TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
5inci Birleşim
9 Ekim 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Anayasa
değişikliğinden sonra gerçekleştirilen 27nci Dönemde
sorunlu gördüğü alanlara, ülke bütünlüğü için şehit olan
askerlere Allahtan rahmet dilediğine, Meclis Başkan Vekili olarak
Meclisi yönetirken tarafsızlık ilkesini gözeteceğine ancak
Atatürk ilkelerinden, cumhuriyetin temel niteliklerinden, demokrasiden, ülkenin
bölünmez bütünlüğünden yana taraf olacağına ilişkin
konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, cumhuriyeti
kuran kadroların herkesin önderi olduğuna ve saygı gösterilmesi
gerektiğine ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 15 Temmuz
gecesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşananlara ilişkin
konuşması
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, Altın Elma ödülünün
2018 yılında Diyarbakır iline verilmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, Ceyhan Nehri ve Aksu Çayı
kirliliğine ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, fındık fiyatları ve
üretimine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaeli ilinin Dilovası
ilçesinde yaşanan çevre kirliliğine ilişkin açıklaması
2.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, siyasi rant uğruna millî
mücadele kahramanlarına dil uzatmanın gaflet, delalet ve ihanet
olduğuna ilişkin açıklaması
3.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa ilinde
Hamitler çöplüğü ve arıtma tesislerinden kaynaklanan koku sorununa
ilişkin açıklaması
4.-
Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayelin, TBMM çatısı
altında görev yapmış tüm milletvekillerini saygıyla yâd
ettiğine, "tek millet, tek bayrak, tek vatan" ülküsünden taviz
verilmeyeceğine, 27nci Dönem İkinci Yasama Yılının
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Levent Göke Meclis Başkan
Vekilliği görevinde başarılar dilediğine, geçici ve
mevsimlik işçilerin sorunlarının çözümlenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 9 Ekim Dünya Posta
Gününde başarılı hizmetlerinden dolayı PTT
teşkilatı çalışanlarını tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Levent Göke Meclis Başkan
Vekilliği görevinde başarılar dilediğine ve
Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarına yapılan
atamalardaki kriterler ile atanan kişilerin sorumluluklarının
belirsiz olduğuna ilişkin açıklaması
8.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, tarihin en yüksek eylül ayı
ihracatının gerçekleştiği ile ihracat yapan firmalara
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
9.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul ili Üsküdar
ilçesi Kirazlıtepe Mahallesinde kentsel dönüşüm nedeniyle katliam
yaşandığı için Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını bu konuda duyarlı olmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
10.-
Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde
şehit düşen Mehmetçike Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, Menzelet ve Kılavuzlu barajlarındaki
suyun Amik Ovasına ulaşmasından dolayı
Cumhurbaşkanına, Tarım ve Orman Bakanına teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
11.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, Hakkâri
ilinin Çukurca ilçesinde şehit düşen askere ve tüm şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine ve Kahramanmaraşın,
Elbistanın sorunlarına hâkim olduklarına ilişkin
açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, okullarda
bakım ve denetim yapılmadığı için can kaybı
yaşandığına ve tam zamanlı sağlık personeli
istihdamının okullarda acilen hayata geçirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
13.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, Gaziantep-Adana D-400
karayolunun Nurdağı Aslanlıbel ve Sakçagözü yokuşu
arasında sıkça yaşanan ölümlü kazalar nedeniyle bu yolun
ivedilikle yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Levent Göke Meclis
Başkan Vekilliği görevinde başarılar dilediğine ve
Hükûmeti seçimlerden önce verdiği sözleri tutmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Levent Gökün Meclis Başkan
Vekilliği görevinin hayırlı olmasını dilediğine,
sağlıkta şiddet yasasının bir an önce
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
16.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 4 lira 20 kuruş olarak
açıklanan pamuk fiyatının aşağı çekilmesinin
nedenini öğrenmek istediğine ve Hataylı pamuk üreticilerinin
mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
17.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Levent Göke Meclis
Başkan Vekilliği görevinde başarılar dilediğine,
İzmir ilindeki askerî casusluk davasıyla ilgili HSK
kararının gözden geçirilmesi, Ergenekon, Balyoz ve askerî casusluk davalarında
mağdur olanların haklarının iade edilmesi,
mağduriyetleri yaratan yetkililer ile siyasi sorumlular hakkında
soruşturma başlatılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
18.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde
şehit olan askere Allahtan rahmet dilediğine, AK PARTİ olarak
hedef ve ideallerinin dünya devletleri arasında hak ettiği yeri
alacak güçlü bir Türkiyeyi inşa etmek olduğuna ilişkin
açıklaması
19.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, Türkiyenin
ihracatında 5inci sırada yer alan Gaziantep iline uçak seferlerinin
yetersizliğine ve bilet fiyatlarının yüksek olduğuna
ilişkin açıklaması
20.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Levent Göke Meclis
Başkan Vekilliği görevinde başarılar dilediğine,
emeklilikte yaşa takılanlar ile sağlıkta şiddeti
önlemeye yönelik kanun teklifinin bir an önce görüşülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, Levent Gökün
Meclis Başkan Vekilliği görevinin hayırlı
olmasını dilediğine, müzakere edilen konularda toptan ret ya da
toptan kabul gibi bir siyasi strateji benimsemediklerine ve konuşma
sürelerinin yetersizliği nedeniyle görüşülen maddelerden
bağımsız olarak söylemek istedikleri mevzuları dile
getirmek mecburiyetiyle karşı karşıya
bırakıldıklarına ilişkin açıklaması
22.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Levent Gökün Meclis Başkan
Vekilliği görevinin hayırlı olmasını dilediğine,
Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde şehit olan 1 asker ile Batman ilinin
Gercüş ilçesinde şehit olan 8 askere Allahtan rahmet
dilediğine, 12 Eylül darbesinden sonra idam edilen Mustafa
Pehlivanoğlu başta olmak üzere Türk-İslam davasının
bütün şehitlerini rahmetle andığına ve Türkiyenin
kalkınması, gelişmesi için yetişmiş insan gücünün iyi
değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
23.-
Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Levent Göke Meclis Başkan
Vekilliği görevinde başarılar dilediğine, Cemal
Kaşıkçı olayının bir an önce
aydınlatılması gerektiğine, Diyarbakır il eş
başkanı başta olmak üzere birçok parti yöneticisinin,
Abdurrahman Gökün, Nurettin Turgayın gözaltına
alındıklarına, enflasyonla mücadele paketinin risklerine, Gazi
Üniversitesi Başhekimliğinin hayati öneme haiz ameliyatlar
dışındaki ameliyatların yapılmamasına ilişkin
yazısının açıklama gerektirdirdiğine ve 38inci ölüm
yıl dönümlerinde Mustafa Pehlivanoğlu ile Necdet Adalıyı
da andıklarına ilişkin açıklaması
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Levent Göke Atatürkün emaneti olan
frakı giymesi ile oturumu açış konuşmasından
dolayı Cumhuriyet Halk Partisi adına teşekkür ettiğine,
Hakkâri ilinin Çukurca ilçesindeki şehit ile Batman ilinin Gercüş
ilçesindeki 8 şehide Allahtan rahmet dilediğine, Cumhuriyet Halk
Partisine, onun şanlı şerefli geçmişine ve cumhuriyetin
kurucularına saygılı bir dil kullanılmadığı
takdirde aynı düzeyde cevap vereceklerine ilişkin
açıklaması
25.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Levent
Gökün Meclis Başkan Vekilliği görevinin hayırlı
olmasına, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde şehit olan Emre Güngöre
Allahtan rahmet dilediğine, Atatürk bu millete nasıl
Başkumandanlık yapıp, Cumhurbaşkanı olarak saygın
bir şekilde vazifelerini ifa ettiyse Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet
payidar olacaktır. cümlesinin sancaktarlığını bugün
Recep Tayyip Erdoğanın ifa etmekte olduğuna ve kullanılan
dile dikkat edilmesi gerektiği ile uzlaşı kültürünün ürünü
olacak İç Tüzük düzenlemesi münasebetiyle partilere teşekkürlerini
sunduğuna ilişkin açıklaması
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, cumhuriyetin kurucu değerleriyle,
kurucu kadrolarıyla bugünü çatıştırmanın kimseye yarar
sağlamayacağına, İsmet Paşa ile Atatürkün meydan
muharebelerinde gazi olmayı göze alarak ülkeyi
kurtardığına, 15 Temmuzun tüm siyasi partilerin ortak demokrasi
zaferi olarak görülmesi gerektiğine ve tek Başkomutanın Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olduğuna ilişkin açıklaması
27.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Recep
Tayyip Erdoğanın İnönünün şahsından
bağımsız olarak CHPnin tarihsel mirasına atıf
yaptığına, nasıl ki birinci İstiklal Mücadelesi
topyekûn bir milletin zaferiyse ikinci istiklal mücadelesi olan 15 Temmuzun da
partilerin ortak iradesi olduğuna ve o ortak iradeyi, anayasal anlamda
devleti ve milleti temsil yetkisini haiz bulunan Cumhurbaşkanı
olmakla beraber başkomutan sıfatını haiz bulunan Recep
Tayyip Erdoğanın statüsünün iyi öğrenilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, iktidarın
muhalefetin itirazlarını düşman cepheden yöneltilmiş
taşlar olarak görmesine müsaade etmeyeceklerine ilişkin
açıklaması
30.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Hakkâri ilinin Çukurca
ilçesinde şehit düşen Kırıkkaleli piyade sözleşmeli er
Emre Güngöre ve Batman ilinde şehit düşen Kırıkkaleli
Yahya Şene Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
31.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Ernesto Che Guevarayı 51inci
ölüm yıl dönümünde saygıyla andığına ilişkin
açıklaması
32.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Levent Göke Meclis
Başkan Vekilliği görevinde başarılar dilediğine,
Edirne ilinin Enez ilçesinde trolle balık
avcılığını önlemek için halkın Enez
Limanında toplanarak tepkisini ortaya koyduğuna ilişkin
açıklaması
33.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Levent Göke Meclis Başkan
Vekilliği görevinde başarılar dilediğine, şehitleri
rahmetle andığına, geleneksel ve tamamlayıcı tıp
merkezlerinin durumuna ilişkin açıklaması
34.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla ilindeki TÜVTÜRK Araç
Muayene İstasyonunda çalışan işçilerin sendikalı
oldukları için işten atıldıklarına, Başbakanken
"Sendikalaşmaktan ve örgütlenmekten korkmayın." diyen Binali
Yıldırıma gereğini yapması çağrısında
bulunduğuna ilişkin açıklaması
35.-
Bartın Milletvekili Aysu Bankaoğlunun, 21 Eylül 2018 tarihinde
Amasra Maden İşletmesinden çıkarılan 209 işçinin
eylemlerine devam ettiğine, söz konusu şirket ile Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığının sorunun çözüleceği yönünde
verdikleri sözü tutmaları çağrısında bulunduğuna
ilişkin açıklaması
36.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Kocaeli ilinin
Dilovası ilçesinde yaşanan çevre sorunlarına ilişkin
açıklaması
37.-
Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, 13 Eylül 2018 tarihinde
Kastamonu ilinde dolu ve sağanak yağış sonrası
oluşan afet nedeniyle mağdur olan yurttaşlara yapılan
yardımın yetersizliğine ilişkin açıklaması
38.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Hakkâri ili Çukurca
ilçesinde şehit olan kepçe operatörü hemşehrisi Ali Çam ile
Kırıkkaleli piyade sözleşmeli er Emre Güngöre Allahtan rahmet
dilediğine, aynı olayda işçi olarak çalışırken
yaralanan hemşehrileri Mehmet Çam, Ömer Tavut ve sözleşmeli er olarak
görev yapan Gaziantepli Mehmet Altuna acil şifalar dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
39.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde
şehit olan hemşehrisi Ali Çam ile Kırıkkaleli Emre Güngöre
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
40.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ilinde Millî
Eğitim Bakanlığı bünyesinde
çalıştırılmak üzere İŞKUR tarafından
yapılan alımlarda haksızlık yapıldığına
ve iptali için Afyonkarahisar Valiliğine seslendiğine ilişkin
açıklaması
41.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin 4 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağ ilinin
Çorlu-Sarılar mevkisinde 8 Temmuzda 25 vatandaşın
hayatını kaybettiği, 300e yakın vatandaşın da
yaralandığı tren kazasıyla ilgili bilirkişi raporunun
hâlâ çıkmadığına ve Ergene Nehrinin bu yıl
temizleneceğini umduğuna ilişkin açıklaması
43.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, mısır
üreticilerinin yaşadığı sorunlar ile çiftçilerin TMOnun
mısır müdahale alım fiyatını
açıklamasını, mısır alımı yapmasını
ve Tarım Bakanlığının sorunlarına çare
bulmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
44.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Afyonkarahisar Milletvekili Ali
Özkayanın 4 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
45.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Ankara
Milletvekili Murat Emirin 4 sıra sayılı Kanun Teklifinin
1inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 2011 yılında Çukurova
Havaalanıyla ilgili binlerce dönüm arazide gerçekleştirilen istimlâk
sonucunda yaşanan sorunlara ve Hükûmetin tarıma dönük acil bir destek
paketi açıklaması ile çiftçilerin borçlarını ötelemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Başkanlıkça, Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmazın
Dışişleri Komisyonu üyeliğinden istifasını
belirten yazının (4/6) 4/10/2018 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin yazısı
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Parlamentosu Anayasal İşler Komitesi tarafından 10 Ekim 2018
tarihinde Belçikanın başkenti Brükselde "Avrupanın
Geleceği Üzerine Müzakere" başlıklı Parlamentolar
Arası Komite Konferansına katılım sağlanmasına
ilişkin tezkeresi (3/42)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, bastırılarak dağıtılan 4
ve 5 sıra sayılı İçtüzük ve Türkiye Kalkınma
Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tekliflerinin kırk
sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
sırasıyla 1inci ve 2nci sıralarına alınmasına;
Genel Kurulun 9 ve 10 Ekim 2018 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde
denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 9 Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde 4 sıra
sayılı İçtüzük Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına;
10 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde 5 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına, tamamlanamaması
hâlinde 11 Ekim 2018 Perşembe günkü birleşiminde denetim
konularının görüşülmeyerek 5 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına; 5 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin 10 Ekim 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 11 Ekim 2018
Perşembe günü toplanmamasına; 5 sıra sayılı Kanun
Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.-SEÇİMLER
A)
Komisyonda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
4)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 4 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Batman Milletvekili Necdet İpekyüzün
HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 4
sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarırın şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanına ve AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren
sataşması nedeniyle konuşması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, Niğdede yapılması düşünülen hükümet
konağına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Süleyman Soylunun cevabı (7/23)
2.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, polis merkezlerine gönderilen aile içi şiddet
formlarının doldurulmasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/139)
3.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
Hatayda köy tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye
dönüştürülen yerleşim birimleri ve bu birimlere bütçe tahsis edilmesi
talebine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun cevabı (7/214)
4.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
Hatay Büyükşehir Belediyesinin müdahale ettiği Suriyenin Cinderes
kasabasındaki yangına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/246)
5.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, 2017 yılında Rusyaya ihraç edilen ürünlere ilişkin
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/255)
6.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin,
gönüllü güvenlik korucularına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/272)
7.-
Siirt Milletvekili Sıdık
Taşın, Siirt, Batman, Kurtalan yolunun iyileştirilmesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/402)
8.-
Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
Adanadaki metro inşaatının Bakanlığa devredilmesi
talebine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı
Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/1085)
9.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın,
Trabzon Havalimanından gerçekleştirilen iç hat uçuşlarına
ek sefer konulmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/1086)
10.-
İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığın temsil ve
ağırlama harcamalarına,
Bakanlıkça
alınan suyun markasına,
İlişkin
soruları ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhanın cevabı (7/1349), (7/1758)
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlığın işe alım
mülakatlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/1350)
12.-
Van Milletvekili Murat
Sarısaçın, Van Ferit Melen Havaalanına yapılan uçak
seferlerinin artırılması ve bilet fiyatlarının
düşürülmesi talebine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/1353)
13.-
Mardin Milletvekili Pero Dundarın,
Mardin Havalimanına yapılan seferlerin artırılmasına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/1354)
14.-
İzmir Milletvekili Tacettin
Bayırın, okullara akıllı tahta kurulmasını
içeren Fatih Projesinin aksaklıklarına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/1356)
15.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlıkta görevli özel kalem müdürlerine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhanın cevabı (7/1521)
16.-
İstanbul Milletvekili Gökan
Zeybekin, Göztepe-Ataşehir-Ümraniye metro hattı ile ilgili
şikayetlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/1756)
9 Ekim 2018
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 15.00
BAŞKAN :
Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER
: İshak GAZEL (Kütahya), İsmail OK (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Anayasa değişikliğinden sonra
gerçekleştirilen 27nci Dönemde sorunlu gördüğü alanlara, ülke
bütünlüğü için şehit olan askerlere Allahtan rahmet dilediğine,
Meclis Başkan Vekili olarak Meclisi yönetirken tarafsızlık
ilkesini gözeteceğine ancak Atatürk ilkelerinden, cumhuriyetin temel
niteliklerinden, demokrasiden, ülkenin bölünmez bütünlüğünden yana taraf
olacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bugün
Genel Kurulu ilk defa yönetmem sebebiyle bazı görüşlerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasa
değişikliğinden sonra gerçekleştirdiğimiz bu yeni
yasama dönemi ve yeni yasama yılında sorunlu gördüğüm alanlardan
bir tanesi Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile kanunlar
arasındaki gri alanlardır. Bir örnekle konuşmama
açıklık getirmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, demokrasinin ön
koşulu olan kuvvetler ayrılığı, yürütmeden
bağımsız bir yasama, yasamadan bağımsız bir
yürütme ve yasama ve yürütmeden bağımsız bir yargı
organını gerektirir. Temsilî liberal demokrasinin kuramcısı
John Locke ve Montesquieuden bu yana bu böyle kabul edilir, demokrasi bu
temeller üzerine kurulur, böyle yürütülür, istisnalarına demokrasi denmez.
Demokrasiyi kurmak, kuvvetler ayrılığı ilkesini
kurumsallaştırmaktan, demokrasiyi kurulu iktidarın
çoğunlukçu anlayışına karşı korumakta,
bağımsız ve tarafsız yargının yasamanın ve
yürütmenin faaliyetlerini denetlemesinden geçmektedir. Yasama faaliyetlerinin
denetim yetkisi bu amaçla özel olarak kurulmuş anayasa mahkemelerine
bırakılmıştır.
Değerli milletvekilleri, anayasa hukuku ve
anayasa yargısı anayasal metinlerle sınırlı
değildir. Bunların üzerinde sadece kurulu iktidarları değil,
kurucu iktidarları da bağlayan, ahde vefa, iyi niyet, hukuk devleti
ve hukuk güvenliğinin karşılanması, kanunların geriye
yürümezliği, devletler hukukunun iç hukuktan üstünlüğü gibi hukukun
evrensel ilkelerinin var olduğu kabul edilir. Demokratik rejimlerde
anayasa mahkemeleri Anayasaya uygunluk denetimlerini anayasal devletin temel
organ ve ilkelerini ortadan kaldırmaya yönelik olası eğilimlere
karşı korumak ve insan haklarını güvenceye almak
amacıyla yaparlar. Böyle bir denetim çoğunluk iktidarının
artan etkinliğine karşı zorunlu bir karşı güç olarak
kendisini gösterir. Çoğulcu demokratik toplumu nitelendiren ilkeler
anayasa mahkemelerinin tanıması ve koruması
altındadır. Bu bağlamda anayasa mahkemeleri, çoğunluk
iktidarına karşı demokrasiyi korumak, devletin organları
arasında dengeyi gözeterek hakemlik yapmak ve özgürlük rejimini koruyup
genişletmek işlevlerini yerine getirmek durumundadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kabul ettiği Anayasanın ve kanunların üzerinde herhangi
bir kural olmamalıdır. Kanunlarda kabul edilen yeni Anayasaya uyum
sağlayacak değişiklikler yapma konusunda Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çıkarılan yetki kanunu kapsamında eski Hükûmetin
çıkardığı KHKlerle yapılan düzenlemeler
çoğunlukla yeni Anayasaya uyum sağlamaktan öte, Anayasaya göre
kanunla düzenlenmiş konularda Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarılamayacağı için Cumhurbaşkanına
kararnamelerle düzenleme yapabileceği boş alanlar yaratmaya yönelik
olmuştur. Örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununda
yapılan değişikliklerle Millî Saraylar Türkiye Büyük Millet
Meclisine bağlı olmaktan çıkartılmış ve idari
yapısı kapatılmıştır. Ondan sonra
çıkartılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu
Millî Sarayların Cumhurbaşkanlığına
bağlanmasının yolu açılmıştır.
Sayın milletvekilleri, yetki kanunu Bakanlar
Kuruluna bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının
teşkilat kanunlarını düzenleme konusunda yetki vermektedir;
Bakanlar Kurulu bu yetkiye dayanarak KHKyle yasama organının yani
Meclisin teşkilat yasasını değiştiremez.
İşte, bu arada, Anayasa Mahkemesince yapılacak
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin denetimi önem arz
etmektedir çünkü Anayasa Mahkemesinin yapacağı
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin denetimi yasaların
denetiminden farklıdır. Yasaların esas denetiminde sadece
yasanın maddi bakımdan Anayasaya uygunluğu inceleme konusu
olurken, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin önce yetki
yönünden incelenerek Anayasanın 104/17nci maddesindeki
sınırlara uyup uymadığı denetlenmelidir. Bu
bakımdan, Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı
kararnameleri İle kanunlar arasındaki çatışmaları
önlemek açısından açılan iptal davalarını bir an önce
sonuçlandırmalı ve normlarını ortaya koymalıdır.
Değerli milletvekilleri, Millî Sarayların
Meclisten alınarak Cumhurbaşkanlığına
bağlanmasının çok başka, özel bir yönü de
bulunmaktadır. Bildiğiniz gibi, saltanat ve hilafetin
kaldırılmasına paralel olarak Osmanlıdan kalan saray ve
kasırlar millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetimine
bırakılmıştır. Bu, egemenlik
anlayışındaki dönüşüme paralel bir uygulamadır.
Padişahın iradesinin hâkim olduğu bir sistemden halkın
iradesinin esas olduğu yeni bir sisteme yani cumhuriyete geçerken
padişaha ait olan saraylar da halk iradesinin temsil edildiği Meclise
bırakılmıştır. Bu, çok değerli bir
dönüşümdür, anlamı çok büyüktür; bir devrim tasarrufudur. Şimdi
ise kültür mirasımızın bu varlıklarının
Cumhurbaşkanına bağlanması Meclisimizin düşünmesi ve
tekrar geri alması gereken en önemli hususların başında
gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyetimizin
kurucularının, kurucu kadrolarının iç siyaset
tartışmaları içine çekilmesini doğru bulmuyorum. Türkiye
Cumhuriyeti emperyalizme ve yedi düvele karşı kanla kazanılan
Kurtuluş Savaşı sonucu kurulmuş bir devlettir. Dünyada
eşi görülmemiş bu savaşın kahramanları Gazi Mustafa
Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve silah arkadaşlarıdır.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün, bu koltuklarda hep beraber oturabiliyorsak onlara borçluyuz. Bugün
yurdumuzun bağımsızlığını,
bayrağımızın özgürleşmesini onlara borçluyuz. Modern
Türkiye'nin kurucuları düşmana karşı hayatlarını
ortaya koyarken herhâlde Keşke Kurtuluş Savaşında
mağlup olsaydık, Yunan galip gelseydi. diyen bir zihniyetle
karşılaştırılmayacak kadar saygı ve vefayı
fazlasıyla hak etmişlerdir. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Kurucu önderlerimize ve
Kurtuluş Savaşı kahramanlarımıza azami saygı ve
vefayı göstermek başta devleti yönetenlerin görevidir. Bu vesileyle
Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve silah arkadaşlarını
saygı ve minnetle anıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bir önemli sorun da
yüksek mahkeme Yargıtay tarafından -Anayasa ihlali olarak
gördüğüm- Anayasanın 83/4üncü maddesinin uygulanmamasına
ilişkin kararlardır. Bildiğiniz gibi, tekrar seçilen
milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma Meclisin yeniden
dokunulmazlığının kaldırılmasına
bağlıdır. Mahkemelerin bu hükmün aksine Anayasayı ihlal
eden kararları karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisi de kendi
üyelerine yönelik Yargıtayın ve mahkemelerin bu ihlal kararları
karşısında kendi hukukunu dolayısıyla Parlamentonun
hukukunu korumak durumundadır.
Sayın milletvekilleri, bugün Çukurcada 1
şehidimiz var, geçtiğimiz hafta 8 şehidimizi de ayrıca
verdik. Ülke bütünlüğü açısından her yönüyle
hayatlarını ortaya koyan kahraman askerlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Meclisi yönetirken
Meclis Başkanı ve Meclis başkan vekilleri tarafsızlık
ilkesini gözetmek durumunda. Bunlara azami gayreti göstereceğime hepinizin
inanmasını isterim. Tarafsız ama bazı konularda
tarafız. Meclisi yönetirken değerli milletvekilleri, Atatürk
ilkelerinden, cumhuriyetin temel niteliklerinden yana tarafız. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Hukuk
devleti ve yargı bağımsızlığından yana
tarafız. Demokrasiden, insan haklarından yana tarafız.
Kadın-erkek eşitliğinden yana tarafız. Ülkemizin bölünmez
bütünlüğünden yana tarafız. Şiddetin ve terörün, PKK, FETÖ,
IŞİD, DHKP-C gibi terör örgütlerinin tam da
karşısındayız. (Alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri gündem dışı
konuşmalarda, bildiğiniz gibi, beşer dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, 2018
yılı Turizm Altın Elma Ödülünün Diyarbakıra verilmesi
hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Oya Eronata
aittir.
Buyurun Sayın Eronat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın,
Altın Elma ödülünün 2018 yılında Diyarbakır iline
verilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada bu yıl turizmin
Oscarı sayılan Altın Elma Ödülünün Diyarbakıra verilmesi
hasebiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, yeni görevinizde
de başarılar dilerim.
Sözlerime geçmeden önce, geçen perşembe günü
Batmanda teröristlerce alçakça şehit edilen askerlerimize Allahtan
rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.
Altın Elma Ödülünü sonuna kadar hak
ettiğine inandığım Diyarbakırın bugün size
güzelliklerini anlatacağım. Sayın Cumhurbaşkanımızın
ve hükûmetlerimizin yoğun çalışmalarıyla iki yıl
öncesine kadar sanki kaderiymiş gibi algılanan kötü
anılarından kurtulan Diyarbakır, ilimize uğramadan
komşu illere giden turistlerin âdeta yeniden keşfettiği bir
cazibe merkezi hâline dönüşmüştür. Dünyanın en büyük kale
şehri olan Çin Seddinden sonra, 5.700 metre uzunluğunda, 10-12 metre
yüksekliğindeki surlarıyla çok görkemli bir esere sahiptir.
Yukarıdan bakıldığında kalkan balığı
görüntüsü veren ve üzerinde ilginç motifler ve kabartmalar bulunan 82 burçtan
oluşan beş bin yıllık surlarımız, şehri
âdeta bir gerdanlık gibi sarmaktadır.
Yine, bir açık hava müzesi hâline
dönüştürdüğümüz ve içinde müzelerle seyir kafeleri bulunan
şehrin eski yerleşim birimi olan İçkale, turistlerin uğrak
mekânlarından biri hâline gelmiştir. 639 yılında İslam
ordularının şehri fethetmesiyle daha önce 4 dine hizmet
vermiş olan ve İslamiyetin 5inci Harem-i Şerifi sayılan
Ulu Cami, o tarihten itibaren Müslümanların hizmetine girmiştir.
Yine, restorasyonu tamamlanan Hazreti Süleyman
Camisi, Hazreti Süleymanla beraber metfun 27 sahabeye ev sahipliği
yapmaktadır.
Yine, şehrin bostanı sayılan ve
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine giren Hevsel Bahçeleri, beton
katliamından bu yıl kurtardığımız ve türkülere
konu olan Kırklardağı ve On Gözlü Köprümüz muhteşem
manzaralar sunmaktadır.
Yine, Eğil ilçemizde Kuran-ı Kerimde
adı geçen iki peygamber olan Hazreti Elyesa ve Hazreti Zülkifl
peygamberlerin kabirleri bulunmaktadır.
Eğil ilçemiz, ayrıca, Kral Kaya
Mezarları ve muhteşem baraj manzarasıyla da görülmesi gereken
bir ilçemizdir.
Yine, Çınar ilçemize 13 kilometre
uzaklıkta, 2014 yılında kazılarına
başladığımız Zerzevan Kalesi, yılın ilk
dokuz ayında 313 bin turist tarafından ziyaret edilmiş ve
yıl sonuna kadar turist sayısının 500 bine
ulaşması hedeflenmektedir.
Zerzevan Kalesinin çok önemli bir özelliği
daha vardır. Romalılar dönemine ait son Mithras
Tapınağının bu kale içerisinde olması, Zerzevan
Kalesini bütün dünyada çok önemli bir hâle getirmektedir.
20 Eylülde, Kültür ve Turizm Bakanımız
Sayın Mehmet Nuri Ersoy Beyin Diyarbakır ziyareti
sırasında, daha önce ayaklarından vurulan ve restorasyonu
tamamlanan Dört Ayaklı Minarenin açılışı
yapılmış ve Sayın Bakan, Diyarbakırın
güzelliklerini gördükten sonra daha önce 6 turizm merkezi olarak belirledikleri
bölgelere Diyarbakırı da 7nci merkez olarak ekleyerek hepimizi çok
mutlu etmiş ve bizlere büyük güç katmıştır.
Altın Elma Ödülünün alınmasında
büyük gayretler gösteren il valimiz Hasan Basri Güzeloğluna da buradan teşekkürlerimi
iletiyorum.
Diyarbakır edebiyatçılarıyla da çok
ünlü bir şehirdir. Ziya Gökalp, Memleket İsterim ve Yaş Otuz
Beş şiirlerinin ünlü şairi Cahit Sıtkı Tarancı,
Mona Rosa diyen Sezai Karakoç, Adiloş Bebe ve Hasretinden Prangalar
Eskittim diyen Ahmed Arif, yine sosyal sorunlara parmak basan Berdel adlı
eseriyle gönüllerimize taht kuran Esma Ocak Hanımefendi şehrimizin
çok kıymetli değerlerindendir.
Diyarbakır yemekleriyle de çok ünlüdür. Ben
buradan bütün milletvekili arkadaşlarımı ve bütün halkımızı,
ayvalı kavurma, meftune yemeği ve burmalı
kadayıfımızı tatmaya davet ediyorum ve sevdamız olan
ve artık Diyarı Huzur diye anılan Diyarbakıra herkesi
bekliyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Eronat.
Değerli milletvekilleri, gündem
dışı ikinci söz, Ceyhan Nehri ve Aksu Çayı kirliliği
hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Ali
Öztunça aittir.
Buyurun Sayın Öztunç. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun,
Ceyhan Nehri ve Aksu Çayı kirliliğine ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Oya Hanımdan biz de
burmalı kadayıfı sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu
talebimizi de iletelim.
Efendim, aslında Ceyhan
Nehri ve Aksu Çayıyla ilgili konuşmak için gelmiştim ama son
birkaç gündür Sayın Cumhurbaşkanının İsmet Paşa
sevgisi yeniden depreşince birkaç kelam etmek gerekiyor, onu söylemek
istedim. Biraz araştırdım baktım İsmet Paşa ne
yapmış diye, İsmet Paşa döneminde ne olmuş diye.
Mesela, İsmet Paşa döneminde domatese bir ay içerisinde yüzde 85 zam
gelmemiş; İsmet Paşa döneminde tavuğa yüzde 100 zam
gelmemiş bir ayda; benzine, elektriğe, doğal gaza zam üstüne zam
gelmemiş.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Açlıktan domates bulamıyorlardı.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) İsmet Paşa
döneminde FETÖyü İsmet Paşa büyütmemiş. Bank Asyanın
açılışını Fetullah Gülen ile İsmet Paşa
yapmamış. (CHP sıralarından alkışlar) FETÖye
İstediğin ne varsa vermedik mi? diye soran İsmet Paşa
değil.
İsmet Paşa yüzünden Türk
subaylarının, Türk askerlerinin başına çuval
geçirilmemiş. İsmet Paşa döneminde Süleyman Şah Türbesi
taşınmamış arkadaşlar.
İsmet Paşanın çocukları
askerlik yapmış, çürük raporu almamış, bedelli askerlik
yapmamış. İsmet Paşa damadını bakan
yapmamış. (CHP sıralarından alkışlar) İsmet
Paşanın çocuklarının evlerinde paralar, kasalar, sıfırlamalar
olmamış değerli arkadaşlar.
Öyle saray sevdası da yokmuş. Bakın,
Atatürk Orman Çiftliğinde bir saray, Marmariste bir saray, uçan saray
İsmet Paşa bunları yapmamış.
İsmet Paşa döneminde kadına
şiddet yüzde 1.400 artmamış, çocuğa istismar yüzde 700
artmamış.
İsmet Paşa, Kurtuluş
Savaşının gerçek bir kahramanıdır, Lozanın
gerçek bir kahramanıdır. İsmet Paşa gerçek bir
kahramandır, çakma bir kahraman değildir değerli
milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar) Arkasında
İstiklal Madalyası vardır, kahramanlık vardır
İsmet Paşanın.
İsmet Paşaya her
sıkıştığınızda çatmanız
yanlıştır. Elinize, yüzünüze, dizinize dursun. Daha ne
yapsın? Savaş meydanlarında cumhuriyeti kurmuşlar.
Yıllar geçmiş aradan Hakka yürümüşler hâlâ İsmet
Paşanın arkasından konuşuluyor. Hangi dinde var arkadaşlar
bu? Hangi dinde var Hakka yürümüş bir kahramanın arkasından
bunların konuşulması?
Gelelim Maraşa
Kahramanmaraş
yıllardır Adalet ve Kalkınma Partisine çok yüksek oy veriyor. O
kadar çok oy veriyor ki verdiği oyun
karşılığını da alamıyor. Hizmet yok. Ne de
olsa Ceketi göndersek oy veriyor. mantığı var.
Aksu Çayı ve Ceyhan Nehri var. Aksu Çayı
kızıl akıyor arkadaşlar, kızıl.
Kahramanmaraşlı hemşehrilerin hepsi de bunu bilirler.
Fabrikaların tüm kimyasal atıkları Aksu Çayına
gitmektedir.
Peki, bunun temizlenmesi gerekiyor mu? Evet.
Filtreleme yapılması gerekiyor mu? Evet. Ne yapıyor Hükûmet?
Toplantılar yapıyor, göstermelik toplantılar. Sonuç? Dostlar
bizi alışverişte görsün. Sonuç yok. Aksu Çayı hâlâ
kızıl akmaya devam ediyor.
Elbistan
Elbistan ilçemiz Ceyhan Nehrinin
doğduğu yerdir. Ceyhan Nehrine biz çocukluğumuzda çimmeye
giderdik arkadaşlar. Belki bilirsiniz çimmek ne demektir. Giderdik orada
çocukken yüzerdik. Şimdi bırakın insanın girmesini
canlı bitki yaşamıyor arkadaşlar. O hâle gelmiş
durumda. Emek yok; Elbistana, Ceyhan Nehrine bakım yok, temizlik yok.
Yine toplantılar yapılıyor ama hiçbir sonuç
alınamıyor. Ben, Adalet ve Kalkınma Partisini
Elbistanlılara, Maraşlılara şikâyet ediyorum.
Elbistan Şeker Fabrikasını da
özelleştirdiniz. Etmeyin, eylemeyin. dedik, dinlemediniz; fabrika
özelleştirildi, işçiler işinden atıldı, çiftçi
perişan oldu. Daha önce 100 ton pancar verirdi,
karşılığında bir miktar küspe alırdı, o
küspeyle hayvancılık yapardı, hayvanlarını beslerdi.
Şimdi ne yaptılar biliyor musunuz? Daha önce bedavaydı bu küspe,
küspenin tonu 20 lira. Böyle bir şey olur mu? Daha önce bedava verilen
küspenin tonunu şimdi 20 liraya satıyorlar. Kim? Özelleştirmeden
alan firma. Niye müdahale etmiyorsunuz? Nedir bu çiftçi
düşmanlığı? Yazık, günah değil mi?
Elbistana imar uygulaması getiriliyor, 1/1.000likler,
5 binlikler yapılıyor. 150 bin nüfuslu bir kent köy hâline
getiriliyor. İsteniyor ki Elbistan Kahramanmaraşın altında
kalsın, köy olarak kalsın. Ben Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz
adına Elbistanın il olması için bir kanun teklifi verdim. Seçim
zamanında, meydanlarda Elbistana gidip Evet, biz de Elbistanı il
yapacağız. diyen AK PARTİnin saygıdeğer
milletvekilleri, Genel Başkan Yardımcısı Sayın Mahir
Ünal, verdiğim kanun teklifine sizden destek bekliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Eğer destek vermezseniz bir
daha Elbistana gittiğinizde vatandaşlarımız sizleri
karşılayacaktır ama olumsuz karşılayacaklardır.
Elbistanın il olması için sadece AK PARTİden değil, Milliyetçi
Hareket Partisinden, Sayın Sefer Aycandan da -ki destek verdiğini
biliyorum- destek istiyoruz. Lütfen, gelin bu sorunları hep birlikte sona
erdirelim.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Öztunç.
Değerli milletvekilleri, gündem
dışı üçüncü söz, fındık fiyatları ve üretimi
hakkında söz isteyen Ordu Milletvekilimiz Sayın Cemal Enginyurta
aittir.
Buyurun Sayın Enginyurt. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun,
fındık fiyatları ve üretimine ilişkin gündem
dışı konuşması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; fındık fiyatlarıyla
ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum.
Birçoğunuzun bildiği, fındık
üreticisi olan bölgelerde olmamış olsanız dahi bilginiz
olduğundan emin olduğum fındık konusunda hakikaten büyük
sıkıntılar içerisindeyiz. 8 milyon üreticiyi doğrudan
ilgilendiren, bir dönem FİSKOBİRLİKte 250 bin üyesiyle
Türkiye'nin en büyük kooperatifini kuran ama maalesef son yıllarda âdeta
ihmal edilen ve bu ihmalden dolayı da başta Ordu ve Giresun olmak
üzere göçün en fazla yaşandığı bir bölgenin sorununu bir
kez daha Meclis gündeminde dile getirmek istiyorum.
İhracatta payı yüzde 1,5 yani 1,7 milyar
dolar olan bir ürün. Türkiye'de ithal edilmeyen ürünlerin başında
gelen bir ürün yani bize göre millî bir ürün ama maalesef özellikle bu yıl
yetim bırakılan bir ürün, kaderine terk edilen bir ürün.
Fındık sezonu başlarken iktidar
partisi milletvekili arkadaşlarımıza, ağabeylerimize rica
ettik, dedik ki: Bizi de yanınıza alın. Ordu, Giresun, Trabzon
CHP milletvekilleriyle de beraber olalım, bu fındık konusunda
birlikte Sayın Cumhurbaşkanımızı bilgilendirelim,
Maliye Bakanımızı bilgilendirelim, Tarım
Bakanımızı bilgilendirelim. Zira ortada net anlatılmayan
bir durum var, özellikle iktidar partisindeki vekil
arkadaşlarımız maalesef fındığa 12 lira gibi bir
rakamın yeterli olduğu kanaatinde ve bundan hareketle de bu konuyu gündeme
getirmemek için büyük bir gayret gösteriyorlar. Aslında kendileri de bunun
yeterli olmadığını bizim kadar biliyorlar. Zira AK
PARTİ Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız seçimlerden önce
TMO fındık alacak, alacak. diye bağırdı. Seçim
bitti, Twitterdan Biraz sonra TMO fiyat açıklayacak. dedi. Yetmedi, iki
gün sonra bir televizyon kanalında Az sonra fındık fiyatı
açıklanacak. dedi. Sayın Nurettin Canikli Giresunda bir
toplantıda TMO fındık alacak, hem de 15 liranın üzerinde
alacak. dedi. Büyük beklentiler içerisine girdik ama maalesef son olarak
Ulaştırma Bakanımız Sayın Cahit Turhan ve Şenel
Yediyıldız şöyle dediler: İyi ki TMO piyasaya
girmemiş. 12 lira, 13 lira yeter. Yetmez arkadaşlar. Ordu ve Giresun
yüksek eğilimli bölge, nüfusu yaşlı, 1 dönüm arazide en fazla 80
kilo fındık üretiliyor. Dolayısıyla maliyetler 11
liranın altında değil. Bunun derhâl çözümlenmesi gerekiyor.
Ben buradan Sayın
Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyor ve diyorum ki: Sayın
Cumhurbaşkanım, AK PARTİli fındıkla ilgili
milletvekilleri sizi doğru bilgilendirmiyor. Sayın
Cumhurbaşkanım, sen Myanmarda, Arakanda, Filistinde, Irakta,
Suriyede dünya Müslümanlarının derdiyle dertlenen bir
Cumhurbaşkanı olarak 8 milyon üreticiyi görmezlikten gelecek birisi
değilsin. Sana milletin adamı sıfatını
yakıştırdılar, milletin adamı milletin derdiyle
dertlenir, milletin derdiyle ilgilenir. Bizim derdimiz büyük, üreticinin derdi
büyük, sıkıntı hakikaten büyük. Bunu muhalefet adına
söylemiyoruz. Birileri diyor ki: Yahu, siz AK PARTİyle beraberdiniz de
niye muhalefet ediyorsunuz? Tamam da fındık fiyatlarını AK
PARTİye sormayacağız da bizim köyün camisinin imamına
mı soracağız, bizim mahallenin bakkalına mı
soracağız? (MHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla biz de size soruyoruz, siz de
ulaştırın derdimizi. Biz ulaşamıyoruz, anlatamıyoruz.
Bu fındık meselesinde gelin, üreticinin derdine çözüm getirelim
diyorum. Bu çözüm aynı zamanda 2019da da sizin hayrınıza olur,
aksi hâlde işiniz çok zor olur diyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Enginyurt.
Değerli milletvekillerimiz, gündem
dışı konuşmaları bitirdik.
Şimdi sayın milletvekillerimizden sisteme
giren milletvekillerimize söz vereceğim.
Bugün şöyle bir uygulama yapmak istiyorum:
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, gündem dışı
konuşmalardan sonra, daha önce varmış olduğumuz
mutabakatlar çerçevesinde 15 sayın milletvekiline söz veriyorduk. Tabii,
bu 15 milletvekiline söz verdiğimiz zaman milletvekili sayısı
550ydi. Eğer sizler de uygun görürseniz ben emsal de teşkil etmemek
kaydıyla bugün ilk defa da kürsüye çıktığım için bir
20 milletvekiliyle bunu değerlendirmek
(CHP sıralarından
alkışlar)
ve Başkanlık Divanında da konuyu
görüşerek hakkaniyetli bir sayıyı hep beraber saptamak üzere
arkadaşlarıma söz vermek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vermeye
başlıyoruz.
Sayın Hürriyet, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Kocaeli ilinin Dilovası ilçesinde yaşanan çevre kirliliğine
ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kocaelinin Dilovası ilçesinde bir türlü
çözülemeyen çevre kirliliği insanları öldürmeye devam ediyor. Her 100
kişiden 34ünün kanserden öldüğü Dilovasında evinde oksijen
maskesi ya da buhar makinesi olmayan ev neredeyse kalmadı.
Sanayi tesislerinin zehirlediği havanın
yanı sıra bir de Kömürcüler OSBden halkın üzerine kömür tozu
yağıyor ne yazık ki. Okula giden çocuklar, işlerine giden
anne babalar akşama kadar kömür solumak zorunda kalıyorlar. Pek çok
çocuk astım hastası. Bu konuda yerel yetkililerin gözleri kör,
kulakları sağır olunca Dilovasının gençleri de
Osmangazi Köprüsünün üzerine çıkarak Temiz hava için kömürcülere hayır.
pankartı açtı ve bunun için gözaltına alındılar. Ne
yapsın bu gençler? Kardeşleri astım hastalığıyla
boğuşurken birileri bir şeyler yapacak. Elleri kolları
bağlı bir şekilde beklesinler mi?
İnsanların hayatlarını
kurtarmak, o çocuklara daha güzel bir gelecek vermek için bir an önce
Dilovasına el atılmasını buradan haykırıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Arık
2.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
siyasi rant uğruna millî mücadele kahramanlarına dil uzatmanın
gaflet, delalet ve ihanet olduğuna ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Milletin gözünün içine bakarak, utanmadan
sıkılmadan Camilere kilit vuruldu, camiler ahır oldu. diyerek
yalan söylemek vicdansızlıktır. Gerçek şudur: İkinci
Dünya Savaşı sırasında kutsal emanetler zarar görmesin diye
daha güvenli görülen, Niğdedeki camilere taşındı ve
kapısında da şerefli Türk askeri bekledi. Siyaset uğruna bu
gerçeğin çarpıtılması bu ülkeye ve yüce dinimize
yapılan bir ihanettir. Yine, siyasi rant uğruna millî mücadele
kahramanlarına dil uzatmak gaflettir, dalalettir, ihanettir. 6ncı
Filonun önünde secde edenlerin, Gerekirse papaz elbisesi giyerim. diyenlerin
merhum İnönünün elindeki şanlı Türk Bayrağını
karartıp Amerikancı gösterme çabası beyhudedir. Merhum
İnönü Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır. diyerek
Amerikaya rest çeken büyük bir devlet adamıdır. Ruhu şad olsun.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kayışoğlu
3.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursa ilinde Hamitler çöplüğü ve arıtma
tesislerinden kaynaklanan koku sorununa ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tekrar başarılar diliyorum.
Nüfusu 3 milyona ulaşan Bursada 13 mahallede
oturan yaklaşık 300 bin kişi Bursanın koku sorunundan
muzdarip. Bursa kokuyor, bunun da iki sebebi var: Şehrin artık
merkezinde kalmış olan Hamitler çöplüğü ve arıtma
tesisleri. Öyle ki TOKİ dar gelirli vatandaşlarımız için
çöplüğün hemen yanında, Hamitler ve Yunuselinde 2 binin üzerinde
konut inşa etti. On altı yıllık AKP iktidarında koku
sorununa çözüm arayan Bursalılar canlarından o kadar bezmişler
ki artık imza kampanyaları düzenlemeye başladılar. AKPli
yerel iktidarlar Bursalıların sorunlarını çözmek yerine
kent rantı için şehri katletmeye devam ettiği sürece
Bursanın koku sorunu baş ağrıtmaya devam edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Ama
inanıyoruz ki 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Bursalılar çöp kokusuna
da arıtma kokusuna da rant kokusuna da son verecek seçimi
yapacaklardır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Karayel
4.- Kayseri Milletvekili İsmail Emrah
Karayelin, TBMM çatısı altında görev yapmış tüm
milletvekillerini saygıyla yâd ettiğine, "tek millet, tek
bayrak, tek vatan" ülküsünden taviz verilmeyeceğine, 27nci Dönem
İkinci Yasama Yılının hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle 1920den bugüne kadar Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında görev yapmış tüm
milletvekillerimizi saygıyla yâd ediyor, ahirete irtihal etmiş
olanları rahmetle anıyorum.
Ülke olarak yepyeni bir dönemin
başlangıcındayız. Artık millî iradenin önünde engel
oluşturan tüm vesayet mekanizmaları ortadan
kalkmıştır. Böylece milletimiz yetkiyi kime verdiğini ve
gerektiğinde kimden hesap soracağını hiçbir şüpheye
yer bırakmayacak şekilde bilmektedir. Allahın izniyle biz de bu
bilinçle çalışacak ve görevimizi en iyi şekilde yerine
getireceğiz.
Ülkemizin bir fizikî coğrafyası bir de
gönül coğrafyası olduğunu çok iyi biliyoruz ve bundan
dolayı, dostlarımız olduğu kadar
düşmanlarımız olduğunu da görüyoruz. Her dönemde
olduğu gibi bu dönemde de aziz milletimizin desteği, mazlumların
duası ve Allahın izniyle tüm zorluklara karşı mücadelemizi
sürdüreceğiz. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ülküsünden
asla taviz vermeyeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci Döneminin
İkinci Yasama Yılının, 2 defa gazilik unvanıyla
şereflenen yüce Meclisimize ve siz değerli milletvekillerimize
hayırlı olmasını diliyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gürer
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Levent Göke Meclis Başkan Vekilliği görevinde başarılar
dilediğine, geçici ve mevsimlik işçilerin sorunlarının
çözümlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Meclis Başkan Vekilliğinde
başarılı bir dönem olsun diliyorum.
Kamu kurumlarında İŞKUR
tarafından geçici olarak yerleştirilen, Toplum Yararına
Çalışma Programı kapsamında işçiler kadro ve süreli
işçilik haklarından mahrumdular. Güvenlik görevlisi ve temizlik
görevlisi olarak orman, belediye, kültür, millî eğitim, sağlık,
hastane, il özel idare, toplum yararı projesinde işe alınanlar,
4 aralık taşeron kanun hükmünde kararnamesinde de görmezden
gelinmiştir. İşçi statüsünde olmadıkları için de
İş Kanunundan ve sosyal yardım, toplu iş sözleşmesi,
kıdem tazminatı ve İşsizlik Fonundan
yararlanamamaktadırlar. Burada emek sömürüsü sonlandırılmalıdır,
çalışanlara kadro verilmelidir.
Geçici ve mevsimlik işçilerin sorunları
çözümlenmelidir. Süreklilik arz eden işe, dokuz aylık süreyle
işe alınıp sonra tekrar işten çıktı-girdi yapmak
hakkaniyete uymaz. Bu kişilerin mutlaka kadroya alınmaları
gereklidir.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 9 Ekim Dünya Posta Gününde başarılı
hizmetlerinden dolayı PTT teşkilatı
çalışanlarını tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 9 Ekim Dünya Posta Günü. Bilindiği gibi,
9 Ekim 1874te Türkiyenin de 22 kurucu ülkesinden biri olduğu Dünya Posta
Teşkilatı kurulmuş ve bu tarih, Dünya Posta Günü olarak ilan
edilmiştir.
Posta deyince aklımıza 178
yıllık köklü tarihiyle PTT Genel Müdürlüğü gelmektedir.
Günümüzde teknolojik gelişmeler elbette geleneksel
postacılığın değişmesini zorunlu kıldı.
Küreselleşmeyle birlikte posta sektörü de kendini yenilemek ve
gelişen dünyaya ayak uydurmak durumundaydı. AK PARTİ
iktidarında PTT Genel Müdürlüğü tarihî tecrübesini teknolojiyle
birleştirerek büyük bir gelişim, değişim ve dönüşüm
yaşamış, rekabetin en yoğun şekilde yaşandığı
kendi sektöründeki öncü yerini korumuş, ülkemiz ekonomisine büyük güç katar
hâle gelmiştir.
Bu vesileyle başarılı hizmetleri
dolayısıyla PTT teşkilatımızın tüm
çalışanlarını tebrik eder, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özdemir
7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
Levent Göke Meclis Başkan Vekilliği görevinde başarılar
dilediğine ve Cumhurbaşkanlığı Politika
Kurullarına yapılan atamalardaki kriterler ile atanan kişilerin
sorumluluklarının belirsiz olduğuna ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, ben de Meclis Başkan Vekilliği
görevinizde başarılar diliyorum.
Geçtiğimiz hafta sonu Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan yani şu anki Anayasamıza göre yürütmenin
başı, Türkiye Büyük Millet Meclisi yani yasama organının en
çok üyeye sahip siyasi partisi ve yürütme organı üyeleriyle birlikte bir
istişare toplantısı, bir kamp yaptı. İşte bu
görüntü, Anayasa değişikliği referandumu sürecinde 81 milyon
yurttaşımıza vadedildiği gibi güçlü kuvvetler
ayrılığı ilkesi ve demokrasinin olmazsa olmazı yasama
ve yürütmenin bağımsızlığının ne kadar da
sözde olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Ayrıca, tek adam parti devletinde kamuda göreve
getirmelerde liyakat yerine tek kişiye sadakat öne
çıkmıştır. İşte dün gece
Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarına yapılan atamaların
hangi kriterlere göre, hangi süreçler sonunda yapıldığı ve
atanan kişilerin hangi sorumlulukları olduğu belirsizdir.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tabii, sayın grup başkan vekillerimizin de
20 milletvekilimize söz verdikten sonra konuşma yapma hakları var,
onları da değerlendireceğiz.
Arkadaşlarımızın da dikkatine tekrar sunuyorum.
Sayın Şeker
8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
tarihin en yüksek eylül ayı ihracatının gerçekleştiği
ile ihracat yapan firmalara teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Eylül ayı ihracat rakamları
açıklandı. İhracat eylül ayında yüzde 22,6
artışla 14,5 milyar dolarla tarihinin en yüksek eylül ayı
ihracatını gerçekleştirmiş oldu. Yıllık ihracat
ise 165,1 milyar dolarla rekor düzeye ulaştı. Eylül ayında
ithalatımız ise yüzde 18,1 düşüşle 16,4 milyar dolar oldu.
Tükettiğinin 8-9 katını üreten
Kocaeliye baktığımızda, eylül ayında ihracat artışı
yüzde 37,42. Hangi kalemlerde ihracat yapılmış, bakıyoruz:
Çelikte yüzde 40,45; çimento, cam, seramikte yüzde 46,24; fındık
mamullerinde bu ay için yüzde 7.370 artış sağlamış; makine
ve aksamlarında yüzde 40, otomotivde yüzde 25 artışla
ihracatı gerçekleştirmiş ve ilk dokuz ayda -2017yle
kıyasladığımızda- yüzde 12lik bir artış
gerçekleşmiş.
Bu ihracatı yapan firmalarımıza ben
buradan teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tanal
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
İstanbul ili Üsküdar ilçesi Kirazlıtepe Mahallesinde kentsel
dönüşüm nedeniyle katliam yaşandığı için Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını bu konuda duyarlı olmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Buradan Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına sesleniyorum: İstanbul ilimiz Üsküdar ilçesi
Kirazlıtepe Mahallesinde kentsel dönüşüm nedeniyle bir katliam
yaşanıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanıyla bizzat görüştüm,
Kirazlıtepe Güzelleştirme Derneği Başkanının
telefonunu istedi, Kirazlıtepe Derneği Başkanını
Sayın Bakan arayacaktı ve geçen hafta sabah 04.30 gibi
Kirazlıtepedeki Esentepe Camisi yıkılırken hâlen bu saate
kadar Çevre ve Şehircilik Bakanı Kirazlıtepelileri arayacağını
söylüyor, hâlen aramadı. Sayın Bakan, Kirazlıtepeliler sizden
telefon bekliyor.
Kirazlıtepede 320 tane konut
yıkıldı, molozlar kaldırılmıyor ancak beklenen
daha 900 tane konut var. Bu molozların bir an önce
kaldırılması lazım, halkın sağlığı
tehdit altında, oradaki borular çatlak olduğu için pis
lağım suları çevreyi tehdit ediyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Yayman
10.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yaymanın,
Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde şehit düşen Mehmetçike Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, Menzelet ve
Kılavuzlu barajlarındaki suyun Amik Ovasına
ulaşmasından dolayı Cumhurbaşkanına, Tarım ve
Orman Bakanına teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Bugün Hakkari Çukurcada şehit düşen
Mehmetçikimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Vekâlet savaşının taşeronluğuna soyunan başta PKK
olmak üzere diğer terör örgütlerine milletimiz hak ettiği cevabı
verecektir.
Sayın Başkanım, bugün ben
Hatayın Menzelet ve Kılavuzlu barajlarından Amik Ovasına
akan suyla ilgili bir teşekkür için söz almış
bulunmaktayım. Ceyhan Nehrinin suyunun Reyhanlıya ve Kırıkhana
gelmesinden dolayı başta Hükûmetimize,
Cumhurbaşkanımıza, Tarım ve Orman Bakanımıza ve
emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Burada bir suni nehir yapıldı, Ceyhan
Nehri üzerinden Menzelet ve Kılavuzlu Barajından 105 kilometre
uzunluğunda,15 metre eninde, 5,5 metre derinliğinde ve 2 milyar
dolara mal olan bir proje gerçekleştirildi.
Teşekkür ederiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yayman.
Sayın Kılıç
11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde şehit düşen
askere ve tüm şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ve
Kahramanmaraşın, Elbistanın sorunlarına hâkim
olduklarına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şehidimize ve şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali
Öztunça ilimizin bilinen ve müzmin bir sorununu Meclis kürsüsüne
taşıdığı için teşekkür ederim. Bahsedilen Aksu
Çayı ve devamında Sır Barajı kirliliğine sebep olan 84
fabrika ve firmanın birçoğu eski şartlarda düzensiz
oluşmuş ve dağınık vaziyetteki tesislerdir. 78
adedinde arıtma sistemi olup eski teknolojiyle
yapıldığından arıtma ihtiyacını tam olarak
giderememekte ve dağınıklığından dolayı da
denetimde zaman zaman sorunlar yaşanmaktadır.
Sayın milletvekilimizin bahsettiği sorunun
çözümüyle ilgili olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımız, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız, Kahramanmaraş Büyükşehir
Belediyemiz ve sanayicilerimizle müştereken ıslah organize ve toplu
arıtma sistemi üzerinde çalışmaktayız. İlimizde
konuyla ilgili bir çalıştay ve birkaç toplantı düzenlenmiş
olup vaktimin darlığından dolayı detaylara giremiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Elbistan
arıtma tesisinin projesi tamamlanmış olup ihale
aşamasındadır.
Kahramanmaraşımızın bütününün
ve Elbistanımızın bütün konularına ve sorunlarına
hâkimiz ve takibindeyiz; yaptıklarımız var, yapıyor
olduklarımız var, yapacaklarımız var. Kahramanmaraş
eski Kahramanmaraş değil, Elbistan da eski Elbistan değil.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
milletvekilimizin kendisiyle de inşallah belgeler bazında bizzat
konuşacağım bu konuları.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kılıç.
Sayın İlgezdi
12.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, okullarda bakım ve denetim
yapılmadığı için can kaybı
yaşandığına ve tam zamanlı sağlık personeli
istihdamının okullarda acilen hayata geçirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Geçtiğimiz gün acı bir haber aldık,
üzerine bahçe kapısı devrilen ilkokul 1inci sınıf
öğrencisi yavrumuzu kaybettik. Bakımsız demir kapılar, okul
bahçeleri, önlem alınmayan asansör boşlukları, kilitli
yangın çıkışları, ne yazık ki
okullarımızda yapılmayan bakım ve denetimler can
alıyor. Yaşanan her ölümün ardından da Olay münferittir.
açıklaması yapılıyor, bu da bizim
vicdanlarımızı kanatıyor.
Öte taraftan çocuklarımızın
sağlıkları da ihmal ediliyor. Bakın, okullarda
sağlık personeli istihdamına yönelik tavsiye kararının
üzerinden dört yıl geçti. Bugün Türkiye genelinde birçok anaokulu ve
ilkokulda revir bulunmuyor, sağlık personeli de istihdam edilmiyor.
Fiziksel koşulları çok kötü okulların
standartlara uygun hâlde denetlenmesi gerekiyor, aileleri ve çocukları
suçlamaktan vazgeçilmesi gerekiyor, sorumluların
cezalandırılması gerekiyor. Bu da yetmez, bütün okullarda tam
zamanlı sağlık personeli istihdamı acilen hayata
geçirilmeli, eğer bunlar yapılmayacaksa derhâl istifa etmelidir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İlgezdi.
Sayın Kaplan
13.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, Gaziantep-Adana D-400 karayolunun Nurdağı
Aslanlıbel ve Sakçagözü yokuşu arasında sıkça yaşanan
ölümlü kazalar nedeniyle bu yolun ivedilikle yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gaziantep-Adana D-400 Karayolunun Nurdağı
Aslanlıbeli ve Sakçagözü yokuşu arasında yıllardır
yüzlerce ölümlü, ağır yaralanmalı kaza meydana gelmiştir.
Son üç yılda 90 maddi hasarlı kaza, 140 ölümlü ve yaralanmalı
kaza olarak toplam 230 kaza kaydı geçmiştir. Verdiğim
yazılı soru önergesine Sayın Bakan Cahit Turanın cevabı
ise 2019 yatırım programına teklif yapılmış olup
yaptırım programına alınması hâlinde yapım
ihalesi yapılabilecektir. olmuştur. Bu cevap ne yazık ki hiçbir
Gaziantepli vatandaşı tatmin etmemiştir. Yıllardır can
alan ve almaya devam eden bu yolun ivedilikle yapılması
gerekmektedir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yalım
14.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Levent Göke Meclis Başkan Vekilliği görevinde
başarılar dilediğine ve Hükûmeti seçimlerden önce verdiği
sözleri tutmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, görevinizde
başarılar diliyorum.
Biliyorsunuz, ekonomideki sıkıntılar
ve de dövizin yükselmesi sonucu vatandaşlarımızın alım
gücü iyice düştü. AKP Hükûmeti özellikle seçimlerden önce söz
vermişti, ben de Hükûmeti sözlerini tutmaya davet ediyorum. Eğitimde
öğretmenlerimizin, güvenlikte polislerimizin ve gümrük personelimizin,
sağlıkta hemşirelerimizin ve
hastabakıcılarımızın hak ettikleri 3600 ek
göstergesinin hiç zaman kaybetmeden çıkarılmasını
Hükûmetten talep ediyoruz; sözlerin yerine getirilmesini, acilen verilen
sözlerin yerine getirilmesini, tutulmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Şeker
15.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin,
Levent Gökün Meclis Başkan Vekilliği görevinin hayırlı
olmasını dilediğine, sağlıkta şiddet
yasasının bir an önce çıkarılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkanım, göreviniz hayırlı olsun.
Yeter artık! diyoruz, sağlıkta
şiddet yasasını hep birlikte çıkaralım. Bu ortak
sorunumuz toplumun sağlığının genel sorunu ve bütün
partiler bunda uzlaşmışken, daha önce bakanlar ve Başbakan
dahi bu konuda söz vermişken bu yasa hâlâ çıkarılmadı; bu,
Meclis adına bir utançtır. Çocuğa tecavüz yasası
çıkarılması için Meclise getirildi, toplumun
baskısıyla, protestolarla engellendi. Çocuğa tecavüzcüsüyle
evlensin diye yasa getirenler sağlıkta şiddet yasasını
bu Meclise getirmediler. Kanun teklifini Meclise sundum, bütün partilerle
birlikte, ortak uzlaşıyla bu yasayı çıkartmak gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta bugün, salı günü Doktor Fikret Hacıosman bu
saatlerde 18 yaşında bir çocuk tarafından, katil tarafından
silahla katledildi. 2017de silahla 2.187 kişi öldürüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bireysel
silahlanma çok sayıda canımızı aldı, artık bundan
sonra almasın diyoruz. 200 fişek istihkakını siz bine
çıkardınız. Sağlıkta şiddet yasasını
artık bir gün dahi gecikmeden bu Meclisten çıkaralım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
Sayın Topal
16.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, 4 lira
20 kuruş olarak açıklanan pamuk fiyatının
aşağı çekilmesinin nedenini öğrenmek istediğine ve
Hataylı pamuk üreticilerinin mağduriyetlerinin bir an önce
giderilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Beyaz altın olarak bilinen pamuk üretiminde
ülkemiz dünyada 5inci sırada gelmektedir ancak ne yazık ki pamuk
ithal eden ilk 5 ülkeden de biriyiz. Geçtiğimiz günlerde pamuk hasadı
başladı. Seçim bölgem Hatay ilimizde 4 lira 20 kuruş olarak
açıklanan pamuk fiyatları daha sonra 3 lira 90 kuruş olarak
açıklandı, altına düştü. Mazot, gübre, ilaç gibi tüm
girdilerin arttığı bir dönemde pamuk fiyatlarının
aşağıya çekilmesinin nedeni nedir? Birileri pamuk üretimi yapılmasını
istemiyor mu? Hükûmet bunu da dış güçlere mi bağlayacak?
Hataylı üreticilerimiz Hükûmetten bir an önce mağduriyetlerinin
giderilmesini istiyor, biz de bunu talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çakırözer
17.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, Levent Göke Meclis Başkan Vekilliği görevinde
başarılar dilediğine, İzmir ilindeki askerî casusluk
davasıyla ilgili HSK kararının gözden geçirilmesi, Ergenekon,
Balyoz ve askerî casusluk davalarında mağdur olanların haklarının
iade edilmesi, mağduriyetleri yaratan yetkililer ile siyasi sorumlular
hakkında soruşturma başlatılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Görevinizde başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, 357 askerin müebbet hapisle
yargılandığı İzmir askerî casusluk davasında
davaya bakan FETÖcü hâkim ve savcıların soruşturulmasına
ilişkin başvuruyu HSK reddetti. HSK açıklama olarak Kusur
izafesi yoktur, yapılan işlemler yasaya uygundur. dedi. Bu skandal
bir karardır, bu kararın gözden geçirilmesi gerekir.
Kumpas davaları olarak bilinen Ergenekon,
Balyoz, askerî casusluk davalarında yüzlerce, binlerce vatansever
haksız olarak tutuklandı, sağlıklarından oldu,
hayatını kaybetti, aileleri dağıldı. Kumpas
mağdurlarının haklarının iade edilmesini, devletin
onlardan resmen özür dilemesini talep ediyoruz. Uzun yıllar tutukluluktan
dolayı hak kayıplarından doğan tüm mağduriyetleri iade
edilmeli. Bu mağduriyetleri yaratan savcı, hâkim, emniyet yetkilileri
hakkında derhâl işlem başlatılmalı, bu
kumpasların yapıldığı dönemde siyasi sorumluluk
üstlenen sorumlular hakkında, siyasiler hakkında da soruşturma
başlatılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Özkan
18.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde şehit olan askere Allahtan rahmet
dilediğine, AK PARTİ olarak hedef ve ideallerinin dünya devletleri
arasında hak ettiği yeri alacak güçlü bir Türkiyeyi inşa etmek
olduğuna ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hakkârinin Çukurca ilçesinde hain teröristlerin
saldırısı sonucu şehit olan askerimize Allahtan rahmet,
ailesine sabır, yaralılara acil şifalar, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Bizim, büyük ve güçlü Türkiye tasavvurumuz var.
Sevdamız Türkiye'dir. Meşruiyetimizin ve gücümüzün
kaynağını hizmetçisi olduğumuz milletimizden alıyoruz.
AK PARTİ olarak üstlendiğimiz misyon, medeniyet tasavvurumuz ve 2023
Türkiye vizyonumuz doğrultusunda aziz milletimizin üzerimize
yüklediği büyük sorumluluğun gereğini yerine getirmek ve bu
emaneti gelecek nesillere de öğretmek için çalışıyoruz.
Hedefimiz ve idealimiz dünya devletleri arasında hak ettiği yeri
alacak güçlü bir Türkiye'yi inşa etmektir. Bu yolda en büyük güvencemiz,
milletimize olan inancımız ve milletimizin bize gösterdiği
teveccühtür.
Aziz milletimize layık olmak ümidiyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Taşdoğan
19.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, Türkiyenin ihracatında 5inci sırada yer
alan Gaziantep iline uçak seferlerinin yetersizliğine ve bilet
fiyatlarının yüksek olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep,
Türkiye'mizin ihracatında 5inci büyük şehri konumundadır. Kendi
üretimini ve kendi gelişimini sağlayarak ayakta duran nadir
illerimizdendir. Bundan dolayı Gaziantepe her gün yüzlerce ticaret
erbabı gelip misafir olmaktadır. Gastronomi ve tarihî, kültürel
zenginlik açısından dünyaca tanınan vilayetimiz aynı
zamanda yerli ve yabancı turistlerin en uğrak güzergâhı
durumundadır. Bunun doğal sonucu olarak gelen misafirler hava yolu
ulaşımını yoğun olarak tercih etmektedirler.
Dünyaya açılan yüzümüz Gazi şehrimize bu
hava trafiğini sağlayacak sayıda seferin düzenlenmediğini
görmekteyiz. Var olan uçak seferlerinin saatleri ise insanımız için
zamansız sayılacak çok erken veya çok geç saatlerdedir. Ayrıca
uçak biletleri ülkemizin birçok noktasındaki uçuşlara oranla çok
yüksek fiyatlara satılmaktadır. Özellikle Başkent Ankara ve
İstanbuldan uçuşlarda en yüksek fiyat Gaziantep seferlerindedir.
Gaziantep ticaret kentidir, doğrudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Fakat buraya ticarete gelenlerin
ağırlığını küçük ve orta ölçekli tacirler
oluşturuyor, holdingler değil.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Son olarak Sayın Kasap
20.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Levent Göke Meclis Başkan Vekilliği görevinde
başarılar dilediğine, emeklilikte yaşa takılanlar ile
sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik kanun teklifinin bir an önce
görüşülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkanım, yeni görevinizde başarılar dilerim.
Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili
görüşlerimizi sunmak istemiştim. Bu erken emeklilik değildir,
gasbedilen bir haktır. Millet, vekillerine milletin hakkını
korumak için vekâlet vermiştir. Biz bu vekaleti
aldığımıza göre milletin vekili olalım diye bir
beklentisi var bize oy verenlerin, bizi buraya gönderenlerin.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
verilen, diğer partiler tarafından da bu mealde verilen kanun
teklifleri için Komisyonun acil toplanmasını talep ediyoruz. Seçim
öncesi vaatte bulunulan kanun teklifini bu halkımız unutmayacaktır.
Emek en yüce değerdir. Emrolunduğunuz
gibi dosdoğru olunuz. Bu kavramların çok şey ifade etmesi
gerekiyor.
Ayrıca, sağlıkta şiddetle ilgili
olarak da bu kişilerin almış oldukları ceza süresi kadar
sağlık hizmetlerinden acil hâller dışında ücretli
olarak yararlanması şeklinde bir tasarının gelmesini talep
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bu şekilde sisteme
giren milletvekillerimizin değerlendirmelerini aldık, hepsine
ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Şimdi, sayın grup başkan
vekillerimizin söz talepleri var, onları
karşılayacağım.
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Yavuz Ağıralioğlu.
Sayın Başkan Vekilim, yerinizden.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Tüzük üzerinde Sayın Başkanım, tüzük üzerinde yirmi dakika
BAŞKAN Daha sonra ben başka zaman davet
ederim. Şimdi bu sözlerimizi
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Tüzük üzerinde yirmi dakika konuşma, öbürü yanlış bir bilgi,
düzelttik onu ama.
BAŞKAN Hangisini Sayın
Başkanım?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Düzelttik Başkanım, arkadaşlar yanlış bilgi verdiler.
Yani tüzük üzerinde yirmi dakikalık konuşma talebi var, öbürü yok.
BAŞKAN Bu, Sayın Grup Başkan
Vekilim, Meclisimizin bir geleneği olan şeyi gerçekleştiriyoruz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Özür dilerim.
BAŞKAN Sisteme giren milletvekillerimizden
sonra arzu eden grup başkan vekillerimize söz veriyoruz. Eğer sizin
de Sayın Genel Kurula bir hitap etme arzunuz varsa buyurun, söz süreniz
iki dakika ama rahat olun.
21.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun,
Levent Gökün Meclis Başkan Vekilliği görevinin hayırlı
olmasını dilediğine, müzakere edilen konularda toptan ret ya da
toptan kabul gibi bir siyasi strateji benimsemediklerine ve konuşma
sürelerinin yetersizliği nedeniyle görüşülen maddelerden
bağımsız olarak söylemek istedikleri mevzuları dile
getirmek mecburiyetiyle karşı karşıya
bırakıldıklarına ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Hayırlı olsun sizlere de.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclisimizin yasama faaliyetleri içerisinde her geçen gün
müzakere ettiğimiz, Meclisin sesini daha fazla duyurmaya
çalıştığımız faaliyetlerin içerisinde
Anayasamız diye bildiğimiz İç Tüzük çalışmalarıyla
ilgili hem Hükûmetimize yönelik tenkitleri mevzu edeceğiz hem de onun
üzerinden Meclisin sesi kısılırsa milletin iradesinin sesi de
kısılır. sitemlerimizi, Türkiyeye dair endişelerimizi de
buluşturacağız. Dolayısıyla biz şimdi toptan ret
ya da toptan kabul gibi bir siyasi stratejiyi üslup olarak benimsemediğimizi;
müzakere ettiğimiz, görüştüğümüz, memleketimizin hayrına
olduğuna inandığımız doğrular etrafında
partimizin politik dilini memleketin hayrına olan yerlerde kimden gelirse
gelsin destek mahiyetinde bir iradeyle birleştireceğimizi, kimden
gelirse gelsin aleyhine olanlara da karşı
çıkacağımızı hassasiyetle belirtiyoruz ancak gerek
konuşma süreleri gerek bizim Başkanlığımız
vasıtasıyla soru taleplerimizin yeteri kadar millet vicdanında
üzerimize yüklenen mesuliyeti taşıyıp onlara, Milletin Meclisinde
sizin sesiniz oluyoruz. gibi bir başarıyla
buluşturamıyoruz bir türlü. Sitemlerimizi ifade etmek için de
alakalı alakasız görüşmeler içerisinde Meclisin Tüzüğünü
konuşurken Hükûmetin genel stratejilerini konuşmak zorunda
kalıyoruz. Genel olarak hükûmetin siyasi stratejilerinin, elindeki
enstrümanları kullanma şeklinin bizim muhalefet olarak sesimizin
kısılması temayülünde kullanıldığını
görüyoruz. Bu da bizi Mecliste görüştüğümüz maddelerden
bağımsız, söylemek istediğimiz bazı mevzuları
söylemek mecburiyetiyle karşı karşıya bırakıyor.
Bundan sonraki süreçte de
Meclis İçtüzüğü görüşülürken de
benzer sitemlerimizi ilettik. Şimdi de aynı hassasiyetle,
zannediyorum biraz sonra İç Tüzükle ilgili konuşmalar talebinde de
aynı şeyi yapacağız yani Meclisin İçtüzüğünü
daha az ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
memleket, milletle ilgili endişelerimizi daha çok
konuşacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ağıralioğlu,
söz verebilirim.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Yok, teşekkür ederim. Kalanlarını kürsüden söyleyeceğim.
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkan Vekilimiz Sayın Erhan Ustada.
Buyurun Sayın Usta.
22.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Levent
Gökün Meclis Başkan Vekilliği görevinin hayırlı
olmasını dilediğine, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde şehit
olan 1 asker ile Batman ilinin Gercüş ilçesinde şehit olan 8 askere
Allahtan rahmet dilediğine, 12 Eylül darbesinden sonra idam edilen
Mustafa Pehlivanoğlu başta olmak üzere Türk-İslam
davasının bütün şehitlerini rahmetle andığına ve
Türkiyenin kalkınması, gelişmesi için yetişmiş insan
gücünün iyi değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Öncelikle, Meclis Başkan Vekilliği
görevinizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Anayasada belirtildiği
şekilde, tarafsız bir şekilde görevinizi
yapacağınıza olan inancım tamdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Hakkârinin Çukurca ilçesinde Kuzey Irakın Zap
bölgesinden güdümlü bir füzeyle yapılan saldırıda 1 askerimiz
şehit oldu; 3 asker, 4 kişi de yaralandı.
Yine, maalesef geçen hafta, 4 Ekim 2018 tarihinde
Batman Gercüşte askerî zırhlı aracın geçişi
sırasında PKKlı hain teröristlerce yola tuzaklanan el
yapımı bombanın patlatılması sonucunda 8 kahraman
askerimiz şehit olmuştur.
Ben bütün şehitlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyorum, ruhları şad olsun. Geride kalanlara ve büyük
milletimize sabırlar diliyorum. Milletimizin başı sağ
olsun.
Sayın Başkan, ayrıca 1980
yılının 7 Ekimini 8 Ekimine bağlayan gece Mustafa
Pehlivanoğlu, 12 Eylül darbesinden sonra idam edilen ilk ülkücü
şehidimizdir, suçsuz yere 22 yaşında katledilen gencecik bir
fidandır. Maalesef bir sizden, bir bizden anlayışıyla
Mustafa Pehlivanoğlu Hakka yürümüştür. Türk-İslam
davasının bütün şehitlerini de bu vesileyle rahmetle anmak
istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan -biz biliyoruz ki- ülkenin
kalkınması, insanımızın refahının
artırılması için her fırsatta kurumlarımızın
öneminden, kurumlarımızın itibarının
korunmasından bahsediyoruz. Aynı zamanda, tabii, ülkemizin
kalkınması, milletimizin refahının
artırılması, kurumlarımızla birlikte yetişmiş
insan gücümüzün iyi değerlendirilmesine bağlıdır.
Ekonominin, hatta ülkenin tamamına bakan yani ülkenin bütün, makro olarak
resminin tamamını gören; makro dengeleriyle, sektörel dengeleriyle,
bölgesel politikalarıyla tamamını gören bir kuruma ihtiyaç vardır
bugün Türkiyede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Usta, buyurun lütfen, devam
edin.
ERHAN USTA (Samsun) Bu kurum, kurumları
koordine edecektir, aynı zamanda Hükûmete müşavirlik yapacaktır.
Hedefler koyacak, projeksiyonlar yapacak, politikaları ve tedbirleri
belirleyerek Hükûmete yol gösterecek bir kurumdur. Geçmişte bu görevi
Devlet Planlama Teşkilatı yapıyordu. 2011 yılında,
hepimizin bildiği gibi, Devlet Planlama Teşkilatı
kapatıldı, yerine Kalkınma Bakanlığı kuruldu.
Kalkınma Bakanlığı, tabii, Devlet Planlama
Teşkilatının özünden ayrılmıştı. Bu son
düzenlemelerle yeni sisteme entegrasyon çerçevesinde -ki yapılan iş
doğrudur- Kalkınma Bakanlığı da
kapatılmış, görevleri dağıtılmış ama
ana, core görevler Strateji ve Bütçe Başkanlığına
verilmiştir. Ancak, az önce ifade ettiğim şekilde, resmin
tamamını gören, bütün makro dengeleri yapan, sektörel dengeleri
yapan, bölgesel politikaları belirleyen bir kurum olma hüviyetinden
şu an itibarıyla biraz uzakta görünmektedir. Buna Türkiye'nin
ihtiyacı var. Eğer biz bu ihtiyacı karşılayabilirsek
son günlerde tartıştığımız, mesela McKinsey
meselesinde görüldüğü gibi bir şeye de Türkiye'nin zaten
ihtiyacı olmayacaktır çünkü kendi insan gücümüzle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Usta, devam edin.
ERHAN USTA (Samsun) Elbette yabancı uzman
kullanılabilir, buna hiçbir diyeceğimiz yoktur, Devlet Planlama
Teşkilatının kuruluşunda da
kullanılmıştır veya bazı konularda yabancı
danışmanlık firmalarıyla çalışılmasında
hiçbir mahzur yoktur. Ancak bazı meseleleri, tabii, kendi
yetişmiş insan gücümüzü kullanarak yapmak son derece önemlidir.
Ben, bu çerçevede, bu son gelişmeler
çerçevesinde, planlama uzmanlarının bir kısmının,
uzman ve memur 115 tanesinin yasal dayanaktan da çok yoksun bir şekilde
Devlet Personel havuzuna aktarılması konusuna dikkati çekmek
istiyorum. Maalesef, bu arkadaşlar içerisinde çok iyi yetişmiş
uzmanlar veya görevlerini çok iyi bir şekilde yapan memurlar da
vardır. Bu konu önemlidir Sayın Başkan, bu konuda yetkililerin
bir miktar daha duyarlı olmasının
Kurumda bazı ideolojik
saplantılarla veya kişisel husumetlerle yapılan bu insan
tasfiyesinin yanlış olduğunu ve bu konuya vaziyet edilmesi
gerektiğini, bakılması gerektiğini mutlaka söylüyorum.
Hakikaten dünya çapında uzmanlar bugün, maalesef, Devlet Personel havuzuna
atılmıştır. Bu yanlış bir şeydir.
Türkiye'nin bu insanlara ihtiyacı var kalkınması için,
gelişmesi için. Bu konuya da dikkati çekmek istedim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Ayhan Bilgende.
Buyurun Sayın Bilgen.
23.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Levent Göke
Meclis Başkan Vekilliği görevinde başarılar
dilediğine, Cemal Kaşıkçı olayının bir an önce
aydınlatılması gerektiğine, Diyarbakır il eş
başkanı başta olmak üzere birçok parti yöneticisinin,
Abdurrahman Gökün, Nurettin Turgayın gözaltına
alındıklarına, enflasyonla mücadele paketinin risklerine, Gazi
Üniversitesi Başhekimliğinin hayati öneme haiz ameliyatlar
dışındaki ameliyatların yapılmamasına
ilişkin yazısının açıklama gerektirdirdiğine ve
38inci ölüm yıl dönümlerinde Mustafa Pehlivanoğlu ile Necdet
Adalıyı da andıklarına ilişkin açıklaması
AYHAN BİLGEN (Kars) Sayın Başkan,
ben de başarılar diliyorum. Açılışta
yaptığınız güzel konuşma için de teşekkür
ediyorum.
Tabii, öncelikle altını çizmek
istediğimiz konu, gazeteci Kaşıkçının Suudi Arabistan
Konsolosluğundaki durumudur. Bir ülkede, bir konsolosluk binasında
bir gazeteciye infaz gerçekleştirilmiş olma ihtimali bile tüyler
ürperticidir. Burada vaka elbette bir an önce aydınlansın ve
Kaşıkçının başına bir şey gelmemiş
olsun umudunu taşımakla birlikte, bu cesaretin nereden
alınıyor olabileceğinin de sorgulanması gerektiği
kanaatindeyiz.
Daha önce de Türkiyede, örneğin Medet Ünlü,
Ankarada, bürosunda -aynı zamanda bir fahri konsolos- infaz edildi ve
hâlâ failleri bulunamadı.
İster başka bir ülke tarafından
operasyon yapılmış olsun isterse konsolosluk binaları gibi
diplomatik, özel duruma sahip yerlerde böyle vakalar gerçekleşmiş
olsun, bunun kesinlikle kabul edilemez olduğunu ve kararlılıkla
üzerine gidilmesi gerektiğini ifade etme ihtiyacı hissediyoruz.
Tabii, özel olarak da Türkiye-Suudi Arabistan
ilişkilerinin galiba masaya yatırılması gerekiyor. Suudi
Arabistan Kralının ölümünde üç günlük yas ilan eden Türkiye, ne
yazık ki Suudi Arabistan bombalarıyla Yemende yüzlerce çocuğun
hayatını kaybetmiş olması karşısında sessiz
kalmayı tercih ediyor.
Sayın Başkan, bugün bize ulaşan
rakamlarla, Diyarbakır il Eş Başkanımız başta
olmak üzere 150nin üzerinde parti yöneticimiz, gazeteci Abdurrahman Gök -geçen
yıl Nevrozda hayatını kaybeden, basına da yansıyan
resmiyle üstü çıplak vaziyette bir gencin, Kemal Kurkutun resmini çeken
gazeteci- yine, ilahiyatçı, 66 yaşında, Dicle Üniversitesinden
yeni emekli olmuş Profesör Doktor Nurettin Turgay gözaltına
alınanların içerisinde.
Gözaltının bu kadar
sıradanlaşması bir ülke hukuku için utanç vericidir.
Avukatların ilk sorguda, emniyetteki sorguda paylaştıkları bilgilere
baktığımızda, ortada hiçbir delil yok, gözaltını
gerektirecek hiçbir şey yok, son derece olağan bir soruşturma
gibi görülüyor. Kod adınız var mı?, Örgütle bir
ilişkiniz var mı? gibi sorular
Bir suç isnadı bile yok ortada.
Eğer tutuklanırlarsa muhtemelen ancak aylar sonra iddianame
hazırlanacak. Bu, Türkiye hukuku açısından büyük bir
ayıptır, siyasete yönelik doğrudan bir baskıdır.
Yine, Sayın Başkan, biraz önce
açıklanan enflasyonla mücadele paketinin risklerine dair çok kısa bir
vurguda bulunma ihtiyacı duyuyorum. Şu anda girdi maliyetleriyle
ilgili tedbir almaktan çok ürün fiyatları üzerinden bir tartışma
yürütmek küçük esnaf ile tüketiciyi karşı karşıya getirmek
dışında hiçbir işlev görmeyecek. Bakın, gaza zam
yapılmayacağına dair bir müjde veriliyor, oysa son beş
ayın gaz fiyatlarına baktığınızda, beş ayda
yüzde 34 zam zaten yapılmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
AYHAN BİLGEN (Kars) Küçük esnaf haklı
olarak soruyor: Girdi maliyetleri düşmeden biz nasıl fiyat
artırmamayı başaracağız? diye. Burada, elbette
stokçuluğun, fırsatçılığın üzerine gidilmeli ama
gerçekçi biçimde ve işe yarar biçimde.
Sayın Başkan, son olarak da ifade etmek
isterim ki bugün, Gazi Üniversitesi Başhekiminin basına yansıyan
yazısı, ana bilim dalı başkanlıklarına
gönderdiği yazısı, acil ve hayati olan ameliyatların
dışındaki ameliyatların yapılmaması, bunun kamuyu
zarara uğratma suçu kapsamında ele alınabileceği
uyarısı son derece dikkat çekicidir, açıklama gerektiriyor.
Yine, bugün ölüm yıl dönümleri olan Mustafa
Pehlivanoğlu gibi, Necdet Adalıyı da analım ve bu ülkede
bir daha gençler idam edilmesin diyerek bitirmek istiyorum. İdamın bu
Parlamentoda kaldırılmış olması -kim tarafından
olursa olsun- önemli bir gelişmedir, takdire şayandır, bir daha
asla tartışılmamalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özelde.
Buyurun Sayın Özel.
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Levent Göke
Atatürkün emaneti olan frakı giymesi ile oturumu açış
konuşmasından dolayı Cumhuriyet Halk Partisi adına
teşekkür ettiğine, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesindeki şehit ile
Batman ilinin Gercüş ilçesindeki 8 şehide Allahtan rahmet
dilediğine, Cumhuriyet Halk Partisine, onun şanlı şerefli
geçmişine ve cumhuriyetin kurucularına saygılı bir dil
kullanılmadığı takdirde aynı düzeyde cevap vereceklerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, üzerinizde Atatürkün emaneti o güzel
frakı taşıyarak bu Mecliste oturumu
açtığınız için ve yaptığınız harikulade
açılış konuşması ve oradaki son derece önemli vurgular
için şahsınıza Cumhuriyet Halk Partisi adına teşekkür
ediyor ve sizinle gurur duyuyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bundan sonraki süreçte Anayasaya, İç Tüzüke
ve ömrünüzü verdiğiniz hukuk mücadelesine bağlı
kalacağınıza ve hakkaniyetten ayrılmayarak tüm Parlamentoya
İyi ki eşitlik var, iyi ki demokrasi var, iyi ki adil yönetim var.
dedirteceğinize inanıyor ve bu tarzınızın tüm Meclis
başkan vekillerimiz tarafından da benimsenmesini ümit ediyoruz.
Bugün Hakkâri Çukurcadaki şehidimizi
yüreğimiz yanarak anıyoruz. Ülkenin birlik beraberlik içinde
olması gereken böyle günlerde, geçen hafta 8 şehidin sorumlusunu,
sadece yaklaşmakta olan yerel seçimler gündeminde, bir siyasi partiyi bir
terör örgütüyle ilişkilendirmek için, siyasi bir ranta çevirmek isteyen,
tarafsızlık üzerine yemin etmiş ama partisinden taraf ve
cumhuriyete ve kurucu partiye düşmanca dili sürdüren
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı Cumhuriyet Halk
Partisi olarak kınıyoruz. Bundan sonraki süreçte, kendisinin
hakkı ve haddi olmayan bu tip yakıştırmalarını
şiddetle reddedeceğimizi, bir terör örgütü ile bir siyasi partiyi
ilişkilendirmeye kalkarsa kendisine IŞİD terör örgütüne Öfkeli
Sünni gençler diyen devrik başbakanını ya da 2016
yılında Nusranın Halepten çekilmesi için Putinin kendisini
memur kılmasını ya da yine bir terör örgütü ile bir siyasi parti
ilişkilendirmesi konuşulacaksa önce inkâr edip sonra kabul edip bugün
bambaşka bir eksende devam ettiği siyasetinde Osloyu, Haburu,
adalara, dağlara isim takıp diyalog kurmasını
hatırlatırız. Ve bundan sonraki süreçte Cumhuriyet Halk
Partisine, onun şanlı şerefli geçmişine, partinin ve
cumhuriyetin kurucularına saygılı bir dil
kullanmadığı takdirde aynı düzeyde hak ettiği
cevabı alacağından hiç şüphesi olmasın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, hiçbir demokraside,
gelişkin hiçbir demokraside kurucu kadrolar, kurucu liderler, millî
kahramanlar şeytanlaştırılmaz, hatta eleştirilmez bile,
hatalarıyla sevaplarıyla ama hayırla yâd edilirken bugün ülkeyi
yöneten son Cumhurbaşkanı ülkenin aslında ilk Cumhurbaşkanına
olan husumetini ülkenin ikinci Cumhurbaşkanına karşı
kurduğu şeytanlaştırıcı dille sürdürmektedir.
İlk Amerika seyahatine giderken Hasan Cemale ATA uçağında
verdiği mülakatta Türkiye'nin en büyük sorunu, CHPnin anti
Amerikancı tutumudur. diyen Recep Tayyip Erdoğan, bugün Cumhuriyet
Halk Partisini Amerikancılıkla suçlayacak kadar ileriye
gidebilmiştir. Şunu söyleyelim: İşgal ordularının
gemilerine bakan mavi gözlü dev Geldikleri gibi giderler. diyorsa o
adamın kurduğu partiden Amerikancı çıkmaz, bunu böyle
bilsin. (CHP sıralarından alkışlar) Johnson mektubuna
karşı 1964te Time dergisine verdiği meşhur mülakatta Yeni
şartlarda yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır.
diyen İsmet Paşanın partisinden Amerikancı olmaz, böyle
bilsin. (CHP sıralarından alkışlar) Manda ve himaye kabul
edilemez. diyen Sivas Kongresini birinci kongre belleyen Cumhuriyet Halk
Partisinden, Amerikan ambargosuna karşı haşhaş ekimini
serbest bırakan Bülent Ecevitin Cumhuriyet Halk Partisinden, sizler, Amerikan
askerleri postallarıyla buradan geçip Irakı işgal etsin. deyip
1 milyon canın hesabını vermeniz gerekirken bu tezkereye Deniz
Baykalın önderliğinde direnen Cumhuriyet Halk Partisinden
Amerikancı çıkmaz beyler, herkes bunu böyle bilsin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Değerli milletvekilleri, söz sırası
AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunda.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
25.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Levent Gökün Meclis Başkan Vekilliği
görevinin hayırlı olmasına, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde
şehit olan Emre Güngöre Allahtan rahmet dilediğine, Atatürk bu
millete nasıl Başkumandanlık yapıp, Cumhurbaşkanı
olarak saygın bir şekilde vazifelerini ifa ettiyse Türkiye
Cumhuriyeti devleti ilelebet payidar olacaktır. cümlesinin
sancaktarlığını bugün Recep Tayyip Erdoğanın ifa
etmekte olduğuna ve kullanılan dile dikkat edilmesi gerektiği
ile uzlaşı kültürünün ürünü olacak İç Tüzük düzenlemesi
münasebetiyle partilere teşekkürlerini sunduğuna ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, öncelikli olarak Hakkâri Çukurcada
hayatını kaybeden, şehit olan askerimiz Emre Güngöre ve onun
şahsında, din ve devlet, vatan ve millet müdafaası için
şehit düşen bütün aziz şehitlerimize Allahtan rahmet ve
mağfiret diliyorum. Aynı şekilde, bu değerler uğruna
gazi olan bütün gazilerimize de sıhhat, selamet, afiyet niyaz ediyorum.
Zatıalinizin de bugün ilk kez birleşimi
açması münasebetiyle görevinizin hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Evet, tabii, bugün gündemimiz İç Tüzük ama
değerli arkadaşlarımızın açıklamaları
farklı cihette olunca onlara da birkaç cümleyle temas etmek zarureti
hasıl oluyor.
Şunu ifade etmek isterim ki biraz evvel
konuşulan üsluba ve dile bakılınca aslında bir aynaya
bakmak gerektiğinin hakikaten hatırlatılması gerekiyor.
Yani düşmanca, talihsiz bir açıklama, şeytanlaştırıcı
bir dil gibi tabirler şu anda mevcut bulunan Sayın
Cumhurbaşkanımıza, devletin ve milletin temsilcisine
kullanılan bir üslup ve dil olarak biraz evvel ifade edildi. Şimdi,
her şeyi bağlamında değerlendirmek gerekir ki
Evet,
Cumhuriyetimizin kurucusu, birinci istiklal mücadelesinin
Başkumandanı Mustafa Kemal Atatürktür ve bütün burada
bulunanların dedeleri, Mustafa Kemal Paşanın önderliğinde
Ya istiklal ya ölüm! diyerek emperyalistlere gerekli dersi vermiş,
Türkiye Cumhuriyeti devletini elhamdülillah- payidar kılmışlardır.
Dikkat ediniz ki hakikaten, nasıl bir istiklal yolu olarak birinci
istiklal mücadelesinde İnebolu-Kastamonu-Ilgaz-Çankırı-Ankara
hattı bağımsızlık mücadelemizin istiklal yolu olarak
tarihe geçmişse tarihin çok önemli bir tevafukudur ki ve İnönünün
ifadesiyle Yeni bir dünya kurulur, Türkiye Cumhuriyeti de orada yerini
alır. cümlelerinin belki o günlerde ete kemiğe bürünemediği,
hayata geçemediği ancak 15 Temmuz uluslararası darbe ve işgal
girişimine Dünya beşten büyüktür. diyerek haykırmak suretiyle
ve Ölümüne! Haydi meydanlara! demek suretiyle, bütün bir millete
Cumhurbaşkanı ve Başkumandanlık yapmak suretiyle Amerikan
emperyalistlerinin ve siyonistlerinin içerideki ve dışarıdaki
bütün iş birlikçilerinin tarumar edildiği ikinci bir istiklal
mücadelesine kumandanlık yaptığını da lütfen
hatırlayalım arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Evet, Sayın Cumhurbaşkanımız ile
cumhuriyetin kurucularını çatıştırmak kimsenin lehine
bir sonuç doğurmaz. Geçmiş de bizim, gelecek de bizim. Dün Atatürk bu
millete başkumandanlık yaptı, devletimizin
Cumhurbaşkanı olarak saygın bir şekilde vazifelerini ifa
etti ve şu anda, elhamdülillah, Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet
payidar olacaktır kaziyesinin, cümlesinin bugün
sancaktarlığını Sayın Cumhurbaşkanımız
ifa etmekte ve yaklaşık 200 ülkenin, 196 ülkenin devlet ve hükûmet
temsilcilerinin huzurunda, bütün milletimiz adına, hepimizi temsilen
Dünya beşten büyüktür. diye haykırmaktadır.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar, her şeyi yerli yerine
oturtturalım; bu konuda usul, üslup ve retoriğimize, dilimize hep
beraber dikkat edelim.
Ben bugün gündeme gelecek olan Meclis
İçtüzüğümüzün çok önemli olduğu kanaatini taşıyorum.
Geçen hafta Anayasa Komisyonunda görüşmüş olduğumuz bu İç
Tüzükün bütün partilerimizin ortak mutabakatıyla gelmesinin çok önemli
bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Bidayeti parlak
olanın nihayeti de parlak olur. diye güzel bir cümle var, bir söz var,
gelin, biz başlangıcını güzel kılalım,
gelişmesi de, sonucu da hep beraber güzel olsun diyorum. Ben bu vesileyle
bütün grup başkan vekillerimize, bütün partilere bu uzlaşı
kültürünün ürünü olacak bu güzel İç Tüzük düzenlemesi münasebetiyle de
teşekkürlerimi sunuyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, bir söz talebiniz
var.
Buyurun.
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, cumhuriyetin
kurucu değerleriyle, kurucu kadrolarıyla bugünü
çatıştırmanın kimseye yarar sağlamayacağına,
İsmet Paşa ile Atatürkün meydan muharebelerinde gazi olmayı göze
alarak ülkeyi kurtardığına, 15 Temmuzun tüm siyasi partilerin
ortak demokrasi zaferi olarak görülmesi gerektiğine ve tek
Başkomutanın Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tartışmayı
uzatmayacağım Sayın Başkan. Cumhuriyetin kurucu
değerleriyle, kurucu kadrolarıyla bugünü çatıştırmak
kimseye yaramaz. diyor, elbette
Evet, bunu Sayın
Cumhurbaşkanınıza, Sayın Genel Başkanınıza
hatırlatmanız son derece faydalı olur.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ayıp ya,
ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir de şunu söyleyelim:
İkinci bir Kurtuluş Savaşı retoriği tabii sizin
tarafınızdan dile getirilebilir ama Atatürkle bir
karşılaştırmaya, İsmet Paşayla bir karşılaştırmaya
yelteneceksiniz, İsmet Paşa ordulara Siz meydan muhaberesinin
yapılacağı İnönü Meydan Muharebesine, siz Dumlupınara
çıkın. deyip sonra Kule boşaldıysa ben ineceğim.
dememiştir. İsmet Paşa ve Atatürk o meydan muharebesine kendi
canını koymak pahasına gitmiş, orada
çarpışmış, gazi olmayı göze almış ve bu
milletin yanında yer almış, bu ülkeyi
kurtarmıştır. 15 Temmuzdan ikinci bir İstiklal
Savaşı çıkarmak ve bunu kendi partinize mal etmek yerine 15
Temmuzu bu ülkenin tüm siyasi partilerinin ortak darbe karşıtı bir
demokrasi zaferi olarak görünüz, buradan ne başkomutan ne meydan
muharebesi size çıkmaz. Bir tane Başkomutan var, o da Gazi Mustafa
Kemal Atatürktür. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sistemle ilgili ben de
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Recep Tayyip Erdoğanın İnönünün
şahsından bağımsız olarak CHPnin tarihsel
mirasına atıf yaptığına, nasıl ki birinci
İstiklal Mücadelesi topyekûn bir milletin zaferiyse ikinci istiklal
mücadelesi olan 15 Temmuzun da partilerin ortak iradesi olduğuna ve o
ortak iradeyi, anayasal anlamda devleti ve milleti temsil yetkisini haiz
bulunan Cumhurbaşkanı olmakla beraber başkomutan
sıfatını haiz bulunan Recep Tayyip Erdoğanın
statüsünün iyi öğrenilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi, şunu ifade etmek isterim: Sayın
Cumhurbaşkanımızın İnönüyle ilgili söylemiş
olduğu söz, bağlamından kopartılmamalı. Siyak ve sibâk
deriz, öncesi ve sonrası kelimelerin, cümlelerin okumalarında çok
farklı manalar çıkabilir. Hani Namaza yaklaşmayın.
ayetinde olduğu gibi. Dolayısıyla ben burada maddi
gerçekliğin bir kere olduğu gibi ortaya konulmasını arzu
ederim. O da nedir? Sayın Cumhurbaşkanımız, bu
danışmanlıkla ilgili ağır, eleştiri
kapsamını aşan, hakikaten gerçeklikten kopuk, birtakım
hayal dünyasında gölge boksuna dönüşen, gerçeklikle uzaktan
yakından ilgisi olmayan, Düyun-ı Umumiye gibi, IMF gibi
yakıştırmalar, yanlış yönlendirmeler ve
aktarımlar sadedinde burada İnönünün şahsından
bağımsız olarak CHPnin tarihsel mirasına bir atıf
yapmak suretiyle Marshall yardımları münasebetiyle oradaki
ilişkiler manzumesine bir gönderme yapmıştır. Bunun
dışında da herhangi başka bir durum söz konusu
değildir.
Şunu da ifade etmek isteriz ki evet, hakikaten
Birinci İstiklal Mücadelesi dememiz gerekiyor. Zira 15 Temmuz açık
bir uluslararası darbe ancak aynı zamanda bir işgal
girişimiydi, işgal girişimi. Evet, iki karargâhı
vardı; bir tanesi Yeşilköy, bir tanesi Ilgaz. Bu Yeşilköyde Sayın
Cumhurbaşkanımız, Ilgazda da Sayın
Başbakanımız 15 Temmuz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Lütfen açabilir misiniz bir dakika.
BAŞKAN Tabii.
Toparlayalım Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum, toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Devam ettiği zaman cevap vermek
durumundayız, biz bitirelim diyoruz ama tekrar tekrar açılırsa
sonuna kadar cevap veririz. Konuşacak çok şeyimiz var.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla şunu ifade etmek istiyorum: 15
Temmuzda da iki karargâh vardı. Bir tanesi
Cumhurbaşkanımızın bulunduğu Yeşilköy, orada
Sayın Cumhurbaşkanımızın tutum ve
davranışlarıyla başkalarının tutum ve
davranışlarını mukayese edebilirsiniz, bir. İkinci
olarak da Ilgazda, Sayın Başbakanımız, dönemin başbakanı
Binali Yıldırım Bey oradan milletin üzerine bombalar
yağdıran Mürted Havalimanının yerle yeksan edilmesini yine
Mehmetçikimize talimatlandırarak bu darbe ve işgal girişiminin
aynen birinci istiklal mücadelesindeki o ruh ve manaya uygun bir şekilde
sonuçlandırılmasını ortaya koymuştur.
Dolayısıyla bütün bir milletimiz gazidir. Nasıl ki birinci
istiklal mücadelesi, Gazi Meclisimiz olarak birinci istiklal mücadelesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Son olarak, evet.
BAŞKAN Lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Açın,
açın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Birinci istiklal mücadelesi nasıl ki hep beraber,
topyekûn bir milletin zaferiyse tabii ki ikinci istiklal mücadelemiz ve
zaferimiz olan 15 Temmuzda burada bütün partilerimizin bombalar altında
Ölümüne buradayız, demokrasiye sahip çıkacağız, hep
beraber ilelebet cumhuriyetimizi, millî egemenliğimizi payidar
kılacağız. diyen bütün partilerimizin o ortak iradesine lütfen
bugün de sahip çıkın; o ortak iradeyi temsil eden, anayasal anlamda
devleti ve milleti temsil yetkisini haiz bulunan, Cumhurbaşkanı
olmakla beraber başkomutan sıfatını haiz bulunan
Cumhurbaşkanımızın da statüsünü lütfen iyi belleyin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
dakika lütfen.
BAŞKAN Bir saniye Özgür Bey.
Ağıralioğlu Bey, siz de sisteme girmişsiniz, size de söz
vereceğim.
Özgür Bey, buyurun.
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
uzatmayacağım.
Sayın Akbaşoğluna bir tek şey
hatırlatalım. Bir grup başkan vekili bir dakika konuşuyor,
öbürü yedi dakika cevap veriyorsa bundan çıkarılacak çok mana
vardır. Bakın, ben tezimi ortaya koyayım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Şöyle: Siz daha önce beş dakikayı
aşan bir konuşma yaptınız.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) -
Lütfen ama lütfen, kayıkçı kavgasına döndü ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz sözü bağlamından
kopartmaktan bahsettiniz ya, önü arkası. Bakın, sözün
bağlamından kopması hitabetin kusurundandır da
fotoğrafın fotoshoplanıp bağlamından kopması ve
bu utanmazlığa kimin sığınmasını nasıl
ifade edeceksiniz? İnönünün elinde bir Amerikan, bir Türk
Bayrağı var. Oysa ülkenin son Cumhurbaşkanı bu
bayrağı gösterirken Türk Bayrağını, şanlı
Türk Bayrağını siyahla fotoshoplamışlar, eline
vermişler. Bunu kim eline verdiyse ve bunu kim elinde tutuyorsa, buna kim
tevessül ediyorsa millet bunun hesabını sorar, bunu göreceksiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir fotoshoplama yok. (CHP sıralarından Ne
var o zaman? sesleri)
BAŞKAN Sayın Yavuz
Ağıralioğlu
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa)
Kayıkçı kavgasına döndü.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Sayın Yavuz Ağıralioğlunun bir söz talebi var.
Buyurun Sayın Başkanım.
29.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, iktidarın muhalefetin itirazlarını
düşman cepheden yöneltilmiş taşlar olarak görmesine müsaade
etmeyeceklerine ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Efendim, mevzuyu bağlamamız lazım, uzuyor çünkü
karşılıklı atışmalarla.
Gümüşhanenin Tarhanas köyü var, köy bir ara ikiye
bölünmüş, köyün yarısının okuduğu ezana bir diğer
yarısı Aziz Allah diyemez hâle gelmiş. Şimdi, CHPnin
okuduğu ezana Aziz Allah dememeye kararlı bir siyasi üslup var.
Mevzuyu uzattıkça mevzu tarihî kişilikler üzerinden bilek
güreşine dönecek. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
CHPnin okuduğu ezana değil, bizim
okuduğumuz ezana
Biz cümle kuracağız çünkü,
anlaşıldı.
İstirhamımız şudur: Bizim kendi
mesuliyetlerimize, yani, bu coğrafyada ağırlaşan
şartlar içerisinde, bizi bu topraklarda var eden tarihî kişilikler
üzerinden bugün siyasi bilek güreşi yapma hevesinden kurtulup biraz daha
mesuliyetli, ciddiyetli işler yapmamız lazım. Biz şimdi
tarihin bize fırsat olarak sunduğu bu topraklarda hür ve müstakil irademizle
yaşama nimetini, onlar üzerinden kavgayı devam ettirerek, huzura,
felaha, refaha kavuşturamayız, dönüştüremeyiz.
İstirhamımız şudur: Biz bu mevzuda CHP tarafından
gelen cümlelerin Hükûmet tarafında alınganlık sebebi
olduğunu biliyoruz. Biz de aslında aynı hassasiyetler
çerçevesinde CHPnin siyasal bir propaganda muhatabı olarak, yani siyasi
olarak bizim hassasiyetlerimiz ve ait olduğumuz değerler dünyası
açısından farklılaştırarak muhalefetin bir unsuru,
bizim de beslenme hafızamız hâline gelmesini ilk elde şahit
olduğumuz zamanlardan bugüne kadar gördük. Bugün de aynı şey
oluyor. O yüzden biz galiba AK PARTİ Grubuna, AK PARTİnin hassasiyet
taşıdığı değerlere, onların kendilerine ait
olduğunu hissettikleri, iddia ettikleri manzumeye tenkit cümlelerini biz
kuracağız. Dolayısıyla, biz galiba iğneyi
çuvaldızla beraber kendimize batıracağız. Ben galiba
İYİ PARTİ Grubu olarak birazcık da bu eksikliği
kapatacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Başkanım bitiriyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Bu memlekette iktidar olmanın imkânını, Milliyetçi Hareket
Partisinin kendilerine sunmuş olduğu krediyi sınırsız
zannederek Her istediğimi yapar, her istediğimi söylerim.
duygusuyla birleştirmenize mukabele edeceğiz. Ne olursa olsun
muhalefetin itirazlarını düşman cepheden size yöneltilmiş
taşlar olarak görmenize müsaade etmeyeceğiz. Biz, tabii,
başınıza değil de değerse kalbinize taş
atacağız.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, cumhuriyeti kuran kadroların herkesin önderi olduğuna
ve saygı gösterilmesi gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
cumhuriyetimizi kuran kadroların hepimizin önderleri olduğu ve bugün
bizleri buraya getiren kadrolar olduğu konusunda herkes hemfikir. Bu
nedenle tüm kurucu liderlerimize, kurucu kadrolarımıza
saygıyı göstermek, vefayı göstermek hepimizin boynunun borcu olması
gerekir diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, birkaç
arkadaşımızın 60a göre söz talebi var ama birazdan yerine
getireceğim. Öncelikle bir gündeme geçelim, arkadaşlarımız
ayrılmasınlar ben arada kendilerine söz vereceğim.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça, Ardahan Milletvekili
Öztürk Yılmazın Dışişleri Komisyonu üyeliğinden
istifasını belirten yazının (4/6) 4/10/2018 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin
yazısı
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Ardahan
Milletvekili Sayın Öztürk Yılmazın Dışişleri
Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı
4/10/2018 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Anayasal
İşler Komitesi tarafından 10 Ekim 2018 tarihinde
Belçikanın başkenti Brükselde "Avrupanın Geleceği
Üzerine Müzakere" başlıklı Parlamentolar Arası Komite
Konferansına katılım sağlanmasına ilişkin
tezkeresi (3/42)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu (AP) Anayasal İşler
Komitesi tarafından 10 Ekim 2018 tarihinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de
"Avrupa'nın Geleceği Üzerine Müzakere"
başlıklı Parlamentolar Arası Komite Toplantısı
düzenlenecektir.
Söz konusu konferansa katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun,
bastırılarak dağıtılan 4 ve 5 sıra
sayılı İçtüzük ve Türkiye Kalkınma Bankası Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının sırasıyla
1inci ve 2nci sıralarına alınmasına; Genel Kurulun 9 ve
10 Ekim 2018 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 9 Ekim 2018
Salı günkü birleşiminde 4 sıra sayılı İçtüzük
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına; 10 Ekim 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde 5 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına, tamamlanamaması hâlinde 11 Ekim
2018 Perşembe günkü birleşiminde denetim konularının
görüşülmeyerek 5 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına; 5 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin 10 Ekim 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 11 Ekim 2018
Perşembe günü toplanmamasına; 5 sıra sayılı Kanun
Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
9/10/2018
Danışma Kurulunun
9/10/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkan
Vekili
Muhammet Emin Akbaşoğlu Özgür Özel
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Başkan Vekili Başkan
Vekili
Ayhan Bilgen Erhan
Usta
Halkların Demokratik Partisi Grubu Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
Başkan Vekili Başkan
Vekili
Yavuz
Ağıralioğlu
İYİ
PARTİ Grubu
Başkan
Vekili
Öneriler:
Bastırılarak dağıtılan 4 ve
5 sıra sayılı İçtüzük ve Türkiye Kalkınma Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat
geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının sırasıyla
1'inci ve 2'nci sıralarına alınması,
Genel Kurulun;
9 ve 10 Ekim 2018 Salı ve Çarşamba günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;
9 Ekim 2018 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 4 sıra sayılı İçtüzük Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
10 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde 5
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, bu
birleşiminde 5 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 11 Ekim 2018 Perşembe
günkü birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek 5
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi;
5 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin 10 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde
tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 11 Ekim 2018 Perşembe günü
toplanmaması;
5 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
|
5
sıra sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifi (2/773) |
||
|
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
1. Bölüm |
1
ila 5inci maddeler arası |
5 |
|
2. Bölüm |
6
ila 10uncu maddeler arası (Geçici 1 ve Geçici 2nci maddeler dâhil) |
7 |
|
Toplam Madde
Sayısı |
12 |
|
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Okunan Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy
birliğiyle kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri
Sayın Can, bugün Çukurcada hayatını
kaybeden arkadaşımız Kırıkkaleli herhâlde, bir söz
talebiniz var. Önce söz talebiniz buna ilişkin midir?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Evet Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Canın 60a göre bir
dakikalık bir hakkını kullandıralım kendisine.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Hakkâri ilinin Çukurca ilçesinde şehit düşen
Kırıkkaleli piyade sözleşmeli er Emre Güngöre ve Batman ilinde
şehit düşen Kırıkkaleli Yahya Şene Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, bizim için üzüntülü bir gün; ateş, Kırıkkalemize
düştü. Hakkâri Çukurcada alçak PKK saldırısıyla şehit
düşen kardeşimiz piyade sözleşmeli er Emre Güngöre Allahtan
rahmet diliyorum. Kırıkkalemizin, milletimizin başı
sağ olsun. Şehidimizin ruhu şad olsun.
Şehidimiz, yarın Kırıkkale Nur
Camisinde kılınacak öğle namazını müteakiben Keskin
ilçesi Armutlu köyünde defnedilecektir.
Bu vesileyle, geçen hafta Batmanda şehit
düşen Kırıkkaleli kardeşimiz Yahya Şene de Allahtan
rahmet diliyorum.
Bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun,
mekânları cennet olsun.
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Biz de ulusumuza baş
sağlığı diliyoruz.
Gerçekten çok acı bir kayıp.
Teşekkür ederim size de Ramazan Bey.
Sayın Çepni, sizin de bir söz talebiniz var,
açıklar mısınız neden dolayı söz istediniz?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Ernesto Che
Guevaranın 51inci ölüm yıl dönümü münasebetiyle
BAŞKAN Duyamadık Sayın Çepni,
lütfen bir izah eder misiniz? Yani 60a göre söz talebinizin gerekçesini
kısa bir şekilde, bir cümleyle hemen özetlerseniz
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Che Guevaranın
51inci ölüm yıl dönümüyle ilgili
BAŞKAN Buyurun.
Teşekkür ederim.
31.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Ernesto Che Guevarayı 51inci ölüm yıl dönümünde saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Bundan tam elli bir
yıl önce Bolivyada ölümsüzleşen büyük enternasyonalist devrimci
Ernesto Che Guevarayı saygı ve sevgiyle anıyoruz.
Dünya emekçi halklarının emperyalizme,
kapitalizme ve faşizme karşı mücadelesinde büyük bir simge
olarak yaşadı ve ölümsüzleşti.
Günümüzde dünyanın bir avuç sermayedar için
cennete, ezilen milyonlar için de cehenneme dönüştürüldüğü bugün
eşitlik, adalet, özgürlük ve sosyalizm mücadelesi sürecinde Ernesto Che
Guevara, halklarımızın ve emekçilerin mücadelesinde kilometre
taşı olmaya devam ediyor. Umut dimdik ayakta, Che Guevara ölümsüzdür.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çepni.
Sayın Gaytancıoğlu, siz de izah eder
misiniz lütfen.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Edirnenin Enez
ilçesinde akşam halk sokağa çıktı, ciddi anlamda bir tepki
gösterdi trolcülerle ilgili, onu anlatmak istiyorum.
BAŞKAN Peki.
Bundan sonra son olarak Sayın Özkana söz
vereceğim, diğer talepleri daha sonraki aşamalarda
değerlendireceğim arkadaşlar, gündemimiz var çünkü.
Buyurun.
32.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Levent Göke Meclis Başkan Vekilliği
görevinde başarılar dilediğine, Edirne ilinin Enez ilçesinde
trolle balık avcılığını önlemek için halkın
Enez Limanında toplanarak tepkisini ortaya koyduğuna ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Görevinizde başarılar diliyorum.
Trolle balık avcılığı,
denizlerimizdeki balık popülasyonunun yok olmasındaki en büyük
etkenlerden birisidir. Çünkü trolle balık avcılığı
sonucunda balık yuvaları, yumurtaları ve özellikle trol
ağının arka kısmındaki kör ağ nedeniyle yavru
balıklar tamamıyla yok olmaktadır. Yine, bunun gibi,
gırgırla yapılan balık avcılığı da
kurallara ve yasaklara uyulmadığı takdirde, örneğin,
avlanacak balığa uygun göz açıklığına sahip
ağ kullanılmaz ise masum değildir. Enez halkı, trolle
balık avcılığına izin vermemek için dün gece Enez
Limanında toplanarak ciddi bir tepki vermiştir. Saros Körfezinden
ne istiyorsunuz? Bırakın, dünyanın kendi kendini temizleyebilen,
yenileyebilen birkaç körfezinden biri olan Saros yaşasın, gelecek
nesillere bu körfezi sağ salim bırakalım. Halka rağmen
sermayeye kazandırmayı artık bırakalım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gaytancıoğlu.
Sayın Özkan
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Tıbbi sarf malzeme
BAŞKAN Peki, buyurun.
33.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Levent
Göke Meclis Başkan Vekilliği görevinde başarılar
dilediğine, şehitleri rahmetle andığına, geleneksel ve
tamamlayıcı tıp merkezlerinin durumuna ilişkin
açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Değerli Başkan,
başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, önce tüm
şehitlerimizi rahmetle anıyorum, başımız sağ
olsun.
Kısa adı GETAT yani geleneksel ve
tamamlayıcı tıp merkezleri, eğitim ve araştırma
hastanelerine bağlı olarak birçok ilde kurulmaktadır. Temel
sağlık hizmetlerinin yanında tabii ki tamamlayıcı
tıbbi hizmetlerin yeri vardır, tamamen reddetmek tabii ki doğru
değildir. Örneklemeyle konuşmama devam etmek istiyorum.
Bursada bugüne kadar GETAT merkezi için
yaklaşık 7 milyon Türk lirası harcandığı
söylenmektedir. Bu merkezlerde sülük tedavisi, hacamat, ozon tedavisi gibi 14
branşta planlama yapılmaktadır. Başta sülük alımı
olmak üzere bu branşlarda şartname hazırlanmaktadır
bugünlerde. Hâl böyleyken ülkemizde bugün temel sağlık hizmetlerinin
sunumu konusunda tıbbi sarf malzemelerinin temini, ekonomik krizden
dolayı gerçekleşememektedir. Binlerce ameliyat ertelenmiştir.
Sağlık çalışanları düzensiz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Kamu hastaneleriyle
yazışmalarda hayati önemi haiz belge olmadan
BAŞKAN Sayın Özkan, teşekkür
ederiz.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) -
devamlı, devleti zarara
uğratmak, kamu zararına sebebiyet vermek
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özkan.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) -
kireçlenme nedeniyle
tekerlekli sandalyeye mahkûmken, sağlıkta
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
VIII.-SEÇİMLER
A) Komisyonda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Dışişleri Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, gündemin
Seçim kısmına geçiyoruz.
Dışişleri Komisyonunda boş
bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Ankara
Milletvekili Sayın Ahmet Haluk Koç aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Grup başkan vekillerimiz de lütfederse bir çay
içmek için arkaya bekliyorum.
Teşekkür ederim.
Kapanma Saati: 16.36
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 17.00
BAŞKAN :
Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER
: İshak GAZEL (Kütahya), İsmail OK (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Sayın Binali
Yıldırım'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Meclisimizi temsilen Sayın Genel Sekreter
Yardımcımız yerinde.
Komisyon Raporu 4 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, teklifin tümü
üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına İstanbul Milletvekilimiz Grup Başkan Vekili Sayın
Yavuz Ağıralioğlunda.
Buyurun Sayın Ağıralioğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclis İçtüzüğünün müzakerelerini hem
Komisyonda hem de çalışma gruplarımızda yaptık,
mutabakat oluştu, elden gelenin en iyisini yapmaya
çalıştık. Hükûmetimizin, bu meselelerle alakalı,
hızı verimlilikle birleştiren iradesine şerh etmiş
olmamıza rağmen, her hızda bir hayır murat eden bir
aceleciliğe gelmiş oldu. Aslında biz Meclis
İçtüzüğünün Meclisin müzakere, mutabakat, denetim ve bundan sonraki
süreçlerle alakalı şeffaflığının hem bu mevzuda
oluşacak mutabakata hem de bundan sonra bunlar vesilesiyle
çıkaracağımız kanunların yapboz tahtasına
dönmemesine vesile olacağına inanıyorduk ama mutabakat böyle
oldu. Şimdi, bu vesileyle söz alıp söyleyeceklerimizin peşinden
Hükûmetimize sitemlerimizi, tenkitlerimizi, tekliflerimizi iletip kürsüden
ayrılacağım.
Her şeyden önce yeni bir sistem; bizim de
intibak etmekte zorlandığımız, hatta Hükûmetin de intibak
etmekte zorlandığı bir sistem. Henüz Dört başı mamur
olur, memleketi abat eder, ihya eder, inşa eder. diye takdim edilmiş
bu yeni sistemin içerisinde biz Meclis İçtüzüğünün bile
çalışma verimliliğini bulamadık. Dolayısıyla
Memleketi abat eder, memleketin karanlık günlerinde etkin karar
mekanizmalarını hızlı bir şekilde çıkararak
memleketi ihya ve inşa eder. diye önümüze konulan sistem, henüz bu
safhada bile verimliliğini yitirmiş durumdadır.
Dolayısıyla biz Hükûmetin alelusul iş
görme şeklinden genel olarak muzdaripiz; genel olarak muhalefetin her
türlü tenkidini düşman hattından kendi cephelerine yöneltilmiş
bir saldırı gibi telakki eden, muhalefetin tenkitlerini, eksik
kalmış yönleri tamamlamaya yönelik tekliflerini mutlaka bir
hasımlık telakki eden üslubun muzdaripiyiz. Dolayısıyla biz
Genel Kurulda elimizde ifade imkânı bulduğumuz her mevziyi hem bu
sitemlerimizi, bu tekliflerimizi ifade imkânına dönüştürüyoruz hem de
bu vesileyle Hükûmetin bizi duymaz kulaklarına sesimizi avazımız
çıktığı kadar duyurmaya çalışıyoruz.
Genel Kurulda İç Tüzükle alakalı evvelen
bir mutabakatımız vardı, o mutabakat üzerinden aslında biz
sadece, Meclisin sesi kısılmasın tenkitlerimizi, daha etkin,
daha verimli, daha şeffaf denetim imkânlarını elinde bulunduran
bir Meclis olma tekliflerimizi bir şekilde bugün buraya kadar
taşıdık; ele böyle bir metin çıktı. Bu, en
azından mutabakat sağlanabildiği için daha ehven gördüğümüz
bir metindir. Tali komisyonların, esas komisyonların, ihtisas
komisyonlarının bu meselelerle alakalı daha verimli
çalışabildiği bir siyasal alan oluşsun isterdik, bir
çalışma alanı oluşsun isterdik; olmadı, muvaffak
olunamadı. Bu meselelerle alakalı hızlı, etkin karar alma
mekanizması diye hızlı bir şekilde Meclisin yasaları
çıkarmasına cümle kurmak her zaman istediğimiz verimi alamamamıza
da dönük menfi neticelerle bizi karşı karşıya
bırakıyor. Daha önce yaşadık bunları, İhale
Kanununda yaşadık, benzer kanunlarda yaşadık. Yapboz
tahtasına dönmesin diye bir kanunu sükûnetle çıkarabilmek, bütün
menfi taraflarını izole edebilmek -eskilerin tabiriyle
Efradını cami, ağyarını mâni. derler- böyle mükemmel
hâle getirebilmek isterdik ama derme çatma bu, bu hâle geldi.
Şimdi, bu elimizdeki,
çıkarabildiğimiz bu metin üzerinden, biz, Meclisin konuşma
haklarını, Mecliste muhalefetin iktidarı tenkit etme
imkânını, iktidarın muhalefet vasıtasıyla denetlenme
imkânını kaybetmeyelim diye, konuşma süreleri dâhil, soru sorma
usulleri dâhil, bütün bunlarla ilgili, kanunların yapılma süreçleri,
tali komisyon ve esas komisyonların çalışma mekanizmaları
dâhil birtakım tekliflerde bulunduk. Şimdi mutabakat metni diye
elimize gelen metin, inşallah devamlı yapboz tahtasına çevirmek
zorunda kalmayacağımız bir metin olur. Hayırlı
olmasını temenni ediyoruz parti grubumuz adına.
Bu vesileyle Sayın Başkana evvelen
söyleyeyim, AK PARTİye, iktidar partisine, şahsiyetine değil
ama manevi şahsiyetine sataşmada bulunacağım efendim,
sataşma dolayısıyla söz talebi olursa lütfen verin.
Biz böyle sıkışma zamanlarında
iktidarımızın muhalefetin yerine cümle kuruyor olmasından
şu açıdan muzdarip oluyoruz: Muhalefetin elinde siyasal iletişim
enstrümanları açısından kendisini ifade etme imkânı çok
fazla olmadığı için bazı yanlışların
muhalefet tarafından dillendirilmesini iktidarımız sadece oy
kaybına uğrayacakları bir alanı görünce dinler hâle
geliyor. Yani en yakınımızda McKinsey
tartışmasıyla alakalı dile getirmeye
çalıştığımız, muhalefetin daha çok vurgulamaya
çalıştığı, hassasiyet gösterdiği ne kadar cümle
varsa bu cümlelerin siyasal karşılığı ancak oy
kaybedebilme, siyasi itibar kaybedebilme ihtimali mevzubahis olunca
dinlenebilir hâle geliyor. Dolayısıyla, bizim bu mevzuda aslında
söylediğimiz tam olarak budur. Misalen, bu bir uluslararası
anlaşma mahiyetinde olsaydı, McKinsey bizim mutabakat metni
çerçevesinde Meclise sunulacak bir yasa olsaydı alelusul geçmiş
olacaktı. Müzakerenin faydasını gördüğümüz bir iştir.
Sağ olsun, Sayın Cumhurbaşkanımız bizi damat beyin
ihanet ve cehalet suçlamasından kurtardı. Bazen
Başkomutanlık böyle bir şeyi de gerektirir. Yani bazen Meclisinize
galiz cümlelerle hakaret edilmesi sonucunu doğuracak bir şeye
kendinizi siperlemek zorunda kalırsınız. Dolayısıyla
ben bu fedakârlığa müteşekkirim, sağ olsunlar.
Şimdi, muhalefetin kendisini ifade imkânı
bulamamaktan kaynaklanan, siyasal iletişim enstrümanlarını
kullanamamaktan kaynaklanan sesinin kısıklığı zaman
içerisinde iktidarın kendi yaptıklarına muhalefet etme sürecini
besliyor. Biz bazen iktidar partisinden bizim cümlelerimizi duymaktayız.
Münhasıran Cumhurbaşkanımız imdada bu tür netameli zamanlarda
kavuşabildiği için onun üzerinden gruba konuşmak, onun üzerinden
Türkiyeye mesaj vermek bizim için çok daha makul, çok daha verimli bir yol
hâline geliyor.
Geçen haftaki parti grubunda Sayın
Cumhurbaşkanımızın yerel yönetimlerle ilgili politik çerçevesini
çizmeye çalıştığı liyakat hassasiyetinin arkasına
eklediği bir cümle var, takdirle izledik. Malumualiniz, aslında
muhalefet veciz cümlelerle iktidarı tenkit edebilir. İktidar, veciz
cümle kurmanın değil, veciz iş yapmanın merkezidir,
mercisidir. Dolayısıyla şöyle bir şey olmaya
başladı: Bizim muhalefet olsun diye kurduğumuz cümlelerimizi
artık zaman zaman ve bu ara daha çok sıklıkla Sayın
Cumhurbaşkanından duymaya başladık. Geçen haftaki parti
grubu konuşmasında Bana hiç kimse yakınıyla gelmesin. Bu
benim akrabamdır, bu benim şuyumdur, buyumdur. diye gelmesin.
hassasiyetine teşekkür ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
bilmesi lazım, parti grubumuz AK PARTİ Grubunun bunu
söyleyemediğini düşündüğü için, Sayın
Cumhurbaşkanının Bana kimse yakınıyla gelmesin,
akrabalık iddia ederek akrabalarını çekip getirmesin.
hassasiyetine biz şöyle karar vererek mukabele ediyoruz: AK PARTİ
Grubu belki nezaket gösterir, yakınlık ihsas ettiren iradenin sizinle
akrabalık bağını göz önüne alarak sitemlerini, tenkitlerini
size ulaştıramaz diye biz söylüyoruz: Sayın
Cumhurbaşkanım, yakınların devlet kademelerine
taşınmaması hassasiyetinize teşekkürle mukabele ediyoruz
ama zatıalinize bir mevzuda haber vermemiz lazım. Sizinle aynı
anneden, aynı babadan olduğunu iddia eden ve bu iddiasıyla
mütenasip bir siyasi geçmişin içerisinde
arkadaşlarınızın kafasında hiçbir tereddüde mahal
bırakmayacak Recep Tayyip Erdoğan isimli bir beyefendi var.
Sayın Cumhurbaşkanım, bu beyefendi sizin Bana kimse
akrabasıyla gelmesin. hassasiyetinizin rağmına
damadını sizin yanınıza getirip Bunu Hazine ve Maliye
Bakanı yapar mısınız? diyor. Yetmiyor, efendim, benim
damadımı Varlık Fonuna, yetmiyor, Savunma Komisyonuna, yetmiyor,
yanına, yandaşına, akrabalık ilişkilerini katarak,
siyasi nüfuzu size sual edilemediği için devlet kademelerinde size
yakınlık ihsas ettirecek şekilde pek çok insanı devletin
hizmetiyle buluşturuyorlar. Sayın
Cumhurbaşkanımızın dikkatlerine arz edeceğimiz husus
şudur: Ya hassasiyetini çizdiğiniz çerçeve içerisinde Recep Tayyip
Erdoğanı parti disiplinine davet edin lütfen ya da uymuyorsa parti
disiplinine uymamanın gereğini yerine getirin. Bu memlekette
yakınlık ihsas ettirerek, devlet kademelerinde eş, dost, akraba,
usul-füru ilişkisi içerisinde en kötü dönemi yaşadığımıza
inanıyoruz, en kötü dönemi. Üniversitelerde de bürokraside de bu mevzuyla
ilgili hassasiyet gösterecek, soru önergeleri vereceğiz yani soy isim
beraberliklerinin devlet yönetiminde şu anda ne tür idari mevzileri
işgal ettiğinin ifade edilmesi anlamında söylüyorum.
Dolayısıyla, iktidarın bugün veciz cümleler kurarak, muhalefetin
kurması gereken cümleleri kurarak muhalefetin etkinliğini kırma
teşebbüsünden ancak böyle kurtulunabileceğine inanıyoruz.
Biz, şimdi, yerel yönetimlerle alakalı
çalışmalara başladık. Bu yapmaya
başladığımız çalışmalar içerisinde,
siyasetin elindeki gücü kullanma şeklinden, İktisadi olarak
karşımızda duran büyük krize kriz demeyelim de ne diyelim? istişarelerine
denk geliyoruz Anadoluda. Ticaret odaları, iş adamları, meslek
odaları, Hükûmetimizin kulaklarının olabildiği, gözlerinin
olabildiği toplantılarda Biz buna kriz demeyelim de ne diyelim?
istişaresini toplantıdan önce yapıyorlar, bilesiniz. Daralma,
nefes darlığı, terleme, geçici bir türbülans benzeri
cümlelerle, salavatlarla kürsüye çıkan iş adamları, kürsüden
indikten sonra durumun vahametine cümle kurar hâle geldiler. Önce
hastalığın teşhisini sağlıklı yapabilme
imkânından mahrum kalırsak sonra tedavi için
yapacağımız her şey havada kalır.
Arkadaşlar, İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. diye yola çıkmış harekete
konuşuyorum. Bugün, Partimizi yaşatın ki devlet
yaşasın. noktasına gelmiş bir partiye sitem ediyorum.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.dan AK PARTİ
giderse memleket mahvolur.a gelen bir siyasal iradeyi tenkit ediyorum.
Parmaklarındaki yüzükleri göstererek, Hazreti Ömerin
fedakârlıklarından bahsederek, Efendimizin yüzüne değmemiş
hasırları millet vicdanına ihbar ederek yola
çıkmış bir iktidarın, geldiği yere kriz demeyecek
kadar örtme duygusuna mukabele ediyorum. Yani biz bugün milleti
fedakârlığa davet edeceksek -Hükûmetimizin boynuna borç- başta
Cumhurbaşkanımız olmak üzere, kendisi bulgura, kendisi
yoğurda talim edecek, ondan sonra fedakârlık diyecek. Dolayısıyla,
sarayın masrafları
Makam arabaları özelleştirilecek,
lojmanlar satılacak. diye başlanmış yolun nihayeti saray
olmamalıydı. Bu kadar şatafat, debdebe olmamalıydı.
Verimlilik diye, üretim diye, alın teri diye en aziz nimetimizi bunlardan
bilmek ahlakımız, ranta, beton ekonomisine dönmemeliydi.
Bugün yerel yönetimlerle ilgili seçim sürecine
giriyoruz. Şu anda Türk ekonomisine, üretim bandına, üretim
ahlakına, üretim şuuruna, üretim iradesine kasteden şey AK
PARTİnin belediyecilik maharetsizliğidir. Bu beton ekonomisinin arkasında
yeni keşfedilmiş emsal-yoğunluk usulü-usulsüzlüğü
vardır. Otuz kırk yıllık büyük inşaat firmaları
hâline gelmiş gibi davrandıklarına bakmayın, büyük sanayi
firmaları, büyük üretim firmaları kırk yıldır
sanayiden kazanamadıklarını, imar, emsal usulsüzlükleri içerisinde
-kendilerine sunulmuş- beton inşa etmekten
kazandıklarını kırk yıldır kazanamaz hâle
geldikleri için üretim yetimdir. Bugün bu üretimin iki ayağı var,
onunla ilgili de önerge vereceğiz, inşallah vicdanlarınızda
makes bulur.
Bugün, FETÖcülerin yurt dışına
kaçırdığı iddia olunan, tespit edilen hatta
Yani alelusul,
kanuni ne kadar tespit edildi bilemiyorum. Lakin, piyasada iş yapan her
iş adamından çok rahatlıkla bilgilerini alabileceğiniz, bu
beton ekonomisinin arka planından güçlendi; FETÖnün finansal kuvveti,
imar yoğunlaşması vasıtasıyla oluşturulmuş
büyük iş merkezleri, AVMler ve gökdelenlerle oluşturuldu. 15
Temmuzdan önce oluşan bu iktisadi büyüklüğün 15 Temmuz
alçaklığından sonra kimlere mal teslim edilerek, devir teslim
yapılarak yurt dışına sermaye kaçışına sebep
olduğu da araştırılacak arkadaşlar çünkü iki türlü
işimiz var bizim. Bugün ekonomimizin, bizim üzerimizde
ağırlaşan, üretim yapan insanlarımızın
kaldıramayacağı hadde mevzuyu vardıran, alın terini
yetim bırakan şey, rantın Türk yurdunda hükümferma
olmasıdır. Bu rantı elindeki imkânları belediye
imkânlarını kullanma şekliyle kırbaçlayan, AK PARTİ
belediyeciliğidir. Dolayısıyla Türk ekonomisini bugün davet
ettiğiniz üretim alanında Türk ekonomisi nefes alamaz hâle
gelmiştir. Bugün zabıtalar marifetiyle dizginleyemeyeceğiniz bu
enflasyon karşısında, hutbelerle de engellenemez bir stokçulukla
karşı karşıya olduğumuz gerçeğini, iş
adamlarına Kriz demeyin., esnaf odalarına Sakın ha krizden
bahsetmeyin. diyerek örtemezsiniz. Bugün konkordato ilan eden firmaların
peşinden, finansal daralmanın peşinden yaşanacak yeni
kırılmalar eklenince beraberinde getireceği toplumsal
savrulmayı hesap etmek zorundayız.
İstirhamımız şudur:
Hükûmetimizin başına bir şey geldi mi doğruları
yapmaya meyli daha çok artmaktadır. Evvelen bizim söylediklerimizi
duymayan Hükûmet, başı duvara çarpınca muhalefetin söylediklerine
kulak kesilmektedir. McKinsey meselesinde tenkitlerimizi kulak arkası
ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ağıralioğlu,
sözlerinizi toparlayınız.
Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bizim,
Hükûmetimize içine girmiş oldukları bu siyasi girdaptan
kurtulabilmeleri için, memleketi içine düşürdükleri bu iktisadi krizden
çıkarabilmeleri için teklif ettiğimiz usul şudur: Türkiyeye
yatırıma çağırdığınız insanlara lütfen
Başınıza bir şey gelirse beni arayın. demeyin.
Sayın Cumhurbaşkanımıza da sözümüzü söylemiş
olalım: Lütfen, Türkiyeye çağırdığınız,
yatırım yapsınlar diye ülkenize
çağırdığınız iş adamlarına, finansman
imkânları olarak Türkiyede yeni kredi imkânlarına dönüşecek
yatırımlara davetiye çıkarırken Başınıza
bir şey gelirse bizi arayın. demeyin çünkü bu, dünyanın hukuku
oturtamamış ülkelerinin beylik lafıdır. Bu lafı
duyduktan sonra bir ülkeye yatırım gelmez, sadece bu saikle gelmez.
Dolayısıyla, hukukun egemen olduğu
bir ülke kurmak zorundayız, liyakatin istihdam edildiği bir ülke
kurmak zorundayız. Liyakati istihdam ederken de dinin, dilin, mezhebin,
meşrebin, aidiyetin, bizim mahalleden olmanın hiçbir öneminin
olmadığını berrak bir şekilde siyasi irademizle buluşturmak
zorundayız. Bunları gerçekleştirebilirsek ondan
sonrasını yönetmek daha kolay olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Heyetinize saygılarımı arz ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağıralioğlu,
selamlamak için biraz daha süre vereyim, selamlayalım isterseniz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Yok,
teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sayın Erkan Akçay, Manisa Milletvekilimize
aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İçtüzük Değişiklik
Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün İç Tüzükümüzde değişiklik
yaparak Meclisimizin Anayasaya ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine uyumu istikametinde gerekli ve önemli bazı
değişiklikleri gerçekleştireceğiz.
Teklifin Komisyon aşaması verimli
konuşmalara vesile olmuştur. Bununla birlikte, asıl önemli olan
nokta, bu değişiklik teklifinin grupların uzlaşmasıyla
birlikte Komisyondan geçmiş olmasıdır. Meclisin
çalışma usul ve esaslarını düzenleyen bir belgede partiler
arasında bir uzlaşının sağlanmış
olmasını fevkalade önemli görüyoruz.
Sözlerime başlarken, Komisyon
görüşmelerinin etkin ve verimli bir şekilde tamamlanmasına
katkı sunan başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Binali Yıldırıma, Anayasa Komisyonu Başkanı
Sayın Bekir Bozdağa, Meclis Başkan Vekili Sayın Mustafa
Şentopa ve bütün siyasi partilerimizin grup başkan vekillerine ve
Komisyon üyesi milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, İç Tüzük,
Meclisimizin usul, esas, kural, düzen, disiplin ve
sınırlarını belirleyen bir belgedir; ihtiyaçlara, uygulamada
yaşanan sorunlara göre zaman zaman değişikliğe konu
olmuştur. En azından kırk beş yıl itibarıyla
baktığımızda çeşitli maddelerde 15
değişiklik yapılmış ve 172 maddede
değişiklik yapılmıştır. İç Tüzük
değişikliklerindeki temel motivasyon Meclisin etkin, verimli,
siyasal, kültürel ve hukuki değerlere saygılı ve huzurlu
çalışmasını temin etmektir.
Bu teklifte lafzi değişikliklerle birlikte
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi içinde Meclisin
fonksiyonlarına uyum değişiklikleri de yer almaktadır.
Örneğin, 16 Nisan Anayasa değişikliğiyle
Cumhurbaşkanının veto yetkisinde düzenleme
yapılmıştı, yasamadan münhasıran sorumlu olan Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yürütme karşısında zayıf kalmamasını
sağlamak amacıyla Cumhurbaşkanının veto yetkisi
Anayasayla hafifletilmiştir. Buna göre, Cumhurbaşkanı
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunu Türkiye
Büyük Millet Meclisinin üye tam sayısının salt
çoğunluğuyla aynen kabul etmesi hâlinde teklif kanunlaşmış
olacaktır, Cumhurbaşkanının vetosu 301 milletvekilinin
oyuyla geçersiz kılınabilecektir. Başkanlık sistemlerinin
tipik uygulaması olan ağır veto müessesesi bu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde bulunmamaktadır.
İşte, bu istikamette kanun yapım sürecinde
Cumhurbaşkanının veto ettiği kanunların görüşülmesiyle
ilgili usullerde değişiklik yapılması da gerekmiştir.
Bunların yanı sıra çeşitli değişiklikler de
yapılmıştır. Örneğin, Muhafız Taburunun
kaldırılması gibi, milletvekillerine yasama
evraklarının elektronik yolla tebliği gibi Meclis
işleyişine ilişkin bazı değişiklikler de yer
almıştır.
Ancak önemli bir diğer husus da, yeni hükûmet
sisteminin ruhuna, paradigmasına uygun İç Tüzük
değişikliklerinin yapılması gerekmektedir. Bu, önümüzdeki
çalışma mesailerinde gerçekleştirmemiz gereken önemli bir ihtiyaçtır.
Önümüzdeki süreçte yapacağımız değişiklikleri
yaşayarak, tecrübe ederek, tartışarak daha isabetli bir
şekilde yerine getireceğimize inanıyorum.
Türkiyenin ciddi bir yasama geçmişi, kültürü,
birikimi ve geleneği vardır. Daha kaliteli, verimli ve etkin bir
yasama faaliyeti gerçekleştirmeliyiz. Bu istikamette, önümüzdeki İç
Tüzük değişikliğinde en çok dikkat etmemiz gereken
hususları huzurunuzda şu şekilde özetlemek istiyorum
değerli milletvekilleri.
Birinci önceliğimiz, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yasama ve denetim kapasitesinin artırılması
gerekiyor. Bunun için siyasi parti gruplarının kamu kurum ve
kuruluşlarından bilgi alması konusunda yaşanan
sıkıntılar ortadan kaldırılmalı ve bu süreç
İç Tüzükle hukuki dayanağa kavuşturulmalıdır.
İkinci olarak kanun tekliflerinin komisyonlarda
görüşülmesi sürecinde komisyon başkanının teklife
ilişkin kamu kurum ve kuruluşlarından düzenleyici etki analizi
ve görüş isteyebilmesinin önü açılmalıdır.
Yasama ve denetim alanlarında Türkiye Büyük
Millet Meclisinin birim ve kadroları güçlendirilmelidir. Özellikle yasama
faaliyetlerinde parti gruplarına ve milletvekillerine gerekli desteği
verecek bir yapının oluşturulması şarttır.
Ayrıca, kesin hesap veya denetim komisyonunun kurulması
gerekmektedir. Bu komisyon Meclisimizin denetim fonksiyonunu daha kurumsal ve
etkin hâle getirecek, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
de ruhuna uygun olacaktır. Genellikle bütün parti gruplarının da
geçmiş dönem çalışmalarında da
uzlaştığı üzere -en azından görüş
bakımından- çocuk hakları komisyonunun kurulması, yerel
yönetim komisyonunun kurulması gibi hususların da önümüzdeki İç
Tüzük çalışmalarında ele almamız gereken hususlar
olduğunu düşünüyoruz.
İhtiyaçlar kanunların
anasıdır. derler. Yürütme kanun teklif edemiyor ancak yürütmenin
kanunların uygulama sonuçları, çıkan sorunlar ve ihtiyaçlara
ilişkin yasamaya yazılı rapor veya görüş bildirme
imkânının da olması gerektiği kanaatindeyiz. Neticede her
kanunun son maddesi Bu kanunu Cumhurbaşkanı yürütür. şeklinde
çıkacak. Bu yüzden yasama ile yürütme
ayrılığının daha belirgin hâle gelmiş
olması demek iki kuvvet arasında duvar örülmesi, iletişim ve
diyaloğun olmaması demek değildir. O bakımdan bu
yasama-yürütme ilişkilerinin de formel kurallara bağlanmış
ve kurumsal hâle getirilmesi önem arz ediyor. İç Tüzükte
komisyonların daha verimli, etkin ve fonksiyonel
çalışmasını sağlamalıyız. Komisyonlar
Türkiye Büyük Millet Meclisinin mutfağı olmalıdır ve Genel
Kurula da kaliteli bir servis yapılmalıdır.
16 Nisan Anayasa referandumuyla hayata
geçirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türk
kamu yönetiminde önemli reformlara yol açmıştır. Bu
reformların genel çerçevede iki boyutu vardır. Birincisi yasama ve
yürütme organlarının sisteme uygun olarak dizayn edilmesi, ikincisi
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve
kurallarıyla yerleşmesi. Birinci konuda 24 Haziran seçimleriyle
önemli bir aşamayı gerçekleştirdik ve yürütme organı
doğrudan milletimizin iradesiyle biçimlenmiştir. Bugün
görüştüğümüz İçtüzük Teklifi yeni sisteme ve Anayasaya uyumu
içeriyor. Uyumun gerçekleşeceği yer, yine, millet iradesiyle karar
alan Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin yeni bir model olarak dünya anayasa hukuku literatürüne girmesine
vesile olacağını düşündüğümüz hususlar
şunlardır:
1) Kuvvetler ayrılığının
daha belirgin ve net hâle gelmesi.
2) Denge-denetleme mekanizmasının
kurulması.
3) Yetki ve sorumluluğun birbirine paralel hâle
getirilmesi.
4) Yasama-yürütme ilişkilerinin
kurumsallaşması.
Türkiyenin demokrasi yolculuğunun doğal
bir neticesi olarak hayata geçen Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı ve demokrasi
ilkelerini karşılamaktadır. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminde, yasama üzerindeki yürütme vesayeti veya etkisi büyük ölçüde
kalkmıştır. Yürütme, yasama içerisinden çıkmayacaktır.
Ayrıca, yasama çoğunluğuyla yürütmenin aynı partiden olma
zorunluluğu da ortadan kalkmaktadır. Halkın önüne iki ayrı
sandık konulmasıyla yürütme ve yasama ayrı ayrı
seçilmiş ve şekillenmiştir. Yasamanın yürütmeden büyük
oranda bağımsızlaşmasıyla, diğer bir ifadeyle
kuvvetler ayrılığının belirgin şekilde tesis
edilmesiyle yürütme üzerindeki yasama denetimi de etkinleşecektir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi denetiminin anayasal mantığı gereği,
parlamenter sistemin tersine, yasama denetimi siyasi sonuçlar da
doğurabilecektir.
Değerli milletvekilleri, yeni hükûmet
sisteminin merkezinde denge ve denetim vardır. Yasama ve yürütmenin
birbiriyle iç içe olduğu parlamenter sistemde yürütmenin denetimi tam
anlamıyla işletilememekteydi. Yürütme organının
oluşumunda zaten Mecliste çoğunluğu oluşturan partinin ya
da partilerin belirleyici olması Meclisin yürütme üzerindeki denetim
işlevini de olumsuz etkiliyordu ancak bugün, en azından anayasal
sistem itibarıyla söylemek gerekirse yasama ve yürütmenin ayrı
ayrı fakat aynı şekilde millî iradeyle belirlenmesi iki kuvvet
arasındaki ilişkiyi de biçimlendirmektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi içerisinde Meclisin yüklendiği
görev denge-fren mekanizmasının inşasına imkân vermektedir.
Denge-denetim mekanizmasının bir diğer aracı da seçimlerin
karşılıklı yenilenebilmesidir. Ombudsmalık ve
Sayıştay denetimlerini de Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim
görevlerinin kurumsal çerçevesinde ayrıca saymak gerekiyor.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından ayırt edici
önemli bir özelliği de yetki ve sorumluluk ilkesinin tesis edilmesidir,
yetkiyi kullanana sorumluluk da getirilmiştir. Anayasamızın
eski hâli bir yönetimi keyfî davranmaktan alıkoyacak şekilde
Cumhurbaşkanlığı makamı itibarıyla bu dengeyi
sağlayamıyordu ancak yeni dönemde, yetkiyi kullanan
Cumhurbaşkanı yaptığı bütün iş ve eylemlerden,
attığı her imzadan hukuki, cezai, idari ve siyasi bakımdan
sorumlu olmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle ülkemiz, yönetimde istikrarın tesisi, temsilde adaletin temin
edileceği bir yönetim sistemine kavuşmuştur. Şimdi, marifet
odur ki hepimize düşen görev, bu sistemi bütün kurum ve kurallarıyla
başarılı bir şekilde oturtmak ve işletmektir. Neticede,
sistem ne olursa olsun başarı ancak iyi uygulamalarla elde edilir.
Demokrasimizi güçlendirmeli, uzlaşma kültürümüzü daha da
artırmalıyız ve geliştirmeliyiz. Türkiye'nin emin
adımlarla yürüdüğü güçlü devlet, güçlü yönetim, demokratik istikrar
hedefleri yeni sistemin ana omurgasıdır. Yasama, yürütme ve
yargı organlarının kendi içinde daha güçlü, daha
bağımsız, denge ve denetleme mekanizmalarının daha
etkin şekilde çalıştığı bir yapıya
kavuşması bu sistemin en önemli özelliklerinden birisidir. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin en önemli yeniliği, yürütme üzerinde gerek siyasi
denetimin gerekse de hukuki denetimin tesis edildiği bir modelle
Türkiye'nin daha demokratik ve istikrarlı bir yönetim sistemine kavuşmasıdır.
Bütün bu anlattıklarımızın tam
merkezinde Türkiye Büyük Millet Meclisi vardır. Gerek yetki-sorumluluk
ilkesi, gerek denge-denetim mekanizması Meclisin etkinliğiyle
işler hâle gelebilecektir. Amacımız, Meclisimizin yeni sisteme
uyumlu biçimde yetki ve sorumluluklarını yerine getirmesidir. Devlet-millet
uyumuyla milletimizi müreffeh, devletimizi güçlü kılacağız.
Bugün kabul edeceğimiz değişikliğin Meclisimizin yeni
sistemle uyumlu olarak etkinliğini ve verimliliğini
artıracağına inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkanın
mikrofonunu açalım.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sözlerime son verirken,
İç Tüzük değişikliğinin Meclisimize, ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor, muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Özen sisteme girmiş, burada mı
değerli arkadaşlarım? Sayın Özen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Şu
an için burada değil.
BAŞKAN Yok
Sayın Girgin, 60a göre söz talebiniz var,
gerekçesini bir izah eder misiniz.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
İşten atılan işçiler
BAŞKAN Peki.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin,
Muğla ilindeki TÜVTÜRK Araç Muayene İstasyonunda çalışan
işçilerin sendikalı oldukları için işten
atıldıklarına, Başbakanken "Sendikalaşmaktan ve
örgütlenmekten korkmayın." diyen Binali Yıldırıma
gereğini yapması çağrısında bulunduğuna
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Sayın
Başkan, Muğladaki TÜVTÜRK Araç Muayene İstasyonundaki
işçiler sendikalı oldukları için işten
atılmışlardır. Her biri onar yıllık kıdeme
sahip olan yaklaşık 20 işçi altmış günden beri
direnmektedirler. Anayasa'mıza ve Türkiye'nin imza koyduğu Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesine göre, sendikalaşma
çalışanlara tanınmış temel hak ve özgürlüklerden
biridir. İş Kanunu da sendikal nedenli işten atılmayı
yasaklamıştır. Dönemin Başbakanı Sayın Binali
Yıldırım 2017 ILO Avrupa Bölge Toplantısında işçilere
çağrıda bulunarak Sendikalaşmaktan ve örgütlenmekten
korkmayın. demiştir.
Bir: Çalışma Bakanının
işten atılan Muğla araç muayene istasyonu iş yeri ile
Türkiyede aynı kaderi paylaşan diğer iş yerlerindeki
işçileri ziyaret ederek durumlarını görmesini ve
işverenlere Sendikalaşan işçileri sokağa
atamazsınız, hukuku çiğneyemezsiniz. demesini bekliyoruz.
İki: Şu anda Meclis Başkanı olan
Binali Yıldırıma da bir çağrıda bulunuyoruz:
Samimiyse lütfen gereğini yapsın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bankoğlu, sizin de bir söz talebiniz
var, gerekçesini bir izah eder misiniz lütfen.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Amasra maden
işçilerinin eylemi vardır, hayati tehlikeyle bu eylem devam
etmektedir
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Bankoğlu.
35.- Bartın Milletvekili Aysu
Bankaoğlunun, 21 Eylül 2018 tarihinde Amasra Maden İşletmesinden
çıkarılan 209 işçinin eylemlerine devam ettiğine, söz
konusu şirket ile Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının sorunun çözüleceği yönünde verdikleri
sözü tutmaları çağrısında bulunduğuna ilişkin
açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Hema Elektrik Üretim Anonim Şirketine
bağlı Amasra Maden İşletmesinde çalışan 209
işçi 21 Eylül 2018 tarihinde işten
çıkarılmıştır. İşçiler, yasal hakları
olan kıdem ve ihbar tazminatlarını, elli bir günlük ücretlerini
ve bayram ikramiyelerini an itibarıyla elde edememişlerdir. Bu
sebeple, benim de bizzat ziyaret ettiğim Bülent ve Serdar kardeşlerim
yaklaşık 55 metre yükseklikteki kulede beş gündür eylem
yapmaktadırlar ve diğer işçi kardeşlerimiz de
aşağıdan onlara destek olmaktadır.
Buradan, hem söz konusu şirkete hem de Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına sorunun çözüleceği yönünde
verdikleri sözü tutmaları için tekrar çağrı yapıyorum ve
yüce Meclisimiz huzurunda bir kez daha emekçi kardeşlerimizin sesi olmak
için hem sahada hem de yüce Meclisimiz huzurunda çalışmaya devam
edeceğimi tekrar ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekillerimiz,
görüşmelere devam ediyoruz.
Söz sırası, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Kars Milletvekilimiz Sayın Ayhan Bilgende.
Buyurun Sayın Bilgen. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her ne kadar gündemimiz,
konumuz İç Tüzük olsa da aslında, İç Tüzük, hepimiz biliyoruz ki
sadece İç Tüzük değildir. Türkiye'de siyasete bakış
açısı, Parlamentonun toplum nezdindeki
saygınlığı, itibarı, doğal olarak İç
Tüzükün içeriği ve hazırlanış yöntemiyle de doğrudan
ilişkilidir.
Biz, elbette ki yeni sistemi uygulamada test ederek
bir kez daha, gerçekten denge denetlemeyi güçlendirdi mi yoksa daha çok tehdit
eder noktaya mı taşıdı, bunu birlikte göreceğiz. Biz
tersini düşünüyorduk, bunu söyleyerek kampanya yürüttük ama siz de sonuç
itibarıyla böyle olacağını başkanlık modelinden
örnek vererek savundunuz. Şimdi bunun pratiğini göreceğimiz bir
ortamdayız. Dolayısıyla İç Tüzük, aslında 16 Nisan
referandumunun da bir testi niteliğinde olacak, bir denemesi, bir
uygulamasının görülerek gerçeğin ortaya
çıkmasının da bir imkânı olacak. Tarihi geriye çevirmek
mümkün değil. Başkanlık sistemi mi, parlamenter sistem mi bu
ülke için daha uygun tartışmasını bir faraziye üzerinden
yürütmek değil, bugünkü durumu nasıl daha demokratik
kılarız, nasıl hukuk devletine uygun hâle getiririz, bunu
konuşmak durumundayız.
Hepimiz biliyoruz ki bir mevzuatın içeriği
kadar, hazırlanış yönteminin katılımcı
olması belirleyicidir. Bugün, biz, buna açık bir tavır
sergilendiği için yapıcı davranmayı tercih ettik; üç
dakika, beş dakika fazla konuşma eğilimi içine girmek yerine,
Türkiye'de Meclis, partilerin didiştiği, itiştiği bir yer
gibi algılanan değil, tam tersine ortaklaşılabilen
konularda, uzlaşılabilen konularda birlikte hareket edilebilen bir
platform olarak da görülsün istedik, bunu önemsedik. Elbette ki bizim idealize
ettiğimiz metin bu değişikliklerde karşılık
bulmuyor, biz onu savunmaya devam edeceğiz ve başından beri
ifade ettiğimiz gibi, Parlamentonun, hem yasama faaliyetlerinin daha
katılımcı gerçekleşmesi, kanunların Genel Kurula
gelmeden önce, komisyonlarda, özellikle sivil toplum örgütünün, ilgili
kuruluşların, akademinin görüşünün daha zamana yayılarak
etkin, ciddiye alınmasının yasama sürecinin meşruiyetini
güçlendireceği ama aynı zamanda denetim işlevi
açısından da muhalefetin söz haklarının sanki bir oyalama
gibi, sanki bir zaman kaybı gibi algılanmadan, ülke yararına,
toplumun verdiği rol muhalefetse muhalefet rolünün etkin biçimde
işletilmesi olarak görülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede denge-denetleme
sisteminin olmazsa olmazları var. Bunların en klasik olanı, en
geleneksel olanı güçler ayrılığı yani yasama, yürütme
ve yargı arasındaki güçler ayrılığının etkin
olması, denge-denetlemenin birinci şartı ama bu en eski
tanım. Bunun üzerine iki önemli adım daha atılmış
dünyada -yani ben sistem tartışmasının
dışında söylüyorum- başkanlık ya da parlamenter ya da
yarı başkanlık sistemlerinde iki önemli adım daha
atılmış. Bunlardan birisi, yerel yönetimlerin güçlü olması
merkeziyetçi sistemi dengeleyeceği için, denetleyeceği için
aslında sistemi demokratikleştiren bir supap rolü oynuyor.
Dolayısıyla yerel yönetimler güçlü değilse, merkezî vesayet
eğer bütçe üzerinde, kararlar üzerinde ya da işte seçilenlerin
görevden alınması konusunda eğer çok güçlü ise orada ciddi bir
denge-denetleme sisteminden söz etmek mümkün değil.
Son ve belki yeni dönemin karar alma süreçleri
açısından en kritik olan başlığı ise sivil toplum
ve medyanın sistemi denetleme potansiyel imkân ve kapasitesidir. Eğer
bir ülkede ilgili kuruluşların talepleri Parlamentoya
taşınmıyorsa, ilgili kuruluşlar bir alanı gayet iyi
bildikleri, uzmanı oldukları, çalıştıkları hâlde
seslerini Meclise duyuramıyorlarsa ya da Meclis onların
beklentilerini karşılayacak bir yaklaşım içerisine girmiyorsa
orada güçlü bir denge-denetleme sistemi yoktur. Meslek kuruluşu olabilir,
dernek olabilir, vakıf olabilir, sendika olabilir ama sonuçta her biri
toplum yararına çalışan bu kuruluşlar da en az siyasetçiler
kadar bazen daha fazla toplumsal çıkarı gözeterek
çalışıyorlar. Onların taleplerini -ki birçoğu gönüllü
olarak çalışan kuruluşlar- görmezlikten geldiğimizde Biz
en iyi biliyoruz. havasına gireriz. Bu, yanlış bir
algıdır. Gerçekten doğruyu biliyor bile olsak onlarla
konuşarak yapmadığımız için, onların taleplerini
dikkate almadığımız için hep bir tarafı eksik
kalacaktır.
Ve son başlığın galiba en az
sivil toplum kadar önemli ikinci ayağı da medya değerli
arkadaşlar. Medyanın Parlamento çalışmalarını
izlemesi, görebilmesi, takip edebilmesi, güçlü bir denge-denetleme sisteminin
olmazsa olmazlarından birisi.
Bakın, komisyon çalışmaları
Hepimiz aynı şeye tanıklık ediyoruz. Belki farklı
komisyon başkanlarının farklı pratikleri varsa özür
diliyorum ama şahit olduğumuz manzara şu: Açılış
sırasında komisyon başkanı bir protokol konuşması
yapıyor, sonra kameraları dışarı çıkarıyor.
Değerli arkadaşlar, buna niye ihtiyaç duyuyoruz? Komisyon
çalışmaları bizim için bir şov vesilesi değil, toplum
için hele hiç değil. İktidarın da bunu böyle görmemesi ve
komisyonlarda kendi sözlerini de söylemeleri, gayet tabii, toplumun bunu
izlemesi, görmesi ama muhalefetin de sözünü söylemesine imkân
tanıması gerekir. Bir törende değiliz, bir açılış
değil yani Basın bir kısmında bulunacak, diğerinde
bulunmayacak. diye bir tavır ortaya koymayı gerektirecek bir durum
değil. Toplumdan saklanacak bir şeyimiz yok. Sonuçta komisyonda bu
ülke yararına bir şey yapıyorsak herkes orada söyleyeceği
sözü söylesin. Gayet tabii hepimiz makul söyleyelim yani sözü alan yarım
saat konuşup mitinge çevirmesin ama herkes makul biçimde sözünü
söylediğinde toplum da kendi tercihini ve onun Meclisteki
yansımasını, karşılığını kendisi
görecek ve rahatlıkla ölçecektir.
Ben çok uzun, uluslararası örneklere girmek
istemiyorum ama nasıl parlamento insanlığın ortak
kazanımı ise parlamento pratikleri konusunda da dünyadaki iyi
örnekleri görmezlikten gelme şansımız yok arkadaşlar. Yani
başkanlık sisteminin bilinen en demokratik örneklerinden birisi
olduğu için Amerika Birleşik Devletlerinde Kongrenin, Temsilciler
Meclisinin çalışmalarını tabii ki tek tek anlatacak vakit
yok ama sadece Kongre Araştırma Merkezinin çalışma
potansiyeli, kadro sayısı, kütüphanesi ve ürettiği bile
aslında parlamentonun saygınlığı, gücü ve üretilene
mutfaktan katkı sunulması açısından son derece belirleyici.
Yine, denetim işlevini nasıl
yaptığını, zaman zaman, en azından birtakım
uluslararası yayınlardan takip ediyoruz. Büyükelçi atamalarından
mahkeme atamalarına kadar ya da işte birtakım yolsuzluk
iddialarında yürütme erkindeki başkan, başkan
yardımcılarının ya da bürokratların Temsilciler
Meclisinde, Kongrede gelip nasıl hesap verdiklerini, kendilerinden
nasıl hesap sorulduğunu, her şeyin nasıl bütün
açıklığıyla konuşulduğunu hep birlikte biliyoruz.
Yine, parlamentonun hani başlangıcına referans verilen
İngilterede galiba bu konuda önemli örnekler var, çok kritik örnekler,
mekanizmalar var. Bunlarla ilgili somut model çalışmaları
yapmak, yeni dönem için galiba bu Meclisin en önemli ihtiyaçlarından biri.
Değerli arkadaşlar, burada
karşılaştığımız pratik bazı sorunlara
ve buranın bunu karşılayabilme konusunda nasıl handikaplara
sahip olduğuna dair bir iki örnek vermek istiyorum.
Genellikle dış politika
konularını uluslararası anlaşmalar vesilesiyle
konuşabiliyoruz. Bu anlaşmaların bir kısmı çok
sembolik anlaşmalar. Yani 3-5 tane asker gönderilmesiyle ilgili bir
anlaşma bile bize, en azından gruplara yirmişer dakika
dış politika konuşma imkânı veriyor. Şimdi, bu,
aslında işi usulüne uygun yapamamaktan kaynaklı bir çaresizlik.
Yani o anlaşmanın buradan çok hızlı geçmesi gerekiyor,
tartışılması, konuşulması bile belki gerekmiyor
ama başka bir platformda konuşamadığımız için
dış politikayla ilgili sözümüzü ancak o ortamda söyleme imkânı
buluyoruz.
Basit bir kıyas için söylüyorum, mesela şu
anda özellikle dikkatler Orta Doğuya çevrilmişken Kafkasyada çok
ilginç gelişmeler yaşanıyor değerli arkadaşlar. Duma,
çok yakın tarihte Kafkasyada kullanılan 35 ana dilden 34 tanesini
ana dil olmaktan çıkardı ve seçmeli ders kategorisine soktu. Bu çok
kritik bir gelişmedir Kafkasyada yaşayan halkların hak ve
özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla ilgili ve dolayısıyla
Türkiye'nin iddialarıyla ilgili de çok kritik bir durumdur. Bunu nerede
konuşacağız biz? Bu Meclis bunu kendine gündem yapmayacak, dert
edinmeyecekse kim dert edinecek? Toplumsal çatışmalar
başlamış durumda Kafkasyada. Kabartaylar ile Balkarları,
Çeçenler ile İnguşları birbirine düşürüyorlar. Bu birbirine
düşürme stratejisinin geçmişteki sonuçlarını biliyoruz.
İlla Orta Doğu gibi çatışmaya dönüşünce mi burada
konuşacağız? İlla yasaklar sosyal patlamaları,
ayaklanmaları beraberinde getirdiğinde mi, Suriye gibi olduğunda
mı burada daha fazla gündem yapacağız?
Dolayısıyla buranın uluslararası
ilişkilerle ilgili, Türkiye dış politikasıyla ilgili
denetim işlevini görebilmesini sanki Türkiye'nin çıkarlarına
karşı bir şeymiş gibi, aykırı bir
şeymiş gibi algılamak ve yorumlamak yerine, komisyon kurmaksa
komisyon kurmak, birlikte tartışmak, doğru bilgiye ulaşmak
ve gereği neyse onu birlikte yapmak için iktidar ya da birinci grup da
diğer gruplar da galiba birlikte hareket etmeliyiz.
Benim değinmek istediğim son konu,
özellikle Parlamentonun saygınlığı ve milletvekillerinin
çalışma biçimleriyle ilgili değerli arkadaşlar. Bakın,
geçen hafta sonu, Cumartesi Anneleriyle ilgili İHDnin İstanbul
Şubesinin önünde basın açıklaması yapılması
-Cumartesi Annelerinin talepleri- ki yıllardır zaten bu etkinlik
Galatasarayda yapılıyordu, şimdi İHDnin önünde
yapılmasıyla ilgili bile oradaki güvenlik görevlileri izin vermiyor
Ancak içeride yapabilirsiniz. diyor. Milletvekillerimiz binanın önünde
yapılması konusunda güvenlik güçleriyle diyalog kurarken bir polisin,
bir güvenlik görevlisinin Hüda Kayaya nasıl davrandığına
sosyal medyadan bir bakın.
Değerli arkadaşlar, sadece bizim
milletvekilimize değil, sadece bizim partilimiz olduğu için
söylemiyorum, bir milletvekiline bir güvenlik görevlisi elinin tersiyle
vurarak, iterek bir ilişki kurmayı normal görmeye
başlamışsa evet, o gün sadece Hüda Kaya incinir,
kırılır, belki biz tepki gösteririz ama toplamda Meclisin
saygınlığı darbe alır, milletvekilinin itibarı
zarar görür. Elbette ki milletvekillerini üstün bir şey gördüğümüz
için falan demiyoruz, hiçbir vatandaşa böyle davranılmasın ama
milletvekili bir şeyi temsil ediyor, talepte bulunduğunda toplum için
bir şey ifade ediyorsa ona gösterilecek muamele de aslında tek bir
kişiye, bir partiye yönelik bir muamele değil, bütün bir topluma
yönelik bir muameledir. Nasıl burada, ilk açıldığı
günlerde, bir başka partideki milletvekilinin misafirhanede
uğradığı muamele kabul edilemez bir muameleyse aynı
şeyin sokakta, basın açıklamasında, hayatın her
yerinde de aynı ciddiyette gerçekleşmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, yine milletvekili
yargılamalarıyla ilgili, bakın, çok uzun bir değerlendirme
yapmayacağım ama bu Anayasa değişikliği yapılarak
ben de dâhil olmak üzere çok sayıda arkadaşımızın
dokunulmazlığının kaldırılıp
yargılanmamız sırasında, onu açan süreçte, Anayasa
Komisyonu Başkanı Sayın Şentopun kendi cümlesinden sadece
bir bölümünü, kısa bir bölümünü okuyorum, diyor ki: Soruşturma ve
kovuşturma yapılmasının Meclisin
dokunulmazlığı yeniden kaldırmasına bağlı
olduğu, bu hükme ilişkin herhangi bir düzenleme
yapılmadığı için hükmün yerinde durduğu ve geçerli
olduğu dolayısıyla tekrar bir seçim olması hâlinde
seçilenlerin, dokunulmazlığı kaldırılan dosyalar
bakımından, dokunulmazlığın yeniden
kazanılacağının açık olduğu
Böyle devam ediyor.
Yani sizin Komisyon Başkanınızın, Sayın
Şentopun, bir Anayasa hukukçusunun sözü bu. Ama Meclis yasayı
yaparken bunu dikkate alarak yapmış. Biz eleştirdik,
karşı çıktık, doğru olmadığını
düşündük ama sonuçta bu hukuk yargıyı bağlamayacaksa kimi
bağlayacak? Hâkimler kafalarına göre takılacaklarsa biz burada
ne arıyoruz? Bizim yaptıklarımızın ne anlamı var
o zaman? Söylediğimiz sözün hiçbir
bağlayıcılığı yoksa neyi
tartışacağız?
Daha ilginç bir garabet: Değerli
arkadaşlar, Alican Önlü Milletvekilimizin önce
yargılamasının durdurulması kararı çıktı. Bu
madde, demin okuduğum metin dikkate alınarak böyle okundu, zaten
Anayasada böyle okunur, çok açık. Ama geçen hafta tekrar
yargılamanın başlamasına karar verildi. Neye göre durdurdu,
niye başlattı? Siyasi saiklerin dışında bizim hukuken
anlayabileceğimiz hiçbir şey yok ne yazık ki.
Değerli arkadaşlar, araştırma
önergesi hazırlıyoruz -geçen hafta ifade ettim, bir kez daha
altını çizeyim- buradaki uzmanlar, elbette çok emek veriyorlar,
değerli katkı sunuyorlar; rant ekonomisi kelimesini
araştırma önergesinden çıkartmazsak Genel Kurula
indirilemeyeceğini söylüyorlar. Şimdi rant ekonomisi kelimesinin
incitici, kırıcı nasıl bir tarafı var değerli
arkadaşlar? Bu, ekonomik bir tabir. Bunu bile kullanamayacaksak biz,
denetim işlevini nasıl göreceğiz, araştırma
önergelerinin ne anlamı var, burada nasıl tartışacağız?
Hepimiz aynı dili mi kullanmak zorundayız, aynı şeyi övmek,
aynı şeyi eleştirmek durumunda mıyız? Elbette ki biz
muhalefetiz ve eleştireceğiz. Buna gösterilen tahammül kadar burada demokrasi
vardır. Biz de gayet tabii, sonunda olana karşı
çıkacağız.
Bir son örnekle bitireyim; bu biraz ilginç bir
örnek. Sayın Başkan, süreyi çok suistimal etmeyeceğim ama bir
dakikayla sanırım bitirmiş olurum. Bakın, hani bir
denetleme işlevi yapmanın ne kadar kritik olduğuna dikkat çekmek
için getirdim bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - TMMOBun Bilgisayar
Mühendisleri Odasının hazırladığı -sosyal medyaya
düştüğü için gösteriyorum- 24 Haziran seçimlerinde tutanaklardaki
çelişkilerle ilgili çok somut, tek tek, A partisinin elindeki tutanak ile
seçim kuruluna girilen tutanak arasındaki farkları gösteren büyük bir
dosya var. Şimdi, seçimi bundan sonra geri döndürecek hâlimiz yok,
değiştirmeye gücümüz yetmez ama bir oda bir şey
hazırlamış ve biz burada bir komisyon kurup bunu
araştırmazsak o zaman seçimlerle ilgili tartışma çok daha
uzun sürer, başka platformlara taşınır. Oysa biz istiyoruz
ki burada tartışmalar tüketilsin ve gerçekten bir toplumsal ikna zemini
oluşsun.
Değerli arkadaşlar, şimdi
aramızda yok ama geçen dönem bir komisyonun
başkanlığını yapan iktidar grubundan hukukçu bir
milletvekili, iki gün önce gece saat üç buçukta Ömer Kaviliyle ilgili tweet atıyor,
diyor ki: Ömer Kavili, biliyorsunuz bir avukat, duruşmadaki sözlerinden
dolayı önce tutuklandı, sonra bırakıldı.
Eleştiriyor, haklı bir eleştiri, yerinde bir eleştiri. Yani
ters psikoloji gibi bir kavram üzerinden bir avukatın
tutuklanmasının hiçbir izahı olamaz ama biz biliyoruz ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bilgen,
tamamlayınız.
Teşekkür ederim.
AYHAN BİLGEN (Devamla) ...bir hâkimin mevzuat
yazma hakkı, yetkisi olmadığına göre mevzuatta ne
yazıyorsa onu en fazla yorumlama hakkı olabilir. Bir avukatla ilgili
hâkim, değerli arkadaşlar, Ters psikoloji uygulayarak mağduru
savunuyor ve mağduru sanki suçlu değilmiş gibi göstermeye
çalışıyor. diye tırnak içerisinde bir cümle kurarak
avukatı tutuklayabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi? Avukatlık
mesleğinin anlamı nedir, değeri nedir? Ters psikoloji nedir?
Böyle bir yasa buradan çıkmamışsa hâkim ters psikoloji
kavramını nasıl suç kategorisine sokar? Yani hâkimlerin yasa
yapma yetkisi varsa başka bir şey konuşalım ama yoksa
gereğini yapmalıdır.
Şimdi, biz istiyoruz ki milletvekilleri,
milletvekillikleri düştükten sonra değil, gerçeği, doğruyu
görevleri başındayken de söylesinler ve burada hep birlikte belki,
büyük doğruyu bulalım ve ülke yararına, toplum
çıkarına atılması gereken hangi adım varsa, hangi grup
atıyorsa, hangi parti o adımı atıyorsa onun gereğini
hep birlikte yapalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgen.
Değerli milletvekillerimiz, şimdi
konuşma sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden Kaboğlunda.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sevgili Başkan, öncelikle
görevinizde başarılar diliyorum.
Yapılan konuşmaları dikkatle
dinlemeye çalışıyorum. Hukuku yaratan bir yüce Meclisin hukuk
arayışına tanık olmamız da aslında aynı
zamanda bir çelişkiyi ama belki de bir umudu yansıtıyor. Ben
çelişkilere değineceğim ama umudu da eksik etmeden, umuda
açılan kapıyı da ihmal etmeden.
Gerçekten, geçen perşembe günü İç Tüzük
değişikliğinde en azda buluşmamız -en az bile olsa-
aslında siyasal uzlaşmanın önemini ortaya koyması
bakımından önemlidir. Bu en azda buluşmak, esasen Anayasa
değişikliğinin çatışmacı yaklaşımla
yapılmış olması nedeniyle bizleri, gerek
değişikliği savunanları gerek karşı
çıkanları sevindirmiştir ve umuyorum ki bu en azda uzlaşma
bundan böyle ikinci adımda, İç Tüzük değişikliğinin
daha kapsamlı hâle getirildiği aşamada devam etsin. Ama bu
uzlaşma sadece İç Tüzük değişikliğinde değil,
yasalarda devam etsin ve aynı zamanda Anayasaya da çıksın çünkü
bu uzlaşma olmadan, gerçekten burası hukukun umudu olma yerine, daha
çok kavgaların öne çıktığı bir Meclis olmanın
ötesine geçemez.
Evet, İç Tüzükün önemini vurguladılar
sayın vekiller ve gerçekten bir ülke için, bir devlet için anayasa ne ise
iç tüzük de bir meclis için, bir yasama organı için odur; bu açıdan
iç tüzük önemlidir. İç tüzük yasama faaliyetinin asgari
eşiğidir. Eğer biz, bu en az değişiklikle yetinmeden
daha kapsamlı bir değişikliği yapabilirsek o zaman Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kendisine düşen denge ve denetim
mekanizmasının önemli bir merkezi olabileceğini söyleyebiliriz.
Bu bakımdan, İç Tüzükte daha ileri adımların
atılmasını beklerken esasen, biraz sonra değineceğim
üzere, yasalar konusunda da Meclisimizin yasama gündemini acil ele
almasında yararın ötesinde gereklilik var diye düşünüyorum.
Ancak tabii ki konuşmaların önemli bir kısmı Anayasa
sorunsalında düğümlendiğine göre Anayasamızın,
anayasa hukukumuzun temel niteliklerine değinmeden de geçemeyeceğim.
İki kavram belirliyor -Tanzimattan,
Kanun-ı Esasiden, cumhuriyet anayasalarından bugüne kadar- bizim
anayasal gelişmeleri: Bir, süreklilik; iki, kırılma veya kopma.
Şimdi bu süreçte her şeye rağmen, darbelere rağmen,
kesilmelere rağmen gecikmeli olarak da başlamış olsa
Türkiyede anayasacılık Batıya göre -19uncu yüzyılın
son çeyreğinde- şunu açıkça söyleyebiliriz ki 20nci
yüzyılda büyük bir paralellik gözlenmektedir Batı
anayasacılığı ile Türkiye anayasacılığı
arasında.
Acaba 21inci yüzyılın başındaki
durum nedir, bugün burada sıkça tartışılan husus. Buna
tabii ki olgular açısından yaklaşılırsa bunu
nitelendirmek mümkün olabilir. Çünkü bu değişiklikler esasen,
bilindiği üzere 15 Temmuz sonrasında ilan edilen olağanüstü
ortam ve koşullarda, çok acele bir biçimde, büyük bir hızla
yapılan değişikliklerdir ve İç Tüzük vesilesiyle en azda
uzlaşmamızın bizi sevindirici tarafı bu metnin
değiştirilme tarz ve yönteminden kaynaklanmaktadır. Gerçekten 20
Temmuz gecesi ilan edilen olağanüstü hâl aslında 15 Temmuz günü
bozulmuş olan anayasal düzenin tesis edilmesi amacına
dayanıyordu fakat çifte sapma oldu. Birincisi, anayasa değişikliği;
ikincisi, OHAL kanun hükmünde kararnameleri yoluyla, olağanüstü hâlle hiç
ilgisi olmayan binlerce, on binlerce kişinin yaptırıma tabi
tutulması. O nedenle bu anayasal düzenin veya anayasal
değişikliğin ele alınması, anlatılmasında
mutlaka bu ortam ve koşulların dikkate alınması gerekir.
Biz bunları yaşadık, Türkiyenin taraf olduğu
uluslararası örgüt raporları bunları saptadı, Venedik
Komisyonundan AGİTe kadar. Özü şöyle: OHAL ve OHAL ortam ve
koşullarında serbest bir anayasal bilgilenme hakkı
kullanılamayacağından, anayasal kanaat oluşamayacağından
birçok anayasada, demokratik hukuk devleti temelinde yazılan birçok
anayasada açık hükümler yer aldığı üzere -olmasa da bu
karşılaştırmalı anayasa hukuku ilkesine uyuluyor-
anayasa değişikliği yapılamaz. Hele hele bu anayasa
değişikliği çok kökten bir anayasa değişikliği
ise bundan kaçınmak gerekirdi. Bundan neden kaçınmak gerekirdi hemen
belirteyim.
21 Ocak 2017 günü sabaha karşı kabul
edilen Anayasa değişikliği 2 Şubat 2017 günü
Cumhurbaşkanlığına gönderilmiş, 10 Şubat 2017
tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmış ve
ertesi gün Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Komisyon ve
Genel Kurul görüşmelerinin bu kadar süratli yapılmış
olmasına karşın Anayasa değişikliğinin on iki gün
sonra Cumhurbaşkanlığına gönderilmiş olması ve
dokuz gün sonra imzalanmış olması, Komisyon ve Genel Kurul
görüşmelerinin toplam on sekiz gün sürmesine karşın metnin
kanunlaştıktan sonra Resmî Gazetede yayımlanması yirmi bir
gün sürmüştür; bu çelişkili bir durum yaratmıştır.
Ancak çelişkili durum sadece bu hızdan kaynaklanmıyor.
Çelişkili durum, esas büyük çelişki on sekiz gün ile otuz ay
arasındaki çelişkidir. On sekiz günde tarihimizin en köklü, en
radikal Anayasa değişikliği yapıldığı hâlde,
kotarıldığı hâlde bunun yürürlüğe girmesi otuz ay
sonrasına ertelenmiştir. Mademki olağanüstü hâl iki yıl
devam edecektir, iki yıl neden on sekiz güne
sıkıştırılmıştır; bir. Mademki bu
Anayasa değişikliği otuz ay sonra yürürlüğe girecektir,
neden bu Anayasa değişikliği bu kadar kısa bir zaman
dilimine sıkıştırılmıştır?
İşte bu tür soruları, çelişkileri çoğaltabiliriz.
Hukuk devletinin bir tanımı makul olmaktır, ölçülü
olmaktır, ölçülülük ilkesini aştığınız zaman
hukuk devletini de ihlal ediyorsunuz demektir. Başka ülkeye gitmeye gerek
yok, bizim Anayasamızın 2nci maddesi demokratik hukuk devleti,
üstelik değiştirilmez bir maddedir bu.
Şimdi, bu bakımdan bu
değişikliği incelerken daha önce dile getirildiği gibi,
mutlaka Anayasamızın 2nci maddesinin esas ana eksenleri olan
anayasal denge ve denetim düzeneğini, görev, yetki ve sorumluluk ilkesini,
hesap verebilirlik ilkesini öne çıkarmak lazım. Bu üç ilke
açısından bu 6771 sayılı Yasanın çok iyi incelenmesi
gerekir. Bu üç ilke açısından incelediğimiz zaman, üzgünüm,
üzgünüm, aynı zamanda bir anayasacı olarak bu üç ilkenin asgari gereklerinin
yerine getirilmediğini görmekteyiz. Görev, yetki ve sorumluluk
bakımından, Sayın Cumhurbaşkanı burada dile getirdi
Tek muhatabı benim. dedi yani Yürütme tek kişilik. dedi ama
Sayın Cumhurbaşkanı cezai sorumluluk dışında
herhangi bir sorumlulukla karşı karşıya değil, sadece
cezai sorumluluk. Halka hesap vermek hukuki anlamda bir sorumluluk değil
çünkü seçimlere girerseniz eğer ama ikinci kez
Cumhurbaşkanıysanız zaten seçimlere de giremiyorsunuz.
Dolayısıyla, sayın vekiller, kavramları yerli yerine
oturtmak başka bir şey, belirli bir siyasal görüşü savunmak
başka bir şeydir. Bu bakımdan bu üç ilke açısından
maalesef 6771 sayılı Kanun hukuk devletinin asgari gereklerinden
sapma şeklinde karşımıza çıkmaktadır ve özellikle
erkler ayrılığı ilkesini partili Cumhurbaşkanı
kuralı zedelemektedir.
Bu bakımdan şu saptamalar
yapılabilir: İlk Anayasa 1877 Heyet-i Vükela ve çift Meclis, 2017 tek
Meclis ve tek kişilik yürütme. İkinci saptama: Ocak 1921 Meclis
hükûmeti, Temmuz 2018 hükûmetsiz Meclis ve şuna geliyoruz: 1982
Anayasası 61 Anayasasına tepki idi ama 2017
değişikliği Osmanlı, cumhuriyet anayasacılık ve
siyasal kazanımlarına bir tepki niteliğini
taşımaktadır yani bir mirasın reddi anlamına
gelmektedir. Burada anayasacılığımıza çifte
yabancılaşma söz konusudur. Tanzimattan bu yana oluşan kurullar
yoluyla ve istişare yöntemiyle yönetim anlayışı,
uygulaması ve geleneği haklı bir nedeni olmaksızın ve
bunu yapmaya elverişli olmayan bir zaman diliminde
sonlandırıldı. Dolayısıyla halkın öz geçmişi
olarak tanımlanan anayasal ve siyasal miras görmezlikten gelindi.
Aynı zamanda anayasacılık ilkeleri ihlal edildi.
Burada özellikle uygulamada değinmek durumda
olduğum 3K kaosu şöyle belirtilebilir: Birincisi kanun hükümde
kararnameler mağduriyeti. Kanun hükmünde kararnameler mağduriyeti o
kadar geniş boyutludur ki bu süreçte 150 bin kişi olağanüstü hâl
kanun hükmünde kararnamelerinde yer almıştır. O kişilerin
hiçbir başvuru hakkı bulunmamaktadır. Özellikle 60 bin kişi
için affın konuşulduğu bir ortamda 100 bini aşkın
kişi yargısal başvuru hakkından da yoksun
bulunmaktadır. Sadece bunların çocuklarını dikkate
alırsak şu kadar bin kişi, her ailede ortalama olarak 2
çocuğun olduğunu düşünelim, 300 bin çocuk yargısız
infaza tabi tutulmuştur, hem de gece yarılarında. Tabii ki
mağdurların çalışma hakkından alıkonulması,
uluslararası seyahat özgürlüğünden alıkonulması özellikle
Yurt dışından öğretim üyesi getireceğiz.
denildiği bir ortamda esasen 7 bin öğretim üyesinin hesap kitap
yapılmadan, yargı hakkı onlara tanınmadan üniversitelerden
uzak tutulması aynı zamanda bir bilim kıyımıdır,
insanlığa karşı suçtur ve bu devam ediyor. Tabii ki bunu
gidermek yüce Meclisin bir görevidir. Bu bakımdan yüce Meclis bu İç
Tüzükü yaptıktan sonra, onayladıktan sonra, oyladıktan sonra esasen
yüce Meclise düşen görev önündeki yasama faaliyetinde öncelikle kanun
hükmünde kararnameleri yasalaştırmak olmalıdır. OHAL kanun
hükmünde kararnameleri üzerinde, özellikle son kararname, bunun üzerinde denetim
yapmaktır ve OHAL kanun hükmünde kararnameleri yoluyla aslında
kişilerin yaptırıma tabi tutulduğu düzenlemeleri burada
gündeme getirip onlardan vazgeçmektir ve onları yasal sürece tabi
tutmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, bir dakika süre verirseniz...
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Bu
yüce Meclis yasama işlevini sahiplenmek durumundadır. Herkes için
bağlayıcı kural koyma yetkisine sahip olan bu Meclis, biraz önce
değindiğim o büyük mevzuat tortularını, olağanüstü hâl
düzenlemelerini mutlaka elden geçirmeli; onlar eğer elden geçirilmez ise,
olağanüstü hâl üç yıl sonra kaldırılsa bile onların
tortuları 21inci yüzyıl boyunca devam edecektir. Bu bakımdan,
geleceğe umutla bakabilmek için anayasal ve siyasal
kazanımlarımızı mutlaka sahiplenmek durumundayız; bir.
İki: 21inci yüzyıl toplumlarında
artık kişisel iktidar, kişiye dayanan anayasa projesi geçerli
değildir. Mutlaka bunu yüce Meclisin gündemine getirmek durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Burada, lütfen yatay erkler ile düşey erkler ayrımı
bakımından şunu belirtmemiz gerekir ki: Bu kadar yetkili bir
kişi, bir sistem ancak federal devletlerde işleyebilir çünkü orada
birçok devlet var, üstteki başkan yetkili olabilir. Ama böyle bir üniter
devlette tek kişiye bu kadar aşırı yetki verilmesi
aslında sürdürülemezdir. Bu sürdürülemezlik, meşruluk sorunu ve
yabancılaşmayla birlikte ele alınmalıdır.
Ve son sözlerim sayın üyeler: Burası hukuk
yapan bir Meclistir, yüce Meclistir. Hukuka dönüş yasamanın
özerkliğiyle birlikte düşünülmelidir ve esasen asıl yetkili
organ olan bu Meclis tartışmaları partiler ötesi bir
yaklaşımla sürdürmeli ve belki de Sayın
Cumhurbaşkanının açılış konuşmasında
vurguladığı üzere Anayasaysa Anayasa demesi. Benim
anayasacı olarak bakış açım: Bu sistemin
işleyişinin karşılaştığı engeli
aşmak bakımından örtülü bir biçimde yüce Meclisi aynı
zamanda göreve çağırmak şeklinde de yorumlanabilir. Bu
bakımdan, benim temennim, bu İç Tüzük değişikliğini
kabul ettikten sonra -kuşkusuz bu ilk adımı olacaktır, bu
tabii ki en azıdır esasen ikinci aşamayı beklerken-
Meclisin gündeminde toplumun barışını bozan, kamu düzenini
bozan olağanüstü hâl düzenlemelerini öncelikle ele almak ama onunla
yetinmeyip esasen bu anayasal düzenin geçen yıl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, selamlamak
için bir dakika daha süre veriyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Evet, selamlıyorum.
Anayasa oylamasıyla yapılan Anayasa
değişikliğinin, Tanzimattan bu yana Osmanlı-Türkiye
birikimine yabancı olan bu düzenlemelerin bu yüce Mecliste
tartışılarak Türkiye'nin kendi kazanımlarıyla uyumlu
hâle getirilmesi ve Anayasanın 2nci maddesinde yazdığı
üzere demokratik hukuk devleti yönünde çalışmalara başlamak bu
yüce devletin görevi olsa gerek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kaboğlu.
Sayın Gergerlioğlu, sisteme
girmişsiniz. Niçin olduğunu bir ifade ederseniz söz vereceğim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Dilovasındaki çevre sorunları için konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, Kocaeli ilinin Dilovası ilçesinde yaşanan
çevre sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Kocaeli Dilovasında yıllardır çok önemli bir çevre sorunu
yaşanıyor ve maalesef halk çaresiz durumda, kimsesiz
bırakılmış durumda. Bu konuyla ilgili iki ay önce
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaya 2006daki
Dilovası Meclis Araştırma Komisyonu Raporundaki çevre gözlem
önerilerinin niçin uygulanmadığını sormuştuk; hâlen
cevap yok. Ancak Dilovası halkı ölmeye devam ediyor,
sağlığı bozulmaya devam ediyor, çocukların üçte 2si
astım, bronşit rahatsızlığı içinde ve bölge
halkı isyan ediyor. Geçen gün Osman Gazi Köprüsünü kestiler, önümüzdeki
günlerde TEM ve E5 yollarını kesme hazırlıklarındalar.
Binlerce kişi son derece öfkeli çünkü sağlıkları bozuluyor.
Konuyu götürdüğümüz Kocaeli Valiliği hiçbir olumsuz durumun
olmadığını inanılmaz bir şekilde bize bildiriyor
ancak halkın sağlığı gerçekten çok vahim bir
şekilde bozuk. Bunun nedeni
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
Önemli bir konu, umarım ilgililer gereğini
yapacaktır.
Sayın Baltacı, sizin söz talebiniz var.
Buyurun.
HASAN BALTACI (Kastamonu) Kastamonudaki dolu
felaketiyle ilgili
BAŞKAN Geçmiş olsun.
Buyurun.
37.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, 13 Eylül 2018 tarihinde Kastamonu ilinde dolu ve
sağanak yağış sonrası oluşan afet nedeniyle
mağdur olan yurttaşlara yapılan yardımın yetersizliğine
ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
13 Eylül 2018 tarihinde Kastamonuda meydana gelen
dolu, sağanak yağış ve sonrası oluşan sel
nedenleriyle binlerce yurttaşımız mağdur olmuştur. 33
vatandaşımızın yaralanmasına yol açan afette 6.412 ev
ve iş yeri, 10.790 araç, 6.060 çiftçi ile 260.250 dekar tarım arazisi
zarar görmüştür. İl merkezi ve 180 köyde elektrik hizmetleri
kesintiye uğramış, beş gün boyunca elektrik hizmetleri
aksamıştır, mahalle ve köy yollarında bozulmalar meydana
gelmiştir. Olağanüstü bu hava olayı öncesinde Kastamonu herhangi
bir kurum ya da kanal aracılığıyla
uyarılmadığı için mağduriyet bu boyutlara
ulaşmıştır.
Afetten toplamda 23.262 yurttaşımız
zarar görmesine rağmen yaraların sarılması için
sarayın bir günlük harcaması kadar yani 1 milyon 952 bin 250 TL
ödenek ancak gönderilmiştir. Söz konusu ödenek sadece 2.364 afetzedenin
derdine derman olmuştur. Bu rakam mağduriyetlerin giderilmesi için
yeterli değildir.
Afet sonucu mağdur olan
yurttaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Biz de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın Durmuşoğlu, sizin söz talebiniz
var.
Gerekçesini Genel Kurula bir izah ederseniz.
Buyurun.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Hakkâri Çukurcadaki şehitlerimizle ilgili bir şey.
BAŞKAN Peki, buyurun efendim.
38.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Hakkâri ili Çukurca ilçesinde şehit olan kepçe
operatörü hemşehrisi Ali Çam ile Kırıkkaleli piyade
sözleşmeli er Emre Güngöre Allahtan rahmet dilediğine, aynı
olayda işçi olarak çalışırken yaralanan hemşehrileri
Mehmet Çam, Ömer Tavut ve sözleşmeli er olarak görev yapan Gaziantepli
Mehmet Altuna acil şifalar dileğinde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkan.
9 Ekim 2018 günü saat 12.00 sıralarında
Hakkâri Çukurca Güven Dağı Bölgesi 2nci Hudut Tugay
Komutanlığınca tutulmakta olan üs bölgesinde kepçe operatörü
olarak çalışan Osmaniye Düziçili hemşehrim Ali Çam ve
Kırıkkale ilimizden sözleşmeli er Emre Güngör, ülkenin
kuzeyinden bölücü terör örgütü mensupları tarafından yapılan
füze saldırısı sonucu şehit olmuşlardır. Terör
örgütünü bir kez daha şiddetle lanetliyor, tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum. Aynı olayda işçi olarak çalışırken
yaralanan hemşehrilerim Mehmet Çam, Ömer Tavut ve sözleşmeli er
olarak görev yapan, Gaziantep ilimizden Mehmet Altun kardeşlerimize de
Allahtan acil şifalar diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, İç
Tüzük teklifine ilişkin gruplar adına son konuşma Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekilimiz Sayın Muhammet
Emin Akbaşoğlundadır.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifiyle ilgili
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle her birinizi ayrı
ayrı hürmetle selamlıyorum.
Yeni yasama döneminin bütün milletvekillerimize,
bütün partilerimize ve aziz milletimize hayırlar getirmesini, bereketler
getirmesini de Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere
yasama meclislerinin kendi çalışmalarını, çalışma
usul ve esaslarını düzenleyen metinlere, kurallara iç tüzük diyoruz.
İç tüzükler her meclisin bir nevi kendi iç kanunu olarak kabul edilen
metinler olup taşıdıkları siyasi önem münasebetiyle
literatürde sessiz anayasalar olarak kabul edilmiştir. İç tüzükler,
kanunlar hiyerarşisi piramidine göre en üst hukuk normu olan anayasaya
uygun olmak zorundadır, aksi düşünülemez. Nitekim, 82
Anayasasının 95inci maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi,
çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük
hükümlerine göre yürütür. hükmünü, 88inci maddesi ise kanun teklif etmeye
milletvekillerinin yetkili olduğunu, kanun tekliflerinin görüşme usul
ve esaslarının da İç Tüzükle düzenleneceğini açıkça
hükme bağlamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği
6771 sayılı Kanunun 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halk
oylamasında millî egemenliğin sahibi olan milletimiz tarafından
kabul edilmesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında köklü değişiklikler
yapılmış, bu minvalde parlamenter hükûmet sistemi yerine
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yürürlüğe
girmiştir. Tabii, yürürlük tarihleriyle ilgili yapılan
değişikliklerin farklı farklı düzenlemeleri mevcut olmakla
beraber, 24 Haziran 2018 tarihinde bütünüyle yapılan
değişiklikler yürürlüğe girmiş ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini öngören yeni anayasal
düzenlemeler ile mevcut İç Tüzük hükümleri arasındaki
farklılıkların uyumlaştırılması mecburiyeti
hasıl olmuştur. Buna istinaden, geçtiğimiz hafta 1 Ekim yeni
yasama yılının açılmasından önce, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Binali Yıldırım Beyin
Başkanlığında yapılan istişari toplantıda
bütün grup başkan vekillerimiz tam bir mutabakat ve uzlaşmayla bu teknik
çalışmayı, uyumlaştırma
çalışmasını hep beraber ortak metin olarak Meclise gelmesi
konusunda bir irade beyanında bulunmuşlar; bunun üzerine, Sayın
Meclis Başkanımızın imzasıyla şu anda
görüştüğümüz teklif Komisyona havale edilmiştir. Komisyonda da
hakikaten yapılan müzakerelerde bütün partilerin ortak önergeleriyle sonuç
itibarıyla bu tüzük teklifi kabul edilmiş ve huzurlarınıza
gelmiştir.
Ben bu vesileyle, süreci başlatan Sayın
Meclis Başkanımıza, onu temsilen Komisyonda bulunan Başkan
Vekilimiz Mustafa Şentop Beye, Komisyon Başkanımız Bekir
Bozdağ Beye, Anayasa Komisyonu üyelerimize, bütün partilerimizin grup
başkan vekillerine ve orada katkıda bulunan bütün milletvekillerimize
teşekkürlerimi sunuyorum. Bir uzlaşma kültürü çerçevesinde teknik bir
uyum bugün sizlerin huzurunuza geldi.
Yeri gelmişken ifade etmek isterim ki biz AK
PARTİ olarak aslında, bütün partiler gibi, kendi
çalışmamızı tepeden tırnağa yeni sistemin ruhuna
uygun bir şekilde; daha demokratik, daha katılımcı, daha
şeffaf, daha fazla yasama ve denetim fonksiyonlarını yerine
getirebilecek, yeni sistemin ruhuna uygun yepyeni bir düzenleme
çalışması yaptığımız hâlde bu zaman
alacağı münasebetiyle bütün partilerin bir araya gelerek bunun
üzerinde konuşmaları, Meclisin uygulama birliği çerçevesinde kanunların
geçirilmesindeki zaman darlığı nedeniyle öncelikli olarak ortak
irademizle böyle bir uyumlaştırma süreci hep beraber
yaşanmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu teklifle,
Anayasada yapılan değişikliğin İç Tüzüke
dercedilmesi, çeşitli tarihlerde mevzuatta yapılan
değişikliklere rağmen İç Tüzükte varlığını
devam ettiren ve işlevsiz kalan hükümlerin ayıklanması, kuvvetli
teamül hâline gelmiş bazı uygulamaların İç Tüzük hükmü
olarak İç Tüzükte düzenlenmesi ve uygulamada tereddüt hasıl olan
bazı hususlara açıklık getirilmesi şeklinde, tamamen teknik
bir uyum çerçevesinde bir yaklaşımla bu İç Tüzük ele
alınmış ve yapılan değişikliklerle üye
sayısı 550den 600e, Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanların atandıkları tarihten sonraki
ilk birleşimde yemin edebilmeleri, siyasi parti gruplarının
Genel Kurulca komisyon üyeliğine seçilmiş bir üyesinin yerine
başka bir ismi de bildirebilmesi düzenlemesi,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ile yasama ve yürütme
arasındaki sert kuvvetler ayrılığı sistemine
bağlı olarak yürütmenin Mecliste temsil edilebileceği istisnai
hâllerin beraberce ortaya konulması ve milletlerarası
anlaşmaların uygun bulunma usulünün beraberce belirlenmesi, Meclisin
bilgi edinme ve denetim yollarının da açıklığa
kavuşturulması bu düzenlemeyle ele alınmıştır.
Ayrıca, önemine binaen üzerinde durarak
belirtmek isterim ki: Değerli arkadaşlar, parlamenter hükûmet
sisteminde vatana ihanet dışında hiçbir sorumluluğu
bulunmayan, layüsel olan Cumhurbaşkanıyla ilgili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini öngören anayasal
değişikliklerin zorunlu neticesi çerçevesinde Cumhurbaşkanının
ve cumhurbaşkanlarının siyasi, hukuki ve idari
sorumluluklarının yanında, cezai sorumluluğu da İç
Tüzüke dercedilmiştir. Dolayısıyla bu, çok önemli bir husustur.
Cumhurbaşkanı her yönü itibarıyla bu manada hem siyasi hem
hukuki hem cezai sorumluluk ve denetim yükümlülüğü çerçevesinde
bulunmaktadır.
Ayrıca, parlamenter hükûmet sisteminde
başbakan ve bakan olarak görev yapan kişilerin de soruşturma
usulleri aynı usule tabi kılınmış ve çok önemli bir
husus da, eski sistemden farklı olarak, olağanüstü hâllerde
çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin üç ay
içinde Genel Kurulda görüşülmemesi hâlinde kendiliğinden hükümsüz
kalacağı düzenlemesi bu İç Tüzükte yer almıştır.
Dolayısıyla bunlar, hakikaten sistemin ruhunu belli eden ve
parlamenter hükûmet sistemi ile Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin farklarını ortaya koyan düzenlemeler ve uyum
çalışmalarıdır.
Şunu ifade etmek isterim ki doğrudan
demokrasinin bir yansıması olan yasama ve yürütme erklerinin bizzat
egemenliğin kaynağı olan, sahibi olan millet tarafından
ayrı ayrı ve doğrudan belirlenmesi denge, denetim ve hesap
verilebilirlik hususlarında tam bir işlerliğin yürürlük
kazanması bu vesileyle mümkün olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu hususları hatırlamakta fayda var. 1982 Anayasası,
malum, aslında parlamenter sistemi de öngören bir anayasa değildi.
Öyle nitelendirilmekle beraber hükümlerine baktığımızda,
hem yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanını görmek hem
Bakanlar Kuruluna ayrı bir yetki vermek, Bakanlar Kurulunun
başında bulunan başbakan ile Cumhurbaşkanına, yasama,
yürütme ve yargıya ilişkin birçok yetkiler dağıtmak ve
böylece çift başlı hâle gelen bir sistemin parlamenter sistem olarak
değerlendirilmesi anayasal literatür bakımından isabetli olmasa
gerek. Zira, anca kendine özgü bir yarı başkanlık sistemini
öngören bir düzenlemeyi muhtevi idi 1982 Anayasası.
Geçiyorum
2007 yılına gelindiğinde
bir Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci yaşadı
Türkiye. Bu Mecliste 2007de çeşitli katakulliler söz konusu oldu ve
Cumhurbaşkanı seçtirilmedi. Bütün hukuk sistemi
değiştirildi, farklı kararlar alındı, vesaire. Onun
üzerine Egemenliğin sahibi olan millete gidelim. dendi, bir referandum
yapıldı ve o referanduma giderken Anayasa oylamasında, bundan
sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin başı olan
Cumhurbaşkanının Meclis iradesiyle değil de millet
iradesiyle doğrudan seçilmesi, biliyorsunuz, halkoyuyla, evet denmek
suretiyle yasalaştı ve 2014 yılında yapılan demokratik
ve meşru seçimler neticesinde Sayın Cumhurbaşkanımız,
Türk tarihinin millet tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı
olarak seçildi ve görevini ifa etmeye başladı.
Evet, bu süreç devam ederken bir 15 Temmuza
tutulduk, bir darbe ve işgal girişimine maruz kaldık hep
beraber. Dolayısıyla buna da birlikte bir irade koyduk ve hakikaten,
Başkumandan sıfatını taşıyan, devletin ve
milletin başı sıfatını taşıyan Sayın
Cumhurbaşkanımız Ölümüne haydi meydanlara! diyerek
çağrısını yaptı, hakikaten bütün millet
-Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan. dediği gibi şairin- 81
milyon insanımız, Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde büyük bir zafere imza attı. Ve akabinde, 80 öncesinde
devlet-siyaset adamlarımız, academia camialarımızın,
bütünün, hepsinin ortaklaşa parlamenter hükûmet sistemi yerine, Türk
milletinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, cumhuriyet rejiminin, cumhuriyet
rejimimizin, parlamenter hükûmet sistemiyle değil de
Cumhurbaşkanlığı, başkanlık hükûmet sistemiyle
yoluna devam etmesi gerektiğine ilişkin öngörüleri, önerileri, talepleri
doğrultusunda bir ortam yakalandı ve hep beraber, yine, burada,
Anayasa Komisyonunda tarihinin en uzun görüşmeleri yapılmak
suretiyle, Genel Kurulda hakeza, aynı şekilde, bu görüşmeler
yapılmak suretiyle milletimize gidildi ve milletimiz, kahir ekseriyetiyle,
evet
MURAT EMİR (Ankara) Yüzde 49,5 Sayın
Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti devleti bundan sonra parlamenter hükûmet sistemiyle
değil, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yoluna
devam edecektir şeklinde bir meşru netice verdi.
Evet, değerli arkadaşlar, artık
geriye bakmayacağız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kanun hükmünde
kararnamelerde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi hiç
geçmiyor yalnız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Efendim, artık geriye bakmayacağız, parlamenter hükûmet
sistemini milletimiz geride bıraktı. Bu sistem de bizim sistemimizdi.
Osmanlıdan hatta Selçukludan Osmanlıya, Osmanlıdan
cumhuriyete bütün kazanımlar hepimizin ortak kazanımıdır.
Dolayısıyla parlamento hukukumuz da çok eskilere dayanmaktadır.
Bütün bu birikimler, müktesebat hepimizin ortak geçmişidir ama ortak
geçmişimizden Kökü mazide olan atiyim. dediği gibi yine
şairin, bir beraber gelecek ortaya çıkarmamız lazım.
Geçmiş geçmişte kaldı cancağızım, yeni
şeyler söylemek lazım. diyor ya Mevlâna Hazretleri,
dolayısıyla artık parlamenter hükûmet sistemi geride kaldı.
Bundan sonra Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, şu
güzel ortamı yakalamışken, bu uzlaşma kültürünü ortaya koymuşken
hep beraber ileriye, ileriye, daima ileriye, Kızılelmaya doğru
hep beraber, birlikte nasıl yol alabiliriz, yelken açabiliriz?
(İYİ PARTİ sıralarından Ooo! sesleri ve
alkışlar; AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla bu konuda hepimizin ortak
katkılarını inşallah bekliyoruz.
Bu güzel bir başlangıç oldu değerli
arkadaşlar. Komisyonda da söylemiştim, burada da yineleyeyim.
Ataullah İskenderinin güzel bir sözü var: Bidayeti parlak olanın
nihayeti de parlak olur. Başlangıcı güzel olanın sonu da
güzel olur. Dolayısıyla hep beraber güzel bir başlangıç
yakaladık arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu başlangıcı ilanihaye devam ettirmek
istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
sürenizi
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
İki dakika alacağım, bitireceğim.
BAŞKAN Rica ederim, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Çok değerli arkadaşlar, konuşmam biraz daha uzun ama biz
konuşmaları kısalttığımız için sadece
konuşmalarımdan feragat ediyorum. Mevlânanın Mesnevisindeki bir
küçük anekdotu bilgilerinize sunmak, paylaşmak istiyorum.
Mevlâna büyük bir insan hakikaten. UNESCO
tarafından zannediyorum 2000li yılların ortasına
doğru bir Mevlâna Yılı ilan edilmişti, Mesneviyi de o
zaman okumuştuk. Orada gözüme takılan, bugünü anlatan önemli, güzel
bir hikâye var. Oradan biliyorsunuz, La Fontaine gibi fabl, efendim ve
diğer konuşmalarla bize dersler, nasihatler veriyor Mevlâna
yüzyıllar öncesinden, hepimizin ortak geçmişine dönük ve ileriye
dönük güzel mesajlar. Nedir o? Biri Türk, biri Arap, biri Rum, biri Fars 4 kişi
-uluslararası bir pozisyon söz konusu- beraberce bir işte
çalışıyorlar. Çalıştıran kişi de 4üne 1
gümüş dirhem verip Buyurun, bununla ihtiyacınızı giderin.
diyor. Türk diyor ki: Bu 1 dirhemle üzüm alalım, üzüm, öyle giderelim
ihtiyacımızı. Rum diyor ki: Hayır, olmaz, istafil
alalım. Farisi diyor ki: Ne o, ne o, engür alalım, engür.
Arapa gelince sıra Ben hiçbirisini istemem, ineb alalım, ineb.
diyor. Başlıyorlar kavgaya. Bunun üzerine, bu hikâyeyi
anlattıktan sonra Mevlâna Hazretleri diyor ki
Bir dakika ilaveyle son söz.
BAŞKAN Tabii tabii, buyurun, biz de sonunu
merak ediyoruz zaten.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
Bir gönül ehli, dil bilen, ehlidil bir insan gelse
de o 4 tane ayrı talebin aslında aynı şeyi ifade
ettiği ve aynı şeyi istediğini onlara güzel bir
şekilde anlatsa aralarındaki ayrılık sebebi bir tevhit, bir
vahdet, bir birlik ve dayanışma sebebi olacak.
İşte, değerli arkadaşlar, bizim
ihtiyacımız olan şey bu, birbirimizi iyi anlayacağız,
iyi dinleyeceğiz ve ortak geleceğimizi geçmişimizden
aldığımız büyük müktesebatın üzerine hep beraber
inşa edeceğiz.
Bu manada, Sayın
Cumhurbaşkanımız da 1 Ekimde bu kürsüden yapmış
olduğu veciz konuşmasında Gelin, hizmetleri hep beraber
yapalım; gelin, Türkiye'yi hep beraber büyütelim; gelin, hep beraber
ekonomik, müreffeh, kalkınmış Türkiye'yi gerçekleştirelim.
çağrısında bulundu. Bu çağrıyı ben de
yineliyorum, hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
teşekkür ederim.
Tabii, siz anlattıkça sonunu sürenin sonuna
bıraktınız, hepimiz merak ettik. Yani size söz vermemek mümkün
müydü o anda.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun,
çok teşekkürler.
Değerli milletvekilleri, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın Ünlü, sisteme girmişsiniz, buyurun
efendim, gerekçesini bir açıklar mısınız?
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Bugünkü şehitlerden bir
tanesi Osmaniyeden
BAŞKAN Evet, Osmaniyedeki
Evet, tabii,
hayhay, buyurun.
Başımız sağ olsun.
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Hakkâri
ilinin Çukurca ilçesinde şehit olan hemşehrisi Ali Çam ile
Kırıkkaleli Emre Güngöre Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar
dilediğine ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Hakkârinin Çukurca ilçesinde
PKKlı hain teröristlerin saldırısında 2 şehidimiz var
bugün. Birisi Kırıkkale ilimizden Emre Güngör, diğeriyse benim
hemşehrim, Düziçi ilçemizden Ali Çam.
Terörü lanetliyorum. Şehitlerimize Allahtan
rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Yaralılara acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı
sağ olsun. Kırıkkale ve Osmaniye ilimizin başı sağ
olsun.
Sağ olun.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Ulusumuzun başı sağ olsun.
Sayın Köksal, sisteme giremediniz ama ben sizin
mikrofonununuzu açtırayım, bir söz talebiniz var.
Önce bir gerekçesini dinleyebilir miyim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) İŞKUR
üzerinden seçim bölgemde yapılan alımlarla ilgili.
BAŞKAN Peki, buyurun, siz de lütfen
tamamlayın. Ondan sonra şahıslar adına konuşmalara
başlayacağız.
40.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar ilinde Millî Eğitim
Bakanlığı bünyesinde çalıştırılmak üzere
İŞKUR tarafından yapılan alımlarda haksızlık
yapıldığına ve iptali için Afyonkarahisar Valiliğine
seslendiğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde seçim bölgem
Afyonkarahisarda Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde
çalıştırılmak üzere İŞKUR üzerinden 4 bin
kişi müracaat etmiş, 1.005 kişi işe
alınmıştır. İŞKUR tarafından alımlar
yapılırken kura değil, mülakat esas
alınmıştır. Bu mülakat soncunda ise hemşehrilerimiz ne
yazık ki büyük haksızlıklara uğramıştır.
Öyle ki listeler açıklanmadan önce İŞKUR Müdürü ile AKP ilçe
yöneticilerinin fotoğrafları sosyal medyadan servis edilmiştir.
İktidar partisine yakın olanlar, maddi durumu nispeten daha iyi
olanlar işe alınırken bu konuda hemşehrilerimizden ne yazık
ki maddi durumu daha kötü olanlar ve işe gerçekten ihtiyacı olanlar
açıkta kalmıştır. Hemşehrilerimizce Afyonkarahisar
Valiliğine yapılan müracaattan da sonuç
alınamamıştır.
Buradan Afyonkarahisar Valisine sesleniyorum: Lütfen
bu alımları iptal edin. Kura çekilsin. Adaletli bir şekilde
insanlar, gerçekten işe ihtiyacı olan insanlar bu işe
yerleşsin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köksal.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
şimdi şahıslar adına konuşmalara başlıyoruz.
Şahsı adına ilk söz Manisa Milletvekilimiz
Sayın Özgür Özele ait.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta Anayasa Komisyonunda büyük bir
yanlıştan, büyük bir hatadan hep birlikte döndük. Geçmiş Meclis
pratiğimize, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu Meclise
yaşattıklarına bakılarak göreceli olarak herkesi son derece
rahatlatan ve umut veren bir gelişmeydi ama şunu unutmayalım:
Meclis Başkanının Anayasa değişikliğinden sonra
yapılacak İç Tüzük değişikliği sadece teknik
düzenlemeler olacak. sözünden sonra gelen teklif bunun çok ötesinde
düzenlemeler içeriyordu, hep birlikte buna itiraz ettik ve bu düzenlemeler 5
partinin de katkılarıyla yapıldı. Vatandaşlarımız
şunu bilsin: Verdiğimiz katkı sadece ve sadece teknik
düzenlemelerden ibarettir, kesinlikle ve kesinlikle denge denetim sisteminin
ortadan kaldırıldığı, kuvvetler ayrılığının
ayaklar altına alındığı ve kuvvetler birliği
esasına dayalı olan bir tek adam rejimini tahkim edecek hiçbir
değişikliğe katkı vermediğimizin de buradan
altını çizmek isterim.
Burada Parlamentodayız ve İç Tüzük
yapıyoruz yani Parlamentonun kendi anayasasını yapıyoruz,
bunu yapmaya geldik. Gelecekte de 5 partinin katılımıyla ve
uzlaşıyla daha iyi bir İç Tüzük yapmak istiyoruz, bunu tüm
partiler dile getiriyor. Tabii, bazıları bunu daha hızlı
yasama, birilerinin beklediği düzenlemeleri çok daha hızla hayata
geçirecek bir Meclis özlemiyle istismar etmeye çalışabilir, o zaman
en dirençli refleksi göstereceğimizden kimsenin de şüphesi olmasın.
Ama İç Tüzük yaparken özellikle geçtiğimiz haftalarda kamuoyuna
Adalet ve Kalkınma Partisinin yansıttığı birtakım
çalışmalar ve yalanlamadığı birtakım taslaklar
vardı, onun içeriğine girmeyeceğim ama her birisi çoğunluğa
ya da 300ü geçmek üzere, almayı düşündüğü bir partinin
vereceği desteğe güvenerek yapılmış ve muhalefetin
sesini kısmaya yönelik düzenlemelerdi.
Peki, değerli milletvekilleri, bu düzenlemeleri
dünyadaki demokrasi parlamentoları nasıl yapıyor bir buna bakmak
isteriz: 3 tane yöntem yükseliyor demokrasi parlamentolarında. Yani
Çoğunluğumuz var yaparız, olmazsa orada kifayetimüzakere
önergeleriyle sesi kısarız, buraya gelir kavga dövüş geçiririz.
demiyor demokrasi parlamentoları.
Üç eğilim yükseliyor, bunlardan bir tanesi:
İç tüzük değişecekse nitelikli çoğunlukla, hatta yüksek nitelikli
çoğunlukla değiştirme. Yani o gayrimillî, yabancı unsurlar
var ya, o dış mihraklar kendi parlamentolarında iç tüzük
yaparken diyorlar ki: 600 kişiysek, beşte 3ü, 360ı kabul
ederse iç tüzük değişsin. Sorarsın Bu ne öz güven? diye
iktidar partisine, der ki: Demokrasi böyle bir şey.
İkinci eğilim nedir? Yüksek nitelikli
çoğunluk dışında ikinci eğilim: İç tüzük
değişikliklerini yükselen demokrasi parlamentolarında sadece
muhalefet partileri teklif edebiliyor. Yani iktidar partisi diyor ki: Ben muhalefetin
sesini kısmaya ya da onların denetim olanaklarının
genişlemesi taleplerine karşı benim bir reaksiyonum yok.
İsterlerse teklif ederler, kabul ederiz, bu onur, bu şeref, bu öz
güven bütün parlamentoya ait olur. Yani iktidar gelip de Efendi, muhalefetin
on dakika olan söz süresini beş dakikaya indirelim, beş dakikayı
iki dakikaya indirelim, üç dakikaları kaldıralım. Böyle bir
şey yok dünyada.
Üçüncüsü: Bakın yine öz güvene, bu
dış mihraklar kendi parlamentolarında iç tüzük
değiştirirken şöyle yapıyorlar, diyorlar ki: İç tüzük
değişir, bir sonraki dönem uygulanır. Şu demek:
İktidar-muhalefet çelişkilerinden bağımsız
yapılmalıdır iç tüzükler. Bugün iktidardayım, yarın
muhalefete düştüğümde bu iç tüzük bana yeterince denetim, yeterince
söz hakkı veriyor mu? Bunu tartışıyorlar. Ya da diyorlar
ki: Bugün muhalefetteyim ama yarın bu iç tüzükle bir parlamento
yürüyebilir mi? bunu tartışıyor. O yüzden, eğer bir iç
tüzük yapacaksak -öz güveni yüksek, güçlü Meclis diye billboardlara
dünyanın parasını, milletin paralarını
astınız- gerçekten güçlü Meclis istiyorsanız, gerçekten öz
güveniniz yüksekse, meseleniz demokrasiyse, geleceksiniz, dünyada yükselen bu 3
eğilimden bir tanesiyle İç Tüzük yapacaksınız. Aksi
takdirde Güçlüyüm ben, kolu kıvırırım, kürsüyü
kuşatırım, gerekirse yıkarım, altında
bırakırım, istediğimi alırım. kimse demiyor.
Bunu yapar mısınız? Gücünüz var, yaparsınız;
sayınız var, yaparsınız; 301i bulur, yaparsınız
ama o zaman demokrasiden bahsedemezsiniz, o zaman mahcup olursunuz, bizi de
mahcup edersiniz. Bu ülkeye dışarıdan bakanlar sizin ülkeyi
getirdiğiniz durumdan sizi sorumlu tutmuyorlar, bu ülkeye
dışarıdan bakanlar Parlamentoyu bir bütün olarak, Türkiye
demokrasisini bir bütün olarak değerlendiriyorlar; bu konu son derece
önemli.
Peki, gelen teklif, yapılan iş nedir?
Yapılan iş, aslında Adalet ve Kalkınma Partisinin bir
meşruiyet tartışmasının itirafıdır. Gerçi
biraz önce sayın grup başkan vekili kahir ekseriyet dedi, dil
sürçmesidir. Benim bildiğim, kahir ekseriyetle dediğinizde büyük
çoğunlukla demek. Yüzde 51le, o da sizin hesaba göre, mühürsüz zarflarla
yüzde 51 ve siz buna kahir ekseriyet diyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Kahir ekseriyet 70tir, 80dir, 90dır. Yüzde 51e
kahir ekseriyet diyorsanız, siz geleceğinizden çok endişe
ediyorsunuz demektir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Salt çoğunluk, salt
çoğunluk.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama ben şunu söyleyeyim,
çok net: Yapılan o değişikliklerde yüzde 51 oy veren
vatandaş şimdi şöyle düşünüyor: Ya, Özgür Özeli veya
muhalefetin diğer değerli hatiplerini televizyonda dinledim, dedi ki:
Bu sistem denetim olanaklarını daraltıyor. Ve şöyle bir
cevap verdi: Yahu, sözlü soruyu kaldırıyor bunlar. AKPnin
değerli temsilcisi de çıktı ve dedi ki: Ya, katı kuvvetler
ayrılığını savunuyoruz. Bu, bakanların Meclisten
ayağını kesmesi demek, bakan Meclise gelmeyecek ki sözlü soru
cevaplasın. O yüzde 51i veren vatandaşımız yani sizin ikna
ettiğiniz vatandaşınız katı kuvvetler
ayrılığı, bakanların gelmediği bir Meclis,
bunlara inanıp güçlü Meclis diye inandı, size oyu verdi mi?
Şimdi o vatandaş şu soruyu soruyor: Ya, sözlü soru cevaplamaya
bile gelemeyecek olan bakan, şimdi AKP itiraf ediyor ki pek mühim hâllerde
gelmeli, Meclise bilgi vermeli, çağrılırsa gelmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, bir saniye
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Başkan, yedi
buçuktan başladı galiba yanlışlıkla.
BAŞKAN Devam edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) On dakika olarak
başlayacaktı, orada bir iki buçuk dakika
Kendi hakkını aramayan
vatandaşın hakkını hiç arayamaz, o yüzden. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım, sürem on dakikaydı, yedi buçuktan
başladı.
Şimdi, mesele şu: Vatandaş,
Manisanın Hacıaliler köyündeki Nevzat amca şöyle bakıyor
meseleye, diyor ki: Ya, ben bunların bu dediklerine inandım, oy
verdim. Şimdi itiraf ediyorlar Bakan gelmeli, içeriye girmeli,
soruları cevaplamalı. Madem gelecekti sözlü soruları niye
cevaplamıyor?
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Kandırılmışlar, kandırılmışlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Demek ki bizi
kandırdı. Kendileri kandırılmayı meziyet olarak
anlatanlar bizi geldiler, burada kandırdılar. Aha bu şudur:
Meşruiyet tartışmasının daniskasıdır
kardeşim.
Keşke sizin dediğiniz gibi yüzde 70le
geçirteceğiniz bir toplumsal rıza üretebilmiş
olsaydınız. Zaten 51; 51in de her tarafı tel tel döküldü. Ya
öyle bir iş yaptınız ki hani en fırtınalı
zamanlar için yapmanız gereken bir işi en durgun sularda bile
beceremiyorsunuz.
Şunu çok net olarak söyleyelim: Bundan iki yüz
elli ila iki yüz yetmiş yıl önce, önce John Locke kuvvetler
ayrılığını tarif etti, ardından Montesquieu
geliştirdi ve üçlü kuvvetler ayrılığını söyledi.
John Locke sadece yasama ile yürütmeden bahsetti, Montesquieu noktayı
koydu Yasama, yürütme, yargı ayrı ayrı olur ve bunlar birbirini
denetlemezse demokrasiler gelişmez, devletler ileriye gitmez. dedi.
Değerli milletvekilleri, bu şu: O
tarihlerden belki yüz yıl sonra, örneğin doğru akımı,
ampulü, ardından alternatif akımı
tartışmıyorsunuz ya Bu salonu Edisonun bulduğu bir
şeyle aydınlatmayalım da başka bir şey
yapalım.ı ya da buraya Keban Barajından gelen elektrik Nikola
Teslanın bulduğu alternatif akımla buraya geliyor, bunu
tartışmıyorsunuz ya, Arşimetin kaldırma
kuralını tartışmıyorsunuz ya, dönüp Montesquieunun
kuvvetler ayrılığını tartışıyorsunuz,
temel sıkıntı burada.
Siz bir gemi yapsaydınız Arşimetin
kaldırma kuralını hesaba katmadan yapacaktınız, o gemi
en kısa zamanda batacaktı, aha da örneği: Daha limandan
çıkıyorsunuz, uluslararası anlaşma ya, hepimiz
destekliyoruz, nasıl buranın gündemine gelsin
Anayasaya
aykırı
Çözülsün diye dünya katkı sağladık, hâlâ
aykırı. Arşimetin kaldırma kuvveti kuralını
kabul etmeyen, hesabı ona göre yapmayan gemi mühendisleri gibi yüzdürmek
istediğiniz demokrasi gemisi limandan çıkmadan kayalığa
oturdu, hem vallahi hem billahi. Öyle
şeytanlaştırdığınız,
düşmanlaştırdığınız, terör örgütleriyle
adını andığınız CHPye, HDPye, isminin
kısaltmasını kullandığınız, kendi isminize
AK PARTİ denilsin istiyorsunuz ama İYİ demediğiniz
İPye Aman arkadaşlar, koşun, bir omuz verin, bizim gemi daha
limandan çıkmadan karaya oturdu. dediniz; hep beraber katkı verdik,
şimdilik yüzüyor. Ama ileride dalgalar var, ileride buz dağları
var, ileride fırtınalar var, hem vallahi hem billahi bu gemi yüzmez
çünkü bir temel kurala aykırısınız ve diyorsunuz ki:
Kuvvetler ayrılığı ayaklar altında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, devam edin lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Mehmet Uçum, vallaha benim
başdanışmanım değil, sarayın
başdanışmanı, Tek kişilik hükûmet. diyor.
Sarayın başdanışmanı Bakanlar teknisyendir. diyor
yani bu bakanlar o bakanlar değil, artık bakanlar
vatandaşın içine bakmıyor, Cumhurbaşkanının
ağzının içine bakıyor diyor. Hatta ben bir şey
söyleyeyim mi, uçakta sohbet ediyoruz, sizler diyorsunuz ki: Ya, milletvekili
protokolde bakanın önünde niye oluyor? Vallahi de doğru.
O yüzden biz diyoruz ki: Sizin bu gemi yüzmez. Gelin
yol kısayken doğru bir yerden kuvvetler
ayrılığını esas alan, parlamenter sistemin
kazanımlarını önceleyen, yürütmeyi, yasamayı,
yargıyı kendi yerlerine çeken yeni, doğru ve gerçek bir
parlamenter sistemi
Hem de sadece 16 Nisanla hesaplaşan değil, 12
Eylül faşizmiyle de hesaplaşan, onun
kalıntılarını da ayıklayan ve 12 Eylülün darbe
müktesebatından da memleketi kurtaran bir çalışma
yapılacaksa yapılsın. Ama bu başkanlık sistemi
dediğiniz, bir yerden yönetilen, Her şeyi ben bilirim. diyen
sistemin ilk günden çöküşü ortada, bunu kabul edeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, tamamlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Toparlayayım Sayın
Başkan, toparlayayım.
Bunun dışında, daha söyleyecek çok
söz var ama yeni simalar var, tanışıyoruz, mümkün olduğu
kadar bir araya geleceğiz.
SALİH CORA (Trabzon) Milletle
zıtlaşma.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu sürekli laf atan
arkadaşın devamlı milletvekili yapılması sizi
umutlandırmasın, bu arkadaş bir başka şekilde de
burada olabilir.
SALİH CORA (Trabzon) Bileğimizin
hakkıyla buradayız. Trabzona git sor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Doğru sözü dinlemek,
katkıya açık olmak her zaman iyidir. Şunu söyleyeyim, siz bizi A
Haberden tanıyorsanız şöyle düşünüyorsunuzdur: Bunlar
kötü adamlar. Bunlar her şeye itiraz ederler. Biz İki kere iki,
dört desek kabul
Böyle bir şey yok. Daha biraz önce duydunuz, bütün
gruplar, hepimiz birden doğru bir iş yapmaya katkı verdik.
Bundan sonra millet adına doğrular, halk yararına olan
işler oldukça kürsü burada, grup burada, Cumhuriyet Halk Partisi burada
ama hatada, rejime kasteden yanlışlarda ve bu ülkenin birlik
beraberliğinde, bütünlüğünde, duyguların
ayrıştırılmasında yol alırsanız o zaman da
karşınızdayız. Bu grup öyle konjonktürel bir partinin grubu
değil. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel, selamlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Selamlıyorum.
Bu grup Avrupanın en eski, dünyanın
3üncü büyük siyasi hareketinin, Türkiyenin yüz yıllık bir
geleneğinin, bu Parlamentonun harcı karılırken orada olan,
aha şu Egemenlik bilakayduşart milletindir. yazısı
yazılsın diye hani aynı gemideyiz ya- o 19 Mayıs 1919da
canını ortaya koyarak o yolculuğa çıkanların ve o
yolculuğun temel direğine sıkı sıkı
bağlı olanların yani Atatürk ilke ve devrimleri ve
çağdaşlaşma ülküsüne bağlı olanların hep birlikte
içinde olduğu, sizin de ilk başta değilse de bundan sonra içinde
olmanızı beklediği o gemideki yolculuğuna devam edecek.
Bilime, akla, usa, katkı sağlayanlarla birlikteyiz. Dogmanın,
hurafenin, tek adama teslim olanların da
karşısındayız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, Bravo sesleri)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun bir söz talebiniz var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 60a göre bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, yerinizden.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin 4 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Çok değerli arkadaşlar, tabii, değerli
grup başkan vekilimizi dinledik ama bir düzeltme yapmak gerekiyor. Bu
teklif, üzerinde görüşülen teklif AK PARTİ Grubunun bir teklifi
değil, bunu konuşmamda açık ve net bir şekilde ifade ettim.
Bizim ayrı bir çalışmamız söz konusu, tamamen
bağımsız, yeni sistemin ruhuna, demokratik,
katılımcı, şeffaf, uzlaşma esasına dayalı
ancak 1 Ekim münasebetiyle hızlı bir şekilde yasama faaliyetleri
başlayacağından Sayın Meclis Başkanımızın
bizzat bürokrat arkadaşlara teknik uyum meselesine ilişkin daha
önceden yaptırmış olduğu bir uyumlulaştırma
teklifinin ortak önergelerle son hâlini almasını şu anda
konuşuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bir
saniye
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla, bu teklif AK PARTİnin bir
teklifi değil.
İkinci olarak da, teknik anlamda Anayasa
yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında tam bir kuvvetler
ayrılığı sistemini caridir, bir karışmazlık
ilkesi söz konusudur. Ancak mevcut İç Tüzükte hazırlanan teklifi
incelediğimizde görüyoruz ki hinihacette, ihtiyaç hasıl
olduğunda bu ilke asıl olmakla beraber mesela olağanüstü hâl,
sıkıyönetim, seferberlik vesaire gibi Meclisimizin bilgilendirilmesi
veya yasamanın yürütmenin üzerindeki denetim yetkisinin tezahür etmesine
ilişkin istisnai uyarlama düzenlemeleriyle sınırlı
kalmış bir temsiliyet söz konusudur. Bunun açıklığa
kavuşturulması için söz aldım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şahıslar adına son söz Adıyaman Milletvekilimiz Sayın
İbrahim Halil Fırata aittir.
Buyurun Sayın Fırat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle yeni göreviniz hayırlı uğurlu
olsun inşallah.
Ben konuşmamın başında, bugün
Hakkâride şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi üzerine
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz yeni bir
sisteme geçtik, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.
Biliyorsunuz, yüz elli yıllık bir geçmişi olan parlamenter
sistemden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişin
Türkiye için elzem olduğunu, bu Türkiye için bir değişiklik
yapılması gerektiğini
Özellikle 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte yapmış
olduğumuz ortak çalışmayla parlamenter sistemden
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş için
çalışmalar yaptık.
Biliyorsunuz, parlamenter sistemde -her zaman
söylediğimiz- yasama ve yürütmenin iç içe olduğu bir durumdan
bahsediyorduk çünkü milletvekilleri seçiliyordu, milletvekillerinin
içerisinden, yasamanın içerisinden başbakan ve bakanlar kurulu
seçiliyordu ve yürütme aynı zamanda yasamanın içinden çıkar bir
durumdaydı ve bu nedenle de yasamanın ve yürütmenin tamamen
birbirinden ayrılması gerekiyordu;
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle erkler
ayrılığının, kuvvetler
ayrılığının tamamen birbirinden kesin bir şekilde
ayrıldığı bir sisteme geçiş yapmak istedik ve bunun
için de geçen sene, daha doğrusu 2017 yılında, biliyorsunuz,
yapmış olduğumuz Anayasa çalışmasıyla birlikte 16
Nisan referandumuyla, milletimizin vermiş olduğu destekle biz
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş yaptık.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde o zaman iki maddenin
hemen yürürlüğe girmesi gerekiyordu ve o iki madde o zaman yürürlüğe
girdi. Daha sonrasında da 3 Kasım 2019 seçimlerinde -yani bu erken
seçim söz konusu değildi- Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle birlikte bu Anayasa maddelerinin yürürlüğe gireceği bir
durum ortadaydı. Daha sonra erken seçim kararı alınmasıyla
birlikte, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği bu
Anayasa değişikliği ve bu referandumla birlikte,
Cumhurbaşkanımızın 9 Temmuz 2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinde Genel Kurulda yemin etmesiyle birlikte Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi bütün kurum ve kurumlarıyla birlikte yürürlüğe girdi.
Bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasası olan ve Parlamento
hukukunun anayasası olan İç Tüzükün kesinlikle bu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum sağlaması
gerekiyordu ve bunun için de bütün grupların bir araya gelerek teklif
etmiş olduğu ve geçen hafta da yine aynı şekilde Anayasa
Komisyonunda tartıştığımız,
konuştuğumuz ve Anayasa Komisyonunda bir günde birlikte
geçirdiğimiz bu İç Tüzükün Allahın izniyle
Cumhurbaşkanlığı sistemine uyum sağlaması
amacıyla bugün çalışmasını Genel Kurulda yürütüyoruz.
Anayasadaki değişikliklerle
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine aykırı İç
Tüzük hükümlerinin Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine uygun olarak değiştirilmesi zarureti ortaya
çıkmıştı. Meclisin Anayasa değişikliği
reform sürecine dâhil olması açısından İç Tüzükte de
kapsamlı bir şekilde değişiklik yapılması
gerekmektedir. İç Tüzük teklifi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
değişiklik yapılmasına dair kanunla Anayasada yapılan
değişikliklerin zorunlu kıldığı İç Tüzük
değişiklikleri çeşitli tarihlerde mevzuatta yapılan
değişikliklere rağmen İç Tüzükte
varlığını devam ettiren ve işlevsiz kalan hükümlerin
ayıklanması, kuvvetli teamül hâline gelen uygulamaların İç
Tüzüke dercedilmesi, uygulamada tereddüt oluşturan hususlara çözüm
getirilmesi, İç Tüzükte Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine uygun olmayan düzenlemelerin çıkarılması ve
değiştirilmesiyle yasama belgelerinin klasik yöntemlerinin yanında
teknolojik gelişmelere uygun olacak şekilde milletvekillerine daha
elverişli araçlarla ulaştırılması öngörülmektedir. Bu
vesileyle İç Tüzükün Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine uyumlu hâle getirilmesiyle Meclisin yasama gücünü ve
verimliliğini artırması amaçlanmaktadır yani kısaca bu
İç Tüzük teklifiyle daha verimli ve hızlı bir yasama
çalışması yapması ve Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine uygun hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
Teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisine, ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Fırat.
Değerli milletvekilleri, bu şekilde
şahıslar adına konuşmalar da tamamlanmış oldu.
Şimdi İç Tüzük teklifinin tümü üzerinde
yirmi dakika süreyle soru cevap işlemine geçeceğiz ancak sisteme giren
sayın milletvekili bulunmadığından soru cevap işlemini
geçiyoruz.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Oy birliğiyle
kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati
: 19.17
BAŞKAN :
Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER
: İsmail OK (Balıkesir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
4 sıra sayılı İçtüzük
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi teklifin 1inci maddesinin
görüşmelerine başlıyoruz.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR İÇTÜZÜK
TEKLİFİ
MADDE 1- 5/3/1973 tarihli ve 584 karar numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve
bakanlar, atandıkları tarihten sonra yapılan ilk birleşimde
andiçerler.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekilimiz
Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Beştaş.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, sistem
değişikliğinin ardından bugün de genel seçimler
sonrasında İç Tüzükün değişmesi gündemiyle bir mesai
yapıyoruz. Aslında bu köklü değişiklik Anayasanın
değişiklik sürecinde başlamıştı ve akabinde,
İç Tüzük değişikliği sırasında yine Mecliste
Anayasa Komisyonunda yoğun bir mesai harcamıştık; sabahlara
kadar, günlerce bu değişikliklere karşı muhalefetimizi
partimiz adına, HDP adına ifade etmiştik. Ve şüphesiz bu
değişiklik, Anayasa değişikliği ve sonrasında
yapılan İç Tüzük değişikliği çok ağır
neticeleri de beraberinde getirdi. Şu anda bu ağır sürecin
sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. Kuvvetler
ayrılığı prensibinden tümüyle vazgeçilmesi, tüm yetkilerin
Cumhurbaşkanında toplanması, denge ve denetim mekanizmasının
olmadığı bir sisteme geçiş hatta seçimde yaşanan tüm
şaibelere, mühürsüz oy pusulalarına rağmen, halkların
muvafakatini tam olarak almasa da evet, resmî sonuçlarla sistem
değişikliği mümkün olmuştur. Bunun aslında
sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz ve daha ileriki
dönemlerde bu zorlukları çok daha ağır bir şekilde
yaşayacağız.
Demokrasi rafa
kaldırılmıştır ve her şeyin tek bir kişinin,
tek bir adamın keyfiyetine göre dizayn edileceğini biz Anayasa
değişikliği sürecinde Anayasa Komisyonunda yoğun bir
şekilde anlatmaya çalıştık. Peki ne oldu? O zaman da tek
bir kişinin, aslında keyfî bir şekilde, Anayasada
dayanağı olmamasına rağmen ülkeyi yönettiğini
biliyorduk ancak referandumdan sonra YSK kararı da can simidi oldu ve tek
adam rejimi yasal bir çerçeveye de oturdu. Referandumun ardından
Anayasanın parlamenter sistemde öngördüğü değişikliklerin
hayata geçirilebilmesi için -hatırlarsınız, geçen dönemde
Parlamentoda olan arkadaşlar bilirler- İç Tüzük değişikliklerini
tartıştık ve aslında bu tartışmalar çok hareketli,
çok güçlü oldu fakat maalesef iktidar partisinin ve tabii ki ittifak
ettiği diğer partinin oylarıyla bu değişiklikler
geçti. Peki, bu değişikliklerle ne oldu? Parlamentonun sesi
kısıldı. Yasama organı tümüyle işlevsiz bırakılmak
isteniyor. Parlamenterlerin, bizlerin -denetleme görevini- kısacası
yasama organının aslında tek bir adamın memurları gibi
çalıştırılmak istendiğini de hepimiz biliyoruz.
Şimdi, kuvvetler ayrılığı
aslında tek dişi kalmış bir canavar yani bunu
rahatlıkla söyleyebiliriz. Yargıyı kendine memur eden yürütme
erki Parlamentoyu da tümüyle susturarak kendi bildiğini okuma derdindedir.
Bir Parlamento düşünün, evet, bizim bulunduğumuz Parlamento, bizler
de parlamenterleriz, mevcut sorunları dile getirirken çok ciddi bir
baskıyla ve farklı yöntemlerle karşı karşıya
kalıyoruz. Konuşma süreleri azaltıldı, on dakika olan
önergeler beş ve üç dakikayla sınırlandırıldı,
vereceğimiz önergelerin içeriği, neyi, nasıl ifade
edeceğimiz Meclis yasama uzmanlarına, Meclis
Başkanlığına kaldı ve bu kürsüde milletvekillerinin
yaptıkları konuşmalar sebebiyle cezalar kesildi. Örnek mi
istiyorsunuz? Osman Baydemirin Kürdistan kelimesini kullanması onun
Genel Kuruldan çıkarılmasına sebep oldu ve neticelendi. Yine, geçen
dönem İstanbul Milletvekilimiz Garo Paylan arkadaşımız
Çoğulculuğu soykırım ve katliamlarla kaybettik. sözleri
sebebiyle ceza aldı. Aslında ciddi bir ironi var ortada.
Çoğulculuğu kaybetmemeye dönük olan saik tam da meseleyi kalbinden
vurdu ve Meclis Başkanı bu kez çoğulculuğu temsil eden bir
mekanizmaya, bir parlamentere ceza vererek esas niyetini belli etti. Evet, halk
egemenliğine dayalı olan, olması gereken Parlamentoda
halkın temsilcileri olarak bizler geldik. Bu sıfatla seçmenin bizden
istediği meseleleri, taleplerini bizim ifade etmemiz engellenmek
isteniyor. Peki, o zaman biz niye buradayız? Bu soruyu hep birlikte herkes
kendine sorabilir.
Biz bu Parlamentonun tek adam rejiminin ya da
iktidar üyelerinin sözlerini söylemek zorunda değiliz. Biz figüran
olmayı dün de kabul etmedik, bugün de kabul etmiyoruz. Evet, biz
seçmenimizin gözüne nasıl bakacağız? Onların
yaşadıklarını burada anlatırken engellenirsek orada
nasıl bir dokunulmazlık, nasıl bir parlamenterlik
Bunu gerçekten
güçlü bir şekilde tartışmak gerekiyor.
Evet, memleket kan ağlarken, açlık,
yoksulluk almış başını giderken, her gün bir yerlerde
bir kadın cinayete kurban giderken, bir yerlerde inşaat işçileri
her gün yaşamını yitirirken ve bunu söylediği için
inşaat işçileri tutuklanırken, Savaş istemiyoruz.
diyenler her gün yargılanıp tutuklanırken, işsizlik,
ihraçlar insanlara kan ağlatırken, cezaevlerinde hasta tutsaklar
ölüme terk edilirken, anneleriyle kalan yüzlerce bebek hâlâ gözümüzün önünde
dururken, her gün gelen zamlar hayatı daha da
zorlaştırırken, ana dilinde eğitim hâlâ bir hayal gibi
ifade edilirken, Kürt işçiler her gün lince maruz kalırken, çocuklar
sokaklarda aç gezerken bunları bilip susmamız isteniyor. Hayır,
susmayacağız, biz bunları ifade edeceğiz. Biz o zaman da
söyledik, bugün de söylemeye devam ediyoruz.
Evet, gerçekten nasıl bir durum içindeyiz?
Kürsü konuşmalarımızın süresinin
daraltıldığını söyledim ve önergelerimize bir iki
örnek vermek istiyorum. Daha önce faşizmin, tek adam rejiminin demosunu yaşıyorduk
ama şu anda tam da içindeyiz bu dönemde. Benim önergem Hasta mahpuslar
tedavi edilmiyor. dediğim için iade edildi. Asıl gerekçe önergeyi
beğenmemek mi, gerçeklerin ifade edilmesi mi? Tabii ki gerçeklerin ifade
edilmesi. Kuşkusuz gerçeklerin dile getirilmesinden rahatsız oluyorlar
ama bizim görevimiz de gerçekleri ifade etmek. Neredeyse kriz sözcüğü
yasaklanacak. Benim vekili olduğum ilde il genel meclisi üyemiz, bizim
üyemiz İdris İlhan Dolar 7,15. dediği için şu anda Siirt
Cezaevinde. Tek bir sosyal medya mesajı atmış. Demiş ki:
Dolar yükseldiği için batmıyoruz, biz battığımız
için dolar yükseliyor. Tek bir cümleyle şu anda hapiste tutuluyor.
Peki, bu dönem neyi
çağrıştırıyor? Burayı özellikle altını
çizerek ifade etmek istiyorum. Evet, tam da meftun oldukları Osmanlı
dönemini, hem de İstibdat Dönemini hatırlatıyor. Otuz yıl
sürmüş bu kayıp dönem. Bu dönemde neler olmuş? Tek adamlık.
Bakın, o dönem Abdülhamit bir coğrafi terim olan burun
sözcüğünü yasaklatmış, akıllara kendisi gelir diye burun
sözcüğünü yasaklatmış. Başka ne yapmış? Kimyada bazı
yanıcı maddeleri meydana getiren bileşimler de
yasakmış örneğin; A ve H eşittir sıfır,
Abdülhamit eşittir sıfır gibi bir çağrışıma
yol açabilir diye bu yasaklanmış. Kardeş sözcüğü Sultan
Muratı hasta sözcüğü hasta adamı çağrıştırır
diye yasaklanmış. Burada ifade edince abartı gibi geliyor, belki
gülünç geliyor ama bunlar gerçek, bunlar tarihsel arka planda
yaşanmış. Ve bugün pek çok sözcük bu Parlamentoda aynı
mantıkla yasaklanıyor. İşkence sözcüğü
yasakmış efendim, önergelerimizde yazamazmışız. Neden?
Çünkü işkence yokmuş, yapılmıyormuş. Ya biz
işkenceye tanıklık ediyoruz. Tanıklık ettiğimiz,
verilerine ulaştığımız bir meseleyi nasıl ifade
etmeyelim? Asimilasyon sözcüğü de bu yılların en popüler
kelimesi. Bu da yasakmış çünkü asimilasyon yokmuş. Kürtçe
konuşmayı yasaklayan, Kürt isimlerini tabelalardan indiren bir
dönemde asimilasyon yokmuş. Ama bunlar yasaklanırken Parlamentonun
gücü de tükeniyor. Gerçekten bu Parlamentoda bunları söylemeye devam
edeceğiz.
Peki, birçok darbe yaşadık ve bugün
gerçekten çok daha büyük bir darbenin tam merkezinden geçiyoruz. Yani burada 12
Eylülden geriye kalan ciddi travmalar oldu ve hâlâ geçmişle
yüzleşilmedi. Peki, biz buna rağmen 12 Eylül ile bugünü bu kürsüden
çok kıyasladık. Ama, emin olun, o dönem kriz ya da dolar
sözcüğünü telaffuz etmek yasaklanacak duruma gelmemişti.
Kriz ile hukuksuzluk doğru orantılı
aslında. Kriz niye büyüyor? Demokrasi yok, hak ve özgürlükler yok;
hukuktan uzaklaştıkça kriz derinleşiyor, kriz derinleştikçe
daha büyük hukuksuzluklar tekrar tekrar kendini üretiyor.
Evet, Aynı gemideyiz. diyorlar. Biz onlarla
aynı gemide değiliz, biz ezilenlerin, emekçilerin,
kadınların, yoksulların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Beştaş,
toparlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Evet, aynı gemide derken, gemi batıyor
ama onlar gemiden saraylarla, aldıkları uçaklarla aslında
kurtuluyorlar.
Hızla konumuza dönecek olursak; bu nedenle,
denge ve denetlemenin olmadığı bir sistemde frenler tutmadığında
hep birlikte acısını çekeceğiz ve şu anda ne denge
var, ne denetim var, ne fren var, baş aşağı, yokuş
aşağı, 81 milyon insan hep birlikte aslında bir kayboluşa,
bir acıya, bir travmaya muhatap kılınıyor. Evet, bunu mu
dememiz gerekiyor: Elveda demokrasi, elveda parlamenter sistem ya da
elveda Türkiye Büyük Millet Meclisi. Biz bunu dememek için burada olmaya
devam ediyoruz.
Evet, biz bir sarsıntı yaşadık
öncülleriyle, Anayasa değişikliğiyle, İç Tüzükle. O vakit
Anayasa değişikliği ülkenin balans ayarlarını bozacak
düzeyde yüksek dikta rejimi içerir. demiştik. Bu sözü buradan
söylemiştim. Bu iç tüzükle yargıyı tamamen denetim altına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Son
cümlelerim.
BAŞKAN Sayın Beştaş,
selamlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Kusura
bakmayın. Bitiriyorum, çok az.
Şimdi de yasama organı lağvedilirken
kanun iradesi de kararnamelere kaldı.
Süremi aşmamak için şunu söylüyorum:
Gelin, hep birlikte bu ülkede gerçekten yurttaşların hak ettiği
demokrasiyi inşa etmek için kolları sıvayalım. Demokratik
bir anayasa, demokratik bir iç tüzük, hak ve özgürlüklerin gerçekten
yeşerdiği, kendini ifade edebildiği bir ortam Parlamentonun
demokratik olmasıyla mümkün olabilecektir. Aydınlık günleri bu
şekilde teknik İç Tüzük düzenlemeleriyle kesinlikle
getiremeyeceğiz ve hep birlikte bu karanlıkta kaybolup gideceğiz
diyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bu arada yeni göreviniz de
hayırlı olsun.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun
Sayın Beştaş.
Değerli milletvekilleri, 1inci madde üzerinde
gruplar adına ikinci söz İYİ PARTİ Grubu adına Antalya
Milletvekilimiz Sayın Feridun Bahşiye ait.
Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli üyeler; 4
sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada Hakkâri Çukurcada şehit olan 2
askerimize rahmet diliyorum, ruhları şad olsun. PKK terör örgütünü
lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Binali Yıldırımın
İzmir Milletvekili sıfatıyla vermiş olduğu Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü değişiklik teklifi Anayasa
Komisyonunda yapılan görüşmelerde mutabakatla kabul edilmiştir.
Bizim de üyesi bulunduğumuz Anayasa Komisyonunda mutabakatla kabul edilen
İç Tüzük değişikliğine çok fazla değinmeyeceğim
ancak değişen hâliyle de olsa 1973 yılından beri yürürlükte
bulunan Meclis İçtüzüğünün ihtiyacı
karşılamadığı da açıktır. Bugüne kadar
yapılan, özellikle de 2017 yılında yapılan
değişikliklerle İç Tüzükün felsefesi ve sistematiği
bozulmuştur. Bu değişikliklerle bazı hükümler uygulanamaz
hâle gelmiş, İç Tüzükte olmayan bazı uygulamalar da teamül
hâlini almıştır. Yasama organı olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin daha verimli ve etkin çalışmasının önü
açılmalıdır. Bu sebeple yüce Gazi Meclisimizin daha verimli
çalışmasını sağlamak için gelin hep beraber yeni bir
tüzük yapalım.
Bilindiği gibi İç Tüzük, Meclisin gizli
anayasasıdır. Anayasalar nasıl toplumsal mutabakat
sözleşmesi ise, toplumun her kesiminin katılımı ve
kabulüyle yürürlüğe konulması gerekiyorsa Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü de parti ayrımı
yapılmaksızın Mecliste bulunan tüm milletvekillerinin
katılımı ve mutabakatıyla hazırlanıp
yürürlüğe konulmalıdır. Bu konuda bir komisyon kurulup her
partinin milletvekillerinin görev aldığı bir komisyonca tüzük
taslağı hazırlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, tüzükle ilgili
açıklamalarımı burada sonlandırıyor, Türkiyenin
diğer önemli meselelerine kısaca değinmek istiyorum.
Birinci mesele; emeklilikte yaşa
takılanlar sorunu gündemdeki yerini hâlâ ciddi bir şekilde
korumaktadır. 1999 öncesi çalışma hayatına başlayanlar
hizmet süresi ve prim günü sonunda emekli olacağını
düşünerek çalışmaya başlamış fakat yapılan
yasal düzenlemelerle mağdur edilmişlerdir. İşe
başladıkları tarihte prim, gün süresini doldurmalarına
rağmen yaş şartını yerine getiremedikleri için emekli
olup aylık alamayan milyonlarca kişi bir an önce bu düzenlemenin
hayata geçirilmesini talep etmektedir. Sorundan etkilenen kişi
sayısı yaklaşık 7 milyondur.
İYİ PARTİ olarak bu konuda Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yasa teklifi verdik.
Bildiğimiz kadarıyla, Mecliste grubu bulunan tüm partiler de
emeklilikte yaşa takılanların sorunlarıyla ilgili seçim
döneminde vaatlerde bulundu. Tüm partilere sesleniyorum: Eğer samimi
iseniz; buyurun, bu kanayan yarayı birlikte tedavi edelim ve sorunu
çözelim.
Kamuoyunun gündemini meşgul eden diğer bir
konu ise intibak meselesidir. 2000 yılı ve sonrasında emekli
olanlar maaş eşitsizliği sebebiyle intibak beklentisi
içerisindedir. Milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren
intibak için yargı yolu kapanmıştır ve tüm emeklilerimiz
yüce Meclisimizden intibak yasasının bir an önce
çıkarılmasını beklemektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, yine
sayıları 2 milyona ulaşan öğretmen, polis, hemşire,
din görevlisi ve idareci ile bunların emeklileri 3600 ek göstergeyi
beklemektedirler. Yine başta Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm
partiler seçim öncesi bu sorunun çözüleceğine dair vaatlerde
bulunmuştu. İYİ PARTİ olarak biz bu konuda da kanun
teklifimizi verdik, gelin bu mağduriyeti de hep birlikte giderelim ve 3600
ek göstergenin çıkarılmasını sağlayalım.
Diğer bir konu ise şu: Bugünün
şartlarında askerliğini bedelli yapanlar 15 bin lira ödeyerek ve
işinde izinli sayıldığı için sigorta primlerinin de
yatırılması karşısında herhangi bir kayba
uğramamaktadırlar. Bugün askerliğin normal süresi on iki
aydır, daha önceleri ise normal askerlik süresi on sekiz aydı.
Askerlik nedeniyle sosyal güvenlik hakkından mahrum kalınan süreyi
borçlanma yani sigorta bedeli ödeyerek kazanmaktadırlar. Buna göre 2018
şartlarında otuz gün askerliğin bedeli 649 lira; on iki ay
askerlik yapanlar 7.794 lira, on sekiz ay askerlik yapanlar ise 11.691 lira
sigorta pirimi ödemek zorundalar. Ekonominin durumu bu hâldeyken evine ekmek
götürmekten aciz insanlarımızın bu kadar sigorta primi ödemesi
de mümkün değildir. Bu adaletsizliği gidermek için askerlik süresinin
sigortalı sayılmasıyla ilgili kanun teklifimizi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunduk.
Ayrıca, 2017-2018 yıllarında tabii
afetlerden zarar gören çiftçilerimizin gördükleri zararın, TARSİM
sigortası yapıp yapmadığına
bakılmaksızın, devletçe karşılanması ve kredi
borçlarının bir yıl süreyle ertelenmesi konusunda da kanun
teklifimizi yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunduk. Bu teklifle, başta Antalya Kumluca, Finike, Demre, Elmalı
ilçeleri çiftçisi ile Karadeniz fındık üreticisinin ve ülkenin
diğer bölgelerindeki çiftçilerin tabii afetlerden gördüğü
zararın bir nebze giderilmesini amaçladık. Fındık üreticisi
hâlen 15 liraya mal ettiği fındığı 12 liraya tüccara vermektedir.
Bugüne kadar devlet herhangi bir fındık taban fiyatı
açıklamadığı gibi, üreticiyi tüccarın insafına
bırakmıştır. Fındık üreticisinin beklentisi,
devletin bir an önce zararı olmayacak şekilde bir taban fiyat
açıklamasıdır.
Ağır ekonomik kriz altında inleyen
insanlarımızın bir nebze olsun sıkıntılarına
ilaç olmak amacıyla, emeklilikte yaşa takılanların
sorunları, 3600 ek gösterge bekleyenlerin sorunları, uzun dönem
askerlik yapan vatandaşlarımızın askerlik sürelerinin
sigortalı sayılması, meydana gelen tabii afetler sonunda zarar
gören çiftçilerimizin zararlarının devletçe
karşılanması ve kredi borçlarının bir yıl süreyle
ertelenmesine dair kanun tekliflerimize tüm partilerden destek bekliyoruz.
Gelin, sıkıntı içindeki insanlarımızın
birazcık rahatlatılmasını sağlamak için hep birlikte
çaba gösterip bu teklifleri yasalaştıralım.
Değerli milletvekilleri, döviz
kurlarındaki yükseliş, artan hayat pahalılığı ve
zamlar karşısında vatandaşımızın artık
dayanacak gücü kalmamıştır. Söz sırası geldiğinde
Ülke büyüdü, ekonomi büyüdü. diyorsunuz ama baktığımızda
vatandaşın cebinde 3 kilo domates alacak parası yok. Güya
ekonomik program açıklıyorsunuz, birkaç iktisadi terimle
süslüyorsunuz, vatandaş da bir şey
yaptığınızı zannediyor ama çarşıdan,
pazardan haberiniz yok.
Arkadaşlar, bu ekonomik krizden çıkmak ve
bir daha krize girmemek için kalıcı tedbirler almak zorundayız.
Bu sebeple üretime dayalı sanayi teşvik edilmelidir, tarımsal
girdiler sübvanse edilip mazot, gübre ve ilaç fiyatları makul seviyelere
çekilmelidir. Türk tohumculuğu geliştirilmeli, halkın
sağlığı için büyük tehlike saçan genetiği
değiştirilmiş organizmalar hemen denetim altına
alınarak geleneksel tohumların ıslah edilmesi için Türk
tohumculuk araştırma enstitüleri kurulmalıdır. Fidecilik desteklenmeli
ve çiftçiye tarımsal üretim normal seviyeye ulaşıncaya kadar,
beş yıl süreyle ücretsiz fide dağıtımı
sağlanmalıdır. Hayvancılık desteklenmeli, üreticilere
bedelsiz damızlık hayvan verilmelidir. Ekonomide gerçekçi bir
politika benimsenmeli, büyüme oranları makul ve gerçekçi
olmalıdır. İhracat ve turizm gelirlerinin
artırılması için gerçekçi tedbirler alınmalıdır.
Doğrudan yabancı yatırımların daha çok gelmesi için
uygun bir ortam yaratılmalıdır. Dış ticaret ve cari
açık azaltılmalıdır. İthal edilen ürünlerin yurt
içinde üretilmesi sağlanmalıdır. Yurt dışında
ülkemizin imajı iyileştirilmelidir.
Biraz önce de söylediğim gibi,
Başkanlığa sunduğumuz tekliflerin Mecliste kabulü için tüm
gruplardan yardım talep ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bahşi.
Sayın Aygun, sisteme girmişsiniz
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Bölgemle ilgili bir konu arz edeceğim.
BAŞKAN Söz vereceğim ama sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz, televizyon saati bitimine kadar
arkadaşlarımızın konuşmalarını burada
tamamlamamız gerekiyor.
Sayın Aygun son defa size söz veriyorum çünkü
grupların ve şahısların konuşmaları var, onlara
devam edelim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygünün, Tekirdağ ilinin Çorlu-Sarılar mevkisinde 8 Temmuzda 25
vatandaşın hayatını kaybettiği, 300e yakın
vatandaşın da yaralandığı tren kazasıyla ilgili
bilirkişi raporunun hâlâ çıkmadığına ve Ergene
Nehrinin bu yıl temizleneceğini umduğuna ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Tekirdağ Çorlu-Sarılar mevkisinde 8
Temmuzda meydana gelen tren kazasının ardından 25
vatandaşımızı yitirdik, 300e yakın
vatandaşımız yaralandı ama hâlâ bilirkişi raporu ne hikmetse
çıkmadı. Konu hakkında İstanbul Teknik Üniversitesi
inceleme yapıyormuş. Umarım 2019u görmeden tamamlarlar. Bu
tutum, çocuğu, annesi, babası, yakını ölen
vatandaşlarımızın acısını büyütüyor. Bu
konudaki soru önergeme Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Turhan tarafından gelen yanıtta Bakanlık ve Devlet
Demiryollarının hiçbir kabahati olmadığı savunuluyor.
1873 yılına kadar gidiliyor. Neymiş? Yüz kırk beş
yıldır görülmeyen aşırı yağıştan
dolayı bu kaza olmuş. Gerekli bakımı yapmazsan yüz
kırk altı yıl sonra kaza olur. Yeni yapılan menfezin yeni
kazalara yol açacağını ortaya koyan mimarlar odası raporu
da dikkate alınmalıdır.
Yine Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz
araştırma önergemizin Başkan Vekilimiz ve Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun yöneteceği TBMMde gündemin ön
sırasına alınmasını talep ediyorum.
Ayrıca, Ergene Nehrini temizlemeye dönük
olarak umarım bu sene bir adım atılır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aygun.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Feti Yıldıza aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (MHP
sıralarından alkışlar)
Destek kuvvetli.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA FETİ YILDIZ (İstanbul)
İlk konuşmamızı yapacağız, onun için
arkadaşlar cesaretlendirmek istedi herhâlde.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın Başkan, yeni görevinizde
başarılar dilerim.
Sayın milletvekilleri, Anayasa'da yapılan
değişikliklere uyum sağlama amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi Meclis Başkanımız ve İzmir
Milletvekili Sayın Binali Yıldırım tarafından Meclis
Başkanlığına sunulmuş, takiben Anayasa Komisyonu 4
Ekim 2018 tarihinde toplanmış ve (2/772) esas numarasıyla
Teklifi görüşmüştür. Teklif görüşmeleri takdire şayan bir
uyum içinde geçmiş, bazı maddeler teklif metninden
çıkarılmış ve Komisyonca kabul edilmiştir. İç
Tüzükün ülkemizin demokratik işleyişi üzerinde çok önemli bir etkisi
vardır. Bundan dolayı iç tüzüklere doktrinde -daha önce
konuşmacının söylediği gibi- sessiz anayasa denilmektedir.
Bilindiği gibi, bazen usul esastan önce gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, 27 Nisan 2017 tarihinde
yürürlüğe giren Anayasa değişikliğiyle yasama ve yürütme
organları tam olarak birbirinden ayrılmıştır. Yasama,
yürütmenin bu sert ayrılığı işlemlerin de
ayrılığını gerektirmektedir. Tam bu aşamada
Milliyetçi Hareket Partisinin öncülüğünde töreye uygun devlet düzenine
geçilmiştir. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı tarafından
yerine getirilmektedir. Bu sebeple Hükûmetin Mecliste temsil edilmesi ortadan
kalkmış ancak yürütme organı Mecliste temsil edilmeye devam
etmektedir. Bilindiği gibi, güvenoyu, gensoru, sözlü soru gibi araçlar
İç Tüzük'ten çıkarılmıştır; yazılı
soru, genel görüşme ve Meclis araştırması
mekanizmaları yeniden tanımlanmıştır.
Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu, Meclis
soruşturması mekanizmasına benzer olarak yeniden
düzenlenmiştir. Kanun tasarısı, hükûmet, bakanlar kurulu
gibi ibareler İç Tüzük metninden tamamen çıkarılmış
olup bu bağlamda Anayasa değişikliğine uygun kavramsal
değişiklikler ve Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı
yardımcısı, bakanlar gibi ibareler eklenmiştir.
1inci maddede, Anayasa değişikliği
sonucu, Anayasanın 106ncı maddesinin dördüncü fıkrasında
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların 81inci
maddede yazılı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde ant
içecekleri ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununun
21inci maddesinin (3)üncü fıkrasında ise Cumhurbaşkanınca
atanan Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların
atanmalarını takip eden gün ant içecekleri belirtilmiştir.
Maddede, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların
atandıkları tarihten sonraki ilk birleşimde ant içecekleri
hükmüne yer verilmiştir. Böylece, İç Tüzükün sistematiği ve
yasama organının işleyişi göz önünde bulundurularak 6271
sayılı Kanundaki Cumhurbaşkanı
yardımcılarıyla bakanların ant içecekleri güne ilişkin
hükme işlerlik kazandırılması ve söz konusu hükmün
açıklığa kavuşturulması amaçlanmıştır
ve bu, Anayasa uygunluk düzenlemesi yapılmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapılan
İç Tüzükün tamamı üzerinde olumlu görüşlerimizi bildirdik ve
kanunlaşması için de elimizden gelen her türlü gayreti
göstereceğiz. Şimdiden söyleyebilirim ki İç Tüzükün tamamı
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından kabul edilmektedir. Olumlu oy
kullanacaktır.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifiyle Tüzükte
yapılacak bazı değişiklikler Anayasa Komisyonunda -biraz
önce söylediğim gibi- oy birliğiyle, bazı maddeler, metinden
çıkarılmıştır. İleriki günlerde inşallah
yeni düzenlemeyle İç Tüzükümüz yeni bir hüviyete ve işlerliğe
kavuşacaktır.
Yapılan diğer değişikliklere de
burada kısaca değinmek istiyorum. 7nci maddede komisyonda yürütmenin
görüşmelere katılma talebi uyarlanmış, 8inci maddede
komisyona havale edilen evrakların dağıtılacağı
zaman aralığı belirlenmiş, 11inci maddede gündem
dışı sözlerde yürütmenin talebi konusu uyarlanmış ve
Cumhurbaşkanı da söz talep edecek kişiler arasında
sayılmıştır. Buna göre Cumhurbaşkanı ve yürütme
organının diğer temsilcileri savaş, savaşı
gerektirecek bir durumun baş göstermesi, seferberlik, ayaklanma, vatan
veya cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma,
ülkenin ve milletin bölünmezliği, içten ve dıştan tehlikeye
düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması, anayasal
düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik
yaygın şiddet olaylarının ortaya çıkması, kamu
düzeninin bozulması durumunda ve ekonomik buhranlarda Genel Kurulda
istisnai olarak söz alabilecektir.
Teklifin 12nci maddesinde ise yürütmenin
görüşmelere katılma durumu ve talebi açığa
kavuşturulmuş, Anayasanın 104üncü maddesinde yer alan yürütme
yetkisi Cumhurbaşkanına aittir hükmü çerçevesinde, işin
doğası gereği, Cumhurbaşkanının toplantılara
katılabileceği göz önüne alınarak yürütme adına
katılacak diğer kişiler de belirtilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 14üncü maddede
yapılan değişiklikle soruşturma önergelerinin kadük
olmaması uygulamasına devam edilmiştir. Geçmiş dönemlerde
çıkarılmış ve yürürlükte olan kanun hükmünde kararnamelerin
durumu da açıklığa kavuşturulmuştur. İç Tüzükün
90ıncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmü maddeye
taşınmıştır.
Teklifin 16ncı maddesinde yapılan
değişiklikle milletlerarası anlaşmaların teklif hâline
getirilme prosedürü düzenlenmiş, milletvekillerinin teklifi
imzalaması düzenlenmiştir.
Yine, 18inci maddede yazılı soru
önergelerine getirilmesi düşünülen 500 kelime sınırı
kaldırılmıştır.
Önceki dönemdeki başbakana ve bakanlara ait
soruşturma durumu bu düzenlemeyle açıklığa
kavuşturulmuştur.
Yine, 20nci maddede önceki dönemdeki
başbakanlara ve bakanlara ait savunma durumu da açıklığa
kavuşturulmuştur.
Sayın milletvekilleri, bunun
dışında, teklifin 29uncu maddesindeki bentlerde çok sayıda
değişiklik yapılmış, 113, 177, 178, 179 ve 180inci
maddelerin mülga edilmesinden vazgeçilmiştir.
Yazılı soru cevaplama süresinin on
beş gün olması, tatil ve ara vermede yazılı soruların
havale işleminin yapılması, on beş günlük sürenin tatil ve
ara vermeden sonra başlaması, cevaplanmayan sorular hakkında
muhatap kuruma yazı yazılması ve dilekçelerin
gönderilebileceği muhatapların yeni sisteme göre uyarlanması bu düzenlenmeyle
hayata geçirilmiştir.
Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kitaplığından lafzının uygulamaya göre, Türkiye
Büyük Millet Meclisi kütüphane ve arşivinden şeklinde güncellemesi
yapılmıştır.
Sayın milletvekilleri, komisyonda muhalefet
şerhi yazılmadan ilk defa bu dönemde bir kanun teklifi Meclis Genel
Kuruluna gelmiştir. Bu güzel ve uyumlu bir çalışma neticesinde
bütün partilerin ortak mutabakatı, uyum ve oy birliğiyle geçen bu
teklif elbette Meclisin işleyişine önemli katkılar
sunacaktır. Bundan dolayı, katkı sunan herkese Milliyetçi
Hareket Partisi adına teşekkür ediyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. İç Tüzükümüzün Gazi Meclisimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Saygılarımla. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldız.
Sayın Ünver, bana sözlü olarak bir talebinizi
iletmiştiniz. Ben onu unuttum, kusura bakmayın.
Son olarak, 60a göre yerinizden söz veriyorum.
Oradan hızlı bir şekilde diğer konuşmalara devam
edeceğiz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, mısır üreticilerinin yaşadığı sorunlar
ile çiftçilerin TMOnun mısır müdahale alım fiyatını
açıklamasını, mısır alımı
yapmasını ve Tarım Bakanlığının
sorunlarına çare bulmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Buğday ve arpadan para kazanamayan tüm Orta Anadolu çiftçisi gibi seçim
bölgem Karamanda da mısır ekimi yoğun şekilde
yapılmaktadır. Türkiye son on beş yılda mısır
ithalatına 4 milyar dolar ödemiştir. Mısır ithal
ettiğimiz ülkelerdeki üretim maliyetleri bizden daha düşüktür.
Unutmamalıyız ki kendi çiftçisini desteklemeyen ülkeler ithalat
yoluyla başka ülkelerin çiftçisini desteklemiş olurlar.
TMO mısırda bu yıl müdahale alım
fiyatı da açıklamamıştır. Üstelik TMOya 700 bin ton
gümrüksüz mısır ithalat yetkisi de verilmiştir. Bu nedenle
mısır alım fiyatları düşmüş, mazotu, gübreyi,
ilacı zamlı fiyatlarla alan üreticiler mısırı eski
fiyatlardan satınca perişan olmuşlardır. Bu durum
mısır üreticisinin emeğine fırsatçıların el
koyması anlamına gelmektedir.
Son on beş yılda enflasyondaki
artışı 100 kabul edersek mısır fiyatlarındaki
artış 80 olmuştur yani mısır üreticisi reel gelirinin
yüzde 20sini kaybetmiştir.
Çiftçilerimiz Tarım Bakanlığınca
sorunlarına çare bulunmasını, TMOnun mısır
alımı müdahale fiyatını açıklamasını ve
mısır alımı yapmasını beklemektedir.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Bundan sonraki 60a göre söz taleplerini daha
ileriki saatlerde değerlendireceğim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Ali Özkaya
Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 27nci Dönem İkinci Yasama Yılının
öncelikle hepimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Şehitlerimize
de Allahtan rahmet diliyorum.
TBMM İçtüzüğü hakkında AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; bilindiği gibi, iç tüzükler parlamentoların
nasıl teşkilatlanacağını ve nasıl
çalışacağını belirleyen en temel metinlerdir. Bu
açıdan bakıldığında, parlamenter siyasetin yöntemini
belirleyen ve çerçevesini çizen iç tüzükler meclisin âdeta kalbi
niteliğindedir. Bu yüzdendir ki parlamento hukukunda iç tüzükler için
genel olarak sessiz anayasalar tabiri kullanılmaktadır.
Ülkemizin çok köklü ve önemli bir demokrasi
tecrübesi bulunmaktadır. Bizim demokrasi ve parlamento tecrübemiz ve
tarihimiz birçok Avrupa ülkesinden daha eskilere gitmektedir. İlk kez 1864
Vilayet Nizamnamesiyle kurulan vilayet meclisleriyle başlayan demokrasi
deneyimimiz 1876 Anayasasıyla birlikte parlamenter monarşi
hüviyetine bürünmüştür. 1876daki Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Âyan Dâhilî
Nizamnamesi parlamenter geleneğimizin ilk iç tüzüğü olarak
karşımıza çıkmaktadır. İç tüzük metinleri bir
yönüyle, oturmuş gelenekler yani teamüller hukukudur, diğer yönüyle
ise yaşayan bir hukuktur yani günün şartlarına uyarlanmak
zorundadır. Nitekim 1877 tarihinde kabul edilen Dâhîli Nizamnamesinden
bugüne kadar hâlâ yaşamakta olan kurallarımız olmakla birlikte o
tarihten bugüne kadar İç Tüzükümüzde birçok değişiklik de
yapılmıştır. Kapsamlı iç tüzük
değişiklikleri tüm dünya meclislerinde en zor gerçekleştirilen
faaliyetlerden birisidir.
Az önce bir söz söylendi İç tüzüklerini
nitelikli çoğunlukla değiştiren ülkeler var. diye.
Dünyanın hiçbir parlamentosunda böyle bir nitelikli çoğunluk yok.
Yalnızca İsveç Parlamentosunda anayasanın eki olduğu için
anayasaya tabi bir sistem oluyor.
MURAT EMİR (Ankara) Finlandiya ve Romanyada
da var, eksik bilgilendirmişler.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Hayır, hiçbirisinde
yok, yalnızca Avrupa Parlamentosunun kendi kuruluş tüzüğünden
kaynaklı bir husus var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen okurken öyleydi, millet
ileriye gidiyor.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Bunun
dışında, demokrasi tarihimizde, 1877de ihdasen ilk defa, 1927
ve 1973te ilga ve ihdas olarak 2 defa da iç tüzük yaptık. 5 defa anayasa
yaptık ancak 3 defa iç tüzük yaptık. Dolayısıyla İç
Tüzükün değiştirilmesinin zorluğu da burada görülmektedir.
Hepimizin bildiği gibi 6771 sayılı
Kanunla çok köklü bir anayasal değişikliğe gittik. Az önce
söylendi, kurullar anayasasından ve demokrasisinden geri döndük. Evet,
adı yüksek kurullar olan, 1961 Anayasasıyla getirilen ancak
Anayasanın bugün 6ncı maddesindeki, şu gerimizde yazan,
egemenliği kısıtlayan kurullar bu dönemde egemenliğin
gerçek sahibi, doğrudan seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisine ve idare de
Cumhurbaşkanlığına verildi. İşte yeni sistemde
parlamenter demokrasiden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
uygun bir şekilde değişiklikleri yapmamız ve bunları
tamamlamamız gerekiyordu.
Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız da İç Tüzük değişikliği teklifini
verdi ve Komisyonda 31 maddenin 30unun oy birliğiyle değişiklik
önergeleri kabul edildi, 1 madde de kural olarak aynı fikirle ve bir
konsensüsle sağlandı. Dolayısıyla, bugünkü yapılan
İç Tüzük değişikliği esasen Anayasa
değişikliğiyle ilgili sistemi düzeltmektedir. Efendim, otursak,
çok daha geniş bir İç Tüzük yapsak daha iyi olacaktı. Mutlaka
daha iyi olurdu; iyinin daha iyisi, güzelin daha güzeli var ancak bir şeyi
unutmamamız lazım: Bugünkü İç Tüzük Anayasaya aykırı.
Öyle olunca da Anayasaya aykırılığı sürekli gündeme
geleceği için bugün de doğru bir iş yaparak, ilk iş olarak
İç Tüzükü değiştirmekle Meclis yeni yasama dönemine
başlıyor ve bundan sonra da inşallah Anayasaya uygun bir hâlde
değiştireceğimiz İç Tüzükle de yeni sistem yapılacak.
Üç ana başlıkta İç Tüzük
değişikliğini görebiliyoruz.
Birinci başlık mevcut teknik düzenlemeler,
sisteme uygunluk yani gensoru, hükûmet, başbakan, bakanlar kurulu gibi
kavramların yerine cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı
yardımcısı ve bakan kavramlarının
oluşturulması. Yine, Anayasada
Cumhurbaşkanlığına verilen nitelikli veto yetkisiyle kanunların
reddi hâlinde 301le, salt çoğunlukla geçmesiyle ilgili hususun
düzenlenmesi kabul edilmiştir. Anayasada kanun hükmünde kararname
kavramı kaldırıldığı için
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri gelmiş ve
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri de Meclis İçtüzüğünde
yerini almıştır. Eski dönemde Anayasaya göre aslında 30
gün içinde çıkarılması gereken kanun hükmünde kararnameler,
Meclisten geçmesi gereken kanun hükmünde kararnameler otuz yıldır
geçmemiş, hâlâ yürürlükte olan kararnameler vardır. Yeni sistemde
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ancak üç ay içinde
geçmediği taktirde hükümsüz hâle gelecektir.
MURAT EMİR (Ankara) Olağanüstü hâl
kararnameleri
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Yani otuz yılda
geçmeyen kanun hükmünde kararnameler varken şimdi üç ay içinde
geçmediği zaman kendiliğinden yürürlükten kalkacak kanun hükmünde
kararnameler vardır.
MURAT EMİR (Ankara) Olağanüstü hâl,
olağanüstü hâl
İyi çalışmamışsınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olağanüstü hâl
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Olağanüstü hâl
Bunların hepsi belli hususlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi Meclisten geçmez kardeşim,
olağanüstü hâl kararnamesi o.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) -
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi olağanüstü hâl döneminde
çıkarılır ve üç ay içerisinde geçmesi gerekir, diğerleri
kararnamedir, birbirinden farklı kavramlardır.
MURAT EMİR (Ankara) Gene
çalışmamışsınız ya, gene
çalışmamışsınız.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Yine, diğer
hususlarda Cumhurbaşkanının vatana ihanet diye esasen 1991
yılında kaldırılan ve ceza kanunlarında olmayan cezai
sorumluluğu da yeni sistemde düzenlenmekte ve buna uygun şekilde
İç Tüzük düzenlenmektedir. Sıkıyönetim kaldırılmakta,
yine, ölüm cezası gibi hususlar İç Tüzükten
çıkarılmaktadır. Hesapları inceleme komisyonu gibi
-adı değişip kaldırılmış- hâlen İç
Tüzükte olan ve idari teşkilatta kaldırılmış
olmasına rağmen İç Tüzükte olan muhafız taburu, da
kaldırılmıştır. 15 Temmuzda muhafız taburunun
burada olduğunda ne büyük bir sıkıntı
yaşayacağımızı hep beraber bilirdik. Geçmişte
yapılmış olan kararın nasıl doğru bir karar
olduğunu da bugün hep beraber gördük.
Değerli milletvekilleri, üçüncü husus da yine
Parlamentomuzun -az önce söylendi- yaşayan hukuk olduğunu ve güçlü
teamüller oluşturan hususların da İç Tüzüke girdiğini ve
elektronik bir şekilde gelen kâğıtların milletvekillerine
ulaşmasını da buna bir örnek vererek düzenlemeyi söyleyebiliriz.
Az önce bahsettim, tabii, milletvekili
arkadaşlarımızın bir kısmı Efendim, parlamenter
sistemde cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar geliyordu,
konuşuyordu, burada yeniden parlamenter sisteme geçelim. Anayasa
değişikliğini aziz milletimiz kabul etti, o sistem bitti.
Parlamento milletin parlamentosu; Cumhurbaşkanı,
cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, yürütme milletin
yürütmesi. Anayasa Mahkememizin dediği gibi: Erkler
ayrılığı bir medeni iş bölümüdür. Medeni iş
bölümü olduğuna göre yine İç Tüzükümüze koyduğumuz şekilde
acele hâllerde -59uncu maddede düzenlediğimiz- Cumhurbaşkanı,
cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların gelip
olağanüstü ve acil konularda bilgi vermesi, komisyonlara da katılıp
fikrini söylemesi getirdiğimiz sisteme aykırı değildir; tam
tersi, medeni iş birliğine son derece doğru ve güzel bir
örnektir.
Değerli arkadaşlar, bir hususu daha burada
söylemek istiyorum, az önce ilk başlangıçta da söylenmişti:
Efendim, bu Meclise ait saraylar bir başka yere bağlandı.
diye. Meclisimiz bu yıl, Yılmaz Öztunanın iki ciltlik, çok
güzel Osmanlı tarihini bastı. Fevkalâde güzel. Orada çok açık
bir şekilde Yılmaz Öztuna diyor ki: Bu sarayların hepsi
milletindir. Osmanlıda hiçbir padişahın sarayı yoktur.
Padişahın görev süresi bittikten sonra miras kalmaz; devletin
malıdır, milletin malıdır.
Cumhurbaşkanlığı da bu milletindir, Cumhurbaşkanı
da bu milletin cumhurbaşkanıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisi de
bu milletindir. Dolayısıyla millete ait olan değerlerin millete
ait olmasına devam etmesi de son derece doğrudur. Parlamentomuzun
İç Tüzükünün Anayasa Komisyonumuzda büyük bir ittifakla, bugünkü Anayasa
değişikliğiyle sınırlı olarak kabulü önemli bir
başlangıç. Muhalefet şerhlerinin olmaması, oradaki
istişare ortamı ve karşılıklı katkıyla
emeği geçen bütün arkadaşlarımıza, grup başkan
vekillerimize, siyasi partilerimizin temsilcilerine, Komisyon üyelerimize,
Komisyon Başkanımıza, Meclis başkan vekilimize ve önergeyi
veren Sayın Meclis Başkanımıza teşekkür ediyoruz.
Ümit ediyorum, inşallah, önümüzdeki dönem hep
beraber, yeniden, 4üncü defa sıfırdan bu milletin Meclisi bir iç
tüzük yapar diyorum ve hepinize hayırlı günler diliyorum,
hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özkaya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
pek kısa bir söz talebim var grup başkan vekili sıfatıyla.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın 4 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim.
Sayın hatibin konuşmasında tabii
katılmadığım birçok yön var ama bir eksik bilgi, mutlaka
tutanaklara geçmeli ve düzeltilmeli.
Cumhuriyetin ilanından sonra sarayların
doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlanması boşuna
değildir. Saraylar saraylarda ülkeyi yöneten tek adamlar tarafından
kullanılmaktaydı. Bu sarayların Meclise verilmesi demokratik
parlamenter sisteme, o günlerde kuvvetler birliğiyle başlanan ama
yolculuğun sonunda kuvvetler ayrılığına erişen
demokrasi deneyimine olan bir güven ve sembolik de olsa meselenin yani
cumhuriyetin ilanının artık bir monarşiden, artık bir
tek adam rejiminden nasıl bir halkın egemenliğine
evrildiğini gösterip o Osmanlı mirası bütün sarayları da
Türkiye Büyük Millet Meclisine emanet etmişti. Yapılan iş son
derece yanlıştır, rövanşist bir duyguyla yapılmış
bir iştir ve yine sembolik olarak yetkilerin tek elde toplandığı
eleştirilerinin yöneldiği kişinin Meclisin saraylarını
kendisinin tasarrufunda olan bir yapıya alması ve bunu kendi
imzasıyla tek başına yapmış olması son derece
önemlidir, bir önemli geriye gidiştir, semboliktir, işin maddi
boyutundan bağımsız olarak da Türkiye Cumhuriyeti demokrasisi
için son derece önemli bir geriye gidiştir, bir kara lekedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tabii, biraz evvelki
açıklamayı dinledim, bu açıklama üzerine bir açıklama
ihtiyacı hissettim. Sonuç itibarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
dâhil olmak üzere, içinde bulunduğumuz bina dâhil olmak üzere bütün kamu
kurum ve kuruluşları, bütün saraylar, Beştepede bulunan
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, bunların hepsi
egemenliğin sahibi olan millete aittir ve nasıl Çankaya
vaktizamanında Cumhurbaşkanlığının merkezi
olarak, hizmet ifa yeri olarak kullanılmışsa bugün de bu
saydığım yerler millete hizmetin ifa edildiği yerlerdir. Bu
bir rövanşist anlayışla hareket edilerek yapılan bir
düzenleme asla değildir, bu bir bühtandır, bu asla kabul edilemez;
idari bir düzenlemeden ibarettir.
Dün ifade ettiğimiz monarşiden cumhuriyete
geçiş sürecinde yaşanan rejimin ismi de parlamenter hükûmet sistemini
ifade eden bir durum değildir biliyorsunuz, o günkü tanımlamalar daha
farklı bir tanımlamadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitireceğim.
BAŞKAN Lütfen devam edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla, yani böyle bir
karşıtlık ikilimi üzerinden, düalist bir mantıkla bir
Sonucu söyleyelim de öncüllerini istediğimiz gibi oluşturalım.
mantığını terk etmek gerekir.
Ve ben ilk açılışta da geldiğim
noktaya geliyorum, cumhuriyetin başıyla şu anda bulunduğu
konum itibarıyla bir zıtlaşma söz konusu değil, bir ilerleme,
bir tekâmül, demokrasinin, millî iradenin tam manasıyla yerleşmesi,
kurumsallaşması ve daha ileriye yönelik bir sistemi sağlam
temeller üzerine bina etmesi süreci söz konusudur. Millet iradesiyle bu
süreçler hep takip edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bundan sonraki süreçlerde de millet ne diyorsa o
olacaktır. Milletin iradesine saygı gösterilmesi hepimizin boynunun
borcudur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, ben bu konudaki
görüşümü sabah paylaşmıştım, şimdi bir
tartışmanın içerisinde yer almak istemem.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN Şimdi şahıslar
adına konuşmalara başlıyoruz.
Şahıslar adına ilk konuşma
Ankara Milletvekilimiz Sayın Mustafa Desticiye ait.
Buyurun Sayın Destici. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Sayın
Başkan, Sayın Divan, kıymetli milletvekilleri; öncelikle sizleri
şahsım ve Büyük Birlik Partisi camiası adına sevgiyle saygıyla
ve hürmetle selamlıyorum.
Tabii, en son Hakkârideki şehitlerimizi ve
birkaç gün önce de Batmandaki şehitlerimizi rahmetle anıyorum,
ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun. Yaralı
gazilerimize Rabbimden acil şifalar niyaz ediyorum ve kahraman güvenlik
güçlerimize hem içeride hem dışarıda terörün tüm
unsurlarına karşı vermiş olduğu mücadelede
başarılar ve muzafferiyetler diliyorum. Hain PKK terör örgütünü ve
onun tüm uzantılarını siyasiler de içinde olmak üzere
lanetliyorum.
Kıymetli milletvekillerimiz, öncelikle, Meclis
İçtüzüğünün grupların Komisyonda mutabakatı sonucu Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirilmiş olmasından duyduğumuz
memnuniyeti de ifade etmek istiyorum. Farklı görüşlerimiz olabilir,
görüş ayrılıklarımız olabilir ama temel meselelerde
burada olduğu gibi uzlaşının ne kadar önemli olduğunu
ve ülkemizin içinden geçtiği bu şartlarda, birliğe ve
beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde bunun çok önemli bir
aşama olduğunu ve burada emeği geçen bütün gruplara da
teşekkür ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Tabii, burada şahsım adına söz
aldım ama bu, benim gayretimden ziyade AK PARTİ Grubunun bize bir hak
devriydi. Kendilerine teşekkür ediyorum. Aynı nezaketi gösteren
Cumhuriyet Halk Partisine de teşekkür ediyorum. İnşallah
onlarınkini de daha sonra kullanacağım. Böyle, grupları
sırayla gezeceğim yoksa başka türlü Mecliste söz alma
imkânımız biraz güç.
Ben de tam buna değinmek istedim aslında.
Tabii, Meclis İçtüzüğümüz değişirken Mecliste grubu
bulunan siyasi partilerimiz evvelemirde dikkate alınıyor. Lakin
Mecliste temsil edilen fakat grubu bulunmayan siyasi partilerimiz çok hesaba
katılmıyor. Dolayısıyla burada birkaç husustan bahsetmek
istiyorum öncelikle.
Birincisi, değişiklik teklifinin 4üncü
maddesi. İç Tüzükün 31inci maddesinde, biliyorsunuz Komisyon üyeleri
dışında kimse değişiklik önergeleri veremez ve oy
kullanamaz. diyor. Bizim -buradaki talebimiz- Mecliste temsil edilen fakat
grubu bulunmayan siyasi partiler de komisyona üye veremedikleri için fakat çok
önemli bir grubu, tabanı da temsil ettikleri için en azından önerge
verebilmelerine imkân tanınmasını arzu ettiğimizi buradan
ifade etmek istiyorum.
İkincisi, değişiklik teklifinin
8inci ve Meclis İçtüzüğünün 59uncu maddesi. Yine Meclis gündemli
toplantılarda, grubu bulunmayan fakat Mecliste temsil edilen her bir
siyasi partiye de ayrı ayrı beşer dakikalık söz verilmesini
çoğulcu demokrasimizin ilerlemesi adına önemli bulduğumuzu ifade
etmek istiyorum.
Yine aynı şekilde, kanun teklifleri de
Mecliste görüşülürken burada, Mecliste temsil edilen fakat grubu
bulunmayan siyasi partilerin de her birine ayrı ayrı beşer
dakika verilmesinin yine uygun olacağı kanaatindeyiz.
Öbür taraftan, Meclis İçtüzüğümüzün
102nci maddesinde, genel görüşme açılması, Hükûmet, siyasi
parti grupları ve en az 20 milletvekili tarafından dile
getirilebiliyor, verilebiliyor. Biz bunun bir tek milletvekili tarafından
verilmesinin önünün açılmasını arzu ediyoruz. Örneğin, ben
Doğu Türkistanda yaşanan mezalimin, Batı Trakyada yaşanan
hak ihlallerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi grubu tarafından gündeme
alınmasını arzu ediyorum fakat bir tek milletvekili
olduğumuz için bunu yapamamanın da ıstırabını
yaşıyorum.
Tabii, öbür taraftan esas ana konumuza dönecek
olursak Türkiye'deki sistem değişikliği
Değerli
arkadaşlar, geçmiş sisteme dönmenin, tartışmaları
oraya kilitlemenin bir faydası olmadığını
düşünüyorum çünkü geçmiş sistemin arızalı bir sistem
olduğunu adı parlamenter sistem ama yarı demokratik
arızalı bir parlamenter sistem olduğunu hepimiz biliyoruz.
Krizlerin, kaosların yaşandığı, milletin tercihlerinin
yok sayılarak ve milletin tercihlerine darbe vurularak, 28 Şubat
örneğinde olduğu gibi, farklı hükûmetler kurulduğunu hep
birlikte yaşadık. Onun için, biz diyoruz ki gelin bu
tartışmaları geride bırakalım ve önümüze bakalım.
Bakın, demokrasilerin olmazsa olmazı kuvvetler
ayrılığı prensibidir; yasama, yürütme ve yargı
ayrılığı
Bitiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Destici, bir saniye lütfen.
Tamamlayın, ben açıyorum mikrofonunuzu.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Yıllardır, biz de kurulduğumuz günden
bugüne Büyük Birlik Partisi olarak yasama ve yürütmenin
ayrılmasını hep savunageldik, bunun için de
Cumhurbaşkanını da halkın seçmesini savunduk ve şu
anda da yasama ve yürütme tam olarak ayrılmış ve yürütme halktan
aldığı, milletten aldığı güvenoyuyla, destekle,
seçilmişlik güvencesiyle istikrarlı bir şekilde ülkeyi yönetirken
yasama da adı üzerinde yasa yapacak bir kurul olarak asli görevine
kilitlenmiştir. Dolayısıyla da ben bunun Türkiye için önemli bir
fırsat olduğunu düşünüyorum ve yeni sistemin hem Türkiye Büyük
Millet Meclisinin itibarını daha da yükselttiği ve daha da
güçlendirdiği kanaatindeyim. Şimdi, şayet burada bakanlar oturuyor
olsaydı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin, vaktinin önemli bir
kısmının burada bakanlarla girişilen soru-cevap bölümüyle
harcanacağını düşünüyorum ama biz burada asli görevimiz
olan yasamaya kendimizi verirsek gerçekten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Türkiye için
de, milletimiz için de hayırlı neticeler alabileceğimizi
düşünüyorum. Elbette ki herkesin fikrine, düşüncesine
saygılıyız ve dolayısıyla milletin iradesine de
herkesin ram olması gerektiğinin de altını çiziyorum.
Sizleri sevgiyle, saygıyla, hürmetle,
muhabbetle selamlıyor; çalışmalarınızda
başarılar diliyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın
Destici.
Şahıslar adına son söz, Ankara
Milletvekilimiz Sayın Murat Emirdedir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İç Tüzükle ilgili görüşlerimi ifade
etmeden önce son polemikle ilgili birkaç konuya değinmek isterim.
Sayın Akbaşoğlunu dinleyince sanki Sayın
Cumhurbaşkanı kaçak sarayın tapusunu üstüne almıyor diye
rahat etmemiz gerektiğini düşünür oldum. Yani elbette ki Sayın
Cumhurbaşkanı kaçak sarayı üstüne tapu yapacak noktada
değil ama bizi rahatsız eden, onun kaç liraya mal olduğunu
bilemiyor oluşumuz, orada ne kadar para harcandığını
bilemiyor oluşumuz, Sayıştayın dahi orayı
ayrıntılı denetleyemediğinden rahatsız oluşumuz;
halk yoksulluk içerisinde, yokluk içerisinde kıvranırken orada ejder
meyveli smoothie yeniliyor olmasından dolayı rahatsızız.
Dolayısıyla bunlar olmadan bizim o sarayla ilgili
sorunlarımız bitmeyecek ve bu anlamda da bunu her defasında
buraya getirmeye devam edeceğiz.
Sayın Özkayayı dinleyince iyice
şaşırdım, anlıyor durumun zorluğunu yani
sıkıntılı bir durum var, destek almak için gerilere
gidiyor, tarihe gidiyor; Padişahların da saraylar mülkiyetinde
değildi. diyor. Sayın Özkaya, Osmanlıda zaten mülkiyet yoktu,
her şey padişahındı, mülk padişahındı;
mülkiyet kavramı son yüz, yüz elli yılın meselesidir.
Dolayısıyla oralardan destek alamazsınız. Orası kaçak
saraydır, hukuksuz yapılmıştır ve bu Meclisin, bizim,
Türk milletinin ve halkımızın orada ne harcandığını
mutlaka biliyor olması gerekir; bunun takipçisi olacağız bir
defa. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, biz buraya niye geldik değerli
arkadaşlar? Çok kısa geçmişine bakalım meselenin:
Gayrimeşru bir Anayasa değişikliği var, bütün kuvvetleri
tek elde toplayan bir Anayasa değişikliği ve Anayasa
değişikliğinin olağanüstü hâl koşullarında ve
olağanüstü antidemokratik uygulamalarla geçirildiği bir düzen, hatta
geçirilip geçirilmediği bile tartışmalı, gayrimeşru ve
YSKnın kendi hukukunu dahi çiğnediği bir Anayasa değişikliği.
Geldik, şimdi Anayasaya İç Tüzükü
uydurmak gerekiyor. Elbette ki biz burada Komisyon olmasın, tabii ki 600
milletvekili olsun, tabii ki işte ona uygun teknik düzenlemeler
yapılsın diyoruz ama buradan asla ve kata bizim bu gayrimeşru
anayasa değişikliğine onay verdiğimiz, razı
olduğumuz ve önümüzdeki dönemde de demokratik parlamenter rejimi getirmek
üzere sizlere karşı sonuna kadar mücadele etmeyeceğimiz
anlamı çıkmasın. Elbette Türkiyenin geleceği demokratik
parlamenter rejimdedir.
Bakın, yürütemiyorsunuz, yürütemeyeceksiniz.
Ucube bir Başkanlık sistemi getirdiniz ama bunu anlatmakta dahi
güçlük çekiyorsunuz. Anlatabilmek için ne dediniz, anımsayın,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediniz. Bakın,
içinde hiçbiri doğru değil. Cumhurbaşkanı yemin ettikten
sonra ilk soranlara dedi ki: Bana Başkan diyebilirsiniz. Gitti
cumhurbaşkanı, kâğıt üstünde kaldı. Hükûmet? Hükûmet
de yok. O bir listedir arkadaşlar, ne hükûmettir ne de Bakanlar Kuruludur,
teknisyenler listesidir. Ondan sonra bakıyorsunuz, sistem paramparça,
sistem işlemiyor, sistemin işlemeyeceği çok ortada.
İşte daha ilk günden Bakanları nasıl
konuşturalım Mecliste? diyorsunuz çünkü bakanların en
nihayetinde bir şekliyle yasa yapımına katılması
gerektiğinin siz de farkındasınız. Bir teknisyen
katılacak, bir bilim adamı katılacak... Gerçi sizin sayenizde
bilim adamlarından, sivil toplumdan, meslek odalarından, Barolar
Birliğinden görüş almak neredeyse imkânsız. Komisyon
çalışmaları sizin döneminizde son derece
değersizleştirilmiş durumda ama buna rağmen bakanın
gelip orada teknik destek vermesi ihtiyacını siz de görüyorsunuz.
Yani yürütemiyorsunuz.
Şimdi, Komisyon demişken ilk teklifin
içeriklerine birazcık bakmakta fayda var. Sürem kısalıyor ama
aslında bize gelen ilk teklif son derece antidemokratikti. Bir teknik
düzenleme görüntüsü altında, öylesine yapılıyormuş,
herkesin katkı vermesi gerekiyormuş gibi gösterilen bir İç Tüzük
değişikliği içerisinde bir sürü mayın, bir sürü
antidemokratik uygulama ve hüküm ve Meclisi işlevsizleştiren,
değersizleştiren bir sürü madde saklıyordu. Birisi, mesela,
komisyondaki tartışma sürelerini sınırlama gayretiydi.
İşte bunlarla Meclisi 16 Nisan referandumundan sonra çok daha
işlevsizleştiren bir gayrete girdiniz. Şimdi, bundan sonra
Yani
burada bir uzlaşı var, burada bir anlayış birliği var
ve bu anlayış birliği noktasında emeği geçen herkese
teşekkür ederiz ama bunun arkasına saklanıp bunun
sonrasında, Sayın Akbaşoğlunun ifade ettiği gibi
Meclisin çalışmasını önleyecek, muhalefetin sesini
kısacak, burayı tekrar bir kanun yapma makinesine çevirecek ve
Meclisin itibarını giderek daha çok sarsacak hiçbir İç Tüzük
değişikliğini aklınızdan dahi geçirmeyiniz. Eğer
öyle bir yola girerseniz ki gireceğinizi anlatıyorsunuz, biz mutlaka
bunun karşısında duracağız. Milletimiz ağır
sorunlar içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Emir,
tamamlayınız konuşmanızı.
MURAT EMİR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ağır sorunların
yaşandığı, ağır bir ekonomik krizin
yaşandığı ve Türkiyenin her yerde neredeyse bu tek adam
rejimiyle dökülmeye başladığı bir dönemde elbette ki
tartışmaya, anlaşmaya, uzlaşıya ihtiyacımız
var ama temelimiz demokrasi olmalı, özgürlükleri genişletmek
olmalı, hukuk devleti olmalıdır ve bu anlamda da önümüzdeki
dönemde daha demokratik, daha katılımcı, daha çoğulcu bir
tüzüğü hep beraber, şimdi olduğu gibi yapabilmeyi umuyorum ve
size teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, size de ayrıca
teşekkür ederim ve yeni görevinizde başarılı
olacağınıza inanıyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Akbaşoğlu, bir söz talebiniz
var yerinizden.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 60a göre bir açıklama yapayım diyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Ankara Milletvekili Murat Emirin 4 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aslında sataşma var ancak işi uzatmamak,
kayda geçirmek için zaruret sebebiyle söz aldım.
Şimdi, deveye sormuşlar: Boynun neden
eğri? Deve demiş ki: Nerem doğru ki? Ben şimdi neresini
düzelteyim? Saray desen saray değil, kaçak desen kaçak değil.
Gayrimeşru seçim diye nitelendiriyor, millet iradesine bühtanda
bulunuyor. Sonuçta yargı denetiminde, milletin iradesini gayrimeşru
saymak, hakikaten ancak bu noktada kesinlikle gerçeklikten kopuk bir dünyada
yaşamak demektir. Dolayısıyla hakikaten bir hukukçu olması
kimliğiyle Değerli Murat Emir Beye ben
yakıştıramadığımı sadece ifade ediyorum.
Kedi uzanamadığı ciğere murdar dermiş. Sonucu
alamayınca kabullenemiyor maalesef bazı arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ya, arkadaşınız Muharrem İnce dedi
ki: Ya, herkes kabul etsin, adam kazandı. dedi ya; o kadar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Açıklama yaptım, sataşma yapmadım
ben.
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Murat Bey, yerinizden bir söz verelim.
Buyurun, siz de tamamlayın ama
tartışmayı bitirelim. Çünkü saat dokuza kadar, en azından
televizyon saatinde İç Tüzükle ilgili grupların görüşmelerini
halkımız da izlesin.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Evet,
biz de konuşacağız Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
47.- Ankara Milletvekili Murat Emirin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, burada beni gerçeklikten kopuk
bir yaşam biçiminde yaşamakla değerlendirdi Sayın
Akbaşoğlu ama biz Türkiyede yaşıyoruz. Kendileri nerede
yaşıyorlar bilmiyorum ama işsizliğin, yoksulluğun
arttığı, olağanüstü hâl koşullarının aynen
devam ettiği, özgürlüklerin sınırlandığı, her
şeyin tek adama devredildiği, ekonomik krizin dahi o tek adam
rejiminden dolayı çözümüne dönük hiçbir şeyin üretilemediği bir
Türkiyede yaşıyoruz.
Sayın İncenin sözüne gelince, o
biliyorsunuz -yine karıştırdınız- en son
Cumhurbaşkanlığı seçimi içindir, oysa bizim gayrimeşru
bulduğumuz seçim 16 Nisan 2017 referandumudur. Olağanüstü hâl
koşullarında yapılmasının sakıncalı ve
antidemokratik olduğunu zamanın Başbakanı dahi
söylemiştir. Dolayısıyla gayrimeşru, hukukun
çiğnendiği ve tartışmalı bir sonuçla olmuş olan
ve antidemokratik bir anayasayı elbette ki gayrimeşru
bulacağız.
En son, ben Montesquieunun bir sözüyle bitireyim:
Kuvvetler ayrılığı yoksa anayasa yoktur. Şu anda bir
kanun var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sadece zapta geçsin.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, peki.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Daha önceki sözünü de hatırlatabiliriz Muharrem
İncenin: Çıkıyorsun yeniyor, çıkıyorsun yeniyor,
çıkıyorsun yeniyor, hep yeniyor. Evveli de öyle, sonu da öyle
şimdi.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla bir gerçeği
vurgulamış olduk. Zaman dilimi, kronoloji değişmiyor, eski
de ortası da yenisi de aynı.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Muharrem İncenin bir lafı daha var: Kandırılıyor,
kandırılıyor, yine kandırılıyor, yine
kandırılıyor. Bu da Muharrem İnceden, bunu söyleyelim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İnşallah, önümüzdeki 31 Martta sonuç
değişmeyecek. Millet iradesine saygı gösterelim inşallah
hep beraber.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, sizin de bir söz talebiniz
var.
SALİH CORA (Trabzon) Bir sataşma yok ki
Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, madem
Tutanağa geçsin. dedi, aynı yerden devam edelim, tutanağa
geçsin.
Bir partinin içindeki meseleleri konuşmaya
kalkarsak, yüzde 49 oyla seçilen bir Başbakanın, sadece kendi ilçe
yönetimlerini atama yetkisi elinden alınan kararnameye...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Yahu ne alaka
ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) ...imza atana itirazından
dolayı saraya çağrılıp o dönemde, bağımsız,
tarafsız, yeminli ve anayasal olarak tarafsız Cumhurbaşkanı
tarafından görevinden âdeta azledilip kendisinin siyaset
dışına bırakıldığı süreci
hatırlatırlar; ondan sonra dönüp de parti içi bir iki demagoji
sözünden karşı tarafa bir üstünlük beslemeye çalışanlara
kendi partilerinde nasıl bir demokrasi zaafı, nasıl bir parti
içi darbe olduğunu hatırlatırlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu bilgileri nereden
alıyorsunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: Kurgu başka, gerçek bambaşka.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kurgu Tayyip Erdoğan,
gerçekler Davutoğlu; bir sor bakalım, ne anlatıyor.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 1inci
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzük Teklifinin 1inci maddesi
üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sisteme giren sayın milletvekili
bulunmadığından soru-cevap işlemini geçiyoruz.
Değerli milletvekilleri, 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutmadan önce Sayın
Şimşek, bir söz talebiniz olmuş ama onu da hemen
değerlendirip 2nci maddeye geçelim.
Buyurun, nedir talebiniz?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkanım, Çukurova Havaalanıyla ilgili bir sorum
vardı.
BAŞKAN Buyurun lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
2011 yılında Çukurova Havaalanıyla ilgili binlerce dönüm
arazide gerçekleştirilen istimlâk sonucunda yaşanan sorunlara ve
Hükûmetin tarıma dönük acil bir destek paketi açıklaması ile
çiftçilerin borçlarını ötelemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 2011 yılında
Çukurova Havaalanıyla ilgili binlerce dönüm arazi istimlâk edilmiş,
bedele itiraz eden vatandaşlar mahkeme kararına göre istimlâk
bedellerini almışlardır. Yedi yıl sonra, istimlâk
bedellerinin fazla ödendiği gerekçesiyle vatandaşlardan dönüm
başına 3 bin TLlik ücret istenmektedir. Çiftçiler şu anda bu
parayı ödeyebilecek durumda değildir. Devlet verdiği parayı
yedi yıl sonra isteme hakkına da sahip değildir. Çiftçi zaten
borcu borçla ödüyor. İlaç, gübre, tohum fiyatları yüzde 100ün
üzerinde artmış, mazot yüzde 100ün üzerinde artmış.
Narenciye ve zeytin sezonu başlamış, fiyatlar şu anda geçen
yılki fiyatların yarısı seviyesinde. Hükûmetin tarıma
dönük acil bir destek paketi açıklamasını, çiftçilerin
borçlarını ötelemesini, yüzde 25-30lara varan kredi
oranlarını Ziraat Bankası gibi yüzde 6lık, 7lik dilimlere
çekmesini, aksi takdirde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) -
inşaat sektöründen sonra tarımda da büyük bir kaosun
yaşanacağını belirtiyor, saygılarımı
sunuyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi 2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 19 uncu maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Danışma
Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı veya görevlendireceği
başkanvekili başkanlığında siyasî parti grup
başkanları veya başkanvekillerinden kurulur.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi madde üzerinde sırayla gruplara ve daha sonra
şahıslar adına söz vereceğim.
İlk söz İYİ PARTİ Grubu
adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Ahmet Kamil Erozan.
Buyurun Sayın Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her ne kadar önümüzdeki Tüzük bir mutabakat sonucu Genel Kurula
gelmiş olsa da hiçbir boyutuyla eleştiriden muaf değildir. Biz
aslında bunun bir bütüncül yaklaşımla ve bütün maddelerini
kapsayacak şekilde gözden geçirilmesi görüşündeydik ama maalesef bu
gerçekleşemedi. Bunun bir temel sebebi de Tüzükün Anayasa temelinde
şekillenmiş olmasıdır. Dolayısıyla elimizdeki
Anayasa özürlü olduğu için İç Tüzük de Anayasa gibi özürlü bir
şekilde karşımıza gelmiştir. Malumunuz olduğu
üzere, biz demokratik parlamenter sistemin çağdaş normlarda yeniden
ihdas edilmesinden yana bir tavır sergilemekteyiz. Buna diğer
muhalefet partileri de katılmaktadırlar. Ama maalesef bunu bugünkü
koşullarda gerçekleştirebilecek durumda değiliz, oyumuz yetmiyor
ama o günlerin de geleceğini ümit ediyoruz. Tüzüke
baktığımda pek çok yazım hatasıyla karşılaştım.
Yazım hatası derken örnek vermek isterim. Bakan dediğimiz nedir?
Buradaki yazıma bakarsanız bakan, buradaki küçük harfle yazılan
bakan olsa olsa pencereden bakan biri olabilir. Hâlbuki bizim bildiğimiz
bakan, aynı zamanda gören biri olması lazımdır ama sizler
bakanı küçük harfle yazmakla zaten fonksiyonları itibarıyla
aşağıya çekilmiş, icraat yeteneği kalmamış
insanları bence doğru tasvir ediyorsunuz ve dolayısıyla
bence buradaki bakanlar hak ettikleri şekilde yazılmış
vaziyetteler.
İkinci gözlemim, yine Tüzükün bir başka
hükmüyle ilgili, anlaşmaların onaylanması. Anlaşmalar
derken d harfiyle yazılıyor yani andlaşmalar diye
yazılıyor. Ben bunu sorguladım Komisyonda, dedim ki: Anlaşmalar
ne olacak, dsiz olanlar, sözleşmeler ne olacak, protokoller ne olacak?
Yo, hepsi birdir. dediler. Ben bu anlayışı da maalesef
kabullenmek durumunda değilim. Dolayısıyla örnek vermek
gerekirse Lozan andlaşmadır, Montrö sözleşmedir. Bunların
hepsinin aynı kefeye konulması bütün mantıkların
dışındadır.
Yazılı sorular
Ben Meclis
açıldığından bu tarafa, 7 Temmuzdan bu tarafa 10 tane
yazılı soru verdim. Sadece anacağım bunları: Ege
Denizindeki ada ve adacıkların aidiyeti sorunu 17 Temmuzda,
Dışişleri Bakanlığındaki FETÖ
yapılanması 26 Temmuzda, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve
Kanal İstanbul 26 Temmuzda, Suriye ve Irakta yakalanan yabancı
uyruklu teröristlerin akıbeti 10 Ağustosta, Genelkurmay
Başkanı ve kuvvet komutanları hakkında yapılacak
kovuşturmalara kimin izin vereceği 10 Ağustosta, Batı
Trakyaya müftü atanması ve Lozan Barış Andlaşması 3
Eylülde, Polis Özel Harekât ve Jandarma Özel Harekâtın sınır
ötesi operasyonlarda kullanılması 14 Eylülde, esnaf ve
sanatkârların sorunları 25 Eylülde, Türkiye harp malulü gaziler,
şehit dul ve yetimlerinin yanıt bekleyen sorunları 1 Ekimde ve
bugün Cumhurbaşkanına verilen hediyeler konusunu gündeme getirdim.
Bir çaylak milletvekili olduğum için de bunlar nasıl acaba bu
binanın içinde işlem görüyor diye merak ettim ve ilkini, birincisini
aldım, 17 Temmuzda vermişim. 17 Temmuzda verdiğim
yazılı soru bu bina içinde yirmi sekiz gün dolaştı, bir
milletvekili olarak verdiğim yazılı soru önergesi yirmi sekiz
gün bu binanın içinde kaldı ve ancak 14 Ağustosta Dışişleri
Bakanlığına gitti. Gitti diyorum buradan Balgata da üç günde
gitti. 14ünde buradan çıktı 17sinde vardı Bakanlığa.
Niye bunu anıyorum? Ben şahsen ümidi kesmiş vaziyetteyim. Hangi
anlamda ümidi kesmiş vaziyetteyim? 17 Temmuzda Dışişleri
Bakanlığına hangi adalar işgal altında dedim. Aradan
iki ay üç hafta geçti, Dışişleri Bakanlığı hâlâ
hangi adaların işgal altında olduğunu bulamadı. Ne
kadar sürecek bu araştırma bilmiyorum. Hâlbuki Sayın
Çavuşoğlu geçen sene kendi ağzıyla bu adalardan
bazılarının işgal altında olduğunu
kabullenmişti Benim dönemimde değil ama
diyerek. Benim için fark
etmez, birisi söylesin ne zamandan beri hangileri işgal altında?
Başka bir soru, yine bugün gündeme
getirdiğim yazılı soruyla ilgili, Cumhurbaşkanına
verilen hediyeler konusu. Cumhurbaşkanına sormak istedim Bu
hediyeler ne oldu, nereye gitti, kayıt altına alındı
mı? diye. Yo, sen Cumhurbaşkanına soru soramazsın.
dediler. Demek ki Cumhurbaşkanı o kadar yüce bir makam ki. Ama biraz
evvel her şeyin sorumlusunun o olduğu söylendi bize. Her şeyin
sorumlusuna ben niye soru soramıyorum? Ha, belki velayet altında
mı? Ben o kanaati de aklıma getirdim. Çünkü bana diyorlar ki:
Cumhurbaşkanına soracağın soruyu Cumhurbaşkanı
yardımcısına soracaksın. Cumhurbaşkanı yardımcısı
da senin sorunu Cumhurbaşkanına soracak. Burada bir gariplik yok mu?
Bütün bunları bir tarafa bırakarak şu
hususlarla sözlerime son vermek isterim. Biz İYİ PARTİ olarak
uluslararası normlar dışına düşmüş bir demokrasi
ve çağ dışı bir anayasa temelinde ülkemize hâkim olan
otokratik yönetimin totaliter bir sisteme kaymaması için tüm
imkânlarımızla mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu hususları
hem yüce Meclisin hem de bizleri televizyon kanalları ve sayılı
sayıdaki hür basın yayın organları üzerinden izleyen vatandaşlarımızın
bilgi ve dikkatine getirmek isterim. Umudumuz, önümüzdeki ilk genel seçimlerde
vatandaşlarımızın desteğiyle içine
düştüğümüz bu antidemokratik düzenden sıyrılmamız ve
halkımızın hak ettiği çağdaş bir demokratik
parlamenter sisteme geçiş sağlayacak yapılanmalara gidilmesidir.
O güne geldiğimizde bu İç Tüzükü de yeniden ele almak öncelikli bir
konu olacaktır bizler için.
Biraz evvel AK PARTİli bir
arkadaşımız parlamenter sisteme atıfta bulunduğunda O
sistem bitti. dedi. Demokrasilerde hiçbir şey ebedi ve ezeli
değildir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi de ebedi ve
ezeli değildir. Ben bugün bu tarafa bakarak konuşuyorum, ümit ederim
ki o gün geldiğimde bu tarafa bakarak konuşacağım sizlere.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erozan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda bir
uğultu var. Arkadaşlarımızın dikkatlice dinlemelerini
ben rica ediyorum. Önemli konuşmalar yapılıyor. Biraz
konuşmacı arkadaşlarımıza da onların konuşma
üslubunda rahatsızlık yaratmamak kaydıyla bir uyarı yapma
ihtiyacını duydum. Lütfen sessiz olalım.
Şimdi sıra Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kalaycıda.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
Sayın Başkana da yeni görevinde
başarılar diliyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında 6771
sayılı Kanunla yapılan ve 27 Nisan 2017 tarihinde
yürürlüğe giren değişiklikler Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde de kapsamlı değişiklikler yapılmasını
gerektirmektedir. 1 Eylül 1973 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün kırk beş yılı
aşkın süre içinde çeşitli maddelerinde birçok
değişiklik yapılmıştır. Bu
değişiklikler İç Tüzükün sistematiğini bozmuştur.
Mevcut bazı hükümler hiç uygulanmazken, İç Tüzükte
dayanağı olmayan bazı uygulamalarda çok güçlü teamüller
oluşturulmuştur. Öteden beri yasama sürecinin istenilen kaliteye
ulaşamaması, kanun yapım sürecinin
yavaşlığı, komisyonların etkin
çalışamaması, denetim sürecinin etkisizliği, Meclis
çalışmalarının planlı ve programlı
olmayışı ve milletvekillerinin bireysel olarak yasama ve denetim
süreçlerine yeterli düzeyde aktif katılım
sağlayamadıkları konuları siyasi parti grupları ve
milletvekillerince hep dile getirilmiştir. Bundan dolayı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün yenilenmesine yönelik
oluşturulan 2 uzlaşma komisyonu tarafından 2009 ve 2013te
taslak metinler ortaya çıkarılmış ancak siyasi parti
gruplarınca önemli boyutta uzlaşma sağlanmakla birlikte hayata
geçirilememiştir.
Önceki hafta 27 Eylül 2018 günü Meclis
Başkanımızın başkanlığında, Meclis
başkan vekilleri ve idare amirleri ile siyasi parti grup başkan
vekillerinin katılımıyla yapılan toplantıda Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde öncelikle Anayasa gereği
zorunlu teknik değişiklikleri içerecek teklifin çıkarılması
konusunda siyasi parti gruplarınca mutabakata
varılmıştır. Bunun üzerine Meclis Başkanımız
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım tarafından verilen
İç Tüzük değişiklik teklifi 4 Ekim 2018 günü Anayasa
Komisyonunda görüşülmüş ve bazı değişiklikler
yapılarak kabul edilmiştir. İç Tüzük değişiklik
teklifi temel olarak Anayasada yapılan değişikliklere uyum
sağlama amacıyla yapılmıştır. Bununla beraber
İç Tüzükün özünü etkilemeyen, hâlen işlevsiz bulunan maddelerin
ayıklanması ve kuvvetli teamül hâline gelmiş bazı
uygulamalara dönük düzenleme yapılması konusunda da
değişiklikler yapılmıştır.
İç Tüzük değişiklik teklifini
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destekliyoruz. Böylelikle Anayasaya
uyum sağlanmaktadır. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün yepyeni bir anlayışla ele alınması
gerektiği ve Meclis çalışmalarında hem kurumsal hem de
işlevsel yeniliklere ihtiyaç olduğu açıktır. Bu çerçevede
daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde oluşturulan uzlaşma
komisyonlarınca ortaya konulan çalışmaların dikkate
alınması, hatta bir uzlaşı ürünü olan 2009 tarihli metnin
esas alınması hâlinde kısa sürede yeni bir İç Tüzükün
çıkarılabilmesi mümkündür.
Milliyetçi Hareket Partisi daha demokratik,
hızlı, etkin, şeffaf, katılımcı ve kaliteli bir
yasama sürecinin ortaya çıkarılmasını sağlayacak yeni
bir İç Tüzükün hazırlanması konusunda katkı ve destek
vermeye hazırdır. Yasama kalitesinin artırılması,
yasama ve denetim sürecinin odağını komisyonların
teşkil etmesi, kanun tekliflerinin etki analizini yaparak tarafsız ve
teknik rapor sunacak altyapının oluşturulması, denetimin
etkinleştirilmesi kapsamında kesin hesap ve denetim
raporlarının görüşüleceği ayrı bir daimi ihtisas
komisyonu kurulması Milliyetçi Hareket Partisi olarak yeni İç Tüzük
çalışmasında önemli gördüğümüz ve önerdiğimiz
bazı konulardır.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere,
Anayasada yapılan değişiklikler özü itibarıyla
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişi
düzenlemiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Türk
milletinin tarihî misyonuna, devlet geleneğine uygun bir yönetim
modelidir. Anayasanın ilk 4 maddesi olan cumhuriyetin temel nitelikleri,
millî ve üniter devlet yapımız, Türk millî kimliği, demokratik
rejim ve temel insan hakları gibi değerler yeni sistemin de
vazgeçilmezleridir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
kuvvetler ayrımını net olarak sağlamıştır.
Yasama, yürütme ve yargı organları kendi içinde daha güçlü, daha
bağımsız, denge ve denetleme mekanizmalarının daha
etkin şekilde çalıştığı bir yapıya
kavuşturulmuştur. Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel
seçimlerinin beş yılda bir aynı gün yapılması
düzenlenmiştir. Yürütme çift başlılıktan
kurtarılmış ve yürütme yetkisini doğrudan milletin vermesi
sağlanmıştır. Böylelikle hükûmet
tartışmaları, hükûmet krizleri, hükûmet kurulamama sorunu
ortadan kalkmış, koalisyonlar dönemi sona ermiş, siyasi,
ekonomik ve demokratik istikrarın yolu açılmış, bürokrasiyi
azaltacak, yetki karmaşalarını giderecek hızlı
işleyen, çabuk karar alan, sorunların çözümüne ve Türkiyenin
gelişmesine odaklı bir yönetim yapısı tesis
edilmiştir. Yürütme, artık Meclis içinden çıkmamakta ve
güvenoyunu bizzat milletten almaktadır. Dolayısıyla, güvenoyu ve
gensoru mekanizması kaldırılmıştır. Artık
Hükûmetin Meclise kanun tasarısı sunması söz konusu
değildir ve Mecliste Hükûmetin ya da Hükûmet üyelerinin temsili yerine
yürütmenin temsili mümkün olacaktır. Bu çerçevede İç Tüzük
değişiklik teklifinde kanun tasarısı, Hükûmet, Bakanlar
Kurulu, gensoru ve güvenoyu ibare ve düzenlemeleri kaldırılmaktadır.
Mecliste gerektiğinde Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı
yardımcısı, bakan, bakan yardımcıları ve üst
kademe kamu yöneticileri düzeyinde yürütmenin temsiline yönelik düzenleme
yapılmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi asıl fonksiyon ve
vasfına kavuşturulmuş, temsil ve yetki bakımından
güçlendirilmiştir. Kanun yapımında Meclis iradesi ön plana
çıkarılmıştır. Yürütme, sadece bütçe ve kesin hesap
kanun teklifleri sunabilecektir. Meclis bunun dışında
milletvekilleri tarafından verilen kanun teklifleri üzerinde yasama
yapacaktır. Bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerinin de aynen ya da
değiştirilerek onaylama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine
aittir.
Meclisin yasama yetkisinin elinden
alınması anlamına gelen yetki kanunu ile kanun hükmünde
kararname çıkarma uygulaması kaldırılmıştır.
Yine, ara rejim düzenlemelerini
çağrıştıran sıkıyönetim
kaldırılmış, olağanüstü yönetim usulleri tek
başlık altında toplanmıştır. İç Tüzük
değişiklik teklifinde buna uygun düzenlemeler
yapılmaktadır. Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilen
olağanüstü hâl kararının ve süre uzatma kararlarının
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulması, yine
olağanüstü hâllerde çıkarılacak
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Resmî Gazetede
yayınlandıkları gün Meclis onayına sunulması ve üç ay
içinde karara bağlanmazsa kendiliğinden yürürlükten kalkması
düzenlenmektedir.
Meclisin soru, genel görüşme, Meclis
araştırması ve Meclis soruşturması yoluyla denetim
fonksiyonları daha da güçlendirilmiş, yazılı soru
önergelerine on beş gün içinde cevap verilmesi öngörülmüş, Cumhurbaşkanı
Meclise hesap verebilir hâle getirilmiştir. Bilindiği üzere, önceki
sistemde Cumhurbaşkanının sahip olduğu geniş yetkilere
rağmen, vatana ihanet dışında bir cezai sorumluluğu bulunmamaktadır,
onda da Meclisin dörtte 3 çoğunluğuyla Yüce Divana göndermesi
öngörülmüştür. Yeni sistemle Cumhurbaşkanının yetki ve
sorumluluklarında bir denge kurulmuş ve Cumhurbaşkanına
cezai sorumluluk yüklenmiştir. Cumhurbaşkanının her türlü
eylem ve işlemleri yasama denetimine tabi hâle gelmiştir. Bu amaçla
getirilen suçlandırma mekanizması yeni sistemin güçlü bir denetim
aracı olarak yerini almıştır. Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar da görevleriyle ilgili işledikleri
tüm suçlar bakımından aynı usule tabi
kılınmıştır. Ayrıca, daha önce yargı
denetimine tabi olmayan Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve
işlemleri yargı denetimine tabi hâle getirilmiştir. Yüce Divan
yargılamasının da en geç altı ay içinde tamamlanması
şartı getirilmiştir. İç Tüzük değişiklik
teklifinde Anayasaya uyum amacıyla bu konulara yönelik düzenlemeler de
yer almaktadır.
Tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalaycı.
Söz sırası, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz Sayın Necdet
İpekyüzde.
Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, öncelikle göreviniz hayırlı olsun.
Değerli üyeler, bildiğiniz gibi, burada
İç Tüzük üzerine değerlendirme için yan yana bulunuyoruz ve bütün
üyeler kalkıp konuştuklarında bütün partilerin
anlaşması sonucu bir mutabakatla bu İç Tüzükün geçtiğini
dile getiriyorlar ve olumlu bulunuyor. Aslında burada teknik düzeyde bir
düzenleme yapıldı.
Öncelikle, Parlamentoda konuştuğumuzda
İç Tüzükte en başta ele alınması gereken konu
Parlamentonun saygınlığıdır çünkü nasıl ki
hepimizin Anayasası, bütün ülkenin Anayasası olmazsa olmazdır,
Parlamentodaki İç Tüzük de Parlamentonun çalışması
konusunda olmazsa olmazdır, bütün dünyada da bu böyledir. Anayasayı
ele aldığımızda, anayasa, genelde toplumsal mutabakat,
sivil toplumun katılımı, uzlaşmayla yan yana gelip
oluşturduğumuz bir anayasa olması lazım. Türkiye
Cumhuriyeti tarihine baktığımızda, bütün anayasalar için
hep uzlaşma dile getirilmiş, hep sivil toplumun katılımı
istenmiş, hep muhalefetin katılımı istenmiş ama
uygulamalarda hiçbir zaman da bu olmamış. Niçin olmamış?
Hep anayasalar tartışılmış, hep anayasalar suçlu
bulunmuş, hep anayasalar olağanüstü hâl süreçleriyle
konuşulmuş. Düşünebiliyor musunuz, 1982 Anayasası yüzde 90
küsurla geçti, biz hâlâ onu tartışıyoruz ve her siyasi parti
muhalefetteyken veya iktidara gelmek için ilk bulunduğu vaat Biz iktidara
geldiğimizde Anayasayı değiştireceğiz. Biz iktidara geldiğimizde
statükoyu kaldıracağız. Bu Anayasa Türkiye'ye uygun değil,
bu Anayasa çoğulcu değil
diye yola çıkmaktalar ve nedense
iktidara gelenler statükoyu ele geçirdiklerinde statükonun kendisi olmaktalar.
Bütün siyasi partiler, gerek koalisyon dönemlerinde olsun gerek tek parti olarak
Hükûmet olduklarında Millî Güvenlik Kurulunu kaldıracağız,
YÖKü değiştireceğiz. diye birçok şeyi dile getirmelerine
rağmen hepsi aynı şekilde devam etmekte. Palyatif çözümler
bulmaktayız. Palyatif dediğimiz de, köklü bir çözüm
bulmadığınız sürece
-karşılığını Türkçe olarak okuduğunuzda- bir
şeyi geçiştirmedir. Siz bir şeyi geçiştirirseniz eninde
sonunda önümüze çıkar ve patlar. O yüzden, biz Anayasayı
sağlıklı ve çoğulcu değiştirmediğimiz sürece
bir yığın sıkıntı yaşarız.
Bakın, niçin Anayasa önemli? Anayasa eğer
çoğulculuğa önem vermezse, demokrasiye önem vermezse giderek
sınıfta kalırız.
Az önce bir haber okudum, haberde OECD ve Avrupa
Birliğinin araştırmalarına göre 2014 yılı ile
2018 yılı arasında 41 ülkede araştırma
yapılmış ve özellikle yargı, medya ve sivil toplumun
katılımı konusunda çeşitli ölçümlere
bakılmış. Türkiye en son sıralara düşmüş
demokrasi açısından ve 2014e nazaran giderek gerilemiş. En çok
ele alınan konu, kanun hükmünde kararnameler, yargının
bağımsızlığının zedelenmesi ve giderek
medyanın tek sesliye dönüşmesi.
Anayasayla ilgili birçok şeyi
konuştuğumuzda, aslında biz geçmiş siyasi partilerin
hazırlamış olduğu Anayasa tekliflerine, parti
programlarına baktığımızda, bugün bu kürsüden dile getirdiğimizde
sanki onlar bunu dile getirmemiş de biz getirmişiz gibi oluyor.
Bakın, size bir cümle okuyayım Partimiz
hukuku, korkutmanın ve cezalandırmanın değil, adaleti
sağlamanın aracı olarak görmektedir. Partimiz hukuku,
korkutmanın aracı olarak görmemekte, cezalandırmanın
aracı olarak görmemektedir. deniliyor ve Toplumumuzun suçun
azaldığı, korkunun olmadığı bir barış
toplumu hâline gelmesini arzuluyoruz. deniliyor. Bunu Adalet ve Kalkınma
Partisi 2002 programında söylemiş. Bakın, barış
ortamı diyoruz, korku demiyoruz ama bugün insanlar sosyal medyada
paylaşım yapmaktan dolayı yargılanıyor. Değil ki
çoğulculuk, değil ki çok seslilik; bu hâle gelmişiz ve bugün
baktığımızda, mesela, Osman Kavalanın bir
yılı aşkındır hâlâ iddianamesi
hazırlanmamış. Altan kardeşler ve Ilıcak gibi medyada
yazı yazan birçok kişi idamla yargılanmakta, müebbetle
yargılanmakta ve bütün uygulamalar en vahşi bir şekilde,
hunharca hukukta ayaklar altına alınmakta. Tekrar barış
imzacılarına baktığımızda, kanun hükmünde
kararnamelere baktığımızda sıkıntılar
çıkmakta.
Bakın yargı
bağımsızlığı demişiz; en son, avukatlar
yargılandı, bırakıldı, on iki saat sonra tekrar
alındı. Böyle bir hukuk görülmüyor. 2002de dile getirilen şey,
statükoya karşı çıkılan şey bugün sanki uygulamaya
getiriliyor.
Bir diğer konu:
Baktığımızda, Hükûmetsiz bir Meclisle karşı
karşıyayız. Sorumsuz, tek kişilik bir yürütme; onun
dışında hepimiz sorumluyuz, herkes sorumlu ve denge denetleme
yok, yasaları onaylayan bir merci yok. Sadece bize, parlamenterlere
düşen
Deyim yerindeyse bir noter görevi gibi tasdik etme, onay mercisine
dönüştürülmüş. İç Tüzükle ilgili konuştuğumuzda
Meclisin açılışında bu sıralar bile
farklıydı arkadaşlar, komisyon üyeleri için tahsis edilmiş
yerler vardı. Şimdi saydığımızda 10 kişi
Komisyonun yeri 17 kişidir. Bazı şeyler mış gibi
yapılmaz, mış gibi yapılmaz yani. Eğer
mış gibi yapıyorsak bu bizim
saygınlığımızı zedeler. Yani buraya
baktığımızda bile bizim oturacak yerimiz yok. Bu bile ele
alınmamış. Bu mış gibi, bu formalite olarak
görülüyor.
Bir diğeri, yani öyle bir şeye
gelmişiz ki hep istediğimiz tek ses, tek tip, tek medya, her
şeye bir tekçilik getirmişiz, Meclisi de tek sese dönüştürmek
istiyoruz. Meclis, sesin çıkacağı yerdir. Millet bize oy niye
vermiş? Ses çıkartalım diye, toplumun sesini burada
yansıtalım diye.
Bakın, Batman İl Başkanı bugün
tutuklandı, Halkların Demokratik Partisinin İl Başkanı
tutuklandı. Nizamettin Toğuç -eski parlamenterler burada varsa belki
bilirler- 1991 yılında SHP listesinden seçilmiş bir parlamenter.
1993 yılında Batmanda -faili meçhul veya faili belli- hunharca
katledilen Mehmet Sincarla beraberken yaralanan bir arkadaşımız
ve o dönem DEP kapatıldığında yurt dışına
çıkmak zorunda kalmış. Yirmi bir yıl sonra 2015
yılında Türkiye ortamında bir rahatlama, bir gevşeme olunca
bu, tekrar siyasete dönmek için kendi isteğiyle uçağa binip
Türkiyeye geliyor. Ankarada uçaktan iniyor, gözaltına alıyor,
ifadesi alınıp serbest bırakılıyor ve şu anda
Batmanda tekrar demokratik, barışçıl siyasetin olması için
çaba harcarken bu yaşta, yirmi bir yıl sonra ülkesine dönüp tekrar
siyaset yapmak isteyen insanları siz alırsanız, geçmişte
parlamenterlik yapmış insanları alırsanız Parlamentoya
da güven azalır, siyasete de güven azalır, siyasetin
yapılmasına da güven azalır.
Bizim yapmamız gereken, normalde, birçok
değişiklikle beraber aslında çok sesliliği dile
getirmemizdir. Bugün eğer korkuyu dile getirirsek birçok şeyle
baş başa kalıp giderek içimize kapanırız, Parlamentoyu
saygın bir hâlden yitirip parlamenteri de sokak ortasına
bırakmış oluruz. Biz bu il başkanıyla ilgili
basın açıklaması yaparken kolluk güçleri neredeyse hiçbir
açıklama yapılmasını istememekteler. Batman gibi bir ilde
en fazla oy alan, en fazla parlamenter çıkaran bir siyasi partinin
Ki
Batmanda yaşamını yitirmiş 8 askerden sonra gergin bir
ortamda gerginliği artırmak için bütün çaba harcanmakta.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Şehit,
şehit, Şehit diyeceksin.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Şehit de
diyelim, bu olanları da kınayalım. Hiçbir zaman bu ülkede kan
dökülmesini biz savunmadık. Kan dökülmesine karşı
çıktık. Barışın savunucusuyuz. Kan üzerinden de biz
pazarlık yapmıyoruz. Kim yapıyorsa da o, bu Parlamento ve
Türkiye halklarına hakaret etmektedir. Bizim geleceğimiz tümüyle
uzlaşı, barış ve şiddetsiz bir ortamdadır. Bu
konuda da çaba harcamaya her zaman devam edeceğiz.
Siz 3Y ile geldiniz. Nedir? Yolsuzluk, yasaklar ve
yoksulluk. Bugün yasamayı bitiriyorsunuz, yürütmeyi bitiriyorsunuz,
yargıyı bitiriyorsunuz. Değil ki onları söyleyelim, onlar
arttı, 3Yyi de ayaklar altına alıyorsunuz. Bu Parlamentonun
çalışması lazım geleceğimiz için, bütün her
şeyimiz için. Bizler kendi kendimize saygı duymuyorsak bunu
yapamayız.
Ben 2002 yılından itibaren sizin bütün
parti programlarınızı ele aldığımda ilk dönemler
söylediğinizin altına hepimiz imza atarız, bütün siyasi partiler
imza atar. Bugün geldiğimiz aşamada onları okuduğumuzda
gerçekten ne hâle geldiğimizin göstergesidir. Uzun bir metin
hazırlamıştım tümüyle okurdum ama zaman yetmiyor ve
hepsinin altına imza atacak derecede de kabulümdür; çoğulculuk
konusunda, barış ortamında, korkunun olmadığı
ortamda, yasakların olmadığı ortamda. Ama giderek tek
tipçi, farklılığı hoş görmeyen, zedeleyen bir ortama
dönüşmüşüz.
Son olarak: Biz mış gibi
yapmayalım. Geçmişe gidip hatalarımızı düzeltemeyiz,
geçmişe gidip yeni bir başlangıç yapamayız ama oradan
dersler çıkarabiliriz. Ama şu andan itibaren madem yeni diyorsunuz,
yeni bir sistem, yeni bir ortam diyorsanız, yeni bir anayasa
yapalım. Çoğulcu, demokratik, saygın, herkesin konuşabileceği
bir anayasa yapalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Sayın
Başkan, son
BAŞKAN Sayın İpekyüz, buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) İç Tüzükte de
özellikle sivil toplum örgütlerinin katılımını
sağlayalım.
Bakın, Türk Tabipleri Birliği dün
değil önceki gün buraya geldi, geçtiğimiz hafta Meclis açıkken.
Grup başkanlarının çoğuyla konuşamadı
yaşamını yitiren bir hekim için. Aslında Türk Tabipleri
Birliği gibi kurumlar, meslek örgütleri, sendikalar, sivil toplum her
zaman, her yerde bize ulaşabilmeli sadece grup başkanlarına
değil, grup başkan vekillerine değil, bütün komisyonlara da
ulaşabilmeli. Böylece çoğulcu olalım nasıl ki ilk dönem
yazdıklarınızın hepsinin yaşama geçmesi için.
Biz bunu istiyoruz. Bu konuda da bize bir görev
düşüyorsa her zaman uzlaşmada, barışta, bu İç
Tüzükteki gösterdiğimiz çabayı da gösteririz.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İpekyüz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın hatip
konuşmasında partimizin kuruluş ilkeleriyle
bağdaşmayan ve suç teşkil eden eylemleri bugün hayata
geçirdiğine ilişkin bir ithamda bulunmuştur. 69a göre kürsüden
söz talebim vardır.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Üç dakika süreniz var Sayın Özkan.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 4
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Batman
Milletvekili Necdet İpekyüzün HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2001 yılında kurulmuş olan AK
PARTİ aradan geçen on altı yıllık süre zarfında her
seçimde milletimizden tam not almak suretiyle zafer üstüne zafer imzası
atarak bugünlere gelmiştir ve hamdolsun gelecekte de yine milletimize
hizmet umudunu AK PARTİ omuzlarında milletimize karşı
sürdürmektedir.
Gelişimizden bugüne kadar
baktığımızda, özgürlüklerin, demokrasinin, hukukun
yanında yer aldık. Yaptığımız anayasal ve yasal
reformlarla hamdolsun bugün ülkemizin demokratik standartlarını
yükselttik. Arkamızda yazıyor: Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. Egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olması demek ülkenin tüm kurum ve
kurullarının, tüm organlarının demokratik denetime
açılmasıdır. Ne demek demokratik denetim? Yani millî iradenin,
milletin seçmiş olduğu temsilcilerin bütün kurumları ve kurulları
seçeceği bir sistemdir; demokratik denetim budur. Yani MGK, YÖK, HSYK,
bütün kurum ve kurullar bir noktada millî iradenin tecelligâhı
Parlamentonun denetimine tabi olmasıdır. İşte, 69uncu
maddeyi hatırlayın, 2010 yılında o partilerin
kapatılmasını zorlaştıran anayasal reformları her
türlü müdahaleye ve engellemeye rağmen hamdolsun gerçekleştirdik.
Bugün partilerimiz kapatılmıyorsa
Demokrasinin hayata geçmesinin en
önemli mekanizması olan bu anayasal düzeni bizim gayretlerimizle hayata
geçirdik ve bu mücadeleyi de sonuna kadar devam ettireceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sataşma yok.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Esasen bu tartışmanın bir tarafı
değiliz ama konuşmada tutanaklarda böylece kalmasına seyirci
kalamayacağımız bir şey var, o da 12 Eylül 2010
referandumuna yapılan atıftır. Elbette, sayın hatibin o 12
Eylül 2010 referandumunun şiddetli savunucularından biri
olduğunu biliyoruz. O referandumda bir zehrin etrafını
şekerle kapladıklarını, 20nin üzerinde maddeyi getirin,
hemen geçirelim. çağrılarına rağmen Yo, hep birlikte
gidecek. deyip birtakım hak ve özgürlükleri genişletirken içerideki
zehirleri unutmadık. O zehirlerin en önemlisi, FETÖ terör örgütünün
yargıyı ele geçirme müdahalesidir. Bugün herkes 12 Eylül 2010
referandumunun FETÖnün F16sına bombayı yüklediğini, FETÖnün
tankına mazotu koyduğunu, FETÖnün hâkimlerine cübbe
giydirdiğini biliyor. Yüksek yargıyı FETÖye teslim eden bu 12
Eylül 2010 referandumu övünülecek değil, utanılacak bir
girişimdir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, siz de kısaca
yerinizden bir açıklama yapın, tamamlayalım.
Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Altını çizmemiz gerekiyor -hani çok
konuştuğumuz zaman arada kaçar- bakınız, net söylüyorum,
2010 yılı referandumu bu ülkede daha sonra gerçekleştirilen tüm
anayasal ve yasal demokratikleşme reformlarının âdeta
kapısını aralamıştır. 2010 yılında FETÖ
yargıda, askeriyenin içerisinde, mülkiyede, adliyede, hastanede, postanede
bir zemin kazanıyorsa acaba bu zeminin nedeni 2010 yılında
vesayetle -maalesef- yoluna devam eden Anayasa Mahkemesinin vermiş
olduğu iptal kararı olabilir mi? Anayasaya rağmen
Anayasayı yok sayarak anayasal denetim yaptığını
iddia eden, vesayet kurumu hâline dönüşmüş Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu bir karardır. Tabii ki bunu akademisyenler, hukuk
camiası, bilim dünyası mutlaka değerlendirecektir ancak 2010
yılı anayasal reformu, her zaman konuşulduğu gibi
Osmanlı-Türk anayasacılık çalışmalarında en sivil
anayasal reformlardan bir tanesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bir cümle daha
edeceğim.
BAŞKAN Peki, bir cümle daha,
tartışmayı bitirelim ondan sonra Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Eğer
Pensilvanyadaki FETÖ elebaşı Anayasa Mahkemesinin iptal
kararından sonra çıkıp da Mezarlarınızdan da
çıkıp oy kullanın. diyorsa o zaman bizim yapmış
olduğumuz anayasal reform FETÖnün önünü açmamış, Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu o iptal kararı FETÖnün zemin
kazanmasına maalesef neden olmuştur.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
çok küçük iki hatırlatma geçsin kayıtlara.
BAŞKAN Kayıtlara geçsin diye buyurun.
Değerli arkadaşlar, sessiz olalım,
grup başkan vekilleri konuşuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
FETÖ elebaşı o referandumda sayın hatibin çokça alan
bulduğu televizyonların da sahibi olarak yaptığı
çağrıda evet oyuna çağırmıştır,
hayır oyuna çağırmamıştır. Biz ona direnen
taraftayız, siz FETÖ elebaşıyla eveti savunan taraftasınız.
İkincisi parti kapatma meselesi. 2010
referandumu diyor ya, hafızaları biraz tazeleyin. Elinizin
altındaki Anayasanın 69uncu maddesi 23/7
değişikliği, 23 Temmuz 1995 değişikliğiyle, son
hâline kavuşmasının da 3/10/2001de olduğunu gösterir. Son
referandumda parti kapatmayı zorlaştıran herhangi bir
değişiklik yoktur. Elinizdeki Anayasayı okuyunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayıtlara geçmesi
açısından söylüyorum
BAŞKAN Peki Sayın Özkan, lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 69uncu madde 2010
yılı Anayasa çalışması yapılırken maalesef
her türlü gayretimize rağmen bu Meclisten geçmedi. O zaman kim evet
dedi, kim hayır dedi, milletimizin takdirindedir. Eğer o zaman
69uncu maddeyi 1995teki şekliyle bırakmayıp bugün arzu
ettiğimiz gibi demokratik bir niteliğe kavuşturmuş
olsaydık çok daha ileri bir düzenleme olacaktı.
Benim kürsüden ifade ettiğim mesele şudur:
Bizim 2010 yılında HSYK, Anayasa Mahkemesi ve bürokrasideki
demokratik denetime kapalı mekanizmaları demokratik denetime açmak
suretiyle, her ne kadar 69uncu maddedeki reform engellenmiş ise de
mahkemeleri, yüksek yargıyı demokratik denetime açıp
demokratikleştirmemiz sebebiyle bugün partiler kapatılmıyor.
Bunu da yüce Meclisin takdirine arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, son
sözüm: Adalet ve Kalkınma Partisinin kapatılma sürecinde 2001
değişikliğinin o kapatmaya engel olduğu tüm
anayasacıların üzerinde birleştiği bir gerçektir.
İkinci mesele, biraz önce kullanılan dil,
terminoloji 2010 referandumunun egemen söylemidir, doğru. O söylemleri
kullananların tamamı daha sonra yüksek yargıda
yaptıkları şekillendirme sonucunda kumpas davalarını,
ordudaki askerî casusluk davasını yönlendiren kişilerdir. Bu
terminolojiyi kullanan yüksek yargı mensuplarının tamamı
şu anda ihraç edilmişlerdir. Bu gerçeğin üzerine hâlen daha
demokratik denetime açmak, bilmem ne, bunlar Pensilvanya dilidir, derhâl terk
edilmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
hakikaten yani göz ardı edemeyeceğimiz ithamlar olduğu için
BAŞKAN Buyurun.
Artık bir son cümleyle tamamlayalım
Sayın Özkan çünkü sırada konuşmacınız var, ben de
televizyon saatinde konuşsun istiyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çok fazla
uzatmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Bakınız, mesele şudur: Eğer 2010
yılı referandumuna gidecek olursak, o tarihte biz bu anayasal
reformları yapmamış olsaydık, bürokrasideki
demokratikleşmeyi gerçekleştirmemiş olsaydık
Hani bir
zamanlar demişlerdi ya: İngiliz mandası mı, Amerikan
mandası mı? Yani ister FETÖ ister bürokratik oligarşik derin
yapı eğer millî iradeyi alaşağı etmek istiyorsa
ikisine de teslim olamazdık ve hamdolsun olmadık. Onun için
mücadelemiz hukuk, özgürlük ve demokrasi mücadelesidir. Bugün milletimiz on
altı yıldan beri bu görevi omuzlarımıza yüklemiştir ve
bu görevi Allahın izniyle aydınlık yarınlara
taşıyacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, sadece
Parlamentoya bir hatırlatmamız olsun:
Alıcılarınızın ayarıyla oynamayınız,
ses yükselemez, çünkü bu ses kapatılmış Kanaltürk televizyonunun
sesidir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, sağ olun.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
şimdi sırada Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aksaray
Milletvekilimiz Sayın Cengiz Aydoğdu.
Sayın Aydoğdu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GRUBU ADINA
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) Sayın Başkan, yeni dönemdeki
görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı uğurlu olsun.
Kıymetli arkadaşlar, İç Tüzükü
değiştiriyoruz. Hemen hemen bütün hususlara değindi
arkadaşlar. Esasen, ülkemizin girdiği süreçte
yaşadığımız Anayasa değişikliğinin ve
yüce Meclisin son yıllarda uyguladığı teamüllerin İç
Tüzüke işlenmesini ihtiva eden teknik bir değişiklik
yaptık. Bu itibarla, İç Tüzükten ziyade Parlamentoyla ilgili,
Parlamentonun dayandığı ruhla ilgili ve İç Tüzükle esasen
ne yapıyoruz?la ilgili birkaç hususu arkadaşlarımla paylaşmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdiyi, şu
anı, yaşadığımız anı himaye edip
değerlendiren, kıymetlendiren, bizim bu anın farkında
olmamızı sağlayan şey ebediyet duygusudur, sonsuzluk
hissidir ki fikirler ve mefkûreler de o sahada işlenir, orada fikir
üretiriz. Oraya da çoğunlukla günlük siyaset sirayet edemez.
İnsanın yaradılışı gereği orası
ebediyetin bize bir hediyesidir, orada uzun vadeyi düşünürüz; ülkemizin,
milletimizin, şahsımızın, ailemizin geleceğini
düşünürüz, geçmişini düşünürüz. Bu çerçevede
baktığımızda, parlamento, başlangıcından
beri -ki İngilterede başlamıştır bu- milletlerin,
halkların, kalabalıkların parlamentoda temsil edildikleri an
kendilerini ulus olarak, millet olarak hissettikleri yerdir;
kalabalıkların devlet katında devletin sorumluluğunu
paylaştıkları yerdir; devletin, yönetimin, egemenin yönetim
tekelinin kırıldığı yerdir; halkın talepleri ile
egemenin buyruğunun çakışıp uygulama sahasının,
rızanın imal edildiği yerdir. Bu itibarla parlamentonun iki
önemli vasfı vardır: Birisi, açıklık, aleniyet; ikincisi,
müzakere. Böylece devletin kudretini halkın acziyetiyle dengeleriz.
Halkın acziyeti burada o kadar güçlü bir şeydir ki devletin kudretini
hizaya sokar. Bu itibarla müzakere, devletin yönetim kabininin halka
açılmasıdır, devletin yönetim mahremiyetinin, yönetim
sırrının çözülmesidir, o sırrın ifşa edilmesidir.
Parlamentolarda uzlaşma şart değildir ancak müzakere
şarttır. Çok zaman uzlaşma olmaz, uzlaşmayı çok
yüceltiriz. Uzlaşma her zaman kazan-kazan şeklinde olmaz, çoğunlukla,
hatta ekseriyetle kaybet-kaybet şeklinde olur.
Karşılıklı eşit memnuniyetsizliklerle
uzlaşırız, parlamentonun özü budur yani halkın
gerçeğinin, ürettiği gerçeğin devlet katında
güncellenmesidir. Alman filozofu Immanuel Kant buna hakikatin güncellenmesi
diyor; müthiş bir tabir, müthiş bir deyiş. Bizim dünyamızda
da Cüneyd-i Bağdadî mesela Bizim işimiz ezelî olanı zamana
bağlı olandan ayırmaktır. diyor, Gelip geçici olanı,
aktüel olanı kalıcı olandan ayırmaktır. diyor.
Rahmetli Tanpınar, hocası Yahya Kemalden ilhamla Millet
dediğimiz şey, medeniyet dediğimiz şey devam ederek
değişir, değişerek devam eder. der ve aslolan
devamdır. Parlamento milletin bu devam eden tercihinin bir şekilde
müzakere tekniğiyle kanun hâline gelmesidir, yasa hâline gelmesidir.
Montesquieunun yasaların ruhu dediği şey de budur;
milletlerin teamülleri, gelenekleri, görenekleri, örfleri, âdetleri esasen
hukukun kaynağıdır ve o kaynak halkın seçilmiş
temsilcileriyle buraya gelir, burada egemenin ihtiyacı olan teknikle
birleşir.
Rahmetli Ali Fuat Başgil demişti ki:
Parlamentoda iki şey önemlidir. Bir, Parlamento bir murakabe
organıdır, denetim organıdır; iki, itimat
organıdır, güven organıdır. Belki duymuşsunuzdur, Duguit
diye bir hukukçumuz var, bu anlamda diyor ki: Parlamento tekniğin,
yönetim tekniğinin sağduyuyla denetlenmesidir. Sağduyuyu
nasıl inşa edeceğiz? Müzakereyle inşa edeceğiz.
Bu itibarla kıymetli kardeşlerim,
İstiklal Harbini yapan bir Meclis Türkiyedeki bütün güçlerin
kaynağıdır. Türkiyede devlete ait hangi kurum hangi gücü
kullanırsa kullansın bu Parlamento açık olduğu sürece onun
kaynağı burasıdır çünkü bizim Parlamentomuz İstiklal
Harbini yaparken bir şekilde bu meşruiyeti Cenab-ı Hak bize
bahşetti.
Evet, Parlamentomuzun açılışı
padişah buyruğuyladır ancak yaşadığımız
tarihî macera Türk milletine öyle büyük bir kader lütfetti ki çektiğimiz
acılardan, çektiğimiz sıkıntılardan
O koskoca
devletimizi kaybettik, burada ocağımızı su bastı, bir
oturumluk yeri zor kurtardık, cumhuriyeti ilan ettik, istiklalimizi
kazandık ve bunu Parlamentoyla yaptık ve çok az millete nasip olacak
bir şekilde bizim Parlamentomuz cumhuriyetin başından itibaren
çok mukaddes, çok haklı, çok özlü ve şanlı bir şekilde
Bu
anlattığımız yasaların ruhu, millî iradenin tecelligâhı,
bütün bunlar, bir şekilde milletin ölümden kurtarılması; Türk
milletinin var olma, yok olma mücadelesinin verildiği yer olarak çok
talihli bir Parlamentoya sahip olduk.
İç Tüzükü konuşurken Parlamentonun bu
kıymetli hususuyla beraber bir konuyu da arz etmek istiyorum. Bizim
Anayasamızda bir milletvekili tarifi yoktur. Bunun siyaset biliminde en
bilineni, en çok kabul göreni Almanların 1921 Weimar Anayasasında
yaptığı tanımdır, aynen şöyledir: Milletvekili,
bütün halkın temsilcisidir, yalnızca kendi vicdanına
karşı sorumludur ve hiçbir direktifle bağlı değildir.
Bizim siyasi geleneğimizin, bizim siyasi uygulamamızın pek
aşina olmadığı, uygulamada da zaman zaman uzak
durduğumuz bir husustur bu.
Kürsü dokunulmazlığının -İç
Tüzükü konuşurken bunu söylemeden geçmek olmaz- esası milletin
iradesinin Parlamentoya yansımasının ve bunun tasarruf
tarzının konuşulmasıdır, milletin
dokunulmazlığının konuşulmasıdır. Bu
itibarla bizim İç Tüzükümüz, kanun değildir, anayasa da
değildir, ikisinin arasındadır, Sessiz anayasadır.
demişler; milletvekili dokunulmazlığının, kürsü
dokunulmazlığının, milletvekilinin ifade özgürlüğünün
garantisidir.
Kıymetli milletvekilleri, iç tüzük netice
itibarıyla bütün parlamentoların, dünyadaki bütün demokrasilerin
kabul ettiği şekliyle parlamentoların kendi iradeleriyle
yaptıkları bir kanuni düzenlemedir ve Meclis, İç Tüzükünü
yapmakla bir nevi usuli özerkliğini, usuli muhtariyetini, usuli
bağımsızlığını korur. İç Tüzük'ü Meclis
kendisi yapar ve Cumhurbaşkanlığı onayına tabi değildir,
Parlamento kararı şeklindedir.
Yeni İç Tüzükümüzün milletimize, Meclisimize
hayırlı olmasını diliyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydoğdu.
Değerli milletvekilleri, gruplar üzerindeki
konuşmalar tamamlandı.
Şimdi şahıslar adına
yapılacak konuşmalara başlıyorum.
Şahıslar adına ilk söz, İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Nazır Cihangir İslam
Buyurun Sayın İslam. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Yeni görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı
olmasını diliyorum Sayın Başkan.
Şimdi, on altı yıl geçti değerli
arkadaşlar, bu İç Tüzüke hemen hemen hiç el atmadınız.
Tabii, sivil bir Anayasa da olmadığı için ve sizin
yaptığınız son değişiklik de yine OHAL döneminde
olduğu için oldukça büyük sıkıntılar var. Bu sorunun
farkındayız ama on altı yıl boş durmanız bu
konuda, bence bir mazeretle açıklanabilecek bir şey değil.
Burada şu anda 9 siyasi parti temsil ediliyor ama 5 tanesi konuşuyor.
Neden? Çünkü diğerlerinin grubu yok, grubu olmayan siyasi parti
milletvekili olmak bu Mecliste hemen hemen hiç konuşamamak anlamına
geliyor. 9 partinin temsil edilmesi gerçekten iyi bir şey. Burada siyasi
bir çoğulculuk var ama sözel bir çoğulculuk yok yani bizlerin ifade
özgürlüğü açıkça kısıtlanmaktadır bu İç Tüzük
nedeniyle. Bizim gibi milletvekilleri yani grubu olmayan siyasi partilere ait
milletvekilleri bir defa komisyonlara üye olamıyor, değişiklik
önergesi veremiyoruz, sözse istisnai durumlarda yani ya özel günlerde ya tesadüflere
bağlı birtakım gelişmelerde ya da teşekkür ediyorum
Sayın CHP Grubuna, onların yaptığı birtakım
siyasi jestlerde
(CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, biz söz almak için ne yapıyoruz,
hiç haberiniz var mı bundan? Önce şu sıra
sayısının bir çıkmasını bekliyoruz, ondan sonra
hemen gidip bunu okuyoruz, çalışıyoruz, dilekçemizi yazıp
-üç kişiyiz- bir bayrak yarışı gibi, o köşeden bu
köşeye birisi, ona teslim ve gidip dilekçeyi veriyoruz ama bunu bir iki
dakika içinde yapmanız lazım. Ha, bunu yaptığınız
zaman zaten 60 AK PARTİli dilekçe orada hazır vaziyette bekliyor.
Onlara malum oluyor ve onlar dilekçelerini hazırlıyor, bizden önce
veriyor. Hani şu kumar yasası vardı ya
çıkarttığınız, eğer bir bahis oynansa Bir Saadet
milletvekiliyle bir AK PARTİli milletvekilinin dilekçesinde hangisi söz
hakkı alır? denilse inanın bütün bahisçiler 1e 60 size oynar.
(CHP sıralarından alkışlar) Çünkü böyle adaletsiz bir
İç Tüzük var. Neden? Bu, ortak sorunumuz değerli arkadaşlar.
Komisyonda da sağ olsun hukukçular dile getirdi; bu, 70lerin ruhunu,
80lerin ruhunu taşıyan bir şey; çoğunlukçu,
çatışmaya dayalı, adaletsiz, manipüle edilebilir ama hem Anayasa
hem İç Tüzük problemli olduğu için, inanın bana bunu ele almak
da oldukça zor. Sorunlar daha fazla, bakın, konuşma hakları,
komisyon üyelikleri, oturma düzeni; ya, atmışsınız bizi en
arkaya, kısa bir dönem sonra, yakın bir gelecekte Saadet Partisi
buraya oturacak, siz oraya, arkalara birkaç milletvekili olarak gideceksiniz. O
yüzden, yapacağınız İç Tüzük değişikliklerini
buna göre dizayn edin yani empati yapın ve buna da
hazırlıklı olun.
Şimdi, Komisyonda bir tartışma geçti
Milletvekili söz alabilir mi, alamaz mı? diye. Diyor ki kısaca:
Milletvekili söz alabilir. Sayın Bozdağ burada mı bilmiyorum
ama komisyonda bir milletvekili mikrofonu önüne çekip söz almıyor ki
arkadaşlar, bir başkan ona komisyonda söz veriyor. Neden bunu
tersinden söylüyorsunuz? O zaman Milletvekili söz alabilir. diyeceğinize
Başkan söz verebilir. diyeceksiniz. Ha, başkan söz verebilirse, söz
vermeyebilir de. Yani şunu demek istiyorum: Burada bir kesinlik yok, bir
hukuk dili yok. Deyin ki Başkan söz verir bir milletvekiline, bu kadar.
Suistimal
Geçmişte suistimal edildi. Bunu
siyasi tarihi takip eden herkes yakinen biliyor ama istisnalar üzerine kural
ihdas edemeyiz, bunu da biliyoruz. Yani bu gibi suistimaller durumunda özel
maddeler koyarız, hatta ne bileyim, bu tip suistimallerle
tıkandığı durumlarda Meclis Başkanlık Divanı
hakem tutulur, buna göre birtakım değişiklikler yaparız ve
bu Tüzükü değiştirebiliriz. Meclis soruşturmasına
Yedi saniyem var. Uzatmak mümkün olacak mı
biraz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olur, olur.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Zaten çok az konuşuyorum.
Meclis soruşturması açılırsa
Sayın Cumhurbaşkanı hakkında, ben buna giremeyeceğim,
komisyon üyeleri girecek, siz de giremeyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) Yani
kapalı oturuma gireceğiz, burada savaş ilanında -Allah
korusun- el kaldırıp indireceğiz ama
Cumhurbaşkanını
BAŞKAN Sayın İslam, bir saniye
Mikrofonunuzu açacağım, mikrofonsuz konuşuyorsunuz.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Baştan alayım o zaman. Yani Sayın Cumhurbaşkanını
buraya komisyon kurup soruşturmaya davet ettiğimizde herhangi bir
milletvekili buraya giremeyecek. Böyle bir şey olur mu? Bunun kapalı
oturum hükmüne alınması ve her milletvekilinin bu soruşturmalara
dâhil edilmesi gerekiyor.
Beni en çok şaşırtan bu teklifteki
imza oldu: Binali Yıldırım, İzmir. Bu kadar
yazmışlar. Neden 600 milletvekili değil? Neden
Başkanlık Divanı değil? Yahu neden AK PARTİ Grubu
değil? Ağırınıza gitmiyor mu arkadaşlar? (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Meclisi
temsil ediyor ya, öyle şey olur mu ya?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) Tek
kişi anlayışı maalesef bu Meclise de sokulmak isteniyor ama
biz buna sonuna kadar direneceğiz çünkü tek kişi yerine ortak
akıl, saray ve tebaa ilişkisi yerine eşit ve özgür bir
ilişki biçimi istiyoruz. Çünkü saraya karşıyız
arkadaşlar. Demin burada tartışması geçti. Niçin
karşıyız? Çünkü saray bir zihnin dışa vurumudur. Saray
geldi mi sadece taş yapısıyla, heyula taş
yapısıyla gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Nedimeleriyle gelir, köleleriyle gelir.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Milleti
yiyorsunuz. Millete mi karşısınız?
BAŞKAN Selamlamak için tekrar söz veriyorum,
buyurun.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla)
Saray geldi mi sadece taş yapısıyla gelmez arkadaşlar.
Saray geldi mi üçüncü havalimanı işçileri gibi köleleriyle gelir,
KHKliler gibi sivil ölüleriyle gelir, makam kapmak için birbirini ezen
nedimeleriyle gelir, yardakçılarıyla gelir, dalkavuklarıyla
gelir. İşte bu yüzden saraya ve tek kişi yönetimine
karşıyız.
İnanın kıskanmıyoruz. Ne
yediğiniz ıstakozlarda ne içtiğiniz ejderha sularında
gözümüz yok, yok! (CHP sıralarından alkışlar)
Bindiğiniz arabalarda da gözümüz yok ama bu hayatı sürdürmek için
Allahın arzında kendinize bir cennet kurmak istiyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) Kıskanma,
çalış, senin de olur.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) Bu
cenneti idame ettirmek için de bu dünyayı bize cehenneme çeviriyorsunuz.
İşte bu zulmünüze karşıyız. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İslam.
Söz sırası, İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Sibel Özdemirde.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifinin 2nci
maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, tekrar görevinizde
başarılar diliyorum size. Bugün özellikle Meclisteki görevinizin ilk
gününde açılış konuşmanızda yapmış
olduğunuz Parlamentonun önemi, varlığı, etkinliğiyle
ilgili vurguların biz milletvekilleri için çok değerli olduğunu
tekrar belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, üzerine söz
aldığım 2nci maddeyle yapılan değişiklikle
Danışma Kurulunun Meclis Başkanı veya görevlendireceği
başkan vekili başkanlığında siyasi parti grup
başkanları veya başkan vekillerinden kurulması öngörülmektedir.
Bu değişiklik maddesi üzerinde komisyon aşamasında siyasi
grupların görüş ve önerileri doğrultusunda bir uzlaşmayla
düzenleme yapılarak Danışma Kurulundaki siyasi parti
gruplarının adaletli bir temsiliyetinin sağlanmış
olması açıkçası çok önemli. Bu durumda Parlamentoda siyasi parti
grupları arasındaki uzlaşı ve ortak aklı sağlamanın
ne kadar değerli olduğu ve zaman ekonomisi açısından
Parlamentonun işlevselliğinin artırılabileceğini
göstermesi bakımından da çok önemlidir.
Değerli milletvekilleri, İç Tüzük
hepimizin, çoğu kez buraya çıkan bütün hatiplerin ifade ettiği,
kabul ettiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasasıdır,
bizlerden sonra görev yapacak olan milletvekillerine de bir miras
niteliğindedir. Bu nedenle, yapılacak olan İç Tüzük
değişiklikleri öncesinde usul ve yöntemin ortak akılla
kararlaştırılmasının esas alınması
gerekmektedir. Daha özgürlükçü, daha demokratik, objektif kriterlere
dayalı, şeffaf ve katılımcı bir zeminde
değişiklik yapılması gereklidir. Komisyona gelen ilk
teklife göre Komisyonda bazı kısmi değişiklikler
yapılsa da kapsamlı bir İç Tüzük değişikliği
açıkçası gerekmektedir. İç Tüzük düzenlemesi ile Parlamentonun
yetkilerini ve saygınlığını zedelemeyecek düzenlemeler
birlikte yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, evet, İç Tüzük
değişikliği zaruri olarak ve meşruluğu
tartışmalı bir Anayasa düzenlemesinin sonrasında gündeme
gelmiştir. Bu son yapılan Anayasa değişikliğiyle
yürütme yetkisinin tamamen hukuki ve siyasi sorumluluğu olmayan bir
cumhurbaşkanına teslim edilmesiyle İç Tüzükte teknik düzenlemeler
zamanında yapılmadığı için bugün gündemimize
gelmiştir. Âdeta bir kişi için hazırlanan Anayasa
değişikliği sonrasında yapılan ilk seçimde iktidar
partisinin Meclis çoğunluğunu kaybetmesiyle İç Tüzükte bu
kaybın nasıl telafi edileceğinin endişesinin bu
değişikliğin ilk hâline yansıdığına
şahit olduk. Ancak Komisyon aşamasındaki uzlaşmayla
birlikte bir düzenleme metni ortaya çıktı. İşte bizim de
tam karşı olduğumuz, Anayasa değişikliğiyle
karşı olduğumuz, yasama faaliyetlerinde yasama ve yürütmenin
organik bağının koparılması noktasıydı. Oysa
bu İç Tüzük değişiklik teklifinin gerekçesine
baktığımız zaman, özellikle birinci, ikinci ve üçüncü
paragraflarında yasama ile yürütme organının organik
bağının ortadan kalkmasıyla birlikte çıkan sorunlara
kısa vadeli çözüm üretilmek istenmektedir. İşte tam da bizim
Anayasa değişikliği süresince öngördüğümüz bütün sorunlarla
karşı karşıya kaldık.
Değerli milletvekilleri, 26ncı Dönemde de
görev yapmış bir milletvekili olarak gerek Komisyon
aşamalarında gerekse Genel Kurul aşamalarında köklü Anayasa
değişikliği ve İç Tüzük görüşmelerinde çok önemli ve
kritik tartışmalara şahitlik ettik; ne kadar
sağlıksız koşullarda, insani olmayan koşullarda
-tırnak içinde ve affınıza sığınarak söylüyorum-
kaptıkaçtı şekilde kanun maddelerinin nasıl Komisyondan ve
Genel Kuruldan geçtiğine şahitlik ettik. İç Tüzük
değişiklikleri de bunlardan bir tanesiydi. Parlamentonun, bizlerin,
halkın temsilcisi olarak milletvekillerinin iradelerinin, etkinlik
alanlarının nasıl kısıtlandığına
hepimiz şahitlik ettik. İşte bu Anayasa
değişikliğiyle, az evvel söylediğim, yürütme organı
ile Parlamento arasındaki organik bağ maalesef kesildi ve bugün o
organik bağın nasıl kurulabileceğini tekrar
tartışır konuma geldik. Oysa Parlamentonun etkin çalışması
ve nitelikli kanun yapması çok önemli. Yürütme yetkisinin tamamen bir
Cumhurbaşkanına ait olduğu bir yapıda yasama
organının yani Parlamentomuzun nasıl işlevi olacak,
nasıl güçlü olacak, nasıl daha itibarlı bir Parlamento olacak?
Maalesef bu çok önemli hususlar yeteri kadar ve kapsamlı bir şekilde
tartışılmadığı için bu kısmi
değişiklikleri her zaman yapmak zorunda kalıyoruz. Parlamentonun
daha güçlü ve saygın olması için muhalefetin asli görevi olan denge
ve denetim görevinin etkin şekilde yapılabilmesinin
sağlanması gerekirken yetkilerinin elinden alınmasına
yönelik girişimlere şahit olduk ve hâlâ bunları
tartışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdemir, bir dakika daha
verelim.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, muhalefetin de
haklarını güvence altına alan düzenlemelerin olması
elzemdir. Maalesef, bugün yapılan bu kısmi değişikliklerde
bunları da göremiyoruz.
Parlamentoda katılımcı,
çoğunlukçu zihniyetten uzak bir anlayışı hâkim kılarak
Meclis İçtüzüğünün yapılmasına değil, Parlamentonun
itibarını, saygınlığını artırmaya ve
nitelikli yasama faaliyetinin güçlendirilmesine ihtiyaç vardır.
Son olarak, Meclis İçtüzüğünün
tartışmalı ve sorunlu olduğu bir ortamda, maalesef, genel
yönetim sistemi olarak, tüm uyarılarımıza rağmen, bugün
denetimden uzak, kişisel, keyfî ve güçlü kuvvetler
ayrılığının ortadan
kaldırıldığı bir tek adam yönetim sisteminin
yaratmış olduğu siyasal ve ekonomik krizlerle karşı
karşıyayız ve endişelerimiz giderek artmaktadır.
Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak demokratik, çağdaş, özgürlükçü
ve katılımcı bir İç Tüzük ve en önemlisi bir anayasa
yapmanın zorunlu olduğunu bir kez daha dile getiriyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Değerli milletvekilleri, şahıslar
üzerindeki konuşmaları da tamamladık.
Şimdi, teklifin 2nci maddesi üzerinde on
dakika süreyle soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sisteme giren sayın milletvekili
bulunmadığından soru-cevap işlemini geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati
: 21.49
BAŞKAN :
Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER
: İsmail OK (Balıkesir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
4 sıra sayılı İçtüzük
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Meclisimizi temsilen Genel Sekreter
Yardımcımız yerinde.
Şimdi teklifin 3üncü maddesinin
görüşmelerine başlıyoruz.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 21 inci maddesinin dördüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiş ve dördüncü fıkrasında yer alan Plan ve Bütçe
Komisyonu ve Dilekçe Komisyonu üyeliğine seçilen milletvekilleri, ibaresi
madde metninden çıkarılmıştır.
Bir siyasî
parti grubu kendisine düşen kontenjandan Genel Kurulca seçilmiş bir
üyenin yerine başka bir isim bildirebilir. Bu durumda Genel Kurulca
işaret oyuyla seçim yapılır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi
okuttuğumuz 3üncü madde üzerinde gruplar adına söz vereceğim.
Gruplar adına ilk söz, İYİ PARTİ
Grubu adına Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erele aittir.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Erel.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkanım, öncelikle başarılar
diliyorum.
Kıymetli milletvekilleri, büyük Türk milleti;
sözlerimin başında bu vatan toprakları için ömürlerinin
baharlarında gök ekinler gibi biçilerek toprağın kara
bağrına düşen tüm şehitlerimizi ve eylülün
kırdığı, soldurduğu gül olan Mustafa Pehlivanoğlu
ve arkadaşlarını şükranla, minnetle ve rahmetle
anıyorum, gazilerime Allahtan şifalar diliyorum.
Burada yapılan konuşmalarda Meclis
İçtüzüğünün gizli anayasa veya sessiz anayasa olduğu hususunda
genel bir kanı meydana geldi. Anayasa da bir toplumsal sözleşme
olduğuna göre, sözleşmelerde hepimizin bildiği üzere taraflar
vardır, taraflar iradelerini hür bir şekilde ortaya koyup bu
iradelerin örtüşmesi sonucunda bir sözleşme meydana gelirse bu
sözleşme çok uzun soluklu bir hâl alır ve yıllarca bu sözleşmenin
getirdiği prensipler dâhilinde idare edilir ancak taraflardan biri kendi
iradesini sayısal üstünlüğüne dayanarak dikte etmeye kalkarsa daha
sonra sayısal üstünlüğü ele geçiren başka bir irade bu
sözleşmeleri ortadan kaldırma yoluna gider. Türkiyede beş kez
Anayasanın değişmesi, defalarca Anayasada
değişiklikler meydana gelmesi sözleşmelerin yapılırken
tarafların iradelerinin tam manasıyla ortaya
konulmadığını ve üstün olan tarafın kendi iradesini
diğer tarafa dikte ettiğini ortaya çıkarmaktadır.
Yine, Meclis İçtüzüğümüzde
Anayasanın 98inci maddesi gereği, Meclis
araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması
ve yazılı soru şeklindeki yollarla bilgi edinme ve denetim
yapılabiliniyor deniliyorsa da uygulamada bunun bir faydasını
görmek mümkün değil. Şöyle ki: Bizim, Aksarayda sağlık
alanında meydana gelen sorunların çözülmesi ve bu sorunların
cevaplarının Sağlık Bakanı tarafından
tarafımıza verilmesi yönünde verdiğimiz yazılı soru
önergesine bugüne kadar olumlu veya olumsuz bir cevap verilmemiştir.
Oysa, Aksarayda, Türkiyenin ortasında, kuzeyi
güneye, doğuyu batıya bağlayan, Türkiyenin ortası
sayılabilecek bir coğrafi konuma sahip, binlerce Afganlı ve
Suriyelinin de bulunduğu, tarım mevsiminde Güneydoğudan gelen
yüzlerce işçimizin de ekmek kazanmaya çalıştığı
bu coğrafyada sağlık problemleri diz boyudur. 2015
yılında dönemin Sağlık Bakanının temelini
attığı ve 2017de hizmete gireceğini beyan ettiği
Aksaray Hastanesi bir türlü hizmete girmemiştir. Bunun yanında,
Aksaray Devlet Hastanesinin şu anda 512 yatağı bulunmasına
rağmen, yeni açılacak hastanenin 400 yatağı
bulunmaktadır. Aradan geçen zaman zarfında nüfusumuz
artmıştır ama ne yazık ki hastanedeki yatak
sayısı azalmıştır. Sağlık Bakanı 512
yataklı hastaneyi 400 yataklı hastaneye nasıl
yerleştirecek, Aksaraylı hemşehrilerimize nasıl
sağlıklı bir hizmet verecek, bunun endişesi ve
çelişkisi içerisindeyiz. Yine bu yeni yapılan hastaneye maalesef eski
hastanenin tıbbi cihazları, alet ve araçları getirilmekte, günün
teknolojisine uygun tıbbi aletler, araç ve edevatlar getirilmemektedir. Aksarayda
ilçelerin hemen hemen hiçbirinde uzman doktor bulunmamaktadır,
Aksarayın ilçelerinde diş tabibi bulunmamaktadır.
Yine, Aksaray demişken, kanyon vadisi, bitki
örtüsü, doğa, tarih, sanat ve kültür olgusunun bir arada
buluştuğu Ihlara Vadisi dünyanın en büyük ikinci kanyon vadisi
olarak bir doğa harikasıdır ancak bu doğa
harikasını dünyanın dört bir yanından gezmeye, görmeye
gelen insanlar bu harikanın tüm özelliklerini, güzelliklerini görememektedir.
Zira yaklaşık 100-120 metre derinlikte bulunan vadiye inişler ve
çıkışlar özellikle kültür turizmi amacıyla gelen
yaşlı insanlar tarafından büyük sorunlara neden olmaktadır.
Bugüne kadar Hükûmetin yetkililerinin verdiği asansör, teleferik ve seyir
terası sözü maalesef yerine getirilmemiştir. Ihlaralı
hemşehrilerimiz verilen bu sözlerin yerine getirilmesini ve buraya gelen
turistlerden alınan bedelden belediyeye, kendilerine pay verilmesini talep
etmektedir. Yine Ihlaralılar turizmden daha fazla pay alma adına
Ihlaranın bir ilçe olmasını sabırsızlıkla ve
heyecanla beklemektedirler.
Yine tarihî ve tabii güzellikleriyle bir ören
alanı olan Selimede turistlerin ödemiş olduğu paradan
belediyeye herhangi bir pay verilmemektedir, bunun
sıkıntısını yaşamaktadırlar.
Aksarayda problemler diz boyu. Ortaköy-Aksaray
arasındaki bölünmüş yol beş yıl önce temeli
atıldığı hâlde bugüne kadar bitirilememiştir.
Doğal gaz çalışmaları yarıda kalmıştır.
Aksaray Ortaköyde vatandaşlar tarım ve hayvancılıkla
geçindikleri hâlde tarım ve hayvancılığa dayalı
organize sanayi talepleri bugüne kadar yerine getirilememiştir.
Ağaçören ilçemizin köyleriyle olan
bağlantı yolları bugüne kadar yapılamamış, bugün,
yapılan ihale neticesinde ihaleyi kazanan firmanın kış
gelmeden, vatandaşlar çamura, kara saplanmadan yolu bitirmesini beklemektedir.
Yine Aksarayın güzel bir gölü olan Helvadere
Gölünde temizleme çalışmaları yarım
kalmıştır.
Gülağaç ilçemizde altyapı, elektrik ve
içme suyu problemleri devam etmektedir. İlçenin gelişebilmesi,
kültür, sosyal ve ekonomik alanda kendi kabuğunu yıkması
adına üniversitenin bir meslek yüksekokulunu açmasını
beklemektedirler.
Eskil diye tabir ettiğimiz bölgemizde
tarımla uğraşan insanların problemleri çözülemeyecek kadar
büyük boyutlara ulaşmıştır. Ektikleri biçtikleri arpa,
buğday, mısır, şeker pancarı maalesef
yaptıkları masrafları karşılayamaz duruma
gelmiştir. Hükûmetimizin, özellikle Tarım Bakanımızın
bugünden itibaren arpa, buğday taban fiyatlarını gelecek
yılın şartlarına göre belirleyerek
vatandaşımıza, çiftçimize önünü görecek şekilde bir plan ve
proje sunması çiftçilerin ekim yapıp yapmayacakları konusundaki
düşüncelerini ve endişelerini ortadan kaldıracaktır. Zira
Aksarayda tarlasını süren çiftçimiz tarlayı sürmekle birlikte
yapmış olduğu masraf boşa gitmesin diye ekim
yapacaklarını, ancak gübre çok pahalı olduğu için
tarlalarına gübre atmayacaklarını, yine tarlasını
sürmeyen vatandaşların bu sene ekim yapmayacaklarını beyan
etmektedir. Durum böyle giderse önümüzdeki yıllarda memleketimizde
tahıl anlamında bir kıtlığın yaşanması
görünen bir gerçektir.
Yine, bize ulaşan bilgilerde taşeronlarda
joker işçisi diye tabir edilen, devamlı olarak çalışan
ancak izin ve raporlu olduğu dönemlerde işe gelmeyen insanların,
işçilerin yerine görev alan insanlarımızın,
işçilerimizin kadroya alınmadığı, kamu
kurumlarında çalışan şoförlerin, bilgi işlemcilerin ve
mutfakta hizmet sunan insanlarımızın kadroya
alınmadığı yönünde şikâyetler vardır, oysa
dönemin Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanının taşeron
işçilerin tamamının kadroya alınması yönünde sözü vardır.
Vatandaşlarımıza, milletimize verilen
bu sözlerin bir an önce yerine getirilmesini bekliyor, yüce heyetinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erel.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekilimiz İsmail Faruk Aksu
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri, 4
sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, Genel
Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Bugün Hakkâride yapılan terör
saldırısı sonucunda 1 askerimiz ve 1 iş makinesi operatörü
şehit olmuş, 3 kişi yaralanmıştır. Beş gün
önce de Batmanda 8 askerimiz şehit düşmüştü. Vatan
müdafaasında toprağa düşen Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
İfade etmek isterim ki birbiri ardına
şehadet şerbeti içen bu kahramanlar diğer güvenlik güçlerimiz
gibi teröre geçit vermeyen uzman erbaş ve uzman
çavuşlarımızdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak zor şartlar
altında çalışan uzman çavuşların kadroya
alınmasını ve mali ve özlük haklarının
iyileştirilmesini defalarca dile getirdik, kanun teklifleri verdik, seçim
beyannamemizde de taahhüt ettik. Onlar vatan, millet ve mukaddesat için can
verirken kadrolarının verilmemesini, mali ve özlük
haklarının iyileştirilmemesini anlamadık, eleştirdik,
meşru talepleri gerçekleşene kadar da dertlerini bu kürsüden dile
getirmeye, bu konudaki mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere
16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen halkoylamasında Türk milleti
Anayasanın değiştirilmesi yönündeki iradesini ortaya
koymuştur. Böylece hükûmet sistemi köklü bir reforma tabi tutulmuş,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle kudretli bir devletin
inşası ve demokratik bir yapının tesisi adına önemli
bir adım atılmıştır.
Yeni sistem etkin bir yasama ile güçlü ve
istikrarlı bir yürütmenin temin edilmesi ve demokrasinin güçlenmesi gibi
temel hedefler üzerine bina edilmiştir. Aziz milletimiz 24 Haziranda
yapılan seçimlerde de Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin tam manasıyla hayata geçirilmesine onay vermiş,
Cumhurbaşkanının 9 Temmuz 2018 tarihinde yemin etmesiyle de yeni
hükûmet sistemi fiilen uygulanmaya başlanmıştır. Bu
çerçevede birçok kanunda olduğu gibi 1 Eylül 1973ten beri yürürlükte olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde de değişiklik
yapılması zorunlu olmuştur. Zira Anayasa
değişikliği neticesinde bazı İç Tüzük maddeleri
tamamen işlevini yitirmiş, bazı maddelerin önemli ölçüde
değiştirilmesi icap etmiş, Cumhurbaşkanının cezai
sorumluluğu gibi daha önce olmayan bazı hususların ise
düzenlenerek İç Tüzüke dâhil edilmesi gerekmiştir. Örneğin,
yürütmenin kanun tasarısı sunma yetkisinin Anayasa değişikliğiyle
sona erdirilmiş olması karşısında kanun
tasarısı ibaresinin İç Tüzükten de çıkarılması
Anayasayla uyumun sağlanabilmesi için gerekli olmuştur. İç
Tüzük teklifi, zorunlu olan düzenlemeler yanında kısmen de olsa
yasamanın etkinliği ve verimliliği yönünde yapılan
bazı düzenlemeleri de içermektedir. Bu çerçevede hem işlevini
yitirmiş İç Tüzük maddelerinin ayıklanması hem de kuvvetli
teamül hâline gelmiş bazı uygulamaların İç Tüzüke
dercedilmesi de söz konusu olmaktadır.
Görüştüğümüz 3üncü madde
Danışma Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilinin
de Başkanlık edebileceğini ve toplantılara sadece grup
başkanlarının veya vekillerinin katılabileceklerini
öngörmektedir. Siyasi parti gruplarının Danışma Kurulunda
yazıyla bir milletvekili görevlendirebileceği yönündeki hüküm ise
kaldırılmaktadır.
Diğer taraftan, teklifle
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların
atanmalarını müteakip ilk birleşimde ant içecekleri, yürütmenin
komisyonlarda temsili ve söz haklarının ne şekilde
olacağı, olağanüstü acele hâllerde Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlara söz verilmesi
usulü, bütçe sunuş konuşmasının yürütme adına
Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bir bakan
tarafından yapılacağı, yazılı soru önergesine
cevap verilmesi ve Meclis soruşturması usulü, milletlerarası
anlaşmaların onaylanması ve Cumhurbaşkanının cezai
sorumluluğuna ilişkin sürecin nasıl işleyeceği
hususları düzenlenmektedir.
Sayın milletvekilleri, Anayasaya uyum
çerçevesinde yapılması zorunlu değişikliklerin yanı
sıra yasamayı etkin ve verimli hâle getirecek kapsamlı
değişikliklerin yapılmasını da gerekli görmekteyiz. Bu
çerçevede demokratik, şeffaf, çoğulcu ve katılımcı bir
yasama sürecinin tesisini mümkün kılacak bir İç Tüzükün hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
Bize göre, İç Tüzük
değişikliğinde gözetilmesi gereken temel ilke
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tüm kurum ve
kurallarıyla sağlıklı bir şekilde yerleşmesi
amacıyla sisteme uyum, yasamada verimlilik ve kalite, yasa yapım
sürecine ilgililerin etkin katılımının temin edilmesi,
yasama-yürütme ilişkisinin yeni hükûmet sisteminin ruhuna uygun olarak
sağlıklı bir şekilde tanzimi olmalıdır. Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü şüphesiz ki yasama ve yürütme
ilişkisinin organlar arasındaki görev ve yetki
sınırlarının belirginleştirilmesi, organların
birbiriyle olacak ilişki ve iş birliklerinin
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uygun bir şekilde
belirlenmesi açısından en önemli kaynaktır.
İç Tüzük değişikliğinin hayata
geçirilmesi siyasi partiler arasındaki uzlaşıyı da önemli
kılmaktadır. Siyasi partilerin uzlaşma arayışına
açık olmasının etkin bir yasama için önemli olduğunu
değerlendiriyoruz. Bu yönde yapılacak çalışmalarda
şimdiye kadar Mecliste oluşturulan İç Tüzük çalışma
komisyonlarının ortaya çıkardığı tespitlerden
geçerliliğini koruyanların da dikkate alınması
şüphesiz ki yararlı olacaktır.
Vatandaşlarımızın sivil toplum
kuruluşları aracılığıyla yasama sürecine
katılımının artırılması demokrasinin
gereklerinden biri olup İç Tüzükte ve Meclis idari teşkilatında
yapılacak düzenlemelerle bunu daha etkin hâle getirecek ilave mekanizmalar
da hayata geçirilmelidir.
Yeni hükûmet sistemi bilindiği gibi güçlü bir
denge ve denetim mekanizması içermektedir. Bu kapsamda, yasamanın
yürütmeye ilişkin denetiminin Anayasada öngörüldüğü çerçevede
etkinleştirilmesi İç Tüzük değişikliğinin öncelikli
hedeflerinden biri olmalıdır. Komisyonların yasama ve denetim
sürecinin odağını teşkil etmesi yasamanın kalitesini
artıracak ve etkin bir Meclisin ortaya çıkmasını temin
edecektir.
Parlamentonun en önemli görevlerinden biri de kamu
harcamalarının denetlenmesidir. Bütçe hakkı olarak
adlandırılan bu yetki ve sorumluluk taşıdığı
öneme istinaden İç Tüzükte ayrıca düzenlenmelidir. Mali
harcamaların denetiminin etkin ve sağlıklı bir şekilde
yapılabilmesi için daimî ihtisas komisyonlarının hükûmet
sistemini de dikkate alarak yeniden yapılandırılması, bu
çerçevede ödeneklerin tahsisi dışında bütçe
harcamalarının denetiminden sorumlu olarak kesin hesapları
inceleme amaçlı daimî bir ihtisas komisyonu kurulması uygun
olacaktır. Siyasetin, siyasetçinin ve tüm devlet düzeninin
saygınlığını korumak ve geliştirmek için siyasi
etik kurallarına uyumun, ayrıca millî stratejik planlara uygun bir
yasama faaliyeti düzeninin tesisine yönelik düzenlemeler de yerinde
olacaktır. Yasama faaliyetlerinde etkinlik sağlanması, İç
Tüzük değişikliğiyle birlikte unutulmamalı ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi idari kapasitesinin yeni hükûmet sistemine uygun biçimde
geliştirilmesi ve tanzim edilmesini de gerekli kılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, uzlaşmacı bir niteliğe
sahiptir ve toplumsal uzlaşmayı sağlayarak geleceğe
birlikte yürümeyi mümkün kılacak niteliktedir. Başta siyaset kurumu
olmak üzere tüm sosyal kesimlerin bu anlayışa uygun hareket etmesi
hâlinde inanıyoruz ki Türk milleti sahip olduğu tarihî tecrübe ve
kültürel derinliğe demokratik evrensel kazanımları da kazanarak
yeniden büyük bir sentez yaratma imkân ve potansiyeline sahiptir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sayesinde kendi millî ve
tarihî değerleriyle barışık, sorun çözme kabiliyeti yüksek,
kalkınmış, etkin bir devlet düzeni kurmuş ve milletler
camiasında saygın konuma gelmiş güçlü bir Türkiye 21inci
yüzyılda dünya siyasetinde ve ekonomik hayatında söz sahibi lider
ülke olacaktır.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken İç
Tüzük değişikliğinin hayırlı olmasını
diliyor, yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aksu.
Değerli milletvekilleri, gruplar adına
konuşmalar sona ermiştir. Şimdi şahıslar adına
yapılacak konuşmalara başlıyoruz.
Şahıslar adına ilk söz, Bingöl
Milletvekilimiz Sayın Erdal Aydemir
Buyurun Sayın Aydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki Meclis İçtüzüğü
Meclisimizin anayasası anlamına geliyor. Buna ihtiyaç nasıl
doğdu? Hepimiz hatırlarız ki MHP Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçelinin şöyle bir tespiti oldu: Ya fiilî durumu
Anayasaya uyduracağız ya da Anayasayı fiilî duruma
uygulayacağız. Bu belirlemeden sonra ülkemiz gündemine tek
kişinin bütün özelliklerini, istemlerini, algılarını,
düşüncelerini hayata geçirebileceği bir Anayasa
değişikliği çalışmasına gidildi.
Dolayısıyla daha bu çalışma yapılırken bile, bu
çalışmaya başlanırken bile söz konusu Anayasa
değişikliğinin meşruiyeti tartışılmaya
başlandı. Zaten bir anayasa veya anayasa değişikliği
eğer yapıldığı dönem olağanüstü bir dönemse bu,
başlı başına, yapılan Anayasa değişikliğinin
meşruluğunu tartışılır hâle getirir ve
tartıştırır. Dolayısıyla böyle bir Anayasa
değişikliğine bağlı olarak Meclis İçtüzüğünde
yapılmış olan bu değişiklikler de bizce bu
bağlamda değerlendirilmeli ve böyle nitelendirilmelidir.
Yaşamının büyük çoğunluğunu
sıkıyönetim ve OHAL şartları altında geçirmiş bir
Parlamento üyesi olarak, hepinizi gerçekten tekrardan selamlıyorum.
Bingölde geçen yaşamımda gerek sıkıyönetim gerekse OHAL
koşullarında kişisel olarak deneyimlediğim şudur ki,
olağanüstü hâl ilan etmenin ülkedeki sorunların tek birine bile çözüm
getirmediği gerçekliğidir çünkü OHAL demek baskı demektir, OHAL
demek keyfiyet demektir. OHAL, bu özelliğiyle herhangi bir sorunu çözmeye
değil ancak ve ancak var olan toplumsal, siyasal ve iktisadi
sorunları derinleştirmeye aday olabilir.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki İç
Tüzük teklifi maddesi, İç Tüzükteki OHAL düzenlemesini 2016 referandumu
sonrası ortaya çıkan Anayasaya uyarlamayı amaçlamaktadır.
İktidar partisi temsilcilerinin de belirttiği gibi bu düzenleme bütün
olarak uyum düzenlemesidir. Oysaki şu anda bu sıralarda oturan birçok
parlamento üyesi, yasal düzenlemelerin değerinin uyumunda değil
meşruiyetinde olduğunu çok iyi bilmektedirler.
OHAL şartları altında gidilen 2016
referandumu ve sonrasında, yine OHAL koşullarında gidilen 24
Haziran seçimleri Anayasa değişikliğinin meşruiyetini
ortadan kaldırmıştır. Esasında şu anda
görüşmekte olduğumuz İç Tüzük değişikliği de OHAL
şartları altında gerçekleşmektedir.
Hatırlarsınız ki 24 Haziran seçimleri sonrasında
çıkarılan 7145 sayılı Kanunla OHAL kalıcı hâle
getirilmiştir.
2015 yılından bu yana Türkiye ciddi bir
demokrasi türbülansına girmiştir. Bu demokrasi türbülansını
takip eden siyasal ve toplumsal krizler olmuş, en son ise ekonomik kriz
ülkedeki her bir yurttaşı yakıcı şekilde etkiler
noktaya gelmiştir.
2015 yılının 7 Haziranında
yapılan genel seçimlerde Türkiye halkları AKPnin tek
başına iktidarına son vermiş, ülke yönetiminin daha
geniş katılımcı ve çoğulcu bir ortaklıkla
yönetilmesini istemiştir fakat halk iradesinin yok sayılması
sonrası gerçekleştirilen 1 Kasım seçimleri silah sesleri, barut
kokuları arasında yapılmıştır. 1 Kasım
seçimleri öncesinde kurulan milliyetçi ittifak seçimden sonra da
sürdürülmüş, Türkiye halkları, bugüne kadar kişiye özel,
hukuksal olan ama meşru olmayan düzenlemelerle karşı
karşıya bırakılmıştır.
16 Nisanda referanduma götürülen ve bütün yetkiyi
tek kişide toplayan Anayasa değişikliği esasında
kişiye özel bir düzenlemeydi. Yine OHAL şartlarında yapılan
24 Haziran seçimleri tek kişiye tüm gücü verme mücadelesiydi. Tüm bu süreç
içerisinde 20 Temmuz 2016da ilan edilen OHALin verdiği yetkiyle
çıkarılan KHKların ortak özelliği, tek kişinin
istemediği, ona muhalefet eden, mutlak iktidarın önünde engel olan
herkesi bertaraf etmekti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydemir, selamlamak için
bir dakika süre vereyim.
Buyurun.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım, kısmam gerekiyor.
Netice itibarıyla, sonuç olarak, Türkiyede
yamalı bohçaya benzeyen Anayasa değişikliklerinin sadece ve
sadece 1982 Anayasasının ruhuna hizmet ettiğini
vurgulamamız gerekir. Bugün içerisinde bulunduğumuz ve siyasi,
toplumsal, ekonomik boyutları olan çoklu krizler girdabından
kurtulmak için önce demokratik anayasanın, sonrasında ise Meclisin
kendi işleyişini kurtarması için demokratik bir İç Tüzük
çalışmasının yapılması acil bir gerekliliktir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
selamlıyor, ülke halklarının demokrasi, özgürlük, eşitlik
ve adalet özlemini gidermenin ilk görevimiz olduğunu
hatırlatıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aydemir.
Değerli milletvekilleri, şahıslar
adına ikinci konuşmacı Bursa Milletvekilimiz Sayın Nurhayat
Altaca Kayışoğlu.
Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tekrar, yeni görevinizde başarılar
diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
değişikliğiyle ilgili 3üncü madde üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Evet, bu İç Tüzük teknik
değişiklikler içeriyor. Zorunlu olarak yapılması gereken
değişiklikler var çünkü mühürsüz bir şekilde geçirilen Anayasa
ve bizim yürürlükte olsa dahi tıpkı 12 Eylül Anayasası gibi
meşru olarak kabul etmediğimiz bu Anayasa gereği, ortada bir
hükûmet, Bakanlar Kurulu, tasarı, kanun tasarısı, başbakan
olmadığı için İç Tüzükte geçen bu ifadelerin
değiştirilmesi gerekiyordu, bununla ilgili değişiklikleri
yapıyoruz. Bu İç Tüzük değişikliği de gösteriyor ki
-aslında bu süreç içerisinde yaşadığımız
pratikler- adına, literatürde olmayan,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğiniz, sizin
bile adını zaman zaman farklı söylediğiniz bu ucube sistem
sürdürülebilir değil. Ki biz, özellikle
yaşadığımız ekonomik krizde, 12 liraya marketlerde,
pazarlarda domates gördüğümüzde, her gün gelen şehit haberleriyle
bunların sebebinin bu rejim olduğunu biliyoruz. İç Tüzük
değişikliği de aslında bize bu rejimin sürdürülebilir
olmadığını gösteriyor. Neden gösteriyor?
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğiniz sistemin 3
şeyi eksik arkadaşlar. Onlar ne? Bir, cumhurbaşkanı yok.
Neden yok? Çünkü Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi bir partinin
başkanı, cumhurun başkanı değil. Eskiden olduğu
gibi, Cumhurbaşkanı diye tarif ettiğimiz, tarafsız, bütün
cumhuru kucaklayan bir kişi yok maalesef ortada. İkincisi, hükûmet
yok. Neden yok? Yürütme sadece bir kişiden oluşuyor ve yürütme
işlemini onun atadığı teknokratlar, bürokratlar, kurullar,
ofisler vesaire yürütüyorlar, ortada bir hükûmet yok bizim hükûmet diye
adlandırabileceğimiz. Bir diğer şey de sistem yok. Neden
yok? İşte, bu İç Tüzüğü tartışırken
bakıyoruz, uluslararası anlaşmaları kim teklif edecek,
nasıl teklif edecek? Efendim, sözlü soru sorulmayacak ama bakanlar
gelecek.
Özgür Grup Başkan Vekilimizin de söylediği
gibi, biz bu Anayasayı konuşurken hep diyorduk ki: Ya, niye bu
denetim yollarını azaltıyorsunuz, yok ediyorsunuz? Ya, bakan
gelmeyecek ki, kuvvetler ayrılığı olacak. Olmayan bakana
nasıl soru soracaksınız? diyordunuz. Hâlbuki önceki dönemde,
işte, bizim Ömer Fethi Vekilimiz bölgesiyle ilgili sorular soruyordu.
Örneğin, geliyordu işte Sayın Kurtulmuş burada,
Niğdenin ne sorunu var, sokak sokak öğreniyordu, cevaplıyordu
ve milletin Meclisi gerçek anlamda görevini yerine getirebiliyordu ama bunu
ortadan kaldırdınız. Şimdi diyorsunuz ki Bakan gelsin. E,
tabii, gelsin, bizim burada çıkaracağımız yasayı onlar
uygulayacaklar. Uygulamadan kopuk bir yasal düzenleme yapılması çok
da mümkün değil, ki bu zaten öngörülerek zamanında bu parlamenter
demokratik sistem en uygun sistem olarak getirilmiş, bu ülkede
yerleşmiş. Belli bir deneyimden, süzgeçten geçirilmiş, en uygun
sistem olarak gelmiş. Fakat siz bugün bunu kaldırarak 16 Nisan
referandumunu OHAL baskısı altında valilerin çoğu zaman köy
köy dolaşıp tehdit ettikleri ve bütün devlet imkânlarını
kullandığınız bir ortamda, üstelik kanuna aykırı
bir şekilde mühürsüz pusulaları da kabul ederek geçirdiniz ve
şimdi de bu çıkmazı hep birlikte maalesef yaşıyoruz.
Burada birçok, daha doğrusu şöyle
söyleyeyim, Meclisin birinci grup ve dördüncü grubundan konuşan hatipler
dediler ki: Bu sistemle Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk getirdik.
Şöyle oldu, böyle oldu. Allah aşkına yani
Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk getirdik. diyorsunuz, bunun
uygulanabilir olduğunu düşünüyor musunuz? Yani
uygulanmasını imkânsız hâle getirdiğiniz ve 400 vekilin oyu
olmadan suçlandıramadığımız bir
Cumhurbaşkanı varken nasıl Cumhurbaşkanına cezai
sorumluluk getirdik. diyebiliyorsunuz, hakikaten aklımız
almıyor bunu.
Bu sistem daha yürürlüğe girmeden, aslında
tam anlamıyla uygulanamadan iflas etmiştir, bu bunun göstergesidir.
Bu İç Tüzük değişikliği de bunun göstergesidir,
yaşadığımız bütün sıkıntılar da bunun
göstergesidir. Biz diliyoruz ki aynı uzlaşmayla bu ülkeyi yeniden her
anlamda, ekonomik olarak, sosyal olarak, adalet bakımından, hukuk
bakımından, yargı bağımsızlığı
bakımından, demokrasi bakımından, eğitim
bakımından -ne sorun varsa- refaha ulaştırmak ve iyi
seviyeye getirmek için hep birlikte Anayasayı bütün darbe mahsullerinden
arındırarak yeniden parlamenter demokratik rejime çevirelim ve ona
göre demokratik bir İç Tüzük de yapalım diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kayışoğlu.
Değerli milletvekilleri, şahıslar
adına konuşmalar da tamamlandı 3üncü maddede.
Teklifin 3üncü maddesi üzerinde soru-cevap
sistemine giren arkadaşımız yok. O nedenle soru-cevap
işlemini geçiyoruz.
Değerli milletvekilleri, 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 31 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. MADDE
31- Komisyon toplantıları Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine, Cumhurbaşkanı
yardımcılarına, bakanlara, bakan yardımcılarına
ve üst kademe kamu yöneticilerine açıktır. Komisyonlarda, Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri, Yürütme adına Cumhurbaşkanı yardımcıları,
bakanlar ve bakan yardımcıları söz alabilirler. Ancak, komisyon
üyeleri dışında kimse değişiklik önergeleri veremez ve
oy kullanamaz. Her milletvekili üyesi olmadığı bir komisyonun
belgelerini görüp okuyabilir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde
gruplar adına söz talebi yok, şahıslar adına söz talepleri
var.
Şahıslar adına ilk söz Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Ömer Faruk Gergerlioğluna ait.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde
konuşacağımız maddede kanun hükmünde kararname ifadesi
olduğu için ben madde üzerindeki ayrıntılara değil, kanun
hükmünde kararnamelerle ilgili bazı konulara değineceğim.
Son iki yılımızı alan, yüz
binlerce kişinin büyük mağduriyetler yaşadığı bir
kavram kanun hükmünde kararnameler, büyük yargısız infazlarla yüz
binlerce kişinin sosyal ölüme, sivil lince uğradığı
bir gerekçe. Bunun hakkında konuşacağız. Kanun hükmünde
kararnamelerle şu anda bir hukuk devletinde inanılmayacak bir
şekilde çok büyük ihlaller yapılmaktadır, Anayasa
çiğnenmektedir, bunu da burada gündeme getireceğiz.
Anayasa ihlali oluşturarak KHKler ortaya
çıktı ve daha sonra yasalaştırıldı ancak
evveliyatı itibarıyla Anayasa ihlali oluşturduğu için iptal
edilmelidir. Mağdur olan vatandaşlara hakları iade edilmeli,
maddi-manevi hak iadesi yapılmalıdır. OHAL Komisyonu güya
mahkemeler üstü bir kurum olarak, idari bir kurum olarak hukuki kararlar
alıyor. İnanılmaz bir şekilde 125 bin kişinin
kaderiyle oynuyor, son derece gayriciddi yargılamalar yapıyor. 36 bin
kişi hakkında karar verdi, 2.300 kişiyi iade etti, 33.700
kişiyi maalesef iade etmedi ve onlar hakkındaki kararı
onadı.
OHAL Komisyonu, ihlalleri artıran bir komisyon
olarak tarihte anılacaktır. İhraç edilen eğitimcilerin özel
sektör eğitim kurumlarında da çalışmalarının
önüne geçilmektedir. Millî Eğitim Müdürlüğü yazılarıyla bu
engelleme yapılmaktadır. İhraç etmişsiniz, bu insan özel
kurumda çalışacak, bunun da önüne geçiyorsunuz, Öl. demeye
çalışıyorsunuz.
Hakkında hiç soruşturma açılmayan,
takipsizlik ve beraat alan KHKliler de iade edilmemektedir. Hakkında
soruşturma açılmayan, takipsizlik ve beraat alan KHKliler, özel
eğitim kurumlarında çalıştırılmamaktadır;
hakkında soruşturma açılmayan, takipsizlik ve beraat alan
KHKlilere OHAL Komisyonu ret cevabı verebilmektedir. Çok ilginçtir,
inanılmaz bir durumdur bu, Anayasayı çiğnemektir. Çünkü
anayasal kurumların üstünde, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin
verdiği kararlara rağmen, takipsizlik ve beraat kararlarına
rağmen mağdurlara ret cevabı verebilmektedir. Dünyanın
hiçbir yerinde böyle bir şey görülemez.
Komisyonun kriterleri hukuki değil keyfîdir.
Birçok cevapta başka kişilerin bilgileriyle dilekçelerde
karışıklık yapıldığı gözlenmektedir.
Yine, KPSS sınavlarında yakını KHKli olanlara
yazılıda yüksek not alsa da mülakatta düşük not verildiği
şikâyetleri yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Çünkü
mülakatlar kamerayla da izlenmemektedir.
KHKlilere pasaport yasağı da devam
etmektedir. Hatta yakınlarına da bu tahdit uygulanmaktadır. OHAL
bitimiyle KHKli eş ve çocuklarına yapılan tahditlerin
kaldırıldığı açıklaması İçişleri
Bakanlığı tarafından yapılsa da tahditler devam
etmektedir. Binlerce bilim adamı yurt dışındaki
üniversitelerden çağrıldığı hâlde yurt
dışına gidememektedir; parçalanan aileler çok miktarda
mevcuttur. KHKli öğrencilerin pasaportları iptal edildiği için
yurt dışı eğitimlerine devam edememektedirler. KHKyle
ihraç edilen akademisyenlerin
Bakın, burası çok önemli, ne kadar
hukuk dışı bir ülkeyiz. KHKyle ihraç etmişsiniz
akademisyeni, Ankarada oldu bu hadise, Cenk Yiğiter isimli bir
akademisyen, hukuk fakültesinden ihraç edildi, tekrar üniversite
sınavına girdi, gazetecilik bölümünü kazandı, rektör
kaydını yaptırmadı bu kişinin. Böyle bir şey
olabilir mi değerli arkadaşlar? Binlerce vakıf ve dernek KHKyle
kapatıldı, STKlara üye olmaktan kaçınır hâle geldi herkes.
Devletin bankasına para yatırdığı için ihraç edildi
binlerce insan ve artı, üstüne bankadaki paraları da bloke oldu. KHKlilere
sosyal yardımlaşma ve dayanışma yardımları
verilmemektedir, inanılmaz bir zalimlikte bu yardımlar
verilmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu, ben size
bir dakika süre vereyim, toparlayalım.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) KHKli
lisans mezunlarına kısa dönem yerine uzun dönem askerlik
yaptırılmaktadır. KHKli olanlara iş yeri hekimliği ve
iş güvenliği sınavlarını kazandığı
hâlde belgeleri verilmemektedir. Aralık 2017 sınavında
sınavı kazandığı hâlde on aydır belgeleri
verilmedi. Biz sorduk soruşturduk, yazılı soru önergeleri
verildi, 24 Eylül günü ihsan eder gibi bu belgelerin verileceği
açıklandı ve yine de verilmeyen çok kişi var. KHKli hukukçulara
şu anda avukatlık ruhsatı verilmiyor. Bir başka nedenden
KHKyle ihraç edilmiş ancak bu arada hukuk fakültesini bitirmiş bu
kişilere avukatlık ruhsatı verilmiyor, Kamu hizmetidir. diye
verilmiyor, böyle bir şey yok. KHKlilerin makaleleri bilimsel dergilerden
bile çıkarılmakta. Bu denli bir soykırıma rastlanmamıştır,
dünyanın hiçbir yerinde böylesine bir sosyal ölüm, linç, katliam
yaşanmamıştır. Güvenlik soruşturmasıyla
mağdur edilen bine yakın tıp fakültesi öğrencisi
vardır. Altı yıllık tıp fakültesini bitirmiş,
güvenlik soruşturmasından dolayı şu anda mesleklerini
yapamamaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Ayrıca son cümlem Sayın Başkan
BAŞKAN Peki, selamlamak için buyurun.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Emekli
olmaları engellenmektedir KHKlilerin; yirmi beş, yirmi altı,
yirmi yedi yıl çalışıyor, primini ödüyor, sonunda emekli
olması engelleniyor ve ikramiyeleri verilmiyor. Şu anda yüzlerce
insan mahkemelerde gasbedilen bu hakkını arıyor.
Yine, Maliyeden ihraç olan birçokları mali
müşavirlik imtihanlarına alınmıyor, yapılmıyor.
Rehabilitasyon merkezlerinde çalıştırılmıyorlar,
yapı denetim firmalarında
çalıştırılmıyorlar. Devlet ihraç etmiş ve bu
insana bir hukuk devleti iddiasında olmamıza rağmen Öl. deniliyor.
Bunları unutmayalım. Bu iktidar döneminde
maalesef inanılmaz hukuksuzluklar yapıldı ve biz bunları
tekrar söylüyoruz ve sonuna kadar da bu hukuksuzlukların peşine
düşeceğiz.
Çok teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Gergerlioğlu.
Şahıslar adına ikinci söz, Mersin
Milletvekilimiz Sayın Ali Mahir Başarıra aittir.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bugün Hakkâride
şehit olan 2 askerimizi rahmetle anıyorum, rahmet diliyorum ve terörü
bir kez daha buradan lanetliyorum.
İç Tüzük maddelerinin uzlaşıyla
geçmesi, ortak akılla bir sonuca varılması Meclis adına
sevindirici bir durum. Bunlar bizlerden beklenen davranışlar ama bu
Meclisin itibarını, bu Meclisin tarihini korumak adına yeterli
mi? Asla yeterli değil.
Meclisin tarihini korumak zorundayız.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. diyen kurucumuz,
kurtarıcımız Mustafa Kemali saygıyla, özlemle buradan
anıyorum.
Ayrıca, bu Meclis için çok önemli bir devlet
büyüğümüz daha var, ne kadar farkındayız bilmiyorum, şu
oturduğumuz sıraların, bu Meclisin inşaatını,
temelini İsmet İnönü attı. Bizler geçmişimize sahip
çıkmak zorundayız. Bakın, İsmet Paşa hem cephede
savaşan hem Lozanı imzalayan hem de bugün bizim konuşabilmemize
sebep olan devlet büyüğümüzdür. Eğer ki bu Mecliste 5 tane partinin
grubu varsa, 3 tane partinin milletvekili varsa bu İsmet Paşanın
sayesinde gerçekleşmiştir. İsmet Paşa 1947
yılında belki de seçimi kaybedeceğini bile bile çok partili
hayata geçmek adına seçime girmiş, onurla, gururla iktidarı
Demokrat Partiye vermiştir. Ona dil uzatmak kimsenin haddi değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) Halk vermiştir, halk.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Dediklerimi iyi anlayın.
İsmet Paşa, bakın, cephede
savaşmış bir komutandır, askeriyle beraber
savaşmıştır. Halk sokaktayken, asker sokaktayken, insanlar
ölürken kendisi bir tünele saklanmamıştır, uçak köşelerinde
uçmamıştır, kendisi Marmariste bir otelde
saklanmamıştır. Ona herkes saygı duymak zorundadır.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu olmadı ama şimdi
ha. Bak, bu olmadı ama şimdi ha. Bu olmadı.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sen
nereye saklandın? Sen nereye saklandın?
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Senin Genel
Başkanın nerede saklandı? Senin Genel Başkanın
neredeydi?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Bakın, İsmet Paşa hiçbir zaman için koluna 700 bin liralık bir
saat takmamıştır. İsmet Paşanın eşi hiçbir
zaman için koluna 35 bin liralık bir çanta takmamıştır.
Yahudilerden üstün şeref madalyası almamıştır, bir tek
madalyası vardır, o da İstiklal Madalyasıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Saçmalıyorsun, saçmalıyorsun. Saçmalıyorsun Sayın Vekilim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Bakın, sizler Kızılcahamamda o bayrak gösterildiğinde
tepki vermeliydiniz çünkü o evrak sahte olduğu için.
RECEP ÖZEL (Isparta) Neresi sahte ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sahte, sahte.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım değerli milletvekilleri.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) O
resimdeki Türk Bayrağını Cumhurbaşkanınız
çıkardı. Belki de düşman işgalinde Yunanların
yapamadığını, o Türk Bayrağını avucunun
içinden alamadığı İsmet Paşadan siz
çıkardınız, sahte bir evrakla tarihimizi, geçmişimizi küçük
düşürmek istediniz. (CHP sıralarından alkışlar) Size
çok komik gelebilir ama yine söylüyorum şu oturduğunuz koltuklar var
ya, şu oturduğunuz koltuklar, bu Meclisin temelini İsmet
İnönü attı, bunu bilin. Ona hepimiz saygı göstermek
zorundayız. Meclisin itibarı ancak böyle korunur.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, sizi getirmiş
olabilir, bizi halk getirdi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Burada
nasıl ki bir uzlaşıyla Meclis İçtüzüğünü
değiştirebildiysek yasalarımızı da
değiştirmek zorundayız. Hukukumuz ayaklar altında.
Bakın, dünya bize gülüyor. Burada 100 avukat milletvekili var, geçen hafta
bir avukat milletvekili savunma yaparken tutuklandı, kırk
yıllık bir meslektaşımız iki yıllık bir sulh
ceza hâkimi tarafından tutuklandı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kim o avukat vekil ya?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Daha
sonra üst mahkeme yedi saat sonra bıraktı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başarır,
toparlamak için süre veriyorum.
Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) O
mahkemenin iyi bir şey yaptığını düşündük. O
mahkeme de yurt dışı çıkış yasağıyla o
avukatı tahliye etti. Bu ülkede yoksulluğun, sefaletin haberini yapan
insanlar, resmini çeken insanlar gözaltına alınıyor. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine yargıç veremiyorsunuz. Dünya gülüyor
size çünkü Türkiye'de hukuk güvenliği yok, can güvenliği yok, mal
güvenliği yok. Hiç kimse Türkiye'ye yatırım yapmıyor,
yalnız durumdasınız ama ne zaman başınız
sıkışsa ya camilere ya İsmet Paşaya ya da Mustafa
Kemale saldırıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bence gerçekleri görün. Uzlaşacaksanız,
uzlaşacaksanız
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Sen de yalan
söylemekten vazgeç.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) O
yalanı Kızılcahamamda ben dinledim, sen de dinledin.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Yalancının kim olduğunu herkes biliyor burada.
BAŞKAN Sayın Hatip, siz Genel Kurula
hitap edin.
Sözlerinizi toparlayın.
Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Toparlıyorum.
BAŞKAN Hatta selamlayın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Efendim, bir dakika daha verirseniz toparlayacağım.
BAŞKAN Selamlayarak toparlayalım
isterseniz Mahir Bey.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bu
hukuk
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bu vatanın
ekmeğini yiyorsun, ekmeğini! Ekmeğini yiyoruz hepimiz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Alın teriyle kazandığım ekmeği yiyorum. Ekmeği
kimin yediği belli, saray yiyor, sen yiyorsun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sözlerimi bitiriyorum. Bu hukuku hepimiz korumak
zorundayız. Bu hukuk herkese lazım. Bakın, 2002de 76 bin
tutuklu varken bugün 250 bin tutuklu var. Ya siz bu toplumu suç işler
hâline getirdiniz ya da sizin yargıçlarınız sizden başka
hiçbir şeyi görmüyor. Lütfen parti yönetimlerinde görev yapmış
avukatlık yapıp daha sonra hâkimliğe geçen bu sulh ceza
hâkimlerini temizleyin; yakışmıyor bu ülkeye. Bu hukuk
sistemini, yargı sistemini değiştirelim; bağımsız
bir yargıyı, siyasal olmayan bir yargıyı getirelim.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 69a göre sataşmadan dolayı söz istiyorum.
Hatibin konuşmaları ağır sataşma ve hakaretler
içeriyordu.
BAŞKAN İki dakika süreyle söz veriyorum.
Siz de yeni bir sataşmayı
doğurmayın Sayın Akbaşoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, 4 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü
maddesi üzerinde Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın
şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına
ve AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aslında safsatalara cevap vermemek gerekir (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) ama sadece kayda geçsin
diye mecburen huzurunuzdayım, kusura bakmayın. Ama hakikaten bu
konuşmacının Meclis TVden kendi konuşmasını
dinlemesini tavsiye ediyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Bence
sen bir kez daha izle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, sonuç itibarıyla maddi gerçeklik güneş
gibi apaçıktır, iftiralarla saklanamaz. Gerçeklerin ortaya
çıkmak gibi bir huyu, bir suyu vardır. (CHP sıralarından
aynen sesleri) 15 Temmuzda Sayın Cumhurbaşkanımızın
nerede olduğunu burada bulunan herkes, bütün millet ve bütün insanlık
canlı izlemiştir. Daha sonra da izleyemeyenler sosyal medyalardan o
görüntüleri, o çağrıları, o dik duruşları hakikaten
tekrar tekrar izleyebilir. Biz böyle bir dik duruşlu, onurlu lidere sahip
olduğumuz için Cenab-ı Hakka ne kadar şükretsek azdır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, tankların karşısına
çıkmış, gerçekten belki de son yüzyılın en büyük
liderlik kararlılığını göstermiş bir
insandır ve kıskanmayın arkadaşlar, böyle bir lidere sahip
olamadığınız için kıskanmayın. Bu lider hepimizin
lideridir, Türkiyenin lideridir, dünya lideridir. Sonuç itibarıyla
şahsiyatla da uğraşmayın. Çok komik oluyor gerçekten.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sizin Genel
Başkanınız, bizim liderimiz değil.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlamak için size bir
dakika verdim, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim, çok zarif bir şekilde söz veriyorsunuz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Rica ederim, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, şunu ifade etmek isterim ki 15 Temmuz büyük
bir tarihtir, büyük bir başlangıçtır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Yarattığınız canavar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
15 Temmuzu, bu kahramanlığı kirletmesin kimse. Birinci istiklal
mücadelesi nasıl büyük bir kahramanlıksa 15 Temmuz direnişi, bir
milletin var oluş savaşı, bütün emperyalistlere karşı durması
ve Ölümüne meydanlara! demesi! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu, tarihe altın harflerle geçmiş büyük bir
kahramanlık ve muzafferiyet destanıdır. Bunu birtakım
müfterilerin küçültmeye çalışması, görmezlikten gelmesi, bu
apaçık hakikati ve gerçeği asla ve kata değiştirmez.
Bu vesileyle ben
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle, minnetle; gazilerimizi de hayırla,
sağlık, afiyetle yâd ediyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
İstiklal Savaşı şehitlerini de anın lütfen bu arada,
oradan onları da anın lütfen.
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın grup başkan vekili konuşması sırasında
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, sayın grup
başkan vekili konuşuyor, lütfen onu dinleyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın grup başkan
vekili konuşmasında grubumuzu iftira atmakla ve bühtanla
suçlamıştır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle
Bir dakika
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Akbaşoğlu, Sayın Özeli bir dinleyelim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gruba iftira atmadım, konuşmacının
sözlerinin iftira olduğunu söyledim, evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca grubumuza dönmek
suretiyle Kıskanmayın arkadaşlar. Sizin böyle bir lideriniz
yok. diyerek dolaylı yoldan Sayın Genel Başkanımıza
sataştı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sizin öyle bir lideriniz yok
ki.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel, siz de iki
dakikada
Toparlayalım bu tartışmayı, yeni bir
tartışma açmayalım.
Buyurun.
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına ve CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce burada bir hatip çıktı ve
şunu söyledi: İftira yakışmaz. Cumhuriyetin kurucu
babalarına, kurucu kadrolarına dil uzatmak yakışmaz. Hele
hele bir sözün bağlamından koparılmasından şikâyet
eden bir grup başkan vekili ülkenin, herkesin Cumhurbaşkanı
olması gerektiğini söylediği, hepinizin lideri dediği
birinin elindeki şunu görüp de
Ülkenin 2nci Cumhurbaşkanı,
muzaffer komutan, Lozan masasının büyük müzakerecisine Amerikan
bayrağı sallıyor. diyor.
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Ne
sallıyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Oysa elinde Türk
Bayrağı olduğunu görüyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) O ayrı resim, o ayrı resim arkadaşlar, iki
resim ayrı.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Buradaki resimde Türk
Bayrağını dünya liderinizin eline verenler photoshopla
karartmışlar. Yunanın İsmet Paşanın elinden
alamadığı bayrağı, sizin ak trolleriniz
almış, ak trolleriniz! (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu utanç Sayın Cumhurbaşkanının
boynundan bir şekilde düşer, çıkıp özür dileyecek.
İsmet Paşadan, cumhuriyetin kurucu kadrolarından, millî
mücadele kahramanından
Ak trolün birisi şanlı
bayrağı photosopla karartmış. Ben de dikkat etmeden elime
aldım, haddimi aştım. diyecek, özür dileyecek. Bu iş öyle
temizlenir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunun dışında, 15 Temmuzda bu Meclisi
açan, buraya koşan, burada konuşan Sayın Başkan Vekilimizle
birlikte hedef olmayan Meclisi tüm siyasi partilerden milletvekiliyle
ışığını yakıp hedef yapan, FETÖnün
bombaları altında darbe kimden ve ne şekilde gelirse gelsin ona
direnen bir ana muhalefet partisine bu konuda dil uzatmayın. Ama bir
gerçekle karşı karşıyayız. Diyorsunuz ya: Birinci
Kurtuluş Savaşı, ikinci Kurtuluş Savaşı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Müsaadenizle efendim.
BAŞKAN Sayın Özel, tamamlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Nasıl bir haddir,
bilmiyorum ama şunu bilin: O bahsettiğiniz İstiklal
Savaşının, Birinci İstiklal Savaşıdır.
dediğiniz tek İstiklal Savaşının muzaffer
komutanları o günkü işgal ordularına, o gün askerimize,
milletimize saldıran, ateş edenlere daha önce ne istediyse
vermemişlerdi. Biz Yunan ordusuna ne istediyse vermedik.
Çocuklarımızı Yunan ordusunun okullarında okutmadık,
onların törenlerinde onlarla birlikte gözyaşı dökmedik. (CHP sıralarından
alkışlar). Yunan ordusunun tankına mazotu kendi ellerimizle,
F-16sına bombayı kendi ellerimizle 12 Eylül 2010 referandumunda
yerleştirmedik. Türk ordusuna operasyon yapacak olan Yunan hâkimleri
cumhuriyetin başına biz bela etmedik. (CHP sıralarından
alkışlar) O yüzden 15 Temmuz halkın kahramanca demokrasiye sahip
çıktığı bir gündür, içinde hepimiz varız. Ama 15
Temmuza gelene kadar yaratılan o imtiyazlı cemaate yüz veren, bela
eden, bugün de bir şekilde kendini bu işten sıyırmaya
çalışan da sizsiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 69uncu maddeye göre tekrar sataşmadan dolayı
söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
şöyle yapalım
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşma var. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Bir saniye
Arkadaşlar,
duyamıyorum Sayın Akbaşoğlunu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bütün hepimizi, grubumuzu ilzam altında
bırakıcı, gerçek dışı birtakım beyanlarda
bulundu, sataşma var.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
başka bir sataşmaya yol açmamak kaydıyla söz veriyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz sataşmada bulunmuyoruz da sataşma var
sayılarak tekrar tekrar geliyor, evet.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya yol
açmayalım.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
4.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, olayı bağlamından koparanlar, hakikaten, kendi
ifadelerini bizim üzerimize atmak suretiyle, bizim bağlamından
kopardığımıza ilişkin bir yaklaşım ortaya
koyuyorlar.
Değerli arkadaşlar, İnönüyle ilgili
Kızılcahamamda gündeme gelen husus, McKinseyyle ilgili ileri geri,
aslı astarı olmayan Düyun-ı Umumiye, IMF, Batılı
yardımlar vesaire şeklindeki birtakım haksız,
yanlış, gerçek dışı beyanlara ithafen, CHPnin
geçmişte tutum ve davranışlarına ilişkin olarak tarihî
bir mirasa ilişkin yaklaşımların siyasi eleştirisidir
yoksa şahsiyatla uğraşma değil. Bunun
dışında şunu ifade etmek gerekir ki hakikaten bir
provokatif konuşma yaptırıp oradan, tamamen bir strateji
gereğince, hakikaten güzel uzlaşma iklimini bozmaya yönelik
birtakım farklı arayışların
yaşandığını ben müşahede ediyorum yani işin
özü ve esası bu. Gecenin saat on birinde, bir uzlaşma metninin bu
noktaya kadar geldiği bir hususta, daha önceki konuşmacının
provokatif bir yaklaşımı ve onun üzerine de farklı bir
gelişmeyi hep beraber yaşadık. Bu görülüyor, olabilir yani kendi
yaklaşımınızdır ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Bir dakikayla bitireceğim sözlerimi toparlayarak.
BAŞKAN Arkadaşlar, açalım
Sayın Hatibin mikrofonunu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Şimdi, FETÖyle ilgili, arkadaşlar, şunu söyleyeyim ki bu
kırk yıllık bir meseledir ve onu CHPnin Genel Sekreteri
Kasım Güleke sormak gerekir, oralara sormak gerekir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Dolayısıyla FETÖnün arkasındaki referanslara bakmak
gerekir.
Siz arkadaşlar, kırk yıllık bir
meselenin sonuçlarını AK PARTİye yamayamazsınız ve
stratejik iş birliği içerisinde bulunduğunuz kesimlerin
yanlışlıklarını, kaynağını teşkil
eden hususların yanlışlıklarını AK PARTİye
yamayamazsınız; bu tutmaz, bu, dikiş tutmaz. Dolayısıyla
AK PARTİdir FETÖyü devletten temizleyen, AK PARTİdir FETÖ
anlayışını ortadan kaldıran, AK PARTİdir her
türlü terörle mücadele eden, terörün belini kıran. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) Hangi
terör, hangi terör?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi terör?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Bu gerçeklik örtülemez, hakikat güneşi kendini parıldatır,
gösterir, bunun bütün milletimiz farkındadır diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar;
CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi terörle mücadele?
BAŞKAN Teşekkür ederiz, sağ olun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
Değerli milletvekilleri, Sayın Özeli
duyamıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
elbette ümit ederdik ki bir sataşmaya daha mahal vermeden
sonuçlandırsın ama yapmadı, yapmadığı için de
İç Tüzük 69a göre bu sataşmalara cevap vermem gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Özel, yeni bir sataşma
açmadan buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
5.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, mümkün
olduğu kadar kısa tutacağım çünkü kısa sözlere verilen
uzun cevaplar cevabın özgül ağırlığının
zayıflığından kaynaklanıyor. Çok net bir şey
söyleyeyim: Her otoriter rejim gibi sizin de tamamen kontrolünüzde, sizin
yerinize gerektiğinde yalan söyleyen, hakaret eden, hedef gösteren
yayın organlarınız oluştu. İman ettiğiniz sizin
Pravdanız var burada, bakın, Güleni AK PARTİ kurtardı.
diye manşet atmış. (CHP sıralarından
alkışlar) Bakın, bunu Cumhuriyet yazsa inanmayın, sizin
Akit yazıyor. Bakın, bir de Akit partimizi ciddi şekilde
eleştirmiş, belki de yaptığı tek haklı eleştiridir,
CHPden Güleni bitirin önergesi diyor, bunu da Cumhuriyet söylemiyor,
Sözcü söylemiyor, sizin aldığınız, okuduğunuz,
beslediğiniz, yerinize hakaret eden, iftira eden yayın organı
söylüyor.
Çok net bir şey söyleyeyim: Burada
çıkıp da Fetullah Gülen kırk yıl mırk yıl
deyip Sayın Güleke, bir başka Cumhuriyet Halk Partisinin
değerine saldıracak kadar çaresiz iseniz bir tek şeyi görürüz
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Saldırma yok ya, bir tespit var, bir tespit, gerçek
bir tespit var.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
bir tek şeyi görürüz,
şunu biliriz: 3 Yyle mücadeleye geldiniz; demin ifade edildi, yolsuzluk,
yasaklar ve yoksulluk. Gidiyorsunuz, gittiğinizde arkanızdan gelen
hükûmet, bu üçü misliyle katlandığı için bu 3 Yyle mücadele
edecek ama bu tavırlarınızdan dolayı dördüncü bir yyle de
mücadele edecek, o da yüzsüzlük. Hiç kusuruma bakmayın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
artık tartışmayı bitirin.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi şöyle: Tartışmayı
bitirelim. diyorsunuz ama aynaya bakmalarını tavsiye ediyorum. Kendi
söylediklerini kendisine aynen iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim, sağ
olun.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, 15 Temmuz gecesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yaşananlara ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz
gecesi pek çoğumuz buradaydık. Sayın İsmail Kahraman bu
kürsüde Meclisi açtı, Sayın Özgür Özel hemen yanında kâtip
üyelik görevini üstlendi. O zaman MHP adına Sayın Oktay Vural
buradaydı. Ben de 20 arkadaşımızla beraber Meclisteydim. AK
PARTİli arkadaşlar, MHPli arkadaşlar, hepimiz burada sabaha
kadar akıbetini bilemediğimiz bir mücadelenin içerisinde hep beraber
olduk. Ben kürsüden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuştum. Ne
olduğunu bilmediğimiz bir darbe girişimini lanetledik. Benden
sonra Sayın Bozdağ konuşurken tam şu kürsüde şu
görmüş olduğunuz avizelerin üzerine doğru bir bomba düştü.
O gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin pek çok sayın milletvekili
hayatını kaybedebilirdi. Bu bir gerçekti. Bir başka bomba daha
düştü. Sığınak var zannettiğimiz yere
gittiğimizde aslında bir sığınağın
olmadığı son derece sıcak bir atmosferde, suyun
bulunmadığı, gıdanın bulunmadığı bir
atmosferde sabaha kadar kaldık. Dışarı çıkmaya kalkan
arkadaşlarımızın her birine helikopterlerden ateş
edildi ve bu faciayı hep beraber yaşadık. O gün büyük bir
dayanışmayı, bir darbeye karşı siyasi partilerin
demokratik hayatın nasıl vazgeçilmez unsurları olduğunu
hayatlarımız pahasına ortaya koyduk. O gün anlamlı bir
gündü, keşke o gün böyle kalsaydı. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi (2/772) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 4) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 4üncü
madde üzerinde söz talepleri bitmiştir.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
bulunmadığından soru-cevap işlemini geçiyorum.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 36 ncı maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Komisyona
havale edilen evrak, komisyon başkanlığınca
bastırılarak veya elektronik iletişim kanalları
kullanılarak mesai saatlerinde veya Genel Kurulun çalışma
saatleri içerisinde komisyon üyelerine dağıtılabilir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 5inci madde üzerinde
gruplar adına söz talebi yok.
Şahıslar adına bir söz talebi var.
Şahsı adına söz talebinde bulunan
Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Abdurrahman Tutdereyi davet ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Tutdere.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkanım, özellikle göstermiş
olduğunuz demokratik yönetim anlayışınızdan
dolayı da sizlere teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, çatısı
altında bulunduğumuz yüce Meclisimiz bugüne kadar maalesef özellikle
80 ihtilalinden sonra bütün kesimlerin ortak talebi olan çağdaş,
demokratik, çoğulcu ve sivil bir anayasayı bugüne kadar
yapamamıştır; inşallah bu dönem, 27nci Yasama Dönemi böyle
bir anayasayı yapmaya fırsat verir ve böyle bir anayasayı yapmak
yüce Meclisimize nasip olur. Tabii demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü bir
anayasa olmadığı için buna dayanak teşkil edecek
çoğulcu demokratik bir iç tüzüğü de maalesef yapamadık. Keşke
bugün, bu kadar mesai vermiş olmamıza rağmen, daha
katılımcı, daha çoğulcu, daha demokratik bir iç tüzüğü
şu an Genel Kurulda tartışır olsaydık. Bugün bu kadar
mesai verdiğimiz iç tüzükle ilgili, keşke parlamenterlerin, siz
değerli milletvekillerinin kendi sorunlarını, kendi
duygularını daha rahatça, daha özgürce ifade edebileceği bir iç
tüzüğü yapıyor olsaydık. Ancak maalesef bugün sadece ve sadece
referandumda kabul edilen ve yürürlüğe girmiş olan yeni Anayasaya
uyarlama kapsamında sadece teknik birtakım düzenlemeleri yaparak
İç Tüzük değişikliğini yapmış bulunuyoruz. Bu,
çoğulcu ve katılımcı bir Meclisin oluşmasına
maalesef katkı sağlayamayacaktır. Bu İç Tüzükle
Parlamentomuz yürütme karşısında gücünü maalesef, benim kanaatime
göre, tam anlamıyla yerine getiremeyecektir. Keşke şu an
yasamayı, Parlamentoyu yürütme karşısında daha güçlü
kılacak bir iç tüzüğü yapabilseydik.
Değerli arkadaşlar, şu anda
-özellikle gelen teklifte de var- benim çok tuhafıma giden, özellikle
yasamanın yürütmeyi denetlediği mekanizma olan yazılı soru
önergelerine Bakanlığın veya yürütmenin vereceği on
beş günlük yasal sürenin aynen korunmuş olması. Ancak buna
herhangi bir müeyyidenin getirilmemiş olması çok tuhaf. Parlamentoya
geldiğimiz günden beri diğer bazı milletvekili arkadaşlarımız
gibi yazılı soru önergeleri verdik, ancak on beş gün içerisinde
sanırım cevaplanan hiçbir yazılı soru önergesine
rastlayamadık. Burada, keşke, bu on beş günlük sürede cevap
vermeyen yürütmeye bir müeyyide koyabilseydik. En azından bu şekilde
yasamanın yürütmeyi denetlemesini sağlamış olurduk. İnşallah
önümüzdeki süreç içerisinde daha demokratik bir İç Tüzükü hep birlikte
yaparız.
Değerli arkadaşlar, geçen dönem
referanduma sunulan Anayasa değişikliğiyle birlikte özellikle
yargı sistemimizde de çok ciddi değişiklikler oldu.
Değişen yargı sistemi, tabii, Türkiyede şu anda özellikle
yargıya olan güven konusunda ciddi sorun yaşıyoruz. Geçen hafta
hepimizin gerçekten hayretle izlediği bir yargı uygulamasına
tanıklık ettik. Anayasal hakkını kullanan bir avukat, bir
savunman mahkemenin, heyetin hoşuna gitmediği şekilde
konuştu diye heyet tarafından tutuklandı. İşte, yeni
Anayasanın yaratmış olduğu hukuk sisteminin en güzel
örneklerinden bir tanesi. Böyle bir yargıyı, böyle bir mahkeme
uygulamasını kabul etmek mümkün değil. Hukuk devletinde savunma
görevini yapan avukatların, savunmanların heyetin hoşuna
gitmeyen savunmalarının tutuklama gerekçesi gösterilmesi kabul
edilemez. Bu uygulamayı yapan bu mahkemeyi buradan kınıyorum.
Avukatlar bağımsız savunmanın temsilcileridir, hukuk
devletinin olmazsa olmazıdırlar. Hukuk herkese lazım. Daha
doğrusu bu uygulama geçmişte FETÖcü hâkimlerin yapmış
olduğu uygulamaları andırıyor bize.
Mahkemenin gerekçesinde avukatı sadece
yargılamayı sulandırmak, yargıya olan güveni sarsmakla
suçluyorlar. Ne zamandan beri CMK değişti, tutuklama gerekçeleri
değişti de yargıyı, adaleti sulandırmak tutuklama
gerekçesi oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Ek süre verebilir
misiniz?
BAŞKAN Sayın Tutdere, tabii, bir dakika
size de söz veriyorum.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Ne zamandan beri
avukatların savunmaları yargıyı sulandırmak olarak
değerlendirildi? Yargıyı sulandıran avukatların
savunması değil. Değerli milletvekilleri, yargılamayı
sulandıran mahkemelere, savcılara talimat vermektir. Mahkemeleri
sulandıran hâkim, savcılık sınavlarında torpili hayata
geçirmektir, liyakati bitirmektir. Mahkemeleri sulandıran
bağımsız yargıyı ortadan kaldırmaktır.
Dolayısıyla savunma yapan avukatları susturmayı, adaletin,
hukuk devletinin direği olan, anayasal hakkını kullanan
avukatlara dönük yapılan bu uygulamayı kabul etmiyoruz ve buradan
Adalet Bakanlığına açıkça çağrıda bulunuyoruz:
Bizim hukuk tarihimize kara leke olarak düşen bu uygulamayı yapanlar
hakkında gerekli işlemin yapılmasını bekliyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tutdere.
Değerli milletvekilleri, 5inci madde
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yoktur.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 49 uncu maddesinin birinci, ikinci,
beşinci fıkraları ile yedinci fıkrasının ikinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun gündemi şu kısımlardan ibarettir:
1.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları.
2. Özel gündemde
yer alacak işler.
3. Seçim.
4. Oylaması
yapılacak işler.
5. Meclis
soruşturması raporları.
6. Genel
görüşme ve Meclis araştırması yapılmasına dair
öngörüşmeler.
7. Kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler.
Danışma
Kurulunun teklifi ve Genel Kurulun onayı ile 6 ncı kısım
için haftanın belli bir gününde belli bir süre ayrılabilir.
Başkanlıkça
lüzum görülen hallerde, 7 nci kısımdaki işlerin görüşme
sırası Danışma Kurulunca Genel Kurula teklif olunabilir.
Esas komisyonlar ve kanun teklifi sahiplerinin bu konu ile ilgili istemleri de Danışma
Kurulunda görüşülür.
Bu husus
ayrıca elektronik ilan panosunda ilan edilir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 6ncı madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru-cevap işlemine giren
arkadaşımız yok.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 51 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 51-
Başkanlığa gelen kanun teklifleri, resmî tezkereler ve komisyon
raporları ile yazılı soru, genel görüşme, Meclis
araştırması ve Meclis soruşturması önergeleri gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanır. Bunlardan Genel Kurula sevk
edilenler bu listede ayrıca belirtilir. Başkanlığa
geliş tarihleri de ayrıca gösterilir.
Gelen
kâğıtlar, tatile rastlamadığı takdirde, Cumartesi ve
Pazar hariç, her gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin resmî internet sitesinde
yayımlanır ve ilk birleşim tutanağına eklenir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 7nci madde üzerinde
söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 59 uncu maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 59-
Meclis Genel Kuruluna duyurulmasında zaruret görülen olağanüstü acele
hallerde beşer dakikayı geçmemek üzere, Başkanın takdiriyle
en çok üç kişiye gündem dışı söz verilebilir.
Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar,
olağanüstü acele hallerde gündem dışı söz isterse,
Başkan, bu istemi yerine getirir. Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların
açıklamasından sonra, siyasî parti grupları birer defa ve onar
dakikayı aşmamak üzere, konuşma hakkına sahiptirler. Grubu
bulunmayan milletvekillerinden birine de beş dakikayı geçmemek üzere
söz verilir.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Sayın
milletvekilleri, 8inci madde üzerinde konuşma talebi? Yok.
Soru-cevap için sisteme giren
arkadaşımız yok.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 8inci madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 9uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9- Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 62 nci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yürütmenin
temsili
MADDE 62- Bütçe
sunuş konuşmasını Yürütme adına
Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bir bakan yapar.
Bütçe ve
kesinhesap kanun tekliflerinin görüşüldüğü Genel Kurul
oturumlarına Yürütme adına Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar katılabilir ve görüş
bildirebilir.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları, bakanlar, bakan yardımcıları ve üst
kademe kamu yöneticileri Anayasanın 119 uncu maddesindeki hallerde Meclis
Başkanının daveti üzerine bilgilendirme yapmak üzere Genel Kurul
oturumlarına katılabilir.
Sayıştay
Başkanı veya yetkilendireceği daire başkanı ya da üye,
gerektiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde açıklama yapabilir.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, madde
üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 4 sıra sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifinin 9uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Özgür
Özel Ayhan Bilgen
Çankırı Manisa Kars
Erkan
Akçay Yavuz
Ağıralioğlu
Manisa İstanbul
MADDE 9- Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 62 nci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yürütmenin temsili
MADDE 62- Bütçe sunuş
konuşmasını Yürütme adına Cumhurbaşkanı
yardımcısı veya bir bakan yapar.
Bütçe ve kesinhesap kanun tekliflerinin
görüşüldüğü Genel Kurul oturumlarına Yürütme adına
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar
katılabilir ve görüş bildirebilir.
Cumhurbaşkanı yardımcıları,
bakanlar veya zorunlu durumlarda bakan yardımcıları ve üst
kademe kamu yöneticileri Anayasanın 119 uncu maddesindeki hallerde Meclis
Başkanının daveti üzerine bilgilendirme yapmak üzere Genel Kurul
oturumlarına katılabilir.
Sayıştay Başkanı veya
yetkilendireceği daire başkanı ya da üye, gerektiğinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinde açıklama yapabilir.
BAŞKAN Değerli komisyon okutulan
önergeye katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Peki.
Önerge hakkında konuşmak isteyen? Yok.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz.
Gerekçe:
TBMM İçtüzüğünün 62nci maddesinin mevcut
hâlinde, birinci derece sorumlu daire amiri kamu görevlilerinin, ancak zorunlu
hâllerde Genel Kurulda görüş bildirebilmelerine olanak
tanınmıştır. Yeni düzenlemede de eski düzenlemenin söz
konusu hükmünün korunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Değerli
milletvekilleri, okuttuğumuz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE
10
İçtüzüğünün
70 inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları, bakanlar, bakan yardımcıları ve üst
kademe kamu yöneticileri 62 nci maddede belirtilen hallerde aynı maddede
belirtilen usulle kapalı oturumlarda bulunabilirler.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 10uncu madde kabul edilmiştir.
Teşekkür ederim.
11inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 77 nci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Seçimlerin
yenilenmesi hâlinde kanun tekliflerinin durumu
MADDE 77- Bir
yasama döneminde sonuçlandırılamamış olan kanun teklifleri
hükümsüz sayılır. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bu
kanun tekliflerini yenileyebilirler. Yenilenen kanun teklifinin tümü üzerindeki
görüşmelerden sonra önceki dönemlere ait rapor ve metinler, açıkça
belirtilmek kaydıyla, komisyonca benimsenebilir. Yasama dönemi
başında, önceki dönemde verilmiş yazılı soru, Meclis
araştırması, genel görüşme önergeleri ve Cumhurbaşkanınca
bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen kanunlar hükümsüz
sayılır. Bir yasama döneminde sonuçlandırılamamış
olan yürürlükteki kanun hükmünde kararnameler hükümsüz sayılmaz ve bunlar
hakkında kanun teklifleri hakkındaki hükümler uygulanır. Yürürlükten
kaldırılan kanun hükmünde kararnameler bir raporla Genel Kurula
sunulmadan işlemden kaldırılamaz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 11inci madde üzerinde
söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 12-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 81 inci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. Kanun tekliflerinin Genel Kurulda
görüşülmesi
MADDE 81- Kanun
teklifleri; Genel Kurulda, aşağıda belirtilen usule göre
görüşülür:
a) Teklifin tümü
hakkında görüşme açılır.
b) Teklifin
tümünün görüşülmesinden sonra yirmi dakika komisyonla soru ve cevap
işlemi yapılır. Maddeler üzerinde bu süre on dakikadır.
c) Teklifin
maddelerine geçilmesi oylanır.
ç) Teklifin
maddeleri görüşülür.
d) Teklifin tümü
oylanır.
Anayasa
değişiklikleri hariç, kanun tekliflerinin tümü açık oylamaya
tâbi işlerden değilse en az yirmi milletvekilinin talebi hâlinde
açık oyla, aksi takdirde bu oylamalar ile maddelerin oylamaları
işaret oyuyla yapılır. Aksi, Danışma Kurulunun
teklifiyle Genel Kurulca kararlaştırılmamışsa; kanun
tekliflerinin tümü hakkında siyasî parti grupları ve komisyon
adına yapılan konuşmalar yirmişer, üyeler tarafından
yapılan konuşmalar onar dakikadır. Maddeler hakkında
konuşma süreleri bunun yarısı kadardır. Maddelerine
geçilmesi veya tümü kabul edilmeyen kanun teklifleri, Genel Kurulca reddedilmiş
olur. Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun
bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine
geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin
görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel
Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan
maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun tümünün
görüşülmesine karar verilmesi durumunda ise kanun yukarıdaki
fıkralara göre görüşülür. Kanunun tümünün oylaması her halde
yapılır. Genel Kurulun, bir daha görüşülmek üzere geri
gönderilen kanunun tümünü veya uygun bulunmayan maddelerini aynen kabul
edebilmesi için üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu
aranır. Bu oylamalarda üye tamsayısının salt
çoğunluğunun bulunamaması hâlinde oylaması yapılan
kanunun tümü ya da oylanan madde reddedilmiş sayılır.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Değerli
milletvekilleri, 12nci madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 13-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 90 ıncı maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Milletlerarası
andlaşmaların onaylanmasının uygun bulunmasına dair
teklifler
MADDE 90-
Anayasa gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir
kanunla uygun bulmasına bağlı olan andlaşmalar
Cumhurbaşkanınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına genel gerekçesiyle sunulur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı bu andlaşmaları gelen
kâğıtlar listesinde yayımlar ve Genel Kurulun bilgisine sunar.
Bu andlaşmaların gelen kâğıtlar listesinde
yayımından itibaren milletvekilleri tarafından
andlaşmaların onaylanmasının uygun bulunduğuna dair
kanun teklifi verilebilir. Bu teklif diğer kanun tekliflerinin tabi
olduğu usule göre işlem görür.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 13üncü
madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok, şahıslar adına
bir söz talebi var.
Şahıslar adına söz talebinde bulunan
Bartın Milletvekilimiz Sayın Aysu Bankoğlunu kürsüye davet
ediyorum.
Buyurun Sayın Bankoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle Meclisimizin
ilk Başkanı ve cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürkü saygıyla anarak Genel Kurulumuzu selamlıyor ve yeni yasama
yılının muasır medeniyetler seviyesine ulaşma
hedefimizde bizlere önemli katkılar sağlamasını diliyorum.
Görüşülmekte olan İç Tüzük teklifiyle
ilgili uzlaşılamayan tek madde olan 13üncü madde hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
İlgili maddeye dair görüşlerimi aktarmadan
önce, 16 Nisan 2017de kabul edilen Anayasa değişikliği ile
bugün itibarıyla içinde bulunduğumuz durum hakkında birkaç
yorumda bulunacağım. Bu noktada, kuvvetler
ayrılığı ilkesiyle yasamanın yürütme üzerindeki
denetim fonksiyonuna ilişkin AKP Hükûmeti ve müttefiklerinin hatalı
uygulamalarını tarihe not düşmek adına sorgulamak istiyorum
ve soruyorum: OHAL koşulları altında kabul edilen bir Anayasa
değişikliğinin meşru olduğunu söyleyebilir miyiz?
Sürdürülemezliği apaçık ortada olan bu yeni düzende sözlü soru
uygulamasının kaldırılması AKP Hükûmetinin güçlü
yasama savının neresinde kalmaktadır? Tam aksine Meclisin
denetim yetkisi zayıflatılmış değil midir ve İç
Tüzük değişiklinin, Anayasa değişikliği teklifinin
yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde
yapılmasını öngören Anayasanın geçici 21inci maddesinin
(b) fıkrasına uyulmamıştır. Bu, Anayasa ihlali
değil midir?
Değerli milletvekilleri, uzun süredir özlemini
çektiğimiz uzlaşma kültürü, Komisyon çalışmaları
esnasında genel hatlarıyla gerçekleşmiş olsa da salt teknik
düzenleme olarak lanse edilen teklifte esasa ilişkin de önemli
değişiklikler bulunmaktaydı. Daha önceden varılan
mutabakata rağmen böyle esaslı değişikliklerin
sunulmuş olmasını samimi bulmuyoruz. Teklifte kuvvetler
ayrılığı ilkesine riayet edilmediğini gösteren
maddeler olduğunu Komisyonda da ifade etmiştim. Nitekim, yasama
faaliyetlerindeki çok sesliliğin azaltılmaya çalışılmasının
da Meclisin kendini sekteye uğratması gibi vahim bir sonucu
doğuracağını tekrar hatırlatmak istiyorum.
Milletlerarası anlaşmaların uygun
bulunmasıyla ilgili, teklifin 13üncü maddesinde mevcut hâliyle Anayasa ve
öngördüğü sistemin sürdürülemez olduğunu bir kez daha görüyoruz.
Anayasa değişikliği sürecinde görmezden gelinen bu husus,
sunulan teklifte Dışişleri Komisyonuna kanun teklif etme yetkisi
verilerek çözülmeye çalışılmıştır ancak bu durum
Anayasanın 88inci maddesine açıkça aykırıdır. Zira
88inci maddede kanun teklif etmeye milletvekillerinin yetkili olduğu
hükmü yer almaktadır. Öyleyse komisyon kanun teklif edemeyecektir ve bu
bağlamda da komisyon kavramıyla milletvekili
kavramlarının birbirinden ayrı olduğunu tekrar sizlere
hatırlatmak istiyorum.
Tüm bunların yanında, mevcut İç
Tüzükte yer alan idam cezası ile genel ve özel af konularında Adalet
Komisyonuna kanun teklif etme yetkisini veren maddenin emsal kabul edilmesini
de kabul etmiyoruz, bu görüşe katılmıyoruz çünkü kötü emsal,
emsal teşkil etmez değerli arkadaşlar. Amacımız,
Anayasaya aykırılıkları genişletmek değil
Anayasaya aykırılıkları ortadan kaldırmak
olmalıdır.
Milletlerarası anlaşmalara dair kanun
teklif etme yetkisi şu hâliyle, müzakere ve uzlaşı yoluyla, daha
iyi bir noktaya gelmiştir ancak bu maddenin ehvenişer olduğuna
dair fikrimizi Genel Kurul nezdinde bir kez daha dile getirmek istiyorum.
İç Tüzük metnine yönelik esaslı çalışmalar
yapıldığında daha kapsayıcı bir düzenlemenin
hayata geçirilmesini diliyorum.
Ve buradan konuya ilişkin
çağrımızı bir kez daha yinelemek istiyorum: Gelin siyasi
parti gruplarının eşit sayıda temsilcilerinden oluşan
bir iç tüzük komisyonu kuralım ve bu çatı altında örnek bir
mutabakata imza atalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bankoğlu.
Değerli milletvekilleri, madde üzerinde bir
önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 4 sıra sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifinin 13üncü maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen İç Tüzükün 90ıncı
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ve
Genel Kurulun bilgisine sunar ifadesi madde metninden
çıkarılmıştır.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Özgür
Özel Erkan Akçay
Çankırı
Manisa
Manisa
Yavuz
Ağıralioğlu Ayhan
Bilgen
İstanbul
Kars
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyoruz:
Gerekçe:
Usul ve zaman ekonomisi gözetilerek
milletlerarası anlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanmak suretiyle milletvekillerine duyurulması
amaçlanmış, ayrıca Genel Kurula bilgiye sunulması
uygulamasından vazgeçilerek yasama bürokrasisinin azaltılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, okutulan önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 14-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 92 nci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Genel veya özel
af ilanını içeren kanun teklifleri
MADDE 92- Genel
veya özel af ilanını içeren tekliflerin Genel Kurulda kabulü Türkiye
Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğunun kararı ile mümkündür. Gerekli çoğunluk, söz
konusu tekliflerin afla ilgili maddelerinde ve tümünün oylamasında
ayrı ayrı aranır. Teklif hakkında verilen genel veya özel
af ilanını içeren değişiklik önergesinin kabulü hâlinde,
kabul için gerekli beşte üç çoğunluğun tespiti için bu önergenin
oylanması açık oylama suretiyle tekrarlanır.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap
işlemi yok.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde
kabul edilmiştir.
15inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 15-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Altıncı
Kısım başlığı Bilgi Edinme ve Denetim
Yolları, Kısmın Birinci Bölümünün başlığı
Yazılı soru şeklinde ve 96 ncı maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yazılı
soru
MADDE 96-
Yazılı soru, kısa, gerekçesiz ve kişisel görüş ileri
sürülmeksizin; kişilik ve özel yaşama ilişkin konuları
içermeyen bir önerge ile yazılı olarak cevaplanmak üzere
milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve
bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir.
Yazılı
soru önergesi, sadece bir milletvekili tarafından imzalanır ve
Başkanlığa verilir.
Başkan,
İçtüzük şartlarına uygun gördüğü önergeleri gelen
kâğıtlar listesinde yayımlar ve ilgili Cumhurbaşkanı
yardımcıları ile bakanlara gönderir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 15inci madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 4 sıra sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifinin 15inci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen İç Tüzükün 96ncı maddesinin
ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Yazılı soru önergelerine belge
eklenemez.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Özgür
Özel Erkan Akçay
Çankırı Manisa Manisa
Yavuz
Ağıralioğlu Ayhan
Bilgen
İstanbul Kars
BAŞKAN Komisyon okutulan önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz:
Gerekçe:
İç Tüzük hükmünün yürürlüğünün
devamının sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
okuttuğumuz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde
kabul edilmiştir.
16ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 16-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Altıncı
Kısmının Beşinci Bölüm başlığı
Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların
Soruşturulması ve Yüce Divana Sevki şeklinde ve 107 nci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar hakkında verilen Meclis
soruşturması önergeleri
MADDE 107-
Görevde bulunan veya görevinden ayrılmış olan
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında
görevleri ile ilgili suç işledikleri iddiasıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun
vereceği önergeyle Meclis soruşturması açılması
istenebilir.
Bu önergede,
görevleriyle ilgili işlerden dolayı hakkında Meclis
soruşturması açılması istenen Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanların cezai sorumluluğu
gerektiren fiillerinin görevleri sırasında işlendiğinden
bahsedilmesi, hangi fiillerinin hangi kanun ve nizama aykırı
olduğunun gerekçe gösterilmek ve maddesi de yazılmak suretiyle
belirtilmesi zorunludur.
Parlamenter hükümet
sisteminde görev yapmış olan başbakanlar ve bakanlar
hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, madde üzerinde söz
talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 17-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 108 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 108-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis
soruşturması önergesi gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanır; önergenin bir örneği Başkanlıkça, derhal,
hakkında soruşturma açılması istenen
Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakana gönderilir ve
Genel Kurulda okunur.
Meclis
soruşturması açılıp açılmaması hakkında
yapılacak görüşmelerin günü, önergenin verilişinden itibaren bir
ay içinde görüşülüp karara bağlanacak şekilde, bir özel gündem
hâlinde Danışma Kurulunun teklifi üzerine Genel Kurulca tespit
edilir. Bu görüşme günü de ayrıca hakkında soruşturma
açılması istenen Cumhurbaşkanı yardımcısı
veya bakana bildirilir.
Sırasıyla,
önergeyi verenlerden ilk imza sahibinin veya onun göstereceği bir
diğer imza sahibinin, şahısları adına üç
milletvekilinin ve o sırada görevde bulunsun veya bulunmasın,
hakkında soruşturma açılması istenen
Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakanın
konuşacağı bir görüşmeden sonra, Meclis
soruşturması açılıp açılmaması hakkında üye
tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla karar verilir.
Parlamenter
hükümet sisteminde görev yapmış olan başbakanlar ve bakanlar
hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 17nci madde üzerinde
söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 109 uncu maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 109-
Meclis soruşturması açılmasına karar verilmesi hâlinde,
Meclisteki siyasî partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri
üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar
arasından her siyasî parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle
kurulacak onbeş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma
yapılır.
Komisyon,
kendisine bir başkan, bir başkanvekili, bir sözcü ve bir kâtip seçer.
Ceza Muhakemesi
Kanununa göre hâkimlerin davaya bakmasına veya karara
katılmasına engel oluşturacak durumlarda bulunan
milletvekilleri, bu komisyona seçilemezler.
Komisyonda
görevlendirilecek kamu görevlileri için de aynı hüküm uygulanır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 18inci madde üzerinde
söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi okutuyorum.
MADDE 19 -
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 114 üncü maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. Cumhurbaşkanının cezai
sorumluluğu
MADDE 114 -
Görevde bulunan veya görevden ayrılmış olan
Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği
iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma
açılması istenebilir.
Meclis, önergeyi
her durumda en geç bir ay içinde görüşür. Bu önerge derhal Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgisine sunulur; soruşturulması istenen
Cumhurbaşkanına bildirilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bilgisine sunulmasından başlayarak yedi gün sonraki birleşimin
gündemine alınır.
Sırasıyla,
önergeyi verenlerden ilk imza sahibinin veya onun göstereceği bir
diğer imza sahibinin, şahısları adına üç
milletvekilinin ve tercih etmesi hâlinde, o sırada görevde bulunsun veya
bulunmasın, hakkında soruşturma açılması istenen
Cumhurbaşkanının konuşacağı bir görüşmeden
sonra, Meclis soruşturması açılıp açılmaması hakkında
üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla karar verilir.
Soruşturma
açılmasına karar verilmesi hâlinde, Meclisteki siyasî partilerin,
güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç
katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her siyasî parti için
ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir
komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon 111 inci
maddede öngörülen komisyonun yetkilerini kullanır.
Komisyon,
kendisine bir başkan, bir başkanvekili, bir sözcü ve bir kâtip seçer.
Soruşturma
komisyonu üye tamsayısının salt çoğunluğu ile
toplanır ve toplantıya katılanların salt
çoğunluğu ile karar verir.
Komisyonun
çalışmaları gizlidir. Bu komisyona kendi üyeleri
dışındaki milletvekilleri katılamazlar.
Komisyon,
soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis
Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede
bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre
verilir. Komisyonun bu konudaki istem yazısı Genel Kurulun bilgisine
sunulur. Bu süre sonunda raporun Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına teslimi zorunludur.
Rapor
Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde
dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün
içinde Genel Kurulda görüşülür.
Bu
görüşmede; komisyona, şahısları adına altı
milletvekiline ve o sırada görevde bulunsun veya bulunmasın
hakkında soruşturma açılması istenen
Cumhurbaşkanına söz verilir. Son söz, hakkında soruşturma
açılması istenen Cumhurbaşkanına aittir ve süresi
sınırlandırılamaz. Cumhurbaşkanı, isterse
savunmasını yazılı olarak gönderebilir. Bu savunma Genel
Kurulda aynen okunur.
Görüşmeler
tamamlandıktan sonra komisyon raporu Genel Kurulca gizli oyla karara
bağlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tam
sayısının en az üçte ikisinin oyuyla Yüce Divana sevk
kararı alabilir.
Komisyonun Yüce
Divana sevk yönündeki raporları ile Genel Kurulun Yüce Divana sevk
kararlarında hangi ceza hükmüne dayanıldığı
belirtilir.
Komisyonun Yüce
Divana sevk etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak Yüce Divana
sevke dair verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne
dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkün olur.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 19uncu madde üzerinde
söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 20-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 118 inci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Komisyon Genel
Kurulu kararlarının dağıtılması
MADDE 118-
Komisyon Başkanlık Divanı, Komisyon Genel Kurulunca alınan
kararları bastırır, bütün milletvekillerine
dağıtır ve gereği için Cumhurbaşkanı
yardımcıları ile bakanlara gönderir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 20nci madde üzerinde
söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 21-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Sekizinci
Kısmının Üçüncü Bölüm başlığı Olağanüstü
Hal Yönetimi şeklinde ve 126 ncı maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Olağanüstü
hal ile ilgili kararlar
MADDE 126-
Anayasanın 119 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanı
tarafından ilan edilen ve Resmî Gazetede yayımlanan olağanüstü
hal ile ilgili karar Cumhurbaşkanlığı tezkeresiyle Türkiye
Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi tatilde ise derhal toplantıya
çağırılır; Meclis gerekli gördüğü takdirde
olağanüstü halin süresini kısaltabilir, uzatabilir veya
olağanüstü hali kaldırabilir.
Öngörülen
sürenin kısaltılması veya uzatılması hakkında
siyasî parti grupları veya en az yirmi milletvekilinin imzası ile
görüşme sırasında önerge verilebilir. Oylamadan önce önerge
sahibi beş dakikayı geçmemek üzere söz alabilir.
Cumhurbaşkanının
talebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi her defasında dört ayı
geçmemek üzere süreyi uzatabilir. Savaş hallerinde bu dört aylık süre
aranmaz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisince onaylanan olağanüstü halin süresinin uzatılmasına,
değiştirilmesine veya olağanüstü halin
kaldırılmasına dair Cumhurbaşkanı tezkereleri de bu
maddedeki usule göre görüşülür ve karara bağlanır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 21inci madde üzerinde
söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
22nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 22-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 128 inci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Olağanüstü
hallerde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı
kararnamelerinin görüşülmesi
MADDE 128-
Anayasanın 119 uncu maddesi çerçevesinde ilan edilen olağanüstü
hallerde Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan ve Resmî
Gazetede yayımlandıkları gün Meclis onayına sunulan
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, savaş ve mücbir
sebeplerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplanamaması hali hariç olmak
üzere üç ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde öncelikle görüşülür ve
karara bağlanır. Söz konusu kararnameler bir ay içinde komisyonlarda
görüşülmediği takdirde, Meclis Başkanlığınca
doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır. Genel Kurul,
geriye kalan iki ay içinde bu kararnameler hakkında karar verir. Üç ay içinde
görüşülüp karara bağlanamayan Cumhurbaşkanlığı
kararnameleri kendiliğinden yürürlükten kalkar.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 22nci madde üzerinde
söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 23-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 142 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 142-
Merkezi yönetim bütçe kanun teklifleri, bu kanunlara ilişkin ek
tekliflerle değişiklik teklifleri, merkezi yönetim kapsamındaki
kamu idareleri için ek ödenek veya olağanüstü ödenek verilmesi
hakkındaki kanun teklifleri, bu kanunlara ilişkin
değişiklik teklifleri, bu kanunlarda bölümler arasında aktarma
yapılmasına dair kanun teklifleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
bütçesinin değiştirilmesi hakkında verilen kanun teklifleri,
geçici olarak harcama yapılmasına ve gelir toplanmasına yetki
veren kanun tekliflerinin tümü; vergi, resim ve harçlar konmasına,
kaldırılmasına, eksiltilmesine veya artırılmasına
dair kanun tekliflerinin tümü; merkezi yönetim kesinhesap kanunu teklifleri;
milletlerarası andlaşmaların onaylanması; bu
andlaşmalara katılma veya bu andlaşmaların belli
hükümlerinin yürürlüğe konması hakkındaki katılma
bildirilerinin yapılmasının uygun bulunması hakkındaki
kanun tekliflerinin tümü; uzun vadeli kalkınma planının tümü ve
bu İçtüzüğün emredici hükümleriyle belirtilen diğer
hususların oylanması açık oylama ile yapılır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, madde üzerinde söz
talebi yok.
Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (4)
sıra sayılı İçtüzük Teklifinin 23üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Naci Bostancı Erkan
Akçay Garo Paylan
Ankara Manisa Diyarbakır
Özgür
Özel Yavuz
Ağıralioğlu Süreyya
Sadi Bilgiç
Manisa İstanbul Isparta
Abdul
Ahat Andican
İstanbul
"MADDE 142- Merkezi yönetim bütçe kanun
teklifleri, merkezi yönetim bütçe kanununda değişiklik yapılmasına,
merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerine ek ödenek verilmesine veya
bu idarelerin bütçeleri arasında ödenek aktarması
yapılmasına dair kanun teklifleri ile geçici bütçe kanun
tekliflerinin tümü; vergi, resim ve harçlar konulmasına, kaldırılmasına,
eksiltilmesine veya artırılmasına dair kanun tekliflerinin tümü;
merkezi yönetim kesinhesap kanunu teklifleri; milletlerarası
andlaşmaların onaylanması; bu andlaşmalara katılma
veya bu andlaşmaların belli hükümlerinin yürürlüğe konması
hakkındaki katılma bildirilerinin yapılmasının uygun
bulunması hakkındaki kanun tekliflerinin tümü; uzun vadeli
kalkınma planının tümü ve bu İçtüzüğün emredici
hükümleriyle belirtilen diğer hususların oylanması açık
oylama ile yapılır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum;
Gerekçe:
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte bütçe
sisteminde değişikliğe gidilmiştir. Önergeyle 5018
sayılı Kanuna uygun olarak terimsel düzeyde uyum düzenlemeleri
yapılmış, anlatıma açıklık ve yalınlık
kazandırılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda
"olağanüstü ödenek ve "bölümler arası aktarma ibareleri
kaldırılmıştır. Zira, 5018 sayılı Kanunda
olağanüstü ödenek ifadesi yer almamakta ve bölümler arası aktarmanın
kanunla yapılması öngörülmemektedir. Ayrıca, Türkiye Büyük
Millet Meclisi bütçesinin ilgili yılın merkezî yönetim bütçe
kanunuyla birlikte karara bağlanmasından dolayı Türkiye Büyük
Millet Meclisi bütçesinin değiştirilmesini içeren bir kanun teklifi
aynı zamanda merkezî yönetim bütçe kanununda değişiklik öngören
bir kanun teklifi de olacağından "Türkiye Büyük Millet Meclisi
bütçesinin değiştirilmesi hakkında verilen kanun teklifleri
ibaresinin madde metninden çıkarılması suretiyle
mükerrerliğe düşülmemesi amaçlanmaktadır. Benzer şekilde
kanun dili açısından geçici olarak harcama yapılmasına ve
gelir toplanmasına yetki veren kanun teklifleri ibaresi yerine aynı
anlama gelen geçici bütçe ibaresinin kullanılması
öngörülmüştür.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Değerli
milletvekilleri okuttuğumuz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 23üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
24üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 24- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
183 üncü maddesinin başlığı ile birinci
fıkrasında yer alan tatil ibarelerinden sonra gelmek üzere ve
araverme ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Sayın
milletvekilleri, 24üncü madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 25inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 25- Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün;
a) 39, 40, 73, 78, 98, 106,
121, 123, 124, 125 ve 127 nci maddeleri, Altıncı
Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı ile 7
nci maddesinin ikinci fıkrası; 19 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan bir Hükümet temsilcisi veya ibaresi; 21 inci
maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ve Bakanlar Kurulu ibaresi,
24 üncü maddesinin beşinci fıkrası; 34 üncü maddesinin birinci,
ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan tasarı veya ibareleri;
35 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan tasarı veya ile
ikinci fıkrasında yer alan tasarı ve ibareleri; 36 ncı
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan tasarı veya ibaresi, 38
inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan tasarı
veya ibareleri; 42 nci maddesinin üçüncü ve altıncı
fıkralarında yer alan tasarı veya ibareleri; 52 nci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan tasarı ve ile Hükümet veya
ibareleri; 60 ıncı maddesinin altıncı fıkrasında
yer alan Hükümetten veya ibaresi, 61 inci maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan Hükümete, ve Hükümete, üçüncü öncelik
ibareleri; 69 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan Hükümet,
ibaresi; 70 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
Başbakanın veya bir bakanın veya ve ikinci
fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan Hükümet adına Başbakan
veya bir bakan veya ibareleri; 74 üncü maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan de ibaresi, 76 ncı maddesinin başlığında
yer alan tasarı ve ile birinci fıkrasında yer alan
tasarı veya ibareleri; 79 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer
alan tasarı ve ibaresi; 80 inci ve 84 üncü maddelerinde yer alan
tasarı veya ibareleri; 85 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan tasarı ve ile ikinci fıkrasında yer alan tasarı
veya ve veya Hükümet ibareleri; 86 ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan Tasarı veya ibaresi; 89 uncu maddesinin
birinci fıkrasında yer alan Tasarı veya ile veya Hükümet
ibareleri; 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
tasarı ve ibaresi; 97 nci maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendi; 102 nci maddesinin birinci ve dördüncü fıkrasında yer alan
Hükümet, ibareleri ile birinci fıkrasında yer alan ve Hükümete
ibaresi; 138 inci maddesinin beşinci fıkrası; 165 inci
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan
Muhafız taburu ile ibaresi, 174 üncü maddesinin dördüncü
fıkrası metinden çıkarılmıştır.
b) 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan beşyüzellidir
ibaresi altıyüzdür şeklinde değiştirilmiştir.
c) 17 nci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan muhafız taburunun ve ibaresi madde
metninden çıkarılmıştır.
ç) 23 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan Tasarı, teklif veya kanun hükmünde
kararnamelerin ibaresi Tekliflerin veya olağanüstü hal
sırasında olağanüstü hal ile ilgili çıkarılan
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şeklinde
değiştirilmiştir.
d) 26 ncı maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan Başbakanlığa, ilgili
bakanlıklara ve ibaresi Cumhurbaşkanlığına,
şeklinde değiştirilmiş ve fıkrada yer alan ilan
tahtasına asılır ifadesi aynı gün kurumsal internet
sayfasında ve elektronik ilan panosunda yayınlanır. şeklinde
değiştirilmiştir.
e) 29 uncu maddenin ikinci
fıkrasında yer alan Hükümet temsilcisi ibaresi komisyona
katılması halinde Cumhurbaşkanı
yardımcıları, bakanlar, bakan yardımcıları ve üst
kademe kamu yöneticileri şeklinde değiştirilmiştir.
f) 30 uncu maddenin madde
başlığında geçen Hükümet ibaresi Yürütme ve maddenin
birinci fıkrasında yer alan Başbakan veya bir bakan ibaresi
Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, bakan
yardımcıları ve üst kademe kamu yöneticileri de şeklinde
değiştirilmiş, birinci fıkranın ikinci cümlesi
yürürlükten kaldırılmıştır.
g) 32 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan ilgili bakan yahut ibaresi madde metninden
çıkarılmış, ikinci fıkrasında yer alan
bakanlardan ibaresi Cumhurbaşkanı yardımcıları,
bakanlar ile komisyon başkanının uygun gördüğü bakan
yardımcıları ve üst kademe kamu yöneticileri şeklinde
değiştirilmiştir.
ğ) 35 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan 92 nci maddedeki özel durum
dışında ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
h) 37 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan Tasarı veya tekliflerle kanun hükmünde
kararnamelerin ibaresi Kanun tekliflerinin şeklinde, ikinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan , tasarı, teklif ve
kanun hükmünde kararnamenin ibaresi teklifin şeklinde değiştirilmiş,
cümlede yer alan Hükümet veya ibaresi ile fıkranın ikinci
cümlesinde yer alan , Hükümet ibaresi madde metninden
çıkarılmış ve maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
ı) 60 ıncı
maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan , komisyon ve Hükümet
ibaresi ve komisyon şeklinde değiştirilmiştir.
i) 75 inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yer alan tasarı
veya ve üçüncü fıkrasında yer alan tasarı ve ibareleri madde
metninden çıkarılmıştır.
Teklif sahibi verilen kanun
teklifini gündeme alınmadan evvel Genel Kurula bilgi verilmek
şartıyla geri alabilir.
j) 87 nci maddesinde yer alan
tasarı veya ibareleri ile maddenin birinci fıkrasında yer alan
tasarısı veya, veya Hükümet, dokuzuncu fıkrasında yer
alan ve Hükümete, Hükümetin veya ibareleri madde metninden
çıkarılmış; dokuzuncu fıkrasının ikinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Komisyon katılmama
gerekçesini kısaca açıklayabilir.
k) 88 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan veya Hükümet, tasarı veya ibaresi madde
metninden çıkarılmış, ikinci fıkrasının
ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve üçüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Teklifin tümü geri
istenmişse, teklif hakkında verilen bütün önergeler; teklifin belli
bir veya birkaç maddesi geri istenmişse, o madde veya maddeler
hakkındaki önergeler esas komisyona verilir.
l) 91 inci maddesinin (a)
fıkrasının birinci paragrafında yer alan tasarı veya
ve Hükümetin, ibareleri madde metninden çıkarılmış,
aynı fıkranın ikinci paragrafında yer alan , esas komisyon
veya Hükümet ibaresi ve esas komisyon şeklinde
değiştirilmiştir.
m) 95 inci maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun oyu ile
seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
n) 99 uncu maddesinin birinci
fıkrasındaki Başbakanlık ibaresi bir
Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak
değiştirilmiş; üçüncü, dördüncü ve beşinci
fıkraları yürürlükten kaldırılmış; ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Yazılı sorular,
Cumhurbaşkanı yardımcıları veya bakan tarafından
gönderildiği tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde
cevaplandırılır. Tatil ve aravermede de yazılı soruların
havale işlemi yapılır, bu halde onbeş günlük süre tatil ve
aravermeden sonra başlar.
Yazılı sorular
süresi içinde cevaplandırılmazsa, yazılı soru önergesinin
süresi içinde cevaplandırılmadığı gelen
kâğıtlar listesinde ilan edilir ve bu durum Cumhurbaşkanı
yardımcısına veya bakanlara gönderilir.
o) 100 üncü maddesinin
birinci fıkrasındaki sözlü veya ibaresi madde metninden
çıkarılmış, ikinci ve üçüncü fıkraları
yürürlükten kaldırılmış ve birinci fıkraya
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Bu sorular Başkan veya
görevlendireceği başkanvekillerinden biri tarafından
cevaplandırılır.
ö) 101 inci maddesinde yer
alan toplum ibaresi toplumu şeklinde değiştirilmiştir.
p) 104 üncü maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Meclis
araştırması, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan
incelemeden ibarettir.
r) 110 uncu maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Soruşturma komisyonu,
soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis
Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede
bitirilememesi hâlinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre
verilir. Komisyonun bu konudaki istem yazısı Genel Kurulun bilgisine
sunulur. Bu süre sonunda raporun Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına teslimi zorunludur.
s) 111 inci maddesinin
birinci fıkrasındaki Bakanlar Kurulunun ibaresi yürütme
organının, Bakanlar Kurulu üyelerini, ibaresi
Cumhurbaşkanı yardımcılarını ve
bakanları,, ikinci fıkrasındaki Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununun ibaresi Ceza Muhakemesi Kanununun ve üçüncü fıkrasındaki
Başbakan veya bakanın ibaresi Cumhurbaşkanı
yardımcısı veya bakanın şeklinde
değiştirilmiştir.
ş) 112 nci maddesinin
birinci ve ikinci fıkralarında yer alan Başbakan veya bakana
ibareleri, Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakana
şeklinde ve altıncı fıkrasında yer alan salt ibaresi
üçte iki şeklinde değiştirilmiştir.
t) 116 ncı maddesinin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Komisyon Başkanlık
Divanı; görüşülemeyeceğini karara bağladığı
dilekçelerden, kanun olarak düzenlenmelerinde toplumsal yarar gördüklerinin
birer örneğini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına ve bilgi için
Cumhurbaşkanlığına gönderir.
u) 119 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan bakanlıklara ibaresi,
Cumhurbaşkanı yardımcılıkları ile
bakanlıklara şeklinde değiştirilmiştir.
ü) 120 nci maddesinin birinci
fıkrasına Bakanlar ibaresinden önce gelmek üzere
Cumhurbaşkanı yardımcıları ile ibaresi eklenmiş
ve ikinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
v) Sekizinci
Kısmının başlığı Cumhurbaşkanı
Andiçme Töreni, Olağanüstü Hal Yönetimi ve Silahlı Kuvvetlerle
İlgili Kararlar şeklinde değiştirilmiş;
Kısmın Birinci Bölüm başlığında yer alan Seçimi
ve ibaresi metinden çıkarılmıştır.
y) 129 uncu ve 130 uncu
maddelerinin birinci fıkralarında yer alan Bakanlar Kurulunun
ibareleri Cumhurbaşkanının şeklinde
değiştirilmiştir.
z) 131 inci maddesinin
birinci fıkrasına Bir milletvekilinin ibaresinden sonra gelmek
üzere veya görevleriyle ilgili olmayan suçlardan dolayı
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların ibaresi
eklenmiştir.
aa) 132 nci maddesinin
birinci fıkrasına ad çekme suretiyle ibaresinden önce gelmek üzere
her siyasî partinin hazırlık komisyonuna verebileceği üyeleri
arasından ibaresi ve üçüncü fıkrasına milletvekilini ibaresinden
sonra gelmek üzere , Cumhurbaşkanı yardımcısını
veya bakanı ibaresi eklenmiştir.
bb) 133 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan veya bakanlık ibaresi ,
Cumhurbaşkanı yardımcılığı veya
bakanlık şeklinde değiştirilmiştir.
cc) 134 üncü maddesinin
birinci ve ikinci fıkralarında yer alan milletvekili ibaresinden
sonra gelmek üzere , Cumhurbaşkanı yardımcısı veya
bakan ibaresi eklenmiştir.
çç) 135 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir. Cumhurbaşkanı
yardımcısı veya bakan olarak atanan milletvekillerinin
üyeliği sona erer.
dd) 155 inci maddesinin
sekizinci fıkrasında yer alan Resmi Gazetede ibaresi Tutanak
Dergisinde şeklinde değiştirilmiştir.
ee) 163 üncü maddesinin
altıncı fıkrasında yer alan Bakanlar Kurulu üyeleri
ibaresi Cumhurbaşkanı yardımcıları veya bakanlar
şeklinde değiştirilmiştir.
ff) 164 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan Muhafız taburu ile güvenlik kuvveti
ibaresi Güvenlik için tahsis edilen kuvvet şeklinde
değiştirilmiştir.
gg) 166 ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan Meclis memur ve hizmetlilerinden, Hükümetin
iş için gönderdiği memurlardan ibaresi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatında görev yapan ve
komisyon ile Genel Kurul çalışmaları ile ilgili
çalışanlardan, Cumhurbaşkanı yardımcıları,
bakan ve yasama çalışmalarına katkı sağlamak
amacıyla kurumlarınca görevlendirilen kamu görevlilerinden
şeklinde değiştirilmiştir.
ğğ) 169 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan sükûnet içinde ibaresinden
sonra gelmek üzere ve Genel Kurulun vakarına uygun bir şekilde
ibaresi eklenmiştir.
hh) 170 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan milletvekillerinden ve Bakanlar Kurulu
üyelerinden ibaresi milletvekilleri ile Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlardan şeklinde değiştirilmiştir.
ıı) 173 üncü
maddesinin başlığında ve metninde geçen
kitaplığından ibareleri kütüphane ve arşivinden olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Değerli
milletvekilleri, 25inci madde üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok ancak Komisyonumuzun bir
redaksiyon talebi var.
Buyurun Sayın Komisyon.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, teklifin çerçeve
25inci maddesine bağlı (e) bendinde yer alan Hükümet temsilcisi
ibaresinin komisyondaki hükûmet temsilcisi şeklinde düzeltilmesini talep
ediyoruz.
Yine, ikinci düzeltme talebimiz, (f) bendinde yer
alan Hükümet ibaresinin hükûmetin, yürütme ibaresinin de yürütmenin
şeklinde düzeltilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hükûmet ibaresi
yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hükûmet ibaresi yerine her tarafa yürütmenin gelmesi
lazım.
BAŞKAN Biliyorum, ben de inceledim konuyu,
ben de baktım.
Redaksiyon talebiniz kayıtlara geçmiştir.
Görüşülen teklifin kabul edilmesi hâlinde redaksiyon işlemi
Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.
Değerli milletvekilleri, Komisyonun redaksiyon
talebiyle birlikte 25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 25inci madde kabul edilmiştir.
26ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 26- Bu İçtüzük hükümleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 26ncı madde
üzerinde söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 27- Bu İçtüzük hükümlerini
Türkiye Büyük Millet Meclisi yürütür.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, 27nci madde üzerinde
söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi yok.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 27nci madde kabul edilmiştir.
Bu şekilde, İç Tüzük teklifinin
maddelerinin görüşülmesi tamamlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, şimdi kabul
edilen maddeler doğrultusunda teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... İç Tüzük teklifi kabul
edilmiştir, hayırlı uğurlu olsun.
Değerli milletvekilleri, bugün
yaptığımız çalışmayla birlikte gündemimizdeki
işler tamamlanmıştır. Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere 10 Ekim 2018 Çarşamba günü saat
14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hepinize ayrı
ayrı teşekkür ediyorum.
Kapanma Saati: 23.52