TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
54üncü
Birleşim
19
Şubat 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, vefatı nedeniyle 22nci Dönem
İstanbul Milletvekili Halil Akyüze ve 20, 21, 22nci Dönem Karaman
Milletvekili Fikret Ünlüye Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımı TBMM Başkanı olarak göstermiş
olduğu çalışmalardan dolayı kutladığına
ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 19 milletvekilinin belediye
başkanlıkları için aday olduğuna ilişkin
konuşması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün; Muğla ili Milas ilçesinde meydana
gelen göçükte hayatını kaybeden yurttaşlara Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Trabzon Milletvekili
Bahar Ayvazoğlunun, Birinci Dünya Savaşı sırasında
Türkiyeden Rusyaya götürülen tarihî eserlerin ülkemize iadesi konusunda
yapılan girişimlere ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, Şırnak ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, yerli ve millî tarıma ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, İçişleri Bakanının seçim
meydanlarında oy istemek yerine asli sorumluluklarını yerine
getirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Türkiyede ilaç krizi
yaşandığına ve yapılan zamlar, artan katkı
payıyla hastaların ilacı nasıl alacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, İzmit Körfezinin bircok canlı türünün
yaşadığı akvaryuma dönüştürüldüğüne ilişkin
açıklaması
4.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla
Niğde ilinden patates alımına
başlanılmasının Niğdeli çiftçilere hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
5.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceerin, Millî Eğitim
Bakanlığının ardından YÖKün Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği Projesini sonlandırdığı duyurusuna
ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Binali Yıldırımın
Ulaştırma Bakanı, Başbakan ve TBMM Başkanı olarak
önemli projeler gerçekleştirdiğine ilişkin açıklaması
7.- Muğla Milletvekili
Burak Erbayın, Muğla ili Milas ilçesinde maden ocağında
meydana gelen göçükte hayatını kaybeden işçilere Allahtan
rahmet dilediğine, iktidarın gerekli tedbirleri alması için daha
kaç işçinin hayatını kaybetmesi gerektiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, 112 Acil Çağrı Merkezi çağrı
alıcı kadrolarına Çağrı Merkezi Hizmetleri bölümü
mezunlarının atanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, Savunma Sanayii Başkanlığı
tarafından ülkemizin silahlı ve silahsız İHA filosunu
güçlendirmek için yapılan çalışmaların devam ettiğine
ilişkin açıklaması
10.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, kamuda çalışan sözleşmeli personelin
mağduriyetinin giderilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, Malatya ili Hekimhan ilçesine spor salonu ve
gençlik merkezi yapılmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
12.- Samsun Milletvekili
Neslihan Hancıoğlunun, krizin faturasını çiftçiye, pazarcıya,
esnafa kesmenin milleti birbirine düşman etmek olduğuna ilişkin
açıklaması
13.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, kolluk kuvvetlerinin keyfî, şiddete
dayalı uygulamalarının polis devletinde
yaşanıldığını düşündürdüğüne
ilişkin açıklaması
14.- İzmir Milletvekili
Tamer Osmanağaoğlunun, Kadroya geçirilmeyen ücretli
öğretmenlerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.- Adana Milletvekili
Ayşe Sibel Ersoyun, Kadroya geçirilmeyen ücretli öğretmenlerin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, Aksaray ilinde Salı Pazarı olarak bilinen JESTPA
Şirketler Grubu işçilerinin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, insanlık dramı olarak bilinen
Hocalı katliamını kınadığına ve Karabağ
işgalinin sona ermesini arzu ettiğine ilişkin
açıklaması
18.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Kütahya ilinin devlet hastanesi olmayan tek
şehir olduğuna ve yaşanılan sorunlara ilişkin
açıklaması
19.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, firik buğdayı üreticilerinin
mağduriyetinin giderilmesi için çiftçilerin başına daha hangi
olayın gelmesinin beklendiğini ve ne zaman tedbir alınacağını
Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
20.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, Antalya ili Kaş ilçesinde tüccarlık yapan Vahit
ve Ali Uçak kardeşlerin bağış yaptığı
ürünlerin tanzim satış mağazalarında neden satışa
sunulduğunu ve bunun karşılığı olan paranın
nerede kullanıldığını, tanzim satış
mağazalarına bağış yapan başka şirket, kurum
veya kişilerin olup olmadığını Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Rumkalenin UNESCO Dünya Miras Listesinde yer
alması hâlinde turizmin Yavuzelililer için
gelir ve istihdam kaynağı olacağına ilişkin
açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, vefatı nedeniyle 20, 21, 22nci Dönem Karaman
Milletvekili Fikret Ünlüye ve Muğla ili Milas ilçesinde meydana gelen
göçükte hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet
dilediğine, büyükbaş hayvan varlığı
bakımından Avrupada 2nci sırada olduğumuz
açıklandığına göre neden Sırbistandan büyükbaş
hayvan ithal edildiğini Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek
istediğine, Hondanın Çayırova ilçesindeki fabrikasını
kapatma kararına, WTE Başkanlık Kupası Turnuvası'nda
altın madalya kazanan Selen Gündüzü tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, vefatı nedeniyle 22nci Dönem İstanbul
Milletvekili Halil Akyüz ile 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili Fikret
Ünlüye ve Muğla ili Milas ilçesinde meydana gelen göçükte
hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet dilediğine,
iş güvenliği ve iş sağlığı
açısından düzenlemeler yapıldığına ancak
denetimlerin yapılmasının önem arz ettiğine, Binali
Yıldırıma Cumhur İttifakının İstanbul
adayı olarak başarılar dilediklerine ilişkin açıklaması
24.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, vefatı nedeniyle 20, 21, 22nci Dönem Karaman
Milletvekili Fikret Ünlüye Allahtan rahmet dilediğine, Cumhuriyet
gazetesi davasında verilen cezaların onanmasını
kınadıklarına, Vanda gözaltına alınan çocukların
işkenceye maruz kaldığına, Ankara Emniyet Müdürlüğünün
polis tacizine uğrayan Merve Demirele yönelik yaptığı
açıklamaya, Cizrespor kulübüne ve Haymana HDP ilçe binasına
yapılan saldırılara, 31 Martta demokrasinin
kazanacağına, Leyla Güvenin sesine kulak verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, vefatı nedeniyle 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili
Fikret Ünlüye ve 22nci Dönem İstanbul Milletvekili Halil Akyüze
Allahtan rahmet dilediğine, Cumhuriyet gazetesi davasında verilen
cezaların onanmasını ve belediye başkan adayı Mehmet
Şahinin camide seçim çalışması yapmasını
kınadıklarına, seçim yarışına eşit
koşullarda girilmediğine, Cumhurbaşkanının tanzim
satış mağazaları için Bu, varlık kuyruğudur.
ifadesine ilişkin açıklaması
26.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Hakkın rahmetine kavuşan Fikret Ünlü ile Halil Akyüze ve
Muğla Milasta göçük altında kalan işçilere Allahtan rahmet
dilediğine, Binali Yıldırıma seçim
yarışında başarı temenni ettiğine, Merve Demirel
olayıyla ilgili olarak Emniyet teşkilatına yapılan
ithamları reddettiklerine ilişkin açıklaması
27.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, kadınlarla ilgili mağduriyete müsaade etmeyeceklerine
ilişkin açıklaması
29.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, vefatı nedeniyle 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili
Fikret Ünlüye ve 22nci Dönem İstanbul Milletvekili Halil Akyüze
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
30.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin HDP grup
önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP
grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- Muğla Milletvekili
Yelda Erol Gökcanın, Muğla ili Milas ilçesinde maden
ocağında meydana gelen göçükte hayatını kaybeden
işçilere Allahtan rahmet dilediğine ve kazayla ilgili
soruşturmanın devam ettiğine ilişkin açıklaması
34.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, Hemşehrisi ve 20, 21, 22nci Dönem Karaman
Milletvekili Fikret Ünlüye Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
35.- Sivas Milletvekili Ahmet
Özyürekin, Türk Hava Yolları ve
Pagasusun Sivas-Ankara, Sivas-İstanbul, Sivas-Antalya uçuşlarına
devam etmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
36.- Ankara Milletvekili
Ayhan Altıntaşın, yüksekokul mezunu olmayan polis
memurlarına bir defaya mahsus
derece ve kademe verilerek ek göstergelerinin 3600e yükseltilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Cumhuriyet gazetesi davasında verilen
cezaların onanmasının kamu vicdanını
sarstığına ve kararın siyasi olduğuna ilişkin
açıklaması
38.- Karaman Milletvekili
Recep Şekerin, hemşehrisi ve 20, 21, 22nci Dönem Karaman
Milletvekili Fikret Ünlüye Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
39.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın 42 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Ahmet Şıkın 42 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Mersin Milletvekili Alpay Antmenin 42 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşma ile Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün şahıslar
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Ankara Milletvekili
Servet Ünsalın, yurttaşların ilaç firmalarının kâr
hırsına ve vicdanına teslim mi edileceğini, ilaçların
tanzim satışta mı satılacağını ya da ilaç
mağduriyetini yaşatanlara engel mi olunacağını
yetkililerden öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
44.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Erkan Başın 42 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahıslar
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İzmir
Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından istifa ettiğine ilişkin önergesi
(4/21)
2.- Adana Milletvekili
Burhanettin Bulutun (2/992) esas numaralı 7/9/2018 tarih ve 193
Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/22)
B) Duyurular
1.- TBMM Başkanı
adaylarının 19 Şubat 2019 Salı gününden itibaren 23
Şubat 2019 Cumartesi günü saat 24.00e kadar Başkanlık
Divanına bildirilmesi gerektiğine ilişkin duyuru
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu
tarafından 18-19 Şubat 2019 tarihinde Belçikanın başkenti
Brükselde 2019 Avrupa Parlamenter Haftası kapsamında İstikrar,
Ekonomik Koordinasyon ve Yönetişim konulu parlamentolar arası
konferansa katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi
(3/538)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve 20 milletvekilinin, narenciye
üreticilerinin yaşadığı sorunların incelenerek bu
sorunların çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 17/1/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/891) ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları
tarafından, Türkiyede kadınların siyasette eşit temsilinin
önündeki engellerin kaldırılması amacıyla 19/2/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Tokat
Milletvekili Kadim Durmaz ve arkadaşları tarafından,
bankaların sicil affından yararlanamayan esnaf ve çiftçilerimizin
tespiti amacıyla 19/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Şubat 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 42 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
1inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 19, 20
ve 21 Şubat 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında
yer alan işlerin görüşülmesine; 42 sıra sayılı Kanun
Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 24 Şubat 2019 Pazar günü saat 12.00'de toplanarak
Anayasanın 94'üncü ve İç Tüzükün 10'uncu maddeleri uyarınca
yapılacak TBMM Başkanı seçiminin bu birleşimde
yapılması ve TBMM Başkanı seçilinceye kadar
çalışmalarına devam etmesi ve bu birleşimde başka bir
işin görüşülmemesine; Genel Kurulun 26, 27, 28 Şubat ile 5, 6, 7
Mart 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri
toplanmamasına; TBMM'nin çalışmalarına 12 Mart 2019
tarihinden başlamak üzere on beş gün ara verilmesine ilişkin
önerisi
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kütahya Milletvekili
İshak Gazel ve 45 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1578) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42)
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Iğdır
Milletvekili Habip Eksikin, OHAL Komisyonunun işlemlerine ve OHAL
süresince kapatılan kurumlar ile ihraç edilen kamu personeline
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/7469)
2.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, KHK ile ihraç edilen ve iş bulmakta zorlanan bir
vatandaşın talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/7483)
3.- Ankara Milletvekili
İbrahim Halil Oralın, dinî referanslı bazı radikal
örgütler tarafından oluşturulan internet sitelerinin içeriklerine ve
denetimlerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı
(7/7622)
4.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, son 5 yılda ithal edilen temizlik malzemeleri,
elektrikli eşyalar, tıp ve eczacılık ürünleri, araba
lastikleri, güneş panelleri, suni gübre ve kimyasal yağ
miktarına ve ödenen tutara ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaya
sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/7741)
19 Şubat 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün, vefatı nedeniyle 22nci Dönem İstanbul Milletvekili Halil
Akyüze ve 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili Fikret Ünlüye Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Öncelikle eski dönemlerde Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekilliğinde bulunmuş Sayın Halil Akyüzün ve
Sayın Fikret Ünlünün vefatlarını büyük bir üzüntüyle
öğrendik. Her iki milletvekilimizin ailesine, Cumhuriyet Halk Partisi
camiasına ve sevenlerine başsağlığı diliyor,
merhumlara Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Trabzondan
Rusyaya götürülen kültür varlıkları hakkında söz isteyen
Trabzon Milletvekilimiz Sayın Bahar Ayvazoğluna aittir.
Buyurun Sayın Ayvazoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlunun, Birinci
Dünya Savaşı sırasında Türkiyeden Rusyaya götürülen
tarihî eserlerin ülkemize iadesi konusunda yapılan girişimlere
ilişkin gündem dışı konuşması
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Birinci Dünya Savaşı
sırasında ülkemizden Rusyaya götürülen kültürel ve tarihî
değerlerimizin mirası olarak kabul ettiğimiz birtakım
tarihî eserlerin tekrar ülkemize iadesi konusunda yapılan
girişimlerle ilgili olarak sizleri bilgilendirmek üzere gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
1916 yılında Trabzon işgalinde ve
daha sonra 1918de işgal sonrası Trabzondan ve diğer
vilayetlerden Rusyaya götürülen ve iadesiyle ilgili uzun yıllar sonra
tekrar hatırlanarak gündeme getirdiğimiz tarihî eserlerin, ait
oldukları yere geri getirilmesiyle ilgili olarak 2009 yılından
beri partimiz ve ilgili bakanlarımız nezdinde bir çalışma
ve araştırma yürütülmektedir. Rusyaya götürüldüğü her iki ülke
araştırmacıları ve tarih yazarları tarafından
araştırılan ve tespit edilen eserler arasında 1700 ve 1800lü
yıllara ait çok sayıda Kuran-ı Kerim; Yenicuma, Ortahisar ve
Ayasofyada yapılan kazılarda çıkan mozaik ve freskler; Trabzon
matbuatına ait gazete ve kitap koleksiyonu; camilerimize ait sancaklar ve
kıymetli eşyalar; padişah fermanları; 497 parça el yazması
eser ve çeşitli ölçü ve özelliklerde tarihî eser bulunmaktadır.
Tespit edilen eserlerin bir kısmı da Petersburg Hermitage Müzesinde
sergilenmektedir.
Trabzondaki Rus Bilimler Akademisi Heyetinin
Başkanı olan Profesör Uspenski, Trabzondan Rusyaya götürülen
eserlerin gerekçesinin İstanbuldaki Rus Asar-ı Atika Mektebinde
bulunan 30 bin civarındaki kitaba savaş nedeniyle Osmanlı
Devletinin el koyması olduğunu belirterek, Trabzondan götürülen bu
eserlerin İstanbulda el konulan eserlere karşılık olduğunu,
bir nevi rehin olarak alındığını vurgulamaktadır.
Ancak, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı
Devletinin denetimine geçen İstanbul Rus Asar-ı Atika Mektebindeki
yaklaşık 30 bin cilt kitap, 1930 yılına kadar İstanbul
Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesinde muhafaza edilmiş ve 1930da her iki
devlet arasında varılan bir anlaşmayla İstanbuldaki,
Ruslara ait kitaplar Rusyaya nakledilmiş olmasına rağmen
Trabzondan götürülen eserler ne yazık ki bugüne kadar iade
edilmemiştir. Rus işgali sırasında Trabzonda işgal
kuvvetleri tarafından el konularak Rusyaya götürülen eserlerin geri
alınması için Osmanlı Devleti tarafından yapılan ilk
girişim, İstanbul Hükûmeti Maarif Nezareti tarafından
Sadrazamlığa yazılan 3 Ağustos 1920 tarihli
yazıdır. Daha sonra, dönemin şartlarında Ankara-Moskova
arasında yapılan yazışmalardan herhangi bir sonuç
alınamamış olacak ki Türk Hariciye Vekâletinden Sovyet
Hükûmetine iletilmek üzere Moskova Sefaretine yazılan 11 Şubat 1924
tarihli yazıyla eserler tekrar listelenmiş fakat maalesef yine sonuç
alınamamıştır.
Fakat Hükûmetimizin gerek Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı
döneminde başlattığı gerekse Dışişleri ve
Kültür Bakanlarımızın da yakından takip ettiği bu
girişimlerle ilgili olarak Rusya Büyükelçimiz de devrededir. Konuyla
ilgili olarak her 2 ülke devlet arşivlerinden gerekli
araştırmalar üniversitelerin konuyla ilgili akademisyenleri
aracılığıyla yapılmış olup gerekli
yazışmalar hâlen devam etmekte ve artık çok şükür ki
eserlerin iadesiyle ilgili olarak çok yol katedilerek Sayın
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde konu takip
edilmektedir.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında
Rus işgaline uğrayan Osmanlı vilayetlerinde, özellikle Trabzon
ve Van illerinden Rus bilim adamlarınca seçilerek Rusyaya götürülen
kültür varlıklarının ait olduğu yere iadesi
ecdadımızın mirasına sahip çıkma açısından
bizlere düşen önemli bir görev ve sorumluluktur ve bu görevi yerine
getirmek de yine bize nasip olacaktır inşallah.
Bu vesileyle, Birinci Dünya
Savaşının en ağır darbelerinden birini yaşayan
Trabzonumuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 101inci
yılında yaklaşık iki yıl işgal altında kalan
şehrimizde kahramanca savunma yapan başta milletimiz, ordumuz ve
silahlı kuvvetlerimiz olmak üzere, kurtuluş mücadelemizde
canını, malını, sevdiklerini feda eden
ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
İki yıla yaklaşan esaret ve
muhacirlik çilesi sonrasında 24 Şubat 1918de kurtuluş
mücadelesini zaferle sonlandıran tarih, sanat, kültür, medeniyet,
eğitim ve spor şehri Trabzonumuzu, vatanın bölünmez
bütünlüğünü tüm değerlerin üzerinde tutarak mücadeleci ve
kararlı kimliğini şehrimizi ilgilendiren her alanda gösteren
hemşehrilerimi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) -
millet iradesinin
tecelligâhı olan Gazi Meclisimizin çatısı altında hürmetle
selamlıyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bahar Hanım, o, Trabzonla ilgili
cümlenizi baştan alın, o duyulmadı çünkü. Trabzonlu
hemşehrilerimiz duysun.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) Tekrar mı
söyleyeyim?
BAŞKAN Lütfen, buyurun.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) Son paragraftan
başlayayım mı?
BAŞKAN Son, Trabzonun kurtuluşunu
kutladığınız bölümü Trabzondan başlayarak devam edin.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) İki yıla
yaklaşan esaret ve muhacirlik çilesi sonrasında 24 Şubat 1918de
kurtuluş mücadelesini zaferle sonlandıran tarih, sanat, kültür,
medeniyet, eğitim ve spor şehri Trabzonumuzu, vatanın bölünmez
bütünlüğünü tüm değerlerin üzerinde tutarak mücadeleci ve
kararlı kimliğini şehrimizi ilgilendiren her alanda gösteren
hemşehrilerimi millet iradesinin tecelligâhı olan Gazi Meclisimizin
çatısı altında hürmetle selamlıyorum, saygılarımı
iletiyorum. (AK PARTİ, CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, gündem
dışı ikinci söz, Şırnakın sorunları
hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekilimiz Sayın Hüseyin
Kaçmaza aittir.
Buyurun Sayın Kaçmaz. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın,
Şırnak ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına gündem
dışı söz almış bulunmaktayım.
Konuşmamda seçim bölgem olan Şırnak ilimizin
bir türlü çözülemeyen başat sorunlarının bir
kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum.
2016 yılında Şırnak merkezinin
ablukaya alınması sonrası yaşanılan
çatışmalar bitmesine rağmen merkez ilçenin yüzde 65i yerle bir
edildi. Abluka sonrası evine dönmek isteyen yurttaşlar
bırakın evlerini bulmayı, oturdukları sokakları ve
mahalleleri bile bulamadılar. Bu yıkımların
yaşattığı maddi ve manevi sorunlar hâlen devam etmektedir.
Yıkımlar sonrası TOKİnin yapmış olduğu
konutların büyük bir kısmı uzun zamandır bitmesine
rağmen hak sahiplerine teslim edilmemiş ve sürekli olarak kura çekimi
ertelenmektedir. Son olarak 28 Ocak 2019 tarihinde kura çekimi
olacağı ilan edilmiş, ancak hâlihazırda herhangi bir
teslimat yapılmamış, kura çekimi de
yapılmamıştır.
Tüm bunlarla birlikte neredeyse günde 2 bakanın
gidip geldiği ve TOKİ binaları için birçok sözde müjde haberi
verdiği Şırnak halkı büyük bir sürprizle
karşılaşmış bulunmakta. Ortak kullanım ücreti
adı altında daire sakinlerinden, evi yıkılan, mağdur
olan vatandaşlardan 30 bin ile 40 bin lira arası bir ücret talep
edilmektedir. Halk zaten mağdur. Maddi ve manevi olarak mağdur olan
bir halka ekstra bir külfet yükleyerek tekrardan bir mağduriyet
yaşatılmaması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu
şekliyle, AKP iktidarı maalesef ki Şırnak halkını
cezalandırmaya çalışmaktadır.
Yine bununla birlikte, bahse konu binaların
yapıldığı zeminin eğimli olması ve yine deprem
riski barındıran bir alan olması sebebiyle, herhangi bir
felaketin önlenmesi için çakılması gereken 60ın üstünde fore
kazığın çakılmamış olması bir riske
sebebiyet vermektedir. Aksi bir durumda bunun hesabını AKP
iktidarı verecektir.
Sayın milletvekillerim, şu an
Şırnak merkezde yapılan TOKİ binalarının
görüntüsü bu, daha şimdiden istinat duvarları çökmüş durumda.
Bununla birlikte yapılan altyapı şurada gözükmekte. Bu borulara
milyonlarca lira para harcandı. Milyonlarca lira para harcanan
boruların akıbeti şu an bu durumda ve bu fore
kazıkların çakılmaması sebebiyle, deprem bölgesi olan
Şırnakta yarın öbür gün bir deprem olması hâlinde maalesef
ki büyük bir felaketle karşı karşıya kalabiliriz ve bunun
sorumlusu olarak da AKP iktidarından bunun hesabını
soracağız.
Yine, diğer bir sorunumuz yollarla ilgili.
Cizre-Silopi ve Cizre-Şırnak arasındaki yolların durumu -size
görsellerde de şimdi göstereceğim- kamyon ve gelin
arabalarının arkasına konu olmuş durumda; şöyle
göstereyim: Aşkımız Cizre-Silopi arasındaki yol
çalışması gibi hiç bitmesin. şeklinde yazıların
olduğu gelin arabaları var, kamyon arkası yazıları var
artık. Yaklaşık on yıldır bu yol yapılamadı,
29 kilometrelik bir yol. AKP iktidarı sürekli yaptığı
yollarla övünüyor ancak yolların durumu şu: Köstebek yuvası
gibi. Yol yapın, evet,
yapmayın demiyoruz ancak malzemeden çalınmasına müsaade etmeyin.
Malzemeden çalındığı için bu yollar bu şekilde. Daha
geçen sene yapılan Şırnak ve Cizre arasındaki yolun durumu
bu. Bu yollar vatandaşlarımızın günlük hayatında
birçok mağduriyete ve kazaların yaşanmasına sebebiyet
vermektedir. Onun için bu yolları yapın artık. Burada,
Şırnak halkının bu sitemini dile getirmek istiyorum.
Başka bir sorunumuz daha var: Ne mutlu ki
DEAŞ zulmü bitti ama maalesef ki Şırnakta DEDAŞ zulmü
baş göstermiş durumda. Hayatı aydınlatıyor.
sloganıyla hizmet vermek yerine yurttaşları karanlığa
mahkûm edip zulüm eden bir şirket var: Dicle Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi. Dicle Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi, masa başından takribî
faturalar keserek, gerçek dışı faturalar keserek
vatandaşı mağdur etmekte. Bununla birlikte, yine, gerçek
dışı cezalar keserek vatandaşı mağdur etmiş
durumda. Masa başından kesilen bu faturalar ve gerçek
dışı cezalar sebebiyle vatandaşın sabrı
taşmak üzeredir. Bu konunun araştırılması için ilgili
mercilerin hemen araştırmayı yapıp müdahale etmesi
gerekmektedir. Ocaklarını söndürdüğünüz yurttaşların
ışığını da DEDAŞın söndürmesine izin
vermeyeceğiz.
İki gün önce Cizre Spora Antalyada
ırkçı bir saldırı yapıldı. Bu saldırı
Hükûmetin uyguladığı ırkçı ve ayrımcı
politikaların bir sonucudur. İnsanları ne kadar
kutuplaştırıp birbirinden uzaklaştırırsanız
ülke olarak barıştan o kadar uzaklaşmış
olacağız. Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güvene destek
vermek için milletvekilleri olarak yapmak istediğimiz yürüyüşe
yüzlerce, hatta binlerce kolluk gücü müdahale ederken her ne hikmetse Serik
Belediyesporla yapılan futbol müsabakasında Cizre Sporlu
futbolcuların saldırıya uğramasına hiç kimse müdahale
etmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Kaçmaz, bir dakikada
toparlayalım.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bu sebeple, Cizre Sporlu futbolcu
arkadaşlarımız ve teknik heyet saldırıya
uğramış ve yaralanmış durumda. Hukuka o kadar güven
azalmış ki bu arkadaşlarımız gidip şikâyetçi bile
olamamış, Kimi kime şikâyet edeceğiz? diyorlar. Çünkü
insanların artık hukuka inancı kalmadı. Nusaybinde
-Nusaybinde ilçe emniyet müdürü olduğunu iddia eden- hukuk
dışı faaliyetlerde bulunan, tarafıma ve diğer vekil
arkadaşlarıma karşı cop kullanacak kadar
pervasızlaşan bir ilçe emniyet müdürü var. Bu emniyet müdürünün bu
gücü nereden aldığı belli: AKP Nusaybin Seçim Koordinasyon
Merkezinden, hemen birkaç gün öncesinde. Bize saldırı
yapıldıktan birkaç gün sonra da yine aynı seçim bürosunda
ziyaretlerine devam etmekte. Bu ilçe emniyet müdürü bu halkın emniyet
müdürü değil, AKPnin kolluk gücüdür sadece.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, gündem
dışı üçüncü söz, yerli ve millî tarım hakkında söz
isteyen Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürere aittir.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, yerli ve
millî tarıma ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hafta sonunda Aksarayda, Konya
Ereğlide ve Niğdede çiftçilerimizle, üreticilerimizle
görüştüm, gerçek anlamda büyük bir mağduriyet yaşıyorlar.
İthal tohum, ithal gübre, ithal ilacın yanı sıra
pahalı elektrik ve mazotla gelecek yıl nasıl üretim
yapacaklarının kaygısına düşmüş durumdalar ama
ben, bugün, sizlere millî ve yerli tarımla ilgili konuşmak istiyorum.
1923 yılında, Mustafa Kemal Atatürk,
ülkemizde tarımın nasıl yapılması gerektiğini
ders niteliğinde uygulamalarla göstermiş; yerli tohumu, yerli üretimi
artırmak için yaptığı çalışmalarla bilim ve
bilgiyle çiftçilerimizin buluşmasını sağlamış.
Sonraki süreçlerde farklı uygulamalarda bunlara benzer değerlendirme
ve çalışmalar olsa da 1990larda başlayan ve tamamı yurt
dışına bağlı tarım anlayışı ve
yaklaşımlarıyla ülkemizde ne yazık ki çiftçilerimizin
mağduriyeti artmış. Besicilerimizin de durumu farksız.
Bakınız, gezdiğim yerlerde
hayvanların isimlerinin ne olduğunu merak ettim, onun için
çiftçilerimizle, besicilerimizle konuştum. Anadolumuzda, Orta Anadolu
Yerli Karası, az ot ve samanla beslenir ve etiyle sütüyle isteğimizi
sağlardı. Trakyada Boz Irk, Toroslarda Güney Anadolu
Kırmızısı ve Doğuda Doğu Anadolu
Kırmızısı diye anılan büyükbaş
hayvanlarımız vardı. Şimdi, Anadoludaki büyükbaş
hayvanların isimlerini sordum: Hollandanın Holsteini,
Belçikanın Belçika Mavisi, İskoçyanın Angusu,
Hindistanın Brahmanı, Amerikanın Brangusu, Fransanın
Şarolesi ve Montofon, Limuzin, Simental adıyla büyükbaş
hayvanlarımız var. Doğal olarak, bu
hayvanlarımızı daha çok süt almak için, daha çok et almak için
ülkemize ithal etmişiz ama bunların yerine yerli ırkları
geliştirip
Bu kadar üniversitesi olan, tarımla uğraşan,
bilgi ve bilimsellikle buluşmuş kişisi bulunan ülkemizde ne
yazık ki dışarıyı, ithali kendimiz için çözüm gibi
görüyoruz.
Bakan Pakdemirli diyor ki: Tüm sığır
varlığında Avrupa 1inciliğine sahibiz. Avrupa
Birliği ülkeleri içinde biz 1inci sıradaymışız.
Yazılı soru sordum, verdiği yanıtta Bakan diyor ki
Son iki
yılda 1 milyon 790 bin 223 büyükbaş hayvan ithal etmişiz yani
ithal havyan rakamıyla kendimizi büyütmüşüz. Keza, Bakan, 1 Ocak 2015
tarihi ile 31 Ağustos 2017 tarihi arasında 27 milyon 197 bin 660
kilogram et ithal ettiğimizi, 156 milyar 669 milyon 724 bin doların
yurt dışına ödendiğini yine bize yanıt olarak veriyor.
Etin geldiği yerler Bosna-Hersek, Gürcistan, Irak, Polonya yani bizim
bazı illerimizden küçük yerlerden et almak durumunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, 1937de buğday
tohumunu geliştiriyoruz, adı akyayla sert. 2018 yılında
Tarım Kredi Kooperatiflerinin çılgın tohum diye
tanıttığı buğday tohumunun adı da glosa, bunun
yanında esperia ekiyoruz. Çiftçi sayımız giderek azalıyor,
üreticimizin sorunları artıyor. Bunun yanında
dışarıdan ithal ettiğimiz ilaçla, gübreyle, tohumla
hastalıkların geldiği yönünde çiftçilerimizin inancı da
yükselmiş. Çünkü bugün farklı illerde, 25 tane ilde patates ekim
alanlarında, belli yerlerde hastalık çıktığı için
yasaklama getirilmiş. Patatesin tohumlarının ismi ne diye
baktım: Belmanda, madeleine, agata, jelly, agria, marabel, melody,
estrella. İyi ki Niğde Patates Enstitüsü şimdi bir denemeye
başladı, onunla ilgili bir çalışma yürütülüyor, onun
dışında yerli patates tohumumuz dahi yok.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidar olduğunda ülkemizde yerli büyükbaş
hayvan oranı yüzde 40ken bugün yüzde 15lere yuvarlanmış.
Adına millî ve yerli diyoruz, ithal hayvandan, ithalden elde
ettiğimiz ürünlerle varlığımızın olduğunu
sanıyoruz. Bunun sonucunda oluşan sıkıntı da her
tarafta kendini açıkça gösteriyor.
Anadolu illerinde baş gösteren
sıkıntılar: Ürettiği ürünü değerine satamama çünkü
ülkeye ithal ürün girdiği zaman bizim çiftçimiz değerine ürün satamıyor.
Bugün nohut bile 2-2,5 liradan satılamadığı için depoda
duruyor, ayçiçeği de Çin ayçiçeğinin karşısında ne
yazık ki bitmiş durumda. Bununla ilgili, yarın ayrıca bir
açıklama daha yapacağım. Bakanlık verilerine baktım,
Çiftçi Kayıt Sisteminin başladığı 2018
yılında 2 milyon 588 bin 660
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer, bir dakika daha
veriyorum.
Toparlayın lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Bakanlık
verilerine baktım, Çiftçi Kayıt Sistemindeki çiftçi
sayımız da giderek azalıyor.
Değerli arkadaşlar, bir konuyu daha
paylaşmak istiyorum: İstanbul ve Ankarada açılan tanzimler
Anadoluda açılmadığı için Anadoludaki pazarcı ile
tüketici sorun yaşamaya başlamış. Vatandaş gidiyor,
haklı olarak Domates niye Niğdede, Aksarayda aynı fiyat
değil? diyor. Tanzim açılmadığı için
satıcı, pazarcı da diyor ki: Benim alış
fiyatımı dahi kurtarmıyor. Dün sordum, Ulukışlada
biber 16 liraya satılıyor ama Türkiye genelinde bütün ürünlerin
ucuzladığı gibi bir algı yaratılıyor, topluma
seçime dönük bir pompalama yapılıyor. İşin gerçeği
şu: Anadolunun çoğu ilinde pazarlarda İstanbul tanzim
fiyatının 2 katına ürünler satılıyor. Onlar da
diyorlar ki: İktidar bizlere de indirimli fiyattan ürün satsın.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Değerli milletvekilleri, sisteme giren ilk 20
milletvekili arkadaşımıza yerlerinden birer dakika söz
vereceğim, daha sonra sayın grup başkan vekillerinin söz
taleplerini karşılayacağım.
Şimdi sisteme giren milletvekillerimize söz
veriyorum sırayla.
Sayın Özdemir
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
İçişleri Bakanının seçim meydanlarında oy istemek
yerine asli sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, asli
sorumluluklarını yerine getirmesi gereken İçişleri
Bakanı son günlerde kendi asli işlerini bir kenara bırakıp
Ankarada mahalle mahalle gezerek toplumu ayrıştıran,
kutuplaştıran ve hatta yurttaşlar arasında nefret söylemine
varan ifadeleriyle gündeme gelmektedir. Devlet yönetiminde bulunduğu
konumu ve asli sorumluluklarıyla hiç de bağdaşmayan söylem ve
eylemlerde bulunmak yerine her geçen gün yozlaşan ülkenin toplumsal
yapısıyla ilgili, kadın cinayetlerinin engellenmesi, cinsel
istismar vakaları, suç, hırsızlıkla mücadele ve huzurlu,
güvenli bir toplum için mücadele etse, 82 milyon yurttaşımız
için çok daha faydalı bir iş yapmış olacaktır.
Sayın İçişleri Bakanı seçim
meydanlarında seçmene âdeta yalvararak oy isteyeceğine, farklı
partilerde siyaset yapan kişilere yönelik nefret söylemine
başvuracağına, siyasi iktidarın mağdur ettiği
yurttaşlarımızın sorunlarıyla ilgilenmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaya yerine Sayın
Gamze Akkuş İlgezdi
2.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, Türkiyede ilaç krizi yaşandığına ve
yapılan zamlar, artan katkı payıyla hastaların ilacı
nasıl alacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, Türkiye ciddi anlamda bir ilaç krizinin içinde; depolar
firmaları, eczacılar depoları, halkımız ise
eczacıları ilaç vermemekle suçluyor.
Bugün itibarıyla Sağlık
Bakanının deyimiyle ilaç fiyatlarına yüzde 20 güncelleme,
halkın deyimiyle de zam yapıldı. Yapılan bu zamlarla
sorunun çözüleceği dile getirilse de çözülecek gibi görünmüyor. Zamlarla
ilaç sanayisi rahatlıyor ama ne yazık ki hastaların ve
eczacıların sorunları devam ediyor. Görünen o ki
vatandaşın cebinden çıkacak sağlık harcamaları
artacak ve vatandaş en temel hakkı olan sağlık hakkına
ulaşmakta sıkıntı yaşamaya devam edecek.
Bırakın kronik bir rahatsızlığı, yılda
birkaç kere eczaneye gidecek olanlar bile hiç azımsanamayacak bu zamlarla
karşılaşacaklar.
Buradan soruyorum: Hem zamlar hem de artan
katkı payıyla hastalar ilacını nasıl alacak? Olan yine
hastalara olacak. Raflar dolacak, bulunmayan bütün ilaçlar bulunup
satılacak, zam yükü ağır olmasına rağmen,
vatandaş da hiç değilse ilacımızı bulduk diye teselli
bulacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, İzmit
Körfezinin bircok canlı türünün yaşadığı akvaryuma
dönüştürüldüğüne ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta İzmit
Körfezinin sulak alanındaki kuş cennetinden bahsetmiştim, bugün
İzmit Körfezinin bir akvaryuma nasıl dönüştüğünü anlatmak
isterim.
AK PARTİ iktidarı öncesi, İzmit
Körfezi kirliliğiyle, pis kokusuyla, canlıların
yaşamamasıyla ulusal ve yerel ölçekte sık sık gündeme
gelirdi. 2004te AK PARTİ belediyeleri göreve gelir gelmez körfezin
yeniden Kocaelililere gülmesi, canlılara analık ve ev sahipliği
yapması için çalışmalara başlandı. Körfezi kuşaklayan
22 adet aktif evsel atık arıtma tesisleriyle, dere ıslah
çalışmalarıyla, havadan ve karadan sürekli etkin kontrol
denetimleriyle İzmit Körfezi yeniden hayata döndü, mavi bayraklı
plajıyla birlikte, 70in üzerinde canlı türünün
yaşadığı, yunusların oynaştığı bir
akvaryuma dönüştü. Emeği geçen, başta Büyükşehir Belediye
Başkanımız İbrahim Karaosmanoğlu olmak üzere, ekibine
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gültekin, buyurun.
4.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Türkiye
Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla Niğde
ilinden patates alımına başlanılmasının
Niğdeli çiftçilere hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sebze ve meyve fiyatlarındaki
olağan dışı fiyat artışına
karşılık enflasyonla topyekûn mücadele kapsamında
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
talimatı doğrultusunda bazı illerimizde tanzim satış
noktaları açılmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanımız sebze ve meyveyi en uygun fiyatla
vatandaşımıza ulaştırma konusundaki
kararlılığını da defalarca dile getirmiştir.
Tarım Kredi Kooperatifleri, komisyoncu ve
aracıları devre dışı bırakıp yalnızca
nakliye fiyatını dâhil ederek tanzim satış noktaları
aracılığıyla vatandaşlarımızın daha
uygun fiyatlara sebze ve meyve alışverişi yapmalarını
sağlamaktadır. Niğdemizden de Tarım Kredi Kooperatifleri
aracılığıyla patates alımı
başlamıştır. En son pazar günü 6 tır yani
yaklaşık 100 ton Niğde patatesi tanzim satış yerlerine
gönderilmiş olup günlük olarak da Niğde patatesimizin tanzim
satış noktalarına sevkiyatı devam edecektir. Niğdeli
çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Tarım Kredi
Kooperatifleri Genel Müdürümüz Sayın Fahrettin Poyraza Niğdemizde
patates alımı konusunda göstermiş olduğu destekten
dolayı teşekkür ediyor, Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
yerine Sayın Yüceer
5.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Millî
Eğitim Bakanlığının ardından YÖKün Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği Projesini sonlandırdığı
duyurusuna ilişkin açıklaması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Önce Millî
Eğitim Bakanlığı, sonrasında YÖK toplumsal cinsiyet
eşitliği projesini sonlandırdığını duyurdu.
Proje toplumsal değerlerimize uygun olmadığı ve toplumca
kabul görmediği gerekçesiyle durduruldu ama böyle bir kılıf
uyduruldu. Aslında YÖK toplumsal cinsiyet eşitliği
kavramından ve buna ilişkin yapılan çalışmalardan
rahatsızlığını dile getirdi, Toplumsal cinsiyet
eşitliğine ve eşitlik kavramına karşı alerjimiz
var. dedi. Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum,
eşitlik fıtrata aykırıdır. diyen birilerinin sesi
YÖKten ve Millî Eğitim Bakanlığından âdeta
yankılanıyor, kadın-erkek eşitlik ilkesi, eş
değer ve adalet gibi kavramlar kullanılarak ortadan
kaldırılmak isteniyor. Oysaki adaletin olmadığı yerde
eşitliğin olmadığı hepimizin malumu. Bu söylemler
imzamız olan uluslararası sözleşmelere, Anayasamıza
aykırıdır. Siz Eşit değilsiniz. dedikçe,
fıtrat dedikçe kadınlar daha çok şiddete uğruyor, daha
çok öldürülüyor, daha çok ayrımcılığa uğruyor ve bu
söylemler, maalesef, katilleri cesaretlendiriyor. Kadınları
şiddete karşı boyun eğmeye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
6.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Binali
Yıldırımın Ulaştırma Bakanı, Başbakan
ve TBMM Başkanı olarak önemli projeler gerçekleştirdiğine
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Sayın Başkan, AK
PARTİ hükûmetleri dönemlerinde Ulaştırma Bakanı, 65inci
Hükûmetimizin Başbakanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız
olarak görev yapan Sayın Binali Yıldırım,
bakanlığı dönemlerinde gerçekleştirdiği önemli
projelerle örnek ve model olacak hizmetler gerçekleştirmiştir.
Bölünmüş yollar, havalimanlarımız,
yüksek hızlı tren projeleri, Marmaray projesiyle İstanbulun
Asya ve Avrupa yakalarının deniz altından demir yoluyla
birbirlerine bağlanması, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü,
dünyanın en uzun asma köprülerinden biri olan İzmit Körfez
Geçişi Köprüsü, Avrupanın en büyük konteyner limanlarından biri
olan Çandarlı Limanı, dünyanın en büyük havalimanlarından
biri olan İstanbul Havalimanı projelerinde alın teri
vardır.
Ülkemize vermiş olduğu hizmetlerden
dolayı Başkanımız Sayın Binali Yıldırım
Beye şükranlarımı sunuyor, İstanbullu
hemşehrilerimizin onu bağrına basacağına
inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erbay
7.- Muğla Milletvekili Burak Erbayın, Muğla
ili Milas ilçesinde maden ocağında meydana gelen göçükte
hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet dilediğine,
iktidarın gerekli tedbirleri alması için daha kaç işçinin
hayatını kaybetmesi gerektiğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Muğla Milas
Sarıkaya Mahallesi Yumrutaş mevkisinde, feldispat madeni
çıkarılan ocakta, dün meydana gelen göçükte kayanın altında
kalan 3 işçimiz hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden
işçi kardeşlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve Muğla
halkımıza başsağlığı diliyorum.
Ne yazık ki bu acı olay on altı
yılda 14 kez değiştirilen Maden Kanununun kabul edilmesinden
birkaç gün sonra yaşanmıştır. İş ve işçi
güvenliğine yönelik önlemlerin alınması için daha geçen hafta
defalarca uyardık. Maalesef, 14 kez değiştirilen Maden
Kanununda, çalışan binlerce maden işçisinin iş
güvenliği için gerekli önlemlerin alınması yönünde düzenlemeler
yapılmadı, şirketlerin kârı düşünülerek güvenlik
tedbirleri hiçe sayıldı. Ülkemizde, maalesef, şirketlerin kârı
işçilerin canından daha değerli görülmektedir. Son dönemde
madenlerde meydana gelen iş cinayetlerinde yüzlerce işçimiz
hayatını kaybetti. Biz, iktidarın madencilere yönelik sicilini
Somadan, Ermenekten biliyoruz. Şimdi buradan sormak istiyorum: Gerekli
tedbirleri almanız için daha kaç işçimizin hayatını
kaybetmesi gerekiyor?
BAŞKAN Sayın Şevkin
8.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, 112 Acil
Çağrı Merkezi çağrı alıcı kadrolarına
Çağrı Merkezi Hizmetleri bölümü mezunlarının atanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Çağrı
merkezi hizmetleri bölümünden mezun yaklaşık 17 bin öğrenci KPSS
puanıyla sadece 3499 kodlu 112 Acil Çağrı Merkezlerine
yerleştirilebiliyor. Ön lisans eğitimini almış
öğrenciler 2016 yılında çeşitli bölümlerin ortak
kadroları nedeniyle çağrı merkezlerine
yerleşememiştir. 37 ilde faaliyette olan 112 Acil Çağrı
Merkezlerinin personel açığı bulunduğu bilinmektedir.
İçişleri Bakanlığı 112 Acil Çağrı Merkezi
çağrı alıcı kadrolarına 2015 yılındaki
atamalarda olduğu gibi bu işin eğitimini almış
çağrı merkezi bölümü mezunlarını atamalıdır.
Düzenleme bu şekliyle hayata geçerse hem kamu yararı gözetilmiş
olacak hem de çağrı merkezi bölümleri sektöre personel
yetiştirmeye devam edecektir.
Yanlışlığın önüne
geçilmesini, 17 bin mezunun sesine kulak verilmesini; aksi hâlde, bu
okulların kapatılmasını dilerim.
BAŞKAN Sayın Kaya
9.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Savunma
Sanayii Başkanlığı tarafından ülkemizin silahlı
ve silahsız İHA filosunu güçlendirmek için yapılan
çalışmaların devam ettiğine ilişkin
açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Savunma Sanayii
Başkanlığımız tarafından ülkemizin silahlı
ve silahsız İHA filosunu güçlendirmek için yapılan
çalışmalar hızla devam ediyor. Bunların arasında en
gözde çalışmamız yüksek irtifa uzun havada kalış
sınıfında Akıncı Taarruzi İHA Projemizdir.
Akıncı isimli İHAmız 40 bin
fitte 24 saat havada kalış süresi, 4,5 ton kalkış
ağırlığı, 900 kilogramlık mühimmatla
donatılabilecek ve 450 kilogramlık dâhilî faydalı yük
taşıyabilecek. Kanat açıklığı 20 metre olan,
Millî Elektronik Destek Podu, Millî Aktif Elektronik Taramalı Dizi
Radarı, Millî Görüş Hattı ve Uydu Haberleşme Sistemiyle
donatılacak olan Akıncının, TUSAŞ Motor Sanayii
AŞ tarafından geliştirilen PD220 motoruyla havalanması
hedefleniyor.
Dünyada bu sınıfta İHA
geliştiren 3 ülkeden 1i olmanın gururunu hep birlikte
yaşamalıyız diyerek Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
10.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, kamuda
çalışan sözleşmeli personelin mağduriyetinin giderilmesi
için gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
son dönemde devlette yaygın olarak kullanılan sözleşmeli
personel istihdamı, çalışanlar açısından tam
anlamıyla ücretli kölelik düzenine dönüşmüştür.
Çalışanları mağdur eden, ailelerin parçalanmasına
sebep olan, eş durumu tayinlerini engelleyen hizmet sözleşmeleri
çalışma barışını bozmakta kamuda
çalışan sözleşmeli personelin motivasyonunu düşürmektedir.
Kamu görevlisi kapsamı içinde yer alan sözleşmeli personelin tayin
hakkı bakımından diğer personelden farklı bir
uygulamaya tabi tutulmasının Anayasanın 10uncu maddesindeki
kanun önünde eşitlik ilkesine ve 41inci maddesinde yer alan aile
bütünlüğünün korunması ilkesine açıkça aykırılık
teşkil ettiği ortadadır. Çözümü ise ücretli kölelik düzenine son
verilmesi, aynı unvan ve branşta görev yapan personel arasında
statü farklılığının giderilmesi ve sözleşmeli
personelin kadroya geçirilmesidir. Bu konuda gerekli düzenlemelerin acilen
yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
11.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun,
Malatya ili Hekimhan ilçesine spor salonu ve gençlik merkezi
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Gençlik ve Spor Bakanlığı
Yatırım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne: İlimiz
Malatya Hekimhan İlçe Kaymakamlığının 17 Ocak
2019/66375982-3 sayılı yazılarıyla ilçeye 500 kişilik
seyirci kapasiteli bir spor salonu ve gençlik merkezi talep edilmiştir.
Hekimhan ilçemiz ilimizin büyük ilçelerinden biridir. Gençlerin spor
yapabilecekleri bir tesis bulunmamakla birlikte, il merkezine 90 kilometre
uzaklıkta olduğu için il merkezindeki spor tesislerinden faydalanma
imkânları da yoktur. Bu nedenle Hekimhan ilçemize 500 kişilik seyirci
kapasiteli bir spor salonu ve gençlik merkezinin yapılması önemle arz
olunur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu,
buyurun.
12.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun,
krizin faturasını çiftçiye, pazarcıya, esnafa kesmenin milleti
birbirine düşman etmek olduğuna ilişkin açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Etiket oyunları, tanzim satış
tiyatrolarıyla vatandaşı ancak seçime kadar kandırabilirsiniz,
sonrasında neler yaşanacak bu iktidarın umurunda bile
değil. Çiftçiyi, pazarcıyı, esnafı günah keçisi ilan edip
krizin faturasını onlara kesmek bu milleti birbirine düşman
etmektir. İktidarınız madem vatandaşını,
çiftçisini seviyor, onun alım gücünü yükseltmek istiyor, o hâlde şunu
yapsın, biz de inanalım: Açın mazot tanzim satış
mağazası, çiftçi ucuz mazot bulsun; açın gübre tanzim
satış mağazası, üretici gübreye ucuz ulaşabilsin;
açın elektrik tanzim satışı, tarımsal elektrik
ucuzlasın ama bunu yapamazsınız çünkü bunların hepsi
yandaş patronlarınızın para muslukları çünkü sizin
gözünüzde o yandaş patronlarınızın servetleri ve
bekası, vatandaşın bekasından çok daha değerli.
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu...
13.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun,
kolluk kuvvetlerinin keyfî, şiddete dayalı uygulamalarının
polis devletinde yaşanıldığını
düşündürdüğüne ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidarın emrindeki kolluk kuvvetlerinin
keyfî, şiddete, tacize dayalı uygulamaları bir polis devletinde
yaşadığımızı düşündürmektedir. Ankarada
TAYADın düzenlediği bir gösteride Merve Demirel isimli bir
kadın öğrenciye yönelik taciz apaçık ortadayken Ankara
Emniyetinin olayı örtbas edici açıklaması hepimizi hayretlere
düşürmüştür.
Ayrıca, Vanda 3 çocuk şiddete
uğramıştır. Başlarına tekmelerle, dipçiklerle
vurulmuş; vücutlarına, yüzlerine darbeler, yumruklar
almışlardır. Van Barosu bunu tespit etmiş, hastane
raporuyla tespit edilmiş ve suç duyurusunda bulunulmuştur.
Yine, Ankarada, ülkenin başkentinde,
Çamlık Mahallesinde bir hafta önce 2 kişi -Yasin Ugan ve Özgür Kaya
isimli kişiler- kendisini polis olarak tanıtan kişilerce
kaçırılmıştır ve kendilerini polis olarak
tanıttıktan sonra mahkeme dosya numarasını da ev sahibine
göstererek oradan uzaklaşmışlardır. Bir haftadır
Ankara Emniyeti konu hakkında açıklama yapmamaktadır.
BAŞKAN Sayın Osmanağaoğlu...
14.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, Kadroya geçirilmeyen ücretli öğretmenlerin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
23/11/2018 tarihinde 5.000 ücretli öğretmenimiz
kadroya geçirilmiştir ancak 1.200 civarında ücretli öğretmenimiz
şartları tutmasına rağmen kontenjan eksikliği
sebebiyle kadro dışı kalmıştır. Sayın Millî
Eğitim Bakanlığımız şartları tutan 1.200
ücretli öğretmenimizin de kadroya geçirilmesi noktasında bir
çalışma yaparlarsa çok zor şartlar altında eğitim
neferi olarak görev yapan bu kardeşlerimizin mağduriyeti de
giderilecektir çünkü hayatın standart zorluklarını aşacak
maddi gelirleri dahi olmayan bu kardeşlerimizin alabilecekleri maaş
1.200 TL civarındadır. 5.000 ücretli öğretmenin kadroya
alındığı süreçte her türlü yeterliliğe sahip 1.200
kardeşimizin de kadroya geçirilmesi sağlanmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Ersoy
15.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoyun, Kadroya
geçirilmeyen ücretli öğretmenlerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Ben de Tamer Beyle aynı sorunu dile
getireceğim şu anda. 5.000 ücretli öğretmen atamasından
geriye kalan 1.200 kontenjan mağdurunun taleplerini yine dile getirmek
istiyorum. 23/11/2018 tarihinde 5.000 ücretli öğretmenin sözleşmeli
öğretmenliğe ataması gerçekleştirildi, geriye tüm
şartları sağladığı hâlde kontenjan
dışı kalan 1.000 civarı eğitim neferi kaldı.
Dershane öğretmenlerinin kadroya alınması sürecinde ilk etapta
3.200 kontenjan verilmiş, başvuru sayısı 6.000 civarı
olduğu için kontenjan artırılmış ve 6.000
yapılmıştır. Böylelikle, dershanelerde çalışan ve
belli şartları sağlayan bütün dershane öğretmenleri kadrolu
öğretmen olarak göreve başlamışlardır ancak 1.200 civarı
ücretli eğitim neferinin devlet kadrosuna alınması henüz
gerçekleşmemiştir. Güveniyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Sayın Erel
16.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Aksaray ilinde
Salı Pazarı olarak bilinen JESTPA Şirketler Grubu
işçilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Başkanım,
Aksarayımızda Salı Pazarı olarak bilinen Jestpa Limitet
Şirketinin sahibi aleyhine FETÖ suçlamasıyla Aksaray Ağır
Ceza Mahkemesinde dava açılmış, açılan davayla birlikte
şirkete kayyum atanmıştır. Kayyumlar, şirket
çalışanlarıyla sözleşme yaparak alacaklarını 10
eşit taksitte, yüzde 10 eksik ödemek üzere anlaşmışlar. Bir
yıl geçmesine rağmen bu ödeme yapılmamış,
alacağını tahsil edemeyen 200e yakın işçimiz
alacağını tahsil etmek amacıyla icraya başvurmuş,
icralar kesinleşmiştir. Ancak TMSF II.Tahsilat Dairesi şirket
hakkında ticari, iktisadi bütünlük kararı almış ve hacizleri
durdurmuştur. 200e yakın çalışan insanımız tüm
çabalarına rağmen alacaklarına
kavuşamamıştır, kendileri perişan durumdadır.
Durumu arz ederim.
BAŞKAN - Sayın Arkaz
17.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
insanlık dramı olarak bilinen Hocalı katliamını
kınadığına ve Karabağ işgalinin sona ermesini
arzu ettiğine ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İnsanlık dramı olarak bilinen
Hocalı katliamı, yakın yüzyılın en büyük zulmü,
vahşeti ve soykırımıdır, 26 Şubat 1992 tarihinde
Azerbaycan Cumhuriyetinin Dağlık Karabağ Bölgesindeki Hocalı
kasabasında sivil halkın Ermenistana bağlı kuvvetler
tarafından toplu şekilde öldürülmesi olayıdır. Azerbaycan
Cumhuriyetinin resmî açıklamasına göre saldırıda
106sı kadın, 83ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycanlı
hayatını kaybetmiştir. Cesetler üzerinde yapılan
incelemelerde birçoğunun yakılmış olduğu, gözlerinin
oyulduğu tespit edilmiş ve hamile kadınların,
çocukların da bu vahşete maruz kaldığı
belirlenmiştir. Katliam sonrası yaşanan sürgün nedeniyle
binlerce insan evsiz, yurtsuz, işsiz kalmıştır.
Katliamı şiddetle kınıyorum.
Karabağ işgalinin sona ermesini arzuluyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kasap
18.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
Kütahya ilinin devlet hastanesi olmayan tek şehir olduğuna ve
yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Kütahya, devlet hastanesi olmayan tek şehrimiz.
İl ve ilçelerde birçok branş yok, onkoloji hekimi yok, kanser
hastaları civar illere gitmek zorunda kalıyor, temeli atılan şehir
hastanesinin inşaatı durdu, MR cihazı bozuk, tomografi
cihazları yok, birçok branşta doktor yok, nitelikli ameliyatlar
yapılamıyor; yüzlerce hasta civar şehirlere, Eskişehir,
Bursa, Afyona gidiyor, günde 200-300 hasta ambulanslarla sevk ediliyor. Egenin
en yaşlı ili, en mağdur ili Kütahya ölüyor, Kütahya hasta;
kuyruklar 182de, on beş güne bile randevu alınamıyor, yüzlerce
hasta ekonomik krizden dolayı ameliyat olamıyor. 700 binlik
şehirde 700 yataklı hastane olması çok vahim, yıl 2019, en
yakın hastane 100 kilometre uzakta; Emet, Tavşanlı, Gediz
hastanelerinde doktor yok, sadece pratisyen hekimlerle döndürülmeye
çalışılıyor. Bu sağlık hizmeti, tekrar
söylüyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tutdere
19.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
firik buğdayı üreticilerinin mağduriyetinin giderilmesi için
çiftçilerin başına daha hangi olayın gelmesinin
beklendiğini ve ne zaman tedbir alınacağını Tarım
ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Teşekkürler Başkanım.
Adıyamanımızın
Gölbaşı ilçesinin Belören beldesi ile Gaziantepin Araban ilçesi
Türkiyede firik buğday üretiminin en önemli merkezlerindendir. Özellikle Hükûmet
tarafından hububat ürünlerinde sıfırlanan gümrük vergileriyle
birlikte yurt dışından artık Türkiyeye yoğun miktarda
tarım ürünleri gelmiş bulunmaktadır. Bu yurt
dışından ithal edilen tarım ürünleri firik üreticilerini de
mağdur etmiştir. Bu dönem firik üreticilerinin ürünleri ellerinde
kalmış, şu anda alıcı bulamamaktadırlar. Ekonomik
krizle boğuşan çiftçilerimiz ürünlerini pazarlayamamaktan dolayı
mağdur durumdadırlar. Buradan Tarım Bakanına açıkça
çağrıda bulunuyorum: Türkiyede Bakanlığınız
bünyesindeki bütün alanlarda sıkıntılar almış
başını gidiyor, bu mağduriyetlerin giderilmesi için daha bu
çiftçinin başına hangi olayın gelmesini bekliyorsunuz, ne zaman
tedbir alacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir? Yok.
Sayın Enginyurt? Yok.
Sayın Özer
20.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Antalya ili
Kaş ilçesinde tüccarlık yapan Vahit ve Ali Uçak kardeşlerin
bağış yaptığı ürünlerin tanzim satış
mağazalarında neden satışa sunulduğunu ve bunun
karşılığı olan paranın nerede
kullanıldığını, tanzim satış
mağazalarına bağış yapan başka şirket, kurum
veya kişilerin olup olmadığını Tarım ve Orman
Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
12 Şubat 2019 tarihinde Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli resmî Twitter hesabından Kaş,
Kınıkta tüccarlık yapan Vahit ve Ali Uçak isimli
kardeşlere teşekkür ederek Halkımızın cebine ve
mutfağına göz dikenleri boşa çıkarmak için 2 tır ürünü
bedelsiz olarak tanzim mağazalarına teslim ettiler.
paylaşımında bulunmuştur. Buradan sormak istiyorum: Bu 2
tır malın karşılığı irsaliyelerle tespit
36.526 kilogram yapmaktadır. Bu bağış yapılan ürünler
halkımıza bedava verilmesi gerekirken tanzim satış
mağazalarında niye satışa sunulmuştur? Bunun
karşılığı da 109 bin lira civarında para yapmaktadır.
Bu para nerede kullanılmıştır? Bu
arkadaşlarımız gibi tanzim satış
mağazalarına ürün bağışlayan başka
şirketler, kurumlar ve kişiler var mıdır? Bunlar etik
midir, değil midir, bunu Sayın Bakanımıza soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Enginyurt yok değil mi
değerli arkadaşlarım?
Sayın Filiz, buyurun.
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin,
Rumkalenin UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alması hâlinde turizmin
Yavuzelililer için gelir ve istihdam kaynağı olacağına
ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yavuz Sultan Selim konakladığı için
Yavuzeli adını alan Gaziantep ilinin bu şirin ilçesinde Dolmen
Mezarları, Dülük Antik Şehri ve Rumkale gezilip görülmesi gereken
yerlerdir. Asurlar zamanında inşa edilen Rumkale, ilçe merkezinden 25
kilometre uzaklıkta, Fırat Nehri üzerindedir ve Şair Aziz Nerses
Kilisesi ve Barşavma Manastırıyla bir kültür merkezi
konumundadır.
Takip edilen tarım ve hayvancılık
politikalarının yanlışlığı nedeniyle, ilçenin
temel geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık âdeta
durmuş ve sanayinin de olmaması nedeniyle işsizlik sorunu hat
safhaya gelmiştir. Eğitim ve sağlık konularında da
gerekli hizmeti alamayan bu ilçede hastalar 40 kilometre yol giderek
Gaziantepte şifa aramaktadır.
Kültür ve Turizm Bakanlığından
talebimdir: Rumkale, UNESCO Kültürel Miras Listesinde yer alması hâlinde,
turizm ve ayrıca su sporları alanında Yavuzelililer için bir
gelir ve istihdam kaynağı olacaktır.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Peki, değerli milletvekilleri,
teşekkür ederiz.
Şimdi, grup başkan vekillerimizin söz
taleplerini karşılayacağım.
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Türkkan, buyurun.
22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, vefatı
nedeniyle 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili Fikret Ünlüye ve
Muğla ili Milas ilçesinde meydana gelen göçükte hayatını
kaybeden işçilere Allahtan rahmet dilediğine, büyükbaş hayvan
varlığı bakımından Avrupada 2nci sırada
olduğumuz açıklandığına göre neden Sırbistandan
büyükbaş hayvan ithal edildiğini Tarım ve Orman Bakanından
öğrenmek istediğine, Hondanın Çayırova ilçesindeki
fabrikasını kapatma kararına, WTE Başkanlık
Kupası Turnuvası'nda altın madalya kazanan Selen Gündüzü tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu sabah acı bir
haber aldık Sayın Başkan, uzun zamandır hastalıkla
mücadele eden eski Devlet ve Spor Bakanlarımızdan Sayın Fikret
Ünlü ne yazık ki Hakkın rahmetine kavuştu. Merhum Ünlüye
Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına sabrıcemil niyaz
ediyorum, Türk milletinin başı sağ olsun diyorum.
Dün Muğla Milasta maden ocağında
heyelan sebebiyle göçük oluştu, 4 işçimiz göçük altında kalarak
hayatını kaybetti. İşçilerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Türkiye, maalesef, ucuz ölümler ülkesi olmaya devam
ediyor. Avrupada işçi kazalarında 1inci sıradayız yani
hukukta, adalette, eğitimde son sıraları paylaşırken
işçi kazalarında 1inciliği kimseye bırakmıyoruz.
İş Güvenliği Meclisinin yayınladığı rapora
göre, Türkiye'de 2018 yılında 1.903 işçi iş
kazalarında yaşamını yitirdi. İnsan yaşamına
verilmeyen değer ve bir türlü alınmayan tedbirler yüzünden 2019da bu
rakam azalmayacak gibi gözüküyor. Hükûmeti iş ve işçi güvenliği
için ciddi tedbirler almaya ve konuya önemle eğilmeye davet ediyoruz.
Bir diğer 1inci olduğumuz konuyu ise dün
Tarım ve Orman Bakanı Sayın Pakdemirli açıkladı:
Türkiye'nin, sığır varlığında Avrupa
Birliğinde 1inci, büyükbaş hayvanda ise 2nci olduğunu ifade
etti. Sayın Bakana sormak istiyorum: Madem hayvancılıkta bu
kadar varlıklıysak neden kısa bir süre önce Sırbistandan 5
bin ton büyükbaş hayvan ithal ettik? Brezilyadan ithal ettiğimiz
hani şu şarbon çıkan büyükbaş hayvanları da unuttuk mu
sanıyorsunuz? Unutmadık Sayın Bakan, unutmadık. Kendi
kendine yeten ülkemizin tarımını on altı yılda bitirme
noktasına getirdiniz. Bunu da hiç unutmadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Pakdemirli bir
yandan Sığırda 1inciyiz. diyor ama diğer yandan da et ithalatına
devam ediyor. Rusya Tarım Bakanlığı bu yılın ilk
yarısında Türkiye'ye et satışının
başlayacağını açıkladı. Böylece Rusya, et ithal
ettiğimiz 7nci ülke olacak. Tarım Bakanlığı
depolarında ise fazla ithalat sebebiyle 20 bin tonu aşkın et
stoku birikmiş durumda. Hayvancılık yapan köylü Et ve Balık
Kurumundan üç aydan önceye kesinlikle gün alamıyor. Bakanlık,
stokunda olan bu etleri Orta Doğu ülkelerine satmak için çabalarken
Rusyayla neden yeni bir ithalat anlaşması yapıldı, anlamak
mümkün değil. Bu konuda da Türk milleti adına Sayın Bakandan
devlet ciddiyetine yakışır, tatmin edici bir açıklama
bekliyoruz.
Bugün kendi seçim bölgem Kocaeliden bir haber
vardı, Çayırovada bulunan Honda fabrikası kapatma kararı
almış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Türkkan,
tamamlayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hondanın Avrupada
2nci üretim üssüydü bu fabrika, 700den fazla işçi
çalıştırıyordu. Şu anda işsizler ordusuna yeni
işsizler katılacak. Bir taraftan Jet Fadıl gibi hayalî otomobil
üreten iktidarımız vatandaşı kandırırken
diğer taraftan gerçek üretim yapan fabrikaların kapanmasını
gerçekten ülkenin geldiği noktayı açıklamak için çok önemli bir
örnek olarak görüyorum.
Son olarak, dün sosyal medyada çok
paylaşılan bir konuya değinmek istiyorum, göğsümüzü
kabartan bir konu bu. Antalyada düzenlenen ve 66 ülkenin
katıldığı turnuvada altın madalya kazanan millî
tekvandocumuz Selen Gündüz kızımızı tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyorum.
Kızımızın damarlarındaki asil kandan gelen bir
reaksiyonla bayrağımızı arkada bırakmaması, Türk
milleti tarafından takdirle karşılanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın, tamamlayın
Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türk öndedir, Türk ileridir.
O ay yıldızlı bayrak ki tarihinin hiçbir döneminde geride
kalmamıştır, son Türk yaşayana kadar da daima önde
dalgalanacaktır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekili Sayın Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül.
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
vefatı nedeniyle 22nci Dönem İstanbul Milletvekili Halil Akyüz ile
20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili Fikret Ünlüye ve Muğla ili
Milas ilçesinde meydana gelen göçükte hayatını kaybeden işçilere
Allahtan rahmet dilediğine, iş güvenliği ve iş
sağlığı açısından düzenlemeler
yapıldığına ancak denetimlerin yapılmasının
önem arz ettiğine, Binali Yıldırıma Cumhur
İttifakının İstanbul adayı olarak başarılar
dilediklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biz de 20, 21 ve
22nci Dönem Karaman Milletvekili, 56 ve 57nci Hükûmetin gençlik ve spordan
sorumlu Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlünün vefatını
teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Bu vesileyle, Sayın
Bakana Allahtan rahmet, kederli ailesine başsağlığı
diliyoruz.
Yine 22nci Dönem Cumhuriyet Halk Partisi
İstanbul Milletvekili Sayın Halil Akyüzün vefatını da
aynı şekilde teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Vefat
eden vekilimize Allahtan rahmet, ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisi
camiasına da başsağlığı dileklerimizi bu
vesileyle iletmek istiyorum.
Sayın Başkan, Muğlanın Milas
ilçesinde bulunan maden ocağında meydana gelen göçük ve nihayetinde
orada hayatını kaybeden işçilerimiz, her iş kazasında
yaşadığımız, hissettiğimiz gibi burada da
hepimizi üzüntüye boğmuştur. İş kazalarından, meslek
hastalıklarından sakınmanın yolları bellidir; modern
dünya bunun kurallarını, kaidelerini koymuştur. Türkiyede de
mevzuatımız açısından değerlendirildiğinde
iş güvenliği ve işçi sağlığı
açısından çok ciddi düzenlemelerin yapıldığı
hepimizin malumudur. Problem, herhâlde bunların uygulamasında veyahut
da işletmelerin bunlara uyum konusundaki iradelerinde düğümlenmekte.
Gereken denetimlerin layıkıyla yapılması kuşkusuz çok
büyük önem arz etmekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Özellikle ruhsat
sahibi olmayan, ruhsatları bulunmayan, hukuki açıdan yeterliliği
bulunmayan maden sahalarının yeniden büyük bir ciddiyetle denetim
altına alınması, bu konularda gereken tetkiklerin
yapılması ve hukuka aykırı şekilde çalışan
işletmelerin bu manadaki faaliyetlerinin engellenmesi çok önemlidir.
Ruhsat sahibi olsa da iş güvenliği ve işçi
sağlığı açısından mahzurlu şekilde faaliyet
gösteren işletmelerde de neticeleri konusunda bu gördüğümüz acı
sonuçlar göz önünde bulundurulduğunda bunlarla alakalı da
şiddetli tedbirlerin alınmasını talep etmekteyiz.
İşletmelerimiz açısından
söylememiz gereken bir şey daha var: İş
sağlığı ve işçi güvenliği tedbirleri,
işletmelerin kârlılık veya ayakta kalabilmesi için feda
edebilecekleri girdilerden değildir. Bunlar insan odaklı, orada
çalışan, faaliyet gösteren, alın teri döken insanların
emekleri üzerinde, hayatları üzerinde bir hadisedir. Dolayısıyla
bu konuda alınabilecek olan tedbirlerden geri durmak, herhâlde bu
memlekete yapılacak en büyük kötülük olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, toparlayalım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu konuda
Milliyetçi Hareket Partisi olarak hem toplumumuzun hem işveren kesimimizin
gerekli şekilde bilinçlendirilmesi ve bu konuda devletimizce gereken
tedbirlerin alınmasını bir defa daha talep ediyoruz,
saygılar sunuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, çok
affedersiniz, eksik kaldı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül,
tamamlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim, önümüzdeki notumuzdaydı ama konuşmamız
sırasında eksik kaldı.
Dün akşam itibarıyla Meclis
Başkanımız Sayın Binali Yıldırım görevden
ayrılma dilekçesini Meclisimize sunmuş ve bugün itibarıyla da
devir teslim töreniyle görevini yeni Meclis Başkanı seçilinceye kadar
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Celal Adana tevdi etmiştir.
Biz, Sayın Binali
Yıldırımın Meclis Başkanlığı sürecinde
göstermiş olduğu hassasiyet, iyi niyet ve hiçbir şekilde siyasi
ayrım gözetmeksizin ortaya koymuş olduğu tavır ve duruş
dolayısıyla kendisine tekrar teşekkürlerimizi iletmek istiyoruz.
Cumhur İttifakının İstanbul adayı olarak da kendisine
çıkmış olduğu bu siyasi yarışta
başarılar diliyoruz, sonuna kadar kendisinin destekçisi
olduğumuzu Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın
Kurtulanda.
24.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, vefatı
nedeniyle 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili Fikret Ünlüye Allahtan
rahmet dilediğine, Cumhuriyet gazetesi davasında verilen
cezaların onanmasını kınadıklarına, Vanda
gözaltına alınan çocukların işkenceye maruz
kaldığına, Ankara Emniyet Müdürlüğünün polis tacizine
uğrayan Merve Demirele yönelik yaptığı açıklamaya,
Cizrespor kulübüne ve Haymana HDP ilçe binasına yapılan
saldırılara, 31 Martta demokrasinin kazanacağına, Leyla
Güvenin sesine kulak verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ben de eski Bakanlarımızdan Sayın
Fikret Ünlünün hayatını kaybetmesinden dolayı ailesine ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum, kendisine
rahmet diliyorum.
Bugün Cumhuriyet gazetesi davası kararları
onandı biliyorsunuz, hukuk adına bir kez daha hukuksuzluğun
yaşandığına tanıklık ettik. Hâlen 138 gazeteci
cezaevindeyken kamuoyunda Cumhuriyet Davası olarak bilinen ve
milletvekillerimizden Ahmet Şıkın da
yargılandığı davayla ilgili bugün ne yazık ki onama
kararı çıktı. Bu onama kararı, bir kez daha,
gazeteciliğin suç sayıldığını gösteriyor bizlere
ve bunu kınadığımızı paylaşmak istiyorum.
Az önce yine bir milletvekilimiz de ifade etti;
Vanda 14, 16 ve 17 yaşlarında 3 çocuk üç gün önce gözaltına
alındılar. Çocuklar hem gözaltına alınma esnasında hem
de götürüldükleri karakolda ağır işkencelere maruz kaldı.
İşkence gördükleri, doktor raporlarıyla da belgelenen
çocukların anlattıkları dehşet verici. 17
yaşındaki O.D., 16 yaşındaki Ş.Y., 14 yaşındaki
Ö.S. kafalarına ayak ve silah dipçikleriyle vurulduğunu, yüzlerinin
ve vücutlarının yumruklandığını söylüyor.
Çocuklar ayrıca kafalarının klozete sokulduğunu
söylüyorlar. Çocukların yüzlerinde ve vücutlarının çeşitli
yerlerinde kırıklar, morluklar ve eziklikler var. Bazılarının
sol gözünde işkenceden ötürü görme kaybı var ve daha bir sürü kötü
muamele ve işkenceyle bu çocuklar karşılaştı.
Elbette ki kolluğun marifetleri bununla
sınırlı değil. Yine az önce de dile geldiği gibi,
Ankaranın göbeğinde bir polis bir genç kadını
gözaltına alırken cinsel saldırıda bulunuyor. Günlerdir
kamuoyuna yansıyan fotoğraflarda da açık ve net bir şekilde
cinsel saldırı, maalesef, görülüyor. Günlerdir kamuoyu bu iğrenç
olaya tepki gösterirken, bahsi geçen polisle ilgili harekete geçilmesini
beklerken Ankara Emniyet Müdürlüğü Babası FETÖcü. diye
açıklama yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Özrü kabahatinden büyük.
dedikleri bu olsa gerek. Hukukun işlediği bir ülke olsaydık
öncelikle o polis, sonra da bu açıklamayı yapan Emniyet müdürü
görevden alınırdı. Tam da iktidarın kolluğuna
yakışır bir açıklama. Polis o anda babasının
FETÖcü olduğunu anladığı için mi acaba cinsel
saldırıda bulundu? Bunu da yetkililere sormak istiyorum. Bundan daha
iğrenç bir savunma olamazdı. Babasını bırakın,
kendisi de FETÖcü olsa bile yine bu şahsa polis cinsel
saldırıda bu-lu-na-maz, bunu özellikle belirtmek istiyorum. Hiçbir
koşul böylesi iğrenç bir saldırıyı meşru
gösteremez, göstermemeli.
O sırada, bu işkenceleri, cinsel
saldırıları yapanların başı olan
İçişleri Bakanı mesaisini HDPye saldırarak doldurmaya
çalışıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, toparlayalım.
FATMA KURTULAN (Mersin) Yine, Cizrespor Kulübü
Antalyada ırkçı saldırıya uğruyor. Saldırganlar
hakkında şu ana kadar yapılmış bir işlem yok.
Yine, üç gün önce Haymana ilçe binamıza
saldırı gerçekleşti, camları kırıldı.
Tüm bunlar, ırkçılığa,
tekçiliğe, eril zihniyete dayalı yönetim mantığından
kaynaklanıyor. Seçim yaklaşırken dozaj daha da
artırılıyor. Bağırıp çağırarak seçim
sürecini yönetmek isteyenlere bir kez daha söylüyoruz: 31 Martta demokrasi
kazanacak.
Yine bir kez daha tekrarlamak istediğimiz mevzu
Leyla Güvenin açlık grevi. Bugün açlık grevinin 104üncü günü;
Sebahat Tuncel ve Selma Irmakın açlık grevlerinin 36ncı günü;
cezaevlerindeki 31 tutuklu ve hükümlünün açlık grevlerinin 66ncı
günü bugün ve bunların sesine, taleplerine kulak verilmesini bir kez daha
tekrarlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Grup Başkan Vekili Sayın Özkoç
25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, vefatı
nedeniyle 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili Fikret Ünlüye ve 22nci
Dönem İstanbul Milletvekili Halil Akyüze Allahtan rahmet
dilediğine, Cumhuriyet gazetesi davasında verilen cezaların
onanmasını ve belediye başkan adayı Mehmet Şahinin
camide seçim çalışması yapmasını kınadıklarına,
seçim yarışına eşit koşullarda girilmediğine,
Cumhurbaşkanının tanzim satış mağazaları
için Bu, varlık kuyruğudur. ifadesine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Fikret Ünlünün -eski gençlik ve spordan sorumlu
Devlet Bakanımız- Hakkın rahmetine kavuştuğunu bugün
üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Kendisine Allah'tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Halil Akyüzün -büyüğümüz, 22nci Dönem Cumhuriyet
Halk Partisi İstanbul Milletvekilimiz- Hakkın rahmetine
kavuştuğunu öğrenmiş bulunduk. Kendisine rahmet, ailesine
ve Cumhuriyet Halk Partisi örgütüne başsağlığı
diliyor, üzüntülerimizi ifade ediyoruz.
Cumhuriyet gazetesi yazarlarının tekrar
tutuklanmasına ilişkin istinaf mahkemesinde alınan kararı
kınıyoruz. Gazetecileri, yazarları, öğrencileri, hukuk
insanlarını cezaevine koyarak eşitlik, özgürlük ilkelerini
Türkiye'de büyütebilmek mümkün değildir. Cezaevlerine gerçek
suçluları koymak, hırsızları koymak, iftiracıları
koymak, bakanlık yaparken halkın malını kendi evinde
saklayanları koymak doğrudur, yoksa onları yazanları
cezaevine koymak doğru değildir diye düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bir seçime gidiyoruz, yerel seçimlere gidiyoruz. Yerel
seçimlere giderken ilgili yasa, seçim zamanında genel yollar üzerinde ve
mabetlerde, kamu hizmeti görülen bina ve tesisler ile seçim kurullarınca
gösterilen başka meydanlarda toplu olarak sözlü propaganda yapılmasının
yasak olduğunu söylüyor. Peki, yasaksa Yalovada bir belediye
başkanımızın camide verdiği bu kahvaltı bir
mabette siyasi çalışma olmanın dışında nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yalova Kadıköy
Belediye Başkanı ve adayı Mehmet Şahin Özden
Mahallesindeki Yeşil Camide seçim çalışması yaptım.
diyerek kendisi duyurmuştur bu çalışmayı, daha sonra da
inkâr etmiştir. Caminin, içerisinde herkesin eşit koşullarda
ibadetini yapacağı yerin, bir mabedin, yerlere -bir siyasi partinin
kendi temsilcisini oraya getirterek- kahvaltı malzemeleri serilip bir
propagandaya alet edilmesini kınıyoruz. Bunu doğru bulmuyoruz.
Bu kadar vahşice bir yaklaşımın doğru olmadığını,
her şeyin kullanılmasını, dinin istismar edilmesini
doğru bulmuyoruz.
Sayın Başkan,
Cumhurbaşkanımız, defalarca Yerel seçimlerde gürültü ve görüntü
kirliliğine izin vermeyeceğiz. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, toparlayalım
Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Eski tarz kampanya
yöntemleri şehrimizi kirleten, tepkiye yol açan bir hâle geldi. Gürültü
kirliliği oluşturan kampanya yöntemini tamamen terk ediyoruz. Parti
teşkilatı ve seçim koordinasyon merkezlerinin olduğu yerlere
bayraklar asılabilir. Bunun dışında görüntü
kirliliğine müsaade edilmeyecektir. diyor.
Sayın Başkan, Ankarada yaşayan bütün
milletvekillerimiz görecektir ki aydınlatmaların üzerine
yapılamaz denilen bütün siyasi amblemli afişler
asılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın ve belediye başkan adayının bütün resimleri
her direkte, her direkte asılıdır ve korkunç bir görüntü
kirliliği göstermektedir. Cumhurbaşkanını yalancı
durumuna düşüren kimdir? Bir Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanını, böyle bir emri verdiği hâlde, kendisini de
kullanarak, kendi resmini de kullanarak yalancı duruma getiren zihniyet
kimse, bu, onun hesabını vermelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ayrıca şunu
ifade etmek isterim ki bugün Genel Başkanımızın grup
toplantısında kırk dört dakika süren bir konuşması
mevcuttur. Kırk dört dakikalık konuşmayı bütün televizyon
kanalları bire bir verirken TRT sadece on dakika canlı
yayını vermiş, on dakika sonra da yirmi dört saat açık
millet kıraathanelerinin nasıl hizmet verdiğini anlatmaya
başlamıştır.
Değerli arkadaşlar, eğer eşit
koşullarda bir yarışa girecekseniz beraber girelim,
yarışalım. Siz ne yaparsanız yapın, milletimizi
soğana muhtaç eden, domatese muhtaç eden, her türlü gıdaya muhtaç
eden, evinde yiyecek malzemesi bulunamayacak noktaya getiren,
esnafımızı mağdur eden, işçiyi mağdur eden bu
anlayış er ya da geç sandığa gömülecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkoç,
bitirelim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Ancak bu son
çırpınmalarınız, hiçbir kural tanımadan, hiçbir hukuk
kuralı tanımadan hatta kendi sözlerinizi de çiğneyerek sizin ne
kadar vahşice bir seçim kampanyasını yürüttüğünüzü
göstermektedir. Biz bunun her zaman karşısında olacağız.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu da ifade
ediyoruz: Tanzim satış mağazaları için Sayın
Cumhurbaşkanımız Bu, varlık kuyruğudur. diyor.
Varlık kuyruğuysa neden burada öve öve anlatan milletvekillerimiz o
varlık kuyruğunda değiller? Neden Sayın Cumhurbaşkanımızın
yakınlarından, ailesinden, kendisinden hiçbirisi bu varlık
kuyruğuna girmiyor? Yoksul halkımız saatlerce orada kuyruk
beklerken saraylarda yaşayan insanların bunu varlık kuyruğu
diye adlandırması herhâlde bu toplumun acı hatırasında
bir kez daha yerini alacaktır.
BAŞKAN Söz sırası AK PARTİ
Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Zenginde.
Buyurun Sayın Zengin.
26.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Hakkın
rahmetine kavuşan Fikret Ünlü ile Halil Akyüze ve Muğla Milasta
göçük altında kalan işçilere Allahtan rahmet dilediğine, Binali
Yıldırıma seçim yarışında başarı
temenni ettiğine, Merve Demirel olayıyla ilgili olarak Emniyet
teşkilatına yapılan ithamları reddettiklerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de tüm arkadaşlarım gibi, Hakkın
rahmetine kavuşan eski bakanlarımızdan Fikret Ünlüye, eski
milletvekillerimizden Halil Akyüze Allahtan rahmet diliyorum; ailelerine,
siyasi ailelerine, her birine taziyelerimizi iletiyorum grubumuz adına.
Elbette, Muğla Milasta hayatını
kaybeden işçi arkadaşlarımıza, kardeşlerimize de
rahmet diliyoruz, üzüntülerimizi ifade ediyoruz ve devamında da dün, yedi
ayı aşkın bir dönemdir Meclisimizi hakkıyla idare eden
Meclis Başkanımız Binali Yıldırım görevinden
ayrıldı, kendisine çıktığı yolda
başarılar diliyoruz ve devamında da Sayın Celal Adana bir
haftalığına görevi devretti ve bu hafta sonu da yeni Meclis
Başkanımızı seçeceğiz. Ben her bir sürecin, seçim süreçlerinin
hem partilerimize hem de milletimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Tabii ki konuşmalarda pek çok mesele var ama
bunlar içerisinden en önemsediğim konuyu seçerek o konu üzerine birkaç
kelam etmek istiyorum.
Bunlardan, şahsımda gördüğüm en
önemlisi, Merve Demirelle alakalı, ayın 16sında yaşanan
olaydır. Böyle bir meseleyi konuşurken tabii çok dengeli bir
muhakemeyle götürmemiz gerektiği kanaatindeyim. Bunlardan bir tanesi,
olayı yaşayan kadının içinde bulunduğu durum,
devamında da bu eylemi yapanın ve itham edilenin hacmini, ne
olduğunu göreceğiz hep beraber- hakkı hukuku ve devamında
da buradan yola çıkılarak Emniyet teşkilatımıza
yapılan ithamlar.
Bir süredir zaten Genel Kurulda da özellikle Emniyet
teşkilatımıza ilişkin çok nahoş ifadeler kullanılıyor.
Bugün de oldu, hatiplerden birisi bir ilçe emniyet müdürümüz için sözde
emniyet müdürü ifadesini kullandı. Bunu tabii şiddetle reddediyoruz
çünkü devletimizin görev verdiği, görevlendirdiği bir ilçe emniyet
müdürüne hiç kimsenin sözde emniyet müdürü demeye hakkı yoktur. Ha,
görevini yaparken bir hatası varsa, eğer böyle bir işkence
iddiası varsa, bunun somutlaşması hâlinde biz sonuna kadar bunun
takipçisiyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiçbir çocuğun,
insanın işkence görmesine, bizler hukuk insanları ve
milletvekilleri olarak tahammül edemeyiz.
Şimdi, burada şunu ifade etmek istiyorum:
Olağan yollarla hak aramaya hepimiz varız ama olağan olmayan
yollarla hak aranırken normalini aşan tablolar
karşımıza çıkıyor. Ben o görüntüleri izledim, hem
emniyet müdürlüğünün çektiği görüntüleri izledim hem de olay
esnasında çekilen görüntüleri izledim. Bu görüntüler kamuoyuna dağıtılırken,
bence kastı aşan bir şekilde, olaydan öte Emniyet
teşkilatını tahkir etmek üzere bir üslup kullanılıyor.
Bizim, burada yapmamız gereken, her ikisini aynı anda görmek.
Bir defa şunu belirtmemiz lazım: Prensip
olarak, bir insan suç işlerken yakalandığı an ve
devamında devam eden süreçler de dâhil olmak üzere asla bir
cezalandırmaya tabi tutulamaz -bunu reddediyoruz-
itibarsızlaştırılamaz. Yani bu hareketin, hangi sebeple
olursa olsun -kastı aşarak olduğuna inanıyorum ama öyle
bile olsa- bu görüntünün bir kadını
itibarsızlaştırmasına biz müsaade etmeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama aynı
şekilde, bu görüntüden yola çıkarak Emniyet
teşkilatını tacizci diye itham etmeye de asla tahammülümüz
olamaz.
Benim şahsi görüşüm, bir avukatım,
yıllardır bu işlerin içerisindeyim; bu görüntüleri izlerken,
ben, özensizlik içerisinde bir tavır görüyorum yani bir telaş
içerisinde bir kişiyi arabaya yerleştirmeyle alakalı
telaşın verdiği bir yanlış hareket var ama bunun da
yanlış olduğunu söylüyorum, olmamalıydı. Keşke
orada bir kadın polis olsaydı, onlar müdahil olsalardı ama
buradan yola çıkarak da
Kaldı ki saatleri de takip ettim Sayın
Başkan. Olay 15.00te gerçekleşiyor, Merve Demirel saat 18.00de
tekrar bir eyleme katılıyor, şu ana kadar hâlâ da bir
şikâyeti olmuyor. Ümit ederim, gider, şikâyetçi olur, biz de takip
ederiz, nedir mesele, daha detaylı görme imkânımız olur ve bir
gün sonra da sosyal medya üzerinden bu olayı aşan bir şekilde
Emniyetimiz aleyhine bir kampanya yürütülüyor. Biz hepsinin hakla, adaletle
takibinden yanayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son bir cümle rica
ediyorum.
Yani hem Merve Demirelin
yaşadığı mağduriyet neyse bunu takip edelim ama sonuçta
da itham edilen, orada görevini yapan polis memuruna kendini savunmak için bir
imkân verelim ama günün sonunda da asla ve kata Emniyet
teşkilatımızı tahkir edecek, onları tacizle itham
edecek bir tabloya da müsaade etmeyelim. Bu teşkilat hepimizin teşkilatı.
Teşekkür ediyorum.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
birkaç cümle söylemek isterim.
BAŞKAN Sayın Kurtulan, buyurun.
27.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın AKP Grup Başkan Vekili Özlem
Zengine şunu söylemek isterim yani biz şunu yapalım: Biz
kadınlar, bu çatı altında bulunan tüm gruplardaki kadınlar,
bu gibi durumları siyasetüstü görelim, hiç kimseyi savunmayalım. Biz
toptan bir suçlama içerisine girmiyoruz, tüm polisler tacizcidir demedik,
demiyoruz, olamaz böyle bir şey ancak bu teşkilatta böyle bir durum
var, yaşanmış. Üstelik, emniyet müdürünün Babası
FETÖcüdür. demesi tıpkı her gün takip ettiğimiz kadın
cinayetlerinde Yemeğin tuzunu fazla koydun. Komşuya niye gittin?
Anneni niye ziyaret ettin? Şuraya niye gittin? Kapının
eşiğine niye gittin? Seni çok seviyorum. diyerek kadın cinayetlerini
gerekçelendirme mantığının bir benzeridir, eril zihniyetin
bir yaklaşımıdır. Biz kadınlar, bu çatı
altında olanlar, hepimiz böyle görelim, bunu kabul etmeyelim.
Aynı zamanda arkadaşlar, biz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın artık bu
tartışmayı.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Tamam, teşekkür
ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Peki, teşekkürler.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Benim ilavem olabilir mi
Sayın Başkan, bir cümleyle?
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin, siz de
toparlayın, herhâlde ortak bir irade belirdi zaten, siz de ona katkı
sağlayın lütfen.
28.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, kadınlarla
ilgili mağduriyete müsaade etmeyeceklerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Elbette ortak
irademizdir, kadınlarla ilgili mağduriyete asla müsaade etmeyiz. Ben
Valiliğin yaptığı açıklamayı çok dikkatli okudum.
Bu olay ile babasının FETÖden atılması arasında bir
irtibat kurmuyor aslında. Fakat böyle bir ifadenin orada olmasına da
gerek yok, onu belirtmek isterim. Onunla ikisi arasında da bir
bağlantı kurmuyor, meşrulaştırmıyor, isteyen her
bir arkadaşım -kamuoyuna açıktır- bunu zaten okuyabilir.
Kaldı ki öyle olsa bile bunu yapamazsınız, hiçbir alakası
yok, hiçbir arkadaşım da bunun olmasına asla müsaade etmez.
Bunlar arasında mantıken baktığınızda- hiçbir
bağlantı yok zaten. Burada mesele, mağdur olduğunu iddia
eden ile yaptığını iddia eden kişinin hukuka uygun
olarak bu süreçlerini tamamlaması.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Binali Yıldırımın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından istifasına
ilişkin yazısı vardır, okutuyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından istifa ettiğine ilişkin önergesi
(4/21)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
31 Mart 2019 Mahallî İdare Seçimlerinde aday
olarak gösterilmem nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından çekiliyorum.
Başkanlığım döneminde katkı
ve destekleri nedeniyle Başkanlık Divanı üyelerine ve
değerli milletvekillerine teşekkürlerimi sunarım.
Yüce Meclisin bilgilerine saygılarımla arz
ederim.
Binali
Yıldırım
İzmir
18/2/2019
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bilgilerinize
sunulmuştur.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün, İzmir Milletvekili Binali Yıldırımı TBMM
Başkanı olarak göstermiş olduğu çalışmalardan
dolayı kutladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın Binali
Yıldırımla beraber yaklaşık yedi aylık bir süre
içerisinde Meclis Başkan Vekilliği görevini sürdürürken son derece
saygılı, nazik ve uygar bir ilişkiyi beraber sürdürdük.
Meclisimizin güçlenmesi adına yaptığımız kişisel
görüşmeler dışında her ortak platformda yapıcı ve
uzlaşıcı bir anlayışı benimsemeye
karşılıklı olarak özen gösterdik. Sonuçta bir siyasi karar
verdi Sayın Binali Yıldırım, kendi takdiridir. Sayın
Binali Yıldırımın bugüne değin Meclis Başkanı
olarak göstermiş olduğu çalışmalardan dolayı kendisini
kutluyor ve yaşantısında başarılar diliyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Duyurular
1.- TBMM Başkanı adaylarının 19
Şubat 2019 Salı gününden itibaren 23 Şubat 2019 Cumartesi günü
saat 24.00e kadar Başkanlık Divanına bildirilmesi
gerektiğine ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu duruma
göre Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
boşalmış bulunmaktadır. Bugünden itibaren beş gün
içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı için
aday gösterilebilecektir. Başkan adayları, 23 Şubat 2019
Cumartesi günü saat 24.00e kadar bildirilebilecektir. Başkan seçimi, aday
gösterme süresinin bitiminden itibaren beş gün içerisinde
tamamlanacaktır.
Sürecin Meclisimize hayırlı
olmasını dilerim.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu tarafından
18-19 Şubat 2019 tarihinde Belçikanın başkenti Brükselde 2019
Avrupa Parlamenter Haftası kapsamında İstikrar, Ekonomik
Koordinasyon ve Yönetişim konulu parlamentolar arası konferansa
katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/538)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından 18-19
Şubat 2019 tarihlerinde Belçikanın başkenti Brükselde 2019
Avrupa Parlamenter Haftası kapsamında İstikrar, Ekonomik
Koordinasyon ve Yönetişim konulu parlamentolar arası konferans
düzenlenecektir.
Söz konusu konferansa katılım
sağlanması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Geçici
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Enginyurt, sizi çok aradım ama
şimdi gördüm, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, vefatı
nedeniyle 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili Fikret Ünlüye ve 22nci
Dönem İstanbul Milletvekili Halil Akyüze Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkan, 21inci Dönemde 57nci Hükûmette Devlet Bakanı olarak görev
yapan, hakikaten beyefendi kişiliğiyle takdir ettiğim Sayın
Fikret Ünlünün -ki Türk sporuna da büyük katkısı olmuş,
Türkiyeyi dünya 3üncüsü yapan bir takımın o dönem
bakanlığını yapmıştır- vefatını
derin üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Merhuma Allahtan rahmet
diliyorum.
22nci Dönem CHP Trabzon Milletvekilimiz Sayın
Halil Akyüz Beyefendiye Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı dileklerimi temenni
ediyorum.
Size de çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Mersin Milletvekili
Behiç Çelik ve 20 milletvekilinin, narenciye üreticilerinin
yaşadığı sorunların incelenerek bu sorunların
çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 17/1/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (10/891) ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
19/2/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 19/2/2019 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve
arkadaşları tarafından, narenciye üreticiliğinde
üreticiler, girdi sağlayıcılar, nakliyeciler dâhil tüm
kesimlerin sorunlarının araştırılarak narenciye
üretimi ve ticaretindeki kapasitenin geliştirilmesi, ürünlerin ekonomik
değerinin artırılmasına yönelik çözüm yolları
bulunması amacıyla 17/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
19/2/2019 Salı günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi İYİ PARTİ
grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Mersin Milletvekilimiz
Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
narenciye, turunçgil üretimi, pazarlaması, piyasası ve tüketimine
kadar katedilen süreçte yaşanılan sorunların
araştırılması, çözüm yolu bulunması için 17 Ocak 2019
tarihinde verdiğimiz Meclis araştırması talebimize istinaden
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulumuzu
saygılarımla selamlıyorum.
Bu arada, on binlerin ebediyete
uğurladığı Ozan Arifi rahmetle anıyorum.
Yine aynı şekilde, Sayın
Bakanımız Fikret Ünlü Beye, Milasta maden kazasında
hayatını kaybeden 3 işçimize ve Afrin şehidimiz Umut
Öznütepeye de Allahtan rahmet niyaz ediyorum.
Arkadaşlar, son günlerde gıda
fiyatlarında, yaş sebze ve meyvede meydana gelen aşırı
fiyat artışları toplumda infiale yol açmıştır.
İktidarın vizyonsuzluğunu ve toplum gerçeklerinden uzak
olduğunu gösteren baştan savma, palyatif icraatlarla infial
geçiştirilmeye çalışılmaktadır. Yaş sebze ve
meyvede görülen fiyat artışlarına çözüm bulmak bir zaman
gerektirir, bir planlamaya ihtiyaç olduğu açıktır. Ne
yapılabilir? Tarım arazisi yani toprak mülkiyetini tanzim etmek.
Girdi maliyetlerini düşürmek. Üreticilerin eğitilerek üretme
kapasitelerini artırmak. Sel, fırtına, hortum gibi afetlerle
karşı karşıya kalan tarımsal tesis sahipleri ve
bahçecilerin daha korunaklı olmalarını sağlamak,
buraları koruma altına almak. Zirai kredilerin üretici lehine düzenlenmesi.
TARSİM havuzunun güçlendirilerek üreticilere kolaylıklar
sağlanması. Üreticiye nakliye desteği. Hallerin hızlı
ve etkin hâle getirilmesi. Tüketici hallerinin güçlendirilerek mahallerine mal
transferinin en düşük maliyetle ulaştırılması.
Yaş sebze ve meyvede üreticilerin tüccarın insafına terk
edilmemesi. Bu hususta, tekelleşmenin karşısında yer
alınması. Narenciye ve yaş sebze ve meyve ithalatında kota
uygulamasıyla yerli üreticinin korunması. Soğuk zincir
uygulamasının gerçek anlamda oturtulması. Bakınız, bu
yapılmadığı için geçen yıl ülkemizde üretilen toplam
-kabaca- 40 milyon ton yaş sebze ve meyvenin 15 milyon tonu ıskartaya
yani çöpe gitmiştir. Millî servetin bu şekilde heba edilmesi içler
acısıdır. Devam edersek, köprü ve otoyol geçişlerinde
kamyoncu esnafına kolaylıklar sağlayabiliriz. Mazot
fiyatını indirebiliriz. Dağınık olan üreticileri
üretici kooperatifleri şeklinde örgütleyebiliriz. Tarım Kanunu
hükümleri uygulanmıyor, bunu uygulayabiliriz. Verilen hibe ve destekler
farklı mahfillere gidiyor, bunu gerçek üreticilere
ulaştırabiliriz. Vatandaşın üzerindeki aşırı
vergi yükünü azaltabiliriz. Bunlar yapılıyor mu? Tabii ki
yapılmıyor ama Sera ürünlerini mevsiminde yiyin, o zaman yüksek
fiyat olmaz. diyen bir Tarım Bakanı, Gıda işi olmasa
enflasyon artmaz. diyen bir Hazine ve Maliye Bakanının idaresinde
milyonlarca müstahsil nasıl hayatını idame ettirecek?
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
yaklaşık 1,4 milyon dekar alanda narenciye üretimi
yapılmaktadır, toplam üretimin ise yüzde 70i Çukurova bölgesinde
gerçekleştirilmektedir. Limonun sadece yüzde 60ı Mersin ili Erdemli
ilçesinde üretilmektedir.
Turunçgil üretiminde ülkemiz en ön sıralarda
gözükmekte, bu da Türkiye'nin büyük bir gücü olduğunu
kanıtlamaktadır. Turunçgil sektörünün mağduriyetinin giderilmesi
hayati önem taşımaktadır. Eğer üretici ürününü hâlâ on
yıl önceki fiyattan satmaya zorlanırsa -ki gerçekler bunu ispat
etmektedir- bahçeler bir bir kesilerek ileride narenciye ithalatçısı
bir ülke konumuna düşebiliriz. Geçmişte aynı oyun zeytinde de
oynanmıştı ama narenciyeye musallat olan vurguncu ve
fırsatçılara iktidar artık aman vermemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Ama bugüne kadar
verildi mi? Verildi. Çiftçi lehine, üretici lehine politikalar üretmek, hayata
geçirmek temel gaye olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, narenciye üreticisinin
sorunları katbekat artmış durumdadır. On yıl önceki
fiyattan ürünlerini satıyorlar. Ancak iyi bir gelişme var, o da 2020
yılında 14üncü Uluslararası Turunçgil Kongresi Mersinde
toplanacak. Bu konuda, Büyükşehir Belediye Başkanımız
Sayın Kocamaz da Turunçgil Koleksiyon Parkını 2020
yılında hayata geçirmek için protokolü imzalamıştır.
Dolayısıyla, turunçgil üreticisinin
sorunlarına, önergemizle parmak basmış oluyoruz, işaret
etmiş oluyoruz. Meclis araştırması önergemiz umarım
bütün grupların nezdinde yankı bulur.
Önergemizin kabulünü diler,
saygılar sunarım.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri
üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika
Sayın Beştaş.
HDP GRUBU ADINA
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, söz konusu önerge üzerine grubum adına
söz almış bulunmaktayım.
Bereketli topraklar
üzerinde binbir emekle yetişen narenciye üretimi de maalesef
başarısız ve öngörüsüz tarım politikalarının
kurbanı olmaya adaydır ve şu anda da ciddi
sıkıntılar yaşanıyor. Özellikle son yıllarda
Hükûmetin tarım politikalarındaki istikrarsızlığı
verimli toprakların heba olmasına yol açarken diğer yandan da
üretilen narenciyenin zarar görmesine -paralel olarak- yol açıyor.
Çukurova illerinin ve hatta Türkiyenin tarımda söz sahibi olması ve
rekabet edebilir düzeye erişebilmesi amacıyla tarımın devam
edegelen yapısal sorunlarının çözülmesi, tarımsal üretim ve
ticaret politikalarının güçlendirilmesi, üretici eğitim ve refah
düzeyinin yükseltilmesi, tarımsal desteklemelerin amacına uygun
olarak sürdürülmesi ve etkilerinin değerlendirilmesi gerekir. Aynı
şekilde, üreticinin örgütlenmesi, sorunlarının çözülmesi,
tarım işçilerinin sosyal güvenlik ve İş Yasası
kapsamlı sorunlarının giderilmesi, gıda güvenliğinin
sağlanması, tarımsal danışmanlık sisteminin etkin
kullanılması da büyük bir önem arz ediyor. Ancak bu
çalışmaların hiçbiri yapılmamakta, mevcut durum her geçen
gün daha da geriye düşmektedir.
Küreselleşmenin
tarımda yansımalarıyla birlikte bu alanda ücretli
çalışanların sorunları da hızla artmaktadır.
Bugün yüz binlerce tarım işçisi çalışma sürelerini
düzenleyen kurallardan, hafta tatili ve yıllık ücretli izin
haklarından, işten çıkartılmaya karşı koruyucu
düzenlemelerden, ihbar ve kıdem tazminatlarından yoksun olarak
çalışmaya devam ediyor. Tabii ki mevsimlik tarım
işçilerinin sorunları da her geçen gün çözülmeden büyüyor. Bu
vesileyle, mevsimlik tarım işçisi Berivan Karakeçelinin bu zalimane
koşulların kurbanı olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Evet, Berivan Karakeçilinin Taş da yağsa
çalışacaksınız. diyen patronların emirlerine uymak
zorunda olması kendi canına mal olmuştur.
Evet, diğer bir husus, narenciyenin uygun
koşullarda saklanmamasına dairdir. Üretim aşamasından
tüketime değin pek çok sorun narenciye üretimini ve üreticilerini
sıkıntıya sokarken, mevcut ekonomik kriz yurttaşların
narenciyeye erişim imkânlarını da zora sokmuş
durumdadır.
Hâl böyleyken, ekolojik, demokratik, doğaya ve
topluma zarar vermeyen, emekçinin haklarını koruyan, tarımsal
üretimde kadın-erkek eşitliğini gözeten ve yurttaşlar için
gıda sorununu çözen bir tarım politikası ihtiyacı zorunlu
olarak önümüzde duruyor ancak mevcut iktidar, bu sorunlara çözüm üretme öngörü
ve vizyonuna sahip değildir. Üzerinde bulunduğumuz bu bereketli
topraklar iktidarın beceriksiz ve hırslı müteahhitlerine
peşkeş çekilmişken halklara açlık ve yoksulluk
dayatılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bitiriyorum, çok az kaldı Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
gidişata dur demek için önümüzde bir fırsat var, çok az bir süre
kalan yerel seçimlerden söz ediyorum.
Evet, yerel seçimlerde irademize sahip çıkarak
bu oyuna son verecek ve yerellerden öreceğimiz politikalarla narenciye
üretimine dair sorunları da, makro anlamda tarım
politikasızlığı sonucu ortaya çıkan vahameti de halkla
birlikte tersine çevireceğiz.
Bu bağlamda, gerçekten bu önerge ve tarım
politikalarına dair çok güçlü sorunlar önümüzde duruyor ve yerel
seçimlerde bunu tersine çevirmek için halkımıza güveniyoruz;
tarım üreticilerinin, işçilerin bu konuda gereken cevabı
vereceğine de inanıyoruz diyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Cengiz Gökçel.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Gökçel.
CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Narenciye dünyada en yaygın tüketilen meyve
grubudur. Hem faydalı hem lezzetli olan bu ürün ülkemizde hak ettiği
değeri göremiyor. Narenciye bahçeleri günden güne daralıyor,
alnının terini tarlada bırakan çiftçi üretimden
uzaklaşıyor. Herhangi bir alandan bahsetmiyoruz arkadaşlar, 1
milyon 600 bin tonluk bir ihracat büyüklüğünden ve yüzde 70inden
fazlası Çukurova bölgesinde yetişen narenciyeden söz ediyoruz.
Dolayısıyla narenciye üretiminin her aşamasındaki sorunları
etraflıca araştırıp çözüm üretmek zorundayız.
Değerli arkadaşlar, çiftçi ne ekip
dikmiş olursa olsun zor günlerden geçiyor, üretim maliyetleri ve piyasa
arasına sıkışmış durumda. Narenciye üreticisi
belki daha da zor günler geçiriyor. Gübreden ilaca, sulamadan
işçiliğe kadar tüm maliyet kalemleri aşırı arttı.
Üretim yapan çiftçiden toplayan işçiye, paketlemesinden nakliyesine
milyonlarca kişi geçimini narenciyeden sağlıyor ama narenciye
fiyatları on beş yılda 20 kuruş artmış. Mersinde
2004te 40 kuruşa satılan portakal bugün 60 kuruş. Burada bir
sorun yok mu sizce? Bence var. Üstelik narenciye üreticisi çok maliyetli bir
şekilde üretim yapıyor ve narenciye üreticisi küçük ölçekli çiftçi.
Üretim alanı küçüldükçe üretim maliyetleri daha da artıyor.
Türkiyedeki narenciye üretiminin dörtte 1ini yapan Mersinde Erdemlili çiftçi
limon bahçesini 1.100 liraya suluyor arkadaşlar. Bundan daha büyük
ayıp olur mu, daha büyük zulüm olur mu?
Değerli arkadaşlar, narenciye iç piyasada
kendi tüketicimize pazarladığımız bir ürün. Aynı
zamanda narenciyeyi ihraç da ediyoruz. TÜİK verilerine göre 4 milyon tonun
üzerinde üretim yapıyoruz, bunun 1 milyon 600 bin tonunu ihraç ediyoruz.
Üretim rakamlarımız ÇKSye kayıtlı çiftçileri
kapsıyor. Gerçek üretim bana göre 6 milyon ton dolayındadır.
İhracatımızdan çok daha fazlasını üretiyoruz.
Dolayısıyla ihracata verilen teşvik hem ekonomiyi kayıt
altına almaya yarıyor hem de çiftçinin nefes almasını
sağlıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ekliyorum Sayın
Gökçel.
Buyurun.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) 125 dolara kadar
çıkan ihracat teşvikleri geçen sene 50 liraya düştü, bu sene de
maalesef narenciye çiftçisine, ihracatçısına hiçbir ihracat
desteği verilmedi.
Değerli arkadaşlar, burada gerçekten bir
narenciye üreticisi olarak konuşuyorum, köyde yaşayan bir çiftçi
olarak konuşuyorum. Eğer bu ülkede yaşayan milyonlarca çiftçiye,
köylüye, narenciye üreticisine, tarımdan geçimini sağlayan insanlara
Parlamentoda sorumlukla görev yapan milletvekilleri olarak ve yürütmenin
başı olarak, iktidarda olan partinin mensupları olarak bir
katkımız olsun, bu sorunlar yaşanmasın, insanlar
yaptıkları işlerden zarar etmesin, tüketici ucuza ürün tüketsin
diyorsanız, sorumluluğunuzun gereği, gelin, bu öneriye, bu
araştırma önergesine evet deyin. Ben sonuna kadar neler
yaşandığını biliyorum, çözüm önerisi de Cumhuriyet
Halk Partisinin 24 Haziran seçimlerindeki tarıma dair seçim bildirgesinde
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Bir saniye efendim
BAŞKAN Selamlamak için kısa bir süre
veriyorum.
Buyurun.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Peki.
İsterseniz bu programı
uygularsınız, isterseniz bu araştırma önergesine evet
dersiniz, araştırma neticesinde ortaya çıkan sonucu uygulamaya
sokarsınız, bu sorunları bir daha bu kürsülerden konuşmak
zorunda kalmayız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ
olun, var olun. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekilimiz Sayın Ali Cumhur Taşkın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Taşkın.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ CUMHUR
TAŞKIN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin turunçgiller sektörü, son yıllarda
yıllık ortalama 4,5 milyon ton üretimi, 2 milyar doları
aşan ekonomik değeriyle özellikle Akdeniz ve Ege Bölgelerinde
doğrudan ya da dolaylı olarak 5 milyon kişinin geçimini
sağladığı önemli bir sektördür. Ülkemizin 2017
yılı toplam turunçgiller üretimi 4 milyon 769 bin 726 ton iken 2018
yılında ise yüzde 2,8 artışla 4 milyon 902 bin 52 ton
olarak gerçekleşmiştir.
2018 yılında iklimsel faktörlere
bağlı olarak meydana gelen değişimler hastalık ve
zararlı etmenlerin etkinliğini artırmış ve rekolte
üzerinde baskı oluşturmuştur. Ülkemizin turunçgiller
pazarındaki payı yaklaşık yüzde 8 seviyelerindedir. 2018
yılında turunçgillerin toplam ihracatı 2 milyon ton
olmuştur. Portakalda 162 milyon dolar, mandalinada 311 milyon dolar,
limonda 330 milyon dolar, greyfurtta ise 88 milyon dolar olmak üzere, toplam
890 milyon dolar ülkemize döviz getirisi sağlanmıştır.
Bakanlığımızca 2018
yılı için üreticilerimize standart fidan kullanarak turunçgiller
grubu ürünü için bahçe kurulumunda dekar başına 100 TL
verilmiştir. Yine, sertifikalı fidan kullanarak bahçe tesisine ise
280 TL verilmiştir. Yine, mazot ve gübre desteği toplam 15,35 TL,
organik tarım desteği 100 TL, iyi tarım uygulama desteği 50
TL, biyolojik mücadele desteği 50 TL, biyoteknik mücadele desteği 80
TL, küçük aile işletmesi desteğiyse 100 TL olarak verilmiştir.
Bu destek uygulamalarına ilave olarak, Tarım Reformu Genel
Müdürlüğünce, tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve
paketlenmesine yönelik yeni tesislerin yapımı, mevcut faal olan veya
olmayan tesislerin kapasite artırımı ve teknoloji yenilemesi ile
kısmen yapılmış yatırımların
tamamlanması için ise üst sınır 2 milyon TL olmak üzere, proje
tutarının yüzde 50si hibe olarak verilmektedir.
2018 yılında iklimsel faktörlere
bağlı olarak Akdeniz meyve sineği yoğun olarak
görülmüş ve Bakanlığımızca anında müdahale
edilmiştir. Tarım ve Orman Bakanlığımızca, bu
doğrultuda, Akdeniz meyve sineğiyle mücadele için ilçe
müdürlüklerinde 27 ekip kurulmuştur ve bu zararlıyı takip
etmektedir. Yine, zararlıyla mücadele için yoğun olarak çiftçi
eğitim programları düzenlenmiştir. Üreticilerimize pilot proje
kapsamında ücretsiz tuzaklar dağıtılmıştır.
Yine, artıkların toplanması için ücretsiz poşet
dağıtılmıştır. Yine, aynı zamanda, 158
üreticiye 515 bin TL destek ödemesi yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın, bir
dakika ekliyorum.
Buyurun.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Devamla) - Bu
çalışmalar sonunda zararlı kontrol altına alınarak
başarılı bir mücadele çalışması
yapılmıştır. Belirlenmiş olan bu program 2019 yılında
da artarak devam edecektir.
Tarım ve Orman
Bakanlığımızca turunçgillerle ilgili uluslararası
çalışmalar takip edilmektedir. Bu kapsamda, 2020 yılında,
14. Uluslararası Turunçgil Kongresi ilk kez ülkemizde ve seçim bölgem
Mersinde yapılacaktır. Bu bakımdan, Mersinimiz için ve ülkemiz
için bu Turunçgil Kongresini önemli görüyoruz.
Tüm çiftçilerimizi, aziz milletimizi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
kadınların siyasette eşit temsilinin önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 19/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Şubat 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
19/2/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 19/2/2019 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
19 Şubat 2019 tarihinde Ankara Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları
tarafından, Türkiyede kadınların siyasette eşit temsilinin
önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan (1535 sıra numaralı) Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
19/2/2019 Salı günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi önerinin gerekçesini
açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Kerestecioğlu.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, siyasete
kadınların katılımından söz edeceğim. Siyasete
katılım nedir? diye aslında sormak istiyorum. Makam
araçları, patronaj ilişkileri, kaba bir oy hesabı
mıdır siyaset? Mevki, unvan peşinde koşarken Nasıl
yaşamalı, ne yapmalı? diye sormaktan vazgeç midir?
Biz kadınların bir sloganı var:
Kişisel olan, özel alan politiktir. diyoruz. Ne demektir bu?
Hayatımıza, yapmak istediklerimize sınır koymaya
çalışan her şey siyasetle ilgilidir. Bizi eve, ev işine,
aslında makbul kadınlık görevlerine, rollerine hapsetmeye
çalışan her şey bizim için siyasetin konusudur. Bu yüzden Meclis
kürsüsünde de sokakta da ısrarla varız diyoruz.
Evet, siyaset yalnızca makam, mevki sahibi
olmak değildir. Temsil alanlarında eşitçe var olma, bu
alanları, mesela Meclisi dönüştürme mücadelesi siyasettir.
Sokağa çıkmak, eyleme gitmek, açıklama yapmak siyaset yapmak
demektir.
Geçtiğimiz gün polisin herkesin gözü önünde
taciz ettiği, şiddet uyguladığı genç kadın Merve
orada ne yapmaktadır sizce? Basbayağı siyaset yapmaktadır.
Siyaset budur. Eylem yaptı diye, topu topu 3 kişiyi gözaltına
almak, taciz etmek, bir de üstüne Babası FETÖcü. gibi tuhaf
açıklamalarla yaptığını meşrulaştırmaya
çalışmak ise fütursuzluktur.
Soruyorum size: İktidarın en ufak bir
açıklamaya dahi şiddetle karşılık verdiği bir
ortamda kadınların siyasete katılması nasıl mümkün
olacak? Sadece emniyet değil tabii, başka kurumlar da var. YÖK Başkanının
açıklamalarına bakalım örneğin, diyor ki Yekta Saraç:
Kadına yönelik her türlü şiddet, eşitsizlik ve
adaletsizliği önlemeye yönelik hazırlanan Tutum Belgesinden
toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını
çıkaracağız. Niye, niye çıkaracakmış? Bu kavrama,
murat edilenin dışında farklı anlamlar yüklendiği, bu
anlamların toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip
olmadığı ve toplumca kabul görmediği, aslolanın aile
değerlerimiz olduğu için. Bu ne demektir biliyor musunuz? Biz en
doğrusunu düşünürüz, kadınlar bizim çizdiğimiz çizginin,
sınırın dışına çıkamazlar. Anayasayı,
uluslararası sözleşmeleri çiğnemekten çekinmeyiz,
kadınların taleplerini ve eşitlik mücadelelerini görmezden
gelmekte de beis görmeyiz. Bu yetmiyor, örneğin Yargıtay 2. Hukuk
Dairesi Başkanı ne diyor kadınların yoksulluk
nafakasıyla ilgili? Sesleniyor kadınlara, diyor ki: Siz, erkeklerin
seksen yıllık kazanılmış hakkını elinden
aldınız. Bu kişi hâlen Yargıtay Başkanı olarak
aile hukukuyla ilgili davalarda artık bir karar verebilecek makamda
durabilir mi? Erkeklerin seksen yıllık kazanılmış
hakkını elinden mi almaktadır yoksulluk nafakası? Erkek
egemenliğini, yüzlerce yıllık erkek egemenliğini o küçücük
küçücük paralarla verilen yoksulluk nafakası mı ortadan
kaldıracak? Böyle bir şey mümkün mü? Ama siyasetin üst mevkilerini
tutanlar, üst düzey bürokratlar bu hâldeyken kadınların Meclise,
yerel yönetimlere, siyasi karar mekanizmalarına katılmaları
gerçekten zor oluyor.
Bu sorunun yanıtını en iyi Meclisten
görüyoruz aslında, durum ortada. 595 vekilin sadece 104ü kadın,
oranları siz biliyorsunuz. Yaklaşan yerel seçimlere
baktığımız zaman, siyasete katılımda
kadınların oranını yine aynı şekilde görüyoruz.
AK PARTİnin açıkladığı 1.297 adaydan sadece 24ü
kadın. Tüzüğünde kadınlara yüzde 33 oranında temsil
hakkı tanıyan Cumhuriyet Halk Partisinin
açıkladığı kadın aday sayısı 44 ve bu rakam,
açıklanan aday sayısının yalnızca yüzde 5,23ü.
Milliyetçi Hareket Partisinin açıkladığı 750 adaydan sadece
14ü kadın. Bugüne kadar 122 aday açıklayan İYİ
PARTİnin sadece 5 kadın adayı bulunuyor. Saadet Partisi de 2
kadın aday açıkladı. Kadınların seçilecek yerlerden
aday gösterilip gösterilmediği de tabii ayrı bir sorun. Evet, partimiz
HDPde ise daha önceki seçimlerde olduğu gibi adaylarımızın
yarısı kadın olarak gösterildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Erkek polis, erkek bürokrasi, erkek yargı, erkek partiler,
işte kadınların siyasete katılımı önündeki en
büyük esaslı engel budur.
Bugün size ben bu fırsatla aslında bir
açıklama yapmak istiyorum, biraz sürpriz aslında. Bu şehrin
merkezindeki bu ayrımcılığa karşı çıkmak
için, özellikle belediye meclis üyeliklerinde kadınların
varlığının önemine dikkat çekmek için, erkek siyaset
değil gerçek siyaset demek için, başkanlık odaklı siyaset
değil belediye meclisleri, mahalle meclisleri odaklı siyaset için,
rant ve beton odaklı değil yaya ve insan odaklı, yeşil
alanlar, tarım odaklı bir siyaset için, kadınlara her alanda söz
ve karar hakkı için, tüm canlıların şehirde yaşam
hakkı için, başta Gülten Kışanak olmak üzere hukuksuzca
rehin alınmış tüm kadın belediye eş başkan
adaylarımızın sesine ses katmak için, tekçilik değil
özgürlükler için Ankara Çankaya Belediye Başkanlığına aday
olduğumu sizlere ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Zengin, kısa bir
açıklamanız olacak herhâlde.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Ben Filiz Hanıma bir meslektaşım da
olarak aynı zamanda başarılar diliyorum,
çıktığı yolda kolaylıklar diliyorum.
Tabii, şunu ifade etmek isterim: Ben çok uzun
yıllar İstanbul Kadın Kolları
Başkanlığı yaptım. Kadın olarak siyasette var
olmanın zorluğunu yaşadım, gördüm, arkadaşlarım
için mücadele ettim, özellikle meclis üyeliği ve belediye başkan
adaylıklarıyla ilgili olarak masalarda çok kavga ettim
açıkçası, çok mücadele ettim, bunun zorluğunu bilen birisiyim.
Tabii, bu ithamları duyduğumuz zaman -ben, bütün
arkadaşlarım şu günlerde de o mücadeleden geçiyoruz zaten- bu
işler kolay olmuyor ve her bir siyasi parti de bence eminim büyük gayret
sarf ediyor, biz de öyle yapıyoruz, diğer kadın
arkadaşlarımız da bunu yapıyorlar. Yani burada birbirimizi
itham etmeden bu konuda güç birliği yapmaktan yanayım. Zaten çok zor
bir iş yapıyoruz. Ama şunu görüyorum: Bakın, Meclis üyesi
olabiliyoruz, milletvekili olabiliyoruz ama ekip başı olmayla
alakalı bir sıkıntı var, bütün siyasi partilerde var. Yani
tek kişi seçileceği zaman, belediye başkanı
olacağı zaman bir sorun yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Zengin,
buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) O yüzden, bunu
aşmanın yolu da bu konuda birlik ve beraberlik içinde olmamızdan
geçer.
Biraz evvelki konuşmamda zaten çok uzunca,
Ankarada yaşanan olayla alakalı kanaatlerimi ifade ettim, tekrar
söylemeye o sebeple gerek duymuyorum yani çok net anlattığım
kanaatindeyim. O yüzden, taciz vesaire bunları bence dengeli
kullanalım. Neyi kastettiğim de çok net anlaşılıyor.
Ve nihayetinde de biz, yoksulluk nafakasında da kadınların hakkının,
hukukunun yanındayız ama erkeklerin hakkını koruyarak onların
yanındayız.
Teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu,
sizin de mikrofonunuzu açalım. Bir adaylık kampanyanızı
Meclisten başlattınız.
31.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Yok, biz makam, mevki peşinde değiliz; gerçekten siyasetin
her alanda yapılması gerekliliği için adayım, onu o
şekilde ifade ettim.
Özlem Hanım itham dedi, ben itham etmedim
kimseyi, bir gerçeklikten söz ettim. Bunu, bu gerçekliği, tabii ki ben
orada, her partide kadınların nasıl mücadele verdiğini
bilerek söylüyorum zaten. Bu gerçekliği bilelim ve dayanışma
içinde olalım ki bu rakamları değiştirelim. 1.297 adaydan
24ü kadınsa burada itham değil, bir gerçeklik vardır, ifade
etmek istediğim buydu.
Taciz de tacizdir, bunun başka bir adı
yoktur. Hayır demek, hayır demektir diye kadınların bir sloganı
vardır. Polis, özellikle kendi gücünü, makam, mevki gücünü elinde
bulunduranlar, sadece polis değil, öğretmen olabilir, Meclis
Başkanı olabilir, işte...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Kerestecioğlu, diğer konuşmacıyı davet edeceğim,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) ...başka makamlarda olan birisi olabilir; nüfuzunu kullanan
herhangi birinin, hele de güç elinde olan, silah elinde olan birinin
yaptığına karşı çıkma gücü olmayan bir
kadının o anda uğradığı muamele tacizden
başka bir şey değildir. Biz bunları Türkiye literatürüne
geçirene kadar aynı şekilde yıllarca ömrümüzü verdik.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Dün Sayın Meclis
Başkanının veda yemeğinde Sayın Meclis
Başkanı 20ye yakın milletvekilimizin belediye
başkanlıkları için aday olduğunu ifade etti; bugün
sayıyı 21 olarak düzeltiyoruz. Bakalım 31 Marttan sonra
Meclisimizin yapılanması nasıl olacak.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
kadınların siyasette eşit temsilinin önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 19/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Şubat 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, İYİ PARTİ
Grubu adına söz isteyen Erzurum Milletvekilimiz Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süremiz üç dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyede kadınların siyasette
eşit temsilinin önündeki engellerin kaldırılması
amacıyla Meclis araştırması açılması önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım.
Dün Afrinde şehit düşen Erzurumlu
hemşehrim Uzman Onbaşı Umut Öznütepe kardeşime Allahtan
rahmet, ailesine ve aziz Türk milletine başsağlığı
dilerim. Bizleri de mübarek şehitlerimize layık
kılmasını Cenab-ı Haktan niyaz ederim.
Değerli milletvekilleri, gündemimizdeki
önergeyi ilk duyduğumda içimde bir sızı oluştuğunu
belirterek sözlerime başlamak isterim. Düşünün ki gerek millî gerekse
manevi hassasiyetlerimize rağmen bugün kadınlarımızın
siyasette önlerinin açılmasını haklı sebeplerle konu
ediyoruz. Peygamber Efendimizin kadınların önemi ve hür irade
sergilemeleriyle ilgili sözlerine ve millî tarihimizdeki tecrübelere
rağmen bu konuda konuşma ihtiyacı hissediliyor.
Tarihimizde Millî Mücadelemizin büyük aktörü Halide
Edib Adıvar var, en çetin siyasi ve savaş şartlarında
inisiyatif almış bir abide kadın. Memleketim Erzurumun millî
kahramanları deyince akla ilk iki kadın gelir: Kara Fatma ve Nene
Hatun; savaş şartlarında büyük fedakârlıklarla millete
öncülük etmişler. Belki de bu ruh yüzünden Erzurumda ailelerin büyük
hanımlarına paşa unvanı verilmiştir; erkek
dadaştır, kadın paşadır.
Günümüze gelirsek en çetin, zor şartlar
altında, çok ağır ve korku salan siyasi ortamımızda ortaya
bir cesur kadın çıktı ve kendini tek otorite gören yönetici güce
Yeter. diyerek mensubu olduğum İYİ PARTİyi kurdu,
siyasetin başaktörlerinden biri oldu. Buradan, millî ruhu
layığıyla temsil eden, bir kadın siyasetçi olan Sayın
Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendiye
şükranlarımı sunarım.
Değerli milletvekilleri, gerek sosyal hayat
gerek iş hayatında gerekse siyasi platformlarda kadınların
olmamasını düşünemeyiz. Günümüzde bu alanlardaki yavanlık
da kadınlara yeteri kadar önem verilmemesinden kaynaklanıyor.
Hayatın her alanında ama özellikle siyasette kaliteyi
artıracağını düşündüğümüz rekabeti, zaman zaman
rezalete çevirebiliyoruz. Bunun da olmaması için kadınların
katılımı şart.
Sözlerimin sonunda, bir vatan hizmeti olarak
gördüğüm milletvekilliği görevimi Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
değerli milletvekili hanımefendilerle birlikte yapmaktan onur
duyduğumu belirtirim.
Parlamentomuzda görev yapmış kadın
milletvekillerimizden vefat etmiş olanlara Allahtan rahmet, hayatta
bulunanlara esenlikler diliyorum.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün, 19 milletvekilinin belediye başkanlıkları için aday
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, Kanunlar
Dairesinden listeyi getirttirdim, 19 milletvekili arkadaşımız
aday.
Sayın Kerestecioğlu, sizinle beraber 19
milletvekilimiz aday.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
kadınların siyasette eşit temsilinin önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 19/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Şubat 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, öneri üzerinde söz isteyen
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Sezgin Tanrıkulu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süremiz üç dakika Sayın Tanrıkulu.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle, Türkiyede kadın-erkek
eşitliği mücadelesini hayatın her alanında geçirmeye
çalışan tüm kadınları kutlayarak ve selamlayarak
konuşmama başlamak istiyorum.
Maalesef, kadınların siyasette ve kamuda
olmamasının nedeni, bana göre, öncelikli olarak mevzuat değil,
öncelikli olarak erkek zihniyetidir. Bu zihniyet, kadınların
hayatın her alanında ve siyasette olmasının önüne
geçmektedir. Bu eleştiriyi aynı zamanda kendi partime de
yapıyorum. Kadın-erkek eşitliğini veya cinsiyet
eşitliğini Anayasayla sağlayamazsanız, yasalarla
sağlayamazsanız veya tüzükle sağlayamazsanız ancak
zihniyetle, bir zihniyet dönüşümüyle sağlayabilirsiniz. Maalesef,
Türkiyede henüz, erkeklerde, erkek egemen zihniyette o zihniyet dönüşümü
olmamıştır. Nitekim bugün aslında kadınların yani
yerel yönetimlerde olması gereken kadınların, yerel
yönetimlerdeki listelere baktığımızda neredeyse
kadının adının hiç olmadığını
görüyoruz. Zihniyet şudur: Kadının adı yok ama oyu var. Bu
yaklaşımın değişmesi lazım ve eşitlikçi bir
anlayışın hayatın her alanına ve siyasete hâkim
olması lazım. Ama Adalet ve Kalkınma Partisinin
yaklaşımları ve egemen erkek zihniyet bunun önüne geçiyor.
Geçenlerde Anayasa Mahkemesine bir üye atandı, ismini ilk duyduğumda
sevindim ve Aman ne güzel, bir kadın atanmış. dedim ama
maalesef yani Yıldız hanım değil de Yıldız Bey
atanmış. Yani o, bir fırsattı ama o fırsat bile
değerlendirilemedi.
Bu vesileyle iki gün önce Yüksel Caddesinde
gerçekleşen cinsel saldırıyla ilgili birkaç şey söylemek
istiyorum. İlk gün bu kadına ulaştım, kendisiyle
konuştum ve biraz önce de Kocaeli Milletvekili Gergerlioğluyla
beraber, kadının kendisiyle beraber Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. Yani bu, çok
açık bir cinsel saldırıdır. Ankara Emniyet
Müdürlüğünün açıklaması da burada, birkaç kere okudum,
açıklamanın kendisi sorunlu ve maalesef ama maalesef söylenenin
aksine, hiç gereği yokken ve yeri yokken babasının ve ailesinin
sıfatlarından ve işlediği suçlardan bahsediliyor. Bu,
açıkça bu cinsel saldırıyı meşrulaştırma ve
saldırıyı yapanı koruma biçimidir. Bu, yeni bir koruma
yöntemi değil, öteden beri yani sonuçta, cinsel saldırı,
işkence suçlarına bir vesileyle karışan görevliler idarenin
korumasından faydalanmaktadırlar. Ben bu açıklamadan Bir idari
soruşturma da başlatılmıştır, her şeye
rağmen. ibaresini beklerdim. Ama maalesef olmadı.
Dolayısıyla saldırganı koruyan bu açıklama
reddedilmelidir ve Ankara Emniyet Müdürlüğü de bu vesileyle toplumun
tümünden özür dilemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bir konuya
daha değinmem gerekiyor Sayın Başkan, bu vesileyle Meclis
kürsüsünden ifade etmeliyim: 13 Şubat tarihinde Ankaranın
Altındağ semtinde Özgür Kaya ve Yasin Ugan isimli, 41 ve 43
yaşlarında, arandıkları ifade edilen 2
yurttaşımız, Çamlık Mahallesindeki kaldıkları
evlerden silahlı bir ekip tarafından
alınmışlardır başlarına poşet geçirilerek ve
bu ekip kendilerini polis olarak tanıtmıştır. Eşinin,
yakınlarının ve avukatlarının tüm
başvurularına rağmen bu saate kadar nerede oldukları
konusunda Ankara Emniyet Müdürlüğünden, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığından bir bilgi
alınamamıştır. Zorla kaybedilme vakası
insanlığa karşı suçtur ve bu zorla kaybedilme vakası
son iki buçuk yıldır Ankaranın merkezinde birçok kez
tekrarlanmıştır. Buradan İçişleri Bakanına ve
Ankara Emniyet Müdürüne çağrıda bulunuyorum. Bu iki
yurttaşımızın akıbeti konusunda kamuoyunu
bilgilendirsinler.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekilimiz Sayın
Jülide İskenderoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın İskenderoğlu.
AK PARTİ GRUBU ADINA JÜLİDE
İSKENDEROĞLU (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle kadınlarla ilgili sorunları aşacaksak
bu konuyu partilerüstü bir mesele olarak görmemiz gerektiğini ifade etmek
istiyorum. Son on yedi yılda kadınların siyaset sahnesinde daha
etkin rol oynadığını görmeyi, kadın belediye
başkanlarının ve kadın milletvekillerinin
sayısının artış göstermesini demokrasimiz adına
son derece mutluluk ve umut verici görüyoruz.
Kadınlarımızın siyasetteki temsil oranları ile
bürokrasideki, sivil toplum kuruluşlarındaki, akademi
dünyasındaki ve iş dünyasındaki sayılarının
birlikte artış göstermesi geleceğe daha güvenle bakmamızı
sağlıyor. Kadınlarımızın üstlendiği bu
sorumlulukla birlikte karar mekanizmalarında daha aktif yer
almalarını önceliyoruz. Temel kanunlarımızda yapılan
düzenlemelerle kadın-erkek fırsat eşitliğini gözeten,
cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan
kaldıran düzenlemelerden bazılarını sizlerle paylaşmak
istiyorum ki yaptıklarımızın hepsini saymaya kalksam
süremiz yetmeyecektir. Eğitimden sağlığa, istihdamdan
siyasal hayata katılıma kadar kadınımız için pozitif
ayrımcılık içeren pek çok çalışmayı hayata
geçirdik.
2004 yılında Anayasanın 10uncu
maddesine Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. hükmü
eklenmiş olup 2010 yılında yapılan son
değişiklikle, Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. hükmüyle söz konusu madde
pozitif ayrımcılık hususunu da içinde barındıran
oldukça güçlü bir yapıya kavuşturulmuştur.
2009 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisimizde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonumuzu
kurduk.
Ülkemizde kadınların çalışma
hayatına bakıldığında, 2005 yılında ülkemizde
istihdam edilen 5 milyon 108 bin kadın bulunurken, 2018 Ağustos
itibarıyla bu rakamın 8 milyon 763 bine
çıktığını ve önemli ilerlemelerin olduğunu
görmekteyiz.
Karar alma mekanizmalarında ve siyasal hayata
katılımda, 2002 genel seçimlerinde Parlamentoda kadın
milletvekili sayısı 24, kadın temsil oranı yüzde 4,4 iken
24 Haziran 2018 genel seçimlerinde ise kadın milletvekili oranı yüzde
17,4e yükselmiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadın
milletvekili sayısı 600 milletvekili içerisinde 104 olmuştur. Ayrıca,
siyasete seçilmek üzere değil, toplumun en önemli mimarlarından
kadınlarımıza çeşitli makam ve görevlerde yer veriyoruz.
24 Haziran 2018 seçimiyle uygulamaya konulan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde kabinede 2 bakan görev
yapmaktadır. Ayrıca, Bakanlıkta görev yapan bakan
yardımcılarımızın 4ü kadındır. Gazi
Meclisimizde 2 kâtip üyemiz var.
Bu örnekleri aslında çoğaltmak mümkün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
2019 yerel seçimlerinde kadın belediye
başkanlarımızın sayısının artacağı
inancımızla, AK PARTİ olarak 25 kadın belediye başkan
adayımızla gönül belediyeciliğine talip olduğumuzu
belirtiyorum.
Verilen grup önerisinde, kadın milletvekili
olarak bizlerin katıldığı ve
katılmadığı noktaların olduğunu vurguluyorum.
Yıllardır partimizin kadın teşkilatlarından gelen ve
milletvekili olan bir siyasetçi olarak, son olarak bizler kadınlarımıza
sağladığımız her türlü eşitlik ve pozitif
imkânlarla beraber günün şartlarını dünya
standartlarını göz önüne alarak düzelteceğimizi belirtmek
isterim. Kadınların her alanda eşitliğinin siyasi
partilerin yanı sıra, geniş bir çerçevede ele alınması
gerektiğine inanıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir cümle
söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun HDP grup önerisi üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, Sayın
Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Beyin konuşmaları
başlangıç açısından bizim için çok önemli, hemfikiriz;
Yıldız Bey de arkadaşımız, orada güzel görevler
yapacağını düşünüyoruz ama bir kadının
olmasını biz de her hâlükârda çok arzu ediyoruz bu tarz görevlerde.
Ben Merve Demirel Hanımefendinin
yapmış olduğu suç duyurusunu anlamlı buluyorum. Parti
olarak sonuna kadar bunun takipçisi olacağız. Bu noktada
baktığımız zaman durduğumuz yer aynı yer. Kim
neyi yapmışsa
Biz mağdurun da yanındayız ama suçu
ispatlanmadan bir tacizci olarak tanımlanmasını da doğru
bulmuyoruz bu eylemi yapan, Emniyette çalışan beyefendinin. Bunun
takipçisi olacağız.
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları tarafından, Türkiyede
kadınların siyasette eşit temsilinin önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla 19/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Şubat 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Gökcan, Milastaki maden kazasıyla
ilgili bir bilgi vereceğinizi ifade ettiniz. Ben 60a göre size bir dakika
söz veriyorum.
Sonra Karaman Milletvekili olarak Sayın Ünver
size söz vereceğim, Karamanlı bir hemşehriniz Fikret Ünlünün
vefatı nedeniyle.
Buyurun Sayın Gökcan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcanın,
Muğla ili Milas ilçesinde maden ocağında meydana gelen göçükte
hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet dilediğine ve
kazayla ilgili soruşturmanın devam ettiğine ilişkin
açıklaması
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün Milas ilçemizde özel sektör tarafından işletilen
maden sahasında maalesef bir göçük meydana gelmiştir. Göçüğü
haber alır almaz devletimiz teyakkuza geçmiş, başta AFAD olmak
üzere, sağlık ekiplerimiz, itfaiye, UMKEyle ilgili tüm birimlerimiz
kaza bölgesine intikal etmiştir. İvedilikle arama kurtarma
çalışmaları başlamıştır. Muğla Valimiz
Esengül Civelek ve milletvekili arkadaşım Mehmet Yavuz Demirle
birlikte biz de hızlıca kaza bölgesine giderek arama kurtarma
çalışmalarını yakından takip ettik.
Çalışmalar sonucu göçük altından maalesef 3
vatandaşımızın cansız bedeni çıkartılmıştır.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyoruz.
Kazanın en başından itibaren Milas
Cumhuriyet Başsavcısının koordinesinde 3 cumhuriyet
başsavcısı görevlendirilmiştir. Soruşturma
kapsamında ilk anda maden mühendisi, inşaat mühendisi ve iş
güvenliği uzmanından müteşekkil bilirkişi ekibi
oluşturulmuş ve olay yerinde hazır tutulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Gökcan.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Kazayla ilgili
soruşturma tüm yönleriyle devam etmektedir.
Bu bilgiler ışığında yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün; Muğla ili Milas ilçesinde meydana gelen göçükte hayatını
kaybeden yurttaşlara Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Ben de ölen
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, tüm Milaslı
yurttaşlarımızın hepsine ve tüm Türkiye'ye de
başsağlığı diliyorum.
Sayın Ünver, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin,
Hemşehrisi ve 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili Fikret Ünlüye
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün acımız büyük, hemşehrimiz 20,
21 ve 22nci Dönem Karaman Milletvekilimiz, 56ncı ve 57nci cumhuriyet
hükûmetlerinin gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanı, saygın
siyasetçi ve devlet adamı Fikret Ünlü ağabeyimizi kaybetmenin üzüntüsünü
yaşıyoruz. 2001 yılında A Millî Basketbol
Takımımızın Avrupa 2ncisi, 2002 yılında A Millî
Futbol Takımımızın dünya 3üncüsü olduğu dönemin Spor
Bakanı, Türkiyeye ve Karamana sayısız sporcu, spor ve
eğitim tesisi kazandıran, Karamanımızın gurur
kaynağı Fikret ağabeyimize Allahtan rahmet, ailesine,
yakınlarına, Ermenekli hemşehrilerime, Karamanımıza,
Türkiyeye, tüm sevenlerine ve Cumhuriyet Halk Partisi örgütümüze
başsağlığı ve sabırlar diliyor,
şahsımdan önceki son Karaman Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili
olması hasebiyle kendisinden bayrağı devralmış bir
siyasetçi olarak hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Allah
mekânını cennet eylesin.
BAŞKAN Sayın Fikret Ünlünün
vefatından dolayı ben de kendisine tekrar Allahtan rahmet diliyorum,
sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Yine konuşmamın başında ifade
etmiştim, İstanbul Milletvekili Trabzonlu Sayın Halil Akyüzün
de vefatı hepimizi sarstı, kendisine tekrar Allahtan rahmet
diliyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Tokat Milletvekili Kadim Durmaz ve
arkadaşları tarafından, bankaların sicil affından
yararlanamayan esnaf ve çiftçilerimizin tespiti amacıyla 19/2/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
19/2/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 19/2/2019 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Tokat Milletvekili Kadim Durmaz ve
arkadaşları tarafından bankaların sicil affından
yararlanamayan esnaf ve çiftçilerimizin tespiti amacıyla 19/2/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (769 sıra no.lu)
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 19/2/2019
Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tokat
Milletvekilimiz Sayın Kadim Durmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Durmaz.
CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat)
Sayın Başkanım, yüce Meclisin değerli üyeleri, bizi izleyen
aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, AK PARTİ iktidarlarının on
yedi yıl sonunda getirdiği sorunlar ve bunlara torba yasayla çözüm
arama alışkanlıkları devam ediyor. Tabii, 27 Ocak 2017de
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp daha sonra da Mecliste kabul edilerek
yayınlanmış bir sicil affı var arkadaşlar. Bu,
komisyonda görüşüldüğünde gerçekten üreticiden, çiftçiden, küçük
esnaftan, KOBİden, sanatkârdan yana bir tasarı hâlindeydi ama
Bankalar Birliği temsilcileri o zamanki Gümrük ve Ticaret Bakanı
Tüfenkciyi ikna edip bu konuda sonuna bir iki cümle ve kelime ekleyerek bu
yasa toplum kesiminin umudu olmaktan çıkarıldı.
Bakın değerli arkadaşlar, 19/10/2005
tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun ek 1 inci
maddesi hükmü uyarınca kurulan Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi
nezdinde tutulan kayıtları, söz konusu borçların ödenmesi
geciken kısmının bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde tamamının ödenmesi veya yeniden
yapılandırılması halinde, bu kişilerle yapılan
finansal işlemlerde kredi kuruluşları ve finansal
kuruluşlar tarafından dikkate alınmayabilir. diyor. Yani o
bankaları bağlayan
Vatandaşın, KOBİnin,
sanatkârın, emeklinin, kredi kartı borçlusunun umutla beklediği
şey bankaların inisiyatifine bırakılmış yani
canı isterse dikkate alıyor, isterse almayabiliyor. Böyle olunca da
cüzi bir para da lazım olsa, yeteri kadar ipotek ve teminat, kefil,
kefalet vermiş olsa da değerli arkadaşlar, kimse bunu
aşıp o krediyi alamıyor. Öyleyse, yüce Meclisin iyi niyetle
çıkarmış olduğu yasaları dikkatle gözden geçirip bu
ülkede yaşayan insanların dertlerine, sorunlarına çözüm merkezli
olmasını diliyorum.
Birçoğumuz esnaf kökenliyiz, memur kökenliyiz,
çiftçi çocuğuyuz; küçük esnaf, sanatkâr çocuğuyuz;
bazılarımız hâlâ mahalledeki bakkal amcanın
çocuklarıyız. Arkadaşlar, küçük bir ödeme ihmaliniz oldu,
çaresizlikten o duruma düştüyseniz, işte bu sistem sizi
acımasızca bir daha o bankalardan kredi -teminat evinizi de verseniz,
iş yerinizi de verseniz- almamayı önünüze getirdi. Hepimizin yapacağı,
hepimizin yapması gereken, bunu yeniden görüşüp, işte,
görüşülmekte olan torba yasanın içerisine koyup ve hatta bunun
içerisine Türkiyedeki emekli olmuş yüz binleri ilgilendiren intibak
yasasına takılmış memurları da katarak bunlara da bir
çözüm bulmamız mümkündür.
Değerli arkadaşlar, bireysel kredi
kartı borcunu ödemeyen kişi sayısı ekim itibarıyla 2
milyon 485 bin. On ayda takibe düşen kredi kartı borçlu
sayısı 684.360 kişi. Yine takipte olan 684.360 kişinin
getirilen bu imkândan yararlanmadığını görüyoruz. 2018
yılında da ülkemize -arkadaşlar, ilk defa bu bilgiyi de sizlerle
paylaşayım- 21,2 milyar dolara ulaşan, nereden geldiği
belli olmayan bir para girmiş. İşte, teamüllere uygun,
kuruluş amacına uygun yönetilmeyen ülkede bunlar da
yaşanabiliyor.
2017 yılı sonunda 25,2 milyar TL
civarında olan takipteki KOBİ kredilerinin miktarı 2018in on
bir aylık döneminde yüzde 60 artışla 40,1 milyar düzeyine
çıkmıştır. Bankaların KOBİ niteliğindeki
müşteri sayısı 2018 yılında bir önceki yıla göre
159.604 kişi artmıştır değerli arkadaşlar. KOBİlerin
kullandığı kredi miktarı 2018in on bir ayında
2017nin sonuna göre yüzde 21 artışla 621 milyar liraya
çıkmıştır. 2018 yılı başında
KOBİler toplamda 512 milyar 760 bin TL kredi kullanırken takipteki
kredi miktarı 25 milyarı aşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİM DURMAZ (Devamla) Sayın
Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum, buyurun.
KADİM DURMAZ (Devamla) - O dönemde kredi
kullanan KOBİ sayısı 4 milyon 223 bin 163tü, aradan geçen on
bir aydan sonra kredi kullanan KOBİ sayısı düşerken hem
kullanılan kredi hem de batık oranı tehlikeli bir safhaya
çıkmıştır.
Arkadaşlar, Çiftçi Kayıt Sisteminde 2
milyon 765 bin olan sayı bir yılda 2 milyon 132 bin kişiye
düşmüştür. Yine, 2 milyon çiftçinin yüzde 90ı da borçludur
değerli arkadaşlar. Aldıkları krediler için
tarlasını, evini ipotek eden, bankalara borçlarını
ödeyemeyen çok sayıda çiftçinin tarlasına el konulmaktadır.
Çiftçinin borcu sadece bankalara değil; mazota, ilaççıya, gübreciye,
tohumcuya, esnafa, piyasaya olan borçları da var. Şu anda üretim
maliyeti ile devletin verdiği fiyatlar arasında bir uçurum var.
Örneğin, 1 kilo buğdayın maliyeti 1 lira, verilen fiyat ise 1
lira 5 kuruştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİM DURMAZ (Devamla) - Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Tabii, tabii, buyurun.
KADİM DURMAZ (Devamla) Yine,
fındıkta, sütte, incirde, üzümde, zeytinde, narenciyede bu ülkede
benzeri durumda olan çiftçileri ifade etmekte, onların çektiği
sıkıntıları anlatmakta zorlanıyoruz.
Bu borcu bu şartlarda bu ülkenin köylüsünün,
çiftçisinin, küçük esnafının, KOBİsinin ödemesi mümkün
değil. Yapılacak tek şey, işte, bu Gazi Meclisteki her
siyasi parti grubunun ortak bir anlayışla, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına vermiş olduğum bu araştırma önergesine
destek verip yeniden bunların yani o çiftçinin sicilini düzeltecek bir
kapı aralayıp, hatta bileşenlerle görüşüp şöyle bir
yol da izleyebiliriz: Küçük esnaf ve sanatkâr için belli bir rakam,
KOBİler için belli bir rakam, TÜSİAD üyeleri için belli bir rakam
belirlenip buna göre sicil affının çerçevesini belirleyebiliriz
diyorum.
Bu anlamda araştırma önergesine
desteklerinizi bekliyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Durmaz.
Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ
Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Yokuş.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ PARTİ adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de esnaf ve sanatkârlarımızın
durumunun iyileştirilmesi, işçinin, memurun, çiftçinin gelirlerinin
de iyi olmasına bağlıdır. Hâlen en büyük sorun,
piyasalardaki talep daralmasına bağlı azalma, iş hacmi ve
bunun yansımalarındaki sorunlardır. Öncelikle ülkemizde
grosmarket, hipermarket ve süpermarketlerin kontrolsüz bir şekilde mantar
gibi çoğalmasıyla birlikte oluşan haksız rekabet, uygulanan
bölgesel teşvikler, hızla artan ithalat girdileri ve kendi
kontrolleri dışında gelişen piyasa koşulları
Bütün bu olumsuzlukların yanında, esnaflarımızın
önemli sorunları şunlardır: Uygun koşullu finansman sorunu,
yetersiz mevzuatlar, yetersiz pazarlama ve mesleki bilgi eksikliği,
planlama, adaletsiz vergi ve sosyal güvenlik sistemi, ihracat ve
danışmanlık hizmetlerinin yetersizliği ve eksikliği
ana başlıklar olarak esnaf ve sanatkârlarımızın
başlıca sorunlarıdır. Çözüm olarak, ülke ekonomisinin
canlandırılması ve esnaf ve sanatkârlarımızın hak
ettiği AB ülkelerindeki meslektaşlarının seviyesine
ulaştırılması için acilen yasal düzenlemelerin yanında
özel teşvik ve destek paketleri hazırlanmalıdır.
Kısaca sıralamak gerekirse; yeni iş
yeri açacak esnafımızın beş yıl süreyle vergi
indirimi, diğer meslek gruplarında uygulanan akaryakıt
indiriminin şoför esnafına da sağlanması, şoför
esnafının araçlarının yenilenmesi için bir kereye mahsus
olmak üzere ÖTV ve KDV alınmaması, SGK prim teşvikinin
genişletilerek esnafların istihdam ettiği işçiler için de
uygulanması, çırak ve kalfaların SGK primlerinin devletçe
karşılanması, esnaf ve sanatkârların
kullandığı enerjide indirim sağlanması, düşük
faizli kredi finansman desteğinin artırılması ve faiz
oranlarının düşürülmesi, sanayinin altyapısında
istihdam edilecek kalifiye eleman yetiştirecek kurumların ihdas
edilerek yaygınlaştırılması, esnaf ve
sanatkârların prim borçlarının yeniden
yapılandırılarak uzun vadeye yayılması, prim borçlarına
uygulanan gecikme faizlerinin yıllık enflasyon oranında
olması, emekli esnaflarımızdan kesilen sosyal güvenlik destek
primlerinin kaldırılması, AVMlerin ilçe ve il
dışına çıkarılması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bir dakika...
BAŞKAN Buyurun Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Kısaca,
Ahi kültürünün üstün vasıflarına mensup, devletine, milletine
bağlı, ülkesine hizmeti vazife ve şiar edinmiş, bilgi ve
becerilerini alın terine katarak ülkesine hizmet eden esnaf ve sanatkârlarımız
ülkemiz ekonomisi için sosyal ve siyasal yaşamlarında hak ettikleri
yere mutlaka getirilmelidir diyor; özellikle patlıcan, domates, biberde
1-2 liralık indirimlerle uğraşan Hükûmetimize bir teşekkür
etmek istiyorum! Allah sizden razı olsun, ne kadar iyi bir Hükûmetsiniz ki
benzine 27 kuruş zam yaptınız, depo başına
vatandaşa 15 lira ek yük getirdiniz, hızınızı
alamadınız ilaçlara yüzde 26 zam yaptınız, emekliye, fakir
fukaraya Hastalanmayın, ölün. dediniz, o bakımdan sizi kutluyorum,
sizi desteklemeye devam ediyoruz!
Bu önergeye de İYİ PARTİ olarak
destek vermeye devam edeceğiz.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Öneri üzerine söz isteyen, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın
Katırcıoğlu.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, şimdi, konu olan
önerge doğrudan doğruya KOBİlerin, esnafın sicil
affıyla ilgili olan bir önerge fakat bu önerge vesilesiyle birkaç cümle de
etmek istiyorum, Türkiyedeki ekonomik sorunların
yapısallığıyla ilgili olarak birkaç şey söylemek
istiyorum. Bunlardan bir tanesi şu: Sicil affı dediğimiz
mesele, KOBİ ve esnaflarla ilgili bir mesele ama aslında, aynı
zamanda bankacılıkla da ilgili bir mesele. Yani bir anlamda bu konu
iki ayağı olan bir konu yani sicil affı dediğimiz mesele,
KOBİlerin finansmana ulaşma sorununun hâlâ devam ettiğini
söyleyen bir mesele ama öte yandan da bankacılık sektörünün de hâlâ
eskisi gibi gayrimenkul ipoteğiyle kredi verme
anlayışını devam ettiren bir anlayışla
yönetiliyor olmasıyla ilgili gerçeği işaret eden bir mesele.
Yani kısaca şunu demek istiyorum arkadaşlar: Evet, KOBİler
geçmişte çok daha fazla öyleydi, yatırılabilir fonlar içinden
çok az pay alıyordu, yüzde 3 civarındaydı hatta rakam olarak
söyleyecek olursam, şimdi belki biraz daha artmış olabilir. Hâlâ
KOBİlerin yani yeteneği olan, belki yeni bir fikri olan, küçük olan
şirketlerin finansmana ulaşımı çok daha kolay olabilmelidir
arkadaşlar ama bunun olabilmesi için de sizin rekabetçi bir
bankacılık sistemine sahip olmanız gerekir ama öyle değil.
Yani bizdeki bankacılık sistemi hem kendi içinde rekabetçi değil
hem de demin ifade ettiğim gibi zihniyet dünyası itibarıyla
bankacılık hâlâ gayrimenkul ipoteğini kredi
karşılığı olarak alan bir anlayışla
yönetilmektedir.
Oysa arkadaşlar, tanzim
satışlarıyla enflasyonu önlemek gibi parlak fikirlerle yola
devam ediyor Hükûmet ama açıkçası, ülke ekonomisinin yapısal
sorunları denilen sorunları eğer dikkate almadan devam edecek
olursa -ki almadığı kanaatindeyim- gerçekten bu işi
yürütemez gibi geliyor bana. Eğer bir şey yapılacaksa
-bakın söylüyorum- bankacılık sektörü daha rekabetçi hâle
getirilmelidir ve aynı zamanda KOBİlerin krediye ulaşabilme
imkânlarının artırılması lazımdır. Bu,
sadece devletin kredileriyle yürütülemez, yönetilemez arkadaşlar. Nitekim
2017 yılında çok yüksek -7,4 civarında- bir büyüme elde
etmiş olmamız güzel bir şey fakat geri plana
baktığımızda bunun Kredi Garanti Fonundan, üstelik de her
kim istediyse ona verilen kredilerden oluştuğunu görüyoruz. Hâlbuki
arkadaşlar, kredilerin KOBİlere, KOBİlerin
yaratıcılıkları dikkate alınarak yani proje bazlı
verilmesi gerekir. Ama ne Hükûmetimizin böyle bir yaklaşımı var
ne mevcut ekonomideki yapısallaşma buna müsait değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) -
Dolayısıyla da böyle bir kısır döngü içinde devam edip
gidiyoruz.
O bakımdan, sicil affı geçici olsa bile
gerçekten de bir beyaz sayfa açmak için gereken bir adımdır diye
düşünüyorum. Kredi alıp da kredilerini ödeyemeyen, gerçekten iyi
niyetli olduğu hâlde ödeyemeyen birçok küçük esnaf ve zanaatkâr
olduğunu da biliyoruz.
Dolayısıyla da Cumhuriyet Halk Partisinin
getirdiği önergeye Halkların Demokratik Partisi olarak olumlu oy
vereceğimizi söylüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Katırcıoğlu.
Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz isteyen Edirne Milletvekilimiz Sayın Fatma Aksal.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Aksal.
AK PARTİ GRUBU ADINA FATMA AKSAL (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve aziz
milletimi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde, bugün, Esnaf ve Sanatkâr Bilgi Sistemine
kayıtlı 1 milyon 766 bin 950 esnaf bulunmaktadır. Ekonomimizin
belkemiğini oluşturan esnaf ve sanatkârlarımızın
sayısı her geçen gün artmaktadır. Esnaf ve
sanatkârlarımıza yönelik olan faaliyetlerimiz hız kesmeden devam
etmektedir. Bu çalışmalar çerçevesinde, 9 Şubat 2019 tarihinde
gerçekleştirilen Türkiye Esnaf Buluşmasında Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın belirttiği
üzere, esnafın kullandığı kredi faizleri yüzde 47den yüzde
4,5 seviyesine düşürülmüştür. Kredi üst limitleri yeniden
düzenlenmiştir. Esnaf ve sanatkârlara ham madde ve döner sermaye
ihtiyaçlarına yönelik olarak kullandırılacak işletme
kredisi şahıs üst limiti esnafın risk grubuna bağlı
olarak azami 200 bin TL, iş yeri ve sıfır kilometre araç
alımlarına yönelik olarak kullandırılacak yatırım
kredisi şahıs üst limiti 500 bin TL olarak 23 Ekim 2017 tarihinden
itibaren uygulanmaya başlamıştır.
Esnaf ve sanatkârlarımızın kredi
borçları 2011, 2014, 2016 ve 2017 yıllarında yeniden
yapılandırıldı. İhtiyaç duyulan zamanlarda esnaf ve
sanatkârların ticari hayatlarına sağlıklı bir
şekilde devam edebilmesi için yapılandırma tedbirleri
alınmaktadır. Esnaf ve sanatkârlara 2002 yılında Halkbank
tarafından kullandırılan kredi miktarı sadece 153 milyon TL
idi. Bu tutar 2018 yılı sonu itibarıyla 31,1 milyar TLye
ulaşmıştır. 2019 yılı için 22 milyar TL yeni
kredi kullandırılması öngörülmektedir. 11 Ocak 2019 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesine
göre, esnaf ve sanatkârların finansman ihtiyacını uygun
koşullarda karşılamak üzere Halk Bankasınca kooperatif
kefaletiyle veya doğrudan esnaf ve sanatkârlara kullandırılan
bakiyesi 2019a devretmiş ve 2019 yılı sonuna kadar bankalardan
yeni kullandırılacak kredilerde yüzde 50 faiz indirimi
uygulamasına başlanmıştır. Esnafımızın
KOSGEB desteklerinden faydalanmasının önü
açılmıştır. Esnafımızın finansman
kaynaklarının artırılmasına yönelik bu
çalışmalar devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Aksal.
FATMA AKSAL (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tarımın içinde doğdum ve geçimini
tarım ve hayvancılıktan sağlayan bir ailenin
evladıyım. Hükûmetimiz döneminde, tarım sektörünün büyümesi ve
gelişmesi için daima çiftçimizin yanında yer aldık, devletimizin
her türlü imkânını bu doğrultuda seferber ettik. 2002
yılından bugüne kadar üreticimize toplam 123,1 milyar TL nakit hibe
desteği sağlamış olduk. Gübre ve yemden KDVyi tamamen
kaldırdık. Çiftçimize Mazotun yarısı sizden,
yarısı bizden. dedik. Hayvancılık destekleri
kapsamında 2003 yılından bugüne kadar toplam 29,5 milyar TL
destek verdik.
Sayın Başkan ve değerli üyeler;
sözlerime burada son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aksal.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Arkadaşlar, 60a göre söz isteyenler
-birleşim içerisinde ben onları değerlendiriyorum- salonda
bulunurlarsa bu olanaktan da yararlanırlar.
Sayın Özyürek, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürekin, Türk Hava
Yolları ve Pagasusun Sivas-Ankara, Sivas-İstanbul, Sivas-Antalya
uçuşlarına devam etmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) Sayın
Başkanım, Sivas-Ankara, Sivas-İstanbul, Sivas-Antalya Türk Hava
Yolları uçuşlarının devam etmesini istiyoruz. Aynı
zamanda, Pegasus Hava Yollarının da uçuşlarının
devamını istiyoruz çünkü Sivasta çok değerli
yatırımlarımız var, iş adamlarımız gelmek
istiyor ama bu güzergâhtaki uçuşların kalkmasından dolayı
bir mağduriyet yaşanıyor. Bununla ilgili gereğinin
yapılmasını arz ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Altıntaş
36.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaşın,
yüksekokul mezunu olmayan polis memurlarına bir defaya mahsus derece ve
kademe verilerek ek göstergelerinin 3600e yükseltilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Huzur ve güvenliğimizi sağlayan,
vatanı için canını vermekten çekinmeyen, 300 bin
çalışanı, 148 bin emeklisi olan iç güvenlik ordusu
polislerimizin ve emeklilerimizin en büyük sorunu, ek gösterge sorunudur.
Aynı nitelikte iş yapan, İçişleri
Bakanlığına bağlı kolluk kuvvetlerine mensup iki iç
güvenlik kurum personelinden Jandarma Genel Komutanlığına
bağlı personelin emekliliğe esas göstergesinin 3600, Emniyet
teşkilatına bağlı personelin emekliliğe esas
göstergesinin 800, 1100, 1500 ve 3000 olması sebebiyle emeklilik
aylığında maaş farkı ve dolayısıyla ücret
yönünden mağduriyet yaşanması, ek göstergelerdeki bu
farklılıktan kaynaklanmaktadır. Polis memurlarının
talebi, askerî personele yapılan intibak yasasında, bir defaya mahsus
olmak üzere, yüksekokullu olmayanlara da derece ve kademe verilerek ek
göstergelerinin 3600e yükseltilmesidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanaldan sonra Karaman
Milletvekilimiz Sayın Şekere de söz vereceğim.
Sayın Tanal, buyurun.
37.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Cumhuriyet gazetesi davasında verilen cezaların onanmasının
kamu vicdanını sarstığına ve kararın siyasi
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Cumhuriyet gazetesi yazarlarıyla ilgili ceza,
istinaf mahkemesi tarafından onanmış durumda. Ancak verilen bu
karar, kamunun vicdanını sarsmakta; bu karar siyasidir, bu karar
hukuki değil. Siyasi olarak verilen bu karar, seçim öncesi, muhalefet
yapan televizyonlara, basın mensuplarına verilen bir
gözdağıdır; seçim öncesinde iktidarın yapacağı
yanlışlıkları eleştirebilecek veyahut da kamuoyunu
doğru bilgilendirme açısından muhalif olan tüm yazarlara, tüm
çizerlere, tüm basın mensuplarına verilen bir
gözdağıdır. Bundan demokrasimiz zarar görmektedir. Lütfen, bu
yanlışlıktan iktidarın, birinci partinin vazgeçmesi
lazım. Demokrasimizin daha gelişmesi için, basına daha özgür,
radikal bir şekilde yazı yazma imkânı tanımak lazım.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
38.- Karaman Milletvekili Recep Şekerin,
hemşehrisi ve 20, 21, 22nci Dönem Karaman Milletvekili Fikret Ünlüye
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
RECEP ŞEKER (Karaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
20nci, 21inci Dönem DSPden, 22nci Dönem Cumhuriyet
Halk Partisinden Karaman Milletvekilliği yapan, 56ncı ve 57nci
Hükûmette gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanlığı görevini
yürüten Ermenek ve Karaman sevdalısı, ilimizin gelişmesinde
emeği olan Sayın Fikret Ünlü hemşehrimizin vefatını
derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Kendisine Allahtan
rahmet, yakınlarına, sevdiklerine ve hemşehrilerime
başsağlığı diliyorum, saygılar sunuyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şeker.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 19, 20
ve 21 Şubat 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 42 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 19/02/2019 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantıda oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Özlem
Zengin
Tokat
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 42
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 1'inci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun; 19, 20 ve 21 Şubat 2019
Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi,
19 Şubat 2019 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
20 Şubat 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde 29 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
21 Şubat 2019 Perşembe günkü
birleşiminde 17 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
42 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
42 sıra
sayılı Kütahya Milletvekili
İshak Gazel ve 45 milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1578) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 5 inci maddeler
arası |
5 |
2. BÖLÜM |
6 ila 13 üncü maddeler
arası |
8 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
13 |
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Öneri üzerinde söz isteyen yoktur.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
öneriyi okutup oylarınıza sunacağım.
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 24 Şubat
2019 Pazar günü saat 12.00'de toplanarak Anayasanın 94'üncü ve İç
Tüzükün 10'uncu maddeleri uyarınca yapılacak TBMM Başkanı
seçiminin bu birleşimde yapılması ve TBMM Başkanı
seçilinceye kadar çalışmalarına devam etmesi ve bu
birleşimde başka bir işin görüşülmemesine; Genel Kurulun
26, 27, 28 Şubat ile 5, 6, 7 Mart 2019 Salı, Çarşamba ve
Perşembe günleri toplanmamasına; TBMM'nin
çalışmalarına 12 Mart 2019 tarihinden başlamak üzere on
beş gün ara verilmesine ilişkin önerisi
19/2/2019
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 19/2/2019 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Geçici
Başkanı
Özlem Zengin Engin
Özkoç
Tokat Sakarya
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Fatma
Kurtulan Muhammed
Levent Bülbül
Mersin Sakarya
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
İYİ
PARTİ
Grubu Başkan
Vekili
Öneriler:
1) Genel Kurulun 24 Şubat 2019 Pazar günü saat
12.00'de toplanarak Anayasanın 94'üncü ve İç Tüzükün 10'uncu maddeleri
uyarınca yapılacak TBMM Başkanı seçiminin bu
birleşimde yapılması ve TBMM Başkanı seçilinceye kadar
çalışmalarına devam etmesi ve bu birleşimde başka bir
işin görüşülmemesi,
2) Genel Kurulun 26, 27, 28 Şubat ile 5, 6, 7
Mart 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmaması,
3) TBMM'nin çalışmalarına 12 Mart
2019 tarihinden başlamak üzere on beş gün ara verilmesi,
önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun (2/992) esas
numaralı 7/9/2018 tarih ve 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/22)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TBMM İçtüzüğünün 37nci maddesi
uyarınca TBMM Başkanlığına vermiş olduğum
ancak kırk beş gün içerisinde komisyonlarda görüşülmeyen (2/992)
esas numaralı 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Burhanettin
Bulut
Adana
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, öneri
üzerinde teklif sahibi Adana Milletvekilimiz Sayın Burhanettin Bulutu
kürsüye davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bulut.
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu 27nci Dönemin, yeni dönemin ruhuna,
anlamına uygun bir yasa teklifiyle karşınızdayım. Bir
ek maddeyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda bir
değişiklik yapılmasını teklif ediyorum.
Buradaki temel anlayış, temel
bakış, basit usulde vergilendirilen esnaflara bir can simidi vermek,
özellikle de kazancı bugünkü asgari ücretin altında olanlardan bu
verginin kaldırılması. Tabii, burada bahse konu olan, küçük
esnaf yani esnaflarımız. Esnaflara ilişkin son dönemde
sıkça tartışmalar yapılıyor; bugün burada, kürsüde
yapıldığı gibi. Örneğin, pazarcı esnafına
ilişkin sözler sarf ediliyor farkına varılmadan, örneğin
halci esnafa ilişkin sözler ediliyor yine farkına varılmadan,
gizli, bilinçaltından vurgularla. Ne diyor? Biraz önce bir dakikalık
söz alan AK PARTİli bir milletvekili arkadaşımız dedi ki:
Artık biz çiftçiden yani tarladan ürünü sadece bir nakliyeyle getirip
vatandaşa veriyoruz. Ne oldu aradakiler? Aradakiler de yine bu Hükûmetin
genel tanımının içerisinde ya tefeci ya ülkeye
sıkıntı getiren kaosçu, aklınıza ne gelirse, her
türlü tanımın içerisine alınan insanlar.
Tabii, burada, bu mevzuların gerçekten var olup
olmadığını anlamak için rakamlara bakmak lazım.
Türkiyede 1,7 milyon esnaf var. Bu esnafın dörtte 1i, yani 500 bine
yakın esnaf, kredi çekiyor ve bu kredi, geçen yılla bu yıl
arasında yüzde 44 oranında artmış durumda, geriye
dönüşü olmayanların oranı da aynı şekilde
artmış durumda.
Diğer bir vaka da geçtiğimiz yıl 106
bin esnaf kepenk kapattı. Bir önceki yıla
bakıldığında, 90 küsur bin ile 106 bine
bakıldığında yüzde 15lere yakın bir oranda
esnafların iş yeri kapatma sayısı arttı.
İşsizlik oranları da ortada. Tabii, böyle bakılınca,
madem bu ürünler, çiftçinin ürünleri, pazarcının ürünleri, markette
satılanlar, bakkalda satılanlar pahalıysa ve buradan da bu
kazancı alanlar da esnaflarsa bu rakamlar nereden çıktı o zaman?
O zaman bir yanılgı var burada. Bunu, gördüğümüz kadarıyla
iktidar yine bir seçim malzemesi adına kullanıyor ama bu seçim
malzemesinde kullanılan esnaflar Türkiye'nin bir kültürü, kadim
kültürümüzün en önemlisi olan, Ahilik sürdürücüsü olan esnaflarımız
bunlar. Bu esnaflarımız yardımlaşmanın,
hoşgörünün, dayanışmanın da sembolüdür. Hemen hemen herkes
mahallesindeki bakkalını bilir, terzisini tanır, onunla
konuşur. Ya da bir eczacı olarak ben semtimdeki
vatandaşımın sorunlarını bilirim, çocukların
dertlerini bilirim, bir kültür yaratmışız, o kültüre
karşı bir müdahale yaşanıyor. Bunun, ekonomik
rakamların dışında böyle bir zarar verici yanı da var.
Bu kültürü, atalarımızdan kalan bu kültürü devam ettirmemiz
lazım, seçim malzemesi olarak kullanmamız gerekiyor.
Burada temel konu şudur: Eğer ekmek
fiyatı artmış ise, eğer sebze fiyatı artmış
ise buna akılcı bir çözüm bulmak gerekiyor. Eğer elektriğe
siz 2 kat zam yapıyorsanız, doğal gaza 2 kat zam
yapıyorsanız doğal olarak ekmekçi de, fırıncı da
ekmeğine zam yapacaktır. Eğer şu anda zirai anlamda bir
politikanız yoksa, bir tarım politikanız yoksa doğal olarak
yoka girersiniz ve yurt dışından et ithal eder hâle gelirsiniz.
Bu, esnafın sorunu değil, bu ülkeyi yöneten iktidarın öngörüden
yoksun olmasından kaynaklı bir durumdur. Burada bizlerin ve yani bu
Meclisin yapması gereken bu yeni dönemin ruhuna, anlamına uygun
olarak bu vatandaşlarımızı, bu esnafımızı
rahatlatmamız.
Bir devlet eğer esnafını kendine
rakip görüyorsa orada ciddi bir sıkıntı vardır. Eskiden
bakkallar marketlerle savaşırdı, şimdi pazarcı
esnafı devletle yarışır hâle geldi. Böyle bir gelişme,
bizi sadece ekonomik anlamda geliştirmediği gibi, toplumda yeni
düşmanlıklar yaratır. Bunun bize hiçbir faydası da yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURHANETTİN BULUT (Devamla) - Son birkaç
cümleyle bitireyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) Burada bizim
teklifimiz çok açık, net; asgari ücretin altında geliri olan esnaftan
vergiyi çekiniz, hazineye de herhangi bir yük getirmez ama sizlerden, iktidar
partisinden, 1inci partiden de beklentimiz, sarayın 5 müteahhidine
yaptığınız o destekleri, o kredi
yardımlarını bir tarafa bırakın, gelin, bari, bu
esnafın, bu bizim verdiğimiz teklifin yanında kira
stopajını kaldırın ve esnafın yanında
çalışan bir işçiden de sigorta vergisini kaldırın.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, 1inci
sıraya alınan, Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 42 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
özür dilerim
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, mevcut olan yani şu anda Meclis Genel Kuruluna gelen
bu kanun teklifinde Ceza Muhakemesi Kanununda değişiklik yapan
maddeler var. Aynı Ceza Muhakemesi Kanunuyla ilgili Türkiye Büyük Millet
Meclisine vermiş olduğumuz (2/1013), (2/671), (2/589), (2/543),
(2/537), (2/535), (2/526), (2/450) esas numaralı Kanun Tekliflerimizde biz
daha önce bunları yenilemiştik ve şu anda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Adalet Komisyonunda bekliyor. Biz bu dilekçemizi Adalet Komisyonu
Başkanlığına, bu kanun teklifi görüşülürken, 13
Şubat 2019 tarihinde verdik. Sayın Adalet Komisyonu
Başkanlığı bizim bu dilekçelerimizi Komisyonda işleme
almadı ancak evrak kayıtta var. Aralarında bağlantı
olması nedeniyle, İç Tüzükün emredici hükümleri uyarınca, bu
kanun tekliflerimizin de bunlarla birleştirilerek birlikte
görüşülmesini arz ediyorum.
Selam ve saygılarımı iletiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Şimdi teklifin tümü üzerinde görüşmelere
başlıyoruz.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Kırıkkale Milletvekilimiz
Sayın Halil Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri
izleyenlerin tümünü saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun teklifi, özünde 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanunu, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 5235
sayılı mahkemelerin teşkilatına ilişkin kanun ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda değişiklikler
öngörmektedir.
Teklifte yer alan düzenlemeler
uygulayıcılar tarafından talep edilse de esasen adalet
sistemimize daha kapsamlı ve daha bütüncül yaklaşımı bir an
önce kazandırabilmeliyiz. 2019 Yılı Programında her 100
bin kişiye 11 hâkim düştüğü ifade edilmektedir. Hâkim
sayısı ile mahkemelere bağlı olarak çalışan
adalet personeli sayısı Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki
ortalamaların altında kalmaktadır. Hâkim, savcı ve
yardımcı personel ihtiyacının hızla giderilmesi
gerekmektedir. Resmî istatistiklere bakıldığında, hâlen,
yargıdaki iş yükü, çalışanların ihtiyaç duyduğu
maddi ve manevi iyileştirmelerin yanı sıra, fiziksel
yatırımlara duyulan ihtiyaçlar da had safhaya ulaşmış
bulunmaktadır. Kamuoyuyla paylaşılan son verilere göre, son on
yılda gelen dosya sayısı Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığında yüzde 12,5; Ceza Genel Kurulu ve ceza
dairelerinde yüzde 40,9; Hukuk Genel Kurulu ve hukuk dairelerinde ise yüzde
51,1 oranında artmış bulunmaktadır. İstinaf
mahkemeleri kurulmasına rağmen Yargıtaya 2017de gelen dosya
sayısı 300 bin civarındadır. Dünyada bizden sonra gelen
Fransada ise Yargıtay kurumuna yılda sadece 27 bin dosya
gelmektedir. Her ne kadar mahkeme, hâkim, savcı, adalet personeli
sayısı artırılmaya çalışılsa da
açıklanan istatistikler yargıda iş yükünün her yıl yüzde 15
oranında artığına işaret etmektedir.
Bu çerçevede, yargıda, öncelikle, sadece
sayısal artış değil, kalite ihtiyacı da ön plana
çıkmaktadır. Bu sebeple, öncelikle mevcut yargı kalitesinin
artırılması, sonrasında da bunun korunması önem arz
etmektedir.
OECD teşkilatının 2018 yılı
verileri bakımından, aranan niteliğe göre eleman bulma
zorluğu yüzde 66lık orana sahiptir. Bu oran, bizi üye ülkeler
arasında en kötü 2nci sıraya yükseltmiştir. Yapılması
gereken, her meslek dalında eğitim kalitesinin artırılarak
uygulamalı eğitime ağırlık verilmesini zorunlu
kılmaktır. Zira aranan özelliğe göre personel bulma
zorluğu, az önce de ifade ettiğim üzere, nitelikten ödün verme
problemini de beraberinde getirmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, yargıdaki
nitelik problemine önümüzdeki teklifle sınırlı bir düzenleme
getirilse de, hâkim ve savcıların seçilmesi, meslek içi ve meslek
öncesi eğitimle de ilintilidir. Bu anlamda, mesleğe alım, sadece
çoktan seçmeli bir sınav ve objektifliği tartışma konusu
olan bir mülakat sistemiyle yapılmamalıdır. Genel kültürü
ölçecek KPSS puanı sonrasında mesleki bilgi sınavı
yapılması, mülakat aşamasında uzmanların
desteğiyle psikoteknik testlerin uygulanması da yararlı
olacaktır.
Mevcut meslek öncesi staj dönemi, beklenen verimi
sağlamamaktadır. Hâkim ve Savcı Eğitim Merkezi veya yerine
tekrar kurulacak olan Adalet Akademisi vasıtasıyla verilecek
oryantasyon, iş uyum eğitimi sonrası adayların hâkim ve
savcı yardımcısı olarak adliyelerde görevlendirilmesi ciddi
manada fayda sağlayacaktır. Meslek sırasında yabancı
dil eğitimi yerine, hâkim, savcı yardımcılarının,
mülki idare amirlerinde olduğu gibi, eğitim döneminde altı ay
süreyle yurt dışına götürülmeleri ve orada eğitimlerine
devam etmeleri daha faydalı olacaktır.
Diğer taraftan, yargıda iş yükünü
hafifletmek adına uygulamaya konulan ara buluculuğu ve alternatif
uyuşmazlık çözüm yollarını daha etkin hâle
getirebilmeliyiz. Zira, ihtiyari ara buluculuk istatistiklerine
baktığımızda, dava şartı ara buluculuk
uygulamalarında anlaşma oranı yüzde 65lerde
kalmıştır. Bu rakamı daha yukarı çekebilecek çalışmalar
önem arz etmektedir. Açılan dava sayısına oranla sulh ve feragat
sayısının düşük olduğu bir yerde Arabuluculuk
Kanununun tek başına işlevsel olacağını
düşünmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde hukukun
sağlıklı işlemesi, adaletin doğru tecelli etmesi
şüphesiz ki hepimiz açısından hayati derecede önemlidir. 15
Temmuz hain kalkışmasıyla da çok net
anlaşılmıştır ki FETÖ yargıyı da olumsuz
etkilemiş, aklını ve vicdanını teröristlere
kiralayanlar birçok vatandaşımızın yargı eliyle
mağdur edilmesine sebep olmuştur. Toplumda oluşan adalet
sistemimize yönelik güven tahribatının onarılması
adına Adalet Bakanlığımız önemli mesafeler
almış olsa da tam olarak onarım kuşkusuz zaman
alacaktır. Bu onarım sürecinde Milliyetçi Hareket Partisi, görüş
ve önerileriyle, tıpkı diğer bakanlıklarda olduğu gibi
Adalet Bakanlığının da yanında olmuş ve gerekli
destekleri sunmuştur, bundan sonra da sunmaya devam edecektir. Çünkü
Milliyetçi Hareket Partisi, vatandaşlarımızın adaletli ve
hakkaniyetli bir düzen içerisinde yaşamasının, hukukun
üstünlüğü prensibinin hâkim kılınmasına, hak ve
özgürlüklerin uygulamada da güvence altına alınmasına
bağlı olduğuna inanmaktadır. Bu bakımdan, çeşitli
güç unsurlarının hukuk devleti kurallarına göre
sınırlandırılması suretiyle güçlünün değil
haklının korunmasının, toplumsal ahengin ve huzurun tesisi
adına önemli olduğunu düşünmekteyiz.
Vatandaşlarımızın hukukun üstünlüğüne ve hak arama
özgürlüğünün bütün kurum ve kurallarıyla uygulanmasına
inandığı bir adalet anlayışının hâkim
kılınması adına bundan sonra da Milliyetçi Hareket Partisi
olarak desteğimizi sunacağız.
Saygıdeğer milletvekilleri, Adalet
Bakanlığı tarafından hazırlıkları son
aşamasına getirilen yargı reformu
çalışmalarının içerisinde yer almasını
düşündüğümüz bazı önemli konu başlıkları
bulunmaktadır. Bunlar şunlardır: Hâkim ve savcıların
mesleki gelişmeleri takip edebilmeleri ve niteliklerinin
artırılması için hizmet içi eğitim faaliyetlerinde
devamlılık sağlanmalıdır. Hâkim ve
savcıların örgütlü suçlar, haksız rekabet, döviz işlemleri,
kara para aklama, sigortacılık, sermaye piyasası suçları
gibi bazı özel alanlarda uzmanlaşması adına adımlar
atılabilmelidir. Mağdur haklarını korumaya yönelik bir
düzenleme bu reformun içinde yer bulmalıdır. Koruyucu ve önleyici hukuk
yaklaşımı yaygınlaştırılmalıdır.
Reform kapsamında, yıllardır çıkarılamayan İdari
Yargılama Usulü Kanunu, bir an önce, ihtiyaçlara ve beklentilere cevap
verecek şekilde çıkarılmalıdır. Mahkemelerin iş
yükünü azaltacak kurumlar güçlendirilmelidir.
Kıymetli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, tüm vatandaşlarımızı kapsayacak bir aile
avukatlığı sistemi oluşturulmasını uzun
zamandır dile getirmekteyiz. Bu şekilde,
vatandaşlarımızın muhatap olduğu hukuki sorunlar
karşısında destek almasını, hukuki problemlerin ortaya
çıkmadan evvel önlenmesini ve uyuşmazlıkların azaltılarak
yargının yükünün hafifletilmesini, ayrıca, hukuki koruma
sigortasının yaygınlaştırılmasını
doğru buluyoruz. Kadınlara, çocuklara, engellilere,
yaşlılara yönelik şiddet olaylarında dava zaman
aşımının kaldırılması ve mahkeme
harçlarının ve sair giderlerin alınmaması gerektiği
kanaatindeyiz. Adalet hizmetlerinin yürütülmesinde önemli sorumluluk üstlenen
zabıt kâtiplerinin, infaz koruma memurlarının, hizmetlilerin,
şoförlerin, emanet memurlarının, veznedarların, icra
memurlarının, icra ve yazı işleri müdürlerinin, bilgi
işlem memurlarının ve teknik personelin özlük
haklarının bir an önce iyileştirilmesi artık zaruri bir hâl
almıştır. Bu beklentiler karşılanabilmelidir.
Öncelikli olarak da Devlet Memurları Kanununda adalet hizmetleri
sınıfını oluşturabilmeliyiz.
Diğer yandan, konuşmamda ceza infaz koruma
memurlarımız için de bir başlık açmak istiyorum. Ceza infaz
kurumlarında görev yapan yönetici ve personelin çalışma
şartlarının ağırlığının yanı
sıra, tehdit alma, hakarete uğrama, yaralanma ve hayatlarını
kaybetme gibi riskler altında çalıştıklarını bir
kez daha hatırlatmak istiyorum. Hizmet sürelerinin büyük bir bölümünü
hükümlülerle ve tutuklularla aynı ortamda geçirdikleri, işe
geliş ve gidişlerinde her gün üst aramasına tabi
tutuldukları gerçeğini unutmamamız gerekir. Bu bakımdan,
cezaevlerinde görev yapan personele yıpranma hakkı
tanınmalı, maaş artışı veya mesai ücreti gibi ek
mali haklar tanınarak motivasyonları güçlendirilmelidir. Ayrıca,
güvenlikleri açısından gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik
tedbirler geliştirilerek Avrupa ülkelerinde uygulanan modeller
araştırılmalıdır.
Yeri gelmişken, uzun süredir dile
getirdiğimiz, mübaşirlerimizin yardımcı hizmetler
sınıfından genel idare hizmetleri sınıfına geçme
talepleri Bakanlık tarafından olumlu karşılanmış
ve Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla bu
haklı talep yerine getirilmiştir. Mübaşirlerimiz adına
emeği geçenlere teşekkür ederken diğer meslek gruplarındaki
adalet çalışanlarımızın da taleplerinin
tıpkı mübaşirlerde olduğu gibi bir an önce çözüme
kavuşturulmasını talep ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, içtihat
mahkemesi olarak hedeflenen ve Yargıtay ile Danıştayın
iş yükünün azaltılması amacıyla kurulan istinaf mahkemeleri
henüz beklenen ve istenen düzeye gelememiştir. Adli yargıda 2004te
bölge adliye, idari yargıda ise 2014te bölge idare mahkemelerinin
kurulması yasalaşmış, 20 Temmuz 2016 tarihinde bölge adliye
ve idare mahkemeleri faaliyete geçmiştir. Hâlen sayıları 11 olan
bölge idare mahkemelerine Temmuz 2016dan bu yana 1 milyon 364 bin dosya
gelmiştir, bunlardan 925 bini karara bağlanmıştır.
Oran olarak baktığımızda ise gelen dosyaların yüzde
67si sonuçlanmıştır. Bu bakımdan, teklifte yer alan bölge
idare mahkemelerinin uygulamada yaşadıkları sorunları
telafi edici düzenlemeleri önemli ve gerekli görmekteyiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, Adalet
Bakanlığına bağlı olan Adli Sicil ve İstatistik
Genel Müdürlüğünün son açıkladığı 2017 verilerine
göre, Türkiye genelinde toplam 7 milyon 857 bin kişiye şüpheli
sıfatıyla işlem yapılmıştır. Son yedi
yılın rakamlarına bakıldığında ilk kez
kadın şüpheli sayısı 1 milyonu geçmiştir. Savcı
başına 1.963, hâkim başına ise 929 dosya
düşmüştür. Yine, verilere göre Türkiye genelinde mal
varlığına karşı işlenen suçlar listenin
başında olup bunu hırsızlık,
dolandırıcılık ve mala zarar verme izlemektedir.
Evet, biliyoruz ki suçtan
arındırılmış bir toplum bulmak veya oluşturmak
imkânsızdır. Bu bakımdan, suç işlenmeden önce suçu önleyici
politikaları akademisyenlerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla,
kamu ve ilgili diğer kuruluşlarla masaya yatırmalıyız.
Günümüzde etkin suç önleme ve topluma yeniden katılım
programlarının geliştirilebilmesi, kişilerin suça
karışma ya da cezaevinden çıktıktan sonra tekrar suç
işleme ihtimalini ortadan kaldıran etkenlerin doğru bir
şekilde belirlenebilmesine bağlıdır.
Dolayısıyla daha ağır
cezalandırıcı uygulamaların kişiler üzerinde özel bir
caydırıcı etkisi olup olmayacağı veya uygulanan bir
toplumsal katılım programının tekrar suçluluk ve suçlulukla
ilişkili diğer değişkenler üzerinde istenen etkiyi
yaratıp yaratmayacağı gibi soruların birey düzeyinde
yapılan bilimsel araştırma bulgularına dayanması
önemlidir. Bu da etkin bir istatistik çalışmasıyla mümkün
olabilecektir. Bu yüzden, hayata geçirilen politika ve programların sonuçlarının
uygulama sonrasında yine bilimsel yöntemlerle değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Türkiyede suçluluğun boyutunun ve nedenlerinin
araştırılıp önleyici programların hayata geçirilmesi
noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisine de görev düşmektedir. Bu
çatı altında kuracağımız bir araştırma
komisyonuyla suçu önleyici tedbirleri gün ışığına
çıkarabilir ve uygulanması için öncü olabiliriz. Bizce, yargıda
iş yükünü hafifletmek adına atılacak en önemli adım da
budur. Bu bakımdan önerimizin değerlendirilmesi ve Meclis
Başkanlığımızın bu yönde girişimci bir
adım atması yerinde olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hukuktan söz edilen hemen her metinde devlet ile bireyin
ilişkisinden de söz edilmektedir. Devlet, bir yandan suç işleyenlerin
temel hak ve özgürlüklerini sınırlayarak onları
cezalandırmakta, diğer yandan da başka bireylerin temel hak ve
özgürlüklerini korumaktadır. Öte yandan, hukuk alanındaki
gelişmelerle birlikte, cezanın tek başına bu amaca
ulaşmaktan uzak olduğu görülmüştür. Özellikle cezası sona
eren bireylerin toplum içinde yer bulamamaları ve bu durumun yeniden suç
işlemeye uygun, hatta bazen zorunlu bir ortam yaratması hâlen
gündemde olan bir konudur.
Bize göre, suç işlemek elbette doğru
değildir. Ancak, herkese ikinci bir şans tanınması
gerektiğine inanıyoruz. Topluma kazandıracağımız
her bir birey yeni bir hayatın başlangıcını
yapacaktır, bu başlangıçta da devletin onları her yönden
desteklemesi bizi ülke olarak daha gelişmiş ülkeler kategorisine
getirecektir. Belki maliyetli, uğraş isteyici bir çalışma
olabilecektir ancak sonunda yeni bir hayata başlayan eski bir suçlunun
kendisi, ailesi ve ülkesi adına yeni umutları daha büyük bir anlam
taşıyacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, konuşmama
son verirken seçim bölgem Kırıkkalenin de çözüm bekleyen bazı
sorunlarına değinmek istiyorum.
Kırıkkaleli çiftçilerimiz girdi
fiyatlarında indirim sağlayacak tanzim satış beklerken,
diğer taraftan Tarım ve Orman Bakanlığının da
Kırıkkaleye kenevir ekim izni vermesini istemektedir. Bu konuda Türkiye
Büyük Millet Meclisine vermiş olduğumuz yazılı soru
önergesinin ve Sayın Bakanımıza yazdığımız
samimi mektubumuzun öncelikle cevabını beklemekteyiz.
Geçtiğimiz günlerde, Savunma Sanayii
Başkanının Savunma sanayisinde Kırıkkaleyi etkin
kullanacağız. yönündeki açıklamasını değerli
bulduğumu ve öncelikli olarak hemşehrilerimiz adına bu süreci
yakından takip edeceğimi, şahsımın da bu amaçla
atılacak her adımda yanlarında olduğumun bilinmesini
istiyorum çünkü iddiamız ve önceliğimiz, yeni savunma sanayisi
yatırımlarının Kırıkkaleye
kazandırılmasıdır. Beraberinde ise, yine,
Kırıkkaleye petrol ve petrol ürünleri sanayisi
yatırımlarının yönlendirilmesini Sayın Sanayi ve
Teknoloji Bakanımızdan beklemekteyiz.
Yine, Kırıkkalenin yüksek
işsizliği, İŞKUR vasıtasıyla toplum yararına
gerçekleştirilen altışar aylık geçici istihdamla
düşmeyecektir. Geçici, palyatif çözümler yerine, kalıcı yeni
istihdam kapılarının Kırıkkaleye kazandırılması
yerinde olacaktır.
Ayrıca, Kırıkkaleli esnaf ve
sanatkârlarımızın vergi ve prim yükü hafifletilmeli, mevcut
gecikmiş borçlarının faizi bir defalığına da olsa
affedilmelidir. Böylelikle, az da olsa nefes alacak esnafımızın
yüzünü güldürebilmeliyiz.
Kırıkkale denilince akıllara gelen
Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu ile çalışanlarının mevcut
sorunlarına artık çözüm sunarak gerek maddi gerekse özlük
haklarında beklenen iyileştirmeler ve gerekse de modernizasyon
konusunda gerekli adımlar atılmalıdır. Yine, Makina ve
Kimya Endüstrisi fabrikalarında çalışanların tamamı
daimî kadroya geçirilmelidir.
Buradan, Sayın Genel Kurulun huzurunda
Hükûmetimize, bakanlarımıza seslenmek istiyorum: Şimdi,
Kırıkkale milliyetçi ve muhafazakâr yönüyle bilinen bir il
olmasına rağmen kamu kaynaklarından yeterli ve verimli bir
şekilde faydalanamayan bir ildir. Kırıkkale, Cumhur
İttifakına yüzde 60ın üzerinde, yüzde 70e yakın bir
destek vermiş, millî ve manevi hassasiyetleri çok yüksek, devletin ve
milletin bekasını temel alan, Ankara merkezli yerli bir siyaseti
temel alan bir ildir. Böyle bir il olması hasebiyle
Kırıkkalenin yatırımlar noktasında desteklenmesini
özellikle, hassaten, buradan Genel Kurul marifetiyle rica ediyorum.
Kırıkkaleli garip ve öksüz kalmamalı.
Kırıkkalenin makûs talihini değiştirecek
yatırımlardan faydalanması lazım. Ankaranın hemen
dibinde yer alan, yarım saatlik mesafedeki Kırıkkale, 43
şehri birbirine bağlayan kavşak noktasında olmasına
rağmen arzu ettiği yatırımları alamamaktadır. O
bakımdan, Hükûmetin Kırıkkaleye yatırım yapması
noktasında beklentilerimizi Kırıkkaleliler adına dile
getiriyorum.
Yine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek
vermiş olduğumuz kanun teklifinin amacına ve hedefine
ulaşmasını temenni ediyor, Genel Kurulu bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öztürk.
Söz sırası İYİ PARTİ Grubu
adına Kocaeli Milletvekilimiz, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Lütfü
Türkkana ait. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Türkkan.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
12 maddelik bu teklif, Ceza Muhakemesi Kanunu,
İcra ve İflas Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu, Adli
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri Kanununda
bazı değişiklikler getiriyor. Getiriyor getirmesine de adalet
sistemimizle ilgili bir kanun görüşülürken öncelikle şu iki soruyu
kendimize sormamız gerekiyor: Birincisi, Türkiyede hukuk tam
anlamıyla uygulanıyor mu? Merak ediyorum yani bunu cevaplayacak
arkadaşımız var mı AK PARTİ sıralarında?
Örneğin, yerel seçimler sırasında,
şu anda adaylar sahada çalışıyorlar. Geçtiğimiz
günlerde Afyonda AK PARTİ mitingi vardı. Afyon Belediyesi
İYİ PARTİnin adayı Mahmut Koçakın bütün duvar
afişlerinin üzerini bir bezle kapattı, tamamını. Yani
arkadaşlar, bu ne biliyor musunuz? Totaliter rejim dediğimiz
aslında budur. Kendinden olmayan kimseye hayat hakkı tanımaz
totaliter ve diktatör rejimler. Evrilip savrulduğumuz nokta bu maalesef,
üzülerek beyan ediyorum.
İkincisi, yargı bağımsız
mı? Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
Başkanı olduğu, kurul kararlarının yargı denetimi
dışında tutulduğu, kurul kararlarına karşı
etkili bir itiraz yönteminin bulunmadığı bir ortamda hangi
yargı bağımsızlığından bahsedebiliriz?
Türkiyede artık yargı sisteminin çokça tartışılır
hâle geldiği, hukuka güvenin iyice azaldığı hatta hiç
kalmadığı bir dönemdeyiz arkadaşlar; bunu ne yazık ki
üzülerek söylüyorum. Barolar Birliğinin yaptığı açıklamaya
göre ülkemizde yargıya olan güven yüzde 20lere düşmüş. Yani
insanlarımız her 10 yargı kararından sadece 2sinin adil
olduğunu düşünüyor. Bunları sadece biz değil hukukçular,
her gün duruşmadan duruşmaya giren avukatlar da söylüyorlar. Hukuk
sisteminin her daim delindiği ve göz ardı edildiği bir ortamda
hukukçu olmak gerçekten çok zor. Çünkü hukuk fakültelerinde
öğrendiklerimizin gerçek hayatta karşılık
bulmadığı ve açık açık yasaların
çiğnendiği bir ortamda mücadele ettiğimizi görüyorsunuz. Hukuk
sisteminin aslında en önemli sorunu bu, hukuku tanımamak. Türkiyenin
de en önemli sorunu, bilerek ve isteyerek hukuku tanımamak. Bunun en
yakın örneğini Andımız meselesinde yaşadık.
Danıştayın Andımızın okullarda
okutulmasıyla ilgili verdiği karar ısrarla uygulanmıyor
hâlâ. Hatta AK PARTİde siyaset yapan arkadaşlar, bunun
uygulanmayacağını da her fırsatta dile getiriyorlar.
İşte, hukukun tanınmadığına dair en önemli örnek
bu.
Değerli arkadaşlar, İsviçrenin Bern
şehrinde bir heykel var, bu heykelin adı Adalet Heykeli. Bir elinde
kılıç olan, diğerinde adalet terazisi tutan bu Adalet Heykelinin
ayaklarını bastığı kaidede 4 tane büst yer
alıyor. Bu büstlerden 1 tanesi, Osmanlı İmparatorluğunun
kırk yıl padişahlığını yapan Kanuni Sultan
Süleymana ait. Yani Kanuni, İsviçrede adaletin 4 sembolünden biri olarak
yaklaşık beş asırdır halkını selamlıyor.
Bunu niye söyledim biliyor musunuz? Bizim ta Osmanlıdan bu yana sahip
olduğumuz adalet anlayışımız, bugün Avrupanın
bazı ülkelerinde hâlâ örnek gösterilirken ülkemizdeki adalet
anlayışının, adalet sisteminin geldiği noktaya
bakın diye anlattım, on altı yılda Adalet ve Kalkınma
Partisinin ülkemizi getirdiği adalet anlayışına bakın
diye anlattım.
Siz, iktidarınızda 5 şeyi
meşrulaştırdınız: Düşman hukuku ve düşmana
her şey mübahtır anlayışını
meşrulaştırdınız, suçun şahsiliği ilkesine
son verdiniz, koşul ne olursa olsun bizden ve bizden olmayan
ayrımının tanımlanmasına gayret ettiniz,
istismarın kurumsallaştığını itiraf ettiniz,
taciz, tecavüz ve işkenceye, mafyaya hoşgörüyle bakan bir toplum
hâline getirdiniz. Tek kelimeyle korkunç! Ama şu da bir gerçek ki bugün
hukuku çiğneyenler de zamanı gelince mutlaka hukukla
yüzleşeceklerdir, hukuka ihtiyaç duyacaklardır. İşte o
zaman hukuk sistemini delik deşik etmenin ne kadar kötü olduğunu
görecekler.
Ömer Hayyamın bir sözü var, diyor ki: Adalet
evrenin ruhudur. Ama önce o ruhun olması lazım. Sizde adalet de yok,
maalesef o ruh da yok. Siz adaleti sevmiyorsunuz, isminizde adalet var ama
adaleti sevmiyorsunuz. Liyakati seviyorsunuz ama kendi
yandaşlarınıza, yakınlarınıza olan liyakati
seviyorsunuz.
Geçtiğimiz günlerde anlaştık,
oturduk, konuştuk; büyükelçi, milletvekili, danışman yani bir
aileden 4-5 fert birden bir yerlerde görev alabiliyor. TRT Genel Müdürünün
soyadı Eren, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının başında bulunan arkadaşın
soyadı da Eren. Bugün, Kredi ve Yurtlar Kurumuna Sayın
Cumhurbaşkanımızın teyzesinin oğlu atanmış.
Bunlar toplumda iyi karşılanıyor mu
zannediyorsunuz? Kendi seçmenleriniz arasında değer görüyor mu
zannediyorsunuz? Emin olun görmüyor. Size şu anda menfaatleri
karşılığı ses çıkarmayanlar, evlerine gidince
bunları çok daha fazla eleştiriyorlar.
Yargıya müdahale ettiğiniz
yetmiyormuş gibi, yargı organlarına
yaptığınız keyfî atamalarla da yargıçları
baskı altına alıyorsunuz. En yakın örnek, Elâzığ
hâkimliğine atanan Danıştay Başkanı Sayın Zerrin
Güngörün kızı Gonca Hatinoğlu, bir Hâkimler ve Savcılar
Kurulu kararnamesiyle Yargıtay tetkik hâkimliğine atanıyor bir
günde. Şimdi soruyorum, bu gibi atamalar yargıyı siyasi
iktidarın arkabahçesi konumuna sokmak değil de ne?
Geçen yıl hem de sarayda kurayla atanan 1.236
hâkim ve savcıdan 113ünün bir şekilde Adalet ve Kalkınma
Partisiyle bağı çıktı. Olaya bakar mısınız?
Bir hâkim ve savcı ya ilçe başkanı ya il başkanı ya
kadın kollarında ya gençlik kollarında ya milletvekili
adayı yani yolu bir şekilde Adalet ve Kalkınma Partisinin
içinden geçmiş. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan
geçmiş dönemde Adalet Bakanlığı yapan Sayın Mehmet
Moğultayı seçim meydanlarında Yargıda
kadrolaştı. diye eleştirmişti ve doğru bir eleştiriydi
bence ama kadere bakın ki her eleştirdiğinizi de siz yapar
oldunuz; aynı ambargo döneminde oluşan yağ, tüp kuyrukları
üzerinden siyaset üretip milletimizi domates, biber kuyruğuna mecbur
ettiğiniz gibi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; getirdiğiniz düzenlemede, hâkim ve savcı seçimi
yapılırken sınav ve 70 baraj puanı uygulaması geri
geliyor tekrar, bu olumlu bir hadise. Fakat her işte
yaptığınız gibi yine bir açık kapı bırakıyorsunuz.
Bu açık kapının ismi de mülakat; yüzde 60 yazılı
sınav, yüzde 40 mülakat getiriyorsunuz. Yani Biz istediğimize
sınavı kazandırırız, istediğimizi eleriz.
mantığıyla hareket ediyorsunuz. Yüzde 40 mülakatın
olduğu bir elemede adil bir sınav sisteminden bahsetmek mümkün
değildir.
Türk yargısı, sayenizde
dışarıya karşı da itibar kaybetti. Türkiye-Amerika
ilişkilerinde krize neden olan Rahip Brunson serbest
bırakıldı ve hemen Amerikaya gitti örneğin.
Yargıcın Rahip hakkındaki kararı da uluslararası
alanda Türk yargısının unutulmayan davası olarak yerini
aldı.
Fetulahçı terör örgütünün lideri Fetullah
Güleni Amerikanın iade etmesini isterken Cumhurbaşkanı
Erdoğan Ver papazı, al papazı. diyordu. Biz papazı verdik
de ne aldık? Brunsonın gitmesinden başka elimize geçen ne?
Sayın Cumhurbaşkanı Bu fakir bu
görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın. diye Amerikaya meydan
okuyordu, Türk yargısının bağımsız olduğunu
bütün dünyaya haykırıyordu. Gelin görün ki bağımsız
yargımız birdenbire papazı suçsuz buluverdi. Papaz
Brunsonın serbest kaldığı 12 Ekimden günler önce Amerikada
hazırlıklar yapıldı, duruşma başlamadan
uçağı pist başına çekildi; papazı verdiniz, gitti.
Papazı verdiniz de ne aldınız, kimi aldınız, hiç belli
değil. Bu olay hukuk devletine, yargı
bağımsızlığına leke düşüren bir
olaydır. Delillerin toplanmasından davanın açılmasına,
gizli tanıklar vasıtasıyla iddialar ortaya konulup bunların
ifade değiştirmesine, bir büyük devlet başkanının da
araya girmesiyle beraber hukuk devletine, yargı
bağımsızlığına ters düşen,
yargının itibarını sıfırlayan bir hadisedir bu.
Bu davadan alınacak ders şudur: Önce hukuk
devleti olmanız lazım. Hukuk devleti için de yargı
bağımsızlığı esas. Bunlar yoksa orada devlet yok
demektir. Bir zamanlar insanlar davalar sırasında FETÖcü avukatlar
arıyorlardı, kendi deyimleriyle cemaate yakın avukatlar
arıyorlardı. Şu anda insanlar davalarında Adalet ve
Kalkınma Partili avukat arıyorlar. Zira adalete inanmıyorlar,
yargının vereceği kararın doğru olacağına
inanmıyorlar ancak partili bir avukatla adaletin tecelli edeceğine
-adaletin tecelli edeceğini doğru söylemiyorum- kendi lehine tecelli
edeceğine inanıyorlar. Bu, 220 volt cereyanda yağmurun
altında o kabloyu tutmak gibi bir şey, emin olun. Bir kişiyi
tuttuğu zaman bütün toplumu arka arkaya sürükler, bütün toplum o
elektriğe kapılır ve zebil olur, ziyan olur. Umuyorum, içinizde
bunları düşünecek aklıselim insanlar hâlâ vardır. Yoksa
gerçekten, öyle bir yere savruluyoruz ki kendi ailenizden dahi hukukun gadrine
uğramışlara hukuk aramak zorunda kaldığınızda
benim bu söylediklerimi daha iyi anlayacaksınız.
Demokrasi istiyorsak her şeyden önce hukuk
devleti ilkelerine uymamız lazım. Alman uyruklu Türk gazetecinin,
Amerikalı rahibin Türk yargısını ne hâle
düşürdüğünü hepimiz gördük. Eğer yargının bağımsız
olmadığı yönünde algı varsa ne yaparsanız yapın,
verilen her karar bu tür algılara maruz kalmaya açık kalacaktır.
Casusluktan örgütten- otuz beş yıl hapis cezası istenen rahip
nasıl oldu da yirmi iki ay tutuklu kaldı, sonra tahliye edildi ve
ardından serbest bırakıldı, işte, bunun
cevabını hiçbir zaman veremeyeceksiniz.
Bu kanun görüşüldüğü sırada
yıllardır sıkıntısı yaşanan bazı
konulardan da bahsetmek gerek diye düşünüyorum. Başkentimizde adliye
binalarının şehrin birbirinden uzak noktalarında
konumlanması nedeniyle, gün içinde bir avukatın bir mahkemeden
diğer mahkemeye yetişmesi oldukça zorlaşıyor; aynı
şey İstanbul için de geçerli, birisi Kartalda, birisi
Çağlayanda, bir avukatın iki ayrı yerde duruşması
varsa yolda iki saat, iki buçuk saate ihtiyacı var. Adalet
Bakanlığı ise sürekli olarak adliyelerin
birleştirileceğini, yer bakıldığını, gerekli
çalışmaların yürütüldüğünü söylüyor. Ancak Bakanlık
birleştirme çalışmalarının ne zaman başlayacağını
dahi söyleyemiyor, bu konuda gerekli adımın bir an önce
atılmasını istiyoruz.
Bu kanun teklifinde Yargıtayın iş
yükünü azaltmak, bölge adliye mahkemelerinin daha etkin ve verimli
çalışması da amaçlanmış. Ama bunu amaçlarken
nasıl hareket edeceksiniz gerçekten merak ediyorum. Bakın,
şimdi, size bazı rakamlar vereceğim, benden önce de bir
arkadaşımız bazı rakamları sundu, benzerlikler de
olabilir. Ceza, hukuk mahkemeleri ve idari yargı dosyalarına bir
bakın, ceza mahkemelerine gelen günlük dosya sayısı 7.392, her
gün ortalama 7.392 dosya geliyor ceza mahkemelerine. Günlük karara çıkan
dosya sayısı kaç? 2.463 yani her gün yaklaşık 5 bin dosya
birikmeye devam ediyor. Hukuk mahkemelerine günlük gelen dosya sayısı
5.372, karar verilen dosya sayısı 2.243, bir 5 bin de hukuk
mahkemelerinden dosya birikmeye devam ediyor. İdari yargıya günlük
gelen dosya sayısı 1.862, günlük karar verilen dosya sayısı
589.
Kocaelide, benim milletvekilliğini
yaptığım Kocaelide durum nasıl biliyor musunuz? Kocaeli
Adliyesinde ve Gebze, Gölcük, Karamürsel ve Körfez ilçelerindeki adliyelerde
faaliyet gösteren icra dairelerindeki dosya sayısı 500 bini
aşmış yani 2 milyon nüfuslu Kocaelide her 4 vatandaştan
1isi icralık. Artık, icra giden eve kimse acıyarak
bakmıyor çünkü onun da evinde bir icra var. Memleketin geldiği nokta
bu. Artık, dosyalar raflara sığmıyor, raflardan taşan
dosyalar koridorlarda diziliyor yani koridorlarda dosyalardan heykelcikler var,
ciddi anlamda birikmiş dosyalar. Bir avukatsanız -Sayın Özlem
Zengin daha iyi bilir- bir dosya aramaya kalktığınızda bir
hafta, on gün sadece dosya arayacaksınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Eski hâlini bir
bilseniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Nerede? Koridorlarda.
Türkiyenin hukuk noktasında, adalet noktasında geldiği hazin
nokta bu, on yedi senede getirdiğiniz nokta bu. Hâlâ avukatlar
koridorlarda dosya arıyor.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Adliyeye
gitmemiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Orada eğer bir de
tanıdık memurunuz yoksa o dosyaya ulaşmanız bazen
ayları da bulabilir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Onlar eskidendi ya,
şimdi UYAP var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Gidin dosyaya bakın,
UYAPta sadece neticeyi alırsınız; içinden bir evrak
bakmanız gerekirse, mutlaka dosyaya ulaşmanız gerekir; o evraka
ulaşmanız için dosyaya ulaşmanız gerekir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Evraklar tarandı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Hiçbirinde öyle değil
maalesef, gidin görün; keşke dediğiniz gibi olsa. Sizin avukat
arkadaşlarınız hiç şikâyet etmiyorlar mı size,
etmiyorlar mı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ediyorlar,
haklısın Başkan, haklısın. Onlar ayrı yerde
yaşıyorlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Korkuyorlar mı sizden
yoksa? Belki de korkuyorlardır, ondandır. Onlar da
başımıza bir iş gelir diye korkuyorlardır. Hele
havalar çok soğuk, Silivri soğuk deyip size şikâyetten korkuyor
olabilirler.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi
sıcakmış Silivri, öyle diyorlar!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ama siz neyle
uğraşıyorsunuz, biliyor musunuz? Biber, patlıcan, domates;
geldiğimiz nokta bu. Vallahi üzülüyorum ya yani ne hayallerle
Ben Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda görev yaptım, ilk milletvekili
olduğumda da çok heyecanlandım Avrupa Birliği hayalimiz var
filan diye. Gittim bir iki toplantıya, üçüncü toplantıdan sonra bu
işten bir şey olmayacağını anladım ama bu
serüvenin soğan depolarında sayım yaparken biteceğini hiç
aklıma getirmemiştim, maalesef öyle oldu.
Evet Adaletin safında yer alanlar daima
hayırla, minnetle yâd edilirken zalimler, zulüm uygulayanlar lanetle,
nefretle anılmaya devam edecekler. Bu sözü Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğan söylemişti. Peki, Sayın Cumhurbaşkanı
kendisini hangi safta görüyor bunu söyledikten sonra? Nasıl
anılacağını, nasıl düşünüleceğini merak
ediyor olmalı. Unutmayınız, adalet mülkün temelidir. Bu mülkü
sadece gayrimenkul olarak alanlara söylüyorum: Mülk varoluş sebebidir,
bunun temeli de adalettir; eğer oradan ayrılırsak varoluş
sebebimiz de ortadan kalkıyor.
Ben birkaç konuya daha değineceğim.
Sayın Süleyman Soylu geçenlerde meydanlarda HDP milletvekilleri için Ben
onları milletvekili olarak kabul etmiyorum. demiş. Hayhay,
başım üstüne. Yalnız bakın, bir şey söyleyeceğim:
7 Haziranda 2 HDP Milletvekilini, Müslüm Doğan ve Ali Haydar Koncayı
bakan yaptı aynı iktidar. Yani Milletvekilliğini kabul
etmiyorum. dediğiniz, şu anda seçim meydanlarında seçim için
haykırdığınız bu şeye, 2 milletvekilini de bakan
yaptınız, Müslüm Doğan ve Ali Haydar Koncayı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O anayasal zorunluluk.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kabul
etmek de anayasal zorunluluk.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Seçime gitmek varken
Seçime gidebilirdiniz, o da anayasal bir haktı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu da anayasal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anayasaya göre
seçilmişler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Gidemediniz ama bir
şey söyleyeceğim: Sizin için terörist, sizinle beraber olduğu
zaman terörist değil.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Halk oy veriyor ve
seçiliyoruz yani. Size kim oy veriyor?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sizin için terörist,
karşınıza geçtiği zaman terörist. Bu iki noktayı
ayırt edemediğiniz için her hâlükârda devamlı yalancı
konumuna düşüyorsunuz.
Bir şey daha anlatacağım size. Mart
ayında üçüncü havalimanından uçmak için Bilet alın. diye
söylemiştim. Mart ayında üçüncü havalimanında uçuş
gözükmüyor. dediler. Allah Allah, olur mu öyle bir şey? dedim. Yani
mart ayında uçulmuyor mu? Hayır. dediler, Mart ayında
uçuş gözükmüyor. 31 Ekimde açılacaktı üçüncü havalimanı,
31 Aralığa ertelediler. 31 Aralıktan sonra 3 Mart 2019a
ertelediler. Müteahhit 5 firmadan 1i kaçtı, diğer 4ünün
akıbeti meçhul, bilemiyoruz şu an biz ama 1i kaçtı. Devlet Hava
Meydanları İşletmesi Genel Müdürü aniden emekli oldu, hiç sebep
yokken emekli oldu. Şimdi, merak ediyorum, bilgisi olan varsa, cevaplarsa
çok sevinirim. Şimdi, marttaki bu uçuş niye kalktı? Neler oluyor
üçüncü havalimanında? Bilen varsa, cevaplarsa sevinirim.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Bakıma girecek.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Türkkan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
yerimden 60a göre kısa bir söz rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; tabii yirmi dakikalık bir
konuşmanın içerisinde çok fazla mevzu var ama birkaç tanesini ifade
etmek istiyorum, Sayın Türkkan ismimi de zikretti.
Adaletle alakalı mekanizmada pek çok
arkadaşım var Mecliste avukatlık yapan, hukukun farklı
alanlarında çalışmış olan. Her birimizin bu meslekte
yapmış olduğu fedakârlıklar var, çalışmalar var.
Adliyelerin eski hâlini, yeni hâlini, dağınık olduğu
zamanları, şimdi bir araya gelmiş hâllerini, her birini
biliyoruz. Dosya aramak, evet, zor bir iştir ama UYAP sistemiyle beraber
artık dosya aramak başka bir formata geçti. O yüzden en azından
UYAP üzerinden bizler -Adalet Bakanlığının
yaptığı en iyi işlerden bir tanesi, ödül aldı
Türkiyede ve dünyada- dosyalarımızı çok net görme imkânına
sahibiz ama bir mükemmellik iddiasında da değiliz. Yani özellikle 15
Temmuzla beraber gördük ki çok ağır bir darbe aldı yargı
camiası, yaklaşık 5 bine yakın hâkimini kaybetti ve
geçmişte de Türkiye, adalet üzerinden çok imtihan oldu.
CHP sıralarından arkadaşlarım
bana laf attılar, dediler ki: Ne zaman gitti duruşmaya, ne zaman
gitti adliyeye? Almıyorlardı ki duruşmaya gireyim. Benim
hayatım, icra dairelerinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani
alınmadığınız bir yerle ilgili...
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Son zamanlarda dedim,
son zamanlarda Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz önce, eskisi,
yenisi...
BAŞKAN Sayın Zengin, siz
konuşmanıza devam edin lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, zaten son
zamanlarda olamayışımın sebebi aktif olarak avukatlık
yapmıyorum, ben yıllardır milletvekilliği,
Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı
yaptım. Bunlar kamu görevidir, zaten avukatlık yapmaya engeldir.
Avukatlık yaptığım zamanları gayet iyi bilen
birisiyim.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Silivriye çok gelen
oldu, Özlem Hanım, Silivriye AKPli milletvekili çok geldi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Laf atmazsa
arkadaşlarım sözümü tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN Siz devam edin, onlar zaten duyulmuyor,
sizinkisi duyuluyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama ben onları
duyuyorum, Sayın Başkan, ben duyduğum için... Müsaade ederlerse
efendice süremi tamamlamak istiyorum. Siz müsaade edersiniz, ben size itimat
ediyorum.
BAŞKAN Süreniz bitiyor. Sizin nezaketinizi
biz biliyoruz.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şöyle
bağlayacağım: Bu yaptığımız
çalışmaların hepsi adalet sisteminin çok daha iyi
çalışması içindir. Yani bizler bu işleri yaparken
arkadaşlarım diyorlar ki: Açık açık yasaları
çiğniyorsunuz. Zinhar yani AK PARTİ hükûmetleri hiçbir zaman
Açık açık yasaları çiğnemek ne mümkün ya? Olabilir mi böyle
bir şey ya? Buna biz müsaade etmeyiz, siz müsaade etmezsiniz; yok böyle
bir şey.
Andımız örneğini veriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir cümle
söyleyeceğim.
BAŞKAN Peki, son cümle...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Andımızla
ilgili karardan bahsettiniz Sayın Türkkan. Bu kararı tekrar okumak
lazım. Zaten Danıştayın verdiği kararlar Siz bunu
okuyacaksınız. diye verilemez.
Burada yönetmelikle alakalı bir maddede diyor
ki: Millî eğitimin ilkeleri doğrultusunda
araştırılarak bunun kaldırılması daha iyi
olurdu. Geriye dönüp baktığımızda, zaten bu maddenin içinde
olduğu yönetmeliği 2014te kaldırmışız, böyle bir
yönetmelik yok zaten. Böyle bakıldığı zaman Okumak
zorundasınız. diye bir ibare yok, bir tabir yok; Danıştay
da böyle bir karar veremez zaten. Bu kararı tekrar okumanızı
âcizane ben tavsiye etmiş oluyorum.
Böyle tamamlamış olayım. Bizim
yapmaya çalıştığımız şey aslında
yargı sistematiğini her şeyiyle daha işleyen, daha herkesin
içine sinen bir hâle getirmek için bir gayrettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, sizinle ilgili bir
durum yok, oturun. Ben daha sonra size söz veririm.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, efendim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ahmet Şıka
aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Şık.
HDP GRUBU ADINA AHMET ŞIK (İstanbul)
Sayın Başkan, size ve herkese merhaba.
Aslında konuşma planında yok ama
şimdi Lütfü Bey de konuyu açınca iki çift kelam etmek istiyorum yani.
Sözü baştan kuralım. Şuradan HDPyi
çıkardığımızda, bu Mecliste sanırım geri
kalanların konuşacak hiçbir şeyi olmayacak. Sizi asgari
saygı sınırına davet ediyorum, olanları ve
olmayanları. Çeşitli sıfatlarla hakarete uğruyoruz. Ben
bunların hepsine ilişkin, Murathan Munganın bir dizesiyle
yanıt vermek istiyorum: Büyük konuşmasın hiç kimse, hayat
kelimelerden daha büyük.
Yargıya ilişkin yapmak istediğiniz
değişikliklerin geneline baktığımızda, teknik
bazı düzenlemelerle tarafınızdan bozulanı
iyileştirmeye yönelik adımlar atılıyor gibi görünüyor ama
takdir edersiniz ki sizden önümüze gelen her metne, her teklife Arkasında
ne tür bir çapanoğlu var? diye bakıyoruz. Hakikati eğip
bükmekte pek mahir olduğunuz için sizden de bu tekliften de
kuşkulanmamak elde değil çünkü iktidarınızın yasa
yapma süreçlerini kısaca tanımlamak gerekirse uzlaşma aramayan,
müzakereye ve istişareye kapalı, belli çıkar ortamlarına ve
ortaklarına, lokal hedeflere dönük ısmarlama ve adrese teslim
çalışmalar oldukları şeklinde bir tarif yanlış
olmaz. Bunun yanı sıra, birbiriyle herhangi bir illiyet
rabıtası içinde olmayan farklı düzenlemelerin zamanlaması
bazen anlaşılır olmadığı gibi,
kullanışlı gündemler yarattıkları şeklinde de yorumlara
mahal veren bir takvim içinde, toptancı bir anlayışla
şekillendirilen torba teklifler bu dönemin en belirgin karakteristiği
hâline geldi. Bu da aynı şekilde bir torba kanun teklifi. Nitekim, 12
maddelik teklif, İcra ve İflas Kanunu, Hâkimler ve Savcılar
Kanunu, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ile Ceza
Muhakemesi Kanununa ilişkin değişiklikler içeriyor.
Teklifin geneline ilişkin
itirazlarımızı Komisyonda dile getirdik. Hukukçu
arkadaşlarımız, hukuk bağlamındaki
itirazlarını burada yineliyor ve yineleyecekler. O yüzden, işi
ehillerine bırakıp teklif maddelerinden ziyade, artık hukuktan
bağımsız hâle gelen yargının hâlipürmelaline dair iki
çift söz etmek daha yerinde olacak.
Eğer yargıyı konuşacaksak sonda
söyleyeceğimizi baştan da ifade edebiliriz: Kapısına kilit
vurup Anayasa ve yasaları çağdaş, evrensel hukuk normlarına
uygun bir yargı inşa etmek, mensuplarını ise biat
edenlerden değil, liyakat sahibi olanlardan seçmek. Çünkü hukuktan hak,
adalet, vicdan ve liyakati çıkardığınızda geriye kalan
neyse Türkiye yargısı şu an odur. Yargının sorunlu
hâli bugüne ait bir problem değil ama bugünkü kadar eleştiri konusu
edilip güven duyulmayan bir aygıta dönüşmesi ise tamamıyla sizin
eseriniz. Buna ilişkin çok sayıda örnek vermek mümkün ama bir
çırpıda aklıma gelenleri sıralamak gerekirse:
İddianamesi bile olmadan hapishanede 475inci gününü tamamlayan Osman
Kavalanın yaşadığı hukuksuzluktan
başlayabilirim.
Devletin, egemenlerin sevmediği bir
avukatlık faaliyeti içinde oldukları için bir kez daha hapiste olan
Halkın Hukuk Bürosu avukatlarını konuşabiliriz. Aynı
nedenlerle ve aynı sözde delillerle beş yıl önce de
Fetullahçı çete tarafından hedef alındıklarını,
yine hapsedildiklerini ve bu konuyla ilgili davanın da hâlen
sürdüğünü konuşabiliriz.
Bu son hapislikle ilgili bir yıl sonra
mahkemeye çıkarılıp her biri tahliye edildikten sonra, aynı
mahkeme tarafından iktidardan gelen talimat üzerine tekrar tutuklama
kararı verildiğini ve bu çelişkili karara imza atan mahkeme
üyelerinin ilk kararları nedeniyle sürgün edildiğini de
konuşabiliriz.
Selahattin Demirtaş hakkında Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararı verip
salıverilmesine ilişkin hüküm açıklamasından sonra, Karar
bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar işi bitiririz. diyen
Cumhurbaşkanının bu konuşmasından altı gün sonra
bölge adliye mahkemesinin gerçekten işi bitirdiğinden söz edebiliriz.
Cumhurbaşkanının sözünü kısa
sürede mahkeme kararı şekline getiren yargının Türkiyede
kendisi dâhil hiç kimsenin hukukla bağlı
olmadığını ilan etmesini yani hukukun işinin
bittiğini konuşabiliriz.
Yazdıkları haberler ve sosyal medya
paylaşımları nedeniyle hapsedildikten yedi ay sonra mahkemenin
serbest bıraktığı gazetecileri konuşabiliriz. Elbette
serbest bırakılmalarını değil, adliyeden tahliye
edilmek üzere hapishaneye götürülene dek suç vasıflarının
değiştirilip ağırlaştırılarak aynı
delillerle yeni bir soruşturmanın sanıkları hâline
getirilmelerini ve hapiste tutulmaya devam edilmelerini ama hükmün ilk
yargılandıkları dosyadan verildiğini de konuşabiliriz.
İşkence yapılarak hapsedilen ve
tutuklanmasına gerekçe olan aleyhte ifade veren tüm tanıkların
mahkemede kendilerine işkenceyle zorla ifade
imzalattırıldığını söylemesine rağmen hapiste
tutulmaya devam edilen gazeteci meslektaşım Nedim Türfenti de
hapisteki diğer gazetecilerle birlikte anlatabilirim isterseniz.
Polis ve yargı içindeki Fetullahçı çetenin
kotardığı, ucu iktidarınıza dokunan tüm
soruşturma ve davaların yargı faaliyeti değil terör
faaliyeti olduklarından hareketle çoktan kapatılıp o polis,
savcı ve yargıçlar kaçmış ya da tutuklanmışken
aynı çete tarafından KCK adıyla açılan soruşturma ve
davalara sahip çıktığınızı da konuşabiliriz.
Dahası da var ama hepsini konuşmak için de
yıllara ihtiyaç var. Muhtemel ki bu dönem sona erip de umudum o ki
evrensel hukuk normlarına uyan bir yargı tarafından bu suçlar
soruşturulduğunda her şey konuşulacak. Ama kayda geçmesi
açısından, İstanbuldan bilinmeyen bir başka örnekle devam
edeceğim. Eşi hakkında yürütülen soruşturma sebebiyle,
kocası yakalandığı sırada yanında olması
sebebiyle hukuka aykırı olarak gözaltına alınıp sonra
tutuklanan, yargının mağdur hâline getirdiği bu kadın
hakkında size isim veremeyeceğim çünkü isminin bilinmesi ve
kamuoyunun önüne çıkması konusunda büyük endişeler
taşıyor, yaşayacağı sorunların büyüyeceğini
düşünüyor. Öyle ki insanlar, yaşadıkları
haksızlıkların, hukuksuzlukların bilinmesinden dahi
korktukları bir yargı sisteminin eline düşmüş durumda
şu an.
Mağdur FETÖ üyeliği suçlamasıyla
tutuklanmış ve ilk derece mahkemesince silahlı örgüt
üyeliğinden yedi buçuk yıl cezaya hükmedilmiş, istinaf da
başvurusunu reddettiği için karar onanarak Yargıtaya taşınmış.
Mağdur kocasıyla birlikte evinin yakınlarındaki pazar
yerine alışveriş için gittiği sırada polis kendilerini
durdurmuş ve eşi hakkında yakalama kararı olduğu
kendilerine söylenmiş. Mağdur hakkında hiçbir soruşturma,
yakalama veya gözaltına alma kararı yok. Ancak polisin yoğun
telefon trafiğinden sonra kendisi hakkında da gözaltı
kararı verildiği söylenmiş ve on günlük gözaltının
sonunda da sulh ceza hâkimliği tarafından tutuklanmış.
Dava dosyasına göre, gözaltı gerekçesi,
aynı gün Emniyete e-posta yoluyla gelen isimsiz bir ihbardan ibaret.
İstanbul polisine sabah 07.30da gelen ihbarda isimler ve
kullandıkları aracın plakası verilerek Firari baş
FETÖcü, avukat karısı tarafından kaçırılacak. Şu
adreste şu plakalı kırmızı araba içinde gördüm.
Yetişin, yakalayın. yazmakta. Polis de bu ihbar üzerine akşam
saatlerinde belirtilen adrese gitmiş ve gözaltı işlemini
gerçekleştirmiş.
O gün için polisin mağdurla ilgili elindeki tek
veri, e-posta yoluyla gelen isimsiz bir ihbardan ibaret. İhbarda FETÖcü
denilen karı kocanın görüldüğü söylenen yer, evlerinin
yakını; gözaltının yapıldığı yer de
semt pazarı; suç diye nitelenen, gerçekleştirilen fiil de pazar
alışverişi yapmak ama ihbara bakarsanız, kadın
kocasını kaçırıyor. Buradan yola çıkarak Suçüstü
yapılmış. diyebilirsiniz. Peki, suç nedir, FETÖcü olduğu
iddia edilen eşiyle birlikte semt pazarından alışveriş
yapmak mı? Hakkında hiçbir adli soruşturma yok, suçüstü hâli yok
ama iki yıldır süren bir hapislik var.
Bir an için ihbarın bir soruşturma
açılmasına yeterli bir veri olacağı kabul edilse dahi
savcıların temel görevi gerçeği araştırmak değil
mi? Ceza Muhakemesi Kanununun 160/1inci maddesi bunun için var, değil
mi? Aynı maddenin (2)nci fıkrası da savcıların
şüphelilerin haklarını korumakla yükümlü olduğundan
bahsediyor. Yasal mevzuat, düzenleme var ama masumiyet karinesi liyakatsiz
yargı mensuplarının elinde hukuktan mahrumiyet karinesine
dönüştüğü için, değil hukuka kanunlara bile bağlı bir
savcı yok maalesef.
Kadın kocasını kaçırıyor.
denmiş ama araçlarında herhangi bir suç unsuruna
rastlanmamış. Evde 1 dizüstü bilgisayar, 2 tane telefon bulunmuş
ama dava dosyasında bu dijital delillerle ilgili herhangi bir inceleme,
çözüm tutanağı, rapor yok ama iddianamede şu var: Dijital
materyaller üzerinde yapılan inceleme işlemleri Siber Suçlarla
Mücadele Şube Müdürlüğündeki iş yoğunluğu nedeniyle
henüz tamamlanmamış olup inceleme sonuçları geldiğinde
dosyasına gönderilecektir. Ama dijital inceleme sonucunu beklemeden dosya
karara bağlanmış. Nasıl mı? Sulh ceza hâkimlerinin
ezber gerekçelerle tutukladığı şüpheliye yaklaşık
bir ay sonra iddianame düzenlenmiş, âdet olduğu üzere silahlı
örgüt üyeliği suçlaması yöneltilmiş. İddianameyi kabul eden
mahkeme, tensip tutanağında Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumuna yazı yazarak şüphelinin byLock kullanıcısı
olup olmadığına dair bilgi ve içerik tespiti
yapılmasını istemiş. Ancak davanın ilk celsesinde
mahkeme, byLockla ilgili bu delillerin dosyaya bir katkı
sağlamayacağı kanaatine vararak toplanmaktan vazgeçilmesine
karar vermiş; delil toplanmasından vazgeçmekle kalmadığı
gibi, daha ilk celsede esas hakkında mütalaa için de dosyanın
savcılığa verilmesine ve bir hafta sonraya da duruşma günü
verilmesine karar vermiş. Neyse ki bir hafta sonraki duruşmada
savcı bey ya da savcı hanım mütalaayı
hazırlayamadığı için bu sefer aceleden vazgeçmişler,
iki ay sonraya gün vermişler.
Mahkemenin toplanmasından vazgeçtiği
delillerden olan BTKye yazılan yazının cevabı da her
nasılsa bir sonraki celsede dosyaya girmiş. Mağdurun byLock
kullanıcısı olduğuna ilişkin BTK kaydı, adli
yargıda delil olarak kullanılması yasak olan MİT verilerine
dayandırılmış. Kamuoyunda Mor Beyin olarak bilinen
vakayla MİTin byLockla ilgili iddialarının ne kadar güvenilir
olduğu da ayrı bir tartışma konusu ki
sanığın da buna dair bir iddiası var.
Mahkemenin mahkûmiyet hükmünün de temelini
oluşturan BTK kaydına göre, sanığın 2015
yılının son altı ayında toplamda 472 kez byLock
denilen programa giriş yaptığı iddia edilmiş. Ancak
byLock bağlantısı olduğu iddia edilen kayıtlar ile HTS
kayıtları arasında tutarsızlık var yani byLock
kaydı kendisini Ümraniyede gösterirken HTS kaydı
Başakşehirde olduğunu söylüyor. Tam Mor Beyin meselesinde
karşınıza çıkan bir iş bu yani. ByLock içerik
kaydı ise dosyada hiçbir zaman bulunmamış.
Karar duruşmasını SEGBİS
bağlantısı dahi olmadan ve sanıksız
gerçekleştiren mahkeme, daha önce, dosyaya katkı
sağlamayacağı kanaatiyle toplanmasından vazgeçtiği
BTKden gelen ve çelişkiler barındıran kayıtları bu
kez de mahkûmiyet hükmünde delil olarak değerlendirmiş.
Şüphelinin ikametinde hukuka aykırı olarak el konulan dijital
materyallere ilişkin olan ve iddianamede iş yoğunluğu
sebebiyle yetişemediği söylenen rapor ise hüküm verildiği
sırada dosyaya dahi girmemiş.
İddianamesi fezlekeden, ilk derece mahkemesinin
kararı iddianameden, istinaf mahkemesinin kararı da ilk derece
mahkemesinin kararından kopyalanarak hüküm kurulan bu davada,
sanığın atılı suçu işlediğine dair delil
teşkil ettiği söylenen diğer şeyler ise Bank Asya hesap
hareketleri ve SGK kayıtları. Bank Asya hesabında 31 Aralık
2013 ile 24 Aralık 2014 tarihleri arasında gözlemlendiği iddia
edilen, olağandışı denilen kayda değer hesap
artışı toplamda 17 bin lira ve örgüt lideri Fetullah Gülenin
çağrısından neredeyse bir yıl sonra bu hesap hareketi
gerçekleşmiş. SGK kayıtlarında örgütle
bağlantılı olduğu söylenen bir kısım kurumlardan
prim ödemesi yapılması işi ise yaygın bir Türkiye hikâyesi.
Sanığın kendi iddiasına göre, SGK kayıtlarında
görünen çalışmaları emeklilik hakkı kazanabilmek için
kâğıt üzerinde ve düzenli olarak gerçekleştirilmemiş. Yirmi
üç yıl önce üniversiteden mezun olmasına rağmen prim ödeme
toplam süresi sekiz yılı geçmiyor.
Bu savunma yalan dahi olsa, bu iddianın örgüt
üyeliği suçlamasına delil teşkil edebilmesi hukuken söz konusu
olabilir mi? Öyle ise Bank Asyayla maaş ödemesi anlaşması yapan
ya da çeşitli kredi ilişkilerine giren kamu kurumlarının
sorumlularını ve onlara talimat verenleri tutuklatacak
mıyız?
Günümüzün muktedirleri olan sizler AKP adıyla
yola çıktığınızda kendinizden olmayanların
desteğini de almıştınız. Onlar, o dönemin berbat
hukukunun düzeltilerek çağdaşlarıyla eşit düzeye getirilip
hukukun üstün olacağına olan inançla, hak etmediğiniz hâlde,
ülkenin demokratikleşmesi umudunun taşıyıcısı
olarak sizleri görmek istediler. Sizlerden değillerdi ama sizleri de
kendileri gibi, değişmesi gereken sistemin karşıtı
olarak kodlayan bir liberal iyimserlik nedeniyle kandırılmaları
zor olmadı. Bu kandırılma ilişkisinde, kısa süre sonra
iktidar ortağınız hâline dönüşecek olan ve şimdi
FETÖ diye kodladığınız, bir dizi hukuksuzluğa
birlikte imza attığınız suç ortağınız Gülen
cemaatinin katkısı da yadsınamaz. Cemaat sizi hedef alana dek
uyarı ve eleştirileri dinlemeyip devleti tüm kurumlarıyla
birlikte bu çeteye teslim eden, suçlarına ortaklık yapan sizler,
şimdi ise kandırıldığınıza
inanmamızı istiyorsunuz; hâlbuki birlikte kandırmaya
çalıştınız.
Tarihsel geçmişinizdeki husumetlere bakarak
zoraki nikâh diye tanımlayacağımız cemaatle olan
birlikteliğiniz, mal paylaşımı nedeniyle 15 Temmuz
kalkışmasına kadar uzanan çirkin bir boşanma süreciyle sona
erdi. 15 Temmuz sonrasında kadrolarının üçte 1ini ihraç edip
bir çoğunu tutukladığınız yargıda cemaatten
doğan boşluğu kendi kadrolarınızla doldurdunuz.
Aslolan liyakat değil biat; geçmişte Hocaefendiye secde edilirdi,
şimdi reis dediğiniz liderinize ediliyor. Bu yüzdendir ki liyakatle
sahip olunamayan makam ve mevkilerde oturanlar var güçleriyle
adaletsizliğe tutunuyor, hukuksuzluğa göz yumuyor, hukuksuzluk
üzerine kurulu bir düzenin suç ortağına dönüşüyor. Geçmişte
cemaat yargısı aracı kılınarak yapılan
hukuksuzluklar, şimdi AKP yargısı olduğu iddia edilenler
tarafından gerçekleştirilmekte.
Bir cemaat soruşturmasının
unsurlarını sayarak cemaat yargısı nedir, nasıl
işler, hangi yöntemleri kullanırdı bir hatırlayalım:
İsimsiz ihbar; gizli tanık; sahte, uydurma delil; delilden suçluya
gidilmesi yerine önce suçlu yaratılarak sonradan delil toplanması ve
kanıt yerine kanılarla yetinilmesi; kısıtlılık
kararı ve bunun savunmanın dosyadan bir çöp dahi
alamayacağı şekilde uygulanması; soruşturmanın
gizliliği ihlal edilerek dosyanın yandaş medyaya
sızdırılması; kamuoyunun tutuklamalara
inandırılması için bu sızdırılan belgelere bire
bin katıp yalan haber yapılması, masumiyet karinesine
yandaş medya saldırısı; terör örgütü üyeliği
suçlaması; ne yasaya ne de uluslararası sözleşmelere ve
kararlara bakılmaksızın gerçekleştirilen hukuka bariz
aykırılıklarla sakat tutuklama; tutuklamaya ilişkin
hükümler başta olmak üzere ceza usul hukukunun devre dışı
bırakılması; tutuklamanın önlem olmaktan
çıkarılarak cezaya dönüştürülmesi; tutuklamanın siyasal
iktidarca yani sizler tarafından sahiplenilmesi; polis fezlekesinin
iddianameye dönüştürülmesi; ilgili ilgisiz sayısız evrakı,
içindeki özel hayata ilişkin verileri de gözetmeden dosyaya boca edip
içinde çok delil varmış algısı yaratmak ve nihayet tüm
bunları yürüten cemaatçi bir savcı.
Aranızdan bir tekiniz dahi, cemaatin yargı
içindeki çetesinin bu yöntemlerinin şimdinin yargı mensuplarınca
hem de daha pespaye biçimde yapıldığına itiraz edemez. Ama
bunu dile getiremeyeceğinizi düşünüyorum çünkü kendinizden olmayanlar
için geçerli olan hukuki güvencesizlik eğer hakikati örtbas etmekten
cayarsanız sizler için de geçerli. İster iktidar yanlısı
isterse muhalif olunsun aslolanın, neye karşı geldiğimizden
ziyade neyi savunamadığımız olduğunu düşünüyorum.
Doğrunun yanında duramıyor olabilirsiniz, bir doğru da
görmüyor olabilirsiniz fakat yanlışın, yalanın,
riyanın yanında durulmaz. Bilmelisiniz ki hakikati söylemenin gücü
iktidara tapınmanın gücünden daha uzun sürer.
Siyasal tarih, hukuku, nefretinin aracı hâline
getirerek yargı eliyle intikam almaya kalkışmayı
diktatörlerin yöntemi olarak tarif ediyor. Güçlülerin hukukunun geçerli
olduğu dikta rejimlerinde de adliyeler, adaleti yutan kara deliklere
dönüşürler. Hâl böyleyken güce sahip olan ile o güce biat edenlerin
menfaatleri arasındaki dengenin toplamından da adalet çıkmaz.
Toplumun imkânsız bütünlüğünü sağlayacak tek şey,
sıklıkla yaptığınız üzere sahte birlik beraberlik
söylemleri değil; eşitlik, demokrasi ve barışla tesis
edilmiş bir adaleti kalıcı ve yaygın kılmaktır.
Bu da ancak hukukun üstünlüğüne inanan ve bu hâliyle toplumun ona
duyduğu inançtan beslenen en önemli güvence olan bir yargıyla
gerçekleşebilir.
Böyle gelmiş olabilir ama bilin ki böyle
gitmez, gitmemeli. Ancak, mevcut tabloya bakarak ve bugün zulmedenlerin
yarın nelerle karşılaşacağını öngörebilecek
kadar deneyimimiz ve tarih bilgimize dayanarak söylüyoruz ki her türlü
hukuksuzluğunuzun örtüsü olan çoğunlukçuluğun verdiği yetkiyle
böyle gitmesine karar verirseniz, bilin ki hiç kimsenin garantisi yoktur,
reisiniz dâhil sizin de.
Beni daha önce cemaatle birlikte Ergenekoncu
olarak tutuklatmıştınız, yakın geçmişte de bu
sefer cemaatin tutukladığı birisi olmama rağmen FETÖcü diyerek
tutuklattınız. Bunun çelişkisini siz açıklarsanız
uygun bir fırsatta... İstinaf mahkemesi, bugün, benimle birlikte
diğer Cumhuriyet gazetesi çalışanları ve yöneticileriyle
ilgili davamızda ilk derece mahkemesinin kararını onadı.
İlk derece mahkemesi ile istinat mahkemesinin tetikçiliği
arasında hiçbir fark yok. Bu karara diyeceğimi de zaten mahkemede
söylemiştim, tekrara gerek yok ama yargının hâlini bir kez daha
ortaya koyan bu karara ilişkin söyleyeceğimi, değişiklik
yaparak Shakespeareden bir alıntıyla bitirmek istiyorum: İn
cin top oynuyor cehennemde, tekmili birden yargıya doluşmuş
iblislerin.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Cevap vermek istiyorum
60a göre izin verirseniz.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul
Milletvekili Ahmet Şıkın 42 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; çok ağır ithamlarla dolu bir
konuşma. Tabii, bunların içerisinde en önemsediğim mesele, secde
etme meselesi. Biz kimseye secde etmiyoruz, siz ediyorsanız bilemiyorum,
siz başkalarının sözünden çıkamıyorsanız
bilemiyorum ama biz, arkadaşlarımız sadece Allaha secde
ediyoruz, kimseye secde eden durumda değiliz. O sebeple, bunu
şiddetle kınayarak reddediyoruz. Reise secde etme ifadesinin bizim
için inanılmaz bir ağırlığı var. Hiç kimseye
secde etmiyoruz, zaten Sayın Cumhurbaşkanımız bu lafı
duyduğu anda kendisi de şiddetle reddeder yani bu nasıl bir
ifadedir?
Biz burada bir kanun düzenlemesi yapmaya
çalışıyoruz. Bunu yaparken hukuk içerisinde olanlarla ilgili
olarak
Hukuk bir mücadele -tek tek inşa edilerek- yani bir adalet
mücadelesi. Bu konuya dair FETÖnün bu ülkeye verdiği zararı hep
beraber defaatle burada konuştuk.
Şimdi, ben temel bir çelişki görüyorum:
Bir taraftan, buradan doğan bir mağduriyet anlatılıyor, bir
taraftan da o ekiplerle beraber yola devam edilmeye
çalışılıyor. Eğer hukukla alakalı bir
iyileşme yapacaksak bunu hep beraber yapacağız, beraber
yapmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Zengin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Nereden vardınız bu kanıya?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hakikatin gücünden
bahsediyorsunuz. Bu ülkede hakikat niye sadece sizin tekelinizde,
anlayamıyorum. Çoğulculuk dediğiniz şeyde, evet,
tartışacağız ama günün sonunda bir karar verirken daha
fazla sayısı olanın dediği oluyor, bütün demokrasilerde
böyle eğer doğrudan, bire bir demokrasiniz yoksa, temsilî
demokrasiniz varsa, bu. Demokrasiyle, bu yöntemle kazanmış
olmayı nasıl haksız addedersiniz, bunu anlamakta
zorlanıyorum.
Hakikat -sizi bilmiyorum ama- bizim, her birimizin
bir arayışı, hayatın kendisi bir hakikat
arayışı. Bir cümleyi Shakespeareden söylediğinizde daha
kıymetli olmuyor, kendi hayatlarımız zaten buna şahit diye
düşünüyorum.
Nihayetinde de biz hayatımız boyunca,
siyaset yaparken de hiç kimseye, hiçbir hocaya, hiçbir şahsa asla ve kata
secde etmedik ve etmeyeceğiz. Lütfen, bu kelimeleri kullanırken dönüp
kendinize bir sorun; hangi kararları nerede alıyorsunuz, nasıl
uyguluyorsunuz, dönüp lütfen kendinize bir sorun.
Günün sonunda verdiğiniz örnekle -ben de böyle
pek çok örnek anlatabilirim, geçmişte yaşanmış olan pek çok
şey anlatabilirim ama- bu vakalar üzerinden yola çıkarak Türk
yargısını yerin dibine batırmaya da hiç kimsenin hakkı
yok. Bu ülkede işini gayet iyi yapmaya çalışan hâkimler,
savcılar, yargıçlar, icrada avukatlar, her yerde pek çok yargı
personeli var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir cümleyle bitirmek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu manada
baktığımızda toptancı bir yaklaşımla
insanları böyle katletmeyi, hukuku katletmeyi de şiddetle
kınıyoruz ve reddediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben de yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
Toparlayalım, şimdi Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun sözcüsüne
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Henüz
başlamadan toparlayamam, bir başlayayım, sonra
toparlayacağım.
BAŞKAN Yerinden söz olunca böyle oluyor.
Buyurun.
41.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, doğrusu, hatibimizin konuşması,
maalesef, çarpıtıldı. Çok değerli bir konuşma
yaptı, aslında hukuk ve yargı adına neler
yaşandığını somut örnekleriyle gayet yalın bir
şekilde ifade etti.
Şunu ifade etmek istiyorum
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Neresi yalın ya?
Secde etmek nasıl bir laf?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben sizi
dinledim Sayın Zengin, müsaade ederseniz ben de bitireyim.
BAŞKAN Sayın Beştaş, Genel
Kurula hitap edin siz.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Secde
meselesini tuttu ama o arada bize de çok ağır bir söz söyledi, sözde
biz yürüyormuşuz Fetullahçılarla. Şunu ifade etmek istiyorum
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, yürüyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hâlâ
evet diyor. Fetullahçılarla kimlerin yürüdüğünü
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Fetullahçıların en çok oy verdiği parti sizsiniz, en çok şu
anda size veriyorlar. HDP, 1 numaralı parti, FETÖcülerin en sevdiği
parti.
BAŞKAN Sayın Zengin, lütfen
Buyurun, devam edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, Fetullahçı denilen cemaatle bu ülkeyi ne hâle
getirdiklerini bütün Türkiye biliyor ve Fetullahçılık adı
altında
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kapı kapı
gezip size oy istediler FETÖcüler.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Duyamıyoruz ama yani!
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet, ben
konuşamıyorum ki, nasıl konuşayım?
BAŞKAN Sayın Beştaş, siz
deneyimli bir siyasetçisiniz. Lütfen, cümlenizi toparlayın, ben diğer
konuşmacıyı davet edeceğim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Burada da söyledim,
kapı kapı HDPye oy istediler.
BAŞKAN Sayın Zengin, lütfen, rica
ediyorum, Sayın Beştaş siz konuşurken hiç müdahale etmedi.
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, lütfen, müsaade etsin, ben de ifade edeyim.
Bir kere Fetullah Gülenin Mezardakiler de
kalksın, referandumda oy kullansın. sözleri hâlâ
hafızalarımızda canlı ve bugün de Fetullahçıların
hâlâ kendilerinin korumasıyla tahliye edildiğini ve işe iade
edildiklerini de duyuyoruz. Onlar en büyük ortaktılar ve ortaklıklarını,
yıllarca bu ülkeyi çalarak çırparak, hukuksuzluklarla,
haksızlıklarla bugüne getirdiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bitmedi
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama 60a göre bu kadar veriyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama ben
BAŞKAN Son, toparlamanız için veriyorum.
Buyurun, uzatmayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ve
bugüne kadar onların önünde secde edenler de başlarını
bağlayanlar da orada kuyruğa girenler de, hiçbir AKPli
yargılanmadı ama AKPye muhalefet eden herkes maalesef çeşitli
yaftalarla yargılandı ve bugün de devam ediyor. Ve Fetullahla en
büyük ortaklıkları, bugün tutuklu olan savcıların, ihraç
edilen savcı ve hâkimlerin kararlarına sahip
çıkmalarıdır. Hâlâ Fetullahçı heyetlerin verdikleri
mahkûmiyet kararları infaz ediliyor ve o iddianamelerle yargılamalar
devam ediyor. Hiç, böyle, kimseyi kandıramazlar; ortaklıkları
hâlâ devam ediyor.
BAŞKAN Peki.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bir cümle cevap vermem lazım.
BAŞKAN Sayın Zengin, şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu davet edeyim, siz onları da bir dinleyin.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Alpay Antmen.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Antmen.
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aristo Hukuk ve adalet, devlet yönetiminin egemen
unsurlarıdır. derken ünlü Roma hukukçusu Ulpian adaleti Herkese
kendi payına düşeni verme konusunda sonsuz ve sürekli çaba. olarak
tanımlamıştı.
Değerli milletvekilleri, binlerce
yıldır adaletin sayısız tanımı yapıldı
ve binlerce yıldan bu yana bu tanımlamaların sürmesinin nedeni,
adalete olan sonsuz ihtiyaçtır. Şehirleşmenin başlangıcından
bu yana üretim ilişkileri üzerinden gelen sınıflaşma ve
sömüren ile sömürülen arasındaki kavga, net bir şekilde hak ve hukuk
mücadelesini de beraberinde getirdi. Ancak açık olan şu ki sistemin yarattığı
mağduriyetleri koruyacak hak tanımları ve koruyucu yasalardan
daha önemli bir konu var, o da yasaların eksiksiz ve herkese eşit
olarak uygulanmasıdır.
Biliyorsunuz Türkiye, Hukukun Üstünlüğü
Endeksinde son sıralarda ve maalesef bazı Afrika ülkelerinin bile
gerisine düştü. Aynı listeye baktığımızda,
endeksin üst sıralarında olan ülkelerde adaletin sağlanması
ekonomiye, sosyal hayata ve siyasal alana etki etmiş ve o ülkeler refah
seviyelerinde en üst sıralarda yerlerini almışlardır. Peki,
bu, tesadüf müdür? Elbette değil değerli milletvekilleri. Bir ülkede
adalet demek, ekonomide ve siyasette de adalet demektir. Bugün adalet
kavramından bahsetmemize neden olan yakıcı ihtiyaç, beraberinde
en basit tarihsel gerçekleri yeniden konuşma ve irdeleme ihtiyacı da
getiriyor önümüze. Zira, güzel ülkemizde bugün karşı
karşıya kaldığımız, her biri birbirinden büyük
sorunun temelinde tamamlanmamış yani gelecek kuşaklara
aktarılamamış, kazanımları tüketen, aklı ve
bilimi reddeden, adaleti yok sayan bir anlayış var; temel hak ve
özgürlüklerden tutun da ekonomiye, işsizliğe, yoksulluğa kadar
hep böyle. Biz dâhil birçok ülkede eşitlik anlayışı
aynı yasaların zengin ve fakire aynı şekilde
uygulanması olarak tanımlanırken uygulamanın iktidarın
kontrolünde farklılaşması tüm ülkelerin üzerinde büyük bir
baskı yaratıyor.
Değerli milletvekilleri, dünya tarihi
adaletsizliğin ve yargı
bağımsızlığının kaybedilmesinin çok acı
örnekleriyle dolu. Örnek mi? Yıl 1933, dünya tarihinde en kanlı
diktatör olan Adolf Hitlerin beyin takımında yer alan bir SS lideri
Himmler var. Alman yargıçlarını topluyor ve şöyle
sesleniyor: Vereceğiniz kararlar Hitlerin hoşuna gidecek kararlar
olsun. O esnada Nazi Partisi bir karar alıyor ve Yahudi
dükkânlarından alışveriş yapılmasını
yasaklıyor ve fakat Alman halkı bu kurala uymuyor. Bunu gören Himmler
bu defa şiddet uygulamaya başlıyor ve işkence
odalarıyla dolu gizli cezaevleri kuruyor. Evet, yüz binlerce insanın
yakıldığı, esir edildiği ve öldürüldüğü
kampların temeli orada atılıyor. Bu esnada göstermelik
mahkemeler var, yargıçlar var ve yargıçlar Hitlerin hoşuna
gidecek kararlar vermeye başlıyor. Yargı
bağımsızlığını savunan hukuk insanları
ise ya sürülüyor ya öldürülüyor. O noktadan sonra ne oluyor? İşte,
bir avuç ırkçının elinde kalıyor ülke ve denetim
olmadığı için, demokrasi olmadığı için, Dur.
diyecek bir mekanizma da olmayınca tarihin en büyük katliamları ve
İkinci Dünya Savaşı yaşanıyor.
Peki, size bahsettiğim Himmlerin yıllar
önce darbe girişiminde yer aldığını ve tutuklanmadan
bırakıldığını biliyor musunuz? Almanyada
bağımsız, demokratik bir ortam olsa, bu kişi hak
ettiği cezayı alsa tarih acaba başka türlü olur muydu?
Değerli milletvekilleri, yargı
bağımsızlığı oldukça hukukun üstünlüğünden
söz edilebilecektir. Sorarım size: Yargı bağımsız ve
tarafsız değilse hukuk sistemi neye göre karar verecek, siz kendinizi
güvende hissedebilecek misiniz, halk huzurlu olacak mı, ekonomi düzelecek
mi? 2002de AK PARTİ iş başına geldiğinde yargıya
müdahil değildi çünkü zamanın Cumhurbaşkanı Sayın
Ahmet Necdet Sezer atamalarda titiz davranıyordu, Danıştay kamu
yararını gözeten kararlar veriyor, Sayıştay raporları
sümen altı edilmiyor, üniversiteler daha bağımsız
davranabiliyor, yargıçlar verecekleri kararları çekinmeden hukuka
göre verebiliyordu; yasama, yürütme ve yargı ayrı ayrı güçler
olarak çalışıyorlardı. Peki, sonra ne oldu? Ortaya bir
ittifak çıktı. Kiminle? O sorunun da yanıtı 12 Eylül 2010
tarihinde değişen Anayasada saklıdır.
2010 Anayasa değişikliğini hep
beraber yaşadık, yargı yürütmenin eline teslim edildi. Zira,
HSYK iktidara doğrudan bağlı bir organ hâline geldi.
Ardından, çok iyi organize olan FETÖ mensupları HSYKdeki
çoğunluğu eline geçirdi, bir hafta içinde 81 ilin
başsavcısının 74ü değiştirildi, özel yetkili
mahkemeler tümüyle cemaatçi kadrolardan oluşturuldu; bir gün içinde cemaat
kadrosundan 5 bin dolayında hâkim ve savcı içinden yaklaşık
160 kişi Yargıtay, 60 kişi Danıştay üyesi
yapılarak yüksek yargı kurumlarında kontrol FETÖ tarafından
ele geçirildi. Sonra iktidar ve cemaat arasında kaçınılmaz son;
güç savaşı ve birbirinden rahatsızlıklar gün yüzüne
çıkmaya başladı. Zira, cemaat mensupları kamuda her
alanı ele geçiriyor, özel sektöre ne isterlerse yapıyorlardı.
Göreve yeni atananların neredeyse tümü cemaat kadrolarındandı,
eğer hâkim ve savcılar bu kadrolardan değilse cemaatin
müfettişleri çalıştığı adliyelere denetime
giriyor, onlarla ilgili olumsuz siciller veriyordu. Bu durumda olan yargı
mensupları ya emekliliğe zorlanıyor veya sürülüyordu.
Kendilerine yapılan haksızlığa karşı
çıkanlar ise kurgulu kanıtlarla haklarında açılan davalarla
uğraşmak zorunda bırakılıyordu. Peki, ardından ne
oldu? Tarihi şan ve şerefle dolu olan millî ordumuza tarihte
görülmemiş, eşi, emsali olmayan bir kumpas kuruldu ve davalar
açıldı. Aydınlarımız uydurma iddialarla hapsedildi,
Türkiye kaosa sürüklendi. En son da yargıda açılan bu büyük gedik
yüzünden 15 Temmuz hain, alçak ve onursuz darbe girişimi gerçekleşti.
Tarih tekerrür etmemeli değerli vekiller.
Yargının bağımsız
olmasına en çok hepimizin, sizlerin, bizlerin, herkesin ihtiyaç
duyduğunu, ihtiyacı olduğunu ne zaman anlayacağız?
Çıkarılacak hiçbir kanunun insana aykırı
olmayacağını ne zaman idrak edeceğiz? Bir yasa kadar onun
yapılış şeklinin de önemli olduğunu ne zaman fark
edeceğiz? AK PARTİ döneminde 2002-2007 arasında sadece 2 torba
yasa çıkarken Kasım 2015ten Kasım 2017ye kadar 23 tane torba
kanun çıkmıştır. Bu dönemde çıkarılan 53 kanundan
23ü maalesef torba kanun. Torba yasalar yürütmenin etkisi ve güdümü
altındaki yasama meclisinin özensiz bir çalışma biçimi
benimsemesidir. Torba kanunların amacı iktidarın
tasarladığı konuları çok kısa sürede
kanunlaştırmak olunca Meclis komisyonları işlevsiz hâle
gelebilmekte ve İç Tüzük kuralları da ihmal edilebilmektedir. Hele,
bugün bile biraz sonra tartışacağımız yasa teklifi
hükümlerini içeren teknik hususlarda uzlaşma aranmaması son derece
kötü bir kanunlaştırma tekniğidir. Burada yapılması
gereken, tüm değişiklikleri Meclis çatısı altında
temsil edilen parti grubu temsilcileriyle istişare ederek Meclise
getirmektir; böylece şimdikinden daha hızlı ve daha doğru
kanunlar yapabilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, hukuk devleti ilkesi
çağdaş bir demokrasinin en olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk
devleti; hukukun üstünlüğünün yaşama geçirildiği, yönetimde
keyfîliğin önlendiği, devletin hukuka bağlı olduğu,
yargının bağımsız niteliğiyle siyasal baskı
ve karışmalardan etkilenmeden çalıştığı,
hukuk kurallarının herkese eşit şekilde
uygulandığı, özgürlüklerin güvenceye
alındığı, vatandaşlara hukuk güvenliğinin
sağlandığı bir sistem demektir. Tam anlamıyla demokrasiden
ve hukuk devletinden söz edebilmek için hukuk kurallarının üstün
olduğu ve herkese eşit şekilde uygulandığına
bakmak gerekmektedir. Hukuk kuralları halka uygulandığı
kadar, aslında siyasi iktidarı kullanan devlet organlarını
ve yöneticilerini de bağlamaktadır yani aslında, değerli
vekiller, hukuk sistemi, vatandaşın devletten ve hükûmetten
değil, devletin ve hükûmetin vatandaşından korktuğu,
çekindiği ve hesap verdiği sistemin adıdır.
Şimdi, işin teknik kısmında
önümüze 13 maddeyle gelen bir kanun teklifi var. Bu kanun teklifinde gerçekten
teknik düzenlemeler, belki de yargıda işe yarayacak, istinafta,
Yargıtayda ve yargının işleyişinde önümüzü açacak
hükümler de var ama böyle maddeler gelirken, böyle bir teklif gelirken bu
teklif Adalet Bakanlığı koridorlarında hazırlanıp
sadece AKPli, AK PARTİli değerli milletvekilleri tarafından
Meclise getirileceğine bir uzlaşma aransaydı, çok daha iyi
maddeler çok daha iyi şekilde, çok daha hızlı ve belki de
aksaklığı olan daha çok madde de içine konularak daha iyi bir
kanun yapılabilirdi.
Torba kanunları bir yana bırakarak, torba
kanunların kötülüğünü bir yana bırakarak, Romada bile bundan
binlerce yıl önce yasaklandığını bir yana
bırakarak önümüzdeki 13 maddelik kanun teklifine baktığımız
zaman; ilk 3 madde, İcra ve İflas Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri
Kanunundaki istinaf ve temyiz sınırlarını birbirine
eşleştirmeye çalışıyor ama değerli
milletvekilleri, adalete etkin bir şekilde erişim hakkı, adil
yargılanma hakkı, savunma hakkının
kutsallığı
Bizim, esasında, bu şekilde istinafı
ve temyizi yani yargı yollarını kapamamamız gerekiyor.
Bizim teklifimiz, bütün sınırları kaldırarak
kesinleşmenin yerel mahkemede değil, istinafta ya da daha da üstte, Yargıtayda
olması gerekliliğidir. Bu nedenle esasında teklifin ilk 3
maddesinin teklif metninden çıkarılması gerektiği
kanısındayız. Maddeler üzerinde konuşma yapacak
arkadaşlarımız, hukukçu meslektaşlarımız, hukukçu
milletvekilleri bunları daha iyi ve daha ayrıntılı olarak
anlatacaklar ama bu teklifin can alıcı, çok önemli bir hükmü var.
Değerli milletvekilleri, dikkat
buyurursanız madde 4e bakalım. 2010 yılında
yargıyı ele geçiren Fetullahçı terör örgütü, 2014
yılında Yargıda Birlik Platformuyla her siyasi görüşten
olan hâkim ve savcılar tarafından en azından biraz geriye
püskürtüldü ama 2014ten sonra, belli bir dönemden sonra, AK PARTİde
görevli olan, çalışan, il ve ilçede yöneticilik yapan, adayları
olan avukat arkadaşlarımız da dâhil olmak üzere, pek çok yeni
hâkim alımında sadece ve sadece yandaşlığa
bakıldı.
FETÖ darbe girişimi 15 Temmuzda olduğunda
yaklaşık 14-15 bin hâkim görevdeyken 6 binin üzerinde hâkim stajyeri
vardı. 15 Temmuzdan sonra Fetullahçı terör örgütüyle iltisaklı
olan 4 bin civarında hâkim görevden alındıktan sonra, iki
yıllık süreçte ayrıca 4.000-4.500 hâkim ve savcı daha
göreve başladı yani yaklaşık şu an 20 bin hâkim ve
savcı var. Yani 2014ten sonra beş yıllık süreçte 10 bin
civarında hâkim ve savcı alındı. Ve bu teklife verilen
muhalefet şerhine baktığımız zaman neredeyse isim isim
hangi AK PARTİ il ve ilçe teşkilatı mensubunun hâkim
olduğunu da görüyoruz.
Tabii ki herkesin, tabii ki hâkim ve
savcıların da siyasi görüşü olacak ama adalet öyle bir idedir ki
siz adalete siyasi görüşlerinizi, kişisel görüşlerinizi, hiçbir
görüşünüzü karıştıramazsınız. Adaletin sembolü
olan heykelin bu nedenle gözü kapalıdır değerli milletvekilleri.
Bu konuya nereden geldim? İşte, teklifin
en can alıcı hükümleri 4üncü ve 5inci maddelerde yer alıyor
değerli milletvekilleri. Hâkim açığı bahanesiyle
sınavlardaki 70 barajı kaldırılarak herkes -çok amiyane
tabirle- her önüne gelen hâkim ve savcılık mesleğine intisap
etti. Bundan yedi sekiz ay önceye kadar fiilen avukatlık görevi yapan ve
özel hukukta çalışan, baro başkanlığı yapan bir
avukat olarak şunu söyleyebilirim ki şu an -avukat
meslektaşlarımız biliyorlardır- inanın bir davada ne
karar verileceğini artık en tecrübeli avukat bile bilemiyor.
Kesinlikle ve kesinlikle ne Yargıtay kararları inceleniyor ne ilmî içtihatlar
inceleniyor; göz çıkara çıkara, kafa yara yara, sayın
milletvekilleri, kararlar veriliyor.
Değerli milletvekilleri, yasama faaliyeti
yapıyoruz. Bu belki de bir devletin en önemli gücü çünkü sizin, burada
şu an dinleyeceğiniz ve daha sonra hüküm vererek el
kaldıracağınız kanunlara Türkiye Cumhuriyetindeki herkes
uymak zorunda.
Bakın, 70 barajı
kaldırılmıştı hâkim ve savcılık
sınavında, tekrar getiriliyor. Bu barajın daha da
artırılması gerekiyor. Türkiye'nin en nitelikli
hukukçularının hâkim ve savcı olması gerekiyor.
Size bir örnek vereyim değerli milletvekilleri:
İngilterede hâkim olmak istiyorsanız on beş yıl
avukatlık yapmak zorundasınız. On beş yıl
avukatlık yaptıktan sonra, çok iyi avukatsanız size hâkimlik
teklif ediliyor. Beş yıl sulh hâkimliklerinde görev yaptıktan
sonra, bir sonraki beş yıl ağır cezaya da üye
olabiliyorsunuz. Eğer ağır ceza mahkemesi başkanı
olmak istiyorsanız, on beş yıl hâkimlik yapmak
zorundasınız. Yani otuz yıl hukukçuluk yapmayan, on beş yıl
avukatlık, on beş yıl hâkimlik yapmayan bir kişi
ağır ceza reisi olamıyor. Biz de dün mesleğe
başlayanı yarın belki de birinci kurasında veya ikinci
tayininde ağır ceza reisi yapıyoruz, insanların kaderlerini
ellerine veriyoruz. O yüzden, en nitelikli hukukçuları seçip onları
da en iyi şekilde yetiştirmemiz gerekiyor, meslek içi eğitime de
önem vermemiz gerekiyor değerli milletvekilleri.
Ama bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin bu teklifte en
çok önem verdiği hüküm 5inci madde. Bu 5inci madde hâkim ve savcı
adaylarının eğitimiyle başlıyor ve özellikle
yazılı sınavın değerini azaltarak -teklif metnine
bakın lütfen- burada, yazılı sınavın yüzde 60, sözlü
sınavın değeri yüzde 40 olarak alınarak hâkimlik
mesleğine kabul olmasını gerektiriyor bir adayın. Hâkimlik
stajına girişte bir sınav yazılı sınav -çok
doğru- bir mülakat olmalı; bunun dışında, mesleğe
kabulde de bir yazılı sınav ve bir sözlü sınav olmalı.
Ama burada iki önemli şey var: Sözlü sınavların değerinin
azaltılması, yazılı sınavların gücünün
artırılması gerekiyor, artı -zaten burada bir madde
eklenmesiyle ilgili teklifimiz de olacak- hâkim ve savcı
sınavlarının mülakatlarının mutlaka sözlü ve
yazılı olarak kayda alınması gerektiğine
inanıyoruz. Hiçbir şaibe olmasın, objektif olsun, ondan sonra
hiç kimse de Benim hakkım yendi. demesin. Bu arada değerli
milletvekilleri, önemli olan hukukun üstünlüğüdür.
Ha, bu arada Komisyonda çok doğru bir şey
yapıldı, Anayasa Mahkemesinin sabah yayımladığı
bir kararı gereğince istinafta hükümlerin sanık aleyhine
kesinleşmesinin önü alındı. İşte uzlaşma
yapılacak bir şeye örnek, uzlaşalım. Biz burada kanun
yapıyoruz, kanun yapmanın da önemi mutabakattır. Anayasa
metinlerinden tutun da tüm kanun metinleri aslında toplumsal
uzlaşıya dayanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, fakat şöyle
hükümler de geldi bu kanun teklifiyle: Bakın, özellikle istinafta bir
kararın sanık aleyhine kesinleşmesi vardı. Eğer yerel
mahkemede sanık beraat eder, bu da istinafa götürülürse istinaf iki
yıldan az bir ceza verdiği zaman, hürriyeti bağlayıcı
ceza da olsa bu kesin hüküm oluyordu. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti,
komisyon bu konuda -birazdan önümüze gelecek- yeni bir madde ihdas etti. Bunun
bütün hükümlere teşmil edilmesi gerekiyor yani hürriyeti
bağlayıcı cezalarda, istinafta hükümlerin kesinleşmesi adil
yargılanma hakkını ihlal ediyor kanısındayız.
Komisyonda
tartıştığımız çok önemli bir husus var:
İstinaf mahkemelerinde yargılamada sanık talep etmese de
sanık delili olan hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağı,
beraat olup olmayacağı konusunda. Biz bu konuda da bir
değişiklik önergesi verdik. Ceza hukukunun temeli nedir değerli
milletvekilleri? Sanık lehine hüküm kurması, sanık lehine yorum
ilkesi ve resen araştırma ilkesi. Komisyonda da bunları arz
ettik, muhtemelen, belki de burada uzlaşıyla bunları da
düzelteceğiz ama bu kanunu yaparken gelin, biraz sonra göreceğiniz,
biraz sonra kanun maddeleri, metinler görüşülürken arz edeceğimiz
kanun teklifi değişikliklerini beraber yapalım,
uzlaşıyla daha iyi hükümler kuralım.
Bakın, HMKde ciddi sıkıntılar
var, CMKde ciddi sıkıntılar var. HMKdeki ön inceleme
yargının hızlanmasına sebep olmadı. Hâkimlerin iyi
yetiştirilmesi gerekiyor. Benim bu kürsüden arz ettiğim, mesela,
mübaşirlerin genel hizmetler sınıfına alınması,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kararnameyle
sağlandı. İşte böyle şeyler yapalım. Halk için,
adalet için ne gerekiyorsa bunu birlikte yapalım ama Yok, hayır. Biz
yaptık, oldu. derseniz, ondan sonra yine bir gün gelir, tekrar bunu
düzeltmeniz gerekir.
Adaletin aslında en yılmaz
savaşçıları olan avukatlar. Değerli milletvekilleri,
avukatlar yargının birincil aktörleridir ama yargı içinde
ikincil olarak görülmesi, ceza hukuku anlamında yargı görevlisi iken
kendisine karşı suç işlendiğinde, belki de
sanığın bile alkışlanacak hâle gelmesi avukatlık
mesleğini öldürmektedir. Avukatların işlerinin
kolaylaştırılması yargının da
hızlandırılması anlamına gelecek. Yargının
hızlandırılması sadece bize değil, sadece avukatlara
değil, sadece adliyeye değil, tüm vatandaşlarımıza
huzur getirecektir.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkanım
BAŞKAN Sayın Zengin, iki
konuşmacımız kaldı. Bence notlarınızı
alın, ben ondan sonra sizlere birer söz vereceğim, toparlayarak
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, şöyle
Sayın Başkan: Anlamı kalmıyor. Mesela, Sayın Meral
Danışa bir şey söylemeyeceğim artık, anlamı
kalmıyor.
BAŞKAN Söyleyeceksiniz, ben söz
vereceğim. Yani insicamı bozmamaya çalışıyorum, sonra
vereceğim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama bu sefer de bir
anlamı kalmıyor.
BAŞKAN - Notlarınızı alın
çünkü diğer arkadaşlar da konuşmalarını bitirsinler.
Ben yeterli söz de vereceğim size.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben de anlamı
kalmıyor diye düşünüyorum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz.
Şahıslar adına ilk söz, Aydın
Milletvekilimiz Sayın Süleyman Bülbüle aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Bülbül.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlar; yargının en önemli
hükümlerinden birisi, Türkiyede yargının en büyük sorunlarından
birisi siyasetin yargıya müdahalesidir. Biraz önce, anayasa profesörümüz,
İstanbul Milletvekilimiz hocama sordum: Siyasetin yargıya
müdahalesi diye bir bölüm açılsa üniversitelerde hangi konuya girer?
Anayasa yargısına girer. dedi. Hukuk fakülteleri böyle bir,
siyasetin yargıya müdahalesi diye bir bölüm açabilir mi? Vallaha,
Türkiye'nin bu durumunda açamaz; açanlar ya rektörlükten gider ya
dekanlıktan gider." dedi. Çok doğru söyledi arkadaşlar, çok
doğru. Arkadaşlar, sorun bu; siyasetin yargıya müdahalesi. Siyaset
yargıya müdahale ettiği sürece Türkiyede demokrasi olamaz,
yargı bağımsızlığı olamaz, hâkimlerin
tarafsızlığı olamaz,
bağımsızlığı olamaz, hak arama hürriyeti olamaz;
Türkiyede savunma hakkı ihlalleri had safhaya varır.
Bakınız arkadaşlar, Türkiyede
geçmiş dönemde birçok davalardan geçtik, kumpas davalarından geçtik;
Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarından geçtik. Bu süreç nerede
evrildi? Şurada evrildi: On yedi yıllık AKP
iktidarının hukuk devletine yönelik en büyük müdahalesi, yargıya
yönelik en büyük müdahalesi yani siyasetin yargıya en büyük müdahalesi ise
12 Eylül 2010 tarihindeki referandumda oldu, Anayasa düzenlemesinde oldu. O
günlerde, AKPli arkadaşlar -yeni milletvekillerimiz pek hatırlamaz
ama bayağı tecrübeli arkadaşlar hatırlar- 12 Eylül 2010da
Hukukun üstünlüğü mü, üstünlerin hukuku mu? diye diye Yargıdan
vesayeti kaldıracağız. diye siz gittiniz AKP olarak
yargıyı FETÖcülere teslim ettiniz. Bu bir tespit. Bu tespitin
karşısında olacak arkadaşla her mecrada, her televizyonda
tabii televizyona çıkmamıza izin verirlerse- her yerde
tartışmaya hazırız. Burada da tartışmaya her
zaman hazırız. 12 Eylül 2010da, yargıyı üstünlerin hukuku
değil hukukun üstünlüğü, yargı vesayet altında diyerek
FETÖcülere teslim ettiniz.
Daha sonra yargıda bir evrilme oldu, geldik 15
Temmuza. 15 Temmuzda 4 bine yakın, 5 bine yakın FETÖcü
iddiasıyla yargıçlar ve savcılar gözaltına alındı
ve yargıda bir deprem oldu. Bu depremden sonra ben Adalet Komisyonundaki, Adalet
Bakanlığındaki sorumlulara sordum: 15 Temmuz depreminden sonra,
FETÖcü darbe girişiminden sonra 1/2/2017 tarihli Kanun Hükmünde
Kararnameyle siz 70 olan hâkimlik, savcılık sınavındaki
barajı neden kaldırdınız? Yoğunlukla AKPli olan 6.728
yargıç ve savcıyı kadrolu olarak almak için
kaldırdınız. (CHP sıralarından alkışlar) İkinci
müdahale bu oldu arkadaşlar. Birinci müdahale 12 Eylül 2010da oldu,
ikinci müdahale ise 2017de 70 puanlık sınırı
kaldırmakla oldu. Adalet Bakanlığının sorumlusu
arkadaşımız dedi ki: Biz bugüne kadar 6.728 yargıç ve
savcı atadık. Neye göre atadınız? 70 barajını
kaldırdık. 40-50 alan, yeterliliğe sahip olmayan,
yazılı sınavı başaramayan kişileri yargıç
olarak atadınız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) 65e
düştü.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Savcı olarak
atadınız, sonra ne oldu? Sonra şu oldu: Üç gün önce Adalet
Komisyonunda -hukukçu olarak kendisine büyük saygı duyarım- Adalet
Komisyonu Sözcümüze sorduğumuz bir soru karşısında,
Sözcümüz Hakkı Köylü Milletvekilim
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Başkan
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başkan
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla)
70 puan
şartının kaldırılması sonrasında
mesleğe alınan hâkim ve savcıların durumundan bahisle
Bence, dediğimiz gibi, yani hâkimlerimiz maalesef yeterli eğitimi
almadan kura çekip gittiler. Burada söylemek doğru değil ama
kafasına gözüne vurarak da gidiyor bazı şeyler.
İnşallah, yukarılarda, üst mahkemelerde düzeltilir diye ümit
ediyoruz şimdilik. diye beyanda bulundu. İşte yargıya siz
bu darbede bulundunuz.
Şimdi ne olacak? Kadrolaştınız,
20 bine yakın yargıç oluştu, yargıç kadrolaşması
bitti, 70e çıkarıyorsunuz ama yetmiyor, ne yapıyorsunuz?
Olağanüstü hâlin, kanun hükmünde kararnamenin öncesine getiriyorsunuz
yetmiyor, 4üncü maddeyle yazılı sınavın yüzde 70ini,
mülakatın yüzde 30unu alıyorsunuz ama adaylık ve eğitimle
ilgili son sınavda ise yazılı sınavın yüzde
60ını, mülakatın yüzde 40ını alıyorsunuz. Bu ne
anlama geliyor? Demek ki kadrolaşmanız daha bitmemiş, daha
mülakat adı altında alacağınız, AKPli, teşkilatlarda
çalışmış, tarafsızlığını
yitirmiş, objektifliğini yitirmiş birçok yargıç ve
savcı adayını da almaya hazırlanıyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Bu
işi Moğultay başlattı.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Arkadaşlar,
yargı bağımsızlığı
Siyasetin yargıya
müdahalesini ortadan kaldırmadığımız sürece biz burada
çıkarız, devamlı bunlardan bahsederiz. Türkiye zor bir ülke.
Türkiye'nin zor bir ülke hâline gelmesindeki sebep bizler değiliz, bizler
muhalifiz. Muhaliflerin konuşturulmadığı, muhaliflerin her
konuşmasında tutuklama iddiasıyla, tutuklamayla birlikte
gönderildiği, üniversitelerde hocaların gözaltına
alındığı, avukatların -Ömer Kaviliden tutun,
Çağdaş Hukukçular Derneğindeki avukatların- babaları
öldüğü hâlde bile ellerinde kelepçelerle mezarlığa götürüldüğü
bir ortamda siz çıkıp da yargı
bağımsızlığından söz edemezsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakınız arkadaşlar, adliye
binaları yaptınız, çok güzel binalar yaptınız. Cemil
Çiçek Bakanıma buradan sesleniyorum: Sağ olsun, var olsun, adliyeleri
saray hâline getirdiniz ama içini dolduramadınız; adliyeleri saray
hâline getirdiniz ama saray talimatıyla, saray yargısıyla
yargıyı, yargı bağımsızlığını
ortadan kaldırdınız; adliyeleri saray hâline getirdiniz ama
içinde çalışacak hâkimlerin, savcıların, savunma yapacak
avukatların korkularını, karar vermek korkularını,
savunma yapacak arkadaşların Savunma yaparsam, şunu söylersem
tutuklanabilir miyim acaba? korkularını bir kenara
koyamadınız. Yargıyı bu hâle getirdiniz.
Bakınız arkadaşlar, talimat
yargısı, açık ve net. Talimat yargısı neden net? Biraz
önce, benden önce konuşan arkadaşlar Papazı söyledi, anlatmama
gerek var mı? Yargıtay Başkanı, Danıştay
Başkanının çay toplamasından önünü iliklemesine kadar,
Danıştay Başkanının en yakınının
tayinine kadar, birinci sınıfa hâkim ayırmalara kadar her
şeyi biliyorsunuz ama AİHMde verilen kararlara dahi Karar bizi
bağlamaz. diyen AKP Genel Başkanı Sayın
Cumhurbaşkanının da açıklamalarını biliyorsunuz.
Genel Başkanımız hakkında verilen kararlarda, açılan
davalarda verilen doğal hâkime karşı yapılan
haksızlıkları, hâkim tayinlerini, karar verecek hâkimlerin yer
değiştirmelerini biliyoruz. Türkiyede hukuk hepimize lazım,
Türkiyede yargı hepimize lazım. Eğer yargıyı
siyasallaştırırsanız, eğer yargıyı bu hâle getirirseniz,
yarın bu yargının altında sizler de
kalırsınız arkadaşlar. Bunu açıklıkla söylüyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız arkadaşlar, size bir rakam
vermek istiyorum, on yedi yıllık AKP iktidarındaki
yargının son hâli; Türkiye Ekonomik Özgürlük Endeksinin 2019
rakamını söylemek istiyorum. Ülkelerin yargı bağımsızlığı,
yargılama prosedürlerinin kalitesi ve hükûmetlerin kararlardaki etkileri
değerlendirildiğinde yargı etkinliği bölümünde 2018de 54,5
olan puanımız şu anda, 2019da yüzde 49,8e gerilemiş.
Kamuoyunda yüzde 30,8 vatandaşımız Yargı Türkiyede
siyasallaştırılmıştır. kanaatinde ve
yargıya güven tabana inmiş, yargıya güven düşmüş.
Vatandaş yargıya güvenemezse, vatandaş hâkimin,
savcının tarafsız olduğuna inanamazsa, vatandaş çıktığı
mahkemede adil karar verileceğine inanamazsa bu memlekete demokrasi de
gelmez, bu memlekette ekonomi de düzelmez, bu memlekette Orta Çağın
engizisyon mahkemelerinin durumuna düşeriz.
Bakınız arkadaşlar, o kadar çok
şey var ki neyi anlatacağımı şaşırdım.
Grup başkan vekilim dedi ki: Yirmi dakika mı konuşacaksın,
on dakika mı konuşacaksın? Hepsine hazırız. dedik.
Sorun şu: Yargıda o kadar çok konuşacak şey
bıraktınız ki artık burada sabaha kadar konuşmaya
kalksak, yargı bağımsızlığını da
anlatsak acaba anlayacak, dinleyecek misiniz? (CHP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, bakınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Toparlayın, bir dakika ilave
ediyorum.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Yargıçların
korktuğu, Vereceğim kararda acaba benim başıma bir iş
gelir mi? diye düşündüğü, avukatların Yapacağım
savunmadan sonra tutuklanabilir miyim? Tutuklandıktan sonra
başıma bir iş gelir mi? diye savunma hakkının ihlal
edildiği, kanunların uygulanmasında Şu kararı
verirsem başka mahkemeye gider miyim? Şu kararı şimdi
vereyim, daha sonra değiştireyim. diyecek korkular içinde bulunan
yargıçların bulunduğu bir ortamda, Parti Meclisi üyemiz Eren
Erdeme ilk başta tahliye, daha sonra tutuklamanın devamı
kararını veren yapılar devam ettiği sürece bu memlekette
adalet de olmaz, bu memlekette adalet çığlıkları olur.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı AKP Genel Başkanı bir yerde söylemişti,
her zaman söylüyorum, Bir memlekette adalet çığlıkları
varsa o memlekette sorun vardır. demişti. (CHP sıralarından
alkışlar) İşte, sorun var. Bu sorunu çözecek yer yüce
Meclistir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Neyi öteleseniz, neyi
örtseniz dahi Türkiyede yargının bağımsız
olduğunu, adaletin olduğunu söyleyemezsiniz.
Arkadaşlar, teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun. Şahıslar
adına son söz Kütahya Milletvekilimiz Sayın İshak Gazele
aittir.
Buyurun Sayın Gazel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İSHAK GAZEL (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifini görüşmek için bir araya gelmiş bulunmaktayız.
Teklifle, farklı kanunlarda düzenleme
altına alınan Ceza Muhakemesi Kanununun istinafa ilişkin
hükümleri revize edilmekte, Hâkimler ve Savcılar Kanununun hâkim ve
savcı adaylığı yazılı sınav ile eğitim
ve staj sürecine ilişkin hükümlerinde değişiklik
yapılmakta, İcra ve İflas Kanununun istinaf ve temyizde parasal
sınıra ilişkin hükümlerinde düzenlemeler
yapılmaktadır. Teklif 13 maddeden oluşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, teklifin
esasını ceza istinaf kanun yoluna ilişkin düzenlemeler
oluşturmaktadır. Bu kapsamda kısaca istinaf kanun yoluna
ilişkin biraz bilgi vermek istiyorum.
Son on beş yılda yargıda
etkinliğin ve verimliliğin artırılması,
yargılamaların makul sürelerde sonuçlandırılması ve
adaletin eksiksiz gerçekleştirilmesinin temin edilmesi amacıyla
mevzuat düzenlemeleri ve idari ve fiziki yapılarda çeşitli
düzenlemeler ve güçlendirmeler yapılarak bir rekora imza
atılmıştır. Bu reform sürecinin önemli bir parçası da
20 Temmuz 2016 tarihinde bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete
geçmesidir. Mahkemelerce verilen isabetli kararlar ve makul süren yargılama,
vatandaşların hukuki tatmini yanında bir ülkedeki adil
yargılanma hakkı ve hukuki güvence varlığının da
aynı zamanda en önemli göstergelerindendir. Bu hususların
gerçekleştirilmesinde istinaf mahkemeleri çok önemli bir işlev
üstlenmişlerdir. İstinaf kanun yolu, yargı sistemimizde var olan
hukuki başvuru yollarını kuvvetlendirerek adil yargılanma
hakkını da daha koruyucu bir hâle getirmektedir.
Kuşkusuz, şu anda mevcut yargı
sistemimizin en önemli sorunlarından birisi de yüksek mahkemeler ile ilk
derece mahkemelerindeki iş yükünün fazlalığıdır. Bu
sorun, yargılama süresinin uzamasına yol açmakta ve adil
yargılanma hakkının ihlaliyle sonuçlanmaktadır.
Ayrıca, uzun yargılama süreleri, yargıya güveni de
azaltmaktadır. İstinafın hayata geçirilmesi, yargı
teşkilatında bugüne değin gerçekleştirilen en kapsamlı
yapısal değişikliklerden birisidir. Zira, yargının
iş yükünün yönetilmesi ve kaliteli bir adalet hizmeti sunulması, en
önemli önceliktir.
İstinaf mahkemeleri şöyle bir fonksiyon da
ifa etmektedir: Temyiz mahkemesi olarak aynı Yargıtay ve
Danıştay gibi bir pozisyon üstlenirken, bir hukuki denetim yaparken
aynı zamanda maddi anlamda bir vaka denetimi de yapmaktadır. Bu
sebeple, istinaf, bazen doktrinde birinci derece mahkeme olarak
nitelendirilebilmektedir de. İstinaf mahkemesi, yerel mahkeme
kararını kaldırmak suretiyle kendisi ilk derece mahkemesi gibi
yeniden yargılama yaparak işin esası hakkında karar
verebilmektedir. Bu nedenle, istinaf kanun yolu, vatandaşımızın
temel hak ve hürriyetlerinin korunması bakımından daha büyük bir
koruma sağlayacaktır.
İstinaf yargılamasında birinci
sınıf hâkimlerden oluşan istinaf mahkemelerinde yargılama
yeniden yapıldığı için yargılama süresinde oluşan
hatalar da en aza indirilmekte ve adaletin tam olarak tesisi sağlanmaya
çalışılmaktadır. Dosyalar, ilk derece mahkemesinin sahip
olduğu tüm yetkilerle makul sürede yeniden gözden geçirilmekte, gerekli
görülen hâllerde delil toplanmakta, keşfe gidilmekte, bilirkişi
incelemesi yapılmakta ve tanık dinletilmektedir. İstinaf
mahkemeleri maddi ve hukuki gerçeklere ulaşmak ve adli hataları
gidermek bakımından yargı sistemimize yeni ve etkili bir
yargısal mekanizma olarak önemli bir katkı da
sağlamaktadır. Uzmanlaşmayı ve daha iyi bir denetimi
sağlamaktadır.
İstinaf kanun yolunun faaliyete geçmesi
Yargıtaya giden dosya sayısını da önemli ölçüde
azaltmıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği
20 Temmuz 2016dan 31 Aralık 2018 tarihine kadar ceza davalarında
verilen kararların yüzde 8i, hukuk davalarında ise verilen kararların
yüzde 14ü temyiz edilmiştir.
Yıllardır hazırlığı
yapılan bu köklü değişikliğin Türk hukuk sistemine hem
yargılama süresinin azaltılması hem de
yargılamamızı daha da kaliteli hâle getirmesi noktasında
katkı sağladığına inancımız tamdır.
Değerli milletvekilleri, istinafla
yaptığımız değişiklikleri de genel
hatlarıyla şu şekilde ifade edebiliriz: Yargıtayda
sonuçlanan dosyaların gönderileceği mercilere ilişkin yeni bir
düzenleme söz konusu bu teklifte. Mevcut uygulamada, Yargıtay
incelemesinden geçen dosyaların tamamı ilgili bölge idare mahkemesine
gönderilmekteydi. Onama ve düzeltme, düzelterek onama niteliğindeki
kararlar bölge idare mahkemesi tarafından yedi gün içerisinde ilgili ilk
derece mahkemesine aktarılmaktaydı. Bozma kararları ise temyiz
öncesi kararı veren bölge adliye mahkemesi tarafından yeniden
incelenmekte ve bozmaya karşı yeniden değerlendirilmekteydi.
Teklifle, Yargıtay tarafından verilen
onama veya düzelterek onama kararının bölge adliye mahkemesine
uğramaksızın doğrudan ilk derece mahkemesine gönderilmesi
öngörülmektedir. Böylelikle bölge adliye mahkemesinde herhangi bir işlem
yapılması gerekmeyen ve ilk derece mahkemesi tarafından verilen
kararı kesinleştiren bu kararlar bakımından bir an önce
infaz aşamasına geçilmesi, diğer taraftan, bölge adliye
mahkemesindeki kalem işleri azaltılmak suretiyle, zaman ve emek
kaybının da önüne geçilmesi sağlanmaktadır.
Teklifle, bölge adliye mahkemesi tarafından
istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararlar Yargıtay
tarafından bozulduğunda dosyanın bölge adliye mahkemesi yerine
ilk derece mahkemesine gönderilmesi sağlanmaktadır. Bölge adliye
mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddi
dışında verdiği kararlarla ilgili olarak da Yargıtayca
verilecek bozma kararları bölge adliye mahkemesine gönderilmeye devam
edilecektir. Böylelikle, ilk derece mahkemesi kararında herhangi bir
değişiklik yapmayan bölge adliye mahkemesi kanun yolu incelemesi
sonunda sistem dışı bırakılarak delilleri toplayan ve
kararı veren ilk derece mahkemesinin Yargıtay bozma kararı
üzerine doğrudan işlem yapması sağlanmakta ve
yargılama süreci bu anlamda hızlandırılmaktadır.
Ayrıca teklifte istinaf kanun yoluyla ilgili
yapılan değişikliklerle bağlantılı olarak bölge
adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen
kararın Yargıtay tarafından bozulması ve ilk derece
mahkemesince bozmaya uyulması hâlinde verilen yeni karara karşı
istinaf kanun yoluna başvurulmaksızın doğrudan temyiz
kanuni yoluna başvurulabilmesine imkân sağlanmaktadır.
Böylelikle yargılama süresinin de hızlandırılması
öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, istinaf dairelerinin
daha seri bir şekilde çalışabilmesi ve eldeki kaynakların
daha verimli kullanılması adına istinaf mahkemelerinin
dairelerinde birden fazla heyet oluşturabileceği de ve
oluşturulan bu heyetlerin başına Hâkimler ve Savcılar
Kurulu tarafından başkan belirleneceği de bu teklifle hüküm
altına alınmaktadır.
Ayrıca, hâkim ve savcı
adaylığı mülakatına katılabilmek için yazılı
sınavdan en az 70 puan şartı getirilmektedir. 15 Temmuz 2016
tarihinde yaşanan hain darbe girişiminin ardından ortaya
çıkan acil hâkim ve savcı ihtiyacı nazara alınarak 2/1/2017
tarihli ve 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6ncı
maddesiyle en az 70 puan almak kaydıyla ibaresi yürürlükten
kaldırılmıştı. Böylece bundan sonraki hâkim
alımlarında bu puan kalkmıştı ama şunu özellikle
belirtmek gerekiyor: Bu değişiklikten önce 2013, 2014, 2015 ve 2016
yıllarında yapılan bazı sınavlarda mülakata
çağırılabilecek kişi sayısının altında
aday yazılı yarışma sınavında
başarılı olmuştu. 2017 yılında yapılan bu
değişiklikte bu söz konusu fiilî durum da dikkate alınmıştır.
Şimdi, bu kapsamda 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununun 9/A maddesinde değişiklik yapılarak adli ve idari
yargı hâkim adaylığı mülakatına katılabilmek için
yazılı yarışma sınavından en az 70 puan alma
şartı tekrar getiriliyor. Başarılı olanların
sayısının, ilan edilen kadronun 2 katı fazlasının
altında kalması hâlinde, sadece başarılı olanlar, bir
başka ifadeyle 70 ve üzeri puan alanlar mülakata
çağırılacaklardır.
Yine, bu teklifle, hâkimlik ve savcılık
adaylık süresinin iki yıl, avukatlık mesleğinden geçenler
için bir yıl olduğu, bu sürenin eğitim ve staj dönemlerini
kapsadığı hüküm altına alınmakta, adayların
eğitimlerinin sonunda yazılı ve sözlü sınava tabi
tutulacakları, yazılı sınavdan en az 70 puan alanların
sözlü sınava girmeye hak kazanacakları düzenlenmektedir. Önceden
olduğu gibi, yazılı sınav puanının yüzde
60ı ile sözlü sınav puanının yüzde 40ının
toplamının en az 70 olması da öngörülmektedir.
Ayrıca, yine önceki düzenleme
doğrultusunda, sınavlarda başarılı olamayanların
durumuyla ilgili de düzenleme yapılmakta, bu durumda olanların
talepleri hâlinde Bakanlıkça
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gazel, buyurun.
İSHAK GAZEL (Devamla)
merkez veya taşra
teşkilatında genel idare hizmetleri sınıfında kadroya
atanabilecekleri, aksi hâlde bunların adaylığına
Bakanlıkça son verileceği hüküm altına alınıyor.
Değerli milletvekilleri, bir de icra hukuk
mahkemelerinde verilen kararlarla ilgili temyiz sınırı 40 bin
liradan 58.800 liraya çıkarılıyor. Bu miktar, asliye hukuk ve
iş mahkemelerindeki temyize ilişkin parasal sınırla
eşit hâle getiriliyor ve 58.800 liralık parasal
sınırın her yıl yeniden değerleme oranında
artırılması öngörülüyor. Tabii, bu da hukuk mahkemelerinde
yapılan yargılamada bir uygulama birliğinin sağlanması
yönünde bir adım oluyor.
Teklifimizin hukuk sistemimiz ve yargı
camiamıza hayırlı olmasını diliyor ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gazel.
Değerli milletvekilleri, soru-cevap işlemi
yok.
Sayın Zengin, bir talebiniz vardı.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Mersin Milletvekili
Alpay Antmenin 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşma ile Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün şahıslar adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; tabii, torba cevap olmuyor Sayın
Başkan yani cevap dediğiniz şey,
takıldığınız bir mevzu var, kafanız canlı,
ruhunuz canlı... Üzerinden bir sürü zaman geçti. Şimdi söylesem
yeniden bir tartışma açılacak, belki de bu yüzden, bu
tartışmayı sonlandırmak için böyle yaptınız,
bilmiyorum ama bence Meclisin doğası torba cevaba müsait değil.
Yani burada biz canlı canlı iki laf konuşalım
karşılıklı ve anlaşalım. Yani sadece kayda geçsin
diye bir şey söylemeyi ben buradaki arkadaşlarıma da bir
saygısızlık olarak addediyorum. O yüzden, şu anın
ilham ettiği şeyleri söyleyeceğim, diğerlerini yeri
geldiğinde artık tekrar ifade ederim diye düşünüyorum.
Bununla ilgili olarak, şu 70 puan meselesini,
puanın 70e gelmesini ben çok anlamlı buluyorum. Aslında dönüp
baktığımız zaman, 70 barajını getiren de AK
PARTİ, 2007 yılında gelmiş durumda. 1983 yılına,
ilk sınavların yapıldığı dönemlere
bakıyoruz, hiçbir sınırlama yok, 50 de yok, 60 da yok, 70 de
yok. 2007de 70 puanı getiren AK PARTİ. Daha sonrasında, 15
Temmuzun öncesinde -arkadaşlarımız söyledi, İshak Bey ifade
ettiler- bu sınavlara girenlerde -maalesef diyeceğim- mülakata
çağrılması gereken sayıda muvaffak olan öğrenci yok,
mezun arkadaş yok. Böyle bakıldığı zaman, hakikaten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Toparlayacağım
hızlıca.
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) 2013 yılına
bakıyoruz, 600 kişi alınacak, 1.800 kişinin davet edilmesi
lazım, 517 kişi ancak bu barajı geçebilmiş. 1.500 kişi
alınacak, 4.500 kişinin çağrılması lazım, 2.050
kişi ancak bu puanı alabilmiş ve aslında 15 Temmuzdan evvel
gündeme gelmiş bir mevzu ama 15 Temmuzun hemen sonrasında da
yaklaşık 4 bin hâkim ve savcının ihraç edilmesi sebebiyle
-maalesef diyeceğim- 50 puana çekildi. Yani, doğrusu, ben hiçbir
zaman 50 puanı içime sindiremedim, arkadaşlarım da öyle
-defaatle, şartlar bunu getirdiği için- ve şu anda da 70 puana
gelmesi çok anlamlı. Kaldı ki, Sayın Alpay Antmen de ifade
etmişlerdi, yani dünyanın gelişmiş hukuk sistemlerinde
özellikle avukatlık yaptıktan sonra hâkimlik mesleğine geçmek
çok anlamlı. Şimdi, beş yıl avukatlık yapan
avukatlarımızın hâkimlik yapması önemli. Hayatları
boyunca hiç avukatlık yapmayan insanların kolay bir şekilde
hâkim ve savcı olmaları mesleğin icrasında başka
problemleri beraberinde getiriyor. En azından, her ikisinin de aynı
anda var olmasının Türk hukuk sistemi için bir anlamı
olduğu kanaatindeyim.
Yani çok şey var belki söylenebilecek, ben de
cevap olarak çok şey söyleyebilirim ama son bir şeyle
bağlayacağım. Arkadaşlarımın pek çoğu ifade
etti, biz de aynı kanaatteyiz: Siyaset yargıya müdahil olmasın.
Amenna, biz de aynı kanaatteyiz, zaten müdahil de olmuyoruz. Burada
yazılmış bazı şeyler var, Türkiye'de insanların
yüzde 50sinin oyunu almış bir siyasi aklın hayatta insanlara
değmemiş olması mümkün değil, mesele siyasi fikirlerimize
rağmen adil olabilmek, bu olmalı. Hiç siyasete temas etmeyen insan
olduğuna inanmıyorum ben, siyasi fikirlerimize rağmen adil
olmayı başarmamız lazım, ben şahsen bunu önemsiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son bir cümle
BAŞKAN Toparlayın.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Diğer taraftan da
bu ülkede maalesef yargı siyasete çok ama çok müdahil oldu. Önümüzde bunun
bir sürü örneği var, 367 krizi böyle, bugün geldiğimiz yere gelirken
yargının bütün bu müdahaleleriyle bizler bu noktaya geldik.
Yargının yetmediği yerde bu ülkeye darbe yapıldı.
Zaten eğer biz -bu HSYKyle alakalı yaptığımız
çalışmalar- FETÖ'yle alakalı hâkim ve savcılarla ilgili
meseleyi halletmemiş olsaydık, onlar yargı üzerinden
operasyonlarını tamamlayabilselerdi darbeye gerek kalmayacaktı.
Biz bu mücadeleyi yaparken pek çok arkadaşımız sadece
karşıtlık anlamında karşı cenahta durmayı
tercih ettiler. Yani bazı meselelerde, Türkiye'nin geleceğine dair bazı
meselelerde, yargı gibi, emniyet gibi hepimizi etkileyen, geleceğimizi
çok yakından etkileyen meselelerde siyasi fikirlerimize rağmen ortak
bir noktada buluşmak temennisiyle teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Ünsal, siz de 60a göre sisteme
girmişsiniz, ondan sonra birinci bölüme geçeceğim.
Buyurun Sayın Ünsal.
43.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
yurttaşların ilaç firmalarının kâr hırsına ve
vicdanına teslim mi edileceğini, ilaçların tanzim
satışta mı satılacağını ya da ilaç
mağduriyetini yaşatanlara engel mi olunacağını
yetkililerden öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Sevgili Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Sağlık
Bakanlığı yetkililerine: Maalesef bugün gelinen noktada
yurttaşlarımız artık zorunlu ihtiyaç ürünlerine rahat bir
şekilde ulaşamamaktadır. Gıda ürünlerinde yaşanan
sıkıntılar ortadayken uzun bir süredir sağlık
alanında da ilaç krizleri yurttaşlarımızı mağdur
ediyor. İlk başta, zam oranı açıklanmadığı
için bulunmayan çok sayıda ilaç olduğuna ve bu durumun bazı ilaç
firmalarının zamlı fiyat beklemelerinden
kaynaklandığına dair açıklamalarımızı
yaptık. Bu kez yüzde 26,4lük zam oranı açıklandı ancak
yurttaşlarımız yine ilaca ulaşamıyor çünkü şimdi
elindeki ilacı zamlı fiyattan satmak isteyen firmalar var. Ve Hükûmet
yetkilileri bu mağduriyeti sadece izliyor.
Yetkililere soruyorum:
Yurttaşlarımızı firmaların kâr hırsına ve
vicdanına teslim edecek misiniz, yoksa sebze meyvede
yaptığınız gibi işin içinden çıkamayıp
ilaçları da tanzim satışta mı satacaksınız ya da
her hükûmetin normal olarak yapması gerektiği gibi olağan bir
şekilde sorumluluğu üstlenip ilaç mağduriyetini yaşatanlara
engel olabilecek misiniz?
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 5inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen değerli
milletvekillerimize söz vereceğim.
İlk söz Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe Acar
Başarana aittir.
Buyurun Sayın Başaran. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Başaran.
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz bu kürsüden
yargıyla ilgili çokça konuştuk, çokça da konuşmaya devam
edeceğiz çünkü maalesef buraya yine bir torba kanun geldi Adalet
Komisyonundan. Ben bir üye olarak Komisyona katılamadım çünkü o anda
İçişleri Bakanının talimatıyla bize oluşturulan
çemberin içerisinde yürümeye çalışıyordum. Çünkü
İçişleri Bakanı bir talimat vermişti, bizi yürütmeyecekti,
Leyla Güvenin açlık grevinin gündem olmasını istemiyordu,
talebine gözlerini, kulaklarını kapatmıştı ve
gerçekten -bunu mecazi anlamda söylemiyorum- bir grup polisle her
durduğumuz yerde bize oluşturulan açık hava hapishanesiyle
beraber biz bir günümüzü, hatta iki günümüzü geçirdik, bazı
arkadaşlarımız üç, dört gününü geçirdi. Katılamadık
ancak bu kanun Komisyona ilk geldiğinde ben Nasıl bir önemi var?
diye düşündüm, hani Meclis kapanmaya yakın, birkaç gün sonra seçime
gidiyoruz, Meclis kapanacak, bir tatile girecek, Acaba ne kadar önemli bir
kanun? diye düşündüm; açtım, baktım. Ya, gerçekten bu Meclis bu
halkın hangi derdine deva olacak ya da ne zaman gerçekten bu halkın
derdine deva olmaya çalışacak? Ben kanunu gördüğümde yine
aynı şeyi düşündüm ve Sayın Milletvekilimiz Ahmet
Şıkın dediği gibi Acaba bunun altından ne
çıkacak? diye bir hukukçu gözüyle de baktım, başka
arkadaşlara danıştık, yok yani Türkiyedeki bu hukuk
sistemini, yargıyı, şu anda insanların adalete olan
bakış açısını değiştirmek için zerreyimiskal
katkıda bulunmayacak, zaman öldürecek bir kanunla karşı
karşıyayız.
Tabii, yine, dediğim gibi, altında, böyle
biraz deşince, AKP iktidarının yine önümüzdeki süreç içerisinde
belli planları olduğunu da gördük, özellikle bu hâkimlerin tekrar,
işte, 70 puan ve mülakat meselesiyle ilgili. Yine, istinafta her
nasılsa, işte, ayrı ayrı heyetlerle bazı
dosyaları inceleme yetkisi vesaire verilmiş.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz
yargının tarafsız, bağımsız olduğunu
söylerken nedense bu sıralardan, böyle, sesler yükseliyor. Burası
yargı temsilcisi mi? Bu kadar net, aslında yargı ile
iktidarın eşit olduğu, aslında nasıl bir tahakkümleri
olduğu burada yaptıkları konuşmalardan da açığa
çıkıyor. Yani bu yargı eğer bağımsız ve
tarafsızsa niye bu yargıyı savunmak bu sıralara
düşüyor? Bir eleştiri varsa hepimiz yapalım, bir
yanlış varsa hepimiz görelim ve bu yanlışı düzeltmek
için elden geldiğince çaba sarf edelim ama böyle yerimizden
zıplayarak bir çözüm bulamıyoruz arkadaşlar. Şimdi,
insanlar niye bunu sürekli söylüyorlar ve insanlar niye yargıya
güvenmiyor? Biraz bunu açıklayalım.
Şimdi, yargıya güvenin en esaslı
şeylerinden biri adil yargılanma hakkı değil mi?
Şimdi, adil yargılanma hakkı için ne gerekiyor ya da hangi
esaslar gerekiyor, onları biraz açıklayalım. Kendisine
yöneltilen suçlamaların niteliği, sebebi hakkında en kısa
zamanda, anladığı bir dilde, ayrıntılı bir
şekilde haberdar edilmek; bu, adil yargılanmanın bir
gereği. Şimdi biz nasıl öğreniyoruz ya da toplum
yargılandığı ya da suçlandığı konuyu
nasıl öğreniyor? Basın üzerinden. Anadolu Ajansı bir
tebliğ biçimi olarak, özellikle muhaliflerle ilgili başlatılan
soruşturmalarda, açılan davalarda ilk elden bir linç kampanyası
şeklinde haber geçiyor.
Bakın, bugün, birkaç saat önce Eş Genel
Başkanımız Sayın Sezai Temelli ile ilgili iki ayrı
soruşturmanın başlatıldığını biz Anadolu
Ajansı üzerinden öğrendik ama değerli arkadaşlar, hepimiz
biliyoruz, burada hukukçu arkadaşlarımız da var,
soruşturmanın gizliliği var. Peki, neden muhatap daha
öğrenmeden basına bu soruşturmalar bir şekilde
ulaştırılıyor? Tebliğ yeri basın mı?
Hayır ama bu süreçte yargı, muhalefeti baskılamanın bir
aracı olarak karşımızda duruyor. Muhalefet bir şey
yapacak, en tepeden Biz gereğini yaparız. tehditleri savrulacak ve
akabinde yargı da sopalık görevini görüp bu şekilde
müdahalelerde bulunacak.
Biz, Sayın Eş Genel
Başkanımızla ilgili başlatılan soruşturmanın
içeriğinden hâlâ haberdar değiliz. Eğer varsa -buradan
seslenelim, basın da var burada- Anadolu Ajansı bize bir de
içeriği konusunda bilgi verirse gerçekten mutlu olacağız. Bu
duruma gelen bir ülke hâline geldik. Muhaliflerin yaptığı
herhangi bir konuşmanın, iktidarın hoşuna gitmeyen herhangi
bir eylemin karşılığı olarak bir soruşturmayla
karşı karşıya kalıyoruz. Şu anda
yargının en hızlı davrandığı alan
muhalefetle ilgili olanlar. Bunun örneğini daha önce defaatle burada da
söyledik.
Değerli arkadaşlar, eski Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaş ve yine Ankara
Milletvekilimiz Sırrı Süreyya Önderle ilgili
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi Sayın Demirtaşla ilgili bir karar verdi.
Gereği yapılacak. denildikten hemen sonra istinaf mahkemesi, her
nasılsa, önünde bekleyen dosyayı hiç inceleme zahmetine bile
girmeden, HDKnin orada PKK olarak yazıldığı
gerçekliğini göz ardı ederek, gülistanın kabristan
olduğu gerçekliğini göz ardı ederek jet hızıyla onama
verdi. Şimdi nasıl biz bunun adil bir yargılanma biçimi
olduğunu söyleyeceğiz?
Yine bir örnek daha vereyim arkadaşlar ya da
adil yargılanmanın başka neler gerektirdiğini
anlatayım. Adil yargılanmanın bir gereği de kişilerin
suçsuzluk karinesi esasıyla bu yargılamalarının
yürütülmesi. Peki, burada böyle mi oluyor? Biri çıkıp bana gerçekten
Türkiyede insanların suçsuzluk karinesinden
yararlandığını söylesin. İçişleri Bakanı her
gün çıkıp birilerini terörist ilan ediyor; milletvekillerini,
akademisyenleri, gazetecileri, herkesi. Daha sonra soruşturmalar
başlatılıyor. Bakın, bir örnek var. Peki, bunu yargı
nasıl düzeltecek, beraat verse bile nasıl düzeltecek? Nusaybinde bir
köyde sokağa çıkma yasağı ilan edildi, köylüler
gözaltına alındı -yaklaşık 39 kişi- feci bir
işkenceye maruz kaldılar, feci ve İçişleri Bakanı
çıkıp dedi ki: Bunlar teröristleri
barındırıyorlardı. O insanlar beraat etti. Peki
yaşadıkları, bunun bir telafisi var mı? Hayır çünkü
baştan suçlu başlamışlardı, işkenceyi hak
ediyorlardı, darbı hak ediyorlardı, her türlü kötü muameleyi hak
ediyorlardı. Bu tazminat bunu çözüyor mu? Bu da bunu çözmüyor. Bir defa,
Türkiyede herkes baştan suçlu, önce suçlu, sonra kendini temize
çıkarmaya çalışıyor. Böyle bir hukuk
anlayışı, böyle bir adalet anlayışı olamaz; en
fazla iktidarın buna karşı çıkması lazım.
Bir tane daha söyleyelim, insanlar müdafi avukat
hakkından yararlanabiliyor değil mi? Evet yararlanabiliyor ama birkaç
gün önce Ankarada yürütülen bir operasyonda avukat
arkadaşlarımız da gözaltına alınmıştı.
Kendilerine yöneltilen bir soru neydi? Figen Yüksekdağın
duruşmasına katıldınız mı? Yani bir avukat
herhangi birinin duruşmasına katıldığı için
eğer yargı tehdidiyle, eğer gözaltı tehdidiyle
karşı karşıyaysa aslında bu hakkını da
kullanmıyor demektir ve bu, ilk yaşadığımız olay
değil. Bu ülkede avukatlar, avukatlık yaptıkları için
mahkeme salonlarında hakarete uğruyor, mahkeme salonlarından
çıkarılıyor, darbediliyor, gözaltına alınıyor,
tutuklanıyor.
Bir tane daha, Cumhuriyet davası... Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu dosyaların hepsinin geçmişini
hepimiz burada daha öncesinde de çokça ifade ettik, bizden önceki
arkadaşlarımızın da hakkını yemeyelim onlar da
çok şey ifade ettiler. Bunların cemaat operasyonu olduğunu
söylediğimizde iktidar sıralarında yine bugüne benzer tepkilerle
karşı karşıya kalıyordu arkadaşlarımız,
benzer hatta bire bir tepkiler. O dönem, tabii, aynı yolda yürünüyordu,
belli bir hedefe, muhalefete kilitlenilmişti ve yine HDP dövülüyordu.
Bugün, bakın o cemaatçilerle araları bozulanlar, bir tek konuda
aralarını bozmuyorlar, bir tek konuda hâlâ cemaatin
yaptığı her şeyi doğru kabul edip bunun üzerine
cezalar yağdırıyorlar, HDPlilere ya da muhaliflere
karşı yürütülen soruşturmalar. KCK operasyonları,
tıpkı Ergenekon, tıpkı Balyoz gibi cemaatin
kumpasıyken şu anda içerisinde milletvekili
arkadaşlarımızın da olduğu
arkadaşlarımız bu dosyalardan hâlâ yargılanıyor,
istinafta bu dosyalar onanıyor, Yargıtaya gönderiliyor. Yani mesele
muhalifler olunca cemaatle bir probleminiz yok sizin, mesele size
dokunduğu anda sorun, size dokunduğu anda adaletten söz ediyorsunuz
ve çok şaşırtıcı bir şey değerli
arkadaşlar: Bir ülkede iktidarın, kendini, bütün güç elindeyken bu
kadar mağdur, mazlum gösterdiği bir ülke daha yok. Eğer bizim bu
söylediklerimizin gerçekliği konusunda da şüpheniz varsa bir komisyon
kuralım, kuralım ve adaletteki sorunları
araştıralım. İşte o zaman bu toplumun derdine derman
oluruz.
Son bir örnek vereceğim: Bakın,
Diyarbakırda beş altı ay önce başlatılan bir
soruşturmada -gizli bir tanık üzerinden soruşturma
başlatılmış- onlarca kişi gözaltına
alınmış, hatta 1isi kadın 6 kişi tutuklu. Gizli
tanıklık için yazı yazılıyor; bugün, böyle bir gizli
tanığın olmadığı ortaya çıkıyor.
Olmayan gizli tanıkla bir operasyon, insanlar tutuklanıyor ve en
nihayetinde gizli tanığın olmadığı ortaya
çıkıyor. İşte, Türkiyedeki böyle bir adalet sisteminden,
bir yargı sisteminden söz ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Eğer
gerçekten bu halkın derdine derman olmak istiyorsak gelin, bunlarla ilgili
çabalayalım.
Ha, en son bir de hâkim güvencesini de söyleyeyim
arkadaşlar. Bu ülkede doğal hâkim güvencesi falan yok. Bir defa,
hâkim, bir karar verirken nereye sürüleceğini, başına ne
geleceğini 10 defa, 20 defa düşünerek karar veriyor. Bunun
örneklerini de yaşadık. Bakın, Leyla Güven tahliye edildi, daha
cezaevindeyken tekrar hakkında tahliyesine itiraz edildi, daha cezaevinden
salıverilmeden heyet değiştirilip hakkında tutuklama
kararı verildi. Ya, böyle bir ülkeden söz ediyoruz. Ama son olarak buradan
Sayın Leyla Güvene selamlarımı iletmek istiyorum. Leyla Güven
bu Meclisin bir üyesi, tekrar hatırlatalım ve şu anda, yüz dört
gündür bir taleple sesini yükseltmeye çalışıyor. Bence eğer
gerçekten öncelikli bir işimiz varsa, bu Meclis tatil olmayacaksa Leyla
Güvenin talebiyle ilgili konuşmamızın daha yerinde
olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ederim arkadaşlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası İYİ
PARTİ Grubu adına söz isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın
Ayhan Erele aittir. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süremiz on dakika Sayın Erel.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, çok
kıymetli Komisyon üyeleri, büyük Türk milleti; Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerine İYİ PARTİ adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adaleti gözetmek varken ekonomiyi, siyaseti, hukuku,
sivil toplumu ve dinî kurumları, kamu otoritesini kontrol altına
almakla devleti güçlendirmiş olamazsınız. Tam aksine, bu yolla
sadece Türk milletinin ortak beşerî enerjisinden mahrum olur, hukuki ve
demokratik meşruiyetinizi kaybetmekle kalmaz, insanımızın
Türk devletine yönelik aidiyet bağlarının
zayıflamasına sebep olursunuz. Türk milletinin demokratik esaslarla
gönüllü rızası ve enerjisini sistemin mekanizmalarına
yansıtmadan gerçek anlamda bir çıkış yolu
bulamayacağımızı unutmayalım. Demokrasi, hukukun
üstünlüğü ve adaleti savunmak aynı zamanda devletin
bekasının savunulması demektir. Adalet duygusu, kendisi
haksızlığa uğramadan da insanda var olması gereken
erdemdir. Bu anlamıyla bir insanın sahip olacağı en büyük
erdem adalet duygusuna sahip olmaktır.
Sayın vekiller, insanlığın
yegâne erdemi olan bu duyguyu hep beraber çoktan kaybettik.
Etrafımızda her gün şahit olduğumuz ağır
haksızlıklar karşısında adalet telakkimiz kişinin
inancına, etnik kökenine, şahsi
yakınlığımıza ve siyasi görüşüne
bakmaksızın başkalarının haksızlığa
uğraması hâlinde de karşı çıkmamızı
kapsamıyorsa hiç kimse kusura bakmasın, affedilmez bir ilkesizlik ve
vicdansızlık girdabı içine düşmüş bu tavrımızla
geleceğimizi, millî birliğimizi, sosyal barışı ve
insanlık ölçülerimizi acımasızca tahrip ediyoruz demektir.
Unutmayalım ki bir toplumun geleceği için adaletsizlik
algısından daha yıkıcı, daha tehlikeli bir duygu
mevcut değildir. Hâlihazırda sosyal, siyasal ve ekonomik alanda
yoğun olarak yaşadığımız adaletsizlik
gerçeği ve oluşan adaletsizlik algısından bir an önce
kurtulamazsak millî birliğimizi ve devletin bekasını da tehdit
altına sokmuş oluruz. İddia edildiği gibi, yapılacak
yerel seçimlerin Türk devletinin bekasıyla hiçbir bağlantısı
yoktur. Bir şehirde A şahsının yerine B
şahsının belediye başkanı seçilmesiyle koskoca Türkiye
Cumhuriyeti devleti beka sorunu yaşayacaksa ki buna kimse inanmıyor-
devleti bu hâle düşüren iktidardaki siyasi iradeyi sorgulamak lazım.
Hem Cumhuriyet döneminin en güçlü idaresiyiz, cumhuriyet döneminin en kuvvetli
iktidarıyız. diyorsunuz, ondan sonra da tutuyorsunuz Beka sorunu
var. diyorsunuz. Bu nasıl bir yaman çelişkidir, anlamak mümkün
değil.
Yine günümüzde en çok kullanılan kelimelerden
iki tanesi, biri beka, biri de zillet. Her iki kelimenin de asla bir araya
gelmemesi gerekirken maalesef, başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere
Bakınız, Cumhurbaşkanımız
diyorum. Oy vermesek de Sayın Cumhurbaşkanı 82 milyonun
Cumhurbaşkanıdır. Dolayısıyla zillet dediği
insanlar arasında şu anda Çanakkalede kefensiz, koyun koyuna yatan
şehitlerimizin, Sakaryada, Dumlupınarda, Yemende bu vatan için
canını, kanını seve seve veren şehitlerimizin, Kore
şehitlerimizin, yine İstiklal Savaşında mücadele veren
insanlarımızın torunlarının ve Kıbrıs
gazilerinin bulunduğu bir gruba, yaklaşık 55 milyon insana
zillet demek ne kadar yakışıklı oluyor, bunu
açıklamaya, açıkçası, bir eğitimci olarak, bir hukukçu
olarak benim terbiyem müsaade etmiyor. Zillet dediğiniz bu insanlar
arasında beş vakit namazını kılan, geçmiş
seçimlerde AK PARTİye oy veren ve Cumhurbaşkanı için gerekirse
seve seve canını vereceğini beyan eden insanlar var. Gene bu
insanlar arasında analarımız var, bacılarımız
var, dayılarımız var, halalarımız var. Yani bu
insanlara diliniz, vicdanınız nasıl el veriyor da zillet
diyebiliyorsunuz? Açtım baktım zillet neyi ifade ediyor diye Türk
Dil Kurumunun sözlüğüne ama bir kez daha diyorum ki: Kusura bakmayın,
ben bu zilletin karşılığını 80 milyonun
huzurunda söylemek istemiyorum. Ve Cumhurbaşkanımız 55 milyona
yakın insana zillet diyerek Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bekasını nasıl sağlayacak? Biz Kurtuluş
Savaşında kuzeylisi, güneylisi, batılısı,
doğulusu hep birlikte Bu vatan bize mezar olmadan düşmana gülzâr
olmaz. diyerek mücadele etmedik mi? Yediden yetmişe, bu bayrak
dalgalansın, ezanlar dinmesin diye hep birlikte savaşmadık
mı? Ya o zaman da biz milleti şu veya bu sıfatlarla ayırmış
olsaydık Türk kurtuluş mücadelesi destanımsı bir
başarıya nasıl ulaşacaktı acaba? Eğer memlekette
bir beka sorunu var diyorsanız, bu beka sorununun sebebi sizlerin
söylemleri ve Türk milletini bir elmanın yarısı gibi ikiye ayırma
eylemlerinizden kaynaklanmaktadır. Eğer sizce beka sorunu varsa ve bu
beka sorununu ortadan kaldırmak istiyorsanız yapılacak tek
şey sevgi dilini kullanmak, ikiye ayırdığınız bu
milleti bir an önce tekrar kardeşlik hukuku içerisinde bir araya getirip
aynı duygularla, aynı düşüncelerle, sevgide sevinen,
kaygıda tasalanan bir Türk milletini yeniden onarmak, inşa etmek
zorundayız. Yoksa, arz ettiğim gibi, 55 milyona yakın insana
zillet diyerek beka sorununu ortadan kaldıramayız.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türk milletinde, İslam inancı ve kültür dairesine
dâhil olmamıza kadar, genel manada, milleti idare eden hakan ve
hükümdarların adil olması gerektiğine dair soyut ve genel
temenniler ve bireysel uygulamaları gösteren örnek olaylar adalet fikrinin
dayanağını oluşturmuştur. Millette, adalet
ihtiyacını karşılamak için töre adını
verdiğimiz sözlü kurallar adalet fikrinin hayata geçirilmesinde yegâne
kavram ve kurum olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adaletsizlik bir toplum için en yıkıcı
duygudur. Bir ülkede devletin bekası ve millî güvenliğin tehdit
altında olduğu dönemlerde güvenlik endişesi her şeyin önüne
geçer. Böylesi dönemlerde toplumu kolayca idare edebilmek için muktedirler
tarafından oluşturulan psikolojik atmosferle hak, hukuk ve adalet
sözleri ve arayışları genellikle ve geniş kesimler
tarafından fantastik talepler olarak karşılanır. Oysaki bir
toplum ve devletin en güçlü olduğu zamanlar, karar ve uygulamalarında
toplumsal bünyeyi sağlamlaştıracak şekilde hukuka uygun
davrandığı ve adaletin tecelli ettiği dönemlerdir. Aksine,
karşılaştığımız müşkül meselelerde bile
adaletsizlik duygusunu uyandıracak her karar ve icraat, vatandaşlar
nezdinde devlete aidiyetin çözülmesine, kurumlara güvenin azalmasına ve
genelde sisteme yabancılaşma duygusuna atılmaktan başka bir
işe yaramaz.
Hepimiz hatırlayalım,
hayatımızda muhatap olduğumuz en küçük adaletsizlik
karşısında bile bir infiale kapılırız.
Toplumların yaşadığı yoksulluk, işsizlik gibi
hâller bile adaletsizlikle iç içe geçmemişse katlanılabilir, tahammül
edilebilir hâle gelebilirken toplumda haksızlık, adaletsizlik
algısının artması kadar katlanılmaz, tahammül
edilemez, yıkıcı bir başka etki ve duygu söz konusu bile
değildir. Bir fikrin etkisinin geçici olarak kalmaması ve millî
birlik düşüncesinin kolayca tüketilmemesi için devletin uygulamaları
kapsamında hukuk ilkeleri doğrultusunda adalet fikrini zaafa
uğratmamalı, aksine, toplumsal dayanışmayı
artıracak şekilde sonuna kadar hak ve adalet duygusunu
güçlendirmeliyiz. Adalet duygusunun güçlendirilebilmesi için
bağımsız ve tarafsız yargının iyi
çalışması kadar devletin uygulamalarında
ayrımcılığı, taraf tutmayı önleyecek şekilde
liyakat, ehliyet ve eşit işlem ölçülerini sonuna kadar gözetmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
AYHAN EREL (Devamla) Aksi durumda, ne kadar
kuvvetli bir şekilde millî birlik ve bütünlük lafları edersek edelim,
ülkenin bütünlüğünü ve milletin birliğini kendi ellerimizle tehdit ve
tehlike altına sokmuş oluruz. Soruları çaldırılmış
bir KPSS sınavına girmiş ve istikbaliyle oynanma
haksızlığına uğramış veya iş
başvuruları için Nasılsa kimin alınacağı
bellidir. diye düşünen bir gencin yaşadığı ülkeye
yeteri kadar bağlılığını millî ve hamasi
sloganlarla sağlayamazsınız. Evrensel hukuk ilkeleri
doğrultusunda adil yargılanma hakkı ihlal edilecek şekilde,
suçsuz insanları suçlulardan ayıramıyor ve
haksızlığa yol açıyor iseniz bu yıkıcı
adaletsizlik duygusunu hiçbir şekilde telafi edemezsiniz.
Devletin bekası ve milletin birliğinin
yegâne teminatı, toplumsal mutabakatla üretilmiş, demokratik ve
meşru hukuk içinde kalarak yönetme yetkisini kullanmaktan ve her alanda
adalet üretmekten geçmektedir.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erel.
Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden
Kaboğluna aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Kaboğlu.
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri;
42 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerine grubum, CHP Grubu adına
söz almış bulunuyorum.
Bu teklif metni kitapçığı 45 sayfadan
oluşuyor, bunun üçte 2sinden fazlası muhalefet şerhlerine
özgülenmiş bulunuyor, yaklaşık 10 sayfa ana metinlerden oluşmakta.
Esasen, bu hacim ve dağılım da bu teklifin Komisyonda ne kadar
görüşüldüğü, ne kadar değiştirildiğini göstermesi
bakımından anlamlıdır çünkü Komisyon mutfak olma görevini
yerine getirmek yerine, daha çok, bir tür, yasanın kendi tekniğinden
de anlaşıldığı gibi torba olarak geliyor ve torba
olarak çıkıyor yani açılmadan geçiyor Komisyondan diyebiliriz.
Bu itibarla, bu metni 3 açıdan, 3
başlık altında ele alacağım: Birincisi, Komisyonda
tartıştığımız üzere -gerçi çok kısa bir
süreyle ancak tartışabildik ama- esasen 4 temel yasada yapılan
düzenleme, adil yargılanma hakkını esas alarak, temel alarak bir
düzenlemeyi beraberinde getirmeliydi ama bu olmadı. Evet, olumlu kimi
açılımlar yok mu? Var ama çok ciddi temel sorunlar var, onlara
değineceğim.
Onlara değinmeden önce, adil yargılanma
hakkı açısından bazı temel ilkeleri hatırlatmak
istiyorum. Tabii ki yargı ve demokrasi ilişkisine girmeyeceğim.
Yargıç, demokrasi faktörü işlevini, aktörü ve antrenörü işlevini
nasıl yerine getirir, bu konuya girmeyeceğim. Fakat burada, adil
yargılanma hakkının asgari standartları
diyebileceğimiz ilkelere değineceğim. Bir: Mahkeme giriş
hakkı. İki: Silahların eşitliği. Üç:
Bağımsız ve tarafsız bir mahkeme hakkı. Dört: Aleniyet
ilkesi ve çabukluk ilkesi. Beş: Yargı kararlarını uygulama
yükümlülüğü. Altı: Suçsuzluk karinesi. Yedi: Savunma hakları.
Bunları teker teker ele almaya gerek yok. Keşke zamanımız
olsaydı, ele alsaydık. Fakat sayın vekillere şu soruyu
yöneltsem: Acaba bu 7 ilkenin kaçı saygı görüyor? Herhâlde buna
Şu saygı görüyor. biçiminde bir olumlu yanıt vermek çok zor
olsa gerek. Birkaç örnekle bunu somutlaştırmak istiyorum ama esasen
burada bizim, Türkiyede adil yargılanmadan ya da adil yargı
hakkından söz ederken bunu sadece ulusal mahkemelerle
sınırlı tutmamamız gerekir; Avrupa Mahkemesi, Avrupa
Mahkemesinin kararları, gerekçeli karar hakkı ve Avrupa Mahkemesinin
ikincillik ilkesi çerçevesinde görev yaptığı ama
kararlarının tıpkı iç hukukta verilen kararlar gibi,
Yargıtayın, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar gibi, uygulama
mecburiyetinde bulunduğumuza değinmekle yetiniyorum.
Şimdi, burada adil yargılanma
açısından çok önemli bir sorun OHAL ve sonrası dönem. Esasen
Komisyonda da buna değindik 7145 sayılı Yasayı
görüşürken, üç yıl daha uzatılmasına dair kanunu
konuşurken. Çünkü olağanüstü dönemde üç yıl daha
uzatıldı fakat bunun yanı sıra, olağanüstü dönemde
yürürlüğe konulmuş olan kararnamelerin hemen hemen tümü
yasalaştırıldı. Şimdi, olağan dönemde
olağanüstü hâl kanunu geçerli olmadığına göre, acaba
olağanüstü kanun hükmünde kararnameler, yasa adı verilse de
olağan dönemde geçerli olur mu? Bu durumu tartışmak lazım,
konuşmak lazım. Esasen bu tür yasal düzenlemelerde, zannediyorum,
bunun temel alınması gerekiyordu.
Tam iki yıl önce, dün gece kerhen de olsa
istifa eden Başkanımız -o zaman Başbakandı- Biz,
altında imzamızın bulunduğu kararnamelerin ek listelerinde
kimlerin yer aldığını bilemeyiz, basından
öğreniyoruz. Kurunun yanında yaş da yanıyor. dedi. Ama
hukukta kuru da yakılmaz, hukukta yakmak fiili yok. Tam bir ay sonra
yardımcısı Biz bilemeyiz onu çünkü o listeleri MİT
hazırlıyor. dedi. Ve tabii, şöyle dedi
yardımcısı: Hele bir Anayasa oylansın, 16 Nisandan sonra
biz bu haksızlıkları düzelteceğiz. Fakat 16 Nisandan sonra
yapılan, o kararnamelerin teker teker yasalaştırılması
oldu, hâlâ Sayın Yıldırımın Yanıyor.
dediği yakmak fiili şu anda da devam ediyor. Evet, OHAL
İİK, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu ama o
mahkeme kapısını kapatmak için kuruldu. 7145 sayılı
Yasanın aslında içerdikleri, getirdikleri ve götürdükleri de zaten
uygulamada biliniyor.
Burada bu adil yargılanma hakkı
ihlallerine girmeyeceğim, sayın vekiller
somutlaştırdılar bunları; avukatlara yönelik,
seçilmişlere yönelik, öğretim üyelerine yönelik, gazetecilere yönelik.
Bunları ne yürürlükteki hukukla açıklamak mümkündür ne de
insanlıkla, insanlığın en asgari eşiğiyle
açıklamak mümkündür.
Şimdi, torba özelliğine gelince, bu,
esasen bizim görüşmekte olduğumuz kanun o denli torba ki, evet, 4
temel kanun var fakat birbirinden dağınık biçimde. Biz
yapmamışız, Meclis yapmamış, altında imza
sayısı çok çok fazla ama hiçbir vekil bu metni dikkatli
okumamış. Zannediyorum bu kitapçıklar milletvekillerince pek
okunmuyor, bunlar da okunmuyor ama bu metin de okunmamış çünkü
yapılan değişikliklerde mülakat komisyonunda hâlâ Adalet
Bakanlığı müsteşarı, Adalet Bakanlığı
müsteşar yardımcısı gibi
6771 sayılı Kanunla
tamamen hükûmet kaldırıldığı hâlde, Sayın
Erdoğan burada 1 Ekimde Yürütme yok, benim, sadece tek kişi
yürütme. dediği hâlde, yanlış olarak
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini kullanıyor
olmakla birlikte bunun maske olarak kullanılmaması tabii ki temenni
edilirdi. Bu bakımdan, torba yasanın ne denli sorunlu olduğunu,
bu kadar sınırlı sayıda maddeyi içeren bu metin bile
açıkça ortaya koymuş bulunuyor, ortaya koymaktadır.
Şimdi, burada esasen üçüncü başlık
altında değinmem gereken husus sınavlardır; biraz önce
belirtildi, puanların neden düşürüldüğü belirtildi. Kaç bin
kişi atıldı, kaç bin kişi alındı, bunlar
hakkında fikirler verildi ama atılanların ne kadarı suçlu,
ne kadarı suçsuz, bu söylenmedi. Ve tabii ki bu yeni getirilen sınav
sistemiyle, üç kategori yargıç ve savcının ortaya
çıkacağı, oluşacağı açıktır,
bilinmektedir. Şöyle ki: Bizim esasen Komisyonda ısrarla belirttiğimiz,
15 Temmuz gecesine gelinmesinde rol oynayan süreç yani jürilerin tarafsız
davranamaması. Bunun önüne geçilmesi için; bir, sözlü sınavın
değil esasen yazılı sınavın etkili olması ama
sözlü sınavın saydam yapılması, kamerayla kayıt
altına alınması; iki, bu jürinin yargı mensuplarından
değil aynı zamanda üniversite öğretim üyelerinin
katılımıyla oluşması; üç, stajdan sonra yapılacak
sınavın sadece hukuki muhakemeyle sınırlı
tutulması yani artık sözlü yapılmaması. Bu tür somut,
açık önerilerimiz kabul görmedi, umarım burada kabul edilir, kabul
görür. Şimdi, bunlar, bu bizim dile getirdiğimiz hususlar neden
önemlidir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, bir dakika
ilave ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Lütfen.
Şu bakımdan önemli: 15 Temmuza kadar
alınan yargıçlar birinci kategoriyi oluşturuyor. Ara dönemde
alınan yargıç ve savcıları mutlaka sınavdan geçirmemiz
gerekiyor. Eğer bundan böyle 15 Temmuz sürecinin bir daha
yaşanmasını istemiyorsak o zaman bizim dile getirdiğimiz
önerilerin, saydam yapılması, objektif yapılması gibi
önerilerin kabul edilmesi gerekiyor. Eğer bunlar kabul edilmezse o zaman
yeniden daha büyük felaketlere sürüklenme riskimiz vardır.
Benim buradan sıkça değinilen hukukun iki
yüzüne girmek için zamanım yok. Örneğin, Sayın
Cumhurbaşkanının 299uncu maddeyi işletme tarzı.
Pekâlâ AK PARTİ Genel Başkanı olarak yaptığı
konuşma nedeniyle Cumhurbaşkanlığı
sıfatını kullanarak 299u işletebiliyor. Bir Adalet
Komisyonu bunu adil yargılanma hakkı temelinde ele alabilirdi,
almalıdır ama olmamıştır.
Şimdi, bu itibarla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, sözlerimi toparlıyorum.
BAŞKAN Lütfen, toparlayıp
selamlayalım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Toparlıyorum.
Şimdi, bakın, Anayasa madde 83: Seçimden
önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili,
Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz
ve yargılanamaz. Anayasanın hükmü çok açık. Acaba buna
rağmen, Anayasanın bu açık hükmüne rağmen, bu madde, bu
hüküm kapsamına giren ve davaları devam eden vekillerin durma
kararı yerine 694 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesiyle
davaları sürdüren yargıçlar ara dönemde alınan yargıçlar
mıdır, hukuku bilmedikleri için Anayasanın madde 11ini,
Anayasanın 138inci maddesini ve bu maddesini okumadıkları için
mi böyle yapıyorlar yoksa bunlar üzerinde bir siyasal etki söz konusu
olduğu için mi bunu yapıyorlar? İşte, bunları
sorgulamadığımız sürece bu tür torba kanunların adil
yargılanma hakkını sağlaması mümkün değildir.
Saygılarımla. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Sermet Ataya
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Atayın şahsı adına
da söz talebi bulunmaktadır. Konuşmalarını
birleştiriyoruz.
Süreniz on beş dakika Sayın Atay.
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 42 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşeceğimiz kanun teklifi aslında
bir gerekliliktir. Hâkim ve savcıların adaylık süresi ve meslek
öncesi eğitimleri daha önce 4954 sayılı Adalet Akademisi
Kanununca düzenlenmekteyken Adalet Akademisi Kanununun yürürlükten
kaldırılmasıyla mevzuatta bir boşluk meydana
gelmiştir. Bu boşluğun giderilmesi amacıyla yasal düzenleme
yapılmış olup ilgili kanun teklifinin 5inci maddesiyle hâkim ve
savcıların adaylık süresinin iki yıl olarak düzenlenmesini
olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Adaylık süresi sonunda hâkim ve
savcı adaylarının yazılı ve sözlü sınavlara tabi
tutulması ve başarılı sayılma
koşullarının yazılı sınavda en az 70 puan alarak
tespit edilmesi, yazılı sınavın yüzde 60ının,
sözlü sınavın yüzde 40ının başarı puanında
değerlendirilmesiyle yazılı sınava ağırlık
verilmiş olup sözlü sınavın etkisi azaltılmış ve
bu düzenlemeyle daha hakkaniyetli bir hâkim, savcı alımı
yapılmış olacaktır.
Kanunla getirilen en önemli düzenlemelerden biri de
hâkim, savcı adaylarının mesleki güvence altına
alınması olup adaylar stajda hâkim ve savcı olarak birbirinden
ayrılarak eğitime tabi tutulacaktır. Hâkim ve
savcıların adaylık sürecinde ayrı eğitime tabi
tutulmaları mesleki anlamda kendilerini daha rahat geliştirmelerine
olanak sağlayacak, hâkim ve savcılar çalışmış
oldukları alanlarda uzmanlaşabileceklerdir.
Değerli milletvekilleri, yargının
hâkim ve savcıyla ilgili kısımlarının ötesinde, hukuk
eğitimi ve avukatlarla ilgili yasal düzenleme yapılması da bir
zorunluluktur. Ülkemizde adalet sisteminin temellerini atan hukuk
eğitimine bir an önce müdahalede bulunulmalıdır. Artan hukuk
fakültesi sayısı hukuk eğitimini nitelik bakımından
olumsuz etkilemektedir. Sadece 1 profesörle eğitim hayatına devam
eden birçok hukuk fakültesi mevcuttur. Birçok hukuk fakültesinde öğretim
üyeleri kendi uzmanlık alanında olmayan alanlarda eğitim
vermektedir. Örneğin bir medeni hukuk hocası ceza hukuku dersi
verebildiği gibi hukuka başlangıç hocası bir usul dersi de
verebilmektedir. Bu şekilde verilen eğitim sonucu
başarılı bir hukukçu yetiştirilmesi mümkün görülmemektedir.
Bu sorunun çözümü adına hukuk fakültelerindeki eğitim belirli
kıstaslara tabi tutulmalı ve her üniversitede hukuk fakültesi yer
almamalıdır. Hukuk fakülteleri birleştirme yoluyla
azaltılmalı, birleştirilen fakültedeki öğrenci
kontenjanları kademeli olarak azaltılmalıdır. Böylelikle
daha fazla öğretim üyesinin hukuk fakültesi öğrencilerine daha
nitelikli bir eğitim vermesinin önü açılacaktır.
Türkiyede 35 devlet, 44 vakıf üniversitesinde
ve Kıbrısta 5 adet vakıf üniversitesinde hukuk eğitimi
verilmektedir. Hukuk fakültesi öğrenci kontenjanları, hukuk
fakültelerinin eğitim koşulları göz önüne alınarak tespit
edilmeli, gerekli koşulları sağlamayan hukuk fakültelerine gerekirse
öğrenci kontenjanı açılmamalıdır. 2018-2019 döneminde
yaklaşık 72 bin hukuk öğrenimi görecek öğrenci
bulunmaktadır.
Hukuk fakültelerinde toplam 383 profesör mevcuttur
yani tüm Türkiyede hukuk eğitimi veren 383 hukuk profesörü vardır.
Bunlardan İstanbul, Ankara, İzmirde bulunanların
sayısı oldukça fazladır. Yaklaşık yüzde 85i
İstanbul, Ankara, İzmirde birikmiş olup Anadoluda sadece 47
hukuk fakültesi profesörü ders vermektedir. Anadoluda yer alan hukuk
fakültelerinde öğretim üyesi sayısı yetersizdir. Örneğin,
Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1 profesöre 1.896 öğrenci, Sakarya
Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1 profesöre 1.188 öğrenci, Karadeniz
Teknik Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1 profesöre 1.086 öğrenci, Yalova
Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1 profesöre 1.044 öğrenci
düşmektedir. Bunun en büyük nedeni, akademisyenlerin Anadoluda bir hukuk
fakültesinde ders yükü altına girmemek için buralara tayin istememesi ve
burada bulunmamasıdır. Bu sebeple, hukuk fakültesine öğretim
üyesi alımlarında akademisyenleri teşvik edici düzenlemelerin
getirilmesi şarttır.
Yargının etkin ve adil
çalışması için en önemli unsur avukatlık mesleğidir.
Avukat sayısı katlanarak artmaktadır. Avukat
sayısının bu hızla artması, avukatlık
mesleğinin niteliğini düşürmektedir. Avukatlık
mesleğinin kalitesinin artırılması için bir an önce
harekete geçilmeli; hâkim, savcıların adaylık döneminde
olduğu gibi avukatlık mesleğinde de adaylık dönemi sonunda
avukatlık sınavı getirilmelidir. Seçici ve kapsayıcı
bir avukatlık sınavı bir an önce uygulamaya konulmalı,
avukatlık stajına kabul ve avukatlık sıfatını
kazanma sınava bağlı olmalıdır. Şu anda 25-30 bin
stajyer avukatımız vardır. Hukuk fakültelerinde 70 bin
öğrencimiz vardır. Türkiye genelinde çalışan avukat
sayısı 120 bin civarına ulaşmıştır. Bu
sayı artışıyla avukatlık mesleğinin
sürdürülebilir olması olanak dışıdır. Hiçbir şey
olmayacaksam hukuk fakültesine gidip avukat olayım.
anlayışıyla bir şekilde hukuk fakültesini bitiren
gençlerimiz avukatlık mesleğinin niteliğini sadece ve sadece
düşürmektedir. Avukatlık sınavı avukatlık
mesleğinin belli bir nitelikte tutulmasına yardımcı olacak
ve avukatlık mesleğinin itibar kaybını durduracaktır.
Avukatlık Kanununda değişiklik yapılarak uzman
avukatlık unvanı getirilmeli ve unvan, keskin ve seçici
sınırlandırmalara tabi tutulmalıdır. Barolarıyla
uyumlu bir şekilde, avukatların mesleki sorunları tespit
edilmeli, avukatların da hâkim ve savcılar gibi yargının
önemli bir unsuru olduğu gözetilerek yeşil pasaport ve kamusal
olanaklardan faydalanmasının önü açılmalıdır.
Ayrıca, avukat stajyerlerinin de avukatlık stajı döneminde
-mevzuatta ve idari uygulamalarda- tüm ekonomik ve sosyal haklardan
yararlandırılması gerektiği düşüncesindeyiz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hukuk eğitimi, avukatlık
mesleği gibi adaletin olmazsa olmaz önemli konularında atılan
her olumlu adımda Hükûmetle beraber olduğumuzu açıkça deklare
ediyoruz. Hukuk fakültesini bitirip avukatlığa, hâkimliğe,
savcılığa, noterliğe müracaat edecek tüm hukuk mezunlarının
gireceği bir sınavdan geçirilerek tüm hukuk fakültelerinin asgari bir
kaliteye ulaştırılması gerektiği düşüncesindeyiz.
Değerli milletvekilleri, bölge adliye
mahkemelerinin 20 Temmuz 2006 yılında faaliyet geçmesiyle Türkiye
uzun yıllardan beri beklediği önemli bir yargılama
aşamasına kavuşmuştur. Bölge adliye mahkemelerinin
faaliyete geçmesiyle birlikte yargılamalar bariz bir şekilde
hızlandırılmıştır. Geçen bir buçuk
yıllık süre zarfında dosyaların birikmeye
başlamasıyla birlikte istinaf yargılamasının ivmesinde
bir düşüş görülmeye başlanmıştır. İşbu
kanun teklifinde getirilen düzenlemeler istinaf yargılamasındaki bu
yavaşlamayı tekrardan hızlandırmaya yönelik olumlu
düzenlemelerdir. Bu açıdan yapılan düzenlemeleri yargıdaki
hızı artıracak olması bakımından yararlı ve
olumlu buluyoruz. Mevcut düzenlemeyle, bölge adliye mahkemelerinde bulunan her
daire karar vermek için 1 başkan ve 2 üyenin katılımıyla
toplanmaktadır. Getirilen düzenlemeyle, dairelerde birden fazla heyet
oluşturulmasına imkân tanınmaktadır; böylelikle bölge
adliye mahkemesi, ceza ve hukuk dairelerindeki iş yükü azaltılacak,
yargılama hızlanacaktır. Bu düzenlemeyi etkin ve hızlı
yargılama için olumlu buluyoruz.
Mevcut düzenlemeyle, cezada indirim gerektiren
şahsi sebeplerin mevcudiyeti hâlinde bölge adliye mahkemesi önünde bulunan
dosyalarda yeniden yargılama yapılmaktadır. Getirilen
düzenlemeyle, cezada indirim gerektiren şahsi sebeplerin mevcudiyeti
hâlinde bölge adliye mahkemeleri duruşma açarak yargılama
yapmaksızın bu hukuka aykırılığı düzelterek
istinaf başvurusunu esastan reddedebilecektir. Bu düzenleme, eski kanun
sistemindeki Yargıtay aşamasında düzelterek onamaya
benzemektedir. Böylelikle yargılamanın uzaması engellenmiş
olacak, adalet daha hızlı bir şekilde tecelli edecektir.
Mevcut düzenlemede Yargıtay, bölge adliye
mahkemesinin esastan reddine ilişkin kararında hukuka
aykırılık görmesi hâlinde bozma ilamını bölge adliye
mahkemesine göndermektedir. Ancak bölge adliye mahkemesinin esastan reddine
ilişkin kararlarının bozulması hâlinde bozmadan sonra
yapılacak incelemenin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak
olması sebebiyle bozma kararını içeren dosyanın
doğrudan ilk derece mahkemesine gönderilmesi daha yerinde bir tercih
olacaktır. Getirilen düzenlemeyle, Yargıtayın bozma kararından
sonra izlenecek süreç değiştirilmektedir. Bu düzenlemeyle, ilk derece
mahkemesinin Yargıtay aşamasından sonra daha hızlı bir
şekilde yargılamaya başlamasının önü
açılmaktadır. Bu sebeple, getirilen düzenleme yargılamanın
hızlandırılması bakımından olumludur.
Mevcut düzenlemede Yargıtayın verilen
kararı bozması üzerine karara uyulması hâlinde ilk derece
mahkemesinde yargılamaya devam edilmekte ve ilk derece mahkemesinin tekrar
verdiği karar üzerine yeniden bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaya
başvurulmaktadır. Getirilen düzenlemeyle, Yargıtayın bozma
kararı vermesinden sonra karara uyulmasına karar veren ilk derece
mahkemesinde yapılacak yargılama sonunda ancak Yargıtaya
başvurulabilecektir. Diğer bir ifadeyle, bozma kararından sonra
karara uyulduğu takdirde bölge adliye mahkemesine kanun yolu mercisi olarak
başvurulamayacaktır. Yargıtayın vermiş olduğu
bozma kararına uyulması neticesinde verilen kararı yeniden
kendisinin incelemesi makul olanıdır. Bu sebeple, bozmaya uyma
kararından sonra bu kararların doğrudan Yargıtay denetimine
tabi olmasını olumlu buluyoruz. Böylelikle adliye mahkemesindeki
istinaf aşaması atlanarak yargılama etkin bir şekilde
hızlandırılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun teklifini
olumlu buluyor ve destekliyoruz, devamının gelmesini diliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Atay.
Şahıslar adına son söz, İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Erkan Başa aittir.
Buyurun Sayın Baş. (HDP
sıralarından alkışlar)
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; burada yasaları
değiştirmek için teklifler veriyor ve üzerine konuşuyoruz ancak
elbette konu adaletse, hukuksa hatırlatmamız gereken bazı
şeyler var. Açık konuşmak gerekirse -cumhuriyet tarihinin tümü
için söyleyebiliriz- adaletin tecelli ettiği duygu ve düşüncesinin
emekçilerde, yoksul halkımızda ya da tarih önünde pek
yaşandığı bir ülke değiliz. Bakın, bu ülkenin bir
devrimcisi, bir komünist siyasetçi olarak söylüyorum: Bu ülkenin devrimcileri,
komünistleri tarihin her döneminde siyasi olarak söyledikleri her sözün
karşısında yargıyı bir sopa olarak kullanan
iktidarları gördüler, her dönem bu oldu. Hani hepimizin bildiği,
herhâlde hepimizin ortaklaşacağı, en bilinen örneği Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarının haksız, hukuksuz, adice
katledilmesi ve sayısız örneği yaşamış bir
devrimci olarak konuşuyorum; her dönemde yargı belli ölçülerde
iktidarın sopası olarak kullanıldı ama hiçbir dönem, bu son
dönemde olduğu kadar yargı sadece ve sadece iktidarı ve
iktidarın yandaşlarını korumak için kullanılan basit
bir sopaya dönüştürülmedi.
Değerli arkadaşlar, burada muhalefet
sözcüleri konuştuğunda AKP sıralarında bir hareketlenme
oluyor, oturuyorlar, kalkıyorlar. Ne yapalım değerli
arkadaşlar, Türkiyede yargı üzerine konuşurken Fetullah Gülen
hakkında konuşmadan değerlendirme yapmak mümkün mü? Peki,
Fetullah Gülenin yargı üzerindeki tahakkümü üzerine konuşurken
AKPyle ortaklığı üzerine söz söylemeden konuyu bütünlüklü
değerlendirmek mümkün mü? Bakın, size yaşadığım
bir örneği anlatacağım.
Biz, bu ülkenin devrimcileri sokaklarda bildiri
dağıtıyorduk, sokaklarda halka Fetullah Gülen çetesinin
Türkiye'yi nasıl bir karanlığa sürüklediğini anlatmaya
çalışıyorduk. Neyle karşılaşıyorduk, biliyor
musunuz? O çeteler bize saldırıyorlardı, yetmiyordu; polisler
devreye giriyordu, gözaltı yapıyorlardı, yetmiyordu; mahkemeler
devreye giriyordu, bizleri yargılıyordu.
Peki, o arada ne oluyordu? O arada ben televizyondan
Meclis Genel Kurulunu izliyordum, Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi Adalet
Bakanı çıkıyordu bu kürsüye, diyordu ki: Fetullah Gülen bu
ülkenin bir kıymetidir, ne yapıyorsa bilgimiz dâhilinde
yapıyor. Biz bunun bedellerini sokakta ödüyorduk.
Değerli arkadaşlar, çok açık bir soru
soracağım: Ben Ergenekonun savcısıyım. diyen bir
Cumhurbaşkanının olduğu ülkede adaletten söz edebilir
miyiz, hukuktan söz edebilir miyiz?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Hangi Hükûmetin
Adalet Bakanı?
ERKAN BAŞ (Devamla) AKP Hükûmetinin tabii ki.
Şimdi, biraz evvel sevgili Ahmet Secde
ediyorsunuz. dedi, hemen itirazlar geldi. Sanıyorum Ahmet bir mecaz
kullandı, Secde ediyorsunuz. derken gözüyle gördüğü maddi bir
secdeden tabii ki söz etmiyor, bir mecazda bulunuyor ve bunun
anlaşılabileceğini düşünüyor, hemen itiraz geliyor. Tamam,
ben izin verirse Ahmet adına düzeltiyorum; secde etmediniz ama kaç AKPli
onun dizinin dibinde oturdu, ben gözlerimle gördüm, sayısını
bilmiyorum.
Değerli arkadaşlar, kaç AKPli
Pensilvanyaya gitti, geldi, sayısını bilmiyoruz. Tamam, secde
etmediniz de Ne istediniz de vermedik? diyen kimdi arkadaşlar? Ee, şimdi,
bunları konuşmadan Türkiye'de yargı üzerine, adalet üzerine
konuşamayız.
Ben gerçekten anlayabileceğiniz dilden
söyleyeyim; hani beş yıl, altı yıl önceye
gittiğimizde, Kimler kimlerle berabermiş! diye sorasımız
gelmiyor mu? Beş yıl, altı yıl önceye gittiğimizde
Hepiniz oradaydınız be! dediğimizde haksız mı
oluyoruz arkadaşlar? Şimdi, bunları
hatırlattığımızda kızmayacaksınız.
Bunları hatırlatıyorsak, bu ülkenin, bu ülke
halklarının çıkarlarını korumak için anlatıyoruz.
Bundan on sene önce de yargı birileri tarafından sopa olarak
kullanılıyordu, şimdi de aynı biçimde
kullanılıyor. Koskoca adalet sarayları yaptınız,
sadece sarayın adaleti tecelli ediyor memlekette, bunun dışında
hiçbir işe yaramayan, beton yığınlarıyla dolu bir
memlekete çevirdiniz.
Değerli arkadaşlar, nasıl bir
adaletten söz edeceğiz ki? Bakın, dünyada basın emekçilerinin en
fazla tutuklandığı ülkelerden bir tanesiyiz. Galiba rekoru
kaybediyoruz diye paniğe kapıldınız, hemen seçim öncesinde
bu rekor elimizden gitmesin diye bugün 6 Cumhuriyet emekçisini daha yeniden
cezaevine yollayacak kararlar alınıyor.
Değerli arkadaşlarım, hepiniz elinizi
vicdanınıza koyarak bir soruya yanıt verin istiyorum. Bu ülkede
301 maden işçisi gerekli önlemler alınmadığı için, bu
ülkede 301 maden işçisi sadece patronlar daha fazla para kazansın
diye açıkça bir cinayetle öldürüldüler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen, ben bir dakika
ilave edeyim, tamamlayın.
Buyurun.
ERKAN BAŞ (Devamla) Şimdi soruyorum
size: Bu işçilerin öldürülmesine neden olan insanlara ne ceza verdiniz?
Peki, bu işçileri savunan Avukat Selçuk Kozağaçlı şimdi
Silivri Cezaevinde açlık grevi yapıyor arkadaşlar, biliyor
musunuz? Hangi adaletten, hangi hukuktan bahsediyoruz?
Değerli arkadaşlar, söylenecek çok fazla
şey var. Gerçekten utanıyoruz; hakkını arayan bir
kadının Ankarada, Türkiye Cumhuriyeti devletinin başkentinde
uğradığı muameleyi anlatmaktan biz utanıyoruz,
savunmaktan utanmayanları da kınıyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Kim savundu bunu?
Savunan bir kişi çıkmadı, bir kişi çıkmadı.
ERKAN BAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bitiriyorum.
Çok net şu: Türkiye öyle bir noktaya geldi ki
iktidar suç işliyor. İktidar yandaşlarını koruyan,
suçluları koruyan bir mekanizma oluşturmuş durumda ve maalesef,
ülkemiz halkı adaleti kendisi sağlamaya çalışıyor. O
yüzden bu yasa maddeleriyle, bu yamalarla uğraşmanın anlamı
yok diyorum. Halkın, emekçilerin sağlayacağı gerçek
adalette herkes işlediği suçların cezasını çekecek
diyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun,
sıcağı sıcağına verelim şimdi.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul
Milletvekili Erkan Başın 42 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahıslar adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok teşekkür ederim
-taze, fırında- sağ olun.
Sayın Başkanım, çok değerli
arkadaşlar; sayın hatip son derece hararetli bir konuşma
yaptı.
Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Secde
kelimesi bizim için önemli bir kelime. Muhakkak ki hitap ederken kelimeler
bizim için önemli ama muhatap olduğumuz, hitap ettiğimiz
insanların zihin dünyasında nerede yer tuttuğunu düşünerek
konuşmak lazım. Secde etmek, bizim için, kendi inanç sistemi olan bir
insan için dinden çıkmakla eş değer bir şey. Yani bu kadar
ağır bir şeyle itham ederken bunu bir mecaz olarak
kullanamazsınız, olamaz yani böyle bir şey. Varsa başka
kelimeleriniz bunu anlatacak, onları kullanın ama bize Secde
ettiniz. vesair, lütfen bunu söylemeyin, söylediğiniz zaman cevap vermek
durumundayız, reddetmek durumundayız. Amacınız neyse
amacınızla doğru orantılı, onu anlatan kelimelerle
hitap edin ki doğru anlaşılabilesiniz.
Devamında burada
bağırılıyor: Ne yaptınız? Ne yaptınız?
Ne yaptınız? Bir taraftan, diyorsunuz ki: Yargıya
karışmayın, karışmayın,
karışmayın. Yargı verecek kararı, ben mi
vereceğim? Biz mi vereceğiz, Meclis mi karar verecek? Yargı
karar verecek.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz veriyorsunuz,
yargı değil.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Nihayetinde biz bütün
haklılıkları savunan insanlarız.
Bugün bu Mecliste Ankarada olan olayla alakalı
hiç kimseyi savunan bir cümle kullanmadım. Bakın, çok sakin geçti,
bütün kadın arkadaşlarımız söz aldı, konuştuk.
Herhâlde arkadaşımızın kendisi burada değildi,
dinlemedi. Hatta biz böyle bir şeyin yargıya
taşınmasından memnuniyet duyduğumuzu söyledik. Takip
edelim, nedir, ne olmuş, kim yapmış ama tek bir fotoğraf
karesinden yola çıkarak da bir polis memurunu tacizci addetmeyelim,
görelim olayı. Eğer yargıya itimat ediyorsak karar verin,
yargıya taşınmış bir konu, kararını versin
yargı hep beraber
Ama bu arada da biz savunalım, gidelim, arkadaşlarımıza
görevler dağıtalım, bunu yapıyoruz zaman zaman, bu
yargılamaları takip edelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Biz hassaten
kadınlarla alakalı bütün mevzuları, kadınlara dair
mağduriyet içeren bütün davaları elimizden geldiği
kadarıyla takip etmeye gayret ediyoruz, bunu da yapalım, hep beraber
yapalım ve hiçbir kişi de sadece avukat olduğu için,
avukatlık mesleğini icra ettiği için bu meseleden dolayı
yargılanmıyor. Yani insanlar gazeteci Elleyemezsin. Milletvekili
Zinhar elleyemezsin. Yok efendim, işte bakıyorsunuz, hâkim
Herkese
dokunulabilir, bunun sınırları var. Çünkü suç işlemek
Her
insan, maalesef ve maalesef mesleğinden bağımsız olarak
dünyada ve Türkiyede suç işleyebilir, bütün mesele hukuka uygun
şekilde bu süreçlerin takip edilmesidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Baş, buyurun.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Kayıtlara
geçsin diye söylüyorum. Secde ettiniz. demedim, Secde ettiğinizi
görmedim. dedim, dolayısıyla bir düzeltmede bulundum. Buna cevap
vermesi anlaşılmaz bir şey ama tabii, bu, aynı zamanda bir
de ikrarı bence barındırıyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Niçin
anlaşılmıyor, niçin anlaşılmıyor?
ERKAN BAŞ (İstanbul) Çünkü ben Secde
etmediniz, biat ettiniz, dizinin dibinde oturdunuz. dedim, bu iddiamda da
ısrarcıyım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz bence
söylediklerinizi hatırlamıyorsunuz, kayıtlardan
çıkarın ve bakın Sayın Baş.
Hatırlamıyorsunuz cümlelerinizi.
BAŞKAN Sayın Zengin, bir saniye
ERKAN BAŞ (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, sanıyorum, Grup Başkan Vekili, kendi
milletvekilleriyle beni karıştırıyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hatırlamıyorsunuz cümlelerinizi.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Ben Genel Kurulun
her açık olduğu dönemde başından sonuna, halkın
verdiği görevi en iyi biçimde yerine getirmek üzere buradayım. Bütün
konuşmaları da dinliyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Cümlelerinizi
hatırlamıyorsunuz.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Bazı
arkadaşların, özellikle iktidar grubundan, birinci parti grubundan
arkadaşların genelde kuliste geçirdikleri vakti, bana
yakıştırmasını doğru bulmuyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç alakası yok.
Ben kendimle ilgili şeyden bahsediyorum. Ben hep buradaydım, hiçbir
yere ayrılmadım.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Üçüncüsü, tek bir
fotoğraftan sonuç çıkartmama doğrudur. Kendilerinin tek bir
fotoğraftan ne kadar sonuçlar çıkarttıklarını
söylüyorum.
Ve son olarak, gerçekten, arkadaşlar, bu ülkede
herkes suç işleyebilir, size göre.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, herkes
işleyebilir.
ERKAN BAŞ (İstanbul)
milletvekili suç
işleyebilir, gazeteci suç işleyebilir, avukat suç işleyebilir,
sadece AKPye üye olanlar ve yandaşları suç işleyemez! Ben de
bunu kabul etmiyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır, hiç öyle
söylemiyorum, zinhar. Herkes
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok net söylüyorum,
herkes suç işleyebilir. İşliyorsa da bu ülkede bunun
cezasını çeker. Herkes çeker.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
AKPliler hariç!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Laflarımızı alıp çevirip başka bir yere çekmeyiniz.
Ben her kelimesini -buradaydım altı saattir, bir yere gitmiyorum- tek
tek dinledim yani onu da ifade edeyim. Siz konuşmalarınıza
tekrar bakın.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi konuşmalar tamamlanmıştır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Soru-cevap işlemi yok.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, duymuyor musunuz? Bir şey....
BAŞKAN Ben sizi duyuyorum Sayın
Kerestecioğlu ama ben bir işlem yapıyorum.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ben siz başlamadan zaten Sayın Başkan dedim.
BAŞKAN Buyurun, bir oturun ama.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hayır, söz istemeyeceğim, sadece
BAŞKAN Ama ben cümlemi tamamlayayım,
ondan sonra söz vereceğim ben size. Ben duyuyorum sizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) O zaman bir duyduğunuzu ifade edin.
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Buyurun, şimdi siz de bir kayıtlara
geçirin sözünüzü.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ben özellikle meslektaşım Selçuk Kozağaçlıyla
ilgili söz almak istedim. Avukatlık nedeniyle tutuklu değildir. Bu
da bir yargıdır aslında. Daha devam eden bir yargılama için
böyle bir ifade kullanılamaz bir hukukçu tarafından.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bizzat kendisi için
söylemiyorum Sayın Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ayrıca şunu belirtmek isterim: Selçuk Kozağaçlı,
iki kez kendisi gitmiştir mahkemeye. Birinde yurt dışından
gelerek gitmiş ifade vermiştir ve tutuklanma nedeni, kaçma
şüphesidir. Bu da kayıtlara geçsin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Birleşime beş dakika ara veriyorum
arkadaşlar.
Kapanma Saati: 21.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54'üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
42 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 20 Şubat 2019 Çarşamba günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.09