TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
72nci
Birleşim
30
Nisan 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, Fransa Cumhurbaşkanı
Emmanuel Macronun Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 24
Nisanı sözde Ermeni soykırımını anma günü ilan
etmesine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, arabuluculuk sisteminde yaşanan
sorunlara ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Şanlıurfa
Milletvekili Halil Özşavlının, 1915 olaylarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Burdur Milletvekili
Mehmet Gökerin, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü
kutlandığına ilişkin açıklaması
2.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin 103üncü
yıl dönümü vesilesiyle şehit olanları rahmetle yâd ettiğine
ve 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutladığına
ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin 103üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, ölüm saçmaya devam eden Adıyaman
Çelikhan-Malatya kara yolunda gerekli tedbirlerin alınması
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin
103üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
6.- Gaziantep Milletvekili
Müslüm Yükselin, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
7.- Gaziantep Milletvekili
İrfan Kaplanın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü
kutlandığına ilişkin açıklaması
8.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Gününü kutlandığına ilişkin açıklaması
9.- Sivas Milletvekili
Ulaş Karasunun, Ankara ili Çubuk ilçesi Akkuzulu Mahallesinde CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yönelik linç
girişimini kınadığına ve 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
10.- Adıyaman
Milletvekili Muhammed Fatih Toprakın, 23 Nisan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 99uncu yıl dönümü ile Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramını büyük bir gururla
karşıladıklarına ilişkin açıklaması
11.- Gaziantep Milletvekili
Derya Bakbakın, Cumhurbaşkanı AK PARTİ Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü mesajına ilişkin açıklaması
12.- İzmir Milletvekili
Tamer Osmanağaoğlunun, terörle mücadele eden kahramanlarımızın
önünde saygıyla eğilerek şehitlere Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
13.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Ankara ili Çubuk ilçesi Akkuzulu Mahallesinde CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna yönelik linç
girişimini kınadığına ilişkin
açıklaması
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, 24-30 Nisan Dünya
Bağışıklama Haftası vesilesiyle
bulaşıcı hastalıklarla mücadelede aşının
önemine ilişkin açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Ankara ili Çubuk ilçesi Akkuzulu Mahallesinde
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Meclis
Başkan Vekili Levent Göke yönelik linç girişimini
kınadığına, iktidarın gündeminin ekonomik kriz,
işsizlik ve yüksek enflasyon olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.- Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, Suriyenin Azez kentinde şehit olan askerimize Allahtan
rahmet, yaralılara şifa dilediklerine, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin
103üncü yıl dönümünü tebrik ettiğine, Türk devletinin millî birlik
ve beraberlik şuuruyla cumhuriyetin 100üncü yılı olan 2023
hedefine kararlı adımlarla yürümeye devam edeceğine ilişkin
açıklaması
17.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, 3 Mayıs Türkçülük Gününe, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününe, 24 Nisan Irak Türkmen Cephesinin kuruluşunun
24üncü yıl dönümüne, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl
dönümüne, Yunan asıllı İngiliz yazar Hamza Andreas Tzortzisi
Atatürke yönelik sözlerinden dolayı kınadığına,
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun 24 Nisanı sözde Ermeni
soykırımını anma günü ilan etmesine sessiz
kalınmaması ve 8 Mayısın Cezayir katliamını anma
günü olarak kabul edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, 98 cezaevinde 3 bin tutsağın açlık
grevine, 4 cezaevinde 15 tutuklunun ölüm orucuna başladığına,
Leyla Güven, Dersim Dağ, Murat Sarısaç, Tayip Temelin açlık
grevine girdiğine, mevcut yasanın hayata geçirilerek Öcalanın
da diğer tutukluların sahip olduğu haklardan yararlanmasını
talep ettiklerine, Leylalar yaşasın, açlık grevindekiler
yaşasın. diye oturma eylemi başlattıklarına
ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Suriyenin Azez kentinde şehit olan
askerimize Allahtan rahmet, yaralılara şifa dilediğine, Fransa
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun 24 Nisanı sözde Ermeni
soykırımını anma günü ilan etmesinin kabul edilemez
olduğuna, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl dönümü
vesilesiyle destan yazanlara Allahtan rahmet dilediğine, 1 Mayıs
Emek ve Dayanışma Gününü tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Suriyenin Azez kentinde şehit olan
askerimize Allahtan rahmet, yaralılara şifa dilediğine,
Venezueladaki darbe girişimini lanetlediğine, 29 Nisan Kutülamare
Zaferinin 103üncü yıl dönümü vesilesiyle şehitleri rahmetle
andığına, sözde Ermeni soykırımını
tanıyanların Kurtuluş Savaşında bir yere
varamadıkları gibi bugün de bir yere varamayacaklarına, 1
Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü tebrik ettiklerine ilişkin
açıklaması
21.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının CHP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Hatay Milletvekili Serkan Topalın
doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Taytakın, Boğaziçi Üniversitesinde düzenlenen
konferansta konuşan Yunan asıllı İngiliz yazar Hamza
Andreas Tzortzisin Kadir Mısıroğlundan mı
etkilendiğini öğrenmek istediğine, bu konferansı düzenleyen
ve Atasına hakaret edenleri alkışlayanları
kınadığına ilişkin açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal
Çeviközün 18 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, YSK hangi kararı verirse versin herkesin
saygı duyması gerektiğine ilişkin açıklaması
30.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın 44
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, milletin Meclisinin milletin gerçeklerine
gözünü kapatamayacağına ve milletin fukaralığına
sessiz kalamayacağına ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden Genç Erkekler Futsal Turnuvasında şampiyon
olan Denizli Bozkurt Spor Lisesi öğrencilerine "Hoş
geldiniz." denilmesi
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, 31/3/2019 tarihinde
yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçilerek
mazbatasını alan Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin, Mahalli
İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri
Seçimi Hakkında Kanunun 17nci maddesi uyarınca belediye
başkanlığını tercih ettiklerine ilişkin tezkeresi
(3/629)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, 31/3/2019 tarihinde
yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçilerek
mazbatasını alan Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın,
Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar
Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 17nci maddesi uyarınca belediye
başkanlığını tercih ettiklerine ilişkin tezkeresi
(3/630)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, 31/3/2019 tarihinde
yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçilerek
mazbatasını alan Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk
Mızraklının, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları
ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 17nci maddesi
uyarınca belediye başkanlığını tercih ettiklerine
ilişkin tezkeresi (3/631)
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, 31/3/2019 tarihinde
yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçilerek
mazbatasını alan Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar
Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 17nci maddesi uyarınca belediye
başkanlığını tercih ettiklerine ilişkin tezkeresi
(3/632)
C) Önergeler
1.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, (2/764) esas numaralı Hatay ili Reyhanlı ilçesinin
Adının Gazireyhanlı Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/25)
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Suriyenin Azez kentinde şehit
olan askerimize Allahtan rahmet, yaralılara şifa dilediğine
ilişkin konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve arkadaşları
tarafından, 31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen mahalli idareler
seçimlerinde siyasi partilerin ve oy veren vatandaşların devletin
kurumu olan Anadolu Ajansına inancı sarsılmıştır.
Yıllardır seçim sonuçlarının verilerini aktaran Anadolu
Ajansına kamuoyunun güveninin yeniden sağlanması,
yaşanmış ve yaşanacak olan mağduriyetlerin giderilmesi
ve devletin tarafsız kurumu hâline gelebilmesi amacıyla 24/4/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Nisan 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa
Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından,
şehit cenazesi töreninde CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğuna yönelik linç girişiminin
aydınlatılabilmesi, güvenlik açığı ve istihbarat
zafiyetlerinin nedenleri ve sorumlularının tespit edilmesi
amacıyla 23/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Nisan 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun 30 Nisan, 2, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21, 22, 23, 28, 29 ve 30
Mayıs 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin
önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Başkanlık
Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Başkanlık
Divanında boş bulunan kâtip üyeliğe seçim
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komitenin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşmasının Menşeli Ürünler
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemleri
Hakkında Protokol IIsini Değiştiren 1/2016 Sayılı
Kararınının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/1364)
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 33)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından Kurulan
Ortak Komitenin Serbest Ticaret Anlaşmasının `Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol IIsini
Değiştiren 1/2017 Sayılı Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına İlişkin Yetki Verilmesine Dair Kanun
Teklifi (2/1362) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 29)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti, Gürcistan
Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Alanında
İşbirliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1187) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 17)
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Nijer-Türkiye Dostluk Hastanesinin
Açılması, Ortak İşletilmesi ve Devredilmesi ile İlgili
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi
(2/1188) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 18)
5.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti
Arasında Suçluların İadesi Andlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1189) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 19)
6.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 23 Haziran 1994 Tarihinde Akdedilen Hava
Taşımacılığı Anlaşmasını Tadil
Eden Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1190) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 20)
7.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve
Öğretime İlişkin İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1191) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 21)
8.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgız
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1192) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 22)
9.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya
ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti
Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve
Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1193) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 23)
10.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Transit ve Ulaştırma
İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh
Anlaşması)nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 24)
11.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya
Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1197) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 25)
12.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1194) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 26)
13.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Burundi
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1367) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 30)
14.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1363) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 31)
15.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zambiya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1366) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 32)
16.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Şili
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1245) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 34)
17.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı Arasında Temel
Anlaşmaya Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1243) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 35)
18.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Asya Verimlilik Teşkilatı
Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1244) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 36)
19.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1581) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 44)
20.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile Polonya Cumhuriyeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması ve Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1360) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 46)
21.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu,
İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1411) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 47)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın 35
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında İYİ PARTİye sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmalarında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşmaları nedeniyle konuşması
5.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu'nun, Diyanet
İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan
Hz. Peygamber ve Gençlik isimli kitaba ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/9434)
2.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca'nın, kamu
kurumlarına ait taşınmazların satış usulü hakkında
çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi'ne göre
yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/9435)
3.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün,
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu
Başkanvekilinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan
adaylığı için istifa edip etmediğine ve mevcut görevine
devam durumuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/9501)
4.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan'ın, KHK ile ihraç
edilenlerin karşılaştıkları zorluklara ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/9502)
5.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın, 2002-2018
yılları arasında Malatya iline yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/9712)
6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın, Ankara Garı ve
Eryaman İstasyonu arasındaki sinyalizasyon
çalışmasının ne zaman bitirileceğine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit
Turhanın cevabı (7/9713)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, kamu
görevinden ihraç edilmiş kişilerden haklarında mahkûmiyet
kararı bulunmayanların işe iadelerine yönelik bir düzenleme
yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/9734)
8.- İzmir Milletvekili Kani Beko'nun, yerel basının
sorunlarına ve desteklenmesine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/9741)
9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 15
Temmuz 2016 tarihinden sonra yayınlanan KHK sayısına ve
içeriklerine göre dağılımına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/9754)
30 Nisan 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, işgal yıllarında
Gaziantepte Fransızlar ve Ermeni çetelerinin yaptığı
katliamlar hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğana aittir.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 24 Nisanı sözde Ermeni
soykırımını anma günü ilan etmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Fransa
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun bir kararnameyle 24 Nisanı
sözde Ermeni soykırımını anma günü ilan etmesiyle ilgili
olarak söz almış bulunmaktayım. Sizlere 1919-1921
yılları arasında Antepi işgal eden Fransızların
katliamlarıyla ilgili kısa anekdotlar anlatacağım. Hoyratça
davranışlar sergileyen Macrona ve onun akıl vericilerine bu
Gazi Meclisten tarih dersi vermemiz şart oldu. Her yıl, Ermeni
diasporasının dayatmasıyla 24 Nisanda Türkiye Cumhuriyetine
düşmanlıklarını ve kinlerini kusmak adına her yolu
deneyenler sıraya giriyorlar. Hiç şüphe yok ki bunların
başında Fransa geliyor. Kurtuluş Savaşımızın
devam ettiği 1921 yılında Türk ordusunun Batı Cephesine
yığıldığı, vatan derdine düştüğümüz
acılı günlerde ordu desteği olmayan, savunmasız Antep
halkına dönemin modern ve güçlü silahlarıyla saldırıp
binlerce kişiyi Fransızların katletmesi açıkça bir
soykırımdır, katliamdır. Bu katliamda isimleri tespit
edilen 6.317 kişinin kemikleri sonradan toplanıp şimdiki
şehitliğe defnedilmiştir. Bu katliama çevre köylerde, ilçelerde,
şehirler ve dağlarda yaşayanlar, tarlalarında
çalışırlarken katledilenler de dâhil edilirse Türk
halkının 12 bin kişisinin şehit edildiği çeşitli kaynaklarda
yazmaktadır.
27 Mart 1920de Kilis yolundan şehre gelen
Fransızın önünü kesmek adına cepheye koşanlara erzak
götürecek kimse yoktur. 14 çocuk ekmek götürmek adına yola çıkar. Bu
çocukların en küçüğünün yaşı 9, en büyüğünün 14tür.
Şehidimiz Şahin Beye ve arkadaşlarına erzakı
ulaştırabilmek için at arabasının yanında yürüyerek
yola devam ederler. Erzakı ulaştırdıklarında yorgun ve
bitap düşmüş olan çocukların gece dönmeleri de mümkün
değildir. Hemen cephenin üst kısmında bulunan değirmende
çocukları yatırırlar. Sabah kanlı çatışmalar
başlamıştır, çocuklarınsa artık buradan
çıkması mümkün değildir. Elmalı Köprüsünün üzerinde
Şahin Bey şehit edilir. Oradaki Ermeni çeteleri ve Fransız
askerleri çevreyi ararken değirmende yatan çocukları bulurlar. Bu 14
çocuğa önce ateş ederler, mermilerle öldürürler.
Hırslarını alamazlar, bu çocukları süngülerler,
süngülerler. Bugün benim şehrimde 14 çocuk şehidin, Dokurcum
Değirmeni şehitlerinin hikâyesi Fransızların vahşet
vesikası olarak anlatılır. Gaziantepin etrafını
sararak on bir ay şehri kuşatmışlardır. Yiyecek,
içecek, ilaç, hiçbir şeyi şehre sokmamışlardır. Bir
yandan da en ağır ve modern silahlarla, toplarla şehri
yakıp yıkmışlardır. 80 bin adet top
atılmış; kan, barut ve toz kokusu her tarafı
kaplamış; hastane, cami, imarethane, ne varsa yakılmış
yıkılmış; masum insanlar açlıktan öldürülmüş,
şehit edilmiş; yiyecek bulamayan insanlar zerdali çekirdeğinden
un öğütmüş, sadece karınlarını doyurmaya
çalışmışlardır. Bu unun içinde bulunan, insan
sağlığına zararlı yani yemeye uygun olmayan
ağır metaller onlarca masum insanımızın zehirlenerek
ölmesine sebep olmuştur.
Şimdi ise Fransa gibi bir ülkenin 5 bin
kilometre öteden gelip Gaziantepi işgal etmesi, yüzyıllar boyunca
birlikte yaşadığımız bazı Ermenileri bize
karşı silahlandırıp nüfusumuzun üçte 1ini şehit
etmesi ve bu olaylarda Ermeni çetelerini kullanan bir devletin bugün Ermeni
soykırımı iddiasında bulunması cahillikten öte bir
şey değildir. Gaziantepliler aralarında kadınların ve
çocukların olduğu 6.317 şehidiyle insanlıktan nasibini
almamış Fransızı iyi tanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Devamla) Ayrıca Macron ve çevresindekiler Ermeni tarihine çok
meraklıysa önce 26 Şubat 1992de Hocalıda 613 Azerbaycan
Türkünü katleden Ermenistanın hesabını vermelidirler. Seslerini
yükselterek haklı çıkacaklarını sanıyorlarsa,
unutmasınlar, dünya eski dünya değil; artık herkes bizi de
biliyor, onları da biliyor.
Sayın milletvekilleri, Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin Fransada yaşanan
son olaylarla ilgili şu açıklamasına dikkat kesilmeliyiz:
Fransa Cumhurbaşkanı Macronun Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle 24 Nisanı anma günü ilan etmesi, utanç verici bir
rezalettir. Fransa eğer anacaksa Afrika'da katlettiği masumları,
bir asır önce Çukurova'da döktüğü kanları anmalı, Türk
milletinden özür dilemelidir.
Gaziantep gibi gazi olan yüce Meclisimizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Arabuluculuk Kanunu hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
arabuluculuk sisteminde yaşanan sorunlara ve çözüm önerilerine
ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum. Daha güzel güzel baharlar diliyorum.
Konumuz, ara buluculukla ilgili yaşanan
sorunlar ve bazı çözüm önerileri.
Değerli arkadaşlar, ara buluculukta -tabii
ki Mecliste tartışıldığı zaman hep bunu dile
getirdik- şu anda yaşanan sorunların başında gelen,
bir, ara bulucunun tarafsız ve eşit olması gerekirken işveren
sendikaları ara buluculuk merkezleri kurmuş durumda, ticaret
odaları ara buluculuk merkezleri kurmuş durumda ve sanayi
odaları ara buluculuk merkezlerini kurmuş durumda.
Ara buluculuk ilkelerinin başında
tarafsızlık ve bağımsızlık olması gerekirken
sendikaların, ticaret odalarının, sanayi odalarının bu
şekilde ara buluculuk merkezleri kurması; bir, rekabeti ihlal ediyor;
iki, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesini
zedelemiş oluyor. Öncelikle, bu ara buluculuk merkezlerinin bu
şekilde taraf olabilecek olan kurum ve kuruluşlar tarafından
kurulmasının yasaklanması gerekmektedir.
İkinci bir başka sorun, aynı
şekilde, yine bazı kurumsal firmalar belirli ara buluculuk
merkezlerini kurarak kendi bünyesinde, ücret karşılığı
ara bulucu çalıştırmaktadırlar. Bu ise yine aynı
şekilde, ara bulucunun tarafsız ve bağımsızlık
ilkesine zarar getirdiği gibi bu, rekabet hukukuna da
aykırılık teşkil etmektedir.
Yine, aynı şekilde, ara buluculukla ilgili
dava şartı olan
Mesela gerek iş hukukundaki gerek Ticaret
Kanunundaki ara buluculukta zorunlu dava şartı hükümleriyle ilgili
olarak altı ayı aşan gecikmeler nedeniyle ara bulucular bugüne
kadar ücretlerini alamamaktadırlar. Neden? Çünkü Adalet
Bakanlığı Arabuluculuk Dairesi şunu söylemektedir: Ara
bulucuların paralarını alabilmeleri için ilk önce serbest meslek
makbuzunu kesmelerini istiyorlar, serbest meslek makbuzunu kestikten sonra
gecikmeli olarak parayı ödüyorlar. Tabii ki serbest meslek makbuzu
keserken ara bulucular KDVsini ödemek zorunda kalıyor. Ancak, birincisi
avukatlar yani hukuk fakültesi mezunları ara bulucu olabiliyor, ikincisi
ise kamu görevlisi olan hukuk fakültesi mezunları ara bulucu
olabiliyorlar. Ancak, kamu görevi yapan ara bulucular serbest meslek makbuzunu
kesmiyor, diğer ara bulucular serbest meslek makbuzunu kesiyor ve bu da
arada bir eşitsizliği gündeme getiriyor. Ara bulucu olan kamu
görevlileri makbuz kesmediği hâlde diğer ara bulucuların makbuz
kesmesi mağduriyete yol açmaktadır. Bu uygulamanın
Nasıl
bilirkişilerde makbuz kesmiyorsak, nasıl tanıklardan makbuz
kesmiyorsak, ödeme yapıldığı zaman kamu görevlisi ara
buluculardan gelir vergisi nasıl kesiliyorsa aynı şekilde ara
bulucularda da bunun kaynaktan kesilmesi lazım, makbuzun kesilmemesi
gerekir. Buna ne diyoruz? Adaletin KDVsi olmaz diyoruz. Adaletin KDVsi
olmayacağına göre, bu makbuzların da kesilmemesi gerekmektedir.
Yine, aynı şekilde
(Uğultular)
Sayın Başkanım, çok gürültü var.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Genel
Kurulda gerçekten çok ciddi bir uğultu var. Biraz evvel konuşan
Milletvekilimiz Sayın Tanal önemli konulara temas ediyorlar. Sohbeti
kulislerde devam ettirirseniz memnun olurum.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Çok teşekkür ediyorum
Değerli Başkanım.
Değerli arkadaşlar, zorunlu ara
buluculukta, burada mesela gerçekten bazı firmalar var elimizde. Firmalar
dava konusu edilmeyecek çok küçük olan miktarlarda dahi zorunlu ara
buluculuğa müracaat ettikleri için sistemi kilitliyorlar. Burada ara
buluculuk nedeniyle eğer ticari işse 1.340 TL devlete ödemekte,
ticari iş değilse eğer, iş hukukunu ilgilendiriyorsa 680 TL
ödemekte. Gerçekten, bedeli, rakamı dava edilmeyecek, çok cüzi, işte,
1-2 TL için bu şekildeki olaylarla ilgili bir başvurunun bir ücret
olarak getirilmesinde yarar var.
Aynı şekilde, iş davalarıyla
ilgili
Eğer gerçekten amacımız bunları, nizayı bir an
önce sonlandırmak ise iş davalarıyla ilgili, işçinin
yanında zorunlu avukatlığı getirmek lazım. Zorunlu
avukatlığı getirirsek işçiler mağdur olmaz. Buna bir
örnek de eğer verecek olursak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Tamamlamak için
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkürler
Başkanım.
İnşaat firmaları yurt
dışına işçileri götürmekte. Türkiyeye getirmeden önce
diyor ki: Benim ara bulucum var. Sen eğer bu konuların bir daha dava
konusu edilmemesi için ara bulucu tutanağını imzalarsan ben sana
uçak biletini alacağım, Türkiyeye getireceğim. Yoksa yurt
dışından vatandaşımız Türkiyeye gelememektedir.
Baskı nedeniyle işçiler mecburen yurt dışında bu ara
buluculuk belgesini imzalamak zorunda kalıyorlar. Diyeceksiniz Bu
nasıl oluyor? İşverenin bir tane temsilcisi orada oluyor,
maille bu ara buluculuk belgesini gönderiyorlar. Vatandaşımız,
işçimiz bu şekilde mağdur olmuş durumda. Yani burada, ara
buluculuk alternatif bir uyuşmazlık yöntemi olarak getirilmiş
durumda. 6 trilyonluk, 10 trilyonluk davayı ticaret mahkemesinde kim
görüyor? Üçlü heyet hâkim görüyor. Burada tek ara bulucuya gönderilmesi
doğru değildir, bunu en azından bir heyet mahiyetinde
çalışan bir ara bulucuya göndermek lazım. Ve bu ara buluculukla
ilgili denetim mekanizması çok yetersiz. Mevcut olan ara buluculuk 100
kişilik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Sayın
Başkanım, biraz da sürem geçmiş.
BAŞKAN Toparlayın hadi, toparlayın,
tamam.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ara bulucuların denetimiyle ilgili husus da şu:
Şu anda ara buluculuğa kayıtlı olan 10 bin kişi var.
10 bin kişi kayıtlı ancak bunun denetimi sadece 2 hâkim ve 1
genel müdürle yapılmaktadır. Mevcut olan Arabuluculuk Yasasında
bu denetim sanki 100 kişi ara bulucu olacakmış gibi düzenlenmiş
durumda. Şu anda 10 bin kişi ara bulucu ve aşağı
yukarı 30 ve 40 bine yakın kişi de bunun eğitimini
almış durumda. Yakında bunun sınavı olacak. Mevcut
olan bu denetim yetersiz. Denetim için önerimiz şu: Bu denetimi
bakanlık dışında Türkiye Barolar Birliğine veyahut da
barolara da bu denetimi vermek lazım. Aksi takdirde bu şekildeki
mevcut olan, yürüyen bu sistem şu anda tıkanmış durumda.
Yeteri kadar, tam anlamıyla yasa koyucunun burada bu yasayı tartışırken,
yasayı yaparken bu o amaç doğrultusunda kullanılmamakta.
Yarın 1 Mayıs, işçinin, emekçinin
bayramıdır diyoruz. Farklı dillerden 1 Mayısı kutlamak
istiyorum: Yaşasın 1 Mayıs diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Kesildi mikrofon.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yeter Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Yeter diyorsunuz. Peki,
biz yine bu şekilde Sayın Başkana teşekkür ediyoruz.
Yaşasın 1 Mayıs diyoruz.
(x) diyoruz.
(x) diyoruz.
(x) diyoruz. Hepinize teşekkürler,
saygılarımı, sevgilerimi sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
1915 olayları hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili
Halil Özşavlıya aittir.
Buyurun Sayın Özşavlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Halil
Özşavlının, 1915 olaylarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1915 yılında
yaşanan elim hadiselerle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz sonra
söyleyeceklerimin kesinlikle günümüzde Türkiye'de yaşayan Ermeni
vatandaşlarımızı hedef almadığını
hassaten belirtmek istiyorum ve şunu ifade etmek istiyorum: Yaklaşık
on beş yıldır dünyanın bütün arşivlerinde; Amerikan,
İngiliz, Milletler Cemiyeti, Cenevre arşivlerinde bu konuyu
çalışmış bir tarihçi olarak sizlere bu konuyla ilgili
olarak belki de ilk defa duyacağınız bilgiler sunmak istiyorum
ve bazı belgeler göstermek istiyorum.
Vaktim çok kısa olduğu için şunu
baştan söylemek istiyorum: Ermeni milliyetçilik hareketlerinin 1850lerde
başladığını, 1895-1896 yıllarında had
safhaya ulaştığını ve Anadolunun her yerinin âdeta
kan gölüne dönüştürüldüğünü sadece hatırlatmak istiyorum ve
sizleri bir an evvel 1914 yılına götürmek istiyorum.
Tarih 1914, Birinci Dünya Savaşı henüz
başlamamış fakat başlayacağı kesin olarak
bilinmekte. Dönemin Ermeni basınına baktığımız
zaman (Mşak çiftçi demek, Horizon ufuk demek, Azk millet demek)
Ermeni aydınların yazılarını görebiliyoruz. Ermeni
aydınlar bu yazılarda Ermeni halkını isyana davet
etmektedirler. Ermenilerin bağımsız bir Ermenistan için mutlaka
ve mutlaka bu savaşa girmelerini ve İtilaf Devletlerinin yanında
taraf tutmalarını istemektedirler.
Birçok yazı var, onlarca, hatta binlerce;
birini çok kısa okumak istiyorum. Arşak Çobanyanın 17 Ekim 1914
tarihinde Mşak gazetesinde çıkan şöyle bir yazısı var:
Biz böyle bütün dengelerin altüst olduğu bir zamanda seyirci gibi
hareketsiz kalamayız. Ne kadar zayıf ve küçük olursak olalım bir
rol üstlenmeli, bir şey yapmalıyız. Hak ve özgürlük için bu
mücadeleye sürüklenmiş ırkımıza karşı görevimizi
olabildiğince yerine getirmeliyiz. Yarının esaretten ve
zincirlerinden kurtulmuş dünyasında hürriyet payımızı
almak için biz Ermeniler de bu evrensel savaşa mutlaka girmeliyiz. Belki
küçük bir şey yapacağız ama bunu tüm kalbimizle
yapacağız.
Paristeki Ermenilerin böyle bir anda
sorumluluklarının büsbütün farkında olduklarını
bildirmekten mutluyum. Daha dün yüz elli Ermeni yiğit, Fransanın parlak
bayrağı altında kanlarını dökmek için gönüllü
yazılarak Fransadan ayrıldı.
Rahip Yeğişe bu gönüllüleri kutsadı. Aynı haberi
Marsilyadan alıyorum. Orada da onlarca Ermeni, gönüllü olarak
yazılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, dönemin Ermeni
basınına baktığımız zaman bunun gibi yüzlere,
binlerce çağrı var. Ermeni aydınlar Ermeni gençleri askere
yazılmaya fakat Rusyanın ve Fransanın yanında askere
yazılmaya davet etmektedirler.
Bugün, Taşnak arşivi Bostondadır.
Hiçbir Türk tarihçi bu arşive giremez, yanından dahi geçemez fakat
onlar bu arşivdeki belgeleri peyderpey tıpkıbasım
yayımlamaktadırlar. Bu arşivin içindeki bir belgede şöyle
deniyor: Tarih 1914, Erzurum. Ağustos ayının son iki haftası.
Taşnaklar evrensel kongreyi düzenlemişler. Savaşta nasıl bir
tutum takınacağız? diye tartışıyorlar. Vramyan,
İstanbula yazdığı mektupta diyor ki: Bugün
İttihatçılar adına Bahattin Şakir ve Ahmet Bey geldi.
Bizden milletisadıka unvanımıza layık olarak devletin
yanında taraf tutmamızı istediler fakat biz onlara dedik ki:
Kusura bakmayın, biz tarafsız kalacağız.
Düşünebiliyor musunuz, devletin kendi tebaası devlet savaşa
girmiş olduğu bir zamanda tarafsız kalacağını
söylüyor. Fakat bu tamamen zaman kazanmaydı, bir ay sonra Tifliste
yapılan kongrede Taşnaklar Rusyanın yanında savaşa
girme kararı almıştır. Kongreye katılanların
isimleri, fotoğrafları, hepsi elimizde mevcuttur. Savaş
başlayacak ve Taşnaklar ile Hınçaklar ne yapacaklardır?
Topladıkları 200 binden fazla Ermeni gönüllüyle Ruslar için
savaşacaklardır. Karşımızda 300, 500 ya da bin
kişilik bir Ermeni çetesi yoktu o zaman, Rus silahlarıyla mücehhez
bir ordu vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Dönemin
Erzincanlı, Sivaslı, Kesaplı Ermeni gönüllü askerlerin
hatıratlarını bulabiliyoruz, onların hepsini Türkçeye
çevirdik. Bir Gönüllünün Hikâyesi
diyor, Erzincanlı Ardaşes Demirciyan hatıratı, tarih 1916.
Bir tarihçi için çok ama çok orijinal bir bilgi kaynağıdır. Neyi
anlatıyor burada Ardaşes? Amerikadan başlayarak nasıl para
topladıklarını, gemi kiraladıklarını,
Kıbrısa gelip bir yıl eğitim aldıktan sonra, 1919da
Fransız askeri olarak Adanayı, Mersini, Gaziantepi, Urfayı,
Maraşı nasıl işgal ettiklerini ve Türklere karşı
nasıl katliamlarda bulunduklarını anlatmaktadır.
Taşnakların 1916da yayımlamış olduğu bir
kitapçık, şu gördüğünüz Ermeni 7. Alayıdır. Bu alay
Doğu Anadoluda on binlerce Müslümanı katletmiştir.
Bakınız, bir ordu âdeta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Son bir dakika
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilim,
toparlayın ama sizdeki bu bilgileri toparlayıp bütün arkadaşlara
gönderirseniz çok faydalı bir şey olur.
HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) Sağ olun
Sayın Başkanım.
Bakınız, karşımızda bir
çete yok, bir ordu var. Bu fotoğrafları ilk kez görüyorsunuz. Katolikos
-Ağrı Dağının arkasında Eçmiyazin Kilisesi
vardır- Ermeni ordusunu kutsamaktadır. Bir öğle yemeği,
upuzun bir sofraya dizilmiş Ermeni askerler birazdan Türk
sınırını geçip katliamlar yapacaklardır. Böyle onlarca
fotoğraf, bilgi ve belge mevcuttur.
Değerli milletvekilleri, bugün, 1915
olaylarının soykırım olduğunu iddia eden devletlerin
kendi kirli tarihlerini kapatma gayesiyse bu tezleri öne sürdüklerini,
aynı zamanda bugün, Amerikada 1 milyon, Rusyada 1,5 milyon, Fransada
600 binin üzerinde ve dünyanın birçok yerinde Ermeni olduğu için,
onların oylarına talip oldukları için bu tür yasalarla onlara
göz kırptıklarını ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından, sayın grup başkan
vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Buyurun Sayın Göker.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününü kutlandığına ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı
ülkemizde ve tüm dünyada emekçiler tarafından birlik, dayanışma
ve haksızlıklarla mücadele günü olarak kutlanmaktadır ancak bu
kutlamalar her sene artarak devam eden işçi ölümlerini ve emek sömürüsünü bir
türlü engelleyememektedir. Uluslararası Çalışma Örgütünün
verilerine göre ülkemiz işçi ölümlerinde maalesef Avrupada 1nci, dünyada
3üncü sırada yer almaktadır. Son on yedi yılda Türkiyede
iş kazaları nedeniyle en az 22 bin işçi hayatını
kaybetmiştir. Türkiyede günde ortalama 3 ila 5 işçi ne yazık ki
denetimsizlik kurbanı olarak
yaşamını kaybetmektedir. Her 10 çocuktan 8inin kayıt
dışı çalışma ortamına zorlandığı,
emeğin yok sayıldığı bir dönemde böylesi bir bayramın
nasıl kutlanabileceğini Hükûmete ve yetkililere
bırakıyorum. İş güvenliği konusundaki önlemlerin
acilen artırılması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Genç
Erkekler Futsal Turnuvasında şampiyon olan Denizli Bozkurt Spor
Lisesi öğrencilerine "Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, 6 bin
takımın mücadele ettiği Genç Erkekler Futsal Turnuvasında
şampiyon olan Denizli Bozkurt Lisesi Genel Kurulumuzu ziyaret
etmişlerdir. Genç sporcularımıza başarılar diliyoruz.
(Alkışlar)
Sayın Durmuşoğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
29 Nisan Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl dönümü vesilesiyle şehit
olanları rahmetle yâd ettiğine ve 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününü kutladığına ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tarihimizin en önemli ve anlamlı zaferlerinden
biri olan Kutülamare Zaferi, 29 Nisan 1916da Türk Bayrağının
Kutülamare surlarına çekilerek İngilizlerin yenilgiye
uğratıldığı ve sömürgeci devletlere tarihî bir
tokadın atıldığı şanlı bir zafer olarak
kayıtlara geçmiştir.
Geniş bir coğrafyada iki bin iki yüz
yılı aşkın süredir kesintisiz devam eden devlet
geleneğimiz boyunca yüreğimizle ve bileğimizle hakkını
vermediğimiz hiçbir zaferimiz yoktur. Bin dört yüz yıllık
İslam tarihinin bilhassa son bin yılında millet olarak bizim
içinde olmadığımız hiçbir büyük mücadeleye rastlamak
neredeyse mümkün değildir. Tüm medeniyetlerin, tüm milletlerin göz
bebeği Anadoluyu yıllar boyunca vatanımız olarak muhafaza
edebilmemizin gerisinde işte böyle büyük bir birikim vardır. Bu
toprakları bize vatan kılmak için Malazgirtten beri
sürdürdüğümüz mücadelenin her bir aşamasında şehit olan, gazi
olan, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere kurucu Meclisimizin ve
ordumuzun mensuplarını rahmetle, şükranla yâd ediyorum.
Yarın kutlanacak olan işçilerimizin 1 Mayıs İşçi ve
Emekçiler Bayramını da yürekten kutluyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Taşkın
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
29 Nisan Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biz gerektiğinde tüm fertleriyle inancı,
vatanı, bayrağı, devleti uğruna savaşabilen, bunu göze
alan bir milletiz. Bu millet Malazgirt Zaferinden Çanakkale destanına
tarihindeki gerçek kahramanlık hikâyelerini hiçbir zaman
unutmamıştır, unutmayacaktır. Dün,
ecdadımızın yazmış olduğu bir başka
eşsiz destanın, Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl dönümünü
idrak ettik. Kutülamare, milletimizin tüm imkânsızlıklarına
rağmen vatanına nasıl sahip çıktığını
gösteren en önemli ve en açık örneklerden biridir. Yıllardır
milletimizin hafızasından silinmeye çalışılan
Kutülamare Zaferi, her zaman hatırlamamız gereken unutulmayacak bir
destandır. Bu zaferin kazanılmasında emeği geçen Süleyman
Askeri, Ali İhsan Sabis Paşa, Nurettin Paşa ve Halil
Paşayı rahmetle anıyorum.
Başta Kutülamare Zaferinin mimarı olan
şehitlerimiz olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle
yâd ediyor, kendilerine Allahtan rahmet diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
4.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, ölüm
saçmaya devam eden Adıyaman Çelikhan-Malatya kara yolunda gerekli
tedbirlerin alınması çağrısında bulunduğuna
ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Keskin virajları, meydana gelen ölümlü trafik
kazalarıyla nam salmış, ölüm yolu olarak tabir edilen
Adıyaman-Çelikhan-Malatya kara yolu bu ay da ölüm saçmaya devam etti. Mart
ve nisan aylarında meydana gelen 5 trafik kazasında 1i bebek 2
yurttaşımız hayatını kaybetmiş, 32
yurttaşımız da ağır şekilde
yaralanmıştır. Bütün çağrılarımıza
rağmen, Ulaştırma Bakanlığı ve Karayolları
Genel Müdürlüğü bu yolda gerekli tedbirleri bugüne kadar
alamamıştır.
Ben buradan bütün Adıyaman halkı
adına çağrıda bulunuyorum: Artık bu yolda gerekli
tedbirlerin alınması, bu yolda gerekli çalışmaların
yapılması için daha kaç yurttaşımızın can
vermesini bekliyorsunuz? Bir an evvel bu yolda gerekli
çalışmaların başlamasını bütün Adıyaman
halkı adına talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
5.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İngiliz işgal kuvvetleri, Basra Körfezi
üzerinden Bağdatı ele geçirip Anadoluya girmeyi hedeflemişler
fakat 29 Nisan 1916 günü Kutülamarede tarifi imkânsız bir bozguna
uğramışlardı. Kutülamare Zaferi, İngilizlerin Birinci
Dünya Savaşında Çanakkaleden sonraki en ağır
yenilgisidir. Bu zafer, aynı zamanda ecdadımızın
Çanakkaleden sonra ikinci büyük zaferidir. İngilizlerin 30 bin zayiat
verdikleri bu savaş neticesinde 13 general, 481 subay ve 13.300 asker de
esir edilmiştir.
Bu zaferimiz İngilizler için tam bir hayal
kırıklığı olmuş ve 1952 yılına kadar
Kut Bayramı olarak kutlanmış, NATOya üyelik sürecinde
kutlanmaktan vazgeçilmiştir fakat hiçbir zaman aziz milletimizin
hafızasından ecdadımızın bu eşsiz zaferi silinmeyecektir.
BAŞKAN Sayın Yüksel
Sayın Yüksel
6.- Gaziantep Milletvekili Müslüm Yükselin, 29 Nisan
Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MÜSLÜM YÜKSEL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tarihimizin en önemli ve anlamlı zaferlerinden
biri olan Kutülamare Zaferi, Osmanlı ordusunun 29 Nisan 1916da Türk
Bayrağını Bağdattaki Kutülamare surlarına çekerek
İngilizleri yenilgiye uğrattığı ve sömürgeci
devletlere karşı kazandığı şanlı bir zaferdir.
Bu şanlı destanın yıl dönümü dün tüm yurtta düzenlenen
çeşitli etkinliklerle kutlandı. Osmanlı Devletinin
İngilizlere karşı en büyük ve en önemli zaferlerinden biri olan
Kutülamare, zor şartlarda imkânsızlıklar içerisinde en büyük
silahı imanı olan ordumuzun neler başarabileceğinin
tarihteki en önemli örnekleri arasında yer alıyor. Türk milleti
kendine yurt edindiği her coğrafyada büyük bedeller ödemiş,
tarihini kahramanlıklarla örmüştür. Yakın tarihimizdeki en büyük
askerî başarılardan biri olan Kutülamare Zaferinin 103üncü
yılında kahraman şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
7.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, 1
Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutlandığına
ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yarın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Günü. Ülkemizde emeğin sömürülmediği, iş kazaları ve
cinayetlerinin fıtrat ve kader olarak görülmediği, ağır
çalışma koşulları ve düşük ücretle
çalıştırılan işçilerin emeklerinin yok
sayılmadığı, eşit ve adaletli bir şekilde,
insanca yaşam için, emeği en kutsal değer gören bir
anlayış umudu, özlemi ve mücadelesiyle alın terinin
hakkını veren tüm emekçi kardeşlerimizin 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününü kutluyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin bir
milletvekili olarak eşit, adaletli ve insanca yaşam
koşullarıyla, ayrımcılık ve emek sömürüsünün
olmayacağı bir düzen için her türlü mücadeleyi vereceğimize, her
zaman hak, hukuk ve adaletten yana olacağımıza söz veriyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
8.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, 1
Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutlandığına
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Öncelikli olarak
emekçinin hakkını alabildiği bir Türkiye dileğiyle herkesin
1 Mayıs İşçi Bayramını kutluyorum.
Kamu kurumlarında daimî işçi olarak
çalışan üniversite mezunu işçiler memurlarla aynı işi
yaptıkları hâlde tayin, nakil, görevde yükselme ve imza yetkisi gibi
özlük haklardan mahrum olarak çalışmaktadırlar. Çoğunun
aile bütünlüğü dahi sağlanamamaktadır. Onlar sadece eşit
işe eşit hak talep etmekteler. Kamu maliyesine ekstra bir yük
getirmeyen bir düzenlemeyle üniversite mezunu işçilerin
yaşadığı bu mağduriyetin, adalete ve liyakate uygun
bir şekilde, bir an önce giderilerek memur statüsüne geçirilmeleri
gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Karasu
9.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun, Ankara ili Çubuk
ilçesi Akkuzulu Mahallesinde CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğluna yönelik linç girişimini
kınadığına ve 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
21 Nisan Pazar günü Çubuk Akkuzuludaki şehit
cenazesinde Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan hain linç girişimini ve bu
linç girişimini meşrulaştırmaya çalışan
siyasileri şiddetle kınıyorum.
Yarın 1 Mayıs. Tüm emekçilerimizin Emek ve
Dayanışma Gününü, bayramını kutluyorum. Ayrıca,
1977deki 1 Mayıs kutlamalarında hayatını kaybeden tüm
emekçilerimizi saygıyla anıyorum.
İktidar krizin faturasını
işçilerimize, emekçilerimize çıkarmaya devam ediyor. Ekonomide
yaşanan gelişmeler işçi haklarına yönelik
saldırıları doruğa çıkarmıştır.
Kıdem tazminatı, emeklilik talepleri ve İşsizlik Fonu gibi
başlıklarda emekçilerimizin hak taleplerine karşı
kulaklarını tıkayan bir iktidarla karşı
karşıyayız. Bu bağlamda Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanına sormak istiyorum: Emeklilikte yaşa
takılanların taleplerini görmezden gelmeye devam edecek misiniz? İşçilerin
kıdem tazminatı haklarını ellerinden almaya yönelik girişimlere
devam edecek misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Toprak
10.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Fatih
Toprakın, 23 Nisan Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun
99uncu yıl dönümü ile Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını
büyük bir gururla karşıladıklarına ilişkin
açıklaması
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Millî irade ve ulusal
bağımsızlığımızın simgesi olan Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99uncu yıl dönümünü ve Gazi Mustafa
Kemal Atatürk tarafından dünyada çocuklara armağan edilen tek bayram
olma özelliği taşıyan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramını büyük bir gururla karşıladık.
Canlarını feda etme pahasına
atalarımızın bizlere emanet ettikleri bu önemli mirası
bugün her alanda müreffeh, kalkınmış ve tüm dünyada örnek bir
millet olma hedefiyle yarınlara onur ve gururla taşıyoruz.
Geleceğimizi temsil eden çocuklarımız geçmişten
aldıkları güçle milletimizin yarınlarını
şekillendirecek, barış içinde bir dünyanın kurulmasında
önemli görevler üstleneceklerdir. Yarınlarımızın
teminatı çocuklarımızdan beklentimiz iyi yetişmiş,
kendine güvenen, millî ve manevi değerlerine bağlı insan
olmalarıdır. Bize düşen görev ise çocuklarımızı
çalışkan, başarılı, vatanını, devletini ve
milletini seven gençler olarak yetiştirebilmektir. Çocuklarımıza
gurur duyacakları bir Türkiye bırakmak; 2023, 2053 ve 2071
hedeflerimiz için var gücümüzle çalışmaya ve ülkemizin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakbak
11.- Gaziantep Milletvekili Derya Bakbakın,
Cumhurbaşkanı AK PARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü
mesajına ilişkin açıklaması
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımız, kurucu
Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın 1
Mayıs Emek ve Dayanışma Günü mesajını aktarmak
istiyorum.
Emek ve alın teriyle ülkemizin büyümesi ve
kalkınmasında önemli rol oynayan işçi ve emekçi
kardeşlerimizin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü tebrik
ediyorum. Tüm dünyada işçi ve emekçilerin birlik ve dayanışma
günü olarak kutlanan 1 Mayısın, hakkaniyetli ve adil şartlarda
bir çalışma ortamına vesile olmasını temenni ediyorum.
Göreve geldiğimiz günden bu yana işçi ve
emekçilerimizin sorunlarına her zaman samimiyetle çözüm üretmeye
çalıştık. İstihdamı artırmak, işsizlik
oranını düşürmek için pek çok tedbiri, programı hayata
geçirdik. Bu anlayışla, emekçilerimiz ücretten sosyal haklara kadar
her alanda önemli kazanımlar elde ettiler. Emekçilerimizin demokratik
yollarla dile getirdiği tüm taleplerini dikkate alarak devletimizin tüm
kurumlarıyla, sendikalarımızla, sivil toplum
kuruluşlarımızla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Osmanağaoğlu
12.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, terörle mücadele eden
kahramanlarımızın önünde saygıyla eğilerek
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Onlarca yıldır Türkiye Cumhuriyeti
devletinin muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasının
önündeki en büyük engellerden biri olan terör, kahraman ordumuzun ve emniyet
güçlerimizin başarılı operasyonları neticesinde çok büyük
kan kaybetmiştir. Terörle mücadele eden, terörün kökünü kazımayı
namus borcu addeden kahramanlarımızın bu mücadele azminin önünde
saygıyla eğiliyorum. Bu mücadeleden rahatsız olanların ve
bu mücadelenin kaynağını hedef alanların da sonuna kadar
karşısında olduğumuzun bilinmesini isterim.
Bu vesileyle, kutlu vatan toprağına
düşen kahramanlarımıza Allahtan rahmet, kahraman gazilerimize
ömürlerinin geri kalanında mutlu bir yaşam diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Arık
13.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Ankara ili
Çubuk ilçesi Akkuzulu Mahallesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluna
yönelik linç girişimini kınadığına ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şehit cenazesinde planlı bir linç
girişimine maruz kalan Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna geçmiş olsun diyor, bu alçak saldırıyı
şiddetle, nefretle kınıyorum. Bölücü PKK terör örgütünün
amacı neyse bu saldırıyı planlayanların amacı da
odur. Bu saldırı, 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarını
hazmedemeyenlerin gerçekleştirdiği bir saldırıdır.
Kayseride bir şehit cenazesinde teröristlerle pazarlık masası
kurulmasına, Haburda çadır mahkemeleri kurulmasına öfkelenen
bir vatandaş, dönemin Enerji Bakanı Sayın Taner
Yıldıza bir yumruk attı. Vatandaşın hayatı karartıldı,
tutuklandı, aylarca hapis yattı, öğretmenlikten
atıldı, ekmeğe muhtaç hâle getirildi, sürüm sürüm süründürüldü;
Sayın Genel Başkanımıza yumruk atan inek
hırsızı ise elini kolunu sallayarak geziyor. Takdir yüce
milletimizin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
14.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
24-30 Nisan Dünya Bağışıklama Haftası vesilesiyle
bulaşıcı hastalıklarla mücadelede aşının
önemine ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) 24-30 Nisan Dünya
Bağışıklama Haftasıdır.
Bağışıklık, bir bulaşıcı
hastalığa karşı vücudun dirençli hâle getirilmesidir.
Bağışıklığın oluşmasında,
bulaşıcı hastalıklara karşı mücadelede
aşılar çok önemli bir araçtır. Aşılarla milyonlarca
ölüm ve sakatlık önlenmiştir. Fakat son zamanlarda
bağışıklama hizmetlerinde aksamalar vardır.
Sağlık hizmetlerinin ulaşamadığı çocuk
sayısı artmaktadır. Ayrıca, ebeveynlerin
aşıyı reddetmesi nedeniyle aşı olmayan çocuk
sayısı da artmaktadır. Aşı yapılmaması,
tekrar bulaşıcı hastalıkların artmasına, ölüm ve
sakatlıklara sebep olacak bir durumdur. Bu nedenle, Sağlık
Bakanlığını ve ebeveynleri uyarmak istiyorum. Ebeveynler
bilmelidir ki ülkemizde kullanılan aşıların tümü
Sağlık Bakanlığından ruhsatlıdır, kaygı
duyulacak, endişe edilecek bir durum yoktur. Aşı yaptırmalarını
öneriyorum.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
BAŞKAN Sibel Özdemir
15.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Ankara ili
Çubuk ilçesi Akkuzulu Mahallesinde CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu ve Meclis Başkan Vekili Levent Göke yönelik
linç girişimini kınadığına, iktidarın gündeminin
ekonomik kriz, işsizlik ve yüksek enflasyon olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, ana muhalefet lideri, Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğluna,
Meclis Başkan Vekili Sayın Levent Göke ve değerli
milletvekillerimize yönelik şehit cenazesi sırasında
gerçekleştirilen organize linç girişimini kınıyor, linç
girişiminde bulunanların ve sorumluluğu olanların
yargı karşısına çıkarılmasını
bekliyoruz.
Sayın Başkan, 31 Mart seçimlerinde
yurttaşlarımız, ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı
dilin bir devamı olan işte bu linç kültürüne karşı
tepkisini göstermiş, bu dili kabul etmedikleri ve
ayrıştırıcı dilin terk edilmesi gerektiği
mesajını vermişlerdir. Bu anlamda, iktidarın ve Meclis
üyesi olarak bizlerin öncelikli gündemi yurttaşlarımızın,
esnafımızın, sanayicimizin çözülmesini beklediği ekonomik
kriz, işsizlik, yüksek enflasyon ve refah kaybı olmalı, bu
sorunların dışa vurumu olan sosyal patlamalar olmalı,
normalleşme yolunda hukuk, demokrasi ve şeffaf bir yönetim
olmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi grup başkan
vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Levent Bey.
16.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Suriyenin Azez kentinde şehit olan askerimize Allahtan rahmet,
yaralılara şifa dilediklerine, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin
103üncü yıl dönümünü tebrik ettiğine, Türk devletinin millî birlik
ve beraberlik şuuruyla cumhuriyetin 100üncü yılı olan 2023
hedefine kararlı adımlarla yürümeye devam edeceğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; basına bugün düşmüş
olan, Azezde 1 şehidimizin ve 3 yaralımızın olduğu
haberini üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Bu nedenle,
milletimize ve şehidimizin ailesine başsağlığı
dilerken yaralı askerlerimize acil şifalar dilemek istiyoruz.
Yine aynı şekilde, tarihimizde çok fazla
bilinmese de bu yakın zamanda milletimizin daha fazla vâkıf
olduğu Kutülamare Zaferimizi de ayrıca tebrik etmek istiyorum.
Türkiye çok yönlü ve çok katmanlı hem iç hem
dış hem de iç ve dış bağlantılı problemlerle
çetin bir mücadele içerisindedir. Bu mücadele beka seviyesinde bir mücadeledir.
Bu meselelerde, Türkiye'nin oluşturmuş olduğu millî politikalar
çerçevesinde birlik ve beraberlik içerisinde olmak zaruridir.
Türkiye'nin 360 derece etrafına
bakıldığında ihtilafsız bir alan
bulunmadığı görülecektir. Dünyada iddia sahibi olan veya olmak
isteyen ne kadar güç varsa bu coğrafyada kanlı bir hesaplaşma
içerisindedir. Böyle bir ahvalde Türkiye Cumhuriyeti devletinin mazlumun
yanında, zalimin karşısında olan sağlam duruşu ve
kendi hedeflerine varmak için kan ve gözyaşından beslenen güçlere
karşı tavizsiz tutumu, zaten hedef durumunda olan ülkemize
saldırıların artmasına neden olmaktadır. Bu
şartlar altında, Türk milleti, tarihte olduğu gibi bugün de
devletinin ve milletinin bekasını her türlü dünyevi menfaatin
üzerinde tutarak geleceğine sahip çıkacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Siyaset kurumuna
düşen mesuliyet ise içinde olduğumuz ateş çemberini yok
saymamak, görmezden gelmemektir. Siyasi rekabetle millî meselelerin, millî
politikaların altını oymak arasındaki tehlikeli
oyunların içerisinde olmamak, kurulan oyunları bozmaktır. Böyle
bir sıkıntı yumağıyla mücadele eden Türkiyeyi,
kuşatma altındayken meleklerin dişi mi, erkek mi olduğunu
tartışan Bizans gibi gaflet çukuruna düşürmeye kimse
heveslenmemelidir.
Türk devleti, gücü ve kudretiyle, millî birlik ve
beraberlik şuuruyla cumhuriyetimizin 100üncü yılı olan 2023
hedefine kararlı adımlarla yürümeye devam edecek, bu yürüyüşü
hiçbir muhasım odak engelleyemeyecektir diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
17.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, 3 Mayıs
Türkçülük Gününe, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününe, 24 Nisan
Irak Türkmen Cephesinin kuruluşunun 24üncü yıl dönümüne, 29 Nisan
Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl dönümüne, Yunan asıllı
İngiliz yazar Hamza Andreas Tzortzisi Atatürke yönelik sözlerinden
dolayı kınadığına, Fransa Cumhurbaşkanı
Emmanuel Macronun 24 Nisanı sözde Ermeni soykırımını
anma günü ilan etmesine sessiz kalınmaması ve 8 Mayısın
Cezayir katliamını anma günü olarak kabul edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; cuma günü Meclisimiz açık
olmadığı için ben bugünden Mecliste bulunan bütün
arkadaşlarımızın 3 Mayıs Cuma günü
kutlayacağımız Türkçülük Gününü kutluyorum, Türk milletinin
Türkçülük Gününü kutluyorum.
Yetmiş beş yıl önce Nihal Atsız
ve Başbuğ Alparslan Türkeş başta olmak üzere Türk
milliyetçiliği fikrini dönemin tüm baskılarına rağmen
savunan ve bu uğurda işkence gören çilekeş dava
adamlarını saygı ve rahmetle anıyorum. 3 Mayıs
Türkçüler Günü kutlu olsun.
Tüm işçi kardeşlerimizin emeklerinin
karşılığını aldığı, iş
sağlığı ve güvenliği noktasında
sıkıntı yaşamadan çalıştığı,
iş kazalarının bundan sonra yaşanmayacağı bir
Türkiye dileğiyle 1 Mayıs emeğin bayramını, tüm
emekçilerin bayramını kutluyorum. 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Gününü kutluyorum. İşçi ve emekçilerimiz
tarafından dünya çapında kutlanan bu anlamlı günün birlik,
beraberlik ve dayanışmamıza vesile olmasını temenni
ediyorum.
Dün, Birinci Dünya Savaşında
İngilizlere karşı Irak cephesinde kazanılan Kutülamare
Zaferinin 103üncü yıl dönümüydü. Başta bu zaferin kahramanı
Halil Paşa olmak üzere şehadete ulaşan tüm askerlerimizi
rahmetle anıyorum.
Bu vesileyle de Irak Türkmen Cephesinin
kuruluşunun 24üncü yıl dönümünü tebrik ediyorum, verdikleri
haklı mücadelede omuz omuza olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak
istiyorum.
Boğaziçi Üniversitesinde Boğaziçi
İslam Araştırmaları Topluluğu tarafından
düzenlenen bir programda konuşan Yunan asıllı, İngiliz bir
sözde yazar, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkten şeytan
olarak bahsetmiştir. Bu mesnetsiz benzetmeyi şiddetle
kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ülkemizin kurucusu,
cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürke hakaret etmek demokrasi,
hürriyet ya da ifade özgürlüğü demek değildir. İYİ
PARTİ olarak, ilgili makamların, bu sözde yazara gerekli hukuki
işlemleri başlatmasını bekliyoruz.
Geçtiğimiz hafta Fransanın Cezayir
halkına yönelik insanlık ve vicdan dışı eylemlerinin
soykırım olarak tanınması ve 8 Mayısın Cezayir
katliamını anma günü olarak kabul edilmesi için Türkiye Büyük Millet
Meclisine kanun teklifi verdik. Fransa 1915 Ermeni olaylarını 2001
yılında soykırım olarak tanımıştı.
Kısa bir süre önce ise Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 1915
olaylarının yıl dönemi olan 24 Nisanı Ermeni
soykırımını anma günü ilan ettiğini
açıklamıştı. Türkiye, Fransanın attığı
bu adımlara sessiz kalacak bir ülke değildir, kalmamalıdır.
Mesele parti meselesi değildir, mesele Türkiye'nin dış
politikadaki itibarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Grup
Başkan Vekili.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu çerçeveden bakıp
Meclise sunduğumuz kanun teklifimizin parti gözetmeksizin tüm
vekillerimizden destek görmesini bekliyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Kurtulan
18.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, 98
cezaevinde 3 bin tutsağın açlık grevine, 4 cezaevinde 15
tutuklunun ölüm orucuna başladığına, Leyla Güven, Dersim
Dağ, Murat Sarısaç, Tayip Temelin açlık grevine girdiğine,
mevcut yasanın hayata geçirilerek Öcalanın da diğer
tutukluların sahip olduğu haklardan yararlanmasını talep
ettiklerine, Leylalar yaşasın, açlık grevindekiler
yaşasın. diye oturma eylemi başlattıklarına
ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
selamlar saygılar herkese.
Bugün yine, tekrar, bir kez daha açlık
grevlerinden ve başlayan ölüm oruçlarından bahsetmek istiyorum ben
de. Belki aramızda bu sözleri duyunca hâlâ burun kıvıranlar
Yine mi aynı mesele? diye düşünenler vardır. Öncelikle
söylemek gerekir ki yöntem tartışmalarının çok geride
kaldığı günlerden geçiyoruz. Bu Meclisin üyelerinden biri olan
Leyla Güven 8 Kasım 2018 tarihinde açlık grevine başladı.
Tek bir talebi vardı, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması,
avukatları ve ailesiyle görüşmesinin önündeki engelin
kaldırılmasıydı. Yani bu ülkenin Anayasasının
herkes için eşit uygulanmasıydı.
İlk günden itibaren açlık grevlerinin
gidişatına yönelik öngörülerimizi paylaşmıştık ve
sorumluları, üzerine düşeni yapmaya davet etmiştik. En son bu
sıralarda, 21 Şubatta 106ncı gününde olan Leyla Güveni ve
açlık grevlerini bir kez daha gündeme getirmiştik.
Uyardığımızda 68 cezaevinde 335 eylemci grevdeydi,
sonrasında 98 cezaevinde 3 bin tutsak açlık grevine başladığını
duyurdu. Meclisin 3 üyesi daha, Dersim Dağ, Murat Sarısaç, Tayip
Temel açlık grevine girdi. Tabutlar çıkmasın demiştik, 7si
cezaevinde olmak üzere tam 8 insan tecrit kalksın diye
yaşamlarına son verdi bu süre içerisinde. İnsanlar
hayatlarını kaybediyor, artık kulak tıkamaktan vazgeçin
dedik, bugün 15 insan açlık grevini ölüm orucuna çevirdiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
FATMA KURTULAN (Mersin) Bakırköy, Gebze, Van
ve Diyarbakır cezaevlerinde 15 tutuklu hâlihazırda açlık
grevindeyken bugün itibarıyla ölüm orucuna başladı, açlık
grevlerini 136ncı günde ölüm orucuna dönüştürdüler. Ölüm orucu,
istenmeyen sonuçlara giden süreci çok daha hızlandıracaktır.
Leyla Güvenin ve tutukluların istediği yeni bir yasal düzenleme
değil, yeni bir yasa hiç değil. Mevcut olan yasanın hayata
geçmesi gerektiğini söylüyor ve tutukluların hepsinin sahip
olduğu bu haktan Öcalanın da yararlanmasını talep
ediyorlar. Gidişatın daha kötüleşmemesi için buradan bir kez daha
çağrı yapıyoruz Adalet Bakanlığına. Meclis
Başkanlığının sorumluluk almasını, bu
taleplere kulak vermesini bir kez daha belirtmek istiyoruz.
Bizler de grup olarak bugün Genel Kurul
çalışmalarına katılamayacağımızı
belirterek bugün Mecliste, dışarıda tüm grup olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) -
örgütlerimizle Leylalar
yaşasın, açlık grevindekiler yaşasın. talebiyle
oturma eylemi yaptığımızı duyurarak, size
kolaylıklar dileyerek Genel Kuruldan ayrılıyoruz.
BAŞKAN Sayın Altay
19.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
Suriyenin Azez kentinde şehit olan askerimize Allahtan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine, Fransa Cumhurbaşkanı
Emmanuel Macronun 24 Nisanı sözde Ermeni soykırımını
anma günü ilan etmesinin kabul edilemez olduğuna, 29 Nisan Kutülamare
Zaferinin 103üncü yıl dönümü vesilesiyle destan yazanlara Allahtan
rahmet dilediğine, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Önce, bugün öğlen saatlerinde Azez ve Afrin üs
bölgesine giden Türk Silahlı Kuvvetleri konvoyuna yapılan bir havan
saldırısı sonucu maalesef 1 askerimiz şehit olmuş, 3
askerimiz de yaralı. Şehidimize Tanrıdan rahmet diliyorum,
yaralılara acil şifalar diliyoruz. İnşallah bu son olur
diye temenni ediyoruz Sayın Başkan.
Öte yandan, Fransa Devlet Başkanının
yayımladığı bir kararnameyle 24 Nisanı Ermeni
soykırımı anma günü ilan etmesini kabul etmemiz mümkün
değil. Bu kararnamenin kaldırılmasını tabii ki talep
ediyoruz. Ermeni soykırımı iddialarını Cumhuriyet Halk
Partisi olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Bunun da altını
çizmek istiyoruz. Elbette, o dönemde üzücü olaylar
karşılıklı olarak olmuştur ama Anadoluda bir
soykırım yapıldığı iddiası bu milletin hak
ettiği, edeceği, edebileceği, kabul edebileceği,
kaldırabileceği bir iddia değildir. Bunun da altını
çizmek istiyorum.
Yine bu vesileyle yüz üç yıl önce Kutülamare
destanını yazanlara Allahımdan rahmet diliyorum, minnet ve
şükran duygularımızı gösterdikleri kahramanlık karşısında
ifade etmeyi de bir görev sayıyorum.
Sayın Başkan, bildiğimiz gibi
yarın 1 Mayıs; işçinin, emekçinin bayramı; Birlik, Mücadele
ve Dayanışma Günü. Ve elbette bu Parlamentoda, bizlerin de içinde
bulunduğu bu Parlamentoda 1 Mayıs resmî olarak da bayram ilan edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekilim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunu bir
kazanım görmekle birlikte 1 Mayısın da diğer özel
günlerimiz, millî, dinî bayramlarımız gibi bütün milletin ve bütün
siyasi partilerin ortak değeri olduğu kanaatini taşımak
istiyoruz. Ve İstanbulun belli meydanlarının
kapatılmasını, 1 Mayısa kapatılmasını
doğru bulmadığımızı da belirtmek istiyoruz.
İşçisinden, emekçisinden, işçinin, emekçinin
kutlayacağı bayramdan korkan devlet olmaz. Bu bakımdan -bu,
yarın için belki artık mümkün değil ama- bundan sonraki süreçte
Taksim Meydanında 1977de yaşanan olaylardan, oralardan ders almak
ve o acıları unutturmamak babından, 1 Mayısın Taksim
Meydanında kutlanmasının işin olağanı ve
doğalı olduğu kanaatindeyiz.
Demokrasi toplumun tüm kesimlerinin ortak sesidir,
ekonomik özgürlüğün, dayanışmanın ve adaletin de
dayanağı da demokrasi kültürüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Demokrasinin,
temel hak ve özgürlüklerimizin gasbedilmediği ve
kısıtlanmadığı oranda güçlü olduğunu unutmamak
dileğiyle tüm emekçilerimizin 1 Mayıs Bayramını, Birlik,
Mücadele ve Dayanışma Gününü Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Grubu olarak kutluyor ve tebrik ediyor ve yarın Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekillerinin Türkiyenin 81 vilayetinde işçilerimizle,
emekçilerimizle birlikte alanlarda olacağını bu vesileyle beyan
etmek istiyorum efendim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Suriyenin Azez kentinde şehit olan askerimize Allahtan rahmet,
yaralılara şifa dilediğine, Venezueladaki darbe girişimini
lanetlediğine, 29 Nisan Kutülamare Zaferinin 103üncü yıl dönümü
vesilesiyle şehitleri rahmetle andığına, sözde Ermeni
soykırımını tanıyanların Kurtuluş Savaşında
bir yere varamadıkları gibi bugün de bir yere varamayacaklarına,
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü tebrik ettiklerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Suriyenin Azez bölgesinde
oradaki teröristler tarafından askerî birliklerimize yapılan
saldırıda şehit düşen askerimize Cenab-ı Haktan
rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun. Aynı zamanda
oradaki saldırıda yaralanan 3 askerimiz bulunmaktadır,
askerlerimize de acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Venezuelada darbe
girişimi olduğuna dair haberleri üzüntüyle almış
bulunuyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun ama fakat demeden tüm
darbeleri kınıyoruz. Hiçbir gerekçe darbelere mazeret olamaz. Hiçbir
gerekçe, silahlı cuntacıların kendi halklarına ve
seçilmiş hükûmetine silah doğrultmasına gerekçe olamaz. Darbeler,
halkın iradesini gasbeden, demokrasi dışı illegal
müdahalelerdir. Daha önce Venezuela halkının iradesini hiçe sayarak
muhalefet başkanını devlet başkanı olarak tanıyan
bazı Batılı ülkeleri de bu yanlış tutumlarından
dönmeye davet ediyoruz. Özellikle bazı Batılı devletlerin,
diğer ülkelerde kendi çıkarlarına uymayan bir yönetimin iktidara
gelmesi durumunda bu tip demokrasi dışı müdahalelere destek
vermeleri aslında demokrasi ve insan hakları konusunda ne kadar
ikiyüzlü olduklarının göstergesidir. Ülkelerde iktidarları,
silahlı çeteler, ordu içindeki cuntalar ve onların dış
destekçileri değil, demokratik seçimlerle halk belirler. Demokrasilerde
karar halkındır. Bu temel demokratik ilkeyi çiğneyenler
demokrasinin düşmanıdır ve gayrimeşrudur. Geçmişte
birçok kez darbeye ve darbe girişimine maruz kalmış bir ülke
olan Türkiye, ilkesel duruşunu koruyarak Venezueladaki bu darbe
girişimine karşı duruşunu koruyacaktır. Bir kez daha
Venezueladaki darbe girişimini lanetliyor, tüm dünyayı Venezuela
halkının iradesine saygılı olmaya davet ediyorum.
Aynı şekilde, şanlı
tarihimizdeki büyük kahramanlıklardan olan Kutülamare Zaferinin 103üncü
yıl dönümünde, şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Ecdadımız çok zor şartlarda, dönemin güçlü kuvvetli
ordularına karşı çok önemli bir başarı elde
etmiştir Kutülamarede.
Ve burada şunu da ifade etmek isterim: Sözde
Ermeni soykırımını, sözde bunu dünyanın gündemine
taşımaya çalışan diasporanın gayretleriyle
çeşitli ülke parlamentoları bunu tanımayı âdet hâline
getirdiler; buna en son Fransa da katıldı. Şunu ifade etmek
isterim: 1915 yılında yaşanan, o dönemki hükûmetin kendi
sınırları içerisinde yaşanan bir olayda o bölgedeki belli
bir nüfusu yine kendi sınırları içerisindeki başka bir
bölgeye nakledişinden başka bir şey değildir, aynı
sınırlar içerisinde bir yerden başka bir yere nakil
yapılmıştır. Ama bir şekilde dünya devletleri,
ülkelerindeki siyasi hesaplarla ya da Türkiyeyi bu anlamda
sıkıştırır mıyız hesabıyla bu tip
siyasi kararlar alarak bir yere varmaya çalışıyorlar. Şunu
ifade etmek isterim: Bu tip gayretlerin peşinde olanlar ne Kurtuluş
Savaşında bir yere varabildiler ne de bugün bir yere
varamayacaklardır, karşılarında dimdik 82 milyon Türk
milleti duracaktır.
Yarın 1 Mayıs, biz de AK PARTİ Grubu
olarak tüm emekçi kardeşlerimizin, alın teri döken işçilerimizin
bayramını tebrik ediyoruz; kutlamaların kazasız
belasız, şiddetten uzak bir bayram havası içerisinde geçmesini
temenni ediyoruz.
Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal
Adanın, Suriyenin Azez kentinde şehit olan askerimize Allahtan
rahmet, yaralılara şifa dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Suriyenin Azez kentinde üs bölgesine
giden Türk Silahlı Kuvvetleri konvoyuna PKK/PYDli teröristler
tarafından havan saldırısı gerçekleştirilmiştir.
Saldırıda 1 askerimiz şehit olmuş, 3 askerimiz
yaralanmıştır. Aziz şehidimize Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyoruz Meclis
Başkanlığı olarak. Ve teröristlerin, bu millete ihanet
edenlerin, kahpece eylemlerine devam edenlerin her gün nefesinin
kesildiğini biliyoruz, bunların da nefesi kesilecektir. Allah
milletimizin birliğini, devletimizin yüceliğini korusun.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, Diyarbakır Milletvekili
Adnan Selçuk Mızraklı ve Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet,
31 Mart 2019 tarihinde yapılan mahallî idareler seçimlerinde belediye
başkanı seçilerek mazbatalarını almışlardır.
Sayın milletvekillerinin Mahallî İdareler
ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi
Hakkında Kanunun 17nci maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunmuş oldukları
yazıları okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
31/3/2019 tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye
başkanı seçilerek mazbatasını alan Kars Milletvekili Ayhan
Bilgenin, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve
İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 17nci maddesi uyarınca
belediye başkanlığını tercih ettiklerine ilişkin
tezkeresi (3/629)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
31 Mart 2019 tarihinde yapılan mahallî idareler
genel seçiminde Kars ilinden belediye başkanı seçildim. Belediye
başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata örneği ektedir.
Mahallî İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyeti Seçimi Hakkında Kanun'un
17'nci maddesinde yer alan "Milletvekilliği, belediye
başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği
ile muhtarlık, bir şahıs uhdesinde birleşemez. Bu
görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim
sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren
15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar. hükümleri
uyarınca belediye başkanlığını tercih ederek
12/4/2019 tarihi itibarıyla belediye başkanlığı
görevine başlamış olduğumu bilgilerinize arz ederim.
Ayhan
Bilgen
Kars
Milletvekili
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, 31/3/2019 tarihinde yapılan
mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçilerek mazbatasını
alan Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın, Mahalli İdareler ile
Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında
Kanunun 17nci maddesi uyarınca belediye başkanlığını
tercih ettiklerine ilişkin tezkeresi (3/630)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
31 Mart 2019 tarihinde yapılan mahallî idareler
genel seçiminde Van büyükşehir ilinden belediye başkanı
seçildim. Belediye başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata
örneği ektedir.
Mahallî İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyeti Seçimi Hakkında Kanun'un
17'nci maddesinde yer alan "Milletvekilliği, belediye
başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi
üyeliği ile muhtarlık, bir şahıs uhdesinde birleşemez.
Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının
kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih
haklarını kullanırlar. hükümleri uyarınca belediye
başkanlığını tercih ederek 10/4/2019 tarihi
itibarıyla belediye başkanlığı görevine
başlamış olduğumu bilgilerinize arz ederim.
Bedia
Özgökçe Ertan
Van
Milletvekili
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, 31/3/2019 tarihinde yapılan
mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçilerek
mazbatasını alan Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk
Mızraklının, Mahalli İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun
17nci maddesi uyarınca belediye başkanlığını
tercih ettiklerine ilişkin tezkeresi (3/631)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
31 Mart 2019 tarihinde yapılan mahalli idareler
genel seçiminde Diyarbakır ilinden Büyükşehir Belediye
Başkanı seçildim. Belediye başkanı seçilmiş
olduğuma dair mazbata örneği ektedir.
Mahalli İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyeti Seçimi Hakkında Kanun'un
17'nci maddesinde yer alan "Milletvekilliği, belediye
başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi
üyeliği ile muhtarlık, bir şahıs uhdesinde birleşemez.
Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim
sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren
15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar." hükümleri
uyarınca belediye başkanlığını tercih ederek
16/4/2019 tarihi itibarıyla belediye başkanlığı
görevine başlamış olduğumu bilgilerinize arz ederim.
Adnan
Selçuk Mızraklı
Diyarbakır
Milletvekili
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, 31/3/2019 tarihinde yapılan
mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçilerek
mazbatasını alan Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar
Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 17nci maddesi uyarınca belediye
başkanlığını tercih ettiklerine ilişkin tezkeresi
(3/632)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
31 Mart 2019 tarihinde yapılan mahalli idareler
genel seçiminde Kocaeli ili İzmit ilçesi belediye başkanı seçildim.
Belediye başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata örneği
ektedir.
Mahalli İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyeti Seçimi Hakkında Kanun'un
17'nci maddesinde yer alan "Milletvekilliği, belediye
başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi
üyeliği ile muhtarlık, bir şahıs uhdesinde birleşemez.
Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim
sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren
15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar." hükümleri
uyarınca belediye başkanlığı görevini tercih
ettiğimi bilgilerinize arz ederim.
Fatma
Kaplan Hürriyet
Kocaeli
Milletvekili
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu tercih
sonucunda Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan,
Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk Mızraklı ve Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelikleri,
belediye başkanlığını tercih ederek göreve
başladıkları tarih itibarıyla daha önceki uygulamalara da
uygun olarak kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş ve arkadaşları tarafından, 31 Mart 2019
tarihinde gerçekleşen mahalli idareler seçimlerinde siyasi partilerin ve
oy veren vatandaşların devletin kurumu olan Anadolu Ajansına
inancı sarsılmıştır. Yıllardır seçim
sonuçlarının verilerini aktaran Anadolu Ajansına kamuoyunun
güveninin yeniden sağlanması, yaşanmış ve
yaşanacak olan mağduriyetlerin giderilmesi ve devletin tarafsız
kurumu hâline gelebilmesi amacıyla 24/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Nisan 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
30/4/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/4/2019 Salı günü
(Bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş
tarafından "31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen mahalli idareler
seçimlerinde siyasi partilerin ve oy veren vatandaşların devletin
kurumu olan Anadolu Ajansına inancı sarsılmıştır.
Yıllardır seçim sonuçlarının verilerini aktaran Anadolu
Ajansına kamuoyunun güveninin yeniden sağlanması,
yaşanmış ve yaşanacak olan mağduriyetlerin giderilmesi
ve devletin tarafsız kurumu hâline gelebilmesi" amacıyla
24/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
30/4/2019 Salı günü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili Sayın
Fahrettin Yokuşa söz veriyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi İYİ PARTİ adına saygıyla selamlıyorum.
Mahallî seçimlerimizin, başta, seçilen belediye
başkanlarımıza, encümen azalarımıza,
muhtarlarımıza, il encümen azalarımıza ve büyük Türk
milletine hayırlar getirmesini Yüce Mevladan niyaz ediyorum.
Seçimler sonrası Meclisimizin bu, 2nci
toplantısı. Gerçekten Türk milletine yakışmayan, Türk siyasi
hayatına yakışmayan bir yerel seçim süreci yaşadık.
Önümüzdeki günlerde bunları burada çok tartışacağız.
Bunların bir tanesi de ne yazık ki Anadolu
Ajansı. Bu ajansın seçim gecesi yayımlamış olduğu
veriler gerçekten, tabiri caizse, Türk milletine saç baş
yoldurmuştur. Güya devletin ajansı, güya doğru haber vermekle
mükellef; ama, gelin görün ki, seçimleri sabote etmiştir, seçim
sonuçlarını sabote etmiştir. Yani, böyle bir ajansın
başkanı, o geceden sonra, bugüne kadar nasıl hâlâ başkan
olarak tutulur, genel müdür olarak tutulur, gerçekten şaşıyorum,
kırk yıl devlette çalışmış biri olarak buna çok
şaşıyorum. Ha, yandaş olunca, diyeceksiniz ki: Mahzuru yok.
İyi de, kardeşim, yani, iki kurumu birbirine düşürdünüz. Yüksek
Seçim Kurulu diyor ki: Bizim verilerimizi kullanmıyor. Nereden
çıktı bu? Vatandaş dinliyor, 80 milyon dinliyor; Anadolu
Ajansına mı inansın, Yüksek Seçim Kuruluna mı inansın?
İkisi birbiriyle tezat, kavgalı. İktidar ne yapıyor?
Oynanan orta oyununu seyrediyor. Hani, seçimler bitti. Yahu, biz şu
Yüksek Seçim Kurulu da kamunun, Anadolu Ajansı da kamunun. Hele bir de
TRTleri var, o zaten evlere şenlik. Yahu, Allah aşkına, on yedi
senedir şu ülkeyi yönetiyorsunuz. Hadi, siyaseten
iktidarınızı, partinizi düşünmüyorsunuz; yahu, kamunun,
Atatürkün kurduğu yüz yıllık kurumlarını da mı
düşünmüyorsunuz? Sizde hiç mi kamu yararı, kamu
anlayışı yok arkadaşlar ya?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yok.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Olabilir mi?
Anadolu Ajansı bu hâllere nasıl düşer? Yüksek Seçim Kurulu bu
hâllere nasıl düşer? TRT bu hâllere nasıl düşer? Yani,
vatandaşın cebinden çıkan parayla, 80 milyonun vergileriyle
yandaş yayın yapacak, milleti provoke edecek, gerçekten provoke
edecek
Bugün, eğer, bu millet bu ülkede birbirine güvenmiyorsa, siyasetin
bölücü dili, kavgacı dili yüzünden ayrışmış ise bu
ayrışmayı sağlayan en önemli unsurlardan üç tanesi de
yönetemediğiniz, mahvettiğiniz Yüksek Seçim Kurulu, Anadolu Ajansı,
TRT. Allah aşkına, bunları kapatın, vallahi de billahi de
Türkiye itibar kazanır. Niye, biliyor musunuz? Bu yayınları, bu
kurumları dünya da seyrediyor; Anadolu Ajansının haberlerine
dünya da bakıyor. Sizin güvenmediğiniz, benim güvenmediğim,
yalan yanlış üzerine olan bir Ajansa dünya niye itibar etsin? Türkiyenin
de itibarını düşünmüyorsunuz. Ama düşünün diye biz size
söylemeye devam edeceğiz. Belki bu seçimler geçti, hani diyorsunuz ya
Yeni bir ittifak, Türkiye ittifakı. Gelin, samimiyetiniz varsa, Türkiye
ittifakına buradan başlayalım; Anadolu Ajansını,
Yüksek Seçim Kurulunu, TRTyi gerçekten devletin TRTsi yapalım, milletin
kurumları yapalım; iktidarınız, parti devleti, parti kurumu
hâline getirdiği buralardan elini bir çeksin ve bir yerden
başlayalım. Bakın, yarın 1 Mayıs, yeni bir dönem,
gelin başlayalım ama başlamazsınız; sıfır,
sizlerde böyle bir ümit yok. Onun için, Anadolu Ajansı
başkanının evlere şenlik şu beyanını
okuyayım da siz de gururla dolaşın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bir dakika
alayım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Diyor ki
beyefendi: "Her iki aday da ayrı ayrı 'Kazandım.' diye
açıklama yaptı. Benim veri akışım durdu. Ben ne
yapabilirim ki? Veri gelmedi. YSK veri göndermedi. Beni hedef gösterdiler. Ben
bunlara şerbetliyim. Ekrem İmamoğlu'nun da Binali
Yıldırım'ın da kazandığı sonucunu vermedim.
Kazandıklarını görmedim ki vereyim. Bu kararı tek
başıma aldım." İmamoğlunun reisliğini de
hedef alan Kazancı Kazandığını açıklayan,
kazandığını zannediyor. dediği, devamında daha
ilginç, diyor ki
Erdoğan yazan şapkalı fotoğrafına
da konuyu getiren Kazancı şöyle devam etti: Olanlara kızım
çok üzüldü. Ona 'Yanlış hiçbir şey yapmadım.' dedim. Kafama
taktığım şapkamın olduğu fotoğraf
danışmanken çekildi. Baykal şapkası olsaydı kimse bir
şey söylemezdi. O şapkayı ben tasarladım.
Erdoğan'ın yanındayım. Sevsen de sevmesen de ben onun
adamıyım arkadaş. Hakaret ve küfürler yedim. Yediğim
küfürler de maaşımın içinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Maşallah
ya, küfürler yemiş, kimin adamıymış? Ben,
Erdoğanın adamıyım. diyor.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Parayla
yiyor
Ver parayı küfret.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Yahu
adamcılık mı oynuyoruz ya? Devlet yönetiyoruz beyler, devlet,
devlet! Anadolu Ajansı başkanı bu devletin adamıdır,
parti liderinin değil. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Öğreneceksiniz.
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali Öztunça söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Sayın Başkanım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, az önce, belediye
başkanı seçilen sayın vekillerimizin dilekçeleri okundu; ben
belediye başkanı olan bütün milletvekillerimizi kutluyorum,
başarılar diliyorum. Ben de böyle bir dilekçe okutmak isterdim. Son
seçimde büyükşehir adayıydım ama seçimi kaybettim; nasip
değilmiş. Sayın Binali Yıldırım da kaybetti, ben
de kaybettim; ikimiz de kaybettik. Ben yeniden geldim Meclise, Binali Beyi de
bekliyoruz artık, yakında inşallah gelir. (CHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Geldi Binali Bey, geldi.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Artık onun da gelip
İzmir halkına destek olması, İzmir halkı için
çalışması gerekiyor. Bekliyoruz kendisini.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Binali Bey geçen hafta
buradaydı; geldi.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Konumuz, Anadolu
Ajansı.
Değerli arkadaşlar, bakın, Anadolu
Ajansı, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmadan on yedi gün önce
kurulmuş. Kurtuluş Savaşını tüm Türkiyeye, tüm
Anadoluya, dışarıya anlatmış, Meclisin, yeni Meclisin
aldığı kararları haberleştirmiş, duyurmuş.
Türk milletinin teslim olmadığını hem içeriye hem
dışarıya duyurmuş Anadolu Ajansı ama şimdi
bakıyoruz teslimiyete kalkışmış, teslim olmuş
Anadolu Ajansı. Kime? Adalet ve Kalkınma Partisine.
Veriler nereden geliyor? Verileri
açıklayamıyor. Genel Müdüre soruluyor Ya, bu veriler nereden
geliyor? Bilmiyorum diyor, çalışanlar bilmiyoruz diyorlar. Gizli
bir örgüt mü var? Anadolu Ajansı, devletin istihbarat örgütü mü? Millî
İstihbarat Teşkilatı var, başka bir örgüte gerek yok.
Yüksek Seçim Kurulunun paralel örgütü mü ki paralelliği seversiniz, her
şeyin paralelini çıkarttınız; paralel devlet, paralel
örgüt. Hepsini yaptınız maşallah; aranız da çok iyidir.
Anadolu Ajansı, YSKnin paralel örgütü gibi çalışmaktadır.
Bakın, Anadolu Ajansı, verileri nereden
alıyor biliyor musunuz? Fahrettin Bey, Anadolu Ajansı, verileri AK
PARTİ Genel Merkezinden alıyor. AK PARTİnin müşahitleri,
sandık görevlileri verileri bildiriyor genel merkeze, Anadolu Ajansı
da genel merkezden o verileri alıyor, sanki kendi muhabirlerinden
gelmiş gibi Türkiyeye duyuruyor. Oysa muhabiri yok ki Anadolu
Ajansının. Anadolu Ajansının muhabirleri geçmişte
vardı, artık hiçbir ilçede, daha doğrusu çoğu ilçede
Anadolu Ajansı muhabiri yok. Yani gidip seçim kurulundan oy sonucunu
alacak muhabir kadrosu yok Anadolu Ajansında, bitirdiler, perişan
ettiler. AK PARTİ Genel Merkezi ne verirse onu yayınlıyorlar.
Genelde de AK PARTİ Genel Merkezi, yüksek oy aldığı
sandıklarla başlatıyor. Hani böyle yüzde 60larla, yüzde
55lerle çıkar ya, sonra düşmeye başlar. Anadolu Ajansı bu
numarayı yaptığı için ilk başta yüksek oyla
gösteriliyor.
Bakın, Anadolu Ajansı inanılmaz kötü
yönetiliyor. Defalarca soru önergesi verdim, dedim ki: Yahu, bu Anadolu
Ajansında kaç tane makam arabası var? Sayın genel müdürün
altında makam arabası var, eşinin altında makam
arabası var; genel müdür yardımcıların altında makam
arabaları var, eşlerinin altında makam arabaları var.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Helal onlara, helal!
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) Yahu, böyle bir şey
olmaz, yazıktır, günahtır. Koca Almanya devletinin
kullandığı makam arabaları kadar neredeyse bizim Anadolu
Ajansı makam arabası kullanacak ya! Yazık, günah değil mi!
Bunu sorduk, Türkiye Büyük Millet Meclisi aracılığıyla
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına sordum, gelen
cevabı okuyorum: Anadolu Ajansı, kamu tüzel kişiliğini
haiz olmayıp faaliyetlerini Türk Ticaret Kanununa bağlı yürüten
anonim şirket statüsündedir. diye yanıt gelmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekilim.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) İşine gelince
anonim şirket, işine gelmeyince AK PARTİnin genel merkezinden
yönetilen resmî bir kurum. Naci Hocam da benim hocamdır, üniversitede
hocalığımı yaptı. Bakın, eski bir gazeteci olarak
söylüyorum: Hocam, Anadolu Ajansının bir an evvel eski günlerine
dönmesi gerekiyor, particiliğin orada bitmesi gerekiyor. Genel Müdürün
Ben filancanın adamıyım. dememesi gerekiyor. Ben bu devletin,
bu milletin adamıyım. demesi gerekiyor. Ama bugün o, onu söylerse
yarın bir başkası söyler, bilmem kimin adamıyım der.
Bundan da en çok siz rahatsız olursunuz çünkü bize üniversitede medya etik
derslerini verenlerden biri de sizdiniz. Eğer içiniz elveriyorsa Anadolu
Ajansının Genel Müdürü devam etsin diyorum.
Saygılar sevgiler sunuyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ağır geldi hocam
o. Naci Hoca, bu ağır geldi be.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yok, hocama
ağır laf etmem ben.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Gülere söz
veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; İYİ PARTİnin grup önerisi
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Saygıdeğer Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Müddei, iddiasını ispatla mükelleftir. Çok
güzel bir mecelle tabiri.
Biraz önce 2 saygıdeğer hatip, çok garip,
kahvehane dedikodularını burada sanki bir gerçekmiş gibi ifade
etmeye çalıştılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şu anda sen kahvehane
ağzıyla konuşuyorsun. Adamların kahvehane dedikodusunu...
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Hayır,
dedikoduları söyledim.
Ben Anadolu Ajansını biraz
anlatacağım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hangi kahveyse onu söyle.
Darüzziyafenin yanında bir kahve vardır, hep
çıktığın, o kahve miydi?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Duyumları...
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Burası,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Vekilim; burası, kahve değil.
Meclise kahve diyemezsin Sayın Vekilim; burası, Türkiye Büyük
Millet Meclisi.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Bir müsaade edin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O Darüzziyafenin
yanında bir kahve vardı, o kahveye mi çıkıyordun sen?
BAŞKAN Buyurun, hitap edin Sayın
Milletvekili.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Bakın ifadeler
dedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Darüzziyafenin
yanındaki kahvede olur, orada mıydın?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Bir müsaade edin
arkadaşlar, müsaade edin.
Bakın, dedikodu mahiyetindeki ifadeleri burada
gerçekmiş gibi ifade ettiğinizi buyuruyorum. Söylemeyelim mi
bunları?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Buyur, buyur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O dedikodular,
Darüzziyafenin oradaydı. Merkezinde en çok da sen vardın.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Peki.
Evet, saygıdeğer milletvekilleri, Anadolu
Ajansı, uluslararası bir haber ajansı olarak 100 ülkede 3 binden
fazla çalışanıyla ürettiği haberi, fotoğrafı,
video ve diğer zengin içeriğini 13 ayrı dilde dünya
medyasının kullanımına sunmaktadır. Bir asra
yakın yani 6 Nisan 1920de kurulan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden on
yedi gün önce kurulmuş ve bir asra yakın tecrübesiyle ajans
haberciliği yapan Anadolu Ajansı, özellikle haberciliğin çok zor
olduğu coğrafyalardan geçtiği haber ve güçlü görsellerle dünya
medyasında fark oluşturmaya devam etmektedir. 4 bölge müdürlüğü,
88 yurt içi ofis, 100 ülkede temsilcisi, 41 ülkede yurt dışı
ofisleriyle bu hizmetlerini büyüterek devam ettirmeye
çalışmaktadır.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Seçim
gecesine gel.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) 9 milyon takipçisi
vardır, aylık 17 milyon sayfa gösterimiyle de dikkat çekmektedir. 13
dilde yayın, gün içerisinde 1.600 haber, gün içerisinde 400 video, gün
içerisinde 2.300 fotoğraf, gün içerisinde aynı zamanda 15 canlı
yayın yapabilen devasa bir kuruluştur. İçerik
dağıtımı olarak 93 ülkede kullanıcı, 6 bin
farklı mecra, 3.600 dönemsel abone, 2.400 sürekli abone, 10 partner
dağıtım ajansı, 54 uluslararası iş
birliğiyle bu çalışmalarını artırarak devam
ettirmektedir.
Anadolu Ajansı, özellikle son seçimlerde
194.390 sandıkta, 6 bine yakın okuldaki 31 Mart seçimlerinin
müthiş bir organizasyon ve çalışma gerektirdiği,
değerli milletvekillerimizin bilgisi dâhilindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Seçim
gecesi neredeydi?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Son cümlelerim,
tamamlayayım.
BAŞKAN Toparlayın sayın vekil.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Bu
çalışmasını, bu büyük, devasa
çalışmasını Türkiye'nin önünde, 81 şehrimizde ve
194.390 sandıkta 31 Mart akşamına kadar ciddi bir şekilde
sürdürmüş ve bu konularda da Saygıdeğer Genel Müdür, basına
her türlü açıklamayı yapmıştır.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sonra ne
oldu, sonra?
ABDULLAH GÜLER (Devamla) - Saygıdeğer
Genel Kurulu sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ne söyledi?
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, şehit cenazesi töreninde CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğuna yönelik linç
girişiminin aydınlatılabilmesi, güvenlik açığı ve
istihbarat zafiyetlerinin nedenleri ve sorumlularının tespit edilmesi
amacıyla 23/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Nisan 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
30/4/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/4/2019 Salı günü
(Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Milletvekili
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili, Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile
Sakarya Milletvekili, Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından
Şehit Cenazesi Töreninde CHP Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğu'na Yönelik Linç Girişiminin
Aydınlatılabilmesi, Güvenlik Açığı ve İstihbarat
Zafiyetlerinin Nedenleri ve Sorumlularının Tespit Edilmesi
amacıyla 23/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin (856 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 30/4/2019 Salı günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:16.22
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
görüşmelerine başlıyoruz.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoça söz
veriyorum.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Özkoç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
anlayışınız için teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz
Ankaranın Çubuk ilçesi Akkuzulu köyünde bir şehit cenazesi
esnasında Sayın Genel Başkanımıza bir linç
girişimi yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle
şunu ifade etmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti hepimizin. Şu
Mecliste bulunan bütün arkadaşlarımız, hangi siyasi partiye
mensup olurlarsa olsunlar onlar, bu ülkenin daha güçlü bir ülke olması,
daha demokratik bir ülke olması için mücadele veren
arkadaşlarımız. Birlikte mücadele edeceğiz,
yanlışları birlikte düzelteceğiz. Çubuk ilçesinde Genel
Başkanımız 82 milyonun şehidi olan cenazeye katılarak
orada Cumhuriyet Halk Partisinin görevini yerine getirdi. Ancak daha önceden
organize oldukları kesinlikle görülen, Çubuk
Başsavcılığı olay yeri tutanaklarından da
anlaşıldığı üzere, bir ya da birkaç grup şehit
cenazesini provoke etmiş; Genel Başkanımızı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Grup Başkan Vekilimizi, milletvekillerimizi
darbetmişlerdir. Bu, çok üzüntü verici bir olaydır. Burada
İçişleri Bakanlığının iddiaları vardır.
Bir, deniyor ki: Bu şehit cenazesine Genel Başkanın
geleceği haber verilmedi. Bu iddia çürütülmüştür. Saat 22.10da
cumartesi günü, Genel Başkanımızın cenazeye
geleceğiyle ilgili Ankara Koruma Şube Müdürlüğünden bilgi
alınmıştır, pazar günü saat 10.03te de Genel Başkanımızın
geleceği bildirilmiştir. Telefon kayıtları mevcut, görüntüleri
mevcut, geleceği biliniyor. Gündüz saat 09.45te öncü korumalar
gitmişler, Çubuk İlçe Emniyet Amiriyle görüşmüşler, tören
komutanıyla görüşmüşler, tekrar Genel
Başkanımızın geleceğini bildirmişlerdir. Bu
tamamen çürümüştür.
İkincisi: Provokasyon yok. denilmektedir.
Genel Başkanımız gelirken -yine olay yeri tutanaklarına
bağlı olarak konuşuyorum, savcılığın olay
yeri tutanakları- 15 kişi su deposunun üstünde Genel Başkanı
protesto ederek başlamışlardır. Protestoda herhangi bir
sıkıntı yok. İnsanlar özgürce genel başkanı da
bir siyasi lideri de protesto edebilirler. Ancak daha sonra şehit cenazesi
namazı kılınırken şehit cenaze namazına insanlar
saygı göstermemişler, hiç durmadan provokasyon başlamıştır.
Resimleriyle, video kayıtlarıyla gösteriyoruz provokatörleri tek tek,
kimler orada nasıl provokasyon yapmıştır video
kayıtlarında gösteriyoruz.
Şimdi, İçişleri Bakanı diyor ki:
Orada sopa yoktu, demir çubuk yoktu. İşte, bir arkadaşın
demir çubukları insanlara dağıtırken resmi gözüküyor.
Taş yoktu. diyor. İşte, taş atarken resimler. Orada linç
yoktu. deniliyor. Bir kadın bağırıyor Yakın bu evi.
diye, bir başkası yanında Öldürün bunları. diye. Bir
başkası bağırıyor orada Bunları yere
yıkın, öldürün, vurun. diye. Arkadaşlar, ne oluyor?
Bu İçişleri Bakanının muhakkak
bu olayın ciddiyetinin farkına varması gerekiyor. Bir genel
başkana hangi gerekçeyle, hangi nedenden dolayı şehit
cenazesinde öldürmek kastıyla linç girişiminde bulunulmuştur?
Eğer bunun üstünü örtersek, eğer bunu görmezlikten gelirsek linci
meşru hâle getiririz. Ve bu, bugün bizim başımıza,
yarın başka bir liderin başına gelir; bu olay görmezlikten
gelinir ve o zaman daha vahim olaylarla karşı karşıya
kalırız.
Şimdi, diyorum ki Mecliste grubu bulunan bütün
siyasi partilerle, hep birlikte Meclis kendisine sahip çıkmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Meclis bir genel
başkana yapılan bu öldürme kastıyla ilgili harekete Dur. demeli.
Elimizdeki görüntüleri basına veriyoruz ama o köy halkını
korumaya çalışıyoruz. Elimizdeki çubuk dağıtan
insanların fotoğraflarını veriyoruz ama o gencin yüzünü
kapatıyoruz. Vurun, öldürün! kastıyla hareket edenleri gösteriyoruz
ama resmi flulaştırıyoruz. Ama lütfen siz bunu yok
saymayın, siz bunu görmezlikten gelmeyin. Bunu hep birlikte, burada,
Mecliste oturup görüşüp bir karara bağlamalıyız. Bu ne
demektir? Bu, Türkiye Cumhuriyeti kendi Meclisine sahip çıkıyor
demektir. Türkiye Cumhuriyeti Meclisi bundan sonra kavga ederek, birbirini yok
ederek değil, birleşerek daha güçlü bir Türkiye yapacak demektir.
Bunun karşısında olmak doğru değildir. Ben hiçbir
grubun bunun karşısında olacağına inanmıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
Belediye seçimleri bitti, yerel yönetim seçimleri
geride kaldı. Birbirimizi ayrıştırmanın,
karşı karşıya gelmenin doğru
olmadığını hepimiz görüyoruz. O zaman önümüzde başka
bir şey var: Türkiye'nin sorunları var. Birlikte eğer elimizi
taşın altına sokarsak, Mecliste bunları
tartışırsak, birbirimizi yok etmek için değil, var etmek
için mücadele edersek bizim başaramayacağımız hiçbir
şey yoktur. Karar yüce Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kararıdır. Bu karara saygı duymamızı,
çocuklarınızın ve bu ülkenin saygı duymasını
sağlayın.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkoç.
İYİ PARTİ Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Aytun Çıraya söz veriyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Nisan
2019 ne yazık ki hafızalarımıza
kazınmıştır çünkü biz o gün çok büyük bir felaketin kıyısından
geriye döndük. Şimdilik kim olduğu bilinmeyen bir mihraktan âdeta kontrollü
bir yangın çıkarıldı. Bu yangın bir an için kontrolden
çıkıp yayılmış olsaydı bu travmanın
şiddeti, inanın, 15 Temmuz FETÖ hain darbesinin şiddeti kadar
kuvvetli olabilirdi. Kısacası, kanlı kardeş
kavgasının kıyısından dönüldü. Sayın Meral
Akşenerin evini basmaya çalışan korkak ahlaksızlardan
sonra bu ikinci denemedir. Hümanistliğiyle bilinen CHP Genel
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ölümcül
olabilecek bir yangının içinde kaldı. Ölümcül diyorum çünkü nem
azalır, rüzgâr yön değiştirip şiddetlenir, bir de
bakmışsınız ki yangın önce Akkuzulu köyünü
sarmış, sonra Türkiyeye yayılmış; yerel seçimler
sonrasında baharın gelişi de böylece gölgede kalmış
ama çok şükür ki provokatörlerin istedikleri olmadı.
Değerli milletvekilleri, bu araştırma
önergesini kabul etmek bu Meclisin namusudur, aksi hâlde hiçbir milletvekili
bundan sonra güvence altında olamaz. Çünkü bu kontrollü yangını
çıkaranlar ister dış mihraklar ister iç mihraklar isterse
devletin yönetimini eline geçirmek isteyen yetersiz muhterisler olsun, sonuç
değişmez, bunların hedefi demokrasi ve hukuk devletini
yıkmaktır. Bu nedenle, hedef devletti, hedef milletti.
Değerli milletvekilleri, saldırılar
millet ittifakının liderleri üzerinden bir kaos
politikasının işaretlerini veriyor. Siyasetin yetkili makamlarında
olanlar böyle zamanlarda ise yangının üzerine körükle gitmemeliler.
Şimdi, Sayın Bahçeliye soruyorum: 2014te
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde illet zillet demeden
ortak hareket ettiğiniz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
şehit edilseydi ne diyecektiniz?
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Varsayımlar üzerinden konuşmayın lütfen.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Sayın
Kılıçdaroğlu kendini öldürtüp kardeş kavgası
çıkardı. mı diyecektiniz? Ya da Sayın
Cumhurbaşkanı böyle bir durumu yine bir gaz
sıkışması olarak mı tarif edecekti?
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz
İstanbulu Sayın Ekrem İmamoğlu kazanmıştır.
Şimdi buradan, devletimizin ve milletimizin yüksek çıkarları
için, zaten tam kanunsuzluk yapmakla malul Yüksek Seçim Kuruluna seslenmek
istiyorum: Önünde sonunda kaynağı ortaya çıkarılacak olan
bu kontrollü yangınlar sürecine dikkat edin, sakın içine
düşmeyin; Anayasaya, kanunlara ve içtihatlarınıza
bağlı kalın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Başkanım, rica
etsem
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Muhalefet partileri bu defa,
hukuken meşru olmayan bir kararın sonucunu
meşrulaştırmak istemeyebilirler. Artık yeni bir manipülatif
seçimi meşrulaştırmanın figüranı olmak istemeyebiliriz.
Muhalefetsiz bir demokrasi olmayacağı gibi muhalefetsiz girilecek
yeni bir seçim meşru olamaz. Sayın İmamoğlu nasıl olsa
hakkını yedirmez, Anadolu yollarına düşer ama ekonomiden
dış politikaya kadar zar zor kontrol altında tutulan tüm
yangınların bu defa sebebi YSK olur, YSK.
Bir kez daha, Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun şahsında Türk milletine geçmiş
olsun diyor ve tüm şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Erkan Bey, söz mü istiyorsunuz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hayır Sayın
Başkan, tutanaklara girmesi bakımından söylüyorum.
Sayın konuşmacı anlaşılan
odur ki dersini özel olarak çalışıp ajitatif bir dil
kullanmıştır ve bu dile cevap vermeyeceğimizi ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Naci Bostancıya söz veriyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTU GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI
(Ankara) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Çubukta yaşanan esef verici bir hadisedir. Bu olayın çok
çeşitli biçimlerde değerlendirmeleri yapıldı, çeşitli
siyasetlerin yaklaşımları oldu, lehinde-aleyhinde sayılabilecek,
öyle yorumlanabilecek birtakım görüşler dile getirildi.
Bu tür konulara yaklaşırken
varsayımlar oluşturuyorsak hayra yönelik varsayım
oluşturmak daha doğru olur. Şer gibi anlaşılabilecek
varsayımların barışçı, uzlaşmacı çizgideki
bir siyasete, memleketi kucaklamaya yönelik bir dil
olmadığını vurgulamak isterim. O yüzden hayır üzerine
konuşmak, varsayımlar kuruyorsak o istikamette değerlendirme
yapmak daha doğru olur.
Hepimizin kaderi ortak, Engin Bey çok doğru
söyledi. Kader ortaklığımızın zemini demokratik
siyaset. Demokratik siyasetin de en temel unsuru şiddete karşı
olmaktır, hiçbir biçimde şiddetin yanında olamaz. Şiddeti
biz her hâlükârda, her şartta, kesin bir dille reddettik, bu olaya
ilişkin olarak da reddettik ve kınadık. Yaşanan olay
Biraz önce yine Engin Bey de ifade etti protesto
hakkının olabileceğini, provokasyonun
olamayacağını. Çok doğru. Fakat garip bir şekilde
protesto ile provokasyon birbirinin kardeşidir. Eğer bir toplumsal
protesto varsa provokasyonculara gün doğmuş demektir çünkü durup
dururken kimse provokasyon yapmaz, bir toplumsal iklim varsa yapılır.
Tabii, sorun şudur: Bu toplumsal iklim nasıl teşekkül etti? Bu
konuda herkesin görüşleri muhtelif, bizim de görüşlerimiz var, sizin
de görüşleriniz var. Ama eminim ki Cumhuriyet Halk Partisinin değerli
yöneticileri bu toplumsal iklime ilişkin nedenlerin doğmasına
yönelik olarak akıl yürütürken sahada yapılan
tartışmaların ötesindeki ihtimalleri, hususları da
değerlendirmeye katıyorlardır. Niçin kendi hâlindeki insanlar
böyle bir protesto unsurunun parçası oluyorlar ve sonra niçin bu zehirli
provokasyonun hiç olmazsa bir kısmı paydaş oluyor bir
kısmı itiraz ederken? Şuna emin olun ki orada şu Meclisten
hangi arkadaşımız olsa -ki olanlar vardı- olayların
önüne geçmek, atılan yumruğun önüne geçmek, atılan
sloganların da önüne geçmek için çaba gösterirdi. Dolayısıyla
demokratik siyasetin refleksleri ve aklı konusunda bir problem yok.
Benim kanaatim, bu konuya ilişkin bir
araştırma önergesi kabul de edilebilir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Hocam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
ama bunu
kabul edersek, siyasetin polemikçi diliyle, hepimizin ümit ettiği,
uzlaşma talep ettiği, Türkiye'nin de çok ihtiyaç duyduğu
atmosfere yönelik olumsuz bir durum ortaya çıkabilir. Bir taraftan da
idari ve adli soruşturmalar yapılıyor. Devlete güvenmek gerekir,
bu idari ve adli soruşturmaları takip etmek hepimizin boynunun
borcudur. Devlet görevini yapacak, provokasyon varsa açığa
çıkartacak çünkü geçmişte bu işler oldu, orada da vardır
bilemiyoruz ama biz amatörler neyin ne olduğunu bilemeyiz. Profesyoneller,
yaşanan olaylara ilişkin birçok görsel var, bunun üzerinden
değerlendireceklerdir. İdari ve adli soruşturmaları takip
etmek boynumuzun borcudur.
Biz bu önergenin kabul edilerek böyle bir
istikamette kurul oluşturulmasını uygun bulmuyoruz. Türkiye'nin
geleceği bakımından, uzlaşması bakımından,
kızgın demirin ateşinin sönmesi bakımından, ki
herhâlde hepimizin talebidir, o bakımdan biz ret vereceğiz.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Engin Bey.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
çok üzülerek dinledim.
Birincisi şu: Açık provokasyon olduğu
artık herkes tarafından kabul edilen olayda sopa
kullanılmış, demir çubuk kullanılmış, yumruk
atılmış, Yakın! denilmiş, Öldürün! denilmiş.
Şimdi, AKP Grubu bize soruyor Buna neden olacak ne yaptınız?
diye. Biz cevap veriyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buna neden
olacak bir şey yapmadık ama -bunu söylemedim, söylemek istemiyordum,
bu noktaya gelmek istemiyordum- AKPnin Genel Başkanı seçimlerden
önce millete seslenirken Bunlara oy vermeyin, çünkü bunlar
aşağılıktır; bunlara oy vermeyin, çünkü bunlar
teröristtir. dedi. Bu İçişleri Bakanı Cumhuriyet Halk Partili
il başkanlarını ve ilçe başkanlarını şehit
cenazelerine almayın. dedi. Demiri kızdıran bunlardır. Demiri
soğutmak gerekiyorsa, demiri kim kızdırdıysa demiri onun
soğutması gerekir.
Biz adalete müdahale edeceğimizi söylemedik,
tam tersine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiçbir milletvekili adalete
müdahale etmez ama adalete yardımcı olur, adaletin önünü açar.
Türkiye Büyük Millet Meclisini adaletin dışında tutmak, anayasal
yaptırımların dışında tutmak, ülkenin
yürütmesinin dışında tutmak ülkeyi bir felakete sürükler. Biz
birbirimize anlayış göstermek zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Müsaade ederseniz.
BAŞKAN Epey uzun süre tanıdık,
buyurun, toparlayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kimseyi
suçlamıyoruz, kimseyi töhmet altında bırakmıyoruz ama
diyoruz ki: Yapabileceğiniz en büyük felaket böyle bir linci
meşrulaştırmaktır. Böyle bir linci
meşrulaştırmak için başvuracağınız yöntem
Linci hak edecek ne yaptınız? diye sorarlarsa o zaman cevap
veririz: Linci hak edecek bir şeyi biz değil siz yaptınız.
O yüzden, kim yasalar karşısında suçluysa Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bunu araştırmasını talep ediyoruz, başta bu
İçişleri Bakanının kendisidir diyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Naci Bey, buyurun.
22.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan, devletin birinci görevi esenliği sağlamaktır.
Burada bir şiddet olayı yaşanmıştır, buna
ilişkin idari, adli soruşturmaları yürütmek devletin görevidir.
Biz hiçbir biçimde şiddeti meşru ya da
mazur gösterecek bir değerlendirme yapmayız. Bunun niçin ortaya
çıktığına ilişkin muhakemeyi ortalıkta söylenen
çok çeşitli sözleri tekrar hatırlatarak burada dile getirmek istemem
ama herkes eminim ki kendisi Türkiyeye karşı duymuş olduğu
sorumluluk çerçevesinde bu ortamlar niçin teşekkül ediyor, buna yönelik
bir muhakeme yapıyordur; bütün siyasetlerin kendi şartlarına ve
durumlarına ilişkin rasyonel muhakemeleri
kaçınılmazdır, bunu yapmak durumundalar. Bunu bir
suçlayıcı unsur, şiddeti meşrulaştırıcı
bir değerlendirme, kesinlikle o manada söylemiyorum, anlamak
bakımından söylüyorum.
Bizim pozisyonumuz her zaman şiddete
karşı olmaktır, şiddeti reddetmektir. Kızgın
demiri soğutmak meselesinde Demiri kim kızdırdı? diye
başlarsak yani bu konuda herkesin birbirine söyleyeceği çok söz var,
onları tekrar etmeyi faydalı görmem Engin Bey.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hayhay.
BAŞKAN Peki.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Türkiyenin
barışı ve uzlaşması bakımından da
faydalı görmem çünkü herkesin karşılıklı
söylediği sözler var, bizim de yaptığımız
değerlendirmeler var.
Bu aşağılıklara oy vermeyin.
Hiç duymadım yani muhtemelen yanlış hatırlıyorsunuz,
öyle bir değerlendirme yok.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Zillet ne
demek, zillet?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Bakın, o
değerlendirmelere girmeyelim gerçekten, uygun değil.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sizsiniz
zillet!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Şu anda
mesele, yaşanan şiddete ilişkin siyasetin ortak bir tavır
alması, bunu reddetmesi ve kınaması, onun ötesindeki her tür
değerlendirmenin de ilgili kişilerin kendilerine
bırakılması daha uygun olur. Devlet de elbette kendi üstüne
düşen görevi yapacaktır, hepimiz takipçisi olacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun.
23.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, konunun
hassasiyeti açısından saygı duymanızı rica ediyorum.
Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet
Meclisi ne zaman devletin dışında kalmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi ne zaman bu ülkenin yasalarının,
Anayasasının dışında kalmıştır?
Zillet kelimesinin Türkçe
karşılığı nedir? Biz bir adım daha ileriye atıyoruz,
diyoruz ki Türkiye Büyük Millet Meclisine: Ne konuşmak istiyorsanız
hepsini konuşalım. Bu ülkede kim terör örgütlerine yardım ve
yataklık yaptıysa ve bunların kimler olduğu milletvekilleri
arasında da varsa Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun gereğini
yapsın. Buradan bir kere daha sesleniyorum: Hangi siyasi parti terör
örgütlerine yardım ve yataklık yapıyorsa
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) Kahpedir, kahpe!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
bugüne kadar kim
yaptıysa o siyasi partinin adını Türkiye Büyük Millet Meclisinde
hep beraber koyalım ve temizleyelim Türkiyeyi. Fetullahçı terör
örgütüne kim yataklık yaptıysa, PKKya kim yardım ve
yataklık yaptıysa, onlarla kim görüştüyse, generalleri kim
göreve getirdiyse, Türkiyeyi darbe kalkışmasına kim getirdiyse
komisyon kuralım ve bunu açığa çıkaralım, talep
ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, şehit cenazesi töreninde CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğuna yönelik linç
girişiminin aydınlatılabilmesi, güvenlik açığı ve
istihbarat zafiyetlerinin nedenleri ve sorumlularının tespit edilmesi
amacıyla 23/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Nisan 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun 30 Nisan, 2, 7, 8,
9, 14, 15, 16, 21, 22, 23, 28, 29 ve 30 Mayıs 2019 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/4/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Muş
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun; 30 Nisan, 2, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21,
22, 23, 28, 29 ve 30 Mayıs 2019 Salı, Çarşamba ve Perşembe
günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale
Milletvekili Sayın Ramazan Cana söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizde mayıs ayından itibaren
denetim konularının görüşülmemesini öneriyoruz. Zira, denetim
konularıyla ilgili gruplar arası mutabakat oluşmuştur. Bu
mutabakatlar çerçevesinde 5 komisyon kurulmuştur. Bunlardan biri
Hayvanların Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve
Kötü Muamelelerin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu.
İki: ALS, SMA, DMD, MS Hastalıklarında ve Kesin Tedavisi
Bilinmeyen Diğer Hastalıklarda Uygulanan Tedavi ve Bakım
Yöntemleri ile Bu Hastalıklara Sahip Kişiler ve
Yakınlarının Yaşadıkları Sorunların ve
Çözümlerinin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu. Üç: Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim
Bozukluklarının Yaygınlığının Tespiti ile
İlgili Bireylerin ve Ailelerinin Sorunlarının Çözümü İçin
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu. Dört: Tıbbi ve Aromatik Bitki
Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve
Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu. Beş: Bilişim
Teknolojileri Bağımlılığının Etkilerinin
İncelenerek Olası Zararlarının Bertaraf Edilmesi ve Bu
Teknolojilerin Kontrollü Kullanımının Sağlanması
İçin Yapılması Gerekenlerin Saptanması Amacıyla
Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu.
Meclis, kamuoyunda oluşan, kamuoyunu, toplumu
ilgilendiren hassasiyetlerle ilgili her daim bir araya gelerek hem toplumsal
mutabakat hem de gruplar arası mutabakat çerçevesinde denetim
konularını Meclisin gündemine getiriyor ve burada komisyonlar
kuruluyor. Komisyonlar gündemleriyle ilgili çalışma yapıp bir
rapor hazırlıyor. Bu raporu da yeri geldiğinde Meclis gündemine
alarak burada müzakere edeceğiz. Dolayısıyla, Meclis, denetim
konularına öncelik vermektedir. Yeterince komisyon kurulmuştur. Yine
toplumu ilgilendiren bir konu olursa gruplar arasında mutabakatla tekrar
Meclis araştırma komisyonu kurulabilir. Bu manada mayıs
ayından itibaren beş komisyon -zaten çoğu üye verildi- üye
aşamasında, komisyon kurulacak, komisyonlar kurulup
çalışmalarına başlayacak. Bu çerçevede Meclis
komisyonları kurulduğunda da müzakereler edilecektir. Gündemle ilgili
komisyonlara kanunlar sevk edilmiştir. Komisyonlar önümüzdeki günlerde
inşallah Genel Kurula raporlarını tevdi edecek ve kanunları
görüşeceğiz diyorum.
Grup önerimize desteklerinizi bekliyor, tekrar
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplardan konuşma talebi yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 30uncu maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır. Okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, (2/764) esas
numaralı Hatay ili Reyhanlı ilçesinin Adının
Gazireyhanlı Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/25)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Başkanlığınıza vermiş
olduğum (2/764) esas no.lu Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci
maddesi gereği doğrudan gündeme alınmasını talep
ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Serkan
Topal
Hatay
BAŞKAN Teklif sahibi olarak Hatay
Milletvekili Sayın Serkan Topala söz veriyorum.
Süreniz beş dakikadır.
Serkan Bey burada mı arkadaşlar, Serkan
Topal
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.26
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca verilen
doğrudan gündeme alınması önergesi üzerinde teklif sahibi olarak
Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topala söz veriyorum.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, az önceki tutumunuzdan dolayı, bu
hassasiyetinizden dolayı sizlere teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Çubukta yapılan saldırıyı bir kez daha kınıyorum
ve bu provokasyonu yapanları
Bir an önce sorumluları göreve davete
diyorum.
Az önce Sayın Bostancıyı da
dikkatlice dinledim, özellikle bir cümle kullanmıştı:
Demokratik siyasetin refleksi.
Sayın Bostancıya şu soruyu sormak
istiyorum: Demokratik siyasetin refleksi bir genel başkana yapılan
saldırının araştırılmasını reddetmek
midir? Açıkçası bunu beklemiyordum. Ayrıca, kendilerini de
rasyonel muhakeme yapmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
özellikle Suriyede ve Orta Doğunun diğer bölgelerinde sürdürülen
küresel terörün her türlü etkisinden en çok etkilenen il Hatay ve Hatayda en
çok etkilenen ilçe Reyhanlı.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık bir
yıl önce Reyhanlı ilçemize gazi unvanı verilmesi için bir
kanun teklifi vermiştim.
Burada, Cumhuriyet Halk Partisinin 4 Hatay
milletvekili adına konuşuyorum ve özellikle Reyhanlı
milletvekilimiz Sayın Tokdemir bir yıl önce yoktu, kendisinin de
rızası ve desteğiyle burada ben onun adına da konuşmuş
oluyorum, kendilerine desteklerinden dolayı da teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimiz çok iyi
biliyoruz, Reyhanlıya roketler düştüğünde bir tek
Reyhanlılı vatandaşımız Reyhanlıyı terk
etmedi. Her roket atılışında bir bayrak dikiliyordu.
Onlarca şehit verdik -şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet
diliyorum, ruhları şad olsun- ve yüzlerce kişi yaralandı,
binlerce kişi mağdur oldu. Bu yüzden, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak özellikle Reyhanlı halkının bu millî duruşunu,
birlik ve beraberliği perçinleştirmek adına Reyhanlıya
gazi unvanının verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle
Reyhanlının birkaç sorununu anlatmak istiyorum. Bakın, sadece
Reyhanlı değil, ova şu anda su altında; çiftçi mağdur,
mazot alamıyor; elektriğe sürekli zam var. Değerli
arkadaşlar, bakanlar geliyor oraya, bakanlar geliyor, söz veriyor ama
bakanlar sadece bakmakla kalıyor, bakmakla yetiniyor. Reyhanlıya,
ovaya, Hataya iş lazım, ekmek lazım, gübre lazım, mazot
lazım ama duyan yok.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı bir ara demişti ki: Hatayda 6 baraj var.
Özellikle Reyhanlı Barajı bitirilmedi, Reyhanlılı
milletvekillerimiz burada, çok iyi biliyor. Hani uçaktan iniyor ya, uçaktan
indiğinde orada bir gölet var, muhtemelen o göleti baraj sanıyor;
yine Sayın Cumhurbaşkanını kandırıyorlar,
maalesef, Hatayda 6 baraj yok, bitmedi; özellikle Reyhanlı Barajı da
bitmedi.
Değerli arkadaşlar, Kumlu, Hassa,
Kırıkhan, Altınözü ve Yayladağı Suriyeye
sınır ilçelerimiz ve gerçekten, orada bütün
vatandaşlarımız etkilendi, esnaf mağdur. Şimdi,
bakanlar Hataya gitti, dediler ki: Çiftçimizin kredisi ötelenecek.
Ötelenmedi arkadaşlar, ötelenmedi. Esnafa yardımcı
olacağız. Maalesef, esnafa yardımcı olunmadı. Şu
ana kadar giden bakanlar hangi sözleri verdiyse maalesef yerine getirilmedi.
Bunu araştırabilirsiniz, bunu sorabilirsiniz. Bakın,
yaklaşık 400 bin Suriyeliyi barındırıyor Hatay ve
Suriyeli kayıt dışı işte çalışıyor,
vergisiz iş açıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) Son bir dakika
BAŞKAN Toparlayalım.
SERKAN TOPAL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
ama orada mağdur olan bizim Hatay esnafı,
Reyhanlı esnafı, Kumlu esnafı, Kırıkhan esnafı.
Bu konuda sayın Hükûmet yetkililerinden ivedi bir şekilde çözüm
bekliyoruz.
Özellikle AK PARTİli ve MHPli değerli
milletvekili arkadaşlarımıza sesleniyorum: Şu ana kadar
devletin bekası için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan
Reyhanlı halkı, kendisine gazi unvanının verilmesi
noktasında sizi beka için bugün test edecek. Dolayısıyla, bugün,
sizden Reyhanlıya gazi unvanının verilmesi noktasında
destek bekliyorum ve Hatay halkının, esnafın, çiftçinin
sorunlarının çözülmesi noktasında da destek bekliyorum.
Reyhanlıda yaşanan birkaç olayı da
burada göstermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) Allah bir daha kimseye
böyle olaylar yaşatmasın.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkürler sayın
milletvekili.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Hatay
Milletvekili Serkan Topalın doğrudan gündeme alınma önergesi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin İç
Tüzük 37ye göre vermiş olduğu Reyhanlı ilçemize gazi
unvanı verilmesiyle alakalı bir talep söz konusu.
Şunu ifade etmek isterim: Türkiye'de, ülkemizde
başka yerlerle ilgili de buna benzer talepler bulunmaktadır.
Dolayısıyla, bunların hepsinin topluca bir değerlendirmeye
tabi tutulması gerektiği kanaatindeyiz. O açıdan, biz şu an
verilen teklife olumlu yönde bir oy kullanmayacağız.
Bir de az önce, burada bir önerge üzerinde
müzakereler yürütülüyorken şöyle bir iddia ortaya atıldı:
Anadolu Ajansı Genel Müdürü ve genel müdür
yardımcılarının eşlerine de makam araçları tahsis
edildi şeklinde. Ben Anadolu Ajansının Genel Müdürüyle
görüştüm, böyle bir durum söz konusu değildir, bunu da Genel Kurulun
bilgilerine sunuyorum.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler (Devam)
1.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, (2/764) esas
numaralı Hatay İli Reyhanlı İlçesinin Adının
Gazireyhanlı Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/25) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
60a göre söz istiyorsunuz.
Buyurun Sayın Taytak.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın,
Boğaziçi Üniversitesinde düzenlenen konferansta konuşan Yunan
asıllı İngiliz yazar Hamza Andreas Tzortzisin Kadir
Mısıroğlundan mı etkilendiğini öğrenmek istediğine,
bu konferansı düzenleyen ve Atasına hakaret edenleri
alkışlayanları kınadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kendisine Müslüman diyen
İngiliz asıllı bir Yunanlının cumhuriyetin kurucusu
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında akla mantığa
sığmayacak ifadelerle Boğaziçi Üniversitesinde verdiği
konferansta üzülerek gördük ki Damat Feritin ruhu hâlâ ayaktadır.
Anlaşılan, Millî Mücadele kahramanlarıyla ilgili idam
fetvası veren sahte din adamları yeniden hortlamıştır.
Bilinmelidir ki Kuvayımilliye ruhuyla yaşamaktayız.
Ülkemiz, ecdadımız ve istikbalimizle
ilgili her konuda gereğini yapmaya her daim hazırız. Atatürke
şeytan diyen dilleri koparırız. Bu kişi Kadir
Mısıroğlu'ndan mı etkilenmiştir, aynı yere mi
bağlıdır, merak etmekteyiz. Bu konferansı düzenleyen,
organize eden ve Atasına hakaret edenleri utanmadan
alkışlayanları da kınıyor, takip edilecek bir suçun
Adalet Bakanlığımızca gereğinin
yapılmasını arz ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Başkanlık Divanında Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Başkanlık Divanında boş bulunan kâtip
üyeliğe seçim
BAŞKAN Başkanlık Divanında
boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen Türkiye Büyük
Millet Meclisi kâtip üyeliği için Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlu aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hayırlı olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 33 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile
Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Tarafından
Kurulan Ortak Komitenin Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşmasının Menşeli Ürünler
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemleri Hakkında Protokol IIsini Değiştiren 1/2016
Sayılı Kararınının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine
İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca
Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/1364) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 33)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan 29 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile
Karadağ Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması
Tarafından Kurulan Ortak Komitenin Serbest Ticaret
Anlaşmasının `Menşeli Ürünler Kavramının
Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine
İlişkin Protokol IIsini Değiştiren 1/2017 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve
Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin
Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan
Onaylanmasına İlişkin Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi
(2/1362) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 29)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan 17 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti, Gürcistan Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Savunma Alanında İşbirliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1187) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 17)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Nijer-Türkiye Dostluk Hastanesinin Açılması,
Ortak İşletilmesi ve Devredilmesi ile İlgili Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Nijer-Türkiye Dostluk
Hastanesinin Açılması, Ortak İşletilmesi ve Devredilmesi
ile İlgili Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi (2/1188) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 18) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 18 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz İstanbul
Milletvekili Sayın Ümit Özdağa aittir.
Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT
ÖZDAĞ (İstanbul) Değerli milletvekilleri, Türk siyaseti çok
zor günlerden geçiyor. Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik kriziyle
karşı karşıyayız. Bu kriz birkaç ayda bitecek bir
krize benzemiyor, muhtemelen önümüzdeki yıllara yayılacak. Ancak
sadece cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini
yaşamıyoruz. Bu en ağır ekonomik krize eşlik eden üç
kriz daha var. Bunlardan bir tanesi devletin taşıyıcı
kolonlarının çökmesi neticesinde yaşamış
olduğumuz devlet krizi. Diğeri milletimizin
ayrışmışlığının neticesinde
gerçekleşen millî birlik krizi ve üçüncüsü de -nihayet- kayıtlı
3,8 milyon, kayıtsız 1,5 milyon, toplam 5,3 milyon Suriyeli ve
değişik uluslardan gelen ve ülkemizi modern bir kavimler göçüyle
karşılaştıran 900 bin sığınmacının
oluşturduğu kriz. Ülkemiz bu dört krizin pençesindeyken Türkiyeyi
çevreleyen ve dış politikamızı ağır baskı
altında bırakan gelişmeleri de görüyoruz. Bugün Nijer ile ülkemiz
arasında gerçekleşen bir protokolün
kanunlaştırılması vesilesiyle dış politikayla
ilgili değerlendirmelerimizi de sizinle paylaşmak istiyoruz.
Dış politikamızı çok
ağır baskı altında bırakan gelişmeleri teker
teker ele alıp incelersek gördüğümüz birinci husus Suriyede sürecin
sürekli aleyhimize geliştiğidir. Irak, 1990-2010 arasındaki
süreçte savaş, istila, iç savaş süreçlerini yaşayarak jeopolitik
olarak parçalanmaya hazır hâle getirildi. Irakın parçalanmaya
hazır hâle getirilmesinden sonra, 2011de Suriyede Suriye iç
savaşı başladı. Bu süreçte Suriyenin kuzeyine bir PKK
devletçiği yerleştirildi. ABD bu bölgede PKK/YPG
unsurlarını düzenli bir orduya karşı ileri silah
teknolojileriyle teçhiz edilmiş ve ileri gerilla savaşı
eğitimi verilmiş bir hibrit ordu olarak yetiştiriyor. Bu
hazırlığın amacı PKK/YPGnin ne IŞİDe
karşı ne de Suriye ordusuna karşı bir çatışma
için hazırlanmasıdır; PKK/YPG Türkiyede çıkarılacak
bir iç karışıklıkta TSKye karşı
hazırlanmakta ve eğitilmektedir. Türkiye'nin Suriyedeki
yaşamsal çıkarı, Suriyede iç savaşın sona ermesi ve
Şamın PKK/YPG bölgesi dâhil bütün Suriyede hâkim
olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, Suriyede Türkiye'nin
güvenliği, güvenlik şeridi kurarak veya Cerablus bölgesine askerî
birlikler yerleştirerek, Afrinde konuşlanarak, İdlibde durumu
idare ederek sağlanamaz. Suriyede Türkiye'nin güvenliğini
sağlayacak tek şey, Suriyenin toprak bütünlüğünü gerçekten
destekleyen politikalar uygulamaktır. Bunun için de yapılması
gereken şey, Beşar Esad rejimiyle Türkiyedeki Suriyelilerin de
ülkelerine dönmelerini sağlayacak bir anlaşma yaparak komşumuzun
toprak bütünlüğünün sağlanmasına katkı vermektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, Suriyenin
dışında Doğu Akdenizde de yoğun bir kuşatmayla
karşı karşıyadır. Kıbrıs, Kıbrıs
Rum kesimi, İsrail, Mısır tarafından oluşturulan
ittifak, Amerika Birleşik Devletleri tarafından da son süreçte
desteklenmeye başlanmıştır. Bu ittifakın amacı,
Türkiye'nin Doğu Akdenizdeki çıkarlarını Doğu Akdeniz
Havzasında boğmaktır. Doğu Akdenizde gerçekleşen
kuşatmayı kırma konusunda Türk dış
politikasını ve Türk Dışişleri
Bakanlığını ne yazık ki etkisiz görüyorum. Doğu
Akdeniz kuşatması devam ederken her nedense Kıbrısta Rum
kesimiyle Türkiye ve KKTCnin taviz üstüne taviz vermesine dayalı
görüşmeler bir başlıyor, bir kesiliyor ama sürekli canlı
tutuluyor. Oysa bu noktada yapılması gereken tek şey, Türkiyeye
karşı düşmanca her türlü eylem ve ittifaka son verilene kadar
Rum kesimiyle her türlü görüşmeyi askıya almak ve Türkiye'nin
Doğu Akdenizdeki çıkarlarından vazgeçmeyeceğini bütün
uluslararası alanlarda ve kurumlarda, kuruluşlarda en etkili
şekilde dile getirmek olmalıdır. Evet, donanmamızın
zaman zaman yapmış olduğu tatbikatlar faydalıdır ancak
yeterli olduğunu söylememiz ne yazık ki mümkün değildir. Türk
dış politikası Doğu Akdeniz alanını çok daha
hayati bir alan olarak görmek zorundadır, eğer görmez ise bunun
bedelini sadece biz bugün değil, gelecek nesiller de ödemek zorunda
kalır.
Doğu Akdenizdeki
çıkarlarımızdan bahsederken Kıbrısa yönelik son
dönemde gerçekleşen askerî üslenme çabalarının -yabancı
unsurlar tarafından- dikkatle altını çizmek istiyorum. Bu
üslenme çabaları karşısında da Türkiye'nin
sessizliğini artık bozması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, Türk dış
politikası üzerindeki önemli bir yük de S400 ve F35 sorunu diye
kamuoyunda bilinen ve adlandırılan Rus hava savunma sistemleriyle
Amerikan savaş uçaklarının eş zamanlı olarak ülkemiz
tarafından satın alınması ve Türk silah envanterine,
savunma sistemine entegre edilmesinden kaynaklanan sorundur.
Hiç şüphesiz, Türkiye'nin çevresinde füze
sistemlerine sahip ülkelerin sayısı arttıkça ve bu ülkelerin elindeki
füze teknolojilerinde kullanılan teknoloji seviyesi ilerledikçe ülkemizin
kendi füze savunma sistemlerine sahip olması gerekliliği de
artmaktadır.
Amerikan yetkililer, Türkiye'nin Amerika
Birleşik Devletlerinden bu sistemleri almak için yapmış olduğu
girişimlere olumlu cevap vermemişlerdir. Bunun üzerine Ankara,
haklı olarak, Çin Halk Cumhuriyetiyle görüşmelere
başlamıştır. Pekinle yapılan görüşmelerde
başlangıçta önemli bir mesafe kaydedildiği görülmüşse de
sonunda Çinlilerin Türkiye'nin istediği teknoloji transferini reddetmesi
ve Çinden alınan sistemlerin NATO sistemlerine entegre edilememesinden
ötürü Çinden bu sistemlerin alınmasından vazgeçilmiştir.
Çinden bu sistemlerin alınmayacağı ortaya çıktıktan
sonra alternatif olarak Rusyayla görüşmelere
başlanmıştır. Moskovayla yapılan görüşmeler
neticesinde S400lerin alınmasında karar
kılınmıştır ancak Ruslarla yapılan
görüşmelerden anlaşılmaktadır ki Moskova da teknoloji
transferinde çok istekli görünmemektedir. Kabul edilen teknoloji transferi -ki
görüşmeler hâlâ devam ediyor, sonuçlanmış değil- çok
kısıtlı ve âdeta yasak savma kabilinden verilecek teknolojiler
olarak görülmektedir. Ve S400ler de NATO savunma, hava savunma sistemlerine
entegre edilemeyeceği için alınacak S400lerin füze savunma sistemi
olarak değil, hava savunma sistemi olarak kullanılmak
istendiğini duyuyoruz.
Özetle S400leri Türkiyeye karşı
kullanılması muhtemel değişik füzelere karşı
değil, Türk hava sahasını ihlal ederek ülkemizde
değişik hedeflere saldırma niyeti taşıyan savaş
uçaklarına karşı kullanacağız. Oysa bu görev yani
ülkemize yapılacak bir hava saldırısına karşı
savaş uçaklarıyla Türk hava sahasını savunma görevi Türk
Hava Kuvvetlerine ait savaş uçaklarının, F16ların
görevidir. Ancak Türk Hava Kuvvetlerindeki FETÖcü darbe ve FETÖcü örgütlenme
15 Temmuz sonrasında haklı ve doğru geniş tasfiyelerle
sonuçlanınca ortaya büyük bir savaş pilotu açığı
çıkmıştır. Türk Hava Kuvvetleri bütün savaş uçaklarını
kullanma yeteneğini pilot açığından dolayı ne
yazık ki yitirmiştir ve Türk hava savunması ağır bir
darbe almıştır. Şimdi savaş uçaklarının
yapması gereken şeyi S400lerle yapma yoluna gittiğimizi
anlıyoruz.
Türkiye'nin egemen bir ülke olarak, hangi silah
sistemini satın alacağı ve bunu hangi ülkeden
alacağına kendisinden başka kimse karar veremez. Bu sadece
Türkiye'nin karar verebileceği bir husustur ve Türkiye kendisini füze
sistemlerine karşı koruma hakkına da sahiptir ancak görünen odur
ki saray bu süreçte iki önemli hata yapmıştır. Birinci hata
S400leri almamıza Amerikan devleti karşı çıksa da
Başkan Trump araya girer ve biz bu sorunu aşarız. şeklinde
bir varsayımla hareket edilmiştir. Evet, Amerikan devleti içindeki
değişik dengeleri tahlil edebilirsiniz. Amerikan yerleşik
sistemi ile Trump arasındaki gerilimler, anlaşmazlıklar bütün
dünya kamuoyunun malumudur. Bunlara oynayarak Amerika Birleşik
Devletlerinde yerleşik sistemle veya sistemin muhalefetini Trumpın
konuyu yönetmesiyle aşabileceğini düşünmüş olabilirsiniz
bu, benim ifadem değil; bu, İbrahim Kalının ifadesi-
ancak Türkiye gibi bir ülkeyi varsayımlara dayanarak yönetemezsiniz.
Amerika Birleşik Devletlerinde Başkan Trumpın gücünün ne
olduğunu sistem karşısında, en son Suriyeden
çekiliyoruz. kararını aldıktan sonra bir defa daha test ettik
ve Amerikan devleti Suriyeden çekilmeme kararını aldı ve bunu
Başkan Trumpa kabul ettirdi. Türkiyeyi varsayımlarla yönetmeye
girişmek büyük hataları beraberinde getirebilir.
İkinci hata ise bu noktada, milyarlarca dolar
ödeyerek ve büyük politik gerilimlere neden olarak
aldığımız bu sistemi, Türkiyeyi füze
saldırılarına karşı korumak için değil de hava
savunmasında değerlendirecek olmamızdır. Oysa bunun çok
daha ucuz ve politik olarak böyle maliyetleri olmayan yolları vardır.
Gelinen aşamada değişik ihtimaller
olduğunu duyuyoruz. Türkiye'nin parasını ödediği bu
füzelerin komşu ülkelere konuşlandırılacağı
Umarım böyle bir şey gerçekleşmez, umarım Türkiye böyle bir
hataya AKP Hükûmeti tarafından sürüklenmez. Bu hepimizin yüzünü
kızartır, hepimizin başını öne eğer. Bu
sistemleri eğer Arkasında duracağız. diye
aldıysanız Egemen bir devletiz ve istediğimiz savunma sistemini
istediğimiz ülkeden alır ve kullanırız. diye yola
çıktıysanız
Yola çıkarken değerlendirme hatası
yapmış olabilirsiniz, bunu kendi içimizde biz
tartışırız. Biz bu konuda sizi eleştiririz ama bir
defa bu kararı aldıysanız bu karar artık siyasi bir parti
kararı olmaktan çıkar, Türkiyede 82 milyonu bağlayan bir karar
olur ki o kararın arkasında duracağınızı
söylediyseniz o kararın arkasında sonuna kadar durursunuz, bu
sistemler sadece ve sadece Türkiyeye gelir, başka hiçbir ülkeye gitmez,
bu sistemlerden baskı üzerine vazgeçmezsiniz. Yapılacak tek şey,
sonuna kadar hem bu sistemleri almak hem de parçası olduğumuz F35ler
projesinin parçası olarak kalmayı muhatabımıza yani Amerika
Birleşik Devletlerine kabul ettirmektir. Bunu yaparken de
yanlış varsayımlardan hareket edilmemelidir. Bugün Sayın
Erdoğan yapmış olduğu bir konuşmada Türkiye'nin
çekilmesi durumunda F35 projesinin çökeceğini kamuoyu önünde deklare etti.
Değerli milletvekilleri, bu açıklama ne
yazık ki doğru değildir, doğru olmasını
canıyürekten arzu ederdim. Keşke Türkiye çekildiği zaman F35
projesi çökseydi, keşke böyle bir etkimiz olsaydı. Yapılan
anlaşmada F35in biz belirli parçalarını üretiyoruz ama
aldığımız uçaklara takılan parçaları üretiyoruz,
Amerika Birleşik Devletleri aynı parçaları zaten üretiyor;
üretmeseydi de Türkiye'nin yerine koyabileceği bir ülkeyi bulması çok
zor olmazdı.
Özetle: Trump S400 krizini bize atlatır, bir
şekilde Amerikan devletini ikna eder. varsayımının
hatalı olduğu meydana çıkmıştır. Şimdi bir
başka yanlış varsayımdan hareket etmeyelim. F35den Türkiye
dışlanırsa proje çökmez. Mesele, dış politikada
başarı ancak her iki silah sisteminin de arzu ettiğimiz
şekilde Türkiyeye getirilmesiyle ve Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından kullanılmaya başlanmasıyla olur.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Kamil Aydın
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Saygıdeğer Başkanım, çok kıymetli milletvekili
arkadaşlar; grubum adına söz aldım. Ben sözlerime
başlamadan önce yüce heyetinizi en kalbî duygularımla, saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Evet, bugün ikili bir anlaşma üzerinde
konuşacağız, uluslararası bir anlaşma. Ben de
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına genel düşüncelerimizi ifade
etmek üzere huzurlarınızdayım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlar,
malumunuz insanlığın ortak değeri ve kazanımı
olan bilimsel gelişmelerin doğal bir sonucu olarak gerçekleşen
teknolojik atılımlar ışığında oluşan
yeni enerji, ulaşım, iletişim, savunma
anlayışları beraberinde ilişkiler anlayışını
da yakından etkilemiştir. Bu etkileşim o kadar önemli bir boyut
kazanmıştır ki siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal ve teknolojik
herhangi bir olay dünyanın herhangi bir yerinde vuku bulduğunda
inanın ondan olumlu ya da olumsuz etkilenmeyecek bir coğrafya ya da
bir topluluktan söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla böylesine
birebir etkileşimin söz konusu olduğu dünya gerçeğini göz önünde
bulundurarak oluşan sorun ve sıkıntılardan kurtulmak
adına çok taraflı, bölgesel veya en azından ikili
anlaşmalara dayalı oluşturulan uluslararası kurum,
kuruluş ve yapılarla birlikte uyum içinde
çalışılması gerekmektedir. Tabii, bu uyum ve ilişkiler
ağının temelinde çok önemli bir husus vardır uluslararası
ilişkilerde. Bu da ilkesel bir duruştur yani iletişim kurmak istediğiniz,
muhatabınız olan bir ülke, bir yapı, bir devletle gerçekten
ilkelerinizi ortaya koyarak konuşursunuz,
anlaşırsınız. Bu ilkeler bir milletin, bir devletin
genelgeçer, ebet müddet kaideleridir aslında tarihe not düşmüş
olan. Biz de kadim bir devlet geleneğinin temsilcileri olarak böyle bir
not düşme sonucu hep şunu söyledik; evet, zaman zaman
savaşın kartalı, zaman zaman barışın güvercini
olduk ama hepsini oluşturan temel felsefe şuydu, genel ilkemiz
şuydu uluslararası ilişkiler söz konusu olduğunda: Efendim,
bizim amacımız, kadim bir milletin vücut bulmuş devlet
geleneği içerisinde nerede bir mazlum, nerede bir garip gureba, nerede
aman dileyen bir topluluk var ise ona el uzatmaktır;
barışı, düsturu, güvenliği sağlamaktır.
İşte bunu Mustafa Kemal de ete kemiğe büründürerek Yurtta sulh,
cihanda sulh. dedi. Şimdi bakın, yurtta sulh, cihanda değil
olmaz; yurtta değil, cihanda sulh da olmaz. Burada siyaseten gerçekten bir
tutarlılık arz etmek zorundayız ama maalesef mütekabiliyet
noktasında aynı davranışlara, aynı tutuma muhatap
olamıyoruz. Yani biz bir taraftan yurtta sulh, cihanda sulh derken ve buna
gönülden inanıp gereğini yapmaya çalışırken ama
maalesef muhataplarımızdan aynı tutum ve davranışı
görmemekteyiz. Bunu somut birkaç örnekle açıklayacağız zaten.
Niye böyle yaptık? Çünkü gerçekten içeride barış olmazsa
dışarıda da barışı temin edemezsiniz,
inandırıcı olmazsınız. Onun için, Allaha şükür,
biz bugüne kadarki süreçte, yaşadığımız bütün
coğrafyalarda ve kurduğumuz bütün resmî devlet yapılarında
bu düsturun bir şekilde yansımasını
sağlamışızdır ama dediğim gibi, uluslararası
ilişkilerde gerçekten mütekabiliyet çok önemli bir husustur. Yani Ne
yapıyorsam karşılığında onu görmeliyim, neyi hak
ettiler verdiysem hak ettiğimi almalıyım. temel düşüncesini
hâkim kılmak lazım ama yakın tarihimize
baktığımızda gerçekten hiç de böyle
olmadığını, biz her ne kadar içinde bulunduğumuz
uluslararası organizasyonlarda buna Birleşmiş Milletler
diyebilirsiniz, NATO diyebilirsiniz, Avrupa Birliği diyebilirsiniz-
herhangi bir yapı içerisinde mütemadiyen biz bu düstura bağlı
kalmaya çalıştıkça muhataplarımızdan inanın
benzer davranışı görmedik. Yani bir bakıma şunu
rahatça söyleyebiliriz: Türkiye çifte standarda her zaman maruz
bırakılmış, her zaman ötelenmiş ve böyle bir muameleye
taraf olmuştur. Şimdi, bunu somutlaştırmak gerekirse,
nedir? Son dönemlerde Türkiyeyi bir köşeye sıkıştırma
politikaları
E, şimdi ne yapıyoruz? Uluslararası boyutta
bunu iki türlü, çok net bir şekilde ifade edebiliriz. Bir tanesi, diplomasi
kanalıyla yapılmaya çalışılan yani toplantılarda,
görüşmelerde -bunu daha da somutlaştırayım- NATO
Parlamenter Asamblesinde, Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu
toplantılarında, Birleşmiş Milletler nezdinde, Güvenlik
Konseyi nezdinde yapılan görüşmelerde Türkiyeyi, önceliklerini yok
sayarak, yaptıklarını, katkıda bulunduklarını
olabildiğince yok sayarak tamamen bir düşüncenin, bir köşeye
sıkıştırma politikasının kurbanı etmeye
çalışılma girişimlerine tanıklık ettik. Nedir bu
diplomaside? Bu da gerçekten, baktığımızda, özellikle
geçmiş yüz yıllık tarihimizde sürekli ısıtılarak
artık biz de bir nisan sendromu oluşturan bir 24 Nisan muhabbeti var.
Tarihçi arkadaşlarımız vardır ya da tarihe merak saranlar
bilir. Şöyle dünya tarihine baktığımızda inanın,
birbirini hiç görmemiş uluslar, birbiriyle hiç
tanışmamış hatta
Ben Amerika Birleşik Devletlerinde
bir eğitim demonstrasyonunda rastlamıştım: Ya, çocuklar,
bana Türkiyenin nerede olduğunu bir gösterebilir misiniz?
İnanın, 20 kişilik sınıftan 18 kişi Türkiyenin
nerede olduğunu söyleyemedi. Niye bilmiyorsunuz evladım? Mazeret de
şuydu: Biz Amerikalıların okyanusun ötesiyle ilgili herhangi
bir önceliği, düşüncesi yoktur. Avrupadan bir ülke sordum,
inanın, bu 18lik grup 12lere falan düştü. Yani Türkiyeyi
tanımıyorlar ama Almanyayı da tanımıyorlar,
Fransayı da tanımıyorlar.
Şimdi, böyle bir bigâne yapı içerisinde,
halk tarafından
Allah aşkına, bir Latin Amerika ülkesi
düşünün, Türkiyeyi soykırımla suçlayabilme cüreti gösteriyor.
İnanın, parmağıyla haritada Türkiyenin nerede olduğu
gösteremez, hayatında hiçbir Türkle de
karşılaşmamıştır, Bolivyalıdır ama
Türkiyenin soykırım yaptığı düşüncesinden hareketle
mecliste karar çıkarmıştır. Şimdi, bunu nasıl
izah edeceğiz? Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Şimdi, dönüyoruz, burada Türkiyeyi diplomatik
bir köşeye sıkıştırma hamlesi. Mücadelenin bir
ayağı bu, masadaki mücadele. Bunu sırayla bütün ülkeler
ısıtıp ısıtıp önümüze koydular. Peki
soykırım tanımına bakıyoruz, Birleşmiş
Milletlerin soykırım tanımına, ifadelerine
bakıyoruz, sözleşmeye bakıyoruz, inanın hiçbir açıdan
o kadar çok madde var ki tek tek okuyup sizin vaktinizi almak istemiyorum- ne
tarih uyumu var ne içerik uyumu var ne olan olayların doğasıyla
ilgili, tehcirle toplu, sistematik, organize bir devlet yok etme
girişiminin nasıl bir arada tutulduğuna çok net bir şekilde
gerçekten bakıyoruz, izah etmekte zorlanıyoruz ama onlar, yüzleri
kızarmadan Bu bir parmak hesabı. diyor, kaldırıyor ve
kabul ettiriyor.
Peki, bir mahkeme kararı var mı? Yok.
Peki, bu yasadan sonraki soykırımı
çağrıştıran olaylara geçerli kılınan bu madde
Srebrenitsada nasıl uygulandı, nasıl kabul edildi? 90lı
yıllarda bir katliam yapıldı, değil mi? Bosnalı
soydaşlarımıza bir katliam yapıldı. E, bu geçmişe
geçerli olsaydı inanın ben de kendi tarihimden çok rahat bir
şekilde örnek vererek bir başvuruda bulunurdum çünkü gerçekten
1915te işte bir milletvekili arkadaşımız da o köylüdür,
burada oturuyor şu anda, aramızda- Erzurumun birçok ilçesinde,
köyünde, Alacasından Ilıcanın bütün ilçelerine varana kadar
toplu katliamlar yapılmıştır; camilere doldurulmuş,
yakılmıştır; affedersiniz, ahırlara doldurulmuş,
yakılmıştır ve kemikler müzede bekliyor. Ya, bir tane
gözlemci, o Bolivyalı gelse de bir görse şunu ya, bu kararı
alırken bir gelse baksa.
Geçen bir makale okudum, Maraşta, Urfada,
Adanada, Antepte inanın öyle iğrenç soykırımlar
uygulanmış, yapılmış ki; yapan da inkâr etmiyor, ya,
21inci yüzyılın başındayız, hâlâ inkâr etmiyor, Zori
Balayan diye bir adam hâlâ inkâr etmiyor, diyor ki: Ben deneysel olarak
bakmaya çalıştım.
Şimdi daha somut bir örnek vereyim: Avrupa
Karma Parlamentosu toplantısında zaman zaman üye ülkelerin
dışişleri bakanları ya da başbakanları
seviyesinde sunuşlar olur, karşılıklı soru-cevap teatisi
gerçekleşir. En son toplantıda Ermenistan Başbakanı
Paşinyan misafir olarak kabul edilmiş. Soru sorma
şansını bulan bir vekil de bendim. Toplam sekiz soru
alındı, Türk delegasyonundaki arkadaşlar adına ben de bir
soru sordum. Bekledim ki, o günlerde sürekli 24 Nisan, 24 Nisan. diyen o
sözüm ona insan hakları havarileri, barışın, demokrasinin,
sevginin, kardeşliğin, özgürlüğün yegâne temsilcileri bir iki
şey de şu 92deki Hocalı katliamı için sorarlar belki diye.
Azerbaycan topraklarının yüzde 30u işgal altında,
Dağlık Karabağdan Fuzuliye, Genceye bir sürü
coğrafyası şu anda mezalim altında. Ben soru sordum, soruyu
muhatap almadı, onu geçiştirdi, başka şeylere cevap verdi.
Bir başkası dedi ki: Şu anda Kırım kime ait, onu
söyle bari. Ben önce Ermenistanın hakları noktasında
duruşumu belirlerim. dedi, bu mealde bir şey söyledi. Ya, 42 üyeden
bir tane temsilci demez mi? Ya, bu soykırımdır. Minsk niye
oluşturuldu? Çözüm girişimleri var sözüm ona, bunlar, bu kararlar
alındı Birleşmiş Milletlerde. Siz buna nasıl bir çözüm
üreteceksiniz? Çıt yok. Şimdi çifte standardı görüyor musunuz?
Saygıdeğer milletvekilleri, onun için
gerçekten zaman zaman böyle dilimize pelesenk olmuş bazı ifadeler çok
havada kalıyormuş gibi ama inanın ruhuna, özüne indikçe her bir
sözün çok derin anlamları olduğu kanaati gelişiyor hepimizde,
bende öyle. Gerçekten Bizim bizden başka dostumuz yok. düşüncesi
yani Türkün Türkten başka dostu yok. ifadesi inanın iliklerimize
kadar hissettiriliyor. Bakın aynı komisyon, benzer günlerde, bu sefer
Türkiyeyi köşeye sıkıştırma noktasında bir
teklif getirdi. Teklif ne, biliyor musunuz? Leyla Birlik ve ondan hareketle
Öcalana giden, bir özgürlük kısıtlamasına yönelik, Türkiyeyi
köşeye sıkıştırma teklifi. Yani,
soykırımın babası ya! Soykırımın
kişisel simgesi kim? diye sorsalar -Allahın izniyle,
yaşadığımız sürece de aynı şeyi
söyleyeceğiz- Bebek katili Abdullah Öcalan! deriz her zaman, bunu
söyleriz. (MHP sıralarından alkışlar) Şimdi, onunla
ilgili, onun hapishane şartlarının iyileştirilmesiyle
ilgili bir teklif. İnanın, o 3 bin nüfuslu, 5 bin nüfuslu, bizim bir
kasabamız büyüklüğünde olmayan devlet temsilcileri dahi aslan
kesildi. Evet, Türkiyede, insan hakları, demokrasi, özgürlükler, hatta
hapistekilere yönelik birtakım soyutlanma, tecrit falan
kaldırılsın, kaldırılmalı ey Türkiye! Ve oylama
yapıldı: 20ye 70. Şimdi, benim biraz önce söylediğim
lafın gerçekten altının dolu olduğunu rahatça hissedebiliyorsunuz
değil mi benim gibi? Altı dolu. 4 Azerbaycan temsilcisi
dışında kimse bizim lehimize parmak kaldırmadı.
Onların gözünde Öcalan terörist değil. Onların gözünde
teröristler için açlık grevine gitmek, efendim, bir hak ve bu hakkın
da müdafaası, temini ve bu hakkın çok sağlıklı
ortamlarda yapılması noktasında da yükümlülükler
sağlıyorlar.
Şimdi, bu kadar ince eleyip sık
dokuyorsunuz bu diplomatik ayağı, bir de bizim sürekli,
ısıtılarak gündemimize getirilen, uluslararası
ilişkilerde çok önemli ikinci bir mesele var: Kıbrıs. İnanın
Kıbrısın iki tarafı da şunu diyor kayıt dışı
konuştuğumuz zaman: Ya, bu mesele ben doğmadan önce
başlamış, ben yaşlanıyorum, hâlâ devam ediyor. Peki,
kim bunun müsebbibi? İşte, samimiyetsiz, mütekabiliyet kuralına
uymayan, Türkiyeyi yok sayan, Türkiyeyi ötekileştiren, efendim, her an
bir avuç suda boğmaya çalışan, iki yüzlü, çifte standartlı
kurum ve kuruluşlar, müttefiki olduğumuz yapılar.
Şimdi, Kıbrısta yeni bir perde,
efendim Doğu Akdeniz enerji koridoru söylemi adı altında hem
Amerika Birleşik Devletlerinin Suriyedeki planlarına destek olma
mukabilinde hem de aynı zamanda Kıbrısı da bir
şekilde, efendim, Türkiyeden koparma girişimlerini birlikte deruhte
etmeye çalışıyorlar. Nasıl yapıyorlar? Doğal
enerji arayışı mantığı içerisinde, hiç
olmadık benzemezler bir araya geliyor. Mısır giriyor bu
işin içine, Güney Kıbrıs giriyor, Yunanistan ta öte taraftan
giriyor ama Türkiye yok. Peki, başaktör kim? Bu üçlünün içerisinde
asıl 4üncü, moderatör İsrail. Peki, hepsini bir araya getiren kim?
Amerika Birleşik Devletleri. İsim ne? Enerji arama düşüncesiyle,
efendim, ekonomik bir kalkınma sağlamak. Peki, Türkiye niye yok,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti niye yok? Yok çünkü biz hep yok
hükmünde olduk onların gözünde. Ama Allahın izniyle -tarih bunu
defalarca ispatladı, Türk milletinin bir Anka kuşu özelliği
olduğunu bilmiyorlar- biz, yok saydığınız yerde tekrar
dirilir yeniden var oluruz, yeniden var oluruz, olduk; belki de bizim bu
mukavemetimizi bu şartlar oluşturdu. İyi ki öyle düşünüyorlar;
bizim varlığımızı, dirliğimizi, birliğimizi
teminat altına alıyorlar bir bakıma, bizim
saflarımızı sıklaştırıyorlar bir
bakıma. Şimdi, Allah aşkına, nasıl bir enerji
arayışı anlayışı? Amaç üzüm yemek değil,
bölgenin ekonomik kalkınması değil, efendim, doğal gaz
teminatı değil, Türkiyeyi bir şekilde diplomatik olarak
köşeye sıkıştırmak.
Şimdi, bu iki ayağından bahsettim.
Vaktim çok yok ama bunun asıl bir ayağı da doğrudan
mücadele, yani sahada gerçekten zaman zaman güvenlik merkezli bir mücadele.
Şimdi, bu mücadelede epey bir mesafe katettik Allaha şükür. Hani,
Yurtta sulh, cihanda sulh. Sınırımızı güvenlik
altına almadığımız sürece yurtta sulhun imkânı
yok, bunu böyle bilin. Onun için Mustafa Kemalin zihninde hep Kerkük bir
anı olarak kalmıştır, onun için Hatay vardı zihninde.
Bunu gerçekten tarih şuuruyla iyi değerlendirmek lazım.
Şimdi, neyin mücadelesini veriyoruz? Bir bakıyoruz ki S400ler
problem oldu. Ya, niye problem oldu? Allah aşkına ilk alan biz miyiz?
İlk anlaşma yapan biz miyiz? Ya da -NATO müttefiki olup da-
Stoltenbergin de söylediği gibi Ya, hiçbir yasak yok ki istediğiniz
şekilde silah anlaşması
Yeter ki NATOya karşı
kullanma cüretini göstermeyin, öyle bir girişimde bulunmayın,
alabilirsiniz. Yani kimsenin, uluslararası sözleşmelerin koymadığı
bir yasağı, söz sahibi diyor ki: Ben koyuyorum. Hatta
yaptığınız anlaşmaları da iptal ediyorum. F35,
evet, pilotlarınız geldi, burada uçuşlar yapıyor, deneme
uçuşları
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Parasını da ödedik.
KAMİL AYDIN (Devamla) Bir
kısmının paraları da verildi, teslimat da yapılacak ama
Ben anlamam. Kongreye gönderirim, kongreden bir karar
çıkarırım. Şimdi, kongreden ne kararlar
çıkardılar? Sıcağı sıcağına çıkan
bir iki kararı okuyacağım size, çok yeni. ABD Kongresinin nisan
ayı başında çıkardığı çok önemli üç karar.
Bir: Tutuklu ABD vatandaşları ve
konsolosluk görevlileri için yaptırım tasarısı. Bize
yaptırım uygulayacaklar. Biz FETÖnün iadesini konuşurken,
beklerken FETÖye yandaşlık etmiş o konsolosluk görevlilerinin
de bırakılmaması noktasında bize bir yaptırım
uygulama tasarısı çıkarıyor.
İki: Yine, 1915 olaylarını, bu
tehciri bir soykırım kararı altına bir an önce alalım.
İkinci bir tasarı, teklif.
Üçüncüsü de ABDnin Doğu Akdenizde -biraz önce
bahsettiğim- bu üçlü sacayağını kurup
Mısırı da oraya eklemleyerek Türkiye karşıtı bir
bölgesel güç oluşturma girişimi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Milletvekili.
KAMİL AYDIN (Devamla) - Bunları niye
yapıyor? Menbic ve Fıratın doğusundaki
kararlığımızı kırmak, bizim tekrar içimize
çekilip kendi iç meselelerimize yoğunlaşıp oraya bir nefes
aldırmak, oraya bir oksijen çadırı kurdurmak, orada bir
toparlanma fırsatı oluşturmaktan başka bir şey
değil ama son söz olarak şunu söylüyorum: Ne yaparlarsa
yapsınlar kararlıyız, Allahın izniyle son terörist yok
edilinceye kadar, nerede, nasıl, ne yapıyorsa yapsın yok
edilinceye kadar Türkiye Cumhuriyeti devleti mücadele azim ve
kararlığı içerisindedir diyorum, bu anlaşmanın
hayırlara vesile olması dileklerimle saygılar sunuyorum. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uluslararası anlaşmaların kabulüne
ilişkin tekliflerin görüşülmesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette dış
politikamızla ilgili birçok konu daha önceki konuşmacılar
tarafından dile getirildi, özellikle son zamanlarda Türkiye ile Amerika
Birleşik Devletleri arasında ciddi bir gerginlik yaratan S400ler ve
ona bağlı olarak F35 uçakları konusu ifade edildi. Ben bunun
üzerinde durmayacağım ancak uluslararası anlaşmaların
kabulüne ilişkin görüşlerimizi dile getirmeden evvel yüce
Meclisimizin kapalı olduğu süre zarfında uluslararası
kamuoyunu yakından ilgilendiren gelişmelerden kısaca söz etmek
ve sizlere bazı konuları hatırlatmak istiyorum.
Hatırlayacaksınız, 15 Mart 2019
tarihinde Yeni Zelandanın Christchurch kentinde düzenlenen bir terör
saldırısında 50 kişi hayatını kaybetti, 49
kişi yaralandı. 21 Nisan 2019 tarihinde de Sri Lankanın
başkenti Kolombo dâhil olmak üzere farklı şehirlerindeki
otelleri ve Paskalya ayini yapılan kiliseleri hedef alındı;
terör saldırılarında 253 kişi hayatını kaybetti,
500den fazla kişi de yaralandı.
Bu iki ülkeyi vuran terör
saldırılarını buradan bir kez daha kınıyor, Sri
Lankadaki saldırılarda hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımız Serhan Selçuk Nariçi ve Yiğit Ali
Çavuşa Allahtan rahmet diliyor ve acılı ailelerine sabır
dileklerimi tekrar iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, uluslararası
anlaşmalar ülkelerin sosyoekonomik ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla yapıldığı kadar ülkeler
arasındaki diyaloğu güçlendirerek karşılıklı
iş birliğini artırmayı da amaçlar. Ayrıca, ülkeler
arasındaki diyaloğun güçlenmesi uluslararası
barışın sağlanmasına ve terörizmin önlenmesine büyük
katkılar sağlar. Ülkemizin tapusu niteliğindeki Lozan
Barış Anlaşmasına imza atmış bir partinin
temsilcisi olarak uluslararası anlaşmaların barışa
sağladığı katkının altını bir kere daha
çizmek isterim.
Terörle mücadelede büyük bedeller ödeyen bir ülke
olarak bugünlerde terör saldırılarıyla kana bulanan ülkeleri en
iyi anlayanlardanız. Terör değişik ülkelerin kentlerinde de
karanlık yüzünü göstererek masum insanların canlarını
almaktadır. İnsanların hiçbir ayrım gözetmeden daha mutlu
ve huzurlu bir dünyada yaşayabilmelerinin ancak ve ancak yurtta
barış, dünyada barış ortamında
sağlanabileceğini, bu anlayışın kalıcı dünya
barışına önemli katkı sunacağını, bir kez
daha, altını çizerek vurgulamak istiyorum.
Yeni Zelandadaki terör saldırılarının
dünyada yankı uyandırması kadar Yeni Zelanda Başbakanı
Jacinda Ardernin Hepimiz biriz, onlar biziz. söylemlerinin etkisiyle tüm
ülkenin tam bir birlik ve beraberlik içinde, ırk, dil, din, mezhep,
cinsiyet ayrımı gözetmeksizin birbirini kucaklaması tüm dünyada
büyük yankı uyandırdı. Yeni Zelanda saldırısı
karşısında Başbakan Jacinda Ardernin duyarlı, empatik
ve sorumlu yaklaşımı dünyada birçok lidere örnek olması
gereken bir model oluşturdu. Saldırganın adını
telaffuz etmeyi reddeden, kurbanların cenazesinde dayanışma için
başını örten Ardern, bu tür şiddet olayları
karşısında tüm insanlığın birleşmesi ve
ortak bir cephe sergilenmesi çağrısında bulundu. Birçok liderin
Ardernden alması gereken dersler var.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ne yazık ki Yeni Zelanda saldırıları
ülkemizde seçim kampanyasına alet edildi. Görüntüler mitinglerde sansürsüz
bir biçimde kullanıldı ve özellikle de Çubuk mitinginde 49
kişinin katledildiği Yeni Zelandadaki saldırının
görüntülerinin izletilmesinin ardından ekrana Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun
aşırı sağcı ve gerici şiddeti eleştiren
konuşması yansıtıldı, ardından da Yahu, senin
Avustralyalı senatörden ne farkın var? dendi ve Genel
Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlunun oradaki
kitle tarafından saygısız bir davranış içinde protesto
edilmesine zemin yaratıldı. Elbette bu konuda sorulacak çok soru var,
birçok soru soruluyor ama sırf bu hadiseden dolayı, herhâlde
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna linç girişiminde bulunulması için ne
yaptınız? sorusunu gayet haklı ve meşru bir soru hâline
getiren bir davranıştır Çubuk mitinginde yaşanan bu olay.
Bunu özellikle tekrar hatırlatmak ve daha evvel reddedilen teklifimizin de
ne kadar manasız bir şekilde reddedildiğini hatırlatmak
istiyorum.
Yeni Zelanda Başbakanı Ardern gibi
halkların duygularına duyarlı liderlerin ne kadar önemli
olduğunu Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna yapılan linç girişimi ve sonrasında
yapılan açıklamalarda da hissettik. Bir ülke düşünün ki Ana
Muhalefet Partisinin Genel Başkanına linç girişimi oluyor ve
ülkenin partili de olsa Cumhurbaşkanı arayarak geçmiş olsun
dileklerinde bulunmuyor, halkının yarısına zillet
ittifakı diyerek terörist ilan edip seçim kampanyası yürütüyor.
Ülkemiz hem demokrasi alanında hem ekonomik hem de siyasi kültür
anlamında geriye gitmiştir. Linç siyaseti yürütülen bir ülkenin
geleceği nasıl olacaktır? Bunu hiç kendinize sordunuz mu?
Değerli milletvekilleri, Sayın
Erdoğan Avrupa Birliği süreciyle ilgili olarak Türkiyeyi
beğenmiyorsanız bu işi bitirelim. Havadan sudan bahaneler
uyduruyorsunuz. Türkiye, Avrupa Birliği müzakereleriyle ilgili çok kan
kaybetti. Biz verilen sözlerin yerine getirilmesini sabırla bekliyoruz.
diyor. Avrupa Parlamentosu seçimleri için aşırı sağcıların
Türkiye aleyhine propaganda yürüttüğü bir süreçte, iktidarın,
itibarlı bir Avrupa Birliği adayı olarak Avrupa Parlamentosunun
yeni dönemi açısından çok daha dikkatli bir dil kullanması
gerekiyor; aksi takdirde, son tahlilde, zararlı çıkacak olan yine
Türkiye ve maalesef Türkiye demokrasisi olacaktır. Bildiğiniz üzere,
AKP iktidarının demokrasiyi sandığa indirgemesi en tipik
siyasi özelliği olmuştur. Demokrasinin araçları ve
boyutları konuşulmazken, siyasi iktidar şimdilerde neredeyse
seçimlere indirgenmiş bir demokrasi anlayışını bile
kabul etmemektedir. Şüphesiz bu süreç Türkiye'nin demokratik
oluşumlardaki varlığını da eleştiriye
açacaktır. Kopenhag Kriterlerinden uzaklaşmış, seçimlerin
dahi sorgulandığı ve demokrasinin en temel kriterlerinden biri
olan özgür ve adil seçimlerin dahi gerçekleştirilemediği bir ülke
olmak kuşkusuz itibarlı bir Avrupa Birliği adayı
olmanın şartları arasında yer almamaktadır. Bunun için
iktidarın Yüksek Seçim Kuruluna olan baskıları keserek bu itiraz
sürecinin yasalara uygun bir şekilde işlemesini sağlaması
gerekir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi gerilemeden
çıkabilmenin yolu demokrasinin işlevsel hâle getirilmesidir.
Değerli milletvekilleri, bu içinde
bulunduğumuz yeni amorf başkanlık sisteminin en belirgin
özelliği Meclis denetim araçlarının çoğunu
kaldırmış olmasıdır. Var olan denetim araçlarına
bakanlar cevap vermeye tenezzül dahi etmeyerek Parlamentonun önemini
yitirmesine katkı sağlıyorlar. Yazılı soru
önergelerimize cevaplar ya süresi geçince geliyor ya da hiç gelmiyor. Meclis
Başkanımız Sayın Mustafa Şentopun verdiği
bilgilere göre, 10 Ocak 2019 tarihi itibarıyla 27nci Yasama Döneminde
kendisine yöneltilen 402 yazılı soru önergesinden hiçbirine cevap vermeyen
tek kurum ise Dışişleri Bakanlığı. Bu yüzden,
kendilerine yöneltmiş olduğum bir soru önergesinin Genel Kurul
huzurunda yinelenmesini istiyorum ve Sayın Başkan
aracılığıyla yanıt verilmesini talep ediyorum.
Önergemizin kamuoyuna sunulmasıyla birlikte kamuoyunda da ciddi bir merak
konusu olmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakan
Yardımcısı Charles Summers Pentagondaki 18 Nisan 2019 tarihli
basın toplantısında Suriye'nin kuzeyinde Türkiye kontrolünde
bir güvenli bölge kurulacak mı? sorularına, Suriye Demokratik
Güçleri ile Türkiye arasında birçok meşru konuda doğrudan
görüşmelerin devam ettiğini söyleyerek yanıt vermiş ve
Müttefikimiz Türkler ve ortağımız SDG arasında süren
görüşmelerle alakalı yorum yapamam. demiştir. AKP Hükûmetinin
Suriyedeki gelişmeler konusunda iç kamuoyunda takındığı
tutumla çelişen bu ifadelerin açıklığa
kavuşturulması gerekmektedir. Bu konuyla ilgili olarak;
1) Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakan
Yardımcısı Charles Summers'ın Türkiye ile SDG arasında
görüşmeler yapıldığını açıklaması size
danışılarak mı yapılmıştır?
2) SDG ile Türkiye arasında doğrudan
görüşmeler hangi tarihte başlamıştır? Günümüze kadar
toplam kaç görüşme yapılmıştır?
3) SDGyle üzerinde görüşülen konular
hangileridir?
4) Görüşmelerin detaylarını Türkiye
kamuoyuyla ne zaman paylaşacaksınız? Görüşmeleri
kamuoyundan bugüne kadar gizleme gerekçeleriniz nelerdir?
5) Suriye'deki durum hakkında SDG
dışında başka hangi gruplarla görüşüyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, soru önergesinden yola
çıkarak ve bugünlerde İdlibde yaşanan hareketliliği de göz
önüne alarak Suriye konusundaki bazı hatırlatmaları yapmak ve
uyarılarımızı yinelemek isterim.
İdlibde olası bir operasyonun
işareti Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov tarafından
verilmişti. Nitekim, Suriye ordusu İdlibde çok ciddi bir hareketliliğe
başlamış ve Rus uçaklarının da
bombardımanıyla, onların desteğiyle faaliyetlerini
hızlandırmıştır. Bu bağlamda İdlibden
Türkiye'ye sızma ihtimali olan teröristlere karşı Suriye'yle
diyalog kurmak artık zaruri bir hâl almıştır. Bugün Esad
rejimine karşı olan ülkeler bile Suriye'yle diyalog kurmaya
başlamıştır. Yıllardır Adana
Mutabakatının Türkiye-Suriye ilişkileri için büyük önem
taşıdığının altını çizen ve söz konusu
mutabakatın özüne uygun olarak sınır komşumuz Suriye'yle
iyi ilişkiler içinde olmamız gerektiğini savunan Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Suriye yönetimiyle de temasa geçilmesinin ve 1998 Adana
Mutabakatı ruhunun iki komşu ülke arasında yeniden
canlandırılması için çalışılmasının
zamanı gelmiştir.
7 Eylül 2018 tarihinde gerçekleşen Tahran
Zirvesinden hemen sonra sunduğumuz 6 maddelik çözüm önerisinden biri olan
Adana Mutabakatının gereklerini yerine getirmek için AKP
iktidarını derhâl Suriyeyle doğrudan temas kurmaya
çağırıyor, mutabakatta işaret edildiği üzere terörle
mücadele konusunda karşılıklılık ilkesi çerçevesinde
Suriyeyle iş birliği yapması gerektiğini
hatırlatıyoruz.
Değerli milletvekilleri, dış
politikada gündemde olan bir diğer konu da Ermeni sorununun bazı
ülkeler tarafından yeniden gündeme taşınması olmuştur.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun 24 Nisanı sözde Ermeni
soykırımını anma günü olarak tanıdığı
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin resmî gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmesini bir kez daha şiddetle
kınıyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Fransa Cumhurbaşkanı
ve uluslararası kamuoyuna, yürürlüğe giren karardan duyduğumuz
rahatsızlığı iletmek ve parti olarak, Fransa
Cumhurbaşkanının açıklamalarına ilişkin olarak
daha önce yaptığımız açıklamayı da yeniden
hatırlatmak isteriz.
1915 yılında hem Ermeniler için hem
Türkler için büyük bir travma yaratan olaylar her iki halkın
hafızasında derin yaralar bırakan bir trajediyi
oluşturmaktadır. Bu trajedinin izlerini silmek ve hafızalarda
bıraktığı yaraları onarmak için her iki toplumun
aynı kararlılıkla hareket etmesi gerekmektedir. Bu konuyla
ilgili olarak üçüncü ülkelerin yersiz kararlar almaları çözümsüzlüğü
büyütmektedir.
Macronun 24 Nisanı anma günü olarak
tanıması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuyla ilgili
kararlarına aykırıdır. Bu sembolik hareketin
barışa hizmet etmeyeceği ve Türkiye ile Ermenistan
ilişkilerine yarar sağlamayacağı açıktır.
Değerli milletvekilleri, aynı tarihlerde
İtalya Hükûmeti de sözde Ermeni soykırımıyla ilgili olarak
bunun resmî olarak tanınması ve bunu uluslararası alanda savunmayı
isteyen bir önergeyi parlamentosunda kabul etti ve uluslararası hukuka
aykırı olarak atılan bir diğer adımı İtalya
da attı.
Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde popülist
yaklaşımlarla alınan bu tür kararlar, Türkiye ile Ermenistan
arasında kurulmaya çalışılan köprüleri temelinden sarsacak
nitelik taşımaktadır. Bu durumun bilinciyle hareket etmek bütün
üçüncü ülkelerin ve toplumların vicdanını ilgilendiren bir konu
olmalıdır. Parlamenterler, tarihî konuların ilgili ülkelerin
kendi aralarında çözüme kavuşturulmasını desteklemeli ve bu
konulara taraf olmamalıdırlar.
Değerli milletvekilleri, bugün gündemimizde
olan uluslararası anlaşmalara gelecek olursak, Nijerle yapılan
Dostluk Hastanesi Anlaşmasına Cumhuriyet Halk Partisi olarak
muhalefet şerhimiz var. Nijer Cumhuriyeti Hükûmetiyle imzalanan protokol
iki ülke arasında 8 Ocak 2013 tarihinde imzalanan Sağlık ve
Tıp Bilimleri Alanlarında İş Birliğine Dair
Anlaşmaya dayandırılıyor. 2013 tarihli
anlaşmanın taraflar arasındaki iş birliğini düzenleyen
2nci maddesindeyse hastane yapımına ilişkin somut bir ifade
yok. Nijer Cumhuriyeti Hükûmetiyle imzalanan protokolün Konu ve amaç
başlıklı 1inci maddesinde Türkiyede uygulanan
Sağlıkta Dönüşüm Programının uygun
bileşenlerinin Nijer Cumhuriyetine aktarılmasının
amaçlandığı ifade ediliyor. Ancak Türkiyede uygulanan
Sağlıkta Dönüşüm Programı birçok yönüyle tartışma
konusu olmaya devam ediyor. Bu sebeplerle Nijer Cumhuriyeti Hükûmetiyle
imzalanan söz konusu protokole Cumhuriyet Halk Partisi olarak muhalifiz.
22nci ve 26cı Dönemlerde partimiz üyeleri
tarafından verilen muhalefet şerhleriyle aynı hassasiyetleri
taşıyoruz ve Nijer Cumhuriyetiyle imzalanan bu anlaşmayla
ilgili muhalefet şerhimizi bir kez daha hatırlatarak bu
anlaşmanın doğru bir içerik taşımadığını
dile getiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün 18 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, az önce hatibi dikkatle dinledik, dış politikaya dair
belirli eleştiriler ifade etti. Kendisi diplomat fakat yıllarca
yaptığı görevin çok hassas bir görev olması hasebiyle,
ifade ettiği, ortaya attığı iddiaları da dikkatli bir
şekilde araştırıp ortaya atması lazım. Cumhurbaşkanımıza
ve Genel Başkanımıza atfen millete terörist dediğini
ifade etmiştir, kendisini bunu ispatlamaya davet ediyorum çünkü bu,
partimize yönelik ağır bir ithamdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın
ve Genel Başkanımızın hiçbir zaman halka yönelik böyle bir ifadesi
olmamıştır. Dolayısıyla bunu ispata davet ediyorum.
İspat edemediği takdirde bizim kendisini müfteri ilan
edeceğimizi buradan ifade etmek isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Engin Bey, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Ünal Beyin biraz önce yaptığı
konuşmayı mesnetsizlikle, dayanaksızlıkla itham etmek
suretiyle
İç Tüzükün amir hükmü gereğince sataşma var efendim.
BAŞKAN Buyursun, yerinden söz vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama sataşma
var Başkanım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kime
sataşmışım ya?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Mesnetsiz
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hayır, ispata
davet ediyorum. Mesnetsiz falan demedik.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bak Ortaya
atacağı iddialara dikkat etmesi lazım... Mesnetsiz
olduğunu söyledi. Bundan daha bariz sataşma olmaz.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sataşmaya sebebiyet vermeden Sayın
Büyükelçi.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklamasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok teşekkür ederim.
Her şeyden evvel, siyasete başlamadan
evvelki kariyerimle ilgili sözleriniz hakkında çok teşekkür ederim.
Ben hakikaten diplomasi mesleğini çok büyük bir zevkle, severek ve
hakkını vererek yaptım; herhangi bir şekilde de diplomasi
geleneklerine aykırı bir davranış içinde bulunmam. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu, siyasete başladıktan
sonra da aynen devam eder.
Sizin söylemiş olduğunuz, benim
ağzımdan çıktığını ifade ettiğiniz
sözleri ben kendi konuşmamda bulamadım. Ben Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın herhangi birisine terörist dediği şeklinde bir
ifade kullanmadım, zabıtlara bakabilirsiniz. Onun için, zannediyorum,
her ne kadar diplomatik konuştuğunuzu söyleseniz de siz diplomatik
nezakete sığmayan bir şekilde bana bir ithamda bulundunuz. Bunu
da asla kabul etmiyorum ve beni müfteri ilan etmenizi çok büyük bir
yakışıksızlık olarak gördüğümü dile getirmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bizim kendisini doğrudan müfteri ilan ettiğimizi ben
söylemedim, böyle bir iddia ortaya atılmıştı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nerede
tutanaklar?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kendisi Böyle bir
şey yok. demişti. Bizim için kendisinin beyanı kabuldür.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Muş, nerede?
BAŞKAN Peki, oldu, teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Nijer-Türkiye Dostluk
Hastanesinin Açılması, Ortak İşletilmesi ve Devredilmesi
ile İlgili Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi (2/1188) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 18) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE NİJER
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA NİJER-TÜRKİYE DOSTLUK
HASTANESİNİN AÇILMASI, ORTAK İŞLETİLMESİ VE
DEVREDİLMESİ İLE İLGİLİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 19
Nisan 2018 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Nijer-Türkiye Dostluk Hastanesinin
Açılması, Ortak İşletilmesi ve Devredilmesi ile İlgili
Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün
oylanması açık oylamaya tabidir. İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrasında Başkanın gerekli görmesi halinde
açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe
bırakılabilir. denmektedir. Bu hüküm çerçevesinde, teklifin tümünün
açık oylaması 2 Mayıs 2019 Perşembe gününe
bırakılmıştır. Belirtilen gündeki birleşimde
gündemin Oylaması Yapılacak İşler kısmında
teklifin tümünün açık oylaması yapılacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
5inci sırada yer alan 19 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile
Özbekistan Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi
Andlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1189) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 19)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan 20 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 23 Haziran 1994
Tarihinde Akdedilen Hava Taşımacılığı Anlaşmasını
Tadil Eden Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi (2/1190) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 20)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan 21 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1191) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 21)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer alan 22 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1192) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 22)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9uncu sırada yer alan 23 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik
Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin
Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi (2/1193) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 23)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu sırada yer alan 24 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Transit ve
Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli
Güzergâh Anlaşması)nın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1195) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
11inci sırada yer alan 25 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1197) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
12nci sırada yer alan 26 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1194) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
13üncü sırada yer alan 30 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
13.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Burundi Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1367) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 30)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
14üncü sırada yer alan 31 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
14.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1363) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
15inci sırada yer alan 32 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
15.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Zambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1366) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 32)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
16ncı sırada yer alan 34 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
16.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Şili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1245) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 34)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
17nci sırada yer alan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı Arasında Temel
Anlaşmaya Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
17.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı
Arasında Temel Anlaşmaya Ek Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1243) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 35 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
(İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok uzun bir
süre geçti, Meclisi kapattık, seçimler bitti, Meclisi bir türlü
açamadık. Sebebi de sizin İstanbul seçimlerine takılı
kalmanız aslında. Yani bir sürü bahane filan sunduk ama asıl
mesele hâlâ İstanbul seçimlerine takılı kalmanız. Tabii,
demokrasi içselleştirilmesi gereken bir konu yani yenmek, yendiğiniz
gibi yenildiğinizde de pehlivan gibi peşrevle elinizi vurup rakibin
elini kaldırmak diye bir şey var. Onu henüz beceremediniz, o noktaya
gelemediniz ama geleceksiniz. Netice itibarıyla demokraside bunlar var;
tadacaksınız, göreceksiniz, içselleştireceksiniz ve ondan sonra
gerçekten demokrat olduğunuza siz de inanacaksınız. Şu anda
hâlâ patinaj yapmaya devam ediyorsunuz, nereye kadar sürer bilmiyorum.
Zaman zaman toplumda vatandaşlar açık
olmadığı dönemde serzenişte bulunuyor, size de gelmişlerdir.
Zaten milletvekilliği öyle bir nokta hâline geldi ki meslek değil
neticede bu, bir hizmet meselesi ama tefessüh etmiş. İlk
serzeniş şu: Ya, siz para alıyorsunuz,
çalışmıyorsunuz. Vatandaşa
baktığımızda o da haklı, diyor ki: Gitmiyorsunuz Meclise.
Yani o, milletvekillerinin çalışmasını sadece Parlamento
olarak değerlendiriyor ama bunun dışında teşkilat
çalışmalarınız var, bulunduğunuz, seçildiğiniz
bölgedeki çalışmalarınız var, seçim
çalışmalarınız var. Vatandaşın gözünde bunlar
yok, milletvekili Parlamentoda varsa çalışıyor, yoksa
çalışmıyor. Vatandaş nezdinde de böyle bir
sıkıntıya uğradık bu kapalı olduğu dönemde.
Dolayısıyla bugünkü çalışmasını en azından
vatandaşın bu serzenişlerinin karşısında önemli
bir mesele olarak görüyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim
sonrası birtakım sıkıntılara düçar olduğunu da
tespit ettik bu arada. Biraz evvel ifade ettim yani seçimin mağlubiyetinin
veyahut da hedeflerinin
Mağlubiyet de olmaz seçimde, kaybedilir,
kazanılır ama seçimi hedeflediğinin altında bitirmenin
getirdiği sıkıntıları da görüyoruz. Bunu her ne kadar
Biz içimizde yaşıyoruz, siz görmüyorsunuz. diyorsanız da biz
görüyoruz. Artık Adalet ve Kalkınma Partisi deyince
Sayın Bakanım,
size sesleniyorum, siz Millî Savunma Bakanlığı yaptınız,
iyi bilirsiniz, bunu dinlemenizi istiyorum. Amerika deyince Hangi Amerika?
Pentagon mu, Temsilciler Meclisi mi, Başkan mı? Yani hangi
Amerikadan bahsediyorsunuz? diye sorardık. Şu anda Adalet ve
Kalkınma Partisi deyince hangi Adalet ve Kalkınma Partisinden
bahsediyoruz? Yani seçimin iptalini isteyenler Pelikancılar mı? Berat
Albayrak tarafı mı? Metin Külünk tarafı mı veya bizzat
Recep Tayyip Erdoğan mı? Böyle bir bölünmüşlük arz ediyor,
görüntü itibarıyla öyle. Yani siz her ne kadar bunun çok sezilmediğini
zannediyorsanız da bütün vatandaş bunun farkında. Bir daha ifade
edeceğim: Bu meselenin hallolması için, toplumun rahatlaması
için bu İstanbul seçimleri üzerinde, YSK üzerinde kurduğunuz
baskıyı kaldırın. Bu, vatandaşın nezdinde
farklı algılanıyor. Bunu bir siyasi muarız olarak
söylemiyorum.
Bakın, ben size bir şey söyleyeceğim,
bunu da lütfen not edin: Eğer bu seçim ola ki kazayla iptal edilirse,
ekseriyetle vatandaşın nezdinde Artık Türkiyede seçim
olmayacak. kanaati oluşuyor, Türkiyede artık seçim olmaz.
diyorlar. Bu kanaat seçimden önce 5ti, şimdi 55 oldu. Türkiyede
artık bir daha seçim olmaz. Niye? Seçimi kaybettikleri andan itibaren
bunlar demokrasi dışı yollarla müdahale ediyorlar ve seçimi
tekrarlatıyorlar veyahut da yeniden manipüle ediyorlar. Türkiyenin
selameti için öncelikle, daha sonra kendinizin, partinizin selameti için böyle
bir baskıyı Yüksek Seçim Kurulu üzerinden kaldırın. Oradaki
insanların da yarın öbür gün -başta Sadi Güven olmak üzere-
emekli olduklarında sokakta rahatlıkla dolaşabileceklerini temin
eder bu tavrınız. Aksi hâlde hem Türkiyeyi, hem sizi, hem Yüksek
Seçim Kurulunu ciddi anlamda sıkıntıya koyar.
Bir de ben size bir şey söyleyeceğim,
hepimizin kabul ettiği, ciddi anlamda bir ekonomik krizle karşı
karşıyayız. Doların seçimden sonra nasıl
hızlı gittiğini hepimiz görüyoruz. Tahminler çok daha bunun
fevkinde. Buradan nasıl çıkabiliriz biz yani ne yapacağız?
Bir tek şeyimiz var bizim, daha önce de söylemiştim: Türkiyenin bu
coğrafyada ihracat yapabileceği en önemli enstrümanı demokrasi.
Yani bulunduğumuz Orta Doğu coğrafyasının yanında
demokrasimizi yok edersek gerçek ihracat enstrümanımızı da yok
etmiş oluruz. Paramız var mı? Yok. Satılacak
malımız kaldı mı? Yok. Ne lazım?
Dışarıdan ya borç para alacağız ya doğrudan
yatırım isteyeceğiz. Demokrasinin olduğuna inanmayan bir
ülke size ne borç para verir ne de doğrudan yatırıma gelir.
Borç para verirse nasıl verir, biliyor musunuz?
Çek günü gelen tacir vardır ya, çeki ödeme günü gelir, tefeciye gider,
normal faiz yüzde 25 ise tefeci bilir onun çekinin olduğunu Yüzde 50yle
veriyorum, alırsan al. der. Türkiye de artık öyle borçlanmaya
başladı. Kötü bir hadise bu. Zaten dünyada da bu ekonomik krizin
yansımaları mevcut, para kanalları
sıkıntılı.
Dün uluslararası fon yöneticisi bir Türkle
görüştüm. Türkiyeye fon akışıyla alakalı neler var
dedim. Yani daha önce Avusturya, Almanya fonlarını ciddi anlamda
Türkiyede birçok iş adamı arkadaşımızın yatırımında
kullandırmış önemli bir isim. Yaklaşık dört
aydır Avrupadan tek bir fon getiremedik, tamamı refuse yedi.
dedi. Türkiyenin geldiği noktada demokrasi açısından, güven
açısından düştüğü eşik itibarıyla Avrupadan
Türkiyeye fon gelişinde asla tek bir başarı
sağlayamadık. dedi.
Daha önce ilgilenen Çin ilgisini geriye çekti,
elimizde sadece birkaç Arap ülkesi fonu kaldı. Bu, Türkiyenin gelecekteki
süreçte yaşayacağı ekonomik sıkıntıyı da
ağırlaştırır. Sadece İstanbulda belediyeyi
kazanalım, bizim yardım ettiğimiz vakıflara bu yardım
kesilmesin, onlar da mutlu olsun. diye çıktığınız
yolda birileri mutlu olurken Türkiyeye zarar verirsiniz. Size yürekten
söylüyorum, böyle bir yola tevessül ettiğiniz andan itibaren yarın
hepimizin çok pişman olacağı sıkıntılarla düçar
oluruz.
Bu ülkenin sıkıntıya girmesi hâlinde
bu Parlamentoda kimse ayrılmaz. Bu AK PARTİli bunu yaptı; bu
İYİ PARTİli şunu yaptı; bu CHPli bunu yaptı...
Vallahi billahi bu toplum var ya, bu millet hepimizi aynı çuvala koyar
denize atar, hepimiz sıkıntıya gireriz. Dolayısıyla,
sizin yapacağınız hatayı bu Meclis, bu Türkiye hepsi
beraber öder. Gelin böyle bir hatayı yapmayın, gelin bundan geri
dönün. Bu inattan vazgeçin, seçimde kaybetmeyi de demokrasinin bir gereği
olarak kabul edin.
Biz Tunus muyuz ya? Bir ay geçti, daha seçimi
açıklayamadık. Bugün bakıyorum, Yüksek Seçim Kurulu bu hafta
açıklayacağı kararı pazartesiye bırakmış.
Niye bıraktı, sebep ne? Yani bu kadar süreyi aşacak neler var
İstanbulda? 81 milyonluk bir ülke, 24 Haziranda altı saat sonra
başkanını ilan etti. Biraz bir şeyler söylenecek oldu At
Üsküdarı geçti. lafları edildi. Şimdi bu atın
ayağı mı topal ki Üsküdarı geçemedi? Ayağına bir
şey mi oldu, kurşun mu sıktınız bu atın
ayağına, at Üsküdarı bir aydır bir türlü geçemiyor. Gelin
bu sevdadan vazgeçin.
Bir meseleden daha bahsetmek istiyorum, o da
Türkiyenin karşısında çok ciddi siyasi bir denklem olarak duran
F35 ve S400 meselesi. Yani ne yârdan vazgeçebiliyoruz ne serden. Bir taraftan
S400lere ihtiyacımız var, almamız gerekiyor, Türkiyenin
savunma sistemi için çok önemli olduğunu düşünüyorum ama diğer
taraftan Amerikanın baskısının alınmaması
yönünde günden güne arttığını görüyorum. Böyle bir
dış siyasetin Türkiyeyi getirdiği noktada ben buradan bir
şey söylemek istiyorum. Bunu bir kehanet olarak kabul etmeyin, temennim
değil ama bir öngörüm; S400leri alamayacağımız gibi,
F35leri de vermeyecekler. Bunun sebebi de sizlerin basiretsiz dış
politikanız. Bu bir temenni değil asla, ben bu ülkenin
vatandaşıyım, ben bir Türk milliyetçisiyim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne yapmamız
gerekiyor?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bu ülkenin S400lere de
F35lere de ihtiyacı olduğuna inanıyorum ama bugüne kadar Her
iki tarafı idare edeyim. veya Bugün bununla hareket edeyim, yarın
diğer tarafla hareket edeyim. şeklinde güven duyulmayan bir ülke
konumuna geldik. Türkiyenin elinde bu konuları halledebilecek
birtakım enstrümanları vardı, onları devreye koymak yerine
biraz şark kurnazlığı yaptık gibi geliyor. Belki de
Trumpa çok inandık, Trumpın sözlerine çok inandık ama
Trumpın Amerikadaki yaptırım gücünün söylediği kadar
olmadığını hiç hesap edemedik. Trumpın sözleriyle
hareket edip öyle bir noktaya getirdik ki şimdi, Parasını
verdiğimiz S400lerin yerine ne alacağız? diye
düşüneceğiz, parasını verdiğimiz F35leri -aynı
daha önce Osmanlı döneminde İngilizlerin yaptığı,
parasını verdiğimiz muharip gemileri vermediği gibi-
vermeyecek noktaya geldi.
Arkadaşlar, yorgun bir iktidar var, gerçekten
yorgun. Bu yorgunluk hepinizin yüzünden okunuyor. Partinin içinden yükselen
sesler de bunun işareti. Sizin içinizden çıkmış
arkadaşların parti kurma çabaları da bunun işareti.
Artık sizin kendi arkadaşlarınız bile size inanmamaya
başladı. Bu gerçeği kabul edin. Ben bu senaryoyu daha önce
görmüştüm, benim yaşıtlarımın hepsi gördü, bunun
benzeri bir örnek yaşanıyor. Aslolan şu: Partiyi daha az zararla
bu işten çıkartmak değil, Türkiye'ye daha az zararla bu dönemi nasıl
geçirebiliriz onun hesabını yapmaya çalışın. Bu parti
artık doğru dürüst ayağa kalkabilecek bir parti
olmayacaktır, çok zor. Emin olun göreceksiniz, bunu -bir daha söylüyorum-
siyasi bir muarız olarak ifade etmiyorum, bir tespitim olarak arz ediyorum.
Bu süreci beraber yaşayacağız ama öncelikle Türkiye meseleniz
olursa
Partiler netice itibarıyla hayat bulur, ölür, yok olur.
Aslımız bizim Türkiye, bu vatandan başka gidecek hiçbir yerimiz
yok. Bu bayrağın altında yaşamaya yemin etmiş, bu
ezanın durmaması için kan vermiş bir neslin
çocuklarıyız biz. Bu vatanın birliği beraberliği için
kişisel ihtiraslarınızı, parti fetişisminizi kenara
bırakın, biraz Türkiye'yi düşünün diye tavsiye ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var
olun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Türkkan
konuşurken partimize
BAŞKAN Yerinizden söz veriyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bu sataşma ama, yani partimize atfen
Siz de dinlediniz.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne ama, ne dedi?
Gerekçesini sormadan herkes kürsüye gelirse olmaz ki böyle. Biraz sonra ben de
çıkacağım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
böyle bir şeyde sataşmanın gerekçesi sorulur, usul budur. Siz
hiçbir gerekçe sormadan davet ediyorsunuz.
Ben de şimdi hemen yanına gidebilir miyim
mesela?
BAŞKAN Yok, yok, gidemezsiniz de.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O zaman
sorarsınız niye diye, ondan sonra.
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, partimizin birtakım karışıklıklar
içerisinde olduğunu ifade etmiştir. Bu, partimize bir cevap
hakkı doğurur.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın 35 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Türkkanı dikkatle
dinledim. Partimize yönelik ortaya attığı iddialara
katılmadığımızı ifade etmek isterim. Bazı
karışıklıklar olduğunu, farklı fraksiyonlar
olduğunu
Sayın Türkkana şunu tavsiye ederim: Sayın Türkkan,
biz milletin verdiği oyun ne anlama geldiğini, bize hangi
mesajları verdiğini enine boyuna araştırıyoruz,
tartışıyoruz, değerlendiriyoruz ve milletin bize
verdiği mesaja göre de hareket edeceğiz. Fakat bize Şöyle
oluyor, böyle
diyorken ben önce size şu tavsiyede bulunurum: Siz kendi
içinize bir bakın, kendi içinizdeki tartışmalara bir bakın,
ondan sonra bize laf yetiştirmeye kalkın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İstanbulla alakalı itirazımız
tamamen hukuki çerçevede yürüyen bir itirazdır. Tüm partiler hukuk
nezdinde bu itiraz hakkını kullanabilir. Geçmişte, geçmiş
dönemlerde YSKya itiraz edilmiş; yetmemiş, Anayasa Mahkemesine
gidilmiş; yetmemiş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar
gidilmiş itiraz süreçleri yaşadık. Hakkı var
mıydı? Vardı, YSKya gitti, olmadı; Anayasa Mahkemesine
gitti, olmadı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Niye
karşı çıkıyordunuz o zaman?
MEHMET MUŞ (Devamla) Ona göre, hukuk
içerisinde sonuna kadar iddiasını ortaya koydu. Dolayısıyla
şimdi diğer partiler bunu ortaya koyuyorken onlar haklı ama
Adalet ve Kalkınma Partisi kendisiyle alakalı böyle bir hakkı
kullanacağı zaman YSKya baskı oluşturuyor, YSKyı
yönlendirmeye çalışıyor. gibi bir şey demeyi kabul
etmeyiz.
Bakın, şöyle bir şey var: YSK
Türkiyeyi ya aydınlığa çıkaracak veya kaosa sürükleyecek
açıklaması. yapıyor, Sayın Akşener de orada.
Şimdi, bu ifade mi -Sayın Akşener kullanmıyor ama o da
orada- yoksa YSK her ne karar verirse başımızın
üstündedir. demek mi YSKnın üzerinde bir baskı oluşturuyor?
Bakın, demokrasiden bahsettiniz. Siz partinizi kurdunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Böyle bir süreçte AK
PARTİ heyetini kabul eden YSK Başkanının
MEHMET MUŞ (Devamla) Sayın Türkkan,
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
üzerinde baskı
oluşturmuyorlarsa ne yapıyorlar merak ediyorum.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şunu ifade edeyim:
Demokrasiden bahsettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (Devamla) Toparlıyorum.
Demokrasi hepimizin ortak paydası, bundan asla
taviz veremeyiz. Türkiyede eğer demokratik sistem olmasa
Bakın,
zamanı geldi, seçimler yapıldı; bizim
kazandığımız belediyeler oldu, kaybettiğimiz
belediyeler oldu. Siz yeni, sıfırdan kurulan bir partisiniz,
Parlamentoya girdiniz -yanlış olabilir- 20 küsur civarında
belde, ilçe belediyesi kazandınız. Demek ki demokratik sistem
işliyor; işlemese Parlamentoya giremezdiniz, işlemese hiç
belediye kazanamazdınız. Ana muhalefet partisinin
kazandığı belediyeler var, kaybettiği belediyeler var.
Dolayısıyla kendi ülkemize yönelik ortaya koyduğumuz
eleştirilerde ben biraz daha ölçülü olmamız gerektiği
kanaatindeyim. İstanbulla alakalı da, bugündür, yarındır,
pazartesidir, çarşambadır, neyse, YSK bir karar açıklayacak.
Bakın, hangi yönde karar açıklarsa açıklasın biz
YSKnın açıklayacağı karara sonuna kadar saygılı
olacağımızı buradan bir kez daha ifade etmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfü Beyle devam ediyor, ondan sonra
size vereyim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bize de
çattı efendim.
BAŞKAN Tamam, işte, Lütfü Beyden sonra
vereyim.
3.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında İYİ PARTİye
sataşması nedeniyle konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Yüksek Seçim Kurulu, verdiği nihai
kararla bir üst mercisi olmayan son kurum yani netice itibarıyla bütün
toplumun kararlarına sonuna kadar inanması gereken bir kurum. Evvelsi
gün gazetede gördünüz mü, bir fotoğraf
Balıkesirin, bizim itiraz
ettiğimiz ama itirazımızın asla değerlendirilmediği
Balıkesir seçimlerinin kazananı, belediye başkanı,
yanında il başkanı ve partililerle beraber Yüksek Seçim Kuruluna
gidiyor, hep beraber fotoğraf çektiriyorlar böyle kritik bir süreçte, YSK
üzerinde böyle şüphelerin olduğu bir süreçte. Siz hukukçular daha iyi
bilirsiniz Belma Hocam, ihsasırey gibi bir pozdur bu. Bu Yüksek Seçim
Kuruluna bu milletin güvenmesini nasıl bekliyorsunuz? Sadi Güvene bu
millet soyadından dolayı güvenemiyor. Özür diliyorum, keşke
güvenebilse. Hepimizin bir tek Yüksek Seçim Kurulu var, ikincisi yok ki, hani
bu olmadı da öbürüne güvenelim. Hepimizin ortak umut
bağladığı tek Yüksek Seçim Kurulu. Böyle bir ihsasırey
ihdas edecek bu pozu veren Yüksek Seçim Kuruluna güvenimiz yok.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) İlçe seçim kuruluna
değil mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bizim partimizdeki konuşmalara
gelince sevgili mevkidaşım Mehmet Muş, biz demokrasiyi sonunu
kadar işletmek üzere ahdetmiş bir partiyiz, her türlü sesi de sonuna
kadar dinlemeye sonuna kadar kararlıyız. Bizi eleştiren bütün
arkadaşlarımızın eleştirilerini dinlemeye yemin ettik,
övgüleriyle beraber eleştirilerini dinlemeye yemin ettik. Eleştiren
hiçbir arkadaşımıza Hain! Gemiden indi. Trenden indi.
Otobüsten indi, bir daha binemez. dememeye vallahi billahi yemin ettik.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, gerekçenizi söyler
misiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Muşa sormadığınız gerekçeyi bana niye soruyorsunuz
Sayın Başkan? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başkan, bugün 3 tane
gol yediniz, haberiniz olsun.
BAŞKAN Grup başkan vekillerine son
derece saygı duyarak Meclisi yönetiyoruz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ama Başkan, buna
sordunuz yani.
BAŞKAN Grup başkan vekilleri söz
isterken onları sorgulayan bir mantığı kendi açımdan
uygun görmüyorum. Bundan sonra gerekçeleri çok kuvvetli bir şekilde
sorarız. Ama sormayacağım yine de.
Buyurun Sayın Altay.
4.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmalarında Cumhuriyet Halk Partisine sataşmaları
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, biz de size çok güveniyoruz, sizi sayıyoruz ve seviyoruz.
Teşekkür ederiz.
Ben bir şeyi yadırgadım. Bir kere,
Sayın Türkkanın burada yaptığı konuşmadaki
Eğer YSK seçimi iptal ederse
cümlesini söylenmemiş sayıyorum.
Bunun konuşulması bile züldür, bunun konuşulması bile hukuk
devletinin ortadan kalktığı anlayışını,
algısını doğurur. Evet, Yüksek Seçim Kurulu bir siyasi
karar verirse ancak seçim iptal olabilir. Hukuken buradaki her bir sayın
milletvekilimiz bu mevzuata da hâkimdir, siyasi partilerin de seçim ve hukuk
işlerinden sorumlu yöneticileri işin esasında bunu bilir ama bir
şey biliyoruz ki bu süreç, seçim sonrası süreç, on yedi günlük süreç
devam ederken AK PARTİnin bu işten sorumlu yöneticisinin Biz daha
bir şeyler hazırlıyoruz, hazırlıklarımız
bitmedi. deyip de sonra Pardon, ağzımdan kaçtı. dediğini
millet gördü.
Sayın Muş, biz Yüksek Seçim Kurulunun
alacağı karar Türkiyeyi ya aydınlığa ya kaosa
çıkarır. derken bu sözden geri adım atmayacağız, bu
doğru bir sözdür. Yüksek Seçim Kurulu hukuk içinde bir karar alacak diye
umuyoruz. Ben bir yerde söyledim, Sadi Güven ve o kurul üyeleri -teker teker
hiç kimseyi itham etmiyorum- Kızılayda yürüyemezler. Sizin
yandaş medya hemen bunu da bir tehdit algısı gibi pazarlamaya
çalışır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tehdit ediyorsun
işte.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet, yürüyemezler, millet
yüzlerine tükürür, yüzlerine tükürür. (CHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kesinlikle.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu, öyle ucuz bir
iş değil. Bu, öyle ucuz bir iş değil.
İtirazın bir hak
olmadığını düşündüğümüzü söylüyorsunuz.
İtiraz bir haktır ama bilmediğiniz bir şey var, itiraza
itiraz da bir haktır. Siz her şeyi kendinize hak görüyorsunuz; böyle
bir şey yok.
Şimdi, Yüksek Seçim Kurulunu yönlendiren
Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ PARTİ değildir yani Millet
İttifakı değildir; Cumhur İttifakının iki
sayın lideri de Yüksek Seçim Kuruluna âdeta talimat vermiştir.
Sayın Bahçeli çıkmıştır Yüksek Seçim Kurulu bu gece
bu seçimleri iptal etmeli. demiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekili.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Erdoğan
çıkmıştır İçime sinmedi. Hazmedemedim. gibi, bir
sürü benzer sözler söylemiştir. Hazmedemiyorsa gidecek eczaneden bir
hazım ilacı alacak, böyle, soda içecek, bir şey yapacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Öyle bir ifadesi
yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama ben asıl,
burada Sayın Erdoğana bir şey söylemek istiyorum: Sayın
Erdoğan bu sefer yakın çevresi tarafından fena
kandırıldı, çok fena kandırıldı; Sayın
Erdoğanın yakın çevresi millet kadar dürüst ve samimi
davranamadı Erdoğana ve şimdi sizin AK PARTİ içinde
yaşanan sıkıntıların sebebi de temeli de budur.
Tekrar söylüyorum: İstanbul seçimleri
bitmiştir Sayın Türkkan. (CHP sıralarından
alkışlar) İstanbul seçimleri iptal edilirse
tartışması
boş bir tartışmadır. Geliyorsunuz, burada boş bir
tartışma açıyorsunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben Türkkana
sataştım ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
sataşmada bulundu Engin Bey, ben söz almak istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan da bize sataştı. Sayın Başkan, bize
sataştınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir müsaade ederseniz,
Sayın Engin Beye cevap vermek istiyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grup Başkan Vekili
Sayın Engin Altayın Genel Başkanımızla ilgili olarak
ifade ettiği hususları kabul etmiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi
Lideri Sayın Devlet Bahçeli İstanbul seçimleriyle alakalı olarak
çok net beyanlarda bulunmuştur bugüne kadar ve burada, bu kadar fazla
şaibe söyleminin, bu kadar fazla şüphenin söz konusu olduğu ve
çok sınırlı bir sayımın yapıldığı
çok kısa bir sürede 30 bin civarındaki bir oy farkından 13 bin
civarında bir oy farkına Sayın Binali Yıldırım
lehine bir gerilemenin olduğu bir süreçte bunlarla alakalı
söylenenler, seçimle alakalı söylenen, ifade edilen hususlar göz önüne
alındığında ve YSKnin de şu an inceleme sürecinde
dile getirilenler ve yapılan araştırmalar göz önüne
alındığında, İstanbul seçimlerinin yenilenmesinin daha
hayırlı olacağını, kim kazanırsa kazansın
şaibenin ortadan kalkacağını ifade etmiş olmak
demokrasiye bizzat inanmış olmaktan kaynaklanmaktadır.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Şaibe
yok ki.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi,
burada, bu kürsüde YSKnin yerine geçip
Anayasa ve kanunlar çerçevesinde
oluşmuş olan bir kurumun vereceği karar nihai karardır,
bunu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün hukuk düzeninde bugüne kadar
özümsemiş olmamız gerekiyor ama şu an itibarıyla
İstanbul seçimleriyle alakalı olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Ben
beğenmedim, ben bunu kabul etmiyorum, peşinen kabul etmiyorum ve bu,
hukuken bir cinayet olacaktır ve bu, asla ve asla söz konusu dahi olamaz.
Bu kararı verenler Kızılayda yürüyemez, bu millet bunların
yüzüne tükürür. demek, şu an bağımsız yargıya
tamamıyla karşı duruş göstermek ve onun iradesini yok
saymaktır, bunu demokrasi adına yapıyor olmak da ayrı bir
fecaattir. Bunu kabul etmek mümkün değildir efendim.
Saygılar sunuyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, pek kısa
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir müsaade ederseniz önce
size cevap vermek istiyorum, ondan sonra konuşun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Verin efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan. (AK
PARTİ sıralarından Yerinden konuş. sesleri)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 69a göre söz
aldığınız zaman yerinizden değil kürsüden
konuşursunuz, bunu grup başkan vekili arkadaşlarınız
size anlatır.
Sayın Engin Altayın ifadelerinde
belirttiği
İstanbul seçimlerinin iptaline yönelik bir ifade
kullandım, bunun da boş bir tartışma olduğunu söyledi.
Ben, tartışmaların çok yararlı olduğu konusunda fikir
sahibi bir adamım. Eskiden meşveret derdik, bu meşvereti
sadece dinlemek için bile, ben Küllükte sabah saat sekizde girip gece on ikide
çıktığımı hatırlarım. O meşveretin ne
kadar faydası olduğunu bilirim ama biliniz ki biraz evvel Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekilinin söylediği bağımsız
yargı, bağımsız Yüksek Seçim Kurulu fikri artık
Türkiye'de vatandaş tarafından benimsenmiyor maalesef. Yargı,
talimatla hareket eden yargı hâline geldi.
Bakınız, yeni atanan hâkimlerin
verdiği kararlara bakın, hani hukukçuların Ya, böyle bir karar
olmaz. dediği bütün o kararların altında
Bakınız,
avukatlıktan hâkimliğe geçmiş; en son verilen bir kararı
okudum, hâkimine baktım, daha önce, Adalet ve Kalkınma Partisi
Adıyaman Gençlik Kolları Başkanı, şimdi hâkim,
verdiği karar hukuk fecaati. Yani yargı keşke dilediğimiz
ve beklediğimiz gibi bağımsız olsa, keşke Yüksek Seçim
Kurulu, bu ülkenin bütün insanlarının, verdiği karara
şüphesiz inandığı bir Yüksek Seçim Kurulu olsa.
Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili, biraz evvel ifade
ettim. Ya, böyle bir süreçte Yüksek Seçim Kurulu Başkanı şaibe
karışmış Balıkesir seçiminin kazananıyla Yüksek
Seçim Kurulu önünde asker hatırası gibi fotoğraf verir mi? Bu
fotoğraftan sonra bu milletin, bu Yüksek Seçim Kurulu Başkanına
inanmasını nasıl beklersiniz? O yüzden o uyarma görevini burada
yapmayı kendime vazife addettim.
Hepinize saygılar sunuyorum; sağ olun, var
olun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
Toparlayalım Sayın Altay, yani
ENGİN ALTAY (İstanbul) Toparlayalım
efendim ama bir grup başkan vekilinin kürsüde söylediği sözleri
fecaat diye değerlendirmek yani çok acıklı, çok üzülecek hâl
diye değerlendirmek tabii, bizim de itibarımıza halel getirir.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Estağfurullah.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu bir sataşmadır.
Söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ama bu son yanıt olsun.
6.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tabii, tabii.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben
kimseyi itham etmemeye özellikle çalışıyorum ama konu bir yere
geldi: Yüksek Seçim Kuruluna bizim talimat verme haddimiz, hakkımız,
imkânımız zaten yok ama yürütme organının YSKye ve HSKye
neler yaptırdığını herkes biliyor.
Sayın mevkidaşım, bunu siz de
biliyorsunuz. Türkiyede iki kurum, işte, fecaat arıyorsan, bir YSK
var, bir HSK var yani Yüksek Seçim Kurulu var, Hâkimler ve Savcılar Kurulu
var. Fecaat hâlinde olanlar, çok acınacak hâlde olanlar bu iki kurumdur
zaten.
Şimdi, Yüksek Seçim Kurulunun
kararının yani bu seçimin iptal edilmesinin
konuşulmasını bile CHP olarak doğru bulmuyoruz ama siyasi
bir kararla bunu yaparsa sokağa çıkacak yüzleri kalmaz,
çocuklarının, torunlarının yüzlerine bakacak hâlleri
kalmaz. söylemimiz yönlendirme oluyor ama bir siyasi parti genel
başkanının çıkıp YSK bu gece toplanıp bu
seçimleri iptal etmelidir. sözü yönlendirme olmuyor. Bunu kabul etmek mümkün
değildir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tekrar bir şeyin altını çizmemiz lazım. Türkiyede
kuvvetler ayrılığının hakikaten adı var kendisi
yok da yargı burada en fecaat hâlde olandır her bakımdan. Yüksek
Seçim Kuruluna gidiyor sayın AK PARTİ temsilcisi Ben bir dilekçe
veriyorum. Bizim bu seçimlerde şüphemiz var
Ya, YSKnin şüpheyle
evrak aldığı nerede görülmüş? E, delil? Ben sana toplar,
bulur, getiririm. Sen şu dilekçemi bir al, şu itirazımı bir
kayda geç. Yüksek Seçim Kurulunun içinde şüphe yazan dilekçeyi
işleme alması bile bir fecaattir, utanç hâlidir, kepazeliktir. Bu
dilekçeleri işleme almak bile tek başına kepazeliktir. (CHP
sıralarından alkışlar) Niye kepazeliktir? Dilekçeleri
şöyle arkadaşların, Recep Beyin dilekçesi şöyle: Efendim,
bu seçimde ölüler oy kullanmış olabilir. Efendim, şu kadar
kısıtlı var -hastanelerden de almışlar hemen- bu
seçimde 40 bin kısıtlı oy kullanmış olabilir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kullanmışlar.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bunun hâkim kararı
var mı yok mu, bakmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) YSK bu dilekçeleri
kabul ederek zaten bir kepazeliğe imza atmıştır
arkadaşlar. Bunu söylemeyeceğiz de susacak mıyız ya? Böyle
bir şey olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, süre bitti. Başkanın
toleransını da daha fazla şey yapmayalım.
BAŞKAN Bu konu kamuoyunda çok ciddi bir
şekilde tartışılıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Efendim,
tartışmayı yaratan Yüksek Seçim Kurulunun icraatıdır.
BAŞKAN Sayın Altay, başka bir
şey söyleyeceğim ben.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben yerime geçeyim mi
efendim? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tabii, buyurun. Sizin yerinize
geçmeniz bir rahatlık unsuru.
Her gün siyasi partiler kendi görüşlerini zaten
televizyonlarda kamuoyuyla paylaşıyorlar, ifade ediyorlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yok, Sayın
Başkan, bize televizyonlar kapalı, öyle bir şansımız
yok; yanlış bir cümle o. Bizi Buket Aydın konuşturmuyor
Sayın Başkan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, bir cümle
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli grup başkan vekili ısrarla yönlendirme
olarak, baskı altına almak olarak yorumlamaktadır Sayın
Genel Başkanımızın ifadesini. Dilekçeler verilirken -ki
dilekçeyi veren siyasi partilerden bir tanesi de, yenilenme ve bu noktada tam
hukuksuzluk nedeniyle başvuranlardan bir tanesi de Milliyetçi Hareket
Partisidir- dilekçeler yazılırken Bu edilmelidir, bu seçim hukuka
aykırıdır. ifadesi zaten doğal olarak
kullanılır. Yani bizim talebimiz zaten edilmesi yönündedir ve
edilmelidir diyoruz. Bu noktada, derhâl, uzatmadan bunların yapılmasını,
bu kararın verilmesini ve Türkiye açısından hayır
gördüğümüzü ifade ediyoruz.
Ayrım şu noktadadır: Bizim
söylediğimiz, YSK böyle bir karar vermelidir. Bu kararı vermezse
şöyle yaparız veya verirse şöyle bir netice ortaya çıkar
şeklinde bir yorumumuz yoktur fakat sizler şöyle bir yorum içerisindesiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Bu karar bu
şekilde çıkmazsa siz sokakta yürüyemezsiniz, YSK üyelerinin
suratlarına Kızılayda bu millet tükürür. diyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, öyle
diyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu son derece
yanlıştır, işin fecaat kısmı budur. Bunun
demokrasi adına yapılmasını da son derece
sıkıntılı bir şekilde bu meseleleri değerlendirmek
olarak görüyoruz, bunu biz ifade ediyoruz. Yoksa, talebimizi dile getiriyoruz.
Talebimiz nedir? Bellidir. Ama hiç kimse bu sözlerle YSK üyelerini ve YSKnin
vereceği kararı baskı altına almamalıdır diyoruz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
Sayın Muş, buyurun; son söz olarak vereyim,
bitirelim yani.
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, YSK hangi
kararı verirse versin herkesin saygı duyması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, biz bu tartışmanın uzaması taraftarı
değiliz, olmadık. Fakat şimdi, YSK pek çok yerle alakalı
kararını verdi. Biz kazandık, kazandığımız
yerle alakalı karar verdi, bu kabulümüzdür ama başka bir yerde bir
itiraz geldi, eğer iptal ederse kabul etmeyiz, bizim istediğimiz
yönde karar verirse kabul ederiz. Böyle yaparsa YSK bağımsız,
tersini yaparsa YSK siyasi karar vermiş oluyor; bu doğru değil.
Bakın, bu yaklaşım doğru bir yaklaşım olmaz.
Artvin Yusufelide Cumhuriyet Halk Partisi itiraz
etti kısıtlılar oy kullandı diye. YSK inceledi, teknik bir
inceleme yaptı ve seçimi iptal etti. Orada seçimi biz
kazanmıştık ve bizim buna bir itirazımız olmadı.
Teknik bir inceleme yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Dolayısıyla Biz kazandığımız zaman tescil ederiz
YSK iyi ama aleyhimizde, istemediğimiz, hoşumuza gitmeyen bir karar
verirse kötü
Hangi kararı verirse versin hepimiz buna saygı duymak
durumundayız.
BAŞKAN Peki.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
17.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Dünya Gıda
Programı Arasında Temel Anlaşmaya Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1243) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35) (Devam)
BAŞKAN - Teklifin tümü üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER DÜNYA GIDA PROGRAMI ARASINDA TEMEL ANLAŞMAYA EK PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 8
Mayıs 2018 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı Arasında Temel
Anlaşmaya Ek Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde ilk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili İsmail
Özdemire aittir.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR
(Kayseri) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Gazi
Meclisimizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Dünya Gıda Programı Arasında Temel Anlaşmaya Ek
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu anlaşmayı
desteklediğimizi ifade etmekle beraber, dış politikada son
dönemde yaşanan bazı gelişmelerle ilgili fikirlerimizi Gazi
Meclisimizle paylaşmak istiyorum.
Son günlerde bazı ülkelerde rejim
değişiklikleriyle alakalı yürütülen gündemlerin olduğunu
dikkatle takip ediyoruz. Sudan, Libya, Cezayir ve son olarak Venezuelada
yaşanan ibret verici hadiseler mevcuttur. İran da aynı kapsamda
uygulamaya konulan tek taraflı ambargo girişimleriyle hedefte olan
bir ülkedir. Bunların bir kısmında toplumsal hareketlilik ve
demokrasi talebine yönelik arayışlar varken diğer yanda hiç
kuşku yok ki dış müdahalelerin mevcudiyetinin olduğu
gerçeği karşımızda durmaktadır. Petrol zengini olan
Libyada Kaddafi sonrası siyasal uzlaşının tesisi ve
ülkenin normalleşmesine yönelik adımların atılmak
istendiği bir sırada çatışmaların şiddetlenmesi
dikkatlerden kaçmamıştır. Bu ülkenin başkentine yönelik
silahlı hareketliliğin arttığı, aynı zamanda
önemli petrol kuyularının ele geçirilmeye
çalışıldığı bir dönemde bazı Körfez
ülkelerinden gelen manidar eylemlere destek mesajları bir başka
düşündürücü noktadır.
Diğer yandan, Sudanda yaşanan ekonomik
kriz ve yoğun hayat pahalılığı gerekçesiyle
şiddetlenen protesto gösterileri, neticede askerî bir darbeyi beraberinde
getirmiştir. Libyada yaşanan gelişmelerde parmağı
görünen ülkelerin Sudanda da ortaya çıkmaları, bölgesel bir
ajandanın yürütüldüğü kuşkularına katkı
sağlamaktadır. Bundan sonraki hedefin Körfez, Kızıldeniz
yahut Doğu Akdeniz sahilleri boyunca uzanan hangi ülke ya da ülkeler
olacağı hususu da dikkatle takip edilmelidir. Bütün bu çabalar,
bölgenin barış ve istikrarına katkı sağlamayı
değil, farklı bir gündemin oluşturulması
girişimleriyle ilgili kuşkuları ne yazık ki beslemekte,
dahası haklı çıkarmaktadır.
Daha uzak coğrafyada yer alan Venezuelada ise henüz bugün
devreye sokulan askerî darbe girişiminin vardırılmaya çalışılan
nihai aşaması da bizce malumdur. Asıl düşündürücü olan,
sadece ismi anılan bu ülkelere yönelik müdahale girişimleri
değil, aynı ülkelerin küresel enerji ticaretinde öne çıkan
ülkeler olmasıdır. Bir çırpıda bu ülkelerde olağanüstü
hareketliliğin yaşanmaya başlaması her ülkenin kendisine
has iç gündemlerinden kaynaklanıyor olsa bile, peşi sıra kimi
çevrelerin bu gelişmelere yönelik açıktan taraf tutan pozisyon
almaları düşündürücüdür.
Dikkat edilirse, bahse konu olan ülkelerdeki iç
gelişmelerin ve ABD tarafından uygulamaya konulan yeni dönem
yaptırımlarının akabinde, küresel seviyede petrol
fiyatları bir anda yükselmeye başlamış, peşi sıra ABD Başkanının Petrol
İhraç Eden Ülkeler Birliği olan OPECe çağrıda bulunarak
fiyatların düşürülmesi için üretimin
artırılmasını istemesi bir başka önemli işaret
noktasıdır. Görünüşe
göre, önümüzdeki yakın vadede, petrol alanlarının bulunduğu
sahalardaki istikrarsızlıklar daha da kaşınacaktır.
Bütün bunlar küresel üstünlük rekabetinde tarafların artık daha sert
hamleler uygulayabileceğinin işaretidir.
Hazar, Kızıldeniz, Doğu Akdeniz ve
Karadeniz dörtgeni arasında bulunan alan ise ana hesaplaşmanın
yaşandığı bölgeler olarak öne çıkmaktadır. Zira
enerji kaynakları buradadır, aynı kaynakların küresel
piyasaya arz güzergâhları da yine bu alanın içerisinden geçmektedir.
Bütün bunlara yeni ve alternatif senaryolarla uygulamaya konulan ticaret
yollarıyla ilgili süreç de eklendiğinde ne derecede kızgın
küresel şartların içerisinde bulunduğumuz daha açık bir
şekilde görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki ekonominin bir
silah olarak kullanılması sürecine yaptırımların ilave
edilmesi anlayışı yakın dönemde de devam edecektir. Bu
sürecin işletilmesi, enerji hatlarının kontrolü ve enerji
piyasalarının etkilenmesiyle desteklenecektir. Ardından, bu
etkinin tesir altına alacağı ülkelerde siyasetin dönüşümü
yahut rejim değişikliği çabalarına hız verilecektir.
Türkiye olarak böylesi bir döneme hazırlıklı olma mecburiyeti taşıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz son derece hareketli ve istikrarsızlıklarla
çevrili bir coğrafyada bulunmaktadır, dolayısıyla savunma
alanında dışa olan
bağımlılığımızın mümkün olan en az
seviyeye indirilmesi öncelikli ve hayati bir durumdur yani
ihtiyacımız olan savunma sanayisi gereksinimlerini yerli ve millî
kaynaklardan elde edebilmek esastır. Bugün gelinen noktada savunma
sanayisi alanında yerlilik oranının yüzde 70lere
yaklaşmış olması son derece önemlidir. Temennimiz, bu
oranın daha da artması ve dışa olan
bağımlılığımızın mümkün olan en azami
seviyeye düşürülmesidir.
İkinci aşamadaysa hiç kuşku yok ki
doğrudan alımı yapılacak savunma sanayisi ürünlerinin
çeşitliliğinin sağlanması gelir. Tek bir yere ve
kaynağa bağımlı kalmak, günümüz şartlarında
olası kriz hâlleri düşünüldüğünde en ölümcül ihmallerin
başında gelir. Bu kapsamda tedarik kaynağının
çeşitlendirilmesi elzemdir.
Bu genel gerekçelerden sonra, ülkemizin
etrafında bulunan tehdit ve tehlikelerle birlikte olası riskler
düşünüldüğünde, aynı anda balistik füze tehditlerine
karşı koyabilmekle birlikte, uzun menzilli hava savunma
olanağımızı sağlayacak sistemlere duyduğumuz acil
ihtiyaç ortadadır. Türkiye aynı anda çok sayıda ülkenin sahip
olduğu balistik füzelerin menzili içerisinde yer alan bir ülkedir.
Böylesine acil bir konuyla ilgili yapılan çalışmalarda, ülkemiz
haklı olarak kendi gereksinimlerinin neler olduğunun ve hangi
konuları kapsadığının ilanıyla birlikte, geride
bıraktığımız yıllarda uzun menzilli hava savunma
sistemi ihale sürecini başlatmıştır. Bu dönemden sonra ise
anlaşma aşaması nihayete erdirilmiş ve Rusyayla
varılan mutabakat kapsamında üretime geçilmiştir. Bütün bu zaman
zarfında net bir tutum sergilemeyen başta ABD olmak üzere diğer
bazı NATO müttefiklerimizin durum teslimat aşamasına
yaklaştığında Türkiyeyi kararından vazgeçirmeye
yönelik baskı içeren tutum takınmaları doğru değildir,
kabul edilmesi de elbette mümkün olmayacaktır.
Türkiye bağımsız ve egemen bir
ülkedir. Ne yapacağımıza, neyi alıp
almayacağımıza biz karar veririz. Hele hele konu bizim millî
güvenliğimiz olduğunda başka hiç kimsenin, hiçbir ülkenin
müdahale etmesine göz yumacak değiliz, yumamayız. Özellikle, ABDnin
bunca zaman boyunca bekleyip Suriyede iç savaşın bitirilmesine
yönelik adımların atıldığı, İrana yönelik
tek taraflı ambargo girişimleri şartlarının
yoğunlaştığı, Doğu Akdenizdeki askerî
hareketliliğin şiddetlendiği, Kuzey Afrika bölgesinde rejim
değişikliği çabalarının somut hâle
dönüştüğü, Karadenizde gerginliklerin nüksettiği, hepsinden
daha önemlisi, Orta Doğuda İsrail merkezli olmak üzere
Yüzyılın projesini hayata geçireceğiz. türünden ifadelerin
geldiği bir dönemde S400ler konusunda yaptırım tehdidinde
bulunması manidar bir zamanlamayı hiç şüphe yok ki işaret
etmektedir. Geride kalan yıllarda, başta Yunanistan olmak üzere,
diğer bazı NATO ülkelerinin Rusyadan benzer silah sistemlerini
almasına ses çıkarmayıp hatta göz yumanların, sıra
Türkiyeye geldiğinde ikircikli bir tutum takındığı
dikkatlerimizden kaçmamaktadır. Bütün bunlar olurken Türkiyeyi bir yandan
ABDnin hasım ülkeler için uyguladığı
yaptırımlara muhatap kılmaya yeltenmek müttefiklikle
bağdaşmayan bir tutumdur. Dahası, ABDnin bu tutumu Türkiyeyi
müttefik olarak değerlendirmediği seçeneğine ne yazık ki
hizmet eder, ki bugün bölgesel bazda geliştirmeye koyulduğumuz anlayışın
tabii olarak ABDyle uyuşmamasının sorumluluğu yine
Washington yönetiminin boynuna asılı olduğu gibi, başkaca
sonuçları doğuracaktır. Artık açıkça
anlaşılmalıdır ki Türkiye, birine karşı
diğerini tercih eden basit bir anlayış yürütmemektedir.
Tavır ve tutumumuzun doğru anlaşılması
lazımdır. Türkiye, kendi millî güvenliğini kendi bakış
açısıyla tespit ve tayin etmektedir yani bağımsız bir
ülke olarak yapmamız gereken neyse savunma anlamında da onu
yapıyoruz. Bu, hava savunma sistemleri için de geçerlidir, terörle
mücadele anlamında da var olan ana gündem meselemizdir. Yıllardan bu
yana Suriyede terör örgütü PKKnın kolu olan PYDyi destekleyecek ve bu
yapılanmayı meşrulaştırmaya yeltenecek kadar büyük bir
yanlışın içerisine düşen ABD yönetimi, açık ki
Türkiyeye yönelik yanlışlarında ısrar edecektir.
Parasını ödediğimiz, dahası, üretimine ortak
olduğumuz, beşinci nesil olarak adlandırılan F35
savaş uçaklarının teslimatını yapmama gibi bir
anlayışın aynı ülkede hâkim olması bunun bir
göstergesidir.
Tarih ve coğrafya şahittir ki Türkiye,
dostluğu aranan bir ülkedir. Aksi yola girenlerin kazandığı
görülmemiştir, görülemeyecektir. Diplomaside elbette her ülkeyle
karşılıklı saygı çerçevesinde şekillenecek her
türlü iş birliğine açığız ancak önceliğimiz daima
Türkiyedir, ufkumuz, Türklüğün yılmaz ve sarsılmaz,
çelikleşmiş iradesinden rotasını tayin eder. Her şey
Türk milletine göre ve Türkiye için.
haykırışımızın esası da burada
yatmaktadır. Bizler bunun için tam bağımsızlıkta karar
kıldık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
İSMAİL ÖZDEMİR (Devamla) 99uncu
yıl dönümünü kutladığımız Gazi Meclisimizin bu kutlu
anlayışın sahiplerinden ve şahitlerinden olduğu
ortadadır. Bu kapsamda, kan ve irfanla kurulmuş cumhuriyetimizi
yaptırımlarla tehdit etmenin bir sonuç vermeyeceğinin dost ve
düşman çevrelerce iyi anlaşılması lazımdır diyor,
Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Milletvekili.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol konuşacak.
Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; benim siyaset yapma
tarzım ve dilim karşıtlık üzerine değil; daha çok,
nezaket kurallarına uygun davranan ve söylemlerde bulunan bir siyaset
çizgisiyle siyaset yapan birisiyim. Ama bugün burada yapacağım
konuşmada yalnızca Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak
değil, aynı zamanda, Çubuktaki linç girişiminden dolayı,
Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlunun bir hemşehrisi olarak, farklı bir dil
kullanarak bunu ifade edeceğimi belirtmek isterim.
Sevgili milletvekilleri, öncelikle şunu
belirtmek isterim: Terör suçu yalnızca terör örgütlerinin eylemleriyle
ifade edilen bir suç değildir; aynı zamanda, kamu güvenliğini,
kamu otoritesini, toplumsal barışı ve toplumsal huzuru tehdit
eden tüm girişimler terör suçudur. Yani bu anlamda, PKK terör örgütünce
şehit edilen askerimizin cenaze töreninde Çubukta Sayın Genel
Başkanımıza karşı linç girişimi yalnızca bir
şahsi girişim olarak değerlendirilmemelidir; bu bir terör
suçudur çünkü Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
bir şahıs değildir, 1 milyon 200 bin üyesi olan,
yaklaşık 15 milyon seçmeni olan bir partinin, Cumhuriyet Halk
Partisinin kurumsal kimliğini temsil eden Genel Başkandır. Bu
anlamda, Çubuktaki linç girişimini şiddetle kınayarak
Ayrıca, bu linç girişiminde Sayın Genel Başkanımıza
karşı bireysel saldırıda bulunan inek hırsızı
Osmana da Meclis kürsüsünden bir çift sözüm olacak. Diyorum ki: Bizim
geleneklerimizde, bizim yaşam tarzımızda her zaman affedicilik
ve hoşgörü vardır. Oradaki eyleminden dolayı Sayın Genel
Başkanımızdan özür dileyip, elini öpüp affını dilerse
sanıyorum ki Sayın Genel Başkanımız da onu affedecek
büyüklüğü gösterecektir. Aksi takdirde, bunu Attığım
yumruk benim yanıma kâr kaldı. diye, Benim verdiğim bir
tepki. olarak, Beni meşhur eden bir davranış. olarak görürse
bilsin ki ben konuşmamın başında da ifade ettim, nezakete
ve hoşgörüye, toplumsal uzlaşmaya ve barışa dikkat eden
birisi olarak söylüyorum bunu- attığı yumruk onun yanına
kâr kalmaz, onun bedeli de hesabı da sorulur. Bunu buradan belirtmek isterim.
İkinci belirtmek istediğim ve bilginize
sunmak istediğim bir konu daha var. Ben 26ncı Dönemde Tunceli
Milletvekiliydim ve Tunceli Milletvekilliğim döneminde Türkiye'nin en
sorunlu kenti olarak Tunceliyi bilirdim. 27nci Dönemde Elâzığ
adayı olarak Elâzığa gittim. Seçim kampanyam süresi içerisinde
ve seçimden sonraki gezilerimde yaptığım görüşmelerde,
çalışmalarda gördüm ki Elâzığ Tunceliden çok daha sorunlu
bir kent, Tunceli Elâzığa göre nur namet. Bugün Elâzığda
yaşanan bir sorunu Meclisimizin bilgisine arz etmek isterim. Bugün
Elâzığımızın en tarihî ve köklü ilçesi Madende zemin
kaymasından kaynaklı, oradaki idarecilerin yanlış
işlerinden kaynaklı 510 iş yeri ve evin heyelan tehlikesinden
dolayı taşınması planlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bir ilçenin yaşam
hakkını savunmayı, bir ilçeyi yerinde barınır
görebilmeyi yalnızca o ilçenin altındaki yer altı
zenginliklerini değerlendirmekle, kullanmakla, kazanmakla
değerlendiremezsiniz. İlçelerin tarihsel süreçleri, kültürel
değerleri ve o ilçede yaşayan insanların ilçelerine
bağlı bağımlılıkları vardır;
atalarının, dedelerinin, babalarının mezarları
vardır; toprağa bağımlı yaşarlar. Maden
Bakır İşletmesi, Asurlular döneminde işletmeye açılan,
1517 yılında Madenin Osmanlı sınırlarına dâhil
edilmesiyle birlikte işletmesi devam eden ve
Maden, 1854
yılında belediye ilan edilen Osmanlı dönemindeki en eski
belediyelerimizden biri. Bu işletmede 2007 yılında
özelleştirilmeden önceki süreçte 1990lı yılların
başına kadar 5 bine yakın personel çalışırken
şu anda çalışan personel sayısı 100-150 civarındadır.
Ve 2007 yılından 2015 yılına kadar Maden Bakır
İşletmesinden çıkan molozlar ilçenin üstüne dökülerek ilçenin
zemin kaymasıyla tehdit altında kalan bir süreç
başlamıştır. 2017 yılında ilimizin valisinin
-şu anki valisinin- talimatıyla bu hafriyat durdurulmuş ve daha
büyük bir faciadan dönülmüştür. Benim bugün burada bu konuşmayı
yapmamdaki amaç şudur; Madenin taşınmasıyla ilgili bir
planlama ve bir söylenti vardır. Eğer bir ilçe riske açık
şekle getirilmişse, o ilçedeki insanların can ve mal güvenliği
tehdit edilecek hâle getirilmişse tabii ki bilimsel
araştırmalar, veriler değerlendirilerek oradaki insanların
can ve mal güvenliği korunmalıdır ama aynı zamanda, oradaki
insanların can ve mal güvenliğini tehdit eden uygulamadan
kaynaklı, firma hakkında da yasal işlem
başlatılmalıdır. Bunu buradan Meclisin takdirine sunmak
istiyorum.
Ayrıca Maden ilçesi, geçmişte, bölgede
tiyatrolarıyla, sinema salonlarıyla, tarihiyle, kültürüyle çok yönlü
bir sosyal hayatı yaşayan bir ilçe olduğu dönemde işletmenin
özelleştirilmesiyle birlikteki süreçte şu anda kendi kaderine terk
edilmiş ve insanların yalnızca ata, dede topraklarına sahip
çıkmak için barındıkları yer hâline gelmiş. Orada
yapılması gereken en önemli işlerden birisi şudur: Bir
ilçenin yaşaması için ve bu ilçenin eski tarihî dönemine dönmesi
için, eski dönemdeki, iş sorununun olmadığı, sosyal
hayatın ve kültürel hayatın en yoğun
yaşandığı sürece dönebilmesi için Madendeki bakır
işletmesi yeniden kamulaştırılarak bu
kamulaştırma sonrasında Maden eski günlerine döndürülmelidir.
Sayın milletvekilleri, düşünün ki bir
ilçenin yarısı şu anda Maden Bakır İşletmesinin
yanlış moloz dökümünden dolayı bir tehlikeyle karşı
karşıya. Verilen oradaki tedbir ve alınan tedbir, yalnızca
mal ve can güvenliğinden dolayı, orada yaşayan insanların
başka bir yere iskâna tabi tutulması, kira yardımı
verilmesi, bunun gibi yüzeysel yardımlarla geçiştirilmek istenen bir
süreç. Ama devletimizin büyüklüğüne inanarak, bu ülkede 4 milyon
Suriyeliyi kendi yurttaşlarımızdan ayrıcalıklı
hâle getirerek, 4 milyon Suriyeliye 40 milyar dolar para harcayarak
bunların barınma, bunların iş, sağlık
sorunlarını çözen devletimizin aynı
duyarlılığı Maden halkı için gösterip bunların
yaşamlarının devam etmesiyle ilgili bütün teknik
altyapıyı sağlaması düşüncesindeyim. Ve buradan Maden
halkına da seslenmek istiyorum: Hiç merak etmeyin, bu konuda ilimizin 4
milletvekilinin de, belediye başkanlarımızın da, Valimizin
de duyarlılığını biliyorum. Bir araya gelerek bu
sorunun çözümüyle ilgili Madenin mağdur edilmemesi, Madenlinin
mağdur edilmemesi için elimizden gelecek bütün katkıyı vermek
istiyoruz ve bunu vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Ama sonuç olarak Madenin kurtuluşu, Madenin geleceği, Madenin eski
günlerine dönmesinin en güzel yolu ve yöntemi Maden Bakır
İşletmesinin tekrar kamulaştırılarak
işletilmesinin kamu tarafından yapılmasıdır.
Bu düşüncelerimi sizlerle paylaşarak
hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün
oylaması açık oylamaya tabidir. İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrasında Başkanın gerekli görmesi halinde
açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe
bırakılabilir. denilmektedir. Bu hüküm çerçevesinde teklifin tümünün
açık oylaması 2 Mayıs 2019 Perşembe gününe
bırakılmıştır. Belirtilen gündeki birleşimde
gündemin Oylaması Yapılacak İşler kısmında
teklifinin tümünün açık oylaması yapılacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
18inci sırada yer alan 36 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
18.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Asya Verimlilik
Teşkilatı Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1244)
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 36)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
19uncu sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
19.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1581) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 44) (x)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Komisyon raporu 44 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS
TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 23
Şubat 2017 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde İYİ
PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel
dış politikadaki çıkmazlarımızı anlattıktan
sonra bu çıkmazlar yetmezmiş gibi 31 Mart sürecinde tüm bu
yaşananları gölgelemek adına milletin kendisine her gün adi
hain zillet terörist derken beka beka diye birtakım yalanlar
söylediniz. Artık gerçek beka sorunlarımız 31 Mart seçimlerinden
sonra tüm çıplaklığıyla karşımızda duruyor.
Artık piyasalara güven tazeleyemiyorsunuz, her gün S400ler ve F35lerle
ilgili kaygılar doların ateşini daha da artırıyor.
Etten buğdaya, ayçiçeğinden patatese ithalata mahkûm ettiğiniz
bir dönem...
İsmail Bey, ben de oraya, sohbete
katılabilirim Sayın Doktorum, Sevgili Doktor, Kayseri Milletvekilim,
muhterem.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Yani ben de
katılabilirim aranıza.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Dinliyoruz
sizi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Peki, teşekkür
ediyorum.
Kendi kendine yeten ülkemizde mutfaklar
yanıyor, üretim yapan fabrikaların bacaları ise sönüyor.
İsmail Bey, sizi görünce aklıma geldi,
askerde komutan Kıta dur. derdi, bir arkadaşım vardı
Kayserili, o devam ederdi, Kayserili sen de dur. derdi.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Peki.
Buyurun, sizi cankulağıyla dinliyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) 4 kişilik bir ailenin
mutfak harcaması yani açlık sınırı mevcut net asgari
ücreti geçti. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu
TÜRK-İŞin nisan ayı araştırması sonucuna göre 4
kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli
beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması
tutarı yani açlık sınırı 2.107 lira. Gıda
harcamasıyla birlikte giyim, konut, kira, elektrik, su, yakıt,
ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için
yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam
tutarı ise yani yoksulluk sınırı 6.863 lira oldu. Evli
olmayan çocuksuz bir çalışanın yaşama maliyeti ise
aylık 2.600 lira olarak hesaplandı. Yani ülkemizde
çalışanların yaklaşık yüzde 40 kadarının
asgari ücretli olduğunu göz önünde bulundurursak millî gelirimizin 10 bin
doların üzerinde olduğu söylenilen bugünlerde
vatandaşlarımızın yüzde 40ı açlık
sınırında yaşıyor. Sayın AK PARTİ grup
başkan vekili arkadaşımız geçtiğimiz günlerde bir
formül verdi hatırlıyor musunuz? Ne dedi? Asgari ücretle geçinen 5
kişilik bir ailenin günde üç öğün çay, simit tükettiğinde
ceplerinde kalan miktar tam 1.120 liraymış. Merak ediyorum, simit ve
çayı nereden 1 liraya alıyorlarsa biz de gidip orada simit yiyelim,
çay içelim. Bu milleti bekleyen tehlike yokluk ve fukaralık. diye
aylardır bas bas bağırıyoruz. AK PARTİ grup
başkan vekili arkadaşımız vatandaşın beslenmesini
günde üç öğün simide indirgemiş yani beslenme konusu günde üç
öğün simitle, lillâhi Fatiha, bitti, beslendi, doydu. İşte bu
yokluktur, işte bu fukaralıktır. Siz her ne kadar bilmeseniz,
siz her ne kadar anlamasanız, siz her ne kadar farkında
değilseniz
İSMAİL TAMER (Kayseri) Biz köy
çocuğuyuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
geçmişte olduğu
gibi arasında dolaştığınız o halktan
uzaklaştıysanız bile halkın yaşadığı
yoksulluk ve fukaralıktır bu gerçek durumun ismi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkemizdeki
Suriyeliler için Biz onların eline bırakmadan valiliklerimiz yoluyla
aynen yedirmeye, içirmeye, giydirmeye devam edeceğiz. demişti Bolu
Belediye Başkanının ifadesi üzerine. Sayın
Cumhurbaşkanının daha önce Tamamının evlerine
dönmelerini sağlamayı hedefliyoruz. dediğini de
hatırlıyorum aynı Suriyeliler için. Kendi vatandaşı
simit yesin, Suriyeliler yedirilmeye, içirilmeye, giydirilmeye, hatta nargileye
devam etsin. Yani, bizim dinimizde de var ya, Ele helal olan komşuya
haram. derler. Önce bir vatandaş doysun, simide mahkûm etmeyin
vatandaşı, yesin, içsin, doysun. Kendi vatandaşından en az
70 lira genel sağlık sigortası ücreti al, Suriyeliler hastaneye
bedava gitsin. Suçumuz ne bizim ya? Suriyeli olmamak mı bizim suçumuz?
Türk olmak mı bizim suçumuz? Türk olmanın bu kadar bedel
ödendiği bir dönem daha yaşanmadı Türkiyede. Türk olmak her
dönemde bedel ödemeyi beraberinde getirdi, Suriyelilerden sonra tekrar bedel ödemeye
devam ediyoruz. Sayın Dışişleri Bakanı geçtiğimiz
ay yaptığı açıklamada Bugüne kadar Türkiyede yaşayan
Suriyelilere 37 milyar dolar harcadık. demişti. Türkiyede her gün
yaklaşık 300 Suriyeli dünyaya geliyor. Son yedi, sekiz yılda
Türkiyede 400 bin Suriyeli doğdu. Tabii, hastane de ücretsiz olunca,
yemek içmek bedava olunca, bu kardeşlerimiz habire
doğurganlığa devam ediyorlar.
Sayın Millî Eğitim Bakanı Ya, bizim
ülkemizde sadece 600 bin Suriyeli öğrenci var. demiş. Bu,
Finlandiyadaki tüm öğrencilerin fevkinde bir rakam, üzerinde bir rakam.
E, bunun sorumlusu ben değilim ki ya! Sayın Ahmet Davutoğlunun
peşine düştünüz, açtınız kapıları, önce 50 bin,
100 bin derken 4 milyon Suriyeliyi kucağınızda buldunuz.
Şimdi Ahmet Davutoğluyla ilgili birisine bir şey söylesem
ayağa kalkacaksınız hemen ama o gün peşine
takılmıştınız. Şimdi sosyal medyada
yazılanlara bakınca Ahmet Davutoğlu dünyanın en kötü
adamı. Niye? Parti kurmaya başladı. O gün
ilahlaştırmıştınız Suriye politikasından
dolayı. Sormak lazım: Suriyelilere harcanan bu 37 milyar doları
nereden ödediniz? Yani, belli ki bizim verdiğimiz vergilerden ödediniz.
Suriyeliler için harcanan parayı kendi ülkemize harcamış
olsaydık; emeklilere 20 tane ikramiye vermiş olabilirdik; çiftçilere
on sekiz yıl ÖTVsiz mazot verebilirdik; 8.500 kilometre hızlı
tren yoluyla Türkiyeyi sarabilirdik; 51 bin kilometre ilave duble yol
yapabilirdik; Körfeze 33 tane geçiş köprüsü yapabilirdik; hani, çok
övünüyoruz ya, Marmaray hattı, 12 tane de ondan yapabilirdik; 29 tane
Avrasya Tüneli olurdu; 8 tane Atatürk Barajı yapılabilirdi, 1 tane
Atatürk Barajı yapamadınız. Ama siz Romayı işgal eden
Kavimler Göçünde olduğu gibi, üstüne para harcayarak Suriyelilere
işgal ettirdiniz Türkiyeyi. Düşünmek bile istemiyorum ama 37 milyar
dolara Suriyenin kuzeyinin boşalmasının yolunu açarak orada bir
kukla devlet kurulmasına izin verdiniz. Takke düştü; şimdi,
Amerikanın ipiyle Suriye kuyusuna inerken tüm bu yaşananları
hesaplamamış gibi davranmayı bırakın artık.
Yarattığınız bu sorunları onaracak olan yine
milletimizin gücü ve bu yüce Gazi Meclisimizin çatısıdır. Vakit
Türkiyeyi kurtarma vaktidir. Mesele Türkiyemizdir, gerisi teferruattır.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Buyurun Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Pek kısa bir
söz
BAŞKAN Yerinizden söz vereyim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın 44 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, bir konuya açıklık getirmek isterim. Biz
milletimize kesinlikle ve kesinlikle ne simit ne başka bir şey reva
görmeyiz, göremeyiz. Sayın grup başkan vekilimizin anlatmak
istediği ya da anlatamadığı ya da farklılaşan,
alım gücüyle alakalı bir şeydi fakat sanki biz Siz simit yiyin,
biz başka bir şey yiyeceğiz. demişiz gibi lanse edilmesi
doğru değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ejder suyu içeceğiz,
siz simit yiyin...
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Lütfen, herkesi
ciddiyete davet ediyorum.
Meram şudur: Meram, satın alma gücüyle
alakalı bir şeydi. Ha, bu eleştirilebilir; başka örnek
verebilirdi, veremezdi, ayrı bir şey ama satın alma gücüyle
alakalı bir şeydi, yoksa ne zihnimizden ne aklımızdan ne de
kafamızın herhangi bir köşesinden vatandaşımıza
böyle bir şeyi layık görmek gibi bir şey asla ve kata geçmez,
bunu özellikle belirtmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir de, bizim,
tabii, ifadelere dikkat etmemiz lazım.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biz hiç kimseyi
ilahlaştırmayız, hiç kimseyi. Beğeniriz, severiz, sevmeyiz,
eleştiririz ama ilahlaştırmak gibi bir şey bizim
kitabımızda, lügatimizde yoktur, olamaz, bizim inancımızda
da yeri yoktur bunun. Biz Allaha kuluz, bizim için sadece bir tek ilah
vardır, o da Allahtır, onun haricinde hiçbir şeyi kabul etmeyiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun.
31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Burada geçtiğimiz
dönemde, 24üncü Dönemde yaşadığımız Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahinin bir lafı var: Sayın Recep Tayyip
Erdoğana dokunmak ibadettir. Bu ilahlaştırmak değil de
nedir? Bunun bir izahı varsa ben dinlemek isterim.
Teşekkür ediyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Şahsi
şeyidir onun, kabul edilecek değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, derdimiz belli, anlatmak istediğimiz belli.
BAŞKAN Ona cevap verdiniz geçmişte.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, ben de
60a göre pek kısa bir söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
32.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, milletin
Meclisinin milletin gerçeklerine gözünü kapatamayacağına ve milletin
fukaralığına sessiz kalamayacağına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, Sayın
Başkan, iki grup başkan vekili arasındaki
tartışmayı tabii görünce üzülerek de izledim. Şimdi,
burası Parlamento, milletin Meclisi. Milletin Meclisi, milletin
gerçeklerine gözünü kapatamaz. Milletin Meclisi, milletin
ızdırabına kulağını kapatamaz ve milletin
fukaralığına sessiz kalamaz. Ben bir
yaşadığımı Meclisimizin takdirine sunacağım,
hemen bitiriyorum.
Ben, 55 yaşındayım, ilk defa
İstanbulda bu seçimler öncesinde, esnasında ve sonrasında ben
deyim 20 siz deyin 50 tane duvarda Açım ya da Açız
yazıları gördüm. Ben bunu -55 yaşındayım- ilk defa
gördüm. Yani Sayın Türkkanın söyledikleri doğrudur. Sayın
Muş, Milletin hâli çok iyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Muş eğer Milletin karnı tok, sırtı pek, millet
varlık içinde. diyorsa onun hesabını millete versin, milletin
önünde bunu milletin gözüne yüzüne karşı söylesin ama bu Meclisin bu
gerçeğe gözünü kapatamaması lazım. En azından bu Mecliste
çoğunluk partisinin Evet, yaptığımız, yapılan
ekonomik yanlışlar milleti, ekonomik olarak mutfakları
yangın yerine çevirdi, millet ekonomik olarak darda, memleket
zorda.yı kabul etmesi lazım. Bu kabul olmadıkça bu yaşanan
ekonomik kriz her gün biraz daha derinleşecektir. Bunu belirtmek istedim
efendim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, kayıtlara geçsin sadece.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şöyle: Ben
Sayın Türkkanın eleştirilerini dinledim, sadece bir iki konuya
açıklık getirdim. Her şeyi tabii ki burada dile getirebiliriz,
AK PARTİnin ekonomi politikalarını eleştirebiliriz, AK
PARTİnin dış politikasını
Bunlara dikkat ettiyseniz
herhangi bir cevapta bulunmadım; bu, her partinin hakkıdır.
Sadece farklı bir iki noktada kanaatlerimizi belirtmek istedim. Biz Türkiyenin
gerçekleriyle yaşayan bir partiyiz, milletimizin dertleriyle dertlenen bir
partiyiz. Dolayısıyla, Türkiyeyi belli bir noktaya getirmiş bir
partiyiz. Şu önümüzdeki dört senedeki gündemimiz,
vatandaşımızın refah seviyesini, ekonomik seviyesini çok
daha iyi noktalara çıkartmaktır.
Gündemimiz budur Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) On yedi
yılda yapamadığınızı dört yılda mı
yapacaksınız?
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
19.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1581) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 44) (Devam)
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Tabii, 44 sıra sayılı Kanun
Teklifiyle, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
hükümlerinin onaylanmasına ilişkin bir sözleşmeyi burada
tartışıyoruz.
Tabii, seçim yeni bitti, 31 Martta bitti. Bugün 30
Nisan ve bugün de iki aydan sonra Meclisin ilk açıldığı
gün. İki aydan sonra Meclisin ilk açıldığı gün olan
bugün vatandaşın gözü kulağı, her şeyi şu anda
Mecliste; Mecliste acaba neler oluyor?
Vatandaşın önceliği nedir? Burada
vatandaşın önceliği, Meclisin uluslararası
sözleşmeleri onaylaması, tasdik etmesi mi yoksa vatandaşın
önceliği, polislerin, öğretmenlerin 3600 ek göstergesi, infaz koruma
memurlarının çalışma şartları, emniyet
mensuplarının çalışma şartları, imamların
3600 ek göstergesi, hemşirelerin yine 3600 ek göstergesi, emeklilikte
yaşa takılanların sorunları, asgari ücretlilerin
sorunları, ülkede yaşanan terör sorunu, ülkede yaşanan hukuki
güvenlik sorunu, ülkede adaletsizlik sorunu, ülkede yaşanan fabrikaların,
iş yerlerinin kapanarak istihdamın, üretimin olmaması sorunu mu?
Ülkede liyakatsizlik sorunu var; ülkede ekonomi, geçim
sıkıntısı var; kutuplaşma
sıkıntısı var; cinsel tacizden dolayı mağdur olan
insanlarımız var; çocuk istismarları var. Yabancılar ülkeye
gayet rahat, cirit atarcasına girip iş buluyorlar,
çalışıyorlar, para kazanıyorlar ve suç işliyorlar.
İsraf sorunu var, savurganlık sorunu var. Âdeta okulların
çevresinde uyuşturucu satıcıları cirit atıyor,
öğrencilerimiz, velilerimiz bu konuda gerçekten perişan durumda.
Cumhurbaşkanı diyor ki: Ülkede biz kenevirin ekilmesine izin
verelim. Peki kardeşim, keneviri ekeceksiniz de bu uyuşturucuyla
mücadeleyi niye yapmıyorsunuz? Bunun denetimi nerede olacak? Enflasyon
gelmiş yüzde 20ye dayanmış, üretim yok durumda, sanayi yok
durumda, vatandaşın yüksek borçları var, dolar sürekli
yükseliyor, bununla ilgili Meclisin
Mesela hayvanseverler, insanların
hayvanları hunharca öldürmesiyle ilgili kanunlar bekliyor. Kıdem
tazminatıyla ilgili vatandaşlarımızın sorunları
var, bununla ilgili beklentileri var. Ekonomik kriz var, iflaslar var, sürekli
kapanan iş yerleri var, intihar eden insanlar var, cezaevinde af bekleyen
insanlar var. Şimdi, ülkenin tüm bu sorunları burada dururken biz
uluslararası sözleşmelerin onaylanmasını
tartışıyoruz.
Şimdi değerli arkadaşlarım, bu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gerçek gündemi halkın
sorunlarıdır, halkın önündeki engellerin
kaldırılmasıdır, vatandaşın maddi ve manevi
anlamda gelişmesini sağlayacak tedbirlerin alınmasıdır
ama görebildiğimiz kadarıyla maalesef Meclis halkın gündemine
inmemektedir. Hatta ve hatta, yani Sayın Meclis Başkan Vekilini çok
severim, saygı duyarım, biraz önce Mecliste kanunun oylamasında
yeteri çoğunluk sağlanamayacağını bildiği hâlde
buradaki kanunun oylamasını erteledi. Bu ne demek arkadaşlar,
geldiğimiz hâle bakın. 600 milletvekili seçilmişse burada
olacak. Bu 600 milletvekili halkın gündemiyle ilgilenecek. Burada maalesef
halkın gündemi ile Meclisin gündemi farklı ve bu gündemi de AK
PARTİ ile MHP birlikte yapıyor, açık ve net. Burada ben halka
şikâyet ediyorum, gündemi değiştiriyorlar, gündemi başka
bir tarafa atıyorlar. Yani burada asıl olan sorun,
vatandaşın gündemi. Biz ilk önce uluslararası sözleşmeleri
mi gündeme getireceğiz yoksa vatandaşın bu krizden
çıkışının yollarını mı
arayacağız? Ama görebildiğimiz kadarıyla, maalesef, gündem
değiştirmek amacıyla şu aşamada yapılan...
Türkiyenin, vatandaşın sanki hiçbir sorunu yok, her şey güllük
gülistanlık, bunlar konuşulmuyor ve sadece ve sadece konuşulan
tek bir konu var, o da efendim, uluslararası sözleşmelermiş.
Peki, ben hayırlı olsun diyorum.
Hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Oylamanın ertelenmesi konusu,
İç Tüzükümüze göre, bana tanınmış bir hak ama Meclisi
yönetirken grup başkan vekillerimizin de onayını alarak böyle
bir değerlendirme yapıldı Sayın Tanal. Onu sana bildirmek
isterim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama zaten, Sayın
Başkanım, şu anda çoğunluk yok, oylarsanız... Hiçbir
zaman olmadı, şimdi oldu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ama biz rıza
gösterdik, senin grup başkan vekilin de rıza gösterdi.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz talebi
yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün
oylanması açık oylamaya tabidir. İç Tüzükün 145inci maddesinin
ikinci fıkrasında Başkanın gerekli görmesi halinde
açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe
bırakılabilir. denilmektedir. Bu hüküm çerçevesinde teklifin tümünün
açık oylaması 2 Mayıs 2019 Perşembe gününe bırakılmıştır.
Belirtilen gündeki birleşimde gündemin Oylaması Yapılacak
İşler kısmında teklifin tümünün açık oylaması
yapılacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
20nci sırada yer alan 46 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
20.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti ile Polonya Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşması ve Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1360) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 46)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
21inci sırada yer alan 47 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
21.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1411) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 47)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 2 Mayıs 2019 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.58