TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
56ncı Birleşim
21 Şubat 2019
Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Antalya
Milletvekili Deniz Baykalı uzun bir aradan sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görmekten mutluluk duyduğuna ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, siyasetimizin
ortak düzlemlerde buluşmaya ihtiyacı olduğuna ilişkin
konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, Mecliste grubu
bulunmayan siyasi parti temsilcilerinin hukukunun korunması
gerektiğine ilişkin konuşması
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gökün, seçimin
insanı odak alan, kutuplaşmadan uzak, nezaket ve saygı ölçüleri
içerisinde gerçekleşeceği düşüncesiyle partilere
başarı dilediğine ilişkin konuşması
IV.-
ANT İÇME
1.-
Antalya Milletvekili Deniz Baykalın, ant içmesi
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Antalya Milletvekili Deniz Baykala
geçmiş olsun dilekleriyle birlikte Hoş geldiniz. dediklerine
ilişkin açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, Antalya Milletvekili Deniz Baykala
geçmiş olsun dilekleriyle birlikte Hoş geldiniz. dediklerine
ilişkin açıklaması
3.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Antalya Milletvekili Deniz Baykala
geçmiş olsun dilekleriyle birlikte Hoş geldiniz. dediklerine
ilişkin açıklaması
4.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Antalya Milletvekili Deniz Baykala
geçmiş olsun dilekleriyle birlikte Hoş geldiniz. dediklerine
ilişkin açıklaması
5.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Antalya Milletvekili
Deniz Baykala geçmiş olsun dilekleriyle birlikte Hoş geldiniz.
dediklerine ilişkin açıklaması
6.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidara geldiği günden bu yana Türkiyeyi
eğitim, sağlık, enerji, ulaştırma, iletişim ve
ticarette dünyada söz sahibi olan cazibe merkezine dönüştürdüğüne
ilişkin açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa Birliğine tam
üyeliği çağdaşlaşmanın gereği olarak gördüklerine
ve Avrupa Parlamentosunun ülkemizin üyelik müzakerelerinin askıya
alınması kararının geri alınması
çağrısında bulunduklarına ilişkin açıklaması
8.-
Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlunun, Denizli iline yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
9.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, bir arada
nefes alabilmek için bin yıldır yaşanılan bu topraklarda
hayatı kolaylaştıran, acıları çekilir sevinçleri
paylaşılır kılan, bizi birbirimize kenetleyen ortak
bağların olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.-
Giresun Milletvekili Necati Tığlının, Giresun ilinde
fındık üretiminin neden her yıl azaldığını,
üreticinin neden bağını bahçesini terk ettiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
11.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat ilinin ilçelerinde uzman doktor
açığının devam ettiğine, ilçe ve köylerin şehir
hastanelerine taşınmasının mı
amaçlandığını öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
12.-
Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, toplumsal cinsiyet
eşitliği kavramını toplumsal değerlerimize neden
uygun görmediğini, kadın ile erkeğin eşit olduğu
fikrinin neden rahatsız ettiğini YÖK Başkanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
13.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, millet işi gönül işi
diyerek büyük ve güçlü Türkiye yolunda ilerlediklerine ilişkin
açıklaması
14.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
Cumhurbaşkanının öğretmen ataması
yapılacağı müjdesinin eğitim camiasını
sevindirdiğine, Hükûmetin birinci önceliğinin eğitim
olduğuna ilişkin açıklaması
15.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Antalya Milletvekili Deniz Baykala
Hoş geldiniz. dediğine, Bursa ilinde depreme dayanıklı
olmaması nedeniyle yıkılan okulların yerine okul
yapılmamasının yarattığı mağduriyetin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
16.-
Giresun Milletvekili Kadir Aydının, 31 Mart mahallî idareler
seçiminin millete ve Cumhur İttifakının Giresun iline
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
17.-
Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, döviz spekülasyonunun etkilerinin
giderilmeye başlandığına ve büyük Türkiye yolundaki
yürüyüşlerine devam edeceklerine ilişkin açıklaması
18.-
Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın, Ankara Barosuna
kayıtlı, on yedi aydır cezaevinde bulunan avukatın
mektubunda yazdıklarına ilişkin açıklaması
19.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, jeoloji mühendislerinin
işsizlik sorununa ve yeteri kadar jeoloji mühendisi istihdam
edilmemesinden kaynaklanan problemlerin giderilebilmesi için kadro engelinin
kaldırılması konusunda Maliye Bakanına seslendiğine
ilişkin açıklaması
20.-
Bilecik Milletvekili Selim Yağcının, 21 Şubat Millî Ligin
kuruluşunun 60ıncı yıl dönümünü kutladığına
ve kurucuları Agah Erozan, Nuri Togay ve Sadık Gizi rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
21.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Gençlik ve Spor
Bakanından antrenör ve spor uzmanı adaylarının görev
yerlerinin açıklanmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
22.-
Bayburt Milletvekili Fetani Battalın, 21 Şubat Bayburt ilinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
23.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, yer fıstığı
üreticilerinin mağduriyetinin giderilebilmesi için
fıstığın destekleme kapsamına alınması ve
Toprak Mahsulleri Ofisinin devreye girmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.-
Mersin Milletvekili Alpay Antmen, baroların hukukun güvencesi
olduğuna, avukatların hukuksuzluklar karşısında susmadığına
ve susmayacağına ilişkin açıklaması
25.-
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın, 21 Şubat Dünya Ana Dili
Günü vesilesiyle bütün ana dillerin barış içinde
yaşayacağı bir Türkiye hayali kurduklarına ilişkin
açıklaması
26.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde iline on yedi
yıldır verilen sözlerin yerine getirilmeyip yatırım
yapılmadığına ilişkin açıklaması
27.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, açlık grevini sürdüren Leyla
Güven, Sebahat Tuncel ve Selma Irmakın taleplerinin yasal olduğuna,
21 Şubat Dünya Ana Dili Günü vesilesiyle Kürtçe konuşmanın
bedelini hayatıyla ödeyen Vedat Aydını anmak istediğine,
ana dili resmî dilden farklı olanların kendi dillerini
unutmaması için politikalar üretilmesi gerektiğine, gündem
dışı konuşmalarda siyasi parti grupları
arasındaki adaletsiz dağılıma ilişkin
açıklaması
28.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Sakarya Kışlasında
meydana gelen patlamada yaralanan askerlere şifa dilediğine,
Çanakkale ilinde meydana gelen depremin uyarı kabul edilmesi gerektiğine,
Cumhurbaşkanının gittiği her ilde ayrı bir gafa imza
attığına, Mersin ili Silifke ilçesinde meydana gelen kazada
hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet dilediğine,
güçlü olmanın bilim ve teknolojide ilerlemek olduğuna ilişkin
açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale ilinde meydana gelen
deprem nedeniyle bölge halkına geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü vesilesiyle herkesin ana
dilini özgürce konuşması ve gelecek kuşaklara devredilebilmesi için
Parlamentonun gerekli tedbirleri alması gerektiğine, herkesin
görevinin milletin hak ettiği refah, mutluluk ve huzura
kavuşmasını sağlamak olduğuna ilişkin
açıklaması
30.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Antalya Milletvekili Deniz Baykala
Hoş geldiniz. diyerek sıhhat temenni ettiğine, 21 Şubat
Malcolm Xi vefatının 54üncü yıl dönümünde rahmetle yâd
ettiğine, Çanakkale ilinde meydana gelen deprem nedeniyle
vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, 5 askerin
yaralandığı Sakarya Kışlasında meydana gelen
olayın takipçisi olduklarına, bilişim teknolojileri
bağımlılığının incelenmesi için
araştırma komisyonu kurulacağına ilişkin
açıklaması
31.-
Ankara Milletvekili Mustafa Destici, Antalya Milletvekili Deniz Baykalın
yemin etmiş olmasından memnuniyet duyduğuna, Sakarya
Kışlasında meydana gelen patlamada yaralanan Mehmetçiklere
şifa niyaz ettiğine, 21 Şubat Bayburt ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümünü kutladığına,
Çanakkale ilinde meydana gelen deprem nedeniyle geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, Türkiyeye kaçak yollarla giren Ermenistan
vatandaşlarıyla ilgili sözlerinin
çarpıtıldığına, 26 Şubat Hocalı
katliamının 27nci yıl dönümüne, 21 Şubat Dünya Ana Dili
Gününe, Alparslan Türkeş adının ünversiteye verilmesinin memnuniyet
verici olduğuna ilişkin açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili Erkan Başın, halkın iradesinin ve
taleplerinin Parlamentoya yansıtılabilmesi için grubu olmayan siyasi
partiler ile bağımsız milletvekillerinin konuşma
hakları konusunda düzenleme yapılması gerektiğine, Merve
Demirel olayını haberleştiren gazetecinin gözaltına
alınması olayına ilişkin açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 2002 tarihinden bugüne kaç
torba kanunun TBMM Genel Kuruluna geldiğini ve bu torba kanunlar
içerisinde kaç kanunda değişiklik
yapıldığını Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
34.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, Gaziantep sanayisinin
yaşadığı sorunlar konusunda Hükûmetin gerekli
adımları atmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
35.-
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Süreyya Sadi Bilgiçin, 23, 24, 26 ve
27nci Dönemlerde tasarı ya da teklif olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna
sunulan ve yasalaşan kanun sayısının görüşülen 43
sıra sayılı Kanun Teklifiyle birlikte 157 olduğuna
ilişkin açıklaması
36.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Düzce Orman İşletme
Müdürlüğünün orman muhafaza memurları başta olmak üzere personel
eksikliğinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
37.-
Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erimin, Aydın ili Efeler ilçesi
Kızılcaköy Mahallesinde yapılmak istenen JES sondajı
çalışmasına ilişkin açıklaması
38.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Denizli ilinde sulanamayan
araziler nedeniyle zor durumda kalan çiftçilerin köyden şehre göç ettiğine
ilişkin açıklaması
39.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun
43 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci madesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
42.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, kaliteli sağlık hizmeti
alınabilmesi adına atama bekleyen fizyoterapistlerin haklı
taleplerinin karşılanması için atama sayılarında
düzenlemeye gidilip gidilmeyeceğini Sağlık Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
43.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun, emeklilikte yaşa
takılanların talepleri ile kadınların sigortalı
olmadan önce yaptıkları doğumlarını borçlanabilme
taleplerine ilişkin açıklaması
44.-
Adana Milletvekili İsmail Koncukun, Alparslan Türkeşi rahmetle yâd
ettiğine ve Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin adının
Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirilmesini sevinçle karşıladıklarına
ilişkin açıklaması
45.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin
adının Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirilmesine vesile olan başta Cumhurbaşkanı olmak
üzere katkı sunan milletvekillerine teşekkür ettiklerine, Alparslan
Türkeşi rahmet ve minnetle andıklarına ilişkin
açıklaması
46.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Alparslan Türkeşe Allahtan rahmet
dilediğine, Devlet Bahçelinin Antalya Milletvekili Deniz Baykalın
yeminini izlemek üzere Genel Kurul salonuna gelmesinin Türkiye Cumhuriyetinin
gücü ve birlikteliği konusunda dış dünyaya mesaj olduğuna
ilişkin açıklaması
47.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin
adının Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirilmesinden mutluluk duyduklarına, Alparslan Türkeş
ve Kemal Karpatı rahmetle yâd ettiğine ilişkin
açıklaması
VI.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erimin, yenilenebilir enerji
kaynaklarından jeotermal enerji santralinin önemine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlunun, tekstil
ihracatçılarının sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, 21 Şubat Dünya Ana
Dili Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 43
sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 45 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
sırasıyla 1inci ve 2nci sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 43 sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 21 Şubat 2019 Perşembe
günkü birleşiminde bilişim teknolojileri
bağımlılığının bireyler üzerindeki
etkilerinin tüm yönleriyle incelenerek alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verilen (10/38), (10/466), (10/494), (10/536),
(10/978), (10/983) ve (10/984) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin
birleştirilerek yapılması ve bu görüşmelerde siyasi parti
gruplarına talepleri hâlinde beşer dakika süreyle söz verilmesine
ilişkin önerisi
VIII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
Ön Görüşmeler
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 23 milletvekilinin, medya ve
internetin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/38)
2.-
Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı ve 37 milletvekilinin, sosyal medya
bağımlılığının etkilerinin incelenerek
olası zararlarının bertaraf edilmesi ve sosyal medyanın
kontrollü kullanımının sağlanması için
yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/466)
3.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 27 milletvekilinin, internet ve
oyun bağımlılığı sorunun tüm yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/494)
4.-
Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 22 milletvekilinin, madde, internet,
teknoloji ve diğer bağımlılıkların nedenlerinin
incelenerek bu konuda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/536)
5.-
İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve 34 milletvekilinin,
bilişim teknolojileri bağımlılığının
bireyler üzerindeki etkilerinin tüm yönleriyle incelenerek alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/978)
6.-
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ve 19 milletvekilinin, teknoloji
bağımlılığının toplumsal etkilerinin ve
yarattığı olası sorunların incelenerek bu
sorunların çözümü için yapılması gerekenlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/983)
7.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 19 milletvekilinin, çocuklara
psikolojik ve bedensel yönden zarar veren bilgisayar oyunlarının
incelenerek çocukların internet kullanımında kontrolün
sağlanması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/984)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Adana Milletvekili Tamer Dağlı ve Ankara Milletvekili
Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49 Milletvekilinin
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1579) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 43)
2.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1580) ve Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 45)
X.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 43) Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin oylaması
21 Şubat 2019 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Antalya Milletvekili Deniz Baykalı uzun bir aradan sonra
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görmekten mutluluk duyduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bugün
özel bir gün yaşıyoruz. Türk siyasetinin duayeni, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin geçici başkanlarından, değerli devlet
adamı, değerli büyüğüm Sayın Deniz Baykalı bugün uzun
bir aradan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde görmekten büyük bir mutluluk
duyuyorum. Sayın Baykala aramıza hoş geldiniz diyorum.
(Alkışlar)
IV.- ANT İÇME
1.- Antalya Milletvekili Deniz Baykalın, ant
içmesi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, daha
önceki birleşimlerde mazereti nedeniyle ant içememiş olan Antalya
Milletvekilimiz Sayın Deniz Baykalı ant içmek üzere kürsüye davet
ediyorum.
Buyurun Sayın Baykal. (Ayakta
alkışlar)
(Antalya Milletvekili Deniz Baykal ant içti)
(Alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baykalı kutluyorum.
Sayın Baykal bugün hepimize bir büyük mücadele
örneğini, hayata, siyasete ve toplumuna karşı sorumluluk
duygusunu ve büyük iddiasını bir kez daha göstermiştir.
Kendisine sağlık ve esenlikler dilerim, tekrar tebrik ederim.
Değerli milletvekilleri, değerli
gruplarımızın grup başkan vekilleri Sayın
Baykalın yemin töreniyle ilgili olarak duygu ve düşüncelerini ifade
edecekler. Şimdi kendilerine söz vereceğim.
Sayın Akçay
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Antalya
Milletvekili Deniz Baykala geçmiş olsun dilekleriyle birlikte Hoş
geldiniz. dediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türk siyasi hayatımızın mümtaz
şahsiyeti, ülkemize uzun yıllar kıymetli hizmetler veren
değerli devlet adamı, Cumhuriyet Halk Partisi Antalya Milletvekili
Sayın Deniz Baykalın uzun nekahet döneminden sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisinde aramıza katılmalarından dolayı mutlu
olduğumuzu ifade ediyoruz ve kendilerine hoş geldiniz diyoruz.
Ayrıca Sayın Baykala geçmiş olsun dileklerimizle birlikte
bundan sonraki hayatında da sağlık, sıhhat, afiyet ve
mutluluklar temennisiyle birlikte ülkemize nice hizmetlerini diliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İYİ PARTİ Grubu adına Behiç Bey,
buyurun.
2.- Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, Antalya
Milletvekili Deniz Baykala geçmiş olsun dilekleriyle birlikte Hoş
geldiniz. dediklerine ilişkin açıklaması
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Kendisini yakından izlediğim Türk akademik
hayatına ve siyasi hayatına büyük katkıları olmuş
Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykalı yemin merasimi
münasebetiyle Genel Kurul salonunda sağlık ve afiyet içinde görmekten
grubum adına büyük mutluluk duymaktayım. Kendisine Yüce Mevladan
bundan sonraki yaşamında daha sağlıklı, huzurlu bir
yaşam diliyorum. Ve kendilerinin, bundan sonra, siyasete, devlet
yönetimine katkılarını beklemekteyiz. Kendilerine tekrar
sağlık ve afiyetler dilerim.
Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Sayın Kurtulan.
3.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Antalya Milletvekili Deniz Baykala geçmiş olsun dilekleriyle birlikte
Hoş geldiniz. dediklerine ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Baykal Türkiye siyasetinde önemli bir
şahsiyet. Bugün burada aramızda görmekten biz de çok memnun olduk.
Kendisine tekrar hem hoş geldiniz diyorum hem de çok geçmiş olsun
diyorum. Saygılar.
Teşekkürler. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kurtulan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Sayın Özkoç.
Buyurun Sayın Özkoç.
4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Antalya
Milletvekili Deniz Baykala geçmiş olsun dilekleriyle birlikte Hoş
geldiniz. dediklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; saygın devlet
adamı, Cumhuriyet Halk Partisinin önceki Genel Başkanı,
değerli büyüğümüz, örnek aldığımız şahsiyet Sayın
Deniz Baykalın uzun bir aradan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çatısı altında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve değerli
vekillerimizle birlikte olmasından dolayı büyük bir mutluluk ve onur
duyuyoruz, kendisine hoş geldin diyoruz. Bundan sonraki hayatında,
yine hep birlikte, ülkemizin mutluluğu, geleceği için birlikte
çalışmanın mutluluğunu inşallah
yaşayacağız ve bundan sonraki yaşantısında yine
bizimle birlikte olmasından dolayı da ayrıca mutluluk
duyduğumuzu ifade ediyor, kendisine saygılar sunuyoruz.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AK PARTİ Grubu adına Grup
Başkanı Sayın Naci Bostancı.
5.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Antalya Milletvekili Deniz Baykala geçmiş olsun
dilekleriyle birlikte Hoş geldiniz. dediklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Cumhuriyet Halk Partisi Antalya Milletvekili
Sayın Deniz Baykal, akademik ve siyasi kişiliği olan, bütün
Türkiyenin tanıdığı, saygın bir kişi.
Geçmişte yayınladığı kitapları, çok kıymetli
çevirilerini biliyoruz. Çeşitli devlet görevlerinde bulundu; Başbakan
Yardımcılığı, Enerji Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanlığını yaptı. Her zaman Türkiye siyaseti
Sayın Deniz Baykalın fikirlerinden, değerlendirmelerinden ve
eleştirilerinden faydalandı. Bir aradan sonra, bir sağlık
probleminin ardından tekrar burada, aramızda olmasından son
derece memnunuz. Yine fikirlerinden, eleştirilerinden,
değerlendirmelerinden faydalanmak istiyoruz. Kendisine aramıza
hoş geldiniz diyor, bundan sonraki hayatında sağlık ve
afiyet diliyoruz.
Teşekkürler. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Bütün siyasi parti gruplarına teşekkür
ediyorum.
Sayın Baykala aramıza tekrar hoş
geldiniz diyorum, kendisine sağlık ve esenlikler diliyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emine
Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, siyasetimizin ortak düzlemlerde buluşmaya ihtiyacı
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı söz
vermeden önce, Sayın Deniz Baykalın bugün burada yemin etmesi
üzerine bütün siyasi parti gruplarımızın büyük bir nezaketle
kendisiyle ilgili duygularını belirtmesi Türk siyasetinde
arzuladığımız, özlediğimiz bir tablonun gerçekleşmesine
vesile olmuştur. Bütün siyasi parti gruplarımızı
kutlarım.
Çok çetin tartışmalardan geçen
Türkiyemizde siyasetimizin ortak düzlemlerde buluşmaya ihtiyacı
olduğu çok açık; Sayın Deniz Baykal, tecrübesiyle bugün bize
bunu bir kez daha gösterdi.
Bugün çalışmalarımızı
tamamlarsak Meclisimizin seçimlerden önceki son çalışma günü. Pazar
günü sadece Meclis Başkanlığı seçimi için
toplanacağız. Bugünkü görüşmelerin de bugün ortaya çıkan bu
güzel tablo içerisinde cereyan etmesini diliyorum. Görüşmeleri de sonuçlandırarak
pazar günü yapılacak olan seçimlere kadar kısa bir ara; ondan sonra,
martın sonuna kadar da diğer tatil programımızı
değerlendirmek üzere ara vereceğiz.
Ben bugün milletvekillerimizin 60a göre söz
taleplerini büyük oranda karşılamaya gayret edeceğim. Sisteme
giren milletvekillerimiz salondan ayrılmadıkları takdirde,
birleşim bitene kadarki süre içerisinde herkesi değerlendirmeye de
gayret edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, jeotermal
enerjiyle ilgili söz isteyen Aydın Milletvekilimiz Sayın Bekir Kuvvet
Erime aittir.
Buyurun Sayın Erim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erimin,
yenilenebilir enerji kaynaklarından jeotermal enerji santralinin önemine
ilişkin gündem dışı konuşması
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız;
bugünlerde sıkça bahsi geçen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından
biri olan jeotermal enerji santralleri için söz almış
bulunmaktayım.
13 Haziran 2007 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal
Mineralli Sular Kanunu ile 11 Aralık 2007 tarihli 26727 sayılı
Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu Uygulama
Yönetmeliğinin ardından özel sektör, devlet teşviklerinin yasal
düzenlemeyle hayata geçirilmesine olumlu tepki vermiş, Türkiye, dünya
jeotermal elektrik santralleri kurulu güç sıralamasında
4üncülüğe yükselmiştir. Bu kanunun amacı, jeotermal enerji
sektörüne yön vererek, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmenin yolunu
açarak hem doğayı korumak hem de enerjide dışa
bağımlılığımızı ortadan kaldırarak
ülke ekonomisine katkıda bulunmaktır.
Yerin iç ısısının
oluşturduğu enerji olarak da adlandırabileceğimiz jeotermal
enerji, temiz ve sürdürülebilir bir enerji kaynağıdır;
teknolojinin de gelişimiyle beraber pek çok farklı alanda
kullanılabilir hâle gelmiştir. Termal ve sağlık turizmi,
ısıtma, gıda kurutuculuğu, elektrik üretimi ve endüstrinin
birçok kesimi gibi çok farklı alanlarda kullanımı yaygınlaşan
jeotermal enerji, güneş, rüzgâr ve dalga enerjilerinden farklı olarak
belirli doğa koşullarından etkilenmemekte, üretiminde
aksaklık yaşanmamakta ve bu gerekçeyle yenilenebilir enerji
kaynakları içerisinde en istikrarlı kaynak olarak
tanımlanmaktadır. Türkiyenin 1984 yılında 15 megavat
kapasiteyle Denizli Kızılderede başlayan jeotermal güç üretimi,
yaklaşık otuz dört yıllık bir aradan sonra, Temmuz 2018de
1.347 megavata erişmiş ve ülkemiz jeotermal elektrik sektöründe en
hızlı büyüyen ülke olarak tarihe geçmiştir. Bu, ülkemiz için
enerjide sağlanan büyük bir başarı örneğidir. Bu sebeple,
yermeden önce yenilenebilir enerjinin önemini anlamak önceliğimiz
olmalıdır.
Son zamanlarda, santrallerin yoğun olarak
bulunduğu Ege Bölgesinde JESlerle ilgili birtakım açıklamalar
yapılmış ve açıklamalarda kullanılan bilgilerin
doğruluğu yeterince araştırılmamıştır.
JESlere yani jeotermal elektrik santrallerine olumsuz yönde bakan bazı
değerli milletvekili arkadaşlarım, sizler her türlü enerji
kaynağına hayır diyerek evinizin, işyerinizin
elektriğini nereden sağlamayı düşünüyorsunuz? Bir kömür
santraliyle, bir doğal gazla yenilenebilir enerjiyi
karşılaştırabilir misiniz? Ben sizlere söyleyeyim, bu
mümkün değildir.
TÜİKten yani Türkiye İstatistik
Kurumundan, Tarım ve Orman Bakanlığından, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığından ve benzeri ilgili devlet
kurumlarından aldığım verileri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Ege Bölgesi jeotermal santrallerin
işletilmesinde coğrafi olarak gerekli olanağı bizlere
sağlamaktadır. Bu amaçla tamamlanan 53 adet lisanslı jeotermal
santralin 28 adedi Aydında bulunuyor. 5.969 gigavatsaatlik toplam
elektrik üretiminin 4.535 gigavatlık kısmı Aydındaki
santrallerden elde edilmekte ve bu santrallerde yaklaşık bin
kişiye istihdam sağlanmaktadır.
Aydın ili özellikle incir üretiminin yoğun
olduğu bir bölgedir. Ülkemizde incir üretiminin yaklaşık yüzde
60ı Aydında, kalan yüzde 40lık kesimi ise İzmir, Manisa
ve çevre illerde gerçekleşmektedir. TÜİK verilerine
bakıldığında, 2007 yılında 118.424 ton üretilen
yaş incir 2017 yılında 185.412 tona
çıkmıştır. Santrallerin yoğun olarak bulunduğu
Germencik, Köşk ve İncirliovada kuru incir üretimi 2007
yılında toplam 11.529 ton iken 2018 yılında 30.875 tona çıkmıştır.
Bu veriler üretim ve ihracatın her geçen yıl
arttığını göstermektedir.
Bir diğer iddia ise, JESlerin kanser
vakalarını arttırdığı ve ölüme neden olduğu
yönündedir. İnsan ölümleri, hastalıkları pek çok nedene
bağlı olabilmekle birlikte, şu güne kadar jeotermalin kansere ve
ölümlere neden olduğuna dair herhangi bir akademik çalışma
bulunmamaktadır. Bu yüzden, bir şeylere dikkat çekmeye
çalışırken ülkemize faydası dokunacak sektörleri es
geçmeyelim.
Gelelim jeotermal enerjinin atıkları olup
olmadığına. Jeotermal santraller kapalı devre
çalışırlar. Yani dışarıya herhangi bir katı,
sıvı, gaz atıkları olmaz. Her şey borular içinde
çevrim durumundadır ve reenjeksiyon denilen bir faaliyet
bulunmaktadır. Bu faaliyette, derinliklerden çekilen su yine aynı derinliğe
basılmaktadır ki eğer santraller bu işlemi yapmazlarsa
kaynağın sürdürülebilirliği kalmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım, buyurun.
BEKİR KUVVET ERİM (Devamla) - Yani
Santral isterse reenjeksiyon yapmaz. diye bir kaide yok. İsterse
yapmasın, yaptığı milyon dolarlık yatırım
çöpe gider. İşte, bu faaliyet sebebiyle de dışarı
atık bırakamaz santraller. Bacalardan çıkan karbondioksitin ise
sadece sera etkisi bulunmaktadır. Bu etkiyi sadece jeotermalde değil
pek çok sektörde ve hatta canlılarda görürüz.
Ülke ekonomisine katkısına bakarsak,
öncelikle jeotermal enerjinin arazi kullanımı düşüktür. Yani
tarım alanlarına, alan kullanma anlamında zararı yok
denecek kadar azdır. Batı bölgelerde 3 bin megavatlık elektrik
üretim potansiyeli ile 30 bin megavatlık termal ısıtma,
soğutma, kurutma amaçlı jeotermal kaynak tespit edildi. Bu
potansiyel, 9 milyar metreküplük doğal gaza ve bugünkü fiyatlarla 2,2
milyar dolarlık doğal gaz ikamesine karşılık geliyor.
Yine batı bölgelerde 6 milyon konutun
ısıtılmasını sağlayabilecek potansiyel
vardır.
Ülkemizin doğu kesimlerinde de bu rakamlara
yakın oranlarda potansiyel mevcuttur. Doğal gaz ithalatının
azaltılmasında önemli bir avantaj sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın, buyurun.
BEKİR KUVVET ERİM (Devamla) - Denizli,
Manisa ve Aydında kurulan ve kurulacak olan jeotermal ihtisas sera
bölgeleri de yerel halk için büyük bir istihdam olanağı
sağlayacaktır. Yaklaşık rakamlarla, bölgeler için toplamda
3 bin kişiye istihdam olanağı bulunmaktadır. Kısaca,
üretim yapılsın, sektör desteklensin.
Sonuç şu ki: Biz her türlü enerji
kaynağına karşı çıkarsak enerjimizi nereden
sağlayacağız? Daha temiz bir kaynak varken, ülke ekonomisine hem
yerli hem yenilenebilir bir kaynak olmasıyla katkı sağlayacakken
neden jeotermale karşıyız? Biliyor ve inanıyorum ki
kuralına uygun yapılan hiçbir yenilenebilir enerji santrali çevreye
zarar vermez. Kaldı ki bu durum fosil yakıtlarla kıyas edilemez.
Bu sebeple, bir şeye karşı çıkarken objektif ve
sağduyulu olmak zorundayız.
Sözlerime son verirken yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erim.
Gündem dışı ikinci söz, tekstil
ihracatçılarının sorunları hakkında söz isteyen Bursa
Milletvekilimiz Sayın İsmail Tatlıoğluna aittir.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
2.- Bursa Milletvekili İsmail
Tatlıoğlunun, tekstil ihracatçılarının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan, Parlamentomuzun değerli mensupları; tekstil ve tekstil
ihracatçılarının sorunlarıyla ilgili konuyu gündeme
taşımak amacıyla kürsüdeyim.
Türkiyede, bildiğimiz gibi, lokomotif
sektörlerden birisi tekstil. İhracatına
baktığımızda, otomotivle beraber tekstil sektörü toplam
ihracatımızın üçte 1ini oluşturuyor. Tekstil ve ham
maddelerine, bunun dışında hazır giyim ve konfeksiyona
birlikte baktığımızda 26 milyar dolarlık bir ihracat
söz konusu. İstihdamda da 2 milyonun üzerinde bir kapasitesi var tekstil
sektörünün. Özellikle, Bursa, Denizli, Gaziantep, Kahramanmaraş ve
İstanbul merkezli sanayi çok ciddi bir ekonomik potansiyel
oluşturmakta. Ancak 2018 yılı ihracatındaki
artışa rağmen, tekstil ihracatında nispi de olsa bir
düşüş söz konusu. 2016da yüzde 14,4 olan ihracattaki payı,
2017de 11,9a, 2018 Ocağında 11,5e düşmüş. 2018 genelinde
de tekstil ihracatının toplam ihracattaki payı 10,5 olarak
durmakta. İhracatımızın otomotivle beraber üçte 1ini
oluşturan bu sektörün özellikle 2018 ekonomik krizine yönelik Hükûmetin
aldığı tedbirler çerçevesinde başka
sıkıntıları ortaya çıktı. Bunların en
önemlisi de şudur: Bildiğiniz gibi, 4 Eylül 2018 tarihli, 32
sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında
Kanunun (3)üncü maddesi bir düzenleme getiriyor. O düzenleme de ihracat
bedellerinin yüz seksen gün içerisinde Türkiyeye getirilmesiyle ilgili.
Tabii ki bu düzenleme yapılırken bazı
ülkeler bundan muaf tutulmuşlar, İran gibi, Suriye gibi;
doğrudan bir muafiyet söz konusu. Bu doğrudan muafiyetin
dışında Afganistan, Irak ve Libyada dolaylı bir muafiyet
söz konusu. Yani bu ülkelere ihracat yapanların ihracat bedellerini yüz
seksen gün içerisinde getirmeleri bu hükmün dışında
bırakılmış. Bunun sebebi nedir? Bunun sebebi bu ülkelerin
bankacılık sistemi ve kambiyo rejiminde beklenilen süre içerisindeki
gelişmeleri gösterecek bir düzenlemeye sahip olmamaları yani günümüz
şartlarına uygun banka ve kambiyo sistemine sahip olmamaları. Bu
doğrudur. Peki, özellikle tekstil ihracatçılarının talebi
ne? Bilhassa bu ülkeler dışında, Avrupa Birliği ülkeleri
hariç, en önemli tekstil ihracat pazarımız olan Kuzey Afrika
ülkeleri, Türk Cumhuriyetleri, Rusya, Gürcistan, Suudi Arabistan, Ürdün,
Lübnan, Ukrayna gibi yine banka ve kambiyo düzenine çağdaş anlamda sahip
olmayan ülkeler var. Bu ülkelere ihracat yapan firmalarımız ihracat
bedellerini bankacılık sistemi üzerinden yüz seksen gün içerisinde
getirmekte zorlanıyorlar hatta imkânsız hâle geliyor ve bu ülkelere
ihracat imkânları daralıyor ve bu ülkeler bizim pazarımız
olmaktan çıkıyorlar.
Talebimiz şudur ki: 6 Kasım 2018de
yapılan düzenlemeye bu ülkelerin, biraz önce saydığım Kuzey
Afrika ülkeleri dâhil, Azerbaycan, Rusya, Gürcistan, Suudi Arabistan, Ürdün,
Lübnan, Ukrayna ve Türk Cumhuriyetlerinin de istisna kapsamı içerisine
alınmalarıdır. Bununla beraber, böyle bir düzenleme
yapılması durumunda tekstil ihracatçılarımızın
önündeki bu engel kalkacak ve yeniden bu pazarlarda Türk ürünlerini satma
konusunda avantajlı duruma geçeceklerdir.
Bütün Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tatlıoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, Dünya Ana
Dili Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Mehmet Bekaroğluna aittir.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlunun, 21 Şubat Dünya Ana Dili Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul)
(x)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, anlayamıyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Merhaba
arkadaşlar. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Lazca konuştum değerli
arkadaşlarım. Kaybolmakta olan bazı dillerle de size selam
verdim.
Bugün Dünya Ana Dili Günü değerli
arkadaşlarım. 1952de Bengal dilinin yasaklanması,
Urducanın resmî ve zorunlu dil yapılması sonrasında gösteri
yapan öğrencilere ateş edilmesi ve çok sayıda öğrencinin
ölmesi münasebetiyle Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Ana
Dili Günü ilan edilmiştir 21 Şubat. Birleşmiş Milletler bu
seneyi de, 2019u da ölmekte olan, yok olmakta olan yerli diller senesi
yaptı değerli arkadaşlarım. Niye yaptı? Çünkü dünyada
konuşulmakta olan 7 bin dilden büyük bir çoğunluğu, hemen hemen
yarısı yavaş yavaş kaybolmaktadır. Bu, Türkiye'de de
böyle değerli arkadaşlar. Şu anda 36 tane bilinen dil var, çok
az da olsa konuşulan ama bunların yarısından fazlası,
20 tanesi yavaş yavaş kaybolmaktadır değerli
arkadaşlarım.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Onlara
dil denilmez, ağızdır onlar, ağız.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bakın, ben
burada şunları ifade ettim, dedim ki: Bugün Dünya Ana Dili Günü. Niye
Ana Dili Günü yapılıyor? Çünkü bu diller ölüyor. Dil demek, anne
demek; dil demek, yürek demek; dil demek, insan demek. Bu dillerin ölmesi
annelerin ölmesi demektir, yürüklerin ölmesi demektir, insanların ölmesi
demektir. Peki niye ölüyor benim ana dilim? Azınlık olduğumuz
için, az olduğumuz için. Burada bizim, az olanların
yapacağı çok fazla bir şey yok. Elbette gayret edeceğiz.
Burada çok olanlar yapacak. Çok olanlar yardım edecek ki, çok olanlar bu
işin önemini anlayacak, bu işin zenginlik olduğunu, bu işin
yaşam olduğunu anlayacak ki bu diller yaşayabilsin, bu insanlar
yaşayabilsin değerli arkadaşlarım.
Bakın, Türkiye'de elbette ana dillerle ilgili
bazı kolaylıklar, iyi şeyler yapıldı ama çok
sınırlı sayıda. Kürtçeyle ilgili bir televizyon kanalı
var, devlet şey yapıyor; diğer dillerle ilgili çok kısa
haberler falan veriyor, izlenmiyor bile. Bu şekilde ana dilin
yaşaması mümkün değil değerli arkadaşlarım. Bu
şekilde bizim tasada ve kıvançta bir olan büyük bir millet
olmamız bütün olmaz, tam olmaz, eksik kalır.
Değerli arkadaşlarım, bütün dünyada
Birleşmiş Milletlerin de önerdiği şey budur: Devlet, ana
dilleri desteklemek zorundadır, devlet desteklemezse hiçbir şey
yapamayız. Ne yapacak? Evet, izin verdiler, seçmeli dersler
yapıldı ama desteklenmiyor. Bu seçmeli dersler olsun ama not
alsın. Bu seçmeli derslerle ilgili araç gereçler devlet tarafından
karşılansın. Televizyon olmadan, çizgi film olmadan çocuklara
ana dillerimizi öğretmemiz mümkün değil.
Şimdi, biz, Lazca da yayın
yapılmasını istiyoruz değerli arkadaşlarım. 300
bin-500 bine kadar da çıkan Laz yaşıyor. Başka?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Abhazca
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Dilleri
zayıflayan, kaybolmakta olan başka insanlar da var, bunların
dillerini de desteklememiz gerekiyor ve bunu ancak ve ancak devlet
desteğiyle yapabiliriz. Eğer devlet gerçekten demokratik bir
devletse, insan hak ve özgürlüklerine bağlı bir devletse 1 kişi
bile olsa o kişinin meşru hak talebi varsa bu meşru hak talebini
karşılamak zorundadır. (CHP sıralarından
alkışlar) Yıllardan beri korkuyla başımızı
kumun altına soktuk. Ne oldu değerli arkadaşlarım? Bu
diller yok oldu. Bu diller yok oldu da daha mı mutluyuz, daha mı
geliştik, daha mı kalkındık? Hayır değerli
arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Yarım dakika
daha
O zaman var olan riskler bütünüyle ortadan mı
kalktı? Kalkmadı değerli arkadaşlarım. Biz bu
toprakları birlikte vatan etmişiz. Birlikte sonsuza kadar
yaşayabilmemiz için herkesin, az olanların dâhil değerli
arkadaşlarım, öncelikle de az olanların haklarını,
hukuklarını, dillerini yaşatacağız, teslim
edeceğiz ki bu topraklarda mutlu bir şekilde hep birlikte
yaşamaya devam edelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bekaroğlu.
Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren milletvekillerimize yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim. Bu
sözlerin ardından gruplarımızın sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Taşkın
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara
geldiği günden bu yana Türkiyeyi eğitim, sağlık, enerji,
ulaştırma, iletişim ve ticarette dünyada söz sahibi olan cazibe
merkezine dönüştürdüğüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ iktidara geldiği 3
Kasım 2002den bu yana Türkiyeyi 3,5 kat büyüttü; eğitim,
sağlık, enerji, savunma sanayisi, ulaştırma, bilgi ve
iletişim, lojistik ve ticarette yerli ve millî üretimle dünyada söz sahibi
olan ve cazibe merkezi konumunda bir ülke hâline dönüştürdü.
AK PARTİ tüm bu gelişmeleri sağlarken
dijital dönüşüme de büyük önem vermiş, özellikle e-devlet projesini
sürekli geliştirmiştir. 41 milyon kullanıcı
sayısına ulaşan, vatandaşlara büyük kolaylık
sağlayan e-devlete bir yenilik daha geldi. Vatandaşlar artık
türkiye.gov.tr sitesinden evlerine, iş yerlerine elektrik, su,
doğal gaz ve TELEKOM gibi abonelikleri başlatabilecek.
Kurumların e-devlet sayfalarında bu sistemi aktive etmesinden sonra
vatandaşlar bu hizmeti kullanabilecekler. Aziz milletimize büyük
kolaylık sağlayacak bu yeni hizmetlerin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa
Birliğine tam üyeliği çağdaşlaşmanın gereği
olarak gördüklerine ve Avrupa Parlamentosunun ülkemizin üyelik müzakerelerinin
askıya alınması kararının geri alınması
çağrısında bulunduklarına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Parlamentosu
Türkiye Raportörünün hazırladığı taslak raporda yer alan
Avrupa Birliğinin Türkiyeyle katılım müzakerelerini resmen
askıya alması önerisi dün Avrupa Parlamentosu Dış
İlişkiler Komitesinde çoğunluk oyuyla geçti. Bu karar, Anayasa
değişikliğiyle hayata geçirilen tek adam rejimi sisteminin
Avrupa Birliğinin evrensel değerleriyle çeliştiğini; güçler
ayrılığı ilkesinin, şeffaf, hesap verebilir bir
yönetim sisteminin olmadığını; adalet ve temel insan haklarında
geriye gidişin yaşandığını ortaya
koymaktadır. Dün karara ilişkin açıklama yapan
Dışişleri Bakanlığı kararın bir
bağlayıcılığının
olmadığını, tespitlerin tamamının
asılsız olduğunu savunarak, bundan önceki gibi, bu kararı
da yok saymıştır.
AKPnin öz eleştiriden uzak bu yok sayma
anlayışına rağmen, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Türkiyenin ulusal, stratejik devlet politikası olan Avrupa Birliğine
tam üyeliğini çağdaşlaşmanın bir gereği olarak
görüyor ve her iki taraf için öz eleştiri yaparak, üyelik
müzakerelerimizin askıya alınması kararının geri
alınması çağrısında bulunuyoruz.
BAŞKAN Sayın Eroğlu
8.- Afyonkarahisar Milletvekili Veysel
Eroğlunun, Denizli iline yapılan yatırımlara ilişkin
açıklaması
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Ben özellikle Denizliyle alakalı
yatırımlar konusunda söz aldım. Bugün Sayın
Cumhurbaşkanımız da 29 Ekim Bulvarında Denizlililere hitap
edecek.
AK PARTİ hükûmetlerimiz zamanında en fazla
yatırım alan illerimizden biri Denizlidir. Hükûmetimiz döneminde
Denizliye takriben 20 milyar TLlik yatırım
yapılmıştır. Özellikle, 15 baraj, 8 tane gölet olmak üzere
23 baraj ve gölet inşa ettik. Şu anda inşa hâlinde de 8 tane
var, inşallah bu sene bitecek; dolayısıyla 31 baraj ve göletle
Denizli suya kavuştu.
Bu barajlardan birkaçını söylemek
istiyorum. Cindere Barajı ve HES, Akalan Barajı, Aydınlar
Akbaş Barajı, Tavas Yenidere Barajı, Vali Recep
Yazıcıoğlu Gökpınar Barajı gibi barajlar var. Aydınlar
Akbaş Barajını inşa ederek Denizlinin su meselesini
kökünden çözdük. Ayrıca 52 kilometrelik içme suyu isale hattı ve
modern içme suyu arıtma tesisinin de temelini ben 5 Mayıs 2018de
atmıştım, o da inşa hâlinde.
Özellikle, Denizlide tarım çok önemli. Şu
ana kadar 830.407 dekar mümbit araziyi sulamaya açtık. Çiftçilerimize,
ilave olarak, sırf sulama sebebiyle yılda 988 milyon TL yani
yaklaşık 1 milyar TL gelir artışı sağladık.
Acıpayam Ovası Sulaması, Baklan Ovası Sulaması,
Gölemezli Sarayköy Sulaması da bunlardan bir kaçı.
Ayrıca, Yenicekent İletim Kanalıyla,
özellikle Denizlili çiftçilerimizin beklediği gibi Pamukkaledeki terfili
sulamayı cazibeli sulamaya dönüştürdük. Bu da çok önemli, bu tünel 16
bin kilometre.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Var mı biraz daha bir şeyler?
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Çok kısa
müsaade ederseniz
BAŞKAN Sayın Bakanım, buyurun.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Özellikle, bu
Yenicekent İletim Kanalı, pompajla sulanan 105 bin dekar araziye
cazibeli su veriyor barajdan, bu bakımdan önemli.
Bu arada, 86 derenin ıslahını
gerçekleştirdik. Denizli, özellikle sel baskını tehdidi
altındaydı. Üst kısımda bir kuşaklama kanalı
inşa ederek Denizliyi baskınlardan kurtardık. Ayrıca,
yeşillendirme çerçevesinde 119 milyon adet fidanı Denizlide toprakla
buluşturduk efendim.
Eğitim alanında, 3.523 yeni derslik
inşa ettik, öğretmen sayısı yüzde 100 arttı.
Sağlık alanında büyük
yatırımlar yapıldı. TOKİ 7.399 konut inşa etti.
Ayrıca, özellikle bölünmüş yollar açısından da Denizliye
büyük yatırımlar yaptık. Şu ana kadar 396 kilometreyi
aştı bölünmüş yol. Artık yollar Afyon kaymağı
gibi oldu, onu Genel Kurula iletmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Keven
Sayın Keven, bir saniye
Sayın Kevenin mikrofonunu bir açalım
değerli arkadaşlar.
Devam edin bakalım.
Olmadı.
Sayın Kılıça söz vereyim Sayın
Keven, bir dakika bekleyin.
Sayın Kılıç
9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, bir arada nefes alabilmek için bin yıldır
yaşanılan bu topraklarda hayatı kolaylaştıran,
acıları çekilir sevinçleri paylaşılır kılan, bizi
birbirimize kenetleyen ortak bağların olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Millet olarak bin yıldır
yaşadığımız bu topraklarda hayatımızı
kolaylaştıran, acıları çekilir ve katlanılır,
sevinçleri paylaşılır kılan, bizi birbirimize kenetleyen,
bir diğerimizin varlığına ihtiyaç duyuran ortak bağlar
olmalı ki bir arada nefes alabilelim; gerektiğinde de tek bilek, tek
yürek olabilelim. Profesör Kemal Karpat bu bağların önemini Modern manada
bir milletin ortaya çıkabilmesi için tüm fertlerin kendi aralarında
ortak bağları paylaştıklarını bilmeleri ve bu
bağların üstün değer taşıdıklarına
inanmaları gerekir. şeklinde dile getirir. Sözlerin büyüklerine ve
büyüklerin sözlerine kulak ve yürek kesilmeliyiz.
BAŞKAN Sayın Keven
Sayın Keven, bir sıkıntı var.
Siz bir yan tarafa geçin, biz devam edelim.
Sayın Tığlı
Bugün sistemde bir sıkıntı var
herhâlde.
Açıldı mı?
Buyurun.
10.- Giresun Milletvekili Necati
Tığlının, Giresun ilinde fındık üretiminin neden
her yıl azaldığını, üreticinin neden
bağını bahçesini terk ettiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
NECATİ TIĞLI (Giresun) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dünya Sağlık Örgütünce yapılan
ölçümlerde 81 il içerisinde havası en temiz kentimizin Giresun olduğu
görülmektedir. Bacası tüten fabrika, istihdam sağlayan işletme
kalmayan Giresunun havası, suyu kaldı işsiz gençlerimize fakat
o da karın doyurmayınca cennetten bir parça olan çok sevdikleri kenti
hepsi terk eder oldu maalesef. Çalışma yaşındaki genç
nüfusun hepsi göçtüyse bir şehirden, TÜİK rakamları da bu
sebeple işsizliği azalmış gösteriyorsa mesele
hallolmuş oldu AKP iktidarınca. Bir de üreticiye destek lafını
ağzından düşürmeyen iktidar fındık üreticisini
uluslararası şirketlerin tekeline teslim etti. Madem fındık
üreticisine bunca destek sağladılar, neden Giresunda
fındık üretimi her geçen yıl azalıyor, neden üretici
bağını bahçesini terk ediyor? Sizde fındık kadar
vicdan varsa bu kanayan yaraya derman olun.
BAŞKAN Sayın Keven
ALİ KEVEN (Yozgat) Açıldı mı?
BAŞKAN Açılmış Sayın
Keven, bir deneyin bakalım. Milletvekilliğine zaten zor seçildiniz
yıllardan sonra, konuşmanız da zor, kusura bakmayın. Sizi
konuşturacağız Sayın Keven bugün, ne yapıp edip
konuşturacağız.
Buyurun.
11.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat ilinin
ilçelerinde uzman doktor açığının devam ettiğine, ilçe
ve köylerin şehir hastanelerine taşınmasının mı
amaçlandığını öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederiz
Sayın Başkanım.
Yozgat ve ilçelerimizde uzman doktor
açığı artarak devam ediyor. Son atamada 10 uzman doktor ve 4
pratisyen doktor ataması yapıldı. Yozgat ve 13 ilçemizin uzman
doktor açığından Bakanlık yetkililerinin haberi olmadı
mı da sadece 10 uzman doktor ataması yapıldı. Yozgatta 9
ilçede kadın doğum uzmanı, 7 ilçede çocuk uzmanı
bulunmuyor. 21inci yüzyılda ilçe devlet hastanelerinde çocuk doktoru yok.
600 köyümüzden sadece 5 köyde sağlık ocağı doktoru var.
Kapatılan ve köy yapılan birçok kasabada dahi doktor yok,
hemşire yok. Yozgat bunu hak etmiyor. Bu ayrılan bütçeyle ne doktor
sorunu ne sağlık görevlisi sorunu giderilebilir. Bütün ilçeleri,
köyleri şehir hastanesine mi taşımak istiyorsunuz? Bizim verdiğimiz
bilgilerle yetinmeyip gidin sorun, o ilçelerde kaç uzman var, kaç doktora
ihtiyaç var. Defalarca basında duyurduk ama duyan yok, gören de yok, bakan
da hiç yok maalesef.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Keven, gene konuşurken
mikrofonda sıkıntı vardı. O yüzden, konuşmalar
bittikten sonra ben size tekrar söz vereceğim, başka bir konuyu da
tekrar dile getirebilirsiniz.
Sayın Bankoğlu
12.- Bartın Milletvekili Aysu
Bankoğlunun, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını
toplumsal değerlerimize neden uygun görmediğini, kadın ile
erkeğin eşit olduğu fikrinin neden rahatsız ettiğini
YÖK Başkanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkürler
Sayın Başkan.
YÖK Başkanı Yekta Saraç 2015
yılında yayımlanan Yükseköğretim Kurumları Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi kapsamında gerçekleştirilen
toplumsal cinsiyet eşitliği adı altındaki çalışmaları
eleştirerek şu ifadeleri kullanmış: Bu kavrama
amaçlananın dışında farklı anlamlar yüklendiğini
ve bu yüklemelerin toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle
örtüşmediğini belirtmiş. Ben Sayın Saraça sormak
istiyorum: Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını hangi
gerekçeyle toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle uygun görmüyorsunuz?
Kadınla erkeğin eşit olduğu fikri ve bu yönde yapılan
çalışmalar neden sizi bu kadar rahatsız ediyor? Kadın
kavramını her fırsatta aileye indirgeyen bu zihniyetinizi de
kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
13.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
millet işi gönül işi diyerek büyük ve güçlü Türkiye yolunda
ilerlediklerine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Geçmişin tecrübelerini kuşanarak bilgi,
teknoloji ve elimizdeki imkânları doğru seferber ederek ülkemizi
büyütmek için tevazu, samimiyet, gayretle millet işi gönül işi
diyerek çalışıyoruz. Siyasi, ekonomik ve askerî açıdan
ortaya konulan gelişmelerle vatanımızda huzur, istikrar ve güven
iklimini hâkim kılarak, kardeşlik bağlarımızı güçlendirerek
büyük ve güçlü Türkiye yolunda ilerliyoruz. Ülkemizin
kazanımlarını içine sindiremeyenler, her seçim öncesi bir arada
hareket ederek Türkiye'yi karanlık dehlizlere götürmek isteyenler daima
hüsrana uğrayacaktır. Aziz milletimiz ferasetiyle daha önce
yaptığı gibi 31 Mart yerel seçimlerinde bir kez daha doğru
kararı vererek istikrarlı büyüme yolunda Türkiye'yi hedeflerine
taşıyacaktır. Cumhur İttifakı
adaylarımızın gönülleri kazanarak zafere
ulaşacağına inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
14.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Cumhurbaşkanının öğretmen
ataması yapılacağı müjdesinin eğitim
camiasını sevindirdiğine, Hükûmetin birinci önceliğinin
eğitim olduğuna ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın dün yapmış olduğu açıklamayla
26 Martta başvuruları başlayacak olan 20 bin öğretmen
ataması müjdesi öğretmen adaylarımız ve tüm eğitim
camiasını sevindirmiştir. Geçtiğimiz aylarda
gerçekleşen 20 bin öğretmen atamasıyla 2019 yılında
toplamda 40 bin öğretmenimiz göreve başlamış
olacaktır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde Hükûmet olarak 2002 yılından
bugüne kadar eğitim birinci önceliğimiz olmuştur. 290 bin yeni
derslik, 607 bin yeni öğretmen atamasıyla toplamda 920 binin üzerinde
öğretmenimizle eğitim kademesinde sınıfların boş
kalmaması, derslerin boş geçmemesi temin edildi. FATİH
Projesiyle hem okullarımızın hem de öğrencilerimizin
teknolojik altyapıları yenilenmiş oldu. 1,5 milyon tablet
öğrenci ve öğretmenlerimize dağıtıldı. 432 binin
üzerinde sınıfa da etkileşimli tahta yerleştirildi.
Sözlerime son verirken başta
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere görevi
başında şehit olmuş öğretmenlerimizi ve tüm
şehitlerimizi rahmetle anıyor, öğretmenlerimiz ve eğitim
camiasını saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
15.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın,
Antalya Milletvekili Deniz Baykala Hoş geldiniz. dediğine, Bursa
ilinde depreme dayanıklı olmaması nedeniyle yıkılan
okulların yerine okul yapılmamasının
yarattığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Eski genel başkanımız Sayın
Baykala da bu vesileyle Aramıza hoş geldiniz. diyorum.
Bursada depreme dayanıklı olmaması
nedeniyle yıkılan 12 okulun yerine hâlâ 1 okul
yapılmamıştır. Bu okullarda öğrenim gören
öğrencilerin başka bölgelere dağıtılması öğrencilerimizi
ve velilerimizi zor durumda bırakmıştır. Ekonomik olarak
zor şartlarda yaşam savaşı veren ve çocuğunu özel
okula gönderemeyen aileler kendi kaderlerine terk edilmiştir. İkamet
adreslerinden farklı ve uzak bu okullara gitmek zorunda kalan
öğrencilerimiz neredeyse gece yarısı okul yollarına
çıkmaktadırlar. Bu durumsa hem güvenlik hem maddi açıdan
öğrenciler ve ailelerini güç durumda bırakmaktadır. Acil olarak
Millî Eğitim Bakanlığı bu duruma çözüm
bulmalıdır. Bu 12 okul ve derslik yeni eğitim öğretim
yılına hazır hâle getirilmelidir.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Aydın
16.- Giresun Milletvekili Kadir Aydının,
31 Mart mahallî idareler seçiminin millete ve Cumhur
İttifakının Giresun iline hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
KADİR AYDIN (Giresun) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; 31 Mart mahallî idareler seçimlerinin
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Siyaseti parti yönetmek için değil millete ve
devlete hizmet için yapan milletin adamları
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeliyi
kutluyor ve saygıyla selamlıyorum.
Devletin bekası ve milletin refahı için
binbir oyunu bozarak tek vücut olup geleceğe emin adımlarla yürüyen
milletin adamlarını tarih yazacak ve milletimiz de asla
unutmayacaktır. Milletimizin geleceği, devletimizin bekası,
bayrağımızın yüceliği, istiklal ve istikbalimizin
temini için gece gündüz demeden sağlığını ve
varlığını hiçe sayarak koşturan
Cumhurbaşkanımıza, Cumhurbaşkanımızın yedi
düvele karşı verdiği bu mücadelede onu yalnız
bırakmayan Sayın Devlet Bahçeliye ve aziz milletimize milletim ve
şahsım adına şükranlarımı sunarım.
Cumhur İttifakının ilimiz Giresun
için de hayırlı olmasını diliyorum. Milliyetçi Hareket
Partisi belediye başkan adayı ilan edilip bir ayı
aşkın bir süredir kampanya yürüten ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİR AYDIN (Giresun) -
AK PARTİ
listesinden meclis üyesi adayı olmayı kabul eden Doktor Hasan
Yılmaza ve İl Başkanımız Sayın Ertuğrul Gazi
Konala katkı ve duruşlarından dolayı teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çilez
17.- Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, döviz
spekülasyonunun etkilerinin giderilmeye başlandığına ve
büyük Türkiye yolundaki yürüyüşlerine devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ekonomimiz üzerinde oynanan oyunlar neticesinde
döviz spekülasyonunun etkileri giderilmeye başlanmıştır.
Ekonominin ihtiyacı olan moraldir. Buradan her siyasetçiyi sorumlu
davranmaya davet ediyorum. Dengelenme süreci disiplinle uygulanmış,
kış dönemi etkisiyle piyasalarda görülen daralma aşılmaya
başlanmıştır. Esnafımıza ve çiftçimize
sağlanan kredilerle piyasalar rahatlamaya başlamıştır.
Gıda fiyatlarındaki artış alınan tedbirlerle
dizginlenmeye başlamıştır. Ucuz fiyata sebze ve meyve
satışını eleştirilenleri de hayretle izliyoruz.
Maliyet ve talep enflasyonlarına bir de fırsat enflasyonu ekleyen
fırsatçıları buradan kınıyorum.
Her şeye rağmen, büyük Türkiye yolundaki
yürüyüşümüz devam edecektir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
18.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, Ankara Barosuna kayıtlı, on yedi aydır
cezaevinde bulunan avukatın mektubunda yazdıklarına ilişkin
açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçmişte yönetim kurulu
üyeliğini de yaptığım Ankara Barosuna kayıtlı, on
yedi aydır cezaevinde bulunan, kendisini hiç tanımadığım
birinden içimi sızlatan bir mektup aldım. Bu mektubun son
paragrafını sizlerle paylaşmak istedim. Son paragrafta diyor ki:
Yaşadığımız hukuksuzluk ve
haksızlığın yaşandığı adaletsizliklere
karşı 24 Ocak Avukatlar Gününde açlık grevine başladık
ve üçüncü duruşma tarihi olan 18 Marta kadar açlık grevine devam
edeceğiz. Açlığımız halkımızın adalet
çığlığıdır. Duyun bu
çığlığı, kulaklarınızı
tıkamayın. Açlığıyla haykıran 5 avukatın
sesine ses olun.
Selamlarımla.
Değerli milletvekilleri, bildiğim
kadarıyla tutuksuz yargılanma diye bir müessese var. Hepimizin bu
konuları yeniden düşünmesi lazım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şevkin
19.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin,
jeoloji mühendislerinin işsizlik sorununa ve yeteri kadar jeoloji
mühendisi istihdam edilmemesinden kaynaklanan problemlerin giderilebilmesi için
kadro engelinin kaldırılması konusunda Maliye Bakanına
seslendiğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası verilerine
göre odaya kayıtlı 7.700 jeoloji mühendisi işsizdir. Gerçek
rakamın bunun üzerinde olduğu bilinmektedir. MTA Genel
Müdürlüğü, ihtiyaç duyduğu jeoloji mühendislerini TMMOB
tarafından açılan davalara rağmen taşeron temizlik
firmaları üzerinden temin eder hâle düşürülmüştür.
Son günlerde Konya bölgesinde aşırı
yer altı suyu kullanımına bağlı, can ve mal emniyetini
tehdit eden obruklar oluşmaktadır. Açılan kaçak su kuyusu
sayısı ülke çapında 500 bini geçmiş durumdadır.
DSİ Genel Müdürlüğü, yeteri sayıda jeoloji mühendisi istihdam
etmemesi nedeniyle kuyuları denetleyememektedir. Yine, kara
yollarında, demir yollarında yaşanan kazalarda jeoloji mühendisi
eksikliği görülmektedir. Bir deprem ülkesi olan ülkemizde yerel idarelerin
çoğunda jeoloji mühendisi istihdam edilmemektedir. Olası bir depremde
zeminden kaynaklı önemli hasarlar, can ve mal kayıplarının
yaşanacağı bilinmektedir.
Buradan Maliye Bakanına sesleniyorum:
Kurumların ihtiyaç duyduğu jeoloji mühendisi kadrolarının
önündeki engeller kaldırılmalı ve istihdam mutlaka
artırılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yağcı
20.- Bilecik Milletvekili Selim
Yağcının, 21 Şubat Millî Ligin kuruluşunun
60ıncı yıl dönümünü kutladığına ve
kurucuları Agah Erozan, Nuri Togay ve Sadık Gizi rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
SELİM YAĞCI (Bilecik) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Türkiye Spor Toto Süper Ligi olarak adlandırılan
Millî Lig, 21 Şubat 1959da, altmış yıl önce bugün
başladı. Millî Ligi oluşturan 16 takımdan sadece Fenerbahçe,
Beşiktaş, Galatasaray, Göztepe ve Ankaragücü Türkiye Spor Toto Süper
Liginde yollarına devam ediyor. Kuruluşun şehri Bilecik
Milletvekili olarak Türk spor tarihinin en büyük organizasyonu Millî Ligin
kurucuları Fenerbahçe Başkanı ve Bursa Milletvekili Agah
Erozanı, Beşiktaş Başkanı ve Çanakkale Milletvekili
Nuri Togayı, Galatasaray Başkanı ve İzmir Milletvekili
Sadık Gizi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 11inci Dönem
milletvekillerimiz olarak, rahmetle anıyorum.
Gazi Meclisimiz spor dünyasının içerisinde
aktif olarak yer almış ve her zaman destek olmuştur. Bugüne
kadar olduğu gibi bundan sonra da sağlıklı gelecek
nesillerin yetişmesi için hayati bir misyonu olan sporun destekçisi olmaya
devam ediyoruz. Millî Ligden Türkiye Spor Toto Süper Ligine 60ıncı
yılı kutlu olsun.
BAŞKAN Sayın İlhan
21.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Gençlik ve Spor Bakanından antrenör ve spor
uzmanı adaylarının görev yerlerinin açıklanmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gençlik ve Spor Bakanlığı, 7
Mayıs 2018de 3.200 sözleşmeli antrenör ve spor uzmanı almak
için ilana çıkmıştı. Yapılan sözlü
sınavların sonuçları 26 Kasım 2018de açıklandı.
26 Kasımdan bu yana 3.200 personel alımının tüm
aşamaları bitti. Adaylar görev yerlerinin bir an önce
açıklanmasını talep ediyor. Gençlik ve Spor Bakanı
Sayın Mehmet Muharrem Kasapoğlunun bu konuda açıklama
yapmasını bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Karaca? Sayın Karaca
çıktı herhâlde.
Sayın Battal
22.- Bayburt Milletvekili Fetani Battalın, 21
Şubat Bayburt ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
101inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
FETANİ BATTAL (Bayburt) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bugün 21 Şubat, Bayburtumuzun Rus ve Ermeni işgalinden kurtuluşunun
101inci yılı. İbni Haldunun dediği gibi, coğrafya
bir kaderse, bu kaderi yaşayan bu coğrafyanın çocukları
bilirler, görürler ve hissederler. Ve yine İbni Haldunun dediği gibi
Gelecek geçmişe suyun suya benzediğinden daha fazla benzer. Ve biz
yaşayarak gördük ki yüz yıl önce bölgemize gelenler, Libyada,
Suriyede, Irakta ne yapmak istiyorlarsa, yine yüz yıl sonra tekrar
geldiler ve aynı zamanın aktörleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlü
23.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, yer
fıstığı üreticilerinin mağduriyetinin giderilebilmesi
için fıstığın destekleme kapsamına alınması
ve Toprak Mahsulleri Ofisinin devreye girmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Başkan.
Bildiğiniz üzere, Osmaniye ilimiz, yer
fıstığı üretimi yönünden, hem ülkemizde hem Akdeniz
Bölgesinde hem de Çukurovada önemli bir yere sahiptir. Osmaniyede
yaklaşık 10 bin aile geçimini yer fıstığı
tarımından sağlamaktadır. Osmaniyemiz için bu kadar önemli
bir ürün olan yer fıstığı, çerezlik dışında
çok iyi bir yağ bitkisi ve yem bitkisi özelliği de
taşımaktadır. Bu sebeple, yer fıstığına,
yağlık bitkilere uygulanan desteğin verilmesi ya da yem bitkisi
desteği verilmesi için yıllardır ilgili mercilere yapılan
bütün müracaatlar sonuçsuz kalmıştır.
Ayrıca, yer fıstığı üretimi
yapan çiftçilerimizin tüccarlara mahkûm edilmemesi için, Toprak Mahsulleri
Ofisinin devreye girmesi ve yer fıstığı alımı
yaparak fiyatları dengelemesi lazımdır. Belirttiğim bu
önlemler ivedi olarak alınmaz ise zaten girdi fiyatlarının
yüksek olmasından dolayı sıkıntı çeken çiftçimiz yok
olacak ve tarımda dışa bağımlı bir ülke olarak
yaşamaya mahkûm olacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Antmen
24.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen, baroların
hukukun güvencesi olduğuna, avukatların hukuksuzluklar
karşısında susmadığına ve susmayacağına
ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bir hafta önce Vanda
11 çocuk gözaltına alınır. Çocuk şubeye götürülecekleri
yerde asayiş şubeye götürülürler. Pazartesi, bu 11 çocuk da serbest
bırakılır savcılık tarafından. İddia odur ki
bu çocuklardan 3ü fena muameleye maruz kalır. Avukatlık Kanununun
barolara verdiği yetki ve görevle Van Barosu gerçeğin ortaya
çıkması ve varsa sorumluların cezalandırılması
için suç duyurusunda bulunur. Emniyet Genel Müdürlüğü ise olayı
araştıracağı ve böyle bir olay var ise sorumlular
hakkında işlem yapacağı yerde Van Barosu hakkında
açıklama yaparak suç duyurusunda bulunur.
Şimdi, iddiaları bir yana
bırakalım ama unutmayınız, barolar hukukun güvencesidir;
unutmayınız, avukatlar hukuksuzluklar karşısında
çağlar boyunca susmadılar ve susmayacaklardır. Tüm kamu
görevlilerinin görevi, üstünlerin değil, hukukun üstünlüğü için
çalışmaktır.
Saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Sayın Paylan
25.- Diyarbakır Milletvekili Garo
Paylanın, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü vesilesiyle bütün ana
dillerin barış içinde yaşayacağı bir Türkiye hayali
kurduklarına ilişkin açıklaması
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün Dünya
Uluslararası Ana Dili Günü. Maalesef, Meclisimiz ana dillerin
yaşaması için gerekli tedbirleri almamaktadır. Benim de ana
dilim Batı Ermenicesi UNESCOnun yok olmakta olan diller ailesindedir.
Bugün mesajımı yok olmakta olan Batı Ermenicesinde vermek
istiyorum.
(x)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, Birleşmiş Milletler meclisi mi burası
ya.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Başkanım,
tercüman
Belki hakaret ediyor bize.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Değerli
Başkan, bütün ana dillerin kardeşçe, barış içinde
yaşayacağı bir Türkiye hayali kuruyoruz. Bu anlamda da
Meclisimizin gerekli tedbirleri almasını rica ediyorum. Bu konuda
gerekli yasal önerilerimiz var. Bu anlamda, bütün milletvekillerimizin bütün
ana dillere saygı duyduğuna, gerekli tedbirleri bu Meclisimizin
alacağına inanmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Gürer
26.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğde iline on yedi yıldır verilen sözlerin yerine getirilmeyip
yatırım yapılmadığına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğdemiz on yedi yıldır AK
PARTİnin söz verdiği hizmetleri dahi alamıyor. Havaalanı
sözü on yedi yıldır verilmesine rağmen 2019 yılı için
dahi ödenek ayrılmadı. On yedi yıldır Niğdemizin
tarım ve hayvancılık ürünlerini işleyecek bir sanayi tesisi
kurulmadı. Yüksek hızlı tren projelerine Niğdenin merkezi
alınmadı. TOKİ Niğde Efendibey Projesi tamamlanmadı.
Niğde Keten Çimen-Çiftlik, 30 kilometre yol beş yıldır
bitirilmedi. Çevre felaketi Akkaya Barajı temizlenmedi. Köylere gölet
sözleri verildi, tutulmadı. Niğde Kalesi çevre projesi
gerçekleştirilmedi. Niğdede işsizliğe çözüm üretilmedi.
Fabrikaların kapanmasına göz yumuldu. Çiftçiler icralık oldu,
ürünü değer bulmadı, destek verilmedi. Esnafın sorunları
katladı, çözüm getirilmedi. İşsizliğe, yokluğa,
yoksulluğa çare için hiçbir proje Niğdede gündeme
alınmadı. İlçelere verilen sözler tutulmadı. Niğde Merkez,
Bor, Altunhisar, Ulukışla, Çiftlik, Çamardı ilçelerimizde ve kasabalarımızda
Cumhuriyet Halk Partisinden adaylarımızla yerel seçimlere giriyoruz,
halkımızın oylarıyla Niğdede verecekleri destek
Niğdenin kaderinin değişmesine de vesile olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi söz talep
eden grup başkan vekillerimizin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Türkkan yeni geldi, o bir nefes alana
kadar Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan
Vekili Sayın Fatma Kurtulana söz verelim.
Buyurun Sayın Kurtulan.
27.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
açlık grevini sürdüren Leyla Güven, Sebahat Tuncel ve Selma Irmakın
taleplerinin yasal olduğuna, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü vesilesiyle
Kürtçe konuşmanın bedelini hayatıyla ödeyen Vedat
Aydını anmak istediğine, ana dili resmî dilden farklı
olanların kendi dillerini unutmaması için politikalar üretilmesi
gerektiğine, gündem dışı konuşmalarda siyasi parti
grupları arasındaki adaletsiz dağılıma ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Meclisin bu son çalışma gününde bir kez
daha Leyla Güvenin durumuna dikkat çekmek istiyorum, bir kez daha şunu
söylemek isterim: Leyla Güvenin açlık grevinin 106ncı günü oldu.
Yine bu Mecliste iki dönem milletvekilliği yapmış ve hâlâ bir
partinin, DBPnin Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve yine iki
dönem milletvekilliği yapan Selma Irmak açlık grevinin 38inci
günündeler, yine cezaevinde de şu an 301 kişi altmış yedi
gündür açlık grevindedir. Bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha
şunu söyleyeyim: Talepleri kanunidir, hukukidir, yasaldır, bunun
karşılanması ülkemizin geleceği için çok iyi olacaktır
diye düşünüyoruz.
Sayın Başkan, bugün 21 Şubat
Uluslararası Ana Dili Günü. Ana dil, kişinin kendini ve çevresini
anlamlandırmanın ilk unsurudur. İnsan, ana diliyle
kimliğini, kültürünü, varlığını
anlamlandırır. Bu bakımdan dil, sadece sembolik bir
iletişim aracı değil, aynı zamanda köklü bir
hafızayı da barındıran bir hazinedir. Bireyin bu hazineden
faydalanması en tabii hakkıyken bütün dillerin kaybolma tehlikesiyle
karşı karşıya kalmadan varlığını
sürdürmesi, gelişmesi yeryüzü için bir zenginliktir.
Türkçe, Kürtçe, Arapça, Ermenice, Abhazca, Çeçence,
Hemşince, Tatarca, Lazca, Süryanice, Pomakça Türkiyede konuşulan
dillerden sadece birkaçıdır. Bu çeşitlilik, tarihsel ve kültürel
zenginliğin bir göstergesiyken ve korunması, geliştirilmesi
gerekirken ne yazık ki tehlike olarak görülmektedir. Bu yüzden nesilden
nesile aktarılması çeşitli politikalarla engellenen eğitim
dili olmayan diller unutulmakta, yok olmakla karşı karşıya
kalmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Bu ülke bir diller
hapishanesi ve mezarlığı olmasın, dillerin bahçesi olsun.
Kürtçe, Arapça, Lazca, Hemşincenin konuşulması, ana dili resmî
dilden farklı olanların kendi dillerini de unutmaması için
politikalar üretilmelidir. Diller tehlike değildir, zenginliktir diyorum,
kendi ana dilimle de
(X) Ana Dili Günü hepimize
kutlu olsun diyorum.
Bu vesileyle, Ana Dili Günü vesilesiyle rahmetli
Vedat Aydını anmak istiyorum. 1990 yılı Ekim ayında
İnsan Hakları Derneğinin Genel Kurulunda yaptığı
Kürtçe konuşmasından dolayı, sonrasında gözaltına alınıyor,
dokuz ay tutuklu kalıyor ve çıktıktan bir ay sonra da Vedat
Aydın, hepimizin bildiği gibi, katlediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Demek ki şu da
anlaşılıyor ki Kürtçe konuşmanın bedelini
hayatıyla ödüyor.
Değerli Başkan, değerli
arkadaşlar; ayrıca bundan farklı bir konuya daha değinmek
istiyorum. Biz iki hafta önce gündem dışını
kullanamamıştık. Bugünkü, bu haftaki aritmetiğe
baktığımızda, AKP 3, CHP 3, HDP 1, İYİ PARTİ
1 ve MHP 1 defa gündem dışı kullanıyor. Bunun
orantısız bir dağılım olduğunu düşünüyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki bu dönem genellikle perşembe günleri çok fazla Meclis
çalışmıyor. Bazen perşembeye
bırakıldığımız gerekçesiyle Size perşembe
verecektik, olmadı. deniliyor. Bugün de böyle bir dağılım
oldu, bunu adaletli görmüyoruz. Başkanlık Divanına bunun konu
olmasını, Danışma Kuruluna da bunu konu edeceğimizi
belirtirken herkesi Mithat Sancar adaleti gibi bir adaleti burada
sağlamaya, eşit davranmaya davet ettiğimi belirtmek istiyorum.
Teşekkürler, saygılar.
BAŞKAN Sayın Türkkan, konuşma
talebiniz var mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Var.
BAŞKAN Buyurun.
28.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Sakarya Kışlasında meydana gelen patlamada yaralanan askerlere
şifa dilediğine, Çanakkale ilinde meydana gelen depremin uyarı
kabul edilmesi gerektiğine, Cumhurbaşkanının gittiği
her ilde ayrı bir gafa imza attığına, Mersin ili Silifke
ilçesinde meydana gelen kazada hayatını kaybeden işçilere
Allahtan rahmet dilediğine, güçlü olmanın bilim ve teknolojide
ilerlemek olduğuna ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Ankaranın Polatlı
ilçesinde bulunan Topçu ve Füze Okulu Komutanlığında icra edilen
ağır silahlı eğitim atışı esnasında
meydana gelen kazada 5 askerimiz yaralandı. Askerlerimize acil
şifalar diliyorum. İYİ PARTİ olarak hem meydana gelen
kazanın sebebini hem de yaralı askerlerimizin durumunu yakından
takip ettiğimizi söylemek istiyorum.
Dün, Çanakkale merkezde meydana gelen ve
İstanbul dâhil birçok çevre ilden hissedilen 5 büyüklüğündeki deprem
korku ve panik yarattı. Bazı binalarda çatlaklar oluşmuş
olsa da herhangi bir can kaybı yaşanmaması tesellimiz oldu. Bu
depremleri bir uyarı olarak kabul etmemiz gerekiyor. Uzmanların
tamamı İstanbul ve çevresinde meydana gelecek büyük çaplı bir
deprem beklediklerini dile getiriyorlar. Bu olası depreme tedbir
alınmazsa -Allah korusun- 100 binden fazla
vatandaşımızın ölebileceği ifade ediliyor yani durum
oldukça ciddi. Bu konuyu geciktirmek, ağırdan almak ya da ihmal etmek
gibi bir lüksümüz yok. Hükûmet derhâl kapsamlı tedbirler almalı,
konuya büyük bir ciddiyetle yaklaşmalıdır. Bu konuda siyaset
yapmak istemiyorum ama dün, Sayın Binalı Yıldırım
Olası büyük bir depremde toplanacak yeşil alanlarımız ya
da toplanma alanlarımız yok. diyerek Hükûmetin bu konuda ne kadar
hazırlıksız olduğunu itiraf etmiş oldu. Aslında
Sayın Binali Yıldırıma buradan söylemek istiyorum: Daha
önce deprem toplanma alanlarının hepsi de, ayrılan o
alanların hepsi de AVM ve rezidans oldu. O AVM ve rezidanslara toplayarak
insanları depremden kurtaramayız. Bunun geç de olsa farkına
varmaları sevindirici. Zararın neresinden dönülse kârdır.
Sonradan pişman olmamak için Hükûmetin yeşil alanlara AVM ve rezidans
dikmekten vazgeçip bu alanların deprem toplanma alanları olarak
ayrılmasını bir kez daha hatırlatıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan gittiği her ilde
ayrı bir gafa imza atmaya devam ediyor. Bu sıralarda üniversitelere
takılmış durumda. Her üniversiteyi kendisinin kurduğunu
zannediyor. Afyonkarahisarda 1974te kurulan üniversiteyi Biz kurduk. dedi.
Sivasa gittiğinde Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesini de biz kurduk.
Bizden önce Sivasta üniversite var mıydı? Yoktu. dedi ama Sivas
Cumhuriyet Üniversitesinin kuruluş tarihi de 9 Şubat 1974 olarak
kayıtlarda mevcut. Zonguldak mitinginde ise 1992de kurulan Zonguldak
Karaelmas Üniversitesini de kendi hükûmetlerinin kurduğunu söyledi.
Bugünse Denizli ve Manisada olacak. Şimdiden Sayın
Cumhurbaşkanını, hem Denizli hem de Manisa halkını
uyarıyorum: Denizli Pamukkale Üniversitesi, Manisa Celal Bayar
Üniversitesi 1992 yılında kuruldu.
Ayrıca, Mersin ili Silifke ilçesinde meydana
gelen trafik kazasında 4 işçimizin hayatını kaybettiği
ve yaralıların olduğunu öğrendik. İşçilerimize
Allahtan rahmet diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Son olarak size
dünyanın geldiği noktayı göstermek için bir örnek vermek
istiyorum. Geçtiğimiz dönemde Ayın karanlık yüzüne iniş
yapmayı başaran Çin Uzay Teknolojisi Akademisi Dünyanın
yörüngesine bir güneş enerjisi santrali kurup topladığı enerjiyi
Dünyaya göndermeyi planlıyor. Böylece uzaydan temiz enerji elde edilmesi
bekleniyor.
Dünya bunlarla uğraşırken biz tanzim
kuyruğu sırasına giriyor, poşet fiyatlarını
tartışıyoruz. Şunu anlamalıyız ki bu devirde
artık güçlü olmak bilim ve teknolojide ilerlemek demektir. Teknolojiyle
uğraşırsanız kafayı yersiniz. diyen devlet
adamlarıyla yol alınamayacağı da artık
anlaşılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Sayın Altay.
Buyurun Sayın Altay.
29.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Çanakkale ilinde meydana gelen deprem nedeniyle bölge halkına geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü
vesilesiyle herkesin ana dilini özgürce konuşması ve gelecek
kuşaklara devredilebilmesi için Parlamentonun gerekli tedbirleri
alması gerektiğine, herkesin görevinin milletin hak ettiği
refah, mutluluk ve huzura kavuşmasını sağlamak
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Sizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Grubu olarak öncelikle, Çanakkale Ayvacıkta meydana gelen deprem
nedeniyle bölge halkına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz,
yaralılarımıza acil şifa diliyoruz. Şüphesiz,
Hükûmetin de depremden kaynaklı hasarlar ve
vatandaşlarımızın mal kayıpları konusunda bir an
önce, sosyal devlet olmanın gereği olan yardımları ve
katkıları iletmesini bekliyoruz ve takipçisi
olacağımızın da altını çiziyoruz.
Sayın Başkan, benden önce konuşan
kimi sayın milletvekillerinin değindiği gibi bugün Dünya Ana
Dili Günü. Dil önemlidir ve coğrafyamızda da aslında dil
zenginliği, dil farklılıkları bakımından oldukça
iyi bir noktada olmamıza rağmen şunları da tabii
unutmadık: Bu ülkede, bu memlekette evladının ölüsü için ana
dilde ağıt yakan kadınlara dipçik atılan dönemler
yaşandı. Geçmişten beri süregelen bu baskı ve yasaklarla bu
işlerin Türkiyeye, Türkiye'nin birliğine, bugün itibarıyla 80
milyonun kardeşliğine zarar vermek ve ülkeye fitne sokmaktan,
ayrıştırmaktan başka bir amacının
olmadığını da bugün geldiğimiz noktada görüyoruz.
Unutulmamalıdır ki etki, tepkiyi doğurur
mantığında olduğu gibi baskı ve yasaklar, özgürlük
arzularını ve temel hakları koruma içgüdüsünü sadece ve sadece
artırır. Bu bakımdan, Türkiyedeki bütün etnik unsurların,
bütün herkesin ana dillerini özgürce konuşması -artık
konuşmaktan geçtik- bunların unutulmaması için
kalıcılaşması, gelecek kuşaklara devredilmesi için de
gerekli tedbirlerin alınması konusunda en büyük görev içinde
bulunduğumuz Parlamentomuza düşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Parlamentomuzdaki
beş siyasi parti grubuna ve grubu olmayan diğer siyasi partilere
mensup milletvekillerini, Anadolu coğrafyasındaki dillerin
korunması noktasında daha yüksek bir hassasiyete ve
alınması gereken tedbirler, yapılması gereken
işlemlerle ilgili de güç ve iş birliğine davet etmeyi de bir
görev sayıyorum.
Sayın Başkan, öte yandan dün akşam
Tekirdağ Ergenede 34 yaşında bir gencimiz tavana
bağladığı atkıyla kendini asarak yaşamına
son vermiş. Helallik istediği ailesine son cümlesi de şöyle
oldu: Biliyorum, sizi çok üzdüm. İşsizlikten bunaldım. Son
cümlesi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hemen
tamamlıyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Sayın Altay, tamamlayalım.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bugün Türkiyede her 4 gencimizden 1inin iş arıyor
olması kabul edilebilir bir durum değildir. Çok doğru bir söz
vardır: İşsiz insan sudan çıkmış balık
gibidir. Parlamentomuzdaki tüm sayın milletvekillerinin bir an için sudan
çıkmış bir balığın hâlini gözlerinin önünde
canlandırmalarını ve Türkiyede yaşayan her 4 gençten
1inin şu anda sudan çıkmış balık gibi
çırpındığını düşünmelerini istiyorum.
Sayın Başkan, hayat
pahalılığı ve işsizliğin
yoğunlaştığı, yaygınlaştığı,
arttığı ülkelerde huzur ortamı bozulur. Huzur ortamı
önce evde bozulur, sonra sokakta bozulur. Bu bakımdan, Hükûmetin ve
Parlamentonun Türkiyede artan hayat pahalılığının ve
işsizliğin önlenmesiyle ilgili gerekiyorsa bir güç ve iş
birliği yapmak suretiyle aziz milletimizin hak ettiği refah, mutluluk
ve huzur seviyesine Türkiyeyi kavuşturmak hepimizin görevidir. Hayat
domates ve soğandan ibaret değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın
Zenginde.
Buyurun Sayın Zengin.
30.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Antalya
Milletvekili Deniz Baykala Hoş geldiniz. diyerek sıhhat temenni
ettiğine, 21 Şubat Malcolm Xi vefatının 54üncü yıl
dönümünde rahmetle yâd ettiğine, Çanakkale ilinde meydana gelen deprem
nedeniyle vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna,
5 askerin yaralandığı Sakarya Kışlasında meydana
gelen olayın takipçisi olduklarına, bilişim teknolojileri
bağımlılığının incelenmesi için
araştırma komisyonu kurulacağına ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, ben de Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Güzel bir başlangıç yaptık. Sayın
Deniz Baykal yemin ederken çok duygulandığımı ifade etmek
isterim. Doğrusu, insanın fikirlerinin şahidi hayatı ve
siyaset mücadele isteyen bir süreç, uzun bir siyasi hayat. Azmi için, hakikaten
insan, gördüğü zaman çok etkisi altında kalıyor. Ben kendisine
hoş geldiniz diyorum yemin etmesiyle birlikte, sıhhat temenni
ediyorum.
Arkadaşlarım pek çok konuya
değindiler bugüne dair. Ben tekrar etmemek adına bir başka
şeyi, belki paralel bir hayatı hatırlatmak istiyorum. Bugün
aslında Malcolm Xin vefat yıl dönümü. 40 yaşında, genç bir
yaşta hayatını kaybetmiş, kendi hayatını
dönüştürürken aslında bir taraftan toplumsal hayatı, problemleri
dönüştüren, özgürlük mücadelesi veren önemli bir isim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Çok genç yaşta
şehit edilen ve hayatta her şeyden, aslında her tür
sıkıntıdan bir başarı çıkarmanın mümkün
olduğunu hayatıyla gösteren bir isim. Ben de kendisini buradan
rahmetle yâd etmek istedim.
Gerçek soyadı -belki bilenlerimiz var-
Littledır ama daha sonra bir kimlik belirlemek adına ismini de
değiştirerek Malcolm X soyadını almayı tercih
ediyor. Bu manada ismiyle, hayatıyla pek çok insana örneklik teşkil
eden bir ismi buradan tekrar rahmetle yâd etmek istiyorum.
Devamında ben de Çanakkalede olan depremden
dolayı, muhakkak ki takipçisi olacağız, geçmiş olsun
diyoruz Çanakkaleli kardeşlerimize. Dün burada aslında siz bir
araştıralım diye ifade etmiştiniz, ben dün aslında
bilgi aldım ama dünkü kargaşa, telaş içerisinde -telaş
kelimesi de artık tehlikeli kelime oldu- söyleme imkânım olmadı.
Biliyorsunuz Polatlıda, Topçu ve Füze Okulu Sakarya
Kışlasında bir patlama olmuştu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hemen tamamlıyorum.
Bu patlamayla ilgili olarak 5 yaralı var,
bunlardan 2si uzman çavuş, durumları ağır, diğer
asker kardeşlerimizin durumları daha iyi, takip ediyoruz.
Bakanlık yetkilileriyle, bakan yardımcısı arkadaşlarımızla
görüşerek dün bu bilgiyi aldım ve durum aynen bu minvalde devam
ediyor.
Son bir şeyle bağlamak istiyorum. Bugün
yine gruplarımızın birlikte ortak çalışmasıyla,
gayretiyle Danışma Kurulu önerisiyle bilişim teknolojileri
bağımlılığının incelenmesine dair ortak bir
araştırma komisyonu kuracağız, Genel Kurulumuzda
vekillerimiz oy verdiği takdirde. Bunun da son derece faydalı
olduğunu düşünüyorum, bizim için önemli veriler getirecek ve gelecek
süreçte gençler açısından bağımlılıkla
alakalı, özellikle bilişimle alakalı bu konulardaki yeni bir
başlık konusunda daha iyi hazırlık yapabilmek için kamuoyu
ve bizler farklı bilgilere sahip olma imkânına sahip
olacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme
geçiyoruz.
Bir iki işlemden sonra Sayın Destici size
söz vereceğim.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 43 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 45
sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin kırk
sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının sırasıyla 1inci
ve 2nci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 43 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
21/2/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
21/02/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Özlem
Zengin
Tokat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 43
sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 45 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
sırasıyla 1'inci ve 2'nci sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
21 Şubat 2019 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde 43 ve 45 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; bu birleşiminde 43 ve 45
sıra sayılı Kanun Tekliflerinin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde, haftalık çalışma günlerinin
dışında 22 Şubat 2019 Cuma günü saat 14.00'te toplanarak
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve bu
birleşiminde 43 ve 45 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
22 Şubat 2019 Cuma günkü birleşiminde 43
ve 45 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin görüşmelerinin
tamamlanamaması hâlinde, haftalık çalışma günlerinin
dışında 23 Şubat 2019 Cumartesi günü saat 14.00'te
toplanarak gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve bu
birleşiminde 43 ve 45 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
çalışmalarını sürdürmesi;
43 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerin ekteki cetveldeki şekliyle olması;
Önerilmiştir.
43
sıra sayılı Tamer
Dağlı ve 51 Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1579) |
||
Bölümler |
Bölüm maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 8inci maddeler arası |
8 |
2. Bölüm |
9 ila 19uncu maddeler arası |
11 |
Toplam Madde Sayısı |
19 |
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Öneri üzerinde söz talebi bulunmamaktadır.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, Mecliste grubu bulunmayan siyasi parti temsilcilerinin hukukunun
korunması gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Meclisimizde grubu bulunan partilerin konuşma katsayıları Meclis
Başkanlığımız ve Kanunlar Dairesince belirlenmektedir.
Bunun dışında Meclisimizde bağımsız olan milletvekillerimiz
de bulunmaktadır. Millî iradenin tecellisi milletvekillerinin sadece
Meclise girip konuşamaması değildir. Meclis Başkan Vekili
olarak arzum, tüm siyasi parti gruplarından Mecliste grubu bulunmayan
siyasi partilerin temsilcilerinin de hukukunun korunmasına dönük bir
çalışma yapılması ve bunların belli bir yasal
dayanağa kavuşturulmasıdır. Bugüne kadarki
uygulamalarımızda grubu bulunmayan siyasi parti temsilcilerinin arzu
ettikleri zaman söz haklarını kendilerine inisiyatif de kullanarak,
uzatarak verdiğim herkesçe malumdur. Şu anda salonda gördüğüm
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı ve Milletvekili Sayın Mustafa
Destici, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın
Erkan Baş olmak üzere milletvekillerimizi görüyorum. Başkaca siyasi
partilerden, grubu bulunmayan siyasi partilerden milletvekillerinin her
başvurusunu yerine getirmeye özen gösterdiğim herkesin
tartışmaması gereken bir gerçektir.
Bu çerçevede şimdi, Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı ve Milletvekili Sayın Mustafa Desticiye söz veriyorum.
Arzu ederse Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı, Sayın
Milletvekili Erkan Baş da söz alabilir.
Buyurun Sayın Destici.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici, Antalya
Milletvekili Deniz Baykalın yemin etmiş olmasından memnuniyet
duyduğuna, Sakarya Kışlasında meydana gelen patlamada
yaralanan Mehmetçiklere şifa niyaz ettiğine, 21 Şubat Bayburt
ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 101inci yıl dönümünü
kutladığına, Çanakkale ilinde meydana gelen deprem nedeniyle
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Türkiyeye kaçak yollarla
giren Ermenistan vatandaşlarıyla ilgili sözlerinin
çarpıtıldığına, 26 Şubat Hocalı
katliamının 27nci yıl dönümüne, 21 Şubat Dünya Ana Dili
Gününe, Alparslan Türkeş adının ünversiteye verilmesinin
memnuniyet verici olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Sayın Başkan,
öncelikle hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum, darısı
diğer başkan vekillerine diyorum.
Öncelikle Sayın Baykalın bugün
aramıza gelerek yemin etmiş olmasından duyduğum memnuniyeti
bir kere daha ifade ediyor ve kendisine Allahtan acil şifalar niyaz
ediyorum.
Polatlı bizim komşu ilçemiz, o arazide ben
de pek çok kez gezdim. Oradaki patlamada yaralanan Mehmetçiklerimize Rabbimden
acil şifalar niyaz ediyorum.
Bayburt ilimizin kurtuluşunun 101inci yıl
dönümü. Bu vesileyle bütün Bayburtlu kardeşlerimizin kurtuluş gününü
kutluyorum.
Dün akşam bütün Türkiyeyi endişeye
düşüren Çanakkale Ayvacık merkezli bir deprem meydana geldi. Bu
deprem dolayısıyla bir can kaybı ve yaralanma yok elhamdülillah
ama bir panik ve endişe oluştu. Bütün Çanakkale halkımıza,
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.
Bir diğer husus: Benim, geçtiğimiz
günlerde, kaçak Ermenilerin sınır dışı edilmesiyle
ilgili sözlerimle alakalı bazı siyasi parti temsilcileri ve
basın organlarınca sanki Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı
olan Ermenilerin sınır dışı edilmesini istemişim
gibi bir çarpıtma yapıldı. Benim buradaki kastım,
mütekabiliyet esaslarına göre, Türkiyeye kaçak yollarla girmiş
Ermenistan devleti vatandaşı olan 100 bine yakın Ermenistan
vatandaşının sınır dışı edilmesiyle
ilgiliydi.
Buradaki hassasiyetimiz de: Ermenistanın
aklını başına alması lazım, Karabağ
işgalini sona erdirmesi lazım, Türkiyeye kamuoyu nezdinde sözde
soykırım iddialarından vazgeçmesi lazım.
Bakın, önümüzdeki hafta, 26 Şubat
Hocalı soykırımının yıl dönümü. Bu vesileyle
bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Kastım,
Türkiyeye kaçak yollarla girmiş Ermenistan vatandaşı olan
Ermeni kökenli kişilerin sınır dışı edilmesiyle
ilgili. Bunun da sonuna kadar arkasındayım.
Bugün Ana Dili Günü. Elhamdülillah ülkemizde hangi
etnik kökene sahip olursa olsun bütün vatandaşlarımız ana
diliyle konuşabilmektedir. Dolayısıyla bunun istismar
edilmemesini bir kere daha buradan vurgulamak istiyorum.
Bugün, tabii, görüşülecek yasa teklifleri
arasında Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi isminin merhum
Başbuğ Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirilmesi var. Bundan duyduğumuz memnuniyeti ifade
ediyorum. Hayırlı ve uğurlu olsun. İnşallah önümüzdeki
günlerde de Sivastaki Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin adı Şehit
Muhsin Yazıcıoğlu Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirilir. Bu inancımızı da burada bütün
milletvekillerimizle ve kamuoyuyla paylaşmayı bir borç bildim.
Tekrar, sizlere ve milletvekili heyetine
saygılarımı sunarım.
Hayırlı çalışmalar diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası Türkiye
İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili
Sayın Erkan Başa aittir.
Buyurun Sayın Baş.
32.- İstanbul Milletvekili Erkan
Başın, halkın iradesinin ve taleplerinin Parlamentoya
yansıtılabilmesi için grubu olmayan siyasi partiler ile
bağımsız milletvekillerinin konuşma hakları konusunda
düzenleme yapılması gerektiğine, Merve Demirel olayını
haberleştiren gazetecinin gözaltına alınması olayına
ilişkin açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan, sizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Daha önce ifade etmiştim ama bir kez daha
kayıtlara geçmesi açısından bu hassasiyetiniz için hem
şahsım hem partim adına teşekkürlerimi paylaşmak
istiyorum. Gerçekten bütçe görüşmelerinden bu yana, özellikle sizin
Başkanlığını yaptığınız oturumlarda
tüm siyasi fikirlerin kendilerini ifade edebilmeleri olanağının
ortaya çıkmış olması hem bizim için hem genel olarak
Parlamentomuzun işleyişi açısından önemli, değerli bir
teamül hâline geldi.
Bu vesileyle, bir kez daha söz almışken
tüm milletvekili arkadaşlarımıza, tüm siyasi parti
gruplarına bir çağrı yapmak istiyorum. Biliyorsunuz bu yasama
döneminin başında Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunundaki
değişikliklere paralel olarak İç Tüzük düzenlemeleri
yaptık. Ve geçtiğimiz dönem Parlamentoda yasallaşan ittifaklarla
birlikte, aslında şu anda ilk örneğini
yaşadığımız ama artarak devam edeceğini
düşündüğümüz biçimde Parlamentoda grubu olmayan çok sayıda
siyasi parti temsil ediliyor. Fakat İç Tüzük değişikliği
sırasında nedense bu göz ardı edildi ve şu anda mevcut
İç Tüzükümüz itibarıyla grubu olmayan siyasi partilerin ve
bağımsız milletvekillerinin konuşma hakları son derece
sınırlandırılmış durumda yahut sizin veya
diğer siyasi parti gruplarının inisiyatifine, onların bu
durumu önemseyerek bizlere söz vermesine bağlanmış durumda.
Kuşkusuz biz bunu saygıyla karşılıyoruz. Ancak bu olumlu
yaklaşımların, bu hakkın bir İç Tüzük düzenlemesiyle
siyasi partilerin tümüne tanınması gerektiğini de
unutturmaması gerekir, bunun önünü açması gerekir diye
düşünüyoruz. Bu açıdan Parlamento, özellikle yeni Başkan seçimi
gerçekleştikten sonra, öncelikli olarak bu boşluğu ortadan
kaldıracak bir düzenleme yapmalı. Zira örneğin biz kendi
adımıza şunu söyleyebiliriz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Türkiye
İşçi Partisi kendisini Türkiyede alın teriyle, emeğiyle
yaşayan işçilerin sesi, sözcüsü, temsilcisi bir parti olarak ifade
etmektedir ve maalesef, bu Parlamentoda işçilerimizin, emekçilerin, yoksul
halkın dertlerinin, beklentilerinin, özlemlerinin, taleplerinin yeterince
yankılanamadığına ilişkin bir değerlendirmemiz
var. Bu, diğer siyasi partiler açısından da geçerli bir
şeydir. O yüzden mesele, sadece buradaki bir parlamenterin, iki
parlamenterin ne kadar konuşacağı değil, halkın
iradesinin, halkın duygu ve düşüncelerinin, taleplerinin Parlamentoya
ne kadar yansıtılabileceğidir. Bu kapsamda, bu İç Tüzük
değişikliğinin acilen gündeme alınması
gerektiğini düşünüyor ve tüm arkadaşlarımızdan bu
konuda gerekli hassasiyeti göstermelerini bekliyoruz. Buna ilişkin
dünyanın çeşitli parlamentolarında geliştirilmiş son
derece olumlu örnekler var, biz de yapabiliriz diye düşünüyoruz.
Son olarak: Birkaç gündür Parlamentomuzda, Mecliste
tartıştık, Ankaranın merkezinde bir cinsel
saldırı diyorum, tacizi aşan bir eylem gerçekleşmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım. Devam edin.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Buna ilişkin
tartışmaları sürdürdük ve umuyorum ya da sanıyorum ki bir
ortak eğilim geliştirebildik ama maalesef, bugün, sabah saatlerinde,
bu olayı haberleştiren bir gazeteci arkadaşımızın
gözaltına alındığını haber aldık.
Şimdi, bu, tabii, burada konuştuklarımız ile hayat
arasında bir çelişkiye neden oluyor. Gözaltına alınması
gereken, soruşturulması gereken kişi bunu haberleştiren
gazeteci, muhabir arkadaşımız değil, o eylemi
gerçekleştiren kişidir. Bu konuda da hassasiyet bekliyoruz.
Tekrar teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 21
Şubat 2019 Perşembe günkü birleşiminde bilişim
teknolojileri bağımlılığının bireyler
üzerindeki etkilerinin tüm yönleriyle incelenerek alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/38), (10/466), (10/494),
(10/536), (10/978), (10/983) ve (10/984) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin
birleştirilerek yapılması ve bu görüşmelerde siyasi parti
gruplarına talepleri hâlinde beşer dakika süreyle söz verilmesine
ilişkin önerisi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
Danışma Kurulu
Önerisi
21/02/2019
Danışma Kurulunun 21/2/2019 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Geçici
Başkanı
Özlem Zengin Engin Özkoç
Fatma Kurtulan
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
Muhammed Levent Bülbül Lütfü Türkkan
Milliyetçi Hareket Partisi İYİ
PARTİ
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Genel Kurulun 21 Şubat 2019 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde, bilişim teknolojileri
bağımlılığının bireyler üzerindeki
etkilerinin tüm yönleriyle incelenerek alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla verilen (10/38), (10/466), (10/494), (10/536),
(10/978), (10/983) ve (10/984) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin
birleştirilerek yapılması ve bu görüşmelerde siyasi parti
gruplarına talepleri halinde beşer dakika süreyle söz verilmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, Danışma
Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince, gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
Bilişim teknolojileri
bağımlılığının etkilerinin incelenerek
olası zararlarının bertaraf edilmesi ve bu teknolojilerin
kontrollü kullanımının sağlanması için
yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunulan; Niğde
Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer ve 23 milletvekilinin (10/38),
Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Nabi Avcı ve 37 milletvekilinin
(10/466), Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer ve 27
milletvekilinin (10/494), Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar ve
22 milletvekilinin (10/536), İzmir Milletvekilimiz Sayın Binali
Yıldırım ve 34 milletvekilinin (10/978), Şanlıurfa
Milletvekilimiz Sayın Ömer Öcalan ve 19 milletvekilinin (10/983),
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Arzu Erdem ve 19 milletvekilinin
(10/984) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin,
alınan karar gereğince, birlikte yapılacak görüşmelerine
başlıyoruz.
VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI(x)
A) Ön Görüşmeler
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 23
milletvekilinin, medya ve internetin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/38)
2.- Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı ve 37
milletvekilinin, sosyal medya bağımlılığının
etkilerinin incelenerek olası zararlarının bertaraf edilmesi ve
sosyal medyanın kontrollü kullanımının sağlanması
için yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/466)
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 27
milletvekilinin, internet ve oyun bağımlılığı
sorunun tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/494)
4.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 22
milletvekilinin, madde, internet, teknoloji ve diğer
bağımlılıkların nedenlerinin incelenerek bu konuda
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/536)
5.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım ve 34 milletvekilinin, bilişim teknolojileri
bağımlılığının bireyler üzerindeki
etkilerinin tüm yönleriyle incelenerek alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/978)
6.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ve
19 milletvekilinin, teknoloji bağımlılığının
toplumsal etkilerinin ve yarattığı olası sorunların
incelenerek bu sorunların çözümü için yapılması gerekenlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/983)
7.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 19
milletvekilinin, çocuklara psikolojik ve bedensel yönden zarar veren bilgisayar
oyunlarının incelenerek çocukların internet
kullanımında kontrolün sağlanması için yapılması
gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/984)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
önergeler üzerinde söz talebi bulunmamaktadır.
Bu şekilde, Meclis araştırması
önergeleri üzerindeki ön görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım.
Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy birliğiyle
kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, kabul edilen bu Meclis
araştırmasıyla ilgili alınacak bazı
kararlarımız var.
Meclis araştırmasını yapacak
komisyonun 12 üyeden oluşmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere
üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara
dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy birliğiyle kabul
edilmiştir.
Bu şekilde, partilerimizin ortak
davranışıyla kurulan bilişim teknolojileri
bağımlılığının etkilerinin incelenerek
olası zararlarının bertaraf edilmesi ve bu teknolojilerin kontrollü
kullanımının sağlanması için yapılması
gerekenlerin saptanması amacıyla kurulan komisyonumuza güzel
çalışmalar diliyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
56ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Adana Milletvekili
Tamer Dağlı ve Ankara Milletvekili Yıldırım
Tuğrul Türkeş ile 49 Milletvekilinin Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı ve
Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1579) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 43) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 43 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler
hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Şimdi, teklifin tümü üzerinde söz isteyen
değerli milletvekillerimize söz vereceğim.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz İYİ
PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkana
aittir.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Türkkan.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal
Hizmetler Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında söz aldım. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yine her zaman olduğu gibi bu sefer de torba -çorba-
kanunla karşı karşıyayız. Her zaman
yaptığınız gibi birbiriyle ilgisi olmayan düzenlemeleri
aynı kanunda toplayıp önümüze getirdiniz. Kanun insanlar için
yapılıyor, toplumda yaşayan fertler için yapılıyor.
Kanun insanlar için uygulanıyor, toplumda yaşayan fertler için
uygulanır. Bunun için de bu yapılan kanunu insanların
anlaması, bilmesi gerekir ama ne yazık ki bu kanunlarda hangi
maddelerin olduğundan insanımızın çoğunun haberi yok,
bilmiyor. Hatta eminim iktidar partisindeki arkadaşlarımın
birçoğu bile, bu konuda hangi düzenlemelerin getirildiğinden
habersiz.
Torba kanunun sakıncalarını,
yanlışlarını söyleye söyleye artık bizim dilimizde tüy
bitti ama siz dinlememeye devam ediyorsunuz, üstüne üstlük bunu
alışkanlık hâline getirdiniz. Meclisin kanun yapma
tekniğini değiştirdiniz. Bir ay önce burada, kürsüde
söylemiştim, aslında torba kanunun yapım tekniği şu:
Sayın Cumhurbaşkanının aklına bir şey geliyor,
yanındakilere emrediyor Şunu bu şekilde düzeltin. Bu konu
bazen telefonların ÖTV artışıyla alakalı oluyor.
Tamam, bunu yazalım. diyorlar. Ondan sonra, efendim Bu işçilerin
sigorta giderlerine katkı yapmak üzere devlet bir sübvanse uygulasın,
seçime gidiyoruz, onu da koyalım. diyor. Tamam, onu da koyalım.
Ertesi gün kalkıyor başka bir şey söylüyor. Yani
Cumhurbaşkanının sizlere emrettiklerini, bir hükümdar gibi
emrettiklerini biz burada kanun yaparak hukuka uygun hâle getiriyoruz. Bu,
kanun yapma tekniği değil, Cumhurbaşkanının emirlerini
kanun hâline getiriyoruz. Niye? Bürokratlar biliyorlar ki bu kanunların
uygulanmasından, daha sonra kendileri mesuller. O yüzden kanun
çıkartmadan bir genelgeyle dahi yapılacak hiçbir işi bürokrat
yapmıyor. Kanunu yapın, getirin. diyor. Saçma sapan kanunlarla da
uğraşmak zorunda kalıyoruz.
Torba kanunda, özellikle teklifi getiren
milletvekilinin uzmanlığının olmadığı
konuların torbada yer alması, o konuların detaylı ele
alınmaması gibi olumsuzlukları da gündeme getiriyor, bu kanun
teklifinde olduğu gibi. Her zaman yaptığınız ve burada
da tekrarladığınız gibi, birbiriyle ilgisi olmayan
konuların aynı torba içine konularak acele şekilde geçirilmek istenmesi
kanunun da kalitesini düşürüyor arkadaşlar, Meclisin de
itibarını yok ediyor yavaş yavaş. Artık gerçekten,
kanun çıkarma konusunda inandırıcılıktan uzak
olduğunuzu ve amacınızın aslında 31 Mart öncesinde
tamamen seçime yönelik bir çalışma olduğu düşüncesinin
bizde hâkim olduğunu söylemek istiyorum.
Bu kanunla ilgili düzenlemelere geçmeden önce
bazı bilgiler vermek istiyorum size. Türkiye Cumhuriyeti bütçesi
referandum yapılan 2017 yılında 47,8 milyar Türk lirası
açık vermiş. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili
seçimi yapılan 2018 yılında ise bütçe açığı 72,6
milyar lira gibi rekor bir seviyeye ulaşmış. 2019
yılının, harcamaların seçim nedeniyle hızla
yükseldiği ancak vergi gelirlerinin bu hıza yetişemediği
bir yıl olacağı ve dolayısıyla 2018 yılında
verilen bütçe açığından daha fazla bir bütçe
açığı verileceği artık ekonomi çevreleri
tarafından gizlenemiyor.
AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi
oylarıyla geçen 2019 bütçesinde dikkat çeken bazı noktaları
hatırlatmak istiyorum. Yıl 2002, Türkiyenin toplam servetinin yüzde
40ı nüfusun yüzde 1ine aitken, 2018de bu, yüzde 60a çıkıyor.
Yani toplam servetin yüzde 60ı nüfusun yüzde 1ine ait. Artık,
zengin daha zengin, fakir daha fakir olsun; derdine yansın fakir.
denmiş bu bütçede. Türkiye, kişi başına gelir sıralamasında
dünyada 78inci sırada bulunmasına rağmen, dolar milyarderleri
sıralamasında dünya 14üncüsü olmuştur. Fakir fukara bu duruma
mutlaka gururlanıyordur, öyle düşünüyorum. Bankalardaki toplam 2,2
trilyon liralık mevduatın yüzde 54'ü sadece 190 bin hesap sahibine,
geri kalan yüzde 46sı ise 35 milyon hesap sahibine ait. Siz bunu
sağlayarak gelir dağılımı nasıl
düzeltilirmiş dosta düşmana hep birlikte göstermişsiniz.
Yandaş inşaat firmalarına imar değişikliğiyle
milyar dolarlık kaynak aktarmayı başararak yeni kaynak yaratmada
eşsiz bir model ortaya koymuşsunuz. On altı yılda sadece 55
milyar liralık AVM inşa ederek ve burada satılan ürünlerin yüzde
70i yabancı olan markalarla millete sahte cennet
yaşatmışsınız. 2002de 130 milyar dolar olan
dış borcu 485 milyar dolara çıkararak ve sadece bu borçlara
karşılık 160 milyar dolar faiz ödeyerek faiz lobisinin de belini
kırmışsınız. Sadece iç borç faizi olarak merkezî
Hükûmet bütçesine 2019 yılında 117 milyar lira kaynak
ayırmış, toplam yatırımlara ise 63 milyar lira kaynak
ayırarak 2023te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme
hedefinde önemli bir adım atmışsınız.
Son on altı yılda 2,2 trilyon doları
vergi olmak üzere, toplam 3,5 trilyon dolarlık kaynak kullandık. Ama
sadece 100 milyar dolar harcadığımız yollar, köprüler,
tüneller, hastaneler, havalimanlarıyla övünmeye devam ediyorsunuz. Tekrar
ediyorum: On altı yılda 3,5 trilyon liralık kaynak
kullanılmış, sadece 100 milyar dolarlık havalimanı,
köprü, tüneller, hastaneler yapmışsınız ve onlarla
övünüyorsunuz; geri kalan 3,4 trilyon lirayla ilgili de akılda
dolaşan sorular herkesin aklında dolaşmaya devam ediyor. On
altı yılda dünyada yaşanan bol ve ucuz para döneminden
faydalanarak kurları düşük tutup 1 milyon dolarlık dış
ticaret açığı ve 625 milyar dolar da cari açık vererek ve
milleti de hane halkı olarak 585 milyon lira bankalara borçlandırarak
hep birlikte çılgınlar gibi tüketmişiz, hiç üretmeden; acı
ama gerçek bunlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son on altı yılda 4,5 trilyon lira vergi
toplanmış ama milletin parası har vurup harman savrulmuş.
Bu iş sadece kaynak değil, aynı zamanda akıl ve ahlak
meselesi arkadaşlar. 2002 sonundan bu yana AK PARTİ hükûmetleri
cumhuriyetin birikimi tüm kamu varlıklarını özelleştirme
adı altında satarken; bütçeyi ise gelir, kâr, rant elde eden
kesimlerden alınan doğrudan vergiler yerine, halkın
yaşamı için zorunlu olarak tükettiği mal ve hizmetlerin
fiyatlarının içine gizlediği KDV, ÖTV ve onlarca başka isim
altındaki dolaylı vergilere yükleyerek finanse etti. Kazanandan,
zenginden alınmayan, yandaştan silinen; işçisi, memuru,
emeklisi, işsizi ile garibanın ekmeğinden, suyundan,
iğneden ipliğe tüm tüketim maddelerinden alınan dolaylı
vergiler halkın belini büktü. Her alanda olduğu gibi, vergi yükünde,
ekonomik yaşamda da eşitsizlik ve adaletsizlik zirveye çıktı.
Her zaman yandaşlarınızı zengin ettiniz. Ekonomik
yaşamda da eşitsizlik ve adaletsizlik zirveye çıktı ama
garip gurebanın sırtına ağır yükler yüklediniz
şimdiye kadar. Şimdi bu torba kanun içine koyduğunuz yeni vergi
düzenlemeleriyle karşı karşıyayız. Cep
telefonlarında hem artan oranlı vergileme hem de zam getiriliyor
örneğin. Cep telefonlarından alınan ÖTVyi yüzde 50ye kadar
artırma yetkisini Sayın Cumhurbaşkanına veren bir yasa
teklifi var. Anayasa Mahkemesi kararında diyor ki: Bir mali yüküm yasayla
yeterince çerçevelenmemişse, kişilerin sosyal ve ekonomik
durumlarını, hatta temel haklarını etkileyecek keyfî
uygulamalara yol açabilmesi mümkündür. Bu bakımdan, mali yükümler belli
başlı öğeleri de açıklanarak ve çerçeveleri kesin
çizgilerle belirlenerek yasalarla düzenlenmelidir. Anayasa Mahkemesinin 19
Mart 1987 tarihli kararı bu. Anayasa Mahkemesinin kararında
vurgulanan bu saptamasından da görüldüğü gibi, bir verginin yasama
organınca konulmuş sayılabilmesi için onun konusunun
yalnızca kanunla belirlenmesi yeterli değil; verginin konusundan
başka, oranı veya miktarı, indirimleri, istisna ve muafiyetleri,
tarh, tahakkuk ve tahsil usulleri, matrahı, yaptırımları,
zaman aşımı gibi konuların da kanunla düzenlenmesi zorunlu
olmalı. Zaten Anayasa Mahkemesi bunu öneriyor ama siz, Sayın
Cumhurbaşkanının yetkisiyle şu anda ithal cep telefonunda
yüzde 25 olan ÖTV oranını yüzde 50ye kadar çıkarma yetkisi
veriyorsunuz. Bakın, yüzde 50ye kadar, orada bile bir çerçeveleme yok,
Sayın Cumhurbaşkanı nasıl emrederse öyle; ağam ne
derse olur, maraba hepsine uyar. Biz hepimiz maraba.
Fiyatı 3.262 lira olan bir ithal telefonu örnek
almak istiyorum. Bu fiyata TRT bandrol bedeli 326 lira, yüzde 50 oranında
alınacak TRT bandrol ÖTVsi 163 lira, yine yüzde 50 oranında alınacak
ÖTV bedeli 1.631 lira, yüzde 18 KDV bedeli 968 lira, bunlarla birlikte eklenen
vergiler toplamı 3.089 lira. Ürünün maliyeti kaç liraya gelecek biliyor
musunuz? 6.352 liraya. 3 bin liralık telefon, 6.352 liraya geliyor bu
kanunla. Yani bunu yaparak iki tane mesaj veriyor Hükûmet, diyor ki: Yeni
telefon almayı düşünüyorsanız bu teklif kanunlaşmadan önce
acele edin, gidin, bir an önce istediğiniz telefonu alın ya da
eskiden kullandığınız Motorola telefonlara geri dönün. Yani
git gide -geçen günkü yaptığım konuşmada da
söylemiştim- 1990 öncesi demir perde ülkelerine doğru gidiyoruz
hızla.
Tercih sizin. diyor Hükûmet, Ben vergi yükünü
size yüklerim, siz ne yaparsanız yapın çünkü benim harcamalarım
fazla, şatafatlı yaşıyorum, sarayda yaşıyorum,
itibardan tasarruf edemiyorum. diyor. 17nci yüzyılda yaşayan
Fransız siyaset adamı iktisatçı Colbert var. Colbert diyor ki:
Vergileme sanatı, mümkün olduğunca fazla tüyü mümkün olan en az
bağırtıyla toplayabilmektir. Bunu mu yapmaya
çalışıyoruz, gerçekten merak ediyorum yani en az şekilde
bağırtalım ama o tüyü de oradan koparalım. Bu söze uyarak
mı hareket ediyorsunuz, bilmiyorum. Belki de bu sözü sizler
yanlış anladınız. Devlet malı kutsaldır. Bizim kültürümüzde
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. denilir. Aslında
bütün vatandaşların hakkı vardır, vergi veren herkesin
hakkı. Ama siz tüyü bitmemiş yetimin hakkını yer hâle
geldiniz. Halk vergi versin, sıkıntı çeksin ama bizim
saltanatımız bir türlü devam etsin. böyle diyorsunuz.
Adaletsiz dolaylı vergiler üzerine kurulan
sistem, tüketicilerin, insanlarımızın omuzlarında yük,
sırtında kambur. Sizin politikanıza göre, bütçenin vergi geliri
hedefini tutturabilmesi tamamen tüketicilere bağlı hâle gelmiş
durumda. Tüketiciler daha fazla araç alsın, daha fazla akaryakıt
tüketsin, daha fazla içki içsin, daha fazla tütün kullansın, daha fazla
cep telefonu satın alsın, cep telefonuyla daha fazla konuşsun ve
daha fazla ithal ürün kullansın. diyorsunuz; bir taraftan da bunlardan topladığınız
vergilerle maaşını verdiğiniz Diyanet İşleri
Başkanı da yeni bir fetvayla sigaranın haram olduğunu ilan
etti. Biz bugüne kadar, ben 60 yaşındayım, sigarayı hep
mekruh diye bilirdik sadece harem etrafında içilmezdi sigara öyle hatırlarım
ama haram hâline geldi. Sizin vergi gelirleriniz aslında buna
bağlı. Bu gelirlerden de bu Diyanet İşleri
Başkanı maaşını alıyor. Ama size bir şey
söyleyeceğim: İnsanımızın bu ağır vergi
yükünü taşıyacak hâli kalmadı. Memlekette yoksulluk var,
fukaralık var, temel gıda maddelerine bile ulaşmakta zorluk çekiyor
insanlar. Hatta büyük bir kesim var ki artık temel gıda maddelerine
bile ulaşamıyor. Mevcut durumu, ekonomiden öte sosyal bir mesele
olarak değerlendirmek lazım. Yokluk ve fukaralık beraberinde
umutsuzluğu getiriyor. Çaresiz insanların
yaşadığı bir ülke olma yolunda çok hızla ilerliyoruz.
Her 4 gençten birisi işsiz. İşin daha da vahimi bu gençlerin
iş bulma umudu da yok. Yarısından fazlası da ülkeyi terk
edecek imkânları araştırıyor. Daha önce de
söylemiştim, esas beka meselesi bu. Yalandan gündem yaratıp
koltuklarınızın bekasını düşünmekten vazgeçin
bence.
AK PARTİ iktidarı, getirdiği bu torba
yasalarla, daha önce bazı düzenlemelerde yaptığı
yanlışları da düzeltmeye çalışıyor. 17 Ocakta
çıkarılan ve 1 Şubatta yürürlüğe giren 7161
sayılı Kanuna göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından yayıncılık sertifikası almış
yayıncıların dağıtımcılara ve kitabevlerine
yaptıkları ilk satışlarda KDV kaldırılmıştı
ancak kitapların üretim ve dağıtım sürecinde rol oynayan
diğer unsurlardan KDV kaldırılmadığı için kitapların
raf fiyatında herhangi bir KDV indirimi doğal olarak
yapılamadı çünkü yasa sadece yayıncılık yapan
şirketlere dönüktü, kitabın üretim ve dağıtım
sürecinde yayıncı hariç herkes yüzde 8 KDV ödemeye devam edecekti. Bu
yasayla basılı kitap ve süreli yayınlarda da KDV kalkıyor,
okuyucular kitapları yüzde 8 daha ucuza alabilecek. Basılı kitap
ve süreli yayınlarda KDV oranları kaldırılıyorken 1
Ocak 2019dan itibaren e-gazete, e-dergi ve e-kitapta KDV oranı yüzde 18
olarak uygulanıyor. Bunun çok büyük bir çelişki olduğu
görüşündeyiz. Teknolojinin sürekli geliştiği ve
hayatımızın her noktasına ulaştığı bir
dönemde elektronik ortamda yapılan yayınların da bu kapsama
dâhil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu şekilde, elektronik
kitap, elektronik gazete ve elektronik dergi yayınlarının da
kapsam dâhiline alınması doğru bir adım olacaktır.
Konuşmamın başında da
söylediğim gibi, yasa torba yasa olduğu için, kanun teklifinde
birbiriyle alakasız maddeler var. Kanundaki maddelerin birbiriyle
alakasız olması bir yana, yaptığınız
düzenlemelerde de anlaşılması güç noktalar var. 6ncı madde
örneğin -gerçekten bu maddeyi nasıl açıklayacağım
bilemiyorum- düşünün ki iki bakanlık arasında yaşanan
iletişim kopukluğu bu maddeyle kanun hâline getirilmek istenmiş
ve gerekli olduğu düşünülen bilgi akışının
kanunlaşması hedeflenmiş. İki bakanlık arasındaki
iletişim kopukluğunu kanunla düzeltecek hâle gelmişiz.
İçişleri Bakanlığı Hakkında soruşturma ya
da kovuşturma olan bir pilot varsa bize bildirin. diye
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından talepte
bulunmuş, onlar da göndermemiş. Meclisimiz de işi gücü
bırakmış, Bu arkadaşların aralarındaki
iletişimsizliğe bir çare bulmak lazım. diye kanun maddesi çıkarmaya
karar vermiş. Bu nedir arkadaşlar ya? Hayatımda ilk defa böyle
bir kanun maddesi görüyorum ben. Her kurumun diğer bir kurumla
yaşadığı iletişim sorununu kanun yoluyla çözmeye
kalkacaksak işin içinden nasıl çıkacağız merak
ediyorum gerçekten.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maddelerle ilgili çok fazla detaya girmek istemiyorum. O
maddelerde konuşma yapacak arkadaşlarımız gerekli noktalara
dikkat çekerler ama ben de genel itibarıyla bazı eleştirilerde
bulunmak istiyorum. Teklifteki 1inci maddeyle evde bakım hizmetinden
faydalanan vatandaşların Ramazan ve Kurban Bayramında
aldıkları destek ödemelerinin hane gelir testi üst
sınırını aşması sebebiyle bazı
vatandaşların aldıkları desteklerin kesildiği ifade
edilerek desteğin kapsamı genişletilmek isteniyor. Evde
bakım hizmetinden yararlanan vatandaşlarımızın bu
yardımları almaları sosyal devlet ilkesinin gereğidir ve
uygulanmalıdır. Ancak kaç vatandaşımızın bu
hizmetten faydalandığı, faydalanacağı ve bu
hizmetlerin kamuya ne kadar yük getireceği net değildir. Maalesef bu
konuda bir paylaşım komisyon üyeleriyle de yapılmamıştır.
Bu anlayış şeffaflıktan son derece uzaktır.
Ayrıca, bu maddenin seçim öncesi aceleyle çıkarılmak
istenmesinin amacının seçimlere etki etmek olduğu da
açıktır. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımızın bu
şekilde seçimlere alet edilmek istenmesi partimiz adına asla ve kata
kabul edilebilir bir şey değildir.
17nci maddede, Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatiflerinden tarımsal kredi alan ve hâlen tarımsal
üretime devam eden çiftçilerin kredilerinin
yapılandırılması öngörülüyor. Bu noktada, daha önce
yapılan borç yapılandırması ve ertelemelerinin sorunun
çözümü için yeterli olmadığını ve çözüme katkı
sunmaktan uzak olduğunu söylesek yanlış olmaz. Bu nedenle,
borçları bulunan vatandaşlarımızın bu
borçlarını rahatça ödeyebilmeleri için daha yapısal çözümlere
ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Konuşmamın sonunda söylemek istediğim
birkaç nokta daha var. Benzine bir ayda 2 kez zam geldi; döviz artmadı,
sebebini de anlayamadık, petrolün varil fiyatları da artmadı.
Sebebi belli, dün de söyledim, pahalı yönetiliyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanının harcamalarına, bu çürümüş sistemin
finansmanına para yetmiyor; bunu karşılamak için de devamlı
zam yapılıyor.
Hep söylüyorum, Avrupa Birliğine giriyoruz.
diye yola çıkan iktidarınız, en son cuma pazarında domates,
biber satarken görüldü. Manavı devletleştirdiğimiz bir dönemi
yaşıyoruz arkadaşlar, Allah sonumuzu hayır etsin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Kalaycıya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 43 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde görüşlerimizi açıklamak
üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle
hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Kanun teklifinde konu itibarıyla
aralarında hiçbir bağlantı bulunmayan 13 ayrı kanunda
değişiklikler yapılmaktadır. Teklifin düzenleyici etki
analizi bulunmamaktadır. Kanun tekliflerinde torba düzenlemeye gidilmesi,
etki analizi olmaması yıllardır hep eleştirdiğimiz
konulardır. Zira, bu uygulama, hukuki güvenlik ilkesinin zedelenmesine,
yasama işlerinin düzensiz bir şekilde yürütülmesine, düzenlemelerin
eksik yapılmasına, uygulamada sorunlarla
karşılaşılmasına ve kısa süre sonra tekrar kanun
değişikliği yapma ihtiyacı doğmasına neden
olmaktadır. Nitekim bu kanun teklifinin birçok maddesi, daha yakın
zamanda yapılan düzenlemelerde değişiklikler içermektedir.
Bu itibarla, kanun tekliflerinin
hazırlanması, verilmesi ve görüşülmesiyle ilgili usul ve
esasların yeniden belirlenmesi ihtiyacı bulunmaktadır.
Milletvekillerinin kanun teklifleriyle ilgili sağlıklı bir etki analizi
sunabilmeleri için Meclisin idari kapasitesinin buna uygun olarak
geliştirilmesi gerekmektedir. Geçen yıl
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum düzenlemeleri
kapsamında 5018 sayılı Kanunda yapılan
değişiklikle, kanun tekliflerinin getireceği mali yükün en az üç
yıllık dönem için hesaplanması ve tekliflere eklenmesi hüküm
altına alınmıştır ancak bu hükme riayet
edilmemektedir. Meclis İçtüzüğünde buna ilişkin bir düzenleme
yapılmalıdır.
Ayrıca, Meclis İçtüzüğünde,
yürütmenin ihtiyacı olan düzenlemelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine
intikali ve kanun teklifine dönüştürülmesi konusunda bir mekanizma
oluşturulması önem taşımaktadır. Hülasa, Meclis
İçtüzüğünün yepyeni bir anlayışla ele alınması
gerektiği ve Meclis çalışmalarında hem kurumsal hem de
işlevsel yeniliklere ihtiyaç olduğu açıktır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, daha demokratik, hızlı, etkin, şeffaf,
katılımcı ve kaliteli bir yasama sürecinin ortaya
çıkarılmasını sağlayacak yeni bir İç Tüzükün
hazırlanması gerektiğini değerlendiriyor, bu yönde
katkı ve destek vermeye de hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
1inci ve 2nci maddelerinde, bayram ikramiyeleri nedeniyle hane içindeki
kişi başına gelirin artması neticesinde, bakıma
ihtiyacı olan engellilerin evde bakım yardımının
kesilmemesi ve kesilmiş olan yardımların iade edilmesi
düzenlenmektedir. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu uyarınca
hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir
tutarı asgari ücretin aylık net tutarının 2/3ünden daha az
olan bakıma muhtaç engellilere yönelik evde bakım yardımı
yapılmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, aylık gelirin
hesaplanmasında Ramazan ve Kurban Bayramlarında verilen ikramiyelerin
dâhil edilmemesi öngörülmektedir.
Düzenleme özü itibarıyla olumludur. Evde
bakım yardımı kesilen 3.400 civarında engellinin
mağduriyeti giderilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
destekliyoruz. Ancak uygulamada, evde bakım yardımı için yapılan
gelir testinde, bayram ikramiyesi geliri olan aileler ile diğer ailelerin
aylık gelir tutarı arasında farklılık ve
eşitsizlik ortaya çıkacaktır.
Ayrıca, 3294 sayılı ve 5510
sayılı Kanunlar uyarınca sosyal yardımların
yapılması, sağlık katılım paylarının ve
genel sağlık sigortası primlerinin devlet tarafından
karşılanması için kişilerin muhtaçlık durumunun
belirlenmesinde de gelir testi yapılmakta ve hane içindeki kişi
başına düşen geliri aylık net asgari ücretin 1/3ünden az
olanlar kapsama girmektedir. Gelir testiyle aylık gelirin hesabında
varsa bayram ikramiyesi de dikkate alınmaktadır. Yine, 2022
sayılı Kanun uyarınca 65 yaş aylığı, engelli
aylığı ve engelli yakını aylığı
bağlanmasında da gelir testi yapılmakta ve hane içinde kişi
başına düşen ortalama aylık gelir tutarı asgari
ücretin aylık net tutarının 1/3ünden az olanlar kapsama
girmektedir. Yine, gelir testiyle aylık gelirin hesabında varsa
bayram ikramiyesi de dikkate alınmaktadır. Dolayısıyla
gelir testiyle ailenin aylık geliri hesaplanırken evde bakım
yardımı uygulamasında bayram ikramiyelerinin dikkate
alınmaması, sosyal yardımların yapılmasında
sağlık katılım paylarının ve genel
sağlık sigorta primlerinin devlet tarafından
karşılanmasında, 65 yaş aylığı ve engelli
aylıklarının bağlanmasında ise bayram ikramiyelerinin
dikkate alınması tutarsızlık ve eşitsizlik
doğuracaktır. O sebeple, gelir testiyle hane içi kişi
başına düşen gelir belirlenirken tüm uygulamaların
aynı baza oturtulması, böylelikle uygulamada birlik sağlanması
gerekli görülmektedir.
Diğer taraftan, engellilerin muhtaçlık
durumlarının belirlenmesinde ailelerinin gelirinin dikkate
alınması da doğru değildir. Zira Muhtaç değilsin.
denilerek aylığı kesilen veya başvurusu reddedilen
engelliler bu defa ailelerinin yanına muhtaç
bırakılmışlar, diğer aile bireylerine
bağımlı hâle getirilmişlerdir. Bu durum mutlaka
düzeltilmeli, gelir testi yapılırken aile geliri yerine engellilerin
kendi gelirleri esas alınmalıdır.
Engelli bireylerin haklarını
geliştirmek, eşit fırsatlara sahip olmalarını güvence
altına almak, engellilerin yetenekleri ve potansiyelleri
doğrultusunda gelişmelerini, onların ekonomik ve sosyal
refahını sağlamak devletin görevlerinden biridir. Bugün engelli
aylıkları yetersiz durumdadır. Engelli aylıkları mutlaka
artırılmalıdır. Ayrıca, doğuştan ya da
işe girmeden önce engelli olanların malul sayılabilmesi
sağlanmalıdır. Engellilerin en önemli sorunlarından birisi
işsizliktir. Engellilerin işe yerleştirilmeleri, üretime
katılmaları ve topluma kazandırılmaları temin
edilmelidir. Bu amaçla, kamuda engelli kotaları yüzde 5e
çıkartılmalı ve münhal engelli kontenjanlarına süratle
atama yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
3üncü ve 4üncü maddelerinde, 2018 Kasım ayında yapılan
düzenlemeyle uygulamaya konulan geri kazanım katılım
payıyla ilgili beyan ve ödeme süreleri yeniden belirlenmektedir. Buna
göre, geri kazanım katılım payları ürünün piyasaya
sürüldüğü ya da ithal edildiği tarihi takip eden ayın 24üncü
günü sonuna kadar beyan edilerek aynı ayın sonuna kadar ödenecektir.
Böylelikle beyan süresinde KDV beyannamelerinin verilme tarihi esas
alınmış, faturalama, defter kaydı ve takip
açısından vergi mevzuatıyla uyumlu hâle getirilmiştir.
Ayrıca, 2019 yılının Ocak ve
Şubat ayına ilişkin verilmesi gereken beyannamelerin 24 Nisan
2019 tarihine kadar verilmesi ve ödemelerin 30 Nisan 2019 tarihine kadar
yapılması düzenlenmiştir. Uygulamanın bu yıl
başlamış olması ve gerekli altyapının yeni
oluşturulması hususu dikkate alınarak beyan süresinin 24 Haziran
2019 tarihine kadar uzatılması daha uygun olacaktır.
Kanun teklifinin 7nci maddesiyle basılı
kitap ve süreli yayınların teslimi katma değer vergisinden
istisna tutularak çok önemli bir düzenleme yapılmaktadır. Böylelikle
Türkiye dünyada süreli yayınlardan vergi almayan 2nci ülke konumuna
gelmektedir. Elektronik kitabın da özellikle akademik
yayıncılık ve eğitim yayıncılığına
sağlayacağı olumlu katkı gözetilerek istisna kapsamına
alınması doğru olacaktır.
Türkiye yayıncılık sektörünün vergi
konusunda çözüm bekleyen başka sorunları da bulunmaktadır.
Yayıncılar kitap kâğıdı için yüzde 8, matbaa için
yüzde 18 KDV ödemektedir. Kitap fiyatlarını kalıcı olarak
ucuzlatacağı, okura ve okuma kültürümüze de destek
sağlayacağı dikkate alınarak bu vergiler
kaldırılmalı ve yayıncıların 500 milyon liraya
ulaşan birikmiş KDV alacakları hızla iade edilmelidir.
Yayıncıların telif hakkı ödemelerinde mükellef olduğu
yüzde 17 gelir vergisi stopajı ve sorumlu sıfatıyla beyan edilen
yüzde 18 KDV önemli boyutta vergi yükü oluşturmaktadır. Gelir vergisi
ve KDV kanunlarında eser sahiplerini vergiden muaf tutacak düzenlemeler
yapılmalıdır.
Kanun teklifinin 8inci maddesinde 2018
yılında çalıştırılan en düşük sigortalı
sayısına ilave olarak 1 Şubat-30 Nisan 2019 tarihleri
arasında işe alınan sigortalılar için dokuz ay
çalıştırılmak kaydıyla prim desteğinin yanı
sıra üç aylık süre için prim ödeme gün sayısının 67,36
Türk lirasıyla çarpımı tutarında işverene destek
sağlanması öngörülmektedir. İstihdamın teşviki ve
iş gücü maliyetinin azaltılması kapsamında olumlu bir
düzenleme olmakla birlikte uygulama çok iyi bir şekilde denetlenmelidir.
Ayrıca çalışma hayatı ve iş gücü piyasasında
yaşanan yapısal sorunlara yönelik köklü düzenlemeler
yapılması gerekmektedir.
Kanun teklifinin 11 ve 12nci maddelerinde hizmet
alımları kapsamında çalıştırılan
taşeron personelinin kamu iş yerlerinde geçen sürelerine dair kamu
idareleri tarafından ödenen kıdem tazminatlarının
taşeron firmalara rücu edilmemesi ve bu konuda açılan davaların
esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına
hükmedilmesi hususları düzenlenmektedir. Taşeron firmaların
yaşadığı soruna çözüm getirilmekle birlikte, düzenleme,
yargıya müdahale niteliği taşımaktadır. Ayrıca,
kadro alamayan taşeron işçilerinin de sorununa çözüm getirilmeli,
ortaya çıkan eşitsizlik giderilmelidir.
Bilindiği üzere, 24 Aralık 2017 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle, taşeron işçilere kadro verilmesi için düzenleme
yapılmıştır. Ancak bu düzenleme kamudaki taşeron işçilerin
tamamını kapsamamıştır. Kapsama
alınmayanların başında KİTlerde çalışan
taşeron işçiler gelmektedir. Yine, 4 aralıktan önce
çalışmış olanlar, joker olarak çalışanlar,
kiralık araçların şoförleri kapsam dışında kalmış;
tüm şartları taşıdıkları hâlde ihalelerin
yaklaşık maliyeti içinde personel giderleri yüzde 70in altında
olması hükmüne takılan taşeron işçilere kadro
verilmemiştir. Kamunun asıl işlerinde
çalıştıkları hâlde başta hastanelerde olmak üzere
bilgi işlemci, laborant, tekniker, kimyager, radyolog olarak
çalışan taşeron işçiler kadro alamamıştır. Bu
çalışanların taşeron işçisi olduğu açık olup
kadro verilmemesinin haklı bir gerekçesi yoktur. İhalede personel
çalıştırmanın yanı sıra malzeme,
yazılım ve benzeri işlerin de olması bu
çalışanların taşeron işçisi olduğu gerçeğini
ortadan kaldırmamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak hak ve
hakkaniyet açısından, kadro alamayan taşeron işçilere de
kadro verilmesini, yapılan düzenlemenin tamamına erdirilmesini umuyor
ve bekliyoruz. Esasen, köklü bir düzenleme yapılmalı, KİTler de
dâhil tüm kamuda taşeron, sözleşmeli, geçici, vekil, fahri ve ücretli
statüde çalışanların tamamı kapsama
alınmalıdır.
Ayrıca, kamuya geçen taşeron
işçilerin ücret artışlarında enflasyon farkının
dikkate alınması gerekmektedir. Ocak ayında yapılan zamma
adalet ve eşitlik ilkeleri gereği enflasyon farkı da
eklenmelidir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle
getirilen çok önemli bir düzenleme de Tarım Kredi Kooperatifleri veya
Ziraat Bankasına borcu olup da borçları takibe düşen veya afet
nedeniyle borçları ertelenen çiftçilerin kredi borçlarının üç ay
içinde başvurulması hâlinde yeniden
yapılandırılmasıdır. Daha önce borçları
yapılandırılanlar da başvuruları hâlinde bu hükümden
faydalanabilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak aynı gerekçeyle
küçük sanayi sitelerinin ve esnafın Halk Bankasına olan
borçlarının da yapılandırma kapsamına
alınmasını gerekli görüyoruz.
Teklife göre, yapılandırmaya esas tutar,
kredi borcunun vadesini takip eden tarihten yapılandırma tarihine
kadar yıllık yüzde 15 faiz uygulanmak suretiyle hesaplanacak ve kredi
borcunun vadesini takip eden tarihten yapılandırma tarihine kadar
olan uygulanacak yıllık yüzde 10 faiz borçlu tarafından yani
çiftçi tarafından ödenecektir.
Yapılandırmaya esas tutarın
taksitlendirilmesi hâlinde ilk taksit 2019 Ekim ayı sonuna kadar, izleyen
taksitler 2020 Ekim ayından başlamak üzere her yıl tekabül
ettiği ayda toplam 5 eşit taksitte ödenecektir.
Yapılandırma taksitlerine yıllık yüzde 15 oranında
taksitlendirme faizi uygulanacaktır. Yapılandırmaya esas
tutarın defaten ödenmesi hâlinde taksitlendirme faizi
uygulanmayacaktır.
Çiftçimizin bankalara olan toplam kredi
borçları BDDK verilerine göre 2018 sonu itibarıyla 104,5 milyar
liraya, takipteki tarımsal kredi tutarı ise 3,9 milyar liraya
ulaşmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi çiftçilerimizin zor
durumda olduğunu, çiftçilerimiz için acilen bir tedbir paketi
açıklanması ve bu kapsamda tarımsal kredi borçlarının
uygun şartlarda yapılandırılması gerektiğini
sürekli dile getirmiştir.
Yapılan düzenlemeyle Tarım Kredi Kooperatifleri
ve Ziraat Bankası borçlarına çok önemli bir kolaylık
getirilmekle birlikte, çiftçimizin içinde bulunduğu ekonomik
sıkıntılar dikkate alınarak uygulanacak faiz
oranlarının biraz daha düşük tutulması görüşündeyiz.
Özellikle yüzde 15 taksitlendirme faizi yüksek olup makul bir orana
indirilmelidir.
Çiftçimiz zor günler yaşamaktadır.
Ürettiği ürünü değerinde satamayan ve başta mazot, gübre ve yem
olmak üzere yüksek girdi maliyetlerinin altında ezilen, bankalara olan
kredi borçları sürekli artan çiftçimizin üretimi sürdürebilecek gücü
kalmamıştır. Tarım sektörünün yapısal
sorunlarını çözecek, tarımsal girdi yükünü azaltacak ve
tarım sektörünü yeniden ayağa kaldıracak tedbirler mutlaka
alınmalıdır. Tarıma dört elle sarılmış,
tarımda sanayileşmiş ve tarım ürünleri ihraç eden ülkelerin
gelecekte söz sahibi olacağı asla unutulmamalıdır.
Öncelikle, çiftçinin ve üreticinin temel girdilerini ucuz alabilmesi
sağlanmalıdır. Çiftçimizin maliyetlerinin düşürülmesi
amacıyla tarımsal sulamada kullanılan elektrik için daha
düşük tarife belirlenmelidir. Ayrıca, on yıl öncesinden gelen ve
TEDAŞa olan tarımsal sulamaya dair elektrik borçları, tahsil
kabiliyetinin kalmadığı da dikkate alınarak tümüyle
silinmelidir.
Diğer taraftan, tarımsal desteklemeler
mutlaka artırılmalı ve zamanında ödenmelidir. Tarımsal
destekler üretici refahını artıran, girdi maliyetlerini azaltan,
üretim maliyeti ve ürün fiyatı dengesini gözeten, üretimde
verimliliği artıran bir anlayışla belirlenmeli ve
uygulanmalıdır.
Son olarak, Konya Ovasında su ihtiyacı ve
su tüketimi az olan kenevir yetiştiriciliği konusuna dikkat çekerek
konuşmamı tamamlayacağım. Bilindiği üzere, 29 Eylül
2016 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan Kenevir Yetiştiriciliği
ve Kontrolü Hakkında Yönetmelikle kenevir yetiştiriciliğine
dair usul ve esaslar belirlenmiştir. Bu yönetmelikle izinli kenevir
yetiştiriciliğinin 19 il ve ilçelerinde yapılabileceği
düzenlenmiştir. 19 il arasında Konyanın neden yer
almadığı anlaşılamamıştır.
Esasında, tarihine baktığınızda Konya kenevir
yetiştiren bir ildir. Mutfak kültüründe bile Selçuklu
mutfağından gelen meşhur kenevir helvası
bulunmaktadır. Ayrıca, su ihtiyacı fazla olan Konyada su
tüketimi az olan bitkilerin ekilmesi büyük önem arz etmektedir. Konya ve ilçeleri
tarım ve sanayi altyapısı yönünden de kenevir üretim ve
işleme merkezi olabilme kapasitesine sahiptir. Konyalı çiftçilerimiz
de kenevir üretimi yapabilmek için yoğun talepte bulunmaktadır. Bu
itibarla, Konya ve ilçeleri bir an önce kenevir yetiştiricilik bölgesi
kapsamına alınmalıdır.
Suyun petrolden daha fazla önem
kazandığı dünyamızda su sıkıntısı çeken
ülkemiz için bir damla su bile çok önemlidir. Ülkemizde hâlen su varlık ve
kaynaklarının korunması yönetimi konusunda yeterli mevzuat
bulunmamaktadır. Bu önemli bir eksikliktir, su kanunu acilen
çıkarılmalıdır. Sürdürülebilir bir tarım ve verimlilik
için belli ilkeler çerçevesinde havzalar arasında su transferi
yapılması gerekmektedir. Son günlerde sıklıkla oluşan
obruklar Konya Ovası için alarm vermekte ve hayatı da tehdit eder
hâle gelmiş durumdadır. Bu çerçevede Konya Ovasının su
ihtiyacını karşılamak için dış havzalardan su
getirecek yeni projeler hızla uygulamaya konulmalıdır.
Konuşmama son verirken kanun teklifinin ülkemiz
ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum. Bu kanun
teklifine Milliyetçi Hareket Partisi olarak kabul oyu vereceğimizi
belirtiyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde söz isteyen
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz
Sayın Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Paylan.
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
(x)
Değerli arkadaşlar, bugün Dünya Ana Dili Günü, o anlamda yok olmakta
olan Batı Ermenicesiyle sizleri selamladım.
Değerli arkadaşlar, Hakkâri
Milletvekilimiz Sevgili Leyla Güven açlık grevinin 106ncı gününde.
Selma Irmak, Sebahat Tuncel ve Dilek Öcalan da açlık grevinde; sevgili
vekillerimizi selamlıyorum. Aynı zamanda, rehin olan Selahattin
Demirtaş, Figen Yüksekdağ şahsında bütün siyasi rehinlere
de buradan sevgilerimi, selamlarımı iletiyorum.
Değerli arkadaşlar, yine bir torba yasayla
karşı karşıyayız maalesef. Milletvekili olmam
yaklaşık dört yıl oluyor. Maalesef utanarak söylüyorum, dört
yıldır Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yapıyorum ve tek bir
yapısal reform yapamadık arkadaşlar. Karşınıza
hep palyatif tedbirlerle geldik. İktidar dört yıldır panik
hâlinde, hep, hasta olan bünyeye aspirin veriyor arkadaşlar. Ya, bünye
Hastayım. diyor, aspirin veriyor. Arkadaşlar, hasta olan bünye
derinlemesine tetkik edilir, gerekiyorsa ameliyat yapılır; hasta olan
bünyeye hep aspirin verilmez. Aspirin yetmeyince, Sayın Başkan
kortizonu basıyor arkadaşlar; hep kortizon, hep kortizon. Ya,
kortizon da bir yere kadar işler ama bir yerden sonra bünyeyi kanser eder.
Arkadaşlar, bünye kanser olmuş durumda ve ameliyata ihtiyaç var ama
doktor ameliyat yapmayı bilmiyor. O zaman, sevgili halkım, bu doktoru
değiştirmemiz lazım. Aspirinle, kortizonla bu iş olmuyor.
Yapısal tedbirleri yapacak, hep beraber yapacak, bütün milletin
temsilcileri olarak yapacak iradeyi göstermemiz lazım ama maalesef dört
yıldır da bu Meclis bu iradeyi göstermiyor.
Arkadaşlar, gelen bütün fermanlara mühür
bastık dört yıldır, tek bir fermanı geri göndermedik.
Biliyorum ki AK PARTİli, MHPli vekillerin de pek çok madde içine
sinmiyor ama o fermanın herhangi birini geri gönderme iradesi
gösteremediğimiz için fermanlar buradan gelip geçiyor ve bünye hasta
arkadaşlar ama acısını yalnızca bizler değil, 82
milyon vatandaşımız çekiyoruz. Neyle çekiyoruz? Siyasi krizle
çekiyoruz, huzurumuzu kaybettik. Neyle çekiyoruz? Ekonomik krizle çekiyoruz,
ekmeğimizi kaybediyoruz arkadaşlar.
Ekonomi nasıl gidiyor arkadaşlar? İyi
mi ekonominiz? Çarşıya, pazara çıktığınızda
esnaflar size ne diyor, pazarcılar ne diyor? Esnaflar bize şunu
söylüyorlar arkadaşlar: Siftahsız dükkân kapatıyorum. Geçen
yıl yaptığım işin yarısını
yapamıyorum. diyorlar. Çeklerimiz dönüyor. diyor toptancılar,
arkadaşlar. İflaslar, konkordatolar ama Maliye Bakanımıza
bakarsak Dengelenme de, dengelenme... Arkadaş, evet, dengeleniyoruz da
nerede dengeleniyoruz? Hani, demişler ya: Refahta mı dengeleniyoruz,
sefalette mi dengeleniyoruz? Arkadaşlar, dengelendiğimiz yer
maalesef sefalet.
Değerli arkadaşlar, hep Ekonomi
şöyle, böyle, bilmem ne. diye bir hikâye yarattınız,
olmadı, tutmadı. Bakın, kriz yılı 2002
yılında işsizlik oranı yüzde 8di arkadaşlar. Hani, hep
koalisyon hükûmetlerini suçluyorsunuz ya, kriz yılında yüzde 8di.
Bakın, iktidarı aldığınız yıl işsizlik
oranı yüzde 8di. 2000 yılına dönelim, yüzde 6ydı. Bugün
resmî rakamlarla yüzde 12,6; o da daha kasım rakamı. Bakın,
şubat rakamında göreceksiniz yüzde 14, yüzde 15 çıkacak. Ya,
2000 yılında dünyanın 17nci büyük ekonomisiydik
arkadaşlar, bugün ya 19uncuyuz ya 20nciyiz ve düşüyoruz. Dünya
lideri olacağız. derken, hani Birinci lige çıkacağız.
derken, maalesef, arkadaşlar, üçüncü ligde nal topluyoruz ya, üçüncü
ligden de düşeceğiz.
Bakın, Avrupa Parlamentosu bir rapor
açıkladı, diyor ki: Türkiyeyle ilişkileri donduralım.
Türkiyeyle müzakere sürecini donduralım. diyor ve tık
çıkmıyor şu Meclisten, Türkiyenin Meclisinden. 2005 yılında
uçaklar dolusu gazeteciyle Brüksele gidiyordunuz ve Avrupa Birliği ne
iyi olacak, hem ülkemize demokrasi gelecek hem de refah gelecek. diyordunuz.
Herkes çok mutluydu, gerçekten reformlar da yapılmaya
çalışılıyordu ama 2019 yılına geldik, Avrupa
Parlamentosu Türkiyeyle müzakereyi durduralım. diyor, şu Meclisten
sabahtan beri tek cümle duymadım. Arkadaşlar 2023te kişi
başı millî gelirimiz 25 bin dolar olacak. diyordu Tayyip
Erdoğan 2012 yılında, şu anda 8.500 dolardayız. 2008
yılında 11 bin doları görmüştük arkadaşlar. On bir
yıl geçti üzerinden ve 11 bin dolardan 8.500 dolara düşmüşüz.
2023te 2 trilyon dolarlık ekonomimiz olacak. diyorduk, 720 milyar
dolardayız arkadaşlar. Bir kendimize gelelim ya, bir silkelenelim. Vatandaşımız
sefalet içinde ama A Haberi izlerseniz her şeyin müsebbibi kim? CeHaPe.
Ya, on yedi yıldır iktidardasınız arkadaşlar. Lütfen,
bir silkelenelim. Yapmamız gereken yapısal tedbirler
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Kendini savunur, sen niye savunuyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla) - Saraydan fermanlar geliyor
ve Süreyya Beye getiriliyor, Süreyya Bey de bu fermanları Komisyondan
size getiriyor.
Değerli arkadaşlar, lütfen
Vatandaşın gündemi ekonomi, açlık, sefalet. Bu konularla ilgili
ivedi adımlar atmamız gerekiyor. Sanayi Üretim Endeksi ocakta yüzde
9,8 düşmüş ya. Yani üretici üretemiyor arkadaşlar. Perakende
satışlar yüzde 10 düşmüş arkadaşlar, perakendeci de
satamıyor. Ee, nedir bu? Büyük bir kriz ama Maliye Bakanı
dengelenme diyor ama ne yapıyor? Manav açmış Maliye
Bakanımız, gidiyor, manavın başında hıyar
satıyor arkadaşlar. Maalesef Aya gideceğiz. derken manav
başında hıyar satan bir Maliye Bakanımız var. Utanç
duyuyorum gerçekten.
Arkadaşlar, çözüm tanzim satışlarda
değil. Bakın, Türkiyede yüz binlerce manav var değil mi, market
tezgâhları olsun, bakkallar olsun, manavlar olsun, yüz binlerce yerde
manav var ama İstanbulda 50 tane manav açmış, Ankarada 15 tane
manav açmış, 82 milyona hıyar yetiştirmeye
çalışan bir Maliye Bakanı var.
Arkadaşlar, yeterli arz yoksa fiyat
düşmez. İçinizde iktisatçılar var. Sayın
Cumhurbaşkanı, Berat Albayrak bilmiyorsa, gidin anlatın onlara.
Arz-talep meselesi, hıyar bolsa fiyat düşer, hıyar azsa fiyat yükselir.
50 tane ayrı manav açıp da gariban vatandaşımızı
o kuyruklarda saatlerce beklettiğinizde hıyarın fiyatı
düşmüyor, eziyettir bu. Varlık kuyruğu diyorsunuz. Peki, o
varlık kuyruklarında niye yoksullar bekliyor arkadaşlar? Niye
saraydakiler beklemiyor? Niye o lüks, şatafat içinde yaşayan
yandaşlarınız o varlık kuyruklarında beklemiyor da
yoksul vatandaşlarımız bekliyor o kuyruklarda? Utanmıyor
muyuz arkadaşlar ya! Ben utanç duyuyorum. 1979 yılında annem
beni Sana yağı kuyruğuna sokardı, karaborsada 10
liraydı, orada 4 liraydı, ben bekledim. On yedi yıldır
diyorsunuz ki: CeHaPe kuyruklarda bekletti insanları. 2019 Türkiyesine
geldik, vatandaşlarımızı hıyar kuyruklarında
bekletiyoruz, hepimiz utanç duymalıyız ve bu Meclis bununla ilgili
acil tedbir almalı. Sarayın tedbirleriyle, sarayın
aspirinleriyle, Süreyya Sadi Bilgiçin aspirinleriyle bu iş olmuyor. Dedim
ki: Bir tane fermanı geri çevirelim Sayın Başkan. Ama maalesef
tek bir fermanı geri çeviremedik ve her gün baş aşağı
gidiyoruz arkadaşlar.
Peki, domates, biber, patlıcan deyince biz,
hani vatandaşın gündemi bu, Sayın Cumhurbaşkanı ne
diyor? Siz, mermi kaç para biliyor musunuz? diyor arkadaşlar. Bütün
otokratik rejimler bunu yapar, biliyor musunuz arkadaşlar? Memleketin
refah sorununa, huzur sorununa çözüm bulamayan bütün otokratik rejimler beka
sorunu derler, Dış düşmanlar var, iç düşmanlar var.
derler. Ya, siz de hatırlıyorsunuz, hep böyle denmişti,
çocukluğumuzdan beri Türke Türkten başka yoktur dost millet. diye
marşlar söylendi bize, öğretildi arkadaşlar. Ama o marşlar
bizi hep yoksul bıraktı. Oysa dünyayla ilişki kuran, toplumuna
refah ve barış hediye eden siyasetler, meclisler
toplumlarını ileriye götürdüler. Ama domates, biber,
patlıcanın karşısına mermi koyan iktidarlar
toplumlarına ne huzur verdiler ne de refah verdiler, yalnızca
yoksullaştırdılar.
Bakın, kaynaklarımız nereye gidiyor?
İsrafa gidiyor sayın arkadaşlar. Sayın
Cumhurbaşkanı kışlık saray yaptığı
sürece, yazlık saray yaptığı sürece, uçan saraylara ve
yürüyen saraylara bindiği sürece toplumumuz huzur görmez arkadaşlar. Ya,
bakanlara söylüyorum: Bakanların bindiği arabalar 6 milyon TLlik,
biliyor musunuz arkadaşlar? Her bir bakan hâlâ o arabalara biniyor. Ya,
bir fedakârlık yapılacaksa önce bizlerin yapması gerekmez mi,
önce Cumhurbaşkanın, bakanların yapması gerekmez mi? Ama
biz, arkadaşlar, bu fedakârlığı yapmayıp yoksul
vatandaşlarımızdan bu fedakârlığı bekliyoruz,
maalesef halk yoksullaşıyor ve ekmeğin karşısına
silahlar, S-400 füzeleri, istibdatlar konuluyor ve Süleyman Soylular konuluyor
arkadaşlar. Süleyman Soylu, bu ülkenin huzuruna da, refahına da en
büyük tehdittir. Ama onun yaptığı bütün faşizan
uygulamalara hiçbiriniz dur demiyorsunuz arkadaşlar ama hepimiz,
başta yoksul vatandaşlarımız ekmeğini kaybediyor.
Değerli arkadaşlar, dünyada üç tip insan
hareket hâlinde.
Birincisi, parası olanlar arkadaşlar.
Bakın, parası olanlar dünyanın her yerine bakıyorlar
artık Benim param nerede güvende? diye. Türkiye artık güvenli bir
ülke olmadığı için yabancı sermaye de artık buraya
gelmiyor, gelen de kaçıyor; yerli para sahipleri de bakıyorsunuz,
gidiyorlar Maltalara, başka vergi cennetlerine ve daha gelişmiş
demokrasilere, paralarını oraya park ediyorlar. Ne oluyor? Para
sahipleri hareket ediyor.
İkincisi, fikri olanlar arkadaşlar.
Bakın, bu iklimde, bu habitatta bir fikri olan bir kişi acaba o
fikrini geliştirebilir mi? Hayır. Çünkü özgürlükler yok.
Barış istiyorum. dediğinizde hapse giriyorsunuz. Bir fikrim
var. dediğinizde, Bir itirazım var. dediğinizde hapse giriyorsunuz.
Böyle bir ortamdan fikri olanlar da kaçıyor arkadaşlar ve beşerî
sermayemizi kaybediyoruz.
Üçüncüsü de yoksullar hareket hâlinde
arkadaşlar, yoksullar. Bakın, Türkiyede ekmeğinden,
işinden, aşından ettiğiniz on binler başka ülkelere
kaçmaya çalışıyorlar, başka ülkelere gidiyorlar çünkü bu
ülkede iş, aş artık yok.
Bazı insanlarımıza,
vatandaşlarımıza terörist diyorsunuz,
ötekileştiriyorsunuz ve onlar da bu ülkeyi terk ediyorlar. Ve hep beraber
kaybediyoruz arkadaşlar. Yapmamız gereken, acil demokratik reformlar,
acil ekonomik reformlardır; bu sarmalı tersine çevirmeliyiz.
Torbaya gelecek olursam arkadaşlar, bakın,
çok önemli maddeler var, önem sırasına göre söyleyeceğim.
İşsizlik Sigortası Fonu bir süredir yağmalanıyor
arkadaşlar. Ekonomi bakanları dediler ki: Bizim bütçe
açığımız büyüyor, büyümemesi için ne yapacağız?
Orada işsizlerin parası var, 100 milyarın üzerinde parası
var; işverenin de sıkıntısı var. Ne yapalım?
İşverene kaynakları, teşvikleri oradan verelim. Ve iki
yılı aşkın süredir bu uygulama sürüyor arkadaşlar. Ve
milyarlarca lira patronlara transfer edildi. Derde derman oldu mu? Derde derman
oldu mu Sayın Süreyya Sadi Bilgiç? Olmadı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Hayda!
GARO PAYLAN (Devamla) Sürekli işsizin
parasını patrona veriyoruz. Ya, derman oldu mu, patronlar rahat etti
mi? Hayır çünkü yatırım ortamı iyi değil, patronlar
üretemiyor, işçi almak istemiyor. Siz diyorsunuz ki Yok, yok, sen
işçi al, ben sana teşvik vereceğim. Arkadaş, adam üretemiyor,
kadın üretemiyor, sen nasıl İşçi al. diyeceksin,
istediğin kadar teşvik ver? Ne yaptık? Geçen sene dedik ki:
Sigorta, muhtasar yok, sen yeter ki işçi al. Ne kadar?
Sınırsız. Buna itiraz ettik, bas bas bağırdık,
Bunu yapmayın, yapmamız gereken yapısal tedbir. dedik,
dinlemediniz; bunu yaptınız ve milyarlarca lira İşsizlik
Sigortası Fonundan patronlara aktarıldı.
Yetmedi, bugün gelen torbada, arkadaşlar, diyor
ki: Şubat ile nisan ayı arasında -tam da bu seçim döneminde-
sen istediğin kadar işçi al, maaşını ben
vereceğim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk yaşanıyor.
Devlet, patron ne kadar işçi alırsa alsın
Maaşını ben vereceğim. diyor. Nereden? İşsizin
parasından. İşçinin parasını işsizin parasından
ödeyecek hem de.
Değerli arkadaşlar, büyük bir skandalla
karşı karşıyayız. Sonra Kriz yok. diyorsunuz ama
patronların işçi alma isteği yok. Ne olacağını
ben size söyleyeyim. Buradan vatandaşlarımıza söylüyorum:
Eş, dost, akrabasının kimliğini alacak patronlar
işçi diye yazacaklar arkadaşlar; üç ayda 6.060 lira, her bir
işçi adına 6.060 lira İşsizlik Sigortası Fonundan
patronlara kaynak ayrılacak. 100 tane işçi alın, 606 bin lira
kaynak size gelsin.
Arkadaşlar, böyle kötüye kullanılabilecek
bir maddeyle karşı karşıyayız, büyük bir skandalla
karşıyayız. Bütün işçilere ve işsizlere sesleniyorum:
Fonunuz yağmalanıyor arkadaşlar, gelin, buna bir müdahale edin.
Yapmamız gereken nedir bu kriz
yılında? İşsizlere doğrudan maaş
bağlamaktır arkadaşlar. Bakın, bunu yaparsak
garibanların ellerine biraz para geçer, alışveriş yaparlar,
o zaman piyasa canlanabilir ve o zaman patronlar gerçek işçileri
alabilirler. İşsizlere İşsizlik Sigortası Fonundan
kaynak ayıralım diyorum arkadaşlar ama dinleyen yok maalesef,
ferman öyle yazılmış çünkü. O ferman da Komisyonumuza gece
yarısı on birde geldi biliyor musunuz arkadaşlar? Son dakika.
Son dakika fermanı. Üç dakikada tartışıp geçirmeye
çalıştılar Komisyondan.
Diğer bir madde, kitapta KDV kalkıyor
arkadaşlar. Desteklediğimiz bir madde. Ama böyle olur mu ya? Bir
torba yasa içinde bütün yayıncılık ve kitapevleri sektörünün
sorunlarını çözebilir miyiz? Hayır, çözemeyiz. Dedik ki: Bir
kod yasa gelsin, bütün yayınevlerinin sorunlarını çözelim. Yani
tek sorun KDV mi arkadaşlar? Tek sorun KDV mi kitapta? Hayır. Ya, kâğıdı
yüzde 8le alıyor kitapçı, yayınevine yüzde 18 KDV veriyor. Ee,
bu ne olacak? Kitapta sıfır yapmışsın, yetiyor mu?
Yetmiyor. Bir de kitap okuma alışkanlığının en
düşük olduğu ülkedeyiz arkadaşlar ve küçük yayınevleri ve kitapevleri
kapanıyor. Bunlarla ilgili, bütün bunlarla ilgili yapısal bir tedbir
içeren bir kod yasaya ihtiyaç var. dedik ama ferman öyle
yazılmıştı, Komisyondan öyle geçti, umalım ki buradan
dönsün.
Bir de e-kitap meselesi var yani internet
ortamındaki kitap meselesi. Orada KDV yüzde 18e
çıkarılmıştı, hani kâğıtta 8di, diğerinde
18. Şimdi burada sıfır ve 18. Bu 18in de yüksek olduğunu
söyledik, dinlemediler. Elbette Amazon gibi devlerin
yayıncılarımızı ezmesine izin vermemeliyiz. Tek fiyat
uygulamasına geçmeliyiz kitapta ama orada da KDVnin düşmesi
lazım.
Diğer bir mesele iş güvenlik
uzmanları arkadaşlar, bu çok önemli. Bakın, iş
güvenliği meselesinde, arkadaşlar, iş cinayetlerinde, Avrupada
biliyorsunuz 1inciyiz, dünyada 3üncüyüz. Geçen yıl 2 bin
vatandaşımız iş cinayetine kurban gitti ve maalesef iş
güvenliği açısından, iş güvenliği uzmanı
çalıştıran yerlerde de iş cinayetleri oluyor. Ne
yapmamız lazım? Daha etkin iş güvenliği lazım. Niye
olmuyor? Çünkü iş güvenlikçisini kim belirliyor? Patron belirliyor arkadaşlar.
Düşünebiliyor musunuz? Maaşını verdiğiniz ve sizin
seçtiğiniz insan sizi denetleyebilir mi? Hayır, denetleyemez.
Yapmamız gereken ne? İş güvenlikçilerinin bir merkezden
belirlenmesi, patronların oraya başvuru yapması ve denetçinin o
merkezden belirlenip orada görevlendirilmesi, herhangi bir patron
sultasında olmaması, maaşının oradan verilmemesi
lazım.
Bakın, 2012 yılında çıktı
bu yasa ve arkadaşlar, tam 3 kez ertelendi süresi. 50den az sayıda
işçi çalıştıran iş yerlerinde hâlâ uygulanmıyor
ve iş cinayetleri devam ediyor. Şimdi ne diyor bu yasa
arkadaşlar? (C) sınıfı iş güvenlikçileri (B) ve
(A)lar yerine çalışabilsin. Arkadaşlar, bakın, hepinizin
bu yasada sorumluluğu var. El kaldıran, kaldırması muhtemel
bütün vekillerime sesleniyorum: Eğer bu yasaya evet derseniz kalkan her
bir elle belki 1 işçiyi öldürmüş olacaksınız. 300 el
kalkarsa belki 300 işçiyi daha öldürmüş olacaksınız. 3 kez
ertelendi ve 1 Ocak 2019da bunun süresi bitti. (B) sınıfı
iş güvenlikçileri işe alındı zaten. Bırakın,
bunlar görev yapmaya devam etsinler, daha etkin denetim yapmaya devam etsinler.
Aksi takdirde, (C) sınıfı iş güvenlikçileri, yetersiz
tecrübede olan bu iş güvenlikçileri daha tehlikeli sınıftaki
iş yerlerinde çalıştırırsanız, emin olun, kalkan
her el yeni iş cinayetleri demek olacaktır. Vebali boynunuza diyorum
arkadaşlar.
Kreş haktır dedik arkadaşlar. Bu
torba yasada bir madde daha var. Biliyorsunuz, belediyelerin kreş açma
sorumlulukları var çalışanları için, kamu
çalışanları için. Bazı belediyeler ne yapmış?
Kreş açmamışlar, özel sektöre göndermişler, oradan hizmet
almışlar. Biz dedik ki: Bu yanlıştır, gerek merkezî
yönetimin gerek yerel yönetimin sorumluluğu vardır. Bütün
mahallelere, her mahalleye bir kreş pek çok siyasi partinin
programında var. Biz de bunu sonuna kadar destekliyoruz ama kamu bu
sorumluluğunu yerine getirmiyor. Özel sektörden hizmet almış
belediye başkanları. Sayıştay Bu kanunsuzdur. diye rapor
tutmuş arkadaşlar. Bazı belediye başkanları suç
işlemiş. Şimdi bu torbada Biz o belediye
başkanlarını affediyoruz. diyoruz. Olacak iş mi
arkadaşlar ya? Kanun dışına çıkmış, suç
işlemiş belediye başkanlarını affedeceksiniz eğer
ellerinizi kaldırırsanız. Bu konuyu da dikkatinize sunuyorum,
her mahalleye bir kreş hakkını tekrar savunalım diyorum.
Değerli arkadaşlar, ben vekil
olduğumdan beri çiftçilerin borçlarını tam 7 kez ya erteledik ya
uzattık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika daha müsaade isteyeceğim sizden.
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, dört yılda
çiftçilerin borçlarını 7 kez ya erteledik ya uzattık. Şimdi
Süreyya Sadi Bilgiç diyor ki: 1 kez daha erteleyelim. Gerçi ona da saraydan
geldi ferman. Her gelişinde dedik ki: Arkadaş, bu borcu erteleyerek
olmaz. Bakın, iflas etmiş bir tüccara diyorsunuz ki: Ya, ben senin
borcunu erteleyeyim, hadi çekini bir daha uzat, bir daha uzat. Ya, ödeyemiyor.
Çünkü destek vermiyoruz, borç veriyoruz. Bu yasaya evet deyin, altı ay
sonra bir daha gelecek Süreyya Sadi Bilgiçe bu, emin olun. Yapmamız
gereken bu borçları silmek arkadaşlar, silmek, çiftçiye borç
değil destek vermek; yapmamız gereken yapısal tedbir.
Bakın, 2,5 milyon çiftçimiz var. Yaş ortalaması kaç? 55 arkadaşlar.
Gelin, bunu masaya yatıralım. On yıl sonra çiftçimiz yok. Ondan
sonra, Ekonomi Bakanı neden manav tezgâhının başında
hıyar satıyor diye düşünmeye devam edersiniz. Yapmamız
gereken borçları yapılandırmak değil silmek arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde söz
sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekilimiz Sayın Kamil Okyay Sındıra aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Sındır.
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; (2/1579) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, bugün görüştüğümüz 43
sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, adı sonradan
değiştirilen Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubumuz adına tümü üzerinde görüşlerimizi bildirmek
üzere söz almış bulunuyorum. Ne kadar zorlandım değil mi?
18 maddelik bir kanun teklifini görüşeceğiz. Ne kadar dolambaçlı
yollardan adı değişti, içeriği değişti...
Bugün 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü.
Birleşmiş Milletlerin ifadesine göre dünyada 7 binden fazla dil
konuşuluyor ve dillerin yüzde 40ı yok olma tehlikesi altında.
Her iki haftada bir dilin yok olduğu bir dünyada nereye gittiğimizi
kafanızda hepinizin bir soru işareti olarak bırakmak istiyorum.
Aynı zamanda bugün -bugüne kadar
sağlık sorunu nedeniyle- Genel Kurulumuzun huzurunda, milletin
huzurunda milletvekili yeminini yerine getirmiş olan Antalya
Milletvekilimiz, önceki Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanımız, Başbakan Yardımcılığı,
bakanlıklar yapmış, akademik görevlerde bulunmuş duayen bir
devlet adamı Sayın Deniz Baykala da özellikle acil şifa
dileklerimi belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kanun
teklifine 52 milletvekili arkadaşımız imza atmış.
Teklifi veren, teklifte adın geçen Sayın Adana Milletvekilimiz Tamer
Dağlı ve Ankara Milletvekilimiz Yıldırım Tuğrul
Türkeş; önce merak ediyorum, Genel Kurul salonundalar mı?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) -
Efendim, artık komisyon metni oldu, onların teklifi olmaktan
çıktı.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Bu, sizin oradan
müdahale etmenizi gerektirecek bir şey değil, izin verin ben
konuşmamı yapayım, sonra varsa söyleyeceğiniz bir
şey...
BAŞKAN Buyurun, siz Genel Kurula hitap edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İç Tüzükte
Komisyona aittir. diye söylenmiyor.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Sayın
milletvekilleri, kanun teklifini veren milletvekili
arkadaşlarımız, teklifin önünde adı geçen milletvekili
arkadaşlarımız ne kadar ilgililer ki bu kanun teklifiyle,
şu anda bu Genel Kurul salonunda değiller!
SALİH CORA (Trabzon) Buradayız, ben imza
attım, ben buradayım.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) İmza
verenleri demiyorum, Sayın Tamer Dağlı ve Ankara Milletvekili
Tuğrul Türkeş ile diğer milletvekili
arkadaşlarımız...
SALİH CORA (Trabzon) Tamer Bey
buradaydı. Biz buradayız, sormak istediğiniz bir şey varsa
hazırız yani.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) AK PARTİli
milletvekili arkadaşlarıma baksam toplam 15 kişi
falansınız. 52 imzacı milletvekili arkadaş...
Değerli arkadaşlar, şunu söylemeye
çalışıyorum: Niye bunu, ben buradayım diyerek kendinizi
aklamaya çalışıyorsunuz?
SALİH CORA (Trabzon)
Soracağınız bir şey varsa söyleyin, cevap verebiliriz.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Hiç gerek yok.
Teklife imza veren arkadaşlarımız,
hele hele bunu Komisyonda bizlere karşı savunan, maddeler üzerinde
gerekçelerini bize sunan ve bunun Komisyondan geçirilmesi için gereken
şeyleri yapan arkadaşlarımız yoklar.
SALİH CORA (Trabzon) Tamer Bey geldi.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Geldi
şimdi. Herhâlde mesajım yerine ulaştı.
TAMER DAĞLI (Adana) Hayır,
buradaydım zaten, insanız yani ihtiyaçlarımız olabilir.
BAŞKAN Sayın Sındır, siz devam
edin Genel Kurula.
TAMER DAĞLI (Adana) Buradaydım zaten.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Biliyorum,
biliyorum. Ben, bu salonu, bu kanun teklifi görüşülmeye
başladığından beri sürekli gözetliyorum kim var, kim yok
diye. Gayet iyi biliyorum Değerli Milletvekili Arkadaşım.
TAMER DAĞLI (Adana) Tamam, biliyorsanız
haksızlık yapıyorsunuz.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Şimdi, 24
Haziran 2018 seçimlerinden sonra, bize göre ve ısrarla da altını
çizerek vurguladığımız tek adam rejiminde -her ne kadar
meşru olsa da meri olsa da gayrimeşru olduğunu söylediğimiz
tek adam rejiminde- ve AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarımızın ve bazı diğer vekil arkadaşlarımızın,
gruplarımızın Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi adını verdiği bu yeni dönemde, sekiz ay içerisinde Plan
ve Bütçe Komisyonuna gelen kanun tekliflerinin hemen hemen tümü torba yasa
olarak geldi değerli arkadaşlar.
Şimdi buradan şunu ifade etmeye
çalışıyorum: Bu alışkanlık, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu döneminde kendini daha da göstermeye başladı.
Şimdi, bu teklife baktığımızda, teklifin nasıl,
hangi süreçten geçtiğini görebiliriz. Şöyle ki kanun teklifi 13
Şubat tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına veriliyor, aynı tarihte esas komisyon
olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk ediliyor. 14 Şubat Perşembe
günü saat 11.00de Plan ve Bütçe Komisyonunun yapacağı
toplantının gündemine alındığı
Başkanlığın yazısıyla Komisyon üyelerine
bildiriliyor. Aynı gün akşam saatlerinde söz konusu teklifin
Komisyonda görüşülmesinin cumartesi gününe alındığı
bildiriliyor ve daha sonra tekrar bir değişiklikle
toplantının 19 Şubatta saat 11.00de yapılacağı
üyelere tekrar bildiriliyor.
Şimdi, burada, 18 maddeden oluşan kanun
teklifinin adı da daha sonradan değişerek 3 maddesi
çıkarılıyor, 4 tane yeni madde daha sonra ekleniyor, 19 maddeye
çıkarılıyor. Yani böyle, gerçekten, 13 ayrı kanunda değişiklik
yapan, 8 ihtisas komisyonunu ayrı ayrı ilgilendiren maddeler içeren
bir kanun teklifi, torba yasa, bundan önceki torbalarda olduğu gibi
huzurumuza geliyor, Komisyonumuza geliyor. STKler, meslek odaları ve
diğer ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri
alınmıyor. Alınamıyor zaten, mümkün değil; hangi sürede,
ne kadar zaman içesinde bu görüşleri alacaksınız?
Burada görüş alınılması derken
yeterince tartışılıyor mu?
Tartışılmıyor. Etki analizi yapılmış mı
yani Bu teklifteki madde değişiklikleri üzerinde oluşan maliyet
nedir, bu teklifin her bir maddesinin getirisi nedir, harcaması, götürüsü
nedir, bunların bilinmesi gerekmiyor mu sizce?
Yani görünen o ki artık
alışılagelmiş, ezbere bir iş yapılıyor.
Bazı bakanlıklardan, daha doğrusu
Cumhurbaşkanlığı üzerinden önerilen, düşünülen
bazı kanun değişiklikleri, bir milletvekili, bir veya birden
fazla milletvekili arkadaşımıza görev verilerek yasama
organının önüne konuluyor, huzuruna getiriliyor. Aslında, torba
kanunda yer alan kanunların ruhundan, kapsam ve içeriğinden uzak,
bağımsız, yamalı bohça misali eklemeler, geçici
düzenlemeler ve değişikliklerle yuvarlanıp gidiyoruz. Bu
teklifin hazırlanışı, Komisyona apar topar geliş
biçimi, Komisyona geliş süreci, içeriği birbiriyle alakasız
konuları, aceleciliği, ısrarcılığı
aslında ciddiyetten ne kadar uzak olunduğunun, nitelikten ne kadar
uzak kalındığının, toplumun ihtiyaçlarından da ne
kadar uzak kalındığının
Aslında şöyle demek
belki daha doğru: Bu komisyonlar da olmasa ne iyi olacak, geçinip
gideriz. Komisyona girmesine de ne gerek var? anlayışıyla
geliyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, Komisyonda
-değerli milletvekili arkadaşımız, burada kendisi,
teşekkür ediyoruz- teklif üzerinde, maddeler üzerinde görüşlerini
ortaya koyarken, savunurken arkasında bu devletin bürokratları var.
Bunu her seferinde söylüyorum, bir kez daha söyleyeceğim. Burada iktidar
partisi tanımının olmadığını sayın AK
PARTİli milletvekillerimiz söylüyorlar. Ana muhalefet partisi yok,
muhalefet partileri demiyoruz; çoğunluğa sahip olan 1inci parti,
2nci sıradaki, 3üncü sıradaki, 4üncü sıradaki partiler olarak
tanımlanıyor. Dolayısıyla, her bir siyasi parti yasama
organında belli sandalye sayısıyla, milletvekiliyle temsil
ediliyor, bu da sıralanmış. Şimdi, bir siyasi partideki bir
milletvekili arkadaşımızın bu kanun teklifini doğal
olarak kendisinin hazırlamadığını -en azından
tahmin olarak ifade edeyim- düşünüyoruz. Dolayısıyla,
aslında yürütmenin görevi olan, yürütme tarafından
yapılması gereken söz konusu teklifin milletvekili
arkadaşlarımız tarafından getirilmesi, onlara verilerek
Meclise sunulması, arkasında da devletin bürokratlarıyla -sanki
onun mahiyetindelermiş, onun emir ve komutası
altındalarmış gibi- komisyonlarda görüşülmesi benim içimi
acıtıyor. Devlet Memurları Kanununa göre böyle bir görev söz
konusu değildir.
Bakın, televizyonlarda AK PARTİnin bir
reklamını görüyoruz, Sayın Cumhurbaşkanının
resmiyle ortaya çıkan bir itfaiye personeli -hangi görev de bilemiyorum-
bir görev yapıyor, bu görev bir reklam hâline getirilmiş, televizyonlarda
hepimizin huzurunda, izliyoruz. Acıyorum, üzülüyorum, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tabi olan itfaiye memurlarının bir
siyasi partinin reklamına alet edilmesine de birbirine çok benzer iki konu
olarak dikkatinizi çekmek istiyorum.
Ben bakanlıkların ilgili genel
müdürlerinden, ilgili bürokrat arkadaşlarımızdan bir ricada
bulundum. Yürütme adına, daha doğrusu bakanlıkların
ihtiyacı olan, toplumun ihtiyacı olan kanun değişiklikleri
veya yeni kanunlar üzerine Meclisten, yasama organından talepleri varsa
bunu bir gün diğer partilerden milletvekili arkadaşlarımıza
da sunsunlar, biz de bakalım, inceleyelim; bunun üzerinde, bizim
önerilerimiz doğrultusunda da teklifler Meclisin gündemine,
komisyonların gündemine gelse ne iyi olur.
Değerli arkadaşlar, bu teklifin geneli
üzerinde bu düşüncelerimi ifade ettikten sonra, 18 madde üzerinden -biri
yürürlük maddesi olmak üzere- şöyle bir geçmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, 1 ve 2nci
maddeleri burada aceleyle hazırlanmış. Tabii, asgari ücretin
aylık net tutarının 2/3ünden az olmamak şartıyla, bakıma
ihtiyacı olan engellilerin desteklenmesine dair
Yani bu konu, grubumuzca
olumlu gördüğümüz iki madde olmasına rağmen, bunun torba yasayla
aceleyle Komisyona getirilmesi ve geçirilmesi ve sağlıklı bir
görüşmeden, süzgeçten geçirilmeden getirilmesi yarın bu torba yasada
da karşılaştığımız- yeni
değişikliklerle huzurumuza gelmesine neden olacaktır. Bu
kaçınılmaz.
Daha sonraki 3 ve 4üncü maddelerle Çevre Kanununun
ek 11inci maddesine göre alınan geri kazanım katılım
paylarının beyan edildikleri ayın son gününe kadar ödenmesinin
sağlanması, 2019 yılının ilk iki ayına
ilişkin olarak beyan ve ödeme dönemleriyle ilgili olarak özel geçici
düzenleme yapıldığı ifade ediliyor. Burada belirtilen
düzenleme, matrah tespiti, beyan, ödeme ve benzeri unsurları içermesine
karşın Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeden, sadece Çevre
Komisyonundaki tartışmalar ve değerlendirmelerle daha önce
yasalaştığı bilinen bir gerçek. Yine, tüm ticari perakende
sektörünü de ilgilendiren bu mevzuatla ilgili sektör temsilcilerinin görüşlerinin
de mutlaka dikkate alınarak tüm boyutlarıyla
tartışılması, ele alınması ve torba yasa
mantığından uzak tutularak kanun teklifi metni içerisinde,
ayrı bir metin içerisinde yasalaştırma gayretini uygun
buluyoruz.
Bakın, sivil havacılıkla ilgili bir
madde var idi. O madde üzerinde hemen size
Kanunun 6ncı maddesi, ilk
gelen kanun teklifinde 7nci madde. Yani Türk Sivil Havacılık
Kanununun 98inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle. Burada
diyor ki: Gerek bu Kanunda ve gerekse ilgili mevzuatta yer alan ve can ve mal
güvenliğinin korunmasına yönelik kurallara aykırı
davrandıkları iddiasıyla haklarında soruşturma veya
kovuşturma başlatılmış bulunan sivil havacılık
personelinin yeterlik belgelerini, soruşturma veya kovuşturma
sonuçlanıncaya kadar geri almaya, Ulaştırma
Bakanlığı yetkilidir. Kanun metni bu, buna ekleniyor: Bu
şekilde belgeleri alınan sivil havacılık personeli
İçişleri Bakanlığına bildirilir. Neden diye sorduk?
Nedeni açıklanamıyor. Yani buna ne gerek var? Bunu iki bakanlık
kendi arasında idari bir iletişim kurarak isteyemez mi, kanunla
gelmesinin ne gereği var? Yani yetki belgesi alınmış bir
kişi İçişleri Bakanlığında pilotluk yapabilecek
mi? Yapamayacak çünkü isteyecek yetki belgesini, almış
Ulaştırma Bakanlığı. Yani böyle bir maddeye ne gerek
olduğunun bile ne yazık ki sağlıklı, geçerli, yeterli
bir açıklamasını duyamadık.
Teklifin 8inci maddesinin gerekçesine göre, iş
gücü maliyetlerinin azaltılması ve istihdamın
artırılması amacıyla 2018 yılı içinde iş
yerinden bildirilen en düşük sigortalı sayısına ilave
olarak 1/2/2019 ila 30/4/2019 tarihleri arasında işe alınan
sigortalılar için üç ay süreyle prim, vergi, ücret desteği
sağlanması amaçlanmış. Böyle uygunsuz, seçim
yatırımı olarak da niteleyebileceğimiz söz konusu düzenleme,
son dönemlerde artan işsizliğin ve ekonomik krizin iktidar partisince
de kabul edildiğinin resmî bir göstergesi değil mi sizce
arkadaşlar? Şimdi, Türkiyedeki ekonomik kriz, bu krizi açıkça
kabul etmeyen, adını koymayan ve bu yüzden de gerekli, gerçekçi
tedbirleri almayan bir iktidar anlayışı nedeniyle her geçen gün
derinleşiyor, bu da bunun doğal bir göstergesi.
Şimdi, bu işsizlik sigortası,
adı üzerinde işsizlik sigortası
Buradan ödenek alma
koşullarının ağırlığı, işsizlik
ödeneği, verilen sürenin kısalığı, ödeneğe
getirilen üst sınır nedeniyle bu fonda önemli miktarda para
birikmiş. Aslında bu para birikmeyip de 7,5 milyona yakın
işsize işsizlik sigortası üzerinden bir maaş bağlanması
söz konusu olması gerekirken sosyal devlet adına, Mart 2002 tarihinden
günümüze sadece 11 milyon kişi yararlanmış. Fonda biriken 128
milyar lira varken toplamda da 23 milyar 950... Yani bu fonun aslında
işsizlik sigortası adına değil, devletin kasasında,
devletin bütçesinde bir kaynak yaratılmak adına
kullanıldığı da gayet açık, aşikâr.
Teklifin diğer maddelerine
baktığımızda, burada özellikle İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunundaki amaç yani bu kanunun
amacı nedir değerli arkadaşlar? Bu kanunun amacı işçinin,
çalışanın sağlığı, o iş yerinden hizmet
alan vatandaşların güvenliği, sağlığı ve
işin de güvenli ve sağlıklı bir şekilde
yürütülebilmesi iken; burada, bu güvenliği ortadan kaldıracak, (A), (B(,
(C) sınıfı iş sağlığı ve güvenliği
uzmanlarının arasındaki ihtilaflı durumun, daha
doğrusu (C) sınıfındaki birinin (B)
sınıfında da iş görebilmesi, (B) sınıfındaki
bir uzmanın (A) sınıfında iş görebilmesiyle biraz da
güvenlikten uzaklaştıran bir düzenleme olarak görmek gerekir. Bu
konuda birçok iş güvenliği uzmanının da rahatsız
olduğunu belirtmek isterim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, teklifin
17nci maddesi tarım. Burada böyle bir maddenin gündeme gelmesi bile
aslında tarımda büyük bir, derin bir sorunun olduğunun açık
bir göstergesi. Değerli arkadaşlar, tanzim satışlar meselesi
de aslında bu sorunun başka bir açıdan açık bir göstergesi.
Fiyat, serbest piyasa ekonomisinde nasıl oluşur değerli
arkadaşlar? Arz ve talebin dengesi, buluşmasıyla olur. Burada
talebin ve arzın da fiyat esnekliğiyle fiyatta değişimler,
dönüşümler olabilir. Bu, piyasa mekanizmalarından kaynaklanan bir
durum.
Şimdi, ben buradan sesleniyorum. Bugüne kadar
tanzim satışa neden olan işte Yüksek sebze fiyatları var,
tarım ürünleri, gıda ürünleri fiyatları çok fahiş, buna
yönelik önlem alıyoruz. diyen siyasal iktidar
Aslında bundan önce
fiyat istikrarını desteklemek ve enflasyondaki öngörülebilirliği
artırmak amacıyla gıda ve tarım ürünlerindeki kısa ve
uzun dönemli arz talep ve ihracat, ithalat değişimleri ile
dağıtım zincirindeki gelişmelerin fiyatlara olası
etkilerini izleme ve değerlendirme çalışmalarını
sürdürecek, gıda piyasasında istikrarlı arz ve fiyat
oluşumunu destekleyecek, veri bazlı izleme sistemleri kurulması,
sektör dengesini gözeten dış ticaret önlemleri alınması
amacıyla vesaire vesaire görevlendirilmiş Gıda ve Tarımsal
Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi var. Bu
komiteyi kuran bugünkü siyasal iktidar. Bu komite 2016 yılında
kurulmuş, üç yıldır bu piyasaları hiç mi izlemedi,
değerlendirmedi, denetlemedi, bu piyasalardaki bu fahiş fiyatların
bugüne kadar gelişine neden önlem almadı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sındır, bir
dakika ilave ediyorum, toparlayalım.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Esasında
bizim tanzim satışlar meselesini bu açıdan
değerlendirmemiz
Hâlen mazot desteği verilmedi biliyorsunuz,
verilecek olan mazot desteği de öyle yarı yarıya destek
değil, tam tersine ancak dörtte 1i kadar. Tarımda destekleme, girdi
fiyatlarını, girdi maliyetlerini düşürme ve destekleme üzerinden
çiftçinin gelirini artırıcı
Bunlar, Hükûmetin ve iktidarın
sorumluluğunda piyasaları da düzenleme yetkisinde olan, söz konusu
komitenin görevini yapmamasından kaynaklanıyor.
Yani yine, yeni ve yeniden seçim öncesi, seçime
beş kala bir seçim yatırımı, seçim rüşveti demeye
dilim varmıyor ama öyle görünüyor. Bu teklif acaba sizlere kaç puan daha
getirecek seçimde, bunu düşünüyorsunuz. Kanunlaşırsa kaç
kişinin oyuna talipsiniz diye soruyorum. Bu milleti
kandıramayacağınızı belirtiyorum. Bu millet yine bu
seçimlerde gereğini yapacaktır.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahıslar
adına söz taleplerini karşılayacağım.
Şahıslar adına ilk söz, İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Bekaroğluna aittir.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
43 sıra sayılı Kanun Teklifinin
geneli üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz
aldım.
Değerli arkadaşlar, bu Sosyal Hizmetler
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifiinde -ismi sonradan değişti- bizim de itiraz
etmeyeceğiniz maddeler var, teknik maddeler. İtiraz edeceğimiz
konu şu ki: Bunların büyük çoğunluğu, itiraz etmeyeceğimiz
maddelerin büyük çoğunluğu daha evvel yine torba kanunlarla
gelmiş, muhalefetin uyarılarına rağmen -hani bir harfini,
bir kelimesini değiştirmeme azmindeler ya arkadaşlar-
değiştirmemişler, sonra, bir ay sonra, iki ay sonra
yanlış yaptıkları anlaşılmış,
şimdi düzeltmek için getirilen maddeler değerli
arkadaşlarım, inat için geliyor.
Başka önemli bir konu var bu yasa yapma
tekniğiyle ilgili. Şu anda görüşmekte olduğumuz bu 19
maddelik torba yasa, arkadaşlar, temel yasa olarak görüşülüyor. Komik
bu ya! Bu, kabul edilebilir bir şey mi? Temel yasa, açın İç
Tüzükü bir okuyun arkadaş, neresi temel yasa bunun? Neyse, temel yasa
olarak konuşuyoruz. Ama bu yasa teklifinin 6 maddesi Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıyla ilgili, 1
maddesi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, 1 maddesi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 1 maddesi Tarım ve
Ormancılık Bakanlığı, 2 maddesi İçişleri
Bakanlığı, 2 maddesi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, 4 maddesi de Hazine ve Maliye
Bakanlığıyla ilgili. Nerede, kimle konuşacağız,
kimle tartışacağız, nerede şimdi bakanlar? Burada
oturmuyor. Bu, bu şekilde devam edemez, sürdürülemez. Bunu bir kere daha
söylemiş olalım değerli arkadaşlarım.
Bakın Cumhurbaşkanlığı
sistemi diye bir sistem yok, böyle devam edemez bu iş. İşte,
göstermelik olarak, laf olsun Biz, yasama ile yürütmeyi ayırdık,
artık kanun tekliflerini milletvekilleri veriyor. Ondan sonra
torbacı filan diyoruz arkadaşlara, kızıyorlar. Yani
dolaşıyorlar bakanlıklar arasında, getiriyorlar, ne
getirdiklerinden çoğunun haberi yok, kızacaklar var ama işin
gerçeği bu. Böyle olmak zorunda değil değerli
arkadaşlarım. Ya bu bize, Türkiye Büyük Millet Meclisine,
demokrasimize şu kadar senelik ödenen bedellere, tecrübelere ihanettir, ayıptır
değerli arkadaşlarım, bunları yapmayalım.
Bakın, birkaç tane sos maddesi koyuyorsunuz,
işte herkesi ilgilendiren madde koyuyorsunuz. Mesela burada bayram
ikramiyeleri dolayısıyla gelir testinde problem çıkmış
ve engellilerin yardım alması, evde bakım yardımı
almasıyla ilgili sorun çıkmış, şimdi bunu
düzeltiyorlar. Aslında iki maaş ikramiye gelirken bu sorunun
çıkabileceği öngörülebilmeliydi, öngörülmemiş, şimdi
geliyor sos. Ama burada Komisyon Başkanını da sizin huzurunuzda
size şikâyet ediyorum değerli arkadaşlar, kınıyorum
kendisini. Bize İşte, 17 maddelik bir teklif geliyor, şunlar
şunlar var. dedi, bir problem yok, tamam. Ama son dakikada esas maddeleri
getirdi arkadaşlar. Yani bu ayıp bir şey ya, ayıp yani
ayıp, başka bir kelime bulamıyorum Sayın
Başkanım; son dakikada esas 2 tane maddeyi getirdi. Nedir bu esas 2
tane madde değerli arkadaşlarım? Seçim amaçlı 2 tane madde
geliyor, 31 Marta yönelik 2 tane madde geliyor. Bunlardan 1 tanesi değerli
arkadaşlarım, tüyü bitmemiş yetim hakkını birilerine
veren bir madde. Daha evvel biliyorsunuz taşeronluk sistemiyle ilgili çok
tartıştık. Cumhuriyet Halk Partisinin 2015 seçimlerindeki
vaadiydi, daha sonra AK PARTİ Ben yapacağım. dedi, kısmen
yaptı. Ama orada bir problem çıktı. Bundan önce biriken
kıdem tazminatları ne olacak? Mahkemelere verildi. İşte
Alt taşerona rücu eder, etmez. tartışmaları devam etti.
Mahkemeleri kazandı işçiler. Alt taşeronlardan, alt
işverenlerden kıdem tazminatlarını almaya
başladılar. Şimdi geliyorsunuz burada
Kimdir bu yandaşlar,
bu müteahhitler? Bu müteahhitlere bu milletin milyarlarca parasını
veriyorsunuz, milyarlarca parasını veriyorsunuz, üstelik de geriye
doğru da gidiyor değerli arkadaşlarım. Ayıptır,
günahtır, yapmayın, ayıptır, günahtır, yapmayın!
Ve bunu gece yarısı getiriyorsunuz, tartışmayı,
konuşmayı, kamuoyunda bir tepki oluşmasını engellemek
için gece yarısı getirip kurnazlık yapıyorsunuz,
ayıptır! Yani etikle, ahlakla filan bağdaşan şeyler
değil. Başka bir şey daha yaptınız bu şeyde:
Şubat, mart, nisan ayında işe alınanların, o
işçilerin maaşlarını, o işçilerin primlerini ve
vergilerini nereden ödeyeceksiniz? İşsizlik Sigortası Fonundan.
Kaç tane ahlaka mugayir iş var burada ya? Gece yarısı getirmeniz
çok ayıp. Yani neyle izah edeceksiniz? Hadi, milletten saklamanız
İşsizlik Sigortası Fonunu niye başka amaçla
kullanıyorsunuz siz ya? Böyle bir hakkınız var mı? Seçimden
önce yapıyorsunuz, esas seçim rüşveti, seçimden önce
yapıyorsunuz. Böyle bir şey yapma hakkınız var mı?
Ayıptır arkadaşlar ya! Siz nasıl bir heyet oldunuz ya?
Nasıl her şeyi sindirebiliyorsunuz, nasıl yapabiliyorsunuz bütün
bunları arkadaşlar ya? Sonra nasıl aynaya bakabiliyorsunuz,
nasıl çocuklarınızın, eşlerinizin yüzlerine
bakabiliyorsunuz, ben hayret ediyorum değerli arkadaşlarım ya.
Bunu yaptınız. İşsizlik Sigortası Fonundan
Peki, sonra
ne olacak, sonra ne olacak değerli arkadaşlarım, nisan
ayından sonra ne yapacaksınız? Var mı?
Başka önemli bir madde daha var karşı
çıkacağımız, değerli arkadaşlarım:
Bakın, elimde raporlar var. Şubat ayındaki iş
kazaları, şubat ayında. Hâlâ çıkarıldı mı
Muğlada, Milasta kayaların altında kalan işçiler? Hâlâ
işçiler daha çıkarılamadı. İş kazaları var,
değerli arkadaşlarım. Ocak ayında 155 işçi, en az 155
işçi öldü, değerli arkadaşlar. 2018de 1.923 kişi öldü,
değerli arkadaşlarım. Şimdi diyorsunuz ki tekrar,
değerli arkadaşlar: (A) sınıfı
çalıştırılması gerekenler, şu tarihe kadar (B)
sınıfı iş güvenliği uzmanı
çalıştırabilir, (B) sınıfı iş güvenliği
uzmanı çalıştırması gerekenler şu tarihe kadar
(C) sınıfı uzman çalıştırabilir. Bu ne demektir
biliyor musunuz? Bu şu demektir: Bu cinayetlere ortak olmak demektir,
değerli arkadaşlarım. Bunlar rakam gibi geliyor size, değil
mi arkadaşlar? 150 kişi filan. Ne olacak ya? 81 milyon, oo, bizde
yiğit mi yok? Öyle değil ya! Bunlar insan, arkadaşlar; bunlar
baba, anne, eş, çocuk bunlar ya! Bunların evde bekleyeni var
değerli arkadaşlarım ya! Bizim yaptığımız,
bir el kaldırma, Evet filan. El kaldırmayla
yaptığımız yanlışlıklar
dolayısıyla bu insanlar gidiyor, arkadaşlar. Kader maderle falan
da bir ilgisi yok. Eğer kader anlayışınız bu ise,
sizin din anlayışınızı ciddi bir şekilde
tartışmak lazım, değerli arkadaşlarım.
Başka bir şey daha var: Değerli
arkadaşlarım, bu Meclise, Türkiye Büyük Millet Meclisine yine torba
yasa şeklinde geldi, 24 Haziran seçimlerinden önce yine rüşvet olarak
getirdiniz, imar barışı -imar affı filan demediniz-
geldi. Yetmedi, Sayın Binali Yıldırım, İstanbula
giderken bir paketle gitsin diye, aralık ayında çıkardığınız
başka bir torbayla bu imar barışını Boğaziçini
de kapsayacak şekilde genişlettiniz değerli
arkadaşlarım. Peki, Maltepede ne oldu? Bugün de Mersinin Toroslar
ilçesi Mevlâna Mahallesinde bir bina yıkıldı; Allaha
şükür, içinde kimse yoktu. Maltepede ne oldu? 21 kişi
Sizin
çıkardığınız yasa dolayısıyla bu insanlar
gitmişlerdi, başvurmuşlardı.
18 milyar da para topladınız şimdiye
kadar değerli arkadaşlar; 8 milyar da bedelli askerlikle
topladınız; ondan sonra, nisan ayında, mayıs ayında
yapılacak olan Merkez Bankasının Genel Kurulunu erkene alarak
ocak ayında 34 milyar Merkez Bankası parasını da,
kârlarını da hazineye aktardınız. Ondan sonra ne
yaptınız? Ondan sonra, cambaz -öyle diyeceğim, başka ne
diyebilirim yani- çıkıyor böyle, mimikleriyle Vallahi, çok iyi
gidiyor her şey. diyor, siz de buna inanıyorsunuz, Ocak ayında
bütçemiz 5 milyar fazla verdi. diyor. Uçuyoruz, ekonomi uçuyor, 5 milyar fazla
veriyor! Ya, arkadaşlar, bu paralar olmasa 2019 bütçesi daha ilk, ocak
ayında 50 milyar TL açık verecek. Değerli arkadaşlar,
ekonomi bu ama siz milleti aldatmaya, kandırmaya devam ediyorsunuz.
Ya, Cumhurbaşkanını ne telaş
almış, arkadaşlar? Neredeyse mahallelerde miting yapacak.
Yapsın tabii ya. Mahallelerde miting yapacak. Neler söylüyor,
arkadaşlar? Bakın, bu kuyruklar filan var ya -biraz evvel
arkadaşlarımız kuyrukları filan eleştirdi- Bay Kemal,
sizin zamanınızdaki kuyruklar yokluk kuyruğu, bizim
kuyruklarımız varlık kuyruğu. Şu işe bakın
arkadaşlar ya! Güler misiniz, ağlar mısınız? (CHP, HDP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu nedir
yani? Bu şekilde seçim kazanacak!
Varlık deyince aklıma geldi:
Değerli arkadaşlar, 31 Marttan sonra, 1 Nisan itibarıyla bu
ülkeyi ciddi bir anafor, kriz bekliyor; bu yaptığınız
yanlışlıklar dolayısıyla bedeller kat kat
katlanıyor. Türkiye'nin problemi ortada, başınızı kuma
gömmeyin. Paraları aldınız, aldınız,
aldınız, şimdi ödeme zamanı gelince Nereden
çıktı bu? diyorsunuz, ödeyemiyorsunuz. Türkiye, ciddi bir ödeme
güçlüğü içinde değerli arkadaşlarım.
Bakın, şimdi Çinden 1 milyar avro borç
alacağız, Çinden. Çin Sanayi ve Ticaret Bankası ile Citigroup
görevlendirildi. Kim alacak biliyor musunuz? Varlık Fonu. Varlık Fonu
nedir arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bir dakika verir
misiniz bana Başkanım.
BAŞKAN Devam edin.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Varlık Fonu,
varlıkların bir kısmını gelecek kuşaklara
aktarmak için değerlendirmek amacıyla
topladığımız fondur. Varlık Fonu, borç verir,
değerlendirir, nemalandırır. Siz, Varlık Fonunda
Türkiye'nin bütün varlıklarını topladınız, şimdi
Çine Ziraat Bankasını ipotek göstereceksiniz 1 milyar avro almak
için. Türkiye'yi buraya getirdiniz. Bununla seçimi kazanmaya
çalışıyorsunuz, örtüyorsunuz. Ama bunun bedelini sadece siz
ödemeyeceksiniz ki, bütün bu millet ödeyecek, herkes bu bedeli ödeyecek,
değerli arkadaşlarım.
Bakalım, 1 Martta bu
cambazlığınız tutacak mı? Bakalım, 1 Martta
sayın damadın söylemiş olduğu Ocak ayında 5 milyar
fazla verdik. yalanı tutacak mı? Hep beraber göreceğiz diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
ve son söz talebi, Adana Milletvekilimiz Sayın Tamer Dağlıya
aittir.
Buyurun Sayın Dağlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
TAMER DAĞLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 43 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle aziz milletimizi ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
43 sıra sayılı Kanun Teklifiyle
vatandaşlarımızdan ve kamu kurumlarımızdan gelen
talepler doğrultusunda toplumsal beklentilere cevap verecek bazı
kanunlarda düzenlemeler yapıyoruz. Bunlardan önemli bir düzenleme, 2828
sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu, evde bakım yardımı
alan bakıma muhtaç engellilerimizi ilgilendirmektedir. Kanunda
yapılacak değişiklikle Ramazan ve Kurban Bayramlarında
verilen ikramiyelerin hane halkı içinde kişi başına
düşen gelir hesaplamasına dâhil edilmeyerek yapılan
yardımın kesilmemesi, yine eklenecek geçici maddeyle, hane halkı
ortalama geliri arttığı için yardımları kesilen
kişilere ödenmeyen yardım tutarlarının defaten ödenmesi
amaçlanmaktadır. Yani burada bir alan genişletme veya yeni bir
uygulama yok. Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramındaki ikramiyeden
dolayı hane halkı gelir rakamı arttığı için
mağdur olan engellilerimizin mağduriyetinin giderilmesi söz konusu.
Ayrıca, Çevre Kanunu Ek 11de yapılan
düzenlemeyle; özellikle Çevre Kanununda geri kazanım, katılım
paylarının beyanname süresi ve ödeme süreleriyle ilgili bir düzenleme
yapılmaktadır.
Ek 11inci maddesinde yapılması öngörülen
değişiklikle geri kazanım, katılım payları,
ürününün piyasaya sürüldüğü veya ithal edildiği tarihi takip eden
ayın 24üncü günü sonuna kadar ilgililerin gelir veya kurumlar vergisi
yönünden bağlı olduğu vergi dairesine, gelir veya kurumlar
vergisi mükellefiyeti bulunmayanlar tarafından ise Gelir İdaresi
Başkanlığı tarafından belirlenecek vergi dairesine
beyan edilerek aynı ayın sonuna kadar ödenecektir.
Daha önce bu düzenlemeyi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız yürütmekteydi, bu yapılan
değişiklikle, Hazine ve Maliye Bakanlığımız geri
kazanım, katılım payının beyan ve ödeme sürelerini
kanuni süresinden itibaren bir ayı geçmeyecek şekilde yeniden belirlemeye
yetkilendiriliyor; geri kazanım, katılım payı
beyannamelerinin verilme sürelerini, kapsamına girenlerin sektörleri,
gayrisafi iş hasılatları, istihdam edilen işçi
sayıları dikkate alınarak il ve ilçe sınırları
itibarıyla ayrı ayrı veya birlikte aylık, üç aylık
veya altı aylık dönemler hâlinde tespit etmeye, beyannamelerin
şekil, içerik ve eklerini belirlemeye, beyannamelerin elektronik ortamda
gönderilmesine zorunluluk getirmeye, bu beyannamelerin yetki verilmiş
gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi
hususunda izin vermeye, bu kişileri aracı kılmaya veya zorunlu
tutmaya ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Bakanlığın görüşü alınarak yani Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının da görüşü alınarak
Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkili olacaktır.
Ayrıca, 2872 sayılı Kanuna eklenecek
geçici maddeyle, ocak ve şubat aylarına ait beyanname tarihi
24/4/2019, ödeme tarihi ise 30/4/2019 olarak düzenlenecektir.
Yine, bu yasada Sivil Havacılık Kanununun
98inci maddesinde yapılan değişiklikle, haklarında
soruşturma veya kovuşturma başlatılmış personelin
uluslararası anlaşmalarla tanınan yeterlilik belgelerinin bu
soruşturma ve kovuşturma neticelendirilinceye kadar geri
alınması hususunda bakanlıklar arasında koordinasyon
sağlanması öngörülmektedir. Yani İçişleri
Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı
arasındaki koordinasyon
Niye kanun değişikliği öngörüldü?
Yetki belgeleri 190 ülkenin tamamına yakınının taraf
olduğu 1945 Şikago Anlaşmasına göre düzenleniyor.
Dolayısıyla, sivil havacılık uluslararası bir alan
olduğu için bakanlıklar arası bu yetki devrimin kanunla
düzenlenmesi gerektiğinden bu madde buraya gelmiştir.
Yine, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununda yapılacak değişiklikle
Bilindiği gibi Kültür ve
Turizm Bakanlığınca yayıncılık sertifikası
verilmiş yayıncılar tarafından yapılan kitap ve süreli
yayınlarda vergi muafiyeti vardı. Bu yapacağımız
düzenlemeyle birlikte, poşetlenerek satılanlar hariç olmak üzere
basılı kitap ve süreli yayınların tesliminin katma
değer vergisinden istisna edilmesi, ayrıca maddede uygulanan istisna
had sınırının bu istisnanın uygulanmasında
geçerli olmaması amaçlanmaktadır.
Yine, 4447 sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununun geçici 19uncu maddesinde yapılacak
değişiklikle ki İşsizlik Fonunun 48inci maddesi
istihdamı artırmak ve iş gücü maliyetlerinin azaltılması
anlamında buna yetki veriyor- 2018 yılında iş yerinde
bildirilen en düşük sigortalı sayısına ilave olarak yeni
işçi alan işverene prim, vergi ve ücret desteğinin üç ay süreyle
sağlanması amaçlanmaktadır.
Özel Tüketim Vergisi Kanunuyla ilgili bir düzenleme
var. Kanunda ekli listede yer alan gümrük tarife istatistik pozisyon
numaralı cep telefonları ile diğer alıcısı
bulunan verici portatif telsiz telefon cihazlarının özel tüketim
vergisi oranlarının yüzde 50ye kadar artırılabilmesi ve
oranlara esas özel tüketim vergisi matrahlarının maddede yer alan
sınırlar dâhilinde belirlenebilmesine imkân verilmesi
amaçlanmaktadır. Şu anda da yüzde 25e kadar artırma ve yüzde
sıfıra kadar çekme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Bu
yetkinin, özellikle cep telefonları için yüzde 50ye çıkarılması
amaçlanmaktadır. Ayrıca özel tüketim vergisi matrahının da
dilimlere ayrılması öngörülmüştür.
5015 sayılı Petrol Piyasası
Kanununda bir düzenleme yapılmaktadır. Bu düzenlemeyle de serbest
kullanıcılar dediğimiz yıllık tüketimi 5 bin tonun üzerinde
motorin, fuel-oil veya kalorifer yakıtı tüketmekte olan belediyeler,
Devlet Demiryolları, EÜAŞ gibi firmaların 5 bin tonun üzerindeki
tüketimlerinin ulusal stok bulundurma yükümlülüğü olan 20 bin tonu
aşma riskine karşılık, ulusal stok bulundurma yükümlülüğünden
muaf tutulması öngörülmektedir. Burada kamu kurumlarının
maliyetlerini azaltıcı bir amaç güdülmektedir. Bunun toplam
içerisindeki payı da binde 1dir yani ulusal stok bulundurma
yükümlülüğümüz içerisindeki bu serbest kullanıcıların
payı binde 1dir.
Yine, 5393 sayılı Belediye Kanununa
eklenecek maddeyle, konusu suç teşkil etmemek üzere -yani belediye
başkanlarının affedildiği söylendi ama- bu maddenin
yürürlük tarihine kadar, personelin çocukları için kreş ve gündüz
bakımevi hizmetini bütçesinden hizmet alımı yoluyla
karşılamış olan belediyeler, büyükşehir belediyeleri
ve bağlı kuruluşların yetkili ve görevli personeli
hakkında idari veya mali yargılama ve takibat yapılamaması,
başlamış olanların işlemden
kaldırılması amaçlanmaktadır. Burada da
Sayıştayla yaptığımız görüşmede -ki
belediyenin bize verdiği raporda da- belediyeler, hizmet alımı
yöntemiyle 5 milyon gibi bir rakama bu işi çözerken, şu anki
maliyeti, 18 milyon liraya çıkmış, bunu da belediyeler
belgelemektedir. Şu anda belediyeler kendileri işletmekte ve
neredeyse 4 katı düşük fiyatla bunu yapabilmektedirler.
Yine, Hazineye ve DSİ Genel Müdürlüğüne
ait su ürünlerinin işletilme hakkı daha önce il özel idarilerine
aitken, Tarım ve Orman Bakanlığına devriyle ilgili bir
süreç vardı. Bu, 1/1/2019 tarihinde doldu. Bu tarihin de 1/1/2020ye kadar
uzatılması ve bu alanda faaliyet gösteren 2.300 tane firmanın ve
25 bin çalışanın sıkıntı çekmemesi adına bir
düzenleme yapmaktayız.
Ayrıca, iş güvenliğiyle ilgili burada
çok bahsedildi, işte, (C) sınıfı iş güvenliği
belgesi olanların (B) sınıfı iş güvenliğinde
görev alıyor olması, 1/1/2019 tarihi itibarıyla
sonlanmıştı. Özellikle, (A) grubu ve (B) grubu iş güvenliği
sertifikasının yetersiz olması ve burada görev yapacak iş
güvenliği uzmanı bulunamaması nedeniyle zaten bu tarihe kadar
(C) grubu iş güvenliği uzmanları buralarda görev
yapmaktaydı. Bu yasal düzenlemeyle esasında son verilecek bir
aşamaya geliyoruz çünkü sayısı 50nin altında işçi çalıştıranlar
ile kamu kurumları bu yasal düzenlemeye 1/7/2020 tarihinde girecek. Biz
(C) sınıfı iş güvenliği uzmanlarının da
süresini bu tarihe uzatarak ikisini birleştirmiş ve kanunun normal
düzeyine çekmiş olacağız bu düzenlemeyle.
Ayrıca, bazı alacakların
yapılandırılmasıyla ilgili özellikle tarımsal üretime
devam etmek koşuluyla tarımın desteklenmesi amacıyla
çiftçilerimizin Ziraat Bankasına ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan
borçlarının yapılandırılması
amaçlanmıştır. Burada tasfiye olunacak alacaklar hesabına
31/12/2018 tarihi itibarıyla aktarılan rakamlarla birlikte, afet ve
benzeri nedenlerle zarar gören çiftçilerimizin borçlarının
yapılandırılması amaçlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ekleyeyim Sayın
Dağlı.
TAMER DAĞLI (Devamla) Burada planlanan faiz
oranı yüzde 15tir, bunun yüzde 10unu üreticimiz, çiftçimiz
karşılayacak, yüzde 5i ise Hazine tarafından
karşılanacaktır.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önce bu kanunun 1inci maddesi uyarınca yapılandırılan ve
ödemeleri hâlihazırda devam eden krediler, bu madde hükümlerinden
etkilenmeyecek ancak başvurmaları durumunda bu madde hükmünden
faydalanabilecektir.
Bugün özellikle Adanamızla ilgili de önemli
bir madde Genel Kurulumuzda görüşülecek. Adana Bilim ve Teknoloji
Üniversitemizin adı, Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi olarak değiştirilecek. Şimdiden hayırlı
olsun diyorum. Bu vesileyle merhum Alparslan Türkeşi rahmetle
anıyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin 50nci yıl dönümünü de
kutluyorum.
Bu kanun teklifinin milletimize, ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
soru-cevap işlemi yoktur.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Tanal, 60a göre bir söz talebiniz var,
sonra da Sayın Filize söz vereceğim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, 2002 tarihinden bugüne kaç torba kanunun TBMM Genel Kuruluna
geldiğini ve bu torba kanunlar içerisinde kaç kanunda değişiklik
yapıldığını Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Doğrusu Komisyon Başkanına sormak
isterim: AK PARTİ dönemi yani 2002 tarihinden bugüne -bugün dâhil olmak
üzere- kaç tane torba kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna geldi?
İki: AK PARTİ dönemi yani 2002 tarihinden
bugün kadar bu gelen torba kanunların içerisinde kaç tane kanun
değişikliği yapıldı?
Teşekkür ediyorum. Saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Sayın Filiz
34.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Gaziantep sanayisinin yaşadığı sorunlar konusunda
Hükûmetin gerekli adımları atmasını beklediklerine
ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gaziantep sanayicisinin yaşadığı
bazı sorunları dile getirmek istiyorum.
Sanayicilerimiz, bankalardan kullanmış
oldukları kredileri ekonomik sıkışıklıktan
dolayı yeniden yapılandırmak istiyorlar ancak çok yüksek faiz
oranları sebebiyle yapılandırma yapamıyorlar.
Diğer bir sorun, tarımsal sanayi ürünleri
ihracatında 24 Eylül 2018 tarihinde navlun desteğinin
kaldırılması maliyetleri artırmış, bu yüzden firmalarımız
yurt dışı pazarında rekabet etmekte güçlük çekmektedirler.
Gaziantep, kimyevi maddeler ve plastik ürünlerinde
yüksek miktarda ihracat ve ithalat yapmaktadır. Gümrük işlemelerinde
laboratuvar testlerine ihtiyaç duyulduğundan gümrükte laboratuvar kurulması
talep edilmektedir.
Tunus ve Cezayirde Türk ürünlerinin ülkeye
girişini zorlaştırmak için yaptırımlar
uygulandığı, ek vergiler konulduğu belirtilmektedir. Bu
konularda Hükûmetin gerekli adımları atmasını bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı ve
Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1579) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 43)
(Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 8inci maddeleri kapsamaktadır.
Şimdi birinci bölüm üzerinde söz isteyen
değerli milletvekillerimize söz vereceğim.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekilimiz Sayın Nimetullah Erdoğmuşa aittir. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarımız; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Bugün Sayın Baykal, Mecliste yemin etmekle
yeniden hem Türk siyasi hayatının hem Türkiye siyasetinin ne kadar
önemli bir ismi olduğu şeklinde bir manzarayla bizi de
buluşturdu. Bu vesileyle de müteşekkiriz ve kendisine de
Hayırlı olsun. diyoruz. Keşke Meclisimizin bir diğer
üyesi olan Hakkâri Milletvekili Leyla Güven arkadaşımızın
-ki böyle bir derdinin olmadığını da yakinen biliyorum-
yemin etme, Meclise katılma gibi bir talebi ve derdinin de
olmadığını biliyorum ama buna rağmen, buradaki zevat,
keşke o arkadaşımızla ilgili de bir konsensüs, belki bir
komisyon gibi, belki partileri temsilen birer temsilci olarak onun durumunu da
değerlendirmiş olsaydı, belki çok daha hayırlı
olacaktı.
İkinci bir husus: Biliyorsunuz ki bugün, Dünya
Ana Dili Günü. Ben izninizle Kuran-ı Kerimin iki ayetiyle buradaki
hususiyeti ve bize düşen sorumluluğu anlatmaya çalışacağım.
Birincisi, Rûm Suresi 22nci ayette mealen deniliyor ki: Nasıl yerin ve
göklerin yaratılması, Allahın kudretinin, yüceliğinin
birer alameti, birer işareti, birer delili ise dillerinizin ve renklerinizin
de muhtelif olması, Yüce Allahın ayetlerindendir. Kuran-ı
Kerimin herhangi bir ayetini, Allah muhafaza, kabul etmemek, nasıl bütün
kelamı, bütün kitabı kabul etmemek kadar büyük bir mesuliyet ve
hassasiyet taşıyorsa aynen bu şekilde Yüce Allahın kevnî ayetleriyle
ilgili de bir tek ayetine karşı sorumsuz davranmak da Yüce
Allahın diğer ayetlerine karşı da sorumluluğu yerine
getirmemek olur. Demek ki insanların dillerinin farklı olması,
Allahın ayetlerinin, Allahın yüce kudretinin alamet ve işaretlerindendir.
Dolayısıyla burada, bu Mecliste aramızda bulunan birçok
arkadaşımızın çok değişik dillerde ve lehçelerde
Eminim ki bugün burada, eğer Kürtçe olmasaydı, eğer konu
Kürtçeye gelmemiş olsaydı belki bu Meclis bu günü öyle bir diller şöleniyle
geçirmiş olacaktı ama maalesef Kürtün, Kürtçenin olduğu yerde
her ne hikmetse bu haklar da dile getirilmiyor.
Yine, Hucurât Suresinin 13üncü ayeti de
milletlerle ilgili, kabilelerle ilgili, halklarla ilgili taarrüften bahseder,
der ki: Birbirinizi tanımanız, birbirinizi kabul etmeniz için Yüce
Allah, insanları bu şekilde farklı farklı yarattı.
Eğer birbirinizi kabul etmez, inkâr ederseniz o zaman burada da yine inanç
açısından çok ciddi bir sorunla karşı karşıya
kalırsınız.
Değerli arkadaşlar, bu torba kanuna
gelince onunla ilgili de birkaç kelime paylaşmak istiyorum: Şimdi,
malumunuz meşhur bir kaide var, her birimiz kullanırız, deriz
ki: İstisnalar kaideyi bozmaz. Aslında torba yasa istisnai bir
durumdur, istisnai durumlar için düşünülmüş bir tedbirdir, bir
çaredir fakat maalesef sizler, iktidar mensubu arkadaşlar bu
İstisnalar kaideyi bozmaz. kaidesini de çiğnediniz, artık
istisna olmaktan çıktı, normal bir duruma döndü. Bütçedeki
arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi -hani sizin
meşhur sloganınız var- bir gece ansızın bu torba
yasa geliyor, şekilleniyor, ete kemiğe bürünüyor ve Meclisin
onayından geçiyor. Bu torba kanunda da aynı garabetle karşı
karşıyayız.
Aslında birebir o kanunlar ele
alınınca elbette bir emek mahsulüdür ama keşke, başta
meslek örgütleri olmak üzere, o kanunun taraflarıyla, mensuplarıyla
birlikte bunun bir altyapısı hazırlanmış olsaydı
ve kamuoyuyla da paylaşılarak bunlar bu şekilde Meclise
gelmiş olsaydı. Ama maalesef bu tür gelişmelerden biz de,
halkımız da bu şekilde mahrum kalıyoruz. Zaten bizim
gündemimiz ile halkımızın gündemi çok da birbirini tutmuyor.
Bugün, dışarıda, halkın içerisinde, çarşıda,
pazarda insanlarımızın gündemi ile şu anda Ankaranın
gündemi, maalesef, örtüşmüyor. Yani madalyonun bir yüzünde halkın
çilesi ve ızdırabı var, diğer yüzünde de biz burada -kendi
adıma söyleyeyim, haksızlık yapmayayım- zaman israfından
öteye gitmeyen bir uğraş ve çalışmanın içerisindeyiz.
Kanunun 1inci maddesinde dikkatimi çeken bir ibare
var; onun düzeltilmesi, belki, biraz daha, rencide etmeme açısından
gerekli olarak görülebilirdi. Engellilere yardım ibaresini
şahsım olarak çok doğru bulmuyorum. Bunu engelliler
tazminatı olarak konuşsak, o şekilde isimlendirsek
sanıyorum yaralayıcı olmaktan biraz daha kurtulur.
Maddeler tek tek ele alınınca burada
arkadaşların da üzerinde duracağı önemli konular var, son
maddeyle ilgili de benim de özellikle tarımla ilgili
paylaşacağım şeyler var ama ona gelmeden, bu tarım
kriziyle ilgili, tarım politikasıyla ilgili, gelinen noktayla ilgili
yine iktidar mensubu arkadaşlara hitaben şunu hatırlatmak ve
sormak istiyorum: Hani, sizin meşhur bir projeniz var, yerli ve millî
diyorsunuz ya, bu yerli ve millî projelerinizde mesela tarımla ilgili ilaç
konusunu ben size sorayım. Tarım ilaçlarının kaçta
kaçı, ne kadarı yerli ve millîdir? Kaçta kaçı İsrailden
geliyor? Kaçta kaçı İngiltere veya Amerikadan geliyor? Bizde
üretilenler, yerli olanlar, millî olanlar, çiftçinin nazarında, çiftçinin
üretimde verim alma noktasındaki inancında, bilincinde ne kadar
kıymet taşıyor? Ben bunu size sormak istiyorum.
Bakınız, İsrail devlet olarak
ayrı tartışılır, siyonist bir devlet olduğu için
gayrimeşruluğu tartışılır ama kabile, kavim,
millet olarak yerli ve millîliğin belki de en güzel örneklerini bugün
dünyada ortaya koymaktadır. Umarım ve dilerim ki umudum ve duam da
odur ki bu konuda biz de
Gerçekten de tarihimize, örfümüze, geleneğimize,
ananemize ve bizim bir arada yaşama kültürümüze hizmet edebilecek
birtakım yerli ve millî projelerin devreye girmesi noktasında bütün
bu Meclisin ortaya koyacağı çabaların kaçınılmaz
olduğunu ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdoğmuş, ben süre
ekleyeyim, sizi sesli olarak duysun herkes.
Buyurun.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla)
Bitiriyorum.
Bu vesileyle bu tasarının tek tek
maddelerinin de eksikliklerinin de yeniden telafisi düşüncesi ve niyetiyle
-desteklediğimiz maddeler var içinde- hayır getirmesini diliyorum,
yüce Meclisinizi de saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bilgiç, Sayın
Tanalın bir sorusuna cevap vermek için söz istediniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Süreyya
Sadi Bilgiçin, 23, 24, 26 ve 27nci Dönemlerde tasarı ya da teklif olarak
Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulan ve yasalaşan kanun
sayısının görüşülen 43 sıra sayılı Kanun
Teklifiyle birlikte 157 olduğuna ilişkin açıklaması
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sadece Sayın Tanalın sorusu
değil ama, sürekli gündeme geldiği için bilgilendirme yapmak
istiyorum.
Tabii, 22nci Dönemdeki veriler elimde yok ama, Plan
ve Bütçe Komisyonu açısından, benim Komisyonda bulunduğum 23,
24, 26 ve 27nci Dönemlerle ilgili bilgi vereceğim. 25inci Dönemde de
malumunuz, komisyonlar oluşmadığı için yasama
çalışmaları Parlamentoda yapılmamıştı. Bu 4
dönemde yani 23, 24, 26 ve 27nci Dönemlerde Plan ve Bütçe Komisyonundan biz,
tasarı ya da teklif olarak Komisyonumuza sunulan ve sonra da Genel Kurula
inip Genel Kurulda yasalaşan toplam 156 adet yasa geçirdik. Bunlardan 90
tanesi farklı kanunlarda ve KHKlerde düzenleme yapan tasarı ya da
tekliflerdir, yani torba olarak nitelendirilen. 69 tanesi de kod kanun olarak
Komisyonumuzda görüşülmüş ve Parlamentoya, Genel Kurula
sunulmuştur. Yani toplam rakam, bu görüştüğümüzle 157nci
kanundur benim Plan ve Bütçe Komisyonunda görev aldığım süre
içerisindeki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, daha önceki?
Siz onun devamı değil misiniz efendim?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Son iki döneme, 26,
27ye bakın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, özür dilerim, izin verir misiniz bana? Özür dilerim.
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
Sayın Sadi Bilgiç sizin açıklamanıza
cevap verdi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
Sayın Başkanım, Bizim dönemimizden
itibaren. deyip sayıyorsunuz. Bu devlette devamlılık esas
değil midir?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Elimde diğerleriyle ilgili bilgi
yok. Bununla ilgili çalışma yaparım, sonra da sizinle
paylaşırım. Ama kendi dönemimle ilgili çalışmayı
iki üç gün önce
Yani toplam on iki yıldır burada görev yapıyorum,
Plan ve Bütçe Komisyonunda; ne yapmışız, ne etmişiz diye baktığımda
gördüm ki 156 tane kanun geçirmişiz ve 156 kanunla da toplam 4.181 madde
üzerinde düzenleme yapmışız. Bu veri bende var ama diğer
sorduğunuz veriyi de zannediyorum, Kanunlar Kararlar bu konuda bir çalışma
yapar, size bildirir.
BAŞKAN Diğerlerini daha sonra
yazılı olarak
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Çünkü sadece Plan ve Bütçe Komisyonu
değil, diğer ihtisas komisyonları var, onlarda da görüşülen
kanunlar var.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Muhalefet milletvekillerinden
gelen kanun teklifi hiç var mı, bir de onu söyle bakalım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bilgiç.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı ve
Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1579) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 43)
(Devam)
BAŞKAN Söz sırası İYİ PARTİ
Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Durmuş
Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Yılmaz.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
43 sıra sayılı Kanun Teklifinin
17nci maddesi salı günü Komisyonda görüşülürken Tarım Kredi
Kooperatifleri Genel Müdürü yeniden yapılandırılan kredilerle
ilgili olarak sorulan bir soru üzerine Bu kredilerin yüzde 97si işler
vaziyette, geri dönüyor. Bizim tahsilat oranımız oldukça yüksek.
dedi ve arkasından da şunu söyledi, dedi ki: Biz şu ana kadar
bu kredileri 3 kez erteledik, 2 kez de yeniden yapılandırdık.
Şimdi, yüzde 97 tahsilatı olan bir kredi 3 kez erteleniyor, 2 kez de
yeniden yapılandırılıyor. Dolayısıyla Bu, neyin
ifadesi? diye sorduğumda Ziraat Bankası, kooperatifin
ortağı olan çiftçiler ve Hazine burada ortaklaşa bir işlem
yapıyorlar ve dolayısıyla Ziraat Bankası fon
sağlıyor, bu fonun yanında ortakların koydukları sermaye
var, bu sermaye çerçevesinde de tarım sektöründe bu kooperatifte yer alan
üyeler fonlanıyor ve ihtiyaçları karşılanıyor. Ama
buna rağmen bu krediler geri ödenemiyor. Bu bir kriz değil midir, bu
bir sorun değil midir? dediğimde Hayır, değildir. dedi.
Ben de bunun üzerine Ne krizdir, ne değildir? diye, Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının 2018 yılı faaliyeti sonucunda elde
ettiği kârın Türkiye ekonomisinin karşı karşıya
olduğu krizin üç beş göstergesinden, en önemli göstergelerinden birisi
olduğunu söyledim. Bunun üzerine Komisyonda bulunan büyük partinin
ilgilileri Bu, sana yakışmadı. Siz, olandan bitenden ziyade
kriz istiyorsunuz, kriz istemekle ömrünüzü geçiriyorsunuz. gibi bir cümle
kullandılar. O nedenle ben -kriz istemiyorum, böyle bir şey de söz
konusu değil ama- kriz nedir, ne değildir, şu andaki durumumuz
nedir konusunda bir açıklama yapmak istiyorum.
Şimdi, krizin sözlük anlamı Ayırmak,
tefrik etmek, şeylerin durumunda karar verici an. veya Bir olayın
en üst noktasına ulaştığı zaman noktası. Öyle ki
bu noktaya ulaşıldığında söz konusu olan şey veya
olay bir süre sonra ya sona erecek veya değişim gösterecektir,
geçirecektir. Kriz bir karar anıdır, hiçbir şeyin eskisi gibi
olmayacağı bir an. Kriz olayın tepe noktasıdır.
Sürdürülemeyecek, devam ettirilemeyecek bir durumdur, hâldir. Bu nokta da
ekonomik yaşamda iş çevrimlerinin kötü olduğu bir dönemdir.
Kısacası kriz, uzunca bir süre içinde yaşanılan ve
kuralları herkes tarafından içselleştirilmiş,
belirsizliklerin asgariye indirildiği, ileriye yönelik güven unsurunun
çoğu kez aniden, bazen de tedricen değiştiği; güvenin
kaybolduğu, yürürlükteki kararların geçerliliğini
yitirdiği, belirsizliklerin arttığı yeni ortam olarak
tanımlanabilir. Krizle birlikte, alışılagelen refah düzeyi
geriler, halk fakirleşir, sıkıntılar artar, mutsuzluk
yaygınlaşır. Neden? Çünkü ekonomi küçülür, işsizlik artar,
gelirler azalır, sosyal dayanışma zayıflar,
karamsarlık artar. Dolayısıyla, kriz, yönetilmesi gereken bir
olgudur.
Değerli milletvekilleri, herhangi bir ülkede
herhangi bir zamanda ortaya çıkan krizin dört aşamadan geçtiği
genellikle kabul edilen bir olgudur. Bu aşamalar: İnkâr etme, hayal
kırıklığı, panik ve umut dönemleridir. İnkâr etme
evresi olan ilk aşamada, karar alıcı sorumlular önce bilinçsiz,
sonra bilinçli olarak krizin yol açtığı tahribatın boyutunu
anlamakta güçlük çekerler. Ortaya çıkan sorunların arızi, geçici
olduğunu söyleyerek kısa bir süre sonra atlatılacağına
veya önemli boyutlara ulaşmayacağına inanırlar ve bunu
topluma da yaymaya çalışırlar, toplumu inandırmaya
çalışırlar. Gerekli tedbirlerin alınması yerine kolaya
kaçılır Kurumların ve kişilerin açgözlülüğü,
stokçuluğu vesaire gibi olumsuz unsurlar, suçlamalar gündeme getirilir.
Market ve pazarlara eş zamanlı baskınlar yapılması,
meyve ve sebze tüccarlarına Cudide nasıl teröristlerin işi
bitirildiyse halde de bitiririz. söylem ve eylemleri krizin ikinci
aşaması olan hayal kırıklığı ve öfkenin
sonucudur. Evinizi düzene koymak yerine iç-dış düşman gibi
başkalarını suçlayıcı, inkâr ve öfke dönemlerinin
propagandasının sorunları örtmeye, gizlemeye yetmeyeceğinin
anlaşılmasının sonucunda çok tedirginlik yaratan gerçekler
nedeniyle krizin üçüncü aşamasına geçilir. Krizin bu evresinde karşılaşılan
sorunlar karar alıcılar tarafından iskonto edilir, soruna
sistemik yaklaşılmaz. Kural dışı, yüzeysel tedbirlerin
sonuç vermemesi, karar alıcılardaki sorunların halı
altına süpürülmesiyle sonuçlanan inkâr ve reddetme duygusu yerini hayal
kırıklığı ve öfkeye bırakır. Krizin bu
aşamasında doğru çözüm yolları arayışı
bırakılır, dışarıdan bir suçlu arama isteği,
eylemi ve söylemi öne çıkarılır. Bu aşamada, artık
sanayici, iş adamı ve tüketiciler suçlanır.
Bakan Albayrakın Düşen kredi
maliyetlerine rağmen neden kredi portföyü artmıyor, biz de merak ediyoruz.
sözü gibi sopayla dikte edilen fiyat istekleri oluşmaya başlar.
Sorunu inkâr etmeden kabul edip gerekli tedbirleri almak yerine
kolaycılığa kaçılır Kurumların ve kişilerin
açgözlülüğü, stokçuluğu gibi suçlamalar gündeme getirilir. Market ve
pazarlara eş zamanlı baskınlar yapılmasını, meyve
ve sebze tüccarlarına Cudide nasıl teröristlerin işi
bitirildiyse halde de bitiririz. söylem ve eylemleri krizin ikinci
aşaması olan hayal kırıklığı ve öfkenin
sonucudur.
Evini düzene koymak yerine iç-dış
düşman gibi başkalarını suçlayıcı, inkâr ve öfke
dönemlerinin propagandasının sorunları örtmeye, gizlemeye
yetmemesinin sonucunda çok tedirginlik yaratan gerçekler nedeniyle krizin
üçüncü aşamasına geçilir. Bu aşamada kamuoyunda
paylaşılan hissiyat, panik ve çöküş korkusudur.
Panik ve çöküş olarak isimlendirilen üçüncü
aşamanın belirtileri şunlardır: Sorunlar daha da
derinleşir, başta üretim olmak üzere, ekonomik faaliyetlerin
görülmemiş boyutlarda daralması ortaya çıkar, toplam tüketim ve
yatırım harcamalarının hızla gerilemesi görülür,
işsizlik oranlarında hızla yükselme ortaya çıkar, uzun
süreli bir resesyon dönemine girilmesi yönündeki kaygıların zirve
yapması durumuyla karşılaşılır.
Üçüncü aşamada ortaya çıkan gerçeğin
soğuk yüzü, karar alıcılara artık daha fazla
kaçış alanı, görmezlikten gelme olanağı bırakmaz.
Bunun sonucunda, karar alıcılar krizin ilk aşaması olan
inkârdan vazgeçerler. Sorunun varlığının kabulü, çözümün
ilk başlangıç noktasıdır. İnkârdan vazgeçip sorunun
varlığının kabulüyle birlikte, iyi yönetişim
unsurlarından olan şeffaflık ve hesap verebilirlik ön plana
çıkar. Bu noktada, karar alıcı, çözüm yöntemlerini, maliyetini,
maliyetin nasıl paylaşılacağını ortaya koyar ve
programın başarısı için toplumsal destek arar. Böylece
çözümün maliyetini önemli ölçüde artıran inkârın gecikmeli kabulüyle,
iktisadi faaliyette yeşil filizler ortaya çıkmaya başlar. Bu son
dönem umut dönemidir.
Türkiye ekonomisi bu aşamaların
neresindedir? Türkiye krizin henüz birinci aşamasındadır.
Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu ciddi
sorunlar yönetim tarafından inkâr edilirken üstüne bir de yönetim kibri
bindirilmektedir, bu da ikinci bir unsur. Buna rağmen, Türkiyede, krizin
ikinci ve üçüncü aşaması olan hayal
kırıklığı ve öfkenin yanında, panik ve korku,
birinci aşamayla birlikte -inkârla birlikte- sürmektedir ve
yaşanmaktadır.
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesi üçüncü aşama olan panik
havasının bir sonucudur. Bununla ne demek istiyorum? Son iki haftada
ortaya konulan, açıklanan resmî rakamlara
baktığımızda; Sanayi Üretim Endeksine ve onun alt
bileşenleri olan yatırım malları üretimi, ara malı ve
ham madde üretimi, bütçe gelişmeleri, ekonominin temel direği olan
güvenle ilgili göstergelere baktığımızda, maalesef
geldiğimiz noktada ekonomimizin önemli bir sorunu olduğu konusunda
yadsınamaz bir gerçekle karşı karşıyayız ama
bugün itibarıyla hâlâ bu gerçek kabul edilmiş değil, bunun
geçici olduğu söyleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz, bir dakika
ilave edeyim.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Bunun geçici
olmadığını hep birlikte belki de seçimden sonra
göreceğiz.
Dolayısıyla da sözlerimi şöyle
bitiriyorum: İnkâr etmekle bir yere varamayız. Gerçeği kabul
edelim. Gerçeği kabul ettikten sonra da toplumsal desteği
arkamıza alalım ve bu fakir fukara milletin aşıyla,
ekmeğiyle de oynamayıp maliyeti bir an önce düşürmenin
yollarını arayalım.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Emine Gülizar
Emecanda. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Emecan.
CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum
ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Plan ve Bütçe Komisyonunun bir üyesi
olarak Komisyonda da sık sık dile getirdiğim, kanun yapma
modelimizle ilgili bazı görüşlerimi burada sizlerle ve bizi
ekranlarda izleyen kamuoyuyla, vatandaşlarımızla da paylaşmak
istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun
yaptırılmıyor arkadaşlar, bu bizim
yaptığımız artık kanun değil. Birbiriyle
alakasız, alelacele bir şekilde, önü arkası düşünülmeden,
hesabı kitabı yapılmadan, doğru düzgün hesaplanmadan,
planlanmadan birtakım farklı konularda maddeler bir torbanın
içine koyuluyor, gündeme getiriliyor, Komisyona getiriliyor, görüşülüyor
ve kanun teklifi olarak burada sizlerin önüne getiriliyor. Sonra ne oluyor?
Sonrasına bakmak lazım. Bu düzenlemeler hayata geçirildiği zaman
tabii ki alelacele yapıldığı için birtakım
aksaklıklar yaşanıyor, bunların düzeltmeleri önümüze
geliyor. Yap, düzelt, düzelttiğini tekrar düzelt; işte, alın
size Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi budur
arkadaşlar. Bu nasıl bir yasama tekniğidir, bu nasıl bir
iş bilmezliktir, bunu anlamak mümkün değil. Asıl, bu yasa yapma
tekniğimizi, bu torba kanunları ve içeriklerini tartışmadan
önce bu tekniğimizi tartışmamız ve artık düzeltmemiz,
değiştirmemiz gerekiyor.
Çoğu zaman teklifi veren verdiği teklifi
açıklayamıyor, Komisyona gelen bürokratlar ne olduğunu bize tam
olarak anlatamıyorlar, bilgilendirmekte zorlanıyorlar çünkü kendileri
bile anlamıyorlar. Sonra, bazen bir kişiye, bir gruba, bazen de
seçime yönelik bir şekilde, etki analizleri de yapılmadan -ne demiştim
başta, önü arkası hiçbir şekilde düşünülmeden- alelacele
Komisyondan geçirilip, hop, Genel Kurula getiriliyor. İşte burada biz
böyle yasa yapmaya çalışıyoruz.
Bunların önemli örneklerinden bir tanesi de
-çarpıcı ve acı örnek diyeceğim- geçtiğimiz yıl
24 Haziran seçimlerinden hemen önce, 6 Haziran 2018 tarihinde
çıkarılan imar affı kanunudur arkadaşlar. Hem bu imar
affı kanunu çıkarılırken hem de bu affın süresinin
uzatılmasıyla ilgili düzenleme Komisyona geldiğinde -daha sonra
biz verdiğimiz soru önergelerinde de bunun altını çizmiştik,
Komisyonda da bunları söylemiştik, bu kürsüde de
anlatmıştık- denetimsiz ve kaçak yapıların
meşrulaştırılarak insan hayatıyla oynanabileceği
uyarılarında bulunmuştuk ama ne oldu? Kartal ilçemizde
yaşanan acı olaylarla işte bu bize acı bir şekilde
ders oldu. Biz bu tür olayların yaşanabileceği tehlikesine
dikkat çekmeye çalışmıştık ama dinleyen olmadı.
Bu ve benzeri olayların yaşanmaması
için burada bir kez daha yinelemek istiyorum. Bu teklifleri getirenlerin,
altına attıkları imzanın sadece siyasi değil vicdani
sorumluluğunu da taşıdıklarının bir kez daha
burada altını çizmek istiyorum arkadaşlar, Yeşilyurt
Apartmanında kaybettiğimiz 21 vatandaşımıza ve
yakınlarına karşı olduğu gibi.
Tabii, Komisyon çalışmaları
sırasında maalesef alt komisyonlara gitmiyor bu maddeler, ihtisas
komisyonlarında hiçbir şekilde tartışılmıyor,
meslek kuruluşlarının doğru dürüst görüşleri
alınmıyor, işte torbalaştırılarak önümüze
geliyor, sonuçlarını görüyoruz. Bu nedenle, getireceğiniz
tekliflerde vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği,
huzuru, mutluluğu, sizin ekonomik krizi önlemeye yönelik
alacağınız önlemlerden, almaya
çalıştığınız önlemlerden çok daha önemli.
Torbayla getirdiğiniz kanun tekliflerinin özeti şudur:
Uyguladığınız politikalarla önce
yoksullaştırdığınız, iflas ettirdiğiniz,
borç batağına batırdığınız
halkımızın o yoksulluğunu ve krize giren ekonomiyi geçici
önlemlerle seçime kadar yönetmeye çalışmaktan ibarettir değerli
arkadaşlar.
Evet, değerli milletvekilleri, imar
barışı kanunu gibi bizlere vicdani sorumluluk yükleyen bir madde
daha var torba teklifte. 16ncı maddeyle, maalesef,
insanlarımızın can ve mal güvenliğini ilgilendiren bir
konuda, kamuoyundan gelen baskılarla yeni bir ötelemeye gidiliyor. Can ve
mal güvenliğini ilgilendiren bu yasa nedir, onu söyleyeceğim ama
kamuoyu baskılarıyla bu düzenlemelerin yapılmaması
gerekiyor. 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Yasası 2012 yılında bağımsız bir
yasa olarak çıktığında hepimiz bunu olumlu
karşıladık tabii ki ancak rakamlara
baktığımızda, o günkü ölümlü iş kazalarıyla
ilgili istatistiklerde dünyada 3üncü, Avrupada 1inciydik; aradan altı
yıl geçti, istatistik değişmedi, hâlâ dünyada 3üncüyüz, hâlâ
Avrupada 1inciyiz. 2012 yılında 867 işçimiz, 2018
yılında maalesef 1.923 işçimiz hayatını
kaybetmiştir. Altı yılda azalması gerekirken, hadi
azalmayı bıraktım, en azından bu sayıların
yerinde sayması gerekirken 2 katına çıkmıştır.
Yazıktır, günahtır bu insanlarımıza ve yakınlarına.
Neden 1inciliği bırakamıyoruz?
Yeterli denetim yapılıyor mu? Kanun uygulanıyor mu? Aslında
bunların tartışılması gerekirken bir bakıyoruz ki
kanunun geçici 4üncü maddesiyle ilgili yeni bir düzenleme, erteleme
getirilmiş. İş güvenliği uzmanlarının -ki iş
güvenliği uzmanları iş sağlığı ve
güvenliğinin en önemli paydaşlarındandır- çalışma
yöntemleriyle ilgili bir öteleme, erteleme yapılıyor yani
aslında insanların can güvenliğiyle oynanıyor. Tehlikeli ve
çok tehlikeli iş yerlerinde daha düşük dereceli, daha az tecrübeli,
(C) sınıfı dediğimiz uzmanların
çalıştırılmasının süresi uzatılıyor. Evet,
kanun çıktığında bu olabilirdi, uygulandı bugüne
kadar, bir süre konulmuştu, geçiş süreciydi, bu kabul edilebilir bir
şeydi ama şimdi artık normal düzene geçilmesi gerekiyor. Bu neye
benziyor, biliyor musunuz arkadaşlar? Yolda giderken bugün emniyet kemerinizi
takmanıza gerek yok, altı ay sonra takabilirsiniz. demekten bir
farkı yoktur. Aslında yapılmak istenen şu:
İşverenlerin, özellikle büyük firmaların daha düşük
dereceli uzmanları çalıştırmaya devam etmeleri için bu
maddeye bu süre uzatması getirilmiştir. Neden böyle diyorum, hemen
altını çiziyorum: Çünkü süre 1/1/2019da bitti, şirketler
otomatik olarak (C) sınıfı uzmanları işten
çıkarıp yerine (A) ve (B) sınıfı uzmanları çok
daha yüksek maaşlarla istihdam etmek zorunda kaldılar. Zaten
rahatsızlık veren de bu. Özellikle büyük şirketler, zincir
şirketler bundan rahatsızlık duydular ve aradan bir buçuk ay
geçti.
Bakın, zamanında da yapılmadı
bu. Neden zamanında o zaman uzatmadınız? Çünkü uzmanlar
işten çıkarıldı, yenileri alındı. Şimdi ne
olacak? Bu süre uzatımıyla sektörde yetkin, tecrübeli birçok uzman
tekrar işsiz kalacak. İşlerini kaybetme riskiyle karşı
karşıyalar arkadaşlar. Ayrıca, mesleğe yeni
başlayan uzmanların da omuzlarına
taşıyabileceklerinden çok daha fazla yük yüklemeye biz bu
şekilde devam ediyoruz. Uzmanlarımıza da yazıktır,
günahtır diyoruz. Uygulamaları ötele ötele nereye kadar? Can
güvenliği ötelenemez. İnsanların sevdikleri, aileleri,
kardeşleri iş yerlerinde hayatlarından oluyorlar. Bu işin
günah keçisi sonra iş güvenliği uzmanları yapılıyor.
Hâlbuki bu şekilde palyatif, günü kurtaran uygulamalar değil, daha
kalıcı önlemler alınması gerekiyor. Ayrıca sürekli
erteleme ve öteleme, devletin kanunları yapma ve uygulama biçimine de
güven bırakmamaktadır maalesef.
Artık bu erteleme ve ötelemelerden
vazgeçilmeli, sektörü güçlendirecek, güvenliği artıracak, Avrupa
Birliği normlarına uygun bir sistemin hayata geçirilmesi için
çalışılmalı. Bunun yerine, gelin -bunu Komisyonda da teklif
ettim, söyledim- 1 Temmuz 2020de devreye girecek 50nin altında
çalışanı olan az tehlikeli iş yerlerinin iş
sağlığı ve güvenliği hizmeti alımını
daha erken devreye sokalım. İSG uzmanlarını işverene
bağımlı olmaktan çıkaralım. Gelin bunları
yapalım. Özgür karar alabilsinler, uyarılarını
yapabilsinler, ayrıca daha fazla istihdam sağlanmış olsun
iş güvenliği uzmanlarıyla ilgili. Neden ötelemek yerine çekmeyi
denemiyoruz? Gelin, bunu yapalım.
Aslında en doğrusu ne, biliyor musunuz? Bu
Meclisin, bu komisyonların gerçek görevine geri dönmesidir. O da nedir?
Bir kanunu müstakil bir şekilde, bağımsız bir şekilde
ele almaktır. İşte gelin, 6331 sayılı Yasayla buna
başlayalım. Bu yasayı topyekûn ele alalım, gözden
geçirelim, günü kurtaran değil, ileriye dönük, kalıcı
değişiklikler ve düzenlemeler yapalım diyorum.
Değerli milletvekilleri, bölüm içerisinde tabii
ki bizim onayladığımız, destek verdiğimiz maddeler
var. 1inci ve 2nci maddelere baktığımızda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Biz parti
olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak emeklilere birer ikramiye maaş
vermeyi vadetmiştik. Daha sonra devlet bunu bin lira olarak vermeyi uygun
gördü ama bir şeyi hesaplayamamış -hani en başta
söylemiştim ya; yap, ondan sonra düzeltmesini yap; yap, ondan sonra düzeltmesini
yap gibi- gelir testinde birçok evde bakım yardımı
alanların gelirlerini artıracağını ve
aldıkları yardımların kesileceğini
hesaplayamamış. İşte şimdi bunun düzeltmesini
yapıyoruz burada. Biz böyle bir düzeltme makamı
Komisyonda da
söyledim, Komisyonun adını değiştirmeyi teklif ettim: Yap,
düzelt komisyonu ya da yap, düzelt operasyon merkezi. Plan ve Bütçe Komisyonu
olmaktan çıkmış, bu hâle dönüşmüştür maalesef.
3üncü ve 4üncü maddeyle ise, yine bu torbayla bir
düzeltme yapılıyor. 15 kuruşluk poşet parasını
nasıl alabilirim?in yasal zeminini oluşturma çabasından ibaret
bir maddedir. Yani ekonomiyi kurtarmak poşete kalmış, çevre
bahane maddesidir bu.
6ncı maddeye baktığımızda
Bu çok ilginç bir teklif gerçekten sayın vekiller. Yani nasıl bunu
kanunlaştırıyoruz, nasıl bu Komisyona geldi, Genel Kurula
geldi, anlamak mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Başkanım, bir dakikada tamamlayacağım.
BAŞKAN Toparlayın Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
Maddenin gerekçesi şu: Maddeyle,
haklarında soruşturma veya kovuşturma
başlatılmış bulunan sivil havacılık personelinin
yeterlik belgelerinin soruşturma veya kovuşturma sonuçlanıncaya
kadar geri alınması hususunda bakanlıklar arası
koordinasyonun sağlanması öngörülmektedir. Değerli
arkadaşlar, yani, iki tane bakanlık var, bu iki tane bakanlık
yazışmayla bir türlü anlaşamamışlar, kendi aralarında
koordinasyon sağlayamamışlar, şimdi biz burada 600
milletvekili bu iki bakanlığın uzlaşmasının,
koordinasyonunun sağlanmasıyla uğraşıyoruz;
geldiğimiz nokta budur.
7nci madde yazılı ve süreli
yayınlarla ilgili vergi istisnası. Biz bunu destekliyoruz ama
yayıncıların birikmiş KDVlerinin de bir an önce ödenmesini
istiyoruz.
En önemli ve son olarak 8inci sıradan giren
maddeye değinmek istiyorum. Bu bir seçim rüşvetidir; işçinin,
emekçinin İşsizlik Fonunda biriken parasının işverene
rüşvet olarak verilmesidir. Bu bir istihdam sağlama değil,
işverene kıyak geçme maddesidir. Bunun da altını çizmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Evet,
kamuya ait fabrikaları satarak birçok işçimizi işsiz
bıraktık ama üç ay boyunca, alacağı prim, vergi ve
alacağı asgari ücret maaşı da dâhil olmak üzere
işverene aktarıp dokuz aylık çalışma zorunluluğu
koyarak işsizliğe çözüm bulmaya çalışıyoruz.
BAŞKAN Selamlayalım Genel Kurulu
Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Gerçekten
inanılır gibi değil. Bunun gibi birkaç madde daha var,
arkadaşlarımız değinecekler.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Esin Karaya
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Şahsı adına söz talebi de
birleştirilecektir.
Süreniz on beş dakika Sayın Kara.
MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 43 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
İnsan büyür beşikte, mezarda yatmak için,
Ve kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için.
20 Şubat 2015, bölücü terör örgütü üyelerinin
Ege Üniversitesi koridorlarına yazmış olduğu ihanet yazılarına
tepki gösterip Madem kolluk kuvvetleri üzerine düşen görevi yerine
getirmemektedir, biz de vicdani görevimizi yapalım. diyerek müdahale
ettiğinde, PKKlı teröristlerce, Fırat Yılmaz
Çakıroğlunun şehit edildiği tarihtir. Vefatının
4üncü yılında, soysuzlara karşı kurtuluş
mücadelesinde ecdadı gibi, kanın o kan, ruhun o ruh olduğunu
ispatlayan şehidimize Allahtan rahmet diliyor, şükran ve minnetle
anıyorum. Ülkücü Hareket, Ruhi Kılıçkırandan bugüne kadar
hiçbir şehidini unutmamıştır ve unutmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanunun 1inci maddesinde, bakıma ihtiyacı olan
engellilerin resmî ve özel bakım merkezlerinde bakım hizmeti
alabilmesi veya sosyal yardım alınmasıyla evde bakıma
destek verilebilmesi için hane içinde ortalama aylık gelirin kişi
başına asgari ücretin aylık net tutarının 2/3ünden az
olması gerektiğinden, 2018 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından başlatılan dinî bayramlarda ikramiye uygulamasının
bu hesaplamaya dâhil edilmemesi öngörülerek önceden doğan ve
doğabilecek mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
Kanun teklifinin 2nci maddesinde, dinî bayramlarda
verilen ikramiye nedeniyle aylık gelir şartının
aşılmasından dolayı tespit yapılarak kesilmiş
yardımların kesildiği tarih itibarıyla tekrar başlatılması,
kesilen döneme ait yardım tutarlarının defaten ödenmesi, tespit
yapılmayanların yardımlarının ise kesinti
yapılmadan ödenmesine devam edilmesi öngörülmektedir.
Kanun teklifinin 3üncü maddesinde, 9 Ağustos
1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun ek 11inci maddesinde
değişiklik yapılmaktadır. Buna göre, geri kazanım
katılım payları ürünün piyasaya sürüldüğü, ithal
edildiği tarihi takip eden ayın 24üncü günü sonuna kadar ilgililerin
gelir ve kurumlar vergisi yönünden bağlı bulunmuş oldukları
vergi dairesine, mükellefiyeti bulunmayanların ise Gelir İdaresi
Başkanlığı tarafınca belirtilecek vergi dairesine
beyan edilmesini ve aynı ayın sonuna kadar ödenmesini uygun
görmektedir. Uygulamanın ilk hâli takip eden ayın 15inci günü idi ki
bu, katma değer vergisi beyannamesini vermek zorunda olan serbest
muhasebeci mali müşavirlerin ayın on beşine kadar bütün
faturalarını işleyip hazır olmaları gerektiği
anlamındaydı ki bundan dolayı ayın 24üne çekilmesi mali
müşavirlerin iş yoğunluğunu rahatlatacaktır.
Yine aynı şekilde, aynı maddeyle,
geri kazanım katılım payının beyan ve ödeme
sürelerini, sektörlerini, iş hasılatlarını, istihdam edilen
işçi sayılarını dikkate alarak il ve ilçe
sınırları itibarıyla aylık, üç aylık veya
altı aylık dönemler hâlinde tespit etmeye, beyannamelerin şekil,
içerik ve eklerini belirlemeye, elektronik ortamda gönderilmeye zorunluluk
getirmeye, aracılar vasıtasıyla verilmesi hususunda izin vermeye
ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye
Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
Kanunun 4üncü maddesinde, 15 Şubat 2019
tarihinde verilmesi gereken 2019 Ocak ayı ile Şubat ayına ait
geri kazanım katılım payı beyannamelerinin beyan süreleri
29 Nisan 2019 tarihine, ödeme süreleri ise 30 Nisan 2019 tarihine
uzatılmıştır.
Kanunun 5inci maddesiyle, 13 Ekim 1983 tarihli ve
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun ek 2nci maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesinde belirtilen, araçların
motorlu araç tescil belgesinde gösterilen maksatları
dışında kullanılması hâlinde on beş gün süreyle
trafikten men edilmelerini düzenleyen cümle yürürlükten
kaldırılıp ikinci fıkra olarak düzenlenmiştir.
Kanunun 6ncı maddesiyle, hakkında
soruşturma ve kovuşturma başlatılmış olan sivil
havacılık personelinin yeterlilik belgelerini soruşturma
sonuçlanıncaya kadar geri almaya Ulaştırma
Bakanlığı yetkili iken bu durumdaki personelin
İçişleri Bakanlığına bildirimi öngörülmektedir.
Kanunun 7nci maddesiyle 3065 sayılı KDV
Kanununun 13üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi
değiştirilerek poşetlenerek satılanlar hariç
basılı kitap ve süreli yayınların teslimi katma değer
vergisinden istisna edilmekte ve istisna had sınırı uygulama
dışında bırakılmaktadır.
Kanunun 8inci maddesiyle, 4447 İşsizlik
Sigortası Kanununun geçici 19uncu maddesine ek yapılarak 1
Şubat 2019 ile 30 Nisan 2019 tarihleri arasında, iş yerlerinde
2018 yılı Ocak ile Aralık ayı dönemlerinde aylık prim
ve hizmet bildirgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile 4üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında uzun
vadeli sigorta kollarından en az sigorta bildirimi yapmış
olduğu dönemdeki sigortalı sayısına ek olarak işe
alınanların, iş sözleşmesinin işveren tarafından
haklı feshi hariç işe alındıkları tarihten itibaren
dokuz aylık sürede iş sözleşmesi feshedilmeksizin çalıştırılmaları
hâlinde bu maddede belirtilen prim desteğiyle birlikte, işe
alındıkları ay dâhil üç aylık süre için prim desteği
öngörülmektedir ve bunun mahsup olarak işverenler tarafından
kullanılması öngörülmektedir.
Kanunun 9uncu ve 10uncu maddelerinde, 4760
sayılı ÖTV Kanununa ekli (IV) sıra sayılı listede yer
alan cep telefonu ve diğer alıcısı bulunan verici portatif
telsiz telefon cihazlarının vergi oranlarının yüzde 50ye
kadar arttırılabilmesi veya oranlara esas vergi matrahının
maddede yer alan sınırlar dâhilinde belirlenebilmesi ve matrahlar
esas alınarak farklı dilimler ihdas edilmesi öngörülmektedir.
Konuşmamın bundan sonraki bölümünde, 3568
sayılı Kanuna tabi serbest muhasebeci mali müşavirler ve
yeminli mali müşavirlerin bazı sorunlarına değinerek devam
etmek istiyorum. Bütün milletvekillerimizin dikkatini çekmek istiyorum.
Birazdan cebinize bir arama geldiğini ve -Allah esirgesin, hiçbirinizin
başına gelmesini istemem- evladınızın vefat
ettiği haberinin geldiğini düşünün. Ama size şu söylenilse:
Evladınız vefat etti ama siz burada oturacaksınız, saat
ikiye kadar maddelerin geçmesini bekleyeceksiniz. Hepimiz bunun
insanlığa ya da herhangi bir acıya
sığmayacağını kabul edebiliriz. Biliyorsunuz ki
beyannameler, 3568 sayılı Kanuna göre mali müşavirler
tarafından mükelleflerine aracılık yaparak verilmektedir.
Beyannamenin son günü hiçbir meslektaşımızın ölmeye dahi
hakkı yoktur. O gün ölürseniz ve siz beyannameyi vermezseniz sizin meslek
mensubu olarak aracılık yapmış olduğunuz mükellefleriniz
beyanname vermediği için birinci derecede usulsüzlük cezasına
çarptırılacaktır. Benim sizden ricam bunları beraber bir
değerlendirelim.
Şimdi, annenizin komada olduğunu
düşünün, siz gidemiyorsunuz, beş gün boyunca anneniz komada
kalıyor ama siz bir evlat olarak hastaneye gidemiyorsunuz çünkü katma
değer vergisini yetiştirmek zorundasınız. Babanız kaza
geçirdi, siz yine gidemiyorsunuz çünkü siz geçici vergi beyannamesini onaylamak
zorundasınız. Doktor diyor ki: Acil ameliyat olmanız
lazım. Meslektaşlarım diyor ki: Hayır, yirmi gün sonra
olsun. Niye? Kurumlar vergisini atlatalım da ondan sonra olayım.
Doktor diyor ki: Sağlığımızdan daha mı önemli?
Evet, bizim üzerimizde bir mesuliyet var ve biz bunu yapmak zorundayız.
Lütfen, dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Konyada bir meslektaşımın başına
gelen olayı size anlatmak istiyorum: Beyannamenin son günü. Gece
evladı vefat ediyor. Evladının sabahleyin defin
işlemleriyle ilgileniyor, öğle namazından sonra
evladını mezarlığa bırakıyor, Bilincim yerinde
değil. Çünkü beyannamenin son günü, büroma gittim, o gece 12ye kadar
beyannameleri yalan yanlış verdim. O tarihten sonra, gece 12den
sonra oturdum, sabaha kadar bilgisayarımın başında
ağladım. Şimdi, sadece o meslektaşımın yerine
hepinizin kendinizi koymanızı istiyorum. Bu sadece benim meslektaşlarımın
yaşamış olduğu sebeplerden ya da sorunlardan bir tanesi.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 3568 sayılı Kanuna tabi meslek
mensuplarının sorunlarının yer aldığı bir
yasa teklifimizi sunduk. Sizlerden benim isteğim, bu yasa teklifinin,
hepimizin iş birliği yaparak, el birliği yaparak
onaylanmasını sağlamamızdır çünkü mücbir sebep hâli
maalesef, 3568 sayılı Kanuna tabi mali müşavirler için
öngörülmemiştir, görülmemektedir. Bilgisayarların bile bozulup bu
yükü çekemediği zamanlarda idare maalesef, mali müşavirlerin de bir
insan olduğunu unutmuş ve onları da
robotlaştırmıştır. Mali müşavirlerin üzülmeye,
acı çekmeye, hastalanmaya, ölmeye hakları bulunmamaktadır hatta
bayan meslektaşlarımızın beyannamenin son günü doğum
yapmaması gerekmektedir. Maalesef, bunlar hep başımıza
gelenler. Bir meslektaşım geldi, dedi ki: Ameliyat oldum, Hastanede
beş gün boyunca bütün hemşireler bana Siz ne yapıyorsunuz?
dediler çünkü kucağımda laptopum ben faturaları kontrol
ediyordum. Ameliyat oldum ve fatura kontrol ediyorum. İşte, bizler
bu meslek bilincinin içerisinde bulunmaktayız ve dikkatinizi çekmek
istiyorum: Bütçemizin gelir kaynağının 1 numaralı kalemi
vergilerdir. Bu vergilerin tarhını, tahakkukunu, tahsilini yapan da
maalesef, benim meslektaşlarımdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bugün görüşülecek olan 45 sıra sayılı Kanun Teklifimizin
ve dile getirilecek olan Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin
adının Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
şeklinde değiştirilmesini gurur ve sevinçle
karşılıyoruz. Ömrünü ülkü davasına adayan merhum
Başbuğumu rahmet ve minnetle anıyorum.
Konuşmamı Başbuğumuz Alparslan
Türkeşin sözleriyle bitirmek istiyorum: Türk töresinin bir
şartı da yüksek vazife duygusudur, vazifeyi her ne pahasına
olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her
çeşit fedakârlığı yapmaktır, millete hizmet yolunda
şahsi menfaatlerinden, şahsi zevklerinden feragattir, vazgeçmektir.
Kişiler kendilerini millet için feda ederler.
Kendisinden, ailesinden vazgeçerek yüksek vazife
şuurunu taşıyan tüm meslektaşlarımı,
ekranları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini ve Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına son söz,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden Kaboğluna
aittir.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli üyeler; sıra
sayısı 43 ve sıra sayısı 45, aslında aynı
başlığı taşıyan 2 teklif; birinde 51
milletvekilinin adı yazıyor, diğerinde ise tek bir
milletvekilinin ama teklif aynı.
Şimdi, özellikle, önceki gün Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülen, 51 vekilin imzasını taşıyan bu
teklifteki imza sahibi vekillerin herhâlde ya hiçbirisi yoktur ya da çok
azı buradadır. Önceki gün görüşüldü ve önceki günkü görüşmede
başlık aynen tutuldu Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu fakat esasen başlığa denk düşen
Türkeş Üniversitesinin kurulmasına dair kısım
çıkarıldı ve bu kısım ikinci kısma, 45 sıra
sayılıya taşındı -orada da tek bir vekilin imzası
bulunuyor- ve dünkü Millî Eğitim Komisyonu görüşmelerinde bu kabul
edildi.
Şimdi, burada tabii ki söylenegelen kriz
ekonomik kriz değil, hukuk krizi; tabii eğer hukuk varsa. Kanun yapma
tekniği neden acaba bu kadar olumsuz hâle geldi, bu kriz derinleşti,
buna biraz bakmakta yarar var çünkü gerçekten bu sürdürülebilir değildir.
Zira mesela, Plan ve Bütçe Komisyonu aslında İslam Üniversitesi
adı altında bir üniversite kurdu. Demek ki Plan ve Bütçe Komisyonu,
üniversite kurulmasına dair kanun teklifini kabul edebiliyor. Peki, acaba neden
Türkeş adını taşıyan üniversite Plan ve Bütçe
Komisyonundan çıkarıldı da Millî Eğitime havale edildi, 51
imza yerine tek imza kabul edildi? Bunlar gerçekten yanıtlarının
bulunması mümkün olmayan yani bir yasal düzen çerçevesinde yanıtlarının
bulunması mümkün olmayan sorular.
Şimdi, burada, peki, yanıtlarını
bulmak zor olduğuna göre, acaba bu konuda Anayasamız ne diyor? Bunu
hepimiz biliyoruz. Anayasa madde 87, madde 88: Kanun teklifi, tekel yetki
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine ait bulunuyor. Fakat buna rağmen,
önceki günkü bir gazete yazısında Yasa teklifleri Beştepeden
imzalı. deniyor. Bir makale, yazı, haber; bu henüz
yalanlanmadı. Şimdi, kanun teklifi Meclise ait, Beştepe yani
saray kanun teklifleri hazırlıyor; gerçi burada görüşülen
tekliflerde bu defalarca dile getirildi, kanıtlandı, söylendi, üyeler
bunu dile getirdi. Ancak bilindiği gibi, Beştepenin norm koyma
yetkisi var, bunun adı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve
her ne kadar birçok maddesini Anayasa Mahkemesine götürmek zorunda
kaldıksa da çünkü münhasır kanun yetkisini ve yasayla açıkça
düzenlenen kısımları düzenlediği için, bir norm koyma
yetkisi olduğu hâlde teklifler de oradan geliyor anlaşılan.
Şimdi bu itibarla, tabii, burada çok ciddi bir
anayasallık sorunuyla karşı karşıya bulunuyoruz. Biraz
önce Sayın Kalaycı bir İç Tüzük sorunu olduğunu ifade etti.
İç Tüzük her ne kadar Meclisin yetkisi içerisinde ise de esasen İç
Tüzükte bir hüküm olmasa da bunu yasaklamıyor, biz Anayasaya uymakla
yükümlüyüz çünkü anayasa normlar hiyerarşisi anayasanın
üstünlüğüne dayanıyor. Madde 6 bellidir, yasama yetkisi Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir, bu yetki devredilemez; 11 bellidir, Anayasa hükümlerinin
üstünlüğü. Bu bakımdan, bunları tekrar tekrar buradan dile
getirmekte yarar var.
Peki, neden bu duruma geldik? Zannediyorum, burada
6771 sayılı Kanunun sürdürülebilirliği sorununa değinmek
gerekir çünkü esasen, bu değişikliğin temelinde 16 Ekim 2016
günü bir suç tespiti yer almakta idi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Anayasaya riayet edilmiyor; ya Anayasayı
değiştirelim fiili duruma uyduralım ya da fiili durumu
Anayasaya uyduralım denildi ve altı ay sonra, 16 Nisanda oylanan
metin fiili duruma Anayasanın uydurulması şeklinde oldu ama
tabii ki bu durumda anayasal düzen de büyük ölçüde ortadan kalktı.
Şimdi, hatipler sürekli olarak
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kavramını
kullanıyor ama Sayın Cumhurbaşkanı hükûmet yok dedi burada
1 Ekim günü, tek kişi yönetimi var dedi, monokrasi var dedi. Bu
bakımdan, bu gerçeği görmemiz gerekir. Bu gerçeği eğer
görmez isek burada bunu sürekli, âdeta bir komedya gibi tekrar etme durumuna
geliriz ve o tarihte, 16 Ekim 2016da 1 kişi Anayasa suçu işliyor
dendiği hâlde şu anda, burada kolektif suç işleniyor. Biz,
Meclis olarak Anayasanın açık hükmüne rağmen, amir hükümlerine
rağmen Anayasayı uygulamama, Anayasayı ihlal etme
şeklinde bir toplu suça sürükleniyoruz, tekil suçtan kolektif suça.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, izninizle sözlerimi tamamlayayım.
BAŞKAN Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Çok
teşekkür ederim.
Bundan çıkmanın yolu, kanun tekliflerini
biz hazırlayalım, bu şekilde bir komedya oynamayalım, Anayasaya
aykırı işlemlerde bulunmayalım ve kanun tekliflerini burada
İç Tüzüke göre, Anayasaya göre tartışalım, burada
görüşelim. Aksi hâlde, bunları kabul edebiliriz, oylayabiliriz fakat
esasen, Anayasaya aykırılık sürekli hâle gelir. Bu da şunu
gösteriyor: Biz, 6771 sayılı Kanunun meşruluğunu
sorguluyoruz, sorgulamamız gerekir Türkiye'nin geleceği için. Ama
6771i savunanlar esasen 6771i ihlal ettikleri için meriyet sorunu
yaratmaktadırlar. Meşruluk ve meriyet bir arada bulunuyor ve bu
sürdürülemezdir. Bunun üzerinde sadece yasalar açısından değil,
anayasal düzlemde de ciddi olarak düşünmemiz gerekir.
Saygılar. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerinde soru ve cevap
işlemi yok.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın Yılmaz, 60a göre bir söz talebiniz
var.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
Düzce Orman İşletme Müdürlüğünün orman muhafaza memurları
başta olmak üzere personel eksikliğinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Düzce ilimizin orman işletmesinde personel
eksikliği had safhadadır. Özellikle orman muhafaza memurları
yarı yarıya kadroyla çalışmaktadır. Orman muhafaza
memurlarının sayısının yetersiz olması sebebiyle,
Düzce merkez orman bölgesinde dikili kesimi yapılamamakta, bu da hem
bölgemiz orman köylerindeki kooperatiflerin hem de ülkemizin ekonomik
kaybına sebep olmaktadır.
Tarım ve Orman Bakanlığından
beklentimiz, bir an önce, başta orman muhafaza memuru olmak üzere, Düzce
Orman İşletmesinin personel eksikliğinin giderilerek bölge ve
ülke ekonomisinin kaybının önlenmesidir. Personel eksikliğinin
giderilmesinin sadece ekonomiye katkısı olmayacak, ormana zarar veren
bazı art niyetli kişilerin de önünü alacaktır.
Bu arada, Sayın Başkan, Adana Bilim ve
Teknoloji Üniversitesinin adının Adana Alparslan Türkeş Bilim ve
Teknolojisi Üniversitesi olarak değiştirilmesinde emeği geçen
başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, herkese teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
56ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı ve
Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1579) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 43)
(Devam)
BAŞKAN 43 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, teklifin birinci bölümünde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesiyle değiştirilmesi teklif edilen 24/5/1983
tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun ek 7nci
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve fıkraya
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim.
"Her ne ad altında olursa olsun her türlü
gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi
başına düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgarî
ücretin aylık net tutarından daha az olan bakıma ihtiyacı
olan engellilere, resmî veya özel bakım merkezlerinde bakım hizmeti
ya da sosyal yardım yapılmak suretiyle evde bakımına destek
verilmesi sağlanır. Hanede birden fazla bakıma ihtiyacı
olan engelli bulunması hâlinde, hane içinde kişi başına
düşen ortalama aylık gelir tutarının hesaplanmasında
birinci bakıma ihtiyacı olan engelliden sonraki her bakıma
ihtiyacı olan engelli iki kişi sayılır.
Bu fıkranın uygulanmasında, 5510
sayılı Kanunun ek 18 inci maddesi uyarınca Ramazan ve Kurban
bayramlarında ödenen bayram ikramiyeleri hane içinde kişi
başına düşen ortalama aylık gelir tutarının
hesaplanmasına dâhil edilmez.
Behiç
Çelik Mehmet Metanet
Çulhaoğlu İsmail
Tatlıoğlu
Mersin Adana Bursa
Ayhan
Altıntaş Muhammet
Naci Cinisli
Ankara
Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Erzurum
Milletvekilimiz Sayın Muhammet Naci Cinisli. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Cinisli.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında
hazırlandığı artık bilinen, özensizce önümüze
getirilen torba kanun tekliflerini alelacele yasalaştırmak
Meclisimizin yüksek itibarına yakışmıyor. Bu durumun son
bulması için uyarılarda bulunurken şimdi, Meclisimizi daha da az
yetkilendiren, gücünü azaltan bir emrivaki düzenleme karşı
karşıyayız. Artık, yasama faaliyetlerinin
Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle
gerçekleştirilmesinin öngörüldüğü ifade ediliyor. Altını
çizerek ifade etmek istiyorum: Bizler, yasama gücünü kullanmak adına
milletimiz tarafından seçildik; en büyük güvenceleri Türkiye Büyük Millet
Meclisi olan milletimizin tamamının haklarını hukuki
zeminde korumak, için buraya getirildik.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
maddeyle Ramazan Ve Kurban Bayramlarında gerçekleştirilen ikramiye
ödemelerinin bakıma ihtiyacı olan engellilerin aylık gelir
hesaplamasına dâhil edilmemesi amaçlanıyor. Aslında bir
yanlıştan dönme maddesi. Çünkü, yürürlükte bulunan mevzuatta, bakıma
ihtiyacı olan engellilerin sosyal yardım alabilmesi için hane içinde
kişi başına düşen ortalama aylık gelirin asgari ücret
tutarının üçte 2sinden az olması gerektiği ifade ediliyor.
Bayram ikramiyelerinin aylık gelir hesabına dâhil edilmesi de
belirlenen bu miktarın aşılmasına neden oluyor. Bu sebeple,
bakıma ihtiyacı olan engellilerin hem mevcut yardım ve
hizmetlerden faydalanmaya devam edebilmesi hem de bayram ikramiyelerinden
yararlanabilmeleri hedefleniyor. Bayram ikramiyelerinin aylık gelir
hesaplamasına dâhil edilmemesi kabul edilebilir ve doğru bir
düzenlemedir ancak daha da doğrusu, yanlış bir düzenleme
yapmamaktır. Bu nedenle, diğer sosyal yardımların
hesaplanmasında da bayram ikramiyelerinin dâhil edilmemesi son derece
yerinde olacaktır. Bu uygulama tanzim satışlar gibi bir seçim
hilesi olmamalıdır. Örneğin, 65 yaş veya vazife, harp
malullüğü aylıklarının ihtiyaç sahiplerine
bağlanmasında da gelir testi bulunuyor. Bu nedenle, ilgili
mevzuatlarda da bu paralellikte gerekli düzenlemeleri yaparak
vatandaşlarımızın aynı mağduriyetleri
yaşamamasını sağlayabiliriz. Adalet temelinde bir
eşitlik anlayışını tesis etmeliyiz. Bu münasebetle,
gelir testi uygulamasının geçtiği diğer mevzuatlarda da
benzer düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, büyükleri
saymayı, küçükleri sevmeyi hem aile terbiyesinden hem de her sabah
okullarımızda Andımızı söyleyerek düstur edinmiş
bir milletvekili olarak ifade etmek istiyorum: İhtiyaç sahiplerine
yardımda bulunmak, özellikle aile büyüklerinin bakım hizmetlerine
destek olabilmek zor ama millî ve manevi hazzı olan bir vicdan
meselesidir. Bu nedenle, ihtiyaç sahiplerine destek verilirken devletimize ve
ilgili kurumlarına tamamen bağımlı
kalınmamasını sağlamak, aile bireyleri olarak da sorumluluk
üstlenilmesini teşvik etmek, gelecek kuşakların aile
kavramını anlayıp aile değerlerine sahip çıkması
için çok önemlidir.
Diğer yandan,
vatandaşlarımızın sosyal yardımlara git gide muhtaç
hâle gelmelerinden üzüntü duyuyorum. Sosyal devlet anlayışı
doğrultusunda vatandaşlarımızın yaşam
refahını artırmak, sosyal haklarının farkında
olmalarını ve bunlardan yararlanmalarını sağlamak için
politikalar tabii ki yapılmalı ancak ana hedef, yoksulluğu ve
muhtaçlığı bitirip refahı kalıcı hâle getirmek
olmalı.
Son yıllarda sağlıklı olup
çalışmayan ama belediyelerden, valiliklerden aldıkları
yardımlarla muhtaçlığa alıştırılan,
neredeyse komünist düzen hayatı yaşatılan çok ciddi bir
nüfusumuz olmaya başladı. Bu muhtaçlık anlayışı
sonucunda karşılıklı suistimallerin görülmesine şahit olmaktayız;
örneğin, birçok belediyenin sorumluluk alanı içerisinde imar
planlarına aykırı olarak inşa edilen binalar olmasına
karşın vergi beyanları veya imar barışlarıyla bu
yapıların yıkımlarının gerçekleştirilmeyip
yasal statüye kavuşturulması gibi.
Geçtiğimiz günlerde, birçok Erzurumlu
hemşehrimin de ikamet ettiği İstanbul Kartalda bir bina çöktü.
Vefat eden kardeşlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı dilerim. Kartaldaki bu vahim hadisenin yaşanmasına
neden olan yetkililerin ve suistimalin bir an önce ortaya çıkması
lazım. Basın yasağıyla gerçekler gizlenemez. Kaçak binalara
göz yumulması, yıkım kararı bulunan binaların
yıkım işlemlerinin gerçekleştirilmemesi görevin kötüye
kullanılmasıdır, sonucu ise birçok vatandaşımızın
yaşamlarını kaybetmeleridir. Buradan, siyasi kariyerinde iki
dönem Kartal Belediye Başkanlığı yapmış,
memleketim Erzurumun AK PARTİli Büyükşehir Belediye
Başkanı Mehmet Sekmen Beye bir çağrım var. Kendisi, takip
ettiğim kadarıyla, on sene kader birliği yaptığı,
başkanlıklarını yaptığı Kartallılara
henüz bir ziyarette bulunmamış nedense.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Naci, ne
alakası var, ne diyorsun?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Dinlerseniz anlatacağım Beyefendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Sayın Sekmen her hafta sonu İstanbulda, Kartallılar kendisini
bekliyorlar. Kendisini Kartala gitmeye, oradaki insanların
acılarını paylaşmaya, Kartal sokaklarında gezmeye
davet ediyorum. Bu, bir insanlık görevidir ve hatta Kartalda 21
vatandaşımızın beton arasında ezilerek vefat
etmelerine neden olan namussuzları araştırıp bulup
yakalarına yapışmasını kendisinden beklerim. Ben olsam
böyle yapardım.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Çok ayıp
ediyorsun!
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Biz İYİ PARTİ olarak, bendeniz, İstanbul Milletvekilimiz
Hayrettin Nuhoğlu Beyefendi, İstanbul Milletvekilimiz Yavuz
Ağıralioğlu Beyefendiyle Kartala gidip, taziyelerde bulunup
incelemeler yaptık. Olayın takipçisi olduğumuzu ve
sorumluların er geç, yayın yasağına rağmen, ortaya
çıkarılacağını buradan aziz milletimize ifade etmek
isterim.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 1- 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununun ek 7 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu fıkranın uygulanmasında,
5510 sayılı Kanunun ek 18 inci maddesi uyarınca Ramazan
bayramlarında ve Kurban bayramlarında ödenen bayram ikramiyeleri hane
içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir
tutarının hesaplanmasına dâhil edilmez.
Musa
Piroğlu Mensur
Işık Mahmut
Toğrul
İstanbul Muş Gaziantep
Erdal
Aydemir Erol
Katırcıoğlu Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Bingöl İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Musa Piroğlu.
Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, yoksulların seçtiği Meclis, hâlâ zenginlerin ve
patronların çıkarlarını savunmaya devam ediyor. Bugünkü
torba yasa İşsizlik Fonunun nasıl yağmalanıp
patronlara nasıl aktarılacağının, patronların
işçileri daha kolay nasıl ölümüne
çalıştıracağının kanunlarını içeriyor
ve bu Meclisin çoğunluğu, işçilerin ve yoksulların
seçtiği bu çoğunluk buna hizmet ediyor.
Dün Mersin Silifkede tarım işçilerini
taşıyan bir araba devrildi, 4 işçi öldü. Ondan iki gün önce
Muğlada bir maden ocağında 3 işçi öldü. Ocak ayında
155 işçi öldü. 2018 yılında 1.923 işçi öldü. On altı
yıllık iktidarınızda 22 binden fazla işçi öldü ve bu
torba yasa bu işçilerin ölmesini aklıyor ve işçilerin daha fazla
ölüme gitmesi için elinden geleni yapıyor.
Filiz Karaoğlan bir anne, ikisi de prematüre
yedi aylık doğmuş ikiziyle birlikte Patnos L Tipi Cezaevinde
hapis yatıyor, bu ikiz çocuğuyla beraber yatıyor. Bu ülkede 560
çocuk anneleriyle beraber hapishanede büyütülüyor. Bu utanç bizimdir.
Merve Demirel, televizyonlarda, ülkenin
tamamının, dünyanın tamamının gözü önünde tacize
uğradı ve bu Meclisin çoğunluğunun bakanı ve buradaki
sözcüleri bu tacizi akladı çünkü mantık şu: Onlardan
değilsen, çoğunluktan yana değilsen, saraydan yana değilsen
düşmansın ve düşmansan her şeyi hak edersin; işçileri
savunduğunda teröristsin, yoksulları savunduğunda teröristsin,
kadınları savunduğunda teröristsin.
Yetmedi, dün Tekirdağda bir işçi
işsizlik nedeniyle intihar etti. Ondan önce de yapmışlardı,
yoksulluk nedeniyle de intihar etmişlerdi ve bu Mecliste dün açıkça
şu söylendi: Yoksulluk yok, işsizlik yok, sefalet yok. Ve ben
şunu düşündüm: Normaldir, ben burada 22 bin lira maaş
alıyorum, Cumhurbaşkanı 100 bin lira alıyor, bakanlar 14
bin ile 20 bin lira arası maaş alıyor ve bu ülkenin servetinin
yüzde 80ini nüfusun yüzde 5i yiyor. Bizim için sefalet yok. Sefaletin ve
yoksulluğun ne olduğunu anlamak için basit bir önerim var. Bütün
maaşları -Cumhurbaşkanının, bakanların, bizim- işçi
maaşına indirin; yetmedi, bütün mülkleri tasfiye edin ve bakın
yoksulluk var mı, yoksulluk yok mu.
Cumhurbaşkanı biber ve domatesi mermiyle
kıyasladı, dedi ki: Bir mermi fiyatını biliyor musunuz?
Halk mermi fiyatını bilmiyor, halk kursağına giren
ekmeğin fiyatını ölçmekle meşgul, çocuğunun kursağına
giren yemeğin fiyatını ölçmekle meşgul ve biz bu
fiyatın neye mal olduğunu biliyoruz. Bu halk, o merminin
çocuğunun kursağına giren ekmeği küçülttüğünü
öğrendiği gün, bunun farkına vardığı gün yani
Leyla Güvenin barış çığlığını
duyduğu gün bu propaganda sona erecek, savaşın maliyetinin ne
olduğunu bu halk o zaman öğrenecek.
Biz bu utançla mecbur yaşıyoruz. Bu
Meclise, eğer hâlâ işçiler ölüyorsa, kadınlar ve çocuklar
sokağa çıkamıyorsa, insanlar çocuğunu sokağa
çıkarmaktan korkuyorsa, kadınlar sokakta yürümekten korkuyorsa ve
işçi işe giderken akşam eve gelip gelemeyeceğini bilmiyorsa
bunun utancı buraya, bu meclise aittir.
Bu ülke halkı 31 Martta bir tercih yapacak. Bu
utanç bize aittir ama bu tercih halka aittir. Ya sarayın yanında
durmaya devam edecek ya bu yoksulluğa, sefalete ve hakarete boyun
eğecek ya da karşı çıkacak.
Bir tane İçişleri Bakanınız var,
olgunlaşmamış ergen çocuk gibi her gün kürsüye
çıkıyor, tehdit ediyor; bizi ve herkesi değişik yöntemlerle
tehdit ediyor. Devletin askerine güveniyor, devletin zor aygıtlarına
güveniyor, devletin polisine güveniyor ve kendinden olmayan herkesi tehdit
ediyor. Ben buradan kendisine cevap veriyorum, Pir Sultanın deyimiyle
cevap veriyorum:
Yürü bre Hızır Paşa,
Senin de çarkın kırılır.
Güvendiğin sarayın,
O da bir gün yıkılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Bu ahit de bizim
olsun. (HDP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Teröristlere mi güvenecek,
tabii polise güvenecek. Teröriste mi güvenecek?
BAŞKAN Buyurun Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, tutanaklara geçmesi açısından hatibin
konuşmalarına karşı
Bir defa, bu üslubu kabul etmemiz mümkün değil,
böyle bir üsluba gerek de yok. Şu an gruplar gayet medeni bir şekilde
kanunla ilgili konuşmalar yapıyor.
MENSUR IŞIK (Muş) Gayet medeni bir dildi
Beyefendi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama kanunla
ilgili konuşmalar yapılırken farklı yerlere çekmenin bir
anlamı da yok.
Efendim, Taciz aklandı. dendi. Dün burada
defaatle konuşuldu, grup başkan vekilimiz açıklamalarda bulundu,
defaatle izahat yaptı.
MENSUR IŞIK (Muş) Bugünkü
açıklamanız ne, bugünkü açıklama?
BAŞKAN Bir saniye değerli
arkadaşlar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hâlâ Taciz
aklandı. diyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Bakanınızı kınadınız mı?
MENSUR IŞIK (Muş) Bugün
İçişleri Bakanı ne söyledi peki?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Tacizi kimsenin
akladığı yok. Yargı yolu devam ediyor, idari tahkikat devam
ediyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bakan
niye karışıyor?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ayrıca,
milletvekilleri ve bakanların maaşlarından bahsedildi. Ucuz
kahramanlığa, hamasete gerek yok.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ucuz
olan sensin ya.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Milletimizin
imkânlarını, milletimizin alabildiğine ölçüsünde, adaletli ve
hakkaniyetli bir şekilde dağıtmaya devam ediyoruz ve devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MENSUR IŞIK (Muş) Maşallah,
maşallah (!)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bir şey söyleyeyim
ben de tutanaklara geçsin diye Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan, siz de
buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bu üslubu kabul etmek
istemediğini söylerken aynı zamanda kendisi de bir üslup sorunu
yaşıyor. Burada herkes gayet medeni konuşuyor. diyor.
Arkadaşımız nasıl konuştu? Hoşunuza gitmeyen her
şey medeni dışı mı arkadaşlar? Sizin de buna bu
şekilde yaklaşmanız doğru değil.
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak)
Bağırmasın.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
FATMA KURTULAN (Mersin) Hayır, ellerinizi
kaldırmayın. Herkes size göre, gönlünüze göre, dikte edildiği
gibi konuşmayacaktır.
BAŞKAN Sayın Kurtulan, Genel Kurula
hitap edin.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bunu bilin
arkadaşlar, biraz tahammüllü olun.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Yeterince
tahammül ediyoruz zaten.
FATMA KURTULAN (Mersin) Herkes sizin
istediğiniz gibi konuşsaydı zaten o sıralarda oturmuş
olurduk.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet Bekaroğlu Aydın Özer
İstanbul Antalya
MADDE 1 - 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununun ek 7 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümle ilave edilmiştir.
"Bu fıkranın uygulanmasında,
5510 sayılı Kanunun ek 18 inci maddesi uyarınca Ramazan ve
Kurban bayramlarında ödenen bayram ikramiyeleri hane içinde kişi
başına düşen ortalama aylık gelir tutarının
hesaplanmasına dâhil edilmez.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Antalya
Milletvekilimiz Sayın Aydın Özer.
Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYDIN ÖZER (Antalya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine bir torba kanunu görüşüyoruz ve bu
torbanın içinde çiftçilerin tarımsal kredi borçlarının
yapılandırılmasıyla ilgili bir madde de bulunuyor. Bir
çiftçi milletvekili olarak benim de bu konuda söyleyeceklerim var.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta
çarşamba günü, tarımın kalbi Antalyada Kumluca Toptancı Halinde
üretici, pazarcı, komisyoncu ve tüccarlarla birlikteydik. Herkesin ortak
derdi üretimin yüksek fiyatlarla gerçekleşmesine etki eden yüksek
maliyetler. O gün çiftçi arkadaşlarımla ve hal esnafıyla
dertlerimizi konuşurken dedim ki: Biz üreticiler olarak tüketicilerimizi
de düşünüyoruz. Madem tüketici için tanzim satış
yapıyorsunuz, gelin üretici için de tanzim satış yerleri
açılsın. Naylonu, tohumu, ilacı, fideyi, gübreyi ucuza verelim,
çiftçi ürününü ucuza mal etsin, tüketici ucuza yesin. Bunu geçen hafta
çarşamba günü söyledik, üç gün sonra Tarım Bakanından değil
ama Dışişleri Bakanından bir açıklama geldi. Sayın
Çavuşoğlu eski Antalya Milletvekili olduğu için Antalyalı
üretici kendisini çok tenkit ediyor galiba, bunun için mi dedi bilmiyorum ama
Antalyaya geldiğinde üreticinin iyiliğini düşündüğünü
söyledi, Üretici için de tanzim satış yapacağız. dedi.
İyi niyetten şüphemiz yok ancak bu konuda samimiyet görmek istiyoruz.
Çiftçimizin kalıcı olarak gübre, tohum, fide, zirai ilaçlar ve mazotu
daha uygun şartlarda alabilmesini sağlamak şart. Aksi hâlde
çiftçi sayısı daha azalacak, üretim daha da düşecektir.
Değerli milletvekilleri, TÜİK verilerine
göre, Türkiyenin ekilebilir tarım alanlarında 2004
yılından bu yana 3 milyon 393 bin 232 hektarlık azalma meydana
geldi. 2004 yılında ekili tarım arazisi 26 milyon 593 bin 178
hektarken 2018 yılında ekili tarım arazisi 23 milyon 199 bin 946
hektara geriledi. 2004te Türkiye nüfusu 66 milyon 845 bin 635 iken 2018de 80
milyon 810 bin 525 olmuştur. Yani son iki yılda Türkiye nüfusu yüzde
17 oranında artmış ama ekili alan miktarı yüzde 12
azalmıştır. Yine, on altı yılda buğday ekim
alanları yüzde 18, arpa ekim alanı yüzde 30 oranında
azalmıştır. On sene önce 142.874 hektarlık alanda patates
üretimi varken 2018de bu rakam 138.937 hektara gerilemiştir.
Örneğin, sofralık domateste ekim alanı 9 bin hektar
azalmış, kuru soğanda ekim alanı 8 bin hektar
patlıcanda 7 bin hektar azalmıştır. Yani ürün azaldı
ama nüfus arttı, talep çoğaldı. Bu rakamlar önemli mi? Eğer
taş yemek istemiyorsak önemli, eğer çocuklarımızın ve
torunlarımızın taş yemesini istemiyorsak önemli. Yani bu
kafayla gidilirse, nüfusun artacağını bile bile ekim alanları
azaltılmaya devam edilirse tabaklarımıza taş mı
koyacağız?
Değerli milletvekilleri, bir çiftçi olarak
söylüyorum, bugün tarımdaki en öncelikli sorun yüksek girdi
maliyetleridir. Aldığım gübrenin fiyatı geçen yıldan
bu yana yüzde 100 artmış, zirai ilaçların fiyatı yüzde 95
artmış, mazot artmış, tohum artmış, fide
artmış, işçilik artmış. Yani, hani Ne enflasyonu? Ne
krizi? diyorsunuz ya, ben o enflasyonu da o krizi de bizzat yaşıyorum.
Sonra, geçen yıl en fazla 1 liraya mal olan domatesin maliyeti 2 liraya
çıkınca Vay efendim, teröristler! İnsaf!
Geçen hafta Antalyada Kaşın Çavdır
Mahallesindeydik. 200e yakın çiftçi kardeşimizle buluştuk,
dertleştik. Kimin BAĞ-KUR borcu var? diye sorduğum zaman
herkes elini kaldırdı. Çiftçi BAĞ-KUR borcunu ödeyemiyor, mevcut
borçlarını ödeyemiyor, yapılandırdığı
borcunu bile ödeyemiyor ama diyorsunuz ki: Biz harika bir şey
düşündük, mevcuttaki faizi artırıp borcunu bir yıl daha
uzatalım.
Spor kulüplerinin borçlarını üstlendiniz,
yüzde 8 de Ziraat Bankasına yüklediniz,
yapılandırdınız. Kaçak bina ruhsatlarını
çıkardınız, şirketlerin vergi borçlarını
sildiniz; çiftçiye gelince vatan haini muamelesi yaptınız. El insaf!
Değerli milletvekilleri, Tarım Kanununun
çıktığı 2006dan Ekim 2018e kadar tarım sektörüne toplamda
235 milyar lira destek verilmesi gerekirken sadece 105 milyar lira
aktarıldı. Eğer bu desteklerin tamamı düzenli olarak
verilseydi bugün et ithalini de buğday ithalini de mercimek ithalini de
konuşmuyorduk.
Çiftçinin yüzde 90ı borçlu, toplam borç 100
milyarı geçmiş, üretici zaten zor durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özer.
AYDIN ÖZER (Devamla) Bu nedenle diyoruz ki:
Üreticinin vadesi geçmiş tüm tarımsal kredi borçlarına
ilişkin her türlü faiz borcu silinsin. Ana borç miktarını
yılda bir kere ödemek üzere 5 eşit taksitle beş yılda ödeme
imkânı verilsin. Taksitlendirme süresince herhangi bir değer
artışı uygulanmasın.
Sonuç itibarıyla, üretimi destekleyelim, üretim
kapasitemizi artıralım, tüketicimiz ucuza yesin. Üretici mutlu olursa
tüketici de mutlu olur, üretici mutlu olursa Türkiye mutlu olur.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki önerge bulunmaktadır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Behiç Çelik Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel
Mersin Adana Aksaray
İsmail Tatlıoğlu Ayhan
Altıntaş Ümit
Beyaz
Bursa Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR
KUVVET ERİM (Aydın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ümit Beyaz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Beyaz.
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili kanunun 2nci maddesinde
yapılacak değişiklikler için İYİ PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, evde bakım
hizmeti bütün dünyada yaygın olarak kullanılan bir hizmettir. Bizim
ülkemizde bu hizmetten 2017 rakamlarına göre yaklaşık 500 bin
kişi faydalanıyor. Bakıma muhtaç insanlarımızı
kurumlarda barındırmak yerine kendi ortamlarında, çevrelerinden
kopartmadan hizmet sunmayı, bununla beraber bakım masraflarını
da düşürmeyi hedefleyen bu hizmette büyük sıkıntılar
yaşanıyor.
Değerli milletvekilleri, ilgili
bakanlığımız evde bakım hizmeti veren kişilerle,
bakım aylığı ödemeden önce bir sözleşme yapıyor.
Bu sözleşmeyle bakım verenden beklenti ve taleplerini kayıt
altına alıyor. Bir anlamda o kişiyle hizmet alım
sözleşmesi imzalıyor. Bu sistem bakıma muhtaç kişinin
yükünü sadece bir kişiye yüklüyor. Bakım hizmeti veren kişiye
asgari ücretin altında bir yardım yapılıyor. Bakıma
muhtaç kişinin omuzlarına yüklediğiniz bu hizmeti devletin
sırtından aile üyelerine devrederken bu yükü çoğunlukla
kadınlar omuzluyor. Bu durum kadına aile içinde ek yük yüklerken
kadınlarımızın enerjisinin tükenmesine, sosyal çevrelerden
kopmalarına ve eve bağımlı hâle gelmelerine yol
açıyor. Bu konuda yapılan araştırmalar evde bakım
hizmeti verenlerin sosyal ve psikolojik desteğe ihtiyaç
duyduklarını gösteriyor. Uygulama sürdürülmeli fakat bazı
değişiklikler yapılmalıdır. Evde bakım hizmeti
veren kişinin sadece 1 kişi olması şartı değiştirilmelidir.
Bakım yükü hanede sadece kadınlara değil, hane içinde herkese
eşit dağıtılmalıdır. Yine, hane üyelerinin
ihtiyaç duyması hâlinde sürekli veya kısmi dışarıdan
birisinin bakım vermesine izin verilmelidir. Bakım hizmeti veren
kişi sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmelidir. Bakım hizmeti veren
kişinin ihtiyaç sahibiyle akraba olma zorunluluğu
kaldırılmalıdır. Bakıma muhtaç kişinin
yakınları bu hizmeti yerine getirmek için gelir getiren
işlerinden vazgeçmek zorunda bırakılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, bakıma muhtaç
yakını olanlar bilir ki bakım hizmeti yorucu,
yıpratıcı ve özveri isteyen bir hizmettir. Bu süreç içinde
bakım hizmeti verenlerin fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları
oluşmaktadır. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığı
takdirde bakım hizmetinin kalitesi düşmekte, bakım hizmeti
verende mutsuzluk ve zamanla tükenmişlik sendromu gözükmektedir.
Bakım hizmeti verenler de bizler gibi insanlar; onların da
kendilerine ayrılabilecek zamana, dinlenmeye, sosyalleşmeye
ihtiyaçları var. Ağır bir tempoyla çalışan bu
insanların haftada bir gün tatilleri yok, yıllık izinleri bile yok.
Değerli milletvekilleri, evde bakım süreci
dikkatle incelendiğinde bu aylığı almanın
zorlukları görülecektir. Bu zorlukları aşarak bakım
aylığı almayı başaranlar da bakım hizmeti
vermenin zorluklarını beklemektedir. Sistemin kendisinden
kaynaklı ve sistemin uygulanmasından da ortaya çıkan
sorunların önümüzdeki dönemde ortadan kalkacağını umut
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, başka bir soruna
değinerek sözlerime devam etmek istiyorum. İstanbulda Silivri
ilçemize her yaptığımız ziyarette
vatandaşlarımız ve sivil toplum kuruluşlarımız bu
güzel ilçemizin bir cezaeviyle anılmasından duydukları
rahatsızlıkları bizlere iletiyorlar, Silivrinin
güzelliğine leke düşüren F Tipi Cezaevinin isminin değiştirilmesini
talep ediyorlar. Parti ayrımı gözetmeksizin Silivride yaşayan
tüm vatandaşlarımız bir cezaeviyle değil; denizi,
doğası, ayçiçeği tarlalarıyla anılmak istiyor, bu
sorunların bir an önce çözülmesini bekliyor. Lütfen
vatandaşlarımızın bu sesine kulak verelim.
Sözlerime son verirken, açılım sürecinin
bir parçası olarak üniversitelerimize yerleşen terör örgütü üyeleri
tarafından 20 Şubat 2015te şehit edilen Fırat Yılmaz
Çakıroğlunu şehadetinin yıl dönümünde rahmet ve sevgiyle
anmak istiyorum. Ruhi Kılıçkıranla başlayıp
Fırat Çakıroğluna kadar süren ölümsüzler yolunun
yolcularına selam olsun. Unutulmasın ki Fırat artık
Erzincandan başlayıp Basraya dökülen bir nehir adı
değildir, bayraklaşmış bir mücadelenin Akşehirde
doğup Egede dökülen ismidir.
Hepinize sevgiler sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 2nci maddesiyle 2828 sayılı Kanuna
eklenen geçici 17nci maddede yer alan defaten ibaresinin bir kerede
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu Erdem Cemal
Çetin Esin
Kara
İstanbul İstanbul Konya
İsmail Özdemir Mustafa Hidayet Vahapoğlu
Kayseri Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Arzu Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Erdem.
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
43 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları başında bizi
izleyen aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.
Bugün kurulmuş olan araştırma
komisyonunun önemi üzerine bir konuşma yapmak istiyorum. Malum,
araştırma komisyonunun görüşmeleri esnasında bir
konuşma yapmadık ama gerçekten gerekliydi bilişim teknolojileri
bağımlılığının etkilerini incelemek üzere ve
olası zararların bertaraf edilmesi ve bu teknolojilerin kontrolü
noktasında bir komisyonun kurulması. Çünkü niye önemliydi?
Aslında her birimiz tehdit altındayız, her şeyden önce
evlatlarımız tehdit altında ve teknolojinin hayatımıza
girmesiyle birlikte internet bağımlılığı ortaya
çıkmıştır. Hepimiz bundan rahatsızız,
evlatlarımızda da o sıkıntıyı yaşıyoruz
aslında. Kişinin teknolojik kullanımı üzerindeki
kontrolünün kaybolmasıyla birlikte teknolojiyi ölçüsüz kullanması çok
ciddi zararlara sebep olmaktadır. İnternet ve teknoloji
bağımlılığı diğer
bağımlılıklarda olduğu gibi kişinin
bağımlısı olduğu teknolojik ürüne
ulaşamadığı zamanlarda bir yoksunluk durumuyla kendini
göstermektedir ve internet bağımlılığı her
yaşta, her dönemde aslında ortaya çıkabilecek olan bir
bağımlılık. Teknoloji kullanım süresi arttıkça
çocuk ve gençlerde düşünce süreçlerinin aslında bozulduğu,
kişiler arasında duyarlılığın
azaldığı ve genel sağlık düzeyinin düştüğü
gözlemlenmektedir. Aynı zamanda obsesif, depresif, kaygılı,
düşmanca, hostil, fobik, paranoit düşüncelerin de artabildiği
görülmektedir. Yoğun bir şekilde internet kullanan ve bilgisayar
oyunlarıyla zamanını geçiren çocukların sosyal gelişim
düzeylerinin aslında aşağı doğru düştüğünü
ve sosyal çevreden koptuklarını da görmekteyiz.
Bu hususta bizim çok üzerinde durduğumuz,
aslında, çağın hastalığı hâline gelmiş ve
ülkemizi tehdit eden, gençlerimizi de tehdit eden, geçen hafta da yine bir
intihar vakasıyla sonuçlanmış olan bir Mavi Balina oyunu var
ki bundan aslında ben bahsetmek istiyorum. Çok önemli, aslında her
birimizin, ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletinin
de dikkatle üzerinde durması gereken ve çocuklarını bu anlamda
takip etmesi gereken, aslında intihara kadar sürükleyen önemli bir oyun.
21 Şubat 2018 tarihinde Bursada 16
yaşındaki Ahmet P. arkadaşının evinde Mavi Balina
oyunu oynadıktan sonra gittiği halı sahanın tellerine
kendini asarak yaşamına son vermiştir. 26 Şubat 2018
tarihinde İzmirin Karabağlar ilçesinde 13 yaşındaki Aleyna
A. yine aynı şekilde ailesiyle birlikte yaşadığı
evlerinin çatısından atlayarak intihar etmiştir. 7 Mart 2018
tarihinde Balıkesirin İvrindi ilçesinde 10 yaşındaki E.A.
yine çatı katında kendini tavana asmıştır ve bu şekilde
intihar etmiştir. Örnekler çok fazla. Bunları çok fazla saymak
istemiyorum. Hepimizin mutlaka ki yüreğini incitiyor ama en sonuncusu,
seçim bölgem olan İstanbulun Bağcılar ilçesinde 16
yaşındaki Burak, Mavi Balina oyunu yüzünden kendini asarak yaşamına
son vermiştir ve demiştir ki bilgisayarındaki son komutu Mavi
Balina ölmüştür.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
yaklaşık 150 civarında, bu oyunu oynayıp intihar eden
gencimiz bulunmakta ve bu konuyla ilgili yapacağımız bütün
çalışmaların çok kıymetli olduğunu yani bilgisayar
bağımlılığının ve kontrollü bir şekilde
bunların aslında oynanması gerektiğini oyunların da ne
kadar önemli olduğunu biz vurgulayacağız bu dönemde. Türk
milletinin bilinçlendirilmesini, annelerin, babaların yönlendirmesiyle Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında bu olayla ilgili, bu
konularla ilgili kontrolsüz kullanıma sebebiyet veren
Çünkü bu Mavi
Balinayla ilgili bir link gönderiliyor ve çocuk o linke
tıkladığı andan sonra oyuna başlıyor. 50 tane
komut var, 50 tane komutun ilk 10u çok masum ama 10uncu komuttan sonrası
maalesef vücudun belli yerlerine bir şeyler kazıması gerekiyor
ve bunları kazıdıktan sonra Resmini gönder, kamerayı aç.
gibi komutlar geliyor, bunları açtıktan sonra bu kez farklı
şantajlarla karşı karşıya kalıyor çocuk. Yani
olay aslında çok ciddi ve vahim bir boyutta, onun için çok önemli.
Kurulmuş olan komisyonun her şeyden önce
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Burada kamu
spotlarıyla desteklenmesi, ailelerin bilinçlendirilmesi, bununla ilgili
farklı ülkelerde yine Mavi Balina oyunuyla ilgili hiç intiharın
yaşanmadığı İngilterede bile el ilanlarında bu
oyunun zararlı olduğuna dair bir bildiri
dağıtılıyor. Onun için bu ve bunun gibi oyunlar,
bunların isimleri çok fazla, burada yine onları zikretmeyeceğim
çünkü bunları zikrettiğimiz vakit de aslında çocuklar için merak
uyandırabiliyor. Ama çocuğunuz içe kapanıyorsa, odasına
çekiliyorsa, sosyal çevreden uzaklaşıyorsa, zamanını çok
fazla bilgisayarın önünde geçiriyorsa lütfen hangi oyunları oynadığını,
bu oyunlar ne kadar masum görünürse görünsün
Hikâye kitaplarından
biliriz, ya balinalar pembe olur ya mavi olur ve öğretirken de bu balina
resmi deriz ve hatta mavi olanı öğretiriz. Onun için çok masum gelebilir
ama oyun gerçekten büyük zarar veriyor, intihara kadar sürüklüyor.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Erdem.
ARZU ERDEM (Devamla) Teşekkür ederim.
Tekrar, kurulmuş olan komisyonumuzun
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Türk milletine ve Türk gençliğine çok önemli
bir hizmet olacağını düşünüyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin kanun teklifi
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Ebrü
Günay Erol
Katırcıoğlu
Gaziantep Mardin İstanbul
Erdal
Aydemir Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Bingöl İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mardin
Milletvekilimiz Sayın Ebrü Günay. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Günay.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de bu kürsüden birçok
arkadaşımın ifade ettiği gibi şunu ifade ederek
başlamak istiyorum: Bugün, Leyla Güven yüz altı gündür açlık grevinde,
Sevgili Selma Irmak ve Sevgili Sebahat Tuncel otuz sekiz gündür açlık
grevinde, Sevgili Dilek Öcalan Strazburgda altmış yedi gündür
açlık grevinde, gazeteci Kibriye Evrenin arasında olduğu 300e
yakın tutsak ise altmış sekiz gündür açlık grevinde ve bu
arkadaşlarımızın talepleri çok basit bir talep aslında.
Bizleri ve bu Hükûmeti, bu iktidarı kendi yasal mevzuatlarına uymaya
davet ediyorlar. Herkes bilir, avukat görüş hakkı uluslararası
mevzuatta, yine iç hukukumuzda yasal güvence altına
alınmıştır; aile görüş hakkı herkes için yasal
güvence altına alınmıştır ve bunlar uluslararası
belgelerce de güvence altına alınmıştır ama maalesef,
Türkiyede bir ada cezaevi, İmralı ada cezaevi bu haklardan hiçbir
hukuki dayanak gösterilmeden mahrum bırakılmakta ve bir yasak
uygulanmakta. Bu arkadaşlarımız aslında bizleri ve bu
Meclisi hukuka davet ediyor, aslında talepler çok basit.
Ve buradan şunu ifade etmek istiyorum: Van F
Tipi Cezaevinde açlık grevinde olan Şahin Öncü altmış sekiz
gündür açlık grevinde. Bugün hastaneye kaldırıldı ve
tedaviyi kabul etmediği için tekrardan cezaevine götürüldü. Artık
aslında kritik eşiğe geldik. Olası kötü ihtimallerde bu
sürece sessiz kalan Meclis ve iktidar doğacak kötü sonuçlardan sorumludur,
bunu buradan hatırlatmak istiyorum.
Bugün Dünya Ana Dili Günü. Bildiğiniz üzere,
geçtiğimiz sene UNESCO dünyadaki dillere dair bir rapor açıkladı
ve dünyada 6 bin dilin olduğunu ifade etti, bu dillerin
yarısının ise yok olmayla yüz yüze olduğunu ifade etti.
Bunlardan Türkiyede ise 18 dil yok olmayla karşı karşıya.
Tarih boyunca birçok uygarlığı barındırmış,
diller, kültürler bakımından çok zengin olan Anadolu ve Mezopotamya
toprakları yıllardır uygulanan tekçi politikalar sebebiyle büyük
bir dil erozyonuna uğratıldı. Ana dilde eğitim anayasal
güvence altına alınmadığı gibi hâlen farklı diller
üzerinde yasakçı anlayış devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar, KHKlerle günlük tek
Kürtçe gazete olan Azadiya Welat gazetesi kapatıldı. Kürtçe
yayın yapan TV kanalları, haber ajansları, dergiler, radyolar,
yayınevleri tekçi ve otoriter zihniyetin sonucu olarak
kapatıldı. Kurdi-Der, İstanbul Kürt Enstitüsü gibi 90lı
yılların karanlığında bile faaliyet yürüten bu
dernekler ve bu enstitüler maalesef bugün kapalı ve faaliyet yürütemez
durumda.
Bir diğer nokta ise 8 Şubat 2019 tarihli
Millî Eğitim Bakanlığı atamasında 19.996
öğretmenin ataması yapıldı. Bunlardan 3ü Kürtçe
öğretmeni olarak atandı, 2si Kurmanci, 1i Dımılki yani
Zazaki öğretmeni olmak üzere atandı. Aslında bu atamada bile
ayrımcı bir politika yürütüldü.
Bu zihniyetin bir başka yansıması vekili
olduğum Mardinin Artuklu Üniversitesinde kendisini gösterdi,
üniversitedeki Yaşayan Diller Enstitüsü Kürt Dili ve Kültürü Bölümünde
görevli birçok akademisyen ihraç edildi. Türkiyede 2018 Millî Eğitim
Bakanlığı resmî verilerine göre, 2.577 anaokulunda 764.462 çocuk
Türkçe dilinde eğitim görürken DBPli belediyelerin çok dilli
belediyecilik politikaları kapsamında açtığı ana dilde
eğitim yapan kreşler ve okullar kapatıldı. Bunlardan
Diyarbakırda Ferzat Kemanger, Kızıltepede Ferhat Kurtay,
Cizrede Berivan ilkokulları kapatıldı ve binlerce Türkçe
eğitim veren okullara karşın birkaç tane Kürtçe eğitim
veren okul maalesef kapatıldı.
Kentlerin girişlerinde asılan çok dilli,
çok lehçeli tabelalardaki ibareler kayyumlar tarafından
kaldırıldı, Kürtçe sokak isimleri değiştirildi. Kürt
coğrafyasının önemli isimlerinden Ahmed-i Hani, Melaye Ciziri,
Cigerxun, Mehmet Uzun gibi Kürt yazar ve aydınlarının heykelleri
yıkıldı, isimleri tabelalardan sildirildi. Daha kötüsü,
asimilasyon ve Türkleştirme politikaları modern zamanın da bir
politikası olarak devam etti.
Evrensel standartlara erişmiş, demokratik
bir dünyanın parçası olmak için tekçi, tek tipçi, merkeziyetçi
politikalar hızla terk edilmeli, dil ve kültüre ilişkin politikalar
halkların iradesi dikkate alınarak eşit yurttaşlık
ilkeleri temelinde belirlenmelidir.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Behiç Çelik Mehmet Metanet Çulhaoğlu İsmail
Tatlıoğlu
Mersin Adana Bursa
Ayhan Altıntaş Hüseyin Örs
Ankara Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 3üncü maddesi
üzerinde konuşmak üzere İYİ PARTİ Grubu adına söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ 2002
yılında 3Y formülüyle yani Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla
mücadele. diyerek iktidara geldi ancak aradan geçen zaman içerisinde
yoksulluğu yok etmek bir yana, yoksulluk yaygınlaşmış,
hatta kurumsallaşmıştır. Yoksulluğu
yaygınlaştırmayı Sosyal devlet
anlayışını güçlendirdik. ifadesiyle perdeleyen AK
PARTİ vatandaşı yoksullaştırarak kendisine
bağımlı hâle getirmiş, ülkemizde neredeyse nüfusun
yarısı sosyal yardım alır hâle getirilmiştir. İktidar
sosyal yardımı siyasi menfaatleri için kullanırken Türkiyede
yoksulluk maalesef bir yaşam biçimine dönüşmüştür. Sosyal
yardım siyasi malzeme yapılacak bir durum değil, sosyal devlet
anlayışı çerçevesinde vatandaşın hakkıdır.
Sosyal devlet anlayışını gerçekleştirdik.
dediğiniz Türkiyede her 5 gençten 1inin işsiz olduğu
gerçeğiyle yüzleşmek zorundasınız.
Değerli milletvekilleri, Doğu Karadeniz
Bölgesinin en büyük ili konumunda olan ve köklü bir tarihe, coğrafi
konumu dolayısıyla önemli avantajlara sahip olan Trabzon bugün
ağır sosyoekonomik sorunların kıskacındadır. Türkiyenin
geneli gibi Trabzonun da kanayan yarası işsizlik ve hayat
pahalılığıdır. Trabzonda ciddi bir iş alanı
bulunmuyor, işsizlik, pahalılık, geçim
sıkıntısı, umutsuzluk ve gelecek kaygısı yöre
insanını bir cendere gibi sarmış durumda. Daha önce yine bu
kürsüde Trabzondaki İŞKUR müracaatlarını dile
getirmiştim. Toplum Yararına Program yani kısaca TYP
işsizliğin yoğun olduğu bölgelerde uygulanan bir program.
Demek ki Trabzon işsizliğin yoğun yaşandığı
bir şehir. Bu programla en fazla dokuz ay çalışma imkânı
bulacak işsizlerimiz başvuru için uzun kuyruklar
oluşturmuşlardı Trabzon caddelerinde ve sokaklarında. Her
işsizin başvuramadığı, belli kıstaslara uyan
işsizlerin başvurabildiği bu program için 1.500 kişinin
alınacağı son uygulamada müracaat eden sayısı tam
10.108 idi. İŞKUR vasıtasıyla işe alımların
şekli ve yöntemi de ayrı bir tartışma konusu ki bugün
burada buna girmeyeceğim.
Değerli milletvekilleri, dağlık ve
engebeli coğrafi yapısı, toprak azlığı
tarımı zorlaştırırken, bölgeye özgü fındık,
çay, tütün, mısır, patates, fasulye gibi tarım ürünleri ile
tereyağı, peynir, süt, et gibi hayvansal ürünlerde Hükûmetin
yanlış politikalarına ülkedeki genel ekonomik kriz de eklenince
üretici emeğinin karşılığını alamaz
olmuş, geçim zorlaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, Trabzonun
sorunları var; sıkıntıları var, Trabzon halkı
mutsuz, umutsuz. Trabzon halkı trafikte hareket edemiyor,
kaldırımları işgal edilmiş, yürüyemiyor.
Pahalılık almış başını gitmiş, evinde,
mutfağında yangın var. Trabzon esnafı darda, kime
sorarsanız İşler geçen seneye göre düştü. diyor. Çok
sayıda firma işten adam çıkarıyor. İcra dosyaları
almış başını gitmiş Trabzonda, çekler
patlıyor, senetler ödenemiyor. Pazarcı esnafı Millet artık
1 tane pırasa, 2 tane domates alabiliyor, 1 bağ marul neredeyse lüks
madde oldu. diyor. Trabzonu idare edenlere sesleniyorum: Çıkın, bir
meydanda bakın insanların yüzlerine, kaçı gülüyor? Denizin
kıyısında, denize hasret kent olmuş Trabzon. Sahilinde
yürüyeyim desen, sinekten ve kötü kokudan adım atılmaz hâle
gelmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Beşirli Sahilinde
insanlar evlerinin balkonunda oturamaz, pencerelerini açamaz
durumdadırlar. Beyler, önce bu şehrin yaşayanını mutlu
etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, gelin şöyle bir
Trabzon turu yapalım sizinle: Havaalanından şehir merkezine
gidiyoruz. Sağda beş yıldır kaldırılamayan
çimento fabrikasının enkazı, solda on yıldır tek çivi
çakılmayan Çömlekçi Dönüşüm Projesi için yıkılan evlerin
viran görüntüsü. Diğer yanda, bir otogarımız var ki hâlâ harap,
tabiri caizse dökülüyor. 2009da, bundan tam on yıl evvel vadedilen otogar
nerede diye soruyorum? 61 proje içinde mega proje denilen Güney Çevre Yolu için
ne yapıldı diye soruyorum? Ey Trabzonu idare edenler, size
soruyorum, Sürmeneye tersane kuracağız, 5 bin kişiye iş
imkânı sağlayacağız. diyenlere soruyorum: Sahi, tersanede
son durum nedir? Alıştık artık aynı sazın
tellerinden gelen aynı sese, artık yeni sesler lazım diyorum,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde iki önerge bulunmaktadır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin Kanun Teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur
Işık Mahmut
Toğrul Musa
Piroğlu
Muş Gaziantep İstanbul
Erdal
Aydemir Serpil Kemalbay
Pekgözegü Erol
Katırcıoğlu
Bingöl İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekilimiz Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, son günlerde AKPnin
torbayla aslında seçim yatırımına dönük nasıl bir
çabanın içerisinde olduğunu, 31 Martı kotarmak adına büyük
bir, yoğun bir çabanın içine girdiğini hep beraber görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu, 31 Martta halktan geri dönecektir,
halk bunlara izin vermeyecektir diye umut ediyoruz ve sonucun da bu yönde
gerçekleşeceğini düşünüyorum.
Bugün Dünya Ana Dili Günü değerli
arkadaşlar. 1999da Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Örgütü UNESCO kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği
desteklemek amacıyla 21 Şubat gününü Uluslararası Ana Dili Günü
olarak kabul etmiş, ana dili ve ana dilinde eğitim hakkını
aslında güvence altına almıştır.
Bugün, aynı zamanda, ana dili için
Bangladeş polisiyle çatışan üniversite öğrencilerinin
katledilmesinin de yıl dönümü olarak anılmaktaydı. 21 Şubat
1952 tarihinde Bangladeş Dil Eylemleri Komitesinin
çağrısıyla Dakka Üniversitesi öğrencilerinin
yaptığı eylemler UNESCOnun bugünü Uluslararası Ana Dili
Günü olarak kabul etmesine neden olmuştur. Bangladeşli
öğrencilerin ana dilleriyle ilgili talepleri ve bu uğurda verdikleri
mücadele dolayısıyla katledilmeleri dünyada benzer süreçleri
yaşayan toplulukların mücadelesine de ayna tutmuştur.
Anadolu-Mezopotamya, geçmişten bu yana çok
farklı medeniyete ev sahipliği yapan bir coğrafyadır. Bahsi
geçen topraklar üzerinde kurulan Türkiye, çok dilli, çok inançlı ve çok
kültürlü bir sosyolojik yapıya sahiptir. Bugün UNESCO, bu coğrafyada
40a yakın dile vurgu yaparak Türkiye'nin kültürel miras
açısından zengin bir ülke olduğunu varsaymaktadır. Buna
rağmen, ülkemizde geçmişten bu yana birçok dil yok olup giderken
bugün hâlâ 18 dil yok olma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Bu sebeple, birçok farklı kesim, özellikle her
21 Şubat Dünya Ana Dili Gününde ülkeyi yöneten iktidarlara ana dilde
eğitim ve ana diline ilişkin anayasal güvence başta olmak üzere
birçok talebini dillendirmektedirler. Osmanlının son dönemleri ile
erken Cumhuriyet Dönemi Türkiye'de Türk dışındaki her etnik grup
üzerindeki mühendislik faaliyetlerinin de aslında miladıdır. Bu
dönem, aynı zamanda, Kürtçe üzerindeki sistematik yok sayma
politikalarının da başladığı dönemdir. Kamusal
alana ve devletin bütün resmî kurumlarına sokulmayan Kürt dili,
medreselerden, sokaklardan ve gündelik yaşamın her alanından
uzak tutulmuş, hatta dil jandarmaları tarafından sokakta Kürtçe
konuşanlara para cezası kesilmiş, sembolik ve psikolojik
şiddetin bütün örnekleri uygulanmıştır. Bugün de benzer bir
şekilde devam eden inkâr ve asimilasyon, dil kırım
politikaları âdeta 20nci yüzyıldaki anlayışın bir
parçası olarak sürdürülmektedir.
Değerli arkadaşlar, 1990 yılında
İHD kongresinde Vedat Aydın Kürtçe konuştuğu için önce
lince uğramış, dokuz ay cezaevine atılmış ve
bırakıldıktan bir ay sonra Ergani-Maden arasında maalesef
faili meçhule kurban gitmiştir. Aslında 17 bin faili meçhulün de
işaret fişeği Kürtçe konuşan Vedat Aydınla
başlatılmıştır. Onun burada anısı önünde
saygıyla eğildiğimi ifade etmek isterim. (HDP
sıralarından alkışlar)
Cumhuriyetin başından itibaren egemen hâle
getirilen bu dil, kültür kırımları on yedi yıllık AKP
politikaları tarafından da sürdürülmektedir. 15 Temmuz darbe
girişiminin hemen sonrası ilan edilen OHALle Kürtçe tek gazete olan Azadiya
Welat gazetesi kapatılmış, Kürtçe yayın yapan çocuk
televizyonu Zarok TV dâhil televizyon kanalları kapatılmış,
haber ajansları, dergiler, radyolar, yayınevleri hatta ilkokul,
Ferzat Kemanger İlkokulu kapatılmıştır. Kurdi-Der,
İstanbul Kürt Enstitüsü gibi 1990ların karanlık döneminde dahi
kapatılmayan kurumların kapısına maalesef kilit
vurulmuştur. Kürt coğrafyasında edipler ve yazarlar, Kürt diline
emek vermiş Ahmed-i Hani, Melaye Ciziri, Cigerxun, Mehmet Uzun gibi
şahsiyetlerin heykelleri yıkılmış, isimleri
tabelalardan kaldırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAMHUT TOĞRUL (Devamla) - Türkiyenin çok
dilli, çok kültürlü sosyolojik yapısı ve anayasal eşitlik ilkesi
gereğince herkese eşit, etkin ve nitelikli hizmetin verilmesinin yolu
ana dilinde hizmetten geçtiği için farklı yerlerde yaşayan
yurttaşlarımıza kendi ana dillerinde bu hizmetin sunulması
önemli bir gerekliliktir. (
)(x) Dünya Ana Dili Günü tüm
halklara kutlu olsun diyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "eklenmiştir ibaresinin "ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Behiç Çelik Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz
Mersin Adana Gaziantep
İsmail Tatlıoğlu Ayhan
Altıntaş
Bursa Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz.
Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Hizmetler Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun
vermiş olduğu önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygılarımla selamlarım.
29 Kasım 2018 tarihinde Resmî Gazetede
yayınlanan 7150 sayılı Yasayla ile 2872 sayılı Çevre
Kanununa ek 11inci madde ilave edilmişti ancak aradan üç ay geçmeden
değişiklik teklifi geldi. Üzerinde konuştuğumuz bu kanun
teklifinin 3üncü maddesinde ek 11inci maddenin ikinci fıkrası
değiştirilerek geri dönüşüm katkı paylarıyla ilgili
olarak beyannamenin ne zaman ve nasıl ödeneceğine dair
değişiklik yapılmış, ayrıca iki fıkra daha
eklenmiştir.
4üncü maddeyle 2872 sayılı Kanuna geçici
bir madde ilave edilmektedir. Geçici madde aynen şöyle: Ek 11 inci
maddenin ikinci fıkrası uyarınca 2019 yılının
Ocak ve Şubat ayına ilişkin verilmesi gereken beyannameler 24/4/2019
tarihine (bu tarih dahil) kadar verilir ve bu beyanlar üzerine ödenmesi gereken
geri kazanım katılım payları 30/4/2019 tarihi mesai saati
bitimine kadar ödenir. denmektedir. Burada bir erteleme söz konusudur ve bu
erteleme kuvvetle muhtemel kanunun uygulanmasıyla ilgili gerekli
hazırlığın olmadığı nedeniyle olmuştur
diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Muhasebeciler ve Mali
Müşavirler Odası tarafından da beyan sisteminde bazı
aksaklıklar ve zorlukların olduğu dile getirilmektedir.
Anlaşılıyor ki yapılan düzenlemelerde uzman görüşleri
yine alınmamış. Yüce Meclis gereksiz yere zaman kaybediyor.
İsraf ekonomisi diyoruz ya, işte bu da israf, zaman israfı.
Muhalefeti dinlemiyorsunuz. Gerçekten dinlemiş olsanız, kulak
verseniz bu hatalar ya hiç olmaz ya da gereksiz yere bunlara bu kadar zaman
harcanmaz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin içinde
bulunduğu durumu kısaca özetlersek, sorunlar yumağı
hâlinde. Eğitimde nitelik sorunu, mesleki ve teknik eğitimde
yetersizlik, ekonomide yapısal bozukluk, üretim yerine tüketim ve israf
ekonomisi, had safhadaki işsizliğin sonucu olarak yankesicilik,
hırsızlık, uyuşturucu kullanımı, huzursuz bir
toplum, liyakate önem verilmemesi, yandaşlık Ben yaptım oldu.
anlayışı sürüp gidiyor. Toplumumuz gerçekten yoruldu,
insanlarımız mutsuz.
Sayın milletvekilleri, müsaade ederseniz,
sizlerle bir tespiti paylaşmak istiyorum. Kanuni Sultan Süleyman en güçlü
duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder Günün
birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar
mı? diye derin derin düşünmeye başlar. Süt kardeşi
meşhur âlim Yahya Efendiye bir mektup yazar, der ki bu mektupta: Bir
devlet hangi hâlde çöker? Osmanoğullarının akıbeti
nasıl olur? Bir gün olur da izmihlale uğrar mı? Yahya Efendi
sadece bir cümleyle cevap verir Neme lazım be Sultanım!" der.
Bu cevap üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Yahya Efendiyi ziyaret eder ve bu
kadar basit cevabı niye verdiğini sorar yani Bu sorumuz bu kadar
mı basit bir soruydu? diye. O zaman Yahya Efendi cevap verir, der ki:
Sultanım, bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık
yaygınlaşsa, işitenler de Neme lazım. deyip
uzaklaşsalar; sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese;
bilenler bunu söylemeyip sussa; fakirlerin, muhtaçların, yoksulların,
kimsesizlerin feryadını taşlardan başkası
işitmese işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra
devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti
sarsılır, asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok
olur, çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hâle gelir. Bunları
dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan söyleneni başını
sallayarak tasdik eder, sonra da memleketinin kendisini böyle ikaz eden bir âlime
sahip olduğu için Allaha şükreder.
Anlayanlara bu kıssadan hisseyi
hatırlatmak istedim.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde bir önerge bulunmaktadır,
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Behiç Çelik Mehmet Metanet Çulhaoğlu Aydın Adnan Sezgin
Mersin Adana Aydın
İsmail Tatlıoğlu İmam Hüseyin
Filiz
Bursa Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aydın
Milletvekilimiz Aydın Adnan Sezgin. (İYİ PATİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Sezgin.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; motorlu araçlarını tescil
belgesinde belirtilen amacın dışında kullanan kişilere
uygulanan 1.002 TL idari para cezası ve on beş günlük trafikten men
süresi caydırıcılıktan uzaktır. Maddede öngörülen ceza
ve sürelerin yeniden değerlendirilmesinde fayda olduğunu
düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi,
geçtiğimiz haftalarda Aydında yaşanan aşırı
yağışlar sonucunda Büyük Menderes Nehri
taşmıştı. Binlerce dekar ekili tarım arazisi sular
altında kalmış, Aydınlı çiftçiler büyük zarara
uğramıştı. Taşan sular yerleşim yerlerine kadar
ulaşmış, bazı evlere zarar vermiştir. Birkaç ay önce
Büyük Menderes havzasındaki kirliliğin
araştırılmasına yönelik bir komisyon kurulması
önergesi iktidar bloğu tarafından reddedilmişti. Önerge üzerinde
Genel Kurulda yaptığım konuşmada Büyük Menderes
havzasındaki çevresel risklere bilimsel verilerle dikkat çekmiştim.
Büyük Menderes Nehrinin geçtiği Afyon, Uşak ve Denizlide denetimsiz
madencilik, deri, tekstil ve kentsel atıklarla nehir kirlenmektedir.
Aydında ise jeotermal santral atıklarının ve diğer
atıkların Büyük Menderes Nehrine bırakılması
nedeniyle nehir sularının dördüncü sınıf su kirlilik
seviyesine ulaştığı belirlenmiştir. Aydın Efeler
Ziraat Odasının değerlendirmesine göre, Menderes Nehri, bugün,
çevreye ve insanlara zehir kusmaktadır. Aydında jeotermal
kaynaklı kirlilik konusu hem partimiz hem de Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından defalarca gündeme getirilmiştir. Az önce AK PARTİ
milletvekili hemşehrim Sayın Erimin bu konuda yaptığı
konuşmada ise yeni ve ümitvar bir bilgi edinemedik. Bu
konuşmayı, zemini ve inandırıcılığı
müphem bir JES propagandası olarak gördüm. Aydında her yerde insanlar
JESlere direniyor, Kızılcaköylüler en bariz örnek. Bana
kalırsa, sayın hatip söyledikleriyle Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını bile ikna edemez. Gerek denetim
yetersizliği gerekse yetkililerin ihmali nedeniyle Aydındaki JES
yatırımlarının insan sağlığı, çevre,
tarımsal üretim, hayvancılık ve doğal kaynaklara çok ciddi
zararlar verdiği bir gerçektir. JES yatırımlarıyla ilgili
bugüne kadar vermiş olduğum soru önergeleri hususunda herhangi bir
işlem yapılmamış, geçiştirme maksatlı cevaplar
verilmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bir
yanıtında, JESlerin tarımsal üretim, insan ve hayvan
sağlığı üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin tespit
edilmediğini belirtebilmiştir. Bu yanıt hem bilimsel verilerle
hem de Aydında gözlenen gerçeklikle uyumsuzdur.
JESlerin yarattığı tahribatın
tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi için Avrupa İmar
ve Kalkınma Bankasının finansmanıyla Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından bir proje
başlatılmakta olduğu duyumunu aldık. JESlerin yarattığı
tahribata bu denli itiraz etmiş bir parti olarak bu konudaki bir
çalışmayı ciddi, tarafsız ve gerçek anlamda bilimsel
olması kaydıyla destekleyeceğimizin bilinmesini isteriz.
Objektif ve sağduyulu olduğumuz için bu tutumu benimsiyoruz.
Maalesef, Aydınla doğrudan ilgili olarak verdiğim JESlerin
yarattığı tahribat, Nazilli Polis Meslek Yüksekokulunun
akıbeti, altyapı meseleleri ve diğer birçok konudaki soru
önergelerim içi boş yanıtlarla geçiştirilmiştir.
İktidar, Aydın gibi potansiyel yelpazesi
çok geniş bir vilayete, Türkiye tarihine damgasını vurmuş
bir bölgeye gereken önemi atfetmiyor. Böyle giderse tarımı, turizmi
ve sanayisiyle ülkemiz için önemli katma değer imkânlarına sahip olan
Aydın ilimizin kapasitesi tahrip edilecek, hem bölge halkı hem de
ülkemiz ekonomik, sıhhi, sosyal ve kültürel çok çeşitli zararlara
uğrayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika alabilir miyim.
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ediyorum efendim.
Bugün Sayın Dışişleri
Bakanı Aydında yaptığı konuşmada
Kuşadası ve Didimin geçmişte Türkiye'nin en gözde turizm
merkezlerinden biri olduğunu, bugün ise istedikleri seviyede
bulunmadığını, olamadığını
söylemiştir; Aydın ve Kuşadasının eski hüviyetine
kavuşması gereğinden söz etmiştir. Evet, on yedi yılda
Aydın, Kuşadası ve Didim merkezî hükûmetin özensizliği
nedeniyle hayli aşındı. İktidarı Aydına ve
Menderes havzasına gerekli ihtimamı göstermeye davet ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Sataşma var, söz istiyorum.
BAŞKAN Özür dilerim, anlayamadım ben
sizi.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Gündüz
konuşmuştum. İsmim zikredildi, ben onun için söz istiyorum.
BAŞKAN Şu anda mı?
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Mümkünse.
BAŞKAN Hayır, yani daha önceyse ben daha
sonra size söz veririm ama zamanı geçen bir konudan dolayı olmaz.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Tamam,
daha sonra o zaman.
BAŞKAN Buyurun, ben yerinizden size söz
vereyim. Konuyu anlayamadık da kusura bakmayın.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erimin,
Aydın ili Efeler ilçesi Kızılcaköy Mahallesinde yapılmak
istenen JES sondajı çalışmasına ilişkin
açıklaması
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Aydında, Kızılcaköyde ilk defa kazılmıyor sondaj,
yıllardır kazılıyor; başlangıcı da 1984
senesi, gündüz zikrettim. Kızılcaköyde sondaj yapılacak,
kamulaştırılacak araziyi istediği fiyata satamayan
vatandaş, yeri alınmadığı için, komşu parsel
satıldığı için şikâyette bulunuyor. Bu da artık
nedense suistimal ediliyor, provokasyona başlanıyor, çadır
kuruluyor ama bunların öncüleri de Aydın Büyükşehir Belediyesi,
CHPli. Burada, Aydın Büyükşehir Belediyesi 11/5/2015 tarihinde,
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı Çevre Koruma
Kontrol Dairesi Başkanlığı, genel sekreter imzası,
Ahmet Uğur Cebeci; izin yazısı. 8/6/2018, Bülent Bozbaş,
Belediye Başkanı; izin yazısı.
BAŞKAN Sayın Erim, bu bahsettiğiniz
konu kişisel bir sataşma değil size. Yani ben size nezaket
gösterdim, söz verdim ama bu kişisel bir sataşma değil.
Konu aydınlanmıştır değerli
arkadaşlarım.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) Peki,
teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı ve
Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1579) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 43)
(Devam)
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde ikisi aynı
mahiyette olmak üzere üç önerge bulunmaktadır.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Musa
Piroğlu Mensur
Işık Mahmut
Toğrul
İstanbul Muş Gaziantep
Erdal
Aydemir Erol
Katırcıoğlu Serpil
Kemalbay Pekgözegü
Bingöl İstanbul İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Behiç
Çelik Mehmet Metanet
Çulhanoğlu İmam
Hüseyin Filiz
Mersin Adana Gaziantep
İsmail
Tatlıoğlu Ayhan
Erel Lütfü
Türkkan
Bursa Aksaray Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Muş Milletvekilimiz Sayın Mensur Işık.
Süreniz beş dakika Sayın Işık.
(HDP sıralarından alkışlar)
MENSUR IŞIK (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ben konuşmama başlarken öncelikle dün AKP
Grup Başkan Vekili Sayın Zenginin söylemiş olduğu bir
laftan hareketle, bugün Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güvenin 106ncı
günündeki açlık grevine dair bir teklifte bulunmak istiyorum.
Hukuk ve adalet etrafında
uzlaşalım. dedi AKP Grup Başkan Vekili Sayın Zengin. Evet,
gelin, beraber hukuk ve adalet etrafında uzlaşalım. Öncelikle
elimizi vicdanımıza koyarak şunu kendi kendimize soralım:
Bu Parlamentonun bir milletvekili olan Leyla Güven neden yüz altı gündür
açlık grevinde? Sordunuz mu acaba, hiç merak ettiniz mi? Eminim ki
etmemişsinizdir ama ben size söyleyeyim. Leyla Güven diyor ki: Tutuklu
olan bir kişinin -ki bu İmralıda Sayın Öcalan için girilen
açlık grevi- en doğal hakkı, ailesi ve avukatlarıyla
görüşme hakkıdır. Görüşme hakkını talep ediyor ve
görüşme hakkının bir an önce gerçekleşmesi,
İmralıdaki tecridin ortadan kalkması için girilen bir
açlık grevidir. Gelin, adalet ve hukuk etrafında
uzlaşalım. dediniz ya, ben de size bu teklifi buradan tekrar
söylüyorum Sayın Zengin.
Aslında bu konuşmamda, ben daha çok
Muşun yerel sorunlarını aktarmak istiyorum değerli
arkadaşlar. Muş, Türkiye'nin maalesef hâlâ en geri kalmış
kenti. Türkiyede işsizlik oranı AKP iktidara geldiğinde yüzde 8
iken bugün yüzde 12,5e çıkmıştır. Yüzde 12,5 olan
Türkiye'deki işsizlik oranı, maalesef Türkiye'nin en geri
kalmış ili olan Muşta daha bir fazladır.
Halkımızın ve gençlerimizin, hemşehrilerimizin AKPden önce
cebinde üç beş kuruş para vardı ve o parayla kahvelere gidip çay
içebiliyordu ama sizin sayenizde o çay parası bile artık yok
Sayın AK PARTİli yetkili arkadaşlarımız, Meclisin
üyeleri.
Şimdi, aslında, Muşun sorunları
çok. Ben önümüzdeki günlerde özellikle Muş Ovası için bir
konuşma yapmak istiyorum ama bugün temel sorun olarak Muşta
artık gerçekten kangrenleşen araştırma hastanesine
değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sizin önceki dönem
Başbakanınız olan Sayın Binali Yıldırım 5
Mart 2017 tarihinde Muşa geldi, Muşta Belediye Meydanında
Muş halkına şu sözü verdi, dedi ki: Biz size
araştırma hastanesi getireceğiz. Siz de öncelikle bize oyunuzu
verin. Yani oy isteyen bir Başbakan, Belediye Meydanında binlerce
insanın huzurunda oy isteyen bir Başbakan sözünü unutuyor. Sayın
Başbakan ve AKP yetkilileri belki üç maymunu oynuyor olabilir ama biz size
eşlik edip üç maymunu oynamayacağız; sizin verdiğiniz sözü
her platformda, her ortamda dile getirmeye devam edeceğiz. Sizden
şunu istiyoruz: Ya bu kentte siz verdiğiniz sözün ve
aldığınız oyların gereğini yerine getireceksiniz,
bu kente araştırma hastanesi kuracaksınız ya da aynı
şekilde Muş halkının huzuruna çıkıp Muş
halkından özür dileyeceksiniz, diyeceksiniz ki: Ey Muşlular, biz
size yalan söyledik, biz sizi kandırdık. Kusura bakmayın,
oyunuzu da bize haram edin. Ya da her platformda biz
Muşun hakkı
olan, Muş için ihtiyaç olan, Muş için gerekli olan
araştırma hastanesini siz kuracaksınız arkadaşlar,
bunu çok net bir şekilde söylüyorum.
Yani düşünebiliyor musunuz, her gün
Muştan onlarca hasta Elâzığa ve Malatyaya gidiyor ve
maalesef, her gün oralardan cenazeler geliyor. Bakın, Muştaki sivil
toplum örgütleri, meslek örgütleri ve yerel yönetim
kuruluşlarının neredeyse bir veya ikişer tane cenaze
aracı var. Cenaze aracının amacı ne? Çünkü her gün oradan
cenazeler getirilmektedir.
Muşta Muş Şivesi Derneği diye
bir dernek var arkadaşlar. Muş Şivesi Derneğinin özellikle
bu araştırma hastanesiyle ilgili ciddi talepleri var ve Muşun
yerel sorunları hakkında ciddi çalışmalar yürütmektedir.
Aynı zamanda, neredeyse Muştaki bütün sivil toplum örgütleri
aynı talebi dile getiriyor.
Biz buradan bir kez daha hem Muştaki sivil
toplum örgütlerinin hem meslek kuruluşlarının hem de bütün bir
Muşun sesi olmaya devam edeceğiz ve bu, söz konusu
araştırma hastanesini her ortamda, her yerde dile getirmeye devam
edeceğiz çünkü dediğimiz gibi, sizler bir söz verdiniz ve sözün
gereğini mutlaka yerine getirmek zorundasınız. Söz vererek oy
alacaksınız, sonra gelip burada unutacaksınız. Biz bunu
unutmayacağız değerli arkadaşlar, her ortamda bunu dile
getirmeye devam edeceğiz.
Bu düşüncelerle, bu duygularla sizleri tekrardan
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu maddeyle alakalı Adalet ve Kalkınma
Partisinin verdiği bir önerge var. Bu önergede -maddeyle
bağlantılı olduğu için- Jandarma Genel
Komutanlığında görev yapan pilotların on beş yıllık
mecburi hizmetten sonra ayrılmasını öngören bir kanun maddesi var.
Bu kanun maddesi daha önce yine mevcuttu ancak şöyle bir madde vardı
orada: Kalan süreyle alakalı tazminat ödemek suretiyle
ayrılabilirler.
Şimdi, geldiğimiz noktada, Jandarma Genel
Komutanlığındaki pilot sayısı az, ordunun buna
ihtiyacı var. Bunların hepsinde anlaşıyoruz, bir problem
yok. Yalnız, bir şey söyleyeceğim: Bu pilotları, giden
pilotları kim aldı? Sizin döneminizde alınan pilotlar bunlar,
sizin döneminizde teslim ettiğiniz o terör örgütünün oraya koyduğu
pilotlar bunlar, ayrılanlar. Şimdi, kendi hatanızı mevcut
kalan kadroya yüklemekle doğru iş yapmıyorsunuz. Bir kere, bu,
evrensel hukuk kurallarına aykırı. Ben ayrılmak
istiyorum
Burada uçucu pilot arkadaş var, Teğmen Mehmet Ali Çelebi
burada mı? Uçuş korkusu diye bir şey var yani başladıktan
sonra pilotluğa, uçuş korkusuna kapılır. On
yıllık pilot dahi olabilir, uçuramazsınız onu. İlla
Zorla uçacaksın. derseniz o mutlaka bir kaza yapar, hayatıyla öder
onu ama bu ilave edilen maddeyle o çocuğa sen uçuş korkusu bile
Bu
da klinik olarak tespit edilen bir korku değil. Yani Ben korkuyorum.
Klinik olarak, gel bakalım, tespit edelim. Bu, kolay bir şey
değil.
Bir de şöyle bir şey var: Yasalar geriye
doğru işlemez. Yani burada milletvekilliği hakkını
kazanan, iki yıl yapan, emeklilikle ilgili gününü dolduran,
yaşını dolduran milletvekili arkadaşlar iki sene sonra
milletvekilliğinden emekli oluyorlar değil mi? Şimdi, birisi bir
kanun getirse, Hayır, vallahi bizim bütçede paramız yok. Bu emekliliği
kaldırıyoruz ve geriye doğru da işletiyoruz. dese, bu,
bunun gibi bir şey olur. Yani bu konuyu Anayasa Mahkemesine götürürlerse
de geri döner. Doğru bir iş değil. İhtiyaç olduğu
doğru, ayrılan pilotların yerine pilotların devam etmesi
doğru ama tazminat maddesinin kaldırılması noktasında
mevcut kanunu geriye doğru işletiyorsunuz. Kanun yapma tekniğine
de aykırı bu, Anayasa Mahkemesinin vereceği kararlarda da bunun
benzerleri var. Doğru bir iş olmaz diye buradan vurgulamak için söz
almıştım.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, az
önceki önerge de aynı mahiyetteydi.
Şimdi aynı mahiyetteki iki önergeyi de
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi
okutacağım önergeyle ilgili birkaç cümle ifade etmek istiyorum.
Meclisimizde gerek komisyonlarda gerekse kanun
tekliflerinin hazırlanmasında elbette ihtiyaç duyulan konular
konusunda hepimizin özenli bir çalışma yapması gerektiği
çok açıktır. Gerek milletvekillerimizin kanun tekliflerini
hazırlarken gerekse Meclisteki çalışmalarımızda da
hepimizin tüm düşüncesi, ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda
kanunları toplumumuza ve milletimize kazandırmaktır. Bazen,
kanun teklifleri hazırlanırken unutulan kimi maddelerin önemli bir
ihtiyaç olarak sonradan fark edildiğini görüyorum. Bunların önceden
çok daha ayrıntılı bir şekilde planlanarak
yapılması gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde İç
Tüzükü zorlamak gerekiyor. Ancak, devletin ihtiyaç duyduğu bir alanda,
benim de tespit ettiğim bir konuda gördüğüm konu bütünlüğü
açısından, bu son verilen önergeyi işleme alıyorum. Bir
dahaki sefer de emsal olmamak kaydıyla işleme
aldığımı da yüce Meclisimizin bilgilerine tekrar sunuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 6- a) 27/7/1967 tarihli ve 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 113 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "üç
yıl ibaresi "altı yıl şeklinde
değiştirilmiş, Kanunun ek geçici 98 inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Bu fıkranın yürürlüğe
girdiği tarihten önce tabi oldukları yükümlülük sürelerini
tamamlayarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan pilot subaylar,
uçuş için gerekli şartları sağlamaları ve
haklarında yaptırılacak güvenlik
soruşturmalarının olumlu olması kaydıyla ihtiyaç
duyulan hava aracı tiplerinde ilgili Kuvvet Komutanının teklifi
ve Milli Savunma Bakanının onayı ile halihazırda 113 üncü
maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde pilotlar için
belirlenen yükümlülük süresini tamamlamaları için yeniden subay
nasbedilirler. Bunların emsallerinin bulunduğu rütbelere terfi
işlemleri, 38 inci maddede belirtilen rütbe terfi şartları ve
esasları aranmaksızın derhal yapılarak nasıpları
emsalleri tarihine götürülür. Atanan pilot subayların
dışarıda geçirdikleri süreler rütbe bekleme süresinden,
uçuş süreleri ise uçuş hizmet süresinden sayılır.
'Bu fıkranın yürürlüğe girdiği
tarihten önce bu madde hükümlerine göre yeniden subay nasbedilenler için
yükümlülük süresi, 113 üncü maddenin birinci fıkrasının (d)
bendinde pilotlar için belirlenen süredir.
b) 14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk
Sivil Havacılık Kanununun 98 inci maddesine ikinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"İçişleri Bakanlığı
bünyesinde görev yapan uçuculardan, kendi mevzuatlarında belirtilen
mecburi hizmet sürelerini tamamlamadan sağlık durumları hariç
olmak üzere bir mahkeme veya disiplin kurulu kararına dayanılarak
ilişiği kesilenler, istifa edenler veya müstafi sayılanlar kalan
mecburi hizmet süresi dolmadan yeterlik belgesinin
sağladığı yetki ve imtiyazları
kullanamazlar.""
Özlem
Zengin Muhammed
Levent Bülbül Metin
Yavuz
Tokat Sakarya Aydın
Mehmet
Doğan Kubat Recep
Özel Ramazan
Can
İstanbul Isparta Kırıkkale
Zeynep
Gül Yılmaz İsmail
Emrah Karayel Abdullah
Güler
Mersin Kayseri İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle, pilotaj eğitimini (pilot
adaylarına verilen uçuş eğitimi) bitiren personelin yükümlülük
süresinin uzatılması amaçlanmaktadır.
Ülke güvenliği, terörle mücadele ve
İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen iç
güvenlik operasyonları açısından büyük önem arz eden uçucu
personel yüksek maliyetlerle kamuda yetiştirilmektedir. Son yıllarda
havacılığın gelişmesiyle orantılı olarak
sivil sektörde pilot ihtiyacı giderek artmakta ve hava yolu
şirketleri artan pilot ihtiyacını karşılamak
adına öncelikle kamuda görev yapan pilotlara yönelmektedir. Bu kritik
personelin özellikle etkin olarak hizmet vermeye başlayacağı
dönemde kamu görevine devam edebilmesi amacıyla değişiklik
yapılması öngörülmektedir.
Ayrıca maddeyle, ek geçici 98inci madde
kapsamındaki kaynağın artırılması ve yeniden
subay nasbedilecekler ile bu fıkranın yürürlük tarihinden önce bu
madde kapsamında yeniden subay nasbedilenlerin yükümlülük sürelerinin
artırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde üç önerge bulunmaktadır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 7- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (n) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
n) 21/6/1927 tarihli ve 1117 sayılı
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu hükümlerine göre
poşetlenerek satılanlar hariç olmak üzere basılı kitap ve
süreli-süresiz yayınların teslimi (Bu bent hükmünün
uygulanmasında, bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen had
uygulanmaz.),
Mehmet Bekaroğlu Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen, Ankara
Milletvekilimiz Sayın Bülent Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 43 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz
aldım.
Bu madde, Katma Değer Vergisi Kanununda kitap
satışlarının vergiden muaf tutulmasıyla ilgili. Tabii
ki kitap söz konusu, buna katılıyoruz, destekliyoruz ama
biliyorsunuz, bir kanun görüşülürken o kanunla ilgili kurumlar veya
sektörler de masaya yatırılır, onlarla ilgili de Meclisin
denetim görevi vardır. O konularla ilgili çeşitli sorular ilgili
kurumlara sorulur veya sektör sorunları tespit edilir tekrar tekrar,
bunlar sık sık gündeme gelmez çünkü normal parlamentolarda.
Söz konusu olan konu kitap, kitabın muafiyeti.
Çok önemli bir konu. Hani İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. diyoruz ya, insanı yaşat ki devlet
yaşasın tabii ki ama oradaki insan insanıkâmil olan -hani son
günlerin deyimiyle patlıcanla, biberle yaşamıyor- kitapla
yaşar, ilimle yaşar, bilimle yaşar. Onun için kitaba değer
verilmesi gerekiyor, kitap konusunun bu kadar basit olarak ele
alınmaması lazım. Kitap sektörünün, yayıncılık
sektörünün yıllardan beri devam eden çok önemli sorunları,
sıkıntıları var, bunları masaya yatırmamız
gerekirdi bizim bu vesileyle. Şimdi, katma değer vergisinden bunu
muaf kıldık, kılıyoruz, yüce Meclisin takdiri ama bu
sektörün sorunlarını konuşmuyoruz, görüşmüyoruz, çok önemli
sorunları var. Önümüzdeki yıllarda kitap sektörüyle ilgili,
yayıncılıkla ilgili olarak belki bir tekel oluşacak,
gidişat öyle. Belli yayınevleri var dünyada, bunlar çok yaygın
bir şekilde bizim gibi gelişmekte olan ülkelerdeki birçok
yayınevini kapıyorlar, alıyorlar. Kitabı
kaptırırsak, yayıncılığı
kaptırırsak beynimizi kaptırmış oluruz. Bu konularla
ilgili olarak oturup konuşmamız, tartışmamız
gerekirdi, bu sektörün nereye doğru gittiğini anlamamız
gerekirdi, sektörün sorunlarını çözmemiz gerekirdi. Sektörün sadece
katma değer vergisi sorunu yok ki, birçok sorunu var,
sıkıntısı var.
Bakıyoruz, yararlı kitaplar
basılmıyor sektörde; kârlı olan, kârlı olabilecek, öyle
görülen, değerlendirilen kitaplar basılıyor sadece. Hâlbuki
birçok kitap var çok yararlı, Türkiye'ye kazandırılması
lazım, tercüme edilmesi lazım veya yazarları tarafından
yazılmış, bunların basılması lazım,
bunların teşvik edilmesi lazım. Biliyorsunuz, bu torba kanunla
şubat, mart ve nisan aylarında işe girenlerin, işverenlerin
sigorta, vergi ve ücretleriyle ilgili olarak bir destek veriyoruz. Keşke
kitaba bu desteği verseydik o zaman insanı yaşatırdık,
o zaman daha faydalı bir iş yapmış olurduk. Maalesef,
bunlar konuşulmadan, bir gün içerisinde gelen bir torba kanunla böyle
alelacele getiriliyor, ham hum şaralop -şeyden de görüyorsunuz Genel
Kurulun hâlini- tartışılmadan geçiyor, sıkıntıya
giriyoruz. Şu torba kanun içerisinde birkaç ay önce geçmiş,
kanunlaşmış birçok madde var biliyor musunuz? Birkaç ay önce
-bunları yine söyledik- yapılan hatalar bugün gündeme geldi, bugün
tekrar düzeltiliyor. Ben de bürokrasiden geliyorum, yıllarca
çalıştım, özel sektörde de çalıştım ama
inanın, yönetmelikler bile bu kadar şeysiz hazırlanmaz, daha
detaya girilir, daha fazla imtina gösterilir, maalesef çok kötü bir
şekilde hazırlıyoruz.
Ayrıca şu var: Katma Değer Vergisi
Kanunundan bunu muaf tutuyoruz, yayınları, kitapları ama
şöyle bir durum söz konusu: Kitaplarla ilgili girdilerde ödenen katma
değer vergisinin kitap satışından elde edilen katma değer
vergisinden bu şekilde düşülmemesi söz konusu. Bu sistemle, bundan
sonra bir katma değer vergisinin birikmesi söz konusu. Şu anda
-sorduk Komisyonda- 160 milyarın üzerinde birikmiş katma değer
vergisi var, 160. Maliye Bakanlığı ödeyemiyor yani yayıncıların
sorununu çözmemiş oluyoruz, yayıncılar bu parayı
alamayacaklar yani girdileri üzerinde ödedikleri katma değer vergisini
mahsup edemeyecekler veya iade olarak alamayacaklar.
Bu vesileyle herkese saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 7nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 7- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (n) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"n) 21/6/1927 tarihli ve 1117 sayılı
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu hükümlerine göre
poşetlenerek satılanlar hariç olmak üzere basılı kitap ile
süreli yayınların teslimi (Bu bent hükmünün uygulanmasında, bu
maddenin ikinci fıkrasında belirlenen had uygulanmaz),
Mensur Işık Erol Katırcıoğlu Mahmut
Toğrul
Muş İstanbul Gaziantep
Musa Piroğlu Serpil
Kemalbay Pekgözegü Erdal
Aydemir
İstanbul İzmir Bingöl
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlarım.
Şimdi, esasında, 17 Ocakta biz bu
yasayı konuşmuştuk, bu maddeyi konuşmuştuk.
Komisyondan geçti, Genel Kuruldan da geçti, yasalaşmıştı
fakat aradan aşağı yukarı yirmi gün geçti, bu yasa tekrar
önümüze gelmiş oldu. Şimdi, bunun bir anlamı olsa gerek yani
niçin böyle oldu diye bir sormak lazım. Çok uzatmayayım ama yani bu
sorunun cevabı çok açık. Böyle bir yasama süreci olamaz gibi geliyor
bana. Yani ayrıntısına girmeyeyim ama gerçekten de gerek
Komisyondaki süreler
Yani bir yasayı anlamak, değerlendirmek,
üstelik de torba hâline geldiği için herhangi bir maddenin asıl
maddeyle ilişkisini kurmak, o asıl maddedeki değişiklikleri
izlemek zaman içinde; bunlar hayli zaman alan meseleler ve maalesef böyle bir
zamanı olmuyor Komisyonun ve Komisyon üyelerinin. Kaldı ki buraya
geldiğinde de zaten benim anladığım kadarıyla sahici
-tırnak içinde söylüyorum- bir tartışma yapılmıyor.
Kimse Yahu ne oluyor, bu yasa neyi ima ediyor, bunun içeriği şu mu,
bu mu? diye de tartışmıyor çünkü her partinin bir pozisyonu
var, onu söyleyip geçiyor ve işte çoğunluk yani sizler oyluyorsunuz
ve geçiyor.
Şimdi, dolayısıyla da bence, benden
önce konuşan Sayın Bülent Beyin de söylediği çok doğru
geliyor bana yani biz kâğıtta KDVnin kaldırılması,
özellikle kitapta kaldırılmasından yana bir partiyiz. Gerçekten
de o bakımdan herhangi bir sıkıntımız olmadı bu
maddeyle ilgili olarak ama mesele sadece kitapta KDVnin
kaldırılması değildi. Nitekim benim
anladığım kadarıyla yani bu yirmi gün içinde geri
gelmesinin sebebi
Ki geçen hafta İstanbulda tanıdığım,
tanımadığım bir sürü yayınevi sahibi beni
aradılar, Ya siz Plan Bütçe Komisyonundaymışsınız, bu
madde böyle geçti ama bu madde şöyle şöyle bir sonuca vardı. Ticaret
yapamıyoruz. dediler, Bütün ticari mekanizmaları bozan bir sonuç
üretti. dediler. Çünkü yayın sertifikası varsa KDVsiz
satıyorsunuz, eğer yoksa KDV ödemek durumundasınız
-dağıtıcılar yüzde 8 civarında bir KDV ödüyorlar- ve
sonuçta iki tane fiyat ortaya çıkıyor; KDVsiz fiyat, KDVli fiyat
gibi. E, tabii, burada hiçbir şekilde ticaret yapılamadı.
Şimdi, bu, tabii, neden kaynaklanıyor?
Bence, kâğıt sektörünü konuşmadan, bu sektörün
sorunlarını ele almadan kâğıttaki KDVnin
kaldırılmış olması bana çok popülist geliyor
açıkçası yani Biz de bunu yaptık. demekten başka bir
şey değil çünkü demin de söylediğim gibi,
ayrıntısını herhangi bir şekilde de
konuşmamıştık. Şimdi, o sebeple de bir kere yani bu
vesileyle söylemiş olayım ki bu torba yasa muhabbetine bir son vermek
lazım, artık dilimizde tüy bitti. Bu gerçekten yasama sürecinde kullanılabilecek
bir yöntem değildir, artık bundan vazgeçin, özellikle 1inci partiye
seslenmek istiyorum.
Şimdi, onun ötesinde kâğıt konusunda
söylenebilecek çok şey var doğrusunu isterseniz yani ben uzmanı
değilim ama sektörlere baktığım ve anladığım
kadarıyla bu sektörde bir dışa bağımlılık
hâli var. Bir kere anladığım kadarıyla yine
aşağı yukarı 300 ton üretimimiz var, 800 ton ithalat yapmak
zorunda kalıyoruz her yıl ve bunun miktarı da
aşağı yukarı 2 milyar dolar civarında bir ithalata
konu oluyor, böyle bir sektör. Biz bu sektörde böyle boğuşurken yani
Hükûmetiniz hepimizin bildiği gibi SEKAyı özelleştirdi ve bir
süre sonra da üretimi durmuş oldu. Bu, yeni yeni
Anladığım
kadarıyla yine Bakan Varank bunun bir yanlış olduğunu ve
bunun düzeltileceğini söyledi, umarım öyle olur. Fakat bu sektörün bu
sorununu çözmeden, kâğıdı gerçekten ülke kaynaklarıyla
üretilir hâle getirmeden ya da tersten söylersek eğer kâğıt
üretiminin ithalata bağımlı hâle gelmesine -zaten gelmiş
durumda da- buna, bu anlayışa devam edersek buradan hayırlı
bir şey çıkma şansı yok Türkiye için açıkçası.
Dolayısıyla da yani bu yasa vesilesiyle -tekrar konuşuldu tabii
ki Komisyonda- yanlıştan dönüldü gibi gözüküyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım, buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Eksikleri var,
özellikle elektronik kitap bağlamında, orada da KDV alınmadan
pekâlâ satış yapılabilmesi lazımdır. Çünkü
arkadaşlar, çok açık bir şey var -demin yine Bülent Bey söyledi,
ben de tekrar etmiş olayım- yani Türkiyede basınla
uğraşan şirketler de esasında En çok hangi kitap
satılabilir? diye bakarak satış yapıyorlar ya da üretim
yapıyorlar. Netice itibarıyla okunması gereken yani
çağdaş -ne bileyim ben- bir anlamda dünyadaki
tartışmaları ifade eden konuları izlemek mümkün olmuyor.
Bu vesileyle, yirmi sekiz saniyem kalmış,
son bir şey: Şimdi, hepinize gelmiştir sanıyorum bu,
Türkiye israf raporu, Ticaret Bakanlığının basmış
olduğu bir araştırma esasında bu rapor, israf raporu fakat
bizatihi kendisi israf, arkadaşlar. Bakın, bu eser 240 sayfa ve
birinci hamur kuşe kâğıda basılmış.
Arkadaşlar, bir Hükûmet, bir devlet bu kadar kaynak sorunu yaşarken
hâlâ bu türden kitapları basabiliyorsa yani herhâlde sonu iyi olmaz gibi
geliyor bana.
Hepinize teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 7nci maddesinin işlenecek hükmünün aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
n) 21/6/1927 tarihli ve 1117 sayılı
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu hükümlerine göre
poşetlenerek satılanlar hariç olmak üzere basılı kitap,
süreli yayınların, elektronik kitap, elektronik gazete ve elektronik
dergi yayımlarının teslimi, (Bu bent hükmünün
uygulanmasında, bu maddenin ikinci fıkrasında belirlenen had
uygulanmaz.)
Behiç
Çelik Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Metin
Ergun
Mersin Adana Muğla
İmam
Hüseyin Filiz İsmail
Tatlıoğlu
Gaziantep Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
Muğla Milletvekilimiz Sayın Metin Ergun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
METİN ERGUN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 7nci maddesi üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesiyle alakalı olarak söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama, bugün vefat eden, Türk
tarihçiliğinin büyük ismi Kemal Karpat Hocaya rahmet dileyerek
başlamak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, kitap,
kelamıkadimde üzerine defalarca yemin edilendir. Kitap, bilgidir,
kültürdür, medeniyettir, dildir, tarihtir, hafızadır, şuurdur;
geçmişi öğreten, bugüne ve geleceğe yön veren bir araçtır.
Kitap okumayan, dolayısıyla cehaletin kol gezdiği bir toplumun
akıbetinin berbat olacağına tarih şahittir. Günlük
hayatlarında kitabın yerinin olmadığı, kitaba
ulaşmanın maliyetinin yüksek olduğu toplumların
gelişmesi ve kalkınması mümkün değildir. İster siyasi
olsun ister ekonomik veya toplumsal olsun bugün
yaşadığımız her sorun, mutlaka insani
gelişmişlik ortalamasıyla alakalıdır. Dünyanın
ilk 20 ekonomisi arasında yer alan Türkiye, maalesef 2018 yılı
itibarıyla İnsani Gelişmişlik Endeksinde 64üncü
sırada yer almaktadır. Bu sıralama değişik faktörleri
temel alarak yapılmış olsa da kuşkusuz eğitim faktörü,
sıralamanın en önemli bileşeni olarak göze çarpmaktadır.
Türk eğitim sisteminin mevcut hâliyle
eleştirel ve bilimsel düşünceye yeterince önem vermeyen bir
içeriğe sahip olduğu herkesin malumudur. Eğitim
müfredatımızın bilimsellik konusundaki yetersizliğinin yanı
sıra bu eğitim sistemi, kitap okumayı teşvik edici bir
anlayışa da sahip değildir. Mevcut eğitim sisteminin kitap
okumayı teşvik etmediği, toplumsal araştırmaların
sonuçlarından da açıkça anlaşılmaktadır. Verilere
göre, Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86ncı sırada yer
almaktadır. TÜİKin yayımladığı verilere göre ise
Türkiyede kitaplar, ortalama bir vatandaşın ihtiyaç listesinin,
dikkat buyurun, 235inci sırasında yer almaktadır.
Ayrıca TÜİKin 2007 yılında
yayımlandığı bir başka rapora göre ise
insanlarımızın bilgiye erişim kaynakları arasında
kitaplar yüzde 6,3 oranında yer tutarken bu konudaki son
araştırmanın yapıldığı 2012de ise bu rakam
yüzde 5,7ye düşmüş durumdadır. Eğitim sisteminin
yetersizliği bir problem olarak dururken bir de TÜRK EĞİTİM-SENin
2015 yılında yaptığı anketle, öğretmenlerin
neredeyse yarısının ayda bir kitap bile okumadığı
ortaya çıkmış durumdadır. Dolayısıyla muasır
medeniyetler seviyesine ulaşma iddiasında olan bir ülke olarak
eğitim sistemimizde hem öğrencilere hem eğitimcilere kitap
okumayı teşvik edecek reformlar yapmamız gerekmektedir.
Biz de geçtiğimiz günlerde kitapların
satışında KDVnin kaldırılması amacıyla
kanun teklifi vermiş idik. (2/1297) esas numaralı Kanun Teklifimiz
hâlâ komisyonda beklemektedir. Bu sebeple, kısmen KDVnin
kaldırılmasını sağlayan bu tekliften İYİ
PARTİ olarak kısmen memnunuz ve destekliyoruz fakat bu düzenleme,
eksik bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre, piyasada satılan bütün kitaplarda
KDV kalkmamaktadır. Dolayısıyla KDV muafiyeti vatandaşlarımıza
tam olarak yansımayacaktır. Teklifin bu hâliyle, sadece
yayınevlerinden doğrudan kitap temin eden
vatandaşlarımız KDVden muaf olacaktır. Bu teklifteki
muafiyet, sadece kitap satış mağazaları yayınevinden
kitap alırken ortaya çıkacaktır. Sonuç olarak, bu teklif,
kitapların raf fiyatında bir vatandaşı olumlu etkileyecek
bir değişiklik getirmeyecektir.
Sayın milletvekilleri, kitaplara erişimi
kolaylaştırmak, kitap okuma kültürünü gündelik bir ihtiyaç hâline
getirmek, neresinden bakarsak bakalım, hayırlı bir iş
olacaktır. Onun için, bu maddeyi destekliyoruz. Bu yüzden kitaplarda,
e-kitaplarda, sesli kitaplarda ve dergilerde KDV oranlarını toptan
kaldırmamız gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge
vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Garo Paylan Mensur
Işık Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Muş
Gaziantep
Erol Katırcıoğlu Serpil Kemalbay Pekgözegü Erdal Aydemir
İstanbul İzmir Bingöl
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Behiç Çelik Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Şenol
Bal
Mersin Adana Ankara
İsmail Tatlıoğlu İmam Hüseyin
Filiz
Bursa Gaziantep
Yine, aynı mahiyetteki diğer önergenin
imza sahipleri:
Mehmet
Bekaroğlu Kazım
Arslan Kemal
Zeybek
İstanbul
Denizli Samsun
Aydın
Özer Sibel
Özdemir
Antalya
İstanbul
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önergeler üzerinde konuşmak
isteyen, Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum tekrar.
Değerli arkadaşlar, saraydan gelen ferman,
vicdansız bir ferman ve bu vicdansız torba fermanın en
vicdansız maddesiyle de karşı karşıyayız
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, adı üzerinde
İşsizlik Sigortası Fonu. Çok basit bir mantıkla, ne için
kullanılır? İşsizlik Sigortası Fonu işsizler için
kullanılır, değil mi, çok düz mantıkla baktığımızda?
Kimlere buradan kaynak ayrılması lazım? İşsizlere
maaş ödenmesi lazım. Ne yapıyoruz iki yıldır?
Patronlar Yandım anam kriz var, bize para verin. diyor. Biz 10
milyarlarca lira yani eski parayla katrilyonlarca lira patronlara kaynak
ayırdık. Yaraya merhem oldu mu? Hayır olmadı. Çünkü
patronlar Daha fazla. diyorlar, Kriz var, kriz var. diyorlar.
Arkadaşlar, kriz niye var? Çünkü tüketici olan
vatandaşlarımızın tüketici güveni bitmiş durumda,
geleceğe güvenmiyorlar, kaynakları az, harcama yapmıyorlar.
Harcama yapmadıkları için de bakkallar, esnaflar iş
yapamıyor, onlar da sanayiciden mal alamıyorlar. E, bu çarkı
nasıl kıracağız? Güveni sağlayarak
kıracağız. Bu çarkı nasıl kıracağız?
Yoksullara kaynak ayırarak kıracağız. Yani işsizlere
kaynak ayırmamız lazım. Bakın önerge verdik Gelin,
işsizlere biner lira aylık maaş ödeyelim. dedik, bu yıl
için yalnızca. Bakın işler nasıl açılıyor. O
zaman patrona teşvik vermeye gerek kalmaz ki. Gelin bunu yapalım
diyoruz. Yok. Niye? Patronlara kaynak ayıracağız. Bakın ne
diyor bu madde? Diyor ki: Şubat, mart, nisan aylarında
istediğin kadar işçiyi çalıştır ya da
çalıştırmış göster ben sana 6.060 lira teşvik
vereceğim. Maaş teşviki. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez
maaş teşviki veriyoruz. Bakın, primi ödüyoruz zaten, vergisini
ödüyoruz, bir de maaş teşviki vereceğiz. Benim size tavsiyem
arkadaşlar, hepiniz el kaldıracaksınız bir de patronlara
gidin masaj yapın arkadaşlar, şöyle omuzlarına güzel bir
masaj yapın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hiç hayır demeyiz.
GARO PAYLAN (Devamla) Bu kadar da olur mu ya?
Değerli arkadaşlar, böyle olmaz bu işler, işsizlere,
işçilere destekle olur ve bunun kötüye kullanılma riski çok yüksek.
Eş, dost, akrabasını çalıştırır gösterecek
patronlar -göreceksiniz- ve 6.060 lirayı nereden alacak?
İşsizlik Sigortası Fonundan alacak arkadaşlar. Böyle bir
yağmaya izin vermeyelim diyorum.
Değerli arkadaşlar, ama
karşımızda vicdansız bir iktidar var ve maalesef
vicdansız bir çoğunluk grubu var burada, AK PARTİ Grubu var.
Nereden bunu biliyoruz? Değerli arkadaşlar, o kadar çok
vicdansızlık oluyor ki bunlara sessiz kalıyorlar.
Bakın, dün Sevgili Osman Kavalanın
iddianamesi çıktı. Bu ülkenin barışı için,
halkların bir arada kardeşçe yaşaması için en çok mücadele
veren, ömrünü bu işe adayan sevgili Osman Kavala, 478 gündür hapiste. Ve
arkadaşlar, az önce bir kaçamak yaptım, bir sergi
açılışı vardı, Ani Sergisi. Kars milletvekillerimiz
bilir, Karsın Ani şehriyle ilgili. Sevgili Osman Kavala,
yıllarca oraya gitti ve Ani şehrinin UNESCOnun kültür mirasına
girmesini sağladı, Ani şehrinin ayağa kalkmasını
sağladı çünkü harabe hâlindeydi Ani şehri ve Ani şehrini
kurtardı ve UNESCOnun da kültür mirasına soktu.
Değerli arkadaşlar, biz en sevgili
vatandaşlarımıza ve onların hayallerine ihanet ediyoruz.
Sevgili Hrant Dink de Ani şehrine giderdi çünkü o, Ermenistan
sınırındaydı. Uzaklaştırılmış iki
halkın tekrar barışması için Aninin vesile
olmasını isterdi. Orada bir dere vardır, Karslılar bilir,
Arpaçay vardır orada, o çayda da bir köprü vardır, o köprüde iki
halkın buluşması ve birbiriyle tekrar kucaklaşması
hayalini kurardı. Hrant Dinkin hayaline ihanet edildi. Bu devletin
karanlık dehlizlerinde planlanan bir cinayetle Hrant Dink katledildi ve on
bir yıldır adaleti verilmedi. Osman Kavala, Hrant Dinkin hayalini
devam ettirdi, Ani şehrini ayağa kaldırmaya
çalıştı ve Osman Kavalanın da hayallerine ihanet edilmeye
çalışılıyor çünkü hayata yalnızca Türklük
merceğinden bakan anlayış, halkların bir arada yaşama
iradesine ihanet ediyor arkadaşlar. Oysa, bu ülke hepimizin; Türkün de,
Kürtün de, Ermeninin de, Lazın da, Süryaninin de. Eğer ki bu
anlayışa dönebilirsek, vatandaşlarımıza bir daha
ihanet etmeyiz.
Hepinizi, Osman Kavalanın ve Hrant Dinkin
hayallerine sahip çıkmaya çağırıyorum.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
söz isteyen, Ankara Milletvekilimiz Sayın Şenol Bal. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bal.
ŞENOL BAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 43 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge hakkında İYİ PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Evet, bu maddenin anlamı, İşsizlik
Sigortası Fonunun, yine seçimlere kırk gün kala ekonomik krizi
örtmek veya belli iş adamlarını sevindirmek veya birçok
istediğiniz işçinin alınmasını sağlamak üzere
uygunsuz harcanmasıdır.
İşsizlik Sigortası Fonundan,
işsiz kalan sigortalılara işsizlik ödeneği verilir. Bu fonu
başından beri amacına uygun olarak kullanmıyorsunuz. Bunlar
günübirlik çözümler sayın milletvekilleri, kalıcı çözüm
değil.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta siyasal
yozlaşma ve yolsuzluklar üzerine bir Meclis araştırması
önergesi vermiştim, reddettiniz. Bakın, size yozlaşmanın
çok taze, yeni örneklerinden de söz etmek istiyorum. Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay, bugün AKP Yozgat Belediye Başkan
adayının seçim merkezini açtı, bir de mitingde de kallavi bir
konuşma yaptı. Fuat Oktay, dolgun maaşlı bir kamu
görevlisidir değerli milletvekilleri. Kamu görevlilerinin sosyal medya
hesaplarını didik didik inceleyen, hesap soran iktidar utanmak
durumundadır.
Yine, 9 vatandaşımızın
hayatını kaybettiği, 47 vatandaşımızın
yaralandığı tren kazasının olduğu yerde, çok
yakınında, tren kazasının üzerinden daha iki ay geçmeden
Devlet Demiryolları deposunda Mehmet Özhasekinin seçim otobüsleri
giydiriliyor, depo gibi kullanılıyor. Devletin kurumunda bir siyasi
partinin belediye başkan adayının seçim otobüslerinin ne
işi var?
Yine, sizin belediyecilik
anlayışınızdan söz etmek istiyorum. İstanbul Esenler
Belediyesinin iştiraki bir şirket var: ESKON. Şirketin
amacı: Esenler ilçesinin çehresini değiştirecek kentsel dönüşüm
projelerini hazırlayıp uygulamaya geçirmek, halkın yaşam
kalitesini yükselterek çağdaş ölçülerde yaşayabileceği
ortamı oluşturmak. olarak tanımlanmış. Bu
şirket, dergi, ulusal ve yerel gazete alımı işiyle ilgili
ihaleye çıkıyor. Hemen akıllara şu soru geliyor: Bir
inşaat şirketinin gazete, dergi alımıyla ne işi
olabilir? Amaç, yandaşlara para aktarmaksa oluyor sayın
milletvekilleri. Daha kaç belediye iştirakiniz var böyle diye de sormak
isterim. Görüldüğü gibi sadece bir şirket, günlük yaklaşık
2.400 adet ulusal gazete, 240 adet de yerel gazete alıp
dağıttırabiliyor ve bunu yaparken yaptığı
işi kanuni bir işmiş gibi gösterebiliyor, yolsuzluğa
kılıf bulduğunu düşündüğü için yapıyor. Tüm
bunlar denetlenememe, denetlense bile bir sonuç alınamayacağına
inançtan kaynaklanıyor değerli milletvekilleri.
Sayıştayın açıkladığı yolsuzluk
raporları sıcaklığını hâlen koruyor.
Evet, iş kazaları son yıllarda hiç
olmadığı kadar artmıştır. Neredeyse her yıl
bir maden faciasına, neredeyse her gün bir asansör ya da göçük
kazasına şahit oluyoruz. Maalesef, bu facialar, sadece bir gün ülke
gündeminde kalıyor, ikinci gün unutuluyor. Olan, işçimize ve kederli
ailelerine oluyor. Çok açık ve net olarak söylüyorum ki: İş
sağlığı da iş güvenliği de bu iktidarın önceliği
değildir. Kanun teklifi verdim, samimiyseniz alın gündeme.
Sayın milletvekilleri, biz rant uğruna
binlerce işçimizi üç beş tane yandaş müteahhidin insafına
bırakanları unutmadık. Biz Madenciler güzel öldüler. diyecek
kadar alçalan eski Çalışma Bakanını da unutmadık. Biz
madenlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın
ailelerini yerlerde tekmeleyen danışmaları da unutmadık.
Biz tren faciasında 41 kişinin ölümünden sonra Niye istifa edeyim,
treni ben mi kullanıyorum? diyebilen son Başbakanı ve şu
anda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayını da
unutmadık. Biz Somada 301 kişi can verdikten sonra Kaza bu
işlerin fıtratında var. diyebilen, İstanbulda 31
vatandaşımızın boğulması üzerine Derenin
intikamı ağır olur. diyebilen Cumhurbaşkanını da
unutmadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENOL BAL (Devamla) Değerli Başkan
BAŞKAN Buyurun, tamamlayalım.
ŞENOL BAL (Devamla) Tamamlıyorum.
İktidarın çok değerli temsilcileri,
sizin için işçinin tek önemi seçim döneminde vereceği oydur.
İşçinin, memurun, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediniz.
Ölümlere kader, seçimlere beka, millete zillet dediniz. Kusura bakmayın
sayın milletvekilleri, siz bu aziz milletin tokadını bekleyin.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen, Denizli Milletvekilimiz Sayın Kazım Arslan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Arslan.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 43 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu İle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Yapılan düzenlemeyle işverenlerin iş
gücü maliyetlerinin azaltılması, istihdamın
artırılması ve 2018 yılı içinde en düşük
sigortalı sayısına göre burada 1/2/2019 ila 30/4/2019 tarihleri
arasında üç aylık süre içinde alınacak işçilerle ilgili
ödenecek paranın durumunu burada değerlendirmeye ve bu maddeyle
ilgili düşüncelerimizi aktarmaya çalışıyoruz. Şimdi,
böyle bir düzenleme görünürde işverenin çok lehine oluyormuş gibi
gözükse de aslında işverenin derdi, sadece işçiye ödediği
ücretler, primler değil arkadaşlar. İşverenler, sanayiciler
bugün elektrik parasının altında, doğal gaz
fiyatlarının altında eziliyor. 2018 yılının son
aylarına doğru 3 kere zam yaptınız.
Bugün elektrikte ve doğal gazda yapılan
zammın miktarı yüzde 70leri buldu arkadaşlar. Siz gidip de
İşsizlik Fonundan buraya aktarma yapacağınıza devlet
fedakârlık ederek, vergi almayarak, vergisiz bir işçi-işveren
ilişkisini kurarak, aynı zamanda da doğal gaz fiyatında ve
elektrik fiyatında indirim yaparak işverenin yükünü azaltmak, onun
işçi çıkarmamasına olanak sağlayacak bir yapıyı
oluşturmak zorundasınız. Eğer siz bunu
oluşturamıyorsanız geçici üç aylık, sadece seçim dönemi
için yaptığınız bu düzenleme, aslında aspirin tedavisi
gösterecek bir tedavidir. Ki yapmış olduğunuz bu düzenlemeyle
sanayicinin kesinlikle yaşama imkânı yoktur. Bundan sonra birçok sanayici,
birçok işletme gerçekten birer birer kapanacak, konkordato da ilan edecek,
kimileri de iflasla işlerine son verecektir. Bu noktaya getirmeden
aslında gerçekçi, gerçekten çözüm üretebilen ve işverene hem
hayatında çalışabilecek, kazandırabilecek hem de
büyüyebilecek şartları ortaya getiren düzenlemeler getirin lütfen
arkadaşlar. Böyle geçici düzenlemelerle gerçek anlamda işverenin
derdine çare bulmanız mümkün değil.
Şu anda ilim Denizlide aslında sanayici
gerçekten sessiz çığlık içinde, sesini çıkaramıyor,
bir şey söyleyemiyor. Ne yapıyor? Kendi çapında küçülmeye
gidiyor, işçi çıkarmaya başlıyor ve dolayısıyla
yaşamak için, işini döndürmek için büyük gayret sarf ediyor, diyor
ki: Ya, ne olur, şu elektrik parasında devlet indirim yapsın, ne
olur şu doğal gazda indirim yapsın. İşçinin üzerindeki
vergileri almasın. Devlet kendisi sanayicilik yapmıyor,
dolayısıyla fedakârlık yapacaksa sanayicilik yapan insanlara
destek vermek zorunda değerli arkadaşlarım. Eğer siz bu
işletmelerin kapanmasına sebebiyet verirseniz, yarın zorla
kurulmuş olan, gerçekten büyük imkânsızlıklar içinde
kurulmuş olan Anadolu kaplanları olarak görülen bu sanayilerin birer
birer kapandığını, yok olduğunu göreceksiniz.
Dolayısıyla bu işletmeler kolay
kurulmuyor, bir sanayici gerçekten kolay yetişmiyor. İnsanların
şevkini kırmadan, gerçekten heyecanını kırmadan,
onların yatırım heyecanını öne çıkaracak, yeni
yeni yatırımlar yapabilecekleri, istihdam alanları
yaratabilecekleri çalışmalar yapmak zorundayız, düzenlemeler
yapmak zorundayız, onları teşvik etmek zorundayız.
Eğer bunları yapar isek Türkiyenin sanayileşmesi mümkün
olabilir ve dolayısıyla üretim artar, üretim arttıkça da ihracat
artar. Siz ihracatı artırmadıkça, siz üretimi
artırmadıkça dolayısıyla dış ticaret
açığınızı sürekli borçlanarak kapatmaya
çalıştığınız sürece Türkiyeyi ne borçtan
kurtarabilirsiniz ne de vatandaşı borçtan kurtarabilirsiniz
değerli arkadaşlarım. Onun için, işverenin dertlerine
gerçek anlamda çare bulacağınız çözümler getirin şu
Meclise, onun üzerine konuşalım. Böyle basit... İşsizlik
Fonu başka amaçla ortaya konulmuş, sadece işsiz insanların
emeklerine karşı işsiz kaldıklarında verilecek bir
fonu siz burada kullanmak istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
KAZIM ARSLAN (Devamla) Gerçekten hem işçiye
yazık ediyorsunuz hem de işçi ile işvereni karşı
karşıya getiriyorsunuz.
Şimdi, burada, İşsizlik Fonu kadar,
devletin elinde imkân yok mu? Bir zamanlar ne yaptınız? Devlet
bankalarını kendi yandaşlarınıza peşkeş
çektiniz, kredi verdirdiniz, arkasından da İşsizlik Fonundan 11
milyar Türk liralık aktarma yaptınız. Yazıktır
arkadaşlar, gerçekten yazıktır; ya bir düşünün, elinizi bir
vicdanınıza koyun, yapmayın böyle yanlışları.
Yani orada işsizlerin gerçek anlamda sürelerinin daha fazla
uzatılması, daha çok ücret alması, işsiz kalan
insanların aç kalmaması, açıkta kalmaması için çözüm olan
İşsizlik Fonunu böyle şeylerle, aradaki çözümlerle lütfen
yazık etmeyin, gerçek anlamda çözümler getirin, onları
görüşelim, onları düşünelim. İşsizlik Fonundan ücret
alanların ücretlerini daha da fazlalaştıralım ve işsiz
olan insanların da dertlerine çare bulalım diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Arslan, 60a göre söz talebiniz var ama
ben konuşma için çıkacağınızı bildiğimden
dolayı söz vermedim, herhâlde muradınızı ifade ettiyseniz
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, yok
etmedim efendim. Denizliyle ilgili bir açıklama yapmıştı,
onunla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN O zaman 60a göre o sözünüzü verip
sistemden çıkartalım sizi.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Denizli ilinde sulanamayan araziler nedeniyle zor durumda kalan çiftçilerin
köyden şehre göç ettiğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
önceki dönem Orman ve Su İşleri Bakanı, Denizli için birçok
yatırımlar yaptığını söylemişse de
Denizlide sulanamayan arazi miktarı yarıya bile ulaşamamıştır.
Hâlâ Tavas, Acıpayam ovalarının sulamaları yetersizdir.
Çiftçi, sulu tarıma tam geçememiş, birçok arazi
sulanamadığı için üretimde düşmeler olmuştur.
Çiftçimiz, su maliyetlerinin yüksek olması, mazot, gübre, yemin ve tohumun
fiyatlarının çok yükselmiş olması nedeniyle ürünlerini
pahalıya mal etmiş, ürettiklerini kazançlı satamamış,
borçlarını da ödeyememiştir. Şu anda çiftçilerimizin
birçoğu, icra takibiyle karşı karşıyadır. Denizli
çiftçisi, kazanamayan duruma düşmüş, köyden şehre göç etmeye
başlamıştır. Bu nedenle Denizlinin merkez nüfusu, on
beş senede 230 binden 630 bine çıkmıştır. Bu da
çiftçilerin üretemediğini, kazanamadığını ve köyden
şehre göç ettiğini göstermektedir.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı ve
Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1579) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 43)
(Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 9 ila 19uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Şimdi, ikinci bölüm üzerinde söz isteyen değerli
milletvekillerimize sırayla söz vereceğim.
İkinci bölüm üzerine ilk söz, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kayseri Milletvekilimiz Sayın
Mustafa Baki Ersoyun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Ersoy.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 43 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin ikinci bölümünde yer alan
düzenlemelere baktığımızda, çiftçilerimizin,
işverenlerimizin, evde bakıma muhtaç engelli
vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının
karşılanmasına, sorunlarının çözülmesine yönelik
önemli düzenlemelere yer verildiğini görüyoruz. Söz konusu teklifle, cep
telefonlarından alınan özel tüketim vergisine ilişkin bir
düzenleme yapılmaktadır. Buna göre, cep telefonlarından
alınan özel tüketim vergisi oranlarının yüzde 50ye kadar
artırılabilmesi ve oranlara esas özel tüketim vergisi
matrahlarının maddede yer alan sınırlar dahilinde
farklı dilimler hâlinde belirlenebilmesine imkân verilmektedir. Yine
öngörülen düzenlemeyle, cep telefonlarına ilişkin özel tüketim
vergisi oranlarının belirlenmesinde özel tüketim vergisi
matrahlarına ilişkin farklı dilimler ihdas edilerek
gerektiğinde bu dilimlere farklı oranlar uygulanabilecektir. Buradaki
amaç, yerli ürünlerden daha düşük, ithal ürünlerden ise daha yüksek vergi
alınıp yerli üreticinin korunmasıdır.
Teklifle, Kamu İhale Kanununun 62nci
maddesinde, personel çalıştırılmasına dayalı
hizmet alımları kapsamında çalıştırılan
işçilerden 11 Eylül 2014 tarihinden sonra imzalanan ihale
sözleşmeleri kapsamında kıdem tazminatı ödeneceklere
ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Buna göre, kamu kurum ve
kuruluşlarına ait iş yerlerinde 11 Eylül 2014 tarihinden sonra
geçen süreye ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları
tarafından yapılan kıdem tazminatları ödemeleri, ihale
sözleşmesinde aksi yönde açık hüküm bulunmadıkça alt
işverenlere rücu edilmeyecektir. Böylece asıl işveren ile alt
işveren arasında yıllardan beri uygulamada
karşılaşılan kıdem tazminatına yönelik
sorunların giderilmesi amaçlanmaktadır.
Söz konusu teklifle Petrol Kanununda
değişiklik yapılmaktadır. Kanuna göre, serbest
kullanıcılar, yıllık 5 bin tonun üzerinde motorin, fuel-oil
veya kalorifer yakıtı tüketimi olan ve doğrudan dağıtıcı
lisansı sahiplerinden ikmal yapabilme özelliğini haiz olan tüketici
grubudur. Bu kapsamda, büyük miktarda tüketimi olan belediye otobüs
işletmeleri, elektrik santralleri gibi tesislerin daha ucuza
akaryakıt temin edebilmeleri mümkün olabilmektedir.
Bununla birlikte, meri mevzuatta, tüketimi 20 bin
tonun üzerinde olan serbest kullanıcıların ulusal petrol stoku
tutma yükümlülüğü bulunmaktadır. Uygulamada serbest
kullanıcı lisansına sahip kullanıcılar zaman zaman 20
bin tonun üzerinde tüketim yapabilmektedir. Meri mevzuattaki hüküm nedeniyle bu
kullanıcılar ulusal petrol stoku tutma yükümlüsü kapsamına
girmektedir. Bu durum özellikle stok ve işletme maliyetlerinin ciddi
oranda artmasına ve serbest kullanıcı olmanın getirdiği
iskontolu akaryakıt temin avantajının ortadan kalkmasına
neden olmaktadır. Maddeyle, bu durumun önüne geçilebilmesi amacıyla,
serbest kullanıcı lisansı sahiplerinin ulusal petrol stok
yükümlülüğünün kaldırılması hedeflenmektedir. Bu kapsamdaki
kullanıcıların tutmaları gereken petrol stoku, ulusal
petrol stokunun binde 1ine tekabül etmektedir. Dolayısıyla öngörülen
düzenleme, ulusal petrol stokunda da önemli bir azalmaya neden
olmayacaktır. Bu anlamda öngörülen düzenlemeyle bu kapsamdaki
kullanıcıların mağduriyetleri de giderilmiş
olmaktadır.
Teklifle, belediyeler, büyükşehir belediyeleri
ve bağlı kuruluşlarda çalışan personelin
çocukları için kreş, gündüz bakımevi hizmetini bütçesinden
hizmet alımı yoluyla karşılamış olan ilgili
belediye personelinin suç niteliği taşımayan uygulamalardan dolayı
idari ve mali yaptırıma tabi tutulmaması yönünde düzenleme
yapılmaktadır.
Söz konusu teklifle, su ürünleri istihsal
hakkına ilişkin yatırımların önündeki en büyük engel
olan kira bedellerinde ortaya çıkan yüksek tutarları ve bölgeler
arasındaki adaletsiz uygulamaları önlemeyi amaçlayan ve 1 Ocak 2019
tarihinde uygulaması sona eren düzenlemenin 1 Ocak 2020 tarihine kadar
uzatılması amaçlanmaktadır. Düzenleme çerçevesinde,
verimliliğin artmasıyla birlikte 25 bin kişilik istihdamın
ve 1 milyar dolara yakın ihracat artışının
gerçekleşmesi söz konusudur.
Teklifle iş güvenliği uzmanlarına
yönelik önemli bir uygulamanın süresine ilişkin bir düzenleme
yapılmaktadır. Düzenlemeyle (A) sınıfı iş
güvenliği uzmanları yerine (B) sınıfı iş
güvenliği uzmanlarının ve (B) sınıfı iş
güvenliği uzmanları yerine (C) sınıfı iş
güvenliği uzmanlarının hizmet verebilmesine ilişkin
uygulama süresi 1 Temmuz 2020 tarihine kadar uzatılmaktadır. Böylece
iş güvenliği uzmanlarının istihdama ilişkin
yaşayabilecekleri sorunların önüne geçilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 26 Aralık 2018 tarihinde Genel Kurul konuşmamda dile
getirdiğim, Kayserimizdeki çiftçilerimizi de etkileyen problemler
kısmen de olsa bu kanun teklifiyle çözüme kavuşmuştur. Bu
teklifle, çiftçilerimize yönelik çok önemli bir düzenleme yapılmıştır.
Bu düzenlemeyle tarım kredi kooperatifine veya Ziraat Bankasına borcu
olup da borçları takibe düşenler ile afet nedeniyle borçları
ertelenmiş olan çiftçilerin tarımsal kredi borçları
yapılandırılmaktadır. Yapılandırmada yüzde 15lik
bir oran öngörülmüş olup bunun 5 puanlık kısmı da Hazine tarafından
karşılanacaktır. Yapılandırmaya esas tutarın
defaten ödenmesi veya taksitlendirilmesi hâlinde ilk taksiti 2019
yılının Ekim ayı sonuna kadar; izleyen taksitleri 2020
yılının Ekim ayından başlamak üzere her yıl
tekabül ettiği ayda, toplam beş eşit taksitte ödenecektir.
Özellikle son dönemlerdeki doğal afetler nedeniyle ürünleri zarar gören
çiftçilerimiz başta olmak üzere üreticilerimizin borçları nedeniyle
mağduriyet yaşamamaları noktasında önemli bir yapılandırma
imkânı getiriliyor. Bu düzenlemenin çiftçilerimize hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum.
Ancak bunun yanı sıra tarım kredi
kooperatiflerinden kredi kullanan çiftçilerimize yüzde 22 gibi çok yüksek bir
oranda kredi faiz oranı uygulanmaktadır. Bu faiz
oranlarının mutlak surette yüzde 10un altına çekilmesi
şarttır. Bugün seçim bölgem olan Kayserimizin özellikle Kocasinan,
Bünyan, Pınarbaşı, Sarız, Develi, Felahiye,
Sarıoğlan, Tomarza, Yahyalı, Yeşilhisar, İncesu ve
Özvatan ilçelerinde vatandaşlarımız yoğun olarak tarım
ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Türkiyede 42 ilde
bulunan IPARD projesi çevre illerde uygulanırken maalesef Kayserimiz bu destekten
mahrum bırakılmakta, bu sebepten ilimizde yatırımlar
azalmaktadır. Şehrimiz, büyükbaş hayvancılıkta
Türkiyede 6ncı sırada iken 17nci sıraya gerilemiştir.
Teşvikler çiftçilerimizin kalkınması için önem arz etmekte olup
81 ilimizin de bu destekten faydalanması elzemdir. Ayrıca,
Kayserimizde mevcut kırsal kalkınma destekleri yetersiz olup özellikle
makine ekipman desteği artırılmalı ve depoculukla ilgili
teşviklerde düzenlemeler yapılmalıdır.
Bir diğer husus ise Kayserimizde daha önceki
yıllarda aktif olan Et ve Süt Kurumunun kapatılmasından
kaynaklı problemlerdir. Hayvancılıkla uğraşan
vatandaşlarımız da mağdur olmakta, sıradan evrak
işleri için dahi çevre illerdeki Et ve Süt Kurumlarına gitmek zorunda
kalmaktadır. Bu durum hâlihazırda maddi sıkıntı
yaşayan vatandaşlarımıza maddi ve manevi zorluk
çıkarmaktadır.
Türkiyede üretilen kabak çekirdeğinin yüzde
65i, ay çekirdeğinin yüzde 35i Kayserimizde yetişmektedir.
Şehrimizin ve ülkemizin diğer bir problemi ise Çinden ithal edilen
ve piyasa sürülen ayçiçeğidir. Kendi ürünlerimizi satamaz hâle gelen
çiftçilerimiz mağdur olmaktadır. Bununla ilgili gerekli hassasiyetler
gösterilerek üretimi destekleyecek, dışa
bağımlılığı azaltacak politikalar mutlaka
uygulanmalıdır.
İlimiz çiftçilerinin diğer bir problemi
ise gübre, mazot ve elektrik fiyatlarının geçtiğimiz
yıllara göre artmasıdır. Girdi maliyetlerinin
azaltılması ve çiftçilerimizin üretim potansiyellerinin
düşmemesi için teşvikler mutlaka artırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimi noktalamadan önce Adana Bilim ve Teknoloji
Üniversitesinin isminin cennetmekân rahmetli Başbuğumuzun adı
verilerek Alparslan Türkeş Üniversitesi olarak
değiştirilmesinden duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyor,
memleketimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Ayrıca, geçtiğimiz gün şehadetinin
4üncü seneidevriyesi olan ülkücü şehidimiz Fırat
Çakıroğlunu rahmetle, minnetle anıyorum; ruhu şad olsun.
Eğer kılıçtan keskin kıldan inceyse sırat, bilin ki o
sıratı gülerek geçti Fırat.
Çalışmalarımızın
hayırlara vesile olmasını diliyor, bir kez daha Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası İYİ
PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erelde.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce
Türk milleti; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
hakkında söz almış bulunuyorum. İYİ PARTİ
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dil birliği bir milletin olmazsa
olmazlarındandır. Aynı dili konuşmayan insanlar aynı
düşünce sistemine sahip olamazlar çünkü insan önce düşünür, sonra
konuşur ve yapar. Dil bu sistem içerisinde önemli bir yere sahiptir. Dil
birliği kuramayan insanları ortak duygu ve düşünce sisteminde
toplamak mümkün değildir; yapay millet olurlar ve belli bir zaman dilimi
içerisinde dağılıp giderler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
yayınlanan 2019 yarıyıl tatili kadrolu öğretmenlerin aile
birliği, sağlık, can güvenliği mazeretleri ve engellilik
durumu ile diğer nedenlere bağlı yer değiştirme
duyurusunda daha önceki dönemlerde uygulanan il ilçe emri uygulamasına yer
verilmemiş olup ayrıca mazerete bağlı yer
değişikliği işlemleri kapsamında boş
kontenjanların tamamının açık gösterilmediğine dair
öğretmen arkadaşlarımızdan talep ve şikâyetler
bulunmaktadır. Çok sayıda öğretmen arkadaşımız
hizmet puanı yetersizliğinden ya da alanında boş kontenjan
bulunmadığından dolayı mazerete bağlı yer
değişikliği yapamadığı için mağdur
olmaktadır. 2019 yarıyıl tatili kadrolu öğretmenlerin
mazerete bağlı yer değişikliği işlemlerinde
öğretmenlerimize il/ilçe emri hakkı verilerek, boş
kontenjanların tümünün açık gösterilmesi sağlanarak
mağduriyetlerinin giderilmesini öğretmenlerimiz adına talep
etmekteyiz.
Yine, memurlarımızın yaşadığı
diğer bir sorun ise, hastaya refakat eden memurların refakat
süresince kurumlarından izinli sayılıp
sayılmayacağıdır. Bize ulaşan talepleri burada
sizlerle paylaşmak istiyorum. Şu an yürürlükte bulunan mevzuatta
yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Yasal düzenleme
olmadığından da çalışanlar keyfî uygulamalarla
karşı karşıya kalmaktadırlar. Devlet Personel
Başkanlığı çeşitli tarihlerde görüş
yayınlamış, bu görüşlere göre, memur yerleşim yerinde
ise idare tarafından idare edilmesinin sağlanması istenmiştir.
Ancak memurun yerleşim yeri dışındaki hastaya refakat
etmesi konusunda herhangi bir görüş ve kolaylık
sağlanmamıştır. Diğer ifadeyle, memurların
yerleşim yeri dışındaki hastalarına tedavi süresince
refakat edemeyeceği belirtilmiştir. Bu problemin giderilmesi için
mevzuatta bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Devlet
memurlarının hastalanan yakınlarına, çocuklarına,
eş, anne ve babalarına tedavi süresince refakat etmeleri bazen
zorunluluk arz etmektedir. Bu sorunun bir an önce giderilmesi ve
mevzuatımızda ivedilikle bir düzenleme yapılması
gerekmektedir.
Yine, engelli vatandaşlarımız kamu
görevine geçmek istemektedirler. Bize gelen taleplerde, bu dönemde en az 10 bin
engelli vatandaşımızın kadroya geçme talepleri var. Yine,
engelli kotasının da yüzde 5e çıkarılması hususunda
talepleri vardır.
Yine, daha önce Hükûmet taşeron işçileri
kadroya geçirirken çok saçma sebeplerle, yüzde 30, yüzde 70 gibi bir kriter
getirip bazı çalışanları kadroya geçirmemiştir. Bu
insanlarımızın perişanlığı ve talepleri hâlâ
devam etmektedir. Hükûmetin de bu konuya duyarsız kalmaması
gerekmektedir.
Yine, gazilerimizin aileleri ile şehit
ailelerine verilen maaşlar arasında çok büyük farklılıklar
vardır. Gazi ve şehit aileleri arasındaki bu
farklılığının bir an önce giderilmesi ve
eşitliğin sağlanması gerekmektedir.
Yine, KİTlerde çalışan taşeron
işçilerin büyük bir bölümü maalesef kadroya geçirilememiştir.
KİT statüsündeki bazı bankaların taşeron işçileri
kadroya alınırken bazı bankalarda çalışan işçiler
maalesef kadroya alınmamıştır.
Yine, Aksarayımızda KOÇAŞta bulunan
tarım işletme çiftliğindeki taşeron işçileri de bir an
önce kadroya geçmeyi beklemektedirler.
Turizmde, Aksaray, çok önemli bir konuma, tarihî,
tabii güzelliklere sahip olmasına rağmen maalesef siyasi iradenin bu
konudaki yatırımlarından faydalanamamaktadır.
Aksarayın en güzel turistik ilçelerinden biri olan Güzelyurtta yeteri
kadar yatak sayısı bulunmamaktadır. 130 yatağa sahip
ilçemize günübirlik gelen turistler konaklamadan, yatmadan ilçeyi terk etmekte,
dolayısıyla ilçe ekonomisine bir katma değer
sağlamamaktadır. Bunun en güzel çözüm yolu: Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından buraya uygulamalı bir turizm otelcilik meslek lisesi ve
oteli açılması gerekmektedir.
Yine, bu bölgede bulunan Selime, Ihlara ve
Güzelyurtun Türk turizmine ve dış turizme tanıtılması
adına TRT tarafından burada bir dizi film çekilmesinin bölge
turizmine katkı sağlayacağı inancındayız.
Aksarayımızda bulunan Kunduracılar
Sitesi toz toprak ve çamurdan geçilmemektedir. Bir an önce buranın da
asfaltlanması talebi vardır.
Yine, Cenab-ı Hakkın bir nimeti olan ve
milletimizin en önemli besin kaynaklarından biri olan ekmeği üreten
fırıncılarımızın binbir türlü çile ve talepleri
devam etmektedir. Geçen yıla oranla maya yüzde 100e yakın
zamlandığı, yine, un 85 lirayken 115 liraya, odun 400 lirayken
700 liraya, elektrik maliyeti 3 bin liradan 5 bin liraya çıktığı
hâlde devletin ve Hükûmetin baskısıyla ekmeği aynı fiyattan
satmaya devam eden fırıncılarımız zarar etmektedirler,
feryat etmektedirler. Onların halka ucuz ekmek verme sevdası ve
çabası devam etmekte ancak girdilerin düşürülmesi yönünde
Hükûmetimizden talepleri vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuz hain kalkışması sonucunda sorguya
çekilen bazı insanların kendilerini kurtarmak adına masum ve
suçsuz insanların adını verdiklerini, bir nevi iftira
attıklarını hepimiz bilmekteyiz. Elimde bir cumhuriyet
başsavcılığının takipsizlik kararı var.
Takipsizlik kararına baktığımızda adı geçen
şahsın byLock kullanmadığı, Bank Asyada herhangi bir
hesabının bulunmadığı, yine, dijital materyallerin incelenmesinde
bir suç unsuruna rastlanılmadığı, SGK
kayıtlarının incelenmesinde FETÖ/PDY terör örgütüne ait kurum ve
şirketlerde çalışmadığı, himmet,
bağış adı altında herhangi bir eyleminin
olmadığı ve FETÖ tarafından tutulan bir listede bu
şahsın AD EDL şeklinde belirtildiği, AD ve EDLnin
anlamının ehlîdünya, FETÖ mensubu olmayan, dünya hayatıyla
haşır neşir olan, Emniyet içindeki FETÖ
yapılanmasının etki alanı dışında kalan
kişileri ifade ettiği cumhuriyet
başsavcılığının soruşturmasıyla ortaya
çıkmıştır ve takipsizlik kararı verilmiştir. Bu,
Anadolunun ortasında kalbi vatan ve millet için çarpan kavruk Anadolu
çocuğu yirmi aydır boştadır, vatan haini damgası
yemiştir. Bundan dolayı köy içine çıkıp gezememe gibi bir
durumla karşı karşıya olduğu gibi kendisine istenilen
kızların aileleri tarafından da bu talepleri malum sebeplerle
geri çevrilmektedir. En azından bu kadar net bir şekilde
hakkında takipsizlik kararı verilen bu
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi
adına soruşturmaların bir an önce bitirilmesi gerektiği
kanaatindeyiz.
Yine, seçim bölgem olan Aksarayda Tarım Bakanı
yapmış olduğu ziyarette kenevir ekimi yönünde Aksaraylılara
müjde verdiği hâlde Bakanlar Kurulu kararında yer alan iller
arasında Aksarayın olmaması da bir çelişkidir. Sayın
Bakanı, Aksaraylılara verdiği sözü tutmaya davet ediyoruz.
Aksaray, geçimini daha çok tarım ve
hayvancılıkla sağlayan, eli nasırlı insanların
oluşturduğu dünya güzeli bir ilimiz. Orada bugün Gaziemir köyümüzde
nohut üreticileri nohutlarını satamamış, deposunda
bekletmektedirler. Yine, Ağaçörende yeşil mercimek insanlarımızın
elinde kalmıştır. Bayıraltında ay çekirdeği
maalesef depolarda çürümeye yüz tutmuştur. Durum böyleyken, iktidarın
bu kalemlerdeki gümrük vergisini sıfırlamasını anlamak
mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erel, toparlayın
lütfen.
AYHAN EREL (Devamla) Yani vatandaşların
deyimiyle, AK PARTİ Türkiyede tarım ve
hayvancılığın katili olmuştur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Erol Katırcıoğluna aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın
Katırcıoğlu.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinize iyi akşamlar dileyerek
ben de sözlerime başlayayım.
Şimdi, doğrusunu isterseniz 43 sıra
sayılı bu Yasa Teklifinin ikinci bölümüyle ilgili olarak partimin
genel görüşlerini anlatmış olacağım sizlere. Fakat
baştan şunu söylemem lazım ki, yani bir torba yasanın
geneli üzerinde konuşmak kadar zor bir şey olamaz herhâlde. Çünkü,
içinde envaitürlü şey var. Nitekim ikinci bölüm de yine aynı
şekilde, ikinci bölümde de birçok konu var ve birbirleriyle herhangi bir
ilgisi de yok. Ama bir ilişkileri var bir tarafıyla da
baktığımızda yani biz anlıyoruz onu, doğrusu
sizler de anlıyorsunuz tabii ki. Bu teklif -hemen hemen hepsi- seçim
perspektifi içinde Komisyona getirilmiş ve bugün de Genel Kurulda
konuştuğumuz maddeleri içeriyor. Yani, mesela, insan bir maddeyi
okuyor, şöyle bir soru sormadan yapamıyorsunuz: Peki, neden
şimdi yani neden şimdi oldu bu? Niye daha önce olmadı? Niye daha
sonra olmayacak? Bunların cevabı yok.
Dolayısıyla da yani bu
anlaşılabilir bir şey, bir kriz ortamındayız ve bir
seçime gidiyoruz. İktidar partisi elindeki bütün imkânları -bence-
kullanıyor, biraz -nasıl diyelim- fazla zorlayarak kullanıyor
kanaatindeyim -daha negatif bir laf kullanmayayım- ama doğrusunu
isterseniz gerçekten bu maddelerin ima ettiği insanlarla ilgili olarak
tabii ki bizim de karşı çıkma sınırlarımız
zorlanıyor.
Yani, eğer siz, işte -ne bileyim- belediye
işçilerinin kreş ihtiyaçlarıyla ilgili bir madde getirirseniz
ona biz hayır demeyiz çünkü bu doğru bir hamledir ama yine -demin
söylediğim gibi- bir soruyu sormanız lazım; neden şimdi, neden
daha önce olmadığı sorusu var ama onu da bırakalım,
eğer bu konu tartışılacaksa biz daha da cesaretlendirelim
sizi, her mahallede bir kreş ve okul açılmasını önerelim ve
bunun yapılmasını sağlamaya yönelik olarak en azından
politik bir destek verelim. Ama öyle olmuyor ve öyle anlıyorum ki bu da
belli bir ihtiyacın cevabı olarak buraya yazılmış.
Şimdi, öncelikli olarak bu cep
telefonlarına ÖTV vergisiyle ilgili olarak, biliyorsunuz, bu vergi yüzde
50ye kadar artırılabilir hâle getirildi bu yasa maddesiyle ve
Cumhurbaşkanına verilmiş olan bir yetki bu, ÖTV yani özel
tüketim vergisini artırma yetkisi Cumhurbaşkanının
kullandığı bir yetki. Tabii, bu -özellikle cep
telefonlarıyla ilgili olarak söylüyorum- yüzde 50ye
çıkarılıyor. Bunun neyi ima ettiği tabii ki çok
tartışılabilir, o kısımlarına girmeyelim ama
arkadaşlar, yani bir malın satımıyla ilgili olarak bir özel
tüketim vergisi oranının belirlenmesi yetkisini bir
Cumhurbaşkanının kullanması ne demek Allah
aşkınıza, bunu anlıyor musunuz?
Hani, bana Öyle yazıyoruz ama Hükûmet
yazamadığımız için, hani Hükûmetin yetkisindedir.
yazamadığımız için
Çünkü
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi başka türlü bir
sistem, dolayısıyla Cumhurbaşkanı diyoruz.
diyebilirsiniz ama arkadaşlar, siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum,
Cumhurbaşkanının aldığı bir yetkiye
karşı tavır almak veya en azından karşı bir
argüman koymak mümkün değildir. Dolayısıyla da -gerçekten biz
öyle okuyoruz- bu verginin artırılması ve bu ÖTV kaynaklı
zammın yapılması doğrudan doğruya Cumhurbaşkanlığına
bırakılmış olan bir yetki olarak duruyor. Fakat o zaman
şöyle bir soru da geliyor doğrusu aklıma: Hani, bir yandan
Sayın Cumhurbaşkanımız tanzim satışlarla fiyatları
düşürmeye çalışıyor, bir yandan da zamlarla
telefonların fiyatlarını yükseltmeye çalışıyor.
Bu tuhaf durumun yorumunu size bırakayım ama ben tuhaf
karşıladığımı söylemiş olayım.
Yine, kıdem tazminatlarının alt
yükleniciye rücu edilemeyeceğiyle ilgili bir madde var. Yani bu da
doğrusunu isterseniz şu anlamı taşıyor: Alt
işverene rücu etmeyelim. E peki, ne olur? Kamu ödeyecek demektir bu,
değil mi? Yani alt yüklenicinin ödeyemediği kıdem
tazminatlarının ödenmesi de yine devlete kalmış oluyor,
yine bütçeye kalmış oluyor. Arkadaşlar, bu da bence son derece
sakıncalı ve yine bu, bir anlamda partinizin -hakikaten, bizim
arkadaşlar zaman zaman söylüyor- çok fazla işveren yanlısı
bir parti olduğunu tespit eden veya en azından destekleyen bir
argüman. Fakat arkadaşlar, yani belki zamanı değil ama şunu
söyleyeyim: 2008 krizini -ki hâlâ çıkamadık biliyorsunuz yani Türkiye
olarak söylemiyorum, dünya olarak; hâlâ 2008 kriziyle uğraşıyor
dünya- tartışan iktisatçılar son olarak yaptıkları
analizlerde -ki bence birçoğu ikna edici- gelir
dağılımındaki bozukluğun birinci derecede bu tür
krizleri tetiklediğini yazıyorlar artık ve 2008 krizinin de esas
itibarıyla Amerikadaki gelir dağılımının
bozulmasıyla çok yakından ilgili olduğunu ampirik
çalışmalarla ortaya koymuş durumdalar. Şimdi,
dolayısıyla da eğer Türkiyeyi düşünecek olursak,
Türkiyede ekonomi ve siyaset arasındaki ilişkiyi düşünecek
olursak normal olarak bir iktidarın gelir
dağılımını düşünerek davranması,
sanırım, krizlerle ilgili olarak da mücadelesinin bir parçası
olur diye düşünüyorum ama gördüğümüz kadarıyla
Yani açıkçası
Cumhurbaşkanı bunu söylemekten çekinmiyor da;
hatırladığım bir cümle, mesela TÜSİADda, OHAL
Kanunuyla ilgili olarak Gördünüz mü, biz grevleri yasakladık
böylelikle. diyerek işverenlere sempatik görünmek şeklinde bir
açıklaması da vardı. Dolayısıyla da kıdem
tazminatlarının alt işverenlere rücu edilmemesi ve bu
borçların devlet tarafından yüklenilmesine ilişkin madde bir tür
-bu kelimeyi de kullanayım- işverenlere kıyak anlamına
gelen bir madde ve bu maddeyi de işte, gündeme getirmiş olduk.
Şimdi, arkadaşlar, bir başka konu var
-birçok konu var da, bir başka konu- şöyle: İş
güvenliği uzmanlarıyla ilgili bir konu var. Arkadaşlar
konuştular, üzerinde ben de çok durmayacağım ama yani gerçekten
şöyle tuhaf bir durum var: On altı yıllık
iktidarınız boyunca aşağı yukarı 20 bine
yakın insanın, işçinin iş kazalarında öldüğü
söyleniyor, öldüğü yazılıyor daha doğrusu. E, şimdi,
demek ki burada ciddi bir sıkıntı var ve bu
sıkıntı nasıl giderilebilir? Bu sıkıntı
iş güvenliği uzmanlarıyla giderilebilir ama siz uzmanları
patronun emrinde çalışan bir kişi hâlinde
yapılandırmışsanız, bu olmaz. Yani bir yerde
çalışan ve patrondan maaşını alan bir kişinin, ne
kadar uzmanlığı olursa olsun, o iş yerindeki
sağlık sorunlarını rapor etmesi ve onlarla ilgili önlem
üretmesi pek mümkün değildir gibi geliyor bana. O nedenle de yine
-kaçıncı defa olmuş; yanılmıyorsam 4-5 civarında-
bu iş güvenliği uzmanlarının sürelerinin bir yıl daha,
2020ye kadar uzatılması şeklinde bir madde var. Bu madde de
esas itibarıyla yine çok palyatif; sorunu çözmeye yönelik olmak üzere
düşünülmüş değil, tamamen daha düşük ücretle ve
işverenlerin tümüyle kendi kontrolünde olan iş güvenliği
uzmanlarını çalıştırması anlamını
taşıyan bir madde ve yine altını çizeyim, bunların
faturaları topluma geri dönecektir arkadaşlar, size de geri
dönecektir. Çünkü gerçekten de -demin Musa arkadaşım söyledi-
neredeyse her gün, çalışan insanların iş kazalarıyla
hayatlarını kaybettiğine tanık oluyoruz.
Dolayısıyla da eğer bir iktidarın iktidarı boyunca 20
bin civarında işçi ölümü kaydedilmişse buna ilişkin olarak
bir şeyler yapmak gerekir ki bu yapılması gereken şey de bu
değildir bence.
Efendim, son olarak, bu tarım kredilerinin
yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olarak da birkaç cümle
söylemek istiyorum. Şimdi, arkadaşlar, Türkiyede, Türkiyenin
ekonomik yapısının konuşulmamasıyla kaybettiğimiz
çok şey var. Ben size söyleyeyim: Mesela, Türkiyede bankacılık
sektörü son yıllarda çok değişik bir biçim aldı,
yabancı sermayenin bilfiil içine girdiği bir yapı kazandı
ve bu nedenle de esasında bankacılık sistemi ülkenin
makroekonomi politikalarına çok da uygun davranmayabiliyor. O sebeple de
zaten Hükûmet -benim anladığım kadarıyla- Ziraat
Bankası, Halk Bankası gibi bankaları kullanarak müdahale etmek
durumunda kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Ve yine
-altını çizmemde bir sakınca yok sanırım- böyle
oluşmuş olan bu bankacılık sisteminin verdiği
krediler
Esasında, Türkiye ekonomisinin bir yandan hem küçük, orta sanayi
işletmelerinin krediye ulaşabilme zorlukları dikkate
alındığında hem de özellikle tarım üreticilerinin,
çiftçilerin krediye ulaşmadaki zorluklarını dikkate
aldığımızda, yapılması gereken şeyin
başka bir şey olması lazım. Yani nasıl ki
KOBİlere Kredi Garanti Fonundan destekler veriyorsunuz, bence
çiftçilerin sadece kredi borçlarının ödenmesini değil, onlara
finansal destek vermeyi de düşünmeniz lazım arkadaşlar. Aksi
takdirde patates, domates, patlıcan olur ve sürekli olarak tanzim
satışı konuşuruz ama gerçek sorunlarımızı
konuşmamış oluruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Cavit Arıda.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Arı.
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan
torba yasanın ikinci bölümüyle ilgili grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum değerli
arkadaşlar: Bu Mecliste gördüğüm kadarıyla alelacele
çıkarılan ve sonrasında da düzeltilmeye çalışılan
kanunlarla, tekliflerle meşgul olmaktayız. Malum, son Anayasa referandumuyla
kanun tasarısı kaldırıldı, kanun teklifleriyle
artık kanunlaşma süreci başladı. Tabii, Meclisin
saygınlığının artırılması, gücünün
artırılması söylemleriyle bu referandum süreci geçirildi ama
gelin görün ki özellikle Komisyonumuza, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen ve
teknik nitelikte olan çok sayıda teklifin bürokrasi tarafından
hazırlanıp milletvekili arkadaşlar
aracılığıyla buraya gönderildiğini görmekteyiz ama
bunun yanı sıra da özellikle, günü kurtarmaya ve bilhassa da seçime
dönük olduğu çok açık olan tekliflerin
kanunlaştırılırken aceleye getirildiği çok açık
ve öyle ki çok kısa süreler sonrasında da bunlar düzeltilmeye
çalışılmakta.
Örneğin, görüşülmekte olan bu torba yasa
içerisinde, bayram ikramiyeleriyle ilgili verilen paraların gelir
tespitinde dikkate alınıp alınmamasıyla ilgili bir sorunla
karşı karşıya kaldığımız ortaya
konulmaktadır.
Değerli arkadaşlar, öncelikle tabii,
şunu söylemeden de geçmek istemiyorum: Cumhuriyet Halk Partisinin seçim
vaatleri arasında, 7 Haziran sürecinde, bildiğiniz üzere emekliye 2
maaş ikramiye taahhüdü bulunmaktaydı. Bu 2 maaş ikramiye
taahhüdünde Cumhuriyet Halk Partisi bulunduğunda, o dönem Hani nerede
bunun kaynağı? denilmişti ama 1 Kasım sürecine kadar
tarafınızdan bu uygulamaya geçirildi. Tabii, uygulamaya geçirilirken
de emeklimize 2 bayramda bin TL ancak ödeme yapılabildi. Şimdi, bu
yapıldı ama bir taraftan da evde bakım ihtiyacı olan
vatandaşımızın yani emeklimizin aile gelir tespitinde de bu
paralar gözüktü. İşte, bu nedenle de oradaki o vatandaşlarımız
sıkıntı yaşadı ve maaşlarından kesinti
yapılmaya başlandı. Değerli arkadaşlar, bu kanunlar
hazırlanırken bunlar öngörülemiyor mu yani bu hususlar
düşünülemiyor mu?
Değerli arkadaşlar, örneğin daha ocak
ayında uygulamaya geçirilen Çevre Kanunuyla ilgili -ve gündemde
poşet kanunu olarak uygulamaya geçen husus uygulandı. 15 Şubat
geldiğinde beyannamesi verilecek mi, verilmeyecek mi kaygısına
girdi mali müşavirler ve bütün mali müşavirler bununla ilgili ne
yapacağını şaşırdılar. Ne yapıldı?
Şimdi, getirilen teklifle 24 Nisana beyanname tarihi olarak gün belirlendi.
Değerli arkadaşlar, daha iki ay önce bu düzenleme
yapılırken bu hususta siz bir öngörüde bulunamadınız
mı? Yani böyle birçok düzenleme, yolda devam ederken günü kurtaralım,
sonrasında da nasıl olsa bir şekilde, ihtiyaç doğarsa
düzeltilir hâline getirilmiş bulunmakta.
Yine, bu tekliflerin bir kısmına ve bundan
önceki torba yasalara baktığımızda maalesef ki maalesef,
birçok teklif seçime dönük hazırlanmış mahiyette. Yani daha önce
de ben bu kürsüden söyledim, birçok teklif maalesef, seçim rüşveti
niteliğinde. Bu torba yasa içerisinde bulunan, örneğin 8inci maddeye
baktığımızda, dokuz ay çalışan işçinin üç
aylık maaşının işveren tarafından SGKye olan
prim borcundan mahsup edilmesi. Ee değerli arkadaşlar, bu bir anlamda
seçim rüşveti değil mi? Yani her ne kadar işverenin
desteklenmesi niteliğinde gözükse de... Sonuçta bizim de işverenin
nefes alması yönünde olumsuz bir düşüncemiz yok ama seçim
gelmiş, siz bunlarla meşgulsünüz değerli arkadaşlar.
Kaldı ki geçtiğimiz dönemlerde benzer mahiyette getirdiğiniz, efendim,
adına imar barışı dediğimiz düzenleme, işte
köprülerden geçenlere getirilen aflar, benzeri birçok düzenleme seçim
rüşveti mahiyetindedir.
Değerli arkadaşlar, gündemde çokça yer
alan konulardan bir tanesi de bağlantılı olarak bugünkü
görüşülecek olan konular arasında bulunmakta ve 17nci maddede yer
almakta yani çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine, Ziraat
Bankasına olan borçlarının
yapılandırılmasıyla alakalı.
Değerli arkadaşlar, Tarım Kredi
Kooperatifleri son dönemlerde, malum olduğu üzere, tanzim
satışları düzenleyen bir kurum hâline getirildi ve sizler,
efendim Uçak yapacağız. derken manav dükkânı açma vaziyetine
getirdiniz ülkeyi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tanzim
satışlarda şöyle bir durum uygulandığını
görüyoruz: Bizim üreticimiz hallere ürününü getirmekte. Önce kredi
kooperatifleri aracılığıyla bu ürünleri
aldırdınız ve tanzim satışta satış
aşamasına gelinceye kadar örneğin nakliye bindi bunun üzerine,
diğer masraflar bindi ama ne oldu? Örneğin, Kumlucadan 4,5 TLye
alınan domates, artı nakliye gibi masraflar bindiğinde diyelim
ki yaklaşık 5,5 TLye mal oldu, siz bunu 3 liraya sattınız.
Tabii ki vatandaşımızın ucuz sebze yemeye ihtiyacı
var. Ancak 2,5 TLlik bu zararı kim ödeyecek değerli arkadaşlar?
Sadece İstanbulda günlük 200 milyar civarında zarar edilmekte. Yani
bu belediye üzerinden yapılıyorsa belediye zarar etmekte veya kim
yapıyorsa bir kamu zararı oluşmakta. Bakın, buradan sizlere
söylüyoruz: Bir kamu zararı oluşmakta, bu kamu zararı da gün
gelip birilerine rücu edilecektir. Şimdi, vatandaş belki kilo
başına 3 liraya alıp da işte 2,5-3 lira ucuza
almış gibi olsa da genel anlamda baktığımızda,
sonuçta bu hepimizin vergilerinden karşılanacak bir zarara söz konusu
olmakta.
Şimdi, vatandaşın ürünü ucuza yemesi
bu şekilde sağlanmaz değerli arkadaşlar. Bu işin
çözümü bir kere tarıma bakış açısıyla
alakalıdır. Şimdi, siz tanzim yapacaksanız eğer,
yakın tarihten bu tarafa, efendim, gübreye neredeyse yüzde 100 zam
gelmiş, gübrede tanzim yapın değerli arkadaşlar. Efendim,
tohuma yüzde 100e yakın zam gelmiş, tohuma tanzim yapın
değerli arkadaşlar. Mazota neredeyse yüzde 80 seviyesinde zam
gelmiş, ona tanzim yapın değerli arkadaşlar. Çiftçinin
üretimine destek verelim ki çiftçi de ürettiğinden para kazanabilsin.
Her şeye zam gelmiş, çiftçi perişan,
ürettiğinden para kazanamamış vaziyete getirilmiş.
Şimdi tanzim satış yöntemiyle de Efendim, tarıma çare
bulduk. anlayışıyla günü kurtarma düşüncesindesiniz.
Bakın, ben buradan söylüyorum: Seçime kadar sürecek bu tanzim, seçimden
sonra tanzim manzim kalmayacak değerli arkadaşlar çünkü günü kurtarma
peşindesiniz. Eğer tarımı kurtaralım deseydiniz
çiftçiyi desteklerdik.
Tarım Kanunu gereğince çiftçiye ödenmesi
gereken desteklemeleri her grup toplantısında Sayın Genel
Başkanımız söylemekte, daha ödenmesi gereken paralar ödenmedi.
Ben buradan söylüyorum: Tarım Kredi üzerinden, Ziraat Bankası
üzerinden yapılacak bir yapılandırma varsa gelin, öncelikle
çiftçimizin ödeyemediği faizini silelim, o futbol kulüplerine yüzde 8den
yapılandırma yapıp on yıl boyunca yapılandırma
yapılacağına gelin, çiftçimizin önce faizini silelim, ana
borcunu da en az beş yıla bölelim. Çiftçimizi rahatlatalım,
girdi fiyatlarını düşürelim ki çiftçimiz kazanabilsin
değerli arkadaşlar. Ancak böyle tarım kurtulur yoksa böyle
geçici çözümlerle hiçbir yere varamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Arı.
CAVİT ARI (Devamla) - Çiftçimizin desteklenmesi
demek, tarımın güçlenmesi demektir, ekonominin düzelmesi demektir.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - İkinci bölüm üzerinde
şahıslar adına söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Erkan Baş.
Buyurun Sayın Baş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri
izleyen tüm emekçileri, işçileri yürekten selamlıyorum.
Maalesef, yine bir iktidar
alışkanlığıyla, torba yasayla karşı
karşıyayız. Daha vahimi, bu torba yasayı bir temel kanun
olarak görüşüyoruz. Bunu da şunun için vurgulama ihtiyacı
hissediyorum: İkinci bölüm üzerine söz aldım, beş dakika sürem
var, 8 madde hakkında konuşmam gerekiyor ve bu 8 madde 5 ayrı
bakanlığa ait hükümleri içeriyor. Bunu yapmak herhâlde hiçbirimiz
için imkân dâhilinde değil. Dolayısıyla bazı
arkadaşlar biz söz aldığımızda Türkiye İşçi
Partisi de konu ne olursa olsun işçilere getiriyor, emekçilere getiriyor,
yoksullara getiriyor, konuyla ilgilenmiyor. diyor. Biz de tam tersine, şaşırdığımızı
burada söyleyelim. Konu ne olursa olsun, hangi yasa önümüze gelirse gelsin, bir
biçimde patronlara yaranmak için çıkartılıyor.
Dolayısıyla yapacak bir şey kalmıyor değerli
arkadaşlar.
Şunu söylemem gerekiyor: Ben, Parlamentomuzun
böyle torba yasalarla yasa yapmasını, milletvekillerinin bir nevi
torbacılıkla görevlendirilmesini doğru bulmuyorum. Usul
açısından doğru olmayan bir şeyin içerik
açısından da sağlıklı sonuçlar vereceğine hiç
inanmıyorum.
Değerli arkadaşlar, 8inci madde geçti ama
üzerine bir çift laf etmezsem içimde kalır. Gerçekten utanıyorum
8inci maddeyi bu Parlamento geçirdiği için. Sonuçta, adı üzerinde
İşsizlik Fonu diyoruz yani işçinin çalışırken
emeğinden, alın terinden oluşmuş bir fondan söz ediyoruz.
Bunun, işsiz kaldıkları zaman işçilerin hayatını
kolaylaştırmak için kullanılması lazım. Ama ne
yaptık biraz önceki maddeyle? Patronlara verdik. Yani işçinin
parasını, işçinin alın terini patronlara verdik. Dedik ki:
Sen işçilerin bu parasını al, işçileri istediğin gibi
çalıştır, onları sömürmeye devam et, zaten işçilerin
olan parasını işçilere tekrar ver. Bu arada patronlar haybeye
işçi çalıştırmış, işçilerin alın
terine, emeğine el koymuş olacaklar. Bu, kabul edilebilir bir
şey değil, üstelik resmî rakamla 7 milyona yakın işsizin
olduğu bir ülkeden söz ettiğimiz gerçeğiyle karşı
karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, bu karanlık
tabloda insanlar bir taraftan işsizliğe mahkûm ediliyorlar ama
çalışan insanların da maalesef, çalışırken
hayatlarını kaybettiklerini görüyoruz. Rakamlar söylendi, bir kez
daha tekrar etmek gerekiyor. AKP iktidara geldiği günden bugüne
Türkiyede, adına iş kazası denilen iş cinayetlerinde
2002-2018 yılları arasında 22.370 kişi hayatını
kaybetmiş. Arkadaşlar Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre,
bir iş kazasının karşılığında 6 meslek
ölümünden söz ediliyor. Demek ki aşağı yukarı 135 bin
işçinin iş kazalarında ve işteki meslek
hastalıkları nedeniyle hayatını kaybettiği bir
tablodan söz ediyoruz. Şimdi buna niye değiniyorum? Çünkü
arkadaşlar, elimizdeki şu torba yasanın içerisinde iş
güvenliğine ilişkin -sözde- çözüm üretecek öneriler var.
Değerli arkadaşlar, herkesi uyarmak
istiyorum. İş güvenliği, işçi sağlığı,
üzerine ciddiyetsizlikle yaklaşabileceğimiz bir mesele değildir.
Bakın, bir tek örnek vermek istiyorum size. Bu teklif, Meclis
Başkanlığına 13 Şubatta gelmiş; bugün 20
Şubat, bir haftadır gündemde. Ben şunu yaptım, hepinize
öneriyorum, lütfen, hani rakamlarla konuşunca anlayamıyoruz
birbirimizi.
Değerli arkadaşlar, bu teklif Meclis
Başkanlığına sunulduğundan bugün biz burada
görüşene kadar bakın ne olmuş, biliyor musunuz? İrfan Tözün
45 yaşında bir işçi kardeşimiz, hayatını
kaybetmiş. Biz İş Güvenliği Yasasını tartışırken
Erkan Şahin, 39 yaşında, hayatını kaybetmiş,
Atayurt Mahallesinde, Mersin Silifkede 7si ağır, 22 işçi
yaralanmış, 5 işçi yaşamını kaybetmiş. 24
yaşında bir işçi, biz bunu konuşurken hayatını
kaybetmiş. 38 yaşında başka bir işçi hayatını
kaybetmiş. Muğla Milasta Engin Tutuk, biz konuşurken
hayatını kaybetmiş. Şükrü Otlak 42 yaşında, biz
konuşurken hayatını kaybetmiş.
Arkadaşlar, inanın,
sadece biz bunları konuşurken hayatını kaybeden
işçilerin isimlerini saymaya kalksak bu gündem maddesinin süre
sınırını fazlasıyla aşacağız.
İnsan şunlara bakıp elini vicdanına koymadan bu yasaya
nasıl Evet oyu verir, gerçekten anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; vebal altındayız. Biz burada
konuşurken her an, iş güvenliği yeterince
alınmadığı için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ERKAN BAŞ (Devamla)
İş güvenliğinin yeterince alınmaması nedir? Bir:
Patronların daha fazla kâr etmek için işçilerin
yaşamını önemsememesidir. İki: Patronların bu tutumuna
iktidarın, devleti yönetenlerin göz yummasıdır. Bu, bundan
sonrası açısından da bugün itibarıyla, bu Genel Kurulda
bulunan herkesi vebal altına koymaktadır. Yarın bir işçi
kardeşimiz daha biz bugün yanlış bir karar verdiğimiz için
hayatını kaybedebilir.
Süre
sınırımı aşıyorum arkadaşlar.
Bakın, gerçekten çok
isterdim ama sadece 2018 yılının verileri var elimizde. 2018
yılında, ismini öğrenebildiğimiz, resmî rakamlara giren ya
da basın yoluyla ismini öğrenebildiğimiz,
öğrenemediklerimiz de var. Bakın, değerli arkadaşlar,
bunların hepsi, şu sayfalar boyu, sığmayan ne, biliyor
musunuz? Ölen işçilerin sadece isimleri. Siz bir de bunların
çocuklarını, ailelerini, eşini, dostunu düşünün ve bu
yasaya Evet oyu verirken bir kez daha düşünün diye uyarıyorum.
Değerli arkadaşlar,
işçi sınıfımız sabırlıdır ama
sabrı taştığı zaman bir ayağa kalkarsa
sarayın temellerini de o holdinglerin de hepsini sarsar. Demedi demeyin.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ikinci
bölümde soru-cevap işlemi yok.
Bu şekilde, ikinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
9uncu madde üzerinde iki önerge bulunmaktadır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alıp okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur Işık Mahmut Toğrul Meral
Danış Beştaş
Muş Gaziantep Siirt
Erdal Aydemir Serpil
Kemalbay Pekgözegü Erol
Katırcıoğlu
Bingöl İzmir İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Siirt
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurunuz Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Dünya Ana Dili Günü. Öncelikle, bütün dünya
halklarının Uluslararası Ana Dili Gününü kutluyorum.
(x)
Değerli arkadaşlar, ana dili yasaklı
olan bir milletvekili olarak kendi dilimde ilk söylediğim cümleyi aynen
ifade ettim.
EROL KAVUNCU (Çorum) - Yasaktı da niye
konuşuyorsun o zaman?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
değerli milletvekilleri, bu kürsüden çokça ifade ettiğimiz bir
şey var: Açlık grevleri. Leyla Güven şahsında, diğer
açlık grevlerinin tümünü ısrarla burada ifade ediyoruz ama bugüne
kadar tek bir üye, tek bir parlamenter çıkıp Ya, bu açlık
grevlerinde ne oluyor? Gerçekten devletin bir sorumluluğu var mı?
Talep nedir? Bu talep neden karşılanmıyor? Gerçekten yasa
dışı bir şey mi isteniyor, yasalara uygun olmayan bir talep
mi var
Böyle bir cevap bile duymadık.
Şimdi, ben bugün size açlık grevinde,
açlık grevi sonucunda meydana gelebilecek sonuçlarda başta iktidar
olmak üzere devletin sorumluluğunu yasalarla anlatacağım Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasaya göre.
Yaşam hakkı, gerçekten devletin
yaşatma hakkı ve zorunluluğu. Şimdi, ne diyor bir kere, her
şeyden önce Anayasa 17, size aynen okuyacağım: Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve
geliştirme hakkına sahiptir. Burada Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin de 2nci maddesi yaşam hakkını düzenliyor,
diyor ki: Yasanın koruması altındadır. Açıkça
söylüyor ve bunun istisnaları var; Ne zaman bir ölüm olduğunda
devlet bundan sorumlu olmaz. Bu, aynen bizim Anayasamızda da var. Ne
diyor: Ceza alması. Ölüm cezası; şu anda Türkiye'de ölüm
cezası yok. Kuvvete başvurmanın kesin zorunluluk arz etmesi.
Bunu da herkes takdir eder. Şiddete karşı korunması için.
Bir kişinin korunması için. Tutuklunun kaçmasını önlemek
için. Ayaklanma veya isyanın bastırılması için. Bu
durumlarda yaşam hakkının sona ermesi hâlinde devletin
sorumluluğu ortadan kalkıyor; diğer bütün hâllerde, devlet
meydana gelebilecek ölümden doğrudan sorumludur. İki türlü
sorumluluğu vardır devletin: Bir, objektif, pozitif; bir de negatif
yükümlülüğü vardır. Negatif yükümlülüğü nedir? Öldürmeme
yasağıdır. Devlet bir vatandaşını öldüremez,
öldüremez.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Leyla Güven niye buraya
gelmiyor yemin etmeye? Gelsin. Bağlayan ne?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
İkinci sorumluluğu, pozitif yükümlülüğüdür. Bu da temel
hakların üçüncü kişiler tarafından ihlal edilmesini önlemek
amacıyla devletin alması gereken önlemlerdir.
Dinlerseniz anlayacaksınız.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Neden, niye gelmiyor?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Evet,
şimdi, biz devletin pozitif sorumluluğundan söz ediyoruz. Şimdi,
300ü aşkın tutsak şu anda Türkiye'de devletin denetimi ve
sorumluluğu altında hapishanelerde açlık grevlerinde,
dışarıdakileri bir tarafa bırakıyorum. Bugün, biraz
önce aldığımız bir telefona göre -daha önce milletvekilimiz
de söyledi- Şahin Öncü Van Cezaevinde ve şu an yaşamı
kritik bir aşamada, her an -umarım olmaz- yaşamını
yitirebilir. Leyla Güven Vekilimizin açlık grevinin yüz günü
aştığını -ki artık günleri bilerek
söylemeyeceğim- biliyorsunuz. Burada ne var? Bizim
karşımızda susuyorsunuz. Susmak sizi kurtaramayacak. Siz bugün
susuyorsunuz, Bir milletvekili tahliye ettik sorumluluktan kurtulduk.
diyorsunuz ama kurtulmadınız. Siz, o milletvekili açlık grevini
sanki tahliye olmak için yapmış gibi davranıyorsunuz. Öyle bir
durum yok. Leyla Güven ilk günden itibaren Ben kendim için bir şey
istemiyorum. Bu ülkede tecridi bitirin, işkenceyi bitirin,
insanlığa karşı işlediğiniz suça son verin. dedi
ve bunu savundu. İki adım atıldı -tırnak içinde,
adım değil- biri, sanki tahliye için açlık grevine girmiş,
diğeri de on beş dakika Mehmet Öcalan İmralı Adasına gönderildi.
Şimdi burada ne var? Susarak sanki bu olay
yokmuş gibi davranıyorsunuz. Böyle bir şeyin altında
kalırsınız. Gerçekten bir milletvekili ve 300ü aşkın
tutuklunun her an ölümle yüz yüze olduğu bir durumda bunların
yaşamına gelecek bir halel, doğrudan sizin öldürdüğünüz
anlamına gelir. Öldürmek tetiği çekmek değildir, öldürmek, o
insanların talebini duymazdan gelmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ilave ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Öldürmek, aynı zamanda ölüme gidişe göz yummaktır ve şu
anda siz bunu yapıyorsunuz. Talep çok açıktır ve Türkiye
cezaevlerinde çok acı bir tarih vardır; çok sayıda insanın
cenazesi çıkarılmıştır ve şimdi, bu yüzyılda
seçimden sonrayı bekleyelim demeyin ha çünkü seçim, ölüm
karşısında, yaşam hakkı karşısında bir
hiçtir. Yaşam hakkı her şeyin üstündedir ve sizden talep,
kesinlikle meşru, haklı ve yasalara uygun bir taleptir. Şu anda
İmralı Adasında devam eden, sonuçta bir hukuksuzluktur; bir
hukuksuzluğa karşı hukuka uyun talebidir ve Leyla Güven
başta olmak üzere açlık grevindeki diğer bütün insanların
taleplerine uymanız yasanın gereğidir, devletin yaşam
hakkından objektif olarak sorumlu olmasının gereğidir diyorum
ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 9uncu maddesinde yer alan "% 25'e kadar artırmaya
ibaresinden sonra gelen "8517.12.00.00.11 G.T.İ.P. numaralı
mallar için belirlenen oranlara esas özel tüketim vergisi
matrahlarının alt ve üst sınırlarını dörtte
birine kadar indirmeye, dört katına kadar artırmaya, ifadesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Behiç Çelik Mehmet
Metanet Çulhanoğlu Hüseyin
Örs
Mersin Adana Trabzon
İsmail Tatlıoğlu Ayhan Altıntaş
Bursa Ankara
BAŞKAN Komisyon önerge katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Trabzon
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Örs.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 9uncu maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum,
hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmamda,
Türkiye'deki sosyal hizmet uygulamalarına ilişkin görüşlerimi
ifade etmek ve bazı önerilerde bulunmak isterim.
Değerli milletvekilleri, bakıma muhtaç,
ağır engellilerin evde bakımıyla ilgili olarak,
bakıcıların önemli bir kısmının kadın
olduğu bilinmektedir. Bakıcıların yirmi dört saat esaslı
hizmet vermeleri istihdam edilmelerini kısıtlamakta,
bakıcıların hasta olmaları hâlinde engellinin
bakımıyla ilgili sorunlar yaşanmaktadır. Bakım görevi
süresinin yıllarca devam ettiği düşünüldüğünde, bu zaman
diliminde aile ve toplum için önemli görevi ifa eden kişilerin sosyal
güvenlik sistemine kayıtlı olmayışı gerek sosyal
devlet anlayışının eksiksiz yerine getirilmesi gerekse
vatandaşlık hakkı açısından önemli bir kayıptır.
Bakıcılar bir an önce sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmeli, özel
bakım merkezlerinin verdiği hizmet çeşitlendirilmeli,
bakıcının sağlık sorunları yaşaması
durumunda günübirlik bakım seçeneği devreye girip bakım
hizmetinin sekteye uğraması engellenmelidir.
Değerli milletvekilleri,
yaşlılarımızın bir kısmı barınma, bir
kısmı da bakım ihtiyacı sebebiyle kamudan hizmet
almaktadır. Bakım ihtiyacı hisseden
yaşlılarımızın çeşitli
hastalıklarının olduğunu bilmekteyiz. Bu anlamda,
hastalıklara yönelik ihtisaslaşmış huzurevlerine ihtiyaç
duyulmaktadır. Alzaymır hastalarına yönelik ihtisaslaştırılmış
huzurevlerinin bir an önce açılması gerekmektedir. Sadece
barınma ihtiyacı olan yaşlılarımızın bu
ihtiyacının karşılanması devletin bina yapımına
bağlı kılınmamalıdır. Örneğin, turizm
sektöründe hizmet veren otellerde ayrılacak kontenjanlarla bu ihtiyaç
giderilirken yaşlı, sosyal yalıtılmışlık
hissine kapılmadan yaşamını idame ettirebilmeli veya
engelli ve yaşlılara yönelik koruyucu aile modeli uygulamaları
geliştirilmelidir. Yaşlının yaşadığı
çevreden kopmadan bakım ihtiyacının karşılanabilmesi
için, yerel yönetimler tarafından ev tipi yaşam alanlarının
açılması sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, ihtiyaç sahibi
bireylere yapılacak sosyal yardımların adil bir şekilde
kişilere ulaştırılabilmesi için sivil toplum
kuruluşları ve kurumlar arası koordinasyonu
artırıcı tedbirler bir an evvel alınmalıdır.
Anadolu kültürünün günümüze yansıması olan Askıda iyilik var.
gibi uygulamalar yaygınlaştırılmalıdır. Sosyal
hizmet ve yardımlar toplumsallaştırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, can güvenliği sorunu
olmayıp barınma ihtiyacı olan kadınlara hizmet verecek
sığınmaevlerinin yerel yönetimlerce yapılmasını
sağlayacak tedbirler alınmalıdır. 5393 sayılı
Yasaya rağmen kadın konukevi ve kreş yapmayan belediyelerin
yerine valilik bu görevi üstlenmeli, bedelini de belediyenin İLBANK
hissesinden karşılamalıdır. Bu konuyla ilgili bir yasal
düzenlemeye ihtiyaç vardır. Kadının toplumsal yaşamın
her alanında olması istendiği düşünüldüğünde, aile
ihtiyaç odası, emzirme odası gibi mekânların
yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Burada bir önemli şeyi de yine arz etmek
istiyorum: Boşanmalarda tarafların çocukla kişisel ilişki
tesisini kolaylaştırıcı tedbirler
alınmalıdır. Çocuğun, bir mal gibi, icra dairesi aracılığıyla
teslimi uygulaması ivedilikle değiştirilip Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bu hususta etkin
olması sağlanmalıdır.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde aynı mahiyette iki
önerge bulunmaktadır, önergeleri okutup birlikte işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 11inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İsmail Tatlıoğlu İmam Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Bursa Gaziantep Ankara
Behiç Çelik Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Aylin
Cesur
Mersin Adana Isparta
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Bekaroğlu Kani
Beko
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerine söz isteyen Isparta Milletvekilimiz Sayın Aylin Cesur.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dünkü konuşmamda ülkemizde neler iyi
değil, onlardan söz etmiştim; müsaadenizle, dün söz verdiğim
gibi bunların çözüm önerileriyle ilgili düşüncelerimi bugün aktarmaya
çalışacağım.
Ülkenin en önemli sorunu rejimin ve devletin
işletilememesidir. Her şey aslında burada başlar ve burada
biter. Her türlü idare, yetkisinin kaynağını milletten
alacaktır, rejim de bunun üzerine oturacaktır. Bunun işlemesi
lazımdır, kurmak yetmez. Parlamentonun da işleyen parlamento
olması lazımdır. İşlemeyen, işletilen bir parlamento;
halkın beklentileri yerine iktidarın istediklerine göre
işletilen bir yasama organı
Bu tasvirle anılmak sizleri
incitmiyor mu? Yani, ittifak olarak getirdiğimiz kanunlar, söz verip de
reddettiğiniz önergeler aslında vicdanlarınıza
sığıyor mu, doğrusu merak ediyorum.
Kuvvetler ayrılığı kavramı
ise gidemediğimiz uzaya fırlatılıp atılmış
bir kuram gibi şu ara. Halkın sesine kulaklar
tıkanmış, eller onun için kalkamayacak şekilde bağlanmış
yani değerli arkadaşlar, demek istiyorum ki aslında, hür ve korkusuz
bir ortam işin başı. Hür ortam, demokratik rejimlerde
vatandaşın soluduğu ortam. Yatırım iklimi de
yaratıcılık da üretim de ancak bu ortamda mümkün olabilir. Bu
kürsü de aslında sistemin kilit taşı. Bugün adına ne
derseniz deyin, yeni sistemle Türkiye Büyük Millet Meclisini gereği gibi
çalıştırmıyorsunuz. Bu, bindiğimiz dalı
kesmektir. Parlamento işlemelidir; geliniz, özgür iradelerimizle -şu
sistemde bile mümkün aslında- Parlamentoyu işler hâle getirelim.
İkinci büyük konu hür ve özerk
yargıdır. Yargı yetkisi, Türk milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılır. Hâkimler
görevlerinde bağımsızdırlar. Bunlar Anayasa hükmüdür. Bugün
bu konuda tereddütler varsa derhâl tedbir alınmalıdır. Adalet,
eşit dağıtılırsa adalettir.
Üçüncü önemli mesele, güvenliğimizdir. Ülkenin
güvenliğini korumak devletin görevidir. Demokratik rejimlerde ülke
güvenliğinin korunması, devlet çatısı içindeki muhtelif
organ ve kuruluşlarca yapılır. Demokratik devlet bu görevini,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstün ve mutlak yetkisi ve denetimi
altında ilgili kuruluşlara yaptırır.
Ülkemizin güvenliği ve bekası
denildiğinde bugün görülen en büyük sıkıntı, terör
belasıdır. Türkiye her gün şehit cenazeleri kaldıran bir
ülke olmaktan çıkarılmalıdır.
En büyük tehlikelerden biri, 4 milyona yakın
Suriyeli nüfustur. Bugün ülkemizde her 20 kişiden 1i, maalesef, Suriyeli.
Yarattığı ekonomik buhrandan daha ziyade, büyük bir iç
kargaşa -Allah vermeye- gerçekten gelecekte tehdit olarak önümüzde
duruyor. Suriyeli kardeşlerimizin derhâl ülkelerine dönmeleri
sağlanmalıdır.
Gelişmiş demokrasilerde
vatandaşın temel haklarının en önemlilerinden bir tanesi,
haber alma özgürlüğüdür. Bugün ülkemizde, doğruları
saptırmaya veya vatandaşa doğrunun tam tersini söylemeye dayalı
bir yayın mekanizması oluşturulmuştur. Havuz medyası
ismi verilen bu ortama artık, taraftar zümre dâhil, hiç kimsenin güveni
yoktur. Bunu uzun süre devam ettirdiğinizde, geçmişe
bakıldığında bunu yürüten hükûmetlerin de rejimin kendisinin
de zarar gördüğü tespit edilmiştir.
Bugünkü çok önemli tedbir ise devlette dürüstlük,
her türlü yolsuzlukla ve israfla mücadele edilmesidir. Bir yandan ekonomik kriz
ve sonucu olan iflaslar, intiharlar yaşanırken; devletse
vatandaşa soğan, patates satar hâldeyken bir yandan da Türk kamuoyu
israf hadiseleriyle şaşkındır. Bir yandan
köşebaşı zenginleri türemektedir, bir yandan da ana
atardamarlarımız olan önemli tesislerimiz bir bir
satılmaktadır. Devlet kaynaklarının israfı, iktidarın
günlük politikası hâline gelmiştir. Bu israf hem Türk devletini fakirleştirmekte
hem de enflasyonun temel nedenini oluşturmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYLİN CESUR (Devamla) Teşekkür ederim.
Demokratik hukuk devletlerinde demokrasinin
işlemesi için gerekli sendikalar, üniversiteler, sivil toplum örgütleri
baskı altında olmaz, hür olarak çalışırlar ama
maalesef sistem dışı kalmışlardır.
Emeklisi, memuru, işçisi, köylüsü, çiftçisi,
esnafı, asgari ücretlisi, yatırımcısıyla Türk milleti
ve milletin toplam 64 milyonu yoksulluk ve açlık
sınırındadır. Derhâl ekonomik tedbirler hayata
geçirilmelidir ve israf ekonomisine son verilmelidir. Sihre gerek yok, üretim
ve sanayileşme işin sırrı.
Belediyeler çok önemlidir, geçmiş tecrübelere
bakınca siyasi iktidar için geliş kapısı olduğu kadar
gidiş kapısı da olmuştur. O nedenle önümüzdeki yerel
seçimlerde, şikâyetleri olan varsa durup düşünme zamanıdır.
Değişim şarttır şikâyeti olana ve kurtuluşun tek
yolu vatandaşlarımızın demokrasiye sahip
çıkmalarıdır.
Yüce milletimize sesleniyorum: Korkmadan, kendiniz,
çocuklarınız ve geleceğimiz için sandığa gidiniz;
özgürce, korkmadan, umudumuz olacak adaylarınız varsa onlara oy
veriniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha veriyorum Sayın
Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Ben buradan tüm
milletimize sesleniyorum: Hadisesiz ve şaibesiz bir seçim geçirmeyi
diliyorum. Herkesin vicdanlarıyla, kendisinin hak ettiği yönetime
gelecek adaylara oy vermelerini istiyorum korkmadan ve cesurca.
Yüce Meclisi ve milletimizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekilimiz Sayın Kani Beko.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Beko.
KANİ BEKO (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 11inci madde üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Kıdem tazminatı seksen yıllık
temel bir işçi hakkıdır. Türkiye işçi sınıfı
1936dan bu yana kıdem tazminatı hakkına sahiptir. Kıdem
tazminatı işçinin, çalışanın, güvencesidir;
birikmiş, emeğidir, alın teridir. Kıdem tazminatı,
işverenlerin ve Hükûmetin iddia ettiği gibi, yük değildir.
Hükûmet kapalı kapılar ardında, sendikalardan ve işçilerden
gizli, kıdem tazminatını fona devretme
hazırlıkları yürütmektedir. Kıdem tazminatının
fona devri sonun başlangıcı demektir. Fona devir, kıdem
tazminatının on güne, on beş güne düşmesi anlamına
gelmektedir. Fona devir, iş güvencesinin iyice yok olmasıdır.
Fona devir, işten çıkarmaların kolaylaşması demektir.
Hükûmet diyor ki: Kıdem tazminatı fonu işçinin
yararınadır. Aklımızla dalga geçmeyin, işçiyle dalga
geçmeyin. İşsizlik rekor kırarken, TÜİK rakamlarına
göre 7 milyon işsiz varken işten çıkarmaların
kolaylaşması işçinin yararına olabilir mi? Hükûmet,
işçiye ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye
çalışmaktadır. Hükûmet Kıdem tazminatı
hakkını ödemeyen patronlar var. diyerek kıdem
tazminatını ortadan kaldırmak istemektedir. Hükûmetin kıdem
tazminatına hazırladığı Truva atını
reddediyoruz, bireysel fonu reddediyoruz, işçiler için garanti istiyoruz.
Hükûmet fon ısrarından vazgeçmelidir. Kıdem tazminatı
fonunu tazminat alamayan işçiler için getirdiklerini iddia ediyorlar.
Doğrudur, 100 binlerce işçi kıdem
tazminatını alamıyor veya eksik alıyor. Doğrudur,
örgütsüz çalışanların önemli bir bölümü kıdem
tazminatını almakta sorunlar yaşıyor. Doğrudur,
işverenler yasaları yok sayarak kıdem tazminatı ödememek
için hile yoluna başvurmaktadırlar. Doğrudur, işçiler
kıdem tazminatı almak için yıllarca mahkeme
kapılarında sürünüyorlar. Doğrudur, istifa hâlinde kıdem
tazminatı ödenmemesi nedeniyle çalışan, ciddi hak kaybına
uğramaktadır.
O hâlde yapılması gereken, kıdem
tazminatını tırpanlamak yerine fona devretmek değil,
kıdem tazminatına erişimi kolaylaştırmaktır.
Yapılması gereken, kıdem tazminatına yönelik ihlallere son
vermektir. Yapılması gereken, kıdem tazminatı
hakkının kullanımının önündeki engelleri
kaldırmaktır. Kıdem tazminatının kâğıt
üzerinde korunması yetmez, kıdem tazminatı güvence altında
olmalıdır. Bütün çalışanlar kıdem tazminatı
hakkına kolayca erişebilmelidir. Bunun için hiçbir ayrım
olmaksızın bütün işçilerin kıdem tazminatından
yararlanması sağlanmalıdır. Kıdem
tazminatının fona devri gündemden çıkarılmalıdır.
Kıdem tazminatı doğrudan işveren yükümlülüğü olarak kalmalıdır.
Kıdem tazminatı her türlü işten çıkarmada ve istifa hâlinde
süre koşulu olmadan ödenmelidir. Kıdem tazminatı tavanı
kaldırılmalıdır. İşverenin icra ve iflası
hâllerinde kıdem tazminatı alacakları devlet ve bankaların
ipotekli alacaklarının önüne alınmalıdır, ilk
sıraya yükseltilmelidir. Diğer tüm alacaklardan önce işçi
alacakları kesinlikle ödenmelidir. İşverenin ödeme aczine
düşmesi durumunda kıdem tazminatına garanti getirilmelidir.
Kıdem tazminatı alacakları ücret alacağı
sayılmalı ve hâlen İşsizlik Sigortası Kanununda
düzenlenmiş olan ücret garanti uygulaması kapsamına
alınmalıdır. Ücret Garanti Fonu kıdem tazminatını
da içerecek şekilde genişletilmeli ve ödeme süresi artırılmalıdır.
Kıdem tazminatı ödemeyen, ödemekten kaçınan işverenlere
ağır yaptırımlar getirilmelidir. Kıdem
tazminatıyla ilgili hükümler doğrudan 4857 sayılı
İş Yasası sistemi içine alınmalıdır. Kıdem
tazminatında kanun hâkimiyetini sağlayacak, kıdem tazminatı
hakkını güvence altına alacak yol budur. Kıdem
tazminatı yük değil, haktır. Kıdem tazminatı
işçilerin kırmızı çizgisidir. Kıdem tazminatı
olmayan işçinin iş güvencesi olmaz.
İşçilerin işi, ekmeği,
geleceği için kıdem tazminatının
kaldırılmasına karşı olduğumuzu buradan bir kez
daha ifade ediyorum, Meclise sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11inci madde kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin kanun teklifi metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mensur Işık Ebrü Günay Serpil Kemalbay
Pekgözegü
Muş Mardin İzmir
Musa Piroğlu Erol
Katırcıoğlu
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, sözlerime
başlamadan önce, açlık grevinin 106ncı gününde olan sevgili
Leyla Güveni ve zindanlarda açlık grevinde olan, yurt
dışında açlık grevinde olan tüm yoldaşları burada
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar; emekçiler, işçiler
çalışırken hastalanıyorlar ve ölüyorlar. Bu, bir Türkiye
gerçeği ve bu gerçek -ne kadar teşekkür etsek azdır- her zaman,
Türkiye'de yaşanan iş güvenliğiyle ilgili katliamları göz
önüne seren İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Meclisinin raporlarıyla her ay ortaya konuyor. Bakın,
burada -iş cinayeti- bir ayda 155 işçi yaşamını
yitirmiş. Bir yılda yaklaşık 2 bin insan
yaşamını yitirdi. Bunlar rakam değil, insanların
canı; hayatı pahasına çalışan insanlardan
bahsediyoruz. Aslında bu rakamlar, bu iş cinayeti rakamları
kesinlikle doğru da değil. 2018de en az 2 bine yakın işçi
yaşamını yitirdi, 1.923 işçi yaşamını
yitirdi, en az. Bunlar, İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Meclisinin tutulabildiği raporlardan elde
edilen sonuçlar.
Aslında, Türkiyenin bir yarası da meslek
hastalıklarıdır. Meslek hastalıklarında kaç
insanın yaşamını yitirdiğini şu anda hiç kimse
bilmiyor. Uluslararası Çalışma Örgütüne göre, eğer bir
ülkede günde 3 işçi yaşamını yitiriyorsa iş
cinayetinde, yaklaşık 6 işçi de meslek
hastalığından yaşamını yitiriyordur. Yani buradan
hesaplarsak Türkiyede günde en az 18 işçi çalışırken
hastalanıyor ve ölüyor iş cinayetiyle ve meslek
hastalıklarıyla.
Şimdi, bu kadar derin bir yara varken biz ne
yapıyoruz burada? İş güvenliği önlemleri almakla sorumlu
olan iş yerlerini rahatlatmak adına (C) sınıfı iş
güvenliği uzmanlarını tehlikeli, (B) sınıfı
iş güvenliği uzmanlarını da çok tehlikeli işlerde
çalıştırmak için, 2012den beri ertelediğimiz şeyi
tekrarlıyoruz ve hizmet sürelerini uzatıyoruz. Yani çok tehlikeli bir
iş yerinde daha az donanımlı, daha az deneyimli bir iş
güvenliği uzmanı çalışacak. Ne olacak?
İşverenler, patronlar işçileri, iş güvenliği
uzmanlarını daha az ücretle çalıştırabilecekler, bu
iş güvenliği uzmanlarına çok düşük ücretler verecekler.
Üstelik bu iş güvenliği uzmanlarını zaten patronlar
işe alıyorlar yani patrona karşı direnebilme
şansları da yok, iddia edebilme şansları da yok. Böylece,
iş cinayetleri sürecek, meslek hastalıkları sürecek; böylece,
patronlar daha fazla kâr etsin diye işçiler ölmeye devam edecek.
Arkadaşlar yatacak yeriniz yok, gerçekten
yatacak yeriniz yok! Yaptığınız cinayettir. Birazdan
ellerinizi kaldıracaksınız ve bu cinayetleri
onaylayacaksınız.
Bakın, Muğlanın Milas ilçesinde
-dinleyin, lütfen dinleyin- bir kömür madeninde 3 işçi
yaşamını yitirmedi mi? Bu hafta bu gerçekleşti. Bu 3
işçiden 1i Servet Çapacıoğlu, 24 yaşında,
kardeşiyle birlikte aynı madende çalışıyorlar ve bu
işçi Aydında toprağa veriliyor. Kardeşi yarım saat
farkla kurtuluyor fakat Servet Çapacıoğlu yaşamını
yitiriyor. Babası taziyede şunu söylüyor, Bilal Çapacıoğlu
diyor ki: Denetim yapılmadan evlatlarımı
çalıştırmışlar. Oğlum iki gün önce yetkililere
Riskli alanda çalışma yapıyoruz. diye uyarıda
bulunmuş ama kimse önlem almamış. Kim önlemi almayan? Patron
önlemi almıyor. Neden? Çünkü denetim yok, cezasızlık
politikası var, elbette ki önlem alınmaz. Bu madende neden bu cinayet
yaşanmış? Şunun için: Sahada yasak olan ters ıskarpa
yöntemiyle üretim yapıldığı için. Eğer
donanımlı, deneyimli bir (A) sınıfı iş
güvenliği uzmanı çalışsaydı o madende ters
ıskarpa yöntemine asla izin vermemesi gerekirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) Oysa bu
iş yeri -sadece bu da değil- patlayıcı madde ruhsatı
da olmayan bir iş yeri aynı zamanda ve en az 3 basamak, 3 kademe
olması gerekirken 1 basamak var bu iş yerinde. Bütün bu iş yeri,
iş güvenliği ihlalleri nasıl olabiliyor? Burada (A)
sınıfı iş güvenliği uzmanı
olmadığı için ya da varsa bile bu iş güvenliği
uzmanı cesaret edip acil ve hayat tehlikesi yaratan bir durumda
Bakanlığı uyarması gerekirken o Bakanlığı
uyaramadığı için. Neden uyaramıyor? Çünkü patrondan
ücretini alıyor, nasıl patronu şikâyet edebilir değil mi?
Patronu şikâyet edemez. Dolayısıyla biz iş
güvenliğiyle ilgili başka kanunlar çıkarmalıyız.
İşte, bu durumu ortadan kaldıracak, iş güvenliği
uzmanlarını özgürleştirecek, bağımsız karar
alabilecekleri bir sistem kurmalıyız; onları işverenlerden,
işverenlerin müdahalesinden kurtarmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edelim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) -
Bağımsız çalışamama hissini iş güvenliği
uzmanları aşabilmeli, Çalışma Bakanlığıyla
direkt ilişkiye geçebilmeli. Fakat diyeceksiniz ki Çalışma
Bakanlığı yok ki Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı var. Çalışma Bakanlığı da
böyle hilkat garibesi bir bakanlığın içine gömülmüş
durumda. Aslında çalışma hayatı tamamen patronların
vicdanına bırakılmış durumda. Ne denetim var ne
doğru düzgün yasalar var.
İşte 6331 sayılı Yasayı
çıkararak Biz çok proaktif bir yasa çıkarttık, aman ne güzel
yasa çıkardık. dediniz ama o yasayı da şunun için
çıkardınız: İş güvenliği önlemlerini
piyasalaştırmak için çıkardınız, İşverenler
cezaevlerinde yatmasınlar, onların yerine iş güvenliği
uzmanları cezaevine gitsinler. diye çıkardınız ve böylece
iş cinayetlerinin ve meslek hastalıklarının sonuçları
bu halkın çocuklarının sırtına kalıyor. Burada
hamasi nutuklar atıyorsunuz Türk halkı, Türk milleti diye fakat
Türkiye halklarının çocukları işte böyle, patronlar daha
çok kâr etsinler diye iş cinayetlerine kurban gidiyor arkadaşlar.
Eğer vicdanınız varsa bu maddeyi
burada paketten çıkaralım diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde iki önerge bulunmaktadır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 43 sıra sayılı
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 17-GEÇİCİ MADDE 2- (1)
Tarımsal üretime devam etmeleri şartıyla; T.C. Ziraat
Bankası AŞ kaynaklarından gerçek ve tüzel kişilere ve
Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından ortaklarına kullandırılan
ve bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar vadesi geçmiş tüm
tarımsal kredi borçlarına ilişkin her türlü faiz borcu silinir.
Ana borç miktarı, 2019 yılı Ekim ayında başlamak ve
2023 yılı Ekim ayında sona ermek üzere her yılın ekim
ayı içinde 5 eşit taksitte ödenir. Taksitlendirme süresince söz konusu
alacağa herhangi bir değer artışı uygulanmaz.
Taksitlendirme uygulamasından yararlanmak isteyen borçlular ve borçla
ilgililer, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altmış gün
içinde bankaya veya tarım kredi kooperatiflerine dilekçeyle başvuruda
bulunmak zorundadır. Banka ve tarım kredi kooperatifleri, bu kanunda
belirlenen başvuru ve peşinat ödeme sürelerini bir aya kadar uzatmaya
yetkilidir. (2) Borcu yeniden yapılandırılan borçluların
ödemeleri gereken taksit tutarlarını vadesi içinde ödememeleri ya da
eksik ödemeleri halinde, ödenmemiş olan tutarların vadeden sonraki
doksan gün içinde, ilgili her ay için bir önceki ay Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından ilan edilen Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi
artış oranında ödenmesi halinde, bu Kanun hükümlerinden
yararlanılmaya devam olunur. (3) Bu kanun kapsamındaki tarımsal
krediler hakkında başlatılmış bulunan idari veya
kanuni takibat işlemleri, hangi aşamada olursa olsun
kendiliğinden durur. İcra tetkik mahkemelerinde görülmekte olan ve bu
Kanun kapsamındaki borç ilişkisinden kaynaklanan mevcut ceza
davalarının ve İcra ve İflas Kanunu çerçevesinde verilen
mahkûmiyet kararlarının infazının son taksit tarihine kadar
durdurulmasına karar verilir. İnfazına başlanmış
ilamların infazına ara verilerek hükümlü derhal tahliye edilir. 2023
yılı Ekim ayı sonuna kadar borcunu ödemeyenler hakkında, bu
tarihten itibaren takibata kalındığı aşamadan devam
olunur. Bu borçları nedeniyle kredi kullandırılmayan üreticilere
yeniden kredi kullandırılabilir. (4) Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce borçları yapılandırılan ve
ödemeleri hâlihazırda devam eden krediler, bu madde hükmünden etkilenmez.
Ancak, başvurmaları halinde bu madde hükümlerinden
faydalandırılır.'
Mehmet Bekaroğlu İlhami Özcan Aygun
İstanbul Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın İlhami Özcan Aygun.
Buyurun Sayın Aygun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çiftçi borçları
yönünden yapılandırılmasını öngören 17nci maddesi
üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım.
Bakın, bu maddeyi, gelin, çiftçimizle Türkiye
Büyük Millet Meclisinde oluşturmuş olduğumuz birlik ve
beraberlik içerisinde uzlaşıyla değiştirelim çünkü
getirdiğiniz teklif çiftçimizin derdine derman değildir, çiftçimizin
acısını dindirmemektedir. Gelin bu acıyı dindirelim,
pansuman değil ameliyat yapalım.
Getirdiğiniz teklifle, tarım kredi
kooperatifleri ve Ziraat Bankasından alınan kredisini bile ödeyemeyen
çiftçinin borcunun -yüzde 15- yüzde 10unu çiftçiden, yüzde 5ini hazineden
karşılıyorsunuz. Oysa çiftçi ana borcunu dahi ödeyemiyor ki
yüzde 10 faizle borcunu ödesin, ödeyemediği için de günbegün tarımdan
vazgeçiyor.
Çiftçinin borcunu ödeyememesi hepimizi etkileyen bir
sarmaldır değerli dostlar çünkü çiftçi ödeyemezse bankalar, sonra
hazine yani tüm Türkiye daha ağır bedel ödeyecektir. Üretim yapmayan
çiftçi ülkeyi yabancıya muhtaç eder. Gıda fiyatlarının bugünkü
rakamlara çıkmasının ana sebebi üretimden kaçmaktır.
Bakın, futbol kulüplerinin borcunu yüzde 8le, gerçek üretim yapan
çiftçinin borcunu ise yüzde 10la yapılandırıyoruz ve bu
yapılandırmayı da Ziraat Bankasına yüklüyoruz.
Ziraat Bankası 1863 yılında kurulan
bir banka. Kurulduktan sonra, 1916da özel bir kanun
çıkarılıyor, bu kanunun 1inci maddesi diyor ki: Çiftçinin
yapmış olduğu işlemleri kolaylaştırmak için
gerekli her türlü katkıyı sağlar. Ama geldiğimiz noktada,
çiftçinin yerine, kalkıyoruz, medya patronlarına ve spor kulüplerine
destek oluyoruz. Gıda güvenliğinin sigortası çiftçimize
geldiğinde yüzde 10 ama spor kulüplerine geldiği zaman ise yüzde 8
faiz uyguluyorsunuz. Bu nasıl bir adalettir, merak ediyorum sevgili
milletvekillerimiz.
Futbolu hepimiz severiz, 7den 70e futbolla büyüdük
ama futbol kulüplerinin düşüncesizce yaptığı harcamalarla,
trilyonluk transferlerle ve yanlış yönetimler sonucu geldiği
noktada tüm milletimize bu yükümlülüğü yüklüyorsunuz. Futbol kulüplerinin
borç batağını kurutmak için yaptığınız
jesti, gelin çiftçimize de yapalım diyorum. Vicdan ve akıl varsa
gerçek üretimdeki çiftçileri destekleyelim. Cengiz İnşaatın
vergi borcunu nasıl sıfırladıysanız, gelin çiftçinin
faiz borcunu da öyle sıfırlayalım. Bu, çiftçiye vatan
borcumuzdur, hepimizin minnet borcudur çünkü çiftçiyi doyuramazsanız,
geçindiremezseniz siz de aç kalırsınız, hepimiz aç
kalırız. Ve bakın, şimdi sebze ve meyve
fiyatlarını aşağı çekmek için göstermelik adımlar
uyguluyorsunuz, yerel seçimlere kadar zamanla oynamaya
çalışıyorsunuz çünkü çiftçiyi doyuramazsak hepimiz aç
kalacağız. Millet kuyruklarda, çiftçi borç batağında
inliyor. Durduralım bu gidişatı arkadaşlar, gelin
çiftçilerin borçlarını, faizini silmek için verdiğimiz önergeye
hep beraber destek olalım, gerçek üreticiye nefes aldıralım.
Peki, çiftçimiz niye borçlandı? Evet
arkadaşlar, çiftçimiz niye borçlandı acaba? Çiftçimiz,
değişen iklim koşulları, afetler, kuraklık, dolu gibi
istek dışında oluşan gelişmelerden dolayı borçlandı;
çiftçimiz, AK PARTİnin Tarım Kanununa rağmen, evet, 2006da
çıkan Tarım Kanununa göre gayrisafi millî hasılanın yüzde
1ini vermeniz gerekirken vermediğiniz sebeplerden dolayı
borçlandı. Çiftçimiz yapmış olduğunuz yanlış
tarımsal desteklemelerden borçlandı, kooperatifleşmenin
desteklenmemesinden borçlandı, uygulanan yanlış tarım
politikalarından, mazot fiyatlarındaki yüzde 30 artıştan,
elektriğe yüzde 70 artıştan ve ana girdisi gübreye yüzde 130
vermiş olduğunuz artıştan dolayı borçlandı.
Çiftçi ekonominin yönetilememesinden, dövizdeki aşırı
artıştan dolayı borçlandı. Yani çiftçinin borcunun sebebi
çiftçi değildir, bu borcun sorumlusu siz AKP iktidarıdır. O
yüzden AKP iktidarı çiftçinin sırtına bindirdiği yükü geri
indirmekle sorumludur. Çünkü çiftçi 2018de bir önceki yıla göre yüzde 50
fakirleşmiştir arkadaşlar. Bakın, tarım kredi
kooperatifinden yararlanan 55 bine yakın çiftçi, bunlar icra dosyası,
tarım kredi ve Ziraat Bankasındaki icra dosyası. Pembe
dosyanın icra dosyası olduğunu hepimiz biliyoruz ve yaklaşık
olarak 1 milyar 336 milyon lira tarım krediye borçlanmış çiftçi
ve aynı rakam Ziraat Bankasında 843 milyon lira. Bunları
şimdi yapılandıracağız arkadaşlar. Çiftçimiz, AK
PARTİ iktidarı döneminde belini doğrultamamıştır,
borçtan çıkamamıştır. Hasat döneminde elde ettiği
gelirle bile borç ödeyemez hâldedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) 2002
yılında 530 milyon olan çiftçi borcu Bankacılık Denetleme
Kurulunun verdiği rakamla bugün 101 milyar lira yani sizin sayenizde, on
altı buçuk yıllık iktidarınız sayesinde çiftçinin
borcu 190,5 kat artmıştır. Çiftçi kan ağlamakta, geçinemez
hâldedir. Çiftçi bu yüzden adım adım toprağını terk
etmektedir.
2002de 41 milyon hektar alan ekilirken
geldiğimiz günde ise 37 milyon hektar alan ekilmektedir. Türkiyede
buğday üretimi yüzde 25 ile 35 arasına düşmüştür, arpada
ise bu oran yüzde 33tür arkadaşlar. Bugün iktidarın gıda
fiyatlarındaki fahiş artışı, zamanı durdurma
çabası, gıda zincirini bozarak pansuman tedbirlerle olmaz, bizim
ameliyat yapmamız lazım.
Bakın, Bakanın daha önce
yaptığı gezilere baktım. Gitmiş olmayacak yerlere. Ya,
Şanlıurfaya gittin mi, Çukurovaya gittin mi, Konyaya gittin mi?
Ama nereye gidiyor? Özel açılışlara gidiyor. Çünkü
Şanlıurfaya giderse pamuk çiftçisiyle karşılaşacak,
Konyaya giderse buğday çiftçisi, Adanaya giderse pamuk çiftçisi
Ve
geldiğimiz noktada maalesef pansuman tedbirlerle yolumuza devam ediyoruz.
Gelin, üreticiyi ayağa kaldıralım,
Türkiyeyi ayağa kaldıralım diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) Sözlerime
burada son verirken yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) Topu alalım.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Topu,
söz verdim, güvenlik güçlerine
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum arkadaşlar: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ama
Alpaya vereyim onu. Haydi Alpay!
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
İstedi diye verdim.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Olur mu
Sayın Başkan ya, burası top sahası mı?
BAŞKAN Yerinize oturunuz lütfen.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Tamam
Başkanım.
BAŞKAN Yani o hoş bir hareket
olmadı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani biraz lakayt. Götürüp
eline verebilirsin.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Hizmetler Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 17nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan üçüncü ibaresinin
altıncı ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Behiç
Çelik Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İsmail
Tatlıoğlu
Mersin
Adana Bursa
İmam
Hüseyin Filiz Fahrettin
Yokuş
Gaziantep
Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Konya
Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ PARTİ
adına saygıyla selamlıyorum.
Akşamın bu son konuşmasında,
yine, sizlere kamuda çalışan memurlara gösterdiğiniz,
verdiğiniz kıymeti, değeri birkaç örnekle anlatacağım.
Efendim, adı Sefa İçli. FETÖ terör örgütü
intisaplısı gerekçesiyle açığa alınıyor. Sonra
herhangi bir suç unsuru bulunamıyor. Maliyede çalışan bir
kardeşimiz. OHAL Komisyonunun verdiği karara rağmen
13/9/2018den bu yana işe başlatılmıyor. Hâlbuki yine OHAL
Yasasının yani 7075 sayılı OHAL Yasasının
10uncu maddesine göre otuz gün içinde işe başlatılması
lazım. Böyle tam 18 bin civarında, mahkeme kararı
almış, OHAL kararı almış insanımız
mağdur bir durumda bekliyor, iade edilmiyor.
Yine, Emniyette yüzlerce polis memuru -FETÖ terör
örgütüyle herhangi bir intisabına rastlanmamıştır- kurum
kararıyla atılmıştır. Allah Allah! Yeni bir kurum
kararı çıktı, atarım diyor. Ya, memur kurumdan öyle
atılır mı? İntisabı yokmuş. Atarız. diyor
bu arkadaşlar.
Bir de damgalı askerler çıktı,
damgalı. Efendim, askerî öğrenciymiş bunlar, sonra başka
üniversitelere gitmişler, bitirmişler, sonra KPSSye girmişler,
sonra işe girecekler. Sen damgalısın, giremezsin. Yahu
kardeşim, niye damgalıyım? FETÖ terör örgütü süresinde,
FETÖnün iktidar olduğu sürede okullara alınmışsın
sen. AKP iktidarında değil. Ee, suçlusun. Suçluysam içeri
tık. Yoo! İçeri tıkmam. Kardeşim, işe gireyim.
İşe de sokmam. Ne yaparım? Git hırsızlık
yap, git bilmem ne yap. Ayıp yahu, ayıp yahu! Allahtan korkun be,
Allahtan korkun be! Hukuk yok, kanun yok, adalet yok, iki durup buraya bir de
yasaları, kanunları getiriyoruz. Yahu böyle bir eğlence olabilir
mi?
Evet, devam ediyorum. Şimdi TEMSANda bir
memur, TEMSANda. Adı Barış Demirbilek. Yahu nerede
görülmüş? Yedi ay üst üste izin veriliyor, resmî izin. Git,
çalışma. İzin istemiyorum. diyor, Hayır. düzenliyor
yedi ay, yedi nüsha. Yedi ay sonra, 22/6/2018de iş akdim fesholdu. Yahu
nerede görüldü böyle bir dünya? Böyle bir zulüm, eskiden Bulgaristan Belene kamplarında
vardı bu zulüm, şimdi de Çinde var, Doğu Türkistanda. Bu zulüm
nerede var? Ama sizde var. Bu TEMSAN kimin kurumu? Devletin kurumu. Gelin
bakalım, çözün bunu hadi. Ama çözemezsiniz.
Sayıyorum: Bıyık. Yahu diyorlar ki
bıyık. Ey, DHMİ personeli, güvenlik personeli, bıyık
bırakamazsın. Bıraktım. diyor. Keseceksin.
Kesmiyorum. Açığa aldım. Sendikacıyım, sendika
yöneticisiyim. Olsun. Sendika Kanunu var. Tanımam. Ne yaparım
sonra? Atarım Hakkâriye, Şırnaka, Ağrıya. Adı
Yener Kardeş, adı Davut Ayvaz, adı Ertuğrul Kıranbay.
Sendikanın adı: Ulaşım Havacılık Sendikası.
Ve bu arkadaşlar, Türk milliyetçisi, bunlar ülkücü. Ve bıyık
davasından biri Hakkâriye sürülüyor, biri Şırnaka, biri
Ağrıya. Hani başörtü, başörtü, hani kılık
kıyafet, yazıklar olsun be!
EROL KAVUNCU (Çorum) Yalan atma oradan!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bunlar
gelmediği sürece burada size söyleyeceğim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sana yazıklar olsun,
bunların hepsi yalan ve iftira.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Yalan,
iftira, al bu belgeleri, sana vereceğim o belgeleri.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ver, getir bakalım.
BAŞKAN Sayın Yokuş, siz Genel
Kurula hitap edin, karşılıklı olmasın.
Buyurun.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ver, getir bakalım.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Dinle, sabret,
sabret
BAŞKAN Genel Kurula hitap edin.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Sabretsinler.
RECEP ÖZEL (Isparta) Böyle bir üslup olur mu ya,
üslubunu düzeltsin ya!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Şuna bak,
bak, bak!
RECEP ÖZEL (Isparta) Çirkin bir dil
kullanıyor bu.
BAŞKAN Sayın Yokuş
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Sen çirkinsin!
BAŞKAN Sayın Yokuş, lütfen
Değerli arkadaşlar böyle bir üslup olmaz. Siz
konuşmanızı tamamlayın.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bak
şimdi, adı Zekeriya Bilada, Nevşehir Yeni Cami imamı, Yeni
Cami imamı
ORHAN YEGİN (Ankara) Sakin ol, sakin ol.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Sakin
Efendim, Meral Akşenerin bir
toplantısında dua ediyor hoca. Vay, sen nasıl dua edersin yahu,
attık seni memuriyetten!
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah! Öyle bir
şey yoktur da
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Evet, bir
başka hoca
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, iyi atıyorsun.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Mehdi Aksu, bu
muhterem hoca da Ataşehirde AK PARTİ propagandası yapıyor,
dua ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Hocaya bir
şey yok, partili ya.
BAŞKAN Sayın Yokuş, tamamlayın
sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bu da
Sayın Arınçla okuyan hoca, ona da bir şey yok. Daha
acısını söyleyeyim mi size? Siz imamları atıyorsunuz,
Allah aşkına, ben size, sizinle el ele, sizinle beraber faaliyet
yapan 100 tane imamı buraya getireceğim, hatta Diyanet
İşleri Başkanınızı getireceğim. Diyanet
İşleri Başkanı, FETÖcü Diyanet İşleri
Başkanı bugün AK PARTİ propagandası yapıyor. Onu da
kendinize benzettiniz, Diyanet İşleri Başkanını da
kendinize benzettiniz. Yahu böyle bir dünya var mı? Tayyip Erdoğan
Bey, Kılıçdaroğlu aleyhinde konuşma yapıyor -videoda-
Diyanet İşleri Başkanı alkışlıyor; yahu siz
ne yapıyorsunuz?
KANİ BEKO (İzmir) Ayıp be!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Ayıp ya,
Allahtan korkun ya! Dinimizi de diyanetimizi de ayırdınız,
Müslümanları da ayırdınız ama hâlâ itiraz ediyorsunuz. Neye
itiraz ediyorsunuz? Kanun mu tanıyorsunuz? Bu Afyon, bu Afyon; niye
afişleri kapatıyorsunuz, niye afişleri kapatıyorsunuz?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Yalan
söylüyorsun, kendiniz kapatıyorsunuz; yalan söylüyorsun!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Çünkü
güneşten korkuyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Korkunun ecele faydası yok. İşimize az kaldı, 31 Martı
bekleyin.
ŞAHİN TİN (Denizli) Şov yapma,
şov yapma!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) İyi
akşamlar, hoşça kalın. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 17nci madde kabul edilmiştir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Konya
Milletvekili Fahrettin Yokuşun 43 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 17nci madesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; bütün arkadaşlarımın son
derece yorgun olduğunu biliyorum, görüyorum fakat bu saatte böyle bir
üslupla konuşma yapmayı şiddetle reddediyoruz,
kınıyoruz.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Ben de seni
kınıyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hakikaten
insanların sabrı zorlanıyor. Şimdi, burada sayın hatip
üç dakikada bir Allahtan kork. Allahtan kork. Korkan korksun Allahtan,
böyle bir kaygı içerisinde olan ama nedir bu yani, tehdit eder gibi,
sürekli her çıkan Yatacak yeriniz yok. Allahtan kork. Yani bir taraftan
insanları dinle alakalı kavramları kullanmakla
suçlayacaksınız, konuşmanızda da her üç kelimeden birinde
dinî bir terminoloji olarak kullanacaksınız; bunu anlamakta hakikaten
güçlük çekiyorum, çok sakil buluyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Devamında bir kararlı olmak lazım yani bir
tutarlılık
Devamında örtü, örtü, örtü
Ya, şurada
Allahtan korkma kavramını kullanan birisi olarak şunu ben
size soruyorum: Örtüyle alakalı bu memlekette bu kadar çile çeken
kadınlardan utanan bir insan böyle bir üslup kullanamaz, kullanamaz.
Hanginiz bu çileyi çektiniz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Vereceğim Sayın Türkkan,
sözünü tamamlasın size de vereceğim.
Buyurun Sayın Zengin, tamamlayalım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şimdi, ben
İYİ PARTİde görev yapan arkadaşlarımı biliyorum.
Onlar bizim örtüyle alakalı çektiğimiz çileyi biliyorlar, bu,
suistimale gelmeyecek bir konu, dalga geçilemeyecek bir konu. Biz bu işin
otuz yıldan fazla çilesini çekmiş insanlarız ve sonuna kadar da
saygıyı hak ediyoruz. Ben Sayın Türkkanın da bu konudaki
hassasiyetini biliyorum. Velhasılıkelam, gecenin bu saatinde
İYİ PARTİ adına konuşma yapan milletvekiliyle alakalı
kararı ben kendi gruplarına havale ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
40.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
tabii, bu akşamı çabuk bitirelim diye hepimiz bir fedakârlık
yaptık, bu noktaya kadar geldik.
Ben herkesin ayrı bir üslubu olduğunu
bilirim. Hatta biraz evvel bir komisyon üyesinin söz almak üzere ne
yapacağını şaşırarak oralarda
dolaştığını da gördüm yani bu, bir üslup meselesi,
tarz meselesi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Doğru değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Fahrettin
Yokuşun konuşmasının içerisinde haksızlığa
uğramış, mağdur olmuş insanları dile getirmesi
sizi rahatsız etmedi mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır etmiyor,
mesele o değil, mesele üslup ve tarz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Mesele şudur
bakın: Mağduriyetlerin dile getirilmesi hâlinde bu
mağduriyetleri grup başkan vekili olarak ciddi ciddi not alıp
bunların giderilmesi konusunda yardımcı
olacağınızı söylemenizi beklerken işi evirip çevirip
bir başka konuya getirmek bu gecenin finaline yakışmadı.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ZAFER IŞIK (Bursa) Hadi be, hadi be!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Söz
aldığınız takdirde karşısında tekrar söz
almaya devam edeceğim.
Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Alırsınız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir daha
alacağım, hayır, Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoça söz verdim, sizden
önce söz istedi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, saatlerden beri burada çalışıyoruz. Burada
çalışırken koltuklarında oturup da kanunları takip
etmeyen Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri, son
konuşmacı konuşmasını yaparken salonu dolduruyorlar,
daha sonra da konuşmacının konuşmasına tepki
göstererek burada üslup hatasını asıl onlar kendileri
yapıyorlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Utanacakları bir şey varsa kendilerine verilen milletvekilliği
görevini doğru yapsınlar. Sayın konuşmacı Yatacak
yeriniz yok. derken onlara diyor ki: Mecliste yatacak yeriniz yok, yatak olsa
gider yatar, uyur, öyle gelirsiniz buraya da. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Şimdi şöyle yapalım
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bir cümle söyleyeceğim, bitireceğim.
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Zengin,
toparlayın, bitirelim artık.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hâlâ dilsiz lehçe
konuşuyorsunuz, utanmadan da konuşuyorsunuz, hâlâ da gülüyorsunuz.
İnsanda biraz utanma olur.
BAŞKAN Sayın Özkoç, Sayın Zengine
söz verdim.
41.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
şu anki sataşmalara kulağımı
tıkayacağım ilk defa çünkü sonu gelmeyecek.
BAŞKAN Toparlayalım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ama şunu ifade
etmek istiyorum: Şimdi, ben grup başkan vekiliyim, burada dinlemesi
gereken benim, cevap vermesi gereken benim arkadaşlarım adına,
sayıdan bağımsız. Ben her kelimeyi dinliyorum, bak, buralar
yazıdan geçilmiyor, her şeyi de yazıyorum. Sorumluluk sahibi
insanlarız ve bu konuda da nasihate ihtiyaç olmadığını
düşünüyorum. Burada bugün bir uzlaşma içerisinde bu noktaya geldik
yani bütün arkadaşlar farkında, bak, hepimiz yutuyoruz, ses
çıkarmıyoruz. O yüzden, lütfen, bu noktadan sonra, bu aşamadan
sonra kullanacağımız üslubun da
BAŞKAN Tadında bırakalım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
bütün günün
insicamına uygun olmasını herhâlde hepimiz bekliyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı ve
Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1579) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 43)
(Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 18inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ikinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın Ünsal, ben sabahtan söz verdim 60a göre
söz isteyenlerin söz taleplerini karşılayacağım diye.
Sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
kaliteli sağlık hizmeti alınabilmesi adına atama bekleyen
fizyoterapistlerin haklı taleplerinin karşılanması için
atama sayılarında düzenlemeye gidilip gidilmeyeceğini
Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Sağlık
Bakanlığı yetkililerine: İşsizlik ve ekonomik
zorluklar nedeniyle yaşamın her geçen gün daha da
zorlaştığı ülkemizde maalesef atama konusundaki
sıkıntılar bitmiyor. Sağlık hizmetlerinin neredeyse
her alanında yaşanan atama, kontenjan sıkıntısı
bir dönemin en popüler mesleği olan fizyoterapistleri de olumsuz
etkilemiştir. Yeterli atama yapılmadığı için
mesleğini yapamayan fizyoterapistler özel sektörde de iş bulmakta
zorlanıyor. Ne yazık ki bu alanda sağlık emekçileri
arasında işsizlik oranı yüzde 40larda. Hastalarına hizmet
vermek için atama bekleyen fizyoterapistlerin haklı taleplerini
karşılamak kaliteli sağlık hizmetleri için gerekliliktir.
Fizyoterapistlerin mağduriyetlerinin sona erdirilmesi için atama
sayılarında düzenlemeye gidilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Beko, siz de
girmişsiniz, siz de toparlayın, hemen oylamaya geçeceğiz.
43.- İzmir Milletvekili Kani Bekonun,
emeklilikte yaşa takılanların talepleri ile kadınların
sigortalı olmadan önce yaptıkları doğumlarını
borçlanabilme taleplerine ilişkin açıklaması
KANİ BEKO (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz bu
ağır kriz ortamında, bilindiği üzere emeklilik için iki
grubun talepleri söz konusudur. Bunlardan ilki, çalışma hayatına
atıldıktan sonra mevzuat değişiklikleri nedeniyle emeklilik
tarihleri ileri bir tarih olarak yeniden belirlenen emeklilikte yaşa
takılanlar grubu, bir diğeri ise çalışma hayatına
başladıktan sonra yapılan doğumlara tanınan borçlanma
hakkının SSK öncesi doğum borçlanması hakkına
dönüştürülmesini isteyen kadınlar. Erkekler sigortalı olmadan
önce askere gitmeleri durumunda askerlik borçlanması yapabilmektedirler
ancak kadınlar bu haktan sadece doğumdan önce sigortalı
olmaları durumunda yararlanabiliyorlar ve bu durum
kadınlarımızda mağduriyete neden oluyor. Bu konu sürekli
dile getirildiği hâlde Meclisten bir türlü geçirilmiyor.
Kadınların da sigortalı olmadan önce yaptıkları
doğumlarını borçlanabilmesi ve sigortalılık
sürelerinin borçlandıkları süre kadar öne çekilmesi en doğal
haklarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Beko.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı ve Ankara
Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49
Milletvekilinin Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1579) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 43)
(Devam)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
şimdi, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri oylama için üç dakika
süre veriyorum.
Bu süre içinde sisteme giremeyen değerli
üyelerimizin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
Süremiz üç dakika.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bu
oylamadan sonra, Alparslan Türkeş Üniversitesinin kurulmasına
ilişkin bir kanunu görüşeceğiz, sayın milletvekilleri
lütfen Genel Kuruldan ayrılmasın. (MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Oy pusulasını gönderen
arkadaşlarımı birazdan okutacağım,
ayrılmasınlar salondan.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın Ahmet Sorgun? Burada.
Sayın Sadir Durmaz? Burada.
Sayın Halil Yıldız
Sayın İsmet Büyükataman? Burada.
Sayın Serkan Bayram? Burada.
Sayın Faruk Aksu? Burada.
Sayın Bülent Karataş? Burada.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Adana
Milletvekili Sayın Tamer Dağlı ve Ankara Milletvekili Sayın
Yıldırım Tuğrul Türkeş ile 49 Milletvekilinin
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
234 |
|
Kabul |
: |
232 |
|
Ret |
: |
2
|
Kâtip Üye Mustafa Açıkgöz Nevşehir |
Kâtip Üye Rümeysa Kadak İstanbul |
Bu şekilde teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, 2nci sıraya
alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı Ankara
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1580) ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 45) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 45 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Şahıslar adına? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI
TEŞKİLATI KANUNU İLE KAMU MALÎ YÖNETİMİ VE KONTROL
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 28/3/1983
tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun ek 143 üncü maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında yer alan Adana
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ibareleri Adana Alparslan Türkeş Bilim
ve Teknoloji Üniversitesi şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2809
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 200-
Mevzuatta Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesine yapılan atıflar
Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesine
yapılmış sayılır.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (II) sayılı Cetvelin A)
Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri
bölümünün 105 inci sırası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. 105) Adana Alparslan Türkeş Bilim ve
Teknoloji Üniversitesi
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 4- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum.
MADDE 5- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı
yürütür.
BAŞKAN 5inci madde üzerinde söz talebi? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (AK PARTİ,
MHP ve İYİ PARTİ sıralarından ayakta
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; toplantımızı, birleşimimizi bitirmedik;
birkaç dakikanızı daha rica edeceğim.
Kabul edilen kanun teklifi üzerine söz isteyen
sayın konuşmacılara birer dakikayla söz veriyorum.
Sayın İsmail Koncuk, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Adana Milletvekili İsmail Koncukun,
Alparslan Türkeşi rahmetle yâd ettiğine ve Adana Bilim ve Teknoloji
Üniversitesinin adının Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi olarak değiştirilmesini sevinçle
karşıladıklarına ilişkin açıklaması
İSMAİL KONCUK (Adana) Ben Türk
milletini sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye,
rüşvet ve hileyle çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenine, ahlaktan
mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren iktisadi bir
yapıya çağırmıyorum. Türklük gurur ve şuuruna,
İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette
yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası Hak
yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum. diyen
Başbuğ Alparslan Türkeşi rahmet ve minnetle anıyorum.
Geç kalınmış da olsa, hangi
gerekçeyle yapılmış olursa olsun Adana Bilim ve Teknoloji
Üniversitesinin adının Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi olarak değiştirilmesini İYİ PARTİ olarak
büyük bir sevinçle karşıladık, bütün Parlamentoya, destek veren
bütün milletvekillerimize Başbuğ Alparslan Türkeş ve onu seven
Türk milliyetçileri, ülkücüler, Türkiye sevdalıları adına
teşekkür ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
İSMAİL KONCUK (Adana) Elbette
Başbuğ Alparslan Türkeş hayatı boyunca ortaya koyduğu
mücadeleyle Türkiye sevdalısı, Türk milliyetçisi, ülkücü bir nesil
meydana getirmiştir. Bu nesil yüz yıl sonra da, bin yıl sonra da
Türkiye'nin ve Türk milletinin derdiyle dertlenmeye devam edecektir. Onun için
Alparslan Türkeşe, Türk milleti olarak ülkücü bir nesil meydana
getirdiği için minnetimiz sonsuzdur. Tekrar rahmet ve minnetle yâd
ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Erkan Akçay
45.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Adana
Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin adının Alparslan Türkeş Bilim
ve Teknoloji Üniversitesi olarak değiştirilmesine vesile olan
başta Cumhurbaşkanı olmak üzere katkı sunan
milletvekillerine teşekkür ettiklerine, Alparslan Türkeşi rahmet ve
minnetle andıklarına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 9 Şubat 2019 Cumartesi günü Adanada
Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 50nci yıl dönümü
vesilesiyle bir araya geldiğimizde Sayın Genel
Başkanımız, Sayın Cumhurbaşkanımızın
kendilerini arayarak Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin isminin Adana
Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirilmesini düşündüklerini ifade etmiştir. 18
Şubat Salı günü de Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı Sayın Naci Bostancı ilgili kanun teklifini Meclis
Başkanlığına sunmuştur. 19 Şubat Çarşamba
günü yani dün teklif, Millî Eğitim Komisyonunda görüşülüp kabul
edilmiştir.
Öncelikle, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin adının
Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak
değiştirilmesine vesile olan Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğana, kanun teklifini hazırlayıp
sunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı Sayın Naci
Bostancıya en içten tebrik ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Kıymetli katkılarını sunarak kanun teklifini kabul eden
yüce Meclisimizin muhterem milletvekillerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ayrıca teşekkürlerimizi sunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu kanun teklifinin,
Alparslan Türkeş adının, 50nci kuruluş yıl dönümünde
özellikle bir bilim ve teknoloji üniversitesine verilmesi, bu üniversitenin, partimizin
kuruluşunun gerçekleştiği, Başbuğumuz Alparslan
Türkeşin milletvekili seçildiği Adanada bulunması ayrı
bir anlam, ayrı bir güzellik getirmiş ve memnuniyet verici bir
tevafuk olmuştur. Bu vesileyle bütün ömrünü Türk milletine ve millî
davalarımıza adayan mümtaz devlet adamı Başbuğumuz
Alparslan Türkeşi rahmet ve minnetle anarken Alparslan Türkeş Bilim
ve Teknoloji Üniversitesinin ülkemize, milletimize, bilim ve teknoloji
dünyasına ve Adanaya hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK
PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Özkoç...
46.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Alparslan
Türkeşe Allahtan rahmet dilediğine, Devlet Bahçelinin Antalya
Milletvekili Deniz Baykalın yeminini izlemek üzere Genel Kurul salonuna
gelmesinin Türkiye Cumhuriyetinin gücü ve birlikteliği konusunda
dış dünyaya mesaj olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; önceki dönem Genel
Başkanımız Sayın Deniz Baykal önemli bir
rahatsızlık geçirdikten sonra uzun süre Genel Kurula
gelememişti. Bugün Genel Kurula gelerek yemin edeceği bir anda
Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili beni arayarak
Sayın Bahçelinin bu yemin törenine katılacağını
söyledi.
Ülkemizde her ne olursa olsun yeri ve zamanı
geldiği zaman birlik ve beraberlik içerisinde erdemli bir şekilde
davranırsak bunun karşılığı Türkiye
Cumhuriyetinin gücü olur, birlikteliği olur ve dış dünyaya
karşı mesajı olur.
Sayın rahmetli Alparslan Türkeşin bir
üniversiteye adının verilmesi vesilesiyle Alparslan Türkeşe
Allahtan rahmet, sevenlerine bir kez daha başsağlığı,
birlikteliğimizin ve beraberliğimizin daim olmasını
diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP, AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özlem Zengin, buyurun.
47.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Adana Bilim
ve Teknoloji Üniversitesinin adının Alparslan Türkeş Bilim ve
Teknoloji Üniversitesi olarak değiştirilmesinden mutluluk
duyduklarına, Alparslan Türkeş ve Kemal Karpatı rahmetle yâd
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; biraz evvel yapılan tüm
konuşmalara, son 3 konuşmaya canıgönülden katılıyorum,
fevkalade çok güzel konuşmalardı.
Ben de bugün Adana Bilim ve Teknoloji
Üniversitesinin isminin Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi olarak değiştirilmiş olmasından son derece
mutluluk duyuyorum grubumuz adına.
Bugün, sizler de biliyorsunuz, Türkiyenin
yetiştirdiği çok önemli mütefekkir bilim adamı Kemal Karpat
Hakkın rahmetine kavuştu, onu da rahmetle yâd ediyorum.
Ve onun cümleleriyle Alparslan Türkeşi tarif
edebileceğimi düşünüyorum, onun ifadelerini size aktarmak istiyorum,
diyor ki insanlar için: İnsanlar denize doğru akan nehirlere benzer.
Nehirler gibi belirli mecralardan yürürler, yaşarlar ve bir yerde sonsuz
denizlere erişirler. Ama bazıları herkesin gittiği yolu
bırakıp başka yollardan yürümek isterler.
Zannımca Alparslan Türkeş kendi yolunu
inşa etmiş bir insandı. Kendi yolunu inşa etti ve
devamında da sadece Türkiyede değil, Türk dünyasında çok büyük
bir karşılık buldu.
Böyle bakıldığı zaman isminin
bir üniversiteye verilmesini çok daha anlamlı buluyorum ve kendisinin
sözleriyle gençlere, üniversite öğrencilerine şöyle hitap etmek
istiyorum. Diyor ki rahmetli Alparslan Türkeş: İdealler
yıldızlar gibidir. Onlara belki ulaşamazsınız ama
onlara bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz. Ümit ediyorum bu üniversitede
yetişen gençler kendi ideallerini, kendi hayallerini kovalarlar ve bu
hayalleri ışığında kendi arzu ettikleri Türkiye'yi ve
dünyayı inşa etmek için gayret sarf ederler.
Bu manada, ben tekrar hem Kemal Karpatı hem
Türkiye'nin yetiştirdiği çok önemli siyaset, devlet adamı
Alparslan Türkeşi tekrar rahmetle yâd ederek
yaptığımız iş için de kendimizi tebrik ediyorum. (AK
PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bugün uzun ve yorucu bir
gün geçirdik. Bu manada, yaptığımız her konuşmayı
-gerginlikler de dâhil olmak üzere- çok anlamlı, faydalı buluyorum
Türkiye için. Günün sonunda Türkiye kazansın diyorum.
Teşekkürler. (AK PARTİ, MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Levent Gökün, seçimin insanı odak alan, kutuplaşmadan uzak, nezaket
ve saygı ölçüleri içerisinde gerçekleşeceği düşüncesiyle
partilere başarı dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bugün
yapmış olduğumuz birleşimle bundan sonra pazar günü sadece
seçim maddesiyle toplanacağımızdan son çalışma
günümüzü gerçekleştirdik yerel seçimlerden önce. Bugünden sonra pazar günü
sadece seçim maddesiyle toplanacağız, ondan sonra nisan
başında Meclisimiz tekrar açılacak, bu arada ülkemiz bir yerel
seçimi gerçekleştirmiş olacak.
Yaklaşık üç gündür sürdürdüğümüz
çalışmalar sonunda 3 kanun ve 2 araştırma önergesini
Meclisimizden geçirmiş bulunmaktayız. Katkı sağlayan bütün
arkadaşlarımızın her birine ayrı ayrı
teşekkür ederim. Gerek kabul edilen kanunlar gerekse araştırma
önergelerinin ülkemize ve yurttaşlarımıza hayırlı
olmasını dilerim.
Bu arada, artık seçimlere girdiğimiz bu
süreçte, seçimlerde bütün partilerimizin projelerini
yarıştırarak, insanı odak alan bir anlayış
içerisinde, kutuplaşmadan uzak, nezaket, saygı ölçüleri içerisinde bir
seçim atmosferini ülkemize yaşatmalarını dilerim. Seçimin,
gerginliklerle değil, tam tersine, bizleri birleştiren, güzelliklerle
dolu olmasını dilerim. Elbette yurttaşlarımızın
vereceği kararlar başımızın üstünde. Millet iradesinin
hiçbir şekilde tartışılması söz konusu değil,
millet iradesine herkes uyacak ve herkes yerine getirecek. Ve böyle bir tablo
içerisinde ülkemizin bu seçimlerde kendi sorunlarını daha da
aşmış, daha da bütünleşmiş ve birbiriyle
kaynaşmış bir şekilde yoluna devam edeceğine dair
inancım tamdır.
Bu duygularla yerel seçimlerin ülkemize
hayırlı ve güzel sonuçlar getirmesini diliyor, bütün partilere
ayrı ayrı başarılar diliyorum. (Alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı seçimini yapmak için 24 Şubat 2019 Pazar
günü saat 12.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.41
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/38, 466, 494, 536, 978, 983, 984) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri tutanağa eklidir.
(x) 43 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 45 S. Sayılı Basmayazı tutanağı eklidir.