onların üzerindeki
kanatlarını, sorumluluğunu, yetkisini tamamen üzerlerinden
çekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) Sayın
Başkan, bir toparlayayım rica ediyorum.
BAŞKAN Peki, toparlayın.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla)
Dolayısıyla da işçilerimizi yapayalnız
bırakıyoruz, bütün ruhsat sahalarını özel mülke
çeviriyoruz.
Şöyle, bakın, Sayıştay
raporundan okuyorum. Sayın milletvekilleri, bunlar benim düşüncelerim
değil, Sayıştay raporu. Rapor diyor ki: Havzada kaçak kömür
üretiminin önlenememesinin nedenleri olarak redevansçı firmaların kaçak
ocaklarda üretilen kömürü satın almaları ve bu kömürler için sevk
fişi sağlamaları, ayrıca Zonguldak ve civarı
tüketicilerin de bu doğrultuda işçi sağlaması, buna
rağbet etmesi gösterilmiş. Dolayısıyla, bu redevans
sahalarına tamamen işçilerimizi iş güvenliği olmayan
şekilde veriyoruz, maalesef ve maalesef kaçak ocakları redevans
sahasının içinde meşru hâle getiriyoruz. Oysa ki bizim
devletimiz özel firmalardan daha büyük bir devlettir; işçimizi de korur,
kaçak ocakları da yeri geliyorsa kapatmasını bilir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesinin son fıkrasında yer alan ruhsat sahaları, hafriyat
toprağı, cüruf, inşaat yıkıntı
atığı ve benzeri atıklar için döküm alanı olarak
kullanılamaz ibaresinin ruhsat sahaları, hafriyat
toprağı, cüruf, moloz, inşaat yıkıntı
atığı ve benzeri atıklar için döküm alanı olarak
kullanılamaz şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Lütfü
Türkkan Durmuş
Yılmaz Şenol
Bal
Kocaeli Ankara Ankara
Orhan
Çakırlar Tuba
Vural Çokal
Edirne Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de partim adına Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili
görüşlerimi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Madencilik meşakkatli bir iş ve uzun
soluklu bir iş. Benden önce burada, kürsüde konuşan
arkadaşlarımız madencilerin gerek araştırma, bulma,
sondaj gerekse işletme safhasında
karşılaştıkları sorunların ne kadar çok
olduğunu bir bir söylediler; kamuda ne kadar departmana gideceklerini,
hangi bakanlığa müracaat edeceklerini, hangi kanunlara tabi
olduklarını, kanunların sayısını vesairesini
verdiler. Dolayısıyla şu anda hem madenciler muzdarip hem de
madenciliğin doğasında olan tabiatla ilgili, çevreyle ilgili
konularda duyarlılık sahibi vatandaşlarımız muzdarip.
Dolayısıyla, madencilik gerçekten çok önemli ve çileli bir iş.
Maden olmadan olmaz mı, doğaya hiç dokunmayalım? Elbette olmaz.
Güzel evlerde oturmak istiyoruz, gemiye binmek istiyoruz, uçağa binmek
istiyoruz, sanayileşmek istiyoruz dolayısıyla maden,
sanayileşmenin önemli unsurlarından birisi. Dolayısıyla
yapılması gereken şey, bir taraftan madencilikten elde edilecek
katma değer ile madenin içinde bulunduğu toprak parçası ve onun
üzerindeki bitki örtüsünü yok etmek arasında ortaya çıkacak maliyetin
karşılaştırılması. Toprağın
altından çıkacak katma değer ile üzerinde tahrip ettiğimiz
doğa arasındaki fark eğer üzerindekinin lehineyse bence
üzerindekinin lehine karar alınmalı ve ondan vazgeçilmeli. Ama bunun
hesabını yapmak pek o kadar kolay bir şey değil. Bu, iyi
niyet gerektirir, uzman görüşü gerektirir. Dolayısıyla
madencilikte özel kâr maksimizasyonu ile toplumsal faydayı bir arada
bulundurmak o kadar kolay değil çünkü özel şirket daima kâr
maksimizasyonuna yönelecektir. Hâlbuki bizim burada üzerinde durmamız
gereken bu kanunun özünün ve esasının toplumsal faydayı optimize
edecek bir sistem ortaya koyması lazım. Kanunun maddelerini
okuduğumuzda maalesef böyle bir optimizasyon ortada yok.
Madenciliğin uzun soluklu bir iş
olması, belirttiğim gibi, hem araştırma, sondaj
aşamasında hem de üretim ve işletme aşamasında uzun
soluklu olduğu için maden kanunlarının dört başı
mamur, iyi düşünülmüş, ileriyi gören bir kanun olarak
hazırlanması gerekiyor. Benden önceki arkadaşlarım da
konuştular, hatipler de söylediler, on altı yılda Maden Kanunu
14 kez değişmiş. Elbette kanunlar değiştirilebilir
fakat eğer bir kanun çok sık değiştiriliyorsa o zaman o
kanun gerçekten ileride olabilecek bilimsel, teknik donanımları ve
gelişmeleri dikkate almadan o günkü şartlara göre
yapılmış olan kanunlardır ve dolayısıyla
eğer biz bugün bu kanunu yapıp uzun müddet ayakta kalmasını
ve ileriye yönelik olarak risk alacaklara yön ve yol göstermesini istiyorsak bu
kanunun da kendi içerisinde içsel tutarlılığının olması
lazım. Bu da bizi şu noktaya getiriyor: Kanun yapma tekniği son
derece önemli bir husus. Biz, maalesef, muhalefet olarak söylüyoruz, siz de
iktidar olarak söylüyorsunuz. Biz diyoruz ki: Artık, bu torba yasadan
vazgeçelim. Torba yasayla kanun yapmak doğru bir şey değil.
Torba yasayla yapılan kanunculuk aslında bir hukuk çilingirliği,
hâlbuki lazım olan şey hukuk mimarlığı. Hukuk
mimarlığının olabilmesi için her kanunun kendi içinde
yapılması gerekiyor ama maalesef, böyle bir şey söz konusu
değil.
Torba kanun yabancı dile nasıl tercüme
edilir? diye ben ilk seçildiğim gün buradaki görevli arkadaşlara
sordum, bana iki şey söylediler, dediler ki: Ama İngilizcede bunun
bir adı omnibüs bill diğeri Christmas tree bill. Yani Christmas
Noelde ağaç süslemek gibi üzerine aklınıza gelen her türlü
rengi, şekli asıyorsunuz. Hâlbuki bugün hukuk fakültelerinde niçin
Roma hukuku okutuluyor diye sorulduğunda cevap şu: Çünkü onun bir
teorik temeli var, doğru hukuk, ileriye yönelik olarak hukuk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Toparlıyorum
efendim.
Zamanında Romalılar bunu iki maddelik bir
kanunla yapmışlar. Millattan önce 98 yılında iki konsül iki
maddelik bir kanun teklifi veriyorlar, iki maddelik bir kanun. Bunlardan
kanunun 1inci maddesi, bir yasanın duyurulması ve onaylanması
için gerekli en az süreyi belirliyor. 2nci maddesi ise İnsanlar tek bir
karmaşık yasada toplanmış farklı konular hakkında
bir sonuca varmaya zorlanamaz. diyor. İki maddelik yasa. Biz eğer
bizden sonra gelen nesillere bir hukuk mirası bırakacaksak bu
uygulamadan vazgeçmemiz lazım. Biz bugün, Ahmet Cevdet Paşanın
bile gerisine düşmüş vaziyetteyiz. Bizden sonra gelen nesiller bizi
hayırla yâd etmeyecekler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Filiz Hanım.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
bireysel silahsızlanma mücadelesi veren Umut Vakfı Kurucu
Başkanı Nazire Dedemanın vefatı nedeniyle
yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sadece değerli bir insanın
kaybının Meclis kayıtlarına geçmesi için söz aldım.
Dün, Umut Vakfı Başkanı Nazire Dedemanı kaybettik. Nazire
Dedeman, gerçekten bireysel silahsızlanma için Türkiyede çok büyük
mücadele veren, oğlunu kaybetmiş ve ondan sonra Umut
Vakfını kuran çok mücadeleci bir kadındı. Yakından
tanıma ve eğitimlere birlikte katılma şansına da sahip
olmuştum. Yarın cenazesi Cebeci Asri Mezarlığında
ikindi namazından sonra kaldırılacak. Bunu bilginize sunmak
istedim. Umut Vakfının ve yakınlarının başı
sağ olsun.
Teşekkür ederim.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve 6 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1410) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 41)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 8inci maddesiyle 3213 sayılı Kanunun
7nci maddesine eklenen yirmi üçüncü fıkranın birinci cümlesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve mevcut
ikinci cümlenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Ancak maden ruhsat sahalarında rezervin
bittiğinin Genel Müdürlükçe tespiti halinde Genel Müdürlükçe kamu kurum ve
kuruluşlarına izin verilir.
"Rezervin bittiğinin tespit edilememesi
veya rezervin varlığının tespiti halinde ise Genel
Müdürlüğe kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan
döküm izni talepleri onbeşinci fıkra kapsamında
yatırım çakışması olarak değerlendirilir ve
ilgili hükümlere göre sonuçlandırılır.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
İstanbul
İstanbul
Kırıkkale
Fehmi
Alpay Özalan İmran
Kılıç Atilla
Ödünç
İzmir
Kahramanmaraş
Bursa
BAŞKAN Komisyon?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Genel Kurulun takdirine
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gerekçe
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu kurum ve kuruluşlarına döküm izni
verebilmeyi kolaylaştırmak amacıyla, rezervi biten
alanların Genel Müdürlükçe tespit edilmesinden sonra bu alanlarda döküm
izni verilmesine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayı
numaralı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
9uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Kazım
Arslan Müzeyyen
Şevkin Tahsin
Tarhan
Denizli Adana Kocaeli
Ahmet
Akın Tacettin
Bayır Ahmet
Vehbi Bakırlıoğlu
Balıkesir İzmir Manisa
İsmail
Atakan Ünver
Karaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama Maden Kanununun
değiştirilmesine yönelik bu teklif, ülkemizde madenciliğin ve
madenle yaşayanların sorunlarını çözebilecek mi? diye
sorarak başlamak istiyorum. Mesela, 2014 yılında Karaman Ermenekteki
maden kazası sonrasında, Ermenek için hayat demek olan madenlerin
çalışamıyor olma sorununu çözebilecek miyiz? Maden
işçilerinin işsizlik sorununu çözebilecek miyiz? Hayatı,
Ermenekteki kömür madenlerinde çalışan işçilerin kazancına
bağlı olan Ermenek esnafının sorununu çözebilecek miyiz?
Ermenekten, Gargaradan göçüp başka yerlerdeki madenlerde
çalışmak zorunda kalan maden işçilerimizi tekrar Ermeneke
döndürebilecek miyiz? Hayır. Bu teklif bunların hiçbirisini
yapamayacak. Üstelik Ermeneke benzer bir tablonun ülkenin birçok yerine de
yayılmasına sebep olacak. Zira, teklif, zaten sorunlu olan redevans
uygulamasının daha da küçük sahalara bölünmesinin önünü
açmaktadır.
Ermenekte kazadan önce 8 ocak faalken bugün 2 kömür
ocağı faaldir. Madenlerde kazadan önce 2.700 işçi
çalışırken bugün 380 işçi çalışmaktadır.
Ekonomisi kömür madenlerinin çalışmasına bağlı
Ermenekte hayat bitmiştir. Ermenek, Karamanın 2018 yılında
nüfus anlamında küçülen tek ilçesidir. Bunun sebebi kaza değil, Soma
kazasından sonra iş güvenliği tedbirlerinin
artırılması yönünde yapılan düzenlemelerin mali boyutunu
özel sektörün karşılayamıyor olmasıdır. Ermenekte
redevans uygulamasıyla bölünen maden sahaları çalıştırılamamaktadır.
Aslında olması gereken maden sahalarını bölmek değil,
birleştirmek ve hatta devletin sahibi bulunduğu madenleri bizatihi
kendisinin işletmesidir. Ermenekte dağların altında kömür
var ama ne özel sektör ne de devlet bu kömürü çıkarmayı beceremiyor. İktidar
Ermenekin ve Ermenekli hemşehrilerimin yaşam mücadelesine
kayıtsız kalıyor. Oysa ne Ermenek ne de Ermenekli madenciler
böyle bir tabloyu hak ediyor. Karaman Ermenekte dağların
altında kömürü çıkaramıyorsunuz ama Karaman Merkez
Akçaşehir beldesi ve Ayrancı ilçesi Ambar ve Kavuklar köyleri ile
Konyanın Karapınar ve Ereğli ilçesini kapsayan sahada Konya
Ovasının göbeğinde, tarım arazilerinin tam ortasında
henüz olgunlaşmamış linyit rezervini çıkarıp hem de
yanı başına bir de termik santral kondurmayı
düşünüyorsunuz. Bu, toprağa vefasızlık; havaya, suya
vefasızlık, dahası insana vefasızlıktır.
Konya kapalı havzası dünyada ekolojik
açıdan en önemli 200 alandan biridir. Her ne kadar buğday artık
para etmese de Türkiye'nin buğday ambarı olarak bilinmektedir.
Havzada 2 adet millî park bulunmaktadır. Ülkemizin ortalama
yıllık yağışının yarısı kadar bir
yağış almaktadır. Bu sebeple havzada yer altı suyu
kullanımı oldukça yaygın ve önemlidir.
Bölgedeki rezervin tamamının
çıkarılması sırasında 22 milyar ton hafriyat ortaya
çıkacaktır. Kazılacak ve başka bir yere taşınacak
bu hafriyatın yüzde 1i bile tozlaşsa bu, yılda 700 bin ton
tozun uçması demektir. Bunun yanı sıra işletmenin
yapılacağı yerin bu yörede elde kalmış ender
tarım topraklarının bir bölümü olduğu
unutulmamalıdır. On binlerce yılda oluşan tarıma
elverişli toprakların bu şekilde bir etkiye maruz
bırakılması bölgenin tarım arazilerine büyük zarar
verecektir.
Ayrıca, bölgedeki kömür ortalama 204 metre
derinliktedir. Kömürün üzerinde toprağın 20 ila 60 metre altında
yer altı suyu bulunmaktadır. Kömüre ulaşmak için yapılacak
kazıdan önce bu suyun pompalanması gerekecektir. Bu uygulama ise
zaten bölgede yaşanan yer altı suyundaki düşüşü
hızlandıracak, bölgedeki obrukların sayısını ve
büyüklüğünü artıracaktır. Bu, aynı zamanda bölgenin
tarımsal sulama ve içme suyu kaynaklarını da büyük bir riskin
altına sokacaktır. Bölgede akarsu ve göller
kalmadığından kurulacak termik santral işletmesinin
soğutmada kullanabileceği tek su kaynağı yer altı
suyudur. Bu da otuz yıl boyunca 8.200 yer altı su kuyusunun sürekli
çalışması demektir. Karaman il genelinde sulama kuyusu
sayısının 6 bin civarında olması
düşünüldüğünde bunun ne anlama geldiğini varın siz
düşünün. Bölgede 60 bin kişinin tarımdan geçindiği
düşünüldüğünde, madende ve termik santralde yaratılabilecek istihdam
da bölge için hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) Yine,
bölgede, tozlaşma ve termik santral kaynaklı oluşacak çevre
kirliliğinin de bölge insanının sağlığı
üzerinde yaratacağı riskler, özellikle kanser riski işin
cabası ve en önemli muhtemel negatif sonucudur. Bu sebeple, başta bu
proje ve tarımsal alanları katledecek benzer projeler iptal edilmeli,
Ermenekte olduğu gibi çalışmayan ocaklardaki kömürlerin
çıkarılmasının çaresi aranmalıdır.
Son söz olarak şunu söylemek isterim: Önce
buğdayımızı, arpamızı aldınız, sonra
suyumuzu aldınız, şimdi topraklarımıza göz
dikiyorsunuz. Toprağımızı verirsek sonra sağlığımızı
ve canımızı alacaksınız; biz de vermeyeceğiz,
vermeyeceğiz, vermeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Elitaş, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
hayatını kaybeden Umut Vakfı Kurucu Başkanı Nazire
Dedemana Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce, Maden Kanunu görüşülürken
madenciliğin duayenlerinden rahmetli Kemal Dedemanın kızı,
Umut Vakfının Başkanı Nazire Dedemanı
kaybettiğimizi öğrendik. Allahtan rahmet diliyorum.
Nazire Hanım, 17 yaşında bir
yavrusunu bir kurşunla kaybeden, 3 çocuğunu da hayatında mezara
teslim eden, defneden bir hanımefendi olarak büyük acılar çeken
birisiydi. Murat Dedemanın ablası, madencilikte önemli faaliyetler
göstermiş, Türkiye'nin önemli şirketlerinden biri Dedeman Holdingin
Yönetim Kurulu eski Başkan Vekillerinden Nazire Dedemanı
kaybettiğimizi
Bir Kayserili hemşehrisi olarak Allahtan rahmet
diliyorum.
Yine, yeni öğrendim, kardeşi Murat Dedeman
iki gün önce açık kalp ameliyatı geçirmiş. Değerli dostumuz
Murat Dedemana da buradan acil şifa dileklerimi ifade ediyorum.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Nevzat
Şatıroğlu ve 6 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1410) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 41) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir.
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel Feridun
Bahşi
Eskişehir Aksaray Antalya
Zeki
Hakan Sıdalı İsmail
Koncuk
Mersin Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizdeki mevcut altın rezervi dünya
sıralamasında 22nci ve ülkemizde 33 aktif altın ruhsatlı
maden bulunuyor. Bunlardan yüzde 68i yerli firmalara ait.
Görüştüğümüz maddeyle altın, gümüş ve platin madenleri için
uygulanan devlet hakkı miktarının artırılması
amaçlanıyor. Bu değişiklik maden üretimini kesinlikle olumsuz
olarak etkileyecek. Geçici kaynak aşkına üretime bir darbe daha
geliyor.
2001-2013 yıllarına kadar üretim 1,4
tondan on iki yıl içerisinde 33 tona çıkmış fakat 2013
yılından itibaren de ciddi bir düşüş
yaşanmış. 2012 yılında 120 milyon dolar olan maden
arama sermayesi 2018de 10 milyon doların altına düşmüş.
Bu, Türkiyedeki altın madenciliğinin sürdürülebilir
olmasını sıkıntıya sokuyor. Türkiyenin altın
potansiyeli 6.500 ton ancak bunun yalnızca 900 tonu rezerv hâline
getirilebilmiş yani elde altın var ama üretmiyoruz, üretemiyoruz,
rezerv hâline getiremiyoruz. Üretmeyince ne yaparız biz? İthal
ederiz. İhtiyacımızın yüzde 90ını da ithal
ediyoruz. Dalgalı kur ile metal ve maden fiyatlarındaki
artıştan dolayı sadece bu alanda yıllık 15 milyar
dolar cari açık veriyoruz. 2017 yılı altın
ihracatımız 6,5 milyar dolarken 2018 yılı altın
ihracatımız 2,5 milyar dolara düşmüş. Altın
ihracatındaki bu düşüş, devlet hakkının
artırılması bu rakamı daha da aşağıya
çekecek. Sürdürülebilir kalkınmanın tek yolu üreticiyi sürekli her
alanda rahatlatmaktan geçiyor.
Hükûmet altın madenlerindeki devlet
hakkını artırarak kısa vadede kâr etmiş görünse de
yüzde 68i yerli maden şirketlerinin elinde bulunan ve
yatırımları azalan altın madenciliğine bir darbe daha
vurmuş olacak. Bu, 2013 yılından beri düşüşte olan
yerli altın madenciliğinin sonu demek ve altındaki ithalatı
daha da artıracak. Her alanda olduğu gibi madencilikte de Üretmeyiz,
ithal ederiz. diyenler, unutmayın, hazıra dağ dayanmaz.
Özellikle altın madenleri üzerinden yapılan devlet hakkının
artırılması 2017 yılında ilan ettiğiniz Millî
Enerji ve Maden Politikasıyla taban tabana zıttır. Bir yandan
Dışa bağımlılığı azaltacağız.
deyip bir yandan da kendisine çok yüksek talep olan bir madenin ülkedeki
üretimini baltalamak nasıl bir hüsran takdirlerinize
bırakıyorum.
Hüsrandan bahsetmişken ve altın üzerinde
bu kadar konuşmuşken Venezueladan gelen altınlara da
değinmek lazım. 2018 yılında Venezueladan Türkiyeye gelen
altın 900 milyon dolara, 24 tona ulaştı. Bir anda patlayan bu
altın ticaretinin detaylarını tüm kamuoyu gibi biz de bilmek
istiyoruz. Malumunuz, Halkbank Genel Müdürü Amerikada tutukluyken biz
Zarrabın sanatçı eşini Amerikaya devlet onayı ve VIPten
yanına gönderirken ve devlet itibarımızı yerle bir ederken
Hükûmetin altın ticareti sicili Zarrabtan dolayı pek bir kara.
İşlenip geri satın alınmak üzere gönderilen
altınların Venezuelaya ulaştığına dair
kayıtlara ulaşmak mümkün değil. El konma riski olunca
İsviçrede değil Türkiyede işlenen altınlar Altın
üzerinde yeni bir skandal mı geliyor? diye düşündürüyor. Bunu merak
ediyor ve bu konuda samimi bir açıklama bekliyoruz. Biz, 1913te Güney
Amerikalılara doğru adamı seçmesini öğreteceğim.
diyen Wilsonın Amerikasının yanında yer alalım
demiyoruz ama nerede yer alacağız, neden oradayız, bilmek
zorundayız. Orduyu maddi menfaat karşılığı elinde
tutan zayıf Maduro ne kadar dayanacak? 2/3ü halk tarafından
seçilmeyen Meclis ile sadece yüzde 32si seçime giden bir ülke, hileli seçim
makineleri, istemediğini seçime almayan sakat demokrasi, muhalif
gazetecisiyle, siyasetçisiyle itiraz edenlerin hapiste olduğu, devletin
canının istediğine sadakat kartıyla istediği kadar
maaş dağıttığı ülke. Dünyanın en çok petrol
yataklarına sahip ama maaşların aylık 7 dolar olduğu,
yıllık enflasyonun yüzde 1 milyon 350 bin oranına ulaştığı,
halkı açlıktan ortalama 11 kilo zayıflayan bir ülke. Mevsim
benzerliğinden dolayı yakında Hatay ve Mersindeki Suriyeli
misafirlerinizin yanına Venezuelalı misafirleriniz de
katılırsa kimse şaşırmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) İşte,
dünyanın çoğunluğuna rağmen bu ülkenin
yanındayız. Venezuelanın başına gelen her şey,
hayalî gelirler, üretmeden harcanan paralar ve yüksek dış borçla
geldi. Tanıdık geldi mi bilmiyorum.
Tabii ki Türkiye Venezuela değil,
kıyaslanamaz bile ama ders alacak duruma adım adım gidiyoruz.
Anlık, devlet aklıyla verilmeyen kararlar bizi sadece kaosa
sürüklüyor. Dünya devleti olmak yerine dünya devletlerinin dalgasında
sağa sola savrulan bir ülke oluyoruz, Türkiye bunu hak etmiyor.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Özen Mahmut
Toğrul Kemal
Bülbül
İstanbul Gaziantep Antalya
Züleyha
Gülüm Muazzez
Orhan
İstanbul Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
10uncu madde üzerinde grubumuzun verdiği
önerge üzerine söz aldım. Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP
iktidarının rant kıskacındaki madencilik
anlayışı yaşanan maden facialarıyla su yüzüne
çıkmış bulunmaktadır. Yurttaş, güvencesiz bir
şekilde, tarım alanları yok edildiği için, orman
alanları yok edildiği için madenciliğe mahkûm edilmiş durumdadır.
Yaşanan facialar göz önüne getirildiğinde,
iktidarın madencilik alanındaki denetleyici ve düzenleyici rolü
askıya alınmış gibi görünmektedir. Madencilik alanı
gibi bir alan, işçi sağlığı ve iş
güvenliğinin korunması yönünde devletin düzenleyici ve denetleyici
rolünün en ileri düzeyde olması gereken bir alandır.
Kamu düzeninin önceliği en temelde, bu
sahalarda çalışan emekçinin can güvenliğini ve menfaatini
korumaya yönelik olmalıdır. Maden sahalarında
gerçekleştirilecek denetimin işverene bağlı daimî
nezaretçilere devredilmesi ise Somada yaşanan faciadan hiç ders alınmadığını
göstermektedir.
Türkiyede rant anlayışının bir
sonucu olarak, bütün sektörlerde olduğu gibi, özellikle madencilik
politikasının temelinde yatan ucuz maliyetle servet edinme
anlayışı, dikkatle irdelenmesi ve izlenmekte olan
politikanın gözden geçirilmesini gerektiren uyarıcı
göstergelerdir.
Somada, Şırnakta, Ermenekte,
Zonguldakta, Siirt Şirvanda yaşadığımız ve
iş cinayetlerine dönüşen bu madenci ölümlerinin asıl sorumlusu,
kamusal varlıklarımızı ve hizmetleri özele ve talana açan,
emekçiyi güvencesiz çalışmaya ve daha fazla ölüme zorlayan
politikalardır. Bu politikaları uygulayan ise siyasi iktidardır.
Yaşamı, emeği ve tarihi hiçe sayan,
salt ekonomi endeksli yaklaşımın faturasını maden
işçilerinin katledilmesinde sıkça görüyoruz. Neoliberal sistemin
ekonomik ve politik organizasyonunun icracısı olan AKP Hükûmetinin
neoliberalizmde ve vahşi kapitalizmde ustalığa erişmesinin
adı Soma, Ermenek ve Şirvan katliamları olmuştur.
Değerli arkadaşlar, 10uncu maddeyle,
işverene bağlı çalışan daimî nezaretçilere ruhsat
sahasındaki faaliyetleri denetleme yükümlülüğü verilmektedir ancak
ruhsat sahası tabiri çok geniş bir tabir olup daimî nezaretçilere
ruhsat sahası içerisinde bulunan tüm tesis ve yolların dahi
sorumluluğu verilmektedir. Oysaki daimî nezaretçinin asıl
sorumluluğu, kanunun 31inci maddesinde açıklandığı
üzere, maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerine nezaret
etmektir. Yapılması öngörülen değişiklikle birlikte,
işverene bağlı çalışmalarından ötürü, daimî
nezaretçilerin işletme faaliyetlerini denetleme girişimlerinin,
bağlı bulunduğu işverenin ceza almamak adına
oluşturacağı baskıdan ötürü sağlıklı bir
şekilde gerçekleşmesi pek mümkün görülmemektedir. Böyle olduğu
ölçüde, maden sahalarındaki yeni iş cinayetlerinin ortaya
çıkması ise maalesef kaçınılmaz görünmektedir.
Maddenin (ı) bendine göre, mali işleri
takip etmekle mükellef olan yetkilendirilmiş tüzel kişiliklere
güvence verilmeden mali işleri denetlemeleri açısından
sorumluluk yüklenmektedir. Projenin uygun yapılıp yapılmadığı
yönündeki denetimin devlet tarafından MİGEM eliyle
yapılması gerekirken yetkilendirilmiş tüzel kişiliklere
devredilerek özelleştirilmektedir. İşveren
karşısında herhangi bir yetki ve güvencesi olmayan
yetkilendirilmiş tüzel kişilikler işlerini kaybetmemek
amacıyla, işveren baskısı sonucunda vergiyi az göstermek
için zorunlu olarak kendisini böyle bir baskı altında hissedecektir
fakat hukuki açıdan ise sorumluluk işverende değil, tamamen
yetkilendirilmiş tüzel kişiliklerde olacaktır.
Değerli arkadaşlar, sınırlı
yetkiye sahip olan ve gelir düzeyi görece düşük olan teknik
çalışanın ya da daimî nezaretçilerin teklifteki cezalarla
karşılaşması meslekten uzaklaşmalarına, sahada
sorumluluk almaktan geri durmalarına neden olacaktır. Değerli
arkadaşlar, bu yönüyle bakıldığında devlet görevini
özele terk etmektedir.
Burada ayrıca özellikle vurgulamakta ısrar
etmekten vazgeçmeyeceğimiz, bu Meclisin bir üyesi olan ve bugün
itibarıyla doksan bir gündür açlık grevinde olan Leyla Güveni dile
getirmekten siz kulaklarınızı tıkasanız da biz asla
vazgeçmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Güvenin kendi
hayatını ortaya koyması, âdeta kendi taleplerini değil
toplumun barışını kendi geleceğinin ana belirleyicisi
olarak ortaya koymuş olması Türkiye'nin barışı ve
demokratikleşmesi açısından aslında tarihî bir
fırsattır. Leyla Güvenin taleplerine kulak tıkamak, tüm Türkiye'de
barış isteyenlerin cezalandırılması anlamına
gelmektedir. Leyla Güvenin talebi çok özel bir talep değil değerli
arkadaşlar; bu ülkenin kendi iç hukukuna uyması, altına imza
koyduğu uluslararası hukuka uyması
çağrısıdır. Bu çağrıyı dillendirmekten
vazgeçmeyeceğimizi, Leylanın sesine ses olmak zorunda
olduğumuzu bir kez daha belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 41 sıra sayılı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin çerçeve hükmünde geçen "fıkra eklenmiştir ibaresi
"fıkralar eklenmiştir" şeklinde
değiştirilmiş ve maddenin işlenecek hükmüne
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Daimi nezaretçilerin hak ve yetkileri,
görevlerini yerine getirmeleri nedeniyle kısıtlanamaz. Bu
kişiler, görevlerini mesleğin gerektirdiği etik ilkeler ve
mesleki bağımsızlık içerisinde yürütür. Daimi
nezaretçilerin iş sözleşmelerine bu Kanun ve ilgili mevzuat ile
belirlenen görevlerini yerine getirmelerinden dolayı son verilemez ve bu
kişiler hiçbir şekilde hak kaybına uğratılamaz. Aksi
takdirde işveren hakkında bir yıllık sözleşme ücreti
tutarından az olmamak üzere tazminata hükmedilir. Daimi nezaretçilerin
iş kanunları ve diğer kanunlara göre sahip olduğu
hakları saklıdır. Açılan davada, kötü niyetle gerçek
dışı bildirimde bulunduğu mahkeme kararıyla tespit
edilen daimi nezaretçinin belgesi, altı ay süreyle askıya
alınır.
Kazım
Arslan Müzeyyen
Şevkin Tahsin
Tarhan
Denizli Adana Kocaeli
Haydar
Akar Cavit
Arı Kani
Beko
Kocaeli Antalya İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İzmir Milletvekili Kani Beko, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; siyaset ne için yapılır?
Benim bildiğim siyaset, bir ülkenin yer altı ve yer üstü
kaynaklarını adaletli bir şekilde dağıtmak için
yapılır.
Osmanlının en önemli ulemalarından
Şeyh Bedrettin şöyle bir ifade kullanır, Şeyh Bedrettin der
ki: Gelin, beraber üretelim; ürettiklerimizi beraber tüketelim, beraber
yönetelim. Yârin yanağından gayrı her şey her yerde ortak.
Bizim ülkemizde böyle mi? İstatistiklere baktığımızda
maalesef böyle değil.
Sevgili milletvekillerim, değerli
arkadaşlarım; Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
10uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Önemli bir kanunu görüşüyoruz. Madenler, maden işleri ve enerji
konusunda, enerji alanında Türkiye son dönemde başka ülkelere çok
fazla bağımlı hâle gelmiştir maalesef. Yerli enerji
üretiminin talebi karşılama oranı yüzde 48den yüzde 24e
gerilemiştir. Bu ise maalesef dışa bağımlı bir
enerji politikamızın olduğunu göstermektedir. Petrolden elde
edilen ürünlerin büyük bir kısmı Rusyadan gelmektedir, bu oran yüzde
23,5tir. Kullandığımız doğal gazın yüzde 53ü
maalesef Rusyadan gelmektedir. Görüyoruz ki şu anda Türkiye Cumhuriyeti
devleti enerji konusunda Rusyaya aşırı bir şekilde
bağımlı hâle gelmiştir. Bir devlet düşünün ki enerji
konusunda başka bir devlete yüzde 60ın üzerinde
bağımlı olsun, bununla da yetinmesin, nükleer santrali de
aynı ülkelere yaptırsın yani siz eğer sadece tek bir ülkeye
bu kadar bağımlı hâle gelirseniz maalesef bunun sonu olmaz diye
düşünüyorum. Türkiyenin sağlıklı ve tutarlı bir
enerji politikasının olmadığını görmekteyiz.
Hiçbir ülke, Türkiye kadar enerji konusunda bir devlete bu kadar yüksek oranda
bağımlı olmamıştır. Bu, sizin egemenliğinize
verilebilecek olan en büyük zararın kaynağıdır. En fazla
kömür üreten 7nci ülkeyiz, dünyada en fazla doğal gaz ithal eden de
5inci ülkeyiz. Enerji ithalatında 2016da 27 milyar dolar verdik, 2017
yılında ise maalesef 37 milyar dolar ödedik. Enerji ithalatında,
bu konuda yapmış olduğumuz çalışmalar, maalesef,
gerçekten sadece ama sadece emperyalist ülkelere yaramaktadır.
Sevgili arkadaşlarım, kamunun sahibi
olduğu yer altı ve yer üstü zenginliklerin kamusal bir
anlayışla üretilmesi temel bir yaklaşımdır ama gelin
görün ki ülkemizde redevans-taşeronlaştırma ilişkileriyle
madencilik sahaları özel sermayeye peşkeş çekilmiş,
madenlerin çalışma koşulları, ücretler ve işçi
sağlığı, iş güvenliği uygulamaları da daha
kötüye gitmiştir. Taşeron, güvencesiz, sendikasız, yerin yedi
kat dibinde değer üreten maden işçilerinin bu ülkede zerrece bir
değerlerinin olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.
Daha fazla üretimin ve daha fazla kârın daha fazla kan demek olduğunu
bu ülke insanı madencilik üretiminde maalesef görmektedir. Soma bunun en
yalın ama bir o kadar kitlesel katliamın
yaşandığı bir örnektir. Resmî kurumlarca
oluşturulmuş detaylı raporlarda en temel sorunlar
saptanmış olmasına rağmen uygun dönemlerde
yapılmamıştır. Bu ülkede gerçekten olması gereken
ellerinin tersiyle itilmiş ve dolayısıyla Biz biliriz, biz
yaparız. mantığıyla -burada defalarca söyledim- işçi
sağlığı ve iş güvenliği önlemleri de
alınmadığından dolayı AKP iktidara geldiği günden
bu yana madenlerde ve diğer iş yerlerinde 25 bine yakın
işçi arkadaşımız iş cinayetlerinde, iş
kazalarında ölmüştür.
Sevgili arkadaşlarım, değerli
kardeşlerim; bunun değişebilmesi için bizim önerilerimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
KANİ BEKO (Devamla) Peki.
Taşeronluk kesinlikle
yasaklanmalıdır, madenler kesinlikle kamu eliyle yönetilmelidir.
Redevans Anayasaya aykırıdır, hukuksuz olarak yapılan bu
sözleşmeler feshedilmelidir ve tekrarı kesinlikle
olmamalıdır. Sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Maden işçilerinin sendikalı olmasının önü
açılmalıdır. Madenlerin denetim mekanizması
bağımsız olmalıdır ve harcamalar kurulacak bir fondan
karşılanmalıdır. Ayrıca devletin denetimi güçlü bir
hâle getirilmelidir. ILOnun madencilik ve diğer çalışma
alanlarıyla ilgili sözleşmeleri ve diğer uluslararası
mevzuat en uygun bir şekilde düzenlenmelidir. Madenlerde yaşam
odalarının kurulması hızla gerçekleşmelidir.
Madencilikte havza üretimlerine geçilmeli ve havza bazlı üretim
haritaları çıkarılmalıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün
taşra teşkilatları oluşturulmalı ve merkezden
yönetilmesi anlayışından vazgeçilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KANİ BEKO (Devamla) Bitiriyorum, son cümlem.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Beko.
KANİ BEKO (Devamla) Çok teşekkür
ediyorum, sağ olun.
Eğitim ve uygulamayla ilgili maden
ocağı sistemi geliştirilmeli ve bu ocaklarda eğitim ve
uygulamayı tamamladıktan sonra madenci sıfatı işçilere
verilmelidir.
Bundan sonra her yıl 4 Aralık Dünya
Madenciler Gününü sevgiyle, sevinçle kutlayabilmenin yolu, ölümlerin
engellenebilmesi için bizim bu önerilerimiz mutlaka maden ocaklarında
uygulanmalıdır diyorum; Genel Kurulu tekrar sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1410) esas numaralı
Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin sekizinci fıkrasının (h) ve (ı) bentlerinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ayhan
Altıntaş Ayhan
Erel Feridun
Bahşi
Ankara Aksaray Antalya
Zeki
Hakan Sıdalı İsmail
Koncuk
Mersin Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 10uncu maddesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İlk çağlardan beri madenlerden elde edilen
ürünler insanlığın gelişimini ve yaşamını
kolaylaştıran en büyük etkenlerden biri olmuştur. Bu nedenle,
Maden Yasasının çok dikkatli ve millî servetin en iyi
koşullarda ortaya çıkmasını sağlayacak şekilde
hazırlanması gerekmektedir.
Yasa teklifine bakacak olursak gereken özen ve
titizliğin gösterilmediği anlaşılmaktadır.
Vaktimin kısıtlı olması
nedeniyle eksikliklerin hepsini anlatamayacağım, sadece bazı
örneklerle konuyu dikkatlerinize sunacağım.
Teklifin 10uncu maddesinde, daimî nezaretçiye
tespit ve önerilerini her hafta deftere kaydetme sorumluluğu
getirilmektedir. Bu hükme uymayan denetçilere 5 bin TL para cezası
verilmesi öngörülmektedir. Bu hüküm düşük ücretlerle çalışan
daimî nezaretçiler ve teknik elemanlar için çok ağır bir
yaptırım olacaktır. Neredeyse daimî nezaretçi ve teknik eleman,
ruhsat sahibine verilecek her cezanın müteselsil sorumlusu hâline
gelmektedir. Ayrıca bu defterlerin bakanlık yetkililerince haftalık
kontrolü mümkün değildir. Bundan dolayı daimî nezaretçilerin deftere
yazdıkları haftalık kayıtlarını Bakanlık
nezdinde oluşturulacak anında takip ve izleme programıyla,
müfettişlerin yerinde ve zamanında müdahale ve kontrolüyle ileride
oluşabilecek maden kazalarının ve işçi ölümlerinin önüne
geçilebilecektir. Dolayısıyla daimî nezaretçilere getirilen
ağır ceza hükümleri de ortadan kalkmış olacaktır.
Teklifte öngörülen söz konusu para cezaları, maden mühendislerinin daimî
nezaretçilik görevini kabul etmelerinde çekimser davranmalarına yol açacaktır.
Bu bakımdan teklifte daimî nezaretçi ve teknik elemanlar için öngörülen
idari para cezalarının tekliften çıkarılması önem arz
etmektedir.
Daimî nezaretçi, Maden Kanununa göre atanmakta,
faaliyetlerin işletme projesine göre yürütülüp yürütülmediğini takip
etmektedir. Ani ortaya çıkan riskleri tespit etmek ayrı bir
uzmanlık dalıdır. Kaldı ki maden sahasında bulunan
tesislerde iş sağlığı ve güvenliği yönünden
yapılacak denetimler 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çerçevesinde iş
güvenliği uzmanları tarafından gerçekleştirilmektedir.
Kanunun 10uncu maddesine eklenen fıkrayla Yetkilendirilmiş tüzel
kişilere Genel Müdürlüğe vermiş oldukları her türlü bilgi,
belge ve beyanın doğru olmaması hâlinde 31.054 lira idari para
cezası uygulanır. Bu fıkradaki ihlalin üç yıl içinde
tekrarı hâlinde idari para cezası iki katı olarak uygulanır
ve bu Kanun gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle
geçersiz sayılır. hükmü eklenmektedir. Hâlbuki Maden Kanununun
29uncu maddesiyle Yetkilendirilmiş tüzel kişiler tarafından
hazırlanan rapor, proje ve tüm teknik belgeler ruhsat sahibi
tarafından Genel Müdürlüğe verilir. denilmek suretiyle
yetkilendirilmiş tüzel kişilerce hazırlanan belgelerin ruhsat
sahipleri tarafından Genel Müdürlüğe verileceği öngörülmüştür.
Hâlihazırda yetkilendirilmiş tüzel kişiler Genel Müdürlüğe
herhangi bir evrak teslim etmemektedirler ancak kanun teklifiyle,
yetkilendirilmiş tüzel kişilere teslim ettikleri evraklar üzerinden
idari para cezası uygulanacağı belirtilmektedir. Yetkilendirilmiş
tüzel kişiler tarafından Genel Müdürlüğe teslim edilen herhangi
bir evrak bulunmadığı için, ilgili madde gereği
yetkilendirilmiş tüzel kişilere idari para cezası
uygulanabilmesi mümkün değildir.
Bütün bu nedenlerle teklifin 10uncu maddesine olumlu
oy veremeyeceğimizi belirtir, yüce Meclise saygılarımı
sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.01
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL
(Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
49uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
41 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 7 Şubat 2019 Perşembe günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.03