TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
92nci
Birleşim
20
Haziran 2019 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Uşak Milletvekili
İsmail Güneşin, Uşak ili ve çevresindeki ilçelerin konumuna
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, eğitim sistemimizdeki sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, Eskişehir il ve ilçelerinde
yaşanan sel felaketine ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, sisteme girerek yerlerinden
birer dakika söz talep eden milletvekillerinin söz haklarının devrine
ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Doğu Türkistanın
lideri İsa Yusuf Alptekini rahmetle andığına ilişkin
konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Askeralma Kanunu Teklifinin
hayırlı olmasını temenni ettiğine ilişkin
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, Tohumculuk Kanunuyla tohumculuğun çok uluslu şirketlerin
hâkimiyetine girdiğine, yerli ve millî tarım yapabilmek için yerel
tohumların ıslahına ağırlık verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Gebze Teknik Üniversitesinin
başarılarına ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, dünyada yaygın şekilde
kullanılan tıbbi ve aromatik bitkilere olan ilginin
arttığına ve Türkiyedeki bitki çeşitliliğine
ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, yaşanan sel felaketleri nedeniyle hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine, devletin tüm yetkili
organlarının yaraları saracağına
inandığına ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili
Servet Ünsalın, Türkiye Cumhuriyetinin sosyal devlet ilkesinden giderek
uzaklaştırıldığına ilişkin
açıklaması
6.- Adana Milletvekili
Müzeyyen Şevkinin, iş bulamayan üniversite mezunlarının
KYK öğrenim kredisi borcu nedeniyle yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
7.- Niğde Milletvekili
Selim Gültekinin, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinin Girişimci ve
Yenilikçi Üniversite Endeksinde 43üncü sırada yer
aldığına ilişkin açıklaması
8.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, TSKde yemek sürecinin ihalelerle
özelleştirilmesinin ardından başlayan gıda
zehirlenmelerinin asker ölümlerine sebebiyet verdiğine ilişkin
açıklaması
9.- Şanlıurfa
Milletvekili Zemzem Gülender Açanalın, Sosyal Güvenlik Kurumunun geri
ödeme listesine aldığı ilaçlara ilişkin
açıklaması
10.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Türkiye Bankalar Birliği tarafından spor
kulüplerinin borçlarının yapılandırılacağı
haberlerine ilişkin açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, AK PARTİ uygulamalarının can
almaya devam ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Zonguldak Milletvekili
Hamdi Uçarın, Zonguldak ilinin sanayileşmede, ekonomik ve toplumsal
gelişimde lokomotif şehirlerden olduğuna ilişkin
açıklaması
13.- Eskişehir
Milletvekili Utku Çakırözerin, Eskişehir iline İl Halk
Kütüphanesinin yeniden kazandırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
14.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, Genelkurmay Çatı davasında
kararın açıklandığına, DHKP-Cye yönelik İstanbul
ilinde yürütülen operasyona, terörle mücadeleye devam edilirken
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde enerji
alanında da sessiz devrim yaşandığına ilişkin
açıklaması
15.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Genelkurmay Çatı davasının
sonuçlanmasını memnuniyetle karşıladıklarına,
FETÖyle mücadelede gelinen noktanın yeterli olmadığına,
İYİ PARTİ olarak darbelerin karşısında
durduklarına ve durmaya devam edeceklerine, İYİ PARTİ
İlçe Başkanı Turan Çetinkayanın
uğradığı saldırının ardından
İstanbul il kurucu yönetim kurulu üyesi Metin Bozkurtun
saldırıya uğradığına, TÜİK verilerine göre
yabancılara konut satışında mayıs ayında
artış görüldüğüne ilişkin açıklaması
16.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 23 Haziran Pazar günü tekrarlanacak olan İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine, 22 Haziran
Kurtuluş Savaşının en önemli belgelerinden olan Amasya Genelgesinin
yayımlanmasının 100üncü yıl dönümüne, petrol ve doğal
gaz arama faaliyetlerini yürütecek olan Yavuz sondaj gemisinin Doğu
Akdeniz'e uğurlandığına ilişkin açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Şırnak ili Silopi ilçesinde
Muhammed Yıldırım ile Furkan Yıldırımın
ölümüne neden olan zırhlı araç sürücüsü hakkında mahkemenin
verdiği karara, ölümle sonuçlanan panzer kazalarının Cizre,
Diyarbakır, Lice, Mardin, Van, Şırnak, Siirt ve Batmanda
yaşandığına, cezasızlık politikasının
sona erdirilmesi ve yargının üzerine düşeni yapması
gerektiğine, 29 Haziran Dünya Mülteciler Gününe ilişkin
açıklaması
18.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, İDOnun 23 Haziran Pazar günü tekrarlanacak olan
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi
öncesi Bandırma-İstanbul biletlerini iptal ettiği haberlerine,
İYİ PARTİ kurucularından Metin Bozkurtun
saldırıya uğraması nedeniyle geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, Türkiye Büyük Millet Meclisinin terör
örgütleriyle topyekûn mücadeleyi sağlayacak altyapıyı
oluşturması ve FETÖnün siyasi ayağının ortaya
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, 22 Haziran Amasya Genelgesinin
yayımlanmasının 100üncü yıl dönümüne, Genelkurmay
Çatı davasının karara bağlanmasının demokrasi
tarihimiz açısından önemli olduğuna, 15 Temmuz şehitlerini
rahmetle yâd ettiğine, aşırı yağışların
yaşandığı bir dönemden geçildiğine, Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun cezaevlerindeki tutuklu
veya hükümlülerin yaşam haklarının korunması için emredici
hükümler içerdiğine, demokrasimizin olmazsa olmazının seçimler
olduğuna, İDOda Bandırma-İstanbul seferleriyle ilgili
herhangi bir iptalin söz konusu olmadığına ilişkin
açıklaması
20.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdunun
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
21.- Eskişehir
Milletvekili Emine Nur Günayın, yaşanan sel felaketleri nedeniyle
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine ve Eskişehir
il ve ilçelerinde aşırı yağış nedeniyle meydana
gelen hasar tespitinin yapıldığına ilişkin
açıklaması
22.- Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzelin, HDP Ankara İl Yöneticisi Betül Kocaya
uygulanan sistematik tacizden İçişleri
Bakanlığının haberinin olup olmadığını,
konuya dair herhangi bir girişimde bulunulup
bulunulmayacağını ve bu tehditlerin kimlerin talimatı
doğrultusunda yapıldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
23.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Taytakın, Irak Merkezî Hükûmeti tarafından
yumurta ithalatının izne bağlanmasının Afyonkarahisar
ilinin ekonomisine soluk veren yumurta sektörünü durdurma noktasına
getirdiğine ilişkin açıklaması
24.- Eskişehir
Milletvekili Nabi Avcının, Eskişehir İl Halk
Kütüphanesinin 25 Aralık 2019 tarihinde tamamlanmış
olacağına ilişkin açıklaması
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Askeralma Kanunu Teklifinin
en faydalı şekilde yasalaşmasını dilediğine,
savaşların beşeriyet açısından istenmeyen şey olmasına
mukabil insanlık tarihi boyunca var olageldiğine ve savaşa
karşı savaşmak gerektiğine ilişkin
açıklaması
26.- Bursa Milletvekili
Atilla Ödünçün, Mısır Dışişleri Bakanı Semih
Şükrünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
"Muhammed Mursi eceliyle ölmemiştir, öldürülmüştür"
sözlerini sorumsuz olarak nitelendirmesini kınadığına
ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın
görüşülmekte olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifinin 61inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Türk milletinin fertlerinin askerlik yapmayı
şeref saydığına ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin
dünyanın en gözde ordularından olduğuna ilişkin
açıklaması
30.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oralın
görüşülmekte olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifinin 62nci
maddesinin (13)üncü fıkrasıyla ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Askeralma Kanunu Teklifinin taşın altına
herkesin elini koyması hâlinde çok güzel şeyler
yapılabileceğini gösteren bir teklif olduğuna ve
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
32.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, milleti ve ülkeyi ilgilendiren konularda kimseyi
ayrıştırmadan yapıcı bir dil kullanılması
hâlinde her şeyin başarılabileceğine, Askeralma Kanunu
Teklifinin hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
33.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Askerlik Kanununda çok önemli düzenlemeleri içeren
Askeralma Kanunu Teklifinin ülkeye, millete ve Türk Silahlı Kuvvetlerine
hayırlı olmasını dilediklerine ilişkin
açıklaması
34.- Denizli Milletvekili
Cahit Özkanın, Askeralma Kanunu Teklifinin siyasi çekişmelerden
uzak, Türkiye'nin ortak aklı olarak ortaya çıktığına
ve teklifin yasalaşması hâlinde terhis bekleyen askerlere vermek
istediği mesaja ilişkin açıklaması
35.- Millî Savunma Komisyonu
Başkanı İsmet Yılmazın, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine, Askeralma Kanunu Teklifinde milletin talepleri ile Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyacının esas alındığına,
NATOnun en büyük ikinci ordusuna sahip olunduğuna ilişkin
açıklaması
36.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Millî Savunma Komisyonu Başkanı İsmet
Yılmazın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin ve
arkadaşları tarafından, Doğu Türkistanda tatbik edilen
politikalar nedeniyle Uygur Türklerinin yaşadığı
sorunların tespiti, yeniden eğitim kampları denilen toplama
kampları uygulamasının araştırılması,
soydaşlarımızın maruz kaldığı sistematik
baskının incelenmesi, Çin yönetimi tarafından gerçekleştirilen
ağır ve kitlesel insan hakları ihlallerinin
araştırılması ve bu soruna yönelik çözüm
yollarının geliştirilmesinde Türkiye'nin
sağlayacağı katkıların belirlenmesi amacıyla
20/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Haziran 2019 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, Türkiyedeki mültecilerin
karşılaştığı sorunların
araştırılması amacıyla 20/6/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Türkiye Cumhuriyetinin
en kanlı darbe girişimini gerçekleştiren Fetullahçı terör
örgütünün siyasi ayağının araştırılarak ortaya
çıkarılması amacıyla 20/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 21 Haziran 2019 Cuma günü toplanmamasına
ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul
Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49 Milletvekilinin
Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 69)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Çelebi'nin, Ağrı ilinde Bakanlığa bağlı
kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının
engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın
cevabı (7/11463)
2.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi'nin, Ağrı ilinde Bakanlığa
bağlı kurum binalarının depreme
dayanıklılığına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı
(7/11464)
3.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi'nin, Iğdır ilinde Bakanlığa
bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum
binalarının engelli kullanımına uygunluğuna
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/11465)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2016-2019 yılları
arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarca
yapılan ve daha sonra iptal edilen ihalelere dair çeşitli verilere
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet
Cahit Turhanın cevabı (7/11608)
5.- Denizli Milletvekili
Gülizar Biçer Karaca'nın, internet erişiminin yaşa göre
denetimine ve Mavi Balina adlı oyuna Türkiye'den erişimin
yasaklanmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Mehmet Cahit Turhanın cevabı (7/11613)
20 Haziran 2019 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Uşak ve çevresindeki ilçelerin sorunları
hakkında söz isteyen Uşak Milletvekili İsmail Güneşe
aittir.
Buyurun
Sayın Güneş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Uşak Milletvekili İsmail Güneşin,
Uşak ili ve çevresindeki ilçelerin konumuna ilişkin gündem
dışı konuşması
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Uşak ve çevresindeki ilçeler hakkında gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları
başında bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuya girmeden önce Uşak ilimizden kısaca bahsetmek
istiyorum. Hepinizin bildiği üzere, Uşak 1953 yılında
Kütahya ilinden ayrılarak il olmuştur. Uşak ilimiz çok fazla
tanınan bir il değildir. Vatandaşlarımıza
sorduğumuzda, Uşak ili nerede? dediğimizde, büyük ekseriyeti
Güneydoğu Anadoluda, Doğu Anadoluda, Karadenizde olduğunu
söylemektedirler; bu da bizi fazlasıyla üzmektedir. Uşak ilimiz
Ankara-İzmir yolu olan E96 kara yolu üzerinde bulunmaktadır.
Aynı zamanda Ankara-İzmir tren hattı Uşak ilimizden
geçmektedir. Ege Bölgesinde bulunan ilimiz, 5.341 kilometrekare alanla küçük
bir il olup merkez ilçeyle beraber 6 ilçesi mevcuttur, toplam nüfusu 368
bindir, yüzde 40ı ormanlarla kaplıdır.
Uşak
ilimiz bir sanayi kentidir. Uşak sanayisi 16ncı ve 17inci
yüzyılda Uşak halılarıyla başlamıştır.
Osmanlının son döneminde belirli sayıda bulunan
işletmelerden 3 tanesi Uşak ilimizde bulunmaktaymış.
Türkiye Cumhuriyetinin ilk şeker fabrikası özel sektör eliyle yine
Uşak ilimizde kurulmuştur. Uşak ilimizde yılda 115 milyon
kilogram iplik, 10 milyon adet battaniye, 3 milyon kilogram medikal tekstil
ürünleri, 38 milyon metrekare seramik, 74 milyon kilogram deri işlemesi
yapılarak ülke üretiminde önemli rol oynamaktadır. Diğer bir
deyişle Türkiye battaniye üretiminin yüzde 95i, gazlı bez üretiminin
yüzde 50si, küçükbaş hayvan deri işletmesinin yüzde 60ı,
seramik üretiminin yüzde 15i Uşak ilimizde üretilmektedir. Aynı
zamanda ülkemizin dört bir yanından gelen atıklarla geri
dönüşümde de yılda 71 milyon kilogram tekstil telefi, 55 milyon
kilogram sentetik, plastik atık ve 6 bin kilogram hurda plastik geri
dönüştürülerek çevreye de önemli derecede katkı
sağlanmaktadır.
Uşak demek
tarlasız pamuk, koyunsuz yün demektir. Uşak ilimizin coğrafi
olarak küçük bir il olması, etrafında bulunan illerimizin yüz
ölçümlerinin Uşaka göre büyük olması ve
(Uğultular)
BAŞKAN
Arkadaşlar, çok uğultu var, lütfen
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) -
etraf illerinin bazı ilçeleri Uşaka çok
yakın olmaları sebebiyle Uşak iliyle daha sıkı
ilişkiler içinde bulunmaktadırlar. Uşak ilimize bağlı
olmayıp komşu olan ilçelere bakıldığında bunlar,
Manisaya bağlı Kula, Selendi; Kütahyaya bağlı Simav,
Pazarlar, Şaphane, Gediz, Dumlupınar; Afyonkarahisara
bağlı Hocalar; Denizliye bağlı Çivrilden
oluşmaktadır. Bugün Uşak ilimizde 9.400 Gedizli, 4.116
Selendili, 2.700 Pazarlarlı, 2 bin Simavlı, 1.800 Kulalı, 1.539
Çivrilli, 1.458 Hocalarlı, 917 Dumlupınarlı kardeşimiz
yaşamaktadır. Bu saydığımız ilçelerin
bağlı oldukları illere uzaklıklarına ve Uşak
iline olan uzaklıklarına bakacak olursak Kütahya ilimize
bağlı olan Gediz ilçemiz, Kütahyaya 91 kilometre iken Uşak
iline 60 kilometredir, hele hele Uşak Organize Sanayi Bölgesine sadece 35
kilometre uzaklıkta olup Gedizde oturan pek çok kardeşimiz Uşak
Organize Sanayi Bölgesinde çalışmaktadır.
Diğer
taraftan, Simav ilçemiz Kütahya ilimize 141 kilometre iken Uşak ilimize 88
kilometre, Manisaya bağlı olan Kula ilçemiz Manisaya 119 kilometre
iken Uşak ilimize 70 kilometre, Selendi ilçesi Manisaya 155 kilometre
iken Uşak ilimize 72 kilometre, Çivril ilçesinin Denizliye
uzaklığı 96 kilometre iken Uşak iline sadece 59 kilometre
uzaklıktadır.
Tüm bu
saydığımız ilçeler kendi illerine göre Uşak iline çok
daha yakın olduğu için pek çok ihtiyaçlarını Uşak
ilimizden karşılamaktadırlar; acil sağlık hizmetleri
ve 2nci, 3üncü basamak sağlık hizmetlerinin büyük
kısmını Uşak ilinden temin etmektedirler. Gediz, Simav,
Pazarlar, Şaphane ve Dumlupınar ilçelerinden aylık
yaklaşık 7.500 kişi; Kula ve Selendi ilçelerinden
yaklaşık 2.500 kişi; Çivril ve Hocalar ilçelerinden 1.000er
kişi Uşak Üniversitesi Eğitim ve Araştırma
Hastanesinden sağlık hizmeti almaktadır. Bizler bu durumdan
memnuniyet duymaktayız, bundan asla şikâyetçi değiliz. Buralarda
yaşayan vatandaşlarımız, resmî işlemlerini kendi
illerinde yapmaktadırlar.
Uşak il
olmadan önce Eşme ilçemiz Manisaya bağlıydı ve
Eşme-Manisa arası 160 kilometreydi, hizmet almak daha zordu.
Uşakın il olmasıyla Uşak iline bağlandı ve
Uşaka uzaklığı 62 kilometre olup daha kolay hizmet alır
hâle geldi.
Uşak
ilimize daha yakın olan bu ilçelerde oturan bazı vatandaşlarımızın,
bu ilçelerin Uşak iline bağlanması yönünde zaman zaman talepleri
olmaktadır. Bu talepler az bir kısmın talebi midir, yoksa
genelin talebi midir, bilemiyoruz; bunun için kanuni düzenleme gerektiğini
biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen, buyurun.
İSMAİL
GÜNEŞ (Devamla) Komşu illerimizin milletvekilleri haklı olarak
bunu istemeyecektir. Bu ilçelerde yaşayan
vatandaşlarımızın bizatihi kararı daha önemlidir. Bu
ilçelerde plebisit yani halk oylaması yapılırsa bizlere,
halkın kararına uymak düşer. Ne faydası olacak? derseniz
hizmete erişim kolaylaşacak, bütün hizmetler bir yerden verilecek;
diğer taraftan, hizmetin sağlanması ve kontrolü daha kolay hâle
gelecektir. Biz burada sadece vatandaşlarımızın talebini
dile getiriyoruz. Karar halkımızındır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güneş.
Gündem
dışı ikinci söz, eğitim ve öğretmenlerin
sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Serkan Topala
aittir.
Buyurun
Sayın Topal.
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, eğitim
sistemimizdeki sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
SERKAN TOPAL
(Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinize saygılarımı sunuyorum.
2018-2019
öğretim yılının sona ermesiyle tatile giren bütün
çocuklarımıza, öğretmenlerimize ve eğitim camiasına
iyi tatiller ve başarılar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, hepimiz çok iyi biliyoruz, eğitim sistemimizin
sorunlarını hepimiz çok iyi biliyoruz; aslında iktidar partisi
de biliyor, muhalefet de biliyor fakat çözüm noktasında
anlaşamıyoruz. Şimdi, biz köklü bir reformdan bahsediyoruz ama
kendileri sürekli revizyondan bahsediyorlar. Şimdi, kronik bir yaraya siz
ne kadar pansuman yaparsanız yapın hiçbir şekilde o yara
iyileşmez. Şimdi bir tıp terimi vardır: Bütün uzman
hekimlerin bir araya gelip tanı koymasına konsültasyon denir.
İşte bütün bileşenlerin bir ara gelip aslında konsültasyon
yapmasına ihtiyaç var, eğitim sistemindeki sorunları ancak bu
şekilde çözebiliriz. Şimdi, her bakan, bir önceki bakanın
sistemini eleştiriyor, revize ediyor ama maalesef işin içinden
çıkılamaz hâle geliniyor. Bunun sebebi de yine maalesef AK PARTİ
iktidarı dediğimizde arkadaşlarımız oradan homurdanıyor,
itiraz ediyor.
Şimdi,
bakın değerli arkadaşlar, on yedi yıllık AK PARTİ
iktidarında neler yapıldı, burada anlatmaya zaten süre yetmez
ama hatırlatmak istiyorum: Mesela 4+4+4 ne oldu? Bugün yine
değiştirilmeye çalışılıyor. 60 aylık
çocuklarımızın okula başlatılma olayına o dönem
muhalefet itiraz etti, itiraz ettiği zaman da iktidar neredeyse
bizimkileri suçlu buldu. Bugün ne oldu? Bugün, şu anda Komisyonda
tartışılıyor ve 60 ayın doğru
olmadığı kanaatine varılmış, 72ye
çıkarılıyor 60.
Şimdi, FATİH
diye bir proje getirildi, arkadaşlar, akıbetini bilen yok. Mesela,
bir gecede TEOG Sınavı kaldırıldı Liseler
sınavsız. denildi ve özellikle Anayasa'da fırsat
eşitliğinin önüne geçilmiş oldu maalesef değerli
arkadaşlar.
4+4+4 sistemi
çıkarılırken denildi ki: Okullarda ikili eğitim
kalmayacak. Arkadaşlar, 21inci yüzyılda biz hâlâ
birleştirilmiş sınıflarla boğuşuyoruz,
birleştirilmiş sınıflar var mı? Var.
Değerli
arkadaşlar, tabii, burada atanamayan öğretmenler var, atanamayan
öğretmenler müjde bekliyor. Sözleşmeli öğretmenlerin durumu
bugün şu anda Komisyonda, bunu az sonra konuşacağız,
tartışacağız; umarım bu konuyla ilgili bir çözüm
bulunabilir. Yine, ücretli öğretmen arkadaşların bir
kısmı alındı, bir kısmı maalesef
dışarıda kaldı.
Değerli
arkadaşlar, bütün bu sorunların nedeni maalesef yine AK PARTİ.
Şimdi, AK PARTİ bu sorunu çözmeye çalışmıyor, sadece
kendi penceresinden ideolojik anlamda yaklaşıyor.
Dolayısıyla her gelen bir sonraki bakan kendine göre bir sistem
oluşturuyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, 3600 ek gösterge, 5-6 partinin, hem iktidar hem
muhalefet partilerinin vaatlerinde vardı. Bugün Komisyonda bunu dile
getirmeye çalışıyoruz. Umarım 3600 ek gösterge getirilir.
Yine, okullarda
çalışan taşeron arkadaşlarımız var, bunların
kadroya alınması gerekiyor. Bakın, şimdi iki ay işsiz
kalacaklar, ne yapacak bu arkadaşlar? Maalesef bu sorun hâlâ çözülmedi.
Bakın, son
olarak şunu söylemek istiyorum: Abbasi Halifesi meşhur Harun
Reşit vaaz veriyor, diyor ki: Ey halkım! Bana gece gündüz dua etmelisiniz.
Onlar da Neden? diyor. Veba gibi ölümcül bir hastalık benim dönemimde
gelmedi. diyor. O dönemin ünlü sufisi Behlûl-i Dânâ cevap veriyor, diyor ki:
Ey Halife! Allah insaflıdır, bir ülkeye birden fazla bela vermez
ki.
Şimdi,
öyle bir şey oldu ki FETÖ gibi bir bela başımızda şu
anda. Bunun müsebbibi kim? Şimdi, bu yüzden, gelin, eğitimin
sorunlarını hep birlikte çözelim, ikinci bir belayla karşı
karşıya kalmayalım.
Hepinize
teşekkür ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkanım, size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Topal, teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Eskişehirde yaşanan sel felaketi ve
çiftçilerimizin durumu hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili
Utku Çakırözere aittir.
Buyurun
Sayın Çakırözer.
Sayın
Çakırözer, bir de sisteme girip söz talebinde bulunmuşsunuz. Onu
iptal ediyor muyuz?
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) Yok, bir başka sıkıntıyı da orada
BAŞKAN
Ha, tamam. Yoksa talipli arkadaşlar var, onlardan birine verelim diye
söyledim.
Buyurun.
3.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin,
Eskişehir il ve ilçelerinde yaşanan sel felaketine ilişkin
gündem dışı konuşması
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Eskişehirimizin
ilçelerinde yaşanan sel felaketine ilişkin gözlem ve
değerlendirmelerimizi paylaşmam için söz verdiği için Sayın
Başkana huzurunuzda şahsım ve hemşehrilerim adına
teşekkür ederim.
Tabii ülkemizin
dört bir yanında etkili olan yağışlardan birçok ilimiz
etkilendi. Trabzon Araklı'da meydana gelen felakette
yaşamını yitiren vatandaşlarımız var; onlara
Allahtan rahmet, ailelerine ve Trabzonlulara
başsağlığı ve sabır diliyorum. Felakette kaybolan
yurttaşlarımızın da sağ salim bulunmasını
umut ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizin dört bir yanında etkili olan sel ve dolu
felaketinden Eskişehirimiz de büyük oranda etkilendi. Bir anda gelen
yağışların ardından çok büyük afet meydana geldi,
özellikle ilçelerde yüzlerce çiftçimiz bu afetten etkilendi. Yaşanan
felaketi yerinde gördüm. Odunpazarı, Sarıcakaya, Seyitgazi ve
Mihalıççık ilçelerimizde evleri, tarlaları, seraları zarar
gören çiftçilerimizi dinledim. Keza valimiz, kaymakamlarımız,
milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, tarım il ilçe
müdürlerimiz ve diğer kuruluşlarımız günlerdir alanda.
Sizlerle
gözlemlerimizi ve çiftçilerin taleplerini paylaşmak için
huzurunuzdayım.
Buraya bugün
güzel ilçemiz Malıçtan geliyorum. Dünyanın en güzel
kirazının yetiştiği topraklar. Ömer, Sorkun, Gürleyik,
Akçaören Mahallelerimizde 152 çiftçimizin 5 bin dekar arazisi zarar gördü.
İlçenin en büyük ihraç ürünü kirazlar dolu nedeniyle berelenmiş,
dalda kalmış durumda; milyonlarca liralık hasar söz konusu.
Anadolunun sebze bahçesi dediğimiz Sarıcakaya ilçemizde, başta
İğdir ve Kapukaya olmak üzere, 100 çiftçinin 335 dekar arazisi
kullanılamaz durumda. Odunpazarı ilçemizde Kalkanlı, Yahnikapan,
Ağapınar, Çavlum, İmişehir, Karahüyük, Karapazar, Karatepe,
Kireç, Türkmentokat başta olmak üzere mahallelerimizde toplamda 706
çiftçinin 65 bin dekar arazi sular altında. Kıravdanda 55
küçükbaş hayvan yıldırım düşmesi sonucu telef oldu.
Seyitgazi ilçemizde Aksaklı, Yenikent, Büyükdere başta olmak üzere,
407 çiftçinin 60 bin dekar arazisi sular altında. Sivrihisarın
Hamamkarahisar, Yukarıkepen; Handa Gökçekuyu, Alpuda Ağaçhisar, Mahmudiyede
Güllüce Mahallemizde yüzlerce çiftçimiz zarar gördü.
Toplamda 7
ilçemizin 36 köyünde 1.500 çiftçinin 135.792 dekarlık arazisi zarar gördü.
Maddi zararın büyüklüğü 100 milyon lirayı geçiyor. Bu afet
özellikle Eskişehirdeki buğday, mısır, ayçiçeği, arpa
ve şeker pancarı üretimine darbe vurdu. Türkiyenin sebze
yatağı, tüm ülkemizi doyuran Sarıcakayada onlarca çiftçimizin
domates, salatalık yetiştirdiği seralar yerle bir olmuş
durumda. Çiftçimizin bu yılki hasadı resmen yok olmuştur. Tek
tesellimiz can kaybı olmamasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi yapılacak iş, çiftçimizin
yaralarını sarmak olmalıdır. Bunun için yapılması
gerekenler bellidir. Yetkili ağızlar hep çiftçinin tarım kredi borçlarının
ertelenmesinden bahsediyor. Buradan, ziyaret ettiğim köylerdeki çiftçiler
adına net olarak söylüyorum ki bu, asla ve kata yeterli bir destek olamaz,
hatta buna destek bile denemez.
Yapılması
gerekenler belli. Cumhurbaşkanlığına, Tarım
Bakanlığımıza sesleniyorum: Çiftçilerimizin en önemli
talebi, selden etkilenen alanlarımızın afet bölgesi ilan
edilmesidir. Eğer bu yapılamıyorsa, yakın geçmişte
Orduda, Antalyada yapıldığı gibi, mutlaka ama mutlaka
Cumhurbaşkanlığından selden zarar gören çiftçilerimiz için
acil destek giderleri ödeneği çıkarılmalıdır. Bu
destek en az 100 milyon lira olmalıdır.
Tarım
Sigortaları Havuzunun (TARSİM) destekleri yetersiz ve gecikmeli
gelmekte. Eylülde yapılacak ödemelerin mutlaka bu aya çekilmesi gerekiyor.
Damla sulama boruları, trafo ve kabloları gibi alet, makine ve
ekipmanlar da TARSİM kapsamına alınmalıdır.
TARSİMde ÇKS kaydı yapılamayan araziler içerisinde verasetli
yerlerde yetiştirilen ürünler de kapsam içine alınmalıdır.
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifine olan borç ertelemesi
işlemi faizsiz yapılmalıdır. Mihalıcçıkta kiraz
üreticilerine, ürünleri doludan koruyacak file uygulaması için, Tarım
Bakanlığının yeni 13üncü dönem programında hibe kredi
verilmesi sağlanmalıdır. TARSİM tarafından yazlık
ürünlerin zarar tespitinin hızlı bir şekilde yapılması
sağlanmalıdır, ikinci bir ürünün ekilmesine böylece fırsat
verilmelidir. Birçok mahalleye henüz TARSİM eksperlerinin gitmediğini
gözlemlemek de üzücüdür. Bu süreç mutlaka
hızlandırılmalıdır. Acilen ürün tespitlerinin
yapılması gerekmektedir. Çiftçilerimizin sorunları ertelenmeden,
yaralara anında merhem sürülmelidir. Eskişehirde çiftçinin
ürettiği domatesi, marulu, kirazı, çileği, buğdayı
alıp tüketen hepimiziz, bizleriz. O yüzden, verilecek destek aslında
hepimizin sağlıklı beslenmesine verilecek destektir. Çiftçiye
destek demek Türkiye ekonomisine destek ve başta millî gelir olmak üzere
cari açıkla mücadele demektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER
(Devamla) Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Çakırözer, buyurun lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, ben, burada Eskişehirli
çiftçilerimizin selden dolayı girdiği zararı anlatıp
çiftçilerimizin taleplerini dile getirirken geçtiğimiz günlerde Resmî
Gazetede yayınlanan bir kararnameyle Sırbistandan ithal edilecek
tarım ürünlerinde sıfır gümrük vergisi uygulanması hayata
geçirildi. Neler getirilecek? 1.500 ton domates, 500 ton pırasa, 500 ton
lahana, bin ton havuç, 50 ton bezelye, 2 bin ton mısır, 300 ton
çilek, 10 bin ton buğday, 15 bin ton ayçiçeği tohumu sıfır
gümrükle ülkemize girecek. İktidar başka ülkelerin çiftçilerine para
kazandırmaya devam ederken Türkiyede kıt kanaat üretim yapmaya
çalışan çiftçimiz bir de doğal afetlerle mücadele edecek.
Üreten
çiftçilerimizin taleplerini az önce sıraladım. Sıfır
gümrükle yabancı tarımsal ürünleri almak yerine yerli üreticimizi,
kendi çiftçimizi desteklemek, korumak bir vatan görevidir. Buradan,
Eskişehirli hemşehrilerim adına, çiftçilerimiz adına taleplerimizin
kabulünü hepinize saygıyla arz ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden
birer dakika söz vereceğim. Bu sözlerin ardından da sayın grup
başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin, sisteme girerek yerlerinden birer dakika söz talep eden
milletvekillerinin söz haklarının devrine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, bir hususu sizinle paylaşmak istiyorum.
Baktığımızda,
sisteme giren 15 milletvekilimiz ağırlıklı olarak
hızlı bir şekilde sisteme girmeyi beceren milletvekillerimiz ve
ağırlıklı olarak da her gün aynı
arkadaşlarımızın sisteme girdiğini görüyoruz. Sürekli
olarak da devirler var yani Ben girdim, 3üncü sıradayım ama ben
konuşmayacağım, diğer milletvekili arkadaşım
konuşacak. deniyor. Bu durumun 16ncı, 17nci, 18inci ya da 20nci
sıradaki arkadaşlarımıza karşı bir
haksızlık oluşturduğunu düşünüyorum. En azından
bundan sonra benim Başkan Vekilliği yapmış olduğum
oturumlarda bu söz haklarının devri meselesini
yapmayacağım. Bunu bilgilerinize arz etmek istiyorum.
Sayın
İmran Hocam, siz de rahatsız değilsiniz herhâlde, bugün erkenden
girememişsiniz, 22nci sırada kalmışsınız.
Sayın
Filiz, buyurun lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin,
Tohumculuk Kanunuyla tohumculuğun çok uluslu şirketlerin hâkimiyetine
girdiğine, yerli ve millî tarım yapabilmek için yerel tohumların
ıslahına ağırlık verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
2006 tarihli ve
5553 sayılı Tohumculuk Kanunuyla tohumculuk ülkemizde çok uluslu
şirketlerin hâkimiyetine girmiştir. Bu kanunla köylülerin kendi
tohumlarını satmaları yasaklanmış, satana ceza
uygulanmıştır. 25 ilde patates ekiminin yasaklanması, yerli
tohum yerine İsrail tohumunun teşvik edilmesi ve tohum üretiminin
tekelleştirilmesine kadar endişe verici gerçeklerle karşı
karşıyayız. 2018 yılında 151 milyon dolarlık
tohum ihracatı, 180 milyon dolarlık tohum ithalatı
gerçekleşmiştir. Son yıllarda, ülkemizde tohum üretimi yapan
yerli firma sayısı artmış olmasına rağmen, 30
kadar yabancı firmanın üretimdeki payı yüzde 90a
ulaşmıştır. Hibrit tohum birçok ülkenin
tarımını yok etti. Onun için yerel tohumların
ıslahına ağırlık verilmeli, çiftçilerimiz bilgi ve
parasal desteklerle yerel tohum üretimi için teşvik edilmelidir. Ancak o
zaman gerçekten yerli ve millî tarım yapmış ve böylece
neslimizin sağlığını garanti altına
almış oluruz diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Şeker, buyurun lütfen.
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Gebze
Teknik Üniversitesinin başarılarına ilişkin
açıklaması
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1992de Kocaeli
Gebzede kurulmuş olan Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü 2014
yılında Gebze Teknik Üniversitesine dönüştürülmüştür. Gebze
Teknik Üniversitesi evrensel ölçekte bilim ve proje üreten bir üniversite olup
öğretim üyelerinin yüzde 70i yurt dışı
doktoralıdır. URAP tarafından yapılan Türkiyenin En
İyi Üniversiteleri Sıralamasında 2016 yılında 5inci,
2017de 7nci sırada yer almaktadır. TÜBİTAK tarafından
oluşturulan Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksine göre 2018
yılında 7nci olmuştur. Dünyada otorite kabul edilen
derecelendirme kuruluşlarından THEnin
hazırladığı 2018 Yılı Dünya Üniversite
Sıralamasında Gebze Teknik Üniversitesi önemli bir başarı
göstererek Türkiye'nin yüz akı olmuştur. Avrupa Konseyi
tarafından üniversiteye verilen Diploma Eki etiketiyle mezun olan
öğrencilere verilen diplomalar evrensel bir niteliğe sahiptir.
Gebze Teknik
Üniversitesinin başarılarının devamını diliyor,
emeği geçenlere teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Taşkın
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
dünyada yaygın şekilde kullanılan tıbbi ve aromatik
bitkilere olan ilginin arttığına ve Türkiyedeki bitki
çeşitliliğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR
TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tüm dünyada
gıda, baharat, boya, ilaç, kozmetik, parfüm gibi birçok alanda yaygın
şekilde kullanılan tıbbi ve aromatik bitkilere olan ilgi artarak
devam etmektedir. Dünyada tıbbi ve aromatik bitki pazarı hacmi
yaklaşık 115 milyar dolarken şu anda milyon dolarlarla ifade
edilen Türkiye pazarımızı 2023 yılında 5 milyar dolara
çıkarmayı hedeflemekteyiz.
Türkiyede 12
binin üzerinde bitki çeşidi bulunmaktadır ve pek çoğunun da
tıbbi ve aromatik değeri oldukça yüksektir. Gazi Meclisimiz de bu
konulara kayıtsız kalmamış, sorunların ivedilikle
çözülebilmesi için 5 partinin de ortak iradesiyle bir araştırma
komisyonu kurulmuştur. 8 Mayıs 2019 tarihinde
çalışmalarına başlayan Komisyonumuz çalışma
takvimini belirlemiş; ilgili bakanlıkları, akademisyenleri,
üreticileri, özel sektör ve STK temsilcilerini dinlemeye
başlamıştır. Bu Komisyonun kurulmasına öncülük eden
tüm siyasi partilerimize ve Meclis Başkanımıza Komisyonum ve
şahsım adına teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan
4.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, yaşanan
sel felaketleri nedeniyle hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine, devletin tüm yetkili organlarının yaraları
saracağına inandığına ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Son günlerde
seçim bölgem Mersinin de içerisinde bulunduğu ülkemizin farklı
şehirlerinde ve özellikle Trabzon Araklıda yoğun
yağış sebebiyle meydana gelen sel felaketinde vefat eden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine sabır niyaz
ediyorum. Felaketten yaralı kurtulan vatandaşlarımıza
şifalar diliyorum.
Sel
faciasının yaralarının bir an önce sarılması ve
hemşehrilerimizin rutin yaşamlarına dönmeleri için canla
başla çalışan idarecilerimize, arama kurtarma ekiplerine ve
vatandaşlarımıza kolaylıklar diliyorum.
Mersinli
hemşehrilerim başta olmak üzere sel felaketinden zarar gören tüm
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Devletimizin
tüm yetkili organlarının vatandaşlarımızla beraber en
kısa zamanda yaraları saracağına inanıyor, yüce
Rabbimden bizleri ve ülkemizi tüm felaketlerden korumasını diliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Ünsal
5.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın, Türkiye Cumhuriyetinin
sosyal devlet ilkesinden giderek
uzaklaştırıldığına ilişkin
açıklaması
SERVET ÜNSAL
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Anayasal olarak
sosyal devlet ilkesine dayanan Türkiye Cumhuriyeti giderek bu özelliğinden
uzak bir yapıya doğru götürülüyor. UNİCEFin aileler için en
ideal politikaya sahip ülkeler sıralamasında bizim için üzücü bir
sonuç çıktığını görüyoruz. İsveç, Norveç,
İzlanda, Estonya, Portekiz ve Almanya gibi ülkelerin üst sıralarda
yer aldığı raporda Türkiye, ana babalara doğum izni,
bakım izni, okul öncesi destekler gibi konularda zayıf ve yetersiz
olduğu gerekçesiyle listede bile yer almadı. Hem anayasal olarak
sosyal devlet ilkesinin yaşanabilmesi hem de sağlıklı,
güçlü bir toplum yapısı kurulabilmesi açısından aile
kurumunun doğum, bakım izinleri ve eğitimleri konusunda çok daha
fazla desteklenmesi gerekmektedir.
Başta
Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı olmak
üzere tüm Hükûmet yetkililerini ülkemize, çocuklarımıza daha güçlü
bir gelecek sağlayabilmek adına harekete geçmeye davet ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Şevkin
6.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, iş
bulamayan üniversite mezunlarının KYK öğrenim kredisi borcu
nedeniyle yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN
ŞEVKİN (Adana) Sayın Başkan, bilindiği gibi
milyonlarca üniversite mezunumuz işsiz. İş bulamayan üniversite
mezunları, eğitimlerinin ardından bir de Kredi ve Yurtlar
Kurumundan aldıkları kredi borçları nedeniyle mağduriyet yaşıyor.
Üniversite öğreniminin ardından uzun süre işsizlik yaşayan,
iş bulduktan sonra da güvencesiz çalışma koşulları
nedeniyle mağdur olan üniversite mezunlarımız, kredi
borçları nedeniyle âdeta kâbus yaşıyor. Her 4 üniversite
mezunundan 1inin işsiz olduğu göz önüne
alındığında, işsiz üniversite mezunu sayısı
1 milyonu aşıyor.
Gelin, iş
kaygısı taşıyan, aile kurma telaşı yaşayan
ve ağır ekonomik koşullarla mücadele etmek zorunda kalan
üniversite mezunlarının KYK sorununu çözelim ve sosyal devlet
ilkesinden hareketle bu borçları silelim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gültekin, buyurun lütfen.
7.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğde
Ömer Halisdemir Üniversitesinin Girişimci ve Yenilikçi Üniversite
Endeksinde 43üncü sırada yer aldığına ilişkin
açıklaması
SELİM
GÜLTEKİN (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TÜBİTAK önderliğinde yürütülen Hazine ve Maliye
Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu,
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığı, KOSGEB, Türk Patent ve Marka Kurumu, Türkiye
Bilimler Akademisi, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, Avrupa
Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi ve birçok
üniversitenin aralarında bulunduğu 4 boyut ve 19 değerlendirme
kriterleri sonucunda Niğde Ömer Halisdemir Üniversitemiz, bu yıl
7ncisi hazırlanan Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksinde 164
üniversite arasında 43üncü sırada yer almıştır.
Üniversite şehri olan Niğdemizin daha da gelişmesine vesile
olacak bu başarıda emeği geçen başta Rektörümüz Sayın
Muhsin Kar Hocamızı ve üniversitemiz akademik ve idari personelimizi
tebrik ediyorum. Bu yıl üniversite sınavına giren öğrenci
kardeşlerimize, başarı çıtasını her daim
yükselten, büyüyen ve gelişen Niğde Ömer Halisdemir Üniversitemizi
tercih etmelerini öneriyor, Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Aygun
8.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun,
TSKde yemek sürecinin ihalelerle özelleştirilmesinin ardından
başlayan gıda zehirlenmelerinin asker ölümlerine sebebiyet
verdiğine ilişkin açıklaması
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Değerli milletvekilleri, göz bebeğimiz
Mehmetçikimizin son üç yılda artan gıda zehirlenmesi bizi derinden
sarsıyor. Özellikle yemek süreçlerinin TSKde yapımı yerine
ihalelerle özelleştirilmesinin ardından başlayan bu süreç, asker
ölümlerine sebebiyet vermektedir. Biliyorsunuz ki Manisada Er Hüsnü Özel
adlı askerimizi besin zehirlenmesi sebebiyle kaybetmiştik.
Zehirlenmelerin mayıs ve haziran ayları içerisinde olması da
vahimdir. 2018de Nisan başında Ankarada 52 asker, yine Mayıs
sonunda Amasyada 81 asker, 3 Haziranda da Denizlide 62 asker zehirlendi.
Geçtiğimiz günlerde Mecliste yapmış olduğum konuşmadan
sonra Hayraboludaki tugayda da
karşılaştığımız zehirlenmeler -demek ki artık
yemeği yapamıyoruz- askerlerimizin daha sağlıklı
ürünler yemesi için soğuk zincire önem vermemiz gerektiğini söylüyor.
Bakınız, özelleştirme sonrası, 5 bini aşan askerimiz
zehirlendi. Türk askerini böyle bir sürece feda edemeyiz. Ülkemizin bekçisi,
göz bebeğimiz, canımız Mehmetçikimizi en iyi şekilde
yedirmek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Açanal
9.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender
Açanalın, Sosyal Güvenlik Kurumunun geri ödeme listesine
aldığı ilaçlara ilişkin açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER
AÇANAL (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sosyal Güvenlik
Kurumu ülkemizde vatandaşlarımızın tedavisinde
kullanılmak üzere 55 adet ilacı daha ödeme listesine dâhil etti. 2018
yılında 70 adedi kanser ilacı olmak üzere 570 ilaç, 2019
yılında 34 adedi kanser ilacı olmak üzere 268 ilaç geri ödeme
listesine alınmıştır. Yeni düzenlemeyle birlikte, geri
ödeme listesindeki ilaç sayısı 8.554 olmuştur. 55 yeni
ilacın 39 adedi imal, 16 adedi ithaldir. Ayrıca, yeni endikasyon
ilaveleriyle sedef hastalığı bulunan gebelerde ve emzirme
dönemindeki annelerde sedef hastalığının tedavisine yönelik
olmak üzere ve alerji ilaçlarına dirençli kronik idiyopatik ürtiker
hastalığında 15 yaştan itibaren kullanılabilecek
ilaçlar da Sosyal Güvenlik Kurumumuzla sözleşmeli eczanelerden
vatandaşlarımızın erişimine sunulmuştur.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
10.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Türkiye
Bankalar Birliği tarafından spor kulüplerinin borçlarının
yapılandırılacağı haberlerine ilişkin
açıklaması
ÜMİT
YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son günlerde,
bazı spor kulüplerinin borçlarının Bankalar Birliği
tarafından yapılandırılacağı ve üç yıl
ödemesiz faiz bareminin altında bu işlemin yapılacağı
yönünde yazılı ve görsel basında haberler
dolaşmaktadır. Esnafa, çiftçiye, sanayiciye ve üreten tüm kesimlere
kredi verirken her türlü zorluğu çıkaran, âdeta kan kusturan
bankaların beceriksizce yönetilen kulüplere bu bonkörlükleri nereden
gelmektedir? Çiftçiye, esnafa, sanayiciye kredi verirken evindeki yorganı
bile ipotek alan bankalar kulüplerden acaba ne ipoteği aldılar?
Beş para etmeyen futbolculara milyonlarca dolar veren ve kulüplerini
batıran kulüp başkanlarının ve yöneticilerinin
cezasını neden tüm millet olarak ödemek zorundayız?
Buradan
Bankalar Birliğine sesleniyorum: Eğer kaynaklarınız
müsaitse bu kaynakları üretim yapan kesime verin ki ülkede hem enflasyon
hem de işsizlik düşsün.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.
Sayın
Gergerlioğlu
11.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun,
AK PARTİ uygulamalarının can almaya devam ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AK PARTİ
uygulamaları can almaya devam ediyor. Zalimce, hukuksuzca, kanun hükmünde
kararnamelerle ihraç ettiği memurlar devlet kurumlarında, özel
kurumlarda iş bulamadıkları gibi yurt dışına
çıkışları da pasaportla yasaklanmakta ve çaresiz
bırakılmaktadır. Denizlide KHKyle eşi de ihraç olan Canan
Deniz isimli kadın iki çocuk annesi olmasına rağmen geçtiğimiz
gün intihar etmiştir.
Yine, hamile
anneleri hukuksuzca cezaevinde tutan uygulamalar son günlerde 2 canı
götürmüştür. Nurhayat Yıldız ve Gülden Aşık isimli
hamile hanımlar, hukuksuzca bulundukları cezaevinde
çocuklarını düşürmüşlerdir ve AK PARTİ iktidarı
bebek kanına da girmiştir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Uçar
12.- Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçarın, Zonguldak
ilinin sanayileşmede, ekonomik ve toplumsal gelişimde lokomotif
şehirlerden olduğuna ilişkin açıklaması
HAMDİ UÇAR
(Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Millî
mücadelede bağımsızlık ve özgürlük meşalesinin
yakılmasıyla birlikte 21 Haziran 1921 tarihinde Zonguldak
Fransız işgalinden kurtarılmıştır. Ülkemizin
sanayileşmesinde, ekonomik ve toplumsal gelişiminde lokomotif
şehirlerden biri olan Zonguldak, cumhuriyetimizin kuruluşunun
ardından 1 Nisan 1924te il olmuş ve cumhuriyet sonrası kurulan
ilk il olma unvanını da almıştır. Zonguldakta 10
Haziran 1919 yılında başlayan Fransız işgali 21
Haziran 1921de sona erer. İşgalin sebebiyse, o günün petrol kadar
önemli olan enerjisi taş kömürüdür. Zonguldak, Birinci Dünya
Savaşında Sarıkamışa gidecek mühimmatlara ev
sahipliği yapmış limanıyla, 1919 yılında
kurtuluş döneminde Fransızlara karşı göstermiş
olduğu cesur mücadeleyle tarihe geçmiştir. Zonguldaklı
hemşehrilerim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çakırözer
13.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin,
Eskişehir iline İl Halk Kütüphanesinin yeniden
kazandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Eskişehirimizde
1874 yılından bu yana kent halkına hizmet veren Eskişehir
İl Halk Kütüphanesi yeni bina yapılacağı gerekçesiyle 2016
yılında taşınma kararı almış, bina başka
bir yere taşınarak inşaata başlanmıştır.
Aradan geçen üç yılda binanın inşaatında herhangi bir
ilerleme olmamıştır. Geçtiğimiz yıllarda Türk
Dünyası Kültür Başkentliği yapan, bu yıl da
-iktidardakilerin açıklamasıyla- Türk Dünyası Eğitim
Başkenti olduğu ilan edilen Eskişehirde bir kütüphanenin
olmaması büyük bir ayıptır. On binlerce öğrenciyi
barındıran, 3 üniversiteyi barındıran Eskişehirimizde
yaşanan bu mağduriyet bir an önce giderilmeli, inşaat
çalışmaları hızlandırılarak İl Halk
Kütüphanemiz yeniden şehrimize ve hemşehrilerimize
kazandırılmalıdır.
BAŞKAN
Sayın İmran Kılıç
Yok.
Sayın Adil
Çelik
Yok.
Sayın
Durmuşoğlu
14.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
Genelkurmay Çatı davasında kararın
açıklandığına, DHKP-Cye yönelik İstanbul ilinde
yürütülen operasyona, terörle mücadeleye devam edilirken Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde enerji alanında da sessiz
devrim yaşandığına ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, tarihî
adımların atıldığı önemli bir virajı hep
birlikte geçiyoruz. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza
İnfaz Kurumları Kampüsünde görülen ve milletvekili
arkadaşlarımızla en başından bu yana takip
ettiğimiz 224 sanıklı Genelkurmay Çatı davasında karar
açıklandı. Akın Öztürkün de aralarında bulunduğu 17
sanık 141er kez ağırlaştırılmış
müebbede mahkûm edildi. İstanbuldaysa, terör örgütü DHKP-Cye yönelik
operasyonda İçişleri Bakanlığının aranan
teröristler listesi gri kategoride yer alan ve örgütün sözde Türkiye komitesi
sorumlusu olan Kamile Kayırın da aralarında bulunduğu 7
kişi yakalandı.
Terörle
mücadelemiz aralıksız devam ederken Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde enerji alanında da
sessiz bir devrim yaşanıyor. Barbaros Hayrettin Paşa gemisi
Akdenizde, Oruç Reis gemisi de Karadenizde sismik
araştırmalarını sürdürüyor. Fatih sondaj gemisi,
Kıbrısın batısında ikinci sondajını
Finike-1 adlı sahada devam ettiriyor. İkinci sondaj gemimiz Yavuz
gemimizi de bugün inşallah uğurluyoruz.
Milletimizle
bir olduğumuzda aşamayacağımız hiçbir engel yoktur.
İnanıyorum ki bunu 23 Haziran Pazar günü tüm dünyaya bir kez daha
göstereceğiz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Grup
başkan vekillerimize söz vereceğim.
Sayın
Türkkan, buyurun lütfen.
15.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Genelkurmay
Çatı davasının sonuçlanmasını memnuniyetle
karşıladıklarına, FETÖyle mücadelede gelinen noktanın
yeterli olmadığına, İYİ PARTİ olarak darbelerin
karşısında durduklarına ve durmaya devam edeceklerine,
İYİ PARTİ İlçe Başkanı Turan Çetinkayanın
uğradığı saldırının ardından
İstanbul il kurucu yönetim kurulu üyesi Metin Bozkurtun
saldırıya uğradığına, TÜİK verilerine göre
yabancılara konut satışında mayıs ayında
artış görüldüğüne ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz
darbe girişimine ilişkin olarak yürütülen Genelkurmay Çatı
davasında kararlar sabah saatlerinde açıklandı. Aralarında
eski Orgeneral Akın Öztürkün de bulunduğu 16 sanığa 141
kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
verildi. Geç de olsa davanın sonuçlanmasını memnuniyetle
karşılıyoruz. Milletimizin geleceğine kastedenler hak
ettikleri cezayı bulmuştur fakat geldiğimiz bu nokta FETÖyle
mücadele için yeterli değildir. Darbelerin ülkeyi getirdiği nokta
ortadadır. Askerî ya da sivil darbeyi haklı kılacak hiçbir sebep
yoktur. İYİ PARTİ olarak her zaman darbelerin
karşısında durduk, durmaya da devam edeceğiz. Ülkenin
totaliter bir rejime sürüklenmesine de asla müsaade etmeyeceğiz. Demokrasi
her zaman vazgeçilmezimiz olmuştur, bundan sonra da olacaktır.
Birkaç gün önce
Erzurum Tekman İlçe Başkanımız Turan Çetinkayanın
uğradığı saldırıdan sonra dün de partimizin
İstanbul il kurucu yönetim kurulu üyesi Metin Bozkurt Beylikdüzünde 8
kişilik bir grubun saldırısına uğradı.
Saldırı sonrası hastaneye kaldırılan Metin
kardeşimize acil şifalar diliyorum.
Türkiye, ne
yazık ki isteyenin istediğini sokak ortasında sopalarla
dövdüğü ve ceza almadığı bir ülke hâline gelmiştir,
asayiş bitmiş, hukuk kalmamıştır. Sayın
İçişleri Bakanı sağa sola laf atmak yerine asli işi
olan güvenliği sağlamalıdır. Askerimize eşek diyen
Akit muhabirini dövenleri tutuklayan adalet sisteminin bu 8 kişi
hakkında ne karar vereceğini de merakla bekliyoruz.
TÜİKin
açıkladığı verilere göre, yabancılara konut
satışı mayıs ayında yüzde 62,5 artmış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - 250 bin dolarlık konut alanlara vatandaşlık
verilmesinin önünün açılmasından sonra yabancıların konut
alımı en üst seviyeye çıktı. Bu tablo, Hükûmetin Türk
vatandaşlığını ucuza düşürmesinin acı bir
sonucudur. Memleketin en güzel konutlarını, en iyi
manzaralarını ucuza kapatan yabancılar, üstüne bir de
vatandaşlık almaya hak kazanıyorlar. Türkiyeyi
düşürdüğünüz durumun farkında mısınız emin
değilim. Fakat bu rahatsız edici durumu tekrar değerlendirmeniz
gerekir diye düşünüyorum. Türk vatandaşlığının bu
kadar ucuz olmasını İYİ PARTİ olarak asla ve kata
kabul etmiyoruz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun lütfen.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 23 Haziran
Pazar günü tekrarlanacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimine, 22 Haziran Kurtuluş
Savaşının en önemli belgelerinden olan Amasya Genelgesinin
yayımlanmasının 100üncü yıl dönümüne, petrol ve doğal
gaz arama faaliyetlerini yürütecek olan Yavuz sondaj gemisinin Doğu
Akdeniz'e uğurlandığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
31 Martta
kanuna aykırılıklar ve usulsüzlükler sebebiyle YSK
tarafından yenilenme kararı verilen İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı seçimi 23 Haziran Pazar günü gerçekleşecektir.
Şimdiden bu seçimlerin İstanbula, ülkemize, milletimize
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
İstanbulda
organize usulsüzlükler tespit edilmiştir ve sandıklara düşürülen
gölge 23 Haziranda kalkacaktır, milletimizin çalınan iradesi
sandıkta kesin bir şekilde tecelli edecektir.
Bununla
birlikte, İstanbul seçiminin içerideki ve dışarıdaki
yansımaları göstermiştir ki mesele sadece bir belediye
başkanı seçimi olmaktan çıkarılmıştır.
Oldukça ilgi çekici ve manidardır ki ABDnin, Avrupa Birliğinin,
hatta Yunanistanın dahi gözü kulağı İstanbul seçimindedir.
PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri açıktan görüş ve destek ilan
etmektedir. Ve demokratik olarak seçmenin hür iradesiyle yapılacak bu
seçimlerde AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Binali
Yıldırımı, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların
Demokratik Partisi ve İYİ PARTİ Sayın Ekrem
İmamoğlunu desteklemektedir.
İstanbul,
Türkiye'nin kalbidir, kaderidir, değeridir, özetidir, özelidir ve öz
güvenidir. 23 Haziranda İstanbul ve Türkiye kazanacak, İstanbullu
huzura kavuşacaktır. İstanbulda sağduyunun, hizmetin,
samimiyetin ve millî duruşun esas alınacağına
inancımız tamdır. Buradan, Sayın Binali
Yıldırıma selamlarımızı ve sevgilerimizi
gönderiyorum. 23 Haziranda iş ehlinin, karar milletindir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, 22 Haziran günü, Kurtuluş
Savaşımızın en önemli belgelerinden olan Amasya
Genelgesinin 100üncü yıl dönümüdür.
Amasya
Genelgesi, Samsunda parlayan millî mukavemetin yol haritasıdır.
Amasya Genelgesi, tam bağımsız ve millî egemenliğe dayanan
yeni Türkiye Cumhuriyetinin temellerini oluşturan ilk belgedir.
İşgal girişimlerine sahne olan vatan toprağında
Kurtuluş Savaşının gerekçesi, amaç ve yöntemini ortaya
koyan Türk milletine, egemenliğine sahip çıkma
çağrısıdır. Amasya Genelgesi, tarih sahnesinden silinmek
istenilen Türk milletinin, Milletin
bağımsızlığını yine milletin azim ve
kararı kurtaracaktır. ilkesiyle istiklal ve istikbal mücadelesinin
başlangıcıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun, toparlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Bu ülkü Ya istiklal, ya ölüm. parolasıyla Sakaryada,
Dumlupınarda, Kocatepede ve nihayet İzmirde yankılanmıştır.
Amasya Genelgesinde hâkim olan ruh Kurtuluş Savaşını
yürütmüş, bağımsız Türk millî devletini inşa
etmiş, Türk milletinin medeniyet yürüyüşünün
yolbaşçısı olmuştur. Genelgeye hâkim olan temel felsefe
geçmiş yüzyıla damga vururken gelecek yüzyılları da
şekillendirecektir. Bu görüşte asıl vurgu millet ve millîlik
üzerinedir. Genelgedeki temel bir hassasiyet olarak üniter ve millî
yapının inşası ve muhafazası, Türk milleti için millî
bir ülkü ve vasiyettir.
Bu şuurla
Amasya Genelgesinin 100üncü yılını kutluyor, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kurtuluş
Savaşımızın tüm kahramanlarını rahmet ve
minnetle anıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Yavuz arama gemisini, Türkiye'nin geleceğini aramak üzere,
bugün Doğu Akdenize uğurluyoruz. Dünyada en iyilerden bir tanesi
olan bir gemidir. Diğeri de hepinizin bildiği üzere, kardeş ilan
edilen Fatih gemisidir. Yolu açık olsun diyoruz, vira bismillah diyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Oluç, buyurun lütfen.
17.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Şırnak ili Silopi ilçesinde Muhammed Yıldırım ile
Furkan Yıldırımın ölümüne neden olan zırhlı araç
sürücüsü hakkında mahkemenin verdiği karara, ölümle sonuçlanan panzer
kazalarının Cizre, Diyarbakır, Lice, Mardin, Van,
Şırnak, Siirt ve Batmanda yaşandığına,
cezasızlık politikasının sona erdirilmesi ve
yargının üzerine düşeni yapması gerektiğine, 29
Haziran Dünya Mülteciler Gününe ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN
OLUÇ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
vekiller, Şırnakın Silopi ilçesinde, 3 Mayıs 2017
tarihinde Muhammet ve Furkan Yıldırım yataklarında
uyuyorlardı. Evlerine bir panzer girdi duvarı kırarak,
yıkarak ve Muhammet ve Furkan kardeşler panzerin tekerlekleri
altında ezilerek can verdiler. Bunun üzerine, tabii, bir dava
açıldı. Davanın karar duruşması dün Cizre 2.
Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme, tutuksuz yargılanan
sürücü hakkında iki yıl bir ay hapis cezası vererek bu
cezayı da 19 bin lira paraya çevirdi. Diğer kişi hakkında
ise beraat kararı verildi. Yani biri 6, öteki 7 yaşında olan 2
çocuk evlerinde uyurken panzerle öldürüldüler ve bunun cezası birine
beraat, diğerine de 19 bin lira para cezası.
Mahkemenin
aldığı bu karar aslında şu demek oluyor: Bu işi
yapmış olanlara ve bunu duymuş olup da yapılabilir
olduğunu düşünenlere Aynen devam edin, doğru
yoldasınız. mesajı verilmiş oluyor. Yani mahkeme
aslında cezasız bırakma politikasını uyguluyor,
cezasızlık politikasını uyguluyor ve yargı -o heyet-
aslında işlenmiş olan bu cinayete maalesef ortak oluyor. Fakat
verilen bu karar bizi şaşırtmıyor. Neden derseniz, 2017
yılında olmuş bir olaydan söz ediyorum; iki yıl da
yargı sürdü, sonuçlandı. 2017 yılına
baktığımız zaman, o yıl içinde on dört ay boyunca 29
ölüm gerçekleşmiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurunuz.
HAKKI SARUHAN
OLUÇ (İstanbul) Ve bu 29 ölüme baktığımızda, ne
yazık ki bunların hepsinde, panzer çarpması sonucu ya küçük
çocuklar ya yaşlı insanlar bu kazalara maruz kalmışlar ve
öldürülmüşler. Tabii, buna kaza demek de mümkün değil aslında.
Sonuçta, baktığımızda, bu 29 ölümün neredeyse hiçbirinde
ciddi bir ceza ortaya çıkmamış.
Şimdi, bu,
dikkate değer bir durum aslında. Yani bu olaylar nerede oluyor diye
baktığımızda, Cizrede, Diyarbakırda, Licede,
Mardinde, Vanda, Şırnakta, Siirtte, Batmanda oluyor; tuhaf. Yani
tabii ki olmasın, hiçbir yerde olmasın istiyoruz ama herhangi bir
batı ilinde bir panzer kazası yaşanmıyor, nedense hep
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin Sayın Oluç, buyurun.
HAKKI SARUHAN
OLUÇ (İstanbul)
bu saydığım il ve ilçelerde bu olaylar
görülüyor ve nedense hep Kürt çocukları öldürülüyor.
Şimdi,
dolayısıyla bu cezasızlık ve ödüllendirme
politikasının sona ermesi gerekiyor. Yargı bu alanda ne
yazık ki üstüne düşeni yapmıyor ve bu ırkçı
anlayışa bir ölçüde destek olmuş oluyor. Biz bunun mutlaka ciddi
olarak değerlendirilmesi gerektiğini, yargının üzerine
düşeni yapması gerektiğini düşünüyoruz.
Bir kez daha,
bu panzer çarpmaları sonucunda ölmüş olanlara rahmet, ailelerine de
başsağlığı diliyoruz ve bu cezasızlık
politikasının sona erdirilmesi gerektiğini bir kez daha
vurguluyoruz.
İkinci
değinmek istediğim konu, bugün Dünya Mülteciler Günü bildiğiniz
gibi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Oluç, toparlayın, buyurun.
HAKKI SARUHAN
OLUÇ (İstanbul) Türkiyede resmî kayıtlara göre Suriyeden
gelmiş olan 3,6 milyon, diğer ülkelerden gelmiş olanlarla
birlikte 3,9 milyon yani resmî kayıtlara göre neredeyse 4 milyon mülteci
ve sığınmacı var ve Türkiye ev sahipliği yapıyor
ve ne yazık ki ev sahipliği yapan Türkiye'nin iki konuda
altyapısı yeterli değil: Birincisi, hukuki altyapı, bu
konuda yeterli değil çünkü Türkiye 1951 Cenevre Sözleşmesine
coğrafi çekincesini kaldırmadığı için Avrupa
dışından gelenlere mültecilik statüsü sağlayamıyor, bu
konuda hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. İkincisi de
toplum olarak baktığımızda, altyapısına ekonomi
açısından, sosyal ihtiyaçlar açısından, emek ihtiyacı
açısından da baktığımızda, altyapı
eksikliği nedeniyle ülkemizde ırkçı yaklaşımların
mülteciler karşısında çeşitli il ve ilçelerde
yükseldiğini görebiliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Buyurun.
HAKKI SARUHAN
OLUÇ (İstanbul) Dolayısıyla iktidarın ve elbette ki
muhalefetin hep birlikte yapması gereken iki konu var: Birincisi, hukuki
altyapının değişmesini sağlamak. İkincisi,
sosyal, ekonomik altyapının sağlamlaşmasını
sağlamak, mültecilerin burada insanca yaşayabilecekleri ve
çalışabilecekleri koşullara sahip olmaları için
düzenlemeler yapmaktır. Dünya Mülteciler Gününde bir kez daha bunu
hatırlatmak istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurun.
18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İDOnun 23
Haziran Pazar günü tekrarlanacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimi öncesi Bandırma-İstanbul
biletlerini iptal ettiği haberlerine, İYİ PARTİ
kurucularından Metin Bozkurtun saldırıya uğraması
nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin terör örgütleriyle topyekûn mücadeleyi sağlayacak
altyapıyı oluşturması ve FETÖnün siyasi ayağının
ortaya çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce bir
mesajı arkadaşlarımız duyurdu. İDO, cumartesi ve pazar
günü Marmarada Bandırma-İstanbul biletlerini iptal ettiğini
açıklıyormuş. Hava muhalefeti yok, herhangi bir şey yok,
neden iptal eder cumartesi, pazar? Eğer Bandırmadan İstanbula
gelip de oy kullanacak olan vatandaşlarımız varsa İDOya
bakmayın, bir yol bulun, muhakkak gidin, oyunuzu kullanın.
İYİ
PARTİ üyesi Metin Bozkurt Beylikdüzünde bir saldırıya
uğramış, İYİ PARTİlilere geçmiş olsun
diyoruz. Bu tür saldırılar sonuçsuz kalmamalıdır. Biz
siyasi partiler tartışırız, konuşuruz fakat hepimizin
ortak amacı Türkiye Cumhuriyetine hizmettir, yeri geldiği zaman
ülkemiz için birlik ve beraberlik içerisinde olmamız gerekir, birbirimizi
yok etmeden yol yürümeliyiz.
15 Temmuz 2016
günü ülkemiz menfur bir darbe girişimine maruz kalmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde Fetullahçı terör örgütüne mensup
bir grup asker, hain kalkışmada 249 yurttaşımızı şehit
etmiştir, 2.301 yurttaşımız da gazidir. Hain darbe
girişimi, yurtsever asker ve polislerimizin, halkımızın,
siyasi partilerin ve basın kuruluşlarının aynı anda
darbeye ve darbecilere karşı tavizsiz karşı
duruşları, güçlü ve kararlı müdahaleleriyle bastırılmış
ve darbeciler bertaraf edilmiştir.
15 Temmuzda
darbecilere karşı en etkin mukavemeti gösteren kurumlardan bir tanesi
de Türkiye Büyük Millet Meclisi olmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurun devam edin.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Parlamenter sistemi ve Anayasayı ortadan
kaldırmayı amaçlayan darbecilere açıkça ve kahramanca
direnmiştir. 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖnün hain darbe girişimi
sırasında bombalamasına karşı kahramanca direnen
Türkiye Büyük Millet Meclisi, ne yazık ki olayın tüm yönleriyle
aydınlatılabilmesi için aradan geçen yaklaşık üç
yıllık sürede sağlıklı bir çalışma ortaya
koyamamıştır. Bu tablo Türkiye Büyük Millet Meclisine
yakışmamaktadır. 26ncı Dönemde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Fetullahçı terör örgütünün 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
girişimi ile bu terör örgütünün faaliyetlerinin tüm yönleriyle
araştırmaya alınması, gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonunun
çalışmaları hayret verici bir şekilde kadük
kalmıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin sorumluluğu ortadan kalkmış değildir.
BAŞKAN
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Darbe girişimi karşısında dik duran
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Fetullah ve tüm terör örgütleriyle topyekûn mücadeleyi
sağlayacak bir altyapıyı oluşturmak zorundadır. Benzer
süreçlerin tekrarlanmaması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkin bir
rol üstlenmesi, FETÖnün siyasi ayağının da ortaya
çıkarılması gerekmektedir. Bu nedenle, 15 Temmuz darbe
girişiminin tüm yönleriyle aydınlatılması, bütün
sorumluların ortaya çıkarılması görevimizdir. Bu görevimizi
bir an önce yerine getirmeliyiz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özkan
19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 22 Haziran
Amasya Genelgesinin yayımlanmasının 100üncü yıl dönümüne,
Genelkurmay Çatı davasının karara bağlanmasının
demokrasi tarihimiz açısından önemli olduğuna, 15 Temmuz
şehitlerini rahmetle yâd ettiğine, aşırı
yağışların yaşandığı bir dönemden
geçildiğine, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun cezaevlerindeki tutuklu veya hükümlülerin yaşam
haklarının korunması için emredici hükümler içerdiğine,
demokrasimizin olmazsa olmazının seçimler olduğuna, İDOda
Bandırma-İstanbul seferleriyle ilgili herhangi bir iptalin söz konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
22 Haziran
1919, Amasya Genelgesinin 100üncü yıl dönümü. Ülkemizin kaderini,
istiklalini ve istikbalini yine milletin azim ve kararı
kurtaracaktır. anlayışıyla yola çıkan Millî Mücadele
ruhu, Amasyada genelgesini ortaya koymuş ve sadece millete dayanarak,
millete güvenerek işgalcilerden yurdumuzu kurtarma iradesini ve
kararlılığını ortaya koymuştur. Bu vesileyle
Amasya Genelgesinin 100üncü yılını kutluyorum. Rabbim, bu
ülkeyi, millî iradeye karşı her türlü tasalluttan, darbelerden ve
saldırılardan muhafaza buyursun. Yine, bu vesileyle, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu vatanı
bizlere emanet eden bütün Millî Mücadele kahramanlarını rahmet,
minnet ve şükranla yâd ediyorum.
İkinci
olarak, malum olduğu üzere, 15 Temmuz 2016 tarihinde hain FETÖ darbe
teşebbüsünün Genelkurmay Çatı davası olarak görülen
yargılama, bugün ilk derece mahkemesi tarafından karara
bağlanmıştır. Verilen bu karar, özellikle yargı
makamının darbe teşebbüsüyle ilgili vermiş olduğu bir
karar olarak hukuk tarihimiz ve demokrasi tarihimiz açısından önemli
ve anlamlıdır. Yine, bu karar vesilesiyle, 15 Temmuz
şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum, mekânları
cennet olsun.
Diğer
taraftan, ülkemizde coğrafi koşulların ve iklim
koşullarının ortaya koymuş olduğu aşırı
yağışların olduğu bir dönemden geçiyoruz. Trabzonun
Araklı ilçesinde ve ülkemizin değişik bölgelerinde meydana gelen
aşırı yağışa bağlı sel felaketleri de
devam ediyor maalesef.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkan, tamamlayın lütfen.
Buyurun.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Denizlimizin Çivril ilçesinin Özdemirci Mahallesinde
meydana gelen aşırı yağışlar vesilesiyle
vatandaşlarımız maddi zarara uğramıştır.
Devletimiz de vatandaşlarımızın yanındadır, en
kısa zamanda yaraları sarılacaktır.
Diğer
açıdan da, özellikle, biraz önce bir hatip, hamile annelerin hukuksuzca
tutuklandıklarını ve cezaevlerinde tutulan annelerin
çocuklarını kaybettiklerini ifade etti. Bu vesileyle de maalesef, AK
PARTİye ithamlarda bulunmuştur. Özellikle ifade etmek isterim ki
bizim 5275 sayılı Ceza İnfaz Yasamızın 6ncı
maddesinin (1)inci fıkrasının (f) bendi, Türkiyede cezaevlerindeki
bütün tutuklu veya hükümlülerin sağlıklarının, yaşam
haklarının ve vücut bütünlüklerinin korunması için emredici
hüküm içermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Bu emredici hükme göre cezaevlerinde tutuklu bulunan bir
kadının normal, cezaevi dışındaki bir
vatandaşımız gibi her türlü kontrolleri, sağlık
muayeneleri yapılmaktadır; bu bir.
İkinci
olarak, haksız tutuklama dediğimiz bir hadise varsa bunun mercisi,
müracaat makamı yargısal makamlardır. İtirazen
değerlendirilir ve bir tartışma varsa bunu da yine mahkemeler,
yargısal makamlar, sulh ceza mahkemeleri karara bağlar. Onun için,
cezaevlerindeki vatandaşlarımızın mağduriyetiyle
ilgili bir durum varsa bunlar yine yargının da denetimindedir. Bu
bağlamda, bu tür ithamları kabul etmediğimizi ifade ederim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Özkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Son olarak da tabii, demokrasimizin olmazsa olmazı
seçimlerdir. Seçimler demokrasimizin bayramlarıdır. Sandığa
ne kadar çok vatandaşımız gidiyorsa millî iradenin
gerçekleşmesi, vücut bulması o kadar çok hayata geçer. Onun için,
pazar günü gerçekleştirilecek seçimlerde İstanbul
dışında olan vatandaşlarımızın,
İstanbula oy kullanmaya gitmeleri için devletimiz her türlü
seferberliği yerine getirmektedir. Bir taraftan, zaten
yapılmış olan, hayata geçmiş olan Osman Gazi Köprüsü, Kuzey
Marmara Yolu, otoban ve D100 Kara Yolu İstanbula nakiller için yeterli
zemini ortaya koymaktadır. Şu an aldığımız bir
bilgiyi Genel Kurulla paylaşmak istiyorum: İstanbul Deniz
Otobüslerinin Bandırma-İstanbul seferleriyle ilgili herhangi bir
iptali yoktur. Vatandaşlarımızın ihtiyacı durumunda ek
seferlerin konulacağı veya alternatif yolların sağlanması
için de seferber olduklarını ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ
PARTİ Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezgin ve arkadaşları tarafından,
Doğu Türkistanda tatbik edilen politikalar nedeniyle Uygur Türklerinin
yaşadığı sorunların tespiti, yeniden eğitim
kampları denilen toplama kampları uygulamasının
araştırılması, soydaşlarımızın maruz
kaldığı sistematik baskının incelenmesi, Çin yönetimi
tarafından gerçekleştirilen ağır ve kitlesel insan
hakları ihlallerinin araştırılması ve bu soruna
yönelik çözüm yollarının geliştirilmesinde Türkiye'nin
sağlayacağı katkıların belirlenmesi amacıyla
20/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 20/6/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Orhan
Çakırlar
Edirne
Grup
Başkanı
Öneri:
Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezgin ve arkadaşları tarafından
Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi tarafından Doğu Türkistanda tatbik
edilen politikalar nedeniyle Uygur Türklerinin yaşadığı
sorunların tespiti; yeniden eğitim kampları denilen toplama kampları
uygulamasının araştırılması;
soydaşlarımızın maruz kaldığı sistematik
baskının incelenmesi; Çin yönetimi tarafından
gerçekleştirilen ağır ve kitlesel insan hakları
ihlallerinin araştırılması; bu soruna yönelik çözüm
yollarının geliştirilmesinde Türkiye'nin
sağlayacağı katkıların belirlenmesi amacıyla 20/6/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 20/6/2019 Perşembe günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, önerge sahibi İYİ
PARTİ Grubu adına Sayın Aydın Adnan Sezgin. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Türkistanda yaşayan
Uygur Türkleri, totaliter Çin rejimi tarafından giderek artan bir
baskı ve zulme tabi tutulmaktadır. Bu vahim durumu bu kürsüden
defalarca seslendirdik, birçok önerge verdik. Soydaşlarımız
ağır, vahim ve kitlesel insan hakları ihlalleri nedeniyle
tarihlerinin en kötü dönemini yaşamaktadır. Aslında, Çinin
diğer bölgelerinde yaşayan tüm Müslüman topluluklar aynı dertten
muzdariptir.
Birleşmiş
Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan
Kaldırılması Komisyonunun 30 Ağustos 2018 tarihli raporuna
göre, tecrit ve baskı kamplarında 1 milyon civarında Uygur Türkü
bulunmaktadır. Uygur Türkleri terörizmle mücadele gerekçesiyle kamplara
hapsedilmekte, işkence ve kötü muameleye maruz
bırakılmaktadır. Çin diktatörlüğü bu kampları gizleme
ihtiyacını dahi artık hissetmemektedir. Yeniden eğitim
kampları olarak adlandırılan kamplarda, aralarında birçok
münevverin ve akademisyenin de bulunduğu
soydaşlarımızın insan hakları ve temel özgürlükleri
imha edilmektedir. Dünyaca ünlü Uygur yazar Nurmuhammet Tohti birkaç gün önce
bu kampların birinde maalesef hayatını kaybetmiştir.
Müstebit Çin yönetimi, soydaşlarımızı sadece kamplarda
değil, günlük hayatlarında da ayrımcılık, baskı
ve şiddete maruz bırakmaktadır.
Doğu
Türkistandaki ağır ve kitlesel insan hakları ihlalleri
çeşitli uluslararası kuruluşlar ve örgütler tarafından
yayımlanan raporlarda da defalarca teyit edilmiştir. Ortada gerçek
bir sorun vardır. Her şeyden önce burada ağır, vahim ve
kitlesel insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Bu sorunun ele
alınmasını ve ülkemizin çözüme yönelik ne gibi bir
katkısı olabileceğinin ortaya konulmasını istiyoruz.
Birleşmiş
Milletler ve çeşitli uluslararası örgütlerin raporlarından söz
ettim. Ayrıca, çok sayıda devletin, Çin rejimini ve bu zulmü
eleştiren açıklamaları, itirazları mevcut. Konudan
kendisini birinci derecede sorumlu hissetmesi gereken Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ise en hafif tabiriyle ürkek olarak nitelendirilebilecek bir tutum
izliyor. Çok sayıda uluslararası örgüt ve devlet yüksek sesle
itirazlarını dile getirirken Türkiyede iktidar maalesef konuyu
seslendirmekten dahi geri durmakta, esef verici gelişmelere gerekli
tepkiyi verememektedir. Dışişleri Bakanlığı konuyla
ilgili soru önergelerine özensiz ve yetersiz yanıtlar vermeye devam
ediyor. Türkiyenin ve Sayın Cumhurbaşkanının İslam
İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı
olduğu son üç yılda bu teşkilat da sorunu ciddi bir şekilde
ele alamamıştır, aksine geçtiğimiz mart ayında
gerçekleştirilen ve ülkemizin de temsil edildiği 46ncı
Dışişleri Bakanları Konseyinde konuyla ilgili olarak kabul
edilen vahim bir kararda şu ifadeler kullanılmıştır:
Konsey -yani İslam İşbirliği Teşkilatı
Dışişleri Bakanları Konseyi- Çin Halk Cumhuriyetinin
daveti üzerine gerçekleşen genel sekreterlik heyetinin ziyareti
çerçevesinde ortaya çıkan sonuçlardan duyduğu memnuniyeti ifade eder
-memnuniyetini ifade eder- Çin Halk Cumhuriyetine Müslüman
vatandaşlarına sağladığı hizmetlerden dolayı
takdirlerini belirtir -takdirlerini belirtir- İslam
İşbirliği Teşkilatı ile Çin Halk Cumhuriyeti
arasındaki iş birliğini daha da ileri taşımayı
arzu eder. Bu kararda Uygur Türkü veya Doğu Türkistan tabirleri
kullanılmamış, yaşanan baskı ve zulümden
bahsedilmemiş, bilakis Çin yönetiminin Müslüman vatandaşlarına
sağladığı hizmetlerden dolayı övülmüştür.
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının Zirve
Dönem Başkanı olduğu bir dönemde bu ifadelerin bu sonuç
bildirgesinde yer alması hazin değil midir? Bu ifadelere
karşı Hükûmetimizin kamuoyuna yansıyan bir tepkisine henüz
rastlanmamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Sezgin.
Buyurun.
AYDIN
ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür ederim.
Bu,
ne yazık ki bizim İslam İşbirliği Teşkilatı
içindeki gücümüz ve itibarımız açısından da üzücü bir
durumdur.
Sayın
Cumhurbaşkanı birkaç gün önce Çin diktatörüyle görüşmüştür.
Bu görüşmede Uygur kardeşlerimizin tabi tutulduğu zulüm gündeme
getirilmiş midir? 2 Temmuzda Çine bir ziyaret gerçekleştirecek olan
Sayın Cumhurbaşkanı, Çin Devlet Başkanıyla
yapacağı görüşmelerde konuyu gündeme getirecek midir? Uygur
Türklerine karşı zulmün sona erdirilmesi için sonuç almaya dönük bir
yaklaşım izlenecek midir?
İşte
bu konuları ele almak Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli görevleri
arasındadır. Meclis araştırması
yapılmasını son derece önemsiyoruz. Yüce Meclisi
soydaşlarımıza sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ömer Faruk
Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Uygur Türkleri hakkında
öncesinde de konuşmuştum ve hâlen Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığı etkin bir rol alamıyor
ve maalesef son derece pasif bir durumda ama Uygur Türklerine yönelik
eziyetler, zulümler devam ediyor. Mesela bakın, geçtiğimiz günlerde
vefat eden Nurmuhammet Tohti bir edebiyatçıydı ve Çin devleti
zulümlerini anlatırdı eserlerinde. Toplama kamplarında
geçtiğimiz günlerde vefat etti. Buna dair ciddi bir tepki ortaya
konulmadı iktidar tarafından.
Abdurehim
Heyit, kendisi bir halk ozanı ve şiirlerinde,
şarkılarında yurduna yönelik duygularını, düşüncelerini
dile getiriyor ve bundan dolayı şu anda Çin devleti hapishanelerinde.
Bakın ne demiş Abdurehim Heyit şarkısında,
şiirinde: Dedim, neden korkmazsın? Dedi, Tanrım vardır. /
Dedim, daha başka? Dedi, halkım vardır. Bu ifadelerinden
dolayı Abdurehim Heyit Çin devleti zindanlarında maalesef ve bu
konuda da yine ciddi bir tepki yok.
Evet,
devam ediyorum, bakın, Çin devleti iddialara cevap vermek için medya
kuruluşlarını toplama kamplarına çağırıyor
ama daha da mahcup oluyor. Geçtiğimiz gün BBCyi çağırdı,
toplama kamplarını gezdi BBC muhabirlerine Radikal ideolojilerle
mücadele ediyoruz. diyorlar ama seküler birçok aydın o toplama
kamplarında şu anda.
Benim
bu konuşmalarımdan dolayı 2 kez Çin Büyükelçiliği
yetkilileri geldiler, görüştük, kendilerine de söyledim ve cevap
veremediler. 159 akademisyen, 13 sanatçı toplama kamplarında, bunlar
hakkında bir açıklama yapar mısınız? dedik,
yapamadılar, hâlen de bekliyoruz. Bunu niye Dışişleri
Bakanlığı sormuyor, onu da merak ediyorum.
Bakın,
BBCnin haberinde Çin toplama kamplarında namaz kılmanın yasak
olduğunu Çin devleti yetkilileri de teslim ediyor, Biz onların
düşüncelerindeki aşırı eğilimleri
ayıklıyoruz. diyor ama namaz kılmaya da izin vermiyorlar.
Evet,
Çin devleti bununla da kalmıyor. Bakın, size bir fotoğraf
göstereceğim, bir mezarlık fotoğrafı. Çin devleti Hotan
şehrindeki bu mezarlığı -fotoğrafa iyi bakın- ne
hâle getiriyor. Mezarlık yok edilmiş durumda, kültürel bir
asimilasyon yapılmış durumda.
Evet,
biz bu uygulamaları, şiirlerdeki vatan özleminin ve diğer
hassasiyetlerin nasıl ezildiğini, nasıl yok edildiğini
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürtlere olan muamelelerinden de
hatırlıyoruz. Bana öyle geliyor ki Türkiyede Kürtler ve Çinde
Türkler hemen hemen aynı muamelelere maruz kalıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, Çinde toplama
kamplarında annesi babası tutulan ve kendisi sahipsiz
kaldığı için suda boğulan Rahmetullah Şirbaki,
Şirbakinin boğulmuş cesedini size gösteriyorum.
Evet,
Çin Büyükelçiliği yetkililerinin yine şuna da cevap vermesini
istiyorum: Elektronik bir izlem mevzubahis. İnsanlar, hukuksuz bir
şekilde izleniyorlar. Mesela, Uluslararası Af Örgütü ve Human Rights
Watchun raporlarına yansıyan bazı ifadeler var. Bakın,
insanlar nasıl hukuk dışı izleniyor? Diyor ki kadın:
Toplam 5 görevli sırayla beni evimde izlediler. Beni izlemiş
olduklarını belgelemeleri de gerekiyordu. Fotoğraflarda benimle
birlikte siyasi propaganda okudukları, onlara gece kalmaları için
yatak hazırladığım ya da bir kanepede uzandıkları
görülüyor. 2017 yılında Sincandan ayrılmış bir
kadın olan Aynur, Mayıs 2018de söylemiş.
Evet,
önergeyi destekliyoruz çünkü gerçekten Uygur Türklerine yönelik son derece
antidemokratik, hukuksuz uygulamalar yapılıyor ve üzerinde
konuşmak gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Çin
Halk Cumhuriyetindeki Doğu Türkistanda soydaşımız Uygur
Türklerinin temel insan haklarını ihlal eden uygulamalar giderek
ağırlaşmakta. Bölgedeki Uygur Türklerinin etnik, dinî ve
kültürel kimliklerinin hedef alınması hepimizin vicdanını
yaralamakta. Doğu Türkistan neredeyse açık bir cezaevine
dönüşmüş durumda. Dünya mirası olarak kabul edilebilecek
eserler, camiler yok edilerek aslında bir hafıza yok edilmeye
çalışılmakta.
Yine,
hepimize, buraya ulaşan bilgilere göre, kültürel kimliğin yok
edilmesi amacıyla ünlü profesörler, yazarlar, akademisyenler ve
gazeteciler gözaltına alınmakta. Hem İnsan Hakları
İzleme Örgütü (Human Rights Watch) raporu hem Birleşmiş
Milletler Irk Ayrımcılığının
Kaldırılması Komisyonunun raporu maalesef Çinde, Doğu
Türkistanda kurulan bu kamplarda, kimilerine göre 1 milyon, kimilerine göre 3
milyon kişinin bu toplama kamplarında zoraki baskılar
altında tutulduğunu ortaya koyuyor. Buradakilere fiziksel, psikolojik
işkence uygulandığı yönünde raporlarda tespitler var.
Az
önce hem İYİ PARTİ Grubu temsilcisi sayın milletvekilimiz
hem de HDP milletvekili bu uygulamalardan bahsetti. Araştırma
önergesini destekliyoruz biz mutlak surette. Gerekçesinde raporlar var. Uygur
yazar Nurmuhammet Tohtinin hayatını kaybetmiş olması kabul
edilemez ama o sadece tek kişi değil, daha onlarca isimden
bahsediliyor kamplarda hayatını kaybettiği söylenen. Geçtiğimiz
günlerde basınımızda da yer aldı, sadece Çin
vatandaşları değil Türk vatandaşları da toplama
kamplarında ve bu haberler bugüne kadar yalanlanmadı. Toplama
kamplarında akrabalarından, aile bireylerinden haber alamayan Türk
vatandaşları var.
Burada
bir araştırma önergesi üzerinde söz aldık ama elimde, şu
anda size gösterdiğim, Sayın Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğluna mart ayında sorduğumuz sorular var. Bu
konu hakkında Sincanda, Doğu Türkistanda, Uygur Özerk Bölgesindeki
Uygur Türklerinin yaşadıkları konusunda Çin makamları
nezdinde ne yapıyorsunuz? Bu rahatsızlık hangi düzeyde
iletiliyor? Tepki göstermekte neden geç kalınıyor?
Dışişleri neden sessiz kalıyor? diye. Şu ana kadar
bakın, ben 7 Mart günü vermişim; burada belgesi- hiçbir açıklama
gelmedi. Açıklama gelmediği gibi az önce Sayın Büyükelçi
Aydın Sezgin söyledi, işte yine mart ayında İslam
İşbirliği Teşkilatının toplantısında
alınan kararda Çine neredeyse övgüler dizilmekte. Sadece bu değil,
aynı şekilde Dışişleri diplomatlarımız
Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Konseyinin Cenevrede yapılan
toplantısında da yine benzer bir ortamda yani Çindeki insan
haklarının gündeme geldiği toplantıda yine sessiz
kalmış
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU
ÇAKIRÖZER (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Son cümlenizi alayım.
Buyurun.
UTKU
ÇAKIRÖZER (Devamla) Tabii ki.
Teşekkür
ediyorum.
Yine
Dışişleri diplomatlarımız Cenevrede yapılan
toplantıda, BM toplantısında, İnsan Halkları
Konseyinin toplantısında Çinin insan hakları ihlalleri gündeme
geldiğinde yine Çin yönetimini bu konuda ilerleme kaydetmekle
övmüşler. Bu konuyu da biz Mecliste gündeme getirmiştik.
Bu
araştırma önergesini mutlaka Meclisimiz desteklemelidir.
Soydaşlarımızın orada maruz kaldığı
işkenceler, insan hakları ihlalleri kabul edilemez ve şu anda
hem Doğu Türkistanda, orayla da sınırlı değil
biliyorsunuz benzer sıkıntılar, aynı şekilde, şu
anda işgal altındaki Kırımda da yaşanmaktadır;
yine, orada da, Kırımda da yüz binlerce Kırım Türkü
soydaşımız aynı şekilde, Rusyanın insan
hakları ihlalleriyle karşı karşıyadır.
Türkiyenin hep birlikte -tabii ki öncelikle Meclis olarak ama- gerek
Kırımdaki gerek Doğu Türkistandaki insan hakları
ihlalleri karşısında soydaşlarımızın yanında
olduğunu görmek istiyoruz, bu araştırma önergesini bu yüzden
destekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Aydoğdu
konuşacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) Sayın
Başkan, kıymetli arkadaşlar; öncelikle, önergeyi veren
sayın büyükelçimize teşekkür ediyorum. Benden önce konuşan bütün
arkadaşlara da teşekkürlerimi arz ediyorum. Hakikaten,
Parlamentomuzda Doğu Türkistan konusundaki, Uygureli konusundaki
hassasiyet benim açımdan heyecan verici oldu.
Uygureli
dediğimiz bölgede
Sincan diye geçiyor bazı resmî tabirlerde; bu,
yanlış bir tabir, Çinin tercih ettiği Xiang diye bir tabir.
Bizim bazı arkadaşlarımız bunu Sincan diye
Bunun bizim
bildiğimiz Sincanla bir ilgisi yok, orası Doğu
Türkistandır ve Çin bu tabiri kullanmak istemiyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Aynen öyle.
CENGİZ
AYDOĞDU (Devamla) Kıymetli kardeşlerim, Doğu
Türkistandan biz ne zaman haberdar olduk? 1950li yıllarda Çin
işgali başladığında. O yıllarda okuyanlar, o
konuyu merak edenler hatırlayacaktır, Doğu Türkistan mücahitlerinden
rahmetli Osman Batur orada bir ayaklanma denemesi yaptı, büyük bir
mücadele başlattı. Bir iki sene süren bir hükûmet de teşekkül
etti ancak Çin zulmü
Ve o zulümden kaçıp gelen İsa Yusuf Alptekin
-Allah rahmet eylesin- bunu Türk kamuoyuna taşıdı.
Bugün
açısından baktığımızda, 1930larda, 1940larda
başlayan Çin zulmü hiçbir değişikliğe uğramadan devam
etti. Esasen Orta Asya, Doğu Türkistan, Batı Türkistan bizim için,
Türk dünyası için Timur Rönesansından sonra doğru dürüst refah
yüzü görmedi, gün yüzü görmedi. Şu anda yapılan toplama
kampları
Sovyet kaynaklarından haber alabiliyoruz, YouTubetan ve
birtakım sosyal medya kanallarından haber alabiliyoruz, doğru
dürüst haber de alamıyoruz. Tam anlamıyla eğitim adı
altında bir beyin yıkama, asimilasyon faaliyeti yapılıyor
ve hiçbir şekilde kabul edilemez. Dünyanın unuttuğu, belki Nazi
döneminde uygulanan toplama kampı esprisi, toplama kampı
mantığı bugün Doğu Türkistanda 21inci yüzyılda
maalesef devam ediyor. Çin öyle bir konjonktür yakaladı ki şu anda
dünyada tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yoğun bir
İslamofobi var. Dünya tarihinin hiçbir döneminde İslam
düşmanlığı bugün olduğu kadar bütün ülkelerde kabul
görmedi. Âdeta bir ittifak var, bütün dünyanın iştirak ettiği
bir Haçlı Seferi var âdeta. Bu atmosferden de faydalanarak
Doğru
dürüst haber alamıyoruz, bilgi alamıyoruz ancak münferiden haberler,
bilgiler alıyoruz. Ancak bu konu bizim Dışişlerimizin
takibinde, zaman zaman açıklamalar, beyanlar oluyor. Fakat
kardeşlerim, takdir edersiniz ki dış politika imkânlar ile
ideallerin çakıştığı yerde yapılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Aydoğdu, buyurun.
CENGİZ
AYDOĞDU (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devletinin çok güçlü olması
lazım. Devlet dediğimiz şeyi Cevdet Paşa şöyle tarif
eder: Tehdidini ikaya kadir. Bir konuda bir tehdit yapıyorsa bunu ikaya
da kadir olmalı. Bizim de Çindeki bir zulmü buradan bir açıklamayla,
beyanatla veya girişimle durdurmamızın mümkün hâle gelmesi
gelişmiş bir Türkiyeyle olur, çok gerçekçi konuşuyorum. Ancak
bu konuya da bigâne kalmamızın kesinlikle gerekçesi olamaz, takip
edeceğiz. Ben, buradan, bütün AK PARTİ Grubu adına, zaman zaman,
Meclis gündemine Dışişleri tarafından bilgilendirme olarak
ya da bizim tarafımızdan bilgilendirme olarak bu konunun
taşınmasının ve Meclisin bu konuda bilgilenmesinin mutlaka
bu konunun ehemmiyetine uygun bir hareket olacağını taahhüt
ediyorum.
Hürmetler
ediyorum, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bir söz almak
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Türkkan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Aksaray
Milletvekili Cengiz Aydoğdunun İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Öncelikle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
söz alan sayın konuşmacıya teşekkür ediyorum.
Doğu
Türkistan meselesini Sincan diye meseleyi hak etmediği şekilde
yerlerde süründürenlere karşı çok güzel bir cevap verdi,
şükranlarımı ifade ediyorum.
Doğu
Türkistan derken aklımıza ilk gelen, yeni yeni yetişmeye,
rahleitedristen geçmeye başladığımızda bizim fikir
dünyamızda bir İsa Yusuf Alptekinimiz vardı. Doğu
Türkistanın lideri, Uygur Türklerinin lideri İsa Yusuf Alptekin 17
Aralık 1995te vefat etti. Onun bir sözünü burada hatırlatmak
istiyorum, diyor ki: Gönül arzu eder ki Türkistan meselesinin halledilmesi
davasında öncülük şerefi Türkiyenin hakkı olsun. Türkiye hâlâ
bu noktada olmalı ama Türkiye, Doğu Türkistanlı Rabia Kadire
dahi hâlâ pasaport vermeyip ülkeye sokmamakta ısrarlı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bu konudaki bu ikilemi çözersek, bu gibi tenakuzları
giderirsek Doğu Türkistandaki Türkler biraz daha umutla bakacaktır
bizlere.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ PARTİ Grubunun, Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezgin ve arkadaşları tarafından,
Doğu Türkistanda tatbik edilen politikalar nedeniyle Uygur Türklerinin
yaşadığı sorunların tespiti, yeniden eğitim
kampları denilen toplama kampları uygulamasının
araştırılması, soydaşlarımızın maruz
kaldığı sistematik baskının incelenmesi, Çin yönetimi
tarafından gerçekleştirilen ağır ve kitlesel insan
hakları ihlallerinin araştırılması ve bu soruna
yönelik çözüm yollarının geliştirilmesinde Türkiye'nin
sağlayacağı katkıların belirlenmesi amacıyla
20/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Doğu Türkistan da reddedilmemeliydi ya!
İBRAHİM
HALİL ORAL (Ankara) Konuşmayı niçin yaptınız?
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin, Doğu Türkistanın lideri İsa Yusuf Alptekini
rahmetle andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN
Ben de buradan İsa Yusuf Alptekin Beyefendiyi rahmetle anıyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiyedeki mültecilerin
karşılaştığı sorunların
araştırılması amacıyla 20/6/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
20/6/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 20/6/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
20
Haziran 2019 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından (2792 grup numaralı) Türkiyedeki
mültecilerin karşılaştığı sorunların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 20/6/2019 Perşembe
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, önerge sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Toğrul.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine,
ekranları başında bizi izleyen yurttaşları da buradan
saygıyla selamladığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü. Mültecilerin maruz
kaldığı ayrımcı, ırkçı uygulamalar da
maalesef hem ülkemizde hem dünyada giderek artıyor.
Sayın
milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliğinin Nisan 2019 verilerine göre Türkiyede yaklaşık
3,6 milyon Suriyeli, 169 bin Afgan, 143 bin Iraklı, 35 bin
İranlı, 4.800 Somalili ve diğer uyruklardan da 10.800 olmak
üzere yaklaşık 3,99 milyon sığınmacının
olduğu rapor ediliyor. Aslında gerçek rakamların bunların
çok üzerinde olduğunu da herkes tahmin edebilir. Mevcut durumda aslında
Türkiye son beş yıldır dünyada en çok
sığınmacı ve mülteciye ev sahipliği yapan ülke
konumundadır.
Yine
Göç İdaresinin raporuna göre ise geçici barınma merkezlerinde kalan
Suriyelilerin sayısı 16 Mayıs 2019 tarihi itibarıyla
125.936 kişi olarak açıklanmıştır.
Sığınmacı olarak Türkiyeye gelen Suriyelilerin yalnızca
3,49u kamplarda kalabiliyor.
Türkiye
1951 yılında Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşmeyi
imzalamış fakat bu sözleşmeye coğrafi çekince koyarak
Avrupa dışından gelen kişileri mülteci statüsünün önüne
engel olarak koymuştur.
2011
yılında başlayan Suriye iç savaşından sonra Türkiye,
yine Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin
tavsiyesi üzerine Suriyeli sığınmacıları,
mağdurları 2014te geçici koruma altına almıştı.
Ancak Suriyeli sığınmacıların durumu
muğlaklığını korumaya devam ediyor. Hukuki statünün
belirsizliği savaş mağduru olan Suriyelilerin
yaşadığı sorunların büyümesine ve çözüm
bulunmamasına sebep oluyor. Sığınmacılar içerisinde en
kırılgan grup olan kadınların, çocukların ve gençlerin
karşılaştıkları her çeşit şiddet ve ayrımcılık
Sığınmacıların iş piyasasında ucuz emek
olarak görülmesi ve mevcut yasal boşluklar ve denetimsizlikler nedeniyle
sığınmacılar kötü koşullarda güvencesiz, kayıt dışı
ve ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Dolayısıyla bu da
sığınmacıların ciddi bir şekilde iş
kazalarında yaşamlarını yitirmelerine neden oluyor.
Bu
gerçekler Türkiye'de gelecek kaygısı yaşayan
sığınmacıların yaşamlarını riske atarak
özellikle Avrupa'ya kendilerini ulaştırmak için birçok yasa
dışı yolla başka ülkelere gitmelerine neden oluyor ve
giderlerken de birçoğu maalesef yaşamını kaybediyor.
Hepiniz hatırlarsınız Aylan bebeğin denizin
kıyısına vuran küçücük bedenini, buna benzer birçok olay
yaşanıyor.
Sığınmacılara
yönelik üretilen politikalar hem savaş mağduru
sığınmacıların hem de bir bütün olarak Türkiye
halklarının toplumsal bir krize sürüklenmesine sebep olabilmektedir.
AKP iktidarı mülteci statüsüne kavuşması gereken
yaklaşık 4 milyon sığınmacıya asgari düzeyde
yaşam olanakları sunmakla mükelleftir. Türkiye'de mültecilerin haklarını
ve statülerini garanti altına alan herhangi bir yasa olmamakla birlikte,
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü oldukça dar bir kurumsallaşmayla
sığınmacıları denetim altında tutmaya
çalışıyor. 3,9 milyon sığınmacının
karşılaştığı sorunlar, sığınmacılara
aktarılması gereken yardımların akıbeti, artmakta olan
nefret söylemi, ucuz iş gücü nedeniyle oluşan sömürü sistemi,
sığınmacı çocukların ve gençlerin suça itilmesi, bu
alanı ilgilendiren toplumsal, siyasi ve ekonomik meselelerin
araştırılması ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi
için Mecliste bir araştırma komisyonunun kurulması zorunludur.
Değerli
arkadaşlar, özellikle iktidarın mültecilere yönelik harcamaları
büyüterek, aslında birçok kaynağı Avrupa fonları olan,
Birleşmiş Milletler fonları olan kaynaklarını
belirtmeden Biz mülteciler için çok büyük harcamalar yapıyoruz, şu
kadar para harcıyoruz. diyerek aslında Türkiyede yaşanan
ekonomik sıkıntıların faturasını bir şekilde
sığınmacılara kesiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Toğrul, toparlayın lütfen.
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) - EYT sorununu çözemiyoruz çünkü kaynak yok.
Dolayısıyla zorluk yaşayan toplumsal kesimler de diyor ki:
Madem buna kaynak yok, neden sığınmacılara bu kadar para
harcanıyor? Yine 3600 ek gösterge için kaynak yok. diyorlar, ama
işte Suriyelilere bu kadar
Hâlbuki Suriyelilere harcanan paranın
büyük bir kısmının kaynağı Türkiye'nin kendi gelirleri
değil. Dolayısıyla bu da gittikçe mülteciler ile yurttaşlar
arasında gerginliğin, ırkçılığın
artmasına neden oluyor.
Özellikle
sınır kentlerde, Hatay, Antep, Urfa gibi kentlerde ciddi bir
şekilde hakikaten ırkçı bir tehlikeyle karşı
karşıyayız. Bir Suriyeli-Kürt çatışmasının
bir Suriyeli-Türk çatışmasının her an
oluşabileceği bir koşul söz konusu. Dolayısıyla bu
sorunların araştırılması için bir komisyon
kurulmasını öneriyoruz ve bu komisyonun kurulması için herkesten
destek bekliyoruz diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Lütfü Türkkan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Değerli arkadaşlar,
Sayın Başkan Vekilimiz; HDP Grubunun verdiği araştırma
önergesi hakkında söz aldım.
Dünya
üzerindeki sığınmacı ve mültecilerin üçte 2si 5 tane
ülkeden geliyor. Sekiz yıldan bu yana iç savaş yaşanan Suriyede
evlerini terk etmek zorunda kalan insan sayısı 6,7 milyon kişi;
2nci sırada Afganistan -2,7 milyon kişi yurdundan göç etmiş-
3üncü sırada Güney Sudan -2,3 milyon kişi- 4üncü ve 5inci
sıralarda ise Myanmar ve Somali var. Myanmarda 1,1 milyon, Somalide 900
bin kişi yuvasını, yurdunu terk edip başka ülkelere
gitmiş.
Türkiye
2018 yılında da dünya çapında en fazla mülteci ve
sığınmacı barındıran ülkelerin başında
geliyor. Yani Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünü düşünün, Türkiye'nin
demografik yapısını düşünün, Türkiye'nin coğrafi
büyüklüğünü düşünün, bunların yanında devasa ekonomiye
sahip olan Avrupa ve diğer Müslüman ülkeleri düşünün; bütün
bunların arasında en fazla mülteciyi ülkesinde barındıran
ülke Türkiye. Türkiyede 3,7 milyon kayıtlı
sığınmacıya ev sahipliği yapılıyor şu
anda. Türkiye'nin ardından en fazla sığınmacı kabul
eden ülke Pakistan 1,4 milyon kişiyi kabul etmiş, Uganda 1,2 milyon,
Sudan 1,1 milyon, bunun ardından da Almanya geliyor, o da 1,1 milyon.
Bakın, bunların içerisinde, hiçbirinde Birleşik Arap
Emirlikleri, Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan gibi ciddi anlamda hem bu göç
edenlerle aynı dinden olan ama ekonomik açıdan da onlara çok rahat
bir şekilde ev sahipliği yapacak ülkelerin ismi bile geçmiyor.
Türkiye
tabii ki yardımda bulunmalı, Türkiye tabii zorda kalana kucak
açmalı ama bütün bunların ardında Türkiye'nin kendi
şartlarını da göz önünde bulundurmak zorundayız. Bu çok
önemli. Yani bizde bir laf var: Eve lazım olan eve helal, komşuya
haram. diye halk arasında böyle bir laf var. Biz kendi
vatandaşımızı gerçekten yavaş yavaş doyuramamak
durumuyla karşı karşıyayız. İnsanların
pazara gittiğinde artık gramajla meyve sebze aldığı
bir dönemde
Biz ne kadar harcandığını bilmiyoruz, devlette
böyle bir kayıt da yok ama Sayın Cumhurbaşkanının
söylediğini doğru kabul edersek 35 milyar dolardan bahsediyor.
Bakın, Türkiyenin şu andaki bütçe açığı 58 milyar
lira ve yıl sonuna kadar bunun 150 milyar liraya ulaşacağı
tahmin ediliyor. Türkiyenin en çok bütçe açığı verdiği bir
dönemden geçiyoruz. Bir yıllık 150 milyar lirayı biz
karşılamak için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Başkanım, toparlayacağım müsaade
ederseniz.
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Türkkan.
Buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Biz bu bütçe açığını
dışarıdan kaynak bularak temin edemeyecek de durumdayız.
Bir şansımız var, vergi alacağız yani zaten yoklukla
savaşan insanlardan dolaylı ve dolaysız vergi
alacağız. İnsanları biraz daha fukaralığa, biraz
daha yokluğa mahkûm ederken bir yıllık bütçe
açığımızdan çok daha fazlasını Suriyeli
mültecilere harcamışız. Yani bunun duygusallıkla, bunun
İslami hassasiyetle, bunun etnisiteyle izah edilmesinin yanında bir
de gerçekleri de koymak lazım.
Üstelik
bütün bunların yanında -ekonomik saikleri de bir tarafa
bırakıyorum- Türkiye önümüzdeki yıllarda ulusal güvenlik
meselesi hâline gelebilecek bir meseleyle karşı karşıya.
Türkiye böyle bir mülteci akınına hazır değildi ne ekonomik
olarak ne sosyal olarak. Bunların entegrasyonu konusunda ciddi meseleler
yaşıyoruz. Oluşan asayiş problemleri ortada, memlekette her
gün bir yerlerden bu konuda feryatlar yükseliyor. Dolayısıyla bu
meselenin sadece ekonomik, sosyal, etnik, ideolojik meselelerin
dışında değerlendirilmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Borç alsak daha kolay verirsiniz. Sözümü tamamlayayım
müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, buyurun, tamamlayın.
Sayın
Grup Başkan Vekili, buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Bu meselelerin bu minvalde değerlendirilip
düşünülmesi gerektiğine inanıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu
kadardı.
BAŞKAN
Efendim, o, kayıtlara zaten girerdi, sıkıntı yok.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Taşcıer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bugün Dünya Mülteciler Günü. Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliğinin 2018 yılı raporuna göre Türkiye
dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda bulunuyor.
Bugün, resmî rakamlara göre ülkemizde 3 milyon 700 bin mülteci var. Suriye,
Afganistan, Irak gibi ülkelerden milyonlarca insan, evlerindeki savaş,
açlık ve yoksulluk gibi nedenlerle, daha iyi yaşamak ümidiyle göç
etmek zorunda kalıyor.
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, ülkemizin en önemli gündem başlıklarından
biri olan mültecilerle ilgili çok ciddi çalışmalarımız
oldu. Bu konuda parti içinde kurduğumuz Göç ve Göçmen
Sorunlarını İnceleme Komisyonumuz, Türkiye'deki bütün
kampları ve geri gönderme merkezlerini ziyaret etti, mültecilerle
görüşmeler yaptı, konunun uzman akademisyenleriyle defalarca
görüş alışverişinde bulundu. Bu çalışmalar
neticesinde, elbette ki çok kapsamlı bir rapor elde ettik ve bunu
kamuoyuyla paylaştık ve ben sürem ölçüsünde, sadece bir önerimizi
buradan tekrar etmek istiyorum.
Konuşmamın
başında da ifade ettiğim gibi, Türkiye dünyada en çok mülteciye
ev sahipliği yapan ülke. Resmî rakamlar bize sayı verse de bunun çok
daha üzerinde bir sayı olduğu gerçek. Bu kadar insanın
koordinasyonunu sağlamak, sorunlarını çözmek, çözüm önerileri
geliştirmek, yasal altyapı oluşturmak gibi sayısız
iş alt kurumlarla çözülemeyecek kadar önemli. Bu nedenle de sadece bu konu
özelinde çalışacak göç ve entegrasyon bakanlığı
kurulmalıdır. Dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan bir ülkede
bu bakanlığın kurulması zorunludur. Yapılacak tüm çalışmaların
tek bir çatı altında toplanması ve organize edilmesi
gerekmektedir.
Elbette
ki bu insanların memleketlerine dönmeleri noktasında da gerekli
çabalar devam etmelidir ancak tarih bize gösteriyor ki bu insanların bir
kısmı o ülkede kalıyor. Bu nedenle bu insanları
toplumumuza, toplumun kurallarına, eğitim sistemine entegre etmek
gerektiği de açıktır. Burada doğan ve büyüyen
çocukların eğitim alması zorunlu. Maalesef, eğitim
çağındaki çocukların büyük bir çoğunluğu eğitim
alamıyorlar, 14 ile 17 yaş arasındaki 10 çocuktan 9u okula
gidemiyor. Bu nedenle de Türkiye bugün kayıp bir nesil tehdidiyle de
karşı karşıya. Hiçbir eğitim alamayan çocukların
burada kalmaları durumunda ne yapacağı, nasıl
hayatlarını sürdüreceği de üzerinde düşünülmesi gereken
önemli bir konu. Dolayısıyla göç ve entegrasyon
bakanlığının kurulmasının bir an önce
gerçekleşmesi gerekiyor.
Bu
vesileyle, ben, dünyada savaşların, açlık ve yoksulluğun
son bulduğu bir dünya hayaliyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Koncagül, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM KONCAGÜL (Tekirdağ) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; aziz milletimizi ve sizleri
saygıyla selamlıyorum.
AK
PARTİ Grubumuz adına HDP grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bugünlerde âdeta göç çağı olarak
adlandırabileceğimiz bir çağı yaşamaktayız.
Birleşmiş Milletlerin verilerini baz aldığımızda,
300 milyona yakın göçmen yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 3ü
doğduğu ülkeden başka bir ülkede yaşamını idame
ettiriyor. Göçmenlerin 60 milyondan fazlası ise mülteci,
sığınmacı veya başka bir koruma statüsüne dâhil edilerek
evlerinden uzak şekilde yaşıyorlar.
Göç
insanlık tarihinin her döneminde var olmuştur, bundan sonraki süreçte
de var olmaya devam edecektir. Savaşlar, ekonomik sorunlar, dünyadaki
gelir dağılımında gözlenen dengesizliğin yanı
sıra coğrafi koşulların olumsuzluğu, ekoloji ve iklim
değişikliği gibi sebeplerle göçler artarak devam etmektedir.
Göç, sosyal, ekonomik, güvenlik ve kültürel boyutları olan bir olgu olarak
değerlendirilmektedir; fırsat ve kriz boyutları da vardır.
Maalesef ki çok yönlü boyutu olan göç, bugün yalnızca güvenlik boyutuyla
değerlendirilmeye alınmaktadır.
Türkiye
konumu sebebiyle tarih boyunca göç hareketlerinin geçiş durağı
olmakla birlikte milyonlarca göçmene ev sahipliği
yapmıştır. Tarihsel süreci değerlendirmek gerekirse 1923 ve
2011 yılları arasında 1,5 milyon göçmene ev sahipliği yapan
Türkiye, 2011 ve 2018 yılları arasında ise 4,8 milyon göçmene ev
sahipliği yapmıştır. Türk milleti tarih boyunca
yaptığı gibi 1951 Cenevre Sığınma Sözleşmesi
olmadan da mazlumlara hem kapısını hem de gönlünü açan bir
medeniyet olmuştur ve bundan sonraki süreçte de olmaya devam edecektir.
Geçici
koruma statüsüyle yaşayan sığınmacıların
sağlık, sosyal yardım, eğitim, psikolojik destek
ihtiyaçları ülkemiz imkânlarıyla karşılanmaktadır.
Küresel barış ortamının sürekliliğini önemsiyor ve
medeniyetlerimizin varlık sorunu yaşamamasını istiyorsak
göçlerin engellenmesi değil, yönetilmesi hususuyla ilgili
konuşmalıyız. Ayrımcı dil, nefret dili kadim
medeniyetimizin tarihi boyunca asla yer bulmamıştır, bize yakışan
her zaman olduğu gibi sevgi dili kullanmaktır. Sığınma
ve göç insanlığımızı ispat edeceğimiz bir
fırsat olmakla birlikte insanlık için kesinlikle bir yük
değildir. Anadoluyu anlamayıp kendi kültürüne yabancı olanlar,
göç ve göçmenlerle ilgili oluşturdukları olumsuz algının
gerçeği yansıtmadığını elbette fark edeceklerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Koncagül, tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ÇİĞDEM
KONCAGÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Herkesin
bildiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun alt komisyonu olarak
Göç ve Uyum Alt Komisyonu mevcut süreçte varlığını
göstererek Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan tüm partilerimizin
temsilcileriyle birlikte çalışmalarına devam etmekte ve konuyu
kapsamlı olarak görüşmektedir. Bu bağlamda herhangi bir
araştırma komisyonunun kurulmasına ihtiyaç
olmadığı açıkça görülmektedir.
Genel
Kurulu sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.44
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Türkiye Cumhuriyetinin en kanlı
darbe girişimini gerçekleştiren Fetullahçı terör örgütünün
siyasi ayağının araştırılarak ortaya
çıkarılması amacıyla 20/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 20/6/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Sakarya
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Türkiye
Cumhuriyetinin en kanlı darbe girişimini gerçekleştiren Fetullahçı
terör örgütünün siyasi ayağının araştırılarak
ortaya çıkarılması amacıyla 20/6/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (992 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 20/6/2019 Perşembe
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
15 Temmuz Çatı davasında sanıklara 141 kez
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
verildi. Yaklaşık üç yıl geçti, geç sayılır
aslında adaletin tecelli etmesi açısından ama en azından
adaletin tecelli etmesi açısından memnuniyet verici.
Yine,
bir iki gün önce Balyozla ilgili kumpası hazırlayan savcılar ve
hâkimlerle ilgili de bir dava açıldı, onu da takip ettik. Bunlar da
önemli gelişmeler FETÖyle mücadele konusunda fakat adaletin tam olarak
tesis edilmesi için her anlamda mücadelenin şart olduğunu her
defasında vurguluyoruz. Nedir bunlar? FETÖnün siyasi ayağı.
Nedir bunlar? FETÖ borsasıyla dışarıda gezen birtakım
zengin FETÖcüler.
Şunu
belirteyim, aslında Sayın Şamil Tayyardan önce bu
sıralarda borsa imasında bulunan ilk milletvekili benim. 2017
yılının Şubat ayında şöyle demiştim:
Bursada meslektaşlarımdan duyduğum kadarıyla, etkin
pişmanlık tahliyelerinin altında tamamen duygusal nedenler
varmış. Duygusalla biliyorsunuz neyin kastedildiğini, maddi
nedenlerin kastedildiğini yıllar önce yine bu kürsüde
vurgulamıştım. Daha sonra hem yandaş medya hem sizin önceki
dönem milletvekiliniz de bunu beyan etti ve birtakım zengin iş
adamlarının, ekonomik olarak, maddi olarak FETÖyü destekleyenlerin
bir borsa kurularak büyük bir rüşvet çarkıyla serbest
bırakıldığını ve fakirlerin de cezaevinde
olduğunu bütün Türkiye duymuş oldu.
Örneğin,
Fettah Tamince -bizim Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu da defalarca grup toplantılarında dile
getirdi- toplantılarınıza hâlâ katılmakla birlikte
Örneğin 15 Temmuz gazilerinin vicdanının
sızladığını ve sosyal medya hesaplarından isyan
ettiklerini gördük.
Yine,
birtakım siyasilerle ilgili iddialar havalarda uçuştu -FETÖye parsel
parsel peşkeş çekmeler, görevden alınmalar- ama hiçbir siyasiye
soruşturma başlatılmadı. Böyle olunca da adalet konusundaki
duygular tam olarak maalesef tatmin edilemiyor değerli arkadaşlar.
Adil Öksüz hâlâ bulunamadı, FETÖ
elebaşı hâlâ ülkeye geri getirilemedi. Siyasi ayağın
araştırılmasıyla ilgili daha önce bu Mecliste
verdiğimiz önergeler hiçbir şekilde kabul edilmedi ve maalesef birtakım
adaletsizlikler insanların vicdanını sızlattı ve
FETÖnün siyasi ayağı ortaya çıkmadıkça da ülkenin
siyasetine hâlâ algı oluşturmaya çalışarak yön verdiklerine
şahit oluyoruz, şahit olmaktayız.
Evet, aynı menzile giden
taraflardınız, bunu beyan ettiniz; mücadele ettiğinizi beyan
ediyorsunuz bir yandan ama burada biz samimiyet istiyoruz. Nasıl samimiyet
istiyoruz? Örneğin bugün 141 kez
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
çarptırılan Mehmet Dişlinin kardeşi, bir siyasi ayak büyükelçi
ama süreç içerisinde defalarca duyduk, gördük ki örneğin Bank Asyaya para
yatırmış birinin ailesi topyekûn
cezalandırılıyor. Evet, biz hukukçu olarak tabii ki
cezaların, suçların şahsiliğini savunuyoruz, tabii ki
kolektif suça karşıyız ama işte böyle olunca, yoksullar,
fakirler, siyasi ayak olmayanlar, arkasında dayısı, kayınpederi
olmayanlar cezalandırılırken aile boyu bir yandan birileri de
büyükelçi olarak atanırsa işte orada adaletin terazisi
şaşar ve mülkün temeli olan adalet tehlikeye girer.
Diyorum ki son olarak:
Kandırıldık." dediniz, defalarca dile getirdiniz. Olabilir,
kandırılmış olabilirsiniz, diyelim ki öyle olsun. O hâlde
samimiyetinizi ortaya koyun, bugünkü cezalarla birlikte topyekûn
değerlendirelim, gelin hep beraber siyasi ayağın
araştırılmasıyla ilgili el kaldırın, bunu da bir
daha Mecliste ele alalım, samimiyetle çözelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Altaca Kayışoğlu.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Bu
hain örgütün siyasi ayağını da ortaya çıkaralım,
onlarla ilgili de soruşturmaları yapalım, onları da
cezalandıralım. O zaman 15 Temmuz şehitlerimiz de rahatça
uyusunlar, gazilerimiz de rahat etsinler diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Sayın Oral, buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş
olduğu, FETÖnün siyasi ayağının araştırılması
hakkındaki Meclis araştırması önergesi üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, FETÖ, Türk
devletinin kılcal damarlarına kadar sızmış ve 15
Temmuzda milletimize büyük bir ihanette bulunarak 250 vatandaşımızın
şehit olmasına sebebiyet vermiş bir terör örgütüdür. Bu
vesileyle, başta Ömer Halisdemir olmak üzere, 15 Temmuz gecesi ve
sonrasında devleti sokaktan toplayan, bu hain kalkışmaya
karşı mücadele ederken şehit olan bütün kolluk kuvvetlerimizi ve
vatandaşlarımızı rahmetle ve minnetle anıyorum.
Sayın milletvekilleri, FETÖ, AK PARTİ
iktidarının en çok üzerinde konuştuğu ama en az üzerine
gittiği terör örgütüdür. Şimdi bakıyoruz, bu ihanet
şebekesinin çaycısı, çorbacısı var, bürokratı
var, bankacısı var, gazetecisi var, hatta bugün ceza alan generali
var ama siyasetçisi yok. Siyasi ayağına dair hiçbir soruşturma
veya ceza yok.
İktidara
sesleniyorum: Devletin bütün istihbarat bilgileri elinizdeyken siyasi iradeyle
FETÖye mensup bürokratları, memurları siz atadınız ama
bürokrat cezaevinde, siyasi ayak ortada yok. Neden korkuyorsunuz? Yoksa
FETÖnün siyasi ayağının sizin partinize dokunmasından
mı korkuyorsunuz? Yoksa Bu hasret niye? diye Türkiyeye davet
ettiğiniz teröristbaşıyla kirli ilişkilerinizin ortaya
çıkmasından mı korkuyorsunuz? Ya da Hakan Şükür gibi
FETÖcü başka milletvekillerinizin olmasından mı endişe
ediyorsunuz ve korkuyorsunuz?
Kıymetli
milletvekilleri, biz İYİ PARTİ Grubu olarak Meclise ilk
geldiğimiz andan bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
FETÖnün siyasi ayağı araştırılsın. diye 2 kez
önerge verdik, 2si de Cumhur İttifakı tarafından reddedildi.
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi
grup toplantılarında ve her konuşmasında bu meseleye
değindi. Biz İYİ PARTİ olarak üzerimize düşeni
yapıyoruz ama bir de iktidar tarafından, utanmadan, bu terör
örgütleriyle ilişki bize isnat ediliyor. Yüce Allah Kuran-ı Kerimde
şöyle buyuruyor:
(Hatip
tarafından Saf suresinin 2nci ayetikerimesinin okunması)
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Aynen öyle.
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla) Eğer biz bunların anlamını
bilirsek bugün vicdanımıza danışarak gereğini
yaparız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Oral, buyurun.
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla) Anlamı şu: Ey iman edenler! Siz kendi
nefsinizde yaşamadığınız, kendiniz yerine
getirmediğiniz, uygulamadığınız şeyleri neden
başkasına isnat ediyorsunuz, neden başkasından istiyorsunuz?
Bu ayet sizi olduğu gibi izah ediyor. Allah bizi bu ayetin muhatabı
olmaktan uzak tutsun. Hodri meydan! Bu mesele araştırılsın,
kim FETÖcü, kim değil, ortaya çıksın.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi bu öneriyi getiriyor.
Biz İYİ PARTİ Grubu olarak bu öneriyi destekliyoruz ve yüce
heyetinizin de desteklemesini bekliyoruz. Şehitlerimizin kanının
yerde kalmasını istemiyorsak hep birlikte bu meselenin üstüne gitmeli
ve suçluların cezalandırılmasına katkı
sunmalıyız. Ancak bu şekilde Yüce Allahın katında ve
milletin vicdanında aklanırsınız.
Teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Garo Paylan, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 15 Temmuz 2016, hain darbe girişiminin üzerinden
neredeyse üç yıl geçti ve bu darbenin siyasi ayağı, üç yıl
geçmesine rağmen ve bakın, partim dâhil bütün muhalefet partilerinin
verdiği onlarca önergeye rağmen etkin bir şekilde
soruşturulmadı.
Arkadaşlar,
darbeler soruşturulmazsa yani suçla yüzleşilmezse, emin olun, darbe
süreçlerini sonlandıramayız çünkü yüzleşilmeyen her suç mutlaka
tekrarlar. Geçmişte de pek çok darbe, darbe girişimleri oldu ancak
bunlar etkin bir şekilde soruşturulmadığı için
darbeler tekrarladı. Burada herhangi bir milletvekili çıksın
desin ki: Darbe dönemleri bitmiştir. Diyemez arkadaşlar, hiçbirimiz
diyemeyiz çünkü darbe etkin bir şekilde
soruşturulmamıştır.
Bugün,
mahkemede generaller ceza aldılar; FETÖnün generalleri varmış.
Valiler, kaymakamlar görevden alındılar, cezalar aldılar,
hapisteler; FETÖnün valileri, kaymakamları varmış. Gazeteler kapatıldı,
gazeteciler hapiste; FETÖnün gazetecileri varmış.
Değerli
arkadaşlar, Danıştayın, Yargıtayın neredeyse
tamamını FETÖye vermiştiniz; hâkimleri varmış
FETÖnün. Ya, Allahınızı severseniz, çıkın, Türkiye
halkına anlatın. Bu FETÖnün 1 siyasetçisi yok muydu? Vardı, çok
sayıda vardı, gittiler Pensilvanyada fotoğraflar verdiler.
Bakın, arkadaşlar, onların çoğunu bu dönem vekil
yapmadınız. Onları vekil yapmadınız arkadaşlar,
bir şekilde cezalandırdınız ama yargı önünde hesap
vermediler. Evet, benim FETÖyle ilişkim vardı ama ben de emri
şurada aldım. dedirtmediniz onlara çünkü belli pazarlık
çerçevesinde onları susturdunuz.
İstanbulun,
Ankaranın, Balıkesirin, Bursanın belediye
başkanlarını görevden aldınız ama onlara dediniz ki:
Sesini kes, yoksa damadını içeride tutarım. Ve o belediye
başkanları da sustu.
Birlikte
parsel parsel sattık. diyenlerin, Bülent Arınçın
damadını dışarı bırakıp Bülent
Arınçı susturdunuz ve Cumhurbaşkanının
İstişare Kuruluna aldınız ve böylece suç
ortaklığı devam ediyor arkadaşlar.
Tayyip
Erdoğan Ne istedilerse verdik. dedi. Oysa bağımsız bir
yargı olsa Tayyip Erdoğanı da soruşturmalı
arkadaşlar, çağırmalı Ne istedi, sen ne verdin? demeli,
ancak böyle darbelerle yüzleşilir.
Arkadaşlar,
aynı zamanda darbe dinamiğiyle yüzleşmeliyiz. Bakın, bu
önerge eksik, onu da ekleyelim hep beraber, darbenin hazırlık
süreciyle de yüzleşmeliyiz. Ta Hrant Dink cinayetine kadar gitmeliyiz.
Bakın, o dönem de bir darbe dinamiği vardı AKPye
karşı, iktidara karşı ve Meclise karşı; Hrant
Dink cinayeti vardı, Danıştay basıldı, Roboski katliamı
söz konusu oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Paylan, toparlayın lütfen.
GARO
PAYLAN (Devamla) Hiçbirisiyle yüzleşmedik, ne Roboski katliamıyla
ne Danıştay baskınıyla ne Hrant Dink cinayetiyle.
Bakın,
bugün, Ali Fuat Yılmazer, dönemin İstihbarat Dairesi
Başkanı Hrant Dink cinayeti davasında konuşacaktı. Ne
yaptınız? Kızını tutukladınız, Ali Fuat
Yılmazer konuşmaktan vazgeçti ve sustu arkadaşlar.
İşte, böyle oluyor suç ortaklığı maalesef.
Darbe
dinamiği öncesinde Suruçta katliam yapıldı, Ankara
Garında katliam yapıldı, bunlara bakmadık arkadaşlar.
Cizreyi, Suru, Silopiyi, Nusaybini yerle bir eden komutanlar
Biz Bir
darbe dinamiği var, gelin, buna bakın. dedik Yok efendim, mesele
hendektir, barikattır
Bir darbe dinamiği var, gelin, bakın.
dedik, yüzleşmediniz, bakmadınız. O generallerin tamamı
bugün cezaevinde, darbeci olmaktan dolayı cezaevinde ama biz o darbe
dinamiğine bakmadık arkadaşlar.
El
birliğiyle hem darbe dinamiğiyle hem darbelerle hem de darbecilerle
yüzleşmeliyiz ve darbenin siyasi ayağını ortaya
çıkarmalıyız. Bu anlamda HDP Grubu olarak bu öneriye destek
vereceğiz. Burada da ak koyun, kara koyun ortaya çıksın
arkadaşlar.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Özkaya, buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; CHP Grubu önerisi
hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün
sabahleyin geniş bir milletvekili grubumuzla beraber CHP'den
arkadaşları da gördüm- Akıncı davası için, Genelkurmay
Çatı davası için hep beraber Sincandaydık. Türk yargılama
tarihinde, belki de dünya yargılama tarihinde en fazla müebbet
ağır hapis cezasının verildiği bir mahkemede, bir
davada bulunduk. FETÖ terör örgütü üyeleri milletimize, vatanımıza,
Meclisimize karşı yapmış oldukları hareketin
karşılığını 141 kez
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla
aldılar.
Öncelikle,
CHPdeki arkadaşlar, notlarınızı düzeltmenizde fayda var;
şehit sayımız 249 değil, 251 oldu; gazi sayımız
da 2.734. 251 kez de ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası alacaklar bunlar. Bunun 149u Ankarada idi, Ankaradaki
davalar diğer davalarla birlikte devam ediyor. Bu yurtta sulh konseyi
üyelerinin her biri 251 kez ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası alacaklar. Bu açıdan, bu yargılamayı
yapan hâkimlerimize, savcılarımıza, orada görev alan emniyet
görevlilerinden jandarmaya, cezaevi görevlilerine kadar herkese teşekkür
ediyoruz; çok tarihî bir sorumluluk yerine getirdiler. Bu vatana ve millete
karşı işgal girişiminde ajanlık yapanlar, Türk
devletinin yargısı tarafından kendilerine mutlak surette hesap
sorulacağını öğrenmiş oldular. Bunu düşünenlerin
hepsine ciddi bir tarihî cevap oldu ve inşallah diğer davalar da
devam edecek.
Değerli
arkadaşlar, askerlerin soruşturmasını Meclis mi yaptı,
polislerin soruşturmasını Meclis mi yaptı, memurların
soruşturmasını Meclis mi yaptı? Meclis soruşturma
organı mı, Meclis cumhuriyet savcısı mı? Meclisin,
Anayasa gereğince cumhuriyet savcısı görevini
yaptığı bir tek alan vardır, o da Yüce Divan
sıfatıyla Meclis soruşturmasına bakar. Bunun
dışındaki tüm soruşturmaları cumhuriyet
başsavcılarının koordinasyonunda yargı
teşkilatı yapar, adli kolluk yapar. Meclisin soruşturma yapmak
gibi bir yetkisi yoktur, böyle bir görevi yoktur; birbiriyle
karıştırmayalım.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Araştırma yapar.
Araştıralım.
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Bu, araştırma önergesi
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) O zaman soruşturma yapamazsınız. Siz
gidersiniz suç duyurusunda bulunursunuz. Elinizden tutan mı var, niye
gidip de suç duyurusunda bulunmuyorsunuz?
Borsa
kurulmuş
Borsayı kuran herkes hakkında savcılığa
suç duyurusunda bulunun; savcılık gidip yapışıyor
yakasına, hangi kişi varsa yakasına yapışıyor ve
hapse koyuyor.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Savcılar sizin, hâkimler sizin.
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) Bakın, burası şov yapma yeri değil
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Şovu yapan sensin ya! Sen şov
yapıyorsun! Araştırma önergesi başka şey,
soruşturma başka şey.
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) -
burası Meclis, Meclise geleceksiniz, bunun
gereğini yapacaksınız. Cumhuriyet savcılarına
gideceksiniz, suç duyurusunda bulunacaksınız ve bunu yapacaksınız.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Hâkim sizin, kadı sizin.
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) Arkadaşlar, burada Meclisimiz çalışıyor,
görevini yapıyor. Daha önce de soruşturma komisyonu kuruldu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkaya, toparlayın lütfen.
Buyurun.
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) Sayın Başkan, toparlayacağım.
Daha
önce de komisyon kuruldu. Bunları savcılığa şikâyet
edin; savcılarımız gereğini yapıyor.
Bakın,
dediğiniz siyasinin kardeşi 141 kez
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
aldı. Yapacak bir şey var mı? Varsa fazlası, onu da alacak.
Yalnız,
bir şeye dikkat ediyorum ben. Biz, bunlara yerli ve millî olduğu
zaman yakın duruyorduk, terör örgütü olduğunu görünce
karşılarına geçtik; bakıyorum, sizler, koşa koşa,
terör örgütü olunca yanına gidiyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Ne zaman gördün yanında olduğumuzu, ne
zaman gördün?
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) Bakıyorsunuz, ne zaman gazetesi kapanıyor,
koşa koşa Gazete kapanmasın
Efendim, bankası
kapanıyor, bankası kapanmasın diye koşa koşa
gidiyorsunuz.
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Kim gidiyor bankasına? O bankayı açan
sizsiniz! Para yatıran sizsiniz!
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) Ya, terör örgütü olduğu anlaşıldı, uzak
durun, oraya gitmeyin!
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Yapmayın! Ayıp ya! Ayıp ya!
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) Ha, MİT tırlarının belgelerini
yayınlamayı gazetecilik sayıyorsunuz, oteldeki kumpasta
basılmayı şahsi mahremiyet kabul ediyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Bir dikkat edin, bir bakın kendinize!
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sen bak, sen!
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) Arkadaşlar, FETÖ terör örgütü hepimizin
düşmanıdır, bu milletin düşmanıdır, bundan uzak
durmak hepimizin
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Araştıralım.
ALİ
ÖZKAYA (Devamla) - Araştırma önergesiyle FETÖ terör örgütü ortaya
çıkmaz, FETÖ terör örgütünü ortaya çıkaracak bu memleketin yürekli
savcılarıdır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) Zekeriya Öz mü?
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Hangi savcılar? Var mı öyle yürekli
savcı, nerede?
ALİ
ÖZKAYA (Devamla)
polis teşkilatıdır, yargı
teşkilatıdır, jandarmasıdır ve onlar da görevini
yapıyor. Bize düşen, onlara destek vermektir.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Sayın Başkanım
Sayın
Başkanım, sataşma var.
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Sayın Başkanım, lütfen
Sataşma
var, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Ne sataşması var? Ne söyledi de sataştı?
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Söyleyeyim Sayın Başkanım: Cumhuriyet
Halk Partisinin verdiği araştırma önergesidir, yargılama
önergesi değildir.
BAŞKAN
Tamam, araştırma önergesi üzerinde fikirlerini ortaya koydu.
HAŞİM
TEOMAN SANCAR (Denizli) Araştırma önergesini, sanki FETÖnün
bankalarına, gazetelerine Cumhuriyet Halk Partisi sahip
çıkmış gibi göstermesi tamamen abesle iştigaldir. O
bankaları açan da AK PARTİdir, o bankalara para yatıran da AK
PARTİdir. Bunu lütfen bilin, bilin, bilin! Cumhuriyet Halk Partisinden
bir kişinin parasını bulamazsınız orada, o paralar
sizin paranız.
BAŞKAN
Sayın Sancar, söyledikleriniz kayıtlara girdi.
Teşekkür
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, İç Tüzük 60a göre söz talebinde bulunan 6 milletvekili
arkadaşımız var, bu 6 arkadaşımıza söz
vereceğim.
Sayın
Taytak
Yok.
Sayın
Ödünç
Yok.
Sayın
Günay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günayın, yaşanan
sel felaketleri nedeniyle hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediğine ve Eskişehir il ve ilçelerinde aşırı
yağış nedeniyle meydana gelen hasar tespitinin
yapıldığına ilişkin açıklaması
EMİNE
NUR GÜNAY (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizin
çeşitli bölgelerinde yaşadığımız sel felaketleri
nedeniyle milletimize Geçmiş olsun. diyor, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Eskişehirde
de aşırı yağış nedeniyle 9 ilçemizin 53
mahallesinde hasar tespit edilmiştir. Afetzedelerle görüşerek, hasar
alanlarını inceleyerek kendi taleplerini bizzat aldım.
İlgili bakanlarımız ve tüm ilçe kurumlarımızla,
TARSİM, Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifi ve Şeker
Fabrikasıyla görüştük, temasa geçtik ve afetzedelerin taleplerini
ilettim. Süreci yakından takip ediyoruz. Hemşehrilerimizin içi rahat
olsun. Ayrıca, Valilik ve İl Tarım Müdürlüğü nezdinde de
dün zarar gören çiftçilerimizle bir toplantı yapıldı ve direkt
kendilerine tüm çalışmalar, gelişmeler
aktarılmıştır.
Sayın
Utku Çakırözerin dile getirdiği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Güzel, buyurun.
22.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzelin, HDP Ankara
İl Yöneticisi Betül Kocaya uygulanan sistematik tacizden
İçişleri Bakanlığının haberinin olup
olmadığını, konuya dair herhangi bir girişimde
bulunulup bulunulmayacağını ve bu tehditlerin kimlerin
talimatı doğrultusunda yapıldığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SEMRA
GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ankara
İl Yöneticimiz Betül Koca, yürüttüğü siyasi faaliyetleri
bırakması söylenerek uzun süredir taciz ve tehdide maruz
kalmaktadır. Ailesi ve kendisi fiziki olarak takip edilmektedir. Güvenlik
Şube polisi olduğunu iddia eden bir kişi tarafından sosyal
medya hesabına taciz mesajları yollanmaktadır. Son olarak
geçtiğimiz hafta evinin önünde MİTten geldiğini söyleyen
kişilerce durdurulmuş, siyasi faaliyetleri bırakması
yönünde uyarılmış, aksi takdirde evinin önüne araba çekip
ortadan kaybetmeyle tehdit edilmiştir. Bu tehditlerin ardından evinin
kapısının şifresi kırılmış,
kapısının önüne isimsiz bir çiçek ve bir kutu
bırakılmıştır. Her geçen gün ortadan kaybetme ve can
güvenliğiyle tehdit etme vakaları artmaktadır.
İçişleri Bakanlığının Betül Kocaya uygulanan bu
sistematik tacizden haberi var mıdır? Bu tehditler kimlerin
talimatı doğrultusunda yapılmaktadır? İçişleri
Bakanlığı konuya dair herhangi bir girişimde bulunacak
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taytak
23.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytakın, Irak
Merkezî Hükûmeti tarafından yumurta ithalatının izne
bağlanmasının Afyonkarahisar ilinin ekonomisine soluk veren
yumurta sektörünü durdurma noktasına getirdiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET
TAYTAK (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, Afyonkarahisarın ekonomisine
soluk veren en önemli sektörlerden birisi yumurtacılık sektörüdür.
Yumurta üretiminde merkez konumunda olan ilimiz sektörün borsası
durumundadır. Afyonkarahisar 2018 yılında 79 milyon dolarla
Türkiyede en çok yumurta ihracatı yapan ilimizdir. Yumurta
ihracatının büyük bir kısmı Iraka yapılmaktadır.
Son dönemlerde Iraka yumurta ithalatının durdurulmuş
olması nedeniyle Afyonkarahisarda yumurtanın kolisi 4,5 liraya
düşmüştür. Irak Merkezî Hükûmeti tarafından yumurta
ithalatının izne bağlanması ve ithalatı azaltmaya
yönelik hamleler yapılması yumurta sektörüne büyük bir darbe
vurmuş ve sektörü durma noktasına getirmiştir. Diğer
ülkelerin, ürünlerini ihraç etmek için ne kadar çaba gösterdiklerini biliyoruz.
Bu konuda Irak Merkezî Hükûmetiyle gerekli görüşmeler yapılarak
yumurta
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Avcı, buyurun.
24.- Eskişehir Milletvekili Nabi Avcının,
Eskişehir İl Halk Kütüphanesinin 25 Aralık 2019 tarihinde
tamamlanmış olacağına ilişkin açıklaması
NABİ
AVCI (Eskişehir) Sayın Başkanım, Eskişehir İl
Halk Kütüphanesi 2017 yılında ihale edildi. Uzatmalar dâhil, 2018
Eylülünde bitmesi gerekiyordu ancak müteahhit iflas ettiği için durdu. 27
Mart 2019da tekrar ihale yapıldı. 16 Nisan 2019da sözleşmesi
yapıldı. 22 Nisan 2019da işe başlandı. 25 Aralık
2019 tarihinde de bu 7 katlı yeni il halk kütüphanemiz inşallah
bitirilmiş olacak. Eski il halk kütüphanemiz 2 katlı ve 400
metrekareydi. Bu yeni inşaatımız, aralıkta bitecek olan il
halk kütüphanemiz 7 katlı ve 830 metrekare olacak.
Bilgilerinize
arz ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
25.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Askeralma Kanunu Teklifinin en faydalı
şekilde yasalaşmasını dilediğine, savaşların
beşeriyet açısından istenmeyen şey olmasına mukabil
insanlık tarihi boyunca var olageldiğine ve savaşa
karşı savaşmak gerektiğine ilişkin
açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Askeralma
Kanunu Teklifinin en faydalı şekilde yasalaşmasını
diliyorum.
Beşeriyet
açısından en istenmeyen şey olmasına mukabil, savaşlar
bütün insanlık tarihi boyunca daima var olagelmiştir.
İnancımız ve kültürümüz açısından da kesinlikle
istenmeyen bir şey olmakla beraber, kaçınılmaz olduğu
durumlarda savaşın bir hukuku ve ahlakı vardır.
Barış esas, savaş arazdır fakat savaşsız bir
dünya olmamıştır ve kıyamete kadar da olmayacaktır.
Buna rağmen savaşa karşı da savaşmak gerekir çünkü savaşlar,
ülkelere sakatlar, yas tutanlar ve yoksullar ordularını
bırakır. Barışta oğullar babalarını,
savaşta babalar oğullarını gömerler. Siyaset, kan dökmeden
savaşmak; savaş, kan dökerek siyaset yapmaktır. Çok
zamandır ve günümüzde beyaz adam kendi çıkarının
savaşını yapıyor ama arada bizler ölüyoruz.
Hazır
ol cenge eğer ister isen sulhusalah. Savaşa hazır olmayanlar
esarete hazır olmalıdırlar.
BAŞKAN
Sayın Ödünç
26.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, Mısır
Dışişleri Bakanı Semih Şükrünün
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın "Muhammed Mursi
eceliyle ölmemiştir, öldürülmüştür" sözlerini sorumsuz olarak
nitelendirmesini kınadığına ilişkin
açıklaması
ATİLLA
ÖDÜNÇ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kıymetli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan şehit Cumhurbaşkanı Mursinin ölümünün şüpheli
olduğunu ve soruşturma başlatılması gerektiğini
dile getirmiştir. Mahkeme salonunda hayatını kaybeden,
Mısırın demokratik yöntemlerle seçilmiş ilk
cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, iki yıl önce, sağlık
durumunun iyi olmadığını belirtmiş, hayatını
tehdit eden bazı durumlardan şikâyet etmişti ancak bu uyarı
mahkeme tarafından dikkate alınmamıştı. Öte yandan,
Mursinin ailesi, hukuksuz bir şekilde tek başına bir hücrede
tutulmasından şikâyet etmiş ve sağlık durumu
hakkında bilgileri olmadığına dikkati çekmişti.
Bütün
bu açıklamalar doğrultusunda Mursinin ölümünün
araştırılması gerektiğini ifade eden
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
açıklamaları hakkında hadsiz bir şekilde sorumsuz ifadesini
kullanan Mısır Dışişleri Bakanı Semih
Şükrüyü şiddetle kınıyor, aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Alınan karar gereğince, denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin
ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin
ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Dünkü
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 69 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümünde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü
bölüm 62nci maddenin 1 ila 19uncu fıkraları ile geçici madde 1
dâhil 61 ila 65inci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü
bölüm üzerinde, İYİ PARTİ Grubu adına Ahmet Kamil Erozan,
buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ
PARTİ GRUBU ADINA AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, ben bunun birinci
bölümü üzerinde de söz almıştım fakat bu geriye sayım ve
saatten dolayı her şeyi söyleyememiş olabilirim. Dolayısıyla
bir ölçüde bıraktığım yerden devam edeceğim ama girizgâh
olarak birkaç hususa değinmek isterim.
Bir
defa, üzerinde değişiklik yapmaya
çalıştığımız veya yenilemeye
çalıştığımız bir evvelki Askerlik
Yasasının üzerinden yani 1927den bu tarafa doksan iki yıl
geçti. Ben, hepsi rahmetli olmuş olan o dönemin milletvekillerinin hepsini
saygıyla selamlarım. Onlar bize, bu devlete doksan iki sene hizmet
veren bir yasayı çıkarabilmişlerdir. Şimdi, bu yasanın
ömrünün ne olacağını söylemek mümkün değildir. Yani keşke
doksan iki senelik bir yasa yapabilseydik ama bunu yapabilmek için bunun
başka yöntemlerle geliştirilmesi, oluşturulması gerekirdi.
Bu, güncel ihtiyaçlara cevap veriyor mu? Tabii ki cevap veriyor. Yani
milyonları geçmiş bakaya kalmış asker adayı varken,
anneler babalar Evlatlarım bir an evvel terhis olsun. diye beklerken bu
yasayı böyle bir kenara koyup Zamanı gelince bakarız. demek
mümkün değil. Ama bunun orta ve uzun vadeli sonuçlarını da göz
ardı etmemek gerekir. Dolayısıyla ben bunlara değinmek
isterim.
Bir
defa, bu ödenecek 31 bin liradan kaynaklanan sebeplerle analar babalar
Şehit olmak tabii ki bir gurur vesilesi olabilir Vatan sağ olsun.
diyebilirsiniz ama pek çok ana baba bu 31 bin lirayı evladını
korumak için âdeta bir sigorta poliçesi alırcasına ödeyecek; askerden
koruyacak âdeta, çatışmaya giden bir ortamdan korumaya
çalışacak. Bunun sonucu ne olacak? Maalesef, ordu fakir fukara ordusu
hâline gelecek. Yani bu parayı ödeyemeyenler askerlik yapacaklar, ne kadar
kısa olsa dahi yapacaklar ve ordumuz paralı askerler değil
parasız askerler ordusu hâline gelecek.
Başka
bir fonksiyonu var askerliğin. Askerliğin bir fonksiyonu da ulusu
harmanlama yeteneği. Yani Edirnelinin Erzurumluyla, Karslının
Muğlalıyla, Edirnelinin Diyarbakırlıyla buluşup
kavuştuğu, kucaklaştığı,
kardeşleştiği bir evken ordu, maalesef bundan da mahrum
kalacağız.
Ayrıca
şunu da belirtmek isterim: Ben bunu başka bir vesileyle
sorduğumda, önümüzdeki demografik trendleri analiz ettiniz mi
dediğimde bunun cevabını alamadım. Yani bunun sonucunda
bizim ordumuzun etnik yapısının önümüzdeki dönemde farklı
bir noktaya geleceğine de dikkat çekmek isterim.
Yine,
geçen gün yaptığım konuşmada altı aylık sürenin
bir askere ölmeyi veya ölmemeyi öğretmek için yeterli
olmayacağını söylemiştim. Niye bunu söyledim? Çünkü o
askerin kafasına bir format atmak lazım. Yürü, süngü tak, hücum
dediğinizde onun siperden çıkacağından emin olmanız
lazım. Biraz abartarak söyleyeceğim, o askeri gerekirse
robotlaştırmış olmanız lazım; o
kararlılıkla, o bilinçle şekillendirmiş olmanız
lazım. Buna ben kendi şahsımdan,
yaşadığım bir ortamdan örnek vereceğim. Her
delikanlının delilik yapacak kadar aklı vardır, hepimiz
delikanlı olduk, hanımlar da olmuşlardır zihniyet
itibarıyla. Ben de delilik yaptım, paraşütçü oldum. Bindik
uçağa; 20 asker, 10 genç sivil, bir tanesi ben. Uçakta -anlamadım,
ben askerlik yapmış değilim, üniversitedeyim daha- yer gök
inliyor Yaylalar, yaylalar... Ya, ne oluyoruz dedim. Üsteğmen var
uçakta, ne oluyor dedim. Dedi ki: Düşünürlerse atlamazlar, ben
kafalarını meşgul ediyorum. Ordu da böyle, o kafaya o formatı
atamazsanız günü geldiğinde yürü dediğinizde o yürümez. Ve
altı ay da -geçen sefer de söyledim- bu süre için yeterli değildir.
Başka
bir noktaya geleceğim. O format atma dediğim sadece cephede
değil, orduda atılan o formatın birtakım unsurları
vardır; yani Atatürkçü bir ulus, cumhuriyetçi bir ulus, vatanperver bir
ulus, laik bir toplumun ferdi olmak açısından da ordunun yerine
getirdiği bir işlev vardır. Şimdi, bu süreleri
kısalttığınız müddetçe, bu eğitim veya ulus
bilincini şekillendirme yeteneğini de zaman içinde kaybetmekle
karşı karşıya kalacaksınız.
Bunu
niye söylüyorum? Bu kanunun sonucu, ister istemez birtakım FETÖ
yöntemlerini düşündürmektedir; altını 2 defa çiziyorum,
bazı FETÖ yöntemlerini düşündürmektedir. Niyetiniz bu olmayabilir ama
sonucu buraya gidecek. Ne demek istiyorum? FETÖnün yurt dışında
okulları vardı biliyorsunuz, orada okuyan öğrenciler var, bir de
o çocukları eğiten öğretmenler var; o öğretmenlerin büyük
bir kısmı eğitim fakültelerinden çıkmış, yeni
mezun olmuş genç eğitmenlerdir. Bu genç eğitmenler askere
gitmezler. Garip geliyor, değil mi? Askere gitmezler, götürülmezler.
Nasıl götürülmezler? Çünkü FETÖ kendi evlatlarını korur, kendi
evlatlarına Atatürkçü, laik, vatanperver bir format atılmasının
önüne geçer. Nasıl geçer? Bu yasayı siz çıkardınız.
Yurt dışındaki FETÖ okullarında eğitmen, öğretmen
olarak çalışanlar yurt dışında çalışan
işçi statüsündedir ve bir ayda kurtarırlar. Dolayısıyla o
FETÖ zihniyetini bugüne başka türlü taşırsanız,
karşınızda Acaba? sorusunu gündeme getirecek bir tabloyla
karşı karşıya geliriz. Bunun da ötesinde, bunun
birtakım ekonomik sonuçları var tabii ki. Normalde on iki ile on
sekiz ay arasında olan askerlik süresini siz kalkıp altı aya,
bazıları açısından bir aya getirirseniz işsizler
ordusuna yeni neferler kaydedersiniz. Normal bir askerlik süresinin bir baraj
etkisi vardır. Siz, bu normal askerlik süresini
kaldırırsanız, o ordunun baraj etkisi
kalktığından, iş imkânı da yaratamayacağınız
için, önümüzdeki dönemde pek çok insan Türk Silahlı Kuvvetlerinin
değil, işsizler ordusunun mensubu olacaklardır. Siz Geçti
artık, bizim 70 sente muhtaç olduğumuz günler geride kaldı.
diyebilirsiniz ama ben üzülerek söylüyorum: Evet, 70 sente muhtaç
olduğumuz günler geride kaldı ama önümüzde 50 sente muhtaç olacağımız
günler var.
Başka
bir konuya gireyim bununla bir ölçüde alakalı ve sonunda dış
politikaya bağlayacağım. Biliyorsunuz, diplomasinin bittiği
yerde savaşa kapıyı aralarsınız. Diplomasinin en
önemli güçlerinden biri silahlı kuvvetlerdir. Hangi anlamda? Savaşa
sürmek anlamında değil, caydırmak anlamında. Bir örnek
vereceğim, çok somut: 1998 senesinde o dönemin Cumhurbaşkanı
değil, Başbakanı değil, Millî Savunma Bakanı
değil, Genelkurmay Başkanı değil, Kara Kuvvetleri
Komutanının bir ifadesiyle teröristbaşı Apo Suriyeyi terk
etti. Şimdi ne yapıyoruz? Her düzeyde Bir gece ansızın
gelebiliriz. diyoruz; kimse kulak asmıyor bize, herkes kendi düzeninde
-demiyorlarsa dahi, mesaj o- âdeta Kolaysa gel. diyor. Şimdi, bu, sadece
bir ordunun caydırma vasfı, sadece elindeki tank tüfek
sayısıyla sınırlı ve anlamlı değildir,
aynı zamanda niyet önemlidir. Siz o niyeti ortaya koyamıyorsanız
veya o niyeti gösteremiyorsanız, ordunuz istediği kadar büyük ve
yetenekli olsun, siyasi anlamda bunun sonuçlarına karşı tarafı
ikna edip caydıramıyorsanız anlamı yoktur. Şimdi, o
yetenekten de yoksun olacağımız kanısındayım ben
orta vadede. Dolayısıyla o caydırıcılık
vasfı 2 defa zedelenmiş olacak.
Ha,
bu caydırma vasfını biz bugün yaşıyoruz; S400de de
yaşıyoruz, İdlibde de yaşıyoruz veyahut Doğu
Akdenizde de yaşıyoruz. Biraz evvel arkadaşlarımız
dediler ki: Araştırma ve sondaj gemilerimiz yola çıktı.
Orada da bir zafiyetimiz var. Gemileri aldık. Kimdir geminin personeli?
Tutuklama emri çıkaracağız. diyor Avrupalılar. Kimi
tutuklayacaklar? Türkleri değil, geminin personeli Hırvat,
Hırvat. Gemileri almışsınız, o gemileri işletecek
elemanınız yok. Hiçbir gazetede duymadınız bunu daha. Onun
için, telaş içinde Avrupalılar, Hırvatlar tutuklanacak bir yerde
diye.
İdlibde
sinek uçsa haberimiz olur. diyordunuz. İdlibde ne oldu? 35 tane havan
mermisi atıldı, çıktınız, Şam rejimi bizi
bombalıyor. dediniz. Yarım saat sonra Ruslar çıktı, dedi
ki: Hayır, Şam rejimi bombalamıyor, El Nusra bombalıyor.
Bunun üzerine ne yaptınız? Ağabey, bizi vuruyorlar. Ruslar
girip müdahale ettiler. Demek ki siz kendi görev alanınız olarak
tanımlanan coğrafyada dahi bu yeteneklerinizi yitirmiş
vaziyettesiniz.
Ben
tabii ki arzu ederim bu yasanın vatan, millet evlatlarına
hayırlı olmasını.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erozan, toparlayın lütfen.
AHMET
KAMİL EROZAN (Devamla) Ama sadece bugünü değil, daha orta vadeli
düşünmemiz gerektiğine inanıyorum ve önümüzdeki dönemde -inşallah
diyorum- bu yasayı daha anlamlı kılacak başka bir
çalışmaya da hepimiz imza atarız.
Hepinizi
saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Sermet Atay
konuşacak.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhterem heyetinizi ve bizi televizyonları
başında izleyen yüce Türk milletini saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. 69 sıra sayılı Askeralma Kanunu Teklifinin
üçüncü bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Yapılan
araştırmalara göre, bilinen tarihi yaklaşık 5 bin yıl
olan Türk milleti, tarihin en eski ve en köklü milletlerinden biri olarak ordu
millet unvanını almıştır. Sosyolojik olarak toplumsal
hayatını askerî disiplinle düzenleyen Türkler, devlet
hayatını da askerî bir anlayışla
teşkilatlandırıp yönetmişlerdir. Asker millet veya ordu
millet olarak tarihe yön veren Türkler, hâkim oldukları coğrafyalarda
çeşitli dinlerden, soylardan ve kültürlerden insanları
barış içinde yönetmişlerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri
yapılandırılırken bu tarihî ve toplumsal geleneklerin
özellikle dikkate alınması gerektiği düşüncesindeyiz.
Türkiye'nin
Orta Doğu, Kafkas ve Hazar havzasındaki enerji kaynaklarına
yakınlığı, enerji ve ulaşım halkasının
merkezinde olması sebebiyle stratejik önemi daha da
artmıştır. Stratejik olarak önemi bu denli büyük olan
Türkiye'nin bulunduğu bölgede köklü değişiklikler
oluşmakta, büyük değişikliklerin yaşandığı
bu süreç beraberinde birçok sarsıntıyı getirmektedir. Bu
belirsizlik ortamında Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehlikeler,
eskiden olduğu gibi yalnızca bölgedeki askerî güçleri değil, bu
ülkedeki politik, ekonomik ve sosyal dengesizlikleri, sınır
anlaşmazlıklarını, iktidar ve güç mücadeleleri ile
terörizmi kapsamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgesinde
krizlerin yanı sıra, politik kararlara bağlı olarak dünya
barışını tehdit eden krizlere de müdahaleye hazır
olmak durumundadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; askerlik sistemi Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olan her bireyi yakından ve doğrudan
ilgilendirmektedir. Çünkü Anayasanın 72nci maddesi Vatan hizmeti, her
Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu
kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş
sayılacağı kanunla düzenlenir. hükmünü içerir.
Mevcut
askerlik sisteminin temelini 1111 sayılı Askerlik Kanunu
oluşturmaktadır. Ancak günümüze kadar uzun dönem, kısa dönem
askerlik, yedek subay uygulaması, bedelli, dövizli askerlik, kamu kurum ve
kuruluşlarında askerlik, Millî Eğitim
Bakanlığında öğretmen askerlik gibi standart
dışı uygulamalar yapılmıştır. Bu uygulamalar
toplumda sosyal adaleti olumsuz etkilemiş, kişilerin bedelli
askerlik, askerliğin kısaltılması konusunda bir beklenti
içerisinde olmalarına neden olmuştur. Bu durum, yoklama
kaçağı ve bakaya sayısının artmasına da sebebiyet
vermiştir.
Mevcut
askerlik sistemi, düşük bütçe maliyeti olarak görünmesine rağmen,
görünen faydalarından ziyade zorlukları ve giderleri
bulunmaktadır. Diğer yandan, günümüz çatışma alanında
yüksek teknolojinin varlığı gerekmektedir. Uzun menzilli,
sıfır hatalı atış sistemlerine sahip silahlar,
karmaşık bilgi toplama araçları, geçmişte kullanılan
çok sayıdaki insan yığınlarından öte iyi
eğitilmiş küçük insan grupları tarafından
kullanılmaktadır. Çağımızda kalite, sayıca
üstünlükten önde gelmektedir. Ayrıca, teknolojik gelişmeler günümüz
kuvvetlerini nicelikten çok niteliğe önem vermeye zorlamaktadır.
Zorunlu
ve profesyonel askerlik, maliyet etkinliği açısından, bütçe
maliyeti ve vazgeçme maliyeti -yani alternatif maliyet, fırsat maliyeti-
konularında karşılaştırma yapılabilir. Bütçe
maliyeti, diğer bir anlatımla personel giderleri zorunlu olarak
askerlik hizmetini yapan personelin Silahlı Kuvvetlere olan maliyetidir. Vazgeçme
maliyeti ise zorunlu askerlik hizmetini yapmak üzere Silahlı Kuvvetlere
katılan personelin üretici iş gücünün sivil sektörde
kullanılmaması sonucu zorunlu askerlik hizmeti süresince oluşan
maliyettir. Diğer bir deyişle, kişinin sivilde elde edeceği
hem maddi hem manevi kazançtan askerlik hizmeti süresi boyunca elde
edeceği kazancın çıkarılmasıdır.
Zorunlu
askerlik sisteminde hizmetin süresinin kısa olmasından kaynaklanan
personel sirkülasyonu üç farklı maliyete sebep olmaktadır.
Bunların birincisi, personel sirkülasyonunun artması sonucu temel
eğitim, mühimmat, sağlık harcamaları, istihbarat,
kırtasiye, disiplinle ilgili harcamaların artmasıdır. Her
yeni gelen grupla birlikte yapılan harcamalar tekrarlanmaktadır. Bu
maliyetlerden sonra, kaynak ayrılarak harcama yapılan kişiler
askerlik süresi dolduğunda terhis olmaktadır. İkinci maliyet ise
personel sirkülasyonu nedeniyle her yıl aynı sayıda
eğitimci ve eğitilen için aynı masrafların yinelenmesidir.
Diğer maliyet ise zorunlu askerlik sisteminde bir ila iki ayın
verimsiz geçmesinden kaynaklanmaktadır. Askere yeni katılan erlerin
ilk iki ayı acemi birliklerinde ve görev başı eğitimlerinde
geçtiğinden bu sürede savunma görevlerine katkıları çok azdır.
Profesyonel askerlik sisteminde hizmet süresinin zorunlu askerlik sistemine
oranla daha uzun olması personel sirkülasyon maliyetlerinde tasarruf
sağlayacaktır.
Profesyonel
askerlik sistemine geçildiğinde ordumuzun belkemiğinin uzman er ve
erbaşlardan oluştuğu aşikârdır. Hâl böyleyken uzman er
ve erbaşlarımızla ilgili sosyal hak ve terfi işlemlerinde
de gerekli yasal düzenlemelerin yapılması da bir gerekliliktir. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin daha profesyonel olarak görev yapması için
hazırlanan kanun teklifi içerisinde uzman çavuşlarla ilgili,
alakalı bir madde bulunmamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en
fazla şehit, gazi vermiş personelleri olan uzman erbaşlar otuz
üç yıldır sözleşmeyle görev yapmaktadır. Artan kadro
ihtiyacına göre her yıl yaklaşık 60 bin uzman çavuş
alımı gerçekleşmekte, bu personellerden yıl sonu
itibarıyla sözleşme yüzünden 10-15 bin uzman çavuş mesleği
bırakmak zorunda kalmaktadır. Bu durum devletin küçümsenmeyecek bir
mali kaybı anlamına gelmektedir. Yıllarca eğitim verilerek,
maddiyat harcanarak belli bir düzeye gelmiş tecrübeli personel, mesleki
güvencesinin olmaması, belli bir statü haklarının
bulunmaması, aile birliğini sağlayamama endişesi üzerine
mesleği bırakmak zorunda kalmakta, sivil hayatta başka
mesleklere yönelmektedir. Örnek vermek gerekirse, keskin nişancı
olarak alımı yapılan uzman erbaşlara yıllarca
eğitim verilmekte, çok çetin hava ve arazi şartlarında binlerce
mermi sarf ettirilerek mesleğinde tecrübe
kazandırılmaktadır. Fakat binbir zahmet ve emekle
yetiştirilmiş böylesi bir personel, mesleki güvencesinin
olmadığını, aile bütünlüğünün
bulunmadığını, statü haklarının yetersiz
olduğunu düşünerek mesleğinden ayrılmakta, aynı
seviyede yeni bir personel yetiştirmek için başa dönülmektedir.
Hâlihazırda tüm personel için hazırlanmış 926
sayılı Personel Kanunu bulunmaktadır. Uzman çavuşların
TSK personeli olması sebebiyle 926 sayılı Personel Kanunu
içerisine alınması, kadro görev yerlerinin belirlenmesi, 926
sayılı Personel Kanununca yapılmış olan
yönetmeliklerin içerisine uzman çavuşların da alınması
sorunu kökten çözecektir. Bu kapsamda, defaatle belirtildiği üzere, uzman
çavuşlara kadro verilmesinin devlete hiçbir maddi yükü bulunmamakla
beraber bilakis bu durumun mali yönden devlet bütçesine faydalı
olacağı kanaatindeyiz.
Orduevleri,
orduya ait sosyal tesislerdir, ordu mensuplarının ve ailelerinin
faydalanması için oluşturulmuştur. Ancak uzman erbaşlar söz
konusu tesislerden faydalanamamakta, bu tesislerin sadece emniyetini
sağlamaktadır. Orduya hizmet eden ve en fazla şehit veren uzman
er ve erbaşların faydalanması için onlara da sosyal tesis
yapılması veya mevcut sosyal tesislerden kurallar dâhilinde
faydalandırılması yönünde gerekli düzenlemelerin
yapılması hakkaniyetli olacaktır. Uzman çavuşlar ordumuzun
terörle mücadelesinde belkemiğidir. Subay, astsubay gibi ilk nasıp
istihkakı olan silahın uzman çavuşlara da verilmesi
gerektiği düşüncesindeyiz. Yine, uzman çavuşların emekli
yaş haddi belli değildir. Görev süresini doldurmuş, yaş
kıstasını doldurmadığı için bir müddet sivil
memurluğa geçmiş olan uzman çavuşlar, uzman çavuş
haklarından faydalanamamakta ve 3600 ek göstergeyi alamamaktadırlar.
Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemine geçişle birlikte Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı, İçişleri Bakanlığı
bünyesine alınmış olup kolluk gücü sıfatı
kazanmıştır. Söz konusu personele Emniyet Genel
Müdürlüğünde görevli bir polis memuruna sağlanan ekonomik, sosyal
hakların verilmesi, intibak düzenlemelerinin yapılması,
ayrıca uzman jandarmaların eğitimde geçen sürelerinin de hizmetten
sayılması eşitlik ve hakkaniyetin gereğidir. Günümüzde
dünya genelinde, özellikle Batı ülkelerinde kitle ordularından meslek
ordularına geçilmekte, zorunlu askerlik sistemi giderek terk edilmektedir.
Soğuk savaşın sona ermesinden sonra, iki kutuplu dünyaya özgü,
yabancı devlet ordularına karşı yurdun savunulması
gereğinden ziyade, küreselleşme sürecinde meydana gelecek etik ve
terörist tehditleri önleme yönünde güvenlik ihtiyacı öne
çıkmaktadır; diğer bir anlatımla, tehdit
değişmektedir. Ayrıca, teknolojik ilerlemeler sonucu modern ve
karmaşık silah sistemlerine sahip ordularda eğitimli ve bilgili
personele gerek duyulmaktadır. Bu iki olgu, Silahlı Kuvvetlerin
küçülmesiyle birlikte profesyonelleşmesine yol açmaktadır. Bu süreçte
yeni sistemle Türk Silahlı Kuvvetleri personel mevcudu içerisindeki
profesyonel personel sayısı artırılmakta, TSKnin tam
profesyonel olması hedeflenmektedir. Tehdit değerlendirmesi günümüz
şartlarına göre yeniden yapılandırılarak kuvvet
yapısında küçülmeye gidilmekte, bunun sonucu olarak sayısal
ihtiyaç azaltılarak nitel üstünlük sağlanmaya
çalışılmaktadır. Nitel üstünlük, teknolojik silah
sistemlerini ve günümüzün savaşma yöntemlerini en iyi şekilde
uygulayabilen eğitimli insan istihdamıyla olacak şekilde
altyapı oluşturulmaktadır.
Bütün
ülkelerde uygulanan askerlik sistemleri başlıca iki ana grupta
toplanmaktadır. Bunlar profesyonel askerlik sistemi ve zorunlu askerlik
sistemi olarak isimlendirilmektedir. Profesyonel askerlik sistemi, Silahlı
Kuvvetlerin tüm personelinin profesyonel olduğu bir sistemdir.
Çalışan personel, muvazzaf ve sözleşmeli personel olarak
çalıştırılabilmekte, gerekli görülen kadro görevlerinde
sivil personel de istihdam edilebilmektedir.
Zorunlu
askerlik sistemi, subay ve astsubayların muvazzaf ve sözleşmeli
olarak istihdam edildiği, er ve erbaşların ise zorunlu olarak
belli süre silah altına alındığı bir sistemdir.
Erbaş ve er kadrolarında bazı kritik kadro görev yerlerinde
sözleşmeli olarak personel de istihdam edilebilmektedir. Ayrıca kanun
teklifiyle asker alma ve seferberlik faaliyetlerine esas olan 1111
sayılı Askerlik Kanunu ile 1076 sayılı Yedek Subay ve Yedek
Askeri Memurlar Kanununun yürürlükten kaldırılması, bu
kanunlarda düzenlenen konuların tek kanun altında toplanarak uzun
yıllar boyu asker alma süreçlerinde yaşanan
değişkenliğin ortadan kaldırılması, modern ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarına uygun personel seçiminin
önünün açılması, ülkenin sahip olduğu nüfus gücünün daha da verimli
hâle getirilmesi hedeflenmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Atay, toparlayın lütfen.
SERMET
ATAY (Devamla) Buna göre, askerlik yükümlülüğünün iş
hayatını bölen, aile kurulmasını engelleyen, geciktiren,
iş verimini ortadan kaldıran, işsizlik süresini uzatan ve
iş bulmayı zorlaştıran bir süreç olmaktan
çıkarılarak bir yandan sayılan süreçleri
hızlandırıp ekonomiye ciddi katkılar getirmesi, diğer
yandan sisteme dâhil olan yetenekli personelin sistem içerisinde kalması
ve Türk Silahlı Kuvvetlerine profesyonel katkı sağlaması
umulmaktadır. Bu yolla yükümlülüğünü yerine getirirken askerlik
mesleğini kalıcı çalışma alanı olarak seçen
personelin askerî kurallar içinde rütbe bakımından yükselmesinin
temini de onun moral ve motivasyonunu artırıcı, sistemi
kuvvetlendirici, yetenekli ve verimli personel teminini
kolaylaştırıcı bir yol olarak görülmektedir.
Yukarıda
açıklanan nedenlerden dolayı Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Askerlik Kanununda yapılacak değişikliği
desteklediğimizi bildirir, değişikliğin ordumuza ve yüce
Türk milletine hayırlı olmasını dilerim.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Akar, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Askeralma Kanunu Teklifini görüşüyoruz. Artık üçüncü bölüm üzerinde
konuşmalar yapıyoruz, bundan sonra 5 maddemiz kaldı, 5 madde
içerisinde fıkralarla falan bir 30 tane oylama yapacağız
aşağı yukarı ama birçoğunu geçtik.
Şimdi,
aslında ben bu sürece nasıl geldiğimizi paylaşmak
istiyorum. Ciddi bir kanun, Türk Silahlı Kuvvetlerinde birçok şeyi
yeniden düzenleyen, askerlik sürelerini yeniden düzenleyen bir kanun.
Nasıl geldik? Evet, Sayın Cumhurbaşkanı bir gün
çıktı Askerlik Kanununu Meclise getiriyoruz. dedi. Tamam,
hazırlanmış. Kimler tarafından hazırlanmış?
Askerler tarafından hazırlanmış. Böyle bir kanunun sadece
askerî yönü olmamalı, toplumsal bir mutabakatla, bütün siyasi partilerin
görüşü alınarak çalışılmalı ve bu kanun öyle
gelmeliydi. Tamam, bunu getirdiler, nerede görüşeceğiz? Komisyonda.
Komisyonda kimler var? Siyasi partiler var, siyasi partilerin temsilcileri var.
Burada bütün maddeler elden geçecek, düzetilmesi gerekenleri düzelteceğiz
ve Komisyondan çıktıktan sonra da Mecliste görüşeceğiz bu
kanunu. Ama şöyle bir algı oluştu: Evet, iktidar partisi veya
Sayın Cumhurbaşkanı kanunu Meclise yolladı, işte
Cumhuriyet Halk Partisi veya başka siyasi partiler bu kanuna karşı
çıkıyorlar, bunun için gecikiyor. Hayır, böyle olmadı, herkesin
bilmesi gerekiyordu, şimdi doğruları konuşacağız.
Komisyondan çıktıktan sonra, AKP bir defa kendi içerisindeki
arkadaşları ikna etmek için uğraştı, 2 sefer grup
toplantısı yaptı, kapalı grup toplantısı
yaptı. Ki ben dördüncü dönemdir milletvekiliyim, ilk defa bir kanun
hakkında kendi içlerinde böyle bir toplantı yaptıklarına
şahit oldum. Bu da yetmedi, hemen arkasından, siyasi partilerin
komisyonlarda dile getirdikleri problemlerin çözümü veya önerilerin kabul
edilmesi için Bakanı siyasi partilere yolladılar, önerileri tekrar
aldılar ve ondan sonraki hafta kanun Meclise geldi.
Normalde
bu kanun bayramdan önce çıkmalıydı çünkü hemen tezkere alacak
106 bin askerimizi ve kısa sürede, daha sonra tezkere alacak birçok
askerimizi ve ailelerini ilgilendirdiği için bir umut ve ümitle bu kanunu
beklediler. Bu kanunu beklerken de sürecin uzaması sonucunda hepimize
mesajlar geliyor, asker ailelerinden geliyor, askerlerden geliyor, bunun
sorumlusu bizmişiz gibi mesajlar geliyor. Hayır, biz değiliz.
Efendim,
iktidar partisi bazı milletvekili arkadaşlarım da önergelerden
bahsederek önergelerle bu kanunun geciktirildiğini söylüyor. Bakın,
önergelerle bu kanun geciktirilmek istense iki ay daha çıkmaz bu kanun, ne
yaparsanız yapın, eğer önergelerle bu kanunun geciktirilmesi
istenmiş olsa bu kanun çıkmaz. Bunu da yapmadık çünkü
60ıncı maddeye geldik, 60 madde içerisinde toplam 15 tane önerge
verdik, 5er dakikadan 75 dakika yapar. Bu da tüm çalışma günü
içerisinde bir saatlik, bir buçuk saatlik bir süreye tekabül ediyor. Demek ki
biz bu kanunu engellemek için bir çaba içerisinde değiliz. Ne içindeydik
biz? Bu kanundaki aksaklıkları gidermek için mücadele etti
arkadaşlarımız. Bir defa teknik yönden bir aksaklık var.
Tabii teknik detayı biz o kadar bilmeyiz ama bunun içerisinde olan
arkadaşlarımız askeriyedeki mevcut erbaş ve erlerin
durumunun şu anda bile yüzde 30 kapasiteyle, az kapasiteyle
çalıştığını, eksik olduğunu ifade ettiler.
Bunun düzeltilmesi gerektiğini söylediler çünkü bir zafiyet
yaratacağını söylediler. Doğru muydu? Doğru. Kabul
edildi mi? Edildi. Ve celpleri on iki aya bölerek, her ay bir celp yaparak
bunun düzeltilmesi sağlandı. Belki yine problem çıkacaktır,
belki aksaklıklar olacaktır ama düzeltilebilir. Demek ki hemen
başında bir eksiklik varmış, bir yanlışlık
varmış, bu yanlışlık hep beraber düzeltildi. Yani
yüzde 30 eksik olan yüzde 70lere düşecekti, şimdi celplerle beraber
önümüzdeki süreçte bu tamamlanacak.
Yine,
bir başka çok önemli bir madde Cumhurbaşkanına hiç kimseye
danışmadan, sormadan askerlik süresini, altı aya
indirdiğimiz bu askerlik süresini yarıya kadar düşürme
hakkı veriyordu. Kanunda Cumhurbaşkanı bir kez düşürür.
falan da demiyor, Cumhurbaşkanının yetkisinde yüzde 50 azaltma.
Evet, Cumhurbaşkanı kalktı, 6yı 3e düşürdü, 3 ay
sonra kalktı 3ü 1,5 aya düşürdü. Bu yetkiyi veriyorsunuz. Böyle ucu
açık bir yetki olmaz. Doğru mu? dedik Doğru dediniz. Ve ne
dedik? 6 aydan az olmamak şartıyla bu yetkiyi artırma yönünde,
6 aydan az olmamak üzere eksiltme yönünde kullanamayacak. dedik ve düzelttik,
birlikte ortak önergelerle düzelttik. Bakın, görüşünce ne kadar güzel
şeyler çıkıyor, görüşünce yanlış olan
şeylerin, eksik olan şeylerin düzeltildiğini görüyoruz. Demek ki
görüşmemiz ve bunu komisyonlarda yapmamız gerekirken daha sonra
sağlanan, özellikle grup başkan vekillerinin büyük çabalarıyla gerçekleşen
bu görüşmelerden sonra güzel şeylerin
çıktığını görüyoruz.
İhtiyaç
fazlası yükümlülerin bedelliden yararlanması olayı var ki orada
da maddede bir kuraya tabi tutuyorlar, kontenjana tabi tutuyorlar. Direkt Millî
Savunma Bakanlığı tarafından yapılıyordu bu
iş ama bunun önüne de Silahlı Kuvvetlerin ihtiyacı ibaresi
getirildi ki doğruydu, her sene bu ihtiyaç değişebilir. Bu
ihtiyaca binaen o madde de değiştirildi ama bedelliden biraz bahsetmek
istiyorum şimdi burada.
Bakan
-eski Millî Savunma Bakanı, şimdi Komisyon Başkanı-
açıkladı burada. Her yıl yaklaşık 700 bin erkek
çocuğunun askerlik çağına geldiği; bunun, birtakım
şeyler çıkartıldıktan sonra, engelliler
çıkartıldıktan sonra, istisnailer çıkartıldıktan
sonra 400 bine düştüğü ifade ediliyor ama bedelli sayısı
145 binde toplanmış. Bu 400 binin tümünü her yıl tüketme veya
askerlik yaptırma şansımız yok; yani, bedelli stokunu ne
kadar eritirsek eritelim bir süre sonra bedelli stoku tekrar artacak. Yani, bu
hesap doğru yapılabilir. Biz iki sene sonra, üç sene sonra -her ne
kadar bedelliyi kalıcı hâle getirmiş olsak bile- her yıl
-biliyorsunuz, 2011de çıkarttık, 2015te çıkarttık- bunu,
bedelliyi bir daha konuşmamamız gerekiyor; hesabın iyi yapılması,
yani stokun artmaması gerekiyor. Evet, üniversitelerden 400 bin
öğrencimiz mezun oluyor her yıl; siz, 400 binin tümünü bedelliye tabi
tutmuyorsunuz ve tümünü asker, er, erbaş ve yedek subay
yapmıyorsunuz. Demek ki bir stok oluşacak tekrar, bu stokun
eritilmesi gerekiyor. Bir defa, bu maddenin iyi
çalışılmadığını düşünüyorum, bedelli
tarafının iyi çalışılmadığını
düşünüyorum. Eğer kalıcı olmasını
istiyorsanız bunun iyi çalışılarak teknik olarak bu
problemi çözecek bir maddeyle buraya gelmesi gerekiyordu.
Yine,
bedelli bir ay askerlik
Evet, başka şeyler düşünebilirsiniz
işte Vatanını, milletini, bayrağını
öğrensin, bilmem ne yapsın. diye ama bunların, bedellilerin
çoğu çalışan insanlar -talep eden insanlar- askerliğini
yapmadığı için işe giremeyen insanlar ya da üniversitelerde
olup sürekli tecil ettirenler; yüksek lisans yapıyor, işte, master
yapıyor, doktora tezi yazıyor ki askerliğini öteletmek,
erteletebilmek için. Burada bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum.
Bu arkadaşlar, bir şekilde bunu yapan arkadaşlar, yani bu
erteletenler içerisinde her sınıftan insan var.
Bakın,
stajyerliği bittiği zaman bir avukat, hukuk bürosunda
çalıştığı zaman 2 bin lira maaş alıyor,
inanın 2 bin lira alıyor. 2 bin lira para kazanan bir avukatın,
mesleğe yeni başlayan bir avukatın bedelli askerlik için on
beş aylık maaşını vermesi gerekecek.
Yine,
asgari ücretli bir vatandaş Ben çalışıyorum, işim de
var. Bedelli yapmak istiyorum. İşim de çok önemli, kaybetmek de
istemiyorum. dediği zaman yine on beş ay para ödemek zorunda kalacak
ki bu, yılbaşında katsayıyla belirlendiği için daha da
artacak. Bu, daha önce de söyledim- Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırı arkadaşlar. Biz, mutlaka bir şekilde bir formül
bulup bunu kademeli şekle dönüştürmeliyiz. Herkes anayasal olarak
eşit bir şekilde buna başvuru hakkına sahip olsun. Yapar
yapmaz, ayrı konu. Bakan diyor ki: İşte altı aya
böldüğünüz zaman beşer bin lira düşer. 5 bin lira vermektense
ben altı ay askerlik yaparım. Siz öyle düşünebilirsiniz, bir
başkası farklı düşünebilir ama herkese bu imkânı
sunmak lazım. Eğer bir yasa çıkarıyorsak bu yasa tüm
insanlara eşit bir şekilde hizmet etmeli, herkes buna
başvurabilmeli. Yapar yapmaz, ayrı konu. Peşin tarafı var,
o tarafını hiç konuşmuyorum ama çıkan her yasanın
Türkiye'deki 82 milyona hak, hukuk ve adalet dağıtması
gerektiğine inanıyorum.
Şimdi,
31 bin lira tespit ettiniz. Bir de yeni bedelli askerlik yasası
çıkardık. Bu 2011de 30 bin lira, 2015te 18 bin lira, 2018de 15 bin
lira, bugün 31 bin lira
Neye göre belirlediniz, nasıl
çalıştınız, kimlerle çalıştınız, niye
bu kadar farklı, bunu izah etmeniz gerekiyor. Ben anlamıyorum sizi.
Türkiyede bugün 31 bin lirayı ödeyebilecek kim var, hangi mühendis var?
Özel sektöre yeni başlayan çocuk ki askerlik çağı
dediğiniz çağda işe başlayan çocuk 3-4 bin lirayla
başlıyor. Niye 15 bin liradan 31 bin liraya çıkıyor?
Şimdi 15 bin lira ödemiş, işe girecek, Askerliğimi bedelli
yapayım ki bir an önce işe gireyim. diyor, 2020ye kadar sıra
var. Nasıl bir düzendir, kim organize ediyor bu işi, kim
yapılandırıyor, anlamış değilim. Bu çocuk zaten
askerliğini önünde bir engel gördüğü için bedelliye başvuruyor.
Siz 2020de bu arkadaşa sıra veriyorsunuz, yirmi bir gün askerlik
yaptıracaksınız.
Bedelli
için değişik formüller uygulanabilir, seferberlik gibi. Benim
seferberlik görevim vardı, askerlik bittikten sonra 2 kez daha gittim
askeriyede birer hafta kaldım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akar, tamamlayın lütfen.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Yine, bu bedelliler için böyle bir şey
düşünülebilir. Beş yıl içerisinde 2 kez seferberlik görevi
verilebilir ve bu eğitimi alması sağlanabilir. İlla gidip
bir ay o temel eğitimi almasına gerek yok, beş yıl
içerisinde bu düzenlenir ve 2 kez düşünülebilir. İzin dönemi
düşünülebilir. Çalışıyordur, izin döneminde bu
yıllık izinden sayılmaz, bu da olabilir, sayılabilir de.
Bunlar yapılabilir.
Bence
çok düşünülmesi gereken şeyler var ama şu bir gerçek: Birçok
şeyi düzelttik, hep birlikte düzelttik, eksikleri giderdik. Ben bu kanunun
daha sonra tekrar elden geçeceğini, konuşulacağını
düşünüyorum, bu çıkan hâliyle eksiklikleri görüldüğü zaman. Ama
biz bu kanunu engellemek için bir gayret içerisinde olmadık, sadece
eksikleri gidermek için fikirlerimizi söyledik. Bu kanunu, inşallah en
kısa zamanda yani bu akşam bitireceğiz diye düşünüyorum.
Herkese
buradan sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Asker
kardeşlerime de hayırlı tezkereler diliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akar.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Bostancı
konuşacaktır.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkan, kıymetli arkadaşlar; askerlik yasasını
görüşüyoruz, üçüncü bölümdeyiz.
Askerlik
yasasının Meclise geliş sürecine ilişkin olarak
arkadaşlarımız değerlendirme yapıyorlar. Sosyal
medyada, farklı mecralarda siyasi angajmana yaslanan değerlendirmeler
yapanlar oldu muhakkak ama biz herhâlde Orta Çağ felsefecileri gibi,
skolastik bir yaklaşımla sosyal medyaya bakarak amel edecek
değiliz, Mecliste ne olduğu önemli. Meclisi milletimiz takip ediyor,
bakıyor, Mecliste siyasi partiler güzel bir müzakereyle ortak bir
şekilde bu yasayı geçirmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla
somut gerçeklik, herkesin müşahede ettiği, bizatihi olayın
cereyan ettiği yerde yaşanan gerçeklik, siyasi partilerin askerlik
yasasına ilişkin ortak bir çalışma sergilemeleridir.
Askerlik
yasası çok önemli bir yasa. Toplumun ortak kaderi ve geleceğine
ilişkin, en temel kuruma ilişkin, kurum üzerine bir yasa.
Dolayısıyla böyle bir mutabakatın ve müzakerenin aranması
her yasa için gerekli ama askerlik yasası için ayrıca ehemmiyetli.
Biz de bu ehemmiyeti biliyoruz ve bu çerçevede bir süreç yürüttük. Biraz önce Kıymetli
Haydar kardeşimiz de ifade ederken o sürece ilişkin bilgi verdi. Yasa
geldi, Komisyonda, evet, çok hızlı bir şekilde geçti. Ama yasaya
ilişkin siyasi partilerin değerlendirmeleri vardı, biz bütün bu
değerlendirmeleri çok değerli gördük, onları aldık, onlar
çerçevesinde tekemmül ettirmeye çalıştık.
Mükemmel
yasalar yapılmaz çünkü mükemmel, gerçek dünyaya ilişkin
değildir. Dostoyevski bugün yaşasa ve Karamazov Kardeşleri bir
daha yazmaya kalksa herhâlde değiştirirdi. Ama insan elinden
çıkma yasaların mevcut şartlar çerçevesinde, ortak bir
akılla, en iyisini yapmaya çalışma şeklinde bir
anlayışla yürütüldüğünü unutmayalım, biz de bunu yapmaya
çalışıyoruz. Yarın ihtiyaç doğarsa ona ilişkin
değişiklikleri de yine müzakere çerçevesinde yürütürüz.
Askerlik
Yasası mühim dedik. Askere gidenler bilirler -buradaki
arkadaşların, erkeklerin çoğu gitmiştir muhakkak- askere
giderken insanlar farklı kimlik, kişilik, anlayış, görüntü
içerisindedirler. Girerler, o elbiseyi giyince bir anda bütün o farklılıklar
silinir, uniform bir yapı teşekkül eder. Üniformanın meslekle
olan ilişkisi, anlamı, buna ilişkin müktesebat, ayrı bir
bahis ama bu uniform yapı, bu farklı kimliklerin, görüşlerin
ortadan kalkarak insanların bir meslek esasında ortak hâle gelmeleri
bize bir şeyi işaret ediyor; başka mesleklerde olmayan,
askerliğe has bir özelliği işaret ediyor; onun kritik rolüne,
onun toplumla ilişkili alanına dair çok önemli bir hususa atıf
yapıyor. Bu atıf, başta söylediğim, ortak kader ve
geleceğe ilişkin yüklendiği roldür. O yüzden askerlik konusuna
ilişkin müzakereleri yaparken, katkıları alırken,
geleceğe ilişkin kestirimlerde bulunurken, mükemmel bir yasa yapmaya
çalışırken hepimiz çok dikkatli ve ihtimamlıydık,
bütün siyasi partiler bu ihtimamı gösterdiler, bunun için çok
teşekkür ediyorum her şeyden evvel.
Değerli
arkadaşlar, dünya değişiyor, hepimiz biliyoruz. Bu yasa, 1927
yılında yapılmış bir yasa. Üzerinden doksan iki
yıl geçmiş. Bu doksan iki yılda o kadar önemli
değişiklikler yaşandı ki saymakla bitmez. 20nci
yüzyılın başında radyo çıktı. Radyoyla birlikte
nelerin değiştiği inanılmazdır, ona ilişkin
tartışma ve müzakere çok zaman alır. 1927de, bu yasanın
çıktığı tarihte Türkiye'de radyo kurulmuştur, ilk
Genel Müdürlerinden biri de Vedat Nedim Tördü. Radyonun İkinci Dünya
Harbinde nasıl bir rol oynadığı, Lili Marleen
şarkısı, vesaire ilgilenen arkadaşlar bilirler. 1954
yılında televizyon çıktı. Televizyonla birlikte
hayatımızın yine nasıl değiştiği malum.
Şimdiki çocuklar televizyon çağı çocukları. Biz biraz
televizyonsuz bir dünyayı da biliyoruz. Televizyonsuz, görüntünün
olmadığı bir dünya ile televizyonun olduğu bir dünya
birbirinden bütünüyle farklı gibidir hakikaten düşündüğümüzde.
Nihayet, 1984 yılından itibaren internet hayatımıza girdi
ki internetle birlikte dijital teknolojiler, peşinden yapay zekâlar,
peşinden robotlar, şimdi teknoloji muazzam bir şekilde
dönüşüyor. Bu değişikliklerin insanın hayatı, toplumun
örgütlenmesi, insanların birbirleriyle ilişkileri üzerinde
şüphesiz olumlu ve olumsuz özellikleri var, etkileri var. Teknolojinin
sadece hayatımızı kolaylaştırdığı,
olumlu etki yaptığı varsayımı çok doğru
değil. Şarlonun asri zamanlara ilişkin filminde, üretim
bandının başındaki işçinin zamanla kendisinin bir
otomat makinesine dönüşme şeklindeki ironisi modernliğe yönelik,
o teknolojiye yönelik güçlü bir eleştiridir. Yahut da cep telefonları
şimdi hayatımızın bir parçası. Graham Bell telefonu
icat ettiği sıralarda, bulduğu sıralarda bir İngiliz
lorduna Ben yeni bir alet buldum, siz de finanse ederseniz insanlar bu aleti
çok seveceklerdir, telefonu. diyor. Lort soruyor Bulduğun nedir? diyor.
Vallahi, bu alet marifetiyle insanlar uzaktaki birisiyle görüşebiliyor.
diyor. Allah, Allah! Hangi insan, yüzünü görmediği kişiyle
görüşmek ister; böyle bir alete kimse prim vermez. diyor ve para
yatırmıyor. Şimdi insanlar yüz yüze görüşmek istemiyorlar
galiba, cep telefonları üzerinden görüşüyorlar. Bu sadece teknolojik
değişim değildir, insanların değişimidir. Bunun
ülkelerin örgütlenmesine, kültürlerin birbirleriyle olan ilişkilerine, güç
ilişkilerine, yönetim biçimlerine yönelik yapmış olduğu
muazzam etkileri burada tüketemeyiz ama sonuç olarak bu teknolojik
değişiklikler beraberinde her toplumun ortak kaderi ve geleceği
için kritik rolü üstlenmiş olan askeriyeyi de derinden
değiştiriyor. Artık sayılara ilişkin şu kadar
asker, bu kadar asker, bunların bir önemi kalmıyor. Unutmayalım,
İkinci Dünya Harbinde malum Japonlar ve Almanlar yenildiğinde, 1945
yılında, Amerikalılar Pasifikte bir harekât
planlamışlardı Japonları teslim almak için 3 milyon askerle
birlikte fakat o zaman şöyle bir hesap kitap yaptılar: Biz bu
harekâtı gerçekleştirir ve Japonyayı istila edersek bu süreçte
560 bin civarında Amerikan denizcisini kaybedeceğiz, bunları
kaybetmeyelim. Ne yapalım? Enola Gayla atom bombasını
Hiroşimaya gönderelim, biz öleceğimize onlar ölsün. şeklinde,
bir tane pilot -bu Enola Gay de onun annesinin adıdır- gönderdiler, o
da kırmızı bir butona basıp 350 bin kişiyi, çoluk çocuğu,
hayvanı, börtü böceği, her şeyiyle birlikte Hiroşimada 6
Ağustos 1945te katletti. Şimdi bu da tabii teknolojik bir
değişim ama aynı zamanda hayatın dramatik bir
gerçekliği. Her şey çok değişiyor. Bizim de askerliği,
yeni bir konseptte, bu teknolojik değişimin esasları üzerine
etkileyici bir şekilde örgütlememiz çok önemli. Bu yasanın
amacı, esas itibarıyla sayıya yaslanan konvansiyonel manada bir
askerî yapılanmadan çok, zamanın ruhuna uygun, Türkiye'nin bölgedeki
pozisyonu çerçevesinde güçlü, etken ve muhakkak caydırıcı bir
askerî güç oluşturma hedefidir, buna yönelik yapılan bir
çalışmanın parçası olarak bu askerlik yasası
düzenlenmiştir. Ümit ve temenni ederiz ki
Askerliğin temel
mantığı savaşmak değil, caydırıcı
olmak. Atalarımızın söylediği gibi Hazır ol cenge
eğer ister isen sulhusalah. derler. Bizim de amacımız
caydırıcı niteliği son derece baskın, etkileyici,
güçlü, teknolojik donanımı gayet yerinde, sadece bu ülkedeki
insanların hak ve hukuklarını değil bölgedeki
insanların da aynı zamanda kaderleri ve geleceğine ilişkin,
ahlaki ve insani normlar istikametinde bir görev ifa edebilecek,
uluslararası hukuk çerçevesinde, bir güçlü yapıyı burada
kurabilmektir. Eminim ki böyle bir yapı, böyle bir rol çerçevesinde bir
örgütlenme, sadece AK PARTİ olarak bizim değil aynı zamanda
bütün siyasi partilerin yaklaşımıdır,
değerlendirmesidir. Arada farklar olabilir tabii. Bunları
yanlış-doğru olarak değerlendirmek -yasaya ilişkin
hususları söylüyorum- çok doğru olmaz. Belki göreceli bir
şekilde bunlar okunabilir yani yaklaşımlar, Öyle olmasın,
böyle olsun. şeklindeki değerlendirmeler için söylüyorum.
Ama
sonuç olarak, halka ilişkin bir tanım vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - İtalyan Siyaset Bilimci Gramsci
aslında güzel bir tanım yapmış, Halk çıkarları
itibarıyla birbirinden farklı olan ama bir siyaset ve ortak hedefler
istikametinde bir araya getirilebilir topluluktur. diyor. Hakikaten insanlar
arasında farklılıklar vardır köyde yaşayan,
şehirde yaşayan, işçisi, patronu, kendi içinde çıkar
çelişkileri de vardır ama büyük çıkar, ortak çıkarlar
etrafında insanları bir araya getirebilmek mümkündür. Bunu üstlenecek
olan da siyasettir.
Halk
tanımından hareketle esasen bizim de askeriyeye ilişkin
yaklaşımımız farklı değerlendirmeler, farklı
görme biçimleri, farklı okumalar
Bunların hepsini hesaba katarak
çünkü buradaki insanlar aynı zamanda halkı temsil ediyorlar, onlar
çerçevesinde, onları dikkate alan, onları önemli gören, onları
katkı verecek kıymetli unsurlar olarak değerlendiren bir
yaklaşımla bu yasayı tekemmül ettirmekti. Bu istikamette
çalıştık. İnşallah, bugünkü çalışmayla
birlikte güzel bir müzakere ve her ne yaparsak ortak bir mutabakatla bu
işi bağlayacağız, hayırlı olur diyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Oluç, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
doğru, 1927den sonra ilk kez enine boyuna bu konunun ele alınıp
tartışılıyor olması, Mecliste değerlendiriliyor
olması şüphesiz ki önemli bir adımdır, bunu yok saymamak
gerekiyor.
Bu
kanun teklifiyle 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanunu ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu
üzerinde düzenlemeler yapılmaktadır.
Biz
bu maddeler tartışılırken ilk iki bölümde olduğu gibi
üçüncü bölümde de aynı tutumumuzu sürdüreceğiz. Bu bölümlerde esas
itibarıyla iki konu üzerinde tartışmayı sürdürdük çünkü
detaydan önemlisi bu konulardaki temel yaklaşım bizim
açımızdan önemliydi.
Şimdi,
biliyoruz bu Meclisteki partilerin, grupların içinde bizim bu temel
yaklaşımımızı doğru bulmayan, eleştiren çok
sayıda vekil var fakat biz yine de bu temel
yaklaşımımızı tartışmayı ve bu konudaki
görüşlerimizi açıklamayı önemli buluyoruz.
Biz
Halkların Demokratik Partisi olarak zorunlu askerliğin
kaldırılmasını savunduk Meclisteki bu tartışmada
ve bunu savunmaya da devam ediyoruz. Çeşitli nedenleri var bunun. Yani
zorunlu askerliğin, gençlerin -bir kısmının en azından
diyelim- sosyal ve ekonomik yaşamdan uzaklaşmasına neden
olduğunu düşünüyoruz ve kimse zorla askere
alınmamalıdır, zorunlu askerliğin devam ettiği
durumlarda ise vicdani ret hakkı tanınmalıdır diyoruz.
Şimdi
vicdani ret hakkı kavramını çok tartışmalı
bulan arkadaşlarımız olduğunu da biliyoruz ama buradaki
mesele, bu kavramın kendisinin kullanılmasından daha öte, bu
kavramın içeriğinin ne olduğunu, bu anlayışın ne
olduğunu değerlendirmektir esas itibarıyla.
Şimdi,
bakın, daha evvel de vurguladık, Türkiye'nin imzasının
bulunduğu uluslararası sözleşmeler, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları ve aynı zamanda inanç ve vicdan özgürlüğü
hakkını da kabul eden Türkiyenin Anayasası aslında
vicdani ret hakkı dediğimiz meselenin -ki bu bir vicdani hizmet
hakkıdır, biraz sonra oraya da geleceğim-
yasalaştırılmasını gerekli kılar bizce. Yani eline
silah almak istemeyen gençlerin zorunlu askerlik yapmama hakkının
güvence altına alınması gerekir. Bunun sayısının
kaç olacağının bir önemi yoktur esas itibarıyla, ilkesel
olarak bir haktan söz ediyoruz.
Zorunlu
askerlik yapmak istemeyen gençler için kamu hizmeti bir opsiyon olarak
düşünülebilmelidir ve bu bir hak olarak var olmalıdır. Bunun
örneklerine Avrupada ve dünyanın birçok ülkesinde rastlamak mümkündür. O
örnekleri de şimdi size biraz açmaya çalışacağım.
Bakın,
Avrupa Konseyinin kurucu ülkelerinden bir tanesidir Türkiye ve şu anda
Avrupa Konseyi ülkeleri arasında vicdani ret hakkını
tanımayan sadece Türkiye ile Azerbaycan vardır, bunun
dışındaki bütün üye ülkeler bu hakkı
tanımışlardır.
Şimdi,
zorunlu askerlik, belirli bir yaşa ulaşmış olanların
-ülkemizde genellikle erkek nüfus açısından bu geçerli- belirli bir
süre boyunca kamu hizmetini yerine getirmesi anlamına gelmektedir.
Şimdi, biliyorum, arkadaşların bir kısmı diyecektir:
Yani askerlik hangi kamu hizmeti? Evet, arkadaşlarımızın
birçoğu bunu bir vatan hizmeti olarak tanımlamaktadır.
Doğru fakat aslında vatan sadece topraklardan
oluşmadığı için, onun üstünde yaşayan insanlar ve
toplumdan da oluştuğu için bunu bir kamu hizmeti olarak
değerlendirmek mümkündür.
Söz
konusu kamu hizmeti çoğunlukla zorunlu askerlik olarak geçerli oluyor.
Ancak, dediğim gibi, bazı ülkelerde başka alanlarda da bu kamu
hizmeti verilebiliyor, alternatif bir kamu hizmeti anlayışı
geliştirilebiliyor. Bakın, örnekleri var; mesela Almanyada her
yetişkin, askerlik hizmeti yapmak zorundadır yani zorunlu askerlik
vardır ama vicdani ret hakkı da vardır. Askerlik yapmak
istemeyenler genellikle dokuz ay kadar anaokulları, hastaneler,
rehabilitasyon merkezleri, huzurevleri gibi kurumlarda
çalışmaktadırlar ve bu sivil hizmeti, kamu hizmetini yerine
getirirken de askerî kışlada değil evlerinde
yaşamaktadırlar. Başka örnekler vardır,
Kızılhaçta özellikle, başlıca personel arasında bu
hakkı kullanmak isteyenler yer almaktadır, sadece Almanyada
değil Avrupanın diğer ülkelerinde de. Avusturyada mesela
vicdani retçiler için 8 ay zorunlu askerliğe karşılık 12 ay
kamu hizmeti şartı bulunmaktadır yani zorunlu askerlikten daha
fazla kamu hizmeti şartı vardır. Yunanistanda bu 12 ay zorunlu
askerliğe karşılık 24 ay kamu hizmeti olarak şekillenir.
Polonyada 12 ay askerlik hizmetine karşılık 18 ay kamu hizmeti
olarak şekillenir. İsveçte 7,5 ay askerlik hizmetine
karşılık 7,5 ay kamu hizmeti olarak öngörülür. Yani örnekleri
tek tek artırmak mümkün, zamanımız sınırlı
olduğu için isimlerini söylüyorum: Avusturya, Estonya, Finlandiya,
İsviçre, Yunanistan, Tayvan. Bunların hepsinde askerlik hizmeti
yerine kamu görevi seçeneği mevcuttur.
Şimdi,
dünyada -bu aslında burada çok fazla tartışılmadı ama
yapılan işin bununla çok alakalı olduğunu da hepimiz
biliyoruz- özellikle son dönemlerde profesyonel ordulara geçiş söz
konusudur. Mesela 27 Avrupa Birliği üyesi ülkeden 21inde zorunlu askerlik
yoktur, 28 NATO ülkesinin 23ünde profesyonel ordu mevcuttur. Özellikle 2000li
yılların başlarından itibaren zorunlu askerliğin
yerini giderek profesyonel ordulara terk ettiğini biliyoruz ve burada da
tartıştığımız bugünkü konu elbette ki bununla
ilgilidir. Biz burada bu meseleyi tartışırken hep şunu
vurguladık: Zorunlu askerliğin kaldırılması gerekir
ama bu sisteme devam edilecekse de o zaman bir vicdani kamu hizmeti hakkının,
Türkiye'de de kullanmak isteyenler için tanınması gerekir.
Bakın
uluslararası kuruluşlar dedim, iki örnek vermek istiyorum
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Parlamentosu bağlamında. Bu
konu aslında 19uncu yüzyıldan beri dünyada tartışılan
bir konu ama özellikle 20nci yüzyılın başlarında Birinci
ve İkinci Dünya Savaşı sırasında daha yoğun
olarak ele alınıp değerlendirilen bir konu. Günümüzde
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa
Parlamentosu tarafından da bu, temel insani hak olarak kabul ediliyor.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu 1987/46
İlke Kararında devletleri vicdani ret hakkını
tanımaya davet etmiş ve devletlerin bu hakkı kullananları
cezalandırmaktan kaçınmaları gerektiğini belirtmiştir.
Birleşmiş Milletlerden söz ediyoruz. Bunu takip eden yıllarda,
1989 yılında 59 İlke Kararında Komisyon bir adım daha
atmıştır ve vicdani ret hakkının İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi madde 18de ve Medeni ve Siyasi Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşme madde 18de tanınan
inanç özgürlüğünün bir parçası olduğunu belirtmiştir. Devam
etmiştir, 1993te 84 İlke Kararı, 1995te 83 numaralı
İlke Kararı, 1998de 77 numaralı İlke Kararında da
aynı ilkeler tekrarlanmış ve genişletilmiştir. Bu ilke
kararları doğrultusunda da Birleşmiş Milletler Komisyonu
devletleri kanunlarını ve uygulamalarını gözden geçirmeye,
vicdani retçiler için af ve hakların iadesi uygulamalarını
yürürlüğe koymaya çağırmıştır.
Şimdi,
bütün bunları niye söylüyorum? Anayasamızın 90ıncı
maddesi der ki: Uluslararası sözleşmeler iç hukuktan daha üstün ve
geçerlidir. Amir hükmüdür yani. Bir iç hukuk ile uluslararası
sözleşme arasında bir tartışma
çıktığında amir hüküm uluslararası sözleşmedir.
der Anayasanın 90ıncı maddesi. Dolayısıyla
Türkiyede vicdani ret yasasının olmayışı ya da bu
açıdan yasada herhangi bir maddenin olmayışı bu talebi bir
hak olmaktan çıkarmaz aslında çünkü Türkiyenin, altında
imzası olan 2 büyük sözleşme vicdani ret talebine hukuki dayanak
oluşturur. Bir tanesi Birleşmiş Milletler Medeni Haklar Sözleşmesi,
diğeri de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir. O
açıdan, baktığımızda, bu konunun
tartışmasının biz önemli olduğunu düşünüyoruz.
Evet, 1927den sonra ilk kez Mecliste bu konu enine boyuna
tartışılıyordur -askerlik meselesi- yasa anlamında ama
biz öyle inanıyoruz ki vicdani ret hakkı ya da vicdani kamu hizmeti
hakkı mutlaka ama mutlaka önümüzdeki yıllarda Türkiyenin de
tartışması gereken ve sorunları aşma konusunda bir yol
olarak benimsemesi gereken bir haktır diye düşünüyoruz. Çünkü bugün
de dün de evvelsi gün de yaptığımız bütün
tartışmalarda, daha önce komisyon tartışmalarında da
çok açık olarak görüldü ki bu alanda Türkiyede yaşanan bir sorun
var. Bu da yeni değil yani 1970li yıllardan bugüne kadar uzayıp
gelen bir sorun. Nedir o?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın Sayın Oluç.
Buyurun.
HAKKI
SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Bakaya ve askere gitmedikleri için kaçak durumuna
düşmüş olanların durumu ve bundan dolayı da çeşitli
uygulamalar. Ben hatırlıyorum, 1970li yıllardan bugüne kadar
birçok uygulama denendi bu konuda, en son şimdi bedellinin sürekli hâle
getirilmesi benimsenmiş oluyor. Yani daha evvel ben kendim de dört ay
bedelsiz askerlikten faydalanmıştım, çok farklı uygulamalar
oldu, onun için bu örneği veriyorum. Öyle inanıyoruz ki bu bedellinin
sürekli hâle getirilmesi de bu sorunu tam olarak çözmeyecektir önümüzdeki
yıllarda. O zaman bir vicdani kamu hizmeti hakkının
tanınması önümüzü biraz daha açan, Türkiye toplumunu biraz daha demokratikleştiren
ve toplumdaki kamu hizmeti anlayışını geliştiren bir
noktaya doğru ilerleyecektir.
Dinlediğiniz
için çok teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum, grup başkan vekillerimizi arkaya davet
ediyorum lütfen.
Kapanma Saati: 17.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
69
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Şimdi,
şahıslar adına ilk söz Isparta Milletvekili Sayın Uğur
Gökgözün.
Buyurun
Sayın Gökgöz.
MEHMET
UĞUR GÖKGÖZ (Isparta) Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonunda kabul
edilen ve Meclis Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Askeralma Kanunu
Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken Trabzon Araklıda sel felaketi dolayısıyla
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Bununla
birlikte, geçtiğimiz gün seçim bölgem Isparta Gelendost
Yeşilköyümüzde sel felaketi olmuş; ayrıca dün de Eğirdir,
Serpil ve Yukarı Gökdere köylerimizde dolu afeti yaşanmış,
elma ve kiraz ağaçlarımız zarar görmüştür. Sayın valimizin
koordinesinde yetkililerimiz zararın tazmini noktasında işlemler
yapmaktalardır. Devletimiz, Hükûmetimiz güçlüdür. Maddi zararları
telafi edebiliriz, yeter ki cana ziyan gelmesin. Bu vesileyle,
hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyorum.
Bugün,
bu Gazi Meclis çatısı altında askerlikte devrim niteliğinde
bir reformu hayata geçiriyoruz. Özellikle vatani görevini henüz
tamamlamamış olan gençlerimiz ve silah altındaki er ve
erbaşlar tarafından çok yakından takip edilen bu kanun
aslında yılların bir beklentisiydi. Mevcut sistemin günümüz
şartlarında gençlerimizin ve ailelerinin beklentisini
karşılayamadığı çok açıktır.
Peki,
nedir mevcut sistemin eksiklikleri? Niçin bu değişiklik
kaçınılmazdır diyoruz? Gençlerimizin gerek eğitim gerek
iş hayatında kariyer planlarının onları giderek daha
ileri yaşlarda askere gitmeye zorlaması, ülkemizin artan nüfusu
sebebiyle askerlik çağına gelen gençlerimizin sayısında
sürekli yığılmaların yaşanması hepimizin
bildiği sıkıntılardır.
Mevcut
yasanın biraz daha teknik aksaklıklarını ele almak
gerekirse, hepimizin bildiği gibi, günümüzde askerî alandaki operasyonel
faaliyetlerin ve araç gereç kullanımı için verilen eğitimlerin
maliyeti bu işin ehilleri eliyle yapılmasını zorunlu
kılmıştır. Zaten zorunlu askerlik görevini yerine
getirmekte olan yükümlüler daha çok kıta görevlerinde, geri hizmetlerde
değerlendirilmektedirler. Ayrıca, kısa süreli eğitimle
sahaya sürülen askerlerin can güvenliğini sağlamak da
zorlaşmaktadır. Nitekim ülkemiz epeyce vakittir planlı ve
bilinçli bir şekilde profesyonel askerliğe geçmektedir.
Bugün,
toplamda 419 bin olan Türk Silahlı Kuvvetleri mevcudumuzun 200 bine
yakını yani yaklaşık yarısı subay, astsubay,
yedek subay, uzman, sözleşmeli er, erbaş kadrolarındaki muvazzaf
personellerden oluşmaktadır. Kritik görevlerde, özellikle terörle
mücadelede vazife üstlenen tüm birliklerimiz muvazzaf askerlerden teşekkül
etmektedirler.
Daha
önce de belirttiğim gibi, yükümlüler daha çok kıta görevlerinde,
diğer hizmetlerde değerlendiriliyor. Yeni askerlik kanunuyla
yükümlülerin yarıya yakını hemen terhis olacak, kalanları
görevlerine devam edecektir. Dolayısıyla yeni askerlik sistemine
geçilmesiyle ne ülkemiz sınırları içinde ne de
sınırlarımız dışında hiçbir aksaklık
yaşanmayacaktır. Bu düzenleme bir yandan profesyonel askerliği
yaygınlaştıracak, diğer yandan da bu ülkenin tüm
evlatlarının temel askerî eğitimden geçmesini sağlayacak
bir anlayışla hazırlanmıştır. Hepimizin
bildiği gibi, tarih kitaplarında Türk milleti için asker millet
veya ordu millet tanımlamaları yapılır. Böyle bir
milletin evlatlarının askerlikle ilişkisini tümüyle kesmek
düşünülemez. Yeni sistemde bedelli askerlik yapma hakkını
kazanan herkes bir aylık temel eğitimden geçecektir.
Burada
hazır profesyonel askerlikten bahsetmişken bir bilgi daha vermek
istiyorum. NATO içindeki ülkelerin orduları yeniden
yapılandırılmaktadır. Dünyanın 40 ülkesinde askeri
olan İngilterenin kara kuvvetleri sayısı 112 binler
civarında, yine Fransanın da 100 bin civarındadır. Bizdeki
sayının 419 bin olduğunu biraz önce belirtmiştim. Fakat
burada önemli bir husus var: Orduların gücü salt asker mevcuduyla
değil, teknolojiyi kullanan eğitimli personelle birlikte
değerlendirilmektedir. Bütün bu unsurlar dikkate
alındığında, Türkiyenin profesyonel askerliğe
geçiş adımlarının ne kadar kıymetli olduğunu bir
kere daha vurgulamak isterim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gökgöz, tamamlayın lütfen.
Buyurun.
MEHMET
UĞUR GÖKGÖZ (Devamla) Altını çizerek ifade etmek istiyorum ki
yeni sistemle Türk Silahlı Kuvvetlerinde zafiyet oluşacağı
iddialarının hiçbir temeli yoktur.
Bu
düzenlemenin bir kez daha ülkemize, milletimize ve gençlerimize, Türk
Silahlı Kuvvetlerimize hayırlı olmasını diliyor, pazar
günü yapılacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçiminin ülkemiz, milletimiz, özellikle
İstanbulumuz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı
Haktan niyaz ediyor, İstanbul daha güzel olacak diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gökgöz.
Pozitif ayrımla sürenizi uzatabilirdik biraz
daha biz.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Isparta) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Şahıslar adına
diğer söz Sayın Haşim Teoman Sancarın.
Buyurun Sayın Sancar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, üç
günden bu yana mesai harcayarak Türkiye'nin ve ülkemizin en ulvi, en kutsal, en
önemli değeri üzerine bir yasa çıkarıyoruz. İnşallah
bu yasa her zaman söylediğimiz gibi hak, hukuk ve adalet çerçevesinde,
eşitliği öngören, her vatandaşımızın askerlik
yasalarına, her vatandaşımızın da bedelli askerlikle
ilgili birçok imkânı sağlamasına vesile olur.
Birkaç günden beri eleştirilerimizin bazı
noktaları bedelli askerlik üzerineydi. İşte, bedelli
askerlikteki rakamların artışı, ayrıca bedelli
askerlikteki kontenjanın gelmesi, kuraya tabi olması gibi konular
aslında geçmişten bu yana devam eden 460 binlik yoklama
kaçağı ve bakaya arkadaşlarımızı çözmüyor idi.
Ama ben bugün başka bir yönüne de gelmek
istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman ana görüşümüz Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin siyasetüstü bir unsur olduğudur. Mesela, hep
Türk Silahlı Kuvvetlerini konuşuruz ama bu Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bir başkomutanı vardır,
başkomutanımız nedir? Cumhurbaşkanıdır. Yani
Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi varlığından
ayrılmayan ve Cumhurbaşkanı olarak Türk Silahlı
Kuvvetlerine başkomutanlık yapan bir kişidir. Böyle
baktığımız zaman, her zaman askeri siyaset
dışında tutma çabasında olduk ama bir sene öncesine kadar
bu 1923 yılından bu yana devam etmekteyken bugün Başkomutan,
yani şu anda sizlerin geçirdiği yasayla AK PARTİ Genel
Başkanı belli konularda askeri de taraflı hâle getirmiştir.
Örneğin, askere siyaset yasaktır. Hiçbir albay, hiçbir
binbaşı istifa edip belediye Meclis üyesi adayı olamaz,
milletvekili adayı olamaz, aynı zamanda belediye başkanı
adayı da olamaz; istifa edip geriye gelemez çünkü ama tüm memurlara
aynı hakkı veririz. Örneğin bir emniyet müdürü, bir vali istifa
eder, adaylık için başvurur ama ondan sonra aday
olamadığı takdirde görevine geri döner ama biz askerimizi hep bu
konularda hassas görmüşüzdür. Neden? Tarafı olmasın, ideolojisi
olmasın diye. Örneğin bir asker derneğe üye olamaz, örneğin
bir asker basına konuşamaz, örneğin bir asker parti üyesi olamaz
ama bunların tamamı Başkomutana serbest. Bir belediye seçiminde
dahi Başkomutan direkt taraf olabiliyor. İşte bir sene evvel,
Başkomutan olarak addettiğimiz ve ordunun, Allah korusun,
olağanüstü hâllerde yönetimini sağlayacak kişinin siyasetten ayrı
olmasını, Türkiyenin tamamını kapsamasını bu
sebeple istemiştik, bu sebeple önermiştik. Yani İç Hizmet
Kanununda Türk Silahlı Kuvvetlerinin her zaman farklı bir görevi,
farklı bir konumu, farklı bir değeri olmuştur. Böyle
baktığınız zaman Sayın Cumhurbaşkanı da Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Başkumandanıdır. Başkumandan
olarak yönettiği ordusunda eğer askerin siyaset yasağı
varsa, askerin bu anlamda her türlü siyasi toplantıya, beyana, seçime girme
yasağı varsa, aday olmak için istifa ettiğinde geri dönemiyorsa
Sayın Başkomutanın da bu anlamda taraflı olmaması
gerekir, bir siyasi partinin genel başkanı olmaması gerekir,
beyanlarında bu ayrılığı sağlaması gerekir.
Ve ben yine söylüyorum: Eğer bugün bu yasa
çıkıyor ise, bu yasadaki tüm partiler fikirlerini bildiriyorlarsa bu,
Türkiye Cumhuriyetindeki tüm vatandaşlarımızın bu yasadan
eşit faydalanmaları adınadır. Ve bu vesileyle de
kışladaki asker kardeşlerimiz de inşallah bu kararın,
bu yasanın sonunda evlerine kavuşacaklardır. Ama bedelli
askerlik konusunda hâlâ görüşmelerimiz devam etmekte ve bir ortak karar
adı altında, inşallah kuraya tabi tutulmadan yoklama
kaçaklarının ve bakaya kardeşlerimizin de çözüme
kavuşacağına yürekten inanıyoruz. Yine de 31 bin
liralık bedelin hâlâ konuşuluyor olması, 15 bin liraya göre
baktığınızda 2 katından fazla olması, hâlâ
eşitlik ve adalet ilkesine aykırıdır. Ben yine söylüyorum
ki Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişten bu yana anlayışı
şudur: Türkiye Cumhuriyetinin şanlı Silahlı Kuvvetleri,
inşallah ordumuz ülkemizin gurudur, şerefidir, onurudur.
Bu vesileyle, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana
büyük zaferler kazanarak bugün bu masalarda özgürce siyaset yapmamıza
vesile olan ebedî Başkumandanımız, ilk
Başkumandanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla,
sevgiyle, minnetle, şükranla anıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Hayırlı
olsun diyorum.
Sağ
olun. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Soru-cevap
işlemi yok.
Üçüncü
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlamıştır.
Şimdi
üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
61inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifinin 61inci maddesinin
(1)inci fıkrasında geçen Bakanlıkça ibaresinin Bakanlık
tarafından olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Garo Paylan Hakkı
Saruhan Oluç Kemal
Peköz
Diyarbakır İstanbul Adana
Semra Güzel Nusrettin
Maçin
Diyarbakır Şanlıurfa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Paylan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, memleketin güvenliğini konuşuyoruz, hem
sınırlarımızın güvenliğini hem de iç
güvenliği konuşuyoruz. Ancak baktığımızda, yüz
yılı aşkın süredir ne hikmetse, ne güvenliğimizi
sağlayabildik ne iç barışımızı sağlayabildik
ne de komşularımızla barışımızı sağlayabildik.
Askerlik Yasası da son derece sığ bir şekilde
tartışılıyor maalesef. İşte, bedelli askerlik
olsun mu; altı ay mı olsun, dokuz ay mı olsun? Maalesef
arkadaşlar, bu sığlıkta tartışıyoruz. Oysa,
bakın -Plan ve Bütçe Komisyonunun üyesiyim arkadaşlar- dört yıl
önce bütün güvenlik rakamlarına harcadığımız rakam 40
milyar TLydi yani 40 katrilyon, 2019da 160 milyar TL. Yani dört yılda 4
kat artmış arkadaşlar. Gelin, bunu tartışalım. 4
kat artmış da huzurumuzu mu sağlamışız,
refahımızı mı sağlamışız, iç barışımızı
mı sağlamışız, komşularla
barışımızı mı sağlamışız?
Hayır. Ama bunu tartışmıyoruz, bedelli 30 bin lira mı
olsun, 10 bin lira mı olsun; askerlik altı ay mı olsun, dokuz ay
mı olsun, maalesef bunu tartışıyoruz. Bu
sığlık, maalesef bu Meclise yakışmıyor
arkadaşlar. Gelin, daha derinlemesine, ülkenin güvenlik meselesini
nasıl sağlayacağımızı hep beraber konuşalım.
Bakın
arkadaşlar, bu yasa teklifinde adalet yok, vicdan yok, inanın
eşitlik de yok. Bunlar Anayasada geçen ibareler, eşitlik adalet
vicdan ama bu yasal düzenleme bütün bu ibarelerden yoksun. Neden biliyor
musunuz? Çünkü arkadaşlar, tekrar zorunlu askerliği getirdik.
Bakın, belki 1927de bu askerlik yasası geldiğinde o zaman
normaldi, 1930larda, 1940larda, 1950lerde normaldi ama bütün demokratik
ülkeler artık bu zorunlu askerlik meselesini rafa kaldırmışlar,
vatandaşlarına zorla askerlik yaptırmıyorlar, vicdani ret
hakkını savunuyorlar. Bakın, bu yasal düzenlemede vicdan da yok.
Bakın,
mesela ben, öldürmeyi reddeden birisiyim, zorla askere alındım, zorla
elime silah verildi ama ben kimseyi öldüremezdim arkadaşlar çünkü ben
öldürmeyi reddediyorum -benim gibi öldürmeyi reddeden milyonlarca
antimilitarist insan var bu ülkede- ama beni bir okula koysaydınız,
bir hastaneye koysaydınız, bir kreşe koysaydınız, emin
olun, ben orada çok faydalı olurdum; vatana, millete, çocuklara, hastalara
çok faydalı olurdum ama zorla sekiz ay askerlik yaptırıldı,
silahı elime aldığımda ne yapacağımı
bilemedim, zorla elime silah verildi. Benim gibi bakan, vicdani ret
hakkını kullanmak isteyen milyonlar var. Vatana böyle hizmet
edilmesine niye engel oluyoruz? Neden 2019 dünyasında bunları
tartışamıyoruz bütün medeni ülkeler bunları
aşmışken?
Bakın,
bu yasa eşitlikten de yoksun arkadaşlar. Anayasanın amir
hükmüdür eşitlik. Ya, 31 bin lira bedel koymuşsunuz Sayın
Bakanım, 31 bin lira bedel. Milyonlarca gencimiz işsiz arkadaşlar,
işsiz, bırakın asgari ücreti, işsiz.
İSMET
YILMAZ (Sivas) Biz onlara para vereceğiz.
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Hatibi dinleyelim.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Milyonlarca vatandaşımız asgari ücretten
maaş alıyor. 2 bin lira asgari ücret alsa bile beş ayda 10 bin
lira yapar. Nasıl 31 bin lira koyarsınız? Bu
vatandaşımız kura bile olsa o kuraya katılabilecek mi?
Zenginlere bedelli askerlik yaptıracaksınız, yoksullar gidip
askerlik yapacak. Bu olmaz, bu kabul edilemez. Bu anlamda, eşitlikten de
yoksun arkadaşlar bu bedelli askerlik yasa teklifi.
Bakın,
eşitlik meselesi gündeme gelmişken, Osmanlıdan bir
tartışmayı da gündeme getireyim. Denirdi ki hani:
Osmanlıda Hristiyanlar askerlik yapmazdı, aman da ne güzel. Hiç de
öyle değil arkadaşlar, biliyor musunuz? Çünkü cizye vergisi verirdik
biz, cizye vergisi, zorla alınırdı. Siz askerlik
yapmıyorsunuz, sizden cizye vergisi alacağız. derlerdi ve
Islahat Fermanıyla bu verginin adı bedel vergisi oldu yani
bedelli lafı oradan geliyor. Bedel bizden alınırdı,
Hristiyanlardan ama ayrımcılıkla karşı
karşıya kalırdık. Hristiyanlar Osmanlıda asker olma
mücadelesi verdiler. Niye? Ayrımcılığa uğramamak için,
o ağır bedeli ödeyemedikleri için ve bir arada herkes
Konu vatan
güvenliğiyse hep beraber bu vatan güvenliğini sağlayalım
diye. Ama bu hak ancak İkinci Meşrutiyetten sonra alınabildi.
1909da kanun geçti ve Herkes asker olacak. dendi. O zamanın ruhuydu, o
eşitlik mücadelesiydi. Ama 2019 dünyasında 31 bin liraya bedelli
askerlik yaptırıyorum. denmesi bizler adına utançtır
arkadaşlar. 250 bin dolara vatandaşlık veriyoruz, 31 bin liraya
da askerlik yaptırıyoruz. Nerede kaldı değerler? Nerede
kaldı gerçek anlamda vatan savunması? Bütün bunları tartışmalıyız,
bakın, derinlemesine tartışmalıyız. Merkezî bir anlayışla
vatanın güvenliğini sağlayamıyoruz arkadaşlar,
antidemokratik bir anlayışla sağlayamıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Paylan, tamamlayın.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Bütün Meclisin ordusu değil, partinin ordusuna çevirirsek
orduyu veya emniyet güçlerini, Süleyman Soylunun baktığı gibi
yüz yıldır olan milliyetçi anlayış çerçevesinde, bir
partinin polisi şekline çevirirsek işte İstanbul
adayını gidip takip eder, Sayın İmamoğlunu ama
diğer anlamda Binali Yıldırımı takip etmeyen bir
polis gücüne dönüşür yani parti polisi hâline gelir.
Bakın,
pek çok özel harekâtçı polise bakıyorum, ya MHP'ye ait
bıyıklara sahipler ya AKPye ait bıyıklara sahipler.
METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Vatan sevgisi var, vatan sevgisi.
GARO
PAYLAN (Devamla) Bu anlamda parti ordusuna, parti polisine doğru
gidiyoruz arkadaşlar. Bütün bunları tartışmamız
lazım. Merkezden değil, yerelden yönetilen, yerele bağlı
polis güçleri olması lazım. Oranın demografisini anlayan,
oradaki kimliği anlayan, oranın dilini bilen, oradaki vatandaşla
hemhâl olan demokratik bir yerel polis gücü, demokratik bir orduya
ihtiyacımız var, bütün bunları da derinlemesine
tartışalım derim arkadaşlar.
Hepinize
saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın görüşülmekte olan 69 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 61inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Yani bu sayın konuşmacının bu tuhaf
konuşmasını dinledik. Ekmek veririm, yemezsin; su içerim,
içmezsin. diye bir atasözü vardır, meramının ne olduğunu
da açıkça ifade etmedi. Şimdi, bıyıklara, sakallara
vesairelere birtakım tasnifler de getirdi.
Bir
taraftan sen ötekileştirmekten vesaireden şikâyet edeceksin ama bir
taraftan da ötekileştireceksin. Bunun bir standardı yok, partilerin
tüzüklerinde bıyığın
Kendi sakalına sormak lazım
yani onu da nasıl tanımlamamız lazım? Yani hadi MHP
bıyığı dediniz, kendi sakalına da ne sakalı
diyelim şimdi? (MHP sıralarından alkışlar)
Böyle
tuhaf şeyde
İlla konuşacağım diye de insanların
kendisini zorlamaması gerekir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Bütün dünyada Amerikası, Rusyası, Çini,
Avrupası bilhassa bu emperyalist devletlerin silahlı kuvvetlerini
güçlendirmek, makine teçhizatını artırmak için türlü
fırıldaklar çevirdiği bir dönemde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bu önemli reformuna karşı çıkmak, acaba bu
konuşmacının niyetinde hangi emellere hizmet etmek düşüncesi
yatıyor, doğrusu onu da ayrıca bir sormak, sorgulamak gerekir.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Paylan.
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Paylan kürsüye. (HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sataşmadık, cevap verdik Sayın Başkan.
Oradan niye veriyorsun, ona da yerinden ver.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı açıklamasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GARO
PAYLAN (Diyarbakır) Değerli arkadaşlar, bakın, Meclisin
bahçesinde bir yürüyün; Meclisin bahçesinde Özel Harekât timleri var, ben bir
gün yürürken gördüm ve Özel Harekât timlerinin hepsi benim boyumda, dalyan gibi
genç çocuklar, memleketin evlatları. Arkadaşlar ama ne hikmetse
hepsinde o bahsettiğim bıyık vardı.
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Algıda seçicilik.
GARO
PAYLAN (Devamla) Oysa arkadaşlar, bakın, mesele şu:
Arkadaşlar, bazı tanksavarlar, sofistike silahlar, tanklar, toplar
var Meclisin bahçesinde.
Oysa,
bakın, arkadaşlar, memleketin polis gücü de demokratik bir polis gücü
olmalı, memleketin askeriyesi de demokratik bir askeriye olmalı yani
heterojen olmalı, tek bir partinin referansıyla polis gücüne üye
atanmamalı.
Bakın,
bir de arkadaşlar, böyle bir devrim yasasından bahsediyor MHP. Acaba
31 bin lira verip de bedelli askerlik yaptırmanın hangi millî, hangi
manevi duygularla bağdaştığını da ben sizlerin
vicdanına bırakıyorum arkadaşlar.
Saygılar
sunarım.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın hatip kendi sakalına bir türlü yorum
getirmedi. Bir bıyıktan bile bu kadar irite olan, kendisini bu kadar
bağnaz bir hükme bağlamış bir kişinin
değerlendirmelerini çok da itibara almamak gerekir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Dalyan gibi bir kişinin. diyorsunuz. Dalyan gibi
kısmını unutmayalım, evet.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin
ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifinin 61inci madde 2nci fıkrasındaki
mevcut yönetmeliklerin ibaresinden sonra virgül(,) konulmasını
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Haydar
Akar
İzmir Denizli Kocaeli
Müzeyyen
Şevkin Servet
Ünsal Hüseyin
Yıldız
Adana Ankara Aydın
Hüseyin Avni Aksoy İlhami
Özcan Aygun
Karabük Tekirdağ
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Yıldız, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
İki
gün önce Trabzon Araklı sel felaketinde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine ve Trabzon
halkına başsağlığı diliyorum.
Yine,
Aydında, iki gün önce, yoğun yağıştan ve
fırtınadan dolayı İncirliovada 5 bin dönümün üzerinde
pamuk alanı zarar görmüş ve Nazilli ilçemizde de çatılar
uçmuş, çam ağaçları yerinden sökülmüştür; çok ciddi
derecede zarar var. Bütün Aydınlılara Geçmiş olsun. diyorum.
Değerli
arkadaşlar, iki haftadan beri, bu yasayla ilgili, arkadaşlar gelip
görüşlerini belirtiyor. Demin bir milletvekilinin dediği gibi,
bedelli-ücretli olarak düşündüğümüzde, Sayın Millî Savunma
Bakanı Asteğmenin aylığını 6yla çarptık,
31 bin lira yapıyor. dedi. Ama şunu söyleyeyim: 8 milyon
işsizin içinde 2 milyon işsiz genç var arkadaşlar. Yani işi
yok, işi. 2 milyon genç var. Asgari ücret 2.020 lira. 6yla
çarptığın zaman 12 bin-15 bin lira civarında olması
gerektiği inancını taşıyorum. Evet, ben de aynı
düşünceye katılıyorum. Bu 31 bin lirayı gariban, yoksul
ailelerin çocuklarının ödeme şansı yok. Bu yasa, ekonomik
durumu iyi olan, zengin aileler için çıkarılmış bir yasadır.
Değerli
arkadaşlar, iki: Şimdi düşünüyorum, bir ay bedelli askerlik
yapacaklar. Diğer taraftan da altı ay askerlik yapan gariban, yoksul
ailelerin çocukları var. Ben kendimi onların yerine koyuyorum.
Paralı asker gelecek, orada, bölükte altı ay askerlik yapan bir
adamla beraber aynı yerde askerlik yapacak. O arkadaşların
psikolojisini hiç düşündünüz mü? Yani biz şu an bu yasayı
gençler için çıkarıyoruz ama gençlerin fikirlerini almıyoruz,
problem burada.
Şimdi,
ben düşündüğüm zaman, 2 kardeşi birbirine düşman ediyoruz
aslında. Yani daha gider gitmez nefret, kin orada başlıyor.
Bizim önerimiz, en azından bu bir aylık süreyi kaldıralım.
Mevcut bedelli askerlik yapan arkadaşlarımız kendi ilçelerinde
ve illerinde, hastanelerde, okullarda, kreşte veya sivil savunma ekiplerinde
çalışabilirler. Niye diyoruz? Çünkü zaten oraya giden, bir ay
askerlik yapan
Arkadaşlar, bir ay askerlik yapan ne öğrenecek orada
ya? Ne öğrenecek yani? Yürüyüş mü öğrenecek, ne öğrenecek?
O yüzden, bin lira yoksul ailelerin çocuklarına para vereceksiniz, asgari ücretin
yarısı, o zaman bu bir ayı kaldıralım, en azından
oraya yardım edeceğiniz o bin lira rakamı asgari ücrete
getirelim, o insanlar da faydalansın. Aksi takdirde gidip de 2 bin lira, 3
bin lira bir ayda
O adamın zaten maliyeti var yani. Orada askerlik de
yapıyor ve oradaki askerlerin de psikolojisini bozuyor. Bir
çıkın yukarı
Defalarca bir sürü arkadaş bizi aradı,
aynı şeyleri söylüyorlar. Yani para vermeyen de aynı
şekilde konuşuyor, para veren de aynı şekilde
konuşuyor değerli arkadaşlar.
Yine,
460 bin yoklama kaçağı var değerli arkadaşlar, bakaya. Yani
bu arkadaşlarımız ya polistir ya emniyet müdürüdür veya
yarısı da oy kullanamıyor kaçak olduğu için çünkü oy
kullanmaya gittiğinde yakalanıp askere gidecek. Şimdi bunu
kuraya sokmaya çalışıyorsunuz. Peki, bunu nasıl
temizleyeceğiz? En azından bir sefere mahsus bu 460 bin kişinin kuraya
girmemesi gerekiyor ve bunu indirmemiz lazım, bir sefere mahsus bunu
uygulamamız gerekiyor değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki orası peygamber ocağı, hepimiz
askerlik yaptık, teknoloji tabii ki gelişecek ama öyle bir yasa
çıkarın ki eşitlik olsun yani. Eşitlik
olmadığı takdirde Anayasaya aykırı olmuş oluyor.
O yüzden, gelin burada
Dediğimiz gibi, bu ücreti muhakkak yarı yarıya
düşürmemiz gerekiyor yani maksimum 15-16 bin lira civarında
olması gerekiyor. Yine bir aylık süreyi kaldırmamız
gerekiyor.
Tekrar
savunuyorum, oradaki askerlerin psikolojisinin bozulduğuna adım gibi
eminim çünkü gelen telefonlar, arayanlar
Binlerce insan arıyor bir
haftadan beri, on günden beri.
Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Bu teklifi -zaten çoğu maddesi geçti-
bugün bitirip Hükûmete bırakıyoruz. İnşallah Sayın
Cumhurbaşkanımız İstanbuldan zaman bulup gelir de bunu
imzalar, Resmî Gazetede yayımlanır ve 106 bin asker tezkeresini
alır, ailelerine kavuşur.
Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
61inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi,
62inci maddenin 1inci fıkrası üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifinin 62nci maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinde geçen yer alan ibaresinin bulunan
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hakkı Saruhan
Oluç Garo
Paylan Kemal
Peköz
İstanbul Diyarbakır Adana
Semra Güzel Nusrettin
Maçin
Diyarbakır Şanlıurfa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Maçin, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
NUSRETTİN
MAÇİN (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üç gündür askerlik yasasıyla ilgili tartışıyoruz
bu Mecliste. Yine tarih tekerrür etti; diğer yasaların
yapımında olduğu gibi Askerlik Yasasında da demokratik
değerleri esas alan bir yasa yerine Hükûmetin ihtiyacı ve
generallerin ihtiyacı esas alınmıştır. Türkiye'nin
asker ocaklarında, kışlalarda -hepimiz sıkça duyarız-
intihar, kaza veya intihar süsü verilmiş birçok ölüm olayı
gerçekleşmiştir bugüne kadar ama bunların hiçbirinin gerçek ölüm
nedeni ortaya çıkmıştır. Aynen faili meçhul cinayetlerde
olduğu gibi bu ölümlere ya intihar denildi ya kaza denildi, nedense
hiçbir yargı bu ölümlerin üzerine gitmedi.
Hep
konuşurken paralı askerlik süresi üzerine konuşuyoruz veya bu
bedelli askerliğin tutarı ne olmalı, bunun üzerine bir
tartışma yürütülüyor. Bunlarda dönemin Hükûmetinin ihtiyaçlarına
göre, güncel ihtiyaçlara göre yasalar yapılıyor. Şimdi, herkes
konuşurken de askerin kahramanlığından bahseder, askerin
fedakârlığından söz eder ama askerin hangi koşullarda
askerlik yaptığına dair hiç kimse bir şey söylemez. Bu
toplumda, hangi kesime fazla övgü yağdırılıyorsa en fazla
bitirilmek istenen, en fazla mağdur olan, en fazla baskıya maruz
kalan o kesim oluyor. Nasıl ki köylü toplumun efendisi deniliyorsa, bugün
köylülük bitirilmişse, tarım bitirilmişse... Ülkenin
kahramanları askerler oluyor ama yasa yapılırken askerlerin
hiçbir demokratik hakkı, hiçbir örgütlenme hakkı gündeme
alınmaksızın bir yasa yapılıyor.
Şimdi,
arkadaşlar, çağdaş, demokratik ülkelerde er ve
erbaşların sendikal örgütlenme hakkı olmalıdır.
Eğer Türkiye, kendini çağdaş, evrensel ülkeler seviyesinde
görüyorsa er ve erbaşların sendikal örgütlenme hakkını da
savunmalı. Zorunlu askerlik
yasasını nasıl reddediyorsak, vicdani ret herkesin doğal
hakkıysa, demokratik bir hakkıysa er ve erbaşların sendikal
örgütlenme hakkı da bir o kadar demokratiktir, bir o kadar
çağdaştır. Neden sendikal örgütlenme hakkı? Askerlik yapan
herkes bilir, ben on sekiz ay askerlik yaptım, eğer komutanın
keyfi yoksa resmen zevk alma adına askeri, eğitim adı
altında yat, kalk, sürünle bunaltan bir eğitim sistemi. Şimdi,
eğitim sistemi aşırı derecede keyfiyetçi, komutanın
keyfine ve vicdanına bırakılmış bir eğitim
sistemi.
Şimdi,
yemek konusuna geldiğimiz zaman, askerler özellikle kışlalarda
yemek yemezler. Ya bu yemeği komutanlar da yiyor mu? diye sorduğumuzda
Yok, komutanlara özel yapılıyor, komutanlara özel yemekler
gönderiliyor, ayrı kazanlarda yapılıyor ama er ve erbaşlara
toplu şey. diyorlar.
METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Dağda o dağda, o dediğin
dağda.
NUSRETTİN
MAÇİN (Devamla) Şimdi, burada -halk arasında da çok
yaygın olan- askerlerin gıda, yaşam hakkını askerlik
süresi boyunca ihlal edenlerden, askerler adına, er ve erbaşlar
adına bir örgütlenme, bu hesabı soracak bir kurum yoktu.
Ben,
size çok yakın tarihte olan ve bugün de bununla ilgili Mecliste basın
açıklaması yaptığım bir olayı anlatayım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Maçin, toparlayın lütfen.
NUSRETTİN
MAÇİN (Devamla) - Ceylanpınar TİGEMe brusellalı,
hastalıklı hayvanlar getirildi, bu hayvanlara zamanı geçmiş
aşılar yapıldı, bruselladan öldüler. Bu hayvanların ön
kontrolü yapılmadan Diyarbakır ve Urfa Et Balık Kurumunda kesimi
yapıldı. Bu hayvanlar nereye gidiyor? Ayıptır, yazıktır,
günahtır. denildiği zaman Siz merak etmeyin, bu hayvanlar büyük kazanlarda
pişirilip Türk Silahlı Kuvvetlerine gidiyor
Şimdi ben size
soruyorum
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hocam, brusellalı hayvan yenilir;
kaynatılır, 80 dereceden sonra da yenilir, bu böyledir.
EBRÜ
GÜNAY (Mardin) Hatibi dinleyelim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yani Türkiyedeki hayvanların yüzde 65i de
brusellalıdır, dünya da böyle.
NUSRETTİN
MAÇİN (Devamla) Şimdi ben bunun tartışmasını
burada sizinle yapmıyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ben bilgi olsun diye söyledim.
NUSRETTİN
MAÇİN (Devamla) Bu ülkede, askerin kahramanlığından,
fedakârlığından, şundan bundan o kadar bahseden bir Meclis
ama bu askerlerin sendikal örgütlenmesiyle ilgili hiçbir milletvekili
arkadaştan bir söz duymadık, işitmedik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Hangisi sendikalı olacak, hangisi?
NUSRETTİN
MAÇİN (Devamla) Şunu açık bir şekilde söylemek gerekiyor
MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Askerin hangi kesimi; er, erbaş
mı sendikalı olacak?
BAŞKAN
Efendim, soru-cevap işlemi yapmıyoruz.
NUSRETTİN
MAÇİN (Devamla) Biz soru-cevap şeyi yapmıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Maçin.
NUSRETTİN
MAÇİN (Devamla) Toparlıyorum
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
62nci maddenin (1)inci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
62nci maddenin (2)nci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
62nci maddenin (3)üncü fıkrası üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türk milletinin
fertlerinin askerlik yapmayı şeref saydığına ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın en gözde ordularından
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Askerlik kahramanlığı gerektiren bir
faaliyettir ve milletimizin bütün fertleri de askerlik yapmayı bir
şeref sayarlar ve Türk Silahlı Kuvvetleri de dünyanın en gözde
ordularından biridir; bu yeni değil, bu tarih boyunca, yüzyıllar
boyunca bir gerçektir. Askerlik koşulları da bütün dünya ülkelerinde
olduğu gibi, hemen hemen belli standart özellikleri taşıyan o
ortamlarda yapılır.
Şimdi, askerliğini
yaptığını da öğreniyoruz. Ben de on sekiz ay piyade
yedek subaylık yapmış bir kişi olarak söylüyorum, hiçbir
zaman, kışlalarda komutanlara askerlerden ayrı bir yemek
yapılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nöbetçi subaylar üç
öğünü de kontrol etmek, denetlemekle yükümlüdür ve komutanlar da
askerlerle birlikte yemeklerini yerler. Zaten muvazzaf subayların ve
astsubayların nöbet dışında karavanadan yemeleri
yasaktır ancak nöbetçi subay olduğu hâllerde, duayı
yaptırır ve bir komutla yemek yenilmeye başlar. Bunu bilmek
gerekir. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerine veya askerliğe düşman
olmamak gerekir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin
ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifinin 62nci maddesinin (3)üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
(3)
3/1/1961 tarihli ve 205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu
Kanununun;
a)
17 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine yedek
subaylar ibaresinden sonra gelmek üzere ve yedek astsubaylar ibaresi ilave
edilmiştir.
b)
18 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine yedek
subaylar ibaresinden sonra gelmek üzere ve yedek astsubaylar ibaresi ilave
edilmiştir.
Ümit Beyaz Ayhan
Erel Aylin
Cesur
İstanbul
Aksaray
Isparta
Bedri
Yaşar Hasan
Subaşı
Samsun Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Subaşı, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Trabzon Araklıda yaşanan sel felaketi
nedeniyle kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun, geçmiş olsun
dileklerimi sunuyorum.
69
sıra sayılı Askeralma Kanunu Teklifinin 62nci maddesinin
(3)üncü fıkrası hakkında söz almış bulunuyorum.
Hatipler bildirdiler, 1927 tarihli 1111 sayılı Askerlik Kanunu
gerçekten doksan iki yıl idare etmiştir, Sayın Erozanın
dediği gibi, şükranla anmak lazım ecdadımızı.
Fakat doksan iki yıllık kanun tabii ki artık geçerliliğini
çoktan yitirmiş olmasına rağmen, bugünkü Türkiyeyi ve sorunları
taşıyamaması nedeniyle yeterli düzenleme de
yapılamamıştır. On yedi yıllık bir iktidar bugün
Devrim niteliğinde bir kanun teklifi hazırladık. derken,
doğrusu, bir düşünmek gerekir. Hele, seçimlerden önce aylarca beka
sorunu dedikten sonra bugün devrim niteliğinde dedikleri bir yasayla
gelmelerine itirazımız yok çünkü çok gecikmiş bir yasadır.
Ama şunu belirtmek lazım: Aceleyle yapılmış
yasaları ve torba yasaları hep gördük. Her iki, üç ayda bir tekrar
önümüze gelerek değiştirilmeye başlandı ama 1111 sayılı
Kanun, doğrusu, doksan iki yıl idare ettiğine göre
Biz bugün
kanun yaparken Sayın Bostancının dediği gibi-
tartışarak kanun yapamıyoruz. Hele böylesine toplumu
taşıyamayan, tasfiye niteliğindeki kanunları yaparken çok
dikkatli olmak gerekir. Hükûmetler ve bürokrasi çözemediği sorunların
altında kaldığı zaman tasfiyeye giderler. Bu doksan iki
yıllık kanun da öyle birikmeler yapmıştır ki onun
üzerine hükûmetler tutmuşlar, kısa dönem, uzun dönem ve bedelliler
yapmak suretiyle adaleti zedelemişler ama zorunluluk olarak da bu tasfiyeleri
yapmak zorunda kalmışlardır. Bu kanuna
baktığımızda bu da bir tasfiye niteliği
taşımaktadır ama diğerlerinden farklı bir sorunu da
çözmemiştir. İçinde adaletsizlik vardır, eşitsizlik
vardır. Bazı hatipler vicdani ret derken herkesin
sinirlendiğini hissediyorum. Paralıya vicdani ret yok mu bu yasada?
Parası olana vicdani ret var. O hâlde, sinirlenmeden,
tartışarak, işin adaletini düşünerek ve hukuka uygun
yasaları yaparak sorunları çözmemiz gerekir.
Şimdi,
İYİ PARTİ Grubu birçok yönüyle itiraz etmiştir. Neden
itiraz etmiştir? Siyasete kurban gitmesin diye çünkü böyle önemli yasa bir
siyasete kurban gitmemeli. Cumhuriyet Halk Partisi de destek vermiştir ve
45/2 değişmiştir çünkü Cumhurbaşkanına gerekli
gördüğü alanlarda yetki vererek neredeyse bir paralel ordu kurma
hakkını tanımaktadır. O zaman biz Mecliste neyi
tartışıyoruz? 28inci madde dilediği gibi izin verme
yetkisini vermektedir. Madde 5te 2 ve 10uncu fıkralar da askerliği
yarıya kadar kısaltma, 2 kat uzatma. Diğer yandan da yine
tartışıp kararlaştırdığımız
askerlik sürecini beş yıl düşürme, beş yıl yükseltme.
O zaman Meclis bu işin neresinde? Bu, başkalarının
kişiye özel yetkilerle bu kadar önemli bir yasanın çarçur edilmesi
son derece sakıncalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Subaşı, buyurun.
HASAN
SUBAŞI (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu
yasa çıkmalı çünkü dün Sayın Sancaklı ifade etmişti
Milyonlarca insanı ilgilendiriyor, devrim niteliğinde. diye. Evet,
460 bin bakaya var, yoklama kaçağı var, 1 milyon 600 bin
askerliği ertelenmiş var; çok ciddi bir sorun. Hele genç nüfus, 700
bin kişinin 300 bini alınır, 400 bini birikirse bu sorun hep
ötelenir gider. Bu kanun bunu çözmüyor, hele bedelliye 31 bin lira dedikten
sonra bu kanun önümüzdeki aylarda tekrar önümüze gelecektir çünkü yeterince
tartışmadık. Nasıl ki kasım ayında trafiği
düzenleyelim diye cezalar geldiğinde Bu trafiği düzenlemez, yüksek
cezalar caydırıcı olmaz, iki üç ay sonra af çıkarmak
zorunda kalacağız. demiştim bu kürsüden, gerçekten aralık
ayındaki yasadan sonra şubatta tekrar gelmişti. Bu yasa da
doksan iki yıl değil ama her üç beş ayda önümüze gelecektir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
62nci
maddenin (3)üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (4)üncü fıkrası üzerinde iki adet önerge vardır,
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifinin 62nci maddesinin 4üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
(4)
4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununun;
a)
3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (3)
numaralı alt bendinde yer alan çavuştan ibaresi astçavuştan
şeklinde değiştirilmiş, (b) bendinin (2) numaralı alt
bendinin (a) satırından önce gelmek üzere aşağıdaki
satır eklenmiş ve diğer satırlar buna göre teselsül
ettirilmiştir.
a)
Astsubay astçavuş
b)
43 üncü maddesinin son fıkrasına yedek subaylar ibaresinden sonra
gelmek üzere ve yedek astsubaylar ibaresi ilave edilmiştir.
Hasan
Subaşı Ümit
Beyaz İmam
Hüseyin Filiz
Antalya İstanbul Gaziantep
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Bedri
Yaşar
İzmir Samsun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Bedri Yaşar, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Trabzon Araklıda hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine de
başsağlığı diliyorum. Maalesef son dönemlerde bu
felaketi ülkemizde sık sık yaşamaya başladık.
Yarın da biz bununla ilgili bir önerge vermeye kalksak tahmin ediyorum
yine iktidar bunu reddedecek. Hakikaten dere yataklarında bu
yapılaşmanın olması uzun süreden beri sorun, bundan sonra
da sorun olmaya devam edecek. Sizler de görmüşsünüzdür, dere
yatağındaki okulun bir hafta on gün önce boşaltılması
büyük bir felaketi de önlemiştir. Felaketler geliyorum diyor, bizim de bir
an önce bunlarla ilgili önlem almamız lazım. Bununla ilgili de bir
araştırma önergesi vermeyi planlıyoruz. Ümit ediyorum ki bu
sorunları yaşamadan önlem almaya yönelik tedbirler konusunda destek
verirsiniz, biz de bununla ilgili çalışmalarımızı
yaparız.
Bazı
ülkelerde askerlik zorunlu olmaktan çıkarılmış
olmasına rağmen Türkiye bir ateş çemberinin tam
ortasındadır. Türkiye için güçlü orduya sahip olmak hayati bir
zorunluluktur. Türk ordusu millî bir ordudur, vatanın her karış
toprağından gelen vatan evlatları, üzerinde yaşamakta
oldukları toprakların bölünmezliğini ve Türk milletinin
bütünlüğünü korumak üzere seve seve askerlik hizmetini yerine getirmek
üzere askere koşarlar.
Hepimizin
bildiği gibi Türk milleti 3 şeye kına yakar: Koça kına
yakar Allaha kurban olsun diye, gelinin eline kına yakar eşine
kurban olsun diye, askerlerin eline kına yakar vatana kurban olsun diye.
Burası
kutsal bir müessesedir, bunun kesinlikle sulandırılmaması
lazım. Paralı askerdi, vicdani reddi, giderdik gitmezdik
Arkadaş, bu memlekette yaşamanın bir bedeli var. Bu ülkede
yaşayan herkes nasıl zorunlu olarak vergi ödeme mecburiyetindeyse
askerlik de yapma mecburiyeti vardır, nokta.
Bu
memleketin her karış toprağı şehit kanıyla
sulanmıştır. Bu memlekette yaşamanın bir bedeli
vardır, bu topraklar kolay vatan olmamıştır. Onun için
bunun altını çizmek istiyorum. Böyle ulvi düşüncelerden
dolayı biz zaten asker ocağına peygamber ocağı
diyoruz. Buraya gittiği zaman askerlerimiz aynı zamanda aynı
karavanadan yemek yiyorlar, aynı nöbetleri tutuyorlar, aynen hacda
olduğu gibi nasıl insanlar ihrama girip eşitleniyor, burada da
aynı şekilde aynı elbiseyi giyen insanların
dostlukları, arkadaşlıkları ilelebet sürüyor.
Ne
oluyor? Birileriyle iş yapmak istiyorsanız önce ya yol
arkadaşı olacaksınız ya asker arkadaşı
olacaksınız ya gurbet arkadaşı olacaksınız.
Bakın, bunların hepsi özel yerlerdir, kutsal yerlerdir. Ama son
dönemlerde özellikle Ergenekon ve Balyoz davalarıyla orduda olan
kumpasları biliyoruz. Devamında FETÖ belasının orduyu ne
hâle getirdiğini görüyoruz. Hepsini lanetliyoruz.
Bu
çerçevede, işte belli düşüncelerle orduyu yeniçeri ocağına
çevirme faaliyetlerinden kesinlikle uzak durmamız lazım. Bunu
sulandırmamamız lazım. Bu paralı maralı işi de
hakikaten vicdanları yaralayan hadiseler. Bunun da tekrar gözden geçirilmesi
gerekiyor. Birikmeler vardır. Bunun bir şekilde, her seferinde
gündeme gelmeden, para muhabbeti olmadan, çözülmesinde büyük fayda var.
Türk
ordusunu millî ordu yapan diğer önemli nitelik ise bu ordudaki ehliyet ve
liyakattir. Bütün personelin İç Hizmet Kanununun 43üncü maddesinde yer
aldığı şekilde her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin
dışında ve üstünde olmasıdır. Askeralma Kanununun
3üncü maddesine göre askerlik hizmeti her Türkün hak ve ödevi olan bir vatan
hizmetidir. Burada devlete düşen görev bir askerlik hizmetinin vatan
evlatları tarafından eşit ve adil bir şekilde yerine
getirilmesini sağlayacak kanuni düzenlemelerin
yapılmasıdır. Erat için olduğu gibi subaylar ve astsubaylar
için de askerliğin elbette bir profesyonel yanı vardır. Ancak Türk
subayları ve astsubayları askerliği bir meslek olarak
değil, ömür boyu sürecek bir yaşam tarzı olarak kabul ederler
çünkü böyle eğitilmişlerdir. Subay ve astsubaylar Türk ordusunun
başını oluştururken askerlik hizmetini yapmak için Türk
ordusuna katılan Mehmetçiklerin ordunun omurgasını ve vücudunu
oluşturduğunu da gözden ırak tutmamak lazım.
Zaman
zaman profesyonel orduya da geçilmiştir. Uzman çavuşlarımız
1999da, 2006da, 2010da orduya alınmıştır. Tabii,
bunların çeşitli hakları var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın, buyurun Sayın Yaşar.
BEDRİ
YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
Özetle,
biz İYİ PARTİ olarak kesinlikle ordunun güçlenmesi adına
yapılacak bütün yatırımları sonuna kadar destekliyoruz.
Efendim, geçmişte 40 milyardı, şimdi 140 milyar
140 milyar
değil, gereği neyse, daha da fazlası olmak üzere çünkü ülkenin
içinde bulunduğu konum, stratejik yapısı güçlü bir ordu
olmayı zorunlu kılıyor. Bu konuda yapılacak ne kadar
yardım, destek, yatırım, adına ne derseniz deyin,
İYİ PARTİ olarak bizim bunları desteklediğimizi bu
kürsüden ifade ediyorum.
Aynı
şekilde, katkılarımız oldu. Bunların
değiştirilmesi yönünde de ortak irade beyan edildi. Bizim
yapıcı muhalefet olduğumuzu, doğruyu getirdiğiniz
takdirde desteklediğimizi her ortamda gösterdik. Bu teklifin de bir an
önce kanunlaşması bizim de dileğimiz, bir an önce geçmesi bizim
de dileğimiz.
Dolayısıyla
terhis olacak askerlerimiz de şimdiden inşallah tez zamanda
ailelerine kavuşurlar diyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifinin 62nci maddesinin (4)üncü
fıkrasının (a) bendindeki satır eklenmiş ibaresinden
sonra gelen ve ibaresi yerine virgül (,) konulmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Ali Çelebi Haşim
Teoman Sancar Haydar
Akar
İzmir Denizli Kocaeli
Hüseyin Avni Aksoy Rafet
Zeybek Servet
Ünsal
Karabük Antalya Ankara
Müzeyyen
Şevkin
Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Ünsal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SERVET
ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Değerli
parlamenter arkadaşlarım, bizi televizyonlarından izleyen
yurttaşlarım, vatandaşlarım, terhis olmayı bekleyen
asker arkadaşlarım; birkaç gündür askerlik yasasıyla ilgili
çalışmalar yapıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasayla
ilgili gereken her şeyi yaptığımız
inancındayız, özellikle bunu buradan vurgulamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, askerlikle ilgili, tabii, çok önemli değişiklikleri
ele aldığımız bugünlerde, ülkemizin güçlü ve güvenilir bir
geleceğe sahip olması açısından kritik değerde olan
bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Askerlik yapısıyla ilgili
değişiklikler sadece süre ve biçim yönünden ele alınmamalı.
Bizim kendi öz gücümüzle kendini var edebilen, dışa
bağımlılıktan kurtulmuş bir sanayiye
ihtiyacımız var değerli arkadaşlar. Örneğin son
günlerde S400, F35, Tank Palet Fabrikasının satışı
gibi tartışmalı konuları izledik, görüştük.
Bu
konuların detayına, gerçek anlamda arkasındaki meselelere
girmeden önce şu noktayı vurgulamak istiyorum özellikle: Ülke
güvenliği için tehditlere karşı millî bir savunma üretimine
geçmemiz en doğru yoldur. Ancak tam aksine bir süreç yaşıyoruz
arkadaşlar. Kısa süre önce Tank Palet Fabrikasıyla ilgili
yapılan yanlışları özellikle Grup Başkan Vekili
Sayın Engin Özkoç ve 25 milletvekili arkadaşımız bire bir
canlı olarak dile getirdiler ama o yanlışlıklar hâlâ devam
etti.
Evet,
arkadaşlar, millî savunma böyle olmaz. Millî savunma, dışa
bağlı olmayan yerli güçlerin desteklenmesiyle olur; fabrikaları
satarak olmaz, fabrikaları açarak olur. Değerli
arkadaşlarım, savunma sistemi ve silah alarak değil bunları
kendimiz yaparak gerçek anlamda güçlü bir ülke olabiliriz.
Peki,
bunun yolu nedir? Tabii ki kolay değil bu iş arkadaşlar.
İlk aşamada ta gerilere gideceğiz; eğitim sistemine
bağlıyorum ben bunu, eğitim sistemi çok önemli. Ardından,
bununla bağlantılı olarak güçlü ve inovatif bir ekonomik sistem
gerekli. Değerli arkadaşlarım, G20de yer alan Türkiye, PISA
verilerine göre matematik, fen ve Türkçede 40 ülke arasına giremedi. Bu
sorunların çözümü ise öncelikle bilimsel eğitim ve güçlü ekonomide
yatıyor.
Bu
arada size bir örnek vermek istiyorum hepimizin yaşadığı,
hepimizin gördüğü. Değerli arkadaşlarım TÜBİTAK diye
bir kurumumuz var. Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürü Mustafa Sancar TÜBİTAKa
müdür yardımcısı seçilir. Evet, seçildi, daha sonra
TÜBİTAKla ilgili bir sürü spekülasyon yapıldı ama
TÜBİTAKın olumlu bulduğu ve olumsuz bulduğu birtakım
projeler oldu. Sevgili arkadaşlar, 21inci yüzyıldayız.
TÜBİTAKın olumlu bulduğu birkaç tane bilimsel projeden söz
ediyorum. Kötü söz söyletilen kavanoz projesi kabul gördü. 2 tane kavanoz var,
birine kötü söz söylüyorsun, birine de iyi söz söylüyorsun; kötü söz
söylediğin kavanoz küfleniyor. Proje
Tillo evliyalarının
kerametleri TÜBİTAK projesinden ödül alıyor. Papaz eriğini
imam eriğine çevirir. Arabanın kapısına led yaparak sağa,
sola dönüşlerde kaza önlemek, havaya yazı yazma; arkadaşlar,
bunlar projeler, ödül alan projeler ya da kabul edilen projeler ama çok önemli
4 tane proje söyleyeceğim size, bunlar da bizde ödül alamadı,
Amerikada ve diğer Avrupa ülkelerinde ödül aldı. Tuna Ilgın
diye bir çocuğumuz var arkadaşlar, 301 kişinin öldüğü Soma
katliamında Murat Yalçın vardı, hani sedye kirlenmesin diye
Ayakkabımı çıkarayım. diyen adam; çocuk bundan
esinlenmiş. Yaptığı araştırma Maden
Kazalarındaki Anlık Konum Belirleme Projesi. Bu reddedildi.
Değerli arkadaşlar, Antalya TED Kolejinden Mehmet Can Dursun ve
İrfan Efe Boztepe atık yengeç ve karides kabuklarından yara
iyileştiren bir madde yaptı, bu da reddedildi. İlayda
Şamilgil NASAda ödül aldı, bizde reddedildi. Kobalt-60 izotopunun
alternatif enerji kaynağı olarak kullanılabilirliği
reddedildi.
Değerli
arkadaşlarım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ünsal, toparlayın lütfen.
SERVET
ÜNSAL (Devamla) Tamam Başkanım, hemen toparlıyorum.
Evet,
arkadaşlar, tabii, bunları reddederek ülkenin kişi
başına düşen gelirlerini 9-10 bin dolarlardan inşaat
yaparak, bina yaparak, yol yaparak ancak buralara getirdik. Bundan sonrası
da olmaz. Bunun için inovatif yapılanma gerek, bunun için
2
tane örnek vereyim size inovatif çalışma olarak: Birisi
ulaşımda yapılmış UBER Projesi, 50 milyar dolar.
Türkiyedeki bütün projeleri, önemli yapılanmaları toplayalım,
UBERin ulaştığı yere ulaşamıyor, en büyük
markamız Türk Hava Yollarının 10 misli maddi güçte. Bir diğeri,
değerli arkadaşlarım, iletişim alanındaki önemli bir
uygulama, WhatsApp Projesi. WhatsApp Projesinin piyasa değeri 18 milyar
dolar. Bizim önemli bir değerimiz var, TELEKOM, 2 milyar dolar bile
etmiyor. 10 misli yani Türkiyenin en büyük şirketlerini
topladığımızda bile bir WhatsApp kadar olamıyoruz
arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlarım, netice olarak yüksek katma değerli üretim
yapılmalı. Teknolojik ve inovatif üretim yapılmadan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERVET
ÜNSAL (Devamla)
ülkemizin kalkınmasını, millî gelirin
yükselmesini hayal etmeyelim.
Teşekkürler
ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
62nci
maddenin (4)üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (5)inci fıkrası üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 69 sıra sayılı Kanun Teklifinin 62nci maddesinin (5)inci
fıkrasının (a) bendinin çerçeve hükmünde yer alan "cümle
ibaresinin "cümleler şeklinde değiştirilmesini ve
23/2/1961 tarihli ve 257 sayılı Er ve Erbaş
Harçlıkları Kanununun 2nci maddesinin (1)inci fıkrasına
eklenen cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlelerin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Cahit Özkan Engin
Özkoç Erkan
Akçay
Denizli Sakarya Manisa
Lütfü Türkkan Mehmet
Doğan Kubat Mehmet
Ali Çelebi
Kocaeli İstanbul İzmir
"5
inci maddenin üçüncü fıkrası kapsamında askerlik hizmetine devam
edenlerden Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin,
Şırnak, Hakkâri, Van, Ağrı ve Iğdır illerindeki
hudut birliklerinde görev yapanlara, 7600 gösterge rakamının memur
aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu
bulunan tutarı geçmemek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı
ile Milli Savunma Bakanlığı tarafından birlikte
belirlenecek tutarda ilave harçlık ayrıca ödenir. Hizmetin fiilen
görülmediği zamanlar için ilave harçlık ödenmez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı önerge üzerinde söz talebi
yok.
Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
5inci
maddenin (3)üncü fıkrası kapsamında askerlik hizmetine devam
edenlerden hudut birliklerinde görev yapanlara ilave harçlık verilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 62nci maddenin (5)inci
fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (6)ncı fıkrası üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan "Askeralma Kanunu Teklifinin 62nci maddesinin (6)ncı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan Erel Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yasin
Öztürk
Aksaray Adana Denizli
Ümit Beyaz Aytun
Çıray Hasan
Şubaşı
İstanbul İzmir Antalya
"(6)
25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanununun 20 nci maddesinin birinci fıkrasına
"yedek subayların ibaresinden sonra gelmek üzere ve yedek
astsubayların ibaresi ve ikinci fıkrasına yedek subaylar
ibaresinden sonra gelmek üzere ve yedek astsubaylar ibaresi ilave
edilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Buyurun
Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN
EREL (Aksaray) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri,
yüce Türk milleti; Askeralma Kanunu Teklifinin 62nci maddesinin (6)ncı
fıkrası üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında Araklı ilçesinde meydana gelen sel felaketinde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; biz, İYİ PARTİ
olarak sözde değil özde Türk devletinin bekasını
düşündüğümüz için, yasa teklifini, Türk devletinin temel
unsurlarından olan, temel köşe taşlarından olan Türk ordusunun
yıpranmaması, gelecekte varlığını Türk devletinin
teminatı olarak devam ettirebilmesi adına ince eleyip sık
dokuduk. Dolayısıyla, böyle bir tavır ve davranış
içinde olurken de erken terhis beklentisine kapılan askerlerimizin
ümitlerine, ailelerinin beklentilerine set çekme gibi bir niyetimiz kesinlikle
olmamıştır. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum. Bu vesileyle de
kahraman ordumuzun tüm mensuplarına partim adına saygılar
sunuyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti, tarihin süzgecinden geçerek günümüze gelen Türk devlet
geleneğinin dışına çıkarak partili
cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilmeye başlandı.
Artık eski Türkiye yok, yeni Türkiye. sözleri hep duyuldu. Yeni
Türkiyede bugünlerde toplumun her kesimini ilgilendiren çok önemli bir yasa
çalışmasını yapıyoruz. Tarihte Türk var
olduğundan günümüze kadar ordu millet anlayışıyla
insanlık tarihinin en önemli aktörü olan Türk ordusunun yapısı
tamamen değişmek üzere. AK PARTİ Genel Başkanı 12
Haziran Çarşamba günü grup toplantısında yaptığı
konuşmada Türkiye Büyük Millet Meclisinde tekrar gündeme getirilen
askerlik yasası için Devrim niteliğinde bir reform. Askerî
eğitimin maliyeti, bu işin yükümlüler eliyle yapılması
verimsiz ve anlamsız hâle gelmiştir. Askerlik çağına gelen
gençlerimizin sayısında yığılmalar
yaşanmış, kısa süreli eğitimle sahaya sürülen
askerlerin can güvenliğini sağlamak
zorlaşmıştır. demektedir. Eğitim süresinin
kısalığı, askerlik süresinin birkaç defa kısaltılmış
olmasında yatmaktadır. Toplamda 419 bin olan mevcudun
yaklaşık 200 bini muvazzaftır. Yeni yasayla yükümlülerin
yarısı yani yaklaşık 110 bin askerimiz hemen terhis
edilecektir. AK PARTİ Genel Başkanının beyanatı
böyledir.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; er ve erbaşlarla yani yükümlü
olan personel tarafından icra edilen vatan görevi profesyonel bir kadro
tarafından yürütülecektir. İlk bakışta bunda ne var
denilebilir ancak bunun cevabı son yıllardaki şehitlerimizin
büyük çoğunluğunun cenazelerinin gittiği baba ocaklarının
fotoğraflarında saklıdır. Fotoğrafların hepsinde
evlerin boyasız, sıvasız, camsız, camlarına naylon
çekilmiş olduğu, şehitlerimizin, babasının
ayakkabısı yırtık, bir iş bulamadığı
için uzmanlığa başvurmuş yiğitler olduğu
anlaşılmaktadır.
Bugün
işsizliğin arttığı bir ortamda böyle bir
yapılanmayı başarmak nispeten daha kolay olsa gerek. Peki,
yarın işsizlik azaldığında, ekonomik kriz
aşıldığında, farz edelim ekonomimiz dünyanın 10
büyük ekonomisi arasına girdiğinde ve kişi başına
düşen millî gelir 50 bin dolara yaklaştığında,
ülkemizdeki asker çağındaki gençlerimiz
parasızlığı yendiği takdirde kiminle vatanı
bekleyeceksiniz?
Eğer
getirdiğiniz 5 milyon Suriyeli aklınızdan geçiyorsa lütfen bunu
aklınızdan çıkarınız, zira kendi vatanını
beklemekten aciz olanların parayla Türk vatanını beklemesini
beklemek çok büyük bir gaflet olacaktır diye düşünüyorum.
FETÖ
denilen hain örgüt müdahil olmadan önce, geçmişte harp okulları ve
polis akademisine, üniversite sınavlarında yüzde 1e giren
öğrenciler alınırdı. Bu sınavlarda hem bilim
kapasitesi hem beden yetenekleri ölçülerek seçilen öğrenciler en üst
düzeyde eğitim alıyorlardı çünkü askerlik aynı zamanda
savaş sanatı icra etmektir.
Şimdi,
Çanakkale savaşlarını hatırlayalım. 25 Nisan,
Çanakkale Savaşının kader anlarından bir tanesidir.
Hayatında ilk defa yüz geri etmekte olan, geri çekilmekte olan Mehmetçiki
gören Mustafa Kemal Paşa askerlerine Nereye gidiyorsunuz?
dediğinde, geri çekildiklerini, nedenini sorduğunda cephaneleri
olmadığını ifade etmişlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erel, toparlayın lütfen.
AYHAN
EREL (Devamla) O da kendilerine Ben size taarruzu değil, ölmeyi
emrediyorum. demiştir.
Sayın
milletvekilleri, tarihte hiçbir komutan askerine ölmeyi emredecek güç ve
kuvveti kendinde bulamaz. Velev ki böyle bir deli yürek çıktı,
askerine ölmeyi emretti, bu ölüm emrine harfiyen uyacak Mehmetçiki bulamaz.
Bizim endişemiz bu Size ölmeyi emrediyorum. denilebilen ve bu emre
uyabilen asker ocağının dejenere olmasından
kaynaklanmaktadır.
Yüce
heyetinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
62nci
maddenin (6)ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (7)nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (8)inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (9)uncu fıkrası üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifinin 62nci maddesinin (9)uncu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
(9)
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
68inci maddesinin (B) fıkrasının ikinci paragrafında yer
alan okul devresi dâhil yedek subaylıkta ibaresi okul devresi dâhil
yedek astsubaylık ve yedek subaylıkta şeklinde yeniden
düzenlenmiştir.
Hasan
Subaşı İmam
Hüseyin Filiz Dursun
Müsavat Dervişoğlu
Antalya Gaziantep İzmir
Bedri
Yaşar Ümit
Beyaz
Samsun İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Beyaz, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÜMİT
BEYAZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ilgili düzenleme üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Çin yönetiminin Doğu Türkistan Türklüğünü yok
etmek için kurduğu toplama kamplarından birinde kötü bakım
koşulları ve işkence nedeniyle rahatsızlanarak
hayatını kaybeden Uygur Türkü yazar Nurmuhammet Tohtiye Allahtan
rahmet diliyorum. Çin yönetiminin Uygur Türklerine uyguladığı
baskıyı yüce Meclisin huzurunda kınıyorum.
15 Temmuz hain darbe girişiminin
püskürtülmesiyle ülkemiz bir uçurumun kenarından dönmüştür. Türk
ordusuna sızmayı başaran alçakların gerçekleştirmek
istediği darbe ateşini büyük Türk milleti şehitler vererek
sinesinde söndürmeyi başarmıştır. 15 Temmuz sonrası
yaralarını saran Türk Silahlı Kuvvetleri bir yandan yapısal
dönüşüm içine giderken diğer yandan da Afrinde, El Babda
olağanüstü operasyonlara imza atarak Türk milletinin güvenliği için
mücadele etmektedir. Metehandan beri iki bin iki yüz yıldır
milletinin ordusu olan Türk ordusu içindeki hainleri temizledikten sonra yoluna
dünden daha güçlü biçimde devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz sonrası
büyük bir değişim yaşayan Türk Silahlı Kuvvetlerinde en alt
seviyeden en üstteki yapıya kadar köklü değişimler
yaşanmıştır. Bu değişiklikler kapsamında
Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri komutanlıkları Millî Savunma
Bakanlığına bağlandı, askerî okullar ve hastaneler
kapatıldı, Yüksek Askerî Şûranın yapısı
değiştirildi. Ama bu hayati değişikliklerin hiçbiri ne
yazık ki bedelli askerlik yasası kadar kamuoyunun ilgisini çekmedi.
Bunu Gazi Meclisimizin temsilcisi biz milletvekillerinin eksikliği olarak
sizlerin huzurunda tarihe not düşüyorum. Bunun yanında, bedelli
askerlik sürecinin de adil yürüdüğünü söyleyemeyiz. Asker alma
sistemimizde bir problem yaşandığı açıkça ortaya
çıkmıştır. Sistem bugüne kadar asker kaçağı,
bakaya olarak ifade edilen sorunlar üretmiştir. İnşallah,
bundan sonra getirilen yeni düzenlemelerle bu sıkıntılar
giderilecektir. Ama getirilen sistemde herkesin bedelli askerlik
karşılığında aynı parayı ödeyecek
olmasını da adil bulmadığımızı belirtmek
istiyorum. Değerli milletvekilleri, keşke düzenleme Komisyonda
görüşülürken gerekli müdahaleler yapılabilseydi ve her sosyal
sınıfın gelirine göre altından kalkabileceği bir rakam
belirlenseydi. Mesela bedelli askerlikten yurt içinde faydalanmak isteyen orta
ve alt gelir grubuna mensup vatandaşlarımız ile yurt
dışından gelerek faydalanacak olanların arasında bir
eşitlik olacağından bahsedemeyiz. Yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın elde ettiği gelirin
döviz cinsinden Türk lirasına nazaran kıymetli oluşu Türkiye'de
yaşayan vatandaşlarımız açısından önemli bir
adaletsizlik ortaya çıkaracaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri bir dönüşüm
yaşıyor. Bu dönüşümün hangi ilkeler
ışığında yapıldığını
bilmiyoruz. Gerçekleşen yapısal dönüşüme yön veren
düşüncenin ne olduğu hakkında yeterli bilgiye ne yazık ki
sahip değiliz. Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarla örselenen, en son da 15
Temmuz hain darbe girişimiyle tarihinin en zor dönemine giren Türk
Silahlı Kuvvetlerini ayağa kaldırmak için parti rozetlerimizi
bir kenara bırakarak hep birlikte çalışmalıyız.
Hükûmet partizanca tutumunu özellikle bu konuda acilen terk etmelidir.
Türkiye kırk yıldır kendi
topraklarında ve Kuzey Irakta dünyanın en kanlı terör
örgütlerinden biri olan PKKyla mücadele etmektedir. Diğer yandan, Egede
Yunanistanın tahrikleri hız kazanmaktadır. Bölgede Türkiye
karşıtı koalisyonların günbegün genişlediği
hepimizin malumudur. Hâl böyleyken ordumuzun mevcudunu önemli ölçüde
düşürecek bu yasa teklifini görüşürken ince eleyip sık
dokumamız gerekmektedir. Seçim sürecinde beka kavramına dilini
dolayan arkadaşlarımız bilmelidir ki bekanın göz önüne
alınacağı asıl konu buradadır. Herhâlde Hükûmetimiz
Türkiyenin binbir tehlikeyle dolu güney sınırını İstanbul
Belediyesinin zabıtalarıyla korumayı düşünmüyordur. Ege
Denizinde hâlihazırda Yunanistanın işgali altında bulunan
adalarımızı belediyemizin temizlik personeliyle geri almayı
hesap etmediklerini umut ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
62nci maddenin (9)uncu fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
62nci maddenin (10)uncu fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
62nci maddenin (11)inci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
62nci maddenin (12)nci fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
62nci maddenin (13)üncü fıkrası üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeralma Kanunu Teklifinin 62nci maddesinin (13)üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(13)
12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21 inci
maddesinin birinci fıkrasının (i) bendine Yedek subay
ibaresinden sonra gelmek üzere ve yedek astsubay ibaresi ilave
edilmiştir.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Yasin
Öztürk
Adana Antalya Denizli
Aylin Cesur İbrahim
Halil Oral
Isparta Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.
Sayın
Oral, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM
HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Askeralma Kanunu Teklifinin 62nci maddesinin (13)üncü
fıkrası üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türk milleti milattan önce 209 tarihiyle simgeleşen bir
askerî geçmişe sahiptir. Bu uzun tarihteki zaferlerimizi milletimizin
kahramanlıklarının yanı sıra ordumuzu gelişmiş
ve düzenli tutmamıza da borçluyuz. Kaybettiğimiz pek çok
savaşın ve uğradığımız işgalin
ardında bozulan askerî düzen bulunmaktadır.
Tarihe
not düşmek için birkaç söz söylemek istiyorum. Görüştüğümüz
askerlik kanununda iktidarın samimi uzlaşma niyetinden uzak
olduğu aşikârdır. Geçtiğimiz günlerde Sayın
Cumhurbaşkanımız Twitter hesabından Yeni askerlik
kanunumuz hayırlı olsun. diye bir paylaşımda bulundu.
Kanun teklifinin içeriği hakkında bilgi vermek istemişti.
Keşke, Sayın Cumhurbaşkanı henüz yasalaşmayan bir
teklifi sanki yasalaşmış gibi sunmasaydı; keşke,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına halel
getirmemek için bu paylaşımı teklifin yasalaşmasından
sonra yapsaydı. Sayın Cumhurbaşkanının bu tavrını
asla doğru bulmuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çıkardığı kanundan çok kanun hükmünde kararnamenin ve
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
çıkarıldığı ülkemizde asli yasama organı âdeta
Cumhurbaşkanı olmuş durumdadır. Buradan da anlıyoruz
ki, iktidar Türkiye Büyük Millet Meclisini ikinci bir yasama organı olarak
görmektedir. Askerlik kanunu görüşmeleri,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ne kadar eksik bir
sistem olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Kıymetli
milletvekilleri, yine tarihe not düşmek ve zabıtlara geçirmek için
ifade ediyorum ki Ergenekon ve Balyoz kumpasları AK PARTİ iktidarları
tarafından desteklenmiştir. Türk ordusu zayıflamış ve
FETÖ darbe girişiminin önü açılmıştır. Yakın ve
uzak tarihten ders almaz isek benzeri faciaları bugün de yarın da
yaşayabiliriz. Bugün askerlik kanununun millî birlikten uzak bir usulle
çıkarılması da ordumuzun düzenini bozacak sonuçlara yol
açabilir.
Beka
tehlikesi AK PARTİnin İstanbul seçimlerini kaybetmesi değildir;
beka tehlikesi Türk ordusunun zayıf kalma ihtimalidir, terör örgütlerinin
olası bir boşluktan faydalanarak vatandaşlarımıza ve
Türk devlet yapısına zarar vermesidir. Türkiye, zor bir
coğrafyada yer almaktadır. Her dakika bir terör
saldırısı, bir dış müdahale ihtimali
bulunmaktadır. Büyük İslam mütefekkiri İbn-i Haldunun meşhur
bir sözü var: Coğrafya kaderdir. Bu kader bizim güçlü ve sürekli bir
hazır orduya sahip olmamızı mecbur kılmaktadır.
Kabul
edilen maddeler kapsamında terhisler başlayacak ve bence adil olmayan
bir bedelli askerlik düzenlemesi ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda,
yaşanacak kötü bir durumun vicdani sorumluluğunu bu kanuna onay veren
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hepimiz yaşarız. Bu durumda
tarih, Türk milleti ve Yüce Allah bizi affetmeyecektir.
Sayın
milletvekilleri, bedelli askerlik düzenlememiz adil değildir. Kanun
teklifi kabul edilmiş olsa da bu husus üzerinde birkaç söz söylemek
istiyorum. Örneğin kamu hizmetinde askerlik yapma seçeneği
artırılmalıdır. Dünyada bunun pek çok örneği
vardır. Doktora eğitimini tamamlamış ya da akademik kadroda
olan vatandaşların, üretime katkı sunan mühendislerin ya da
teknik personelin askerlikten muaf tutulması ya da kamu hizmetinde görev
yaptırılması gibi düzenlemeler getirilebilirdi. Hatta Bursa
Milletvekilimiz Sayın Tatlıoğlunun böyle bir önergesi
olmuş, iktidar tarafından reddedilmişti. Bu mudur uzlaşma?
Bedelli düzenlemesi, teklifin tamamı yasalaşmadan tekrar
görüşülmelidir. Bedelli ücretinin gelir düzeyine göre belirlenmesi gibi
düzenlemeleri burada tartışmalıyız. Bir ay önce 15 bin
liraya askerlik yapan birinin kardeşi şimdi neden 30 bin liraya
askerlik yapacaktır, bu nasıl bir adalet uygulamasıdır? Ya
da bu bir aylık eğitim süresinin kime, ne kadar faydası
vardır? İktidar sanki bu bedelli üzerinden Ekonomik kriz var, para
lazım, vatandaştan toplayalım. gibi bir anlayışla
hareket etmektedir. Vatandaşın menfaatini düşünen bir iktidar,
biraz önce bahsettiğimiz hususlarda çok daha ayrıntılı
düzenlemeler yapardı diye düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla) Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Toparlayın Sayın Oral.
Buyurun.
İBRAHİM
HALİL ORAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Kıymetli
milletvekilleri, son olarak şunu da ifade etmek istiyorum: Türk ordusunun
millî savunma teknolojisi noktasında bağımsız olması
şarttır. İstediğimiz kadar Askeralma Kanunu
çıkaralım, S400 ve F35 arasında kaldığımız,
millî savunma gücümüz olmadığı sürece yeni bir Mondrosun bize
dayatılmayacağının, aldığımız
askerlerin zorla terhis ettirilmeyeceğinin garantisi yoktur.
Bütün
bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
62nci
maddenin (13)üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özkan, söz talebiniz var galiba.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Ankara
Milletvekili İbrahim Halil Oralın görüşülmekte olan 69
sıra sayılı Kanun Teklifinin 62nci maddesinin (13)üncü
fıkrasıyla ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
Anayasa uzlaşıyla çıkması gereken bir kanundur özü
itibarıyla ancak bazı kanunlar vardır ki onların da
uzlaşısı Anayasa kadar önemlidir. Biz bu kanun teklifini
demokrasimizin bir başarısı olarak, madde madde müzakere ederek
bu noktaya getirdik, itirazlar da değerlendirildi. Ancak böylesi bir kanun
teklifi bu kadar uzlaşıyla ortaya çıktıktan sonra özellikle
FETÖ kumpaslarını bahane ederek grubumuza yapılan sataşma
hakkında kayıtlara geçmesi için
Çünkü sayın hatip kürsüden
kayıtlara geçmesi için vurgulayarak söyledi, bunu asla kabul edemeyiz.
Bakınız
FETÖ kumpaslarını AK PARTİ destekledi. ifadesini
kullandı. Her şeyden önce, AK PARTİ, FETÖnün yargı
kumpaslarına muhatap olan bir siyasi harekettir. Hem MİT krizi
sürecinde hem de 17-25 Aralık sürecinde doğrudan millî hükûmete darbe
teşebbüsü FETÖ tarafından AK PARTİye karşı
gerçekleştirilmiştir. Ancak bunların yanında özellikle
Balyoz, Ergenekon, Askerî Casusluk, İrticayla Mücadele, Şike
kumpası, KCK kumpası; bu kumpasların tamamına baktığımızda
aslında bu kumpaslar yine AK PARTİ hükûmetleri döneminde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, toparlayın Sayın Özkan.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli)
eski parlamenter dönemde Mecliste
çıkarılmış yasalar sayesinde bertaraf edilmiştir.
Bakınız,
MİT Kanununda yapılan değişiklik FETÖ
kumpaslarını tasfiye açısından çok önemlidir. Aynı
şekilde, Hâkimler ve Savcılar Kanununda değişiklik, yine
kumpas mağduru tutukluların tahliyesiyle ilgili 4 ayrı
yargı paketi bu amaçla, AK PARTİnin gayretleriyle ortaya
çıkarılmıştır. Yani AK PARTİ, kumpasları
bertaraf ederken, bu çerçevede haksız tutukluluklara maruz kalan tüm FETÖ
mağdurlarının özgürlüğe kavuşmasının
mücadelesini vermiştir.
Teşekkür
ediyorum.
İBRAHİM
HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkanım, 60a göre söz
istiyorum. Sataşma vardır.
BAŞKAN
Sataşma yok.
İBRAHİM
HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkanım, sataşma
vardır.
BAŞKAN
Yok Sayın Oral, sataşmadan dolayı sözü de zaten 69a göre
verebiliyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin
ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
62nci maddenin (14)üncü fıkrasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (15)inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (16)ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (17)nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (18)inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
62nci
maddenin (19)uncu fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
63üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici
madde 1 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 69 sıra sayılı
Kanun Teklifinin geçici 1inci maddesinin (2)nci fıkrasına
"askerlik yükümlüsü ihtiyacı ibaresinden sonra gelmek üzere
İçişleri Bakanlığınca Bakanlığa bildirilir
ve ibaresinin eklenmesini, (3)üncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(3)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte her ne sebeple olursa olsun
henüz fiili askerlik hizmetine başlamamış yoklama
kaçağı, bakaya veya saklı olanlardan; istekli olanlar, 1/11/2019
tarihine kadar başvurmaları ve bu tarihe kadar 9 uncu maddede
belirlenen bedeli peşin ödemeleri şartıyla kuraya tabi
tutulmaksızın 9 uncu madde hükümlerinden
yararlandırılırlar. Bu kapsamda bedelli askerlik
yükümlülüğünü tamamlayanlar hakkında mülga 1111 sayılı
Kanun ile 24 üncü madde gereğince verilen idari para cezalarının
tahsilinden vazgeçilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.
"(5)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte askerlik hizmet süresini
tamamlayan erbaş ve erlerin terhis tarihi bölgedeki ulaşım
imkânları dikkate alınarak memleketlerine sevk edildikleri tarihtir.
(6)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte askerlik hizmet süresini
tamamlayanlar ile halen muvazzaflık hizmetini yerine getirenler
hakkında mülga 1111 sayılı Kanun gereğince verilen idari
para cezalarından ödenmemiş olanların tahsilinden vazgeçilir.
(7)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içerisinde muvazzaflık hizmetine başlayanlar hakkında mülga 1111
sayılı Kanun ile 24 üncü madde gereğince verilen idari para
cezalarından askere sevk tarihi itibarıyla ödenmemiş
olanların tahsilinden vazgeçilir.
Cahit Özkan Engin
Özkoç Erkan
Akçay
Denizli Sakarya Manisa
Lütfü Türkkan Mehmet
Doğan Kubat Mehmet
Ali Çelebi
Kocaeli İstanbul İzmir
Mustafa
Açıkgöz
Nevşehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL KAYA (Osmaniye) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı önerge üzerinde söz talebi
yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının erbaş ve er ile askerlik yükümlüsü
ihtiyacının İçişleri Bakanlığı
tarafından Millî Savunma Bakanlığına bildirilmesi; bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yoklama kaçağı, bakaya
veya saklı olanlardan istekli olanların 1/11/2019 tarihine kadar
başvurmak ve 9uncu maddede belirlenen bedeli peşin ödemek
kaydıyla kuraya tabi tutulmaksızın bedelli askerlik hizmetinden
yararlandırılması; kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
askerlik hizmet süresini tamamlayan erbaş ve erlerin terhis
işlemlerine ilişkin düzenleme yapılması
amaçlanmıştır. Ayrıca, kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte askerlik hizmet süresini tamamlamış olanlar ile hâlen
muvazzaflık hizmetini yerine getirenler; ayrıca, yine bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde
muvazzaflık hizmetine başlayanlar hakkında mülga 1111
sayılı Kanun ile 24üncü madde gereğince verilen ve
ödenmemiş idari para cezalarının tahsilinden vazgeçilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda geçici madde 1i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Talepleri
hâlinde grup başkan vekillerimize söz vereceğim. Konuşmak
isteyen grup başkan vekillerimiz sisteme giriş yaparlarsa sevinirim.
Buyurun
Sayın Türkkan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Askeralma
Kanunu Teklifinin taşın altına herkesin elini koyması
hâlinde çok güzel şeyler yapılabileceğini gösteren bir teklif
olduğuna ve hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yoğun bir çalışma sürecinden sonra, diğer tüm
grupların da katkı sunmasıyla, 1927den sonra, arada ufak tefek
bazı değişiklikler olmasına rağmen
İSMET
YILMAZ (Sivas) Yüzlerce
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Temel esaslar açısından bahsediyorum Sayın
Bakan, temel esaslar açısından. Siz Millî Savunma
Bakanlığını kısa dönem yaptığınız
için belki o konuda biraz eksiklik olmuş olabilir ama ben temel esaslar
açısından bahsetmiştim.
İlk
defa tüm grupların da katkı sunduğu önemli bir kanun teklifiyle
Meclis yoğun bir çalışma dönemi geçirdi. Burada, diğer
grupları olduğu gibi bizi de ziyaret eden Komisyon üyelerine, bakan
yardımcılarına, Silahlı Kuvvetlerimizin değerli
mensuplarına bizde de bazı şüphelerin
varlığını aktardık. Kendilerinden
aldığımız cevapların bazılarından tatmin
olduk, bazılarına karşı tezlerimizi sunduk. Ama netice
itibarıyla böyle bir noktaya gelindi. Hazırlanabildiği kadar
Mükemmel bir kanun yapmadığımızı rahatlıkla
söyleyebilirim. Biraz evvel kürsüden hitap eden diğer
arkadaşlarımızın da söylediği gibi, belki birkaç ay
sonra tekrar düzeltilmesi konusunda Meclisimize bu kanunla ilgili bazı
maddeler gelecektir, bundan da eminim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, devam edin Sayın Türkkan.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ama netice itibarıyla, kışlada tezkere
bekleyen Mehmetçiki de daha fazla bekletmemek adına bu istişareleri
son saate kadar devam ettirdik.
Bu
konuda katkı veren diğer bütün gruplara, özellikle bu teklifin
yasalaşması sırasında hassasiyet gösterip grupları ziyaret
eden, bilgi sunan Millî Savunma Bakanımız Sayın Hulusi Akara ve
bu kanunun ittifakla geçmesi, diğer grupların da katkı
sunması açısından diyaloğu hep açık tutan Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Muşa
özellikle teşekkür etmek istiyorum. Diğer partilerden grup
başkan vekili arkadaşlarıma da ayrı ayrı teşekkür
ediyorum.
Bu
kanun, çıkması için yapılan çalışmalar da göz önünde
bulundurulursa, hep beraber taşın altına elimizi
koyduğumuzda çok daha güzel şeyler yapacağımızı
gösteren bir kanun oldu. Bundan sonraki kanunlarda da bu diyalog yolunun
açık kalacağını umuyorum. Bu katkı sürecinin
diğer partilere de sunulacağını umuyorum. Mesai harcayan
bütün milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Kışlada tezkere bekleyen bütün Mehmetçiklere buradan selamlar
gönderiyorum.
Bu
kanun, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunu, Meclisten en çok oyla
çıkması gereken bir kanun. Milletvekili
arkadaşlarımızın da seçim bölgelerinde ve İstanbulda
olması hasebiyle umuyorum; öyle bir gereklilik de hasıl olacak-
salı günü ivedilikle son maddelerinin oylanıp o gün Resmî Gazetede
yayımlanacağı konusunda bir öngörümüz var, bunun da
gerçekleşeceğini düşünüyorum. Milletimize, Meclisimize
hayırlı olsun diyorum.
Teşekkür
ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ben
Sayın Doğan Kubata da teşekkür ediyorum Sayın Türkkan.
Sayın
Özkoç, buyurun.
32.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, milleti ve ülkeyi
ilgilendiren konularda kimseyi ayrıştırmadan yapıcı
bir dil kullanılması hâlinde her şeyin
başarılabileceğine, Askeralma Kanunu Teklifinin
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; içinde bulunduğumuz görevler
Aslında
milletimizi temsil etmekle ilgili çok önemli yerlerde bulunuyoruz. Hemen sizin
Başkanlık makamınızın bulunduğu yerde, grup
başkan vekilleriyle, milletimiz adına onur duyacağımız
ve yeri ve zamanı geldiğinde birlikte hareket edebileceğimiz çok
önemli görüşmeleri gerçekleştirdik. Hem iktidar partisinin grup
başkan vekilleri hem de muhalefet partisinin grup başkan vekilleri
içeride şöyle dediler: Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
Birlikte oturdular, birlikte konuştular, birlikte karar verdiler; neyin
düzeltilmesi gerektiği konusunda, ordunun güçlü bir ordu olabilmesi için,
milletimize güçlü bir şekilde hizmetine devam edebilmesi için ne
gerekiyorsa katkı sağlamaya çalıştılar.
Buradan
siyasi bir fayda çıkartmak hiç kimsenin yararına olmaz; asıl
fayda milletimiz için olmalı, ülkemiz için olmalı. Bu karar bugüne
kadar çok hassas bir şekilde görüşülmüştür. Bütün siyasi
partiler elinden geldiğince katkı sunmuşlardır ve eminim
prosedürler tamamlandıktan sonra da salı ya da çarşamba günü
yasalaşacaktır.
Eğer
biz milletimizi ve ülkemizi ilgilendiren temel konularda birlikte oturup
konuşursak, birbirimizi ayrıştırmazsak, gerçekten
yapıcı bir dil kullanırsak başaramayacağımız
hiçbir şey yok; içeride ve dışarıda itibarlı bir ülke
olabilmek bizim elimizde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin elinde.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, devam edin.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) O yüzden, burada grubu bulunan bütün siyasi partilere,
hepsine, onlarla birlikte çalışan bir çalışma
arkadaşı olarak gerçekten çok teşekkür ediyorum. Bu yasanın
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Eğer
bir eksik varsa gelir; Türkiye Büyük Millet Meclisi buradadır,
milletvekilleri buradadır, otururuz, eksiklerimizi birlikte düzeltiriz.
Çıkardığımız her yasa milletimizden birçok insana
dokunuyordur, hayatını değiştiriyordur. Bu sorumluluk
içerisinde hareket etmek ulvi bir görevimizdir. Biz bunun peşinde
olacağız, milletimiz için söz konusu vatansa gerisi teferruattır
demeye devam edeceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Akçay, buyurun lütfen.
33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Askerlik
Kanununda çok önemli düzenlemeleri içeren Askeralma Kanunu Teklifinin ülkeye,
millete ve Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlı olmasını
dilediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Temel
Askerlik Kanununda çok önemli düzenlemeleri içeren çıkacak bu kanunun
öncelikle ülkemize, milletimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize
hayırlı uğurlu olmasını peşinen diliyoruz.
Uzun
bir hazırlık sürecinden sonra getirilen ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaçları gözetilerek standart, öngörülebilirlik ve
sürekliliği sağlayan bu temel kanunu, kanun teklifini biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğu andan
itibaren destekledik, katkı verdik, bir an önce kanunlaşması
için de tutum aldık ve bunun da gereğini yaptık.
İnşallah tümü üzerindeki oylamalarda da tekrar görüşlerimizi
biraz daha geniş ifade etmek üzere şimdilik sözlerime son verirken
aynı zamanda, bu kanun teklifinin görüşmeleri sürecinde grubumuzu da
ziyaret ederek ve diğer grupları ziyaret etmek suretiyle
bilgilendiren Millî Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akara ve
çalışma ekibindeki arkadaşlarına da çok teşekkür
ediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan
34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Askeralma
Kanunu Teklifinin siyasi çekişmelerden uzak, Türkiye'nin ortak aklı
olarak ortaya çıktığına ve teklifin yasalaşması
hâlinde terhis bekleyen askerlere vermek istediği mesaja ilişkin açıklaması
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasaya ilişkin düzenlemeler
uzlaşıyla yapılması gereken düzenlemelerdir ancak bazı
kanunlar vardır ki bu kanunların da üzerinde uzlaşının
sağlanması çok önemlidir; işte Askeralma Kanunu Teklifi böylesi
bir kanun teklifidir. 69 sıra sayılı Kanun Teklifi, demokrasimiz
açısından başarılı, uzlaşı içerisinde
gerçekleştirilmiş bir yasa teklifidir, onun için bu yasa teklifi,
genelgeçer, uzun süreli bir düzenlemedir. Yaklaşık doksan iki
yıldır yürürlükte bulunan Askerlik Kanunu ve 1076 sayılı
Yedek Subaylar Kanunu bu teklifin yasalaşmasıyla mülga olacak.
Bu
kanunun hayata geçmesinde emeği geçen başta siyasi parti
gruplarımıza, grup başkan vekillerimize ve sayın milletvekillerimize
ve bürokratik açıdan katkı sunan
Bakanlığımızın ilgili personeline, Millî Savunma
Bakanlığımıza, Türk Silahlı Kuvvetlerimize,
Genelkurmay Başkanlığımıza ayrı ayrı
teşekkür ediyorum ve bundan sonra yapacağımız yasal
düzenlemelerde de aynı uzlaşının aranmasını
diliyorum.
Tabii,
yasalar yapılırken, yasama tekniği açısından
olması gereken hukuk diye ifade ettiğimiz de lege ferenda aynen
tabiat kanunları gibi, evrensel, genelgeçer düzenlemeler
olmalıdır. İşte, Askeralma Kanunu Teklifi, tam bu
anlamıyla, bütün siyasi partilerin katılımıyla, siyasi
çekişmeden uzak, Türkiye'nin ortak aklı olarak ortaya
çıkmıştır ve tekrar, katkısı olan tüm siyasi
partilere, bütün milletvekillerimize ayrı ayrı teşekkür
ediyorum.
Yapılan
yasal düzenleme birkaç madde hariç tamamlandı ancak hem redaksiyonlar hem
de maddelerin teselsülü yani bürokratik işlemler zaten pazartesiye kadar
ancak tamamlanacak ve sadece bir günlük bir kayıp söz konusu olacak
teklifin yasalaşması için, yürürlüğe girmesi için.
İnşallah, biz de bütün milletvekillerimizin olabildiğince en
geniş katılımla bu yasal düzenlemeye onay vermesini,
olabildiğince çok sayıda milletvekilimizin oylamada hazır
bulunmasını sağlayarak Türkiye'nin ortak aklını hayata
geçirmiş olacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
CAHİT
ÖZKAN (Denizli) Bu vesileyle, yasadan etkilenecek olan Mehmetçikimize,
terhis bekleyen askerlerimize de bir mesaj vermek istiyorum: Kahraman ordumuzun
bir neferi olarak vatani yükümlülüğünüzü hakkıyla yerine getirdiniz.
Tarihi kahramanlıklarla dolu aziz milletimize, şanlı
ecdadımıza karşı vatani borcunuzu ödediniz. Görevinizi
yaptığınız birlikleriniz artık, bundan sonra sizlerin
vatanlarıdır, ikinci bir memleketiniz olacaktır. Seferberlik
durumu hariç, artık, birliklerinizde olmayacaksınız. Bu
vesileyle, birkaç gün de olsa vakit varken son ana kadar görevinizi
hakkıyla yerine getirmenizi, silah arkadaşlarınızla güzel
günler geçirmenizi, terhisten sonra ailelerinize sağ salim ulaşmak
suretiyle ailenizle birlikte mutlu, huzurlu, sağlık ve afiyet
içerisinde güzel bir yaşam geçirmenizi Yüce Allahtan niyaz ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin, Askeralma Kanunu Teklifinin hayırlı
olmasını temenni ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Ben de bu yeni askerlik kanunumuzun ve sistemimizin memleketimiz, milletimiz
ve evlatlarımız için hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Başkanım
BAŞKAN
Komisyonun söz talebi var.
Buyurun
Başkanım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Millî Savunma Komisyonu Başkanı İsmet
Yılmazın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Askeralma Kanunu Teklifinde milletin talepleri ile Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyacının esas alındığına,
NATOnun en büyük ikinci ordusuna sahip olunduğuna ilişkin
açıklaması
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Muhterem Başkanım.
Öncelikle,
bütün parti gruplarımıza özellikle teşekkür ediyorum.
Gerçekten,
milletimizin talepleri ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyacı esas
alınarak öngörülebilir, sürekli, eğitim ve mesleki gelişim
ihtiyacına göre, eğitimli insan gücünü de en etkin ve verimli
şekilde kullanmayı amaçlayan bir askerlik yasasını öngördük.
Hukuk,
yaşayan bir olgudur. Zamanın ihtiyaçlarını dikkate alarak
gerekli değişikliklerin yapılması doğaldır; aksi
hâlde hukuk işlemez hâle gelir. 1927 tarihli Kanun hiç
değişmemiş gibi, hiç yapılmamış gibi O zamandan
çıktı, bu zamana kadar. diye
1927de çıktı, 1929da 2
değişiklik yapıldı, 1932de 2 değişiklik
yapıldı, 1933te 2 kere değişiklik yapıldı,
1934te değişti, 1935te değişti, 1936da 2 kez
değişti, 1937de değişti, 1938de değişti,
1940ta 4 kez değişti, 1941de 5 kez değişti, 1942de
değişti, 1943te, 1944te 2 kez, 1947, 1950, 1952, 1955, 1956da 2
kez, 1961de 4 kez değişti, 1962de değişti, 1963te 3 kez
değişti, 1967de 2 kez değişti, 1970te, 1974te, 1975te,
1976da, 1978de, 1982de 2 kez değişti, 1983te değişti,
1984te 3 kez değişti, 1985te, 1987de, 1989da değişti;
dolayısıyla, bu değişti, değişme normal.
İlelebet, yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl, elli
yıl sürecek -hiç dokunulmazsa- çok iyi bir kanun yaptık, bundan
öncekini yapanlara teşekkür ederiz, biz bunu biraz daha
değiştireceğiz. sözü ne hayatın gerçeğine uyar ne de
hukukun gerçeğine uyar.
Yine
bir başka arkadaşım kısa dönemli Bakanlık dedi.
Sizin milletvekilliğiniz kadar ben Bakanlık yaptım, 24üncü
Dönemden beri
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Millî Savunma Bakanlığı?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Millî Savunma
Bakanlığı, çok net. 61inci Hükûmette, 62nci Hükümette ve
64üncü Hükûmette Millî Savunma Bakanlığı
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Kaç ay?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Kaç ay
değil, altı yıl.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Millî Savunma Bakanlığı?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Evet, evet,
evet. İki yıldan fazla Millî Eğitim Bakanlığı,
altı yıla yakın da Millî Savunma Bakanlığı
yaptım. Dolayısıyla, bir söz söylerken doğru olup
olmadığını bilmek lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bitireceğim, bir dakika efendim.
Sayın
Başkanım, NATOda şu andaki asker mevcudumuz Amerikadan sonra
2ncidir. 106 bin kişi terhis olsa dahi yine, NATOnun Amerikadan sonraki
2nci büyük ordusuyuz. Bizim profesyonellerimizin tamamı NATOda 2nci
büyük ordu olmak için yeterlidir. Bizden sonra 3üncü sırada olan
Fransanın 208 bin, Almanyanın 180 bin, İtalyanın 175 bin
-NATOdan dün alınmış rakamlar- Birleşik
Krallıkın 137 bin, İspanyanın 118 bin, Yunanistanın
106 bin, Polonyanın 105 bin, yeni girdi, Karadağın 1.500
askeri var, Lüksemburgun 800 askeri var. Bir de ülke var
Birisi kalktı
söyledi Asker sayısı NATOyu etkiler. diye, oysa bilse ki NATOda
hiç askeri olmayan NATO üyesi dahi var. Kimdir? İzlanda. İzlandada
millî savunma bakanlığı dahi yoktur.
Dolayısıyla
da mevcut ordumuz, bu ülkenin her zaman barış içerisinde, huzur
içerisinde, sadece kendi ülkesinde değil çevresindeki uluslararası
etkinliklere katılarak da NATOda, Kıbrısta, Kosovada,
Avrupada ve dünyanın her tarafında barışı
sağlama konusunda uluslararası toplumun sorumlu bir üyesi olarak
üzerine düşeni yapacaktır diyorum.
Tekrar
bu yasanın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum,
emeği geçenlere sonsuz teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurun.
36.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Millî Savunma
Komisyonu Başkanı İsmet Yılmazın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir yasa teklifini görüştük.
Grup başkan vekilleri çok olumlu konuşmalar yaptılar ama
siyasetin ruhu gereği herhâlde, sizin gibi deneyimli bir devlet
adamının
EROL
KAVUNCU (Çorum) İyi de hakaret ediyorsunuz siz de.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Bir durun ya
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen, müsaade edin.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Arkadaşlar, bir şey söyleyecekseniz, gelin buradan
söyleyin.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Kısa süreli Bakanlık yaptın. demek hakaret
değildir.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Bir dakika
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Tekrar ediyorum: Sayın Bakan kısa süreli
Bakanlık yaptı, ondan da bir şey anlamadan mezun olmuş.
Yapacak bir şey yok.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Müsaade ederseniz
Burada
hiç kimse herhangi bir hakaretten bahsetmiyor. Hepimiz olumlu duygularla
ayrılmak istiyoruz. Burada milletvekillerine ders vermek Ben sizin
milletvekilliğiniz kadar Bakanlık yaptım. demek bizi üzüyor,
üzüyor Sayın Bakan.
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ama bir
öncekinin cevabı budur Engin Bey.
SELAMİ
ALTINOK (Erzurum) Bunu hak etti, hak etti.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Yani hemen arkasından da bu şekildeki müdahalelerin
doğru olmadığını düşünüyorum.
SELAMİ
ALTINOK (Erzurum) Hak ettiği için verdi o cevabı.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Benim milletvekilliğim kadar Bakanlık
yapmadınız. Maalesef, yaptığınız Bakanlıkta
da generaller hapse atıldı. Öyle de acı bir madalyanız var
sizin.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Grup başkan vekili konuşuyor, müsaade eder
misiniz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Generallerin hapse atıldığı dönemin
Bakanısınız.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Gayet olumlu bir hava içerisinde bu işi yürütüyoruz. Son
noktayı koyduk. Keşke, Komisyon Başkanımız Hepinize
yaptığınız çalışmalar için teşekkür ederim,
başarılar dilerim. Hayırlı olsun. deseydi bence
anılarda kalacak bir şey olurdu. Ben bunu uygun görmediğimi bir
kere daha ifade ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Ben hepinize teşekkür ediyorum o zaman, öyle yapalım.
Değerli
arkadaşlar, birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 21 Haziran
2019 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
20/6/2019
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma
Kurulunun 20/6/2019 Perşembe günü yaptığı toplantıda,
daha önce çalışılmasına karar verilen Genel Kurulun 21
Haziran 2019 Cuma günü Genel Kurulun toplanmamasının Genel Kurulun
onayına sunulması önerilmiştir.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Cahit Özkan Engin
Özkoç
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Erkan
Akçay Hakkı
Saruhan Oluç
Milliyetçi
Hareket Partisi Hakların
Demokratik Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Lütfü
Türkkan
İYİ
PARTİ
Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
69
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin
ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde
başka bir iş bulunmadığından, alınan karar
gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 25 Haziran Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:19.34