TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
55inci
Birleşim
20
Şubat 2019 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, 20 Şubat Ege Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi
Fırat Yılmaz Çakıroğlunu şehadetinin 4üncü
yılında rahmetle yâd ettiğine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Denizli Milletvekili
Şahin Tinin, Denizli iline ve yapılan yatırımlara
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvin ilinde yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 20 Şubat Fırat Yılmaz
Çakıroğluna vefatının 4üncü yıl dönümünde Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Sakarya Kışlasında
meydana gelen mühimmat patlamasında yaralananlara geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Mersin ili Silifke ilçesinde işçileri
taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu hayatını kaybeden
hemşehrilerine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
2.- Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayelin, Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde on yedi yıl önce millî teknoloji hamlesiyle
başlatılan yatırım ve teşviklerin devam edeceğine
ilişkin açıklaması
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, iktidarın yerel seçim öncesi geçici önlemler
aldığına, yaşanan mağduriyetlere kalıcı
çözümler getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Hayati Arkazın, kadına yönelik şiddetin ülkemizde
engellenemediğine ilişkin açıklaması
5.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Marmara Denizinde canlı
yaşamını yok eden sebeplerin ve sorumluların
bulunması, çevreye duyarlı olunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
6.- Nevşehir
Milletvekili Faruk Sarıaslanın, Nevşehir ilinin turizmden yeteri kadar pay alabilmesi için
yapılması gerekenlere ilişkin açıklaması
7.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagilin, on altı yılda devrim niteliğinde
projelere imza atıldığına, ekonomik büyümenin yanı
sıra temellerinin de sağlamlaştırıldığına
ilişkin açıklaması
8.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, İzmit Körfezi sahilini cazibe merkezi hâline
getiren İbrahim Karaosmanoğluna teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
9.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, 31 Aralık 2017 tarihinden önce
yapılmış kaçak binaları kapsayan imar
barışının kaosa dönüştüğüne ilişkin
açıklaması
10.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, ülkenin beka sorunu olmadığına,
ekonomi ve işsizlik sorunu olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, Kerç Boğazı'nda Tanzanya bayraklı
gemilerde meydana gelen yangın faciasıyla ilgili İstanbul Liman
Başkanlığı ve diğer sorumlular hakkında inceleme
başlatılıp başlatılmadığını
Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
12.- Osmaniye Milletvekili
İsmail Kayanın, abonelik işlemlerinin e-devlet üzerinden
yapılmasıyla bürokrasinin en aza indirilmesinin
amaçlandığına ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Mersin ili Silifke ilçesinde işçileri
taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu hayatını kaybeden
hemşehrilerine Allahtan rahmet dilediğine,
Cumhurbaşkanının liderliğindeki ekonomi yönetiminin bütçe
gerçekleşmelerinde başarılı sonuçlar
aldığına ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, 20 Şubat Dünya Sosyal Adalet Günü
anılırken iktidarın sosyal adalet ilkesini unuttuğuna
ilişkin açıklaması
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, TUBİMin 2018 raporuna göre Türkiyede
uyuşturucu madde kullanımının arttığına
ilişkin açıklaması
16.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen
sözleşmeli çalışanlara neden kadro verilmediğini ve eş
durumundan tayin konusunda mağduriyetlerinin giderilmesi için çalışma
yapılıp yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Kahramanmaraş ilinde
gerçekleştirilecek olan sanayi ve teknoloji
çalıştayının hayırlı olmasını
dilediğine, Kuran-ı Kerimin
bütün müminlerin kardeş olduğu hatta bütün insanların aynı
anne babanın evlatları olarak eşit konumda bulunduğu
ilkesini getirdiğine ilişkin açıklaması
18.- Malatya Milletvekili
Mehmet Celal Fendoğlunun, Malatya ili Kuluncak ilçesinde yaşanan
içme ve sulama suyu probleminin vatandaşları mağdur
ettiğine ilişkin açıklaması
19.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, Yozgat çiftçisine hububat destekleme ödemelerinin ne zaman
yapılacağını, şubat ayı içinde ödenmesi planlanan
mazot ve gübre ödemelerinin zamanında yapılıp yapılmayacağını
öğrenmek istediğine, Ziraat Bankasının asli görevinin
çiftçiyi desteklemek olduğuna ilişkin açıklaması
20.- İzmir Milletvekili
Tamer Osmanağaoğlunun, katledilen Ege Üniversitesi Tarih Bölümü
öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlunun Asımın
neslinin hâlâ yaşıyor olduğunu herkese öğrettiğine
ilişkin açıklaması
21.- Hatay Milletvekili
Serkan Topalın, Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan 26ncı Dönem
İstanbul Milletvekili Eren Erdemin haklarını korumak için
Meclis Başkanlığının girişimde bulunup
bulunmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
22.- Mersin Milletvekili
Zeynep Gül Yılmazın, Mersin ili Silifke ilçesinde işçileri
taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu hayatını kaybeden
hemşehrilerine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
23.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Aydın Valiliğinin Germencik ilçesi Alangüllü
Mahallesi yer altı ve sulama sularından numune alınarak
yapılan ölçüm sonuçlarının açıklamasını
yasaklayıp yasaklamadığını, kirliliği önlemeye
yönelik tedbirlerin alınıp alınmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
24.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 20 Şubat Ege Üniversitesi Tarih Bölümü
öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlunu
katledilişinin 4üncü yılında rahmetle yâd ettiğine, Beril
Dedeoğlunun Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve
Dış Politikalar Kurulu üyeliğine atanmasını
kınadıklarına, Dmitriy Peskovun İstanbul Arapça
konuşmaya başlamış. ifadesinin doğru olduğuna,
Suriyeli mültecilerin ülkemiz için ekonomik, güvenlik ve sosyal bir
vakıaya dönüştüğüne, Cumhurbaşkanının Münbiçle
ilgili operasyon mesajlarına ilişkin açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, 20 Şubat Fırat Yılmaz
Çakıroğlunu katledilişinin 4üncü yılında rahmetle
yâd ettiğine ve bütün ülkücü hareket camiasına
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
26.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın, Mersin ilinde işçileri taşıyan minibüsün kaza
yapmasının ihmale dayalı olduğuna, Leyla Güvenin hukuki
talebinin karşılanması gerektiğine, Emniyet Genel
Müdürlüğünün Van ilinde gözaltına alınan çocuklara yönelik
işkence olayına dair Van Barosu hakkında suç duyurusunda
bulunduğuna, çocukların güvenlik güçlerini yıpratmak için mi
kafalarını klozete soktuğunu ve görme kaybı
yaşadıklarını, El Nusra liderinin Hatayda tedavi gördüğü
iddialarının doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
27.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, 20 Şubat Dünya Sosyal Adalet Gününde fakirlik ve
işsizliğe dikkat çekilirken Türkiyede sosyal adaletin unutulmaya
başlandığına, yatırım bütçesinde tarıma ayrılan
bütçe azaltılırken sarayın bütçesinin artırıldığına,
ekonomiyle ilgili torba yasa teklifine eklenen maddeyle şubat, mart, nisan
ayında işe alınan her bir işçi için işverene üç ay
süreyle, prim, vergi ve ücret desteği sağlanmasının siyasi
etiğe müdahale olduğuna ilişkin açıklaması
28.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, seçimlerin siyasiler için imtihan olduğuna, Mersin ilinde
minibüsün kaza yapması sonucu hayatını kaybeden işçilere
Allahtan rahmet, yaralılara şifa dilediğine, Birinci
Yaşlılık Şûrasına, hayvan hakları için
partilerin ortak önergesiyle komisyon kurulmasının sevindirici
olduğuna ilişkin açıklaması
29.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun
9/A maddesinin altıncı fıkrasının
değiştirilmesiyle Mülakat Kurulunun çağdaş normlarda
objektif değerlendirmeler yapmasının
amaçlandığına ilişkin açıklaması
30.- Mersin Milletvekili
Alpay Antmenin, Mersin ili Silifke ilçesinde tarım işçilerini
taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu hayatanı kaybeden emekçilere
Allahtan rahmet, yaralananlara şifa
dilediğine, Tarım ve Orman Bakanını göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
31.- Ankara Milletvekili
Servet Ünsalın, sağlık yönetimi mezunlarının
işsizlik ve atama yönünden mağdur edilen kesimler arasında
olduğuna ilişkin açıklaması
32.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Ankara ili Polatlı ilçesindeki Sakarya
Kışlasında meydana gelen mühimmat patlaması sonucu
yaralanan askerlere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
35.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Merve Demirelle alakalı olayı şiddetle
reddettiklerine ve konuya ilişkin cümlelerinin
çarpıtılmasından rahatsız olduğuna ilişkin
açıklaması
36.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, tacizin
meşrulaştırılmasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
37.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Merve Demirel olayını masumlaştıran, küçülten,
değersizleştiren hiçbir ifade kullanmadığına
ilişkin açıklaması
38.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, kişinin kimliği ne olursa olsun kadına
yapılan hareketin doğru olmadığına ve olaya
meşruiyet kazandıracak ifadelerden kaçınılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
39.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Ankara Emniyet Müdürlüğünün
Merve Demirelle ilgili açıklamasının yargıya yön verdiğine,
polis memurunun görevden alınarak hakkında soruşturma
başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması
40.- İstanbul
Milletvekili Nazır Cihangir İslamın, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve Ankara Emniyet Müdürlüğü ile İçişleri
Bakanının açıklamalarına ilişkin açıklaması
41.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslamın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağ ili Kapaklı
ilçesinde atık toplama alanından yayılan koku sebebiyle
hastaneye kaldırılan vatandaşlara geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve sorumluların bulunup yargı önüne çıkartılmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
43.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 42
sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu madesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu ve
arkadaşları tarafından, İstanbul Havalimanı Projesi
inşaat, finansman, ortaklık yapısı gibi nedenlerle
kamuoyunun gündeminde sıkça tartışma konusu olmuştur.
Proje, açılmasına rağmen gecikmeli faaliyete girmiş ve
Atatürk Havalimanının taşınma işlemleri ise tekraren
ertelenmiştir. Bu sebeplerden ötürü Meclis araştırma önergesi
açılması amacıyla 15/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Erol Katırcoğlu ve arkadaşları
tarafından, yaşanan derin ekonomik krizin bir yansıması
olan hayat pahalılığına yapısal çözüm önerilerinin
geliştirilip hayata geçirilmesi amacıyla 20/2/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve arkadaşları
tarafından, işsizliğe ilişkin sorunların ve
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 20/2/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 20 Şubat 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde hayvanlara uygulanan şiddet ve kötü muamele
olaylarının incelenerek bu olayların önlenmesi için
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/102),
(10/461), (10/682), (10/977), (10/981), (10/982) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması ve
bu görüşmelerde siyasi parti gruplarına talepleri hâlinde beşer
dakika süreyle söz verilmesine ilişkin önerisi
VII.- MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve 19 milletvekilinin, sokak hayvanlarının
sorunlarının incelenerek sorunların çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/102)
2.- Manisa Milletvekili Semra
Kaplan Kıvırcık ve 31 milletvekilinin, hayvanlara uygulanan
şiddet ve kötü muamele olaylarının incelenerek bu olayların
önlenmesi için yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/461)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25 milletvekilinin, hayvanlara
uygulanan şiddet ve kötü muamele olaylarının incelenerek bu
olayların önlenmesi için yapılması gerekenlerin saptanması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/682)
4.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve 36 milletvekilinin, hayvan hakları konusunda
atılması gereken adımların ortaya konulması,
hayvanların yaşadıkları zorlukların tespit edilerek
çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/977)
5.- İYİ Parti Grubu
adına Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın,
hayvanlara uygulanan şiddet ve kötü muamele olaylarının
önlenmesi ile söz konusu eylemlerde bulunanlara verilecek cezaların
arttırılması için yapılması gerekenlerin
saptanması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/981)
6.- MHP Grubu adına Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, hayvanların
yaşadıkları sorunların tespit edilerek bu sorunların
çözümleri ile hayvan hakları konusunda atılması gereken
adımların saptanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/982)
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kütahya Milletvekili
İshak Gazel ve 45 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1578) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komite'nin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşması'nın Menşeli Ürünler
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemleri Hakkında Protokol II'sini Değiştiren 1/2016
Sayılı Kararınının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/1364) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 33)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın 42
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
Halkların Demokratik Partisine ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
20 Şubat 2019 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, üniversite öğrencisi Fırat Yılmaz
Çakıroğlunun şehadetinin 4üncü yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Olcay Kılavuza aittir.
Buyurun
Sayın Kılavuz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, 20 Şubat
Ege Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi Fırat Yılmaz
Çakıroğlunu şehadetinin 4üncü yılında rahmetle yâd
ettiğine ilişkin gündem dışı konuşması
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan
dört yıl önce öldürülen, Ege Üniversitesinde Tarih Bölümü öğrencisi
olan rahmetli ülkücü şehidimiz Fırat Yılmaz
Çakıroğlunun şehadetinin 4üncü yılını idrak
etmekteyiz. Ben başta rahmetli şehidimiz Fırat Yılmaz
Çakıroğlu kardeşim olmak üzere bütün şehitlerimizi
rahmetle, minnetle, özlemle yâd ediyorum.
Fırat
Yılmaz Çakıroğlu, Ege Üniversitesinde eğitim öğretim
hayatını devam ettiren çok kıymetli, samimi, dürüst,
çalışkan bir Türk evladıydı. Fırat Yılmaz
Çakıroğlu, gerçekten, âşığı olduğu Tarih
Bölümü öğrencisi olarak, gelecekte Tarih Bölümünde öğretim görevlisi
olarak hizmet yaparak milletine, gençliğine faydalı olmayı arzu
eden yiğit bir evladımızdı. Fakat maalesef ki 20 Şubat
2015 tarihinde, Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimiz, PKK
terör örgütünün mensupları tarafından haince, zalimce bıçaklanarak
şehit edilmiştir. Katil, müebbet cezasının beraberinde,
terör örgütü PKKya üye olma suçundan on beş yıl ayrıca ceza
almıştır. Fırat Yılmaz Çakıroğlu
kardeşimizin davası davamız, emanetleri emanetimiz, yolu
yolumuzdur ve her zaman şehidimizi kalbimizde, gönlümüzde Allahın
izniyle sonuna kadar yaşatacağız.
Tabii,
Fırat kardeşimiz şehit olmadan evvel Ege Üniversitesinde
yaşanan olaylar hepimizi, milletimizin her bir mensubunu derinden
yaralamaktaydı. Üniversitenin içerisinde, başta terör örgütünün
hamisi olan canibaşının fotoğraflarının her yerde
asılması, terör örgütü mensuplarının
fotoğraflarının asılması, terör örgütü PKKnın
propagandasının yapılması milletimizin
malumlarıdır. Bu meselelerin yaşanması
karşısında Fırat Yılmaz Çakıroğlu
kardeşimiz, ercesine, yiğitçesine, mertçesine duruş sergileyip
asla devletimizin ve milletimizin, vatanımızın böylesi
rezaletlerle karşı karşıya kalmaması gerektiğini
gür sesiyle haykırarak dile getiriyordu.
Tabii,
Ülkücü Hareket bir şehitler kervanıdır. 4 Ocak 1968de ilk
şehadete eren rahmetli Ruhi Kılıçkıran ağabeyimizle
başlayıp ta ki binlercesiyle devam ettikten sonra 20 Şubat 2015
tarihinde Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimiz şehit
olmuştur. Biz de milletimiz, vatanımız,
bayrağımız adına şehadete hazır olan
insanlarız çünkü vatanımız, milletimiz, devletimiz her
şeyimizden önde gelir; canımız da başımız da feda
olsun. Önemli olan bu olayların, bu hazin, can acıtıcı
meselelerin tekrarının yaşanmamasıdır. Yiğit
evlatlarımızın, kardeşlerimizin eğitim öğretim
hayatının en sağlıklı şekilde devam etmesi
hepimizin duası ve temennisidir.
Ben
özellikle şehidimizin annesi Özlem annemize ve babası Fuat
babamıza tekraren başsağlığı dileyerek
acılarını yürekten paylaştığımızı
ifade ediyorum. Camiamızın, Milliyetçi Ülkücü Hareketin, büyük Türk
milletinin tekraren başı sağ olsun. Şehidimizin emanetleri
namusumuzdur.
Bizim
bu millet adına sonuna kadar her türlü mücadeleyi kararlılıkla
devam ettireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OLCAY
KILAVUZ (Devamla) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz bir dakika
uzatma istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
OLCAY
KILAVUZ (Devamla) Sakaryanın kan fışkıran
toprağından yoğrulup
Unutulmuş
pınarlardan doldurulan testiler,
Azgın
kuzey yellerinin ateşinde kavrulan
Bağırlardan,
dudaklardan susuzluğu kestiler.
Her
birinden bölük bölük yumaklanan bulutlar
Şol
ebabil kuşlarınca kanatlanıp estiler,
Haykırdılar,
can bölünmez, et tırnaktan ayrılmaz!
Bozkurt
olup çakalları inlerinde bastılar.
En kudurgan namlulardan
boşaltılan ölümü,
Döşleriyle
göğüsleyip başlarıyla süstüler.
İtildiler,
kakıldılar, dövüldüler, öldüler,
Lakin düşen
bayrakları burçlarına astılar.
Yaz yağmuru
sağanaklardan kırkikindi gürleyip
Şom
ağızlı baykuşların seslerini kıstılar.
Ne dünyalık istediler
ne aferin umdular
Ne kavgadan vazgeçtiler ne
gücenip küstüler.
Vatan, millet, din ve
devlet, al sancaklar hakkına,
Dar günlerin erkek aslan
sesiydiler, sustular.
Bütün
şehitlerimizi rahmetle, minnetle, özlemle yâd ediyorum; mekânları
cennet olsun, yattıkları yer nur gölü olsun.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kılavuz.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, 20 Şubat
Fırat Yılmaz Çakıroğluna vefatının 4üncü
yıl dönümünde Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Ben bu olayı biliyorum. Öğrenim görmek için üniversitede okuyan
kardeşimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlunun
vefatının 4üncü yıl dönümü münasebetiyle ben de kendisine bir
kez daha Allahtan rahmet diliyorum, sevenlerine
başsağlığı dileklerimi tekrar iletiyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
Ülkemizin
bir daha bu acılarla karşılaşmaması dileğiyle
ikinci sözü vereceğim.
Gündem
dışı ikinci söz, Denizli ili hakkında söz isteyen Denizli
Milletvekilimiz Sayın Şahin Tine aittir.
Buyurun
Sayın Tin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Denizli Milletvekili Şahin Tinin, Denizli iline ve
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
ŞAHİN
TİN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Denizli ilimizle ilgili konuşmak üzere gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Denizlimiz,
sanayisi hızla gelişen, üreten ve kendi öz değerleriyle
hızla güçlenen ve büyüyen bir ilimizdir. Denizli, müteşebbis
insanlarının gayretli çalışmaları sayesinde bugün
birçok alanda kendini kanıtlamış ve kendine yeten bir şehir
hâline gelmiştir.
Denizli
denince akla ilk termal kaplıcalarıyla meşhur beyaz cennet
Pamukkalemiz gelir ancak Denizli, dokumanın, leblebi
imalatının, ayakkabı üretiminin, deri sektörünün ve
bıçakçılığın da başkenti konumundadır.
Denizli
turizm ve sağlık gibi hizmete dayalı sektörlerin yanı
sıra tekstil ve konfeksiyon ile kablo, makine, enerji, mermer ve
traverten, tarım, hayvancılık ve cam sanayisinde büyük
yatırımlarıyla öne çıkar. Kentimizde sanayi çeşitli ve
güçlüdür. Denizlimiz Türkiyede en fazla ihracat yapan iller arasında
9uncu sırada yer alarak sanayi ve üretimde sadece ülkemizde değil
dünyada da önemli bir noktaya ulaşmıştır.
Tarım
ve hayvancılık konusunda da oldukça gelişen Denizlimiz,
tarım ürünlerinin ihracatında da ciddi mesafeler katetmiştir.
Yine,
Denizli olarak, potansiyel jeotermal enerjide dünyada 7nci, Avrupada
1inciyiz. Türkiyedeki jeotermal kaynakların yüzde 75i bölgemizdedir.
Sosyoekonomik
gelişmişlik sıralamasında hızla konumunu yükselten
Denizlimiz istihdam konusunda özellikle iktidarımız dönemindeki
istikrar sayesinde yükseliş göstererek işsizlik rakamlarını
aşağı seviyelere çekmiştir. Denizlimizde 10 ve 10dan
fazla işçi çalıştıran işletme sayımız 3.473
olarak azımsanmayacak rakamlara ulaşmıştır. Denizlide
toplam 5 adet organize sanayi bölgemiz bulunuyor. Bununla birlikte makine
ihtisas organize sanayi bölgesinin kurulumu ve Türkiyenin ilk jeotermal sera
organize sanayi bölgesinin kurulum çalışmaları tüm
hızıyla devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak, iktidara
geldiğimiz ilk günden bu yana Denizlimizin genel ve yerel idareden hak
ettiğini almasını sağladık. Bugün bu icraatlar
sayesinde marka kent olan Denizlimiz bir baştan bir başa yeniden
imar edildi. Bizim için, hemşehrilerimizin refah içinde yaşaması
her şeyin üstündedir. Hizmet belediyeciliğinin üstadı Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın yolundan giderek şehrimizin
çıtasını yükselten ve Türkiyede parmakla gösterilen bir il
hâline gelmesine katkı sağlayan, başta 2004ten sonra Belediye
Başkanlığı yapan Sayın Nihat Zeybekci ve ardından
projeleriyle devam eden Denizli Büyükşehir Belediye Başkanımız
Sayın Osman Zolan olmak üzere, yerel yöneticilerimize ve emeği geçen
herkese çok teşekkür ederiz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Pamukkale perişan ya üstat.
ŞAHİN
TİN (Devamla) Boş konuşmalarla, söylemlerle, her şeye her
koşulda muhalefet yaparak maalesef hizmet yapılamıyor. Bunun en
güzel örneği Denizlimizdir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Vallahi, ben Pamukkaleye gittim, millet perişan.
ŞAHİN
TİN (Devamla) - Memlekete hizmet etmek bir gönül işidir, bir sevda
işidir. Çok şükür, bizde bu sevda, bu gönül var, bu hizmetleri bugüne
kadar nasıl bu sevdayla yaptıysak bundan sonra da daha güzellerini ve
daha iyilerini milletimize sunmanın derdinde olacağız. Otoban ve
hızlı tren projeleri ile şehir hastanesi gibi daha nice
yatırımları, plan ve projeleri takip ederek şehrimize
değer katmaya devam edeceğiz.
İnşallah,
bu sene emin adımlarla şampiyonluğa yürüyen Denizlisporumuzu
gelecek yıl Süper Ligde ve en yakın zamanda da yeni
stadımızda izleyeceğiz.
Son
on altı yılda Denizlimize 22,5 milyar liralık yatırım
yapılmasını sağlayıp nasıl birbirinden büyük
hizmetleri yaptıysak bundan sonra da şehrimizi hak ettiği
kıymetlere ve eserlere kavuşturmaya aynı kararlılıkla
devam edeceğiz.
Sanayicimizi,
üreticimizi, şehrimizin merkezinde, ilçelerinde ve mahallelerinde yaşayan
tüm vatandaşlarımızı hiçbir zaman yalnız
bırakmadık, bundan sonra da yine yanlarında olacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin.
ŞAHİN
TİN (Devamla) Bu duygularla yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizleri izleyen başta Denizlili hemşehrilerimiz
olmak üzere milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tin.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım, çok özür dilerim.
Denizliyi
dile getirdiği için hatibe teşekkür ederim ama ben Denizliye gittim,
Pamukkaleyi gezmeye gittim. Pamukkaleye gidiş gelişin maliyeti 60
TL. Yazık günah vatandaşa. O kadar değil yani, Denizlili
mağdur, perişan.
BAŞKAN
Onu sonra tartışırız Sayın Tanal, böyle bir usulümüz
yok.
Gündem
dışı üçüncü söz, Artvinde yaşanan sorunlar hakkında
söz isteyen Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutana aittir.
Buyurun
Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
Bir
saniye Sayın Bayraktutan.
Değerli
arkadaşlarım, salonda gürültüler duyuluyor. Lütfen,
konuşmacıların insicamını bozmayalım. Özellikle
ön sırada oturan arkadaşlarımızın gerek telefonlarla
gerekse birbirleriyle olan konuşmalarında bir uğultu doğal
olarak salonu boğuyor ve bu da rahatsız edici bir duruma neden
oluyor.
Sayın
Bayraktutan, sükûneti sağladık.
Buyurun.
3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin
ilinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şair diyor ki:
Dağ
dağ olurum, deniz deniz,
Gönül
gönül olurum, yürek yürek.
Sınır
boylarında bayrak, Kurtuluş Savaşında mavzer,
Ben
özgürlüğüm, ben bağımsızlık,
Ben
Kaçkar Dağıyım, ben deli horon.
Günü
geldiğinde atabarı değil, Atatürk olurum Kocatepe'de,
Ben
Artvinim dostlar, bensiz olmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, 7 Mart Artvinin kurtuluşu; 7 Martta Artvinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümünü
kutluyoruz. 7 Martta yüce Meclis kapalı olacağı için, tatile
gireceği için bugünden serhat şehrimiz Artvinin kurtuluşunu
kutluyorum. Tüm Artvinin, Artvinlilerin bu onurlu gününü buradan bir kere daha
tebrik ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Artvini düşmandan kurtardık ama ciddi bir
sorunumuz var. Cerattepeyle alakalı sorun devam ediyor değerli
arkadaşlarım. Uzun zamandır bu Parlamento kürsüsünde
Cerattepeyle alakalı bir konuşma yapmıyorum.
Bakın,
daha yeni, 3üncü yıl dönümü
16 Şubat 2016 tarihinde yani bundan üç
yıl önce Cerattepede bir direniş kırıldı. Devlet
bütün güçleriyle, TOMAlarıyla
Artvin halkı bunları
tanımıyordu; TOMAları tanımıyorduk, gaz kapsüllerini
tanımıyorduk, diğerlerini tanımıyorduk ve Artvin
halkını bunlarla tanıştırdınız.
Dünyanın
hiçbir yerinde
Genel kural şudur: Doğayı devlet korur, halktan
korur, halk eğer doğada bir ağaç kesmişse orman
yasaları buna göre düzenlenir ama ne yazık ki Artvinde bunun tersini
yaptınız; Ormanı devletten korumaya çalışan halkı
TOMAlarla yıktınız, jandarmayla, polis gücüyle ortadan
kaldırmaya çalıştınız.
Değerli
arkadaşlarım, Artvinliler bir onur mücadelesi veriyorlar, bir hukuk
mücadelesi veriyorlar. Bakın, Rize İdare Mahkemesinde, 730 kişi
tarafından açılan, dünyanın ve Türkiye'nin en büyük çevre
davalarından biri yürüyor. Belki idare mahkemesinde bir sekteye
uğradık. Yargı sürecinde nasıl sekteye
uğranıldığını bilen, hukukçu olan bir
milletvekili arkadaşınızım. Ama Anayasa Mahkemesindeki dava
hâlen devam ediyor değerli arkadaşlarım, bu davadan umudumuz
var.
Bunun
haricinde, yine, burada sulama suyuyla alakalı, içme suyuyla alakalı
sorunlarımız var değerli arkadaşlarım. Buradan, yüce
Parlamentodan bir şeyi paylaşmak istiyorum: Bakın, millete küfreden
iş adamının -millete küfreden iş adamının- maden
şirketinin kapısında devletin güvenlik güçleri nöbet bekliyor
değerli arkadaşlarım. İçişleri Komisyonunda Sayın
İçişleri Bakanına sordum, Jandarma Genel Komutanına sordum,
Kasım 2018de yazılı soru önergesi verdim, aradan üç buçuk ay
geçti Hiç mi vicdanınız sızlamıyor ya sizin? Türkiye
Cumhuriyetinin jandarmasının, Mehmetçikinin, daha doğrusu
Mustafa Kemalin askerinin iaşesini bu iş adamının karşılamasını,
Mehmet Cengizin görevlileri tarafından, onun karavanasından
karşılanmasını nasıl vicdanınıza
sığdırıyorsunuz? dedim değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
böyle bir garabetle karşı karşıyayız, Artvin bu
garabeti yaşıyor değerli arkadaşlarım. Bu tabloyu
ortadan kaldırmak zorundayız. Artvinde ciddi anlamda sorunlar var.
Şu anda yargı süreci geçilmiş gibi gözüken ciddi bir tabloyla
karşı karşıyayız değerli arkadaşlarım.
Bakın,
Hatila Vadisinde bir içme suyumuz var. Bu içme suyu 4,5 kilometreden Artvin
merkezine getirildi, şimdi gelinen noktada öyle bir tabloyla
karşı karşıyayız ki Artvin Valiliği Devlet Su
İşleriyle bir iş birliği yaptı ve Artvin
halkının yararlanması için 4,5 kilometreden getirilen suya bir
anda el koydular ve bu maden şirketinin emrine verdiler değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
ÇED raporunda şöyle diyor: İçme suları ve sulama suları,
maden sahasında hiçbir şekilde yer altı ve yer üstü
kaynaklarından kullanılamaz. İçme suları damacanalarla,
diğer sulama suları ise tankerlerle getirilip kullanılır.
Burada, Artvinde, Türkiye Cumhuriyetinin yasaları geçerli değil
değerli arkadaşlarım, Artvinde Mehmet Cengizin yasaları
geçerli. Nasıl bir kudretle karşı karşıyayız?
Devlet teslim alınmış, Hükûmet teslim alınmış.
Değerli
arkadaşlarım, gelin Parlamentoda bir araştırma komisyonu
kuralım. Bakın, size defalarca bu Parlamentodan bir tabloyu anlatmaya
çalıştım, ihalede nasıl yolsuzluk
yapıldığını, bir kişiye paket ihalenin nasıl
verildiğini bu Parlamentoda anlatmaya çalıştım, AK PARTİdeki
değerli milletvekili arkadaşlarım benden dinlemek isterlerse, bu
tablonun nasıl vahim olduğunu göstermek isterim.
Değerli
arkadaşlarım, Artvin halkı yirmi beş yıldır
onurlu bir mücadele veriyor, yeri geliyor kırılıyor ama asla
eğilmiyor. Artvin, onurlu insanların, cumhuriyete bağlı,
cumhuriyet devrimini içinde hissetmiş, Mustafa Kemali kendisine ülkü
edinmiş insanların yaşamış olduğu bir kenttir. Bu
kenti, biraz önce de ifade ettiğim gibi, TOMAlarla, gaz kapsülleriyle,
gaz bombalarıyla tanıştırdınız değerli
arkadaşlarım. Artvinin bunu yaşaması, bunu kabullenmesi
mümkün değildir.
Cerattepe
mücadelesi herhangi bir mücadele değildir değerli
arkadaşlarım. Bakın, Cerattepede özellikle öyle bir tablo
yarattılar ki 32 hektar için alınmış olan bir ÇED izniyle
alakalı, 730 hektara çıkarılan bir işletme izniyle
alakalı bir fiilî durum yaratmaya çalıştılar. Buna
ilişkin de yargı süreci devam etmektedir. Demin, biraz önce ifade
etmiş olduğum sulama suyuyla alakalı olan müdahalenin
önlenmesiyle alakalı Yeşil Artvin Derneği ve yöneticileri de
ilgili yerlere müracaatta bulundular.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bundan üç yıl önce bu tablo ortaya
çıktığı zaman, dönemin Başbakanı Ahmet
Davutoğlu, dönemin yetkilileri -şimdiki Maliye Bakanı, Enerji
Bakanı- bizleri Çankaya Köşkünde kabul ettiler; nedir bu Artvindeki
sorun diye, Artvindeki problem nedir diye bizden dinlemeye
çalıştılar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika istirham
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bayraktutan.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Bugün Artvinde gelinen tablo nedir biliyor musunuz
değerli arkadaşlarım? Artvinin en önemli
kuruluşlarından bir tanesi olan Yeşil Artvin Derneğinin
yöneticileri devlet tarafından vebalı muamelesi görüyor, devlet
tarafından kabul görmüyor. O dönemin koşullarında Başbakan
tarafından kabul edilen bir gerçek bugün ne yazık ki göz ardı
ediliyor. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız
saygıdeğer arkadaşlarım. Sanmayın ki bu süreçte, bu
siyasal iklimde rüzgâr bu şekilde esiyor, Artvin Cerattepedeki mücadele
sona erecektir veya buna ilişkin bir geri çekilme söz konusudur.
Buradan,
yüce Parlamentodan, Gazi Meclisten, Mustafa Kemalin Parlamentosundan bütün
Türkiyeye, Artvine ve çevre dostlarına bir kere daha sesleniyorum
değerli arkadaşlarım: Her ne kadar mücadele sekteye
uğramış gibi gözükse de, geride durmuş gibi gözükse de o
türküleri Artvinin sokaklarında, Türkiyenin çevre mücadelesinin
anılarında bir kere daha söyleyeceğiz ve büyük bir gururla
Parlamentodan haykırıyorum ve diyorum ki: Cerattepe geçilmez, Artvin
halkı yenilmez! (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum, sağ olun var olun diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayraktutan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika söz vereceğim, daha sonra sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın
Özkan
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Mersin ili
Silifke ilçesinde işçileri taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu
hayatını kaybeden hemşehrilerine Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
HACI
ÖZKAN (Mersin) Sayın Başkan, seçim bölgem Mersinin Silifke
ilçesinde işçileri taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu
hayatını kaybeden hemşehrilerimize Allahtan rahmet, ailelerine
sabır; yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
Bu
vesileyle bütün vatandaşlarımızı trafik konusunda daha
duyarlı davranmaya, karşılıklı saygı
çerçevesinde, belirlenmiş kurallara azami ölçüde riayet etmeye davet
ediyor, kazasız belasız günler temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Karayel
2.- Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayelin, Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde on yedi yıl önce millî
teknoloji hamlesiyle başlatılan yatırım ve teşviklerin
devam edeceğine ilişkin açıklaması
İSMAİL
EMRAH KARAYEL (Kayseri) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hiç
kuşkusuz tam bağımsızlığın en önemli unsuru
ekonomik bağımsızlıktır. Ülkemiz, son on yedi
yılda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğindeki AK PARTİ iktidarlarında tam
bağımsız ve güçlü Türkiye hedefi için yaptığı
hamlelerle ekonomiyle beraber sanayi, ulaşım ve teknolojide çok büyük
mesafeler katettti. Özellikle savunma sanayisinde yapılan
yatırımlarda yerlilik oranını yüzde 20lerden yüzde 65in
üzerine çıkardı. Geliştirilen yüksek teknolojiye dayalı
silah sistemleriyle ülke savunmamızda, özellikle terörle mücadelede çok
önemli neticeler elde edildi. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine
göre savunma ve havacılık sanayimiz geçen yıl 2 milyar 35 milyon
dolarlık ihracatla rekor kırmıştır. AK PARTİ
olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde on yedi yıl önce
başlattığımız millî teknoloji hamlesiyle yapılan
yatırımlar ve teşvikler artarak devam edecektir
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Gürer
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
iktidarın yerel seçim öncesi geçici önlemler aldığına,
yaşanan mağduriyetlere kalıcı çözümler getirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yerel
seçim öncesi, AKP iktidarı, dar gelirli ve işsizlere yönelik oy
avcılığı yapmak üzere düzenlemelere girişmiştir.
İŞKUR eliyle kampanya işçisi alımı yapılmakta
ancak binlerce iş başvurusuna karşın çok
sınırlı alım sağlanmaktadır.
İşsizliğin boyutları vahim duruma gelmiştir. Geçici
değil kalıcı önlemler alınmalıdır. Kamuda
çalışan tüm taşeron işçilere kadro verilmelidir. Geçici ve
mevsimlik işçiler kadroya alınmalıdır. KİT, kamu,
bakanlık çalışanlarının tümü eşit işe
eşit ücret ve kadro hak etmişlerdir, verilmelidir. Emeklilikte
yaşa takılanlar mağdurdur, bir an önce çözüm getirilmelidir.
Emeklilikte intibak yasası çıkarılmalıdır. 3600 ek
gösterge tüm memurlara verilmelidir. Sosyal Güvenlik Kurumu öncesi doğum
borçlanması kadınlar için çıkarılmalıdır. Çırak
ve stajyerlerin işe başladığı tarihte
yaşlılık sigortası başlatılmalıdır.
Ayrıca, cezaevlerinde bugüne kadar suçlu oldukları yönünde herhangi
bir işleme uğramayanlar için de bir an önce düzenlemeler
yapılmalı ve bu mağduriyetler de giderilmelidir.
BAŞKAN
Sayın Arkaz
4.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
kadına yönelik şiddetin ülkemizde engellenemediğine ilişkin
açıklaması
HAYATİ
ARKAZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde kadınlara yönelik şiddet engellenemiyor.
Dünyada her 3 kadından 1i fiziksel ve cinsel şiddete maruz
kalıyor. Dünya genelinde insan kaçakçılığı
mağdurlarının yüzde 71i kadın. Yine, dünyada 18
yaşına girmeden evlendirilen kadınların sayısı
750 milyon. 2018 yılında Türkiyede 440 kadın maalesef
öldürüldü. Kadın cinayetlerinin büyük bir çoğunluğu
yakınları tarafından işleniyor. Üzerine basarak ifade etmek
istiyorum ki kadına yönelik şiddete engel olmazsak modern,
gelişmiş, demokrat ve ilerici bir ülke iddiamız yok olma
tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Ayrıca,
ülkücü şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğluna
Tanrıdan rahmet diliyorum; Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu...
5.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Marmara Denizinde canlı
yaşamını yok eden sebeplerin ve sorumluların
bulunması, çevreye duyarlı olunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şubat
ayı başında Marmara Denizine kıyısı olan Karacabeyde
karaya dev orkinoslar vurdu. Bir değil, birden çok orkinosun aynı gün
ölmesine yol açan neden hâlen bilinmiyor. Bu yönde bir araştırma
yapıldı mı, onu da bilmiyoruz. Bu süreçte Marmara Denizinin bir
başka kıyı şeridi olan Gemlik Kumlada da karaya 2 yunus
balığı ölüsü vurdu. Arka arkaya yaşanan bu ölümler
düşündürücü olup Marmara Denizinde nadide canlıları yok eden
sebeplerin ve sorumluların bulunması; denizlerimizin, göllerimizin,
ırmaklarımızın korunması, yetkililerin en başta
çocuklarımıza karşı bir sorumluluğudur diye
düşünüyorum. Çevreye daha duyarlı ve aktif bir şekilde görev
yapılmasını talep ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Sarıaslan...
6.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın,
Nevşehir ilinin turizmden yeteri kadar pay alabilmesi için
yapılması gerekenlere ilişkin açıklaması
FARUK
SARIASLAN (Nevşehir) Nevşehir merkezinin turizm gelirinden gerekli
payı alabilmesi için Nevşehir Kalesi altında bulunan bölge
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 3üncü derecede
arkeolojik sit alanı ilan edilmiş olup bu bölgenin 150 bin
metrekaresi yamaç kaya oyma yerleşiminin olduğu bölgedir. Burada
bulunan kaya oyma mekânlarının mimari ve restorasyon projelerinin
Koruma Kurulu tarafından ivedilikle onaylanarak restore
çalışmalarının başlatılması ve Kapadokya
bölgesine kazandırılması gerekmektedir. Bu bölgeye yakın
konumda olan, Eski Hapishane adıyla bilinen Meryem Ana Kilisesi, Rum
Hamamı, başka bir kiliseden kalan Çan Kulesi, Nevşehir Kalesi yamaç kaya oyma yerleşimi, Damat
İbrahim Paşanın yaptırmış olduğu Kara
Camisi ve Damat İbrahim Paşa Külliyesi merkezde bulunan önemli turizm
eserlerinden bazılarıdır. Hazırlanacak olan Nevşehir
merkez turizm master planında bu eserlerin konum itibarıyla birbirine
yakın olması ve bağlantı yollarının
yapılmasıyla Nevşehir merkezde turizm potansiyeli artacak,
turizm gelirinden gereken payı alacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Karahocagil...
7.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, on
altı yılda devrim niteliğinde projelere imza
atıldığına, ekonomik büyümenin yanı sıra
temellerinin de sağlamlaştırıldığına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Türkiye, devlet ve millet olarak gösterilen
dayanışma sayesinde, onca badireye, onca operasyona, onca
engellemelere rağmen, dün olduğu gibi bugün de yarın da dimdik
ayakta olacaktır. Son dönemlerdeki dalgalanmaların yol
açtığı sıkıntılar aşılamayacak
sıkıntılar değildir. On altı yıldır Türk
halkından aldığı destekle kendini tüm dünyaya kabul
ettirmiş bir parti ve lideri Recep Tayyip Erdoğanla bu
sıkıntılar bugün toparlanma çizgisine girmiştir. 2002
yılında faiz ödemeleri bütçe giderlerinin yüzde 43üne, vergi
gelirlerimizin yüzde 86sına karşılık geliyordu, 2017
yılı kesin rakamları itibarıyla bu oran yüzde 10lar
seviyesine geriledi. Biz, geçtiğimiz on altı yılda, sadece
ekonomiyi büyütmekle kalmadık, aynı zamanda temelini de
sağlamlaştırdık, on altı yılda devrim
niteliğinde projelere imza attık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) - Sağlıkta, eğitimde,
ulaşımda, savunma sanayisinde seksen yılda yapılanları
misli misline katlayarak on dört seçimde nasıl milletimizin teveccühünü
kazandıysak 31 Martta da inşallah aynı desteği bu millet
verecektir.
BAŞKAN
Sayın Şeker
8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, İzmit
Körfezi sahilini cazibe merkezi hâline getiren İbrahim
Karaosmanoğluna teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, daha önce İzmit Körfezindeki kuş cennetinden ve
İzmit Körfezinin bir akvaryuma dönüşme hikâyesinden
bahsetmiştim. Bugün, 2004 AK PARTİ öncesi hayata küsmüş olan 112
kilometrelik körfez sahilinin bugünkü mutlu yaşamından bahsetmek
isterim.
AK
PARTİ belediyeleri göreve gelir gelmez öncelikle çevre dedi, İzmit
Körfezinin kirletilmesini önleyici ciddi yatırımlar
yapıldı. Sahilde 4,4 milyon metrekare yeşil alan
oluşturuldu, 1 milyonun üzerinde ağaç dikildi. Darıcadan
Karamürsele kadar İzmit Körfezinde binlerce insanın yürüdüğü
170 kilometre yürüyüş yolu, 56 kilometre bisiklet yolu yapıldı.
Sahilde sosyal tesisler, tenis kortları, basket sahaları, futbol
sahaları, kaykay pistleri ve benzeri spor tesisleri yapılarak
Kocaelinin hizmetine sunuldu. Yeniden hayata dönen körfez sahili, Kocaeli halkına
gülmeye, bağrına basmaya, mis gibi deniz havasıyla ev
sahipliği yapmaya başladı. Emeği geçen başta
Büyükşehir Belediye Başkanımız İbrahim
Karaosmanoğlu olmak üzere ekibine teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Akın
9.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, 31
Aralık 2017 tarihinden önce yapılmış kaçak binaları
kapsayan imar barışının kaosa dönüştüğüne
ilişkin açıklaması
AHMET
AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan, 31 Aralık 2017 tarihinden
önce yapılmış kaçak binaları kapsayan imar
barışı, Büyükşehir Kanunuyla tam bir kaos hâline geldi.
Büyükşehir Kanununda köyden mahalleye dönüşen yerlerdeki
yapıların ruhsatlı sayılacağı düzenlemesini
vatandaşlarımız yanlış yorumlamış ve
beş yıl süreyle birçok kaçak bina yapılmıştır.
İmar barışının haziran sonuna yani seçim
sonrasına bırakılması Ayvalıkta da kaçak
yapıları artırmıştır. Bakanlık
Ayvalıkta geçen yıl yapılmış 80i aşkın
bina tespit etti ve 69 haneye dava açıldı. Köy halkı ruhsata
tabi değilken birden ruhsata tabi olunca hapis cezasıyla mağdur
edilecek duruma geldiler. İktidar, belediyelerimizi halkla karşı
karşıya getiren bu uygulamaya çok acil ama çok acil çare bulmak
zorundadır.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Yalım.
10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, ülkenin
beka sorunu olmadığına, ekonomi ve işsizlik sorunu
olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, AKP Genel Başkanı Erdoğan ve MHP Genel
Başkanı Bahçeli 31 Mart seçimlerini kaybetme korkusuyla ülkenin beka
sorunu olduğunu her alanda bağırıyorlar.
Ey
yüce milletim, ülkemizin beka sorunu yoktur, Erdoğan ve Bahçelinin
gelecekteki süreklilik sorunu vardır. Bu ülkenin beka sorunu yoktur, bu
ülkenin ekonomi ve işsizlik sorunu vardır.
Sayın
Başkan, tekrar ediyorum: Bu ülkenin beka sorunu yoktur, bu ülkenin ekonomi
ve işsizlik sorunu vardır. Bu ülkenin beka sorunu yoktur, bu ülkenin
ekonomi ve işsizlik sorunu vardır. Bu ülkenin beka sorunu yoktur, bu
ülkenin ekonomi ve işsizlik sorunu vardır. Bu ülkenin beka sorunu
yoktur, bu ülkenin ekonomi ve işsizlik sorunu vardır. Bu ülkenin beka
sorunu yoktur, bu ülkenin ekonomi ve işsizlik sorunu vardır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Sayın Ceylan
11.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Kerç
Boğazı'nda Tanzanya bayraklı gemilerde meydana gelen yangın
faciasıyla ilgili İstanbul Liman Başkanlığı ve
diğer sorumlular hakkında inceleme başlatılıp
başlatılmadığını Ulaştırma ve
Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan, Kerç
Boğazında Tanzanya bandıralı 2 tankerin emniyet tedbirleri
alınmadan gerçekleştirdiği LPG transferinde çıkan
yangında 10u Hintli, 4ü Türk 14 denizci yaşamını
yitirmiştir, 4 Türk denizci ise kayıptır.
Tankerler 4 Türk armatöre aittir. Türk denizciler
gemilere İstanbul Limanından katılmışlardır.
Yabancı gemilerde çalışabilmek için gemi adamlarının
ilgili devletten alınmış çalışma izni belgesi
zorunluluğu vardır. Personelin hiçbirisinde bu izin belgesi olmamasına
rağmen, İstanbul Limanından gemiye nasıl katılım
yapmışlardır? Tankerlerin AIS cihazlarının
kapatılmasından dolayı kurtarma ekipleri olay yerine geç
ulaşmıştır. Yaşamını yitiren
Balıklıçeşme köyünden Semih Solak ve diğer denizcilerin
aileleri mağduriyet yaşamaktadırlar. Denizcilerin
tazminatlarının ödenmesi ve dava sürecinde desteğe
ihtiyaçları vardır. Kayıp denizciler açısından ise
arama faaliyetlerinin durdurulmuş olması aileleri
yaralamaktadır. İstanbul Liman Başkanlığı ve
diğer sorumlular hakkında Ulaştırma
Bakanlığı bir inceleme başlatmış mıdır?
BAŞKAN
Sayın Kaya
12.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın,
abonelik işlemlerinin e-devlet üzerinden yapılmasıyla
bürokrasinin en aza indirilmesinin amaçlandığına ilişkin
açıklaması
İSMAİL
KAYA (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Cumhurbaşkanlığı
Dijital Dönüşüm Ofisimizin koordinasyonunda Ticaret
Bakanlığımızla yapılan projeyle
vatandaşlarımız abone işlemleri için şubelere gitmek
zorunda kalmayacak. Bundan böyle elektrik, su, doğal gaz gibi abonelikler
e-devlet üzerinden yapılabilecek. Hükûmetimizin yapmış
olduğu çalışmalar kapsamında aboneliklerle ilgili
işlemler e-devlet sistemiyle entegre edilerek
vatandaşlarımıza erişim kolaylığı
sağlandı. Böylelikle, tüm abonelik işlemleri e-devlet üzerinden
yapılabilecek ve sonlandırılabilecektir. 2019 yılı
sonuna kadar e-devlet entegrasyon çalışmalarının tüm
bakanlık ve kurumlarda tamamlanması da planlanıyor. E-devletle
bürokrasinin en az seviyeye inmesi de amaçlanmaktadır. Milletimize
yakışır şekilde dijitalleşmeyi ülkemizin her hanesine
ulaştırmaya devam edeceğiz diyerek Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
13.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Mersin ili Silifke ilçesinde işçileri taşıyan minibüsün
devrilmesi sonucu hayatını kaybeden hemşehrilerine Allahtan
rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanının liderliğindeki
ekonomi yönetiminin bütçe gerçekleşmelerinde başarılı
sonuçlar aldığına ilişkin açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
seçim bölgem Mersinin Silifke ilçesinde işçileri taşıyan
minibüsün devrilmesi sonucu hayatını kaybeden hemşehrilerimize
Allahtan rahmet, ailelerine sabır, yaralı kardeşlerimize acil
şifalar diliyorum.
Mali
disiplinden taviz vermeyen, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğindeki ekonomi yönetimi bütçe
gerçekleşmelerinde başarılı sonuçlar aldı. Ocak
ayı, bütçe fazlasını, bütçe gelirlerini ve faiz
dışı fazlayı önemli oranda
artırdığımız bir ay oldu. Ocakta bütçemiz 5,1 milyar
lira fazla verdi. Geçen yıl kur-faiz-enflasyon üçgeninde maruz
kaldığımız saldırıların etkilerine
karşı alınan önlemlere rağmen mali disiplinden taviz
vermeyen ekonomi yönetimi, başarılı bütçe
gerçekleşmeleriyle performansını bu yıl güçlendirerek
sürdürüyor. Ocak 2018de 1,7 milyar TL olan bütçe fazlası 2019un
aynı döneminde 3 kat artarak 5,1 milyar liraya ulaştı.
Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın yönetimindeki AK PARTİ
iktidarlarının attığı adımlar hem reel sektörü
hem de piyasaları rahatlatmış ve 2019 yılında
Türkiye'nin güçlü bir büyümeyi sağlayarak yola devam edeceğini göstermiş
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Tanal
14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 20
Şubat Dünya Sosyal Adalet Günü anılırken iktidarın sosyal
adalet ilkesini unuttuğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Bugün,
Dünya Adalet Günü anılırken ülkemizde sosyal adalet ilkesi iktidar
tarafından unutulmuş durumdadır. Her yıl 20 Şubat
tarihinde kutlanan Dünya Sosyal Adalet Gününün amacı, sosyal adaletsizliğe
dünya kamuoyunun ilgisini artırmak, ülkelerin eğitim,
sağlık gibi konularda daha fazla bütçe oluşturmalarını
desteklemek, yoksulluğun kökünü kazımak, kadınlar ve erkekler
arasındaki eşitliği sağlamak ve herkesin sosyal adalete
erişmesine olanak tanımak amacıyla Anayasamızın 2nci
maddesinde Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk Devletidir. ibaresinin
gereğini bugün iktidarda bulunan birinci parti yerine getirememektedir.
Âdeta, Türkiyede sosyal adalet ayaklar altına alınmakta, toplumun
sosyal dengesinin, barışının, huzurunun bozulmasına bu
iktidar sebebiyet vermektedir.
Teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunarım.
BAŞKAN
Sayın Aycan
15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
TUBİMin 2018 raporuna göre Türkiyede uyuşturucu madde
kullanımının arttığına ilişkin
açıklaması
SEFER
AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Türkiye Uyuşturucu ve
Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi
(TUBİM) 2018 raporunu açıkladı. Buna göre, Türkiyede
uyuşturucu madde kullanımı artmaktadır ve her şehirden
vakalarımız vardır. Daha kötüsü, madde
bağımlılığı 15 yaş altına inmiş
durumdadır. 2017 yılında ayakta tedavi için başvuran
sayısı 211 bindir ve son on yılda bu sayı yüzde 674
artmış durumdadır.
Elbette,
Türkiye uyuşturucu trafiği üzerindedir ve terör örgütleri bu işi
kullanmaktadır fakat bizim bununla mücadele etmemiz lazım. Bu duruma
karşı tüm kurumlarla topyekûn mücadele etmeliyiz, risk grubunu
oluşturan gençlere ulaşmalı ve korumaya almalıyız,
yeni vakalar oluşmasını önlemeliyiz, hasta gençlerimizi de etkin
bir şekilde tedavi etmeliyiz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şevkin
16.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, kamu kurum
ve kuruluşlarında istihdam edilen sözleşmeli
çalışanlara neden kadro verilmediğini ve eş durumundan
tayin konusunda mağduriyetlerinin giderilmesi için çalışma
yapılıp yapılmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN
ŞEVKİN (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
yüce Meclis çatısı altında defalarca söz alıyor, ülkemizin
ve halkımızın sorunlarına değinerek çözüm istiyoruz.
Bu anlamda, sayıları 300 bini bulan ve kamu kurum ve
kuruluşlarında 4/Bli olarak istihdam edilen sözleşmeli
çalışanlara verilen sözlerin yerine getirilmesi için
ısrarımızı sürdürüyoruz. Yüz binlerce sözleşmeli
personel kadroya geçmek için hâlâ beklemektedir. Bu konuda sürekli söz
veriliyor ama ne hikmetse bir türlü daimî kadro verilmiyor.
Sayın
iktidar mensuplarına sesleniyorum: Zaman kaybetmeden 4/Bli
sözleşmeli personel bir an önce iş güvencesine
kavuşmalıdır. 2011 seçimlerinde 234 bin 4/Bliye kadro
verilmişken o tarihten bu yana işe alınan sözleşmeli
personele neden kadro verilmiyor? 4/Bli personelin eş durumundan tayin
konusunda mağduriyetlerinin giderilmesi için yeni bir çalışma
yapılması düşünülmekte midir? Bu kanayan yara ve yaşanan
acılar ne zaman bitecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kılıç...
17.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Kahramanmaraş ilinde gerçekleştirilecek olan
sanayi ve teknoloji çalıştayının hayırlı
olmasını dilediğine, Kuran-ı Kerimin bütün müminlerin
kardeş olduğu hatta bütün insanların aynı anne babanın
evlatları olarak eşit konumda bulunduğu ilkesini
getirdiğine ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bugün,
Sanayi ve Teknoloji Bakanımız ve sanayicilerimiz ile ilgili
tarafların katılımıyla Kahramanmaraşımızda
gerçekleştirilecek olan sanayi ve teknoloji
çalıştayının kahraman kentimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Asabiyet
ruhunun bir neticesi olan kan davaları, cahiliye döneminde bazen
yıllarca süren kabileler arası savaşlara sebep olmuştur.
Kuran-ı Kerim, cahiliye döneminin asabiyet anlayışına
dayalı kabile dayanışmasının yerine, bütün müminlerin
kardeş olduğu hatta bütün insanların aynı anne babanın
evlatları olarak esasta eşit konumda bulunduğu ilkesini getirdi.
Hazreti Peygamber, toplumu cahiliye, barbarlık, saldırganlık
zihniyetinden barış, uzlaşma, kaynaşma zihniyetine
taşımak üzere büyük çaba harcadı. Veda Hutbesinde cahiliye
döneminden kalma bütün kan davalarının
kaldırıldığını açıkladı.
İnsanların kardeşliği, ırkların eşitliği
ilkesini ortaya koydu. Kendisi de Mekkenin fethinden sonra intikam peşine
düşmeden, kendisine düşmanlık yapan herkesi affetti.
BAŞKAN
Sayın Fendoğlu...
18.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun,
Malatya ili Kuluncak ilçesinde yaşanan içme ve sulama suyu probleminin
vatandaşları mağdur ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET
CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Kuluncak
ilçemizde birçok noktada sulama suyu problemi ve içme suyu
sıkıntısı vardır. Şöyle ki: Kızılhisar
ve İlisuluk Mahallelerimizde içme suyu ve sulama suyu
sıkıntısı; Sofular Mahallemizde Tohma kenarında
yapılan ve hâlihazırda yüzde 75e yakını tamamlanan
hidroelektrik santrali bu santralin yakınında bulunan çiftçilerimizi
mağdur etmektedir. Çiftçilerimiz, bu HESin bitmesiyle birlikte sulama
suyunun yetersiz olacağını ve arazilerinde yeteri kadar sulama
yapamayacaklarını iletiyorlar. Yine, Sofular Mahallesinde bulunan
Sofular Sulama Göletinde birtakım eksiklikler görülmektedir. Bu gölet
yaklaşık 10 bin dönüm araziyi sulamaktadır fakat göletten
araziye dağıtım yapan boru sistemi çok kötü bir durumdadır.
Bu boru dağıtım hattının tekrar yenilenip
çiftçilerimizin arazilerini daha iyi bir şekilde sulamalarının
sağlanması ve su kaybının önüne geçilmesi
lazımdır. Bu göletin yakınından geçen akarsuların da
bu göleti beslemek için bağlantılarının yapılması
şarttır. Sofular Mahallemizde içme suyunda sıkıntılar
da mevcuttur, vatandaşlarımız mağdurdur.
BAŞKAN
Sayın Keven
19.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat çiftçisine
hububat destekleme ödemelerinin ne zaman yapılacağını,
şubat ayı içinde ödenmesi planlanan mazot ve gübre ödemelerinin
zamanında yapılıp yapılmayacağını
öğrenmek istediğine, Ziraat Bankasının asli görevinin
çiftçiyi desteklemek olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ
KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan hububat destekleriyle ilgili ödemelerin ocak ayı
içerisinde yapılacağını açıklamıştı
ancak şubat ayı olmasına rağmen, başta Yozgat olmak
üzere birçok ilde hububat destekleme ödemeleri hâlâ ödenmemiştir. Her
konuda olduğu gibi bu konuda da Yozgatımız üvey evlat muamelesi
görmektedir. Sayın Tarım ve Orman Bakanımıza sormak
isterim: Yozgat çiftçisine hububat destekleme ödemeleri ne zaman ödenecektir?
Şubat ayı içinde ödenmesi planlanan mazot ve gübre ödemeleri
zamanında ödenecek midir?
Ayrıca,
Ziraat Bankası hayvancılıkla uğraşan üreticilere kredi
vermemek için binbir türlü zorluk çıkarmaktadır. Yozgatta çiftçiler
ve hayvancılıkla uğraşan üreticiler hak ettikleri desteği
acilen bekliyorlar. Ziraat Bankasının asli görevinin futbol
kulüplerine değil, çiftçiye destek olduğunu acilen
hatırlamalıdırlar.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Osmanağaoğlu
20.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, katledilen Ege Üniversitesi Tarih Bölümü
öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlunun Asımın
neslinin hâlâ yaşıyor olduğunu herkese öğrettiğine
ilişkin açıklaması
TAMER
OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Dört
yıl önce bugün, bir üniversite öğrencisi, bir Türk genci, Ege Üniversitesi
talebesi Fırat Yılmaz Çakıroğlu PKKlı hainler
tarafından şehit edildi. Fırat bugün yaşasaydı,
öğretmen olup başka gençlere tarih öğretecekti. Fakat o bir
başka kutlu makama ulaşıp şehit oldu ve hepimize bir
şey öğretti. İstiklal şairimiz büyük Akifin Çanakkalede
vatan savunması yapan kuşağa atıfla söylediği
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:/
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
mısraları hafızalardadır. Fırat Yılmaz
Çakıroğlu da Asımın neslinin hâlâ yaşıyor
olduğunu bizlere öğretmiştir. Fırat gitmiş ama geriye
ağır bir yük, mukaddes bir emanet bırakmıştır.
Fıratın emanetini eminimin ki Fıratın
arkadaşları ve bizler, ülküdaşları şeref ve izzetle
taşıyacak, sancağı ebediyete kadar
dalgalandıracaktır.
Teşekkür
ederim Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Topal
21.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Silivri
Cezaevinde tutuklu bulunan 26ncı Dönem İstanbul Milletvekili Eren
Erdemin haklarını korumak için Meclis
Başkanlığının girişimde bulunup bulunmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
26ncı
Dönem İstanbul Milletvekili Eren Erdem, Silivri Cezaevinde haksız
yere yaklaşık sekiz aydır tutuluyor. Mahkemenin biri oy
birliğiyle tahliye kararı verirken bir diğeri oy çokluğuyla
yakalama kararı veriyor yani mahkeme, cezaevinde yatan bir kişiye
yakalama kararı çıkartıyor. Bunun artık siyasi bir dava
olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Bugün,
Meclis gündeminde Ceza Muhakemesi Kanununda değişiklik
yapılmasına dair 42 sıra sayılı Kanun Teklifi
görüşülmektedir. Eren Erdem ve benzer davalardaki tutukluluk hâllerinin bu
düzenlemede ele alınmasını yüce Meclisin dikkatine sunuyorum.
Meclis
Başkanlığı olarak bir girişimde bulunacak
mısınız, Eren Erdemin haklarını koruyacak
mısınız? Eren Erdeme özgürlük diyoruz, Eren Erdeme özgürlük.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
22.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın,
Mersin ili Silifke ilçesinde işçileri taşıyan minibüsün
devrilmesi sonucu hayatını kaybeden hemşehrilerine Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ZEYNEP
GÜL YILMAZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Seçim
bölgem olan Mersinimizin Silifke ilçesinde tarım işçilerini
taşıyan bir minibüsün kaza yaptığını üzüntüyle
öğrenmiş bulunmaktayım. Bu kaza sebebiyle hayatını
kaybeden işçilerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve yaralı
vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN
- Son olarak Sayın Bülbül...
23.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Aydın
Valiliğinin Germencik ilçesi Alangüllü Mahallesi yer altı ve sulama
sularından numune alınarak yapılan ölçüm sonuçlarının
açıklamasını yasaklayıp
yasaklamadığını, kirliliği önlemeye yönelik
tedbirlerin alınıp alınmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eğe
Bölgesinde son on yılda gerçekleştirilen jeotermal elektrik
santralleriyle toprak, hava ve su hızla kirleniyor. Tarım ve Orman
Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, İzmir ve Manisa
Valiliklerine 14 Ağustos 2017 tarihinde gönderdiği yazıyla, yeni
jeotermal ve maden ruhsatı verilmemesi gerektiğini ifade
etmiştir. Artık kirlilik devlet tarafından kabul ediliyor.
Jeotermal kaynakların kullanımı sonucunda yer altı su
kaynaklarının hızla kirlendiği bilimsel olarak
ortadadır. Aydının Germencik Alangüllü yöresinde de binlerce
zeytin ve incir ağacının kurmasından sonra, Aydın
İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, bu alanda yer altı
sularından ve sulama sularından numune alarak ölçüm yaptı. Yer
altı sularında ve sulama sularında normal, olması gereken
değerlerden 4-5 kat fazla bor tespit edilmiş durumda.
Sağlık,
Tarım ve Çevre Bakanlarına soruyorum: Aydın Valiliği
İl Tarım ve Orman Müdürlüğü görevlilerine bu tahlil
sonuçlarının açıklanmasını yasaklamış
mıdır?
İki:
Germencik Alangüllüdeki yer altı sularının tahlil
sonuçları neden gizleniyor? Bu bölgedeki yer altı sularının
hızla kirlenmesine yönelik Çevre Kanunuyla ilgili yasal düzenlemeler
uyarınca önlemler aldınız mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Sayın milletvekillerine teşekkür ederim.
Şimdi,
değerli grup başkan vekillerimize sırayla söz vereceğim.
İlk
söz İYİ PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Türkkanın.
Buyurun
Sayın Türkkan.
24.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 20
Şubat Ege Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi Fırat Yılmaz
Çakıroğlunu katledilişinin 4üncü yılında rahmetle
yâd ettiğine, Beril Dedeoğlunun Cumhurbaşkanlığı
Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyeliğine
atanmasını kınadıklarına, Dmitriy Peskovun
İstanbul Arapça konuşmaya başlamış. ifadesinin
doğru olduğuna, Suriyeli mültecilerin ülkemiz için ekonomik, güvenlik
ve sosyal bir vakıaya dönüştüğüne,
Cumhurbaşkanının Münbiçle ilgili operasyon mesajlarına
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, büyük bir acımızın yıl dönümü. Egede bir
yiğidimizi, bir ülküdaşımızı,
Fıratımızı, dört yıl önce bugün, okuduğu okulda
haince katlederek aramızdan aldılar. Tarih bölümü birincisi olan ve
okulunu bitirmesine aylar kala saldırıya uğrayan Fırat
Çakıroğlu, uzunca bir süre hain terör örgütü PKKnın
hedefindeydi. Egede öğrenci kılığına girmiş
teröristler tarafından şehit edilen merhum evladımızı
rahmetle yâd ediyorum. İlk şehidimiz Ruhi
Kılıçkırandan sonra son şehidimiz Fırat
Çakıroğluna kadar, bayraklaşan tüm şehitlerimizin aziz
hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Acımız
hiçbir zaman hafiflemedi. Aradan zaman geçsin, olay soğusun, nasılsa
unutulur. diyerek hareket edenleri de takip ettiğimizi bilmenizi
istiyorum. Fırat Çakıroğlunun katilinin öğrencilikten
atılma kararını kaldıran Ege Üniversitesi eski Rektörü
Beril Dedeoğlunun Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve
Dış Politikalar Kurulu üyeliğine atanmasını da kabul
etmiyor ve şiddetle kınıyoruz. Bunu şehidimize yapılan
çok büyük bir haksızlık olarak görüyoruz.
Kremlin
Sözcüsü Peskov, geçen hafta yapılan Soçi Zirvesi sonrası verdiği
röportajda Üç dört ay evvel İstanbula gittim, uzun zamandır ziyaret
etmemiştim, gözüme bir şey çarptı; İstanbul Arapça
konuşmaya başlamış. dedi. Maalesef, bu acı tespit
tümüyle doğrudur. İçişleri Bakanlığının
verdiği resmî rakamlara göre 500 bin, gayriresmî rakamlara göre ise 1
milyon Suriyeli sığınmacı İstanbulda
bulunmaktadır. Ülkemizde, Suriyelilerle anlaşmak için Arapça
öğrenmek zorunda kalan polislerimizin olduğunu da biliyorsunuz. Ya da
Kiliste Türk nüfusu ile Suriyelilerin sayısının
eşitlendiğinden haberinizin olduğunu zannediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 50 binden fazla Suriyeliye
vatandaşlık verdiğinizi, 300 binden fazla Suriyeli çocuğun
topraklarımızda doğduğunu hatta Suriyeli bir mültecinin
milletvekili seçildiğini hatırlatmamıza da gerek yok
sanıyorum. Hükûmet bilmeli ki Suriyeli mülteciler ülkemiz için ekonomik,
güvenlik ve sosyal bir vakıaya dönüşmektedir. Tedbir alınmazsa
yirmi yıl içinde her 13 kişiden 1isi Suriyeli olacak, bir kez daha
buradan uyarıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan
canı sıkıldıkça Münbiçle ilgili operasyon mesajı
vermeye devam ediyor. Daha önce Bir gece ansızın gelebiliriz.
denilirken kısa bir süre önce bu söylem Üç-beş güne geliyoruza
dönüştü, birkaç gün önce ise Yeni bir hamlenin eşiğindeyiz, bir
gün mutlaka geleceğiz. denildi. Biz daha önceden de Münbiç ve
Fıratın doğusuyla ilgili görüşlerimizi birçok kez ilettik.
Ne pahasına olursa olsun Münbiç temizlenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Fakat
Sayın Cumhurbaşkanı devlet ciddiyetine yakışmayan,
Türkiyenin dış politikadaki
caydırıcılığını ve itibarını
kaybettiren tutumuna devam ediyor. Amerika hâlâ PYDye silah gönderirken ve
Çekileceğiz. diye oyalarken Sayın Erdoğan hâlâ icraata
geçmeyip Geldik, geliyoruz, bak geliriz. demeyi sürdürüyor. Devlet sözünün
ağırlığını ayaklar altına düşürmeyin,
bir şey yapacaksanız yapın, Münbiçe girilecekse girin, Kandile
gidilecekse gidin, İYİ PARTİ arkanızda.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Bülbülde.
Buyurun Sayın Bülbül.
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 20
Şubat Fırat Yılmaz Çakıroğlunu katledilişinin
4üncü yılında rahmetle yâd ettiğine ve bütün ülkücü hareket
camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bugün şehidimiz
Sayın Fırat Yılmaz Çakıroğlunun 4üncü vefat yıl
dönümünü buradan kendisini özlemle, rahmetle anarak yâd etmek istiyorum. Onlar,
gerçekten bu memleketi, bu vatanı, bu milleti karşılıksız
seven, hayatında hiçbir şekilde sapma, satma, dönme emaresi
göstermeyen ve inandıkları uğruna en kıymetli
varlıkları olan canlarını feda etmiş olan, ta Ruhi
Kılıçkırandan başlayarak devam eden bir şehadet
zincirinin son halkasıdır. Allah onlardan razı olsun; hepimize
onlar gibi bu memleket için, bu millet için, inandıkları
değerler için hiçbir şekilde taviz vermeden, satmadan, sapmadan,
dönmeden yaşamayı, bir hayat sürmeyi nasip etsin; gözlerimizi de
canımızı da Allah o şekilde alsın diyorum.
Rahmetli şehidimize Allahtan rahmet diliyorum,
değerli ailesine ve bütün ülkücü hareket camiasına
başsağlığı dileklerimi tekrar dile getiriyorum.
Sağ olun efendim.
BAŞKAN Söz sırası, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın
Kurtulanda.
Buyurun Sayın Kurtulan.
26.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Mersin
ilinde işçileri taşıyan minibüsün kaza yapmasının
ihmale dayalı olduğuna, Leyla Güvenin hukuki talebinin
karşılanması gerektiğine, Emniyet Genel Müdürlüğünün
Van ilinde gözaltına alınan çocuklara yönelik işkence
olayına dair Van Barosu hakkında suç duyurusunda bulunduğuna,
çocukların güvenlik güçlerini yıpratmak için mi kafalarını
klozete soktuğunu ve görme kaybı yaşadıklarını,
El Nusra liderinin Hatayda tedavi gördüğü iddialarının
doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
FATMA
KURTULAN (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yine,
bir iş kazası, tarım işçilerini taşıyan minibüsün
kaza yapması sonucu Silifkede 5 işçi yaşamını
yitiriyor. Yine, tarım işçilerinin cenazelerinin caddelere, sokaklara
savrulduğunu görüyoruz. Bunun ihmale dayalı olduğunu çok iyi
biliyoruz. Gerekli önlemlerin alınmasını, bu trajedilerin önüne
geçilmesini talep ediyoruz.
Yine,
bir kez daha burada dile getirmek istediğimiz, çözülmediği sürece de
her zaman dile getireceğimiz Leyla Güvenin açlık grevinin 105inci
günde olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bir kez daha şunu söylemek
isterim: Leyla hukuki, kanuni bir talep içerisindedir; bunun
karşılanmasını, Leylanın yaşamasını
hep beraber sağlayalım diyorum.
Yine,
Sayın Başkan, dün burada, Vanda 3 çocuğun gözaltına
alınıp işkenceye maruz kaldığını
söylemiştik. Bugün, o çocukların işkence gördüğünü ortaya
çıkaran Van Barosu ve avukatlar hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü
suç duyurusunda bulunuyor; Van Emniyeti de değil, Emniyet Genel
Müdürlüğü suç duyurusunda bulunuyor.
Vanda
gözaltına alınan 3 çocuğun işkence gördüğü doktor
raporlarıyla da belgelenmişken, kafaları klozete
sokulmuşken, vücutlarında kırıklar, morluklar ve ezikler
varken, işkenceden ötürü görme kaybı yaşanırken Emniyet
Genel Müdürlüğünün açıklamasını sizinle paylaşmak
istiyorum: Her zaman gerçekleri çarpıtmayı, yalan söylemeyi, iftira
atmayı alışkanlık hâline getiren birtakım çevrelerin
ve onların avukatlarının gözaltında işkence
iddialarını mesnetsiz ve hukuk dışı bir şekilde
dile getirmelerinin, kendi sempatizan kitlelerini kışkırtma,
güvenlik güçlerimizi yıpratma ve itibarsızlaştırma
amacına matuf olduğu bilinen bir gerçektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Kurtulan.
FATMA
KURTULAN (Mersin) Habere konu edilen şüpheliler hakkında
yapılan tüm işlemler hukuka uygun olarak yasal mevzuat ve yetkili
adli makamların talimatları çerçevesinde yerine getirilmiş olup
olayların bilinçli olarak çarpıtılması ve terör örgütüne
destek veren tavrı nedeniyle ilgili baro ve avukatlar hakkında suç
duyurusunda bulunulmuştur. denilmektedir.
Sormak
istiyorum: Tıpkı bir AKP yetkilisi gibi konuşmuş,
beyanı böyle. O çocuklar güvenlik güçlerini yıpratmak için mi kendi
kafalarını klozete koydular? Çocuklar yasal mevzuata uygun muamele
gördükleri için mi görme kaybı yaşıyorlar diye sormak da
istiyorum.
Sayın
Başkan, aynı zamanda, iddialara göre, okuduğumuz, takip
ettiğimiz kadarıyla El Nusra, Heyet Tahrir el-Şam örgütünün
başının İdlibde ya da Hatayda devlet hastanesinde tedavi
altında bulunduğu söyleniyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kurtulan, tamamlayın.
Buyurun.
FATMA
KURTULAN (Mersin) - Bunun doğru olup olmadığını
ilgililere sormak, yanıt almak isterim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Sayın Özkoçta.
Buyurun
Sayın Özkoç.
27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 20 Şubat Dünya
Sosyal Adalet Gününde fakirlik ve işsizliğe dikkat çekilirken
Türkiyede sosyal adaletin unutulmaya başlandığına,
yatırım bütçesinde tarıma ayrılan bütçe
azaltılırken sarayın bütçesinin
artırıldığına, ekonomiyle ilgili torba yasa teklifine
eklenen maddeyle şubat, mart, nisan ayında işe alınan her
bir işçi için işverene üç ay süreyle, prim, vergi ve ücret
desteği sağlanmasının siyasi etiğe müdahale
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş
Milletler, 2009 yılında Dünya Sosyal Adalet Gününü ilan ederek
dünyadaki fakirlik ve işsizlik konusuna dikkat çekmek istemiştir.
Sosyal adalet, Türkiye'de bizim artık unutmaya
başladığımız, hiç uygulanmayan bir konudur.
Değerli
Başkanım, yatırım bütçesi açıklandı.
Yatırım bütçesi açıklanırken Türkiye'deki gerçekler bir
tarafa bırakılarak herkesin nefretle kınayacağı bir
şey Türkiye Cumhuriyetinin gündemine getirildi.
İnsanlarımız artık manavdan, pazar yerinden, bulunduğu
yerin marketinden alışveriş etmiyorlar. Tanzim satış
mağazaları diye mağazalar kuruluyor, insanlarımız
kilometrelerce kuyruğa giriyor. İşsizlik kuyrukları
almış başını gidiyor, esnafımız mağdur,
çiftçilerimiz iflas etmiş, tarlalarımız boş, ekilmiyor ama
yatırım bütçesi açıklanırken tarım bütçesi 10
milyardan 5 milyar liraya düşürülürken yani yüzde 50
azaltılırken sarayın bütçesi 500 milyondan 1 milyar liraya yani
1 katrilyon liraya çıkartılıyor.
Peki,
saray bu parayla ne yapacak? Onu da yazmışlar; inanın, yüzleri
kızarmadan yazmışlar, utanmadan yazmışlar, soğan,
patates kuyruğunda olan insanlara acımadan, vicdanları
sızlamadan yazmışlar: Oklukta yeni saray, Ahlatta köşk,
Cumhurbaşkanına tahsis edilen Yıldız Sarayına
restorasyon.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkoç, devam edin.
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Düşünebiliyor musunuz, insanların gözünün içine
soka soka, yatırım bütçesinde tarıma ayrılan bütçe yüzde 50
azaltılırken, bu yoklukta, bu sıkıntıda, bu
fukaralıkta çocuklar yatağa aç girerken sarayın bütçesi yüzde
100 artırılıyor. Niçin? Tekrar saray yapmak için,
sarayların restorasyonu için. Allah bunların gözünü doyursun. Allah
bunların milletin görmediği bir şekilde, sadece kendi
şaşaaları için, rantları için yaptıkları her
şeyin cezasını bu dünyada eğer adaleti yok ederek
alamıyorlarsa öbür dünyada karşılarına çıkarsın.
Bu kadar insafsızlık, bu kadar adaletten yoksunluk olamaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Bakın, seçimlere gidiyoruz gece yarısı Bütçe
Komisyonuna 2 tane yasa teklifi getiriliyor; birisi işsizlik
sigortasından kanuna geçiş maddesine bir ek, diyorlar ki:
Şubat, mart, nisan ayında eğer işçi alırsanız,
onun vergisini, sigortasını, primini, maaşını devlet
ödeyecek. Niye şubat, mart, nisan ayında? Çünkü seçimler o
sırada bitiyor da onun için. Sonra ne olacak onlar, işten
çıkartılırsa? Fabrika mı kurdunuz, üretim mi
yaptınız? Sadece ve sadece, siyasi etiğe ahlaksızca
müdahaledir bu. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Ahlaksızca müdahaledir.
Aynısını
taşeronlarda yapıyorsunuz. Taşeronlar kadroya alındı,
binbir zorluk içerisinde yasalaşıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Kadroya alınan taşeronlara, taşeron
firmaların kıdem tazminatını ödemesi gerekiyor. Ama o
taşeronları siz yarattınız, siz var ettiniz, siz
zenginleştirdiniz, siz işsiz bıraktınız. Şimdi, o
kıdem tazminatlarını, belediyelere, kamu kuruluşlarına
diyorsunuz ki Siz ödeyeceksiniz. Nerede adalet, nerede sosyal adalet, nerede
eşitlik ilkesi, nerede Allaha iman, kitap? Siz sadece ve sadece, yerel
yönetimlerde, oy toplamak için caminin içerisinde kahvaltı veriyorsunuz.
Binali Yıldırım için dua eden hoca Binali
Yıldırımın başarısına Allah
rızası için. diye dua ederken dini kullanıyorsunuz ama milleti
paçavraya çevirdiniz, bunun hesabını hem bu dünyada hem öbür dünyada
vereceksiniz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Söz sırası, AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili
Sayın Zenginde.
Buyurun
Sayın Zengin.
28.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, seçimlerin siyasiler
için imtihan olduğuna, Mersin ilinde minibüsün kaza yapması sonucu
hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet, yaralılara
şifa dilediğine, Birinci Yaşlılık Şûrasına,
hayvan hakları için partilerin ortak önergesiyle komisyon
kurulmasının sevindirici olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Allah hesap görücüdür, amenna fakat millet daha iyi hesap görüyor. Önümüzde
seçim var, seçim neticesinde bunları zaten değerlendiririz. (CHP
sıralarından gürültüler)
Bilmiyorum
yanlış bir şey mi söylüyorum. Vatandaş cevabını
verecektir zaten.
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyelim.
Sayın
Zengin, siz Genel Kurula hitap edin.
Sayın
Bekaroğlu, değerli arkadaşlarım, bir konuşmacı
konuşuyor, onu dinleyelim lütfen.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, doğrusu anlayamıyorum,
bağırmalardan da anlayamıyorum.
Bir
kez daha ifade edeyim: Amenna, Allah hesap görücüdür fakat biz siyasileriz,
bizimle ilgili önümüzde, hesap süreçleri seçimlerdir.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Bravo, laik görüşünüz,
anlayışınız dolayısıyla sizi kutluyorum!
BAŞKAN
Sayın Çıray, lütfen.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) Kutluyorum, gerçekten kutluyorum.
Sayın
Zengin, siz devam edin lütfen, devam edin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Seçim var önümüzde. Seçimlerle ilgili olarak
vatandaşlarımız karar verecektir. Biz bağırsak da
çağırsak da vatandaşlarımız görüyor, anlıyorlar
bizi. Bu seçim hepimiz için bir imtihandır ve nihayetinde de yani
ettiğiniz o dualar neyse işte Rabbim
karşılığını verecek. Ben inanıyorum, dünyada
da ahirette de siyaset bir bütünlük, hepsinin
karşılığını alacağız. Ben şöyle dua
ediyorum, beddua değil: Allah hepimize iyi işler yapmayı nasip
etsin, iktidara da muhalefete de. Âmin diyorum.
Şimdi,
Sayın Başkan, bir başsağlığı dilemek
istiyorum. Türkiyede en çok kadınlar tarlalarda
çalışıyorlar. Bu işleri biliyorum, ben de çiftçi bir
aileden geliyorum, ne kadar emek verilen bir iş olduğunun
farkındayım. Bu manada, Mersinde hayatını kaybeden
kardeşlerimize rahmet diliyorum, yaralananlara şifa diliyorum.
İki
konudan bahsedeceğim, bir tanesi bugün Beştepede yapılan
Yaşlılık Şûrası. Tabii yaşlılık
kelimesinden ziyade ben aslında ihtiyar kelimesini seviyorum, ihtiyarlamak
kelimesini seviyorum çünkü ihtiyar kelimesi, kelime olarak aslında
seçme, seçilme anlamına geliyor. Bir şanstır ihtiyarlayabilmek.
Modern zamanlarda özellikle kadınlar için böyle yaşlanmak çok
şey bir hâle geldi, sanki kaçılacak bir şeymiş gibi. Bugün
Tokatlı bir annemiz 104 yaşında ödül aldı. Ben seviniyorum,
mutlu oluyorum, Allah hepimize ihtiyarlamayı da nasip etsin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Zengin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ve devamında da şunu ifade etmek istiyorum:
Bugün 5 grup bir araya gelerek güzel bir şey yapıyoruz. Sayın
eski Meclis Başkanımız Binali Yıldırım giderken,
ayrılırken hayvan haklarıyla alakalı bir
araştırma komisyonunu hep beraber kuralım diye arzu ettik.
Sağ olsunlar, 5 grubumuz da destek verdiler bununla alakalı olarak.
Kendim de uzun yıllar, on bir yıl evinde bir kediye -adı
Kızım, 3 oğlum olduğu için- Kızıma
bakmış birisi olarak ki hayatını kaybetti... Pek çok
arkadaşımı bu arada gördüm. Hayvan haklarıyla alakalı
bir sürü insanın meselesi var grubumuzda
arkadaşlarımızın, eminim sizler arasında da öyle.
Kamuoyunda gördüğümüz bu olaylardan çok rahatsızlık duyduk her
birimiz. Bir kanun var, bir kanun düzenlemesi ama yetersizliklerini görüyoruz.
Uzunca toplantılar yaptık, kamuoyunun bildiği isimler geldi, ben
de bu toplantılara katıldım arkadaşlarımla beraber.
Ama bu konunun hassasiyetine binaen öncesinde böyle bir Komisyon kurarak daha
iyiye ulaşmak için bir gayret sarf etmeyi daha anlamlı bulduk.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Devam edin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bu manada destek veren bütün siyasi
gruplarımıza teşekkür ediyorum, hayırlı bir netice
olmasını temenni ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Peki.
Değerli
milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ
PARTİ Grubunun Meclis İçtüzüğünün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Bursa Milletvekili
İsmail Tatlıoğlu ve arkadaşları tarafından,
İstanbul Havalimanı Projesi inşaat, finansman, ortaklık
yapısı gibi nedenlerle kamuoyunun gündeminde sıkça
tartışma konusu olmuştur. Proje, açılmasına
rağmen gecikmeli faaliyete girmiş ve Atatürk Havalimanının
taşınma işlemleri ise tekraren ertelenmiştir. Bu
sebeplerden ötürü Meclis araştırma önergesi açılması
amacıyla 15/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 20/02/2019 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Havalimanı projesi inşaat,
finansman, ortaklık yapısı gibi nedenlerle kamuoyunun gündeminde
sıkça tartışma konusu olmuştur. Proje, açılmasına
rağmen gecikmeli faaliyete girmiş ve Atatürk Havalimanının
taşınma işlemleri ise tekraren ertelenmiştir. Bu
sebeplerden ötürü Meclis araştırması açılması
amacıyla 15/02/2019 tarihinde Bursa Milletvekili İsmail
Tatlıoğlu ve arkadaşları tarafından Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 20/02/2019 Çarşamba günü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İYİ PARTİ Grup önerisinin gerekçesini
açıklamak üzere öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına söz
isteyen Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmail Tatlıoğlu.
Süreniz beş dakika Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, Parlamentomuzun kıymetli
temsilcileri; hepinizi İYİ PARTİ adına saygıyla
selamlarım.
İstanbul Havalimanı hepimizin bildiği ve
çok uzun süredir kamuoyunu da meşgul eden ve Türkiye için de gerçekten çok
önemli bir yatırım. Bu yatırımın esasında
başlama tarihi 2009 ve kuruluş yerinin bir değişimi söz
konusu. Öncelikle, kuruluş yerinin 2009 tarihli Çevre Planında
belirtilen yere göre değiştiğini görüyoruz. Daha sonra,
İstanbul Havalimanıyla ilgili ihale süreci başlıyor ve
Mayıs 2013te ihale ediliyor; 5li konsorsiyum ihaleyi 10,2 milyar dolar
yatırım karşılığında, 26 milyar 139 milyon
avro yirmi beş yıllık kira bedeli olarak bu ihalenin üstlenimi
söz konusu; KDV dâhil. Burada finansman olarak firmaların yüzde 20 öz kaynak
kullanma mecburiyeti var ve bir kredilendirme söz konusu. Yaklaşık
3,4 milyar avrosu kamu bankaları tarafından kredilendiriliyor, dört
yıl ödemesiz, on altı yıl vadeli. Ancak daha sonra bu kredilerle
ilgili, firmaların aldığı kredilerle ilgili kamu garantisi
devreye giriyor. Tabii, kamu garantisi devreye girdiğinde -o zamanki
tartışma da şöyle- ihaleye girip de alamayan firmalar itiraz
ediyor çünkü kamu garantisi işin içine girdiğinde takdir edersiniz ki
finansman maliyetinde bir düşüş söz konusu olur yani kamu
garantisinde finansman maliyeti daha düşüktür, bu kadar büyük bir krediyi
dikkate aldığınızda 100 milyonlarca avroluk bir fark söz
konusudur, bu da ihaleyi alanların lehine bir gelişme
tartışması olarak gündemimizde yer almıştır. Daha
sonra, bakıyoruz ki zemin koduyla ilgili bir tartışma var
inşatla ilgili, zemin kodunun 90 metreden 60 metreye düşürüldüğü
tartışılıyor kamuoyunda. Bu ne demek? Bu da
yaklaşık 1,4 milyar avroluk bir maliyet farkı ortaya koyuyor.
Bununla ilgili, bunun nasıl telafi edileceğiyle ilgili çok açık
ve sarih bir izahat da söz konusu değil ve kamuoyu bunu da
tartışmanın içerisine alıyor. Yani işin bu
aşaması 7,3 milyar avrodan 5,9 milyar avroya düşmüş ve 1,4
milyar avroluk bir maliyet düşüşü söz konusu.
Ayrıca,
daha sonra bakıyoruz ki yer tesliminde bir tartışma var ve yer
tesliminde bir yıl bir gecikme söz konusu ve bu yer
tartışması nedeniyle yüklenici firmaların bir
yıllık kira bedeli ödememesi tartışılıyor, bir
yıllık kira bedelinden vareste tutuldukları ve muaf
oldukları konuşuluyor. Daha sonra ne oluyor? Daha sonra,
açılış erteleniyor. Açılış yapılıyor,
taşınma tarihi veriliyor, taşınma erteleniyor ve daha da
önemlisi bu süreçte, havalimanının kullanımını mümkün
kılacak ulaşım projesinde bir sıkıntı var. Metro
ihalesi esasında planlandığı gibi, haklı olarak,
eş zamanlı olarak bitirilmesi gerekirken henüz metronun
inşası söz konusu değil, bitmiş değil ve firmalar bu
konuda ciddi bir gecikmenin olduğunu söylüyorlar. Çünkü metronun gecikmesi
ve benzeri nedenlerle kapasite kullanımında da ciddi bir
sıkıntı var.
Projenin
tamamıyla ilgili yorumlar var, projenin tamamıyla ilgili birkaç
senaryo var. 2019-2030 yılları arasında projenin 5,5 milyar avro
ila 7,7 milyar avro arasında bir zarar göreceği, zararla
karşılaşacağı iddiaları var. Hatta, akademik
dünyada bir çalışma var. Projenin toplamında 4,5 milyar avroluk
birikimli bir zararın söz konusu olacağı
tartışmaları var ve bunlar normal olarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tatlıoğlu, bir dakika vereyim, toparlayalım.
İSMAİL
TATLIOĞLU (Devamla) Bu projenin, gerçekten, kamuoyunda çok
tartışıldığını, buna karşın, kamu
adına bu işi yöneten ilgililerin kamuoyuna ciddi ve şeffaf bir
bilgilendirme yapmadıklarını görüyoruz. Şimdi,
esasında, bu, tabii ki devleti, devletin imajını ve bu süreçleri
yıpratır, siyaseti de yıpratır. Bu nedenle de bu konunun
ciddi anlamda bir Meclis araştırması konusu olduğu açıktır.
Burada Hükûmet lehindeki partilerin de kaçınmasını gerektirecek
bir şey yoktur. Gerçekten, bu bir Meclis araştırması konusu
olsun ve bu rakamların nelere tekabül ettiğini ve sürecin nasıl
yönetildiğini hep beraber görelim ve bunu tartışma konusu
olmaktan çıkaralım. Çok büyük rakamlar var, çok firmaların
isimleri var, çok tartışma var; bunları tartışma
malzemesi olarak masanın üzerinde tutmamak bu Parlamentonun görevidir diye
düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tatlıoğlu.
Öneri
üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mahmut Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika Sayın Toğrul.
HDP
GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sizleri, Genel Kurulu ve Genel Kurulun sevgili emekçilerini
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, üçüncü havalimanı gündeme geldiğinden bu yana
aslında bir felaketler zinciri birbirini izliyor. İnşaatın
ihalesinde yaşanan sıkıntılar bir tarafa ama inşaat
sırasında birçok işçinin canı üzerine yükselmiş bir
inşaattan bahsediyoruz ve orada çalışan işçilerin iş
güvencesinden nasıl yoksun bir şekilde, canları pahasına,
zorla ve ağır koşullarda, neredeyse angaryayla çalıştıklarını
görüyoruz.
Sadece
işçilerin çalışma koşulları açısından
değil, aynı zamanda proje bir ekolojik felakettir değerli
arkadaşlar. Başından beri projenin yeriyle ilgili
tartışmalar almış başını gidiyorken,
maalesef, Hükûmet gözlerini kapadı, kulaklarını
tıkadı. 1 milyon ağacın kesildiği söyleniyor ve Çevre
Bakanı şu cevabı veriyor: Evet, kestik ama yerine yenisini
dikeriz. Kesilen yer ormandır değerli arkadaşlar, siz,
ormanın yerine ağaç dikerek onu telafi edemezsiniz; orada
yaşayan kurdun, kurşun, böceğin yerini işgal edemezsiniz.
Şimdi
değerli arkadaşlar, bakın bir de bu projenin maliyetine. Benzer
tarihlerde, aynı tarihlerde Çinde, Pekinde Daxing Havalimanı diye
bir liman yapıyorlar; maliyeti 12 milyar dolar. Şu anda bizim üçüncü
havalimanının maliyeti 35 milyar dolar değerli arkadaşlar.
Şimdi, elin oğlu yapıyor 12 milyar dolara, biz yapıyoruz 35
milyar dolara ama buna rağmen, bakın bugün -işte biraz önce de
açıklandı- kamunun üzerine 5 milyar, 6 milyar euronun binmesi
tehlikesi var. Şimdi, biz, ondan sonra dönüyoruz halka, tanzim satış
kuyruklarını işaret ediyoruz. İşte bugün
insanlarımızın tanzim satış kuyruklarında niye
sıraya girdiğini, işte bu havalimanının ihalesinden,
başından sonuna kadar yapılan usulsüzlüklerden
Aslında
oradaki tüm maliyetlerin yoksulun sırtına bindirildiğini
açık bir şekilde görüyoruz. Aynı şekilde otoyollarla,
aynı şekilde diğer birçok alanda olduğu gibi tüm maliyetler
yoksulun sırtına bindiriliyor, vergi olarak bizlerden
çıkarılmaya çalışılıyor.
Değerli
arkadaşlar, bu ihale gerçekten önümüzdeki dönemde Bir kamu nasıl
batırılır?ın örneği olacaktır ve muhtemelen
akademik çalışmaların konusu olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bir
ülke nasıl kötü yönetilebilir? Bir ülke insanının
canını nasıl kıymetsiz görür? Bir ülke
doğasını nasıl talan eder?in bir örneğini görüyoruz
diyor Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Emine Gülizar Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika Sayın Emecan.
CHP
GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, İYİ PARTİ grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, son yıllarda ülkemizde uygulanan KÖİ denilen
kamu-özel iş birliği projeleriyle vatandaşın cebindeki
paralar maalesef birkaç şirketin cebine aktarılır hâle
gelmiştir. 2018 yılı itibarıyla planlanan, başlanan ve
devam eden 238 KÖİ projesinin sözleşme değeri 139 milyar 764
milyon ABD doları. Bu projelerden 19 tanesi de havaalanı projesidir.
19 havaalanı projesinin sözleşme değeri ise 71 milyar 502 milyon
dolardır. Bu paralar halkın parasıdır arkadaşlar.
İhtiyaç duyulan her yerde elbette havaalanı
yapılmasını destekliyoruz. Bu projeler ülkeye
sağlıklı ve yararlı bir yatırım olmaktan çok kamu
kaynaklarının belirli kişilere aktarılması hâline
gelmiştir, bizim en büyük itirazımız da budur.
Özellikle
seçim bölgem olan İstanbul 3üncü bölgede İstanbul 3üncü
havaalanı, bütün itirazlara ve teknik eleştirilere rağmen,
ihalesi yapılarak inşaatına başlanan 22 milyar 152 milyon
avroluk bir yılan hikâyesine dönüşmüştür. Yer seçiminden ihale
usulüne, projenin maliyetinden verilen hazine ve yolcu garantilerine her alanda
eleştiri ve uyarılara maruz kalan projenin son olarak seçim
yatırımı yapmak amacıyla ve halkımıza büyük
yatırım diye sunularak Cumhurbaşkanı tarafından da
sözde açılışı yapılmıştır. Sözde
diyorum çünkü açılan havalimanı açıldıktan sonra günde 3-5
sefer yaparken maalesef şu anda o seferler de durdurulmuştur.
İşte İstanbul Havalimanında bilet satışları
durduruldu mu? diye 18 Şubat 2019 tarihli bir gazete haberi. Evet,
durdurulmuştur, ne olacağı da belli değildir.
Gördüğümüz kadarıyla, bu havalimanı birkaç seçim öncesi de
açılış törenine malzeme olacak gibi görünüyor. Bu kadar yüksek
maliyetlerle ve garantilerle neredeyse her projede bulunan Cengiz, Mapa, Limak,
Kolin, Kalyon, İGA ortaklığına verilen projede bu
ortakların da tek tek kaçmaya başladığını
görüyoruz. Sonra bir bakıyoruz, emekliliğine çok az bir süre kalan ve
başarılarına övgüler dizilen Devlet Hava Meydanları
İşletmesi Genel Müdürü Funda Ocak bir anda emekliye
ayrılıyor. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde üçüncü
havalimanı inşaatından hoş olmayan kokular geldiğini
söyleyebiliriz. Bu şirketler hazine garantileriyle kamu bankalarından
milyonlarca, milyarlarca euro kredi kullanıyor, ödemesi gereken
borçlarını ödemiyor ve şimdi de projeden kaçmanın
yollarını arıyorlar maalesef.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Emecan.
Bir
dakika ekliyorum.
EMİNE
GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Tam
sayısını öğrenmekte zorlandığımız
onlarca işçimize mezar olan, insanca çalışma
koşullarını bile işçimize reva görmeyen, itiraz
ettiklerinde dövülen ve gözaltına alınan işçilerimizle
hatırlanacak olan bu havalimanı daha açılmadan batmış
mıdır değerli arkadaşlar? Bu şirketler neden bir bir
kaçıyor? Havalimanı neden açılmıyor ve sürekli erteleniyor?
Bu şirketler zarar ederek mi yoksa bu kredileri cebine indirerek mi
gidiyor? Bu soruların, işte, cevabı gerekiyor.
Bu
araştırma önergesine destek vereceğimiz gibi, aynı zamanda
havalimanı inşaatı başladığı günden itibaren
yaşanan iş kazalarının nedenleri,
çalışanların en temel haklarının
karşılanmaması, ölümlerin sayısı gibi
araştırılması gereken birçok konu da açığa
çıkarılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Eyüp Özsoy. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süremiz
üç dakika Sayın Özsoy.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Onlar da destekliyor, onlar da, sorun büyük.
AK
PARTİ GRUBU ADINA EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ'nin vermiş
olduğu grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbul
Havalimanı 1inci etap 1inci fazının inşaat
çalışmaları tamamlanmış olup, geçici kabulü
yapılarak 29 Ekim 2018 tarihinde, Genel Başkanımız ve
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
teşrifleriyle işletmeye açılmıştır.
Havalimanı
3 etaptan oluşmaktadır. 1inci etap 6 milyar, 2nci ve 3üncü etap 6
milyar olmak üzere bir yatırım bedeli vardır fakat bunun
yanında 22 milyar 152 milyon euro da devletimizin alacağı
vardır burada.
Havalimanımız,
açıldığı günden bugüne yurt içi ve yurt dışı
uçuşları sayısını sürekli artırarak hizmet
vermektedir. Bununla birlikte, eş zamanlı olarak bu tarihten
başlayan ve devam etmekte olan Atatürk Havalimanının
taşınma süreci de peyderpey devam etmektedir.
Gezi
Parkı eylemlerinde 3-5 tane ağacı bahane ederek her yeri
yakıp yıkan sözde çevrecilerin engellemeye
çalıştığı eserlerimizin başında gelen
İstanbul Havalimanının, ülkemiz ekonomisine ve dünya ekonomisine
büyük katkı sunacağı şüphesizdir. Atatürk Havalimanı,
taşınma işlemleri bittikten sonra teknoloji festivali gibi
birçok etkinliğe ev sahipliği yapacak bir millet bahçesine
dönüşecektir, sadece bu bile AK PARTİ iktidarının ne kadar
çevreci olduğunun bir göstergesidir.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Çevreyi katlettiniz!
EYÜP
ÖZSOY (Devamla) Çevreye ve insana verdiği değerlerle 2002
yılından bu yana halkımızın takdirini ve teveccühünü
kazanan AK PARTİ iktidarımız, durmadan, duraksamadan kutlu
yürüyüşüne devam edecektir. Allaha hamdolsun ki dünyanın ve
ülkemizin en değerli markası olan İstanbulumuza dünyanın
en büyük havalimanını açmış bulunmaktayız.
Biz,
bu eserleri vatandaşlarımızın hizmetine sunarken, bizleri
engellemeye çalışanlara karşı yalnızca ve
yalnızca gücümüzü milletimizden almaktayız. 15 Temmuz hain darbe
girişimi sonrasında oluşan millî birlik ve beraberliğimiz
ve milletimizin desteği bizimle olduğu sürece, kim kiminle ittifak
yaparsa yapsın hiçbir güç Sayın
Cumhurbaşkanımızın bizlere gösterdiği 2023, 2053 ve
2071 hedeflerimizi gerçekleştirmemize mâni olamayacaktır.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Yalnız havaalanı
konuşacaktın başka konulara girdin!
EYÜP
ÖZSOY (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle önergeye ret oyu
vereceğimizi bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir. [İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar(!)]
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Erol
Katırcoğlu ve arkadaşları tarafından, yaşanan
derin ekonomik krizin bir yansıması olan hayat
pahalılığına yapısal çözüm önerilerinin geliştirilip
hayata geçirilmesi amacıyla 20/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Şubat 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/2/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 20/2/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
20
Şubat 2019 tarihinde İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcoğlu ve arkadaşları tarafından -1548 sıra
numaralı- yaşanan derin ekonomik krizin bir yansıması olan
hayat pahalılığına yapısal çözüm önerilerinin
geliştirilip hayata geçirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 20/2/2019 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, öneri sahibi İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun
Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
HDP
GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
üyeler, hepinize saygılar sunuyorum.
Ben
yine karşınızdayım ve yine bir araştırma önergesi
önerisinde bulunacağım. Yani bunu şöyle düşünebilirsiniz,
sanıyorum, burada genel olarak böyle bir mantık var yani iktidar
partilerini zor durumda bırakmak, işte ne bileyim, yapılan
yanlışlarla ilgili onları sıkıştırmak
amacıyla bir soru önergesi değil bu esas itibarıyla ya da en
azından benim niyetim öyle bir niyet değil ama şu bir gerçek:
Türkiyede bir şeyler oluyor her ne kadar sizler kabul etmeseniz de -yani
sizler derken iktidar partisi ve partisini destekleyen milletvekilleri için
söylüyorum- ekonomide zorluklar var ve bu zorlukları siz kabul
etmiyorsunuz ama yani bizler en azından, toplumun diğer bir
parçası olmak üzere, belki bunlarla muhatap oluyoruz ve gerçekten de üzücü
ve yapılması gerçekten daha ileri bir noktada daha büyük zararlara
yol açacak kararların veriliyor olmasından dolayı da
rahatsızız ve rahatsızlığımızı da bir
anlamda burada dile getirmek istiyoruz.
Aslında,
esas itibarıyla ben şunu da anlamakta zorlanıyorum, hani
halkın bir deyimi vardır Atla deve değil. yani sonuç olarak
bir araştırma önergesi, bir komisyon kurulması niyeti.
Şimdiye kadar ortak bir komisyon kurulduğuna da ben şahit
olmadım yedi sekiz aydır burada olan bir milletvekili olarak ama
anlaşılan böyle bir teamül var burada ne yazık ki, öyle
söyleyeyim. Oysa yani ortak aklı üretmek diye bir mesele varsa -ki
demokrasilerde böyle bir mesele vardır hakikaten- bu da doğal olarak
bu tür araştırma önergelerini ve akabinde kurulacak olan
komisyonları anlamlı kılan bir durum. Yani sonuç olarak bir
araştırma önergesi çerçevesinde bir komisyon kurulacak, komisyon
çalışma yapacak. Bunun hem Meclis olarak bizim görevimiz olduğu
kanaatindeyim hem de Hükûmete Ya, şunları şunları da
yapsanız. diyen bir öneri paketiyle gitmenin herhangi bir şekilde
art niyet, kötü niyet, sıkıştırma vesaire gibi ya da
iktidara destek veren partileri zor durumda bırakmak gibi bir niyetle
verilmiş olması gerekmez ve partim ve benim bugün getirmeye
çalıştığımız öneri de bu.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Araştırmadan korkarlar.
EROL
KATIRCIOĞLU (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, çok uzun rakamlara da
boğmak istemiyorum, zaten süreler de çok kısa ama şunu
söyleyeyim size, ekonomiden son gelen verileri, mesela üretimle ilgili verileri
söyleyeyim size: 2018in Aralık ayı verisi, sanayi üretimiyle ilgili
olarak gelen veri eksi 9,8. Bir önceki yani 2017nin Aralık ayıyla
kıyasladığımızda bu aralık ayında üretimde
9,8lik bir daralma olmuş, üretimde bir düşüş var. Yani bu esas
itibarıyla biraz da alt dilimlerine baktığımızda
ilginç. Mesela, ara malları üretiminde yüzde 15e varıyor bu daralma
ki ara malı üretimlerinde bu daralmanın anlamı çok açık;
bir sonraki dönemde demek ki fiyat artışları devam edecek ve
üretim kısılmaları devam edecek anlamına geliyor.
İkinci
bir rakam, son gelen verilerle ilgili bir rakam; perakende satışlarla
ilgili gelen bir rakam var. Bu rakam da esas itibarıyla genel olarak
perakende satışların yüzde 6 düştüğünü söylüyor ve
bunun alt dilimlerine baktığımızda da özellikle gıda
dışı satışların çok daha ciddi, yüzde 10a varan
bir daralmayla karşı karşıya olduğunu söylüyor.
Şimdi,
arkadaşlar yani siz kabul edin, etmeyin ama durum bu. Yani, tabii
başka değerler de var, mesela işsizlik yüzde 12lere gitti,
efendim, özellikle geniş işsizlik -ki bence daha makul olan, daha
ilgili olan rakam odur- neredeyse yüzde 18e vardı. Bunlar çok tehlikeli
gidişler yani ekonomide çok ciddi bir daralma ve sıkışma
var.
Şimdi,
dolayısıyla da böyle bir araştırma komisyonunda
bunları konuşmak, bunların işte ne bileyim, nedenleri
üzerine kafa yormak veya ne bileyim, bunlardan giderek ortak bir perspektif
üretmek sanırım bu Meclisin görevidir diye düşünüyorum. Ama
konuşmamın başında söylediğim gibi de böyle bir görevi
yerine getirecek miyiz çok emin değilim.
Bu
bağlamda ikinci olarak söyleyeceğim şey şudur: Sayın
Cumhurbaşkanı -geçen konuşmamda söyledim- mermi ile patates,
soğan üretimini kıyaslayan bir cümle kurdu. Bence çok önemli bir
cümleydi bu. Yani aslında kısaca şöyle söylemek istedi:
Kaynaklarımız kısıtlı -doğal olarak bütün
ekonomilerin kaynakları kısıtlı olduğu gibi- bu
kısıtlı kaynakları biz daha çok silaha ayırmak zorunda
kaldık, onun için de patates üretiminde ya da neyse, işte soğan
veya sebze üretiminde bir daralma oldu demek istiyor. Ama buradan da giderek
diyor ki: Bu ihtiyaç, güvenlik meselesidir, dolayısıyla da bunu kabul
edin, bir anlamda bunu sineye çekin demiş oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
EROL
KATIRCIOĞLU (Devamla) Evet, anlıyorum yani böyle bir durum var, bir
anlamda iç ve dış güvenlik kaygıları çok yüksek olan bir
Hükûmetle karşı karşıyayız ama arkadaşlar,
şu soruyu sormak zorundayız gibi geliyor bana: Neden? Neden bu
kaygılar içindeyiz? Çözülemeyen ne var bu ülkede? Siyaseten, sosyolojik
olarak çözülemeyen ne var? diye soruyu sormak zorundayız.
Arkadaşlar,
benim kişi olarak kanaatim şudur ki: Bu ülkenin bu gerilim
politikasının, bu şiddet politikasının arkasında
yatan şey hâlâ yüzyıldır çözemediğimiz başta Kürt
sorunu olmak üzere, Türkiyede gerçekten sesi duyulmayan, seslerinin maalesef
buraya kadar taşınması son derece zor olan -çünkü bu yüzde 10
barajları vesaireden dolayı- bir toplum olmasından
kaynaklanıyor ve bu, bence iktidarın çözmesi gereken problemdir.
Eğer iktidar bunu çözebilirse sanıyorum bu ekonomik sorunlar da
kendiliğinden çözülmüş olur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Katırcıoğlu.
Öneri
üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süremiz
üç dakika Sayın Türkkan.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDPnin grup önerisinde bahsedilen konu
pahalılık. Pahalılık aslında ekonomik bir kavram. Yani
bir mala ulaşmak için ona harcadığınız paranın
artması pahalılığı getirir ama neticede o mala
ulaşmak imkânı vardır, biraz daha pahalı
ulaşabilirsiniz. Yani 120 bin liraya aldığınız arabayı
140 bin liraya alırsınız, pahalı bir araba almış
olursunuz -bu, ekonomik bir kavram- ama netice itibarıyla o arabaya
ulaşma imkânınız vardır. Şu anda, Türkiyede,
geldiğimiz noktada bahsedilmesi gereken konu pahalılık
değildir çünkü pahalılık ekonomik bir terimdir. Türkiyede
şu anda yokluk ve fukaralık var. Yokluk ve fukaralık,
pahalılıktan farklı bir kavram, sosyal bir kavram, ekonomik bir
kavram da değil. En temel gıda maddesi başta olmak üzere en
temel ihtiyaç maddelerine insanlar ulaşmakta zorluk çekiyorsa bunun ismi
pahalılık değildir, bunun ismi yokluktur, bunun ismi
fukaralıktır. Türkiye'nin şu anda düçar olduğu mesele
pahalılıkla mücadele değildir, Türkiye'nin meselesi yokluk ve
fukaralık hâline gelmiştir. Türkiyede insanlar, aynı 90 öncesi,
Doğu Blokunda olduğu gibi 1 kilo patates gelmiş kooperatife.
deyip sıraya girebiliyorsa
Ben bunu Bulgaristanda, Romanyada
görüyordum. Niye? Bugün patates gelmiş, patates kuyruğuna
gideceğiz. diyorlardı. Bizde de Bugün tanzim satışa
soğan gelmiş, 1 kilo veriyorlar, soğan kuyruğuna
gireceğiz
Yani temel ihtiyaç maddelerine ulaşmakta çekilen
zorluğun ismi yokluk ve fukaralıktır dolayısıyla
yanlış bir terim kullandığını düşünüyorum
arkadaşların. Bunun araştırılması doğrudur
ama Türkiyede yokluğun ve fukaralığın sebepleri
araştırılmalı, bu noktaya niye geldiğimizin sebepleri
araştırılmalı, on altı senede nasıl bu noktaya
geldik, bunlar araştırılmalı. Hiç üretmeden, tüketerek
nasıl ekonomiyi savurduk, bunlar araştırılmalı. Yoksa
pahalılık tabii tartışılabilir, enflasyonla beraber
artan bu rakamlar tartışılabilir ama Türkiye'nin meselesi
şu anda kesinlikle yokluk ve fukaralıktır.
Şubatın
20si bile olmadı, benzine 2 defa zam geldi. Niye geldi? Döviz mi
arttı? Petrol varil fiyatları mı arttı? Hayır. Bizim paraya
olan ihtiyacımız arttı. Merkez Bankasının Genel
Kurulunu bile, nisan ayında yapılması gereken Merkez
Bankası Genel Kurulunu bile ocak ayına alarak oradan
aldıkları temettüyle Ocak ayında bütçemiz fazla verdi. diyen
bir ekonomi yönetiminin para kaynaklarını sağlamak için
yapabileceği tek argüman kaldı, benzine zam yapmak.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) O da varlık zammı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Arkadaşlar, benzine yapılan
zam hayatı zorlaştıran bir zam olur, vatandaşın
hayatını zorlaştıran bir zam olur. Sebebine
baktığınızda sebebi şu: Çok pahalı yönetiyoruz,
devlet çok pahalı yönetiliyor. En pahalı devlet yönetimi içerisinde
bulunduğunuz bir dönemden geçiyorsunuz. Cumhurbaşkanının
harcamalarına, örtülü ödeneğe, çürümüş sisteme finansman
sağlamak için her şeye zam yapmak zorundalar. Zam yapacak hâliniz var
ama vatandaşın bu zammı karşılayacak hâli
kalmadı, arada böyle bir kopukluk var. Zam yapılabilir ama bu zammı
karşılayacak vatandaşın ödeme gücü var mı? Hayır
yok. Vallahi feryat ediyor insanlar. Pahalılıktan şikâyet eden
hiç yok, bir daha söylüyorum, aklınızdan çıkarmayın:
Pahalılık yok bu ülkede, bu ülkede yokluk ve fukaralık
başladı, aynı 1990 öncesi o Demir Perde ülkelerinde olduğu
gibi sefalete doğru hızla sürükleniyoruz. Umuyorum farkına
varırsınız.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet
Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Bekaroğlu.
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, kriz var diyoruz, rakamlarla gösteriyoruz, hikâyesini anlatıyoruz
Yok. diyorsunuz, yoksulluk var diyoruz Yok. diyorsunuz. Sayın
Katırcıoğlu şimdi bunu araştıralım diye bir
önerge vermiş, biz destekleyeceğiz bu önergeyi, peşinen ifade
edeyim.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, evet, Adalet ve Kalkınma Partisinin döneminde,
2002den başlayarak 2010a, 2011e, 2012ye kadar bütün dünyada olup
bitenlere paralel olarak bir büyüme, rahatlama oldu, bazı şeyler
yaptınız, inkâr filan da etmiyoruz. Ama 2012de o, dünyadan gelen,
yağan paralar durunca siz de durdunuz. Çok büyük sıkıntı
var. Ondan sonra bunu görüp yani kafanızı kuma gömmek yerine bunu
görüp radikal ve gerekli tedbirler, rasyonel tedbirler
alacağınız yere seçimlere kilitlendiniz, seçimlere yönelik
birtakım işler yapıyorsunuz ve bu krizi daha da
derinleştiriyorsunuz, maliyetini daha da artırıyorsunuz
değerli arkadaşlar.
Bakın,
büyüme durdu, çok açık, net. Bir ay önceki sanayi büyüme rakamlarına
filan bakın, önümüzdeki aylarda nasıl bir rakam geleceği ortada.
Enflasyon düşmüyor, her şeye rağmen, kanun zoruyla, polis
zoruyla depoları basarak, şunu yaparak, bunu yaparak, işte,
tanzimlere, bütün bunlara rağmen enflasyon düşmüyor, yüzde 20lerin
üstünde. Çok ciddi sıkıntı. Pahalılık var. Yok.
diyorsunuz, var işte. Elektriğe, doğal gaza; bırakın
manavlarda, marketlerde ne oluyor, sizin denetiminizde olan temel tüketim
mallarına gelen zamlar ortada, ciddi bir hayat
pahalılığı var. Ciddi bir fakirleşme var,
fukaralık var değerli arkadaşlarım Bunlar yok.
diyemezsiniz. Efendim, Biz yok diyoruz, bunun için kanun da çıkaracağız.
deseniz olmuyor.
ABDULLAH
GÜLER (İstanbul) Biz demiyoruz, Lütfü Bey dedi Pahalılık
yok. dedi.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Bakın değerli arkadaşlarım, olay
şu: Bu olayı görün artık, aslında sizden birileri görüyor.
Bakın, Sayın eski Başbakan Binali Yıldırım,
şu anda Meclis Başkanı değil, bir süre sonra aramıza
tekrar dönecek kendisi ama İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı adayı.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Daha çok beklersiniz.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Bekleyeceğiz ya, seviyoruz arkadaşı;
arkadaşı seviyoruz, samimi, bak, bu samimiyeti kimse göstermiyor.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Biz de sizi seviyoruz, kırk gün
bekleyin yalnız.
BAŞKAN
Lütfen, sataşmayalım oradan.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Diyor ki: Para yağmur gibi yağarken sanki
ödemeyecekmişiz gibi bol bol almışız, geri ödeme
zamanı gelince Nereden çıktı bu? demeye
başlamışız. Bunu görmemiz lazım, olay bu değerli
arkadaşlar. Dışarıda kapitalist sistem kendi içinde
dünyayı likiditeyle boğarak dolarizasyonla dünyayı sömürmeye
kalktı, o dönem siz bu paranın cazibesine kapıldınız,
geldi bu dolarlar, gittiniz inşaata gömdünüz, katma değer üreten
hiçbir şey yapmadınız, şimdi ise seçimleri kazanmak için
bol bol harcıyorsunuz, olay tıkandı ama bir türlü siz bu
tıkanıklığı görmüyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, sizin
kriz yok demenizle bu iş olsa mesele yok. Kanun çıkararak bu işi
yapsanız mesele yok. Var, var. Bakın, niye Merkez
Bankasının kongresini, Genel Kurulunu üç ay, dört ay, beş ay
önceye alarak parayı attınız? Sonra çıkıyor diyor ki:
Biz bu ay 5 milyar TL fazla verdik, ocak ayında. Bakan diyor bunu,
Bakan. Arkadaşlar, ekonomi yalanla dolanla falan idare edilmez. Gerçekçi
olacaksınız, gerçekçi tedbirler alacaksınız ki düzelsin.
Yoksa siz seçimi kazanmak için yapmış olduğunuz bu saçma sapan
harcamalarla bu millet, eğer bugün alınsa o tedbirler bir fatura
ödeyecekse sizin bu yanlışlıklarınız
dolayısıyla 5 fatura ödeyecek ve bunun bedelini maalesef hepimiz
birlikte ödeyeceğiz. Sadece sizin iktidarınızla kalmayacak,
gelecek iktidarlar da bunun sıkıntısını çekeceklerdir.
Saygılarımla.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kırklareli Milletvekilimiz Sayın Selahattin Minsolmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika Sayın Minsolmaz.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Herhâlde Hayat pahalılığı
yok. demeyeceksin inşallah.
AK
PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli)
Sayın Başkanın söyledi, ben demedim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik
Partisi Grup Başkanlığının grup önerisi hakkında
AK PARTİ grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz
milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2018
yılı enflasyonu yıl içerisinde döviz kurundaki artış,
enerji fiyatlarındaki yukarı yönlü seyir, artan finansman maliyetleri
ile fiyatlama davranışlarındaki ve beklentilerdeki bozulma
nedeniyle yüksek seviyelere ulaşmıştır. Ekim ayından
itibaren azalışa geçen enflasyon yüzde 20,3; Yeni Ekonomik Program
tahmini olarak da yüzde 20,8in altında gerçekleşmiştir.
Özellikle 2018 yılının Eylül ayından itibaren,
aldığımız güçlü tedbirler ile sıkı para ve maliye
politikası sayesinde enflasyon kasım ayında 3,62 puan,
aralık ayında ise 1,32 puan gerilemiştir. Merkez Bankası,
son enflasyon raporunda 2019 yılı sonu TÜFE enflasyon hedefini yüzde
15,2den yüzde 14,6ya revize etmiştir ancak 2019 yılı Ocak
ayında kötü hava koşulları etkisiyle artan gıda
fiyatları enflasyondaki düşüş eğilimini
sınırlandırmıştır. Tüketici fiyatları yüzde
1,06 oranında artmış ve yıllık enflasyon 0,05 puan
yükselerek yüzde 20,35 olmuştur. Enflasyonla mücadelede arzu ettiğimiz
düşüş süreci gıda tarafı dışında net bir
şekilde ortaya konmuş ve emin adımlarla ilerlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, gıda fiyatlarındaki beklenmedik artış
yüzde 800lere varan ve bizim spekülatif olduğunu nitelediğimiz bu
konuda da belediyelerimizce, Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatı üzerine alınan tedbirler küçümsenmeyecek kadar önemlidir.
Burada, Hazine ve Maliye Bakanımız, bütçe görüşmeleri
esnasında önemli bir tespit yaptı.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Yahu, benzine zammı kim yapıyor, marketçiler
mi yapıyor?
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) - Evet, maliyenin ve enflasyonun yüzde 51i
psikolojiktir de.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Benzine zammı kim yapıyor?
Dış güçler!
BAŞKAN
Sayın Bekaroğlu, lütfen konuşmacıyı dinleyelim.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Laf atmak. diye bir şey var
Başkanım, hakaret etmiyoruz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Yasal hakkını kullanıyor Sayın
Bekaroğlu.
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, evet, Türkiyenin
üretimle ilgili bir problemi olmadığını Tarım
Bakanımız da burada bütçe görüşmelerinde anlattı. Türkiye,
2018 yılı itibarıyla tarımsal üretimde Avrupa 1incisi
olmuştur.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Tarım Bakanı o işi bilmiyor.
Köye git, sor, bak bakalım ne durumda köylü, çiftçi?
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) - Türkiye, ulaşıma ilişkin, sanayiye
ilişkin, inşaata ilişkin tüm yapılarını devam
ettirmektedir.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Türkiyeden haberiniz yok, ondan sorunları
çözemiyorsunuz!
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) - Ama Türkiyede yapılanların ne anlama
geldiğini aziz milletimiz anlamaktadır.
Sayın
Başkanım, bitirmek için bir dakika istiyorum.
BAŞKAN
Ben, süreniz bitince veririm.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bence iki üç dakika daha verin.
Kırklarelide
siz niçin manav çadırları açmıyorsunuz, İstanbula mı
gelecekler onlar?
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlarım, sataşmayalım, sayın
konuşmacıyı dinleyelim.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sataşma yok, laf atıyoruz, laf
atıyoruz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hemşehrime sataşmayın kardeşim!
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Laf atıyoruz.
BAŞKAN
- Buyurun, devam edin, toparlayın.
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) Evet, Kırklarelide de Trakya bölgesinde de
Türkiyenin her yerinde de üretimde herhangi bir sıkıntı
olmadığı gibi, Türkiyede bir şeyler yolunda gittiği
zaman, Türkiye tümseği atlamaya çalıştığı zaman
birilerinin tekerleğe çomak sokma alışkanlığı her
zaman vardır.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) - Komplo, komplo. Bahane, bahane bu. Paraları
alıp alıp FETÖye siz gömdünüz.
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Devamla) - Aziz millet bunu çok net görebilmekte ve
gereğini yapmak için de aziz millet bu olayı desteklemektedir. Bu
açıdan aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum, ferasetlerine
saygımı gösteriyorum.
Sağ
olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, karar
yeter sayısı isteyecektik.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Doğru söylüyor aslında, yok.
BAŞKAN
Şimdi, işleme başladım Sayın Filiz
Kerestecioğlu. Sizi de görmedim ama.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Tam yerinde söyledi Başkan.
BAŞKAN
- Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) 30 kişiyle Meclis
çalıştırılıyor.
BAŞKAN
Lütfen, zamanında bildiriniz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Zamanında ayaktaydım.
BAŞKAN
Sisteme girelim Sayın Kerestecioğlu özellikle. Yani sistemden takip
ediyoruz. Sizleri göremedik.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Başkanım, ayağa kalkınca
Bu iş
öyle olur genelde.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet yani.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve
arkadaşları tarafından, işsizliğe ilişkin
sorunların ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
20/2/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Şubat 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
20/2/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 20.2.2019 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve arkadaşları tarafından
"İşsizliğe ilişkin sorunların ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 20.2.2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (770 sıra no.lu), diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 20.2.2019 Çarşamba günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere,
öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekilimiz Sayın Candar Yüceer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Yüceer.
CHP
GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işsizlik sorunu ve buna ilişkin
alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Meclis
araştırması açılması için verdiğimiz önerge
üzerine konuşacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu çatı altındaki herkes açlık
sınırı kavramına az çok aşinadır. Bilmeyen veya
bu konuyu çok umursamayan, ilgilenmeyenler için bir hatırlatma yapmak
isterim ki 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, güvenli, yeterli
bir şekilde beslenebilmesi için yapması gereken gıda
harcamasıdır. Ülkemizde bu rakam ocak ayı için 2.008 lira.
Asgari ücretin 2.020 lira olduğunu düşündüğümüzde,
iktidarın insanlara Sen sadece yemek ye; ısınma, barınma,
eğitim, sağlık, eğlenme, kültür için para harcama ya da
harcayacaksan buyur, 12 lirayı istediğin gibi harca. demek
istediğini söylersek, ifade edersek herhâlde yanlış
yapmayız. Pek tabii ki bu asgari ücret alacak kadar şanslı
olanlar için geçerli çünkü bu fırsata bile sahip olmayan bir işsizler
ordusu var ülkemizde. Tamı tamına 3 milyon 775 bin işsizimiz var.
Son yıl, son on iki ay içinde bu insanlara katılan işsiz
sayısı nedir, biliyor musunuz? Bu rakam tam yüzde 54 arttı, bu
işsizler ordusuna 1 milyonun üzerinde yeni işsizlerimiz
katıldı. Tabii, bu resmî istatistiklere yansıyanlar ve işin
açıkçası buzdağının yalnızca görünen
kısmı çünkü iş bulma ümidini kaybeden işsizleri, artık
iş aramayan ama çalışmaya hazırlanan işsizleri de buna
kattığımızda 6 milyon 300 bin işsizimiz var gerçekte.
Şimdi bu insanlar ne yiyecek, ne içecek, nasıl yaşayacak?
soruları ortadayken bu durumu umursamayan, buna aldırmayan Hazine ve
Maliye Bakanı çıkmış Yeni bir başarı hikâyesi
yazıyoruz. diyor. Sanırım kendi hikâyesinden bahsediyor çünkü
bu ülkede bu ülkenin insanlarının; açlığa, yoksulluğa,
yokluğa, işsizliğe mahkûm olan insanların hikâyeleri
birbirinden çok başka. Manavın önünden geçerken
çocuklarının gözünü kapatan bir babanın, çocuğuna bir
pantolon alamadığı için intihar eden bir babanın hikâyesi
var orada, sofraya sadece ekmek koyup soğana muhtaç olan insanların
hikâyesi var orada. Hatırlar mısınız acaba, bilmiyorum,
Emine Akçayı? Emine Akçay çocuklarının üşüdüğünü
görünce cebinde kalan son parayla gidiyor odun almaya, maalesef ona da
yetmiyor, alamıyor, dönüyor ve çocukları ısınsın diye
fön makinasını çalıştırıp yan odada canına
kıyıyor. Hatırladınız mı Emine Akçayı?
İşte bu hikâyeler var. Maalesef 10 kişilik temizlik kadrosu için
12 binin üzerinde başvuru olan işsizlerin hikâyesi var.
İşte, Türkiyenin gerçek hikâyesi bu. Ama maalesef, bu milyonlarca aç
insana, milyonlarca işsiz insana, milyonlarca çaresiz insana kapı
duvar var.
Peki, ne oldu da ülkemiz bu hâle geldi? Nerede,
hangi yanlışlar yapıldı da bu insanlar böylesi
işsizliğe, yokluğa, açlığa mahkûm edildi? diye sormak
lazım. Aslında yapılan çok yanlış var. Mesela, bir
mirasyedi gibi satıp savdınız her şeyi; deniz
sandınız, hiç tükenmeyecek sandınız. Üretmeyen, borçlu bir
Türkiye hâline getirdiniz ülkemizi ve maalesef ülkenin kaynaklarını
üç beş yandaşa peşkeş çektiniz, israfa boğuldunuz; siz
saraylarda ejder meyveli, efulili kokteyllerle ihtişam içinde
yaşarken halkın Açız! demesine kulaklarınızı
tıkadınız; Aman, dikkat, uçuruma gidiyoruz! diyenlere
düşman dediniz; ekonominin dümenini ehli olmayan ellere verdiniz,
boğazınıza kadar yoksulluğa battınız; Başkanlığa
geçeceğiz. diye ısrar ettiniz, hukuk devletinden uzaklaşıp
tek adam rejimini kurdunuz. İşte, bunların hepsi bir araya
gelince, milyonlarca işsiz yaratan, üretmeyen, üretemeyen bir ekonomi
çıktı ortaya; fabrikadan işçiye, esnafa, pazara, kime sorsanız
herkesten bin ah işitiyorsunuz gerçekten. Ekonomimizin içinde
bulunduğu durum bu. Biraz önce denildiği gibi, sorulduğunda
tabii ki buna kılıf uydurmak için yok üst akılmış,
dış güçlermiş, iç düşmansınız deseniz de biz
hepimiz sorumlunun kimler olduğunu, bu ülkeyi kimlerin uçuruma
gönderdiğini gayet iyi biliyoruz.
Eğer bizler işsizliği önlemek
istiyorsak, bunun tek bir yolu var, o da: İstihdam yaratan sürdürülebilir
bir yönetim, üretime dayalı bir yönetim anlayışını,
bir büyüme anlayışını getirmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum Sayın
Yüceer.
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Eğer üretime,
büyümeye sebep olamazsak; öyle, oradan buradan, sıcak paraya dayalı,
yalancı bir büyüme yaratırsak duvara toslamamız işten bile
değildir. Bu ülke daha önce de bu yanlış, yıkıcı,
çarpık, neoliberal politikalarla, evet, duvara toslamıştır;
evet, belini her seferinde düzeltmiştir, bu krizi de atlatacaktır
elbette. Bu nasıl olacak, ne zaman olacak? derseniz, martın
sonundaki baharla olacak ve işte o zaman Türkiyenin önünde yepyeni bir
ufuk açılacak diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde söz isteyen,
İYİ PARTİ Grubu adına Gaziantep Milletvekilimiz Sayın
İmam Hüseyin Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika Sayın Filiz.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin işsizlik sorunuyla ilgili verdiği araştırma
önergesi üzerinde İYİ PARTİ adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizin
bir numaralı ve en önemli ulusal sorunu işsizliktir.
İşsizliği azaltmak ve ortadan kaldırmak, verimli istihdam
geliştirmek ülkemizin başlıca gündemi olmalıdır. 2018
sonlarında iş arayışında olup iş bulamayan 15 ve
üzeri yaştaki kişi sayısı 3 milyon 980 bin
civarındadır. İşsizlik oranı yüzde 12,3; bu oran, 2001
krizindeki işsizlik oranı olan yüzde 10,8den bile yüksek. Son dokuz
aydır düzenli bir şekilde işsizlik yükselmekte ve yüzde 13lere
doğru gitmektedir. Tarımda, sanayide, hizmet ve hatta inşaat
sektöründe işsizlik her geçen gün artıyor. Bunu en çok hisseden
şehirlerin başında kendi şehrim Gaziantep gelmektedir.
Binlerce işçinin ya izne çıkarıldığı ya da
işlerine son verildiği bilinmektedir. Üretim bu denli
azalmışsa, dışarıdan hazır alım
artmışsa, perakende alım gücü azalmışsa
işsizliğin artması da elbette kaçınılmazdır.
İşsizlik probleminde çözümü üretimde aramak gerekiyor, tüketim
ekonomisiyle sorun çözülmeyecektir.
İşsizlik
verileri incelendiğinde 15-24 yaş arası genç nüfusta
işsizlik oranının yüzde 23,6ya ulaşması, özellikle de
üniversite mezunları arasında görülen işsizlik
oranının yüksekliği hayli dikkat çekici. Yükseköğretim
kurumlarından mezun olanlar arasındaki işsiz sayısı 1
milyondan fazladır. Genç işsizler açısından genel
sebeplerin yanı sıra, başlıca sıkıntı her
konuda olduğu gibi yine eğitim. Üniversite mezunları arasında
görülen bu yüksek işsizlik oranı da liseden mezun olan gençlerin
tercihlerini yaparken çok dikkatli olmasını gerektiriyor.
Türkiye
İstatistik Kurumunun iş gücüne katılımda eğitim
faktörünü incelediği 2017 yılını temel alan
araştırmasına göre, sağlık ve hukuk işsizlik
oranının 2009 yılından bu yana en yüksek ivmeyle
arttığı bölümlerin başında. 2009 yılında
işsizlik oranının yüzde 2,9 olduğu sağlık
bölümünde 2017 yılında işsizlik oranı yüzde 9,6ya
çıkmıştır, hukukta bundan daha da kötü bir durum var.
Sağlıklı
işleyen bir ekonomi ve sorunsuz bir gelecek için öncelikle eğitim
kurumlarında iyileştirmelerle işe başlamak gerekiyor. Bu
konuda YÖKe de büyük görev düşmektedir. Eğitim olsun, sanayi olsun,
tarım olsun, hepsinin birbiriyle ilişkili olduğunun
farkındalığıyla birlikte değerlendirip hedefler
belirtmek gerekiyor.
Son
olarak şunu da söylemeliyim:
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun, bir dakika daha ilave ediyorum.
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) Şunu da söylemeliyim ki ülkenin
geleceğini tayin edecek olan gençlere istihdam sağlamazsak beyin göçü
hızlanacaktır.
Bu
öneriyi İYİ PARTİ olarak desteklediğimizi beyan ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Filiz.
Öneri
üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekilimiz Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süremiz
üç dakika.
HDP
GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sözlerime
başlarken açlık grevinin 105inci gününde olan Sevgili Leyla Güveni
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 60ı aşkın cezaevinde 300ü aşkın
tutsak, bedenlerini altmış günün üzerindedir açlığa
yatırmıştır. Tecrit insanlık suçudur, tecrit
kalkmalıdır, Leyla Güven haklıdır. diyorum ve herkesi
burada göreve çağırıyorum.
Değerli
arkadaşlar, işsiz bırakılmak Rebeze Çölüne sürülmekten
beter bir durumdur. Demokrasiyi hileli, adil olmayan seçimlerde Atı alan
Üsküdarı geçti. diye anlayanlar bunu anlayamazlar, bu durumu
anlayamazlar. Demokrasi toplumun her bireye insana yakışır bir
yaşam sağlamasını gerektirir ve güvenli bir biçimde,
güvenli bir gelecekte yaşamasını gerektirir. Bugün küresel
ölçekte yaşanan demokrasi krizi neoliberalizmin parayı her şey,
insanı hiçbir şey hâline getiren saldırgan politikalarından
kaynaklanıyor. Gerçek demokrasi tam ve güvenceli istihdam, güçlü ve
örgütlü bir işçi sınıfıyla mümkün olacaktır.
Bakın,
size birkaç soru sorarak konuyu biraz açmak istiyorum. Dünyada istihdama
katılım yüzde 80 iken neden Türkiye'de hâlâ yüzde 50lerdedir?
İşsizlik bu düzeydeyken sanayi bölgelerinde işçiler neden hâlâ
on iki saat çalışıyorlar? 4 milyon işsiz varken
işsizlik sigortası neden sadece 500 bin işçiye destek sağlıyor
da patronlara daha fazla destek sağlıyor? İşsizler için
değil mi bu sigorta? Erkeklerde iş gücüne katılım
oranı yüzde 70,4 iken kadınlarda bu oran neden sadece yüzde 30lu
rakamlarda seyrediyor? Yaklaşık 12 milyon kadın evde ev
işleriyle uğraşıyor. Peki, bunu nasıl
açıklamalıyız? Kadının iş yaşamına
katılmasını engelleyerek ne elde etmek istiyorsunuz? AKPli
milletvekillerine sormak istiyorum. Yandaş gazeteler nafakaya savaş
açmışken AKP bunun da hesabını vermelidir diye
düşünüyorum. İşsizlik çoksa iş saatleri neden bu kadar
uzun, neden azaltılmıyor, neden daha çok insana iş alanı
açılmıyor? Her 4 gençten 1i işsizken neden emeklilikte
yaşa takılanlar saraya takılıyorlar?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ilave ediyorum.
Buyurun.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Teşekkürler.
İnsanca
yaşamak emeklilerin hakkı değil mi? Emekliler neden bu kadar
düşük ücretle patates, soğan kuyruğuna mahkûm ediliyorlar?
Bunları sormak istiyorum. Başkanlık sistemi gelsin, ülkeyi iki
ayda şaha kaldırırız. diyenlere bunları sormak istiyorum.
Ülke tamamen işsizlik konusunda şaha kalkmış görünüyor.
Beceremiyorsanız arkadaşlar, çekip gidin. Cengizinizi alın,
Limakınızı alın, Kolininizi alın, bu milletin
yakasından düşün diyoruz.
Gerçek
düzelme, gerçek bir işsizlikle mücadele ancak ve ancak işçilerin
örgütlenmesiyle, dayanışmasıyla, onların önündeki
örgütlenme sorunlarının aşılmasıyla gerçekleşir;
gerçek bir demokrasiyle, paylaşımla, adaletle, güvenli bir
geleceği inşa etmek için dürüstçe, işçilerden yana, insandan
yana politikalar üretenler tarafından mümkündür diyoruz. Gerçek düzelme
faşizmden kurtulmakla mümkün diyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Eskişehir Milletvekilimiz Emine Nur Günay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika Sayın Günay.
AK
PARTİ GRUBU ADINA EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
işsizlik üzerine vermiş olduğu grup önerisi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve
yüce Divanı saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede
son yıllarda sağlıktan eğitime, ekonomiden savunma
sanayisine kadar pek çok alanda gerçekleştirilen atılımın
yanı sıra, istihdam konusunda da alınan tedbirler ve uygulanan
istihdam politikalarının iş gücü piyasasına olumlu
yansımalarını açık bir şekilde görmekteyiz.
Öncelikle
verileri karşılaştırırken dönemlere dikkat çekmek
isterim. Türkiyedeki iş piyasasındaki bir gerçeği tekrarlamakta
yarar görüyorum. Genç ve dinamik bir nüfusumuz var ve her yıl iş
gücüne katılım sayısı ve oranı istihdama
katılım oranından daha fazla artmakta ve bu döngü ilk defa 2017
yılında kırılmıştır. 2016 ve 2017 yıl
sonu oranları karşılaştırıldığında
iş gücüne katılım 1 milyon 39 kişiyle 0,8 puan artarken,
istihdama katılım 1 milyon 619 kişiyle 1,8 puan
artmıştır. İşsizlik sayısı 581 bin kişi
azalmış, işsizlik 2,3 puan azalmıştır. Bu döngü,
2017 yılında, çalışma hayatında millî seferberlik
politikasıyla kırılmıştır. Burada
işverenlerimizin, iş gücümüzün ve devletimizin kararlı
duruşu ve Sayın Cumhurbaşkanımızın karalı
politikaları çok önemli rol oynamıştır.
Gelelim
2018 verilerine. Eurostat verilerine göre, Türkiye son bir yılda artan
iş gücü sayısıyla Avrupa Birliği üye ve aday ülkelerini
geride bırakırken Avrupa Birliği ve euro bölgesi
toplamından da daha fazla sayıda iş gücü artırmayı
başarmıştır.
Ülkemiz
2017 yılı üçüncü çeyrek ile 2018 yılı üçüncü çeyrek
dönemleri arasında -burada döneme dikkat çekmek istiyorum- 778 bin
kişilik iş gücü artışını gerçekleştirmiştir.
Söz konusu dönemde iş gücü yüzde 2,4 artmıştır.
2018
yılı üçüncü çeyrekte bir önceki yılın aynı
çeyreğine göre 490 bin kişilik istihdam artışıyla
Avrupada liderliğini korumuş ve bu ilk üç çeyrekte İngiltere,
Fransa, Almanya, İtalya gibi G7 ülkelerini geride
bırakmıştır.
Ülkemizde
kadın istihdamında yine önemli bir artış gözlenmiştir.
Yüzde 3,2ye tekabül eden 282 bin kadın istihdamı
artmıştır. Son on yılda en fazla istihdam artıran ülke
Türkiye olmuştur, yaklaşık 6,5 milyon yeni iş imkânı
yaratılmıştır. Yani kısacası, bir küçük Avrupa
devletinden daha fazla iş imkânı sağlanan bir grup vardır.
Yine
bu çalışmalarımız devam edecek, süre
kısıtlı, söylenecek çok söz var, paylaşılacak çok veri
var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım.
EMİNE
NUR GÜNAY (Devamla) - Ama şunu çok net vurgulamak istiyorum: Bizim
istihdamda millî seferberlik politikamız 2018, 2019 yılında da
devam edecek ve bu 2017de kırılan döngü, inşallah, verilere de
2019, 2020 yıllarında çok net yansıyacaktır.
Burada,
süre olmadığı için bu politikaya yönelik detayları
paylaşamıyorum.
Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kayıtlara geçsin diye söylüyorum: AKP
milletvekili sayın hatibin söylediği sözler doğru değildir.
Doğru olmadığını TÜİK rakamları
belirlemektedir. Aralık 2002 tarihinde elli iki yılda verilen cari
açık 43,7 iken, on altı yılda verilen cari açık 561,6
milyar dolardır. İşsizlikle ilgili, 2002 yılında
işsizlik oranı 8,3ken, işsizlik oranı Aralık 2018de
10,7dir. Milletin gözünün içine baka baka doğru olmayan şeyleri
söylemek, millete karşı ihanettir.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Zengin.
Sayın
Zengin, siz de ayağa kalkarak ifade ederseniz sevinirim, kayıtlara
geçsin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Umarım duyulur Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bunları sataşmadan dolayı vermiyorum, kayıtlara geçmesi
için veriyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Tamam.
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben de şunu ifade etmek isterim: Evet,
rakamları önemsiyoruz, pek çok parite var, uluslararası anlamda
yayınlanan rakamlar var. Biz kendimizi kıyaslarken
başladığımız nokta ile bugün arasında bir
kıyaslama yapıyoruz. Böyle baktığımız zaman,
satın alma gücü paritesi uluslararası bir paritedir, 2004
yılında 100 üzerinden 27 puan, 2016da 62 puan, 2018e
geldiğimizde 65 puan. Yani arkadaşların Fakirleştik.
vesaire falan dediklerinin tamamen tersini söyleyen bir tablo var rakamlar
üzerinden. Başladığımız günden bugüne satın
almada 3 misli farklılık var.
Teşekkür
ederim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, yalan söylemeye devam ediyorlar, kayıtlara
geçsin diye söylüyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ya, lütfen
Çok ayıp ediyor arkadaşlar, çok
ayıp ediyorlar.
BAŞKAN
Bir dakika Sayın Özkoç.
Kayıtlara
geçmesi açısından sözler verdim. Yani lütfen toparlayalım birer
cümleyle.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Evet, ben kendisine iade ediyorum. Her kelimem
doğrudur, ispatlarım. İyi bir ispat ediciyim de bu manada,
ispatlarım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçsin diye söylüyorum efendim: Doğru
değil, yalan söylüyorlar.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Aynen size iade ediyorum, iade ediyorum size.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) İşte burada TÜİK rakamları. Tüketicinin
sadece o dönemde bankalara olan borcu, satın almaya bakın, 499,5
milyar TLdir. Nasıl insanların gözünün içine baka baka yalan
söyleyebiliyorlar, hayret ediyorum. Tamam mı? Evet, yalancı bunlar.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUHAMMED
FATİH TOPRAK (Adıyaman) Sen yalan söylüyorsun!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Siz yalan söylüyorsunuz. Üslubunuz bir felaket yani.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 20 Şubat
2019 Çarşamba günkü birleşiminde hayvanlara uygulanan şiddet ve
kötü muamele olaylarının incelenerek bu olayların önlenmesi için
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/102),
(10/461), (10/682), (10/977), (10/981), (10/982) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin
birleştirilerek yapılması ve bu görüşmelerde siyasi parti
gruplarına talepleri hâlinde beşer dakika süreyle söz verilmesine
ilişkin önerisi
20/2/2019
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 20/2/2019 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Geçici
Başkanı
Özlem Zengin Engin
Özkoç
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Fatma
Kurtulan Muhammed
Levent Bülbül
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Lütfü
Türkkan
İYİ
PARTİ
Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Genel
Kurulun 20 Şubat 2019 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde;
hayvanlara uygulanan şiddet ve kötü muamele olaylarının
incelenerek bu olayların önlenmesi için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verilen (10/102), (10/461), (10/682), (10/977), (10/981),
(10/982) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin birleştirilerek yapılması ve bu
görüşmelerde siyasi parti gruplarına talepleri hâlinde beşer
dakika süreyle söz verilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Alınan
karar gereğince değerli milletvekilleri, gündemin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmına geçiyoruz.
Hayvanların
haklarının korunması ile hayvanlara eziyet ve kötü muamelelerin
önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulan, Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş
ve 19 milletvekillinin (10/102), Manisa Milletvekili Sayın Semra Kaplan
Kıvırcık ve 31 milletvekilinin (10/461), İstanbul
Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 25 milletvekilinin
(10/682), İzmir Milletvekili Sayın Binali Yıldırım ve
36 milletvekilinin (10/977), İYİ PARTİ Grubu adına Grup
Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın (10/981),
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün (10/982) esas numaralı Meclis
Araştırması önergelerinin, alınan karar gereğince,
birlikte yapılacak görüşmesine başlıyoruz.
VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (x)
A) Ön Görüşmeler
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve 19 milletvekilinin, sokak hayvanlarının sorunlarının
incelenerek sorunların çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/102)
2.- Manisa Milletvekili Semra Kaplan Kıvırcık
ve 31 milletvekilinin, hayvanlara uygulanan şiddet ve kötü muamele
olaylarının incelenerek bu olayların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/461)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu
ve 25 milletvekilinin, hayvanlara uygulanan şiddet ve kötü muamele
olaylarının incelenerek bu olayların önlenmesi için
yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/682)
4.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve
36 milletvekilinin, hayvan hakları konusunda atılması gereken
adımların ortaya konulması, hayvanların
yaşadıkları zorlukların tespit edilerek çözüm önerilerinin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/977)
5.- İYİ Parti Grubu adına Grup
Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, hayvanlara
uygulanan şiddet ve kötü muamele olaylarının önlenmesi ile söz
konusu eylemlerde bulunanlara verilecek cezaların
arttırılması için yapılması gerekenlerin
saptanması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/981)
6.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, hayvanların yaşadıkları
sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümleri ile hayvan
hakları konusunda atılması gereken adımların
saptanması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/982)
BAŞKAN
- İç Tüzükümüze göre Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunda sırasıyla siyasi parti gruplarına
ve önergelerdeki 1inci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer
imza sahibine söz verilecektir.
Şimdi
söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: İYİ PARTİ
Grubu adına Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın
Sefer Aycan, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulu, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Kılıç.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, alınan karar gereğince, konuşacak
sayın milletvekillerimize 5er dakika söz vereceğim ve
sırasıyla kendilerini kürsüye davet edeceğim.
İYİ
PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Yaşar.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dört
yıl önce bugün şehit düşen Fırat Çakıroğlu
kardeşimizi de rahmetle anarak sözlerime başlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sahipli ve sahipsiz hayvanların
haklarına yönelik araştırma önergesi üzerinde grubum adına
söz almış bulunuyorum. İlk defa Mecliste böyle bir ortak
görüşün sağlanmasından dolayı da mutluluğumu ifade
ediyorum.
Konuşmamın
içeriğine geçmeden önce öncelikle değinmek istediğim bir husus
var: 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun isminin yeterli ve
doğru olmadığını ifade etmeliyim. 5199
sayılı Kanunun isminin Hayvan Hakları Kanunu olarak
değiştirilmesi amaca hizmet eden bir düzenleme olacaktır.
Bununla ilgili vermiş olduğumuz ve birçok hayvanseverin de görüşülüp
kanunlaşmasını beklediği bir kanun teklifimizin olduğunu
da hatırlatmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, son zamanlarda hızla artan hayvanlara yönelik
şiddetin ve hayvanlara yönelik şiddet fiilinin cezasız
kalması nedeniyle kamuoyu vicdanında derin yaralar oluştuğu
hepimizin bildiği bir gerçektir. Aslolan, bütün canlıların
hukuken haklarının olduğunu kabul etmek ve hukuki çerçevede bu
hakları koruma altına almaktır. Hak, hukuk düzeni
tarafından korunan menfaati ifade etmektedir.
Avrupa
Birliğine üye birçok ülkede hayvanlara karşı sergilenen
şiddet içerikli fiiller kabahat değildir ve bu durumun idari para
cezasıyla geçiştirilemeyecek ölçüde önemli olduğu hususunda da
mutabakat vardır. Hayvanlara karşı olumsuz davranışlar
sergileyen kişilerin eylemleri kabahat olarak değil, suç olarak
nitelendirilmelidir.
6ncı
ayın 24ü, 2004 tarihli, 5199 sayılı Hayvanları Koruma
Kanununun yürürlüğe girmesiyle, hayvanlara yapılan her türlü kötü
muamele uzun süredir kabahat olarak kabul edilmektedir. Türk hukuk sisteminde
ceza yasaları suçlar ve kabahatler olarak ikiye
ayrılmıştır. Kabahatler Kanununun gerekçesinde kabahat
olarak ifade edilen fiiller idari suç olarak isimlendirilmiştir.
Kabahatlerin hukuki yaptırımları hafif olmakla birlikte, söz
konusu kabahate para cezası da uygulanmaktadır ki mevcut bu durumun
caydırıcılığının olmadığını
her zaman her alanda oldukça sık görüyoruz.
Mevcut
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu hükümlerinin
bahsettiğimiz gerekçelerle etkisiz kaldığını ifade
etmek mümkündür. Failin, idari para cezasıyla, işlediği suçtan
kabahat adı altında kurtulması, maddi imkânları yeterli
kişilerin hayvanlara diledikleri ölçüde ve oranda eziyet edebilecekleri
izlenimini yaratmaktadır. Bunun yanında, toplum açısından
infial yaratan, hayvanlara karşı işlenen suçlarda suçu işleyen
kişiye uygulanan yaptırımın para cezası yönünde
olması, yurttaşların Türk hukuk sistemine ve devlete olan güven
ve inanç duygularını zedelemektedir. Hayvanları Koruma Kanunu,
lafzen ve ruhen hayvanlara mal ya da eşya olarak bakılması
anlayışını gözetmemelidir. Hayvanların canlarına
ve varlıklarına karşı olan ihlallere göz
yumulmamalıdır. Hayvanları yakan, zehirleyen, hayvanlara
işkence ve tecavüz eden kişilere yaptırım olarak para
cezası uygulamak kamu vicdanına aykırılık teşkil
etmektedir.
Doğanın
bütün olarak yaşaması, ekolojik dengenin korunması, insanlar
kadar bu dünyayı birlikte paylaştığımız
diğer canlıların da en temel hakkıdır.
Konuşamadıkları için istediklerini söylemekten mahrum kalan
diğer canlılar her geçen gün daha fazla zarar görmektedir. Yasalar
sadece insanları korumak için değil, çevreyi, doğayı
korumak için de yapılmalıdır. Dünyanın tek başına
sahibi olduğunu düşünen insan ancak doğanın
varlığını korumasıyla yaşama tutunabilir. Sahipli
ve sahipsiz hayvanları kasten öldüren kişilere, hayvanların
vücuduna kasten acı veren, sağlıklarının
bozulmasına neden olan kişilere verilecek cezaların
artırılmasına yönelik çalışmaların
yapılmasını, hayvanlara yapılan istismarların
önlenmesi için gerekli önlemlerin alınmasını ve
halkımızın bu konuda bilinçlendirilmesini sağlayacak
programların düzenlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasını oldukça önemli bulduğumu hatırlatmak
isterim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ekleyelim isterseniz.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
çerçevede, aynı zamanda, Bafra hayvan barınağında
hayvanlara yönelik işkence söz konusuydu, o zaman da bir kanun teklifimiz
vardı. Bu kanun teklifi de Parlamentoya geldiği zaman
destekleyeceğinizi umut ediyorum.
Hepinizin
de bildiği gibi, geçmiş nesillerimizin hayvanları korumak
adına onlarca vakıf kurduğunu, kışın
hayvanların yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak üzere
doğaya gıdalar bıraktığını, hatta
kuşların istifade etmesi için kuş barınaklarını
Türkiye'nin her yerinde yaptığını görmek mümkün.
İnanın, 21inci yüzyılda, daha geçmişe yönelik hayvanlara
yapılan muameleyi, bugün, bizlerin bu şiddet olaylarını
görmezden gelmemiz mümkün değil.
Dolayısıyla
bu araştırma önergesi üzerinde tüm Meclisin hep beraber hareket
etmesi takdire şayandır. Bizim de bu araştırma önergesini
destekleyeceğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yaşar.
Önerge
üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Sefer Aycan.
Süreniz
beş dakika Sayın Aycan.
MHP
GRUBU ADINA SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, bugün şehit edilmesinin yıl dönümü olan ülkücü
şehidimiz, kardeşimiz Çakıroğlunu ve tüm
şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Allah hepsinden razı olsun,
mekânları cennet olsun.
Hayvan
haklarının korunması konusunda Meclis araştırması
açılması hususunda bizim de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
önergemiz var. Bu konuyu destekliyoruz, araştırma
açılmasını istiyoruz.
Bununla
ilgili başka kanunlar da teklif etmiştik. Orada da yine hayvan
haklarıyla ilgili, hayvanların yaşamlarıyla ilgili
düzenlemeler önermiştik. Fakat gelinen noktada, mevcut Hayvanları
Koruma Kanununun yeterli olmadığını ve bu konuda
çalışmalar olduğunu biliyoruz. Bu çalışmalara da
ışık tutması için yeniden bir araştırma
yapılması ve bu araştırmadan çıkan sonuçlar
doğrultusunda hayvan haklarıyla ilgili düzenleme yapılması
gerekliliği ortaya çıkmıştır. Biz de buna
katılıyoruz ve destekliyoruz.
Evet,
hayvan haklarıyla ilgili, maalesef, her gün basında haberler
görüyoruz, yanlış uygulamalar oluyor, yanlış
davranışlar oluyor. Tabii ki bu yanlış davranışlar
kişisel kusurlardır ve bunlar insanlığa sığmayan
davranışlardır. Hayvanlara eziyet etmek, hayvanlara kötü
muamelede bulunmak, öldürmek, darbetmek insanlığa
yakışmayan davranış kalıplarıdır.
Tabii,
insan ile hayvanın yaşantısı son derece ortaktır.
İnançlarımıza göre hayvanlar insanların emrine
verilmiş olsa bile hayvanlara kötü muamele etmeye hakkımız
yoktur. Dünyada birlikte yaşıyoruz. Doğal denge
açısından hayvanlara ihtiyaç vardır. Hayvanlar olmasa belki
bugünkü dünya bu hâliyle olmayacak veya başka sorunlar ortaya
çıkacaktır.
Mesela,
hepinizin bildiği, bir kuş gribi salgını yaşadık.
Orada tavuklar itlaf edildi ve bunun sonrasında, mesela
Kırım-Kongo kanamalı ateşi tekrar artmaya
başladı. Bu, tamamen tavukların öldürülmesiyle
alakalıydı çünkü tavuklar keneleri yiyordu ve buradan doğal
dengeye bir müdahale olmuştu.
Hayvanlar
ile insanlar arasında elbette ilişki var, birlikte
yaşıyoruz. Bazen can yoldaşımız oluyor, bazen
hizmetimizde oluyorlar ve aslında
yalnızlığımızı paylaştığımız,
can yoldaşı olduğumuz durumlar da var, hizmetimizde de
kullanılıyor. Ama biraz evvel de söylediğim gibi, hizmetimizde
olması, onları bizim beslememiz, bakmamız onlara kötü muamele
yapmayı gerektirmiyor ya da buna hakkımız
olmadığını belirtmek istiyorum.
Ama
bir taraftan da tabii ki hayvan sağlığı insan
sağlığını çok etkilemekte. Birçok hastalık
hayvanlardan geçebilmektedir. O yüzden de bunlara uygun bakım ve destek de
yapılması lazım. Türkiyede bir diğer önemli sorun da
aslında, veterinerlik hizmetlerinde de yetersizlikler var. Tabii, bir
kişinin hayvan barındırması, hayvana bakması güzel bir
şey ama bunu yarı yolda bırakmaması lazım, besleyip
sonra ortaya atmaması lazım. Ama kentsel yörede en büyük sorumluluk
belediyelere düşmektedir. Belediyelerin bu hayvanlarla ilgili, özellikle
sahipsiz hayvanlarla ilgili, barınma yerleriyle ilgili, bunların
bakımlarıyla ilgili sorumlulukları mutlaka yerine getirmesi
lazım. Bu, şehir olmanın, belediye olmanın da bir
gerekliliğidir. Burada da ciddi eksiklikler görüyoruz. Tabii ki kişilerin
mutlaka davranışlarını düzeltmesi gerekirken belediyelerin
de önlem alması ve bu sorumlulukları gereğince bunlara uygun
yaşama yerlerini sağlaması gerekiyor.
Bir diğer konu da tabii ki
hayvanlar insanlar gibi değil, durup dururken insanlara saldırmazlar
veya başka canlılara saldırmazlar; saldırıyorlarsa
mutlaka bir sebebi vardır, ya hastadırlar ya da beslenme
sorunları vardır. Bunun da dikkate alınması lazım, bu
fırsatın verilmemesi lazım. Bu da yine belediyelerin önemli
sorumluluklarıdır diye düşünüyorum.
Bu nedenle yeniden bu sorunların
ele alınarak, bunların araştırılarak kanuni düzenleme
yapılması gerekliliğini Milliyetçi Hareket Partisi olarak
doğru buluyoruz ve destekliyoruz.
Hepinize teşekkür ederim,
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Aycan.
Önerge üzerinde söz isteyen
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz
Sayın Filiz Kerestecioğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Kerestecioğlu.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün hayvan hakları alanında çalışan sivil toplum
örgütlerinin, hak savunucularının uzun süredir talep ettiği bir
araştırma komisyonunun nihayet gerçekleştirilmesi için
konuşuyoruz.
Öncelikle hayvanların küçük
dostlarımız, canlarımız gibi güzellemelerle aslında
üzerinde hâkimiyet kurduğumuz canlılar değil, yaşam
haklarını ellerinden aldığımız canlılar
olduğunu vurgulamak isterim. Bilmemiz gerekiyor ki bu dünya yalnızca
insanlara ait değil, bütün canlılara ait olan bir dünya.
Hayvanların ve doğanın da çok temel hakları var. Kurulacak
komisyonun hayvan haklarına yaklaşımının da tam bu
noktadan olması gerektiğini ifade etmek isterim.
Hayvan hakları ihlallerini
çoğunlukla sokak hayvanlarına uygulanan şiddet haberleri
sonrasında konuşuyoruz ancak hayvan hakları ihlalleri
yalnızca sokaktaki hayvanların gördüğü muameleyle
sınırlı değil. Söz
konusu olan, hayvanat bahçelerinden yunus parklarına, mezbahalardan deney
laboratuvarlarına, faytonlardan süt üretim tesislerine, barınaklardan
petshoplara kadar pek çok yerde hayvanlara nasıl muamele edildiği
aslında. Avcılık, hayvan dövüşleri, kürk ve deri üretim
tesisleri, hayvan ithalatı ve taşımacılığı
da bu kapsamda muhakkak ele almamız gereken konular. Hayvanların
sistematik olarak şiddete ve zulme uğraması bunlardan ayrı
düşünülemez.
Evet,
hayvanlara karşı işlenen suçların caydırıcı
yaptırımlarla karşılık bulması için bir
düzenlemeye ihtiyaç olduğu çok açık. 5199 sayılı
Hayvanları Koruma Kanunu 2004 senesinden beri yürürlükte. Türkiyede
hayvanlar güya bu yasayla korunuyor, ancak gerçekten işe
yaradığını söylemekse zor. Mevzuata göre, hayvanlara
yönelik haksız fiilleri gerçekleştiren şahıslara cüzi para cezaları
kesiliyor. 2018de, hayvana tecavüz eden ve işkence eden
şahıslara uygulanan yaptırım sadece 625 lira idari para
cezasıydı. Bu, Türkiyenin ayıbıdır. Hâlbuki bu
şahıslar işkenceci, tecavüzcü birer faillerdir ve bu filler de
kabahat değil suçtur.
Türkiyede
tür ayırt etmeksizin yaşanan hayvan hakları ihlallerini
raporlayan ve bu ihlallerin yaptırımla sonuçlanması için
mücadele veren Hayvan Hakları İzleme Komitesinin 2016 Raporuna göre
ülkemizde en az 1 milyar 156 milyon 407 bin 473 yaşam hakkı raporlanmıştır.
Aynı şekilde, en az 8 milyon 216 bin 506 işkence vakası da
raporlanmıştır. Bu kategoride, insan menfaati ve keyfi için
kasıtla, silahla, işkenceyle, zehirle öldürme, ihmal nedeniyle ölüme
sebebiyet verme, trafik kazaları ve av katliamları raporlanmıştır.
Şimdi,
tarım ve hayvancılığın yok edildiği ülkemizde
Hükûmetin sürdürdüğü ucuz et politikası, 2018 yılı sonuna
kadar, bir yılda 975 bin hayvanı yoğun işkence
koşullarında okyanus ötesi ülkelerden ülkemize
taşımıştır. Neredeyse 1 milyon hayvanın vebali de
Hükûmettedir. Canlı hayvan ithalatı, en başta, yoğun
işkence içerdiği için yasaklanmalıdır.
Yürüklükteki
kanun, en gözünün önünde olan, mahallelerimizi
paylaştığımız sokak hayvanlarını bile ne
bireysel ne de kurumsal şiddetten korumamaktadır. Biliyor musunuz,
sokak hayvanlarına en çok şiddet uygulayanlar ise ne yazık ki
yerel yönetimlerdir. Ne mevcut kanunda ne de gündeme gelecek teklifte
hayvanlara karşı suç işleyen kamu görevlilerinin
yargının önüne çıkarılması için bir düzenleme de
bulunmamaktadır. Yaratılan bu cezasızlık ortamı
belediyelere toplu katliam, sürgün, tecrit, esaret gibi yasal olmayan yetkiler
tanımaktadır.
Hükûmet
tam yedi senedir hayvan hakları savunucularına ve topluma
Hayvanları Koruma Kanununun caydırıcı cezaları
içerecek şekilde düzenleneceği iddiasındayken bugün gelinen
noktada, yakında gündeme gelecek olan yasa teklifinde sokak
hayvanlarının tamamen toplatılarak tecrit edileceği
tehdidiyle karşı karşıyayız.
Bugün,
yüzyıllardır sokak hayvanlarıyla ortak yaşam kültürümüz yok
edilmek isteniyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Buna öncelikle, asla izin
vermeyeceğiz. Biz sokak hayvanlarıyla birlikte yaşama kültürü
olan bir ülkeyiz ve bunu devam ettirmek istiyoruz.
Bu
yasama çalışmasının da masa başında, bürokratlar
tarafından hazırlandığı çok açık. Sürekli
reklamı yapılan teklif, 2018de ülke genelinde yapılan
protestolara rağmen toplumdan ve hayvan hakları örgütlerinden
ısrarla saklanmakta.
O
nedenle, komisyonda bunları yeterince
tartışacağımızı umuyorum ama biz yeni bir
keşifte bulunmuyoruz. En az 350ye yakın sivil toplum
kuruluşunun oluşturduğu, yasama sürecine aktif katılım
talebi olan Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonunun çok net
talepleri var. Bu komisyonda bunların konuşulması, dile
getirilmesi ve onların öncelikle dinlenmesi gerekiyor, bir masa
başı komisyonu olmaması gerekiyor kuracağımız
komisyonun. Bunun gerçekleşmesi için elimizden geleni yapacağız.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Önerge
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Sezgin Tanrıkulu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Tanrıkulu.
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; keşke Meclis hep böyle olsa
yani uzlaştığımız, herkesin yüzünün güldüğü,
gergin olmayan ve bütün ortaklaştığı konularda bir arada
davranabilse.
Bundan
iki ay önce yine bu konuyla ilgili olarak, İç Tüzükün 37nci maddesi
uyarınca, bir kanun teklifim vardı, konuşmuştum ve
şunu söylemiştim: Çok ağır insan hakları ihlalleri
var. Bir konuda uzlaşamıyoruz. Bütün araştırma önergeleri
ret oluyor. Gelin, buradan başlayalım, hayvan haklarından. 5199
sayılı Yasanın eksikleri var, yanlışları var.
2004te yürürlüğe girmesiyle bir adım atılmıştı
ama aradan geçen on dört yılda, on beş yılda birçok
aksaklık ortaya çıktı, adım atalım ve oradan başlayalım.
demiştim ama olmamıştı. Bugün, Sayın Binali
Yıldırımın İstanbul adaylığı hayırlara
vesile oldu ve Adalet ve Kalkınma Partisi nihayet bu Parlamentoyu hiç
olmazsa hayvan hakları konusunda bütünleştirecek, adım atacak
bir noktaya getirdi. O nedenle, vesile olanlara da teşekkür ediyorum.
Sekiz yıl boyunca bu Parlamentoda gerçekten hayvan
hakları konusunda epey çalıştık, yasa önergeleri verdik,
araştırma önergeleri verdik ama maalesef ortaklaşamadık. Bu
vesileyle, 24üncü Dönemde bu konuda çok çalışmış olan, bir
aktivist olan sevgili arkadaşım, Milletvekilimiz Melda Onuru, yine o
dönemde çok çalışan Umut Oranı buradan selamlıyorum. Yani
nihayet Parlamentonun ortaklaştığı bir noktaya geldik
diyebilirim.
Evet değerli dostlarım, değerli
milletvekilleri; Bir milletin büyüklüğü hayvanlarla olan
davranış biçimiyle ölçülür. Bunu ben söylemedim, söylemiyorum, bunu
büyüklüğüyle dünya tarihine geçmiş olan, barış ve insan
hakları savunucusu Mahatma Gandi söylemiş. Sonuçta hayvanlarla
bütünleşen, onlarla bir arada yaşayan ve onlarla ilgili efsanelerle
dolu bir geçmiş var bu kadim toprakların tarihinde, bu kadim
halkların tarihinde böyle bir tarih de var. Ama nasıl gündeme
geliyoruz şimdi yani bütün toplum olarak? Hayvanlara işkence yapan,
hayvanlara tecavüz eden, hayvanları öldüren, kasten öldüren haberlerle
gündeme geliyoruz. Bu kadar kadim bir geçmişimiz var hayvanlarla ilgili
olarak ama gündeme geldiğimiz konular bunlar. O nedenle böyle bir komisyonun
kurulmasına, bu komisyonun gerçekten Türkiye ölçeğinde yani bütün
hayvanlar konusunda, beraber yaşadığımız bu
canlılar konusunda ortak bir tutum almasına, Parlamentoya, kurumlara
yol göstermesine büyük bir ihtiyaç vardı. Umarım, bu vesileyle,
sosyal demokrat belediyeciliğin yerel yönetimlerde elde ettiği
deneyim de araştırılır ve bütün Türkiye'de
ortaklaşmanın da bir yolu olur aynı zamanda.
Yani bizim kültürümüzde hayvanlarla bu kadar
barışık yaşarken şimdi geldiğimiz nokta
çocuklarımızın, bebeklerin, hayvanlardan korktuğu,
onları gördüğünde taş attığı, onları
gördüğünde tekme attığı, hayvanı gördüğünde su
attığı bir kültüre dönüştü maalesef. O nedenle
habitatımızın bir parçası olan, doğamızın
bir parçası olan, bizim varlığımızın bir
parçası olan hayvanlarla barışık yaşamamız, bir
arada yaşamamız ve doğal yaşamımızın bir
parçası hâlinde tutmamız açısından da böyle bir komisyonun
bütün hayvanseverlere, hayvan hakları savunucularına çok doğru
bir mesaj olacağını da buradan ifade etmek istiyorum. Hiç
olmazsa belki bu komisyondan sonra da hayvanları koruma yasasında
belki doğru bir adım atılır ve doğru düzenlemeler
yapılır ve Türkiye ölçeğinde de ortak bir zemin
hazırlanır.
Çok şey var söylenecek, adım atılacak
aslında ama nereden başlarsak bence doğru bir adım
atmış oluruz. Umarım bu komisyon başka gerginliklerden
uzak, ortaklaşacağımız bir noktada adım atacak
önerileri bu Parlamentoya getirir ve doğru bir yolda yürürüz.
Bu arada -haber gönderdim- Cango ve Haydut da beni
izliyor, onlara buradan selam gönderiyorum.
CHP Grubu olarak da bu önergeyi
desteklediğimizi ve ortaklaştığımızı ifade
etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Tanrıkulu.
Biz de Cango ve Hayduta sevgilerimizi iletiyoruz.
Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz isteyen Bursa Milletvekilimiz Sayın Ahmet
Kılıça aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Kılıç.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET KILIÇ (Bursa)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hayvanların maruz
kaldığı sorunlara çözüm getirmesi amacıyla verilen Meclis
araştırma önergesiyle alakalı söz almış
bulunmaktayım. Siz değerli milletvekili arkadaşlarımı,
Bursamızı ve ülkemizin güzel insanlarını saygıyla
selamlıyorum.
Medeniyetimiz
binlerce yıl boyunca insanlık, merhamet, zarafet ve nezaket konusunda
tüm dünyaya örnek olmuş, Batının işlevsel bulup sadece
kendi insanına uyguladığı değerleri Batıdan çok
önce ve samimi bir şekilde içselleştirip tüm dünyadaki
yaratılmışların, mazlumların dertlerine derman
olmuştur. Elbisesinin eteğinin üzerinde uyuyan kedisi Müezzayı
uyandırmamak için elbisesini kesip kalkan bir Peygamberin ümmeti olarak,
göç yolunda güçsüz düşen leylekler için dünyadaki ilk hayvan hastanesi
Gurabahane-i Laklakanı Bursada açan, sadece sokak
hayvanlarının korunması ve beslenmesi için kurulmuş
yüzlerce vakfa sahip, İstanbula gelen gezginlerin sokak hayvanlarına
yapılan muameleden hayret ve gıptayla bahsettiği bir medeniyetin
varisleri olarak hayvan haklarına bakışımız ziyadesiyle
ileridedir, güzeldir.
Ülkemizde
sokak hayvanı refahının bozulması ve şimdi
karşılaştığımız sorunların ortaya
çıkmasının pek çok nedeni vardır. Hayvanları Koruma
Kanunu, sokak hayvanlarının rehabilitasyonu maksadıyla 2004
yılında yine iktidarımızın döneminde yürürlüğe
girmiştir. Bu vesileyle, yerel yönetimlerimizin uyguladığı
güzel örnekler vardır. Tabii ki yeterli değildir bunlar, daha da
genişletilmesi gerekiyor. Bu konularla alakalı 2009-2018 yılları
arasında 61 yerel yönetime 31,5 milyon TL mali destek
sağlanmıştır. Yine aynı şekilde, yerel yönetimler
tarafından 2004-2018 yılları arasında 1 milyon 352 bin adet
sahipsiz hayvan aşılanmış, 1 milyon 79 bin adet hayvan
kısırlaştırılmış ve 315.500 hayvan
bakım evlerinden bizatihi sahiplendirilmiştir.
Mancacılık
kültüründen geldiğimiz unutulmamalıdır. Osmanlıda
uygulanan mancacılık sisteminde, halk hayvan yemi satın
alır ya da dileyen parasını verir, mancacı onların
yerine sokak hayvanlarını düzenli olarak beslerdi. Özellikle binek ve
yük hayvanlarının bakımına ayrı özen gösterilirdi.
Atlar, köpekler, güvercinler, hepsi el üstünde tutulur, kanun çerçevesinde
korunurdu.
Hayvanlara
karşı merhamet ve şefkat toplumumuzun genelinin beslediği
hislerdir. Bu alan bizim inançlarımıza, gelenek ve göreneklerimize yabancı
değildir. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili mevzuat düzenlenirken
hareket edilecek ilke, hayvanlara muameledeki hukuki sorumluluk, toplumda
yaygın olan dinî, vicdani ve ahlaki sorumluluğa mümkün olduğunca
yaklaştırmak olmalıdır. Böylece, hem sorunumuzu daha
geniş bir toplumsal destekle çözer hem vicdanlara su serper hem de
melezleyerek kodifikasyon yapmak yerine daha iyi bir mevzuat
oluşturmuş oluruz.
Sokak
hayvanları sorununun çözümü, sokaktaki mevcut hayvanların durumundan
ziyade sokağa yeni hayvanların gelmesinin engellenmesinden
geçmektedir, bu da son derece önemlidir. Yeryüzünü birlikte
paylaştığımız, tarihin başlangıcından
bu yana hayatımıza eşlik eden hayvanlara karşı kendi
hayat alanı içinde büyük bir sevgi ve şefkat gösteren, dünyaya örnek
uygulamalar oluşturan kadim bir medeniyetin mirasçısı
halkımızın bu değerlerine uygun, hukuk sistematiğiyle
uyumlu, hayvan hakları konusunda atılması gereken
adımların ortaya konulması, hayvanların
yaşadıkları çok çeşitli zorlukların, problemlerin
tespit edilerek çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla
şahsımın da imzası olan bir Meclis araştırma
önergesini teklif ediyoruz. Bu noktada destek veren tüm parti gruplarına,
çok değerli milletvekillerimize ve her fırsatta hayvan
haklarını en üst düzeyde koruyup kollayan değerli sivil toplum
kuruluşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kılıç.
Değerli
milletvekilleri, bu şekilde Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeler üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis
araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, kurulmasına kabul kararı verdiğiniz Meclis
araştırma komisyonuyla ilgili birkaç maddeyi daha
oylarınıza sunacağım. Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Komisyonun
çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Oy
birliğiyle kabul edilmiştir.
Komisyonun,
gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu şekilde, sivil toplum örgütlerinin, siyasi
partilerimizin ve hayvanseverlerimizin duyarlılığıyla
Meclisimizde görüşülen hayvanların haklarının
korunması ile hayvanlara eziyet ve kötü muamelelerin önlenmesi için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclisimizde
kurulan komisyona katkı koyan, destek veren tüm siyasi parti
gruplarını ben de ayrıca tebrik ediyorum. Hayvan haklarının
Türkiye'mizde gelişmesi ve hayvanlara eziyet ve kötü muamelenin önlenmesi
hususundaki duyarlılığın artması bakımından
Türkiyemize örnek olacak bir çalışmaya hep beraber katkı sunulacağını
ifade ediyor ve hepinizi tekrar kutlayarak birleşime on beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.41
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55'inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Şimdi,
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Dünkü
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümünün görüşmeleri tamamlanmıştı.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge
vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Tanal Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
İstanbul Mersin Antalya
Süleyman
Bülbül
Aydın
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Filiz
Kerestecioğlu Demir Fatma
Kurtulan
Kocaeli Ankara Mersin
Nimetullah
Erdoğmuş Hüseyin
Kaçmaz
Şanlıurfa Şırnak
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tuba
Vural Çokal Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Antalya Aksaray Eskişehir
İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Gaziantep Ankara
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde konuşmak isteyen İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Tanal.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Şimdi,
bu kanundaki 1inci madde şu: Asliye hukuk mahkemesi, asliye ticaret
mahkemesi, iş mahkemesi, tüketici mahkemesi, bunların temyiz
sınırlarıyla icra mahkemesinin temyiz
sınırlarının aynı seviyeye çekilerek hukuk
birlikteliğinin, hukuk yeknesaklığının
sağlanması amacı güdülmesi nedeniyle bu değişiklik
gündeme getirilmiş durumda. Aslında, bir sefer şunu kabul etmek
lazım: Burada çok değerli hukukçu arkadaşlarımız var.
Asliye hukuk mahkemesi çok geniş yetkili bir mahkeme, asliye ticaret
mahkemesi yine aynı şekilde geniş yetkili bir mahkeme, iş
mahkemeleri yine aynı şekilde ama asliye hukuk mahkemesinin, asliye
ticaret mahkemesinin, iş mahkemesinin verdiği tüm kararlar kesin
hüküm teşkil eder ancak icra hukuk mahkemesi dar yetkili mahkemedir,
verdiği kararlar kesin hüküm teşkil etmez. İcra hukuk
mahkemelerinin yargılama usulü farklıdır, asliye ticaret, asliye
hukuk ve iş mahkemelerinin yargılama usulleri farklıdır.
Türkiyede
mevcut olan icra takiplerinin yüzde 51inden fazlası temyiz
miktarının altında olan icra takipleridir. Anadoludaki mahkeme
kararlarına baktığımız zaman veya büyük
şehirlerdeki icra hukuk mahkemelerinin kararlarına
baktığımız zaman, kararların aşağı
yukarı yüzde 70i, yüzde 80i bu pozisyonda Yargıtayda
bozulmaktadır. Kararları sık sık, bu kadar yoğun bir
şekilde Yargıtayda bozulan icra mahkemelerinin kararlarının
temyiz sınırını asliye ticaret, asliye hukuk mahkemesi
sınırına çekmek hem Anayasanın hukuk devleti ilkesine hem
de Anayasanın 36ncı maddesi olan hak arama özgürlüğüne
aykırıdır değerli arkadaşlar.
Mademki
siz yargının etkin, verimli olmasını istiyorsunuz,
çarpıcı bir örnek vereceğim. Değerli Meclis Başkan
Vekilimiz iyi bir hukukçu. Şu anda Türkiyede siz bir hacze gitmek için
104 lira icra memuru haciz harçlığını yatırmak zorundasınız.
Çocuğunuzu teslim almak için veya nafakayı tahsil etmek amacıyla
hacze gitmek için 104 lira icra memuru yolluğunu yatırmanız
gerekir ki gidebilesiniz. Peki, bu memur Ankaranın, İstanbulun veya
sınırın dışına çıkıyor mu?
Çıkmıyor. Maaşını alıyor mu? Alıyor.
Yargıya başvuran zaten fakir fukaradır, yoksul kesimdir
arkadaşlar ya. Siz niye bu 104 lira yolluğu alıyorsunuz?
Sayın
Komisyon, İcra ve İflas Kanununda değişiklik
yapılıyor, niye bunu yapmıyorsunuz? Bakın, burada Türkiye
Büyük Millet Meclisinin memurları oturuyor. Ankara içinde başka bir
yere görevlendirildiğinde arkadaşlarımıza bir harcırah
veriyor muyuz? Ankaranın dışına giderse harcırah
veriyoruz. Ankaranın sınırlarında kaldığı
süre içerisinde hiçbir devlet memuru harcırah almadığı hâlde,
maalesef, icra memurlarına bu şekilde 104 lira harcırah
veriliyor. Karşımızda eski İçişleri Bakanı
duruyor. Bilmiyorum, İçişleri Bakanlığında polis
arkadaşlarımız görev yaptıkları alanın içerisinde
o karakoldan başka bir yere görevlendirildiğinde harcırah
alıyor mu? Almıyor değil mi?
SELAMİ
ALTINOK (Erzurum) Keşke alsa.
MAHMUT
TANAL (Devamla) Keşke alsa. diyor bakın.
Siz
Aksarayda valilik yaptınız, oradaki personeliniz Aksarayın
sınırları içerisinde görev yapınca ekstra yolluk
alıyor muydu? Almıyordu. Peki, arkadaşlar, yazık günah
değil mi fakir fukaraya? Daha ötesi, tebligat. Postane kime
özelleştirildi? Normal mektubu 2 TLye gönderiyoruz, tebligat 14 lira. Ya,
Allahtan korkun. Tebligat 14 lira, normal mektup 2 lira; aynı tebligat.
Peki, bu 14 lirayı kim kazanıyor? Kimlere peşkeş çektiniz
bu PTTyi, Haririye mi, kimlere, bilmiyorum, bu birilerine peşkeş
çekilmişti ya, bu parayı onlar kazanıyor.
Gelelim
Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfına. Kaç tane araç var
Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfında Sayın
Başkan, biliyor musunuz? Sayın İçişleri Bakanı, eski
Emniyet Genel Müdürü Allahtan burada. İstanbulda Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfının araçlarının
plakası ne? İstanbulda çalışanların plakası 06,
bir başka yerde çalışanlarınki yine 06. İstanbulda
minibüsler nasıl çalışır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tanal, bir dakika ekliyorum, lütfen
MAHMUT
TANAL (Devamla) Özür dilerim Başkanım, toparlayacağım.
Minibüsler
nasıl çalışır? Valilik de yaptığınız için
-muhatap olarak- kusura bakmayın, özür dilerim, doğruyu bulma
açısından söylüyorum ben. Valiliğe müracaat eder minibüsler,
hangi güzergâhta çalışacaklarının, o minibüse kimlerin
bineceğinin listesi olur. Arkadaş, bu Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfının tüm araçları
minibüs, bunlar da güzergâh sınırlaması yok, bineceklerin
listesi de yok. Peki, gelişigüzel çalışması
Güya biz geçen
günlerde burada -Trafik Kanununda- korsan taksiciliğin önlenmesiyle ilgili
bir yasa geçirdik. Bu, korsan taksicilik değil mi? Korsan
taksiciliğin âlâsıdır bu. Hem o şehrin plakasını
taşımayacak, güzergâh belli olmayacak, kimlerin o minibüse
bineceği belli olmayacak ve bir duraktan bir durağa en ucuz tarife 30
TL arkadaşlar. Sıhhiyeden yani büyük Ankara Adliyesinden Çankayaya
taksi kaç lira yazıyor arkadaşlar? Taksiye binin en fazla
yazacağı 10 lira veya 15 lira, icra araçlarıyla, Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfının araçlarıyla
gittiğiniz zaman 30 lira. Yazık günah arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Özür
diliyorum, selamlamak için...
BAŞKAN
Buyurun.
MAHMUT
TANAL (Devamla) Değerli arkadaşlar, sözün özü ve kısası,
yargıya ulaşmak için iktisadi kâr getirir amacıyla
vatandaşı soymamak lazım, vatandaşın yargıya
başvurması için bunu paraya tahvil etmemek lazım;
yargının ucuz, seri, ulaşılabilir olması lazım.
Bu felsefeyle bir tebligatı 14 TL yaparsanız, bir memurun icra yolluğunu
104 TL yaparsanız, 10 lira, 15 lira yazan bir yere Adalet Teşkilatını
Güçlendirme Vakfının araçlarına en az 30 lira veya 40 lira
yazarsanız orada adaletsizliğin en büyüğü vardır, orada
adalet gerçekleşmez.
Onun
için, sizden rica ediyorum, burada torba kanunlar çok geliyor, ihtisas
komisyonlarında bunların görüşülmesi lazım. İcra iflas
hukukundaki bir öğretim üyesine bu danışılmış
olsaydı bu hata olmazdı. Siz kimi çağırdınız?
Ceza muhakeme hususundaki bir öğretim üyesi hocayı çağırdınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Evet, o ceza hukukunda uzmandır ama icra iflas
hukukunda, medeni usul hukukunda kimseyi çağırdınız
mı? Çağırmadınız. Öyle de
katılımcılık olmayınca da yasaları
hızlı yaparsak işte bu hızlı tren kazaları oluyor
ya, ondan farkı kalmıyor değerli arkadaşlarım.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunarım. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekilimiz Sayın Nimetullah Erdoğmuş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Erdoğmuş.
NİMETULLAH
ERDOĞMUŞ (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Yüce
Meclisi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Dünya
Sosyal Adalet Günü vesilesiyle adaletle ilgili birkaç hususu sizinle
paylaşmak istiyorum. Hepimizin sıklıkla adalet kavramı
geçince Adalet, her zaman, herkese lazımdır. hükmünü,
yargısını gönülden, içten ifade eder, dile getiririz. Bunun
anlamı şu olsa gerek: Demek ki adalet, umumun malıdır,
umuma aittir yani herkes onda eşit bir hakka sahip ve onun
ortağıdır. Madem herkes eşit haklara sahipse o zaman adalet
ile eşitliğin yani o altın denklemin de şu anda esas olarak
alınması gerekiyor. Takdir edersiniz ki Adalet mülkün
esasıdır. ibaresi belki de buna, bu gayeye matuf olarak, günümüze
kadar sürekli olarak, adaletin tesis edildiği, icra edildiği
mekânlarda ve adalet mensupları tarafından sürekli olarak canlı
tutulmuştur.
Burada,
bildiğiniz gibi, mülk iktidar demek, idare demek, yönetim demektir.
İktidarın, idarenin, yönetimin -bugünkü ifadeyle- devletin
esasını, temeli adalet oluşturur. Eğer bu doğru
temelde bir devlet inşası, bir iktidar inşası, belki de bir
mülkün -dünün tanımıyla- inşası sağlanmazsa o zaman
yanlış temelde yürüyen bir iktidardan söz etmiş oluruz.
Eğer yanlış temellendirme varsa yani adalet eksenli, adalet
esaslı bir iktidar veya bir devlet anlayışımız,
tasavvurumuz, zihniyetimiz ve inşamız yoksa o zaman bu devletin, bu
iktidarın, bu işleyişin, diğer tabirle tabiriahirle bu
mülkün o zaman meşruiyeti de tartışılır.
Değerli arkadaşlar, bugün, bizim, şu anda
alarm veren irili ufaklı sorunlarımız var. Bakınız,
bugün, ekonomide alarm var. Biz israfı eğer bir tehlike olarak
görmezsek, israfı bir tehdit olarak görmezsek bu mevcut alarmın önüne
geçemeyiz. Şimdi iktidar mensubu arkadaşlar, gerçekten de gönül
hoşluğuyla, vicdani ve ahlaki olarak buna cevap verebiliyorlar
mı? Bu mevcut iktidar adalet temelinde inşa edilmiş bir
iktidardır. Bu mevcut iktidar israfa karşı gerçek anlamda
önlemlerini alan ve israfla savaşan bir iktidardır. Eğer israfa
karşı bir savaşınız yoksa ve adalet eksenli, adalet
temelli bir inşanız yoksa kusura bakmayın, iflas hepimizi
beklemektedir. Bu bir kader değil, bu bizim yanlış
uygulamamızın ve israfı ve zulmü görmek istememizin bir
neticesidir diyorum. Bundan kurtuluşun yolu da israfa karşı
iktisadı, zulme karşı da adaleti tesis etmektir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erel.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Hilal
kaşlı, yıldız bakışlı, bozkurt duruşlu
Fıratım, sen bilmezsin kaç yürek yandı ardından. Sen
Azraile gülümsedin, biz öldük Fıratım. Şehadetinin
seneyidevriyesinde selam sana ey, yılları heba olan genç. Ruhun
şad, mekânın cennet olsun.
Değerli
arkadaşlar, getirilen bu maddeyle bölge adliye mahkemeleri hukuk
dairelerince verilecek nihai kararlarda temyiz yoluna başvurabilmek için
dava değerinin alt sınırı yükseltilmiş
olmaktadır. Bu davalarda temyiz başvurusu için dava değeri alt
sınırını 40 bin liradan 58.800 liraya yükseltiyoruz. Hukuk
tekniği açısından bu maddede herhangi bir
aykırılık görülmemekle birlikte, adil yargılanma
hakkı, savunma hakkı ve adalete etkin bir şekilde erişim
haklarını da göz önüne aldığımızda İYİ
PARTİ olarak parasal sınırı çok da yükseltmemenin
gerektiğini düşünüyoruz. Bu şekilde, dava değerinin
artırılması adalete erişimi daha da
zorlaştırmaktadır. 363üncü ve 364üncü maddelerdeki parasal
sınırların uygulanmasında davanın
açıldığı tarih esas alınmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; millet, geçmişte bir arada
yaşayan, gelecekte de bir arada yaşama ülküsüne inanmış,
aralarında dil, kültür, ülkü, tarih ve çeşitli maddi ve manevi
bağlar olan insan topluluğudur. Devlet ise milletin siyasi
organizasyonu hâlini almıştır. Millet, devlet yönetimine,
seçtiği temsilciler vasıtasıyla katılır ki biz buna
demokrasi adını veririz. Demokraside esas olan, milletin devlet
yönetimine egemen olmasıdır ve dolaylı demokraside millet,
seçmiş olduğu temsilcileri meclise yollayarak onlar
vasıtasıyla devletin yönetiminde söz ve hak sahibi olurlar.
Dolayısıyla milletin seçtiği milletvekilleri, milletin
yararına olan, milleti mutlu edecek, milletin başını yastığa
koyduğunda rahatça uyumasını sağlayacak hukuki
düzenlemeleri de yapmak zorundadır. Ama bugüne kadar bu Mecliste milleti
mutlu edecek, milleti rahat uykuya sevk edebilecek, başını
yastığa koyduğunda geleceğinden endişe etmeyecek
şekilde düzenlediği kanunu çok az görmekteyiz. Milletin istediği
kanunlar bu Meclisten acaba niye çıkmamaktadır, bunu bir sorgulamak
lazım.
Üç
dört günlük tatilde gittiğimiz seçim yörelerinde vatandaşın
bizden en çok talep ettiği taleplerin başında emeklilikte
yaşa takılanlar diye bildiğimiz, işe başlarken emekli
olacağı yaşı ve tarihi hesaplayan ve hesabını da
buna göre yapan vatandaşlarımızın talepleri var. Şimdi
bu vatandaşlarımızın bu talepleri karşısında
siyasi iradenin gerekçesi, mazereti Devletin bütçesi buna müsait değil.
deniyor. Sayın Cumhurbaşkanımız dün yapmış
olduğu açıklamada Suriyelilere bugüne kadar 37 milyar dolar
harcandığını söylüyor. Oysa emeklilikte yaşa
takılanlara verilecek para
sanırım bu miktarın beşte 1i civarındadır.
Yine
milletimizin istediği ve arzu ettiği kanunların
başında, tüm kamu çalışanlarının hasretle
beklemiş olduğu 3600 ek gösterge talepleri vardır. Yine siyasi
irade, bu kadar çok kamu çalışanına verecek kaynak
olmadığını beyan etmektedir. Oysa dün basına düşen
bir haberde bir bakanlığımız iki makam aracı için
yirmi ayda 1 milyon 40 bin lira kira parası vermektedir. Bu makam
araçlarından bir tanesinin aylık bedeli 37 bin liradır. Yani
siz, emekliye gelince Para yok. diyorsunuz, kamu çalışanlarına
gelince Para yok. diyorsunuz ama makam arabasına, diğer lüks
harcamalara çok fazla para bulabiliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Erel, toparlayın.
AYHAN
EREL (Devamla) - Mademki bu Meclis milletin Meclisidir, mademki bu Meclis
milletin iradesiyle ortaya çıkmıştır, milletin Meclisinde
milletin seçtiği temsilcilerin ana görevi, birinci görevi milletin
taleplerine duyarsız kalmamaktır. Milletin taleplerini hem AK
PARTİ hem diğer partiler bire bir bilmektedir. İnşallah, en
kısa sürede, milletin bağrından çıkan bu milletvekilleri
milletimizin bu haklı taleplerine duyarsız kalmayacaktır
diyorum, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere toplam üç önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin Kanun
Teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Filiz
Kerestecioğlu Demir Ebrü
Günay
Kocaeli Ankara Mardin
Meral
Danış Beştaş Hüseyin
Kaçmaz Erdal
Aydemir
Siirt Şırnak Bingöl
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Siirt Milletvekilimiz Sayın Meral
Danış Beştaş. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben
kanun üzerinde grubumuzun yaptığı konuşmalara atıfla
vekili olduğum Siirt ilinin temel bazı problemlerini paylaşmak
istiyorum.
Evet,
gerçekten Siirt en çok nasıl bilinirdi? Şu anki
Cumhurbaşkanı, AKPnin Genel Başkanı 26 Mart 1999da
Siirtte okuduğu bir şiir sebebiyle hapis cezası aldı ve
sonra siyasi yasaklı hâle geldi; bilahare Yiğit, düştüğü
yerden kalkar. söylemiyle, bizzat Erdoğan kendi lafıyla, 9 Mart
2003te siyasette farklı bir uzlaşıyla kendisi Siirtten
milletvekili seçildi ve o günden bugüne Cumhurbaşkanı olana kadar
hâlâ aralıksız bir siyasi hayatın içinde.
Peki,
Siirtte ne yaşanıyor, gerçekten Siirt nasıl bir il; bunu size
bir tasvir etmek istiyorum: Her şeyden önce, 2019 yılında hâlâ
en temel problemi ulaşım olan bir il. Gerçekten, yollar, Siirtin en
temel problem alanları. Kendi adıma söyleyeyim, il ve ilçe
arasında, köy arasında yolculuk yaptığımda yani o gece
yataktan kalkmak mümkün olmuyor çünkü sarsıla sarsıla yani âdeta
dayak yemişçesine bir yolculuk yapıyoruz. Ulaşım ve
Siirte çıkmaz sokak denir çünkü bu yolların -yani en hayati yol Diyarbakır-Siirt
arasıdır- ne kadar kötü olduğunu merak ediyorsanız lütfen
gidip deneyimleyin.
Ve
gerçekten havaalanı var mı bu ilin? 1994ten beri sözde bir
havaalanı var ama havaalanı hiçbir zaman tam işlemedi, şu
anda da uçuşlar yapılmıyor. En son 2017de -ara ara seferler
yapılıyordu 2017den önce iki yıl- Pist küçük. diye
havaalanı kapatıldı Genişleteceğiz. dediler.
Ulaştırma Bakanlığına vermiş olduğum bir
soru önergesine aldığım yanıtta 20 Aralık 2018de
uçuşlara açılacak. denildi, hâlâ Siirte uçamıyoruz, biz ya
Diyarbakıra ya Batmana uçarak Siirte ulaşabiliyoruz ve Siirtin
bir havaalanı bile yok; bunu önemle söylemek istiyorum. En son bir test
uçuşu yapıldı 30 Ocakta. O test uçuşunun üzerinden ne kadar
yıl ya da ay geçecek; onu da artık bilemiyorum.
Gerçekten,
Siirt, yoksunlukla, yoksullukla, işsizlikle ve yolsuzlukla ama yol
olmamasıyla anılan bir kentimiz vaziyetinde. Köy yolları
-inanmayacaksınız ama- neredeyse altı ay kapalı, insanlar
altı ay şehir merkezine ve ilçelere gidemiyor.
Başkaca
da birçok problemi var. Bunlardan bir tanesi tabii ki kayyumdan sonra yürütülen
politikalar. Evet, darbe dönemlerindeki pratik olarak bildiğimiz kayyum
uygulamaları AKP döneminde tekrar yaşama geçirildi. Nereden
hatırlıyoruz kayyum politikalarını? 80li yıllarda
darbe pratiği olarak 12 Eylül askerî darbesinde atanmıştı
kayyumlar; sonra 11 Eylül 2016 tarihinde, âdeta nispet yaparcasına,
darbelere atıfla tekrar kayyumlar atandı. Kayyum ne demek? Kayyum
bir memur. Kayyum atamak ise halk iradesini temsil eden belediye
başkanlarının görevden alınıp yerine bir memurun
atanması. Peki, Belediyeler Kanunu ne diyor, belediyecilikle ilgili
mevzuat? Normalde belediye başkanının başına bir
iş gelirse, tutuklanırsa, ölürse, hastalanırsa ya da başka
bir sebeple görevini yapamazsa onun yerine belediye meclisi kendi
arasından başkan vekilini seçer ve halk iradesi bu yolla temsiliyete
yansır. Ama kayyum atanan hiçbir ilde olmadığı gibi
Siirtte de belediye meclisleri görevde değil. Tek başına
kayyum, belediye meclisini de devre dışı bırakarak bu ili
kendince yönettiğini sanıyor. Ama halka hizmet bir yana
Şöyle
iki tabela göstereyim size: Bu yeni tabela İlimize Hoş Geldiniz.
Siirt Belediyesi. Bu da eski tabela İlimize Hoş Geldiniz.
(x)
bir de
(x)
Arapça, Kürtçe ve Türkçe tabela bu ay kaldırıldı ve yerine
Türkçe tabela getirildi. Kayyum ne diyor? Siirtteki Kürtlere ve Araplara diyor
ki: Ben sizi tanımıyorum. Sizin diliniz yok. Sizin dilinizde
Hoş Geldiniz tabelasını bile kaldırdım. Ben de
Siirtli yurttaşlara diyorum: Sizi tanımayanı siz de
tanımayın, 31 Martta sizin tabelanıza bile tahammül etmeyen bir
kayyumu Ankaraya geri gönderin, mutlaka yapacağı başka
işler vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin. Toparlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Kayyum
politikası
Sayıştay raporlarına göre bile 17 milyonluk
borcu 33 milyona çıkarmış bir kayyumdan söz ediyoruz. Tümüyle
yandaşlarını işe alıp bizim dönemizde alınan
işçileri, herkesi işten çıkaran bir kayyumdan söz ediyoruz. Yandaş
firmalara ihaleler verilerek çok ciddi paraların döndüğünü de
ayrıca paylaşayım ve Siirtin altyapı su sorunu
çözülmediği gibi, bizim belediye eş
başkanlarımızın görevde olduğu dönemde yaşama
geçirilen projeler şimdi kendi projeleriymiş gibi halka yutturulmaya
çalışılıyor.
Evet değerli milletvekilleri, kayyum
politikası 31 Martta sona erecek, sadece Siirtte değil kayyum atanan
bütün illerde halk kendi temsilcilerini seçecek ve gerçekten 31 Mart bütün
Türkiye için ve özellikle kayyum atananlar için bir bayram olacak diyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 42 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2nci maddesinin işlenecek hükmünün
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
363. ve 364. maddelerdeki parasal
sınırların uygulanmasında davanın
açıldığı tarih esas alınır.
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Aydın
Mersin
Antalya
Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Tuba
Vural Çokal Hüseyin
Örs Arslan
Kabukcuoğlu
Antalya
Trabzon
Eskişehir
İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Gaziantep
Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Rafet Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Zeybek.
RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
görüşmeleri üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin
bazı maddelerini biz de olumlu görüyoruz ancak böylesine
sınırlı ve yetersiz bir teklifle yargının
sorunlarını çözmemiz mümkün değil. Yargının
sorunları o kadar büyük, o kadar ağır ki böyle geçici
tedbirlerle çözülemeyecektir. Yargıya güvenin yüzde 20lere kadar
düştüğü günümüzde, geçici tedbir ve yetersiz düzenlemelerle
yargıyı bağımsız ve tarafsız yapamazsınız,
adaleti dağıtamazsınız. Dün FETÖnün kontrolü altında
olan yargı bugün iktidarın ve başka tarikatların kontrolü
altına sokulmuştur. Özellikle yargı üzerindeki bu baskıya
ve müdahalelere son vermek zorundasınız. Her şeyden önce,
değerli milletvekilleri, bağımsız ve tarafsız bir
yargı istenmelidir, bu konuda samimi olunmalıdır. Siz ne kadar
mükemmel kanun yaparsanız yapın, eğer bunu amacına uygun
şekilde uygulamıyorsanız hiçbir değeri yoktur.
Bugün yargıda
yaşadığımız en büyük sorunlardan biri, yürütmenin
yargı üzerindeki müdahalesidir. 2010 yılında yapılan
Anayasa referandumu, bir yargıyı ele geçirme referandumudur.
Üstünlerin hukukunu değil hukukun üstünlüğünü getirme vaadiyle millet
kandırılmış ve yargı bilerek ve isteyerek FETÖye
teslim edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, FETÖyle aynı
menzile yürürken yargı ciddi bir engel olarak görülüyordu; bu nedenle,
yargı mutlaka ele geçirilmeliydi, dizayn edilmeliydi, kontrol altına
alınmalıydı, istenmeyen kararların verilmesi mutlaka
engellenmeliydi. 2010 referandumunda tamamen bu amaçla bir düzenleme
yapıldı ve yargı -biliyoruz hepimiz- FETÖye teslim
edilmişti.
Değerli
milletvekilleri, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı
ilkeleri hızla terk edilmektedir. Ülke yönetiminde genelinde
Anayasanın, yasaların ve hukuk kurallarının yerini fiilî
durum almıştır. Değerli arkadaşlarım, fiilî
durum, keyfîliktir, hukuk dışılıktır. Demokratik bir
hukuk devletinde geçerli olan kural, hukuk çerçevesinde hareket etmektir. Ülke
yönetiminde ve kanun yapımında hukuka göre hareket etmek keyfiyet ve
oldubittiye engel olacaktır. Türkiye, hukukun yok sayıldığı,
kanunlarda karşılığı olmayan fiilî durumlar devletine
dönüştürülmüştür. Kanun tanımaz bir hâlde fiilî durum yaratmak
için yapılan uygulamaları ve sonrasında fiilî durumları
yasalaştırmakla hukuk devleti sağlanamaz.
AK
PARTİ Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçildiğinde
Fiilî bir durum ortaya çıktı. dedi, Anayasayı açıkça
ihlal etti ve buna Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçeli de Evet, Anayasaya aykırı hareket
vardır. Bu aykırılığı yasal düzenleme yaparak Anayasaya
uyduralım. dedi ve 16 Nisan 2017 Anayasa referandumuna gidildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ilave ediyorum.
RAFET
ZEYBEK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, fiilî duruma yargı da alet edilmeye başlandı.
2010 Anayasa referandumunda Seçim Kanununa göre geçersiz olan mühürsüz zarf ve
oy pusulaları Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçim devam ederken
geçerli hâle getirildi ve gerekçe olarak da Fiilî durum ortaya
çıktı." dendi. 2018 yılında da bu hukuk
dışılık yasal hâle getirildi.
Değerli
arkadaşlarım, kanun teklifleri, Meclis çalışmaları
Cumhurbaşkanlığı tarafından yürütülür hâle geldi.
Yargı, Cumhurbaşkanının talimatı ve baskısı
altında. Bu durumda, Türkiyede hukuk devleti olma iddiasını
sürdüremeyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAFET
ZEYBEK (Devamla) Bu nedenle, değerli arkadaşlarım, herkes bu
ülkede hukuka uygun şekilde hareket etmek zorundadır; aksi takdirde,
bu devleti çökertirsiniz ama hepimiz, biz de siz de çocuklarımız da
bunun altında kalırız.
Hepinize
teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekilimiz Sayın
Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Örs.
HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
ilgili kanun teklifinin 2nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ilgili maddede yer alan, İcra ve İflas Kanununun
119, 226, 326 ve 363üncü maddelerinde yeniden değerleme oranında
artış yapılması önerilir iken aynı kanunun 364üncü
maddesinde temyiz yoluna başvuru için gerekli dava değerinde yüzde
47lik artışla 40 bin TLden 58 bin TLye
çıkarılmasıyla bütünlükten uzaklaşılmış ve
temyiz yoluna başvurma hakkı
zorlaştırılmıştır.
Diğer
taraftan, uygulanan yargı harçlarıyla ilgili olarak Harçlar
Kanununda da düzeltilmesi gereken hükümler mevcuttur.
Yargı
harçları bugün bütçenin çok önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Ülkemizde âdeta Hazineyi güçlendirmeyi amaçlayan yargı
harçlarının yüksekliği, adalet arayan dar gelirli
vatandaşlarımızın haklarını aramasının
önünde ciddi bir engel teşkil etmektedir. Örneğin, işten
atıldığı için patronuna karşı 30 bin TLlik dava
açmak isteyen bir işçi, kendini işten atan patronuyla uzlaşamaz
ise avukat tutmasa dahi önce devlete maktu harç, nispi harç ve üçlü bilir
kişi ücreti olarak 1.416,73 TL yatırmak zorundadır. Benzer
şekilde, birine verdiği hizmetin
karşılığını alamayan çalışan,
parasını vermeyen kişiye yine 30 bin TLlik dava açmak isterse
aynı kalemler olmak üzere, önce devlete avukat tutmadan 1.581,73 TL
yatırmak zorundadır. Buradaki haksızlık, özellikle nispi
harcın bir kısmının peşin
alınmasındadır. Harçlar Kanununda düzenlenen (1)
sayılı tarifede açıklandığı üzere, davanın
değerinin yüzde 36sının dörtte 1i davacıdan nispi harç
olarak peşin alınmaktadır. Açlık sınırında
yaşayan insanların hakları bu şekilde
zorlaştırılmaktadır. Bunların haklarını
araması ciddi bir şekilde zorlaştırılmaktadır. Bu
nedenle, nispi harcın bir kısmını dava başında
değil, tamamının dava sonunda kaybeden taraftan alınması
doğru olur. Bu şekilde bir düzenlemeye de ihtiyaç vardır.
Yine,
Harçlar Kanununun 22nci maddesinde yer alan feragat harcı da Deli Dumrul
hikâyesinin bir ürünüdür. Devlet dava açtığında feragat edenden
neden harç almaktadır? Değerli milletvekilleri İlk celsede
vazgeçersen nispi harcın 1/3ünü, sonra vazgeçersen 2/3ünü devlete
ödeyeceksin. diyen bir uygulama var. Bu durum, barışmanın
önündeki ağır engellerden biri olarak da karşımızda
durmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bugün burada, kanayan bir yara hâline gelen İİBF
mezunlarının yaşadığı mağduriyeti de yüce
Meclisimize arz etmek isterim. Kendimin de milletvekili olmadan önce Karadeniz
Teknik Üniversitesinde hocalığını yaptığım
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunlarının istihdam
sorununa dikkatinizi çekmek istiyorum.
Türkiye'de
genç işsizlik oranı yüzde 20 seviyelerindedir ve bunun büyük bir
kısmını ne yazık ki iktisadi ve idari bilimler fakültesi
mezunları oluşturmaktadır. İktisadi ve idari bilimler
fakültesi mezunu genç kardeşlerimiz aldıkları eğitimle hak
ettikleri kadrolara yerleşmek istiyorlar. Bizim bunların sesine kulak
vermemiz gerekir çünkü İİBF mezunları imtiyaz değil, adalet
istiyorlar çünkü İİBF mezunları torpil, iltimas değil,
atanabilecekleri kadroların ilan edilmesini istiyorlar.
BAŞKAN
Toparlayalım.
HÜSEYİN
ÖRS (Devamla) Bunun için, KPSS sonrası kurum mülakatlarının
şeffaf olması, sınavların ve mülakatların belli bir
planlama dâhilinde yapılması, sınav yapılacak merkezlerin
çoğaltılması, mezun sayısının kontrol altına
alınması ve İİBF mezunlarının girebileceği
alanlara diğer bölümlerden mezun olanların alınmasını
önleyen bir düzenlemenin yapılması çözüm bulma noktasındaki
gençlerimiz için bir umut olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, İİBF mezunu işsiz
sayısının 90 ülkenin nüfusundan fazla olduğu bu acı
gerçeğiyle artık yüzleşmek zorundadır. Kanaatimce bu
yüzleşme için vakit geldi de geçmektedir. Geleceğimizin teminatı
bu gençlerimizin, İİBF mezunlarının mağduriyetini yüce
Meclisimize arz ediyorum, hepinizi en derin saygılarımla tekrar
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü
madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Aydın Mersin Antalya
Necati
Tığlı
Giresun
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Meral
Danış Beştaş Fatma
Kurtulan
Kocaeli Siirt Mersin
Hüseyin
Kaçmaz
Şırnak
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tuba
Vural Çokal Hayrettin
Nuhoğlu Arslan
Kabukcuoğlu
Antalya İstanbul Eskişehir
İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Gaziantep Ankara
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Giresun Milletvekili
Sayın Necati Tığlı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Tığlı.
NECATİ
TIĞLI (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün size birkaç konuyu kısa kısa hatırlatmaya
çalışacağım.
İlk
konumuz 21inci yüzyılda tanzim satış çadırları. Siz,
hâlâ artan sebze meyve fiyatları için depocuları, manavları,
market zincirlerini, hal esnafını ve pazarcıları suçlamakla
kalmadınız ve yerel seçimlere hazırlık olsun diye tanzim
satış çadırlarını açarak sebze ve meyve işine
girdiniz.
AKP,
yükselen sebze ve meyve fiyatlarına yine menfaatçi bir bakış
açısıyla yaklaşıyor, bu çadırları
vatandaştan oy almak için yapıyor. Ancak şunu unutuyor:
Üretemediğimiz için mesele oy olmaktan çıkmış, ulusal
güvenliğimizi tehdit eder bir hâle gelmiştir. Dünyanın
teknolojik gelişiminde lider ülkeler bile tarımsal üretime güçlü
destek veriyor, üreticisini piyasanın acımasız sürecine teslim
etmiyor.
Tabii
ki fiyatların bu şekilde yükselmesinin nedeni iktidarın
yanlış tarım politikalarıdır. Yapılması
gereken, tanzim satış çadırında sebzeyi maliyetinin
altında satmak değil, tarımsal üretimi destekleyen politikalar
geliştirip vatandaşın sofrasına uygun fiyatlı
ürünlerin konmasını sağlamaktır. Gübre, mazot ve tarım
ilaçlarındaki anormal yükselişe bakarsanız üreticinin ekimden,
dikimden neden vazgeçtiğini görürsünüz. Hâlbuki tarımı ve
üreticiyi desteklemek demek çiftçilerin insanca yaşayacakları bir
gelire kavuşması demektir, aynı zamanda köylerde ve kırsal
kesimde iş ve istihdam demektir; yoksulluğu azaltmak, büyük
şehirlere göçü engellemek demektir. Tarla ile tezgâh arasında
yaşanan sıkıntıyı gideremediğiniz ve
kooperatifçilik üzerine kafa yormadığınız sürece açacağınız
tanzim satış çadırları sadece ama sadece günü
kurtarır.
Sata
sata yerle yeksan ettiğiniz ülkemizde gelir getiren bir şey
kalmayınca imar barışını getirdiniz. İmar
barışıyla sadece İstanbulda 10 milyondan fazla
insanın yaşadığı binlerce problemli binada deniz
kumunu birinci sınıf kum, hatalı demiri en iyi demir olarak
kabul ettiniz, karşılığında da fatura kestiniz.
İmar barışında ruhsat verdiğiniz o binalar
yıkılmaya ve can almaya başladı. Peki, sorumlusu kim? Tabii
ki denetim görevini yapmayan Hükûmettir. Tabii ki siz, yine kabahatli olarak
çalışanı, taşeronu, işçiyi, aşçıyı,
çaycıyı göstereceksiniz. Bu konuda elinizi lütfen çabuk tutun,
yarın geç olmadan, yeni yıkımlar ve ölümler yaşanmadan
gereken önlemleri bir an önce alın.
Sizden
önce açılmış tüm üniversiteleri kendiniz
açmışsınız gibi meydanlarda halka söyledikleriniz bir
kenara İş bulamıyoruz. diyen üniversite mezunu gençlere
Nitelikli mezunlara iş çok. demeniz ve onları niteliksiz mezunlar
olarak görmeniz onlara çok büyük bir hakarettir. Ama onlar sizin
dönüştürdüğünüz üniversitelerden mezun oldular yani siz ne kadar
nitelik yarattıysanız onlar da o kadar faydalandılar.
Mesela
diyaliz teknikerleri var; okudular, mezun oldular ama şu an hepsi
işsiz. Madem diyaliz teknikerleri iş bulamayacak, atanamayacak,
onların işini sertifika alan hemşireler yapacak, o zaman neden
üniversitelerde o bölümler var ve hâlâ öğrenci mezun ediyorlar? Bu
çocuklarımızın sorunlarını çözmek sizin işiniz.
24
Hazirandan önce meydanlarda Emeklilikte yaşa takılanların
sorunlarını çözeceğiz. dediğiniz hâlde hiçbir
girişimde bulunmadınız, bulunacak yiğitliği de
gösterecek gibi değilsiniz. Siz sarayda, Mecliste, kamuda yapılan her
türlü israfa göz yumdunuz ama iş emeklilikte yaşa takılanlara
gelince yok Hazineye şu kadar maliyeti olur. yok Ülkeye bu kadar
maliyeti olur. diyerek bu kanunun çıkmasına engel oldunuz. Gelin,
sözünüzü tutun ve emeklilikte yaşa takılanların
hakkını verin.
Siz
işçiyi, emekliyi, memuru, dar gelirliyi içtimaya dizer gibi sebze ve meyve
tanzimlerinde kuyruğa dizdiniz. Siz hem sebze ile mermi
fiyatlarını kıyasladınız hem de Tank Palet
Fabrikasını sattınız. Siz Emeklilikte yaşa
takılanların hakkını vereceğiz. dediniz ama
şimdi onları yarı yolda bıraktınız. Ne de olsa
size göre, seçimden önce verilen sözlerin hepsi yerine getirilecek diye bir
kaide yok. Siz meydanlarda Kentleri ortak akılla yöneteceğiz.
diyorsunuz ama hâlâ ortak akıl yerine tek akıl kullanıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Tığlı.
NECATİ
TIĞLI (Devamla) Siz ne söylerseniz söyleyin, artık millet size
inanmıyor, gereken cevabı 31 Martta sandıklarda verecektir.
Sonuç
olarak, ülkemizde okul var, eğitim yok; tarla var, ürün yok; ahır
var, hayvan yok; ampul var, ışık yok. O ışık 1
Nisan sabahı doğacak, martın sonu bahar olacak diyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Kaçmaz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Kaçmaz.
HÜSEYİN
KAÇMAZ (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Grubum
adına, ilgili kanun teklifinin 3üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Maddelere
baktığımızda, her ne kadar olumlu bazı
değişikler olduğu görüntüsü verilse de maalesef ki
iktidarın daha önceki yaptıklarından dolayı, bu kanun
değişikliklerinin de ülkeye, devlete herhangi bir menfaati
olmayacağını düşünmekteyiz. Şöyle ki: Öncelikle,
Türkiye'nin yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığı konusunda bulunduğu duruma biraz
değinmek istiyorum. Türkiye'de yargı
bağımsızlığı her zaman eleştiri konusu
yapılan bir husus olmuştur ve hatta yargı sistemi, neresinden
tutarsanız elinizde kalacak şekilde sorunludur. Bu sürekli böyleydi.
Daha önce de evet vesayet, statüko denilen durum yargının üzerinde
sürekli bir egemenlik kuruyordu ancak daha sonrasında AKP iktidarı ve
FETÖ iş birliğiyle yargı yine bir grup, çeteleşme
diyebileceğimiz bir duruma dönüşmüş durumdaydı. Ancak
AKP-FETÖ ortaklığı bittikten sonra, AKP Genel Başkanı,
Cumhurbaşkanı da Dosyaların savcısı benim.
dediği daha önceki bazı dosyalarda da artık bunların bir
kumpas olduğunu iddia etmeye başladı.
Yine,
17-25 Aralık operasyonundan sonra da yargının
tarafsızlığı ve bağımsızlığı
konusunda iktidar partisi de eleştiriler getirmeye başladı;
bunların bir kumpas sonucu olduğunu, birçok büyük davanın,
toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren davaların yine FETÖnün
kumpasları ve halkı mağdur etme gayesiyle, bu şekilde
iktidarı zayıflatma gayesiyle yürüttüğü operasyonlar
olduğunu iddia etti ama her ne hikmetse daha önce yapılan ve bir
kısmı ortaklık kurulması sebebiyle kumpas diye
nitelendirilen bu davaların diğer bir kısmı, KCK
operasyonları sebebiyle şu an hâlen birçok milletvekili
arkadaşımız, seçilmiş arkadaşımız tutuklu ve
bu yargılamalar devam etmekte.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Uluslararası birçok kuruluşun da
raporuna yansımış durumda, Türkiyede yargının
tarafsızlığı ve bağımsızlığı,
şüphe götürmeyecek şekilde, Güven Endeksi baz
alındığında gerilemiş durumda, yüzde 20lerde.
Yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı hepimize lazım. Hatta bugün tesadüfen
karşıma çıktı, Irakın devrik lideri Saddam Hüseyin
yargılanırken Kürt hâkimden Adil yargılanma talep ediyorum.
diye bir talebi oluyor ve oradaki hâkimin dediği tek söz Senin
çıkardığın yasalarla seni yargılıyoruz. oluyor.
Bugün, yargının bu durumu göz önüne alındığında,
tüm muhalifleri susturma, kendine biat etmeyenleri susturma aracı olarak
kullanılan yargı, yarın öbür gün bu adaletsizlik size de sirayet
edecektir. Bunun için, hepimizin yargıya ve adalete olan güveninin
zedelenmemesi için bu durumları siyasetüstü tutarak hepimizin elini
taşın altına koyup aynı zamanda vicdanıyla da hareket
etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Peki,
yargı bu duruma nasıl geldi? 2014ten itibaren başlayarak Adalet
Bakanlığının HSYK -daha sonra ismi değişti- ve
Adalet Akademisi üzerindeki etkisi artırıldı ve bu şekliyle
kendisine yakın olan hâkimler, savcılar atandı. Yine FETÖye
operasyon adı altında 4 bine yakın hâkim, savcı ihraç
edildi, bunların yerine, örneklerle de sayabileceğimiz isimleri de
açık- AKPnin birçok yöneticisi maalesef ki hâkim, savcı olarak
atandı daha sonrasında. Bu durum, açıkça vatandaşın,
halkın da yargıya olan güvenini zedelemekte. Bugün Sayın Leyla
Güvenin de açlık grevinin 105inci günü. İmralıda uygulanan tecride
karşı başlattı ve yaklaşık 60 cezaevinde destek
eylemleri yapılıyor, 300ün üstünde insan şu an açlık
grevinde. Ve Sayın Leyla Güvenin tek talebi bu ülkenin
yasalarının uygulanması talebidir, bu ülkenin kendi
Anayasasına, ceza infaz yasasına uyması talebidir. Bu sebeple
tüm Meclisi bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Hayrettin Nuhoğlu. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Nuhoğlu.
HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; selamlarımı sunarak sözlerime başlıyorum.
Bir
torba kanunla karşı karşıya olduğumuz için, ben her
zaman olduğu gibi güncel bir konu hakkında
konuşacağım. Mahallî seçimler yaklaştıkça bol keseden
vaatler ve yalanlar gerçekten artık çok dayanılmaz bir hâl aldı.
Ulusal medyayı oluşturan televizyon kanallarının neredeyse
tamamına yakını da ülkemizi güllük gülistanlık göstermeye,
ülkemizi yöneten iktidarın ne kadar güzel işler
yaptığını yayınlamaya, yorumlamaya devam ediyor.
Geçen
hafta, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, Keçiörende
büyük yatırımların açılışını
yaptı. Televizyon haberlerine bakılırsa çok büyük bir
coşkuyla açılışı yapılan tesis sayısı
145. Her ne kadar son üç yılda yapıldığı ifade
ediliyorsa da bu tesisleri inceledik, Keçiören Belediyesinden
aldığımız bilgiler doğrultusunda şimdi bu
tesisleri sizlerle paylaşmak istiyorum: 17 adet mahalle konağı,
41 adet muhtarlık binası, 21 adet taksi durağı -bunlar
yatırımlar değerli milletvekilleri- 1 tane millet
kıraathanesi, 1 tane sultan sofrası, 1 tane asansör, 1 tane geçici
hayvan barınağı, 1 tane Çanakkale anıtı, 1 tane
Sarıkamış anıtı, 1 tane Kutülamare anıtı, 1
tane 15 Temmuz anıtı, 1 tane doğal yaşam alanı, 1 tane
kent ormanı, 1 tane sergi salonu vesaire devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, bir de son zamanlarda değişik yerlerde Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanının yaptığı
bazı konuşmalardan aldığım cümleleri de sizlerle
paylaşmak istiyorum: Yatırım bizim işimiz,
havalimanları bizim işimiz. Adıyamanda havalimanı var
mıydı? Biz yaptık, biz. Yaparsa AK PARTİ yapar, o kadar.
dedi. İnceledik; Adıyaman Havalimanı, Adalet ve Kalkınma
Partisi kurulmadan önce 1998de hizmete girmiş.
Havalimanı
yoktu, bizimle geldi Muşa. Bunu da inceledik; Muş Havalimanı
da 1992de yapılmış.
Üniversiteyi
kim yaptı Ispartaya? Ispartaya üniversiteyi kim getirdi? Biz getirdik,
biz. İnceledik; 1992de açılmış.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Yeni açılan üniversite ya! Yeni açıldı, 2nci
üniversite; ISUBÜ, ISUBÜ. 2nci üniversiteyi söylüyor.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Diğerlerine niye cevap vermiyorsun?
HAYRETTİN
NUHOĞLU (Devamla) Ben Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanının cümlelerini aynen okuyorum, kaynaklardan
bakabilirsiniz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) 2nci üniversiteyi açtık, onu söylüyor.
BAŞKAN
Sayın Özel
RECEP
ÖZEL (Isparta) 2nci üniversiteyi diyor.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Üniversiteyi ikiye ayırdınız, üniversite
yapmadınız!
HAYRETTİN
NUHOĞLU (Devamla) Karaelmas Üniversitesini kim kurdu? Biz kurduk.
Zonguldakta üniversite var mıydı? Yoktu. Kuracağız dedik
ve kurduk. Bunu da inceledik; 1992de kurulmuş.
Yahu,
biz geldiğimizde Adnan Menderes Havalimanını yaptık. Niye
yahu, koskoca İzmire, Egenin incisi İzmire böyle bir
havalimanı yakışmaz mıydı? Niye bizden öncekiler
yapmadılar, niye yapamadılar? Bunu da inceledik; 1987de hizmete
girmiş.
Ya,
biz gelmeden önce MR mı vardı, tomografi mi vardı,
ultrasonografi mi vardı? Yok, yok, yok. [CHP sıralarından
Helal olsun! sesleri; alkışlar(!)] Değerli arkadaşlar,
bunu da inceledik; bu sayılanlar en az kırk yıl önce ülkemizde
kullanılmaya başlanmış. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Çok şakacı bunlar, çok şakacı.
HAYRETTİN
NUHOĞLU (Devamla) Evet, şaka gibi değil mi değerli
arkadaşlar?
Sayın
milletvekilleri, bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Aslında, bunları
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olarak söylemiş
olsa çok önemsemeyeceğim ancak Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı sıfatı
taşıyor. Bu durum benim içimi sızlatıyor. Türkiye
Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanının daha dikkatli ve daha az
konuşması gerekmez mi? Danışmanlarının yetersiz
olduğu bellidir ama acaba kasıtlı olarak yanıltanlar
mı var diye de düşünüyorum. Cumhurbaşkanlarının konuşmaları
tarihe mal olmaktadır. Yarın bunları okuyarak yetişecek
olan Türk çocuklarının durumu ne olacak?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Nuhoğlu, toparlayalım.
HAYRETTİN
NUHOĞLU (Devamla) Artık bu konuşma tarzına bir son vermek
gereklidir. Sürekli geçmişi kötüleyerek bir yere varmak mümkün olmaz. Kaldı
ki 31 Mart, hükûmet değişikliği yapacak bir seçim değildir,
mahallî yöneticileri seçeceğiz; muhtarları, il genel meclisi ve
belediye meclis üyeleri ile belediye başkanlarını
seçeceğiz. Her yörede yaşayan halkımız kendi yöneticilerini
tanıdığı için mutlaka en iyi tercihleri yapacaktır.
Adaylar projeleriyle yarışmalıdır. Hem adaylara hem de
seçmene huzur içinde bir seçim dönemi geçirmeleri için her birimiz daha
dikkatli davranmak zorundayız. Beklentim ve temennim, bütün siyasetçilerin
yapıcı ve olumlu bir üslup kullanmalarıdır.
Seçimlerin
ülkemize hayırlı sonuçlar vermesini temenni ediyorum ve hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak üzere dört
önerge vardır. İlk okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir,
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Filiz
Kerestecioğlu Demir Fatma
Kurtulan
Kocaeli Ankara Mersin
Hüseyin
Kaçmaz Meral
Danış Beştaş
Şırnak Siirt
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Tufan
Köse
Aydın Mersin Çorum
Rafet
Zeybek
Antalya
Yine
aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Tuba
Vural Çokal İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Antalya Gaziantep Ankara
Arslan
Kabukcuoğlu
Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Filiz
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede yargı stratejisi şöyle cereyan ediyor:
Herkesi terörist olarak itham etmek ve yargılamak, derinleşen bir
hiyerarşi, azarlanan sanıklar, bitmeyen bir güç gösterisi ve bu güç
gösterisi hep iktidarda olana sırtını dayar, onun bir sözüyle
yerinden edileceğini bilenler hayatlarını iktidar gücünü
kullanarak garanti altına alırlar. Ha, bu arada, uluslararası
sözleşmeler, evrensel ilkeler, insan hakları hukuku, Anayasanın
cüzi de olsa eşitlik, özgürlük kollayan ilkeleri varmış, hiç
önemli değil. Öttürülen boru iktidarın borusu olsun yeter yerini
korumaya. Bu sadece savcılar ve hâkimler için de böyle olmaz, bir gün bir
barolar birliği başkanı çıkar, tutuklu
meslektaşlarını, adliyelerde hırpalanan
meslektaşlarını, o soğuk, yabancılaştırıcı,
kendi kocaman, salonları küçücük mekânlarda adalet peşinde koşan
meslektaşlarını gözü görmez, babasının cenazesine
ancak beş saatlik izinle kelepçeli olarak götürülen Selçuk Kozağaçlı
meslektaşını gözü görmez; o da iktidarına
sırtını yaslar, rahat koltuğuna yapışır.
Evet,
yargının hâlipürmelali böyleyken önümüzdeki teklifin 4üncü
maddesiyle hâkim ve savcı olabilmek için 70 puan şartı
getiriliyor. Deneme tahtasına dönmüş bir yargı sistemi ve bunun
mutfağı hâline getirilmiş bir yasama Meclisi tarihi
bakımından düşünüldüğünde, 70 puan şartının
kaldırıldığı ortamdan ve bundan sonra
yaşananlardan bahsetmemek mümkün değil.
İlgili
madde, 6 Ocak 2017 tarihinde yayınlanan 680 sayılı OHAL
KHKsiyle yürürlükten kaldırılmıştı. OHAL döneminde
toplam 32 KHK yayınlanmış, 130 bine yakın kamu görevlisi
meslekten ihraç edilmiş, yaklaşık 500 bin kişi
hakkında işlem yapılmıştır. İhraçlar arasında
4 binin üzerinde hâkim ve savcı yer almaktadır. 15 Temmuz 2016
tarihinde toplam hâkim ve savcı sayısının 14.785
olduğu düşünülürse kadroların neredeyse üçte 1i ihraç
edilmiştir.
Adalet
Komisyonu Başkanı AKP Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü, kaldırılan
70 puan şartı sonrasında mesleğe alınan hâkim ve
savcıların durumundan bahisle şu ifadeleri
kullanmıştı: Bence dediğiniz gibi yani hâkimlerimiz
maalesef yeterli eğitimi almadan kura çekip gittiler. Burada söylemek
doğru değil ama kafasına, gözüne vurarak da gidiyor bazı
işler. İnşallah, yukarılarda, üst mahkemelerde düzeltilir
diye ümit ediyoruz şimdilik. Ancak bu açıklamalar, Allah affetsin
türünde, sorumluluk üstlenmeyen, sorunun sağlıklı bir teşhisinden
uzak, dolayısıyla çözüme de o kadar uzak açıklamalar
olmanın ötesine geçememektedir. Bulundukları makamı sadece
yetkileri bakımından kullanıp sorumluluk üstlenmemekle geçen
yıllar, Türkiye yargısının bugün içinde bulunduğu
durumun en temel nedenidir.
İhraç
edilmiş, yargılanmakta olan, firari ya da tutuklu hâkim ve
savcıların verdiği kararlarla tutsak edilen seçilmiş
isimlerin tutsaklığı devam etmiş, 70 puan şartı
kaldırıldıktan ve staj süreleri kısaltıldıktan
sonra, çok büyük bir kısmı AKP teşkilatlarında görev
almış isimler hâkim ve savcı yapılmıştır.
Yüzlerce hâkim ve savcıdan söz ediyorum: Ankara Büyükşehir Belediye
eski Başkanı Melih Gökçekin avukatı Kars Digor hâkimliği,
AKP Adana Milletvekili aday adayı Gaziantep hâkimliği, AKP Trabzon
Kadın Kolları Yerel Yönetimler eski Başkanı Urfa hâkimliği,
AKP Tokat Merkez ilçe yöneticisinin eşi Beypazarı Ankara Batı
hâkimliği, Ensar Vakfı Ankara Şube Başkanı Gaziantep
Cumhuriyet Savcılığı, ki bunlar sadece bazıları.
İktidarın
bu tutumunu düşününce, bu getirilen kanun teklifinde iyileşme ya da
normalleşme olarak yorumlanabilecek düzenlemelerin samimiyetini
sınamak üzere, Komisyon görüşmelerinde teklifin 5inci maddesine
ilişkin olarak dedik ki: Bu mülakatlar sesli ve görüntülü
yapılsın. Ama bu da reddedildi ve şeffaflık hakkı da
tabii ellerinden alınmış oldu.
Şimdi,
bu ihraç edilen hâkimler ne yapıyorlar? Seçim yatırımı
yapıyorlar. İşte bakın, Cumhuriyet davası; işte
bakın, bugün çıkan Gezi iddianamesi ve Aman, ne kadar büyük suçlar.
demek için ağırlaştırılmış müebbet hapis
servisleri. Evet, bunları yapıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Demokrat Yargı Derneği
Eş Başkanı Orhan Gazi Ertekinin sözleriyle bitirmek isterim,
şöyle diyor kendisi: Sabahın beşinde birisi
kapınızı çalıyorsa büyük ihtimalle ne sütçüdür ne polis.
Bir devlet kliği sizi suçlu listesine yerleştirmiştir. O anda
hikmetinden sual olunmazdır. Yüz yıldır bu böyledir. Yakın
geçmişte bize terörist diyen ve sabah beşte kapımızı
çalan cemaatti, şimdi kendisi terörist oldu, yarın kimin terörist
olacağı belli değil. Bu saçmalıklarla ilerlemek mümkün
değil. Yurttaşların sabah kapılarını çalanlara
hesap soracağı, elindeki bilgi ve belgelerin doğruluk ve
yanlışlığını denetleyebileceği bir sorgulama
alanı açmaları gerekir. Evet, dediği gibi ama bu da ancak bu
yargının tamamen kapatılmasıyla mümkün olur.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen, Çorum Milletvekilimiz
Sayın Tufan Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Köse.
TUFAN
KÖSE (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Artık
böylesi bir düzenlemenin de torba kanunla yapılmasını
yadırgadığımı söylemek istiyorum. Çok önemli bir
düzenleme. İşin esasında, geçmiş dönemlerde belki Biraz
hızlı çıksın. diye torba kanunlarla düzenleme
yapılabilirdi ama yapılan Anayasa değişikliğinden
sonra Sayın Cumhurbaşkanının tek başına
imzalayacağı kararnameler aynı zamanda yasa hükmünde olduğu
için ve Anayasa yargısına tabi olduğu için hiç Meclisi de böyle
işlerle yormaya gerek yok. Sayın Cumhurbaşkanı
çağırsın sekreterlerini, bir A4 kâğıda buradaki 12
maddeyi yazdırsın ve kanun çıksın. Hiç olmazsa Meclisin
ruhuna yakışmayan torba kanun ayıbından da bu Meclis
kurtulmuş olsun.
Değerli
arkadaşlarım, önemli bir kanun çünkü yargının
bağımsızlığıyla ilgili bir düzenleme 4üncü
maddede. Biraz sonra onun ayrıntısına gireceğim ama onun
ayrıntısına girmeden evvel, bizim ülkemiz biliyorsunuz
çelişkiler ülkesidir ve adalet, maalesef, on yedi yıldır da
partinizin ismi dışında hiçbir noktada
kalmamıştır.
Bakın,
iki tane şey var: Birisi, cemaatle ortaklık
yaptığınız dönemlerden kalma. İntihar eden genç Didem
için TBMMde vefa sınavı demiş. Niye intihar etmiş? Adalet
Akademisinde dönemin 4 FETÖcü üyesi, -o dönemin ismiyle HSYK üyeleri- tayt
giydiği ve yaşantısını uygun görmediği Didemi
hâkimlik mülakatında elemiş ve kızcağız, hâkim adayımız
gitmiş, Fethiyedeki otelde intihar etmiş. Çok örneği var, ben
geçen dönem de söyledim, Adalet Bakanı da buradaydı, ona da söyledim.
Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinin 1incisi yaptığınız
mülakatta elendi. Yine çok yakın bir geçmişte, Deniz Eren Demir
KPSSde 88 puan almış, yazılı sınavın 1incisi
olmuş. Tüm soruları bildim. diyor, genç bir çocuk, herhâlde yalan
söyleyecek hâli yok. Tüm soruları bildim. diyor, 54 vermişler ve
KPSS 1incisini mülakatta elemişler. Böyle adaletsiz bir mülakat düzenimiz
var. İşin esasında, Danıştay bir parça buna engel
olmaya başlamıştı. Mülakatların yazılı ve
görsel olarak kayıt altına alınmasını
yerleşmiş içtihatlarıyla temin etmişti ama yine burada
çıkarılan bir kanunla, sözlü sınavlardaki yazılı ve
görsel kaydın yapılması da engellendi.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bizim iddiamız şu: Bir kere,
yargı muhakkak bağımsız olmalıdır. Eğer
yargı bağımsız olmazsa bir gün bu yargı size de
lazım olur, nasıl, insanlar dört sene evvel cemaatçi avukat arıyorlardı,
bugün de AKPli avukat arıyorlarsa yarın siz de o düzenin
egemenlerinden avukat tutmak için büyük bir çaba içerisine girersiniz.
Yargıç, devlet memuru değildir, yargıcı devlet memuru gibi
yetiştiremezsiniz. O, vicdanına göre, ahlakına göre, hukuk
bilgisine, formasyonuna göre, gördüğü doğrulara göre karar verir,
karar vermek zorundadır. Yargının en alt basamağına
mülakatlarda yapacağınız işlemlerle eğer siyaseti
sokarsanız, AKPli avukatları, AKPli gibi düşünen, sizin gözüne
baktığınızda ne dediğinizi anlayan insanları
eğer yargıç yaparsanız bu memleketin çivisi çıkar, bu
memleketin temeline dinamit koymuş olursunuz. Elbette ki iktidarlar
kendilerine yakın bürokratlar isterler, elbette ki üst düzeyde beraber
çalışacağı insanlar isterler ama yargının birinci
basamağına siyaseti sokamazsınız, sokarsanız bu
gidişimiz iyi olmaz. On yedi yıldır iktidardasınız ve
bu memlekette olumsuz ne varsa bunun hesabı sizden önümüzdeki seçimlerde
ve devam edecek seçimlerde sorulacaktır.
Şimdi,
kanun teklifinin aslına geleyim. Bakın, hâkimliğe kabul
sınavında mülakatın oranını yüzde 40a
çıkarıyorsunuz. Yani yazılıda 100 puan alan birisine
mülakatta sıfır puan vererek ortalamasını 60a düşürüp
70 olması gereken sınav sonucundaki başarı
puanını elemine edebilirsiniz çok rahatlıkla, örneklerini az
evvel söyledim. Bizim önerimiz ne? Bir kere -bizim önerimiz- öncelikle,
mülakatlar muhakkak kayıt altına alınsın. Niye? Objektif
denetim bakımından, yargının objektifliği
denetleyebilmesi bakımından. Yine, mülakatlarda sorulacak sorular
muhakkak bir havuzda toplanan soruların içerisinden kura yöntemiyle
belirlenmelidir. Bu da yargıçların alımında bir objektiflik
sağlayacaktır, bir adalet sağlayacaktır.
Yine
önerilerimizden birisi, mülakat kurullarında muhakkak ama muhakkak
akademisyenlerden yani hukuk fakültesi öğretim üyelerinden de üye
bulunmalıdır. Bunların da seçimi yine kura yöntemiyle
olmalıdır.
Eğer
biz bunları sağlarsak bugüne kadar olmayan yani olmayacak
şekilde adaletsiz kararlar veren yahut da
bağımsızlığını yitirmiş
yargıyı belki hemen toparlayamayabiliriz ama süreçte, 21inci
yüzyılın Türkiyesine yakışan, bağımsız ve
vicdanına göre karar verecek bir yargıçlar kurulu
oluşturabiliriz. Bunu hemen yapmazsak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köse, bir dakika ekliyorum.
TUFAN
KÖSE (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Hatırlarsınız
-Ergenekon bugün çöktü- bir dönem, Sayın Cumhurbaşkanı
Ergenekon davasının savcısıyım. diye övünerek
geziyordu. Bugün Ergenekon diye bir örgütlenmenin olmadığı
yargı kararlarıyla ortaya çıktı. Ergenekon
dosyalarında sanıkların tahliyesi yönünde oy kullanan
bakın, Tahliye etti. demiyorum, 3 hâkimden 2si tutukluluk devam
etsin, 1i tahliyesi yönünde oy kullanıyor- hâkimler Türkiye'nin dört
bir yanına sürgün yediler değerli arkadaşlar, dört bir
yanına.
Yargı
herkese lazım olacak. Et kokarsa tuz var, tuz kokarsa yargı var. O
anlamda bu kanun önemli. Önergemize kabul oyu vermenizi diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önergenin, İYİ PARTİ Grubuna
ait önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
önergesiyle 4üncü madde metninin tekliften çıkarılması
sağlanacaktır.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Ali
Şahin
Tokat
İstanbul
Gaziantep
Zeynep
Gül Yılmaz Ziver
Özdemir İshak
Gazel
Mersin Batman
Kütahya
MADDE
4 - 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanununun 9/A maddesinin beşinci fıkrasında yer alan üzerinden
ibaresinden sonra gelmek üzere en az yetmiş puan almak kaydıyla
ibaresi ve aynı fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiş,
maddenin altıncı ve dokuzuncu fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, yedinci ve
sekizinci fıkraları yürürlükten
kaldırılmıştır.
Başarılı
olanların sayısı, ilan edilen kadronun iki katı
fazlasının altında kalırsa sadece başarılı
olanlar mülâkata çağrılır.
Mülâkat
Kurulu; Adalet Bakanının görevlendireceği bakan
yardımcısı başkanlığında, Teftiş Kurulu
Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri ve Personel
Genel Müdürleri olmak üzere toplam beş üyeden oluşur.
Üyelerin
hukukî veya fiilî sebeplerle katılamamaları halinde, yerine vekâlet
edenler Mülâkat Kuruluna katılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutalım?
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyoruz:
Gerekçe:
Adalet
Bakanlığı teşkilatında değişiklik
yapılması ve 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi
Kanununun yürürlükten kaldırılması sebebiyle, önergeyle 2802
sayılı Kanunun 9/A maddesinin (6)ncı fıkrasında
değişiklik yapılarak Mülakat Kurulunun 5 üyeden
oluşması ve başkanlığını Bakan
tarafından belirlenen bakan yardımcısının yapması
hükme bağlanmaktadır. Buna bağlı olarak (7)nci ve (8)inci
fıkralar yürürlükten kaldırılmakta ve (9)uncu fıkrada
değişiklik yapılmaktadır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla
-14 üyesidir salt çoğunluk- katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Aydın Mersin Antalya
MADDE -5
24/2/1983 tarihli
ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 9/A maddesinin
altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Mülakat
kurulu; Adalet Bakanlığı Müsteşarı veya
görevlendireceği Müsteşar Yardımcısı
başkanlığında, Teftiş Kurulu Başkanı,
Profesör düzeyinde iki üniversite temsilcisi, Ceza İşleri, Hukuk
İşleri ve Personel Genel Müdürleri ile Türkiye Adalet Akademisi
Yönetim Kurulunun her sınav için kendi üyeleri arasından
belirleyeceği iki üye olmak üzere toplam dokuz üyeden oluşur. Sözlü
yapılan sınavların kaydı görüntülü ve sesli olarak
alınır.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Salt
çoğunluğumuz bulunamamaktadır Sayın Başkanım,
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Komisyonun salt çoğunlukla katılmadığı önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Sayın
Bülbül, 60a göre bir söz talebiniz vardı, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, 2802
sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 9/A maddesinin
altıncı fıkrasının değiştirilmesiyle Mülakat
Kurulunun çağdaş normlarda objektif değerlendirmeler
yapmasının amaçlandığına ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN
BÜLBÜL (Aydın) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; değişiklik teklifiyle, mülakat kurulunun
çağdaş normlarda, objektif değerlendirmeler yapması,
şeffaflık ve güvenilirlik ilkesinin güçlendirilmesi ve kamuoyunda
mülakatlarla ilgili yaşanan tartışmaların
sağlıklı hâlde incelenebilmesi, çözüme kavuşturulması
amaçlanmaktadır.
Mülakat
kurulu, Adalet Bakanlığı mensupları ile henüz yeniden
kurulmamış olan Türkiye adalet akademisinden 2 üyenin
katılımıyla oluşuyor. O açıdan jüri bu denli karma
yapıya sahip olursa sınavın objektifliği o derece
sağlanır. Bu bakımdan bu kurula, hukuk fakültelerinden, biri
kamu hukuku ve diğeri özel hukuk olmak üzere iki profesörün
katılması önem taşımaktadır. Böyle bir
katılım, hukuktaki güncel gelişmeler ile jüri gündemi
arasında paralellik sağlanması bakımından yararlı
olacaktır.
Bir
de mülakat sınavları kamera kaydı altında
yapılmalıdır. Kamera kaydı, sınavların
saydamlığı, objektifliği ile geçen yıllarda
yapılan mülakatların şaibeli durumu dikkate
alındığında bundan böyle saydamlığın ve
nesnelliğin sağlanması için önem taşımaktadır. Bu
çerçevede liyakat ilkesinin geçerli kılınması önemsenmiştir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, 5inci madde üzerinde dört adet önerge
bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
MADDE
-5
2802
sayılı Kanunun 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE
10- Adaylık süresi iki yıldır. Adaylık, eğitim ve staj
olmak üzere iki dönemden oluşur.
Adaylık
süresinin sonunda adaylar, yazılı sınava tabi tutulur. Bu
sınav yüz tam puan üzerinden değerlendirilir. Yazılı
sınavdan en az yetmiş puan alanlar başarılı
sayılır.
Sınavlarda
başarılı olamayanlar, talepleri hâlinde Bakanlıkça merkez
veya taşra teşkilâtında genel idare hizmetleri
sınıfında bir kadroya atanır, aksi hâlde bunların
adaylığına Bakanlıkça son verilir.
Meslek
öncesi eğitimini tamamlamadan görevden ayrılanlar ile meslek öncesi
eğitimlerini tamamlayıp, mesleğe kabul edildikten sonra meslek
öncesi eğitim süresi kadar çalışmadan görevden ayrılanlar,
meslek öncesi eğitimleri sırasında kendilerine ödenen
aylık, ödenek, tazminatlar ile her türlü ödemelerin, mecburî hizmetin
eksik kalan kısmı ile orantılı miktarını iki kat
olarak ödemek zorundadırlar.
Adaylık
dönemleri, adayların hâkimliğe veya Cumhuriyet
savcılığına atanacak şekilde ayrılması,
yazılı ve sözlü sınav ile bu maddenin uygulanmasına
ilişkin diğer hususlar Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
görüşü; stajın Yargıtay ve Danıştay'da yapılma
şekline ilişkin hususlar ise Yargıtay ve
Danıştay'ın görüşleri alınmak suretiyle
çıkarılacak yönetmelikle; stajın il valiliklerinde yapılma
şekli ile hangi illerde yapılacağı Adalet,
İçişleri, Hazine ve Maliye bakanlıklarınca birlikte
hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir."'
Feridun
Bahşi Tuba
Vural Çokal Ayhan
Altıntaş
Antalya Antalya Ankara
İmam
Hüseyin Filiz Arslan
Kabukcuoğlu
Gaziantep Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Feridun
Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Bahşi.
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi
üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün
yiğit bozkurt Fırat Çakıroğlunun şehadetinin 4üncü
yılı, ruhu şad olsun.
Değerli
arkadaşlar, torbanın 5inci maddesiyle ilgili, adli ve idari
yargı hâkim adaylarının meslek öncesi eğitimleriyle ilgili
hükümler 2802 sayılı Yasanın 10uncu maddesinde yeniden
düzenlenmektedir. Buna göre, stajını tamamlayan adayların
yazılı ve sözlü sınava tabi tutulacağı ve bu
sınavda yazılı sınavın 60, sözlü sınavın ise
40 olarak değerlendirileceği hüküm altına
alınmaktadır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Zira aday
yazılıdan 100 puan alsa bile komisyon sıfır verdiği
takdirde adayın sonuç puanı 60 olacağından hâkim
olamayacaktır. Bu düzenleme kayırmacılığa ve torpile
yol açacaktır. Bugüne kadar yaşananlar bu düzenlemenin nasıl
uygulanacağı konusunda çok net delil olarak görülmektedir. Bu
oranın ya kaldırılması ya da yazılı sınavdan
yüksek puan alanların önünü kesmeyecek bir orana, örneğin en fazla
yüzde 20ye bırakılması uygun olacaktır. Aslında bizim
önceliğimiz, mülakatın tamamen kaldırılmasıdır
ancak bu olmadığı takdirde, mülakatlarda liyakat ve hakkaniyetin
sağlanması için sınavın yapıldığı alana
her açıdan görülebileceği şekilde kameralar
yerleştirilmeli, sınav gözetmenleri dâhil olmak üzere herkes
kayıt altına alınmalıdır.
Yine,
maddenin üçüncü fıkrasında sınavda başarılı
olamayanlar hakkında yapılacak işleme dair atanabilir hükmü
muğlak ve keyfî davranışlara neden olabilecek bir düzenlemedir.
İki yıl hâkim adayı olarak eğitim almış kamu
görevlisinin talebi hâlinde genel idare hizmetleri sınıfına
atanması takdire değil, talebe bağlı olmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bir başka konu ise EYT. Biliyoruz ki EYT konusunun
gündeme gelmesinden çok rahatsızsınız. İstiyorsunuz ki
yaşanan mağduriyetler, çaresizlikler hiç gündeme gelmesin ve siz
rahatça yaşamaya, mağduriyetler de yaşanmaya devam etsin ancak
biz sizi başta EYT olmak üzere toplumumuzun sıkıntı
yaşadığı her konuda rahatsız edeceğiz ve
rahatsız etmeye de devam edeceğiz. Ne zamana kadar? Sorunlar kökten
çözüme kavuşturulana kadar.
Genel
seçimlerde her partinin vaadi EYT konusunda çözümdü. Oylar alınıncaya
kadar çaresizlik içindeki yaklaşık 700 bin kişi
kandırılıp aldatıldı. Seçim sonrasında defalarca
yasa teklifi verdik. Tekliflerimiz ya Genel Kurula indirilmedi ya da
reddedildi. Burada, bazı parti grup sözcüleri, yasa teklifimizi
beğenmediklerini ifade ettiler. Biz de dedik ki: Buyurun, teklifi siz
verin, biz sizin teklifinizi destekleyelim.
Biz,
buradan bu teklifimizi yineliyoruz: Buyurun, teklifi siz verin, biz sizin
teklifinizi destekleyelim ve yüz binlerce insanın mağduriyetini
birlikte çözelim. İYİ PARTİ olarak toplumun yararına olan
her teklife açık destek vereceğimizin taahhüdünü buradan yineliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı askerlik sistemiyle ilgili
bir çalışma yapıldığını kamuoyuna duyurdu.
Cumhurbaşkanının açıklaması toplumun beklentilerini
karşılamaktan çok uzak durumda. Burada, mevcut yirmi bir günlük
bedelli konusunda 700 bine yakın gencin öncelikli beklentisi birkaç ay
içinde askerliğini yapıp işine dönmek. Gençler hayatına yön
verebilmek amacıyla borç harç ya da kredi şeklinde temin ettiği 15
bin lirayı yatırıp müracaatta bulundu. Ancak uygulamada bu
gençler otuz yedi ayrı gruba ayrılıp 2020 yılının
Aralık ayına kadar celp dönemlerine bölündüler. 1999
yılından sonraki çıkarılan hiçbir bedellide eğitim
yoktu ancak bu defa nedense ki, bu nedense ünlem işaretli- yirmi bir
günlük eğitim konuldu. Bu gençlere yurt dışında
yaşayan bedelli başvurularına tanınan haklar tanınarak
yirmi bir günlük eğitimin kaldırılması gerekmektedir.
Toplumun
diğer bir beklentisi ise tek tip askerlik. Ancak Sayın
Cumhurbaşkanının açıklamasına göre bu beklenti de
karşılanamamakta, birçok değişik askerlik türü devam
etmektedir. Bizim teklifimiz tüm taleplerin karşılanıp askerlik
konusunda kargaşayı sonlandıracak nitelikte bir yasa teklifidir.
Ne dedik teklifimizde? Askerlik dokuz aya indirilecek. Hiç ayrım
yapılmaksızın herkes temel, üç ay zorunlu eğitimi yapacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Bahşi.
FERİDUN
BAHŞİ (Devamla) - Geri kalan altı ayı ise isteyen bedelli
isteyen asgari ücretten maaş alarak yapacak. Kışlalar ve askere
gidecek gençler bu yasanın çıkmasını beklemektedir. Bu yasaların
bir an önce çıkarılması gerekir. Bu konuda atılacak
adımları sonuna kadar destekleyeceğimizi bir kez daha ilan
ediyoruz.
Bu
vesileyle yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5inci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 2802 sayılı Kanunun 10uncu
maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, maddeye
ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Ziver
Özdemir
Tokat
İstanbul
Batman
Zeynep
Gül Yılmaz İshak
Gazel Ali
Şahin
Mersin
Kütahya
Gaziantep
Yazılı
sınavda başarı gösteremeyenlere iki ay içinde bir sınav
hakkı daha tanınır.
"Yazılı
sınav; adaylara ders verenler arasından Eğitim Dairesi Başkanınca
seçilen başkan ile dört asıl ve iki yedek üyeden oluşan
yazılı sınav kurulu tarafından yapılır.
Sözlü
sınav; Personel Genel Müdürü başkanlığında,
Teftiş Kurulu Başkanı ve Eğitim Dairesi Başkanı
ile adaylara ders verenler arasından ilgili bakan yardımcısınca
seçilen iki asıl ve bir yedek üyeden oluşan sözlü sınav kurulu
tarafından yapılır.
Eğitim
sonunda başarılı sayılmak için, yazılı sınav
puanının yüzde altmışı ile sözlü sınav
puanının yüzde kırkının toplamının en az
yetmiş olması şarttır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
hâkim ve savcı adaylığı eğitiminin sonunda
adayların tabi tutulacakları yazılı ve sözlü
sınavları yapacak kurulların, mülga 4954 sayılı
Türkiye Adalet Akademisi Kanunundaki düzenlemeler dikkate alınarak
oluşturulması, yazılı sınavda başarılı
olamayan adaylara iki ay içinde bir sınav hakkının daha
tanınması öngörülmektedir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5 inci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 2802 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesine, diğer
fıkranın teselsül ettirilmesine karar verilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE
5- Teorik ve performansa dayalı yapılacak olan sözlü sınavlar
kamera kaydına alınır. Aday, değerlendiriciler veya
gözetmenler sınav alanının farklı noktalarına kamera
açısı içinde olacak şekilde konumlandırılırlar.
Hüseyin
Kaçmaz Nimetullah
Erdoğmuş Ebrü
Günay
Şırnak
Şanlıurfa
Mardin
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ayşe
Acar Başaran Fatma
Kurtulan
Ankara
Batman
Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mardin Milletvekilimiz Sayın Ebrü Günay.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Günay.
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben
de ilgili kanunla ilgili, değişiklik teklifiyle ilgili, 5inci madde
üzerinde söz aldım.
Bu
dönemin yasama faaliyetlerinin en temel karakteristik özelliği, birbiriyle hiçbir illiyet bağı olmayan
farklı düzenlemelerin zamanlaması kimi zaman anlaşılır
dahi olmadığı gibi kullanışlı gündemler
yarattıkları şeklinde yorumlara mahal veren bir takvim içinde,
toptancı bir anlayışla getirilen torba yasalar oluşturuyor.
Bugün de bir torba yasa üzerinde görüşmek üzere tekrar bir aradayız;
üstelik yargı mekanizmamızın
bağımsızlığını ve tarafsızlığını
doğrudan etkileyecek düzenlemeler getiren bir torba teklif.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede adil yargılanma bağımsız ve
tarafsız yargının hem sonucu hem de çerçevesini oluşturur.
Mahkemelerin bağımsızlığını açıklayan
ölçütlerden biri de yargıçların statüsüdür. Yani, bu, şu
demektir: Yargıçların göreve geliş şekli, görev süresi,
görevden alınamaması, görev yerinin değiştirilememesi,
görevlerini yerine getirirken onlara emir vermenin hukuken imkânsız olması
ve mümkün olmaması, dış baskılara karşı koruma
düzeninin varlığı nesnel ölçütlerdendir. Şüphesiz, kaliteli
bir yargı nitelikli hâkim ve savcılarla mümkündür. Bunun
sağlanması için kimi düzenlemeler getirebiliriz, kimi uygulamalar
getirebiliriz; sınav sistemleri, mülakat sistemleri, vesaireler getirebilir,
uygulayabiliriz ama getireceğimiz uygulamalar tarafsız,
bağımsız ve objektif, nesnel ölçütlerle ölçülebilir nitelikte
olmalıdır. Yani, durum ve konjonktür bizim keyfî
çıkarlarımız ya da iktidarın keyfî çıkarları
müsaade ettiğinde sınavı ortadan kaldıran, mülakatı
ortadan kaldıran, yeterince kadrolaştıktan sonra da yeniden daha
bağımsız, objektif hâkim ve savcıların göreve
gelmesini engelleyecek şekilde uygulamalar ve sınavları
getirecek nitelikte olmamalıdır.
Birçok
hatip buradan ifade etti, ben de ifade etmek istiyorum: Sınav sonucunun 70
olması gerekiyor bunun için; bunun yüzde 60ı yazılı
sınav ve yüzde 40ı mülakat için gerekli olacak bir uygulama. Ama
mülakat dediğimiz şey, hazır bulunanlar dışında
yani mülakatta bulunanlar dışında ölçütlüğü ve nesnelliği
değerlendirilemeyen, tarafsızlığı
değerlendirilemeyen ve daha önemlisi, zihinlerdeki soru işaretleri
giderilemeyen bir mekanizma. Dolayısıyla, adaletin tesisindeki en
önemli unsur olan adalet duygusunun bizlerde oluşması önündeki temel
engellerden bir tanesi olacak yani hâkimlerin ve savcıların
tarafsızlığını ve
bağımsızlığını şüpheye düşürecek
bir uygulama getirecek.
Şimdi,
hâkim ve savcıların sınavlarında izlenen yol ve yöntemlerin
denetlenebilir ve şeffaf olmaması sebebiyle pek çok şaibe var. Yapılan
düzenlemeyle sınavların açık, şeffaf, erişilebilir ve
denetlenebilir olması lazım ama mülakat açık, şeffaf ve
denetlenebilir bir mekanizma değil. Bunu denetleyebilecek açık,
şeffaf bir mekanizmaya ihtiyacımız var. Özellikle mülakatlarla
ilgili çok ciddi şikâyetler geliyor, gelmeye devam ediyor; muhtemelen
buradaki her birimize ayrı ayrı bu şikâyetler gelmiştir.
Bunun çözümü çok basit. Kamera sistemiyle görüntülü ve sesli takip edilmesidir.
Biz Komisyon görüşmeleri süresince de 5inci maddeye ilişkin olarak
değişiklik önergesiyle mülakatlarda sesli ve görüntülü olarak
kaydının yapılmasını teklif etmiş olmamıza
rağmen teklif reddedilmiş, böylece hâkim ve savcı
adaylarının belirlenme yöntemine ilişkin mutlak
şeffaflık reddedilmiş, kadrolaşma imkânları saklı
tutulmuştur. Toplumun en önemli dinamiklerinden biri olan adalet
mekanizmasının mülakat gibi öznel koşulların önde
olduğu bir yöntemle belirlenmesi kadrolaşmaya zemin
hazırlamaktan başka bir şey değildir.
Değerli
arkadaşlar, mülakat komisyonlarının durumuna ilişkin
Uluslararası Hukukçular Komisyonunun 2016 tarihli raporunun adı
Tehlike altında yargı: Türkiye. Komisyon, bu tehlikeye açık
dikkat çekmiştir ve şöyle ifade ediyor komisyon raporunda: Avrupa
Komisyonu, 2015 raporunda mülakat komisyonları üstündeki Adalet
Bakanlığının etkisini eleştirmiştir. Dikkat
edilecek husus, geçtiğimiz iki yılda önemli sayıda ek yargı
mensubunun atanmış olmasıdır. Komisyonun endişesi
Adalet Bakanlığının yargıçların seçiminde,
bilhassa sözlü mülakatta yargı bağımsızlığının
üstünde belirgin bir risk oluşturmasıdır.
Bakanlığın mülakatlardan sorumlu olan HSK üzerindeki etkisi
düşünülünce görüşmelerin iktidarın manipülasyonuna açık
olduğu da yüksek bir şüphe doğurmaktadır ve iktidardan yana
olmayan adayların aleyhine bir durum söz konusudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ilave ediyorum.
EBRÜ
GÜNAY (Devamla) - Siyasi iktidarın yargı mensuplarını
atama, görevden alma, savcılara ve hâkimlere talimat verme, keyfî disiplin
soruşturmaları gibi eylemleri doğrudan yargı
bağımsızlığına zarar vermektedir. Yargı
üstündeki baskılar, hâkimlerin karar verme eğilimlerini
değiştirmektedir. Yargı bağımsızlığını
ortadan kaldırmaya yönelik bu tarz davranışların aday hâkim
ve savcı sınavlarında da gösterilmesinin önüne de geçmeliyiz.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5nci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 2802 sayılı Kanunun 10uncu
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yetmiş puan ibaresinin
yetmiş beş puan olarak ve son cümlesinin de
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Alpay
Antmen Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek
Mersin Aydın Antalya
Başarılı
sayılmak için yazılı sınav puanının yüzde
yetmişi ile sözlü sınav puanının yüzde otuzunun
toplamının en az yetmiş beş olması şarttır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADBULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Adalet
dağıtmak işi devletin en önemli görevi ve en ciddi işidir.
Adalet dağcılarının da en iyi hukukçulardan belirlenmesi ve
en iyi şekilde yetiştirilmeleri esastır. Ayrıca
başarı ölçütünde subjektif olan sözlü sınav
ağırlığının azaltılması gereklidir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Az
önce kabul edilen önerge doğrultusunda 5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul
edilmiştir.
Böylelikle
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın
Antmen, 60a göre bir söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Mersin ili Silifke
ilçesinde tarım işçilerini taşıyan minibüsün devrilmesi
sonucu hayatanı kaybeden emekçilere Allahtan rahmet, yaralananlara
şifa dilediğine, Tarım ve Orman Bakanını göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ALPAY
ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mersin
Silifkede tarım işçilerini taşıyan minibüsün devrilmesi
sonucu şu an itibarıyla 6 emekçi kardeşimiz hayatını
kaybetti ve 20 civarında emekçi tarım işçisi yaralandı.
Öncelikle hayatını kaybeden kardeşlerimize Allahtan rahmet,
kederli ailelerine başsağlığı diliyorum ve yaralanan
kardeşlerimize acil şifalar dilerim.
Yalnız
burada aynı konuyla ilgili olarak ben Tarım Bakanlığına
tarım işçilerinin sorunlarıyla ilgili neler
yapıldığını sordum. Bana verdiği yanıtta
Sayın Tarım Bakanı, mevsimlik tarım işçileriyle ilgili
konuların Aile Bakanlığının görev alanına
girdiğini ve bu konuda kendilerinin bir çalışmasının
olmadığını söylemişti yani tarım işçisi
Tarım Bakanının umurunda değil. Tarım
Bakanlığını göreve davet ediyorum. Ölenlere tekrar Allah
rahmet eylesin diyorum.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Biz de ölen yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyoruz.
Sayın
Ünsal...
31.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
sağlık yönetimi mezunlarının işsizlik ve atama
yönünden mağdur edilen kesimler arasında olduğuna ilişkin
açıklaması
SERVET
ÜNSAL (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; her fırsatta sağlık emekçilerinin sorunlarını
konuşmaya ve çözüme ulaştırmaya çalışıyoruz ancak
ne yazık ki bu sorunların sonu ve çözümü olmuyor. Daha önce acil
tıp teknisyenlerinin, fizyoterapistlerin, evde hasta bakım
teknikerlerinin, anestezi teknikerlerinin sorunları için
konuşmuştum.
Sağlık
sisteminin sürdürülebilmesi için, iyileştirilmesi için de ayrıca
gerek duyulan sağlık yönetimi mezunu yurttaşlarımız,
bugüne kadar dile getirdiğimiz diğer alanlarda olduğu gibi,
atama sıkıntısı nedeniyle zorluk yaşamaktadırlar.
Sağlık ekonomisi, sağlık hukuku ve sağlık
iletişimi gibi sağlık hizmetlerinin kaliteli ve tam bir
şekilde sağlanabilmesi için önemli bir role sahip olan
sağlık yönetimi mezunu çocuklar, ülkemizde işsizlik ve atama
sıkıntılarıyla mağdur edilen kesimler
arasındadır. Türkiyede ve KKTCdeki üniversitelerde toplam 87
programda her yıl 7.263 öğrenci alımı olmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci
bölüm 6 ila 13üncü maddeleri kapsamaktadır.
Şimdi,
ikinci bölümde söz isteyen değerli milletvekillerimize sırasıyla
söz vereceğim.
İlk
söz İYİ PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekilimiz
Sayın Feridun Bahşiye aittir. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Bahşi.
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 42 sıra sayılı Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk yargısının durumu içler acısı.
Hukuk ve adalete güven sıfırlanmış durumda. Dünya adalete
güven sıralamasında 113 ülke arasında 101inci
sıradayız. Konuşmalarımızda ilk günden beri vurgu
yaptığımız bir değer vardır: Hukukun
üstünlüğü, yargının bağımsızlığı
yani Türkiyede esamesi okunmayan bu değerler üzerine.
İktidar,
Türk yargısını son on yedi yıldır arka bahçesi hâline
getirmek için çabalamış ve gelinen noktada da bunu becermiştir.
Başta Ergenekon kumpasları ve 15 Temmuz sonrası yaşananlar
Türk yargısını bitirmiştir. Önce AK PARTİ
iktidarınca yargıda FETÖ yapılanmasına bilerek ve isteyerek
izin verilmiş, sonra bu hain örgütle yaşadıkları menfaat
çatışması ve örgütün ülkeyi ele geçirmeye kalkması
sonrasında yaşanılan tasfiyeyle yargı konusunda
umutlanmışken boşalan yerlere bu defa da AK PARTİ
militanlarının yerleştirilmesi Türk yargısını
daha da kötü duruma getirmiştir.
Hain
örgüt mensupları elbette ki en ağır şekilde
cezalandırılmalı. Ancak, sadece ve sadece bir bankaya para
yatırdı diye, bir eğitim sendikasına üye oldu diye,
komutanların talimatlarıyla nereye gittiğini bilmeden
sokağa sürülen askerleri veya askerî öğrencileri darbeye
teşebbüs etti diye hayatlarını karartıp cezaevlerinde
çürütürsen buna adalet diyemezsin.
Şu
unutulmamalıdır ki adalet bir gün herkese lazım olacaktır.
Geçmişte adaletsizliğe uğradıklarını iddia
edenlerin bir an önce bu adaletsiz uygulamalardan vazgeçmesi gerekmektedir.
Parmak çoğunluğuna güvenerek demokrasiyi sadece sayıdan ibaret
gören iktidara şunu söylüyorum: Adalet gün gelecek en büyük
sığınağınız olacaktır. Ancak, böyle giderse
korkarım ki öyle bir günde sığınacak bir adaletten söz
etmek dahi mümkün olmayacaktır.
Dün
muktedirlerce tahsil edilen zırhlı arabalara binip kendilerini
adaletin mutlak hâkimi gören ve bu güce güvenerek her türlü zalimliği
yapanlara, bugün görevde bulunan hâkimler onların durumuna bakarak kendi
geleceklerini görmelidirler. Çok geç olmadan yapılması gereken,
yargının sorunlarının siyasi saiklerle değil, evrensel
hukuk ilkeleri ve objektif kıstaslara göre tespit edilerek çözüme
kavuşturulması gerekir.
Değerli
milletvekilleri, yargı bağımsız olmak zorundadır. Tüm
dünya ülkelerinde bu konuda kesin düzenlemeler vardır. Ülkemizde de
yargı bağımsızlığı Anayasa ve yasa
hükümleriyle kesin teminat altına alınmıştır. Nitekim
Anayasamızın 9uncu ve 138inci maddelerinde yargı
bağımsızlığı kesin kurallara
bağlanmıştır. 9uncu maddeye göre Yargı yetkisi, Türk
Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
138inci madde ise hâkimlerin görevlerinde bağımsız
olduklarını düzenler. Yani, hâkimlerin
bağımsızlığı, kararlarını verirken hür
olmaları, hiçbir dış baskı ve tesir altında
bulunmamaları demektir. Baskı yapılması kadar,
yapılabilmesi ihtimali de hâkimlerin
bağımsızlığını etkiler. Ne var ki 2017
Anayasa değişikliği referandumu yasama organının
Cumhurbaşkanı karşısında
bağımsızlığını ortadan
kaldırdığı gibi, yargı organlarının da
bağımsızlıklarını
kaldırmıştır. Diğer bir ifadeyle, sadece yasama
organını değil, aynı zamanda yargı organını
da Cumhurbaşkanının kontrolü altına sokmuştur. Bundan
iki yüz altmış sekiz sene önce Montesquieunun söylediği gibi,
yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin tek elde toplandığı
bir sistemde hiçbir şeklide hürriyet olamaz. Şunu özellikle belirtmek
isterim ki yasama, yürütme ve yargı erklerinin elinde
toplandığı kişinin kim olduğunun hiçbir önemi yoktur.
Bu kişi, bir bilge kral veya halk tarafından yüksek oyla
seçilmiş bir başkan olsa da hiçbir şey değişmez. Halk
tarafından seçilmiş olması bir kişinin yetkilerini kötüye
kullanmayacağı anlamına gelmez. Her kuvvetin doğasında
kötüye kullanma eğilimi vardır. Yüz yirmi dokuz sene önce Lord
Actonun söylediği gibi: İktidar yozlaştırır, mutlak
iktidar mutlak yozlaştırır. Tüm bunlardan dolayı Türk
yargısı bir an önce iktidarın tasallutundan
kurtarılmalıdır, Türk milletinin her ferdine güven verecek bir
adalet sistemi kurulmalıdır. Adalet, her şeyin yerli yerine
konulmasıyla mümkündür. Herkes yerini bilmeli, yerinde durmalı ve
yetkilerini aşan işler yapmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, yargıyı konuşurken yargı mensupları
ve yargı personelinin de sorunlarını dile getirmek gerekir diye
düşünüyorum. Yargı mensupları ekonomik açıdan geçim
sıkıntısı yaşamaktadır. Hâkim ve cumhuriyet
savcılarının özlük haklarının yürütme organına
bağlı olmaktan çıkarılması ve yaptıkları
görevin mehabetine uygun olarak iyileştirilmesi gerekmektedir. Keza,
yargı personelinin çalışma koşullarının ve özlük
haklarının da acilen iyileştirilmesi zaruridir. Hem hâkim ve
cumhuriyet savcıları hem ceza infaz kurumu memurları hem de
yargı memurları fiilî hizmet zammından yararlanmalı, bu
konuda yasal düzenleme yapılmalıdır. Mübaşirler
yardımcı hizmetler sınıfından çıkarılmalı
ve genel idari hizmetler sınıfına dâhil edilerek yaşanan
mağduriyetler giderilmelidir. Kamu avukatları ile hukuk
müşavirlerinin yakınmaları dikkate alınmalı, özlük
haklarının düzeltilmesi için gerekli düzenleme
yapılmalıdır.
Yukarıdan
itibaren söylediklerimize eş olarak şunu söylüyoruz: Yargıyla
aklınıza estiği şekilde uğraşmamalı, oynamamalısınız.
Adalet, böylesi falanın adaleti, filanın adaleti hükmünü
kaldıramaz. Elbette ki adalet mensuplarının adil
olmasını istiyoruz ama buna paralel olarak bütün kurumların da
adil ve saygılı olması gerekiyor. İktidarı elinde
bulunduranların da herkesten önce adil ve adalete saygılı
olması gerekir.
Değerli
arkadaşlar, hep yargının kalitesinin düşüklüğünden
bahsediyoruz ama yapılan icraatlar yargının niteliğini
yükseltmekten uzak. Mesela, Türkiye'de bir hukuk fakültesi enflasyonu
yaşanmaktadır, çok fazla hukuk fakültesi vardır. Bunlar
arasında da nitelik açısından uçurumlar vardır. Eskiden
hukuk fakültesi bir ayrıcalıktı, başarı getirirdi ama
şimdi ayrıcalık olmaktan çıktı. Nerede bir boş
bina, orada bir hukuk fakültesi. Özellikle vakıf üniversitelerinde ilk
açılan fakülte, masrafsız olduğu için hukuk fakülteleri
olmaktadır. Profesörü olmayan, sadece misafir öğretim üyeleriyle
dönen, avukatların ders verdiği fakülteler bulunmaktadır; bunlar
kabul edilemez. Hukuk fakülteleri dershane değildir. Popülist politikalarla
her yere hukuk fakültesi açarsanız yargıda nasıl bir kalite
olacağını sizlerin de tahmin etmeniz gerekir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde son yıllarda özellikle AK
PARTİ hükûmetleri tarafından başvurulan torba yasa mantığı
da maalesef iflas etmiş durumdadır. Yasalar sorun çözmek için
vardır, sorun çıkarmak için değil. AK PARTİnin daha önce
çıkardığı torba yasalarda unutulmuş, eksik bırakılmış,
sakıncalı bulunmuş hususlar yeni torba yasalarla düzeltilmeye
çalışılmakta, ancak yeni torbalar yeni sıkıntılar
doğurmaktadır. Torba yasalar yap-boz, dene-yanıl,
koy-kaldır yasalarıdır. Alelacele, yangından mal
kaçırır gibi çıkarılan yasalar sağlıksız ve
sorunludur. Bütün bunlar daha önce de defalarca söylenmesine rağmen,
iktidar yanılmaz olduğunu düşünüp yaptığı her
işin doğru olduğunun kabul edilmesini istiyor.
Romada
milattan önce 98 yılında kabul edilmiş bir kanunla yasa yapma
tekniğinin ilkesi çizilmiştir. Bu ilke, yasalarda konu birliği
olması ilkesidir yani tek konu ya da sıkı bağlantı
içindeki konular için tek yasa. İki bin yüz on yedi yıl önce
konulmuş evrensel hukuk ilkesine bizim Parlamentomuzda bugün bile
uyulmamakta, aralıksız torbalar, torba yasalar çıkarılmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisini bu şekilde çalıştırmak asla
ve asla doğru değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Bahşi.
FERİDUN
BAHŞİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, tamamen hukukçulardan
oluşan Adalet Komisyonundan bir torba yasanın
çıkmasını; her biri ayrı ayrı, başlı
başına kanun teklifleriyle Adalet Komisyonunda uzun uzun
görüşülmesi gerekirken yasaların 13 maddeye
sıkıştırılıp bir toplantıda
çıkarılmasının sakıncalarını takdirlerinize
sunuyorum. Bunların hepsi başlı başlına temel yasalar.
Bunların tartışılması, uzman görüşü
alınması, Adalet Komisyonundan tartışmadan sonra
çıkarılması gerekirdi.
Sözlerimi
şu cümlelerle bitirmek istiyorum: Adalet ancak hakikatten, saadet ancak
adaletten doğabilir. Adaletin Adalet ve Kalkınma Partisini
kalkındıran adalet olmaktan çıkarılması dileğiyle
büyük Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat
Milletvekilimiz Sayın Yücel Buluta aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Bulut.
MHP
GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle ifade etmek isterim ki -tarafınızca da malum olduğu
üzere- Milliyetçi Hareket Partisi huzurdaki yasa teklifini bütün grubuyla ve
bütünüyle desteklemektedir.
Değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz hain darbe girişiminden bugüne kadar yargı
teşkilatımız içerisinde görev yapan zabıt kâtibi olsun,
kalem müdürlerimiz olsun, hâkim ve savcı kadromuz olsun bütün adalet
teşkilatımızın yaklaşık dört yıldır
vermiş olduğu ulvi ve çetin mücadele nedeniyle hepsini ayrı
ayrı selamlıyorum ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
hepsinin mücadelesini takdirle izlediğimizi, burada sizlerin huzurunda
ifade etmek istiyorum.
Zaman
zaman bu kürsüye gelerek, adalet duygusunun sarsıldığına
ilişkin, yargının itibarının
sarsıldığına ilişkin, adalete duyulan güvenin yüzde
20lere vardığına, sarsıldığına ilişkin
konuşmalar ve tespitler yapılmaktadır. Şimdi öncelikle
şunu ifade edeyim: Doğrudur, adalet duygusu bu toplumda
incinmiştir, adalete duyulan güven çok ciddi bir şekilde hasar
almıştır ancak bu hasar ve bu güven problemi son dört yılda
meydana gelmiş bir problem değildir. Eğer ki adalet duygusunun
nasıl incindiği, adalete duyulan güvenin nasıl
sarsıldığı tam anlamıyla teşhis edilmek isteniyorsa
15 Temmuz öncesine, hatta 2014 öncesine bakılmalıdır. Üzerine hâkim
ve savcı cübbesi geçirmiş, Fetullahçı ideolojiyi
benimsemiş, Amerikan beslemesi bazı terörist
artıklarının yargı içerisinde yaptıkları
provokasyon, üst üste kurmuş oldukları kumpaslar, birbiri ardına
düzenlemiş oldukları itibar suikastları nedeniyle bu topraklarda
yargı teşkilatına ve adalet mekanizmasına duyulan güven
gerçekten sarsılmıştır. Ancak 15 Temmuz sonrasında
yargı teşkilatımızın içerisinde yapılan temizlik
sonrası yargıda görev yapan her renkten, her desenden Anadolu
insanlarından müteşekkil yargı
teşkilatımızın yaklaşık dört yıllık
mücadelesi bu itibar suikastçılarına karşı devletin
itibarı ve kudreti, milletin birliği ve dirliğinin yeniden tesis
edilmesi mücadelesidir. Dolayısıyla hiç kimsenin bu dört
yıllık mücadele sonrasında geriye dönüp yargı
teşkilatımızı hedef alarak yargıda görev yapan hâkim,
savcı, zabıt kâtibi -bütün personeli kastederek söylüyorum- bütün
adalet teşkilatının moral ve motivasyonunu bozmaya,
hırpalamaya hakkı yoktur.
Şimdi,
bu tespitleri yaptıktan sonra şunu ifade etmek isterim: Tabii ki
adalet yalnızca adalet saraylarından dağıtılacak bir
nimet değildir; adalet, devletin bütün teşekkülü, bütün
organizasyonu, bütün kurumlarıyla bir bütün olarak topluma sunulması
gereken bir nimettir, bir hizmettir. Dolayısıyla ne kadar adalet
sarayı inşa ederseniz edin, ne kadar adliye binası
yaparsanız yapın, ne kadar personel istihdamı yaparsanız
yapın şayet sosyal adaleti tesis edemiyorsanız artan yargı
yükü karşısında, artan, adliyeye intikal eden sorunlar
karşısında bu kadronun, bu personel istihdamının bu
sorunları çözebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla gerçek
bir adalet tesisi için yeni cezaevlerine, yeni adliye binalarına, yeni
kadro alımlarına ihtiyaç duyulduğu kadar onlardan çok daha fazla
bir şekilde bunun sosyolojik arka planının incelenmesi ve
irdelenmesi gerekir.
Nedir
bunun sosyolojik arka planı? Zaman zaman Milliyetçi Hareket Partisinin
hatipleri de dile getiriyorlar, biz de daha önceki
konuşmalarımızda birkaç defa vurgu yaptık: Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bizler, Cumhur İttifakının ayrılmaz
bir parçasıyız ve Cumhur İttifakının ayrılmaz
bir parçası olarak bu sorumluluğun farkındayız ancak
aynı zamanda Parlamentoda denetim ve denge görevinin bir neticesi olarak
dostane uyarı ve hatırlatmaları da yapmakla mükellefiz.
Şunu ifade etmiştik daha önceki konuşmalarımızda:
Şayet sosyal adalet sağlanmazsa, şayet sosyal adalet tesis
edilmezse hiçbir şekilde, hiçbir kudret toplumda nizamı
sağlayamaz. Sosyal adalet, yalnızca gelir
dağılımının adil bir şekilde yapılması
değildir. Buna ek olarak ölçüsüz göç hareketleri, ölçüsüz nüfus
hareketleri sosyolojik yapıyı harap eder.
Bakınız,
Türkiye'de -her konuşmamızda ifade ediyoruz, umarım bir gün
dikkatinizi çeker- 50 milyonluk nüfusumuzun 21,5 milyonu yani
yaklaşık yüzde 50si köylerde yaşarken bugün -geçen, Türkiye
İstatistik Kurumu verileri açıkladı- Türkiyede nüfusumuz 80
milyonu aşmış ama köyde yaşayan insan sayımız
nüfusumuzun yüzde 7,7sine kadar gerilemiş durumda. Bunun anlamı
şudur: Bu köylerdeki insanlar buhar olup uçmadığına göre
çaresizlik ve yokluk içerisinde, köyde artık rızık ve
nafakalarını bulamadıkları için şehir merkezlerine
doğru akın etmeye başladılar ve şehir merkezleri
üzerinde bir baskı oluşturmaya başladılar. Bu
insanların şehir merkezlerinde ciddi sıkıntıları var,
geçim dertleri var, birçoğu da Anadoludaki şehir merkezlerinden
sonra, orada da bir gelecek hayali inşa edemedikleri için büyük
şehirlerin üzerinde baskı oluşturmaya başladılar. Bu
insanlar büyük şehirlerde bulabiliyorlarsa eğer bir apartman görevliliği
buluyorlar yahut da bir güvenlik görevlisi olarak istihdam ediliyorlar, geçim
derdine düşüyorlar.
Köylerimiz
boşaldığı için üretim altyapımız tamamen harap
olmuş durumda. Şimdi, bunu, tabii, biz kendi memleketimizden
biliyoruz ama birçok milletvekilimizin de aynı kaygıyı kendi
bölgelerinde gözlemlediğinden zerre kadar şüphe duymuyorum. Köylerin
boşalmasıyla birlikte tarımsal üretim tamamen harap olmuş
durumda. Kimseyi teşvik etmiyoruz ve önermiyoruz ama bir örnek kabilinden
söylemek istiyorum: Bugüne kadar tüketmiş olduğunuz tütünün önemli
bir kısmı benim memleketim Tokatta üretilmekteydi. Birçok sigara
markasının üzerinde de Dünyaca ünlü Tokat tütünlerinden
üretilmiştir. diye yazardı. İki yüz yıldır geçimini,
rızkını ve nafakasını tütünden kazanan insanlar, millî
ve yerli sigara fabrikalarının kapatılması sonrasında
kapitalist şirketlerin insafına terk edildikleri için, bugün, koca
bir coğrafyada tütün ekilen 1 metrekarelik arsa dahi kalmadı ve bu
insanlar topraklarını bırakarak ayrılmak durumunda kaldılar.
Allaha
şükürler olsun, iyi yatırımlar yapıyoruz, bunları da
alkışlıyoruz. İstanbulda yapılan üçüncü
havalimanı olsun, üçüncü boğaz köprüsü olsun,
bunların hepsi onayladığımız yatırımlar.
İstanbula üçüncü havalimanını yapıyoruz ama gelgelelim Süreyyabey
Barajının suyunu yıllardır hâlâ Zileye
taşıyamadığımız için 20 bin insanımız
Zileden ayrılmak durumunda kaldılar, İstanbulda, Ankarada
rızık ve nafakalarını arama derdindeler.
Şimdi,
bunlara bir formül bulduk, bir formül geliştirdik ama geçici bir formül
bu. İŞ-KUR alımlarıyla şehir merkezleri üzerinde
baskı oluşturan bu kitle belli bir süre de olsa geçinebilme
standardında tutulmaya çalışılıyor. Fakat Anadoluda
şu anda şöyle bir durum var: İŞ-KUR
alımlarının adil olduğuna ilişkin inanç tamamen
sarsılmış durumda. Kaldı ki bu, mevcut hâliyle geçici bir
çözümden öte bir anlam ifade etmiyor. Neden geçici bir çözümden öte anlam ifade
etmiyor? İnsanlara yalnızca dört ila sekiz aylık bir hayal
vermek suretiyle, sonrası belli olmayan bir istihdam yaratmak suretiyle
hiçbir sorunu çözemezsiniz. İşte, geçim derdi içerisinde inim inim
inleyen, ata toprağından, ana toprağından kopmuş,
tarımdan kopmuş, ecdadının toprağından
kopmuş, büyük şehirlerin içerisinde kaybolmuş olan bu kitlelerin
çocukları sizin adliyelerde suça sürüklenen çocuk olarak gördüğünüz
çocuklar. Büyük şehirlerde maalesef geçim derdi bir
karşılık bulmadığı için bu çocukların önemli
bir kısmı sahipsiz kalıyor ve suça sürükleniyorlar, suç
ekonomisini oluşturmaya başlıyorlar. Dolayısıyla
burada silkelenip kendimize geleceğimiz yeni bir formülü oluşturmak
zorundayız, bu işin sosyolojik altyapısını yeni
baştan inşa etmek zorundayız, adil bir düzeni el birliğiyle
ve ortak akılla inşa etmek zorundayız. Bundan ötesinde
Bakın,
yargının elbette ki sorunları var. Bu sorunları buradaki
birçok milletvekili gibi ben de biliyorum. Dün, Sayın Halil Öztürk,
Kırıkkale Milletvekilimiz konuşmasında işaret ettiler,
şöyle çapraşık bir durumla karşı
karşıyayız: Memlekette her 100 bin kişiye 1 hâkim
düşerken İstanbulda her 400 kişiye 1 avukat düşer hâle
geldi. Neden? Ölçüsüz bir şekilde, mahalle aralarında bile
açılan hukuk fakültelerinin sayısı neredeyse 120yi buldu ancak
bu insanları istihdam edeceğimiz bir alan olmadığı
için bunların her birisi şu an piyasada geçim derdinde ve nitelikli
olmaktan uzak bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bir taraftan kadro
açığımız var ama diğer taraftan da nitelikli hukukçu
ihtiyacımız günden güne artar hâle geldi. Tüm bu tehlikelere zaman
zaman işaret ediyor olmamıza rağmen, maalesef bir çözüm
üretemiyoruz. Geçen, bu Parlamento çatısı altında ümitvar
olmuştuk, sulama birliklerinden mağdur olan, 223 trilyonluk borcun
altında ezilen, suçu günahı olmayan binlerce köylünün durumunu
özetlemiştik ve acilen Anadoluda bir sosyal travma hâline gelmiş
olan sulama birlikleri meselesinin çözülmesi gerektiğine işaret
etmiştik. Sağ olsunlar Adalet ve Kalkınma Partisinden
arkadaşlar telefon açtılar, bu sorunun çözümü konusunda alakadar
oldular ve bizden bilgi istediler. Biz ümitvar olduk, herhangi bir kanun
teklifi hazırlamadık ve bir an önce şu zor kış
şartlarında müşterek bir iradeyle bu sorunun çözüleceğine
inandık ancak bu sorun olduğu gibi duruyor ve hemen hemen her gün
yeni bir telefon ve yeni bir dram duyuyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜCEL
BULUT (Devamla) Boşalmış ve toplam nüfusumuzun yüzde 7,7sine
kadar gerilemiş olan kalan köylü nüfusumuzu da tahsili mümkün olmayan bu
tip borç kalemleriyle bir bir ezip, bulundukları topraklardan
ayrılmasına vesile olacağız diye korkuyoruz. Elimizde kalan
son köylüyü, üretimde katkısı olan son köy insanını
korumakla mükellefiz ve tekrar sizlere burada hatırlatmak istiyorum:
Sosyal Güvenlik Kurumu bürokratlarıyla bizatihi görüşerek bu
kararı verdik ve bu Meclis gündemine taşıdık. Bu borcun
tahsili mümkün değil; binlerce insanın, garibanın, köylünün
emekli maaşı üzerinde şu an bu hacizler duruyor, toprakları
üzerinde bu hacizler duruyor, banka hesapları üzerinde bu hacizler
duruyor. Gelin, bir yasa teklifiyle ve müşterek iradeyle şu borcu
sıfırlayalım, şu zor günlerde köylünün üzerinden en
azından bir kalemlik yükü geri alalım istiyorum.
Hepinizi
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Allaha
emanet olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaşa aittir.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Beştaş.
HDP
GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, açlık
grevinin 105inci gününde olan sevgili Leyla Güven Milletvekilimizi, 37nci
gününde olan Sebahat Tuncel ve Selma Irmakı, Strazburgda sürgünde olan
sevgili Dilek Öcalanı -66ncı gününde- ve onların
şahsında, işkenceye karşı yaşamın devam
ettirilmesi için kendi yaşamlarını ortaya koyan, açlık
grevinde olan arkadaşlarımı saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konumuz HDP, bizi konuşacağım. HDP gerçekten bu
Parlamentoda ne yapıyor, ne işe yarıyor ya da HDPye yönelik bu
saldırıların sebebi ne?
Seçimler
yaklaştıkça HDP, günde beş vakit namaz gibi, birilerinin
ağzından düşmüyor. Gerçekten her kanalda,
açtığımız her haber bülteninde ya da mitingde HDP. HDP
şöyledir, HDP böyledir, HDP şöyle terör örgütüdür, HDPnin
milletvekilini şöyle tanımıyoruz. İşte, söylüyorlar
da söylüyorlar. Peki, nedir bunun anlamı? İşte, bunun
anlamını açıklamaya çalışacağım.
Evet,
yerel seçim stratejimizi açıkladık, herkesi aldı bir telaş.
Nereler çekildi? Iğdır, Kars, Muş ve Siirtte -bunlar
aklımda kalanlar- peşi sıra adaylar çekildi. Yahu, madem
ittifaksınız, mademki devletin bekası var, o zaman ortak parti
kurun; niye çekiliyorsunuz, öyle girin. Bu beka gerçekten günlük olarak
değişiyor mu? Her gün beka sorunu değişiyor mu? Bu soruyu
da halkın takdirine sunmak istiyorum.
Şimdi,
bizi açıkça hedef alıyorlar. İçişleri Bakanı, HDPden
sorumlu İçişleri Bakanı âdeta, başka bir şey yok
gündeminde. Her gün HDPyle ilgili mutlaka bir sözü var. Tabii ki biz de onu
tanımıyoruz ama sözlerini başka bir şekilde
değerlendireceğim. HDPyi tanımıyormuş. Sen kimsin
bizi tanımıyorsun ya!
HABİBE
ÖÇAL (Kahramanmaraş) Devletin bakanı, devletin!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz milletvekiliyiz. Sen bizi
milletvekili yapmadın. Biz, halkın oylarıyla milletvekili
seçildik yani halk bizi buraya gönderdi. Siz de İçişleri
Bakanısınız. Siz, bizi tanıyıp tanımama konusunda
bu kadar fütursuzca davranamazsınız bir kere. Bunun
dışında, özel çalışma alanı ya
Şimdi,
burada, biz sizin icazetinizle gelmedik demek istiyorum öncelikle. HDP sizin
izninizle kurulmadı, sizin izninizle oy almıyor. Biz halkız,
halkımızla var olduk ve tabii ki var olmaya devam ediyoruz ve
edeceğiz. Şimdi, bu kadar baskı AKPye uygulansaydı
mağdur edebiyatı bir milyon yıl sürerdi herhâlde. AKP diye bir
parti kalır mıydı, ondan da emin değilim. Hepimizi hapse
ata ata bitireceğinizi sanıyorsunuz ama halk bizim
etrafımızda kenetleniyor. Şimdi, ülkenin 3üncü büyük partisi,
Türkiye'nin her tarafında örgütlenmiş ve ülkenin tüm ezilenleri, ayrımcılığa
uğrayanları, Türkü, Kürtü, Lazı, Çerkezi, Arapı,
Süryanisi, Ermenisi, kadını, genciyle burada demokrasiyi savunan,
dimdik duran bir parti var ama siz her fırsatta bu partiye vurmaya
çalışıyorsunuz. Sizin bizi vekil olarak tanıyıp
tanımamanız umurumuzda değil, gerçekten değil. Bizi
halkımızın tanıması en büyük gücümüzdür ve sizler
HDPnin gücünün farkındasınız aslında, farkında
olduğunuz için siyasi rekabet kurallarını hiçe sayarak, hukuku
tanımayarak çetecilik gibi çeteci faaliyet gösteriyorsunuz. Bize
terörist demek ne demek ya? Hukuka bağlıysanız bir
milletvekiline terörist diyemezsiniz, bunun hukukla bir bağı
yoktur, bütün hukukçular gelsinler, bunu tartışalım. Şimdi,
iktidar olmanın nimetlerini bir partiyi yok etmek için kullanıyorsunuz.
Hâlâ bizim arkadaşlarımız hapiste, hâlâ Yüksekdağ,
Demirtaş cezaevinde ve sizin yargıya verdiğiniz talimatlarla
cezaevinde yoksa hukuk kararlarıyla falan değil. Siyaset, rekabet
için elindeki gücü muhalefete karşı, muhalifine karşı
kullanmak değil.
Şimdi
biraz meseleyi tersten düşünelim; gelin, biraz empati yapalım,
özellikle iktidar grubuna söylüyorum. Bizler sürekli HDP olarak her gün
meydanlarda, alanlarda, televizyonlarda çıkıp şunu desek:
AKPliler teröristtir. AKP, terör örgütüdür. AKP, terör yandaşıdır.
AKPliler, IŞİDin arka bahçesidir. AKP, El Kaidenin
ortağıdır. Halkın savcıları göreve. bunu AKP
için çağırsak, AKP, IŞİDin saldırılarına
izin vermiştir, IŞİDlilerin cezaevinden çıkması için
yargıya talimat vermiştir. desek, bunu sürekli günde 10 kez dile
getirsek ve kamu spotu gibi yayınlasak; bu, siyasi ahlaka sığar
mı? Biz burada beraber mesai yapıyoruz, beraber siyaset
yapıyoruz ama siz bize bu dili kuruyorsunuz. Evet, siz, sonuçta, bu dille
aslında halka HDPden uzaklaşın, HDPye yaklaşmayın...
Âdeta bir cüzzamlı gibi gösteriyorsunuz. Ya biz taksiye bindiğimizde,
manava gittiğimizde, Migrosa ya da herhangi bir alışveriş
merkezine gittiğimizde bize şunu diyorlar: Ya, bunlar sizden ne
istiyor, bunlar niye size saldırıyor? Çünkü bizden korkuyorsunuz.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bize de tersini soruyorlar, bize de tersini.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet, tersinden düşünün çünkü
aslında genel olarak ne iktidar ne de muhalefet HDPsiz bir siyaset
yürütemiyor. Biri HDPyle yan yana görünmekten korkuyor, diğeri HDPye
vuruyor.
EROL
KAVUNCU (Çorum) - Bak bu doğru işte, son söylediğin doğru.
BAŞKAN
Sataşmayın değerli arkadaşlar, sataşmayın.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ya biz buradayız, burada, biz
sizin gibi milletvekiliyiz ve halkın oylarıyla geldik.
Şimdi,
Anayasanın 26ncı maddesi var. Ne diyor: Herkes düşünceyi ifade
ve yayma hürriyetine sahiptir. Yine, Anayasanın 34üncü maddesine göre,
herkes, önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Size
5 tane fotoğraf göstereceğim. Şu, İzmirde Milletvekilimiz
Serpil Kemalbayın abluka altına alındığı,
yüzlerce polis etrafında. Bu, İstanbul Taksimde, etten duvar
örülmüş, polisler 55 milletvekilinin etrafında duvar örmüş.
Şu, Nusaybinde, bu resme bakın ya. Bu resim nedir gerçekten?
Türkiye'nin resmidir bu, bu resim odur. Bu, korkunun resmidir; bu, HDPnin
halkla temas etmesinden duyulan korkudur.
Anayasada
ya da 2911 sayılı Yasada şu yazmıyor: Gösteri ve
toplantı yapmak İçişleri Bakanlığının
adamlığına bağlıdır denmiyor. Onun adam olup
olmaması, cinsiyetçi lafı olması bir yana, bizim umurumuzda
değil, biz Anayasaya bağlıyız, Anayasaya. Ama birileri
adamlığını her fırsatta ortaya koyarak bize bu
barikatları kuruyor. Peki, ne oldu? Bizi engellediler mi? Gidiş
nereye, biliyor musunuz? Hakkâri Milletvekili Leyla Güvenin evine gidiyoruz,
ziyaret etmek için gidiyoruz ama binlerce polis etten duvar örerek o ziyareti
engelliyor. Evet, Diyarbakır Milletvekilimiz Remziye Tosun ve Mardin
Milletvekilimiz Ebrü Günay. İşte özgürlüğün fotoğrafı
bu. Burada özgür olan bizim milletvekillerimiz, dimdik duruyorlar
etrafındaki barikata rağmen, tacize, itmeye kakmaya rağmen,
orada korkmadıklarını ve halkı temsil etmeye kararlı
olduklarını aslında ortaya koyuyorlar.
Şimdi
nedir? Gerçekten halktan kim korkar? Diktatörler. Gelin, bu rejimin
adını koyalım. Netflixde bir dizi var, Designated Survivor.
Lütfen izleyin, orada diktatörlüğün ne olduğunu çok iyi
anlatıyor, bu cümleyi de oradan aldım. ABD Başkanı soruyor:
Halktan kim korkar? Diktatörler. diyor danışmanlar.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Amerikaya mı soralım?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Biz daha ne anlatalım? Halktan
korkanlar diktatörlerdir. Seçme ve seçilme hakkını kim yok
sayıyorsa diktatörlük rejimleridir ve diktatörlerdir. Anayasayı kim
tanımıyor? Diktatörler tanımıyor. Tarihe bakalım,
bilimsel verilere bakalım, kim tanımıyor. Resimlerin ne
anlattığını size anlattım. Bunun gibi yüzlerce resim
var elimizde. Aslında bunlar Türkiyede diktatörlüğün tam olarak
yerleştiğini ortaya koyan meseledir.
Evet,
tecrit altına alınmış bir halk var ve bu tecrit bütün
Türkiyeye yayılıyor gerçekten. Ama bizler özgürlüğü temsil
ediyoruz ve gerçekten 1 Kasım, 24 Haziran öncesi de böyleydi. AKPnin
seçim kampanyası ne, biliyor musunuz? Seçim sathımailine girince,
hemen HDPye saldırı paketleri önceden
hazırlanmıştır. Nedir bu saldırı paketleri?
Toplasanız on cümle etmiyor. Gelin, birlikte sayalım ve sonra HDP
şöyledir, HDP böyledir
herkesi de bu çizgiye çekmeye çalışıyor,
HDPye karşı bir güç ittifakı oluşturmaya
çalışıyor. Gözaltılar, tutuklamalar, tehditler üstüne bir
de devletin bekasını da ekleyin tabii.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı).
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir de beka var, işte AKPnin
seçim kampanyası bu kadar aslında.
Ya,
siz halka ne vadediyorsunuz? Bırakın HDPyi. HDP kendini
anlatsın, siz kendinizi anlatın. Siyasi rekabet böyle yapılmaz.
Bizi eleştirin, biz sizi eleştirelim. Siz parti
programımızı, ilkelerimizi eleştirin, biz sizinkini eleştirelim.
Ama en önemlisi biz halka ne diyoruz? Bu seçimde halka ne anlatıyoruz?
Gerçekten, bu konuda başka anlatacağınız bir şey yok,
bu çok açık.
FATMA
AKSAL (Edirne) Onlara yaşam vadediyoruz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ayrıca, beka dediğiniz rant
ittifakınızdır, aslında başka bir şey değil.
O da bitecek, az kaldı. Gerçekten, halk gün sayıyor -biz burada
olmadığımız her dakika halkla birlikteyiz- 31 Martı
bekliyor.
Tabii,
bu konuda sandık hilelerinizle de başa çıkacağız ve
emin olun, 1 Nisan sabahı güzel bir Türkiyeye uyanacağız.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
REFİK
ÖZEN (Bursa) Hiç şüphen olmasın, hiç!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Zengin, buyurun, talebinizi alayım önce.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, partimize çok yoğun bir
eleştiri var, cevap vermek istiyorum müsaade ederseniz.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Cevap vermek diye bir şey var mı?
BAŞKAN
Sataşmadan mı istiyorsunuz, yerinizden mi söz vereyim? Nasıl?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben kürsüyü de tercih edebilirim, nasıl isterseniz.
BAŞKAN
İki dakika, size sataşmadan dolayı söz veriyorum. Yeni bir
sataşmaya mahal vermemek kaydıyla diyoruz.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın 42 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; doğrusu, emin olamıyorum çünkü
Sayın Meral Danış Beştaşı çok dikkatle dinledim.
Şimdi, kendileri hitaplarında, HDPli milletvekili
arkadaşlarımız buraya her geldiklerinde, kürsüye
çıktıklarında hep otoriterleşmeden, hep AK PARTİye
saldırarak, AK PARTİ üzerinden siyaset yapıyorlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Resimlerle ilgili
konuşun.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, dinleyelim
lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Ben çok sakin dinledim.
Müsaade ederseniz
BAŞKAN Kürsü masuniyetini koruyalım
değerli arkadaşlar.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) Her seferinde
Biraz evvel
Meral Hanım diyorlar ki: Bize saldırmayın, bize
saldırmadan konuşun. Bunu söyleyebilmek için
Sizin kürsüde
yaptığınız bütün konuşmalar AK PARTİye ve
Sayın Cumhurbaşkanımıza saldırmak üzerine, bütün
konuşmalarınız böyle oluyor.
Ben de bunu tercih ediyorum,
yaptığımız işlerle karşı karşıya
gelelim fakat siz bunu tercih etmiyorsunuz. Yaptığınız
şeylerde sürekli şunu söylüyorsunuz: Efendim, ortada hiçbir şey
yokken biz terörle itham ediliyoruz. Ama Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi bile Demirtaşla alakalı verdiği kararda
tutuklamayı makul görüyor, makul şüphe olduğunu söylüyor.
Maalesef, milletvekili olmak terörle teması kesmiyor.
Milletvekillerinizin, şu anda tutuklu olanların ithamları
terörle aralarına mesafe koymamakla alakalı. Ben,
arkadaşlarım, biz istiyoruz ki HDP terörden ari bir parti olsun,
terörün propagandasını burada yapmasın, Mecliste bizi bunlarla
itham etmesin ve nihayetinde, bu ayrım olmadığı için
Türkiyede gerçekten bir gerginlik ortaya çıkıyor. Bu hendek
vakaları nerede oldu? İnsanlar size bir anlamda fırsat verdiler
24 Haziran seçimlerinde fakat geldiğimiz noktada, verilen bu güven, terörle
iş birliği noktasına geldi.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) O senin düşüncen, senin.
ÖZLEM
ZENGİN (Devamla) Eğer siz milletin yanında duracaksanız,
terörden uzak duracaksanız bizim buna hiçbir itirazımız yok.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Haddini bil ya! Haddini bil sen, bu
nasıl bir konuşma!
ÖZLEM
ZENGİN (Devamla) Biz Türkiye demokrasisi adına bundan mutluluk
duyarız, memnuniyet duyarız ama bir karar veremediğinizi
görüyoruz ve insanımız için de beka meselesi öne çıkıyor.
Bütün seçimlerde bizim arzu ettiğimiz şey, yerelse yereli
konuşalım, genel seçimse genel seçimle alakalı
yaptıklarımızı konuşalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Devamla) Bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN
Toparlayın.
ÖZLEM
ZENGİN (Devamla) Ama günün sonunda siz bütün bu seçim
kampanyalarını başka bir zemine çekiyorsunuz, bu sizin kendi
tercihiniz. Ha, diyorsunuz ki efendim, otoriterleşme, otoriterleşme
Yani bunu en çok tekrar eden sizsiniz. Tuhaf bir örnekleme yaptınız,
beş vakit gibi; ya, sizinki beş vakit değil, bin vakit gibi, her
kelimeniz bununla başlıyor neredeyse. Onu tanırım, bunu
tanımam. E, o zaman, bize niye anlatıyorsunuz bu kürsüye
çıkıp? Ya, siz milletvekilisiniz, biz sizi bir milletvekili olarak
tanıyoruz. Buraya geliyorsunuz, bize bir milletvekili olarak hitap
ediyorsunuz.
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Bakanınıza söyleseydiniz.
ÖZLEM
ZENGİN (Devamla) Bu sistemin, Türkiye Cumhuriyetinin siz
tanısanız veya tanımasanız da bakanları var,
görevlerini icra ediyorlar. İşte o sebeple, burada
yapacağımız şey, hep beraber demokrasiye, hukuka sahip
çıkmak. Biz AK PARTİ olarak elimizden geldiğince bunu yapmaya
gayret ediyoruz ve HDPde siyasetle kendini anlatmaya çalışan bütün
arkadaşlarımızın da ortak paydasının hukuk ve demokrasi
olması gerektiğine inanıyoruz.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sizden uzak bir şey yani hukuk ve
demokrasi.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, sataşmadan
söz istiyorum 69a göre.
BAŞKAN
69a göre, buyurun.
Talep
ederken gerekçeleri belirtmek gerekiyor, onu alalım,
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Ama o belirtmedi efendim, AK PARTİ Grup
Başkan Vekili de belirtmedi..
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biliyorum, söyledim. Çok açık
sataştı.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sataşma da yapmadım ben yani.
2.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasında Halkların
Demokratik Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Değerli Grup
Başkan Vekilinin son cümlesine katılıyorum; evet, gelin, hukuk
ve adalet etrafında gerçekten uzlaşalım. Bizim de
savunduğumuz temel olgu bu.
Bir
kere, size birkaç önerim var, gerçekten içtenlikle söylüyorum. Ben sinirlerim
el verdiğince A Haber izliyorum, on dakika en fazla dayanıyorum. Bu
akşam bir saat A Haberi izleyin -diğer kanalları demiyorum,
hepsi aynı- HDPye yönelik nasıl bir dil kuruluyor, lütfen, objektif,
elinizi vicdanınıza koyun ve sonra gelin, burada konuşalım.
İkincisi:
İçişleri Bakanınıza -siz sonuçta yürütmenin içinden
çıktığı partisiniz AKP Grubu olarak- sahip çıkın
çünkü Anayasa tanımıyor, yasa tanımıyor, mevzuat
tanımıyor, içtihat tanımıyor. Yani Ben adamsam HDPlileri
yürütmem. ne demektir? Hangi kanunda yazıyor bu? Yani biz orada bir
şiddet fiiline mi gidiyoruz? Leyla Güven bizim milletvekilimiz, tecrit
insanlığa karşı bir suç, bir işkence. Biz yaşam
hakkını savunuyoruz. Bir milletvekiliniz açlık grevinde olsa siz
nasıl bir tutum gösterirsiniz?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Leyla Güven kendi iradesiyle mi bunu yapıyor? Kendi
iradesiyle yapmıyor bunu.
BAŞKAN
Sayın Zengin, lütfen
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sayın Hatip, ben sizi dinledim,
emin olun dikkatle dinledim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben de dinledim.
BAŞKAN
Sayın zengin, lütfen, rica ediyorum
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Demirtaş örneğini verdiniz.
Ben satır satır okudum o kararı.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben de okudum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Eğer şunu deseydiniz,
Demirtaşı karar gelir gelmez, aynı gün tahliye etseydiniz
sizinle hukuk tartışabilirdim ama sizin
Cumhurbaşkanınız, Genel Başkanınız
çıkıp dedi ki: Ben bu
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Senin de Cumhurbaşkanın değil mi?
Cumhurbaşkanı, herkesin Cumhurbaşkanı.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Tahliye edilmesinden bahsetmiyor, hayır.
BAŞKAN
Sayın Zengin
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Gerekçelendirilmesini söylüyor.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Ya, siz konuşurken biz konuşuyor muyduk?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, ama
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Gerekçelendirilmesini söylüyor.
BAŞKAN
Sayın Zengin
MENSUR
IŞIK (Muş) Ayıptır ya, ayıptır ya! Çok
ayıp ya, çok ayıp ya!
BAŞKAN
- Sayın Zengin, bakın, az önce size yönelik sataşmalarda da
aynı durumu gösterdim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben size tek cümle cevap vermedim,
gerçekten dinledim.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, dinleyelim lütfen.
Konuşmak
isteyen herkesi konuşturuyoruz değerli arkadaşlar. Kürsü
masuniyetini koruyalım.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Grup Bakan Vekili laf atıyor, olacak şey
değil.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Demirtaşla ilgili kararda bir
kere emredici -Anayasa 90a göre- Demirtaşı derhâl serbest
bırakın. diyor. Derhâl
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Öyle söylemiyor, karar öyle söylemiyor.
BAŞKAN
Sayın Zengin
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben yirmi beş yıl
avukatlık yaptım.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben de yaptım otuz yıl, söylemiyorum yani.
BAŞKAN
- Sayın Zengin, lütfen
Bir
dakika daha ekliyorum size, toparlayalım Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu, haksızlığın
refleksi gerçekten.
Serbest
bırakmayıp üstüne üstlük Ben bu kararı tanımıyorum,
gereğini yaparız." dedi Erdoğan, bunu açıkça söyledi.
Ve gereğini istinaf mahkemesi yaptı, kararı onayladı.
Kararı istinaf mahkemesi onaylamadı, Erdoğan onayladı ve
hükümlü hâle getirerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini
tanımadığını, hukuk tanımadığını,
AKP ve iktidar ilan etti. Bu sadece ilk örnek değil, Demirtaş ve Yüksekdağ
ve diğer bütün tutuklu arkadaşlarımız, daha doğrusu,
düzeltiyorum, rehin arkadaşlarımız iktidarın
rehineleridirler. İktidarın rehineleri oldukları için her
fırsatta yargıya talimat veren
Yargı, AKPnin il
başkanı, ilçe başkanı, parti meclisi üyesi zaten.
Demirtaş mahkemede şunu dedi: 3 AKPli Demirtaşı
yargılıyor. Evet, gerçekten 3 AKPli bizim rehin
arkadaşlarımızı yargılıyorlar.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, bir cümle...
BAŞKAN
Size de yerinizden ben bir dakika söz vereyim, toparlayıp
kapatalım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Siirt Milletvekili
Meral Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkanım, hakikaten uzatmak
istemiyorum fakat yargı kararını hepimiz okuyoruz. Ben şunu
anlamakta zorlanıyorum: Biz bu kararı burada daha ne kadar
tartışacağız? O kadar uzun konuştuk ki bütçe
görüşmeleri esnasında da. Bu kararı okuduğunuzda karar,
tutukluluğun devamıyla alakalı karara devam edilsin mi,
edilmesin mi? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tutuklamanın
haklı olduğuna, yeterli gerekçe olduğuna karar veriyor fakat
tekrar salıverilmeyle alakalı başvurularda bunun
gerekçelendirilmesi gerektiğini söylüyor. Yani o kararı
okuduğunuzda Bu tutuklama haksızdır, onu serbest
bırakın. demiyor yani. Bu kararı istiyorsanız özel bir
gündem yapalım, madde madde konuşalım burada yani, yapalım
bunu.
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Yapalım, konuşalım ya.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bir saniye, tamamlayacağım.
Şimdi,
buradan geldiğimiz zaman şunu niye ayırt edemiyoruz? Ben emin
değilim, Leyla Güven kendi iradesiyle mi bunu yapıyor? Şahsen
emin değilim. Bu ülkede
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat)
yani neyse, tamam, böyle kalsın.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkanım, başka bir mesele,
bununla alakalı değil.
BAŞKAN
Bir saniye..
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, yerimden bir söz
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Beştaş, siz de lütfen bir dakikada toparlayın,
kapatalım ama bu konuyu.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ama ben bunu bitirebilirdim. Bakın, bitirmedim
Sayın Başkan ya, bilerek bitirmedim ya
BAŞKAN
Ama verdiğim sözler 60a göre birer dakika, oradan veriyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Yani lütfen, o zaman ben de gireyim
BAŞKAN
Arkadaşlar, yani bir tartışmayı da makul bir şekilde
keselim. Her ikinize de yeteri kadar söz verdiğimi düşünüyorum.
Sayın
Beştaş, lütfen siz de toparlayın.
33.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben Sayın
Zenginin önerisine aynen katılıyorum. Mecliste kapalı bir
toplantı öneriyorum, bir oturum ve HDPli milletvekillerinin, varsa
diğer partilerin milletvekillerinin yargılama dosyalarını
da kamuya kapalı gizli bir oturumla, gelsinler tartışalım.
O kararlarda nasıl hukuksuzluklar var, nasıl bir keyfiyet var bunu
hep birlikte görelim. Açıkça asla yalan demek istemiyorum bir
kadın mevkidaşıma- gerçek dışı bir şey
söylüyor: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Demokrasi tehdit
altındadır, Demirtaş serbest
bırakılmalıdır. diyor, nokta.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Böyle bir şeyi zinhar söylemiyor Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, zinhar. Ben de yalan demek istemiyorum ama zinhar
böyle bir şey söylemiyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi.
BAŞKAN
Peki, bunu daha sonra hep beraber bir tartışalım.
Sayın
Bülbül, sizin 60a göre bir söz talebiniz var, buyurun.
34.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Ankara
ili Polatlı ilçesindeki Sakarya Kışlasında meydana gelen
mühimmat patlaması sonucu yaralanan askerlere geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi,
yeni düşen bir habere göre Polatlıda Sakarya
Kışlasında ağır silah eğitim
atışları sırasında meydana gelen patlamada 5 askerimiz
yaralanmış, şu an gelen ilk bilgiler bu şekilde.
İnşallah daha ciddi bir durum söz konusu değildir, herhangi bir
şehadet durumu söz konusu değildir inşallah askerlerimizin.
Şimdilik, bu konuyla alakalı olarak, yaralanan askerlerimize
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Meselenin bütün yönleriyle çok iyi
bir şekilde tahkik edilip -kamuoyu ve bütün yönleriyle- devletimizin
meseleyle ilgili gereken araştırmayı yapmasını arzu
ediyoruz, milletimize de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent
Gökün, Sakarya Kışlasında meydana gelen mühimmat
patlamasında yaralananlara geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın Bülbülün ifade ettiği haberi bence değerli siyasi
partilerimizin yöneticileri de gerek yerel yöneticilerden gerekse merkezdeki
arkadaşlarımızdan tetkik ederek Meclisimizi bilgilendirirlerse
sevinirim. Ben de Sayın Bülbülün verdiği bilgiler doğrultusunda
yeni öğrendiğim bu haberden dolayı, yaralı
yurttaşlarımızın hepsine ayrı ayrı geçmiş
olsun diyorum. Umarım üzücü başka tablolar bizi beklemez ama
arkadaşlarımız da bunu araştırır ve Meclisimize
bilgi verirlerse de... Ben de birazdan arkadaşlarıma bilgi
vereceğim, onların da takip etmelerini rica edeceğim.
Çok
teşekkürler Sayın Bülbül.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Zeynel Emreye ait. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süremiz
on dakika Sayın Emre.
CHP
GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, mükemmel insan diye bir şey yoktur yani bir insan her
şeyi mükemmel yapamaz, muhakkak eksiği vardır,
yanlışı vardır. Dolayısıyla insan ürünü olan
yasalarda da mükemmeli beklememek lazım. Yani bir meselenin idealiyle
gerçeği arasında muhakkak fark vardır. Amaç nedir? Amaç o ideal
için çalışmak, çabalamak, o ideal uğruna mücadele etmek, bunun
için en doğrusunu yapabilme gayretini göstermek.
Şimdi,
bizim Anayasamızda ne yazar? Yargı ayrı bir kuvvettir. Yasama,
yürütme, yargı üçü ayrı kuvvettir. Bunlar bir demokrasinin olmazsa
olmazıdır, dengede götürür bunu. Bir ülkeyi dengede götürmesi için
bunlar olmalıdır. der. Burada bizim problemimiz aslında
idealden öte, o idealle gerçeği yaklaştıran toplumlar nasıl
ki gelişiyor, büyüyor, dünyada gelişen toplumlar ekonomisi güçlü
ülkeler olarak anılıyorsa o idealle gerçek arasında makasın
açıldığı ülkelerde de bu tamamen tersine bir yön izliyor.
Değerli
arkadaşlar, şu iddiada değiliz: AK PARTİ iktidarından
önce bu ülkede çok sağlıklı bir yargı mekanizması
vardı, her şey adalet içinde gidiyordu, sosyal adalet de vardı,
ekonomik adalet de vardı vesaire gibi bir iddianın içerisinde
değiliz. Ancak makasın bu denli açıldığı hiçbir
dönem olmamıştı değerli arkadaşlar.
Bakın,
ülkelerin kaderi, ulusların kaderi neye bağlıdır biliyor
musunuz? Ulusların kaderi, o ülkedeki kapsayıcı ekonomik ve
siyasal kurumların varlığıyla ilintilidir. Eğer
ülkelerdeki bu kurumlar sömürücü kurumlarsa yani ekonomi sadece yönetenlerin
kontrolünde ve yönetenlerin düşüncesine yakın insanlar
açısından kullanışlı, elverişli bir aygıt
hâline gelmişse, keza siyaset de iktidardakiler ile muhalefet için
aynı şartları taşımıyorsa ortada sömürücü
kurumlar vardır ve bu kurumlarla yönetilen bütün ülkeler çöküşe
doğru gider değerli arkadaşlar, tarih bunun örnekleriyle
doludur. Eski Maya Krallığından tutun da günümüze gelinceye
kadarki tüm iktidar el değiştirmeleri ve devletin, milletin
varlığı tamamen bu ilişkilerin sağlıklı
kurulmasıyla ilintilidir, ilgilidir.
Değerli
arkadaşlar, biz eğer burada samimi konuşacaksak ben eminim ki bu
salondaki herkes şunda mutabıktır: Türkiyede yargı
bağımsız değil değerli arkadaşlar yani böyle bir
iddia içinde olamazsınız bu kadar
yaşadığımız, gördüğümüz örnekten sonra. Yasamada
dahi büyük bir adaletsizlik var. Bakın, Adalet Komisyonu sözcüsü olarak
söylüyorum, bir önceki Adalet Komisyonundan gelen yasa teklifinde burada söz
aldığımda dedim ki: Hani, referandum sonrasında yasama ile
yürütme ayrı güçlerdi, çok güçlü bir Meclisimiz olacaktı, burada
yasaları milletvekilleri yapacaktı, teklif edecekti,
konuşulacaktı. Hâlbuki hepimiz biliyoruz ki bir gerçek var, hiçbir
muhalefet partisinden gelen teklif komisyonlarda görüşülmeye dahi
alınmadı. Bu görüştüğümüz yasa teklifi dâhil tüm yasa
tekliflerinin hepsi iktidar partisi milletvekilinin verdiği teklifler. Ne
hikmettir ki iktidar partisi, verdiği teklifleri yürütme, Adalet Bakanı
ya da Adalet Bakanı Yardımcısı ya da genel müdürlerinden
oluşan bir davetli ve o davetlilerin huzurunda o yasanın ne kadar
gerekli ve ihtiyaç olduğu anlatılan bir alan hâline dönüştürdü.
Yani burada özetle, birbirimizi kandırmaya gerek yok, biz bu makası açıyoruz.
Bunun sonunda gelişen bir Türkiye göremeyiz değerli arkadaşlar.
Üç
ay önce burada abonelik sözleşmesinden doğan para
alacaklarının tahsiliyle ilgili bir düzenleme geçti. Neydi o?
Efendim, uygulamada bazı sıkıntılar yaşandı,
bunları gidermemiz lazım. Şimdi de istinaf mahkemesi uygulamasında
çıkan bazı problemleri gidermek üzerine yasa çıkartıyoruz.
Yasalar bir devletin künyesidir, öyle günlük, anlık, keyfe göre
değiştirilecek meseleler değildir. Eğer ki bu Meclisin
yapması gerektiği gibi torba kanun değil de samimiyetle her
meseleyi ayrı bir şekilde temel kanun olarak dile getirip,
düzenleyip, tartışıp ortak akıl aransa böyle sürekli
birbirini kovalayan, değişen yasaları bu Meclis çıkarmak
durumunda kalmayacak. Bunların hiçbir önemi yok, siz kabul edersiniz, biz
muhalefet ederiz, yanlış bulduğumuzu söyleriz belki bu teklifler
için ama toplamda yargı sistemini düzeltmeyecektir değerli
arkadaşlar.
Bakın,
on yedi yıldır siz yönetiyorsunuz. Gerçi ben kanun yapma
tekniğinden bahsediyorum, anlatıyorum, yasaların bir devletin
künyesi olduğunu söylüyorum ama yahu şunu siz içinize sindirebiliyor
musunuz: Bir ülkede on yedi yılda Kamu İhale Kanunu yüz seksen
altı kez değişir mi ya? Bunu herkes bilir ki -dünya da bilir
bunu- Türkiyede ihaleler adrese teslim gidiyor. Zaten iş öyle bir noktaya
vardı ki yürütmenin başı çıkıyor diyor ki: Ya, ben bu
ihalenin tek başına alınmasını istemedim. O ihaleyi
alan da diyor ki: Ya, yabancı bir ortağımız olsun istedik,
onun için tek almadık. Bunlar kameraların önünde söyleniyor.
Hukukçular bilir ki bunlar ihaleye fesat karıştırma
suçlarıdır. Ama bunların hiçbirine artık tepki dahi
verilmiyor.
Değerli
arkadaşlar, biz şu anda FETÖyle ilgili çıkan iddianamelerde
görüyoruz ki 12 Eylül referandumu FETÖnün isteği doğrultusunda onu
güçlendirmek, darbeye zemin hazırlamak için yapılmış bir
referandumdu. Sonuçları hâlâ yürürlükte mi? Yürürlükte. Ve o 12 Eylül
referandumunu sizler nasıl savunmuştunuz? Türkiye özgürleşecek,
yüklerinden kurtulacak, ekonomisi uçacak, her şey çok daha hızlı
olacak, bu büyük bir kapının anahtarı âdeta. dediniz, öyle
geçti. Döndük, geldik, 16 Nisan referandumunda da aynı replikleri
işlediniz, orada da dediğiniz gibi geçti. Yeni sistemde ekonomi
uçacaktı, Türkiye kalkınacaktı, çok müreffeh bir ülke hâline
gelecektik, çok güçlü Meclisimiz olacaktı. Bunlar oldu mu değerli
arkadaşlar? Bunların hiçbirisi gerçekleşmedi. Ve dolayısıyla, biz, Türkiye gibi bir ülkede,
dünyanın en genç 2nci nüfusuna sahip bir ülkede şu anda kuyruklarda
insanlarımızı izliyoruz. Ya, ihtiyaç sahibi her insana ucuza,
istediği ürünü keşke, devlet her türlü, her zaman -seçim dönemleri
değil, her zaman- bunu sağlayabilse ve verse. Hele hele bizim gibi
partiler açısından, sosyal demokrasiyi savunan, sosyal devleti
savunan partiler açısından bu elzemdir. Bizim hayal ettiğimiz Türkiye
ile yaşadığımız Türkiye arasında fark var.
İdeal ettiğimiz Türkiye ile gerçekte, gerçek Türkiye arasındaki
makas gitgide açılıyor değerli arkadaşlar, bizim
itirazımız buna. Yoksa, yoksulluktan ötürü, alım gücü
yoksunluğundan ötürü kuyruğa girmiş vatandaşımızın
bizim başımızın üstünde yeri var. Bizim idealimiz işte
onlara daha yaşanabilir bir Türkiye sağlamak, bunun için mücadele
ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, yargı
bağımsızlığı, yargıyla ilgili reform
yapılacak. Sayın Adalet Bakanı, bu konuyla ilgili, Cumhuriyet
Halk Partililer olarak ve diğer partilerin de görüşünü almak üzere
bir yemekli toplantı yaptı ve bizim fikirlerimizi de sordu, biz de
düşüncelerimizi söyledik. Bu aslında son yıllarda pek görmediğimiz
güzel davranışlardan biri, bu takdir edilecek bir davranış
ama ortada şöyle bir problem var: Bakın, eğer ki bir ülkede bir
partinin genel başkanı yüksek yargıçları
çağırıyor, bağırıyor çağırıyor, istikamet
veriyor, alıyor temsilcilerini çay toplamaya götürüyor,
çocuklarını da alıp sarayda işe alıyorsa ve ondan
sonra herhangi bir olayla ilgili, bir sanatçının bir yargı
meselesiyle ilgili olabilir, bir toplumsal olayla ilgili olabilir, Yargı
gerekeni yapacak. diye bağırıyor ve üzerinden yirmi dört saat
geçmediği hâlde yargının soruşturma yaptığı
bültenlere düşüyorsa, siz istediğiniz kadar en iyi yasaları
çıkarmaya gayret gösterin, burası hepsini sıfırlıyor.
Bu durumu değiştirmediğiniz sürece dünyanın en iyi yasalarını
da yapsak yargıya güven yüzde 20-25 seviyesinin üzerine
çıkmayacaktır. O nedenle, eğer samimi olarak yargı
bağımsızlığını savunuyorsanız -ki bu
hep söylenir, iktidardayken kimse dinlemez, başına
gelince Ah! eder- sürekli hâkim olmaya
çalıştığınız yargı böyle bir şey
değildir. Sizin getirdiğiniz insanlar dahi gün gelir, iktidarda
olmadığınız zaman sizi dinlemez; yazık, olan bu ülkeye
olur, Türkiyeye olur, kaybolan yıllara olur diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, şahıslar adına söz taleplerini
karşılayacağım.
Şahıslar
adına ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Muğla
Milletvekilimiz Sayın Metin Erguna aittir.
Buyurun
Sayın Ergun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
METİN
ERGUN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Hazreti
Ömerin, Şam Valisine yazdığı mektupta geçen Camiyi
yık ama adaleti yıkma. ifadesine binaen diyebiliriz ki: Adalet hem
medeniyetimiz açısından hem de insanlık açısından
değerlerin en yücesidir. Adalet sistemimizde böyle bir
değişiklik yaparken, ister istemez, adalet sistemimizin içerisine
düşürüldüğü durumu da ele almamız gerekmektedir.
Bugün
adalet sistemimiz tam bir hercümerç hâli yaşamaktadır. Adalet
sistemimizin üzerinde, sürdürülmesi mümkün olmayan bir iş yükü
birikmiş durumdadır. En basit davalar bile, sürdürülmesi mümkün
olmayan bu iş yükünden dolayı yıllarca neticelenememektedir.
Geciken adalet, adalet değildir. şiarından ele
aldığımızda, adalet sistemimiz, mevcut yapısıyla,
adaleti sağlamaktan oldukça uzaktır.
Sayın
milletvekilleri, adalet sistemimizin adil şekilde işlememesinin tek
nedeni ne yazık ki bu iş yükü sorunu değildir. 2019
yılında, Türkiyede hukukun üstünlüğünün kâmil manasıyla
tesis edilmesi gerekirken, ne yazık ki yargı
bağımsızlığının ortadan
kaldırıldığı bir süreci yaşamaktayız.
Türkiyede yargı sadece siyasallaşmamış, siyasi iradeye
tabi hâle getirilmiştir. Bugün özellikle siyasi hayatımızı
yakından ilgilendiren siyasi davalarda hâkimlerin iktidarın
hoşuna gitmeyen kararları alabilmesi kolay değildir.
İktidarın hoşuna gitmeyen kararlar verilse bile uygulanması
konusunda büyük baskılar yapıldığı herkesin artık
malumudur. Mesela geçtiğimiz ekim ayında Danıştayın 8.
Dairesinin öğrenci andının okullarda okutulmasını
engelleyen kararı iptal etmesine rağmen bugün hâlâ bu karar
uygulanmamakta ve öğrenci andı okullarımızda
okutulmamaktadır. Böylesi bir tabloda ne yazık ki hukuka olan güven
yerlerde sürünmektedir. Yargıya güven sıralamasında
dünyanın 113 ülkesi arasında 101inci sıradayız. Toplumun
neredeyse yüzde 20si bu adalet sisteminin adil kararlar alabileceğine
inanmaktadır yani toplumun yüzde 80i artık adalet sisteminin adil
kararlar alamayacağına inanmaktadır. Toplumun
çoğunluğu adaletten ümidini kesmiş durumdadır. Zikrettiğim
rakamlardan ne trajiktir ki eleştirdiğimiz Yargıtay
Başkanı da şikâyetçidir.
Sayın
milletvekilleri, bugün bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Bu krizden
çıkmak için dış yatırımcılara ve çeşitli
kredilere ihtiyacımız var. Yargının bağımsız
olmadığı bir ülkenin yatırımcı çekmesi mümkün
değildir. Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde ne yazık ki -az
önce ifade ettiğim gibi- 101inci sıraya kadar gerilemiştir.
Bugün Afrika ülkeleri bile hukukun üstünlüğü konusunda Türkiye'nin
önündedir. Türkiye'de adaleti ve hukukunun üstünlüğünü tesis etmeden
müreffeh bir ülke yaratamayacağımızı görmemiz
gerekmektedir. Adalet, sadece adalet değildir. Adalet, aynı zamanda
ekmektir, yatırımdır, istihdamdır. Bu konuyu bu
şekilde telakki etmemiz gerektiği kanaatindeyim. Hukuk sistemimizdeki
iş yükünü azaltacak reformlardan başlayarak bir an önce Türkiye'yi
layık olduğu adalet sistemine kavuşturmamız elzemdir.
Bununla birlikte Türk yargısını siyasi iradeye tabi olmaktan
kurtarmak ve siyasi iradeyi denetleyici vasfına kavuşturmak zorundayız.
Herkesin yetkilerinin sınırlandırılmasının
açıkça ifade edildiği ve bu şekilde denge denetleme sisteminin
işlediği bir Türkiyeyi oluşturmakla mükellefiz.
Bu
duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına son söz Konya Milletvekilimiz Sayın Gülay
Samancıya aittir.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Samancı.
GÜLAY
SAMANCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 42
sıra sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kuşkusuz,
yargı sistemimizin en önemli sorunlarından birisi yüksek
mahkemelerle, ilk derece mahkemelerindeki iş yükünün
fazlalığıdır. Bu sorun yargılama sürelerinin
uzamasına yol açmış, bu nedenle kararların makul süre
içerisinde verilememesine neden olmuştur; oysaki adalet, Hazreti
Mevlananın dediği gibi her şeyi yerli yerine koymaktır.
Bu
sıkıntı ve aksaklıkları gidermek adına iktidara
geldiğimiz günden bugüne yargıda etkinliğin ve verimliliğin
artırılması, yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılması ve adaletin eksiksiz gerçekleştirilmesini
temin etmek amacıyla ilgili kanunlarda pek çok düzenlemeye gidilmiştir.
Sadece mevzuat değişikliğiyle yetinilmeyip hak arama
hakkının kullanılması ve adaletin
dağıtılması sürecinde fizikî ve teknik
altyapıların oluşturulması gibi pek çok alanda
yatırımlar yapılmak suretiyle dosyaların karara
çıkmasında zaman kaybının önüne geçilmesi
sağlanmıştır.
Mahkemelerce
verilen adil kararlar ve davanın taraflarınca verilen kararların
isabetli bulunması ve memnuniyet o ülkede hukuka ve yargıya olan
güveni de gösterir. Bu hususların gerçekleştirilmesinde, adaletin
tecelli etmesinde ikinci kez dosyaların incelenip denetime
tutulmasında istinaf mahkemeleri oldukça önemli bir işlev
üstlenmiştir. Yargıda ve adaletin dağıtılmasında
önemli bir vazifesi olan istinaf mahkemelerinde FETÖ dava dosyalarıyla
iş yükü ve yoğunluğunun daha da artmasından dolayı
getirilen bu teklifle birden fazla heyet oluşturulabilecek, böylece hem
iş yükünün azalması hem de daha isabetli kararların
alınarak adaletin tecelli etmesi sağlanacaktır.
İstinafın
hayata geçirilmesi, yargı teşkilatında bugüne değin gerçekleştirilen
en kapsamlı yapısal değişikliklerden birisidir. Zira
yargının iş yükünün yönetilmesi ve kaliteli bir adalet hizmeti
sunulması en önemli önceliktir. Bugün ülkemizde adli ve idari
yargıda, bölge adliye ve bölge idare mahkemelerince verilen kararlar için
temyiz kanun yolu bulunmaktadır. Temyiz mahkemesi olarak Yargıtay ve
Danıştayın asli görevi mahkemelerce verilen kararların
hukuka uygunluğunu denetlemektir.
Sayın
milletvekilleri, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve iki yıla
kadar hapis cezası gerektiren suçlar bakımından bölge adliye
mahkemelerince verilen her türlü kararların kesin olunduğuna
ilişkin düzenleme bulunmaktaydı. Anayasa Mahkemesi bu hükmü ilk defa
bölge adliye mahkemesinde verilen mahkûmiyet hükümleriyle
sınırlı olmak üzere, hak arama hürriyeti ve iki dereceli
yargılama ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal
etmiştir. Ancak biz, yapılacak değişiklikle iki yıla
kadar hapis cezası gerektiren suçlar bakımından ilk defa bölge
adliye mahkemesi dairelerince verilen mahkûmiyet kararlarına
karşı temyiz yolunu açmaktayız. Belirtmek isterim ki istinaf
kanun yolu, daha kaliteli bir yargılama faaliyetine de imkân
sağlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklifle getirilen başka
bir düzenlemeyse Hâkim ve Savcılar Kanununda olmuştur. Buna göre
hâkim ve savcı adaylığı için yapılacak sınavlarda
70 puan alma zorunluluğu tekrar getirilmiştir. Adaylık süreleri
iki yıl olmakla birlikte avukatlık mesleğinden gelen hâkim ve
savcı adaylarının ise adaylık süreleri bir yıla
çıkarılmıştır. Bu teklifle hem nitelikli bir
eğitim hem de kaliteli bir süreçle birlikte hukuki değerlendirmelerin
daha isabetli olması sağlanmış olacak, mahkemelerin
yargılama sırasında yoğunluktan kaynaklı
işleyişini aksatan durumlar da ortadan
kaldırılmış olacaktır.
Bu
vesileyle, yasa teklifinin hukuk sistemimize, yargı camiamıza ve
memleketimize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurula
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Samancı.
İkinci
bölüm üzerinde soru yok, cevaplar yok.
Değerli
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
42
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 6ncı madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge
vardır. Bu maddeleri ve maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
6ncı
madde üzerine verilen aynı mahiyetteki üç önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Aysu
Bankoğlu
Aydın Mersin Bartın
Rafet
Zeybek
Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Nimetullah
Erdoğmuş Ömer
Faruk Gergerlioğlu Mensur
Işık
Şanlıurfa Kocaeli Muş
Fatma
Kurtulan Erdal
Aydemir
Mersin Bingöl
Yine aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İmam
Hüseyin Filiz Ahmet
Kamil Erozan Ayhan
Altıntaş
Gaziantep Bursa Ankara
Tuba
Vural Çokal Arslan
Kabukcuoğlu
Antalya Eskişehir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen Bartın Milletvekilimiz Sayın Aysu Bankoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bankoğlu.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
evet, bugün görüşmekte olduğumuz Ceza Muhakemeleri Kanununda
yapılması planlanan değişiklikle ilgili söz almış
bulunuyorum ancak geçtiğimiz hafta yaşanan utanç verici bir olaydan
söz edeceğim size.
Geçtiğimiz hafta, üniversite öğrencisi Merve
Demirel bir polis memurunun cinsel tacizine uğradı. Daha kötüsüyse
Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan
açıklamaydı. Bu açıklamada, söz konusu mağdurun
babasının suç örgütü üyesi olması gerekçe gösterilerek
mağdurun maruz kaldığı durum âdeta
meşrulaştırıldı, âdeta makul gösterilmeye
çalışıldı değerli arkadaşlar. Bu, yargıya
taşınmış bir olay, bu nedenle olayın gerçeklik
boyutunu araştırma işine karışmıyoruz ancak bu
olayı Meclis kürsüsüne taşımamın sebebi, olayın
doğru olma ihtimali karşısında Ankara Emniyet
Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamadır. Bakın,
açıklamada ne diyor değerli arkadaşlar: Mağdurun
kardeşinin söz konusu eylemlerde aktif bir şekilde faaliyet
yürüttüğü, babalarınınsa bir terör örgütü içindeki
faaliyetlerinden dolayı görevinden ihraç edildiği söyleniyor. Daha
sonrasında, devam eden açıklamada, Türk polis
teşkilatının kamuoyu nezdinde yıpratılmaya
çalışılarak küçük düşürmekle suçlanıyor. Ancak,
açıklama vicdanlarımızda büyük bir infial
yaratmıştır değerli vekiller. Devletin bu infial duygusunu
dindirme ve suçluyu tespit etme görevi olmasına rağmen, bir anayasal
görevi olmasına rağmen ne yazık ki ben bugün size buradan bunu
hatırlatma gereği duyuyorum. Şimdi, sizden rica ediyorum, bir an
gözünüzü kapatın ve kendinizi Mervenin yerine koyun. Birisi benzer bir
gerekçeyle sizi taciz ettiğinde nasıl hissederdiniz? Korku, öfke,
yalnız ve çaresiz hisseder miydiniz mesela? Bilmiyorum, belki de bunlardan
hepsi ya da hiçbiri sizler için. Şimdi, ben içinizden hiç kimsenin Bunu
hak ettim çünkü babam da başka bir suç işlemişti.
diyeceğini zannetmiyorum. Tam tersine, işi bizlerin, bireylerin hak
ve özgürlüklerini devlet adına korumak olan bir polis memurunun bu
davranışı hiçbir şeklide, hangi gerekçeyle olursa olsun
hoşgörüyle karşılanamaz değerli vekiller. Bakın, sizin
İçişleri Bakanınız Süleyman Soylu ne demiş biliyor
musunuz? Babası FETÖ'den ihraç, kardeşi DHKP-Cli bir proje
kadın üzerinden polis teşkilatımızın ezilmesine
müsaade etmiyoruz. diyor değerli arkadaşlar. Devlet böyle bir
davranışa göz yumamaz. Hemen şimdi taciz iddiasının
araştırılmasını talep ediyorum ve bununla da
yetinilmemeli, taciz iddiası üzerine emniyet müdürlüğünün
yaptığı açıklamalar da kınanmalı.
Kınanmalı ki her bir vatandaşımız devletin
anlayışının bu olmadığını bilmeli.
Kınanmalı ki içimizdeki korku, öfke bir nebze olsun dursun,
çaresizliğimiz de umuda dönüşsün. Ve yine bilelim ki bu kınamayla
emniyet müdürlüğündeki polis memurları üzerindeki gölge kalksın
ve hepimiz suçta ve cezada şahsilik ilkesinin hâlen geçerli olduğunu
hatırlayalım. Ve yine bilelim ki en yakınımız bile
olsa başkalarının yanlışlarının bedelini biz
ödemeyiz. Bilelim ki tüm anayasal haklarımız güvencede, devletimiz de
Anayasa'ya uymakta ve Anayasa'yı uygulamaktadır.
Hukukun
üstünlüğü ilkesi hepimize lazım değerli arkadaşlar. Bugün
yaşadığımız ekonomik krizin bile çözülmesinde hukuka
duyulan saygının önemi oldukça fazla. Buna karşılık,
ne yazık ki, üzülerek belirtiyorum, ülkemizdeki mevcut durum hiç de böyle
değil ve hukukun üstünlüğü bakımından da oldukça kaygı
verici. Şayet bir ülkenin Cumhurbaşkanı Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararları bizi bağlamaz. diyorsa
aslında halkına da Hukukla siz de bağlı olmayın.
mesajını veriyordur değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYSU
BANKOĞLU (Devamla) Bir dakika rica edebilir miyim?
BAŞKAN
Buyurun.
AYSU
BANKOĞLU (Devamla) Bir kez daha söylüyorum: Bu ülkede vicdan
sahiplerinin tek bir beklentisi vardır, o da adalettir değerli
vekiller. (CHP sıralarından alkışlar) Hukuka,
istisnasız herkesin ihtiyacı var. Saygın bir devletin kabile
devletinden farkı, hukuk sisteminin adil bir biçimde işlemesinde
yatar değerli vekiller. Hukuk ne bir partinin ne de bir kişinin
talimatlarıyla yol almaz değerli vekiller.
Suçu
ve suçluyu örtbas eden zihniyete karşı hukuk devleti mücadelemizden
bir an bile vazgeçmeyeceğimizi yüce Genel Kurul huzurunda bir kez daha
söylüyor, hepinizi de saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Yerimden bir dakika açıklama yapmak istiyorum,
önemsediğim bir konu var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun, bir açıklama yapmak için size söz vereyim yerinizden.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Merve Demirelle
alakalı olayı şiddetle reddettiklerine ve konuya ilişkin
cümlelerinin çarpıtılmasından rahatsız olduğuna
ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Aysu
Bankoğlu Hanımefendi Milletvekilimizi dinledim, kendisine bir cevap
değil ama önemsediğim bir mevzu var. Şimdi, dün burada, Genel
Kurulda, bu konular hiç açılmadan, daha ilk konuşmaları
verdiğinizde ben AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak konuya dair
geniş bir açıklama yaptım ve çok samimiyetle duygularımı
ifade ettim. Dün geceden itibaren bazı yayın organlarında
şahsımla alakalı çok nahoş bir kampanya
başlatıldı. Doğrusu, gündem olmasaydı tekrar
açmayı düşünmüyordum ama altını çizmek istiyorum çünkü
burası bir aile, öyle görüyorum, fikirlerimiz farklı da olsa bir
aileyiz ve söylemediğim bir şeyle itham edilmek istemiyorum çünkü ben
hem şahsım adına hem grubumuz adına ifade ediyorum.
Bir
kez daha söylemek istiyorum: Merve Demirelle alakalı olayı biz
şiddetle reddediyoruz. Bu konuyla alakalı olarak ben konuşmamı
yaptığım sırada Merve Demirel hukuken bir başvuru da
yapmamıştı. Öğleden sonraki süreçte Sayın Sezgin
Tanrıkulu kürsüden söz aldı ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin, tamamlayınız Sayın Zengin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Önemsediğim için Sayın Başkan
BAŞKAN
Tabii, tabii.
Buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat)
suç duyurusunda bulunulduğunu ifade etti. Tekrar
söz alarak bu mevzuyu çok önemsediğimizi, doğru
yaptığını ve AK PARTİ Grubu olarak, hatta AK
PARTİ kadın milletvekilleri olarak bunu takip edeceğimizi
söyledim. Kendisi de zaten -sağ olsun- bana suç duyurusundan bir örnek
verdi, o örneği de okudum ve takipçisi olacağız. Fakat bunu
yaparken şunu ayıralım
diye ifade ettim, Bu olayın
olmuş olmasından yola çıkarak Türkiyede Emniyet
teşkilatıyla alakalı tacizci tabirinin
kullanılmasını, Emniyet teşkilatının
değersizleştirilmesini reddediyoruz. dedim. Herhâlde bunda herkes
hemfikirdir. Bu konu konuşulurken lütfen bu konuyu hacminde
konuşalım. Kaldı ki bir suç duyurusu var, biraz evvel sayın
hatip de ifade etti. Olayın kasıtla mı olduğu
Hukukta bu
tabir olan bir tabir, kasıt mı var, taksir mi var, hata mı var,
yanlışlık mı var, kim hata yaptı; her birimiz bunun
takipçisiyiz. Bir kadına yapılan bir mevzuda burada bulunan
kadın ya da erkek hiçbirimizin rahatsızlık duymama ihtimalini
aklımıza bile getiremeyiz, olamaz böyle bir şey.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Hemen tamamlıyorum.
Ama
takdir edersiniz ki ben de hayatında bu tarz işlerle mücadele eden
bir insan olarak, söylediğim cümleler çarpıtılarak bir kara
kampanyanın ortasında kalmaktan da fevkalade rahatsızım.
Aynı sahip çıkılmayı, diğer arkadaşlarımdan
da şahsım adına ve grubumuz adına da bekliyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçmesi için, müsaade ederseniz bir iki
şeyi ifade etmek istiyorum huzurunuzda.
BAŞKAN
Tabii.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın grup başkan vekilinin sözlerinin
tamamına katılıyoruz, böyle bir propagandanın var
olmasından da üzüntü duyuyoruz ancak şunu da sayın grup
başkan vekilimize ve Adalet ve Kalkınma Partisine ifade etmek
zorundayız: İçişleri Bakanı -sizin partinizin
İçişleri Bakanıdır- Türkiye'de birisi, gerçekten, bir polis
tarafından olsun, doktor tarafından olsun, hukukçu tarafından
olsun, kim tarafından olursa olsun bir tacize maruz kalıyorsa İşte,
onun anası böyle, kardeşi böyle, bilmem, etrafı böyle; öyleyse
siz onun üzerinden şöyle yapamazsınız. diyemez. Bunun
adına ahlaksızlık denir. İçişleri Bakanı kendi
kız kardeşi aynı şekilde maruz kalsaydı ne
hissedecekse onun annesi de babası da aynı şeyi hissediyor.
İçişleri Bakanı olmak onun böyle konuşmasını
gerektirmez. Kendisini şiddetle reddediyoruz. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, bir cümle ben de ilave etmek
zorundayım.
BAŞKAN
Önergelere geçmeden önce, Sayın Zengin
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, biz, dün bunları
konuşurken, yine aynı şekilde, FETÖyle alakalı
bağlantı kurulmasını reddettiğimizi, bu
açıklamanın doğru olmadığını ifade ettik. Bu
ifadede bulunan da İçişleri Bakanı değildir zaten.
Kaldı ki bu konuya dair ayrıca idari, kendi iç
soruşturmasını Bakanlık zaten yapacaktır. Biz,
aynı zamanda, bugün değil dün de bu konuyla alakalı
açıklama yapılırken FETÖyle alakalı bir bağlantı
kurulmasını hukuken doğru bulmadığımızı
da ifade ettik, bir daha altını çizmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Peki.
Buyurun
Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Şimdi Doğruları konuşacağız.
diyoruz ya, doğruları konuşacaksak Bu açıklamayı
yapan zaten İçişleri Bakanı değildir. diyor.
İşte, İçişleri Bakanının açıklaması.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Emniyet müdürü yaptı.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Hayır efendim, İçişleri Bakanının
açıklaması.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Emniyet müdürü yaptı.
BAŞKAN
Peki, bir bakalım onlara.
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Denizli) İçişleri Bakanının kendi açıklaması,
tweet atmış kendisi.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Twitterı bilemiyorum.
BAŞKAN
Sayın Zengin, siz bunları bir inceleyin. Daha sonra, bence,
kadın milletvekilleri olarak hep bir araya gelin. Ben bütün kadın
milletvekillerimizin bu konuda aynı doğrultuda hassas olduğunu
düşünüyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Aynen, yapmadığımız şeyle
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir cümle
BAŞKAN
Buyurun Sayın Beştaş.
36.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, tacizin
meşrulaştırılmasının kabul edilemez olduğuna
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, bu Ankaradaki
taciz meselesiyle ilgili maalesef dün medyada yine çok farklı
tartışmalar yaşandı ama biz dün de söyledik, bugün de
söylüyoruz: Bir kare. denilerek taciz kesinlikle meşrulaştırılamaz.
Ayrıca Babası FETÖcüdür. denilerek yine başka bir yer
işaret edilemez. Tacizin mazereti ve
meşrulaştırılması kabul edilemez.
Sayın
Zenginin de tartışılan cümlesi şu oldu: Telaşla
yapılan bir hareket.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ama, lütfen, rica ediyorum
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir kadın milletvekili olarak
söylüyorum: Yani, biz, gerçekten, kadın hakları alanında tacizin
telaşla yapılan bir hareket olamayacağını kendisinden
duymak istiyoruz.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ya, açar mısınız?
BAŞKAN
Sayın Zengin, ben açayım mikrofonu. Siz bence çok kısa
cümlelerle, çok net bir açıklamada bulunun, bu tartışmayı
bitirelim.
Buyurun.
37.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Merve Demirel
olayını masumlaştıran, küçülten, değersizleştiren
hiçbir ifade kullanmadığına ilişkin açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, ben zaten çok net
konuşuyorum. Ben şunu ifade ettim, bir kez daha söylüyorum:
Şimdi, bu görüntüler kamuoyunda iki türlü görüldü; biri olayın
olduğu an, o anın fotoğrafı, bir de tamamına dair bir
görüntü, tamamına dair. Şimdi, biz karar verirken, herhâlde bu
tacizin bu boyutlarıyla ilgili olarak yargı bir karar verecek, hangi
aşamasına, ne... Ama dün şunu ifade ettim: Ne olursa olsun bunu
şiddetle reddediyoruz, bir kadına bu muamele olamaz, olamaz ama o
görüntülerin tamamını seyrettiğinizde
Seyrediyorsunuz onu, o
kadar kısa bir şey ki
Ben kendi kanaatim olarak bunu söyledim, belki
de bunu söylemek yerine bunu yargıya bırakmak daha doğrudur ama
burada bir kez daha ifade ediyorum: Olayı masumlaştıran,
küçülten, değersizleştiren hiçbir ifade kullanmıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bir söz verirseniz, son söz olsun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Ben diyorum ki: Yargı bunu değerlendirsin, suçu
işleyenin kastına kendi karar versin yargı. kastı var
mı? İstemeden mi yapmış? Nasıl yapmış?
BAŞKAN
Peki.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Fotoğrafı görmediniz mi?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Hepsini gördüm.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Mersin) Taksirle işlenen bir suç değildir.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) - Arkadaşım, bir saniye
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlar, rica ediyorum.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben şunu çok net söylüyorum: Hiçbir kadın böyle
bir muameleye uğrayamaz. Biz, ben, arkadaşlarım, AK
PARTİdeki bütün kadın vekiller ve diğer vekil
arkadaşlarım bunun takipçisiyiz. Çok net, alenen söylüyorum, dün de
bunu zaten söyledim. Konuşmamı, dün akşam tekrar
başından sonuna dinledim, tartışmaya mahal verecek,
hafifletecek hiçbir şey söylemediğim kanaatindeyim. Ha, böyle
anlaşıldıysa da bir kez daha düzeltiyorum: Hiçbir kadın
böyle bir muameleyi göremez. Bunu yapan kişi de hangi saikle
yapmışsa saikiyle doğru orantılı cezasını
alır, çok net söylüyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bu tartışmanın daha
fazla uzamaması açısından bir şeyler söylemek istiyorum
müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Türkkan.
38.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, kişinin
kimliği ne olursa olsun kadına yapılan hareketin doğru
olmadığına ve olaya meşruiyet kazandıracak ifadelerden
kaçınılması gerektiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bir defa, yapılan kişinin kimliği ne olursa
olsun bir kadın. Bunda anlaşıyor muyuz?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Anlaşıyoruz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yapılan hareketin doğru olmadığı
konusunda anlaşıyor muyuz?
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Anlaşıyoruz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Yapılan hareketin zamanının müddeti çok
önemli değil, bir saniye ile beş dakika arasında bir şey
fark etmiyor yani biraz evvel o söylediğiniz çok kısa bir süre
ifadesi işi sıkıntıya koyar.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ama Lütfü Bey, bakın
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Muhterem kardeşim, Sayın Başkan Vekilim
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Lütfen yani. Bağlamından koparmayalı yani.
BAŞKAN
Sayın Zengin, bir saniye
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Netice itibarıyla, burada hep beraber bir şeyde
anlaşalım.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ama Lütfü Bey, bakın mahkeme kare kare kare bunu
inceleyecek ve öyle karar verecek.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Yanlış bir hareket yanlış bir zamanda
yanlış bir kişiye yapılmıştır. Bu hareketi
herhangi birisine yaptıkları zaman nasıl bir tepki göstereceksek
aynı tepkiyi hep beraber gösterelim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Aynen öyle.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Böyle bir şeye meşruiyet kazandıracak
ifadelerden de kaçınalım.
Teşekkür
ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Lütfü Bey, bakın, hâlâ aynı şey oluyor.
Ben meşrulaştıracak tek kelime söylemiyorum. Daha nasıl
söyleyeceğim? Reddediyoruz. Ama mahkemeye gittiğinde
-avukatsınız, soruyorum- kastı sormayacak mı, taksiri
sormayacak mı? Soracaklar.
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Denizli) Sormayacak. Cinsel istismarda
BAŞKAN
Peki, Sayın Zengin, meramınız
anlaşılmıştır.
Sayın
Beştaş, siz de bir cümle söyleyin.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Soracak, göreceksiniz.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, bir saniye lütfen.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Davayı beraber takip edeceğiz.
BAŞKAN
- Sayın Beştaş, siz de toparlayın, diğer
konuşmacıya geçelim.
Buyurun.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Göreceksiniz.
GÜLİZAR
BİÇER KARACA (Denizli ) Öyle şey mi olur ya!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ne münasebet ya! Ben nefret ediyorum çünkü artık
burada kadınlarla alakalı
Lütfen. Böyle bir şey olamaz ya!
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, bakın, burada sözü ben veriyorum.
Karşılıklı konuşmayınız lütfen.
Söz
Sayın Beştaşta.
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Ankara Emniyet Müdürlüğünün Merve Demirelle
ilgili açıklamasının yargıya yön verdiğine, polis
memurunun görevden alınarak hakkında soruşturma
başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Burada
(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, Sayın Beştaşa söz verdim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Burada tacize uğrayan bir kadın
var, bu, bir kare de olabilir, bir saniye de olabilir, on dakika da olabilir.
Bizim için de, aynen katılıyorum, bir farkı yoktur. Yargı
karar verecektir, doğru. Ama yargı karar vermeden önce, takdir
edersiniz ki bağlı bulunduğu kurumun tutumu hayati önemdedir.
Emniyetin açıklaması yargıya açıkça yön vermiştir.
Ankara Emniyeti demiştir ki açıklamasında: Bir, kare
fotoğraftır. İki, babası FETÖ'cüdür.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Kare fotoğraf
Yok, öyle bir şey söylemedi.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Açıklamanın totali budur, bu,
şu demektir: Bu bir kare fotoğraf tacize delalet teşkil etmez
demektir. Bu, yargıya verilen, aynı zamanda bir sipariştir.
BAŞKAN
Peki.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Birinci talebimiz, bu memur derhâl
görevden alınmalıdır, hakkında soruşturma
başlatılmadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Mikrofonu açar mısınız?
BAŞKAN
Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Talebimiz şudur: Bir kere, bu memur
hâlâ görevindedir, Emniyet Müdürlüğünün açıklamasıyla
aklanmamıştır. Hâlâ yargılama aşaması
önümüzdedir. Görevden alınsın, soruşturma acil
başlatılsın çünkü Türkiye'de bütün kadınlar ve
savunucuları, örgütler ayaktadır.
Ve
son olarak, Soylunun, İçişleri Bakanının tweeti, tacize
ilişkin açıklama: Babası FETÖ'den ihraç, kardeşi DHKP-Cli
proje kadın.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Evet.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Yuh! Yuh!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu açıklamaya izahat istiyoruz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Bu, Bakanın. Bu, Bakanın.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) - Yuh olsun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir kere, Bakan böyle bir açıklama
yapmışsa yargı nasıl karar verecektir, bunu da Türkiye'nin
takdirine sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İslam, buyurun.
Siz
de 60a göre sisteme girmişsiniz, sizin de söz talebiniz var, size de söz
vereyim.
40.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslamın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Ankara Emniyet
Müdürlüğü ile İçişleri Bakanının
açıklamalarına ilişkin açıklaması
NAZIR
CİHANGİR İSLAM (İstanbul) Çok teşekkür ederim.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Bakanınıza sahip çıkın.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Bu, Bakanın.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir sessiz olabilir miyiz, lütfen.
NAZIR
CİHANGİR İSLAM (İstanbul) Sayın Başkan,
meselenin boyutları aslında burada daha önceki konuşmalarda
özetlendi. Ben, Sayın Zenginin burada bir milletvekili gibi değil de
bir avukat gibi konuştuğunu, âdeta hiç görüşme
yapmadığı bir insanın niyetlerini buraya
taşıdığını görüyorum.
Emniyet
Müdürlüğünün açıklaması bir faciadır, olayın ne
olduğunu anlamadan korumacı bir tutuma girmiş ve babası
üzerinden bu şahsı suçlamaya gayret etmiştir. İçişleri
Bakanının açıklaması, Sayın Soylunun
açıklaması daha büyük bir faciadır. Benim kanaatimce ya istifa
etmeli ya da AK PARTİli kadın milletvekilleri tarafından
istifası istenmelidir. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Benim
AK PARTİli kardeşlerime söylediğim şu: Çok değerli
arkadaşlarım, ben sizi burada tepkisiz görüyorum. Gök kubbeyi bu
ülkede bu insanların başlarına yıkmıyorsunuz,
eksikliğiniz buradadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın siz de Sayın İslam.
NAZIR
CİHANGİR İSLAM (İstanbul) Sağ olun efendim.
Teşekkürler.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan, bir şey söylemem lazım.
Yani adımı söyleyerek Sayın İslam, bir cümle
BAŞKAN
Peki, son olarak bir toparlayın Sayın Zengin.
41.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul
Milletvekili Nazır Cihangir İslamın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Çok kısa Sayın Başkanım.
Şimdi,
Sayın İslam ifade ediyorlar Bir avukat gibi
Yani insanların
meslekleri herhâlde bizim hayatımızın parçası, kendisi de
herhangi bir konuda konuşurken doktorluk, hekimlik mesleğini bir
kenara koyacak değil. Buraya her çıktığında Ben bir
prof olarak, bir doktor olarak
Yani bir konuda konuşurken mesleki formasyonunuzla
alakalı terimler, bilgiler kullanmak tabiidir. Bilmiyorum, bunu anlatmak
ne kadar
Bu kadar basit, anlatım açısından basit, yalın
bir şey söylüyorum, çok net: Bu Mecliste, biz, her bir kadın
milletvekili aynı noktadayız, Sayın Lütfü Türkkan da ifade
ettiler, aynı noktadayız. Biz, bu konuyu şiddetle reddediyoruz,
kınıyoruz, sonuna kadar takipçisiyiz
Sonuç
olarak, FETÖyle alakalı kurulacak bağlantıyı da doğru
bulmadığımızı, bugün değil dün itibarıyla
söylüyorum, Sayın Bakanımız da böyle bir açıklama
yapmışsa, kendisiyle de konuşurum. Konuşurum.
Velhasılıkelam şuraya gelmek istiyorum
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Bakanınızı kınayın!
EROL
KATIRCIOĞLU (İstanbul) İçişleri Bakanını
kınayın, kınayın!
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Tacizi kınayın lütfen!
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen, rica ediyorum.
Bakın,
bütün gruplara ben söz veriyorum, herkes kendisini bir ifade etsin.
Buyurun
Sayın Zengin, tamamlayın artık.
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Tamam.
Bu
konuyla ilgili olarak yani hiçbir kadın milletvekili
Ben en az onlar
kadar hassasım, en az onlar kadar. Söylemediğim hiçbir kelimeyle
itham edilmek de istemiyorum. Şunu ifade ediyorum değerli
arkadaşlarım
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) İçişleri Bakanına tepki gösterin! Erkek
tacizini haklı gösteren Bakanınıza tepki gösterin!
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Dinle, dinle!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Bakar mısınız, siz her biriniz şunu
söylüyorsunuz
İnsanlar bir suç işledikleri zaman hiç olmazsa
yargıya intikal eden konularda şu zerre kadar da onun kendisini
savunmasına bir imkân verin.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Yargı kararını verdiniz siz ya!
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Soyluya söyleyin!
ÖZLEM
ZENGİN (Tokat) Ben suçu kabul ediyorum, sebep ne olursa olsun, hangi
saikle olursa olsun, yapılan bir suçtur ve doğru değildir. Daha
nasıl net ifade edilir, onu da bilemiyorum.
BAŞKAN
Tamam, teşekkür ederim.
SERPİL
KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Tacizi örtüyorsunuz.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) İçişleri Bakanı Soylunun o
açıklamasından sonra yargı ne karar verecek? FETÖcü deyince
tacizin üzeri örtülüyor!
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekilimiz
Sayın Ahmet Kamil Erozan.
Buyurun
Sayın Erozan. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle size Bursadan bir mektup okuyacağım,
ikinci bölümde de bildiğimi okuyacağım.
(AK
PARTİ ve HDP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Erozan.
Değerli
milletvekilleri, bir sayın milletvekilini kürsüye davet ettim,
karşılıklı konuşmaya izin vermem yani
konuşmacının insicamını lütfen kimse bozmasın,
herkes saygı hudutları içerisinde dinlesin. Ben konuşmak isteyen
herkese söz veriyorum. Burada karşılıklı
atışmalara da asla imkân tanımam.
Buyurun
Sayın Erozan.
AHMET
KAMİL EROZAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben izninizle iki konuya değineceğim. Bir tanesi,
Bursadan bir mektup okuyacağım sizlere. İkinci bölümde ise
bildiğimi okuyacağım. Bildiğimin ne olduğunu biraz
sonra arz ederim.
Bursadan
gelen mektup mahallî seçimlere hangi koşullarda gidildiğiyle ilgili.
Mektupta anlatılanlar, Türkiye'nin ve özellikle tarım sektörünün
içler acısı hâlinin bir tasviridir. İzninizle
satırları aynen aktarıyorum:
Bursanın
tarımla kalkınan bölgelerinin tamamında tarım bitti ya da
bitirildi ve bu bölgeler oy tarlası hâline geldi. Zamanında patates,
şeker pancarı, buğday, çilek yetişen tarlalarda şimdi
oy bitiyor. Peki, nasıl oldu bu? Tarımın bitmesi kime fayda
sağladı? Yüksek mazot fiyatı, ithal tohum, tarım ilacı
ve gübre fiyatı, yüksek nakliye fiyatı ve bitirilen kooperatif
sistemiyle çökertildi tarım. Çiftçi, emeğinin
karşılığını bir türlü alamadı ve farklı
geçim kaynaklarına yönelmek zorunda kaldı. Kimi sattı ata
yadigârı toprakları, tuttu şehrin yolunu; kimi vazgeçemedi
toprağından, kendi yağında kavrulmakta karar
kıldı, küçülttü ekim alanını. Şehre giden de
tutunamadı o hayata ve kırsalda oy tarlası projesi hayata geçirildi.
Nasıl başlandı bu işe? İki adımda. Belediye
kurumlarına ve resmî kurumlara taşeron işçi alımı ve
İŞKUR aracılığıyla geçici işçi
alımı yoluna gidildi. Her iki durumda da iş bulabilmek için
iktidara muhalif olmamak ön koşul oldu. Taşeron işçi olabilmek
için ailenizin de muhalif olmaması gerek. Her seçim döneminde kadro
vaadiyle umutlandırıldı insanlar ama gelmedi o kadrolar çünkü
kadro gelirse işin garanti olur ve özgür düşünüp hareket edebilirsin,
senden kimse oy isteyemez, oy da alamaz. Taşeron kaldığında
ise sürekli olarak kimlere oy vermek zorunda olduğunu hissettirirler ve
ailenle birlikte oy vermek zorunda kalırsın. Altı ay geçici
işçi olarak çalışabilmek için onlardan da olman
şarttır, ailen de öyle olmak zorundadır. Hem taşeron
işçiler hem de İŞKUR işçileri AKPnin mitinglerini dolduran
ve mecburen dolduran insanlardır. Her seçim öncesinde olduğu gibi
Şu kadar işçi taşeron, şu kadar işçi geçici işçi
olarak alınacak. diye duyurular başladı bile. Bursadaki bir
ilçeden örnek verecek olursak, seçmen sayısı 24 Haziran tarihindeki
seçimler itibarıyla 8 bin, İŞKUR eleman sayısı 200,
taşeron işçi sayısı 120, ayrıca mahallî seçimler
öncesinde 100 İŞKUR elemanı daha alınacağı
açıklandı. Bunların hepsini aileleriyle birlikte toplarsanız
en asgari rakamla 320 çarpı 3; 960 kişi eder. En az 400 kişi
daha kuyrukta. Onları da aileleriyle 3ten hesaplarsanız 1.200
kişi eder, toplarsanız, 8 bin kişilik bir ilçede 2.160 oydan
bahsediyorum. Bu, toplam seçmenin yüzde 27si anlamına gelir. Bir zamanlar
üretim rekortmeni çilek tarlaları işte böyle oy tarlalarına
döndü. İYİ PARTİnin önce belediyeleri, sonra da genel seçimleri
kazanarak yeniden üreten Türkiye'nin kurulması dileğiyle bitiriyorum
sözlerimi. diyor vatandaş. Bu tür satırları yazanların ve
düşünenlerin sayısı milyonlarla ifade edilebilir.
Köleleştirilmeye çalıştırılan bu vatandaşlarımıza
buradan sesleniyorum: Korkmayın, elinizden tarlalarınızı
alıp sizleri asgari ücretli ve yoksulluk sınırının çok
altında iş güvencesi olmadan çalışmaya mecbur edenlere oy
vermeyin. Korkmayın, sandığa gittiğinizde, o perdenin
arkasına geçtiğinizde kime oy verdiğinizi bilen bir tek siz
olacaksınız. Korkmayın ve elinizi vicdanınıza koyun,
daha iyi bir Türkiye'nin mümkün olduğunu da unutmayın.
İkinci
bölümde de bildiğimi okuyacağım demiştim, o da tabii ki
dış politika ve izninizle Suriyeye değinmek isterim. Suriyede
durumun normalleşmesi için öngörülmüş olan çalışmalara hem
alanda hem de Cenevre süreci tahtında hız verilmesi gerekmektedir.
Hâl böyle olmakla birlikte İdlibdeki durumun karmaşıklığı,
Menbicdeki durumun belirsizliği ve Fıratın doğusundaki
terörist oluşumlar zihinlerdeki takvimin önündeki en büyük engellerdir.
Teröristle mücadele esas olmakla birlikte Bir gece ansızın
gelebiliriz. nidalarıyla Fıratın doğusuna yapılacak
bir askerî harekâtın yerel seçimler kampanyasına malzeme edilmesine
de karşıyız. Kaldı ki bir gece ansızın
gelinemeyeceği de Sayın Cumhurbaşkanımızın iki
gün önceki ifadeleriyle ortaya çıkmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanının cümlesi şudur: Terör oluşumuna bugün
olmazsa yarın, yarın olmazsa ertesi gün ama yakında mutlaka
ağır bir darbe vuracağız. Bunun halk dilindeki adı
Ölme eşeğim ölme, yaz gelecek ve yonca bitecektir. Ama şunu da
söylemem lazım ki yazdan önce bahar gelecek ve o da bir Arap Baharı
olmayacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
14
Şubat 2019 tarihinde Soçide gerçekleştirilen Türkiye-Rusya-İran
Zirvesi, Cumhurbaşkanı Erdoğanın hayalindeki Suriyenin
gerçekleştirilemeyeceğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Fıratın doğusuna yapılacak bir askerî harekâta veya
sınırlarımız boyunca oluşturulacak Türkiye'nin kontrolündeki
bir güvenli bölgeye kimsenin yeşil ışık
yakmayacağı artık ortadadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
AHMET
KAMİL EROZAN (Devamla) Menbic hülyası da çökmüştür. Adı
gelecekte terör koridoru olmasa bile, Fıratın doğusundaki
Kürt koridorunda bir siyasi oluşumun hayata geçirileceği apaçık
ortadadır. İktidarın bunu kabullendiği de bir senedir
bellidir. İnanmayanlar, Sayın Erdoğanın Ankara Ticaret
Odasının 54üncü yıl dönümü töreninde 22 Ocak günü
yaptığı bir konuşmaya göz atsınlar.
Dünyanın
dört bucağından gelmiş teröristlerin ise İdlibde bir
vahada keyif sürdükleri anlaşılmaktadır. Şunu da belirtmek
isterim ki sayıları binlerle ifade edilen bu teröristlerin ya tasfiye
edilmeleri ya da adli takibata tutulmak üzere geldikleri ülkelere
gönderilmeleri gerekmektedir. Adli takibata tutulmaları hâlinde bu
insanların Suriyeye nasıl ve kimlerin
aracılığıyla intikal ettikleri, silah, lojistik ve parasal
desteği kimlerden aldıkları konularında yapacakları
itiraflar bugüne kadar gizlenen pek çok gerçeği de ortaya
çıkaracaktır. Elde edilecek bu verilerin ülkemizde de siyasi
sorumluluk sahibi pek çok kişinin yüzünü kızartacağı veya
karartacağı şüphesizdir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erozan.
Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Muş Milletvekilimiz Sayın
Mensur Işık.
Süreniz
beş dakika Sayın Işık.
MENSUR
IŞIK (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi
ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet
arkadaşlar, bugün konumuz Türkiye'nin yargı sistemi ve adalet
sistemimizin düştüğü durum. Biraz önceki tartışmalardan da
bu zaten net bir şekilde anlaşılıyor aslında.
Bugün
Dünya Sosyal Adalet Günü. Bugün vesilesiyle ben Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Türkiyeyi bir günde üç ayrı dava dosyasından mahkûm
ettiğinden bahsetmek istiyorum. Birinci dava dosyası Kemal Gömi dava
dosyası. İşkence ve kötü muameleden dolayı Türkiyeyi
mahkûm etti.
Değerli
arkadaşlar, ikinci dava Ilımdar Çataltepe davası. Özel mülkiyetin
ihlalinden dolayı Türkiyeyi mahkûm etti.
Üçüncü
dava dosyası ne? Cem Vakfının davası. Yani camilerin
elektriğinin devlet tarafından ödenmesine karşı, Cem
Vakfının da açmış olduğu davayla cemevlerinin
elektriğinin de devlet tarafından ödenmesi talep edilmişti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu davayı da kabul etti ve
Türkiyenin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü ihlal ettiğine
hükmetti.
Değerli
arkadaşlar, dördüncü dava dosyası da şu: PKK üyesi olmakla
suçlanan Ruşen Bayar dosyası. Makul yargılama süresi, avukata
erişim hakkının engellenmesi ve adil yargılanma gibi sekiz
ayrı hak ihlalinden dolayı Türkiyeyi yine mahkûm etti.
Şimdi
sadece Türkiye'nin içerisinde bulunduğu adalet sistemi bu mu
arkadaşlar? Yok, maalesef. Ben size Celal Şekerden bahsetmek
istiyorum. Celal Şeker partimizin Muş il yöneticisiydi -düzmece
deliller, uydurulmuş deliller- ve hukuka aykırı bir şekilde
mahkûm edildi, örgüt üyeliğinden ceza aldı. Değerli
arkadaşlar, Diyarbakır D Tipi Cezaevinde yatıyordu. Zaten
hastaydı, cezaevinde hastalığı daha da arttı. Kalp
yetmezliği, böbrek yetmezliği ve şeker hastalığı
vardı. Defalarca hastaneye götürüldü ve üç veya dört ayrı hastaneden
Cezaevinde kalamaz. raporu alınmasına rağmen sizin bu
yaratmış olduğunuz yargı sistemi, adalet sistemi kendisini
tahliye etmedi. Değerli arkadaşlar, haftanın dört gününü
hastanede tedaviyle geçiriyordu ve en sonunda hastanede mahkûm
koğuşunda elleri ranzaya kelepçeli bir şekilde
hayatını kaybetti. İşte sizin yaratmış
olduğunuz yargı bu ey AKPliler, siyasi iktidarın
elemanları, üyeleri; yargınız bu. Celal Şeker öldükten
sonra, hayatını kaybettikten sonra Muşta taziyesi kuruldu.
(Gürültüler)
Arkadaşlar,
dinleyin. Lütfen dinleyin, vicdanınız biraz sızlasın.
Celal
Şekerin taziyesinde, babası taziyeleri kabul ettiği için
babası hakkında dava açıldı örgüt üyeliğinden. Neden
taziye kabul ediyorsunuz? Neden taziye kuruyorsunuz? diye.
Ve
son bir şey Celal Şeker dosyasına dair: Celal Şekerin
tahliye edilmesi gerektiği düşünüldüğü için Anayasa Mahkemesine
başvuru yapıldı. Celal Şeker dokuz ay önce
hayatını kaybetmişti, hayatını kaybettikten dokuz ay
sonra Anayasa Mahkemesi yapılan başvuruyu reddetti, dedi ki: Celal
Şekerin hastalığı yok, tahliye edilmesine gerek yok.
Oysaki Celal Şeker dokuz ay önce zaten hayatını
kaybetmişti.
İşte,
arkadaşlar, adalet bir gün sizlere de lazım olacak ve emin olun, size
lazım olduğunda bizler yine sizi savunuyor olacağız. O
zamanki ruh hâlinizi ve psikolojinizi çok merak ediyorum ve yüzünüzde acaba
utanma olacak mı, onu da çok merak ediyorum; buna göz yumduğunuz
için, bunu yarattığınız için.
Ben
biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili
Sayın Zenginin Selahattin Demirtaş kararını yorumlarken
söylediği sözlere bir iki yorum yapmak isterim. Kendisi bir milletvekili,
parlamenter, grup başkan vekili ve bir kadın. Kendisine Siz yalan
söylüyorsunuz. demeyeceğim, kültürüm ve nezaketim el vermiyor ama bir
gerçeklik ancak bu kadar ters yüz edilebilir. Madem Selahattin Demirtaş
için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tahliye edilsin. demedi, sizin
Genel Başkanınız, Sayın Cumhurbaşkanı hemen
aynı saatte, iki saat sonra neden Biz Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararını tanımıyoruz ve hamlemizi yaparak
gereğini yapacağız. dedi. Ve neden Selahattin
Demirtaşın dosyasını BAM 700 dosya öne alarak, derhâl,
apar topar karar vererek onayladı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MENSUR
IŞIK (Devamla) Sayın Başkan, toparlayacağım.
BAŞKAN
Toparlayalım.
MENSUR
IŞIK (Devamla) Sayın iktidar, sizler bunu görmeden bunu
hissetmeden, adalet duygusunu vicdanınızda hissetmeden,
yüreğinizde hissetmeden bu ülkeye adalet gelmeyecektir. Ama emin olun, bu
ülkeye adalet geldiği zaman -biraz önce de söyledim- yine bizim grubumuz,
adalet geldiği gün partinin ismi ne olur bilemem ama
Çünkü benim sizi
görünce, bu yargı sistemini görünce maalesef umudum elbette ki
zayıflıyor ama biz büyük umutlarla bu ülkeye mutlaka adaleti
getireceğiz ve adaleti getirdiğimizde de sizin
karşıtlarınız -karşıtlarınız diyorum-
sizi yargıladığında da, sizin gibi muhalifleri
yargıladığında da biz yine muhalefet sıralarında
oturduğumuzda yine adaletin, hakkın, hukukun savunucusu
olacağız, yine sizi savunacağız diyorum. Mağduriyet
nerede varsa, haksızlık nerede varsa biz orada olmaya devam
edeceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı
madde kabul edilmiştir.
7nci
madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Erdal
Aydemir Nimetullah
Erdoğmuş
Şırnak Bingöl Şanlıurfa
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ayşe
Acar Başaran
Ankara Batman
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Engin
Özkoç
Tokat İstanbul Sakarya
Zeynep
Gül Yılmaz Ziver
Özdemir İshak
Gazel
Mersin Batman
Kütahya
Ali
Şahin Lütfü
Türkkan
Gaziantep
Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde söz isteyen Bingöl Milletvekilimiz Sayın Erdal
Aydemir. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Aydemir.
ERDAL
AYDEMİR (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık
iki günden beridir Adalet Bakanlığını ve yargı
sistemimizi ilgilendiren konularla ilgili söz alıp kürsüden kendi
fikirlerini beyan eden vekillerimize tanıklık ettik. Tabii ki bizim,
son AKP iktidarı döneminin altı, yedi yıllık
kısmına denk gelen hususla ilgili kendi aramızda
yapmış olduğumuz tartışmalarda âdeta
yargının akıl tutulması yaşadığı,
yargının dondurulduğu ve bu tanımlamalarla birlikte
yargıya iktidar tarafından, özellikle iktidarı oluşturan
Cumhurbaşkanı, yine Bakanlar Kurulu tarafından âdeta direktif
verildiği ve yönlendirildiği hususunda aşikâr, net bir
şekilde bir tespitimiz söz konusu. Bunun son örneği, dün ve önceki
gün Ahmet Şık ve arkadaşlarıyla ilgili verilmiş olan
BAMın, istinaf mahkemesinin kararıydı.
Bir
anlık düşünelim değerli vekil arkadaşlarım, BAM
şöyle bir karar vermiş olsaydı: Yerel mahkemenin vermiş
olduğu karar esastan hukuka aykırı bir şekilde tesis
edilmiştir. Ve bunu bozup yerel mahkemeye göndermiş olsaydı
arkadaşlar, bu BAMın, istinaf mahkemesi heyetinin akıbeti ne
olurdu? Özellikle de AKPli milletvekili arkadaşlarıma soruyorum, bu
BAMın akıbeti, bu yargıçların akıbeti ne
olacaktı? Tartışmasız ki bu mahkeme heyeti
dağıtılacaktı ve ülkenin çeşitli yerlerine sürgün
edilecekti, tenzilirütbeye gidilecekti. Bunun bariz örnekleri, Antalya
İstinaf Mahkemesi, Gaziantep İstinaf Mahkemesi. Yürütmenin
istemiş olduğu doğrultuda karar vermedikleri için hem sürüldü
hem de bu mahkemeler dağıtıldı.
Bu
kısa girişten sonra
Vekili olmuş olduğum Bingöl ilinin
yerelde çok ciddi sıkıntıları, sorunları söz konusu.
Bingöl ili 1936 yılında il statüsüne kavuşturuldu yani kent
yaşı 83tür. Kadim kentlerle karşılaştırıldığında
çocuk yaşta sayılabilecek bir kenttir. Son on beş yılda da
AKP belediyeleri tarafından yönetilmektedir. Belediyelerin var olma sebebi
özellikle yereldeki sorunları çözmektir. Yerelde bulunan en temel kent
sorunları da temizlik, yol, su ve imar düzenlemesidir. Değerli
arkadaşlar, maalesef, Bingöl ilinin yolları, çok genç bir kent
olmasına rağmen artan nüfusu ve gelişen kent yaşamına
cevap verememektedir. Hem yolları çok dar hem de merkez mahalleleri olan Kaleönü,
Simani, Yenimahalle ve Mirzan mahallerinde bırakalım normal
yolları ulaşım insanlar tarafından, orada yaşayan
mahalleliler tarafından patika yollarla sağlanmakta. Bu patika
yollar, bakın, 2019 yılı itibarıyla hâlen mevcut ve hâlen
devam etmekte, bundan dolayı da bu mahallelerde yaşayan insanlarımız
çok ciddi sıkıntılar yaşamaktadır.
Temizlik
sorunu çok ciddi bir şekilde bütün Bingöllü halkın gündemindedir.
Çöplerin zamanında toplanmaması, çöplerin konteynerlere
bırakılmamasından kaynaklı çevreye çok ciddi zararlar
verilmekte, çöplerden kaynaklı hastalıklar baş göstermekte ve bu
durum sürgit devam etmektedir.
Yine,
Bingöl ili çok zengin su kaynaklarına sahip olmasına rağmen
Bingöl genelinde çok ciddi su sıkıntıları çekilmekte,
özellikle de Kaleönü Mahallesinde bu sistemli bir hâl almakta ve su
sıkıntıları da hâlen devam etmektedir.
Arkadaşlar,
Bingöl ili Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu deprem fay hattının tam
ortasında bulunmakta, bundan dolayı da Bingölde imar
yapılanmasına gidilirken Bingölün bu durumu özellikle göz önünde
bulundurulmalıdır. Ben isterdim ki Bingöl milletvekilleri Feyzi
Berdibek ve Sayın Cevdet Yılmaz da şu anda burada olsun ve bu
söylenenleri dikkatli bir şekilde dinlesinler, hep birlikte bu sorunlara
çözüm bulabilelim. Bingöl imar planı düzenlenirken deprem bölgesi
olması hasebiyle mutlaka ve mutlaka...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aydemir, ben bir dakika daha ilave edeyim.
ERDAL
AYDEMİR (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Alüvyon
zeminli tarım arazileri şu anda Bingölde imara açıldı ve
imara açılan yerlerde dikine 11 ve 8 katlı yapıların
yapımına Bingöl Belediyesi tarafından izin verildi. Bakın,
İstanbulda sadece Kartalda çöken bir binanın enkazı
Türkiyenin bütün olanakları seferber edilmesine rağmen üç günde zor
bir şekilde ortadan kaldırılabildi. Düşünün ki alüvyon
topraklı tarım arazilerinde yapılmış olan bu yeni
yerleşim alanlarında bir depremin olduğunu -yani kesinlikle
hiçbir şekilde dilemediğimiz bir durum- bu durumda da
yaşanacakları şu anda iktidarda olan AKP Hükûmetinin dikkatine
ve vekillerin dikkatine sunmayı bir zaruret biliyoruz.
Bu
çok kısa sürede Bingölün sorunlarını dile getirmek gerçekten
çok zor, yarıda da kaldı. Bu hususları da tüm Bingöl
halkının, kamuoyunun takdirine sunuyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aydemir, Bingölü anlatın, bir dakika daha vereyim
istiyorsanız.
Buyurun.
ERDAL
AYDEMİR (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Yine,
Bingöl Kültür Mahallesinde kentsel dönüşüm adı altında iki
yıl önce 1 katlı, 2 katlı ve 3 katlı olarak bilinen bütün
binalar yıkıldı, hak sahiplerine şu dendi: İki
yıl içerisinde sizin evleriniz anahtar teslimi şeklinde size teslim
edilecek. Aradan iki yıl geçmesine rağmen bırakalım hak
sahiplerine evlerinin teslimi, bir kazma bile vurulmadı. Bu mağduriyetlere
de bir an önce son verilmesi zarureti söz konusudur.
Ben
daha fazla da süre ihlali yapmadan bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Aydemir, televizyon saatinin sonuna gelen son konuşmacı
olduğunuz için o haktan olduğu gibi yararlandırdım sizi,
bilginiz olsun.
ERDAL
AYDEMİR (Bingöl) Sağ olun.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle
Teklifin çerçeve 7nci maddesinin teklif metninden çıkarılması
öngörülmektedir.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, gerek önceki konuşmacımızın
ve gerekse bu okuttuğumuz önergede bütün siyasi parti
gruplarının talebi 7nci maddenin kanun metninden
çıkarılmasıdır. Doğal olarak bu aynı mahiyetteki
her iki önergeyi de oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
7nci
madde teklif metninden çıkarılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 8inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç
önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir,
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Rafet
Zeybek
Aydın Mersin Antalya
Ali
Mahir Başarır
Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Serpil
Kemalbay Pekgözegü Mensur
Işık Garo
Paylan
İzmir Muş Diyarbakır
Mahmut
Toğrul Ayşe
Acar Başaran Filiz
Kerestecioğlu Demir
Gaziantep
Batman Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekilimiz
Sayın Ali Mahir Başarır.
Buyurun
Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Başarır.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aslında
ben bugün ceza muhakemesi hukukuyla ilgili konuşmayı çok istiyordum.
Ama iki gündür vermiş olduğum bir soru önergesiyle ilgili havuz
medyası hakkımda, partimle ilgili bir linç kampanyası
düzenlemektedir. Ben bu havuz medyasına yine cevap vermezdim, ne
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir grup müptezelin çıkıp orada
insanları linç ettiği, ötekileştirdiği,
ayrıştırdığı yayın grupları bunlar ama
bu ülkenin Cumhurbaşkanı, havuz medyasının bu eylemlerine
Altındağda ortak oldu, hakkımda mesnetsiz, tamamen iftiraya
yönelik bir suçlamada bulundu.
Değerli
arkadaşlarım, iki gün önce, Enerji Bakanımıza sorulmak
üzere 10 soruluk bir önerge verdim. Bakın, 3 tane gemi aldık. Neden?
Akdenizde petrol aramak için. Ben, 10 tane soru sordum.
SALİH
CORA (Trabzon) Rahatsız mı oldun?
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bu gemilerin maliyetini sordum. Tuzla
Tersanesinde modifiye edilmiş gemilerle ilgili bu ihale kimlere verildi,
nasıl verildi; bunu sordum. Alanyada, Erdemlide kaç kuyu
açıldı; bunu sordum. Alanyada kırk gündür bu gemiler
yatıyor; bunu sordum.
Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: CHPli vekil, CHPliler, Rumlarla birlikte
Bu kuyular kapatılsın. diyor. Ben, birazdan, grup başkan
vekilime, vermiş olduğum önergeyi teslim edeceğim; grup
başkan vekillerimize verecek.
SALİH
CORA (Trabzon) Önergeyi okusana.
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) Grup başkan vekilinize vereceğim.
Eğer
ki Akdenizde petrol ve doğal gaz aramayın. ya da Bu kuyuları
kapatın. ya da Neden açtınız? dediysem dünyanın en alçak
insanıyım, yarın istifa edeceğim bu Meclisten.
MELİHA
AKYOL (Yalova) Niye bağırıyorsun?
ALİ
MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı
çıkıp bir mitingde bunu söyleyebiliyor.
Arkadaşlar,
bakın, 10 tane soru var, tek tek vereceğim. Bir tek kelime bulun, her
yaptırıma razıyım. Bu kadar kolay mı, çamur atmak bu
kadar kolay mı? Benim 2 evladım var. Bakın, sosyal medyada
Cumhurbaşkanı konuştuktan sonra aile resimlerimin altına
Niye ölmüyorsunuz? diye yazıyorlar. Benim iki evladım eski Meclis
Başkanımızın torunlarıyla aynı okula gidiyor.
Onlar korumalarla gidiyor, çakarlı arabalarla gidiyor ama benim eşim
2 evladını elinden tutup okula götürüyor, akşam tekrar
alıyor. Allah korusun, bana veya aileme bu Cumhurbaşkanının
iftiralarından dolayı bir zarar gelse bunun hesabını
verebilir mi?
Bakın,
bir devleti yönetiyorsunuz, bir seçime gidiyoruz, Allah aşkına olmayan
şeyleri olmuş gibi göstermeyin. Ben bir Mersin Milletvekili olarak
Akdenizde niye petrol arıyorsunuz? diyeceğim. Hadi canım.
Bakın,
ben şunu soruyorum: Niye bulamıyorsunuz? İsrail ve Rumlar 300
milyar metreküp doğal gaz bulmuş aynı alanda, biz niye bulamıyoruz?
Ben bunu soruyorum, ben haksızlığı soruyorum, ben
yolsuzluğu soruyorum, bu ihaleleri kime verdiğinizi soruyorum.
Bakın, sorduğum net, 2 milyar dolardan bahsediyoruz. Yetimin,
işçinin, emeklinin parasını oraya gömmüşüz. Lütfen, biz
bunu sormayacak mıyız? Alanyada o gemi kırk gündür ne
yapıyor? diyorum. İsrail buluyor, Rum buluyor, ben niye
bulamıyorum. diyorum. Cumhurbaşkanı diyor ki: CHPli vekil
Rumlarla ve İsraillilerle birlikte Kuyular kapatılsın. diyor.
Ve sonra linç kampanyası başlıyor. Böyle bir siyaset olmaz.
CHPye çöplük diyor. Asıl çamur siyasetini yapan kendisi, iftira atan
kendisi. Yalan, yalan, yalan. Herkesin bir onuru var. Türkiyede 4 kişiden
1 tanesi bu partiye oy veriyor. Olmayan bir şeyi nasıl söyleyebilir?
Bizler hepimiz bu Meclisteyiz, hiçbirimiz birbirimize iftira atamayız. Ben
AK PARTİli arkadaşlarıma da atmam. Ben burada bir
milletvekiline iftira atsam, sosyal medyada linç etseler, onun
tırnağına zarar gelse kahrolurum, kahrolurum, gerçekten
kahrolurum. Yapmayın, yapmayın. Bu seçimin konusu bu değil. Ne
olur yapmayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Toparlayın Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bu
seçimde projeleri konuşalım, on yedi yılın
hesabını verin, yaptıklarınızı, yapmadıklarınızı
söyleyin. Ne alakası var? Bir milletvekilini nasıl hedefe
koyuyorsunuz? Hiçbir milletvekiline yapmayın. Burada aynı
çatıdayız, birbirimize iftira atmayalım.
Ben grup başkan vekilime
önergemi veriyorum, inceleyebilirsiniz, sözümün arkasındayım.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, tutanaklara geçmesi için bir şeyler söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hatip Bu seçimde
projeleri konuşmamız lazım, belediye
çalışmalarını konuşmamız lazım. dedi,
güzel. Hatip burada önergeyle ilgili söz aldı ama önergeyle ilgili
herhangi bir şey konuşmadı. Maddeyle ilgili konuşalım,
kanunla ilgili konuşalım, önergeyle ilgili konuşalım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer taraftan, Sayın Cumhurbaşkanımıza
hitapları oldu. Bu üslubu asla tasvip etmiyoruz, aynen iade ediyoruz.
Cumhurbaşkanımıza çamur atmakla ilgili sözleri oldu, aynen iade
ediyoruz. Biz Akdenizde petrol aramaya, doğal gaz aramaya yerli ve millî
imkânlarımızla sonuna kadar devam edeceğiz. Bu hiç kimseyi
rahatsız etmesin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Aynı şeyi söylüyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben de kayıtlara
geçmesi açısından söylüyorum: Biz AKP Grubundan bir mal alıp mal
vermedik ki, mal satmadık ki iadesi olsun. Neyi iade ediyorlar?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Üslubu iade
ediyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kendilerine
karşı söyledikleri sözler şu: Yalan söylüyorsunuz. diyorlar,
yalan söylediğinize kanıt yok. Eğer doğruyu söylüyorlarsa
doğru söylediklerini kanıtlasınlar. İade ediyoruz.
diyerek kendi yalanlarını meşrulaştırmak ancak bu
işin kurnazlığını yapan tüccarlara aittir. Biz
milletin buradaki temsilcileriyiz. Bir milletvekilinin kendisi, ailesi,
yaptıkları icraatlarla ilgili doğru olmayan bir şeyi bir
genel başkan miting alanlarında söylüyorsa o milletvekilinin de
kürsüden kendisini savunma hakkı vardır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Başaran.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iki gündür bir yargı paketi
üzerinde konuşuyoruz. Bugün de artık bitireceğiz
görüşmeleri.
Tabii, biz yargıdan söz ederken hepimizin
aklına, maalesef, sadece iddia makamı ve karar verici makam geliyor.
Ama biz biliyoruz ki yargı makamı üç sacayağı üzerine
kurulmuştur ve bu üç sacayağının en önemli ayağı
da aslında savunma makamı yani avukatlardır. Şu anda
Mecliste de çokça hukukçu, avukat arkadaşımız var, meslek
itibarıyla avukat olan arkadaşımız. Ve
avukatlığın aslında nasıl zor olduğunu hepimiz
biliyoruz, savunmanın nasıl çoğu zaman savunmaya ihtiyacı
olduğunu hepimiz biliyoruz; hele günümüz Türkiyesinde, hele hukukun geldiği
boyut itibarıyla esasında en çok savunulmaya ihtiyaç duyan makam
olarak bugün avukatlar söz konusu. Bunu niye söylüyorum?
Bağlayacağım değerli arkadaşlar. Biliyorsunuz, dün
basına da yansıdı, hepimiz izledik; Vanda 15 Şubat günü
gözaltına alınan çocuklarla ilgili işkence iddialarını
araştırmak için Van Barosundan Van Baro Başkanı, İnsan
Hakları Komisyonu Başkanı ve yine, bunun yanında Çocuk
Hakları Komisyonundan bir heyet, var olan iddialar üzerine; çok vahim,
gerçekten tüyler ürpertici, hele çocuklar açısından kabul edilemez
işkencenin geldiği boyut itibarıyla yapılan başvuru
sonucunda meslektaşlarımız çocuk şubeye intikal
etmişler, bu aradaki gözlemleri sonucunda bir basın
açıklamasıyla beraber suç duyurusunda bulunmuşlar.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, Van Barosunun açıklamasından kısa
bir kesit sunacağım; sonra bir de bunun karşısında bir
karşı açıklama var, ondan da kısa bir kesit
sunacağım.
Şimdi,
Van Barosu şöyle diyor: 15/2/2019. Van ilinde toplumsal olaylara
karıştığı iddiasıyla birçok yakalama ve
gözaltı işleminin gerçekleştiği, gözaltına alınan
yurttaşların önemli bir kısmının çocuklardan
oluştuğu kamuoyunun bilgisindedir. Gözaltına alınan
çocuklardan O.D., Ş.Y., Ö.S. isimli çocukların, yakalama ve
gözaltı işlemleri esnasında ters kelepçelenerek silah
dipçikleriyle, yumruk ve tekmelerle kafa, göz ve karın boşluklarına
birden çok kez vurularak ağır bir şekilde yaralanmalarına
sebep olunduğu ve ağır hakaretlere maruz bırakılarak
işkenceye ve kötü muameleye maruz kaldıklarını ve yine,
bunun yanında, daha sonrasında bu çocukların
kafalarının klozetlere bile konulduğu ifade ediliyor. Bu, bir,
çocukların söylemi; iki, alınan raporlar sonucunda ve yine bunun
yanında, kamuoyuna yansıyan birtakım fotoğraflar var.
Şimdi,
avukatların ya da baroların tek görevi bir meslek kuruluşu
olması değildir. Barolar bir meslek kuruluşudur, doğrudur
ama bir görevleri daha var: İnsan haklarını koruma ve savunma
görevleri vardır. Tam da bu görevlerinden kaynaklı bu olaya müdahil
oluyorlar ve hemen akabinde, 19unda, dün Emniyet Genel Müdürlüğü bir açıklama
yayınlıyor ve açıklama gerçekten dehşet verici
arkadaşlar. Yargının en önemli sacayaklarından biri olan
savunmaya bu şekilde bir saldırının bugün, hatta dünden
beri, anında Adalet Bakanlığı tarafından bir
cevabı haiz olması söz konusuyken bugüne kadar herhangi bir
girişimde bulunulmamış, bu konuda herhangi bir söz
söylenmiş değildir.
Şimdi,
ben okuyacağım ve bu konuyla ilgili Adalet
Bakanlığının derhâl bir açıklama yapması
gerektiğini de buradan ifade ediyoruz. Bu, kabul edilemezdir. Yargı
ya da adalet mekanizması sadece hâkim ve savcılardan oluşmuyor,
bu avukat arkadaşlarımız da yargının bir
parçasıdır ve bu şekilde hedef gösterilmeleri, bu şekilde
itibarsızlaştırılmaları, bu şekilde toplumsal bir
lince tabi tutulmaları kabul edilemezdir.
Şimdi,
Emniyet Genel Müdürlüğünün yayınladığı açıklamaya
bakalım arkadaşlar: Her zaman gerçekleri çarpıtmayı, yalan
söylemeyi, iftira atmayı alışkanlık hâline getiren
birtakım çevrelerin ve onların avukatlarının
gözaltında işkence iddialarını mesnetsiz ve hukuk
dışı bir şekilde dile getirmelerinin kendi sempatizan
kitlelerini kışkırtma, güvenlik güçlerimizi yıpratma ve
itibarsızlaştırma amacına matuf olduğu bilinen bir
gerçektir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu avukat arkadaşlar ne yapmış;
baro ne yapmış? Gitmiş, çocuk şubede bir gözlem
yapmış, bir rapor tutmuş. Çocukların doktor raporları
var, elde bulunan fotoğraflar, görsel malzemeler var, bunun üzerine de
yapılan bir açıklama ve suç duyurusu var. Şu anda yargıya
bile intikal eden bir durum var ama bu şekilde özellikle
meslektaşlarımızın hedef alınarak aslında Emniyet
Genel Müdürlüğünün yaptığı şudur: Var olan bir suçu
örtbas etmektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) Var olan bir suç karşısında
mücadele yürütürken, bu suçu açığa çıkartmaya
çalışırken, insan haklarını, en önemlisi de hepimizin
koruması gereken çocuk haklarını savunmaya
çalışırken bu şekilde hedef alınmaları kabul
edilemezdir. Adalet Bakanlığından, iktidardan hiç beklentimiz
yok ama belki de İçişleri Bakanının bir açıklama
yapması ve bu konuda müdahil olması gerekmektedir. Değerli
arkadaşlar, son bir şey söyleyeceğim. Bu açıklamanın
en kabul edilemez taraflarından biri de bu çocuklara çocuk bile denilmiyor.
Bizim kanunumuzda 18 yaşından küçüklere çocuk denilir ama o kadar
düşmanca bir tavır takınılıyor ki bunlara
Yaşı küçük şahıslar deniliyor. Bunlar yaşı
küçük şahıslar değil, bunlar çocuk. İşkence suçken bir
çocuğa işkence yapmak hepimizin, bütün sıralardaki bütün
arkadaşların karşısında durması gereken bir
muameledir ve dediğim gibi bu konuyla ilgili gerçekten hepimizin
vicdanını rahatlatacak bir açıklamayı beklediğimizi
ifade etmek isteriz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "yeniden düzenlenmiştir ibaresinin
"değiştirilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İmam
Hüseyin Filiz Tuba
Vural Çokal Ayhan
Altıntaş
Gaziantep Antalya Ankara
Hasan
Subaşı Arslan
Kabukcuoğlu
Antalya Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergede
yer alan değişiklikle 8inci maddenin daha anlaşılır
olması sağlanacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci
madde kabul edilmiştir.
Sayın
Aygun, sisteme girmişsiniz ve bana da ifade ettiğiniz bir talebiniz
vardı; buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun,
Tekirdağ ili Kapaklı ilçesinde atık toplama alanından
yayılan koku sebebiyle hastaneye kaldırılan vatandaşlara
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve sorumluların bulunup
yargı önüne çıkartılmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine çevre katliamı, yine
Tekirdağ. Kanser ölümlerinde en ön sırada olan ilimizde, Kapaklı
ilçemizin Pınarca Mahallesinde tehlikesiz atık toplama merkezinden
çevreye yayılan ağır koku sebebiyle 14
vatandaşımız Kapaklı ve Çerkezköy devlet hastanelerinde
tedavi altına alınmıştır. Bu zehirlenen
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum, sorumluların
bir an evvel bulunup yargıya çıkartılmasını diliyorum.
Bundan sonra inşallah bu çevre sorunu son olur deyip saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, 9uncu madde üzerinde üçü aynı mahiyette
olmak üzere dört önerge vardır.
İlk
okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin Kanun
Teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Hüseyin
Kaçmaz Musa
Piroğlu
Siirt Şırnak İstanbul
Garo
Paylan Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Diyarbakır İzmir
Aynı
mahiyetteki ikinci önergenin imza sahipleri:
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Aydın Mersin Bursa
Rafet
Zeybek
Antalya
Aynı
mahiyetteki üçüncü önergenin imza sahipleri:
Tuba
Vural Çokal Aylin
Cesur Arslan
Kabukcuoğlu
Antalya Isparta Eskişehir
Ayhan
Altıntaş İmam
Hüseyin Filiz
Ankara Gaziantep
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerine söz isteyen Diyarbakır
Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Paylan.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2013 yılında çıkan Gezi isyanı bir halk hareketiydi.
Her şeye ben karar vereceğim. diyen anlayışa
karşı bir itiraz vardı ve itiraz bir bardağı
dolduruyordu. En sonunda Geziye de ben bir kışla
yapacağım. Siz ne derseniz deyin, ben o kışlayı
yapacağım. diyen anlayış bardağı
taşırdı.
Değerli
arkadaşlar, yüz binlerce insan bir gecede Geziye, Taksim Meydanına
çıktı ve arkadaşlar, siyasi bir aidiyeti olmayan yüz binler
çıktı. Hayatında belki ilk kez sokağa çıkan yüz binler
itirazını Taksim Meydanında gösterdi. Ama o muhteşem
gecede, Taksim Meydanına çıktığımız gecede ben
de o kalabalığın içindeydim, önlerindeydim ve bir yanımda,
arkadaşlar, ilk kez sokağa çıkan o yüz binlerce insanın
yanında, daha önce sokağa çıkan Mustafa Kemalin
askerleriyiz." diye bağıran gençler vardı, bir yanımda
binlerce bozkurt işareti yapan gençler vardı, bir yanımda da
...(x)
Apo diyen gençler vardı arkadaşlar. Bakın, böyle yüz binler,
bağırmayan yüz binlerin yanında bu işareti yapan, bu
sloganları atan gençler Gezi meydanına çıktılar.
Şimdi,
bakın, değerli arkadaşlar, Gezi, dayanışmacı ve
barışçı bir eylemdi, bir itirazdı. Gezide bütün bu
sloganları atanlar yan yana durdular, 3 metre mesafede yan yana stantlar
açtılar, birbirleriyle konuştular, dertleştiler ama dert
ortaktı, Her şeye ben karar vereceğim." diyen
anlayışa hep beraber itiraz ediyorlardı bozkurt işareti
yapanı da Mustafa Kemalin askerleriyiz." diyeni de ...(x)
Apo diyeni de.
OLCAY
KILAVUZ (Mersin) Yalan söylüyorsun! Bozkurt yapan ile PKKlı nerede bir
arada görülmüş? Ayıp be, yalan söyleme bari!
GARO
PAYLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu itirazı Hükûmet
dinlememeyi tercih etti, bu itirazı Hükûmet bastırmayı tercih
etti. Oysa iktidardan bazı vicdanlı sesler geldi, dediler ki: Ya,
arkadaş, bundan sonra bir otobüs durağı bile yapsak vatandaşa
sormalıyız. diyen sesler yükseldi. Biz Gezideki
arkadaşlarımızı dinlemeliyiz, onların itirazına
değer vermeliyiz. diyen AK PARTİli bakanlar, milletvekilleri,
belediye başkanları çıktı. Ama tek adam hayalleri kuran, o
itirazı bastırmayı tercih etti. Kimlerle? FETÖcü polisleriyle.
Berkin Elvanları, Ali İsmail Korkmazları öldürttü o FETÖcü
polislerine arkadaşlar ve isyanı büyüttü. İsyanı dinlemek,
o itirazı değerlendirmek yerine, o isyanı bastırmak,
sindirmek, zulümle bastırmak için FETÖcü polislerine talimat verdi
arkadaşlar.
Bütün
bu çerçevelerde, bakın, üzerinden dört yıl geçtikten sonra
akıllarına bir iş geldi: Ya, bir Osman Kavala vardı, hani
sivil toplum kuruluşlarının başında olan, Türkiyenin
barışı, demokrasisi için mücadele veren bir Osman Kavala
vardı. Biz ona arkadaşlar, bir Sorosçu damgası
yapıştıralım ve onu Gezi isyanının
başına yerleştirelim.
Bakın,
dört yüz yetmiş yedi gündür Sevgili Osman Kavala, Sevgili dostum Osman
Kavala hapiste, cezaevinde. Dört yüz yetmiş yedi gündür neyle suçlandığını
bilmiyordu, meğer bugün ortaya çıktı ki Hükûmeti ortadan
kaldırmaya teşebbüsten. Bugün iddianamede hakkında bir iddia
ortaya kondu ve deniyor ki: Gezinin tepe yöneticisiymiş Osman Kavala.
Osman Kavala bozkurt işareti yapanların mı acaba tepe yöneticisi?
Acaba Mustafa Kemalin askerleriyiz. diyenlerin mi tepe yöneticisi? (
)(x)
Apo diyenlerin mi tepe yöneticisi? Bir halk hareketinden bahsediyoruz ve Osman
Kavala Emniyet kayıtlarına göre 10 milyon
vatandaşımızın sokağa çıktığı bir
halk hareketinin tepe yöneticisiymiş arkadaşlar ve böyle bir
iddianameyle karşı karşıyayız. Neden? Çünkü seçime
kırk beş gün var. Neden? Hikâye lazım. Tekrar beka meselesiyle
ilgili bir hikâye yaratmanız lazım. Oysa, dönemin
bakanlarının, AK PARTİli bakanların yaptığı
açıklamalara baksanız, Bizim onları dinlememiz gerekirdi.
diyen bir anlayış var.
Değerli
arkadaşlar, Gezi isyanı hâlâ devam ediyor. Siz ne kadar
bastırsanız da sindirseniz de arkadaşlar, biz itiraz etmeye
devam ediyoruz. Tek adam rejimine, Her şeye ben karar vereceğim.
diyen anlayışa itiraz ediyoruz ve itiraz etmeye devam edeceğiz.
Geziyi, Gezi anlayışını, Gezi itirazını
dinlemenizi size tavsiye ederim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
ÖZYÜREK (Sivas) Yalanları mı?
BAŞKAN
Toparlayın.
GARO
PAYLAN (Devamla) Geziyi, Gezi isyanını, Gezinin anlamını
dinlemenizi size salık veririm.
Gezide
bütün vatandaşlarımız vardı; AK PARTİliler de
vardı arkadaşlar, MHPliler de vardı, HDPliler de vardı,
CHPliler de vardı, hepimiz oradaydık. AK PARTİli gençler,
sizin çocuklarınız da oradaydı. Gelin hep birlikte tekrar Gezi
ruhunu ayağa kaldıralım, o itirazı dinleyelim, hep beraber
ülkenin barışını bulalım ve Osman Kavalaları, sevgili
dostlarımızı, o rehinleri bir an önce serbest bırakın
diyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bülbül, yerinizden bir söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 42 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 9uncu madesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Başkan, zaten hatip
konuşmasına başlarken niyetini, tavrını, meseleleri
değerlendirme şeklini ortaya koymuştur Gezi isyanı
ifadesiyle. Tabii, kendi değerlendirmesidir ama bizim bunun,
doğrudur, isyandır ama hangi tarafında olduğumuzdur önemli
olan. Biz Milliyetçi Hareketçiler, ülkücülerse eğer kastedilen -çünkü
bozkurt işaretini yapmak bir el hareketi olarak değerlendirilebilir,
bunu herkes yapabilir ama bu işareti yapanlar aynı zamanda o
kimliği, kişiliği, o dünya görüşünü taşıyanlarsa
kastedilen- cümle âlem bilmelidir ki ve bilir ki Türkiye değil, dünya
bilir ki
Apo(x),
Apo(x) diyenlerle bu hareketi
yapanların ve gerçekten ülkücü olanların bir araya gelmesi, ay ile
güneşin yan yana gelmesi nasıl imkânsız ise bunların da bir
araya gelmesi o şekilde imkânsızdır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Burada devamlı bu Gezi üzerinden birtakım
şeyler devşirilmeye çalışıyor. Gezi hadiselerinin ne
olduğu şu an çok daha net ortadadır. Burada, oraya giden bütün
gençliği töhmet altında bırakacak, o gençliği hain ilan
edecek tarzda bir konuşma ve bir değerlendirme Milliyetçi Hareket
Partisinden de ve şu an meseleyi değerlendiren Adalet ve
Kalkınma Partisinden de yapılmıyor. Burada önemli olan, bu
işin hangi odaklar tarafından organize edildiği ve bu
odakların o gösterileri hangi minvalde yürüttüğüdür. Türkiye'de
eğer devletine taş atacak, barikat kuracak, molotofkokteylleri atacak
bir anlayış eğer bu memleketin özgürlükçü ve geleceğini
aydınlık hâle getirecek gençliğini temsil ediyorsa böyle bir
gençliği kabul etmiyoruz. Genel Başkanımızın net bir
ifadesi var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Bülbül.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Toparlıyorum.
Genel
Başkanımızın o dönemde de gençliğe bir
çağrısı vardı. Demiştir ki: Türk gençliğine
sesleniyorum: Sizin yeriniz sokaklar değildir, sokaklar
karanlıktır, sokakta kimin ne yaptığı belli olmaz,
hangi odağa teslim olacağınız veya onun dümen suyunda
hareket edeceğiniz belli olmaz; sokaklar değil, dersliklerdir sizin
yeriniz; sokaklar değil, kütüphanelerdir sizin yeriniz. Böyle diyerek
Türk gençliğine asıl olması gereken yeri işaret
etmiştir. Bu noktada Türkiye'de Gezi hadisesini organize edenlerin,
Türkiye'de bu hadisede şu an itibarıyla itham edilen, hakkında
soruşturma yürütülenlerin
Mesela, Osman Kavaladan bahsetti,
hakkındaki iddialar çok ciddidir. Kendisinin Sorosçu vakıfların
ve bu kuruluşların Türkiye'de uzantısı olarak faaliyet
gösterdiği de ortadadır, Gezi hadiselerindeki rolü de çok iyi
bilinmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Son cümlelerinizi alıyorum.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tabii.
Bu
konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu meselenin çok detaylı bir
şekilde incelenmesi ve bütün sorumluları hakkında hukuken ne
gerekiyorsa onun yapılması arzu ve istediği içerisindeyiz. Bu
konuda, yine tekrar ediyorum, ülkücüleri bozkurt işareti yapanlar diye
eğer tarif ediyorlarsa bu, akla ziyan bir tariftir ve ülkücü hareket,
devletine, milletine taş atanlarla, molotof kokteyli savuranlarla bir
arada asla ve asla olmayacaktır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Can
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi
açısından
Hiçbir samimi AK PARTİ'li Geziye destek
vermemiştir, Gezide olmamıştır, bu böyle biline. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İkincisi:
Tek adamlıkla ilgili bir şeyler söylendi. 2001de kurulan AK
PARTİ, 2002den itibaren milletle beraber olmuştur -milletin
adamına destek olmuştur millet- on altı yıldır
iktidardadır. Yüzde 50nin üzerinde oy alarak iki kere seçimle gelmiştir
ve milletten iradeyi almıştır. Milletin iradesini de
başının üstünde taşımış bir lidere
karşı tek adamlık yakıştırmasını asla
tasvip etmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ediyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun, talebiniz nedir Sayın Beştaş?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 60a göre yerimden söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yalnız, her iki konuşmacı da kendilerine atfen söylenen
konuyla ilgilerinin olmadığını söylediler. Yani siz buna ne
açıdan bir cevap vermek istiyorsunuz? Bir izah ederseniz ben söz
vereceğim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Açıkça suçsuzluk karinesi ihlal
edilmiştir
BAŞKAN
Efendim?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Osman Kavalaya ilişkin açıkça
suç işlediğini, kesin hüküm varmış gibi konuştu. Buna
ilişkin ben yerimden söz istiyorum.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ne münasebet! Soruşturma yürütülmektedir,
iddialar ciddidir. dedim efendim.
BAŞKAN
Sadece Sayın Kavalayla ilgili bölümü için söz veriyorum çünkü her iki
konuşmacı da Gezide kendilerinin bulunmadıklarını
açıklayan konuşmalar yaptılar.
Kavalayla
ilgili, buyurun.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Bir grup başkan vekili söz istiyor.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben grup
adına söz alıyorum, grup başkan vekili olarak söz alıyorum.
Bu nedenle, takdir edersiniz ki konuşmamın
sınırlarını da tayin edebilirim. Sayın Başkan
BAŞKAN
Ancak, Sayın Beştaş, şunda bir anlaşalım: Yani
ben size söz verirken her iki konuşmacının sizlere
sataşmasından dolayı söz vermiyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben de sataşmadan istemiyorum zaten.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Açıklama
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sataşmadan söz istemiyorum.
BAŞKAN
Tamam, peki, buyurun açıklayın.
44.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir kere, Sayın Başkan,
Sayın Devlet Bahçelinin o dönemdeki bir açıklamasını MHP
Grubunun dikkatine sunmak istiyorum. Başbakan Erdoğanın itici,
intikamcı, iğneleyici, ithamcı, idareimaslahatçı ve
ikircikli beyanları çok tehlikeli bir ortama davetiye
çıkarmıştır. Haricindeki sosyal ve siyasal kesimlere
saygısız, ölçüsüz ve duyarsız yaklaşan, üstelik üst üste
yığılan beklenti ve talepleri duymayan, önemsemeyen
Başbakanın başlıca istikrarsızlık unsuru hâline
geldiği anlaşılmaktadır.
Bununla
birlikte, Sayın Osman Kavala hakkında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
daha bugün iddianame basına
düşmüştür. Kendisi Anayasanın emredici hükümlerine göre henüz
bir tutukludur, hakkında bir mahkûmiyet kararı verilmemiştir.
Sayın MHP Grup Başkan Vekilinin Sorosçu olduğu ortadadır.
şeklinde ve devam eden cümleleri açıkça Türkiyeye ve dünyaya suçlu
olduğunu ilan etmiştir; bunu kabul etmiyoruz. Osman Kavala bir insan
hakları savunucusudur, demokrat kişiliğiyle Türkiyede ve
uluslararası alanda saygın ve bizim de saygı duyduğumuz ve
kesinlikle suç işlemediğine inandığımız bir
şahsiyettir; kayıtlara geçsin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bülbül, siz hangi açıdan söz istediniz?
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, Genel Başkanımızın Gezi
olaylarıyla ilgili yorumu
BAŞKAN
O değerlendirme üzerine mi söz istediniz?
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tabii efendim.
BAŞKAN
Buyurun, ona bir açıklama getirin, kapatalım ama artık.
45.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi, Sayın Genel
Başkanımızın Gezi olayları ilk ortaya
çıktığında yapmış olduğu açıklama bir
siyasi değerlendirmedir ve Gezi olaylarının mahiyetiyle ilgili,
ne şekilde oluştuğu ve orada neler
yaşandığıyla alakalı Türk gençliğine
yapmış olduğu çağrıya Yalova Çiftlikköyde Gezi
olayları devam ederken şahit olmuş birisi olarak ben bu ifadeyi
kullandım. Bu ifade aynen geçerlidir, Genel Başkanımız bunu
sayısız kere ifade etmiş, tekrar etmiştir. Bugün de bu
durum böyledir, fikrimiz de bu şekildedir. Bunu, Gezi olaylarına
sanki destek olunmuş gibi izah etmek, böyle değerlendirmek bizim
kabul edebileceğimiz bir durum değildir.
Osman
Kavalayla alakalı ifade ettiğim husus da kendisiyle ilgili
iddiaların ciddi olduğunu ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
Sorosçu vakıfların, Açık Toplum
Enstitüsü gibi vakıfların, birtakım kuruluşların,
Türkiye'de faaliyetlerini yürüten bu vakıfların içerisinde yer alan
bir şahıs olduğunu ifade etmek, onun hakkında kesin bir
hüküm vermek değildir. Bu bağlantının olduğu herkesçe
malumdur. Bunu tekrar ifade etmek istedim.
Teşekkür
ederim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, kayıtlara geçmesi açısından, müsaade
ederseniz bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Kimin Gezi olaylarıyla ilgili ne söylediği
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu hiç ilgilendirmiyor. Gezi olayları,
baskıcı bir rejime karşı baş kaldıran halkın
olaylarıdır. Gezi olayları Bağımsızlık
Türkiyenin hakkıdır. diyen her insanın orada sesini
haykırıp da dünyaya duyurduğu bir olaydır. Gezi
olayları İnsanlar diktatörlükle yönetilemez, gerekirse biz
vatanımıza ve milletimize sahip çıkanlarız. dedikleri ve
seslerini yükselttikleri bir olaydır. Hiç kimsenin Gezi
olaylarını oraya buraya çekmesine gerek yok. Gezi olaylarında
utanılacak bir şey varsa çocuğu öldürenler, insanları kör
edenler, halka rağmen bir şey yapanlar utansınlar ve utanmaya
devam etsinler. (CHP sıralarından alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tek cümle, buradan
Açık
Toplum Vakfı, TESEVi destekleyen bir kurumdur. TESEVde Recep Tayyip
Erdoğanın kızı Sümeyye Erdoğan staj
yapmıştır. Lütfen, bunlar da kayıtlara geçsin.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Devam edelim Başkanım, devam edelim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel ve 45
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1578) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 42) (Devam)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz
isteyen Bursa Milletvekilimiz Sayın Nurhayat Altaca
Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Kayışoğlu.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, evet, temel olarak bu kanunda CMKyla ilgili
değişiklikler yapılıyor. Neden yapılıyor? Adaleti
tesis etmek için yapılıyor ama adaletsizliklerle ilgili, maalesef,
işte, sabahtan beri konuşuyoruz, artık Kaf
Dağını aşmış durumda ülkede yaşanan
adaletsizlikler. Her gün avukat arkadaşlarımızdan, yeni bir
konuyla ilgili, yeni mahkeme kararlarıyla bunu somut bir şekilde
görüyoruz.
Bugün
size şunu anlatacağım: Bursada bir mahkeme kararı. Karar
şu: Suriyeli 12 yaşındaki kız evlendiriliyor 24
yaşındaki bir başka Suriyeliyle ve Türkiyeye geliyorlar. Bu 12
yaşındaki kız doğum yapıyor Bursada, birinci
doğumunu yapıyor, sonra ikinci doğumunu yapıyor, sonra
tabii bu durum ihbar ediliyor Emniyete ve dava açılıyor. Dava
neticesinde -tabii ki, çocukların aileleri de sanık olarak
yargılanıyor- vasi atanması gerekiyor, mahkeme vasi
atamıyor. Efendim, çocuğun yaşıyla ilgili hataya
düştük. deniyor, çocuğun yaşıyla ilgili bir
araştırma yapılmıyor ve artık bu olaylar rutine
bağlanmış bir şekilde, deniyor ki: Bu işte bir hata
var, Suriyeliler zaten çocuk yaşta evleniyorlar, bu onların
gelenekleri, suç olduğunu bilmiyorlar. Ve hata olduğu için Türk Ceza
Kanunundaki hata hükümlerinden faydalanılarak ceza verilmesine yer
olmadığına karar veriliyor, istinaf mahkemesi de aynı
şekilde bir içtihat yaratıyor, bu içtihada dayanarak 12
yaşındaki, 13 yaşındaki Suriyeli çocuklara yönelik
gerçekleştirilen istismarlar cezasız kalıyor.
Adaletin
milliyeti olur mu değerli arkadaşlar? Çocuğun Suriyelisi,
şucusu, bucusu olur mu? Çocuk, çocuktur. Sizin 12 yaşında
kızınız yok mu hiç?
ZEYNEP
GÜL YILMAZ (Mersin) Dağdaki çocuklar ne yapacak?
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Dağdaki çocukla Suriyeli
çocuğun ne ilgisi var Allah aşkına! Bu nasıl bir
bakış açısı? Siz nasıl bir kadınsınız!
Siz anne değil misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ZEYNEP
GÜL YILMAZ (Mersin) Dağda da çocuklar var.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen sataşmayın.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) 12 yaşındaki bir
kızın evlendirilip çocuk doğurmasıyla ne alakası var?
Bu nasıl bir savunma!
ZEYNEP
GÜL YILMAZ (Mersin) Dağa kaldırılan kızlar var.
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu, siz Genel Kurula hitap edin.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Bu nasıl bir adaletsizliği
savunma üslubu? Hiç yakıştıramıyorum. Sizi
kınıyorum. Sizi kınıyorum. İşte bu şeye
benziyor
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Bu Merve Demirelin tacizine benziyor.
Yok, işte, babası FETÖcüymüş de o yüzden taciz
edilebilirmiş. Aynı şekilde, o Suriyeliyse Evet, Suriyeliler
istismar edilebilir. anlayışıdır bu. Bunu kabul edemeyiz.
ZEYNEP
GÜL YILMAZ (Mersin) Biz öyle bir şey söylemiyoruz. O zaman dağdaki
çocukları da kınayacaksınız.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Hukuk herkese lazım. Sizin de
çocuklarınız var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Dünyadaki bütün çocuklar bizim
çocuklarımızdır. Hepsinin hakkını aynı
şekilde savunacağız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen
Sayın
Kayışoğlu siz de sükûnetle Genel Kurula hitap edin.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Utanın! Utanın bir kadın
olarak böyle bir şey söylemeye.
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu, siz de lütfen, sükûnetle Genel Kurula
hitap edin.
Arkadaşlar,
laf atmayalım.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Geçen dönem bu Mecliste çocuk
istismarlarını araştırmayla ilgili bir komisyon kuruldu.
Görüyorum, evet, Yılmaz Bey burada, o da
Başkanlığını yapmıştı. Aylarca
çalıştık, 80 küsur önerisi olan bir rapor oluşturuldu ve
daha burada bir çocuk komisyonu bile kuramadık bütün partiler bu konuda
mutabık olduğu hâlde, bunu bile başaramıyoruz. Tam tersine,
gördük ki ondan sonra çocuk yaştaki evliliklerle ilgili af getirilmeye
çalışıldı. Evet, o dönemde ülkedeki bütün kadınlar, AK
PARTİ cenahından da kadınlar buna isyan ettiler, karşı
çıktılar, olması gereken de budur zaten ve geri çekildi ama
uygulamada maalesef mahkemeler fiilen affı getirmiş durumdalar. Bunu
kabul edemeyiz.
Değerli
arkadaşlar, hep beraber buna karşı olmamız lazım.
Biraz önce söylendi ya tacizle ilgili olarak Evet, bütün kadınlar
karşısında duralım, takipçisi olalım. Aynı
şekilde çocuklarımızla ilgili bu haksızlıklara,
hukuksuzluklara da karşı duralım.
Şunu
da özellikle belirtmek istiyorum, biraz önceki tartışmada Efendim,
mahkeme araştıracak kasıt mı var, taksir mi var. denildi.
İstismarda taksir olmaz. Taksirle işlenebilen bir suç değildir
taciz, tecavüz, istismar, tabii ki kasıtla işlenir. Oradaki hukukçu
grup başkan vekili arkadaşımıza da bunu tekrar
hatırlatmak istiyorum ve diyorum ki: Buradaki kanunları yapmakla
adalet tesis edilmiyor, çocuklara kıymayın efendiler, çocuklara
kıymayın! (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Isparta Milletvekilimiz
Sayın Aylin Cesur.
Buyurun
Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir
önceki konuşmamda ülkenin idaresinden milletimizin memnun
olmadığından söz etmiştim ve amacımız
iktidarı eleştirmek değildi, ülkenin ve milletin ne durumda
olduğunun tespiti ve bunlara çözüm aramaktı. O hâlde, bakalım.
Ne iyidir? diye baktığımızda, gözle görünür bir şey
yok maalesef, milyonlar hâlinden şikayetçi. Ve yine konuşmamın
sonunda demiştim ki: Pahalılık altında ezilen
milyonların ve zamların altında, işsizlik altında
ezilen milyonların buna İyi oldu. demesi beklenebilir mi?
Beklenemez. O hâlde bir sonraki konuşmamda neler iyi değil
onları söyleyelim ve çözüm üretelim, çözüm önerileri sunalım demiştim.
Şimdi,
bakalım, iyi olmayan nedir? Bugün devlet, Hükûmet, adalet, demokrasi gibi
müessese ve kavramlar aşınmaya uğramıştır.
2002de sorun olan her şey bugün, 2019da da daha fazlasıyla
mevcuttur. Millet yoksullaşmıştır, gelir dağılımında,
Türkiye, dünyada en kötü ülkeler arasında yer almıştır.
Cibuti,
dünyanın en fakir 50nci ülkesi, 1813 dolar millî geliri. Ve ülkemizde 16
milyon kişi açlık sınırında, 48 milyon kişi
yoksulluk sınırında, toplam 64 milyon insan yoksul demek bu,
yoksul veya aç. İşsizlik yüzde 12 gibi tarihimizin en yüksek
rekorlarından birini kırmıştır. Enflasyon ve onun
neticesindeki pahalılık hayatı çekilmez hâle getirmiştir.
Günlük zaruri tüketim malları on sene zarfında yüzde 500 ila 1.500
oranında zamlanmıştır. Kiralar, yakıt, giyim
eşyaları pahalanmıştır. Velhasıl file ve mutfak
vatandaşı büyük sıkıntı içerisine sokmuştur.
Köylü perişan durumdadır. Köylünün alım gücü yarı
yarıya azalmıştır, Yangın var, yangın! diye
bağırmaktadır. Küçük esnaf ve sanatkârlar, şoförler günlük
kazançlarıyla masraflarını karşılayamaz hâldedir. Memur,
emekli, dul ve yetim enflasyon ve pahalılığın altında
ezilmiştir. Orta hâlli yoksullaşmıştır, yoksul aç
kalmıştır değerli arkadaşlar.
Devletin
ise dış borçları yüksek seviyelerdedir. Devlet içerde ve
dışarda borcu borçla ödeme durumundadır. Bu sene 173 milyar 847
milyon dolar borç ödenecektir ve gayrisafi millî hasılamızın
yüzde 51,9u dış borçlarda. Devlet dış borç bulamazsa ne
olur? Siyasi taviz vermek zorunda kalacaktır.
Sosyal
devletten uzaklaşılmıştır. Vergi adaleti yoktur ve
rızıktan vergi alınır hâle gelinmiştir. Türkiye'de
sanayileşme durmuştur, sebebi yanlış politikalardır.
Sanayi yatırımları yoktur. Birçok tesis
kapanmıştır, üretim neredeyse durmuştur. Teknolojinin
gerisinde kalınmıştır. Bölgeler arası
kalkınmışlık farkları düzeltilmesi gerekirken tam
tersi çok daha fazla artmıştır. Siyasete güven
azalmıştır. Terörde on yedi yılda 2.210
vatandaşımızı kaybettik.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye küçülmüştür ve sonuçta Türkiye bir buhran
denizindedir. Tablo budur ve bıçak kemiğe dayanmıştır.
Bu tablo böyle olmasına rağmen, birilerinin çıkıp, her
şey çok iyi, halkımız her şeyden çok memnun gibi bir tablo
sunması gerçekten bir acziyet işaretidir, çok özür dileyerek
söylüyorum. Hayatı yaşayan millettir, ateş düştüğü
yeri yakar ve millet de yanıyor değerli arkadaşlarım. On
yedi yılını doldurmuş siyasi iktidara Bu enflasyon, bu
pahalılık ne zaman duracak, ne zaman duracak? diye sorulduğunda
Sabredin. diyor. Neye sabredecek millet? Vatandaşa Fedakârlık
yapın biraz daha. diyor. Niye yapsın? Nasıl yapsın?
İnanın,
amacım kapkara bir tablo çizmek değildi. Amacımız, milletin
sıkıntılarını ortaya koyup onların ortadan
kaldırılmasının yollarını burada beraberce
aramak. Her şeyin başı, devletin ve rejimin işlemesidir.
Ülkenin en önemli sorunu bugün budur. Her şey burada başlar ve burada
biter.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
İlave ediyorum bir dakika Sayın Cesur.
AYLİN
CESUR (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hür
ve özerk yargıdır. Yargı yetkisi, Türk milleti adına,
bağımsız mahkemelerce kullanılır. Hâkimler
görevlerinde bağımsızdırlar. Bunlar Anayasamızın hükümleridir. Var mı bunlar?
Soruyorum size.
Ve
ülkenin güvenliğidir. Ülkenin güvenliğini korumak devletin görevidir.
Zira, devlet ülke için vardır.
Türkiyede
bugün çok partili siyasi hayata geçişimizin 74üncü yılında hâlâ
demokrasi, hâlâ özgürlük, hâlâ insan hakları, hâlâ hukuk devleti
kavramları tartışılıyorsa durup düşünme
zamanı ve en büyük neden ne biliyor musunuz? Beceriksizliğe,
liyakatsizliğe ilaveten gerçek demokrasinin bütün kurum ve
kurallarıyla işlememesi, işletilememesi; asıl neden bu.
İyi
olmayanlar o kadar çok ki bu zamana sığdıramadım. Evet,
ülkemizin büyük sorunları var ve bunlar hakkındaki düşünce ve
çözüm önerilerimize bir sonraki konuşmamda devam edeceğim.
Yalnız şu kadarını söylemek istiyorum: Çözüm,
vatandaşlarımızın demokrasiye sahip çıkmasıyla
mümkün olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Selamlamanız için ek süre veriyorum.
Buyurun
Sayın Cesur.
AYLİN
CESUR (Devamla) Buradan milletimize son konuşmalarımda
verdiğim mesajı yeniden vermek istiyorum.
Değerli
vatandaşlarımız, çare vardır. Çare demokrasi, çare
sizsiniz, çare sandık, sandık 31 Martta önünüzde. Çare sizsiniz!
Hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 9uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Özlem
Zengin Mehmet
Doğan Kubat Zeynep
Gül Yılmaz
Tokat İstanbul Mersin
Ziver
Özdemir İshak
Gazel Ali
Şahin
Batman Kütahya Gaziantep
MADDE 9- 5271 sayılı Kanunun
304 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasına
aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
"(1)
Yargıtayca 302 nci maddenin birinci fıkrası veya 303 üncü madde
uyarınca verilen kararlara ilişkin dosya ilk derece mahkemesine,
kararın bir örneği ise bölge adliye mahkemesine gönderilmek üzere
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.
"Ancak
bozma kararı,
a)
İstinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise
dosya, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine,
b)
Hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf
başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise dosya,
gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine ya da bozma
kararının içeriği doğrultusunda Yargıtayca uygun
görülmesi halinde bölge adliye mahkemesine,
Gönderilir.
Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderildiği hallerde, kararın
bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.
BAŞKAN
Komisyon okutulan önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle,
Ceza Muhakemesi Kanununun 304üncü maddesinin 2nci fıkrasına
eklenen cümleyle, Yargıtay bozma kararının istinaf
başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin olması hâlinde
dosyanın gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine
gönderilmesi sağlanmaktadır.
Önergeyle,
bu cümle değiştirilmek suretiyle, bölge adliye mahkemesi ceza
dairelerinin hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf
başvurusunun esastan reddi kararına dair verilen bozma
kararlarına ilişkin dosyanın da gereği için kararı
veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi sağlanmaktadır. Bu hâlde
ayrıca, verilen bozma kararının içeriği ile bölge adliye
mahkemesinin düzeltme nedeni dikkate alınmak suretiyle
Yargıtayın uygun görmesi hâlinde dosya, bölge adliye mahkemesine
gönderilebilecektir. Böylelikle, bozma kararının içeriğine göre
Yargıtay dosyayı, ilk derece mahkemesine ya da bölge adliye mahkemesine
gönderebilecektir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 10uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
aykırılık sırasına göre önergeleri okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 42 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen İsmail
Atakan Ünver
Aydın Mersin Karaman
Rafet
Zeybek
Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Karaman Milletvekilimiz Sayın İsmail
Atakan Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Ünver.
İSMAİL
ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Elimizdeki
teklife bakıyorum ve Türkiyede devriiktidarınızda hukuksal
anlamda yaşadığımız bunca soruna duyarsız
kalıp bunların çözümü için hiçbir çaba sarf etmeyi düşünmüyor
olmak, nasıl bir duygudur diye merak ediyorum.
Kanun
koyucuyu kanuni düzenleme yapmaya yönelten toplumsal sorunlara hukuksal
çözümler üretmektir. Tüm çağdaş demokrasilerde hukuk devleti olmak
iddiasında olan ve hukukun evrensel ilkelerine saygılı tüm
devletlerde kanunlar bu genel amaçla oluşturulur ve yürürlüğe
sokulur.
Türkiyede
adil yargılanma hakkıyla ilgili sorun yok mu? Mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
sorunu yok mu? Soruşturma makamları ve yürütme nezdinde masumiyet
karinesine saygıyla ilgili sorun yok mu? Yargılama
aşamasında silahların eşitliğiyle ilgili sorun yok mu?
Tedbir olan tutukluluğun cezaya dönüştürülmesiyle ilgili sorun yok
mu? Gerekçeli karar hakkıyla ilgili sorun yok mu? Nihayetinde, yürütmenin
benimsemediği, işine gelmeyen yargı kararlarının
uygulanmamasıyla ilgili sorun yok mu? Bunların hepsini bir kenara
bırakıyorsunuz, sonra bu teklifi getiriyorsunuz. Mesela hâkimlik ve
savcılık sınavındaki başarı puanını dün
50ye düşürmüştünüz, bugün tekrar 70e yükseltiyorsunuz. Bu maddeyi
görünce, herhâlde AK PARTİ teşkilatlarında, hâkim, savcı
yapacakları avukat kalmadı diye düşünmeden kendimi
alamadım.
298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri diye bir Kanun var ve bu Kanunun
ek 7nci maddesinde milletvekili seçimleri ve mahallî idareler seçimleri için
görevlerinden istifa eden hâkim ve savcıların tekrar görevine dönemeyeceği
düzenlenmektedir. Hiç düşündünüz mü bu hüküm niye vardır diye? Hâkim
ve savcılar aday olmakla siyasi görüşlerini belli etmiş
olacaklarından tekrar kürsüye çıkmaları yargının
bağımsızlığına ve
tarafsızlığına en azından şeklen gölge
düşüreceği için vardır ama siz, teşkilatlarınızda
görev yapmış dolayısıyla siyasi görüşünü
alenileştirmiş kişileri hâkim ve savcı yaptınız,
yargının tarafsızlığı ve
bağımsızlığı ilkesinin ruhuna aykırı
davrandınız. Hani 16 Nisan 2017 referandumuyla Anayasaya, mahkemelerin
bağımsızlığının yanına,
tarafsızlığını da eklemiştiniz? Böyle yapmakla
yargının tarafsızlığını
sağlamış mı oldunuz? Yargıda liyakati değil,
sadakati esas alıp bu atamaları yapıyorsunuz, sonra bütün
hukukçuları yargının sorunlarını nasıl
düzelteceğiz diye düşündürüyorsunuz. Yapmayın, bize de
yazık.
Hepimizin
bildiği gibi, Türkiye'nin iki tane 12 Eylülü var: Biri Kenan Evrenin
başında olduğu 12 Eylül 1980 darbesi, diğeri de 12 Eylül
2010da -tırnak içinde söylüyorum- sizin, FETÖyle aynı menzilde
yürüdüğünüzü zannettiğiniz, ölülerin bile mezardan kalkıp oy
kullandığı Anayasa referandumu.
Bazı
şeyleri çabuk unutuyorsunuz. Hem 12 Eylül 1980 darbesinin ürettiği
antidemokratik mevzuat hükümlerinin ve kurumlarının
varlığından yararlanıyorsunuz hem de 12 Eylül 2010 Anayasa
değişikliğini üreten kafanın hukuk dünyamıza bela
ettiği Önce itibarsızlaştır ve suçla, sonra tutukla ve
suçsuzluğunu ispatlamasını iste, sonra da bas cezayı.
anlayışından yararlanıyorsunuz.
On
yedi yıldır iktidarsınız, hani vesayete karşı duracaktınız?
Bunu da çok çabuk unuttunuz veya işinize öyle geldi, kendi vesayetini
kurdunuz. Şurada bir haksızlık, şurada bir
yanlışlık, şurada bir usulsüzlük var. denilince hepiniz
birden yerinizden fırlıyor ve Kimseye dokundurmayız, surda
gedik açtırmayız. diyorsunuz. Devlet ile iktidarı birbirine
karıştırdınız. İktidar oldunuz ama kendinizi
devlet zannettiniz. Sizin politikalarınıza karşı
olmayı devlete karşı olmak zannediyor, herkesi terörist hain
diye yaftalıyorsunuz.
Siz
yandaş medyanızla, kurduğunuz yeni vesayet sistemiyle,
atadığınız partili yargıçlarınız,
savcılarınız eliyle muhalefeti susturmak, hatta devirmek için
çaba sarf ediyorsunuz. Burada bir yanlışlık var arkadaşlar;
iktidarlar muhalefeti devirmek için uğraşmaz, muhalefet
yasaların çizdiği sınır ve kurallar içinde kalarak,
demokratik yollardan iktidarda olanları devirmek için
uğraşır. İktidarlar hiç devrilmeyecekse neden seçim
yapıyoruz? Muhalefeti devireceksiniz de ne olacak?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Ünver.
İSMAİL
ATAKAN ÜNVER (Devamla) Bakın, hiç ses çıkmıyor, ne güzel
demokrasimiz var. mı diyeceksiniz? Unutmayın ki iktidarlar adı
ne olursa olsun her rejimde vardır ama sadece demokrasilerde muhalefet
vardır yani muhalefet varsa o zaman, o yönetim biçimi demokrasi olur.
Yargıtaya,
Danıştaya, Anayasa Mahkemesine, Yüksek Seçim Kuruluna güven
kaldı mı? Bir hukukçu olarak üzülerek söylemek zorundayım ki
maalesef kalmadı. Yargıya güven yüzde 30lar düzeyine inmiş, umurunuzda
değil.
Gelin,
hep birlikte hukukumuzu darbe müktesebatından arındıralım,
yargıya olan güveni ve demokrasiyi yeniden tesis edelim diyoruz;
yanaşmıyorsunuz. Demokrasi, adalet, hukuk herkese lazım. Ne
demişti Özdemir Asaf, hatırlayalım: İnsansız adalet
olmaz. Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu? Ama olmaz olsun.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişikli
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan teselsül ettirilmiştir ibaresinin
birbirine bağlanmıştır ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Tuba
Vural Çokal Fahrettin
Yokuş İmam
Hüseyin Filiz
Antalya
Konya
Gaziantep
Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu
Ankara
Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
önergesiyle 10uncu maddenin birinci fıkrasında yer alan teselsül
ettirilmiştir ibaresinin birbirine bağlanmıştır ibaresiyle
değiştirilmesi madde metninin anlaşılır
olmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
10uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci
madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan aşağıdaki ibaresinin
aşağıda yer alan ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Tuba
Vural Çokal İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Antalya Gaziantep Ankara
Arslan
Kabukcuoğlu
Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
önergesiyle 11inci maddenin birinci fıkrasında yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda yer alan
ibaresiyle değiştirilmesi madde metninin daha
anlaşılır olmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
MADDE
12- Bu Kanun yayımı tarihinden 15 gün sonra yürürlüğe girer.
Tuba
Vural Çokal İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Antalya Gaziantep Ankara
Arslan
Kabukcuoğlu
Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon okunan önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
önergesiyle 12nci maddenin birinci fıkrasının yukarıdaki
şekilde değiştirilmesi önerilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
12nci
madde kabul edilmiştir.
13üncü
madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
MADDE
13- Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Tuba
Vural Çokal İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Antalya Gaziantep Ankara
Arslan
Kabukcuoğlu
Eskişehir
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Ayhan
Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Altıntaş.
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değişik
içerikteki kanunları bir araya toplayıp torba yasa hâlinde Meclise
getirmek bir gelenek hâlini aldı. Oysaki bunlar üç ayrı kanun teklifi
olarak gelseydi yüce Mecliste bu maddeler etraflıca incelenebilirdi.
Hatırlatmalıyım
ki Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununda 7035 sayılı Kanunla yapılan
değişikliği Anayasa Mahkemesine götürmüş ve yüce mahkeme 27
Aralık 2018 tarihinde, yapılan değişiklikleri
Anayasanın 36ncı maddesine aykırı bularak iptal
etmiştir.
Bu
konuşmayı hazırladıktan sonra dün öğlen saat on ikide
odalarımıza dağıtılan yasa önerisi defterinde bir
maddenin daha ilave edildiğini ve Anayasa Mahkememizin iptal ettiği
maddenin son dakikada düzeltildiğini gördüm. Bu da vekillerimizin yasa
önerisi yaparken üstünkörü ve özensiz bir araştırma
yaptıklarının göstergesidir diye düşünüyorum. Meclisimiz
harıl harıl çalışıp kanun yapıyor ama
etraflıca araştırılmadan ve incelenmeden yapılan
kanunlar tekrar tekrar önümüze geliyor.
Teklif
edilen kanunun 4üncü ve 5inci maddelerinde hâkim ve savcı
alımlarıyla ilgili 70 puan başarı sınırı
konulması olumludur ancak özellikle son üç yıldır 50 puan ve
altında puanlarla atanan hâkim ve savcılar yargıya olan güveni
daha da azaltmış durumdadır. Hukukta teorik bilgiler insan ve
doğasındaki olaylarla birleşince zamanla bilgi, deneyim ve
tecrübe yollarını açacaktır. Hukuk fakültelerini bitirenlerin
uygun kriterlere dayanan, belirlenecek bir çalışma döneminden sonra
hâkimlik mesleğini icra etmesi faydalı olacaktır.
Hâkim
ve savcı alımlarında sözlü sınavın
ağırlığının yüksek olması siyasi istismara
müsait ortam oluşturmaktadır. Bu ağırlığın
azaltılması ve sözlü sınav kurullarında hukuk fakültesi
akademisyenlerinin yer alması kurullara olan güveni bir nebze
artıracaktır. Hukuk olmadan vatandaşlık hakları da
olmaz, ekonomik gelişme de olmaz. Bu nedenle yargıda yapılacak
değişiklikler çok dikkatle yapılmak zorundadır.
Sözlerimi
bitirmeden önce güncel bir konuya değinmek istiyorum. Üç gün önce, 17
Şubat 2019da YÖKten yapılan açıklamada Suriyeli mültecilerin
hiçbir sınava tabi tutulmadan ülkemizde istedikleri üniversiteye
girebilecekleri şeklinde YÖKe yapılan atıfların doğru
olmadığı duyuruldu. Öncelikle YÖK gibi akademya ve bilimle
ilgili bir kuruluşun mülteci ve sığınmacı
arasındaki farkı bilmesi gerekir. Suriyelilere gizliden mülteci
statüsü verildi de haberimiz mi yok? Gazeteler bu mülteci-sığınmacı
farkını bilemeyebilirler ama bu özensizlik YÖKe hiç
yakışmaz. İkinci husus ise bazı üniversitelerimizin
Suriyelileri sadece lise diplomasıyla kabul ettiklerine dair aynı
YÖKte ilanlar var, örneğin Aksaray Üniversitesi. Zaten tüm
üniversitelerimiz Suriyeli öğrenci kabul ediyorlar. İçinde
bulunduğumuz öğretim yılında 154 üniversitemizde 20 binden
fazla Suriyeli öğrenci bulunuyor. Suriye Bakalorya sınavını
kabul etmeyen üniversitemiz yok gibi, üstelik yüzde 50 başarı yeterli
görülüyor. Bu sınavın seviyesi, kim tarafından
yapıldığı, sonuçların güvenilirliği hakkında
bilgimiz yeterli mi? Suriyelilerin eğitim görmelerine bir itirazımız
yok ancak eğitimde fırsat eşitliğini gözetmek
şartıyla. Yabancı öğrencilerin pek çoğuna bu milletin
ödediği vergilerle bol bol burs ve yurt dağıtılıyor.
Yabancı öğrencilere kendi ülkemizde âdeta imtiyazlı konum
veriyoruz. Kendi öğrencilerimize üniversiteye girmek için lise
diplomasını yetersiz görürken Suriye lise diplomasını,
Angola lise diplomasını, Somali lise diplomasını yeterli
görmemizi nasıl açıklayacaksınız? Öncelikle, Millî Eğitim
Bakanlığımızın verdiği lise eğitiminin
Angola ya da Suriyedeki eğitimden daha alt düzeyde olduğunu mu
düşünüyorsunuz? Öncelikle Millî Eğitim Bakanımızın
buna itiraz etmesini beklerdim ya da derhâl Angoladan veya Suriyeden uzmanlar
getirerek eğitimimizi düzeltmeye yardımcı olmalarını
isteyelim.
Sonuçta,
Üstat Necip Fazılın dizelerine geliyoruz:
Vicdan
azabına eş, kayna, kayna Sakarya,
Öz
yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
Yol
onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü
çok süründün, ayağa kalk Sakarya!
Yüce
Meclise saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
13üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Başkaca,
86ya göre söz talebi yok.
Şimdi
teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, 2nci sırada yer alan 33 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti ile
Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından
Kurulan Ortak Komite'nin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşması'nın Menşeli Ürünler
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemleri Hakkında Protokol II'sini Değiştiren 1/2016
Sayılı Kararınının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/1364) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 33)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Evet
sayın milletvekilleri, bu şekilde, gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 21 Şubat 2019 Perşembe günü saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize
iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 22.09
(x) Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen Meclis araştırması önergeleri tutanağa eklidir.
(x) 42 S. Sayılı Basmayazı 19/2/2019 tarihli 54üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelime ifade edildi