TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
69uncu Birleşim
23 Nisan 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Genel Kurulu
teşrifleri
IV.-
ÖZEL GÜNDEM
A)
23 Nisan Görüşmeleri
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99uncu yıl dönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve
öneminin belirtilmesi görüşmeleri
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentopup, Ankara
ili Çubuk ilçesi Akkuzulu Mahallesinde CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna, Ankara Milletvekili Levent Gök ve
milletvekillerine yönelik saldırıyı
kınadığına ve geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Ankara ili Çubuk ilçesi Akkuzulu
Mahallesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna
yönelik linç girişimini şehit aileleriyle, toplumsal tepkiyle
ilişkilendirmeye çalışanları kınadıklarına,
vicdana ve sağduyuya davet ettiklerine ilişkin açıklaması
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, KHKlerle
rütbeleri alınan TSK personelinden iade olanların sayısına,
Takipsizlik
ve beraat alan ve ilgili komisyonlarca göreve iadesinde sakınca
görülmeyerek göreve iadesi yapılan kişi sayısına,
KHKlerle
rütbesi alınan Emniyet Genel Müdürlüğü personelinden rütbesi iade
edilenlerin sayısına,
KHKlerle
TSKdan rütbesi alınan kişilerden başvuru hakkı
olanların sayısına,
KHKlerle
Emniyet Genel Müdürlüğünden rütbesi alınan kişilerden
başvuru hakkı olanların sayısına,
15
Temmuz 2016 tarihinden sonra KHKlerle ihraç edilenlerin sayısına ve
kurumlara göre dağılımına,
İşe
iade taleplerinin OHAL Komisyonunca değerlendirilme kriterlerine,
İşe
iade talebi OHAL Komisyonu tarafından kabul edilen kamu personeli
sayısına,
OHAL
Komisyonuna işe iade talebiyle müracaat edenlerin sayısına,
Takipsizlik
ve beraat alan ve ilgili komisyonlarca göreve iadesinde sakınca görülmeyen
kişilerin sayısına,
KHKyle
ihraç edilip OHAL Komisyonu incelemesi sonucu görevine iade edilen
kişilerin sayısına,
KHKler
kapsamında öğrencilikleri sona erenlerden öğrencilik
hakkını geri alanlara,
KHKler
kapsamında öğrencilikleri sona erenlerden başvuru hakkı
bulunanlara,
KHKlerle
ihraç edilen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı personelinden
göreve iade edilenlerin sayısına,
KHKlerle
ihraç edilen Hazine ve Maliye Bakanlığı personelinden göreve
iade edilenlerin sayısına,
KHKlerle
ihraç edilen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı personelinden göreve
iade edilenlerin sayısına,
KHKlerle
ihraç edilen Millî Savunma Bakanlığı personelinden göreve iade
edilenlerin sayısına,
KHKlerle
ihraç edilen Millî Eğitim Bakanlığı personelinden göreve
iade edilenlerin sayısına,
KHKlerle
ihraç edilen Adalet Bakanlığı personelinden göreve iade edilenlerin
sayısına,
KHKlerle
ihraç edilen İçişleri Bakanlığı personelinden göreve
iade edilenlerin sayısına,
KHKlerle
ihraç edilen Dışişleri Bakanlığı personelinden
göreve iade edilenlerin sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/9732), (7/9736), (7/9738), (7/9742), (7/9745), (7/9756),
(7/9757), (7/9761), (7/9764), (7/9831), (7/9833), (7/9915), (7/9916), (7/9919),
(7/9924), (7/9927), (7/9929), (7/9932), (7/9935), (7/9937), (7/9940)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 695
sayılı KHKyle rütbesi alınan Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli sayısına,
695
sayılı KHKyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle gazetelere yönelik yapılan işlem
sayısına,
695
sayılı KHKyle Maliye Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
695
sayılı KHKyle bakanlıklar dışındaki kurum ve
kuruluşlardan ihraç edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Adalet Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Gümrük ve Ticaret Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına,
695
sayılı KHKyle vakıflara yönelik yapılan işlem
sayısına,
695
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle federasyonlara yapılan işlem
sayısına,
695
sayılı KHKyle derneklere yapılan işlem sayısına,
695
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Tarım ve Orman Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle özel sağlık kuruluşlarına yönelik
yapılan işlemlere,
695
sayılı KHKyle Dışişleri Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından
öğrencilikle ilişiği kesilenlerin sayısına,
695
sayılı KHKyle Gençlik ve Spor Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Orman ve Su İşleri
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
695
sayılı KHKyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9739), (7/9740), (7/9770), (7/9774), (7/9780),
(7/9791), (7/9804), (7/9805), (7/9816), (7/9825), (7/9826), (7/9849), (7/9857),
(7/9866), (7/9876), (7/9887), (7/9901), (7/9906), (7/9931), (7/9941), (7/9951),
(7/9961), (7/9977), (7/9984), (7/9987), (7/10003)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 692
sayılı KHKyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle rütbesi alınan Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli sayısına,
692
sayılı KHKyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Maliye Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle bakanlıklar dışındaki kurum ve
kuruluşlardan ihraç edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Adalet Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
692
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Gümrük ve Ticaret Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle madalyası alınanlara,
692
sayılı KHKyle Tarım ve Orman Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına,
692
sayılı KHKyle Dışişleri Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Gençlik ve Spor Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
692
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9737), (7/9749), (7/9767), (7/9783), (7/9793),
(7/9794), (7/9811), (7/9818), (7/9821), (7/9845), (7/9883), (7/9890), (7/9897),
(7/9904), (7/9939), (7/9947), (7/9964), (7/9976), (7/9980), (7/9988)
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 689
sayılı KHKyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle gazetelere yönelik yapılan işlem
sayısına,
689
sayılı KHKyle Maliye Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
689
sayılı KHKyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle bakanlıklar dışındaki kurum ve
kuruluşlardan ihraç edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle Adalet Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
689
sayılı KHKyle Gümrük ve Ticaret Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle vakıflara yönelik yapılan işlem
sayısına,
689
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle derneklere yapılan işlem sayısına,
689
sayılı KHKyle Tarım ve Orman Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle özel sağlık kuruluşlarına yönelik
yapılan işlemlere,
689
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına
689
sayılı KHKyle Dışişleri Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle dergilere yönelik yapılan işlem
sayısına,
689
sayılı KHKyle Gençlik ve Spor Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
689
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına
689
sayılı KHKyle Orman ve Su İşleri
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9743), (7/9779), (7/9787), (7/9790), (7/9796),
(7/9815), (7/9823), (7/9842), (7/9854), (7/9881), (7/9882), (7/9895), (7/9902),
(7/9934), (7/9936), (7/9949), (7/9959), (7/9966), (7/9991), (7/9995)
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 693
sayılı KHKyle rütbesi alınan Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli sayısına,
693
sayılı KHKyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle gazetelere yönelik yapılan işlem
sayısına,
693
sayılı KHKyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle Adalet Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
693
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle derneklere yapılan işlem sayısına,
693
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle Tarım ve Orman Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle Dışişleri Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına,
693
sayılı KHKyle haber ajanslarına yönelik yapılan işlem
sayısına,
693
sayılı KHKyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle Orman ve Su İşleri
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
693
sayılı KHKyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9744), (7/9763), (7/9777), (7/9798), (7/9808),
(7/9820), (7/9853), (7/9878), (7/9885), (7/9899), (7/9943), (7/9944), (7/9971),
(7/9973), (7/9986), (7/9992), (7/10004)
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 701
sayılı KHKyle televizyon kuruluşlarına yönelik
yapılan işlem sayısına,
701
sayılı KHKyle gazetelere yönelik yapılan işlem
sayısına,
701
sayılı KHKyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Maliye Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
701
sayılı KHKyle bakanlıklar dışındaki kurum ve
kuruluşlardan ihraç edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Adalet Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Gümrük ve Ticaret Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına,
701
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle derneklere yapılan işlem sayısına,
701
sayılı KHKyle rütbesi alınan Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli sayısına,
701
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Tarım ve Orman Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Dışişleri Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından
öğrencilikle ilişiği kesilenlerin sayısına,
701
sayılı KHKyle rütbesi alınan Jandarma Genel
Komutanlığı personeli sayısına,
701
sayılı KHKyle Gençlik ve Spor Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
701
sayılı KHKyle rütbesi alınan Emniyet Genel Müdürlüğü
personeli sayısına,
701
sayılı KHKyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Orman ve Su İşleri
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
701
sayılı KHKyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9747), (7/9772), (7/9773), (7/9775), (7/9788),
(7/9800), (7/9810), (7/9812), (7/9822), (7/9827), (7/9863), (7/9874), (7/9888),
(7/9891), (7/9905), (7/9913), (7/9938), (7/9946), (7/9957), (7/9958), (7/9960),
(7/9974), (7/9978), (7/9989), (7/9996), (7/10002)
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 697
sayılı KHKyle televizyon kuruluşlarına yönelik
yapılan işlem sayısına,
697
sayılı KHKyle Maliye Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
697
sayılı KHKyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
697
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına,
697
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
697
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
697
sayılı KHKyle rütbesi alınan Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli sayısına,
697
sayılı KHKyle Tarım ve Orman Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
697
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
697
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/9750), (7/9778), (7/9807), (7/9824), (7/9860), (7/9889),
(7/9893), (7/9903), (7/9910), (7/9981)
8.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 675
sayılı KHKyle rütbesi alınan Emniyet Genel Müdürlüğü
personeli sayısına,
675
sayılı KHKyle gazetelere yönelik yapılan işlem
sayısına,
675
sayılı KHKyle Adalet Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
675
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle haber ajanslarına yönelik yapılan işlem
sayısına,
675
sayılı KHKyle Gümrük ve Ticaret Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle Tarım ve Orman Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına,
675
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından
öğrencilikle ilişiği kesilenlerin sayısına,
675
sayılı KHKyle Dışişleri Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle dergilere yönelik yapılan işlem
sayısına,
675
sayılı KHKyle Gençlik ve Spor Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
675
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9765), (7/9784), (7/9819), (7/9832), (7/9836),
(7/9838), (7/9852), (7/9858), (7/9875), (7/9894), (7/9920), (7/9923), (7/9953),
(7/9954), (7/9967), (7/9972), (7/9982), (7/10000)
9.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 683
sayılı KHKyle televizyon kuruluşlarına yönelik
yapılan işlem sayısına,
683
sayılı KHKyle Maliye Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
683
sayılı KHKyle bakanlıklar dışındaki kurum ve
kuruluşlardan ihraç edilen personel sayısına,
683
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
683
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
683
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9766), (7/9789), (7/9802), (7/9900), (7/9914),
(7/9994)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 668
sayılı KHKyle televizyon kuruluşlarına yönelik
yapılan işlem sayısına,
668
sayılı KHKyle gazetelere yönelik yapılan işlem
sayısına,
668
sayılı KHKyle haber ajanslarına yönelik yapılan işlem
sayısına,
668
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
668
sayılı KHKyle özel sağlık kuruluşlarına yönelik
yapılan işlemlere,
668
sayılı KHKyle yayınevi ve dağıtım
kanallarına yönelik yapılan işlemlere,
668
sayılı KHKyle dergilere yönelik yapılan işlem
sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9768), (7/9786), (7/9840), (7/9865), (7/9942),
(7/9950), (7/9969)
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 679
sayılı KHKyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Maliye Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
679
sayılı KHKyle bakanlıklar dışındaki kurum ve
kuruluşlardan ihraç edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Adalet Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Gümrük ve Ticaret Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Tarım ve Orman Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle derneklere yapılan işlem sayısına,
679
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle rütbesi alınan Emniyet Genel Müdürlüğü
personeli sayısına,
679
sayılı KHKyle Gençlik ve Spor Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Orman ve Su İşleri
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
679
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9769), (7/9785), (7/9792), (7/9803), (7/9817),
(7/9828), (7/9835), (7/9847), (7/9856), (7/9879), (7/9880), (7/9898), (7/9917),
(7/9926), (7/9965), (7/9970), (7/9979), (7/9983), (7/9997), (7/9998)
12.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 672
sayılı KHKyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Maliye Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
672
sayılı KHKyle bakanlıklar dışındaki kurum ve
kuruluşlardan ihraç edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Gümrük ve Ticaret Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Tarım ve Orman Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına,
672
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Dışişleri Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Gençlik ve Spor Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
672
sayılı KHKyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9771), (7/9781), (7/9797), (7/9809), (7/9814),
(7/9829), (7/9841), (7/9850), (7/9873), (7/9892), (7/9918), (7/9921), (7/9956),
(7/9975), (7/9985), (7/9993), (7/10001)
13.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 670
sayılı KHKyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
670
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
670
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9776), (7/9871), (7/9922)
14.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 677
sayılı KHKyle gazetelere yönelik yapılan işlem
sayısına,
677
sayılı KHKyle Maliye Bakanlığından ihraç edilen
personel sayısına,
677
sayılı KHKyle bakanlıklar dışındaki kurum ve
kuruluşlardan ihraç edilen personel sayısına,
677
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
677
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
677
sayılı KHKyle derneklere yapılan işlem sayısına,
677
sayılı KHKyle Sağlık Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
677
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına,
677
sayılı KHKyle dergilere yönelik yapılan işlem
sayısına,
677
sayılı KHKyle Gençlik ve Spor Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
677
sayılı KHKyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığından ihraç edilen personel sayısına,
677
sayılı KHKyle Orman ve Su İşleri Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9782), (7/9795), (7/9806), (7/9837), (7/9877),
(7/9884), (7/9896), (7/9930), (7/9962), (7/9968), (7/9990), (7/9999)
15.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 686
sayılı KHKyle bakanlıklar dışındaki kurum ve
kuruluşlardan ihraç edilen personel sayısına,
686
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
686
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
686
sayılı KHKyle YÖK ve üniversitelerden ihraç edilen personel
sayısına,
686
sayılı KHKyle Dışişleri Bakanlığından
ihraç edilen personel sayısına,
686
sayılı KHKyle rütbesi alınan Emniyet Genel Müdürlüğü
personeli sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9799), (7/9839), (7/9911), (7/9933), (7/9952),
(7/9963)
16.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 667
sayılı KHKyle sendikalara yönelik yapılan işlemlere,
667
sayılı KHKyle vakıflara yönelik yapılan işlem
sayısına,
667
sayılı KHKyle konfederasyonlara yapılan işlem
sayısına,
667
sayılı KHKyle federasyonlara yapılan işlem
sayısına,
667
sayılı KHKyle derneklere yapılan işlem sayısına,
667
sayılı KHKyle özel üniversitelere yönelik yapılan
işlemlere,
667
sayılı KHKyle öğrenci yurtlarına yönelik yapılan
işlemlere,
667
sayılı KHKyle eğitim kurumlarına yönelik yapılan
işlemlere,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9843), (7/9862), (7/9870), (7/9872), (7/9886),
(7/9928), (7/9945), (7/9948)
17.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 669
sayılı KHKyle Millî Savunma Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
669
sayılı KHKyle İçişleri Bakanlığından ihraç
edilen personel sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9869), (7/9925)
18.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 673
sayılı KHKyle Millî Eğitim Bakanlığından
öğrencilikle ilişiği kesilenlerin sayısına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/9955)
23 Nisan 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP
ÜYELER : İshak GAZEL (Kütahya), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-------0-------
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
69uncu Birleşimini açıyorum.
Şimdi İstiklal Marşımız
okunacaktır.
(İstiklal Marşı)
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Genel Kurulu
teşrifleri
BAŞKAN Değerli milletvekillerimiz,
muhterem Cumhurbaşkanımız dinleyici locasındaki yerlerini
alarak yüce Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Kendilerine Meclisimiz
adına Hoş geldiniz. diyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, Genel
Kurulun 18 Nisan 2019 tarihli 68inci Birleşiminde alınan karar
uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99uncu yıl
dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve
günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla yapacağımız
görüşmelere başlıyoruz.
IV.-
ÖZEL GÜNDEM
A)
23 Nisan Görüşmeleri
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99uncu yıl dönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve
öneminin belirtilmesi görüşmeleri
BAŞKAN Sayın Cumhurbaşkanım,
siyasi partilerimizin çok kıymetli genel başkanları, sayın
milletvekilleri, kıymetli misafirler; millî iradenin tecelligâhı olan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99uncu yıl dönümünü
anmak, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlamak üzere bu özel
oturumda bir araya gelmiş bulunuyoruz. Çatısı altında
gururla bulunduğumuz bu yapı yalnızca bir bina değildir; bu
çatının altında yankılanan, işgal teşebbüsüne
karşı istiklal iradesinin, istilacılara karşı hürriyet
mücadelesinin ve bütün bunları milletle birlikte yapma ısrarının
gür sesidir. Dolayısıyla bu Meclis, mirası istiklal, mizacı
hürriyet, temeli millî irade olan bir yüce abidedir. Bu Meclis, yüce ve
mukaddestir. Zira, milletin ve vatanın en zor günlerinde teşekkül
etmiş, Türkiyeyi istiklale taşıyan Millî Mücadele iradesinin
merkezi olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün tarihî önderliğinde
milletimiz, o güne kadarki kahramanlıklarının özeti, o günden
sonraki cesaretinin ön sözü sayılacak bir dirençle kurtuluşunu elde
etmiştir. Bu vesileyle, Gazi Mustafa Kemal Atatürkü, mesai ve silah
arkadaşlarını, Birinci Meclisin her biri şeref numunesi
üyelerini ve kurtuluşa yüreklerini koyan aziz şehitlerimizi rahmetle,
minnetle ve şükranla yâd ediyorum.
Bu Meclis yüce ve mukaddes olduğu için, 15
Temmuz gecesi milletimizi bizar ve demokrasimizi tarumar etmek isteyen hain
darbe girişimine, millî iradenin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet
Meclisini bombalayacak kadar alçalmış darbecilere karşı
milletimiz ve bu Meclisin kahraman üyeleri direnmiş, o ihanete geçit
vermemişlerdir. Bu vesileyle 15 Temmuzda girişilen darbe
teşebbüsüne karşı eşine az rastlanır bir liderlik
sergileyen Sayın Cumhurbaşkanımıza
şükranlarımızı arz ediyor, o gece şehit olan vatan evlatlarını
rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım, sayın
milletvekilleri; dünyanın büyük dönüşümler
yaşadığı, köklü değişimlere şahit
olduğumuz bir dönemde yaşıyoruz. Bu büyük dönüşüm ve
değişim hem tarihî mirası hem de coğrafi konumu sebebiyle
Türkiyeye büyük görevler yüklemektedir. Dünyanın en çok komşuya
sahip ülkelerinden birisi olarak Türkiye, bölgesinde ve dünyada olup bitenlere
geçmişte hiç rastlanmadığı ölçüde müdahil olmakta,
iddialarını ve iradesini her fırsatta, her zeminde
ısrarlı bir biçimde dile getirmektedir. Türkiye'nin bölgesinde ve
dünyada gittikçe artan bir etkinliğe sahip olması tesadüfi
değildir. Türkiye, bu güce, gayretli milleti, basiretli idaresi, yerli ve
millî politikaları ve en önemlisi de köklü demokrasi geleneği
sayesinde ulaşmıştır.
Kuruluşunun 99uncu yıl dönümünü
coşkuyla kutladığımız ve istiklal gayretiyle Millî
Mücadeleyi yürüten Birinci Meclis, tıpkı bugün olduğu gibi,
milletimizin bütün renklerini bir zenginlik olarak bünyesinde
barındıran bir yapıya sahipti. Farklı kökenlere ve
kimliklere sahip birçok isim, memleketin bir kısmı işgal
edilmişken Ankarada bir araya gelmişti. Hepsinin ortak ideali ise
esaret altında değil, bu cennet vatanın üstünde
bağımsız bir şekilde yaşamaktı. Birinci Meclisten
devraldığımız mirasın önemli bir parçası da
işte bu istek ve iradedir.
Bu vesileyle bir daha tekrar etmekte fayda görüyorum
ki Türkiye ancak farklılıklarını çatışma bahanesi
değil, zenginleşme imkânı olarak gören bir anlayışla
ilerleyebilir. Dar ve daraltıcı bir bakış
açısıyla bu ülkeye bakmak, geçmişte acısını
çektiğimiz bir illettir. 1920 ruhundan bize miras kalan anlayış,
farklılıklarımıza rağmen Türkiyeden yana olmayı,
aynı bayrak altında eşit vatandaşlar olarak yaşama
iradesini zorunlu kılmaktadır.
Köklü bir seçim ve Parlamento geleneğine sahip
bir ülke olarak Türkiye için sivil siyasetin dışında zemin,
demokrasiden başka çare, diyalog içermeyen bir söylem
arayışında olmak bu ülkenin geleceğini baltalamaktır.
Bu sebeple, hangi düzeyde olursa olsun, neyi amaçlarsa amaçlasın, ne tür
bir kisveye bürünürse bürünsün, fikirlerini hâkim kılmak veya rakiplerini
zayıf düşürmek için şiddeti bir yöntem olarak benimseyenler,
şiddetle arasına mesafe koyamayanlar bu ülkenin ve milletin aleyhine
çalışmaktadırlar.
Sayın Cumhurbaşkanım, sayın
milletvekilleri; kuruluşunun 99uncu yıl dönümünü
kutladığımız yüce Meclisimiz Türkiyenin zor günlerden
çıkışına rehberlik etmiş bir kurumdur. O günlerde top
sesleri Polatlıdan duyulurken ya da işgalin karanlığı
her ufku bürümüşken Ya istiklal ya ölüm! şiarını
yükselten, merhum Akifin Hakkıdır, Hakka tapan milletimin
istiklal. mısralarıyla tamamlanan İstiklal
Marşını defalarca ayakta alkışlayan bu Gazi Meclisin
ruhu neyse, şu an bizi bir araya getiren Meclisin ruhu da odur ve bu ruh,
bu istiklal arzusu bizim en büyük iftihar tablomuzdur.
İşte bu sebeple Türkiye büyük bir ülkedir
ve milletimiz yeryüzünün en mümtaz milletlerindendir. Türkiye, nereden
geldiğini de nereye ilerleyeceğini de çok iyi bilmektedir. Tarihin
bütün karmaşık ve bunalımlı dönemeçlerinde öne çıkıp
düzen sağlayan bir topluluk olarak milletimiz bugün de insanlık
değerlerinin safında, her türlü haksızlığın ve
zulmün karşısındadır. İnsanlık değerlerinin
safında olmayı erdem, haksızlığa karşı
çıkmayı vazife bilen aziz milletimizin temsilcileri de bu yüce
Mecliste aynı tavrı takınmaktadırlar. Bunun en güzel
örneği, 15 Martta Yeni Zelandada gerçekleşen katliam
karşısında, Mecliste grubu bulunan bütün partilerimizin ortak
bir bildiriye imza atmasıdır. Bütün parti gruplarımıza,
gösterdikleri bu tavır dolayısıyla teşekkür ediyorum.
Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim ki
bugün Batıda İslama, Müslümanlara ve genel olarak yabancılara
karşı hastalıklı bir düşmanlık yükselmektedir. Bu
tehlikeli tırmanış uluslararası camianın ve özellikle
de Batılı hükûmetlerin ve karar alıcıların ciddiyetle üzerinde
durması gereken bir boyuta ulaşmıştır. Dahası,
İslam karşıtlığının giderek Türkiye
düşmanlığına evrildiğini teessüfle görmekteyiz.
Bazı Batılı hükûmetler, İslam
dünyasına ve Türkiyeye yönelik bu düşmanlığın ne
kadar büyük bir tehlike olduğunu görmek bir yana, kimi zaman Türkiyeye
karşı dostlukla bağdaşmayan tavırlar
sergilemektedirler. Bu, sonuçsuz kalmaya mahkûm, adil ve dostane olmaktan uzak,
Türkiyenin özgül ağırlığını hesaplayamamaktan
kaynaklanan tavrın gözden geçirilmesi, bir an evvel karşılıklı
saygıya ve menfaate dayalı ilişki tarzının
benimsenmesi gerekir.
En zor şartlar altında bile haricî
müdahalelere boyun eğmeyen Türkiyenin bugün eriştiği güç
görmezden gelinerek dayatmacı politikalara mecbur bırakılmak
istenmesi bu ülkenin ruhunu ve önemini kavrama eksikliğinden
kaynaklanmaktadır ve büyük bir hatadır. Hele de Türkiyeye yönelik
dayatmaların bir parçası olmak üzere terörün ve teröre müzahir
yapıların desteklenmesi, başarılı olmak bir yana,
Türkiyenin haklı öfkesini celbetmektedir.
Türkiye, haritaları cetvelle çizilmiş,
anayasaları cebren yapılmış, idarecileri özel olarak
yetiştirilmiş, köksüz ve hedefsiz, nevzuhur devletlere benzemez. Bu
yüzden Türkiyeyle sağlıklı ve verimli ilişki kurmanın
tek yolu bu ülkenin ve milletimizin hassasiyetlerini kavramaktan, samimi bir yaklaşım
geliştirmekten geçer.
Sayın Cumhurbaşkanım, sayın
milletvekilleri; bugün sadece Millî Egemenlik Bayramı değil,
aynı zamanda çocuklarımızın bayramı. Milletin ve
vatanın istikbali olan çocuklarımızı daima bir kıymet
olarak hayatımızın, gelecek planlarımızın en
hayati kısmına yerleştirmeliyiz. Çocuklarına ve gençlerine
önem vermeyen bir millet yok olmanın eşiğindedir. Bu yüzden
çocuklarımızı ve gençlerimizi millî ve manevi
değerlerimizle donatıp kendi ayakları üzerinde duran, istiklal ve
hürriyet âşığı, çağın gerektirdiği
donanıma ve niteliklere sahip fertler olarak yetiştirmeliyiz.
Çocuklarımızla ilgili çabamızı modern hayatın ve
dijital dönüşümlerin doğurduğu yeni sonuçları göz önüne
alarak güncellemeliyiz.
Ayrıca, çocuk suçluluğunda ve
çocukları hedef alan suçlarda bir artış görülmektedir. Bu
hususlarda, özellikle çocuklara yönelik suçlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi
başta olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarımız daha etkin
bir çalışma yapmalıdır. Çocuklara yönelik suçlarda
katı, tavizsiz ve hızlı süreçler yürütülmelidir çünkü çocuklar
bize geleceğin ve Allahın emanetleridir.
Sayın Cumhurbaşkanım, sayın
milletvekilleri; bugün bu vatanda ve bu bayrağın altında
yaşayan hür bir millet, bölgesel ve küresel anlamda sözüne kulak verilen
güçlü bir devlet isek bunu istiklal, hürriyet ve aziz milletimiz için gayret
göstermiş kimselere borçluyuz. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 99uncu yıl dönümünde tekrar, başta ilk
Meclis Başkanımız, Millî Mücadelenin lideri ve cumhuriyetimizin
banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Birinci Mecliste kurtuluş
mücadelesine omuz veren bütün milletvekillerimiz olmak üzere, bu çatı
altında görev yapmış olan, vatan, millet, bayrak ve devlet
uğruna şehit düşen, gazi olan, son olarak 15 Temmuz hain darbe
ve işgal girişimine karşı dururken makamların en
yücesine ulaşan her bir vatan evladını rahmetle, minnetle,
şükranla anıyorum.
Bu düşüncelerle milletimizin Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramını kutluyor; her geçen yılın
demokrasimizin kökleşmesine, milletimizin refah ve selametine,
devletimizin kudretine, yeniden büyük Türkiye davamızın
muzafferiyetine katkı yapması temennisiyle hepinizi en kalbî
duygularımla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi parti
grubu başkanlarına onar dakika süreyle, ayrıca Türkiye Büyük
Millet Meclisinde grubu bulunmayan siyasi parti temsilcilerinden birer
kişiye üçer dakikayı geçmemek üzere söz vereceğim.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkanı Mustafa Şentop'up, Ankara
ili Çubuk ilçesi Akkuzulu Mahallesinde CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna, Ankara Milletvekili Levent Gök ve
milletvekillerine yönelik saldırıyı
kınadığına ve geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Buna başlamadan, söz
sırasını okutmadan bir kısa açıklama yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz pazar
günü Çubukun Akkuzulu Mahallesinde CHP Genel Başkanı Sayın
Kemal Kılıçdaroğluna, Meclis Başkan Vekilimiz, mesai arkadaşım
Sayın Levent Göke ve bazı milletvekili
arkadaşlarımıza yönelik müessif bir saldırı
gerçekleşmiştir, bu saldırıyı kınıyorum.
Şiddet yoluyla siyasi netice elde etmeye çalışmak, şiddeti
meşrulaştırmak veya desteklemek kabul edilemeyecek bir
tavırdır ve bu, Türkiyeye yakışmamaktadır. Sayın
Kemal Kılıçdaroğluna, Sayın Levent Göke ve diğer
milletvekili arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum. Bir daha bu tür hadiselerin yaşanmaması en büyük
temennimizdir. (AK PARTİ, CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Özkoçun bir söz talebi vardı.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un, Ankara ili Çubuk ilçesi Akkuzulu
Mahallesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna
yönelik linç girişimini şehit aileleriyle, toplumsal tepkiyle
ilişkilendirmeye çalışanları kınadıklarına,
vicdana ve sağduyuya davet ettiklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyetimizin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün çocuklarımıza hediye ettiği 23
Nisan Bayramını grubumuz adına kutluyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
Millî birlik ve beraberliğimize yapılan
saldırılarda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin geleneği
doğrultusunda, grup başkanlarımız ve gruplarımız,
birliğimizi bozan bu tür karşı saldırılara
karşı bir üzüntü ifadesi olarak söz alırlar ve bunu dile
getirirler. Az önce makamınızda yaptığımız
konuşmada, bu sözleri onar dakika kürsüden vereceğiniz için
arkadaşlarımızın kendilerini orada ifade edeceğini,
Sayın Genel Başkanımızınsa bu konuşmayı
kendisinin yapacağından grubumuz adına bana söz
vereceğinizi ifade ettiğiniz için söz almış bulunuyorum.
Genel Başkanımıza, 21 Nisan 2019
tarihinde Çubukta katıldığı şehit cenazesinde linç
girişiminde bulunulmuştur. Bunun adı linçtir,
kınıyoruz. Elimizdeki görüntüler ve tanık ifadeleri bu
gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.
Bugün, siyasetin ortak olması, lincin hesabının sorulması
gereken gündür. İtidal çağrısı yapılıyorsa
Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu,
Türk siyasetinin gördüğü en itidalli, en soğukkanlı,
barış ve kardeşlikten yana iradesini en açık şekilde
ortaya koyan liderdir.
Ülkenin birlik ve beraberliğe ihtiyacı
varsa bunun gereği en büyük acıda ortak olmaktır.
Şehidimiz, bir parti için değil, bir hane için değil,
vatanımız için canını ortaya koymuş
evladımızdır, hepimizin evladıdır. Bir şehidin
acısında ortak olamayacaksak millet olarak hiçbir noktada yan yana
gelemeyiz. Biz, şehit cenazelerine böyle bakıyoruz. Şehit bizim
şehidimizdir, hepimizin şehididir ve biz, evladını
bayrağımıza sarılı tabutuyla kucaklayan her ailenin
yanında olacağız.
Bu linç girişimini şehit aileleriyle, bir
toplumsal tepkiyle ilişkilendirmeye çalışanları
kınıyor, vicdana ve sağduyuya davet ediyoruz. Linç
girişimiyle ilgili hukuki sürecin sonuna kadar takipçisi
olacağız. Mecliste bu konuda bize yakın ilgi gösteren bütün
milletvekillerine saygılarımızı sunarak hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IV.-
ÖZEL GÜNDEM (Devam)
A)
23 Nisan Görüşmeleri (Devam)
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99uncu yıl dönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve
öneminin belirtilmesi görüşmeleri (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, söz
sırasını okuyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis Grubu
Başkanı Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Naci Bostancı,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı İzmir Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,
Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı ve Meclis
Grubu Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Pervin Buldan,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet Bahçelinin yerine
Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay,
İYİ PARTİ Meclis Grubu Başkanı Edirne Milletvekili
Sayın Orhan Çakırların yerine Kocaeli Milletvekili Grup
Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkan, Türkiye İşçi Partisi
Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Sayın Erkan
Baş, Saadet Partisi adına Konya Milletvekili Sayın Abdulkadir
Karaduman, Demokrat Parti Genel Başkanı ve Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Gültekin Uysal, Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı ve Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Destici.
İlk söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis
Grubu Başkanı Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Naci
Bostancıya aittir.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ MECLİS
GRUBU BAŞKANI MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Cumhurbaşkanım, Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu açılış
yıl dönümü için buradayız. Amacımız, cumhuriyetin
temellerinin atıldığı günü anmak, bugüne ve yarına
sonuçlar çıkarmak.
Meclis açıldığında imparatorluk
toprakları işgal altındadır, başkent İstanbul 16
Martta işgal edilmiştir. Galip devletler Osmanlı toprakları
üzerinde pay kapma yarışındadır. Erzurumdaki,
sayısı 20 bini bile bulmayan kolordu hariç düzenli ordu yoktur.
Çeşitli vilayetlerdeki müdafaayihukuk cemiyetleri ortak güç
oluşturmaktan uzaktır. Anadolu yorgun ve yoksuldur,
evlatlarını hey onbeşlilere varıncaya kadar yedi cephede
kaybetmiştir. Halide Onbaşı ve Rus diplomat Frunze;
bunların tanıklıkları iç paralayıcıdır. Kimi
elitler utanç verici mandacılığa eğilim göstermektedir. Bu
zorlu şartlarda, Meclis açılmadan bir yıl önce Mustafa Kemal Anadoluda
bir millî direniş hareketi için Samsuna çıkmış; Havza,
Amasya üzerinden Erzurum ve Sivas Kongreleriyle ortak bir saf oluşturmaya
başlamıştır. Hedef Ankarada Millî Mücadeleyi yürütecek
Meclistir çünkü milletin istikbalini yine milletin azim ve kararı
kurtaracaktır. O yüzden, Türkiye Büyük Millet Meclisi merkezli cumhuriyetin
temellerinin atıldığı Kuvayımilliye hareketini,
Mustafa Kemalin lider olarak oynadığı tarihî rolü, silah
arkadaşlarının eşsiz fedakârlıklarını
hepimiz tekraren takdir, minnet ve hürmetle anıyoruz.
Fakat tarihî olayları sadece anmak yetmez, bizlere
ve gelecek kuşaklara gösterdiği yolu her daim hatırlamak gerek.
Meclisin açıldığı o cuma gününden bize kalan tarihî
mirasın en başında şüphesiz Milletin istikbalini yine
milletin azim ve kararı kurtaracak. ilkesi vardır. Bu, üstünde hangi
kıyafet olursa olsun mandacılığı Acaba bu tür
hamiliklerden siyasi fayda sağlar mıyım? diye bir an dahi
düşünmeksizin reddetmek anlamına gelir. Büyük güçler dâhil tüm
ülkelerle ilişkiler kurulurken karşılıklı saygı
ve çıkar esasını savunmak, her tür dayatmaya karşı
ortak davranmak şu Meclisin atmosferinde soluklanan her nefes sahibinin
kaçınılmaz tarihî sorumluluğudur. Ortak kaderimiz ve
geleceğimiz için takip edilen millî politikaların sonu mutlaka
selamete ve felaha erişecektir. Bu yolda maruz kalınan çeşitli
meydan okumalar karşısında toplumsal hayata
karşılık gelen hassasiyetleri iç siyasetin rekabet konusu
yapmamak, ortak safı tahkim etmek, Kuvayımilliye ruhunun ve 23
Nisanda açılan bu Meclisin onurudur, görevidir. Bu millet, en zorlu
yoksulluk ve yokluk şartlarında imkânsızı mümküne çeviren
bir ruha, vefakârlığa ve dayanışma bilincine sahiptir. Bunu
dün göstermiştir, bugün de o insanların torunları aynı
çizgidedir. Bu millet, ışıltısını yitirse de bir
imparatorluğun, bir dünya gücünün çocuklarıdır.
Arkalarındaki tarihî miras, bir yük değil, bir imkândır. O
tarihî çizgiyi muhakkak en gerçekçi şekilde, kararlılıkla
geleceğe uzatacaklardır.
Doksan dokuz yıl önce Meclisimizde
kalpaklılar, fesliler ve sarıklılar vardır. Onlar, bütün o
sembollerin ima ettiği farklılıkları aşmış,
ortak bir dayanışma ruhunda bir araya gelmiş, her türlü
tartışma ve müzakereyi milletin kurtuluşu ve yeniden ayağa
kalkması istikametinde yapmışlardır. Bize bırakılan
miras, siyasi rekabeti aynı şekilde yapmak, ancak Türkiye'nin ortak
kaderi ve geleceğini her tür mülahazanın ötesinde bir üst değer
olarak tutmaktır. Ortak kader ve gelecek için hassasiyet ve siyaset bu
ülkenin kurumlarında kayıtlıdır. O yüzden temel kurumlara
karşı dikkatli ve itinalı bir dil gerekir. Bu kurumlardan biri
olarak Meclis, millet iradesinin tecelli yeridir. Meclisin çeşitli
müzakerelerle aldığı kararları eleştirmek elbette
mümkündür fakat kurumsal itibarına halel getirecek şekilde, kimi
kararlarını darbe olarak tanımlamak asla kabul edilemez.
Unutulmasın ki Meclisin sözü, milletin nihai sözüdür. Kararının
demokrasi dışı eleştirisi, doğrudan milletimize,
onun karar ve tercihlerine karşı söylenmiş bir söz hükmündedir.
Bugün bizi burada özel oturumla bir araya getiren,
Meclise karşı duyduğumuz ortak saygı değil midir? Bu
saygı, eleştirel dilin ötesinde, milletin kader birlikteliğinin
tecelli yeri olarak burayı görmemizin neticesi değil midir? Tam da
buna inandığımız, 99uncu yılda bunu bir kez daha
ifade etmek istediğimiz için burada değil miyiz?
Öte yandan, cumhuriyet ve demokrasilerde kural
bellidir: Yöneticileri halk seçer ve geri çağırır. Tüm seçimli
makamlar kimseye mülk değildir, bütün seçimlerde olan da budur. Seçim
sonuçlarına hukukun imkânları ölçüsünde itiraz yolları elbette
vardır, bunları kullanmaktan dolayı kimse suçlanamaz. 1 oyla
dahi olsa seçimi kazanmak hukukunda şüphesiz ki altın oy yoktur;
bütün oylar eşittir ve kural, her bir oyun hakkını korumak
ahlakında kayıtlıdır. Tüm makamlar seçimle el değiştirmeye
açıkken siyasi rekabet tartışmalarını otoriterlik
totaliterlik diktatörlük kavramlarıyla yürütmek kendi içinde bir
çelişkidir. Diktatörlüklerde seçimlerin bir önemi yoktur, bizde önemi var.
Diktatörlüklerde makamlar el değiştiremez, bizde
değiştirir. Diktatörlüklerde göstermelik seçimlerin hukuka
ihtiyacı yoktur, bizde hukuk yolları herkes için ihtiyaçtır.
Diktatörlüklerde muhalefet ya yoktur ya da haşmetmeâblarının
muhalefetidir, bizde herhâlde herkes teyit eder ki ne haşmetmeâb
vardır ne de onun kaçınılmaz sonucu
haşmetmeâblarının muhalefeti vardır. Diktatörlüklerde
muhalefetin iktidar tasavvuru olmaz, bizde muhalefetin her zaman böyle bir
tasavvuru ve yol haritası olmuştur, olacaktır.
Türkiye 16 Nisan referandumuyla sistemi
değiştirmiştir. Artık, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi vardır. Bu sistem, farklı kesimlerin iş
birliklerine imkân vermesi bakımından toplumsal açıdan
bütünleştiricidir. Orta Doğu coğrafyasındaki küresel
hayaletin toplumsal fay hatlarını tahrik eden siyaseti dikkate alındığında
bu çok önemli bir işlevdir. İktidar meşruiyeti daha büyük bir
toplumsal onaya bağlanmıştır. Yasama ve yürütmenin
teorideki ayrılığı, pratikteki birlikteliği yeni
sistemle daha net, daha gerçekçi bir ayrılmaya tabi tutulmuştur. Bu
Meclis, yasaların yegâne kaynağıdır; toplumun sinir
uçlarını temsil eden niteliği, bu görevi en yüksek vasıfta
yapmasına imkân vermektedir. Her yeni sistem süreç içinde herkesin el
birliği, görüş ve eleştirileriyle tekemmül eder. Pratiği
olmayan bir reddiyecilik yerine cumhuriyet ve demokrasimizi
kanatlandıracak, Meclis dâhil her demokratik kurumun gücünü artıracak
bir çizgide sürece pozitif katkı vermek önemlidir.
Cumhurbaşkanı, milletin birliğinin ve
dirliğinin sembolüdür. Bugün Sayın Erdoğan
Cumhurbaşkanıdır, yarın bu ülkenin başka
evlatları bu göreve gelecektir. Sistem değişikliği
sebebiyle kazandığı siyasi mahiyet, hepimiz için ortak
değerdeki makama karşı ölçüsüz bir dilin
kullanılabileceği anlamına gelmez. Süreç içinde muhalefetteki
kimi siyasi kişiliklerin Cumhurbaşkanlığı kurumuna
karşı uygun dil ve tutumları, şüphesiz, aynı
şekilde gördükleri mukabele kanaatimce genel bir memnuniyet
yaratmıştır.
Berat gecesi 4 evladımızın
teröristler tarafından şehit edilmesi bizleri milletçe üzmüştür.
Şehitlerimize Allahtan rahmet, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Çubukta şehidimizin cenaze töreninde meydana
gelen müessif olay asla kabul edilemez. Sayın Genel Başkana ve CHP
temsilcilerine bir kez daha Geçmiş olsun. diyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımızın Türkiye ittifakı ve kızgın
demiri soğutmak sözleriyle siyasi iklimin normalleşmesine
çağrıda bulunduğu bir siyasi atmosferde bu olayın
yaşanması ayrıca dikkate değerdir. Türkiyenin her tür
gerilimi akıl ve sorumluluk çizgisinde aşmaya, beyanların bu
istikamette oluşmasına ihtiyacı vardır. Öte yandan,
toplumsal kutuplaşma yerine kucaklaşmanın yolu kurumları
ortak değer çizgisinde tutmaktan, siyasal dilin kollarını
uzatmaktan geçer. Biz bu ülkenin ortak aklından, fikrinden her zaman
faydalandık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkan, buyurunuz.
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ MECLİS GRUBU
BAŞKANI MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Her tür eleştiri ve
teklifin kışkırtıcılıktan, itham ve isnatlardan
uzak olması, asabiyet duygusuna seslenmek yerine tüm toplumun
vicdanında karşılık bulması önemlidir.
Değerli arkadaşlar, bizim iddiamız,
siyasetimiz, temel meselemiz toplumumuzun vicdanıyla çağa
tanıklık etmektir. Küresel ölçekteki insani dramlar,
haksızlıklar, adaletsizlikler karşısında Türkiye'nin
yükselen eylemi ve sesi hepimizin onur kaynağıdır. Bir eli
Avrupada, diğer eli Asyada olan ülkemizin yüzü herkese dönüktür,
sırtımız ise hiç kimseye dönük değildir.
Türkiye modernleşiyor, şehirleşiyor,
dünyayla daha fazla temas kuruyor. Yolculuğumuzun istikameti kesinlikle
modern dünyadır, bizim de saygın müktesebatımıza katıldığımız,
evrensel değerleri dikkate alan bir millîliktir. Mevlânanın pergeli
gibi olduğumuzu her daim hatırlıyoruz.
Avrupa merkezli olmak üzere küresel ölçekteki
yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve Sri Lankadaki
kilise saldırıları gibi gelişmeler bizleri
endişelendiriyor. Dünyadaki egemen merkez siyasetlerin husumetin
doğurduğu popülerlikten pay kapmaya çalışmaları
endişemizi daha da artırıyor ancak diğer yandan,
Avustralyadaki katliamın ardından ortaya konulan haysiyetli insani
tavır ise ümitlendiriyor. Yerimiz, küresel ölçekte
insanlığın, adaletin ve hakkaniyetin safıdır.
Buradan aziz milletimize, Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Meclisimizi oluşturan tüm partilerin
saygıdeğer genel başkanlarına, milletvekillerine
hürmetlerimi sunarken tarihî önemdeki bu ülkenin siyasi yolculuğunun
hayırlara vesile olmasını diliyorum. Elbette bu dileğin
failleri, kendilerine düşen sorumluluklarıyla birlikte hepimiziz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı İzmir
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğluna aittir.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP
sıralarından ayakta alkışlar, İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL
BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
televizyonları başında bizi izleyen saygıdeğer
vatandaşlarımız ve geleceğimiz, umudumuz olan sevgili
çocuklar; Cumhuriyet Halk Partisi adına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramınızı kutluyor, bu güzel günün bahar günlerinin
ışıltısıyla taçlanmasını, ülkemize
aydınlık, huzur ve adalet dolu günlerin müjdecisi olmasını
diliyorum.
Sevgili çocuklar ve değerli milletvekilleri;
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün 19 Mayıs 1919da Samsuna ayak basarak
başlattığı kurtuluş mücadelesinin 100üncü
yılındayız. Önümüzdeki dört yıl boyunca da Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşu da dâhil olmak üzere çok önemli 100üncü yıl
kutlamaları gerçekleştireceğiz. Örneğin, gelecek yıl
yani 2020de Hâkimiyet bilakayduşart milletindir. denilerek açılan
Gazi Meclisimizin 100üncü yılını kutlayacağız.
2021de sadece düşmanın değil, milletin makûs talihinin de
yenildiği, İnönü zaferlerinin, Hattı müdafaa yoktur sathı
müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır. emriyle kazanılan
Sakarya Zaferinin 100üncü yılını kutlayacağız. Bu
kutlamalar bizi Büyük Taarruzun ve Başkomutanlık Meydan
Muharebesinin 100üncü yılına ulaştıracak. 2022
yılında, başarıyla sonuçlanan Kurtuluş
Savaşının 100üncü yılını
kutlayacağız. Ve nihayetinde, 2023 yılında Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşunun 100üncü yılı.
Önümüzdeki bu dört yıllık süreç bir
kutlamalar dönemidir. Bu yılla birlikte önümüzdeki dört yıl, tüm
yurttaşlarımızın da katılımıyla hepimiz için
yeni bir arınma dönemidir; gerçeklerle yüzleşme, bu güzel ülkemizin
kuruluş harcına katılmış, temellerine
kazınmış ve Türkiye'mizin, Türkiye'nin, günümüzün
sorunlarına da çözüm üretecek felsefeyi yeniden keşfetme dönemidir.
Bu felsefeyi üç sözcükle özetleyebiliriz: Hak, hukuk ve adalet. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz ki
Kurtuluş Savaşımızın planlaması ve sürdürülmesi,
Türkiye Cumhuriyetimizin kuruluşu Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetine dayanır yani kuruluş da kurtuluş da hukuka
dayandırılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Büyük
Millet Meclisinin açılışından bir gün sonra yani 24 Nisan
1920de Mecliste yaptığı konuşmada müdafaa-i hukuku bütün
ayrıntılarıyla anlatır. Mustafa Kemal Atatürke göre
müdafaa-i hukuk yani hakların müdafaası, sadece işgal
güçlerine karşı Türk milletinin haklarının müdafaası
anlamına gelmez; hakların müdafaası, egemenliğin
kayıtsız şartsız millete ait olması nedeniyle her bir
vatandaşın hakkının ve hukukunun savunulduğu bir
yönetim anlayışını ifade eder. Mustafa Kemal için tek
doğru yol ise millî iradeyi egemen kılacak millî bir Meclisin yani
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıdır.
Dolayısıyla tereddütsüz şunu söyleyebiliriz: Türkiye
Cumhuriyetinin temelinde her bir vatandaşın hakkını ve
hukukunu korumayı amaç edinen bir ruh vardır.
Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Millî Mücadeleyi yönetmesi nedeniyle dünyada Gazi Meclis
unvanına sahip tek Parlamento olan Türkiye Büyük Millet Meclisi,
kurulduğu ilk günden itibaren, tarihin kendisine yüklediği
sorumluluğun gereği olarak yetkileri konusunda titiz
davranmıştır. Bu bağlamda şu örneği vermem
yeterlidir: 1924 Anayasası Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülürken Başkanlığa bir önerge verilir. Önergenin
konusu şudur: Meclis kendiliğinden seçimlerin yenilenmesine karar
verebileceği gibi, Cumhurbaşkanı da hükûmetin
değerlendirmesini aldıktan sonra, gerekçesini Meclise ve millete
bildirmek şartıyla seçime karar verebilir. Yani önergeyle,
Kurtuluş Savaşı zaferinin Başkomutanı, Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürke Meclisi fesih yetkisi verilmek
istenir. Genç bir milletvekili olan Mahmut Esat Bey -Mahmut Esat Bozkurt-
kürsüye çıkar ve doğrudan Mustafa Kemal Atatürke yönelik olarak
şunları ifade eder: Dünyanın hangi köşesinde hangi devlet
teşkilatında hâkimiyetin kayıtsız şartsız
milletin olduğu anlayışının tecellisi Meclisi
feshedebilmektedir? Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.
diyoruz, sonra bu kadar büyük bir kuvveti Cumhurbaşkanı
feshedebilmektedir. Bunu doğru bulmuyoruz. diye açıkça ifade eder.
Şükrü Saracoğlu kürsüye çıkar, aynı şekilde Bize
tarih, hukuk, ihtilal açıkça gösteriyor ki bugün Millet Meclisinin
kişiliğinde toplanmış haklarından hiçbir şey
geriye doğru döndürülemez. diye açıklama yapar. Önerge oylanır
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanına Meclisi feshetme
yetkisini reddeder. Gerek Mahmut Esat Bozkurt gerek Şükrü
Saracoğlunun doğrudan atıf yaptığı olgu,
Hâkimiyet bilakayduşart milletindir. gerçeğidir. Bu gerçeğin
altını bir kez daha çizmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri, egemenliğin
kullanılmasının hiçbir surette, hiçbir kişiye, zümreye veya
sınıfa bırakılmaması için kuvvetler
ayrılığı ilkesi getirilmiştir. Bütün demokrasilerin
ana omurgasını kuvvetler ayrılığı ilkesi oluşturmaktadır.
Yani yasama, yürütme ve yargı, demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Kuvvetler ayrılığı, aynı zamanda gücün demokratik
kurallar içinde denetlenmesidir. Bu nedenledir ki çeşitli defalar askerî
darbeler ve farklı müdahalelerle egemenlik milletten alınmak
istenmişse de Türkiye Büyük Millet Meclisi er geç aslına
dönmüştür. Ancak üzülerek ifade edeyim ki son Anayasa
değişikliğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi yetkilerini
kısıtlamış, çağdaş demokrasilerin vazgeçilmez
kuralı olan kuvvetler ayrılığı ilkesi fiilen ortadan
kalkmıştır.
Bugün yaşadığımız acı
gerçeği, fazla ayrıntıya girmeden, sadece 6 madde hâlinde Büyük
Millet Meclisinin saygıdeğer üyelerine sunmak isterim.
Bir: Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileri
kısıtlanmış, denge ve denetleme mekanizmaları yok
edilmiş, denetimsiz bir yürütme organı yani iktidar
yaratılmıştır.
İki: Cumhurbaşkanı, kararnameler
yoluyla Meclisin yasama yetkisine fiilen ortak olmuştur.
Üç: Yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
fiilen sona ermiştir.
Dört: Partili Cumhurbaşkanı, devleti ve
milleti temsil etmek yerine, belli bir siyasi görüşün temsilcisi hâline
gelmiştir. Bu da denge unsuru olması gereken
Cumhurbaşkanlığı makamının denge unsuru olmaktan
çıkmasına yol açmıştır.
Beş: Tek kişiye Parlamentoyu fesih yetkisi
verilmiş, milletin Meclisinin geleceği bir kişinin iki
dudağının arasından çıkacak sözcüğe
bırakılmıştır.
Altı: Meclisin bütçe hakkı ve yetkisi
fiilen alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu adımların
15 Temmuz hain darbe girişimine karşı Gazi Meclis unvanına
yakışan bir direniş sergileyen Meclis tarafından
atılmış olması ise başka bir hazin tablodur.
Değerli milletvekilleri, yine üzülerek ifade
edeyim ki bugün ortaya çıkan tablo şudur: Gerçekleşen son
Anayasa değişiklikleriyle, denetlenen, hesap veren şeffaf bir
iktidar yoktur; yargı bağımsız değildir; Parlamentonun
yürütme organını denetleme yetkisi büyük ölçüde elinden
alınmıştır. Oysa demokrasilerde halka hesap vermek temel
kuraldır. Yasama, yargı ve yürütme gücünü yani egemenliği bir
kişiye teslim ettiğinizde hukukun üstünlüğü yok olur, üstünlerin
hukuku geçerli olur. Yani egemenlik bir kişiye, bir zümreye veya bir
sınıfa bırakılmış olur.
Sekiz yıl önce, bu kürsüde, bir 23 Nisan
konuşmasında şunları söylemiştim: Türkiye
Cumhuriyetinin demokratikleşme tarihi, bu Meclisin yetkilerini savunma ve
genişletme tarihidir. Bugün dahi bu yüce Meclisin yetkilerine göz dikenler
bu hususu hiçbir zaman akıllarından çıkarmasınlar.
Değerli milletvekilleri, hepimizin ortak talebi
çağdaş, demokratik bir hukuk düzenini inşa etmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkan, buyurun.
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL
BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Bunun yolu, darbe hukukundan arınmış, hepimizin
kitapçığı elimize aldığımızda Bu benim
anayasamdır. diyebileceği bir anayasayı uzlaşma kültürü
içinde tartışarak kabul etmemizdir. Bunu
yaptığımızda çocuklarımıza, demokratik
standartları yüksek, yaşanabilir bir Türkiye
bırakacağız. Sadece çocuklarımız için değil, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tarihine ve tarihin kendisine yüklediği
sorumluluğun gereğini de yerine getirmiş olacağız.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu tarihî görevi
yerine getirmesi dileğiyle tümünüzü saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından ayakta alkışlar, İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Şimdi, söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Pervin Buldana aittir.
Buyurun Sayın Buldan. (HDP
sıralarından ayakta alkışlar)
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ EŞ
GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI PERVİN BULDAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 99uncu kuruluş yıl dönümü. Bu vesileyle
sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen tüm
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan Sevgili
Selahattin Demirtaş, Sevgili Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Sırrı
Süreyya Önder, Selma Irmak, Sebahat Tuncel ve Sevgili Gültan Kışanak
başta olmak üzere, ismini buradan sayamadığım binlerce
arkadaşımızı da bu vesileyle saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Ülkemizdeki hukuksuzlukların son bulması
için yüz altmış yedi gündür açlık grevinde olan, bu
Parlamentonun üyesi, Hakkâri Milletvekilimiz Sevgili Leyla Güveni de buradan
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Ne yazık ki bu 23 Nisanı da
Mecliste temsil edilmesi gereken halk iradesinin cezaevlerinde tutulduğu,
halk iradesine yönelik gasbın sürdüğü, demokratik temsiliyetin
engellendiği bir süreçle karşılıyoruz. Oysa Meclis 23 Nisan
1920de kurulduğunda çoğulculuk esasına dayanıyordu,
özellikle 21 Anayasası daha ademimerkeziyetçi bir yönetim ilkesini
öngörüyordu. Ne yazık ki 24 Anayasasıyla birlikte bu çoğulculuk
esası terk edildi ve yerine tekçi, otoriter sistem inşa edildi,
geriye yüz yıllık acı, yoksulluk, geri kalmışlık,
adaletsizlik ve eşitsizlik bırakıldı; ulus devletin kurucu
ideolojisine bağlılık yemini edilirken insanlık değerlerinden
ise giderek uzaklaşıldı. Bu değerler, resmî ideoloji
tarafından ayrımcılık ve ret politikalarıyla heba
edildi. Farklılıkların reddi üzerine kurulan otoriter sistemle
birlikte, halka ait olması gereken egemenlik devletin eline geçti, halk
iradesi sürekli geri plana itildi. Her bir kimliğin ve rengin kendisini
içinde bulacağı demokratik temsiliyet ve cumhuriyetin
demokratikleşmesi talepleri darbelerle, baskılarla sürekli
engellendi. Çoğulculuk esasına kapalı bu sistemde Kürtler,
Türkler, Aleviler, Sünniler, Ermeniler, Süryaniler, Araplar, Çerkezler, Lazlar,
kadınlar, gençler, emekçiler kendi geleceğini güvende hissetmiyor,
yarınlarına umutla bakamıyor.
Adalet çökerse ülke çöker. Adalete dayanmayan kuvvet
zalimdir. İşte, bugün bizim karşı karşıya
olduğumuz ortamın karşılığı tam da budur.
Adaletin sadece muktedirler için geçerli olduğu, mazlumların
payına ise adaletsizliğin düştüğü bir ülkede
yaşıyoruz. Milyonlarca öğrencinin geleceğini çalanlar
serbest bırakılırken Çocuklar ölmesin. diyen bir eğitimci
anne, Ayşe Öğretmen bu 23 Nisanda bebeğiyle cezaevine konuldu.
Bu mudur adalet? Bir el rabia yaparken diğer el Rabia Nazın ölüm
gerçeğini gizlemeye çalışıyorsa hangi adaletten söz
edebiliriz? Soma katliamında 301 işçinin ölümüne neden olanlar serbest
bırakılırken Roboskide 34 insanı katledenler, Gezide
Berkini, Diyarbakırda Kemal Kurkutu vuranlar, daha geçen hafta
Diyarbakırda göz göre göre Recep Hantaşı katledenler
aramızda gezerken hangi adaletten bahsedebiliriz? Cinsel istismara maruz
bırakılan kadın ve çocuklar yerine, istismarcının
yanında yer alan erkek yargı mı adalet dağıtacak?
Sayın Cumhurbaşkanı
Kucaklaşalım. derken aynı saatlerde Gebzede,
Kızıltepede adalet arayan beyaz tülbentli anneler, insanlıktan
nasibini almamış resmî görevlilerin saldırısına
uğradı, itilip kakıldılar, yerlerde sürüklendiler.
Diyarbakırda milletvekillerimize polis saldırdı, halkın
temsilcilerine sokak ortasında işkence yapıldı. Yüz
yıllık sistem anneleri yerlerde sürüklüyorsa artık sözün
bittiği yerdeyiz, insanlığın yerlerde sürüklendiği bir
noktadayız.
Sayın Kılıçdaroğluna örgütlü,
planlı bir linç saldırısı düzenlendi, yeni bir Madımak
denemesi yapıldı. Bu karanlık saldırıyı normal
bir protestoymuş gibi meşrulaştırmaya çalışan
resmî ağızların tavrı, hukuk
dışılığın geldiği noktayı gösterir.
Sayın Kılıçdaroğluna ve Sayın Levent Göke bir kez
daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Sormak istiyorum: Bir ülke nasıl bu hâle
gelebilir, getirilebilir? İktidar uğruna toplumun arasına nefret
tohumu ve kötülük ekenler, kendinden olmayanı terörist ilan edenler, bu
ülkeyi çok tehlikeli bir yere doğru sürüklüyor. Halkları
karşı karşıya getirmeye çalışan bu tuzağa
karşı herkesin dikkatli ve uyanık olması gerekir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülke, hiçbir dönem bu kadar
kutuplaştırılmamıştı. Halk bundan duyduğu
rahatsızlığı 31 Mart seçimlerinde sandığa çok net
olarak yansıttı. Toplum, adaletsizliğe de yoksulluğa da ayrımcılığa
da irade gasbına da Artık yeter. dedi ve kendi geleceği için
yeni bir dönemin, değişimin önünü açtı. Halk Bu düzen
değişecek. dedi. Ankaradaki katı merkeziyetçiliğe
karşı, kentlerimizi, biz, farklılıklarımızla
birlikte demokrasiyle yöneteceğiz. dedi. Halkın mesajı çok
açık ve nettir. Bu mesajı almayanlar, sandıktan çıkan iradeye
saygı duymak yerine seçim sonuçlarını değiştirmek için
yirmi üç gündür ülkeyi ve toplumu germeye devam ediyor. Bundan ülke ve
demokrasi kazanmayacak. İstanbulda usulsüzlük var. diyenlere sormak
istiyorum: İstanbulda usulsüzlük değil, halk iradesi var. Asıl
usulsüzlük bölgede yapıldı. Buna neden sessiz kalıyorsunuz?
Gerçekten anlamakta zorluk çekiyoruz.
Bitliste, Şırnakta, Siirtte, Hakkâride
ve daha birçok yerde ahırlara, boş binalara, milletvekili
binalarına seçmen yazdırıldı. On binlerce güvenlik
görevlisi bu kentlerde seçim sonuçlarını değiştirmek için
seçmen olarak kaydırıldı. Şırnakta 4 bin asker, polis
oyuyla halkın iradesinin önü kesildi. Ertesi gün tanklarla
Şırnak sokaklarında zafer kutlaması yapıldı.
Demokrasi o tankların paletleri altında ne yazık ki ezildi.
Darbeyle mücadele ettiğini iddia edenler, Şırnakta tanklara
sırtını dayayarak seçim zaferi ilan etti. Tarih buna da
şahit oldu. Halkımızın kazandığı Diyarbakır
Bağlar, Van Tuşba, Çaldıran, Edremit, Erzurum Tekman ve Kars
Dağpınar Belediye Başkanlıkları YSK darbesiyle
gasbedildi. Belediye eş başkan adaylarımızın
adaylığını kabul edip kazandığında mazbata
vermemek, halka karşı kurulan bir pusudur. YSK, kendini halkın
yerine koyarak kazandığımız belediyeleri hak etmeyenlere
teslim etti. Bu hırsızlığı, bu
utanmazlığı tarih ve halkımız asla
unutmayacaktır. Biz bu irade hırsızlığının
peşini asla bırakmayacağız. Yasal zeminde, uluslararası
hukuk da dâhil girişimlerimiz devam edecek. Mazbataları gasbedilen
belediye başkanlarımız halkımızın meşru
belediye başkanlarıdır, hak etmeden o koltuğa oturanlar ise
halkımızın nezdinde meşru değildir. Parlamentoya
sormak istiyorum: Egemenlik kayıtsız şartsız halkın
ise halkın seçtiği belediye başkanlarının
mazbataları neden gasbedildi? Egemenlik kimde? Bunun sorulması ve
sorgulanması gerekir.
Halk iradesini çalan kayyumların neler
yaptığına tüm dünya tanık oldu. Diyarbakır kayyumu
halkın parasıyla belediye binasında kendisine
ihtişamlı bir saray kurdu. Bir yanda kendisine şatafatlı
saray kuranlar, diğer yanda ise tanzim kuyruklarına,
işsizliğe ve yoksulluğa mahkûm edilen halk gerçeği var. Bir
yanda halkın kaynaklarını babasının parası gibi
kullananların şatafatlı düğünleri, diğer tarafta ise
tahtakurularıyla yaşamaya zorlanan havaalanı işçileri
Günde üç öğün simit yerseniz asgari ücretiniz cebinizde kalır.
denilerek âdeta dalga geçilen yoksul halk var. İşte beka söyleminin
ardına gizlenen gerçek de budur. Diyarbakırdaki kayyumun saray
bekasıdır. Ankaradaki iktidarın koltuk bekasıdır.
İstanbulda sonuçları değiştirmek isteyen rantçı
düzenin rant bekasıdır. Halk 31 Martta buna hayır dedi.
Değişim mesajını almayanlar, sonucu bozmaya
çalışanlar mutlaka aşılacaktır. Bu çok nettir. Halk
değişim gücünü göstermiştir. Cesaret ve umut daha da
artmıştır. Korku politikasının sonuç
vermeyeceğini göstermiştir. Halk demokrasi yolunu
açmıştır. Kimse bunu tersine çeviremeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ EŞ
GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI PERVİN BULDAN
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkın
sandıkta hukuksuzluk ve adaletsizliğe gösterdiği itirazı,
bu Parlamentonun bir üyesi olan Sevgili Leyla Vekilimiz yüz altmış
yedi gündür açlık grevini sürdürüyor. Leyla arkadaşımız
Hukuksuzluklar bitsin, demokrasinin ve barışın önü
açılsın. diye açlık grevinde. Yüz yılın sonunda bu
ülkede bir kadın vekil ve yüzlerce insan temel hak ve özgürlükler için,
hukuk için bedenini açlığa yatırmışsa, tek
çıkarımız bedenimiz, açlığımız olmuşsa
bu devletin yüz yıllık aklını, yüz yıllık
pratiklerini ve geldiği son noktayı sorgulaması gerekir.
Hukuksuzluktan medet uman bir anlayışın çağımız
dünyasında ve halkımızın vicdanında yeri olamaz,
meşruiyeti olamaz. Bu hatalardan dönülmesi, yüzleşilmesi ve hukuk
çizgisine dönülmesi gerekir.
Buradan bir kez daha Parlamentoyu ve iktidarı,
yaşamı artık kritik noktaya gelen Leyla Vekilimizin sesini
duymaya, gerekli hukuki, demokratik adımları atmaya
çağırıyoruz yoksa yarın çok geç olabilir.
Değerli milletvekilleri, bu 23 Nisanda ne
yazık ki çocukların kutlayabileceği bir bayramdan söz edemeyiz.
Cezaevlerine atılan, şiddete ve cinsel istismara uğrayan,
sokakta, tarlada çalıştırılan, ana dilinde eğitim
görmeyen çocuklar bu ülkenin kanayan yarasıdır. Meclisin,
çocukların yaşam hakkı ve ana dilde eğitim hakkı
başta olmak üzere tüm haklarını güvence altına alan bir
ortamı yaratmamış olması en büyük demokrasi
ayıbıdır. Bu konunun siyasetüstü tutularak Parlamentonun
adım atması çocuklara karşı tarihî bir sorumluluktur.
Buradan çağrı yapıyorum: Gelin, Mecliste çocuk hakları
daimî komisyonunu bir an önce kuralım, ikinci bir adım olarak da
çocuk hakları bakanlığının kurulması için yasal
süreci başlatalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ EŞ
GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI PERVİN BULDAN
(Devamla) Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ EŞ
GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI PERVİN BULDAN
(Devamla) Son olarak Sayın Cumhurbaşkanına ve tüm siyasi
partilere şu çağrıyı yapmak istiyorum: Ülkemizin
ihtiyacı acil demokrasidir, acil barıştır, acil adalettir,
acil özgürlüktür. Halk, kutuplaşma değil, dayanışma ve
birliktelik; ayrımcılık değil, eşitlik; nefret
değil, sevgi; esaret değil, özgürlük; sömürü değil, emeğin
hakkını; hukuksuzluk değil, adalet; savaş değil,
barış istiyor, normalleşme istiyor. Kürt sorununu, inançlar
sorununu barışla, demokrasiyle çözen, adaleti tesis eden,
farklılıkları anayasal güvence altına alan,
barışçıl bir dış politikayı esas alan demokratik
cumhuriyetle ancak krizlerden çıkabiliriz, başka çıkış
yolu yoktur. Asla tekleştirilmeyecek farklılıklarımız
en büyük zenginliğimiz ve gücümüzdür.
Sözlerimi sevgili Yaşar Kemalin sözleriyle
sonlandırmak istiyorum: Bir bahçede hep aynı çiçekten olursa o bahçe
güzel olmaz. Sen, ben, o varız diye güzel bu bahçe. Koparma farklı
çiçekleri, kalsın renkleriyle kokularıyla.
Hepinizi sevgiyle saygıyla tekrardan
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, özel bir gündemle toplandığımızı
biliyorum. Sayın Genel Başkanın burada yapmış
olduğu konuşmadaki birçok görüş ve değerlendirmeye
katılmıyoruz ama bunları burada tartışacak
değilim. Çeşitli mecralarda cevaplarımız mevcuttur, kayda
geçmesi için söz aldım.
Teşekkürler.
BAŞKAN Şimdi söz sırası,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet Bahçelinin yerine
Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
GRUP BAŞKAN VEKİLİ ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
99uncu kuruluş yıl dönümü münasebetiyle toplanmış
bulunuyoruz. Bu kutlu günde aziz milletimizi ve muhterem heyetinizi Milliyetçi
Hareket Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Asırlar boyu nice şanlı, saadetli,
güçlü ve esenlik içinde dönemler yaşadık; cihanşümul
medeniyetler kurduk, büyük ve güzel işler başardık. Ancak son
iki yüzyıl içinde maalesef nice felaketler, nice fecaatler, nice vatan
kayıpları yaşadığımız, nice beka
tehditleriyle karşı karşıya kaldığımız
da bir hakikattir. Tarihin sayfaları 19uncu asırdan 20nci asra
çevrilirken gönlümüzü bir sızı kaplar, teskin edilemez bir hüzün
hissederiz; birleşip saldıran düşmanların
karşısında gerileyen devlet, devrilen kale burçları,
kaybedilen vatan toprakları, maruz kaldığımız
katliamlar ve yüz yıldan fazla süren göçler.
Bundan yüz yıl evvel ülkemiz, İngiltere,
Fransa, İtalya ve Yunanistan tarafından işgal edilmişti;
ordularımız dağıtılmış, silahları
elinden alınmıştı; emperyalist devletler vatan
topraklarını bir sırtlan gibi paylaşmıştı.
Uzun savaş yıllarında nüfusumuz erimiş, milletimiz yoksul
ve bitap düşmüştü; memleketimiz harap olmuş, ekonomi
çökertilmişti. Türk milleti öz vatanında boğulmak isteniyordu.
Bu vahim ortamda ülke işgale uğrarken, devlet çökertilirken buna karşı
yürütülen kurtuluş faaliyetleri içimizden baltalanmaya
çalışılmıştır. Kuvayimilliyeye karşı
işgalcilerin teşvik ettiği Kuvayiinzibatiye gönderilmiş,
mahallî isyanlar çıkartılmıştır.
İşgalcilerin insafına ve iş birliğine
sığınan bir kısım zelil iş birlikçi siyasetçiler,
bazı Babıali bürokratları müstevliye boyun eğerek
barış ve himaye elde edeceklerini umabilmişlerdir.
Bu ağır şartlar altında, Hatay
Dörtyolda Kara Mehmet Çavuş, İzmirde Hasan Tahsin, Ayvalıkta
Ali Çetinkaya, Ödemişte Kuvayimilliye müfrezeleri tarafından
işgalcilere atılan ilk kurşunlar Kurtuluş
Savaşının işaret fişekleri olmuştur. 22
Haziranda Amasyada Milletin
bağımsızlığını yine milletin azim ve
kararı kurtaracaktır. beyanı ilan edildi. 23 Temmuzda Erzurum
Kongresinde Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür,
parçalanamaz. haykırışı dünyaya duyuruldu.
Balıkesirde, Nazillide, Alaşehirde toplanan kongrelerle
Kuvayimilliye düzenli istiklal ordusuna dönüştü, cepheler kuruldu. Heyetimilliye,
millî hâkimiyet için teşkilatlandı. Sivas Kongresiyle manda ve
himayenin kabul edilmeyeceği, millî iradenin bütün vatan
topraklarında hâkim kılınacağı kararına
varıldı. Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi doksan dokuz yıl önce
memleketin dört bir yanından gelen vatan millet sevdalısı
kahramanların dualarıyla, azim ve iradesiyle açıldı. 23
Nisan 1920de Gazi Mustafa Kemal Atatürkün liderliğinde Büyük Millet
Meclisi, hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete ait
olduğunu bütün dünyaya ilan etmiştir. Onlar, Ulustaki mütevazı
binada, okullardan getirtilen tahta sıralarda, isli gaz lambaları
altında, kâğıt kıtlığı nedeniyle
bakkallardan toplanan kese kâğıtlarına yazılan
tutanaklarla, Polatlıdan gelen top sesleri içinde memleketin kaderine
sahip çıktılar. Bu yüce Meclis, İstiklal
Savaşımızı yöneten Gazi Meclistir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, milletimizin bağımsızlığına ve
geleceğine yönelik saldırılar karşısında neleri
göze alıp başarabileceğinin mümtaz bir numunesidir, Türk
milletinin kendini yönetme şuurunun timsalidir. Aziz milletimiz, bu
Meclisle ümitleri boğan felaketlerden gözleri kamaştıran
zaferler çıkarmıştır. Gazi Meclis yoklukları
aştı, zorlukları yendi, işgal ve esareti yok etti ve
zaferini de 29 Ekim 1923te cumhuriyetle taçlandırdı.
23 Nisan, Türk milletinin bağımsız,
millî birlik içinde yaşama iradesidir; etnik köken, dil, din, mezhep, yöre
ayrımı yapmaksızın tam bağımsızlık ve
millî devlet ülküsünde birleştiğimiz gündür; teslimiyet belgelerini
yırtıp atan cesaretin, manda ve himaye
çağrılarını reddeden haysiyetin sesidir.
Muhterem milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin
kurumsal hafızası Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Kurtuluş
Savaşını bu Meclis yapmıştır, ülkemizin
kalkınma ve gelişme hamleleri bu çatı altında biçimlenmiştir,
demokrasi bu sıralarda gelişmiş ve memlekete
yayılmıştır. Son altmış yıl içinde bazı
darbe ve vesayet girişimlerine maruz kalan bu yüce çatı, 15 Temmuz
2016 gecesi FETÖcü hainler tarafından bombalandı. Alçak darbe
girişimi, millî iradeyi boğma, vatanı parçalama, ülkeyi
emperyalistlere teslim etme girişimiydi. Bizler o gece bu çatı
altında toplanarak millet iradesine, Meclisimize sahip çıktık.
100üncü yaşına girerken Türkiye Büyük
Millet Meclisi, kuruluş felsefesine bağlı olarak yeni bir
vizyona sahiptir. Bugün itibarıyla Türkiye, içinden geçtiğimiz tüm
sıkıntılı dönemlere rağmen çok partili demokratik
siyasi hayatı önemli ölçüde kökleştirmiş ve
kurumlaştırmıştır; millî irade hâkim
kılınmıştır.
Türkiye 16 Nisan 2017 Anayasa referandumuyla
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini kabul etmiş, 24
Haziran 2018 seçimleriyle bu yönetim sistemi yürürlüğe girmiştir. 31
Mart seçimleri de bu doğrultuda neticelenmiş, sistem kararlı bir
şekilde büyük Türk milleti tarafından teyit ve tescil edilmiş,
mühür vurulmuştur. Şimdi, bu sistemin bütün kurum ve
kurallarıyla yerleşip işlemesi dönemindeyiz. Buna katkı
vermek hepimizin görevidir. Bu sistem, daha uzlaşmacı ve iş
birliklerine imkân veren bütünleştirici bir sistemdir. İktidar daha
büyük ve kapsamlı şekilde millet onayına bağlanmıştır.
Yeni dönemde söz daha büyük çoğunlukla yine milletindir. Milletin sözünü
koruyup kollama, bu sözün gereğini yerine getirenleri denetleme ve
dengeleme görevi Meclisimizindir. Siyaset, demokratik bir yarış,
rekabettir aynı zamanda. Bu yarış ve rekabet uzlaşmazlığa,
düşmanlığa ve kör dövüşüne dönüşemez.
Muhterem milletvekilleri, dünyada ve bölgemizde
yaşanan sancılar, belirsizlikler ve endişe verici hadiselerin
ortaya çıkardığı tehdit ve tehlikelere karşı
birlik ve beraberliğimizi tahkim edip güçlü olmak, uyanık olmak
mecburiyetimiz vardır. Bekamıza yönelik tehdit ve tehlikeleri hiçbir
gerekçeyle görmezden gelemeyiz. Bu hassasiyet ve sorumluluk, her şeyden ve
herkesten önce Meclisimizin mensuplarında olmalıdır
tıpkı 23 Nisan 1920 Meclisi gibi. Millî iradeye sadakat millî
egemenliğe bağlılığın ve meşruiyetin
şartıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hakikat üzerine
inşa edildiği asla unutulmamalıdır.
Bu düşüncelerle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramını kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere tüm millî mücadele kahramanlarını, şehitlerimizi,
Gazi Meclisin tüm üyelerini rahmet ve minnetle anıyorum.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şimdi söz sırası, İYİ
PARTİ Meclis Grubu Başkanı Edirne Milletvekili Sayın Orhan
Çakırların yerine Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili
Sayın Lütfü Türkkana aittir.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUP BAŞKAN
VEKİLİ LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99uncu
yıl dönümünde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım,
yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisimizin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün bu anlamlı günü armağan ettiği başta
çocuklarımız olmak üzere, milletimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramını kutluyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve
Kurtuluş Savaşımızı idare eden ilk Meclisin
saygıdeğer üyelerini, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Çubukta linç girişiminde
bulunulan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan bu alçak girişimi kınıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Görünen ve henüz arkası tespit edilemeyen bu girişimin tüm
faillerinin bir an önce yakalanarak adalete teslim edilmelerini tüm Türk
milletiyle beraber bizler de bekliyoruz. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doksan dokuz yıl önce bugün açılan
Meclisimizin açılışı, kurtuluş mücadelemizin en önemli
safhalarından biri olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun
Birinci Dünya Savaşından yenik çıkmasının
ardından Mondros Mütarekesine rağmen ülkenin işgal edilmesi
üzerine, Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919da Samsuna
çıkmış, Amasya Tamimi ile Erzurum ve Sivas Kongrelerinde
alınan kararlar ulusun egemenliğini yine ulusun sağlayacağını
ortaya koymuştur. Bu amacı yerine getirmek için, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün 19 Mart 1920de yayımladığı genelgeyle Ankarada
olağanüstü yetkili bir Meclisin toplanacağı duyurulmuştur.
Genelgede, ulusun bağımsızlığını ve devletin
kurtarılmasını sağlayacak önlemleri düşünüp uygulamak
üzere, ulusça olağanüstü yetki verilecek bir Meclisin Ankarada
toplantıya çağrılması ve
dağıtılmış olan mebuslardan Ankaraya gelebileceklerin
de bu Meclise katılmaları istenmiştir. Gazi Mustafa Kemal
Atatürk, 22 Nisan 1920de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışını duyurduğu genelgesinde ise bundan böyle
bütün sivil ve askerî makamların ve bütün ulusun emir alacağı en
yüksek katın bu Meclis olduğunu kaydetmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 23 Nisan 1920de Meclisimiz, tam
bağımsızlık konusundaki azim ve kararlılığımızı
tüm dünyaya ilan etti. O günün koşullarında, daha cumhuriyet ilan
edilmeden Meclis, en üst makam ve merci olarak ilan edildi. Doksan dokuz
yıllık süreçte, Türkiye Büyük Millet Meclisi, her türlü memleket
meselesinin çözümü için en üst çatı oldu. Milletimiz, kendisinin temsil
edildiği yüce Meclise her zaman güvendi ve saygı duydu. Millî
egemenlik, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında vücut
buldu.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Meclis Genel Kurulunda Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün güzel sözlerinden biri yazıyor: Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. Yüce Meclis bu sözün anlam
kazandığı yerdir. Ancak üzülerek ifade etmek gerekirse Kurtuluş
Savaşımızı yöneten bu Meclis, bugünkü yetkileri büyük
ölçüde elinden alınmış bir Meclistir.
Ülkemiz 16 Nisan 2017 tarihinde Anayasa
değişikliği halk oylaması için sandık başına
gitmiş, Parlamenter sisteme devam mı edelim,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine mi geçelim? sorusunun cevabını
bulmak için oy kullanmıştır; sonuç olarak ülkemizde artık
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmiştir. Bu
sistem birçok yeniliği de beraberinde getirmiş, yeni sistemle
yürütmenin başı başbakan
değil, Cumhurbaşkanı olmuştur; Meclisin son
Başbakanı da Sayın Binali Yıldırım olmuştur.
Meclisin bütçe yapma yetkisi büyük oranda elinden alınmış,
artık Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan
bütçenin müzakere edildiği bir yer hâline getirilmiştir bu Meclis.
Bunun yanında, bakanları denetleme için gensoru verme hakkı da
tarihe karışmış, âdeta Meclisin denetim yetkisi
tırpanlanmıştır; denetimden bu kadar kaçmak istemenin
altındaki sebep de soruya matuf bir meseledir. Ayrıca, yeni sistemde
hükûmetlerin Meclisten güvenoyu olmasına da gerek
duyulmamıştır. Her şeyden önemlisi, bugün ülkeyi
yönetenler, sayın bakanlarımız, bırakın millete hesap
vermeyi yasama organının asil unsuru olan milletvekillerinin soru
önergelerine dahi cevap vermekten imtina etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün torba yasa denen, içinde zaman zaman sorunların
çözümüne yönelik maddelerin de olduğu ama kaşla göz arasında
bazı maddeler de eklenerek torbadan çorbaya çevrilen yasa teklifleri
çıkıyor artık Meclisten; tüm itirazlarımıza,
uyarılarımıza rağmen böyle çalışmaya da devam
ediliyor. Hiçbir güç, kaynağını nereden
aldığını iddia ederse etsin milletin üzerinde vesayet
kuramaz, kurmaya çalıştığı vesayetin kaynağı
olarak da bizzat milletin kendisini gösteremez. Milletin efendisi yine
millettir. Sandıktan çıktım, ne istersem yaparım
anlayışı ulusal egemenlik kavramıyla da bağdaşmaz.
Milletin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet yoktur. Bunun en yakın
örneğini, 15 Temmuz gecesi yüce milletimiz göstermiş ve
kanıtlamıştır. İnsanlarımız, elinde her
türlü savaş yani ölüm makinesi olan tanklı, tüfekli, ağır
silahlı hava ve kara araçları olan asker kılığına
girmiş FETÖcü hainlere karşı kendi bedenlerini siper
etmişler, vatan uğruna şehit olmuşlardır. Dünyada
eşi benzeri olmayan bir cesaret örneği sergileyen milletimizin egemenlik
hakkını elinden almaya kalkmak tam bir aptallık ve cahillik örneğidir.
Türkiye Cumhuriyeti Türk milletinin egemenliğini kendi eliyle
kullanmasından doğup gelişmiştir. Egemenliği milletin
elinden almak artık düşünülemez. Bugün yargının
bağımsızlığı, Meclisin yasama ve denetim
işlevini yerine getirmesi, erkler ayrılığı gibi
konularda büyük sorunlar olduğu görülmektedir.
Önemli hususlardan bir tanesi de adaletin ve hukukun
üstünlüğü ilkesinden taviz verilmemesi, bunun millî egemenliğin
perçinleşmesi için oldukça ehemmiyet taşımasıdır.
Bu değerlendirmemize ek olarak Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle birlikte tecrübe ediyoruz ki her konuda
Cumhurbaşkanının karar vermesi, her sorunun
Cumhurbaşkanı tarafından çözülmesi gerekiyor. Devletin
işleyişiyle ilgili en küçük sorumluluk bile
Cumhurbaşkanının omuzlarında. Bir kişi devletin
başı da olsa bu kadar sorumluluğun altından nasıl
kalkabilir? Cumhurbaşkanı her kim olursa olsun, bütün kararları
vererek, bütün işleri tek başına yaparak ülkeyi
başarılı bir şekilde yönetebilir mi? Hatta daha önemlisi,
bu kadar sorumluluğun bir kişide toplanması o kişinin
sağlığını bile tehdit eder hâle gelebilir. Bu konular
yeniden gözden geçirilmeli, sorumlulukların ve yetkilerin önemli bir
kısmı dağıtılmalı, dikkat çektiğimiz bu
noktaları Parlamento çatısı altında tekrar müzakere
etmeliyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu olarak milletvekillerinin etkin
yasama faaliyetleri yapabildiği, kanun tekliflerini müzakere
edebildiği, milletin vermiş olduğu denetleme yetkisini tam anlamıyla
kullanabildiği bir Meclisin millî iradeyi tam olarak temsil edeceğine
inanıyoruz.
Bunlara ek olarak, Parlamento milleti
ayrıştıran, ötekileştiren sözlerin söylendiği bir
mabet olma hâlinden çıkarılmalı, millî birlik ve
beraberliğin her zaman dillendirildiği bir zemin olma özelliğini
muhafaza etmelidir görüşündeyiz, çünkü
ayrıştırıcı söylemler ülkemizde hiçbir siyasetçinin
işine yaramaz. Bu kötü siyaset dili, içinde bulunduğumuz dönemde
sadece ve sadece birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlerin ekmeğine
yağ sürer. Bütün siyasetçilerin, devlet adamlarının bu
kaygımıza ortak olduğunu düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 23 Nisan, aynı zamanda dünya çocuklarına
armağan edilmiş ilk ve tek bayramdır. Bu anlamlı günde
şu soruyu sormamız gerekiyor: Bugün biz siyasiler birbirimize kin ve öfke
duymadan siyaset yapılan, kutuplaşmanın olmadığı
bir Türkiye bırakabiliyor muyuz çocuklarımıza? Bunun
cevabını vermek için, lütfen, herkesin bir kez daha kendileriyle
yüzleşmesi gerekiyor. Çocuklarımızın ufkunu kin ve nefretle
değil sevgi ve dürüstlükle şekillendirirsek iyi yetişirler;
onlar kazanır, ülkemiz kazanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
İYİ PARTİ GRUP BAŞKAN
VEKİLİ LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Onları adaletli
yaşamayı öğrendikleri, dünyayı sorguladıkları
bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Çocuklarımıza barış
ve sevginin egemen olduğu bir Türkiye, bir dünya
bırakmalıyız. İşte, bu yüzdendir ki çetin günlerden
geçtiğimiz bu zaman diliminde Sayın Cumhurbaşkanının
bizlerce toplumsal mutabakat anlamına gelen Türkiye ittifakı
sözlerine önem atfediyoruz. Bunun bir söylemden fiile geçmesi için gerekli
adımların bizzat Cumhurbaşkanı tarafından da
atılmasını bekliyoruz.
Ulusal egemenliğimiz, geçmişimizden
emanetimiz, geleceğimize mirasımızdır. 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Türkkan.
Şimdi söz sırası, Türkiye
İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili
Sayın Erkan Başa aittir.
Buyurun Sayın Baş. (HDP
sıralarından alkışlar)
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ekranları başında bizleri izleyen,
başta tüm işçiler, emekçiler olmak üzere, alın teriyle
yaşayan ülkemizin onurlu insanlarını Türkiye İşçi
Partisi ve şahsım adına en içten devrimci duygularla
selamlıyorum.
Emperyalist işgale ve iş birlikçi
padişah tarafından temsil edilen saltanat düzenine karşı,
halkın birleşik iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin
99uncu kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Sözlerime başlarken tüm Meclis iradesine
karşı alçakça bir planın parçası olarak gördüğümüz
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna dönük saldırıyı kınıyor,
Kılıçdaroğluna ve tüm CHPli yurttaşlarımıza
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yine bu vesileyle, yüz altmış yedi gündür
açlık grevini sürdüren Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güvene en
içten dayanışma duygularımızı iletiyor ve Leyla
Güvenin sesinin duyurulması mücadelesinde kolluk kuvvetlerinin
saldırılarına uğrayan tüm HDPli milletvekili
arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletmek
istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, 99uncu kuruluş
yıl dönümünü kutladığımız Mecliste 1985
yılından bu yana özel oturumlar yapılıyor ve bu
oturumların önemli bir özelliği tüm siyasi partilerin eşit
temsil hakkına sahip olmasıdır fakat ne yazık ki bugün,
Mecliste grubu olmayan partilerin söz hakkı üç dakikayla
kısıtlanmış durumda. Biz bu durumu, önce Türkiye emekçi
halklarına sonra da tüm milletvekillerinin takdirlerine sunarak
sözlerimize başlamak durumundayız ve maalesef
kısıtlanmış söz hakkıyla konuşacağız.
Dolayısıyla, eğer sözlerimiz kısıtlanmasaydı
doksan dokuz yıl sonra bugün 23 Nisanda bağımsızlık
iradesinin öneminden söz etmek, halkın egemenliğinden ve
çocuklarımızdan söz etmek isterdik.
23 Nisan 1920de kurulan Mecliste buluşan
iradenin Anadolunun yoksul halklarının kanıyla, canıyla,
alın teriyle emperyalist işgale direnerek ortaya koyduğu yeni
bir ülke kurma inancının eseri olduğunu anlatmak isterdik ve
arkadaşlar, örneğin Meclisin kuruluşunun sadece emperyalist
işgale karşı değil, bu işgalcilerle iş
birliği yapan padişaha ve saray iktidarına karşı
anlamlı bir karşı duruş olduğunu burada paylaşmak
isterdik.
Eğer söz hakkımız
kısıtlanmamış olsaydı Çocuk Bayramını
kutlarken 2 milyon çocuğun çalışmak zorunda olduğunu, yüzde
78inin kayıt dışı
çalıştırıldığını bu kürsüden ifade
etmek isterdik.
Eğer söz hakkımız engellenmemiş
olsaydı 23 Nisan Çocuk Bayramında bu kürsüde Rabia Naza ne oldu
diye sormak isterdik ve -TÜİK verilerine göre- on yılda 482 bin
kız çocuğunun devlet eliyle evlendirilmesinin sorumlusu kimdir diye
söylemek isterdik.
Söz hakkımız
kısıtlanmasaydı işçi çocukları da patron
çocukları kadar özgürce ve mutlu yaşamaya hak sahibidir demek
isterdik. Ama maalesef değerli arkadaşlar, sözlerimiz
kısıtlanmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Baş.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) Dolayısıyla burada
cumhuriyeti kuran yoksulların bağımsızlık
düşünün, nasırlı elleriyle yarattıkları
değerlerin zenginlerin kasalarına, tarikatların gerici
emellerine ve sarayın şatafatına kurban edildiğini
konuşamıyoruz. Fabrikalarımızın,
tarlalarımızın, ormanlarımızın,
akarsularımızın peşkeş çekilmesini
konuşamıyoruz. Maalesef süremiz kısıtlandı ve doksan
dokuz yıl sonra sadece tutanağa geçmesi için birkaç çift laf söylemek
durumunda kalıyoruz.
O yüzden, doksan dokuz yıl sonra 23 Nisanda
tutanağa şunların geçmesini istiyoruz: Kim ne yaparsa
yapsın, bu ülkenin emekçi insanları, ezilen, horlanan, yoksul
bırakılan halkımız zorbalara boyun eğmeyecek; 23 Nisan
1920de emperyalist işgale ve iş birlikçi saray iktidarına
karşı yan yana gelip yeni bir ülke kurma iradesini ortaya koyan
Türkiye halkları, yine aynı kararlılıkla yan yana gelecek,
paranın, patronların iktidarını, onların
iktidarına simgeleyen saray düzenine son verecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Baş.
Şimdi söz sırası, Saadet Partisi
adına Konya Milletvekili Sayın Abdulkadir Karadumana aittir.
Buyurun Sayın Karaduman. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI ADINA
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, kıymetli misafirler; hepinizi saygı ve muhabbetle
selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 99uncu
kuruluş yıl dönümünü tebrik ediyorum.
Öncelikle, Ankaranın Çubuk ilçesinde
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Sayın Levent Göke
yapılan saldırıyı ve bu saldırıya zemin
hazırlayan kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve
düşmanlaştırıcı söylemleri bütün nefretimizle
kınıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu saldırının aslında Sayın
Genel Başkan ve Sayın Levent Gökün şahsında birlik ve
beraberliğimize, toplumsal barış ve huzurumuza ve de Millet
Meclisine yönelik olduğunu ifade ediyor, ülkemiz ve milletimize ve
Meclisimize geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bugün 23 Nisan 2019, 3 ayrı bayramı bir
arada yaşıyoruz: Türkiye Büyük Millet Meclisimizin
açılışının 99uncu yıl dönümü, Ulusal Egemenlik
Bayramı ve Çocuk Bayramı. Bu 3 bayramımız da ülkemize ve
insanımıza hayırlı olsun.
Meclisimizin açılışının
99uncu yıl dönümü. Kurtuluş Savaşı, Lozan
Antlaşması, cumhuriyetin ilanı ve 3 dönem: Tek partili
yıllar, çok partili yıllar ve AK PARTİli yıllar.
Parlamenter sistem ve de toplumsal barışa ve huzurumuza çok büyük
katkılar sağlayan, hukukun üstünlüğü ve çoğulcu
demokrasiden asla taviz vermeyen Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi
Aslında tam da burada tüm sistemler, yasalar ve sözleşmeler
temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olduklarında anlamlı
olacaktır.
Buradan hareketle yine öncelikli gayemiz sözü muhkem
kılmaktır yani güçlendirmektir. Zira, sözün muhkem
kılınmasıyla sadece muhkem olanın söz söyleyebilmesi
elbette ki aynı şey değildir. 51 kişinin 49 kişiye
tahakkümü milletin egemenliği olmasa gerektir. Hukukun üstünlüğü,
demokrasi ve insan haklarına giden yol, 99 kişiye karşı 1
kişinin temel hak ve özgürlüklerini korumaktan geçer. Bu kavramlara sahip
çıkan Meclisimiz, tarih boyunca bütün siyasi iktidarların kendisi
gibi düşünmeyenleri terörize ve kriminalize etmesine, haksızlık
ve adaletsizliği hükûmet etme biçimi hâline getirmesine asla müsaade
etmemiştir. Aksi hâlde
Ülkemiz geleceği parlak bir ülkedir, hep öyle
kalmaya da devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI ADINA
ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) Yine bu vesileyle, özellikle, bu Çocuk
Bayramına kavuşamayan Giresunun Eynesil ilçesinde ölümünde birçok
şaibe bulunan 11 yaşındaki Rabia Nazın; Cizrede öldürülen
ve cansız bedeni derin dondurucuda saklanan Cemilenin; Samsunun Tekkeköy
ilçesinde açlık sebebiyle yaşamını yitiren 2,5 aylık
Kübranın; Meriç Nehrinde boğularak hayatını kaybeden
Ayşe Öğretmenin 3 yaşındaki Halil Münir adlı
çocuğunun ve 11 yaşındaki Abdulkadir Enesin; Eren Bülbüllerin,
Yasin Börülerin, Berkin Elvanların ve KHKlerle anne ve babasından
ayrı bırakılan çocuklarımızın; cezaevlerinde
doğmak ve büyümek zorunda kalan çocuklarımızın; ülkemizde
küçük yaşta çalıştırılan yüz binlerce işçi
çocuğumuzun
BAŞKAN Sayın Karaduman, buyurun, bir
dakika
SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI ADINA
ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla)
babaları ülkemiz için şehit
olmuş bütün çocuklarımızın ve tüm ülke
çocuklarının, ülkemizin ve insanımızın 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramını bir kere daha tebrik ediyorum.
Herkese iyi günler.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karaduman.
Şimdi söz sırası, Demokrat Parti
Genel Başkanı ve Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Gültekin
Uysala aittir.
Buyurun Sayın Uysal. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
DEMOKRAT PARTİ GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN
UYSAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, çok saygıdeğer Genel
Kurul ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz milletim;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu kuruluş
yıl dönümünü, Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı da
ayrıca tebrik ediyorum.
Sözlerimin başında, birkaç gün evvel
saldırıya uğrayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kılıçdaroğluna karşı
yapılan bu müessif saldırıyı kınıyor, şiddet
ve terörün müsamaha ve tereddüt kabul etmeyeceği anlayışı
içerisinde bu yüce Meclisin bir ortak değer hâlinde şiddeti ve terörü
kınayan bir ortak tavır almasını da düşünce olarak
sizlerle paylaşıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir asra yakın süredir millî
egemenliğimizin sureti olmuş, büyük milletimizin büyük işler
başarmış Meclisinin kuruluşunun ve millî egemenliğin
ebediyetini vurgularcasına geleceğe, çocuklarımıza
armağan edilen 23 Nisanın manevi mahiyetini bugünlerde daha çok
anlıyoruz. Büyük Atatürk Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin
ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur.
diyerek millet iradesinin abidesi kabul ettiğimiz yüce Meclisimizin
niteliğini de en veciz bir biçimde ifade etmiştir. Yüce Meclisimiz,
Kurtuluş Savaşının kazanılmasında
oynadığı rolle gazilik sıfatını haiz
olmuş, muhakkak ki zafere giden yolda tetikleyici bir vazife
görmüştür; bu bakımdan hem kuruluşun hem kurtuluşun hem
egemenliğin hem de tüm farklılıkları reddedip bir
olmayı başarmış bir milletin bütünlük sembolüdür. Bu aziz
millet bir cihan harbinin ardından hiçbir hegemonyayı, hiçbir manda
ve himayeyi, kimsenin üstünlüğünü kabul etmediği için,
etmeyeceği için kutlu bir mücadeleye girişmiş ve hamdolsun galip
ayrılmıştır.
Atatürkün beyan ettiği ve 21
Anayasasıyla kanuni kayda alınan millî egemenlik ilkesi, sadece
yabancı birtakım kaynaklardan, halk hareketlerinden, doktrinlerden
kopya edilen, onlara heves edilerek alınan bir ilke değildir. Bu
ilke, Türk toplumunun kendine has gelişiminin iki yüz yıllık
tarihî tecrübesinin ürünüdür. Ne acıdır ki 99uncu yılında,
cihana kafa tutmuş, bir devletin kurtuluşuna liderlik etmiş,
nice düşman ve tertipleri yenmiş yüce Meclisimiz güçsüz
bırakılmış, millî egemenliğin simgesi olma
vasfından uzaklaştırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkan, bir dakika
Buyurun.
DEMOKRAT PARTİ GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN
UYSAL (Devamla) Kurtuluş mücadelemizin parolası Hâkimiyetimilliye,
istiklalitâmmedir. Hâkimiyetimilliye esasının vücut bulmuş
şekli olan Gazi Meclisimiz Hâkimiyetişahsiye diyen, bir
şahsın ve zümrenin hâkimiyetini evla gören bir
anlayışın dayatmasıyla tarihi geriye doğru
akıtırcasına niteliklerini kaybetmeye
başlamıştır. Unutulmaması gereken, bu Meclisin
milletin egemenliğini tesis etmek gayretiyle kurulduğudur.
Burası, birilerine yeni yetkiler ihdas etmek birilerinin kudretini
artırma yeri değildir. Milletimiz bizlere vekâletini kendi hak ve
üstünlüklerini muhafaza etmemiz için emanet etmiştir.
Temennimiz, bugün kurucularını
şükranla andığımız, varlığına minnet
duyduğumuz yüce Meclisimizin, kurucu ruh ve akla yani egemenliği
bilakayduşart millete teslim eden seciyesine erişmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkan, bir dakika
Buyurun.
DEMOKRAT PARTİ GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN
UYSAL (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli vazifesi, manevi
şahsına sıkı sıkıya bağlı, mündemiç
fonksiyonlarından bütçe hakkı başta olmak üzere varlık
sebeplerine sahip çıkmaktır.
Hür fikriyatın egemen olduğu nesiller
büyük işler başarmıştır, başaracaktır. En
büyük misali ise büyük ve baki Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Millî egemenlik
en yüce hürriyettir. Bu vesileyle, çocuklarımıza
bırakabileceğimiz en yüce hatıra da, miras da şüphesiz ki
millî egemenliktir.
Hürriyetçi demokratlar olarak bizlerin gayreti millî
egemenliği muhafaza etmek, çocuklarımız
aracılığıyla ebediyete taşımaktır.
Tüm bu duygu ve düşüncelerle, tüm
çocuklarımızın bayramını kutluyor, millî hâkimiyetin
kayıtsız şartsız ve ortaksız sahibi yüce milletimizi
saygıyla selamlıyor, başta büyük Atatürk olmak üzere baki bir
devlet kurma hayaliyle bu vatan için emek vermiş herkesi, kanları
canlarıyla vatan toprağının hamuruna karışan
şehitlerimizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DEMOKRAT PARTİ GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN
UYSAL (Devamla) -
demokrasi diyerek millî egemenliği perçinleyen
demokrasi şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyor; tekrar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu kuruluş yıl dönümünü ve Millî
Egemenlik ve Çocuk Bayramını tebrik ediyor, tüm yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uysal.
Şimdi söz sırası, Büyük Birlik
Partisi Genel Başkanı ve Ankara Milletvekili Sayın Mustafa
Desticiye aittir.
Buyurun Sayın Destici. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ GENEL BAŞKANI
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, kıymetli vatandaşlarımız;
varlığıyla ve mensubu olmaktan gurur duyduğumuz,
Kurtuluş Savaşımızı kazanan, cumhuriyetimizi kuran
Gazi Meclisimizin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Milletimizin her bir ferdinin 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramını tebrik ediyorum.
23 Nisanı çocuklarımıza,
istikbalimizin umut ışıklarına armağan eden Türkiye
Büyük Millet Meclisimizin ilk Başkanı ve cumhuriyetimizin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere silah
arkadaşlarını, ilk Meclisimizin değerli üyelerini, tüm
şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle, şükranla ve
saygıyla yâd ediyorum.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki yıl
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 100üncü
yılını kutlayacağız. Yüce Meclisin 27nci Dönem
üyeleri belki de Türkiyeyi 2023e, cumhuriyetin 100üncü yılına
taşıyacak. Bu yolculukta milletimizin bizden en büyük beklentisinin,
tüm dünyada örnek gösterilecek, tüm dünya milletlerinin gıptayla
baktığı kalitede bir demokrasi, insan hakları, eğitim,
hukuk, güvenlik, refah düzeyi ve sosyal adaleti hayata geçirmemiz olduğunu
düşünüyorum.
Saygıdeğer arkadaşlar, önemli
problemlerimiz var. Küresel emperyalizmin, sınırları,
yönetimleri, rejimleri, nüfus ve demografik yapıları
değiştirdiği, bölgeye ait kaynakları ele geçirmek
dışında hiçbir amaca hizmet etmeyen, hiçbir değer
yargısı ve kural tanımayan uygulamalarla masum insanları
öğüten bir bataklığa çevirdiği coğrafyamızda, bir
taraftan varlığımızı güçlendirerek muhafaza etme
mücadelesi verirken diğer taraftan sınırlarımızın
ötesindeki mağdur ve mazlum halklara ve milletlere de kucak
açmaktayız. Bir yandan, kendilerince, bizi hizada tutmak için bir sopa
gibi başımızın üstünde tuttukları, onlarca yıl on
binlerce cana mal olan terör belasıyla uğraşırken
diğer yandan, ülke ekonomisini hedef alan açık, örtülü yaptırımlara
maruz kalmaktayız. Bakınız, yarın Ermeni diasporası
başta olmak üzere ABD Senatosu ve bazı Avrupa ülkelerinin
parlamentoları ya da devlet başkanları, kendi tarihî
geçmişlerindeki katliamlara, soykırımlara bakmadan Türkiyeye
sözde Ermeni soykırımı iftirası, çamuru atarak güya siyasi
itibarımızla oynayacaklar ve politik manevra alanımızı
daraltmaya çalışacaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Destici, buyurun, bir
dakika
BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ GENEL
BAŞKANI MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) - Lakin unutmasınlar ki
bu iftira, bu çamur bu asil Türk milletinin üzerinde tutmaz.
Kıymetli milletvekilleri, birlik olmak
dışında ikinci bir çaremiz yok. Bize Martin Lutherin Ya
birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da
aptallar gibi hep birlikte yok olacağız. cümlesini hatırlatan,
tahammülsüzlüğü, sevgisizliği, nefreti bir kenara atıp el ele
vermek dışında ikinci bir çaremiz yok. Birbirimize
sarılmanın aslında vatanımıza sarılmak
olduğunu, değerlerimize sarılmak olduğunu, istikbalimize
sarılmak olduğunu anlamak dışında ikinci bir çaremiz
yok. Bu topraklarda yaşayabilmek için güçlü olmak, güçlü olmak içinse
adaletli olmak dışında bir seçeneğimiz yok. Milletimizi
muasır medeniyet seviyesine yükseltmek hedefi de, İnsanların en
hayırlısı insanlara faydalı olandır.
hadisişerifi de aslında bize aynı yönü göstermektedir. Bu
istikamete birlikte adım atmak dışında bir yolumuz yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Destici, buyurun, bir
dakika
BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ GENEL
BAŞKANI MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) - Atalarımızdan aldığımız
şekilde yani özgür ve tam bağımsız Türkiyeyi
devredeceğimiz sevgili çocuklarımızı sevgiyle
kucaklıyor ve gözlerinden öpüyor, bayramlarını kutluyorum.
Bu vesileyle, tekrar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin açılışının 99uncu yıl dönümünün
milletimiz için hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz
ediyorum.
Tabii, burada, birkaç gün önce şehitler
diyarı Çubuktaki şehit cenazemizde protestoların önüne geçen,
hiçbir gerekçeyle izahı mümkün olmayan, Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna, Meclis başkan vekilimize ve grubuna
yönelik saldırıya varan bu müessif hadiseyi bir kere daha
kınıyorum ve reddediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bir ikincisi, dün akşam Suriye Azez bölgesinde
tuzaklı bir patlayıcının patlaması sonucu 3ü
ağır olmak üzere 5 polisimiz yaralanmıştır.
Kendilerine Allahtan acil şifalar niyaz ediyorum. Şehitlerimizi bir
kere daha rahmetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ GENEL
BAŞKANI MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Gazilerimize Rabbimden acil
şifalar niyaz ediyorum. Kahraman ordumuza, güvenlik güçlerimize
başarılar, muvaffakiyetler diliyorum. Rabbim her daim yâr ve
yardımcıları olsun diyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Destici.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 99uncu yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramının kutlanması ve günün anlam ve öneminin
belirtilmesi amacıyla yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Denetim konuları ve kanun teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 24 Nisan 2019 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 15.46