TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
90’ıncı Birleşim
18 Haziran 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Hakk’ın rahmetine
kavuşan Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Trabzon ili Araklı
ilçesinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin konuşması
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in, Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı
Muhammed Mursi’nin şehadetine ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Aksaray’ın yeniden il oluşunun 30’uncu yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve
Kuraklıkla Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, hayatını kaybeden Mısır’ın
seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ve 16
Haziran Türkçe ezan zulmünün sonlandırılmasının 69’uncu seneidevriyesine
ilişkin açıklaması
2.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
3.-
Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı
Muhammed Mursi’nin darbecilerin mahkemesinde yargılanırken şehiden vefat
ettiğine ilişkin açıklaması
5.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana ilindeki muhtarlıkların elektrik
sorununun çözümü noktasında Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in
girişimde bulunmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
6.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, vatandaşların müteahhitlerin
inşaatları tamamlayamamasından kaynaklanan mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş
ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
9.-
Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş
ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet, 2018-2019 eğitim öğretim
yılının sona ermesiyle tatile giren öğretmen ve öğrencilere iyi tatiller, 15-16
Haziran tarihlerinde Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na giren gençlere başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
10.-
Adana Milletvekili Tamer Dağlı’nın, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ve Kuzey Irak’ta
yürütülen Pençe Harekâtı’na kararlı şekilde devam edildiğine ilişkin açıklaması
11.-
Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer’in, Gaziantep ilinin en fazla
ihracat yapan iller sıralamasında 6’ncı durumda olduğuna ve hayatını kaybeden
Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
12.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, hayatını kaybeden Mısır’ın
seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
13.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, AKP iktidarının Türk çiftçisini
mi, yoksa yabancı çiftçiyi mi desteklediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
14.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, uluslararası gıda firmalarının
ülkemizde aynı marka ve logoyu kullanarak Avrupa ülkelerinden daha düşük besin
değerine sahip ürünleri sattığına ve Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Orman
Bakanlığını bu konuda dikkatli olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
15.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
16.-
Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, yoğun yağış nedeniyle sel yaşayan illere
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Yozgat Merkez ve Şefaatli ilçesine bağlı
köylerin sağanak ve dolu yağışı nedeniyle afet bölgesi ilan edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir ilinde çiftçilerin yoğun dolu
yağışı nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi konusunda yetkililere
seslendiğine ilişkin açıklaması
18.-
Batman Milletvekili Ziver Özdemir’in, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
19.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Türkiye’de kırmızı et üretimi azalırken
ithalatta artış yaşandığına ve Tarım Bakanını görevini yapmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
20.-
Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Mersin ili Anamur Belediyesinin “caretta
caretta” yuvalarının bulunduğu sahil şeridine piknik alanı yapmak istediğine
ilişkin açıklaması
21.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’in vefatının 4’üncü yıl dönümüne, Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nin
Kocaeli iline çevre felaketinden ve tarih katliamından başka bir şey
bırakmayacağına, açıklanan işsizlik rakamlarının ekonomideki kötüye gidişi
gözler önüne serdiğine, Suriyeli mülteciler sorununun Türkiye Cumhuriyeti
devletinin beka meselesi olduğuna, Kocaeli ili Darıca ilçesinde meydana gelen
sel felaketinde yaşamını yitiren Elif Urhan’a, Çin toplama kampında şehit olan
Doğu Türkistanlı yazar Nurmuhammed Tohti’ye ve hayatını kaybeden Mısır’ın
seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, hayatını kaybeden Mısır’ın
seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine,
siyasetçiler ile demokratik siyaset alanında faaliyet gösterenlerin dünyanın
neresinde olursa olsun tutuklanmasına ve yargılanmasına karşı çıktıklarına,
Adana ilinde gözaltına alınan HDP Gençlik Meclisi üyelerinin serbest
bırakılmasını talep ettiklerine, Hazine ve Maliye Bakanlığının Mayıs 2019’a
ilişkin bütçe uygulama sonuçlarına, ekonomideki krizin ciddiye alınarak
tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması
23.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Sayıştayın siyasetin parçası hâline
getirilmesinin devlete zarar verdiğine, 2017 Sayıştay Raporu verilerinin kamuoyuyla
paylaşılmasından sonra Sayıştayın denetim işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı
Fikret Çöker ile İstanbul belediyelerinin denetiminden sorumlu Grup Başkanı
Sezgin Eren’in görevden alındığına ve Sayıştay Başkanlığından yapılan yazılı
açıklamaya ilişkin açıklaması
24.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine, darbenin bir
milletin sosyal, kültürel, ekonomik ve tarihî değerlerine karşı saldırı
anlamına geldiğine, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in
vefatının 4’üncü yıl dönümüne, bütün insanlığın demokrasi ve hukuk devleti
içerisinde yaşamasını arzu ettiklerine ilişkin açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine, 17 Haziran 9’uncu
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 4’üncü yıl dönümüne, 16 Haziran
Devlet Tiyatro ve Operasının kuruluşunun 70’inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
26.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Konya Milletvekili Ziya
Altunyaldız’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, Ankara ilinin sembollerinden olan Gençlik
Parkı’nın neden Varlık Fonu’na devredildiğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
28.-
Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun, Trabzon ili Araklı ilçesi Çamlıktepe
ve Yeşilyurt Mahallelerinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere
Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
29.-
Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Trabzon ili Araklı ilçesi Çamlıktepe ve
Yüceyurt Mahallelerinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere
Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
30.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Trabzon ili Araklı ilçesi Çamlıktepe ve
Yeşilyurt Mahallelerinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere
Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
31.-
Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay iline yapılan yatırımlara vesile olan
başta Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman ile Hacı Bayram Türkoğlu’na teşekkür
ettiğine, Defne ve Arsuz ilçelerine devlet hastanesi yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
32.-
Ankara Milletvekili Şenol Sunat’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Ankara Milletvekili Şenol Sunat’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel’in vefatının 4’üncü yıl dönümüne, hayatını kaybeden Mısır’ın
seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye ve Çin toplama kampında şehit olan
Doğu Türkistanlı yazar Nurmuhammed Tohti’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
36.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Kırıkkale ilinde yoğun yağış nedeniyle
Sulakyurt ilçesi Ayvatlı köyünde sele kapılarak hayatını kaybeden Mehmet Öztürk
ile Fatma Öztürk’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
37.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Osmanlı toplumunun sınıfsız bir
toplum olduğuna ve Batı toplumlarına benzemediğine ilişkin açıklaması
38.-
Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, aşırı yağış ve fırtınanın Aydın ili
Nazilli ilçesinde zarara neden olduğuna ve yaraların sarılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
39.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un
görüşülmekte olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, bedelli askerlerin yapacağı bir aylık
temel askerlik eğitiminin AFAD konusunda olması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Başkanlıkça, İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun Güvenlik ve İstihbarat
Komisyonundan istifasına ilişkin önergenin (4/34) 18/6/2019 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin yazısı
2.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun (2/1295) esas numaralı Pasaport
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/33)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, 18/6/2019 tarihinde İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Türk Kızılayının faaliyetlerinin
incelenmesi, kurum tüzüğünde yer alan tarafsızlık ilkesine aykırı davranılıp
davranılmadığının belirlenmesi, faaliyet alanı dışına çıkıp çıkmadığının ortaya
konulması, özel şirketlerle yapılan sözleşmelere uyulmadığı iddialarının
araştırılması, çok sayıda şubesinin kapatıldığı iddialarının açığa çıkarılması
ve elde edilen sonuçların kamuoyuyla paylaşılması maksadıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Haziran 2019
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, 18/6/2019 tarihinde Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve
arkadaşları tarafından ekonomik sıkıntılar ile işsizliğe bağlı intiharların
incelenmesi ve sorunun çözüm yöntemlerinin tespiti amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Haziran 2019
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Türk
mühendislerinin ülkemizdeki savunma sanayi kuruluşlarından ayrılarak yurt
dışındaki şirketlere geçiş yapmalarının nedenlerinin incelenerek savunma
sanayisi alanındaki beyin göçünün durdurulması için yapılması gerekenlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/832) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Haziran 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.-
AK PARTİ Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin TBMM İçtüzüğü’nün 5’inci
maddesine göre 1 Temmuz 2019 tarihinde tatile girmeyerek çalışmalarına devam
etmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 69
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin 20 Haziran 2019 Perşembe günkü
birleşiminde tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 21
Haziran 2019 Cuma günü saat 14.00’te toplanmasına ve bu birleşiminde denetim
konularının görüşülmeyerek "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma
Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in,
Gebze-Halkalı arasındaki tren hattının bir kısmının yerel seçimlerden önce
yeterli kontroller yapılmadan açılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11154)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
İstanbul ili Üsküdar ilçesi Acıbadem Mahallesi’ndeki Türk Telekom binasının dış
cephesinin yenilenip yenilenmediğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11155)
3.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, 2018
yılında araç garantileri nedeniyle bazı köprü ve tüneller için Hazine
tarafından yapılan ödemelere ve 2019 yılında buralardan geçiş yapan araç
sayısına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın
cevabı (7/11156)
4.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin,
Iğdır ilinde Bakanlığa bağlı kurum binalarının depreme dayanıklılığına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11466)
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun, 2016-2019 yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından yapılan yemek hizmeti ve catering servisi alımlarına,
2016-2019
yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kâğıtların geri
dönüşümüne yönelik yürütülen çalışmalara,
2016-2019
yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarca yapılan ve daha sonra
iptal edilen ihalelere dair çeşitli verilere,
2016-2019
yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların seyahat giderlerine,
2016-2019
yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait sosyal tesislerden
satılan ya da kiralananlara dair verilere,
2016-2019
yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda yapılan mobbing şikâyetleri
ve şikâyetlerin sonuçlarına,
İlişkin
soruları ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/11598), (7/11600),
(7/11601), (7/11602), (7/11603), (7/11604)
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun, Bakanlık çalışanlarının çocukları için kreş hizmeti verilmesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı
(7/11606)
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun, 2016-2019 yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara
ait sosyal tesislerden satılan ya da kiralananlara dair verilere ilişkin sorusu
ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11610)
8.-
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer
Karaca’nın, Türk Hava Yolları’nın İstanbul-Denizli sabah uçuşunun çok erken
saate alınmasına yönelik şikâyetlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11612)
18 Haziran 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiç’in, Hakk’ın rahmetine kavuşan Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı
Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
– Saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Dün
akşam saatlerinde Mısır’ın demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin şehadetini derin bir üzüntüyle öğrendik.
Cumhurbaşkanı Mursi, 2012 yılında halkoyuyla seçiminin hemen ertesinde kanlı
bir darbeyle devrilmiş, altı yıllık gayriinsani koşullarda geçen hapishane
hayatının sonunda cunta mahkemesinin önünde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
Darbelerden
çok çekmiş bir ülke olarak, Mısır halkının ve Mursi’nin demokrasi mücadelesine
Türkiye olarak yakinen şahitlik ettik ve bu süreçte, seçilmiş Cumhurbaşkanı
Mursi’nin hep arkasında olduk. Sayın Mursi kendi büyük tarihsel misyonunu dün
itibarıyla tamamladı, daha doğrusu o büyük misyonu tamamlamasına fırsat
verilmedi. Fakat biz bundan sonra da Mısır’ın demokrasi özlemi çeken halkının
yanında olmaya devam edeceğiz.
Değerli
arkadaşlar, Mursi’nin verdiği demokrasi ve adalet mücadelesi Mısır’ın kadim
tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Tarih, emperyalist güçlerin ve zillet
içindeki yerli iş birlikçilerinin Mısır’da iktidarı silah zoruyla, hukuksuz bir
biçimde gasbedişini ve buna göz yumanları utançla kaydedecektir. Ona bu
muameleyi reva görenler silahların gölgesi altındaki yönetimleriyle hiçbir
zaman gerçek manada iktidar olamayacaklar ve hayatlarının geri kalanını kendi
halklarından korkarak geçirmek zorunda kalacaklardır. Nitekim, Mursi’nin
naaşının ailesine teslim edilmesine ve doğduğu topraklara defnedilmesine mani
olanların içinde bulunduğu ruh hâli tam da budur. Cenazeye ve ölüye saygı en
temel evrensel insani vecibeyken Mursi’nin naaşına ve sevenlerine yapılan bu
saygısızlığın da başka bir izahı yoktur.
Gerçek
özgürlük, insanın zihnen ve vicdanen özgür olmasıdır. Mursi’nin bedeni
hapsedilmişti, fakat vicdanı hür ve temizdi. Bu sebeple, o, Mısır halkının ve
demokrasiye samimi bir şekilde inanan bütün insanların gönlünde ebediyen taht
kuracaktır. Onu, hukuksuzca hapsedenlerse bugün belki bedenen özgürler ama
Mısır halkının vicdanında ebediyen mahkûm olmuşlardır.
Saygıdeğer
üyeler, uluslararası camianın Mısır’da bundan altı sene önce demokrasiye karşı
yapılan darbeyi içine sindirmekte hiç zorlanmadığını biliyoruz. Temennim odur
ki Mursi’nin vefatı uluslararası kamuoyunda bir vicdan muhasebesine vesile
olur. Bir kez daha, Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan
rahmet, Mısır halkına ve tüm İslam dünyasına başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü münasebetiyle söz isteyen Ankara
Milletvekili Emrullah İşler’e aittir.
Buyurun
Sayın İşler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) – Mursi hakkında söz aldım.
BAŞKAN
– Biliyorum, yani bize gelen resmî yazınız böyle olduğu için, siz istediğiniz
şekilde konuşabilirsiniz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in, Mısır’ın
seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin şehadetine ilişkin gündem dışı
konuşması
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Başkanlık, perşembe
günü yapacağım konuşmayı bugüne tevdi ettiler. Dolayısıyla, ben bugün, Mısır’da
demokrasi mücadelesinin sembol ismi ve seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed
Mursi’nin şehadeti hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Dün
mert bir adam Hakk’a yürümüştür. Ümmetimuhammed’i ve Ümmetimuhammed’in
meselelerini yüreğinde hisseden aziz milletimizin başı sağ olsun. Mısır’ın
seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, onun için yazılan marşlarda da ifade
edildiği üzere, artık özgürdür. Allah kendisine gani gani rahmet eylesin.
Mısır
başta olmak üzere, bölgede toplumsal taleplerin siyasal bir düzene dönüşmesi arzusunun
sembolü, Mısır’ın demokrasi arayışının ete kemiğe bürünmüş hâli olan Mursi,
bölgede diktatörlük isteyen karanlık güç odaklarının hedefi olmuş ve kanlı bir
darbeyle 3 Temmuz 2013’te görevine son verilmiştir.
Mursi’yi
askerî darbeyle düşürmek için birtakım güç odakları bütün maddi imkânlarını
seferber ederek Mısır’daki vesayet odaklarını örgütlemiş, asker, yargı,
bürokrasi, seçilme ümidini kaybetmiş siyasetçiler medyayı tek elden yöneterek
Mısır demokrasisine ağır bir darbe vurmuşlardır.
Darbe
sonrası Mısır’da yaşanan siyasi, toplumsal ve ekonomik süreçler bölgesel
karanlık güç odaklarının Mısır’a biçtiği rolü göstermektedir. Mısır, binlerce
masum insanın sokaklarda sözde uygar dünyanın gözleri önünde hunharca
öldürüldüğü kanlı bir darbe sonrasında zalim ve diktatör bir yönetime teslim
edilmiştir. Darbeyi izleyen yıllarda onlarca masum genç sebepsiz yere idam
edilmiştir. Binlercesi zindanlarda ölüme terk edilmiştir. Bunlardan biri, adam
gibi adam, dik duruşlu, hak ve hakikat savunucusu, seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı
şehit Mursi’dir.
Mısır
halkı derin bir ekonomik krizin içinde boğulmaktadır. Ülke ekonomisi çökmenin
eşiğine gelmiştir. Darbenin faillerinin maddi yardımları da diktatör rejimin
neden olduğu ekonomik yıkımı düzeltmeye yetmemektedir. Mursi, bir halkın kendi
kendini yöneterek demokrasi ve kalkınmanın iç içe geçtiği bir Mısır’ın
sembolüyken, bundan korkan karanlık güç odakları Mursi şahsında bu ideali hedef
almışlardır.
Darbeciler
tarafından özgürlüğü elinden alınan Mursi, hapishanede her gün biraz daha
eziyet görerek yavaş yavaş şehit edilmiştir ancak kendisinin de söylediği gibi,
şehadet onun için en büyük mertebe idi ve dün o mertebeye ulaştı.
Darbeden
çok çeken Türkiye, Mısır’daki bu kanlı darbe karşısında demokrasinin yüksek
sesle yagâne savunucusu olmuştur. Bu duruş sözde demokrat ve uygar Batı
dünyasının gösteremediği ilkesel bir duruştur. Ben eminim ki Ümmetimuhammed ve
aziz milletimizin vicdan sahibi her bir bireyi Mursi’nin katilleri gibi
yaşamaktansa onun gibi şehit olmayı arzulamaktadır. Anadolu’nun ve İslam
coğrafyasının mümbit topraklarında Mursi’yle aynı yoldan yürüyecek binlerce
genç yetişmektedir. Onun kurduğu hayal bir gün muhakkak gerçekleşecektir.
Bir
kez daha, en içten duygularımla buradan ifade etmek isterim ki: Ruhun şad olsun
yiğit adam. Buradan kardeş Mısır halkına Türk milletinin başsağlığı dileklerini
iletiyorum. Ey şehit Başkan, size Gazi Meclisin kürsüsünden hitap ediyorum. Sen
zalimler karşısında eğilmedin, dik durdun. Sen hak ve hakikatin yüksek sesle
savunucusu oldun. Bunun için, başta çocukların, sonra Mısır halkı ve
nihayetinde İslam ümmeti ve bütün dünya sen ve arkadaşların için “Onlar
adamdı.” diyorlar. Senin yönetiminden korkanlar senin hayatından da korktular,
en sonunda dün senin cenaze merasiminden de korktular ama şunu gördük ki bugün
Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında milyonlarca Müslüman senin cenaze
namazını kılarak seni ebediyete uğurlamıştır. Ey mazlum, mağdur ve şehit
Başkan, hak mücadelesinin unutulmaz bir kahramanı olarak ilelebet anılacaksın.
Mekânın cennet, makamın ali olsun. Ve bütün milletvekillerimizi bu şehit
Başkanın ruhuna bir Fatiha okumaya davet ediyorum. Ruhu için el Fatiha.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İşler.
Gündem
dışı ikinci söz, Aksaray’ın il oluşunun 30’uncu yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’e aittir.
Buyurun
Sayın Erel.
2.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Aksaray’ın
yeniden il oluşunun 30’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti, ekranları başında bizi izleyen çok kıymetli
hemşehrilerim; Aksaray’ımızın yeniden il oluşunun 30’uncu yıl dönümü hakkında
söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aksaray’ımızın yeniden il olmasında emeği geçen
dönemin Başbakanı Merhum Turgut Özal’ı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı,
Aksaray Milletvekilimiz Mehmet Altınsoy’u, Milletvekilimiz Raşit Daldal’ı
rahmetle anıyoruz. Yine, o dönemin Aksaray Milletvekili Mahmut Öztürk Bey'e, o
dönemin tüm siyasi parti teşkilat yöneticilerine, sivil toplum kuruluşlarına ve
Aksaray’ın il olmasını Türkiye gündeminde, Aksaray gündeminde, Meclis
gündeminde sıcak tutan, canlı tutan o dönemin basın-yayın kuruluşlarına,
gazetecilerimize, televizyoncularımıza, radyocularımıza ve basın-yayın cemiyet
başkanlarına, kısacası bu uğurda kalem oynatan, kelam üreten, emek veren tüm
hemşehrilerimize Aksaraylılar adına teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milattan önce
10 binlere dayanan tarihiyle Selçuklulardan İlhanlılara, Danişmentlilerden
Karamanoğullarına, oradan da Osmanlı’ya uzanan egemenlik macerasıyla özel ve
güzel şehrimiz, Selçuklu Sultanı Kılıçarslan tarafından “iyilerin yurdu,
salihlerin yurdu” anlamına gelen Şehr-i Süleha adı verilen, soluduğumuz havada
tarih, her köşe başında bir evliyanın nazarı ve nefesi olan salihler ve
evliyalar şehri Aksaray.
Bu arada, son on beş günde Aksaray’da meydana gelen
dolu afeti nedeniyle tarım alanlarında çiftçilerimiz büyük bir zarar
görmüşlerdir. Kendilerinin istek ve talepleri, bu zarardan dolayı Tarım Kredi
Kooperatifine ve Ziraat Bankasına olan borçlarının faizsiz olarak üç yıl
ertelenmesi ve il afet komisyonuna Cumhurbaşkanlığı makamından gerekli ödeneğin
bir an önce gönderilmesidir.
Değerli milletvekilleri, Aksaray, yeniden vilayet
oluşunun 30’uncu yıl dönümünde, en son bundan bir yıl on altı gün önce Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından Aksaray’da sözü verilen Ulukışla-Aksaray demir
yolunun artık ihale edilerek hizmete sunulmasını ve Aksaray organize
sanayisinin bu demir yoluyla Mersin Limanı’na kavuşmasını heyecanla
beklemektedir.
Yine, Aksaraylılar yirmi beş yıl önce temeli atılan,
yüzde 60’ı tamamlandıktan sonra 2002 yılında programdan çıkarılan ve “Yolcu
yok.” iddiasıyla kaderine terk edilen 75. Yıl Aksaray Havaalanı’nın programa
alınarak Aksaraylıların hizmetine sunulmasını beklemektedirler. Böylece, 400
bin nüfusu olan ve yurt dışında en çok işçisi olan illerin başında gelen
Aksaray’ımızda hem yurt içi hem yurt dışı ulaşım kısalarak kolaylaşacak hem de
iş adamlarımız muhataplarını Konya’da, Kayseri’de, İstanbul’da ağırlayıp iş
görüşmelerini buralarda yapmaktan kurtulacaklardır.
Yine, Aksaraylıların yüzde 80’i geçimini tarım ve
hayvancılıktan sağlamaktadır. Aksaray’da tarımda sulamada büyük sorunlar
yaşanmaktadır. Aksaray’da yer altı suları çekilmektedir. Çekilen bu yer altı
sularının yerine Tuz Gölü’nün tuzlu suları gelmektedir ve kısa sürede
Aksaray’ın verimli ovası çoraklaşacak, tuzlaşacaktır. Bir an önce, kısa vadede
Kızılırmak suyunun Aksaray Ovası’na, uzun vadede de Fırat’ın kolu Karasu’nun
tünelle Kızılırmak’a kavuşturularak bu sorunun çözülmesi gerekmektedir.
Aksaray’da sekiz ay önce hizmete giren eğitim ve
araştırma hastanesinde yeteri kadar doktor bulunmamaktadır. Artık hastanenin
fiziki olumsuzluklarını bir tarafa bıraktık ama doktor yok, çocuk kardiyoloğu,
çocuk hastalıkları doktoru, çocuk psikoloğu, onkoloji uzmanı, kadın
hastalıkları doktoru Aksaray’da yeteri kadar bulunmamaktadır, vatandaşlarımız
perişan olmaktadır.
Yine,
3. Lig’e çıkmış bulunan Aksarayspor’a ve Aksaraylılara yakışır bir stadımız
bulunmamaktadır. Aksaraylılar bir an önce, 20 bin taraftarla oynanan futbol
müsabakalarında onlara yakışır bir futbol sahasının Aksarayspor’umuza
yapılmasını heyecanla, sabırsızlıkla beklemektedirler.
Geçen
hafta görüştüğümüz Kapadokya Alan Yönetimine Aksaray’ın alınmaması Aksaraylı
hemşehrilerimizi derinden üzmüştür. Oysa başta Ihlara Vadisi, Güzelyurt,
Selime, Saratlı, Sultanhanı, Ağzıkarahan, Acemhöyük, Aşıklı Höyük, Helvadere,
Hasan Dağı ve bu özellik ve güzellikleriyle tarihî, kültürel ve doğal bir
turizm cenneti olan Aksaray’ın ya bu Kapadokya Alan Yönetimine dâhil edilmesini
ya da “Ihlara” adı altında yeni bir alan yönetiminin oluşturulmasını
Aksaraylılar adına talep ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
AYHAN
EREL (Devamla) – Bu vesileyle, hepinize, Aksaraylılar adına, Aksaray’ın il
oluşunda emeği geçen, o dönemde bu Parlamentoda bulunan tüm
milletvekillerimize, bürokratlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü münasebetiyle söz
isteyen Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’a aittir.
Buyurun
Sayın Taşkın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 17
Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Haziran
Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan evvel, Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan ve milletinin
hakkını savunurken mahkeme salonunda dün şehitlik mertebesine eren Muhammed
Mursi’ye Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun; Mısır
halkının ve tüm İslam âleminin başı sağ olsun.
Değerli
milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin
imzalandığı gün olan 17 Haziran 1994’ten bu yana o tarih Dünya Çölleşmeyle
Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir. Bu vesileyle, Dünya Çölleşme ve
Kuraklıkla Mücadele Günü’nü tebrik ediyorum.
Çölleşme
ve kuraklığın olumsuz etkileri ve doğuracağı sonuçlar hakkında toplumun
bilinçlendirilmesi ve farkındalık oluşturulması amacıyla her yıl farklı bir
ülkede yapılan etkinliklere bu sene, 25’inci yılında ülkemiz, başkent Ankara ev sahipliği yapmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyamız geçmişten miras değil, gelecekten
ödünç aldığımız kıymetli bir emanettir. Biz bu emaneti eksilterek, kirleterek
değil, en azından koruyarak gelecek nesillerimize teslim etmekle yükümlüyüz.
Bilindiği üzere toprak, varlığında zenginlik ve refah, yokluğundaysa çölleşme,
açlık ve yoksulluk demektir. Bu yüzden, hayat kaynağımız toprağın her karışına
sahip çıkmamız gerekmektedir.
Oluşumu
binlerce yılla ifade edilen bu eşsiz hayat kaynağı, ne yazık ki hatalı
kullanımlar ve iklim değişikliğinin de tetikleyici etkisiyle arazi bozulumu,
kuraklık, çölleşme, verim kaybı gibi nedenlerle yok edilmektedir. Bunun
sonucunda ise başta gıda kıtlığı, açlık, göç, işsizlik, yoksulluk, savaş ve
istikrarsızlık olmak üzere çeşitli sonuçları beraberinde getirerek dünyada 1
milyardan fazla insanı doğrudan etkileyen ekonomik, sosyal, çevresel ve
kültürel açıdan olumsuz tesirleri olan sessiz bir felakete dönüşmektedir. Bu
durum karşısında toprakların korunması, doğal kaynakların sürdürülebilir
yönetimi ve gıda güvenliğinin sağlanması için küresel ölçekte çölleşme ve
erozyonla mücadele edilmesi bir zorunluluktur. Türkiye, erozyonla mücadelede
dünya lideridir ve yaptığı ağaçlandırma ve rehabilitasyon çalışmalarıyla orman
varlığını artıran nadir ülkelerden birisidir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 1970’li yıllarda erozyonla denizlere, göllere,
barajlara taşınan toprak miktarı yılda 500 milyon ton iken son yıllarda yapılan
çalışmalar neticesinde günümüzde bu miktar yılda 154 milyon tona düşürülmüştür.
Hedefimiz, 2023 yılında 130 milyon tona düşürmektir.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın himayelerinde başlatılan Ulusal Ağaçlandırma
Seferberliği’yle bugüne kadar 4,5 milyar fidan toprakla buluşturulmuştur.
Hedefimiz ise 2023 yılına kadar dünya nüfusuna denk gelen 7 milyar fidanı
toprakla buluşturmaktır.
Bugün,
yaklaşık 22 milyon hektar orman alanına sahibiz, hedefimiz, bunu 2023 yılında
ülke yüzölçümünün yüzde 30’una yani yaklaşık 23,5 milyon hektara yükseltmektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hayatımız ve medeniyetimiz toprağa bağlıdır.
Dünyamızı çölleşme tehlikesine karşı en iyi şekilde koruyarak, gelecek
nesillerimizin temiz suyu, verimli toprağı, ormanı olan bir dünyada
yaşayabilmesi için elimizden geleni hep beraber yapmak zorundayız.
Sözlerime
son verirken çölleşme ve erozyonla mücadele konusunda çok başarılı çalışmalar
yürüten Tarım ve Orman Bakanlığımız yetkililerini, özellikle Çölleşme ve
Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğümüzü, yine, Orman Genel Müdürümüzü tebrik
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk yirmi milletvekiline
yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim, bu sözlerin ardından sayın grup
başkan vekillerimizin de söz taleplerini karşılayacağım.
İlk
söz, Sayın Mücahit Durmuşoğlu’na aittir.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun,
hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye
Allah’tan rahmet dilediğine ve 16 Haziran Türkçe ezan zulmünün sonlandırılmasının
69’uncu seneidevriyesine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sözlerimin
başında, dün mahkeme salonunda hayatını kaybeden Mısır’ın demokratik
yöntemlerle seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi rahmetle anıyorum.
16
Haziran, Türkçe ezan zulmünün sonlandırılmasının seneidevriyesidir. CHP
iktidarı döneminde Diyanet İşleri Başkanlığının 18 Temmuz 1932 tarihli bir
genelgesiyle ezan Türkçe okunmaya başlandı ve on sekiz yıl uygulamada kaldı.
Arapça ezan okuyanlara üç aya kadar hapis cezası getirildi. Asırlardan beri
Anadolu üzerinde yankılanan “Allahuekber” sedalarının susturulduğu bu dayatma
toplum içinde çok büyük rahatsızlıklara neden oldu. İnsanların en doğal
özgürlükleri içerisinde yer alan dinlerini hür bir şekilde yaşama hakkı on
sekiz yıl boyunca gasbedildi. “Yeter, söz milletin!” sloganıyla iktidara gelen
Demokrat Parti Hükûmetinin 16 Haziran 1950 tarihinde, ramazanın 1’inci günü
aldığı kararla, ezan, asıl hâli Arapça okunmaya başlandı. Ezanı Muhammedî’nin
aslına rücusunun 69’uncu yılı dolayısıyla Adnan Menderes ve arkadaşlarını
rahmetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
İlyas Şeker, buyurun lütfen.
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, hayatını kaybeden
Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Mısır’ın
demokratik seçimle göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin mahkeme
salonundaki şehadet haberini üzüntüyle öğrendik. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi,
bir grup darbeci azınlık tarafından görevinden uzaklaştırılarak adil olmaktan
uzak yargılamalarla mahkûm edilmeye çalışıldı. Tarih, ona bu zulmü yapanları
asla unutmayacaktır. Tarihin en büyük demokrasi mücadelesini veren şehit
Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet diliyorum. Demokrasi yanlısı herkesin ve
İslam âleminin başı sağ olsun. İnanıyorum ki mücadelesi ve hayatı kendisinden
sonrakilere de rehber olacaktır. Bu zulüm ve katliamın failleri bunun hesabını
er ya da geç, bu dünyada veya öteki dünyada vereceklerdir. Tarih önünde
kazanan, demokrasi şehidi Mursi ve arkadaşları; kaybeden, darbeci zalimlerdir.
Zalimler için yaşasın cehennem diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
İsmail Güneş.
Buyurun
lütfen.
3.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, hayatını
kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben
de Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanının şehadete yürümüş olmasını üzüntüyle
öğrenmiş bulunmaktayım. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, Mısırlı
kardeşlerimize de başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
“Mursi
kimdi?” derseniz “Hiçbir zaman alçalmayın, haksızlığa boyun eğmeyin,
vatanınızdan, haklarınızdan ve dininizden asla en ufak taviz vermeyin.” diyen
bir adamdı. “Mursi kimdi?” derseniz, davasına sahip çıkan, milletinin
çıkarlarını önceleyen ve ümmetin çıkarlarını önceleyen, vatanı ve milleti için
uğraş veren bir insandı. “Niçin darbe yapıldı?” derseniz, işte, vatanını ve
milletini sevdiği için darbe yapıldı; Mısırlıların haklarını, Müslümanların
haklarını koruduğu için darbe yapıldı. Ve biz biliyoruz ki bu darbe yapanlar,
değil Mursi’nin kendisinden cenazesinden bile korkmaktadırlar ama…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
İmran Kılıç.
Buyurun
lütfen.
4.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın,
Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin darbecilerin
mahkemesinde yargılanırken şehiden vefat ettiğine ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mısır’ın
seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, darbecilerin mahkemesinde
yargılanırken şehiden vefat etmiştir çünkü bizim inancımıza göre mazlumen
öldürülen her bir Müslüman hakiki şehittir. Bu şehidimize yapılan ikinci bir
hakaret de ailesinin ve sevenlerinin bulundurulmadığı bir ortamda, gizlice,
sabahın alaca karanlığında defnolunmasıdır. Ama sevenleri dünyanın ve ülkemizin
her bir yanında onu anmakta ve gıyabi cenaze namazları kılınmaktadır. Daha da
üzücü olanı, sözüm ona demokrat Batı’nın ve Batıcıların her zaman olduğu gibi
darbecilerin yanında topyekûn yer almaları ve demokrasi adına bir çift söz etmemeleridir.
Biz, bu tavırları, İran petrollerini millîleştiren Muhammed Musaddık’ın
devrilmesinde, 60 ihtilalinde, 80 ihtilalinde, 28 Şubat darbe süreçlerinde
gördük ve biliriz, hele onların Saddam’la ölümcül dansları ibretiâlem bir
olaydır. Tarih, Müslümanları dağınıklıkları, Batı’yı ve Batıcıları da çifte
standartlarıyla tanımaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Muharrem Varlı…
5.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana
ilindeki muhtarlıkların elektrik sorununun çözümü noktasında Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in girişimde bulunmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
MUHARREM
VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adana’da,
genellikle belediyelerin yaptırmış olduğu parkların içerisinde muhtarlık
odaları var. Orada, muhtarlar, o mahallenin sakinlerine hizmet verirler,
gelenlerin işlerini görmeye çalışırlar.
Şimdi,
aldığımız bilgiye göre, Adana’daki bu muhtar odalarının hemen hemen tamamına
yakınının cereyanları kesilmiş. Bu muhtarların aldıkları maaşlar zaten
kendilerine yetmiyor. Yani bununla elektrik mi ödesinler, su mu ödesinler,
yoksa o mahalledeki insanlara hizmet mi götürsünler? Bu noktada, şahsınız ve
makamınız sayesinde Bakanlık nezdinde bir girişimde bulunup bu sorunun
çözülmesine katkı sağlarsanız teşekkür ederiz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Varlı.
Sayın
Oya Eronat, buyurun lütfen.
6.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, hayatını
kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
OYA
ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mısır’ın
demokratik yöntemlerle seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, emperyalist
güç odaklarının destekledikleri askerî cuntayla meşru yönetiminden
uzaklaştırılmış, daha sonrasında cezaevinde büyük bir zulme terk edilmiştir.
Tüm dünyanın gözü önünde cereyan eden bu zulme Türkiye dışında kimsenin sesi
çıkmamış ve tüm dünya üç maymunu oynamıştır. Mursi, vermiş olduğu demokrasi mücadelesi
ve ona yapılan zulümle hatırlanacaktır. Allah rahmet eylesin.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sefer Aycan, buyurun lütfen.
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın,
vatandaşların müteahhitlerin inşaatları tamamlayamamasından kaynaklanan mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
SEFER
AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son iki yıldır
müteahhitler başlamış oldukları inşaatları tamamlayamamıştır; inşaatlar yarım
bırakılmış, bazıları ise kaybolmuştur. Müteahhitle anlaşan, arsasını veren veya
para ödeyen vatandaş ortada kalmış ve mağdur durumdadır. Şehrim
Kahramanmaraş’ta ve Türkiye genelinde binlerce vatandaş evlerine veya iş
yerlerine kavuşamamıştır, hem parasından hem de mallarından olmuştur. Bazı durumlarda
müteahhit ortada yoktur. Bazılarıyla taraflar davalık olmuştur, durum çıkmaza
girmiştir. Vatandaş çözüm beklemektedir. Bazı vatandaşlar inşaatını kendisi
bitirmek ve gayrimenkulünü kullanmak istemektedir. Müteahhit ile kurumlar arası
dava sürerken vatandaş gayrimenkulünü kullanmak için izin beklemekte, kolaylık
beklemektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Yavuz Subaşı…
8.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın,
hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye
Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
YAVUZ
SUBAŞI (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
“Demokrasi”
dediler, “Arap Baharı” dediler, “adalet” dediler ve el attıkları ülkeleri ne
hâle getirdiler! Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı rahmetli Muhammed Mursi’ye
Allah’tan rahmet diliyorum.
Dün
mahkeme salonunda, onun şu veya bu şekilde vefatına, şehit edilmesine katkı
sağlayan, başta emperyalist güçlerin uşağı, darbeci generali Sisi olmak üzere
tüm darbecileri lanetliyorum, tüm darbeleri kınıyorum ve “Zalimler için yaşasın
cehennem!” diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Zeynep Gül Yılmaz…
9.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın,
hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye
Allah’tan rahmet, 2018-2019 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle tatile giren
öğretmen ve öğrencilere iyi tatiller, 15-16 Haziran tarihlerinde Yükseköğretim
Kurumları Sınavı’na giren gençlere başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
ZEYNEP
GÜL YILMAZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben
de Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi’ye Allah’tan rahmet diliyorum.
Mursi bir demokrasi şehididir. Onu şehit edenleri de görmezden gelenleri de
bunlara çanak tutanları da gerçekten kınıyoruz. Sevenlerine, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Hafızalarda
onurlu ve saygın duruşuyla yer edinmiştir.
Yine,
geçtiğimiz hafta karnelerini alan çocuklarımıza hayırlı uğurlu olsun diyorum.
Ailelerine, öğretmenlerimize hayırlı bir tatil diliyorum ve yine, YKS sınavına
giren gençlerimize de hayırlı başarılar diliyor, bundan sonraki hayatlarında da
üstün başarılar ve hayırlar diliyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Tamer Dağlı…
10.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı’nın, hayatını
kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine ve Kuzey Irak’ta yürütülen Pençe Harekâtı’na kararlı şekilde devam
edildiğine ilişkin açıklaması
TAMER
DAĞLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben
de Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Cenab-ı Allah’tan
rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun diyorum. Tüm İslam âleminin ve gerçek
demokrasi sevdalılarının başı sağ olsun diyorum.
27
Mayısta başlayan Pençe Harekâtı’nda terör örgütü PKK’ya karşı yürütülen operasyonlar
kararlı bir şekilde devam ediyor. Irak’ın kuzeyindeki Hakurk’a Pençe Harekâtı
kapsamında düzenlenen hava harekâtlarında PKK bölücü terör örgütü tarafından
kullanılan silah mevzisi, barınak, yığınak ve mühimmat deposu hedefler vurulmuş
ve çok sayıda terörist de etkisiz hâle getirilmiştir. Millî gururumuz Silahlı
Kuvvetlerimiz tarafından süpürme harekâtı niteliğinde yürütülen Pençe
operasyonu bölgedeki son terörist etkisiz hâle gelinceye kadar devam edecektir.
Bu kutsal görevde Mehmetçik’imize Cenab-ı Hak’tan yardım niyaz ediyorum.
Bu
vesileyle, vatan savunmasında, terörle mücadelede canlarını feda eden kahraman
şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyor; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Dağlı.
Sayın
Abdullah Nejat Koçer, buyurun lütfen.
11.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer’in,
Gaziantep ilinin en fazla ihracat yapan iller sıralamasında 6’ncı durumda
olduğuna ve hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed
Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk
Patent ve Marka Kurumu verilerine göre bu yılın ocak-nisan dönemi marka tescil
sıralamasında 6’ncı sırada yer alan Gaziantep yıllar önce başlayan markalaşma
yolculuğuna hız kesmeden devam ediyor.
Türkiye'nin
en büyük bin ihracatçı listesinde yer alarak şehrimizi en büyük ihracatçılar
listesinde 5’inci sıraya taşıyan 61 Gaziantepli firmamızı yürekten kutluyorum.
Gaziantep, Türkiye'nin en büyük 6’ncı ihracatçı şehri olarak, 2019 yılında 8
milyar dolarlık ihracat hedefiyle ülkemizin ekonomik kalkınma sürecine katkı
sağlamaya devam etmektedir.
Bu
vesileyle, Mısırlıların özgün iradesiyle ilk Cumhurbaşkanı olarak seçilen,
askerî darbeyle hapsedilerek haksızlığa ve zulme mahkûm edilen demokrasi şehidi
Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Koçer.
Sayın
Mustafa Levent Karahocagil, buyurun lütfen.
12.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagil’in, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed
Mursi’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – “Onlar
sanıyorlar ki biz sussak mesele kalmayacak / Hâlbuki biz sussak tarih
susmayacak / Tarih sussa hakikat susmayacak / Onlar sanıyorlar ki bizden
kurtulsalar mesele kalmayacak / Hâlbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından
kurtulamayacaklar / Vicdan azabından kurtulsalar tarihin azabından
kurtulamayacaklar / Tarihin azabından kurtulsalar Allah’ın gazabından
kurtulamayacaklar.”
Asrın firavunlarına karşı yaptığı cihat sonunda
şehadet mertebesine ulaşan Muhammed Mursi, bizlere ve gelecek nesillere örnek
olacaktır. Yaptığı mücadele meşalesini onun ihvanları söndürmeyecek, açtığı
yolun sonu zafere ulaşacaktır inşallah. Rabb’im ona sonsuz rahmet eylesin,
şehadeti kutlu olsun.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
İlhami Aygun, buyurun lütfen.
13.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un,
AKP iktidarının Türk çiftçisini mi, yoksa yabancı çiftçiyi mi desteklediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – 14 Haziran 2019 tarihi, Türk tarımı için kara bir
tarihtir; ülke tarımının bitirildiğinin AKP iktidarı tarafından da onaylandığı
bir tarihtir. Resmî Gazete’de taze ve dondurulmuş sığır etinden vişne ve eriğe,
buğdaydan ayçiçeği ve yoncaya, margarinden makarnaya, bezelyeden çorbaya
aklımıza gelen bütün ürünlerde sıfır gümrüklü ithalat izni ilanı çıkmıştır. Bu
kararların da muhatabının Ticaret Bakanlığı olduğu yazılmıştır. Yani kısacası,
Tarım Bakanlığı kepenk indirmiştir. Buğday, arpa hasadı yapılırken sıfır
gümrüklü ithalat neyin nesidir? Tarım Bakanı, şubat ayı sonunda “Kısa vadede
ette sorun yok.” demiş idi. Üç buçuk ay geçmesine rağmen bu ithalat nedir?
AKP
iktidarına soruyorum: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur? Çiftçilerimiz
sizden sıfır gümrüklü ithalat değil, geçen yıldan kalan sertifikalı tohum
kullanım desteği, buzağı desteği ve takside bağlamış olduğunuz yağlı tohum
desteklerini beklemektedir. Siz Türk çiftçisini mi, yoksa yabancı çiftçileri mi
destekliyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Halil Öztürk…
14.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün,
uluslararası gıda firmalarının ülkemizde aynı marka ve logoyu kullanarak Avrupa
ülkelerinden daha düşük besin değerine sahip ürünleri sattığına ve Sağlık
Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığını bu konuda dikkatli olmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
HALİL
ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, son dönemde kamuoyunun gündeminde yeterince
yer almayan önemli bir konuya değinmek istiyorum. Uluslararası gıda firmaları
ülkemizde aynı marka ve logoyu kullanarak Avrupa ülkelerinden daha düşük besin
değerine sahip ürünleri satmaktadırlar. Örneğin, ünlü bir dondurma markasının
bir ürününü İngiltere’de alırsanız içindeki süt oranı yüzde 11 iken bizdeki
aynı ürünün süt oranı sadece yüzde 1’dir. Aynı ürünün meyve püresi oranı
İngiltere’de yüzde 11 iken bizde satılan üründeki bu oran binde 4’tür. Avrupalı
ülkeler bizde satılan ürünleri daha kaliteli ve besin değeri yüksek bir şekilde
tüketmektedirler. Yine, buğday ve mısır gevreği şeklinde satılan bir başka
üründe ise Avrupa’da satılanda D vitamini bulunurken özellikle gelişim
çağındaki çocuklarımızın tükettiği bizdeki üründe D vitamini bulunmamaktadır. Bu
örnekleri çoğaltarak sıralamak mümkündür. Bu bakımdan gerek Sağlık Bakanlığını
gerekse Tarım ve Orman Bakanlığını bu konuda daha dikkatli davranmaya davet
ediyorum. Uluslararası firmaların ürünleri bir kez daha denetlenerek Avrupa’da
satılan ürünlerle eş değer hâle getirilmesi sağlanmalı, gerekirse yasal
düzenlemeler yapılmalıdır.
BAŞKAN
– Sayın İsmail Kaya...
15.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, hayatını
kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
İSMAİL
KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bütün
dünyanın gözleri önünde kanlı bir darbeyle görevinden uzaklaştırılan Mısır’ın
demokratik yöntemlerle seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, dün mahkeme
salonunda Hakk’a yürümüştür. Mursi, demokrasi safında yer alma cesaretini
gösteren büyük bir liderdi; ahlaksız ve hukuksuz darbe sonrasında cuntanın
güdümündeki mahkeme salonlarında acımasızca yargılanmıştır. Mursi hapsedilmişti
ama onu hapsedenlerden daha özgür ve hürdü. Darbeciler, Mursi’nin naaşından
bile korkacak kadar basit tutumlarıyla halkın gözünde âdeta yaşayan ölülerdir.
Darbe onu iktidardan uzaklaştırdı ancak hatırası gönüllerimizden asla
silinmeyecek. Ümmetimuhammed onun dik duruşunu asla unutmayacak. Türkiye'nin ve
milletimizin sağlam bir dostu olan şehit Muhammed Mursi’ye Cenab-ı Allah’tan
rahmet diliyorum. Mısır halkının ve tüm İslam âleminin başı sağ olsun diyerek
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Ali Keven...
16.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, yoğun yağış
nedeniyle sel yaşayan illere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Yozgat Merkez
ve Şefaatli ilçesine bağlı köylerin sağanak ve dolu yağışı nedeniyle afet
bölgesi ilan edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ
KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sel
taşkını yaşayan illerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yozgat Merkez
ve Şefaatli ilçesine bağlı toplam 15 köyde etkili olan sağanak ve dolu yağışı
sonucu maalesef çok büyük miktarda maddi zarar oluştu. Yaklaşık 70 bin dekar
buğday, arpa ve nohut ekili alanda büyük hasar oluştu. Bir tavuk çiftliğinde
600 tavuk ve birçok köyde çok sayıda küçükbaş hayvan telef oldu. Birçok köyde
köprü, bahçe duvarı, ahır, mandıra gibi yapılar yıkıldı, köy yolları harabeye
döndü. Yozgat’ta sel ve dolunun vurduğu köylerde tam anlamıyla bir doğal afet
yaşanmıştır. Son beş yıldır sürekli doğal afet ve kuraklık yaşayan ilimizin bu
bölgeleri acilen doğal afet bölgesi ilan edilmeli ve devletimiz
vatandaşlarımızın yaralarını sarmalıdır. Ayrıca, zarar gören çiftçilerimizin
borçları ertelenmeli ve faizleri tamamen silinmelidir. Yıkılan yapıların
onarımı veya yeniden yapımı sağlanmalıdır. Hemşehrilerimize tekrar büyük geçmiş
olsun diyor, saygılarımı iletiyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Metin İlhan, buyurun lütfen.
17.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir
ilinde çiftçilerin yoğun dolu yağışı nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin
giderilmesi konusunda yetkililere seslendiğine ilişkin açıklaması
METİN
İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.
Geçtiğimiz
hafta Kırşehir ilimize bağlı ilçemizde dolu yağışı nedeniyle birçok köy ve
mahallede maddi hasar meydana gelmiştir. Kırşehir’deki yoğun dolu yağışı
köylerde tarımla uğraşan çiftçilerimizin arazilerinde ciddi zarar ve hasara yol
açmıştır. Bununla birlikte, özellikle Kaman ilçemizde kuraklığın da kendini
göstermesi ekilen arazilerin verimliliğini düşürerek olumsuz yönde
etkilemiştir. Boztepe ilçesinde 7 köy, Mucur ilçesinde 13 köy ve Kaman
ilçesinde 1 köy ile 3 mahalle ciddi hasar alan yerler arasındadır.
Çiftçinin
mağduriyetinin giderilmesi ve zararının karşılanması yönünde gerekli yardım ve
desteğin yapılmasına ilişkin olarak ivedilikle harekete geçilmesi adına buradan
başta Tarım Bakanımız olmak üzere tüm yetkililere sesleniyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Ziver Özdemir, buyurun lütfen.
18.- Batman Milletvekili Ziver Özdemir’in, hayatını
kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
ZİVER
ÖZDEMİR (Batman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben
de Mısır halkının özgür iradesiyle, demokratik seçimlerle ilk Cumhurbaşkanı
olarak seçtikleri Muhammed Mursi’nin Hakk’a yürüdüğünü duydum. Şehit
Cumhurbaşkanına, yiğit, hak davanın kahraman mücahidi Başkana Rabb’imden rahmet
diliyorum. Başta ailesine, Mısır halkına ve tüm İslam âlemine başsağlığı
diliyorum.
Dik
duruşun, mücadelen, yiğitliğin çok kişiye örnek olacaktır ey şehit Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
Müzeyyen Şevkin…
19.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in,
Türkiye’de kırmızı et üretimi azalırken ithalatta artış yaşandığına ve Tarım
Bakanını görevini yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN
ŞEVKİN (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Türkiye'nin
kırmızı et üretimi azalırken ithalatta büyük artış yaşandı. 2018 yılında
toplamda 55.752 ton kırmızı et için Türkiye dışarıya 260 milyon 107 bin dolar
ödeme yaptı. 2018 yılında yine yüzde 3.488 artışla kemiksiz et ithalatı 2.241
ton 421 kiloya ulaştı.
Ülkemizde
tarım ve hayvancılık bitme noktasına gelmişken Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Sayın Bekir Pakdemirli Silivri’de toplantı yaptı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da,
İç Anadolu’da çiftçinin, üreticinin derdini dinlemesi gerekirken Silivri’de
güya üreticilerin sorunlarını dinleyen Sayın Tarım Bakanı, lütfen ama lütfen,
bu ülkenin belkemiği olan tarım ve hayvancılığa vurulan darbelere sessiz
kalmayınız. Asli görevinizi yapmaya davet ediyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Alpay Antmen…
20.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Mersin ili
Anamur Belediyesinin “caretta caretta” yuvalarının bulunduğu sahil şeridine
piknik alanı yapmak istediğine ilişkin açıklaması
ALPAY
ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mersin’de
cennetten bir köşe olan Anamur’da bayramda, seçilmiş belediye başkanı “caretta
caretta”ların üreme alanlarını piknik alanı yapacağım diye hafriyat
makinelerini soktu. Toplumun büyük tepkisi ve cumhuriyet savcılığına şikâyet
üzerine geri adım attı ama bugün sabah itibarıyla, tekrar buraya kum dökerek ve
hafriyat aletleriyle kaplumbağa üretim merkezlerini yok etmeye çalışıyor.
Biz
doğayı gelecek kuşaklardan ödünç aldık, bu nedenle Tarım Bakanlığını göreve
çağırıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdi grup başkan vekillerimizin söz taleplerini sırayla
karşılayacağım.
Öncelikle,
İYİ PARTİ Grubu Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkan, buyurun lütfen.
21.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 17
Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 4’üncü yıl dönümüne,
Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nin Kocaeli iline çevre felaketinden ve tarih
katliamından başka bir şey bırakmayacağına, açıklanan işsizlik rakamlarının
ekonomideki kötüye gidişi gözler önüne serdiğine, Suriyeli mülteciler sorununun
Türkiye Cumhuriyeti devletinin beka meselesi olduğuna, Kocaeli ili Darıca
ilçesinde meydana gelen sel felaketinde yaşamını yitiren Elif Urhan’a, Çin
toplama kampında şehit olan Doğu Türkistanlı yazar Nurmuhammed Tohti’ye ve
hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye
Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin
gelişmesine büyük katkılar sunan devlet ve siyaset adamı olarak Türk milletinin
gönlünü kazanan 9’uncu Cumhurbaşkanımız merhum Süleyman Demirel’i, vefatının
4’üncü yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum. Mekânı cennet, ruhu şad olsun.
Geçtiğimiz
hafta sonu Kocaeli’de sel felaketi yaşandı. Sel sonucu Darıca’da ne yazık ki
bir vatandaşımız hayatını kaybetti. Öncelikle hayatının baharında, daha 26
yaşında yaşamını yitiren Elif Urhan kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum;
ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabrıcemil niyaz ediyorum. Selden
etkilenen Darıca ve Kocaeli’deki bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Kocaeli’nin
altyapısı perişan bir hâlde. Ancak Kocaeli’ye hizmet etmek yerine, Kocaeli’nin
ormanlarını, tabiatını ve tarihini yağmalamakla meşguller. Kocaeli’ye hançer
gibi saplanan Kuzey Marmara Otoyolu Projesi tüm vandallıklarıyla devam ediyor.
On binlerce ağaç kesildi, yetmedi, yok edilen birçok tarım alanı var ve bu
doğal düzen yetmedi, şimdi de Kocaeli’nin tarihini, kültürel zenginliklerini
kazıyıp yutmaya çalışıyorlar. En son Gebze’deki Ballıkayalar gibi iki yüz
milyon yıllık süreçte oluşmuş bir tabiat parkını yok etmeye ve 17 bin ağacı
kesmeye başladılar. Proje kapsamında, bu sefer de açılacak olan taş ocağı için
Kandıra Babaköy’de kesilecek 2 binden fazla ağaç yetmezmiş gibi, eski Roma
Dönemi’ne ait lahit mezarların, tümülüslerin ve tarihî kalıntıların olduğu
bölge haritadan silinmeye çalışılıyor. Çalışmalar gündüz değil gece
yürütülüyor. Yaptıkları işte bir sıkıntı mı var, bir utanç mı var; niye gece
çalışıyorlar? Bence utanmaktan vazgeçin, korkun; Kocaeli halkı artık bu
Vandalizme geçit vermeyecek. Malum firmaların yaptıkları bu yol o firmaların
karnını doyuruyor olabilir ama üzülerek söylüyorum, bu yol, Kocaeli’ye geri
dönüşü olmayan bir çevre felaketinden ve tarih katliamından başka hiçbir şey
bırakmayacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Devam edin lütfen.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün açıklanan
işsizlik rakamları ekonomimizin kötüye gidişini bir kez daha gözler önüne
serdi. İşsiz sayısı 2019 yılı Mart döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1
milyon 334 bin kişi artarak 4 milyon 544 bin kişiye çıktı. İşsizlik oranı ise 4
puanlık bir artışla yüzde 14,1 seviyesinde gerçekleşti. TÜİK’in açıkladığı yeni
veriler genç nüfustaki işsizliğin geldiği noktayı da gözler önüne seriyor.
15-24 yaş arası nüfustaki işsizlik oranı yüzde 25,2’ye yükselirken istihdama
katılım oranı ise yüzde 45,4’e geriledi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Devam edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Hükûmet bu gerçeği artık görmeli ve tüm yoğunluğunu toplumu
boşa uğraştıran meseleler yerine ekonomiye vermeli. Vatandaşımızın iş
bulamaması, evine aş götürememesi ne zaman gündemimize gelecek merak ediyoruz.
Sevgili
arkadaşlar, Türkiye’deki 3 milyon 610 bin Suriyelinin yüzde 61’i -ki bu rakam 2
milyon 212 bine tekabül ediyor- 0-24 yaş arası. Bu nüfus ilerleyen yıllarda
yapısal ve zihinsel olarak giderek burada yerleşik hâle gelecek. 2011 yılından
bu yana ülkemize gelen Suriyelilerin tekrar Suriye’ye geri dönüşleri yüzde 1
oranına bile ulaşmamış, sürekli geliyorlar ama hiç gitmiyorlar. Bugün
Türkiye’de yaşayan her 20 kişiden 1’i Suriyeli. Yaklaşık yirmi yıl sonra
Suriyelilerin nüfusunun ortalama 7,5 milyon olacağı öngörülüyor ve ülkemizde
her 13 kişiden 1’inin Suriyeli olacağı hesap ediliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu tehlikenin ne kadar farkındasınız bilmiyorum ama bu
durum Türkiye Cumhuriyeti devletinin doğrudan beka meselesidir. Buradan çağrı
yapıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda ciddi olarak bir toplantı
yapmak zorundadır.
Çin’in
Doğu Türkistan Türklerini hapsettiği toplama kamplarında bir Türk aydını daha
şehit oldu geçen hafta. Doğu Türkistan Türkü, dünyaca ünlü yazar Nurmuhammed
Tohti hastalanmasına rağmen, götürüldüğü kampta yetmiş gün süren gözaltı, sorgu
ve işkence sonunda hayatını kaybetti. 70 yaşında hayatını kaybeden Tohti’nin naaşı
ne yazık ki ayaklarında kelepçeyle ailesine teslim edildi. Yazar Tohti’ye
Allah’tan rahmet diliyorum. Buradan bir kez daha uyarıyoruz: Çin’in Uygur
Türklerine yönelik uyguladığı zulme lütfen sessiz kalmayın ve gerekeni yapın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi dün
mahkemedeyken hayatını kaybetti. Mısır yönetimi Mursi’nin cenazesini ailesine
teslim etmeyi reddederek Kahire’de halk mezarlığına defnedileceğini söyledi.
Defne sadece Mursi’nin 2 oğlunun katılmasına müsaade edilirken eşinin
katılmasına dahi müsaade edilmedi. İşte maalesef, diktatörlük tam da böyle bir
şey. “Ders alır mıyız acaba?” diye sormadan edemiyor insan.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Şimdi
söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan
Oluç’ta.
Buyurun
lütfen.
22.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un,
hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye
Allah’tan rahmet dilediğine, siyasetçiler ile demokratik siyaset alanında
faaliyet gösterenlerin dünyanın neresinde olursa olsun tutuklanmasına ve
yargılanmasına karşı çıktıklarına, Adana ilinde gözaltına alınan HDP Gençlik
Meclisi üyelerinin serbest bırakılmasını talep ettiklerine, Hazine ve Maliye
Bakanlığının Mayıs 2019’a ilişkin bütçe uygulama sonuçlarına, ekonomideki
krizin ciddiye alınarak tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
vekiller, Mısır’ın seçimle işbaşına gelmiş ve darbeyle devrilmiş olan ve
tutuklanmış olan Cumhurbaşkanı Mursi hayatını kaybetti. Kendisine rahmet, bütün
Mısır halkına başsağlığı diliyoruz. Son derece trajik bir durumdu, bir
siyasetçi yargılama sırasında hayatını kaybetti.
Biz,
siyasetçilerin, demokratik siyaset alanında faaliyet gösterenlerin
tutuklanmasına, siyasi faaliyetleri nedeniyle yargılanmasına dünyanın neresinde
olursa olsun karşı çıkıyoruz ve bunların siyasete doğrudan darbe olduğunu her
zaman ifade ediyoruz. Ne yazık ki ülkemizde de bu durumla karşı karşıyayız.
Bugün siyasi faaliyetleri, düşünceleri, ifadeleri nedeniyle yargılanan
demokratik siyasetçiler vardır. Şu anda biz burada konuşurken geçmiş dönem Eş
Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın Sincan’da duruşması sürmektedir. Ben
biraz evvel oradaydım, biraz izledim, buraya geldim. Geçtiğimiz günlerde yine
geçmiş dönem Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ’ın duruşması vardı ve diğer
vekillerimizin hepsi siyasi faaliyetleri, düşünceleri ve ifadeleri nedeniyle
yargılanmaktadırlar. Demokratik siyaset karşısındaki bu tutumu kınamaya devam
ediyoruz.
Bir
diğer konu, ilk defa olmuyor, bizim başımıza ilk gelen bir şey değil elbette
fakat devam eden bir süreç olduğu için bir kez daha değinmek istiyoruz. Gençlik
çalışmalarımız var, Halkların Demokratik Partisinin Gençlik Meclisi var ve bu
gençlik meclisi demokratik siyaset alanında çalışmalarını sürdürüyor. Gençliğin
sorunlarıyla, Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili siyasi faaliyet yapıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yine, geçtiğimiz günlerde Adana’da HDP Gençlik
Meclisi üyesi 23 genç arkadaşımızın evlerine baskın yapıldı, kapıları kırılarak
gözaltına alındılar. Bu gençlere bir gözdağı mıdır, gençlerin siyasi
faaliyetini engellemek için yapılan bir çaba mıdır, bunları çeşitli biçimlerde
tanımlayabiliriz ama gençleri terörize eden bu zihniyeti, bu yaklaşımı
kınıyoruz ve derhâl serbest bırakılmalarını talep ediyoruz; bizim partimizin
gençlik meclisi çalışmalarıdır.
Sayın
Başkan, bir diğer değinmek istediğim konu, biliyorsunuz Hazine ve Maliye
Bakanlığı mayıs ayı bütçe verilerini açıkladı ve yapılan açıklamalara göre
henüz beş ayını geride bıraktığımız 2019 yılının nasıl devasa bir bütçe
açığıyla kapatılacağını tahmin etmek zor görünmüyor. Veriler piyasanın
görünümünü yansıtıyor, satışlarda düşme olduğu görünüyor…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen tamamlayın.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum.
KDV
ve ÖTV tahsilatlarında düşüş olduğu görünüyor. Yani piyasada işlerin iyi
olmadığı anlaşılıyor. 2018 yılı ilk beş ayında 20,5 milyar Türk lirası açık
veren bir bütçe vardı, 2019 yılı ilk beş ayında bu açık 66,5 milyar Türk
lirasına ulaşmış oldu. Yani 2018’in tamamındaki bütçe açığı 72,6 milyar Türk
lirasıydı, biz şu anda 66,5 milyar Türk lirasına ulaşmış vaziyetteyiz. Bu, son
derece karanlık bir tablo.
Yine,
nisan ayında sanayi üretiminin geçen yılın nisanına göre yüzde 4 gerilediği
açıklandı bugün. Beklenti yüzde 1,2’lik bir gerilemeydi, burada da
beklentilerin çok üzerine çıktığı görünüyor. Yani ekonomide dipten dönüş
olmadığı anlaşılıyor. Altı ay evvel burada bütçeyi tartışıyorduk ve altı ay içinde
yaşananlar...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen toparlayın.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum.
Bir
kez daha bütçeyi tartışacağız ama görünen o ki hiçbir şekilde Hazine ve Maliye
Bakanının çizdiği pembe dünyanın karşılığı yok şu anda ekonomide, resesyon
devam ediyor ve ilk beş ayın performansı yıl sonuna dair de bize önemli bir
bilgi vermiş oluyor.
Bunu
da bir kez daha vurgulamak ve ekonomideki krizin ciddiye alınarak tartışılması
gerektiğini vurgulamak istiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özkoç, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili, buyurun lütfen.
23.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Sayıştayın
siyasetin parçası hâline getirilmesinin devlete zarar verdiğine, 2017 Sayıştay
Raporu verilerinin kamuoyuyla paylaşılmasından sonra Sayıştayın denetim
işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı Fikret Çöker ile İstanbul belediyelerinin
denetiminden sorumlu Grup Başkanı Sezgin Eren’in görevden alındığına ve
Sayıştay Başkanlığından yapılan yazılı açıklamaya ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Sayıştay bir açıklama yaptı.
Sayıştay siyasi bir kuruluş değildir, Sayıştay bir yüksek mahkemedir, mali
denetimin mekanizmasıdır, kamu bütçelerini denetler ve bu görevi Meclisimiz
yani milletimiz adına yapar. Böyle bir kurumu siyasetin parçası hâline getirmek
devlete büyük zarar verir, vermektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle
ilgili israfı ortaya koyan raporlar nedeniyle Sayıştay siyasi cendereye
alınmıştır. Raporları biz kamuoyuyla paylaştıktan sonra atılan ilk adım,
Sayıştayın Denetim İşlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Fikret Çöker ve
İstanbul Belediyelerinin Denetiminden Sorumlu Grup Başkanı Sezgin Eren görevden
alınmıştır. Rapordaki somut veriler, israf kamuoyunda tartışıldıkça Sayıştay
daha fazla siyasetin içine çekilmiştir. Sayıştay “23 Mayısta açıklama yapıldı,
bilgiler doğru değil. 2019 yılına ilişkin denetim süreci henüz başlamadı, 2018
yılı denetimleri henüz sonuçlanmadı…” İyi de Ekrem İmamoğlu Ekim 2018’de
yayımlanan 2017 Sayıştay Raporu’ndaki verilerden söz ediyor. 2018 veya 2019
denetim sonucu demedi hiç kimse.
Pazar
günü 2 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ortak yayın gerçekleştirdiler.
Önce programın moderatörüne “Siz Sayıştay raporlarını okudunuz mu? Orada 753
milyon liralık israfa dair bir rakam yok.” diyen Sayın Binali Yıldırım, Sayın
Ekrem İmamoğlu 2017 raporunu gösterince raporu okumadığını itiraf etmek zorunda
kalmıştır. Bu siyasi hezimetin üzerine Sayıştay tekrar devreye sokulmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, lütfen toparlayın.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Devletin temel kurumlarını yalanlarını, israflarını gizlemek
için kullanmak hepimize, her birimize ve gün gelir sizlere de zarar verir,
çatısında birleştiğimiz devleti tüketir.
Bugün
Sayıştaya yaptırılan açıklamada “Sayıştay raporlarında İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından bazı sivil toplum kuruluşlarına yardım yapıldığına dair
herhangi bir değerlendirme yoktur.” deniliyor. İyi de biz vakıflara kaynak
aktarımıyla ilgili bilgi verirken Sayıştayı referans göstermedik zaten.
Vakıflara yapılan 2018 yılı ve öncesine ilişkin yaklaşık 1 milyar lirayı bulan
kaynak aktarımı İstanbul Büyükşehir Belediyesi STK-Okul-Yurt 2018 Faaliyet
Raporu içinde yer alıyor. Sayıştayın 2017 yılı denetiminde ortaya koyduğu israf
işte bu tablodadır. Sayıştay ve Sayıştayın kurumsal kimliğini kullanan
siyasiler “Bu tablodaki veriler yanlıştır.” diyebiliyor mu? Meselenin de özü
tam da burasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen toparlayın, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Bu tablodaki israf doğru mudur, yanlış mıdır? Milletimizi
ilgilendiren işte budur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan, buyurun lütfen.
24.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, hayatını
kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine, darbenin bir milletin sosyal, kültürel, ekonomik ve tarihî
değerlerine karşı saldırı anlamına geldiğine, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel’in vefatının 4’üncü yıl dönümüne, bütün insanlığın demokrasi
ve hukuk devleti içerisinde yaşamasını arzu ettiklerine ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 9’uncu yüzyıldan 21’inci yüzyıla kadar çok
yakın tarihî, kültürel bağlarımızın olduğu Mısır’da 2013 Temmuz ayında
gerçekleştirilen darbe teşebbüsüyle, darbeyle, maalesef, Mısır halkının yüzde
52 oy oranıyla seçilmiş olan meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi cezaevine
gönderilmiştir ve o günden bugüne, yaklaşık altı yıldan beri maalesef ruhsal ve
psikolojik, fiziksel işkenceler gösterilmek suretiyle büyük acılar çektirilmiş
ve son olarak da dün 17 Haziran tarihinde mahkeme salonunda, bu işkencelerinin
neticesinde hayatını kaybetmiş ve şehadete ulaşmıştır.
Muhammed
Mursi, şiddeti tavizsiz bir şekilde reddederek millî iradenin, demokrasinin peşinden
koşmuş ve halkının zenginleşmesi, refahı ve adaleti için mücadele etmiş bir
millî irade temsilcisidir. Onun ortaya koyduğu bu tavizsiz mücadele Mısır
halkının ve dünya insanlığının vicdanında emsalsiz bir yer edinmiştir ve
inşallah Mısır halkı onun yakmış olduğu bu demokrasi ve millî irade ateşini
ilelebet sürdürmek suretiyle tarihsel ve kültürel olarak kalkınmaya devam
edecektir.
Tabii
“darbe” dediğimizde aslında sadece millî iradeye karşı bir kalkışma söz konusu
değil, aynı zamanda bir milletin sosyal, kültürel, ekonomik, tarihî bütün
değerlerine karşı bir saldırıdır. Bunun bedellerini bizler de geçmişte ödedik
ve Mısır’da gerçekleştirilen darbe maalesef eş zamanlı, bir tarafta “Turuncu
Devrim” adı altında, diğer taraftan da “Arap Baharı” adı altında bütün dünyanın
dört bir tarafında belirli çıkar çevreleri tarafından, emperyalistler
tarafından sürdürülegelmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen tamamlayın.
Buyurun.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Bizim de bugün ülkemizde millî iradeye sahip çıkmamızın
altında bu saldırıları dünyada, gönül coğrafyamızda ve ülkemizde bertaraf etme
gayretimiz vardır. Onun için, dünden bugüne bu mücadeleler devam ederken
Batı’nın maalesef ikiyüzlü, sahteci bir yaklaşımını da gözlemlemekteyiz.
Batı’nın bu ilkesiz tavrı bütün dünya insanlığının gözlerinden kaçmamaktadır.
Kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarına hizmet ettiği müddetçe millî irade ve
demokrasi vurgusu yapan Batı, Mısır’daki ve ülkemizdeki darbe girişimlerine
maalesef sessiz kalmaktadır.
Bu
vesileyle ülkemizde milletimizden almış olduğu yetkiye dayanarak büyük
hizmetler ortaya koymuş Süleyman Demirel’i vefatının 4’üncü yılında rahmet,
minnet ve şükranla yâd ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen toparlayın.
Buyurun.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Süleyman Demirel pek çok darbe teşebbüsüyle karşılaşmış ve
milletinden almış olduğu yetkiyle bu ülkeye hizmet etme gayretini ortaya
koymuştur. Yine, eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’i ve bugüne kadar
darbeyle karşılaşmış bütün millî irade savunucularını rahmet, minnet ve
şükranla yâd ediyorum. Ülkemizde, gönül coğrafyamızda ve bütün insanlık
karşısında darbelerin olmaması için, yeniden karşılaşılmaması için bütün
insanlığa çağrı yapıyorum.
Son
olarak, kardeş olarak gördüğümüz Mısır halkının iradesine sahip çıkma ve
özgürlük mücadelesini gönülden destekliyoruz. Her türlü hukuka aykırılığı ve
hak ihlalini gerçekleştirenlerin ve zalimlerin zulümlerinin altında ezilmesini
ve yine bütün insanlığın demokrasi ve hukuk devleti içerisinde yaşaması
arzumuzu yeniden ifade ediyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan
Akçay da geldiğinde kendisine söz vereceğim.
Şimdi
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça, İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlu’nun Güvenlik ve İstihbarat Komisyonundan istifasına ilişkin
önergenin (4/34) 18/6/2019 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin yazısı
BAŞKAN
– İzmir Milletvekili Sayın Tamer Osmanağaoğlu’nun Güvenlik ve İstihbarat
Komisyonundan istifasına dair yazısı 18 Haziran 2019 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize
sunulur.
İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 18/6/2019 tarihinde İYİ
PARTİ Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Türk
Kızılayının faaliyetlerinin incelenmesi, kurum tüzüğünde yer alan tarafsızlık
ilkesine aykırı davranılıp davranılmadığının belirlenmesi, faaliyet alanı
dışına çıkıp çıkmadığının ortaya konulması, özel şirketlerle yapılan
sözleşmelere uyulmadığı iddialarının araştırılması, çok sayıda şubesinin
kapatıldığı iddialarının açığa çıkarılması ve elde edilen sonuçların kamuoyuyla
paylaşılması maksadıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Haziran 2019 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
18/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 18/6/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
İYİ
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli
Milletvekili ve İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, Türk
Kızılayının faaliyetlerinin incelenmesi, kurum tüzüğünde yer alan “tarafsızlık”
ilkesine aykırı davranılıp davranılmadığının belirlenmesi, faaliyet alanı
dışına çıkıp çıkmadığının ortaya konulması, özel şirketlerle yapılan
sözleşmelere uyulmadığı iddialarının araştırılması, çok sayıda şubesinin
kapatıldığı iddialarının açığa çıkarılması ve elde edilen sonuçların kamuoyuyla
paylaşılması maksadıyla 18/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 18/6/2019 Salı günü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına
Sayın Lütfü Türkkan, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kızılay
geçmişten bugüne Türk insanının, başı dara düştüğünde, herhangi bir felaketle
karşılaştığında ilk gözünü diktiği yer; eski ismiyle Hilaliahmer. Savaş zamanında bile Hilaliahmer
Cemiyetine ait hemşirelerin savaşta yaralanan askerlerin başında nasıl nöbet
tuttuğunu, onlar gibi askerlik yaptığını hatırlıyoruz; resimler hâlâ arşivlerde
duruyor. Bugüne kadar, döneminize kadar Kızılayın bu fonksiyonu hep devam etti ama
her kurumu olduğu gibi Kızılayı da bu dönemde parti kurumu hâline getirdiniz.
Nasıl yaptınız, biliyor musunuz?
Kızılay
Genel Başkanı Doktor Kerem Kınık geçtiğimiz hafta Twitter’a bir şey yazıyor:
“Çocuklar, bizim zamanımızda Binali Ağabey gibi bir ağabeyimiz yoktu.” Binali
Yıldırım, işte, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı. Arkadaşlar, tabii
ki Binali Yıldırım’a destek istemek, sizlerin, sizin partililerinizin vazifesi;
bundan daha doğal bir şey yok ama yarın bir başka kurumun bir başkası için
destek istemesinin önüne nasıl geçersiniz?
Türk
milletinin ortak, müşterek değerlerinden bir tanesidir Kızılay. Kan
istediğinizde ilk aklınıza gelen kurum, Kızılaydan kan alırız. Kızılay, o
yüzden bu toplumdan kan ister, “Gelin, kan bağışı yapın.” der. Kızılay, “Kan
bağışı yapın.” çağrısını bırakmış, oy toplamaya başlamış; kan istemiyor, oy
istiyor. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Bu Kızılay, yarın Kurban Bayramı’nda
kurban isteyecek. AK PARTİ’lilerden mi isteyecek? Türk milletinden isteyecek.
Şimdi, o zaman, Kızılay Başkanı Kerem Kınık’a söylüyorum: Böyle bir çağrıda
bulunduğun zaman “AK PARTİ’lilerden kurban bağışı istiyorum.” diye altına not
düşün. Aksi hâlde, siz orada olduğunuz sürece bu millet, Kızılaya kurban bağışı
vermez. Geçmişte olduğu gibi “helal kurum, iyi kurum, güvenilir kurum” diye
mirasını götürüp bırakmaz.
Kızılay
Genel Başkanı, 750 şubesi varken 657 şubesini kapatmış bir kurumun başkanı
olarak orada duruyor. 617 şube başkanını görevden almış. Görevden alma
gerekçelerini bilen yok. Göreve getirilenlerin önemli bir kısmı, AK PARTİ
teşkilatlarında çalışanlar. Kızılayı AK PARTİ’nin TÜRGEV’ine, Ensar Vakfına
çevirmek yolunda hızla yol almaya başladınız.
Kızılay,
6 bin büyükbaş hayvan alacak TAHAŞ diye bir şirketten. Enteresan bir şey
söyleyeceğim size. O şirketle ilgili teminat anlaşması olarak teminat mektubu
filan almıyor. Ne alıyor biliyor musunuz? Villa alıyor teminat olarak. Sonra da
bu şirket, taahhüt ettiği kurban sayısını tamamlayamayınca teminatı paraya
çeviriyor yani kurban yerine villa alıyor Kızılay. Kızılayın geldiği nokta bu.
Buradan
Türk milletine sesleniyorum: Bundan sonra Kızılaya bağış verirken Kızılaya
vermiyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezine bağış yapıyormuş gibi
düşünün. Bu başkan orada olduğu sürece Kızılayın gerçek kimliği maalesef bu.
Türk milletinin ortak, müşterek kurumu olmaktan uzaklaştı Kızılay.
Kızılay
eski şube başkanı var, Çetin Yavuz, 2016’da Güroymak Cumhuriyet Savcılığına
müracaatta bulunuyor, görevi kötüye kullanma suçundan da suç duyurusunda
bulunuyor. İddiası şu: 2016 yılında Kurban Bayramı için hedeflenen kurban
sayısı 52 bin hisse iken 70 bin hisse topluyor kurum, Kızılayın Sayın Genel
Başkanı, bu 70 bin hissenin 52 binini kestiği için 18 binini ne yapıyor,
biliyor musunuz? Götürüyor, Yeryüzü Doktorlarına, Diyanet Vakfına, Suriye
Türkleri Eğitim ve Yardımlaşma Derneğine, Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfına, Gift of
Givers gibi dernek, vakıf ve organizasyonlara nakit olarak harcıyor. Siz de
zannediyorsunuz ki “Ben Kurban farizamı yerine getirdim, Kızılaya kurban
parasını yatırdım, bu kurban kesildi.” Hayır, Ensar Vakfına gitti para, nakit.
Yani
ben LÖSEV’in topladığı “kesimsiz kurban” işine devamlı karışıyorum. Ne demek
“kesimsiz kurban” ya? Kurban, bir fariza, bunun da bir tarifi var. “Kesimsiz
kurban” diye bir şey olur mu? Kurbanı keseceksin arkadaş, kan akıtacaksın.
Bu
Mecliste temsilcilerinin de bulunduğu o cemaatin, bir zamanlar çok kurban
topladığı dönemler vardı. Hepsine şunu soruyordum: Arkadaşlar, siz kurbanları
nerede kesiyorsunuz? Sadece para topluyorsunuz siz. Para toplayıp kurban
kesmiyorlardı, aynı şeyi Kızılay yapmış. 70 bin tane hisse toplamış, 52 binini
kesmiş, 18 binin parasını da götürmüş kendi yandaş vakıflarına dağıtmış. Peki,
bu vatandaşın, kurban farizasını yerine getirmek için verdiği paranın hesabını
kim ödeyecek?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Türkkan lütfen toparlayın.
Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) – Vebali kimin, günah değil mi? O insanın belki kendi
gelirinden, rızkından sadece farizasını yerine getirmek üzere köşeye ayırdığı
bu parayı o vakfa niye veriyorsunuz arkadaş ya? Vereceği varsa o zaten kendisi
gidip verir. “Kurban kes” diye veriyor. Hayır, o parayı biz alacağız. Ne
yapacağız? Kızılaya yalı kiralayacağız. Kızılayın bu Genel Başkanı yalı
kiralamış, biliyor musunuz? Kızılayın yalıya ne ihtiyacı var ya, millete çadır
kuran kurumun yalıya ne ihtiyacı var? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu
rezilliğin burada araştırılması için verdiğimiz bu araştırma önergesine destek
vermenizi bekliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Haydar Akar.
Buyurun
lütfen.
CHP
GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kurumlarından bir tanesi Kızılayı
konuşuyoruz, Kızılay hakkındaki bir araştırma önergesini konuşuyoruz. Niçin bu
noktaya geldiğimizi birazdan söyleyeceğim.
Kızılayın
kuruluşuna bakarsanız, Osmanlı’ya dayanıyor ve yaptığı işlere bakarsanız,
savaşta da barışta da mutlaka bir şeyler yapan bir kuruluşumuz, yardım
kuruluşumuz. Neler yapıyor? Selde yapıyor, doğal felaketlerde yapıyor, depremde
yapıyor ve savaşlarda yapıyor Kızılayımız. Kızılay genelde bağışlarla yürüyen,
gönüllülük esasına dayanan, merkezi hariç, diğer tarafı yani şubeleri
gönüllülük esasına dayanan fahri bir kuruluş, şubeleri var ve insanlar “Ben
burada çalışmak istiyorum ve faydalı olmak istiyorum.” diyor. Bağışları daha
çok nereden alıyor? Kurbandan alıyor ve kan bağışlarıyla yapıyor. Biraz evvel
İYİ PARTİ Grup Başkan Vekilimizin dediği gibi, Kızılay bu bağışları toplarken
“Siz AK PARTİ’li misiniz, CHP’li misiniz, HDP’li misiniz, MHP’li misiniz?” diye
sormuyor, kan vermek isteyen herkesten kan alıyor ya da kurban bağışında
bulunmak isteyen herkesten kurban bağışı alıyor. Ama şu andaki mevcut yönetimi,
inanın, diğer kurumlar gibi, aynı YSK gibi ve Sayıştay gibi, bu olmaması
gereken, gönüllülük esasına dayanan Kızılayı da AKP’nin bir kuruluşu hâline
dönüştürmüş.
Evet,
617 şube kapatılmış. Niçin kapatılmış? Çünkü bu yolsuzluk ve usulsüzlükler
nedeniyle, açılan davalar nedeniyle, mevcut delegelerin, şube başkanlarının oy
kullanmasını önlemek için kapatmışlar 617 şubeyi ve mahkeme kararında bir
olağanüstü kongre olması gerektiği söylenmesine rağmen buraya kayyum atanmış
-kayyumlardan biri de Binali Bey’in kardeşi, İstanbul Kızılay Şube Başkanı, 3
kişilik kayyum- ve olağanüstü kongre yapmaları gerekirken hızla şubeleri
kapatmışlar, delegeliklerini düşürmüşler ve tekrar bir olağan kongre yaparak
-olağanüstü yapmaları gerekirken- ne yapmışlar? Tekrar aynı yönetimi, aynı
başkanı seçmişler.
Evet,
villa kiralamış, teminat olarak villa almış, 12 bin dolara kiralamış üstelik bu
villayı.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Yalı, yalı.
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Gerçekten, Kızılayın gelirleri veya bağışlar amaçları dışında
kullanılmaya başlamış. Kızılay çok önemli. Niçin önemli? Biz çocukluğumuzda,
hatırlayın, okullarda Kızılay Haftası kutlardık. Kızılay hepimizin kurumuydu
ama şimdi bu Kızılay kimin kurumu olmuş? AKP ve yandaşlarının kurumu hâline
dönüştürülmüş. Arkadaşlar, bu Kızılay bize lazım. Türkiye deprem bölgesi,
Türkiye sellerle uğraşıyor. Bugün de her tarafta sel felaketleri yaşanıyor ve
insanlarımız hayatlarını kaybediyor. İhtiyaç oluyor, çadıra ihtiyaç oluyor,
battaniyeye ihtiyaç oluyor, bu, tamamen Kızılay tarafından karşılanıyor.
Savaşta, yine aynı şekilde, askerlerimizin en büyük destekçileri, Kızılay’ın
gönüllüleri. Bunlar parayla çalışan insanlar değil, Kızılaya gelip “Ben gönüllü
olmak istiyorum. Gönüllü hizmet etmek istiyorum.” diyen insanlardan oluşuyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Akar, toparlayın lütfen.
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
Siz
bu kurumları siyasallaştırırsanız, AKP’nin bir kurumu hâline dönüştürürseniz,
yarın ne bir gönüllü bulursunuz ne de bağış yapan bir vatandaş bulursunuz. Onun
için buradan size seslenmek istiyorum: Gelin, bu önergeyi birlikte kabul edelim
ve içeriğini araştıralım. Gerçekten bunlar oluyorsa Kızılayı yeniden
düzenleyelim, siyaseti Kızılaydan uzaklaştıralım; uzaklaştıralım ve özerk bir
kuruluş hâline dönüşsün eskiden olduğu gibi, sizin iktidarlarınızdan önceki
dönemlerde olduğu gibi ve her vatandaşın yardımına koşsun, askerimizin
yardımına koşsun.
Bakın,
bugün Askerlik Kanunu’nu görüşeceğiz. Tabii ki bu kanunun içerisinde Kızılay
yok ama Kızılayın en büyük destekçi kurumlardan bir tanesi olduğunu bilmemiz
gerekiyor diye düşünüyorum.
Evet,
Kızılay eski hâline döndürülmeli, Kızılay gerçekten herkesin ortak kurumu
hâline dönüştürülmeli diyor, sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akar.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Ali Özkan.
Sayın
Özkan…
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Evet, Sayın Cahit Özkan, buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ’nin grup önerisi üzerine grubumuz adına ben söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Tabii,
Hilaliahmer, Kızılayımız bizim tarihimizden beri medeniyetimiz adına, gönül
coğrafyamızda ve bütün insanlığa hizmet götüren, nerede bir sıkıntı varsa
ülkemizin ve milletimizin gönlündeki o iyi, güzel işleri oralarda hayata
geçiren bir kuruluşumuz.
Tabii,
bir kurumun iyi çalışıp çalışmadığını, yaşadığımız, hem ülkemiz hem de
bölgemizdeki doğal afetler ve sıkıntılar karşısında görebiliyoruz. Bakın, bugün
Kızılay mücbir sebep, doğal afet; herhangi bir sel, deprem felaketi karsında
yaşadığımız acılara -ki Allah tekrarını hiçbir zaman nasip etmesin-
baktığımızda Kızılayın hiçbir zaman eksik, yanlış, yetersiz kaldığıyla ilgili
bir durum söz konusu olmuyor ve hamdolsun Kızılayımız sadece ülkemizde değil,
bütün dünyada da insanlığa vatandaşlarımızın o hayırlarını, hasenatlarını
ulaştırıyor.
Şu
an konuştuğumuz meseleye baktığımızda, Kızılayın bütün iş ve işlemleri elbette
denetime tabi ve bu bir taraftan sivil toplum kuruluşu, kamuya yararlı bir
kuruluş olması sebebiyle Hükûmet nezdinde İçişleri Bakanlığının, Sayıştayın ve
devletimizin anayasal kuruluşlarının denetimi altındadır ve AK PARTİ olarak
Kızılayın yönetimiyle ilgili herhangi bir irtibatımız söz konusu değildir.
Biraz önce hatiplerin yapmış olduğu konuşmalarda AK PARTİ ile Kızılayı
irtibatlandıran iddiaların hepsini reddediyoruz. Çünkü, Anayasa Mahkemesinin
denetimi altında olan AK PARTİ’mizin bütün hesapları incelenmektedir ve AK
PARTİ hesaplarıyla ilgili herhangi bir iddia kabul edilemez. Diğer taraftan da
Kızılayımızın yapmış olduğu bütün işlemleri yine devletimizin anayasal
kuruluşlarının denetimi altındadır. Bu bağlamda, vatandaşlarımızın iyi
niyetinin, hayır ve hasenatlarının yine zor durumda olan coğrafyalarda ve
bölgelerimizdeki insanlara ulaştırılmasının önünü kesecek bu tür iddiaları
kabul etmediğimizi ifade ediyor ve Kızılayın insanlığa her türlü hizmetinde
yanında olduğumuzu ve bütün siyasi parti grupları olarak da bu tür çalışmalarda
vatandaşlarımızın hayır ve hasenatlarını artırıcı şekilde söylem ve eylem
içinde olmamız gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özkan.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Buyurun…
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) – Başkan, kabul edenlere bakmadın bile!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Başkan, öyle bir sayı yok. Başkan, öyle bir sayı yok.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Akar.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, kabul edenler çok daha fazla.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) - Bakmadın bile ya, bakmadın bile.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet, öyle bir sayı yok Başkan.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ben bunu söylemek için gelmedim ama fiilen oylama yaparken
lütfen iki tarafa da bakın.
BAŞKAN
– Saydık arkadaşlar.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurunuz Sayın Türkkan. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, lütfen, Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor.
Buyurunuz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, parti hüviyetinizin dışında, bu Meclisi
yönetirken herkesin Meclis Başkan Vekili olduğunuzu bir kere daha hatırlatmak
istiyorum.
BAŞKAN
– Öyle davranıyorum zaten.
Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Hiç o tarafa bakmadan, bu tarafı saymadan “Kabul edenler…
Etmeyenler… Edilmemiştir.” derseniz bundan sonraki yönetiminizde arızalar
çıkacaktır. Oysa biz çok önemli bir kanunu, Türkiye'nin göz bebeği Türk Silahlı
Kuvvetleriyle ilgili bir kanunu görüşmeden önce zatıalinizin gösterdiği bu
tavır, bundan sonraki görüşmeler esnasında da olumsuz bir hava estirecektir. Bu
konuda, lütfen, sayın ve doğru karar verin.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Evet, şöyle söyleyeyim: Kabulü yönünde oy kullanan içeride toplamda 42
milletvekilimiz var, ben saydım efendim, oylamayı yapmadan önce saydım, merak
etmeyin. [İYİ PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) – Nereden biliyorsunuz ya? Nereden biliyorsunuz?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır, şu anda buradaki sayı da 53. Sayın Başkan, burada da
53 milletvekili var, aynı anda burada da 53 milletvekili vardı.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Akar, buyurun lütfen.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – 69’a göre itirazımı yapıyorum. Şöyle: AKP grup başkan vekili,
bizim konuşmalarımız üzerine, Kızılayı siyasallaştırdığını söylememiz üzerine
böyle bir şeyin olmadığını, bizim doğru söylemediğimiz anlamında birtakım
şeyler söyledi.
BAŞKAN
– Bir hakaret içeren, 69’a göre söz verebileceğim bir şey yok Sayın Akar bunda.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sataşma Sayın Başkan, sataşma.
BAŞKAN
– Yok, bir sataşma yok.
Buyurun.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Tamam, yenisiniz, biliyorum ama…
BAŞKAN
– Ama kayıtlara geçmesi açısından söylemek istediğiniz bir şey varsa buyurun,
şu an kayıtlara geçiyor.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Evet, kayıtlara geçmesi için söylüyorum, iki tane örnek
vereceğim ne kadar siyasallaştığıyla ilgili. Bir tanesi şu: “Çok şey mi
istiyoruz? Yok, hayır. Bu lideri hak ediyoruz. Cenab-ı Hak bize bahşedecek
inşallah.” diyor Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde. Yine İstanbul seçimleri için de
seçim borazanlığını yaptığı gibi “Binali Ağabey” diyerek açık açık oy istiyor.
Bu, bir kurumdaki başkanın siyasallaşması demektir. Yani Kızılay Başkanını ne
ilgilendiriyor İstanbul seçimi, ne ilgilendiriyor Cumhurbaşkanı? Bir oyu
vardır, mutlaka kullanacaktır ama tarafsız olması gereken bir kurumun başında
bulunuyor ve herkesin yardımlarıyla, bağışlarıyla o kurumun sürekliliğini idame
ettiriyor. Onun için de tekrar tekrar siyasallaştığını ifade ediyorum.
BAŞKAN
– Kayıtlara geçmiştir, teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bu sayım konusundaki tavrınızın değişmesini
bekliyoruz.
BAŞKAN
– Efendim, Kâtip üyelerimiz de saydılar.
KÂTİP
ÜYE NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hayır efendim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır efendim, Kâtip Üye kabul etmiyor. Kabul etmiyor
efendim, niye onların adına hüküm…
BAŞKAN
– Yani siz “45 üye” dediniz.
KÂTİP
ÜYE NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Burası fazlaydı oylama yaparken
Başkanım.
BAŞKAN
– Peki, oylamayı tekrarlıyorum o zaman.
İYİ
PARTİ Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 18/6/2019 tarihinde Batman
Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından ekonomik sıkıntılar ile
işsizliğe bağlı intiharların incelenmesi ve sorunun çözüm yöntemlerinin tespiti
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 18 Haziran 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
18/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 18/6/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
18
Haziran 2019 tarihinde, Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz ve arkadaşları
tarafından verilen 2711 sıra numaralı, ekonomik sıkıntılara ve işsizliğe bağlı
intiharların incelenmesi ve sorunun çözüm yöntemlerinin tespiti amacıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 18/6/2019 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisine geçmeden önce…
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) – Geçtik efendim.
BAŞKAN
– …Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay’a bir söz
vereceğim.
Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, geçmiş sayılır, yani aciliyet yok.
BAŞKAN
– Yok, henüz daha görüşmelere başlamadık.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, hayatını
kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet
dilediğine, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının
4’üncü yıl dönümüne, 16 Haziran Devlet Tiyatro ve Operasının kuruluşunun
70’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
Kurula biraz gecikmeyle katılmam münasebetiyle söz aldım. Teşekkür ediyorum.
Mısır’ın
seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, kanlı bir darbeyle görevden
uzaklaştırılmasının ardından beş yıldır devam eden, zalimane bir şekilde devam
eden yargılanmasında dün mahkeme salonunda hayatını kaybetmiştir. Orta Doğu
coğrafyasında Mısır’da demokrasi mücadelesinin simge isimlerinden birisi olan
merhum Mursi’ye Allah’tan rahmet, Mısır halkına başsağlığı diliyorum.
Bu darbe sürecinde kendileri dışındaki ülkelerin,
başlarda Türkiye de olmak üzere, Avrupa Birliğinin de darbeci Sisi’yi ilk
tebrik eden kurum olduğunu, Amerika’nın bunlara, darbeci Sisi’lere ne kadar
destek verdiklerini ve Mısır’da ve Orta Doğu bölgesinde bu emperyalist güçlerin
dizayn gayretlerini de bir kez daha hatırlıyoruz.
17
Haziran günü, Türkiye Cumhuriyeti’nin 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in
vefatının da seneidevriyesidir. Ülkemizin gelişme ve kalkınma hamlelerinde çok
önemli hizmetler veren Demirel, arkasında bıraktığı onca eser ve hatırayla,
saygıyla anılacaktır. Bu vesileyle, merhum Süleyman Demirel’e bir kez daha
Allah’tan rahmet diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Devam edin lütfen, buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, 16 Haziran, ülkemizde Devlet Tiyatro ve
Operasının açılışının da yıl dönümüdür. Tiyatro, opera, büyük bir özveriyle
hayata geçirilen, kültürel gelişmenin en önemli yansımalarından, sosyal anlamda
bütünleştirici, birleştirici bir sanat dalıdır. 1949 yılında açılan Devlet
Tiyatroları, son yıllarda açılan 26 sahne ve 9.087 koltuk ilavesiyle bugün
toplam 68 sahne ve 23.628 koltukla Türk milletine hizmet etmekte ve kültür ve
medeniyet dünyamızı zenginleştirmektedir.
Türk
tiyatrosu ve operası, aradan geçen yetmiş yılda dünya markası olmuş isimler ve
eserler üretmiştir. Günümüzde de dünyanın en önemli sahnelerindeki
temsilleriyle Türk sanatçıları, milletimizin gururu olmaya devam etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Kuruluşlarının yıl dönümünde Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü ve Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün tüm çalışanlarını
kutluyor, başarılı çalışmalarının devamı dileğiyle selam ve sevgilerimizi
sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akçay.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 18/6/2019 tarihinde Batman
Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından ekonomik sıkıntılar ile
işsizliğe bağlı intiharların incelenmesi ve sorunun çözüm yöntemlerinin tespiti
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
18 Haziran 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
– Şimdi, Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak
üzere Sayın Garo Paylan’ı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, derin bir ekonomik kriz yaşıyoruz, derin bir buhranın içindeyiz.
Ancak bu buhranı bu Meclis konuşmuyor arkadaşlar. Bakın, esnaf, dükkânını
siftahsız kapatıyor. Milyonlarca işsizimiz var. Çiftçi tarlasını ekemiyor ve
derin bir buhran var arkadaşlar ve ekonomiyle ilgili verdiğimiz bütün önergeler
reddediliyor. Ancak bu ekonomik buhranın sonuçları var.
Bakın,
işçilerimiz, evini geçindiremiyorlar arkadaşlar ve milyonlarca işsiz var ve
bunalıma giren işçiler intihar ediyor arkadaşlar. Beş yıl önceye göre
intiharlar yani geçim sıkıntısı ve işsizlik sebebiyle olan intiharlar tam 5 kat
arttı arkadaşlar. Bakalım bu Meclis bunu konuşacak mı? Pek çok meseleyi
konuşmadık ama umalım ki bu araştırma önergemize verilecek destekle Meclisimiz,
işsizlik sonucu veya geçim sıkıntısı sonucu olan intiharları inceler.
Bakın
arkadaşlar, ciddi bir hayat pahalılığı yaşıyoruz. Çalışanlar, evini
geçindiremiyor, tenceresini kaynatamıyor. Neden? Çünkü asgari ücreti sene
başında 2.020 liraya yükselttik diye düğün bayram ettirmeye çalıştınız ama
açlık sınırı yani yalnızca bir evin tenceresini kaynatmak için gereken rakam
2.124 TL. Peki, asgari ücret ne? 2.020 TL. Yani milyonlarca işçimiz, açlık
sınırının altında bir gelire sahip. Çalışanlarımızın neredeyse tamamıysa
yoksulluk sınırının altında bir gelire sahip arkadaşlar yani 7 bin lira. Bir
eve 7 bin lira girmiyorsa o ev yoksul arkadaşlar. Kaç işçimizin evine 7 bin
lira giriyor? Neredeyse emekçilerin tamamı, yoksulluk sınırının altında.
Bütün
bunların sonucunda arkadaşlar, hayat pahalılığı sonucunda geçim sıkıntısı var
ve mobbing var ve borçluluk yüzünden, arkadaşlar, intiharlar çok yüksek sayıda,
artıyor.
Bakın,
buna karşı her adımıyla ekonomik kriz yangınına benzin döken damat bey Berat
Albayrak ne öneriyor? Hani şunu önermiyor: “İşçilerimize gelir aktarmamız
lazım, çiftçilerimize destek olmamız lazım.” demiyor. Ne öneriyor dün aldığı
kararla? Kredi kartlarının asgari ödeme rakamlarını düşürüyor ve kredi kartı
taksit sayısını artırıyor. Ne diyor işçilere, emekçilere, borçlulara? “Daha çok
borçlanın.” diyor. Ne olacak peki daha çok borçlandığında? Daha çok borç
batağına batacak, bankalara daha çok faiz ödeyecek çünkü asgari rakamı
ödediğinde, arkadaşlar, biliyorsunuz, bankalara yüzde 35, yüzde 40 faiz
ödeyecek. Yani zaten yoksul olan işçiden daha çok kaynağı alıp bankalara
aktaracak ya da borçlarını ödeyemeyen milyonlarca vatandaşımız gibi, daha çok vatandaşımız
borç krizine girecek, evlerine haciz gelecek ve sonunda intiharlar artacak
arkadaşlar. Hani, mucit damat beyin bulduğu tek mucize bu, arkadaşlar ama bu da
intiharları, maalesef, artırır.
Çalışanlar
bu durumda, çalışanlar evini geçindiremiyor. Peki, gelin, bir de işsizlere
bakalım arkadaşlar. Dün yine işsizlik rakamları açıklandı, resmî rakam yüzde
14,1 ve geçen yıldan bu zamana, arkadaşlar, işsiz sayımız 1 milyon 334 bin kişi
arttı ve 4 milyon 544 bine çıktı; bu, resmî rakam. İş aramaktan vazgeçenleri de
kattığımızda 8 milyon vatandaşımız işsiz.
Arkadaşlar,
Meclisimiz bu meseleye bakacak mı? Bakın, yıllardır krizden bahsediyoruz. “Her
şeyi damat bey bilir, her şeyi kayınbaba Tayyip Erdoğan bilir.” dediniz ama hep
daha kötüye gittik. Meclisimiz bu meseleye bakmalı, işsizlere bakmalı,
atanamayan öğretmenlere bakmalıyız, atanamayan sağlık emekçilerine bakmalıyız
ki intiharlar olmasın. Aksi takdirde, arkadaşlar, bunun vebali boynunuzadır.
Eğer bu araştırma önergemize de itiraz ederseniz, “hayır” oyu verirseniz yine
bunun vebali boynunuzadır.
Bakın,
arife günü, Kastamonu’da, 21 yaşında, atanamayan öğretmen Kevser Abdülkadiroğlu
intihar etti arkadaşlar, onun vebali boynunuzadır. Antep’te, işsiz Eyüp Dal,
bedenini ateşe verdi ve birkaç gün sonra hayatını kaybetti arkadaşlar; Eyüp
Dal’ın da vebali boynunuzadır. Tekirdağ’da, 34 yaşındaki Saffet kardeşimiz
“İşsizlikten bunaldım.” diyerek intihar etti; eğer bu önergemize “hayır”
verirseniz Eyüp kardeşimizin vebali de boynunuzadır. Adana’da, borçları nedeniyle
intihar eden 35 yaşındaki Egemen kardeşimizin de vebali boynunuzadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Paylan, lütfen tamamlayın.
GARO
PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, binlerce intihar var yıllardır süren ve
işsizlik, aşsızlık, geçim sıkıntısı yüzünden bu intiharlar devam ediyor ama
devletimiz ne yapıyor bakın, damat bey ne yapıyor? Ciddi harcama yapıyor bakın,
bütçe ciddi açık veriyor. Bir yıl için 80 milyar lira açık vadetti damat Berat
Bey, Meclise geldi “80 milyar lira açık vereceğim.” dedi; ilk beş ayda 66,5
milyar lira açık verdi. Ya, zannedersiniz ki milletin hayrına harcadı bunları,
hani, işsizliği bitirmek için, çiftçiyi desteklemek için bu rakamları harcadı.
Hayır, öyle olsaydı bu işsizlik, bu bunalım olmazdı. Kaynaklar nereye gidiyor?
Saraylara gidiyor, yazlık saraya 330 milyon lira harcandı. Kaynaklar nereye
gidiyor? Silaha, savaşa gidiyor, S400 füzelerine, tanklara, toplara gidiyor;
bunların sonucunda bozulan güven yüzünden faize gidiyor kaynaklar arkadaşlar.
Bütün bu meseleleri oturup konuşmamız lazım, aksi takdirde bütün
kardeşlerimizin, intihar eden bütün kardeşlerimizin vebali boynunuzadır
arkadaşlar.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun
lütfen. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizdeki ekonomik krizin son dönemlerde daha çok hissedilir
bir biçimde artması, buna bağlı olarak işsiz kalan vatandaşlarımızın intihar
etmeleri sebebiyle, bu konunun araştırılarak çözümlenmesi amacıyla verilen
Meclis araştırması açılması hakkında İYİ PARTİ Grubumuz adına söz aldım. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; basını, şöyle, kısaca tararsak ekonomi
sebebiyle onlarca facia haberi var. Pazar parası yüzünden eşini bıçaklayan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde kendini yakmaya çalışan, yakıt alamadığı
için çocuklarını zatürreden kaybeden ve daha buna benzer nice haberlerle
doludur gazetelerin üçüncü sayfaları.
Türkiye’de
7 milyon 600 bin çocuk maddi yoksulluk içinde büyümekte. Yeterince
beslenemeyen, ısınamayan, en temel ihtiyaçlarından yoksun bu çocuklarımızı
nasıl bir yarın bekliyor, nasıl bir yarın sunacağız? Size soruyorum.
Türkiye’nin
işsiz sayısı, geniş anlamda bakıldığında 8 milyondan fazla olup bu, 350 milyon
nüfuslu Amerika’daki 5 milyon 800 bin olan işsiz sayısından bile fazladır.
Ekonomik krizle birlikte kronikleşen işsizliğin bir an önce derinlemesine
incelenerek çözümlenmesi gerekir. Şu anda ülkemizin en önemli sorunu işsizlik,
mutfaktaki yangın, enflasyon, hayat pahalılığıdır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye bugün üretemez bir ülke oldu. Fabrikalarımız on yedi
yılda bir bir satıldı, satılamayanlar da konkordato ilan etmekte ya da iflas
ederek kapanmaktadır; bunun sonucunda işsizlik çığ gibi büyümektedir. Son on
yedi yılda işsiz sayısı 1,5 milyon kişi arttı. TÜİK verilerine göre 2018’in son
üç ayında resmî işsiz sayısı 3 milyon 981 bine ulaştı. Ailelerin mutfak
masraflarından keserek, fedakârlık yaparak yetiştirdiği evlatlarımız üniversite
bitiriyor, yine işsizler. 2018’e girdiğimizde 100 gençten 26’sı işsiz.
Türkiye'deki gerçek işsiz sayısı dünyadaki 94 ülkenin nüfusundan fazladır ve
180 ülke içinde de işsizlikte 34’üncü sıradayız.
Değerli
milletvekilleri, yalnızca 2017, 2018 ve 2019 yılının ilk yarısında 100’den
fazla öğretmenimiz intihar etmiş. Türkiye’de işçi intiharları, işsizlik ve
güvencesiz çalışmayla doğru orantılı artıyor. 2013’te 15, 2014’te 25, 2016’da
59, 2017’de 89 ve 2018’de tam 73 işçi hayatına son verdi. Son altı yılda işe
bağlı sebepler yüzünden yaşanan intiharlar 5 katına çıkmış ve tam 315 kişi
intihar etmiştir. Bakınız, sadece sağlık alanında 2015, 2016 ve 2017 yıllarında
24 doktorumuz, 180 hemşiremiz ve diğer sağlık personellerimizden 227 kişi olmak
üzere toplam 431 kişi yaşamına son vermiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen toparlayın.
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
Üniversite
sayısını çoğaltmakla, üniversite mezun sayısını artırmakla iş bulunmuyor
arkadaşlar. 20-25 yaşlarında üniversiteyi bitiren gençlerimiz annelerinin,
babalarının ellerine bakıyorlar. Bu gençlerimiz neden okuyorlar, neden mezun
oluyorlar? Toplumda kendilerine yer bulamayan bu gençlerimiz çaresizlik içinde
yaşamlarına son veriyorlar. Bu psikolojiyi yenmeleri için mutlaka üretime
katılmaları gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bu durumu belki sizler de biliyorsunuz ancak tek adam ve damadı olduğu
sürece susacak ve bunlara göz yumacaksınız, bunları da bizler biliyoruz.
Son
olarak, çare üretim, üretim, üretim diyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hüseyin Yıldız konuşacak.
Buyurun.
CHP
GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, HDP’nin verdiği bu önergeyi Cumhuriyet Halk Partisi olarak
destekliyoruz. “4 milyon 544 bin kişi resmî olarak işsiz.” dendi ama Türkiye
genelinde 8-8,5 milyon işsiz insan var arkadaşlar, bunun 2 milyon 500 bini genç
yani üniversite mezunu. Peki, bu ülke nasıl bu hâle geldi arkadaşlar? 2002’de
geldiğinizde yoksulluğu bitirecektiniz, yoksulluğu daha da artırdınız, yüzde 25
artırdınız. Ne yaptınız? Kamuya ait olan bütün fabrikaları özelleştirdiniz,
özelleştirdiğiniz fabrikaların yerine AVM’leri kurdunuz; 50 katlı, 150 katlı,
200 katlı binalar yaptınız, üreten Türkiye’yi tüketen bir ülke hâline getirdiniz.
Bunun sorumlusu buradaki siyasi partiler değil arkadaşlar. On yedi yıldan beri
bu ülkeyi yönetenler sizlersiniz.
Kendi
bölgemden bahsedeyim. Aydın şu an intihar oranında Türkiye’deki 81 ilde 9’uncu
sırada. Neden biliyor musunuz? Tarımı bitirdiniz ve şu an hepsi icralık. Daha
bundan üç ay önce 2 çiftçimiz, amca yeğen intihar etti, banka borcundan dolayı
arkadaşlar. 24 yaşında gencecik bir kızımız… Babasıyla görüştüm İncirliova’da.
Gittiğimde ne dedi biliyor musunuz arkadaşlar? “Hüseyin, ben beş yıl boyunca
tek ceket giydim. 2 çocuğum vardı, okuttum, mezun oldular. Atamasını
bekliyordu, kızım bunalıma girdi.” Neden biliyor musunuz? İncirliova’dan
Aydın’a gidecek, utancından babasından para isteyemediği için o gün intihar
ediyor. Daha yeni, arife günü, arkadaşlar –çocuklarımız var, bir kız babası
olarak konuşuyorum- 21 yaşında matematik öğretmeni Kastamonu’da intihar etti
arkadaşlar.
Peki,
bu sorunu biz çözmeyecek miyiz yani? Bütün illerden toplanıp buraya gelen
Meclisin görevi değil mi bu yani? Bunu araştırmayacak mıyız değerli arkadaşlar?
Siyasi düşüncemiz ne olursa olsun, burada bir kenara bırakmamız lazım.
Sesleniyorum: 8,5 milyon insan işsiz. Şu an boşanma oranları yükseldi. İnsanlar
kira parasını, elektrik parasını ödeyemiyor. Bu duruma gelmiş ülke arkadaşlar.
Bizim, bu konuda hep beraber, bütün siyasi partiler birleşip bu sorunu Mecliste
çözmemiz lazım.
Sayın
Damat Ferit Paşa açıklama yaptı, dedi ki: “Ben 1 milyon insana iş imkânı
yaratırım.” Geçen döneme göre 1 milyon 334 bin kişi daha işsiz duruma düştü
değerli arkadaşlar.
Onun
için Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu önergeyi destekliyoruz ve AKP’den de bu
önergenin desteklenmesini istiyoruz. Bu konuyu Mecliste araştırmamız gerekiyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Orhan Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
HDP Grubunun vermiş olduğu önerge hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
Mısır halkının seçimle iş başına getirdiği ve kanlı bir darbeyle görevinden
uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye Cenab-ı Allah’tan rahmet
diliyorum, Allah şehadetini kabul buyursun.
Kıymetli
milletvekilleri, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı
2019 yılı Mart döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 304 bin kişi
artarak 4 milyon 544 bin kişi oldu, işsizlik oranı 4 puanlık artışla yüzde 14,1
seviyesine geldi; doğru.
Bu
dönem, daha önce, geçmiş yıllarda AK PARTİ dönemlerinde tanık olduğumuz o düşüş
trendine ters olarak işsizlik verilerinde arzu etmediğimiz, istemediğimiz bir
artışın olduğu bir gerçektir, buna hiçbirimiz itiraz edemeyiz, yok sayamayız.
Mayıs
ayı içinde yine HDP Grubu tarafından verilmiş benzer bir grup önerisi hakkında
o zaman da ifade etmiştim, 2019 yılı itibarıyla açıklanan verilere bakıldığında
işsizlik verilerinde artış olduğu, evet, bir gerçek ama bu sadece 2019’un
verileri olarak karşımızda. Bu dönemlerin hepsini bir bütün olarak alamayız.
2002’de
iktidara gelmiş, bugün 2019’da hâlâ iktidarda olan, on altı, on yedi, on sekiz
yıllık bir iktidar dönemi olan bir hareketin, bir siyasal partinin son yıllarda
verilerdeki olumsuzluğa dayanarak bütün bir geçmişini aynen öyleymiş gibi izah
etmenin de vicdana sığmayacağını, yakışık almayacağını, doğru olmadığını ifade
etmek isterim.
Bu
dönemler bize göstermiştir ki AK PARTİ ülkemizdeki sorunları ele almayı ve o
sorunlarla esaslı bir mücadeleyi ortaya koymayı hedefleyen ve bu hedeflere de
Allah’ın izniyle ulaşabilen bir parti olmuştur.
Bu
kapsamda, 2007-2018 yılları arasında iş gücü artışı Avrupa Birliğinin tamamında
10 milyon iken ülkemizde bütün tamamını yakalayan bir sayıya, 9,5 milyonluk bir
artışa ulaşmıştır. Kadın iş gücünde, genç iş gücünde -geçen hafta İYİ PARTİ
grup önerisi üzerine konuşmuştum- bütün rakamlarda 2007-2018 yılları arasındaki
verilere baktığımızda, OECD ülkeleri içerisinde istihdam konusunda 1’inci
olmayı başarmış verileri yakalamış durumdayız. Ne zaman? Bundan bir sene önce,
altı ay öncesine kadarki döneme kadar, son bu bir yılda yaşadığımız sorunlar
-istihdam piyasalarındaki sorun, belki finansmana erişimdeki sorun, belki başka
sorunlar- evet, Türkiye’nin bugün bir gerçeğidir ama Türkiye’nin bugün
karşılaştığı, asıl yürüdüğü yolda istikametini bozmadan yoluna konulmuş bazı
tümsekleri aşmak üzere bugün önünde duran sorunlardır ve Allah’ın izniyle, hep
beraber, güçlü bir şekilde, Hükûmetimiz, Meclisimiz, hep beraber, bütün bu
düzenlemeleri yaparak inşallah, bunların hepsini aşacağız…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) – Destekliyorsunuz yani.
BAŞKAN
– Sayın Yegin, toparlayın lütfen.
Buyurun.
ORHAN
YEGİN (Devamla) – …ve son yılda değil, daha önceki on beş-on altı yılda o
yükseliş trendimizi inşallah, hep beraber yakalayarak hem yatırım piyasalarında
hem istihdam piyasalarında, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda Allah’ın izniyle bütün
sorumluluklarımızı hep beraber yerine getirerek milletimizin refahını, huzurunu
dün nasıl artırdıysak bundan sonra da inşallah, hep beraber bunu başarmaya devam
edeceğiz.
Sadece
şunu söyleyeyim size, aklınızda kalsın: 2002 yılında yaklaşık 750 bin olan iş
yeri sayımız 1,9 milyona, yaklaşık 2 milyona; aktif sigortalı sayımız da ta o
yıllarda yaklaşık 12 milyonken bugünlerde yaklaşık 22 milyona ulaşmış durumdadır.
İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) – İşsizlik daha düşük o zaman.
ORHAN
YEGİN (Devamla) – Dolayısıyla son altı ayın verisiyle moralsizliğe, son altı
ayın verisiyle umutsuzluğa, sorumluluklarımızı unutmaya değil, geçmiş yıllarda
neleri başardığımızı hatırlayarak, önümüzdeki riskleri de görerek, fırsatları
da görerek, tehditlerin de farkında olarak, fırsatların da farkında olarak el
ele…
İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) – Bugün işsiz sayısı daha fazla.
ORHAN
YEGİN (Devamla) – …gece gündüz, hep beraber çalışarak bu sorunları da Allah’ın
izniyle hep beraber aşacağız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yegin.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
– Peki efendim.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Karar
yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.42
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan, Türk mühendislerinin ülkemizdeki savunma sanayi
kuruluşlarından ayrılarak yurt dışındaki şirketlere geçiş yapmalarının
nedenlerinin incelenerek savunma sanayisi alanındaki beyin göçünün durdurulması
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/832) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Haziran
2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
18/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 18/6/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Türk mühendislerin ülkemizdeki
savunma sanayi kuruluşlarından ayrılarak yurt dışındaki şirketlere geçiş
yapmalarının nedenlerinin incelenerek savunma sanayisi alanındaki beyin göçünün
durdurulması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan
(10/832) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel
Kurulun 18/6/2019 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
(Uğultular)
BAŞKAN
– Arkadaşlar, çok uğultu var, rica ediyorum, lütfen.
Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın İlhami Özcan Aygun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savunma sanayisinin önemli
kuruluşlarından ayrılarak yurt dışına giden mühendislere ve beyin göçüne
ilişkin araştırma önergemin gündeme alınmasıyla ilgili önerimiz sebebiyle bugün
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen tüm
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ocak ayında gündeme
getirdiğim konu yazılı ve görsel basının yanı sıra uluslararası camiada da
büyük yankı yarattı. Değerli milletvekilleri, özellikle şunu vurgulamak
isterim: Türkiye’nin en değerli savunma sanayi uzmanlarının yabancı ülkelere
transfer olmasına Amerika Birleşik Devletleri özel ilgi duymaktadır. Araştırma
ve soru önergem ocak ayında ABD’nin en önemli savunma dergilerinden olan Jane's
Defence Weekly’de yayımlanmasının arkasından bütün dünyada yankı uyandırmıştır.
ABD’nin Türkiye’den beyin göçüne ilişkin bu aşırı ilgisi dikkatlerimizden
kaçmamalıdır. Yani yeni yüzyıl bilgiyi ve teknolojiyi elinde tutanların yılı
olacaktır. Bilgi ve teknolojisini geliştirmeyen, bu gizli bilgileri koruyamayan
ülkelerin beka sorunu olacağı aşikârdır. Bu yüzden, binbir zorluklarla
yetiştirdiğimiz mühendislerimizi, uzmanlarımızı, bilim insanlarımızı Türkiye’de
tutmak ve beyin göçünü engellemek bizlerin görevidir.
Bakın,
Cumhur İttifakı’nın İstanbul adayı bilim, teknoloji ve geliştirme merkezleri
kuracaklarını ifade ettiler. İyi de bilim insanı yetiştireceğiz ama yetiştirme
sorumluluğu olduğu kadar o insanları bu ülkede tutma zorunluluğumuz da var
Sayın Binali Bey.
Değerli
milletvekilleri; ASELSAN, TUSAŞ, TÜBİTAK, TAI bizlerin göz bebeğidir. Son
dönemde, ASELSAN’ın, TAI’nın başarıları gözlerimizi kamaştırmakla birlikte
gurur kaynağımız olmuştur. Türkiye'nin savunma sanayisinde dışa bağımlılığını
azaltmak için ta 1975 yılında kurulan ASELSAN’ın şu anda dünyanın en çok ciro
yapan 100 şirketi arasında olması bizi onurlandırmaktadır. Yine, 1973 yılında
kuruluş harcı atılan TAI uluslararası arenada söz sahibi olmuş, millî bir
markaya dönüşmüştür. TAI, havacılık ve uzay şirketleri arasında 2017 yılında
61’inci sıraya ulaşmıştır. Millî savunmamızın omurgasını oluşturan bu ender
kuruluşları ülkemize kazandıran o dönemin büyüklerini şükranla ve saygıyla
anıyorum.
Ne
yazık ki geldiğimiz noktada ise devlet büyüklerimizin büyük bir emek ve yoklukla
kurduğu fabrikalar ve kuruluşlar yabancı ülkelere peşkeş çekiliyor. Nasıl mı?
Evet, Sakarya’da olduğu gibi. Fırtına obüslerini üreten ve Leopar T1, T2
tanklarının modernizasyonunu yapan Tank Palet Fabrikasının özelleştirilerek bu
ülkenin vatandaşlarına söven Ethem Sancak ortaklığındaki Katar’a satılması çok
manidar olmuştur.
Dünyanın
tüm gelişmiş ülkelerinde bilgi birikimi, üretim ve altyapı özel olarak
korunmaktadır. Bizde ise yıllarca süren emekle elde edilmiş birikimimizin
yabancı bir ülkenin erişimine sunulması, aynı zamanda büyük bir güvenlik
sorunudur.
Peki,
fabrikada görev yapan askerî personel ne olacaktır? Türk Silahlı Kuvvetleri
personelinin başka bir ordunun ortağı olduğu firma emrinde çalışmasını nasıl
kabul edeceksiniz değerli arkadaşlar?
Yine,
geçmişte bizim paramızla satın aldığımız tankların kullanımını koşullara
bağlayan Almanya örneği de önümüzde durmaktadır.
Özellikle
ASML -Hollanda merkezli teknoloji şirketi- ve bazı Alman şirketleri, hem
TÜBİTAK SAGE hem TAI hem de ASELSAN’daki mühendislere göz dikmiştir değerli
arkadaşlar. Sadece Ocak 2019’a kadar 100’den fazla kardeşimizi transfer
etmişlerdir. Türk lirasının dolar ve euro karşısında erimesi, bu beyin göçünü
hızlandırmıştır. Hollanda Hükûmetinin Türk mühendislere yüksek maaşların yanı
sıra vatandaşlık sözü vermesi de buradan beyin göçünü hızlandırmıştır.
Değerli
milletvekilleri, doğrusu bu gelişmelerden haberdar olunca çok üzüldüm. Zira, bu
tablo, teknoloji ve savunma sanayisine yönelik stratejik çalışmalarımızı
tehlikeye düşürmektedir. Araştırınca gördüm ki çip uzmanı mühendisler yurt
dışına transfer oluyorlar. Ben, bu konuyu tüm boyutlarıyla inceleyecek bir
araştırma komisyonu kurulmasını talep ediyorum. Savunma sanayisi bir ülkenin en
önemli caydırıcı gücüdür. Orta Doğu üzerindeki gelişmelere baktığımız zaman
ülkemizin karşı karşıya kaldığı açık ve gizli tehditler ortadadır. Bu
tehditleri bertaraf etmek için güçlü ordu, güçlü savunmaya ihtiyacımız var.
Değerli
milletvekilleri, beka için, beyin göçünü durdurmak biz milletvekillerinin asli
görevidir. Bu insanlara gerekli ihtimamı göstererek bunların ülkede kalmasını
sağlamalıyız.
Bakınız,
bu araştırma önergem gündeme geldiğinde yalanlandı ama Hacettepe
Konferanslarında ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Görgün, öğrenci kardeşlerimizin
araştırma önergesine atıfta bulunarak sorduğu soruya istinaden “Evet, doğru,
100’ü aşkın personelimiz yurt dışına kaçmakta ama işte, yüzde 2’nin altında.”
dedi. Ama bu “yüzde 2” dedikleri çip uzmanları ve stratejik yerlerde çalışanlar
yani kısacası, şu kadarcık bir belleğe birçok projeyi sığdıran beyinler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Aygun, tamamlayın lütfen.
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Onun için bu önergeyi önemsiyoruz, “yüzde 2” deyip bunu
savuşturamayız.
Evet,
konuyu gündeme getirdikten sonra, yine Gazete Duvar’a yurt dışındaki bir
personel bağlanıp bizim haklılığımızı tekrar gündeme getirmiştir.
Bakıyoruz
ki ASELSAN’daki siyasi baskılardan kaçtığını söylüyor giden sevgili
arkadaşlarımız, ülkedeki siyasi iklimden bahsediyor, umutsuzluk ve hayal
kırıklığından bahsediyor.
İşsizlik
rakamları uçmaya devam ediyor, marta geldiğimizde yüzde 4 işsizlik var yani
toplamda yüzde 14,1’e dayanmış. Ve işsiz ordusuna 1 milyon 334 bin kardeşimiz
daha eklenerek… Resmî rakamlar “4,5-5 milyon” derken gerçekte 9 milyona yakın
işsiz kardeşimiz var.
“Tweet”
attığı zaman cezaevine giren ve “Fikir özgürlüğü, düşünce özgürlüğü yok.”
dediğimiz zaman… Cezaevine girmek yerine bu gençlerimiz Avrupa’da kendine iş
kapısı aramaktadırlar.
Bundan
dolayı, değerli milletvekili arkadaşlarımdan bu araştırma önergeme destek
olmalarını umuyorum. Bizi ekranları başında izleyen tüm seyircilerimizi ve yüce
Meclisimizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen araştırma
önergesi münasebetiyle İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Burada
beyin göçünden bahsediliyor. Biliyorsunuz, Türkiye çok zor bir coğrafyada yer
alıyor. Bu coğrafyada tutunabilmek için iki önemli şeyi ayakta tutmak lazım;
bunlardan bir tanesi ekonomi, bir diğeri de savunma gücünün yüksek oluşu. 1975
yılında, Kıbrıs Harekâtı sonrasında uygulanan silah ambargosuna bağlı olarak ya
da o ambargoyu aşabilmek adına Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına
bağlı birçok savunma sanayisi şirketi kuruldu; bunlardan bir tanesi de ASELSAN.
Araştırma
önergesinin özüne baktığımızda, Türkiye’den ciddi bir beyin göçünün olduğu
belirtiliyor, bunun sebeplerinin ve gerekçelerinin gün yüzüne çıkarılması
arzulanıyor.
Bilinmesini
isterim ki öncelikle şunu düşünmeliyiz: Neden inşaat sektöründen bir mühendis
akımı olmuyor Hollanda’ya ya da yabancı ülkelere de sivil savunma sanayisi
alanında çalışan mühendislerimize öncelik veriyorlar, onların kendi ülkelerinin
vatandaşı olmasını temin etmeye gayret sarf ediyorlar, neden onları kendi
şirketlerine transfer ediyorlar? Bunun mutlak surette araştırılması lazım.
Çünkü bu, sıradan bir göç operasyonu değil ya da nüfus hareketliliği değil;
aynı zamanda, beyin kudretimizin bir anlamıyla kendilerine geçirilmesi ve
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu alanda zayıflatılabilmesini mümkün kılma
amacı güdüyor.
Şimdi,
benim çok sayıda tanıdığım var bu kabîl kuruluşlarda çalışan. Öncelikle elbette
ki birtakım çalışmalar yapılıyor Türk mühendislerini transfer etmek adına ama
ülkemizde bir de liyakat esas alınmıyor ve adalet ön plana çıkarılmıyor; bu
kurumlarda çalışan mühendislerimizin üst düzey birikime sahip olanları,
kendinden daha alt seviyede olan mühendislerle özlük hakları noktasında rekabet
edebilme imkânı bulamıyor.
Şimdi,
biz, işi sadece dolar ve euro kurundaki artışa bağlarsak işin üstesinden
gelebilmemiz de mümkün olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Dervişoğlu.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Sivil savunma sanayisinin güçlendirilmesi lazım,
bu alanda zafiyete sebep olan uygulamaların gözden geçirilmesi lazım. Bütün
bunları yaparken bir şeye de dikkat etmek lazım: Şayet kendi millî sanayisini,
sivil savunma alanında faaliyet gösteren birçok değerini yabancılara satan bir
devlet olarak anılırsanız, pek tabiidir ki mühendislerinizi de elde tutmaya
muvaffak olamazsınız.
Cumhuriyet
Halk Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıdığı bu önergeye “evet” oyu
vereceğimizi bildiriyor, heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
bugün ve dün gündemde olan bir hakikat üzerine bir şey söylemek isterim.
Aslında bir siyasi katliam olan Mursi cinayeti üzerine yapılan konuşmalarda,
aynıyla Türkiye'deki uygulamaları görmeyip sadece Mısır üzerinden yorum yapmak
bir politik akıl devşirmedir. Türkiye'de şu anda hapishanelerde binlerce hasta
mahpus söz konusudur. Biraz önce grup sözcümüz de dile getirdi, şu anda,
Selahattin Demirtaş, hiçbir hukuki gerekçe göstermeden, ceberutça, hukuksuzca,
faşizan yöntemlerle yargılanmaktadır; bu hakikati görmeyip Mursi hakikati
üzerinden siyaset yapmak da bir tutarsızlıktır.
Beyin
göçüne gelince, beyin göçü sadece mühendislikle alakalı olmayıp -elbette ki bu
konuda konuşmak, düşünce üretmek, görüş belirtmek gerekmektedir, ancak-
Türkiye’de bilimle iştigal eden, Türkiye’nin ekonomik, sosyal, kültürel,
bilimsel yönden gelişmesini amaçlayan bilim insanlarının tamamı bir çalışma
güvencesizliğiyle karşı karşıya olup ekonomik, sosyal ve siyasal sebeplerle
yurt dışına farklı ülkelere göç etmekte, bir tür sürgün, gönüllü sürgün veya siyasi
mülteci hâline dönüşmektedir.
Düşünsenize,
sağlık emekçilerinin, sağlık alanında çalışan bilim insanlarının “Savaş bir
halk sağlığı sorunudur.” demesinden kaynaklı olan yargılamalar aslında dünya
hukuk tarihine bir yüz karası olarak geçmiştir. Kaldı ki meşru bir gerekçeye
dayanmayan savaş, sadece bir halk sağlığı sorunu değil, insanlığa karşı
işlenmiş bir suçtur da aynı zamanda.
Şu
anda Türkiye dışında bulunan ve örneğin Nobel Ödülü’nde de karşılaştığımız gibi
onun üzerinden politika devşirmeye çalışıldığı durumlara bakıldığında şöyle bir
hakikatle karşılaşılıyor: Aslında kendi ülkesinde son derece geniş üretim
alanları söz konusuyken tıpta, mühendislikte, farklı iş ve üretim alanlarında
kendi ülkesinde ekonomik, sosyal sebepler nedeniyle iş bulamayan insanların
yurt dışına gitmesi ve yurt dışında üretmiş, yaratmış, var etmiş olduğu
şeylerin de ne yazık ki ülkemize bir katkısının olmaması -elbette ki dünya
insanlığına bir katkısı var ama- bizim için trajik bir durumdur. Bu nedenle,
sadece mühendislik alanında değil, sosyal, siyasal, kültürel, tıp, sanat ve
benzeri tüm alanlarda çeşitli sebeplerle yurt dışına gitmek zorunda kalmış
insanlarımızın bir beyin göçü olduğunu, bunun ülkemize çeşitli kayıplarının söz
konusu olduğunu, bilgi, beceri, üretim bakımından çok büyük kayıplara yol
açtığını hepimiz biliyor ve görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Toparlayın lütfen Sayın Bülbül.
KEMAL
BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ederim, tamamlıyorum.
O
nedenle, beyin göçüne sebep teşkil eden ekonomik, sosyal durumların, siyasal
durumların ortadan kaldırılması ve yurt dışında bulunan insanlarımızın burada
çalışma, üretme ortamlarının sağlanması gerektiğini düşünüyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüde -tırnak içerisinde- “Mursi’yi
burada rahmetle yâd edip Türkiye’de yapılan yargılamaları, faşizan uygulamaları
görmezden gelmek” ifadesiyle Türkiye'nin anayasal düzenine ilişkin uygulamaları
da darbeci bir anlayışla ifade etmiştir. Bunu kayıtlara geçirmek için ifade
ediyorum: Eğer biz darbeleri doğru anlamazsak bu ülkenin refahına, özgürlüğüne,
demokrasisine, hukuk devleti ilkelerine asla katkı sağlayamayız.
Bakınız,
darbecilerin yaptıkları ile siyasetçilerin yaptıkları arasındaki en büyük
benzerlik ülkenin ekonomik kaynaklarını kimin, kimler arasında, nasıl
paylaştıracağıdır.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) – Hah, tam orası!
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Her ikisi de bunu değerlendirir. Darbeciler derler ki: “Biz
bu ülkenin ekonomik kaynaklarını petrol şirketleriyle, silah baronlarıyla, faiz
lobileriyle, çıkar çevreleriyle paylaşacağız.”
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) – Tam öyle yapıyor!
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Ama siyaset kurumu yani millî iradeden destek alan çevreler
ise derler ki: “Hayır, bu ülkenin ekonomik kaynaklarını, yer altı ve yer üstü…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – “…kaynaklarını, 82 milyonun kardeşçe yaşayacağı demokratik
bir ülkede sadece aziz milletimizle paylaşacağız. İnsan kaynaklarını da
zenginliklerini de sadece milletimizle paylaşacağız.” Bu anlayışa dayanır.
Bakın,
Mursi’nin uğramış olduğu Sisi darbesine bakacak olursak, Türkiye’ye karşı
gerçekleştirilen bütün darbe teşebbüslerine bakacak olursak her birinin
arkasında faiz lobileri, silah baronları, petrol şirketleri vardır ve yine
Türkiye’ye kasteden terör örgütlerinin arkasındaki destekçiler de Sisi’nin
destekçileriyle aynıdır. Bunu da Genel Kurulun dikkatine sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Bülbül.
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli grup başkan vekilinin söylemiş olduğu
şey… Darbeler konusunda elbette ki bir siyasi tutarlılık, darbeler konusunda
elbette ki bir zihin berraklığı gereklidir. Fakat darbelerin neyi amaçladığı,
darbelerin nereden gelip nereye uzandığı konusunda da hakikati doğru ifade
etmek lazım. Türkiye’de Fetullah grubu tarafından geliştirilen…
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – FETÖ, FETÖ.
KEMAL
BÜLBÜL (Antalya) – …darbe girişiminin akabinde meydana gelen siyasal gelişmeler
demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunan insanları, siyasetçileri
hedef almış ve bu doğrultuda Selahattin Demirtaş, milletvekillerimiz ve
belediye başkanlarımız tutuklanmıştır, bu da bir darbedir.
Teşekkür
ediyorum.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – FETÖ’den tutuklanmadılar kardeşim, PKK’dan
tutuklandılar, niye olayı çarpıtıyorsunuz?
BAŞKAN
– Sayın Ziya Altunyaldız, buyurun lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Savunma
sanayisi, hepimizin bildiği gibi, AK PARTİ iktidarlarımız döneminde on yedi
yıldır uygulamış olduğumuz doğru savunma sanayisi stratejileriyle, doğru
projelerle elde ettiğimiz teknolojik düzey ve nitelikli insan kaynağıyla ortaya
koymuş olduğumuz ve tüm milletimiz tarafından bugün onurla ve gururla ifade
edilen bir başarıyı yakalamış durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, bu çerçevede, bugün geldiğimiz noktada savunma sanayimizle
ilgili birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum özellikle. Hepinizin bildiği
gibi, 2002’de, dünyada ilk 100 savunma firması arasında hiçbir savunma sanayisi
şirketimiz yoktu; bugün, 4 savunma sanayisi şirketimiz, ASELSAN 55’inci, TUSAŞ
64’üncü, ROKETSAN 96’ncı ve STM Savunma Teknolojileri 97’nci sıradan dünya
sıralamasına girmiş durumdadır.
Yine, yıllar önce ya da 2002 yılında savunma
sanayisinde bir AR-GE çalışması yoktu. Eğer bir başarı varsa bunun arkasında
teknoloji, AR-GE, strateji ve süreç yönetimi vardır. Şu anda sadece savunma
sanayisinde 2018 itibarıyla yıllık 1,5 milyar dolar AR-GE harcaması söz
konusudur değerli milletvekilleri. Ayrıca, ihracatımız 10 kata yakın artmış ve
240 milyon dolarlardan 2,2 milyar dolarlara çıkmıştır.
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Cari açık…
ZİYA
ALTUNYALDIZ (Devamla) – Bunun yanında, proje hacmi 66’lardan 10 katın üzerinde
bir artışla 690’a ve yine proje tutarı da 5,5 milyar dolarlardan 60 milyar
dolarlara çıkmıştır. İşte, savunma sanayisinin ortaya koyduğu gurur tablosu
budur.
Değerli
milletvekilleri, evet, savunma sanayisi şirketlerinden, pek çok firmadan,
kamudan, özel sektör firmalarından, kamu şirketlerinden ayrılmalar olduğu gibi,
konjontürel, kişisel sebeplerle, eğitim sebebiyle, kariyer sebebiyle ayrılmalar
vardır, olacaktır, bundan sonra da olmaya devam edecektir. Ancak önemli olan
şudur: Bu, asla yapısal değildir, asla sorunsal değildir ve asla bu
yürüyüşümüzü etkileyecek durumda değildir. Söyleyeyim size: Savunma sanayisi
şirketlerimiz tüm elemanlarıyla çok yakın ilgilenmektedir, hatta ayrılanların bir
kısmı yatay olarak diğer savunma sanayisi şirketlerimize geçmekte, ayrıca
savunma sanayisi alanında dikey ve yatay entegrasyon sonucunda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Altunyaldız, tamamlayın lütfen.
ZİYA
ALTUNYALDIZ (Devamla) – Teşekkür ederim.
Ne
demek istiyorum? Çekici güç olan ana savunma sanayisi şirketlerimiz diğer özel
sektör savunma sanayisi şirketlerimizle hem teknolojide hem de üretimin
yaygınlaştırılması anlamında bir entegrasyon içerisindedir, o firmalara da savunma
sanayisinden nitelikli insan gücü bir anlamda aktarılmaktadır. Diğer taraftan,
ayrılan arkadaşlarımız kariyer ve eğitim amacıyla gittikleri zaman -bu
arkadaşlar- bir süre sonra dönmekte ve yeni projelerde görev almaktadır.
Ayrıca,
bir hususun altını çizeyim: Bu arkadaşlarımızla tamamıyla temas hâlindedir tüm
firmalarımız, savunma sanayisi firmalarımız, bunların dönüşleriyle ilgili
çalışmalar da bizzat stratejik olarak yapılmaktadır. Yani ortada savunma
sanayisiyle ilgili insan kaynağı stratejisinde ve başarıya doğru kararlı
adımlarla gidişinde hiçbir sorun yoktur, her şey planlandığı ve başarıyı
yakaladığı şekilde yürütülmektedir. Dediğim gibi, kariyer ve eğitim amacıyla
giden arkadaşlarımız da zaman içerisinde dönmekte ve tekrar farklı projelerde yer
almaktadır.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın hatip, konuşmacımızın sözlerini bütünlüğünden kopartarak
ifade etmiştir. Bu konuda sataşmadan değil ama 60’ıncı maddeye göre konunun
düzeltilmesiyle ilgili arkadaşımıza söz vermenizi rica edeceğim.
BAŞKAN
– Kim konuşacak?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Aygun.
BAŞKAN
– Sayın Aygun, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un,
Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Değerli arkadaşlar, Sayın Başkanım; ben dikey-yataydan
anlamıyorum, ben sadece şunu anlamak istiyorum, diyor ki: “Yapısal sorun yok.”
Bence yapısal sorun var. Bu insanlar neden buralara kaçıyorlar, ona bakmamız
lazım. Bunları biz neden bu ülkede tutamıyoruz? Sevgili, değerli arkadaşlarıma
ufacık bir çipi örnek gösterdim, basit bir şeye bunu indirgemesini ben
yadırgıyorum. Şu kadarcık çiple bütün projeleri yurt dışına götürmenin rahat
olduğu bir durumda neyi biz bu kadar basit ve dikey olarak söylüyoruz ben merak
ediyorum.
Bakınız,
insanlar, baskıyı ve oradaki özlük haklarındaki sıkıntıları dile getiriyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Savunma dergisi dahi bu konuyu önemserken
bizim yüce Meclisimizin önergeyi önemsememesini ben manidar buluyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan, Türk mühendislerinin ülkemizdeki savunma sanayi
kuruluşlarından ayrılarak yurt dışındaki şirketlere geçiş yapmalarının
nedenlerinin incelenerek savunma sanayisi alanındaki beyin göçünün durdurulması
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/832) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Haziran
2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin TBMM İçtüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2019 tarihinde
tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin 20 Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde
haftalık çalışma günlerinin dışında 21 Haziran 2019 Cuma günü saat 14.00’te
toplanmasına ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek "Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine ilişkin önerisi
18/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 18/6/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Cahit
Özkan
Denizli
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin; TBMM İçtüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz
2019'da tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesi,
Genel
Kurulun;
18
Haziran 2019 Salı günkü (bugün) birleşiminde 69 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
19
Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde 69 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
19
Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 20 Haziran Perşembe günkü birleşiminde
69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi; 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin 20
Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde de tamamlanamaması hâlinde haftalık
çalışma günlerinin dışında 21 Haziran 2019 Cuma günü saat 14.00'te toplanması
ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek "Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi ve 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN
– Öneri üzerinde söz talebi yoktur.
Adalet
ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun
(2/1295) esas numaralı Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/33)
7/5/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/1295)
esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Arslan
Kabukcuoğlu
Eskişehir
BAŞKAN
– Teklif sahibi Sayın Arslan Kabukcuoğlu, buyurun lütfen. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki yüz yirmi
beş gün önce vermiş olduğum, avukatlara ve noterlere de hususi damgalı pasaport
verilmesi hakkında 15 Temmuz 1950 tarihli 5682 sayılı Pasaport Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’m kırk beş gün içerisinde
komisyonda görüşülemediğinden İç Tüzük Madde 37 gereği doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmıştır.
Anayasa
Madde 128’de “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzelkişiliklerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları
kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer
kamu görevlileri eliyle yürütülür.” denilmektedir. Devlet hizmetleri, sürekli
çalışan olan memurlar eliyle yürütülebildiği gibi kamu hizmeti gören
kuruluşlarla da yürütülebilir.
Barolar
ve barolara kayıtlı avukatlar, adil yargılanma ilkesi gereği savunma hakkını
yurt içi ve yurt dışında yerine getiren kamu görevlileridir. Noterler,
vatandaşımızın miras, tapu, tescil ve benzeri işlemlerini her türlü resmî ve
hukuki teminata kavuşturan kamu görevlileridir. 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’yla kamu görevlilerinin tanımı kamusal faaliyette bulunan tüm
görevlileri kapsayacak şekilde genişletilmiş, memurlar bunun alt kümesi hâline
getirilmiştir. Gerek Anayasa’mızda gerekse de kanunlarımızda kamu görevlisi
tanımına uyan avukatlık ve noterlik mesleği mensuplarının, mesleklerini yerine
getirirken devlet memurlarına tanınan hususi damgalı pasaport alma haklarından
diğer memurların faydalandığı şartlarda faydalanmamaları bir eksikliktir. 5
Kasım 2018 tarihinde yüce Meclisimize sunmuş olduğum bu kanun değişikliği
teklifiyle kamu görevini yerine getiren avukat ve noterlere, gecikmiş olan,
hususi damgalı pasaporta sahip olma hakkının verilerek kamu hizmeti gören bu
meslek mensuplarının da diğer kamu görevlilerine sağlanan haktan
faydalanmalarının önü açılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar ve muhalefet yetkilileri de değişik
platformlarda avukatlara ve noterlere hususi damgalı pasaport verilmesi
gerektiği yönünde görüş bildirmişlerdir. Kamusal hukuk görevini yerine getiren
bu iki meslek grubunun ihtiyaçlarının giderilmesine oy birliğiyle karar
verilmesi büyük bir kadirşinaslık olacaktır.
Yüce
Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kabukcuoğlu.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Katkı olması açısından bu hususa ilişkin birkaç hususun
kayıtlara geçmesi için açıklamalar yapmak istiyorum. O da şudur: Bilindiği
üzere, yeşil pasaport, uluslararası boyutu olan ve mütekabiliyet çerçevesinde
de muhatap ülkeler nezdinde geçerliliği olan, itibarı olan bir pasaport türüdür
ve bu bağlamda, avukatların ve noterlerin öteden beri -hak arama özgürlüğünün
bir gereği olarak- bu pasaporttan yararlanmaları bizim de arzumuzdur. Bu
hususta, geçen haftalarda, AK PARTİ Grubu olarak biz de kanaatimizi ifade ettik
ve Barolar Birliği Başkanının da katılmış olduğu programda bunu kamuoyuyla
paylaştık. Ancak etki analizi olarak yani yapılan çalışmada, bu pasaportun
uluslararası niteliğinin ortadan kaldırılmaması için çalışmalar devam ediyor.
İnşallah, en kısa zamanda Genel Kurula getirmek suretiyle avukat ve noterlerin
bu haktan yararlanmalarını da sağlayacağız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan
karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49 Milletvekilinin
Askeralma Kanunu Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49
Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 69) (x)
BAŞKAN
– Komisyon? Yerinde.
13
Haziran 2019 tarihli 89’uncu Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülen 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde
yer alan 2’nci madde kabul edilmişti.
Şimdi,
görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Evet,
3’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde geçen “ifade eder”
ibaresinin “ifade etmektedir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Çelebi Haydar
Akar Faruk
Sarıaslan
İzmir Kocaeli Nevşehir
İrfan Kaplan Alpay
Antmen Servet
Ünsal
Gaziantep Mersin Ankara
İlhami Özcan Aygun Engin
Özkoç
Tekirdağ Sakarya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Engin Özkoç konuşacaktır.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bildiğiniz
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinde önemli bir yasayı görüşüyoruz. Askerlikle
ilgili yasada bundan sonra ordumuzun nasıl yapılandırılacağı konusunda Meclis
olarak bir karar alacağız. Çocuklarımız ne kadar askerde kalacaklar?
Yükümlülerimiz altı ayı bitirdikten sonra eğer devam etmek isterlerse nasıl
devam edecekler? Türkiye Cumhuriyeti ordusu ateş çemberi olan bir coğrafyada
acaba gücünü yitirecek mi? Dışarıda ve içeride her türlü tehlikeye karşı
caydırıcı gücümüzü kullanabilecek miyiz? Konuştuğumuz, görüştüğümüz ve dikkatle
incelediğimiz konular bunlar.
5’inci
maddeyle ilgili arkadaşlarımızla görüşüyoruz. Yükümlü sayısı bugün 250 bin
olması gerekirken 220 bin civarında yani yüzde 70’ler civarında. Bize göre bu
sayı bu yasa çıktıktan sonra yüzde 30’lara indirilecek, Sayın Millî Savunma
Bakanımıza göre yüzde 40’lar, 45’ler civarında ama komisyon başkanımız Mehmet
Ali Çelebi’nin yaptığı görüşmeler ve izahatlar doğrultusunda söylediği şu,
diyor ki: “Bu yasa bu şekliyle geçerse sizin görüşmelerimizden sonra yaptığınız
her ay celp olayı gerçekleşse dahi orduda 200 bin yükümlü açık.” Bu önemli bir
şey. Bunu görüşelim, bunu tartışalım, bunu dikkate alın; söylediğimiz budur,
dikkate alın. Neden? Ya tugayları kaldıracaksınız, ya tugayların içini boşaltacaksınız.
Eğer böyle bir şey olursa bir sıkıntı yaşar mıyız, bunu Türkiye Cumhuriyeti
olarak birlikte mi yaşarız? Bu, AK PARTİ, CHP, MHP, HDP, İYİ PARTİ meselesi
değil; bu, milletimizin bekasını ilgilendiren bir mesele. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz bu askerlik yasasının çıkmasını engellemeye mi çalışıyoruz?
Hayır. Bu askerlik yasası, evet, çıksın ama güçlü bir şekilde çıksın istiyoruz,
bizim ordumuzu zafiyete uğratmayacak bir şekilde çıksın istiyoruz.
45’inci
maddede bize getirdiğiniz bir öneri vardı, onu arkadaşlarımızla görüştük.
45’inci maddedeki öneride Sayın Cumhurbaşkanına barışta ve savaşta
görevlendirilen bazı kişileri askerlikten muaf tutma yetkisi veriliyordu. Bu
yasa daha önceden var mıydı? Evet, vardı, 1984’te de vardı, Kıbrıs Savaşı’nda
da vardı ama o zamanki parlamenter sisteme göre genelkurmay başkanının teklifi,
bakanlar kurulunun kararıyla ancak Cumhurbaşkanı karar verebiliyordu. Şimdi
bakanlar kurulu yok, genelkurmay başkanını da çıkardık yani sadece
Cumhurbaşkanının kararıyla oluyor. Bunun doğru olmadığını ifade ettik. Peki,
iktidar partisi bu konuda ne yaptı? İktidar partisi şunu yaptı: Gerek Millî
Savunma Bakanını grup başkan vekillerine göndererek gerekse müzakereleri
diplomatik bir şekilde sürdürerek bizim getirdiğimiz 10 maddenin 9’unun
tamamında, 1 maddenin de bir kısmında iyileştirme yaptı; bu, önemlidir. İşte,
bizim söylediğimiz de tam da budur. Türkiye Cumhuriyeti Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kendisine yakışır tavrının bu olması gerekir. Muhalefeti dışlayan
hiçbir anlayış Türkiye’ye hizmet etmemiştir. Muhalefet de eğer şöyle
davranırsa: Ne getirirseniz getirin, karşısındayız; onun da Türkiye’ye bir
faydası yok. Nasıl hareket etmemiz gerekiyor? Birlik ve beraberlik içerisinde,
Türkiye Cumhuriyeti’ni güçlendirecek demokratik, özgür, laik yasaların
çıkarılarak daha güçlü bir Türkiye’ye hizmet etmemiz gerekiyor; bizim yapmak
istediğimiz işte tam da budur. Bunun için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.
Umut ediyorum ki bu yasa herkese hayırlı olur.
Konuşmamın
ikinci devresinde 4’üncü maddede de söz alacağım. O maddede savunma sanayisiyle
ilgili görüşlerimi aktaracağım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Özkoç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “bu Kanunun
uygulanmasında” ibaresi yerine “bu Kanun uygulanırken” ibaresinin getirilmesini
arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal Hasan
Subaşı Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Antalya Antalya İzmir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Dursun Müsavat Dervişoğlu, buyurun lütfen. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği
gibi, millî bekamız için çok önemli olan bir kanun teklifini konuşuyoruz.
Siyasi partiler konuyla ilgili görüşlerini, kanunun bütünüyle ilgili
görüşlerini ifade ederken ağırlıklı bir biçimde dile getirdiler, varsa
eleştirilerini dillendirdiler. Kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderen iktidar grubu da bu eleştiriler çerçevesinde hem parti gruplarımızı
dinlemek suretiyle hem de yüce Meclisi aydınlatmaya çalışmak suretiyle demokrasi
adına önemli bir işlevi yerine getirdi.
Evet,
parti grupları konuyla ilgili eleştirilerini dile getirdi, Komisyon gerekli
katkıyı sağladı ve hatta Millî Savunma Bakanı da gelip parti gruplarını
bilgilendirdi ama henüz elde edilebilmiş önemli bir mevzi yok konuyla alakalı
çünkü bizim karşı durduğumuz maddelerde ya da düzenlenmesini, değiştirilmesini
istediğimiz maddelerde sadece kelimeleri takla attırarak karşılıklı bir tatmin
yaratabilmek mümkün görülmemekte. Çok önemli bir konu. Parlamentonun durumundan
da belli, böylesine önemli bir konuyu tartışırken neredeyse karar yeter sayısı
istense Meclisimiz kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Biz istiyoruz ki
bu konular konuşulsun, görüşülsün. Tıkanıklık nerede oluyor? Çıkarmaya
çalıştığımız kanun ile yeni uygulamaya koyduğumuz sistem arasında bir bağlantı
oluşturamıyoruz. Yasal düzenlemeler yaparken Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
uygunluk üzerinden bu düzenlemeleri yapmak mecburiyetinde kalıyoruz fakat
uyguladığımız sistemin çarpıklıkları yüzünden de bazı zorluklarla karşı karşıya
bulunuyoruz.
Şimdi,
ben, öncelikle, hem Komisyon Başkanımıza bu konuyla alakalı karşı duruşlarımızı
ifade ettiğimizde eleştirilerimizi ciddiye almış olması bakımından hem de Millî
Savunma Bakanımızı parti gruplarımızı ziyaret edip bilgilendirmiş olmaları
bakımından Türk demokrasisi adına önemli bir şey yaptığımızı,
gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim.
Şimdi
bu yasanın bence -kanunun bütünü hakkında konuşurken de söyledim- bazı cambaza
bak maddeleri var, onun dışında üç temel şeye işaret ediyor. Bunlardan bir
tanesi, bedelli askerlik kalıcı hâle geliyor, mevcut hiyerarşik yapıya yeni bir
statü ikame ediliyor “yedek astsubaylık” diye ve altı aylık askerlik müddetini
tamamlayanların tezkere alması, terhis olması sağlanıyor. Bu noktadan
baktığınızda toplumsal bir beklenti de oluşuyor hem sosyal medya hesaplarımıza
hem parti teşkilatımıza hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi grubumuza bu
konuyla alakalı çok sayıda elektronik posta, telgraf, mektup geliyor çünkü
toplumsal bir beklenti oluşmuş. Şimdi siyasi partiler de bu toplumsal
beklentiyi karşılayamayan ya da bu toplumsal beklentinin karşılanmasını
engelleyen bir parti konumuna düşmekten azami ölçüde uzak duruyor ama bizim
kaygımız, bizim derdimiz elbette ki çocuklarımızın yuvalarına kavuşması önemli
ama bir de Türkiye’nin geleceğiyle ilgili böyle önemli bir karar vereceksek
başka hassasiyetlerin de nazarıitibara alınması lazım. Ben açık ve net olarak
söylüyorum: Eğer bahsedildiği gibi -bir beyanım oldu, alınganlık gösterenler de
olmuş, sonradan muttali oldum- biz bu altı aylık askerlik hizmetini ikmal etmiş
yükümlülerin yaratacağı boşluğu doldurabilecek bir tedbiri geliştirebiliyorsak
hiçbir kuşkuya yer yoktur ki bugün silahaltında bulunan yavrularımızın…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Müsaadenizle…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Dervişoğlu, tamamlayın.
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – …bir an önce tezkerelerini alarak evlerine
kavuşması bizim temennimizdir. Ama yok, bu bizim yakın takvim içerisinde
dolduramayacağımız bir boşluk olma özelliği taşıyor ise o zaman Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, millî sorumluluğu nazarıitibara almak suretiyle vereceği
kararı gözden geçirmesi lazımdır; kanunla alakalı olarak beklentilere karşılık
verebilecek düzenlemeleri de yaşama geçirmesi kaçınılmazdır.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4’üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 4’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haydar Akar Mehmet
Ali Çelebi Servet
Ünsal
Kocaeli İzmir
Ankara
Faruk Sarıaslan İrfan
Kaplan Alpay
Antmen
Nevşehir Gaziantep Mersin
İlhami Özcan Aygun Engin
Özkoç
Tekirdağ Sakarya
“(1)
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 20 yaşına giren her erkek askerlik hizmeti
yapmaya mecburdur.”
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Özkoç’a aittir.
Sayın
Özkoç, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
tekrar saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bakın,
son bütçede Millî Savunma Bakanının sözlerini size arz ediyorum: “Belirsizlik,
risk ve tehditlerle dolu büyük bir coğrafyada ülkemizin ve milletimizin
güvenliğinin sağlanması ancak her an harbe hazır, etkin, caydırıcı ve saygın
bir orduyla mümkündür. Türk Silahlı Kuvvetlerinin muharebe gücü ve beka
kabiliyeti yüksek, azami ölçüde millî sanayiye dayanan, ileri teknolojik silah
sistemleriyle teçhiz edilmiş, bilgi ve eğitim üstünlüğü olan, modüler, esnek ve
her türlü ortamda, gece gündüz, kesintisiz görev yapma kabiliyetine sahip, bir
kuvvet yapısına sahip olmasını gerektirmektedir.” Kim diyor? Millî Savunma
Bakanı diyor.
Biz
de diyoruz ki:
1) 5’inci madde buna hizmet ediyor mu?
Tedirginliğimiz bu.
2) Şimdi iktidar partisine dönüp sizlere
sesleniyorum: Değerli milletvekili arkadaşlarım, az önce savunma sanayisiyle
ilgili Adalet ve Kalkınma Partisinden bir hatibimiz bu kürsüden seslendi.
“Savunma sanayisinde dünya sıralamasına 97’nci sırada girmiştir.” diyor. Neyle
girdik? Askerî fabrikalarımızla girdik, ordumuzun yönettiği fabrikalarla
girdik. “İhracatta 2,2 milyar dolara gelmiştir.” diyor. Kiminle yaptık?
Ordumuzun yönettiği fabrikalarla yaptık. “Projede 60 milyon dolarlık bir proje
yatırımı gerçekleştirdik.” diyor. “Savunma sanayisinden ayrılanlar kişisel
olarak ayrılmıyorlar, yatay geçiş yapıyorlar.” diyor.
Şimdi burada söylüyorum: Eğer ordumuzun yönettiği
fabrikalarda bu kadar üstün başarı elde ettiysek Tank Palet Fabrikasını niçin
Katarlılara teslim ediyoruz? Neden yapıyoruz bunu? (CHP sıralarından alkışlar)
Gerçekten Ethem Sancak’ın menfaatleri Türkiye Cumhuriyeti ordusunun
menfaatlerinden daha mı üstündür? Katar ordusu, Katar Doğu Akdeniz’de bizim
çıkarlarımızın tersine hareket ederken, Amerika Birleşik Devletleri’yle birlikte
sırt sırta vermişken başarılı ordumuzun gerçekleştirdiği -sizin de
söylediğiniz- şeyler Tank Palet Fabrikasını onlara teslim ederek
gerçekleşebilir mi?
İşte, orduyla ilgili gösterdiğiniz hassasiyeti,
yüzünüze dönerek… Türkiye Cumhuriyeti’nin, milletin gerçek temsilcileri olarak
sizlere sesleniyorum: Ordumuzun Tank Palet Fabrikasının -diğer başarılı
fabrikalar gibi- gene bizim olmasını devam ettiriniz. Katar ordusunun Türkiye
Cumhuriyeti ordusunun yanında hiçbir hükmü yoktur. Eğer bunu sağlarsanız işte
biz, savunma sanayisinde de birlikte hareket ederiz, eğer bunu sağlamazsanız
burada karşınızda dururuz. Bu konudaki hassasiyetimiz çok önemlidir. Tank Palet
Fabrikası, Türkiye Cumhuriyeti’nde tank üreten bir fabrikadır, Türkiye
Cumhuriyeti’nde palet üreten bir fabrikadır, optik cihazlar konusunda en önemli
noktalara gelmiş bir fabrikadır. Fabrikamız bizdeyken biz, Türkiye değil dünya
çapında başarılar elde ediyoruz. O zaman, ordumuzun elindeki bu gücü almamamız
gerekir, bu gücü Ethem Sancak diye bir kişiye teslim etmememiz gerekir ama en
önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin muktedir ordusu dururken kesinlikle ve
kesinlikle onun elinden alıp Amerika Birleşik Devletleri’yle sırt sırta çıkar
mücadelesi yapan Katar devletine kesinlikle ordumuzun geleceğini, savunma
sanayimizin geleceğini teslim edemeyiz. Burada gerekeni yapacağınıza eminim.
Bu
duygularla hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin (4)’üncü fıkrasının teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray
Eskişehir
Tuba Vural Çokal Aydın Adnan
Sezgin Hasan
Subaşı
Antalya Aydın
Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Aydın Adnan Sezgin, buyurun lütfen.
AYDIN
ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kurumların
işleyişini belirleyen kanun ve kurallar zamanın ruhu ve ihtiyaçlarına göre elbette
yenilenebilir, yenilenmelidir; böylece onların kurumsal varoluş amaçlarını da
güncelleriz.
Kamuoyunda
kısaca “yeni askerlik kanunu teklifi” diye bilinen önemli değişiklik teklifini
değerlendirirken de bizim esas aldığımız bakış açısı budur; tabii, Anayasa’mızın
bağlayıcı hükümlerini ve bu hükümlere hayat veren temel ilkeleri, ulusal
değerlerimizi, demokrasi kurallarını asla gözden kaçırmadan. Askerlik,
milletimizin olağanüstü değer verdiği bir görev, aynı zamanda anayasal bir
vazifedir. Askerlik uygulamasını da çağın ve ülkemizin bugünkü koşullarında
yeniden tasarlayabiliriz elbette.
Ülkemiz
genç nüfusun büyük orana ulaştığı bir demografiye sahiptir. Savaş
teknolojilerinde önemli gelişmeler yaşanmaktadır, silah ve savaş yöntemleri,
savunma yöntemleri hızla değişmektedir, gitgide sıklaşan bedelli askerlik
uygulamaları da işte, bu iki gerçeğin bir neticesidir. Ancak kalıcı bedelli
askerlik, yığılmayı eritmek için çok sakıncalı bir yaklaşımdır. Milletimizin
askerliğe atfettiği değeri, onu millî bir görev ve onur sayan anlayışı temelden
sarsabilir. Üstelik son derece önemli bir anayasal ilkeye, Anayasa’mızın
eşitlik ilkesine çok açık bir şekilde ters düşmektedir. Mevcut teklifte olduğu
şekliyle mali güç esasına dayalı bir ayrım olarak bedelli askerlik uygulamasının
kurumsallaşması gerçekten mahzurludur. Bu durumda zorunluk askerlik sadece
yoksulların, bedeli ödemeye gücü yetmeyenlerin tabi olduğu bir uygulama hâline
getirilmiş oluyor. Böylece anayasal eşitlik imha edilir, eşitsizlik
yasallaştırılır. Bu anlayış askerliği millî bir görev ve iftihar vesilesi
olmaktan çıkartır; dar gelirlinin, yoksulun tabi tutulduğu bir angarya hâline
dönüştürür; bu, ayrıştırıcı ve parçalayıcıdır. Gelin, bu tehlikeyi önleyelim,
hangi gelir grubuna mensup olursa olsun her genç erkek vatandaşımızın istifade
edeceği bir formül bulalım. Zaten tehlikeli bir şekilde ayrışıp kutuplaşmış,
iktidar tarafından kutuplaştırılmış milletimizi bir de bu açıdan sarsmayalım.
Önümüzdeki
teklifin 45’inci maddesinin 2’nci fıkrası da olağanüstü ölçüde sakıncalıdır. Bu
fıkra, anayasal eşitliğin tek kişinin irade ve eğilimlerine feda edilmesini
ifade etmektedir -tırnak içinde söylüyorum- maddenin bir unsuru,
“Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda” ibaresi çok tehlikeli bir
muğlaklık içermektedir. “Sayın Cumhurbaşkanı acaba kendisine mahsus, kendisine
bağlı özel güçler mi oluşturmak istiyor?” sorusu ister istemez akıllara
düşmüştür. Bunun bazı otoriter sistemlerde, tek adam düzenlerinde örneği
vardır.
Ülkemizdeki
yeni rejimin mevcut koşullarında bu 4’üncü maddenin uygulamasında mutlaka ve
mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisine onay yetkisinin tanınması gerekmektedir.
Yine, Sayın Cumhurbaşkanına münhasır yetki tanıyan tasarının 4’üncü maddesi
yasama yetkisinin Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait
olduğunu vazeden Anayasa’nın 7’nci maddesine aykırıdır. Bu yetki devredilemez
bir yetkidir. Oysa 4’üncü madde Anayasa hükmü olmanın ötesinde demokrasinin
evrensel kuralı olan bu ilkeyi iğdiş etmektedir. Bu nedenle tasarıdan
çıkarılmalıdır veya meşru, demokrasiye uygun bir içeriğe kavuşturulmalıdır.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
4’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İç
Tüzük 60’a göre söz talepleri var, onları karşılayacağım.
Sayın
Ünsal, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, Ankara
ilinin sembollerinden olan Gençlik Parkı’nın neden Varlık Fonu’na
devredildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERVET
ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Başkan.
Bugün
yine hepimizi, özelinde Ankaralıları ve siz milletvekili arkadaşlarımı rahatsız
eden soru işaretleriyle dolu bir bilgi ortaya çıktı değerli arkadaşlar.
Başkent
Ankara’nın sembollerinden biri olan tarihî Gençlik Parkı’nın ne hikmetse Varlık
Fonu’na devredildiği söyleniliyor. Nereden biliyoruz bu kurumu? Daha önce kafa
karıştıran işlemlerle gündeme gelen, yapılması gereken Meclis denetimi
konusunda bile sorun yaratan Varlık Fonu. 27 hektar gibi büyük bir alana,
kritik bir konuma sahip olan Gençlik Parkı’nın neden Cumhurbaşkanlığına
bağlanan Varlık Fonu’na devredildiği açıklanmalıdır? Tarihî Gençlik Parkı ne
için kullanılacak? Bu alanla ilgili planlar mı var? Rant için yapılan hesaplar
mı var? Yine bir değerimiz daha birilerine peşkeş mi çekilecek? Yetkililerin
acilen bu sorulara cevap vermesini bekliyoruz.
Teşekkürler
Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Ayvazoğlu…
28.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun,
Trabzon ili Araklı ilçesi Çamlıktepe ve Yeşilyurt Mahallelerinde meydana gelen
sel felaketinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
BAHAR
AYVAZOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Bugün
saat 14.00 sularında Trabzon Araklı ilçesi Çamlıktepe ve Yeşilyurt
Mahallelerinde yoğun yağmur sonucu meydana gelen sel felaketinde 4 tane ev ve
iş yerimiz yıkılmış, 2 vatandaşımızın maalesef cesedine ulaşılmıştır.
Araklı
Kaymakamlığımızda ivedilikle kriz masası oluşturulmuş olup Jandarma Genel
Komutanlığından 30 kişilik JAK timi olay yerine intikal etmek üzeredir. Rize ve
Artvin başta olmak üzere, komşu illerimizden gelen AFAD ekipleri bölgeye
ulaşmıştır. Güvenli bölgede 30’a yakın vatandaşımız tahliye edilmektedir. Haber
alınamayan vatandaşlarımıza ulaşmak için Araklı Belediyemiz, Büyükşehir
Belediyemiz ve Trabzon Valiliğimizin tüm ekipleri seferber olmuştur ve
devletimiz tüm imkânlarıyla Araklı’mızın yanındadır.
Daha
fazla can kaybı olmamasını temenni ederken en kısa zamanda yanlarında olacağım
hemşehrilerime başsağlığı ve geçmiş olsun diliyorum. Bir daha yaşanmamak
temennisiyle saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiç’in, Trabzon ili Araklı ilçesinde meydana gelen sel felaketinde hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
– Biz de Araklı’da meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, ailelerine ve Araklılı
hemşehrilerimize de başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Geçmiş olsun.
Sayın
Örs, buyurun lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Trabzon
ili Araklı ilçesi Çamlıktepe ve Yüceyurt Mahallelerinde meydana gelen sel
felaketinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün
seçim bölgem Trabzon’dan gelen bir acı haber üzerine söz aldım.
Trabzon
ili Araklı ilçesinin Çamlıktepe ve Yüceyurt Mahallelerinde sel felaketi
nedeniyle maalesef 2 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, kendisinden haber
alınamayan vatandaşlarımızın olduğu, ev ve iş yerlerinin yıkıldığı yönünde acı
bilgiler gelmiştir. Bölgeden gelen ilk haberlerde, sağanak yağış sonrası
şiddetli su tahliyesinin yaşandığı ve sel felaketinin meydana geldiği ifade
edilmektedir. Bu felakette hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Hak’tan
rahmet diliyorum. Kendisinden haber alınamayan vatandaşlarımıza da inşallah sağ
salim şekilde ulaşılır.
Yetkililerin
bölgede yaşanan bu felaketle ilgili gerekli önlemleri alması ve başka
felaketlere sebebiyet vermemek adına yapılması gerekenleri acilen icra etmesi
hususunu yüce Meclisimizin takdirlerine arz ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özkoç, buyurun lütfen.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bu konuda söz almak istiyorum
efendim.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkoç.
30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Trabzon
ili Araklı ilçesi Çamlıktepe ve Yeşilyurt Mahallelerinde meydana gelen sel
felaketinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, bu afeti burada,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde öğrenmiş bulunuyoruz. Ölenlerimize Allah’tan
rahmet diliyoruz. Oradaki tedbirlerin bir an önce alınmasını diliyoruz ve orada
gerçekten zor durumda kalmış olan vatandaşlarımız varsa devletimizin elinin de
onların üzerinde olmasını istiyoruz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Topal, buyurun.
31.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay iline
yapılan yatırımlara vesile olan başta Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman ile
Hacı Bayram Türkoğlu’na teşekkür ettiğine, Defne ve Arsuz ilçelerine devlet
hastanesi yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben
bu kürsüde seçim bölgem Hatay’ın sorunlarını defalarca dile getirdim, bundan
sonra da dile getirmeye devam edeceğim.
Ancak,
geçen hafta, hafta sonu özellikle, amacı dışında kullanılan Hatay Meclis
Binası’nın kültürel anlamda Hatay devlet müzesi olarak kamulaştırılması, Hatay
Tahtaköprü Barajı’nın gövdesinin 9 metre yükseltilmesi -ki ovadaki çiftçimiz
için çok çok önemli- özellikle, Hatay’da Dışişleri Bakanlığı temsilciliğinin
açılması konularında vesile olan başta değerli Hüseyin Yayman arkadaşımıza,
Sayın Türkoğlu’na ve diğer arkadaşlara buradan teşekkür ediyorum. Ancak, yine
de eksiklerimiz çok. Özellikle Defne’ye, Arsuz’a devlet hastanesinin en kısa
sürede, ivedi bir şekilde kazandırılması gerekiyor, yine bağlantı yollarının
yapılması gerekiyor.
Bu
kürsüden bu defa size teşekkür edelim: Çok teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49
Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlar, 5’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
“(2)
Hizmet süresi; erbaş ve erler için altı ay, yedek subay ve yedek astsubaylar
için on iki aydır. Askerlik hizmet sürelerini, ihtiyaca göre bir katına kadar
artırmaya Cumhurbaşkanınca karar verilebilir.”
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal Şenol
Sunat Hasan
Subaşı
Antalya Ankara Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Şenol Sunat, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs için birçok ülke bize karşı bir
koalisyon oluşturmuşken, tehdit üstüne tehdit savururken, S400 meselesinde
ikircikli açıklamalar yapılırken, ABD yaptırımlarını uygulamaya başlamışken,
F35 eğitimi alan pilotların eğitimi durdurulmuşken, İdlib’de hem Rusya’nın oyun
kuruculuğuna devam edip Türkiye dışlanmışken, Fırat’ın doğusunda PKK/YPG’nin
üzerine SDG kılıfı geçirilip Türkiye'yle anlaşmaya zorlanırken ve anlaşma
yapıldığı fısıldanırken, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ın kuzeyine Pençe
Operasyonu devam ederken ve hem sınırlarımız içinde hem dışında her gün 1 veya
2 şehit verirken alelacele bu teklifi kanunlaştırma derdini anlamaya
çalışıyoruz.
Evet,
bu şartlarda bu kadar önemli, bu kadar hassas bir konuyu herhâlde İstanbul
seçimlerinden önce çıkarmak isteğiniz ortadadır. Çekin değerli milletvekilleri
bu teklifi; kanun teklifini veren değerli milletvekillerine sesleniyorum.
Bedelli bekleyen gençlerin ve özellikle terhis olacak asker ve ailelerinin
oyuna talip olabilirsiniz. Onlar, hepsi bizim evlatlarımız. “Çekin.” diyoruz
çünkü çok hassas bir konu, ortak akılla çalışalım, uzman görüşleri alınarak,
daha detaylı ve gerçekten, hiç kimseyi incitmeyecek ve Türk millî ordusunu, millî
değerlerini, seciyesini koruyabilecek bir kanun teklifiyle mutabakata varalım
diyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bu teklif askerlik çağına gelmiş gençler arasında anayasal
eşitlik ilkesini bozmuyor mu? Bozuyor. 1865’te “bedelişahsi” ve daha sonra
“bedelinakdî” diye uygulamalarla, zorunlu askerlik yapmak istemeyenler yani
Osmanlı zenginlerinin çocukları o zaman askerlik yapmadı ama fakir Anadolu’nun
kavruk evlatları uzun yıllar askerlik yapıp gerektiğinde de şehit oldu.
Bakın,
yine bu kanun teklifinde Cumhurbaşkanına hiçbir demokratik ülkede olmayan ve
Anayasa’ya aykırı olağanüstü yetkiler veriliyor. 1846 Askerlik Kanunnamesi’ne
göre padişahın özel ferman çıkararak “Askerlikten muaftır.” dediği kişiler
askerlik yapmıyordu. Aradan yüz yetmiş üç yıl geçmiş, Sayın Cumhurbaşkanı da
demek ki muaf ettikleriyle belki de bir hassa alayı oluşturabilir. Tabii, böyle
düşünmek istemiyoruz. “Gerekli görülen sahalar”dan kastedilen nedir 45’inci
maddenin (2)’nci fıkrasında? Özel olarak görevlendirilenler kimler olacaktır?
Niye “barış ve olağanüstü şartlar” yer alıyor teklifin bu maddesinde?
Evet,
gelelim söz konusu olan 5’inci maddeye. 5’inci maddenin (2)’nci fıkrasında,
gerekli hâllerde Cumhurbaşkanına er ve erbaşların hizmet süresini ihtiyaca göre
1 katına kadar artırma veya yarısına kadar azaltma yetkisi veriliyor. Niye
Türkiye Büyük Millet Meclisi değil sayın milletvekilleri? Niçin Cumhurbaşkanı?
Askerlik kanunuysa Türkiye Büyük Millet Meclisi gerektiğinde kararını versin.
Yine
5’inci maddenin (10)’uncu fıkrası “Askerlik çağı, Cumhurbaşkanınca beş yıla
kadar uzatılabilir ya da kısaltılabilir.” diyor. Yine bu teklifte askerlik çağı
20-41 yaş arası. Yani beş yıl azaltılırsa 15 yaşında mı askere alacaksınız?
Niye Türkiye Büyük Millet Meclisi değil de Cumhurbaşkanı bu konuda karar
verecek? Bırakın, seferberlik ve savaş hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
kararını versin. Bu ne keyfîliktir yahu, her kanun teklifinin içinde
Cumhurbaşkanına yetki pompalayıp duruyorsunuz ve Cumhurbaşkanına aslında zarar
veriyorsunuz; sadece askerlik, Askeralma Kanunu Teklifi’nde değil, her kanun
teklifinin içinde mutlaka bir yetki pompalaması var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞENOL
SUNAT (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun.
ŞENOL
SUNAT (Devamla) – Sayın milletvekilleri “Bir ordunun muharebe vasıta ve
usulleri değişebilir, lakin millî seciye ve ruh kıymeti nesilden nesile intikal
eder.” diyor rahmetli Fevzi Çakmak. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin millî seciye
ve ruhuna zarar vermeyin diyoruz biz de. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısıyla
başından beri çok oynadınız. Devriiktidarınızda FETÖ’cüler eliyle Türk Silahlı
Kuvvetlerini zayıflatıp Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk gibi FETÖ
kumpaslarını birlikte yürüttünüz. Artık uslandınız diye düşünüyorduk ama yapılanlara
baktığımızda, özellikle darbeden sonra, Türk Silahlı Kuvvetlerinin o millî
seciye ve ruh yapısını maalesef ortadan kaldırdınız. Bu kadar sıkıntılı bir
süreçten geçtiği ortamda Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısıyla lütfen daha fazla
oynamayın diyoruz.
Saygılarımla.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunmadan önce, buyurun Sayın Özkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sadece
kayıtlara geçmesi için ifade etmek istiyorum. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünü
gerçekleştiren FETÖ’cü generaller ve subaylar ne zaman Türk Silahlı
Kuvvetlerine intisap etmiştir, iyi analiz edilmesi lazım. Bugün, Türkiye’de,
öncelikle, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün püskürtülmesine ve FETÖ üzerinden
Balyoz, Ergenekon, Askerî Casusluk, İrticayla Mücadele Eylem Planı adları
altında gerçekleştirilen bütün kumpaslara bakıldığında, nihayetinde, bunların
tamamıyla mücadele Hükûmetimizin ve yine -bununla gurur duymalıyız ki- Parlamentodaki
milletvekillerinin dayanışması sayesinde olmuştur. Birileri geçmişte, FETÖ
elebaşısı dâhil olmak üzere “Şefaat hakkım olsaydı şuna kullanırdım.” derken
bugün eğer -hamdolsun- başta Cumhurbaşkanımıza ve AK PARTİ’ye beddualar ortaya
koyuyorsa, eğer bedduaları da bize yöneltiyorsa bu, FETÖ’nün ülke içerisinde
aynen bir kanser tümörü, hücresi gibi yayılmasının önüne geçtiğimiz içindir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen Sayın Özkan.
Buyurun.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Bu iddiaları reddediyoruz ve milletimize karşı yönelmiş her
türlü darbe teşebbüsüyle, devletin içerisindeki derin ve paralel yapılarla
mücadele etme irade, azim ve kararlılığımızı yeniden kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Efendim, benim konuşmamla ilgili olduğu için ben de söz
istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Sunat.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Ankara Milletvekili Şenol Sunat’ın, Denizli
Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Değerli milletvekilleri, Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk
gibi davalarla Türk Silahlı Kuvvetlerinin birçok vatansever subayı, askeri o
dönemlerde neler yaşadı, bir kere daha hatırlatmak istediğim için kürsüde dile
getirdim.
Şunu
söylemek istiyorum: O zaman Sayın Cumhurbaşkanı Başbakandı, savcısıydı olayın.
O zaman, kozmik odalara girildi, suçsuz yere insanlar intihar etti, ölüm
döşeğinde kaldı ve ondan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin en kılcal damarlarına
kadar bu FETÖ’cü Amerikan paryaları ve uşakları yerleşti. Bunu inkâr etmeyin,
kol kolaydınız. Kol kola girdiğiniz yolda güç savaşları başladı, 17-25 Aralıkta
da bu olay, güç savaşları iyice patlama noktasına geldi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Birbirinizle kötü olduktan sonra birdenbire bunlar “terör
örgütü” olarak sizin ağzınızdan ifade edildi ve neticede, 15 Temmuz hain darbe
girişimi ortaya çıktı. Milletin azmiyle bu darbe girişimi atlatıldı ama inkâr
etmeyin, şunu kabul edin, deyin ki: “Evet, biz yanlış yaptık.”
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Cumhurbaşkanı kabul etti, “Aldatıldık.” dedi ya.
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Evet, Sayın Cumhurbaşkanı dedi ama hâlen arkadaşlarımız
savunuyor. Sayın Cumhurbaşkanı bile “Allah bizi affetsin.” dedi, daha ne
olacak! Bunları dile getireceğiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Sunat.
Sayın
Özkan, son kez söz vereceğim, yeni bir sataşmaya veyahut da söz talebine imkân
vermeden…
Buyurun.
33.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Ankara
Milletvekili Şenol Sunat’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, biraz önce de asla sataşmadım, bir tespite
ilişkin görüşlerimizi ifade ettik.
Bakınız,
biz, bu ülkede FETÖ devlet içerisine… Bakınız, ben demiyorum. Kim diyor bunu?
Necip Hablemitoğlu. Ne zaman? 2002’nin henüz daha Ekim ayı, 2002 seçimleri dahi
olmamış.
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Komutanlar ne oldu, komutanlar?
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) - O tarihte bir kitap yazıyor, adı “Köstebek.” Bunu çok iyi
bileceksiniz. O tespit âdeta bir yargı kararı gibidir.
Necip
Hablemitoğlu’nun öldürüldüğü tarihte, bakınız, henüz daha iktidarımız,
“devriiktidar” diye bir kelime bulmuşsunuz ya, öyle bir iktidar falan yok.
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Devriiktidarınızda…
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) - O dönem itibarıyla Necip Hablemitoğlu diyor ki…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) –
Hablemitoğlu’nun öldürüldüğü tarihe iyi bak, iktidardınız.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) - “Bugün, devlet içerisinde, yargıda, bürokraside, Emniyette,
adliyede, mülkiyede, akademide…”
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Bak, yine tarih hatası yaptın. Tarih okutun bu çocuğa ya!
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – “…maalesef FETÖ unsurları yerleşmiştir.”
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Yine tarih hatası yaptın!
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Temizleyemezsiniz kendinizi!
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) - İşte 2002’de geldiğimiz durum Necip Hablemitoğlu’nun
kitabında yazıyor. O günden bugüne de yargı reformlarıyla, anayasal reformlarla
derin ve paralel yapıları tasfiye etmek için mücadele ortaya koyduk.
MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – 2004 MGK…
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Hiç uslanmadınız, hiç uslanmadınız.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, 2011’de -henüz 17 Aralık yok- FETÖ'yle yaptığımız
mücadele…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – 2011 yılının 3 Martında, bahsettiğiniz savcının özel yetkisi,
yine Bakanlığımızın ve HSYK’nin almış olduğu kararla ortadan kaldırılmıştır.
MİT Kanunu’ndaki reform, FETÖ'cüler istihbarata yani devletin kalbine
girmesinler diye yapıldı.
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Ne diyorsun sen ya?
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) - 4 ayrı yargı paketi, yine bugün birçok farklı siyasi partide
milletvekili olan kumpas mağdurları tahliye olsun diye yapılmıştır. Yine, 2014
ve 2015 yıllarında yargıda ve HSYK’deki FETÖ yapılanmalarını tasfiye etmek için
yaptığımız kanunlar ortadadır. Yani netice itibarıyla bize beddua, başkalarına
şefaat düşmüştür.
Teşekkür
ediyorum. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri,
alkışlar (!)]
DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) – Bravo(!) Gerçekten hak ettin, iyi açıkladın, aferin(!)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir durumu arz etmek
istiyorum.
BAŞKAN
– Sayın Türkkan, buyurun.
34.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli
Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın grup başkan vekiline daha önce bir tarih kitapları
serisi hediye etmiştim. Ama zannediyorum, benden aldığı gibi, aldı, rafa koydu;
hiç okumamış.
Bu
sefer yakın tarihle alakalı bir tavsiyede bulunacağım: Necip Hablemitoğlu
-rahmetli, nur içinde yatsın- 18 Aralık 2002’de… Yani iktidarsınız, hafızanı
bir daha gözden geçir.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Tarih yanlış.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Böyle yok, böyle yok.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Bana gönderdiğin kitapların sayfası dahi açılmamış.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Bak, böyle yok.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Ben eskittim o kitapları.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – 18 Aralık 2002’de, AK PARTİ iktidarı döneminde katledildi.
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – O gün devir teslim oldu.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – İkincisi, bir şey daha söyleyeceğim. Zekeriya Öz’e,
kahramanları cezaevine atan adama zırhlı Mercedes verdiniz; korudunuz,
kahramanlardan Zekeriya Öz denilen savcıyı siz korudunuz, ben değil. Tamam mı?
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL
SUNAT (Ankara) – Hiçbir şeyi unutmadık.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Hadi bakalım, devam edelim, maddelere geçelim Başkan, bu
kadar ders bu Başkana yeter.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Kayıtlara geçsin…
BAŞKAN
– Arkadaşlar…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu dersin ikinci kısmı başka yerde, burada değil. Ama senin
çok ders almaya ihtiyacın var, çok şanssız bir yerde konuşuyorsun. Fetullah
Gülen meselesinin olduğu yerde hiç konuşmaması gereken bir adam burada
konuşuyor. Plakası “FG” olan bir adam burada konuşuyor.
BAŞKAN
– Arkadaşlar, bir bilgi de ben ekleyeyim: Haziran 2002’dir kitabın basım
tarihi.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, kitabın basım tarihi…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Arabasının plakası “FG” adamın ya, Allah Allah!
BAŞKAN
– Evet, teşekkür ediyorum.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Hadi bakalım, devam edelim Başkan. Arabasının plakası “FG”,
kalkmış burada tiyatro yapıyor bana!
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49
Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
– Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(2)
Hizmet süresi; erbaş ve erler için 6 ay, yedek subay ve yedek astsubaylar için
12 aydır. Hizmet sürelerini ihtiyaca göre bir kat artırmaya Cumhurbaşkanınca
karar verilebilir.”
Haydar Akar Mehmet
Ali Çelebi İlhami
Özcan Aygun
Kocaeli İzmir Tekirdağ
Ali Keven Servet
Ünsal Alpay
Antmen
Yozgat Ankara Mersin
Faruk
Sarıaslan
Nevşehir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Mehmet Ali Çelebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce
Meclisi ve milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Ben,
yalnızca ulusun geleceğini düşünen, yalnızca vatan ve memleket selametini gaye
edinen ihtirassız bir gelenekten geliyorum. O geleneğin adı şanlı Harbiyedir,
Mustafa Kemal Atatürk geleneğidir. Görevini yarım saat geciktirdiği için canına
kıyan Albay Reşat Çiğiltepe geleneğidir. Üzerine topçu ateşi yapılmasını
istemekten çekinmeyen Üsteğmen Mehmet Gönenç geleneğidir. Aslında bir top
mermisini değil ülkesinin kaderini kaldırmış olan Seyit Ali Onbaşı geleneğidir.
Bu nedenle sadece gerçek yansır dilimizden; sadece ve sadece doğruluk, vatana
bağlılığın yegâne biçimleri olan onur, gurur, şeref yansır zihinlerimizden;
bunlardan gayrısı bizim için ölmekten beterdir, bu nedenle benden sadece gerçekleri
duyacaksınız.
Bakınız,
Kasım 2018’de -biraz önce grup başkan vekilimiz de tekrarladı- Millî Savunma
Bakanımız şunu söylüyor: “Belirsizlik, risk ve tehditlerle dolu böyle bir
coğrafyada ülkemizin ve milletimizin güvenliğinin sağlanması, ancak harbe hazır,
etkin, caydırıcı bir orduyla mümkündür. Buna yönelik her türlü tedbiri alırız.”
Fakat bugün bize gelen teklifte, alınan tedbirin ordunun sayısını azaltmak
olduğunu görüyoruz ve şaşırıyoruz.
Kuvvetlerden
resmî görüş alınmış mıdır? Bunu sormak istiyorum. Kuvvetlerin resmî görüşü
nedir? Millî Savunma Bakanımız, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarıyla
beraber toplumu rahatlatacak bir açıklama yapmayacak mıdır hâlâ? Bunu
bekliyoruz. Birliklere anket yapılmış mıdır, sonuçları nedir? Bunu bekliyoruz.
Bakınız,
böyle geçerse ne olacak: Yükümlü erbaş ve er oranı şu an yüzde 70
seviyelerinde, yüzde 30 seviyelerine düşecek. Bakın, şu tabloyla ifade etmek
istiyorum: Biz bir senede 1 asker veriyoruz şu an ama altı aya düştüğü zaman 2
asker vermemiz gerekecek. Şu an Türk Silahlı Kuvvetlerinin yükümlü erbaş ve er
oranı, mevcudu -norm kadroyu söylemiyorum, yüzde 70 seviyesini söylüyorum- 230
bin; 70 bin de jandarma var; toplam 300 bin, şu an 300 bin. Altı aya
düşürdüğünüzde 600 bin kişi gerekiyor. Sorun bu, matematik hesabı bu; bundan
bahsediyoruz. Yani bunu telafi etme şansı da yok. Niye? Çünkü zaten 700 bin
doğum var. Komisyon Başkanımız Sayın İsmet Yılmaz da ifade etti, 400 bin kişi
alabiliyoruz. Nüfusumuzla ilgili bu, maksimum 400 bin alabiliyoruz ama ihtiyaç
600 bin. 200 bini ne yapacağız? İşte biz bunu soruyoruz. Bunu nasıl gideririz?
Bir tedbir alındı -teşekkür ediyoruz- celp sayısı artırıldı ama bu ne kadar
çare oldu? Bunun cevabını da bekliyoruz, bunu yeterli görmüyoruz.
Bakın,
şu gördüğünüz zırhlı muharebe araçları… Yükümlü erler bunları kullanıyor,
biliyor musunuz? Eğer bu şekilde devam edersek burada eksik çıkacak.
Şu
gördüğünüz ağır araç sürücüleri… Tahminim, 5-10 bin arası yükümlü er var.
Tanklar nasıl gidecek sınıra? Yükümlü erler burada görevli.
Şu
gördüğünüz zırhlı havan taşıyıcı sürücüleri… Bunlar nispeten az, 500-1.000
arasıdır ama görevliler.
Tank
mürettebatı… Daha önce de söylemiştim, güneydoğuda daha fazla olabilir ama iç
birliklerde oran düşecek.
Zırhlı
personel taşıyıcı sürücüleri… Ben bunların tamamına yakınının yükümlü er
olduğunu biliyorum. Yanlışsa bunun da bilgisi bekliyoruz.
İşte,
Pençe Harekâtı, bakın… Pençe Harekâtı’nda bir görüntü vardı, hepimizin aklına
kazındı; obüs atışı yapılıyor, buradaki 4 askerden 2’si yükümlü er. Yani ordunun
muharebe gücü azalabilir, buna dikkat etmemiz gerekiyor.
Yani
kırılma noktası şu: Personel sayısı yüzde 20 eksilen bir birlik planlamalarda
muharebe müessiriyetini yüzde 50 kaybetmiş sayılır, buna böyle yaklaşmamız
gerekiyor. Yani süresi, sınırı, etkisi, tahribatı, sonuçları belli olmayan
geçici bir güvenlik zafiyeti yaşayabiliriz.
Yükümlü
erbaş ve er işleri bu yasadan sonra rütbelilere kalacak ve istifalar artacak.
Kritik erbaş ve er kadrolarını sözleşmeli er, uzman erbaş, sivil memurla
doldurmaya kalkacağız, bu da ek maliyet getirecek. Eğitim eksikliği nedeniyle
şekil ve ruh disiplini bozulacak, tüm eğitim sistemi yeniden dizayn edilecek ve
eğitim merkez komutanlıklarında kapasite sıkıntısı yaşanacak. Top, obüs, havan,
zırhlı araçlar; eğitim düştüğü için bunlardan beklenen verimlilik azalacak,
kullanım hatalarından kaynaklanan idame giderleri artacak. Ve üzülerek
söylüyorum, yanlış kullanımdan kaynaklanan kazalar artacak, üzülerek
söylüyorum. Altı ayda disiplinin tesisi de ne yazık ki pek mümkün gözükmüyor
çünkü o kişiye, daha, askerliğini bitirdikten sonra ceza vereceksiniz, onun da
diğerlerine caydırıcı bir etkisi olmayacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ALİ ÇELEBİ (Devamla) – Müsaade ederseniz…
BAŞKAN
– Toparlayın lütfen.
Buyurun.
MEHMET
ALİ ÇELEBİ (Devamla) – Bunları şunun için söylüyorum: Tarihî bir hata
yapabiliriz. Tarih bu utancı yazacağı zamanlar… Bütün o lanetler bizlerden uzak
olsun diye bunu size hatırlatma gereği duyuyorum, sizi uyarmak istiyorum.
Ve
elbette ki biliyorum, bizim canımız, ciğerimiz Mehmetçik şu an bekliyor, terhis
olmak istiyor. Onlara da bir hikâyeyle seslenmek istiyorum, o da şu: Sivas
Kongresi günlerinde Mustafa Kemal’i üzen dokunaklı bir olay geçer. Müdafaa-i
Hukuk Teşkilatında çalışan bir delikanlı bir gün utangaç bir ifadeyle,
çekinerek Mustafa Kemal’e yaklaşır: “Bir sorun mu var çocuk?” “Evet Paşam,
müsaadenizle bir şey söylemek istiyorum.” “Söyle evlat, çekinme.” “Efendim,
babam diyor ki İngilizler ve Fransızlar Sivas’ı işgal edip hepimizi öldürecekmiş.
Bu yüzden benim sizinle çalışmamı istemiyor.” “Öyleyse çalışma evlat, babaya
karşı durulmaz. Baba hakkı büyüktür. Yalnız, babana de ki: ‘Vatan elden
gittikten sonra evladın ne hükmü kalır?’”
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasının
sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Vicdani
ret hakkını kullanmak isteyen kişiler, Bakanlıkça belirlenen sosyal kamu
hizmetlerinde çalışarak bu görevi yerine getirebilir.”
Kemal Bülbül İmam
Taşçıer Necdet
İpekyüz
Antalya Diyarbakır Batman
Mahmut Toğrul Ebrü
Günay Nusrettin
Maçin
Gaziantep Mardin Şanlıurfa
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz sahibi Sayın İpekyüz.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
NECDET
İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu
maddeyle askerlik hizmeti er ve erbaşlar için altı ay, yedek subay ve yedek
astsubay için on iki ay olarak düşünülmekte ve Cumhurbaşkanına, 1 katına kadar
artırılması için yetki istenmekte. Zaten Mecliste hangi kanunu konuşsak bir
maddesini Cumhurbaşkanına yetkiyle ilgili düzenliyoruz.
Parti
olarak aslında askerlik süresinin kısaltılmasını olumlu buluyoruz, hatta
zorunlu askerliğin kaldırılması lazım. Türkiye’de -tarihine baktığımızda- yakın
tarihte birçok kez askerlikle ilgili bedelli meselesi konuşulmuş, her bedelli
meselesi konuşulduğunda da “En yakın tarihte bir düzenleme yapmamız lazım, en
yakın tarihte bir sıralamayla önümüze getireceğiz, düzenleme yapacağız.”
denilmiştir, hiçbir zaman da bu düzenlemeye gidilmemiştir, çeşitli gerekçeler
öne sürülmüştür. Ama ne yapılmıştır? Bedelli her seferinde çıkartılmıştır.
Zaten “bedel” kelimesine baktığımızda anlamının “bir şeyi ödemek üzere” olduğu
görülmektedir.
Askerlikle
ilgili, zorunlulukla ilgili dünyanın birçok yerinde çeşitli düzenlemeler
yapılmış ve zorunluluk artık dünya genelinde kaldırılmış. Bununla beraber,
Türkiye’ye baktığımızda, zorunlu askerlikle ilgili son yıllarda bir şey ortaya
çıkıyor. Çıkan ne? İnsanlar, siyasetçiler, sanatçılar, kanaat önderleri her
yerde hamaset yapmaya gelince, milliyetçi söyleme gelince askerliği sürekli
överken birçok kişi çocuklarını askere göndermemekte, birçok kişi gitmemek için
çeşitli mazeretler uydurmakta. Kimileri yüksek lisans yapmakta, kimileri sağlık
kurullarından rapor almakta. Ve ne oldu biliyor musunuz? Şu anda, yapılan
araştırmalarda 3 milyon kişi bakaya durumunda yani askere gitmemek için çeşitli
mazeretler çıkarıyorlar. Ve gençler, dönüyorlar, Parlamentoya sürekli fakslar
çekiyorlar, telgraflarla, maillerle “Bedelliyle ilgili ne yapacaksınız?” diye
soruyorlar.
Bakın,
arkadaşlar, 27’nci Dönem Parlamentosu açıldığında, yeni sistemde, ilk
konuştuğumuz maddelerden birisi tekrar bedelli askerlikti. Daha birinci yılı
dolmadan tekrar aynı konuyu konuşuyoruz. Ve o dönem parasını yatırıp sıraya
girenler hâlâ gitmemişler, sırada bekliyorlar ki askerlik görevlerini yerine
getirsinler. Bunu beklerken yeni bir şeyle karşı karşıyayız.
Bunu
niçin getiriyorum? Buna ilişkin bir problem varsa köklü çözüm bulmak lazım.
Köklü çözüm, neden, nedir, nasıl kaldırılır, neye yönelmemiz lazım? Bunları
konuşmadığımız sürece her zamanki gibi palyatif çözümler buluyoruz, herhangi
bir kamuoyu baskısı olduğunda tekrar karşı karşıya geliyoruz.
Bizim
bu maddede en çok ele almamız gereken konu vicdani ret meselesi. Vicdani ret
meselesini ele almadığımızda, bir kere samimiyetle bu işle yüzleşmemiş
oluyoruz. Ve “vicdani ret” dediğimizde “vicdan” kelimesini çok kullanmamıza
rağmen “ret” dediğimizde acaba ne oluyor? Dünyanın her yerinde bu, tanımlanmış.
Aslında Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre de tanımlanmış. Nasıl tanımlanmış?
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre, gerek uluslararası sözleşmeler gerek
Birleşmiş Milletlerin gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gerekse de Avrupa
Parlamentosunun düzenlediği çeşitli sözleşmeler bir üst norm olarak kabul
edilmekte ve Anayasa onu tanımakta, ona göre düzenleme yapılmakta. Türkiye’de
vicdani retle ilgili alınan kararlar, kişilere uygulanan yöntemler tümüyle yasa
dışı ve bütün hayatları boyunca mağdur edilmekte.
Arkadaşlar,
vicdani ret nedir? Bir birey emir almak istemiyorsa, emir vermek istemiyorsa,
eğer hükmetmek istemiyorsa ret hakkı vardır. Çünkü ahlaki düşünce ve politik
olarak insanların çeşitli tercihleri var, inancı gereği tercihleri var. Bir
kişi savaşa karşıysa reddedebilir, bir kişi inancı nedeniyle reddedebilir, bir
kişi ahlaki savunması gereği reddedebilir, bir kişi düşüncesiyle de yine
reddedebilir. Ve baktığımızda dünyada birçok ülkede bununla ilgili düzenleme
yapılmış, düzenlemeler yürürlüğe sokulmuştur. Nitekim, Birleşmiş Milletlerde,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de bunlar düzenlenmiş, Anayasa’nın 90’ıncı
maddesinde bu tanımlanmış ama gel gör ki Türkiye’de bu uygulanmamakta.
Bu
maddeyle ilgili, vicdani retle ilgili konuya değineceğimiz için… Bir vicdani
ret eylemcisi veya bunu savunan bir yurttaş bizi arayıp şunu söyledi, diyor ki:
“31 Mart seçimlerinde bana oy pusulası geldi. Oyumu kullanmaya gittim, ‘Oy
kullanamazsın.’ diyorlar.” Aslında, yasaya göre, her şey bitmiş; teorisi iyi,
pratikte bunları yaşıyoruz. Birçok ülkede bu problem çözülmüşken Türkiye’de bu
hâlâ gündemde tutuluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın İpekyüz, tamamlayın lütfen.
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) – Bakın, Avrupa Birliğinin 27 ülkesinden 21’inde bu problem
çözülmüş. NATO’dan söz ediyor, 28 ülkesinden 23’ünde bu problem çözülmüş. Gerek
vicdani retle ilgili gerek zorunlu askerlik hizmetiyle ilgili mutlaka bizim
gerçek nedenlere yönelip çözüm bulmamız lazım. Çözüm bulmadığımız zaman bu
tablo tekrar önümüze çıkacaktır. Ve vicdani retçiler diyor ki… Biz tümüyle
reddediyoruz ama dünyanın birçok yerinde -biz madde teklifinde de söyledik- bu
geçiş dönemlerinde insanlar askere gitmek istemiyorsa hükûmetler, devletler
yasal düzenlemelerle “Kreşte çalış.” “Huzurevinde çalış.” “Rehabilitasyon
merkezinde çalış.” “Kamu yararına sivil toplum örgütlerinde çalış.” “Yerel
yönetimlerde çalış.” diyor. Yani buna benzer bir hizmet alanı yaratılabilir ve
nitekim, şu anda, Türkiye’de de “3 milyon kişi” diyoruz, “bekleyen var”
diyoruz, buna ilişkin düzenlemeyi mutlaka bu yasayı çıkarırken yapmamız lazım
ve 65 maddelik bir yasal düzenlemeyi hazırlarken toplumun taleplerini dikkate
almamız lazım. Toplumun taleplerini dikkate almadığımız zaman, her seferinde,
tekrar bununla yüzleşmiş olacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) - Son cümle Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Son cümlenizi alayım.
NECDET
İPEKYÜZ (Devamla) – Onun için, geleceğimizi daha sağlıklı kılmak için bunun bir
an önce çözüme kavuşturulmasını diliyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit Özkan Engin
Özkoç Lütfü
Türkkan
Denizli Sakarya
Kocaeli
Erkan Akçay Mehmet
Doğan Kubat Mehmet
Ali Çelebi
Manisa İstanbul
İzmir
“Bu
şekilde belirlenen hizmet süresi altı aydan az olamaz.”
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun takdire bıraktığı önerge üzerinde söz talebi? Yok.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Gerekçe.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Cumhurbaşkanınca
ihtiyaca göre belirlenen askerlik hizmet süresinin altı aydan az olmaması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan
“Bakanlıkça” ibaresi yerine “Bakanlık tarafından” ibaresinin getirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray
Eskişehir
Tuba Vural Çokal Aydın Adnan
Sezgin Hasan
Subaşı
Antalya Aydın
Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA
(Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz
talebi var.
Sayın Ayhan Erel, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; Askeralma Kanunu Teklifi’nin 6’ncı maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk töresinde, Türk kültüründe askerlik sadece
erkeklere özgü bir değer değildir. Türk töresinde millet “ordu millet” olarak
tanımlanmaktadır. Askerlik Türk milletinin karakteristik özelliğidir. Türk
töresi, Türk dünyasının genelinde hâkim olan, devlet yönetiminde ve toplumsal
hayatın düzeninde uyulması zorunlu olan kurallardır. Kağan, hakan dâhil
herkesin uymak zorunda olduğu kurallar bütününe töre adını veririz. Türk töresi
hem yönetenlere hem de yönetilenlere birtakım haklar ve sorumluluklar
yüklemektedir. Herkes bu görevleri yerine getirmek zorundadır. Uyulmadığı
takdirde idama dahi varan çeşitli yaptırımları vardır. Türk töresinde devlete
bağlılık ahlaken temel ve vazgeçilmez kuraldır. Törede önemli bir yere sahip
olan kişiden vatan sevgisini göstermesinin millet tarafından beklenen en
belirgin yollarının başında askerlik gelmektedir. Tarihî kaynaklardan günümüze
yerli ve yabancı kaynaklara baktığımızda Türk milletinin belirgin özelliğinin
askerlik olduğunu görmekteyiz. Türk milleti için askerlik söz konusu olduğunda,
askerliğin vatan borcu, namus borcu olduğu, her Türk’ün asker doğduğu, askerlik
yapmayan erkeğin adam sayılmadığı, sayılamayacağı gibi söylemler gönülden
gönüle, dilden dile günümüze kadar gelmiş ve devam etmektedir.
Elbette ki bu durum sebepsiz değildir. Türklerin
yaşadığı coğrafyalar Türk milletinin kaderini tayin etmiştir, günümüzde olduğu
gibi. Dolayısıyla, yurtlarını korumak için bu duygu ve söylemler vazgeçilmez
olmuştur. Türk töresinde askerlik, vatana, vatandan ziyade cihan hâkimiyeti
mefkûresi doğrultusunda dünyaya adaleti yayma adına Allah’a ödenen de bir
borçtur. Bu görüşün uzantısı olarak günümüzde vatana ihanet eden kişi millet
tarafından affedilmez. Bunların ahlak ve şeref sahibi olmadıkları düşünülür, bu
kişiler ayıplanır, kınanır ve dışlanır. Hatta, Türk milletine göre, vatanı
koruma işi olan askerlik vatan, namus borcudur ve askerlikten kaçmak
ahlaksızlıktır. Bazı yörelerimizde ”Askerliğini yapmayan erkeğe kız dahi
verilmez.” şeklindedir. Bu söz, vatanı koruyamayan insanların ahlaki olarak
değersiz kabul edildiğinin göstergesidir. Türk milletine göre, asker olmak,
aynı zamanda, üzerinde yaşadığı vatan için ölmeyi de göze almaktır. “Vatanımın
ha ekmeğini yemişim, ha uğruna kurşun.” diyerek vatana can, bayrağa kan veren
şehitlerimizi de bu vesileyle rahmet ve şükranla anıyorum. “Ölürsem şehit, kalırsam
gazi.” diyerek kelebeklerin ateşe koştuğu gibi cepheye koşan Türk milleti,
Bakara suresi 154’üncü ayetinde “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölü’ demeyiniz,
bilakis onlar diridirler lakin siz anlayamazsınız.” iman ve itikadıyla
gençlerini asker olarak ülkenin savunmasında hazır güç olarak bulundurmaktadır.
Gücümüz dosta güven, düşmana korku vermektedir. Gençlerimize askerliklerini
yaparak vatana olan hizmetlerini yerine getirmelerini ve vatanımıza olan
borçlarını ödemelerini sağlamalıyız.
Türk milletinde vatan sevgisinin çok önemli ve
apayrı bir yeri vardır. Bu sevgi her şeyin üzerindedir. Bunun örneklerine her
gün yurdumuzun bir köşesinde şahit olmaktayız. “Vatan sevgisi imandandır.” “Söz
konusu vatansa gerisi teferruattır.” “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” “Vatan
sağ olsun.” sözlerinin toplum hafızasında yer etmesi, neredeyse her şehit
cenazesinde yinelenerek, millî birlik ve bütünlüğü sağlayıcı işlevler
yüklenerek kullanılması bundandır. Buradaki amaç gençlere millî değerlerin
aktarımını sağlamaktır. Türk milletinin peygamber ocağı olarak gördüğü asker
ocağında gençlerimiz millî ve manevi değerlerle donatılmaktadır. Gençlere
vatan, bayrak gibi millî değerler vurgulanarak millî ruh ve şuurun oluşması
amaçlanmakta ve devlet tarafından korunması istenen değerler ön plana
çıkarılmaktadır. Ergenlik döneminden çıkmış gençleri disiplin altına almak
asker ocağının görev ve sorumlulukları arasındadır. Sünnet sonrası “Artık erkek
oldun.” denilen çocuk, askerlik sonrası ise adam olabilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Erel, son cümlenizi alayım.
Buyurun.
AYHAN
EREL (Devamla) - Türk kültüründe askerliğin yeri büyüktür. Askerlik,
vatandaşların hem vatana hem millete hem de Allah’a olan borçlarını
ödemelerinin bir aracı olarak görülmektedir.
Düzenlenmekte
olan kanunun bu değerleri dikkate alarak düzenlenmesini talep ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
6’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İç
Tüzük 60’a göre dört söz talebi var, sırasıyla onları karşılayacağım, bunun
dışında çok önemli bir şey olmazsa İç Tüzük 60’a göre söz taleplerini kabul
etmeyeceğim.
Sayın
Filiz, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in,
17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 4’üncü yıl
dönümüne, hayatını kaybeden Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed
Mursi’ye ve Çin toplama kampında şehit olan Doğu Türkistanlı yazar Nurmuhammed
Tohti’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
9’uncu
Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, “Üniversitelerimiz cumhuriyetimizin yüz
akıdır.” sözüyle üniversiteleri bilim yuvaları olarak çok önemseyen,
rektörlüğünü yaptığım Gaziantep Üniversitesinde desteklerini unutamadığım,
hoşgörü sahibi, yeri doldurulamayan bir devlet adamıydı. Ülkemizin gelişmesine
önemli katkılarda bulunmuş, hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı olarak birçok esere
imzasını atmış, devlet ve siyaset adamı olarak milletimizin gönlünde çok ayrı
bir yeri olmuştur. Vefatının 4’üncü yıl dönümünde rahmet, minnet ve şükranla
anıyorum.
Dün
mahkeme salonunda hayatını kaybeden Mısır’ın ilk seçilmiş eski Cumhurbaşkanı
Muhammed Mursi’ye de Allah’tan rahmet diliyorum.
Herkesin
bildiği fakat Çin’in inkâr ettiği çağ dışı toplama kampında bir Uygur aydını
daha hayatını kaybetti. Nurmuhammed Tohti’ye Allah’tan rahmet, Türk milletine sabır
diliyorum. Uygurlar esir, Doğu Türkistan, Sincan olmayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Ramazan Can…
36.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın,
Kırıkkale ilinde yoğun yağış nedeniyle Sulakyurt ilçesi Ayvatlı köyünde sele
kapılarak hayatını kaybeden Mehmet Öztürk ile Fatma Öztürk’e Allah’tan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Memleketim
Kırıkkale’de yoğun yağışlardan ötürü maalesef afet olayları yaşanmakta, üç gün
önce Sulakyurt ilçemiz Ayvatlı köyünde yaşanan afette Mehmet Öztürk ve Fatma
Öztürk kardeşlerimiz büyükbaş hayvanlarını kurtarmak isterken sele kapılarak
hayatlarını kaybettiler, Allah’tan rahmet diliyorum. Sulakyurt’umuza geçmiş
olsun.
Dün
gece itibarıyla Kırıkkale-Samsun, Kırıkkale-Sivas yolu kavşağı, Delice de yine
aşırı yağışlardan dolayı trafiğe kapansa da Sayın Valimiz ve Karayollarının
yoğun çalışmaları neticesinde trafiğe açıldı. Kırıkkale merkez ve bütün
ilçelerinde ve köylerinde aşırı yağış devam etmekte ve çiftçilerimizin
mağduriyeti devamlı artmaktadır. Biz milletvekili olarak hasar tespitlerini
Valimiz başkanlığında yaptırmaktayız ve takip etmekteyiz. Kırıkkale’mize geçmiş
olsun diyorum.
Teşekkür
ederim Başkanım.
BAŞKAN
– Sayın Kılıç…
37.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın,
Osmanlı toplumunun sınıfsız bir toplum olduğuna ve Batı toplumlarına
benzemediğine ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Fikirleriyle entelektüel hayatımızda derin izler
bırakan Kemal Tahir Demir, işgal yıllarında İstanbul’u söylenenin aksine bir
grubun değil herkesin savunduğunu cesurca yazar. Ona göre nereden geldiğimizi
bilmeden nereye gideceğimizi bilemeyiz. Osmanlı ve Doğu toplumlarının tarih
içindeki gelişimi Batı toplumlarının klasik gelişimlerinden farklıdır. Osmanlı
toplumu kölelik, feodalite, kapitalizm evrelerinden geçmemiştir. Bunun sebebi
de toprağın -mirî arazi- sahibi devlet olduğu için güçlü bir sınıf oluşumu
engellenmiştir. Osmanlı toplumu sınıfsız bir toplumdur ve Batı toplumlarına
benzemez. Bu durumda tarihî sürecin bir aşamasında Osmanlı toplum yapısını
geliştirmek yerine Batılılaşma siyaseti güdülmesi tamamıyla yanlıştı çünkü
insancıl olmayan ve bize uymayan bir yapı getirildi Türkiye’ye. Batı’nın
sorunları da bulduğu çözümler de uymaz bize. Bu arayış aydın ile halk
arasındaki kopukluğu artırmış ve de geçmişimiz ile aramızdaki bağı koparmıştır.
BAŞKAN
– Evet, son söz, Sayın Yıldız, buyurun.
38.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, aşırı
yağış ve fırtınanın Aydın ili Nazilli ilçesinde zarara neden olduğuna ve
yaraların sarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dün
ve bugün Aydın’ın çeşitli bölgelerinde çok aşırı derecede yağış ve fırtına
vardı. Özellikle bugün Nazilli’de –çatılar uçtu ve ağaçlar da kökünden
sökülmüş- büyük zararlar var. Yine dün İncirliova’da 3 bin dönüme yakın pamuk
alanı zarar görmüştür. Tarım Bakanı ve afetlerden sorumlu arkadaşların bir an
önce Aydın’a el atıp, bu zararları tespit edip acilen yaraları sarması
gerektiği inancını taşıyorum. Buradan bütün Aydın halkına geçmiş olsun diyorum.
BAŞKAN
– Evet, teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49
Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
– 7’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 7’nci maddesinin (2)’nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
“(2)
Yükümlülerin yedek subay adayı statüsüne ayrılmasında öncelikle Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyacı göz önünde bulundurulmak üzere yükümlülerin istekleri de
dikkate alınır.”
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Tuba Vural Çokal Ayhan
Erel
Adana Antalya Aksaray
Hasan Subaşı İsmail
Koncuk Arslan
Kabukcuoğlu
Antalya Adana Eskişehir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Buyurun
Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL
KONCUK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Doğu Türkistan’da Çin toplama kampında
bugün şehit olan Nurmuhammed Tohti’yi rahmetle anıyorum. Çin Hükûmetinin Doğu
Türkistan’da Türklere yapmış olduğu zulmü Türk milleti adına şiddetle
kınadığımı bir kere daha ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Orta Asya’dan çıktık
geldik, ne yollardan geldik, büyük bedeller ödedik. 1071’de Anadolu’ya geldik,
Alparslan, 50 bin kişilik inanmış askeriyle 250 bin kişilik Bizans kuvvetlerini
mağlup etti ve Anadolu’nun kilidini açtık ve o tarihten bugüne bu Anadolu
coğrafyasında tutunabilmek için büyük bedeller ödedik, 100 binlerce şehit
verdik. Nasıl yaptık? Türk İslam anlayışını böyle hücrelerimizde hissederek
başardık biz bunu, inançlarımızla yaptık. Şair ve hekim Abdülhak Molla yüz elli
yıl önce şöyle diyor: “Bu mesel ile bulur cümle düvel fevzufelah/Hazır ol cenge
eğer ister isen sulhusalah.” Savaştan falan yana değiliz, elbette barıştan
yanayız ama Molla’nın da yüz elli yıl önce ifade ettiği gibi, “İstiyorsan
sulhusalah savaşa hazır ol.” diyor. Yani güçlü olmanız lazım, güçlü olmanız
için güçlü bir askerî teşkilatınızın olması lazım, ta Türklerin var olduğundan
bu yana olduğu gibi bunu başarmamız lazım.
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlık döneminde de Cumhurbaşkanlığı döneminde de
zaman zaman bedelli askerlik söz konusu olduğunda “Kardeşim, bu kadar şehidin
olduğu zamanda ne bedelli askerliği?” filan dedi. Aslında AK PARTİ Grubunun, AK
PARTİ Hükûmetinin tenakuzlarını, daha doğrusu eleştirdiklerinin tam tersini
zaman içerisinde birçok konuda yaptığını da görüyoruz. Bedelli askerliğe
şiddetle karşı olacaksınız ama bedelli askerliği bugün sistem hâline
getireceksiniz.
Değerli milletvekilleri, bu coğrafyada bu mantıkla,
bu kafayla tutunabilmemizin mümkün olmadığını bilmeniz lazım. Güçlü olmak
zorundayız. Bakın, çok şey söylenebilir ama bu milletin mensupları iki yerde
aynı saftalar; biri camide, biri askerlikte yani zengin ve fakir iki yerde omuz
omuza; biri cami, biri askerlik. İbrahim Tatlıses şarkısında, türküsünde
söylüyordu: “Zenginimiz bedel verir. / Askerimiz fakirdendir.” Bunun millî ve
yerli olduğunu iddia eden AK PARTİ’nin teklifi olması da enteresan bir
durumdur. Hem millî olduğunuzu ifade edeceksiniz hem de Türk Silahlı
Kuvvetlerini aslında simülasyonları iyi yapılmamış, dibi görünmeyen bir suyun
içerisine girdireceksiniz. Buna kimsenin hakkı yok. İktidar olmanızın size
böyle bir salahiyet, böyle bir yetki vermediğini bilmeniz lazım. Ben, AK PARTİ
milletvekillerinin birçoğunun dahi bu konuda gönlünün mutmain olmadığını tahmin
ediyorum. Düşünüyor, belki burada ifade edemeyebilir ama gerçekten bu
coğrafyanın ne kadar zor bir coğrafya olduğunu bilip “Beka davamız var.” diye
seslendiren insanların…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Koncuk, toparlayın lütfen.
İSMAİL
KONCUK (Devamla) - …beka davası olduğunu söyleyen insanların bugün bunun tam
tersi anlama gelecek adımlar atmasını doğru bulmuyorum. Türk milletinin bu
coğrafyada bir beka davası var -yerel seçimlerle falan yok da- bu coğrafyada bu
milletin bir beka davası var ama buna inanıyorsanız böyle bir kanun teklifini
kimsenin getirmeye hakkı yok. Bedelli askerlik ne demek ya? Zaman zaman
oturursunuz eldeki asker sayısına bakarsınız, bedelli yapabilirsiniz, başka
tedbirler alabilirsiniz ama siz bedelli askerliği bir sistem hâline
getiremezsiniz, buna yetkiniz yok. Onun için -az önce Şenol Hanım da ifade
etti- bu kanun teklifi topyekûn reddedilmesi gereken kanun teklifidir,
milletimiz adına reddediyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Adana
Milletvekili İsmail Koncuk’un görüşülmekte olan 69 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Hatip
kürsüde AK PARTİ milletvekillerinin kanun hakkındaki kanaatleriyle ilgili
beyanda bulundu, bunu kabul etmediğimizi ifade edelim. Her şeyden önce
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” anlayışıyla görev yaptığımız kurum
Parlamento yani konuşma yeridir ve buradaki 600 milletvekilinin yapılan yasal
düzenlemeler hakkında kanaati ortaya çıkar ve Meclisin kararı olarak ortaya
çıkar, yasalaşır.
Şimdi,
bilindiği üzere yaklaşık bir ay önce Meclise sunduğumuz Askeralma Kanunu
Teklifi bir aydan beri komisyonlarda görüşüldü ve Askeralma Kanunu gibi temel
bir kanunu bütün Meclis gruplarıyla uzlaşarak çıkaralım diye bugünlere kaldı.
Arzumuz nedir? Kınalı kuzularımızı gönderdiğimiz Silahlı Kuvvetlerimizin
Mecliste uzlaşıyla çıkan bir yasayla görev yapmalarıdır.
ŞENOL
SUNAT (Ankara) - Komisyonda bir ay mı görüşüldü?
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) - Onun için 600 milletvekilinin herhangi birisinin kanunun
tamamı hakkında belirleyici olması zaten Parlamentonun göreviyle bağdaşmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Toparlayalım Sayın Özkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) – 600 milletvekilinin görev yaptığı Parlamentoda bir
milletvekilinin, kanunun yüzde 70’inde, yüzde 80’inde belirleyici olması zaten
Parlamentonun sözüyle, ruhuyla bağdaşmaz. Onun için, AK PARTİ milletvekilleri
olarak bizler kanun teklifimizi tam bir mutmain olarak, kalbi mutmain olarak verdik ve bütün siyasi
partilerin de, inşallah, uzlaşısıyla demokrasimizin bir başarısı olarak
yasalaşmasını istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
İSMAİL
KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım…
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49
Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
İSMAİL
KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, cevap verme hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
İSMAİL
KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Buyurun.
İSMAİL
KONCUK (Adana) – Söz hakkı istiyorum burada.
BAŞKAN
– Buyurun.
İSMAİL
KONCUK (Adana) – Şimdi, zaten bizim itirazımız da bu anlayışa. “Kınalı kuzular”
dedi Cahit Bey, aynen katılıyorum. Mesele, kınalı kuzular paralı kuzular
olmasın. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu ayrımı yapmamamız lazım. Bu
millete bunu layık göremezsiniz.
BAŞKAN
– Kayıtlara geçti, teşekkür ediyorum.
Yalnız,
arkadaşlar, sizlerden rica ediyorum: Lütfen, yerinizden sürekli olarak
Başkanlık Divanına müdahale etmeyin; yani, biz usulüne uygun şekilde istenen
söz taleplerini zaten karşılıyoruz. Söz taleplerini de, rica ediyorum
milletvekillerimizden… Her söz talebinde bulunan milletvekilinin talebinin
aşağı yukarı tamamını karşıladık; yani, bugün yaklaşık 30 milletvekiline
yerinden söz verdim ben. Onun için, ricam, usulüne uygun şekilde süreci götürmek.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan “Askeralma Kanunu Teklifi”nin 7’nci maddesinin (1)’inci fıkrasındaki
“kurumlarından mezun olanlar” ibaresinden sonra gelen “ile” ibaresi yerine “ve”
ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Çelebi Haşim Teoman
Sancar Haydar
Akar
İzmir Denizli Kocaeli
Servet Ünsal Hüseyin
Yıldız Alpay
Antmen
Ankara Aydın Mersin
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz sahibi Sayın Akar’dır.
Sayın
Akar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten de
uzlaşılması gereken, bütün siyasi partilerin ortaklaşa çıkarması gereken, çok
uzun süredir değişmeyen, zaman zaman birtakım ufak değişiklikler yapılan ama
geneli üzerinde değişiklik yapılmayan bir kanun teklifi görüşüyoruz, Türk
Silahlı Kuvvetleri Kanunu’nu görüşüyoruz.
Şimdi,
burada düğmeyi yanlış iliklerseniz bugüne kadar böyle gelirsiniz. Evet,
uzlaşıyla çıkaralım diyoruz; evet, problemleri birlikte görüşerek çıkaralım
diyoruz ama bu, komisyona geldiğinde komisyondaki arkadaşlarımızın itirazlarını
dinlemediniz. Dinleseydiniz komisyondaki arkadaşlarımızın itirazlarını -ki o
itirazlar veya düzeltmeler, öneriler diyeyim, daha sonra da devam etti- şuna
ihtiyaç duymazdınız: Millî Savunma Bakanının grupları tek tek dolaşarak onları
anlatmasını, onlar için tekrar öneri almasına ihtiyaç duymazdınız. Hatta şuna
da ihtiyaç duymazdık: Bugün bunu konuşmazdık çünkü bayramdan önce bu teklifi
çıkarmış olurduk bu uzlaşıyı sağlamış olsaydık. Demek ki komisyonlar, “Sadece
komisyona gelsin, komisyonda iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla kabul
edilsin.” diye kurulmuş organlar değil, “Orada enine boyuna konuları
tartışalım, eksiklikleri giderelim, önerileri alalım ve düzeltelim.”dir. Orada
eğer işler doğru yürümüş olsaydı şimdi bu teklifi bugünlerde konuşmuyor,
bayramdan önce -o çocukların beklediği ki 65 madde, aslında fıkralarla 89 madde
olan bu teklifin bir maddesi daha çok tartışılıyor, konuşuluyor, askerdeki
çocuklarımız, evlatlarımız, “kınalı kuzular” diyoruz ya onlar tarafından
beklentiler o- bitirmiş olurduk, bayramda da anneleriyle babalarıyla
bayramlaşmış olurlardı.
Şimdi
-dediğim gibi- 89 madde var, 5’inci maddeyi geçirdik. Önce hayırlı olsun
diyorum. Bu 89 maddeli teklifin içinde birçok kritik madde var -ki kritik
maddeleri de biraz önce Grup Başkan Vekilimiz Sayın Engin Özkoç da ifade etti,
8-9 tane bizim tespitimize göre- ortaklaşa ve doğru bir şekilde, ortak
önergelerle muhtemelen, onları da düzeltiyoruz. Teşekkür ediyorum ayrıca, böyle
çalışmamız gerektiğini de söylüyorum. Eğer biz bunu bütün tekliflerde
başarabilirsek insanların beklentilerini, vatandaşların bizlerden
beklentilerini karşılamış oluruz; onlar, insanlar da, bize, gittiğimiz zaman
alanlarda teşekkür ederler. Ama biz ne yapıyoruz? Bizim bir tane kanun
teklifimiz kabul edilmiyor bu arada, bunu da söyleyeyim tırnak içinde. “İşte,
iktidar partisinden geldi, efendim, siz bunu kabul edin. E, önergelerle CHP
olayı tıkıyor.” Hayır, tıkamıyor. CHP’nin mutlaka görüş bildirmesi gerekli
maddeler var. Bakın, bu kanun içerisinde askerlik sürelerinin kısaltılması var,
değil mi? Bir de Cumhurbaşkanına verilen yetki var. Bundan önce, eğer
düzeltilmemiş olsaydı, Cumhurbaşkanı yüzde 50 artırabiliyor, yüzde 50
eksiltebiliyor; yani Cumhurbaşkanı, isterse askerliği birinci değişiklikle üç
aya indirebilir, ikinci değişikle askerliği kaldırabilir. Böyle bir yetki
veriyorsunuz ama düzelttik hep birlikte, getirilecek ortak öneride “altı ay”
deniliyor. Doğrusu da buydu.
Yine,
muafiyetler var, 45’inci madde muafiyetleri var. İşte, 45’inci madde
muafiyetinde de aynı şey vardı, o da düzeltildi. Ortaklaşa oturduk, nedir
doğru, hepimiz için doğru neyse onu yaptık. Bunun bileşenleri sadece siyasi
partiler değil ki askerler var, çocuklarını askere yollayan vatandaşlarımız
var, herkes var bunun içerisinde. Doğru da buydu.
Yine,
baktığınızda bedelli askerlik bir ihtiyaç mı? İhtiyaç arkadaşlar; öyle karşı
çıkarsınız, böyle karşı çıkarsınız. Coğrafyamız gerçekten tehlikeli bir
coğrafya. Teknolojinin bu kadar arttığı ve artık beden savaşlarının
yapılmadığı, teknolojik savaşların yapıldığı yerde, profesyonel kadroların
savaştığı yerde bedelli askerlik olması gereken… İhtiyaç duyan zaten yeterince
kontenjan bildirecek, “Bu kadar istiyorum.” diyecek, bedelli askerlik… Ama
burada bir eşitsizlik var, Anayasa’ya aykırılık var. Daha önce de söyledim,
ücret konusu bedelli askerlikteki. Ücret konusu bana göre Anayasa’ya aykırı.
Benim köyümdeki çocuk, çoban arkadaşım da bu bedelli askerlikten
yararlanabilmeli, bir fabrikatörün çocuğu da yararlanabilmeli, bir
milletvekilinin çocuğu da yararlanabilmeli, herkes yararlanabilmeli ama siz
ücreti belli katsayılara, belli formüllere dayandırıp da tek bir ücret
yaptığınız zaman olmaz. Dedik ki, önerdik: “Hane halkının gelirine göre bir
katsayı, bir kademe belirleyin. Hane halkı 10 bin lira kazanıyorsa çocuğunun
bedellisi şu olsun; 50 bin lira kazanıyorsa hane halkı, bedellisi 50 bin lira,
100 bin lira olsun ama 1 milyon lira kazanıyorsa da çok daha fazla olabilir.”
dedik. Bu önerimiz çok dikkate alınmadı. Ben bu öneri konusunda hâlen ısrar
ediyorum.
Yine
bedellinin bir ay yaptırılması bana göre doğru değil. Güzel bir önerimiz var
aslında; AFAD’da değerlendirilmesi, orada bir eğitim alması şeklinde bir
önerimiz var.
Bakın,
çocuklarımız bir önceki bedelliye başvurdular, başvurdular ve sıra bekliyorlar.
2020’ye kadar sıra bekleyen, bu sıra nedeniyle askerlik yapacağı, yapması
gerektiği için iş aramayan veya iş bulup da “Askerliğim var” diyen birçok insan
mağdur oluyor, birçok genç mağdur oluyor bu işten. Buna da bir formül
bulabiliriz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Akar, tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Güzel bir önerimiz vardı orada da, eğer o öneri
değerlendirilmiş olsaydı -bana göre 1 milyon, 1 milyon 200 bin kadar askerlik
yapması gereken, tabii hepsi yapmayacak mutlaka ama, bir sayı var, birçok insan
bu nedenle mağdur oluyor- bunu da düzeltebilirdik diyorum. İşte, niçin düğmeyi
yanlış ilikledik diyorum? Başlangıçta bütün bunlar oturulup konuşulabilseydi,
Komisyonda bir dayatma şeklinde değil de gerçekten fikirlerimize, önerilerimize
önem verilip tartışabilseydik, belki bugün bunların hiçbirini konuşmuyor
olacaktık ama bu gelinen noktaya da teşekkür ediyorum, gerçekten teşekkür
ediyorum. İktidar partisiyle, muhalefet partileriyle birçok konuda uzlaştık,
çok az, bir iki nüans kaldı, onlar da halledilirse inanın Türkiye'de herkes
mutlu olacaktır. Kanun dört dörtlük çıkmaz hiçbir zaman, mutlaka eksikleri
olacaktır, bu eksiklikleri gördükçe de yine hep birlikte, doğru şekilde
tamamlarız diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
7’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal İmam
Hüseyin Filiz Hasan
Subaşı
Antalya Gaziantep Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Filiz, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türk
milletinin yapısıyla özdeşleşmiş askerliği yeniden düzenleyen çok önemli Askerlik
Kanunu’nu görüşüyoruz. Askerlik deyince akla asker ocağı gelir. Her Türk’ün
çeşitli hatıralarının olduğu asker ocağı herkesle bir ve eşit olunduğunun idrak
edildiği, sivil hayatta sahip olunan tüm unvanların ve statülerin geçici
olduğunun anlaşıldığı, pek çok insanın ham iken piştiği ve kendini bulduğu bir
ocaktır. Onun için Türk milleti nezdinde asker ocağı peygamber ocağı olarak
düşünülmüştür. Onun için her Türk, askere giderken düğüne gidermiş gibi gider,
uğurlanır ve askerliği tarif ederken Türk istiklal ve cumhuriyetini, Türk
vatanını korumak ve kollamak için harp sanatını öğrenmeyi ve yapmayı
mükellefiyeti olarak kabul eder yani askerlik Türk milleti için bir
mükellefiyettir.
Milattan
önce 209 yılında ilk defa Mete Han döneminde ortaya çıkan düzenli ordu,
yaklaşık iki bin iki yüz yirmi sekiz yıllık bir geleneğe sahiptir. Dünya
orduları içinde çeşitli muharebe usullerini en iyi bilen ve uygulayan Türk
askeri, iman, cesaret ve kabiliyetiyle büyük zaferlere imza atmıştır. Türk
ordusu, bu imajını iyi eğitilmiş asker ve teknolojik üstünlüğü sağladığı sürece
devam ettirmiştir.
Değerli
milletvekilleri, yeni askerlik sisteminde birçok değişiklik var, askerlik
süresi kısaltılıyor. Değişik yıllarda askerlik süreleri yirmi dört ay, yirmi
ay, on sekiz ay, on beş ve on iki ay olarak uygulanmıştır. Şimdi ise bu süre
altı aya indirilmektedir. Altı ay olmasının sebebi gerçekten anlaşılamamıştır.
Bu sürenin eğitim açısından askerlik mükellefiyetini yerine getirmede yeterli
olup olmayacağı çok iyi hesaplanmış mıdır? Askerliğin altı aya indirilmesi
sonucunda terhis olacaklardan sonra ordumuz yükümlü sayısı bakımından,
özellikle muharip güç açısından bir sıkıntı yaşayacak mıdır? “Konu üzerinde
bütün yönleriyle her alanda ihtiyaç duyulan yükümlü sayısı ve benzeri faktörler
göz önüne alınarak matematiksel bir model çıkarılmış ve simülasyon çalışmaları
yapılmış mıdır?” sorusunu sormuştum ancak bu konuda Sayın Komisyon Başkanının
cevabını tatminkâr bulmadığımı ifade etmeliyim.
Daha
önceki sayın konuşmacılar bu konuda endişelerini dile getirdiler. Bizim
endişelerimiz tarihimizde ordumuzla ilgili yapılan bazı plansız uygulamaların
kötü sonuçlarından kaynaklanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, II. Mahmut döneminde yeniçeri isyanları ve zafiyetleri
sonucunda kapatılan yeniçeri ocaklarının yerine “vaka-i hayriyye” diye bilinen
asâkir-i mansûre-i Muhammediyye kurulmuştur. Araştırmacılar plansız yapılan bu
değişikliğin o an için Osmanlı Devleti’ni askerî anlamda zor duruma
düşürdüğünü, Mora ve Yunanistan isyanları, Navarin’de donanmamızın yakılması
gibi olaylara sebep olduğunu yazarlar.
Benzer
sonuçları doğuran başka süreçler de vardır. İkinci Meşrutiyet’in ilanından
sonra, 1912 Balkan Savaşları esnasında iç siyasi çekişmelerin ordu içine
sıçraması ve bu sorunu çözmek adına seferberlik öncesi 70 bine yakın asker
terhis edilmesi savaşın kaybedilmesinin ana gerekçesi olmuştur.
Yakın
siyasi tarihimizde ise, hatırlanacağı gibi, çuval hadisesinden Ergenekon
tutuklamalarına kadar bir dizi gelişme yaşanmış ve 15 Temmuz hain darbe
kalkışması da 2003 yılından itibaren yaşanan gelişmelerin son noktası olmuştur.
Hepsinde de doğru yönetilmeyen süreçlerin doğurduğu acı sonuçları
görebiliyoruz.
Eğitim
ve süresinin de önemiyle ilgili bir örnek vermek istiyorum. 1877-1878 yani 93
Harbi’nde doğuda Gazi Ahmed Muhtar Paşa komutasında Ruslara karşı mücadele
vermekteyiz. Bu savaşı, muharebeleri çeşitli açılardan ele alan ve hatıralarını
yazan Mehmed Ârif Bey “Başımıza Gelenler” isimli kitabında, muharebelerin
çoğunda askerlerimizin çoğunluğunun topuk ve kalçalarından kurşun yediklerini
yazar. Çok basit olarak gördüğümüz yat kalk eğitimini iyi almamış askerler,
yatmayı bilmedikleri için yaralanmış ve savaş dışı kalmışlardır. Anlatmak
istediğim şey, eğitim bir süreçtir, zaman gerekir, onun için bu değişiklikleri
çok iyi düşünmek gerekmektedir.
Ayrıca,
bedelli askerlik uygulamasının sürekli hâle gelmesinin doğru olmadığını
düşünüyoruz. Parası olanların yükümlülüklerini bir ayda tamamlamaları,
diğerlerinin altı ay askerlik yapacak olmaları ve uygun görülmeleri hâlinde ikinci
altı ay askerlik yapmaları önerilmektedir. Bu farklılıklar, askerliği vatani
bir görev olmaktan çıkararak, ordu-millet ilişkisini tamamen mekanik bir hâle
getireceği kaygısı oluşturmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Filiz, son cümlelerinizi alayım.
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bitireceğim.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin 8’inci maddesiyle ordumuzda yeni
oluşturulacak bir statü olan yedek astsubayların seçimi düzenlenmektedir.
Meslek yüksekokulu mezunlarının eğitim düzeyi açısından askerlikte karşılığı
olabilir diye düşünüyorum ancak ordumuzda 67.646 sayıda astsubay bulunmaktadır.
Gerçekten yedek astsubaylığa ihtiyaç var mıdır? Ayrıca, astsubay olma
kriterleri ve astsubaylık nitelikleri göz önüne alındığında “Daha önceden
astsubay okullarında eğitim alarak bu göreve gelenler ile şimdi sadece meslek
yüksekokulu mezunu olup askerlik hizmeti sırasında bu görevi ifa edenler
arasında nitelik farkıyla birlikte verimli bir hizmet oluşturulabilecek midir?”
sorusuyla konuşmamı tamamlıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
8’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
9’uncu
madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutup aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Askeralma Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesinin birinci ve
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, maddeye ikinci fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal Hayrettin
Nuhoğlu
Antalya İstanbul
“(1)
İstekli olanlardan Bakanlıkça belirlenecek sayıda yükümlü 240.000 gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak bedel miktarının
yarısını silahaltına alınmadan önce Bakanlıkça belirlenecek sürede peşin
ödemeleri ve bir aylık temel askerlik eğitimini tamamlamaları halinde askerlik
hizmetini yerine getirmiş sayılır.
(2)
Bedelli askerlikten yararlanma hakkı elde edipte vazgeçenlere yeni bir hak
verilmez.
(3)
Bedelli askerlikten yararlanma hakkı elde etmiş yükümlülere kamu bankalarınca
belirlenecek uygun faiz oranlarınca kredi verilmesi imkânın sağlanır. Bu işleme
dair usul, esas ve süreç Milli Savunma Bakanlığınca yürütülür.”
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Nuhoğlu… (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; askerlik ve ordu
kurumu, milletlerin temel kurumlarından olup milletin kimlik ve kişiliğini
korur; millet adına düzen ve güveni sağlayarak hür ve mutlu yaşamayı teminat
altına alır, gelişmenin de yolunu açık tutar. Bilim ve teknolojinin üretim
süreçlerindeki konumu orduların nicelik ve niteliğini de belirler ancak
orduların işlevleri açısından sadece bilimsel ve teknolojik gelişme yeterli
olmaz, askerlik konusunun nasıl algılandığı ve hangi değerlerin yüklendiği önem
kazanır. Bu sayede kitlelerin enerjisi ile tekniğin gücü birleşince daha etkin
ve iyi sonuçlar alınır. Türk ordusu tarihî süreçteki sosyal yapısı gereği başka
ordulardan farklı özellikler taşımakla birlikte, günümüzde orduların gücü
fiziki ve maddi olmanın yanında zihin gücüne dayalı olarak gelişmektedir. Bu
gelişmeler silahların imalatında ve kullanımında ileri uzmanlık
gerektirmektedir. Ordularda yapı ve işlev olarak yapılacak değişikliklerde insan
kaynağını tanımlamak, altyapıyı oluşturmak, insan-teknoloji ilişkisini doğru
planlamak şarttır. Türk Silahlı Kuvvetleri 1960’lı yılların ortalarından
itibaren ve özellikle Kıbrıs Harekâtı’ndan sonra milletimizin ortaya koyduğu ve
ülkemizi yöneten siyasi iradelerin de katkılarıyla büyük gelişme göstermiş ve
dünyada söz sahibi olmayı başarmıştır. Bu gelişme son elli yılın birikimidir
ama ordunun modernize edilmesi Osmanlıdan bu yana toplumun benimsediği, gönüllü
katkı vererek bedel ödediği ve bugüne kadar asla tartışılmayan bir konudur.
Askerlikle ilgili düzenleme yapılırken teknik konularda sıkıntı yaşanmadı ve
yaşanmaz. Bu defa farklı bir şey yapılmak istenmektedir. Endişe taşıdığımız
konu, millî değerler birikimini bozacak şekilde geleceğe taşıma yöntemidir.
Değerli
milletvekilleri, milletin askerlik algısını gevşetecek her türlü etkiden
kaçınmak gerektiğini ifade etmek istiyorum. Devletin yanlış yapma hakkı yoktur.
Yasama organı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin, karar verirken askerlik
algısı yanında ülkemizin bulunduğu coğrafyanın yarattığı mecburiyetler ile
asker-millet ilişkileri gibi çok sayıda sosyopolitik ve ekonomik değişkeni
dikkate alması da şarttır.
Değerli
milletvekilleri, getirilen teklifin tümü incelendiğinde ortaya çıkan en önemli
hususlardan biri, birçok maddede ve özellikle 4, 5, 9, 28 ve 45’inci maddelerde
görülen keyfîliktir; diğeri de Anayasa’ya aykırılıktır. Özellikle 9’uncu
maddeyle bedelli askerlik kalıcı hâle getirilmemelidir, Cumhurbaşkanına da bu
yetkiler verilmemelidir. Devlet şahısların değil, kurumların yetkili olduğu bir
sistemdir. Devlet kurumlarıyla vardır. Devletin ne olduğunu bilenler, savaş ve
savaşı gerektirecek bir durumda ve askere verilecek diğer görevlerde kimin
değil, hangi kurumların hangi aşamalarda hangi kararları vereceğinin ve hangi
makamın kararları uygulayacağının çok açık ve net biçimde yazılması gerektiğini
bilirler. Devlet hayatı boşluk kabul etmez, bütün kurumlar hiyerarşik olarak
devreye girer.
“Yeni
Türkiye” dedikleri sistem, birçok yönüyle, başından beri karşı çıktığımız gibi,
artık işlemez hâle gelmek üzeredir. Demokratik parlamenter sistem yeniden
temelleri üzerine oturtulana kadar bugünkü sistem içinde bu sorunu da çözmek
zorundayız. Genelkurmay Başkanlığı önerecek, Millî Savunma Bakanlığı sunacak,
Cumhurbaşkanlığı da onaylayacak makamlardır. Bugünkü teknolojik imkânlar
sürecin dakikalar içinde çözülmesine imkân tanır. Cumhurbaşkanının şahsıyla
özdeşleştirilen yetkilendirmenin Cumhurbaşkanına da kanunun işleyişine de
sağlayacağı fayda yoktur.
Adalet
ve Kalkınma Partisinin on yedi yıllık iktidar dönemi Türk devlet nizamını ve
Türk ordusunu bozmakla geçti. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti
devletini kurarken ortaya koyduğu iradeye karşı iktidar tarafından sistematik
bir mücadele yürütülmüştür. “Yeni Türkiye” dediklerinin ne olduğu artık
anlaşılmalıdır. Ben yapılanlarla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş
felsefesinden uzaklaştırılarak kendi hedeflerine varmak için…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Nuhoğlu, son cümlenizi alayım.
HAYRETTİN
NUHOĞLU (Devamla) – …Türk Silahlı Kuvvetlerinin sistematik olarak tasfiye
edilmek istendiğini düşünüyor ve şiddetle karşı çıkıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin her yöresinden sizlere de mutlaka tepkiler gelmektedir,
düşünce sahibi vatansever insanlar endişelidir. Sözlerime son verirken bu
tepkilerden birini, Kayserili Mustafa Öztürk’ten gelen tepkiyi sizinle
paylaşmak istiyorum: “İnsanoğlunun hafızası sınırlı olsa da tarihinki
sınırsızdır, tarih hiç unutmuyor; Türk ordusuna yapılan ve yapılmakta olan
operasyonları da hafızasına yazdı. Milleti ve vekillerini kandıranlar tarih
mahkemesini asla kandıramazlar.” (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın
Özkoç, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, bedelli
askerlerin yapacağı bir aylık temel askerlik eğitiminin AFAD konusunda olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, teşekkür ediyorum.
Bu
bedelli askerlik kalıcı hâle de gelse İYİ PARTİ’nin ifade ettiği gibi belli
sürelerde de olsa her ne olursa olsun Millî Savunma Bakanımıza bir görüşümüzü
ifade ettik, dedik ki: “Eğer bir aylık bir eğitim veriliyorsa bedelli
askerlikle ilgili, bu eğitim AFAD konusunda olsun, AFAD konusunda temel eğitim
alsınlar.” Bilindiği gibi ben Sakarya Milletvekiliyim; Sakarya depreminde yani
“Gölcük depremi” diye adlandırılan Sakarya’yı vuran ağır depremde, sabaha
kadar, enkaz altında kalan insanlarımızı kurtardık, enkaz altından çıkmaları
mümkün olmayanların da korkmadan orada beklemeleriyle ilgili yanlarında durduk;
bir faciaydı bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bedelli askerlik yapanlar parasını ödedi, bitti;
diğerlerininse seferberlik görevi var. Kendi konularında iki yıllık bir
seferberlik görevi çıkarılıp, AFAD konusunda bir değişiklik yapılarak AFAD’ın
belirlediği bölgelerde, bir felaket esnasında, bedelli askerlik yapan ve bu
eğitimi alan insanlarımızın o bölgede görev yapmaları sağlanmalıdır. Bu konuda
Millî Savunma Bakanımızın ve AK PARTİ grup başkan vekillerimizin bize karşı
olumlu görüşünün bir an önce yasallaşmasını bekliyoruz. Kamuoyuna buradan
duyurmak istedim.
Söz
verdiğiniz için teşekkür ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49
Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
- Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Necdet
İpekyüz Rıdvan
Turan
Gaziantep Batman Mersin
Kemal Bülbül Mahmut
Celadet Gaydalı
Antalya Bitlis
"İstekli
olanlardan Bakanlıkça belirlenecek sayıda yükümlü, 1 (Bir) aylık net asgari
ücret bedel tutarını silahaltına alınmadan önce Bakanlıkça belirlenecek sürede
peşin ödemeleri hâlinde askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar."
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz talep eden Mahmut Toğrul,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, siyasi iktidar ülkedeki demokrasi, özgürlük ve hukuk sorunlarını
maalesef çözememiştir. Halkın cebinden çıkaracağı mali kaynaklarla hem
ekonomideki kötü gidişatı engellemek hem de sermaye sınıfına kaynak aktarmak
istemektedir. Türkiye’de AKP iktidarı askerleştirmeyi gençler üzerinde
ideolojik bir torna aleti olarak kullanmak istiyor. Bunu toplumdaki
militarizasyon düzeyini yüksek tutmak için kullanmaktadır. Fakat bunun yanı
sıra AKP iktidarıyla birlikte bedelli askerlik ekonomik durum kötüye gittikçe
başvurulan bir para kaynağı olarak da kullanılmaya başlanmıştır.
Zorunlu
askerliğin kaldırılmasını savunuyoruz. Zorunlu askerlik siyasi iktidarlar
tarafından toplumun militarize edilme araçlarından biridir. Zorunlu askerlik
gençlerin sosyal ve ekonomik yaşamdan uzaklaşmasına neden olmaktadır. Bize göre
zorunlu askerlik kaldırılmalıdır, kimse zorla askere alınmamalıdır. Zorunlu
askerliğin devam ettiği durumlardaysa en azından vicdani ret hakkı
tanınmalıdır. Türkiye’nin imzasının bulunduğu uluslararası sözleşmeler, AİHM
kararları ve aynı zamanda, inanç ve vicdan özgürlüğü hakkını kabul eden Türkiye
Anayasası vicdani ret hakkının yasallaştırılmasını gerekli kılar, eline silah
almak istemeyen, militarizme karşı olan gençlerin askerlik yapmama hakkının
güvence altına alınmasını zorunlu kılar. Zorunlu askerlik yapmak istemeyen
gençler için kamu hizmeti bir opsiyon olarak düşünülebilir, bunun Avrupa’da
birçok örneği mevcuttur.
Askerlik
süresinin kısaltılmasını olumlu bir düzenleme olarak görmekle birlikte, zorunlu
askerlik, bize göre tarihe karışması gereken bir mekanizmadır. Bakın, 1974
yılında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Asistanı Sean Mac Bride Nobel
konuşmasında şöyle diyor: “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde beyan edilen
haklara bir tane daha eklenebilir, bu da öldürmeyi reddetme hakkıdır.” Yani
vicdani ret hakkıdır.
Değerli
arkadaşlar, bu düzenlemeyle yaş sınırının alt ve üst limiti kaldırılıyor. AKP
sözcüleri 240.000 ek gösterge üzerinden hesaplandığında bedelli askerliğin
ücretinin 31 bin TL olacağını ifade ediyorlar. Bu paranın bir ay kışla
eğitimiyle birlikte peşin alınacağını düzenliyor söz konusu madde.
Cumhurbaşkanı
katıldığı bir televizyon programında bedelli askerlikle ilgili olarak bedelli
askerlik bedelinin altı aylık maaş muadili olduğunu ifade ediyor. Şimdi, buna
göre, eğer 31 bin lira üzerinden düşünürseniz aylık maaş 5 bin TL olmalıdır
Türkiye’de. Cumhurbaşkanının belirlediği bu rakamın neye göre belirlendiği
meçhuldür. Ülkemizde asgari ücret 2.020 TL’dir. Dolayısıyla, 5 bin lira olarak
nasıl hesaplanıyor, bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu, eğer bu hâliyle olursa zengin askere gitmeyebilir, yoksulsa
zorunlu askere gidecek anlamına gelir, Anayasa’daki eşitlik ilkesi tamamen
ihlal edilmiş olacaktır.
Şimdi,
burada, önergemizde de açık bir şekilde söylediğimiz gibi, ülkede asgari ücret
2.020 TL ise bedelli askerlik ücretinin de bu asgari ücret üzerinden
hesaplanması gerekir. Aksi takdirde zengin parasını verecek, askere gitmeyecek,
bedelli yapmış olacak, yoksulsa zorunlu olarak askere gitmek zorunda kalacak.
Yani askerlik yoksulların yapacağı bir görev hâline gelecek, zenginler istediği
gibi, istediği şekilde… Çünkü o istenen para, 31 bin lira, bir kısmına göre bir
günlük yemek masrafı iken, bir kısmı içinse, asgari ücret alan yurttaşlar için
en az üç yıl, dört yıl hiçbir şey yemeden sadece askerlik için para
biriktirmesini gerekli kılar.
Tekrar
söylüyorum: Zorunlu askerlik kaldırılmalıdır, vicdani ret hakkı tanınmalıdır,
bedelli askerlikle ilgili ücret asgari ücret üzerinden hesaplanmalıdır, bu hak
madem tanınıyorsa herkes bu haktan yararlanabilir hâle gelmelidir. Aksi
takdirde zengin, parasıyla askerlik yapmayacak, yoksul da parasızlıkla zorunlu
askere alınmış olacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) – Hemen bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN
– Sayın Toğrul, toparlayalım lütfen.
Buyurun.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, o açıdan bu, bu hâlde geçerse, dediğim
gibi, Anayasa'daki eşitlik hakkı ihlal edilmiş olacak, eşitlik ilkesi tamamen
bozulmuş olacak. Bunun da bu şekilde geçmesi asla kabul edilemez. Bu ücretin
belirlenme biçimini AKP’nin Genel Başkanı neye göre hesaplamıştır, topluma
açıklamak durumundadır. 5 bin lira alan Türkiye'de kaç kişi? Asgari ücret alan
insanlar nasıl 5 bin lira gibi hesaplanıyor, bunu bize açıklamaları gerekir
diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesinin 1’inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haşim Teoman Sancar Haydar
Akar Mehmet
Ali Çelebi
Denizli Kocaeli İzmir
Ali Keven Faruk
Sarıaslan Servet
Ünsal
Yozgat Nevşehir Ankara
Alpay Antmen İlhami
Özcan Aygun
Mersin Tekirdağ
“(1)
İstekli olanlardan Bakanlıkça belirlenecek sayıda yükümlü 240.000 gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımının ikiye bölünmesi sonucu bulunacak
sonucu bulunacak bedel miktarını silahaltına alınmadan önce Bakanlıkça
belirlenecek sürede peşin ödemeleri ve Bakanlıkça belirlenecek sivil savunma
eğitimini tamamlamaları hâlinde askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar.”
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Sancar.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, 1927
yılından bu yana ilk defa köklü bir değişiklikle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
bundan sonraki yol haritasını belirleyecek Askeralma Yasası’nın Denizli’mize,
Türkiye’mize, ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Tabii,
bedelli askerlik, uzun yıllardan bu yana genelde iktidar partilerinin bazen can
simidi olmuş bazen siyasi alternatif olmuş ve genelde bu argüman seçim önlerinde
ortaya çıkmıştır.
Bugün
bedelli askerlikle ilgili, bedelli askerliğin 4’üncü kademesini konuşuyoruz.
“Nasıl?” derseniz, AK PARTİ iktidarı döneminde, 2011 yılında paralı askerlik 30
bin TL bedelle temel eğitim yapılmadan ortaya çıkmıştır. Yine, 2014 yılında
yani o yasadan üç yıl sonra, yine hangi kat sayı ele alındıysa bilmiyorum ama
18 bin lira olarak belirlenmiş yani üç yıl önceki rakamdan 12 bin lira aşağıda
ve yine temel eğitim alınmadan, askere alınmadan ortaya çıkmıştır. Ardından,
dört sene sonra yani sekiz ay önce, yine bedelli askerlik 2018 yılında gündeme
gelmiş ve bu gündem gereği de 15 bin lira olarak belirlenmiştir.
Türkiye'de
enflasyon artıyor, faizler artıyor, maaşlar artıyor, bedelli düşüyor ama
ardından çok agresif bir artışla, bugün yeni askerlik yasasında yani 2019
yılında bedelli askerlik yaklaşık 31 bin TL bedelle ve bir aylık temel eğitimle
ele alınmıştır.
Değerli
arkadaşlar, yasalar her zaman, her sefer çağdaşlaşmanın, ortaklaşmanın ve
kamuoyunun, 81 milyonun vicdanını yatıştırmanın bir karşılığı olmalıdır; çıkan
yasa vicdanları okşamalıdır. Şimdi ben size soruyorum: Bundan altı ay evvel
çıkardığımız 15 bin lira ve yirmi bir gün temel eğitimli askerliği yapanlar
yapıyor ama onu bir günle kaçıran 1994 doğumlu kardeşlerimiz mağduriyet
yaşıyor. O 15 bin lirayı bulup
yatıranlar daha temel eğitimini almadı yani hâlâ işe giremiyorlar, hâlâ bir aş
sahibi olamıyorlar, hâlâ memuriyete giremiyorlar, hâlâ bekçi sınavına, polis
sınavına giremiyorlar.
İşte
şunu anlatmaya çalışıyoruz: Temel eğitimle ilgili ısrarınız, asker millet olmak
adına o kışlanın herkes tarafından görülmesini istemeniz doğaldır ama siz
bedelli askerliği kolaylaştırmaktan çok, zorlaştırıyorsunuz ve bedelli
askerliğin de bedelini âdeta Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir karşılığı olarak
görüyorsunuz.
Bugün
460 bin yoklama kaçağı ve bakaya kardeşimiz var. Bugün 1994 doğumlu olup da bir
günle, iki günle bedelli askerliği kaçıran yüzbinlerce vatandaşımız var. Ben
size soruyorum… Bugün çıkan bu bedelli askerlik yasası acaba hangi yeni sayfayı
açmıştır, hangi mağduriyetleri çözmüştür, acaba 460 bin kişinin kaç tanesi
faydalanacaktır diye sorduğumuzda, bunları Millî Savunma Komisyonunda dile
getirdiğimizde aldığımız cevap şudur: “Her yıl 145 bin kontenjanımız olacak.
Evet, bu artabilir ama bunun artışı 5 binle, 10 binle sınırlı kalır fakat bu da
kuraya tabi olacaktır.”
Değerli
arkadaşlar, Türk milletinin bir evladının bedelli askerliği hiçbir zaman
kaçamak olarak kullanacağına ben vicdanen inanmıyorum. O bedelliyi yapmak
zorunda olduğu bir unsur mutlaka vardır. Ben de diyorum ki bu bedelli askerlik
eğer işinde, aşında, yaşamında ve hayatında bir kolaylık sağlayacaksa terhis
belgesini vermediğiniz sürece o kişinin askerlikle ilgili bedelliyle ilişiği
kesilmiş olmayacaktır. Daha 15 bin lirasını yatırıp, sekiz ay sonra, dokuz ay
sonra askere gidip yirmi bir günü tamamlayacak arkadaşlar var. Ben size
soruyorum: 31 bin lirayı yatıran kaç sene sonra askere gidecek? Meçhul. Meçhul
asker, gittiğin yer belli değil, yattığın yer belli değil. Bari bunun tarihini,
bunun kaderini biz çizelim. Yeni bir yasa, 81 milyonun vicdanını okşayan, akla
mantığa uygun, herkesi kapsayan bir yasa olmalıdır.
Bugün
yine söylüyoruz, bu otuz bir gün şartının kaldırılması gereklidir. Otuz bir
günü bugün yaptıramıyorsanız bir sene sonra, iki sene sonra bu otuz bir gün
insanları stresle yaşatarak askerlik işini çözmüş olmayacaksınız.
Bu
vesileyle, bu bedelli askerliğin bedeli yüksektir, 15 bin TL’ye yapanlara göre
yüzde 210 artışla insanlarda bir hakkaniyet yaratmamıştır, eşitlik ilkesine
aykırıdır.
Bugün,
biraz önce 5’inci maddede askerliği altı aya indirdik, hayırlı uğurlu olsun.
Şimdi ben size diyorum, 31 bin lira mı, beş ay mı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Toparlayın Sayın Sancar.
Buyurun.
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Devamla) – Değerli arkadaşlar “31 bin lira mı, beş ay mı?”
dediğiniz zaman Türkiye’de bu bedeli ödeyebilecek vatandaş sayısı çok azdır. Bu
31 bin lirayı ödeyecekler ise de artık bu kura işini bir kenara bırakıp 460 bin
bakayanın, yoklama kaçağının, 1 milyon 600 bin öğrencimizin, artık yaş sınırı
da olmadığına göre -askerlik yasasını netleştirerek- bu vatani görevini gerek
bedelli yaparak gerek sözleşmeli yaparak gerek uzun dönem yaparak hayatından
çıkarabilmesi adına, net, kısa, adaletli, eşit ve merhametli yasalar çıkarmak
zorundayız. Bu vesileyle, bedelli askerlik yasasının acilen, bir ticari hesap
gibi katsayıyla çarpılarak ortaya çıktığına inanıyorum ama bir günle 15 bin
lirayı kaçıranı da 16 bin lirayla cezalandırmış oluyorsunuz. Bunun vicdanlara
aykırı olduğunu düşünüyorum.
Tekrar,
yeni askerlik yasasının Türkiye’mize, milletimize, memleketimize ve şanlı
ordumuza, Türk Silahlı Kuvvetlerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.27
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
69
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
9’uncu
madde üzerindeki önerge işlemlerinde kalmıştık.
Madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasına
“İstekli olanlardan” ibaresinden sonra gelmek üzere “Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyacı dikkate alınarak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit Özkan Engin
Özkoç Lütfü
Türkkan
Denizli Sakarya Kocaeli
Erkan Akçay Mehmet
Doğan Kubat Mehmet
Ali Çelebi
Manisa İstanbul İzmir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun takdire bıraktığı önerge üzerinde söz talebi? Yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bedelli
askerlik hizmetinden faydalanabilecek yükümlü sayısının Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyacı dikkate alınarak Bakanlıkça belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10’uncu
madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Askeralma Kanun Teklifi'nin 10’uncu maddesinin başlığının
"Öğretmenlerin ve Öğretim Elemanlarının Askerlik Hizmeti” şeklinde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın son fıkra olarak eklenmesini arz
ve teklif ederiz. 13/6/2019
“(6)
4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu kapsamındaki öğretim
elemanlarının askerlik hizmeti hakkında da yukarıdaki fıkralarda belirtilen
hükümler uygulanır. Öğretim elemanlarının askerlik hizmetine ilişkin işlemlerde
Yükseköğretim Kurulu yetkilidir.”
İsmail Tatlıoğlu Metin
Ergun Arslan
Kabukcuoğlu
Bursa Muğla Eskişehir
Durmuş Yılmaz Enez
Kaplan Behiç
Çelik
Ankara Tekirdağ Mersin
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın İsmail Tatlıoğlu’nun.
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL
TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer mensupları; hepinizi
şahsım ve partim adına saygıyla selamlarım.
Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle ilgili bir önerimiz vardı, önergemiz
vardı, Komisyon katılmadığını söyledi. Keşke Komisyon bu katılmama nedenini
bize daha önce de söyleseydi de biz bu önergeleri vermeseydik. Aslında
komisyonlar katılmama nedenlerini de bir şekilde açıklamalı.
Şimdi,
bu Askeralma Kanunu Teklifi’yle ilgili temel düşüncemiz şudur esasında: Bu
gecikmiş bir düzenleme, hem de çok gecikmiş bir düzenleme. Çok geciktiği için
de zamanın ruhuna çok uyan bir düzenleme değil. Esasında geçiş sürecini
yönetmeye çalışıyoruz. Belki 2035 yılında -bir ordu tahayyül ettiğimizde-
insansız ordular söz konusu olacak ve muhtemelen belki bir 10 bin nitelikli
subay sınıfı ciddi ve güçlü bir ordu için yeterli olacak. Bu öngörülerden
oldukça yakalamaya niyetli görünen bir kanun teklifi üzerinde görüşüyoruz ama
bugünü de yakalamak lazım, bugünü de doğru çalışmak lazım.
Şimdi,
bu kanun teklifinin 10’uncu maddesi öğretmenlerin askerlik hizmetini düzenliyor
ve diyor ki: “Millî Eğitim Bakanlığı ihtiyaç gösterdiğinde Millî Savunma
Bakanlığına bildirir ve ihtiyaç duyulan öğretmenler, öğretmenlik yapabilecek
personel bir ay temel askerlik hizmetini aldıktan sonra asteğmen olarak
tamamlarlar.” Burada bir sorun yok.
11’inci
madde Emniyet mensuplarıyla ilgili düzenleme yapmış. On yıl görevlerini tamamlayan
Emniyet mensupları askerlikten muaf tutuluyorlar, askerliklerini yapmış
sayılıyorlar. Bu ödüllendirmeye de karşı olduğumuz yok, gayet de yerinde
olduğunu düşünüyoruz.
12’nci
madde Jandarmayla ilgili, buna da itirazımız yok.
13’üncü
madde tabiplerle ilgili, buna da itirazımız yok. Yani tabipler, yine Sağlık
Bakanlığına bağlanarak bir yıl temel askerlik hizmeti yapıyorlar ve ondan sonra
Sağlık Bakanlığına bağlı olarak, asteğmen olarak görevlerini yapıyorlar.
Şimdi,
öğretim elemanlarıyla ilgili bir eksiklik var bu teklifte. Türkiye’de 206 tane
üniversite var, Türkiye’de 1.006 tane meslek yüksekokulu var, Türkiye’de 167
bin öğretim elemanı var, bu 167 bin öğretim elemanının 64 bini erkek ve
askerliğini yapmamış. Bizim buradaki önerimizin hedefi şu, diyoruz ki: Bu 64
bin askerlik yapmamış öğretim elemanı, doktorasını yapmış, yüksek lisansını
tamamlamış, araştırma görevlisi olmuş, öğretim görevlisi olmuş 64 bin öğretim
elemanı bu bir aylık temel askerlik görevlerini yaptıktan sonra, geri kalanında
YÖK’ün ihtiyaç duyduğu meslek yüksekokulları dâhil olmak üzere gelişmekte olan
üniversitelerde görev yapsın. Yani gitsin, Boğaziçinde doktora yapmış bir
arkadaşımız Hakkâri Yüksekova Meslek Yüksek Okulunda görev yapsın yani burada,
esas olarak, üniversitelerimizde ve meslek yüksekokullarımızda gerekli
motivasyonu ve dinamiği sağlasın; bunun önünde bir engel yok. Ben bunu daha
önce de Komisyonla görüştüm; iyi hazırlanmadığı için kanun teklifleri,
maalesef, bunlarla böyle eksik gideriliyor. Burada da tamamlanma konusunda bir
direnç söz konusu. Bunun yine bir dirençle karşılanacağını düşünüyoruz ama
ciddi bir eksikliğin de tamamlanması gerektiği kanaatindeyiz. Buna lütfen bir
empatiyle yaklaşmanızı rica edeceğim.
Ben
sözlerimi, Nurmuhammed Tohti ve Muhammed Mursi’ye Allah’tan rahmet dileyerek
kapatıyorum.
Saygılar
sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesine dördüncü fıkrasından
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer fıkranın buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(5)
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ile Milli Eğitim
Bakanlığınca müştereken belirlenir.”
Cahit Özkan Erkan
Akçay Engin
Özkoç
Denizli Manisa
Sakarya
Lütfü Türkkan Mehmet
Doğan Kubat Mustafa
Açıkgöz
Kocaeli İstanbul
Nevşehir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun takdire bıraktığı önergeyle ilgili söz talebi? Yok.
Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasların ikincil mevzuatta netleştirilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 11’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer
alan “uygulanmaz” ibaresi yerine “geçerli değildir” ibaresinin getirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayhan Erel Tuba
Vural Çokal Hasan
Subaşı
Aksaray Antalya
Antalya
Arslan Kabukcuoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Eskişehir Adana
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz talebi vardır.
Sayın
Çulhaoğlu, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 11’inci maddesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doksan iki yıllık Askerlik Yasası değiştirilmek
isteniliyorsa konunun iyice araştırılması gerekir, titiz davranmak gerekir.
Kanunun asıl muhatabı Genelkurmay Başkanlığının, kuvvet komutanlarının ve Millî
Güvenlik Kurulunun görüşü nedir, öğrenilmesi gerekir. Tüm vatandaşlarımızı
ilgilendiren bu reformun yapılması için neden acele ediliyor? Zamanlaması doğru
mudur? Hâlihazırda bedelli askerlik için 15 bin Türk lirası ödeyerek askere
alınmayı bekleyenler varken bugün 31 bin Türk lirası ödenmesi adil mi? Bedelli
askerlikte para miktarı düşürülemez mi? Bedelli askerliğin kalıcı hâle
getirilmesinin verilen ortak önergeyle, gerekli hâllerde bedelli askerlik
kararı şeklinde düzenlenmesi daha doğru olmuştur.
Türk
milletinin geleceğini ilgilendirecek bu yasanın toplumsal mutabakatla
çıkarılması için, Komisyona getirilmeden yasa taslağının tüm siyasi parti
gruplarına iletilerek grupların değerlendirmeleri için zaman tanınmalıydı.
Maalesef, bu yapılmadan, on iki saatte Komisyondan geçirildiği için yasa Genel
Kurula indikten sonra muhalefet partilerinin haklı çekinceleri ve önerileri
sonucunda geç de olsa gruplar arası görüşmelerin yapılması kararını olumlu
fakat eksik bulduğumu ifade ediyorum.
Hani
ülkemizde beka meselesi vardı? Siz böyle söylüyordunuz, ne oldu? Terör mü
bitti? Güney komşumuz Suriye’de sorun kalmadı mı? Mülteciler evlerine mi döndü?
Irak sınırımızda hareketlilik mi bitti? Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki sorunları
bertaraf ettik mi? Komşumuz Yunanistan 17 ada ve 1 kayalığımızdaki işgalinden
vazgeçti mi? Beka meselesi olan bir devlet ordusunu bu kadar niteliksiz hâle
getirir mi? Mehmetçiklerimizin bir an evvel evlerine kavuşmaları bizim de ortak
isteğimiz, temennimizdir. Temel mesele, askerliğin ruhuna ve sosyolojisine
aykırı adımların atılmaması ve telafisi mümkün olmayan hatalara düşülmemesidir.
Tüm çabalarımız ve kaygımız budur.
Askeralma
Kanunu’nda Emniyet teşkilatı mensuplarının askerlik yükümlülüklerini düzenleyen
11’inci madde 21 Haziran 1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanunu ile aynı
olup herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Yani askerlik hizmeti “Emniyet
Teşkilatı kadrolarında kadro ve/veya rütbeleri ile ilişkisi devam eden Emniyet
Hizmetleri Sınıfına mensup personel ile polis eğitim ve öğretim kurumlarında
öğrenim görenler veya bu kurumların giriş sınavlarını kazananlardan askerlik
hizmetini yapmamış olanların her türlü askerlik işlemleri ertelenir.” hükmü yer
almaktadır. Bu kanunun Genel Kurulda kabulüyle askerlik hizmeti on iki aydan
altı aya indirileceğine göre, gece gündüz demeden vatandaşın asayişi için
hizmet eden Emniyet teşkilatımızdaki amirinden polis memuruna kadar tüm
personelin on yıl görev yapmaları hâlinde askerlikten muaf tutulacağı ifade
edilmekte. Neden on yıl? Askerlik yükümlülüğü on iki aydan altı aya
düşürülürken polisimizin beş yıl hizmet etmesi askerlikten muaf tutulmaları
yani askerlik hizmetini yerine getirmeleri için yeterli değil midir? Zaten
yirmi dört saat esasına göre görev yapan Emniyet teşkilatı bence bunu
fazlasıyla hak ediyor.
AK
PARTİ Hükûmetinin yakın tarihten ders çıkarması, bundan böyle getireceği
yasaları daha özenli, toplumsal mutabakat içerisinde getirmesi temennisiyle İYİ
PARTİ Grubu ve şahsım adına yüce Meclisimizin değerli üyelerini saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
11’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 12’nci maddesinin (3)’üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
“(3)
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kadrolarında
görevlerinden ayrılan veya ilişikleri kesilen uzman jandarmaların hizmette
geçirdikleri sürelerin tamamı askerlik hizmetinden sayılır. Sayılan hizmet
süresi erbaş ve erlerin tabi olduğu hizmet süresini karşılayanlar askerlik
hizmetini yapmış sayılır. Hizmet süresini karşılamayanların eksik kalan
süreleri, erbaş ve erlerin tabi olduğu hizmet süresi esas alınarak bu Kanun
hükümlerine göre erbaş ve er olarak tamamlatılır.”
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal Feridun
Bahşi
Antalya Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Bahşi, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 69 sıra sayılı
Askeralma Kanunu Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine
İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz
önergeyle maddenin (3)’üncü fıkrasında açıklanmakta olan hüküm tam
anlaşılamadığından, fıkranın başına “Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı kadrolarında” ibaresinin getirilmesini amaçladık.
Önergenin kabul edilmesiyle madde daha anlaşılır hâle gelecektir.
Değerli
milletvekilleri, dünyada bilim ve teknoloji çok hızlı gelişmektedir. Bu
gelişmenin doğal sonucu olarak toplumların sosyal, siyasal, yönetimsel,
kültürel ve ekonomik yapıları da değişmektedir. Bu değişim hizmetlerin
sorgulanmasına, bireylerin yeni ve değişik beklentilerine, dolayısıyla
verimliliğin artmasına neden olmaktadır. Hızla gelişen teknoloji insanlığın
önünde yeni ufuklar açmaya devam etmekte ve teknolojiyi üreten ve etkin olarak
kullanan ülkeler dünyadaki gelişmelere yön vermektedirler. Teknolojinin sürekli
ve süratli bir gelişim göstermesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin ileri teknoloji
ürünü silah, araç ve donanımlarla donatılmasını gerekli kılmaktadır çünkü
çatışma alanında teknoloji en önemli öge olmaya devam etmektedir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin envanterine ileri teknoloji ürünü silah, araç ve donanımlar
girdikçe bunların kullanımındaki etkinlik ve sürekliliğin sağlanması da büyük
önem kazanmakta ve bunları kullanacak eğitimli ve nitelikli personele duyulan
gereksinim de günden güne artmaktadır. Bu durumda eski teknoloji hantal kuvvet
yapısı yerine yüksek teknoloji ürünü silah sistemlerine sahip olmaya önem veren
bir kuvvet yapısı ön plana çıkmaktadır. Kuvvet yapısı ise askerlik sistemiyle
doğrudan ilgilidir. Askerlik sistemi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her
bireyi yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir. Çünkü Anayasa’nın 72’nci
maddesi “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı
Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği kanunla
düzenlenir.” hükmünü içermektedir.
Değerli
arkadaşlar, Türk toplumu açısından askerlik sistemi sosyolojik ve psikolojik
boyutlarıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesi ilgilendirmekte ve
önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü dünya tarihine askerliği şan ve şerefle
yazmış tek millet Türklerdir, yaratılışlarındaki asaletle askerlik tarihinin
unutulmaz destanlarını yazmışlardır. Asker deyince Türk, Türk deyince akıllara
askerlik gelmektedir. Türk milleti ve Türk askeri normal zamanlarda ana
karakterinin gereği olarak barışseverdir, insan sevgisiyle doludur; ülke
savunmasında ve savaşta kükremiş aslan gibi cesurdur.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin toplum nazarındaki saygınlığı,
toplumdaki işsizlik oranı, suç işleme oranları, devletin ulusal çıkarlarının
toplum tarafından benimsenip benimsenmemesi, vatandaşların aile mutlulukları,
refah seviyeleri, ekonomik göstergeler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin toplumu
temsili, toplumun eğitim seviyesi, aile yapısı gibi birçok konu askerlik
sisteminden etkilenmekte ve askerlik sistemini etkilemektedir. Küresel,
bölgesel, politik, bilimsel ve teknolojik gelişmelerdeki değişim hızı, ulusal
güvenlik ihtiyacı ve askerlik gücünün ulusal güç unsurları içindeki önemi
TSK’nin yeniden yapılanmasını, paralel olarak etkin, verimli ve dinamik
personel yapısının gelişimini gündeme getirmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’de
profesyonel askerlik sistemine geçilmesinin hızlandırılması uygun olacaktır. Bu
süreçte TSK personeli mevcudu içerisindeki profesyonel personel sayısı
artırılmalı, TSK’nin tam profesyonel olması hedeflenmelidir.
Tehdit
değerlendirmesi günümüz şartlarına göre yeniden yapılmalıdır. Bunun sonucu
olarak nitel üstünlük sağlanmalı, nitel üstünlük teknolojik silah sistemlerine,
günümüz savaşma yöntemlerini en iyi şekilde uygulayabilen eğitimli insan
istihdamıyla olmalıdır. Bunun için iyi seçilmiş, iyi eğitilmiş, uygun görevde
istihdam edilmiş, ruh sağlığı yerinde, heves ve arzusu yüksek insan gücüne
ulaşmak hedeflenmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Bahşi, tamamlayın lütfen.
FERİDUN
BAHŞİ (Devamla) - TSK’de görev yapmanın çekiciliği artırılmalı ancak
profesyonel askerliğin başka bir iş olanağı bulamayanların son çaresi olmasına
da izin verilmemelidir. Yabancı devlet ordularına karşı yurdun savunulması ve
Kurtuluş Savaşı gibi topyekûn bir mücadele olması durumunda zorunlu askerlik
sisteminin uygulanabileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu
düşüncelerle Askeralma Kanunu’nun milletimize hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan “Askeralma Kanunu Teklifi”nin 12’nci maddesi (2)’nci fıkrasındaki
“hizmette geçirdikleri sürelerin” ibaresinden sonra “virgül(,)” konulmasını arz
ve teklif ederiz.
Haydar Akar Mehmet
Ali Çelebi Ali
Keven
Kocaeli İzmir Yozgat
Faruk Sarıaslan İrfan
Kaplan Alpay
Antmen
Nevşehir Gaziantep Mersin
Servet Ünsal İlhami
Özcan Aygun
Ankara Tekirdağ
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Aygun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkürler Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Askeralma Kanunu Teklifi’nin 12’nci maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, teklifin 12’nci maddesiyle, Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı mensuplarının hizmette geçirdikleri sürelerin görevlerinden
ayrıldıktan sonra da askerlik yükümlülüğünden sayılmasına ilişkin esaslar
belirlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, teklifle, uzman çavuşların, erbaşların, astsubayların,
sözleşmeli astsubayların ciddi sorunları görmezden gelinmiştir. Oysa Kuzey Irak
ve Suriye'deki operasyonlarda şehitlerin çoğu sözleşmeli uzman erbaş ve
erlerden gelmiştir. Bu askerlerimizin birçok hakkı bu düzenlemede es
geçilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, her yıl 700 bin gencimiz askerlik çağına
gelmektedir ancak bakaya, yoklama kaçağı, hapis ertelemesi, üniversite, yüksek
lisans eğitimi, dövizli askerlik, askerliğe elverişli olmama gibi sebeplerle
yaklaşık 290 bin kişi askere gitmemektedir. Bu durumda hem konunun uzmanları
hem asker emeklisi paşalarla konuştuğumuzda şu soruyu yöneltiyorlar: “Askerlik
süresi 12 ay olduğunda bile 290 bin kişi askere gitmiyor ise süre 6 aya
indirilince bu konuda problem yaşanmayacak mı?” endişesi yaşıyorlar, hatta
“Sınırların korunmasında asker sıkıntısı olabilir.” diyorlar.
Değerli
milletvekilleri, çok şaşırtıcı uygulamalar duyuyoruz, duydukça kulaklarımıza
inanamıyor, hem de üzülüyoruz. Bu konuda sizinle bir anımı paylaşmak istiyorum.
Belki de ilk kez bunu burada duyacaksınız. 17 Ocakta bu konuda bir soru
önergesi verdim, yanıtlanmadı; yanıtlanmaması, bilgi kaçırıldığı yönündeki
endişemi de ortaya koymaktadır. Bugüne kadar Türk vatandaşları için uygulanan
şehit unvan ve şehitlik haklarının Suriye kökenli yabancı savaşçılara da
uygulandığını öğrendik. Konuyu araştırdım, aslında yasal dayanak yok ama Zeytin
Dalı Harekâtı'nda yaşamını yitiren Özgür Suriye Ordusu mensuplarının Türkiye
Cumhuriyeti nüfus idaresindeki vatandaşlık kayıtlarının önüne “şehit” ibaresi
yazılarak 800'e yakın aileye Türk vatandaşlığı verilmiş olup ailelere maaş
bağlanmış, yine tazminat ödemesi yapılmış, ayrıca TOKİ’den de ev verildiği
söylenmektedir. Düşünebiliyor musunuz, bu hak Türkiye'deki şehit ve gazilere
dahi verilmemiştir yani kendi şehitlerimize ve gazilerimize tanımadığımız
imkânları yabancı savaşçıların ailelerine veriyoruz. Bunu anlamak mümkün değil.
Yüreklerimiz kanıyor. Kendi şehit ve gazi yakınlarımız büyük maddi zorluklar
çekerken yabancı savaşçı ailelerine büyük imkânlar sunmanın, kendi şehit ve
gazilerimizi yok saymanın anlamı nedir? Halkımız, vatandaşımız bu ekonomik
krizde yaşam mücadelesi verirken yabancılara bu hakları tanımanın manası nedir?
Aynı hassasiyeti kendi vatandaşından esirgemek ne kadar vicdanidir ne kadar da
hakkaniyetlidir diye soruyorum. Bugün şehit olan gençlerimizin ailelerinin çoğu
derme çatma binalarda, kıt kanaat koşullarda yaşamaktadırlar. Onları yokluğa
mahkûm ederken yabancı ailelere bu imkânları vermek, ev almak, tazminat vermek
doğrusu içimizi sızlatmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Teklifte Türk vatandaşlığını sonradan kazananların askerlik
yapmaları konusunda da vatandaşlık kazandıkları tarihteki yaş ve öğrenim
durumuna göre askere alınacağı belirtilmektedir. Öğrenim durumuna göre bunlar
subay mı yapılacaktır? Nasıl düzenlemedir, sizlere sorarım. Türkçe bilmeyen
üniversite mezunu biri subay mı olacaktır? Türkçe bilmeyen birini nasıl askere
alacağız? Vatandaşlığa alındıkları yıl 22 yaş ve daha büyük olanlar askerlik
yapmış sayıldığında bu düzenleme nasıl olacaktır? Yani 22 yaş kriteri neye göre
belirlenmiştir? Stratejik önemdeki bu konuların tartışılmadan, kamuoyunun önüne
götürülmeden Meclise getirilmesi sizleri vebal altında bırakacaktır değerli
milletvekilleri.
Yine,
gelelim bedelli askerlik meselesine. Düzenleme esnektir ve eşitlik duygusuna
aykırıdır. Er ve erbaş ihtiyacının karşılanması sebebiyle ihtiyaç fazlası yükümlülere
bedelli askerlik hakkı tanınması daha doğru olur. Bedelli askerlik için
öngörülen 150 bin rakamı asker kaynaklarımız açısından sıkıntı çıkarabilir
endişesi taşıyorum. Bu bir beka sorununa dönüşmemelidir. Aksi hâlde askerlik
işi rant konusu hâline gelecektir. Türk ordusu büyük yara alacaktır.
Bedelli
askerlikten yoksul ailelerin çocuklarının da yararlanabilmesi yönünde düzenleme
yapmamız gerekmektedir. Yine, şehit ailelerimize TOKİ'den ev hakkı
tanınmalıdır. Bu, onlara bizim en büyük borcumuzdur.
Bakın,
geçen gün beni arayan bir gencimiz askerlik yaparken yaşamış olduğu bir sağlık
sıkıntısı sebebiyle çürüğe çıkmaktan duyduğu ızdırabı aktardı. Bu gencimiz
"Ben çürük raporu değil, bedelli askerlikle yükümlülüğümü yapmış olmayı
isterdim” dedi. Neden çürüğe çıkanlara bedelli askerlik imkânı tanımıyoruz?
Gençlerimizin bu taleplerini dikkate almalıyız diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, diğer bir konu da gözbebeğimiz Mehmetçiklerimizin beslenmesi
açısından önemli olan fakat maalesef zaman zaman Et ve Süt Kurumundan sağlanan
hastalıklı etler gündeme gelmekte, birçok askerimiz zehirlenmekte ve hayatını
kaybeden askerlerimiz var. Ben artık bu haberlerin son bulmasını istiyorum. En
iyi ihale süreçleri işletilerek Mehmetçik’imize en iyi eti, en iyi yemeği
yedirmemiz gerektiğini, bunun bizim boynumuzun borcu olduğunu söylüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Aygun, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, daha adil ve hakkaniyetli bir
askerlik düzenlemesi yapılması talebiyle konuşmama son verirken yüce Meclisi
saygı ve sevgiyle selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
12’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13’üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan “Askeralma Kanunu Teklifi”nin 13’üncü maddesinin (4)’üncü fıkrasında yer
alan “uygulanmaz” ibaresi yerine “geçerli değildir” ibaresinin getirilmesini
arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal Muhammet
Naci Cinisli
Antalya Erzurum
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Gerekçeyi okutalım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 13’üncü maddesinin (4)’üncü fıkrasında yer alan “uygulanmaz”
ibaresi yerine “geçerli değildir” ibaresinin getirilmesi metnin daha anlaşılır
olmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
13’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14’üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan “Askeralma Kanunu Teklifi”nin 14’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasında yer
alan “alınır” ibaresi yerine “temin edilir” ibaresinin getirilmesini arz ve
teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal Metin
Ergun
Antalya Muğla
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Kabukcuoğlu, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
“Türkiye
Cumhuriyeti ordusu” diyoruz ama aslında bu ordu Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında,
çok daha büyük bir kuruluştur, bir abidedir, buna “yirmi iki asırlık Türk
ordusu” demek lazım. Bu ordu, milletini Orta Asya’dan Balkanlara, Kuzey
Afrika’ya, Hint Okyanusu’na, Orta Avrupa’ya ve Karadeniz kıyılarına getirmiş,
burada egemenlik sürmüş ordudur. Türk ordusu kadar millî ve dinî duygularını
sahiplenen bir ordu yoktur. Ordumuz halkıyla iç içe geçmiştir; bu bağı, bu
manevi duyguları hiçbir güç söküp atamaz.
Değişik
zamanlarda ordumuz yok edilmeye uğraşılmıştır. Bir vakitler yabancı ülkeler
tarafından ordumuz en önemli ihraç ürünü olarak gösterilmeye, aşağılanmaya ve
önemsizleştirilmeye çalışılmıştır. Bizim ordumuz emperyalist bir ordu değildir.
Ülkesinin bağımsızlığını korumak, birliğini ve bütünlüğünü sağlamaktan başka
bir amacı yoktur. Milletimizin canının bir parçası olan ordumuz
metalaştırılmaya çalışılırken idarecilerimiz bu durumu nasıl tebessümle
karşılamışlardır? Günümüzde ise eski Genelkurmay Başkanına karşı teröristlere
gizli tanıklık yaptırılarak veya düzmece tertiplerle Türk subayları yıpratılmaya
uğraşılmıştır.
2008
yılında, 23’üncü Dönemde, 95’inci Birleşimde, 24 Nisan 2008 Perşembe günü
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen bir kanun ve orada şöyle bir madde
vardır: “Bu Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında kadrosuzluk tazminatı almaya
hak kazanmış olanlar hariç olmak üzere, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu hükümlerine göre emeklilik hakkını elde etmiş olan kıdemli
albaylardan kendi isteği ile emekli olanlara da yeni bir düzenleme yapılıncaya
kadar, 49 uncu maddenin (f) bendi esaslarına göre kadrosuzluk tazminatı
ödenir." ve emekli edilir denilmiştir. Bunun sonucunda ne oldu biliyor
musunuz arkadaşlar? Bunun sonucunda zamanın basiretli, Atatürkçü, milletini
seven albayları ayrıldı, onun yerine FETÖ’cü insanlar geldi ve bu yol da 15
Temmuza kadar devam etti. Burada konuşulan maddeler bu şekilde basit, bu
şekilde basite indirilerek incelenebilecek maddeler değildir, bunların hepsi
derin maddelerdir, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilgilendiren ve Türkiye Cumhuriyeti ordusunu
ilgilendiren maddelerdir. Burada ihtiyaç şu olsaydı, “Bizim asker adayımız
fazla, alacağımız kadro düşük; siz buna bir çözüm getirin.” denilseydi, ben
inanıyorum ki bu Meclis buna çok daha etkili bir çözüm getirirdi. Bunu yapmak
için Mecliste bu yetkiye sahip insanlar var, bu ehliyete sahip insanlar var,
ayrıca millî güvenlikle ilgili derin tecrübesi olan insanlar var. Millî Savunma
Komisyonu Başkanı 3 defa bakanlık yapmış, 1 defa Meclis Başkanlığı yapmış bir
milletvekilidir. Bunlardan çok daha güzeli yapılırdı. Bu kanun buradan çıkar,
belki bir şekilde çıkar ama eminim ki üç yıl içerisinde, dört yıl içerisinde bu
yeniden elden geçirilecektir.
Buradaki
maddelerin hepsi insanda bir şüphe, bir tereddüt uyandırmaktadır. Örneğin
“Muvazzaf subay, astsubay, sözleşmeli subay, astsubay, uzman çavuş ve
sözleşmeli erbaş, er temininde sınav tam notunun yüzde 20’sine kadar ilave puan
verilebilir.” deniliyor; ben bunu çok tereddütle karşılıyorum. Eğer böyle bir
şey yazılacaksa şu denilebilirdi: “Kim olamayacak ona karar verilebilir, gerisi
sınava girer ve sınav sonucunda herkes aldığı puana göre hak ettiği sınıfa
geçer, gruba geçer.”
Yine
buna benzer şekilde, burada bir paralı askerlik durumu vardır. Şimdi, parası
olan askere gitmeyecek, parası olmayan askere gidecek. 20 yaşındaki gencin
parası olmaz. Bu, şu demektir: Babasının parası varsa askere gitmez, babasının
parası yoksa askere gider. İlla ki burada bir düzenleme yapılacaksa şu
olabilirdi: “Parası olmayanların parasını devlet karşılar, devlet onlardan para
almaz; hepsi kuraya tabi olur. Bunun neticesinde kimin paralı, kimin parasız
olacağına karar verilebilir.” denilebilirdi.
“Allah’tan
ki savaşa girmedik.” “Ordumuz kâğıttan kaplanmış.” “Millet bağırsaklarını
temizliyor.” ithamlarına maruz bırakılan ordumuzun kozmik odalarına girilmiş,
gizli bilgileri ifşa edilmiş ve ordumuz tamamen onursuzlaştırılmaya ve
şahsiyetsizleştirilmeye çalışılmıştır. Hemen bunun akabinde, bu morali bozuk
ordu, savaş pilotlarının çoğu emekliye ayrılan ordu, dostu düşmanı hayrete düşürecek
şekilde Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı’nı başarıyla yerine getirmiş,
tehdidi bertaraf etmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Kabukcuoğlu, toparlayın lütfen.
Buyurun.
ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Devamla) - İçeride ve dışarıda yapılan tüm bu saldırılar iki bin
iki yüz yıllık bir varlığı, değeri yok edememiştir. Günümüzde ordumuz laik,
Atatürkçü çizgide vatan hizmetine devam etmektedir. Bize ordu hakkında değişik
rakamlar verilmekte, doksan iki yıllık 1111 sayılı Kanun değiştirilerek
oldubittiye getirilmeye çalışılmaktadır. Böylesine ciddi bir konuyu “Askerlik Kanunu’nda
devrim yapıyor.” demekle milletimize yutturamayız. Bazı kanunlarda üç ayda bir,
beş ayda bir değişiklik yapılıyor. Benim burada tanık olduğum kanunlar arasında
Maden Kanunu vardır. Maden Kanunu’nda -dar alanda maden, havzada maden gibi-
yapılabilir ama ordu gibi ciddi bir konu inceleniyorsa ciddi bir şekilde ele
alınmalı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyacı neyse, Türkiye Cumhuriyeti
ordusunun, Türk ordusunun ihtiyacı neyse buna göre karar verilmelidir. Bu kanun
külliyen çekilmeli ve bu Meclis, ordumuzun ihtiyaç duyduğu, askeriyemizin
ihtiyaç duyduğu kanun neyse onu çıkarmalıdır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
14’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
15’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin 6’ncı fıkrasında yer alan
“müteakip” ibaresi yerine “takiben” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal Behiç
Çelik
Antalya Mersin
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL BEKLE (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Çelik, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 69 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 15’inci maddesi hakkında vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerinde konuşma yapmak için söz aldım. Sizleri öncelikle saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün itibarıyla, kanayan bir yara olan, Çin’deki özellikle Doğu
Türkistan bölgesi, 35 milyon Uygur’un yaşadığı ve 35 milyon Uygur’un ana vatanı
olan bir memleket. Buranın aydınları, münevverleri, okumuşları var ve düşünen
insanları var. Bunları temerküz kamplarına alarak büyük işkencelerden ve
asimilasyondan geçiriyorlar. Bunlardan bir tanesi Uygur aydını Nurmuhammed
Tohti maalesef temerküz kampında dün itibarıyla şehit olmuştur. Kendisine
Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben özellikle
Askeralma Kanunu Teklifi üzerinde müzakereler devam ederken iki önemli Anayasa
değişikliğine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir tanesi, 12 Eylül 2010
referandumuyla Anayasa’mızı değiştiren 5982 sayılı Kanun’dur. İkincisi de 16
Nisan 2016 tarihinde yine Anayasa’mızı değiştiren, Anayasa değişikliğini içeren
6771 sayılı Kanun’dur.
Birincisi FETÖ Anayasa değişikliğidir, 2010 Anayasa
değişikliği. Bu Anayasa değişikliği 27 maddeden oluşuyordu o zaman, görüşüldü
ve yürürlüğe sokuldu; akabinde ne kadar yargısal kuruluş varsa AK PARTİ
iktidarları tarafından FETÖ terör örgütüne teslim edildi. Ne mi teslim edildi?
Yargıtay, Danıştay, Polis Akademisi, Adalet Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu, Anayasa Mahkemesi gibi, hepsi teslim edildi. 4.500’ün üzerinde
hâkim ve savcı alındığı kesinleşti. Bunlar, daha sonra işte darbeye giden
süreci başlatan, AKP’nin bu kitlesel, yanlış, hatalı Anayasa değişiklikleridir.
İkincisi 16 Nisan referandumundan sonra cereyan eden
ve tek adam rejimini Türkiye’de kuran Anayasa değişikliğidir. Bunun da aynı
şekilde yıkıcı etkilerini elan görüyoruz ve yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, süre kısıtlı olduğu için
özelikle vurgulayarak, ana başlıklarına değinerek konuşmamı tamamlamak
istiyorum. Arkadaşlar bahsettiler, kozmik oda rezaletinden bahsettiler,
hendeklerden bahsettiler, ordunun nizamıyla ilgili yapılan büyük hatalardan
bahsettiler bu kürsüde ve ordunun genel olarak düzeninin bozulduğuna işaret
ettiler. Emir-komuta zinciri özelikle askeriyede çok önemli; bu, karmakarışık
hâle getirildi ve Allah korusun, yarın savaş durumunda, hepimiz elimizi taşın
altına koyacağımız bir zaman gelince, bunun acı faturasını hepimiz ödeyeceğiz.
Diğer taraftan, askerî okullar ve harp akademilerine
dikkatinizi çekmek istiyorum. Kuvvetlerin caydırıcılık özellikleri aşağı doğru
çekildi, caydırıcılığı kalmadı. Dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
caydırıcı etkisi bütün dünya orduları nezdinde daha aşağıda gözüküyor şu anda.
Askerî yargı yok edildi Türkiye’de, askerî yargı hemen hemen yok edildi
disiplin bölümü hariç olmak üzere.
Şimdi,
15’inci madde nedir? Askerî Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’ne ilişkin askerin sevk
işlemi. Zaten oluyordu, şimdi de aynı şekilde hüküm geliyor. O hâlde askerî
sağlık sistemi içerisinde GATA’nın yeri ne oldu? Bu da külliyen yok edildi ve
Gülhane gibi çok eskilere dayanan askerî sağlık sistemi bütünüyle Sağlık
Bakanlığı emrine verildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Çelik, tamamlayın sözlerinizi lütfen.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) - Askerî tababetin, askerî sağlığın aşağıya doğru çekildiği,
hatta sıfırlandığı bir dönemin içerisindeyiz. Arkadaşlar, bunu yeniden kurma
zorunluluğu da yine ortada. İktidara bunu özellikle hatırlatmak istiyorum.
Diğer
taraftan, Büyük Atatürk diyor ki: “Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve
kabiliyetinin ve Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.” O zaman,
ordumuz aşağı çekilirse Türk birliğine zarar veriyoruz, Türk kudret ve
kabiliyeti maalesef zarar görüyor, vatanseverliğimiz zarar görüyor ve millî ve
manevi değerlerimizde aşınmaya yol açıyoruz. Onun için, bütün bunları telafi
etmenin yolu, bu Askeralma Kanunu Teklifi üzerindeki görüşümüzün tamamen millî
değerlendirmeyle yeniden ele alınarak dizayn edilmesinde yarar umuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum tekraren. Teşekkür ederim.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
15’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.41
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
69
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
16’ncı
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 16’ncı maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan
“olarak” ibaresi yerine “şeklinde” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Adana Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal Behiç
Çelik Şenol
Sunat
Antalya Mersin Ankara
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Buyurun
Sayın Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
TUBA
VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askeralma Kanunu
Teklifi’nin 16’ncı maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
1927
tarihli yasa cumhuriyetin en temel ve bugüne kadar hiç değiştirilmemiş olan
yasalarından biridir. Askerlik yapısı, mantığı, işlerliği, amacı bütünüyle
değiştiriliyor, bütünüyle orduya zarar veren bir hâle geliyor. Yeni yasada
askerlik süresi er ve erbaşlar için altı aya, yedek subaylar için bir yıla
indiriliyor. Bu arada bu yasada bir de Cumhurbaşkanlığı maddesi var. Askerlik
süresini 2 katına çıkarmaya ya da yarıya indirmeye Cumhurbaşkanı karar veriyor;
Meclis değil, Cumhurbaşkanı; Meclis gene dışlanıyor. Bu yasa orduyu
zayıflatıyor, askerlik çağına gelmiş olanlar arasında eşitlik ilkesini bozuyor,
Cumhurbaşkanına yeniden olağanüstü yetkiler veriyor.
Silah
altında şu anda generali, amirali, subayı, yedek subayı, astsubayı, uzman
erbaşı ve eriyle birlikte 465 bin asker var. Yasanın yürürlüğe girmesiyle
birlikte hâlihazırdaki askerin dörtte 3’ü terhis ediliyor. “Askerlerin dörtte
3’ü terhis edildiğinde içeride ve dışarıda güvenlik nasıl sağlanacak?” sorusu
akla geliyor. Sınırlarımızı kim koruyacak?
Yeni
sistemde bedelli askerlik kalıcı hâle geliyor. Yani bunun Türkçesi şu: Parası
olan askerlik yapmayacak, parası olmayan yoksul gençler askerlik yapacak. Yani
parası olan, Mehmet; parası olmayan, Mehmetçik olacak. Bu madde Anayasa’nın
72’nci maddesine de aykırıdır. Vatan hizmeti her Türk’ün hakkı ve ödevidir.
15
Temmuz darbe girişiminden sonra birçok tecrübeli subay ve astsubay emekli
olarak ordudan ayrılmayı seçmiştir. Askerî okullar kapatılmış, askerî liseler
çürümeye terk edilmiştir. Askerlik sağlık sistemi kökünden kazınmıştır; askerî
hastaneler kapatılmış, askerî hekimler bile yok edilmiştir. Harp akademileri
kapatılmıştır. Ordu kadrolarında boşalan yerleri doldurabilmek için iki üç ay
gibi çok kısa sürelerde subay ve astsubay yetiştirilir hâle gelmiştir.
Ülkemizin en önemli harp sanayisi tesislerinden biri olan Tank Palet Fabrikası
yabancılara satılmış, şimdi de sıra askerlik sistemine gelmiştir. Silah
altındaki birçok Mehmetçik derhâl terhis edilecek, kışlalar ise neredeyse yarı
yarıya boşaltılmış olacaktır. “İyi de neden?” sorusunu sormak geliyor
içimizden. Etrafında bu kadar çok düşmanı olan bir devlet, askerî kadrolarını
bu kadar çabuk boşaltabilir mi? Hani beka meselesi vardı bu ülkede?
İsrail’den
Kıbrıs Rum kesimine, aralarında İngiltere ve Fransa’nın da dâhil olduğu bir
ittifak girişimi planlanıyor bu ülkede. Egemenlik haklarımızın olduğu kara
sularında bizi yok saymaya çalışıyorlar. Suriye yanmaya devam ediyor. Irak hâlâ
tehdit durumu en yüksek ülkelerden biri ve Kandil hâlâ problem. İran’a askerî
müdahale kapıda gibi. Rusya’yla birlikteyiz ama müttefik değiliz. Amerika’yla
müttefikiz ama birlikte değiliz. NATO karşımızda konuşlanmaya başlamış,
Bulgaristan bile sınıra asker yığmaya başlamış ve Yunan milisler “İstanbul’u
işgal!” sloganları atarak Atina sokaklarında turluyorlar. Amerika ile
Yunanistan ortak tatbikat yapıyor, temsilî hedefleri NATO’nun 2’nci gücü
Türkiye.
Sadece
şunu sormak istiyorum sizlere: Ordu yasası şimdi mi değişmeli? Neden küçülmek
zorundayız? Bir yanda adalet dağıtamayan adalet sarayları, hukukun satıldığı
banka hesapları, peşkeş çekilen devlet ve millet paraları, ihaleler,
usulsüzlükler; diğer yanda, bir lokmaya muhtaç ve borçlu bırakılan bu ülkenin
sahipleri. Bu çok tehlikeli bir durumdur. İçerideki durumun zorluğuyla beraber
dışarıdaki kuşatmanın büyüklüğü akıl almaz bir hâl almıştır. Bu kanunun
sunulduğu şekilde Meclisten geçmesi bu ülkeyi geri dönüşü mümkün olmayan büyük
bir tehlikeye sokacaktır diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 16’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasındaki
“Askerliğe elverişli olmayanlar” ibaresinden sonra “virgül(,)” konulmasını arz
ve teklif ederiz.
Haydar Akar Mehmet
Ali Çelebi Ali
Keven
Kocaeli İzmir Yozgat
Faruk Sarıaslan İlhami
Özcan Aygun Alpay
Antmen
Nevşehir Tekirdağ Mersin
Servet
Ünsal
Ankara
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Antmen, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
ALPAY
ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşülen kanun teklifiyle, kuruluş
tarihi Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın tahta çıkış tarihi olan milattan önce
209 yılını esas alan yani geçmişi iki bin iki yüz yirmi sekiz yıl önceye
dayanan ordumuz yeniden şekillendirilmekte ve zorunlu askerlik hükümlerinde
birtakım değişikler yapılmak istenmektedir. Askerlik Kanunu’nda çok önemli
değişiklikler yapılırken alçak ve hain FETÖ tarafından zamanında ordumuza karşı
yapılanları, kurulan Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk gibi kumpas
davalarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yok edilmeye çalışıldığını bir an için
bile akıldan çıkarmamak ve bundan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinde sadece
liyakate önem verilmesi gerektiğini unutmamak gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu bağlamda ilk söylenecek söz, ordumuz ticarethane değildir.
Bedelli askerliği plansız programsız yapamazsınız. Ayrıca, bedelli askerlik
ücreti 15 bin lirayken bedelin 31 bin liraya çıkarılması gariban, yoksul
gençlerimiz ile varlıklı gençler arasında onarılamayacak bir eşitsizliği ortaya
çıkaracaktır, buna hakkımız olmadığı kanısındayım. Ayrıca, askerî okulların
kapatılması uzun vadede ordumuza ciddi zarar verecektir, bunu da belirtmek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’nin onca problemi, ordumuzun onca sorunu varken
iktidarın derdi saraya daha fazla yetki vermek midir ve ayrıca ordumuzu Sayın Cumhurbaşkanımızın
keyfine amade etmek midir? Bu ordu bu halkın evlatlarından oluşmaktadır. Bu
yoksul halk şehit vermektedir, bu yoksul halk evladını vatan için askere
göndermektedir. Bugün bu sıralarda oturuyorsak o yoksul bıraktığınız halkın
evlatları, şehitlerimiz ve gazilerimiz sayesindedir.
Değerli
milletvekilleri, burada, kanayan bir yarayı daha dile getirmek istiyorum:
PKK’yla mücadele ederken yaralanan, zarar gören askerlerimiz canını tehlikeye
altmış ve bedenini ülkeye siper etmiştir. Gazilerimiz arasında ayırım yapmak en
başta ülkemizin birlik, beraberlik ve kardeşliğine aykırılık teşkil etmektedir.
Türkiye genelinde yaklaşık 19 bin gazimize gazilik hakkı verilmemiştir. Terörle
mücadele esnasında kolunu, parmaklarını ve uzvunu kaybeden bazı askerlere
verilmeyen “gazilik” unvanıyla ilgili daha sonra yüzde 60 bedensel engel şartı
kaldırılarak yerine 684 sayılı KHK’yle 1’den 6’ya kadar derecelendirme yöntemi
getirilmiş ve gazilik hakkının terörle mücadele esnasında yaralanan
vatandaşlara verileceği belirtilmiştir ancak terörle mücadele esnasında
bedensel ve psikolojik olarak zarar gören vatandaşların çoğu bahsi geçen kanun
maddesinden faydalanamadı ve yaptıkları başvurular reddedildi. Gelin bu sorunu
çözelim çünkü gazilerimizin bize borcu yok, bizim gazilere borcumuz var.
Değerli
milletvekilleri, madem Askerlik Kanunu’nu yeniliyoruz, neden uzman erbaşların
ve uzman çavuşların sorunlarını da çözmüyoruz? Örneğin, uzman erbaşlar. Neden
onlara 3600 ek göstergeli kadro vermiyoruz? Uzman erbaşlar doksan gün istirahat,
hava değişimi alınca neden görevden atıyoruz? Ya da uzman erbaşlar için
“Erlerin yaptığı görevleri yapar.” tanımlaması yerine kadro görevlerini neden
belirlemiyoruz? Neden geçici görevleri doğu hizmetinden sayılmıyor? Neden zatî
tabancaları devlet tarafından verilmiyor? Peki, neden yaka spoleti, sınıf
işareti takabilmelerine engel oluyoruz? Bu arada, neden okulları yok? Neden
askerî kamplardan ve orduevlerinden yararlanmıyorlar? Ayrıca niye lojman
imkânlarını genişletmiyoruz?
Madem
kanun yapıyoruz bari tam yapalım sayın milletvekilleri.
Çok
teşekkür ediyorum. Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
– Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.15
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
----- 0 -----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
69
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde Mersin Milletvekili Alpay
Antmen ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
69
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
16’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
17’nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 17’nci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan
"yeniden” ibaresi yerine "tekrar” ibaresinin getirilmesini arz ve
teklif ederim.
Arslan Kabukcuoğlu Tuba Vural
Çokal İsmail
Tatlıoğlu
Eskişehir Antalya Bursa
Ayhan Erel Dursun
Ataş
Aksaray Kayseri
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 17’nci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “yeniden”
ibaresi yerine “tekrar” ibaresinin getirilmesi metnin daha anlaşılır olmasını
sağlayacaktır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 17’nci madde kabul
edilmiştir.
18’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 18’inci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan
"kesin” ibaresi yerine "nihai” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederim.
Ayhan Erel Ahmet
Kamil Erozan Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray Bursa Eskişehir
İsmail Tatlıoğlu Metin
Ergun
Bursa Muğla
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 18’inci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “kesin”
ibaresi yerine “nihai” ibaresinin getirilmesi metnin daha anlaşılır olmasını
sağlayacaktır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
18’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19’uncu
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 19’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasında yer alan
"tebliğ edilen” ibaresi yerine "bildirilen” ibaresinin getirilmesini
arz ve teklif ederim.
Ayhan Erel Tuba
Vural Çokal Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray Antalya Eskişehir
Feridun Bahşi Yasin
Öztürk
Antalya Denizli
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 19’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasında yer alan “tebliğ
edilen” ibaresi yerine “bildirilen” ibaresinin getirilmesi metnin daha
anlaşılır olmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
19’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20’nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 20’nci maddesinin (3)’üncü fıkrasının (a)
bendindeki “mesleki ve teknik lise mezunları için ilave üç yıl” ibaresi yerine
“mesleki ve teknik lise mezunları için ilave iki yıl” ibaresinin konularak
askerlik erteleme süresinin değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haydar Akar Mehmet
Ali Çelebi Ali
Keven
Kocaeli İzmir Yozgat
İrfan Kaplan Faruk
Sarıaslan Servet
Ünsal
Gaziantep Nevşehir Ankara
İlhami Özcan Aygun Alpay
Antmen Baha
Ünlü
Tekirdağ Mersin Osmaniye
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi vardır.
Sayın
Baha Ünlü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAHA
ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkürler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu Askeralma Kanunu Teklifi’nde, bu yasanın
güçlü bir şekilde çıkması için iktidar partisiyle birçok maddede uzlaşarak
sorumluluğumuzu yerine getirdik. Kamuoyunun bu yasayı sorumluluk içerisinde
desteklediğimizi bilmesini de istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Genel Kurula gelen kanun teklifiyle Askerlik Kanunu’nda reform
yapılmak istenmiştir fakat kanun teklifini incelediğimizde bazı maddelerinde
eksiklikler ya da sorunlar olduğunu görmekteyiz. Bu sorunların başında,
teklifin objektif bir çerçevesi ve netliğinin olmaması gelmektedir.
Reform
paketi olduğu belirtilmesine rağmen, ordumuzda yer alan sözleşmeli erbaş ve
erlerin, uzman erbaşların, subayların, sözleşmeli subay ve astsubayların
yıllardır süregelen sorunlarına teklifte yer verilmemiştir. Özellikle, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde profesyonel ordunun temel taşı olan uzman çavuşların
ciddi sorunları bulunmaktadır. Sayıları 125 bini bulan uzman çavuşlar
sözleşmeyle görev yaptıklarından dolayı herhangi bir kanun ve yönetmeliğe
dayanmadan sözleşmeleri feshedilmekte ve mesleki güvenceleri bulunmamaktadır.
Nöbet, izin, tayin, sağlık, sicil yönetmelikleri, lojman, yemekhane ve orduevi
gibi birçok sorunları olmasına rağmen bu sorunlara teklifte yer verilmemiştir.
Ayrıca,
6000 sayılı Kanun’la, 45 yaşına gelen fakat görev sürelerini doldurmamış uzman
erbaşlarımız sivil memurluğa geçirilmiş ve emekli olduklarında sivil memur
statüsünden emekli edilmişlerdir. Böylece, uzman erbaş haklarından
faydalanamamışlardır. 2016 yılında yapılan düzenlemeyle “45 yaşına kadar
çalışabilir.” maddesi “52 yaş” olarak değiştirilmiştir. Fakat 2016 yılından
önce sivil memurluktan emekli edilen uzman erbaşlar ise bu yasadan
faydalanamamış ve mağdur duruma düşmüşlerdir. Bu mağduriyetin giderilmesi ve
düzeltilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu teklifte, altı aylık zorunlu askerlik sonrası altı ay daha
erbaş ve erliği cazip kılmak için ciddi destekler planlanmıştır fakat bu
destekler verilirken birtakım adaletsizlikler ortaya çıkacaktır. Örneğin, altı
ay askerlik yapacak erbaş ve erlerimize TOKİ’den öncelikli konut edinebilme
hakkı verilmiş fakat bu memleket için bir an bile çekinmeden şehit olmuş ya da
daha riskli koşullarda görev yapan askerî personel veya polisimizin TOKİ’den
öncelikli konut edinebilme hakkı yoktur. Bu da teklifi, mevcut hâliyle, ordu
içinde arkadaşlığı, birlik beraberliği ve meslek adaletini zedeleyici mahiyete
getirmektedir.
Maddeleri
inceleyerek devam edersek, teklifte yer alan yükümlü askerlik hizmetini
tamamlayanlara, askerî öğrenci veya askerî personel alım sınavlarında sınav tam
notunun yüzde 20’sine veya 25’ine kadar ilave puan verilmesinin net tarifi
kadrolaşmadır. İlave puan verme kriteri belirsizdir, net değildir. Burada
ayrımcılık yapılmasının önüne geçilmelidir.
Teklifin
9’uncu maddesiyle bedelli askerlik kalıcı hâle getirilmiştir fakat bu çözüm
değildir. Yeni kanunla, bedelli askerlik bekleyen vatandaşlarımıza bedelli
askerlik yapma hakkı getiriliyor. Kurada çıkmaması hâlinde ciddi yığılmalar
olacak ve beklenen fayda yerine mağduriyetler oluşacaktır.
Madde
40’a baktığımızda ise muhtaç asker ailelerine yapılacak yardımın miktarının
aylık net asgari ücretin yarısından az olmayacağı belirtilmiştir. Miktarın
aylık net asgari ücret seviyesine çekilmesi mevcut ekonomik şartlarda daha
doğru olacaktır.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 20’nci maddesinin (4)’üncü fıkrasında yer
alan “Bakanlıkça” ibareleri yerine “Bakanlık tarafından” ibarelerinin
getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan Erel Tuba
Vural Çokal Feridun
Bahşi
Aksaray Antalya Antalya
Arslan Kabukcuoğlu Ahmet
Kamil Erozan
Eskişehir Bursa
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi vardır.
Sayın
Erozan, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben izin
verirseniz işin teknik boyutuna girmeden yasa teklifinin bütünü konusunda bazı
gözlemlerimi paylaşmak isterim sizlerle.
Biz
NATO’ya kaç senesinde üye olduk? 1952. Yani altmış yedi senedir bütün savunma
bakanları, bütün genelkurmay başkanları hep aynı cümleyi söylediler: “Biz
NATO’nun 2’nci büyük ordusuyuz.” Bitti. Sayın Hulusi Akar, bu cümleyi son kez
telaffuz etmiş Savunma Bakanı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine geçecek.
Sayın Bakan, siz kurtardınız, bu size nasip olmadı, şükredin. Çünkü bu sayıyla
sizin kaçıncı sıraya geleceğinizin hesabını dahi yapmak mümkün değil bugün.
Aranızda
NATO’da çalışan var mı? Yok. Ben yedi sene çalıştım. Sayın Bakan, belki MC161’i
duymuştur, duymadıysa da şaşmam. Tabii, NATO’nun burada bütün gizliliklerini
açacak, ifşa edecek değilim ama MC161 çalışması, NATO’nun tehdit algılamasını
belirleyen, bu algılama temelinde savunmayı gereken düzeyde tutmak için
alınması gereken tedbirlere ışık tutan bir belgedir. Bu belge temelinde her
ülke, olası tehditler karşısında hem ulusal bekasının hem de NATO coğrafyasının
savunmasının gereklerini belirler. Eksiklerin nasıl telafi edileceği de analiz edilir.
Zafiyetler varsa telafisi için ne gibi mali kaynakların NATO altyapı
projelerine kaydırılacağı belirlenir.
Bu
yasa teklifi sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî varlığının yiyeceği
tırpan sonrasında ne içeride ne dışarıda kimseye dönüp artık “Biz tehditle
karşı karşıyayız, beka sorunumuz var.” diyemeyeceksiniz. Derseniz de “Bu ne
perhiz, bu ne lahana turşusu?” diyecekler size. NATO’nun altyapı projelerine
kaynak istediğinizde de sizin ihtiyaçlarınızın öncelikler listesinde olmadığını
göreceksiniz. Kısacası, bu yasa teklifi Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine
yerleştirilen bir saatli bombadan başka bir şey değildir.
Mesele sadece eratın terhis edilmesi, sayısının
azaltılması değil, onu azalttığınızda subayları da azaltacaksınız -yani burada
subay arkadaşlarınız var- onların da sayısı gidecek aşağıya.
Ben şu ana kadar söylediklerimi bu yasa teklifinin
müellifleriyle bir ortamda bir arada olduğumda sordum, bunun NATO’ya etkileri
nedir dedim, bana şaşkın şaşkın baktılar; şaşkın şaşkın baktılar çünkü bunun o
cephesini hiç incelememişler. İncelememeleri de normal çünkü orada oturan
arkadaşlarımız insan kaynaklarından sorumlu, bu yasa teklifine “işin
stratejisi” boyutuyla bakan insan olmamış. Dolayısıyla ben bunu okuduğumda
bunun Silahlı Kuvvetler içinde yatay bir değerlendirmeye tabi tutulmadığı
kanaatine vardım.
Biliyorsunuz, Türkiye’de AKP iktidarı döneminde
“Türkiye'nin Orta Doğululaştığı” diye bir kavram, hatta “Araplaşma” diye de bir
kavram tartışma konusu oldu. Bu yasa teklifiyle bir adım daha öteye gittik;
Orta Doğululaşmayı bıraktık, Orta Asyalılaşma aşamasındayız biz bu yasa
teklifiyle birlikte. Niye? Orta Asya’da savunma bakanlığı yazar, genelkurmay
başkanlığı yazar; adam vardır, savunma bakanı da vardır, genelkurmay başkanı da
vardır, işlevleri yoktur. Orta Asya’da ordu yoktur. Niye ordu yoktur? Rahmetli
Süleyman Demirel bir toplantıda, Türki Cumhuriyetler toplantısında ağabey
olarak bunlara tavsiyelerde bulundu: “Ordunuzu güçlendirin, sanayinizi
güçlendirin, ekonominizi güçlendirin.” vesaire vesaire, nasihatler etti. Aradan
bir sene geçtikten sonra aynı adamlarla yeniden başka bir toplantıya geldiğinde
“Ne oldu?” dedi, işte “Onu yaptık, bunu yaptık, şunu yaptık…” Hiç “ordu” lafı
yok. Süleyman Demirel “Ne oldu orduya?” dedi, ne cevap aldı biliyor musunuz:
“Biz ondan vazgeçtik.” dediler. “Niye vazgeçtiniz ya? Bu “millî” kavramının en
temel şeyi.” “Yok, soya çekimden dolayı bunlar darbe yapar.” dediler. Onun için
Orta Asya’da ordu yoktur, onun yerine polis vardır. Sizin bu düzenlemeniz
çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sayısı İçişleri Bakanlığının emniyet
kuvvetlerinin sayısının altına inecek. Bunun da adı “Orta Asyalılaşma”dır.
Şimdi, tabii, şöyle bir başka sorunla da
karşılaşacağız: 20-25 yaş bandındaki insanların bu parayı nasıl ödeyeceklerini
bilmiyoruz, ödeyemeyecekler veya bir yerden bulup buluşturacaklar. Terhis
belgelerinde ne yazacak biliyor musunuz: “Babam sağ olsun.” Otomobillerin
arkasında yazılan şey şimdi terhis belgelerine yansıyacak.
Bütün bunları anlatıyorum, başka bir sebebi de var
bunu söylememin: Altı ayda, bir askere ölmeyi öğretemezsiniz; ölmeyi de
öğretemezsiniz, ölmemeyi de öğretemezsiniz. Dolayısıyla asker sayısını
tuttursanız dahi, kalitesini tutturamayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erozan, sözlerinizi tamamlayın
lütfen.
Buyurun.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Dolayısıyla “Biz
seferberlik ilan ederiz; yirmi dört saatte, kırk sekiz saatte bunu temin
edebiliriz.” diyebilirsiniz ama günümüzün savaşlarında kırk sekiz saatte savaşlar
bitiyor, başlamadan bitiyor.
Dolayısıyla bizden söylemesi ama isterseniz, siz,
her şeyi bildiğini iddia eden birisini
dinlemeye devam edin.
Teşekkür ederim. Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin
21’inci maddesinin (5)’inci fıkrasında yer alan “müteakip” ibaresi yerine
“takiben” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan Erel Feridun
Bahşi Arslan
Kabukcuoğlu
Aksaray Antalya Eskişehir
Tuba Vural Çokal İsmail
Koncuk Dursun
Ataş
Antalya Adana Kayseri
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYON SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 21’inci maddesinin (5)’inci fıkrasında yer alan “müteakip”
ibaresi yerine “takiben” ibaresinin getirilmesi metnin daha anlaşılır olmasını
sağlayacaktır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
21’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 23’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasında yer
alan “müteakip” ibaresi yerine “takip eden” ibaresinin getirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayhan Erel Feridun
Bahşi Dursun
Ataş
Aksaray Antalya
Kayseri
Bedri Yaşar Tuba
Vural Çokal
Samsun Antalya
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi yoktur.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Gerekçe.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 23’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasında yer alan “müteakip”
ibaresi yerine “takip eden” ibaresinin getirilmesi metnin daha anlaşılır
olmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
23’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24’üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Rıdvan
Turan Erol
Katırcıoğlu
Gaziantep Mersin
İstanbul
Necdet İpekyüz Kemal
Bülbül Mahmut
Celadet Gaydalı
Batman Antalya
Bitlis
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA
(Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz
talebi vardır.
Sayın Katırcıoğlu, buyurun lütfen. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın vekiller, hepinize iyi akşamlar.
Ben, söz konusu teklifin 24’üncü maddesi üzerinde
söz almış oldum. 24’üncü madde şöyle bir madde: Aslında, hepiniz biliyorsunuz,
esas itibarıyla cezalarla ilgili yani yoklama kaçaklarına, bakayalara, geç
iltihak bakayalarına ve yedeklerden çağrılanlara gün bazında idari para
cezaları verilmesi öngörülüyor.
Şimdi, arkadaşlar, burada, kanun teklifinin
girişinde şöyle bir cümle var, okuyacağım, şöyle diyor: “Barışta, kabul
edilebilir bir özrü olmaksızın; yoklama kaçakları, bakayalar, geç iltihaklar
vesaire cezalandırılır.” Peki, arkadaşlar bu “kabul edilebilir bir özrü olmak”
ne demek Allah aşkına? Sizler anlıyor musunuz? Ben anlayamadım bunu. Yani kim
buna karar verecek? Hangi özrün kabul edilebilir, hangi özrün kabul edilemez
olduğuna karar verecek olan kimdir? Elimizde bunu belirleyecek olan bir ölçü
var mıdır?
Şimdi, arkadaşlar, biz gençlerle ilgili bir yasa
yapıyoruz, onların askerlik görevleriyle ilgili bir yasa yapıyoruz ama emin
olun, gençlerle ilgili hiçbir şeyi sorgulamamışız. Bir kere, gençler niçin
yoklama kaçağı oluyorlar, niçin bakaya kalıyorlar, bu sorgulanmamış, anlaşılan
o. Ama bir iki tane şey söyleyeyim size, bunlardan bir tanesi şu: Son
istatistiklere göre genç işsizlik yüzde 25 yani 4 gencimizden 1’i işsiz. Ne
istihdamda ne eğitimde olanlarla ilgili olarak bir istatistik var, bu yüzde 20
yani 5 kişiden 1’i ne istihdamda ne de eğitimde; boşta, boş geziyor ve bu
insanlar gelecek korkusuyla yaşıyorlar. Hiç mi okumadınız Allah aşkına,
gençlikle ilgili yapılmış olan araştırmaları hiç okumadınız mı? Bir kere,
gençlik anlaşılmak istiyor ve biz büyükler olarak gençliği anlamıyoruz,
anlamadığımız için de gücümüzü kullanarak gençlikle ilgili bir kararlar
manzumesi, kanunlar manzumesi ortaya koyuyoruz.
Şimdi, arkadaşlar, mesela, başka bir istatistik vereyim,
2015 yılından bir istatistik bu, istatistik şöyle bir sonuç ifade ediyor: Son
on yılda terör saldırılarından ölen asker sayısı 818; arkadaşlar, intihar
edenler 934. Askerde intihar ediyorlar; altını çiziyorum, gençler askerde
intihar ediyorlar ve terör, şiddet olaylarında ölen asker sayısından daha fazla
intihar vakası var. Bu nereden geliyor acaba? Yani sanırım, söylemeye
çalıştığım cümlede yatıyor bu. Bizler bu toplumun büyükleri olarak gençleri
anlamıyoruz ve gençlerin itirazları karşısında da yine sertliği kullanmayı
tercih ediyoruz.
Arkadaşlar, bence bu bir iş değildir; bu, yol
değildir. Bir kere, bu kanun teklifinin bu maddesinin buradan çıkarılması lazım
çünkü söylediğim gibi “kabul edilebilir özür” ne demektir? Kabul edilebilir
özrü kim tespit edecektir? Yani mesela, eğer bir genç, işsiz ve geleceğiyle
ilgili bir korku yaşıyorsa askere niye gitsin –hadi öyle söyleyeyim isterseniz-
askere gitmek için niye can atsın ya da gördüğü, duyduğu kadarıyla, intihar
vakalarının, mobbingin vesairenin olduğunu –ki bunlar yazılıp çizilen şeyler-
gördükten sonra askere gitme konusunda neden bir heyecan duysun “Gideyim de bir
an önce bu işi bitireyim.” desin?
Arkadaşlar, dolayısıyla bunlara biz para cezaları
getiriyoruz bu maddeyle; para cezaları getiriyoruz ve bu para cezalarına da kim
karar verecek? Kanunda var gerçi ama bu özür meselesini tespit edecek olanlar
askerlik şubelerinin başkanları. Arkadaşlar, bu kabul edilebilir bir şey değil.
Yani anlıyorum ben, her zaman söylediğim gibi bu
Meclis herhangi bir şekilde bir ortak akıl arayan bir Meclis değil, ben onu çok
açık artık gördüm ve öğrendim. Bu Mecliste herkes kendi pozisyonunun
mücadelesini yapıyor. Ama akıl şunu söylüyor gibi geliyor bana: Gençliği
anlamak zorundayız ve gençliğin sorunlarına ve askere neden gidip gitmediği
gibi bir soruya cevap bulmadan böyle bir yasa maddesini buradan geçiremeyiz,
geçirmememiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Katırcıoğlu, buyurun, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Bu toplumun büyükleri
olarak gençlere böyle bir cezayı uygun görmemeliyiz arkadaşlar. O sebeple de
lütfen bu maddeyi buradan çıkaralım.
Hepinize teşekkür ederim, iyi akşamlar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin
24’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasının son cümlesinde yer alan “1 ay içinde
ödenir” ibaresinin “30 gün içinde ödenir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bedri Yaşar Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Samsun Aksaray Eskişehir
Tuba Vural Çokal Feridun
Bahşi İbrahim
Halil Oral
Antalya Antalya Ankara
Dursun
Ataş
Kayseri
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA
(Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz
talebi yoktur.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Askeralma Kanunu Teklifi’nin 24’üncü maddesinin (1)’inci
fıkrasının son cümlesinde yer alan “1 ay içinde ödenir” ibaresinin “30 gün
içinde ödenir” olarak değiştirilmesi metnin daha anlaşılır olmasını
sağlayacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 25’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının son
cümlesinde yer alan “faaliyette” ibaresi yerine “icraatta” ibaresinin
getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tuba Vural Çokal Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Antalya Aksaray Eskişehir
Feridun Bahşi Dursun
Ataş
Antalya Kayseri
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 25’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “faaliyette”
ibaresi yerine “icraatta” ibaresinin getirilmesi metnin daha anlaşılır olmasını
sağlayacaktır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
25’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27’nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 27’nci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer
alan “tebliğ” ibaresi yerine “bildiri” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Tuba Vural Çokal Ayhan
Erel Arslan
Kabukcuoğlu
Antalya Aksaray Eskişehir
Feridun Bahşi Dursun
Ataş
Antalya Kayseri
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Askeralma
Kanunu Teklifi’nin 27’nci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “tebliğ”
ibaresi yerine “bildiri” ibaresinin getirilmesi metnin daha anlaşılır olmasını
sağlayacaktır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
27’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28’inci
madde üzerinde dört adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinin (8)’inci fıkrasının
tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İmam Taşçıer Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Diyarbakır Gaziantep Batman
Rıdvan Turan Kemal
Bülbül Mahmut
Celadet Gaydalı
Mersin Antalya Bitlis
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz talebi vardır.
Sayın
Taşçıer, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
İMAM
TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Askerlik
süresinin kısaltılması ve benzeri düzenlemelerin Meclisin gündemine gelmesini
olumlu karşılıyoruz. Zorunlu askerlik bize göre tarihe karışmış bir
uygulamadır, bir an önce bundan vazgeçilmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Uzmanlar
zorunlu askerlik için “toplumu militaristleştirme” tabirini kullanmışlardır ki
bunu Türkiye tarihinde çok fazla görüyoruz. 1960’lar, 1970’ler, hele hele 12
Eylül 1980 askerî darbesi ve sonrasında gelen uygulamalarla -28 Şubat, 15
Temmuz ve benzeri durumlar- toplumun ne kadar militaristleştiğini ve askerlerin
nasıl müdahaleci bir rol oynadıklarını görüyoruz ve bu süreçte de toplum hâlen
onun yaralarını sarma konusunda çaba sarf ediyor diye düşünüyorum.
Askerliğin
zorunlu olduğu Türkiye’de, gençlik için askerlik bir işkenceye dönüşmüştür.
Hayatlarının en verimli çağlarında askerlik önlerine geliyor, bir türlü iş
kuramıyor, iş sahibi olamıyor; iş sahibi olabilmek için de bir sürü sıkıntılar
yaşıyor bu insanlarımız, hele hele gençlerimiz.
Gençler
bedelli askerliğin bir an önce geçmesini isterler. Neden? Çünkü her dönem,
bedelli askerlik var mı yok mu, olacak mı, ne zaman olacak, üç yıl içinde, beş
yıl içinde bedelli askerlik hayata geçecek diye bir beklenti içinde kalıyorlar.
Bunun bir yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekir ama yasal düzenlemeye
kavuşturulurken de bunun Anayasa’nın eşitlik ilkesi temelinde olması lazım.
Yani asgari ücret alan biri ile bu asgari ücretin 5-10 katı kadar geliri olan
birinden aynı ücretin alınmasını Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olarak
görüyoruz. Bu düzenleme yapılırken buna dikkat edilmesi gerekmektedir.
Dünyanın
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinde özellikle zorunlu askerliğin
uygulandığı ortamlarda vicdani retçiler yani silahlı askerlik hizmeti yapmak
istemeyenler olabilir. Bunların da askerlik süresi kadar veya daha fazla,
değişik kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılması gerekir diye düşünüyoruz;
bu hakkın da sağlanması lazım.
Bilindiği
gibi, her ülkede askerler o ülkenin güvenliğinden sorumludur, iç ve dış
güvenliği sağlar, caydırıcı bir rol oynar. Ama maalesef günümüzde AKP
Hükûmetinin Hasankeyf’te bu güvenliği barajlarla sağlamak gibi bir derdi var.
Yani Ilısu Barajı inşa edilmekte ve bu Ilısu Barajı’nın inşasının ve suyun
tutulması sonucu Hasankeyf gibi on iki bin yıllık tarihî geçmişi olan bir
yerleşim biriminin sular altında kalmasının gerekçesini yöre halkından
sorduğunuz zaman, Kürtlerden sorduğunuz zaman, bu barajın güvenlik gerekçesiyle
yapıldığı herkes tarafından bilinmektedir ve bu her yerde ifade edilmektedir.
Bunu –güvenliği- nereden anlıyoruz? Biz de bunu incelediğimizde şöyle
anlıyoruz: Hasankeyf’te Ilısu Barajı’nın toplam maliyeti 10-12 milyar TL’dir
yani bunun dolar karşılığı en fazla 2 milyar dolardır. Türkiye, bu son üç beş
yıl içinde sadece Suriye’den gelen mültecilere 35 milyar dolar para harcadığını
ifade etmekte; bundan dolayı da bu 2 milyar doların çok büyük para olmadığını,
on yedi yıllık AKP iktidarının, gelişen bu süreçte, bir an önce vazgeçip
Hasankeyf’in suların altına gömülmesini engellemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hasankeyf, Türkiye’de yaşayan 25 milyon Kürt’ün hafızasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
İMAM
TAŞÇIER (Devamla) – Hasankeyf’te yaşam on iki bin yıl sürekli, kesintisiz devam
etmiştir. Bizim yaş grubundaki herkes o yerleşim yerlerinde o insanların
yaşadığı yerleri bizzat görmüştür ve bugün oralar sular altında kalmaktadır. Bu
güvenlikçi yani baraja dayalı güvenlikçi politikadan bir an önce vazgeçilmesi
ve Hasankeyf’in sular altında kalmaması için bu Meclisin, daha önce gelen
önergeleri tekrar dikkate alarak bunu önlemesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğer bu
konuda çaba sarf ederseniz inan edin Kürtler bu Meclisi unutmayacaktır.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 28’inci maddesinin (8)’inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(8)
Bu maddede yazılı izinlerin dışında izin vermeye, Cumhurbaşkanı yetkilidir.
Verilecek bu izinler askerlik hizmetinden sayılmaz.”
Haydar Akar Mehmet
Ali Çelebi Ali
Keven
Kocaeli İzmir Yozgat
Faruk Sarıaslan Servet
Ünsal Alpay
Antmen
Nevşehir Ankara Mersin
İlhami
Özcan Aygun
Tekirdağ
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Servet Ünsal… (CHP sıralarından alkışlar)
SERVET
ÜNSAL (Ankara) – Merhabalar Başkanım, merhabalar değerli arkadaşlar. Askeralma
Yasası Teklifi’nin görüşülmesine devam ediliyor. Özellikle yasaları
görüştüğümüz bugünlerde iktidarın getirdiği yasanın daha güçlü, daha sağlıklı,
daha objektif olarak çıkması için gereken tüm desteği Cumhuriyet Halk Partisi
olarak verdik, vereceğiz, halkımızın bu konuda hiç şüphesi olmasın değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
Askeralma Yasası Teklifi’ni konuşurken, savaş ile askerlik iç içe bir olgu
değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz bir yapıyı anlatmaya çalışacağım.
Suriye’yle olan savaş ve ülkemizdeki olumsuz etkilerini size anlatmaya
çalışacağım. Suriye’de yaşanan savaş tüm Suriye halkını, özellikle Suriyeli
kadın ve çocukları son derece olumsuz şartlarda yaşamaya mecbur kılmıştır.
Göçmenler
ülkemize iki şekilde gelmiştir arkadaşlar. Birisi denetimli kamplar
vasıtasıyla, bir diğeri de kaçak, kamp dışı gelmişlerdir. Kamplar dışında
kalan, kaçak gelen Suriyelilerin hiçbir olanağı yoktur. Bu durumdaki
Suriyeliler, ülkelerindeki savaştan kaçarak hayatta kalmaya çalışan yapılardır.
Günümüzde tüm dünyada yaklaşık 250 milyon uluslararası, 763 milyon da kendi
ülkesinde yer değiştiren göçmenler vardır. Türkiye’ye yapılan dış göçlerin en
büyük kısmı Suriye, Afganistan ve Irak’tan olmaktadır arkadaşlar. Değerli
arkadaşlarım, ülkemizdeki Suriyeli sayısı resmî rakamla 3,5 milyona ulaşmış, bu
3,5 milyonun 2 milyonu da çocuk yaşta. Evet arkadaşlar, göçler başladığı 29
Nisan 2011’den beri Türkiye’de 600 binin üzerinde çocuk doğmuştur; ne yazık ki
bu sayının büyük bir kısmı denetimli kamplar dışında doğmuştur. Çok tehlikeli
ve olumsuz bir durumdur bu. Neden? Çünkü bu şekilde doğan çocukların denetimi
yoktur, sağlık açısından risk taşımaktadır, aşıları yapılmamıştır ve bu
durumda, hastalıklara karşı kapı açıktır. Değerli arkadaşlar, aşı bariyerimiz
yerle bir olmuştur.
Hacettepe
Tıp Fakültesinin yaptığı bir araştırmada utanç verici sonuçlar çıkıyor değerli
arkadaşlar. Arkadaşlar, göçmenler üzerinde yapılan araştırmalara göre her 3
gelinden 1’i maalesef çocuk yaştadır, çocuk gelindir. Suriyelilerde görülen
çocuk yaşta evliliklerin gerekçesi, kalacak yer ve ekonomik yükü azaltmaktır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’ye gelmek zorunda kalan bu çocukların yüzde 74’ü
ailelerinden birini kaybetmiştir, yüzde 30’u silahlı ya da fiziki şiddet
mağdurudur. Bunun neticesinde, savaş neticesi olarak, bizler “posttravmatik
stres sendromu” dediğimiz bir olguyla karşılaşıyoruz; bu oran normal
popülasyona göre 10 misli daha fazla. Bu, posttravmatik stres sendromunu
-Vietnam’daki Amerikalılarda da görülen bu olay- yaşayan çocuklarda ağlama,
çığlık atma, uyku düzensizliği, mutsuzluk, gece altını ıslatma şeklinde
görülüyor. Mülteci olarak Türkiye’de bulunan bu çocukların yüzde 45’i klinik
olarak depresyonda. Depresyondaki çocukların yapamayacağı kötülük ve yanlışlık
yoktur arkadaşlar. Bu çocukların ortaokul çağında olanlarının yüzde 70’i, lise
çağında olanlarının yüzde 90’ı, ilkokul çağında olanlarının da yüzde 50’si
sokaklarda, derme çatma okullardadır. Değerli arkadaşlarım, bu çocuklar ülkemiz
için çok büyük tehlikedir.
Dünya
genelinde bu olayların yaşandığı belli başlı 3 tane bölgeyi sizlere örnek
vermek istiyorum arkadaşlar: Birisi, Pakistan ile Afganistan arası mülteci
kamplarıdır, buradan Taliban terör örgütü hortlamıştır; Afrika’daki mülteci
kamplarından Boko Haram terör örgütü hortlamıştır; Orta Doğu’daki mülteci
kamplarından ise DEAŞ terör örgütü hortlamıştır. Bize düşen görev, çok önemli
ve kritiktir. Bu konuda savaş mağduru olan ve kötü koşullarda yaşamak zorunda
kalan bu çocuklarımıza hem onların hem de ülkemizdeki çocukların geleceği için
yaşama umudu vermeliyiz. Bunun için de arkadaşlar, daha iyi bir dünya sunmamız
lazım, yoksa bu çocukların ya terör örgütünün ya fuhuş çetelerinin ya da
uyuşturucu tacirlerinin eline düşme riski çok yüksektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sözlerinizi tamamlayın Sayın Ünsal.
SERVET
ÜNSAL (Devamla) – Tamam efendim.
Yani
tekrar ediyorum: Ya terör organizasyonlarının ya fuhuş çetelerinin ya da
uyuşturucu tacirlerinin eline düşme riski çok yüksektir.
Beni
dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Size kısa bir bilgi verdim. Çok sağ
olun.
Sevgiler,
saygılar Sayın Başkanım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Askeralma Kanunu Teklifi’nin 28’inci maddesinin (8)’inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(8)
Bu maddede yazılı izinlerin dışında yalnızca olağanüstü hal ve seferberlik
durumlarında izin vermeye, Cumhurbaşkanı yetkilidir. Verilecek bu izinlerin
askerlik hizmetinden sayılıp sayılmayacağı Cumhurbaşkanınca tespit edilir.”
Ayhan Erel Metin
Ergun Hasan
Subaşı
Aksaray Muğla Antalya
Hüseyin Örs İsmail
Tatlıoğlu
Trabzon Bursa
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz talebi yoktur.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifte
açıklanan sekizinci fırka uyarınca “Bu maddede yazılı izinlerin dışında izin
vermeye Cumhurbaşkanı yetkilidir. Verilecek bu izinlerin askerlik hizmetinden
sayılıp sayılmayacağı Cumhurbaşkanınca tespit edilir.” denmektedir. Bu yetkinin
keyfî durumlar yaratabileceği şartlar ortaya çıkabilir. Yetkiyi sınırsız ve
keyfî bir biçimde kullanmayı önleyen mekanizma kanunlardır. Kanunlar keyfiyete
ve tercihe bırakılmış bir işleme açık olmamalıdır. Bu nedenlerle de yukarıda
açıkladığımız hususlar göz önüne alınarak –bir keyfiyet hâlini doğurmaması
için- belirsizliklerin giderilmesi amacıyla önergemize “olağanüstü hâl ve
seferberlik hâllerinde” ibaresi eklenmiştir. Böylece fıkranın bir keyfiyet
durumu içermesi ihtimali önlenmiş ve fıkra metni daha net ve anlaşılır hâl
almıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve sekizinci fıkrasının birinci cümlesine “dışında”
ibaresinden sonra gelmek üzere “afet ve acil durumlarda” ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Cahit Özkan Engin
Özkoç Lütfü
Türkkan
Denizli Sakarya Kocaeli
Erkan Akçay Mehmet
Doğan Kubat Mehmet
Ali Çelebi
Manisa İstanbul İzmir
“5’inci
maddenin üçüncü fıkrası kapsamında askerlik hizmetine devam edenlere
muvazzaflık hizmetinin her ayı için ilave bir gün izin verilir.”
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
5’inci
maddenin üçüncü fıkrası kapsamında askerlik hizmetine devam edenlere
muvazzaflık hizmetinin her ayı için ilave bir gün izin verilmesi, toplumun
tamamının veya belli kesimlerinin normal hayat ve faaliyetlerini durduran veya
kesintiye uğratan ve acil müdahaleyi gerektiren olaylar ve bu olayların
oluşturduğu kriz hâli gibi acil durumlar ile toplumun tamamı veya belli
kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve
insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan doğal, teknolojik veya
insan kaynaklı olaylar gibi afet durumlarında erbaş ve erlere Cumhurbaşkanınca
için verilebilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan “Askeralma Kanunu Teklifi”nin 29’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer
alan “kısmı” ibaresi yerine “bölümü” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayhan Erel Hüseyin
Örs İsmail
Tatlıoğlu
Aksaray Trabzon Bursa
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş
Adana Ankara
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Sayın Ayhan Altıntaş…
Buyurun.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Üzerinde
konuştuğumuz yasa teklifi 1927 tarihli Askerlik Yasası’nı değiştirmeyi
amaçlayan bir tekliftir, o nedenle üzerinde titizlikle çalışılması gerekir.
Millî
Savunma Bakanımız bu yasa teklifini basına sunarken bir de şema gösterdi.
Basına yansıyan şemayı size de gösteriyorum. Şemada gösterilenler ile Bakanın
açıklamaları ve yasa teklifi arasında farklar var, tam uyuşma yok. Örneğin,
yükümlü kaynağının doğrudan bedelli askerliğe yönlendirilmesi mümkün gibi görünüyor
şemaya göre ama gerçekte böyle bir şey yok, dövizli askerliğe yönlendirme
mümkün ama yasa teklifinde böyle bir şey yok. Ayrıca, yedek subaylık veya yedek
astsubaylıktan ihtiyaç fazlası olanların er ve erbaşlığa aktarılması mümkün ama
şemada gösterilmiyor. Dolayısıyla, şema üzerinde biraz daha özenli çalışılması
gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bu askerlik yasa teklifinin zamanlamasını hep merak ediyordum çünkü
doksan iki yıldır yürürlükte olan bu yasanın böyle alelacele gündeme
getirilmesi çok anlamlı değildi. Daha birkaç ay önce zaten bedelli askerlik
uygulaması da başlatılmış, bir şekilde yükümlü birikimi eritilmeye başlanmıştı.
Bu sorunun kısmi bir cevabı kanımca 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kurulan
Millî Savunma Üniversitesinin 30 Ağustos 2018 tarihli mezuniyet töreninde
Cumhurbaşkanının yaptığı konuşmada yer alıyor. Cumhurbaşkanımız bu konuşmasında
“Askerî liselere ihtiyaç kalmadığı için kapatıldı.” diyor ve ekliyor: “Millî
Savunma Üniversitemizin çok önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini biliyorum
ancak içerik konusunda henüz arzu ettiğimiz seviyeye gelmediğimizi düşünüyorum.
Kurumsal açıdan yeniden yapılanma sürecini tamamladığımıza göre artık tüm
enerjimizi ve zamanımızı içerik üzerinde yoğunlaştırabiliriz.” Bu sözlerden
Cumhurbaşkanımızın bu üniversitenin verdiği eğitimin yetersiz olduğu kanaatinde
olduğu, kısa sürede de bu durumu düzeltemeyeceği kanısında olduğu sonucunu
çıkarıyorum. O hâlde yapılacak işin diğer üniversitelerden yetişen gençler
arasından Silahlı Kuvvetlerin ihtiyacına yönelik kalıcı elemanları bünyesine
katmak olduğunu anlıyoruz. Teklifin gerekçesinde bu husus “Sisteme dâhil olan
yetenekli personelin sistem içinde kalması ve Türk Silahlı Kuvvetlerine
profesyonel katkı sağlaması umulmaktadır.” diye geçiyor. Kısacası, Hükûmetimiz
yeni oluşturduğu Türk Silahlı Kuvvetleri muvazzaf subay eğitiminin
yetersizliğini kabul etmiş oluyor. Özellikle teknolojik konularda yeterli uzman
öğretmen bulunamazsa iyi bir eğitim verilemeyecektir. Harp Akademileri
Komutanlığı yerine geçen Millî Savunma Üniversitesi enstitülerinin 17 Mayıs
2019 tarihli Kararname’yle doğrudan Cumhurbaşkanına bağlanması da buradaki
eğitimin üniversiteye emanet edilemediğinin göstergesidir.
Bence
hatanın büyüğü askerî liselerin ve astsubay hazırlık okullarının kapatılmasıyla
yapıldı. İstanbul’daki Kuleli Askerî Lisesi, Bursa’daki Işıklar Askerî Lisesi,
İzmir’deki Maltepe Askerî Lisesi, Heybeliada’daki Deniz Lisesi kapatıldı ki
bence çok yanlış oldu. Işıklar Askerî Lisesinin Jandarma Meslek Yüksekokulu
olduğunu duyduk. Türkiye’nin en güzel yerlerinde bulunan bu liseleri umarım
rant amaçlı gayrimenkul projelerine kaptırmayız. Eğer öyle olursa
kapatılmalarının önemli bir nedenini de öğrenmiş oluruz.
GATA
Tıp Fakültesi ve hemşirelik yüksekokulları kapatıldı, hastane kısmı Sağlık Bilimleri
Üniversitesi bünyesine alındı. GATA ve hastanenin de kapatılmadan Millî Savunma
Bakanlığı bünyesinde devam etmesi mümkündü ama yapılmadı. Askerlik konusunda
uzmanlaşmış hekimlere mutlaka ihtiyaç vardır. Yükümlünün askerliğe elverişli
olup olmadığına karar verecek, sağlık nedenleriyle izin süresi belirleyecek,
patlayıcı ve silahlı çatışmalarda olabilecek yaralanmalarda uzmanlaşacak sağlık
personeline her zaman ihtiyaç vardır.
Hep
söylendiği gibi, askerlik sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimidir. Bu
yaşama uyum sağlamak ancak küçük yaşta eğitime başlamakla olur. Üniversite
çağına gelmiş bir gencin uyum sağlaması güç olur. Bu nedenle kısa vadede bir
çözüm gibi görülen bu yasa teklifi yerine, kalıcı çözümler üzerine yoğunlaşsak
daha verimli bir iş yapmış oluruz.
Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
29’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30’uncu
madde üzerinde Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun.
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Sayın Başkan, görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Askeralma Kanunu Teklifi’nin 30’uncu maddesinin başlığının
“Firar ve hava değişimi/izin tecavüzü” şeklinde değiştirilmesine yönelik
redaksiyon talebimiz vardır.
Arz
ederiz.
BAŞKAN
– Redaksiyon talebiniz kayıtlara geçmiştir.
Görüşülen
teklifin kabul edilmesi hâlinde redaksiyon işlemi Başkanlığımızca
gerçekleştirilecektir.
30’uncu
maddeyi yapılan redaksiyon talebiyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Gündemimizdeki
konular tamamlanmıştır.
Alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 19 Haziran Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.16