TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
7nci
Birleşim
16
Ekim 2018 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Refik
Özenin, 19 Ekim Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya
İzzetbegoviçin 15inci ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryakinin, demokratik siyasetin önündeki engellere
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Eskişehir
Milletvekili Jale Nur Süllünün, Alpu Termik Santralinin yaratacağı sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin gündem
dışı yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Mersin Milletvekili Fatma
Kurtulanın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasındanda
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına ve AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun CHP
Grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın CHP
Grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun CHP Grup
önerisi üzerinde sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir köylerinin ve çiftçilerin
durumuna ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, ateşli silah
satışlarının ve silah ruhsatı kriterlerinin yeniden
değiştirilmesi ile belediyelerin veya diğer kurumların
yapmış olduğu etkinliklerde havai fişek
kullanımının yasaklanmasına ilişkin ortak bir
çalışma yapılmasına ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, 16 Ekim Dünya Gıda Gününde insanoğlunun
yaşamında tarımsal üretimin önemine ve Kocaeli Büyükşehir
Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğluna Kocaeli çiftçisine
verdiği destek nedeniyle teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaeli Gebze Hürriyet ve Yavuz Selim mahallelerinde
yaşayanların sorunlarına ilişkin açıklaması
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 16 Ekim Dünya Gıda
Gününde dünyadaki açlık problemlerinin belirlenerek çözüm
yollarının gösterilmesi,
ülkeler arasındaki gıda üretimi birlikteliğinin
sağlanması ile yeterli ve dengeli beslenmenin öneminin
belirtilmesinin amaçlandığına ilişkin açıklaması
6.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, halkevlerine yapılan operasyonlara ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğanın, 16 Ekim Dünya Gıda Gününde
ulusal tarım politikasının bir an önce yaşama geçirilmesi
gerektiğine ve tarım politikasının ne olduğunu
Hükûmetten öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
8.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, 2017 yılı buğday ve arpada
sertifikalı tohum kullanımı desteklemesinin ne zaman
ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
9.- İzmir Milletvekili
Atila Sertelin, İzmir Basmane Polis Merkez Amirliğinde bayrak
direği ve bayrak krizi yaşandığına, İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun müsaadeleriyle bu karakola bayrak ve bayrak
direği hediye etmek istediğine ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Başbakanlığın kapanmasıyla
Meclis personeli olarak görev yapmaya başlayan 250 personelin
yaşadığı mağduriyetin ne zaman giderileceği
konusunda Meclis Başkan Vekili Mithat
Sancardan açıklama beklediğine ilişkin
açıklaması
11.- Samsun Milletvekili
Neslihan Hancıoğlunun, enflasyonla mücadeleyi desteklediklerine ama
bunun faturasının çiftçiye, üreticiye ve dar gelirli yurttaşa
kesilmesine izin vermeyeceklerine ilişkin açıklaması
12.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, büyük devlet olmanın ancak kendi
vatandaşına sahip çıkmakla mümkün olacağına
ilişkin açıklaması
13.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, Gaziantep-Nizip yolunun can almaya
devam ettiğine, iki otomobilin çarpışması sonucu
yaşanan kazada ölen 2 kişiye Allahtan rahmet dilediğine ve
Gaziantepin merkezlerini ilçelere bağlayan yolların
tamamının problemli olduğuna ilişkin açıklaması
14.- Hatay Milletvekili
Mehmet Güzelmansurun, Suriyede süren iç savaştan en çok etkilenen ilin Hatay olduğuna,
Hataylıların ekonominin canlanmasını sağlayacak
adım olan Yayladığı Sınır
Kapısının açılmasını Ticaret Bakanından
talep ettiğine ilişkin açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlünün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin
sanat ve sanatçı adına en acıklı döneminden
geçildiğine, Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu
oluşturulmuşken Kültür Bakanlığının ne iş
yapacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
16.- Kırklareli
Milletvekili Türabi Kayanın, 10 Ekim 2018 Çarşamba günü Lüleburgaz
Anadolu İmam Hatip Lisesinde Ensar Vakfı tarafından düzenlenen
konferansta yaşanan olaylarla ilgili Ensar Vakfına, bu konferansa
salonunu açan okul müdürüne ve veli muvafakati aranmadan öğrencileri
buraya gönderen okul müdürlerine herhangi bir işlem yapılıp
yapılmayacağını Millî Eğitim Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, Anayasanın eşitlik ilkesine uygun olarak
SGK girişinden önce yapılmış olan doğumlar için
kadınlara doğum borçlanması hakkının verilmesi
konusunu Çalışma Bakanlığının dikkatine sunmak
istediğine ilişkin açıklaması
18.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle sorun
yaşayan tavukçulukla uğraşan üreticilerin kullanılan
enerjide KDV indirimi ve yem fiyatlarının aşağıya çekilmesini
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
19.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, Mersinde ulaşımdan sağlığa,
enerjiden sanayiye, eğitimden sosyal konuta kadar tüm alanlarda 434
projenin yürütülmekte olduğuna ve projelerin en kısa sürede tamamlanması
için çalışmaların sürdürüldüğüne ilişkin
açıklaması
20.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, Trabzon Sürmene ilçesindeki Çamburnu Tabiat
Parkındaki ekosistemi ve bölgede yaşayanların
sağlığını tehdit eden çöp depolama alanının
kapatılmasına ilişkin açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın, İstanbul Üsküdar Kirazlıtepe
Mahallesinde kentsel dönüşüm nedeniyle vatandaşların
yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması
22.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, Niğde Patates Araştırma Enstitüsünce
yürütülen ıslah çalışmalarına ilişkin açıklaması
23.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 16 Ekim TBMM 21inci Dönem Milletvekili Ali Göngörü
vefatının 4üncü yıl dönümünde rahmetle andığına,
Türkiye'nin her türlü gıdayı ithal eden ülke konumuna getirildiği
bir ortamda 16 Ekim Dünya Gıda Gününü kutladıklarına,
İktidara İYİ PARTİnin tarım ve gıdayla ilgili
bildirgesini uygulamasını tavsiye ettiğine ve iktidarın
Cemal Kaşıkçı olayıyla ilgili olarak Suudlara karşı
nasıl bir yaptırım uygulayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
24.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Brunson davasına, mahkeme süreçlerine, hukukun gizli
tanık tasallutundan kurtarılması ve yargı üzerindeki
tartışmaların sona erdirilmesi gerektiğine, İstanbuldaki
Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda yaşanan Cemal Kaşıkçı
vakasının bir an önce aydınlatılmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
25.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Halkların Demokratik Partisi tarafından
verilen soru ve araştırma önergelerinin kimi kelime ve cümlelerinin
üstünün çizilerek iade edilmesi durumununun Başkanlık Divanında
görüşülmesini Meclis Başkan Vekili Mithat Sancardan istirham
ettiğine, halkevlerine yönelik bu sabah yapılan operasyona, 259
muhtarın görevden alınmasının seçime dair bir start
olduğuna ve muhtarların serbest kalmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, şu an izleyici
locasında bulunan Mahalleler Birliği temsilcilerinin, imar
barışıyla ilgili belirsizliklerin
aşılmasını, hukuki güvencenin, kazanılmış
hakların korunmasını talep ettiklerine, Ankarada halkevleri
şubelerine operasyon düzenlendiğine, Cumartesi Annelerinin 707nci
hafta bildirisini Genel Kurulla paylaşmak istediğine, Ankaradan
İstanbula 450 kilometre yol yürüyerek Kemal Kılıçdaroğlu
önderliğinde milyonlarca insanın tek ses, tek yürek olarak adalet
istediğine, Brunson davasında yaşanan olaylara ve Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülkeye
yapacağı en büyük iyiliğin adaleti getirmek olacağına
ilişkin açıklaması
27.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, 19 Ekim Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya
İzzetbegoviçin 15inci ölüm yıl dönümüne, 16 Ekim Dünya Gıda
Gününde AK PARTİ hükûmetleri olarak gıdanın her
aşamasında icraatlar, reformlar gerçekleştirdiklerine, her türlü
teşvikle çiftçileri kaliteli ürün üretme imkânına kavuşturma
gayreti içinde olduklarına, tarımsal üretimde ve ihracatında
artış meydana geldiğine, sertifika
çalışmalarını sürdüreceklerine, anayasal ve yasal reformlar
yapmaya gayret ettiklerine, Cemal Kaşıkçı olayının
sonuna kadar takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
28.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın CHP Grup
önerisi üzerinde sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın, 16 Ekim 1961 Konca Kurişin doğum
günü münasebetiyle onun şahsında hem derin güçlerin savaş
politikalarının hem de erkek şiddetinin kurbanı olan bütün
kadınları saygı ve rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
33.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, 8 Temmuz 2018 Çorlu tren kazasına
ilişkin bilirkişi raporunun kazadan üç ay sonra Çorlu Cumhuriyet
Savcılığına teslim edildiğine ilişkin
açıklaması
34.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, çeltik üreticilerinin sorunları
çözülmediği takdirde Türkiye'nin kıtlıkla karşı
karşıya kalacağına ilişkin açıklaması
35.- Şırnak
Milletvekili Hasan Özgüneşin, Şırnak Güçlükonak
Fındık beldesinde yaşayan halkın su sorununa ilişkin
açıklaması
36.- Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurtun, 16 Ekim 2014 tarihinde hayatını kaybeden TBMM 21inci
Dönem Milletvekili Ali Göngörü rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
37.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, elektrik borcu yüzünden mağdur olan çiftçilerin
borçlarının yapılandırılması ve tarımsal
sulamada kullanılan elektrik tüketiminde dağıtım
şirketleri tarafından çiftçilere indirim uygulanması için
yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
38.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları
Oruçun Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, herkesin beğense de beğenmese de
birbirinin düşüncesine saygı göstermesi, dinlemesi gerektiğine
ve tek temennilerinin daha demokratik, daha özgür bir ülkede yaşamak olduğuna ilişkin
açıklaması
40.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları
Oruçun Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, kürsü özgürlüğüne müdahalede
bulunulmasını doğru bulmadığına ve birleşimi
yöneten Meclis Başkan Vekili Mithat Sancarın Meclis
İçtüzüğünün 66ncı maddesine uygun şekilde hatibi
uyarması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, Başbakanlıktan gelerek
Meclis personeli olarak görev yapmaya başlayan personelin mağduriyeti
ile Meclisin diğer çalışanları arasındaki
adaletsizliklere ilişkin Meclis Başkanı ve Divan üyelerinin gerekli
hassasiyeti göstereceklerine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, meclisleri var edenin kürsü
özgürlüğü olduğuna ve burada herkes birbirini dinlemeyi
başarabilirse sözün gücünün pek çok
alana yayılabileceğine, birleşimi yönetirken özgürlük ve
hakkaniyete sadık kalmaya çalıştığına
ilişkin konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, 30-31 Ekim 2018 tarihlerinde
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de gerçekleştirilecek olan
"Parlamenterler ve Sürdürebilir Kalkınma Hedefleri: İnsan
Ticareti ve Göçmen Kaçakçılığında Çok Disiplinli
Yaklaşımlar" konulu üst düzey konferansa katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/45)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Ankara Milletvekili Nihat
Yeşilin 1 Ekim 2018 tarihinden itibaren on beş gün izinli
sayılmasına ilişkin tezkeresi (3/46)
3.-
Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek türk silahlı kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında;
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde UNIFILe, 31/10/2018
tarihinden itibaren bir yıl daha iştirak etmesi ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/44)
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça,
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu, Batman Milletvekili Ziver Özdemir ve İstanbul Milletvekili
Halis Dalkılıçın İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu, Ordu Milletvekili Ergün Taşcı ve Van Milletvekili Osman
Nuri Gülaçarın Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
üyeliklerinden istifalarını belirten yazılarının
16/10/2018 tarihinde Başkanlığa ulaştığına
ilişkin önerge yazısı (4/7)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve arkadaşları
tarafından, birçok vatandaşımızın yedikleri et sonucu
veya canlı hayvanla temas etmeleri neticesinde şarbon
hastalığı bulaşmasının sebepleri ve ihmali
olanların tespit edilmesi, bu gibi salgın
hastalıklarının önüne geçilmesi için gerekli önlemlerin
alınması amacıyla 2/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/136)
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ekim 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ve arkadaşları
tarafından verilen emekli yurttaşların sorunlarının
araştırılması ve bu sorunlara çözümlerin bulunması
amacıyla 15/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 16 Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları
tarafından üçüncü havalimanı yapımında Sayıştay
tarafından tespit edilen usulsüzlüklerin
araştırılması amacıyla 16/10/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16
Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 16 Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde 11 Ekim
2018 tarih ve (3/44) sayılı Cumhurbaşkanlığı
tezkeresinin okunarak görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılması ve bu birleşimde çalışmalarını
gündemin "Seçim kısmındaki işlerin tamamlanmasına
kadar sürdürmesine ilişkin önerisi
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
2.- Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
3.- Dilekçe Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
4.- Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
5.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
6.- Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bayburt ilinde 2017-2018 yılları
arasında kolluk güçlerinin kullanımı için satın alınan
biber gazı miktarına ilişkin Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve İçişleri
Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/3)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Ağrı ilinde 2017-2018
yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı için
satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/4)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Aksaray ilinde 2017-2018
yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı için
satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/5)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bitlis ilinde 2017-2018
yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı için
satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/6)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bingöl ilinde 2017-2018
yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı için
satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/7)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Diyarbakır ilinde
2017-2018 yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı
için satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/8)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Gümüşhane ilinde 2017-2018
yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı için
satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/9)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Erzincan ilinde 2017-2018
yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı için
satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/10)
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Erzurum ilinde 2017-2018
yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı için
satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/11)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Kars ilinde 2017-2018
yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı için
satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/12)
11.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Hakkâri ilinde 2017-2018
yılları arasında kolluk güçlerinin kullanımı için
satın alınan biber gazı miktarına ilişkin
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktaydan sorusu ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun cevabı (7/13)
12.- Burdur Milletvekili
Mehmet Gökerin, Ulusal Süt Konseyinin ne zaman toplanacağına ve
çiğ süt referans fiyatındaki artışa ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Ahmet Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/64)
13.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, 2002-2018 yılları arasında Adana için
yatırım programına alınan projelere ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoyun cevabı (7/141)
14.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, ihraç edilen, açığa alınan ve göreve iade
edilen personel sayısına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Mehmet Nuri Ersoyun cevabı (7/142)
15.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, TİGEM tarafından genç çiftçi
projesi kapsamında yapılan ve iptal edilen hayvan alımı
ihalesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Ahmet Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/177)
16.- İzmir Milletvekili
Sevda Erdan Kılıçın, Temmuz ayının ilk
yarısında İzmirde meydana gelen orman
yangınlarının sebeplerine ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Ahmet Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/180)
17.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Adana ve çevre illerde meyve üretiminde
karşılaşılan akdeniz meyve sineği
zararlısına karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu
ve Tarım ve Orman Bakanı Ahmet Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/225)
18.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Bulgaristandan ithal edilen koyunlarda
bulunması muhtemel PPRV virüsüne karşı alınacak önlemlere
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Ahmet Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/226)
19.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, buğday fiyatlarının
belirlenme kriterlerine ve üreticinin sorunlarına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Orman Bakanı Ahmet Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/227)
20.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, tarımsal üretime ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Ahmet Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/228)
21.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, dahilde işleme rejimi kapsamında ithal edilen
hububata ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Ahmet Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/299)
22.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, et fiyatlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Ahmet Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/300)
23.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, Bakanlık bünyesindeki kadrolara ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Ahmet Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/301)
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunçun, TRT Diyanet kanalında FETÖ liderine ait bir
ilahinin bulunduğu bandın yayınlandığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/308)
25.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, 2003-2018 yıllarında el
değiştirmiş olan ulusal medya araçlarına ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/313)
26.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Hatay Samandağına araç muayene istasyonu
kurulmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/866)
27.- Bursa Milletvekili Ahmet
Kamil Erozanın, Kanal İstanbul Projesi'nde uygulanacak geçiş
esaslarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/891)
28.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, gazete temsilcilerinin gezilere
götürülmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/1107)
29.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, sosyal medyada mesaj
yayınladığı gerekçesiyle hakkında soruşturma
açıldığı iddia edilen personellere ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/1351)
30.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, 2018 yılı EKPSS sınavı
sonrasında Bakanlığa alınan veya alınacak olan engelli
personele ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/1522)
31.- Muş Milletvekili
Mensur Işıkın, Muş Havalimanı'nda uçak bileti
fiyatlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/1525)
32.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, kamusal sitelerin güvenlik zafiyetlerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/1753)
33.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık
müşavirlerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/1759)
16 Ekim 2018 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emine
Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, demokratik
siyasetin önündeki engeller hakkında söz isteyen Batman Milletvekili
Mehmet Ruştu Tiryakiye aittir.
Buyurun Sayın Tiryaki
FATMA KURTULAN (Mersin) Yok Sayın
Başkanım, gelmedi, bir sonraki
BAŞKAN Sayın Tiryaki salonda değil,
o nedenle diğer gündem dışı söz talebini sıraya
koyuyorum.
Gündem dışı diğer söz,
Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviçin 15inci
ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Refik Özene
aittir.
Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa
Milletvekili Refik Özenin, 19 Ekim Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya
İzzetbegoviçin 15inci ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
REFİK ÖZEN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviç in
vefatının 15inci yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1925 yılında Bosna-Hersekin Bosanski Samac ilinde doğan Aliya
İzzetbegoviçin babaannesi Üsküdarlı bir Türk kızıdır.
Hayatının önemli kısmının
geçeceği Saraybosnada hukuk eğitimi gören Aliya, genç yaştan
itibaren İslami çalışmalara ve Müslümanların
sorunlarına ilgi göstermiştir. 1946 yılında Genç
Müslümanlar örgütüne üye olmaktan dolayı üç yıl hapse mahkûm edilmiş,
ayrıca 1983 yılında da düşünceleri nedeniyle on dört
yıl hapse mahkûm edilen Aliya, Yugoslavyanın dağılma
sürecine girdiği dönemde Demokratik Eylem Partisini kurmuş ve genel
başkan seçilmiştir.
Sovyetler Birliği ve Doğu Blokunda
meydana gelen ani, sarsıcı siyasi gelişmelerin akabinde komünist
yönetimin çökmesiyle birlikte yapılan ilk serbest seçimlerde Bosna-Hersek
Cumhuriyeti Devlet Başkanı olmuştur. Sırpların
Bosna-Hersek Cumhuriyetine karşı başlattığı ve
Hırvatistanın da bazen müttefik bazen de düşman olduğu
savaş boyunca Aliya İzzetbegoviç, Sırp ve Hırvat güçlere
karşı yürütülen bağımsızlık savaşına
liderlik yaptı. 1995 yılında savaşa son veren Dayton Anlaşmasının
imzalanmasından sonra, 1996da yapılan seçimlerde Üçlü Devlet
Başkanlığı Konseyine seçildi. Devlet
Başkanlığı dönemi boyunca uluslararası gücün
baskılarına karşı çıkan Aliya, 2000 yılında
sağlık sorunlarını gerekçe göstererek Başkanlık
görevinden istifa etti.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; merhum Aliya İzzetbegoviç
yüzyılımızın yetiştirdiği ender
düşünürlerden biridir. Bosna-Hersekin lideri ve İslam adına
yaptıklarıyla Müslümanların rol model konumunda
yaşantısı boyunca çizdiği portreyle insanlık için
örnek teşkil etmiştir. Aliyanın temsil ettiği
değerler, yalnızca bir dava adamı olarak mücadeleci ruhu
değil, ilimden sanata, askerî alandan siyasi mecraya ve nihayetinde,
evrensel bir kucaklayışı barındıran yaşam
çizgisidir. Bir eylem adamı olarak mücadele ruhunu farklı bir çerçevede
yansıtan Aliya, çıkış yolunun eğitime,
anlayışa, toleransa, köleliğin kaldırılmasına
bağlı olduğunu ifade etmiş ve çıkış yolu
için Kuran ve sünnet ışığında orta yolu arayarak
çözüm sunmuştur. Mücadeleyle geçen Aliyanın hayatı bize gerçek
bir Müslümanın zor zamanlardaki duruşunu anlatır. Boyun
eğmeyen, her şeyden önce dinine, kültürüne ve vatanına sahip
çıkan Aliya, vatanı Bosnanın yetiştirdiği ve
insanlığın hizmetine sunulan en büyük isimlerden birisidir.
Aliya İzzetbegoviç tek cümleyle, Bosnayı Bosna yapan ruhun kendisine
yansıdığı simadır. Aliyasız Bosna,
İslamsız da Aliya düşünülemez. Bosna halkının millî
birliğinin oluşmasında ve Bosna-Hersekin
bağımsızlığını kazanmasında etkin rol
üstlenen Aliya, büyük bir İslam düşünürü olmakla birlikte Bosnada
Türk sempatizanlığının artmasında önemli yeri olan bir
liderdir.
Değerli milletvekilleri, Aliya
İzzetbegoviçe Bilge Kral denilmesi, sadece onun bir siyaset pratisyeni
olmasından değil, aynı zamanda büyük bir düşünür ve filozof
olmasından kaynaklanmaktadır. Cesur, inançlı, azimli mücadelesi
ve bilge, zahit kişiliğiyle
haklılığını her zeminde haykırarak güçlü ve
şahsiyetli bir örneklik ortaya koyan Aliya, bu özellikleriyle İslam
dünyasında yeni bir prototipin öncüsü olmuştur. Onun izlediği
yol, orta yoldu. Aliya, hiçbir zaman şiddeti alternatif olarak
görmemiştir. Problemleri her zaman itidalle çözme gayretinde olmuş,
toplumsal hedeflere ulaşma çabasında İslami esasları
kendisine dayanak noktası olarak kabul etmiştir. İslami düzenin
sağlanması için kontrolsüz ve aşırı güç
kullanımıyla İslamı lekelemeye kimsenin hakkının
olmadığı düşüncesiyle düşmanlarından nefret
etmeme, adalet sahibi ve affedici olma yolunu seçmiştir. Bu anlamda, Aliya
Amaca giden her yol mübahtır. felsefesini reddetmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; merhum Aliya İzzetbegoviçin vefatından bir gün
önce, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
vasiyet niteliğinde söylemiş olduğu Siz
evladıfatihansınız, onun için Bosnam size emanet. O emaneti
koruyunuz. sözleri Bilge Kralın Sayın
Başkanımızın şahsında Türk milletine duyduğu
güvenin ve kardeşliğin ifadesi olmuştur. Başta
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türk
milleti olarak mukaddes emanete sahip çıkmak için elimizden gelen tüm
gayreti göstermeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Özen.
REFİK ÖZEN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
Sözlerimi Bilge Kralın Allaha ant olsun ki
köle olmayacağız. sözüyle son verirken merhum Aliya
İzzetbegoviçi bir kez daha rahmetle anıyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özen.
Biraz önce gündem dışı söz
verdiğim Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki salonda mevcut
değildi, şimdi gelmiş bulunuyor.
Söz sırası Sayın Tiryakide.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
2.- Batman
Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryakinin, demokratik siyasetin önündeki
engellere ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta partimize ve
yakın ilişkili olduğumuz demokratik kitle örgütlerine yönelik,
çok sayıda üye ve yöneticimizin gözaltına alınması ve bir
kısmının tutuklanmasıyla sonuçlanan bir operasyon
gerçekleştirildi. Tutuklananlar arasında partimizin Diyarbakır
ve Batman İl Eş Başkanları Sevgili Şerif Camcı ve
Sevgili Nizamettin Toğuş da var. İçişleri
Bakanlığı, cumhuriyet savcılığı ve Emniyet
birimleri operasyonlara terör örgütüne yönelik operasyonlar dese de bu
operasyonların siyasi amaçlar taşıdığına hiç
kuşku yok çünkü hedef alınan kişilerin neredeyse tamamı
siyasi kimlikleriyle tanınanlar. Kaldı ki Sayın
Erdoğanın yerel yönetim seçimlerine ilişkin sözlerinin hemen
sonrasında bu operasyonların yapılması başka bir
biçimde açıklanamaz.
Bizler bu operasyonlara siyasi soykırım
operasyonları diyoruz çünkü operasyonun hedefinde siyasiler var ve bu
operasyonlar yürüttüğümüz siyasetin yok edilmesi amacını
taşıyor. Operasyonun başlama biçimi de çok tanıdık,
âdeta FETÖ gitmiş, ruhu kalmış; kimliği belirsiz
ihbarcı bir vatandaş ve gizli tanık. Nasıl ama?
İhbarcıyı bir dinleyin, evlere şenlik. Amirim, bunlar
Avrupaya gidiyor, Erbile gidiyor, bir şeyler oluyor. falan falan
Gizli
tanık ise on numara, mübarek, her şeyi biliyor, herkesi tanıyor,
her konuda bilgisi de var, fikri de var; yersen. Yarın öbür gün düzen ve
ihtiyaçlar değişir de tıpkı Rahip Brunson olayında
olduğu gibi Amirim, hâkimim; siz beni yanlış
anladınız. derse hiç şaşırmayın.
Peki, siyaset yapan
arkadaşlarımızın eylemleri neler? Cenaze törenine
katılmak, basın açıklamasına katılmak, protesto
etkinliklerine katılmak, tweet atmak vesaire vesaire. Mutlaka
anımsayanlar olacaktır, milletvekilliği düşürülen Grup
Başkan Vekilimiz Sevgili Ahmet Yıldırım da
anlatmıştı, partimizin Bursa il yöneticileri hakkında
hazırlanan ve polis notunun sehven unutulduğu
şişirilmiş iddianamenin 317nci sayfasında aynen
şunlar yazılıydı: Bir kadın örgütü olan KJAnın
Bursa sayfasında kahvaltıdan foto paylaşımı var. Bir
kahvaltı yapacaklar, kahvaltının davetiyesi 10 TLdir. Biz bu 10
TLyle örgüte yardım ediyorlar diyeceğiz. Ceylan ve Mediha -bu
kişiler bizim Yıldırım ve Yenişehir ilçe
yöneticilerimizdi- kendi Facelerinde paylaştı, ortak bir tespit
yapacağız, ikisini de ekleyeceğiz. Davetiye
satışıyla ilgili görüşmeleri var, önemli. Bir de bunu terör
finansmanı falan, üfleriz, Gazi Ağabeyin dediği gibi. Üfleme
üzerine kurulu polis fezlekeleri ve iddianameler. Bakalım, geçen haftaki
operasyonların fezlekelerinde, eğer dönüşürse iddianamelerinde
neler olacak? Bunlar siyaset yapıyor. diyemeyeceklerine göre elbette
üfleyecekler.
Bakınız, bizim yürüttüğümüz siyaset
tarzını beğenmeyebilirsiniz, bizi sevmeyebilirsiniz, hatta
bizden nefret edebilirsiniz; tıpkı bizim
yaptığımız gibi kapı kapı dolaşıp lütfen
siyaset yapın. Siyasetinizin halklarımıza kan,
gözyaşı, yoksulluk, işsizlik, dünyadan
yalıtılmışlık dışında bir şey
getirmediğini anlattığımız gibi, siz de bizim
siyasetimizin yanlışlarını anlatın. Siyaset yapana
siyasetle karşılık verilir, polis operasyonları,
tutuklamalar ve davalarla değil. Bizler yalnız aynı gök kubbe
altında değil, aynı ülkede, aynı topraklarda, aynı
Meclis çatısı altında siyaset yapan insanlarız, aynı
yemekhanede birbirimizin yüzüne bakarak yemek yiyoruz. Yasal, meşru
siyaset kurumlarına zarar vermek, yasal, meşru siyaset yapanları
tutuklayıp hapse atmak kimseye yarar sağlamaz. Bu, hiç de haklı
bir geleceğe hizmet etmez. Siyasi partiler ve kurumlar
aracılığıyla siyaset yapılabileceğine olan inanç
zedelenirse sizce insanlar sorunlarını nasıl çözeceklerini
düşünürler? Varlığı ve kimliği inkâr edilmiş,
varlığı ve kimliği tanınmış ama dili yok
sayılmış, milyonlarca insanın konuştuğu diline
bilinmeyen bir dil denilen insanlar sorunlarını meşru ve yasal
siyasetle çözemeyeceklerini düşünürse sizce ne yapar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Son
sözlerimi söyleyeceğim kısaltarak Sevgili Başkan.
BAŞKAN Bir dakika daha süre verdim.
Buyurun.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Lütfen, ülkemizi bu kısır döngüden
kurtaralım yoksa onlarca yıl aynı yerde sayacak,
fakirleşecek, yalnızlaşacak, mutsuzlaşacak ve en önemlisi
gencecik evlatlarımızı toprağa gömmeye devam edeceğiz,
binlerce çocuğu yetim, kadını dul, yüreği evlat
acısıyla dolu anne ve babaya, gelecek nesillere miras
bırakacağız. Emin olun, bu sorunları başka biçimde
çözebiliriz. Bunun için, lütfen ve önce siyasetin önünü tıkamayın,
siyaset yapmak isteyenleri gözaltına alarak, tutuklayarak, hapse atarak
gelecek umudunu söndürmeyin ve artık bu güç zehirlenmesinden kurtulun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tiryaki.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın hatip
kürsüden hitabında siyasi soykırım yapıldığı
iddiasını ileri sürmüş ve bu hususta grubumuzu itham
altında bırakmıştır. Kürsüden söz talep ediyorum.
BAŞKAN Şöyle diyelim: Bu, Hükûmete
yönelik bir eleştiri, siz de isterseniz, grupta, grup başkan
vekillerine söz verdiğimde buna ilişkin değerlendirmenizi
Meclisle paylaşırsınız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Siyasi
soykırım yapıldığı iddiası ağır
bir ithamdı. Onun için mümkünse kürsüden...
BAŞKAN Ben bu konuda katı davranmam,
biliyor arkadaşlarımız yani sataşma olsun olmasın
eğer bir söz talebi varsa genellikle veririm. Çok ısrar ederseniz
vereceğim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çok ısrar
ediyorum.
BAŞKAN Burada bir sataşma görmüyorum.
Diğer gruplara da aynı şekilde davranacağım.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu
Tiryakinin gündem dışı yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın hatip biraz önce, yalnız aynı
gök kubbede değil, aynı ülkede, aynı bayrak altında birlik
ve beraberlik vurgusu yaptığı için kendisine teşekkür
ediyorum. Ancak özellikle siyasi soykırım
yapıldığına ilişkin iddia, bugüne kadar AK PARTİ
hükûmetlerinin hem hükûmet icraatları hem de yargının,
yasamanın bağımsızlaştırılması,
demokratik hukuk devletinin inşası sürecinde ortaya koymuş
olduğu performansla, icraatlarla bağdaşır değildir.
Zira, on altı yıllık AK PARTİ hükûmetleri döneminde,
Parlamentoda grubumuzun gerçekleştirmiş olduğu yasama
çalışmalarına baktığımızda, tamamen hür,
özgür demokratik siyasetin önünü açmak, terör örgütünün bu ülkedeki vesayetini
tasfiye etmek ve sivil siyaseti desteklemek noktasında anayasal ve yasal
reformlar gerçekleştirilmiştir ve bu reformların belki de en
büyüğü ve en önemlisi, özellikle 2010 yılında yine grubumuz
tarafından sayın milletvekillerimizin önüne, Genel Kurula
getirilmiş olan, Anayasamızın 68 ve 69uncu maddesinde yer
alan, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran
düzenlemedir. Her ne kadar bu düzenleme o gün Parlamentodan geçmemiş ise
de yaptığımız yargının demokratikleşmesine ilişkin
reformlar sayesinde hamdolsun bugün siyasi partiler kapatılmamaktadır.
Eğer gerçekten bir siyasetin önünü tıkamak olsaydı bu kadar
reformu AK PARTİ Grubu olarak Meclisin ve ülkemizin gündemine
getirmemiş olurduk. O nedenle bu ağır ithamı kabul
etmediğimizi ifade ediyor, demokratik hukuk devletinin daha da güçlenmesi
ve tahkim edilmesi noktasında yapısal reformları
gerçekleştirmeye devam edeceğimizi Sayın Genel Kurulumuzun
dikkatine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Gündem dışı üçüncü söz,
Eskişehir Alpu Ovası üzerinde
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Hatibimizin bir
sataşma içerisinde olmadığını, bu verdiğiniz
sözün aslında yerli yerinde olmadığını
düşünüyoruz; biz böyle düşünüyoruz, böyle iddia ediyoruz, mümkünse
ben de iki dakikalık sözü kullanmak isterim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kurtulan, size de
söz vereyim.
2.- Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasındanda Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Herkesi selamlıyorum.
Siyasi operasyonlar, soykırımlar
dediğimiz duruma yıllardan beri tanıklık ediyoruz, çok
büyük mağduriyetini yaşadık. İlçe
başkanlarımızın, il başkanlarımızın,
yöneticilerimizin, kadın aktivistlerimizin, tüm çalışanlarımızın
kapısını kırarak çocuklarının kafasına silah
dayamaktan utanmıyorsunuz da buradaki ağır siyasi
soykırım sözünden mi inciniyorsunuz? Bir siyasi soykırım
var arkadaşlar. Sizin Genel Başkanınızın
talimatıyla, savcıların bizzat uygulamasıyla HDP şu an
topyekûn bir siyasi soykırım içerisindedir, bunu kabul edeceksiniz,
bunun üzerine gideceksiniz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Emredersin.
FATMA KURTULAN (Devamla) Hiç elinizi
kaldırmayın oradan bana, siyasi soykırım uyguluyorsunuz
burada.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Parmağını indir.
FATMA KURTULAN (Devamla) Genel
Başkanınızın talimatıyla yargıyı yerlerde
süründürmüşsünüz şu an. Yargı, cübbelerinde olmayan düğme
arıyor önünde. Düğme dikmişsiniz tüm yargı mensuplarının
önüne. Bunun böyle olduğunu kabul edeceksiniz, bunun lâmı cimi
yoktur; bu, bir siyasi soykırımdır.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Teröre
bulaşanlar hesap verecek, hesap, hesap.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) -
Terörle aranıza mesafe koyunuz terörle.
FATMA KURTULAN (Devamla) Terör merör, siz en büyük
destekçisiniz, FETÖnün gittiniz, eteğini öptünüz, vaazlarını
dinleyerek bu kirli siyaseti öğrendiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sataşmayalım, hatibin
konuşmasına izin verelim.
FATMA KURTULAN (Devamla) Şimdi
gelmişsiniz, kendiniz vatansever olmuşsunuz, dünya âlem, herkes
ihanetçi olmuş.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) PKKyla
aranızı açın.
FATMA KURTULAN (Devamla) Bunlara artık
Türkiyenin karnı tok, yola geleceksiniz, demokrasiyi
uygulayacaksınız. Demokrasi bu ülkede ihtiyaç olan bir şeydir.
Sizin despot, baskıcı, uygulamalarınız artık son
bulmak durumunda. Bunu kabul edeceksiniz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurtulan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, sizin de tanık olduğunuz gibi hatip kürsüden
grubumuzu ve Genel Başkanımızı ifade ederek doğrudan
soykırım talimatı verdiği ve Soykırım
işlediğinizi kabul edeceksiniz. ifadeleriyle grubumuza
sataşmıştır. Söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
3.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına ve
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, Türk Ceza Kanununda ve Uluslararası
Ceza Mahkemesi mevzuatında yer alan soykırım suçu ağır
bir suçtur. Ya bu suçun ne anlama geldiğini bilmiyoruzdur ya da
asılsız bir iddiayla milletimizi ve Genel Kurulumuzu töhmet
altında bırakıyoruz.
Bakınız, altını net bir
şekilde çiziyorum, bu ülkede geçmişte yaşanan acılara,
özellikle kimlik ifadelerine, isteyenin istediği dili
konuşmasına ilişkin bütün yapısal reformları
gerçekleştirme azim ve kararlılığımız
milletimizin ve özellikle 81 milyon vatandaşımızın nezdinde
büyük bir teveccühle karşılanmıştır.
Her şeyden önce, yargının
geçmişte Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
anlayışı üzerinde nasıl bir vesayet oluşturduğuna
hepimiz tanık olduk
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi Amerika
oluşturdu!
CAHİT ÖZKAN (Devamla)
ve inanıyorum ki
sağdan da soldan da Türkiyenin tüm toplumsal, siyasi, sosyal çevreleri
yargının bu asılsız ve millî irade, medeniyet
değerlerimiz karşısındaki düşmanlık ifade eden
vesayetinden belki geçmişte rahatsız olmuş olabilir ama bugün
baktığımızda hamdolsun yargımız
bağımsız ve tarafsızdır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Üfürme,
üfürme!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Maastricht Kriterleri
diyoruz, Avrupa Birliği kriterleri diyoruz. Avrupaya
baktığınızda, özellikle yüksek yargı
mensuplarının nasıl atandığına ilişkin
prensipleri, ilke ve kuralları hamdolsun aynen anayasal
mevzuatımıza aktarma gayreti içerisinde olduk.
VELİ AĞBABA (Malatya) Üfürme!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Papazda olduğu
gibi!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Ha, eğer
kastımız bu ülkede hukukun üstünlüğü, bazen İngilizce ifade
(x)
veya devlet otoritesi neyi gerektiriyorsa hukukun üstünlüğüne herkesin
saygı duyması lazım. Yargı, bir ülkede
gerçekleştirilen tüm tartışmaların bir kazığa
bağlandığı devletin erklerinden, organlarından
birisidir. Onun için yargının verdiği karara Acaba neden böyle
bir karar verdi? diye biraz düşünecek olursak doğruyu bulmakta
herhâlde çok zorlanmayız.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllünün, Alpu Termik Santralinin yaratacağı sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
Eskişehir Alpu Ovası üzerinde kurulması planlanan Alpu kömürlü
termik santrali hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Jale Nur
Süllüye aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Süllü.
Süreniz beş dakikadır.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Eskişehirin vekili olarak şehrimin geleceği
açısından oldukça önemli bir proje konusunda söz almış bulunuyorum.
Eskişehir ülkenin dört bir yanından
otobüslere, trenlere binilerek görmeye gelinen, Türkiyede şehir
turizminin öncüsü, kimilerinin marka şehir, kimilerinin örnek şehir,
bir Avrupa kenti olarak adlandırdığı tüm Türkiyeye örnek
olan bir şehirdir. Şehirleriyle gurur duyar Eskişehirliler.
Eskişehirde yaşamaktan mutludur benim şehrimin insanları.
Kendine sunulan güzel şeyleri çok çabuk benimseyen, koruyan
Eskişehirliler kendilerini mutsuz edecek, yaşam kalitelerini
etkileyecek projelere ise sonuna kadar direnirler.
Gündem dışı söz
aldığım konu, gerçekleşmesi hâlinde Eskişehirlileri
mutsuz edecek, gelecek nesilleri olumsuz etkileyecek bir projedir ve
Eskişehirliler bu projeye direnmektedirler. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu proje şehirlerde yaşam kalitesini arttırmak yerine ekolojik
dengeyi bozmaya, rant uğruna sahip olunanları tahrip etmeye
alışkın anlayışın örneklerinden sadece biridir.
Söz ettiğim proje işleyen yasal süreçlere karşın hâlen
gerçekleştirilmesinde ısrar edilen termik santral projesidir.
Santralin kurulması planlanan alan 2016 yılının on ikinci
ayında Recep Tayyip Erdoğanın da altında
imzasının olduğu Bakanlar Kurulu kararıyla birinci
sınıf tarım arazisi olarak Büyük Ova adı altında
SİT alan ilan edilmiştir. Bu karardan çok kısa bir süre sonra
verimli tarım toprağı olan Alpu Ovamıza termik santral
kurulması konusunda karar verilmiştir. Yirmi beş
yıllık ekonomik ömrü olan, verimli tarım arazilerinin maden
sektörüne tahsisi ne kadar akılcıdır? Ülkemizde tarımı
bitirme kararlılığında olan bir iktidar için
akılcı olduğu düşünülse de bölgede geçimini tarımdan
sağlayan halkımız için yıkıcıdır. Bir avuç
toprağın oluşması için yüzyıllar gerekirken yirmi beş
yılda doğanın gördüğü zarar nasıl giderilecektir?
Türkiyenin en temiz 3üncü havasına sahip şehir olan
Eskişehirin havasını kirletmeye kimsenin hakkı yoktur.
Eskişehirin havasında yapılan araştırmalarda, ÇED
raporunda, hava kirliliği ve halk sağlığı
değerlendirmelerine yer verilmemektedir. Bu bile gerçeklerin
vatandaşlarımızdan saklanmasının bir göstergesidir.
Yılda 7,8 milyon ton linyit kömürü
yakacak santralin havayı kirletmemesi ve insan
sağlığını tehdit etmemesi mümkün müdür? Bu kadar ton
kömürün küllerinin toplama sahalarıyla neden olacağı çevre
kirliliği ise kaçınılmazdır. Soğutma için gerekli
aylık 4 milyon metreküp suyun 844 bin nüfuslu Eskişehirin bir ayda
kullandığı sudan daha fazla olmasının su
kaynaklarında yol açacağı azalma ve iklim
değişikliği de göz ardı edilmemelidir. Ayrıca, bölgede
bulunan, beyaz altın adı verilen eşsiz lületaşı
yataklarına vereceği zararın da unutulmaması gerekmektedir.
Anayasa gereği, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devlet
ve vatandaşın görevidir. Devlet bu ödevi yerine getiremeyip termik
santrali 100 Günlük Plana övünülecek bir yatırımmış gibi
koysa da Eskişehirli vatandaşlar olarak bu görevi, çevreyi koruma
görevini bizler üstleneceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Eskişehirlileri kimse hafife almasın. Bu yanlıştan
derhâl dönülmelidir ancak hiç de öyle bir niyet göremiyoruz. Gündem
dışı konuşma talebinde bulunduğumda 4üncü kez
ertelemeyle
Yani yarın ihale gerçekleştirilecekti. Dün
akşamüstü Özelleştirme İdaresi
Başkanlığından yapılan bir duyuruyla ihalenin 7
Şubata ertelendiği duyuruldu; Artık yok. denilen krizin
etkisiyle yatırımcı çıkmadığından mı
yoksa cesaret edilemediğinden mi, bilemiyoruz. Eskişehirlilerin
isteği erteleme değildir; bir daha açılmamak üzere bu projenin
ve ihalenin iptal edilmesini istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum
Sayın Süllü.
Buyurun, sözlerinizi tamamlayın.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AK PARTİ hariç tüm siyasi parti temsilcileri
Eskişehirin bu direnişine destek olmaktadır. Ancak ben
Meclisteki diğer AK PARTİli mevkidaşlarımdan da
duyarlı olmalarını rica ediyorum. Onca yenilenebilir, temiz
enerji kaynağı varken Eskişehirlilerin asla istemediği,
gelecek nesillerin yaşamını tehdit edecek, doğayı geri
dönülmez bir biçimde tahrip edecek projeleri rant uğruna uygulama
ısrarından AKP iktidarı derhâl vazgeçmelidir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Süllü.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren
milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Genel uygulama sisteme giren ilk 15 milletvekiline
söz vermek şeklindedir ama milletvekili sayısı 600e
çıkmasına rağmen bu sayıda bir değişiklik
yapılmadığı için ben şimdi kendi yetkimi, takdirimi
kullanarak bu sayıyı 20 şeklinde belirliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Sisteme giren ilk 20 milletvekiline buradan birer dakika
süreyle söz vereceğim; daha sonra, sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Akın
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir köylerinin
ve çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, teşekkürler.
AK PARTİ Hükûmeti her fırsatta çiftçiye,
esnafa, köylüye diyor ki: Kriz mriz yok. Şimdi, ben Balıkesir
Milletvekiliyim, Balıkesirin köylerini dolaşıyorum. Kriz çok
yoğun şekilde devam ediyor. Köylerimiz şu anda
boşalmış durumda, çiftçiler alacaklarını
alamıyor. Sadece Balıkesirin Gönen ilçesinde toplam 13 köydeki süt
alacağı 3,5-4 milyon lira civarında ve 450 üreticimiz batma
durumuna gelmiş.
Allah aşkına, artık bu milleti
saraydan seyretmeyi bıraksınlar, halkın içine insinler,
gelsinler, Balıkesirin köylerini dolaşsınlar. Balıkesirde
köyler boşalıyor, efendiler sarayda hayatlarını yaşıyor.
Ayıptır, yazıktır, günahtır! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şimşek
2.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin,
ateşli silah satışlarının ve silah ruhsatı
kriterlerinin yeniden değiştirilmesi ile belediyelerin veya
diğer kurumların yapmış olduğu etkinliklerde havai
fişek kullanımının yasaklanmasına ilişkin ortak
bir çalışma yapılmasına ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, her gün televizyon
haberlerinde düğünlerde, nişanlarda veya sünnetlerde kullanılan
ateşli silahlardan dolayı yaşanan kazalardan birçok insanın
hayatını kaybettiğini görmekteyiz. Yarın Trafik
Yasasıyla ilgili bir düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek.
Burada yapılacak olan bir düzenlemeyle ateşli silah
satışlarının ve silah ruhsatlarının kriterlerinin
yeniden değiştirilerek düğünde, nişanda veya sünnette silah
kullananların ömür boyu silah ruhsatlarının iptal edilmesini,
bunlara ağır yaptırımlar uygulanmasını, boş
yere bu kadar insanın canının feda edilmemesini, belediyelerin
veya diğer kurumların yapmış olduğu etkinliklerde
havai fişek atılmamasını, bunun İçişleri
Bakanlığı tarafından tamamen yasaklanmasını ve
bunun üzerinde bütün grupların ortak bir çalışma yaparak
Türkiye'nin bu beladan kurtarılmasını talep ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
3.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, 16 Ekim Dünya Gıda Gününde
insanoğlunun yaşamında tarımsal üretimin önemine ve Kocaeli
Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğluna
Kocaeli çiftçisine verdiği destek nedeniyle teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütünün kuruluşunun yıl dönümü olan 16 Ekim Dünya
Gıda Günü olarak kutlanmaktadır. Dünya Gıda Günü nedeniyle
insanoğlunun yaşamında zorunlu ihtiyaçlardan olan
gıdanın tarımsal üretiminin önemi ortaya çıkmaktadır.
Hükûmetlerimizin yanı sıra, Kocaeli Büyükşehir Belediyemiz de
tarımsal üretim için çiftçilerimize her konuda destek vermektedir.
Kocaelimizde 16 bin aktif ziraat odası üyesi çiftçi bulunmaktadır.
Kocaeli Büyükşehir Belediyemiz tarafından çiftçilerimize tarım
ve hayvancılık konularında uygulamalı eğitim ve
koruyucu veterinerlik ve danışmanlık hizmetleri yanında,
çiftçilerimizin ücretsiz toprak analizleri de yapılmaktadır.
Ayrıca kümes ve tavuk desteği, arı
kovanı desteği, yem bitkisi tohum desteği, meyve fidanı
desteği, çilek fidesi ve malzeme desteğiyle, karpuz tohumu
desteği, tarımsal sulama malzeme desteği veriliyor, köylerimize
köy fırınları yapılmaya devam ediliyor.
Çiftçimize verdiği destekten dolayı
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanımız İbrahim
Karaosmanoğlu ve ekibine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
4.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaeli Gebze Hürriyet ve Yavuz Selim Mahallelerinde
yaşayanların sorunlarına ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Gebze Hürriyet ve Yavuz Selim Mahallelerinde
evlerinden atılmaya çalışılan insanların
güvendiği dağlara her seçim dönemi karlar yağıyor. AKPli
Gebze Belediyesi geçtiğimiz seçimlerde İmar barışı
gelecek, tapularınız verilecek. diye, yine umut
dağıttı. Vatandaşlar da belki tapularımıza
kavuşuruz diye AKPye oylarını verdiler; bu da yetmedi,
Bakanlığa ciddi miktarda paralar yatırdılar. Gebze Belediye
Başkanı seçimden sonra yine yan çizdi ve Kentsel dönüşüm
alanlarında imar barışı yok. diyerek insanların
umutlarını suya düşürdü. Orası zaten kentsel dönüşüm
alanıyken Belediye Başkanının tehdit edercesine yapı
kayıt belgesine müracaat ettirerek kanuna açıkça aykırı
yola yöneltip daha da mağdur etmesi asla kabul edilemez, hak sahibi
insanların hâlâ müşteri olarak görülmesi de asla kabul edilemez.
Buradan bu kez Gebzelilere sesleniyorum: Sizi
kandıranlara yeter deme zamanı gelmedi mi? Daha kaç kere
kandırılacaksınız? Artık umut tacirlerine kanmayın,
umutlarınızı sömürenlere değil, tapu sorununu çözecek
olanlara güvenin. CHPli belediyeler aynı tapu sorunlarını
çözüyor, AKPli belediye çözmüyorsa artık yönetimi değiştirme
zamanı gelmiştir diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kılıç...
5.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 16 Ekim
Dünya Gıda Gününde dünyadaki açlık problemlerinin belirlenerek çözüm
yollarının gösterilmesi, ülkeler arasındaki gıda üretimi
birlikteliğinin sağlanması ile yeterli ve dengeli beslenmenin
öneminin belirtilmesinin amaçlandığına ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün Dünya Gıda Günüdür. Her yıl FAO
tarafından belirlenen bir tema çerçevesinde yapılan Dünya Gıda
Günü etkinliklerinde gıda üretimi, tüketimi ve gıda güvencesine
ilişkin konular gündeme taşınarak küresel anlamda büyük önem arz
eden açlık ve açlıkla mücadeleye dikkat çekilmeye
çalışılmaktadır.
Dünya Gıda Gününde dünyadaki açlık
problemlerinin belirlenmesi ve çözüm yollarının gösterilmesi, ülkeler
arasındaki gıda üretimi birlikteliğinin sağlanması,
gıdaların üretimi, tüketimi ve satış noktalarındaki
temizlik ortamının sağlanması ile yeterli ve dengeli beslenmenin
öneminin belirtilmesi amaçlanmaktadır.
1945te kurulan Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) doğum günü de sayılan gün
kapsamında dünya genelinde açlık ve yoksulluk temaları için
farkındalık oluşturmak, herkesin gıda güvenliğine ve
besleyici gıdalara ulaşmasına katkı sunmak amacıyla
yıl boyunca FAO üyesi ülkelerde çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir.
Havasız, susuz, güneşsiz, gıdasız hayatın devamı
mümkün değildir.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ağbaba
6.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, halkevlerine yapılan operasyonlara
ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Müvekkili savunan
avukatı, çağdaş ve bilimsel eğitim isteyen akademisyeni,
işçiyi örgütleyen sendikacıyı, son olarak da halk için mücadele
eden Halkevleri Ankara şube başkanlarını sabah saatlerinde
gözaltına aldılar. Altı aydır bir operasyonla halkın
sesini kısmak istiyorlar. Halkevleri genel başkan ve yöneticileri 22
Şubat tarihinde yine bir sabah operasyonla gözaltına
alınmışlardı. Barışı, özgürlüğü,
laikliği savunan herkese düşman bir anlayışla
karşı karşıyayız. Halkevleri bu ülkenin aydınlık
değerlerinin mirasıdır. Halkevleri geçmişten günümüze
barış için iktidarların baskısıyla
karşılaşmış, her defasında bu baskılara inat
yeniden ayağa kalkmayı başarmıştır. Halkevleri
1971de teslim olmadı, 1980de faşist Kenan Evrene teslim
olmadı, bugün de sivil darbecilere teslim olmayacak. Bu operasyonlarla
halkevlerinin laik ve demokratik bir Türkiye mücadelesine zarar vermeyi amaç
edinenler yanılacaktır. Halkevleri gericiliğe karşı
laikliğin, kulluk rejimine karşı halkın sesidir.
Gözaltına alınan şube başkanları bir an önce serbest
bırakılmasını istiyor, CHP olarak halkevleriyle
dayanışma içerisinde olduğumuzu belirtmek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydoğan
7.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, 16 Ekim Dünya Gıda
Gününde ulusal tarım politikasının bir an önce yaşama
geçirilmesi gerektiğine ve tarım politikasının ne
olduğunu Hükûmetten öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Dünya Gıda
Günündeyiz. TMMOB verilerine göre Türkiye'de halkın yüzde 22si yeterli
gıdaya ulaşamıyor ve açlık sınırı yüzde 9
oranında. Tütün Yasası, Şeker Yasası, Tohum Yasası,
Hal Yasası, Mera Kanunu, Zeytin Yasası, Su Kanunu, Toprak Kanunu ve
benzeri yasalarda yapılan köklü değişiklikler sonucu Türk
tarım ve hayvancılığı bitirildi. Et Balık Kurumu,
SEK, Zirai Donatım Kurumu, TEKEL, Türkiye Şeker Fabrikaları,
Azot Sanayi, YEMSAN özelleştirilerek kapatıldı, Toprak
Mahsulleri Ofisi, TARİŞ, ÇUKOBİRLİK,
FİSKOBİRLİK ise içi boşaltılarak
işlevsizleştirildi. Türkiye bir an önce tarımda dışa
bağlı politikaları terk edip ulusal bir tarım
politikasını yaşama geçirmek zorundadır. 2017
yılı Ocak ayında 246 bin ton olan buğday ithalatı 2018
yılı Ocak ayında yüzde 234 artışla 821 bin ton oldu.
Bu durumda Hükûmete soruyorum: Tarım politikanız nedir?
BAŞKAN Sayın Ünver
8.- Karaman
Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, 2017 yılı buğday ve
arpada sertifikalı tohum kullanımı desteklemesinin ne zaman
ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Seçim
çevrem Karamanın da içinde bulunduğu Konya Ovası ülkemizin
buğday ambarı olarak adlandırılmaktadır ve ülkemizde
buğday üretiminde 1incidir. Karamanda toplam tarım
alanlarının yüzde 50sinde buğday tarımı yapılmaktadır.
Tarım Bakanlığı yetersiz de olsa sertifikalı tohum
kullanımını desteklemektedir. Ne var ki 2017 yılında
buğday ve arpa ekiminde kullanılan sertifikalı tohumun
desteklemesi henüz ödenmemiştir. 2017 yılında ekimi yapılan
buğday ve arpa çoktan hasat edilmesine, destekleme almak için
başlayan belge tesliminin ardından icmallerin de 2018
Ağustosunda kesinleşmesine rağmen tohum desteklemelerinin hâlen
ödenmemesi hazindir. 2017nin desteklemeleri henüz ödenmeden, Karamanda buğday
ve arpa ekim zamanı da bugünlerde gelmiştir. Zaten
yetiştirdiği ürünü para etmeyen, pahalı girdi maliyetleri
altında ezilen çiftçiyi bir nebze de olsa rahatlatmak için
sertifikalı tohumluk desteklemelerinin ne zaman ödenmesi düşünülüyor?
BAŞKAN Sayın Sertel...
9.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, İzmir Basmane Polis Merkez
Amirliğinde bayrak direği ve bayrak krizi
yaşandığına, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun müsaadeleriyle bu karakola bayrak ve bayrak direği hediye etmek
istediğine ilişkin açıklaması
ATİLA SERTEL (İzmir) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Buradan İçişleri Bakanı Süleyman
Soyluya sesleniyorum: İzmirde Basmane Polis Merkez Amirliği var. Bu
binanın tadilatı yapıldı. İşte, bundan sonra
başlayan bir bayrak direği krizi bu karakolda yaşanıyor.
Elimde resmî belgeler var. Karakoldan İzmir İl Emniyet
Müdürlüğüne 3 Ekim 2018 ve 10 Ekim 2018 tarihli yazı
yazılıyor. Bayrak direğinin olmadığını ve bu
bayrak direğine ihtiyaç duyulduğunu arz ediyorlar. Gelen yanıt
çok iç acıtıcı ve gerçekten hüzün verici. Diyor ki İzmir
İl Emniyet Müdürlüğünün İkmal Şube Müdürlüğü:
Talebiniz karşılanamamaktadır. Ödenek kalemine önümüzdeki
dönemde ödeneklerden kalan ödenek olması durumunda talebiniz yeniden
değerlendirilecektir. Bayrak krizi ve bayrak direği krizi
yaşanan bu karakola, müsaade etsin İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu, bayrak direğini ben alacağım. Cuma günü gideceğim,
dikeceğim, bayrağı hediye edeceğim karakolumuza müsaade
ederseniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal...
10.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Başbakanlığın kapanmasıyla Meclis personeli olarak
görev yapmaya başlayan 250 personelin yaşadığı
mağduriyetin ne zaman giderileceği konusunda Meclis Başkan
Vekili Mithat Sancardan açıklama
beklediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkan.
Değerli Başkanım, sizin
eşitlikçi, özgürlükçü, demokrat olan tavrınızı takdir
ediyorum. Ancak Başbakanlık yeni hükûmet sistemiyle
kapandığı için Başbakanlığın 250 personeli Meclis
personeli olarak şu anda görev yapıyor. Başbakanlıktan
Meclise geçen bu personellere yol parası verilmiyor, yemek parası
verilmediği gibi, aynı işi yapan Meclis personelinin
aldığı maaş 3 bin ile 3.500 arası değişiyor.
Ancak Başbakanlıktan Meclise gelen bu memurların maaşı
2 bin ile 2.200 arası değişiyor. Bu bir
ayrımcılıktır, bu bir kayırmacılıktır,
bu eşitsizliktir. Bu eşitsizlik, bu kayırmacılık ne
zaman bitecek ve siz Meclis Başkan Vekili sıfatıyla bu konuda
bir açıklama yapar mısınız? Yani gerçekten bu bir
insanlık suçudur aynı zamanda. Bu, bir kaos yaratıyor bu
toplumda. Bu anlamdaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz, ne zaman
bu adaletsizlik giderilecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın,
Başbakanlıktan gelerek Meclis personeli olarak görev yapmaya
başlayan personelin mağduriyeti ile Meclisin diğer
çalışanları arasındaki adaletsizliklere ilişkin Meclis
Başkanı ve Divan üyelerinin gerekli hassasiyeti göstereceklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bu vesileyle benim de açıklama
yapma ihtiyacım doğdu.
Bu konu son Başkanlık Divanı
toplantısında gündeme geldi. Bizler de bu konuda görüşlerimizi
ilettik ve aynı şekilde adaletsizliğin giderilmesi talebinde
bulunduk. Sayın Başkan da bunu inceleteceğini söyledi. Sadece bu
değil, Mecliste çalışan emekçilerin arasında başka
adaletsizlikler de var. Biz bunları Başkanlık Divanında
gündeme getiriyoruz ve takipçisi de oluyoruz. Sanırım
Başkanlık Divanının diğer üyeleri de ve Sayın
Başkan da bu konuda gerekli hassasiyeti gösterecekler.
Teşekkürler Sayın Tanal, siz de gündeme
getirdiğiniz için.
Sayın Hancıoğlu
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Samsun
Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun, enflasyonla mücadeleyi
desteklediklerine ama bunun faturasının çiftçiye, üreticiye ve dar
gelirli yurttaşa kesilmesine izin vermeyeceklerine ilişkin
açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçimizin kara gün dostu diye
bildiğimiz Toprak Mahsulleri Ofisi ne acıdır ki şu günlerde
çiftçilere kapkara günler yaşatıyor. Çiftçimizin -özellikle de seçim
bölgem olan Samsunda- Bafra ilçemizdeki çeltik üreticilerimizin hasat
döneminde kaderleriyle oynanıyor. Enflasyonla mücadele kampanyasına
destek kisvesi altında fiyatlar aşağıya çekiliyor,
alımlar durduruluyor, ithal pirince yol veriliyor, üreticimiz perişan
ediliyor. Enflasyonla mücadeleyi elbette destekliyoruz ama bunun
faturasının çiftçimize, üreticimize, dar gelirli
yurttaşımıza kesilmesine asla izin vermeyiz.
Sıfır gümrükle 100 bin ton çeltik
ithalatına izin veren lafta yerli ve millî iktidara sesleniyorum:
Vicdanınız varsa çeltik üreticimizin sesini duyarsınız.
Çeltiğe hak ettiği fiyatı verin. İthalatı durdurun,
karaborsacılığa son verin, aksi takdirde çiftçi ve çeltik
üreticisi düşmanı iktidar olarak anılmaya devam edileceksiniz.
BAŞKAN Sayın Arık
12.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, büyük devlet olmanın ancak kendi
vatandaşına sahip çıkmakla mümkün olacağına
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ey Amerika! Ey Merkel! demekle büyük devlet
olunmuyor. Büyük devlet olmak kendi vatandaşına sahip çıkmakla
oluyor. Macron aradı, Fransız gazeteci serbest
bırakıldı; Merkel aradı, Alman gazeteci serbest bırakıldı;
Trump Papazı alacağız. dedi ve aldı; bizde ise erler,
öğrenciler müebbet hapisle yargılanıyor, Cumhurbaşkanı
da Gördünüz mü yargı bağımsızlığını?
diyerek 80 milyonun aklıyla dalga geçiyor. Ne diyordu AKP Genel
Başkanı? Bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristti
alamazsın. Ne oldu, fakir görevi bıraktı da bizim mi haberimiz
yok? Büyük Türk milletinin şanını, şerefini korumak için
namus sözü veren bu fakir israf ile itibarı birbirine karıştırıyor.
80 milyonun başına bir kez daha çuval geçirildi, başı öne
eğdirildi. Hadi, Pensilvanyadaki papazı alın, bu milletin
itibarını kurtarın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
13.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, Gaziantep-Nizip
yolunun can almaya devam ettiğine, iki otomobilin
çarpışması sonucu yaşanan kazada ölen 2 kişiye
Allahtan rahmet dilediğine ve Gaziantepin merkezlerini ilçelere
bağlayan yolların tamamının problemli olduğuna
ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gaziantep-Nizip
yolu yine can aldı. Sürücüler için kabus yolu olan Nizip yolunda kazalar
can almaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl bu yolun
yapılacağının açıklanmasına rağmen daha
sonra bilinmeyen nedenlerle askıya alınan çalışmalar
yüzünden kazaların önüne geçilemiyor. Dün bunun sonuncusu
yaşandı ve 2 otomobilin çarpışması sonucu 2 kişi
öldü, 3ü çocuk 5 kişi yaralandı. Ölenlere Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Gündeme getirmemizin üzerinden bir hafta dahi
geçmemesine rağmen aynı yolda vatandaşlarımızın
yine hayatlarını kaybetmesi çok acıdır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
yolların yapımı için elimizden geleni yapacağız.
Sadece Gaziantep-Nizip kara yolu değil, Gaziantep-Oğuzeli ve
Gaziantep-Sakçagözü-Nurdağı kara yolunda da her geçen gün
vatandaşlarımız canlarını kaybediyor. Gaziantepin
merkezlerini ilçelere bağlayan yolların tamamı problemli,
bazı bölgelerde yol yapımı durmuş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
14.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Suriyede süren iç savaştan en çok
etkilenen ilin Hatay olduğuna,
Hataylıların ekonominin canlanmasını sağlayacak
adım olan Yayladığı Sınır
Kapısının açılmasını Ticaret Bakanından
talep ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
yedi yıldır Suriyede süren iç savaşın ve iktidarın
izlediği yanlış Suriye politikasının en derinden
etkilediği il Hataydır. Hatay ekonomisi, sosyal yapısı,
imajı çok zarar görmüştür. Hatayda ihracatın ve ekonominin
canlanmasını, Hataylıların biraz olsun rahat bir nefes
almasını sağlayacak en önemli adım Yayladığı
Sınır Kapısının açılmasıdır. Hatayda
vatandaşından esnafına, siyasetçilerinden yerel yönetimlerine,
sivil toplum örgütlerinden en üst bürokrasi yönetimine kadar tüm
Hataylılar bunu istemektedirler. Bu konuyu soru önergesiyle Ticaret
Bakanına ilettim. Sayın Bakan 6 soruluk önergeme 3 cümleden
oluşan ve mevzuatı anlatan bir cevap vermiştir. Sayın
Bakan, Hataylılar mevzuatı duymak istemiyor, Hataylılar
Yayladağı Sınır Kapısının
açılmasını istiyor. Lütfen, bu talebi bir an önce yerine
getirin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sütlü
15.-
İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlünün, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinin sanat ve sanatçı adına en acıklı döneminden
geçildiğine, Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu
oluşturulmuşken Kültür Bakanlığının ne iş
yapacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin sanat ve sanatçı
adına belki de en acıklı döneminden geçiyoruz. On altı
yıllık tek adam iktidarında ülkemizin hayat damarlarından
biri son derece bilinçli hamlelerle kurutuldu. Resim, heykel gibi güzel
sanatlar neredeyse günah ilan edildi. Edebiyatçılarımız ve
yayıncılarımız emsali görülmemiş vergi
yükümlülükleriyle, üstelik bir de şimdi kâğıt kriziyle
uğraşıyorlar. Özel tiyatrolara eğlence yeri gibi muamele
edildiği yetmiyor, bir de üstüne teşvikler eliyle âdeta
cezalandırılıyorlar. Ödenekli kurumlarımızın
gelenekleri ayaklar altında. Tüm dünyaya satıyoruz diye
övündüğümüz dizilerde geçtik yasal çalışma sürelerini, insani
can güvenliği dahi kalmamış durumda.
Kültür sanat alanında örgütlü tüm sivil toplum
kuruluşları bu sorunlar için canla başla
çalışırken, üstelik ülkemizdeki kriz akil baliğ herkesin
malumuyken geçtiğimiz günlerde Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu
açıklanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk tarafından
yaptırılan Çankaya Köşkünde oturacak bu kimseler ayda 12 bin TL
maaş alacaklardır. Cumhurbaşkanlığı bütçesine 76
kurul üyesinin toplam maliyeti 10 milyar 756 bin olarak hesaplanmaktadır.
O hâlde sormak gerekir: Bu ülkenin Kültür Bakanlığı ne iş
yapmaktadır, ne iş yapacaktır? Bu ülkenin kültür ve sanat
alanında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kayan
16.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, 10 Ekim 2018 Çarşamba
günü Lüleburgaz Anadolu İmam Hatip Lisesinde Ensar Vakfı
tarafından düzenlenen konferansta yaşanan olaylarla ilgili Ensar
Vakfına, bu konferansa salonunu açan okul müdürüne ve veli muvafakati
aranmadan öğrencileri buraya gönderen okul müdürlerine herhangi bir
işlem yapılıp yapılmayacağını Millî
Eğitim Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanına sesleniyorum: Geçen
hafta çarşamba günü Lüleburgaz Anadolu İmam Hatip Lisesinde Ensar
Vakfı tarafından Ahmet Çağlayan isminde bir şahıs -ki
ilkokul öğretmenidir- lise öğrencilerine moral motivasyon konusunda
konferans vermiştir. Kaymakamlığın ve İlçe Millî
Eğitim Müdürünün ailelerin olurunun alınmasını istemesine
rağmen, okul müdürleri veli muvafakati aramadan öğrencileri apar
topar İmam Hatip Lisesi konferans salonuna göndermişler ve çocuklar
konferansı dinlemek istememelerine rağmen zorla salonda
alıkonulmuşlardır. Velilerin büyük tepkisini çeken olay,
aynı zamanda yargı hükmüne de karşı gelmektir.
Bilindiği gibi Danıştay, bu cinsel tacize adı
karışan Ensar Vakfının öğrencilere seminer, konferans
vesaire şeklinde etkinlikler vermesini yasaklamıştır. Ensar
Vakfına bu konuda bir şey yapacak mısınız ve bu
konferansa salonunu açan okul müdürüne ve öğrencilerini buraya gönderen
okul müdürlerine herhangi bir şey yapmış mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erdem
17.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, Anayasanın eşitlik
ilkesine uygun olarak SGK girişinden önce yapılmış olan
doğumlar için kadınlara doğum borçlanması
hakkının verilmesi konusunu Çalışma Bakanlığının
dikkatine sunmak istediğine ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim.
Erkeklerde askerlik borçlanması vardır.
Başımızın tacı kadınlar, anneler büyük ölçüde
çocuklarını belli bir yaşa getirene kadar özellikle
çalışmamaktadırlar. Anayasanın eşitlik ilkesine uygun
olarak sigorta girişinden önce doğum yapmış olan annelerimize
doğum borçlanması imkânı sağlamamız gerektiğini
düşünüyoruz. Bu konu Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde de
dercedilmiş olan bir husustur. Uzlaşmacı bir zemin içerisinde
tüm milletvekili arkadaşlarımızın,
başımızın tacı annelerimiz için SGK girişinden
önce yapılmış olan doğumlara en azından belli bir
sınırda doğum borçlanması hakkı verilmesi konusunda
özellikle dikkatini çekmek istiyorum. Bunu Çalışma Bakanlığımızın
da dikkatine sunmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
18.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, girdi maliyetlerinin
yüksekliği nedeniyle sorun yaşayan tavukçulukla uğraşan
üreticilerin kullanılan enerjide KDV indirimi ve yem
fiyatlarının aşağıya çekilmesini talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın iktidar vekilleri, tavukçulukla
uğraşan üreticiler artan girdi maliyetleri nedeniyle üretim sürecine
devam etmekte zorlanmaktalar, elektrik faturalarını dahi
ödeyememekten şikâyetçiler, kullandıkları enerji için KDV
indirimi ve destek talep ediyorlar. Bu kolaylığı sağlayacak
mısınız? Çanakkale bölgesindeki tavuk üreticileri TKİden
kömür alırken eskiden 2nci sırada alım hakkına sahipken
5inci sıraya ötelenmişler ve ücreti
karşılığında kömür almakta bile sıkıntı
yaşadıklarını söylüyorlar. Bütün bunlara yüzde 100ün
üzerinde artan yem fiyatlarını da eklediğimizde tavukçuluk
sektöründeki üreticinin ayakta kalması mümkün müdür? Yem fiyatlarını
aşağıya çekmek adına bir sübvansiyon modeli
geliştirmeyi düşünüyor musunuz, yoksa iktidarınızda gelenek
olduğu üzere üretimden vazgeçerlerse geçsinler, saman ithal ettiğimiz
gibi gerekirse tavuk da ithal ederiz mi diyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Özkan
19.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, Mersinde ulaşımdan
sağlığa, enerjiden sanayiye, eğitimden sosyal konuta kadar
tüm alanlarda 434 projenin yürütülmekte olduğuna ve projelerin en
kısa sürede tamamlanması için çalışmaların
sürdürüldüğüne ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Seçim bölgem Mersinde ulaşımdan
sağlığa, enerjiden sanayiye, turizmden sulamaya, eğitimden
sosyal konuta kadar tüm alanlarda 434 proje yürütülmektedir.
Türkiye'nin geleceğinden ve güçlenmesinden yana
tavır alan Mersinin istikrarlı ve yatırımlarla büyümesini
sağlamak için dün olduğu gibi bundan sonra da aynı azim ve
kararlılıkla çalışmalarımızı
sürdüreceğiz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın Mersinimize verdiği değerin farkında
olarak Tek gayemiz Mersine hizmet anlayışıyla gece gündüz
demeden çalışıyoruz. Verdiğimiz tüm sözlere sadık
kalarak, tüm projeleri en kısa sürede tamamlayarak, aziz milletimizin
hizmetine açılması için çalışmalarımızı
aralıksız sürdürüyoruz.
Bu vesileyle, Mersinli hemşehrilerimi ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ahmet Kaya
20.- Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın, Trabzon Sürmene ilçesindeki Çamburnu Tabiat
Parkındaki ekosistemi ve bölgede yaşayanların
sağlığını tehdit eden çöp depolama alanının
kapatılmasına ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Trabzonun Sürmene ilçesinde Çamburnu Tabiat
Parkı sarıçam ormanlarının deniz seviyesine inebildiği
eşsiz alanlardan biridir ancak bu bölgede bulunan Trabzon ve Rizenin
çöpünün toplandığı çöp depolama alanı bu cennet parkı
âdeta bir cehenneme çevirmektedir. Çöp alanından etrafa yayılan kötü
kokular, derelere akan ve denize ulaşan çöp sızıntı
suları, tabiat parkındaki ekosistemi ve bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın sağlığını tehdit
etmektedir.
2007 yılında açılan ve kapasitesi
dolan bu çöp alanının kapatılacağı yönünde verilen
sözlerin tutulması beklenirken aynı bölgede yeni bir çöp
alanının oluşturulduğunu öğrenen vatandaşlar,
haklı olarak çileden çıkmıştır, isyan hâlindedirler.
İnsanların yaşam alanını,
havasını, suyunu kirleten, sağlığını ve
psikolojisini bozan, belgesel filmlere, hatta resim sergilerine konu olan bu
çöplüğün hiç vakit kaybetmeden kapatılmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Hüda Kaya
21.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, İstanbul Üsküdar
Kirazlıtepe Mahallesinde kentsel dönüşüm nedeniyle
vatandaşların yaşadığı sorunlara ilişkin
açıklaması
HÜDA KAYA (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biliyorsunuz, İstanbul Üsküdar Kirazlıtepe
Mahallesinde aylardır süren bir kentsel dönüşüm olayı
vardır. Rantsal dönüşüme evrilmesiyle beraber mahalle halkı
ciddi bir problemle karşı karşıyadır. Muhatap
oldukları Üsküdar Belediyesi ve müracaat ettikleri -bakanlıklar
dâhil- tüm kurumlar, kendilerine haklarını kaybetmeyeceklerine dair
bir garanti, bir belge vermemektedirler ama karşılığında
hiçbir belge olmasa da mahallelerini, evlerini, mekânlarını terk
etmelerini istemektedirler. Ve bu paralelde, 4 Ekim tarihinde, geçtiğimiz
4 Ekimde gece saat 03.30 sıralarında, sabaha karşı Üsküdar
Belediyesi zabıtaları ve Çevik Kuvvetle birlikte bütün mahalle
kuşatılmış ve Camimiz yıkılmasın. diye
içinde nöbet tutan cemaate bu gördüğünüz kapsüllerle, gazlarla
saldırılarak, cemaat gözaltına alınarak cami
yıkılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (İstanbul) - Halkımız
kendilerine güvence verilerek mekânlarını ancak o şekilde terk
edeceklerini bildirmektedirler.
BAŞKAN Sayın Gültekin
22.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğde Patates
Araştırma Enstitüsünce yürütülen ıslah
çalışmalarına ilişkin açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, dünya nüfusu her geçen
gün artış göstermektedir. İnsan nüfusunun
artışıyla birlikte doğal kaynakların
sürekliliğini sağlamak ve gelecek nesillere gıda güvenliği
yönünden tüketilebilir gıda sağlamak insanlığın en
önemli amacı olarak ortaya çıkmaktadır. Patates üretimi de bu
sorunları çözmede önemli bir araç durumundadır. Ülkemizde patates
üretimi açısından Niğde ilimiz yaklaşık 23.500 hektar
alanda 835 bin tonluk üretimle 1inci sırada yer almaktadır. Patates
tohumundaki ihtiyacın yerli imkânlarla karşılanmasını
sağlamak ve bu sorunun çözümüne
yönelik olarak Niğde Patates Araştırma Enstitümüzce yürütülen
ıslah çalışmalarıyla birlikte şu an 8 adet yerli ve
millî patates çeşidimiz tescil ettirilmiş, 4 adet yerli ve millî
çeşit ise tescil aşamasındadır. Türkiye de bir ilke imza
atarak 4 adet yerli ve millî patates çeşidinin özel sektöre
satışını gerçekleştirmiştir. İlk etapta özel
sektöre devredilen nahita adlı çeşidimizin önümüzdeki sene 15
ülkede deneme dikimi yapılacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi de söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Önce İYİ PARTİ Grup Başkan
Vekili Sayın Lütfü Türkkana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
23.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, 16 Ekim TBMM 21inci Dönem Milletvekili Ali
Göngörü vefatının 4üncü yıl dönümünde rahmetle
andığına, Türkiye'nin her türlü gıdayı ithal eden ülke
konumuna getirildiği bir ortamda 16 Ekim Dünya Gıda Gününü
kutladıklarına, İktidara İYİ PARTİnin tarım
ve gıdayla ilgili bildirgesini uygulamasını tavsiye
ettiğine ve iktidarın Cemal Kaşıkçı olayıyla
ilgili olarak Suudlara karşı nasıl bir yaptırım
uygulayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Türk milliyetçiliğinin önemli
isimlerinden, Türkiye Büyük Millet Meclisi 21inci Dönem Milletvekili Ali
Göngörün vefatının 4üncü yıl dönümü. Kendisini rahmetle
anıyorum.
16 Ekim aynı zamanda Dünya Gıda Günü.
Modern dünyada ülkelerin sınırlarının güvenliği,
vatandaşların güvenliğinin yanında artık gıda
güvenliği de önemli bir kavram olarak karşımıza
çıkıyor. Aynı zamanda gıda güvenliği dışa
bağımlılığın da bir parametresi olarak biliniyor.
Verimli tarım alanlarına sahip olmamıza ve zengin su
kaynaklarımızın varlığına rağmen,
çalışkan çiftçimize rağmen, ülkemizi gıda ithalatı
yapan, samandan nohuda, pamuktan ete her türlü gıda maddesini ithal eder
ülke konumuna getirdiniz.
Sayın Bakan -biraz evvel gördüm-
buralardaydı, uzun bir süre Tarım Bakanlığı yaptı
ama bu konunun düzeltilmesi yönünde hiçbir şey yapmadılar maalesef.
İşte, Dünya Gıda Gününü biz de böyle
bir ortamda kutluyoruz. İktidara tavsiyemiz, İYİ PARTİnin
milletle sözleşme bildirgesinin tarım ve gıdayla ilgili olan
bölümünü okuması; anlamadığınız yerler olursa bize
sormanızı ve uygulamanızı rica ediyorum.
Değineceğimiz bir diğer önemli konu
ise akıbetini bir türlü henüz ortaya
çıkaramadığımız Cemal Kaşıkçı
olayı. Olaydan on dört gün sonra nihayet arama için konsolosluğa
girebildik. On dört gündür içeriye giren tamirci, çilingir, halı
yıkamacı, temizlikçi ve adli tıp uzmanından sonra
nasıl olacaksa bizler de delil toplayacağız. Suudlar ülkemizde
elini kolunu sallaya sallaya gündüz vakti operasyon yapıyor. On dört gün
sonra da Veliaht Selman ancak inceleme izni veriyor. Brunson rezaletinden sonra
bu olayda da devletimiz büyük bir itibar kaybetmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN Mikrofonu açıyorum, buyurun
lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) AK PARTİ
hükûmetleriyle birlikte Türk devleti itibar kaybetmeye devam etmektedir. Çok
merak ediyoruz, Amerika Birleşik Devletlerine karşı dik
duramayan iktidarımız Suudlara karşı on beş günlük
sessizliğini ne zaman bozacak ve nasıl bir yaptırım
uygulayacak?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkkan.
Sayın Erkan Akçay, buyurun.
24.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Brunson davasına, mahkeme süreçlerine,
hukukun gizli tanık tasallutundan kurtarılması ve yargı
üzerindeki tartışmaların sona erdirilmesi gerektiğine,
İstanbuldaki Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda yaşanan
Cemal Kaşıkçı vakasının bir an önce aydınlatılmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz cuma günü ABDli Papaz Brunson terör
örgütleriyle ilişkileri, casusluk ve ajanlık faaliyetleriyle
yargılandığı davada üç yıl bir ay ceza almış
ancak yattığı süre de dikkate alınarak serbest
bırakılmıştır. Elbette mahkeme kararına
saygı duymakla birlikte aynı zamanda bu mahkeme kararı
Brunsonun terör örgütleriyle ilişkisini teyit etmiştir. Buna
rağmen Brunsonun tahliye kararı milletimizi ciddi olarak
rahatsız etmiştir. Türkiye aleyhine faaliyetlerin merkezinde yer
alan, terör örgütleriyle irtibat ve ilişkisi tespit edilen bir
şahsın siyasi baskı ve şantajlara konu edilmesi ve bu
şekilde başta ABD tarafından gündemde tutulması esef
vericidir.
Burada mahkeme süreçlerine de dikkat çekmemiz
gerekmektedir. Karşımızda ciddi bir gizli tanık sorunu
vardır. Son örneğini Brunson davasında gördüğümüz gibi,
gizli tanıklarla yapılan suçlamalar daha sonra yine gizli
tanıkların ifade değiştirmesiyle düşürülmektedir.
Gizli tanıklar, adalet sisteminin altına konulan bir dinamite
dönüşmüştür, adalete güveni zedelemektedir. Hukuku gizli tanık
tasallutundan mutlaka kurtarmalıyız. Gizli tanık ifadeleriyle
otuz beş yıl ceza istenen bir kişiye üç yıl gibi hafif bir
ceza verilmesi ne anlama gelmektedir? Bu dava müstakil bir örnek de
değildir. Geçmişte Alman aktivistler PKK ve FETÖyle
bağlantıları olduğu iddiasıyla mahkemeye getirildi,
sonra serbest bırakıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Alman ajanı olduğu
söylenen Deniz Yücel PKK ve FETÖyle ilişkili denildi ama bir gece
yarısı o da salıverildi. Bazı gazeteciler, terörle
ilişkisi olduğu iddiasıyla gözaltına alınan köşe
yazarları; listeyi uzatmak mümkün.
Sonuç olarak, Papaz Brunson özelinden
geçmişteki diğer davalara da bakarak yargıda gördüğümüz
ciddi sorunlara çözüm bulmalıyız. Başta gizli tanık
müessesesi olmak üzere, yargı üzerindeki tartışmaları sona
erdirmemiz gerekmektedir.
Son olarak, İstanbuldaki Suudi Arabistan
Başkonsolosluğundaki önemli bir hadiseyle yaklaşık iki
haftadır ülkemiz dünya gündemindedir. Suudi Gazeteci Cemal
Kaşıkçı 2 Ekim günü Başkonsolosluğuna girmiş ama
sonrasında bir daha kendisinden haber alınamamıştır.
Söz konusu vaka ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye arasında âdeta
uluslararası bir krize dönüşme eğilimi göstermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemiz töhmet altında bırakılmak
istenmektedir. Oyun içinde oyunlar döndüğü endişesini
taşıyoruz. Tüm dünya bu olayla çalkalanırken bu vakanın
bütün saydamlığıyla bir an önce aydınlatılmasını
bekliyoruz. Türkiye, uluslararası operasyonların bir sahası
değildir ve olamaz. Bu denli uluslararası boyuta
taşınmış bir vakada kimsenin saman altından su
yürütmesine fırsat verilmemelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Fatma Kurtulan
25.- Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Halkların Demokratik Partisi
tarafından verilen soru ve araştırma önergelerinin kimi kelime
ve cümlelerinin üstünün çizilerek iade edilmesi durumununun Başkanlık
Divanında görüşülmesini Meclis Başkan Vekili Mithat Sancardan
istirham ettiğine, halkevlerine yönelik bu sabah yapılan operasyona,
259 muhtarın görevden alınmasının seçime dair bir start
olduğuna ve muhtarların serbest kalmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şu an eski genel
başkanlarımızın, birçok milletvekilimizin, belediye
başkanlarımızın ve çok sayıda, binlerce üyemizin,
yöneticimizin tutuklu olduğu bir durumu burada nasıl
tanımladığımızı biz biliriz, buna müdahale
edilmesini doğru görmüyoruz. AKP yetkilileri, grup başkan vekilleri
âdeta, neredeyse bize artık konuşma metinleri dağıtacaklar,
bu pozisyona doğru gittiğimizi düşünüyoruz.
Aynı zamanda, Meclis
Başkanlığınca da verdiğimiz soru ve
araştırma önergelerinin kimi cümlelerinin, kelimelerinin üstünün
çizilerek iade edilmesi durumunu çok yaşıyoruz. Sizden
istirhamımız, Başkanlık Divanında bunu görüşmeye
almanız.
Aynı zamanda, halkevlerine yönelik bugün, bu
sabah bir operasyon oldu, halkevlerinin birçok yöneticisinin evi
basıldı ve 3 şube başkanı gözaltına
alındı. Bunun sebebi olarak, bu operasyonun halkevlerinin muhalif
kimliğine saldırı niyeti
taşıdığını çok iyi biliyoruz. Ancak şunun
bilinmesi gerekiyor: Bu baskılar ne halkevlerini mücadelesinden
alıkoyacak ne de biz onlarla yan yana gelmekten vazgeçeceğiz.
Gözaltına alınan arkadaşların derhâl serbest
bırakılmasını talep ediyoruz.
Başka bir durum da muhtarların görevden
alınması. Hepimiz biliyoruz, aslında bir sistem olarak bu
işliyor; Cumhurbaşkanı demeç veriyor, ya savcılar ya da
İçişleri Bakanı bunu talimat olarak görüp harekete geçiyor. Bu
vakada da yine Cumhurbaşkanı işaret etti, İçişleri
Bakanının talimatıyla 259 muhtar görevden alındı.
Bizim buna ilişkin yorumumuz da: Yine seçime dair bir start olduğunu,
AKPnin seçime bir kez daha hileyi katacağı, şaibeyi
katacağını gösteriyor bu bize.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinize devam edin.
Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler.
Bunların AKP Genel Başkanının
muhtarlarla yaptığı, uzunca bir süreyi de kapsayan
toplantılar dizisine gelmeyen ve boyun eğmeyen muhtarlar olduğu
görülüyor. Bunun takipçisi olacağımızı belirtiyor;
muhtarların serbest kalmasını, seçilmişlere müdahale etmekten
artık bu siyasi erkin vazgeçmesini talep ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurtulan.
Sayın Engin Özkoç
26.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, şu an
izleyici locasında bulunan Mahalleler Birliği temsilcilerinin, imar
barışıyla ilgili belirsizliklerin
aşılmasını, hukuki güvencenin, kazanılmış
hakların korunmasını talep ettiklerine, Ankarada halkevleri
şubelerine operasyon düzenlendiğine, Cumartesi Annelerinin 707nci
hafta bildirisini Genel Kurulla paylaşmak istediğine, Ankaradan İstanbula
450 kilometre yol yürüyerek Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde
milyonlarca insanın tek ses, tek yürek olarak adalet istediğine,
Brunson davasında yaşanan olaylara ve
Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülkeye yapacağı en büyük iyiliğin
adaleti getirmek olacağına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Saygılar efendim.
Bugün aramızda Mahalleler Birliği
temsilcileri var, izleyici locasından bizi izliyorlar. İmar
barışıyla ilgili belirsizliklerin
aşılmasını, hukuki güvencenin, kazanılmış
haklarının korunmasını talep ediyorlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çıkardığı yasaların halkın
yararına ve milletin faydasına olmasını arzu ediyorlar ve
mücadele ediyorlar. Kendilerinin arkalarında olduğumuzu, bu konunun
takipçisi olacağımızı ifade ediyoruz.
Bugün sabah saatlerinde Ankarada polis halkevleri
şubelerine operasyon düzenledi. Mutlu, Tuzluçayır, Keçiören ve
Eryaman şube başkanları gözaltına alındı.
Soruşturmanın içeriğiyle ilgili ortada bilgi ve belge yok. Bu
sürecin takipçisi olacağımızı bilmenizi isteriz. Adalet
herkes için geçerlidir. Ülkemizde bütün yurttaşlarımızın,
bütün sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, sendikaların
adalet duygusu içerisinde yönetilmesi ve oradaki kişilere o şekilde
davranılması gerekmektedir.
Bir sözümüzü yerine getirerek başlamak
istiyorum konuşmama. Biliyorsunuz ki Genel Başkanımız
susturulmak istenen Cumartesi Annelerinin sesini her hafta Meclise
taşıyacağımıza dair söz vermişti. Bu çerçevede,
evlatlarını arayan, adalet isteyen annelerin 707nci hafta
bildirisini Genel Kurulla paylaşmak istiyorum: Yirmi üç yıl önce Yüksekova
Komando Taburuna bağlı askerler binbaşı komutasında 27
Ekim 1995 günü Yüksekovaya bağlı Ağaçlı köyüne baskın
düzenlemiştir. Baskında gözaltına alınarak 73
yaşındaki Abdulkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken
ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş askerî bir araçla Yüksekova
İlçe Jandarma Komutanlığına götürülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam eden Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Yüksekova Komando Taburunda görevli bir asker ve
itirafçı, Abdulkerim Yurtsevenin dövülerek, Mikdat Özeken ve Münür
Sarıtaşın ise binbaşının talimatlarıyla
kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladı. Bu itiraflara
rağmen onların gözaltına alındıkları inkâr edildi
ve sorumlular hakkında açılan davalar beraatle çözümlendi. Ancak
gözaltında kaybedilen 3 kişinin akıbeti bugüne kadar
açıklanmadı. Onları kaybedenler onlara ceza vermemekle
onları korumuş oldu. Abdulkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür
Sarıtaşın gözaltında kaybedilişinin yirmi üçüncü
yılında ceza vermeyerek kapatılan davalarının yeniden
açılıp onların akıbetlerini açığa çıkaracak
ve ceza adaletini sağlayacak bir yargılamanın
başlatılmasını istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ediyorum.
Bu konuda yargıyı göreve davet ediyoruz.
diyor Cumartesi Anneleri. Biz de ülkemizin her yurttaşı gibi adalet
isteyerek bunu talep ediyoruz. Bu talepte Ankaradan İstanbula tam 450
kilometre yol yürüdük. Dünyanın en büyük, en barışçıl
eylemlerinden bir tanesini gerçekleştirdik. Genel
Başkanımızın önderliğinde milyonlarca insan tek ses,
tek yürek olduk, adalet istedik.
Ülkemiz bugün en büyük sorunu, en büyük yokluğu
adalette yaşıyor. Bu sözümüzü duymayan, soruna çare üretmeyen, sorunlarımızdan
beslenenler yüzünden ülkemizdeki adaletsizlik ne yazık ki bir Amerikan
başkanı tarafından dünyaya ilan edildi. Trump utanç verici bu
gerçeği Beyaz Sarayda tüm dünyanın önüne serdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Önceden ilan edilerek
tehdit ve yaptırımlarla cezaevinden çıkarttığı
rahibi özel uçakla yanına getirtti, Oval Ofiste tüm dünyaya birlikte poz
verdi ve dedi ki: Zorlu bir müzakere süreci geçirdik. Fidye vermeyeceğimizi
söylemiştik, fidye vermedik. Fidye ne demek? Bir hukuk devleti fidye
ister mi? Neyin ifadesini istediniz, bunun cevabını vermek
zorundasınız. Trump diyor ki: Ben rehineler için pazarlık
yapmam. Rehine diyor yani Türkiye benim için bir hukuk devleti değil.
diyor, Rahip Brunson tutuklu rehinedir. diyor. Atatürkün cumhuriyetinin
karşısında Amerikanın Trumpına ne oluyor? Kimdir o?
Ve konuşmasını diplomatik bir nezakete bile ihtiyaç duymadan,
Türk yargısını hiçe sayarak, Sayın Recep Tayyip
Erdoğana teşekkür ederek bitiriyor. Ne acı bir tablo değil
mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Türkiyede adalet
arayanlar için, cezaevlerinde ömürlerini tüketen, hayatlarını
sürdürenler için, arkasında Donald Trump olmayanlar, Merkel, Schröder,
Macron telefonuna maruz olmayanlar
için, özel uçakla Türkiyeden kaçırılamayanlar için, bir Türkiye
vatandaşı için Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülkeye
yapacağı en büyük iyilik adalet getirmek olacaktır. Bunun için
mücadele edeceğiz. Adalet istiyoruz, adalet istiyoruz, adalet istiyoruz!
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkoç.
Sayın Cahit Özkan
27.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, 19 Ekim Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı
Aliya İzzetbegoviçin 15inci ölüm yıl dönümüne, 16 Ekim Dünya
Gıda Gününde AK PARTİ hükûmetleri olarak gıdanın her
aşamasında icraatlar, reformlar gerçekleştirdiklerine, her türlü
teşvikle çiftçileri kaliteli ürün üretme imkânına kavuşturma
gayreti içinde olduklarına, tarımsal üretimde ve ihracatında
artış meydana geldiğine, sertifika
çalışmalarını sürdüreceklerine, anayasal ve yasal reformlar
yapmaya gayret ettiklerine, Cemal Kaşıkçı olayının
sonuna kadar takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu hafta Bilge Kral Aliya İzzetbegoviçin
ölümünün, vefatının 16ncı yıl dönümünü idrak ediyoruz.
Bilge Kral baskıya, zulme, asimilasyona karşı örnek bir
mücadeleyle ve liderliğiyle dünyadaki tüm mazlumlara ilham
kaynağı olmuştur, bir milleti yeniden kendi ayakları
üzerine kaldırmıştır. O, Bosna halkının
yaşadığı zulme, her türlü güçlük ve zorluğa
rağmen Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız, kin ve
nefret, intikam peşinde koşmayacağız. diyebilecek kadar
kendinden, inancından, milletinden ve halkından emin bir liderdi. Bir
düşünce ve dava adamı olarak Hakka inanan, halka dayanan, millî
siyaset anlayışıyla Bilge Kral Aliya İzzetbegoviçi
vefatının 16ncı yıl dönümünde rahmet, şükran ve
minnetle yâd ediyor, bu vesileyle Bosnalı kardeşlerimizi muhabbet ve
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, diğer taraftan bu hafta yine Dünya
Gıda Gününü yaşıyoruz. Tabii, özellikle on altı
yıldan beri AK PARTİ hükûmetleri olarak, gıdanın ilk
aşaması olan çiftçilerimizin tarlada ürettikleri ürünlerde mamul ürün
olarak, endüstriyel ürün olarak ta son tüketiciye gidene kadar tüm
aşamalarda sertifikasyon ile kalite artırma noktasında icraatlar
ve reformlar gerçekleştirdik. Ve netice itibarıyla, bir
istatistiğe baktığımızda on altı yıl boyunca
2002de 8.700 civarında olan çiftçilerimizin traktör sahipliği, bugün
hamdolsun 87 bin-90 bin rakamlarına ulaşmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yine, yerli tohum
üretimi gerçekleştirmeye ve çiftçilerimizi her türlü destek ve
teşvikle kaliteli ürünler üretme imkânına kavuşturmaya gayret
ettik. Yine, aynı şekilde on altı yıl boyunca tarımsal
üretim ihracatına baktığımız zaman çiftçilerimizin tarımsal
üretiminde yaklaşık 3 kat civarında artış ve
ihracatımızda buna bağlı artış meydana
gelmiştir. Bu noktada, yaptığımız gıda
konusundaki helal sertifikasyon ve organik gıda sertifikasyonu gibi
sertifika çalışmalarını, kaliteli ürün noktasındaki
çalışmalarımızı sürdüreceğimizi ifade ederim.
Diğer taraftan, tabii, özellikle 142-150
yıllık anayasacılık tarihimize
baktığımız zaman sürekli hani Montesquieunun ifade
ettiği
(x) kuvvetler ayrılığı
noktasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kuvvetler
ayrılığı noktasında, yasama, yürütme ve yargı
erklerinin bağımsız ve kendi işlerini en güzel şekilde
yapabilmeleri için anayasal ve yasal reformlar yapmaya gayret ettik. Bu
reformları her zaman örnek aldığımız Avrupa
Birliği uygulamalarını ve müktesebatını dikkate alarak
gerçekleştirdik. Müzakere sürecinde gerçekleştirdiğimiz bu
reformlar sayesinde, hamdolsun, bugün yargının verdiği
kararlarda haksız yere vatandaşlarımıza itham gerçekleştirmek
noktasındaki sayı ciddi anlamda azalmıştır. Yani bir
davada ciddi deliller yoksa savcılarımızın dava
açmaması için bir dizi reform gerçekleştirdik. Yine,
yargımızın sadece bağımsız değil, aynı
zamanda tarafsız bir şekilde görevlerini yapabilmeleri için
gelişmiş demokrasilerdeki ve hukuk sistemlerindeki yargısal
reformlarımızı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
anayasal ve hukuk
düzenimizin içerisine hamdolsun kazandırdık. Bu noktada eğer
bakacağımız bir makam varsa Trumpın ağzına
bakmak yerine, bence bu ülkenin millî ve yerli siyasetinin, seçilmiş
Cumhurbaşkanımızın ne dediğine bakmanın
doğru olacağını düşünüyorum.
Evet, hem bir taraftan ABDyle menfaat
çatışması yaşayacağız
Bölgemizi,
barışımızı tehdit eden bazı girişimlerde
bulunduğu bugün aşikâr. Yani stratejik ortak olarak gördüğümüz
ancak buna aykırı davranan Trump her türlü ikamıza rağmen
eğer PYDye, PKKya, YPGye 5 bin tır silah gönderiyorsa, herhâlde bu
ülkeye düşmanlık içerisinde olan bir devlet başkanının
ağzına bakmak yerine bu ülkenin seçilmiş
Cumhurbaşkanının ne dediğine bakmanın doğru
olacağının altını çizmek gerektiğini ifade
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Onun ağzına biz
değil, siz bakıyorsunuz.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkan ama
son bir dakika.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Son söz olarak
Tabii,
ülkemizde yaşanan Kaşıkçı olayı hem ülkemizi
üzmüş hem de dünyanın bize bakışında
bazılarının Türkiyeye bir şey söylemek için fırsat
devşirmeye gayret ettiklerini görüyoruz.
Her şeyden önce, hukuk devleti ve
uluslararası hukukun kuralları var. Acaba bu olay başka bir
ülkede gerçekleşmiş olsaydı ne olurdu? Dünyanın hiçbir
ülkesi diplomatik bir misyon temsilciliğinin bulunduğu yere her zaman
istediği gibi giremez. Ancak insan haklarının ve hukuk devleti
olmanın bir gereğini yerine getirerek görüşmelerimiz neticesinde
dün akşam itibarıyla Suudi Arabistan Konsolosluğuna
girilmiş, orada delil araştırması yoluna gidilmiştir.
Biz bu olayın sonuna kadar takipçisi
olacağımızı ifade ediyor ve bu husustan Türkiyeye karşı söz
söyleme gayretlerine girenlere fırsat vermeyeceğimizi de ifade etmek
istiyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
28.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Grup
Başkan Vekili, on altı yıldır tarımda Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetlerinin yaptığı reformlardan
bahsetti. Bu reformlar sayesinde bugün biz nohudu, mercimeği, kuru
fasulyeyi ithal olarak yiyoruz.
Ben hayvancılık yapıyorum.
Arkadaş, inek kesiliyor memlekette, inek! İnek kesiyorlar yahu! Eti
Rusyadan helal sertifikası mı verip alıyorsunuz?
Domuzların kesildiği çiftlikte sığır kesiliyor
Rusyada ve o etleri siz ithal edeceksiniz. Tarımın geldiği
nokta bu. Bununla yüzleşmek erdemdir, buna çözüm bulmak hükûmetlerin
vazifesidir. Burada reddetmekle mesele çözülecekse sabahtan akşama kadar
konuşabilirsiniz.
Trumpın ağzına bakma meselesine
gelince, Trumpın ağzına bakan sadece ve sadece sizsiniz. On
dört gün boyunca Kaşıkçı olayında tavır
alamadınız, Trump nasıl hareket edecek diye baktınız
ve hâlâ da tedirginsiniz, ne yapacağınızı bilmez bir
noktadasınız.
Umuyorum bütün bunlardan ders alır, daha
doğru kararlar alırsınız.
Teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
29.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tabii, ülkemizin ithal ettiği etlere
baktığımız zaman, onun kesim usul ve esasları yine
Türk devletinin denetim ve kontrolünde gerçekleştirilmektedir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Denetim yok, veteriner
şartı bile yok artık, nerede kesilirse kesilsin, şarbonlu
dâhil.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tabii, biz domuz
kesilen çiftliklerde ve mezbahalarda kuyrukta beklemiyoruz. Domuz kesilen
çiftliklerde ülkemize ithal edilen hayvanların kesiminin de
gerçekleşmediğini ifade edelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Domuz kesilen yerlerden
inek eti geliyor, sığır eti geliyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ama diğer taraftan, bir ülkenin bir ürün
ithal etmesi o ülkenin tarımda başarısız olduğunu tek
başına göstermez. Çünkü -Türkiye dünyanın göz bebeği,
cennet vatan. diyoruz ya- dünyanın tam ortasındayız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öyle idi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Dünyada bir ticaret söz konusu olacaksa bir
taraftan ithalat yapan ve Asyaya, Afrikaya, Kafkaslara ve bütün dünyaya ihracat
yapma imkânına, kabiliyetine sahip olan bir ülkeyiz hamdolsun. Onun için
ülkemiz endüstriyel ürün üretiminde, tarım ürünlerinin ithalatında ve
bunu işleyerek ihracatta başarılar ortaya koymuş bir
ülkedir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti Kaşıkçı
olayında da bir hukuk devletinin yapması gereken hususlara aynen
riayet ederek tavır sergilemiştir ilk andan itibaren. Suudi Arabistan
temsilcisi, Büyükelçisi Dışişleri
Bakanlığımıza çağrılarak bilgi istenmiştir.
Diplomatik girişimler gerçekleştirilmek suretiyle bugün Suudi
Arabistan Konsolosluğuna girilerek oradaki delillerin de toplanarak hukuk
önünde, yargı önünde ve uluslararası hukuk nezdinde hesap sormak ve
takipçisi olmak noktasında devletimizin kararlılığı da
ortadadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben de kayıtlara
geçsin diye söz istiyorum.
BAŞKAN İstiyorsanız mikrofonu
açalım, oraya konuşun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hayhay efendim, zahmet
olmazsa
BAŞKAN Buyurun.
30.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanının sözüne güvenmek
isteriz. Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı milletinin
karşısına çıkıp da Bu fakir
Kendisinin 6 milyonluk
serveti, sarayda oturan bir zat olması ve kendisine tahsis edilen uçakla
uçmasına rağmen tüm milletimizin yoksulluk ve sefaleti içerisinde
kendisine verdiği sıfatı söylüyorum: Bu fakir bu ülkede
durduğu müddetçe bu ajan, diğer örgütlere, terör örgütlerine casusluk
yapan kişi asla dışarı çıkamaz. demişti.
Şimdi, özel uçak getirtilip Amerika Birleşik Devletlerine gitti.
Biz, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trumpın elini
onun omzuna koyarak Biz fidye vermedik. dediği ülkeyi -Türkiye'yi
kastederek- söyleyen kişinin bugünkü grup toplantısında Yahu
adamlar bizi tehdit ediyorlar. sözünü hayretle karşılıyoruz.
Sizi dün de tehdit etmişlerdi, siz Bu fakir
diye
başladığınız sözü söylediniz ama hiçbir fakir sizin
düştüğünüz duruma düşmek istemez, aç da kalsa, ölse de onursuz
yaşamak istemez.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkoç.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tabii ki bu
konuşmaları teselsül ettirerek ilanihaye sürdürecek değiliz,
ancak şunun altını çizmemiz gerekiyor: Brunson olayında
Sayın Cumhurbaşkanımız ta başından beri ülkemizin
yargısının bağımsız olduğunu ve yargı
karar verdikten sonra tahliye edilebileceğini, eğer yargı
tahliye kararı vermezse tutukluluğuna devam edileceğini dünyaya
haykırmıştır. Bir kere, Sayın
Cumhurbaşkanımız her zaman vatandaşlarımızın
gözünde, karşısında fakirdir ama bütün dünyaya karşı
ülkemizin istiklalinin ve istikbalinin bekçisi olarak alnı açık,
başı dik, omuzları yukarıda bütün dünyaya emanetimizi sahip
çıkarak savunmaktadır.
Onun için, mesele yargı meselesidir, tekrar
altını çiziyorum Sayın Cumhurbaşkanımızın
ifadelerinin hiçbir şekilde, adı ne olursa, kaynağı ne
olursa olsun, elindeki silah gücü ne olursa olsun hiçbir dünyanın
tehdidine aldırmadan bu ülkenin hukukunu
koruyacağımızı, hiçbir şekilde tehditlere boyun
eğmeyeceğimizi, İstiklal Marşımızda ifade
edildiği gibi istiklalimize ve istikbalimize sahip
çıkacağımızı tekraren ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
çok özür dilerim efendim.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kesinlikle
açılmasını istemiyorum ancak şunu ifade etmek istiyorum:
Bugün Sayın Kılıçdaroğlu da açıkladı, Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı diyor ki: Türkiye devletiyle ve
Erdoğanla müzakerelerde bulunduk. Papazın
bırakılmasıyla ilgili yaptıkları müzakereleri
Hukuk
devletinde yargılanan bir kişiyle ilgili hukukun arkasında bir
başka müzakere yapıyorsa bir devlet başkanı, hukuk devleti
değildir o ülke. Eğer müzakere yaptıysa hukuk devletine
rağmen o müzakerelerin ne olduğunu kamuoyuna açıklamak
zorundadır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım, son
söz
BAŞKAN Artık bitirelim Sayın Özkan,
lütfen.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Müzakere kelimesinin
anlamı iki tarafın karşılıklı fikirlerini teati
etmesidir. Eğer Trumpın oradan bir şekilde tehditle veya
başka bir şekilde yargının vermiş olduğu karara
rağmen Cumhurbaşkanımızdan, Türk devletinden bir talebi
varsa, böyle bir müzakere yapılmışsa kamuoyu önünde
yapılmıştır ve bu noktada da herhangi bir şekilde
yargımızı, hukukumuzu, devletimizi töhmet altına
bırakacak herhangi bir girişim olmamıştır. Ama biraz
önce -sürdürmek istemiyoruz dedik ama- Sayın Özkoç Fidye vermedik.
dedi. diyor, beri taraftan da Müzakere yürüttük. dedi. diyor. Demek ki
yapılan hadise tamamen yargının bir kararıdır.
Cumhuriyetimizin ve devletimizin yargısı tutuklamıştır,
sonra da serbest bırakmıştır, bu karara da saygı
duymalıyız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
ben bir son soru sorayım, bitireyim.
BAŞKAN Evet, kayıtlara geçmesi için son
olarak size de söz vereyim Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu Brunson meselesi çok
uzadı.
BAŞKAN - Ama sonra bitirelim bu
tartışmayı lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tabii.
Ben sadece bir şey sormak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Cumhurbaşkanı ajan mı dedi, ajans mı dedi? Biz
orayı kaçırdık. Başka bir şey sormayacağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 30-31 Ekim 2018
tarihlerinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de gerçekleştirilecek
olan "Parlamenterler ve Sürdürebilir Kalkınma Hedefleri: İnsan
Ticareti ve Göçmen Kaçakçılığında Çok Disiplinli
Yaklaşımlar" konulu üst düzey konferansa katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/45)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
30-31 Ekim 2018 tarihlerinde Azerbaycan'ın
başkenti Bakü'de gerçekleştirilecek olan "Parlamenterler ve
Sürdürebilir Kalkınma Hedefleri: İnsan Ticareti Ve Göçmen
Kaçakçılığında Çok Disiplinli Yaklaşımlar"
konulu üst düzey konferans düzenlenecektir.
Söz konusu seminerlere katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının Ankara Milletvekili Sayın Nihat
Yeşilin izin talebine ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Ankara
Milletvekili Nihat Yeşilin 1 Ekim 2018 tarihinden itibaren on beş
gün izinli sayılmasına ilişkin tezkeresi (3/46)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 27 Eylül 2018 tarihli toplantısında milletvekili
izin talebine ilişkin olarak, Ankara Milletvekili Nihat Yeşilin on
günü aşan izin talebinin kabulünün Genel Kurulun onayına
sunulmasına karar verilmiştir.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Başkanlığın okunan tezkeresine konu Başkanlık
Divanı kararını okutup oylarınıza sunacağım.
Karar no: 4 Karar
Tarihi: 27/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı Kararı
2. Ankara Milletvekili Nihat Yeşilin 1 Ekim
2018 tarihinden itibaren on beş gün izinli sayılmasının
İç Tüzükün 151inci maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına
sunulmasına karar verilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emine
Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük'ün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok
ve arkadaşları tarafından, birçok
vatandaşımızın yedikleri et sonucu veya canlı hayvanla
temas etmeleri neticesinde şarbon hastalığı
bulaşmasının sebepleri ve ihmali olanların tespit edilmesi,
bu gibi salgın hastalıklarının önüne geçilmesi için gerekli
önlemlerin alınması amacıyla 2/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/136)
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ekim 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/10/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Balıkesir Milletvekili İsmail Ok ve
arkadaşları tarafından, birçok vatandaşımıza
yedikleri et sonucu veya canlı hayvanla temas etmeleri neticesinde
şarbon hastalığı bulaşmasının sebepleri ve
ihmali olanların tespit edilmesi, bu gibi salgın
hastalıklarının önüne geçilmesi için gerekli önlemlerin
alınması amacıyla 2/10/2018 tarihinde (Esas no:10/136) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 16/10/2018 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Balıkesir
Milletvekili İsmail Oka söz veriyorum.
Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, birçok vatandaşımıza yedikleri et sonucu
veya canlı hayvanla temas etmeleri sonucu şarbon
hastalığı bulaşmasının sebeplerinin
araştırılması adına Meclise sunduğumuz
araştırma önergesi için İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 21inci Dönem Mersin Milletvekili, dava
adamı, değerli büyüğümüz Sayın Ali Güngör Beyefendinin
Rahmetirahmana kavuşmasının yıl dönümüdür. Bu vesileyle
kendisini rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tarım ve
hayvancılıkta Türk köylüsünün, çiftçisinin içerisinde bulunduğu
durum gerçekten içler acısıdır, köylümüz alev alev
yanmaktadır, Sibirya soğukları dahi gelse köylülerimiz kendilerindeki
yangının söndürülmesini bırak hararetlerinin dahi
alınamayacağına inanmaktadır. Sataşmak için
söylemiyorum, gerçekten, tarım ve hayvancılıkta ülkenin ne hâlde
olduğunu bir kez daha kayıtlara geçmesi adına ifade etmek
istiyorum. AK PARTİ grup başkan vekilinin biraz önce söylemiş
oldukları keşke doğru olsaydı.
Hayvancılığın ve tarımın içerisinde
bulunduğu durumu en iyi ifade eden rakamlardır. Sadece bu yıl,
2018 yılının ilk altı ayında 800 bin büyükbaş ve
250 bin küçükbaş hayvan ithal edilmiştir. Bununla da
yetinilmemiştir, binlerce ton karkas et ve et ürünleri ithal
edilmiştir ve Türkiyede hayvancılığın içerisinde
bulunduğu bu çıkmazın en büyük sorunlarından bir tanesi
ithalattır. Elbette, tarım, mera ve çayırların yok edilmesi
de çok önemli etkenlerdendir ama ben, bugün, müsaadenizle sadece et üzerinde
durmak istiyorum.
Hayvancılıkta ithalat politikasıyla,
Türkiye, sığır ithalatında dünya 2ncisi, Avrupanın
ise lideri konumuna gelmiştir. Maalesef, ithalatta
ulaşılması zor rekorlar kıran Türkiye,
hayvancılıkla birlikte hayvan hastalığı ithal eden
ülke hâline gelmiştir. İthalatın önünün
açıldığı 2010 yılından bu yana, her yıl,
özellikle de Kurban Bayramı döneminde mutlaka birkaç hastalıkla
karşı karşıya kalıyoruz. Kurban Bayramında
hastalıkların ortaya çıkması tesadüf değildir, ne
yazık ki Hükûmet, kurban döneminde hayvan ve et ithalatı yaparak et
fiyatlarını düşürmeyi amaçlamaktadır ama bunlar hiçbir
fayda vermemektedir. Maalesef, ismini saymak istemiyorum ama kamuoyuna mal
olduğu için, özellikle bu Kurban Bayramında ithal edilen
hayvanlarda, hem de Meclisimizin burnunun dibinde şarbon
hastalığı ortaya çıkmıştır, sadece Ankarada
değil, birçok ilde de çıkmıştır.
Peki, buradan soruyorum. Biraz önce grup başkan
vekili ifade etti, Hiçbir şekilde sağlıklı olmayan
gıda ürünü ithal edilmiyor. dedi. Buradaki veterinerlerin onayıyla,
bu et ithalatı ve hayvan ithalatı nasıl yapılmaktadır?
Bu veterinerler neye göre belirlenmektedir? Kontrol olmasına rağmen,
devletin kendi açıkladığı bu şarbon
hastalığının nedeni nedir? İşte, bu
soruların cevabının bulunmasını istiyoruz.
Ülkemizde Afrika hastalığı dahi
görülmeye başlamıştır hayvan ithalatıyla birlikte.
Hepsini tek tek saymak istemiyorum, zamanımızın da sonuna
geldik. Hayvancılığın içerisinde bulunduğu durumdan
çıkabilmemiz için siyasi parti taassubunu bir kenara bırakarak,
gelin, bu araştırma önergemize destek verelim, tarım ve
hayvancılıkta dışa bağımlılıktan
kurtulalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın, bir dakika
daha süre veriyorum.
İSMAİL OK (Devamla) Bakın, bugün
Dünya Gıda Günü. Çocukluğumuzda, daha düne kadar gençliğimizde
hem de iktidar partisinin Tarım Bakanının ifadesine göre dünyada
kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken bugün samanını dahi ithal
eden bir ülke hâline geldik. Öyleyse bunların temelinde yatan
sorunları gelin hep birlikte araştıralım; İYİ
PARTİ Grubunun tarım ve hayvancılık adına, memleket
adına verdiği bu önergeye destek verelim.
Hepinizi en iyi duygularla selamlıyorum,
saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ok.
İSMAİL OK (Devamla) Ben teşekkür
ederim.
BAŞKAN Şimdi öneri üzerinde söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Muharrem Varlıya aittir.
Buyurun Sayın Varlı, süreniz üç
dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şarbon önemli bir hastalık; hayvandan
insana bulaşınca insan üzerinde de çok önemli etkiler
bırakabilen, hatta zaman zaman ölümlere de sebebiyet verebilecek derecede
önemli bir hastalık. Ancak, son Kurban Bayramı öncesinde Türkiyede
yaşanan birkaç vakanın ötesinde şarbonla ilgili çok önemli bir
konu gündeme gelmedi. Bunu da haber siteleri yayınlayınca sanki çok
yaygın bir şarbon hastalığı varmış gibi bir
şey ortaya çıktı ki bu, hayvancılık
açısından zaten iyi gitmeyen hayvancılık
açısından- olumlu bir şey değil. Yani iyi yapalım
derken kötü yapıyoruz. Dışarıdan ithal hayvanlar için
Efendim, bunda hastalık var. demekle, Bunu kamuoyuna
duyuracağız. demekle kendi bünyemiz içerisinde yetiştirmiş
olduğumuz hayvanlara da hayvancılık yapan insanlara da
üreticilere de zarar vermiş oluyoruz.
O günlerde, dikkat edin, piyasada müthiş
spekülatif haberler dolaşmaya başladı ve et fiyatları
günden güne aşağıya doğru çekilmeye başlandı. Ben
daha önceki konuşmalarımda da her defasında şunu söylüyorum:
Hayvancılığın Türkiyede kurtulmasının tek çaresi
ve çözümü kesinlikle hayvan ithal etmek değildir. Eğer bir hayvan
ithal etmek gerekiyorsa düve ithal ederek onlardan alacağımız
yavru sayısıyla Türkiyedeki hayvan sayısını 7
milyonun üzerine çıkardığımız zaman büyükbaş
hayvanda, Türkiyenin hayvancılıkla ilgili problemini büyük oranda
çözmüş oluruz. Yani ille bir ithalat yapmak gerekiyorsa dişi hayvan
getirerek, düve getirerek onların yavrusuyla Türkiyedeki hayvan
sayısını çoğaltmamız lazım.
Tabii, hayvancılık denilince çiftçilerin
önemli problemleri
Bugün değerli bir arkadaşımızla da bu
konuyu paylaştım. Şu anda Ziraat Bankasında çiftçiye
verilen -ÇKS değerinde- hayvancılıkla ilgili faiz oranları
normal, iyi. Ancak çiftçi borcunu ödeyemeyip eğer ki borcunu erteletmek
istiyorsa, taksitlere böldürmek istiyorsa inanın ki dışarıdaki
bankaların faiz oranıyla aynı faizde taksitlendiriliyor. Bu,
çiftçi açısından olumsuz bir gelişmedir.
Sayın Cumhurbaşkanı da her
defasında Türkiyede faizlerin düşürülmesi gerektiğini söylüyor
ki doğru söylüyor. Eğer Türkiyede faizler düşmezse ne ekonomide
ne hayvancılıkta ne de çiftçilikte hiçbir gelişme elde edemeyiz.
Çiftçi Ziraat Bankasından ucuz faizli kredi alacak ki ancak
hayvancılık yapabilsin, üretim yapabilsin. Yoksa üretim yapabilmesi
de hayvancılık yapabilmesi de mümkün değildir.
Bu açıdan herkesin dikkatini çekmek istiyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Varlı.
Öneri üzerinde ikinci söz, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk
Mızraklıya aittir.
Buyurun Sayın Mızraklı. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ADNAN SELÇUK MIZRAKLI
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
oldukça önemli bir başlıkta kısaca görüşlerimi ifade etmeye
çalışacağım.
Tabii, hani biraz hukuki deyimle müruruzamana
uğramış olmakla beraber, geçen aylarda oldukça yüksek sesli,
toplumun çok farklı çevrelerince belki hak ettiği önemi haiz olmadan
yeterince de tartışılamamış bir konu başlığında
verilmiş bu önergeye öncelikle teşekkür ediyorum.
Şarbon hastalığı sadece
sayısal olarak değerlendirilen bir hastalık değildir yani
bir ülkede 1 vaka dahi görüldüğü zaman o ülke açısından bir
negatif puandır. Şarbon, uluslararası bildirimi zorunlu bir
hastalıktır hastalıklar kategorisi içinde ve hatırlarsınız,
2001deki 11 Eylül saldırılarından sonra şarbon tozlu
zarfların gönderilmesi âdeta büyük tehditler olarak
değerlendirilirdi. Yani şarbon hastalığının ne
kadar ciddi bir tehdide işaret ettiği noktasında bunu söylemek
istiyorum.
Şimdi, biz bütün bunları konuştuk.
Geçen ay Dicle Üniversitesinde 10 yaşındaki bir çocuğumuz
Ebuleyha Tuz bağırsak şarbonu nedeniyle yaşamını
yitirdi. Şimdi, bütün bu gerçekler, hastalığa yakalanmış
çok sayıda kişi olmakla beraber 10 yaşındaki bir
çocuğun yaşamını yitirmesine de yol açabilecek kadar bu
işin yaygınlaştığını gösteriyor.
Bilindiği üzere, bağırsak
şarbonları öldürücüdür. Eğer hayvanın tüylerinin solunum
yoluyla alınması söz konusu ise akciğer şarbonları da
öldürücüdür. Ama burada dikkat çekici olan önlenebilir bir hastalık
mıdır, değil midir? Şimdi, o noktada, bundan yedi sekiz ay
önce gene Tarım Bakanlığının çıkarmış
olduğu bir genelgeyle sınırlardan hayvan girişi esnasında
veteriner hekimce yapılması gereken kontrol veya hayvan
sağlığı teknisyenlerince yapılması gereken
kontrol şartı kaldırıldı. Onun yerine orman
mühendisinin bile yapabileceği bir kontrol getirildi. Şimdi, ilk önce
bunu hakikaten tekrar ellerimizi vicdanımıza koyarak sormamız
gerekiyor.
İki: Madem uzunca bir seyahatten sonra
Brezilyadan getirildi, başka yerden getirildi, onların
sınırdan içeriye girmesi noktasından sonra da,
dağıtımından sonra da takiplerinin çok iyi
yapılması ve eğer aşılamaları yapılmamışsa
aşılamalarının yapılması gerekiyordu.
Yine bilindiği üzere, küçükbaş veya
büyükbaş olmak üzere, iki ayın üzerinde olan ve gebe olmayan bütün
otçul hayvanlar şarbona karşı da aşılanabilirdi.
Şimdi, bütün bu bilgi ve belgeler ışığında
baktığımızda, hakikaten birtakım şeylerin eksik
bırakıldığını görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum
Sayın Mızraklı, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) Bu ülkede 64, 65
milyon civarında küçük ve büyükbaş hayvan var. Ben şunu çok iyi
biliyorum veteriner meslektaşlarımdan, diyorlar ki: Biz köylere
gittiğimiz zaman, hayvanları aşılamak istediğimizde de
aşılamaya karşı çıkıyorlar. Hani o
yetişkinler çocukları için yapmaya başlamışlardı
ya, çocuklarının aşısına engel oluyorlardı.
Bakın, rüzgâr eken fırtına biçer. Artık hayvanlarını
da aşılatmaya yanaşmıyorlar ve bu hastalıkların
yayılması açısından da önlenebilir hastalıkların
yayılması açısından da aşılamanın
yapılmaması ciddi bir tehdide dönüşüyor.
Bu noktada, hakikaten, gerek Tarım
Bakanlığının gerek il, ilçe tarım müdürlüklerinin
ciddi bir hassasiyette ve işin uzmanlarıyla, başta veteriner
hekimler ve onların örgütlü meslek kuruluşlarıyla,
üniversitelerin ilgili fakülteleriyle beraber bu meseleyi masaya yatırarak
değerlendirmesi doğrudur ama aynı zamanda Meclisten yana da bu
konuda bir çabanın geliştirilmesini de anlamlı ve değerli
buluyoruz.
Teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Mızraklı.
Öneri üzerinde üçüncü söz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürere aittir.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Gıda Gününü
gıda üretimi, tüketimi ve gıda güvencesine ilişkin
konuların dikkate alınacağı bir gün olarak düşünerek
bazı konularda görüşümü ben de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gıda ülkemizde ciddi sorunlar yaşamakta,
yokluk ve yoksulluk nedeniyle insanlar artık gıdada kaliteye,
içeriğe bakmadan gıda temin etme yoluna gitmektedir. Bu anlamda,
ülkemizde uygulanan yanlış tarım politikası ve besicilik
politikası sonucunda gerek çiftçilerimiz gerekse besicilikle
uğraşanlarımız ciddi mağduriyet
yaşamaktadır. Bu anlamda, yem fiyatlarındaki artışlar
artık süt ineklerini dahi kesime gider hâle getirmiştir. Bunlarla
ilgili oluşan sorunların yanında, ülkemizde ciddi anlamda
liyakatten uzaklaşılması sonucunda, Tarım
Bakanlığında veterinerin yapması gerekli işi
başka görevliler yapmakta, veterinerler de bürokratik işlerle
uğraştırılarak kendi alanlarında yapabilecekleri
işlerden mahrum bırakılmaktadır. 39 bin koyunun olduğu
bir ilçede 1 veteriner, 1 sağlık görevlisiyle yılda 4 kez
aşı yapılıp bunun sayımı, belgesi ve diğer işlerinin
yapılması sağlanmaya çalışılmaktadır, o
nedenle de sıkıntı vardır.
Değerli arkadaşlarım, sorunları
konuşmazsak çözüm üretemeyiz. Bu anlamda, ülkemizdeki besicilerin mevcut
koşullardan rahatsız oldukları gibi hastalıkların
konuşulmasından da rahatsız oldukları bir gerçektir. Ancak
ülkemizde zoonoz dediğimiz yani hayvandan insana geçen
hastalıklarda -200e yakın hastalık- insanlarımız risk
altındadır. Bunun yansıması da daha yaygın olarak
ithal hayvanlardan hastalığın ülkemize girişi olduğu
yönündedir.
Bakınız, Bakanlık verilerine göre
2016 yılında 438 mihrakta sığır, 84 mihrakta koyun
brusella hastalığı çıkmış, 1.055 mihrakta
tüberküloz hastalığı, 73 mihrakta da şarbon
hastalığı çıkmış. Yani bu hayvanların
bulunduğu bölgede çıkan hastalığın anlatımı
bu mihrak. Haymanadaki şarbon çıkan bölge daha önce karantina
uygulanan bir bölge. Bakanlıktaki kadrolar değiştiği için
kimin ne yaptığı belli olmadığından Et ve Süt
Kurumu orada hayvan bulundurulması gerekmeyen alana hayvan koyuyor. Zaten
gelen hayvanların varlığındaki hastalıklar oradaki
diğer olumsuzluklarla birleştiği zaman sorun ortaya
çıkıyor.
Bugün ülkemize giren etin durumunu ele alırsak
gelen etlerin laboratuvar kontrolleri ağustos ayında
yapıldı, hastalık ocak ayında anlatıldı
insanlara, bu sürede ne olduğunu bilen yok. Çünkü lop et dediğimiz
etin eğer karkas et değilse incelenmesi, menşesi, hangi hayvana
ait olduğunu belirlemek kısa sürede mümkün olmuyor. Bu süre içinde
eğer ülkemize lop et ithal ediyorsanız içine domuz mu kattılar,
at mı kattılar, merkep mi kattılar, bunların da o etle
birlikte ülkemize gelmesi olağan. Çünkü lop etleri kilo kilo alıp da
laboratuvar incelemesi yaptırmanız mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam edin Sayın
Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Örnekleme usulü bu
etlerle ilgili inceleme yapılıyor. O zaman da bununla ilgili ciddi
bir risk var, ülkemize lop et girişi mutlaka yasaklanmalıdır
çünkü kesim noktasında bu etlerle ilgili yeter sayıda görevliyi
gönderip her hayvanın kesilmesinin kontrolü mümkün değildir. Onun
için, insanlarımıza ne yediriyor, ne içiriyoruzun
sorgulanacağı bir süreç yaşıyoruz. Bu manada şarbon
yetmez, ülkemizdeki tarım ve hayvancılıkta yaratılan bütün
sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulması, ele alınması
gerekir. Tohumu ithal, gübresi ithal, ilacı ithal; enerjisi pahalı,
mazotu pahalı, çiftçiye Çiftçilik yap. diyorsunuz. Bununla ilgili gidip
kredi alacak, krediyle ilgili de önünü tıkıyorsunuz, sonra Türkiyede
tarım ve hayvancılık bittikten sonra da çözümü ithalde arıyorsunuz.
İthal ne demek? Yabancı çiftçiyi, besiciyi desteklemek demek. Kendi
ülkemizin çiftçisini, besicisini destekleyelim, hayvan hastalıkları
konusunda da hassas ve dikkatli olalım. Bu, Meclisin görevidir,
araştıralım, sorun neredeyse soruna çözüm üretelim diyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gürer.
Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Yunus Kılıça aittir.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İYİ
PARTİnin grup önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek lazım: Hiçbir
ülkenin ithalat, sürdürülebilir politikası olamaz, her ülke kendi
üreticisini, çiftçisini, hatta tüketicisini koruma arzusundadır, bunu da
hükûmetler yapar; burada hiçbir itiraz yok.
Şarbonla alakalı belki bu konuşmadan
sonra bu gündemi ülkemiz açısından kapatırız, Türkiye
tarım ve hayvancılığına da daha fazla zarar
vermemiş oluruz diye umuyorum.
Arkadaşlar, şarbon ciddi bir
hastalık, salgın, aynı zamanda biyolojik silah olarak
kullanılan ve yer yer de buna tevessül edilen bakteriyel ve son derece
bulaşıcı bir hastalık. Fakat şu gerçeği de
unutmamak lazım: Şarbon, Türkiye'nin bugünkü bir gerçeği
değil; tarihteki sürecine baktığınız zaman, hemen
hemen 1970li, 80li yıllarda, insan vakalarında yılda en az 500
kişide, hayvanlarda çok daha fazla mihrakta enfeksiyonun görüldüğü
biliniyor. Hatta şöyle bir rakam vereyim: 1970-80li yıllar
arasında Avrupada çıkan şarbon insan vakalarının
hemen hemen yarısı Türkiye odaklı. Demek ki şarbon günümüze
ait bir sıkıntı değil yani ithalatla birlikte gelmiş
olan bir hastalık değil. Özellikle bunun altını çizmek
isterim. Hatta bu Gölbaşı vakasında, son çıkan şarbon
olayında biz sekans analizlerini yaptırdık arkadaşlar.
Şuradan çok rahatlıkla söyleyebiliriz -yani şarbon olduğunu
ifade etmekten imtina ederiz ülkemiz açısından ama- bu, ülkemizin bir
bakteriyel suşu yani Kırıkkale ve Ankara suşu olarak tespit
edildi. Yani bu bakteri, şarbon vakası da, Gölbaşı vakası
da Brezilyadan, İrlandadan gelen hayvanlarla birlikte oradan değil,
Türkiyede bulunan ve muhtemelen o civardaki yedikleri otlardan bulaşan
bir bakteri, enfeksiyon.
Şimdi, peki, böyle olmakla, Tarım
Bakanlığı ülkemizde bu yaygın olarak görülen
hastalıkla alakalı ne yapıyor? Öncelikle ihbarı mecburi bir
hastalık dedik. Şarbon şüphesi olan yerlerde ihbar edilir,
veteriner hekimler gider, numuneler alır, bölge veteriner
araştırma enstitülerine gönderir; eğer pozitifse on beş gün
karantinaya alınır, hastalık devam ediyorsa karantina süreleri
uzatılır. Ne yapılır buralarda? Tarım
Bakanlığının on yıllardır devam eden
aşılama programları vardır ve -Etlik Veteriner
Araştırma Enstitüsü- son derece tutarlı, isabetli ve
hastalıklarla etkin mücadele edecek aşıyı da kendimiz
üretiyoruz yani yaptığınız gün, ertesi gün hastalığın
tamamen ortadan kalktığını görebilecek kadar çok
değerli bir aşı üretim platformumuz da var.
Arkadaşlar, durum böyleyken niye şarbonun
daha fazla konuşulmasını istemiyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Kılıç.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çünkü Türkiye aynı zamanda hayvansal ürünleri
ihraç etmekte olan bir ülkedir. Oysa demin de söyledim, şarbon zaten
ihbarı mecburi bir hastalıktır, saklayamazsınız,
örtemezsiniz, gizleyemezsiniz. Bütün dünya çıkan şarbon
vakalarını bildirir, bizim bildirdiğimiz gibi ama bizim, bir
taraftan zaten Tarım Bakanlığı
aracılığıyla bunu bildirirken bir de bunu her gün ülke
gündemine getirip dünyaya Bizde şarbon var, bizde şarbon var. diye
deklare etmemizin emin olun, tarım ve
hayvancılığımıza çok faydası
olmadığını düşünüyorum. Bugün bunu
tartıştık, herkes eteğindeki taşı döktü diye
düşünüyorum. O yüzden ülkemiz tarım ve
hayvancılığına daha fazla katkı yapmak istiyorsak
bileceğiz, tedbir alacağız, bu sürdürülebilir bir hastalık
tablosu değildir, bunun önlemlerini alacağız. Ama istirham ediyorum,
bu saatten sonra bunu daha fazla tabiri caizse biz kendi elimizle
körüklemeyelim.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kılıç.
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL OK (Balıkesir) Yerimden,
kayda geçmesi açısından bir dakikalık söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ok.
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
hatip biraz önce konuşmasında şarbon
hastalığının bir an önce gündemden çıkmasını
istedi. Biz de aynı duygu ve düşünceleri taşıyoruz. Sanki
olmayan bir şeyi Meclis gündemine getirmekle biz kamuoyunu
yanıltıyormuşuz gibi bir durum ortaya çıktı. Oysa
üzerine gidilmesi gereken konu şudur: Bende birçok il var, hatta
Bakanlığın, olduğu hâlde ismini
açıklamadığı illeri de biliyoruz; biz köylü çocuğuyuz,
çiftçi çocuğuyuz.
Gölbaşında bu şarbon
hastalığı çıktı. Nasıl çıktı?
Tarım Bakanlığının izniyle ithal edilen hayvanlardan geldi.
Biz diyoruz ki: Bakanlığın izniyle gelen bu hayvanlarda
nasıl şarbon hastalığı çıkar? Bu yetkililer
kimlerdir? Üzerlerine düşen görevi niye yapmıyorlar? Bunların
konuşulmasını istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın, buyurun.
İSMAİL OK (Balıkesir) Burada, esas,
ithal edenlerin sorgulanması gerekirken bu hastalığın
varlığını kabul eden Tarım ve Orman
Bakanlığının bu uygulamasını Meclis gündemine
getirenler suçlu ilan edilmeye çalışılıyor. Bunun kayıtlara
geçmesini istedim. Dolayısıyla, bu yaklaşım son derece
yanlış ve tehlikeli bir yaklaşımdır. Gözlerimizi
yummakla güneşin varlığı gerçeğini inkâr edemeyiz,
değiştiremeyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ok.
İYİ PARTİ Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şarbon yok, bitti!
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- HDP
Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ve arkadaşları
tarafından verilen emekli yurttaşların sorunlarının
araştırılması ve bu sorunlara çözümlerin bulunması
amacıyla 15/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 16 Ekim 2018 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
16/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16 Ekim 2018 Çarşamba
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
15 Ekim 2018 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili
Ömer Öcalan ve arkadaşları tarafından verilen 604 sıra
numaralı, emekli yurttaşların sorunlarının
araştırılması ve bu sorunlara çözümlerin bulunması
amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/10/2018 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Öcalan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emekli
yurttaşların sorunlarının araştırılması
ve bu sorunlara çözümlerin bulunması amacıyla sunduğumuz Meclis
araştırma önergesi üzerine konuşacağım.
Umarım bu dönemde ülkenin tüm toplumsal
sorunları konuşmayla, diyalogla çözülür. Bu temenniyle ilk
konuşmamızı yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin içerisinde
bulunduğu ekonomik krizin olumsuz etkilediği kesimlerin
başında emekliler gelmektedir. Hâlihazırda çok düşük
maaşlarla geçimlerini sağlamaya çalışan emekliler gerek
enflasyon oranlarının rekor seviyelere çıkması sebebiyle
gerekse de dolar kurunun artması neticesinde reel gelirlerinde
yaşanan büyük düşüş karşısında çok ciddi sorunlar
yaşamaktadırlar. Bilindiği gibi, emekli
vatandaşlarımızın aldıkları maaş
ortadadır ve alım güçleri büyük oranda düşmüştür, 1.400
liralardan başlayan maaşlar almaktadırlar ve kendi geçimlerini
sağlayamamaktadırlar. Bu noktada da emekli yurttaşların
ezici çoğunluğu bugün açlık ve yoksulluk
sınırlarında yaşamaktadırlar. Örneğin, 2017
yılında ülkemiz yüzde 7,4 büyümüştür ama emekli
maaşlarına yansıyan oran 2,2dir. Burada kimlerin
büyüdüğünden bahsetmek lazım. Kimler büyüdü ve bunun
yansıması kimlere göre ve kimler üzerinden değerlendirildi?
Bilindiği gibi, sermaye sahipleri, işverenler büyüdü ama bunun
yansımasından maalesef, emekli olan vatandaşlarımız
yararlanamadı. Geçim sıkıntılarından dolayı,
emekli yurttaşlar, tekrar çalışmak zorunda kalmaktadırlar
ama yaşları yüksek olduğu için iş bulamamaktadırlar.
İş bulamayan diğer vatandaşlarımız da
vardır.
Bilindiği gibi, son dönemde de üzerinde
konuştuğumuz konu, emeklilikte yaşa takılan
vatandaşlarımız vardır. 99da bir yasa
çıkarılmıştır, bu yasa geriye dönük aleyhte bir
şekilde işletilmiştir. 8 Eylülde, 4447 numaralı Yasa o
dönemde 700 bin insanın mağdur olmasına sebebiyet vermiştir
arkadaşlar. Normal şartlarda hukukta geriye dönük aleyhte
işletilmemesi gereken yasalar maalesef 99 yılında ihlal edildi
ve 700 binin üzerinde insan bu durumdan etkilendi. Şu an, bilindiği
gibi -muhalefet partileri de buradadır- bu tasarı, bu öneri
hakkında bir komisyon da kurulabilir. Bu sorunu çözmemiz, bir arada
konuşmamız ve önümüze bakmamız gerekiyor. Maalesef, burada
takım tutar gibi herkes verilen önergelere karşı pozisyon alıyor.
Geçmiş dönemlerde de muhalefet partileri bu konu hakkında önergeler
verdi, bu konu gündemde birçok defa dile getirildi ama şu an mevcut
durumda dört muhalefet partisinin oyları da yeterlidir. Emeklilikte
yaşa takılanlar artık bu sorunun çözülmesini istiyor ve gündemde
de büyük bir beklenti vardır. Cumhurbaşkanı da kimi noktalara
değindi ama bu sorun ileri atılacak bir sorun değildir, bu
konuyu konuşmamız gerekiyor. Tabii, bununla birlikte 12 milyon
civarında emekli vardır. Bu insanların yaşam
koşullarının düzeltilmesi için kimi girişimlerde bulunmamız
lazım.
Son on altı yıl, AKP iktidarında,
bilindiği gibi bir çok sorun ortaya çıkmıştır.
Bunlardan bazılarına ben değineyim. Sendikal haklar sistematik
olarak ihlal edilmiştir. Herhangi bir sendika kendi
çalışanının haklarını savunamaz durumdadır.
Asgari ücret ülkede ekonomik büyümeden payını alamadı. Gelir
dağılımı daha da bozuldu, adaletsizlik daha da bozuldu.
Maalesef ülkemizde de gelir dağılımındaki
adaletsizliği en zirvede yaşadığımız
dönemlerdeyiz. On altı yılda işsizlik sorunu çözülmedi, aksine
daha da derinleşti. Büyük facialar yaşandı. Soma örneğinde
görüldüğü gibi, birçok yerde büyük işçi ölümleri yaşandı.
Bu noktada biz tekrar tekrar vurgulamak istiyoruz:
Meclisin dört muhalefet partisi bu noktada uzlaşırlarsa geçmişe
dönük yaşanan bu sorunların, mağduriyetlerin giderilmesi
gerekiyor. Hatta bu mağduriyetlerin bir derneği bile kurulmuş.
Bu dernekte mücadele eden insanlar vardır. Tabii ki iktidar partisi, her
zaman olduğu gibi ülkenin güllük gülistanlık olduğunu,
yaşam standartlarının çok yüksek olduğunu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Öcalan.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) ...ülkemizin
geliştiğini söylüyorlar ama şu an gidin bakın markete,
diğer alışveriş yapılan merkezlere, insanların
alım gücü kalmamış. Bu ülkede gıdaya, giyime yüzde 50nin
üzerinde zam yapıldı, son birkaç gündür yüzde 10 indirimi bir
başarı olarak, enflasyonu düşürmek için bir başarı
olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Doğal gaza,
elektriğe, suya yapılan zamlar ortadadır. Artık emekliler
hakkında da kimi girişimlerin olması gerekiyor.
Bir de emeklilikte yaşa takılanların
sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Bir de dün akşam kimi
şeyler yaşanmış. Biz bu konu hakkında hangi partiden
gelirse sonuna kadar destekliyoruz. CHPden kimi arkadaşlar tweetlerde
bu işi dile getirmişler, Vay, HDP bu konuda karşı
çıkıyormuş. Biz burada kamuoyuna tekrar belirtmek isteriz, biz
bu konuda emeklilikte yaşa takılan yurttaşlarımızın
yanındayız, bir an önce bu sorunların da çözülmesi gerekiyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öcalan.
Öneri üzerinde söz İYİ PARTİ Grubu
adına Adana Milletvekili İsmail Koncuka aittir.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Efendim, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında emeklilik problemini bir bütün olarak
ele almak lazım yani BAĞ-KUR emeklisinden SSK emeklisine, memur,
işçi emeklisine ve emeklilikte yaşa takılanlar meselesine bir
bütün olarak bakmak lazım ama maalesef bunu yapamıyoruz.
Emekliliklerimizin nasıl yaşadığından habersiz ama
sürekli emeklileri istismar eden bir siyasal iktidarla maalesef karşı
karşıyayız. Hazreti Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle
buyuruyor: Çalıştırdıklarınıza yediklerinizden
yediriniz, giydiklerinizden giydiriniz. Şimdi iktidar partisi
mensuplarının ya da buradaki sayın milletvekillerinin
yediklerinden mi yiyor emekli, giydiklerinden mi giyiyor? Dolayısıyla
halkı unutan, milleti unutan, emeklileri, işçileri,
çalışanları yok sayan bir siyasal iktidar maalesef on yedi
yıldır milletimizi, ülkemizi yönetiyor. Bir emeklilikte yaşa
takılanlar meselesini çözemeyen bir siyasal iktidar var, kendi
yaptığı düzenlemelerle bu problemi yaratan bir siyasal iktidar var
ve bu sorumluluğu üstlenmeyen bir siyasal iktidar var. Nasıl
yapacağız şimdi? Seçim dönemlerinde emekliye biner lira vererek
seçimi kotarmaktan başka emeklinin hangi problemini çözdünüz? Emeklilik
aylığı bağlama oranını düşündünüz mü?
Emeklilerimizin nasıl yaşadığını düşündünüz
mü?
Bakın, ben yine memur emeklisiyim. Otuz yedi
sene öğretmenlik yaptım, 2.804 lira maaş bağlandı ama
bu ülkede bin lira maaş alan BAĞ-KUR emeklisi de var. Bunları
nasıl göz önüne almazsınız, nasıl değerlendirmezsiniz?
Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu probleme bir bütüncül
olarak yaklaşıp emeklilerin alım gücünü mutlaka çözmesi
lazım, halletmemiz lazım, yukarıya çıkarmamız
lazım. Emeklilerimiz enflasyon oranında zam alıyor.
Bakın, geçenlerde TÜİKin Başkan
Yardımcısı değişti. Emin olun şüphelerim var,
acaba bir aylık enflasyon 6,30 çıkınca bu günah keçisi olarak
TÜİK Başkan Yardımcısı mı görüldü diye
düşünüyorum ve önümüzdeki ay çıkacak olan enflasyon oranını
doğrusu merakla bekliyorum. Niye? 31 Aralık itibarıyla emeklilerimize,
memurlarımıza, işçilerimize zam yapılacak. Bunun
hesabı şimdiden yapılmaya mı başlandı diye
hepimizin düşünmesi lazım. Bunu gündeme getireceğiz, bunu
yakından takip edeceğiz yani yaşanan enflasyon
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Koncuk.
Buyurun.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Burada
yapmamız gereken şudur: Dört siyasi parti destekleyeceğini ifade
etti. Meselenin sorumlusu ve suçlusu iktidar partisidir. Yapılan mevzuat
değişikliğiyle emeklilikte yaşa takılanlar problemini
yaratan siyasal iktidardır. Bu feryada ne zamana kadar kulak
tıkayabilirsiniz, ne zamana kadar görmezden gelebilirsiniz?
Bakın, şu anda 3600 ek gösterge sözünüz
sebebiyle bu sözünüzü tutmanızı bekleyen ve emekli olmayan yüzlerce,
binlerce memur var. Bu sözünüzü de yerine getirin. 3600 sözünü verdiniz, bu
sözü tutmak boynunuza borçtur. Sadece çalışanlara değil 3600
gösterge sözü emekli olanlara da verilmiş sözdür. Eski Maliye
Bakanımız Sayın Naci Ağbalın açıklamaları
bu doğrultudadır. Sık sık kullandığınız
Şeyh Edebalinin sözü lafta kalmasın İnsanı
yaşatın devlet yaşasın. İnsanı yaşatmak
sözle olmaz, insanın değerlerini istismar etmekle olmaz, onları
kalkındırmakla, alım gücünü yükseltmekle olur diyor,
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koncuk.
Öneri üzerinde ikinci söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Arzu Erdeme aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Erdem.
Süreniz üç dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, emeklilerimizin
sorunları hakkında verilmiş olan grup önerisi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk Milletini
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle şuna değinmekte fayda var: Özel
olarak vurgulamak istiyorum ki Milliyetçi Hareket Partisinin kendi parti
programı vardır ve bu parti programına uygun olarak senelerden
beri emeklilerimizin sorunlarının çözümü noktasında gerekli
çalışmaları yapmışlardır. Bunlardan bir
parçası da yine emeklilikte yaşa takılanlar. Emeklilikte
yaşa takılanlarla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi hem parti
politikaları kapsamında, hem üç sene önce yine yasama faaliyetleri
kapsamında gerekli kanun teklifini vermek suretiyle ve yine bu dönemde
kanun teklifini yinelemek suretiyle gerekli bilgilendirmeleri aslında
yaptı. Burada bizim şunu yapmamız gerekiyor: Hep birlikte
emeklilikte yaşa takılanlar kim, bir bunu anlamakta fayda var. Bu
insanların sorunları ne, bunu anlamakta fayda var. Öyle meseledir ki
aslında, çocukların sorunları siyaset üstü meselelerdir,
gençlerin sorunları siyaset üstü meseleler, yaşlıların
sorunları bizim için, Milliyetçi Hareket Partisi için siyaset üstü
meseleler. Cennet mekân Başbuğumuzun açmış olduğu
yolda liderimizin göstermiş olduğu yöne doğru Önce ülkem ve
milletim, sonra partim ve ben. demek suretiyle hareket ettiğimizi buradan
vurgulamak istiyorum.
Evet, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili
üç ayrı sorun var. Bunun başında öncelikle, emeklilikte
yaşa takıldığı an itibarıyla SGKyla
ilişiği kesilir; yani, tedavi ve ilaç masrafları o
kişilerin karşılanmamakta. Şimdi size soruyorum
değerli arkadaşlar, tüm milletvekili arkadaşlarıma: Hak
mıdır bu? Yaşını bekliyor, prim gün
sayısını doldurmuş, doldurduğu günden emekli
olacağı yaşa kadar ilaç ve tedavi masrafları
karşılanmamakta çalışmıyorsa eğer, çalışamıyorsa
eğer. Kanser hastası emeklilikte yaşa takılanlar var.
Bunlarla ilgili mutlaka bu alanda aciliyetle bir iyileştirme
yapılması gerekiyor. BAĞKURluyu düşünün ki bir
bakkalı var, küçücük, naçizane bir yerde bir bakkal işletiyor ve
emeklilikte yaşa takılıyor. Nasıl takılıyor? Prim
gün sayısını doldurdu ve biz ona diyoruz ki:
Yaşını doldurana kadar sen bu ticareti yapıyorsan yine
BAĞKUR primi ödemeye devam edeceksin ve ödediğin sürece de emekli
olduğun zaman maalesef maaşın aşağı doğru
gelecek. Şimdi bu sorunları hep birlikte ele aldığımızda,
biz aslında bu sorunları siyaset üstü bir mesele olarak
gördüğümüzde, el ele verip uzlaşmacı bir zemin içerisinde hep
birlikte bunu çözebiliriz. Aslında milletimizin beklentisi yasama
organından bu, milletvekillerinden bu, vebal bu.
Üç sene önce verilmiş olan önerge bugün de yine
önergemizdir ve liderimizin de dediği gibi, özellikle ifade etmek
istiyorum, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin de ifade
ettiği gibi, Sözümüz sözdür.; 24 Haziran seçim beyannamemizde ne
söylemişsek gerçekleştirilmesi için çalışacağız,
gereğini de inşallah yapacağız.
Saygılarımla. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erdem.
Öneri üzerinde üçüncü söz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutana aittir.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, emeklilerle alakalı sorunlar var. Üç
dakika içerisinde bu sorunları dile getirmek imkânsız gibi bir olay.
Özellikle emeklilikte yaşa takılanlarla alakalı bugün Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanının grupta
yaptığı açıklama umutların tükendiğini
gösteriyor, cevaz vermiyor, Burada herhangi bir işlem yapmayacağız.
diyor ve sayfayı kapatıyor.
Değerli arkadaşlarım, uçak alınıyorken
gösterilen o geniş hoşgörü 500 milyon sterlin uçağa veriliyorken
gösteriliyor ama emekliler söz konusu olunca Hayır diyorlar, Devlet
bütçesi batar. diyorlar.
Bakın, 2015 seçimlerinde bütün partilerle
alakalı birtakım vaatler ortaya çıktı. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Sayın Genel Başkanı o tarihte notere gitti,
taahhütnamede bulundu, dedi ki: Emeklilere 2 maaş ikramiye
vereceğiz. Dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Eğer
Cumhuriyet Halk Partisi bunu yaparsa, eğer emeklilere 2 maaş ikramiye
verilirse ben bundan sonraki seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisine oy
vereceğim. dedi, Sayın Bakan ortada yok. Bin lira verdiniz
değerli AKP Grubundaki milletvekili arkadaşlarım, o bin lira da
o günkü bin lira değil.
Bakın, emekliler öyle bir tabloyla karşı
karşıya ki Ankarada yaşadığım dramatik bir
olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Çok yakın bir zamanda kasaba
gittim değerli milletvekilleri -emekliler ne yaşıyor, bu tabloyu
görün diye diyorum- önümde bir emekli var, gördüm emekli olduğunu. Gitti,
kasaba dedi ki: Bana 10 liralık kıyma ver. Bunu her yerde
anlattım, yüce Parlamentoda da size anlatmak istiyorum. 10 liralık
kıyma ver. dedi değerli arkadaşlarım. 10 liralık
kıymayı hazırladı. Hiç görmemiştim böyle bir tabloyu.
İki tane kredi kartı çıkarttı cebinden. Birinci kredi
kartını çıkarttı, verdi; adam POS cihazına soktu, dedi
ki: Bunun karşılığı yok. Sessizce diğer
kartı çıkarttı değerli milletvekilleri -dramatize ettiğimi
düşünmeyin, tablo bu- ikinci kartın da
karşılığı yok. Cüzdanın içerisinden dörde
katlanmış bir 20 lira çıkarttı sayın milletvekilleri,
20 lira. O 20 lirayı muhtemelen acil durumlar için saklıyordu. O 20
lirayı kalktı, kasaba verdi; 10 lirayı aldı, cebine koydu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
böyle bir Türkiyeyle karşı karşıyayız. Şimdi, bu
yüce Parlamento, Mustafa Kemalin bu Parlamentosu emeklilerin
sorunlarını tartışmayacak, onunla alakalı bir Meclis
araştırma önergesini kabul etmeyecek de uzayın
sorunlarını mı tartışacağız bu ülkede
değerli arkadaşlar? Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.
Size bunun uzak geldiğini biliyorum. Bunu anlattığımda
muhtemelen kendi aranızda bunu abarttığımı da
düşünebilirsiniz. Tablo bu kadar vahim.
Pazara çıkın. Bakın, ben
Ankaranın pazarlarına gidiyorum. Sizler de muhtemelen
gidiyorsunuzdur, muhtemelen iktidar partisi milletvekili olduğunuzu da
saklıyorsunuzdur. Artık emekliler pazarda kiloyla domates
almıyorlar değerli arkadaşlarım, taneyle domates
alıyorlar. Böyle midir; gelin, beraber gezelim. Bakın, size açık
çağrı: Hemen hafta sonu, pazar günü 100. Yılın pazarı
var; isteyen milletvekili arkadaşımla beraber gelin, bir pazarı
gezelim de bu emeklilerin nasıl bir tablo içerisinde yaşamaya
çalıştıklarını görelim.
Açlık sınırı içerisinde
boğulan, yoksulluk sınırı altında yatan 11 milyonu
aşkın bir emekli gerçeğiyle karşı
karşıyayız değerli arkadaşlarım. O nedenle, bu
Parlamento olarak bunların sorunlarına bugün çare bulmak
zorundayız, onların sorunlarını bu Parlamentoda tartışmak
zorundayız. Buna ilişkin umudumuz yok, iyi niyet içerisinde bunu
tartışmaya çalışıyoruz ama buna ilişkin umudumuz
yok çünkü size göre emeklilerin sorunları yok.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bayraktutan.
Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Orhan Yegine aittir.
Buyurun Sayın Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başkanlığa sunulan HDP önergesi hakkında
grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve
temsil ettiği milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, on altı
yıldır AK PARTİ iktidarları döneminde hamdolsun Türkiye
büyüdü ve Türkiye'nin içerisindeki bütün şehirler, bütün kentler, bütün
kesimler, kişiler, fertler bu büyümeden kendi payına düşeni
alsın diye çok ciddi düzenlemeleri yapmak AK PARTİ
iktidarımıza hamdolsun nasip oldu. On altı yıl içerisinde
yapılanları hangi alanda değerlendirirsek değerlendirelim,
eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sosyal
güvenlikten öğrenci burslarına kadar, küçük büyük hangi konuya
bakarsak bakalım her alanda cumhuriyet tarihi boyunca
yapılanların olumlu manada yapılanları kastediyorum- kat
kat fazlasını Allah on altı yıla
sığdırmayı bizlere nasip etti.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Borçlar, borçlar, onu
da söyle; harcananı da söyle.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Cumhuriyet tarihinde yapılanları sattınız,
sattınız.
ORHAN YEGİN (Devamla) Yeterli mi? Elbette
yeterli değil çünkü biz bu milletin her şeyin, her güzelliğin en
iyisine ve en fazlasına layık olduğuna inanıyor ve bütün
gayretimizi bunu gerçekleştirmek üzere ortaya koyuyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hangi milletin diye
sordular; bu milletin.
ORHAN YEGİN (Devamla) - Emeklilerimize
ilişkin bu sürede neler yapıldığına dikkat kesilirsek
SSK emeklilerimize bizden önce yirmi yıllık beklentileri olan intibak
düzenlemesiyle maaşlarında 450 TLye, BAĞ-KUR emeklilerimize 200
TLye varan artışlar sağladık. 2003ten beri gerek seyyanen
gerek oransal olarak yapılan zamlarla hamdolsun emeklilerimizi enflasyona
ezdirmedik. Emekli olup ticari faaliyette bulunan emeklilerimizin
aylıklarından kesilen sosyal güvenlik destek primini, yüzde 15
oranındaki bu kesintiyi kaldırdık. Tüm emeklilerimize 4 milyar
TL tutarında promosyon ödenmesini sağlayan imzaları attık.
Bakınız, 2002 yılında
emeklilerimize yapılan ödemelerin gayrisafi yurt içi hasıla
içerisindeki oranı 4,8 iken, 2018 yılında emekli
aylıkları olarak yapılan ödemelerin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı yüzde 140lık artışla 6,75e çıkarmak hamdolsun
bizlere nasip oldu ve iki bayramda biner lira olmak üzere bundan sonraki bütün
bayramlarda 2 bin lira bayram ikramiyesini emeklilerimizin alacakları bir
düzenlemeye de imza attık. Yeterli mi? Elbette yeterli değil.
Milletimiz her şeyin en iyisine, en
güzeline fazlasıyla layık ama imkânları zorlayarak emeklilerimiz
olduğu gibi toplumun bütün kesimlerine bu gelişmeden, bu büyümeden en
büyük payı ayırmaya gayret ettik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
esasen ister prim gün ödeme sayısı ister yaş şartı
ister sigortalılık süresinde bir eksiklik olduğunda emeklilik
talebinde bulunulamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız
Sayın Yegin.
ORHAN YEGİN (Devamla) - Hâl böyleyken gerekli
prim gününü doldurmadığı hâlde emekli olma talebinde bulunmak
ile yaş şartını yerine getirmediği hâlde emeklilik
talebinde bulunmak arasında hukuken ve mevzuat olarak aslında hiçbir
fark bulunmamaktadır. Bir kıyas olsun diye söylüyorum, yıl
içinde emekli olanların ortalama sigortalılık süresi ülkemizde
yirmi altı iken diğer Avrupa ülkelerinde örneğin Belçikada otuz
yedi, Fransada otuz üç, İspanyada ise otuz altı yıldır.
Yani ülkemizde bir sigortalının emekliliğe hak kazanabilmesi
için Belçikadaki bir sigortalıdan on bir yıl daha az
çalışma hayatında kalması yeterli olmaktadır.
Az önce bir hatip suçlu ilan etti, oraya girmeden
şunu ifade etmek istiyorum: Aşikâr olan ve sizlerin itiraz
edemediğiniz bu sistemle ilgili asıl suçlunun 35-40 yaşında
emekliliğe imkân kılan bir sistemin savunucuları olduğudur.
Yaş şartının
kaldırılması durumunda hemen emekli olabilecekler ve süreç
içerisinde emekli olabileceklere yapılacak ödemelerin
oluşturacağı yük sosyal güvenlik reformuyla getirilen tüm
düzenlemelerin boşa çıkmasına ve uzun vadede aktüeryal
dengesinin bozulmasına sebep olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) - Bu düzenlemeyle
oluşacak olan maliyetin bütün bir sistemin taşınamaz ve sürdürülemez
hâle geleceği açıktır. İnşallah, on altı
yıldır olduğu gibi bundan sonra da emeklilerimize daha fazla pay
vermeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yegin.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve
arkadaşları tarafından üçüncü havalimanı
yapımında Sayıştay tarafından tespit edilen
usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla 16/10/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ekim 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/10/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/10/2018 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve
arkadaşları tarafından üçüncü havalimanı
yapımında Sayıştay tarafından tespit edilen
usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla 16/10/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (470 sıra no.lu)
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/10/2018
Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün İstanbul
üçüncü havalimanı ihalesini konuşacağız, bu havalimanı
ihalesinde yapılan usulsüzlükleri konuşacağız. Bu
konuşma milletin kürsüsünden İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına bir suç duyurusu niteliğindedir
değerli arkadaşlar.
3 Mayıs 2013 günü Türkiye Cumhuriyeti tarihinin
en yüksek bedelli ihalesi yapıldı. Bu ihaleye göre 26 milyar 150
milyon avro kira karşılığında -yirmi beş
yılda- İstanbul üçüncü havalimanı ihale tarihinden hemen sonra
kırk iki ayda inşa edilmek ve yirmi beş yıl işletilmek
kaydıyla deniz seviyesinin 90 metre üstüne 7 milyar 354 milyon avro
yatırım yapılması sözüyle ihale yapıldı,
sözleşme imzalandı ve hemen ihaleden sonra yer teslimi
yapılması gerekirken yani -inşaat süresi kırk iki ay- yirmi
beş yıllık işletme süresinin başlaması için hemen
yer teslimi yapılması gerekirken iki yıl boyunca yer teslimi
yapılmadı değerli arkadaşlar. Sebep olarak, Kendi
bakanlıkları izin vermedi. diye bir bahane ortaya koydular. Amaç
ise, yılda 1 milyar 45 milyon avro kirayla işletilmesi gereken üçüncü
havalimanı ihalesinde, üçüncü havalimanını 1 milyar 45 milyon
avro yıllık kirayı vermeden iki yıl daha fazla
işletmekti. Bunun zararı 2 milyar 90 milyon avrodur değerli
arkadaşlar. 2 milyar 90 milyon avro iki yıl geç yer teslim
edildiği için devletimize ödenmeyecektir. Bu 5li müteahhit şirketin
cebinde kalacak para sadece bu iki yıl geç teslimden 2 milyar 90 milyon
avro.
Yapılan ihaleye göre, havalimanının
90 metre denizin üzerine yapılması gerekiyordu. Yani, şu Meclis
yerleşkesinin bin katı bir alanın 90 metre denizin üstüne
dolguyla çıkarılması gerekirken, ihale bu koşulla
yapılmışken, ihaleden sonra bu 90 metre 60 metreye
düşürüldü ve burada. Sayıştayın hesabına göre, 1
milyar 364 milyon avro kamunun zararı var, biz 2,5 milyar avro
hesapladık. Yani müteahhit söz verdiği 7,5 milyar avronun 2,5 milyar
avrosunu buraya, 90 metreye harcaması gerekirken, 60 metreye
düşürerek 2,5 milyar avro da buradan haksız kazanç elde edildi.
Değerli arkadaşlar, geldik, bu
havalimanı iki yıl önce açılması gerekirken 29 Ekimde
açacağız. dediler. Açamıyorlar, çünkü bitiremediler. 31
Aralık. diyorlar, çok büyük ihtimalle 31 Aralıkta da açamayacaklar.
Ve şimdi, Fatih Altaylının yazısından
öğrendiğim kadarıyla -buraya kadar anlattığım her
şey Sayıştay raporlarından ama bundan sonraki
kısmı Fatih Altaylı ve İGAnın yöneticisinin
konuşmasından- ilk iki yıl için yıllık 1 milyar 45
milyon avro kira yerine, 350 milyon avro ödenecekmiş. Yani iki yılda
2 milyar 90 milyon avro ödenecekken 700 milyon avro ödenecek. Buradan da 1
milyar 390 milyon avro zararımız var. Toplam zarar 5 milyar avro
değerli arkadaşlar.
Şimdi, siz ihale yapıyorsunuz, 5 tane
şirket giriyor, bu şartları ortaya koyuyorsunuz, diyorsunuz ki:
Ben kırk iki ayda yapacağım. 1 milyar 45 milyon avro
kirayı ödeyeceğim, yirmi beş yıl işleteceğim. Bu
sırada havalimanının yolcusundan para toplayacağım,
oraları kiraya vereceğim, uçaklardan para toplayacağım,
size de 1 milyar 45 milyon avro kira vereceğim. Başka şartlar
da değişti, vaktim yok, anlatamayacağım ve ihale
sonrasında bütün bu şartları değiştiriyorsunuz
değerli arkadaşlar. Demin anlattılar, bu yolsuzluğun bedeli,
Fatih Altaylının son yazısında ortaya çıkan da
doğruysa, 40 katrilyon lira, 40 milyar lira. Demin bir emeklinin 10
liralık kıyma aldığını anlattı Uğur
Bayraktutan burada, 10 liralık kıyma almış. 40 milyar lira
para demek hane başına, bu ülkenin bütün vilayetlerinde, nerede
yaşıyorsa yaşasın her bir ailenin cebinden 2 bin lira
alınması demek. Ülke ekonomik krizle boğuşuyor. 16 milyon
yoksul var. 7 milyon işsiz var. Millet çocuğuna para veremiyor,
eşine ekmek parası bırakamıyor. 40 katrilyon liradan
bahsediyoruz, milletin kürsüsünden bahsediyoruz. Bunların hepsi Meclis
kayıtlarında var. Sayıştay raporunu KİT Komisyonundan
alın, eğer bu söylediklerim Sayıştay raporunda
yazmıyorsa ben bu görevi bırakacağım değerli
arkadaşlar. Bütün bunları Sayıştay utangaç bir şekilde
yazmış. Ya, madem bu tespiti yapıyorsun, ihalenin
şartları böyle değişmiş, niye suç duyurusunda
bulunmazsınız, niye bu yolsuzluğu engellemezsiniz? Sadece
gelecekten korkuyorlar Başımıza ne gelecek? diye tespiti
yapıp cezasını yazmadan bırakıyorlar ve memleket çöküyor
değerli arkadaşlar. Sıradan bir yolsuzluktan bahsetmiyorum,
cumhuriyet tarihinin en büyük ikinci yolsuzluğundan bahsediyorum. Milletin
kürsüsünde ben bir milletvekiliyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu, hepimizin seçmenin parası. Biz 600 kişi bu
milletin vekilleriyiz. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı, gizli tanıklarla onca insanı
hapishanelere attınız, onca öğrenciyi içeri koydunuz. Bir sürü
mazlum içeri atılmış durumdayken 5 tane şirket sahibi
Bunlar
mı bu memleketin sahibi? Biz mi dokunulmazız, onlar mı
dokunulmaz? Biz milletvekiliyiz, bizim dokunulmazlığımız
bunu anlatalım diye. Bize dokunuyorlar, bize dava açıyorlar, bu
yolsuzluğa dava açılmıyor. Ben her türlü yargılanmaya
hazırım. Eğer bu iddialarımda haksız çıkarsam
müebbet hapis cezası çekmeye hazırım. Yazık günah
değil mi? Gözümüzün önünde, Meclis kayıtlarında, hepiniz
okuyabilirsiniz. 5 tane şirket sahibi bu ülkenin 40 milyar lirasının
üzerine konabiliyorsa, böyle bir iddia ortadaysa İstanbul Cumhuriyet
Başsavcısına düşen bu davayı açmaktır. Bugün çok
güçlü olabilirler ama yarın bu halk bunun hesabını soracak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Erdoğdu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerinde
ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili
Hayrettin Nuhoğluna aittir.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üçüncü havaalanı büyük bir proje diye milletimize
yutturulan bir soygun projesinden başka bir şey değildir. Proje,
fizibilitesi yapılmış, uygulanabilir olduğu
ispatlanmış, ihtiyaçtan dolayı doğmuş
çalışmalara denir. Üçüncü Havalimanı Projesinin yeri doğru
mu? Peki, ihalesi doğru mu? Peki, bu havaalanının
yapıldığı yer, kot -biraz evvel sayın önerge sahibinin
izah ettiği gibi- o çalışmalar hiç kimsenin dikkatini çekmedi
mi? Büyük proje yapacağım diye milletimizin geleceğini
birilerine peşkeş çekmek asla kabul edilir değildir. Şunu
çok açık söylüyorum: Mutlaka bu işin hesabı bir gün
görülecektir. O hesap gününe siz hazır olun.
Değerli arkadaşlar, bu projenin çok önemli
püf noktalarından bir tanesi, başladıktan iki yıl sonra ama
temel atma töreninden de on bir ay sonra yer teslimi yapılması. Böyle
bir şey olur mu? Efendim, o günkü Başbakan Cumhurbaşkanı
adayı olacakmış, bir an önce temel atma töreniyle milleti
kandıracakmış. Böyle bir şey olur mu? Buradan kayıp 2
milyar doların üzerinde. Kimin? Orayı yapacak 5 tane büyük
firmanın.
Değerli arkadaşlar, özellikle ülkeyi
yönetenlere söylüyorum: Dünden beri beni arayan ve bugün burada ben
konuşacağım için beni telefonla arayıp söyleyen küçük ve
orta ölçekli bütün müteahhitler kan ağlıyor. Çok kısa zamanda
acil ya tasfiye kararnamesi ya fiyat farkı kararnamesi çıkmazsa hepsi
perişan. Siz büyük birkaç tane müteahhitle ortak olabilirsiniz, onlarla
soygunu planlayabilirsiniz ama ülkemizin asıl emekçileri, küçük ve orta
ölçekli müteahhitler kan ağlıyor.
Değerli arkadaşlar, bu kadar kısa
süreye sığmayacak tabii bunlar ama Çinde benzer bir havaalanı
11 milyar avroya yapılıyor. Bizdeki 26 milyar avro. Ben şahsen
bunu vicdanıma sığdıramıyorum, siz nasıl
sığdırıyorsunuz? Beraber hesap soralım bu konuda. Bu
ve benzeri bütün büyük yatırımlar, zaten ülkemizi bugün
darboğaza getiren yanlış ekonomik modelin bir
parçasıdır. Sürdürülebilir canlı bir ekonomi görülsün diye
sadece inşaat, her yerde büyük proje. Ne güzel, bir taraftan büyük
paraları bölüşeceksiniz, bir taraftan milletimizi
kandıracaksınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
İşte şimdi görüldüğü gibi de duvara
toslayacaksınız.
Hep söyledik, gene söyleyeceğiz, ekonomide
yapısal değişikliğe bir an önce gidin, eğer
beceremiyorsanız buyurun paylaşalım. Bu damadın işi
değil. Damatlar nasıl Osmanlıyı bitirdiyse Türkiye
Cumhuriyetini de onlara bitirtmeyeceğiz. Bundan da haberiniz olsun.
Saygılar sunuyorum hepinize. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Nuhoğlu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın hatip
kürsüden hitabında Müteahhitlere fiyat artışı vermek
suretiyle soygunu planlamış olabilirsiniz. diye grubumuzu töhmet
altında bırakan sataşmada bulunmuştur. Söz talebim
vardır.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun CHP Grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tabii, Meclisin
çalışmasında amacımız bir vakıanın ortaya
çıkartılmasını sağlamak olmalı. Sayın hatip
hitabında zaten incelemeyi yapmış, kararı vermiş,
yargıyı da Genel Kurulumuzla paylaştı. Bakınız,
hiç araştırmaya bile gerek yok, eğer sizin şu anda bir suç
olduğuna ilişkin sübutunuz, deliliniz varsa hiç bu öneriyi
değerlendirmeye bile gerek yok. Gidin, cumhuriyet
savcılarımıza iddia ettiğiniz suçun unsurlarını
ve delillerini teslim edin ve sonucunda hep beraber yargımız da
kararını versin.
Bakınız, evet, Bir hesap görülecek.
dedi. Hesap görülecek mi? Ben sadece konuşmasında, sayın hatibin
hitabında katıldığım konuşma sadece hesabın
görüleceğine ilişkin kısmıdır, ona
katılıyorum. Ne zaman görülecek? Daha birkaç gün evvel
İngilterede bulunduğumuz sırada özellikle
yabancıların, İngilterenin yetkili makamlarının
üzerinde durduğu tek bir mesele var: Üçüncü havalimanı ne zaman
bitecek, acaba bu havalimanına biz de uçaklarımızı
indirebilir miyiz, biz de buradan hava yolu ulaşımından
payımızı alabilir miyiz? Bütün mesele bu.
Onun için, hesap görülecek. Neresi görülecek?
Uluslararası alanda hava taşımacılığında her
yıl -bir kereye mahsus değil- 30 milyar dolar, Türkiyeye katma
değer getiren hava yolu ulaşımında ve özellikle ülkemizin
ticaretinin artışında, turizm gelirlerinin
artışında
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Antalya
Havaalanı kimin, kimin?
CAHİT ÖZKAN (Devamla) -
yıllık 30
milyar dolar bu ülke katma değer kazandığında göreceksiniz
hesabı o zaman, dünya ticaretinde durduğumuz nokta itibarıyla
ele geçireceğiz, kazanacağız.
Bugünden itibaren bu 30 milyar dolar ülkemize,
milletimize hayırlı uğurlu olsun diyor, sizlere teşekkür
ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
sayın hatip, sayın grup başkan vekili meseleyi yanlış
anlamış.
BAŞKAN Sayın Türkkan, eğer
yerinizden açıklama yapmak isterseniz mikrofonu açayım. Lütfen
oturun.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
CHP Grup önerisi üzerinde sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın hatip, grup
başkan vekili arkadaşımız bizim
konuşmacımızın sözlerini yanlış
anlamış. Havalimanı yapılmasın diye bir itirazı
yok. Sayın konuşmacımız diyor ki: Bu havalimanı bir
yerde 11 milyar dolara yapılıyorsa Türkiyede neden 26 milyar dolara
yapılıyor? Yani yapın ama çalmayın. Onu
anlamamış arkadaş.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Türkkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi açısından Aykut Erdoğdu
arkadaşımız
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, yerinizden
-mikrofonu açalım- söz verelim.
Buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkanım, birinci partinin grup başkan vekili Olayı
yargıya taşıyalım. dedi. Bizce çok uygundur.
Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum, şimdiye kadar bu
konuda yargıya taşıdığımız dosyaların
tamamı cumhuriyet savcılığından takipsizlik
alıyor. Dava açılmıyor, üstelik bunlar Sayıştay
raporlarında olmasına rağmen. Normalde Sayıştayın
görevi. Bu bir suç konusudur. Edimin ifasına fesat
karıştırma şüphesi oluşturan bir konudur. Normalde
cumhuriyet savcılıklarının doğrudan bir iddianame
hazırlaması ve dava açması gerekirken bu olmuyor. Allahtan
sayın grup başkan vekili söyledi. Umuyorum ki yargı
mensupları da bu konuşmaları, tutanakları okuyacaktır
ve üçüncü havalimanıyla ilgili dava açılacaktır.
Ben kendisine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Erdoğdu.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve
arkadaşları tarafından üçüncü havalimanı
yapımında Sayıştay tarafından tespit edilen
usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla 16/10/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ekim 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneri üzerinde ikinci söz,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Erol Katırcıoğluya aittir.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Değerli milletvekilleri, bu konunun gündeme gelmiş
olması bizi de sevindirdi. En azından Türkiyenin ihale
yasasıyla ilgili, yaşadıklarıyla ilgili hiç olmazsa
bazı soru işaretlerini belki sizlerin de taşımasını
sağlayabiliriz.
Yalnız bir şeyi belirterek
başlayayım sözüme: Öğleden itibaren çeşitli öneriler
üzerine tartışıyoruz. Muhalefet olarak gerçekten Türkiyenin
sorunları üzerine parmak basmaya çalışıyoruz, örnekler
veriyoruz, Bunlar böyle yapılmasın istiyoruz. diyoruz vesaire.
Fakat aldığımız cevaplar beni biraz
şaşırtıyor çünkü anladığım kadarıyla
sanki Türkiyede yaşamıyorsunuz gibi bir izlenim
uyandırıyor. Yani bizim yaşadığımız
sorunlarla ilgili olarak herhangi bir gözleminiz, gördüğünüz herhangi bir
şey yokmuş gibi davranıyorsunuz. Bu hakikaten ilginç geliyor
bana. Herhâlde ideolojik davranmak böyle bir şey diye düşünüyorum.
Şimdi, ben esasında önerinin lehindeyim,
öyle söyleyeyim yani grup olarak
önerinin lehindeyiz fakat öneriyi biraz daha açmak gerektiği kanaatindeyiz.
Yani Türkiyedeki üçüncü havalimanı dâhil olmak üzere ihale sisteminin
esasında Türkiyede yeteri kadar tartışılmayan ama
asıl tartışılması gereken konulardan biri
olduğunu söylememiz lazım.
Bakın, bir rakam var arkadaşlar, ben de
görünce şaşırdım. Yüz doksan ayda 186 defa
değiştirilmiş bu İhale Yasası. İhale Yasası
öyle bir hâle gelmiş vaziyette ki esasında iktidarın
istediğine istediğini verebildiği, kamu kaynaklarını
ve kamu güvencesini verebildiği bir hâle gelmiş vaziyette.
Dolayısıyla esasında üçüncü havalimanının
araştırılmasıyla ilgili bu öneriyi böyle bir çerçeveden
değerlendirmemizde de büyük yarar olduğunu düşünüyorum. Ama onun
da ötesinde önemli bulduğum bir konuya da değinmek istiyorum bu
bağlamda.
Şimdi, bakın arkadaşlar, Türkiyede 7
tane medya grubu var. Arkadaşlar, bu 7 medya grubunun da son yıllarda
aldığı ihalelere bakarsanız inanılmaz bir tablo çıkıyor.
Bu 7 tane medya grubundan -bildiğimiz televizyonlar, gazeteler vesaire-
hemen hemen hepsi devletten ihale almış durumda. Daha da özel olarak
söyleyeyim size, özellikle Kalyon, Albayrak ve Doğuş holdingleri -ki
bunlar biliyorsunuz ATV, Sabah, Yeni Şafak, TVNET, NTV, Star gibi
televizyonların sahiplerini içeriyor- üçüncü havalimanı ihalesinde
bizzat ilgili kurumlar. Yani şöyle bir tablo çıkıyor benim
anladığım kadarıyla: İktidar İhale
Yasasını her an istediği gibi yorumlayarak özellikle bir medya
tekeli yaratmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum
Sayın Katırcıoğlu, sözlerinizi tamamlayın, lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Arkadaşlar, bu şaka maka değil,
dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Dünyanın hiçbir
yerinde böyle ihale aracılığıyla şirketler
dünyasında özellikle medya sektörünü yönlendirebilme gücüne sahip olmak
hakikaten kabul edilebilir bir şey değil. Bu, eninde sonunda bu
konuda adım atmış olan iktidarın aleyhine bir durum olarak
da ortaya çıkacaktır. Bundan hiç şüphemiz yok.
Lütfen, bize, bizim gibi, gerçeklerle ilgili bir
şey söyleyin; böyle, hayali bir Türkiye içinde, anlamakta
zorlandığım bir şekilde cevaplar vermeyin diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Katırcıoğlu.
Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Ahmet Arslana aittir.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars)
Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, üçüncü havalimanı dünya çapında
bir havalimanı, bunu herkes biliyor. Sebebi, bugün dünyanın en büyük
havalimanları 90 ila 100 milyon yolcuya hizmet ederken İstanbul
üçüncü havalimanı başlangıçta 90 milyon, bütün etapları
tamamlandığında 200 milyon kişiye hizmet edecek ve
inşallah, günün sonunda yaklaşık 250 bin kişiye istihdam
sağlayacak.
Gelelim üçüncü havalimanıyla ilgili
açıklamalara. Birincisi, üçüncü havalimanının maliyeti 10 milyar
247 milyon liradır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Avro.
AHMET ARSLAN (Devamla) 10 milyar 247 milyon
avrodur, dediğiniz doğru, çok çok teşekkür ediyorum. Kira bedeli
ise yıllık 886 milyon avro olmak üzere, KDV dâhil 26 milyar 125
milyon avrodur. Çinde yapılan 11 milyar, Türkiyede yapılan 10
milyar 247 milyon; 26 milyar ise alacağımız kira geliridir.
Bunun bilinmesinde fayda var.
Dönelim, niye geç yer teslimi yapıldı?
Yap-işlet-devret projelerinde vaziyet planıyla ihaleye
çıkarsınız, neler istediğinizi söylersiniz ve daha sonra
bunlarla ilgili görevli şirket kesin projeyi hazırlar, o kesin
projeye göre de yapar. İstanbul üçüncü havalimanının ihalesi
yapıldıktan sonra Orman Genel Müdürlüğü dedi ki: Bana kesin
projenizi vermediğiniz sürece ben size burada inşaat yapma izni vermem.
Dolayısıyla iş geç başladı. Ancak şartname eki
dokümanlarda vardır, deniyor ki: Kesin proje hazırlanıncaya
kadar ve kurumlardan gerekli izinler alınıncaya kadar, vaziyet
planı çerçevesinde harita ölçümü, zemin etüdü, sismik ve hâlihazır
çalışmalar yapılabilir. Dolayısıyla bu
çalışmalara önceden başlandı, bunun bilinmesinde fayda var.
Ve yine kot söylendi. Kotla ilgili de
şartnamede ve ihale döneminde firmaların sorularına verilen
zeyilnamelerle denmiştir ki: Etütlere bağlı olarak
değişiklikler çıkarsa bunun gereği yapılacaktır.
Gereği nedir? Fiyatta düşme olursa günün sonundaki mahsuplaşmada
bunu kiraya ekleyeceğiz, fiyatta artış olursa bunu yüklenici
olarak sen sineye çekeceksin. Dolayısıyla bu sürpriz değildir,
ihale eki dokümanlarda ve zeyilnamelerde belirtilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
Başkanım, lütfen
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
AHMET ARSLAN (Devamla) Çok çok teşekkür
ediyorum.
Kaldı ki zeyilnameyle verilen cevap bütün
firmalara verilir, sadece soruyu sorana verilmez; bunu özellikle vurgulamak
isterim.
Ve yine grup önerisinde deniyor ki: İç
finansman temin edildi, hazine garantisi verildi. Değerli
arkadaşlar, iç finansman değildir, Türkiye'deki bankaların yabancı
şubelerinden temin ettikleri kredidir ki bu dış finansmandır.
Dış finansman olunca da hazine garantisi yoktur, borç üstlenimi
vardır. Sözleşme fesholur, iş yarım kalırsa kamu o
malın sahibi olur, borcu verene karşı borcu üstlenir ancak
firmaların yüzde 20 öz kaynağına el koyar; bunun da özellikle
bilinmesinde fayda vardır.
Yolcu garantisi verilmiştir ki şu ana
kadar -bütün havalimanlarında benzer uygulamayı yapıyoruz- 47
milyon yolcu garantisinden kaynaklı para vermişiz, 460 milyon buna
karşılık para almışız. Burada da aynı
şey olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arslan.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
hemşehrim ve Sayın eski Bakan sözlerimi bağlamından
kopararak başka bir açıklama yapmıştır. Onun için,
müsaade ederseniz, 69a göre kürsüden iki dakika bunu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden de yapabilirsiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Kürsüden
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdoğdu.
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın CHP Grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Değerli
hemşehrim, birincisi, cumhuriyet tarihinin en büyük ihalesine
çıkılırken vaziyet planıyla çıkılmaz, uygulama
planıyla çıkılması gerekiyor. Vaziyet planı bir
taslaktır, 26 milyar avroluk bir ihaleye vaziyet planıyla
çıkılmaz.
Orman Genel Müdürlüğü izin vermemiş.
Cumhuriyet tarihinin en büyük ihalesini yaparken Orman Genel Müdürlüğünden
izin almadan nasıl ihaleye çıkıyorsunuz, anlayabilmek mümkün
değil. Orman Genel Müdürlüğünün izni bahane, iki yıl geç vermek
için yaptınız. İki yıl yeri teslim etmediğiniz yerde
sondaj yapılmış. Yahu, Sayıştay raporu yazıyor,
işçi binalarından bilmem neye kadar inşaat
başlamış. Yeri teslim etmediğiniz yerde
Cumhurbaşkanı nasıl temel attı Sayın Bakan, bunu açıklayın.
Kot değiştirilebilir. Kot
değiştirilir 30 santim, 40 santim; 30 metre değiştirilir
mi? 2,5 milyar avro ihalede fark eder mi Sayın Bakan, rica ederim. O zaman
ihaleyi yenilemeniz gerekir çünkü asli unsuru değiştirmiştir.
Parayı geri ödeyeceksiniz. Allah
aşkına, size güveniyorum, ne zaman ödeyecekler? Bu 2,5 milyar avro
bana göre, 1,3 milyar avro da Sayıştaya göre. Ne zaman ödenecek? 2042
yılında diye bir şey ortaya attılar, daha bir şey bile
imzalanmamış. Bunların açıklanması gerekiyor.
Açıklamalarınız için teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, ben de
anlayışınız için teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
şahsım muhatap alınarak direkt soru soruldu. Müsaadenizle
kürsüden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Elbette, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
6.- Kars
Milletvekili Ahmet Arslanın, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun CHP Grup önerisi üzerinde sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET ARSLAN (Kars) Saygıdeğer
milletvekilleri, yap-işlet-devret projelerinde, kesin proje, uygulama
projesiyle ihaleye çıkılmaz, ne istediğinizi ortaya
koyarsınız, görevli şirket projeyi hazırlar. Bu birincisi.
İkincisi, yine kanunen,
çıktığınız şartname, gelen sorulara
karşı verdiğiniz cevaplar, zeyilnameler yüklenicileri, teklif
sahiplerini, görevli şirketi bağladığı gibi kamu
otoritesi olarak sizi de bağlar, dokümanınızda
zikrettiğiniz, taahhüt de ettiğiniz bir işlem gerçekleşirse
sözleşme döneminde de onun gereğini yapmak zorundasınız ki
onun gereğini yaptık, yapıyoruz.
Yine, bu işlerle ilgili yapılan her
şey açıktır, alenidir. Bunun böyle bilinmesinde fayda var.
Elbette ki Sayıştay denetçileri denetleyecek, fikrini söyleyecek,
görüşünü söyleyecek bugüne kadar olduğu gibi. Sonra da Türkiye Büyük
Millet Meclisi KİT Komisyonuna gelecek, Meclisimizin değerli üyeleri
KİT Komisyonunda nihai kararı verecekler. O karar çerçevesinde de
işlem yapılır. Hiçbir şeyin hiç kimseden saklanması
diye bir şey söz konusu değildir.
Evet, dünyanın en büyük projesidir; evet, bu
projeyi yönetmek her babayiğidin harcı değildir; tecrübeli,
yap-işlet-devret konusunda dünya çapında tecrübeli olan Türkiye
Cumhuriyetinin ve onu idare edenlerin maharetidir, marifetidir ki 2002de
yılda 35 milyon iç hat ve dış hat yolcusu uçarken Türkiyede,
bugün 220 milyon yolcu uçuyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Hazine garantisi ver,
herkes yapar buradan ya, herkes yapar ya!
AHMET ARSLAN (Devamla) Bunları yapabilmeniz
için, hava yolunu halkın yolu yapabilmeniz için, vatandaşın her
yere uçmasını sağlayabilmeniz için büyük düşünmeniz, büyük
düşünmek yetmez, gereğini yapmanız lazım. Onu
yapıyoruz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, sadece kayıtlara geçsin diye söyleyeceğim: Sayın
eski Bakana sordum, 90 metreden 60 metreye yani 2,5 milyar avroluk bir maliyet
farkı ihalede olabilir mi? Bir şey söylemedi. Bu bahsettiğimiz
maliyet farkının nasıl ödeneceği konusunda -kendisi şu
an itibarıyla yetkili olmayabilir ama- ben buradan Ulaştırma Bakanına
da soruyorum: Bu para nasıl ödenecek? Şu an itibarıyla açsalar
bile iki yıl boyunca yani 1/1/2019da 1 milyar 45 milyon avro kira yatacak
mı devletin hazinesine? Bunu bütün Meclisin araştırması
gerekiyor, milletin kürsüsünde bizim de araştırmamız gerekiyor.
Ben hem Sayın Bakana açıklamaları için teşekkür ediyorum
hem size teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Erdoğdu.
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
buna ben de sadece kayıtlara geçsin diye
BAŞKAN Tabii ki buyurun, önemli bir konu,
sözlerinizi söyleyin.
AHMET ARSLAN (Kars) Günün sonunda,
inşaatın sonunda yap-işlet-devretlerde mahsuplaşma
yapılır; artı yaptırdığınız iş,
eksi yapılan iş. Burada da eksi yapılan işe karşı
hesap yapılır ve o para bu işte kiraya ilave edilir ki buna
bağlı olarak da faiziyle birlikte kiralara ilave edilecektir ve onun
bedeli alınacaktır. Çünkü bu 90 metreden 60 metreye düşmekte,
zaten bedelin düşeceği bir vakıa, bir gerçek. Buna da ne Devlet
Hava Meydanlarının bir uzmanı karar verecek ne şirketin bir
uzmanı karar verecek, bu konuda otorite olan uluslararası
kuruluşlarla yapılacak çalışma bizce de teyit edilecek,
sonra da eklenecek. Bunu da bilgilerinize arz etmek istedim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arslan.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve
arkadaşları tarafından üçüncü havalimanı
yapımında Sayıştay tarafından tespit edilen
usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla 16/10/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Ekim 2018 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Divandaki arkadaşlarımın görüş birliğiyle
vardığı sonuç önerinin reddedildiği yönündedir.
Teşekkürler.
Sisteme girerek söz talebinde bulunan
milletvekilleri var.
Sayın Hüda Kaya, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, 16 Ekim 1961 Konca Kurişin
doğum günü münasebetiyle onun şahsında hem derin güçlerin
savaş politikalarının hem de erkek şiddetinin kurbanı
olan bütün kadınları saygı ve rahmetle andığına
ilişkin açıklaması
HÜDA KAYA (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün, 16 Ekim 1961de doğum günü olan, sevgili
arkadaşım, dostum, Müslüman feminist bir kadın olan Konca
Kurişin doğum günü. Vahşi bir katliamla, bir acıyla, 5
çocuk annesi genç bir kadını düşüncelerinden ve inancından
dolayı derin devletin ve iş birlikçilerinin vahşice
katlettiği bir kadın Konca Kuriş. Konca Kurişin
şahsında hem derin güçlerin savaş politikalarının
kurbanı olan bütün kadınları hem erkek şiddetinin
kurbanı olan bütün kadınları saygı, sevgi, özlem ve rahmetle
anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaya.
Sayın Aygun
33.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, 8 Temmuz 2018 Çorlu tren
kazasına ilişkin bilirkişi raporunun kazadan üç ay sonra Çorlu
Cumhuriyet Savcılığına teslim edildiğine ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, 8 Temmuzdaki Çorlu tren kazasına ilişkin
bilirkişi raporu kazadan üç ay sonra 8 Ekimde Çorlu Cumhuriyet
Savcılığına teslim ediliyor. Raporda Devlet Demiryollarının
tüm kusurları sıralanıyor, ihmaller açığa dökülüyor.
Çorlu tren kazasındaki bilirkişi raporu Devlet Demiryolları
yönetiminin istifasını gerektirir. Raporda Devlet
Demiryollarının tüm kusurları sıralanmaktadır.
Meteoroloji Genel Müdürlüğüyle koordinasyon yok, meteorolojik verileri işleyecek
uzman yok, teknoloji yeterince kullanılmıyor, sensör algılama
sistemleri eski hatlara uyarlanmıyor, kalifiye uzman çok az. Kazanın
gerçekleştiği menfez 145 yıldır yenilenmiyor. Kârgir
yapı yani taşıyıcı kolonlar yok, yığma
yapı. Menfezin çimento enjeksiyonuyla güçlendirilmesi isteniyor ama
şu ana kadar tüm yerlerde bu menfez yenilenmesi es geçilmiş durumda.
Devlet Demiryolları altyapı ihaleleri de ne hikmetse ek ödenek
yetmezliğinden iptal
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Gaytancıoğlu
34.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, çeltik üreticilerinin
sorunları çözülmediği takdirde Türkiye'nin kıtlıkla
karşı karşıya kalacağına ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugünlerde bütün bölgelerde çeltik hasadı
yapılıyor. Ancak fiyat o kadar düştü ki, Türkiyenin ithal
ettiği bir üründe, ortalama 570 dolara ithal ettiği bir üründe çeltik
fiyatının en az 3,5 lira olması gerekirken üreticiler 2 liralara
çeltik satıyorlar ve çok zor durumlarda kalıyorlar. Üreticiler
borçlarını ödemekte güçlük çekiyorlar; gübre fiyatları son
derece arttı, akaryakıt fiyatları son derece arttı. Burada
madem çiftçinin kara gün dostu olan bir kurum var, bu kurumun devreye girmesini
istiyoruz, bu kurumun piyasaya müdahale etmesini istiyoruz. Yoksa önümüzdeki
sene gerçekten Türkiye bir kıtlıkla karşı karşıya
kalacak. Her şeyi ithal etmekle çözüm bulamayız. Madem yerliysek
madem millîysek çiftçimizi desteklemek, üretenin alın terinin
karşılığını ödemek zorundayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, son olarak Sayın
Özgüneş
35.-
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin, Şırnak
Güçlükonak Fındık beldesinde yaşayan halkın su sorununa
ilişkin açıklaması
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak)
Teşekkürler Başkan.
Şırnakın Güçlükonak Fındık
beldesinde çok trajik bir olayla karşı karşıyayız. Bu,
oranın halkının tümünü ilgilendiren bir olay. Kayyumla birlikte
bizzat iki kez o beldeyi ziyaret ettik milletvekilleri olarak. Orada on günde,
on iki günde halka bir saat su verilmektedir. Diğer suyu tepelerdeki
karakollara çekmişler. Dolayısıyla Kuyularda su yok. diye
halka su verilmemektedir. Halk traktörlerle su almak durumundadır.
Aynı zamanda, kuyuların elektrik parası halka ödetilmekte, milyarları
geçen bir miktar ifade edilmekte ve halk bunu da ödeyememek durumundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) 6 kilometre
uzaklıkta bulunan akarsuların boşa aktığı
bilgisini aldık. Bunu devlet ele alıp
14 köy ve belde bundan
etkilenmektedir. Buna bir çare bulunması aciliyet arz etmektedir,
gerçekten trajik bir durumda.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hatip.
Sayın Enginyurt
36.- Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurtun, 16 Ekim 2014 tarihinde hayatını
kaybeden TBMM 21inci Dönem Milletvekili Ali Göngörü rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkan, 15 Ekim tarihinde hayatını kaybeden, Ne Amerika ne
Rusya ne Çin, her şey milliyetçi Türkiye için. diye ülkücü harekette
sembol olmuş Ali Güngör ağabeyimi, 21inci Dönemde Mersin
Milletvekili olarak görev yapan Ali Güngör ağabeyimi rahmetle
anıyorum, mekânı cennet olsun diyorum.
BAŞKAN Sayın Erel
37.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, elektrik borcu yüzünden mağdur olan
çiftçilerin borçlarının yapılandırılması ve
tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminde
dağıtım şirketleri tarafından çiftçilere indirim
uygulanması için yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
Aksarayda çiftçilik yapan
vatandaşlarımızın tamamına yakını elektrik
borcundan dolayı icralık durumdadır. Dicle Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi 2013 yılından beri
Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin, Siirt ve
Şırnaktaki çiftçilerimize tarımsal sulamada kullandığı
elektriğin tüketiminde yüzde 65e varan indirimler uygulamaktadır. Aynı
uygulamanın, başta Aksaray olmak üzere, diğer tüm çiftçilere
dağıtım şirketleri tarafından uygulanması yönünde
yetkilileri göreve davet ediyorum.
Ayrıca elektrik borcu yüzünden
kuyularını çalıştıramayan çiftçilerimiz mağdur
durumdadır. Bu borçların da
yapılandırılmasını Aksaray halkı adına talep
ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın grup başkan vekillerini
çalışma düzenini konuşmak üzere davet ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 16 Ekim 2018 Salı günkü
birleşiminde 11 Ekim 2018 tarih ve (3/44) sayılı
Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin okunarak görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılması ve bu birleşimde
çalışmalarını gündemin "Seçim kısmındaki
işlerin tamamlanmasına kadar sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
16/10/2018
Danışma Kurulunun 16/10/2018 Salı
günü (Bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Binali
Yıldırım
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Cahit Özkan Engin
Özkoç
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Fatma
Kurtulan Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Grubu Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Yavuz
Ağıralioğlu
İYİ
PARTİ Grubu
Başkan
Vekili
Öneriler:
Genel Kurulun;
16 Ekim 2018 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 11 Ekim 2018 tarih ve 3/44 sayılı
Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin okunarak görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılması ve bu birleşimde çalışmalarını
gündemin "Seçim kısmındaki işlerin tamamlanmasına
kadar sürdürmesi;
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 92nci
maddesine göre verilen bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
vardır, okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
3.-
Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek türk silahlı kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında;
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde UNIFILe, 31/10/2018
tarihinden itibaren bir yıl daha iştirak etmesi ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/44)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
11/08/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006) sayılı Karar ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 05/09/2006 tarihli ve 880 sayılı
Kararıyla bir yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türkiye,
Lübnan'da konuşlu Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü
(UNIFIL)'e Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla katkı sağlamıştır.
Söz konusu iznin süresi son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17/07/2017
tarihli ve 1155 sayılı Kararıyla 05/09/2017 tarihinden itibaren
31/10/2018 tarihine kadar uzatılmıştır.
Türkiye, UNIFIL'e yaptığı
katkılarla barışı koruma harekâtının etkin
biçimde icrasında önemli bir işlev üstlenmiştir. Bu çerçevede
Türkiye'nin katkısı gerek Birleşmiş Milletler sistemi
içinde gerek bölgesel ve küresel ölçekte gerekse kapsamlı sivil-asker
iş birliği faaliyetleri vasıtasıyla Lübnan toplumunun her
kesimi nezdinde görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış
ve istikrarın korunmasına yönelik politikasının
sürdürülmesine hizmet etmiştir.
Bu itibarla, UNIFIL'e katkımızın
sürdürülmesinin önem arz ettiği değerlendirilmektedir.
UNIFIL'in görev süresi Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 30/08/2018 tarihli ve 2433 sayılı Kararıyla
31/8/2019 tarihine kadar uzatılmıştır.
Bu hususlar ışığında ve
Lübnan'la ikili ilişkilerimiz ile bölgedeki güvenlik şartları da
göz önünde tutularak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
UNIFIL'in görev süresinin uzatılması yönündeki 2433 (2018) sayılı
Kararı uyarınca; hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında 31/10/2018
tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL'e iştirak etmesi ve bununla
ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması
için gereğini Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca bilgilerinize
sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Şimdi, alınan karar
gereğince Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde İç
Tüzükün 72nci maddesine göre görüşme açacağım.
Gruplara ve şahsı adına iki üyeye söz
vereceğim.
Konuşma süreleri gruplar için yirmişer
dakika, şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum:
İYİ PARTİ Grubu adına Behiç
Çelik, Mersin; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa Hidayet
Vahapoğlu, Bursa; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Tülay
Hatımoğulları Oruç, Adana; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Utku Çakırözer, Eskişehir; Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Şirin Ünal, İstanbul.
Şahıslar adına, Yunus Emre,
İstanbul; Ali Şahin, Gaziantep.
Şimdi ilk söz İYİ PARTİ Grubu
adına Mersin Milletvekili Behiç Çelike aittir.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
UNIFILe ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde
konuşma yapmak için grubum adına söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi dünyanın birçok bölgelerinde, çatışma
alanlarında buna benzer kararlar alarak katılımcı ülkelerin
güvenlik kuvvetleriyle güven, istikrar ve
çatışmasızlığı sağlamak için, devletlerin
birtakım güçlerini oraya göndererek birtakım önlemler alır.
UNIFIL de bu bağlamda alınan karar doğrultusunda
yaklaşık on iki yıldır Lübnanın güneyinde
konuşlu 30 ülkeden müteşekkil bir askerî güvenlik örgütüdür.
Değerli milletvekilleri, 2005 yılında
Lübnanın güneyinde İsrailin amansız bir
saldırısı gerçekleşti. Bu saldırı sonucunda
Lübnanın güney bölgesinde bulunan bütün yerleşim birimleri ve
başkent Beyrut dâhil olmak üzere büyük bir yıkıma
uğratıldı ve Lübnan devletinin güneyinde bulunan bütün bu yerleşim
alanlarının altyapısı çöktü ve yıllarca süregelen, o,
televizyonlarda izlediğimiz, delik deşik edilmiş binalar,
yıkılmış tesisler, yakılmış evler ve tamamen
bölgeden göçmek zorunda kalan 1 milyon civarında Lübnanlı. 2005
yılında böyle bir ortam oldu ve bu çatışma İsrail ile
Hizbullah örgütü arasında cereyan etti ama bu çatışmada
İsrail büyük bir yara aldı. İsrail kendisini her zaman gerek
Filistine karşı gerek bütün Arap ülkelerine karşı asla
yenilmeyecek, daima her çatışmada, her savaşta, büyük savaş
veya düşük yoğunluklu savaşlar dâhil olmak üzere, galip
gelebileceğini zannetti ama burada İsraili sarsan bir
çatışma oldu ve İsrail buradan kendisini çekmek ve bu
bataklıktan kurtulmak için ilk kez başvuru yaptı.
İşte, Güvenlik Konseyi 2006 yılında bir karar aldı,
1701 sayılı Kararıyla birlikte Lübnanın güneyinde,
özellikle Mavi Hat olarak adlandırılan bölge ile Litani Nehri
arasındaki tampon bölgeyi boşaltarak oraya Hizbullahla ve Lübnan
grupları ile İsrail arasında bir
çatışmasızlık alanı yaratarak kendisini Lübnan
sınırı bağlamında güvene almak için bir uygulama
amaçlı Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü kurulması
yönünde Güvenlik Konseyinden karar talep etti. Bu karar, biraz önce arz
ettiğim gibi, 1701 sayılı Kararla gerçekleşti. Ancak biz
Türkiye Cumhuriyeti olarak 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararını aldık. Bu karar neyi içeriyor? Bu karar ilkeleri
belirliyor, bu görev gücüyle ilgili ilkeleri belirliyor; Güvenlik Konseyi
kararıyla paralel olan bir ilkeler manzumesinden ibaret.
Biz 2006 yılından itibaren, 2007, 2008
tarihleri ve devam eden yıllarda her yıl birer yıl uzatmak
suretiyle bugüne kadar UNIFILe katılım kararımızı
yinelemeye devam ettik. İşte, bugün önümüze gelen karar da aynı
şekilde Güvenlik Konseyinin 2433 sayılı Kararı
doğrultusunda almamız gereken bir karar olarak karşımıza
çıkıyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk askerinin,
Mehmetçikin sadece Lübnanda değil, dünyanın birçok bölgesinde,
birçok çatışma alanında engin hoşgörüsü ve şuurlu
görev anlayışı her zaman barışa azami katkı
sağlıyor. Bunu bütün dünya biliyor. Afganistan için böyle,
Bosna-Hersek için böyle. Dünyada Mehmetçik, Türk ordusu bu konuda kendisini
kanıtlamış, yüksek deneyim sahibi bir ordu olarak yine buraya
katkı yapmaya devam ediyor. Önümüzdeki karar da bunu içeriyor.
Değerli milletvekilleri, bu bölge çok netameli
bölge. Bir sorununu çözseniz başka bir sorunla
karşılaşırsınız. Hatta bir sorununu çözseniz
birkaç sorun daha ortaya çıkar. Orta Doğu, her ne kadar birçok
kişi eleştiriyor olsa da gerçekten bir bataklıktır. Orta
Doğu bütün bölünmüşlüğünün içerisinde, özellikle 1916
yılında, Osmanlı ordusunun, Osmanlı egemenliğinin sona
ermesinden ve Osmanlı ordusunun bölgeden çekilmesinden sonra neredeyse
hiçbir zaman barış yüzü görmemiştir diyebiliriz çünkü Osmanlı
İmparatorluğunun bölgeden çekilmesi bölgede sömürge rejimlerinin
ortaya çıkmasına ve belli bir süre sonra da cetvelle çizilen yapay
devletlerin oluşmasına yol açmıştır. Ama Batı,
bölgenin yer altı kaynakları, bölgedeki etnik yapılar, inanç yapıları
üzerinden hep bir çatışma ortamı düşünerek, bölgeyi bu
eksende bölerek ortaya işin içinden çıkılmaz bir durum
yaratmıştır.
Özellikle Lübnan demişken, Lübnanın
hemen güneyinde İsrail ve bizim sınırımıza da -Hatay
sınırına- fevkalade yakın bir mesafede ve onun
yanında, İsrailin hemen doğusunda, Lut Gölünün civarında
ve Gazze itibarıyla da güneyinde bir Filistin bölgesi var ki bu müteaddit
kez hem sosyal medyada hem bu konuda birçok araştırmacının
kitaplarında gösterildiği gibi, haritalarda
1948 yılından
itibaren adım adım İsrail devletinin işgalci tutumu
yüzünden Filistin topraklarının bir bir ele geçirilerek
yerleşimlere açılıp Filistinlilerin neredeyse uzun yıllar,
yetmiş yıl gibi bir sürede sürekli olarak katliama
uğratılması maalesef hepimizin vicdanını
kanatmaktadır. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri, devletimiz
birçok kez gerek İsraille gerekse bölgedeki Arap ülkeleriyle temas
içerisinde olmasına rağmen, sadece buradaki insani ve ahlaki
yoksunlukların ortadan kaldırılması ve zulmün sona
erdirilmesi için gerekli girişimleri yapmasına rağmen maalesef
İsrail hâlâ saldırgan tutumunu sürdürmektedir. Lübnandaki durum da
böyledir aslında. Yani bunlar topluca bizim Orta Doğudaki
dış politikamızı, dünyanın bütün devletlerinin
dış politikalarını doğrudan etkileyecek olan bir
manzumedir. Bu itibarla, buna benzer
barış gücü yapılarıyla barışı azami ölçüde
kuvvetlendirerek bölgede kalıcı barışın tesis
edilmesi, sonuçta buna benzer geçici görev gücü yapılarının
bölgeden çekilmesi ve istikrar ve güveni sağlamak önem arz ediyor.
Değerli milletvekilleri, Orta Doğu derken
Lübnan bölgesi ve hemen yanında İsrail
Yine, şu anda, güvenlik politikamız
desek Suriye için uygun olur, dış politika desek uygun olur, ekonomi
desek uygun olur; hangi kapsamda değerlendirirsek değerlendirelim
Lübnan ve birlikte Suriye aslında Türkiyenin şu anda, kısa
vadede, orta vadede bırakın uzun vadeyi- doğrudan
bekasını etkileyecek çok önemli sorunlar yumağı hâlindedir.
Daha 2008 yılında bu Gazi Mecliste bütün
milletvekilleri olarak toplandık ve o zaman büyük bir mücadele verildi bu
Mecliste. Konu neydi biliyor musunuz? Konu, Suriye
sınırının, 911 kilometrelik Suriye
sınırının 513 kilometresinin mayından
arındırılmasıydı. Böyle bir
mantıksızlık olabilir mi? Niye mayından
arındırıyorsunuz Suriye sınırını? O konuda
bizler direndik ama iktidar partisi o zaman ısrarla Mayından bölgeyi
arındıralım. diye büyük bir mücadele verdi; bunu bir yasa
olarak getirdiler, tasarı olarak getirdiler ve Genel Kurula indirdiler ama
burada bu direniş etkisini gösterdi. O zaman AK PARTİnin yetkilileri
şunu söyledi, dediler ki: Mayından temizleyelim, tarıma
açalım. Burayı David veya başkaları alsın,
işlesin ve Ayşe, Ali, Fatma ekmek yesin. Bunun
mantığı nasıl olabilir? Ama gelinen noktada, şu anda,
biz sınırımıza boydan boya, neredeyse 4 metrelik hat çekerek
Suriye ile aramıza büyük barikatlar kurmuş durumdayız. Ama
geçişler yok mu? Yine aynı şekilde geçişler devam ediyor ve
Suriyeli mültecilerden dolayı ülkede ciddi bir dram yaşanıyor.
Bu bizim demografik yapımızı olumsuz etkiliyor. Egede düzensiz
göçmenler denizde boğuldu. ve 20 kişi öldü, 15 kişi öldü.
diye neredeyse haber geçmedik gün yok. Böyle bir şey olabilir mi?
İnsanların hayatlarını riske atıyoruz, bunun önlemi
yok.
Şimdi, soruyoruz,
sınırlarımız delik deşik olmuş, hiçbir önlem yok,
Afganistanlılar veya başka ülkelerden gelen insanlar İrandan
Doğu Anadolunun daha içeride Erzurum gibi illerine kadar yürüyerek
geliyorlar, polis durduruyor Nereye gidiyorsunuz?, ya böyle bir şey
olabilir mi? Eskiden sınırlardan bırakın insan geçmesini
bir koyun bile geçemezdi, mümkün değildi; bunlara önlem almak lazım.
Ülkemiz âdeta bir göçmenler batağına dönüştü ve illegal
mahalleler oluşuyor, suç örgütleri oluşuyor. Ülkemizin asayişi
en batıda Edirneden doğudaki Karsa kadar bozuluyor. Bunun nedeni
maalesef başta Suriyedeki savaştır diyebiliriz, en başat
olanı odur. Ama Irakta da aynı sorunlarla biz karşı
karşıya kaldık. İktidar partisinin iktidar olduğu ilk
yıllarda başlayan Irak Savaşı yine 1 milyon 200 bini
aşkın insanın, Iraklının maalesef ölümüyle sonuçlandı.
Ve biz Amerikanın bu öldürme olayını bir anlamda destekler
mahiyette politikalar ürettik. Bunlar insani değil, İslami
değil, ahlaki değil, hangi şeye koysanız bu olmuyor. Onun
için dış politikayı total olarak ele alıp baştan sona
yeniden değerlendirmek ve kalıcı bir dış politika
yapmak hatta devletin kurucu temel değerlerine, fabrika ayarlarına
dönmek fevkalade önem arz ediyor. Dış politikayı
oturttuğumuz zaman güvenlik politikaları da oturur, millî savunma
politikaları da yerine oturur. Şimdi süremiz kısıtlı
olduğu için onlara girmek istemiyorum. Güvenlik, dış politika ve
millî savunma politikaları bir bütünlük arz eder, birbirinden
koparamazsınız. Bunu tamamlayan da ekonomidir. Bugün ekonomiyi sayın
hatipler tek tek anlatıyor. Bugün Türkiyede güven endeksi
düşmüş. Yüzde 50lere varan bir devalüasyon varken ve fert
başına düşen millî gelir 7.900 dolar düzeyine inmişken ve
bunun yanında tasarruf oranı yüzde 11ler düzeyine gerilemişken
ekonominin sağlamlığından bahsetmek tamamen abesle
iştigaldir.
Onun için, biz ne yapacağız değerli
milletvekilleri? Bizim öncelikle çok sağlam bir dış
politikayı benimsememiz ve bunu hayata geçirmemiz gerekir. Diğer
yandan, güvenlik politikalarımızı yeniden gözden geçirmemiz
gerekmektedir. Bunu da tamamlayacak olan kuvvetli bir ekonomiyle biz yolumuza
devam etmek, devletimizin bu sayede geleceğini garanti altına almak
durumundayız.
Şimdi, 4 milyon nüfuslu ki bu,
çatışmalar başladığı zaman- Lübnandan 1 milyon
insanın bu çatışma nedeniyle göç ettiğini düşünürsek o
devletin nasıl bir yıkıma uğradığını, o
devletin, o halkın nasıl bir yıkıma
uğradığını da görüyoruz. Ancak burada şunu da
hatırlatmak gerekir: Lübnan, maalesef, bu olaydan bir yıl önce Lübnan
Meclisi, sözde Ermeni soykırım tasarısını
görüşerek bu konuda soykırım olduğuna ilişkin karar
almıştır. Lübnanla ilgili acaba siyasal iktidar sözde Ermeni
soykırımıyla ilgili aldığı karar nedeniyle bugüne
kadar ne yapmıştır, bunun da hesabını vermesi
gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; UNIFIL bölgede İsrailin çekilmesini sağlamak,
gözlemcilik yapmak, İsrail ordusunun boşalttığı alana
Lübnan ordusunu yerleştirmek, güven arttırıcı
çalışmaları İsrail ve Lübnan hükûmetlerince koordine etmek,
insani yardımların ulaştırılması ve yerlerini
terk etmiş kişilere yardımcı olmak ve Lübnan ordusunun
tampon oluşturabilmesine destek vermek, Lübnan Hükûmetinin silah ve
mühimmat girişleriyle ilgili taleplerinin karşılanmasına
yardımcı olmak ve ayrıca UNIFILin kendi görev yönergesinde
yazılı olan hükümleri yerine getirmek için, bu görevleri yapmak
üzere, söz konusu olan, arz etmiş olduğum bölgededir. Bu bölgede,
Türkiye Cumhuriyeti olarak her zaman, Orta Doğuda dinî fanatizme asla
izin vermememiz gerekir. Rasyonaliteye aykırı olan her türlü icraata
karşı çıkmamız gerekir. Saldırgan İsrailin
saldırganlığını durdurmamız gerekir ve doğu
Akdenizdeki enerji havzalarımızı da bu bağlamda göz önünde
tutmamız gerekir.
Bunlara dikkatinizi çekmek için başlıklar
hâlinde arz ettim. UNIFILin bölgede faydalı hizmetler
yapacağına biz grup olarak inanıyoruz. Dolayısıyla
UNIFILe bir yıl daha Türk görev gücü olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) -
ordumuzdan
gidecek heyetin bölgede vazife yapmasını uygun görüyoruz.
Konuşmamı bitirirken hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çelik.
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
üzerinde ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğluna aittir.
Buyurun Sayın Vahapoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığının Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) görev süresinin
uzatılması yönündeki 2433 sayılı Kararına istinaden,
Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 31/10/2018 tarihinden
itibaren bir yıl daha UNIFILe iştirak etmesi ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanlığınca
yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca talep
ettiği karar hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
Genel Kurula arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
2006 yılında 1701 sayılı Kararına istinaden 880
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla Türk Silahlı
Kuvvetleri Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücünde görev
üstlenmiştir. Bu konudaki görev uzatma karar talebi 12nci defa
Meclisimizin gündemine gelmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin Lübnanda barışın tesisi ve idamesi maksadıyla
uluslararası bir güvenlik gücü oluşturmak için aldığı
11 Ağustos 2006 tarih ve 1701 sayılı Kararının hemen
akabinde, 14 Ağustos 2006da taraflar arasında ateşkes ilan edilmiş
-burada taraflar İsrail ile Lübnandır- ve kararların
uygulanmasına geçilmiştir. Türkiye UNIFIL hareketine 15 Ekim 2006
tarihinde katılmıştır. UNIFIL Deniz Görev Kuvvetine Deniz
Kuvvetleri Komutanlığınca bir fırkateyn
görevlendirilmiş, Türk İstihkam İnşaat Bölüğü 20 Ekim
2006-2 Eylül 2013 tarihleri arasında yedi yıl görev
yapmıştır. Lübnanda Türk İstihkam İnşaat
Bölüğü karargâh binası inşası, atık su hattı inşası,
çevre yolu inşası, helikopter pisti inşası, elektrik
hattı inşası, bakım onarım tesisleri, ofis binası
inşası ve muhaberatlarının yanında, çevredeki okul,
cami, hastane gibi halka hizmet veren kurumların bakım onarım
işlerini de gerçekleştirmiştir. Bunun yanında, UNIFIL hareketine
katılan ülkelerin Mersin Limanımızı kullanmasına izin
verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Lübnan Osmanlıdan koparıldığı
tarihten bugüne kadar sulh ve sükûnu bulamamış devletlerden biridir.
Bunun yakın sebeplerinin başında İsrailin, ABDnin ve
Suriyenin bölgeye yönelik uyguladığı politikalar yer almakta
iken bu defa İran güdümündeki Hizbullah faktörü de önemli rol oynamaya
başlamıştır. 12 Temmuz-14 Ağustos 2006 tarihleri
arasında yaşanan ve otuz üç gün süren Lübnan-İsrail
savaşı sonunda Hizbullahın artan gücü İranı bu
ülkede belirleyici, görünmeyen güç hâline getirmiştir. Başbakan
Haririnin Suudi Arabistanda rehin tutulması ve daha sonra geri
aldığı istifa olayı da konuya farklı bir boyut
kazandırmıştır. Bu olay Suudi Arabistanın bölgeye
müdahil olmaya çalışması ve bu kapsamda Suudi-İran kavgasını
Lübnana taşıma gayreti olarak görülmelidir. Özetle, bölgemizde
tökezleyenin, zayıf düşenin üzerine yedi düvel çullanmaktadır.
Bölgesel siyasi gelişmeler yanında
Arap-İsrail savaşı ve Ürdün iç savaşı ile Suriyede ve
Irakta yaşanan iç savaşların sonucunda yaşanan kontrolsüz
güç Lübnanı demografik anlamda her an ciddi
sıkıntıların yaşanabileceği bir ülke hâline
getirmiştir. Lübnan hassas bir ülkedir ve bu hassas dengelerin
korunmaması hâlinde barut fıçısına dönecek bir demografik
yapıya sahiptir.
Suriyeden sonra Lübnanda oluşabilecek bir iç
çatışma ya da özellikle dışarıdan yapılacak
herhangi bir müdahale sadece Lübnanla sınırlı kalmayacak ve
çevre ülkeleri de kapsayacak bir etki doğuracaktır. Bu nedenle Lübnan
da dâhil olmak üzere, yakın coğrafyamızdaki barış,
istikrar ve güvenliği zedeleyecek her gelişmeye karşı
Türkiye uyanık olmak zorundadır. Bir ülkede bozulan
barışın, güvenin ve istikrarın komşu ya da yakın
ülkelere doğrudan etki ettiğinin en acı örneklerine her gün
sokağa çıktığımızda, köşe
başlarında, duraklarda, kavşaklarda, gazete ya da TV
haberlerinde şahit olmaktayız. Barışın, güvenin ve
istikrarın bozulduğu ülkenin illa sınır komşumuz
olmasına gerek olmadığı 2003 yılından itibaren
İslam coğrafyasında akan kan ve gözyaşından
dolayı da görülmektedir. Afrikadan Afganistan Pakistana, Yemenden Irak
Suriyeye, Yugoslavyadan Gürcistana kadar coğrafyada yaşanan her
tür krizin bir şekilde etkilediği tek ülke Türkiyedir. Özellikle
ülkemizin maruz kaldığı kontrolsüz göçün doğurduğu
sorunların hatırlanması bu konunun daha kolay
anlaşılmasını sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; günümüz savaşlarının çirkin ve kuralsız
hâle geldiği, vekâlet savaşlarının acımasız,
kuralsız, hiçbir insani değerle ya da inanç kuralıyla
bağdaşmayan nitelik kazandığı, hedefinin sivil halk
olduğu, askerden çok sivilin hayatını kaybettiği, sivil
halkın hayatını idamesi için gerekli olan su, gıda,
sağlık, eğitim tesisleri gibi dokunulmaması gereken
alanlara özellikle dokunulduğu dikkatlerden kaçırılmamalıdır.
Küresel ve bölgesel plan yapan ülkeler askerî imkânlarını sadece
savunma maksatlı caydırıcı güç olarak
kullanmamaktadırlar. Askerî güç ve bu gücü belirleyen,
somutlaştıran teknoloji ve silahlara sahiplik, ülkelerin
planlarını, hedeflerini tahakkuk ettirmede belirleyici unsur olarak
kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde askerî güç
diplomatik, ekonomik, siyasi, kültürel vesaire etki alanı oluşturma
çabalarına zemin hazırlayan ve pekiştiren ana faktör olarak
kullanılmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin herhangi bir
yayılmacı, kontrol etme maksatlı hedefi ya da planlaması
olmasa bile, Ön Asya Türkiye'nin tarihî geçmişi itibarıyla ilgi
alanı olmak zorundadır. Hatta güvenlik sınırları millî
sınırlarımızın ötesinde düşünülmeli, ona göre
adımlar atılmalıdır. Hâlen Birleşmiş Milletler
Lübnan Geçici Gücü dâhil altı değişik coğrafyada Türk
askeri barışa destek sağlamaktadır. Türk Silahlı
Kuvvetleri geçmişte Somali, Bosna-Hersek, Yugoslavya, Arnavutluk, Makedonya,
Kongo, Sudan, Irak, Darfur, Somali Aden Körfezi, Afganistan gibi çok
sayıdaki ülke ve coğrafyada barış ve istikrarı
sağlamaya yönelik görev yapmıştır. Tüm bu görevlerin Türk
Silahlı Kuvvetlerinin verdiği hizmetle sınırlı
kalmaması gerekmektedir. Bu hizmetlerden doğan yakınlaşma
diplomatik, ticari, siyasi, kültür, sanat gibi alanlarda da
pekiştirilmeli, Türkiye Cumhuriyetinin hak ve menfaatlerine uzun süreli
hizmet eder hâle getirilmelidir. Bu konudaki bağlantı ve görev sadece
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Lübnan Geçici Görev Gücünde görevli
unsurlarıyla sınırlı kalmamalıdır. Devletin
Lübnan halkının Türkiyeye yönelik mevcut sempatisinin
artırılarak devamını sağlayacağı ayrıca
yeni müzahir kitlelerin oluşturulması için gerekli diğer faaliyetleri
de planlayarak hayata geçirmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu
çalışma hem halk hem de yönetici kesim üzerinde yapılmalı
ve bir sistem bütünlüğü içinde devletin tüm kurum ve
kuruluşlarının imkân ve kabiliyetleri kullanılarak
gerçekleştirilmelidir.
Sonuç olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücünde icra ettiği
görevin 31/10/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkere karar talebini
Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu değerlendirdiğimizi Genel
Kurulun bilgilerine sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Vahapoğlu.
Tezkere üzerinde üçüncü söz Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruça aittir.
Buyurun Sayın Hatımoğulları
Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Lübnan
tezkeresini konuşacağız ve geçtiğimiz haftalar içinde
Suriye, Irak tezkerelerini konuştuk ve tezkereler hakkında HDP olarak
fikirlerimizi ifade ettik. Şunu özellikle belirtmek istiyorum ki Suriye,
Irak tezkereleri görüşülürken evet oyu verenler aslında tezkere
üzerinde hayır oyu hak edecek biçimde konuşmalar ve
açıklamalar yaptılar ama buna rağmen evet demeleri hakikaten
anlaşılabilir bir şey değil. Bu Mecliste eğer bizler
bir şeyi başarmayı istiyorsak yaptığımız
açıklamaların bir sonuca bağlanması, bir neticeye
varması ve bir çizginin kırılmasını sağlamak
dışında bir seçeneğimiz olmadığını
özellikle belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, sizler de biliyorsunuz
ki 2006 yılında İsrail Güney Lübnana ve Beyrutta Şiilerin
yoğun yaşadığı mahallelere yoğun bir biçimde
saldırılar düzenledi. 2006 yılında Beyrut Konferansı
adı altında Birleşmiş Milletlerin de sunduğu katkıyla
düzenlenen konferansa katıldığımızda bizlere
savaşta bombalanmış olan bölgeler gezdirildi ve orada şunu
gördük: Uluslararası hukuka aykırı ve suç sayılacak misket
bombaları kullanılmıştır. Bunun yanı sıra,
özellikle Beyrutta sığınak delici bombalar kullanılmış
ve apartmanlar bir kâğıt gibi aşağı doğru
eğilmiş, çok sayıda insan yaşamını kaybetmiş
ve çok sayıda insan göç etmek zorunda kalmıştı. Bu, İsrailin
yaptığı ilk saldırı mıdır? Elbette
değil. İsrail zaten kurulduğundan beri Filistin
topraklarını adım adım işgal ederek, bölgenin
jandarması olarak bölgenin kalbine yerleşmiştir ve işgal
ettiği topraklarla da yetinmiyor. Bakın, 2006da Güney Lübnanı
işgal ettiği zaman önce tankla, topla, hava
saldırılarıyla girdi, ardından iş makinaları.
Çünkü saldırdığı yerlerdeki bütün yerleşim yerlerini
dümdüz ederek, kendilerine askerî çadırlar, askerî üsler kurarak toprak
genişletmeyi marifet olarak görmüş ve tarihinde böyle bir kara lekeye
sahip olan bir ülkeden bahsetmekteyiz.
Elbette bu ülke karşısında ve Orta
Doğuda savaş siyasetinin tamamı karşısında
bizler barıştan yanayız ama barışı bizler bugün
bu tezkereye evet diyerek ve Lübnana asker yollayarak
sağlayamayız. Bu sadece ve sadece göz boyamadır. Bugün eğer
İsraille yapılmış olan anlaşmaların bu ülke hâlâ
arkasında duruyorsa ve hâlâ mevcut olan iktidar, AKP Hükûmeti bunun
arkasında duruyorsa, kusura bakmasınlar, Biz, Filistin
halkının yanındayız, Lübnan halkının
barışından yanayız. demesinler, buna kargalar güler.
Değerli arkadaşlar, emperyalizmin Orta
Doğu politikaları ortadadır. Tarih boyunca Orta Doğuya
petrol gözüyle bakılmış, doğal gaz gözüyle
bakılmış, pazar meydanları gözüyle bakılmış,
hele de şimdi günümüz koşullarında küresel sermayeye entegre
edilmesi gereken ayrıca bir topluluk olarak bakılmaktadır.
Dolayısıyla, geçmiş dönemde emperyalist ülkelerin
saldırıları nasıl ortadaysa günümüz koşullarında
şu an en açık biçimiyle Suriyede zuhur etmiş olan savaş
tam da bunun yansıması ve sonucudur.
Değerli arkadaşlar, şu an Suriyede
bir vekâlet savaşı yürütülüyor. Özellikle İkinci Dünya
Savaşından sonra tek kutuplu dünyadan bahsedilen bir dönem kendini
geride bırakmış, şu an günümüzde özellikle Çinin ve
Rusyanın sağlamış olduğu gelişmişlik çok
kutuplu bir dünyadan bahsedilmesine sebep olmuştur. Şu an Orta
Doğuda, bir savaş meydanı hâline dönmüş olan Orta
Doğuda ve özellikle şu an Suriyede -Suriyenin altını
çizerek ifade etmek isterim ki- emperyalist güçlerin vekâleten, hatta -vekâlet
demek bile artık yetersiz- doğrudan yürüttükleri savaş ortadadır.
Değerli arkadaşlar, AKP iktidara
geldiğinde, evet, Suriye sınırlarında mayınlar
temizlendi. Ben Hataylıyım. Bizler gün içinde Suriyeye gidip
gelirdik, oradaki akrabalarımızı ziyaret ederdik ama çok
kısa bir zaman içinde sıfır sorun politikası
başarısız bir biçimde sonuçlanmış ve savaş
politikasıyla karşı karşıya olduğumuz bir dönem
başlatılmıştır. AKP, özellikle ustalık döneminde,
Orta Doğuya karşı bütün kinini Arap ülkelerine, Kürtlere
karşı, Perslere karşı bütün kinini en ağır bir
biçimde kusmuştur. Orta Doğunun sosyal, siyasal, askerî, ticari her
anlamda liderliğine oynayan ülkenin derin stratejisi, daha doğrusu
AKPnin derin stratejisi tamamen çökmüş durumdadır.
Bugün Suriyenin içinde bulunduğu
koşullara baktığımızda değerli arkadaşlar,
IŞİDi, El Kaideyi komşu olarak kabul eden bir iktidar
görüyoruz. Bugün Kobaninin düşmesi için alkış tutan, dualar
eden bir iktidar var karşımızda. Kobani düşseydi
Türkiye'nin sınırına kim yerleşecekti? IŞİD
yerleşecekti, ÖSO yerleşecekti, El Kaide ve uzantıları
örgütler yerleşecekti.
SALİH CORA (Trabzon) IŞİD nerede
şu an, IŞİD nerede?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Siz
onlarla mı komşu olmak istiyorsunuz? Onları Kürt halkına
tercih mi ediyorsunuz? Araplara tercih mi ediyorsunuz? Çok açık ve net,
uyguladığınız pratik siyasetin
karşılığı, anlamı tamamen budur.
Değerli arkadaşlar, bu iktidar eğer
Lübnana asker gönderecekse, bir kere, Suriye'de savaşı yürüten
önemli güçlerden birisi, destekçi güçlerden birisi Hizbullaha karşı
destek sağlamış oluyorsunuz. Burada bir mantık
karmaşası var. Bir yanıyla Lübnana, Hizbullahın esas
yönetimde belirleyici olduğu bir ülkeye, oraya sizler barış gücü
gönderiyorsunuz ama Suriye'de aynı güçlerle çatışma ve savaş
içindesiniz. Yanı başımızdaki ülkeye barış
göndermekten, barış götürmekten, o ülkeyle ilgili tek bir
barış sözcüğünü ifade etmekten imtina ediyorsunuz. Hakikaten bu
bir akıl tutulması ve buna hiç kimse inanmaz.
Değerli arkadaşlar, bizler eğer
Lübnanda barış diyorsak Filistinle dayanışma diyorsak
bu
(x)
laflarıyla çözülecek bir şey değildir; bu, İsraille bütün
anlaşmalara son vermekle mümkün olur. O zaman gerçek
inandırıcılığınızdan bahsedilebilir.
Bakın, elimdeki şu belgede -tabii ki
hepsini ifade edecek değilim- 2000 yılında sadece 1 milyar dolar
olan ticaret hacmi, AKP iktidara geldikten sonra yani 2014 yılında
5,8 milyar ABD dolarıyla maksimum değere ulaşmış, 2016
yılındaysa 4 milyar 342 milyon dolar civarında bir ticaret hacmi
var. Sizler silah ticaretine, sizler başka ticari meselelere son vermediğiniz,
anlaşmalara son vermediğiniz sürece Lübnana barış gücü
göndermiş olmanızın bir anlamı yok. Bunu bir kere daha
ifade etmiş olayım.
Değerli arkadaşlar, bu bölgenin kadim
sorunlarından biri olan Kürt sorunundan bahsetmek istiyorum. Sizler,
bölgeyi barıştırmaya çalışan, sözüm ona
barış için asker göndermeye buralardan kararlar çıkartmaya
çalışan bir parti olarak acaba kendi ülkenizdeki Kürtlerle neden
barışmıyorsunuz? Türkiyenin en kadim sorunlarından biri
olan ve Orta Doğu siyasetinizin çökmesinde Kürt sorununu çözmemiş
olmanızın nasıl bir ayak bağı olduğunu bilen bir
yerden sizlere soruyorum.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Bizim Kürtlerle bir
problemimiz yok, PKKyla problemimiz var.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Kürtlerle
sorunumuz yok.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Sizler
kendi evinizdeki yangını söndüremediğiniz sürece başka
ülkelere göndereceğiniz itfaiyelerin ne bir gerçekliği ne
taşıyacağı suyun yanan ateşi söndüreceğine dair
inancımız asla ve asla yoktur.
SALİH CORA (Trabzon) Bizim Kürtlerle bir
problemimiz yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Terörle var, terörle var.
SALİH CORA (Trabzon) PKKya terör örgütü
deyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Niye dinleyelim ya?
Teröristi niye dinleyelim?
SALİH CORA (Trabzon) Yazıklar olsun
size!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Bugün bu
savaşların başlatmış olduğu
SALİH CORA (Trabzon) Yazıklar olsun!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Terörü destekleyen
kadını niye dinleyeyim ben?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibi dinleyelim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Terörü destekliyor,
müdahale etmeniz lazım Başkan, terörü destekliyor.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Bu
savaşların bölgede yaratmış olduğu yıkıma
sadece dönüp baktığımızda yıkılan Cizreyi,
Suru
SALİH CORA (Trabzon) Kim yıktı?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen yıktın
sen!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
yıkılan Lübnanı, Beyrutu, yıkılan Halepi,
Şamı, Lazkiyeyi
OYA ERONAT (Diyarbakır) Siz
yıktınız. Suru siz yıktınız.
SALİH CORA (Trabzon) O hendekleri kim
kazdı? O tuzakları kim kurdu? O bombaları kim attı?
Yazık! Yazık!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
bunlara
karşı en büyük sorumsuzluğu Bu bölgenin lideriyim. diye ortaya
çıkan AKP iktidarının ta kendisidir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
SALİH CORA (Trabzon) Hadi oradan!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Dönün
kendinizi sorgulayın, dönün politikanızı sorgulayın.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Suru siz
yıktınız, yaktınız; Cizreyi yıkıp yaktınız,
Silvanı yıkıp yaktınız.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, devam ediyorum. Orta Doğuya barış
gücü gönderecek olan, göndermek isteyen iktidar kendi Alevisiyle
barışsın, kendi kadınıyla barışsın.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Barışıktır,
barışıktır.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Kendi
halkıyla barışsın.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Barışıktır.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Aha
şu oturduğumuz sıralarda kendisi gibi düşünmeyen insanlarla
barışmayı öğrensin, daha sonra barıştan
bahsetsin, daha sonra kendine barış havariliği rolünü versin.
SALİH CORA (Trabzon) Ayrılıkçı
dil kullanıyorsun.
Sayın Başkan, müsaade etmeyin.
Ayrılıkçı bir dil kullanıyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Dinleyelim ya,
dinleyelim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Neyini
dinleyeceğim, neyini?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Burası Meclis mi, ev mi?
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Başkanım,
müdahale edin. Böyle olmaz ki!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bir noktaya daha
OYA ERONAT (Diyarbakır) Terörü destekliyor.
Neyini dinleyeceğim? Dinlemeyeceğim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Seni mi
dinleyeceğiz?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Tabii, beni
dinleyeceksin!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Kendileri
dinlemesin. Ben, dinleyen arkadaşlara ve Türkiye kamuoyuna
konuşuyorum ve devam ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Hatımoğulları, siz, Genel Kurala hitap edin lütfen.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Tezkereyi
konuşsun Sayın Başkan.
RECEP ÖZEL (Isparta) Terör propagandası
yapıyor. PKK propagandası yapıyor burada.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Filistinle ilgili bir vurguyu yapmak istiyorum.
Bugün İsrail
Bugün birçok askerî anlaşma
içinde olduğumuz, ticari anlaşma içinde olduğumuz ve hatta
şu anda Doğu Akdenizde ortaya çıkmış olan doğal
gaz rezervlerini yeniden paylaşmak için yepyeni bir dengenin bizleri
beklediğinin de altını bir parantezle ifade etmek isterim.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hayal gör
Hayal gör
Hayal bile göremezsin.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Filistin
halkına
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hayalini bile
kuramazsın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - İslam
İşbirliği Teşkilatı yaptığı
toplantıda Kudüsü Doğu Kudüs, Batı Kudüs diye ayırmaya
kalkıştı. Bizler Filistin halkının gerçek
dostları ve bu coğrafyada gerçekten barışı isteyenler
olarak şunu çok net ifade ediyoruz: Kudüs tek bir parçadır, Kudüstür
ve Filistinin başkentidir.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Onun için mi
İsraille iş birliği yapıyorsun? Bu ne biçim Filistin
halkı dostluğudur?
SALİH CORA (Trabzon) Kuzey Irakta
İsrail bayraklarıyla dolaşan sizdiniz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Sizler
ortaya koyduğunuz yalancı gözyaşlarıyla asla ve asla
Filistin halkının yanında olamazsınız.
SALİH CORA (Trabzon) Kuzey Irakta
İsrail bayrağı dalgalandıran sizsiniz.
NECİP NASIR (İzmir) Sizler siyonizmin ve
emperyalizmin uşağısınız.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, devam ediyorum. Bugün
OYA ERONAT (Diyarbakır) İsrailin
uşağı sizsiniz!
BAŞKAN Sayın
Hatımoğulları, lütfen, biraz bekleyin.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Dürüst konuşsun.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kürsü
özgürlüğü Meclisin temel taşıdır. Sayın milletvekili
burada görüşünü ifade eder, siz de karşı görüşünüzü ifade
edersiniz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ben de özgürlüğümü
kullanıp laf atıyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kalk da konuş.
Grup başkan vekilin var burada.
BAŞKAN - Sürekli olarak sözünü kesmeye yönelik
müdahalelerde bulunmanız doğru değil. Buna cevabı kürsüde
verirsiniz. Cevabı kürsüde verirsiniz. Bu Meclisin temeli kürsünün
kutsallığıdır.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yanlış
konuştuğu sürece ben
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Siz kürsüde değilsiniz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ne konuşuyorsun?
HÜDA KAYA (İstanbul) Kürsüde konuş,
kürsüde.
FATMA KURTULAN (Mersin) Orası dinleme
yeridir, orası konuşma yeridir.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Terörü destekliyor.
Bak, buradan da konuşurum, kürsüden de konuşurum!
BAŞKAN - Lütfen, beni dinleyin.
Çıkıp görüşünü burada serbestçe
söyleme hakkı milletvekillerinin dokunulmaz, tartışılmaz
hakkıdır.
O nedenle, lütfen, sabırla, sükûnetle
dinleyelim. Cevabınızı yine kürsüden verirsiniz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Laf atma hakkım
vardır, söylerim; tutanaklara geçirtirim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Hatımoğulları.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bugün Filistin halkı tanklara
karşı taşla sopayla direndi. Bugün Filistin halkı ve
özellikle Filistinin çocukları Filistin intifadasının önemli
bir simgesi hâline gelmiş oldu. Bizler bölgede bütünsel olarak bir barış
politikasını ortaya koyamazsak oradaki çocuklar hep 7
yaşında kalacaklar, oradaki çocuklar hep tankların,
topların altında ezilecek ve şeker yiyemeyecekler. Ve Hanzalalar
yüzünü asla ve asla güneşe dönmeyecekler.
Değerli arkadaşlar, Türkiyeye çok benziyor
bu ortam. Gar katliamının en küçük şehidi Veysel
Atılganı hatırlayın, Gezi direnişinin annesinin
şu an Cumhurbaşkanı olan kişi tarafından nasıl
yuhalatıldığını hatırlayın, Berkin
Elvanı.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Eren Şahini de
hatırlayın. Melek İpeki hatırlayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Cizrede
katledilen ve buzdolabında bedeni bekletilmiş olan Cemilenin
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Yalan
Yalan
RECEP ÖZEL (Isparta) PKKlı cesetlere bomba
düzeneği koyan sizsiniz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Bir an için gözünüzü kapatın ve bir an
için sadece ve sadece şu anki ruh hâlinizden vazgeçerek insani empati
kurun, insani empati kurun. Yapabilir misiniz? Evet, yaparım. derseniz işte o zaman
gerçek anlamda sizlerin barış politikasına inancımız
sonsuz olacak.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen inansan ne olur,
inanmasan ne olur!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Her askerî
çatışmanın sonu şüphesiz ki masada bitmek zorundadır.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Rıdvan Süeri
hatırla.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Yol
yakınken geri dönün diyoruz ama siz çok geç kaldınız. Olsun, bir
laf vardır Allah gafur ve rahîm. En çok bunu sizin bilmeniz gerekiyor.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Binlerce şehidin
kanı elinizde, Allahtan korkun
utanmazlar. Ne hâlâ burada konuşuyorsunuz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Bunu
bildiğinizi ifade ederek. Savaş tezkeresine sizleri Hayır.
demeye çağırıyorum.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Terör
propagandası yaptırıyorsun burada.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Siz neden bahsediyorsunuz?
BAŞKAN Bu kürsü Anayasaya göre, İç
Tüzüke göre milletvekilinin.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Terör
propagandası yapamazsınız.
SALİH CORA (Trabzon) PKKnın
propagandası yapılacak kürsü değil orası, orası
milletin kürsüsüdür.
BAŞKAN -
Bekler misiniz lütfen.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Burada hâlâ terör
propagandası yapıyor, ayıptır ya. Binlerce şehit var.
(MHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Bu kürsüde milletvekillerinin söz
hakkı kutsaldır.
SALİH CORA (Trabzon) PKKnın
propagandasını yapamaz. Aklı dağda kendisi burada.
Aklı dağda kaldı.
BAŞKAN- Eğer sürekli müdahalede
bulunursanız ben de İç Tüzükün gerekli hükümlerini uygularım.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Uygula.
SALİH CORA (Trabzon) PKKnın
propagandasını burada yapamaz. Orası milletin kürsüsüdür.
BAŞKAN - Söz hakkı kutsaldır
Anayasaya göre.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Ben devam
edeyim hocam.
BAŞKAN Konuşmaya devam edin.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar
SALİH CORA (Trabzon) - Üslubuna dikkat etsin.
BAŞKAN Siz oturun ve bırakın
konuşsun lütfen.
SALİH CORA (Trabzon) PKKnın
propagandasını yapamaz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar
BAŞKAN Arkadaşlar, kürsü
dokunulmazlığı var.
SALİH CORA (Trabzon) Terör dili
kullanıyor. Dağda öğrendiklerini gelip burada anlatıyor.
BAŞKAN - Burada söz hakkı kutsaldır.
Cevabını kürsüde verirsiniz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Bu kürsüde
bizleri dinlemeye tahammül edemeyenlerin Orta Doğuya götüreceği
zerre bir barış yoktur.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hadi oradan!
SALİH CORA (Trabzon) Onun kürsüye
çıkmaması lazım.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Ve ben
elbette sözlerimin sonuna yaklaşırken Filistinli Mahmud
Dervişin usta kalemlerinden akan şiiri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar
(AK PARTİ ve HDP
sıralarından karşılıklı sataşmalar,
gürültüler)
Ben grubuma seslenmek istiyorum.
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Hatip, siz
Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sırıtıyor bir de, utanmadan
sırıtıyor. Sırıtmaya utanmıyorsun değil mi?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
(x)
(AK PARTİ ve MHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Sayın Başkan
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Mahmud
Derviş bu sözlerde şunları ifade etmiştir:
Kılıçlar sizden insan eti
bizden./Yangın sizden insan eti bizden./ En ağır silahlar sizden
taşlar bizden./ Kanımızda olan payınızı alın
ve artık bu ülkeyi terk edin, bırakın gidin. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından gürültüler)
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Vatan hainleri, bu ülkeyi
size böldürmeyeceğiz! Millet düşmanları!
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
Başkan
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Tuzumuzdan gidin. demiştir Filistinli şair İsraillilere ve
Orta Doğudaki bütün işgalci güçlere.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Bebeklerin kanı sizin
elinizdedir. Daha utanmadan sıkılmadan konuşuyorsunuz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, son olarak şunu söyleyerek bitireyim. Bizler
bu tezkereye
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, lütfen
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Binlerce şehidin
kanı sizin elinize bulaşmış. Utanmazlar!
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, cevabınızı kürsüden
verirsiniz.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Daha hâlâ burada utanmadan
Türk milletine saygısızca konuşuyorsunuz. Haysiyetsizler!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) -
savaşa karşı barış siyasetini savunanlar olarak
hayır diyeceğiz, sizleri de hayır demeye davet ediyoruz.
(HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emine Sare AYDIN YILMAZ
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Grup başkan vekillerinin söz talebi
vardır.
Sayın Cahit Özkan, buyurun, yerinizden söz
veriyorum.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tabii, biraz önce hatibin konuşması
sırasında İsrailin misket bombaları altında ezilen
Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı zulüm üzerinden
milletimizin bölgesel ve küresel barışa, ulusal
çıkarlarımıza ilişkin acımasız bazı ithamlar
da olmuştur. Bunları aziz milletimizin vicdanına
bırakıyoruz. Elbette her söze söyleyecek cevabımız
vardır ancak öncelikle ifade etmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti devleti
milletimizin çıkarları, bölgemizin ve dünyanın küresel
barışını tesis etmek için hem içeride hem de dışarıda
terör örgütleriyle mücadele etmektedir. Türkler, Kürtler, Araplar
yüzyıllar boyunca nasıl barış içerisinde
yaşamışsa bu da aynı referanslarla bu coğrafyada
barışı tesis etmeyi hedef almaktadır.
Evet, dünyada gerek Amerika Birleşik Devletlerinin
gerek Avrupa Birliğinin kalkınma, refah, özgürlük, demokrasi ve hukuk
devleti süreçlerine baktığımızda sıfır sorunu
yani bölgesel barışı tesis etmek suretiyle
başardıklarını görüyoruz. O bağlamda, nasıl
vaktiyle bu bölge yüzyıllar boyunca barış iklimine sahip
olmuşsa aynı şekilde bu barış iklimini hep birlikte
tesis etmek zorundayız. Kürtleri, Arapları hiç kimseye tercih
ettirtmeyiz. Her türlü tehlike ve tehditlere karşı, bu
barışı tehdit etmek isteyenlere karşı mücadelemizi de
sürdüreceğiz.
Evet, reel politik bir
yaklaşımımız vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ulusal
barışımız ve çıkarlarımız, bölgesel ve
küresel barışa olan katkılarımız bundan sonra da devam
edecektir.
Ancak şu hususu da Genel Kurulumuzun ve aziz
milletimizin vicdanına sunmak istiyorum: Kudüsü başkent olarak ilan
eden ABD bir tarafta İsrailin Filistinli kardeşlerimize misket
bombası yağdırmasına destek verirken diğer taraftan da
bölgesel barışımızı tehdit eden terör örgütlerine,
PYDye, PKKya, YPGye 5 bin tır silah gönderenler de onlardır. Demek
oluyor ki bölgesel barışımızı bölge halkları
olarak, milletler olarak, devletler olarak biz tesis etmek zorundayız.
İnşallah bizim sağduyumuz, aziz milletimizin anlayışı
ve beklentisine uygun bir şekilde bu coğrafyada yeniden bölgesel
barışı kendi medeniyet köklerimizden
aldığımız ve alacağımız ilhamla yeniden
tesis edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
39.- Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, herkesin beğense de
beğenmese de birbirinin düşüncesine saygı göstermesi, dinlemesi
gerektiğine ve tek temennilerinin daha demokratik, daha özgür bir
ülkede yaşamak olduğuna ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Genel Kurulun o gündemini izlediğim için sayın başkan
vekili yerine söz almış bulunuyorum.
Hatip diğer hatipler gibi kürsüde kendi
düşüncelerini ifade etti, partimiz adına düşüncelerini ifade
etti ve biz bu Mecliste hepimiz buraya seçilerek geldiysek birilerini temsil
ediyoruz yani onların adına konuşuyoruz burada. Bunu hiç
beğenmeyebilirsiniz, biz de sizinkileri bazen hiç beğenmiyoruz ama
birisi konuşurken hepimiz bulunduğumuz yerden avaz avaz
bağırırsak, Siz şu terörü destekliyorsunuz, siz zaten bunu
yapmıştınız. Siz on altı yıldır bu ülkeyi
bu hâle getirdiniz. Bakın, sizin Mavi Marmara altında Kudüs
yazarken imzanız var, siz şunu yapmıştınız. diye
bağrışarak buradan eğer müdahale edersek o zaman burası
milletin Meclisi olmaz. Bu milleti çıkarın, bakın, bunu
yapıyorsunuz zaten, cezaevlerinde arkadaşlarımız. Bizi de
koyun, olur, yapın yani zaten bir fezleke bitiyor, öbür fezleke geliyor
hepimize çünkü fikir açıkladığımız her şeyde
fezlekelerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu da elinizde,
yargıyla da bunu becerebiliyorsunuz, yapabiliyorsunuz. O zaman daha ne
istiyorsunuz?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bu ne demek ya?
Yargıya müdahale mi ediyoruz yani?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Daha ne istiyorsunuz?
Bakın, aynı şeyi yapıyorsunuz.
Siz konuşurken buradan müdahale edilirse bizim görevimizdir
arkadaşlarımızı engellemek.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Biz terörü
desteklemiyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ama aynı şeyi sizin grup başkan vekillerinizin de
yapması gerekiyor. Burada yirmi dakika hakkımız varsa yirmi
dakika, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına da saygı
duyuyorsak biz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam edin Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bitireceğim Sayın Başkan.
Sözleşmeyi imzalamışsa bu ülke, buna
saygı duyuyorsak, Şok edici düşünceler de ifade özgürlüğü
kapsamındadır. diyorsa eğer, eğer buradan
imzamızı çekmediysek ben bilmiyorum, çekmedik herhâlde- o zaman
birbirimizi dinlemek zorundayız. Birbirimizi dinlemezsek sokakta da
insanlar birbirini dinlemez, sokakta da insanlar birbirini öldürür.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Dinliyoruz, siz de
bizi dinleyeceksiniz. Ben de konuşuyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bunu yapmamak için bu Mecliste kolların
kırıldığını biliyoruz biz, arkadaşlarımızın
kollarının kırıldığını. Hem de
bunların ara verildiği zaman yapıldığını
biliyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bardak
kırıldığını da biliyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Bunların olmaması için hanımefendi, lütfen, size bir
söz versinler ve konuşun oradan.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ben
konuşacağımı sana mı soracağım!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Gerçekten başkaları da bunu yapsınlar. Hepimizin
ayrı acıları var hayatta, hepimizin ayrı acıları
var hayatta ve bu acıları
OYA ERONAT (Diyarbakır) Size soracak
değilim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hakikaten çok ayıp
ediyorsunuz, yeter ya!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ya sen avukatı
mısın?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ya dinlemek istiyoruz,
bir susun
OYA ERONAT (Diyarbakır) Avukatı
mısın?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
şu hanımefendiyi bir susturun ya!
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bana hitap ediyor,
bana hitap ediyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) AKP Grubunu da şey
yapıyor canım. Şu hanımefendiyi bir susturun lütfen.
BAŞKAN Buyurun siz devam edin Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Özkoç, lütfen.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bana hitap ediyor ben
de cevap veriyorum. Bana hitap ediyor bana.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Siz kimsiniz! Koskoca
AKP Grubu var senin.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yahu bana hitap
ediyor!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Allah Allah ya!
BAŞKAN Sayın Eronat, lütfen
karşılıklı konuşma olmasın Sayın Eronat.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ya bir sus be ya!
Hayret bir şey ya!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen avukatı
mısın, sana ne?
BAŞKAN Sayın Eronat, bakın, grup
başkan vekilleriniz var ve kendileri görüşlerini açıklıyor
grup adına.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, bana hitap etmesin o zaman, grup başkan vekilime hitap etsin.
BAŞKAN Lütfen, söz isterseniz veririm
Sayın Eronat ama karşılıklı olmasın, tamam.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Başkanım,
bana hitap etmesin o zaman, grup başkan vekilime hitap etsin.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sonuç olarak, hepimiz birbirimizin düşüncesini beğensek de
beğenmesek de saygı göstermek ve dinlemek zorundayız. Yeter ki
düşünceler çarpışsın, yeter ki düşünceler
çarpışsın, insanlar çarpışmasın. Tek temennimiz
budur bu ülkede ve umarım daha demokratik, daha özgür bir ülkede de
yaşayacağız bir gün.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Akçay, buyurun.
40.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, biraz önce kürsüdeki konuşma yapan
konuşmacının bazı ifadeleri nedeniyle Genel Kurulumuzda bir
gerilim oluştu. Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüş ve
düşüncelerin nasıl serdedileceği belli. Yıllardır
binlerce, on binlerce kez, bu görüşler kabul edilsin edilmesin,
karşı çıkılır, eleştirilir,
tartışılır fakat konuşmacıların mutlaka bir
özenli dil konuşma mecburiyeti takdir edilir ki bütün gruplar tarafından
kabul edilir. Konuşmaların mümkün olduğunca özenli ve
saygılı, tahrik etmekten uzak olması beklenir.
Bu sayın konuşmacının kürsüde
yaptığı konuşmada -tabii, tutanaklara daha henüz
bakamadık- bazı ifadeler var ki bunları kabul etmek mümkün
değil. Birincisi, son derece haksız; ikincisi, yanlış;
üçüncüsü, bizce fevkalade kötü ifadeler. Şimdi, Türkiye Cumhuriyetini
İsraile benzeten ifadelerin kabul edilebilir, saygı duyulabilir bir
hâli asla düşünülemez. Türkiye, İsrail gibi bir işgalci ülke
değildir. İsrail işgalci bir ülkedir; beşikteki
bebeğe, çocuklara varana kadar onları işkenceye, katliama,
baskıya ve zulme tabi tutan bir ülke. Terörle mücadele eden,
vatanını savunan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
milletin, ülkemizin
birliğini, varlığını alçak, hain bir terör örgütüne
karşı yıllardır savunan Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ve
güvenlik güçlerimizi töhmet altında bırakacak ve bu mücadeleyi zaafa
uğratacak düşünceleri, görüşleri, ifadeleri kabul etmemiz mümkün
değildir.
İki ordu savaşından bahseden
ifadeleri hatırlıyorum. Ordumuz Türk Silahlı Kuvvetleri. Peki,
öbür ordu hangisi? Buradan alçak terör örgütü PKKnın ve benzeri
örgütlerin sanki Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında konuşlanmış
bir ordu olarak mütalaa edilmesinin kabul edilebilir bir tarafı olabilir
mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye Cumhuriyeti bütün
güvenlik güçleriyle ve milletimizle birlikte teröre karşı son derece
etkili, amansız bir mücadele vermiştir ve bu mücadele son derece
etkili ve sonuç alıcı bir şekilde devam etmektedir. Bu bakımdan,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türkiye Cumhuriyetinin verdiği
mücadelenin teröre karşı, bölücülere ve hainlere karşı
verdiği bir mücadele olduğunu bir an bile aklımızdan
çıkarmamamız gerekir.
Burada bir ortak kanaate varmamız gereken konu,
ülkemizin, vatanımızın, devletimizin, bayrağımızın
birliği ve varlığı konusunda mutlaka birleşmek ve buna
göre özenli ve saygılı ifadeleri, düşünceleri dile getirmektir,
bunda fayda olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Türkkan, buyurun.
41.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, kürsü özgürlüğüne müdahalede
bulunulmasını doğru bulmadığına ve birleşimi
yöneten Meclis Başkan Vekili Mithat Sancarın Meclis
İçtüzüğünün 66ncı maddesine uygun şekilde hatibi
uyarması gerektiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
biraz evvel sayın hatibin konuşması esnasında ifade
ettiği sözlerin neredeyse tümünü reddediyorum ancak bir taraftan da kürsü
özgürlüğü konusunda müdahalede bulunulmasını da doğru
bulmuyorum. Yalnız, burada sizin bu birleşimi yöneten Meclis
Başkan Vekili olarak 66ncı maddeye uygun bir şekilde hatibi
uyarmanızı ve olayı bir şekilde suhuletle çözmenizi
bekledik.
Bunun dışında bir şey söylemek
istiyorum. Saygıdeğer arkadaşlar, ben bu Meclisin dört sene evvelki
hâlini biliyorum. Dört sene evvel, şu anda çok
kızdığınız, çok öfkelendiğiniz konularda biz
öfkelendiğimiz zaman siz Türkiyeyi bölüyorsunuz, ırkçılar,
bölücüler. diye bağırdınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Doğru, tabii,
çözüm sürecini anlatıyor, doğru söylüyor. Buradaydık işte
hepimiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hatırlıyorum. O
kaymakamlara, valilere Sakın bu PKKlıları görmeyin, sakın
bunlara müdahale etmeyin. dediniz. Söylediğimiz gün bugündü işte.
Bugün uyandınız belki ama dört sene sonra, geç kaldınız.
Ülkede PKK bu kadar güçlenmemişti, ülkede terör örgütü bu kadar
zulmetmiyordu ama bu gelinen noktada sizin de payınız olduğunu
hatırlatmak istiyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, sadece kayda girsin diye
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara)
Sayın Erkan Akçayın konuşmasında muhtemelen bir
yanlış anlama var ama sayın hatip konuşmada ne iki ordudan,
ne ordudan ne de bu tarz bir ifadeden söz ediyor. Tutanaklara daha sonra
bakın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, meclisleri var
edenin kürsü özgürlüğü olduğuna ve burada herkes birbirini dinlemeyi
başarabilirse sözün gücünün pek çok
alana yayılabileceğine, birleşimi yönetirken özgürlük ve
hakkaniyete sadık kalmaya çalıştığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın Türkkan, sadece bir iki
cümleyle sizin açıklamanıza ilişkin bir değerlendirme
yapmak isterim.
Her zaman söylerim, bu Meclisi yönettiğim
oturumlarda da, ilk oturumda da söyledim, meclisleri var eden söz
özgürlüğüdür, kürsü özgürlüğüdür. Eğer bunu
çıkarırsanız Meclis, Meclis olmaktan çıkar. Ben buna
ilişkin tartışmaları yaşadığımız
başka bir oturumda Birinci Meclisi örnek vererek bazı
hatırlatmalarda bulunmuştum. Birinci Meclis Kurtuluş
Savaşı şartlarında çalışmıştır ve
Mustafa Kemale yönelen eleştirileri, sözleri okursanız Birinci
Meclis tutanaklarında, sanırım bugün onları ağza
almaya cesaret edemezsiniz. Buna rağmen, kürsü özgürlüğüne
kısıtlama getirilmesine en başta Meclisin kurucuları
karşı çıkmıştır. Burada eğer birbirimizin
sözlerini dinlemeyi başarabilirsek sanırım pek çok alana da
sözün gücünü yayma imkânını
yaratırız. Bunu vereceğimiz, bu mesajı vereceğimiz en
önemli mekân burasıdır.
İki ölçütle yönetmeye
çalışıyorum, bazen yanlış yapabilirim ama bu iki
ölçüte sadık kalmaya çalışıyorum, özgürlük ve hakkaniyet.
Bu ikisine sadık kalmaya çalıştığımı bundan
önceki oturumlarda da ceza hükümleri vesilesiyle açıklama
yapmıştım. Evet, disiplin cezası hükümlerini de olabildiğince
doğrudan saldırı ve açık hakaret olmadıkça uygulamama
kararım olduğunu söylemiştim. Meclis İçtüzüğünün bana
verdiği yetkileri de dikkate alarak Meclisi hakkaniyetle ve özgürlük
ilkesine bağlı olarak yönetmeye çalışıyorum.
Konuşmaların içeriğine müdahale etmeyi doğru bulmuyorum.
Sakinleştirmek için İç Tüzükün verdiği yetkiler vardır,
onları ancak çok gerekli olduğu zamanlarda kullanmayı tercih
ederim. Bunun ötesini siz değerli milletvekillerinin kendi
değerlendirmelerine, vicdanlarına ve anlayışlarına
bırakıyorum. Bu konuda da bu Meclisin iyi bir tecrübe vereceğine
inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
3.-
Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul ve miktarı
Cumhurbaşkanınca belirlenecek türk silahlı kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında;
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde UNIFILe, 31/10/2018
tarihinden itibaren bir yıl daha iştirak etmesi ve bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/44) (Devam)
BAŞKAN - Cumhurbaşkanlığı
tezkeresinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözere aittir.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasamızın 92nci maddesine göre Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin
Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Yurt dışına asker gönderilmesi ve yabancı
silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunmasına izin verilmesi siyaseten
çok önemli kararlardır. Ben, Cumhuriyet Halk Partisi olarak konuya
bakışımızı ortaya koymaya
çalışacağım.
Türkiyenin ulusal politikasına ve
çıkarlarına hizmet ettiği ve dünya barış ve
istikrarına katkıda bulunduğu takdirde Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin uluslararası barış güçlerine
katılmasını biz yararlı değerlendiriyoruz. Nitekim, bu
koşullara uygun olarak Birleşmiş Milletler şapkası altında
veya dışında oluşturulan barış güçlerine
katılan kahraman Türk birlikleri
dünyanın dört bir yanında uluslararası övgüye layık
nitelikte görev yapmış, ülkemize itibar
kazandırmıştır. Bu vesileyle öncelikle,
sınırlarımızda kimi zaman buz gibi ayazda kimi zaman 40
derece sıcakta elinde silahla nöbet bekleyerek vatanımızı
savunan Mehmetçiklerimizi saygıyla selamlıyorum. Türkiyenin
güvenliği için, bizlerin rahat biçimde başımızı
yastığa koyabilmemiz için gözlerini kırpmadan
hayatlarını feda etmeye hazır biçimde terör örgütlerine
karşı hem sınırlarımız içinde hem komşu
ülkelerde mücadele veren kahraman askerlerimize, jandarmamıza ve
polisimize minnetimizi de ifade etmek isterim.
Ordumuz, sadece ülke güvenliğimiz için mücadele
vermiyor, bölgemizde ve dünyada barışın, kardeşliğin,
huzurun hâkim olması için on yıllardır Koreden başlayarak
Afganistan, Moğolistan, Irak, Suriye, Somali, birçok Afrika ülkesinde
barış güçlerine katılmış, bu görevlerde çok
başarılı olmuştur. Yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetindeki kardeşlerimizi etnik temizlikten koruyan yine kahraman
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz olmuştur. Yine, iki yıl önce bu
Mecliste hep birlikte karşı durduğumuz 15 Temmuz hain FETÖcü
darbe girişiminin bertaraf edilmesinde de Türk Silahlı
Kuvvetlerimizde ve Emniyet teşkilatımızda bu hain çetelerle
birlik olmayarak kendilerini tankların önüne fedakârca atan namuslu,
onurlu, vatansever subaylarımız, polislerimiz bulunmaktadır.
Ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliği, bölgemizin
ve dünyanın barışı ve huzuru için bugüne kadar
üstlendikleri görevler sırasında canlarını kahramanca feda eden
aziz şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. İçeride terörle
mücadelede, 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinde;
dışarıda Korede, Kıbrısta ve diğer
uluslararası misyonlarda yaralanan kahraman gazilerimize de
hayatlarının geri kalan bölümlerinde sıhhat diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyenin
Lübnanda konuşlu BM Geçici Görev Gücüne TSK unsurlarıyla
verdiği desteğin uzatılması konusuna geldiğimizde
Türkiye bu güce yaptığı katkılarla hem barışı
koruma harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir işlev
üstlenmektedir hem Birleşmiş Milletler sistemi içinde gerek bölgesel
ve küresel ölçekte gerekse kapsamlı sivil, asker, iş birliği
faaliyetleri vasıtasıyla kendisini göstermektedir hem de kardeş
Lübnan halkının her kesimi nezdinde görünürlüğünü artırma
imkânı elde etmektedir.
Yukarıda saydığım gerekçeler
nedeniyle bu tezkereye olumlu oy kullanacağız ancak bu tutumumuz
hiçbir surette on beş yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi
hükûmetlerinin ve sonrasında oluşturulan tek adam yönetiminin
dış politikasını ve özellikle Orta Doğu siyasetini
onayladığımız anlamına gelmemektedir. Aksine,
uygulanan maceracı dış politikalar nedeniyle Türkiyenin bölgede
ve dünyada bir çıkmaza, girdaba sürüklenmekte olduğuna ilişkin
endişelerimiz her geçen gün daha da artmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle
Suriye fiyaskosuna değinmek isterim. İzlenen başarısız
ve zikzaklarla dolu politikalardan en büyük zararı Suriyeden sonra
Türkiye ve halkımız çekmiştir, çekmektedir. Bakın,
Suriyede rejimi değiştireceğiz diye oradaki iç savaşın
parçası hâline gelmemiz nelere mal oldu? Bundan yedi yıl önce
Türkiye-Suriye sınırımızda terör örgütleri yoktu. Bir dönem
ailecek tatil yaptığınız Esadın rejimi vardı.
Aramızda terörle mücadele için Adana Mutabakatı vardı,
güvenliğimiz vardı. Şimdi kimler var? IŞİD var, Nusra
var, adını sanını bilmediğimiz, dünyanın dört bir
yanından gelen ve Türkiye üzerinden oraya giden onlarca irili ufaklı
terör örgütü var, binlerce eli kanlı terörist var. Sonra kim var?
PKKnın oradaki kolu YPG var. Bu terör örgütlerinin
yarattığı kanlı terörden, zavallı Suriyeli
kardeşlerimizden sonra maalesef en büyük zararı ülkemiz ve kendi
halkımız görmekte. Yüzlerce insanımızı Suriye
kaynaklı terör eylemlerinde yitirdik, arkalarından yas tuttuk.
İşte, sınır illerinden gelen değerli
vekillerimiz en iyi bilir: Çok muazzam bir sınır ticaretimiz
vardı ama şimdi yok. Transit taşımacılık
neredeyse öldü. Turizmin yediği darbeyi hâlâ atlatabilmiş
değiliz. Tüm bunların yanı sıra bir de ülkelerindeki iç
savaştan kaçan 3,5 milyon Suriyeli kardeşimizle birlikte yaşamak
durumundayız. Bugüne kadar 32 milyar dolar harcamışız, daha
da harcayacağız. Onların giderek kalıcı hâle gelen
Türkiyedeki ikameti çok büyük ekonomik ve sosyal sıkıntıları
beraberinde taşımakta. Gün geçmiyor ki ülkemizde yaşayan
Suriyelilerle ilgili içimizi burkan insan hikâyeleri çıkmasın.
Bu vesileyle, İzmirden Avrupaya kaçmak
isterken katliam gibi kazada hayatını kaybeden 22 göçmen
kardeşimiz için de Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, işte tüm
bu sorunlar hep başarısız, öngörüsüz, vizyonsuz dış
politikanın, fiyasko Suriye politikasının ürünü.
Son olarak, eli kanlı cihatçıların
temizlenmesinin sorumluluğu da Türkiyenin üzerine
kalmıştır. Bu konuda hem
Genel Başkanımız hem parti sözcülerimiz defalarca uyarıda
bulundu. Tabii ki biz İdlibte bir insanlık dramı
yaşanmasını istemiyoruz. Hele hele ülkemize yönelik milyonlarca
Suriyelinin göçünü arzu etmiyoruz. O yüzden İdlibdeki sorunun çözümü
önemlidir, her girişim önemlidir ama bu mutabakat çerçevesinde oradaki
radikal cihatçıların Türkiye üzerinden tahliyesi ya da Türkiye
sınırında yerleştirilmesi gibi taahhütler verilmişse
bu çok vahim sonuçlar doğuracaktır, Türkiyenin ulusal
güvenliğini tehlikeye sokacaktır. Biz oraya sürekli asker göndererek
Türkiyeden ailelerin ocaklarına ateş düşürecek yanlış
dış politikanın acilen düzeltilmesini istiyoruz.
Peki, ne yapılmalıdır?
Yapılması gereken, Suriyede rejim değişikliğine
yönelik İhvancı siyasetin bir an önce terk edilmesidir. Suriyede iç
barışın sağlanması için siyasi geçiş sürecine
ülkemiz ve tüm uluslararası aktörler destek vermelidir. Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
tarafından kamuoyuna açıklanan Orta Doğu barış ve
iş birliği teşkilatı da yine bölgemizdeki sorunlara derman
olacak bir modeldir.
Değerli arkadaşlarım, dış
politikamızın öteden beri en önemli çıpası, muasır
medeniyet hedefimizin en önemli duraklarından biri olan Avrupa
kurumlarıyla sağlanan iyi ilişkiler olmuştur. Ama
bakın, on altı yıllık AKP iktidarları ve
sonrasındaki tek adam yönetimi ülkemizi bu kurumlarla ilişkilerde ne
hâle getirdi? Kurucusu olduğumuz Avrupanın vicdanı diye
tanıdığımız, bildiğimiz Avrupa Konseyinde,
şu anda Dışişleri Bakanlığı koltuğunda
oturan Sayın Mevlüt Çavuşoğlunun Parlamenter Asamble
Başkanlığı gibi onurlu bir göreve seçilerek geldiği
Avrupa Konseyinde 12 Eylül askerî darbesinden sonra ikinci kez denetim
altındaki ülke konumuna dönmemiz AKP döneminde olmuştur. Neden?
Demokrasiden uzaklaştığımız için.
Bakın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine evrensel hukuk standartlarına uygun bir yargıç göndermeyi
önermeyi dahi beceremiyoruz. Üçüncü kez gönderdiğimiz heyet iade ediliyor,
reddediliyor, geri döndürülüyor. Öte yandan, Avrupa Birliğiyle müzakereler
donmuş durumda, Avrupa Parlamentosu maddi yardımlara peş
peşe veto koyuyor, üyelik müzakerelerimizin askıya alınması
gündemde. Üyesi olduğumuz Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı, Türkiyedeki hak ihlallerine ilişkin, seçimlerdeki
şaibelere ilişkin birbiri ardına olumsuz raporlar yazmakta.
Değerli arkadaşlarım, transatlantik
ilişkilerin önemli aktörü Amerika Birleşik Devletleriyle
ilişkilerimizin adı stratejiktir ama geldiği nokta vahimdir,
ibretliktir. Bakın, son yaşanan Rahip Brunson olayına
değineyim. Yaşananlar Türk yargısı adına, hukukumuz
adına utanç vericidir. Yargıdaki geri gidişi, çürümeyi bu davada
yaşananlar çok net göstermiştir. Bu kişi rahip midir, casus
mudur? Eğer rahipse ve suçu yoksa neden bir yıl hapse
attınız, üzerinden pazarlık yapılabilen bir rehine
muamelesi yaptınız? Yok eğer casussa ve iddia edildiği gibi
terör örgütlerine destek veriyorsa o zaman neden tehditler, şantajlar
karşısında boyun eğerek bırakıyorsunuz?
Bakın, bir yıl önce rahibi suçlayan gizli tanıklar bir yıl
sonra aynı mahkeme heyetinin yüzüne baka baka Ben öyle söylemedim.
diyebiliyor.
Değerli arkadaşlarım, gerek Rahip
Brunson davasında gerek Alman Gazeteci Deniz Yücel davasında gerekse
Büyükadadaki sivil toplum örgütleri davasında hep aynı şeyleri
yaşadık. Bunlar casus. Bunlar terörist. Bunlar PKKlı.
Bunlar FETÖcü diye yeri göğü yıkıyorsunuz. Sonra Merkel
bastırınca, pazarlık edince gazetecileri ve sivil toplum üyesi
vatandaşlarını kurtarıyor; Trump bastırınca,
pazarlık edince, tweet atınca rahibini kurtarıyor; Macron
bastırınca gazetecisini kurtarıyor. Değerli arkadaşlarım,
hukuk devletinde, demokrasilerde al papazı, ver papazı diye rehine
pazarlığı üzerinden dış politika olmaz. Olursa
işte böyle olur. Yargınızın ve ülkenizin itibarı yerle
bir olur. Tabii, Rahip Brunsonun gönderilmiş olması işleri
düzeltebilecek mi göreceğiz. Türk-Amerikan ilişkileri iki ülkedeki
yönetimlerin, yöneticilerin vahim hataları, açıklamaları
nedeniyle o kadar kötü noktaya gelmiş durumda ki sanıyorum Rahip
Brunson dahi bu ilişkilerin düzelmesini sağlayamayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bugün
Lübnandaki savaşı durdurmak adına atılan
adımları konuşuyoruz. Peki, ya Filistin, Filistinliler?
Türkiyenin mazlum Filistin halkının yanında olduğunu etkin
bir şekilde göstermesi gerekir. Bakın, bugüne kadar Gazzede 60 sivil
İsrail kurşunlarıyla hayatını kaybetti, 2.700ü
aşkın Filistinli yaralandı. Taşlı
saldırılarda iki gün önce 45 yaşındaki Aişe Muhammed
Radi hayatını kaybetti. Bugün İsrail tarafından bir okul
kapatıldı. Lafa gelince mangalda kül bırakmayanlar Filistine
gerçek ve samimi destek söz konusu olduğunda maalesef ortada yoklar. Mavi
Marmara Anlaşması dâhil İsraille yapılan tüm
anlaşmaların iptal edilmesi önerimiz bu Mecliste kısa bir süre
önce Adalet ve Kalkınma Partisi oylarıyla reddedilmiştir. Gazze
üzerindeki insan haklarına aykırı abluka hâlâ sürmektedir. Bugün
Ekonomi Bakanlığımızın internet sayfasındaki
verilere bakın, İsraille ekonomik ilişkilerin Filistinlilere
yönelik tüm katliamlara rağmen nasıl aksamadığını,
nasıl 2017de zirve yaptığını göreceksiniz. Hatta Irak
Bölgesel Kürt Yönetiminden İsraile yine AKP Hükûmeti
aracılığıyla petrol bile
taşınmıştır. Bugün bu meselenin Bağdat Hükûmeti
tarafından tahkime taşındığı yönünde haberler
duymaktayız.
Değerli arkadaşlarım, üzerinde durmak
istediğim bir başka konu Suudi Arabistan bağlamında
kayıp Suudi Gazeteci meslektaşımız Cemal
Kaşıkçının durumudur. Gerçek bir hukuk devletinde, gerçek
bir demokraside insanlar bir anda ortadan kaybolmaz. Suudi Gazeteci Cemal
Kaşıkçıdan İstanbuldaki Suudi Arabistan
Başkonsolosluğuna gittikten sonra haber
alınamamıştır. Bu mesele, her şeyden önce ülkemizde
yaşayanların hem kendi yurttaşlarımız hem de
yabancıların can güvenliği açısından kaygı
vericidir. Türkiyenin yabancı devletlerin bu kadar rahat operasyon
yapacağı bir ülke hâline dönüşmesi kabul edilemez. Doğal
olarak bir gazetecinin kayboluşu zaten sıkıntılı olan
basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü karnemizi bir kere daha
dünyanın gündemine taşımıştır. Ülkemiz ve aslında
hepimiz bu olayın aydınlatılması açısından ciddi
bir yükümlülük üstlenmekteyiz. Ama iki hafta geçmesine rağmen,
konsoloslukta her yer temizlenip boyanmasına rağmen bugüne kadar
kamuoyunu aydınlatacak hiçbir açıklama göremiyoruz.
Başsavcılık soruşturma başlattığı için
adli olarak, Viyana Sözleşmesinden kaynaklı olarak konsolosluk görevlilerini
tanık olarak çağırma, konsolosluk memurlarının
gözaltına alınması, başkonsolosun gözaltına
alınması, Türkiyeye gelen 15 kişilik ekibe iddianame
hazırlanması seçenekleri mevcuttur. Türkiyenin bu süreçte adli
soruşturmayı şeffaf ve etkin bir şekilde yürütmesi
gerekmektedir.
Buradan uyarmak isterim: İlk olarak Batı
basınında çıkan ve Türk yetkililere de atfedilen bir iddia
vardır, Kaşıkçının konsoloslukta olduğu saatlere
ilişkin görüntü ve ses kayıtlarının olduğu
iddiaları bulunmaktadır. Eğer böyle belgeler elimizde ise bunlar
bir an önce kamuoyuna açıklanmalıdır. Elimizdeki somut delilleri
saklayarak Suudi Arabistanla pazarlık yapma görüntüsü verilmesinden
kaçınılması gerekir. Böyle bir tutum Türk demokrasisine zarar
verir. Kaşıkçı hadisesi ülkemizin Orta Doğudaki mezhepçi,
ideolojik iç hesaplaşmalara nasıl açık hâle getirildiğinin
ve ülkede gizli operasyonlar yapılabildiğinin
kanıtıdır.
Değerli arkadaşlarım, dış
politikadaki basiretsizliğin bir başka örneği bugün Doğu
Akdenizde yaşananlardır. Türkiye Cumhuriyetinin ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin deniz ilgi ve yetki
alanlarımızı tehlikeye atan gelişmeler yaşanmakta ve
bu yönetim hiçbir şey yapmamaktadır. Yunanistan, Güney Kıbrıs
Rum Yönetimi ve Mısır, iş birliği içinde bizi Antalya körfezine
hapsetmeye çalışmakta, hatta tehdit bile edebilmektedirler. Maalesef
bu kaygı verici gelişmeler karşısında AKP
iktidarları hamaset dışında hiçbir somut adım
atamamıştır.
Değerli arkadaşlarım, dünyadaki
itibarımız, algımız sadece diğer ülkelerle olan
ilişkilerimizden ibaret değildir. Artık ülkelerin dünyadaki
itibarını belirleyen unsurların başında
demokrasilerinin kalitesi, hukuk devletlerinin güçlülüğü gelmektedir yani
içerideki huzur, kardeşlik, demokrasi ortamı, hak ve özgürlük
ortamının zenginliği dış politikadaki itibara büyük
katkı sağlamaktadır.
Bakın, Türkiyede milletvekilleri, gazeteciler
tutuklu, güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı
isteyen işçiler tutuklu, müvekkillerini savunan avukatlar tutuklu. Bugün,
laik, demokratik Türkiye isteyen halkevleri şubelerine baskınlar
yapıldı, gözaltılar yaşandı. Eski milletvekilimiz,
parti meclisi üyemiz Eren Erdem dört aydır haksız, hukuksuz yere
cezaevinde. FETÖyle ilgili kitaplar yazan, herkesten önce yazan Eren Erdem,
gazetecilik döneminde FETÖye destek suçuyla itham edilebilmekte. Bunu anlamak
mümkün değil. Eren Erdem bir gün dahi cezaevinde tutulmadan derhâl serbest
bırakılmalıdır. Bunu bir şekilde anlamayan, kabul
etmeyenler, kendisinin yazdığı Nurjuvazi kitabını, o
kitapta neler söylediğini satır satır okumalıdırlar.
Sivil toplum örgütü kurucusu Osman Kavala bu ay
sonunda, gelecek hafta tam bir yıldır tutuklu cezaevinde, hâlâ
iddianamesi ortada yok, yine bir rehin mantığıyla tutuluyor ama
neye karşı, kime karşı belli değil. Gazetecilere
ülkemizde ağırlaştırılmış ömür boyu hapis
cezaları veriliyor, üst mahkemelerce onanıyor. Meclisi bombalayan
darbecilerle aynı cezadır yani idamı kaldırmamış
olsak asacağız. Gazetecinin eleştirisini, görüşünü,
yorumunu beğenmeyebilirsiniz ama yazısı, yorumu nedeniyle
yıllarca tutuklu kalsın, ömür boyu hapse mahkûm olsun, bu olmaz. Ece
Sevim Öztürk, İsminaz Temel ve daha nice gazeteci aylardır
cezaevinde, tek yaptıkları
habercilik. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransızca
Tercümanlık Bölümü son sınıf öğrencisi Cihan Dağdelen
Kocaelinde hücrede tutuluyor. Yazıları, ifadeleri, düşünceleri
nedeniyle aylardır özgürlüklerinden mahrum bırakılan
insanlarımız bir an önce tahliye edilmelidir.
Dünyada hukukun üstünlüğü
sıralamasında 113 ülke arasında 101inci sıradayız. Bu
sıralamada üstlere çıkmadan dünyadaki itibarımız yükselmez.
İktidar üstünde en az denetim olan ülkeler arasında 3üncü
sıradayız. Bununla övünebilir miyiz? Bizim üstümüzde sadece Zimbabve
ve Venezüella var. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke
arasında 157nci sıradayız. Ülkemize, insanımıza
yakışmayan rakamlar, görüntülerdir bunlar. Buradan bir kez daha
demokrasi, bir kez daha hukuk devleti istiyoruz. Ülkemizde demokrasimizi, hukuk
devletimizi güçlendirmezsek, bilimsel, laik eğitimi güçlendirmezsek
uluslararası arenada hak ettiğimiz saygın yeri yeniden
kazanamayız değerli milletvekilleri.
Değerli arkadaşlarım, burada bir
hususa daha değinmek isterim. Başta da söylediğim gibi, Türk
Silahlı Kuvvetlerimiz hem ülkemizin savunması için hem de dünyada
barışın hâkim olması için cesaretle, özveriyle
çalışmaktalar. Hâl böyleyken, sözde askerî vesayeti sona erdirme
iddiasıyla çoğunlukla kumpas davaları dediğimiz
aslında vatana ihanet davaları olan tamamen iftiralara dayalı
siyasi davalar suretiyle ordumuz zayıflatılmış,
itibarı azaltılmış, kendi içinde bir güven
bunalımı yaşatılmıştır. Bir örnek vermem
gerekirse, FETÖ ile iktidarın iş birliği içinde tertiplenen bu
davalarla mesela Türk Deniz Kuvvetlerimizin bir harpte bile kaybetmesi mümkün
olmayan 50 muharip amiralinin 25i zindanlara atılmış, yerine
getirilenler vasıtasıyla da malum 15 Temmuz kanlı darbe
girişimine giden yolların kaldırım taşları
döşenmiştir. Bu karanlık süreçte, birçok Atatürkçü,
çağdaş ve aydın sivillerin yanı sıra, ordumuzun iyi yetişmiş,
Atatürkçü, onurlu, üstün nitelikli, saygın yüzlerce personeli tasfiye
edilmiş, bir kısmı da istifa ve emekli olmaya
zorlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu Meclisten,
başta cezaevlerinde çektikleri acılar sonucu hayatını
yitiren kumpas şehitleri olmak üzere, genç subay, astsubaylar da dâhil,
tüm özgürlüğü gasbedilenlerin haklarının iadesi için hukuki
hakların iadesi adı altında bir yasa gecikmeksizin
çıkarılmalıdır. Bu yasa kapsamında, bu, vatana ihanet
davalarının soruşturma ve kovuşturma döneminden itibaren, iftira içerikli
suçlamalar ve önyargılı, maksatlı medya yayınları
nedeniyle psikolojik baskı altında, stresten kaynaklanan
sağlık sorunları dâhil, zor şartlarda ortaya çıkan hastalıklar
sonucu meydana gelen onur intiharı ve ölümler nedeniyle hayatını
kaybedenler öncelikle hukuk ve adalet şehidi olarak tescil edilmelidir.
Ayrıca, adli ve idari soruşturmalar nedeniyle kendi isteğiyle
veya isteği dışında emekliye sevk edilen, kademe ilerlemesi,
derece yükselmesi ve rütbe terfileri durdurulan veya rütbelerinde beklemeye
alınan genç subay ve astsubayların, kadro şartı
aranmaksızın, emsalleriyle aynı rütbelere terfi ettirilmesi
sağlanmalıdır. En önemlisi ise, onlarca yazılı suç
duyurusunda bulunulmasına
rağmen, belki de siyasi ayağın ortaya çıkması
endişesiyle, kumpas davalarında kararlarıyla adaleti katleden,
iftira ürünü dijital verilerin gerçek olduğu algısını
yaratmak için onların arasına yerleştirilen ve adli emanete
alınması gerektiği ısrarla ve yazılı olarak
bildirilmesine rağmen, devlet sırrı niteliğindeki, çok
gizli gizlilik dereceli gerçek harekât planlarını çarşaf
çarşaf deşifre ederek vatana ihanet suçunu işleyen ve hem
ülkemizin hem de saygın ve onurlu insanların geleceğini çalan
hâkim, savcılar ve polisler ile bu suça ortak olanlar hakkında bu
suçlarından dolayı bugüne kadar bir dava
açılmamıştır, hiçbir dava açılmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız
Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Evet, hiçbir dava
açılmamıştır dedim. Bu adalet katillerinin bir an önce
vatana ihanetten yargılanmaları sağlanmalıdır. Tüm bu
adımlar bu devletimizin, kahraman Türk subaylarına ve onların on
yıllar boyu bu ülke için verdikleri hizmete bir vefa borcudur.
Sözlerimi bitirirken, Lübnanda ve dünyanın
dört bir yanında barış için görev alacak askerlerimize
başarı diliyor, kazasız belasız ülkemize geri dönmeleri
dileğimi iletiyorum. Kahraman ordumuz çeşitli cemaat ve
tarikatların değil de yüce milletimizin ordusu kaldığı
ve caydırıcılığını koruduğu sürece
ülkemize yönelik her türlü tehdit hiçbir işe yaramayacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakırözer.
Tezkere üzerinde beşinci ve son söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şirin
Ünala aittir.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin,
Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFILe
sağladığı kuvvet katkısının 31 Ekim 2019a
kadar uzatılması hakkında Gazi Meclisimizin onayına sunulan
tezkere üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2006 yılında yaşanan İsrail-Lübnan
savaşı sonrasında Lübnanda barışın tesisi ve
idamesi amacıyla Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü
UNIFIL oluşturulmuştur.
Ülkemizin de kuvvet katkısında
bulunduğu UNIFILin başarılarla icra ettiği görevler
sonucunda Lübnan-İsrail sınırında sağlanan güvenlik ve
istikrar ortamı hâlâ sürmektedir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11
Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Kararla
kurulan UNIFILin görev süresi geçici olarak bir yıl olarak
belirlenmiştir. Aynı kararda, bu sürenin gerekli görülmesi hâlinde
her yıl yeniden uzatılması da öngörülmüştür. UNIFILin
görev süresi, bu çerçevede, bugüne kadar 11 kez
uzatılmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin yakın zamanda almış olduğu karar neticesinde
UNIFILin görev süresi Ağustos 2018 sonu itibarıyla yeniden bir
yıl uzatılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yakın coğrafyamızda barış ve
istikrarın tesisi öncelikli dış politika hedeflerimizden
birisidir. Bölgesel barış, istikrar ve güvenliği ilgilendiren
tüm gelişmelerin dış politikamız üzerinde şüphesiz
önemli yansımaları olmaktadır. Son dönemde bölgemizde
yaşanan gelişmeler ülkemizin istikrar ve esenliğinin bölge ülkelerinden
ayrı düşünülemeyeceğini bir kez daha gözler önüne
sermiştir. Bu itibarla millî menfaat ve çıkarlarımızı
yakından ilgilendiren bölgesel gelişmeler karşısında
kayıtsız kalmamız da düşünülemez. Bu anlayıştan
hareketle Hükûmetimizin dış politikası ülkemizin etrafında
bir barış, güvenlik, istikrar ve refah kuşağı
oluşturmasını hedeflemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Suriye rejiminin halka karşı
uyguladığı kanlı şiddet ve baskı
politikalarının bölge istikrarına yönelik tehdidini
artırdığı bir ortamda tüm bölgenin istikrarı
bakımından kilit önemi haiz Lübnanda barış ve
istikranın muhafazası bölgemizin içinden geçmekte olduğu bu
hassas süreçte hiç şüphesiz daha da önem kazanmıştır.
Bölgesel gelişmelerin etkisiyle Lübnandaki etnik ve dinî gruplar
arasında yaşanan dönemsel gerginlikler ve toplumsal huzuru hedef alan
eylemlerde kaydedilen artış endişe kaynağı olmayı
sürdürmektedir. Hizbullahın artan ölçüde Suriye rejimine destek vermesi
ve Suriyedeki iç savaşta rejimin yanında bilfiil yer alması
Lübnanı da Suriyedeki gelişmelere müdahil kılmaktadır.
Ayrıca çatışma ortamından kaçarak komşu ülkelere
sığınmak durumunda kalan milyonlarca Suriyelinin
yarattığı mülteci baskısı da Lübnanı ciddi
sınamalarla baş başa bırakmaktadır. Ülkedeki
farklı mezhep grupları arasında zaman zaman ortaya çıkan ve
silahlı çatışma boyutuna varabilen gerginlikler bugüne kadar
Lübnan Hükûmetinin, Lübnan halkının ve ordusunun sağduyulu
tavrı neticesinde büyümeden önlenebilmiştir. Lübnan
halkının sahip olduğu ve uzun yıllara dayanan bir arada
yaşama kültürünün beraberinde getirdiği toplumsal direnç ülkenin
istikrarsızlıklarının olumsuz yansımalarının
mümkün olduğunca asgari düzeyde tutulmasına imkân sağlamıştır.
Lübnan halkının zor zamanlarda sergilediği bu olgunluk ve dayanışma
duygusunun bölgedeki diğer toplumlar açısından da örnek
teşkil etmesini temenni ediyoruz. Ne var ki Lübnan toplumunun bugüne kadar
başarıyla karşı koyduğu sınamalar bölgesel
dinamiklerin etkisiyle gün geçtikçe yeni boyutlar kazanmaktadır. Son dönemde
Lübnana sığınan Suriyeli ve Filistinli 1 milyonu
aşkın mültecinin ülkedeki hassas mezhep dengelerini de
bozmasından endişe edilmektedir. Bunun yanı sıra
DEAŞın yarattığı Şii-Sünni gerginliğinin
diğer bölge ülkelerine kıyasla sosyopolitik açıdan daha hassas
dengeler üzerinde kurulu Lübnanın barış, huzur ve
istikrarı üzerinde olumsuz etkileri olabilecektir. Bu etkilerin asgari
düzeyde tutulması hâlinde ülkede yaşanabilecek mezhep temelli bir iç
çatışma komşu ülkeler başta olmak üzere bölgesel ve küresel
düzeyde barış ve istikrara yönelik ciddi bir risk ve tehdit
oluşturulabilecektir. Dolayısıyla,
çıkaracağımız bu tezkere ciddi önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye UNIFILe
yaptığı katkılarla barışı koruma
harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir işlev
üstlenmiştir. Bu çerçevede Türkiye'nin katkısı gerek
Birleşmiş Milletler sistemi içinde gerek bölgesel ve küresel ölçekte
gerekse kapsamlı sivil asker iş birliği faaliyetleri vasıtasıyla
Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğünün artmasına,
ayrıca barış ve istikrarın korunmasına yönelik
politikanın sürdürülmesine önemli katkılarda bulunmuştur.
UNIFILin ülkemizin askerî kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş
Milletler barış gücü operasyonu olması dikkate alınarak
UNIFIL deniz görev gücüne katkımızın sürdürülmesinin önem arz
ettiği değerlendirilmektedir.
Türkiye her zaman olduğu gibi Lübnanın
istikrarını hedef alan her türlü teşebbüsün
karşısında durmaya devam edecektir. Bu bağlamda Türkiye,
dost ve kardeş Lübnan halkının birliği ve dirliğiyle
iç barışının muhafazasına atfettiği önem
doğrultusunda katkılarını sürdürecektir. Bu hususlar
ışığında ve Lübnanla ilgili ikili ilişkilerimiz
ile bölgedeki güvenlik koşulları da göz önünde tutularak
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresinin
uzatılması yönündeki 2433 sayılı Kararı uyarınca
hudut, şümul ve miktarı Cumhurbaşkanlığınca
belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 1701
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve
880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen
ilkeler kapsamında 31 Ekim 2018 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFILe iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Cumhurbaşkanlığınca yapılmasının uygun
görüleceğini belirtiyor, sözlerime son verirken UNIFILe askerî
katkıda bulunmaya devem etmemize ilişkin tezkereyi olumlu
bulduğumu beyan ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ünal.
Tezkere üzerinde gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi şahısları adına söz
alan sayın milletvekillerine sıra gelmiştir.
İlk söz, şahısları adına,
İstanbul Milletvekili Yunus Emreye aittir.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
YUNUS EMRE (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kamuoyunda bilinen ismiyle Lübnan tezkeresi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Grubumuz adına konuşmasında
Sayın Çakırözerin de belirttiği gibi bu tezkereye olumlu oy
vereceğiz birkaç temel gerekçeye dayanarak.
Bir defa, Birleşmiş Milletler gücü
olmasına önem veriyoruz temel olarak ve bunun yanında 2014ten beri
Deniz Kuvvetlerimizin bölgede, Doğu Akdenizde
bayrağımızı dalgalandırıyor olmasını da
önemsiyoruz. Ancak bu durum AK PARTİnin on altı yıllık
dış politikasına ve Orta Doğu politikasına olan
kapsamlı eleştirilerimizi geride bırakmıyor tabii.
Bunları da anlatmak, açıklamak durumundayız.
Şimdi, ilk olarak, tabii, bir önemli
eleştiri konusu, bir önemli tema bu kapsamda düşünmemiz gereken:
Sanki Türkiyenin uluslararası barışa
katkılarının AK PARTİ döneminde
başladığı gibi bir yanılsama, bir yanlış
fikir topluma anlatılıyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, tarihi
boyunca uluslararası barışa çok önemli destekte bulunmuş
bir ülkedir ama özellikle 1993ten itibaren artan ölçekte -yani Somalide,
Bosna Hersekte, Arnavutlukta, Afganistanda, Kosovada- bir çok farklı
örnekte Türk askerleri uluslararası barışa hizmet etmiştir.
Şimdi, bildiğiniz gibi, ilk defa 2006
yılında Lübnan tezkeresi Mecliste oylanıyor. O dönemde
Meclisteki konuşmalar izlendiğinde, bizim grubumuz adına
yapılan konuşmada kıymetli bir büyüğümüz, emekli Büyükelçi
Şükrü Elekdağın yaptığı konuşmanın
içinden çok kısa bir bölümünü dikkatinize sunmak istiyorum. Çünkü bugün yaşadığımız
tartışmalarla çok ilgili olduğunu düşünüyorum ve buradan
çıkaracağımız çok kapsamlı dersler olduğunu
düşünüyorum.
2006da Sayın Elekdağ diyor ki:
Başkan Bush yönetimine hâkim olan yeni muhafazakâr düşüncenin
İsevi ve Musevi inançları kaynaştıran yapısı
Amerika ile İsrailin güvenliğine ve çıkarlarına eş
değerde görmesi ve dünyayı bir tarafta demokrat Hristiyanlar ve
Yahudiler, öte tarafta da İslamcı faşist Müslümanlar diye ikiye
ayıran bir yaklaşımı benimsemiş olması,
İsrailin sözünü etmiş olduğu hedeflerinin kolaylıkla
Amerikanın 11 Eylül sonrasında oluşturulan yeni ulusal güvenlik
stratejisiyle bunun siyasi kanadı olan Büyük Ortadoğu Projesine
entegre edilmesine imkân vermiştir. Amerikanın Irakı
işgal etmesi Washingtonun global enerji kaynaklarının
denetimini öngören dünya hegemonyası stratejisi bağlamında
gerçekleştirilmiş olsa da temel hedeflerinden biri İsrailin
güvenliğidir. Lübnan savaşıyla da Hizbullah etkin bir güç
olmaktan çıkarılmak ve böylece İsraili tehdit eden bir unsur
daha likidite edilmek istenmiştir. Bu sürecin bundan sonraki
aşamalardaki hedefleri, dikkatinizi çekiyorum, Suriye ve
İrandır.
Değerli arkadaşlar, bu, bu manzara
Şükrü Elekdağın bizim grubumuz adına on iki yıl önce
bu kürsüden anlattığı manzara 2018e kadar aslında
Türkiye'nin dış politikasının yazılmamış
kısa tarihidir ve burada, AK PARTİ hükûmetleri bütün bu alanlarda
Türkiye'nin menfaatine olmayan politikalar izlemiştir. Bu, 1 Mart
Tezkeresinden başlar, Lübnan savaşında ya da en son
yaşadığımız Suriye iç savaşında izlenen
politikaya kadar gelir. Bu kapsamda şunu da hatırlatmak istiyorum:
2006 yılında askerlerimizi gönderdiğimiz Lübnan Hükûmetinin
acaba bize dönük politikası ne olmuştur? Şunu da hatırlatmak
istiyorum yine aynı zamanda: Aynı evrede bizim TELEKOMun
Lübnanlı bir ailenin ağırlıkta bulunduğu bir
şirkete satılmış olmasını da hatırlatmak
istiyorum. Şunu söyleyeceğim değerli arkadaşlar: Hemen
arkasından, 2006da biz askerlerimizi gönderdikten sonra, 2007
yılında Lübnan Hükûmeti, Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle
Doğu Akdenizde bir münhasır ekonomik bölge anlaşması
imzalamıştır yani grubunuzun devri iktidarında bu
anlaşmanın imzalanmasına engel olunamamıştır.
Bugün Türkiye'nin Doğu Akdenizdeki enerji kaynakları üzerinde
yaşanan tartışmalardaki karşılaştığı
zorlukları biliyoruz. Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin
her platformda Türkiye'yi zora sokan yaklaşımını biliyoruz
ve arkasında yatan o dönem izlenmiş yanlış politikalara
işaret etmek istedim.
Değerli arkadaşlar, bir önemli konu bu
kapsamda, bildiğiniz gibi, özellikle 2014ten sonra biz deniz gücümüzü
ağırlıkla gönderdik Lübnana. Şimdi, Deniz Kuvvetleriyle
ilgili aynı evrede yaşanan Türkiye'de çok kapsamlı, önemli
gelişmeler var. Bir defa, Balyoz yargılamaları var. Balyoz
yargılamaları kapsamında 36 amiralin, 115 subayın, 5
astsubayın değişik yıllarla ağır cezalara
çarptırıldığını hatırlatmak istiyorum. Yine
sizin döneminizde Balyoz davası haricinde işte amirallere suikast,
Poyrazköy, Ergenekon, İrticayla Mücadele Eylem Planı, Kafes Eylem
Planı, casusluk davası, fuhuş davası gibi isimli davalarda,
bu kumpas davalarda Türk Deniz Kuvvetlerinin yetişmiş insan
personelinin önemli ölçüde tasfiye edildiğini, onlara büyük bir zulüm
yapıldığını sizlerin iktidarınızda,
hatırlatmak istiyorum. Kimdi bu insanlar? Bugün Türkiye'de millî gemiler
yapılıyor. diye övündüğümüz tasarımları yapan
insanlardı sevgili arkadaşlar. Bu insanların arasında
kahrından kanser olan kahraman subaylarımız vardı, bu
insanların arasında intihar eden yurttaşlarımız
vardı. Bunları hatırlatmak istiyorum.
Bu kapsamda geçmişte AK PARTİ hükûmetleri
döneminde izlenmiş yanlış politikaların, skandalların
bugün de önemli ölçüde sürmekte olduğunu ne yazık ki görmekteyiz.
Özellikle bu haftaya gelirken yaşadığımız Rahip
Brunson hadisesi sanıyorum en önemli örnek olarak görülebilir. Yani AK
PARTİ dönemindeki dış politika skandallarının bir son
örneğini bu hafta ne yazık ki ülkemiz adına bir utanç
manzarası olarak yaşamış olduk. Türkiye böyle bir
manzarayı hak etmiyor. Amerikan Başkanının şu konuşmasını
izlemişsinizdir: Brunsonu kurtardık. Başka yerlerden de
Amerikan yurttaşlarını kurtardık. Daha yeni Kuzey Koreden
de Amerikan yurttaşlarını kurtardık. diyor. Tarafınızdan
yani kişisel olarak söylemiyorum, partiniz tarafından Türkiye'nin
düşürüldüğü manzara budur. Türkiye'nin Kuzey Koreyle aynı ligde
değerlendirildiği bir durumdur sevgili arkadaşlar.
Türkiye'nin, Türk halkının, Türk
milletinin en önemli özelliklerinden birisi, bizim onurumuza düşkün bir
millet olmamızdır ancak bu son karşılaştığımız
Brunson hadisesi bu bakımdan bizim millet olarak onurumuzu
yaralamış bir hadisedir.
Şunu diyorsanız eğer: Ya,
kardeşim, alışın buna. Bakın, bir önemli örnek: Biz
Rus uçağını düşürdük, değil mi? Sonra Rusyanın
Türkiye'ye tepkisiyle karşılaştık ve araya birtakım
aracılar koyarak Rusya'yla aramızı düzeltmeye
çalıştık. Peki, şunu sorayım size: Suriye bizim bir
uçağımızı düşürdü, askerlerimiz şehit oldu. Biz
ne yapabildik sevgili arkadaşlar, ne yaptık Allah aşkına?
Rusyanın
İSMET YILMAZ (Sivas) Suriyenin
uçağı düşürüldü.
YUNUS EMRE (Devamla) Suriyenin bizim
uçağımızı düşürmesinin arkasından Türkiyenin
izlediği politikayı bir düşünelim, bir de buna
karşılık bizim Rus uçağını düşürdüğümüzden
sonra karşılaştığımız manzarayı
düşünün.
Sevgili arkadaşlar, uluslararası planda
gerçekten Türkiyenin çok zorlu bir süreçten geçtiği bir dönemi
yaşıyoruz, bu çok doğru ancak Türkiyenin ulusal onurunun devri
iktidarınızda çok ağır hasar gördüğü bir
manzarayı çok yazık ki yaşamış bulunuyoruz. Türkiyenin
bu durumdan çıkması gerekiyor. Bu anlayışla yani partinizin
şimdiye kadar uygulamış bulunduğu anlayışla bu
durumu gerçekleştirebileceği kanaatimde
olmadığımı da belirtmek istiyorum.
Tekrar çok teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Emre.
Şahıslar adına ikinci söz Gaziantep
Milletvekili Ali Şahine aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin UNIFILe
sağlamış olduğu askerî katkıyı ilgilendiren
Cumhurbaşkanlığı tezkeresiyle alakalı şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında on dakikalık bir konuşma
hazırlamıştım ancak gelen yoğun baskılar
altında onu beş dakikaya indireceğiz. Biraz da
sıkıcı olmasın diye konuyu da içerisine alan bir
hatıramı paylaşarak günü kapatmak isterim açıkçası.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Size baskı
yapanlara yazıklar olsun!
ALİ ŞAHİN (Devamla) Tatlı bir
baskı. Biz o baskıyı buranın bütün yorgunluğunu almak
adına
Ama dilerseniz on dakikaya çıkarabilirim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sana yirmi olsun Ali Bey.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Buyurun, dinleriz.
ALİ ŞAHİN (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
2014 yılında Avrupa Birliği bakan
yardımcılığım döneminde Avrupa Birliğiyle
çeşitli konuları müzakere etmek amacıyla Brükselde bir araya
geldik. Karşı muhatabımız İngiliz ECR grubunun Genel
Sekreteri İngiliz Milletvekili Daniel Hannandı.
Müzakerelerimizin bir noktasında Daniel Hannan
sözü Güneydoğu meselesine getirdi, dedi ki: Ya bu Güneydoğudaki
Kürtler için bir otonomi filan
Bunu söylemeye çalışıyor ama
bir yandan da ıkına sıkına, öyle bir hâletiruhiyeyle
anlatıyor. Sözünü keserek dedim ki: Bir saniye
Bu, bizim müzakere konumuz
aralarında, gündemimiz aralarında bulunmayan bir mevzu. Eğer
Avrupa bugün göç kriziyle karşı karşıya ise, mülteci
akınlarıyla karşı karşıya ise, terör meydan
okumasıyla karşı karşıya ise bu, sizin bundan tam yüz
yıl önce 1917 yılında Orta Doğuya çizmiş
olduğunuz o Sykes-Picot sınırlarının sonucudur. Siz bu
sınırları yüz yıl önce çizdiğiniz için bu
sınırların mağdurlarının torunları
şimdi sizin sınırlarınıza hücum ediyor. Eğer
gerçekten niyetiniz Orta Doğuda barışı, huzuru,
istikrarı sağlamaksa yapmamız gereken tek şey var, o da
Orta Doğuyu tekrar aslına rücu ettirerek bu suni
sınırları ortadan kaldırmaktır. Siz bu
sınırları çizinceye kadar Orta Doğuda tam dört yüz
yıl bizler Kürtlerle, Araplarla, Türklerle, Müslümanıyla,
Yahudisiyle, Hristiyanıyla, Alevisiyle, Sünnisiyle, tam dört yüz yıl
barış içerisinde yaşadık. Değil birbirlerimizin
şehirlerini yağmalamak, birbirimize taş dahi atmadan dört yüz
yıl bütün bu farklılıklarımıza rağmen
barış içerisinde yaşadık.
Bir de şunu anlamakta güçlük çekiyorum:
Eğer sınır dediğiniz şey gerçekten iyi bir
şeyse siz, Avrupada bütün sınırlarınızı,
ekonomik, siyasi sınırlarınızı neden
kaldırdınız? Kaldı ki Avrupa Birliği iki dünya
savaşı sonrası yaşanmış, hayata geçirilmiş
en büyük barış projesidir. Yok eğer kötü bir şeyse bizim
coğrafyalarımıza ilişkin yeni sınırlar niçin
hayal ediyorsunuz? Konuyu değiştirdi.
Buradan Kürt kardeşlerime seslenmek isterim.
Orta Doğunun önemli unsurlarından birisi olduğu için bahsetmek
istiyorum, diyelim ki Orta Doğuda, Türkiyenin güneydoğusu,
Suriyenin Kürt bölgeleri, Irakın, İranın Kürt bölgeleri
kopartılarak sözde o Kürt devleti kuruldu. Bölünme bitecek mi? Hayır,
bölünme bitmeyecek. Bu kez o coğrafyayı Türkiye Kürtü, Suriye Kürtü, İran Kürtü, Irak Kürtü
diye bölecekler. Bitecek mi? Yine bitmeyecek. Bu kez Sünni Kürt, Alevi Kürt
diye bölecekler. Bitecek mi? Bitmeyecek. Bu sefer laik Kürt, İslamcı
Kürt diye bölecekler. Niçin? Çünkü bu coğrafya, bu bölge bölündükçe
çatışacak, çatıştıkça zayıflayacak, zayıfladıkça sömürülecek ve onlar
Batıda kurdukları o muhkem ve muhteşem şehirlerde huzur
içerisinde, refah içerisinde yaşıyor olacaklar.
Değerli arkadaşlar, birilerinin eğer
zerre kadar Kürt kaygıları varsa, eğer zerre kadar insan
hakları anlayışı varsa veya merhametleri olsaydı
bugün Kandil mağaralarında
tecavüze uğrayan, tecavüze uğradığı için intihar eden
veya karşı koyduğu için infaz edilen Kürt
kadınların haklarını da buraya
taşırlardı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, eğer birilerinin zerre kadar insan
hakları anlayışı olsaydı, zerre kadar merhameti
olsaydı 17 yaşındaki Kürt çocuğu Yasin Börü için
akıttıkları tek damla gözyaşları olurdu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer barış, birilerinin ağzına
hiç yakışmayan bir ağız varsa o da masum uykularında
polislerin enselerine kurşun sıkma alçaklığını
gösterenlerin ve onlara sessiz kalanların ağzıdır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer Kürt kardeşlerimizin bu
coğrafyada bir sorunu varsa değerli arkadaşlar, o sorun da şudur:
Küresel güçlerin, emperyal güçlerin bu bölgede mayın eşekliğine
soyunmuş ve Kürt kanları üzerinden hayat süren bir terör örgütü
sorunu vardır. Bunu burada altını çizerek belirtmek istiyorum.
Bu duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyor, tezkeremizin dünya barışına, bölgesel
barışa hayırlar getirmesini diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi tezkereyi oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul
edilmiştir.
B) Önergeler
1.-
Başkanlıkça, Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu, Batman Milletvekili Ziver Özdemir ve İstanbul
Milletvekili Halis Dalkılıçın İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu, Ordu Milletvekili Ergün Taşcı ve Van
Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonu üyeliklerinden istifalarını belirten
yazılarının 16/10/2018 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/7)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Erzincan
Milletvekili Süleyman Karamanın Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
üyeliğinden, Batman Milletvekili Ziver Özdemir ve İstanbul
Milletvekili Halis Dalkılıçın İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeliğinden, Ordu Milletvekili Ergün
Taşcı ve Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyon üyeliğinden istifalarına
dair yazıları 16/10/2018 tarihinde
Başkanlığımıza sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Değerli milletvekilleri, gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Komisyonlarda boş bulunan
üyelikler için seçim yapacağız.
Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve
Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
BAŞKAN - Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunda boş bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Antalya Milletvekili Kemal Bülbül aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3.- Dilekçe
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Dilekçe Komisyonunda boş bulunan
ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Kayseri
Milletvekili İsmail Tamer aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4.- Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
BAŞKAN - Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 2 üyelik için Batman Milletvekili Ziver Özdemir ve Erzincan
Milletvekili Süleyman Karaman aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen 4 üyelik için Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer
Katırcıoğlu, Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal, Ordu
Milletvekili Ergün Taşcı ve Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçar aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6.- Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2 üyelik
için Ordu Milletvekili Ergün Taşcı ve Sakarya Milletvekili
Çiğdem Erdoğan Atabek aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
Denetim konuları ve kanun teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
üzere 17 Ekim 2018 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.44