TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
91inci Birleşim
19 Haziran 2019 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgutun, 5 Haziran Dünya
Çevre Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, Gaziantep
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin, sağlık alanında
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
III.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 17 Haziran Dünya Çölleşme
ve Kuraklıkla Mücadele Günü vesilesiyle dünyada çölleşmenin
savaşlardan daha tehlikeli olduğuna ilişkin açıklaması
2.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, cumhuriyet tarihinin
en yüksek mayıs ayı ihracat rakamına
ulaşıldığına ve Mersin ilinin ihracat yapan iller
arasında 14üncü sıradaki yerini koruduğuna ilişkin
açıklaması
3.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Hakkın rahmetine
kavuşan Mısırın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı
Muhammed Mursiye Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
4.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Trabzon ili Araklı
ilçesinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan önderliğinde savunma sanayisinde büyük adımlar
atıldığına ilişkin açıklaması
5.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
olağanüstü olayların yanı sıra güzel ahlak, erdem ve
insanı yücelten değerlerin anlatıldığı
cenknamelerin güncellenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.-
Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin, Ekonomi Değer Kredisinin
üretim, istihdam ve ihracat artışına katkı
sağlayacağına ilişkin açıklaması
7.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, yükseköğretim mezunu
işsiz sayısındaki artışa ilişkin
açıklaması
8.-
Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezginin, Aydın vilayetinde
sağanak yağış ve fırtına nedeniyle yaşanan
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ve Trabzon ili Araklı
ilçesinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
9.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, can almaya devam eden Gaziantep
ili D400 kara yoluyla ilgili gerekli tedbirlerin alınması konusunda
yetkililere seslendiğine ilişkin açıklaması
10.-
Konya Milletvekili Esin Karanın, sağanak ve dolu
yağışının Konya ili Meram, Karatay, Selçuklu,
Yalıhüyük, Akören, Bozkır, Sarayönü, Cihanbeyli, Kadınhanı,
Çumra başta olmak üzere birçok ilçede tarlalarda zayiata sebep olması
nedeniyle çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
11.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Tekirdağ ili
Süleymanpaşa ilçesi müftüsü Ayhan Okurun sosyal medya hesabından
yaptığı paylaşımları nedeniyle görevden
alınmasını ve hakkında soruşturma
açılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
12.-
Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlının, Aksaray ilinde
yaşanan sağanak ve dolunun ekili alanlara zarar vermesi nedeniyle
çiftçilerin borçlarının üç yıl ertelenerek
mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, S400 hava savunma sisteminin
en ileri askerî teknolojilerden biri olduğuna ilişkin
açıklaması
14.-
Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, ülkemizin sahip olduğu konumu ve
tarihî misyonuyla küresel güçlerin ilgi odağı olmaya devam
ettiğine, 23 Haziranda İstanbulda hizmetin kazanacağına
ilişkin açıklaması
15.-
Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşının, yaşanan sel
felaketleri nedeniyle hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun belediyelerden işçi
çıkarılmayacağı sözünün unutulduğuna ilişkin
açıklaması
16.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Trabzon ili Araklı ilçesinde
meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, Hükûmetin plansız yapılaşmayı
durdurması gerektiğine, Kocaeli için harcanıldığı
ifade edilen paranın tam karşılığının
görülüp görülmediği ile Kocaeli ili Körfez ilçesi ile Derince ilçesine
niçin Kuzey Marmara Otoyolundan çıkış verilmediğini
Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek
istediğine, yılın ilk beş ayındaki bütçe
açığı verilerine göre ekonominin uçuruma sürüklendiğine,
hukukun istenildiği zaman eğilip bükülemeyeceğine ilişkin
açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, aşırı
yağışlar nedeniyle oluşan sel ve dolu afetleri nedeniyle
Mersin, Kocaeli, Düzce, Manisa ve Trabzon ilinde hayatını kaybedenler
ile Çin toplama kampında şehit olan Doğu Türkistanlı yazar
Nurmuhammed Tohtiye Allahtan rahmet dilediğine,
yağışların afete dönüşmemesi için gerekli tedbirlerin
alınması gerektiğine, Kırım, Musul, Kerkük, Karabağ,
Kıbrıs, Batı Trakya ve Doğu Türkistanın Türk
milletinin sahip çıktığı davalar olduğuna ilişkin
açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Trabzon ili Araklı
ilçesi ile Ağrı ili Diyadin ilçesinde meydana gelen sel felaketinde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
iktidarın dere yataklarına inşaat yapmaya devam ettiğine,
Karadeniz ekosisteminin tahrip edilmemesi gerektiğine, kayyum
atanması nedeniyle Diyadin Belediyesinin hizmetlerini yerine
getiremediğine ve yasakçı zihniyeti kınadıklarına, Anadolu
Ajansının seçimlerde veri akışını nereden elde
ettiğini tüm kamuoyuna açıklamak zorunda olduğuna ilişkin
açıklaması
19.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Trabzon ili Araklı ilçesinde
yaşanan felaketin ihmalin sonucu olduğuna ve hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Anadolu Ajansı Genel
Müdürünün 23 Haziranda tekrarlanacak İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçiminde gerçekleşecek veri girişiyle
ilgili açıklamasına ve siyasetin erdemli olmayı
gerektirdiğine ilişkin açıklaması
20.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Trabzon ili Araklı ilçesi
Çamlıktepe ve Yeşilyurt Mahallelerinde meydana gelen sel felaketinde
hayatını kaybedenler ile yaşanan sel felaketlerinde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
demokrasimizin bir tekâmül sürecinde olduğuna, siyasi partilerin 69
sıra sayılı Askeralma Kanunu Teklifinde ortaya koyduğu
uzlaşıya ilişkin açıklaması
21.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, şehitlik ve gazilik konusunda
duyarlı olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
22.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkçenin Türkiyenin kimliği,
Türk milletinin varlık nişanesi olduğuna, Türkçe
dışında başka resmî dil arayışında
olmanın millî devleti hançerlemek ve başka amaçlara hizmet etmek
anlamına geldiğine ilişkin açıklaması
23.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kürt kimliğine
sahip insanların ana dillerinin Kürtçe olduğuna ve ana dilin evrensel
insan hakkı olduğuna, esas olanın bir ana dilin nasıl
geliştirilebileceği, nasıl korunabileceği olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
25.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Kürt vatandaşların dilinin
ve etnik kimliğinin devletin anayasal güvencesi altında
bulunduğuna ilişkin açıklaması
26.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Denizli Milletvekili Cahit
Özkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin, hasta mahpus Mehmet Emin
Özkanın Adalet Bakanlığının ihmalinden kaynaklı
mağduriyetinin giderilmesi için herhangi bir girişimde bulunulup
bulunulmayacağını öğrenmek istediğine, tüm hasta
tutsakların tahliye edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
28.-
Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, Amasya ili Merzifon ilçesi belediyesinde
toplumsal barışı tehdit eden işten çıkarmalara
karşı yetkilileri sorumluluğunun bilincinde davranmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
29.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.-
Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erimin, Trabzon ili Araklı ilçesinde
meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, Aydın ilinde dolu ve sel baskını nedeniyle
tarım arazilerinde meydana gelen hasarın tespit işlemlerinin
yapıldığına ilişkin açıklaması
31.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili
Hayrettin Nuhoğluun görüşülmekte olan 69 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 34üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Adana Milletvekili İsmail
Koncukun görüşülmekte olan 69 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 36ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, iklim değişikliği
sonucunda Karadeniz Bölgesinde her yağıştan sonra sel felaketi
yaşandığına, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Karadeniz Bölgesinde dere
yataklarını ıslah etmesi ve Karadenizin doğasıyla
oynanmasını engellemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
34.-
Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağın, Millî Emlak Genel
Müdürlüğü personelinin mağduriyetinin giderilmesinin elzem
olduğuna ilişkin açıklaması
35.-
İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun, Doğu Akdenizde
Avrupa Birliği üyesi Akdeniz ülkelerinin Güney Kıbrıs Rum
kesiminin haksız ve hukuksuz pozisyonuna destek vermesinin kabul edilemez
olduğuna ilişkin açıklaması
36.-
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin, 2018-2019 eğitim
öğretim yılının sona ermesiyle tatile giren
öğrencilere verilecek en güzel karne hediyesinin Ağrı ilini
gezdirmek olduğuna ilişkin açıklaması
37.-
Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra
belediyelerdeki israf ve yolsuzlukların ortaya çıkmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
IV.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, 8/5/2019 tarihinde Adana Milletvekili
İsmail Koncuk ve 19 milletvekilinin, askerlik esnasında psikolojik
yara almış kişilere gazi unvanı verilmesi için
yapılması gerekenlerin tespiti amacıyla verilmiş olan
(10/1135) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Haziran 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, 11/6/2019 tarihinde Van Milletvekili Muazzez Orhan ve
arkadaşları tarafından Bitlis ve Tatvanda ana dilde
yazılı olan tabelaların sökülmesinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Yusufeli Barajı ve bağlantılı
HES projelerindeki uygulamaların incelenerek hukuka aykırı
uygulamalar yapıldığına dair iddiaların
değerlendirilmesi amacıyla verilmiş olan (10/213) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 19 Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
V.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49 Milletvekilinin
Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 69)
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Akdeniz Parlamenter Asamblesi toplantısı nedeniyle
ülkemizde bulunan katılımcı ülkelerin parlamenterlerinden
oluşan heyet e "Hoş geldiniz." denilmesi
19 Haziran 2019 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
91inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya Çevre Günü
münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba
Durguta aittir.
Buyurun Sayın Durgut. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin
Tuba Durgutun, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Birleşmiş Milletler, 1974 yılından beri her yıl
haziran ayının ikinci haftasını Dünya Çevre Haftası
olarak kutlamaktadır. Çevre kirliliğinden küresel ısınmaya,
sürdürülebilir tarım politikalarından yaban hayatı korumaya pek
çok farklı temanın işlendiği bu haftada çevresel sorunlar
konusunda farkındalık oluşturmak hedeflenmektedir. Ben bugünkü
konuşmamda çevresel plastik kirliliğine dikkat çekmek istiyorum.
1852 yılında keşfedilip ilk üretilen
plastikler de dâhil her yıl eklenen milyonlarca ton plastik atık ne
yazık ki bugün doğal hayatı tehdit ediyor. Çünkü plastik
bioçözünür bir madde değildir, başka bir deyişle, doğa,
plastiği sindiremez. Plastik çöpler doğada asla yok olmaz, sadece
küçülerek mikro plastiklere ayrılır. Yani bir kez kullanıp
attığımız bu plastiklerden kurtulmak öyle kolay
değildir. Bu plastikler bazen ailemizle keyifle yediğimiz
balığın içinde, bazen gönlümüz ferah içtiğimiz kaynak suda,
bazen kimsenin ayak basmadığını düşündüğümüz bir
kumsalda mikro plastikler olarak bize geri döner. Çünkü mikro plastiklerin
dünyada ulaşmadığı, kontamine etmediği çok az yer, çok
az canlı kalmıştır. Kuzey Kutbundaki buzullarda bile mikro
plastik bulunmuş olması sorunun boyutları hakkında bize bir
fikir verecektir.
Bugün plastikten doğaya karışan
toksik kimyasal maddelerin kanser, doğumsal anomaliler,
bağışıklık sistemi bozuklukları ve endokrin
sistemi bozukluklarına neden olduğunu biliyoruz. Ve bugün neredeyse
bütün insanların kan ve dokularında bu toksik maddelerden
bulunduğunu da biliyoruz. Hatta anne karnındaki bebekler bile bu
toksinlerden etkileniyor.
Sayın milletvekilleri, plastik üretimi
günümüzde yıllık 335 milyon tonu aşmıştır. Bugüne
kadar üretilen 8 milyar ton plastiğin en az yarısı atık
olarak doğada bulunuyor. Bu, 4 milyar ton atık demek. 4 milyar ton
plastiğin ne kadar alan kapladığını tasavvur edebilir
misiniz? Avrupa kıtasından daha büyük bir alandan bahsediyoruz.
Denizlerdeki plastik kirliliği her yıl 100
bini aşan balina, yunus ve deniz kaplumbağasını ve 1 milyon
deniz kuşunu öldürüyor. Buna rağmen yeryüzünün yaşam
kaynağı okyanuslara her gün 8 milyona yakın plastik çöp eklemeye
devam ediyoruz.
Bilim insanları 2050 yılında
denizlerde balıktan çok plastik atığın olacağını
söylüyor. Peki, gelecek nesiller, çocuklarımız böyle bir dünyada
yaşamayı hak ediyor mu?
Sayın milletvekilleri, elbette ki plastikten
tamamen arınmış bir dünya mümkün değildir, aksine
plastiğin faydalı kullanım alanları, modern hayatta
yaşamsal öneme sahiptir. Problem olarak
tartıştığımız hiçbir yaşamsal değeri
olmayan, tek kullanımlık, milyonlarca tonda sürekli üretilip
doğaya atılan plastiktir. Mesela, ortalama kullanım süresi on
iki dakika olan ama doğada hiçbir zaman yok olmayacak olan milyonlarca
plastik poşet gibi. Sadece Türkiyede her yıl 30-35 milyar plastik
poşet üretiliyor ve Türkiyede bir kişi yılda ortalama 440 adet
plastik poşet kullanıyor. Hiç düşünmeden
yaptığımız ve normalleştirdiğimiz bu
alışkanlıklardan artık dönmek, gelecek nesillere
borcumuzdur. Bunun için kişisel sorumluluk ve davranış
değişimi çok önemli olsa da sadece birey temelli
yaklaşımlarla her gün büyüyen bu çevre felaketiyle mücadele edemeyiz.
Mücadelenin başarısı için
organizasyonel, yasal ve politik düzlemde inisiyatiflere de
ihtiyacımız var. İşte, bu yüzden plastik poşetlerin
ücretlendirilmesine yönelik yapılan kanuni düzenleme
çocuklarımızın yarınları için çok büyük bir
kazanım olmuştur. Bu düzenlemeyle poşet kullanımında
şimdiden yüzde 60ları aşan bir düşüş yaşanmış
olması doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Bu
davranışların norm olarak yerleşebilmesi için biz politika
yapıcıların çevre sağlığını siyasetüstü
bir konu olarak değerlendirip güç birliği içinde
çalışmamız gerektiğine inanıyorum.
Sözlerime son verirken yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, Gaziantepin
sorunları hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğana aittir.
Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, Gaziantep ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce 13 Haziran 1972 yılında şaibeli bir trafik
kazasıyla şehit olan Gaziantep Milletvekili, Gaziantepin
yetiştirdiği büyük fikir, düşünce ve dava adamı, Ülkü
Ocaklarımızın ve partimizin kurucularından eski Genel
Başkan Yardımcımız, Türkmen Ağası Sayın
Dündar Taşeri rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Bugün Gaziantepte ebediyete
uğurladığımız şehidimiz Jandarma Uzman Çavuş
Ferdi Polata da Allahtan rahmet diliyor, ailesine sabırlar niyaz
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Gaziantep Türkiye'nin
6ncı, bölgenin en büyük sanayi şehridir. Gaziantep, 150 bin
kişinin direkt istihdamının sağlandığı
organize sanayi bölgesine sahiptir. Organize sanayi bölgemizin içerisinden
geçen Samözü Deresinde dere ıslahı çalışmaları
yapılması, sürdürülebilir kalkınmanın
gerçekleştirilmesi için çok büyük önemi haizdir.
Gaziantep organize sanayisi, şehirleşmenin
modern gereksinimlerini karşılayacak düzeyde atık yönetimi
sistemine sahip olup özellikle, atık su arıtma konusunda çevreci
tedbirleri almıştır. Bünyesindeki arıtma tesisleriyle
doğaya zararlı atıkları çevresel standartlara uygun hâle
getirmiş ve deşarj sağlanmıştır. Ancak tüm bu
olumlu gelişmelere rağmen Samözü Deresine deşarj olan bu sular
yönetmelikle belirlenen parametrelere uygun olarak arıtılsa da
tarımsal sulamaya elverişli olamamaktadır çünkü atık su
deşarjı yapılan Samözü Deresi suyunun tarımsal sulamada
kullanımı açısından, bazı element, ağır
metal ve majör anyon-katyon düzeylerinin yüksek olduğu bilinmektedir.
Samözü Deresi akış yolunda bulunan yedi sekiz köyümüz bu suyu
tarımda kullanabilmek amacıyla arıtma tesisi kurulması için
devletimizden yatırım beklemektedir. Bu talep, hem çevresel hem
tarımsal hem de insanidir. İlgili
bakanlıklarımızın birlikte yapacağı ortak bir
projeyle köylerimizin bu ihtiyacı karşılanabilir.
Sayın milletvekilleri, Gaziantep sanayide
olduğu kadar tarım üretiminde de ciddi potansiyeli olan,
ürettiği ürünleri marka hâline getirmiş, ülke ve dünya ekonomisi için
katma değer oluşturmuş bir tarım kentidir; öyle ki baklavaya
ve fıstığa adını vermiş, dünyaca ün kazanmıştır.
Bu yıl yağan aşırı yağışlardan
kaynaklı olarak Gaziantep ve bölgemizdeki tarımsal üretimin
birçoğunda, ürünlerde rekolte düşüklüğü beklenmektedir.
Yağmur ve dolunun zamansız ve aşırı
yağmasının tarımsal üretime olumsuz etkisi,
verimliliğin düşmesi çiftçilerimizi de zor duruma sokmuştur.
Antep fıstığındaki rekoltenin bu sene yüzde 30 düşmesi
beklenmektedir.
Adını gazi şehrimizden alan Antep
fıstığına destekleme talebimizi bu vesileyle yenilemek
istiyorum. Antep fıstığı üreticileri dekar başına
170 TL alan bazlı gelir desteğini veya kilo başına 2 TL
ürün desteğini hak etmektedir. Antep fıstığı
tarımının sürdürülebilirliği, Antep
fıstığı tarımının sürdürülebilirliği,
Antep fıstığı tarımının özendirilmesi, ürün
rekoltesinin artırılması, Tarım ve Orman
Bakanlığımızın çiftçilerimize vereceği
desteklerle sağlanacaktır.
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz hafta
sonu YKS sınavlarına giren tüm öğrencilerimize
başarılar diliyor ve sonuçların hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Gaziantep, saydığımız
özelliklerin yanı sıra, aynı zamanda üniversiteler
şehridir. Gaziantep Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesinden
ayrılarak bilim dünyasına hizmet veren önemli bir kurumdur. Yeni
kurulan Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi alanında ilk
olan üniversitedir. Türkiyenin sayılı sağlık bilimleri
arasında olan SANKO Üniversitesi ve Türkiyenin en fazla öğrencisi
bulunan vakıf üniversitelerinden olan Hasan Kalyoncu Üniversitesi
yükseköğrenime yeni başlayacak gençlerimizin tercih edeceği
kaliteli eğitim kurumlarına sahiptir.
Gazi şehri, üniversite gençliğimizin
sosyoekonomik, kültürel yaşam açısından keyif alacakları
ideal bir eğitim şehridir. Türkiyemizin her yerindeki öğrenci
ve velilerimizi gazi şehrimizdeki üniversitelerimizi tercih etmeye davet
ediyorum.
Ayrıca, yabancı öğrenci kaydı
için yetkili olan tüm aracı kurumlara buradan sesleniyorum: Gaziantep,
üniversite gençliği açısından yaşanabilir, eğlenceli
bir eğitim ve kültür şehridir. Bu itibarla, hem şehrimiz hem de
eğitim kurumlarımız siz değerli üniversite gençliğini
ağırlamaktan mutluluk duyacaktır.
Gazi şehrimiz gibi, gazi olan yüce Meclisimizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
sağlık alanında yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzele aittir.
Buyurun Sayın Güzel. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin,
sağlık alanında yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Son yıllarda Sağlıkta Dönüşüm
Programı adı altında hayata geçirilen birçok düzenleme hem
sağlık emekçilerinin hem de hasta ve hasta
yakınlarının ciddi mağduriyetler yaşamasına neden
olmuştur. Bugün de bu düzenlemelerden biri olan, gittikçe
piyasalaşan, nitelikli sağlık hizmetlerinden ziyade ranta ve
paraya dönüştürülen, sağlık hizmetlerinin bir parçası olan
şehir hastanelerinden söz edeceğim. Hükûmetin Sağlıkta
Dönüşüm Programı kapsamında hedeflediği şehir
hastaneleri kamu-özel iş birliği modeli altında yapılmaya
devam ediyor. Bu hastanelerden 9u tamamlandı. Bu şehir hastaneleri
hem sağlık çalışanları ve hastalar açısından
hem de ekolojik açıdan birçok sorunu da beraberinde getirdi. Her
şeyden önce şehir hastaneleri birer AVM mantığıyla
yapılıyor. Yüksek, geniş, şatafatlı binalar olunca
sanki daha kaliteli bir sağlık hizmeti verilecekmiş gibi bir
algı yaratılıyor. Hastanelerin kurulduğu alanlar çok
geniş, hastaneleri inşa edebilmek için birçok hastanenin
kurulacağı yerlerdeki yeşil alanlar yok ediliyor. Sulak araziler
kumla doldurularak beton zemin elde edilmeye çalışılıyor.
Sadece Bilkent Şehir Hastanesi için ayrılan alan 1 milyon metrekare.
Mevcut hastaneleri kapatıp hepsini bir hastanede birleştirmek için
devasa alanları yok etmek hem ekolojik bir yıkım hem de büyük
bir israftır.
Kuruluş anından itibaren doğaya zarar
verilerek yapılan bu devasa hastaneler nitelikli sağlık hizmeti
sunmaktan da son derece uzaktır. Hastane binalarının çok yüksek
ve büyük olması, bölümler arasındaki mesafelerin fazla olması
sağlık çalışanlarının gün içerisinde
aşırı efor sarf etmelerine neden olmaktadır.
Sağlık çalışanlarının birçoğu iş
yükünün yanı sıra bina içerisinde hareket alanının çok
geniş olmasından dolayı hastalara yetişmekte
zorlanmaktadır. Bu da stres, ruhsal gerilim, fiziksel hastalıklar gibi
durumları ortaya çıkarmakta ve doğrudan hem hizmeti verenin hem
de alanın sağlığına olumsuz etkileri
yansımaktadır, sağlık çalışanlarının
nitelikli sağlık hizmeti verememelerine yol açmaktadır.
Yakın ilişki içerisinde olması gereken birimler arasında
bile katedilmesi gereken mesafeler çok uzundur. Bölümler arası mesafeler
özellikle acil müdahale zorunluluğu bulunan vakalarda telafisi zor
sonuçların yaşanmasını da beraberinde getirmektedir.
Hastalar hastane içerisinde bir tetkik yaptırmak için bile çok uzun
mesafeler yürümek zorunda kalmaktadırlar.
Ayrıca hastanelerin şehir merkezinden uzak
alanlara inşa edilmesi bir diğer sağlık sorununu da
doğurmaktadır. Şehir merkezlerinde ulaşımı kolay
olan hastaneler kapatılmakta ve hizmetler şehir dışına
taşınmaktadır. Hastaların sağlık hizmeti için
gitmeleri gereken yol, şehir hastaneleriyle beraber neredeyse 3
katına çıkmıştır. Bu hastaneler yapılırken
acil durumda bir dakikanın dahi önemli olduğu unutulmuş gibi
görünüyor. Hastaneler her anlamda kolay erişilebilir olmalıdır.
Bu durumda da önümüzdeki süreçte maalesef yolda yaşamını
kaybeden acil hastalarıyla sık sık
karşılaşacağız gibi görünüyor.
Değerli arkadaşlar, şehir
hastanelerinde sağlık çalışanları sorun
yaşadıklarında şirket yöneticilerine yönlendiriliyor. Fakat
bu kişilere de hastane içerisinde ulaşmak neredeyse imkânsız.
Sağlığa ve meslek etiğine kâr odaklı yaklaşan bu
yöneticiler, sağlık emekçilerinin çalışma
yaşamında karşılaştıkları sorunları
dikkate almamaktadır. Sağlık alanında faaliyet yürüten
sivil toplum kuruluşları, tamamen işletme
mantığıyla hayata geçirilen şehir hastanelerinin ciddi bir
emek sömürüsüne de neden olacağını duyurmuştu. Bugün
şehir hastanelerinde ucuz iş gücü olarak çalışan
emekçilerin güvencesiz, sendikasız ve ağır çalışma
koşulları bu uyarıları haklı
çıkarmıştır.
Sağlık alanına tamamen kâr
mantığıyla yaklaşmanın bir sonucu olarak
şirketlere doluluk garantisi verilen ve sözleşmeleri defalarca
istememize rağmen bir türlü göremediğimiz şehir hastanelerinin
yapımı hâlâ devam etmekte. Bu hastanelerle, halk
sağlığı özel şirketlerin kucağına
bırakılacak kadar önemsiz ve sermaye odaklı bir mesele
değildir. Nitelikli halk sağlığı hizmet, ancak
eşit, parasız, ana dilde yapılarak ve sosyal sağlık
politikaları çerçevesinde koruyucu sağlık hizmetlerini
geliştirerek ve hastalıklarının önünü alarak mümkün
olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz vereceğim. Bu
sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Şeker, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü vesilesiyle
dünyada çölleşmenin savaşlardan daha tehlikeli olduğuna
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Pazartesi günü Dünya Çölleşmeyle Mücadele
Günüydü. Dünyada savaşlardan daha tehlikeli sorun çölleşmedir.
Toprağın yok edilmesinin yani çölleşmenin kaçınılmaz
sonucu kıtlık, yoksulluk, istikrarsızlık, göç, savaş
ve benzeri şekilde yaşamı etkileyen ciddi olumsuzluklardır.
Ülkemizde son on yedi yılda erozyon ve çölleşmeyle mücadelede büyük
adımlar atıldı. Sayın
Cumhurbaşkanımızın himayelerinde başlatılan
ulusal ağaçlandırma seferberliğiyle bugüne kadar 4,5 milyar
fidan toprakla buluşturuldu. Yapılan bu ağaçlandırma ve
erozyonla mücadele sonucu 72 milyon ton toprağın yani 300 bin
dekarlık bir tarım arazisinin kaybı önlendi.
Halk arasında kullanılan bir söz
vardır: Topraktan geldik, toprağa gideceğiz.
Varoluşumuzda ham maddemizi oluşturan, öldüğümüzde
bağrına basan toprağı gelecek kuşaklarımıza
daha da büyüterek, zenginleştirerek aktarmak zorundayız diyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
2.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, cumhuriyet tarihinin en yüksek mayıs ayı
ihracat rakamına ulaşıldığına ve Mersin ilinin
ihracat yapan iller arasında 14üncü sıradaki yerini koruduğuna
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geride bıraktığımız
mayıs ayında ihracat yüzde 11,46 artarak 16,8 milyar dolar olarak
gerçekleşti. Böylece cumhuriyet tarihinin en yüksek mayıs
rakamına ulaşıldı. İthalat mayıs ayında
yüzde 19,85 azalarak 18,6 milyar dolara geriledi. 2019un ilk beş
ayında ihracat yüzde 5,37 artışla 76,6 milyar dolara
ulaşmış olup ihracatın ithalatı karşılama
oranı yüzde 90,5 düzeyine yükselmiştir.
Türkiyenin dışarıya açılan
kapılarından, Akdenizin parlayan yıldızı seçim bölgem
Mersin ilinde yapılan mayıs ayı ihracat rakamı ise geçen
yılın aynı dönemine göre önemli bir artış
sağlayarak 150 milyon 453 bin dolar olarak gerçekleşti. Bu rakamla,
Mersin, ihracat yapan iller arasında 14üncü sıradaki yerini
korumuştur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
3.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Hakkın rahmetine kavuşan Mısırın seçilmiş ilk
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursiye Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Mısırın seçimle göreve gelen ilk
lideri Muhammed Mursi seçilmesinden bir yıl sonra küresel güçlerin
desteğiyle darbe yapan ordu tarafından devrilmişti. Darbenin
ardından yüzlerce kişi güvenlik güçleri tarafından şehit
edilmiş, on binlerce kişi de hapse atılmıştı.
Sisinin yönetime el koymasından sonra zalim cunta tarafından
yıllardır zindanlarda tutulan Muhammed Mursi yapılan
işkenceler ve temel insani ihtiyaçlarının
kısıtlanmasına maruz kalmıştı.
Mursi son çıkarıldığı
mahkemede milletinin onurunu savunurken Hakkın rahmetine kavuştu.
Darbe onu iktidardan uzaklaştırdı ancak hatırası
gönüllerimizden asla silinmeyecek, onurlu ve dik duruşu unutulmayacak.
Şehit Muhammed Mursiye Cenab-ı Allahtan
rahmet, mekânının cennet olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Trabzon ili Araklı ilçesinde meydana gelen sel
felaketinde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde savunma sanayisinde
büyük adımlar atıldığına ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sözlerimin başında, Trabzonun Araklı
ilçesinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçlarını
karşılamak üzere geliştirdiği Millî Muharip Uçak
Projesinin mock-upını 17 Haziranda Paris Havacılık
Fuarında tanıttı. Dünya havacılık basını
tarafından da yakından takip edilen bu adımla ülkemiz uzun
yıllardır hayalini kurduğu ileri teknoloji konusunda bir
eşiği daha geride bırakmış oldu. ATAK helikopteri,
İHA, SİHA, HÜRKUŞ eğitim uçağı, Göktürkle hava
savunmasında; Altay, Kirpi, Cobra II, Ejder Yalçın, Samurla kara
savunmasında; MİLGEM millî gemimiz ve yapımı devam eden TCG
Anadolu uçak gemimizle deniz savunmasında çok önemli bir noktaya
gelmiş durumdadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan önderliğinde ülkemizin kalkınması için son
on yedi yılda her alanda olduğu gibi savunma sanayinde de büyük
adımlar atıldı ve atılmaya devam ediyor. Yapılan bu
hizmetlerde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
5.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, olağanüstü olayların yanı sıra güzel
ahlak, erdem ve insanı yücelten değerlerin
anlatıldığı cenknamelerin güncellenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, Askeralma Kanunu Teklifini görüşüyoruz. Ben
savaş günlükleri olan cenknamelerden bahsedeceğim.
Yakın tarihe kadar her yerde ve her vesileyle
okunan veya anlatılan cenknamelerde Anadolunun bize vatan olma
sürecindeki mücadeleler kahraman kişiler üzerinden hikâye edilmektedir. Bu
hikâyelerde yiğitlik, sevgi ve barış sembolü olan kişilerin
kahramanlıkları mesnevi tarzında
yazılmıştır. Cenknamelerde olağanüstü olaylar
yanında güzel ahlak, erdem ve insanı yücelten değerler
anlatılmaktadır. İdeal sahibi olmak, her halükârda kötülüklerle
mücadele etmek, paylaşmak, merhamet, doğruluk, mertlik, sadakat,
cesaret gibi kavramlar cenknameler yoluyla insanımızın ruh ve
gönül dünyasını aydınlatmış, yepyeni bir insan bilinci
ve taptaze bir bahar iklimi sunmaktadır. Cenknamelerdeki pehlivan
bahadır gibi sıfatlarla anılan cengâver kişiler halk
muhayyilesinde en yüce yeri işgal eden gazi tipinin de temsilcileridir.
Cenknameler güncellenmeli, güncel cenknameler yazılmalı ve
yapılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Koçer
6.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin,
Ekonomi Değer Kredisinin üretim, istihdam ve ihracat
artışına katkı sağlayacağına ilişkin
açıklaması
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hazine ve Maliye
Bakanlığımızın açıkladığı, 12
bankanın katılımı ve Kredi Garanti Fonu desteğiyle
oluşan 25 milyar liralık Ekonomi Değer Kredi Paketi
KOBİlerimizin finansmana ulaşımlarını
kolaylaştıracak çok önemli bir gelişmedir. KOBİlere
sunulan bu imkânla uzun vade ve uygun maliyetli kredilerden küçük
işletmelerin de yararlanması mümkün hâle gelmektedir. KOBİlerin
gelişmesi, AR-GE, inovasyon ve markalaşma girişimlerinin
desteklenmesi, işletmelerin büyümeleri, üretimlerini artırmaları
için sağlanmış olan bu finans desteğini çok önemli
buluyorum. Ekonomide hızla devam eden iyileşmeyle açıklanan bu
destek paketinin üretimin, istihdamın ve ihracatın
artışına önemli katkı sağlayacağına
inanıyor, başta girişimciliğin başkenti Gaziantep
olmak üzere tüm KOBİlerimize hayırlı olması dileklerimle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Filiz
7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, yükseköğretim mezunu işsiz sayısındaki
artışa ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜİKin açıkladığı Mart
2019 verilerine göre yükseköğretim mezunları arasındaki
işsizlik oranı yüzde 13,1e yükselmiş. İşsiz
sayısı 1 milyonun üzerindedir. Bu konuda
sıkıntının en önemli sebepleri iş gücü planlaması
yapılmadan açılan bölümler, kontenjanlar ve yanlış
yönlendirmelerdir. Kendi mezunlarımızdan bir makine mühendisi
yazmış: Yeni mezunum, iş bulmakta zorlanıyorum. Çoğu
arkadaşım şu an işsiz, diğer üniversitelerden mezun
olan arkadaşlara göre oldukça iyi eğitim
aldığımızı görüyorum ama firmalar bizi görmezden
geliyor. Gelecek adına endişeliyiz." Böyle diyor. Sosyal Güvenlik
Kurumuna nitelikli personel yetiştirilmesi amacıyla
açılmış ön lisans sosyal güvenlik bölümü mezunlarından
birisi de yeterli kadro verilmediğinden iş bulma
şanslarının çok az olduğunu belirtiyor. Üniversitelerde
bölümler açılırken ve kontenjanlar tespit edilirken YÖKün dikkatli
olması gerektiğini hatırlatıyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sezgin
8.- Aydın Milletvekili Aydın Adnan
Sezginin, Aydın vilayetinde sağanak yağış ve
fırtına nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ve Trabzon ili Araklı ilçesinde meydana gelen sel felaketinde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Son günlerdeki sağanak yağış ve
fırtına nedeniyle Aydın vilayetinde sel baskınları
yaşanmış, tarım sektörü ve birçok alanda ağır
maddi hasar ortaya çıkmıştır. İncirliovanın
Osmanbükü Mahallesinde 5 bin dönüm ekili arazideki pamuk berhava olmuştur.
Çiftçilerin çoğunluğunun ürünleri kullanılamaz hâle
gelmiştir. Keza, Nazilli başta olmak üzere bazı ilçe
merkezlerinde ağır hasar mevcuttur. Çiftçilerin
karşılaştığı zararın giderilmesi
gerekmektedir, meskûn mahallerde de vatandaşların zararları karşılanmalıdır.
Doğal afetin sonuçlarının telafi edilmesi için ilgili belediyelere
bütçe katkısı sağlanması gerekmektedir. İcap ederse
afet bölgesi ilanına gidilmelidir.
Son olarak, Trabzon Araklıda yaşanan sel
felaketi nedeniyle hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyor,
yaralılara ve selden zarar gören tüm vatandaşlarımıza
geçmiş olsun diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun.
9.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, can almaya devam eden Gaziantep ili D400 kara yoluyla ilgili
gerekli tedbirlerin alınması konusunda yetkililere seslendiğine
ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Milletvekili yemini ettiğim günden itibaren ilk
önergem Nurdağı ölüm yolu olarak bilinen Gaziantep
Nurdağı D400 kara yolunun duble yapılması talebiydi. Daha
sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda sık sık dile
getirdiğim Nurdağı ölüm yolu için ne yazık ki Hükûmet
hiçbir adım atmadı ve bu yol can almaya, ev yıkmaya devam
ediyor. Bir kez daha hafızalarımızı tazelemek istiyorum. Bu
yolda 2016, 2017 ve 2018 yıllarında toplam 230, 2019un ilk beş
ayında ise 38 ölümlü ve ağır yaralanmalı kaza meydana
gelmiştir.
Buradan yetkililere sesleniyorum: Bu yola gereken
özeni ve önemi artık gösterin, bu yolu bir an önce yapın. Daha fazla
vatandaşımızın canından olmasını
istemiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kara
10.- Konya Milletvekili Esin Karanın,
sağanak ve dolu yağışının Konya ili Meram,
Karatay, Selçuklu, Yalıhüyük, Akören, Bozkır, Sarayönü, Cihanbeyli,
Kadınhanı, Çumra başta olmak üzere birçok ilçede tarlalarda
zayiata sebep olması nedeniyle çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ESİN KARA (Konya) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan
Konyada bir haftadır süren yoğun sağanak yağmur ve dolu
yağışı Meram, Karatay, Selçuklu, Yalıhüyük, Akören,
Bozkır, Sarayönü, Cihanbeyli, Kadınhanı, Çumra ve birçok
ilçemizde tarlalarda zayiata sebep olmuş, tahıl ürünleri ve sebzelere
ağır maddi zarar vermiştir. Yüzde 80 civarında ürün
kaybına uğrayan Konyalı çiftçilerimiz hasar tespitinin
yapılıp afet alanı ilan edilmesini beklemektedir.
Yetkililere buradan sesleniyorum: Tarlasında
kalkacak mahsulünden başka geçim kaynağı olmayan çiftçilerimizin
mağduriyeti devletçe giderilmelidir.
Buradan Konyalı çiftçilerimize geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun
11.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, Tekirdağ ili Süleymanpaşa ilçesi müftüsü Ayhan Okurun
sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımları
nedeniyle görevden alınmasını ve hakkında soruşturma
açılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tekirdağ Süleymanpaşa ilçemizin müftüsü
Ayhan Okurun sosyal medya hesaplarında AKPnin reklam ajansı gibi
çalıştığını görüyoruz. Sayın müftü diyorum
ama maalesef sayını hak etmiyor. Müftü şu cümleyi
kullanıyor: Yavşak ve şerefsiz diyor. Kime diyor? Cumhuriyet
Halk Partililere diyor. Sayın müftü haddini aşmıştır.
Haddini aşmasının diğer bir cümlesi de şudur, diyor
ki: Ay yıldızlı al bayrağımızı
kaldırıp kurt başlı mavi bayrağı getirmeyi öneren
CHP. Yine Hitlerden kaçıp bize sığınan 100 bini
aşkın Yahudiye vatandaşlık veren CHP.
Bugün zaten ulusal basında okuduğumuz bir
haber var. Çorluda İsak Amcanın okulu vardı. İsak Amca
1948 yılında İsraile taşınmış, 2010
yılında da doğduğu ve büyüdüğü Çorluya okul
yaptırmış. Şimdi soruyorum: Kim haklı? Yetkilileri de
buradan uyarıyorum: Bu müftünün derhâl görevden alınmasını,
açığa alınmasını ve hakkında soruşturma
açılmasını bekliyoruz. Böyle müftülerin devlet memurluğu
yapması demek ülkenin yok olması demektir.
BAŞKAN Sayın Kaşlı
12.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Kaşlının, Aksaray ilinde yaşanan sağanak ve dolunun
ekili alanlara zarar vermesi nedeniyle çiftçilerin borçlarının üç
yıl ertelenerek mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Hububat hasadının
yapıldığı bugünlerde Aksarayda son iki günde şiddetli
dolu ve sağanak yağmurun 200 bin dekar ekili alana zarar verdiği
-İl Valimiz koordinasyonunda İl Tarım Müdürü ve İl Ziraat
Odası Başkanı, İl Genel Meclisi üyelerimiz,
muhtarlarımız ve teknik elemanlarla birlikte yapılan incelemede-
zararın yaklaşık 30 milyon TL olduğu tespit
edilmiştir. Geçimini büyük oranda çiftçilikle sağlayan
Aksarayımızda zarar gören ekili alanların sahiplerinin
borçlarının üç yıl ertelenmesi ve zararlarının AFAD ve
Cumhurbaşkanlığı fonundan
karşılanmasını talep ediyor, çiftçilerimize geçmiş
olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kaya
13.- Osmaniye Milletvekili İsmail
Kayanın, S400 hava savunma sisteminin en ileri askerî teknolojilerden
biri olduğuna ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Türkiyenin Rusyadan teslim almaya
hazırlandığı, günümüzün en önemli askerî teknolojilerinin
başında S400 hava savunma sistemi gelmektedir. Ulusal
güvenliğimiz doğrultusunda bu sistemleri satın alarak hava
sahamızı olası tehditlerden korumayı amaçlamaktayız.
Peki, neden S400 hava savunma sistemi? S400 tamamen
savunma sistemidir. Dünyadaki en iyi hava savunma sistemlerinden biri olarak
nitelendirilen S400 her türlü savaş uçaklarını, balistik
füzeleri ve diğer gelişmiş hava saldırısı araçlarını
imha etmek üzere tasarlanmıştır. S400 kısa, orta ve uzun
menziller için füzelerini aynı anda kullanabilen, 600 kilometre
uzaklıktaki hedefi algılama özelliğine sahip ve saniyede 4,8
kilometre hızla füze gönderebiliyor. Sistem hedefe 10 saniyeden daha az
sürede tepki verebilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan Beyin de ifadesiyle Türkiye, S400 savunma sistemi
alacaktır demiyoruz, al-mış-tır.
Aziz milletimize hayırlı olsun diyerek
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kavuncu
14.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, ülkemizin
sahip olduğu konumu ve tarihî misyonuyla küresel güçlerin ilgi
odağı olmaya devam ettiğine, 23 Haziranda İstanbulda
hizmetin kazanacağına ilişkin açıklaması
EROL KAVUNCU (Çorum) Teşekkür ederim
Başkanım.
Ülkemiz sahip olduğu eşsiz konumu ve tarihî
misyonuyla küresel güçlerin ilgi odağı olmaya devam etmektedir.
Başta ekonomi ve güvenlik olmak üzere ülkemizde gerçekleştirilmek
istenen küresel operasyonların asıl sebebi Türkiye'nin oyun bozan
tavrıdır. 31 Marttaki mahallî seçimleri bir kriz ve kaos
fırsatı olarak gören küresel güçler umduklarını
bulamamışlardır. Aziz milletimiz millî birlik ve
beraberliğimizi zaafa uğratmak isteyenlere karşı o
şaşmaz sağduyusuyla 23 Haziranda da gereken cevabı
verecektir. Tarihî İstanbul seçimlerine giderken sürekli yalan söyleyerek
özür dileme erdem ve cesaretini dahi gösteremeyenler bilmelidirler ki
milletimiz her şeyin farkındadır. 23 Haziranda İstanbulda
hizmet kazanacak, millet kazanacaktır. İstanbul daha güzel olacak,
Türkiye daha güzel olacaktır. [CHP sıralarından
alkışlar (!)]
BAŞKAN Sayın Subaşı
15.- Balıkesir Milletvekili Yavuz
Subaşının, yaşanan sel felaketleri nedeniyle
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun belediyelerden işçi
çıkarılmayacağı sözünün unutulduğuna ilişkin
açıklaması
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Son günlerde ülkemizde yaşanan sel felaketleri
nedeniyle hayatlarını kaybedenlere Cenab-ı Allahtan rahmet,
ailelerine ve ülkemize başsağlığı diliyorum.
31 Mart seçimleri öncesinde, CHP Genel
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, seçimleri
kazanmaları hâlinde belediyelerden işçilerin
çıkarılmayacağı sözünü vermişti. Ama seçimlerden sonra
verilen sözler unutuldu ve başta Bolu Belediyesi olmak üzere CHP ve
HDP'nin aldıkları belediyelerde belediye işçileri
işlerinden haksızca çıkarıldı. Haklarını
aramak için işten çıkarılan işçi kardeşlerimiz emek ve
adalet yürüyüşüne başlamış olup -bugün 9uncu gününde-
dokuz günden beri yollardadır. Bu haksız işçi
kıyımına son verilmesini diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milletvekillerimizin konuşmaları
tamamlandı.
Sayın Türkkan, buyurun lütfen.
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Trabzon ili Araklı ilçesinde meydana gelen sel felaketinde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Hükûmetin
plansız yapılaşmayı durdurması gerektiğine,
Kocaeli için harcanıldığı ifade edilen paranın tam
karşılığının görülüp görülmediği ile Kocaeli
ili Körfez ilçesi ile Derince ilçesine niçin Kuzey Marmara Otoyolundan
çıkış verilmediğini Ulaştırma ve Altyapı
Bakanından öğrenmek istediğine, yılın ilk beş
ayındaki bütçe açığı verilerine göre ekonominin uçuruma
sürüklendiğine, hukukun istenildiği zaman eğilip
bükülemeyeceğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Trabzonun Araklı ilçesinde, dün,
sağanak yağış sonrası bir hidroelektrik santrali
borusu patladı. Patlamanın ardından meydana gelen -4 kişinin
öldüğü, 6 kişinin kaybolduğu, 4 kişinin de
yaralandığı- sel felaketini üzüntüyle takip ettik.
Hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar
diliyorum. Temennimiz, kaybolan vatandaşlarımızın bir an
önce sağ salim bulunmasıdır. Trabzon Milletvekilimiz Sayın
Hüseyin Örs bu sabah bölgeye gitmiştir, ondan
aldığımız bilgilerle ilgili daha sonra Meclisi de
bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Doğa olaylarını felakete
dönüştürmeye devam ediyoruz. Üzülerek söylüyorum, akıl ve bilim
dışı davranmaya devam ettikçe benzer olaylar maalesef devam
edecektir. En son yaşadığımız bu felaket, dere
yatağı üzerine plansızca inşa edilen yapıların
sonucudur. Ne yazık ki bu zamana kadar denetlenip tedbir
alınması gerekirdi fakat alınmadı. Artık, Hükûmet
tedbirlerini almalı, plansız yapılaşmayı ivedilikle
durdurmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Sayın
Mehmet Cahit Turhan dün Sanayi Odasında yaptığı
konuşmada Kocaeli için 28 milyar lira harcandığını
ifade etmiş. Bunu söyleyen Sayın Bakana ve Kocaelili hemşehrilerime
sormak istiyorum: Kocaeli 28 milyar liranın tam
karşılığını gördü mü, nerede bu 28 milyar? Mesela
ben 28 milyarın bir kısmını Kuzey Marmara Otoyolu için
kesilen yüz binlerce ağaca ve katledilen doğaya bakınca
görüyorum ama devamı nerede? Kuzey Marmara Otoyolunun sanayi kenti
Kocaeli için çok önemli olduğunu söylüyorsunuz; madem önemli, neden
TÜPRAŞ gibi sanayi tesislerine ev sahipliği yapan sanayi kenti
Körfeze otoyoldan çıkış vermediniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Neden önemli bir ihracat
ve ithalat limanı olan Kocaelinin diğer bir bel kemiği Derince
çıkışından vazgeçildi? Tanker ve kamyonlar birer bomba gibi
şehir içinden geçmek zorunda mı diye sormak istiyorum Sayın
Bakana.
Yeri gelmişken de değinmek istiyorum,
merak ettiğimden de soruyorum: 6,5 milyar lirayla Türkiyenin en borçlu
belediyesi Kocaeli Büyükşehir Belediyesidir, ondan pek de bir farkı
olmayan Körfez Belediyesi de borç içinde yüzüyor. Yatırım olarak
ancak kaldırım yapabilecek bütçeye sahip belediyeler Kuzey Marmara
Otoyolunun Körfez çıkışını hangi para ve araç makine
parkıyla yapacak? Harcadığınız paranın takibini
yapmadığınız zaman sinekten bile yağ çıkarmaya
kalkanlar ne yaparlar biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun Sayın
Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Mesela şunu yaparlar:
Adına yüksek hızlı tren dediğiniz demir yolunun Kocaeli
geçişinde eski tren hattından topladığı taşlarla
Kartepedeki taş ocağından çıkardığı
taşları harmanlayıp tekrar yeni döşedikleri rayların
üzerlerine yerleştirirler. Hâlbuki tamamen balast taşı
olması gereken o hepimizin bildiği taşlar trenlerin raydan
çıkmasını, rayların deforme olmasını,
eğilmesini, kısaca kazaya sebep olabilecek önemli riskleri de
önlerler. İşte siz harcadığınız paranın
takibini yapmak istemediğiniz için Ankaradan Eskişehire bir saatte
varan hızlı tren Eskişehirden sonra Kocaeliden kara tren gibi
geçmek zorunda kalıyor. Sizin de imzanızın olduğu Marmaray
fiyaskosundan sonra bir başka skandaldır bu Sayın Bakan.
Görülüyor ki 28 milyar lira Kocaeliye değil, Kocaeliye çöken ve ihale
alan sizin yandaş firmalarınıza harcanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hazine ve Maliye
Bakanlığı 2019 yılının beş aylık
dönemindeki bütçe açığı verilerini açıkladı.
Bakanlığın açıkladığı verilere göre 2019
yılının Mayıs ayında bütçe açığı 12,1
milyar lira açık verdi. Bu verilere göre, Yeni Ekonomi Programında
yer verilen 2019 bütçe açığının yüzde 82,5una ilk beş
ayda ulaşıldı. Yani anlayacağınız, Sayın
Berat Albayrakın öngörüleri yine tutmadı. Maalesef ekonomimizin
dümeni açıkladığı onlarca programdan da sınıfta
kalan birisinin elinde tam gaz uçuruma doğru devam ediyor.
Kahraman Mehmetçikimize eşek diyen Yeni Akit
gazetesi haber müdürü bir meczubu darbettikleri iddiasıyla gözaltına
alınan 4 şüpheli çıkarıldıkları nöbetçi sulh ceza
hâkimliğince tutuklanmış. Şüphesiz ki herhangi bir darp
olayının sonucunda çıkan tutuklama kararı doğrudur,
normaldir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Anormal olan, Sayın
Kılıçdaroğluna, Sayın Yavuz Selim Demirağa,
Sayın Sabahattin Önkibara saldıranların, üzerinden yirmi dört
saat geçmeden bile serbest bırakılmasıdır.
Muhalefete saldırmak serbest fakat iktidardan
birisine yapılan saldırı cezasız bırakılamaz,
öyle mi? Burada bir adaletsizlik yok mu? Hukuk, istediğiniz zaman
eğip bükeceğiniz bir şey değildir. Bu anlayış,
bizim hak, hukuk ve adalet mücadelemizin ne kadar haklı olduğunu bir
kez daha göstermiştir. Unutmayınız ki bir gün adalet size
lazım olduğunda bu yapılanlar önünüze mutlaka konulacaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
aşırı yağışlar nedeniyle oluşan sel ve dolu
afetleri nedeniyle Mersin, Kocaeli, Düzce, Manisa ve Trabzon ilinde
hayatını kaybedenler ile Çin toplama kampında şehit olan
Doğu Türkistanlı yazar Nurmuhammed Tohtiye Allahtan rahmet
dilediğine, yağışların afete dönüşmemesi için
gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine, Kırım,
Musul, Kerkük, Karabağ, Kıbrıs, Batı Trakya ve Doğu
Türkistanın Türk milletinin sahip çıktığı davalar
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son bir haftada ülkemizde aşırı
yağışlar nedeniyle çok sayıda sel ve dolu afeti
yaşanmıştır. 9 Haziranda Ankarada 1
vatandaşımız sele kapılarak, 1 vatandaşımız
iş yerinin deposuna suyun dolması nedeniyle boğularak, 1
vatandaşımız da konutuna dolan suyun yol açtığı
panik nedeniyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir. 16
Haziranda Kırıkkalenin Sulakyurt ilçesinde sele kapılan 2
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 17 Haziranda
Ağrının Diyadin ilçesinde etkili olan selde Naime Polat 11 ve 4
yaşlarındaki 2 çocuğuyla birlikte sele kapılarak
hayatını kaybetmiştir, 1 vatandaşımız da
yıldırımın isabet etmesi sonucu hayatını
kaybetmiştir. 17 Haziranda Yozgatta meydana gelen sel ve dolu nedeniyle büyük
zarar oluşmuştur. 18 Haziranda Mersin, Kocaeli, Düzce ve Manisa
Alaşehirde aşırı yağışlar sonucu büyük
maddi hasarlar oluşmuştur. Yine 18 Haziranda Trabzonun Araklı
ilçesi Çamlıktepe ve Yeşilyurt Mahallelerinde meydana gelen selde 4
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 6
vatandaşımız da kaybolmuştur; 3 belediye
çalışanı ve 1 Devlet Su İşleri görevlisi, meydana
gelebilecek olumsuz sel felaketi için hazırlanan proje kapsamında
iş makineleriyle çalışma yaparken sel sularına
kapılmıştır. Araklıdaki sel felaketinde 4 ev ve 2
iş yeri ile bazı köprüler yıkılmış, okul, cami,
yol ve tarım arazileri ile su ve elektrik nakil hatlarında hasarlar
meydana gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Bazı mahalleler tahliye edilmiştir. 2
mahallede çok sayıda ev de heyelandan hasar görmüştür.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Sel ve dolu felaketinden zarar gören
vatandaşlarımızın zararlarının karşılanması
konusunda çalışmaların da yapılmasının takipçisi
olacağız. Yağışların afete dönüşmemesi için
gerekli tedbirlerin alınması, planlamaların yapılması
büyük önem arz etmektedir. Sel, heyelan ve bu acıların tekrar
yaşanmaması için bir an önce gerekli önlemler
alınmalıdır.
Sayın Başkan, Türkistanın dünyaca
ünlü yazarı Uygur Türkü Nurmuhammed Tohtinin ağır
hastalığına rağmen nisan ayında gözaltına
alınıp toplama kampına götürülerek yetmiş gün sorgulama,
işkence, kötü muamele sonucu hayatını kaybettiğini ve
naaşının ayaklarındaki kelepçeyle ailesine teslim
edildiğini üzüntüyle öğrendik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nurmuhammed Tohtiye
Allahtan rahmet diliyorum. Doğu Türkistan halkının ve Türk
dünyasının başı sağ olsun diyorum.
Aziz milletimizin herhangi bir ferdinin herhangi bir
yerde tırnağı kanasa onu ilk hissedecek ve mazlum milletlere her
platformda sahip çıkacak ülke Türkiyedir. Kırım, Musul, Kerkük,
Karabağlar, Kıbrıs, Batı Trakya ve Doğu Türkistan Türk
milletinin ve Türkiye'nin her zaman sahip çıktığı
davalarıdır ve sahip çıkmaya da devam edecektir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Oluç, buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Trabzon ili Araklı ilçesi ile Ağrı ili Diyadin
ilçesinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet dilediğine, iktidarın dere yataklarına inşaat
yapmaya devam ettiğine, Karadeniz ekosisteminin tahrip edilmemesi
gerektiğine, kayyum atanması nedeniyle Diyadin Belediyesinin
hizmetlerini yerine getiremediğine ve yasakçı zihniyeti
kınadıklarına, Anadolu Ajansının seçimlerde veri
akışını nereden elde ettiğini tüm kamuoyuna
açıklamak zorunda olduğuna ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli vekiller; Trabzonun Araklı ilçesi
Yeşilyurt Mahallesinde şiddetli yağış sonrası
bir HES borusu patladı ve ardından mahallede bir taşkın
meydana geldi, can yitimi ve kayıplar var. Öncelikle, Trabzon
halkının acısını paylaşıyoruz,
yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
İktidar, maalesef, yıllardır ekoloji
mücadelesi yürütenlerin, bilim insanlarının ve en önemlisi de
Karadeniz halkının, Havva Anaların tüm uyarılarına
rağmen dere yataklarına inşaat yapmayı bırakmadı,
HES projeleriyle suyu doğal akışından koparmaktan
vazgeçmedi. Neredeyse her yıl Karadenizde buna benzer felaketler meydana
geliyor. Geçtiğimiz yıllarda da gerek Araklıda gerekse Karadenizin
başka yerlerinde bu tür felaketlerle karşı karşıya
kalınmıştı. Yetkililerin her seferinde doğal afet
diyerek üstünü örtmesinden artık gına geldi. Dün gece de Tarım
Bakanı Bekir Pakdemirli Allahın işi, nerede ne
olacağını da bilemiyorsunuz. dedi. Yani kendisini Allaha
havale ediyoruz. Karadenizin vadilerinde bir dere üzerine onlarca HES
inşa etmek tam bir talan anlayışıdır ve kul
işidir. Sadece Trabzonda 51 adet HES inşa edilmiştir, 5 adet
HES yapım aşamasındadır. Dolayısıyla Karadenizdeki
her sağanak yağış sele ve heyelana sebep olmaktadır.
Daha fazla can kaybı yaşanmadan bölgenin koşulları dikkate
alınarak tedbirler alınmalıdır. Bölgedeki doğal
yaşama, insan yaşamına karşı risk oluşturan
projeler mutlaka tekrardan değerlendirilmeli ve risk olan projeler
durdurulmalıdır. İktidarın Karadeniz ekosistemini daha
fazla tahrip etmemesi gerekiyor. Karadenizin o güzel doğasına
düşmanlığı bir kenara bırakmak gerekiyor.
Bir diğer felaket geçtiğimiz günlerde
Ağrıda yaşandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Ağrının Diyadin ilçesinde 4 kişi yaşanan selden ötürü
yaşamını yitirdi. Şehrin içinden geçen kanal
sularının yağmur suyunu taşıyamaması nedeniyle
sel şehrin içine girmiş oldu. Yaşamını yitiren
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına da
başsağlığı diliyoruz.
Ağrı vekili
arkadaşlarımızın yapmış olduğu
çalışmalar sonucunda da anlaşılmıştır ki
kentte Devlet Su İşleri tarafından yapılan çok dar bir
kanal mevcuttur ve etrafında yerleşim yerleri vardır. Bu kanal
elbette Ağrı gibi bir il için yetersizdir ve orada yaşayan halk
açısından tehlike arz etmektedir. Yaşananın bundan
kaynaklandığını görüyoruz. Ancak sorun bununla bitmiyor;
Diyadin Belediyesine ait, belediye tarafından uzun süre önce
alınmış olan, belediyeye kayyum atandığında
kayyum tarafından çalıştırılan greyder ve kepçeden
oluşan iş makineleri kaymakamlık ve emniyet kararıyla
bağlanmıştır ve çalışmalarına izin
verilmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Diyadin
Kaymakamlığı ve emniyetin bu kararı nedeniyle makineler
bağlanmışken sel felaketi meydana gelmiştir. Belediyemiz,
olaya müdahale etmek ve evleri su baskınına uğrayan
halkımızın yardımına koşmak için bu makineleri
kullanamamıştır. Belediyeye ait iş makinelerinin
çalışmasını engelleyen ve olaya yerinde ve zamanında
müdahale olanağı tanımayan kaymakamlığın ve
emniyetin amacı belediyeyi işlemez hâle getirmeye yöneliktir. Bu
engelleyici ve yasakçı zihniyeti de kınıyoruz.
Şimdi, felaketlerden başlamışken
son bir felaket daha var, ona da değinmek istiyorum, bu da Anadolu
Ajansıyla ilgili. Anadolu Ajansı Genel Müdürü açıklama
yaptı ve dedi ki: 23 Haziran seçimini de aynı hassasiyet ve tarafsızlıkla
duyuracağız. İşte, felaket burada başlıyor.
Önceki 6 seçim ve 1 referandumda ve 31 Martta Anadolu Ajansının
yaptığı çalışmaları herkes izledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bir kamu
kurumu değildir Anadolu Ajansı. demiş genel müdür. Anadolu
Ajansı kamuya hizmet veren resmî bir kuruluştur ve esas felaket,
basın etiğini yok saymasından kaynaklanmaktadır, basın
etiğini her gün ve her an çiğnemesinden kaynaklanmaktadır. Biz
Anadolu Ajansının 31 Mart günü veri akışını
saatlerce durdurmasını eleştirmiştik, bunun
cevabını hâlâ doyurucu bir şekilde genel müdürün
ağzından duyamadık, söyledikleri inandırıcı
değil. Ama daha önemlisi, sorduk ve yine soruyoruz: Anadolu Ajansı
seçim akşamları verilerini nereden elde ediyor, hangi kaynaktan elde
ediyor? Bunu defalarca sorduk, yine soruyoruz. Anadolu Ajansı yetkilileri
bugüne kadar hiçbir doyurucu cevap vermemiştir. Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı Anadolu Ajansının kendilerinden veri
almadığını açıklamıştır. O zaman,
Anadolu Ajansı bu verileri nereden elde ettiğini tüm kamuoyuna
açıklamak zorundadır, bunu da bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özkoç
19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Trabzon
ili Araklı ilçesinde yaşanan felaketin ihmalin sonucu olduğuna
ve hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Anadolu
Ajansı Genel Müdürünün 23 Haziranda tekrarlanacak İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde
gerçekleşecek veri girişiyle ilgili açıklamasına ve
siyasetin erdemli olmayı gerektirdiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, Trabzon Araklıda
yaşanan felaket, aslında bir kader değildir bir ihmalin
sonucudur, söylene söylene başımıza gelen ihmaller zincirinin
işlenmiş cinayetleridir. O yüzden, bu tür felaketleri engellemek,
vatandaşlarımızın göz göre göre ölmelerine göz yummamak
için yapabileceğimiz tek şey, HESlerle ilgili ve diğer ihmali
gözüken konularla ilgili tedbirimizi önceden almaktır tıpkı
madenlerde olduğu gibi.
Hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Bu konuda Sayın Bülent Kuşoğlunun
verdiği araştırma önergesini biraz sonra Genel Kurulda
görüşeceğiz.
Anadolu Ajansının tekrar, Yine verileri
biz vereceğiz ve gerçekten güvenilir şekilde vereceğiz. sözünü
az önce mevkidaşımın da ifade ettiği gibi bir felaket
olarak görüyorum. Ancak biz, seçimin sonuçlarını Anadolu
Ajansından izlemeyeceğiz, ANKA Ajanstan izleyeceğiz. ANKA
Ajansın verdiği verileri biz kendimiz doğru olduğuna,
dürüst olduğuna itibar ederek izleyeceğiz ve sonuçları oradan
sağlıklı bir şekilde izlemeye, bundan sonra da oradan izlemeye
devam edeceğiz.
Sayın Başkan, siyaset, gerçekten
erdemlilik isteyen bir iştir. Söylediğiniz sözlerin nereye
gittiğini bileceksiniz. Bir siyasi partiyi eleştirirken dikkat
edeceksiniz. Bir siyasi parti liderini eleştirirken dikkat edeceksiniz.
Eğer eleştirdiğiniz siyasi parti Cumhuriyet Halk Partiyse yani
Türkiye'nin kuruluşunun partisiyse burada biraz dikkatli
olacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Cumhuriyet Halk
Partisiyle ilgili söylediğiniz sözlere, eğer partinizin muhatap
olduğu şeyler şunlarsa: Sizin partinizin lideri, Fetullahçı
terör örgütü diye adlandırdığınız terör örgütünün
kumpasçı savcısının arkasında duran bir liderse
Cumhuriyet Halk Partisine söz söylerken yüzünüz kızaracak. Eğer sizin
partinizin lideri, eğer bir gizli tanıkla bu ülkenin Genelkurmay
Başkanını hapsedip darbeci generalleri göreve getiren bir
liderse ve siz bu partinin mensubuysanız, Cumhuriyet Halk Partisine söz
söylerken dikkat edeceksiniz, yüzünüz kızaracak. Sizin partinizin lideri
eğer Savcı Zekeriya Öz ve Adil Öksüz gibi terör örgütü
mensuplarının elini kolunu sallayarak bu ülkeden
çıkmalarına göz yummuşsa, o zaman Cumhuriyet Halk Partisine bir söz
söylerken dikkat edeceksiniz, yüzünüz kızaracak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sizin partinizin lideri
millet iradesiyle seçilmiş Başbakanı azleden bir liderse, millet
iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarını görevden alan bir
liderse ve siz bu partinin mensubuysanız, konuşurken bize bakarak
değil, yere bakarak konuşmanız gerekir. Siz Cumhuriyet Halk
Partililerin gözünün içine bakarak konuşma yetkisine sahip bir insan
değilsiniz demektir.
Onun için, Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili
konuşurken 17-25 Aralıkta bakanlarınızın, Halk
Bankası Genel Müdürlerinizin milletin parasını, milyonlarca
dolarını çalıp evlere koyduktan sonra milletin parasıyla
faizle geri ödeyip meşrulaştıran bir siyasi partinin
mensubuysanız, o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşurken
burada yazılan Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. sözünün ne anlama geldiğini bilerek
konuşacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen toparlayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Eğer siz dikkat
etmezseniz biz size haddinizi bildiririz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
20.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Trabzon ili Araklı ilçesi Çamlıktepe ve Yeşilyurt Mahallelerinde
meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenler ile yaşanan
sel felaketlerinde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, demokrasimizin bir tekâmül sürecinde olduğuna, siyasi
partilerin 69 sıra sayılı Askeralma Kanunu Teklifinde ortaya
koyduğu uzlaşıya ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle, 18 Haziran 2019 tarihinde Trabzon
Araklı ilçesi Çamlıktepe ve Yeşilyurt Mahallelerinde yoğun
yağmur sonrası meydana gelen sel felaketinde 4
vatandaşımız hayatını kaybetti ve cansız
bedenlerine ulaşıldı. Kaybolan 6 kişiyi arama
çalışmaları devam ediyor. Öncelikle, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına,
Trabzona ve bütün aziz milletimize başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz.
Araklı Kaymakamlığı olayın
ilk anından itibaren ivedilikle kriz masası oluşturmuş ve
281 kişilik ekip oluşturulmak suretiyle 52 araç, 27 iş
makinasıyla çalışmalarını sürdürmektedir. Arama ve
kurtarma anlamında bölgede tam donanımlı bir şekilde
çalışmalar yürütülmektedir. Sel alanında güvenli bölgeye tüm
vatandaşlarımız nakledilmiş, mahsur kalan
vatandaşlarımız ise kalmamıştır.
Tabii, özellikle sadece Trabzonda değil, bu
hafta -biraz önce çok kıymetli Milliyetçi Hareket Partimizin Grup
Başkan Vekilinin de ifade ettiği gibi- ülkemizin değişik
illerinde meydana gelen sellerden dolayı hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet, ailelerine ve
yakınlarına da başsağlığı dileklerimizi
iletiyoruz.
Diğer açıdan, Türkiyenin siyasi gündemi
ve özellikle on yedi yıllık AK PARTİ hükûmetleri döneminde
meydana gelen tüm siyasi tartışmaları tabii ki bu kısa
sözümüz içerisinde ifade etmemiz mümkün değil. Ancak bütün, on yedi
yılda ortaya konulan çalışmalara bakacak olursak, bunlar bir
taraftan yargısal denetim, diğer taraftan da demokratik denetimle
vatandaşlarımızın dikkatindedir.
Vatandaşlarımız tüm olup bitenleri her seçim döneminde
değerlendirip bir not vermektedir. On yedi yıldan beri
yapmış olduğumuz tüm seçimlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
vatandaşlarımız Hükûmetimizin icraatlarını
değerlendirip not vermiş ve Durmak yok, yola devam.
anlayışıyla yeniden yetki vermiştir.
Tabii, özellikle terörle mücadelede ortaya
koymuş olduğumuz performans ve başarı hem terör
örgütlerinin davamıza, siyasi ilkelerimize
düşmanlığını tetiklemiş, diğer taraftan da
vatandaşlarımızdan tam not almıştır. Hani, on
yedi yıldan beri FETÖyle mücadelede ortaya koymuş olduğumuz
bütün mücadeleleri, çalışmaları, hepsini toparlar ve bir
çuvalın içine koyarsak, oraya vurulacak mühür de terör örgütü
elebaşının özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza
ve AK PARTİye beddualarla ortaya koyduğu ifadelerdir. Tabii,
şefaate mazhar olmadık, bedduaya mazhar olduk; hamdolsun,
şükürler olsun çünkü bir terör örgütünden elbette güzel söz işitmek
bize yakışmazdı. Biz şefaate değil, beddualara muhatap
olduk; hamdolsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) Son olarak da tabii,
demokrasimiz her geçen gün bir tekâmül sürecinde. Özellikle 69 sıra
sayılı Askeralma Kanunu Teklifiyle ilgili dün
gerçekleştirmiş olduğumuz, tüm siyasi partilerle ortaya konulan
uzlaşı, demokrasimiz adına büyük bir kazanımdır.
İnşallah bugün de ve yarın da
çalışmalarımızı sürdürmek suretiyle askeralma kanununu
büyük bir uzlaşı içerisinde, ülkemizin değeri olarak hayata
geçirme arzumuzu tekrar ifade ediyorum.
Başarılı, hayırlı
çalışmalar diliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, 8/5/2019
tarihinde Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve 19 milletvekilinin, askerlik
esnasında psikolojik yara almış kişilere gazi unvanı
verilmesi için yapılması gerekenlerin tespiti amacıyla
verilmiş olan (10/1135) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
19/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/6/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Orhan
Çakırlar
Edirne
Grup
Başkanı
Öneri:
Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve
arkadaşları tarafından, askerlik esnasında psikolojik yara
almış kişilere gazi unvanı verilmesi için
yapılması gerekenlerin tespiti amacıyla, Meclis
araştırması açılması maksadıyla 8/5/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 19/6/2019 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, Askerlik Kanunu görüşmelerinde,
verdiğimiz bu Meclis araştırması önergesinin gündeme
gelmesi son derece iyi oldu, tevafuk oldu. Hepinizin de bildiği gibi
şehitlik ve gazilik kavramı bizim kültürümüz açısından
son derece önemli. Ancak tabii, bu gazilik kavramının derinlemesine
irdelenmesi gerekiyor yani burada bir keyfiyet olmamalı, gerçekten gazi
vasfını, unvanını hak eden kim olursa olsun, mutlaka gazi
unvanı verilmeli.
Tabii, partimize vatandaşlardan çok sayıda
talep geliyor. Bunlardan bir tanesi de askerdeyken psikolojik travma
yaşamış, akli melekelerini kaybetmiş insanların gazi
sayılmaması. Değerli milletvekilleri, bu son derece önemli bir
hadise. Biz çocuklarımızı askere gönderirken sağlam raporu
alarak gönderiyoruz yani bedenen de sağlam, akıl yönünden de
sağlam raporu alıyoruz. Evlatlarımız askere gidiyor, orada
bir çatışma içerisinde yanında arkadaşının şehit
olduğunu, yaralandığını, ayağının,
kolunun koptuğunu görüyor ve çok ciddi psikolojik travma yaşıyor
ve sivil hayata döndüğü zaman tamamen akli melekesini kaybetmiş,
evliyse baba olarak görevlerini yapamayan, bekarsa iş bulamayan bir insan
durumuna düşüyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin böylesi,
evlatlarımız için Ya, kardeşim bana ne, beni ilgilendirmez.
diyebilme hakkı yoktur. Onun için bu verdiğimiz araştırma
önergesinde
Askerdeyken bir sebeple akli melekelerini kaybetmiş,
psikolojik sıkıntı yaşamış evlatlarımızın
gazi sayılmasıyla ilgili bir tekliftir bu. Umut ediyorum bu teklif
kabul edilir. Bu teklif kabul edilmese bile
Şu anda İYİ
PARTİ Grubu olarak biz kanun teklifi de verdik yani 12/4/1991 tarihli 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununa bir ek madde eklenerek bu
rahatsızlıkları olan evlatlarımızın gazi
sayılması konusunda bir kanun teklifi verdik. Bakın, sürekli,
askerlikle ilgili övücü sözler söylüyorsunuz. Doğrudur, onlar bizim
evlatlarımız, gözlerini kırpmadan şehit oluyorlar, gazi
oluyorlar ama bizim gerçekten o evlatlarımızın bu mücadelesine
bir saygımız varsa, herhangi bir istismara sebep olmadan, bu konuda
devlet olarak üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getirip bu
evlatlarımıza sahip çıkmamız lazım. Kolunu kaybedeni
gazi sayıyoruz, doğru; bacağını kaybedeni gazi
sayıyoruz, doğru; aklını kaybedeni yani -en önemli melekesi
insanın aklıdır, akıl olmadan ne kolun ne bacağın
bir önemi yoktur- yaşadığı psikolojik travmadan dolayı
aklını kaybetmiş evlatlarımızı gazi saymamanın
büyük bir eksiklik, büyük bir kusur olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda
hamaset yapmak yerine vicdanlarımızın harekete geçeceğine
inanıyor, bu araştırma teklifimizin kabul edilmesini, kabul
edilmemesi hâlinde verdiğimiz kanun teklifinin
kanunlaştırılmasını bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Çelebi konuşacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ben de malul sayılmayan gazilerden bahsetmek
istiyorum. Bunlar Askerlik ve kamu görevini yerine getirirken yaralanan ancak
mevcut herhangi bir kanun kapsamında değerlendirilmeyip herhangi bir
haktan yararlanamayan kişiler, malul sayılmayan gaziler olarak
adlandırılıyor. Çok önemli bir konu, bunun 20 bin mağduru
var Türkiyede. Neden bahsediyoruz? Bakınız, bir kurşun kolundan
girip çıkmış, birisi bedeninde ama gazi değil. Vücudunda
30a yakın el bombası şarapneli var, gazi değil. Kalbinde
kurşunla yaşıyor, gazi değil. Bedenindeki kurşun
vücudunu zehirledikten sonra doğan 3 çocuğu da yüzde 50 görme
engelli, bu adam gazi değil. Kanasla sırtından vurulmuş,
akciğeri delinmiş, gazi değil. Mayına basmış,
vücudunda 60 şarapnel parçası taşıyor, gazi değil.
Beyninin içinde 3 roket parçası var, müdahale edilemiyor, gazi değil.
Patlama nedeniyle duyma, görme kaybı yaşamış, yine gazi
değil. Sebep? Yüzde 40 uzuv kaybı gerekiyormuş, cetvelle
ölçecekler. Bu insanlar gazi değil ve bunlar kronik ağır metal
zehirlenmesi yaşıyorlar ve yavaş yavaş maalesef ölüyorlar
ve işsizlik, iletişim sorunları, psikolojik bunalım, travma
sonrası stres bozukluğu da yaşamaktalar. Bakın göstereyim
onları sizlere, merminin girdiği yer, çıktığı
yer; bu kardeşimiz, Mehmetçiğimiz gazi değil. Bir tanesi
şöyle söylüyor: 8 yaşındaki güzel kızım sol
göğsüme yaslanmak istiyor, Orada kurşun var, olmaz. diyorum.
Ayakkabılarımı bağlar mısın
babacığım? diyor, Alnımda şarapnel var,
eğilemem. diyorum, üzülüyor. Neden gazi değilsin? diyor, Cetvelle
ölçtüler, yeterli değilmiş. diyorum, yutkunuyorum, bir cevap
veremiyorum. Yaşanan bu. Bakın, kurşun, röntgende gözüküyor,
kurşun taşıyor vücudunda, gazi değil. Daha ötesi var
mı bu işin?
Görmeye bile tahammül edemiyoruz,
dayanamıyoruz, üzülüyoruz; gazi değil. Bakınız,
parmağı kopmuş, gazi değil. 15 Temmuzda KHKyle,
biliyorsunuz, bu tarzda olanların hepsi gazi sayıldı.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayılmadı,
sayılmadı.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Yani
sayıldığını biliyoruz biz. Sayılmalı yani
parmağı koptuğu zaman saymayalım mı yani? Gazi
olmasın mı bu vatandaşımız?
Bu nedenle, onlar şunu söylüyor:
Sağlıklarımızı verin. diyorlar veren yok,
Gaziliğimizi verin. diyorlar, veren yok. İnşallah gerek
iktidar partisi gerek diğer muhalefet partileri birlikte çalışacağız,
bu sorunu da çözeceğiz diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Tamer
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TAMER
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; İYİ PARTİ Grubunun gazi
unvanıyla ilgili vermiş olduğu grup önerisi hakkında söz
aldım. Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Evet, gazilik ulvi bir meslektir bana göre. Ulvidir,
Allah rızası için mücadele eden Müslüman askerlerin savaştan
sonra dönüp aldıkları bir unvandır. Yine, savaş anında
büyük yararlılıklar gösteren ve aynı zaman içerisinde ülkeye,
memleketine, milletine, dinine faydalı olan kişilerin de döndükten
sonra alabilecekleri bir unvan olarak da tabir, ifade edilebilir.
Kutsi bir meslek için bana göre de tüm
grupların bu konuda destek vermesi lazım. Yapılabilecek ne varsa
yapmamız gerektiğinin bilinci içerisindeyiz. Bizlerin bu bağlam
içerisinde ilgili şekilde çalışıp verilebilecek bir şey
varsa da vermemiz gerektiğinin de altını çizerek ifade etmek
istiyorum.
Tabii, tıbbi olarak gazilik olabilmesi
adına
Aslında büyük afetler, yine, işte, yapılan büyük bir
savaşta yanında ölüm olan bir askerimiz geldikten sonra 2
şekilde tepki verebilir: Eğer üç dört saat içerisinde tepki veriyorsa
Bunu akut olarak ifade edebiliriz. diye ifade ediyorum. Yok, aylar sonra
ortaya çıkmışsa bunlardan birincisi akut stres bozukluğu,
ikincisi ise travma sonrası bozukluklar diye ifade edilir.
Tabii, bunların hepsi kişide kişilik
bozukluklarına kadar gidebilen, psikolojik olarak bozukluğu ortaya
çıkarabilen bir durumdur. Akut bozuklukların, olayın hemen
akabinde, yüzde 10 ile 15i arası bunlar hemen kendilerine gelebilir,
yüzde 80-85i gibi büyük bir kısmında da akut travmatik kişilik,
stres bozuklukları ortaya çıkabilir ama gazilikle ilgili olanlar
travma sonrası olan bozukluklara daha uygun bir tabir şeklindedir.
Kısaca şunu ifade etmek istiyorum: Gazilik
büyük bir unvan, gazilik büyük, ulvi bir olay. Dolayısıyla
gazilerimiz için yapabileceğimiz ne varsa yapmaya hazır
olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Destek
vereceksiniz olarak anlıyoruz Sayın Milletvekilim.
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubunun
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
şehitlik ve gazilik konusunda duyarlı olunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şehitlik ve
gazilik çok hassas bir mesele. Al bayrağımıza rengini veren
şehitlerimiz ve gazilerimiz akıttıkları kanla bu
vatanı bizlere emanet ettiler. Onun için bu meselede -biraz önce
sayın hatip de konuştu- bu konularda duyarlı olmak çok önemli
ancak eğer yasal düzenlemeden kaynaklanan bir eksiklik varsa elbette bunu
Parlamentoda yapabiliriz. Yok eğer yasal düzenleme var da olayın
meydana geliş usul ve esasları çerçevesinde herhangi bir
sıkıntı, sorun varsa onu da yine Meclis denetim vazifeleri
gereğinde hep beraber takip etmemiz ayrı bir meseledir. Bu hususta
bizim de kendi çalışmalarımız var, bunları tamamladığımız
zaman Mecliste diğer siyasi parti gruplarıyla bir araya gelir,
inşallah bu meseleyi de yeniden değerlendirme imkânına
kavuşuruz.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Sayın
Başkanım, oylamayı çok çabuk
Saymadan nasıl karar
verdiniz, anlayamadık.
BAŞKAN Yani bir gün siz de buraya
oturursanız buradan baktığınızda bütün salonu çok net
olarak gördüğünüzü göreceksiniz. Yani sayı belli.
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Efendim,
sayalım o zaman.
BAŞKAN Yoksa yani emin olabilirsiniz ki bu
noktada tarafsızlığıma hiçbir şekilde gölge
düşürmem.
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Peki.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Biz buradan öyle
göremedik.
BAŞKAN Buradan farklı görünüyor, bir gün
gelirseniz buradan farklı olduğunu görürsünüz.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir adet önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 11/6/2019 tarihinde Van
Milletvekili Muazzez Orhan ve arkadaşları tarafından Bitlis ve
Tatvanda ana dilde yazılı olan tabelaların sökülmesinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
19/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/6/2019 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
11 Haziran 2019 tarihinde Van Milletvekili
Sayın Muazzez Orhan ve arkadaşları tarafından verilen 2642
sıra numaralı Bitlis ve Tatvan'da ana dilde yazılı olan
tabelaların sökülmesinin araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 19/6/2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin gerekçesini açıklamak üzere, parti adına, grup
adına Sayın Ebrü Günay, Mardin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partimin grup önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum.
Le Monde Dergisi 2010 yılında, 335inci
sayısında dünyanın en etkili dilleri listesini
yayınladı ve bu listede Kürtçe 31inci sırada yer aldı.
Tabii, Kürtçenin bu kadar zengin bir dil olması, basında ve dünyada
işlenmiş olması bence önemli çünkü yıllardır uygulanan
tekçi politikalara rağmen, tüm kapatmalara, yayın yasaklarına,
kitap toplatmalarına, yapılan tüm baskılara rağmen Kürtçe
her geçen gün, tüm bunlara rağmen gelişmekte ve kitaplar
yayınlanmakta, yazılmakta, edebiyat ve sanat dili olarak
kullanılmaktadır. Resmî dil olmamasına rağmen 31inci
sırada yer alması ayrıca, Kürt dilinin zenginliğini
gösteriyor. Tabii, bunlar dünyadaki örnekleri. Yine, Avrupada, Japonyada,
Amerikada resmî diller olarak kullanılan, eğitim dili olarak
kullanılan bir dil ama maalesef ki Kürtlerin çok yoğun
yaşadığı ülkemizde her gün baskı ve
sıkıntılarla karşılaşmakta. Bunlardan bir tanesi
Bitlis ve Tatvanda belediyelerdeki Kürtçe tabelaların
kaldırılması.
Tabii, işin ironik tarafı şu: Bitlis,
biliyorsunuz Saidi Kürdiden beri Kürt dilinin ana vatanı durumunda ve
işe buradan başlamış olmak. Yine, 31 Marttan sonra bu halka
hizmet etmek yerine halkın her gün günlük yaşamda kullandığı
dilini yasaklamak ve tabelalarını indirmek başka bir ironidir.
Ve işin daha kötüsü, bence daha ironik tarafı, aynı belediye
başkanları şu an İstanbulda seçim faaliyetleri
yürütüyorlar ve Kürtçe tabelaları kaldıran bu belediye
başkanları muhtemelen seçim faaliyetlerini Kürtçe
yapıyorlardır.
Tabii, ben buradan kendilerine sormak istiyorum:
Bitliste yasak olan Kürtçe İstanbulda neden serbest?
İktidarınızı korumak için devam ettirdiğiniz
İktidarınızı korumak ve sağlamlaştırmak için
Kürtçe serbest iken sizin çıkarlarınıza ters düştüğü
andan itibaren Kürtçe neden yasak?
Tabii, aslında Kürt diline yaklaşımla
ilgili bu konuda ironik birçok örnek vermek mümkün, bunu çoğaltmak da
mümkün. Ama şunu hatırlatmakta yarar var: Özellikle daha bir gün önce
Kürt olduğu için intihar eden İbrahim Layık olayından sonra
bunu tekrardan hatırlatmakta yarar var. Kürtçeye olan
yaklaşımınız -asimilasyon ve ötekileştirmenin
derinleşerek tekrar edilmesi- bu topluma bir yarar sağlamıyor.
Bu toplumda ayrımcılığı, Kürt
düşmanlığını derinleştiriyor, bunu buradan
hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Ayrımcılığı körüklerken
demokrasiden uzaklaştıkça uzaklaşmış oluyorsunuz. Ve
şunu hatırlatmak istiyorum
(x) demekle ve bunu Kürt
illerinde söylemekle Kürtçe üzerindeki yasağı
kaldırmış olmuyorsunuz. Kürtçe illerindeki yasağı
kaldırmak istiyorsanız bunun bir ana dil olarak kabul edilmesi,
korunması ve milyonlarca Kürtün bu dili aktif bir şekilde
kullanmasının önünü açmalısınız. Bunu kendi seçim
politikalarınıza, kendi iktidar politikalarınıza alet
ederek yapamazsınız, bunu bir insan hakkı olarak ele
almalısınız. İnsan onuruna saygının ve
demokrasinin gereği olarak yerine gelmelidir.
Şimdi, tabii, şunu da hatırlatmakta
yarar var: Bölgeyi bilen bilir; bölgede birçok vatandaş aslında
birçok yerleşim yerinin, köyün, kasabanın aslında Türkçesini
bilmez, herkes Kürtçesini bilir. Vatandaşlar günlük hayatlarında bu
yerleri Kürtçe olarak söylerler yani Norşin derler ya da Ömerliye
Mehsert derler ve bir başkası
Aslında bunun Türkçesini birçok
vatandaş bilmez iken yerel belediyenin bunun önünü engellemesi,
tabelalarını kaldırması aslında yerel demokrasiye ve
tabana ne kadar uzak olduğunun, iktidarın sadece kendisini korumak
için bir şeyleri, insanların temel hak ve özgürlüklerini feda
ettiğinin çok kesin, açık örneği.
Şimdi, şunu bir kere açıklıkla
ifade etmek lazım: Kürtler ve Kürt dili bu ülkenin realitesidir. Kürtçe
üzerinde herhangi bir yasaklamanın olmadığı birçok kez dile
getirilmiş olmasına rağmen bu yasaklar neden devam ediyor, neden
hâlâ engelleniyor? Yani sözünün gereğini yerine getirmiş olmak
adına -sözünün eri demek istemiyorum, çok erkek bir kavram, bunu
kullanmak istemiyorum ama- eğer Kürtçe üzerindeki yasağı hâlâ
Kürtçe üzerinde bir yasak yok. derken bu tabelaların neden
kaldırıldığı bir izahata muhtaçtır. Bunun izah
edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Sarıaslan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye genelinde ve Nevşehir ilimizin merkez
ilçeye bağlı İcik, Özyayla, Avanos ilçesine bağlı
Mahmat, Derinkuyu ilçesine bağlı Güneyce, Özlüce ve Ürgüp ilçesine
bağlı Mazı köylerinde, Kaymaklı, Yazıhüyük, Kalaba
beldelerinde yağan şiddetli yağış sonucu oluşan
selden meydana gelen zarardan dolayı çiftçilerimize geçmiş olsun
diyorum, devletimizin desteğini bekliyorum.
Yaşanmış tecrübelere
baktığımızda, belli bir nüfusa sahip yerleşik bir
halkın dilini yasaklamakla sorun çözülmüyor; aksine,
bastırılmış duygusu tepki birikimi yaratıyor, olumsuz
duygulara yol açıyor.
Aslında, rasyonel tartışmalara
açık olması gereken bu konu zaman zaman, Türkiye'nin birçok sorununda
olduğu gibi, ideolojik şablonlarla Ya hep ya da hiç.
mantığıyla ele alınmaktadır. Oysa sorunun elbette ki
ideolojik ve kimliksel yönleri olduğu kadar, sosyolojik, psikolojik ve
pedagojik yanları da vardır. Bir insanın kendi dilini
öğrenmesi, öğretmesi o insanın ve toplumun en doğal insani
hakkıdır. Bu anlamda, kendisini Kürt olarak tanımlayan,
tanıyan kimsenin ana dilini kullanması, öğrenmesi ve
öğretmesinden daha tabii bir şey olamaz.
Bu ülke, özellikle 12 Eylül faşist darbesi
sonrasında yasaklar ülkesi olmuş, bu dönem içerisinde de bir
yığın yasak olduğu gibi, Kürtçe dilinin kullanımı
da maalesef yasaklanmıştır. Bu yasaklama, yapılan hukuksal
mücadeleler sonucunda kaldırılmıştır. Bunu yeterli
görmeyen gruplar, siyasi partiler olabilir, bu da onların en demokratik hakkıdır.
Yasaklarla bir yere varılamayacağı hem dünyada hem de Türkiyede
anlaşılmıştır. Ancak bu yasaklarla mücadelenin yolu ve
yöntemi de önemlidir. Bu mücadele hukuk içerisinde kalınarak, yasa
dışı yollara başvurmadan yapılmalıdır.
Eğitim sisteminde dil meselesi hem demokrasinin
hem de birlikte yaşamanın gerekleri açısından dikkatle
düşünülmelidir. Korkunun değil güvenin hâkim sürdüğü bir ortamda
bu konunun tartışılması hem tarafları hem de ülkeyi
rahatlatacaktır. Bu güven ortamının sağlanmasının
en büyük sorumlusu iktidardır, ülkeyi yönetenlerdir.
Teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Cahit Özkan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her zaman ifade
ediyoruz, hani on yedi yıllık devri iktidarınızda diye
başlanılan süreçte, her zaman, ülkemizi muasır medeniyetler
seviyesinin üzerine çıkarmak için, Avrupa Birliği standartlarını
o Birliğe girme şartıyla değil,
vatandaşlarımızın hak ettiği hak ve özgürlük
mücadelesi olarak gördük ve bugüne kadar, hamdolsun, anayasal ve yasal
reformlar gerçekleştirdik. Bazen bu anayasal ve yasal reformları, bu
reformlardan faydalanacak olan çevreler itiraz etmesine rağmen, hamdolsun,
milletimizle dayanışma içerisinde bunları da hayata geçirdik.
Tabii, on yedi yıllık süreç değil, Türkiye'nin yüz elli, iki yüz
yıllık sürecine baktığımızda, o günden bu güne,
hamdolsun, demokrasimiz çok daha doğru ve güzel bir istikamette yol
alıyor. Özellikle Kürt vatandaşlarımız bu ülkenin kurucu
unsurudur, birlikte savaştık, birlikte mücadele verdik. Bugün
geçmişle olan farkı dikkate alınacak olursa geçmişten
bugüne, hamdolsun, yasakları kaldırdık ve özellikle Türkiyede
Kürtçe üzerine araştırma yapan enstitüler kurduk. Mardinde Artuklu
Üniversitesi, özel olarak bu alanda kurulmuş en önemli üniversitelerden
birisidir. Yine, Kürtçe dil eğitimiyle ilgili yapılan
çalışmalar da ortada ve bunun da ötesinde, bu ülkede Türkiye Radyo
Televizyonu Kürtçe yayın yapan bir kanala kavuştu. Yeterli mi?
Vatandaşlarımızın dilini öğrenebilmeleri ve
yaşayabilmeleri için her türlü özgürlük çalışmasının
da arkasındayız. Sadece Kürt vatandaşlarımızla ilgili
değil, tabii ki nüfus olarak ne kadar olduğuna
bakılmaksızın farklı dil ve lehçelerde de bu
çalışmaların yürütülmesini, sürdürülmesini sağlamak da
Hükûmetimizin demokratik anlayışının bir gereğidir. O
noktada, vatandaşlarımızın kendi dilinde, lehçesinde
konuşmalarının yasaklandığı, engellendiği
yönündeki hiçbir iddiayı asla kabul etmediğimizi ifade etmek isterim.
Bakınız, biz bu ülkede
barışı ve huzuru istiyorsak burada
karşıtlığı yani bir etnik grubu diğeri aleyhine
kin ve nefreti tahrik edecek her türlü yaklaşımları da ortadan
kaldırmamız lazım; bununla ilgili de reformlar
gerçekleştirdik. Onun için biz Allahın izniyle bu ülkede ortaya
koymuş olduğumuz bu mücadeleyi yani demokrasi ve özgürlük
mücadelesini her şeye rağmen emin ve kararlı adımlarla
sürdüreceğiz.
Ve bir Kürtçe ifadeyle, deyişle bitirmek
istiyorum:
(X)
Anlayana.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akçay, buyurun
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu, tutanaklara
anlaşılmayan dil olarak mı geçiyor, tutanaklara nasıl
geçiyoruz bunu?
BAŞKAN Sorarım, cevabını
veririm size.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nasıl geçiyor bu?
Daha önceki konuşmaları Bilinmeyen ve anlaşılmayan dil.
olarak geçiriyorlardı. Sayın Özkanın konuşması
nasıl geçecek arkadaşlar?
BAŞKAN Anlaşılmayan bir dil.
olarak mı geçecek?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Özkan,
anlaşılmayan bir dil konuşmuşsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sen mücadelesini ver
işte.
BAŞKAN Türkçe dışında bir
dil. olarak geçecek.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Anlaşılmayan bir
dil konuşmuşsun bak, anlaşılmayan bir dil.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sen mücadelesini ver,
çık kürsüye.
BAŞKAN Arkadaşlar...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nedir o, anlat onu bir
bakalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sen mücadelesini ver
kardeşim! Sen geç kürsüde mücadelesini ver.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Ne dedin ağabey, ne dedin, bize küfür mü ettin?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ne istiyorsan talebini
kürsüden ver.
BAŞKAN Hepinize teşekkür ediyorum
sayın milletvekilleri.
Müsaade ederseniz söz şu an Sayın Grup
Başkan Vekilinde.
Buyurun Sayın Akçay.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Türkçenin Türkiyenin kimliği, Türk milletinin varlık nişanesi
olduğuna, Türkçe dışında başka resmî dil
arayışında olmanın millî devleti hançerlemek ve başka
amaçlara hizmet etmek anlamına geldiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu verilen grup önerisinde konu edilen ana dil
meselesi zaman zaman ısıtılarak Meclis gündemine de
getirilmektedir. Şunu başlıca ifade etmek isterim ki: Bu ana dil
maskesi ardındaki birtakım talepler aslında bir ölçüde
ırkçı talepler de içermektedir yani satır aralarından bunu
görmek mümkün. Genel olarak, Türkiyedeki bu tür tartışma ve talepler
bağlamında ifade ediyorum: Osmanlı Devletinin son iki yüz
yılına baktığımızda dil meselesi âdeta bölünme ve
parçalanmanın bir aracı hâline getirilmek istenmiştir.
Örneğin Balkanlardaki gerilemede dil meselesi öne çıkarılarak ve
dil üzerinden ayrıkçılık
başlatılmıştır. Bir dili resmî olarak
tanıdıktan sonra artık ayrı milletler, ayrı devletler
oluşmasını seyretmek neredeyse tarihte yaşanan pek çok
olayın hep aynı yönde gösteren ibresi şeklinde olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bugün, kamusal alanda ana
dilin resmî dil olarak tanınması taleplerine karşıyız.
Elbette insanlar, özgür bir şekilde kendi alanlarında, özel
alanlarında, evlerinde, mahallelerinde annelerinden öğrendikleri dili
kullanırlar ve bunu çeşitli vasıtalarla da dile getirebilirler.
Etnik bir kimlik ögesi olarak bugünlerde her ne kadar Kürtçe öne
çıkarılsa da örneğin, Türkiyede, Anadoluda ve Toroslardaki
Türkmenler ve Yörükler de dâhil, pek çok dil ve lehçe
konuşulmaktadır. Mesela, ben Erkan Akçay olarak bu Mecliste annemden
öğrendiğim dille konuşursam, inanıyorum ki Genel Kuruldaki
600 milletvekilinden 500ü anlayamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ben eğer
doğuştan itibaren annemden öğrendiğim dille konuşursam
-ki o dil de Türkçe dememize rağmen- kimse anlayamaz. Bu hâlde resmî
yazışmalar yapılamaz, toplumsal iletişim kaybolur ve ortak
dilimiz kaybolur, dolayısıyla bir milleti tasada, kıvançta ortak
bir topluluk hâline getiren millet varlığımız, millî
varlığımız bundan zarar görür.
Şunu ezcümle ifade ediyorum: Türkiyede hiç
kimse anasının diliyle eğitim almamaktadır,
almamıştır. Binlerce ve yüzlerce yıldır, bu
topraklarda -milyonlarca insanın etnik kökeni, mezhebi, inancı ne
olursa olsun- adına Türkçe dediğimiz bir ortak iletişim
vasıtamız, dilimiz vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın, son
cümlelerinizi alayım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Evet, bölündüğü için
Sayın Başkan, aynı zamanda, bu üç dakikalık
hakkımızı, tabii, yerimizden kullanmak da mümkündür. Çok
teşekkür ediyorum.
Türkçe, Türkiye'nin kimliğidir ve Türkçe, Türk
milletinin varlık nişanesidir. Ülkemizde bir bölücülük faaliyeti
olarak Türkçe dışında resmî dil arayışlarına
girmek ikinci bir Balkan sendromuna kapı aralamaktır ve Türkçe
dışında başka resmî dil arayışında olmak
millî devleti hançerlemektir; başka amaçlara hizmet etmektir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Türkkan, Sayın Oluçun
bir söz talebi vardı. Onu karşılayayım
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Müsaade ederseniz ben,
Sayın Cahit Özkanın sözünden sonra bir şeyler ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun.
23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türkiye pazar günü bir
seçime gidiyor. Bu seçim Türkiye'nin ne ilk seçimidir ne de son seçimi
olacaktır. Bu seçim uğruna, Türkiye'yi ayakta tutan, Türkiyeyi
birliğe, dirliğe kavuşturan ana umdeleri yıkmak gerekmiyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde daha önce bu şekilde
konuşan arkadaşlarımızı Bizim resmî dilimiz Türkçe,
lütfen, kürsüden Türkçe konuşun. diye hep beraber ikaz ettik. Pazar günkü
seçim uğruna, bilmediği bir dili, onu da karıştırarak
kuruşturarak konuşan Cahit Özkanı yadırgıyorum. Bu
kadar popülizm biraz fazla, hele size hiç uymamış. Ne elbise
uymuş üstüne ne pantolon ne ayakkabı, ortada
çırılçıplak kalmışsın. Yazık günah ya! Seçim
uğruna buna değer mi arkadaş ya? (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
RİZGİN BİRLİK (Şırnak)
Ne alakası var, ne alakası var?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Elinle kolunla
konuşmak yerine, varsa konuşacağın buraya gelirsin, oradan
bağırmak yok!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hep sen mi
bağıracaksın?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani popülizm yapmak için,
bir seçim uğruna, Türkiyeyi ayakta tutan bu güzel umdeleri
yıkmayın ya, değmez. Değmez arkadaşlar, günahtır
ya!
BAŞKAN Evet,
anlaşılmıştır Sayın Türkkan.
Teşekkür ederim.
Sayın Oluç, buyurun
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, bir müsaade edin,
Sayın Oluçun söz talebi var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Eyvallah, görmedim.
BAŞKAN Sayın Oluç kibarlık
yaptıkça diğer grup başkan vekilleri önüne geçiyor.
Buyurun Sayın Oluç
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türkçe konuş,
anlayamadım. Duydun mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Bağırma!
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) Zaten Türkçe
konuşuyor. Allah Allah!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biraz sonra
cevabını alacak, az sonra cevabını alacak.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen sakin.
Bakın, bir grup başkan vekiline söz verdim. Lütfen
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Şuraya gel de duyayım, anlayamıyorum. Usul mü
oldu anlaşılmayan dilde konuşmak?
BAŞKAN Evet, Sayın Oluç, siz buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Kürt kimliğine sahip insanların ana dillerinin Kürtçe
olduğuna ve ana dilin evrensel insan hakkı olduğuna, esas
olanın bir ana dilin nasıl geliştirilebileceği, nasıl
korunabileceği olması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Birincisi: Bir saptamayı yapmak istiyorum. Bu
ülkede milyonlarca insan yaşıyor, bu insanlar Kürt kimliğine
sahipler, kültürel olarak baktığımızda böyle bir aidiyete
sahipler ve onların ana dilleri Kürtçe. Olabilir, bazı ana dilleri
anlayamayabiliriz, hepimiz her dili bilmiyor olabiliriz. Mesela, ben Abhazca
bilmiyorum, anlamıyorum ama Abhazların kendi dillerinde
konuşmalarını tuhaf bulmuyorum ya da Çeçenlerin ya da
Ermenilerin ya da Hemşinlilerin ya da Lazların. Yani Türkiyede çok
farklı kültürler, farklı ana diller vardır, toplumun bir
parçasıdır, bu bizim zenginliğimizdir ve bunu
konuşmasından dolayı hiç kimseyi kötüleyemezsiniz çünkü ana dil
evrensel bir insan hakkıdır. Evrensel bir insan hakkıdır,
aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyetinin altında imzasının
olduğu uluslararası demokratik sözleşmelerin de bir
parçasıdır ana dil hakkı ve ana dilinde eğitim hakkı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla, bu evrensel hakkı yok saymak doğru bir
davranış değildir en azından; bunu bir saptamak istiyoruz.
Şimdi, buradaki tartışma, bir ana
dilin nasıl geliştirilebileceği, nasıl korunabileceği,
yok olmayacağı, kültürel olarak nasıl bir ortak
zenginliğimiz hâline geleceği konusudur esas itibarıyla, biz
bunu tartışıyoruz. Bakın, Bitlis ve Tatvan örneklerini
vermemizin nedeni buydu esas itibarıyla. Seçim kampanyası
sırasında, 31 Mart döneminde acaba Bitlis ve Tatvanda aday olan
Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkanları Biz oradaki
Kürtçe tabelayı indireceğiz. diye mi propaganda yaptılar Bitlis
ve Tatvanda? Yapmadıklarından eminim, adım gibi biliyorum çünkü
Bitliste böyle bir şey deseniz oy almanız, destek almanız
mümkün olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitlis ve
Tatvanda yaşadığımız ilk defa başımıza
gelmiyor, kayyumlar da ilk geldikleri zaman bütün belediyelerdeki Kürtçe
belediye tabelalarını indirdiler. Yani orada diyelim Diyarbakır
Belediyesi yazdığı zaman
OYA ERONAT (Diyarbakır) Doğru
değil.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Siz de söz
alıp orada konuşursunuz, bağırmayın. Çok şey
biliyorsanız çıkar konuşursunuz.
Şimdi, bu tür tabelaları indirdiler.
Şimdi efendim, farklı siyasi partilerden de olsalar aslında
Kürtçe ya da farklı ana dillere saygı gösteren çok
arkadaşımız var bu Meclis çatısı altında, bunu da
biliyoruz bunu da biliyoruz, bu iyi bir şey ama Türkiyede bu konuda
engeller ve yasaklar var, bunu da biliyoruz. Yani mesela Kürtçe türkü söyledi
diye yargılanmakta olan genç insanlar var. Yolda Kürtçe türkü söyledi
diye. Şimdi
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ne
zaman?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Var, hâlen
yargılanıyor, getirelim önünüze. Bilmeden konuşuyorsunuz. Çünkü
siz zaten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım lütfen tekrar mikrofonu.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
genel olarak
bilmeden konuşmayı bir erdem sayıyorsunuz, öyle yapmayın.
Şimdi, Kürt enstitüsü kapatıldı bu
ülkede, Kürtçe kurslar, çocukların kursları kapatıldı,
Kürtçe yayın yapan televizyonlar, radyolar kapatıldı, gazete
yasaklandı. Şimdi bunların hepsi yaşandı.
İnternet sitelerinin başına gelenler belli, haber
ajansının başına gelenler belli. Şimdi bunları
niye söylüyorum? Bunları sakin sakin konuşup aslında evrensel
bir hak olanın hepimiz için geçerli olduğunu bilmek ve ona uygun
davranmak iyidir. Bunu müzakere etmek, konuşmak için söylüyoruz.
Bakın mesela, biraz evvel sayın grup başkan vekili dedi ki: Ana
dilinde eğitim alan
Var işte, Garo Paylan, ana dilinde eğitim
aldı Türkiyede.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Ana dili
olduğu için almadı o.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Ermenice ana
dilinde eğitim aldı. Türk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Azınlık
olduğu için.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bir müsaade
edin. Azınlık
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - O, Lozana göre kabul
edilen azınlık kapsamında
Lozana göre yapılan bir
anlaşma.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Tabii ki, bunu
da tartışırız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bak Türkçe
konuşuyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kürtler bu ülkede
azınlık değildir. Dolayısıyla, azınlık
muamelesi göremez.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sapla samanı
birbirine karıştırmayın!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, sohbet
edeceksek ara vereyim.
Sayın Oluç, lütfen tamamlayın. Son
cümlenizi alayım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
Toparlıyorum.
Bakın, istiyorsanız Lozanın o
maddesini de burada oturup sakin bir şekilde tartışabiliriz.
Bunda
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Onu tartışamayız, o tapu.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Anlamanız
açısından diyorum, anlamanız açısından diyorum.
Dolayısıyla
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yok, o konu bizim uzmanlık alanımız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz iyi anlıyoruz da
biraz daha siz çalışın. Bence iyi çalışın.
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu
.
Sayın Türkkan
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Biz de iyi
anlıyoruz. Bunu tartışabiliriz, bunda bir endişeniz
olmasın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türkiyede kalkıp
Lozanın azınlık haklarını bir araya getirmeyin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Fakat,
şunu söylemek istiyorum: Bugün burada
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bakın, 3 kelime
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu,
lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Müsaade edin,
bitireyim. Sayın grup başkan vekili, müsaade edin, bitireyim.
Şimdi, bugün burada
tartıştığımız mesele; Türkçe, Türkçenin ortak dil
olması, Türkçenin resmî dil olması değildir. Bakın, bunu
daha evvel de yaptınız, ben daha evvel de bunu söyledim. Bizim
tartışma konumuz bu değil, bunu tartışmıyoruz.
Elbette ki ortak dilimiz, elbette resmî dil, Türkçenin bu durumunu
tartışma konusu yapmıyoruz. Biz diyoruz ki Kürtçe ana dilin
öğrenilmesi, geliştirilmesi, korunması için eğitim ve
öğretim alanında atılması gereken adımlar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açar mısınız lütfen.
Son kez, lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum,
evet, son cümlem.
Bu adımları konuşup nasıl
atacağımızı tartışalım. diyoruz. Yoksa,
tartışma konumuz Türkçe resmî dil olmaktan çıksın, Türkçe
ortak dilimiz olmasın, herkes birbirini anlamasın. diye bir
tartışmamız yok. O yüzden de bu tartışmayı sakin
bir şekilde yapıp bu konuda yasal ve anayasal atılması
gereken adımları hep birlikte atabiliriz. Bu, ne ülkeyi böler ne
toplumu böler; tam tersine, hepimizi birleştirir, bütünleştirir; bir
araya gelmemizi, gönüllü birliğimizi güçlendirir. Bunu vurgulamak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bir kişi bilmediği bir lisanda 3 kelime söyleyerek
Meclisi karıştırıyor.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Başkanım,
bir Diyarbakırlı olarak söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim? Bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak. mı dediniz, anlamadım?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Bir
Diyarbakırlı olarak.
BAŞKAN Ha, Diyarbakır Milletvekili
olarak, peki.
Sayın Özkan, buyurun.
25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Kürt
vatandaşların dilinin ve etnik kimliğinin devletin anayasal
güvencesi altında bulunduğuna ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
mesele vuzuha kavuşmuştur. Kürt vatandaşlarımızın
dili, kendi kimlik ve etnik kimlik ifadeleri devletimizin anayasal güvencesi
altındadır.
Biraz önce kürsüden konuşmam üzerine en büyük
itiraz sayın grup başkan vekilinden geldi, Lütfü Türkkandan.
Şimdi, bakınız, hiç uzatmaya gerek
yok, buradan ekmek çıkmaz. Biraz önce de iki sayın grup başkan
vekilinin arasındaki muazzam kavga gözlerimi yaşarttı. Ama benim
sizden istediğim tek bir şey var, o da şu: Bakınız,
öyle İstanbul seçimlerini istismar eden biz değiliz. Biz milletimize
güveniyoruz ama sizin çıkıp bağıra bağıra bir
şey söylemeniz lazım. O da nedir biliyor musunuz? PKKnın üst
düzey yöneticisi Bese Hozat çıkacak İstanbul seçimlerinde
Türkiye'deki tüm vilayetlerde Cumhur İttifakının
karşısında kim varsa örgüt olarak bunu destekliyoruz. diyecek,
siz de susacaksınız ha! Siz Cahit Özkana değil, PKKya cevap
vereceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, müsaade
edin, şimdi sıra bende.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Onun dersini vermeden olmaz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli Grup Başkan Vekili,
söz vereceğim. Buyurun Sayın Özkoç, oturun, söz vereceğim.
Müsaade eder misiniz? Bir iki şey söylemem lazım Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tabii.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, biz her
söz alan hatibe grup başkan vekili olarak cevap vererek bu süreci
sürdürecek olursak bizim Mecliste hiçbir çalışma yapmamız mümkün
değil. Milletvekillerimizin konuşmalarını bir an önce
çalışmaları hızlandıralım diye 15 milletvekiliyle
kesiyoruz, on beş dakikayı onlara çok görüyoruz ama grup başkan
vekilleri olarak her bir konuşmada itirazla başlıyoruz,
yarım saat kendi aramızda konuşuyoruz; en sonunda işin
içerisinden çıkamıyoruz, bir de gidiyoruz kürsü arkasında
konuşuyoruz. Rica ediyorum, lütfen.
Sayın Türkkan, Sayın Özkoç, ben sizlere de
söz vereceğim ama bundan sonra herhâlde bir konuşmamız
lazım, bu şekilde bu çalışmaları sürdürebilmek mümkün
değil.
Sayın Türkkan, buyurun.
26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, ben geçmişi belli bir adamım. 60
yaşındayım, kırk senedir kavga ediyorum. Kavga ettiğim
meseleler de bellidir. Türkiye ve Türk milletine karşı olan her
şeyle kavga ettim. Kırk senedir de bedel ödüyorum, 20
yaşından beri bedel ödüyorum. Hiç kimsenin kayığına
binmedim. Bir fayda sağlayacağım diye hiç kimsenin
kayığına binmedim. Bir gün bunun kayığına binip
öbür gün öbürünün kayığa binmedim. Geçmişimden dolayı hiç
kimseye de en ufak bir hesap borcum yok. Beni satanları bir an önce ben
sattım.
Bir şey daha söylüyorum: Bu Mecliste teatral
gösteriyle grup başkan vekilliği yapmak mümkün değildir.
Eğer onu yapacaksanız, Habura gidenlere lahmacun
dağıtırken, Haburdan gelen teröristler rahatsız oluyor
diye Türk Bayrağını indirirken düşünecektiniz. PKK o
yüzden sizi çok seviyor.
Hayırlı günler diliyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sizi destekliyor, bizi
desteklemiyor.
BAŞKAN Sayın Özkoç, siz buyurun lütfen.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Erzurum il
başkanınızın açıklamasını bir okuyun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen önce nasıl bir
İçişleri Bakanlığı yaptığını oku!
Nasıl bir kazaya kurban gitmiş bu Türkiye Büyük Millet Meclisi, seni
vekil yapmış!
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, ara
ver, ara
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nasıl bir kazayla
İçişleri Bakanı yapmış! Sen odacı olamazsın,
odacı! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sen odacı
olamazsın! Nasıl olmuşsun İçişleri Bakanı be! O
bakanlıkta odacı olamazsın sen! Yazıklar olsun, bu devleti
ne hâle getirmişsiniz! Yazıklar olsun size! Odacı
olamayacağın yere bakan olmuşsun sen! Ondan yazık oluyor bu
devlete. Ondan günah oluyor bu devlete. Odacı olamayacağın yere
bakan olmuşsun sen. Odacılık bile çok sana bu memlekette. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
teşekkür ediyorum.
Sayın Özkoç, buyurun lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sağ olun efendim,
geriye çekiyoruz.
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen, yeni bir
tartışmaya mahal vermeyin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ben de geriye çektim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 11/6/2019 tarihinde Van
Milletvekili Muazzez Orhan ve arkadaşları tarafından Bitlis ve
Tatvanda ana dilde yazılı olan tabelaların sökülmesinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Yusufeli Barajı ve bağlantılı HES projelerindeki
uygulamaların incelenerek hukuka aykırı uygulamalar
yapıldığına dair iddiaların değerlendirilmesi
amacıyla verilmiş olan (10/213) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19
Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
19/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/6/2019 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan "Yusufeli Barajı ve
bağlantılı HES projelerindeki uygulamaların incelenerek
hukuka aykırı uygulamalar yapıldığına dair
iddiaların değerlendirilmesi amacıyla verilmiş olan
(10/213) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun 19/6/2019 Çarşamba günlü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere önerge sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bülent
Kuşoğlu.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Trabzonda sel
felaketine uğrayan vatandaşlarımızla ilgili bir
araştırma önergemiz var.
Önergeye geçmeden önce Sayın
Başkanım, ilk defa sizin başkanlığınızdaki,
riyasetinizdeki bir Meclis grubunda konuşuyorum. Tekrar hayırlı
uğurlu olsun diyorum, başarılar diliyorum size.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Trabzonda son birkaç günden beri çok önemli bir sel
felaketi var. 23 Haziran seçimleri dolayısıyla maalesef gündemde
değil ama burada önemli ölçüde bir vatandaş grubumuz maalesef çok
mağdur. 4 vatandaşımız vefat etti, 6
vatandaşımız hâlen kayıp; bunların da vefatından
korkuluyor. Vefat eden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum, zarar gören bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun
diyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum öncelikle.
Sayın İçişleri Bakanı olay
yerinde dün Tarım Bakanıyla birlikteydi, diyor ki
açıklamasında: 7 bina selde tamamen yerinden söküldü. 7 bina,
kocaman apartmanlar tamamen yerinden sökülmüş. Öyle bir sel söz konusu,
binlerce vatandaşımız etkilenmiş. Ve enteresan tarafı
aynı yerde daha önce de sel felaketi söz konusu olmuş, daha önce de
zarar görmüşüz ama ders almamışız, ders çıkarmamışız,
gerekenleri yapmamışız, 4 vatandaşımızın
daha ölmesine sebep olmuşuz, 6 vatandaşımız da kayıp ve
binlerce vatandaşımız da mağdur. Yani gereken dersi de
çıkarmamışız. Onun için bu araştırma önergesini
gündeme getirdik.
Araştırma önergesini veren Artvin
Milletvekilimiz Uğur Bayraktutan -bu arada bir yakınını
kaybetmiş, Allahtan rahmet diliyorum, kendisine
başsağlığı diliyorum bu vesileyle- kendi bölgesi olan
Yusufelide bir hidroelektrik santrali ve onunla bağlantılı bir
proje dolayısıyla 486 milyon liraya ihale edilen bir projenin yani
Yusufeli Barajı ve HES Projesinin ikmalinin 1 milyar 428 milyon TLye
tamamlanması ne anlama geliyor? diye soruyor.
Gerçekten de değerli arkadaşlar, HES
projelerini yapıyoruz. Bizim enerjiye ihtiyacımız var. Türkiye
enerji alanında çok büyük bağımlılıktan dolayı
sıkıntılı. Bu enerji
bağımlılığımızı
bağımsızlığımız açısından büyük
bir tehlike olarak görüyoruz. Petrole ve doğal gaza, maalesef, çok fazla
ihtiyacımız var. Kendi yerli kaynaklarımızdan enerji
üretmemiz lazım, hidroelektrik santraller önemli bu açıdan ama birçok
sıkıntı da içeriyor hidroelektrik santralleri. Bir kere,
vatandaş bulunduğu yerde rahatsız. Vatandaşa rağmen
yapıyoruz yani antidemokratik bir anlayışla biz hidroelektrik
santralleri yapıyoruz ilk olarak. İkincisi, hidroelektrik
santrallerin yatırımlarının neye mal olduğunu, kaça
mal olduğunu, olması gerektiğini bilmiyoruz,
araştırmıyoruz, denetlemiyoruz; böyle bir eksikliği var
hidroelektrik santral yatırımlarının. Ve çevreye ve
doğaya verdiği zararı, tahribatı da hiç
araştırmıyoruz. Bunlarla ilgili gereken analizler
yapılmıyor maalesef, anormal bir şekilde bu işi
yapıyoruz. Bu, Trabzondaki, Araklıdaki sel felaketi de bunu
gösteriyor. Çevreye verilen zarar, tahribat bütün bu ölümlere, bu kadar
tahribata sebep olmuştur. Her ne kadar Tarım Bakanımız
Bunun hidroelektrik santralle bir ilgisi yoktur. diyorsa da hidroelektrik
santrallerin yarattığı yan etkiler dolayısıyla
çevrenin bu kadar tahrip olduğunu ve sel felaketlerine sebep olduğunu
çok iyi biliyoruz. Sayın Bakan da araştırmadan bunu söylüyor
maalesef. Araştırılması, ÇED raporlarının
düzenlenmesi gerekiyor, önemli eksikliklerimiz var.
Sayın Uğur Bayraktutan ve
arkadaşlarının verdiği araştırma önergesinde, 486
milyon liraya mal olan, başlangıç ödeneği bu olan, ihale edilen
bu projenin yüzde 193lik bir artışla -bakın değerli
arkadaşlar, yüzde 193lik bir artış söz konusu, anormal-
tamamlanmasının bir sıkıntı
yarattığından bahsediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Böyle yüzde 193 artışlı ikmal mi
olur? Bu idare tek başına bu kadar yüksek bir ikmal ihalesini
nasıl yapar? Daha önce Limak, Cengiz, Kolinin
başladığı ve beş yıldır yürüttüğü barajı
bundan böyle sadece Limak mı yapacak yoksa her şey bir resimden mi
ibaret? gibi birçok soruyu beraberinde taşıyan, kuşkuları
olan bu projenin, Yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesinin
hakkında kamuoyunda ve ulusal alanda oluşan soru işaretlerinin
giderilmesi amacıyla verilmiş bir araştırma önergemiz var;
desteklenmesini talep ediyoruz.
Bu vesileyle, bütün hidroelektrik santraller ve
Trabzon Araklıda olan hadise gibi, ölümlü hadiselerin de önüne önemli
ölçüde geçmiş olacağız. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu
bizim vazifemizdir diye düşünüyoruz, desteğinizi talep ediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum bu vesileyle. (CHP
ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kuşoğlu.
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın
Nuhoğlu, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hidroelektrik santralleri projelerindeki uygulamaların
incelenerek hukuka aykırı uygulamalar yapıldığına
dair iddiaların değerlendirilmesiyle ilgili grup önerisini
görüşüyoruz.
Kısa adı HES olan bu hidroelektrik
santrallerinin, yapıldığı her yerde iklimi, ekolojik
dengeyi, tabiatı bozduğu bir gerçektir. Dün tam da Trabzonda
yaşanan olay bunun bir göstergesi olmuştur. Haber kanallarında,
oraya giden bakanların açıklamalarında, her yerde sel felaketi
deniyor. Doğrudur, bir sel vardır ama 10
vatandaşımızın 4ü rahmetli oldu, 6sı kayıp, 4
de yaralı var; bunların sorumlusu HES borusunun
patlamasıdır. Bunun altını çizerek tekrar söylüyorum. Orada
HES borusu patlamıştır. Boru dediğimiz böyle boru
değil, içinden kamyonun geçtiği boru. Bu boru
patlamıştır, bundan dolayı vatandaşlarımız
hayatlarını kaybetmiştir ya da kayıptır.
Hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum,
ailelerine ve yakınlarına sabır diliyorum,
başsağlığı diliyorum, kayıp olanların da
sağ salim bulunmasını temenni ediyorum.
Ama bu vesileyle, Trabzon konu edilmişken
birkaç söz de söylemek istiyorum. Trabzon ihmal edilmiş bir şehrimiz.
Doğu Karadeniz Bölgesi tamamen ihmal edilmiş, Trabzon özellikle ihmal
edilmiş.
Çay, fındık ve kivi
3 lira 3 kuruş
açıklandı çaya. Özel sektör 1,96ya alıyor çünkü ÇAYKUR kota
koymuş, üretilen çayı almıyor.
Değerli arkadaşlar, bu konulara girince,
tabii, baktım, çok azaldı vaktim ama Trabzon mağdur
edilmiştir, bir felaket yaşamıştır ama asıl felaket
millî felakettir. Bu millî felaketin bir tarafı İstanbul seçimleri
üzerinden Trabzona yapılan saldırılardır, Ekrem
İmamoğlunu destekliyoruz diye bize yapılan
saldırılardır. Trabzona yapılmadık iftira, hakaret
kalmamıştır. Hiçbir Trabzonlu bunu hak etmiyor çünkü Trabzonlu
çalışkandır, dürüsttür, vatanseverdir; bunlara kimsenin
söyleyecek hiçbir sözü olamaz.
Değerli arkadaşlar, diğer taraftan,
biraz önce konuşulan konu üzerine iki üç cümle söylemek zorundayım.
Sayın Başkan, eğer müsaade ederseniz,
bir dakika daha verirseniz söyleyecek birkaç cümlem var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Bu ülkede
bizler Haburu yaşadık, İmralı müzakerelerini gördük, Oslo
müzakerelerini öğrendik, Dolmabahçede varılan mutabakat metnini de biliyoruz.
İşte şimdi yeniden İmralıya motorlar, kayıklar
gitmeye başladı. Bunları gönderenler utanmadan,
sıkılmadan İYİ PARTİye laf ediyorlar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar) Ülkemizin geldiği
durumun müsebbibi ülkemizi on yedi senedir yönetenlerdir. Gayrimillî, her
şeye evet diyen, ülkemizi bu hâle getirenlerin bugün İYİ
PARTİ mensuplarına söyleyecek tek cümleleri yoktur, olamaz ama
hepsinden önemlisi, ne yaparlarsa yapsınlar pazar günü akşamı
İstanbulda gereken cevabı alacaklardır. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım,
kayıtlara geçmesi açısından
BAŞKAN Zaten sistemi açmayacağım
Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayıtlara geçmesi
için sadece şu hususu ifade etmek isterim: Bakın, On yedi
yılda
diye başlayan cümleler neticesinde
On yedi yıl terörle
mücadelede nereye gelinmiş?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Her gün 5 şehit var,
her gün 5 şehit var. Nereye geldik?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ve bugün,
bakınız, o Kandilde terör örgütleri, PKK kalkmış sadece ve
sadece AK PARTİ Hükûmetini ve Cumhur İttifakını hedef
alıyor. Demek oluyor ki doğru işler yapmışız, biz
doğru işleri yapmaya devam edeceğiz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Rakamları
doğru konuşalım, rakamları doğru konuşalım,
bilmiyorsak konuşmayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen plaka
değiştirmeye devam et. Plakayı değiştirmeye devam et
sen, boş ver.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kim dedi onu?
Plakayı sen mi dedin? Sana var ya
Müfteriliğini göstereceğim
sana, yalanını. Var ya o yalanın altında ezilecek. Daha onu
çok paçavraya çevireceğim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sen?
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Paylan konuşacak.
Sayın Paylan, buyurun.
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Dur bakalım, az
kaldı. Bak nasıl buruşturup atıyorum.
GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan,
bekleyeyim mi?
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin.
Sayın Özkan, müsaade edin lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Buraya hakaret ediyor
efendim o da.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sen kendini eskisi gibi güçlü zannediyorsun. Senin
ağaların Pensilvanyada.
BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu,
bakın, hatibe söz verdim, yapmayın lütfen.
Buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Trabzon Araklıda
büyük bir afet yaşadık. Bakın, arkadaşlar, siz buna yine ne
diyeceksiniz? Maalesef diyorum çünkü her yıl yaşıyoruz, sürekli
yaşıyoruz, kader diyeceksiniz, kısmet diyeceksiniz.
Bakın, açıklandı, az önce bir vatandaşımızın
daha cansız bedenine ulaşıldı, 5e yükseldi ölü
sayısı, 5 vatandaşımız da kayıp ve bunların
büyük çoğunluğu belediye işçileri.
Değerli arkadaşlar, emekçileri kaybettik,
Trabzonluları kaybettik, vatandaşlarımızı kaybettik ve
bu her yıl oluyor. Her yıl birkaç kez olan şey kader olamaz
arkadaşlar, Allah akıl fikir vermiş. Ne demişler: Önce
tedbir, sonra tevekkül. Ya, her yıl birkaç kez yaşanan şey kader
olabilir mi, kısmet olabilir mi?
Değerli arkadaşlar, bakın,
İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu gidiyor oraya Ya, 7
tane evi kökünden söküp götürmüş bu. diyor ama bir şey daha söylüyor
Orada, yukarıda HES yok, HES aşağıda. diyor. Ama
bakın arkadaşlar, çok önemli bir iddia var; Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği Başkanı açıklama yaptı: Sel
alanının hemen üzerinde Yüceyurt Elektrik A.Ş.ye
bağlı Araklı-3 HESin yükleme havuzu var ve bu havuzun borusu
patladı. dedi. Açıkça bu iddiada bulunuyor Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği Başkanı.
Memleketin Tarım ve Orman Bakanı ve
İçişleri Bakanı eğer yalan söylemiyorlarsa gelsinler bu
Meclise bilgi versinler. Bu vatandaşlarımız nasıl öldü? O
sel alanının yukarısında bir HES var mıydı?
HESin yükleme havuzu patladı mı? Bakın, görüntüler var, sel bir
anda geliyor arkadaşlar. Bakın, bir HESin yükleme havuzu
patlamış gibi geliyor, görüntülerde belli.
Bakın, Karadenizde yüzlerce HESle dere
yataklarını tıkadınız, derelerin özgür
akmasını engellediniz, dere yataklarına yolları
genişlettiniz, tek yolları çift yol yaptınız, genişlettiniz
ama o dere yatakları, genişleyen alanları sel
yataklarıdır. Dereyi daralttığına bakmayın;
beş yılda bir, on yılda bir, elli yılda bir geniş
alanda akar dereler, sel yatağı olarak akar ama iki yıl önce
Hopada olduğu gibi, geçen yıl Karadenizin pek çok yerinde
olduğu gibi sel yolları da götürmüştür ve maalesef
vatandaşlarımızın ölümüne sebebiyet vermiştir.
Değerli arkadaşlar, bakın,
Karadenizli yerelde HES istemiyor ama siz yalnızca Trabzona 51 tane HES
yaptınız. Hâlâ pek çok HES Trabzonda inşa hâlinde. Karadeniz boyunca
yüzlerce HES inşaatı var. Ya, Allahınızı severseniz,
bakın, biz niye yerel demokrasi diyoruz? Karadenizin milletvekilleri
burada var, ben de dede tarafından Karadenizliyim. Arkadaşlar, siz
Karadenize sordunuz mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Paylan, tamamlayın.
Buyurun.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, niye yerel
demokrasi diyoruz? Bir yere eğer ki bir santral yapılacaksa, yol
yapılacaksa oranın halkına sorulmaz mı ya? Karadeniz
halkı Biz HES istemiyoruz arkadaş. diyor. Havva Ana Ben HES
istemiyorum arkadaş. diyor. Neden zorla bu HESleri yapıyorsunuz,
neden Karadenizin ekolojisini bu kadar bozuyorsunuz? Bakın, Karadenizin
yağış düzeni değişmiştir, yağış
düzeni dahi değişmiştir, derelere akamamaktadır, her
yıl sel felaketleriyle karşı karşıya kalmaktadır
Karadenizli. Arkadaşlar, bütün bunları araştırmak üzere bu
araştırma önergesine destek verelim. Bakın, araştırma
önergesinin konusunda var; Cengiz, Kolin, Limak. Allahınızı
severseniz, siz bıkmadınız mı üç tane yandaşı
zengin etmeye ya? Bütün ihaleler, bütün santraller, bütün elektrik santralleri
ve bütün HESler neden üç tane şirkete gidiyor, neden üç tane
şirketin zenginleşmesi üzerinden vatandaşlarımız can
veriyor arkadaşlar? Bütün bunları lütfen hep beraber
araştıralım.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Pektaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CİHAN PEKTAŞ
(Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
grup önerisi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, tabii, Trabzon Araklıda sel
felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza,
kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
HESler çevreci projedir. HESler taşkın
oluşturmaz, taşkın önleme görevi yapar.
Esas konumuz Yusufeli Barajı. Yusufeli
Barajı 275 metre yüksekliğiyle, yaklaşık 4 milyon metreküp
beton dolgusuyla dünyanın 3üncü, ülkemizinse en yüksek
barajıdır. Ayrıca baraj gövdesini yapmak için yaklaşık
500 metreyi de bulan dik kazılar yapılmıştır.
Barajın üretim kapasitesi 558 megavattır ve yıllık üretimi
de 1,8 milyar kilovatsaattir.
Şimdi, tabii, burada, bittiği zaman
arkasında 2,1 milyar metreküp su depolayacağı için kendisinden
sonra gelen barajların da üretim kapasitesini artırmaktadır.
Dolayısıyla, Yusufeli Barajının ülkemize yıllık
getirisi 2,2 milyar kilovatsaattir. Bunu da bugünkü rakamlara vurduğumuz
zaman ülkemize yıllık yaklaşık 900 milyon liralık
enerji üretimi getirmektedir.
Tabii, burada 486 milyona ihale edilen iş,
nasıl oluyor da daha sonra yüzde 193 bir keşif
artışıyla yapılmaktadır? deniliyor. Yusufeli
Barajı ikmal inşaatı ihalesi 2018 yılında
yapılmış. 2012 yılında yapılan ihale 486 milyon
liradır. Burada 2012 ile 2018in fiyatları
karşılaştırılıyor. Hâlbuki 2012de yapılan
ihalenin eğer ki siz eskalasyonunu vurduğunuz zaman, 2018de bu rakam
880 milyon liradır. Dolayısıyla, bu yüzde 193lük
artış doğru değildir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İhaleye giren adam
bilmiyor mu bunu?
CİHAN PEKTAŞ (Devamla) - Yusufeli
Barajında, şu konuşuluyor: Neden önceden 3 firma yaptı da
daha sonra tek firma yapıyor? Tabii ki önceki ihale yapılırken
üçlü bir konsorsiyum almış ancak daha sonraki ihaleyi ise bir firma
tek başına almış ve şu anda onun yükleniminde
inşaat işi devam etmektedir. Yani diyor ki: Bir kurum tek
başına nasıl yapar? Bu konudaki Türkiyedeki en yetkili kurum
DSİdir, bunu DSİnin yapmasından daha doğal bir şey
olamaz.
Ayrıca, önergede kamulaştırma
faaliyetiyle alakalı da sorular sorulmaktadır. Şu anda
Yusufelinde, daha önce Muratlı olsun, Borçka olsun, Deriner
Barajında, genellikle -ben DSİde yıllarca
çalıştım- çok fazla mahkemeye gitmeden
vatandaşımızla bire bir anlaşarak kamulaştırma
rakamları ödenmektedir ve şu anda çok yüksek bir oranda da bu
şekilde gitmektedir, hiç kimse mağdur edilmemektedir, herkes
kamulaştırma bedelini almaktadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Herkes mahkemede.
CİHAN PEKTAŞ (Devamla) Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri, mahkeme kararı
neticelenen maliklerin de bedelleri derhâl ödenmektedir.
Tabii, Çoruh Nehri bizim için çok önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen
Sayın Pektaş.
CİHAN PEKTAŞ (Devamla) Dünyanın en
hızlı akan nehirlerinden bir tanesidir. Toplam enerji potansiyeli,
ülkemizdeki HES potansiyelinin yüzde 9,5idir, ülkemizdeki toplam enerji
potansiyelinin ise yüzde 5idir. Dolayısıyla biz bu şekilde
büyük barajlarla enerji üreterek ülkemizin tabii ki enerji ithalatını
azaltma yönünde önemli çalışmaları yürütüyoruz, bundan sonra da
yürütmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
91inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
1inci sırada yer alan İstanbul
Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49 Milletvekilinin
Askeralma Kanunu Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli
Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 69 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 31 ila 60ıncı maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Askeralma Kanun Teklifiyle alakalı olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bir süreç yürütüyoruz, bu kapsam içinde de siyasi
partilerimizin süreci uyumla yürütmeleri demokrasimiz açısından
fevkalade önemli bir kazanımdır diye de özellikle ifade ettik hatta
bu yasa teklifi konuşulmaya, tartışılmaya
başladığı andan itibaren de teklifin önemine binaen, neredeyse,
parti grubumuza dâhil hiçbir milletvekilimiz dışarıda bir
basın açıklaması dahi yapmadılar. İşi
konuşalım, eğer yapılacak doğru şeyler varsa o
doğru şeyleri el birliğiyle hayata geçirelim istiyoruz fakat
üzücüdür, esas konuşmamız icap eden meselelerin
dışında spekülasyona dayalı bazı sıradan
tartışmaları Parlamento kürsüsüne ya da Meclis
sıralarına yansıtıyoruz. Büyüklerim derdi, Laf çok olursa
hata da çok olur. Çok lafta çok hata olur ve çok hatanın sizi
vardıracağı yer de bir günahla buluşmaktan ibarettir. O
sebeple, siyasetçi söz söyleme hakkını kullanırken ne
söyleyeceğini bildiği kadar ne söylemeyeceğini de kestirmeyi
becerebilmelidir.
Fevkalade önemli çalışmalar
yapıyoruz, mevcut yasanın eksikliklerini ikmal etmek adına da
parti grupları arasında, Millî Savunma Komisyonu arasında, hatta
Millî Savunma Bakanlığı arasında yetkili
organlarımız mekik dokuyor. Ama nedendir bilinmez, sürekli bu kürsüye
bir tartışma taşıma gayreti içinde olan
arkadaşlarımız var. Öncelikle, bu kürsüdeyken arkadaşlarımızı
bu alışkanlıklarını terk etmeye davet ediyorum.
İYİ PARTİ olarak bizim hiç kimsenin etnik kökeniyle,
kullandığı dille ilgili en ufak bir
rahatsızlığımız yoktur ama bu Meclis
çatısının mehabetine zarar vermemek gibi bir sorumlulukla da
karşı karşıya bulunduğumuz asla ve kata
unutulmamalıdır. Eski bir İçişleri Bakanı,
oturduğu yerden bir iftirayı tahkim edecek beyanlarda bulunuyorsa,
İYİ PARTİ
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Bundan sonra sizden
müsaade alıp sonra konuşuruz biz!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Estağfurullah efendim, bu İçişleri Bakanlığında
herhâlde böyle bir şey var, 2002den sonra oldu
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Hiç öyle bir
şey yok. Sizden müsaade alır, sonra konuşuruz, merak etmeyin!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) -
İçişleri Bakanlığına oturan kişi, diline endaze
vurmadan ve devlet umurunun sorumluluklarını asla ve kata
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Devlet yönetmek,
sizin hakaretlerinize katlanmak değildir.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
nazarıitibara almadan istediğini söyleme hakkına kendini sahip
görüyorsa
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Devlet umuru, sizin
hakaretlerinize katlanmak değil.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
bunu eleştirme hakkını da bize vereceksiniz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Kusura
bakmayın, sizin hakaretlerinize katlanmak değil.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Yani ben nezaket sınırını zorlamıyorum ki. Herhangi
bir grubu itham etmiyorum, herhangi bir milletvekilini de itham etmiyorum ama
siz olmayan bir şeyi ilzam ediyorsunuz. Bunu yapmaya hakkınız
yok.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Erzurum İl
Başkanınızın açıklamasını okuduk, istifa
etti.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Müsaade buyurun. Bakın, konuşmamdan bile rahatsız oluyorsunuz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Erzurum İl
Başkanınız dün istifa etti.
BAŞKAN Sayın Altınok, lütfen
müsaade eder misiniz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Benim İl Başkanım
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen git, Erzurum İl
Başkanı ol o zaman! Laf atma, git, otur orada, dinle biraz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Sizin kendi il
başkanınız. Saygılı ol, saygılı ol! Sen herkese
böyle bağırıp herkesi de kendine uydurmaya
çalışıyorsun ama kusura bakma!
BAŞKAN Sayın Altınok, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sıkıldıysan
git, il başkanı ol kardeşim, burada ne işin var senin ya!
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Sayın Bakan, siz, bizi belediye başkanlığı
makamında pazarlığa mahkûm ettiğiniz bir kişinin
beyanına göre itham edemezsiniz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Adımı
vererek konuşuyorsunuz, adımı vererek
konuşmayacaksınız.
BAŞKAN Sayın Altınok, söz talep
edin, ben size söz veririm.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bizim elimizdekileri bırakın, medyada sayfa sayfa
yayınlandı, televizyon ekranları saatlerce gösterdi.
İmralıya heyet gönderenler, sizin oturduğunuz parti grubunun temsilcileri.
Kandile heyet ve elçi gönderenler, sizin partinizin temsilcileri. Osloda,
Dolmabahçede pazarlık yapanlar da sizin partinizin temsilcileri. Bize
döndüklerinde
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Benim
adımı vererek konuşmayın o zaman.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Müsaade buyurun canım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onun için ödüllendirildi,
milletvekili oldu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Ben bekçi değilim, ben sizin bekçiniz değilim, karakoldaki
komiseriniz de değilim; ben bu memleketin milletvekiliyim.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Ben de sizin
şamar oğlanınız değilim, kusura bakmayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Ben bunları söyleyeceğim.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Herkes
konuşacak.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Siz, eski görevinize bağlı olarak, önüne gelene ithamda bulunma
hakkına sahip değilsiniz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Kesinlikle
değilim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bakın, siz bunları yaptınız, ondan sonra da dediniz ki:
Bunlar devlet işiydi. Devlet deyince bizim için akan sular durur.
Siyasi geçmişimiz de bugün bu kürsüde söylediklerimize kefildir.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) O eskidendi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Ama bu Kürt kardeşlerimiz size oy verdiklerinde sevgili Kürt
kardeşlerimiz oluyor da başka bir siyasi partiye oy verme tercihinde
bulunduklarında neden PKKlı diye itham ediliyor? Bu, kendi
içinizde sorgulamanız icap eden bir iş.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle bir şey yok.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) Öyle bir şey
yok, onu da siz uyduruyorsunuz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Evet, bu, sizin işiniz.
Şimdi, burada bir şey oldu, bir
arkadaşımız geldi, anlayamadığımız bir
dilden 3 kelime söyledi. Kullandığı bu dilin Kürtçe
olmasından benim zerre muzdarip olmamı kimse beklemesin ama Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bu kürsüye gelen biri Abhazca, Çeçence, Gürcüce
konuşmaya başlarsa o zaman bu yüce Meclisin insicamı bozulur ve
geleceğe dair beslediği emeller ve hedefler de zedelenir.
Aklımıza geldiği gibi konuşmayalım.
Dönüyorsunuz, dolaşıyorsunuz Fetullah
Gülenle, PKKyla, HDPyle bizi iltisaklandırmaya
çalışıyorsunuz. Burada bu işi yapması icap eden en son
kişi siz olmanıza, itham edilecek en son kişiler de bizler
olmamıza rağmen bunu ısrarla sürdürüyorsunuz. Hoşunuza
mı gidiyor size FETÖyle iltisakınız var, PKKyla
pazarlığınız var. dememiz?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) İkisi de
sizde var, ikisi de.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Ne var?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) İkisi de sizde
var.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Siz de beni çok iyi tanırsınız, buraya her geldiğimde
İyi tanırsınız. diyorum. Sen beni o bahsettiğin
terör örgütleriyle irtibatlandırabilecek, iltisaklandırabilecek bir
tek delil gösterebilir misin?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Şu anki duruşunuz
yeterli bizim için.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya sen kendine bak!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Sen çoktan dizinin üstüne çökmüşsün. Benim dik duruşum seni elbette
ki rahatsız eder. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kırkpınar
Sayın Dervişoğlu, siz lütfen Genel
Kurula hitap edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Şimdi zaten Genel Kurula hitap ediyorum, her ne kadar sıraları
boşsa bile.
BAŞKAN Sayın Kırkpınar üzerine
alındı da.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Benim sizden istirhamım şudur: Bakın, siz bizi haksız yere
itham ederseniz biz sizin önünüze vesikalarınızı koyarız.
Bunu da Türkiye Büyük Millet Meclisinde olsun diye asla ve kata istemeyiz.
Şimdi arkadaşım Kürtçe
konuşuyor, birileri de diyor ki: Efendim, seçimler için işmar
mı ediyorsunuz? Ben öyle demiyorum, alışkanlık yaptı,
belki de İmralıya mesaj gönderiyorsunuz endişesi
taşıyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Necdet İpekyüz.
Necdet Bey? Yok.
Kim konuşacak Sayın Oluç?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Necdet Bey
konuşacak.
BAŞKAN Peki.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Topal.
Sayın Topal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Buradan, vatan hizmetinde bulunan bütün
askerlerimize selamlarımı, saygılarımı sunuyorum ve
özellikle sınır boylarında nöbet tutan bütün
canlarımızı, askerlerimizi kucaklıyorum, yüreklerinden
öpüyorum, şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar, dünyada orduların
tarihine bakıldığında, genel olarak önce devletler kurulur,
ondan sonra devletin gereksinimi kadar da ordu kurulur. Fakat bizim tarihimize
baktığımızda durum biraz daha farklı. Kadim devlet
geleneğimizde, milletimiz öncelikle ordusunu kurmuş, ondan sonra
muzaffer olan ordumuz devleti kurmuştur. Yani bu yüzden Kara Kuvvetleri
ambleminde milattan önce 209 yazar ve bu yüzden Kara Kuvvetlerimiz yani
ordumuz kuruluş tarihini milattan önce 209 olarak görür. Yakın
tarihimize baktığımızda, yine cumhuriyetten önce düzenli
ordunun kurulmasını Mustafa Kemal Atatürk ısrarla
istemiştir ve Kurtuluş Savaşını da bu düzenli orduyla
başardık; bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. İşte bugün, iki
bin iki yüz yirmi sekiz yıllık bir ordunun kanununu görüşüyoruz.
Gelenekleriyle var olan halkımızın devletle özdeş
gördüğü, evlatlarını emrine vermekte asla tereddüt
etmediği, hepimizin peygamber ocağı olarak
saydığı bir ordunun kanunundan bahsediyoruz değerli
arkadaşlar. Mütareke dönemlerinde bile, düşmanın her masaya
oturduğunda 1inci madde olarak ısrarla Ordunuzu
dağıtın. diye önümüze şart olarak koyduğu ordumuzun
kanunundan bahsediyoruz. Bu yüzden, orduyla ilgili yapılacak her düzenleme
hayati bir önem taşımakla birlikte, bizim için en kıymetli
varlığımız olduğunu burada bir kez daha ifade ediyorum
çünkü bu, devletimizin bekası, milletimizin bölünmez bütünlüğünün
teminatıdır.
Meclis tarihimize baktığımızda,
değerli arkadaşlar, bütçe görüşmelerinde ister Bütçe
Komisyonunda olsun isterse de Genel Kurulda olsun, 2 kurumla ilgili mutlaka
uzlaşmaya varılır: Biri Hariciye, Dışişleri
Bakanlığı, biri de Türk Silahlı Kuvvetleri çünkü mutlaka
toplumsal bir uzlaşı gerekiyor. Çünkü bu, sadece iktidarı
ilgilendirmiyor; bu, iktidar ve muhalefet bloklarını da ilgilendiren
birliğimizin teminatıdır, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu
sebeple, bu kurumlarla ilgili yapılacak düzenlemede bir toplumsal
mutabakat gerekiyor değerli arkadaşlar.
Evet, değerli grup başkan vekillerimizle
beraber bu konuyla ilgili bizim görüşümüz sunuldu ve bizim
görüşümüz... Şu anda burada saymak istemiyorum, az önce sayın
grup başkan vekilimiz basın toplantısında detaylı bir
şekilde açıkladı. Bu konuda biz, her zaman Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yanında olduğumuzu burada ifade etmek istiyoruz.
Şimdi, tabii, hepimiz çok iyi biliyoruz, 1111
sayılı Kanunun geleneksel bir kültür oluşturduğunu
varsayarsak toplumsal hafızalarda yerini almıştır. Fakat
buradan bu teklifi getiren arkadaşlar -Komisyonda- bunu ne topluma ne Türk
Silahlı Kuvvetlerine maalesef sormadılar. Evet, bu son dört beş
gündür bir mutabakat oluşturuluyor. Biz de en kısa sürede
çıkmasını istiyoruz açıkçası, burada ifade etmek
istiyorum, bizi izleyen bütün askerlerimize buradan bunu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, on yedi
yıllık AK PARTİ iktidarında birçok milletvekili
değişti, MKYK değişti ama maalesef, çark
değişmedi. Neden? Çünkü bu on yedi yıllık dönemde
Silahlı Kuvvetlerimiz bir terör örgütünün inisiyatifine maalesef terk
edildi, iki bin iki yüz yirmi sekiz yıllık ordunun Genelkurmay
Başkanı terörist olarak cezaevine atıldı, vatansever
subaylarımız kumpas davalarıyla işten atıldı,
cezaevlerine konuldu, kozmik odaya maalesef bu dönemde girildi. Sonuçta, 15
Temmuz gibi bir hain girişimle karşı karşıya
kaldık. Bunun müsebbibi kim arkadaşlar? Ve maalesef, bu darbe
girişiminde bulunan hainlerin her birisinin terfilerinin altında,
maalesef, bu iktidarın imzasının olduğunu burada ifade
etmek istiyorum. Genelkurmay Başkanının karargâhına
girildi, rehin alındı, 15 terörist Silahlı Kuvvetlerimizin tüm
komuta kademesini bir düğün salonunda derdest etmeye
çalıştı. O gece Silahlı Kuvvetlerimizin tüm komuta kademesi
rehin alındı, ordumuz neredeyse başsız kalıyordu.
Arkadaşlar, bütün bu olayların
yaşanmasının nedeni kim, sorumlusu kim? Ve hâlâ, maalesef,
açıklığa kavuşturulamadı. Tabii, bunları burada
ifade etmek istiyorum, neden? Çünkü bundan sonra aynı olaylarla
karşı karşıya kalmayalım, yaşamayalım.
Bakın, ben size tarihten bir anekdot anlatmak
istiyorum: 18 Mart 1915, Çanakkale destanı. O dönemde, düşman,
maalesef, 25 Nisan 1915te, Çanakkalede biz destan
yazdığımızda, Arıburnu ve Seddülbahir bölgesine
çıkarma yaptı ve gözetleme taburunu püskürtmeye
çalıştı. Oradan Mustafa Kemal Atatürk gözetleme bölüğünü
görüyor, ne olduğunu soruyor ve onlar 261 no.lu tepeyi gösteriyorlar,
diyorlar ki: Düşman karşıda. Mustafa Kemal Atatürk diyor ki:
Cephanemiz var. Cephanemiz bitti. diyor askerler. O zaman, süngümüz var;
süngü tak ve yere yat. diyor Mustafa Kemal Atatürk askerlere. İşte,
onlar yere yattıkları zaman, düşman da yere yatıyor, ne
yapacağını bilemiyor. O arada zaman kazanıyor. Mustafa Kemal
Atatürk o dönem, hatırlıyorsanız şöyle tarihî bir söz
söylüyor, diyor ki: Ben size taarruz etmeyi emretmiyorum, ben size ölmeyi
emrediyorum. Çünkü biz ölünceye kadar başka kuvvetler bizim yerimizi
alır.
İşte, ben de buradan, kafasına silah
dayanan, Mustafa Kemal Atatürkün Başkomutanlığını
yapan o Genelkurmay Başkanına hatırlatmak istiyorum.
Kafasına silah dayandığı zaman Mustafa Kemal Atatürkün o
sözünü hatırlamalıydı, hele hele, kafasına silah dayayan
kişiyle Mustafa Kemal Atatürkün Çankaya Köşküne helikopterle
inmemeliydi ve o hâlâ maalesef, açıklanamadı, ortaya
çıkmadı değerli arkadaşlar.
Peki, iki bin iki yüz yirmi sekiz yıllık
ordumuzun tarihinde böyle bir olay yaşandı mı arkadaşlar?
Yaşanmadı. Peki, bu duruma nasıl gelindi? İşte, o
yüzden biz Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili düzenleme
yapılırken görüşümüzü dile getiriyoruz. Sadece bizim değil,
özellikle emekli subayların da görüşünün alınması
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, 5inci maddeyle ilgili
endişelerimiz devam etmekle birlikte bu kanunun bir an önce
çıkmasını biz de istiyoruz.
Bir kez daha şehitlerimizi rahmetle yâd
ediyorum. Bütün askerlerimize selamlarımızı,
saygılarımızı iletirken -önümüzdeki maddelerde de ben
tekrar söz alacağım- hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın İpekyüz konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, öncelikle size teşekkür ediyorum
duyarlılığınızdan dolayı.
Değerli milletvekilleri, bedelli askerlik
kavramı her seçim döneminde veya kriz dönemlerinde veya yoğun talep
dönemlerinde gündemimize gelmekte, bu konuda ne yapılacağı
tartışılmaktadır. Bildiğiniz gibi, Türkiyede erkekler
için askerlik zorunlu bir görev ve birçok insan, okumuş,
çalışan, birikimli insan yaşamının belli bir kesiminde
bir mesafe koymakta, mesleklerini de icra etmeden, tümüyle bu görevi yerine
getirmeye çalışmaktalar. Son yıllarda ne oldu? İnsanlar askere
gitmemek için olabildiğince erteleme yollarına girdiler, bakaya
durumuna düştüler ve buradan, yurt dışında olanlar için
dövizle ilgili bir düzenleme diye başlayan bu süreç giderek
yaygınlaştı, her Meclis döneminde bedelliyle ilgili
tartışmalar Meclisin gündeminde oldu. Millî Savunma Bakanı
Sayın Hulusi Akar diyor ki: Eğitim aşamasında ve rütbe
aşamasında, aslında biz askerlikte bir eşitlik
getirmiş olduk. Belki de bir eşitlik gelmiş oldu ama şu
anda, yapılan düzenlemeyi aslında biz siyasetçilerin nasıl
okuması lazım? Yeni getirilen mantıkla eğitimde eşitlik
olsa bile, ekonomide bir eşitlik sağlanmıyor. Her fakir, her
yoksul askerlik yapacak. gibi bir sonuç çıkıyor ortaya çünkü
Parası olan verecek, parası olmayan askerlik yapacak. gibi bir
kavram çıkıyor. Meclisin görevi, aslında dezavantajlı olan,
yoksul olan insanların yanında olmaktır. Türkiyeyi üçe
ayırırsak, en üst veya üst tabakadaki insanlara bakarsak,
istatistiklere göre kabaca 100 bin liranın üzerinde geliri olanlara
bakarsak: Bunlar bir ay askerlik yapıp bedelini ödeyecekler, yararlanacaklar.
Orta gelir tabakasına bakarsak: Bunlar da daha çok, para ödeyemeyecek
durumda olacaklar ya kredi çekmek zorunda kalacaklar ya da para vermedikleri
için altı ay askerlik yapmak zorunda kalacaklar. Peki, en düşük
durumdakiler ne olacak -Türkiyedeki her konuşmacı, her seferinde
ekonomiyle ilgili konuştuğumuzda yoksulluğu dile getiriyoruz,
işsizliği dile getiriyoruz- bunlar ne yapacak? Altı ay
dışında, tekrar altı ay ek bir süre yapacaklar ki ayda 2
bin liraya tekabül eden bir harçlık alsınlar diye düşünülüyor.
Bu durumda ne oluyor? Daha çok, yoksullar askerliği yine yapmak zorunda
bırakılmış oluyor. Parası olan gelecek, bu işten
kurtulmuş olacak. Bu, gerek yasalarımız açısından
gerekse eşitlik ilkesine birçok açıdan aykırı bir
düzenleme.
Bir diğer konu ne? Türkiyedeki bu gelir
gruplarına göre dağıtsak, bunların sayılarına
baksak bir yığın istatistik çıkarıp
paylaşabiliriz. Buradan gelecek olan gelir gerçekten katkı mı
sağlayacak? Hesapladık biz, binde 1 oranında bir
katkısı oluyor, hiçbir katkısı yok. Ama Türkiye'nin askerî
harcamalarına baktığımızda, Türkiye askerî
harcamalarını -Çinden sonra- en fazla artıran ülke konumunda.
Bunu niçin söylüyorum? Sürekli istikrarsızlık, sürekli gerginlik
yaratırsanız savunma bütçesine sürekli para ayırmak
zorundasınız. İlk hükûmetler kurulduğunda AKP döneminde,
nasıl ki İşkenceye sıfır tolerans. deniyordu
Bir
diğer sıfır kavramı niçin kullanılıyordu?
Komşularla sıfır problem, hiçbir sorun olmayacak ama
bakıyoruz ki bütün komşularla problem olduğu gibi,
harcamalarımız da giderek artmakta. Bir taraftan da bu yoksullar para
bulmak için bankaya gidip kredi çekmek zorunda kalacaklar.
Arkadaşlar, gerçekten ben merak ediyorum,
evlilik paketleriyle ilgili reklamlar düzenliyor bankalar, tarımla ilgili
reklamlar düzenliyor, askerlikle ilgili para için nasıl bir reklam
düzenleyecekler veya ödeyemezse ne olacak? Şu anda biliyoruz ki birçok
kredi kartı, birçok tüketici kredisi ödenemiyor, birçok çiftçi borcunu
ödeyemiyor. Ne yapacaklar peki? Hadi, borcunu ödeyemiyorsun, tekrar askere
gel. Böyle mi diyeceğiz? Böyle bir şey olmaz. Tam tersi, bunlara,
bizim yoksul ve dezavantajlı kesimlere destek olmamız lazım,
dezavantajlı kesimlere sahip çıkmamız lazım ve dün de
belirtmiştik, biz zaten askerliğin zorunlu olmasına
karşıyız.
Bir taraftan da kamu harcamalarının
karşılanması için bu sistem getirildiği gibi, ordunun
önemli bir kısmının profesyonelleştirilmesi gerekir. Bu ek
altı aylık sürede bunlar nasıl profesyonelleştirilecek?
Zaten yoksullardan gelmiş oluyor.
Türkiyede savunmayla ilgili yapılan bu
harcamalar, hesaplamalara göre, yüzde 46 oranında artmış ve bu
AKP döneminde artmış. Kişi başına askerî harcama
rakamları daha önce, 1988 yılında 51 dolar iken şu anda -2015
en yakın hesaplama tarihi- 202 dolara dönüşmüş ve bunlar, hepsi bizim
cebimizden çıkmakta. Askerî harcamalar hızla artarken insanlar
cebindeki parayı hesaplayıp markete gittiğinde ne
yapacağını tartışıyor ve
anımsarsınız, daha önceki dönemde de konuştuk, patates
meselesi, soğan meselesi gibi; şu anda en çok konuşulanlardan
birisi de kıraathaneye de gitseniz, herhangi bir yere de gitseniz insanlar
S400ü konuşuyor, insanlar F35i konuşuyor, bütün bunlarla ilgili
hesaplamalar yapılıyor. İnsanlar döviz kuruna bakarken Acaba bu
S400 nasıl olacak, ne edecek? diye hesaplıyor. Sıfır
problem dediğimiz de de gerçekten bir gelgit yaşıyoruz. Daha
önce Rusyayla çok iyi dosttuk, problem yaşadık, şimdi tekrar
dost. Suriyeyle çok iyi dosttuk, problem yaşadık, tekrar problem.
Suudi Arabistanla iyi dosttuk, tekrar problem, tekrar iyi dostluklar. Bütün
herkesle gelgitler olduğunda artık, bizim
vatandaşlarımız gerçekten şaşırmış
durumda. Bu, savunmayla ilgili; kiminle dostuz, ne yapacağız, kim
düşman, onu bile karıştıracak düzeye geldik. En önemli
şey askerî harcamalarda, bir ülke barış için hizmet etmiyorsa,
sürekli kaygı düşünüyorsa silaha para yatırır veya bir
iktidar -sürekli kalmak- için kendi iktidarını korumak istiyorsa
barış dışında, sürekli savaş söylemini gündemde
tutuyor, sürekli gerginliğini gündemde tutuyor. Eğer biz dünyaya da
bakarsak daha demokratik adımları, daha barışçıl
söylemleri olan ülkelerde savunma bütçesi daha azalıyor, dezavantajlı
insanlar daha da yararlanıyor. Az önce belirttiğim gibi, yoksulluktan
söz ediyoruz, yoksulların var olduğunu savunuyoruz, Altı ay
yap. diyoruz, Altı ay daha yaparsan sana ayda 2 bin lira para verilir.
diyoruz. Sorun para vermek değil, yoksullukla mücadeledir, yoksulluğu
önlemektir. Biz yoksulluğu önlemekle ilgili politika geliştiremezsek
nice bedelliler çıkarırız, nice bedelli uygulamalar
çıkarırız. Bunu düzenlememiz lazım. Yoksa bedelli olan ne
oluyor? Afyonda oturan, Denizlide oturan, Batmanda oturan, Siirtte oturan,
Şırnakta oturan
Bunlar, bu Mecliste oturanlar, parası olanlar
için mi düzenlemeler yapıyorlar? Bizim onlar için bir düzenleme
yapmamız lazım.
Bir diğer konu: Burada -yani zaman biraz
daralıyor- er dediğimiz kişi genelde, şu anda bile en zor
şartlarda hizmet veren ve yerine getirmeye çalışandır çünkü
bekleyemiyor da bir an önce askere gidip tekrar normal -evliyse, çiftçiyse
neyse- yaşamına dönmek istiyor. 15 Temmuzda Yazgülü Aldoğana
yazılan bir mektup var. Ahmet Özdemir, Çorumlu, beş günlük asker.
Hemen emir veriliyor: Çık dışarı, havaalanına
doğru, İstanbul Atatürk Havaalanına
O zaman
hatırlarsınız, IŞİDin bir saldırısı
olmuştu. Diyor ki: Tekrar bir şey mi var? Ve orada
yakalanıyor, müebbet, cezaevinde şu anda ve problemini yansıtmak
için gazetelere yazı yazıyor. Bunu niçin anlatıyorum? Yoksullar,
dezavantajlılar her dönem mağdur oluyor. Peki, o dönem ne oldu? Üst
rütbeliler yakalanmadı veya neydi? Adil Öksüz gibi kişiler
yakalandı, tekrar kayboldular ve uçup gittiler ama erler içeride. Bunlara
ait bir düzenleme yapılmazsa, barışla ilgili söylemler
gelişmezse buna benzer problemler çok artacak.
Bütün siyasi partiler yanılmıyorsam tekrar
bir konsensüs geliştirdiler. Bu hazırlanan taslakta
Cumhurbaşkanıyla ilgili, 45inci maddeyle ilgili bir düzenleme
vardı. İşte, Cumhurbaşkanının barışta,
olağanüstü hâlde, seferberlik hâllerinde, savaşta, gerekli
gördüğünde kişileri askerlikten muaf tutması için bir düzenleme
vardı, yanılmıyorsam bir düzenleme yapılmış.
Arkadaşlar, bunu hazırlayanlar, bir
taraftan Cumhurbaşkanına Başkomutan diyorlar,
Başkomutanın tanımını getiriyorlar. Başkomutan
kalkacak, birilerini askerlikten muaf tutacak. Bir taraftan da
Cumhurbaşkanı onayıyla bu, herhâlde kendisinin bilgisi
dışındadır çünkü bilse bunu hazırlayanlara kızar-
bir ay para vermemek için muaf tutulacak. Koskoca bütçe var ya, her yemeği
bile şeydir ya
Onların parasını vermeyecek, bunu şey
yapacak. Bu ayrıcalıklardan vazgeçmek lazım. Yapılması
gereken, bütünüyle -bu ikinci bölüm üzerinde konuşulan şeyler ve dün
de belirttiğimiz gibi- vicdani reddin tanınması dâhil, askerî
harcamaların artırılması değil, komşularla iyi
ilişki içerisinde ve ülkenin içinde de barış söylemi
Herhangi
bir yasal düzenleme yapacaksak herkese eşit şekilde
ulaşmamız lazım, parası olana ayrıcalık
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İpekyüz, son cümlenizi
alayım.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Ha, düzenleme yapmak
lazım, zorunlu askerlikte düzenleme yapmak lazım ama mağdur
olan, dezavantajlı kesimleri de gözetmemiz lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Kirazoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT
KİRAZOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Ağrı Diyadin ve Trabzon Araklıda
yaşanan sel felaketleri nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum.
Ayrıca, Mısırın seçilmiş
tek Cumhurbaşkanı Muhammed Mursiyi de şehadeti vesilesiyle
huzurlarınızda rahmetle anıyorum.
Bugün 69 sıra sayılı Askeralma Kanunu
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum, yüce
Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.
Millet ve devlet geleneğimizde askerlik
peygamber ocağıdır ve askerlik, milletimizin yükümlülük
esasına dayalı en eski kurumsal yapılarından biridir.
Dünyada ve Türkiye'de askerî teknolojinin yani savunma sanayisinin süratle
gelişerek yeni silah sistemleriyle araç gereçlerin çeşitlenmesi,
muharebe sahasında yaşanan konsept değişiklikleri, bölgesel
ve küresel güç dengelerinin değişkenliği, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin dünyadaki gelişmelere hızla ayak uydurmasını
teminen, yeni donanımlarla etkin personel kullanımını
zorunlu hâle getirmiştir.
Yeni askerlik sisteminin, yapılan bu
çalışmanın temel amacı, öncelikle Silahlı
Kuvvetlerimizin bu ihtiyacı ile toplumun beklentileri ve bireylerin
bedelli askerlik talebi arasında dengeli bir şekilde bir
karşılama sağlamaktır. Bu çerçevede, kanun teklifinin
yasalaşmasıyla 1111 sayılı Askerlik Kanunu ile 1076
sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu
kaldırılacaktır. Bu kanunlarda düzenlenen konuların tek
kanun altında toplanarak uzun yıllardır asker alma süreçlerinde
yaşanan belirsizliklerin ve beklentilerin giderilmesi, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaçlarına uygun personel seçiminin önünün açılması,
ülkenin sahip olduğu nüfus gücünün daha etkin ve verimli hâle getirilmesi,
kullanılması amaçlanmaktadır. Buna göre, askerlik
yükümlülüğünün, iş hayatını bölen, aile
kurulmasını geciktiren, eğitim süreçlerini etkileyen ve iş
bulmayı zorlaştıran bir süreç olmaktan çıkarılarak hem
bu süreçleri hızlandıran hem de ekonomiye ciddi katkılar
sağlayan ve toplumsal yaşama katkılar getiren bir yapıya
kavuşturulması amaçlanmaktadır. Tabii, tüm bunların en
önemli sonucu da Türk Silahlı Kuvvetlerindeki yetenekli askerî personelin
sistem içinde kalması sağlanarak Türk Silahlı Kuvvetlerimize
katkı sağlanması umulmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yapılan bu düzenlemeyle kökleri hem bizim tarihimize
dayanan hem de modern ordularda kullanılan bir sistem oluşturulmaya
gayret edilmiştir. Yeni sistemde, gençlerin kişisel, mesleki ve
eğitim alanlarındaki ihtiyaçları göz önünde tutulmuş,
askerlik görevini çeşitli sebeplerle erteleyen 2 milyon 200 bin gencimize
ek olarak, her yıl sisteme dâhil olan askerlik çağındaki
yaklaşık 700 bin gençten de uygun bir şekilde askerlik
hizmetlerinde faydalanılması ve başvurularının
alınması sağlanmıştır.
Bu düzenlemeyle, Millî Savunma
Bakanlığı ve diğer kamu kurumları iş
birliğinde, çağın teknoloji ve gereklerini, hem tarihimizi hem
millî, manevi hem de mesleki değerlerimizi göz önünde bulundurarak
ihtiyacımıza uygun bir askerlik sistemi kurgulanmaktadır. Bu
sistem kurgulandığı zaman, tüm askerî okullarımız,
harp okullarımız, subay okullarımız ve diğer
eğitim merkezleri daha istekli ve nitelikli insan kaynağına kavuşmuş
olacaktır. Mehmetçik ayrıca her zaman bu sistemin temel unsuru olmaya
devam edecek ve her Türk vatandaşı erkek peygamber
ocağını tanıyacaktır muhakkak.
Bu düzenlemeyle yapılan birkaç
değişikliği sizlerin bilgisine sunmak istiyorum: Askerlik hizmet
süreleri tahsiline bakılmaksızın her erkek Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı için altı ay olacak, bunun bir ayı temel
eğitim, beş ayı kıta hizmeti olacaktır. Erbaş ve
erlerden altı aylık zorunlu askerliğini tamamlayanlardan
altı ay daha askerlik yapmak isteyenler, uygun görülmesi hâlinde
-sıralı amirlerinin- askerliğe devam edebilecek ve bunlara bu
süre için asgari ücret tutarında harçlık ödenecektir. Yedek subay ve
sistemin yeni bir unsuru olan yedek astsubaylar için askerlik on iki ay
olacaktır. İki veya üç yıl süreli yüksek okullardan mezun
olanlar iki ay eğitim ve on ay kıta hizmeti olmak üzere yedek
astsubay olarak askerlik yapabilecek ve astsubayların tüm haklarından
yararlanabileceklerdir; bu da önemli bir yeniliktir.
Bu kanunla, bedelli askerlik sürekli ve
öngörülebilir yapıya kavuşacaktır. Yirmi yaşını
dolduranlar bedelli için başvurabilecek, bedelli üst yaş
sınırı lise mezunları için 22, mesleki ve teknik lise
mezunları için 25, fakülte, yüksekokul ile meslek yüksekokullarında
-dört yıllık olanları- öğrenim görenler için 28, doktora
yapanlar için 35 olacaktır. Kanunun yayımından sonra yoklama
kaçağı olanlar ile bakaya kalanlara bir defaya mahsus bedelliye
başvurma imkânı tanınacaktır. Bedelli askerlik ücreti memur
maaşına endeksli bir formülle her yıl güncellenecek ve
peşin olarak ödenecektir. Bedelli askerliğin ekonomimize gelir
getireceği ve bu gelirin de savunma sanayisi ile Türk Silahlı
Kuvvetleri faydasına kullanılacağı açıktır.
Askerlik hizmetini tamamlayanlara askerî
öğrenci, dış kaynaktan muvazzaf subay, astsubay; sözleşmeli
subay, astsubay; uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş, er temininde
belli bir miktara kadar ilave puan verilebilecektir.
Yeni askerlik sistemi Silahlı Kuvvetlerimiz
açısından daha dinamik ve operasyonel bir yapı için profesyonel
yükümlü askerlik dengesini sağlayacaktır. Ayrıca, tüm
vatandaşlar tarafından genel askerî eğitimin alınması,
yedek astsubaylık sistemiyle insan kaynaklarının etkin
kullanımı ve bedelli geliriyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı
sıra, askerliğin kısalması ve eşitlenmesinin
getirdiği avantajlar, vatandaşa sunulan seçeneklerin
artırılması, TSKde istihdam imkânlarının
artırılması, öğrenim hakkı güvencesinin temin edilmesi
ve her şeyden önemlisi, planlanabilir, öngörülebilir bir sistemle insan
kaynakları israfının engellenmesi gibi faydalarının
olacağı aşikârdır.
Yeni askeralma kanununun
vatandaşlarımız ve ülkemiz için hayırlara vesile
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Saffet Sancaklı.
Sayın Sancaklı, şahsınız
adına da söz talebiniz var, size toplam on beş dakika süre
vereceğim birleştirerek.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri de
televizyonları başında izleyen büyük Türk milleti; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Esasen, Türkiye'de uzun süreden bu yana zaman zaman
dillendirilen ancak bir türlü nihayete kavuşmayan önemli bir düzenlemeyi
görüşmekteyiz. Günümüzde dünyadaki askerlik uygulamalarına
baktığımızda karşımıza iki tip askerlik
sistemi çıkmaktadır: Biri profesyonel askerlik, diğeri ise
bizdeki gibi zorunlu askerlik sistemidir ancak her iki sistemde de kendine özgü
zorluklar, olumlu ve olumsuz yönler bulunduğu bilinmektedir. Öte yandan,
ülkelerin güvenliklerine yönelik tehdit, risk ve diğer jeopolitik sorunlar
da değişime uğramaktadır. Ayrıca, teknolojik
ilerlemeler sonucu, modern ve karmaşık silah sistemlerine sahip
ordularda eğitimli ve bilgili personele gerek duyulmaktadır.
Bugün baktığımızda, Türk
Silahlı Kuvvetleri personel mevcudunun önemli bir bölümü profesyonel
askerlerden oluşurken iç güvenlik harekâtı gibi özellik gerektiren
görevler de bu askerî personel tarafından yerine getirilmektedir.
Bugün ülkemiz coğrafyasında cereyan eden
başta Suriye, Irak ve son dönemde Doğu Akdenizdeki hareketlilik,
ülke olarak teyakkuzda olmamız gereken bir dönemde olduğumuzu
işaret etmektedir. Bir yandan baş döndürücü jeostratejik ve
jeopolitik gelişmeler yaşanırken diğer yandan da terör
örgütleriyle mücadelemiz de son hızıyla ve gayretiyle devam
etmektedir.
Tam böyle bir dönemde görüşmekte olduğumuz
kanun teklifiyle herhangi bir zafiyete ve boşluğa mahal
verilmemelidir. Bu yüzden, Türk Silahlı Kuvvetleri yeni sisteme geçiş
sürecini iyi planlamalı, mevcut riskleri göz ardı etmemelidir.
Uluslararası askerî araştırma
şirketinin (Global Firepower) araştırmasına göre ordumuz,
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri arasında en güçlü ordu, dünya
sıralamasında ise 7 ile 9 arasında yıldan yıla
değişen sıralarda yer almaktadır.
Unutmayalım ki 15 Temmuz sonrasında
ordudaki FETÖcüler temizlenmeye başladığında birileri
Müttefiklerimiz tasfiye ediliyor. diye feryat figan etmiş, kimisi de
Türk ordusu zayıflıyor. diye timsah gözyaşları
dökmüştü. Ancak şerefli Türk ordusu bunun böyle
olmadığını dosta düşmana göstermiş ve
ispatlamıştır. 15 Temmuzdan kırk gün sonra, kısa bir
sürede Fırat Kalkanı Harekâtı bu tezviratın bir
karşılığı olmadığını ortaya
koyarken Zeytin Dalı Harekâtı ise neyin ne olduğunu tam
manasıyla göstermiştir. Kahraman ordumuz, hain PKK ve FETÖyle
mücadelesine devam ederken diğer yandan namusumuz olan sınır
güvenliği konusunda da hiçbir taviz vermemektedir.
Tüm bu özverili ve meşakkatli görevler için
şimdi önümüzdeki bu teklifle iyi seçilmiş ve eğitilmiş,
uygun görevde istihdam edilmiş, ruh sağlığı yerinde,
heves ve arzusu yüksek bir insan gücüne ulaşılması
hedeflenmektedir. Bir yandan Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev
yapmanın çekiciliği artırılırken profesyonel askerlik
günün ihtiyaçlarına göre de şekillendirilmektedir. Ancak bu düzenleme
hayata geçirilirken hâlen silah altındaki ve emekli olmuş uzman çavuşlarımız
ile uzman erbaş ve erlerimizin ekonomik ve özlük haklarındaki
haklı beklentileri de giderilmelidir.
Önümüzde uzun ve zorlu bir dönem olacağı
bugünden şekilleniyor. Baktığımızda kendini müttefik
olarak adlandıran ancak her fırsatta bu müttefikliğin
gereklerinden kaçınanlar şimdilerde S400 savunma sistemini bahane
ederek akıllarınca tehdit ettiklerini sanıyorlar. Benzer yöntemi
ve niyeti, Suriyedeki terör örgütlerine verdikleri destekle de gösteriyorlar.
Bu kürsüden Türkün gücünü ve dirayetini sınamasınlar diyorum. Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde hiç imkânlarımız yokken
yedi düvele karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşında
tarihte neler yaptığımızı, bundan sonra da neler
yapabileceğimizi iyi düşünsünler; Türkün gücünü, dirayetini de
sınamaya kalkmasınlar. Müttefiklik adabıyla hareket eden
Türkiyenin iyi niyeti suistimal edildiğinde karşılarında
bambaşka bir Türkiye göreceklerinden de hiç şüpheleri olmasın.
Türk milletinin şanlı tarihi nice art niyetlileri bozguna
uğratmasıyla doludur.
Napolyonu hepimiz biliyoruz. Tarihte Napolyon
şöyle bir söz söylemiş; biz bu sözü hatırlayalım ama herkes
de bütün dünya da bu sözü hatırlasın: "Bana Türklerden kurulu
bir ordu verin, dünyayı rehin alayım." Bunu söyleyen de
meşhur savaşçı Bonapart.
Irakın kuzeyi Hakurk bölgesinde 27 Mayıs
2019'da başlatılan Pençe Harekâtı planlandığı
şekilde başarıyla devam etmektedir. Harekâtın
başlangıcından itibaren etkisiz hâle getirilen terörist
sayısı 50yi geçmiştir. Komando birliklerimiz PKK terör örgütüne
ait sığınak, mağara ve silah mevzilerini tespit ve imha
faaliyetlerine de devam etmektedir.
Bu vesileyle, Atatürk başta olmak üzere,
vatanımız, al bayrağımız, milletimiz için
canını feda eden tüm şehitlerimizi bir kez daha saygı ve
şükranla anıyor, kahraman gazilerimize de esenlikler diliyorum.
Kısa bir bilgi vermek de istiyorum -biliyoruz
hepimiz ama- 2 milyon 300 bin kişi şu anda askerlik
yaşını geçmiş. Türk Silahlı Kuvvetleri her sene 300
bin kişi alabildiğine göre -ihtiyacı o kadar olduğu için-
nüfus genç olduğu için her sene 700 bin kişi de askerlik
yaşına geldiğine göre her sene bir 400 bin fazlalık var. Bu
kanayan yarayı biz çözmek zorundaydık. Şu anda direkt 3 milyon
kişiyi ilgilendiriyor ama aileleriyle birlikte 15-20 milyon kişiyi
ilgilendiren bir yasayı görüşüyoruz ve inşallah, en kısa
zamanda da çıkaracağız bunu.
Tabii, Milliyetçi Hareket Partisinin görüşleri,
duruşu hiçbir zaman konjonktürel olmamıştır; Milliyetçi
Hareket Partisinin duruşu, görüşü, bakışı her zaman
ilkeseldir. Ne demek istiyorum? Milliyetçi Hareket Partisi kurulduğundan
beri devletinin ve milletinin yanında olmuştur. Bugün de aynı
şekilde bu yasa bizim hem devletimize hem milletimize hem şerefli
Türk ordusuna çok büyük katkılar sağlayacağı için ve çok
büyük sorunları çözeceği için de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
yasanın arkasındayız.
Elli yıldır şerefiyle,
şanıyla yürüyen bu Milliyetçi Hareket Partisi her zaman devletinin ve
milletinin yanında olduğundan dolayı da buradaki 49
arkadaşımın -milletvekili- hepsiyle onur ve gurur duyuyorum.
Sizlere de buradan teşekkür etmek istiyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sürem var, ne kadar sürem var? Sekiz dakikam daha
var. Kolay kolay kürsüye çıkamıyoruz, sıra gelmiyor ama ben bu
sekiz dakikamı bu bekleyen 15-20 milyon kişi için feda ediyorum ve
bir an önce bu yasanın çıkması için de kürsüden
ayrılıyorum.
Beni dinlediğiniz için de teşekkür ederim.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sancaklı, ben de
teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde soru sormak isteyen milletvekilimiz
var mı? Yok.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
4 milletvekilimizin 60a göre söz talebi
vardır, önce onları karşılayacağım.
Sayın Güzel, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin,
hasta mahpus Mehmet Emin Özkanın Adalet Bakanlığının
ihmalinden kaynaklı mağduriyetinin giderilmesi için herhangi bir
girişimde bulunulup bulunulmayacağını öğrenmek
istediğine, tüm hasta tutsakların tahliye edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Diyarbakır D Tipi Cezaevinde kalan 88
yaşındaki ağır hasta mahpus Mehmet Emin Özkan bugün
görüşe çıkarken geçirdiği baygınlık nedeniyle
hastaneye kaldırıldı. Birçok ağır hastalığı
bulunan ve durumu son derece kritik olan Özkan için 27 Ağustos 2018
tarihinde İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna
yaptığımız başvuruya, 22 Ekim 2018 tarihinde Komisyon
tarafından başvurunun incelenmesi için Adalet
Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden bilgi
talep edildiği söylenmiştir ancak Adalet Bakanlığı ve
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü aradan geçen onca zamana rağmen
hiçbir girişimde bulunmamıştır. Hasta mahpus ölümle burun
burunadır. Hasta mahpusların maruz kaldığı
ağır hak ihlallerinden Adalet Bakanlığı bizatihi
sorumludur. Özkanın Adalet Bakanlığının söz konusu
ihmalinden kaynaklı mağduriyetinin giderilmesi için herhangi bir
girişimde bulunulacak mıdır?
Ve şunu da ifade etmek istiyorum: Tüm hasta
tutsaklar tahliye edilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çilez
28.- Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, Amasya ili
Merzifon ilçesi belediyesinde toplumsal barışı tehdit eden
işten çıkarmalara karşı yetkilileri sorumluluğunun
bilincinde davranmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Amasya Merzifon ilçemiz belediyesinde işçi
olarak çalışan 4 kardeşimiz gerekçesiz olarak işten
çıkarılmıştır. Alın teri ve emek üzerinden
siyaset yapılmasını doğru bulmuyorum. Belediye yetkililerimizden,
işten çıkarılan 4 kardeşimizin bir an önce göreve
iadelerini talep ediyorum.
Yeni seçilen tüm belediye
başkanlarımıza sesleniyorum: Sizler şehreminisiniz, bu
sıfatın hakkını veriniz; icraata, yatırıma,
şehirlerimizin imarına enerjinizi harcayınız, insanlarımızın
hayatını kolaylaştırınız. Seçimlerden önce
verdiğiniz işe alma vaat ve sözlerinizin acısını
mevcut çalışanlardan çıkarmaya çalışmayın; yeni
istihdam alanları oluşturun, ekmekle oynamayın, ah almayın.
Sendikal baskılar, mobbing uygulamaları ve
bu tür keyfî uygulamaların artacağı kaygısı
toplumumuzu rahatsız etmektedir. Toplumsal
barışımızı tehdit eden bu uygulamalara karşı
yetkilileri sorumluluğunun bilincinde davranmaya davet ediyorum. Bu tür
işçi çıkarmalarının artık olmamasını
diliyorum.
Herkesi, emeğe ve alın terine
saygılı olmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Eronat
29.- Diyarbakır Milletvekili Oya
Eronatın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; az önce, HDPli Grup Başkan
Vekili kayyumlar zamanında Diyarbakırdaki belediye binaları
üzerindeki Kürtçe tabelalarının indirildiğini söylemişti.
Diyarbakırda hiçbir tabela indirilmemiştir, bir defa bunu
söyleyeyim. Bu da eğer görünüyorsa ekranlardan,
asıldığından beri indirilmemiş tabelalardan biridir.
Kürtçe konuşma ve yazmanın AK PARTİ iktidarları döneminde
serbest bırakıldığını eğer biliyorsak bu
tabelaların da halkının büyük çoğunluğunun Kürtçe
konuştuğu bir ilde indirilmediğini bilmemiz gerekir.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi binası Elâzığ Caddesi
üzerinde ve görkemli bir binadır. Bu tabela da yaklaşık 12 ila
20 metrekare arasında olduğunu zannettiğim bir tabeladır.
Hiçbir şekilde kayyumlar zamanında 4 merkez ilçe ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Erim
30.- Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erimin,
Trabzon ili Araklı ilçesinde meydana gelen sel felaketinde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, Aydın
ilinde dolu ve sel baskını nedeniyle tarım arazilerinde meydana
gelen hasarın tespit işlemlerinin yapıldığına
ilişkin açıklaması
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trabzon Araklıda
meydana gelen sel felaketi nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, tüm ülkemizde zarar gören
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Aydının bazı ilçelerinde tarım
arazilerinde dolu ve sel baskını zararları meydana
gelmiştir. Zarar ve hasar tespiti Aydın Tarım İl
Müdürlüğünce hızlı bir şekilde yapılmaktadır.
Zarar gören çiftçilerimize Cumhurbaşkanlığı Afet Fonundan
bütçe imkânları çerçevesinde destek olunacaktır.
Dün itibarıyla Aydın genelinde 1.188
çiftçimiz zarar görmüştür. Aydın Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğüne ve Aydın İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğüne
herhangi bir başvuru olmamasına rağmen tüm
kurumlarımız süreci yakından takip etmektedirler.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli
Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
31inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanun Teklifinin
31inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan esnasında
ibaresi yerine sırasında ibaresinin getirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayhan
Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Tuba Vural
Çokal
Aksaray Adana Antalya
Dursun
Ataş Aylin
Cesur
Kayseri Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Cesur, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
17 Haziran 2019, 9uncu
Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirelin 4üncü ölüm yıl
dönümüydü. Ebediyete intikalinin ardından İslamköyde yapılan
devlet törenine hem aramızdan, Meclis Genel Kurulundan hem Meclis
dışından katılan tüm siyaset ve devlet adamlarına,
milletimizin her kesiminden, memleketimizin her köşesinden gelen Demirel
sevdalılarına huzurunuzda teşekkürlerimi sunuyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımıza yüce Allahtan rahmet diliyor ve şükran
sunuyorum.
Askeralma Kanunu Teklifinin 31inci maddesi için
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Türkiye çok önemli bir süreç yaşıyor; her
şey, herkes İstanbul seçimlerine odaklanmış vaziyette ve
biz Askeralma Kanununu görüşüyoruz. Aylardır bana ve aslında
burada bulunan tüm milletvekillerine sürekli bu konuda çözüm bekleyen sorunlar
iletiliyor, en çok da iki başlık altında toplanmış
bunlar: Bir tanesi Yirmi bir gün şartı kaldırılacak
mı? İkincisi Tek tip askerlik kanunu ne zaman çıkacak?
Şimdi, kanun teklifinin görüşülmesi
elbette yerinde ama tam da seçim öncesi Genel Kurula gelmesi bir tesadüf
değil, o da belli. Kamuoyunun beklediği düzenlemeleri yapmak yerine
yapılıyor algısı yaratmayı tercih ettiğiniz bu
kanun teklifiyle de ülkenin ihtiyacı olanın, milletin beklentisi
olanın yerine İstanbul seçiminin iptaliyle toprağa
gömdüğünüz demokrasinin üzerine toprak atmış oluyorsunuz. Kanun
teklifi önümüze geldiğinde, milletin beklentisi ve çağdaş
adımlar atılması yerine iyi olan her şeyimiz gibi ordumuzu
da küçülttüğünüzü gördük. Yapılacakların zararlarını
günlerdir anlatıyoruz, yapılması gerekli düzenlemeleri de
anlatıyoruz. Aslında burada çok güzel konuşmalar
yapıldı. Sayın Milletvekili Mehmet Ali Çelebi 18 Haziran günlü
konuşmasında belirttiği gerekli düzenlemelerle aslında
buradaki herkesin ortaklaşa takdirini de kazandı ve çok önemli, güzel
şeyler söylendi Genel Kurulda.
Şimdi, yapılacak düzenlemeler belli
aslında değerli milletvekilleri.
Vatandaşlarımızın çoğu da her gün
şaşkın bir şekilde ortaya çıkan müsamerelere ve suni
hadiselere bakıyorlar ve kaygı dağları
aşmış, artık memleket huzur istiyor ve vatandaşlarımız,
sırf seçim var önümüzde diye her gün birine tanıklık ediyor
bugün burada az evvel Genel Kurulda yaşadıklarımızdan bir
tanesi gibi.
Şimdi, bütün millet seçim odaklı olarak
huzur bekliyor. Size bir örnek vereceğim: Bizim Ispartanın
Gelendostunun bir köyünden beni biraz önce, Genel Kurula gelmeden önce
yaşlı bir büyüğümüz aradı, köylü
vatandaşımız -ismini ve köyünü vermeyeceğim, başı
sıkıntıya girmesin diye- yaşı 90ların üzerinde
olan bu vatandaşımız diyor ki: Sayın Vekilim, ben
hayatım boyunca sol partiye oy vermedim, iyi bir Türk vatandaşı
olarak hep sağ görüşlü partilere oy verdim ama siz gidin,
çalışın, çabalayın da Allah aşkına şu
İmamoğluna kazandığı seçimi tekrar kaybettirmelerine
izin vermeyin. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi,
yaşlı vatandaşımız: Memleket yanıyor, para pul
yok ama sorun para da değil, biz parasız yaşarız,
yaşadık zaten bunca yıl ama artık huzur yok be
kızım! Geçmişte AK PARTİye oy vermiştim. Ben bu
veballe bu dünyadan göçmeden Allah aşkına bu milleti bunlardan
kurtarın. dedi telefonda. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu telefonlar o kadar çok fazla geliyor
ki ve milletimiz o kadar bunalmış durumda ki Türkiyenin her yerinden
gelen bu talepleri göz ardı edemeyiz. Ispartanın Gelendostunun bir
köyünden gelen bu vatandaşımızın sesini duyun lütfen. O ne
diyor aslında biliyor musunuz? O diyor ki: Türkiye 2013 yılında
ilk kez beliren ve 2018 yılındaki ani sıçramayla artık
inkâr edilemez bir duruma dönüşmüş olan döviz kuru krizi
yaşıyor. Aslında köylü büyüğümüz diyor ki: 2002de AK
PARTİ iktidarı öncesinde cari dengemiz yıllık yalnızca
600 milyon dolar açık verirken o günden bugüne her yıl ortalama 36
milyar dolar açık çıktı ve on yedi yılda toplam cari açığımız
600 milyar dolar oldu, insaf! Aslında bu vatandaşımıza
biraz daha tercüman olayım ben, diyor ki: Uluslararası camiada
Türkiyenin ve şirketlerinin borçlarını ödeyip
ödeyemeyeceği tartışılır hâlde. Öyle yurt
dışından gelen milyarlarca dolar yolsuzluklara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Cesur, tamamlayın
lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla)
ve önemli bir
kısmı plansız projelerle betona gömüldüğü için, Hazine ve
Maliye Bakanlığı verilerine göre ülkemizin dış borcu
445 milyar dolar yani cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamlarını
yaşıyor. diyor. Hâlbuki sürekli dile getirdiğiniz 2002deki
toplam borcumuz yalnızca 130 milyar dolar. Üstelik henüz TEKEL, TELEKOM,
PETKİM, ERDEMİR, TÜPRAŞ gibi cumhuriyetin
yarattığı nice varlıklar satılmamıştı;
Keban Barajı, Atatürk Havalimanı, Boğaziçi Köprüsü gibi büyük,
dev eserler de bu 2002 öncesinde yapılmıştı.
2002 ve 2019 arasında hiç mi bir şey
yapılmadı? Elbette yapıldı. Kim gelse zaten yapılacak
olan, başlanan projeler elbette devam edecekti ama asıl yapılan
ne oldu, biliyor musunuz? Ve tarih buna yüz sene sonra uzaktan
baktığımızda, bu dönemin adını böyle yazacak: Bu
dönem maalesef, Türkiye Cumhuriyetinin talan ve savurganlık dönemidir.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) Talan değil,
yalan.
AYLİN CESUR (Devamla) Şimdi, bu bir
süreçtir ve geldiğimiz yerde durduğumuz durum şu: IMF
anlaşmasının ufukta belirdiği 2020lerdir ama siz
Algıyla çözeriz nasıl olsa. diyorsunuz ya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum
Sayın Cesur
AYLİN CESUR (Devamla) Sözlerimi
tamamlayabilir miyim? Çok kısa, bir cümle söyleyeceğim kayda geçsin
diye.
BAŞKAN Sayın Cesur Hemşehrilikten
kıyak geçti. derler.
AYLİN CESUR (Devamla) Hemşehrilik
kontenjanı.
BAŞKAN Buyurun.
AYLİN CESUR (Devamla) Başkanım,
teşekkür ederim.
Yakın zamanda öğrendik ki Merkez
Bankasının bile kasasında dış yükümlülükleri
düşürdüğünüzde döviz neredeyse kalmamış. Yetmedi Faiz
lobisini yendik. dediniz, bir baktık ki Hazine iki yıllık
devlet tahviline yüzde 26 faiz öder olmuş ve
vatandaşlarımız yaşanan dolar kuru patlamalarına
Hükûmet mâni olamayınca kendilerini koruyabilmek için her dakika
doları takip eder hâle gelmişler. Ve kriz özel sektörde büyüdükçe
yüksek işsizlik sorunu baş göstermiş. Cumhuriyet tarihinin en
yüksek işsizlik rakamları; 4,7 milyon TÜİK verilerine göre ama
yedi yılda aslında işsiz sayısı 2 milyon
artmış ve gerçek işsiz sayısı aslında 7 milyon
civarında. Şimdi, en temel ihtiyaçlar olan içecekler, yiyecekler,
sebze meyve 5 katına çıkmış.
Ben artık saymaya devam edemeyeceğim,
vaktim yok ama beni arayan büyüğün endişelerini reçete yazarak, neler
yapılırsa Türkiye düzelir, düzeltilir, bir sonraki konuşmamda
arz edeceğim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum ben. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Cesur konuşunca milletvekili
sıralarında oturuyor olmanın ne kadar büyük özgürlük
olduğunu anladım. Görüyorsunuz yani
tarafsızlığımı burada koruyorum ve cevap vermiyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
31inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutup aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
32nci maddesinin 1inci fıkrasındaki muvazzaflık ibaresinden
sonra gelen ve ibaresi yerine ile ibaresi konmasını arz ve teklif
ederiz.
Engin
Özkoç Haşim
Teoman Sancar Alpay
Antmen
Sakarya Denizli Mersin
Gamze
Taşcıer Servet
Ünsal
Ankara Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Bir diğer hemşehrim Sayın Sancar,
buyurun.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1927 yılından bu yana ilk
defa köklü bir değişimle, inşallah, modern, öngörülebilir,
çağdaş bir ordunun bugün yapılanmasına vesile olarak
hepimiz birlikteyiz.
Çok değerli arkadaşlar, bugüne kadar hep
Askeralma Kanunu Teklifini konuştuk, asker alımından bahsettik
ama tabii ki bu askerlerimizin başarılı komuta edilmesi,
başarılı hizmette bulunması; savunmalarını,
taarruzlarını başarılı yerine getirmeleri de
liyakatli, değerli komutanlarından geçmektedir yani Türk Silahlı
Kuvvetlerinin değerli paşalarından, değerli
komutanlarından ve komuta kademelerinden geçmektedir. Her zaman söylüyoruz
ve yeni yasanın genel gerekçesinde de şu var: Dünyada ve Türkiye'de
askerî teknolojinin süratle gelişmesi, tehdit algısının
değişmesi, yeni silah sistemleri ile araç ve gereçlerin
çeşitlenmesi, muharebe sahasında yaşanan konsept
değişiklikleri, bölgesel ve küresel güç dengelerinin
değişkenliği, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyadaki
gelişmelere hızlı ayak uydurması
Çok değerli arkadaşlar, burada üzerinde
öncelikle durmamız gereken nedir? Dünyanın en modern silahları,
dünyanın en çağdaş silahları bizim elimizde olsa da bu
silahlar 15 Temmuzda, maalesef, aziz milletimize FETÖ terör örgütü
mensupları tarafından uzatılmıştır. Şimdi
bugün neye bakmak lazım? Orduda liyakat. Yüksek Askerî Şûra
vardı geçmişte, Yüksek Askerî Şûranın üyeleri vardı,
Sayın Bakanımız da görev yaptılar; değerli kuvvet
komutanları, orgeneraller, oramiraller ve kuvvet mensuplarının
tamamı. Bu Yüksek Askerî Şûrada değerlendirme yapılarak
komutanların görevine devamı ya da ihracı söz konusu olurdu.
Fakat bugün Yüksek Askerî Şûraya baktığınızda
Sayın Cumhurbaşkanının bunu direkt kendisine
bağladığını görüyoruz; aslında
Cumhurbaşkanının değil, AK PARTİ Genel
Başkanının kendisine bağladığını
görüyoruz. Buradan baktığınız zaman, bir siyasi partinin
genel başkanı ve bakanlarıyla Yüksek Askerî Şûra yönetilir
ve yönlendirilir hâle gelmiştir.
Ben de soruyorum: Bugün burada görev alan
komutanlarımız, Maliye Bakanı, Millî Eğitim Bakanı,
Millî Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Adalet Bakanı,
Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı
yardımcıları acaba orduda liyakatin hangi bölümünde yer
alacaklardır? Millî Eğitim Bakanımız acaba bir albayın
irticai, iktisadi faaliyetleri hakkında ne bilecektir, nasıl bir
yorumda bulunacaktır? Yüksek Askerî Şûranın adında Yüksek
Askerî Şûra vardır ve bu şûra adı üzerinde yüksek askerî
komutanlardan oluşmalıdır, liyakat ancak böylece
sağlanabilir. Ama sizler, iktidarınızda Yüksek Askerî
Şuranın değerli komutanlarını pasifleştirdiniz.
Sadece Denizlide, 11inci Piyade Tugayında 76 asker tutuklandı,
görevinden uzaklaştırıldı. FETÖden toplam tutuklu general
ve amiral sayısı 133. Dünyanın en modern silahları elinizde
olsa kim kullanacak bunu; Iraktaki general mi kullanacak, Iraktaki general mi
taarruz emri verecek? Bu sebeple, Türk Silahlı Kuvvetlerinin öncelikle
komuta kademesindeki mertebelerini, yükselimlerini, rütbe
alımını ve terfilerini daha liyakatli, siyasetüstü görerek,
ben anlayışıyla değil; bir akademik, teknik yeterlilik ve
millî savunma anlayışıyla yapmak zorundayız.
Buradan baktığımız zaman, bugün
Türkiyede 15 Temmuz, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Türk milletine çok
büyük bir öncelik tanımalı ve buna bir öngörü olmalıdır.
Ardından, baktığımızda, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin komuta kademesini eğer ben anlayışıyla
kadrolaştırırsak almayı düşündüğümüz o modern
S400ler de, F35ler de ve dünyanın en modern silahları da bir gün
döner, bizim karşımızda -Allah korusun- işte 15 Temmuzdaki
gibi bağımsızlığımızın,
cumhuriyetimizin tehdidi hâline gelir.
Bu sebeple, yine, bugün, yeni yasada
astsubayların ve teğmenlerin, yedek astsubayların ve yedek
asteğmenlerin rütbesinde, terfisinde ve görev alımında bir
sınav anlayışımız yok, bir liyakat
anlayışımız yok İhtiyaç görüldüğü hâlde
Genelkurmay Başkanlığı alır. deniliyor. Genelkurmay
Başkanlığı mı kaldı? Genelkurmay Başkanının
ordusu mu kaldı? Genelkurmay Başkanına kim bağlı,
hangi komutan bağlı? Genelkurmay Başkanının şu
anda başçavuşu yok, hepsi Millî Savunma Bakanına bağlandı.
Genelkurmay Başkanlığını baypas ettiniz. O zaman,
Genelkurmayın hazırlayacağı -öngörüde- yapacağı
sınav aslında AK PARTİnin yapacağı
sınavdır, alacağı astsubay aslında AK PARTİnin
alacağı astsubaydır. Yarın Cumhuriyet Halk Partisi iktidara
geldiğinde o Millî Savunma Bakanlığının
alacağı astsubay için o zaman diyecekler ki: İktidarda siz
varsınız, Cumhuriyet Halk Partisinin aldığı
astsubaydır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) Özür
dilerim Başkanım
BAŞKAN Son cümlenizi alayım.
Buyurun.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) Bu
sebeple, öyle teknik verilerle, öyle akademik yeterlilikle, öyle bir
teknolojiyle artık donanmalıyız ki artık, siyasetüstü Türk
Silahlı Kuvvetlerinde terfiler ve alımlar tamamen otomatik,
elektronik bir kontrol sistemiyle âdeta üniversite sınavı gibi
olmalıdır. İnşallah, akademik kariyeri olan kişiler
Türk Silahlı Kuvvetlerinde, şanlı ordumuzda kademe
komutasında yer almalıdır. Nasıl 1920 yılından bu
yana bunu yaptıysak, nasıl 1923 yılında Türk Silahlı
Kuvvetlerinin başarılarına hepimiz şahit olduysak,
inşallah, Türk Silahlı Kuvvetlerini, siyasetüstü, Türkiye
Cumhuriyetinde 82 milyonun nazar boncuğu, gözbebeği, gururu ve onuru
olarak devam ettirmek zorundayız diyorum. Liyakatin
olmadığı yerde Sadece sadakatle
derseniz, işte, bugün
benim Denizlimdeki tugay komutanlarının, kurmay başkanlarının,
alay komutanlarının tutuklanıp FETÖden içeride gezdiği
gibi maalesef biz bu liyakati kaybeder sadakatle iş görmeye
çalışırız. Bu da bizim ordumuzu zafiyete uğratır
diyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerimize, tekrar,
inşallah tüm operasyonlarında, tüm müdahalelerinde yüksek
başarılar diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanun Teklifinin
32nci maddesinin (1)inci fıkrasına Aşağıdaki
ibaresi yerine Aşağıda yer alan ibaresinin getirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Dursun
Ataş
Aksaray Adana Kayseri
Tuba
Vural Çokal Feridun
Bahşi Orhan
Çakırlar
Antalya Antalya Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Bahşi, buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 69 sıra sayılı
Askeralma Kanunu Teklifinin 32nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine
İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Doğu Akdenizde keşfedilen doğal gaz
ve petrol yataklarının ardından Türkiye'nin hem kendi hem de
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hak ve çıkarlarını
korumak için yaptığı hamleler karşısında ilk
etapta Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail ve Mısır
eksenli ittifak oluşturulduğu görülmüş, ilerleyen aşamada
ise bu ittifaka İtalya, Fransa ve Amerika da dâhil olmuştur. Tespit
edilen doğal gaz ve petrol sahalarının paylaşım problemleri
sebebiyle başta Doğu Akdeniz sahası olmak üzere, dünyanın
her yerinde ekonomik ve siyasi alanda yeni ittifaklar oluşmaya,
altmış yedi yıllık NATO üyesi Türkiye'nin de
dışlanmaya başladığı görülmektedir. Doğu
Akdeniz havzasında her geçen gün yeni enerji sahalarının
keşfedilmesi, küresel güçlerin de bölgeyle ilgilenmesiyle oluşan
ittifaklar tarafından Türkiye güneyden kuşatılmaya
başlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye 16 Şubat
1952te NATOya üye olarak Batı Blokunda yerini almış
olmasına rağmen, daha ilk yıllardan itibaren ilişkileri
sorunlu olarak devam edegelmiştir.
Kıbrıs Türklerine karşı
soykırım hâlini alan Kıbrıs sorununu 1974te
Barış Harekâtıyla çözmeyi hedefleyen Türkiye, 1974
Barış Harekâtındaki mali yükümlülüğü ve ambargoları dahi
göze aldığı hâlde asla adada yaşayan Türk
halkının güvenliğini, egemenliğini ve hakkını
pazarlık konusu yapmamıştır. Bugün, adada
barışı, adada yaşayan Türk toplumunun güvenliğini
sağlamak amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerini temsilen bulunan
unsurların görevi Kıbrısta güvenilir bir barış
anlaşması sağlanana kadar sorumluluğuna verilmiş olan
bölgede garantör devletlerden biri olan Türkiye'nin hak ve menfaatlerini, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin varlığını ve toprak
bütünlüğünü korumaktır. şeklindedir.
Değerli milletvekilleri, Arap Baharı
olaylarının 2011de Suriye'ye sirayetinden sonra Akdeniz
havzasında yaşanan güvenlik ve ekonomik boşluk Rusya
tarafından hızla doldurulmaya başlanmıştır.
2011den itibaren Suriye olayları nedeniyle ABD ve Rusyayla defalarca
karşı karşıya gelen Türkiye'nin, yetmiş yıla
yaklaşan Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdenizde tespit edilen
doğal gaz ile petrolün paylaşım mücadelesinde, âdeta yol
ayrımına geldiği görülmektedir. Türkiye'nin Rusyayla
imzaladığı S400 füze savunma sistemini bahane eden Amerika, F35
programından çıkartmakla, satın aldığı F35leri
teslim etmemekle tehdit ederek Türkiye'yi köşeye
sıkıştıracağını zannetmektedir, her geçen
gün de baskıyı artırmaktadır.
Türkiye, Rusyayla stratejik ilişkilerini
yoğunlaştırırken bu süreçte gözden
kaçırılmaması gereken bir husus var ki çok önemlidir. Rusya,
21/3/2014 tarihinde Kırımı ilhak ettiğini resmen ilan
etmiştir. Bu süreç yaşanırken Rusyanın aynı zamanda
Akdenizdeki donanma kuvvetini de artırdığı görülmektedir.
Önemli miktarda donanması Akdenizde olan Rusyanın Kıbrıs
Rum kesiminde yer alan limanlardan da yararlandığı,
Kıbrıs Rum kesimine ciddi yatırımlar yaptığı
ve Rum şirketlerine ekonomik kaynaklar sağladığı
bilinmektedir. Dolayısıyla Türkiye, Rusyayla askerî ve stratejik
iş birliğini geliştirirken bu hususlara fazlaca dikkat etmek
zorundadır.
Değerli milletvekilleri, Türk
dünyasının kanayan yarası Doğu Türkistan sorunu nedeniyle,
Çin, İran ve Rusyanın da Suriye, Kıbrıs Rum kesimi ve
Yunanistanla hâlen var olan ilişkiler nedeniyle, Türkiye'nin,
ulaşabileceği varsayılan stratejik ortaklık oluşumunda
bu problemleri yaşayacağı muhakkaktır. Bu nedenle, zor ama
başarılması mümkün olan bir süreç de Türkiye'yi beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, ABDnin Türkiye'yi
tehdit mektubuna bugünlerde cevap verildiğini basından okuduk. ABD
daha önce de benzer şekilde mektupla Türkiye'yi tehdit etmiştir.
Kıbrıs olayları nedeniyle, ABD Başkanı
Johnsonın, 1963 yılında Türkiye'yi tehdit eden mektubu
karşısında, dönemin Türkiye Başbakanı İsmet
İnönü Dünya yeniden kurulur, Türkiye de o dünyadaki yerini alır.
cevabını da dünya siyasi literatürüne geçirmiştir. Bu, her hâl
ve şartta Türkiye'nin kendine uygun taraf olan müttefiki bulmaya muktedir bir
ülke olduğunu göstermektedir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
34üncü madde (2)nci fıkrasındaki verilir ibaresinden sonra gelen
ve yerine virgül(,) konulmasını arz ve teklif ederiz.
Engin
Özkoç Haşim
Teoman Sancar Alpay
Antmen
Sakarya Denizli Mersin
Gamze
Taşcıer Servet
Ünsal Mehmet Ali
Çelebi
Ankara Ankara İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Çelebinin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hep yükümlülerle ilgili konuştuk yasa teklifi
boyunca, biraz da profesyonel askerlerimizin, Mehmetçikimizin sorunlarına
değinmek istiyorum.
Birinci grup, astsubaylarımız. Emekli
astsubaylarımız, hâlihazırda muvazzaf iken aldıkları
maaşlarının yüzde 49unu emekli maaşı olarak
alıyorlar ve gerçekten şu an zor durumdalar. Onlar yeni bir şey
istemiyorlar, sadece kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmesini
istiyorlar; bu da iki başlıkta inceleniyor. Birincisi şu:
Astsubaylarımıza görev tazminatı sözü verilmişti.
Sayın Davutoğlu tarafından Malatya ve Konyada söylendi daha
evvel. Kendisi gitti, söyledikleri de mi uçtu? Bu sözlerin yerine getirilmesi
gerekiyor. Eğer görev tazminatını halledersek onların
emekli maaşlarına da yansıyacağı için bir nebze daha
rahat edecekler.
İkinci konu -bu da söz verilmişti- meslek
yüksekokulu mezunu astsubaylarımızın göreve 9uncu derecenin
2nci kademesinden, lisans mezunlarının ise 8inci derecenin 1inci
kademesinden başlamaları adil bir çalışma ortamı için
gereklidir. Bunun sözünü de Sayın Cumhurbaşkanı 8 Haziran 2018
tarihinde Kayseri komando tugayında vermişti. Bu sözlerin yerine
getirilmesini bekliyoruz. Ötesini istemiyoruz, şu an sadece sözler
tutulsun. Astsubaylarımızla ilgili konu bu.
Uzman erbaşlar
Bakın, gerçek bir hikâye
üzerinden devam etmek istiyorum. Diyor ki anılarında: Gün
ağarırken hepimiz yorgun düşmüş, telsizden yapılan
Suat 3, konuşan Suat, cevap ver. çağrılarından
bıkmış hâlde bir köşede
yığılmışken birden telsizin mandalına
basıldığını fark ettik. Telsizden silah sesleri
geliyordu ve on-on beş saniye sonra hayatım boyunca
unutamayacağım bir İstiklal Marşı dinlemeye
başladım. Mandala sürekli basıldığı için bütün
telsizlerin konuşma imkânı durmuştu. Çatışmanın
altında yaralı bir tim komutanının makamıyla
söylediği İstiklal Marşını dinliyordum, gözlerim
dolmuştu. O ana kadar duyduğum en güzel İstiklal
Marşıydı. Birinci dörtlüğü bitirdi, ikinci dörtlükte sesi
çatallaştı, kelimeler uzadı ama marşı söylemeyi
bırakmadı. Bozuk bir ses tonuyla kendisini zorlayarak okumaya devam
etti. Marşı bitirdiğinde ben de bitmiştim. Bir daha onun
sesini hiç duymadım. Toplam 22 şehidin verildiği o baskın
gecesinde vücuduna saplanmış 7 merminin acısıyla
söylediği İstiklal Marşını ruhuma işleten tim
komutanını unutamadım.
Bu iş parayla yapılmaz. Bu iş böyle
yapılıyor; işte, uzman erbaşlarımız,
sözleşmeli erlerimiz bu şekilde çalışıyorlar. Yani,
onlara vereceklerimiz, gerçekten onların istediği şeyler
değil, bunun için yapmıyorlar bu işi, onu söylemek istiyorum.
Onların bazı sorunları var. Sözleşmeli uzman
erbaşlarımız kadroya geçmek istiyorlar. 3600 ek gösterge
istiyorlar. Bugün şehit olsa cenaze namazını
kıldıracak imama 3600ü düşündük ama onlara düşünmedik,
3600ü vermeliyiz.
Geçici görevleri doğu hizmetinden
sayılmıyor, bu da çok önemli bir madde. Doksan gün istirahat alsalar,
hava değişimi alsalar atılma durumları var. Sadece kadro
görevlerini yapmak istiyorlar, astlık-üstlük münasebetlerinin
olmasını istiyorlar, zatî tabancalarının olmasını
istiyorlar.
Bir de 6000 sayılı Kanun
mağdurları var, bu çok önemli. Yirmi-yirmi beş sene uzman
erbaş olarak görev yapıyor, yaş haddinden dolayı birkaç ay
sivil memur olarak görev yapıyor, biz bunu sivil memur olarak, en
düşük memur statüsünden emekli ediyoruz. Bu hiç uygun bir şey
değil. Bu konuda çalışma yapmamız şarttır.
Gelelim sözleşmeli subay,
astsubayımıza. Bakın, 15 Temmuz sonrası kadro
açıkları yetişmiş, tecrübeli sözleşmeli subay,
astsubay üzerinden tamamlanabilir. Dışarıdan temin ediyoruz, bir
senelik eğitim veriyoruz, subay yapıyoruz. E, elimizde on senelik
sözleşmeli subay, astsubay var, bunları niye direkt muvazzaf kadroya
geçirmiyoruz? Bunu düşünmemiz gerekiyor. Bunlar zaten normal subaylar gibi
testlerden geçiyorlar. Yani söylediğim şu: Türk Silahlı
Kuvvetlerinde istihdam edilen, on yıllık hizmet süresini dolduran,
yüzde 85 sicil ortalamasını sağlayan ve haklarında
yapılacak güvenlik soruşturmaları olumlu sonuçlanan
sözleşmeli subay ve astsubaylar direkt muvazzaf kadroya
alınmalıdır çünkü bunlar zaten çok tecrübeliler.
Gelelim piramidin en altı olan sözleşmeli
erlere. Sözleşmeli erler 7/24 birlikler içerisinde iskân ediliyorlar. Ben
modern yeniçeri gibi diyorum. Bunlarda vardiya sistemine geçilmesi önemli.
Deniz Kuvvetlerinde bununla ilgili tedbirlerin
alındığını duydum. Bu şekilde devam edilmesi
gerekiyor. Sırf bu nedenden dolayı aileleri dağılıyor,
boşanma vakaları artıyor. Bunlara, devlet memurlarına
tanınan refakat izni, mehil izni, yol harcırahı, asgari geçim
indirimi, aile yardımı, çocuk yardımı gibi haklar
verilmiyor. Eş durumundan tayin hakları kısıtlı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım.
MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) Ocak 2018de
400 lira iyileştirme zammı yapıldı, iyileştirme
zammından yararlanamadılar. Şehit yakınlarına ve
gazilere yapılan kira yardımından yararlanamadılar.
Şehit olsalar yakınlarına verilecek maaş bile daha az. Zatî
tabanca ve rütbe sıkıntıları da var.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek
üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Akdeniz Parlamenter Asamblesi
toplantısı nedeniyle ülkemizde bulunan katılımcı
ülkelerin parlamenterlerinden oluşan heyet e "Hoş
geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Antalya
Milletvekili Sayın Atay Uslunun eşliğinde, Başkanı
olduğu Akdeniz Parlamenter Asamblesi toplantısı nedeniyle
ülkemizde bulunan katılımcı ülkelerin parlamenterlerinden
oluşan heyet Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir, kendilerine
Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
- Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifinin 34üncü maddesinin (1)inci
fıkrasına yükümlülerin ibaresinden hemen sonra gelmek üzere
askerlik hizmetine ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Dursun
Ataş
Aksaray Adana Kayseri
Arslan
Kabukcuoğlu Aylin
Cesur Tuba Vural
Çokal
Eskişehir Isparta Antalya
Hayrettin
Nuhoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Nuhoğlu, buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk milleti, ordu millet
özelliği olan bir millettir. Her Türkün asker olarak doğduğu,
askerliğin bir vatan ve namus borcu, askerden kaçanın ise vatan haini
olduğu anlayışı Türk milletinde değişmez bir
kuraldır. Her Türkün hayatında askerlik önemli bir yer tutar ve
askerlik anıları ömür boyu anlatılır. Şanlı
tarihimizde yükseldiğimiz her devirde Türk devlet aklı, Türk töresi
hüküm sürmüştür, ordumuz da bunu şanlı zaferleriyle ilan
etmiştir. Bocaladığımız dönemlerde ise devlet
yönetiminde zaaflar oluşmuş, töre susmuş, kendini han
zannedenler konuşmuş, ordumuz güçten, disiplinden, ruhundan
uzaklaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda Türk
Silahlı Kuvvetlerinin sistematik bir şekilde
dağıtılmasına şahit olmaktayız. Şu anda
görüştüğümüz Askeralma Kanunu Teklifi ordumuzu zaafa uğratacak,
askerlik töresini bozacak düzenlemelerle doludur. Barışta ve
savaşta gücünü asker milletinden aldığı için dünyanın
en caydırıcı ordularından biri olan Türk ordusunu zaafa
uğratacak bu yasa teklifini getiren siyasi irade, yüz yıl önce çöpe
atılan Sevrin maddelerini bilmekte midir? Sevrin birçok maddesi ordusuz
bir Türkiye olmasını amaçlıyordu. Şimdi bu yasayı
hazırlayanlar bunun farkında mıdır? Durumu müsait
olanın parayı verip askerlikten muaf olacağı bir kuruma
ordu denir mi? Altı ay askerlik yap, sonra istersen kal, sana
harçlık verelim. denilen bir ordunun erlerine kınalı kuzu denir
mi? Bu yasa teklifiyle gençlerimiz askerlik şerefinden mahrum
edilmektedir. Bu yasayla memleketin dört bir yanından gelip
kışlada, cephede ve nöbette silah
arkadaşlığının hatırlı dostluğuyla
milletin kaynaşmasına mâni olunmaktadır. Türk ordusu ile Türk
halkının bağı koparılmaktadır. Bu yasayla
cemiyetteki farklılıkların, fakir ile zenginin, doğulu ile
batılının bir araya geldiği Peygamber
ocağının bereketi kaçırılmaktadır. Bu yasayla ne
er Mehmetçik olur ne subay komutan olur.
Değerli milletvekilleri, İYİ
PARTİ, tarih önünde bu değişikliğin vebaline ortak
olmayacaktır. Gençliklerinde vatanı darülharp, devleti
yağmalanacak ganimet görenler, yapacakları hataların milletin
kaderini belirleyeceğini düşünmezler, kendi koltuk bekalarından
başka endişe taşımazlar. Bu siyasi irade, 20'nci
yüzyılın başlarında Balkan Savaşlarından
Kurtuluş Savaşına kadar geçen sürede olup bitenleri ve
ihanetleri de bilmez. Bilmezler çünkü gerçek bilgileri, TRTnin
imkânlarıyla oğulun ve damadın arkadaşlarına
sağlanan kaynaklarla yaptırılan tarihî dizilerden
öğrenemezler. Atatürke zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin. dediği
hâlde cenazesine koşturdukları fesliden de zaten öğrenemediler.
Türk ordusu ve devlet yönetimi bugüne benzer bir zihniyet tutulmasını
Balkan Savaşları öncesi göstermiş ve milletimiz maalesef
tarihimizin en büyük yenilgilerinden birini acı sonuçlarıyla birlikte
yaşamıştır.
1912de Balkan ülkeleri kendi aralarında
ittifaklar yaparken askerimizin büyük bir kısmı terhis ediliyordu.
Ordumuz yenilgiden yenilgiye uğrarken, askerimiz evladıfatihanın
ata topraklarını perişan vaziyette terk ederken, yolda
açlıktan, hastalıktan, soğuktan kırılırken
İstanbul gazeteleri yalan haberler yazıp ordumuzun zafer kazanmak
üzere olduğunu ilan ediyor, milleti kandırıyordu. Bugünün
yandaş kalemleri işte o günün hükûmetine dalkavukluk yapanların
torunlarıdır. O günün hükûmetini idare eden basiretsiz, liyakatsiz
siyasilerin torunları da bugün âdeta yeniden göreve gelmiş
gibidirler. O günkü İstanbul Hükûmeti, tıpkı bugünkü saray gibi
Ruslarla arayı iyi tutarken Balkan ittifakının arkasında
Rusların olduğunu göremediler. Bugün de Suriyede Fıratın
doğusunda ve batısında ve de İdlibde benzer durumlar
görülmektedir. Şu anda Suriyenin kuzeyinde
sınırlarımız boyunca Türk devletinin gözü önünde 100 bin
kişilik teröristi barındıran uydu bir devletçik kurulurken neye
istinaden asker terhis edilmek istenmektedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım
Sayın Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu iktidar döneminde ordumuzun başına çuval
geçirilmedi mi? Bu iktidar döneminde Süleyman Şah Türbesi korkakça sökülüp
taşınmadı mı? Bu iktidar döneminde güneydoğu illerimiz
çözüm süreci denerek teröristlere bırakılıp sonra da
oraları geri almak için yüzlerce vatan evladı şehit olmadı
mı? Bu iktidar döneminde FETÖcü polislerle, savcılarla millî orduya
kumpaslar kurulmadı mı? Kozmik odaya girilmedi mi? Şaibeli
durumlar saymakla bitmez. Hâlâ ne yapılmak istenmektedir? AKPli birçok
milletvekilinin bile kanunun içeriğini bilmediğini gördük. İçeriği
komutanlar biliyor mu acaba? Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri
Komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığının
değerlendirmeleri nasıldır? Bu yasa taslağına destek
vermekte midirler?
Ben size bir şey söyleyeyim mi? Esas olan, Türk
milleti bu değişikliği bilmiyor, zaten bilse size destek vermeyecektir.
Asker ocağı Peygamber ocağıdır. Orduyu siyasete alet
etmekten, gelin vazgeçin. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Müsaade ederseniz maddeyi
oylayayım, ondan sonra
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan, hoş
geldiniz.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğluun görüşülmekte olan 69
sıra sayılı Kanun Teklifinin 34üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hoş bulduk
Sayın Başkanım.
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Dediğiniz gibi, başka görevlerde olduğum için Genel Kurula anca
geldim ve bu konuşmayı şaşkınlıkla takip ettim.
Ben, on günden beri tüm partilerin ittifakla bir
metin hazırladığını, paydaşların
önergelerini ortaya koyduklarını, askerimizin taleplerini
değerlendirdiklerini biliyorum; beraber takip ediyoruz grup başkan
vekillerimizle. Buna ordu mu denir? tarzı ağır ithamlarla bir
konuşma yapmayı doğru bulmuyorum Sayın Başkanım.
Ordu hepimizin ordusu. Bu düzenlemeyi ordumuzun kendisi başta olmak üzere,
tüm tarafların ortaya koyduğu gerekçelerle beraber bir teklif hâline
getirdik. Dolayısıyla böyle, sanki tüm orduya karşı bir
operasyon yapılıyormuş gibi, partilere rağmen bir iş
yapılıyormuş gibi davranmayı doğru bulmuyorum. Daha
hassas bir dil yakışır bize. Tüm partilerin bu konudaki
kanaatini biliyorum, milliyetçiliğini biliyorum ama bu kadar, böyle
özensiz bir dilin kimseye faydası olmadığı kanaatindeyim.
Tekrar, tüm konuşmacıları daha hassas bir dile davet ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tura tekrar başlayacak
mıyız?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Polemik olmasın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bülent Turan
Başkana toplantının bundan sonraki bölümünde başarılar
diliyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İYİ PARTİ
kategorik olarak karşı mı bu düzenlemeye Sayın
Başkanım? Bu mudur, bunu bilelim o zaman.
İSMET YILMAZ (Sivas) O kadar!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu kadar kötü bir metin
varsa
Bilelim karşı mı, değil mi? Ben dinledim
konuşmayı, şaşırdım.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
İyi metin mi yani? Tabii ki söylüyoruz bunları. Neresi iyi?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Karşıyız tabii canım.
İSMET YILMAZ (Sivas) Ret oyu verirsiniz, ret
verirsiniz, olur biter.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
milletvekilli arkadaşlarımız
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kategorik olarak
karşılar mı, değiller mi?
BAŞKAN Sayın Turan, beğenelim
beğenmeyelim, milletvekili arkadaşlarımız bu konudaki
düzenlemeyle ilgili düşüncelerini ortaya koyuyorlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çok sert bir dil
Başkanım. Böyle bir metin yok ortada.
BAŞKAN Müsaade edin efendim, milletvekili
arkadaşlarımızın düşünceleri tamamen siyasi partileri
bağlayacak diye de bir şey yoktur burada.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Şimdi oldu
Başkanım.
Teşekkür ediyorum.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli
Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN 35inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
35inci maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan 2 aylık süre
ibaresi yerine altmış günlük süre ibaresinin getirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayhan Erel Dursun
Ataş Tuba
Vural Çokal
Aksaray Kayseri Antalya
Aylin Cesur Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Isparta Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Çulhaoğlu, buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Askeralma
Kanunu Teklifinin 35inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Bu maddeyle, birinci bölümde Noksan hizmetli
yükümlülere öncelikle 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat
Kanunu hükümlerine göre askerlik hizmet süresinin tamamlatılması
maksadıyla askerlik şubesince tebligat yapılır. Tebligat
tarihinden itibaren noksan hizmetini tamamlamak üzere iki aylık süre
içerisinde askerlik şubesine müracaat etmeyenler hakkında 24üncü
maddede belirtilen bakayalara ilişkin hükümler uygulanır. Noksan
hizmetin tamamlatılmasına ilişkin usul ve esaslar
Bakanlıkça belirlenir. denilmektedir. İkinci bölümde ise Birinci
fıkra kapsamında tebligat yapılmış olmasına
rağmen iki aylık süre içerisinde askerlik şubesine müracaat
etmeyenler, yakalanmaları için Bakanlıkça İçişleri
Bakanlığına bildirilirler. Yakalananlar mesai saatleri
içerisinde en yakın askerlik şubesine getirilirler. Mesai saatleri
dışında veya askerlik şubesinin bulunmadığı
yerlerde yakalananlar ilgili kolluk kuvveti tarafından hazırlanan
tutanağa istinaden derhal serbest bırakılırlar.
denilmektedir.
Değerli milletvekilleri, getirilen kanun
değişikliğine bakacak olursak bütün milletimizi ilgilendiren bu
kanun teklifinin daha objektif, daha anlaşılır bir biçimde
bizlerin önüne getirilmesi gerekirdi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin tarihsel
ve geleneksel içtihatlarının bozulmadan, tahrip edilmeden, bu kurumun
incinmesine müsaade edilmeden bütün çalışanların maddi ve manevi
sorunlarının da bu teklifte olmasını beklerdim
doğrusu. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu sözleşmeli
erlerimizin, erbaşlarımızın, uzman
erbaşlarımızın, sözleşmeli
astsubaylarımızın, sözleşmeli
subaylarımızın, kadrolu subaylarımızın ve
astsubaylarımızın birçok sorunu gün geçmiyor ki bize
iletilmesin. Bu vatan evlatları, gece gündüz demeden, yer ve mekân fark
etmeksizin bizlerin evlerimizde rahat uyuması için, milletimize içten ve
dıştan gelecek bütün kötülükleri bertaraf etmek için
uğraşırlarken bu kahramanların maddi, manevi bütün
kaygılarının giderilmesi ve bu teklife konulması gerekirdi
kanaatindeyim.
Anayasamızın 72nci maddesindeki hükümde
açık açık ne yazıyor arkadaşlar? Vatan hizmeti, her Türkün
hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu
kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş
sayılacağı kanunla düzenlenir. denilmekte. Hâl böyle olunca
vatan hizmeti her Türk vatandaşının milletine borcu
olduğuna göre, sadece sizi değil, toplumun bütün kesimlerini
ilgilendirdiği aşikârdır. Bizim ordumuz, mecburi vatan hizmetini
dahi millî bilinç üzerine inşa etmiş, vatanseverliği ve millî
şuuru ön plana alan bir kurumdur. Disipliniyle ve korkusuzluğuyla tüm
dünyada nam salmış bir orduya sahibiz. Şimdi ise yeterince
müzakere ve istişare etmeden getirdiğiniz kanunla Peygamber
ocağı dediğimiz bu kurumun kanununu değiştirerek
süregelen millî duygularından uzak, daha çok maddiyata dayalı bir
deformasyon içine sokuyoruz. Unutmayınız ki kaliteli hizmet kaliteli
kanunla olur. Kanun getirirken Noktasına, virgülüne dokundurtmam.
mantığıyla peşin hükümlü olmak birçok hatayı da
beraberinde getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; daha önce yapılan düzenlemelerle askerî okullar
kapatıldı. Şimdiye kadar nizami harplerde çok önemli bu okullar
neden kapatıldı? Jandarma Türk Silahlı Kuvvetlerinden
koparıldı, Gülhane Askerî Tıp Akademileri hastaneleri
dağıtıldı, harp akademileri kapatıldı. Ordunun
stratejisini belirleyecek kurmaylık sistemi artık yok gibi. Bu kanun,
Komisyonda yeterince tartışılmadan Genel Kurula geldi, yine
hatalı maddeler vardı, ilk defa muhalefetin sesi Genel Kurulda
dinlendi, İYİ PARTİ Grubumuzun ve muhalefet parti
gruplarının sesine kulak verilerek sakıncalı maddelerde
düzenleme yapıldı. Sanırım bunda İstanbul seçiminin de
katkısı oldu.
Milletimizin göz bebeği, onur
kaynağımız ve geçmişten bugüne
medarıiftiharımız Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu kanun
teklifindeki 35inci maddesini olumlu mütalaa ettiğimizi belirtiyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
36ncı madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
36ncı maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan askerlikleri
sırasında ibaresi yerine askerlik hizmetleri sırasında
ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Aylin
Cesur
Adana Aksaray Isparta
Tuba
Vural Çokal Dursun
Ataş İsmail
Koncuk
Antalya Kayseri Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Koncuk, buyurun. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Maşallah yorulmadınız Sayın
Koncuk yani.
İSMAİL KONCUK (Adana) İş inada
bindi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce Bülent Turan Bey, İYİ
PARTİnin bu kanuna destek verip vermediğini
anlamadığını söyledi, herhâlde değil mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Öyle söylemedim
Sayın Başkan. Bu üslup yakışmaz, İYİ PARTİ
karşı mı değil mi diyorum.
BAŞKAN Veriyor dedi, veriyor dedi
İSMAİL KONCUK (Devamla) Yani
İYİ PARTİden herhangi bir milletvekilinin Bu askerlik kanunu
da mükemmeldir, destekliyoruz. diye bir cümlesini ben duymadım.
İSMET YILMAZ (Sivas) Desteklemiyorsunuz,
desteklemiyorsunuz.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Burada genel
başkan yardımcılarımız var, grup başkan vekilimiz
var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunu öğrenmek
istedik biz.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Tam tersine,
buraya çıkan bütün milletvekillerimiz kanunla ilgili çekincelerini ifade
ettiler. Tabii, biz konuşurken şu hassasiyeti dikkate alarak
konuşuyoruz: Konuştuğumuz konu Türk ordusu, Türk Silahlı
Kuvvetleri; bu siyasi projeksiyon yapılacak bir konu asla değil.
Tabii, İstanbul seçimleri dolayısıyla biraz belki daha dikkatli
konuşan milletvekilleri filan vardır ama İYİ PARTİnin
öyle bir derdi de yok. İYİ PARTİ kanaatlerini samimiyetle
söylüyor, tribünlere de oynamıyor, tribünlere de oynamıyor
İYİ PARTİ. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar) Efendim, oy verecekler, vermeyecekler; valla böyle bir
çekinceyi ifade ettiğimiz için bize oy vermeyecek varsa canı sağ
olsun. Bizim öyle bir derdimiz yok, hiçbir milletvekilimizin burada böyle bir
derdi de düşüncesi de söz konusu değil.
Şimdi burada, bakın, biz bedelli askerlik
olmasın demiyoruz; bu bir sistem hâline gelmesin, süreklilik arz eden bir
sistem hâline gelmesin diyoruz. Zaman içerisinde elimizdeki asker
sayısına her yıl bakarız, deriz ki bu sene 300 bin
fazlamız var, bedelli askerlik çıkarılabilir bu durumda, amenna,
buna bir itirazı olmadı İYİ PARTİnin ama bir sistem
hâline gelirse, önümüzdeki süreçte... Mesela herhangi biriniz bana, Bülent Bey,
2020 yılında, 2021, 2022, 2023 yıllarında Türk Silahlı
Kuvvetlerinin asker sayısını verebilir mi? Kimse veremez çünkü
altı ay sonra terhis olan askerlerin kaç tanesi, terhis hakkını
kazanan askerlerin kaç tanesi altı ay daha askerlik yapmayı arzu
edecek, isteyecek? Çünkü isteğe bağlı. Bunu öngörmek için
falcı olmak bile yetmez.
Sayın Bakanım, sizin böyle bir
simülasyonunuz var mı bilmiyorum, bilmiyorum, ben bilmiyorum. Varsa burada
söyleyin, deyin ki: 2020de şu kadar askerimiz olacak, 2021de şu
kadar, 2022de şu kadar. Bunu diyemezsiniz, derseniz onu da burada
konuşuruz.
Efendim, bizi yanlış anlayan bazı
vatandaşlarımız işte profesyonel ordu falan diyor.
Bakın, profesyonel ordu bu mu yani profesyonel orduyu
oluşturmanın adımları bu mudur? Hayır. Nasıl
profesyonel ordu ya! Altı ay askerlik yapacak, işte, asgari ücret
alarak bir altı ay daha çalışacak, o altı ay sonunda kaç
kişinin devam etme isteği içerisinde olacağını
bilmiyoruz. Profesyonel ordu, işe başlarken bu işi meslek olarak
peşinen kabul edenlerin oluşturduğu ordudur. Yani bu nedir biliyor
musunuz? Şu anda sizin yaptığınız saldım
çayıra, Mevlam kayıra! Hani bizim milletimizin böyle meşhur bir
sözü vardır Göç yolda düzülür. diye. Ya bu, Türk Silahlı
Kuvvetleri, bu, başka bir şey değil. Öyle Saldım
çayıra, Mevlam kayıra! anlayışıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinin on yılını, yirmi yılını nasıl
yaşayacağımızı bilmeden, nasıl bir Türk
Silahlı Kuvvetleriyle karşı karşıya
kalacağımızı bilmeden böyle bir çalışmayı
İYİ PARTİnin, adı İYİ olan bir partinin
desteklemesini beklemek ham hayaldir; bunu söyleyeyim. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yahya Kemalin meşhur şiiri var Türk
ordusuna, mükemmel bir şiir, onu okuyacağım, inşallah onu
her zaman okuma imkânımız olur. Çünkü konuşma süremiz bitmek
üzere şiir kesilmesin diye
Bu şiir Türk Silahlı Kuvvetlerinin
son derece önemli bir güç olduğunu, gurur duyduğumuz bir güç
olduğunu ifade eden bir şiir, her zaman gururla sizler de
okuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Şu kopan
fırtına Türk ordusudur Ya Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu budur Ya Rabbi.
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyet namın,
Galip et çünkü bu son ordusudur İslamın!
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
36ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Adana Milletvekili İsmail Koncukun görüşülmekte olan 69 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 36ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
aslında polemik olsun ve konu uzasın istemiyorum ama sayın
konuşmacı ismimi verdiği için söz almak durumunda kaldım.
BAŞKAN Zaten öyle olmasaydı söz
vermeyecektim Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eyvallah.
Konuşmasındaki Mevlam kayıra
tarzı ifadeleri -bir daha diyorum- şık bulmuyorum yani takdir
zatıalilerinin ama ben şık bulmuyorum. İYİ PARTİ
desteklemiyor zaten bunu. dedi. Bunu duymamıştık, ben
duymamıştım; bunu duymuş olduğumuzu memnuniyet
duymayarak ifade etmek istiyorum. Fakat daha vahimi, Asker sayısı
verebilir miyiz? Seneye ne olacak, bunu bilmiyoruz. gibi ifadeler
kullanıldı. Şunu üzülerek görüyorum: Bir insan duymuyor olabilir
ama duymak istemiyorsa çok vahim bir tablo var karşımızda.
Komisyonda, brifinglerde, Genel Kurulda çok defa konuştuk: NATOdaki asker
sayılarına baktığımızda ordumuzun 2nci
sırada olduğunu, 420 binlerde askerimiz olduğunu,
ihtiyacımızın daha az oranda olduğunu, her sene 700 bin
kişinin bu yükümlülükle karşı karşıya
kaldığını ama 280 bin civarındaki sayının
bize yeteceğini, 280 bin civarında yükümlülük yerine geldiğinde
bu talebin karşılanacağını, vesaireyi saatlerce
anlattık; raporlarımız var, evraklarımız var,
dosyalarımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sanki buna
hazırlanılmamış, çalışılmamış,
seneye kaç asker başvurusu olacak bilinmiyormuş gibi bir
yaklaşımın bin yıllık bu Türk ordusuna yaklaşımda
bir hata olduğunu düşünüyorum Sayın Başkanım. Biz
ordumuzun taleplerini tüm taraflarla değerlendirdik. Seneye değil,
yirmi sene sonra, kırk sene sonra kaç askerimiz olabileceğini; bunun
kaçının profesyonelden, kaçının profesyonel olmayandan
oluşacağını, hepsini planladık ve tüm
paydaşların ortak kanaatiyle bu kanun teklifini getirdik. Tüm
eleştiriler baş tacı ama sanki bunlar
konuşulmamış gibi, yeni bir vizyon yokmuş gibi ortaya
konulmasının tüm kamuoyuna haksızlık olacağı
kanaatindeyim Sayın Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Milletvekilleri
özgürdür, konuşur.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli
Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, 37nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
37nci maddesinin (1)inci fıkrasındaki erbaş ve erler
ibaresindeki ve yerine ile ibaresi konulmasını arz ve teklif
ederiz.
Engin
Özkoç Haşim
Teoman Sancar Servet
Ünsal
Sakarya Denizli Ankara
Gamze
Taşcıer Müzeyyen
Şevkin Alpay
Antmen
Ankara Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Şevkin, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ben askerlik maddelerine geçmeden önce, uzun
yıllar kamuda yüzlerce imar planına esas jeolojik etüde imza
atmış bir jeoloji mühendisi olarak Trabzonda yaşanmış
olan bu faciayla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Öncelikle
hayatını kaybetmiş olan 4 vatandaşımıza Allahtan
rahmet diliyorum, 6 kayıp vatandaşımızın da bir an
önce sağ ve salim bulunmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, evet, Allah bize bir
akıl vermiş ve bilim ve teknolojiyi vermiş. Daha önceki
konuşmalarımda da ifade etmeye çalışmıştım,
normal koşullarda bu dere yataklarında beş yüz yıllık
yağış rejiminin ve akış rejiminin göz önünde
bulundurulması gerekiyor. İmar planlarında, Devlet Su
İşleri bu dere yataklarının taşkın
sınırlarını belirler ve tıpkı sit
alanlarında olduğu gibi, buralara yapılaşma
yasağı getirilir değerli milletvekilleri ama ne yazık ki
Trabzon HES 3 Araklı Göletinin duvarının
yıkılması sonucu meydana gelen bu afette, bakın, dere
yataklarında arkadaşlar, konutlar yapılmış durumda,
dere yatağının içerisinde bu konutlar. Bir kere, bu, ne
mühendislik açısından ne de imar planı açısından kabul
edilebilir bir durum değildir.
Yine, benzer şekilde, yolun dere
yatağı içerisinde olup selin yarısını götürdüğünü
görüyoruz. Doğa affetmez arkadaşlar. Doğa olaylarını
afete çeviren insanoğlunun kendisidir. Bakın, kesiti görüyorsunuz
burada ve dere yatağının nerelere kadar uzandığının
en önemli göstergesi. Bizler mühendisler olarak eğer bu akış,
yağış rejimini tespit edemiyorsak, debiyi tespit edemiyorsak ve
bunu öngöremiyorsak hiç mühendislik yapmayalım. Aklın ve bilimin yolu
birdir. Bunları afete dönüştüren de insanoğlunun tedbirsizliğidir
diyorum. Bu konuyla ilgili konuşmadan geçemeyeceğimi düşündüm ve
artık, dere yataklarındaki sel afetlerinde, jeolojik tetkiklerin,
jeoteknik etütlerin yapılmaması sonucu insan
yaşamlarının yitip gitmesine seyirci
kalmayacağımızın bilinmesini isterim.
Evet, değerli milletvekilleri, asker almayla
ilgili, öncelikle ellerine kına yakarak düğün ve dernekle
göndermiş olduğumuz bütün asker evlatlarımıza buradan sevgi
ve selamlar gönderiyorum, onların gözlerinden öpüyorum gerçekten.
Vatanımız için canını hiçe sayan tüm şehitlerimize de
Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine ve ulusumuza
başsağlığı, tüm gazilerimize de acil şifalar
diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 37nci madde
de askerlik yükümlülüğünü yerine getirenlerin, meslek icrasına yönelik
daha önceden sahip oldukları belgelerin vermiş olduğu yetkilerin,
Türk Silahlı Kuvvetlerince ihtiyaç duyulan hâllerde kullanılması
amaçlanmıştır. Biz, bunda herhangi bir sakınca görmüyoruz.
Gayet tabii ki Türk Silahlı Kuvvetleri ihtiyaç hâlinde bu değerleri
kullanacaktır, bundan daha doğal bir şey olamaz, buna herhangi
bir itirazımızın olması söz konusu değil.
Esasen, bedelli askerlik, öncelikle erbaş ve er
ihtiyacının karşılanması, daha sonra ihtiyaç
fazlası yükümlülerin bu bedelliden faydalanmasını baz
almalı. Bedelli sayısının sabitlenmiş olması da
insanlarda hani bir rant beklentisi algısı oluşturmaktadır.
İhtiyaca göre dinamik planlama yapılmasının daha uygun
olacağı görüşündeyiz. Bu konuda teklifte net hükümlerin
bulunmaması, tabii, bizim handikapla
karşıladığımız bir durum. Hâlen 15 bin lira verip
beklemekte olan askerlerimiz var. Şu anda rakamın 31 bin liraya
çıkarılmış olması, yüzde 100ün üzerinde
artırılmış olması tabi ki düşündürücü bir
şey. Bir de hâlâ bekleyen, bu 15 bin lira için bekleyen askerler dururken
31 bin lira ödeyenlerin ne zaman askerlik yapacağının ve
gelecekle ilgili, önünü görmemesiyle ilgili bir sıkıntı
yaratmaktadır. Bunun da göz önünde bulundurulması gerekir diye
düşünüyorum.
Reform paketi olduğu belirtilmesine rağmen
-ordumuzda kahraman sözleşmeli erbaş ve erler bulunmaktadır- bu
uzman erbaş ve astsubayların, subayların ve sözleşmeli
astsubayların can yakıcı sorunlarına teklifte yer
verilmemiştir. Bunun da kapsama alınması gerekirdi diye
düşünüyoruz.
Teklifte altı ay askerlik yapacak erbaş ve
erlerimize TOKİden öncelikli konut edinebilme hakkı verilmişken
diğer sözleşmeli erbaş ve erlerimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Tamamlıyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Şevkin.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla)
uzman
erbaş ve astsubaylarımıza, subaylarımıza, jandarma ve
polisimize de TOKİden öncelikli konut edinme hakkı verilmeliydi diye
düşünüyorum. Teklifin silah arkadaşlığını, meslek
adaletini zedeleyici mahiyeti böylece ortadan
kaldırılmalıdır.
Mevcut 460 bin yoklama kaçağı ve
bakayanın bir kereye mahsus bedelli askerlikten faydalanması
düzenlenmiştir. Ancak kurada çıkmamaları hâlinde ciddi bir
yığılma söz konusu olacaktır. Buna dair mağduriyetler,
kanundan beklenen faydanın yerine gelmeyeceği göz önüne
alınmalıdır diye düşünüyoruz.
Öte yandan barışta, olağanüstü hâl ve
savaşta askerliğini henüz yapmadan Cumhurbaşkanınca gerekli
görülen hâllerde özel olarak görevlendirilen gönüllülerin askerlikten muaf
tutulabilmesi bir ihtiyaç değil, keyfîliktir. Bu konunun tüm partilerin
söz birliğiyle kaldırılmış olması sevindirici bir
durumdur elbette. Olumlu karşılıyoruz bunu da.
Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
sözleşmeli er olarak görev yapan askerlerimiz için vardiya sistemi
uygulanabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Bir cümlem
kaldı
BAŞKAN Son cümlenizi de alalım
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Ailelerini
görmeyen, evlerine gidemeyen evli ve çoluk çocuk sahibi olan askerlerimiz için
daha sosyal, nefes alabilecekleri bir yöntem uygulanmalıdır diye
düşünüyorum.
Ben bu kanunun Türk Silahlı Kuvvetlerine,
askerlerimize ve ulusumuza faydalı olmasını diliyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
37nci maddesinin (1)inci fıkrasında yer alan
görevlendirilebilirler ibaresi yerine görev alabilirler ibaresinin
getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Dursun Müsavat
Dervişoğlu Behiç
Çelik
Aksaray İzmir Mersin
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Orhan
Çakırlar
Adana Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 69 sıra sayılı Kanun
Teklifinin söz konusu 37nci maddesinde verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Dün konuşmamızda da ifade ettiğimiz
gibi Türkiyede Anayasa değişiklikleriyle devlet düzeninin önemli
ölçüde bir karmaşaya sokulduğunu vurgulamıştık. Bunun
üzerinden giderek ifade edeyim: Türkiyede güvenlik politikalarının
uygulayıcısı olan kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz
başta olmak üzere ve diğer silahlı örgütlerimiz olan Jandarma
Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik
Komutanlığı dâhil olmak üzere bir karmaşanın içerisine
sokulmuştu. AK PARTİnin iktidarda olduğu son on yedi yılda
değil, ondan önce de demokrasiye ve devlet nizamına yönelik
birtakım müdahaleler olmuş ancak bunun yanında AK PARTİ
yönetimi sırasında rejimi doğrudan olumsuz şekilde
değiştirecek, dönüştürecek birtakım girişimler ve
düzenlemeler oldu.
Şimdi, geçmişte Türkiye Cumhuriyeti
kurulurken Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanında silahlı, özellikle
kırsala hitap eden Jandarma Genel Komutanlığı 1930
yılında çıkarılan 1706 sayılı Yasayla
kurulmuştu ve İçişleri Bakanlığının -şu
anda olduğu gibi- bağlısı bir genel komutanlık olarak
düzenlenmişti, Emniyet Genel Müdürlüğü de aynı şekildeydi
ancak Sahil Güvenlik Komutanlığı yoktu. 12 Eylül darbesinden
sonra 2803 sayılı Jandarma Teşkilat Yasası
çıkarılarak Jandarmanın İçişleri
Bakanlığına bağlılığı neredeyse ortadan
kaldırılmış, doğrudan Genelkurmay
Başkanlığına bağlı duruma getirilmişti,
hazarda ve seferde olmak üzere. Bunun yanında, yeni bir komutanlık
ihdas edilerek Deniz Kuvvetlerinden ayrılan bir birim Sahil Güvenlik
Komutanlığı olarak kurulmuştu. Bugüne kadar gelen
yapımız bu. Ancak, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra
devlet yeniden düzenlenirken, burada, devlet kurucusu olan kurucu iradenin
dışında, tamamen AKP iktidarının olası
geleceği düşünülerek yapay ve suni bir nizama sokularak, gerek Türk
Silahlı Kuvvetleri gerekse Jandarma gerekse Sahil Güvenlik bu hâle
getirildi. Dolayısıyla, ordunun düzeni bozuldu. Dün de ifade
ettiğim gibi emir komuta zinciri kopartıldı.
Bu Askeralma Kanunu Teklifi yasalaşırsa
bunun birtakım sakıncalarını önümüzdeki yıllarda
göreceğiz. Çünkü, burada gerçekten Türk ordusunun ihtiyacını
karşılayan bir düzenlemenin olmadığını birçok
parti grubu ifade ediyor. AK PARTİnin içerisinde önemli sayıda
milletvekilinin de bu fikre katıldıklarını görüyorum.
Dolayısıyla, profesyonellik
iddiasıyla bir ordunun yapısını aşağı
çekmek, moralini bozmak ve orduyu sayısal olarak indirgemek aslında o
orduya yapılacak en büyük ihanettir. Çünkü, Doğu Akdeniz enerji
sorunu varken, Suriye-Irak sorunu varken, silahlanmış bir PKK ordusu
Amerika Birleşik Devletleri tarafından oluşturulmuşken ve
size karşı -Mısırın da içinde bulunduğu,
Yunanistanın da dâhil olduğu- bir ittifaklar zinciri ortadayken siz
ordunuzun ne hakla, hangi nedenle sayısını azaltıyorsunuz?
Bunun cevabı yok. Bir de ordu Türk milletinin ordusudur, ordu majestelerinin
ordusu değildir. Bu itibarla, bütün olası tehditleri
göğüsleyecek bir Silahlı Kuvvetler yapılanmasının
zorunlu olduğunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, toparlayın
lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla)
özellikle burada
vurgulamak ve dikkatinize sunmak istiyorum. Onun için, değerli
milletvekilleri, bize düşen görev bu Askeralma Kanunu Teklifi
yasalaştıktan sonra dahi ciddi bir çalışmayla, yeni bir
düzenlemeyle Türk Silahlı Kuvvetlerini ve diğer silahlı
örgütleri yani Jandarma, Sahil Güvenlik ve Emniyet teşkilatını
tek elden düzenleyebiliriz diyorum.
Önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
91inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
69 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
38inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
38inci maddesinin (2)nci fıkrasında yer alan hakkından
vazgeçenlerin ertelemeleri ibaresi yerine hakkından vazgeçenlerin
erteleme işlemleri ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Dursun
Ataş
Aksaray Adana Kayseri
Tuba
Vural Çokal
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Çokal, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar iktidar partisi kabul etmek istemese de
bizler, her birimiz tüm Türkiyeyi temsilen burada bulunuyoruz. Sadece mensubu
olduğumuz partinin ve seçim bölgelerimizin milletvekilleri değiliz,
sadece partimize ve seçim bölgemize karşı sorumlu değiliz; tüm
Türkiyeye karşı, hatta bu çatı altında görev yapan
farklı partilerden milletvekillerine karşı da yükümlülüklerimiz
var. Ben, bu görev bilinciyle AK PARTİli arkadaşlara bazı
uyarılarda bulunmak istiyorum. Yoksa kendilerinin, şu
yaşadığımız günleri doğru tahlil ederek
demokrasinin, hukukun ve İslam dininin emirlerinin gereğini
yapacakları yok gibi görünüyor.
Sevgili AK PARTİli arkadaşlar,
yaşadığımız şu günleri ileride
evlatlarınıza nasıl anlatacaksınız? Her
uygulamanın, her açıklamanın demokrasi tarihimize kara bir leke
olarak geçtiğini görmüyor musunuz? Sadece yerel seçimlere, hatta sadece
İstanbula bakalım. 31 Mart öncesinde beka diye kendinizden olmayan
herkese terör örgütü üyeliğini yaftaladınız. Milleti
ayrıştırdığınızı, birbirine düşman
ettiğinizi görmek istemediniz. Milletimiz size sandıkta bir ders
verdi ancak bu dersi de görmek istemediniz. Anadolu Ajansının imza
attığı rezilliği görmezden geldiniz. Daha oylar YSK
sistemine girmeye başlamadan Seçimi kazandık. açıklaması
yaptınız. 3 bin oyla biz kazandık. dediniz. Sabaha
karşı YSK sistemine göre Ekrem İmamoğlu 24 bin farkla önde
çıkınca Koskoca İstanbul seçimleri sadece bu kadar farkla
kazanılamaz, İstanbulu yönetmek için daha büyük fark gerekiyor.
dediniz. Bir yandan Seçim daha bitmedi. derken diğer yandan Seçimi biz
kazandık. diye tüm İstanbulu afişlerle donattınız.
İtiraz üzerine itirazlarda bulundunuz. Hiçbir şey olmadıysa
bile muhakkak bir şey oldu. diyerek oyları saydırdınız
da saydırdınız. Fark kapanmayınca İstanbulun en
önemli ilçelerinden biri olan Büyükçekmeceyi binlerce polisle
bastınız, bula bula kendi adayınızın ikamet adresi
olarak gösterdiği adreste onlarca kişiyle birlikte
kaldığını buldunuz. Hatta, ekibinizde yer alan bazı
isimlerin, içinde bırakın evi, dükkânı, depoyu, ağaç bile
olmayan arsaları ikamet olarak gösterdikleri çıktı ortaya. Tam
bu sırada, çok değerli belediye başkan adayınız kimin
hangi partiye oy vereceğinin soyadından
anlaşıldığını söyledi. Bu müthiş
buluşun mucidiyse Vakıfbanka Yönetim Kurulu üyesi yapıldı,
kime ne kadar kredi vereceğini soyadından tahmin edecektir
umarım.
Evet, oylar sayıldıkça sayıldı
ama istediğiniz olmadı. Ekrem İmamoğluna
kazandığı seçimin mazbatası on yedi gün boyunca verilmedi.
İmamoğlu seçildikten sonra, YSK tarafından atanan Sandık
kurulu başkanlarında usulsüzlük var. diyerek seçimleri iptal
ettirdiniz. Sayın Ekrem İmamoğlu Öğrenci
abonmanlarını 40 lira yapacağım. dedi, Kimin
parasını kime veriyorsunuz? dediniz. Suyu indireceğim.
dediğinde Hesap var, kitap var, bu olmaz. dediniz. Sonra ne
yaptınız biliyor musunuz? Adamın hayata geçirdiği
icraatları Biz yaptık. diyerek milletimize müjde verdiniz; evet,
bunu da yaptınız. Hatta, sloganını bile aldınız;
bakın Çaldınız. demiyorum, Aldınız. diyorum.
Çalma deyince ne kadar çok Oy çalındı. dediniz biliyor musunuz?
Durdunuz, durdunuz Oylar çalındı. dediniz. Tüm Türkiye YSKnin
gerekçeli kararını okuyunca bırakın çalmayı, bu seçim
niçin iptal edilmemesi gerektiğini öğrendi. Bu sürecin ülkemize
faydası, Seçim Kanununu artık herkes sayenizde öğrendi.
Seçimlerden sonra diliniz de değişti.
Hayatını terörle mücadeleye adayan çok değerli isimlere bile
Kandil iş birlikçisi. diyen sizler, İmralının
kapılarını sonuna kadar açıp Öcalanın
mektuplarını okutmaya başladınız. Kürdistan demeye
başladınız, olmadı, PKKya Pe-Ke-Ke dediniz. Yenilgiyi
kabul etmediğiniz için milletimizin omzuna yüklediğiniz 100
milyonlarca lira ek bütçeyi saymıyorum bile. Ama en son Sayın Binali
Yıldırım Seçimleri Millet İttifakı yüzünden
yeniledik. deyince inanın bu noktada söylenecek söz de kalmadı.
Sahaya Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu indi.
İnanın, yaptığı her şey, her açıklama
sizlere seçimde puan kaybettirmekle kalmıyor, sizleri uzun yıllar
unutulamayacak bir lekenin parçası da yapıyor. En son, İstanbulun
seçilmiş Belediye Başkanının önüne set kurdunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çokal, devam edin.
Buyurun lütfen.
TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) - Birçok siyasetçi
kuyruğunu kıstırıp kaçarken demokrasinin yanında yer
alan, 28 Şubatın topuklu efesi Genel Başkanımız
Sayın Meral Akşenere bile laf atılmasına ses
çıkarmadınız. 28 Şubatta dimdik duran bir kadına
yapılan saygısızlığa bile sesiniz çıkmadı.
Evet, sevgili AK PARTİli arkadaşlar,
bunlar sadece bir çırpıda anlatabildiklerim. Evet, bunları
sizler yaptınız, yapmaya da devam ediyorsunuz. Ben milletimizin
verdiği görev gereği sizleri uyarmak istedim. Gelin, ileride
çocuklarınızın yüzüne bakabilmek için, kıyamet gününde
milyonlarca kişinin hakkıyla karşılaşmamak için
vazgeçin bu işten diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
38inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 69 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 39uncu maddesinin (1)inci fıkrasının (b)
bendinde geçen 9 uncu maddedeki gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarın Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasınca her yılın ilk mesai günü tespit
edilen döviz alış kuruna göre Avro ibaresinin 1000 (Bin) Avro
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Tulay
Hatımoğulları Oruç Erol
Katırcıoğlu
Gaziantep Adana İstanbul
Necdet
İpekyüz Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Bülbül
Batman Bitlis Antalya
Rıdvan
Turan
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Katırcıoğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Askeralma Kanununu konuşuyoruz ve benim
anladığım kadarıyla Askeralma Kanunuyla ilgili olarak
yapısal bir sorun var ama o sorunu çok da konuşmuyoruz.
Yine, Sayın Savunma Bakanının
verdiği demeçlerden giderek hazırladığım notlarda
kendisi şöyle diyor: Her sene 700 bin genç askerlik çağına
geliyor fakat bizim kapasitemiz 420 bindir. Hadi 400 bin diyelim,
aşağı yukarı 300 binlik bir arz fazlası var.
Şimdi, bu, tabii ki bir problem. Bu problemi
çözmek gerekiyor fakat benim gördüğüm kadarıyla problem böyle
konulmuş olmasına rağmen nasıl bir çözüm önerilmiş
diye baktığımda Özellikle bedelli ve dövizli askerlikten
sağlanacak gelirle bütçeye herhangi bir yük teşkil etmeden bu
sistemin kendi içinde dönmesini amaçlıyoruz. diyor. Yani esas
itibarıyla ilgisi bütçe olan ve askerliğin bütçeye olan yükünü bir
anlamda bedelli ve dövizliyle karşılamak üzere düşünülmüş
bir projeyle karşı karşıyayız, dolayısıyla
da konuştuğumuz konu bu.
Ben de dövizliyle ilgili olarak birkaç şey
söyleyeceğim ama şunu söyleyeyim: Ben bu simülasyonları
bilmiyorum, görmedim tabii yani 30 bin TL olursa ne kadar askeri istihdam
edebileceğiz, efendim, 40 bin olursa ne olacak? Bunları
yapmışlar yani Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Bülent Beyin söylediği gibi tabii ki hesaplamışlardır,
hesaplamamaları mümkün değil çünkü biliyoruz, askerin de bir
bürokrasisi var ve bu işleri de iyi bilirler fakat ben yine de burada
siyasi olarak müdahale edilmiş olduğu kanaatini taşıyorum
çünkü daha çok problemi çözmek yerine yani yapısal olarak sahip
olduğumuz problemi çözmek yerine problemin yükünü bir bakıma çözmek
gibi bir yaklaşım benimsenmiş diye düşünüyorum ve
böylelikle oluşmuş bir kanun teklifi.
Şimdi, burada, yine, benim dikkatimi çeken bir
iki husus daha var. Bir kere, 31 bin lirayla ilgili bir hesap
yapılıyor, biliyorsunuz. Bunu Sayın
Cumhurbaşkanının kendisi de ifade etti fakat bu hesabın
gençlerin sanki 5.200 lira gibi bir maaş aldıkları varsayımı
üzerine yapılmış olduğunu anlıyoruz. İsterseniz
okuyayım, mesela Sayın Akar şöyle diyor: Asteğmen
maaşı da bugün itibarıyla aşağı yukarı 5 bin
küsur lira, dolayısıyla da altı aylık asteğmen
maaşından bahsediyoruz. Bedelli 30 bin lira, dövizle askerlik ise
bunun avro karşılığı olacak. Tamam, Sayın
Cumhurbaşkanı da şöyle söylüyor, diyor ki: Yani bu aslında
oradaki askerlik süresi içerisinde altı aylığa muadil bir rakam,
ayda 5 bin küsur alıyor ve 6yla çarparsak o altı aya muadil bir
rakam ortaya çıkmış oluyor. Şimdi arkadaşlar,
gençlerin 31 bin lira gibi bir rakamı verebileceğini
varsaymanız, ya hakikaten -dün konuşuyordum- gençlerle ilgili çok
duyarsız olduğunuz intibası uyandırıyor bende. Gençler
eğer bu ülkenin geleceği ise arkadaşlar, böyle bir parayı
karşılayamazlar bu insanlar. Niçin karşılayamazlar?
Bakın, ben hemen bir rakam vereceğim size. Üstelik de bir
üniversitede yeni yapılmış olan bir çalışmanın
sonucunda bakın ne çıkmış: 18-29 yaş diliminde
gençlerin yüzde 63ünün aylık ortalama geliri 1.500 liranın
altında ki bazı çalışmalar bunun bin lira civarında
olduğunu söylüyor. Şimdi, biz onlardan 30 bin lira istiyoruz, üstelik
de bunun ilk bir ayda peşinen ödenmesi gerektiğini söylüyoruz.
Şimdi, doğrusunu isterseniz ben evet, anlıyorum askerlik,
savunma vesaire gibi meseleler önemli meselelerdir ama bu meselelerle ilgili
konuşurken aslında gençlerle ilgili konuştuğumuzun da
farkına varmamız lazım. Ve gençlerin, bugün itibarıyla
üniversite mezunu olan gençlerin bile
Hepiniz biliyorsunuz aslında, benim
bunu söylememe bile gerek yok; benim çevremde üniversitedeki gençlerin
üniversiteyi bitirdikten sonra -üstelik en iyi üniversiteleri bitirenler-
aldıkları maaşlar asgari ücret veya bilemediniz 2.500 lira.
Dolayısıyla da ben bu rakamın yeniden düşünülmesi
gerektiğini söylüyorum, parti olarak da böyle bir öneriyi vermiş
olduk.
Gelelim dövizle askerlik meselesine. Evet, üç sene
kalması koşul olarak getirilmiş. Buna da gerek yok bence yani
bir sene kalmış olmak da yeterli olabilir. Yani diğer
koşullar tartışılabilir ama yine 5 bin euro civarında
bir paraya tekabül ediyor. Ki bunun da benim öğrendiğim
kadarıyla hatta sizin vekillerinizin yazılarını takip
ettiğim kadarıyla 5 bin euronun yüksek olduğuna dair genel bir
kanaatinin var olduğunu da biliyorum, en azından okudum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın lütfen
Sayın Katırcıoğlu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Özetle, demek istediğim şey şu:
Önergemize destek verin, bu rakamları değiştirelim. Gerçekten
gençler bekliyorlar. Böyle bir tutarın indirilmesine ilişkin olmak
üzere, hepinizin gençlerin sıkıntılarıyla ilgili
duyarlı davranmanızı bekliyorum. Doğrusunu isterseniz bu,
Meclise de yakışır bir şey olacaktır diye
düşünüyorum.
Son bir söz de şunu söyleyeyim:
Arkadaşlar, gelir dağılımındaki bozukluk bütün
dertlerin başında gelir. Hele hele daha işini
bulamamış, hayata atılamamış olan gençlerin -dün
konuştuk- askerlikle ilgili sıkıntıları da var zaten.
E şimdi bunu, böyle bir rakamı koyarsanız ortaya, gerçekten
onlara haksızlık etmiş olursunuz diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
39uncu maddesinin (1)inci fıkrasındaki işveren ibaresinden
sonra gelen veya ibaresinin yerine ve getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Engin
Özkoç Haşim
Teoman Sancar Alpay
Antmen
Sakarya Denizli Mersin
Servet
Ünsal Gamze
Taşcıer Özcan
Özel
Ankara Ankara Yalova
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Özcan Özel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN ÖZEL (Yalova) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Askeralma Kanunu Teklifinin 39uncu maddesine
ilişkin verilen önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Asker alma sistemini baştan sona
değiştiren, tek tip askerliği ve bedelli askerliği
kalıcı hâle getiren bir kanun teklifini görüşüyoruz.
İktidarınız döneminde Türk
Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurulmuş, Darbe yapacaklar. Cami
bombalayacaklar. yalanlarıyla Ergenekon, Balyoz gibi davalar
kurgulanmış, TSKnin vatansever subayları tasfiye edilmiş,
düzmece delilerle hapse atılmıştır. TSKnin geleneklerinin,
genetiğinin tasfiyesiyle onların yerine hain FETÖcüler
yerleştirilmiştir. 15 Temmuzda millete, milletin Meclisine bomba
yağdıran hainlerin önlerinin nasıl açıldığı,
2004 MGK kararının nasıl rafa
kaldırıldığı herkesin hafızasındadır.
Tüm bu olanlar, yaşananlar Kandırıldık. gerekçesinin
arkasına saklanılamayacak kadar vahimdir. Irakta askerimizin
başına çuval geçirildiğinde Ne notası, müzik notası
mı? diyerek nota veremeyenlerin hayırsever iş adamı
sandığınız kişi için vermesi de aynı derecede
vahimdir. Sizin sözcüleriniz, millî ordumuza kumpas kurulurken Türkiye
bağırsaklarını temizliyor, iyi ki bu orduyla savaşa
girmemişiz. diyorlar, kozmik odaya girilmesine göz yumuyorlardı.
Yargıya da Kurban olduğum Allah, verdikçe veriyor. dedikleriniz
yerleşince ortada ne TSK kaldı ne yargı ne devlet kaldı.
İktidarınız döneminde TSK sanık, terör örgütleri tanık
ve hâkim, savcı yapıldı.
Bugünlerde, seçilmiş İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanının mazbatasını
aldıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesinin verilerine
ilişkin verdiği talimatı kozmik oda aramasıyla eş
değer tutuyorsunuz. Hatırlayın, o günlerde suikast
düzenleyecekleri iddialarıyla devletin kozmik odasında arama yapma
iznini siz verdiniz. Terör örgütü kurmak ve yönetmekten yargılanan
İlker Başbuğ kozmik odada arama yapılması
talimatının siyasi iradenin izniyle olduğunu
açıklamıştır. Devletin sırları kozmik odadayken
bu talimat verilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde ise
ihale sırları, ihale alanlar, belediye imkânlarıyla zengin
edilenlerin bilgileri vardır. Büyükşehir belediyesinin arşivi
kozmik oda değildir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
arşivi konusunda gösterdiğiniz hassasiyeti kozmik oda konusunda
gösterseydiniz, memleket bu hâle gelmezdi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; darbe girişiminden sonra askerî okullar, harp
akademileri, harp okulları, askerî liseler, astsubay hazırlama
okulları, astsubay meslek yüksekokulları kapatılmış,
16 bin askerî öğrenci tasfiye edilerek Millî Savunma Üniversitesi
kurulmuştur. Tasfiye edilen öğrencilere hak arama hakkı,
şansı verilmemiştir. Mahkemeler, davaları reddetmiş;
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, askerî öğrencilerin
başvurusunu kabul etmemiştir. Öğrencilere lise ve üniversitelere
geçiş hakkı tanınmış ancak o okullardan mezun
olduklarında diploma üzerine düşülen ibareler fişleme
niteliğinde olmuştur. E-devlet üzerinde 4C tescil bilgileri
sayfasında Durumu bölümündeki 675/669 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname gereği ilişiği kesilmiştir. ibaresi, özellikle
kamuda işe girmelerini imkânsız hâle getirmiştir.
Güvenlik soruşturması yapılıp
suçlu ile suçsuzu ayırmak varken toptancı yaklaşımla
telafisi imkânsız mağduriyetler ortaya
çıkarılmıştır. Bu kişilerin çoğu, şu
anda taksicilik, garsonluk yaparak hayatlarını sürdürüyorlar. 669
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, askerî öğrenci statüsünde
olmadıklarından ötürü, 12nci dönem astsubay kursiyerlerini
kapsamadığı, 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de
geriye yürütülemeyeceği için mezun olmaları gerektiği ortadayken
ilişkileri kesilmiştir. Bu mağduriyetlerin önüne geçmek,
suçluyu, masumu ayırmak hukuk devletinin görevidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
39uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
40ıncı madde üzerinde iki adet önerge
vardır, aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 69 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 40ıncı maddesinin (1)inci
fıkrasının (c) bendinin tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Mensur
Işık Necdet
İpekyüz
Gaziantep Muş Batman
Rıdvan
Turan Mahmut Celadet
Gaydalı Kemal
Bülbül
Mersin Bitlis Antalya
Kemal
Peköz
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Peköz, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 40ıncı madde üzerine grubum adına
söz almış bulunuyorum.
Bu kanun teklifiyle 211 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve 926 sayılı TSK
Personel Kanununun bazı maddeleri üzerinde teknik ve yeni birtakım
düzenlemeler yapılmaktadır. AKP iktidarı, askerleştirmeyi
hem gençleri yorucu tornadan geçirme hem de toplumdaki militarizasyon düzeyini
yüksek tutmak için bilinçli bir şekilde kullanmaktadır. Bunun
yanı sıra AKP iktidarıyla birlikte bedelli askerlik, ekonomik
durum kötüye gittikçe başvurulan bir para kaynağı hâline
getirilmiştir. HDP olarak zorunlu askerliğin kaldırılmasını
savunuyoruz, değişik zamanlarda değişik platformlarda bunu
dile getirdik.
Zorunlu askerlik, siyasi iktidarlar tarafından
toplumun militarize edilmesinin araçlarından biri olarak
kullanılmaktadır. Zorunlu askerlik, gençlerin sosyal ve ekonomik
yaşamdan uzaklaşmasına neden olmakta. Bize göre, zorunlu
askerlik kaldırılmalıdır, kimse zorla askere
alınmamalıdır. Zorunlu askerliğin devam ettiği
durumlarda ise vicdani ret hakkı tanınmalıdır. Türkiyenin
imzasının bulunduğu uluslararası sözleşmeler, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararları ve aynı zamanda inanç
ve vicdan özgürlüğü hakkını kabul eden Türkiye Anayasası,
vicdani ret hakkının yasalaştırılmasını
gerekli kılar.
Şu an yürürlükte olan Anayasaya göre de
vicdani ret hakkı insani bir haktır. Anayasanın
90ıncı maddesi, uluslararası sözleşmeleri iç hukuktan daha
üstün ve geçerli tutar. Türkiyede vicdani ret yasasının
olmayışı, bu talebi hak olmaktan çıkarmaz. Türkiyenin
altında imzası olan iki büyük sözleşme, vicdani ret talebine
hukuki dayanak oluşturur. Birleşmiş Milletler Medeni Haklar
Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, din ve
vicdan özgürlüğü bağlamında vicdani reddi insani bir hak olarak
tanımlar.
Eline silah almak istemeyen, militarizme
karşı olan gençlerin zorunlu askerlik yapmama hakkının
güvence altına alınması gerekir. Zorunlu askerlik yapmak
istemeyen gençler için kamu hizmeti, bir alternatif olarak
değerlendirilebilir ve gençler, askerlik süresince kamu hizmetlerinde
çalıştırılarak bu görev yerine getirtilebilir; bunun örneklerine
Avrupada ve başka ülkelerde rastlamak mümkün. Avrupa Konseyi ülkeleri
arasında sadece 2 ülkede vicdani ret hakkı yoktur; bu ülkeler Türkiye
ve Azerbaycandır.
Yine, bu düşünceler etrafında, kanun
teklifinin 40ıncı maddesinin (1)inci fıkrasının (b)
bendinde Hizmetini tamamlayanlara; askerî öğrenci, muvazzaf
subay/astsubay, sözleşmeli subay/astsubay, uzman erbaş ve
sözleşmeli erbaş/er temininde, sınav tam notunun yüzde 20sine
kadar ilave puan verilir. diye bir ibare bulunmaktadır. Bunlardan meslek
yüksekokulu ve meslek lisesi mezunu olanlara yine sınav tam notunun yüzde
25i kadar ilave puan verilebilmesi, zaten eşitsiz olan eğitim
sisteminin daha eşitsiz hâle getirilmesine zemin
hazırlamaktadır; bu, anayasal eşitliğe de
aykırıdır. Karşı olduğumuz zorunlu askerlik, bu
maddeyle ayrıcalıklı hâle getirilmeye
çalışılmıştır; değişiklikle,
yıllardır eleştirdiğimiz, militarist bir renk içinde de
olan eğitim sisteminin daha da militarize edilmesine sebep
olunmaktadır.
Maddede yer alan sınav tam notunun yüzde
25ine kadar ilave puan verilebilir ibaresiyle ilave puanın esnek
bırakılması da ayrıca keyfîliğe sebep olmaktadır.
Bu nedenle, kime ne kadar puan verileceği de ayrıca belli
olmadığı için iktidarın istediği zaman, istediği
kesimlere bunu bir ulufe gibi dağıtması söz konusu
olabilmektedir. Aynı zamanda, 15 Temmuz darbesini de getiren bu
kadrolaşma zihniyeti -böyle bir kadrolaşma iktidar tarafından
yaratılırsa- gelecek yıllar içerisinde de yeniden ülkemizin bu
tür darbelerle karşı karşıya kalmasına sebep olabilir.
Bunlardan vazgeçmek, bunlardan uzaklaşmak için
mutlaka ve mutlaka vicdani ret hakkının tanınmasının,
askerlik yapmak istemeyen, silah kullanmak istemeyen insanların, bu
haklarını kamu hizmetlerinde çalışarak ödemelerinin yolu
açılmalıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 69 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 40ıncı maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile dördüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Engin
Özkoç Erkan
Akçay
Denizli Sakarya Manisa
Lütfü
Türkkan Mehmet
Doğan Kubat Mehmet
Ali Çelebi
Kocaeli İstanbul İzmir
"a) Muhtaç asker ailelerine yapılan
yardım miktarı Cumhurbaşkanınca belirlenir.
b) Askeri öğrenci, dış kaynaktan
muvazzaf subay/astsubay, sözleşmeli subay/astsubay, uzman erbaş ve
sözleşmeli erbaş/er temininde;
1) İlk altı aylık askerlik hizmetini
tamamlayarak terhis olanlara sınav tam notunun yüzde beşine kadar, 5
inci maddenin üçüncü fıkrası kapsamında askerlik hizmetine devam
edip bu sürenin sonunda terhis olanlara ise yüzde onbeşine kadar,
2) Meslek yüksekokulu veya mesleki ve teknik lise
mezunlarından; ilk altı aylık askerlik hizmetini tamamlayarak
terhis olanlara sınav tam notunun yüzde onuna kadar, 5 inci maddenin
üçüncü fıkrası kapsamında askerlik hizmetine devam edip bu
sürenin sonunda terhis olanlara ise yüzde yirmisine kadar,
ilave puan verilebilir.
"(4) Teknik bilimler meslek yüksekokulundan
veya meslek yüksekokullarının teknik bölümlerinden mezun olanlar ve
mesleki ve teknik lise mezunları ile tarım, turizm ve mevsimlere
bağlı sektörlerde faaliyet gösteren yükümlülerin askere sevki Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç ve önceliklerine göre mesleklerine uygun
sınıflandırma ve istedikleri celp döneminde silahaltına
alınma taleplerine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça
belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yok.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Muhtaç asker ailelerine yapılan yardım
miktarının Cumhurbaşkanınca belirlenmesi, askerlik
hizmetini er/erbaş olarak yerine getiren yükümlülere askerî öğrenci,
dış kaynaktan muvazzaf subay/astsubay, sözleşmeli
subay/astsubay, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş/er teminine
ilişkin sınavlarda kademeli olarak ilave puan verilebilmesi ve meslek
yüksekokullarının teknik bölümlerinden mezun olanların Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç ve önceliklerine göre mesleklerine uygun
sınıflandırma ve istedikleri celp döneminde silah altına
alınmasına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
40ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
41inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 69 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 41inci maddesinin tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Ömer Faruk
Gergerlioğlu Necdet
İpekyüz
Gaziantep Kocaeli Batman
Rıdvan
Turan Kemal
Bülbül Mahmut Celadet
Gaydalı
Mersin Antalya Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Toğrul, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Askeralma Kanunu
Teklifinin 41inci maddesi üzerine söz aldım, bu vesileyle Genel Kurulu
ve Genel Kurulun sevgili emekçilerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında her
kanunun bir ruhu var. Şimdi, görüşmekte olduğumuz Bu kanunun
ruhu nedir? diye sorduğumuzda -dünden beri ifade etmeye
çalışıyoruz- bu kanunun ruhunda eşitsizlik var, bu kanunun
ruhunda Anayasaya aykırılık var, halkın temsilcileri
olarak biz buradayız ama bu çatı altında halkın
taleplerine, halkın isteklerine uygun, bir kanun çıkarmaktan maalesef
uzak duruyoruz.
Bakın, biz ne diyoruz? Zorunlu askerlik
kaldırılmalıdır, kaldırılmayacaksa en
azından vicdani ret hakkı tanınmalıdır. Neden, biliyor
musunuz? Bakın, bu ülkede yaşayan herkes, silahı sevmek zorunda
değildir; bu kadar basit. Bir kişi silah almayabilir ve bir
canlıyı öldürmek istemeyebilir; dinî inançları sebebiyle bunu
isteyebilir, ideolojik sebeplerle isteyebilir, siyasi saiklerle savaş
karşıtı olabilir ve eline silah almak istemeyebilir. Niye bu
kadar aykırı geliyor sizlere? Çok normal görülmesi gereken şeyler,
sanki çok büyük bir ayıpmış gibi topluma lanse ediliyor ama
bakıyorsunuz vatan, millet, Sakarya edebiyatı yapanların
çocukları bedelli kuyruğunda. Bu aslında bir ikiyüzlülük.
Gönüllü olmaya bırakırsanız acaba kaç kişi gönüllü gider?
Herkes bir sorsun bu soruyu kendisine. Bu yüzden burada hamaset yapmanın
bizce bir anlamı yok.
Burada her birimizin tek amacı, toplumun
ihtiyaç ve isteklerine uygun kanun çıkarmak olmalıdır.
Bakın, Montesquieunun Kanunların Ruhu adlı eserinde
aslında bugün sıkça duyduğumuz şu sözlerin geçtiğini
görüyoruz: Bir saltanat hükûmetinin ya da bir istibdat hükûmetinin devam
etmesi, dayanması için fazla doğruluğa lüzum yoktur. Birinde
kanunların kuvveti, ötekinde hükümdarın daima kalkık yumruğu,
her şeyi düzenler, yoluna koyar ama halkçı bir devlette başka
bir kuvvet gerekir ki, o da fazilettir. Bunu, Montesquieu, bu eserinde
söylüyor. İşte, bizim burada ihtiyacımız olan, fazilettir.
Komisyonda hiçbir değişikliğe
açık değilsiniz, Genel Kurul aşamasında istemediğiniz
hiçbir şeyin geçmesini kabul etmiyorsunuz, dediğim dedik
şeklinde hareket ediyorsunuz, çünkü fazileti kaybettiniz değerli
arkadaşlar. Demokrasi dediğimiz mefhum, muhalefetle birlikte
güçlenir. İşte, siz bu ilkeyi unuttunuz, unuttukça da kendi
çöküşünüzü hazırlıyorsunuz.
Şimdi, konuştuğumuz maddeye
geldiğimizde değerli arkadaşlar, maddenin (2)nci
fıkrasında yoklama kaçağı veya bakayaların kamu ve
özel kuruluşlarda çalışmayacaklarını ifade ediyorsunuz.
Şimdi, bu hâliyle bir defa, bu, anayasal bir hak olan çalışma
hakkının ihlali anlamına geliyor.
Bir diğer önemli nokta: Bu ülkede kayıt
dışı ekonomi, en önemli meselelerden biri olarak her zaman ifade
edilir ama bu maddeyle aslında kayıt
dışılığı özendirdiğiniz apaçık çünkü bakaya
kalmış ya da zamanında başvurmamış kişilerin
eğer çalışma hakkını elinden alırsanız, özel
kuruluşlarda o zaman gizli, saklı çalışmaya
başlayacaktır. Peki, önemli olan nedir? Neden insanlar askere gitmek
istemiyor ya da askere gitmesi nasıl özendirilir? Bunların
araştırılması gerekir. Yoksa çalışma
haklarını ellerinden alarak o insanların kayıt
dışılığa özenmesine yol açmış olursunuz.
Bir kanun çıkardığınızda bu
kanunun yan etkilerini düşünmek zorundasınız. Sadece çerçevesini
bu şekilde esnek bırakırsanız, çok açık bir
şekilde belirlemezseniz maalesef bu şekilde yan etkileri
olacağını göremezsiniz. Bu yüzden bu maddenin aslında
tümüyle bu kanundan çıkarılması gerekir.
Bakın, ben burada bir konuşma
yapıyorum, AKP sıralarında, duymadığımı
sanıyorlar, diyorlar ki: Dağa git, dağa git. Ben bu ülkenin üniversitesinde
yirmi iki yıl hocalık yapmışım. Eğer dağa
gidecek olsaydım, bu kürsüye gelmezdim. Ayıptır!
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
41inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
42nci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
42nci maddesinin (1)inci fıkrasının a) bendindeki
silahaltına alınmaz ibaresinden sonra gelen veya ibaresi yerine
virgül konulmasını arz ve teklif ederiz.
Engin
Özkoç Haşim
Teoman Sancar Servet
Ünsal
Sakarya Denizli Ankara
Rafet
Zeybek Gamze
Taşcıer
Antalya Ankara
BAŞKAN Evet, Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tarih boyunca fedakârlığıyla,
disipliniyle, vatanseverliğiyle birçok zorlu mücadeleden geçen
Mehmetçiklerimizi doğrudan ilgilendiren bir kanun teklifini
görüşüyoruz. Teklifin olumlu bulduğumuz ve katkı sunduğumuz
tarafları olmasına rağmen, eleştirdiğimiz
tarafları da var.
Değerli milletvekilleri, Komisyon
aşamasından itibaren eleştirilerle, sürece olumlu
katkılarda bulunduk. Demokrasinin gereklerinden biri de hiç şüphesiz
uzlaşma kültürüdür. Bizler bu uzlaşma kültürüne devam ettiğimiz
sürece toplumsal uzlaşmanın da önünü açmış
olacağız.
Mehmetçiklerimizin büyük bir kısmı
heyecanla, umutla, hatta sevinçle bu teklifin yasalaşmasını
bekliyor. Biz, bu teklifin yasalaşması ve Mehmetçiklerimizin bir an
önce ailelerine kavuşmaları için elimizden gelen gayreti gösterdik,
göstermeye devam ediyoruz. Ancak bu arada, yasa tekliflerinde gördüğümüz
yanlışların, olumsuzlukların, eksikliklerin
düzeltilebilmesi için öneriler getiriyoruz, eleştirilerimizi
yapıyoruz.
Bedelli askerlikte kota uygulanmış
olmasına rağmen 30 bin Türk lirası öngörülen bedel, maalesef,
bizim bugünkü ekonomik koşullarımızda toplumda bir
eşitsizlik doğurmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı
Gariban Mehmet ustanın oğlu da bedelli yapabilecek. demişti. Bu
ekonomik şartlarda gariban Mehmet ustanın oğlu asla yapamayacak
ama patron Mehmet Beyin oğlu bedelli askerlikten yararlanacaktır.
Bir şekilde o toplumsal eşitliği sağlamak için bir
düzenlemenin yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yasa teklifinde
Cumhurbaşkanına madde 4, 5, 28, 45, 51, 57 ve 59da verilen yetkiler,
şimdiden ucu açık yorumlara sebebiyet vermektedir. Özellikle 28 ve
45inci maddeler çok tehlikeli sonuçlar doğuracak niteliktedir. 28inci
maddede kısmi değişiklikler yapılmıştır,
olumlu bir düzenlemeye adım atılmıştır ama yeterli
değildir. Ben özellikle biraz sonra görüşeceğimiz 45inci
maddenin getirebileceği çok ciddi tehlikelerden bahsetmek istiyorum.
Bu yetkilerin partili bir Cumhurbaşkanına verilmesi,
keyfî uygulamalara yol açacaktır. Ne Genelkurmay
Başkanlığının ne de Millî Savunma
Bakanlığının bu süreçte söz hakkı yoktur. Bu maddede,
Cumhurbaşkanlığınca gerek görülen sahalarda özel
görevlendirilen gönüllüler ifadesi, hiçbir demokratik toplumun kabul
etmeyeceği bir düzenlemedir. Tek bir kişiye bu yetkiyi vermek
Hitlerin Almanyasındaki SS birliklerini, Mussolininin
İtalyasındaki Kara Gömleklileri akla getirmektedir. Bu yetki ve
sorumluluklar, Türkiye Büyük Millet Meclisine alınmalıdır. Böylece
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama göreviyle birlikte denetim görevini de
yerine getirebilecektir.
Değerli milletvekilleri, unutulmasın ki bu
Meclis, Kurtuluş Savaşını yönetmiş bir Meclistir.
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilecek her yetki, millete verilecek bir
yetkidir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde siyaset, cemaat ve mafya özentilerine
fırsat verilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Zeybek, toparlayın
lütfen.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Bunu sağlayamazsak beka sorununu yaşamak
zorunda kalacağımız kesindir. Kuvvetlerin hiçbirini denetimsiz
ve dengesiz bırakmak, demokrasilerde, hukuk devletinde, özgürlüklerde,
insan haklarında yoktur. Bu nedenle, denetlenebilir, dengeli kurumlar
oluşturmak zorundayız.
Ben de bu yasanın milletimize,
Mehmetçiklerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
42nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifinin 43üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Erel Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Dursun
Ataş
Aksaray Adana Kayseri
Tuba
Vural Çokal Aylin
Cesur Şenol
Sunat
Antalya Isparta Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi
vardır.
Sayın Sunat, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değişiklik önergesi vermiş
olduğumuz 43üncü madde, sonradan vatandaş olanların askerlik
yükümlülüklerini düzenleyen bir madde. 1111 sayılı Askerlik
Kanununda bu madde var ama o dönemde kitlesel hâlde bir sığınmacı
sorunu yok ülkemizde ve sığınmacılara vatandaşlık
vermek için de bir uğraş yok.
Açık sınır politikaları
sonucunda -ki dünyada böyle bir örnek yok- Türkiyeye gelen
sığınmacıların Türkiyede kalmasına yönelik
AKPnin popülist politikaları sonucunda bugün ülkemizde kayıtlı
3 milyon 800 bin, kayıtsız 1 milyon 500 bin, toplam 5 milyon 300 bin
Suriyeli sığınmacı yaşamaktadır. Lübnan gibi,
Ürdün gibi, Mısır gibi diğer Arap ülkelerine
baktığımızda, sığınan sığınmacılar
bu ülkelerde toplumlara entegre edilmeden Suriyeye geri yollanmaya
başlamışlardır. Biz sığınmacıları
asker yapacak düzenlemeler içinde olmamalıyız diyorum. Vatandaş
olmanın en kolay ve en ucuz olduğu ülke durumuna
düşürüldüğü bir Türkiye tablosu yaşıyoruz.
Ocak ayında, İçişleri
Bakanımız var ya, Soylu, açıkladı, 76.443 Suriyeliye vatandaşlık
verildiğini söyledi. Ne kadar doğrudur, emin olamıyoruz.
Ülkemiz için bu nüfus artışı avantajlıdır. dediler.
Ya, biz kabile devleti miyiz? Sınırlarımızı açıp
herkesin vatandaş olmasını sağlayacak bir yapı, ancak
kabile devletlerinde var olur. Türk vatandaşlığına
geçirilen ve geçirilmesi hedeflenen Suriyeli
sığınmacıları Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine
dâhil mi edeceğiz? Ki bunlar içinde selefi cihatçı grupların
olduğu düşünüldüğünde gelecekteki tehlikeyi hepimizin çok iyi
algılaması gerekir. Savaştan kaçan, kendi vatanlarını
terk eden askerlik çağında 1 milyona yakın
sığınmacı var ülkemizde sayın milletvekilleri, bunun
önünü açamayız. Suriyelilere vatandaşlık değil, Suriyede vatanlarını
geri vermenin yolunu bulmalıyız. Suriyelilere ayrılmak zorunda
kaldıkları vatanlarını geri vermek emperyalizmin
kazdığı tuzağı bozmak demektir. Suriyenin toprak
bütünlüğünün korunması, Türkiye'nin toprak bütünlüğünün
korunmasıdır. Sayın milletvekilleri, bu mesele -özellikle AKP
Grubuna sesleniyorum- muhacir-ensar meselesi değil, Türk ve Suriye
halklarına karşı kurulmuş bir emperyalist komplodur.
Suriyelilerin Türkiyede kalmasını kim
istiyor? PKK ve siyasi uzantısı siyasi parti istiyor. Kim istiyor?
Başta İçişleri Bakanımız, evlere şenlik
İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu ve AK PARTİ
yöneticileri istiyor. Devriiktidarlarını zannediyorum ki garanti
altına almayı düşünüyorlar. Suriye ve Orta Doğunun
değişik bölgelerinden gelen, Kavimler Göçü mahiyetinde olan bu göçü
insani yardım politikası çerçevesinde görmek, tarihi bilmemek
demektir, emperyal oyunlara göz yummak demektir. Suriyenin kuzeyi
boşaltılarak Türkiyede nüfus artırılmakta, Arap nüfusun
boşaltıldığı alana PYD/YPG
yerleştirilmiştir. Sıra, İdlib durumuna gelmiştir.
Eğer İdlibde de Suriye rejimi harekâtı artarsa,
baskısı artarsa 2 milyona yakın Suriyelinin
sınırımıza koşacağı,
sınırımıza yığınak yapacağı
söylenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENOL SUNAT (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Sunat, toparlayın
lütfen.
Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Değerli
milletvekilleri, konuyu zamana yayarak toplumu alıştırmaya
çalışıyor iktidar mensupları. Seçim öncesi geri
yollayacaklarını söylüyorlar, seçimler sonrası yerleştirme
çalışmalarına devam ediyorlar. Suriyeli
sığınmacılar için harcanan 40 milyar dolar bugün,
harcanmasaydı ekonomik kriz bu kadar derin olmayacak ve bütçe
açığı bu kadar fazla olmayacaktı. TÜİK verilerine göre
4 milyon 668 bin kişi işsiz. İş bulma umudunu yitirdiği
için iş aramayı bırakan 2 milyon 300 bin kişiyi de
eklerseniz 7 milyona yakın işsizi olan bir Türkiyeden bahsediyorum.
Sonuçta, sosyolojik, kültürel, ekonomik ve güvenlik
açısından ileride yaşayacaklarımız sonucunda hepimiz
çocuklarımıza, torunlarımıza yani gelecek nesillerimize
karşı sorumluyuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
43üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
44üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
45inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 69 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 45inci maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(2) Barışta, olağanüstü hal
veya seferberlik hallerinde veya savaşta, askerliğini henüz yapmadan,
Milli Güvenlik Kurulunca gerekli görülen sahalarda Bakanlığın
teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca özel olarak görevlendirilen
gönüllüler, Cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara uydukları
takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulur.
Cahit
Özkan Engin
Özkoç Erkan
Akçay
Denizli İstanbul Manisa
Lütfü
Türkkan MehmetDoğan
Kubat Mehmet Ali Çelebi
Kocaeli İstanbul
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi yok,
gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Barışta ve olağanüstü hâl,
seferberlik veya savaş hâlinde askerlik hizmetini yapmadan Millî Güvenlik
Kurulunca gerekli görülen sahalarda, Millî Savunma
Bakanlığının teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca
özel olarak görevlendirilen ve Cumhurbaşkanınca belirlenen
şartlara uyanların askerlik hizmetinden muaf tutulması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 45inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
46ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
47nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
48inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
48inci madde (1)inci fıkra (a) bendindeki müteakip ibaresinden sonra
virgül (,) konulmasını arz ve teklif ederiz.
Engin
Özkoç Haşim
Teoman Sancar Alpay
Antmen
Sakarya Denizli Mersin
Faruk
Sarıaslan Ali
Keven Utku
Çakırözer
Nevşehir
Yozgat Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Çakırözer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Parti meclisi üyemiz Eren Erdemin de
aralarında olduğu, sadece düşüncelerini
açıkladıkları için haksız hukuksuz cezaevinde yatan
gazeteci, siyasetçi, akademisyen ve tüm aydınlarımızın bir
an önce özgürlüklerine kavuşması dileğimle sözlerime
başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanunla ilgili
görüşlerimi paylaşmadan önce, vatanımızın
korunması, bizim huzur ve güven içinde yaşayabilmemiz için en zor
koşullarda dahi özveriyle görev yapan kahraman Mehmetçiklerimizden en üst
düzey rütbeli generaline, amiraline kadar tüm Silahlı Kuvvetlerimize
şükranlarımı ifade etmek isterim.
Sınırlarımızda bekledikleri
nöbetin yanı sıra, Afganistandan Kosovaya, Suriyeden Somaliye
dünyanın birçok bölgesinde insanlığın huzuru ve
barışı için Türkiye Cumhuriyeti bayrağımızı
şerefle dalgalandıran Silahlı Kuvvetler mensuplarımızı
yürekten selamlıyorum. Vatan savunması uğruna canını
feda eden aziz şehitlerimizi saygıyla anıyor, kahraman
gazilerimize esenlik içinde bir hayat diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, bu
kanun çıktığında altı aylık görev süresini
tamamlayan on binlerce Mehmetçikimiz tezkere alarak ailelerine, sevdiklerine
ve varsa işlerine kavuşacak. Bu kardeşlerimize şimdiden
hayırlı tezkereler diliyorum, bundan sonraki hayatlarında
başarılar diliyorum.
Günlerdir burada bu kanunu tartışıyor
olmamızın en önemli nedeni, Silahlı Kuvvetlerimizin kanun
çıktıktan sonra en ufak zafiyet yaşamaması yönündeki
arzumuzdur. Bahsettiğim zafiyet personel zafiyetidir. Ordumuz zaten eksik
kadroyla görev yapmakta. Yüzde 40ları bulan kadro eksikliğiyle
vazife icra edilirken kanun çıktığında bu rakam 100-120 bin
daha azalacak yani kadro eksiği yüzde 60lara, 70lere tırmanacak.
Kısa sürede böylesine büyük bir eksiğin tamamlanması mümkün
gözükmemekte.
Peki, ne olacak? Öncelikle, bütün yük mevcut
personelin omuzlarına yüklenecek. Böyle bir yüklenme ordudan personel
kaçışını hızlandırabilir. Kritik tesislerimiz
personel zafiyeti nedeniyle tehditlere çok daha fazla açık hâle gelebilir.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve dolayısıyla ülkemizin
caydırıcı güç algısı ciddi oranda zarar görebilir.
Bizim endişemiz, işte bu kanunun yaratacağı personel
zafiyetinin ülkemiz açısından savunma ve güvenlik zafiyetine
dönüşmesi olasılığıdır. Böyle bir durum
hepimizin, 81 milyon yurttaşımızın güvenliğini
tehlikeye atabilir.
Bakın, dün, Balyoz kumpasına
karşı Anayasa Mahkemesi önünde Avukat Şule Nazlıoğlu
Erol ve vatansever subaylarımızın aileleri tarafından
başlatılan adalet nöbetinin 5inci yıl dönümüydü, Anayasa
Mahkemesi önünde bir araya geldik. Bugün belki Genelkurmay
Başkanımızın, kuvvet komutanlarımızın sesi
çıkmıyor ama Balyoz kumpasıyla ordudan tasfiye edilmeseler bugün
o pozisyonlarda oturacak olan o kahraman subaylar ortaya çıkabilecek
zafiyetten büyük endişe duyuyorlar, Silahlı Kuvvetlerimizin gücüne
darbe vurulacağı kaygısını taşıyorlar.
Değerli milletvekilleri, üzerinde durmak
istediğim bir başka mesele de vatandaşlar arasında yaratılmakta
olan büyük eşitsizliktir. Zaman zaman istisnai olarak çıkarılan
bedelli askerlik uygulaması bu kanunla kalıcı hâle
getirilmektedir. Osmanlı ordusunda bedel ödeyerek askerlik yapmayanlara
halk içinde duyulan tepki türkülere bile konu olmuştur. Hatırlayın
meşhur Yemen türküsünü, ne diyordu? Yemen yolu çukurdandır/ Karavanam
bakırdandır/ Zenginimiz bedel verir/ Askerimiz fakirdendir.
İşte, hâlimiz bu türküdeki gibi değerli arkadaşlarım.
Bugün de yine, zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir. Oysa vatani
görevin zengin-fakir ayrımı olmaz, olmamalıdır. Bu görev,
bazı ülkelerde olduğu gibi, Silahlı Kuvvetlerin yanı
sıra, sivil savunma ya da benzeri sosyal hizmetler de yerine getirilebilir
ama ortak bir millî yükümlülükten sadece cebinizdeki paraya göre muafiyet kabul
edilemez, ahlaki ve vicdani de değildir.
Sayın milletvekilleri, bir ay sonra 15 Temmuz
hain darbe girişiminin yıl dönümünü yaşayacağız. Bu
vesileyle vücutlarını tankların önüne koyan kahraman 15 Temmuz
şehitlerini rahmetle, saygıyla anıyorum. Ülkemiz asla bir daha
benzer görüntüleri yaşamasın. Bunun yolu geçmişteki hatalardan
ders çıkarmaktan geçer.
15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki
FETÖcülerin iktidarı da yanlarına alarak şerefli Türk ordusunun
subaylarına kurduğu kumpasları hiç unutmamalıyız.
Balyoz, Ergenekon, amirallere suikast, askerî casusluk iddialarıyla
açılan davalarda ordumuzun yetişmiş, kahraman subayları hem
zindanlarda yatırıldı hem de canlarından, ailelerinden daha
fazla sevdikleri Türk ordusundan tasfiye edildiler. Suçsuz yere kendilerine
yaşatılan bu acılar yüzünden hayata veda eden Yarbay Ali Tatar,
Kurmay Albay Murat Özenalp, Amiral Cem Çakmak, Kurmay Albay Berk Erden, Albay
Abdülkerim Kırca ve daha nicelerini saygıyla anıyoruz ama sadece
anmak yetmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Teşekkür ederim.
Kumpas mağdurlarından özür dilenmesi, tüm
haklarının tamamının iade edilmesi ve en önemlisi, onlara
bu zulmü yaşatan FETÖcü polis, savcı ve hâkimlerden yargı
önünde bir an önce hesap sorulması gerekir. Benzer biçimde, vatana hizmet
aşkıyla girdikleri askerî okullarda FETÖ tarafından sistematik
bir biçimde fişleme ve baskılara maruz kalarak atılan ya da
ayrılmak zorunda bırakılan pırlanta gibi gençlerimizin de
mağduriyetleri derhâl giderilmelidir. Atatürkün bize emaneti
cumhuriyetimizi dünyanın en ileri ülkeleri arasına güçlü
demokrasimiz, üreten ekonomimizin yanı sıra, demokrasi ve hukuk
devletine samimiyetle bağlı, vatanımızın birlik ve
bütünlüğünün, bölgemizin barış ve istikrarının güvencesi
olacak caydırıcı bir orduyla sokacağımıza
yürekten inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
48inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5 arkadaşımızın 60a göre söz
talebi var, onları, sadece o 5 söz talebini
karşılayacağım.
Sayın Yılmaz
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın,
iklim değişikliği sonucunda Karadeniz Bölgesinde her
yağıştan sonra sel felaketi yaşandığına,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Karadeniz Bölgesinde
dere yataklarını ıslah etmesi ve Karadenizin
doğasıyla oynanmasını engellemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İklim değişikliği sonucunda
Karadeniz Bölgesinde özellikle bahar aylarında ve yaz aylarında her
yağıştan sonra bir sel felaketi yaşanmaktadır. En son
dün Trabzon Araklı ilçemizdeki felaket bunun son örneğidir. Düzcede
de Gölyaka ilçemizde sel felaketi yaşanmış, Hacıyakup,
Hamamüstü, Yunusefendi ve Açma köyleri bu selden etkilenmiştir. Tek
sevincimiz, buralarda can kaybının yaşanmamış
olmasıdır. Bu yaşananlar, ileride daha büyük felaketlerle
karşılaşabileceğimizin habercisidir. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, bir an önce başta Karadeniz
Bölgesinde olmak üzere, özellikle dere yataklarını -eski,
kurumuş olanları da dâhil olmak üzere- ıslah etmeli, iskân
alanlarını yeniden belirlemeli ve bazı projelerin -HES projeleri
olmak üzere- artık Karadenizin doğasıyla oynamasını
engellemelidir.
BAŞKAN Sayın Karadağ
34.- Iğdır Milletvekili Yaşar
Karadağın, Millî Emlak Genel Müdürlüğü personelinin
mağduriyetinin giderilmesinin elzem olduğuna ilişkin
açıklaması
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî Emlak Genel Müdürlüğü, Maliye
Bakanlığına bağlıyken 2006 yılında Millî
Emlak personeline ilk ve tek kurum içi uzmanlık sınav hakkı
tanınmış olup bir daha sınav hakkı verilmemiştir.
Millî Emlak personeli, tercihi olmamasına rağmen, Maliye
Bakanlığından ayrılarak Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bağlanmış ve kurum içi uzmanlık
sınavından mahrum bırakılmıştır. Millî
Emlakçıların, on ay önce bakanlığın
değişmesi sonucu, uzmanlık sınavında kapsam
dışı bırakılması Millî Emlak camiasında
üzüntü ve hayal kırıklığı yaratmıştır.
Bu durumun çalışma barışının bozulmasına
neden olacağı açıktır. Millî Emlak personelinin
yıllarca emek çektiği ve hakkı olan kurum içi uzmanlık
sınavından yararlanması için gerekli düzenlemenin yapılarak
mağduriyetlerin giderilmesi elzemdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Osmanağaoğlu
35.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, Doğu Akdenizde Avrupa Birliği üyesi
Akdeniz ülkelerinin Güney Kıbrıs Rum kesiminin haksız ve
hukuksuz pozisyonuna destek vermesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin
açıklaması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Doğu Akdenizde Güney Kıbrıs Rum
kesiminin haksız ve hukuksuz pozisyonuna sesini çıkarmayan Avrupa
Birliği üyesi Akdeniz ülkelerinin Kıbrıslı Rumlara destek
vermesi şaşırtıcı olmasa da kabul edilemez. Türk
devletinin çıkarlarına karşı tutumunu istisnasız her
fırsatta gösteren Fransanın erken öten horozu Macronun Türkiyenin
hukuka uygun doğal gaz arama faaliyetlerini yasa dışı
olarak tanımlaması ve bu faaliyetlere son verilmesi
çağrısı yapmasıysa haddi aşan bir
açıklamadır. Bilinmelidir ki Kıbrıs Türklerini ve
halklarını yok sayan her türlü hareketin hiçbir hükmü ve
geçerliliği yoktur. Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi
çıkarlarını da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki
soydaşlarının çıkarlarını da koruyacak kudrete
sahiptir.
BAŞKAN Sayın Aygun? Yok.
Sayın Çelebi
36.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin,
2018-2019 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle tatile
giren öğrencilere verilecek en güzel karne hediyesinin Ağrı
ilini gezdirmek olduğuna ilişkin açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Konuşmama başlamadan önce, geçtiğimiz
cuma günü karnelerini alan çocuklarımızın gözlerinden öpüyorum.
En güzel karne hediyesi -bana göre- onları insanlığın
dünyaya yeniden yayıldığı Nuhun kenti Ağrıya
getirip Ağrıyı onlara göstermenizdir. Ağrıya
geldiğinizde 5.137 metrelik zirvesiyle Türkiyenin çatısı
konumunda olan Ağrı Dağını göreceksiniz, hemen
yanındaki Küçük Ağrı Dağını seyretmeye
doyamayacaksınız. Topkapı Sarayından sonra ülkemizin en
büyük saraylarından biri olan İshak Paşa Sarayının
kalorifer sistemini, yağ ve bal çeşmesini gezecek, tarihe yolculuk
edeceksiniz. Kutsal kitaplarda yer alan Nuhun insanlığın
kurtuluşu için bindiği geminin Büyük Tufan sonrasında karaya
oturduğu bölgeyi ve Nuhun Gemisinin izini görerek inanç turizmine
katkıda bulunacaksınız.
BAŞKAN Sayın Ünsal, sizi de dinleyelim.
Buyurun.
37.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, 31
Mart yerel seçimlerinden sonra belediyelerdeki israf ve yolsuzlukların
ortaya çıkmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
31 Mart seçimlerinden sonra belediyelerdeki israf ve
yolsuzluklar tek tek ortaya çıkmaya devam ediyor. Ankara Büyükşehir
Belediyesine bağlı şirketlerin kafa karıştıran
harcamalarından biri daha belgelendi. Ankara Halk Ekmekte, 2014
yılında reklam panosu için bir yıl içinde 4 kez ihaleye
çıkıldı. Bir yıl içinde aynı iş için 500 bin
liradan fazla para harcanmasının tek bir anlamı vardır: Her
zaman söylediğimiz gibi, bizden önceki dönemlerde kamu
kaynaklarının, halkın vergilerinin, millî değerlerinin
seneler boyunca birilerine peşkeş çekilmesi. Ankara Büyükşehir
Belediyesinde Başkan Sayın Mansur Yavaş yönetiminde ve diğer
belediyelerimizde bundan sonra tüm kaynakların sadece halka hizmet için
nasıl kullanılacağını göstereceğimizi bir kez
daha vurgulamak istiyorum.
Teşekkürler.
V.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem
Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli
Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN 49uncu madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifinin
49uncu maddesinin (1)inci fıkrasındaki yükümlüler ibaresinden
sonra gelen ile ibaresi yerine ve ibaresi konulmasını arz ve
teklif ederiz.
Engin
Özkoç Haşim
Teoman Sancar Alpay
Antmen
Sakarya Denizli Mersin
Gamze
Taşcıer İrfan
Kaplan Servet
Ünsal
Ankara Gaziantep Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın Kaplan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2015 yılında Şırnakta
kaçırılan Nurdağılı hemşehrim uzman çavuş
Ferdi Polatın naaşı yeni bulundu, dün Nurdağında
yapılan törenle toprağa verildi. Şehidimize Allahtan rahmet,
acılı ailesi ve yakınlarına sabır diliyorum;
milletimizin başı sağ olsun.
Değerli arkadaşlar, Askeralma Kanunu
Teklifini görüştüğümüz bugünlerde kamuoyu ve vatandaşlarımız
da bilmelidirler ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasanın
sağlıklı ve güçlü bir şekilde çıkması için
sorumluluklarımızı yerine getirmekteyiz, mağduriyetlere ve
eksikliklere mahal vermeden bu yasanın çıkmasını ümit
ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, 6000 sayılı
Kanunun 26ncı maddesiyle, uzman erbaşlarımız kısa
süreliğine sivil memur olarak çalıştırılıp en
düşük sivil memur statüsünden emekli edilerek özlük hakları ve
kimlikleri ellerinden alınmıştır. 2016 yılında
bir düzenleme yapılmış ancak bu düzenlemeden 2016
yılından önce sivil memurluktan emekli edilen uzman erbaşlar
yararlanmamış, mağdur olmuşlardır. 6000
sayılı Kanunun getirdiği mağduriyet bir an önce çözüme
kavuşturulmalıdır.
Değerli arkadaşlar, on yedi
yıllık AK PARTİ iktidarı ülkemizi
sıkıntılarla, ekonomik krizle, komşu ülkelerle kavgalarla
bir sorun yumağı hâline çevirdi. Beka sorunu var. diyen AK
PARTİ; Ülkemiz dışarıdan kuşatıldı. diyen
AK PARTİ; içeride kendi gibi düşünmeyen, biat etmeyenlere tahammülü
olmayan AK PARTİ.
Milletin iradesiyle verdiği oylarla
kazanılan bir seçim iptal oldu. Biz inanıyoruz ki halkımız
yine iradesiyle haktan, hukuktan ve adaletten yana olacak; 23 Haziranda
Sayın Ekrem İmamoğlu yine, yeniden İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı olacak. Her şey çok güzel olacak.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede çok ciddi
ekonomik kriz var. Bu kriz AK PARTİnin eseri. Kriz kimde yok? Kriz
sarayda yok, kriz yandaş medyada yok, kriz rantiyecilerde yok, kriz
faizcilerde yok, kriz peşkeşler çektikleri iş adamlarında
yok. Bu kriz sarayda değil, halkın mutfağında var.
Vatandaşlarımız evlerine günlük ihtiyaçlarını
alamıyor; vatandaşlarımız faturasını ödeyemiyor,
kirasını ödeyemiyor, kredi borcunu ödeyemiyor, evini geçindiremiyor.
Kriz halkın ekmeğinde, çiftçinin toprağında, sanayicinin
fabrikasında, vatandaşın elektriğinde, suyunda,
işsizliğinde, sağlık ihtiyaçlarında,
alamadığı ilaçlarda, çocuğuna pantolon alamayınca
intihar eden babada var. Kriz, iş bulamadığı için
çaresizlikten kendini yakarak intihar eden Gaziantepli hemşehrimiz Eyüp
Dalda var.
Bana her gün onlarca SMS geliyor,
İşsiziz, kurtarın bizi. Darboğazdayız, kendimizi
asalım mı? diyorlar. Gaziantepte insanlar işsizlikten ve
ekonomik krizden bunalımda, darboğazda. Kriz yok. diyenler hele bir
insin halk pazarına, bir gezsin küçük esnafı, bakkalı,
kasabı. Kriz yok. diyenler Nizipe, Karkamışa,
Nurdağına, İslahiyeye, Yavuzeline, Oğuzeline, Arabana,
Şehitkamile ve Şahinbeye gelsinler.
Değerli arkadaşlar, emeklilikte yaşa
takılanlar krizde, köylü krizde, siftah yapmadan kepenk kapatan esnaf
krizde, mahsulünü topraktan kaldıramayan çiftçi krizde, ay sonunu
getiremeyen memur krizde, üniversiteye giremeyen genç krizde, mezun olup
atanamayan üniversiteli krizde, namuslu sanayici krizde.
Değerli arkadaşlar, Türkiye de on yedi
yıldır yaşadığı bu kaostan çıkmak istiyor.
Sanayisinden ticaretine, eğitimden sağlığa her anlamda
Türkiye artık huzur istiyor. Vatandaşın derdini bilmeyen,
sıkıntısını görmeyen, bu ülkeyi saraylarından
ibaret sananlar bilsinler ki bu ülkenin daha fazla çaresizliğe tahammülü
kalmadı. Bu ülkede işsizliği, açlığı,
yokluğu, ekonomik krizi görmeyen ve çözmek istemeyen bir iktidara gereken
dersi vatandaşlarımız günü geldiğinde verecektir.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her zaman
olduğu gibi, yine ezilenin, emeklinin, emekçi çiftçinin, esnafın,
kadının, yaşlının, gencin, atanamayan öğretmenin,
emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın
yanında olacağız; vatandaşlarımızın
hakları için mücadele edeceğiz.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
49uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
50nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
51inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
52nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
53üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
54üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
55inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
56ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
57nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
58inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
59uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
60ıncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
91inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
69 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 20 Haziran Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.21