TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
94üncü Birleşim
26 Haziran 2019 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Niğde Milletvekili Selim Gültekinin, Niğde Organize Sanayi
Bölgesindeki yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul ili Çatalca
ve Silivri ilçelerinde yaşanan mülkiyet sorununa ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun, İzmir ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun
gündem dışı yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, 26-30 Haziran Özel Güvenlik
Görevlileri Haftasına ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, demokrasiden, hukukun
üstünlüğünden, barış, refah ve istikrardan taviz verilmeden 2023
hedeflerine ulaşılacağına ilişkin açıklaması
5.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, uyuşturucu
tüketiminin dünyada hızla yayılmaya başladığına
ve bağımlılık yapan ürünlere karşı verilen her
türlü mücadelenin terörün kaynaklarını kurutmaya yönelik mücadele
olduğuna ilişkin açıklaması
6.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 26 Haziran
Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, temel hak ve özgürlükler, adil
yargılanma ve ifade özgürlüğü alanındaki mağduriyetlerin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 26 Haziran Uluslararası
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Gününe ilişkin açıklaması
9.-
Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, İŞKURun üniversite
öğrencilerine yönelik Sosyal Çalışma Programına
ilişkin açıklaması
10.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, üniversite mezunu gençlerin KYK
borçlarından kurtarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 25 Haziran Kazım
Koyuncunun ölümünün 14üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
12.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, bilişim teknolojileri
bağımlılığının etkilerinin incelenerek
olası zararlarının bertaraf edilmesi amacıyla kurulan
Meclis araştırma komisyonunun önemli çalışmalara imza
attığına ilişkin açıklaması
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
idealsizliğin ruhu öldüreceğine ve ruhsuz eğitimden medeniyet
yarışçılarının çıkamayacağına
ilişkin açıklaması
14.-
Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin, Zeytin Dalı Herekâtı
bölgesinde şehit olan Uzman Onbaşı Mikail Candana Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
15.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Murat Dağında
altın madeninin çevre katliamına neden olacağına
ilişkin açıklaması
16.-
Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, Antalya Lisesinin tarihî
binalarının Dışişleri Bakanlığına
tahsis edileceği söylentilerine ilişkin açıklaması
17.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyaman ili Kâhta
ilçesi Narince köyünde yaşanan içme suyu sorununun giderilebilmesi için
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü başta olmak üzere ilgili
kurumları göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
18.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Millî Eğitim
Bakanlığında 2012-2019 yılları arasında EKPSS
sınavıyla atanan engelli öğretmen sayısını ve
açıklanan 750 engelli öğretmen atamasının ne zaman
yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
19.-
Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydının, 23 Haziran İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazanan Ekrem
İmamoğlunu tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
20.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, özel rehabilitasyon
merkezlerinde çalışan öğretmenlerin mağduriyetine
ilişkin açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun, 25 Haziran
Denizciler Günü vesilesiyle denizcilere yıpranma paylarının geri
verilerek mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine, iktidar grubunu
Toplumsal alandaki farklılıkların siyasi alanda kendilerini dile
getirmeleri ancak siyasi alanın uzlaşma temelinde kurulmasıyla
mümkündür. ifadesinin yer aldığı AK PARTİ Grubunun 2023
vizyonunun politik çerçevesine sadakatle bağlılığa davet
ettiğine ilişkin açıklaması
22.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Zeytin Dalı Herekâtı
bölgesinde şehit olan Uzman Onbaşı Mikail Candana ve Edirne ili
Meriç ilçesinde göçmenleri taşıyan aracın kaza yapması
sonucu yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet dilediğine, 26
Haziran Özel Güvenlik Görevlileri Günü vesilesiyle özel güvenlikçilerin
yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 26 Haziran
İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle
Dayanışma Günü ile Uluslararası Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe,
Anayasada işkenceyi yasaklayan hükümler olmasına rağmen
işkence ve kötü muamele uygulamalarının kamuoyuna
yansıdığına, Edirne ili Meriç ilçesinde mültecileri
taşıyan aracın kaza yapması sonucu yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması
24.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 26 Haziran Birleşmiş Milletler
Antlaşmasının imzalanmasının 74üncü yıl
dönümüne ve Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe, 7 Hazirandan 1 Kasım
2015 tarihine kadar olan dönemin Türkiye Cumhuriyeti tarihinin
aydınlatılmaya muhtaç süreçlerinden olduğuna, Zeytin Dalı
Herekâtı bölgesinde şehit olan Uzman Onbaşı Mikail Candana
Allahtan rahmet dilediklerine ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Zeytin Dalı Herekâtı bölgesinde
şehit olan Uzman Onbaşı Mikail Candana ve Edirne ili Meriç
ilçesinde mültecileri taşıyan aracın kaza yapması sonucu
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet dilediklerine, yargı
reformu çalışmalarına başlanıldığına,
işkenceye sıfır toleranstan yana olduklarına, 31 Mart
seçimleri olmamış gibi bir anlayışla İstanbulun
yönetilemeyeceğine ve gerçek yolsuzlukların
unutulmayacağına ilişkin açıklaması
26.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, işkencenin
insanlık suçu olduğuna ve zaman aşımının
olmadığına ilişkin açıklaması
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, KONDAnın yaptığı
araştırmanın seçmenin mesajını almak için
başvurulması gereken kaynak olduğuna, Gezi direnişi
davasında çıkan ara karara ve Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, grup başkan vekillerine söz verme
konusunda sınırlama yapmadığı için Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancara teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
31.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun görüşülmekte olan 90
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.-
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlunun,
binalaşmayı artırınca millî eğitimin düzeleceğine
dair anlayışa ve Millî Eğitim bürokrasisinin Türk millî
eğitimine mihmandarlık edecek müktesebata sahip olduğuna
ilişkin açıklaması
36.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 90
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına konuşan Balıkesir
Milletvekili İsmail Okun temas ettiği konulardaki yanlışlıklara
ilişkin açıklamada bulunduklarına ilişkin
açıklaması
37.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun görüşülmekte olan 90 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Ezilenlerin Sosyalist Partisi Genel
Başkanı Çiçek Otlunun tutukluluğunun devam ettiğine ve
siyasi soykırım operasyonlarına son verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
41.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, milletlerin
hayatı gibi eğitim hayatının da inişli
çıkışlı olduğuna ilişkin açıklaması
42.-
Ankara Milletvekili Yıldırım Kayanın, Kırşehir
ili Dulkadirli köyünün ilkokul sorununun çözüme kavuşturulmasından
dolayı teşekkür ettiğine, cemaat ve tarikatlara bağlı
yurtlarda yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
43.-
Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun, Malatya ili Doğanyol
ilçesi çiftçilerinin sulama probleminin çözüme kavuşturulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
44.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, İstanbul ili Fatih
ilçesindeki İstanbul Erkek Lisesinin öğrenci pansiyonunun
yapılarak mağduriyetin sonlandırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
45.-
Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, halk eğitim kurslarında hizmet
veren ücretli öğretmenlerin sözleşmeli veya kadrolu olarak
çalıştırılmasının düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
46.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, gelişmiş ülkelerin çocuk
işçilik konusunu önemsediğine ve çocuk işçiliğiyle mücadele
ettiğine ilişkin açıklaması
47.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, depremde yıkılma
riski bulunan Malatya ili Kemal Özalper İlköğretim Okulunun
taşınmasının elzem olduğuna ilişkin
açıklaması
48.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Erkan
Başın görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
49.-
İstanbul Milletvekili Erkan Başın, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
50.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Giresun ili Eynesil
ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz başta olmak üzere çocuk ölümlerinde
etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdikleri Meclis araştırma
önergesinin reddedildiğine ilişkin açıklaması
51.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ve İstanbul Milletvekili Erkan Başın ağır
ithamlarda bulunduğuna ilişkin açıklaması
52.-
İstanbul Milletvekili Erkan Başın, Tokat Milletvekili Özlem
Zenginin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
53.-
İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslamın, 23 Haziran
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi
sonucunda yeniden kazanan Ekrem İmamoğlunu
kutladığına, Gezi direnişi davasına ve CHP
İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu üzerinden
siyasilere yapılan baskıyı kınadığına, özel
sektörde de çalışma imkânı bulunmayan KHKyle ihraç edilen
öğretmenlerin ne yapması gerektiğini AK PARTİ Grubu ile AK
PARTİye destek verenlerden öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
54.-
Iğdır Milletvekili Habip Eksikin, Iğdır ili Hasanhan
köyünde vatandaşlara vadedilen çorak toprakların ıslah
edileceği sözünün yerine getirilmediğine ve
Iğdırlıların yayla sorununun çözüme
kavuşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması
55.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 4+4+4 eğitim sistemiyle çocukların
eğitimiyle ve zekâ gelişimiyle oynandığına
ilişkin açıklaması
56.-
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah
İşlerin, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin 90 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
57.-
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah
İşlerin, Adana Milletvekili İsmail Koncukun 90 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
58.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
59.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
60.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
61.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, yasama olarak yürütme üzerinde denetleme
görevlerinin var olduğuna ilişkin açıklaması
62.-
Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın, Ayten Öztürk vakası ile Ankara
Emniyet Müdürlüğünde yaşanan işkence vakasına ve Urfa
topraklarında özel bir uygulama olduğuna ilişkin
açıklaması
63.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve
sürecin yürüyebilmesi için yürütme ile yasamanın birlikte hareket etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
64.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Cargill fabrikasında işten
atılan işçilerin direnişine duyarlılık gösterilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
65.-
Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, fındık üreticisinin
devlet tarafından zarara uğratıldığına ve
fındık taban fiyatının açıklanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
66.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Eskişehir ili
Emek Mahallesinde öğrencilerin eğitim ve öğretim
görebileceği lise bulunmadığına ilişkin
açıklaması
67.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Anıtpark Forumun
Ankaranın sorunlarını konuşmak için oturma
hakkının engellendiğine ilişkin açıklaması
68.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, 31 Mart yerel seçimlerinden
sonra Balıkesir Büyükşehir Belediyesi
çalışanlarının baskılara maruz
kaldığına ilişkin açıklaması
69.-
Konya Milletvekili Esin Karanın, Konyalı çiftçilerin Toprak
Mahsulleri Ofisinin buğday ve arpa alım fiyatlarını
açıklamasını beklediğine ilişkin açıklaması
70.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Şırnak Milletvekili
Hasan Özgüneşin 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın,
milletvekilinin gündem dışı söz talep ettiği konu
dışında konuşma yapması hâlinde müdahalesinin söz
konusu olmadığına ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın,
sorunların konuşulacağı yer olan Parlamentoda grup
başkan vekillerinin söz hakkını kısıtlamamaya önem
verdiğine ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancarın, yönetim
tarzında tutarsızlık olmadığına ve grup
başkan vekillerinin söz talebini karşılama teamülünün Meclisin
en eski teamüllerinden biri olduğuna ilişkin konuşması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, 21/6/2019 tarihinde Hakkâri Milletvekili Sait Dede ve
arkadaşları tarafından, Yüksekova Belediyesine atanan kayyum
döneminde yapılan iş ve işlemlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 26
Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı
Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90)
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, araç kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin
cevabı (7/12141)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, TBMMye silah veya benzeri maddelerle giriş yapmaya
çalışan kişilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/12598)
3.-
Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarırın, Kurum personelinin denetim ve yönetim kurulu
üyeliklerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/13169)
26 Haziran 2019 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Niğde
Organize Sanayi Bölgesindeki yatırımlar hakkında söz isteyen
Niğde Milletvekili Selim Gültekine aittir.
Buyurun Sayın Gültekin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Niğde Organize Sanayi Bölgesindeki yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde Organize Sanayi
Bölgemizdeki yatırımlar hakkında gündem dışı
konuşma için söz almış bulunmaktayım. Ekranları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Marka kent olma yolunda hızla ilerleyen
Niğde'miz, zengin tarihe, kültürel değerlere ve doğal
zenginliklere sahip, İç Anadolu'nun gözde şehirlerindendir.
Geçmişte birçok medeniyete ev sahipliği yapan Niğde'miz, sanayi
kenti olma yolunda da hızla ilerlemektedir.
1994 yılından bu yana hizmet veren
Niğde Organize Sanayi Bölgemizin bazı avantajlarından sizlere
bahsetmek istiyorum. Öncelikle, kesintisiz ulaşım ağına
sahip olması, altyapısının ve üstyapısının
eksiksiz tamamlanmış olması, bölge içerisinde mesleki teknik
okulların bulunması, Avrupa Birliği standartlarında
çıkış suyu elde edilebilen atık su arıtma tesisine
sahip olması, yine elektrik enerjisi maliyetini azaltmak ve gelir elde
etmek için 6,5 megavat üretim kapasiteli güneş enerjisi santralinin
bulunması; yani Türkiye'de en ucuz elektrik kullanan 3 organize sanayi
bölgesinden biri olması nedeniyle enerji giderleri yönünden de ön plana
çıkmaktadır. 2013 yılından bu yana, yapılan
anlaşmalarla, ortalama yüzde 12 elektrik indirimi de sağlanmıştır.
Yine, Niğde Organize Sanayi Bölgemizin, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı başta olmak üzere hiçbir kamu
kuruluşuna ve özel kuruluşa veya bankalara kredi borcu
olmadığı için girişimcilere ipoteksiz ve şerhsiz arsa
tahsis edilebilmektedir.
Ayrıca bölgesel ve sektörel teşvik
programında 5inci bölge olarak yer alan Niğde OSB'mizde
yatırım yapan yatırımcılar, bu programda yer alan KDV
istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, sigorta primi
işveren hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi ve faiz
desteğinden de yararlanabilmektedir.
Niğde Organize Sanayi Bölgemizde 6ncı
bölge teşvikleri kapsamında büyük ölçekli ve stratejik
yatırımlar da desteklenmekte olup aynı program çerçevesinde
vergi indirimi ve sigorta primi işveren hissesi desteği de
uygulanmaktadır. Ayrıca, yasal muafiyet ve indirimler yanında,
yönetim kurulu ve bölge müdürlüğü tarafından hazırlanan resmî
yazı ve belgeler, izin, ruhsat işlemleri ve diğer hizmetler için
sanayicilerimizden Niğde OSB olarak hiçbir harç ve bedel
alınmamaktadır.
Niğde Organize Sanayi Bölgemiz bugün, 420
hektarlık alanda 91 firma, direkt 3.200, dolaylı olarak da 5 bine
yakın çalışan istihdamıyla hizmetine devam etmektedir.
Ayrıca 7 firmamıza ait inşaat devam etmekte olup 2 firmamız
da proje aşamasındadır. Türkiye ekonomisinin direkt yüzde
17sini, dolaylı olarak da yüzde 25ini oluşturan tekstil sektörü
organize sanayi bölgemizde yüzde 90 istihdam ve yüzde 95 elektrik tüketimiyle
ilk sırada yer almaktadır. Bölgemizde faaliyet gösteren
başlıca tekstil firmalarımıza Kozalı Tekstil,
Işıl Tekstil ve Orteks Tekstili örnek olarak verebiliriz. OSB'mizdeki
diğer tekstil firmalarımızla birlikte alanlarında
gruplaşmaya gitmeleri sayesinde bölgemiz tekstil merkezi olma yolunda da
hızla ilerlemektedir.
Yine, yurt içinde ve yurt dışında
marka değerini fazlasıyla ispat eden, şehrimizin ve ülkemizin
vazgeçilmez damak tadı Niğde Gazozumuz saatte 10 bin şişe
üretim yapan tam otomatik entegre bir tesiste üretimlerine devam etmektedir.
Yurt içi ve yurt dışı pazarında önemli rol oynayan,
atık su boruları, sulama sistemleri, doğal gaz boruları, tesisat
boru ve ek parçaları, altyapı boruları, yerden ısıtma
sistemi ve tesisat boruları, cam elyaf takviyeli kompozit boru, ip ve
halat üretiminde sektörün öncülerinden olan Arılı Plastik, 110 bin
metrekare sanayi parseli üzerinde yakın zamanda faaliyete geçireceği
minimum 8 milyon euro yatırım maliyetli fabrikasıyla da
Niğde'mize hem istihdam anlamında hem de ekonomik olarak -ülkemize de
üretim anlamında- önemli katkı sağlayacaktır.
Buradan Niğdeli hemşehrilerimize de bir
müjde vermek istiyorum. İstihdamımıza ve şehir ekonomimize
katkı sağlayacak, ihracata yönelik üretim yapacak olan büyük bir
mobilya ve karo fabrikası kurulması amacıyla Niğde Organize
Sanayi Bölgemizde yapılan fizibilite çalışmaları
tamamlanmış olup yıl sonunda da görüşmelerin olumlu
sonuçlanması beklenmektedir.
Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksnde
ilk 50 arasına giren Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesimizle de
iş birliği içerisinde olan Niğde OSB'mize her türlü imkân ve
kolaylıktan yararlanarak yatırım yapmak isteyen girişimcilerimizi,
Niğdemizi ve Niğde Organize Sanayi Bölgemizi tanımaları
için şehrimize davet ediyorum. AK PARTİ döneminde birçok hizmetle
tanışan Niğdemize fayda sağlayacak her bir projenin
destekçisi ve takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle, ilimizde faaliyet gösteren iş
adamlarımıza işlerinde başarılar ve hayırlı
kazançlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi
bağlayın Sayın Gültekin.
SELİM GÜLTEKİN (Devamla)
işçi
kardeşlerimize de işlerinde kolaylıklar diliyorum.
Yine Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğana ve Sanayi ve Teknoloji Bakanımız
Sayın Mustafa Varanka, başta şehrimiz olmak üzere organize
sanayi bölgelerimize vermiş oldukları desteklerden dolayı
teşekkür ediyorum. Niğde OSB Başkanımız Sayın
Mustafa Altunbaşa ve yönetimine çalışmalarında
başarılar diliyor; Niğdeli hemşehrilerimizi, aziz
milletimizi, Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gültekin.
Gündem dışı ikinci konuşma,
İstanbulun Çatalca ve Silivri ilçelerinin bazı mahallelerinde
yaşanan mülkiyet sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebiye aittir.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, İstanbul ili Çatalca ve Silivri ilçelerinde yaşanan
mülkiyet sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başkanın da açıklamasında
belirttiği gibi, Silivri ve Çatalca ilçelerinin bazı köylerinde
-şimdi mahalle oldu- ve mahallelerinde yaşanan mülkiyet sorunlarıyla
ilgili konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, konuşmama konu olacak olan köyler,
mahalleler, Silivrinin Sayalar, Çayırdere, Danamandıra köyleri;
Çatalcanın Aydınlar, Hallaçlı, Gümüşpınar,
Karamandere, Yaylacık köyleri ile yine Çatalcanın eski
Binkılıç Mahallesi, yeni Fatih ve Atatürk Mahalleleri. Burada
yaşayan vatandaşlarımızın çok uzun yıllardır
tapu problemi var. Türkiyenin genelinde bir tapu ve mülkiyet problemi
vardır ancak saydığım bu mahallelerdeki tapu probleminin
Türkiyenin diğer yerlerinde yaşanan problemlerden çok büyük
farkı var. O nedenle, bu saydığım mahallerdeki tapu
problemini çok ayrı bir düzenlemeyle çözmek gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, seçimden önce Genel
Başkanımız bu köylere gitti; daha sonra bana görev verdi, ben de
bu köylere gittim, Çatalcanın köylerine, oraları dolaştım,
sorunu yerinde tespit ettim.
Tarihimizde 93 Harbi denen bir harp vardır.
Rumi takvimde 1293 yılına denk gelmesi nedeniyle 93 Harbi olarak
adlandırılan 1877-1878 tarihindeki Osmanlı-Rus Savaşı,
Osmanlı İmparatorluğunun Balkanlarda büyük ölçüde toprak
kaybıyla sonuçlanmıştır. Balkanlardan, özellikle de Tuna
bölgesinden bugünkü Anadolu coğrafyasına, Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisinde yer alan coğrafyaya büyük göçler meydana
gelmiştir. Dönemin padişahı II. Abdülhamit. II. Abdülhamit o
dönemde bu göçü yönetmek üzere İdare-i Umumiye-i Muhacirin Komisyonu
kurmuştur. Komisyonun amacı, göç edenleri İstanbulda
karşılamak ve Anadolu coğrafyasının neresine
yerleştirileceğini tespit etmek.
Başlangıçta amaç, bu iskânın geçici
amaçlı olmasıdır çünkü Balkanlardaki Müslüman Türk nüfusun
diğer nüfusla olan oranının değişmesini arzu etmiyor
doğal olarak II. Abdülhamit. Ama şartlar izin vermiyor, daha sonra bu
geçici iskân kalıcı iskâna dönüşüyor, hatta II. Abdülhamit o
komisyonla yetinmeyerek Yıldız Sarayında bizzat kendi
başkanlığı altında Umum Muhacirin Komisyonu da
kuruyor. Amaç, bu göçü iyi bir şekilde yönetmek ve bu insanları bu
topraklara, bu coğrafyaya yerleştirmek ve bundan hareketle de
tarımsal üretimi artırmak. Yani, bu insanlar, bir kısmı
Çatalca ve Silivriye yerleştirilen, bir kısmı Anadoluda
Eskişehire yerleştirilen, Türkiyenin muhtelif illerine
yerleştirilen bu insanlar, yüz kırk bir yıldır bu
topraklarda yaşıyor. Çatalca ve Silivri ilçelerinin bu köylerindeki
vatandaşlarımız, atalarından, dedelerinden bu yana bu
toprakları kullanıyor.
Sorunun çözümü amacıyla bir kanun
çıkarıldı 2017 yılında, 7020 sayılı Kanun;
18 Mayıs 2017ydi. Şu kürsüde Meclis Başkan Vekili olarak
oturuyordum, önüme geldi, kabul edildi, bütün partilerin oylarıyla kabul
edildi. Evet, ben bütün önergeleri okurum; şimdi olduğu gibi, okurum.
Fakat, değerli arkadaşlar, bu önergede, kabul edilen bu önergede,
yasalaşan bu maddede büyük bir eksiklik var. Neden? Diyor ki: Değerli
kardeşlerim, vatandaşlarımız, sizin sorununuzu
çözeceğiz. Piyasa fiyatı neyse bu arazilerin -bu araziler değil,
köy yerleşik sınırları içerisinde 7 bin metrekareye kadar
olan kısmının tapusunu- size veririz rayiç bedelle, piyasadaki
alım satım fiyatıyla. Bu vatandaş alamaz ki bunu, alamaz.
Başka kanunlar da var, 2/B kanunu olarak isimlendirdiğimiz ve 12nci
maddesiyle de hazineye ait tarım arazilerinin satışını
düzenleyen 6292 sayılı Kanun. Bu kanunda, sözünü ettiğim
maddede, hazineye ait tarım arazilerinin satışı
düzenleniyor. Burada rayiç bedel diyerek o kanundan daha farklı bir
kolaylık getirmiş olmuyorsunuz. Üstelik, oradaki düzenlemede üç
yıldır o tarım arazisini kullanan vatandaşlar tapuyu
alabiliyor, üç yıldır. Bu insanlar ne kadar zamandır oturuyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, sözlerinizi
tamamlayın.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu
köylülerimiz ne kadar zamandır oturuyor burada? Yüz kırk bir
yıldır oturuyorlar, yüz kırk bir yıldır.
Yetmiyormuş gibi, 2016nın sonlarında, 2017nin
başında bu vatandaşlarımıza idare ecrimisil
ihbarnameleri göndermiş. Ecrimisil neden dolayı alınır? Bir
araziyi, hazine arazisini işgal eden vatandaştan alınır.
Bunlar işgalci değil; padişah iradesiyle, Osmanlı
İmparatorluğu yönetiminin iradesiyle buraya yerleştirilmiş.
İşgal, sahibinin izni dışında bir araziyi
kullanmaktır. Böyle büyük bir hata olamaz. Bir de bunlardan ecrimisil
isteniyor.
Vatandaşlarımıza söz verdim ben
Ankaraya döndüğümde hemen kanun teklifini vereceğim diye.
İstanbulda hazırladığım kanun teklifimi geçen hafta
grup başkanlığımıza verdim ve Meclis
Başkanlığına intikal etti, şu anda
Bayındırlık ve İmar Komisyonunda; yarın bir teklif
görüşülecek orada, onunla birleştirilerek görüşülmesini de
Komisyon Başkanından talep ettim bugün.
Şimdi, belki bazı arkadaşlar cevap
verecektir Bu yanlışlığı düzeltiyoruz, o kanun
teklifinde bu düzeltmeleri yapıyoruz. diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen Sayın
Hamzaçebi.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Toparlıyorum.
Ben o köylülere şunu söylemiştim: Bana
soracaksınız, ya Sayın Akif Hamzaçebi, sen kanun teklifini
vereceğim, bunu düzelteceğim diyorsun da sen muhalefet
milletvekilisin, nasıl düzelteceksin? Hiç merak etmeyin dedim, biz hangi
konuda, bu mülkiyet konularında özellikle hangi adımı atarsak
iktidar bizi takip eder. (CHP sıralarından alkışlar) Evet,
bizi takip ettiniz ama eksik takip ettiniz arkadaşlar. Bu insanlar yüz
kırk bir yıldır orada oturuyor, üç yıldır herhangi bir
hazine arazisini kullananlarla onları eşit konuma getiriyorsunuz. Bu
insanların bir farklılığı olmalı.
Ben şu kanun teklifini verdim, milletvekili
arkadaşlarımla birlikte imzaladım, verdim ve diyorum ki bu
vatandaşlarımıza emlak vergi değeri üzerinden devredelim.
Siz ne diyorsunuz? Rayiç bedeli kaldırıyoruz, rayiç bedelin
yarısı oranında bir bedelle vereceğiz. Rayiç bedelin
yarısı oranında bir bedelle herkese veriyorsanız Çatalca,
Silivri köylülerinin farklılığı nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, bir dakika daha süre veriyorum.
Sizin sözünüzü kesemem Sayın Hamzaçebi. Burada oturmuş bir
başkan vekili olarak takdiri size bırakıyorum ne zaman
bitireceğinizle ilgili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Çok
naziksiniz. Son cümlelerimi söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, vermiş
olduğunuz teklif de doğru değildir. Zaman var. Yarın
komisyon toplantısına katılacağım, bu
vatandaşlarımızın sorunlarını orada dile getireceğim.
Hakkaniyete uygun olan düzenleme, bu vatandaşlarımıza bu
arazilerin mülkiyetini emlak vergi değeriyle vermektir. İkili bir
düzenleme yapıyorsunuz. 7 bin metrekareye kadar, bu yasada -şimdi
düzelttiğiniz bu maddede- bir satış düzenliyorsunuz. E üstü, üstündeki
tarım arazisi? Onu öbür yasada yapacağız. Niye
kulağı böyle gösteriyorsunuz? Her ikisi de rayiç bedel.
Bırakın onu, gelin, emlak vergi değerinden bu düzenlemeyi
yapalım, yüz kırk bir yıllık mağduriyeti giderelim,
vatandaşın ödemiş olduğu ecrimisili de satış
bedelinden mahsup edelim.
Ben bunları söylerken, bugün burada
konuşacağımı ifade ettim, çok da tweetler, mailler
aldım. Çatalcanın başka mahallelerinden mailler aldım.
Bizim köyümüzde de benzer sorunlar var. deniyor ama benzer değil. 2/B
arazisi olan köylüler var, başvurularını yapmışlar,
kadastro müdürlüğü gelip ölçüm yapacak ama kadastro müdürlüğünün
ödeneği yok, ödenek gelmesini bekliyorlar. İnşallah o ödenek de
gelir.
Çok teşekkür ederim. Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, toleransınıza çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Rica ederim.
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Gündem dışı üçüncü konuşma,
İzmirin sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili
Tamer Osmanağaoğluna aittir.
Buyurun Sayın Osmanağaoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
3.- İzmir Milletvekili Tamer
Osmanağaoğlunun, İzmir ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; seçim bölgem
İzmirin sorunlarını dile getirmek amacıyla gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
muhterem heyetinizi ve yüce Türk milletini saygı ve muhabbetlerimle
selamlıyorum.
Tarihî dokusuyla, güzellikleriyle, bir ticaret
merkezi olması hasebiyle ve sosyal canlılığıyla birçok
ilimize ilham kaynağı olan güzel İzmirimiz, maalesef, çözüm
bekleyen onlarca sorunla boğuşmaktadır. Her ne kadar
konuşmamın tamamını İzmirimize ayırma niyetinde
olsam da Türk milletinin temiz duygularını ve beklentilerini istismar
eden algı üstatlarının, siyasi partileri ümit ve geçim kapısı
hâline getiren tükenmişlerin, pervasızların siyaset
anlayışları maalesef buna müsaade etmemiştir.
Bir parçası olma şerefine nail
olduğumuz bu Meclis, millî iradenin tecelligâhı, Millî Mücadelenin
karargâhı olmuş kutlu bir yapıdır. Bu anlayış
çerçevesinde, üzerime yüreğimden başka muska takmadan konuşmak
istiyorum.
Milletvekili yani seçilmiş kişi, milletin
ruh hedefidir. Millî kimliği oluşturan değerlerle mücehhez,
mümtaz bir şahsiyettir. Bu çatı altında, bunun bilincinde olan
herkes, bu anlamda bir vasfı ihbar etmekle mükelleftir. Bu mükellefiyet,
Türk milletinin, Türk vatanının, Türk tarihinin, Türk kültürünün
teminatı olma mükellefiyetidir. Bu sorumluluğu her sahada
hesapsız, sıfatsız ve perdesiz ifa etmiş bir ülkücü olarak
ihbar ediyorum: Bir oluncaya dek hepimiz bir dava için seferberiz. Bu dava, bu
vatanı bize emanet edenlerin davasıdır. Bu dava, bedenini toprak
yapıp toprağa katan ve bu toprakları vatan yapanların
davasıdır. Bu dava Bayrakları bayrak yapan üstündeki
kandır. diyen, bayrakla ağlayıp bayrakla gülen, bayrakla var
olup bayrakla ölenlerin davasıdır. Bu dava, çocuğunu 3
yaşında, yavuklusunu pınar başında bırakıp
vatan için ölüme gidenlerin davasıdır. Bu dava, siyasi patırtılara
feda edilemeyecek kadar aziz ve ulvi bir davadır. Onun için herkesi ve her
kesimi Mevzu vatan olunca gerisi teferruattır. şuuruna ve
sorumluluğuna davet ediyorum.
Biz bu davanın remzi olan hilali gösteriyoruz,
hiç kimse parmağımızın ucuna bakıp Parmağım
gözüne. dercesine bir polemik anlayışına girmesin. İstanbul
seçimleri sonrası özellikle sosyal medyaya servis edilen Mehter ve
İzmir Marşı polemiği üzerinden mevzi almak isteyenler
bilsin ve bilmeliler ki millete mal olmuş, bu milletin ortak dili ve
değeri hâline gelmiş hiçbir marş, türkü veya şiir, şu
ya da bu grubun ya da ideolojinin tekeline verilerek ötekileştirmenin dili
hâline getirilemez. Bu tavır, millî kültür, millî tarih ve toplum
karşısında zerre kadar sorumluluk hissetmeyen bir
aymazlığın açık tezahürüdür.
İkincisi: Bu milleti
karşılıksız sevmiş, zaferi urganlarda arayıp
sehpalarda bulmuş bir hareketin mensuplarına sandık
meraklısı, ihtiras kumkuması, eski gelinler gibi
sandığından çıkardığı ile zorbalık etme
gayreti ise absürt bir komedidir. Sandıktan çıkan sonucu kendi
ideolojisi adına zafer olarak tanımlayanlar, milletten
aldıkları yetkiyi de kendi ideolojileri adına
kullanacaklarını bilvesile ilan ve ifşa etmiş olurlar ki bu
millet, buna asla müsaade etmez ve müsamaha göstermez. Bu noktada herkesi
kavramlara ve mevhumlara karşı sorumluluk almaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Osmanağaoğlu, toparlayın lütfen.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
Bir daha tekrar ediyorum: Biz, millet
sevdasıyla, zindan kiracılığı yaptık;
karşılık beklemedik. Biz, bu milleti
karşılıksız sevdik ve bu sevdanın
şarkısını zindanlarda hıçkırıklarla
bestelerken karşılığını da hep Allahtan
bekledik. Millet için sandıklara, sandukalara konulmuş şehit
naaşıydık çünkü biz; millet sevdasıyla ateşe, urgana
yürüyenlerin yol başçısıydık. Bu anlamda, bir hareketin
mensuplarıyla seçim sandığı üzerinden polemik yapmaya
kalkmak, en hafif ifadeyle basitliktir. Biz, karşılıksız
sevdik, Ferhat gibi dağları deldik; ne yevmiye istedik bu milletten
ne de bahşiş. Çöllerde gezdik Mecnun gibi, bilmesin istedik sevgili,
mihnet hissetmesin hâlimizden.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi
bağlayın Sayın Osmanağaoğlu.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Çünkü biz, milletine hizmeti mihnet değil, cana
minnet biliriz. Çünkü biz, hizmeti nispetince şerefli ve belalı bir
millet davasının davacılarıyız.
Değerli milletvekilleri, Gandhi kendisine
Senin gibi bilge bir adam bilgeliği siyasete alet etmemeli. diyenlere
Ben bilgeliği siyasete alet etmiyorum, siyasete bilge bir vasıf
kazandırmaya çalışıyorum. derken bizim hakikatimize ait
bir gerçeği de esas kalıbına döküyordu. Evet, biz ülkücüler
olarak siyasete dava şuuru kazandırmaya çalışıyoruz.
Onun için hiç kimse bizi kendi basit ve sığ
anlayışıyla polemiğe davet etmesin çünkü bu anlamda bir
basitliğe icazet edecek seviyede ülkücü yoktur. Bilenler bilir bizi,
bilmeyenlere selam olsun.
Bu arada, 1inci yılını
kutladığımız Meclis çalışmalarında
Sayın Genel Başkanımızın bize gönderdiği mesajdan
dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Osmanağaoğlu.
Değerli milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Gündem dışıları
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitti efendim.
BAŞKAN Bitti, tamam, doğru.
Size söz vereyim, sonra diğer milletvekillerine
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İzmir
Milletvekili Tamer Osmanağaoğlunun gündem dışı
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
İstanbul seçimleri yapıldı, kazanıldı. Tabii, seçimden
önce kullanılan, iftira eden, hakaret eden dil ve o dildeki öz güven
yüksekliği, kibir; kendisine oy verenlere, hiç değilse geçmiş
dönemde oy aldığı ve birlikte yol yürüdüğü, belki partisine
mensup olanlara karşı kullanılan küfre varan dil; Türkiyenin en
köklü siyasi geleneğine karşı kullanılan küfre varan
hakaretler falan ve iddialı sözler; arkasının
boşaltılması, düşülen hakikaten ibretlik durumlar;
bunları, biz çıksak, burada gündem etsek hakikaten bu, belki
siyaseten basitlik olur. Ama biz bunları söylemiyorken o durumlara
düşenler, onları yapanlar; bir öz eleştiri yapmadan, bir özür
dilemeden, o kullandığı sözleri yapmadan; sonra da Efendim,
işte, biz gelirken böyle olmuştu da giderken böyle olmuştu.
falan deyip, böyle, oradan da bir şey anlatıp hâlen, böyle, öz güven
patlamaları falan; gerçekten ibretle izledik.
Biz, kazanmış olmanın, 800 bin fark
atmış olmanın, yapılan bütün ötekileştirmelere
karşı kendi mensuplarının bize, adayımıza sahip
çıkmış olmasının -bugün araştırma
sonuçları ortada özellikle son üç günde yaşananlardan sonra-
koşa koşa sandığa gidip bizim adayımıza oy
vermiş olanların
Belki biraz susmasını, öz eleştiri
yapmasını bekleriz. Verecek çok ciddi cevaplarım var ama yine
kazananların bulunması gereken çizgi içinde kalmaya
çalışalım. Ben İzmirin sorunları üzerine bir gündem dışı
konuşma dinleyeceğimizi bekliyordum, herhâlde İzmirin en büyük
sorunu odur ki muhalefet partisi milletvekilinin İzmirin sorunu olarak
biraz önceki konuşmayı yapmış olmasıdır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, size söz
vereceğim ancak aslında Sayın Özele çok kısa bir
açıklama yapmasını bekleyerek söz verdim. Biraz sonra grup
başkan vekillerine zaten söz vereceğim Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ama yapacak bir
şey yok efendim.
BAŞKAN Size söz vereceğim. Nasıl
olsa grup başkan vekillerine söz verecektim. Eğer aralarda söz
alınır ve bu karşılıklı konuşma uzarsa
galiba düzeni sağlamakta zorlanırız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Nasip efendim.
BAŞKAN - Özgür Özele söz verdiğim için
size de söz vereceğim Sayın Bülbül fakat uzatmayacağım bu
konuşmaları, biraz sonra zaten grup başkan vekilleri söz
alacaklar ve konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bülbül.
2.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın grup başkan vekilinin bu kadar
alınganlık göstermesine mana veremediğimizi ifade etmek
istiyorum ve millete hakaret edenler derken kimi kastettiğini de
açıkça belirtmesi gerektiğini ifade ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim üstüne alındıysa
onu kastediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sizin üstünüze
alındığınız gibi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz de
alınmışsınız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi,
millete hakaret etmeyi Milliyetçi Hareket Partisi kendisine zül addeder, öyle
bir şeyin içerisinde olması asla ve asla söz konusu olamaz.
Milliyetçi Hareket Partisinin hakaret ettiği demeyelim de Milliyetçi
Hareket Partisinin sert bir şekilde eleştirdiği kişiler
kimdir diye baktığınız zaman arızalar
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Burada, Türk milletiyle
problemi olan, Türk milletinin değerleriyle problemi olan,
maneviyatıyla, mukaddesatıyla problemi olan kim varsa Milliyetçi
Hareket Partisinin onlarla problemi vardır. Bunu illa bir siyasi parti
kapsamında daraltmaya gerek yok. Bu noktada biz görüşlerimizi,
düşüncelerimizi gayet medeni bir şekilde, sayın
konuşmacımızın da yaptığı gibi dile
getiririz.
Şimdi, Öz güven patlaması
derken
Milliyetçi Hareket Partisi gibi bir partinin, Türkiyede hiçbir baskıya,
hiçbir zulme eyvallah etmemiş bir partinin kendine öz güven duyması
kadar normal bir şey yoktur. Allaha şükürler olsun bugüne kadar hep
hakkı ve hakikati savunmaya çalıştık. Bundan başka
yaptığımız iş söz konusu değildir. Kendi
mensuplarının sahip çıkmadığı
falan gibi
ifadelerse büyük bir iftiradır. O iftirayı, o iddiayı ispat
etmeye davet ediyorum. Hangi sandıktan, hangi oyda Ben aslında
Milliyetçi Hareket Partiliydim de ben şuna oy verdim. diye bir oy
çıktığını, bir seçmen oy pusulasını bir
gösterin de bu iddianızı bir ispat etmiş olun bize.
Şimdi, Koşa koşa oy vermeye
çalışıyor. gibi ifadelerle, işte Kendi
mensuplarınız bile şöyle yaptı, böyle yaptı.
ifadeleriyle Milliyetçi Hareket Partisine iftira etmeyin, bühtanda
bulunmayın. Bu sözlerinizi, bu iddialarınızı hiçbir
şekilde kabul etmiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur
İttifakının bir parçası olarak seçim sürecinde namusuyla,
şerefiyle büyük bir gayret içerisinde bu seçimlerde Cumhur
İttifakının başarısı için mücadele
etmiştir. Fakat bunun dışında, içeriğinde neyin
olduğu daha henüz belli olmayan büyük bir birliktelikle -adına ne tür
bir ittifak dediğiniz de belli değil- şu an ortaya bir netice
çıkmış durumda. Bu çıkan netice, sizin her zaman
eleştirilerinizde dile getirdiğiniz gibi, Sandıktan
çıkmış olmak, meşru olmak, haklı olmak, ahlaki olmak
demek değildir. dediğiniz gibi her zaman, onu siz her zaman dersiniz
ya
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle bir şey demedik,
demedik abi öyle bir şey.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi,
Bizim önümüze sandığı koymayın, demokrasi sandıktan
ibaret değildir. dersiniz ya hep
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bülbül, bağlayın
ve dediğim gibi, biraz sonra zaten söz hakkı vereceğim size,
orada tamamlarsınız.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi biz de
diyoruz ki: Sandıktan çıkmış olmak ahlaki olmak, doğru
olmak, bu milletin yararına hakkın hukukun yanında olmak anlamını
taşımaz her zaman. Bu süreç bitmiştir, sandıkta bir irade
ortaya çıkmıştır ve bu iradeye biz saygılı
olduğumuzu ifade ediyoruz ancak bunun neticelerini hep birlikte
göreceğiz diyoruz, hep birlikte izleyeceğiz diyoruz.
Bu aynı pota içerisinde, aynı çuval
içerisinde olanlar bakalım ne şekilde bu çuvalın içinde duracak
hep beraber müşahede edeceğiz, hep beraber göreceğiz.
İnşallah hiçbir şey Türk milletinin ve İstanbullunun
aleyhine bir netice doğurmaz diye temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sonra Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
özür dilerim de
BAŞKAN Hayır, Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakın, birincisi, burada
istismar var, şöyle istismar var: Şimdi, bir kez kendimi ifade etmeme
imkân verin. Beyefendi, Sayın Grup Başkan Vekili siz verirken Burada
vereceğim, daha sonra vermeyeceğim. dediğiniz için dört
dakikayı aşan bir konuşma yaptı ve orada İç Tüzük 69a
göre bırakın yerinden 60a göre cevap vermeyi, doğrudan kürsüden
cevap vermeyi gerektirecek iftiralarda, hakaretlerde bulundu ve doğrudan
sözlerimizi çarpıttı.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hangi söz iftira
ve hakaret, merak ettim.
BAŞKAN Bir dinleyin lütfen, ben karar
vereceğim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Merak ettim
efendim.
BAŞKAN Dinleyelim Sayın Bülbül.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İç Tüzükümüzdeki
uygulama yöntemleriyle ilgili, sizin yöntemlerinize karşı diğer
Meclis başkan vekillerinde olduğu gibi, her yiğidin yoğurt
yiyişine her zaman saygılı bir şekilde davranıyoruz.
Bazen diyorsunuz ki Bütün sözler bittikten sonra vereyim. O zamana kadar
bekliyoruz ama şimdi burada kişi söylemediğimiz bir sözü
söyleyip daha sonra da Bunu ispat etmezseniz, işte, şusunuz,
busunuz. gibi sözler söyledikten sonra artık o dakikada usul yönünden
İç Tüzükün emrettiği gibi bu konuya derhâl cevap verme gereği
var. Neden? Zira televizyonları başında grup başkan
vekilini izleyen birisi buradan sonra bizim sustuğumuzu ve Meclisin normal
seyrine döndüğünü izlediği anda sanki bu mesnetsiz, yersiz,
tabansız ifadeler grubumuz tarafından kabul edilmiş ve/veya
cevaplanamamış gibi algılanır ki böyle bir dönemde bunu
kabul etmemiz mümkün değil.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Özel, süre kullandırma konusunda her
türlü itirazı çok dikkatli yapmanızı öneririm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eyvallah.
BAŞKAN Çünkü grup başkan vekillerinin
söz kullanımında mümkün ölçüde parti ayırmadan, kendilerinin
sınırı tayin etmelerine imkân tanırım. Yani 4 kere
uzar, 5 kere uzar, kimsenin sözünü mümkün ölçüde kesmemeye
çalışırım, buna elbette siz de dâhilsiniz.
Şimdi, normal şartlarda gündem
dışı konuşmalardan sonra gündem dışı
konuşmalara cevap vermek üzere söz hakkı
tanımamıştım bugüne kadar, ilk oldu. Siz birden söz
istediniz ve ben de size söz verdim çünkü genel akış benim bütün
yönettiğim oturumlar, birleşimlerde böyle olmuştur. Gündem
dışılar gündem dışıdır, konuşulur,
kapanır, sonra birer dakika süreyle milletvekilleri söz alır,
ardından grup başkan vekillerinin söz sırası gelir. Orada sınır
koymamaya çalışırım, dün olduğu gibi. Beşer kere
söz istenip konuşulduğu da olmuştur. O nedenle bu
tartışmayı burada şimdi virgülle durdurmanızı,
biraz sonra devam ettirmenizi istiyorum. Ben yine aynı uygulamaya devam
edeceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, zaten
maksat hasıl oldu, itirazımızı dile getirdik. Süre
sınırlaması da olmayacağını söylüyorsunuz,
söyleriz ama şunu söyleyelim çünkü her şey tutanağa geçiyor ve
bir sonraki uygulamaya temel teşkil ediyor: Gündem dışı
konuşmalarda cevap verilmediği meselesi belki sizin yönettiğiniz
oturumlarla sınırla olarak doğru olabilir ama daha önce onlarca,
yüzlerce bu konularda cevap verildiği, hatta ilk gündem
dışı yüzünden ikinci gündem dışına elli beş
dakika sonra geçildiği vakidir. Ama buradaki sorun ne? Gündem
dışında çoğunlukla milletvekillerimiz gündemde olmayan,
illeriyle ilgili sorunlar, bir mesleğin mensuplarının
sorunları gibi konuları ele aldığı için zaten
tartışmaya yer verecek bir sataşma olmuyor ama Sayın
İzmir Milletvekili Osmanağaoğlu sözü İzmirin
sorunları diye alıp konuşmasının tamamını
bir başka çerçeveye ve doğrudan grubumuzu kastederek bazı
ifadeleri kullandığı için cevap verme ihtiyacı doğdu.
Bu ihtiyacın doğduğu her aşamada grup başkan
vekillerinin görev tanımı gereği bunu yapması gerekir, bu
itirazı yapması gerekir. O yüzden söz aldım. Yarın herhangi
bir milletvekili İzmirin sorunlarını konuştuğunda
gündem dışılar sırasında böyle bir şeye ihtiyaç
tabii ki olmayacak.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mithat Sancarın, milletvekilinin gündem dışı söz talep
ettiği konu dışında konuşma yapması hâlinde
müdahalesinin söz konusu olmadığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Bir tek konuda bir açıklama
yapacağım ve sonra birer dakika söz taleplerini karşılamaya
geçeceğim.
Milletvekilleri çeşitli konularda gündem
dışı söz talep ederler, biz de onu gündeme yazarız ve
okuruz. Böylece milletvekilleri ve bizleri izleyenler haberdar olurlar ama o
anda, kürsüye geldikleri anda ne konuştuklarına karışmayız
ve sadece Osmanağaoğlu değil, bugüne kadar pek çok milletvekili
belirtilen konunun dışında konuşma
yapmıştır. Benim yönetme tarzımı da biliyorsunuz,
içeriğe müdahale söz konusu olmaz, itirazları karşılamak ve
grup başkan vekillerinin kendilerine yönelik sataşma olarak
gördükleri iddialara cevap verme hakkını her zaman gözettim.
Biraz sonra, dediğim gibi, yeniden söz
verdiğimizde bu iddialara cevap verirsiniz. Sanırım bu kadar
çabuk hafıza unutmaz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Özel
bizden fazla konuşmuştur yalnız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şu eksik kalmasın
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kaç dakika oldu
Sayın Özel?
BAŞKAN Sayın Bülbül, lütfen bekleyin, ne
dediğini dinleyelim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yok, yok. Kaç dakika
oldu, saydınız mı?
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada
yaptığımız iş Parlamento hukuku açısından o
kadar kıymetli bir iştir ki
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Doğru mu?
Bizimkisi de çok önemliydi.
BAŞKAN Tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
umuyorum belirli seneler
sonra bu noktaya geldiğinizde bunun kıymetini
anlayacaksınız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Belki seni
almayabilir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çünkü muhalefetten iktidara
reyle değil başka bir şeyle
taşındığınızda muhalefet etmekten böyle
vazgeçiyorsunuz da ondan oturduğunuz yerden.
HASAN KALYONCU (İzmir) Hâlâ konuşuyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Benim söyleyeceğim
şu: Gündem dışına içerik denetimi yapılamaması ve
yapılmaması çok doğrudur. Zaten bir hayal
kırıklığı varsa bende, sizde değil, İzmirli
seçmende vardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) İzmirli
seçmenin hayal kırıklığının nereden
kaynaklandığını iyi biliyorsunuz.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir)
İzmirli seçmenin hayal kırıklığı Tunç Soyer.
BAŞKAN Şimdi, sisteme ilk giren 20
milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çelebi
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
26-30 Haziran Özel Güvenlik Görevlileri Haftasına ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Güvenlik Haftasındayız. Sayısı
52 bine varan köy korucularından bahsetmek istiyorum. Bunlar yeni
adıyla güvenlik korucularıdır. Aktif
çalıştıklarında 2.040 lira almaktalar, emekli
olduklarında ise 1.200-1.380 arasında değişen bir maaş
bağlanmaktadır. Emekli olduklarında tazminat alamıyorlar.
Operasyonlara kendi imkânlarıyla gidiyorlar. Operasyon ücreti adı
altında günlük 30 lira veriliyor ve bu -yol, yemek, ulaşım
dâhil- yetmiyor. Ayrıca gönüllü güvenlik korucuları var.
Bunların sayısı da 20 bine yakın. Sadece silah veriliyor,
köy hudutları içerisinde görev yapıyorlar, hiçbir hakları yok.
Bunlara da en azından güvenlik korucularının
maaşının yarısı kadar maaş bağlanabilir,
özlük haklarında düzenleme yapılabilir diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
4.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, barış, refah ve istikrardan
taviz verilmeden 2023 hedeflerine ulaşılacağına
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Türkiyenin üretimdeki ve insan gücündeki
potansiyelini bilenler, ülkemiz ekonomisine yönelik saldırıları
aralıksız bir şekilde istikrar noktasında
yoğunlaştırıyor. Hükûmetimiz bu konuda almış
olduğu tedbirlerle bu saldırıları bertaraf etmektedir.
Dolar kuru bir süredir 6 liranın altında seyrediyor. Merkez
Bankası döviz rezervlerimiz 100 milyar seviyesine yaklaştı.
Tahvil faizleri yüzde 19un altına indi. Ekonominin nabzını
tutan güven endekslerinin hepsinde de haziran ayında olumlu yönde
gelişmeler gözleniyor. İhracatımızdaki ve turizm
sektöründeki olumlu yükseliş sürüyor. Bu yıl turist
sayımızın 50 milyonun üzerine çıkması bekleniyor.
Demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, ülkemizin
barış, refah ve istikrarından taviz vermeden; birlik ve
beraberlik, kardeşlik içerisinde 2023 hedeflerine
ulaşacağımıza inanıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
uyuşturucu tüketiminin dünyada hızla yayılmaya
başladığına ve bağımlılık yapan
ürünlere karşı verilen her türlü mücadelenin terörün
kaynaklarını kurutmaya yönelik mücadele olduğuna ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Uyuşturucu tüketimi dünyada hızla
yayılmaya başlamıştır. Birleşmiş Milletler
raporuna göre, hayatında bir kere uyuşturucu kullananların
sayısı her yıl 1 milyon kişi artmaktadır.
Uyuşturucu kullanımının 11-12 yaşlara inmesi, tüm
toplumların ortak meselesidir. Terör örgütlerinin de en önemli finansman
kaynağı uyuşturucu ticaretidir. Bağımlılık
yapan ürünlere karşı verilen her türlü çalışma, aynı
zamanda terörün kaynaklarını kurutmaya yönelik bir mücadeledir.
On yedi yıllık iktidar dönemimizde
uyuşturucuyla mücadele konusunda önemli adımlar
atılmıştır. Bunun en son örneği,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
imzasıyla 14 Şubat 2019 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan
genelgeyle uyuşturucu, alkol, tütün gibi madde
bağımlılıkları ile kumar, teknoloji
bağımlılığı gibi davranışsal
bağımlılıklarla mücadele çalışmalarının
kararlılıkla sürdürülmesi amacıyla
Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu kurulması
olmuştur.
Sözlerime son verirken, çocuklarımıza
hayatlarının her alanında ihtiyaç duydukları hizmetleri
sağladığımızda bağımlılık
tehlikesinin kendiliğinden ortadan kalkacağını
hatırlatarak Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü.
Uyuşturucu kullanımı ve
bağımlılığı, uyuşturucu kullanan
kişiyle beraber, başta yakın çevresi olmak üzere toplumun bütün
kesimlerine zarar veren, toplumların hem bugününü hem de geleceğini
tehdit eden en önemli bir sağlık sorunudur. Bu sebeple, özellikle
gençlerimizi ve çocuklarımızı sigarayla başlayan daha sonra
da uyuşturucunun değişik varyasyonlarıyla etkisi altına
alan madde bağımlılığı konusunun çok daha ileri
boyutlara gelmesini önlemek adına devletimizin tüm birimleri ve ilgili
sivil toplum kuruluşları tarafından güvenlik, sağlık
ve eğitim yoluyla önleyici, koruyucu ve tedavi edici süreçleri kapsayan
etkin bir mücadele yürütülmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
temel hak ve özgürlükler, adil yargılanma ve ifade özgürlüğü
alanındaki mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
30 Mayısta kamuoyuyla paylaşılan
Yargıda Reform Strateji Belgesi yirmi altı gün sonra kitap olarak
Adalet Bakanın imzasıyla bir mektupla birlikte milletvekillerinin
ofislerine geldi. Ocak 2019da açıklanacağı ilan edilmesine
rağmen altı ay sonra açıklanan belgenin kitap olarak 26
Haziranda milletvekillerine gönderilmesi yargı reformu konusunda
işleyişin yavaşlığını da göstermektedir.
Gerekli acil yasal düzenlemelerin ne zaman yapılacağı
konusundaki belirsizlik bir an önce son bulmalıdır.
Avrupa Birliği Komisyonu üyesi olarak takip
ettiğim son yılların tüm ilerleme raporlarında ısrarla
vurgulanan yargının bağımsızlığı, temel
hakların güvence altına alınmasını içeren 23üncü
fasıl ve adalet, özgürlük ve güvenliği içeren 24üncü fasılla
ilgili yasal düzenlemeleri de içeren Yargıda Reform Paketi Meclis
gündemine bir an evvel getirilmelidir.
Yasal sürecin de ötesinde temel hak ve özgürlükler,
adil yargılanma ve ifade özgürlüğü alanlarındaki
mağduriyetlerin giderilmesi için beklenen somut adımlar hemen
atılmalıdır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 26
Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Günüdür. Ülkemizde ne yazık
ki AKP iktidarları döneminde uyuşturucu kullanımında ciddi
bir artışın varlığı dikkat çekmektedir.
Yapılan çalışmalar vardır ancak yetersiz kalmaktadır.
Her kurum bu bağlamda, sorunun aşılabilmesi için daha çok
katkı vermelidir. Yasa dışı yollardan ülkemize giren ve
toplumu zehirleyen uyuşturucuya karşı daha etkin önlemler
alınmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisine Türkiye
uyuşturucuyla mücadele kurumu kurulması için kanun teklifi de verdim.
10 yaşındaki çocuklara kadar düşen uyuşturucu kullanım
yaşı herkesi kaygılandırmalı, çözüm için tek merkezli
bir çalışma anlayışı yaratılmalıdır.
Yüzde 600lere Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde
ulaşan uyuşturucu kullanım artışı toplum için
önemli bir sorundur ve çözümü için eğitim başta her alanda -kanunlar
da taranarak- mutlaka düzenlemeler yapılmalı ve sorunun
aşılması için bu konuda dünyadaki gelişmelerle birlikte uluslararası
çalışmalara da yönelinmelidir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ödünç
9.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün,
İŞKURun üniversite öğrencilerine yönelik Sosyal
Çalışma Programına ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, üniversiteli gençler
bu yaz toplum yararına çalışıp cep harçlığı
elde edebileceklerdir. İŞKURun yeni programına göre, üniversite
öğrencilerimiz haziran, temmuz, ağustos ve eylül aylarında kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışabilecekler, bunun
karşılığında da 2.425 liralık harçlık
kazanabileceklerdir. Lisans ve ön lisans öğrencilerinin
katılabileceği bu programlar; doğanın korunması,
kültürel mirasın restorasyonu, korunması ve
tanıtılması, kütüphanelerin bakımı ve düzeni ile kamu
kurumlarının kültürel ve sosyal hizmetlerinin desteklenmesi gibi
toplumsal faydanın yüksek olduğu alanlarda olacaktır.
Kurulduğu günden itibaren gençlerimizin
yanında ve destek olan AK PARTİmize ve
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Aydın
10.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
üniversite mezunu gençlerin KYK borçlarından kurtarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükûmetin ekonomi politikaları
vatandaşın belini bükmeye devam ediyor. Bu politikalardan nasibini
alan son kesim de üniversite mezunu gençlerimiz. Gençler daha iş sahibi
olmadan borç sahibi oluyor. Binlerce gencimiz KYK borçlarının yükü
altında eziliyor. 10 milyona yakın öğrencinin 33 milyar TL kredi
borcu var. 18 bin TL yapılandırma 25 bin TLye çıkıyor. Bu
çocukların işi yok ki nasıl ödesin? Bu çocuklara istihdam
sağlayıp kendisini geçindirmeye imkân tanıdınız da
sıra kredi borcuna mı geldi? Ama biz biliyoruz ki kamu
bankalarından futbol kulüplerine, yandaş iş adamına, yandaş
medyaya milyonlarca dolar kredi verildi. Milletin anasına söven iş
adamının 425 milyon TL vergi borcu silindi. Cep telefonu
şirketlerinin 5 milyar TLlik borcu bir anda silindi. Bunlara para var ama
gençlere gelince para yok. Gençlerin omzunda kambur olan bu yükün bir an önce
kaldırılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
11.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, 25 Haziran Kazım Koyuncunun ölümünün 14üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, müzisyen, söz yazarı, oyuncu sevgili Kazım Koyuncunun
aramızdan ayrılışının 14üncü
yılındayız. Kazım Koyuncu yakalandığı
akciğer kanserine 25 Haziran 2005 tarihinde yenik düşmüştü,
hastalığının kaynağı ise tüm Karadeniz
halkını tehdit eden Çernobildi. Maalesef, Koyuncunun babası da
kanserden hayatını kaybetmişti. Aile üyelerinden
bazıları ise hâlâ kanserle mücadele etmektedirler.
Hopanın asi çocuğu Kazım Koyuncu,
Zuğaşi Berepe Grubu ve solo çalışmalarıyla, Laz müziği
başta olmak üzere tüm Karadeniz müziğinde önemli işlere imza
atmış ve müziğiyle tüm Türkiye'nin dikkatini üzerine
çekmişti.
Müziğin yanı sıra Kazım Koyuncu
toplumsal meselelere olan hassasiyetiyle, HESlere ve doğa talanına
karşı yürüttüğü mücadelesi ve verdiği sesle de Türkiye
halklarının hatırasında en güzel yerlerden birini
edinmiştir.
Kendisini sevgi ve özlemle anıyoruz. İyi
ki şarkılar söyledin bize şair ceketli çocuk.
BAŞKAN Sayın Kaya
12.- Osmaniye Milletvekili İsmail
Kayanın, bilişim teknolojileri
bağımlılığının etkilerinin incelenerek
olası zararlarının bertaraf edilmesi amacıyla kurulan
Meclis araştırma komisyonunun önemli çalışmalara imza
attığına ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Hayatımıza giren teknolojinin
getirdiği kolaylıklar ve sayısız faydalar
bulunmaktadır ancak kişinin teknoloji kullanımı üzerindeki
kontrolünü kaybetmesiyle, teknolojiyi ölçüsüz ve sınırsız bir
şekilde kullanması çok ciddi zararlara sebep olmaktadır.
Teknolojilere bağımlı olan bireylerde bedensel, sosyal ve
psikolojik sorunlarla karşılaşılmaktadır. Tabiri
caizse dijital obezliğe dikkat çekmek, dengeli ve amacına uygun
teknoloji kullanımını sağlamak için dijital diyet reçetemizi
oluşturmamız gerekmektedir.
Tam bu noktada, üyesi olduğum Bilişim
Teknolojileri Bağımlılığının Etkilerinin
İncelenerek Olası Zararlarının Bertaraf Edilmesi
Amacıyla Kurulan Araştırma Komisyonumuz sayesinde çok önemli çalışmalara
imza atılmaktadır. Komisyonumuzun çalışmalarını
tamamlamasıyla elde edilen verilerin bir rapor hâlinde kamuoyuyla
paylaşılacağını ifade ederek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
13.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, idealsizliğin ruhu öldüreceğine ve ruhsuz
eğitimden medeniyet yarışçılarının çıkamayacağına
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Thomas Friedman Batılı iş
adamlarına, Batının gelecekte de hâkimiyetini sürdürebilmesi
için üç farkı dile getirir: Bunlar sayısal fark, eğitim
farkı ve hırs farkıdır. Batıda ve Doğuda
medeniyetler yarışının galipleri, ideolojik, siyasi,
ticari, askerî ve bilimsel farklılıkta lehlerine arayı açan
toplumlar ve bu aralığı kapamaya çaba gösterecek şuura
sahip milletler olacaktır.
Eğitimden maksat, bireysel ve toplumsal
bağlamda fark oluşturmaktır. Bugün eğitim meselesinin bir
derdinin de bu olması gereği apaçık ortadadır.
Necip Fazılın dediği gibi Tomurcuk
derdinde olmayan ağaç odundur. İdealsizlik ruhu öldürür, ruhsuz
eğitimden medeniyet yarışçısı adamlar çıkmaz.
BAŞKAN Sayın Çelik
14.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin,
Zeytin Dalı Herekâtı bölgesinde şehit olan Uzman
Onbaşı Mikail Candana Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Suriyenin Halep kentine bağlı Zeytin
Dalı Harekâtıyla temizlenen Afrin ilçesi Kimar üs bölgesi mevkisinde
güvenlik güçlerimizle PKKlı teröristlerin çatışması sonucu
uzman onbaşı Mikail Candan kardeşimizin şehit olduğunu
üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Şehidimize Cenab-ı
Allahtan rahmet niyaz ediyor, ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve
aziz milletimize başsağlığı, sabır ve metanet
diliyorum.
Kahraman Mehmetçiklerimizi ülke ve millet olarak
asla unutmayacağımızı belirtir, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Sayın Kasap
15.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Murat Dağında altın madeninin çevre
katliamına neden olacağına ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gediz Murat Dağı; Manisa, Uşak,
İzmir, Kütahya ve Eskişehir illerini etkileyen akarsuların
kaynağı konumunda olan bir dağımızdır. Bu
dağ, kış turizmi, tarım, içme suyu kaynağı olarak
kullanılmaktadır. Endemik bitki örtüsü vardır, endemik binlerce
hayvan türü vardır. Murat Dağının altın aramasına
açılması çevre katliamıdır. Trikopisin
yakalandığı Murat Dağı, Gedizin Kurtuluş
Savaşındaki önemli parçalarından biridir. Eteklerinde
Başkomutanlık Meydan Muharebesi gerçekleştirilmiştir.
Gediz, Murat Dağı ve dolayısıyla Dumlupınar tarihî
alanı yok edilmek isteniyor, bitki florası yok edilmek isteniyor,
çevre katliamı yapılıyor. Bu katliamın
durdurulmasını talep ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Zeybek
16.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin, Antalya
Lisesinin tarihî binalarının Dışişleri Bakanlığına
tahsis edileceği söylentilerine ilişkin açıklaması
RAFET ZEYBEK (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Antalya Lisesinin tarihî binalarına
Dışişleri Bakanlığı tarafından lojman ve
konukevi olarak kullanılmak üzere el konulacağı haberleri yerel
basında yer almaktadır. 1898 yılında Antalya İdadisi
olarak eğitim hayatına başlayan Antalya Lisesi şehrin
kültürel mirasıdır. Antalya Lisesinin tarihî binalarının
Dışişleri Bakanlığına tahsis söylentileri kabul
edilemez. Şehirlerin merkezinde bulunan tarihî binaları rant
uğruna yıkan iktidar geriye kalan az sayıda tarihî binayı
amacı dışında sahiplenmeye çalışmaktadır.
Tarihî binaları yıkmaz ve usulünce restore ederseniz her kuruma yetecek
kadar binaya sahip olabilirsiniz. Antalyalı olan Dışişleri
Bakanı Sayın Çavuşoğlunun Antalya Lisesinin tarihî
binalarına sahip çıkacağına yürekten inanıyoruz.
BAŞKAN Sayın Tutdere
17.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Adıyaman ili Kâhta ilçesi Narince köyünde yaşanan içme
suyu sorununun giderilebilmesi için Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü başta olmak üzere ilgili kurumları göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Teşekkürler Sayın Başkan.
330 hanelik Kâhta ilçemizin Narince köyünde sular
akmıyor, köylüler içme suyu sorunu yaşıyor. Şu an,
yazın kavurucu sıcaklığında, bu köyümüzde günde sadece
bir saat sular akıyor. Narince köyünün idari sınırları
içerisinde bulunan ve köy merkezine sadece 2 kilometre mesafede olan su
kaynağından 37 köyün içme suyu ihtiyacı
karşılanıyorken bu köyümüzde su yok. 1 saat akan su için
köylüler çok yüksek oranda elektrik faturaları ödemek zorunda
kalmaktadır. En temel insan hakkı olan temiz suya erişim
hakkından Narince köyünde yaşayan kadınlarımız,
çocuklarımız, gençlerimiz ve köylülerimiz yararlanamamaktadır.
Bu sorunun giderilmesi için, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
başta olmak üzere ilgili tüm kurumları göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünlü
18.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, Millî
Eğitim Bakanlığında 2012-2019 yılları
arasında EKPSS sınavıyla atanan engelli öğretmen
sayısını ve açıklanan 750 engelli öğretmen
atamasının ne zaman yapılacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığı internet sitesinde
yapılan duyuruda, 2019 yılında engelli öğretmen
ataması kapsamında 500 öğretmen ataması
yapılacağı bildirilmiş ve daha sonra bu sayı 750ye
çıkarılmıştır. Öğretmen açığı ve
ihtiyacının çok fazla olduğu bu dönemde pozitif
ayrımcılık yapılması gereken ve sayıları bir
avuç olan engelli öğretmenlerimiz yıllardır atama beklemektedir.
Toplumda iş bulmaları zor olan ve ekonomik yönden
sıkıntı çeken bu yurttaşlarımız sadece
hakları olan atamaları beklemektedir. Bu hususta, 2012-2019
yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığında
engelli KPSS sınavıyla atanan engelli öğretmen sayısı
nedir? Açıklanan 750 engelli öğretmen ataması ne zaman
yapılacaktır? Atama bekleyen 950 engelli öğretmenin tamamı
ne zaman atanacaktır? Ayrıca, mülakatları yapılıp da
atanamayan 1.200 ücretli öğretmenin ataması ne zaman
yapılacaktır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdinç
Yok.
Sayın Aydın, buyurun.
19.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydının, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimini kazanan Ekrem İmamoğlunu
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) İstanbul
seçimlerini hiçbir olay, hiçbir şaibe, hiçbir sıkıntı
olmadan hamdolsun atlattık. Öncelikle sayın yeni
başkanımıza hayırlı olsun diyorum. Demokrasimizin
gelmiş olduğu çıtanın durumunu da doğrusu dünyaya çok
güzel bir şekilde gösterdik. Hiçbir olay yaşanmadı, bundan
dolayı son derece rahatız ve ülkemizin demokraside gelmiş
olduğu bu çıtayı inşallah muhafaza eder ve bundan sonraki
seçimlerimize de bunun yansımasını sağlarız.
Kardeşlik bağlarımızı bu şekilde devam
ettirirsek
Biz bu ülkeye her türlü hizmeti, hizmetkârlığı
yapmaya aday olduğumuzu ve bundan sonra da yapacağımızın
göstergesini İstanbulda gösterdik. İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanımızı tekrar tebrik ediyorum, inşallah
İstanbulumuza ve ülkemize hayırlara vesile olur. (AK PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu
20.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk
Gergerlioğlunun, özel rehabilitasyon merkezlerinde çalışan
öğretmenlerin mağduriyetine ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Özel rehabilitasyon merkezlerinde çalışan
30 bin öğretmen zor şartlarda evlerine ekmek götürmeye
çalışıyor. Devlette çalışan meslektaşlarıyla
aynı işi yapmalarına rağmen kendilerine
ayrımcılık uygulanıyor. Özlük haklarını
kullanamayan, her yıl işe girdi çıktı yapılarak sözleşmeleri
yenilenen, sendika hakkı kazanamayan öğretmenlere öğretmen
kimlikleri verilmiyor, rapor alma şansları neredeyse yok,
cenazelerine bile zor izin alıyorlar, sonuçta da ne yazık ki bu
şartlarda çalışmaya mecbur bırakılıyorlar. Bu
öğretmenlerimiz seslerini duyurmak için her gün sosyal medyada çırpınıyor,
ne yazık ki hiç kimse seslerini duymuyor. Bana da ulaştılar
Lütfen sesimizi duyurun, artık bizler için bir adım
atılsın. Uzun zamandır çalışıyoruz, on-on
beş yıldır çalışan arkadaşlarımız var.
Dershane ve ücretli öğretmenler prim gün sayısına göre devlete
atandı. Bize emsal olan bu karar neden bize de uygulanmıyor?
diyorlar. Ben de bu arkadaşlarımızın Mecliste sesi oluyor,
onlara yalnız olmadıklarını söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
Sayın Kabukcuoğlu da yok galiba.
Değerli milletvekilleri, şimdi grup
başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz, İYİ PARTİ Grup
Başkan Vekili Yavuz Ağıralioğluna ait.
Buyurun Sayın Ağıralioğlu.
21.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, 25 Haziran Denizciler Günü vesilesiyle
denizcilere yıpranma paylarının geri verilerek
mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine, iktidar grubunu Toplumsal
alandaki farklılıkların siyasi alanda kendilerini dile
getirmeleri ancak siyasi alanın uzlaşma temelinde kurulmasıyla
mümkündür. ifadesinin yer aldığı AK PARTİ Grubunun 2023
vizyonunun politik çerçevesine sadakatle bağlılığa davet
ettiğine ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar grubumuz burada
yok ama onlara söyleyeceğiz; denizcilikle ilgili bir talep, denizcilik
çalışanlarımızın özlük haklarıyla ilgili bir
talep. Çoktandır dillendiriyorlardı, biz de ihmal ettik ama dün
Denizcilik ve Kabotaj Bayramı idi, vesilesiyle hatırlatayım,
notlarınıza alabilirseniz çok memnun olacağız. Deniz
çalışanlarımızın yıpranma paylarıyla
alakalı 2008de yapılan bir düzenlemeyle denizde
çalışanlarımız yıpranma paylarını alamaz
hâle gelmişler. En son düzenlemelerle 45 iş kolunda yıpranma
payından istifade etme imkânı var. Deniz mesaisi yapan, denizde
çalışan insanlarımızın yıpranma
paylarını düzenlememiz bir mecburiyet hâline geldi.
Uzun soluklu seyahatlerin, uzun soluklu
çalışmaların, ağır iş koşullarının
bütün şartlarını haiz bir meslek grubudur. Bu meslek grubunda
çalışanların, meslek hastalıkları dâhil, maruz
kaldıkları devamlı vibrasyon dâhil, çoluklarından
çocuklarından ayrı geçirdikleri onca güne rağmen
katılamadıkları cenazeler ve hastalıklar dâhil, meslek
kolunu ağır bir iş kolu hâline getirmektedir. Ona rağmen
2008de yapılan düzenlemeyle yıpranma paylarından vareste
tutulmuşlar. Bu anlamda ciddi bir mağduriyet yaşadıklarını
söylüyorlar, haklılar. Biz bir yarımada ülkesiyiz. Denizcilik
sektöründe özlük haklarını düzenleyerek bu meslek kolunu da cazip
hâle getirmemiz devletimizin gücü anlamında da esaslı bir hizmet
olacaktır. Yıpranma paylarına bir defa iki yılda bir
muayene zorunluluğu getirerek aslında ağır bir iş kolu
olduğunu kabul ettikten sonra yıpranma paylarını elden
almak, aslında bu anlamda meslek kolunu cezalandırmak gibidir.
İki yılda bir Senin yaptığın iş çok
ağır bir iştir, mutlaka muayene olman lazım. mecburiyeti
getirdiğimiz bir meslek kolunun yıpranma payından azade
tutulması doğru değildir. Bu anlamda bir düzenleme talebi
vardır, ben bu talebi iktidar grubuna ileteceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın
Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Bununla ilgili, zannediyorum, çok rahat bir düzenlemeyle bu mağduriyeti
giderebiliriz.
Muhafazakâr demokratlığa göre siyaset
alanı uzlaşma kültürüne dayanır. şekilde başlayan bir
not var önümde Başkanım: Toplumsal alandaki
farklılıkların siyasi alanda kendilerini dile getirmeleri ancak
siyasi alanın uzlaşma temelinde kurulmasıyla mümkündür.
Toplumsal ve kültürel çeşitlilikler demokratik çoğulculuğun
üreteceği tolerans ve hoşgörü zemininde siyasete bir renklilik olarak
katılmalıdır. Katılımcı demokrasi de kendisini bu
farklılıklara temsil imkânı sağlayarak ve siyasi sürece
katarak geliştirir. Sınırlandırılmış ve tanımlanmış
bir siyasi iktidardan yana olan muhafazakâr demokratlık, totaliter ve
otoriter anlayışları demokratik siyasetin düşmanı
olarak görür. Muhafazakâr demokratlık, millet iradesine dayanan siyasi
meşruiyet ile insanlığın ortak değerlerine dayalı
hukuki meşruiyeti önemser. Hukuk devletinin gereği, siyasi
iktidarı ve tüm kurumları evrensel değerlere dayanan objektif
kurallar ve yasalar için sınırlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Ayrıca, devletin ideolojik bir tercihle kendisini
tabulaştırılmış bir alana hapsetmesi, halka ideolojik
dayatmada bulunması söz konusu olmamalıdır. Devlet, asli
fonksiyonlarına çekilmiş küçük ama dinamik ve etkili bir devlet
olmalı, vatandaşını tanımlayan, biçimlendiren, ona
tercihler dayatan değil, vatandaşın
tanımladığı, denetlediği ve şekillendirdiği
bir devlet olarak hizmet etmelidir. Bu, AK PARTİ Grubumuzun 2023
vizyonunun politik çerçevesinin bir veçhesidir, bu veçheye sadakatle
bağlılığa davet ediyorum iktidar grubunu. Bilhassa,
Türkiye'nin siyasi olarak seçim sathında örselenmiş siyasal iklimini
düzenleyecek olan çerçevenin bir tarafıdır bu. Bu vizyonu
beğendik, bu vizyona uymaya davet ediyoruz AK PARTİnin, iktidar
grubunun sözcülerini.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Ağıralioğlu.
İkinci söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
Başkan Vekili Muhammed Levent Bülbülde.
Buyurun Sayın Bülbül.
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Zeytin Dalı Herekâtı bölgesinde şehit olan Uzman
Onbaşı Mikail Candana ve Edirne ili Meriç ilçesinde göçmenleri
taşıyan aracın kaza yapması sonucu yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet dilediğine, 26 Haziran Özel Güvenlik
Görevlileri Günü vesilesiyle özel güvenlikçilerin yaşadıkları
mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Gündem dışı konuşmalarla
alakalı olan kısımda yaşanan polemikle ilgili cevap
hakkımızın mevcut olduğunu sizler de dile getirdiniz
efendim, bunlar saklı kalmak kaydıyla, bugün Zeytin Dalı
Harekâtı bölgesinde teröristlerle çıkan çatışmada Uzman
Onbaşı Mikail Candan şehit olmuş, 5 askerimiz de
yaralanmıştır. Şehidimize Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı,
yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.
Yine, Edirnenin Meriç ilçesinde düzensiz göçmenleri
taşıyan panelvanın kaza yapması sonucunda 10 kişi
yaşamını yitirmiştir, 30 kişi de
yaralanmıştır. Bu elim kazada ölenlere Allahtan rahmet, yaralılara
da acil şifalar diliyoruz.
Bugün 26 Haziran Özel Güvenlik Günü ve
Haftasıdır. Türkiyede çok önemli bir görevi ifa eden özel
güvenlikçi kardeşlerimizin gününü, haftasını tebrik etmek
istiyoruz. Onların özlük haklarıyla alakalı, hukuki olarak
yaşadıkları mağduriyetlerle alakalı olarak Milliyetçi
Hareket Partisi özel güvenlikçi kardeşlerimizin her zaman
yanındadır, ihtiyaç duyulan bütün düzenlemelerde olumlu
katkısını sunacaktır diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül.
Şimdi söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluçta.
Buyurun.
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve
İşkence Görenlerle Dayanışma Günü ile Uluslararası
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Gününe, Anayasada işkenceyi yasaklayan hükümler olmasına
rağmen işkence ve kötü muamele uygulamalarının kamuoyuna
yansıdığına, Edirne ili Meriç ilçesinde mültecileri
taşıyan aracın kaza yapması sonucu yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, bugün Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu tarafından 26 Haziran İşkenceye
Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma
Günü ilan edilmiştir. Türkiye 1988 yılında İşkenceye
Karşı Uluslararası Sözleşmeyi imzalamış bir
ülkedir. Ayrıca, Türkiye'nin Anayasasında da işkenceyi
yasaklayan net hükümler olsa da ne yazık ki hâlâ işkence ve kötü
muamele uygulamaları sık sık kamuoyuna yansımakta, bizler
tarafından da Mecliste dile getirilmektedir. Anayasanın 17nci
maddesi oldukça açık bir ifadeyle Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya
muameleye tâbi tutulamaz. der ama Türkiyede hâlen işkence suçu
işlenmektedir, işkence vakasıyla
karşılaştığımız yerlerde ise ne yazık
ki yetkililer bunların üstünü kapatmakta ve suçlular
yargılanmamaktadır.
Geçtiğimiz haftalarda dile getirmiştik
burada birkaç kez, Urfanın Halfeti ilçesinde gözaltına alınan
yurttaşlara uygulanan insanlık dışı işkenceleri
anlatmıştık. Kötü muamele, elektrik verilmesi, cinsel
şiddetle tehdit gibi uygulamalarla karşı karşıya
kalmıştır yurttaşlarımız. Gerek kişilerin
beyanları gerek Urfa Barosunun gerekse insan hakları örgütlerinin yayımladığı
raporlar ortadadır ve bugün tekrar hatırlatmak isteriz ki adalet mekanizması
işkenceye karışan kolluk kuvvetlerini mutlaka
yargılamalı, emri verenler ve uygulayanlar hakkında işlem
yapmalıdır.
Biz, Türkiyede yaşanmış olan ve
yaşanmakta olan işkence vakalarının yakinen takibini
yapmaya Halkların Demokratik Partisi olarak devam edeceğiz.
İşkencesiz bir geleceğe olan umudumuzu ve azmimizi yitirmeden
insan hakları mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir kez daha
vurgulayalım ki işkence insanlık suçudur, zaman
aşımı yoktur
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) ...ve bu suça
ortak olanlar, talimat verenler, kolluk güçleri ve tüm sorumlular bunu
bilmelidir; Anayasayı ve bağlı oldukları, Türkiyenin de
imzalamış olduğu uluslararası demokratik sözleşmeleri
unutmamalıdırlar.
Bugün Edirnenin Meriç ilçesinde mültecileri
taşıyan bir minibüs sabaha karşı bir kaza yaptı ve
Yunanistana ulaşmak isteyen mültecilerin bulunduğu araçta şu
ana kadar belirlenen rakamlara göre 11 kişi yaşamını
yitirdi, 30 kişi de yaralandı. Bunu üzülerek öğrendik.
Yaralılara acil şifalar diliyoruz, yaşamını
yitirenlere de rahmet diliyoruz. Bu insanlık dramları maalesef
ülkemizde, topraklarımızda her gün yaşanır hâle
gelmiştir, her gün bu tür haberleri duyuyoruz. Geçtiğimiz haftalarda
da yine mültecileri taşıyan bir tekne batmış ve 12 kişi
yaşamını yitirmişti. Türkiyede denizler ve topraklar
maalesef savaş mağduru mülteciler için bir ölüm sahası hâline
gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Türkiye
aynı zamanda insan kaçakçılığının da bir merkezi
hâline gelmiş durumdadır. Bu şebekelere karşı etkili
bir mücadele yürütülmemektedir ne yazık ki. Ciddi ve
caydırıcı önlemler alınmadığı için,
insanların canı üzerinden para kazanan suç örgütleri ortalıkta
cirit atmaktadır. Daha önemlisi, mültecilere ülke içerisinde, insan
haklarına yakışan bir şekilde yaşama ve
çalışma imkânı sunulmadığı için bu ölümler her
geçen gün artmaktadır. Çeşitli sebeplerle ülkelerini terk etmek
zorunda kalan tüm insanların, temel haklarının güvence
altına alındığı bir yaşamı hak ettiklerini
bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Son olarak Uyuşturucuyla Mücadele Gününe
değinmek istiyorum. Bugün aynı zamanda Birleşmiş
Milletlerin 1987 yılında ilan ettiği Dünya Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü
biliyorsunuz. Uyuşturucu kullanımıyla ilgili içinde
bulunduğumuz vahim tabloya kısaca değinmek istiyorum. Türkiyede
1,5 milyonu aşkın uyuşturucu bağımlısı
bulunduğu raporlara yansımıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi
bağlayın Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet,
bağlıyorum.
Uyuşturucu kullanımı ne yazık ki
yaygınlaşmaktadır. Kullanım yaşı hızla
düşmektedir. Madde kullanan çocukların yüzde 50sinin 11
yaşından küçük olduğu çeşitli araştırmalarda
iddia edilmektedir. Maalesef birçok ilde, özellikle okul çevrelerinde,
gençlerin sık sık zaman geçirdiği bölgelerde uyuşturucunun
ayan beyan bir şekilde satıldığını biliyoruz.
Gençlerin gerek fiziksel gerekse ruhsal sağlıklarını
korumak ve kollamak hepimizin sorumluluğundadır.
Bağımlılık onları toplumdan ve toplumsal sorunlardan
hızla uzaklaştırmaktadır. Uyuşturucuyla mücadele
konusunda iktidarın gerekli adımları atması ve etkin bir
şekilde buna karşı savaş yürütmesi de gereklidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oluç.
Şimdi de söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Özgür Özelde.
Buyurun Sayın Özel.
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 26 Haziran
Birleşmiş Milletler Antlaşmasının imzalanmasının
74üncü yıl dönümüne ve Uluslararası Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe, 7
Hazirandan 1 Kasım 2015 tarihine kadar olan dönemin Türkiye Cumhuriyeti
tarihinin aydınlatılmaya muhtaç süreçlerinden olduğuna, Zeytin
Dalı Herekâtı bölgesinde şehit olan Uzman Onbaşı
Mikail Candana Allahtan rahmet dilediklerine ve Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
26 Haziran, Türkiyenin 50 kurucu ülkeden biri
olarak Birleşmiş Milletler Antlaşmasını
imzaladığı gün olması nedeniyle önemli bir gün. İkinci
Dünya Savaşının ardından yeni dünya düzeninin inşa edilmesinde
önemli rol oynayan, günümüzde de bütün ülkelerin üye olduğu saygın
bir kurum Birleşmiş Milletler.
Aynı şekilde bugün, Birleşmiş
Milletler İşkence Kurbanlarına Destek Günü olarak da
anılıyor. 1997de alınan bir BM Genel Kurul kararıyla yirmi
iki yıldır işkence mağdurlarını bugün
anıyoruz. İşkence suçu sistematik bir şekilde insanlık
onuruyla bağdaşmayan, aşağılayıcı bir suç,
asla tasvip etmediğimiz, asla hiçbir insanın maruz kalmaması
gerektiğini düşündüğümüz bir suç. İşkenceye sıfır
tolerans söylemiyle göreve gelen Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
döneminde insan hakları alanında ciddi geriye gidişler
yaşandı. Son olarak, Ankara Barosu tarafından geçtiğimiz
hafta açıklanan, Ankara Emniyetinin işkence izlerine
rastlandığı açıkça belirtilen raporunun ardından
Hükûmet yetkililerinden, iktidar partisi grubundan bu iddiaların üzerine
gidildiğine dair etkili bir ses çıkmadı. Böylesi önemli bir
kurumun raporuna dahi sessiz kalınması kabul edilebilir gibi
değildir. Bu konuda Meclisteki tüm grupları dayanışmaya
davet ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin belki de
aydınlatılmaya en muhtaç süreçlerinden bir tanesi 7 Haziran ile 1
Kasım 2015 arasında yaşanan dönemdi. 2015-2016
yıllarında hendek operasyonları olarak kamuoyunda da bilinen ve
başta Diyarbakır, Mardin, Şırnak olmak üzere ülkenin belli
bölgelerinde istenmeyen olaylar yaşandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sokağa çıkma
yasakları ve ordumuzun verdiği şehitlerimiz, sivil ölümleri ve
operasyonların ardından, bazı ilçelerde rant gören bir siyasi
yaklaşımla, meseleye Merak etmeyin, biz Sur'u Toledo
yapacağız. söylemiyle girdiğimiz süreç. O günden bugüne kadar
TOKİ kanalıyla yeni konutların inşa edilmesi bekleniyor
ancak bu konuda çok sayıda şikâyet ulaşıyor. Toplam 25 bin
konutun yapılacağı ifade edilmişti, Mardin Nusaybinde 5.053
konut yapılacaktı. Aradan geçen üç yıla karşın
Nusaybindeki konut tesliminin sürekli ertelenmesiyle
vatandaşlarımızın mağdur olduğu,
kiralarını ödemekte zorlandıkları belirtilmekte. Bu konuda
verilen sözlerin bir an önce tutulmasını bekliyoruz, konunun
takipçisi olacağımızı ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, biraz önce Suriyenin Kimar
bölgesinden gelen bir acı haberle Uzman Onbaşı Mikail Candan
kardeşimizin şehit düştüğünü ve yaralıların
olduğunu öğrendik. Kendisine Allahtan rahmet diliyoruz,
yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz ve şehit
sayısının artmamasını, bununla da Mikailin annesinin
son ağlayan ana olmasını temenni ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce bu bölüme siz atfetmiştiniz. Tabii, o tartışmanın
artık bütün detaylarına girmeye olanak yok ancak sayın grup
başkan vekili ifadelerinde şöyle bir şey söyledi: Siz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak sandıktan çıkmayı meşru
görmüyorsunuz. Bunu kesinlikle reddediyoruz. Onlarca tutanak örneği
getirebiliriz, hatta bu konuda bir araştırma komisyonu getirin, ben
ve siz görev alalım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yahu, yeterli
görmüyoruz manasında.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen şunu söylüyoruz:
Sandıktan çıkmak meşruiyetinin iki tane temel ayağı
vardır.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yeterli
görmüyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi ben burada
Haberması falan anlatmamayım ama iki temel ayağı
vardır; bir tanesi halk desteğidir, öbürü kanuna, kurala, vicdana
uygun adil yönetimdir. Siz bunlardan birini kaybederseniz meşruiyetiniz
tartışılır, ikisini kaybederseniz meşruiyetiniz
tamamen ortadan kalkar. Biz OHALde yapılan bir seçimin ve çok küçük
farkla kazanılan bir seçimin halk desteği konusunda şüphe yarattığını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun sözlerinizi bağlayın
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biraz daha zamana
ihtiyacım var Sayın Başkanım.
eşitsiz propaganda, öncesinde,
sırasında ve sonrasındaki eşitsizliklerin hem referandumda
hem seçimde meşruiyet tartışmalarını getirdiğini
söyleriz. Daha sonra hukuk dışına
çıkıldığında, hukuk ayaklar altına
alındığında; yasama, yürütme, yargı bir kişi
tarafından kontrol edilip talimatlandırıldığı
noktada bir meşruiyet tartışması açılır. Dün bir
bugün iki, mazbata yarın, 18.30da hepinizi davet edelim, yirmi beş
yıl sonra bir kez daha ama sayenizde altmış gün sonra
İstanbul Büyükşehirde ikinci bir kez devir teslim
yapacağız. Halk desteği 806 bin fark. Sayın Bahçeli 1 oy
da olsa olur. demişti.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Biz takip
edeceğiz diyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Aday Binali
Yıldırım 3 bin oyla galibiyetini ilan etmişti, 13 bin oyla
mazbatamıza çöktünüz, 806 bin oyla İstanbullu geri verdi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Biz çökmedik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Burada çok açık ve net
bir şekilde anlaşılıyor ki halk desteği vardır,
meşruiyetin ilk ayağı tamam mı? İkinci
ayağını göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın Sayın
Özel.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Göreceğiz diyorum.
Ben de takip edeceğiz diyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İkinci ayağı
hukuka uygun adil yönetim. Yaparsa ne âlâ, meşruiyetini kimse
tartışamaz; yapmazsa
Elbette ya, muhalefet görevi kutsal bir görev,
Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ İstanbulda muhalefet yapacak
ve bu tartışmaları yapacak. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama kardeşim, ortağınız siyasi tarihin
en büyük yolsuzlukları için üç ay sonra girdiği yerel seçimdeki
başarısıyla sandıkta aklandık, sandıkta
aklandık. diyecek, şimdi, siz burada diyeceksiniz ki: Sandık
yetmez, sandık yetmez.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Siz de
söylüyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ondan bu sandık
yetmezi, uluslararası siyaset bilimi ölçütlerinde ve uluslararası
demokratik kriterlerde sizinle her zeminde tartışmaya ve
İstanbul üzerinden gerektiği gün hesabını vermeye de
hazırım, meşruiyet meselesinin.
Sayın Başkan, son kısım, bu
kısım aslında önceden aktarmaydı. Sayın Başkan,
bir de bu sözleri söyleyenler ve ittifak ortakları, kendileri
aldığında millî irade, İmamoğlu
aldığında kirli irade deyip de o süreçte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir kez daha açalım mikrofonu ve
toparlayalım Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Toparlayacağım
Sayın Başkan.
gerçekten, İstanbula altmış gün ama
Türkiye'ye siyasi çok ciddi bir uluslararası itibar kaybettirenler
şimdi, bu seçim sonuçlarını sayısal olarak kabul ediyorlar
ama bakın, ne yapıyorlar? Yirmi beş yıldır
yönettikleri İstanbulda -on yedi yıldır bizzat partileri-
Ankarada çok sayıda belediye şirketi var
Ya hizmet edeceksin,
nereden edeceksin? Halk Ekmek
Pideyi 1 lira yapacağım deyince Halk
Ekmekte yapacaksın. Efendim, bugüne kadar belediye başkanı
görevlendiriyor, şimdi bir mütalaa almışlar Şehircilik Bakanlığından
-zaten o bağlantıyı da Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle yaptı, baştan sona Anayasaya aykırı;
idareyle ilgili düzenlemeler Anayasaya göre burada yapılması lazım,
Cumhurbaşkanlığı 1 ve 2 no.lu Kararnamelerle yaptı-
şimdi oradan mütalaa almışlar şirketin başındaki
kişileri seçilmiş belediye başkanı belirlemeyecekmiş.
Kardeşim, kendinizde misiniz, ne yapıyorsunuz ya! Düşünsenize
yani İstanbuldaki İSPARK, yolsuzluğuyla, peşkeşiyle
anılan İSPARK, Binali Yıldırımı bile
zararıyla şaşırtan İSPARKta mesela Biz şu kadar
süre ücretsiz kullandıracağız. diyoruz, o vadini yerine
getiremeyesin diye İSPARKın yönetimine çöküyor;
tırnaklarını geçirmiş, bırakmam da bırakmam.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, nasıl
bırakmazsın? Millet bırakacaksın dedi. Senden memnun
olsaydı sana yönettirirdi. Bu gidişatı sevseydi -Halk Ekmekte
yaptığını, İSPARKta yaptığını,
KİPTAŞta yaptığını, BELTURda
yaptığını- sana yönettirirdi, sen yönetiyordun zaten. Millî
irade dur dedi ama kafa sallıyorsunuz da ittifak ortağınız
karar yazmış, efendim oralarda bunu yönettirmeyeceğiz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Onaylamak için
kafa sallamıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ee, bu ne demek? Ekrem
İmamoğlunu 23 Nisan başkanı gibi oraya oturtacak ama
vaatlerini yerine getirmemesi için oralara
Bu, sivil darbedir, yerel sivil
darbe. Buna bütün Türkiye'yi direnmeye çağıracağız. Buna
karşı etkin hukuki, etkin demokratik, etkin siyasi mücadele
yapacağız. Böyle bir rezalete boyun eğeceğimizi kimse
düşünmesin. Seçileceksin ve sana pidede indirim yaptırtmayacak. Suyu
ucuzlatacağım
Ucuzlatmayacaksın diyecek. Parkla ilgili
Yaptırmayacak. Hepsi AK PARTİli olacakmış,
oturacaklarmış. Kime rağmen? 5 milyon İstanbulluya
rağmen.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son sözüm
BAŞKAN Son söz olsun.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Var ya, bakın,
yaptığınız iş
31 Marttan sonra o konuşmayı,
hani şimdi takdir gören o konuşmayı Binali Yıldırım
o gece yapsaydı başka bir sürecin içindeydiniz. Demokrasi,
meşruiyet ve hukuk sınırlarının dışına
taştınız, 10 milyon İstanbullu demokrasi minderine sizi
belinizden tuttu, geri çekti, sırtınızı vurdu ama
kaybederken kazandınız, sizi hukukun içinde tuttu, sizi
meşruiyet çizgisine davet etti ve şimdi siz o minderin
dışına çıkmaya hatta başka oyunlarla başka
salonlardan o mindere müdahale ettirmeye çalışıyorsunuz.
Demokrasi minderinin dışına çıkmayın. 806 bin
kişi belinizden tutup içeri çekti, sırtınızı vurdu,
yendi ama sistemde tuttu. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Buna
aklınızın almayacağı şekilde adalet
yürüyüşünde nasıl kararlıysak bu demokrasi yürüyüşünde de
öyle kararlıyız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Söz vereceğim, Sayın Zengin
sırada.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim ama
lütfen
BAŞKAN Biraz önce de aynı
tartışma oldu Sayın Bülbül, Sayın Özel aynı
itirazı ileri sürdü.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ama biz de
sataşmaya mahal vermedik.
BAŞKAN Şimdi bitirecek, tekrar
döneceğim, söz isteyen bütün grup başkan vekillerine yeniden söz
vereceğim.
Sayın Zengin, buyurun.
25.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Zeytin
Dalı Herekâtı bölgesinde şehit olan Uzman Onbaşı
Mikail Candana ve Edirne ili Meriç ilçesinde mültecileri taşıyan
aracın kaza yapması sonucu yaşamını yitirenlere
Allahtan rahmet dilediklerine, yargı reformu çalışmalarına
başlanıldığına, işkenceye sıfır
toleranstan yana olduklarına, 31 Mart seçimleri olmamış gibi bir
anlayışla İstanbulun yönetilemeyeceğine ve gerçek
yolsuzlukların unutulmayacağına ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şimdi en son konuşmacı olmak çok
büyük bir handikap, size gelene kadar bir milyon tane taş var. Bu
taşlardan seç, hangisini atarsan at, cevap ver. Sayın Özel, tabii,
grup başkan vekillerine verilen konuşma süresinde başka bir usul
geliştiriyor yani hacminden çok fazla. Eğer böyle bir şey
olacaksa biz de bundan sonra teamülü böyle yapalım, üç dakika, dört
dakikayı on beş dakika diye kullanacaksak bunun başında,
fiilî bir işgalle, kelimelerle kullanacaksak böyle planlayalım diye
düşünüyorum.
Şimdi, önce kendi gündemimdeki birkaç şeyi
söyleyeyim, sonra hepsine değil çünkü anlıyorum ki her gün bunu
konuşacağız yani her gün. Artık, İstanbul meselesi bir
amentü gibi yani başlıyoruz, amentü, besmele, aynı laf,
aynı laf. Şimdi onların hepsine
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakara makaradan iyidir
amentü.
HASAN KALYONCU (İzmir) Daha hâlâ
konuşuyor!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz onu geçiniz, ben
şimdi cevaplayacağım bunları. Zaten çok dinî bir
terminoloji kullanıyorsunuz, geldiniz yani gelmeniz gereken yere geldiniz.
Şimdi, önce tabii ki
başsağlığı dilemek istiyorum, rahmet dilemek
istiyorum. Zeytin Dalı Harekâtı çerçevesinde PKK ve YPGnin
saldırısıyla hayatını kaybeden, şehit olan Mikail
Candana, 23 yaşındaki evladımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Ailesine, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve elbette milletimize
başsağlığı diliyorum.
Yine, 10 insan
İnsanımız
diyeceğim. Buradan geçiyorlar, aslında göçmenler, tamamen Türkiyeyi
bir geçiş hattı olarak kullanarak geçmek istiyorlar. Dünyanın
problemi göç. 10 insan hayatını kaybetti. Onlara da Allahtan rahmet
diliyoruz. 30 yaralı var, onlarla alakalı da tedavileri devam ediyor.
Elbette Hükûmetimiz elinden geleni yapıyor onların tedavisi için. Göç
meselesini belki ayrıca bir gündem yapmamız lazım. Yani göç
konusu dünyanın çok önemli meselelerinden bir tanesi. Bunu belki de burada
daha geniş konuşmamız lazım diye düşünüyorum.
Şimdi yargı reformuyla alakalı birkaç
şey ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun, devam
edin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim.
Yargı reformuyla alakalı
çalışmalarımız başladı. Adalet
Bakanlığı tarafından, bu konuyla alakalı her bir
milletvekilimize bir bilgilendirmenin yapılmış olması çok
önemli. Bu konu hassas bir konu, hepimizin beraber yapması gereken bir
konu. Muhakkak tek tek vekillerimizin, ayrıca siyasi parti
gruplarının bu konuya dair önerileri, eleştirileri
olacaktır. Bunu birlikte müzakere etmek çok anlamlı. Dün zaten buna
dair geniş bir toplantı yaptığımızı ifade
ettim. Devam edecek bu süreç. Ümit ediyorum, bu paketin en azından bir
bölümünü Meclis tatile girmeden yapma imkânımız olur, paylaşarak
birlikte yapma imkânımız olur. Bu, Türkiyedeki hukuk ve adalet
algısının gelişmesi için çok önemli. Bunun hayata geçmesi
çok önemli. Hukuk, fakülte öğrencilerinin belki ilk günlerde
öğrendiği gibi, varlığında değil yokluğunda
aslında hissedilen bir şey. O sebeple bu konuya dair en ufak bir
daralma her birimizi aslında rahatsız eder. Bu manada Türkiyede biz
başından itibaren, hem şahsım hem arkadaşlarım
AK PARTİnin kuruluş hikâyesi aslında bir hukuk mücadelesidir,
bir adalet arayışıdır. Kendi hayatlarımız buna
şahitlik etmiştir. Bu manada her yaptığımız işte
aslında Türkiyede hukuk algısının, icrasının
gelişmesi konusunda fevkalade bir gayret gösterdik. Buna işkenceye
sıfır tolerans da dahildir. Bu slogan bize ait bir slogandır.
Hatırlıyoruz yani Filistin askılarını, Ziverbey
Köşkünde yapılanları, Diyarbakır Cezaevinde yapılanları.
Buna herhâlde kalbi, vicdanı olan herkes muhalefet eder ve bunun eğer
bireysel manada olanı varsa ona bugün de muhalefet ederiz. Ama şu
bilinmelidir ki: Hükûmet olarak, devlet olarak, parti olarak her zaman
işkenceye sıfır toleranstan yanayız; yanayız
değil, hem fikren yanayız hem de fiilen eylemlerimizle buna karşı
çıkan bir partiyiz.
Şimdi, birkaç şey, tabii, seçimlerle
ilgili
Doğrusu ben bu konuda bir şey söylemeyi düşünmüyordum,
Levent Bey de ifade ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam edin Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Şunu ifade etmek
istiyorum ki: Bu seçimleri daha uzunca bir süre konuşacağız. Bu
seçimlerin matematiğine baktığımız zaman şöyle
bir tablo karşımıza çıkıyor: Seçilen bir başkan
var ama başkanın partisi belediye meclisinde çoğunlukta
değil. Yani aslında insanımız bize diyor ki: Oturun,
konuşun, anlaşın; uzlaşarak yönetin bu şehri. Bir
taraftan belediye başkanının seçilmesinde yenilenen seçimlerde,
hakkıyla hukukuyla yenilenen seçimlerde bir irade ortaya koyuyor ama
diğer taraftan da mecliste başka bir çoğunluk ortaya koyuyor.
Siz, son yapılan seçimin sonuçlarını
göz önüne alarak İstanbula dair daha evvelki seçim, 31 Mart seçimleri
yokmuş gibi bir algıyla, anlayışla İstanbulu
yönetemezsiniz. Bu yönetimin, her iki seçimin birbirini tamamlayan seçimler
olduğunu bilerek ifade edilmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin,
toparlayalım lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Devamında da,
Türkiye'nin her yerinde seçimler oluyor. İstanbulu kazanmak önemli bir
başarıdır. Hiçbir başarının hiçbir bahaneyle
küçültülmesini asla istemeyen bir insanım. Kazanmışsanız
kazandığınızı söylemek ne kadar haksa,
kaybettiğinizde de bunu söyleyebilirsiniz. Burada başkanlıkla
alakalı durumdan bahsediyorum. Ama diğer taraftan da siz AK
PARTİnin ve MHPnin, Cumhur İttifakının 31 Mart
seçimlerinde çok aleni olan başarısını buradan yola
çıkarak küçültemezsiniz, değersizleştiremezsiniz ve ortada tek
bir seçim varmış gibi davranamazsınız.
O sebeple, bu konuyu çok uzunca bir süre
konuşacağız. Devamında, hem Sayın Binali
Yıldırım o akşam yaptığı konuşmada hem
Sayın Cumhurbaşkanımız yürütmenin başı olarak,
defaatle, İstanbulla alakalı her meselede, İstanbulun kendisi
için bir sevda, bir gönül ve bu anlamda İstanbullunun taleplerinin bir emir
olduğunu ifade ederek İstanbulda her tür hizmetin
yapılmasıyla alakalı elinden gelen bütün
kolaylığı yapacağını deklare etti kamuoyuna.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bağlayın lütfen
Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son bir cümle
O sebeple, buradan bakıldığında
bize düşen şey, bu seçimleri doğru okumak ve buradan yola
çıkarak da hiçbir başarıyı değersizleştirmeden
konuşmaktır diye düşünüyorum. Kaldı ki geriye dönüp
baktığınızda gerçek yolsuzluklar asla unutulmuyor,
bunlardan bir tanesi İSKİ skandalıdır; bunlar zaten ortada.
Aradan zaman da geçse işte siz bile tebessüm ediyorsunuz
hatırladığınızda. O yüzden, buradaki mesele hiçbir
şeyin üzerine çökmek falan filan değil, herkes hacmi kadar yer
alsın, hacmi kadar, hak ettiği kadar yönetmeye devam etsin. Kimse
bunu da sadece kendi galibiyeti olarak almasın. Biz bu kadar seçim
kazandık, bu kadar hava, cıva yapmadık yani. Seçimse seçim yani.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bülbül, söz vereceğim,
bir kısa açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mithat Sancarın, sorunların konuşulacağı yer olan
Parlamentoda grup başkan vekillerinin söz hakkını
kısıtlamamaya önem verdiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, burada
özellikle grup başkan vekillerinin söz hakkını
kısıtlamamaya, sözlerini kesmemeye çok önem veriyorum çünkü Parlamento
sorunların karşılıklı konuşulacağı
yerdir ve bu konuda en önemli sözcüler de grup başkan vekilleridir. O
nedenle, elimden geldiğince süreleri kısmamaya, sözleri kesmemeye
çalışıyorum. Ayrıca bütün milletvekillerinin ama en
başta grup başkan vekillerinin demokratik hassasiyetine ve adalet
duygusuna güveniyorum yani on beş dakikaya uzatacak bir konuşmaya
grup başkan vekillerimizin kendilerinin de girmeyeceğine
inanıyorum. Yine takdiri sizlere bırakıyorum, adalet duygunuza
ve demokrasi hassasiyetinize bırakıyorum.
Karşılıklı söz taleplerini karşılamaya devam
edeceğim ama eğer görüşme düzenini sağlamayı
zorlaştıracak bir noktaya gelirsek mecburen İç Tüzükün bana
verdiği yetkileri kullanırım ve söz hakkını o zaman
belli bir noktada kesmek zorunda kalabilirim. Böyle bir durumun
doğmayacağına inancım tamdır.
Şimdi Sayın Bülbül buyurun, söz talebiniz
vardı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, yeniden bir sataşmaya mahal
vermeden konuşmaya gayret edeceğim, çok uzun tutmayacağım.
İstanbul seçimlerine çöküldü. ifadesini, Çöktünüz. ifadesini
şiddetle reddediyorum öncelikle. Verilen karar Yüksek Seçim Kurulu
tarafından verilmiş bir karardır, o karar gereğince
seçimler yenilenmiştir. Bu ifadeler doğru ifadeler değildir,
Türkiyede Türk demokrasisine katkı sağlayan ifadeler değildir;
bunlardan uzak durulması gerekir ve özellikle Milliyetçi Hareket Partisine
karşı, hiç ilişkisi olmadığı bir şeyden
dolayı bu şekilde bir suçlamayı kabul etmediğimizi ifade
etmek istiyorum.
Şimdi meşruiyet diye ifade edilen konu
Benim demin sözlerim çok açıktı aslında, benim sözlerimi de
tekrar etti sayın başkan vekili. Evet, sandık tek
başına meşruiyetin kaynağı değildir, bir
parçasıdır; adil, haklı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
hukuka uygun ve
ahlaki bir yönetim tarzıyla birlikte, yönetimle birlikte meşru hâle
gelir yönetiminiz. Bunu söyledim zaten. Yani biz de dedik ki: Bundan
sonrasını biz de takip ediyoruz. Biz de bundan sonrasına
ilişkin olarak eğer haksız, adaletten uzak olan, ahlaki olmayan,
doğru olmayan ne varsa bunların hepsini gözler önüne sermeye
hazırız.
Sandıktan çıkmış olmak tek
başına yeterli değildir, sizler de hep söylersiniz ya diyorum.
Bu gayet normal, siyaset biliminin de bütün kitaplarında, şurada
burada, her yerde geçer. Sandıktan çıkıldı, sandık
neticelerine saygı duyuyoruz dedim. Netice itibarıyla İstanbul
seçimi bitmiştir, bunun sonrasında ileriye
bakacağımızı dile getiriyoruz. Sandığı,
efendime söyleyeyim, bunu gayrimeşru sayan, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak yapılan seçimi yok saymış gibi bir ifademiz,
beyanımız gerek Genel Başkanımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın lütfen
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
gerekse
partimizin herhangi bir organı tarafından böyle bir açıklama söz
konusu değildir. Fakat bu hususları da tartışmak son derece
haklıdır. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisine yönelttiğimiz bir
isnat, bir iftira gibi bir durum söz konusu değildir. Bu süreçte de
yapılan yanlışlar veya sıkıntılı birtakım
adımlar atıldığı takdirde bunun
karşısında her şekilde duracağımızı
ifade ettik, ifade etmeye devam edeceğiz.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Oluç, söz talebiniz var.
Buyurun.
27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, işkencenin insanlık suçu olduğuna ve zaman
aşımının olmadığına ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Az evvel Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkan vekili konuşmasında işkenceye sıfır
toleranstan bahsetti. Bu yani işkenceye sıfır tolerans konusunda
söz söylemek elbette ki sevindirici ama bu doğrultuda da kararlı bir
davranışın gelişmesi gerekiyor.
Bakın, biz, Urfada yaşanmış
olan işkence olayını günlerdir bu Mecliste, hem Meclis
kürsüsünde hem oturduğumuz yerde, yaptığımız
basın açıklamalarında dile getirdik. İşkenceyi
yaşamış olanlar, bu yaşadıkları işkenceyi
mahkemede anlattılar, mahkeme kayıtlarına girdi bu, işkence
gördüklerine dair rapor aldılar devlet hastanesinden ve bölgenin on
beş barosu ortak açıklama yaptı. Ama nedir durum? Suç
duyuruları sonuçsuz kaldı, herhangi bir yaptırım yok,
işkenceyi yapmış olanlar yargı önüne
çıkarılmadılar.
Dolayısıyla, durum budur yani
işkenceyle sıfır tolerans dendiğinde uygulamada
nasıl bir durumla karşı karşıya
kalındığını mutlaka değerlendirmek gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Urfa
meselesindeki sorumlular hâlen yargı önüne
çıkarılmamışlardır ve haklarında herhangi bir
işlem yapılmamıştır. Bunun bir kez daha tespitini
yapmak istiyorum ve bu Türkiye aslında işkenceden çok çekmiştir,
işkence hadiselerinden çok çekmiştir. Sadece bu dönem değil yani
darbe dönemlerini hatırlarsak, 12 Eylül sonrasını hatırlarsak
bu konuda yaşananlar ve sonuçları ortadadır.
Bir kez daha hatırlatmak istiyorum ki
işkenceyi yapanlar bunun bir insanlık suçu olduğunu ve zaman
aşımı olmadığını mutlaka bilmelidirler ve bu
konudan, özellikle bu tür uygulamalardan uzak durmalıdırlar diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oluç.
Sayın Özel, buyurun.
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
KONDAnın yaptığı araştırmanın seçmenin
mesajını almak için başvurulması gereken kaynak
olduğuna, Gezi direnişi davasında çıkan ara karara ve Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ben de
anlayışınıza teşekkür ederek ve mümkün olduğu
kadar yeni bir tartışma açmadan sözlerimi tamamlayacağım.
Benim, bir öncekinde İspat edilsin. denilen
şey
Bugün seçim sonuçlarını milimi milimine bilen KONDA
araştırma şirketi Seçmen pazar günü nasıl davrandı?
dedi. O okunursa; hangi partinin seçmeni son dört güne kadar yüzde 22
oranında İmamoğlunu desteklerken hangi gelişmelerden sonra
yüzde 50 oranında hem sandığa gidip -beklenenden fazla- hem de
yüzde 50 oy vermiş, sandığa gitmeyen de hangi partiymiş;
bunlar o araştırmada var. Seçim sonucunu da milimi milimine bilince;
bence, kendi siyasetini tasarlamak ve seçmenin mesajını almak için
başvurulması gereken bir kaynaktır diyorum, başka da bir
şey söylemiyorum o konuda.
Dün Gezi davasında ara karar çıktı.
Türkiye demokrasi tarihinin en barışçıl eylemi olan Gezi
davasındaki ara kararda Yiğit Aksakoğlu iki yüz yirmi gün sonra
10 metrekarelik tecrit odasından serbest bırakıldı. Oysa
ağırlaştırılmış müebbetle
yargılanıyor. Ben kendisini savunurken salondaydım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Diyor ki: Osman Kavalayla
hiç tanışmadık. 2 tane ağırlaştırılmış
müebbet var ya, 2 ayrı hücrede; bunlar birlikte
Hiç
tanışmadık. İspatlayın, bütün suçu kabul ediyorum.
diyor. Biraz da yaklaşan seçimler sırasında öyle bir iddianame
yazmışlar ki algıya yönelik; vallaha, hâkimler baktılar, bu
kadar iddiaya karşı
İddianamede de diyor ki
Bir kez telefonla
görüşmedim, bir mailim yok, el sıkışmadım. diyor.
Yiğit Aksakoğlunu serbest bıraktılar. Ama bu algı
operasyonunu bir ana direğin üzerine kurdu ya, ne yapacak ana direği?
Osman Kavalayı içeride tutmaya devam ediyor,
ağırlaştırılmış müebbet
Osman
Kavalanın savunmasını herkesin okuması lazım; orada
ne isimler var, neler söylüyor, neyle suçlanıyor. Ama şöyle bir
söyleyelim: Bu yapılan, Osman Kavala üzerinden kurulmaya
çalışılan ve Geziden öç almaya çalışan, aslında
demokratik olarak, zihnen, mizahen bükemediği bileği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ele geçirdiği yargı
üzerinden büktürmeye çalışan ve infaz koruma memurları üzerinden
orada yapılan infaz sırasında Geziyi bir ön infaza tabi
tutanların gelecekte verecek çok hesapları var. Gerçekten Türkiyeye
çok büyük bir acıyı yaşatıyorlar. Elbette Gezi
yargılanmalı. Nasıl yargılanmalı? Berkin
Elvanın, Ethem Sarısülükün, Ahmet Atakanın, Mehmet
Ayvalıtaşın, Abdullah Cömertin yaşamını
yitirmesine sebebiyet verenler, emri verenler, Ben verdim. diyenler ve o
ölümlere sebebiyet verenler yargılandığı gün gerçek Gezi
davası olacak. CHP olarak o davayı da takip edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Son sözüm: Tabii, çok
klişe bir saldırı ama bizim İSKİ yolsuzluğunda
dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen
İSKİ Genel Müdürünü tabiri caizse- kulağından, kolundan
tuttu, savcıya verdi. Şimdi, siz, daha 2014te Bu şehirleri en
iyi onlar yönetecek. dediğiniz çok sayıda belediye
başkanınızı kamuoyu önünde Bu ya terörist, terör örgütü
üyesi ya da hırsız. diye teşhir edip, İstifa etmezsen
gereğini yaparım. diye tehdit edip, şantajla istifa ettirip
sonra da hiçbir gereğini yapmadınız. Şimdi,
İSKİde hukuka gönderen Nurettin Sözen, burada hukukla tehdit edip,
istifa ettirip suçu, pisliği örten bir anlayış; edep yahu
demekten başka bir şey gelmiyor elden. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
bu böyle sonsuza kadar devam edebilir, bu böyle olmaz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim,
tutanağa geçsin diye sadece bir cümle
Ben sadece tutanağa geçireceğim Özlem
Hanım, bir tutanağa geçireceğim.
BAŞKAN Özlem Hanımın söz talebi
daha önceydi ama izin veriyorsa buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Söz
almıyorum, tutanağa geçsin.
Efendim, demin iftira olarak dile getirdiğimiz
meseleyle ilgili Ben söylemedim, KONDA söyledi. diyerek bunun ispatı söz
konusu olamaz. Bu seçimde KONDAnın tespitinin doğru
çıkmış olmasını göz önüne alıp bundan önceki
seçimlerdeki yanılgılarını göze almayan bir anlayışın
buna ispat olarak oraya atıfta bulunmasını kabul etmiyoruz. Bu bizim
açımızdan kıymeti olmayan bir beyandır.
BAŞKAN Teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, ben de aynı
yöntemle tutanağa geçireyim bu itirazı.
BAŞKAN Tamam.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) KONDA değil, bugün MYKde
toplam 4 bağımsız araştırma vardı.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) KONDAyı
söylediğiniz için söylüyorum ya, Allah Allah.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben özen gösterdim ama
açın, bakın, seçimi de tam tutturmuşlar, zaten onlar ciddiye
alınır.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) KONDA dediğiniz
için söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Diyor ki: Seçime beş gün
kala Milliyetçi Hareket Partisinin 100 seçmeninden 22si İmamoğluna
veriyordu, seçim günü yüzde 54ü, yüzde 55i verdi. Bunu söyleyen 4-5
araştırma var.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ya, bu
araştırma; isimlerini ver, bu araştırma.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, sandık
başında görüşmüş adam.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kabine
girmiş mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir şey söyleyeyim: Siz
bir başkasına inanın, nasıl 80den 40a düşerseniz,
20ye, 10a düşersiniz, hâlâ başkasına inanın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan kabine girmiş mi? İftira!
BAŞKAN Teşekkürler.
Buyurun Sayın Zengin.
29.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Şöyle bir usul hatası var diye
düşünüyorum; elbette teşekkür ederiz, grup başkan vekillerine
süre konusunda serbest bir imkân vermenize fakat ben şöyle anlıyorum:
Bir tur konuşuyoruz, konuşurken bir sataşma varsa bu
sataşmaya binaen cevap veriyoruz. Fakat bakıyorum, Sayın Özel
yeni başlık açıyor. Şimdi yeni başlık
açtığınızda olay daha büyüyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim açtı
İSKİyi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) İSKİyi siz
açtınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben açmadım
İSKİyi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Şöyle
açtınız: Siz söz aldığınızda, konuşurken
inanılmaz bir saldırı içerisinde davranıyorsunuz ve
insanlara hakaretamiz şeyler söylüyorsunuz. Şimdi bir daha aynı
şey oluyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim hakaret etti?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Evet, aynı
şey. Diyorsunuz ki partimize: Biz AK PARTİ olarak kendi belediye
başkanlarımıza, yok efendim terörist demişiz, yok efendim
hırsız demişiz. Böyle bir şey zinhar yalandır,
yalan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ee, dediniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Böyle bir şey
olamaz. Yok Baskı yaptınız. yok Şöyle
yaptınız. bu zinhar yalandır, lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Savcıya dilekçe
vereni herkes biliyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani bunu yaparken
artık kendi partinizi yönetmek az geldi AK PARTİyi yönetiyorsunuz,
MHPyi yönetiyorsunuz. Yani böyle bir şey mümkün değil, kabul
edilemez. Burada eğer konuşacaksak bir tur konuşuruz,
sataşma varsa cevabımızı veririz ama her seferinde yeni
başlık açmayı Mecliste şov yapmak olarak
değerlendiriyorum.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Öyle yani. Yani
burası sadece Sayın Özelin sözünü söyleme mecrası değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle demeyeceksiniz.
BAŞKAN Yerinizden buyurun Sayın Özel.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Başkanım, biz
çıkalım grup başkan vekilleri konuşsun o zaman!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Olamaz böyle bir
şey ya, olamaz. Her seferinde aynı şey! Sayın Özel her
grupta olduğunda aynı şey oluyor.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mithat Sancarın, yönetim tarzında tutarsızlık
olmadığına ve grup başkan vekillerinin söz talebini
karşılama teamülünün Meclisin en eski teamüllerinden biri
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bir izin verin, tekrar bir
açıklama yapayım lütfen.
Değerli milletvekilleri, lütfen, size bazı
şeyleri hatırlatmam gerekiyor. bundan önceki pek çok oturumda ve
benim yönettiğim birçok birleşimde esas itibarıyla iktidar grubu
başkan vekilleri sürekli söz isteyerek cevap verme ihtiyacı
duyduklarını söylerlerdi ve ben hiçbir seferinde bu söz taleplerini
geri çevirmedim, tutanaklar buradadır, incelenebilir; kimlere, ne kadar
süreyle söz hakkı tanındığı ortaya konabilir.
Dolayısıyla, benim yönetim tarzımda bir tutarsızlık
yok.
İkincisi
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sizde değil, sizde
değil.
BAŞKAN Sayın Zengin, bir dinleyin.
Bakın, ben konuşuyorum şu anda, size söz vereceğim. Meclisi
yöneten başkan vekili konuşurken dinlememiz gerekiyor.
İkincisi: Kime, ne zaman söz vereceğimiz
şüphesiz İç Tüzükte yazar. İç Tüzük kurallarına bir de
gelenek kuralları destek olur. Grup başkan vekillerinin söz talebini
karşılama teamülü bu Meclisin en eski teamüllerinden biridir.
Bazı başkan vekilleri belli bir sınır koyabilir Üç kere
uzatırım. diyebilir ama buna uymak her zaman mümkün değil, daha
doğrusu bunu düzenli, aynı şekilde uygulamak mümkün olmuyor.
Grup başkan vekillerinin birbirlerine cevap
vermesi gerekiyor, bunu ben de gayet demokratik ve parlamenter sistemin ruhuna
uygun bir talep olarak görüp bu talepleri karşılıyorum. Bunun
ötesini, sözlerinizin içeriğini, nerede duracağınızı
sizin demokrasi anlayışınıza, adalet duygunuza bırakıyorum.
Bundan önce de böyle yaptım, şimdi de böyle yapıyorum, bundan
sonra da öyle yapmaya devam edeceğim.
Birimizin daha önce iyi bulduğu bir uygulama
şartlar değiştiğinde bu sefer Yanlıştır.
diye eleştirilirse ben bunu demokrasi hassasiyetine uygun bir
yaklaşım olarak görmem. Tutanakları açar bakarsınız,
benim yönettiğim bütün birleşimleri incelersiniz, eğer
şimdi yaptığım şey o gün yaptıklarımla
çelişiyorsa ben burada özür dilerim ve uygulamamı düzeltirim. Bunun
dışında, söz taleplerini karşılama konusunda tek yetki
Meclisi yöneten başkan vekilinindir.
Konuşmaların içeriğine müdahale edip
etmeme konusu da başkan vekilinin takdirindedir. Ben
konuşmaların içeriğine müdahale etmeyeceğimi daha önce de
söyledim. İçinde hakaret yoksa, içinde sövme yoksa ben müdahale etmem,
sataşma varsa söz veririm 69uncu maddeye göre, sataşmaya cevap
verilir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, söz
verecektiniz ama
BAŞKAN Sizlere tekrar söz vereceğim.
Sayın Bülbül, söz mü istemiştiniz,
bilmiyorum.
Sayın Zengin, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Zenginin zaten son cümlesinde hakaret olunca ben ayağa
kalktım, siz de Vereyim. dediniz.
BAŞKAN Tamam, size de vereceğim,
karıştırdım sırayı, kim önce istedi göremedim. O
nedenle Sayın Zengin konuşsun, size de vereceğim Sayın
Özel.
Sayın Zengin, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, grup
başkan vekillerine söz verme konusunda sınırlama
yapmadığı için Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mithat Sancara teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yani istiyorlarsa
Sayın Özele de verebiliriz, benim için fark etmez.
Sayın Başkanım, bence bir
yanlış anlaşılma var çünkü ben sizin
şahsınıza bir şey söylemiyorum. Tam tersine, ben size
teşekkür ediyorum konuşma konusunda sınırlama
yapmadığınız için.
Benim söylediğim şey usulle alakalı,
kendimize bir şeydir, grup başkan vekillerine bir söz söylüyorum, o
da şu: Biz konuşurken bir sırası var bunun, bu
sıralama içerisinde konuşuyoruz. Bu işin içerisinde birbirimize
elbette ki dokunan kelimeler söylüyoruz, elbette ki ithamlarda bulunuyoruz, bu
işin doğasında var. Bu birinci turdan sonra söylediğimiz
sözlere binaen cevap hakkı doğuyor. Buna elbette hiçbir itirazım
yok, ne olabilir ki, asla yok ama tekrar sıfır yeni bir başlık
Mesela Sayın Özel konuştu, bitti, bir tur dolaştık, cevap
verdik, örneğin Geziyle alakalı yeni bir başlık açtı,
Gezi meselesi. Bu davayı ben de takip ediyorum fakat bununla alakalı
yeni bir başlık açtığınızda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Benim kastım budur
yani başlığı da ifade ederek söylüyorum. Baştan
yaptığımız konuşmalar içerisinde,
konuştuklarımızdan tamamen alakasız, yeni bir başlık
açtığımızda, Sayın Özel, bütün alan bize
kalmış oluyor. Bakın, daha hâlâ çalışmaya
başlayamadık. Yoksa ben sizin yönetiminize ya da söz vermenize asla
bir itirazda bulunmuyorum. Lütfen, yanlış anlaşılmak
istemem.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bir
rahatsızlığım yok, tam tersine, teşekkür ederim. Bunu
önemsiyorum, insanların kelimeleri tüketmesini önemsiyorum çünkü bu, zaman
meselesinden öte bir şey; karşılıklı olarak
kelimelerimizi tüketmemiz, birbirimizi ikna etmemiz, ikna olmasak bile dinlememiz
önemli bir şey. Ama bunu yaparken benim bahsettiğim, birinci turun
dışında sıfır yeni başlıklar açmayı bu
manada bir şov yapmak olarak görüyorum, bunu da ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
Sayın Özel, buyurun.
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Tokat
Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, zaten
ilk turdan sonra yeni bir başlık açılması gibi bir şey
normalde olmuyor ama bugüne özel olarak ne oldu?
Hazırlığımda Gezi olduğu hâlde daha önceden
aktarılan bir tartışmaya cevap sürem burada olduğu için
ikinci turda, Gezi başlığında kısa bir şey
söyledim. Ama aynı şeyi kendi ikinci turunda bu sefer İSKİyle
ilgili bir başlık açıp benim cevap vermeme ihtiyaç
doğuracak şekilde yaptı bunu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ben size cevap verirken
söylüyorum, yeni başlık açmıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve bu şekilde,
bakın, zaten ikinci turda şunu söyleme
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Size cevap veriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özlem Hanım, dinleme
şeyiniz var mı? Yoksa, pazar gününden beri bir gerginsiniz, onu
anlıyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç gergin değilim,
hiç gergin değilim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok özür dilerim, son cümlem
şu.
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Özel.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ya, Sayın
Başkanım, lütfen, yani bence edep sınırları
zorlanıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne yapıyorsunuz ya?
BAŞKAN Sayın Zengin, size söz
vereceğim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne alakası var!
Olmaz böyle bir şey!
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Ne alakası var!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Grup başkan
vekiline öyle konuşulur mu ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen ne diyorsun ya?
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Ne gergini, bu ne biçim
bir üslup?
BAŞKAN Sayın Zengin
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Yeter artık ya!
BAŞKAN Sayın Zengin
MURAT BAKAN (İzmir) Bağırarak
susturamazsınız.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Grup başkan
vekiline verilen yetkinin de sınırı olması lazım,
kötüye de kullanılamaz.
MURAT BAKAN (İzmir) Bak, orada Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkan orada oturuyor.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.46
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 21/6/2019 tarihinde Hakkâri
Milletvekili Sait Dede ve arkadaşları tarafından, Yüksekova
Belediyesine atanan kayyum döneminde yapılan iş ve işlemlerin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
26/6/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 26/6/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Mersin
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
21 Haziran 2019 tarihinde Hakkâri Milletvekili
Sayın Sait Dede ve arkadaşları tarafından, Yüksekova
Belediyesine atanan kayyum döneminde yapılan iş ve işlemlerin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan 2806 sıra numaralı Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 26/6/2019 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sait
Dede konuşacaktır.
Buyurun Sayın Dede. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HDP GRUBU ADINA SAİT DEDE (Hakkâri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksekova Belediyesinde
kayyum döneminde yapılan yolsuzlukları ve usulsüzleri Genel Kurul ve
tüm kamuoyuyla paylaşmak, siz değerli milletvekillerini yapılan
yolsuzluğun, kamuya verilen zararın korkunç boyutu konusunda
bilgilendirmek ve önergemize destek sağlamak için söz almış
bulunmaktayım.
Sizlerin de bildiği gibi 2016 yılında
birçok belediyeye kayyum atandı. Seçmenlerin iradesi ve anayasal haklar
hiçe sayılarak bu kayyumlar atandı. Atanan kayyumların
yaptıkları harcamalardan tutun da yedikleri kadayıfa,
yaptıkları hamamlara kadar birçok konuda hepiniz bilgi sahibisiniz.
Şimdi sizlere 19 Aralık 2016 tarihinde kayyumun göreve gelmesiyle
Yüksekova Belediyesinde yaşanan yolsuzlukları, yapılan
hırsızlıkları, kamuya verilen zararı ve bir ilçenin ve
yurttaşlarının nasıl mağdur edildiğini
kısaca anlatacağım.
Kayyum, gasbettiği belediyenin içini
boşaltmayı ve alabildiğince borçlandırmayı 27 Ocak
2017de aldığı sözde belediye meclis kararıyla uygulamaya
koyuyor. Sözde belediye meclis kararı diyorum çünkü kayyumun kendisi ve
kendisine bağlı memur 2 kişiden oluşan bir garip belediye
meclisi. Dönemin kayyumu, aynı zamanda Yüksekova Kaymakamı şöyle
bir karar alıyor: 7 sayılı meclis kararıyla, 190 milyon
TLlik krediyi bizzat kullanma ve belediyenin tüm
taşınmazlarını ve gelirlerini ipotek etme yetkisini
kendisine veriyor. Bununla da yetinmeyen kayyum, meclis kararına, mevzuata
bağlı kalmaksızın, belediyenin İller Bankasından
gelen payının tamamına kredi taksitleri için banka
tarafından el konulacağı hükmünü ekliyor. Bakın, yasada
açıkça Yüzde 40dan fazlası kesilemez. denildiği hâlde böyle
bir karar çıkarıyor. Devamında, benzer mahiyette birçok meclis
kararı çıkartarak Yüksekova Belediyesini 608 milyon TL
borçlandırıyor. Atanan kayyum Kaymakamın hukuk
tanımadığı, ne amaçla davrandığı ortadayken
İller Bankası bu yapılanlara nasıl ortak olabiliyor?
İller Bankası ile kayyum arasında yapılan sözleşmelere
şöyle bir madde eklenmiş: Mevzuatta kısıtlama getirilse
dahi kredi kullanma ve borcun tahsili konularında mevzuata
aykırı davranılabileceği yönünde bir madde eklemişler.
Kaymakam kayyum ve İller Bankası, yaptıkları
sözleşmelerde Yasaları tanımıyoruz, yasal çerçevede
hareket etmeyeceğiz. diyorlar, aleni bir şekilde suç
işliyorlar. İller Bankası, Belediye Kanununun 68inci
maddesinde yer alan belediyeler borçlandırılırken
borçlandırılacak belediyenin gelir durumunun dikkate
alınması gerektiği yönündeki maddeyi bilmiyor mı? Yüksekova
gibi bir ilçe belediyesi nasıl olur da 608 milyon TLlik bir krediyle
borçlandırılır? Bir büyükşehir belediyesinin dahi
altından kalkamayacağı bir borçlandırmadır bu. Gelinen
nokta itibarıyla, sözde altyapı çalışmaları için çekilen
krediler ve bunların haricinde ödenmeyen SGK, kurum borçlanmaları,
esnaf borçlanmalarıyla Yüksekova Belediyesi 680 milyon TL
borçlandırılmıştır. Şimdi, diyeceksiniz ki:
Krediler altyapı çalışmaları için harcanmış.
Hayır, alınan milyonlar buhar olup uçmuş. Göstermelik olarak
caddeler, sokaklar kazılmış, tüm ilçe bir inşaat
alanına dönüştürülmüş ve iki buçuk yıl boyunca sadece
birkaç sokağın altyapı ve üstyapı çalışmaları
bitirilebilmiş. Yani kısaca, kredi kullanılarak yapılan
çalışmaların tamamı bırakın yarıda
kalmayı, çoğu daha başlangıç noktasındadır.
Yapılan ve biten tek şey, KDV ve İller Bankasından çekilen
kredinin faizi hariç olmak üzere, tanesi 18.750 liradan 216 aydınlatma
direği. Normal şartlarda 5 bin TL civarında olan bir
aydınlatma direğinin belediyeye maliyeti KDV ve faizlerle beraber 40
bin TLyi bulmaktadır.
Bugün itibarıyla, Yüksekova Belediyesi
bırakın kamu hizmeti vermeyi, son üç aydır
çalışanların maaş ve ücretlerini dahi ödeyememektedir.
31 Mart 2019 tarihinden sonra İller
Bankası 2017 yılında imzalanan sözleşmelere dayanarak
belediyenin genel bütçeden gelen payının tamamına hukuka
aykırı olarak el koymaktadır. İki buçuk yıl bu hukuka
aykırı sözleşme görmezden geliniyor, ne hikmetse, seçimlerden
hemen sonra fiiliyata geçiyor.
Yüksekova Belediyesinin İller Bankasından
aktarılan pay dışında ciddi bir öz geliri yoktur. Su, emlak
gibi elde ettiği gelirlerle bırakın kamu hizmeti vermeyi 10
çalışanının dahi ücretini ödeyemez. 301 personeli bulunan
belediyenin 83 çalışanına, ödenmeyen kredi borçlarından
dolayı bankalar tarafından haciz işlemi
başlatılmış durumdadır.
Yine, belediyenin elektrik işletmesine olan
borcundan dolayı dün itibarıyla belediyenin elektrikleri
kesilmiş ve bu elektrik kesintisinden dolayı ilçeye su da verilemez
duruma gelmiştir.
Hâl böyleyken seçim yenilgisinin faturası
hukuksuz işlemlere dayanarak tüm Yüksekovaya ödetilmek isteniyor. Gelin,
buna bir dur diyelim. İnsanlar tüm tercihlerinde özgür oldukları gibi
siyasal tercihlerinde de özgürdürler ve tercihlerinden dolayı
cezalandırılamazlar.
Yaşanan yolsuzluklar, hukuksuzluklar sonucu
Yüksekova yaşanmaz hâle gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Dede, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
SAİT DEDE (Devamla) Bugün itibarıyla, artık,
tozdan nefes almak, kazılan çukurlardan dolayı yürüyebilmek dahi
imkânsız hâle gelmiştir.
Bakın, sadece Yüksekovada yaşayanlar
mağdur edilmemiş, aynı zamanda kamu da zarara
uğratılmıştır. O zaman, şöyle mi
düşünüyorsunuz: Yüksekovalılar zarar görsün de kim bu zararı
verirken ne kadar çalabiliyorsa helalî hoş olsun. Çünkü ne yazık ki
bu sessizlik bize bunu düşündürtüyor. Aylardır hiçbir yetkiliye
ulaşılmıyor. Başta İller Bankası olmak üzere
randevu taleplerimiz geri çevriliyor, durumun aciliyeti görmezden geliniyor.
Kayyum döneminde gelen payın tamamının nereye ve nasıl
harcandığı belli değildir.
Gelin, verdiğimiz önergeye destek olun,
yapılan bu hukuksuzluk ve yolsuzluk kimsenin yanına kâr
kalmasın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Dede.
Öneri üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Özgür Özel konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Sait Dedenin
önergesi üzerinde grubumuz adına söz aldık. Önergenin içeriğini
ve burada bir araştırmaya konu olmasını destekliyoruz,
şundan dolayı destekliyoruz: Bu kayyum döneminin bir millet iradesi
tarafından bir denetlenmesi lazım, zaten çok yanlış ve çok
şüpheli bir şekilde başladı. 15 Temmuzdan sonra
yaklaşık 90ın üzerinde belediyeye kayyum atandı. O
sebepten atandı, bu sebepten atandı ama bir gerçek var, Adalet ve
Kalkınma Partisinin keyfine göre atandı. Baktınız, belediye
meclisinde çoğunluk varsa belediye meclisine seçtirdiniz, oradan birine
işaret ettiniz, o kişiyi belediye başkanı
yaptınız ama belediye meclisinde sizin çoğunluğunuz yoksa,
örneğin, Halkların Demokratik Partisi yönetiyorsa -Diyarbakırı,
Mardini, Ağrıyı, Hakkâriyi- oraya bürokrasiden kayyum
atadınız. Bu, resmen, bir partinin çıkarlarına, bir
devletin kurum ve kuruluşlarını, hâkimlerini,
savcılarını, İçişleri denetçilerini,
bürokratlarını ve elde tutulan kamu gücünü bir partinin hizmetine
sunmaktır. Bu, akıl alır gibi bir davranış değil.
Devlet, suç örgütü yönetir gibi yönetilmez.
Sadece bu değil, Tuşba, Edremit,
Çaldıran, Bağlar, Lice. Ya, başvuruyor, Aday olabilir miyim?
diyor, Aday olabilirsin. diye belge veriyorsun, seçilince, efendim, şu
sebepten, bu sebepten 2nciye mazbata verdirtiyorsun. Neden? Keyfinize öyle
geldiği için.
Bir an için düşünelim, bu, 28 Şubat
sürecinde, mensubu olduğunuz partinin bir belediyesine yapılsa ne
hissederdiniz? Hangi gerekçeyle? Yani demokrasi sizin partinize hizmet etmek
için var da partinizin aleyhine tecelli ettiğinde rafa
kaldırılabilecek bir şey mi?
Bakın, bu ufak, ufak, ufak denemelerin sonunda
bir siyasi obezite ve bir siyasi gözü dönmüşlükle en son İstanbul
İstanbul seçimini iptal ettirdiniz. Hakem hakem diyoruz, hakeme gittik,
hakem farkı 13 binden 806 bine çıkardı ya. Demek ki neymiş?
Vicdanın gereğini yapmıyormuşsunuz, doğrusu bu
değilmiş, bir partinin çıkarlarına göre hukuk esaret
altına alınamazmış, kamu yönetimi devletin, milletin ve
halkın çıkarları içinmiş; bunun dünya kadar örneği
var. O yüzden, bir iktidar partisinin, kendi siyasi çıkarları için,
devleti suç örgütü gibi, bürokratını suça iterek, denetçisini suça
iterek, hâkimini hukuk alanının dışına iterek
yaptırdığı bütün iş ve işlemler bu ülkenin
demokrasisini de geri götürüyor. Belki siyasi partinizin, yıllar önce
erdemliler hareketi diye kurulmuş siyasi partinizin, kendinizin
övünebileceği birçok anekdotu varken, iyi sayfaların aralarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sizin için söylüyorum, hani
meşhur deyişle, yarın torunlara anlatacak bir hikâyeniz var ya,
mesela dersiniz, efendim
O da yanlıştı, Recep Tayyip
Erdoğanın görevdeyken görevden alınması, seçilme
hakkının elinden alınması; o da yanlıştı,
ona da karşı çıktık, onu da ortadan kaldırırken
burada demokratik bir duruş sergiledik. Böyle bir mağduriyetten yola
çıktık evladım. Anlat dede. Sonra Recep Tayyip Erdoğan
ve arkadaşları olarak erdemliler hareketi diye bir parti kurduk
evladım. Anlat dede. İktidara geldik bir seneyi biraz geçe
Anlat dede. Sonra ne anlatacaksın dedesi, neyi anlatacaksın?
Mazbataya çöküşünü mü anlatacaksın, 1inci gelene değil, 2nci
gelene mazbata verişini mi anlatacaksın dedesi, ne anlatacaksın?
İşine gelirse kayyumu belediye meclisinden seçtirip işine
gelmeyince kayyumu atattırdığını, o kayyumun da acayip
yolsuzluklar yaptığını mı anlatacaksın?
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanının makam
odasının videosunu izletsene dedesi.
Torunların gurur duyacağı işler
yapın, öyle işleriniz de vardı, bunlar rezil ediyor sizi,
mahvediyor hepinizi.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Öneri üzerinde söz sırası, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Oya
Eronata ait.
Buyurun Sayın Eronat. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kayyumlarla ilgili, geçmiş günlerde bu Meclis kürsüsünden çok fazla
konuşma yapıldığını biliyoruz.
Genelde Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinin bazı il ve ilçeleri neden kayyumlar tarafından
yönetildi, önce bir ona bakmamız gerekiyor.
Öncelikle, Diyarbakırda, 6-7-8 Ekim 2014
tarihlerinde, belediyenin toplamadığı, barikat
yaptığı çöpler, lastikler olaylara engel olarak kullanılmak
istendi. Ayrıca, Diyarbakır Büyükşehir Belediye binasından
güvenlik güçlerimizin üzerine ateşler açıldı. 6-7 Ekim olaylarında
52 vatandaşımız hayatını kaybetti. Daha sonraki
aylarda, Sur ilçemizde, yine güneydoğuda, Cizre, Nusaybin ve Silvan
ilçelerinde çukur hareketleri başladı.
Özellikle kendi ilim olan ve kendi
doğduğum ilçe olan Sur ilçesinde, belediye eş başkanları,
sanki halk için yol yapılıyormuş gibi, çukurlara iş
makinelerini gönderdi ve bu çukurlar belediyeye ait kepçeler, iş
makineleri tarafından kazıldı. Bu çukurlara el yapımı
patlayıcılar yerleştirildi ve bu çukurlar güvenlik güçlerimizle
çatışmalarda siper olarak kullanıldı. Bu
çatışmalarda 73 güvenlik görevlimiz şehit oldu.
Ben bir anımı paylaşmak istiyorum
sizinle. Bundan beş yıl önce Almanyanın Köln kentine
gitmiştim, kaldığım otel de Dom Kilisesine karşı
bir oteldi. Bilirsiniz, Dom Kilisesi Vatikandan sonra en görkemli kiliselerden
biridir. Kilisenin yanında minik minik evler vardı. Merak ettim,
sordum: Kölnde bu evler başka hiçbir yerde yok, neden burada? Dediler
ki: Bunlar İkinci Dünya Savaşından kalan tek Alman evleridir
ve hepsi artık müze olarak kullanılıyor. Ben de Neden sadece
bu evler? diye sordum. Dediler ki: Müttefikler İkinci Dünya
Savaşı sırasında Kölnü yerle bir etmiş ama Dom
Kilisesi zarar görmesin diye bu bölgeye bomba atmamışlar.
Arkadaşlar, Sur olayları
sırasında beş yüz yıllık Bıyıklı
Mehmet Paşa dediğimiz Kurşunlu Camisi yakıldı,
yıkıldı. Başka bir ülkenin Hristiyan olan
vatandaşı, Hristiyan bir ülkenin kilisesi zarar görmesin diye düşmanına
bomba atmazken benim şehrimin vatandaşı, benim ülkemin
vatandaşı ve Müslüman olduğunu iddia eden vatandaşlar benim
kutsalım olan Kurşunlu Camisini yerle bir ettiler ve benim
kutsalım olan Kuran-ı Kerimi yaktılar, yıktılar,
hiçbir şekilde saygı duymadılar ve bunlar, belediye
başkanlarının bu teröristlere yaptığı hizmetler
sonucu oluştu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Eronat.
OYA ERONAT (Devamla) Arkadaşlar, Surdaki
vatandaşlarımız evlerini kaybettiler; beş altı ailenin
bir evde yaşadığını biliyorum. O insanlara TOKİ
olarak ev verildi, isteyene evi yeniden yapıldı ve üstelik bunlar
yapılırken de bu insanların evinin tapulu tapusuz olduğuna
da bakılmadı, yeter ki mağdur vatandaşımız
kalmasın dendi, isteyene de para verildi. Evet, belki maddi olarak bunlar
karşılandı ama her şey maddiyat değil, maddiyat yerine
gelir, eşyalar da alınır ama bizim Surdaki
vatandaşımızın duyguları perişan oldu; onlar
komşularını kaybettiler, dostlarını kaybettiler,
arkadaşlarını kaybettiler, aşklarını kaybettiler,
sevdalarını kaybettiler. İnsanların duygularına
saygı duyulmadı, bizim insanımıza saygı
duyulmadı. Onun için kalkıp da Acaba güneydoğuda kayyumlar niye
atandı o ya da bu şekilde? demekle kayyumların niye
atandığını unutturamayız arkadaşlar.
Bu düşüncelerle tüm vekillerimizi ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın HDP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Öncelikle, son konuşan sayın hatibin konuşması
önergemizle alakalı olan bir konuşma değil, onu belirtmek
isterim. Söylediği şeyler de, belediyelerle ilgili hiçbir iddianamede
böyle iddialar yer almıyor. Alsaydı ve bunları belgeleriyle
sunsaydı
Ama gerçekten, belediyelerin iş makinelerini herhangi bir
olaya gönderdiğine dair, hiçbir iddianamede böyle bir iddia yok ve bu,
sadece bu siyasetin algı yaratma düşüncesiyle defalarca burada, bu
Mecliste bu şekilde ifade edildi, yeter ki çamur at, izi kalsın diye.
Biz Surla ilgili onca araştırma önergesi
verdik orada neler olduğuna dair, yine iktidar partisinin oylarıyla
bu önergeler reddedildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Orada yüzlerce sivil öldü o olayların
yaşandığı dönemde, bunların hiçbiri doğru dürüst
soruşturulmadı, araştırılmadı. Asıl olarak
söylediğimiz şey, vekilimizin ifade ettiği şeylerse hiçbir
şekilde yine cevaplanmıyor. 150 milyon
borçlandırıldığından, SGK borçlarından, esnaf
borçlarından, 5 bin liralık tek bir aydınlatma direğinin,
aslında 5 bin liraya yapılabilecekken 40 bin liraya mal edilmesinden
ve yüz binlerce borç bırakarak giden bir kayyum yönetiminden bahsediliyor
ve bugün de aynı şekilde, sadece kayyumların gönderilmesi de
yetmiyor, tıpkı İstanbulda yapmaya çalıştıkları
gibi halkın iradesine fasa fiso diyerek aslında bu iradeyi de
gasbetmeye çalışıp başka kurumlara bağlamaya
çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Yani yerel yönetimleri yönetemez hâle getirmeye çalışıyorlar.
Her şeyi siz yönetemezsiniz arkadaşlar. Halk iradesi diye bir
şey var. Seçim diye bir şeyi kabul etmek zorundasınız.
Kayyum ise seçilerek değil atanarak gelen bir kişidir ve söz konusu
olan milyonlarca borç bırakarak giden kayyumlardır, bunların
soruşturulması gerekir, bizim sorduğumuz da budur. Aradan
beş yıl geçer, siz gelirsiniz, yine burada, bu sefer bunu anlatmaya
başlarsınız, biz de deriz ki -tıpkı
Ceylânpınarda öldürülen polisler gibi- siz reddettiniz önergelerimizi.
Yine reddedeceksiniz, bunu biliyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 21/6/2019 tarihinde Hakkâri
Milletvekili Sait Dede ve arkadaşları tarafından, Yüksekova Belediyesine
atanan kayyum döneminde yapılan iş ve işlemlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 26
Haziran 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Kerestecioğluna, tabii, hatibimizin
konuşmasının içeriğine elbette kendisinin karar vereceğini
hatırlatmak isterim; kendisi karar verir, ne konuşacak, ne
söyleyecek. Bu manada ama şunu söylemek isterim; ben o sebeple söz
aldım: Milletin iradesine biz asla fasa fiso demeyiz. Galiba bir
yanlış anlaşılma var veya gözden kaçırdığı
bir şey var. Defaatle söylediğimiz şey, milletin iradesi bizim
başımızın tacıdır, hiçbir zaman ve hiçbir yerde
de milletin iradesine dair fasa fiso ifadesi
kullanılmamıştır, bunu reddediyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, tutanağa geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ben konuşmacının ne konuşacağına karar
vermekten bahsetmedim, sadece, önergemizle ilgili konuşmadı dedim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Değerli milletvekilleri, alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Sinop Milletvekili
Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 10uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ PARTİ Grubu
adına Balıkesir Milletvekili İsmail Ok, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Oya Ersoy,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Serkan Topal;
şahıslar adına İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Samsun
Milletvekili Bedri Yaşar.
İlk söz, İYİ PARTİ Grubu
adına Balıkesir Milletvekili İsmail Oka ait.
Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL OK (Balıkesir) Sözlerime başlamadan önce, hain
terör örgütü tarafından şehit edilen askerimize Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum; kederli ailesine, Silahlı Kuvvelerimize ve
büyük Türk milletine de başsağlığı dileyerek sözlerime
başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün görüşülmekte olan millî eğitimle ilgili kanun
teklifi hakkında grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, eğer bir
sataşma kabul etmezlerse, acı bir gerçeği, Meclisin içerisinde
bulunduğu durumu bir kez daha hatırlatmak istiyorum:
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi diye ucube bir sistemle
Meclisin itibarı düşürülmüştür. Bugün Millî Eğitim
Bakanlığıyla ilgili bir kanun görüşülüyor ama diğer
kanunlarda olduğu gibi, Hükûmet adına -zaten Hükûmet de yok- bir
bakan Meclisimize lütfedip gelmiyor. Şimdi Sayın Bakan burada
olsaydı, ona sorular yöneltmek isterdim. Burada, maalesef, bu ucube
sistemle Meclisin itibarı yerle bir edilmiştir. Milletvekili
sayısını 550den 600e çıkarmakla Meclisin itibarı
artırılmaz.
Yine, özellikle bir şeyi ifade etmek istiyorum.
Kimseye sataşmak adına değil; memleketimiz için, milletimiz
için, Allah için, Türk millî eğitiminin içinde bulunduğu durumu ve
çıkış yollarını zamanımın yettiği
sürede izah etmeye çalışacağım. Tabii, millî eğitimin
içinde bulunduğu durumu bırakın dakikalar içinde, günlerce
anlatmak kâfi gelmez. Maalesef, 2002den bu yana onlarca millî eğitim
bakanı değiştirildi. İktidar partisinin milletvekillerine
sorsam millî eğitim bakanlarının isimlerini sayamazlar ve yine,
milletvekillerimiz beyaz A4 kâğıdı alıp bir çetele tutmaya
kalksa millî eğitimde yapılan reform ya da devrim adındaki
sözde düzenlemelerle millî eğitimin 2002den bu yana kaç defa
değişikliğe uğradığını gerçekten A4
kâğıtlarına sığdırmaları mümkün
değildir.
Şimdi, özellikle, esas konuya geçmeden önce,
her seçim vakti geldiğinde ülkeyi yöneten siyasi iktidar, öğretmenler
başta olmak üzere, eğitim çalışanlarının,
polislerimizin, sağlık çalışanlarının 3600 ek
göstergelerinin üzerinde çalışıldığını ve en
kısa zamanda çıkarılacağını ifade ediyorlar. Bu
sözler verileli maalesef aylar değil yıllar geçmeye
başladı, kaç seçim geçirdik. Her seçim döneminde dillendirildiği
hâlde Hükûmet verdiği sözü maalesef tutmamaktadır. Özellikle millî
eğitim çalışanları adına ve diğer kamu
çalışanları adına bu 3600 ek göstergenin bir an önce
çıkarılmasını talep ediyorum.
Biraz önce 2002 yılından bu yana onlarca
bakanın gelip geçtiğini söyledim; her bir bakan kendinden önceki
bakanın devrim ya da reform diye millî eğitimde
yaptıkları değişiklikleri tekrar, devrim veya reform
diye cilalı sözlerle kaldırdı, yeni uygulamalar getirdi. Bir
zamanlar özellikle Sayın Başbakan o zaman Başbakandı-
Türkiyede millî eğitimde devrim oluyor. Çağ açılacak, çağ
kapatılacak. bir proje başlattı. Bu projenin adı neydi?
FATİH Projesi. Peki, bu kadar şatafatlı, günlerce, FATİH
Projesi ve 2023 hedefi
Böyle tabletler dağıtıldı, milyonlarca
tablet dağıtıldı, milyonlarca. Sözde, öğrencilerimiz
bunları kullanacak, çağı yakalayacak, üstüne geçecekti. Ne oldu
biliyor musunuz? En az 2 milyar Türk lirası, yapılan şaibeli
ihalelerle, yandaşlara gitti. Hedeflenen noktaya ulaşmak bir yana
yüzde 20sine ulaşılamadı. Bu tabletler şimdi çöpe
atıldı, çöpe. Yazık! Bunlar, fakir milletimizin vermiş
olduğu vergiler çarçur edildi.
Yine Anadolu liselerinin kalitesini artırmak
yerine Bütün liseler Anadolu lisesi olacak. denildi ve yapıldı ve
başta öğrencilerimiz olmak üzere onların ailelerine en büyük
kötülük yapıldı. Evinin önündeki okula kaydolamadı, 100
kilometre, 50 kilometre uzaktaki yerlere kaydedildi. Şimdi, bütün liseleri
Anadolu lisesi yaparak öğrencilere ve ailelerine madden, manen zulmedenler
yine devrim adı altında bir dönüş yapmaya
çalışıyorlar. Kısacası, Millî Eğitim
Bakanlığı yazboz tahtasına döndü. Ali yazar, Veli bozar.
türkülerde değil gerçekten Millî Eğitim Bakanlığında
gerçek oldu.
Liseler dört yıla çıkarılacaktı,
çocuklarımız üzülmeyecekti, daha çok sosyal, kültürel faaliyetlere
vakit bulacaklardı. Ne oldu? Sadece bir yıllarını çalmak ve
ailelere maddi külfet yüklemekle içinde bulunduğumuz durumu daha da
çıkılmaz hâle getirdiniz. Fen liseleri ne hâle geldi? Fen liseleri,
Türkiyenin ufkunu açacak gençlerimizin yetiştiği yerler ama maalesef
kurumsallaşmış olan bu okullarımız ve bazı
Anadolu liseleri sırf kadrolaşmak adına, sadece ve sadece
kadrolaşmak adına proje okulu hâline getirilerek oralarda kendini
yetiştirmiş öğretmenlerimiz sürgün edildi. Ve bugün fen
liselerinin birinci sınıfındaki bir öğrenciyle, Türkiyede
derece yapmış bir öğrenciyle mesleki eğitim alan
öğrenci 10uncu sınıfta aynı müfredatı görüyor. Allah aşkına
siz zeki öğrencilerin önünü açmak yerine onlara fren yaptırarak ne
yaptığınızı zannediyorsunuz? Fen lisesi, adı
üzerinde, mesleki okullardaki müfredatla aynı müfredat. Lütfen bundan
dönün, lütfen, Allah için söylüyorum. Veliler özel okullara kaçmak durumunda
kalıyor. Bunu bir eğitimci, aynı zamanda bir veli olarak söylüyorum.
Binlerce veli sizin bu uygulamalarınız yüzünden ekstra güçlükle bu
hayat pahalılığında evini geçindiremezken eğitime daha
fazla katkı payı ayırarak özel okullara çocuklarını
göndermeye başladılar. Bunlardan birisi de benim. Büyük oğlum
Türkiyede derece yaptı, özel okullar asgari ücretten daha fazla para
teklif etti Devlet okulunda okusun. dedim ama ikinci oğlumu 10uncu
sınıfta -dönemin ortasında müfredatı
değiştirdiniz- devlet okulundan alıp özel okula vermek zorunda
kaldım. Binlerce aile aynı durumda. Siz gerçekten muhalefetin sesine
kulak vermeyerek eğitime ve Türkiyeye yapılabilecek en büyük
kötülüğü yapmış oluyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ok, devam edin.
İSMAİL OK (Devamla) Mesleki eğitimi
bitirdiniz 4+4+4 diyerek herkesi tek tip yetiştirmeye
kalktınız. Seçim sürecinde Balıkesirde sivil toplum örgütlerini
ziyaret ettiğimizde, özellikle ticaret odası, sanayi odası gibi
kuruluşlar -ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde söyleyeceğime
Balıkesir Ticaret Odası Başkanına söz verdim, Sayın
Rahmi Başkanın şahsında yönetimine de teşekkür
ediyorum- Yetişmiş teknik eleman, vasıflı eleman
bulamıyoruz. diyor. Öbür taraftan, binlerce üniversite mezunu iş
arıyor, iş bulamıyor. Bu ne büyük bir başarı, vallahi
helal olsun! Bir yanda yetişmiş nitelikli, vasıflı eleman
aranıyor, yok; öbür tarafta yüz binlerce üniversite mezunu gencimiz
iş arıyor, iş bulamıyor. İnşallah vaktimiz müsaade
ettiği müddetçe bu konulara değineceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın sözlerinizi
Sayın Ok.
Buyurun.
İSMAİL OK (Devamla) - Ben, özellikle bir
kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum ki bu
Cumhurbaşkanlığı ucube sistemiyle Meclisi getirdiğiniz
durum ortada. Bunları ben Millî Eğitim Bakanımıza söylemek
isterdim. Dün hatip arkadaşımız çıktı burada
İşte, uluslararası kuruluşların
yaptığı yarışmalarda Türkiye şöyledir
Yapmayın arkadaşlar, yapmayın! Rakamların dili yalan
söylemez; bırakın fiziği, kimyayı, matematiği, feni,
okuduğunu anlamada dünyanın en gerisindeyiz. Bunlar, işte, sizin
her bir iki yılda devrim diye reform diye
yaptığınız uygulamalarla bu hâle geldi. Artık gelin
şu inatlaşmadan vazgeçin; muhalefetin önerilerini gerçekten
sağlıklı bir şekilde değerlendirip şu Türk millî
eğitimini içerisinde bulunduğu durumdan çıkaralım.
Atatürkün çok güzel bir sözü var: Eğitimdir
ki bir milleti ya hür, şanlı, itibarlı yaşatır ya da
esaret ve sefalete terk eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL OK (Devamla) Evet, mikrofon
kesildi. Daha fazla suistimal istemiyorum.
BAŞKAN Hayır, selamlamak için
açıyorum sadece. Selamlayın Genel Kurulu lütfen.
İSMAİL OK (Devamla) Evet, Türkiyenin
içinde bulunduğu duruma bakalım eğitim ne hâlde anlarız ya
da eğitime bakalım Türkiyenin içinde bulunduğu durumun resmini
hemen çekmiş oluruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
İSMAİL OK (Devamla) - Sayın
Başkan, özellikle AK PARTİ grup başkan vekili... Hiç
sataşmadım yani bizde yaralı aslana vurulmaz; malum,
İstanbul seçimleri dolayısıyla özellikle sataşmamaya dikkat
ettim, onun için anlamadım. Hiç sataşmadım yani.
Evet, ben bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. İnşallah önümüzdeki süreçte millî eğitimin
içinde bulunduğu durumları aktarmaya çalışacağım.
Özellikle de Sayın Başkana anlayışı
dolayısıyla teşekkür ediyorum. Divana da saygılar
sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ok.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Balıkesir Milletvekili İsmail Okun
görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Değerli Başkan.
Biraz evvel sayın hatip her ne kadar
Sataşmadım. dese de
İSMAİL OK (Balıkesir) - Yapma
Başkanım, benim tarzım o değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
baştan aşağı bütün konuşmaya
baktığımızda, hakikaten açıklamayı gerektirecek
çok şey söylediniz. Bir kere ucube sistem diyerek millî iradeyi ucube hâline
getirdiniz. 16 Nisanda bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemini millet ortaya koydu, millet. Bir kere milletin iradesine saygı
göstermek lazım; en başında oradan millete bir sataşma var,
milletin iradesine sataşma var. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi anayasal değişiklikle milletin iradesidir
arkadaşlar, bir.
İSMAİL KONCUK (Adana) - Millette hata yok;
millete böyle anlatmadınız, yanlış anlattınız.
Hata millette değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - İkinci olarak, on yedi yıldır, evet, 6-7
bakan değişmiş olabilir. Sonuç itibarıyla, değerli
arkadaşlar, biz eğitim sisteminde hakikaten millî eğitimi en
fazla bütçesi olan bir noktaya getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) Başarı
sıralamasında dünya markası oldu millî eğitim hakikaten ha!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum, cevap olsun diye
Öğretmenleri 2 misline çıkardık.
Derslikleri, Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan derslikler bir tarafa,
oradan bu noktaya taşıyan AK PARTİ iktidarıdır.
Dolayısıyla, yasama, yürütme ve
yargıyla ilgili de kuvvetler ayrılığı sistemini tam
olarak benimsemiş bir hükûmet sistemine geçtiğimizin hepimiz
bilincinde olmalıyız. Sayın Bakan Yardımcımız da
bakın orada, sonuç itibarıyla sıralardadır.
VELİ AĞBABA (Malatya) PISAda 1inci
olduk vallahi bu sene!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Millî Eğitim Komisyonunda da gerekli katkılar,
gerekli çalışmalar yapılmıştır.
3600 ek göstergeyle ilgili de
Biz bir şeyle
ilgili ya söz vermeyiz olmaz deriz veya vermişsek de mutlaka
yaparız, onu da milletimiz gayet iyi bilir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne zaman? Ne
zaman?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ne söz vermişsek yaptık ve mutlaka
yapacağız, bundan da kimsenin endişesi olmasın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hadi bakalım
3600ü getir o zaman, hadi bakalım.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) 2023
FATİH Projesine akıttığınız parayı
açıklayın.
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Ok, Grup Başkan
Vekiliniz söz istedi, kendisine söz vereceğim, size daha sonra söz veririm
60a göre.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Açıklama yaptım ben, sizin sözlerinize
açıklama yaptım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Millî eğitimi
de dünya markası yaptı hakikaten ha! Dünya bizi kıskanıyor
millî eğitimde!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ağıralioğlu.
35.- İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlunun, binalaşmayı artırınca millî
eğitimin düzeleceğine dair anlayışa ve Millî Eğitim
bürokrasisinin Türk millî eğitimine mihmandarlık edecek müktesebata
sahip olduğuna ilişkin açıklaması
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Cumhurbaşkanı kabul ettiği için rahatlıkla
konuşabiliyoruz biz bu konuda. Millî eğitimde binalaşma
sürecini çok iyi yönettik, teknik altyapı kısmına iyi finansman
desteği sağladık ama muhtevayı kaybettik. diyebildiği
için en azından bizi değil de Sayın
Cumhurbaşkanını biraz daha dikkatli dinlemenizi istirham ederiz.
Millî eğitimin binalaşma sürecinde hatırı sayılır
paralar harcadığınızı biliyoruz. Zaten Hükûmetin
karnesinin bu para harcama kısmının çok iyi olduğuna biz de
şahidiz. Hatta, biraz mübalağalı para harcadınız diye
size kızıyor Devletin imkânlarını israf ediyorsunuz. diye
cümle kuruyoruz. FATİH Projesi dâhil, yaptığınız
diğer altyapı yatırımları dâhil, bunlarla ilgili
verimli gördüğümüz her yatırımı alkışlıyoruz
zaten. Orada mübalağalı bulduğumuz şey şudur:
Binalaşmayı artırınca millî eğitimin düzeleceğine
dair bir anlayışın millî eğitimi yönetemeyeceğine dair
hassasiyeti taşıyorduk, endişelerimiz böyleydi. Bugün,
okuduğunu anlama kabiliyeti ölçüldüğünde arka sıralara
düşmüş bir başarı grafiğimiz var. Bugün
üniversitelerimizin yayınlanmış bilimsel makaleler
sıralamasında dünya klasmanında düştüğü yere bakın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bağlayın
sözlerinizi Sayın Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
üniversiteye giriş sınavlarında cevap anahtarlarında
işaretlenmiş, işaretlenmemiş sorularla ilgili bir analiz
yapın, Millî Eğitim, Hükûmetin belki de en zayıf karne
alacağı, karne notu alacağı bakanlıktır. Yani
Millî Eğitim, Hükûmetin en rahat tenkit edilebileceği, kendinizin de
en rahat kabul edebileceğiniz -çocuklarınız var olduğu için
söylüyorum- bu dediklerimizi anlayabileceğiniz bir bakanlıktır.
Bu meselede on yedi yıllık iktidarınızın iddialarıyla
gayri mütenasip bir sicile sahip olduğu en ciddi örnek Millî Eğitim
Bakanlığıdır.
Defalarca, çok ciddi projelerle Millî Eğitimi
ayağa kaldıracağız iddialarınızın sonu,
başladığınız yere bizi döndürecek bu
değişikliklerdir. Bu meselede Millî Eğitim bürokrasisine daha
fazla itimat etmek belki siyasi deneme-yanılma-tecrübe etme sürecinden
sizi kurtarabilir çünkü Millî Eğitimimizin eskiden
yakaladığı başarıyı on yedi yıllık
güçlü kudretli iktidarınıza rağmen yakalayamıyor
olmasını siyasetin asabiyesine bağlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, bağlayın.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Millî Eğitim bürokrasisi, Türk millî eğitimine mihmandarlık
edecek kadar müktesebatı, muhtevası olan bir kadroya sahiptir. Siyasi
asabiye yüzünden tecrübesinden istifade edemediğiniz Millî Eğitim
bürokrasisinin Biz daha iyisini biliriz, millî bir eğitim inşa
edeceğiz heveslerinizin bizi getirdiği yere cümle kuruyoruz biz. Biz
bu işlerden çocuklarımız deneme-yanılma tahtasına
döndüğü için de muzdaribiz. On yedi yıllık karnenizin en berbat
yerindeyiz şu anda biz. Çocuklarımızın, üniversitelerimizin
işsizliği gizleme organizasyonu hâline geldiği bir sürecin
içindeyiz biz. Bayburtun insanların artık yaşamaktan imtina
ettiği yerlerinde yüksekokullar açarak sadece işsizliği gizlemek
gibi bir organizasyona döndü bu heveslerimizin sonu. Biz o yüzden bu Millî
Eğitimi, siyasi asabiyenin dışında, mutabakat zemininde
görüşmek, burayla ilgili ortaya konulan perspektifi Hükûmetin siyasi
vizyonundan daha çok bir millet vizyonuyla bağlı hâle getirmek
idealine cümle kuruyoruz. Bu meselede Hükûmetin en azından hassasiyet
göstererek hem bu anlamda birikmiş tecrübeye hem de bu anlamda
birikmiş tecrübesiyle şu anda Parlamentoda bulunan eski
eğitimcilerin sözüne, sesine, tenkitlerine daha çok kulak vermesini
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Artık tamamlayın Sayın Ağıralioğlu.
Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Her eleştirimizi Şu kadar derslik yaptık, bu kadar bilgisayar
dağıttık. Daha ne istiyorsunuz? falan gibi
savuşturmayın lütfen. Sadece bu mevzudaki tenkitlerimiz sonuçları
itibarıyla çok rahat ölçülebilecek, istatistiklerde görülebilecek,
sonuçları üzerinde ciddi tedbirler alınabilecek imkânı bize
veriyor. Bunu bir siyasi çatışma alanı hâline getirmeye
çalışmıyoruz. Yani Hükûmetiniz mahvetti, biz de sizi taşlıyoruz
demiyoruz. Ama çocuklarımız mahvoldu. Millî eğitimi ayağa
kaldırmanın yeni bir usulünü bulmak zorundayız.
Teşekkür ederim Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına konuşan
Balıkesir Milletvekili İsmail Okun temas ettiği konulardaki
yanlışlıklara ilişkin açıklamada bulunduklarına
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Değerli Başkan.
Şimdi konuşmacı hangi konulara temas
ettiyse o konudaki yanlışlıklarına ilişkin bir
açıklamada bulunduk. Muhtevaya hiç girmedi.
İSMAİL OK (Balıkesir) Bunlar ne
oldu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Birtakım hamasetle ucube sistemle ve pilot olarak
uygulanan birtakım FATİH Projesi çerçevesinde
iddialarınızı ispat etmek durumundasınız, aksi hâlde
iftira etmiş olursunuz.
Pilot bölgelerle başlanıldı ve onlar
fonksiyonel olarak dağıtılan yerlerde işlev gördü ve
görüyor. Akıllı tahtayla ilgili de
Akıllı tahta bütün
eğitim müfredat sisteminde cari kılındı.
Ve değerli arkadaşlar, biz Millî Savunma
bütçesinin en fazla olduğu bir bütçelemeden Millî Eğitimin en fazla
bütçeye sahip olduğu bir sisteme geçtik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda ortak akılla 28 Şubat zulmünün, 28
Şubat döneminin mahvettiği imam hatipleri kapatmak uğruna bütün
mesleki bir eğitimi yok eden, mahveden, ara eğitimde kalifiye
insanı ortadan kaldıran bu sistemin tahribatını, büyük
tahribatını ortadan kaldırmanın girişimi, ortak
akılla, bütün herkesin tecrübelerinden istifade etmek suretiyle millî
eğitimin muhtevasını, müfredatını da daha iyi
noktalara çekme, çıkarma hususunda bir gayretin içerisindeyiz. Bu manada,
herkesin olumlu katkılarına zaten açığız ve bu konuda
buna aykırı bir durum asla ve kata söz konusu
olmamıştır. Ama birtakım hamasi cümlelerle yapılan o
kadar güzel işleri bir çırpıda silmeye matuf girişimlerin
asla ve kata gerçeği ortaya koymadığını da ifade etmek
isteriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bağlayın lütfen
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz bu konuda İdeolojiler müşterek bir
aldanış olmaksızın ayakta duramazlar, düşünce,
tefekkür ise müşterek bir aydınlanmayı gözetir. sözünden
hareketle hakikaten doğru, isabetli, faydalı her fikri
değerlendirebilecek demokratik bir olgunluğa, ortak aklı devreye
koymaya yönelik bir yaklaşımla bugünlere geldik ve bundan sonra da
herkesin ortak yaklaşımlarından, marufun, doğru, güzel,
iyinin ortaya konmasından her zaman istifade edegelen bir
yaklaşımı bugün de, yarın da devam ettireceğimizi
ifade etmek isterim.
Ancak, haksız, yersiz ve gerçek
dışı eleştirilere biz de tabii ki açıklamalarla,
doğru bilgilendirilme hakkına sahip olması gereken kamuoyuna,
gerçekle yanlışın, doğruyla yalanın, Nedir?in, ne
değildir?in açıklanması hususunda üzerimize düşeni her
zaman yerine getirme ameliyesinde olacağımızı da ifade
etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz burada art niyetli olmadığı müddetçe
her sözün hakikaten makes bulacağını, kıymetli
olacağını ifade etmek isteriz ama öyle vurkaçla, birtakım
doğru olmayan beyanlarla Yandaşlara şunu yaptınız,
bunu yaptınız. gibi öyle ezbere sözlerle, hiçbir hakikati
taşımayan cümlelerle, Şunlara, yandaşlara şöyle bir
kıyak geçtiniz.
Bunu ispatlayınız, hangi yandaşa hangi
kıyak çekilmiş? İspatlamazsanız o zaman iftira etmiş
olursunuz, müfteri olmuş olursunuz.
Bakın, bizim burada hep beraber ortak
çabamız, milletin geleceğine dönük, 28 Şubatın
tahribatını da ortadan kaldıracak nitelikte, ara
elemanıyla, lise mezunuyla, yüksekokul mezunuyla, üniversite mezunuyla
daha iyi imkânlara sahip bir geleceği oluşturmaktır.
Çabamızın temeli de buna aittir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konudaki girişimlerimizin de doğru takdir
edilmesi gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, bağışlayın, kayıtlara geçsin
diye söyleyeceğim.
BAŞKAN Lütfen kısa, bir dakika
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Kısa söyleyeceğim.
İSMAİL OK (Balıkesir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Ok, size de söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Ağıralioğlu ama
lütfen kısa olsun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Değerli grup başkan vekilimiz, bizim evimizde, benim kendi evimde 3
tane, kız kardeşimin evinde 3 tane, erkek kardeşimin evinde 3
tane tablet var, duruyor şu anda onlar yani onları dizip ev
yapıyorlar, kâğıtları dizip ev yapıyor gibi onlarla ev
yapıyorlar şu anda. TEOG Sınavının
kaldırılacağını bizim sayın bakanımız
televizyondan öğrendi. Yani bu memlekette Millî Eğitimin
uygulaması, işleyişi içerisindeki aksaklıklara alamet olsun
diye söylüyorum, TEOG Sınavının
kaldırılacağını bakanımız televizyondan
öğrendi. Dolayısıyla, Millî Eğitimi inşa etmek, ihya
etmek mesuliyeti altında olan bakanların, ne olacağını
televizyondan öğrendiği bir süreci eleştiriyoruz biz Beyefendi,
yani bunun önü, arkası, bir şeyi yok, bu sadece kayıtlara geçsin
diye söylüyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Ok, size de bir dakika süreyle yerinizden
söz veriyorum.
Buyurun.
İSMAİL OK (Balıkesir) Gerçekten çok
ağır ithamlar vardı, en azından kürsüde iki dakika
kullanmak isterim.
BAŞKAN Sayın Ok, şöyle: 69a göre
sataşma değil, 60a göre yerinizden açıklama hakkı veririm.
İSMAİL OK (Balıkesir)
Yalancı dedi.
BAŞKAN Siz yine de açıklamayla derdinizi
anlatın lütfen.
Buyurun.
37.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İSMAİL OK (Balıkesir) Bütün
samimiyetimle, kalbimle söylüyorum, gerçekten sataşmak için söylemedim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Açıklamada bulunduk biz zaten. Yani sizin
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
İSMAİL OK (Balıkesir)
Yalancı dediniz, bunu size yakıştıramadım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yalancı demedim canım, yalancı demedim
yalancı başka bir şey.
İSMAİL OK (Balıkesir) Bakın,
kayıtlara bakarsanız görürsünüz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yok yok, bakın, siz bakın yalancı diye
bir kelimem olmadı yani.
İSMAİL OK (Balıkesir) Müfteri
dediniz. Sayın Akbaşoğlu, kayıtlara bakarsanız
görürsünüz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın kayıtlara, yok, çıkarın, siz
çıkarın.
İSMAİL OK (Balıkesir) Ben gerçekten
saygı duyuyorum, insan olarak saygı duyuyorum öncelikle ama
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yok, öyle bir cümlem yok. Yalancı lafı yok.
İSMAİL OK (Balıkesir)
Kayıtlarda görürsünüz müfteri var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, siz bakın o zaman.
İSMAİL OK (Balıkesir) Tamam.
Müfteri var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İspatlamazsanız müfterisiniz. dedim
bakın.
BAŞKAN Karşılıklı
olmasın Sayın Akbaşoğlu.
İSMAİL OK (Balıkesir) Şimdi,
Sayın Akbaşoğlu, tutanaklara bakarız. Lütfen sözümü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Açıklama yapmış olduk evet, kayıtlara
geçsin diye.
Buyurun.
BAŞKAN Sonra yaparsınız Sayın
Akbaşoğlu.
İSMAİL OK (Balıkesir) Ben hiç
konuşamadım.
BAŞKAN Size bir dakika daha süre veriyorum
Sayın Ok, siz doğrudan Genel Kurula hitap edin lütfen.
İSMAİL OK (Balıkesir)
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ucube sistem demekle
millî iradeye hakaret etmiştir. dedi, bunu reddediyorum. Kanuna
rağmen yaklaşık 2,5 milyon mühürsüz oyu Yüksek Seçim Kurulunun
kabul ederek yüzde 50nin geçilmesi millî irade değil, Sadi Güvenin millî
iradeyi gasbetmesidir; bunun adını önce bir koyalım.
Esas konumuza geçiyorum: Bakın, sataşmak
niyetinde olsam o kadar, böyle, gerçekten sizi rahatsız edecek, yaptığınız
icraatlar var ki onları orada tek tek söylerim. Benim tarzım bu
şekilde suhuletle, sükûnetle bu işi götürmeye çalışmak ama
sizler -yalancı, müfteri gibi- işi kişiselliğe dönüştürerek
gerçeklerin üzerini örtmeye çalıştınız.
Bakın, kaç milyon tablet
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 1,5 milyon.
Bakanın bana cevabı var.
İSMAİL OK (Balıkesir) Biraz önce
grup başkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ok,
teşekkürler. Daha sonra tekrar
Ama daha fazla zorlamayalım.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 1,5 milyon
tablet çöpe gitti.
BAŞKAN 60a göre bir dakika süreyle söz
tanıdım size.
Lütfen Sayın Akbaşoğlu, sadece bir
dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun, bir dakikada derdinizi anlatın lütfen.
38.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Balıkesir Milletvekili İsmail Okun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle: 2,5 milyon mühürsüz oyun geçerli
sayılması gibi gerçek dışı bir ifadede bulunuldu.
İSMAİL OK (Balıkesir) Yalan
mı? Yalan mı? YSKnin kararında var Akbaşoğlu.
BAŞKAN Sayın Ok, lütfen
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli arkadaşlar, Değerli
Başkanım; Yüksek Seçim Kurulu bu seçimlerde de 23 Haziran
seçimlerinde de bir karar aldı biliyorsunuz. Sonuç itibarıyla, bütün
partilerle ilgili, hangi partiye oy atıldığı belli olmayan
bir şekilde, sandıklar kapanmadan önce Yüksek Seçim Kurulu
birtakım usuli eksikliklerin bulunduğu durumlarda partilerin
talepleri üzerine millî iradenin üstünlüğü prensibi ve iradenin
geçerliliği noktasında böyle bir karar almıştır.
Dolayısıyla o konuda en ufak bir sıkıntı söz konusu
değildir. Dolayısıyla o ifade gerçeği yansıtmamaktadır.
Bunu açıklamak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Akbaşoğlu.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963)
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN Gruplar adına ikinci söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hasan
Kalyoncuya ait.
Buyurun Sayın Kalyoncu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temelde millî
eğitimle ilgili olmak üzere bazı kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin birinci bölümü üzerine söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Bu vesileyle Afrinde şehit olan askerimize
Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.
Eğitimin en önemli işlevlerinden birisi
bireysel yeteneğe işlerlik kazandırmak, kazanılan bu
yeteneklerin etkin bir şekilde kullanılmasını
sağlamaktır. Bireysel farklılıklar dikkate alınarak
düzenlenen bir eğitim öğretim programı bireylerin toplum
içerisinde faydalı, mutlu ve uyumlu bireyler olarak yaşamalarını
sağlar. Özellikle üstün yeteneğe sahip olarak nitelendirilmiş
bireylerin topluma sağladıkları katkılar önemli bir yer
tuttuğundan bireysel farklılıkların göz ardı
edilmemesi gerekmektedir.
Türk tarihinde cumhuriyet öncesi dönemde üstün
yetenekli bireylerin eğitiminin kökleri Osmanlı Devleti dönemindeki
enderun mekteplerine dayanmaktadır. Dünyanın ilk sistemli ve uzun
süreli üstün zekâlı ve yetenekliler eğitimini enderun okuluyla
Osmanlı İmparatorluğu gerçekleştirmiştir. Enderun
mektepleri II. Murat tarafından kurulmuş ancak asıl
gelişimini Fatih Sultan Mehmet döneminde göstermiştir. Bu mektep
Topkapı Sarayı içerisinde bulunan saray için yetiştirilecek olan
asker ve yönetici ihtiyacını karşılayan çok önemli bir
eğitim kurumuydu.
Türkiyede üstün yetenekli çocukların
eğitimi ağırlıklı olarak Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından açılan bilim ve sanat
merkezleridir. Bu merkezler okul öncesi ilköğretim ve ortaöğretim
kurumlarına devam eden üstün veya özel yetenekli öğrencilerin örgün
eğitim kurumlarındaki eğitimlerini aksatmayacak şekilde
bireysel yeteneklerinin farkında olmaları ve kapasitelerini
geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlamak
amacıyla açılan bağımsız, özel eğitim
kurumlarıdır. BİLSEMlerde uygulanan eğitim, örgün
eğitim kurumlarında uygulanan eğitimlerden oldukça
farklıdır. BİLSEMlerde proje tabanlı öğretim
modeliyle eğitim sağlanmakta ve öğrencilerden yeteneklerini
yansıtacak proje üretmeleri beklenmektedir. Olması gereken de budur,
ancak çoğunda bu uygulanmamaktadır. Öğrencilerin, okullardan
çıkıp tamamen yaratıcılık ve yeteneklerini
geliştirebilecekleri bir kuruma gitmesi gerekirken gerek materyal ve
eğitim ortamı yetersizliğinden gerekse de eğitimcinin
yanlış uygulamalarından kaynaklı olarak, okul saatlerinde
gittiği örgün eğitim kurumundan farksız bir kurumla
karşı karşıya kalmaktadır. Bunun yanı sıra,
adından da anlaşılacağı gibi, bilim ve sanatın
birlikte yürütülmesi gereken bu kurumlarda sanata gereken önem verilmemektedir.
Tamamen fen ve matematik eğitimine ağırlık verilen üstün
zekâlı öğrenciler için sanat eğitimi büyük bir gerekliliktir.
Bilim ve sanat merkezi öğrencilerinden bir çocuğun Ben piyano
çalmadığım gün matematik sorusu çözemiyorum. sözü bunun
açık bir göstergesidir. Bunlardan dolayı bu kurumlar işlevlerini
yerine getirememektedir.
Bir diğer büyük sorunsa bu öğrencilerin
tanılanması ve bu kurumlara kabul sürecinde karşımıza
çıkmaktadır. İllerde bulunan rehberlik ve araştırma
merkezlerince bu işlemler hakkıyla yürütülmekte midir? Bu
kurumlardaki öğrenci profillerine bakıldığında
genellikle bürokrat ve iş insanlarının çocukları olduğu
görülmektedir. Dünyaya bizden yayılmış olan bu kadar köklü ve
özel kurumlara gerekli hassasiyet ve önem verilmelidir. Geleceğin dahi
çocukları için tanılama sürecinden eğitim programları ve
eğitim ortamlarının tasarlanmasına, hatta
eğitimcilerinin seçilmesine kadar büyük bir titizlikle
davranılmalıdır.
Kıymetli arkadaşlar, bu gerçeğin
ışığında Türk millî eğitiminin artık millî
bir politika çerçevesinde yürütülmesi ve her yıl bir deney
yapılmaktan vazgeçilmesi asli beklentimizdir. Kaybedilen zaman millî servettir,
zira denek yapılan çocuklar cumhuriyetimizin ikinci
yüzyılının mimarları olacaktır. Bu minvalde,
önümüzdeki teklif, 66 ay ısrarından vazgeçtiği için isabetlidir.
66 ile 69uncu aylar arasındaki çocukların bedensel, bilişsel ve
sosyal gelişim durumları arasındaki önemli farkı da bu
tartışmaların yapıldığı yıllar
içerisinde hepimiz öğrendik.
Sayın milletvekilleri, ilme, sanata ve ahlaka
son derece önem verilen Ahilikte, kadının da sosyal ve ekonomik
hayatta önemli bir yeri vardı. Kadınların teşkilatlanıp
gelişmesi için Ahî Evranın eşi Fatma Bacı, dünyanın
ilk kadın teşkilatı olan Bâcıyân-ı Rûm
Teşkilatını yani Anadolu Kadınlar Birliğini
kurmuştur. Bu örgütlenmede yer alan kadınlar Ahilik
teşkilatıyla birlikte eğitim almışlardır; bu
eğitimle hem mesleki anlamda devam etmiş hem de din ve felsefe
okumuşlardır.
Günümüzde yanlış tutum sergileyen
bazı cinsiyetçi oluşumların aksine, tüm cinsiyetçi tutum ve
yaklaşımlardan uzak durarak her bir ferdin katkısıyla
toplumsal kalkınma için çalışmalarını sürdürmüşlerdir.
Türk ve İslam kavramlarını öncelik alarak bunların
ışığında günümüze kadar ulaşan kültürel ve ahlaki
miraslar bırakmışlardır. Çıraklık eğitimine,
mesleki ve teknik eğitime de Bâcıyân-ı Rûm ruhu aktarılarak
yaşatılmalıdır.
Kalkınmış ve refah düzeyini
yakalamış bir Türkiyenin geleceği eğitimden geçer. Bunda
da mesleki eğitimin payı oldukça büyüktür. Nitelikli iş gücünün
ekonomiye kazandırılması için gençlerin mesleki teknik
eğitime yönlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiyede gençlerin mesleki eğitime ilgisi
beklenenin çok altındadır. Oysaki sanayi, nitelikli ara eleman
bulamamaktan şikâyetçidir. Bu durum da mesleki eğitime ilginin
artması için bir şeyler yapılması gerektiğinin
açık göstergesidir.
Peki, meslek yüksekokullarında durum nedir?
Meslek yüksekokullarında yeterli eğitim verip nitelikli ara eleman
yetiştirebiliyor muyuz? Bu öğrenciler, eğitimlerini
aldıkları alanlarda sanayiyi nerede görüyorlar? Bir eğitim
fakültesi öğrencisi bir yıl öğretmenlik stajı yaparken,
hukuk mezununun bir yıl stajyer avukatlık yapması zorunluyken
meslek yüksekokulu öğrencisi için otuz iş günü zorunlu
kılınan staj yeterli midir? Mesleki eğitimde bu kadar köklü bir
geçmişimiz varken Avrupa ülkeleri, mesleki eğitimin önemini
yıllar önce haiz olmuştur.
Biz kendi tarihimize yakışanı yaparak
mesleki eğitimde Türk toplumunu hak ettiği seviyeye yükseltecek
eğitim politikaları, programları sunmalıyız. İki
yıl üniversite eğitiminin ardından bir yıl
sanayi-üniversite iş birliğiyle uygulamalı ve yerinde eğitimle
öğrenciye eğitim vererek diploma almaya hak kazandırıp
nitelikli ara elemana sahip olmalıyız. Türkiye Cumhuriyetinin üreten
ve geliştiren gençlere ihtiyacı vardır.
Teklifte yer alan bir diğer düzenleme ise 6764
sayılı Kanunla çıraklık, kalfalık ve ustalık
eğitiminin Mesleki Eğitim Programı adı altında zorunlu
hâle getirilmesidir. Bu sayede eğitim ile istihdamın
bağlantısının güçlendirilmesini ve ülkemizin ara eleman
ihtiyacının karşılanabilmesini temenni ediyoruz çünkü
Türkiyede okul ve sanayi arasındaki ilişkinin
zayıflığı ve mevcut iş birliklerinin daha çok
geleneksel yöntemlere dayanması, özellikle mesleki eğitim
alanında nitelikli ara eleman açığı
doğurmaktadır. Mesleki eğitim sisteminden umduğunu
bulamayan çok sayıda firma, kendi çözümünü geliştirip kendi mesleki
eğitimini vermeye yönelmektedir. Çocuklarımızın nitelikli
meslek sahipleri olarak yetişmelerine hizmet etmeyi amaçlayan bu
değişikliği destekliyoruz.
Bunun yanında, çırak, kalfa ve stajyer
olacak çocuklarımızı hem çocuk istismarı hem de çocuk
emeğinin istismarına karşı korumak zorundayız. Burada
Millî Eğitim Bakanlığının denetim faaliyetleri, kritik
önem taşımaktadır. Dolayısıyla
Bakanlığın, denetim kapasitesini geliştirmesi önemlidir. Bu
amaçla, Bakanlık teftiş sisteminin yeniden kurulması, illerde
teftiş yetkileri olmayan maarif müfettişlerinin Bakanlık maarif
müfettişleriyle denkleştirilmeleri ve Bakanlığın
müfettiş kadrosunun genişletilmesi gerekmektedir.
Bakanlığın teftiş kapasitesi ve
etkinliği, elimizdeki kanun teklifinde yer alan, özel yurtların
düzeni açısından da oldukça önemlidir. Malumunuz, bu konuda kamuoyuna
mal olmuş gayrihukuki ve gayriinsani olaylar yaşandığı
da olmuştur. Bunların tekrarı ve üstünün kapatılması
kabul edilemez. Bu nedenle, teftiş ve denetleme sorumluluğunu üstlenen
bakanlığın, gereken her türlü tedbiri alması gereklidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kalyoncu,
bağlayın sözlerinizi.
HASAN KALYONCU (Devamla) Kaldı ki Millî
Eğitim Bakanlığının, özel yükseköğretim öğrenci
yurtlarının denetlenmesi konusunda Gençlik ve Spor
Bakanlığına da rehberlik etmesi doğru olacaktır. Bu
anlamıyla özel yurtların teftiş edilmesi bakımından
iki bakanlık arasında görev ayrımını gerçekçi ve
anlamlı buluyoruz. Ancak, bu iki kurumun iş birliği ve Türk
gençlerinin sağlıklı şartlarda uygun fiziksel mekânlar ve
sosyal ortamlarda barınmalarına hizmet etmek için ortak
çalışmalarını da gerekli görüyoruz.
Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kalyoncu.
Şimdi, konuşma sırası,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Oya Ersoydadır.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifine
geçmeden önce, bir sosyalist olarak, 23 Haziran İstanbul seçimlerine dair
söz söylemek istiyorum.
Bu seçim, İstanbul seçimi partiler arası
bir seçim değildi. İstanbul seçimi, sadece 2 adayın
yarıştığı bir seçim de değildi; çok net,
İstanbul seçimi, bu ülkede Kaybettiğim seçimi de hukuku da
tanımam. diyenler ile adalet isteyenler arasında bir seçimdi ve
adalet isteyenler kazandı. Ve İstanbul bizimle; İstanbul
kadınlarla, gençlerle, işçilerle; İstanbul, kentine ve
memleketine sahip çıkanlarla kazandı. İstanbul Türklerle,
Kürtlerle, Lazlarla, bütün Türkiye halklarıyla kazandı çünkü biz
birlikte güzeliz.
İstanbul seçimi, herhangi bir seçim
değildir. İki gündür burada da tartışılıyor,
özellikle İstanbul, herhangi bir seçim değildir.i anlatmak
istiyorum. 806 bin oy farkı atıldı. Sadece bu değil,
iktidar partisi, sadece iki ay içerisinde İstanbulun 12 ilçesini
kaybetti. İstanbul seçimi, çok net ki İstanbul halkının,
YSK hâkimleri eliyle iradesinin gasbedilmesine karşı çok güçlü bir
şekilde cevap verdiği bir seçim olmuştur. Bu cevap, sadece
İstanbul seçimine dair bir cevap değildir. Bu cevap, aynı
zamanda talimatlı yargıya bir cevaptır. Barış
akademisyenlerinden gazetecilere, bu ülkede eşitlik, özgürlük,
kardeşlik ve adalet isteyenlere karşı açılan Gezi
davasına altı yıl sonra bir cevaptır. Bu cevap, KHKli
denilerek Halkların Demokratik Partisinin 6 belediye
başkanının mazbatalarının gasbedilerek YSK eliyle
atanan kayyumlara bir cevaptır. Sizin de dediğiniz gibi, herkesin de
bildiği gibi İstanbulu kaybeden, Türkiyeyi de kaybeder.
Madem konumuz eğitim, İstanbul seçimlerini
değerlendirirken, yıllar önce şifre skandalına
karşı sokakları dolduran liselileri unutmayın; 4+4+4
eğitim sistemine karşı meydanları dolduran
öğrencileri, velileri, akademisyenleri, öğretmenleri unutmayın.
Değerli milletvekilleri, eğitim bir
ülkenin geleceğidir. İktidar partisine sesleniyorum, gerçi
sıraları boş ama: On yedi yılda eğitimi yapboz
tahtasına çevirdiniz. 7 bakan değişti. Her gelen bakan bir
değişiklik yaptı. Birinin yaptığını
diğeri bozdu ve çok net ki eğitim sistemini çökerttiniz. Bir ülkenin
mutlaka bir eğitim politikasının olması lazım ve bu
politikanın ilerici yani ülkeyi ileriye taşıyan hedeflerinin
olması lazım. Oysa AKP iktidarının tek hedefi, 2002
yılından bu yana eğitimi neoliberal politikalar
doğrultusunda dönüştürmek ve piyasalaştırmak oldu. Bilim ve
laiklik, yerini seçmeli adı altında zorunlu din derslerine ve
ezberci müfredata bıraktı. 4+4+4 sistemiyle düz liseler kapandı.
Sadece, liselere giriş sınavları, sadece, liselere giriş
sınavları 5 defa değişti. Bu sınavlar sonucunda
Anadolu ya da fen liselerine giremediği takdirde öğrencilerin
önlerinde tek bir seçenek kaldı: Ya imam-hatiplere veya meslek liselerine
mahkûm kalacaksınız ya da özel okullara gideceksiniz.
Teşviklerle ayakta tutmaya, geliştirmeye,
yaymaya çalıştığınız özel
okullarımızın durumları da belli. Yine, burada gündeme
getirdim. Daha geçtiğimiz sene, Keçiörende bulunan Mektebim Koleji,
eğitim sezonunun ortasında Daha fazla kâr edemiyorum. diye
eğitim faaliyetine son verdi ve öğretmenler ortada kaldı,
çocuklar ortada kaldı. Şimdi diğer yerlerde devam ediyor
eğitim faaliyetine. Peki, Keçiörendeki öğrencilerin, ailelerin
durumu ne olacak? Bunların mağduriyetinin hesabı soruldu mu?
Yapılması gereken bellidir: Palyatif
çözümler değil, tek tek, madde madde değil, bu ülkede
çökerttiğiniz eğitim sisteminin hep birlikte yeniden
yapılmasına, yeniden inşa edilmesine ihtiyaç vardır ve
4+4+4 sisteminden derhâl vazgeçilmelidir, tamamen vazgeçilmelidir. İsteyen
her öğrencinin gidebileceği parasız, sınavsız düz
liseler derhâl açılmalıdır.
Teklifteki maddelere gelirsek, 1inci maddeyle,
öğrenci yurtlarının da hepsi, Kredi ve Yurtlar Kurumu
yurtlarının hepsi, sonuçta, bakanlık değiştiriliyor ve
Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlanıyor. Hiç kuşku
yok ki üniversite öğrencilerinin en önemli sorunu, barınma sorunudur.
Yıllardır bu sorun var ve yükseköğretimde okuyan 12
öğrencinin yalnızca 1i, KYK yurtlarından faydalanabilmektedir.
Yıllardır öğrencilerden fazlasıyla katkı
alındığı hâlde yurtlarda sayısal olarak herhangi bir
artış olmadığı gibi, nitelik olarak da bir
artış yoktur ve öğrenciler, maalesef özel yurtlara ve özelde de
cemaat yurtlarına mahkûm bırakılmıştır ki cemaat
yurtlarına mahkûm bırakılan öğrencilerin başına
gelenleri yıllardır hep birlikte yaşadık,
sonuçlarını gördük. Barınma bir haktır ve devlet,
üniversite öğrencilerine parasız ve nitelikli barınma hakkı
sağlamakla yükümlüdür.
2nci maddede 4+4+4 eğitim sistemiyle 60 aya
indirdiğiniz okula başlama yaşını
artırıyorsunuz. Hatırlatalım: O zaman, bütün bilim
insanları, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, veliler bu yasaya
karşı çıktı ve öğretmenler yerlerde sürüklendi,
veliler yerlerde sürüklendi ve burada, bu Meclis çatısı altında
kavga dövüş bu yasa çıkarıldı. Bilim insanlarını
da sokağın sesini de dinlemediniz. Bu yasayı, o zaman neredeyse
devrim diye çıkardınız. Dönemin Başbakanı
Erdoğan 72 ay öncesi çocuğunu okula göndermeyenler Benim
çocuğum geri zekâlıdır. diyorlar. diyerek velileri
suçladı. Peki, şimdi ne oldu? Bugünkü öneriniz, aslında kendi
hatanızın kabulüdür. Peki, yedi yıldır zorla okula
alınan milyonlarca öğrenci ne olacak? Bunların sayısı
en az 9 milyon. Bu çocukların şu ana kadarki mağduriyeti,
okuldan soğumaları, okuma yazma öğrenememeleri, bunların
hesabını kim verecek?
Bu önerideyse iş, daha karmaşık hâle
geliyor ve içinden çıkılmaz bir vaziyet alıyor. Gelin, okula
başlama yaşını açık açık 72 aya çekerek bu
tartışmaların hepsini bitirelim artık.
Sayın milletvekilleri, bir diğer düzenleme
ise organize sanayi bölgesi yönetimlerine ve özel sektöre mesleki eğitim
merkezleri açma yetkisinin verilmesi. İddianız, eğitim ve
istihdam bağlantısını güçlendirmek. Peki Meslek lisesi,
memleket meselesidir. diyerek çıktığınız yolda bugüne
kadar ne kazanıldı? Yetiştirdiğiniz ara elemanlar gerçekten
nitelikli iş gücü oldu mu yoksa binlerce çocuğu, vasıfsız
bir iş gücüne mi dönüştürdünüz? Yapılması gereken
açıktır, eğitim-öğretim yalnızca Millî Eğitim
tarafından ve okullarda verilmelidir. Bir ülkenin eğitim sistemi,
ülkenin her alanında yaptığı planlamalara göre
şekillendirilir, sermayenin anlık ihtiyaçlarına göre
eğitimde düzenleme yapılmaz.
Organize sanayi bölgelerine kurulan okullara vergi
muafiyeti uygulanıyor, aldıkları tüm öğrenciler için de
teşvik veriliyor. Onlara da Kendiniz için bedava iş gücü,
yetişmiş iş gücü buyurun, yaratın. deniyor.
Her panoda, Ankarada, bakın, iş garantili
meslek liselerinin reklamlarını görüyoruz. Uzağa gitmeye de
gerek yok. Sincan Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Millî Eğitime
bağlı meslek lisesine ve özel meslek lisesine gidin, bakın.
Millî Eğitime bağlı meslek lisesi çökerken, dökülürken, 400
öğrencisi de devlet teşviki almış özel meslek lisesi,
oradaki fabrikalara kendi istedikleri niteliklere sahip işçi
yetiştiriyor.
Sayın milletvekilleri, son olarak, ucuz iş
gücünün yasallaştırıldığı bir madde.
Çıraklık, kalfalık, ustalık eğitimlerinin mesleki
eğitim programı adı altında zorunlu eğitim
kapsamına alınmasına ilişkin uyum düzenlemeleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ersoy, tamamlayın
lütfen.
OYA ERSOY (Devamla) - Bu öneriyle on iki
yıllık zorunlu eğitim süresini fiilen sekiz yıla indiren
bir öneridir.
Ben şunu söylemek istiyorum: Buradaki
tartışmalarda ucuz iş gücü olarak nitelendirilmesine de
karşı çıkıldı. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 12 Haziran
Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü sebebiyle bir rapor
açıkladı. Burada 2019un ilk beş ayında en az 26 çocuk
işçi, yaşamını yitirmiş; bu, tespit edildi ve yine
İSİG Raporuna göre 2013 yılından bu yana her yıl
ortalama 50-60 çocuk işçi, iş kazalarında
yaşamını yitirmektedir. Bu Meclisin görevi, çocuk işçiliğini
teşvik etmek değil, bunu önlemeye dönük önlemler almak, bunun yasalarını
çıkarmaktır.
Sayın vekiller, sürem bitti, son olarak
şunu söylemek istiyorum: Özellikle öğretmenlerin kadro
alımına dair: Mülakat adı altında AKPli olmayan ya da
onun gibi düşünmeyenlerin elendiği bir sisteme son vermediğimiz
sürece öğretmenlerin kadro sorununu çözemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun, bağlayın
sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) Öğretmenleri ücretli,
kadrolu, sözleşmeli olarak ayırmaktan vazgeçelim ve mülakat sistemini
kaldıralım diyorum.
Eğitim, sonuç olarak, herkesin en temel
hakkıdır. Eşit, parasız, ana dilinde, bilimsel ve kamusal
şekilde sağlanması devletin görevidir.
İyi çalışmalar diliyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, söz
vereceğim ama bundan sonra, neden söz istediğinizi de
açıklamanızı rica ediyorum; sadece sizin değil, bütün grup
başkanvekillerinin; bu, bir.
İki: Birer dakika süreyle söz vereceğim,
en fazla bir kere uzatacağım, sonra sözü kesmek zorunda
kalacağım. Aksi takdirde, görüşmeleri bir düzen içinde
sürdürmemiz mümkün olmayacak. Bütün grup başkan vekillerine yönelik olarak
söylüyorum.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hatip, biraz evvel konuşmasında, hukuku
tanımayan iktidar ile adaleti isteyenler arasında İstanbul
seçimlerinin yenilendiği şeklinde haksız, doğru olmayan bir
ibare kullandı. Bununla ilgili bir açıklama yapacağım; bu,
sataşma aslında, kürsüden konuşulması gereken bir durum ama
ben yerimden açıklama yapacağım.
BAŞKAN Buyurun yerinizden.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun
görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi, iktidarın talebi veya muhalefetin reddi,
yargısal nitelikte, sadece talep ve itiraz olarak bir anlam ifade eder ama
6sı Yargıtayın, 5i Danıştayın kendi üyeleri
arasından seçilip gelen tarafsız ve bağımsız Yüksek
Seçim Kurulu karar verir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika daha süre
veriyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, tıpkı Cumhuriyet Halk
Partisinin talebi üzerine Artvin Yusufelide 2 Haziranda seçimlerin 298
sayılı Kanunun 130uncu maddesine talebine istinaden ortaya
çıkan karara uygun bir şekilde, AK PARTİnin de talebi üzerine
Yüksek Seçim Kurulu değerlendirmesini yapmış ve
kararını vermiş. Dolayısıyla, bu şekilde bir
yenileme söz konusu olmuştur.
Biz, eğitim alanında da 28
Şubatın ortaya koyduğu bütün eşitsizlikleri fırsat
eşitliğine, katsayı adaletsizliğini bütün
insanlarımızın lehine eşit bir noktaya getirmek suretiyle
ve hakikaten, bu konuda, mesleki eğitimle sanayinin, istihdamın
genişlemesine, daha büyümesine ilişkin Türkiye'nin gücüne güç
katacak, öğrencilerimizin de teknik becerilerini, eğitimlerini daha
üst seviyeye çıkaracak bir düzenleme yapıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sağ olun, teşekkürler
Sayın Akbaşoğlu.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN Evet, şimdi söz sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Serkan
Topaldadır.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinize
saygılarımı sunuyorum. Burada, özellikle şehit
öğretmenlerimizi bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. Bütün öğretmen arkadaşlarıma,
meslektaşlarıma buradan selamlarımı,
saygılarımı bir kez daha iletiyorum.
Tabii, şimdi her muhalefet milletvekili, bu
kürsüde konuştuğunda, Sayın Akbaşoğlu orada hazır
bir refleksle cevap verme yani mevcut olan hükûmeti ya da
Cumhurbaşkanlığı sistemini ya da getirilen teklifi bir
şekilde savunmak adına bir reaksiyon gösteriyor. Bu, onlar için
doğal ama ben bunu doğal karşılamıyorum. Tabii,
Sayın Akbaşoğlu bundan sonra da muhtemelen cevap verecektir ama
ondan talebimiz, beklentimiz şu arkadaşlar: Biz muhalefet olarak
bütün sorunları burada dile getireceğiz, kendilerinin de gerçekten
mevcut olan sorunların çözülmesi noktasında hassasiyet
göstermeleridir ama bunun yerine sadece orada cevap verme reaksiyonunu
gösteriyor. Bunun doğru bir tutum olmadığını
Daha
önce, yedi yıl önce bir yasa tasarısı geldi, burada kavga
çıktı ama aynı milletvekilleri yani AK PARTİ Grubu,
değerli milletvekili arkadaşlarımız o gün savundukları
bir olayı maalesef dün Komisyona getirdiler, 60 ay okula başlama
yaşını önce 66ya, bugün 69a
Yani bazen körü körüne savunma
yapılıyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, ben cevap verme yerine Sayın
Akbaşoğlundan şunu bekliyorum. Bugün Serkan Topalın
söylediklerini, bugün eğitimci olan bir insanın söylediklerini not
alıp
Gerçekten bundan sonraki Komisyon toplantılarına, evet,
değerli arkadaşlar, her partiden ikişer üçer eğitimci
arkadaşlarımız gelsin, sendikalar da gelsin. Hep birlikte bütün
eğitim bileşenlerinin toplanması ve eğitim
sorunlarının çözülmesi noktasında bir irade göstermelerini
bekliyoruz.
Şimdi, tabii, ben bunu her zaman söylüyorum:
Her gelen Millî Eğitim Bakanı, bir önceki Millî Eğitim
Bakanının sistemini değiştirmeye çalışıyor.
Çünkü doğru olmadığını kendisi de biliyor. Zaten on
yedi yıl içerisinde kaç Millî Eğitim Bakanının
değiştirildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Ben şunu
söylüyorum: Köklü bir reform yapmamız gerekiyor. Köklü bir reform
yapmadığımız sürece yani açıkçası yaralara sadece
pansuman yaparak eğitimdeki sorunları çözemeyeceğimizi ben
burada defalarca dile getirdim ama nafile, ama nafile.
Bakın, burada, hani geleceğimiz olan
çocuklarımızın FETÖ okullarına nasıl teslim
edildiğini anlatmayacağım. Yani Fatih Projesinden Ermenekteki
o olaya kadar birçok olayı ben burada anlatmayacağım ama
öğretmen arkadaşlarımızın yani eğitimin de
sorunlarını kısa süre de olsa, on dakika mümkün değil,
zaten anlatamayız ama birkaç madde hâlinde anlatmaya
çalışacağım. Sayın Akbaşoğlundan da not
alıp bundan sonraki süreçte çözüm üretmesini bekleyeceğiz.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlar, bir öğretmen mutsuz ise, huzursuz ise, aile
birliğinden yoksun ise öğrencilere nasıl yararlı olabilir?
Bu, mümkün mü? Mümkün değil. Az önce diğer milletvekili
arkadaşlarımız da dile getirdiler. Milletvekilleri arasında
ayrım yok ama öğretmenler arasında maalesef ayrım var.
Nasıl mı? Sözleşmeli, ücretli ve kadrolu
İnanın,
öğretmenler odasında bile bunların tartışması
yaşanıyor, kimileri rencide oluyor. Bunun önüne geçilmesi gerekmiyor
mu? Gerekiyor. Bunun için Komisyonda tartıştık, evet, bizim
bazı önergelerimiz şu ana kadar kabul edilmese bile şifahen
dışarıda konuşmalarımız sonucunda bazı şeyler
düzeltildi. Ama, bu, yeterli mi? Yeterli değil.
Kadrolu öğretmenlerin ders ücretleri,
eğitim ödenekleri, ek gösterge gibi sorunları var. Sözleşmeli
öğretmen arkadaşlarımızın yer değiştirme,
aile birliğini sağlama ve ücrette eşitlik gibi temel sorunları
var. Ücretli öğretmenlerin en temel sorunlarından bir tanesi de on
iki ay çalışamama ve maalesef sözleşmeye tabi olmama sorunu.
Tabii, yönetici arkadaşlarımızın
da ayrıca sorunları var. Bunu daha önce defalarca dile getirdik,
liyakatin öneminden bahsetmememize rağmen bir türlü bunu
aşamadık. Maalesef mülakatların sarı listelerle
yapıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Sayın
Akbaşoğlu, ya bu konuda siz adım atın, gerçekten bu ülkeye
faydalı olacak, gerçekten bu konuda uzman olan, bilgili olan,
donanımlı olan insanların yönetici olması noktasında
bir çalışma yapın. Yani sadece orada olup muhalefet
milletvekillerine cevap vermekten öte, bununla ilgili bir çalışma
yapmanızı bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, temel sorunlardan bir
diğeri ise mesleki ve teknik eğitim öğretmenlerinin
sorunları. Tabii, daha önceki milletvekili arkadaşlarımız
da dile getirdiler, tekrara da düşmek istemiyorum ama şimdi,
özellikle Türkiye'nin kalkınma anahtarının mesleki ve teknik
eğitimden geçtiğini söyleyenlerin bu söylemine karşın son
on sekiz yılda atanan mesleki ve teknik öğretmen
sayısının sadece 997 olduğunu ve özellikle 87 bin
kişinin açıkta olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Bir yanda
87 bin, bir yanda 997. Biz nasıl başarılı
olacağız?
Şimdi, OECD ülkeleri arasında ülkemiz
kaçıncı sırada, bunu hiç düşünebildik mi?
Bakın, öğrencilerimiz
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) PISAda
sonuncu.
SERKAN TOPAL (Devamla) PISA sonuçlarına göre,
evet, PISA sonuçlarına göre OECD ülkeleri arasında
Şimdi, tabii, öğretmenlerimiz çok şey
istemiyor değerli arkadaşlar; öğretmenlerimiz mevcut olan
sorunları dile getiriyor ve bizden, iktidardan, Hükûmetten,
milletvekillerinden, hepimizden çözüm bekliyor. Ben burada birkaçını
sıraladım, süre de yetmeyecek ama
Değerli arkadaşlar, 120 bin öğretmen
açığı var mı? Var. Peki, biz, hadi 100 bini
atayamıyoruz, neden 80 bini atayamıyoruz? Sürekli medyaya
çıkıyor, televizyonlara çıkıyor Hazine ve Maliye
Bakanı: Ekonomi iyi, maliye iyi, bilmem ne iyi
O zaman niye
atamıyorsunuz? Sizin elinizden tutan mı var? Gelin, destek verelim.
Yani yalan kelimesini söylemek istemiyorum ama insan bu kadar yalan söylemez
ya. Halkı bu kadar kandırmak da olmaz arkadaşlar, yapmayın.
Sözleşmeli öğretmenlerin aile
birliğinin sağlanması noktasında Komisyonda da mücadele
ettik, düşüncelerimizi ifade ettik. Evet, 3+1e şu anda
düşürülüyor. Bu yeterli mi? Yeterli değil. Bunun yeterli
olmadığını defalarca dile getirdik.
Şimdi, sözleşmeli öğretmen, mülakata
tabi tutuluyor. Değerli öğretmen arkadaşım, 60 puana
takıldın, sen kadrolu olamıyorsun. diyor. Mülakatı yapan
kim, onları atayan kim, nasıl sorular soruyorlar; bunları bir
araştıralım. Sayın Grup Başkan Vekili, bunları
araştıralım. Gerçekten kimsenin hakkını yemeyelim,
hakkının yenmemesi noktasında bir irade gösterelim.
Bakın, bunu da söylüyoruz: Orta vadede ücretli
sözleşmeli öğretmen uygulamasından vazgeçilmesi gerektiğini
defalarca dile getirdik çünkü eğitimin kalitesinin artması gerekiyor.
Eğitimin kalitesinin artması gerektiğini söylerken bir
bakıyorsunuz nitelikli okul-niteliksiz okul. Allah aşkına ya,
AK PARTİli milletvekili arkadaşlara sesleniyorum: Bunu siz kabul
ediyor musunuz? Ya, siz çocuklarınızı nereye gönderiyorsunuz;
nitelikli okula mı, niteliksiz okula mı? 1.300 nitelikli okul var,
geri kalan 9 bin, 10 bin okul
Yine, eğitim emekçilerinin ek göstergelerinin
3600 olması gerektiği sadece Cumhuriyet Halk Partisinin değil
bütün partilerin seçim vaatlerinde vardı. E, diyoruz ki: Tamam, getirin;
biz getirmeyelim, siz getirin, biz de destek verelim. Yok. diyorlar. Neden?
Ekonomi iyi ama 3600 ek gösterge yok, ekonomi iyi ama sözleşmeliye kadro
yok, ücretliye kadro yok, atama yok ama ekonomi iyi! Ekonomi iyi, Türk
lirası dolar karşısında değer kaybediyor!
Buradan, bir de artan oranlı vergi dilimine son
verilmesi gerektiğini, maaşlarda sabit vergi oranına geçilmesi
gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.
Eğitime hazırlık ödeneği
yılda en az bir maaş tutarında olmalı ve tüm eğitim
çalışanlarını kapsamalı.
Atamalarda özellikle kadın öğretmenlere
karşı yapılan ayrımcılığa son verilmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Topal,
bağlayın sözlerinizi.
SERKAN TOPAL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ve özellikle, haklarında herhangi bir mahkeme
kararı olmadan, haksız hukuksuz bir şekilde ihraç edilen
öğretmen arkadaşlarımızın derhâl görevlerine iade
edilmeleri gerekiyor.
Özellikle, sendikal baskılara son verilmesi
gerektiğini söylüyoruz burada. Öğretmenler bir sendikaya üye olmaya
zorlanmamalı. Şimdi, tabii, AK PARTİli grup başkan
vekiliniz genelde diyor ki Yok öyle bir şey. Var ama. Bunu
araştıralım, gelin, bir komisyon kuralım. Gerçekten,
öğretmenler odasında ya da dışarıda belli bir
sendikaya mutlaka üye olması gerekiyor, malum sendikaya üye olmazsa
kadroya geçirilmeyeceği baskısı var mı, yok mu? Eğer
Yok. diyorsanız -ben burada olduğunu iddia ediyorum- o zaman,
gelin, bir komisyon kuralım.
Gerçekten birçok öğretmenimiz geçim derdinde,
kredini kartını ödeyemiyor. Hatta, şunu düşünüyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) Çok özür diliyorum
Sayın Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Ama lütfen, bağlayın
Sayın Topal.
Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum.
SERKAN TOPAL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Öğretmenler artık gerçekten geçim derdini
de bir kenara bırakıyor Acaba, attığım tweet
yüzünden açığa alınır mıyım, soruşturma
geçirir miyim? bunun endişesi içerisinde derse giriyor. Peki, böyle, bunu
düşünen bir öğretmenden biz nasıl başarı
bekleyebiliriz değerli arkadaşlar?
Değerli arkadaşlar, ülkemiz
Birleşmiş Milletlere üye 193 ülkenin 129undan nüfus olarak daha
fazladır, biliyorsunuz. Ama biz kaçıncıyız eğitimde,
biz kaçıncıyız değerli arkadaşlar?
Değerli arkadaşlar, ben son olarak
şunu söylüyorum: Gelin, eğitim sistemini hükûmet politikası
olmaktan çıkaralım, bir devlet politikası hâline getirelim ve
her yeni gelen bakan bu sistemle oynamasın, kim olursa olsun çünkü bu
bizim geleceğimiz. Geleceğimizle oynamayalım.
Hepinize çok teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Topal.
Değerli milletvekilleri, sisteme giren
milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim
şimdi.
Sayın Çepni
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Ezilenlerin Sosyalist Partisi Genel Başkanı Çiçek Otlunun
tutukluluğunun devam ettiğine ve siyasi soykırım
operasyonlarına son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
AKPnin ilk seçim yenilgisi 7 Hazirandan beri HDP ve
bileşenlerine gözaltı ve tutuklama terörü sürüyor. Partimizin
bileşeni Ezilenlerin Sosyalist Partisi Başkanı Çiçek Otlu iki
yıldır tutuklu. İki yıldır kurmaca gerekçelerle rehin
siyaseti sürüyor. İktidar Adli reform yapacağım. derken
öncelikle tutuklu siyasetçileri serbest bırakmalıdır. Çiçek
Otlunun bugün mahkemesi oluyor. Tüm siyasi tutsaklar serbest bırakılmalı,
siyasi soykırım operasyonlarına son verilmelidir.
BAŞKAN Sayın Kılıç.
41.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, milletlerin hayatı gibi eğitim
hayatının da inişli çıkışlı olduğuna
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milletlerin hayatı gibi, ona bağlı
olarak eğitim hayatı da inişli
çıkışlıdır. Medeniyette öncü olduğumuz dönemde
eğitim ve bilimde de ve fikirde de öncüydük. Sonra, Mehmet Akifi
dinleyelim:
Bir alay mekteb-i âlî denilen yerler var;
Sorunuz bunlara millet ne verir? Milyonlar.
Çok güzel, hiçbiri hakkında sözüm yok;
yalnız,
Ne yetiştirdi ki şunlar acaba?
Anlatınız.
İşimiz düştü mü tersâneye, yâhud
denize,
Mutlaka âdetimizdir, koşarız
İngilize.
Bir yıkık köprü için Belçikadan kalfa
gelir;
Hekimin hâzıkı bilmem nereden celbedilir.
Meselâ bütçe hesâbâtını yoktur
çıkaran...
Hadi mâliyyeye gelsin bakalım Mösyö Loran.
Hani tezgâhlarınız nerde? Sanâyi nerde?
Ya Brükselde, ya Berlinde, ya Mançesterde!
Siz gidin bunları ıslâha bakın
peyderpey.
Boş sözler sarf etmeyin bol keseden Âli Bey.
Şimdi eskisinden çok iyiyiz, kendimize yetiyor, işlerimizi kendimiz
yapıyoruz bazıları görmek istemeseler de.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaya
42.- Ankara Milletvekili Yıldırım
Kayanın, Kırşehir ili Dulkadirli köyünün ilkokul sorununun
çözüme kavuşturulmasından dolayı teşekkür ettiğine,
cemaat ve tarikatlara bağlı yurtlarda yaşanan sorunlara
ilişkin açıklaması
YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın Başkan,
öncelikle Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerine
teşekkür etmek istiyorum. Dün kürsüden yapmış olduğum
konuşmada Dulkadirli İlkokulunun kapatılma sorununu
çözeceklerini beyan ettiler. Bu, bizim için sevindirici. Bu kadar
hızlı hareket etmelerinden dolayı kendilerini kutluyorum. Ancak
dün yaşadığımız ciddi bir sorun var. Millî Eğitim
Bakanlığının protokol imzaladığı cemaat ve
tarikatlara bağlı yurtlarda sorun yaşanmaya devam ediyor.
Çocuklarımız gerçekten bu yurtlarda taciz ve tecavüze
uğruyorlar. Gaziantepte vicdanlarımızı sızlatan bir
olay daha yaşadık. İlkokul 2nci sınıfta 9
yaşındaki çocuğumuza Kadiri tarikatına bağlı
Hasan Hoca İlim Yayma Vakfı Yatılı Kur'an Kursunda
vakıf öğrenci sorumlusu tarafından taciz ve tecavüz
edildiği çocuğun dedesine anlatımıyla ortaya
çıkıyor.
Buradan Millî Eğitim Bakanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
43.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, Malatya ili Doğanyol ilçesi çiftçilerinin sulama
probleminin çözüme kavuşturulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Doğanyol ilçemizde çiftçilerimizin sulama
problemi mevcuttur. Bu sulama probleminin giderilmesi için hâlihazırda
Koldere, Damlı, Burç ve Doğanyol ilçe merkez mahalleleri için
Tarımsal Sulama Projesi ve Gökçe Göleti Projesi bulunmaktadır.
Koldere Köyü Sulama Suyu Projesinde (GES) güneş enerji sistemiyle, 200
kilovatlık bir enerji kaynağıyla tarım alanlarına
sulama sağlanacaktır. Diğer proje Gökçe Göletinin ise etüt ve
sondaj çalışmaları tamamlanmıştır fakat yapımına
henüz başlanmamıştır. Çiftçilerimizin sulama problemini
giderecek olan bu projelerin tamamlanmamış olması sulama
sıkıntısı içinde olan çiftçilerimizi zor durumda
bırakmaktadır. Çiftçilerimizin sulama imkânına
kavuşması için bir an önce ödenek tahsis edilerek projelerin hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şahin
44.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, İstanbul ili Fatih ilçesindeki İstanbul Erkek
Lisesinin öğrenci pansiyonunun yapılarak mağduriyetin
sonlandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Millî Eğitim Bakanlığı
yetkililerinin de Meclisimizde bulunması sebebiyle velilerimizin bir
isteğini ben dile getirmek istiyorum: İstanbul Fatih ilçesinde
bulunan İstanbul Erkek Lisesi yatılı olarak öğrenci kabul
etmektedir. 2016 yılı Ağustos ayında öğrenci pansiyonu
yıkılmış ve bir yıl içinde yenilenmesi taahhüt
edilmiş olmasına rağmen hâlen yenilenmemiş ve
yaklaşık 200e yakın öğrenci civardaki özel yurtlarda
kalarak sıkıntı yaşamaktadırlar, mağdur
olmaktadırlar. Velilerimiz Millî Eğitim Bakanlığından
bir an önce İstanbul Erkek Lisesi öğrenci pansiyonunun yapılarak
bu mağduriyetin sonlandırılmasını istemektedirler.
Teşekkür ederim efendim, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Enginyurt
45.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurtun, halk
eğitim kurslarında hizmet veren ücretli öğretmenlerin
sözleşmeli veya kadrolu olarak
çalıştırılmasının düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Millî Eğitim Bakanlığının
bürokratlarına şunu söylemek istiyorum: Halk eğitim
kurslarında ücretli öğretmen olarak binlerce insan istihdam ediliyor,
güzel bir proje. Yalnız altı ay çalıştıktan sonra bu
insanlar bir kenarda beklemeye itiliyor. Halk eğitim projeleri Türkiye
için faydalı, gençlerimiz için, insanımız için faydalı.
Öyleyse bu faydalı hizmeti yapan ücretli öğretmenleri sözleşmeli
veya kadrolu yapmayı düşünüyor muyuz? Düşünürsek
hayırlı bir iş yapmış olunur diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
46.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
gelişmiş ülkelerin çocuk işçilik konusunu önemsediğine ve
çocuk işçiliğiyle mücadele ettiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dünyada, gelişmiş ülkeler çocuk
işçilik konusunu önemsemekte ve çocuk işçiliğiyle mücadele
edilmektedir. Ülkemizde AKP iktidarları döneminde sanki çocuk işçilik
bilerek farklı düzenlemelerle yaygınlaştırılmaktadır.
Çıraklığın ve stajyer öğrenciliğin sistemde ucuz
işçi olarak değerlendirilmesinin önlenmesi beklenirken bu kanun
teklifi önünü açmaktadır. Çırak ve stajyerlerin işe
başladığı gün yaşlılık sigortası
kapsamına alınması sağlanarak en azından
mağduriyetleri önlenmelidir. Kanun teklifinde çırak stajyerler için
bu düzenlemenin yer almaması büyük eksikliktir. Konuyla ilgili kanun
teklifimiz vardır. Neden bu tekliflerimiz Genel Kurula getirilmemektedir?
Asıl düzenleme bu alanda sağlanmalıdır. Çırak ve
stajyerlerin, geriye dönük olarak da işletilerek yaşlılık
sigortası kapsamında ilk işe başladığı
günden itibaren sigortalı olmaları sağlanmalıdır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ağbaba...
47.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
depremde yıkılma riski bulunan Malatya ili Kemal Özalper
İlköğretim Okulunun taşınmasının elzem
olduğuna ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, Malatya Kemal Özalper
İlkokulu, 6 mahalleye hizmet eden bir okul ve eski bir ilkokul. Okulda
maalesef, standartların üzerinde öğrenci var, sınıflarda
50ye yakın öğrenci eğitim görmekte ve okulda toplam 2 bin
kişi eğitim görmekte.
Ayrıca, bu okul depreme dayanıklı
değil, daha önceden raporları var. Bu okulun Cemal Gürsel
Mahallesinde bir başka okula taşınması elzem, zorunlu.
Maalesef çok yoğun bir okul hem depreme dayanıksız ve hem de
okulun eski olması nedeniyle öğrenciler doğru eğitim
göremiyor.
Bu konuyu Millî Eğitim
Bakanlığımızın değerlendirerek Kemal Özalperi
bir başka okula taşımasını rica ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN Evet, değerli milletvekilleri,
şimdi, bölüm üzerinde şahıslar adına konuşmalara
geçiyoruz.
İlk söz İstanbul Milletvekili Erkan
Başa ait.
Buyurun Sayın Baş.
Süreniz beş dakikadır.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu, başta öğretmenlerimiz,
eğitim emekçileri olmak üzere ülkemizin alın teriyle yaşayan tüm
insanlarını sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
eğitim gibi önemli bir konu üzerine konuşuyoruz. Tabii, eğitim
dediğimizde gençlerimiz var, eğitim emekçileri öğretmenlerimiz
var, ülkemizin geleceği var. Ancak tabloyu paylaşmam gerekiyor;
televizyonlardan pek görülmüyor, ben gelirken saydım, iktidar partisinden
17 milletvekili var. Yani memleketin eğitimine dair bir tartışma
yapıyoruz, buna verdiğimiz önemi bu açıdan gösteriyor. Gerçekten
çok merak ediyorum yani biz eğitim sorunlarını
tartışmayacaksak neyi tartışacağız bu Genel
Kurulda? Bunun da takdirini halka bırakıyorum.
Tabii, Meclis böyle önem verince, ee, basın
iktidarın borazanı olunca basında da bu tartışmalar
yer bulmuyor. Dolayısıyla açık söyleyeyim, bazı
öğretmen arkadaşlarımızın bile ne tartıştığımızdan
haberi olmuyor. Ben bu kısa süre içerisinde nasıl yapacağım
bilmiyorum ama şu bize gönderilen kanun teklifinde ne amaçlanıyor
buna ilişkin bir iki çift laf edeceğim.
Sanıyorum şunu söylemek lazım en
başta: Ortada bütünlüklü bir eğitime bakış sorunu var. Yani
hepimiz biliyoruz ki daha önce söylendiği gibi, tek amacı kindar ve
dindar nesil yetiştirmek olan bir eğitim felsefesiyle iktidar bu
meseleye yaklaşıyor. Böyle yaklaştığında ve benim
söylediğimden başka hiç kimse doğruyu bilmez dediğinde,
işte bunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Gerçekten
yüreğimiz yanıyor. Yani şurada beş, altı yıl önce
biz 60 aya indirdiğinizde bu çocuklar neler çekecek, biliyor musunuz?
diye bağırdığımızda, sokaklarda eğitim
emekçileri, veliler Bu yaptığınız şey yanlış.
dediğinde hiç kimsenin sözünü dinlemediniz, insanları
gazladınız, copladınız, dövdünüz, döve döve o yasayı
çıkardınız 60 ay diye, şimdi geldiniz, diyorsunuz ki biz
bunu düzeltelim. İşte itiraz ettiğimiz şey bu yani
bütünlüklü bir bakış yok; bütünlüklü bakış, iktidarın
sadece o anlık ihtiyaçlarıyla örtülmüş oluyor. Ben şunu
sormak istiyorum: Yedi yılda bu ülkenin 8 milyon evladı sizin
verdiğiniz o karar yüzünden deneme tahtasında acılar çekti, hiç
mi vicdanınız sızlamıyor diye sormak gerekiyor.
Başka ne var bu elimizdeki kanun teklifinde?
İşte yazmışız 5inci madde, 8inci madde, 9uncu
madde
Esas olarak şunu yapıyorsunuz: Çıraklık
eğitimini on iki yıllık eğitimin içerisine
alıyorsunuz. Ya, arkadaşlar, biz burada isyan ediyoruz, diyoruz ki:
Bu memlekette çocuk işçiliği diye bir sorun var, çocuk işçiler
ölüyorlar. Bakın, önümde rakamlar var; 2012de 32 çocuk, 2013te 59 çocuk,
2014te 54, 63, 56, 60, 67, 2019un ilk altı ayında 26 çocuk
ölmüş. Siz şimdi patronlar, organize sanayi bölgesi yönetimleri daha
kolay para kazansın diye ne yapıyorsunuz? Bu çıraklık
meselesini de genel eğitimin içerisine alıyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, sanıyorum pek ilgilenen yok ama şu belgeye dikkatinizi
çekiyorum. Bu nedir, elimde tuttuğum? Millî Eğitim
Bakanlığının geçtiğimiz günlerde yapılan sınavdan
sonra ortaya çıkarttığı bir sınav değerlendirmesi.
Şimdi, kusura bakmayın, bir hatırlatmada bulunacağım,
hepimiz izlemişizdir -en azından izlemişizdir,
kitabını okumadıysak bile- Hababam Sınıfında
bir sahne var, bütün sınıf sınıfta kalıyor, Mahmut
Hoca karneleri vermek için velileri çağırıyor, diyor ki:
Veliler gelsin çünkü bu karne aynı zamanda sizin velilik karnenizdir.
Ben de diyorum ki: Arkadaşlar, AKPli tüm vekiller şu Millî
Eğitim Bakanlığının sınav değerlendirmesini
bir okusunlar. Bu, aynı zamanda sizin on yedi yıldır nasıl
bir ülke yönettiğinizin karnesi. Bakın, niye önemli biliyor musunuz?
Bu sınavda değerlendirilen çocuklar aşağı yukarı
10-11 yaşında çocuklar ve siz iktidara geldiğinizde daha
doğmamışlardı. Sizin iktidarınızın 4ncü,
5inci yılında bu çocuklar eğitime başladılar ve tamamen
siz yetiştirdiniz. Millî Eğitim Bakanlığı diyor ki: 1
milyon 29 bin 555 öğrenci bu sınava girmiş arkadaşlar.
Bakın, bu öğrencilerin yaklaşık 72 bini bir tek matematik
sorusunu bile çözememiş; sizin yetiştirdiğiniz çocuklar, 72 bin
çocuk bir tek matematik sorusu çözememiş. Ha, diyeceksiniz ki: Matematik
zor. Arkadaşlar, gerçekten yüreğim sızlıyor okurken, sekiz
yıl okutuyorsunuz bu çocukları, sınava sokuyorsunuz, 1.338i tek
bir Türkçe sorusunu doğru yapamıyor yani ortaya çıkan sonuç bu.
Yalnız daha acısı, daha önemlisi var. Bakın, ben not
alırken şöyle yazdım: Millî Eğitim Bakanlığı
sonuçlardan utanıyor, verileri gizliyor. Ne söylüyorum burada? Şimdi,
bu raporun aynısını Millî Eğitim Bakanlığı
geçen sene de çıkarmış, o sınavda şöyle bir
değerlendirme yapmış: Özel okullar ile devlet
okullarını mukayese etmiş geçen sene. Bu sene yüzü
kızarmış, bunu mukayese edemiyor. Dolayısıyla biz bu
seneki durumu bilmiyoruz, sadece tahminlerde bulunabiliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) İzin verirseniz
devam edeyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, bu çok önemli yani parası olanın çocuğunun
gittiği özel okul ile parası olmayanın çocuğunun
gittiği devlet okulları arasındaki farka bakın: Özel
okuldaki çocuklar sınavda 130 puan önde başlıyorlar. Vicdan
mı arkadaşlar bu ya? Bir insanın sadece annesi babası onu
özel okula gönderemiyor diye ortalamada 130 puan geriden başlamasını
vicdanımız kaldırabiliyor mu? Yani bu rakamlara baktığımızda,
örneğin, değerli arkadaşlar, bakın, özel okullar ile
yatılı bölge okulları arasındaki fark 103 puan yani
yatılı bölge okulları -durumu yok ailenin çocuğu
okutabilmek için, mecbur oraya gönderiyor- 103 puan daha önde
başlıyor. Şimdi, bu eşitsizlikle, bu adaletsizlikle
gerçekten eğitim sistemini çözmek mümkün değil. Onun için,
doğrusu, önce bunu tartışmaktır, önce bu memleketin tüm
evlatlarının, işçi çocuklarının da eğitim
alabilme hakkını sağlamamız gerekiyor; ondan sonra
eğitimde hangi yamayı yapacağımız üzerine
konuşabiliriz.
Değerli arkadaşlar, tabii çok konu var ama
söz almışken mutlaka değinmem gereken bir konu var, çok
hızlı biçimde toparlamaya çalışacağım.
Eğitimi tartışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum
Sayın Baş, bağlayın sözlerinizi.
ERKAN BAŞ (Devamla) Bu eğitimi
tartışırken, burada, bir buçuk yıldır adalet
arayışı içerisinde olan bir babanın sesini Genel Kurula
taşımazsam eksik bir şey bırakmış olurum
Değerli AKP milletvekilleri, bakın size
sesleniyorum, özel olarak size sesleniyorum: Çok ama çok kötü bir şey
yaptınız. Kabul edilemez, hiçbir vicdanın adalet
anlayışına sığmayan bir vebaliniz var. Tahmin
edeceğiniz üzere Rabia Naz cinayetinden söz ediyorum. Üzerini örtmeye
çalıştığınız ama şu anda bütün Türkiyenin
konuştuğu bu cinayetten söz ediyorum. Üzerini kapatmak istiyordunuz
ama mücadeleci, inatçı bir baba çıktı, üstelik -altını
çiziyorum- bu baba yıllarca sizin partiniz için emek vermiş, sizin
partinizin üyesi bir babaydı. Sadece yüksek mevkilerde
tanıdığı olan birileri araya girdi diye bu örtüldü. Bu
vicdansızlığa karşı ses çıkartın istiyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, üç gün
önce, gazeteci olduğunu iddia eden ama hep iktidarı savunan Cem Küçük
şöyle bir şey söylemiş: Rabia Naz olayı örtülmüştür.
Bunu biz söyledik. Bu örtülmüştür. Bu tür eleştirilere konu gelince
AK PARTİliler hemen telefon açıyor, beni arıyor, patronumu
arıyor.
Değerli arkadaşlar, soruyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN BAŞ (Devamla) Üç sorum var.
BAŞKAN Sayın Baş, lütfen
bağlayın.
ERKAN BAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, Cem Küçük diyor ki: Ben bu konuyu
konuştuğum zaman AK PARTİliler beni arıyor. Ben de
buradan soruyorum: Cem Küçükü arayıp Rabia Naz olayını
konuşma diyen AKPliler kimlerdir? Bu konunun üzeri neden örtülmektedir?
Neden bu konunun konuşulması istenmemektedir. AKP milletvekili
Canikli, Rabianın babası Şaban Vatan hakkında neden 5 kez
suç duyurusunda bulunmuştur? Ve en önemlisi arkadaşlar, Rabia Naz
evladımız neden öldürülmüştür, kim öldürmüştür, bunu kim
örtmektedir? Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baş.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
İki dakikayla sınırlı
tutacağımı söylemiştim grup başkan vekillerinin
konuşmalarını, size hatırlatayım, yoktunuz o ara.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Erkan Başın görüşülmekte olan 90
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkür ederim,
çok sağ olunuz.
Sayın hatip konuşmasında Rabia Nazla
alakalı konuya geldi. Rabia Naz tabii hepimizin yüreğini
sızlatan bir konudur.
Şimdi, geçtiğimiz haftalarda zaten bir
soru önergesine konu oldu. Giresun Milletvekilimiz Sabri Öztürk bir
konuşma yaptılar ve konuşmasında zaten bu konuya dair
nasıl bir yaklaşım içerisinde olduğumuzun altını
çizdiler.
Hatırlayacaksınız, olay basına
mevzu olduktan sonra Adalet Bakanımız bu konuda gerekli
girişimleri yaptı. Bu konuyla alakalı hukuki süreç çok
yakın bir şekilde takip ediliyor. Hiç kimse bir şeyin üzerini
örtmüyor. Bir çocuğun cinayete kurban gitme şüphesinin üzerini hiç
kimse örtemez, olamaz böyle bir şey. Bu manada, hiçbir siyasi parti,
hiçbir milletvekili bu konuya dair en ufak bir şey yapamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Bu, önemli bir mevzu.
Grubumuz olarak bu konunun sonuna kadar biz takipçisiyiz çünkü sonunda
baktığımız şey, hayatını kaybeden bir
çocuğumuz var. Bu manada, gerçeğin bilinmesi önce ailesi, sonra da
milletimiz açısından çok önemli. Biz de grup olarak bunun
takipçisiyiz.
Yalnız ben sayın hatipten rica ediyorum,
bir ima yaratmak yerine, kimdir arayan milletvekili? Eğer biliyorsa da biz
öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baş, soruya
cevap vermek üzere yerinizden size söz veriyorum.
49.- İstanbul Milletvekili Erkan
Başın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Değerli Başkan.
Değerli arkadaşlar, konuyu gündeme getirme
nedenim bellidir. Yani bir baba bir buçuk yıldır sesini duyurabilmek
için elinden gelen her şeyi yapıyor ve maalesef, konu bir biçimde
açıklığa kavuşmuyor ve üzerindeki şaibe devam ediyor.
Şimdi, ben, tabii, AKP Grubunun iç
ilişkilerini, parti işleyişini bilmek durumunda değilim.
Dolayısıyla şöyle bir töhmet altında da bırakmak
istemem: Bütün grup oturup karar veriyor ve bu cinayeti örtmeye çalışıyor
demiyorum. Fakat somut bir bilgiden söz ediyorum, diyorum ki iktidara
yakınlığını hepimizin bildiği gazeteci Cem Küçük
seçim yenilgisi üzerine bir muhasebe yaparken diyor ki: Bizim içimizden
birtakım insanlar bizim yaptığımız birtakım hataları
dile getirdiğimizde bunun üzerini örtüyor. Örneğin, Rabia Naz
cinayetinin üzeri örtülüyor. Cem Küçük diyor ki: Ben, Rabia Naz cinayetinden
ne zaman söz etsem AK PARTİliler beni arıyor, patronumu arıyor,
bu konunun konuşulmasını istemiyor. Dolayısıyla benim
önerim, sorunun muhatabı olan Cem Küçüke arkadaşların
ulaşması ve bu sorunun yanıtını alıp Genel Kurulu
da bilgilendirmesi. Takdir edersiniz ki ben Cem Küçüke sorsam, bu konuda bana
yanıt vermeyecek.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Söz vereceğim ama Sayın
Oluçun söz talebi var Sayın Zengin.
Buyurun Sayın Oluç.
50.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Giresun ili Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz
başta olmak üzere çocuk ölümlerinde etkili ve yeterli soruşturma
yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verdikleri Meclis araştırma önergesinin reddedildiğine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Zengine bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Biz
geçtiğimiz hafta burada bir araştırma önergesi verdik Rabia
Nazla ilgili ve bu önerge sizlerin oylarıyla reddedildi. Gerekçede
Şimdi askerlik yasasını konuşuyoruz, önümüzdeki günlerde
tekrar bu konuyu biz gündeme getireceğiz. dediniz. Şimdi, bu konuda
Mecliste grubu olan bütün partilerin ve grubu olamayan partilerin de çok hassas
olduğunu biliyoruz, bu konuda çeşitli açıklamalar da
yapıldı fakat ne hikmetse Rabia Naz konusunda ortak bir
araştırma komisyonu kurmamız mümkün olmadı bugüne kadar,
sadece konuşmalarda kaldı her şey. Ben o nedenle bir kez daha
bunu hatırlatmak istedim. Bizim araştırma önergemiz sizin
oylarınızla reddedildi. Şimdi, eğer hakikaten bu konuda,
hep birlikte -samimiysek- adım atma zamanıdır, askerlik
yasası da geçmiş oldu diye söylüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
51.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve İstanbul Milletvekili
Erkan Başın ağır ithamlarda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Sayın Saruhan, hatırlatmaya gerek yok, ben
zaten biliyorum mevzuyu, kendilerinin bu konuda grup olarak bir öneride
bulunduklarının farkındayız fakat bu, tabii, bir tercih meselesi
bir tarafıyla; bir tarafıyla zaten Adalet
Bakanlığımız soruşturmayla alakalı bütün
takipleri yapıyor, devam eden bir yargı süreci var. Bu konuya dair,
ben ileriki günlerde de arkadaşlarımızdan rica edeceğim,
özellikle Giresun Milletvekilimiz Sabri Öztürk Bey tekrar bu konuyu burada daha
detaylı anlatsın. Biz kendisiyle daha çok yeni, yaklaşık
dört ya da beş gün evvel uzunca bir konuşma yaptık: Olay nedir,
nasıl cereyan etti, Adli Tıptan gelen ilk raporlar nedir? Bu konuyla
alakalı süreç zaten yargıda. Şu anda ihmal edilen, atlanan bir
durum yok. Kaldı ki biz medya üzerinden eğer burada
Sayın Erkan
Baş şimdi konuşmasında ifade etti, televizyonda
duyduğumuz bir meseleden yola çıkarak Söyleyin kim bu AK
PARTİliler? Bunun cevabını, eğer burada
söylüyorsanız, siz öğreneceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bağlayın
sözlerinizi Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ben hayatımda Cem
Küçükü ne gördüm ne tanıştım ne konuştum ne de ararım
açıkçası. Benim işim bu değil ama siz burada bunu Meclise
taşıyarak oradan, televizyonda duyduğunuz bir cümleden bize
ithamda bulunuyorsanız o ismi öğrenerek buraya gelmeniz lazım.
Kimdir arayanlar, kim? Bunu ben araştırmak durumunda değilim.
Çok ağır bir ithamda bulunuyorsunuz. O yüzden, lütfen Sayın
Baş arasın, kimse -çünkü ben şahısla
tanışmıyorum- öğrensin ve ona göre biz de bilelim kimdir
bu. Böyle yuvarlak laflarla itham edilmek istemiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Baş, yerinizden söz
vereceğim, sadece açıklama isteniyor sizden.
Buyurun.
52.- İstanbul Milletvekili Erkan
Başın, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN BAŞ (İstanbul) Ya, tabii ki böyle
bir uzatma niyetim yok ama takdir edersiniz ki konu çok önemli, bir buçuk
yıldır isyan eden bir babanın çığlığını
nihayet Genel Kurul tartışıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ortada
birtakım iddialar var. Biz tabii ki bu iddiaların yüzde yüz
doğru olduğunu söyleyemeyiz fakat evladını kaybetmiş
bir ailenin acısı var ve ikna olmak istiyorlar, bu konunun
araştırılmasını istiyorlar. Bir kaygıları
var, diyorlar ki: Biz daha önce AK PARTİnin Giresun il örgütü
içerisindeydik. Buradan yola çıkarak bir kaygı ifade ediyorlar; bu,
kıymetini artırıyor: Bu tarz olayların üzeri örtülebilir
kaygısı taşıyoruz. diyorlar ve gittikçe bu artık
onlar açısından inanılır bir vakıa hâline gelmiş.
Konu defalarca gündeme gelmiş. Şimdi ben
niye gündeme getiriyorum? Normalde, bizim partimizle ilgili herhangi bir
basın mensubu böyle önemli bir konuda bir iddiada bulunsa ben
doğrudan o basın mensubunu arar, Bizim partimizden bunu yapan
kimdir? derim. Belki de gerçekten birileri AKPnin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum
Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (İstanbul) Yani ben Cem
Küçükün kişiliğini, kimliğini, gazetecilik duruşunu vesaire
bilen birisi olarak, AK PARTİden birisi aramadan böyle bir şey
söyleyecek olmasına ihtimal vermiyorum. Ama eğer arkadaşlar
Yok, biz aramayız. diyorlarsa ben seve seve ararım eğer
takipçisi olacaklarsa, Cem Küçüke AKP grup başkan vekilinin kendisinden,
kendisini arayan AK PARTİlilerin kim olduğunu, bu olayı örtmek
isteyen AK PARTİlilerin kim olduğunu öğrenmek istediğini
söylerim. Yeter ki bu gencecik çocuğumuzun, kardeşimizin cinayeti
aydınlansın; başka bir amacımız yok.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baş.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN Şimdi şahıslar
adına ikinci konuşmacıya söz vereceğim.
Samsun Milletvekili Bedri Yaşar
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Zeytin Dalı Harekâtı
şehidimiz Mikail Candana Allahtan rahmet, kederli ailesine ve yüce Türk
milletine başsağlığı diliyorum.
Hiçbir itiraza mahal vermeyecek şekilde
İstanbul seçimlerini kazanan Ekrem İmamoğlunu tebrik ediyorum,
yeni görevinde de başarılar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ben, Samsun Terme
ilçesinde yaşadığımız sel felaketiyle ilgili sizlere
bilgi vermek istiyorum. Dün, partimizin görevlendirdiği Antalya
Milletvekilimiz Feridun Bahşiyle beraber Samsun Terme ilçesinde selden
hasar gören vatandaşlarımızla sohbet ettik.
Değerli milletvekilleri, size önce şunu
söylemek isterim ki: Sel kelimesi, duyduğumuz anda hepimizin tüylerini
diken diken ediyor çünkü ülkemiz son dönemlerde selle ilgili çok ciddi
felaketler yaşadı. İşte, Lüleburgaz tren faciası,
Pamukova tren faciası
Geçtiğimiz günlerde Araklıda 7
vatandaşımızı kaybettik. Yine devamında da Termede
gerçekten çok ciddi oranda felaketlere muhatap olmuş
hemşehrilerimizle görüştük.
Önce, Terme ilçemizdeki Bazlamaç Mahallemizde 2 tane
köprü yıkılmış, büyükbaş hayvanlar toprak altında
kalmış, düz alanlarda tüm tarım alanları zarar görmüştü.
Devamında, Sakarlı Mahallesinde yine binlerce dönüm tarım
arazisi tamamen tahrip olmuş, 50 ev su ve çamur nedeniyle hasar
görmüş, 3 köprü yıkılmış, yollar da tahrip
olmuştu. Ayrıca, bir tavuk çiftliğinde 100 binin üzerinde kümes
hayvanı zarar görürken 850 bin yumurta da telef olmuş.
Vatandaşlarımıza ait kümes hayvanlarında da yine zayiatlar
var. Kozluk Mahallemizdeki mahalle camisinin zemin katında bulunan Kuran
kursunun bütün mobilyaları, halıları, halı altı
ısıtmaları, klimaları, bütün beyaz eşyaları,
mutfak eşyaları dahi kullanılamaz hâle geldi. Çok sayıda
evde su baskını yaşanmış, tarım arazileri ise
tamamen diyebileceğimiz düzeyde hasara uğramıştır.
Aynı şekilde, bu ziyaretlerin arkasından Ticaret Odası
Başkanımızla görüştük, o da Sanayi Mahallesindeki iş
yerlerinin belli kesimlerini su bastığını,
vatandaşımızın iş faaliyetlerini yürütemez durumda
olduğunu söyledi. Devamında ziraat odası
başkanımızla görüştük, o da özellikle ziraat
alanlarında soya fasulyesi başta olmak üzere, mısır ve
pirinç tarlalarında çok ciddi kayıplar olduğunu söyledi;
çoğunda tarım sigortasının olmadığı,
devletin tespitlerinin devam ettiği konusunda bize bilgiler verdi.
Kaymakam beyle görüşmemizde de
O da sel felaketinin olduğu bölgede
belediye başkanıyla tespitlerde bulunuyordu. Tabii, selden
kaynaklanan salgın hastalıklar olabileceği yönündeki ihtimale
karşı sağlık çalışanlarımız da ilgili
çalışmalarını yürütüyorlardı. Tabii, bütün bunları
söylerken aynı zamanda Terme, Karadeniz acil eylem planı içerisinde
bir sürü de yatırım bekliyordu. Şimdi, bizlerin sel
felaketlerinin arkasından, bu tür felaketlerde hep söylediğimiz bir
şey var: Devlet büyüktür, yaraları saracaktır. Hiç merak
etmeyin, bunun da altından kalkacağız.
Değerli arkadaşlar, müteaddit defalar bu
kürsüden hitap ettiğim, söylediğim gibi, bakın, bunlar
önlenebilir hadiselerdir yani sizler yağmur yağdığı
zaman suyun denize ulaşacağı alanlar üzerindeki yolları
açarsanız bu felaketler olmaz. Termede de böyle oldu, dere
yataklarının denizle buluştuğu yerlerde yığılmalar
oluştu, su geriye doğru geldi, tarlaları bastı,
devamında -köprüler var- 3-4 tane köprü uçtu. Peki, ne oldu? Köprülerin
yüksekliği hesap edilirken mühendislik hatası yapıldı.
mı diyelim, bilemiyorum ama biz mühendisler -ben de bir inşaat
mühendisiyim- bu hesapları yaparken ülkemizdeki elli yıllık,
yetmiş yıllık feyezanlara bakarız, yağan
yağış oranlarına bakarız, derelerin debilerine
bakarız, bu debilere göre köprü yüksekliklerini tayin ederiz. Ama görülen
o ki benim gezdiğim köprülerin tamamında köprü yükseklikleri
düşük. Dolayısıyla bir taş gelme anında veyahut kütük,
ağaç geldiği anda köprüler tümüyle tıkandı, su da geriye
doğru gitti, arazinin tamamını bastı. Özeti şu: Bunlar
hesap edilebilir problemler, bunlar daha önceden öngörülebilir problemler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın Sayın
Yaşar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Biz bu hesabı
kitabı yaptığımız zaman, dere yataklarını
temizlediğimiz zaman, köprü yüksekliklerini standartlara göre
yaptığımız takdirde siz de göreceksiniz ki
Çünkü orada
yapılan kısımlar da var; mesela Kozluk bölgesinde dere
ıslahı yapılmış, nispeten Kozluk bölgesinde zarar daha
az ama diğer taraflarda bu dere ıslahları yapılmamış,
derelerde temizlikler yapılmamış. Gerekli tedbirler alınmadığı
için
Aynı şekilde sanayi bölgesinde de altyapıyla ilgili
çalışmalar yapılırken yine elli yıllık,
altmış yıllık o bölgeye yağan yağış
oranları tespit edilir, altyapıdaki beton boruların çapları
da buna göre tayin edilir. Ne hikmetse, işte, bu sağlıksız
yapılaşma
Ne bileyim, biz 1.000 metrekare alanda 100 kişi
yaşayacak diye hesap ederken işte bu çarpık
yapılaşmayı, çarpık nüfus yoğunluğunu
altyapı taşımıyor; taşımadığı
zaman da sanayi siteleri hepimiz gördüğü gibi sular altında.
Sonuç olarak esnafımız diyor ki:
Borçlarımız ertelensin. Sadece borçlarımızın
ertelenmesi yetmez, iş kayıplarımız var. İş
kayıplarımızın giderilmesine yönelik de devlet
yanımızda olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yaşar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bugün
müsamahalı bir gününüz, inşallah biz de ondan istifade edelim.
BAŞKAN Her zaman öyle olmaya
çalışıyorum.
Buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Teşekkür
ederim, sağ olun.
Çiftçilerimiz de diyor ki: Zararlarımız
bir an önce tespit edilsin. İlk on günde, on beş günde arazide bol
miktarda devleti görüyoruz ama on beş gün sonra hâlimizi
hatırımızı çok fazla soran da çıkmıyor. Şu
tespitler bir an önce yapılsın, zararlarımız bir an önce
karşılansın. Devamında Selden dolayı arazide çok
ciddi lığ dediğimiz, mil dediğimiz
yığılmalar var. Bunlar da sivrisineğin
çoğalmasını sağlayan ortamlar. Herhangi bir salgın
hastalığa fırsat vermemek için bir an önce sağlık
tedbirleri de alınsın. diyorlar.
Aynı şekilde, burası Karadeniz acil
eylem planı içerisinde. Her şeyden tasarruf olur ama felaketler Biz
geliyoruz. diyor. Bu bölgeyle ilgili yatırımlar
Özellikle
Salıpazarı Baraj Projesi zaten acil eylem planı içerisinde var,
dere ıslahları var, saha çalışmaları var. Buralarla
ilgili ödenekler bir an önce açılsın, yaralar bir an önce
sarılsın. diyorlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ümit
ediyorum ki devlet bir an önce bu yaraları sarar.
Teşekkürler Sayın Başkan.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yaşar.
Sayın Zengin söz talebiniz devam ediyor mu
geçti mi?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hayır,
teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
Sisteme giren Sayın İslam, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslamın, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimi sonucunda yeniden kazanan Ekrem
İmamoğlunu kutladığına, Gezi direnişi
davasına ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan
Kaftancıoğlu üzerinden siyasilere yapılan baskıyı
kınadığına, özel sektörde de çalışma imkânı
bulunmayan KHKyle ihraç edilen öğretmenlerin ne yapması
gerektiğini AK PARTİ Grubu ile AK PARTİye destek verenlerden
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle,
yenilenen İstanbul seçiminde İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığını kazanan Sayın İmamoğlunu
ve Cumhuriyet Halk Partisini ve Türkiyedeki demokrasi ittifakını
içtenlikle kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Gezi davasını ve CHP İstanbul İl
Başkanı Sayın Kaftancıoğlu üzerinden siyasilere
yapılan her türlü baskıyı, halka yapılan her türlü
baskıyı protesto ediyorum, kınıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, referandumda
başlayan hayır cephesi, aslında hayra hizmet eden hayır
cephesi son yapılan bir ölçümle yüzde 58e ulaştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum
Sayın İslam.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
O referandumu bugün yapsaydık Türkiye bu rejimi
yaşamayacaktı. Her neyse bu konulara daha ileride geleceğim.
Bugün, üzerinde konuştuğumuz kanun
teklifinin, sıra sayısının kapağını
okuduğumda Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
ibaresi beni
biraz heyecanlandırdı ama içine baktım; içinde, 41.397
öğretmenden yani KHKyle atılan 41.397 öğretmenden herhangi bir
haber yok; açlığa terk edilmiş durumdalar, özel sektörde de
çalışma imkânı bulamıyorlar tıpkı diğer
KHKliler gibi. Bu konuda sizi düşünceye davet ediyorum arkadaşlar.
Bu insanların ne yapmasını istiyorsunuz, ne öneriyorsunuz? AK
PARTİ Grubu ve AK PARTİye destek verenler bunu bize
açıklamalı.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Eksik
54.- Iğdır Milletvekili Habip Eksikin,
Iğdır ili Hasanhan köyünde vatandaşlara vadedilen çorak
toprakların ıslah edileceği sözünün yerine getirilmediğine
ve Iğdırlıların yayla sorununun çözüme
kavuşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Iğdır Hasanhan köyünde daha önce
yapılan toprak reformunda vatandaşlarımıza çorak
topraklarının ıslah edileceği sözü verilmiş fakat bu
söz yerine getirilmemiş. Bu vatandaşlarımızın
toprakları ıslah edilmediği için, bu reformdan dolayı
yapılan taksitlerini ödeyemiyorlar. Bu konuya ilgililer el
atmalıdır ve Hasanhan köylüsünün bu ödeyemedikleri taksitleri
ertelenmelidir.
Bir de Ardahan ve Artvin Valiliği,
Iğdırlı insanımızın koyunlarını
günlerce kamyonlar üzerinde bekletti ve yaylalara girmesine izin vermedi. 100e
yakın hayvan telef oldu. Vatandaşlarımızın bu yayla
sorunları derhâl halledilmeli ve zararları karşılanmalıdır.
Sayın Başkanım, teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Özel, söz talebiniz var, değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun.
55.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 4+4+4
eğitim sistemiyle çocukların eğitimiyle ve zekâ gelişimiyle
oynandığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
görüşmekte olduğumuz yasa aslında altı yıl önce burada
4+4+4 diye herkesin gözünün önünde büyük bir vahşetle, milletvekilleri
darp edilerek ve ilk 7 maddesi müzakere edilip kalan 20 maddesi Komisyonda
hızlı hızlı okunup üzerindeki söz talepleri
karşılanmadan ve Söz talebi var. ifadeleri hâlâ tutanaklarda yer
alırken Söz talebi olmadığına göre oylarınıza
sunuyorum. denilerek bir kaba kuvvetle geçirilmiş ve alkışlar
arasında çok önemli bir iş yapılmış gibi
düşünülmüştür.
Eylül 2012de FETÖnün yayın organı
Kanaltürke çıkan Recep Tayyip Erdoğan bizim 66 ay-69 ay
itirazlarımıza şu cevabı vermiştir: Şimdi,
şunu bir defa açık net ortaya koymak lazım: Biliyorsunuz, bu
işe şu anda karşı bir kampanya var. Bakın, bu 66 ay
meselesinde gidip doktor raporu alanları evlatlarına ihanetle
vasıflandırıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum,
buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Niye Benim evladım geri
zekâlı. diyor? Yani, iki ay mı senin evladını iyi noktaya
getirecek? Ne demek ya? Ben de babayım, biz de
çocuklarımızı yaşları daha gelmeden okula
başlattık.
O gün bizim itiraz ettiğimiz 66 ay şimdi
69 ay yapılıyor; o gün 69u 66 yapmışlardı ve ancak
çocuğuna doktor raporu alırsan 69 aydı. Kendi çocuğunuza
geri zekâlı diyorsunuz. diyen zihniyet bugün hatasını gördü.
Maalesef yine haklı çıktık, maalesef yine
kandırıldılar, maalesef yine yanıldılar ama maalesef
çocuklarımızın eğitimiyle ve zekâ gelişimiyle de
oynadılar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, birinci
bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Sisteme giren milletvekili
bulunmadığından soru-cevap işlemini geçiyoruz.
Şimdi bölümde yer alan maddeler üzerindeki
önergeleri görüşmeye başlıyoruz.
1inci madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesinin tekliften çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Abdullah
Koç Dersim
Dağ Ali
Kenanoğlu
Ağrı Diyarbakır İstanbul
Ömer
Öcalan Nusrettin
Maçin Dirayet Dilan
Taşdemir
Şanlıurfa Şanlıurfa
Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında Diyarbakır
Milletvekili Dersim Dağ konuşacaktır.
Buyurun Sayın Dağ. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP iktidarı on yedi yıl boyunca toplumu
ve özellikle de gençleri kendi siyasi ideolojisine kanalize etmek için çaba
göstermiştir. Bunu, devletin tüm imkân ve olanaklarıyla ve çoğu
zaman da şiddet ve korku politikalarına başvurarak hayata
geçirmiştir. Gençler üzerindeki tüm politikalar, daha çok eğitim
sistemi üzerinde sürekli yapılan değişikliklerle uygulanmaya
çalışılmıştır. On yedi yılın sonunda
dönüp bugünkü mevcut eğitim sistemine baktığımızda
özgürlükçü, demokratik, kamusal ve bilimsel değerlerden uzak, ana dilinde
eğitim hakkını yok sayan; niteliği değil,
niceliği esas alan; cemaatlere peşkeş çekilmiş,
içeriği boşaltılmış bir eğitim sistemi
görmekteyiz. Her tür ve düzeyde devlet okullarının bilinçli
politikalarla niteliğinin geriletildiği; eğitimi
özelleştirme, piyasalaştırma uygulamalarının bir
sonucu olarak da ne yazık ki toplumun kamu okullarından umudunu
kestiği bir dönemle karşı karşıyayız.
Yükseköğretime devam eden öğrenciler için
barınma hizmeti; KYKnin yurtları, üniversite yurtları, özel
yurtlar, vakıf-cemaat yurtları, kiralık evler ve aile yanı
olarak karşılanmaya çalışılmaktadır.
Hâlihazırdaki durum, aile yanı dışarıda
bırakıldığında, yükseköğretim öğrencileri
için barınma meselesinin ticaret konusu hâline geldiğini açıkça
göstermektedir. Cemaat ve KYK yurtları harcama giderlerini fazlasıyla
öğrencilerden çıkarmaktadır. Siyasi iktidarın icra birimi
olarak KYK, maliyetlerini kısa sürede çıkarabildiği hâlde, yurt
yapımını yeterince gerçekleştirmeyerek öğrencileri
cemaatlere ve özel sektöre mahkûm bırakmaktadır. Özellikle yeni
açılan üniversitelerde KYK yurtları bulunmadığı gibi
özel yurtların da olmaması ve konut yapısının da öğrencilerin
ev bulmasına müsait olmaması, öğrencilerin
kayıtlarını sildirip evlerine dönmelerine neden olmaktadır;
kalabilecek yer bulanlar ise çoğunlukla kötü koşullarda
barınmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; KYKnin 2017 Yılı Faaliyet Raporu verilerine göre,
devlet yurtlarında barınmak için 2017-2018 öğretim
yılında KYKye başvuran 394 bin öğrenciden 333 bin
öğrenci yurtlara yerleştirilmiştir. Yine aynı rapora göre,
766 devlet yurdundaki toplam yatak kapasitesi 629.762dir. Ancak,
Yükseköğretim Kurumunun aynı zaman dilimiyle ilgili ortaya
koyduğu veriler Türkiye'de toplam 7 milyon 560 bin yükseköğretim
öğrencisi olduğunu göstermektedir. Başka bir şekilde ifade
etmek gerekirse ülkemizde sadece 4,2 milyonu lisans öğrencisi olmak üzere,
7,5 milyondan fazla yükseköğretim öğrencisi için 629.762 kişilik
yurt kapasitesi bulunmakta ve her 12 öğrenciye sadece 1 yatak
düşmektedir. Sınırlı kapasiteye rağmen devlet
yurtlarına yerleşebilen öğrenciler, zaman zaman 6 ve 8
kişiyi bulan odalar, rutubetli ve temizliğe özen gösterilmeyen
yaşam alanları, yetersiz etüt salonları, yeterince hijyenik
olmayan lavabo ve tuvalet sorunlarıyla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Farklı ücrete tabi devlet yurtlarında ise hem
ücret hem de hizmet farklılaşmaktadır. Ancak burada bahsedilen
hizmet, bireylerin en doğal hakkı olan barınmayı bir hak
olmaktan çıkarıp olanaklarına göre fiyatı
farklılaşan bir metaya çevirmektedir. Bu, aynı zamanda Paran
kadar iyi yaşa. mantığıdır. Bu olgu,
yükseköğretim içindeki eşitsizlikleri yeniden üretmektedir.
Diğer taraftan, önemli bir sorun da yurtlara
kabul edilme aşamasında yaşanmaktadır. KYKye başvuran
öğrenciler güvenlik soruşturmasından geçirilmekte, temel
hakları olan gösteri ve yürüyüşlere katılma ya da etnik kimlik
vesaire gibi nedenlerle yurt ve burs haklarından mahrum
bırakılmaktadırlar. Bunun yanı sıra, yurtlara
yerleşebilmiş, şanslı olarak ifade edebileceğimiz
öğrencilerin yurt girişlerinde ve yemekhanelerdeki parmak izi
uygulamasıyla kişisel bilgileri elektronik olarak depolanarak
anayasal kişilik hakları çiğnenmekte ve bu bilgiler
öğrenciler aleyhine kullanılabilmektedir.
Barınma ve beslenme hizmeti, üniversitelerde
sunulan eğitim öğretim hizmetinin ayrılmaz bir
parçasıdır. Kamusal kaynaklardan bedelsiz olarak ve nitelikli bir
şekilde, ihtiyacı olan öğrencilere bu hizmetler sunulmalıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Dağ.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesinin ikinci fıkrasının son
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Milli Eğitim Bakanlığı bu yurt
ve kurumları tespit edeceği esaslara göre denetler.
Sevda
Erdan Kılıç Alpay
Antmen Ahmet Kaya
İzmir Mersin Trabzon
Neslihan
Hancıoğlu İlhami
Özcan Aygun Yıldırım
Kaya
Samsun Tekirdağ Ankara
Veli
Ağbaba
Malatya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba konuşacaktır.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malum, 31 Martta bir seçim oldu, her türlü tehdide,
her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa rağmen
İstanbul ittifakının adayı Ekrem İmamoğlu seçimi
kazandı. Ancak bunu içinize sindiremediniz, Anadolu Ajansının
yaptığı rezillikler yetmedi, en son 6 Mayıs YSK darbesiyle
seçimin iptal edilmesine karar verildi; yeniden yapılan seçimlerde Ekrem
İmamoğlu 806 bin oy farkıyla seçimi kazandı. Şimdi,
yeni bir darbeyle karşı karşıyayız; daha önce hiçbir
darbecinin aklına gelmeyen, Kenan Evrenin, Pinochetin aklına
gelmeyen bir darbeyi yapmaya çalışıyorsunuz.
AKP grubuna seslenmek istiyorum: Arkadaşlar,
sizde hiç vicdan yok mu, bunu yapanlara karşı hiç Bu, doğru
değildir. demiyor musunuz? Bunun adı yerel darbedir. Bakın
arkadaşlar, daha önce Vanın Tuşpasında darbe
yaptınız, kayyum atadınız tekrar; yine,
Diyarbakırın Bağlarında aynı şeyi
yaptınız. Şimdi, İstanbullular bir yetki vermiş,
demişler ki: Ekrem İmamoğlu, al bu belediyeyi, beş
yıl boyunca yönet. Siz diyorsunuz ki: Olmaz. Belediyenin bir
kısmını yönet, bir kısmını yönetme. Bakın,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütçesinin neredeyse yüzde 75i
şirketlere ait. Bunu yapamazsın. diyorsunuz. Ya, böyle
vicdansızlık, böyle haksızlık olur mu? İnsan bunu
getirirken biraz yüzü kızarır, biraz utanır yani.
İnanamıyorum, hakikaten inanamıyorum; siz Kenan Evrene,
Pinochete rahmet okutuyorsunuz. 15 Temmuz darbecileri ne yapmak istiyordu?
Seçilenlerin yetkisini almak istiyordu. E, bununla ne farkı var?
Arkadaşlar, böyle bir şey olmaz! Bakın, 12 Eylülde darbeye
direndik, 15 Temmuzda darbeye direndik; bugün de darbeye direneceğiz.
Anlamıyorum, bu şirketlerde ne var acaba, bu şirketlerde
doyamadığınız ne var? Ne diyor? Savurganlığa son
vereceğim. Hiçbir vakfa, hiçbir kişiye, hiçbir müteahhide
İstanbulu peşkeş çektirmeyeceğim. diyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama maalesef gözünüz
doymamış. Bu, kabul edilemez bir şey arkadaşlar, demokrasi
tarihine geçecek bir şey; lütfen biraz yüzünüz kızarsın.
Değerli arkadaşlar, tabii
Cumhurbaşkanlığı sistemi dediğiniz ama bizim ismine
tek adamlık sistemi dediğimiz sistem birinci yılını
doldurdu. Şimdi size eğer bu mikrofondan duyulursa bir konuşma
dinleteceğim. Bakın bakalım ne demiş? Alkışlayan
sizsiniz.
(Hatibin cep telefonundan bir ses kaydı
dinletmesi)
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın, ne
diyor? Faiz ne olmuş? 24ünden sonra faiz yüzde 30u bulmuş, dolar 6
TLye dayanmış, işsizlik yüzde 14 olmuş.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Çok
seviniyorsun herhâlde, yüzünden gülücük eksik olmuyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) Patates,
soğan, patlıcan -bugün gazeteler yazıyor- terör örgütü
olmuş, bostan diye bir terör örgütü icat etmişsiniz; tanzim
satışlarda kuyruklar oluşmuş; tarım,
hayvancılık batmış; gençler iş bulamıyor yani
uçacaktık, sayenizde çakıldık. Tek adamlığın
dış politikada, ekonomide, hukuk düzeninde yaptığı
tahribatları biliyoruz. Tek adamlığın çalışma
yaşamına getirdiklerini görseniz tam bir açlık değerli
arkadaşlar.
Bakın, Türkiye tarihinin en yüksek
işsizliğini yaşıyoruz. Kayıtlı işsiz
sayımız 4 milyon 500 bine dayandı, geniş tanımlı
işsiz sayımız 8,5 milyon. 8,5 milyonun ne anlama geldiğini
anlatmak için size bir çarpıcı örnek vereyim: Sizin çok
sevdiğiniz Katar nüfusunun tam 3 katı kayıtsız
işsizimiz var.
Değerli arkadaşlar, bir başka deyimle
geçen yıldan bu yana, tam bir yılda, tek adamlık sisteminde
Kayseri nüfusu kadar işsizimiz oluşmuş, Kayseri nüfusu kadar.
Söz verilip de unutulan diğer bir mesele var, o
da 3600. Onu da sizin reisten dinleteyim yine, bakın orada ne diyor, bir
dinleyin. Ben demiyorum.
(Hatibin cep telefonundan bir ses kaydı
dinletmesi)
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Devamla) Ya,
alkışlayın, alkışlayın. Şimdi
alkışlıyorsanız hodri meydan!
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Biz
gereğini yaparız ama ya.
VELİ AĞBABA (Devamla) Yiğitseniz
hep beraber önergeyi verelim; yiğitseniz, sözünüzün eriyseniz, reise biraz
saygınız varsa hodri meydan, gelin 3600ü çıkaralım!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
İcap ediyorsa biz gereğini yaparız.
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, öğretmeni, hemşiresini, memurunu,
polisini seçim meydanlarında kandırmak kolay, onları kullanmak
kolay ama bu yaptığınız ne vicdana sığar ne
siyasi ahlaka sığar.
Bizim gündeme getirdiğimiz bir başka
mesele de -bayramda 30 cezaevini milletvekili arkadaşlarımız
ziyaret etti- infaz koruma memurları. Bu infaz koruma memurları âdeta
üvey evlat, deyim yerindeyse köle gibi çalıştırılıyor.
Bu insanlara da mutlaka 3600 ek gösterge verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Devamla) Hani diyor ya
Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar. Eğer
birazcık sözünüzün eriyseniz, eğer reise biraz saygınız
varsa, eğer seçmene biraz saygınız varsa hodri meydan, 3600ü
getirin! Polise, öğretmene, infaz koruma memurlarına, din
görevlilerine, hemşirelere, idare memurlarına gelin 3600 verelim.
İnsanların duygusuyla oynamaktan vazgeçin; eğer yetkiniz varsa,
eğer gücünüz varsa, eğer biraz yiğitseniz hodri meydan diyoruz!
(CHP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
İcap ettiği zaman yaparız.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Ağbaba.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı
Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinde yer alan eklenmiş ibaresinin ilave edilmiş ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yavuz
Ağıralioğlu Hasan
Subaşı
Adana
İstanbul
Antalya
Tuba
Vural Çokal Bedri
Yaşar Feridun
Bahşi
Antalya
Samsun Antalya
İbrahim
Halil Oral
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 90 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde
İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 23 Haziranda
İstanbul, Yahya Kemalin dizelerindeki gibi azizliğini
göstermiş, gönül tahtımıza keyfince kurulmuştur, millî
irade tecelli etmiş, milletimiz hakkı, hak sahibine hem de çok güçlü
bir şekilde teslim etmiştir. Bu vesileyle, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı olarak yeniden seçilen Ekrem İmamoğlunu
ve aziz İstanbulluları tebrik ediyorum. Şimdi hizmet
zamanıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ankaramızda Sayın Mansur Yavaşın ve Millet
İttifakının başarısının da 23 Haziran için
bir itici güç olduğunu söyleyerek hakkı teslim etmek istiyorum.
Asıl tebrik ve teşekkür tabii ki
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener
Hanımefendiyedir. Sayın Genel Başkanımız 39 ilçeyi
tek tek gezerek bütün teşkilatlarını seferber etmiş,
İstanbuldaki millî irade başarısının da en büyük
mimarlarından biri olmuştur. Sayın Akşener
liderliğindeki İYİ PARTİ kurulduğundan beri Türk
siyasetinde hiçbir şey eskisi gibi olmamıştır ve asla
olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, eğitim
meselelerini basit düzenlemeler olarak görmemek gerekir. Büyük fikir adamı
Nurettin Topçu Türkiyenin Maarif Davası adlı eserinde Bir neslin
kurtuluşunu ancak maarifin yükselmesinde aramak lazımdır.
ifadesini kullanmıştır. Millî eğitim, nesillerin
yükselmesinin anahtarıdır. Bu noktada AK PARTİ
iktidarlarının karnesi zayıftır. AK PARTİ, öğrenci
deyimiyle, millî eğitim dersinden FFle kalmış, bütünlemede de
başarısız olmuş bir partidir. Değiştirilen 7
bakan, her yıl yapboz gibi oynanan 7 ayrı eğitim sistemi bunun
en bariz örnekleridir. Bu aymaz politikalar, öğrenciliği bir ilim
yolculuğu olmaktan çıkarıp diploma
avcılığına çevirmiştir. Yanlış eğitim
politikaları gençlerimizin geleceğini, çocuklarımızın
umutlarını karartmaktadır. Millî eğitim politikalarımızı,
millî eğitim şûralarında istişare etmeli; siyaset,
bürokrasi, sivil toplum, eğitimci, vatandaş birlikteliğinde
topyekûn ele almalı ve uzun vadeli sonuçlar alacak şekle
getirmeliyiz. Örneğin, acilen bir öğretmenlik meslek kanunu
çıkarılmalıdır, öğretmenlerin meslek örgütleri
kurulmalıdır.
Kıymetli milletvekilleri, teklifin 1inci
maddesi öğrenci yurtlarıyla alakalıdır. Yurt meselesinde
iktidarın uzun yıllar gösterdiği gaflet özel yurt adı
altında FETÖnün örgüt kamplarının kurulmasına sebebiyet
vermiş ya da masum vatandaşlarımızın dinî
duygularının istismar edilmesine yol açmıştır. Bir örnek
olarak ifade edeyim: Bugün aldığım bir bilgiye göre, Tatvanda
FETÖye ait bir yurt önce kaymakamlık bünyesine geçmiş, devletimiz
içine yüklü bir para harcamış, akabinde ise Bilal
Erdoğanın vakfı TÜRGEVe devredilmiştir. Bu
uygulamanın ülkemizde pek çok çarpıcı örneğini görebiliriz.
Bu yurda devletin hazinesinden yüklü masraf yapılmasına rağmen
neden devletimiz işletmiyor da TÜRGEVe devrediliyor? 450 kapasiteli olan
bu yurtta bugün 150 civarında öğrenci olduğunu öğrendim.
Geriye kalan 300 fakir Anadolu çocuğu öğrenciyi terörün
kucağına mı atacaksınız? Burada kimi koruyor, kimi
kayırıyorsunuz? Bu, nasıl bir akıl tutulmasıdır
ve nasıl bir gaflettir?
Değerli milletvekilleri, öğrenci
yurtları sadece barınma alanları olarak değil, eğitim
kurumları olarak görülmektedir. Yurt denetimlerinin Millî Eğitimde
kalması hem bu muhteva hem de Millî Eğitimin tecrübeli ve doğru
yetişmiş denetim kadroları sebebiyle daha doğru
olacaktır. İYİ PARTİ olarak bizim önceliğimize göre,
yurtlar, siyasetten ve ranttan uzak bir şekilde öğrencilerimizin
barınma ihtiyaçlarının karşılandığı ve
eğitim aldığı sıcak bir yuva olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, KYKye yurt için
başvuran her öğrencimizin yerleşemediği bilinen bir
gerçektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam edin Sayın Oral,
bağlayın sözlerinizi.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Mağduriyetin göstergesi olan yedek işlemleri ise yıl boyu devam
etmektedir. Görülmektedir ki devletimiz yurt ihtiyaçlarını
karşılayamamaktadır. Öğrencilerimiz, yüksek ücretli özel
yurtlara ya da denetimsiz, eğitim standartlarından uzak yurtlara
mahkûm edilmemelidir.
İktidarın önceliği,
öğrencilerimizin başlarını sokacakları, devlet
güvencesinde, devlet eliyle yapılmış yurtların
sayısını artırmak olmalıdır. Yurt ihtiyaçlarının
bir kısmını karşılayan özel işletmeler de
desteklenmelidir. Vakıf yurtlarına verilen beslenme ve barınma
yardımı özel yurtlara da verilmelidir. Ayrıca, KYK, özel
yurtlardan yatak kiralama yoluyla yerleştirme oranlarını
artırabilir. Sosyal adaletin sağlanmasında devlet-özel sektör
iş birliği çok önemlidir.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oral.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Burcu
KÖKSAL (Afyonkarahisar)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
90 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
2nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2nci maddesinin birinci fıkrasındaki 31
Aralık ibaresinin 30 Eylül olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ahmet
Kaya Sevda Erdan
Kılıç Alpay
Antmen
Trabzon
İzmir
Mersin
Neslihan
Hancıoğlu İlhami
Özcan Aygun Yıldırım
Kaya
Samsun
Tekirdağ
Ankara
Özgür Karabat
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ERDEM (Konya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Özgür Karabat konuşacaktır.
Buyurun Sayın Karabat. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sayın
milletvekilleri, Sayın Başkan; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin 2nci maddesinde, 69 ayını
dolduran çocukların ilkokula başlaması öngörülüyor. Şimdi
sormak istediğimiz 1inci soru şu: 2012den bu zamana kadar ne
değişti? O gün konunun uzmanları, uluslararası
standartları gözetenler bugün niye başka bir şeyi dayatır
hâle geldiler?
Bir başka şeyi daha sormak isterim: O gün
uzmanlara sormadınız, o gün sendikalara, konunun muhataplarına
sormadınız, bugün kime sordunuz, bunu merak ediyoruz.
Hatırlarsanız, az önce de grup başkan vekilimizin dediği
gibi, Sayın Cumhurbaşkanı o günlerde bizleri ve velileri
evlatlarına ihanet etmekle suçlamıştı, peki şu anda
kim ihanet etmekte o zaman? Bunu sormak da mantık gereği
hakkımız değil midir değerli arkadaşlar?
Ben aynı kanunla ilgili bir başka konuya
daha dikkat çekmek istiyorum, o da şu: Bu kanunla çıraklık da
zorunlu hâle getiriliyor, Çıraklık Kanunu. Ama burada özellikle çocuk
işsizlerle ilgili durumu göz önüne getirmek isterim. Çocuk emeğiyle
birlikte sömürünün daha da yaygınlaşacağı bir tehlikeye
dikkat çekmek isterim değerli arkadaşlar ve tırnağı
annesi tarafından kesilemeyen ama kolu makineler tarafından kesilen
çocuklara dikkatinizi çekmek isterim. Üstelik bu çocukların staja
başlama sürelerinin başlangıç tarihi emekliliğine
sayılmıyor; buna da dikkat çekmek isterim. Türkiyede
yaklaşık 2 milyon çocuk çalışıyor ama bunların
1,5 milyonu, ne yazık ki, kayıt dışı hâlinde.
Ve ülkemizin gündemi
Ne yazık ki seçim yorgunu
hâline geldik. İftiralarla, hakaretlerle, yalanla giden seçim sürecinden
sonra sonuç tecelli etti. Sayın Ekrem İmamoğlunu buradan bir
kez daha tebrik ediyorum. Ama değerli arkadaşlar, bir şeyi de
sormak isterim
Ortaya çıkan bir durum var: Ne yazık ki algı
kazanmıyor, olgu kazanıyor, gerçeklik kazanıyor. O
gerçekliği hepimizin çok iyi irdelemesi lazım ve bundan dersler
çıkartmamız lazım. Tebrik ediyorum. demekle gerçeği
yansıtamayız. Tebrik ediyorum. Millet iradesine saygı
duyuyorum. diyorsak eğer, bu seçim sonucunu iyi okuyacağız. Bu
millet iradesinin içinde kayyumlara karşı olmak da var; eğer
milletin iradesine saygı duyuyorsanız, o zaman Tuşba, Edremit,
Bağlar, Lice Belediyeleriyle ilgili, kayyum atadığınız
belediyelerle ilgili hakları yeniden teslim edin. Bakın, ben basit
bir yöntem önereyim size. Bir şekilde kendi belediye
başkanlarınızı görevden alabiliyorsunuz, diyorsunuz ki:
Görevi bırakın. Şimdi, o kayyumlara da Görevi bırakın,
oradaki meclisler kendi başkanını seçsin. diyeceksiniz ve
milletin iradesi yansıyacak. Buna var mısınız?
İşte, o zaman millet iradesine saygı duymuş olursunuz.
Bu seçim sonucunu herkes iyi okumalı. Elbette
bizler de bundan ders çıkartacağız, bu mesajı bizler
alacağız ama en çok iktidar buradan ders almalı;
kullandığı ikincil dilden, diğerleri dilinden vazgeçmeli.
Bakın, ben seçime yaklaştığımız anlarda
Sayın Cumhurbaşkanının ağzından şu cümleyi
duyduğumda şok oldum: Cumhurbaşkanımız Kürt de olsa
benim kardeşim, o da insandır. dedi. Böyle bir dil olabilir mi?
İşte, bu seçim sonucu aynı zamanda bu dili terk etmemiz
gerektiğini söylüyor değerli arkadaşlar. Ben size soruyorum: Hem
kardeşim deyip hem de hem da eki kullanmak nedir? Ben kardeşime
Seni de seviyorum. mu derim yoksa Seni çok seviyorum. mu derim?
İşte, buraya gelmeliyiz. Bu seçim sonucunu doğru
yorumlamalıyız.
Başka bir şey şudur: Bu seçim sonucu
aynı zamanda sizin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
dediğiniz, bizimse tek adam rejimi olarak gördüğümüz sistemin
sorgulanması ve vatandaşın buna verdiği nottur. Yüzde 54ün
içinde böyle bir millet iradesi de vardır; bunu görmemiz gerekir.
Hızlı bir şekilde, tek adam rejiminden vazgeçmenin yolunu
beraberce aramalıyız, yolunu bulmalıyız. Ve şunu
bilmeyiz ki bu ülkede yaşayan birilerine öteki muamelesi
yapmamalıyız. Şunu bilmeliyiz ki bu ülkede öteki yoktur, bu
ülkede azınlık yoktur, bu ülkenin bütün yurttaşları, herkes
asil ve asıldır; bunu bilmemiz lazım, herkes asil ve
asıldır. Bu seçimin en önemli sonuçlarından bir tanesi de budur.
Bunu hep beraber sorgulamalıyız.
Ben, Sayın Ekrem İmamoğlunu tebrik
ediyorum. Niye tebrik ediyorum? Seçimi kazandığı için
değil, kin ve nefreti karıştırmayıp sevgi dilinde
ısrar ettiği için, yalan ve iftiralara karşı boyun
eğmeyip mücadele etmekten asla vazgeçmediği için, mazbatası
elinden alınmasına rağmen bu toprağın insanına
ayrımsız güvenip inandığı için ve bizlere demokrasinin
vazgeçilmez olduğunu bir kez daha hatırlattığı için
kendisine teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Karabat, lütfen
bağlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Sonuç olarak şunu
vurgulamak isterim ki bu seçim sonucu aynı zamanda bizlere demokrasiye
sahip çıkan gerçek iradenin yurttaş, vatandaş iradesi
olduğunu öğretti. Bu zamana kadar bürokratlar eliyle, devlet
kadroları eliyle demokrasinin kalıcı
kılınmasını öngörenlere karşı aslında
demokrasinin gerçek bekçilerinin yurttaşlar ve vatandaşlar
olduğunu da gösterdi.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Karabat.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı
Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinde yer alan o yılın ibaresinin aynı yılın
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hasan
Subaşı Tuba
Vural Çokal
Adana Antalya Antalya
Yavuz
Ağıralioğlu Bedri
Yaşar İsmail
Koncuk
İstanbul Samsun Adana
Feridun
Bahşi
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Hasan Subaşı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
90 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi hakkında grubum
adına söz almış bulunuyorum.
Ben de İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimini kazanan Sayın Ekrem
İmamoğlunu içtenlikle kutluyorum, başarılar diliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) 31 Mart ile 23 Haziran
arasındaki bu açık fark Sayın İmamoğlunun ve ona
destek veren demokrasi güçlerinin önemli bir başarısı
olduğu kadar bugünkü Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine ve taraflı Cumhurbaşkanına karşı halkın
kaygısını da ifade etmektedir. Bir nevi referandum
sayılmaktadır. Bunun üzerinde düşünmek ve ders çıkarmak gerekir
diye fikrimi bildirmek istiyorum.
Bugün tartıştığımız
millî eğitimle ilgili konular da, maalesef, on yedi yıllık
iktidar, bugün geldiği noktada, 8 kanun ve 1 kanun hükmünde kararnameyle,
yine bir mini torba yasaya güvenerek, dayanarak, umudunu -gerekçesinde
belirttiği gibi- nitelikli eğitim ve insan kaynağı
gerekçesine bağlamış bulunmaktadır. Oysa bu mini torba
yasanın millî eğitim adına kazandırabileceği hiçbir
şey olmadığını gayet iyi biliyoruz.
İnsan kaynağı ve nitelikli
eğitim söz konusu olduğunda aklıma Güney Kore ile Türkiyeyi
mukayese etmek geliyor ama doğrusu ülkeme de kıyamıyorum.
1950li yıllarda büyük bir bölünmeden, harpten ve 2,5 milyonluk bir insan
katliamından çıkmış ve bölünmüş Güney Kore, 1980
yılında bizim yarımız kadar kişi başı millî
gelire sahipken bugün 30 bin dolarla 3 katımıza
çıkmıştır, bizde işsizlik yüzde 15e
varmışken onlarda yüzde 3ler seviyesinde seyretmektedir. Maalesef,
Güney Kore bizi kat kat geçmiştir ama işin temelinde millî
eğitime verdiği ve ayırdığı bütçe
yatmaktadır, nitelikli eğitime ve insan kaynaklarına
verdiği, atfettiği önem bulunmaktadır ki 80 yılından
sonra, savaştan çıkmış, bölünmüş,
parçalanmış bir ülke, bugün dünyanın 10uncu büyük ekonomisi
olmuştur.
Biz bu torba yasaya göz
attığımız zaman -zaman daraldığı için sadece
2nci maddesinden bahsedersem- 2012 yılında 72 ay olan okula başlama
yaşı 60 aya düşürülmüş, sonra 66 aya, bu yasayla da 69 aya
tekrar yükseltilmiştir. 2012deki 72 ay doğrusudur, ona artık
dönüş yapamamışlardır çünkü mahcup olmaları söz
konusudur, o tarihlerde çok tartışıldığını
biliyoruz bu konunun.
Yine, 9uncu maddeye geldiğimizde,
baktığımızda, mesleki eğitim merkezlerinin
-çıraklık, kalfalık, ustalık- organize sanayi bölgelerinin
yönetimlerine verilmek istenildiğinden, bir nevi özelleştirilmesinin
düşünüldüğünden söz edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Subaşı,
bağlayın sözlerinizi.
HASAN SUBAŞI (Devamla) - Antalya Organize
Sanayi Bölgesi Başkanımız Ali Baharı
aradığımda, Antalya Organize Sanayisi Bölgesinin böyle bir
şeye ihtiyacı olmadığını ama yıllar önce
yapıp Millî Eğitim Bakanlığına teslim ettikleri meslek
lisesinin, 2 bin kişilik, laboratuvarları olan, 14 branşa sahip
modern okulun -Millî Eğitim Bakanlığının elinde- geçen
sene ancak 45 öğrenci alabildiğinden; 2 bin kişilik okulun da
500-600 öğrencisi olduğundan söz ederek, Bakanlığa
başvurup uhdelerine almak istediklerinden bahsetmişlerdir. Çünkü
teknoparkla da birleştirerek önemli bir hizmet aracı, eğitim
aracı hâline getirmek istediklerinden söz ettiler. Ben bunu buradan
duyurmak istiyorum. Sayın bakan vekilimize de bakan
yardımcımıza da bunu ilettiğimde kendileri inceleyip bu
konuda bilgi vereceğinden bahsetmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Subaşı,
bağlayın sözlerinizi lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Sayın
milletvekilleri, yasaları yaparken uzmanları dinlemek, birlikte
katılım sağlamak, tartışmak, bu Meclisi işlevine
kavuşturmak ve sağlıklı kanunlar çıkarmak hedefimiz
olmalıdır diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Subaşı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin tekliften çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ömer
Öcalan Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç
Şanlıurfa İstanbul Ağrı
Nusrettin
Maçin Dirayet Dilan
Taşdemir
Şanlıurfa Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şanlıurfa
Milletvekili Ömer Öcalan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Öcalan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Urfamızda bugün de bir olay yaşandı
maalesef. Bozava ilçesinin Yaslıca Mahallesinde 8 insanımız
-tekrar- yaralandı, 1i ağır; onlara geçmiş olsun
diliyorum. Bilindiği gibi, Urfada bu tür olaylar çok fazla yaşanıyor.
Şanlıurfa Valiliği de geçenlerde bir açıklama
yapmış, bu açıklamanın bir kısmını burada
belirtip girilmesi gereken konuya da burada gireceğiz.
Şanlıurfa her gün cinayetlerle, kan
davalarıyla, arazi anlaşmazlıklarından dolayı
çekişmelerle anılmayı hak etmeyen şanlı ve kahraman
bir şehirdir. diyor. Daha sonra Ama verdiğimiz her bir silahın
toplumda yarattığı huzursuzluğu, o silahın
kullanılması suretiyle insanlarımızın üzerinde
baskı unsuru olarak tatbik edilmesini artık hazmedemez, kabul
edemeyiz. Silah verilecek, şartları uygun olan kardeşlerimize
veriyoruz. Bunlara hiçbir şey söylenmeden, teklif edilmeden bunun
gereğini zaten yerine getiriyoruz. diyor.
Biz burada belirtmek isteriz, Urfa da
eğitimiyle, verilen hizmetle maalesef Türkiye ortalamasının çok
gerisindedir ama otomatik ve yarı otomatik silahların
dağıtılmasına bakınca maalesef Urfada peynir ekmek
gibi yarı otomatik diye tabir edilen AK-47 Kaleşnikof silahlar
dağıtılıyor. Seçimden önce de kamuoyuna yansıdı,
Siverekte aynı aileden amca çocukları birbirini öldürdü; 4 kişi
orada, o silahlı çatışmada öldü ve yaralıları taşırken
de yolda geçirdikleri trafik kazası 2 kişinin ölümüne sebebiyet
verdi.
Biz buradan Hükûmete, yetkililere, Meclise,
İnsan Hakları Komisyonuna sesleniyoruz: Urfada neden bu kadar silah
dağıtılıyor? Bilindiği gibi 14 Haziran 2018de de
Şenyaşar ailesinin 3 ferdi yaşamını yitirdi, toplamda
4 kişi o olayda yaşamını yitirdi ve hastanede kimi durumlar
yaşandı.
Biz, burada yetkilileri göreve
çağırıyoruz. Artık yaşama ve yaşatma siyasetini
esas almalıyız. Bu kadar silah devlet eliyle
dağıtılıyor ve bu kişiler önce kendi çevresindeki,
aile içindeki, daha sonra kendi karşıtından insanları
katlediyor. Bu noktada herkesin rol ve misyonunu oynaması lazım. Biz
buradan tekrar belirtiyoruz: Şenyaşar ailesi de bizi arıyor,
toplumun diğer kesimleri de arıyor. Biz 14 Haziran 2018de
yaşanan katliamı unutturmayacağız. Belki yasalar, hukuk
önünde hesap vermiyorlar ama toplum vicdanında, bu olaya
karışanlar mahkûm olmuştur, itibarları
kalmamıştır. Biz hem Siverekte yaşanan olayı hem
Suruçtaki olayı birbiriyle bağlantılı buluyoruz. Aradan
bir yıl geçmiş, biri 14 Haziran 2018de yaşanıyor, biri de
15 Haziran 2019da bu olaylar yaşanıyor.
Bakın, Adil ve Celal Şenyaşar olay
esnasında yaralanıyor arkadaşlar. Bu yaralılar hastaneye
öyle veya böyle götürülüyor. Babaları bu olayı duyup hastaneye
gidiyor. Maalesef, bir partinin milletvekilinin kardeşleri de orada bu
insanın, darbederek, şiddet uygulayarak yaşamını
yitirmesine sebep oluyor. Burada sorumluluk iktidardadır, burada
sorumluluk Hükûmettedir.
Bu olayla ilgili soruşturmada herhangi bir
gelişme yok. Bu 3 kişinin yaşamını yitirmesi
olayında aynı aileden 1 kişi tutuklanmış ama bu 3
kişiyi katleden, öldüren insanlar hakkında ne bir tutuklama ne bir
gözaltı durumu vardır. Unutturulmaya çalışılıyor.
Bu noktada, biz, Valiliği, Urfa Cumhuriyet
Başsavcılığını ve soruşturma
savcısını göreve çağırıyoruz. Bu işin
peşini de bırakmayacağız. Doğrudur, kimi noktada belki
gücümüz yetmiyor ama biz her platformda, her kürsüde bu
haksızlığı belirteceğiz.
Hükûmete sesleniyoruz, Urfa Valiliğine
sesleniyoruz: Dağıttığınız silahları bir an
önce toplayın. Kendileri de söylüyor zaten, kanaat önderlerine, din
adamlarına çağrı yapıyorlar bu olayların
yaşanmaması için ama yarı otomatik silahları, otomatik
silahları Urfada peynir ekmek gibi dağıtmaktadırlar.
Aşiretçiliği, kabileciliği,
aileciliği Urfaya koymuşlar, belli bir kesimi yanlarına
alıp Urfa halkı üzerinde baskı kurma ve toplumun diğer
kesimleri üzerinde şiddet uygulama yetkisini vermişler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi bağlayın
Sayın Öcalan.
Buyurun.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) Siverekte yaşanan
olayı biz biliyoruz, hangi partinin mensuplarıdır. Ondan önceki
olayları da biliyoruz.
Bu noktada, bizim, Hükûmete ve iktidara
çağrımızdır: En azından Urfayı bir pilot bölge
olarak ele almaları gerekiyor. Bu dağıtılan silahlar
Valilik kendisi belirtiyor Dağıttığımız
silahları toplayacağız. diyor. Bu noktada rol ve
misyonlarını oynasınlar, yaşama ve yaşatma siyasetini
esas alsınlar, sulhu ve barışı esas alsınlar. Siz
silahları dağıtırsanız insanlar birbirini öldürür.
Bizim bahsettiğimiz -yanlış anlaşılmasın, kolluk
kuvvetleri ve diğer yetkili insanlar üzerine söylemiyoruz- gönüllü köy
korucularına dağıtılan binlerce silah vardır,
bunların toplatılması gerekiyor. Bir an önce Urfanın
normal bir yaşama dönmesi gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öcalan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet
Kaya Sevda Erdan
Kılıç Alpay
Antmen
Trabzon
İzmir
Mersin
Neslihan
Hancıoğlu İlhami
Özcan Aygun Yıldırım
Kaya
Samsun
Tekirdağ
Ankara
Mustafa
Adıgüzel
Ordu
"MADDE 3- 633 Sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun 10/A maddesi, kanun metninden
çıkarılmıştır. Bu madde kapsamında
sözleşmeli olarak çalışmakta olup maddenin üçüncü
fıkrasında yer alan dört yıllık bekleme süresini
doldurmamış olan sözleşmeli personel bakımından bu
sürenin doldurulması beklenilmeden söz konusu üçüncü fıkra
kapsamında işlem tesis edilir ve bu kişiler bakımından
maddenin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları
uygulanmaya devam edilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzel konuşacaktır.
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Getirilen kanun teklifinin 3üncü maddesinde,
sözleşmeli öğretmen ve Diyanet İşleri
Başkanlığı çalışanlarına mevcutta kadroya
geçmeden önceki 4 yıl süre, artı 2 yıl yerleşik hizmetle
toplam 6 yıllık mecburi hizmet süresinin 3+1 şeklinde
düzenlenmesi teklif edilmişti. Biz Komisyonda aslında kamuda tüm
sözleşmeli statüsünün tamamen kaldırılmasını teklif ettik,
maalesef iktidar üyeleri tarafından kabul görmedi. Daha sonra, bu 3+1 ile
ilgili, bütün kamudaki sözleşmelileri buraya dâhil edelim istedik ama
maalesef o da kabul görmedi. Biraz da hekim olmanın hassasiyetiyle benim
ve arkadaşlarımın en azından çok ağır
çalışma yükü altında olduğunu düşündüğümüz
sağlık çalışanlarını buraya dâhil etmekle ilgili
teklifimize anlayış gösterip, katkı yapıp onlar da bu
öneriyi desteklediler ve bu şekilde sağlık
çalışanları da bizim de talebimizle, desteğimizle birlikte
bu maddeye eklenmiş oldu. Bundan dolayı da ben iktidar kanadı
milletvekillerine teşekkür ediyorum.
Ancak burada bir eksikliği de vurgulamak
lazım. Bu Komisyondan geçtikten sonra, özellikle sağlık
çalışanları içerisinde farklı statüde, 4/B gibi diğer
statülerde çalışanlardan da yoğun talep geldi.
Dolayısıyla bir yeri tamir ederken bir başka yerde yara açmamak
lazım. Aslında bunlarda yeni bir düzenlemeye, tüm kamu personeli
üzerinde bir düzenlemeye ihtiyaç var, bunu da burada söylemek istiyorum çünkü
iş barışı, performans ve verimlilik açısından çok
önemli buluyoruz bunu.
Tabii, atanamayan öğretmenleri burada
vurgulamak lazım. İş başına geldiğiniz 2002
yılında sadece 70 bin olan atanamayan öğretmenlerin
sayısının şu anda 460 bine ulaştığını
söylemek istiyorum. Bizzat Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçukun
ağzından bu yıl için 117 bin öğretmene ihtiyaç olduğu
söylendiği hâlde hâlen daha ataması yapılan sadece 20 bindir,
bunu da burada belirtmek istiyorum.
Yine, Komisyonda konuştuğumuz konulardan
biri aile birliğiydi, bununla ilgili söz almıştık. Aile
birliği çok önemli. Özellikle sözleşmeli öğretmenler, diğer
sözleşmeli memur statülerinde bu çok büyük sıkıntı
oluşturuyor. Dolayısıyla aile birliğini önemsiyoruz, buna
bir çözüm bulmamız lazım hep birlikte. Gerekirse ihtiyacın daha
fazla olduğu bölgede bu aile birliği sağlanabilir diye
düşünüyorum.
Burada bir örnek vereceğim,
yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Bir Devlet
Demiryolları çalışanının Samsundan Ankaraya tayini
yapılıyor bundan üç dört yıl kadar önce. Ailede şiddetli
geçimsizlik var ve 2 çocuğuyla anne onu terk ediyor. Daha sonra, Ordulu
olduğu için bu anne ve 2 çocuğu Orduya dönüyorlar.
Kızların bir tanesi 17 yaşında, diğeri 10
yaşında. Arkadaşlar, 17 yaşındaki liseyi 2nci
sınıftan terk ediyor; 10 yaşındaki, ailedeki bu
sıkıntılar nedeniyle daha henüz ilköğretime
başlayamamış bile. Bir miktar yumuşama oluyor ve baba
Samsuna geri dönüp, Ordudaki ailesine sahip çıkıp tekrar o aileyi
ayağa kaldırmak istiyor ve çocuğunu eğitime başlatmak
istiyor. Tenzilirütbe olduğu hâlde yani -burada, Ankarada büro şefi-
hem bölge olarak daha geri bir bölge hem de tenzilirütbe yapmak istediği
hâlde ve Devlet Demiryollarının Genel Müdürlüğünden
okeylenmesine rağmen, bizim bir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin
aracı olmasına rağmen, oradaki personel daire başkanı
tarafından tekrar daha büyük yerlerden referans isteniyor ve belge
isteniyor. O da diyor ki: Yani şiddetli geçimsizliğin belgesi
nasıl olur? Arkadaşlar, yani aile birliği konusunda özel
hassasiyet gösteren
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim: Buradan
Ulaştırma Bakanına ve Devlet Demiryollarındaki bu ilgili
arkadaşlara bu vatandaşın sorununun giderilmesi konusunda
özellikle istirham ediyorum. İsmini de tabii, burada zikretmeyeceğim
ama ben o ilgililere onu söyleyeceğim.
Yine, Komisyondaki konulardan biri atamalarda
mülakat meselesiydi. Şimdi, KPSSde 90 puan alıyor, sonra siz buna
mülakatta 50 puan vererek ortalamasını 70e düşürüyorsunuz,
sonra 50 almış adama da mülakatta yüksek verip önüne geçiriyorsunuz.
Bununla ilgili verdiğiniz sözleri de yerine getirmeye davet ediyorum.
3600 ek gösterge: Şu cumhuriyet tarihinde acaba
parlamenter sistemde Mecliste grubu bulunan 5 tane siyasi partinin
tamamının seçim vaadi olarak öne sürdüğü ve arkasında
durduğu bir konunun kanun teklifi olarak getirildiği hâlde
reddedildiği ya da gündeme alınmadığı başka bir
örnek var mı? Bunu özellikle araştıracağım. O yüzden
3600le ilgili, şu Kuruldaki herkesin verdiği sözün arkasında
durmasını istiyorum çünkü halk, siyasilerin verdikleri sözün
arkasında durmamasından, bu güvensizlikten artık
bıktı. O yüzden 3600le ilgili verdiğiniz sözleri tutun
istiyorum.
Bir de tabii, engelli öğretmenler var; bunlarla
ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi tamamlayın
Sayın Adıgüzel.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) Daha önce bir
kısmı atandı, sadece bin engelli öğretmen kaldı.
Artık bu konuyu da kapatalım diyorum çünkü burada bütçe
kısıtı yok değerli arkadaşlarım ve Millî Eğitim
Bakanlığında engelli kadrosu henüz dolmuş değil.
Bunları da bir an önce tamamlayalım diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Adıgüzel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun söz talebi var.
Buyurun Sayın İşler.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Başkanı Emrullah İşlerin, Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Adıgüzele yapmış
olduğu konuşmadan dolayı teşekkür ediyorum çünkü teklifin
içeriğiyle ilgili burada Genel Kurulu bilgilendirdi. Dolayısıyla
kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum.
Görüşmekte olduğumuz teklifin, malumunuz
olduğu üzere 3üncü maddesi, 17 ve 18inci maddesi devlet
kurumlarındaki 4+2 dediğimiz süreyi 3+1e indirmekle ilgili maddeler.
Bu maddelerle birlikte tabii ki bize de çeşitli talepler geldi. Biz de
personel rejimine ilişkin farklı taleplerin olduğunu biliyoruz.
Bu talepleri AK PARTİ olarak yeni yasama yılında farklı
paydaşlar ve ilgili kurumların görüşünü alarak
değerlendireceğimizi Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İşler.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı
Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
"MADDE 3- Bu madde uyarınca atanan
sözleşmeli personel üç yıl süreyle başka bir yere atanamaz. Aile
birliği mazeretine bağlı yer değiştirmelerde bu madde
uyarınca istihdam edilenlerin eşi bu personele tabidir. Sözleşme
gereği üç yıllık çalışma süresini dolduranlar
talepleri hâlinde bulundukları yerde din hizmetleri
sınıfına ait kadrolarına atanır. Bu şekilde
atananlar, aynı yerde en az bir yıl daha çalışır.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Bedri
Yaşar Feridun
Bahşi
Adana Samsun Antalya
Tuba
Vural Çokal Fahrettin
Yokuş İsmail
Koncuk
Antalya Konya Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
İsmail Koncukun söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
4+2nin 3+1e düşürülmesi sevindirici. Kanun
teklifinde öğretmenler vardı, Diyanet İşleri
Başkanlığı çalışanları vardı, daha
sonra sağlık çalışanları eklendi. Sağlık
çalışanlarının eklenmesi de önemlidir, aynen destekliyoruz.
Ancak siz önce çalışanlar arasında ayrımcılık
yaptınız; kadrolu, sözleşmeli diye çalışanları
ayırdınız. Şimdi sözleşmelileri de kendi arasında
ayırıyorsunuz; 4+2ye tabi olanlar vardı, şimdi 3+1e tabi
olanlar, bir de ne kadar çalışacağı belli olmayan
sözleşmeliler var; Adalet Bakanlığında var, Tarım
Bakanlığında var, Spor Bakanlığında var,
belediyelerde var, var da var; 5393 sayılı Yasaya tabi olanlar var,
vekil ebeler var, vekil hemşireler var, vekil imamlar var. Yani çalışma
hayatını öylesine hercümerç ettiniz ki siz dahi toparlayamıyorsunuz.
Yani nedir bu? 4+2 yaptınız, şimdi 3+1e düşüyor. Mesela
öğretmenlerin neden 3+1 olduğunun gerekçesinde işte 4+4e de
uygun hâle getiriyoruz. diyorsunuz. Diyanet İşleri
Başkanlığında çalışanları da 4+4ten 3+1e
düşürürken Efendim bunlar köylerde, mezralarda yeteri kadar
çalışmış. filan gibi gerekçeler öne sürüyorsunuz;
doğrudur, destekliyoruz.
Şimdi, 4+2 lazımdı, niye 3+1e
düşürüyorsunuz? Niye? Bunun bir cevabının olması
lazım, cevabı yok. Elbette doğru ama en doğrusu tamamen
kaldırmak, en doğrusu bütün sözleşmelilere bu hakkı vermek.
Şimdi, Komisyon Başkanı Emrullah İşler Bey geçen
itiraz etti. 3+1e düşmesi şu anlama geliyor: 3 yıl
sözleşmeli çalışacak, 1 yıl kadrolu çalışacak;
ondan sonra tayin isteme, yer değiştirme hakkına sahip olacak.
Bu 3+1 iki taraflı bir madde yani bir tarafı sözleşmeli, bir
tarafı kadrolu. Bu yönüyle, kadroya geçme süresinin 4 yıldan 3
yıla düşmesi yani 1 yıl kısalması desteklenecek bir
durum ama diğer 4/Blilere ne diyeceğiz? Onlara bir yol bulmamız
lazım. Vekil ebelere, hemşirelere ne diyeceğiz? Vekil imama ne
diyeceğiz? Çalışma hayatını böylesine çok
başlı hâle getirerek aslında başınıza bela
alıyorsunuz. Ne yaptığınızı bildiğinizi
düşünmüyorum. Bir ara 4+2 lazımdı, şimdi 3+1. Efendim,
orada eleman tutamıyoruz; öğretmen tutamıyoruz, imam
tutamıyoruz, hemşire tutamıyoruz. Kendi çocuklarınız
olduğunu düşünün değerli milletvekilleri. Sağlık
Bakanlığında çalışan, 4+2ye tabi olmayan insanlar
var, ülkenin çeşitli yerlerinde görev yapıyor bunlar.
Şimdi, siz Sağlık Bakanlığında
çalışan, 4+2ye tabi olan insanları, çalışanları
3+1e tabi hâle getirdiğinizde bu insanlar Ben de bir sağlık
çalışanı olarak aynı haklara sahip olmak istiyorum. diyor.
Bundan daha tabii, insani bir istek olabilir mi? Ama tabi değil.
Onlarla ilgili mutlaka bir düzenleme yapmamız
lazım. Bu vicdan gereği de böyledir, aslında Anayasanın
10uncu maddesindeki eşitlik ilkesi gereği de bunu yapmanız
lazım. Devleti yönetmek keyfî davranabilme hakkına sahip olmak demek
değildir. Bunun izah edilmesi lazım, çalışanlara
anlatılması lazım, onların gönüllerinin mutmain
olmasını, tatmin olmasını sağlamanız lazım.
Şu anda bir sürü sözleşmeli bizleri
dinliyor, buradan çıkacak kararı bekliyor. Burada bir ek madde
yapabiliriz bütün sözleşmelilerle ilgili. Şimdi Emrullah
İşler Bey diyecek ki: Bu, kişiye bağlı kadro falan
değil. Geçen dedi, bir yanlışlık yaptı orada.
Sayın Başkanım, bir yanlış oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha.
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum
Sayın Koncuk, buyurun.
İSMAİL KONCUK (Devamla)
Sözleşmeliler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B
maddesi dayanak yapılarak atanan çalışanlardır. Efendim,
bunun 4+2si yok, 3+1i yok, süresizi yok; hepsi 4/Blidir ve hepsinin
aynı haklara sahip olmasını sağlamak bu Meclisteki her bir
milletvekilinin, her bir siyasi partinin görevidir. Onların haklarına
saygımız varsa, çalışanlar arasında ayrım yapmıyorsak,
diğer 4/Blilere de 3+1 hakkını vermemiz lazım.
Bu Mecliste bu düzenleme
yapılmadığı sürece İYİ PARTİ Grubu olarak bu
konuyu, bu tezadı, bu tenakuzu dile getirmeye devam edeceğiz, ta ki
çözülene kadar. Mutlaka ve mutlaka çözülecektir diyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koncuk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun söz talebi var.
Buyurun Sayın İşler.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Başkanı Emrullah İşlerin, Adana Milletvekili
İsmail Koncukun 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Koncuk ismimi de anarak Komisyona
atıfta bulundu, hatta Yanlış yaptı. gibi bir ifade de
kullandı. Ben Komisyonda bir yanlış yapmadım, sadece
görüştüğümüz teklifin veya maddenin neyle ilgili olduğunu
söyledim. Bunu söylemem, benim diğerlerine karşı geldiğim
anlamına gelmez. Kaldı ki az önce, sizinle konuşmadan önce de
ben burada bir açıklama yaptım, demek ki dinlememişsiniz.
Hâlbuki o açıklamada da önümüzdeki dönemde bu konunun kapsamlı bir
şekilde, ilgili paydaşlarla ve ilgili kurumlarla görüşülerek ele
alınacağını Genel Kurulun ve kamuoyunun bilgisine sundum.
İSMAİL KONCUK (Adana) Önümüzdeki dönem
ne kadar bir dönem yani? 3600 gibi olmasın bu da.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İşler.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde
ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır. İlk
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin birinci fıkrasındaki 31
Aralık ibaresinin 30 Eylül olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Sevda
Erdan Kılıç Alpay
Antmen Ahmet Kaya
İzmir Mersin Trabzon
Neslihan
Hancıoğlu İlhami
Ozcan Aygun Yıldırım
Kaya
Samsun Tekirdağ Ankara
Mustafa
Adıgüzel
Ordu
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Abdullah
Koç Nusrettin
Maçin Filiz Kerestecioğlu
Demir
Ağrı Şanlıurfa
Ankara
Ömer
Öcalan Dirayet Dilan
Taşdemir
Şanlıurfa Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyorum:
Gerekçe:
Okula başlamada birkaç ayın bile etkili
olduğu bilinmektedir. Bu nedenle 30 Eylül itibarıyla 72
ayını dolduran çocukların ilkokula başlaması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğluna ait.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hatırlayacaksınız, 2012 yılında eğitimde Dünya
Bankasının özelleştirme planlarına uygun, eğitimi
tamamen ticarileştiren bir tasarı, toplumsal ve siyasi muhalefetin
tüm itirazlarına rağmen Meclisten jet hızıyla geçti.
Adı 4+4+4. Eğitimciler, veliler, EĞİTİM SEN gibi
önemli meslek kuruluşları, herkes ama herkes bu yasaya yekten
karşı çıkmışlardı. Ne var ki okula başlama
yaşını 5e düşüren, eğitimi ticarileştiren ve 5
yaşındaki çocuklara dinî eğitim vermeyi hedefleyen bu sisteme
kim karşı çıktıysa iktidarın şiddetine muhatap
oldu. Veliler çocuklarını okula uygun bir yaşta başlatmak
için rapor almak zorunda kaldılar fakat rapor alan veliler bile dönemin
Başbakanı tarafından çocuklara ihanetle suçlandılar. Uzman
eğitimcilerin tüm itirazlarına rağmen 60 aylık
çocukların okula başlamalarının bilimsel olduğu öne
sürüldü. Sonuç ne oldu? Seçmeli denilen din dersleri seçmeli ders
açılmadığından zorunlu hâle geldi. 8inci
sınıfın ardından açık öğretim zorunlu eğitim
kapsamına alındığından binlerce kız çocuğu
daha 13-14 yaşında okulu bırakıp evde okumaya
başladı, 10 yaşında çocuklar imam-hatip okullarına
gittiler. Özel okullar ve imam-hatip okullarının
sayısındaki olağanüstü artışın da etkisiyle yüz
binlerce çocuğun eşit ve parasız eğitim hakkı
açıkça ihlal edildi. Devlet okullarının başarısındaki
düşüşten bahsetmiyorum bile.
Değerli milletvekilleri, 5 yaşında
çocuklardan bahsediyoruz. Bu çocuklar kaliteli, yaşlarına uygun bir
okul öncesi eğitim almalıdır, yaşıtlarıyla
birlikte ve oyunla öğrenmelidir. Bu kadar erken yaşta okula
başladıkları için çocuklarımız öğrenme
zorluklarıyla karşılaştı. Çocuklar okul öncesi
eğitim yerine gelişimlerine uygun olmayan bir eğitime itildiler.
Şimdi bu sistemin eğitimde yarattığı tahribat ortaya
çıkınca bir kez daha okula başlama yaşı
değiştiriliyor. Tartışmasız, açık ve net; ne 5
yaş ne 5,5 yaş, uzmanlar okula başlama yaşının 72
ay olması gerektiğini söylüyorlar ama şu anda 69 ay
öngörüyorsunuz. Neden? Çünkü 72 ay yapılırsa 2012 yılındaki
sistemle aynı olacak ve hatanızı kabul etmiş
olacaksınız. Yedi yıl boyunca öğrencilere, velilere,
öğretmenlere boşu boşuna hatalı bir sistemin
dayatıldığı, çocukların boşuna örselendiği
ortaya çıkacak. Ve yine aynı nedenle, çocukların
gelişimlerine göre okula başlama yaşının 72 aya
uzatılabileceği ifadesi, sorunu daha da karışık hâle
getiriyor. Hatada ısrarla sorunu çözemeyiz. 72 ay olarak düzenlenmesi gerektiğini
ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlar, duruşması
yeni sonuçlanmış Gezi davası münasebetiyle, öncelikle sevgili
Osman Kavalaya bir kez daha geçmiş olsun diyorum ve değerli dostum
Sırrı Süreyyayı, ağaçları canı gibi koruyan,
orada bulunan sevgili dostumu selamlıyorum ve kızının
paylaşımını size aktarmak istiyorum. Ben babama
yazlık gömlek, ince çorap götüreceğim. Kara kış günü
girdiği Kandırada yazı karşılayan, dün
yaşadığımız hisleri daha önce yaşayalım diye
denemediği çözüm, gitmediği yol, çalmadığı kapı,
duymadığı küfür, almadığı tehdit kalmayan,
haftada bir saatten fazla göremediğim, kendimi bildim bileli bir tatile
çıkmamış, bir mülk almamış, kendinden başka her
yere koşan, yedi aydır Kandırada tek başına hapis
yatan babama. Neden orada, biliyorsunuz. 12 Eylülde tüm gençliğini neden
yıllarca hapiste tükettiyse ondan.
Niyetim keyif kaçırmak değil. Hepimiz
umutla doluyuz, ne güzel. Gülistanı kabristana çeviren, okunan
mektupları istediği zaman suç, istediği zaman oy unsuru yapan ve
hepimizin çok alıştığı o zifirî karanlıkla
savaşını da aynı umutla verdi babam, ömrü yettikçe de
verecektir; gururluyuz. Dediğim gibi, borcumuz var, bizim hep borcumuz
var. Babamdan en çok duyduğum cümle Mutlunun mutsuza borcu var. oldu
hayatım boyunca.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Biz yıllardır bu mutsuz, sevmek nedir, hiç
tanımadığı birinin hakkı için mücadele etmek nedir
bilmeyen, hiç çıkar yokken verilen emeği anlamayan, zalim,
sağır, kör karanlığa umudumuzla, mutluluğumuzla,
beraberliğimizle borcumuzu ödüyoruz. Şu özlem olmasa
Sırrı Süreyyayı selamlıyorum.
Kendisinin de hoşuna gidecektir, armut dibine düşermiş diyorum,
kızının kalemi de gerçekten çok güçlü.
Değerli milletvekilleri, ben son olarak biraz
da halkımıza seslenmek istiyorum. İstanbul seçimlerini kazanan
Ekrem İmamoğlunu tebrik ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama halkımıza şöyle seslenmek istiyorum:
Lütfen, lütfen tekçiliğe prim vermeyin, kimse için Bu iyi çocuktur. demeyin,
Ben hakkımı herkese karşı savunmak zorundayım, benim
hakkımı da kurumlar gözetmek zorunda. deyin. Biz
parmağında tek yüzük gelip sonra dolarları kutulara, odalara
sığdıramayanları, halka yoksulluk, kendisine altın
tahtları layık görenleri gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın sözlerinizi lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bunlardan yenilerini yaratmayın çünkü bu, sadece o
kişinin karakterine, iyiliğine, kötülüğüne bağlı bir
şey değil; iktidar ve güç zehirler, siz tekçiliğe prim verdikçe,
siz kendi gücünüze inanmayıp hep kurtarıcılar aradıkça daha
da zehirler. Oysa en büyük güç, halkın gücü; en gerekli denetim,
halkın ve bağımsız kurumların denetimi. Derim ki
sevgili halkımız: Hep birlikte buna inanalım ve
çoğulculuktan hiç ama hiçbir birey için vazgeçmeyelim. İstanbul
seçimlerini biz kazandık, hep birlikte; daha demokratik ve barış
içinde yaşadığımız bir ülkeyi de sevgili halkımız,
hep birlikte kuracağız.
Saygılar sunarım. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesinde yer alan o yılın ibaresinin
aynı yılın ibaresi ile değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Arslan
Kabukcuoğlu Feridun
Bahşi
Adana Eskişehir Antalya
Hasan
Subaşı Tuba
Vural Çokal Bedri
Yaşar
Antalya Antalya Samsun
İsmail
Ok
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim
insanların topluma kazandırılması, topluma yararlı ve
faydalı bireyler yetiştirmek için yapılan bir kamusal
faaliyettir. Ben de dâhil olmak üzere yüce Mecliste bulunan milletvekillerinin
en az yüzde 90ı, buraya geldilerse eğitimleri sayesinde geldiler,
çalışmaları sayesinde geldiler, gayretleri sayesinde geldiler.
Peki bu milletvekilleri Türkiye Cumhuriyetinin
öğrencileri için ne düşünüyorlar, ne yapıyorlar? 7,5 milyon
gencimiz yükseköğretimde, 18 milyon ilk ve ortaöğretimde
çocuğumuz var. Dünyanın 17nci büyük ekonomisiyiz. 2002
yılında da öyleyiz, şu anda da böyleyiz. Girdiler böyle de peki
eğitimimiz ne durumda? Elimizde öyle eğitimi kalitatif olarak değerlendirecek
bazı veriler var. Şimdi bunları anlatırken diyeceksiniz
Biz şu kadar derslik yaptık, bu kadar okul yaptık, şu
kadar öğretmen yetiştirdik. Bunların sonuçları ne oldu,
çıktıları ne oldu?
Allahtan ki dünyada bunlarla ilgili rijit kriterler
var. Bunların en meşhuru PISA sınavları. 2002 yılında
Türkiyedeki çocuklar PISA sınavlarında 32nci sırada yer
alıyorlardı, şimdi ise 50nci sıraya düştüler yani
eğitim 2002den 2015e kadar PISA sınavları bazında 18
sıra kaybetti. Dünyada okul öncesi öğrenim yüzde 90 seviyelerine
ulaşmışken bizde yüzde 60 seviyesinde. Yine artık bilimsel
olarak şu bilinmektedir ki çocuklar 3 yaşına kadar beyin
gelişmelerini yüzde 90 oranında tamamlamaktadırlar. Bunun
anlamı şu: Biz 3 yaşına kadar ya da okul öncesi döneme
kadar çocuklara bu eğitimi vermeyerek en büyük kötülüğü
yapmış oluyoruz; diğer dünya çocukları gibi, diğer
gelişmiş ülke çocukları gibi beyinlerinin yeterince
gelişmesini sağlayamıyoruz.
Ülkemizde her meslekten insana ihtiyaç vardır.
Türkiyede 90 bine yakın cami varken imam-hatip liselerinde 1 milyon 300
bin çocuk öğrenim görmektedir. Bizim din görevlilerine, Arapça bilen din
görevlilerine, yabancı dil bilen din görevlilerine, felsefe bilen din
görevlilerine, aydın, pozitif ilimlerden haberdar din görevlilerine
ihtiyacımız var. Her yerde olduğu gibi imam-hatip liselerinde de
eğitim yarım yamalaktır, ihtiyacın çok üzerindedir ve niye
bu kadar imam-hatip okulu açıldığı, niye bu kadar
öğrenci alındığı da ayrıca bir muammadır. İnşaat
sektöründe, sanayi sektöründe ara elemanlara ihtiyacımız var. Bunlar
kumpas kullanmayı bilen, şakül kullanmayı bilen insanlar
olmalıdır, yarım yamalak eğitim almış gençler
olmamalıdır.
AR-GE, inovasyon, marka tescil desem hep
karşı çıkacaksınız ama dünyada ilk 200de
üniversitemiz yok, ilk 400de atıf almış
yayınımız yok, bunun yanında dünyaca kabul edilen
aşırmalar var ve olmadığı hâlde gösterilen ya da
sürekli gösterilen kongreler var. Bizde üniversite demek gençleri zapturapt
altına almak demektir. Anayasa hazırlarken bir tane hukuk fakültesi
çıkıp Anayasayla ilgili görüş bildirmez. Büyük kazalar olur,
bir üniversite fikir belirtmez. Sadece övgüde ve yüceltmede vardırlar;
görevlerini yerine getirmekte, bilimlerini yerine getirmekte eksiktirler.
Geçen hafta, bir üniversite daha açılması
için yasa çıktı. Üniversiteye çok mu ihtiyacımız var?
Katiyen ihtiyacımız yok. Olması gereken, ara insan güçleridir,
gerekiyorsa meslek liseleridir; Millî Eğitim Bakanının
görüşü de budur ve oradaki yetkililerin görüşü de budur. İllaki
parası varsa birisinin ve bir şey yapmak istiyorsa... Rockefeller,
Şikago Üniversitesine yapmış olduğu 20 milyar dolar
civarındaki bir yardıma karşılık ne isminin
verilmesini istemiştir ne de başka bir paye beklemiştir. Vatana
hizmet, memlekete hizmet budur. Kendi adına ya da öncüsü olduğu bir
üniversite açmak diğer üniversitelerin durumu içler acısıyken
yerinde bir davranış değildir, gereksiz bir
davranıştır. Bizdeki üniversiteler, gençlerin dört yıl
oyalanıp hayatla yüzleşmeden uzak, tuttuğu hükûmetçe oyalanma
makamı olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bir dakika daha süre
veriyorum Sayın Kabukcuoğlu.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Hükûmet, her
yeri arka bahçesi yapma, kendine seçmen yetiştirme eğilimindedir.
Yapılan işleri bu şablonda değerlendirirseniz her şeyi
açıklayabilirsiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kabukcuoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5inci maddesinin tekliften çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ömer
Faruk Gergerlioğlu Abdullah
Koç Murat Çepni
Kocaeli Ağrı İzmir
Ali
Kenanoğlu Dirayet
Dilan Taşdemir Ömer
Öcalan
İstanbul Ağrı Şanlıurfa
Nusrettin
Maçin
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
anlatacaklarımı AK PARTİ grup başkan vekillerinin ve AK
PARTİ vekillerinin çok dikkatli dinlemesini ve mutlak surette cevaplamasını
istiyorum. Çok önemli konuları gündem edeceğim. Evet, bugün 26
Haziran İşkenceye Karşı Mücadele Günü, fakat Türkiyede
işkence var. İktidarınız işkenceye sıfır
tolerans deyip duruyor fakat biraz sonra açıklayacağım
belgelerle Türkiyede artan, yaygın, sistematik bir işkence var.
Evet, bakın, OHAL döneminde yoğun bir
şekilde gözaltı merkezlerinden işkence haberleri aldık.
Ardından, bu bitmedi, devam etti, Halfetiden çok ciddi işkence
iddiaları geldi, 40a yakın kişi -13 ila 75 yaş arası,
kadınların ve erkeklerin olduğu kişiler- gözaltı
merkezlerinde işkence görüyordu, ters kelepçeyle yerlere
yatırılıyordu, erkek ve kadınların cinsel
organlarına elektrik veriliyordu ve hiçbir açıklama
yapılmıyordu. Partimiz bunu araştırma önergesi olarak
getirdi, kabul görmedi, oylarınızla reddedildi ama işkence var.
18 Mayısta Halfetide bu olay oldu, reddettiniz. 26 Mayısta bu sefer
Türkiyenin başkentinde, Ankarada, en emniyetli yer olarak bilinen Ankara
Emniyet Müdürlüğü Mali Şube bölümünde yaşanan çok ciddi
işkence iddiaları geldi. Bunu kamuoyuna ben duyurdum, duyurduktan
sonra ulusal ve uluslararası basından çok kişi beni aradı,
insan hakları kuruluşları aradı, çok ciddi iddialar
vardı ve mevzubahis olan yer Ankara Emniyetiydi. Bunun üzerine ertesi gün
Ankara Barosu Ankara Emniyetine önceden haber vermeksizin 8 avukatıyla
âdeta bir çıkarma yaptı, izin verilmek istenmedi ama
gözaltındaki 111 kişiden 6 kişiyle görüştüler ve
işkenceyi ispatladılar. Çok ciddi iddialar vardı, insanlar karanlık
bir odaya götürülerek çırılçıplak soyuluyor, vücutlarında
cop dolaştırılıyor ve makatlarına
kayganlaştırıcı bir sıvı sürülmek suretiyle
makatlarında cop dolaştırılıyordu, tehdit ediliyordu,
ağır işkenceler olduğu iddiası kayıtlara
geçirildi, rapora geçirildi. Bunu söyleyen ben değilim, Ankara Barosu. Çok
ciddi bir kurumun raporundan bahsediyorum ve Ankara Barosu, idari, adli
soruşturma istedi; olayı örtbas etmek isteyen, İstanbul
Protokolüne aykırı bir şekilde muayene yapılan yer ve
doktor, sulh ceza hâkimliğinde işkence ifadelerini zapta geçirmeyen hâkim
ve herkes hakkında idari ve adli soruşturma istedi ve ardından
Ankara Emniyeti bir açıklama yaptı Hiçbir usulsüzlük yok. dedi.
Ancak Emniyette olmasına rağmen insanlar bunları net bir
şekilde söylüyordu, orada kalmaya devam etmelerine rağmen bunu söylüyorlardı.
Hâlen İçişleri
Bakanlığından bir açıklama yok. Sayın Süleyman
Soyluyu açıklamaya davet ediyorum, bir aydır davet ediyorum. 26
Mayısta oldu, 26 Haziran bugün, İşkenceyi Önleme Günü, herkes
beylik laflar ediyor ancak seçim çalışmaları peşinde koşturan
İçişleri Bakanı açıklama yapması gereken konuda tek
bir açıklama yapmadı.
Bakın, ayrıca Sayın Şentopu da
buradan itham ediyorum çünkü çok yanlış bir iş
yapıldı. Zabit Kişi, yüz sekiz gün boyunca kaçırılan
bir kişiydi, ağır işkenceler gördü Ayten Öztürk gibi. O yüz
elli güne yakın kaçırılmıştı ve biz bunları
sorduk. Türkiyede OHAL döneminde 27 kişi kaçırıldı, 25i
konuşmadı, ağır işkence gördükleri iddiaları vardı,
konuşmadılar, 2si konuştu, 2sinden birisi bana mektup
yazdı. Zabit Kişi, şu anda Kandıra Cezaevinde. Yüz sekiz
gün boyunca kaçırıldığını ve bilinmeyen bir yerde
işkenceye uğradığını söylüyordu bu kişi.
İfadelerinde diyor ki: 3 metrekarelik güneş ışığının
girmediği mezar gibi yerde yüz sekiz gün sistematik bir şekilde
fiziki ve psikolojik işkence gördüm. İşkence
yapmadıkları zamanlarda konteynerin diğer hücrelerinde
işkence gören, sakat olan insanların sesini duyuyordum. Ve devam
ediyor, işkence esnasında Burada hâkim de savcı da biziz,
burada avukat, polis yok, buradan çıkışın söylediklerimizi,
her şeyi kabul etmekle olur, dediklerimizi yap, ölmediğin sürece
işkence yaparız, ölürsen de gömeriz, faili meçhul olursun.
demişler bu insana ve ben tek yorum yapmadan bunu araştırma
önergesi olarak Meclis Başkanlığına sordum, bana gelen cevap,
çok açık bir Türkiye gerçeğini gösteriyordu ve bunun da peşini
bırakmayacağım.
Şu 8 sayfalık mektup işkenceyi
anlatıyor. Sayın Şentopa da buradan tekrar soruyorum.
Bakın, bana gelen cevapta diyordu ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bağlayın sözlerinizi lütfen
Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Araştırma önergenizde kaba ve yaralayıcı ifadeler var, o
yüzden kabul etmedik.
Değerli arkadaşlar, bir insan 8 sayfa
dehşet veren işkenceyi anlatıyor. Ayten Öztürk dehşet veren
işkenceleri anlatıyor ve ben tek kelime katmıyorum,
Araştırma önergeniz kaba ve yaralayıcı. deniyor. Yorum
yok. Ardından bakın ne var? Türkiyede son dört aydır 6
kişi kaçırıldı ve bu insanların da yoğun bir
şekilde şu anda işkence gördüğü düşünülüyor: Gökhan
Türkmen, Özgür Kaya, Yasin Ugan, Erkan Irmak, Salim Zeybek, Mustafa
Yılmaz. Bu kişileri kaçıranlar -dört aydır
kaçırdılar- Biz devletiz kimseye gitme, savcıya, emniyete gitme
yoksa daha fena olur. dediler. Ve Ankaranın göbeğinde, binlerce
MOBESE kamerasının olduğu yerde dört aydır
kaçırılan bu insanlar hakkında İçişleri
Bakanlığına defalarca soru önergesi veriyorum, tek bir
açıklama yapılmıyor. Aklınıza ne geliyor? Defalarca
soru önergesi veriyoruz, basın toplantılarında gündem ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, son kez bir dakika süre
veriyorum. Bağlayın Sayın Gergerlioğlu.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Evet,
bakın, bunun için niye cevap verilmez? Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının yaşam hakkı en önemli hak değil
mi? Dört aydır 6 kişi kaçırılmış, yakından
takip ediyorum, Zabit Kişi ve Ayten Öztürk gibi yoğun işkence
gördükleri iddiası var ve tek kelime ses yok. Ayrıca, cezaevlerinde
de bu devam ediyor. Bakın, geçen gün mektup aldım, Grup Yorum üyesi
Helin Bölek ve 3 arkadaşı açlık grevindeler. Neden? Türkiye
cezaevlerinde yüzlerce kişi şu anda tek kişilik hücrelerde,
Helin Bölek de öyle. Tuvaletinin kapısı olmayan, içeride
elektriği olmayan bir hücrede kalıyor Helin Bölek değerli
arkadaşlar. Türkiyenin gerçekleri maalesef bu. İşkence bir
insanlık suçudur. AK PARTİ yetkililerini şu iddiaları
cevaplamaya davet ediyorum: İşkence örtbas edilemez, işkence
zaman aşımına uğrayamaz değerli arkadaşlar,
bunlar son derece ciddi vakalardır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
iddiaların üstü örtülüyor. Açıklamaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Gergerlioğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
58.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; sayın hatibi
dinledim, dışarıdaydım ama dinleme imkânım oldu
dışarıda. Şimdi şöyle bir şey var: Ankara Barosu
yaptığı çalışmayı burada bırakmamalı.
Yani, baronun yaptığı çalışma herhâlde siyasi
partilere malzeme olsun, gelelim burada konuşalım diye
yapılmıyor. Baro bu konuda yaptığı
çalışmayı, hemen arkalarında adliye var, orada bir suç
duyurusunda bulunabilirler.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Bulundu Özlem Hanım, bulundu.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Herhâlde avukatlar ne
yapacaklarını bu konuda biliyorlardır, suç duyurusunda
bulunacaklar, bu yargısal süreç devam edecek. Bu konuyla alakalı
olarak şu anda ezbere bir şey söylemek istemiyorum. Ben de
İçişleri Bakanlığımız şu ana kadar neler
yaptı, ne yaptı, bilgi alıp muhakkak
paylaşacağım. Ama buradan yola çıkarak, yani işkence
hepimizin meselesi, işkenceyle ilgili ne diyeceğimizi bekliyorsunuz?
Aman ne iyi olmuş denebilir mi böyle bir şey için? Nihayetinde önemli
olan, böyle bir şey var mı, yok mu? Bu konuya dair her birimiz -gün
içerisinde ifade ettik- işkenceye sıfır tolerans diyoruz, bunun
karşısındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Velhasılıkelam, yani bu konuya dair ben bütün siyasi partilerin
aynı ortak hassasiyet içerisinde olduğu kanaatindeyim. O sebeple
bizim burada yapacağımız yegâne şey
Baronun yaptığı
şey
Baro mahkeme midir yani? Meclisimizde İnsan Hakları
Komisyonumuz var. Eğer bu konuya dair bir şey varsa ellerinde lütfen
somut olarak bizlere sunsunlar, biz de gerekli çalışmayı
yapalım bununla alakalı. İlla önergeyi kabul ederek mi
yapacağız? Bunu nasıl yapacağımıza herhâlde parti
olarak biz kendimiz karar vereceğiz? Velhasılıkelam, ama
yargıyla alakalı bir konuda da lütfen, Türkiyede özgür yargı
var, baro başvursun, bu konuya dair bir şikâyeti olan gitsin
şikâyetini yapsın. Ama 90lı yıllarda işlenmiş
bir cinayeti, bir meseleyi bugün olmuş gibi anlatmayı biraz da tuhaf
buluyorum yani. Karmakarışık bir şeye dönüşüyor. Ayten
Öztürk olayından bahsediyorum.
Teşekkür ederim.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
Sayın Kurtulan...
59.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Zengine ben şunu söylemek isterim:
Siz ikide bir bütün sunumlarınızda İşkenceye
sıfır tolerans. derseniz, işkenceyi bizzat gidip yerinde
inceleyen, işkence görenleri gören, beyanlarını alan, bunu
belgeleyenler sürekli de işkencenin Türkiyede var olduğunu,
sistematik bir hâl aldığını söyler; söylemek
durumundayız. Bir siyasi partiye malzeme olsun. demek doğrusu çok
ayıplanacak bir durumdur, bir hukukçuya hiç yakışacak bir durum
değildir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hiç ayıplanacak bir
şey değil.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Biz, işkence
görenlerin durumunu partimize malzeme yapmıyoruz. Halfetide çok bariz
-gittik, inceledik- işkence görenleri gördük arkadaşlar. Bizzat
kadınlar
Mesela bir polis şunu diyor Özlem Hanım, ben size bir
kadın olarak söyleyeyim bunu: 4 çocuğun var, 5incisi benden olsun
ister misin? Bir kadın olarak gerçekten bunu kabul etmek mümkün mü?
Bırakın kadını, bunu kim kabul eder? Orada işkence
görüldü, ülkemizde işkence var arkadaşlar, işkence var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Kurtulan,
buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Ankara Emniyetinde de
işkence var. Baronun beyanı var, suç duyurusu var. Yapılacak
şey
Şununla bağlayalım, şu dediği kabul
edilebilir: Bunu araştıracağız, inceleyeceğiz,
geleceğiz, gerekeni yapacağız. dedikten sonra bitirebilir,
diğerleri çok uygun olmamıştır. AKP kendisinin hükûmeti
döneminde insanlara işkence yapıldığını kabul
etmek du-ru-mun-da-dır. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Zengin
60.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, şimdi, doğrusu bir hukukçuya
yakışır, yakışmaz bu tarz şeylere girmek
istemiyorum yani bütün gün artık bunlarla uğraştık. Ben iyi
bir hukukçuyum, kendime neyin yakıştığını da
gayet iyi biliyorum, o yüzden böyle laflardan hoşlanmıyorum.
Biraz evvel bir kadına söylenebilecek
Kimse
bunu söyleyemez, söyleyemez; kim söylerse karşısında ben de
dururum. Bak, Özlem olarak söylüyorum; partiyi, her şeyi bir kenara
koyarak söylüyorum: Bir kadına kimse bunu söyleyemez.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) -
Söylemiş.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Söylemişse de
beraber mücadele ederiz. Ben Özlem olarak bunun
karşısındayım.
Biraz evvel Fatma Hanım diyorlar ki: Takip
edeceğiz. densin. Zaten söyledim Fatma Hanım, zaten ifade ettim
biraz evvel. Biz AK PARTİ olarak, grubumuz olarak bu konuya dair bir iddia
varsa bunun takipçisiyiz. Siz sistematikten bahsediyorsunuz. Ben Türkiyede
hiç olmamıştır. diyemem, insanın olduğu yerde hata
vardır ama siz sistematik dediğiniz zaman, o zaman sanki biz
sistematik olarak olsun diye uğraşıyoruz havası
yaratıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Daha ötesi, hatibiniz
gözümüzün içine bakarak sanki ben yapmışım, biz
yapmışız gibi bizi itham ediyor. Böyle bir şey olamaz.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) -
Olayı örtbas eden ben değilim, olayı örtbas eden sizsiniz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Burada yapacağımız
şey -sayın hatip herhâlde konuştular- bu konuya dair ben diyorum
ki: İçişleri Bakanımızla hassaten
konuşacağım, ezbere bir şey söylemek istemiyorum. Sonuç
olarak daha detaylı ben Genel Kurulumuzu bu konuda bilgilendireceğim
ama nihayetinde burada bunlar konuşulurken bu mesele hukuken takip
edilmelidir diye ifade ediyorum, hukuken ama her seferinde sanki
işkencenin tek bir yere münhasırmış gibi bir malzemeye
dönüştürülmesini de problemli görüyorum diye ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Özel, buyurun.
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Gördüm, önce Sayın Özele söz
vereceğim, sonra size Sayın Kurtulan.
61.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, yasama
olarak yürütme üzerinde denetleme görevlerinin var olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu
tartışmaya yapıcı bir katkı sağlayalım ana
muhalefet partisi olarak. Bu Meclisin -biraz önce Sayın Zenginin de
söylediği gibi- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
var. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Cezaevleri
İnceleme Alt Komisyonu var, çeşitli alt komisyonları var. Bu
kararlılık önemli. Gerçi şey de önemli, hani ben şeyi
beklerim: AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak söylüyorum. demek daha
iyi, Özlem Hanımın kendi kişisel teminatı da
kıymetlidir ama Ankara Barosunun giremediği o yere, milletvekili
kilit milit tanımaz. Yarın sabahtan tezi yok tüm partilerden
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonundaki
milletvekillerimizden oluşturulan heyet gider, Türkiye'yi bu ayıpla
yüzleşmeye, var mı yok mu, varsa engelleme konusunda
Belki bugün
gösterilecek bu kararlılık Türkiye'nin dört bir yanında
hakikaten de artan bu söylentilerin, her yerden gelen duyumların,
artık bir kanaat hâlini oluşturan bu duyumların hem önünü keser
hem de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin bağlayın
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
işkenceye, kötü
muameleye yeltenmeye kalkanlar der ki: İktidarıyla muhalefetiyle
bütün partiler bu konuda geliyor. Eğer burada böyle bir şey olursa
-belki baroyu sokmazlar ama- pat diye gelir milletvekilleri içeri girer. Zaten
işkenceyle mücadele edilecekse böyle edilecek. İtirazım
şudur: Yasama olarak yürütme üzerinde denetleme görevimiz var her ne kadar
yetkilerimiz budanmış olsa da. Bakanımıza soralım,
erken bir şey söylemeyeyim. Bu, yok. Süleyman Soyluya bağlı
olan Emniyette işkence şüphesi varsa bu Süleyman Soyluya sorulmaz;
gidilir, denetlenir, bakılır. Süleyman Soyluyla iş birliği
elbette kolaylaştırıcı yönden yapacaksa yapsın ama
yarın sabahki adımı duymak isteriz. Gidiyor muyuz yarın
sabah? Hazırlıyor muyuz Komisyonumuzu? Olağanüstü
toplantıya çağırıyor musunuz işkence konusunu
araştırmak üzere İnsan Hakları Komisyonunu? Somut adıma
biz varız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın Kurtulan.
62.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulanın,
Ayten Öztürk vakası ile Ankara Emniyet Müdürlüğünde yaşanan
işkence vakasına ve Urfa topraklarında özel bir uygulama
olduğuna ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Zenginin
konuşmasını, beyanını ben de önemsiyorum, önemli
buluyoruz. El atmışken madem, duyarlılık
göstereceğini, bununla ilgileneceğini söylüyorsa; Ayten Öztürk
vakası önemli. Aylardır getirildiğini, kaçırıldığını
veya işkence gördüğünü iddia etmiş.
Yine, Ankara Barosunun raporları önemli. Ankara
Emniyetinde yaşanan işkence vakasını bizzat incelemek bizim
temel görevimiz olmalı, bu Meclisin.
Aynı zamanda da Urfa topraklarında
arkadaşlar, özel bir uygulama var. Tüm AKPli
Bak, ön yargıdan
bağımsız bunu söylüyorum. Urfa topraklarında özel bir
uygulama var. 2 polisin öldürülme durumunda da bu söylenmişti.
Gözaltına alınan, tutuklanan herkesin -bizzat cop
kullanıldığına dair- erkeğine kadınına
cinsel şiddet uygulandığına dair uzun zamandır o
topraklarda her zaman bu söylenir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bağlayın
sözlerinizi Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Bunun da, özellikle
Urfanın da özel bir incelemeye alınması gerektiğini
belirtiyorum.
Teşekkürler Başkanım,
sabrınıza da.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kurtulan.
Buyurun Sayın Zengin.
Lütfen artık bu konuyu noktalayalım.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sadece bir cümle ifade
edeceğim.
BAŞKAN- Buyurun.
63.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Mersin
Milletvekili Fatma Kurtulanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve sürecin yürüyebilmesi için
yürütme ile yasamanın birlikte hareket etmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım, burada oturduğum her dakika bir grup başkan
vekili olarak burada oturuyorum fakat insan burada konuşurken verdiği
her sözün, yaptığı her konuşmanın ne anlama
geldiğini bilerek söylüyor. Burada bu konuya dair
yapacağımız işlerde, bugüne kadar, şu ana kadar
yaptığımız işlerde bir istişare mekanizmamız
var. Ben grubum adına bir şey söylediğimde bu
bağlayıcıdır, Özlem adına söylediğimde bu sadece
beni bağlar. Diğeri, biraz evvel de ifade ettim, grubumuzla bunu
konuşuruz, müzakere ederiz, neyi nasıl yapacağımıza
karar veririz; onu da elbette burada ifade ederim yoksa bunu söylemeye yetkim
olmadığı için değil ama söze ehemmiyet veren bir
insanım. Eğer söz vermişsek sonuna kadar yapmak lazım. O
sebeple bunu böyle ifade etmek gereği duydum ve devamında da
Sayın Bakana bunu sormak
Burada bunu defaatle yaptık.
İçişleri Bakanlığı olunca mı farklı oluyor?
Defaatle
Millî Eğitim Bakanımızın bir işi oluyor,
Bakana soralım
Gün içinde ben bunu kaç kez yapıyorum, dün de
yaptım. İşte, Yıldırım Bey, buradalar,
gerektiği zaman bakanlarımızdan bilgi almaktan daha tabii bir
şey olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın Sayın
Zengin, lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Bakanlardan
bilgi almanın bir mahzuru olamaz. Unutmayalım, bu sürecin
yürüyebilmesi için hem yürütmenin hem yasamanın aynı senkron
içerisinde, birlikte hareket etmesi lazım. Biz birbirimizden ayrı
yapılar değiliz, o yüzden bakanlıklardan bilgi almaktan daha
doğal bir şey olamaz. Biz kendi grubumuzda da bu konuyu muhakkak
müzakere edeceğiz ve -burada tekrar gündem olacağını da
biliyorum- buraya da ben kendim getireceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zengin.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5inci maddesindeki mesleki eğitim merkezi
programına çıraklık kayıt şartları ibaresinin
mesleki eğitim merkezi programına kayıt şartları
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Kaya Sevda Erdan
Kılıç Alpay
Antmen
Trabzon
İzmir
Mersin
Neslihan
Hancıoğlu İlhami
Özcan Aygun Yıldırım
Kaya
Samsun
Tekirdağ
Ankara
Özcan
Özel
Yalova
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Yalova Milletvekili
Özcan Özelin söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖZCAN ÖZEL (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi
için verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dünya yeni bir döneme giriyor. Yapay zekâ
alanında, enerji ve sağlık alanında, uzay alanında
çalışmalarda önemli değişimler gerçekleşiyor. Bu dört
alandaki gelişmeler gösteriyor ki önümüzdeki yedi, sekiz yıl içinde
dünyanın bazı bölgelerinde üretim sıfır iş gücü,
sıfır enerji maliyetiyle gerçekleşecek. Böyle bir dünyanın
yaratacağı değişimlerin, neler olacağını
tahmin etmek zor değil. Sanayi devrimini kaçırdık;
ulaşım, iletişim, bilişim devrimindeyse üreten değil,
tüketen olduk ve maalesef üzülerek görüyoruz ki dünyadaki değişimi
bir kez daha kaçıracağız. Türkiye, bu hukuk sistemiyle, yönetim
anlayışıyla, eğitimiyle geleceğin dünyasında yer
alamaz. Bir an evvel devlet aklıyla hareket eden, bilimden, hukuktan,
evrensel değerlerden yararlanan, bir arada yaşama arzusu güçlü, yurt
dışını her türlü değerin üstünde gören bir Türkiye
Cumhuriyeti olmak durumundayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on yedi yıldır iktidar olanlar kendilerine şu
soruyu soracak: Benden önce eğitimde hangi sorunlar vardı, ben
hangilerini nasıl çözdüm? Bu soruyu biz kendimize sorduğumuzda
aldığımız cevap, tüm temel sorunların yerinde
durduğu, hatta içinden çıkılmaz bir hâl
aldığıdır, hiçbirinin çözülmediğidir.
Eğitimde en kolay çözülecek sorunlardan biri,
kalabalık sınıflar ve öğretmen istihdamı sorunudur
çünkü bu sorunların çözümü daha fazla para kaynağı aktarmaktan
geçmektedir. Bu da tamamen bir tercih sorunudur. Bir başka yere
ayıracağınız kaynağı, eğitim
yatırımlarına yatırmanız yeterli olacaktır.
Okullarımızda çalışan
öğretmen sayısı 1 milyona yaklaşırken Bakanın
açıklamasına göre hâlâ 117 bin öğretmen
açığımız var. Öğretmen açığını
emek sömürüsüyle, ücretli öğretmen istihdamıyla kapatmaya
çalışıyoruz.
Seçimden önce öğretmenlere 3600 sözü verdiniz,
Komisyonda bu sözü yerine getirin diyerek önerge verdik, önergeyi reddettiniz.
İstanbulda 2 defa seçim kaybeden adayınız Siyasetçinin
kalitesini, yerine getirdiği vaatler belirler. dedi. 3600 sözündeki
tavrınız, siyasetinizin kalitesini ortaya koyuyor.
Bir diğer konu, sözleşmeli
öğretmenler. Bu kanun teklifinde 4+2 olan süreyi 3+1e düşürüyorsunuz.
Süreyi azaltmak değil, sözleşmeli öğretmenliği ortadan
kaldırmak zorundayız.
Bugün aldığım bilgiler
doğrultusunda ilimden, seçim bölgemden yazan bir öğretmen
arkadaşım, atanamayan bir öğretmen arkadaşım şunu
talep ediyor: Biz 5 bin kişi olarak atanacaktık, 4 bin küsuru
atandı, 900 civarı öğretmen atanamadı. Ben de bu
atanamayanlardan birisiyim. Şu talebimizi Mecliste dile getirmenizi
istiyorum: Bugüne kadar atanamadık, bekledik, yaşım 36 oldu ancak
ağustosta atanacak öğretmenlerin arasına biz de katılmak
istiyoruz. Buradan Değerli Millî Eğitim Bakanımıza bu
kardeşimizin teklifini iletiyorum. Üstelik bir de mülakat
yapıyorsunuz, mülakat varsa liyakat yoktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2002de iktidara geldiğinizde eğitimin temel sorunu
ders müfredatları görüldü. Ders içerikleri çağ
dışıydı, ilkeldi, davranışçıydı,
öğrencinin kendisini ifade etmesine imkân vermiyordu. Eğer
değiştirilirse Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu girişimci,
çağdaş, piyasanın talep ettiği insan tipi,
okullarımızdan yetişecekti. Bugünün Bakanı, dönemin Talim
ve Terbiye Kurulu Başkanı Ziya Selçuk önderliğinde dünyada
hiçbir ülkenin yapamayacağı bir işe
kalkışıldı. Dönemin Bakanıyla birlikte müfredatları
tümüyle değiştirdiler. Eğitimciler iyi bilir ki bir ülkede büyük
bir altüst oluş olmamışsa, toplum büyük bir değişim
geçirmemişse müfredat değiştirilmez, müfredat geliştirilir.
Ne oldu o günden bugüne, müfredatları değiştirip duruyoruz? On
yedi yılda tüm müfredatlar 4 kez baştan aşağı
değiştirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın sözlerinizi
Sayın Özel.
ÖZCAN ÖZEL (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
2002den önce liselere giriş bir sorundu, on
yedi yılda daha büyük sorun hâline geldi. Defalarca adı ve
sınavın sayısı değiştirildi. Hayatında
eğitimle ilgisi ve öğrenci ve öğrenci velisi olmanın
dışında hiçbir birikimi, bilgisi olmayan birinin
talimatıyla liselere giriş sınavını kaldırıyoruz
dendi, TEOG çöpe atıldı; yerine getirilen sistemle nitelikli lise
statüsündeki okullara başarılı öğrencilerin sınavla
girmesi planlandı. Buna karşılık 1 milyon öğrenci bu
sene bu sınava girdi. Sınav kalkmadı, daha stresli, içinden
çıkılmaz bir nitelik kazandı.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sevda
Erdan Kılıç Alpay
Antmen Neslihan
Hancıoğlu
İzmir Mersin Samsun
Ahmet
Kaya İlhami
Özcan Aygun Yıldırım
Kaya
Trabzon Tekirdağ Ankara
Özcan
Özel
Yalova
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişikliklere uygun olarak
yeniden düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı
Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Feridun
Bahşi Hasan
Subaşı
Adana Antalya Antalya
Tuba
Vural Çokal Bedri
Yaşar Ayhan
Erel
Antalya Samsun Aksaray
Hüseyin
Örs
Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örs konuşacaktır.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 6ncı maddesi
üzerine konuşma yapmak üzere İYİ PARTİ Grubu adına söz
aldım. Hepinizi en iyi ve en güzel dileklerimle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
başlarken, 23 Haziran Pazar günü yapılan tekrar seçimde İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan
Trabzonlu hemşehrim Sayın Ekrem İmamoğlunu kutluyor ve
başarılar diliyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşenerin ifadesiyle bu seçimin kazananı millî iradedir, Türk milletidir,
İstanbulludur. 23 Haziran demokrasi tarihimizin altın
sayfalarından biri olmuştur. İki seçim arasındaki süreçte
kullanılan dili, söylemleri, karalamaları, iftiraları,
ötekileştirmeleri tekrar gündem yapmak niyetinde değilim ama bir
hususu da söylemeden geçemeyeceğim.
Sayın İmamoğlunun Trabzonlu
olması nedeniyle onu karalamak adına yapılan mesnetsiz iddialar
ve iftiralarla tüm Trabzonlular rencide edilmişti. Şimdi bu mesnetsiz
iddia sahiplerine son bir hatırlatmada bulunmak isterim. 31 Mart seçimlerinde
her iki aday, Sayın Binali Yıldırım ve Sayın
İmamoğlu arasındaki fark 13 bin civarındaydı; 23
Hazirandaki fark ise 31 Marttaki farkın tam 61 katı olmuştur.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Onun için, bundan sonra Trabzon ve Trabzonlulara kara çalmak niyetinde olanlara
bir değil 61 kez düşünüp ondan sonra konuşmalarını da
tavsiye ederim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, mesleki eğitim,
kişilere belirli bir meslekle ilgili olarak güncel bilgi ve becerileri
kazandırma, kişinin iş alışkanlıklarını
ve tutumlarını olgunlaştırma ve kişilerin fiziksel,
düşünsel ve davranışsal yeteneklerini geliştirme yani genel
anlamda iş ile birey arasındaki bir uyum sürecidir. Örgün eğitim
dışında kalan kişileri işe hazırlamak,
eğitimleri sırasında aynı zamanda kendilerini sosyal
güvenceye almak, bunun yanında çalışanların mesleklerinde
gelişmelerini ve iş hayatında çalışma disiplini
edinmelerini sağlamak amacıyla kurulan, eski adı
çıraklık eğitim merkezi, yeni adı ise mesleki
eğitim merkezi olan bu kurumlar kalifiye meslek elemanı
yetiştirme açısından son derece önemlidir.
Genç nüfusun yoğun olduğu ülkemizde
gençlerimizin okul ve çalışma hayatında aktif olamaması ve
genç işsizlik oranının yüksek olması uzun vadede ciddi bir
toplumsal tehdidin habercisi niteliğindedir. Otuz yılı
aşkın süredir mevzuat düzenlemeleri ve uygulamalarından
kaynaklanan şartlar nedeniyle günümüzde çıraklık sistemine,
dolayısıyla meslek eğitim merkezlerine ve meslek liselerine
gençlerimizin maalesef ki ilgisi azalmıştır. Mesleki
eğitimin, özellikle mesleki okulların ikinci sınıf okul
olduğu yönünde bir toplumsal algı mevcuttur. Bu algıyı
düzeltmek hepimizin ortak amacı olmalıdır. Unutmamalıyız
ki iyi bir mesleki beceri sadece el becerisi ve pratikle değil, aynı zamanda
akademik bilgi ve başarıyla desteklenerek sağlanabilir.
Unutmayalım ki nitelikli iş gücü verimli
bir ekonomi için vazgeçilmez unsurdur. Nitelikli iş gücüne sahip
olmanın yolu ise planlanmış mesleki eğitimle mümkündür.
Ekonomik gelişmelerin tetiklediği istihdam talebi ve nitelikli
iş gücü ihtiyacının mesleki eğitime olan ilgiyi
artırması beklenirken Türkiyede tam tersi bir durum
yaşandığı aşikârdır. Bunun yanında,
mesleklerin kamuoyunda rağbet derecesi, iş imkânları, iş
yeri açmak için gereken sermaye konusunda kamuoyu ve sevgili
öğrencilerimiz, gençlerimiz yeterince bilgilendirilmemektedir. Bu
mesleklerin çok yönlü medya araçlarıyla kamuoyuna
tanıtılmasına olan ihtiyacı takdirlerinize arz ediyor,
hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Örs.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge
vardır. Bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Kaya Sevda Erdan
Kılıç Alpay
Antmen
Trabzon
İzmir
Mersin
Neslihan
Hancıoğlu İlhami
Özcan Aygun Yıldırım
Kaya
Samsun
Tekirdağ
Ankara
Süleyman
Girgin
Muğla
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ömer
Öcalan Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç
Şanlıurfa İstanbul Ağrı
Nusrettin
Maçin Dirayet Dilan
Taşdemir Züleyha Gülüm
Şanlıurfa Ağrı İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Muğla Milletvekili Süleyman Girgine ait.
Buyurun Sayın Girgin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, İstanbulda, demokrasi tarihimizde,
sandığa giderek güzel bir sonuç alan İstanbullulara buradan
teşekkür etmek istiyorum.
İstanbul seçimlerini şu Afrika sözüyle
belki tek cümleyle özetleyebiliriz: Bir ormanda aslan, ceylan, sırtlan ve
zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir. Bu seçimde seçmen
Ben geçim derdindeyim, sen seçim derdindesin. demiştir. Ekonomi alev
alev yanarken ısrarla İstanbul seçimlerinde şaibe vardır.
diyerek YSKye seçim yenileme kararı aldıranlara seçmen Seçimi
gündemden düşür, yüzünü ekonomiye dön. mesajı vermiştir.
Yandaşların akıl almaz yalan ve iftira kampanyalarına
inanmadığını, kendi aklıyla dalga geçirtmeyeceğini
göstermiştir. Rayından çıkan demokrasiye, siyasallaşan
hukuka, tek adama, parti devletine, israfa, şatafata, adam
kayırmacılığa, devletin kesesinden AKP siyasetinin
fonlanmasına duyduğu tepkiyi sandığa yansıtarak
böylesine açık bir farkla İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığını Sayın Ekrem İmamoğluna
vermiştir. Bölücü, ayrıştırıcı,
kutuplaştırıcı dilden artık usanmış
olduğunu birleştirici, kucaklayıcı dili tercih ederek
göstermiştir. Sonuçta İstanbul seçmeni çok net bir mesaj vermiştir:
Sen benim kararıma saygı göstermek zorundasın, egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.
Değerli milletvekilleri, bir istihdam biçimi
olan çıraklığın zorunlu eğitim kapsamına
alınması göründüğü kadar masum bir uygulama olmayıp çocuk
işçiliği teşvik eden ve bu yolla çocukların ucuz iş
gücü olarak kullanılmasına yol açabilecek bir uygulamadır. Bugün
sayıları 1,5 milyona yaklaşan stajyer, kursiyer ve
çırakların sömürüsü giderek artmakta, çırakların
çırak stajyer kimliğiyle çalıştırılması
ise çocuk emeği sömürüsünü perçinlemektedir. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin
yayınladığı rapora göre AKP iktidarı tarafından
Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı ilan edilen 2018
yılı içesinde çocukların iş gücüne katılma oranı
yüzde 21 olmuştur. 60 çocuk işçi de iş kazaları nedeniyle
hayatını kaybetmiştir.
Bakınız, Adana Yüreğirde narenciye
posalarının altında kalan atık kâğıt
toplayıcısı çocuk işçi 15 yaşındaki Halil
Yeloğlu hayatını kaybetti. Bu kardeşime Allahtan rahmet
diliyorum ama bilinmelidir ki bu kardeşimizin altında
kaldığı şey portakal posası değil, AKPnin
vahşi kapitalist politikaları ve çocuk işçiliğinin önünü
açan uygulamalarıdır.
Değerli milletvekilleri, teklifte özel sektör
tarafından mesleki eğitim merkezlerinin organize sanayi bölgesi
yönetimlerince ve özel sektör tarafından açılabilmesi
amaçlanmaktadır. Tasarının çocuk işçilik açısından
belkemiği bu ifadelerdir. Organize sanayi bölgesi yönetimleri
tarafından açılabilecek mesleki eğitim merkezleri özel
eğitim kurumu sayılacağından devlet desteği de
alacaklardır. Eğitim-istihdam bağlantısını
güçlendirmek adı altında gösterilen bu değişiklik çocuk
işçiliğinin önünü açmakla kalmayıp çocuk emeğinin
sömürülmesini, İş Kanununun 71inci maddesinin zıddına
çocuk işçiliğini arka kapıdan yasallaştırmaya
çalışmaktadır.
Resmî okullarda bile denetimi sağlayamayan
Millî Eğitim Bakanlığının, özel sektör tarafından
açılacak bu kurumların denetimini yapamayacağı
aşikârdır. Bu açıklık çocukların her türlü istismara
maruz bırakılmasının ve ağır şartlarda
çalıştırılmasının önünü açacaktır. Bu
maddeyle çocuk işçiliğinin önüne geçilmesi gerekirken sermayenin
ihtiyaçları düzleminde değişiklikler yapılmak
istenmektedir. Bunlarla birlikte, mesleki eğitim merkezleri
aracılığıyla iş yerlerinde çalışacak
çırak ve stajyerlerin mevcut çalışan sayısına dâhil
edilmemesi iş güvenliğinin ve işçi
sağlığının önemsenmemesi demektir. Özellikle 2014
yılında çırakların ve stajyerlerin iş yerinin ve
çalışan sayısının saptanmasında kapsam
dışında bırakılmasından sonra çırak
sayısı artmıştır çünkü işverenler
açısından bu uygulama birçok yükümlülükten kurtulma yolu olarak
görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Girgin,
tamamlayın lütfen.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) - Peki, ne
yapmalıyız? Mevzubahis teklifte yer alan
çıraklığın zorunlu eğitim kapsamına
alınması ve eğitim-istihdam bütünleşmesi ifadesiyle ne
yazık ki çocuk emeğinin daha fazla sömürülmesine,
çocuklarımızın bedeninin
piyasalaştırılmasına yol açılmaktadır. Bu
ifadeler tamamen çıkartılmalı, çocuk işçiliğiyle
mücadelede net sınırlar çizilerek 18 yaşın altındaki
çocukların çalışmasının önüne geçilmelidir. Acilen
çocuk işçiliğini önleme birimleri kurulmalı, bu birimlere bütün
sendikaların ve her türlü demokratik kitle örgütünün katkı
sağlamasının önü açılmalıdır. Çıraklık
ve stajyerlik eğitimleri okulun içinde çocukların yaratıcılığını
destekleyecek ortamlarda yapılmalıdır. İstihdam
politikalarımız baştan aşağı yenilenmelidir. Hem
işsizlik tavan durumda hem de bazı işler çıraklık,
stajyerlik eğitimi adı altında gencecik bedenlere emanet
edilmektedir. Unutmamalıyız ki öğrenciler iş yapsın
diye değil, iş öğrensin diye staj ve çıraklık
eğitimi almaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Girgin.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde bir
konuşma daha vardı, onu da yaptıralım.
Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çıraklık, kalfalık,
ustalık eğitimlerinin mesleki eğitim programı adı
altında zorunlu eğitim kapsamına alınmasına dair
teklifin 7nci maddesi üzerine grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Önceki düzenlemeye göre, ustalık eğitimi
veren kurslar sadece çalışma saatleri dışında
açılmaktadır. Amaç hem iş yerindeki düzen ve işleyişi
eğitimle kesintiye uğratmamak hem de ustalık eğitimine
ihtiyaç duyan genç usta adaylarının ucuz veya ücretsiz iş gücü
olarak kullanılıp sömürülmelerine engel olmaktı. Teklif edilen
düzenleme bu güvenceyi ne yazık ki ortadan kaldırmaktadır. Bu
kanun teklifiyle ne getirilmek isteniyor? Çocuk işçiliğin önü
açılmaktadır. Bu kanun teklifiyle, çocuk emeğiyle beslenen ancak
sosyal güvenceden yoksun bir alan yaratılmaktadır. Bu teklifle,
zorunlu hâle getirilen on iki yıllık eğitim sürecinin dışına
çıkılmakta ve yoksul çocuklar âdeta işçiliğe zorlanmaktadır.
Öncelikle, Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunda kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesini burada
hatırlatmak isterim. Buna uygun düzenlemeler yapılmasının
bir zorunluluk olduğunu belirtmek isteriz. Bu kapsamda, bu kanun
teklifinin, çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin zihinsel ve
bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi, insan
haklarına ve temel özgürlüklere, evrensel hukuk ilkelerine
saygının geliştirilmesi, çocuğun kültürel kimliğine, dil
ve değerlerine, farklı uygarlıklara saygının
geliştirilmesi, çocuğun barış, hoşgörü, cinsler
arası eşitlik ve tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla özgür bir
toplumda yaşantıyı sorumlulukla üstlenecek şekilde
kazandırılması ve özellikle doğa ve çevreye
saygının geliştirilmesi amaçlarına yönelmesi gerektiğini
düşünmekteyiz.
Ayrıca, Çocuk Hakları Sözleşmesi
uyarınca çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte
ya da eğitimine zarar verecek veya sağlığı veya
bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için
zararı olabilecek nitelikteki işlerde
çalıştırılmasına karşı korunması
gerekmektedir. Ancak teklif edilen kanunla, uluslararası norm ve ilkeler
dışına çıkılarak çocuk işçiliğinin önü açılmakta
ve emek sömürüsü yaşını da daha aşağılara
çekmektedir.
Çocuk işçiliğine son verin adlı
uluslararası bir STKnin verilerine göre değerli arkadaşlar
Türkiyede çocuk emeği hâlen yaygın bir durumdadır. 2012
yılında Türkiyede yaklaşık olarak 900 bin çocuk işçi
çalıştırılmaktadır. Bu rakam kimi kaynaklarda şu
anda 2 milyon çocuğu aşmaktadır.
Çocuk işçilerin çoğunluğu tarım
sektöründe çalıştırılmaktadır. Tarım
işçiliğinin en yakıcı yüzü ise mevsimlik tarım
işçiliğidir. Bu işçilerin çoğu sosyal ve ekonomik ihmal
sonucu daha yoksul olan Kürt illerinden gelen çocuklardan
oluşmaktadır. Tüm bu devasa sorunlar dururken teklif edilen kanunla
özel sektörün ucuz iş gücü ve çocuk emeği sömürüsüyle beslenmeye
çalışılmasında çocuğun yararının
bulunmadığı kuşku olmayan bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar, şimdi başka
bir konuyu da gündeme getirmek istiyorum. Şimdi, tüm bu hususların
toplum için oksijen kadar yaşamsal olan adalet duygusunun ve adil
mekanizmaların kurulması ihtiyacından bağımsız
olmadığını düşünmekteyiz. Adalet duygusu bugün ayaklar
altındadır. Buna rağmen acilen reforma gidilmemesi toplumun
adalet duygularını derinden yaralamaktadır.
İstanbul Belediye
Başkanlığı seçimleri adalet duygusunu zedeleyen iktidar
politikalarının hiçbirinin toplum nezdinde kabul görmediğini tüm
açıklığıyla ortaya koymaktadır. Bu nedenle, başta
Sayın Selahattin Demirtaş ve diğer partili
arkadaşlarımız olmak üzere, zindanlarda tutsak edilen siyasetçi,
bilim insanı, gazeteci ve insan hakları savunucularının
derhâl serbest bırakılması gerektiğini burada
haykırmak istiyoruz.
Ayrıca, seçim sürecinde oluşan demokratik
uzlaşmanın yeni, demokratik bir anayasa yapılması için de
uygun bir zemin olduğunu burada belirtmek istiyoruz. Herkesi kapsayan ve
kucaklayan bir toplum sözleşmesi niteliğinde yeni bir anayasanın
yapılması için derhâl çalışmalara
başlanılmalı ve bu bir seçenek olmamalı, zorunluluk hâline
getirilmelidir.
Değerli arkadaşlar, öte taraftan önümüzde
çok ciddi bir sorun hâlinde duran ve yüz yılları da aşan Kürt
sorunu Türkiyenin önemli bir sorunudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Kürt sorununun demokratik
ölçülerde tanınması ve çözüme kavuşturulması için de bize
göre çok önemli bir ortam yaratılmış ve bu yönde bir
çalışma yapılması gerektiğini burada belirtmek
istiyoruz. Bu zeminin yarattığı olanaklar kullanılarak
oluşan iyimser hava ve demokratik uzlaşı kültürü
işletilerek yeni bir anayasa yapma çalışmalarına acilen
başlanması gerektiğine dair çağrımızı tüm
siyasi partilere buradan iletmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir de benim seçim
bölgem olan Ağrının Diyadin ilçesinde yakın bir zamanda
bir kaza meydana geldi. 17 Haziran 2019 tarihinde Ağrının
Diyadin ilçesinde meydana gelen yağmur ve sonradan oluşan sel
sonucunda 4 canımızı yitirdik. Bu kanal Devlet Su
İşlerinin denetiminde ve şehrin içinden geçen bir kanaldır.
Devlet Su İşlerinin buradaki büyük bir ihmali söz konusu ve hâlen de
bu yönde herhangi bir önlem alınmış değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koç, tamamlayın
lütfen.
Buyurun.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Bu nedenle bu konuyu da
özellikle dikkatinize sunmak istiyorum.
Öte yandan, değerli arkadaşlar, yine
Ağrının Diyadin ilçesine bağlı olan bütün iş
makineleri ruhsatları olmaması nedeniyle Kaymakamlık ve emniyet
amirleri tarafından bağlanmış ve
çalıştırılamaz duruma getirilmiştir. Bu kazanın
meydana geldiği süreçte de bu makineler ne yazık ki
çalıştırılamamış ve bu nedenle biraz daha fazla
mal zararına neden olmuştur. Bu nedenle bu hususu da ayrıca
dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Koç.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sisteme girip söz isteyen milletvekillerine
şimdi yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çepni
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
64.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Cargill fabrikasında işten atılan işçilerin direnişine
duyarlılık gösterilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Bursada Cargill fabrikasında işten
atılan 14 işçi 434 gündür direnişte. İşçilerin
işe dönmek için açtıkları mahkeme ise sürüyor. Normalde mahkeme
ortalama beş ile altı ay arasında sonuçlanırken yeni
çıkan Arabuluculuk Kanunu yüzünden mahkemeler iki yılı
bulabilmektedir. Bu uygulamanın amacı işçileri
bıktırmak ve hak arayışından vazgeçirmektir.
İşçi hak ve mücadelesinin önündeki en büyük engellerden birisi
sermayeden yana yargı süreçleridir. 10 Temmuz tarihinde Cargill
işçilerinin işe dönmek için açtıkları mahkemenin karar
duruşması olacaktır. Bu vesileyle kamuoyunu Cargill
işçilerinin direnişine duyarlılık göstermeye
çağırıyoruz. İşçi arkadaşlarımızın
direnişini selamlıyoruz ve zafere kadar yanlarında
olacağımızı bir kez daha buradan belirtiyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
65.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin,
fındık üreticisinin devlet tarafından zarara
uğratıldığına ve fındık taban
fiyatının açıklanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Geçen yıl fındık üreticisi resmen
devlet tarafından soyulmuştur. Bizim 24 Haziranda 15 lira diye
beklediğimiz fiyatın o gün verilemeyeceği ifade edilmiş
ancak kasım ayında tüm üretici fındığı
sattıktan sonra tüccarın deposundaki fındığa 15 lira
fiyat verilmiş, TMO o aldığı fındığı da
bugünlerde 17-18 liradan piyasaya sürmektedir yani vatandaş kilo
başına 5 lira zarara uğratılmıştır.
Artık vatandaş her şeyin farkındadır ve sezon
gelmeden, vatandaş fındığın dalından tutmadan
buradan uyarıyorum iktidarı: Sezon öncesi taban fiyat açıklamak
zorundadır. Tıpkı çayda, buğdayda olduğu gibi, bütün
bölge halkı bunu sabırsızlıkla beklemektedir. Rekolte çok
yakında açıklanacak. Lütfen duyarlılık gösterilmesini rica
ediyorum ve vatandaşın talebinin, beklentisinin
karşılanmasını rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kabukcuoğlu
66.- Eskişehir Milletvekili Arslan
Kabukcuoğlunun, Eskişehir ili Emek Mahallesinde öğrencilerin
eğitim ve öğretim görebileceği lise bulunmadığına
ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Eskişehirimizin 60 bin nüfusuyla en büyük
mahallesi olan Emek Mahallesinde öğrencilerimizin eğitim ve
öğretim görebileceği bir lise bulunmamaktadır. Eğitim ve
öğretim için yatırım yapmak devletin nasıl bir göreviyse bu
yatırımların dengeli dağılması da bu görevi
yerine getirirken özen gösterilmesi gereken bir meseledir. Bu denge göz
ardı edilirse devlet vatandaşların cebine ulaşım,
servis gibi masraflarla bir külfet yüklemiş olur. Millî Eğitim
Bakanlığından Emek Mahallesine bir lise yaparak çocukları
gitme gelme külfetinden, orada beslenmelerinin sağlanmasından ve
ailelerin azıcık da olsa, mütevazı da olsa bütçelerine bir
katkı yapılmasından Emekliler memnun olacaktır, mutlu
olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
67.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Anıtpark Forumun Ankaranın sorunlarını
konuşmak için oturma hakkının engellendiğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün Ankarada yaşadığımız
bir olayı aktarmak istiyorum. Altı yıldır toplanan
Anıtpark Forum kışın kapalı yerde, yazın da
Anıtparkta toplanıp Ankaranın sorunlarını
konuşan bir ekip. Dün aynı şekilde, 6ncı yılında
bir araya geldi ve çocuklar, bisiklete binenler, çoğu kadınlardan
oluşan en fazla 20 kişilik bir grup, ben de oradaydım ve
karşımızda yüzlerce polis ve bir TOMA duruyordu. Toplantı,
gösteri hakkı demiyorum, oturma hakkı engellendi. Sayın AKP Grup
Başkan Vekilini aradım, Özlem Hanım da bu duruma tanık
oldu. İsimlerini vermediler oradaki emniyet görevlileri, kimseyi
tanımaz bir hâldeler.
Değerli milletvekilleri, bu, gerçekten Ankara
için bir ayıp ve sonuçta onların sıkıntısı size
de gelecek. Ben eğer Ankarada savcı varsa bu emniyet amirleriyle
ilgili açık bir suç duyurusunda bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Ok
68.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun,
31 Mart yerel seçimlerinden sonra Balıkesir Büyükşehir Belediyesi
çalışanlarının baskılara maruz
kaldığına ilişkin açıklaması
İSMAİL OK (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biraz önce aldığım duyuma göre, daha
doğrusu Balıkesir Büyükşehir Belediyesinde çalışan bir
kamu çalışanının ifadesine göre Balıkesir
Büyükşehir Belediyesinde 31 Mart yerel seçimlerinden sonra kamu
çalışanlarının, yapılan baskı, mobbing gibi
uygulamalarla işten el çektirme ve hatta başka yerlere sürülme,
tehdit gibi baskılara maruz kaldıklarını üzülerek haber
almış bulunuyorum. Maalesef 31 Mart yerel seçimlerinden hemen sonra
Balıkesir Büyükşehir Belediyesinde mübarek ramazan arifesinde 480den
fazla işçi çıkarılmıştır. Bu işçilerimiz
ramazanı maalesef işsiz, bayramı çocuklarına herhangi bir
hediye almayı bırak, karınlarını doyurmakta zorluk
çekecek hâlde karşılamışlardır. Özellikle Cumhuriyet
Halk Partisi ve İYİ PARTİli belediyelerde kıyım
yapılıyor. diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kara
69.- Konya Milletvekili Esin Karanın,
Konyalı çiftçilerin Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday ve arpa
alım fiyatlarını açıklamasını beklediğine
ilişkin açıklaması
ESİN KARA (Konya) Sayın Başkan,
Türk milletinin değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Konyanın
Akşehir, Ilgın, Çeltik, Tuzlukçu, Yunak ve birçok ilçesinde
buğday ve arpa hasadı başlamıştır. Ancak Toprak
Mahsulleri Ofisi henüz bir fiyat açıklamadığı için
çiftçilerimiz mağdur olup serbest piyasada devletin
açıklayacağı fiyatın altında mahsulünü satıp
zarar etmek istememektedirler. Tarlasından kalkan mahsulünden başka
geliri olmayan Konyalı çiftçilerimiz, Toprak Mahsulleri Ofisinin fiyat
açıklamasını sabırsızlıkla beklemektedirler.
Buradan yetkililere seslenmek istiyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN 8inci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesinin tekliften çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ömer Öcalan Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç
Şanlıurfa İstanbul Ağrı
Nusrettin Maçin Dirayet
Dilan Taşdemir Tulay
Hatımoğlulları Oruç
Şanlıurfa Ağrı Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana Milletvekili
Tulay Hatımoğulları Oruç konuşacaktır.
Buyurun Sayın Hatımoğulları
Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
TÜLAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, bugün İşkenceye Karşı Mücadele ve
İşkence Görenlerle Dayanışma Günü.
Doğallığında, bugün işkence üzerine burada çok söz
söylendi ve söylenmesi de gerekiyor ama sadece bugün özel bir gün olduğu
için değil, bu ülkede özellikle son birkaç senedir sistematik bir biçimde
artan işkenceleri bizim her daim Meclisin gündemine taşıma
sorumluluğumuz vardır. Evet, bu ülkede sistematik işkence var,
sabaha kadar konuşsak bununla ilgili örnekleri anlatarak bitiremeyiz.
Şu an elimde Antakyalı Ayten Öztürkün, işkencesini
anlattığı 12 sayfalık bir mektup var. Değerli
arkadaşlar, Ayten Öztürk gençlik dönemimizde birlikte mücadele
ettiğimiz bir arkadaşımızdı, yurt
dışına çıkmaya çalışırken yakalanıyor,
Lübnandan başına çuval geçirilerek Türkiyeye getiriliyor, altı
ay boyunca da ne ailesi ne avukatlar ondan haber alamıyor; altı ay
kendisi bile nerede olduğunu bilmeden sistematik bir şekilde
işkence görüyor.
Bugün bununla ilgili çok sayıda örnek verildi.
Bir örneği daha eklemek istiyorum: 20 Haziranda Adana Adliyesi sorgu
hâkimliği önünde HDPli gençler ters kelepçe takılarak yere
yatırılıp darbedildiler ve araya girmeye çalışan
Avukat Özgür Yakut darbedildi. Bununla ilgili zaten raporlar mevcut. Adli
tıptan alınmış raporlar ve suç duyuruları var. Bu
konuda biz bu Meclise duyarlılık ve işkenceyle etkin mücadele
konusunda gerekli olan her şeyi yapmak üzere çağrımızı
bir kez daha yenilemek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, şu an
görüşülmekte olan kanun teklifinde 5inci, 6ncı, 7nci ve 8inci
maddeler benzer mahiyettedir ve bununla ilgili konuşmalar
yapıldı. Ben söz alan arkadaşların yaptığı
konuşmaların bir bölümüne fazlasıyla katılıyorum:
4+4+4 bu ülkede eğitim sistemini bitiren uygulamalardan bir tanesidir.
İktidar kendini sağlama almak için eğitimle
uğraştı ama yine her konuda olduğu gibi ne yazık ki
eğitim politikası bu iktidarın ayağına dolandı ve
defaatle yenilemelerine rağmen bir türlü dikiş tutturamadılar.
Bugün çıraklık eğitim merkezlerinde geçen süreyi on iki
yıllık zorunlu eğitimin bir parçası olarak kabul etmek
demek, on iki yıllık zorunlu eğitimi fiilen sekiz yıla
indirmek demektir, bunu da açıkça ifade etmek lazım.
Evet, Türkiye çocuklar için, çocuk işçiler için
-üzülerek ifade ediyorum- bir cehennem. Bununla ilgili birkaç örnek vermek
isterim. Tarım işçisi, stajyer, çırak gibi alanlarda 2 milyon
çocuk çalıştırılıyor. Toplamda çalışan
çocukların 1999dan 2018e kadarki zaman diliminde yüzde 41den yüzde
56ya artan bir oran söz konusu. Yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı çocuk işçilikle mücadele etme ve çocuk
işçiliğini durdurmak üzerine Çocuk İşçiliğiyle Mücadele
Yılı ilan etti 2018i. Ama bu sene zarfına baktığımızda,
değerlendirmelere ve raporlara baktığımızda çocuk
işçiliğiyle değil mücadele etmek, artmasının önü
açılmış durumdadır. Şu an yine gelen bu kanun
teklifiyle özel sektöre, organize sanayi bölge yönetimlerinin eline resmen
çocuklara deniliyor ki: Alın, eti de sizin, kemiği de sizin, bu
çocukların iş gücünden istediğiniz gibi faydalanın. O
nedenle bizler bu kanun teklifine net bir biçimde hayır diyoruz.
Bir devletin, ortalama bir devletin en önemli görevi
başta çocuklar olmak üzere eğitim ve sağlık hakkını
parasız ve en iyi bir biçimde karşılamaktır. Ama gelin
görün ki bizler çocuklarımızı eğitim adı altında
özel sektörün eline verip işçileştirmenin önünü açıyoruz. Bu
nedenle bizler diyoruz ki kalıcı çözümlere
yoğunlaşmalıyız. Kalıcı çözüm eşit, parasız,
bilimsel ve ana dilde eğitimden geçmektedir.
Değerli milletvekilleri, Adalet çoktur
diyarımızda. diyor bu iktidar ve Sevgili Nazım aslında bu
adaletsizliği bizlerin gözü önüne apaçık bir biçimde şöyle
sermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın lütfen
Sayın Oruç.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Bir yanda
ışıltılı bir dünya, öte yanda açlık ve zindan /
Kayış koparır kolunu çocuğun / Kemiği
kırılır işten eve sapsarı bir iskelet olarak gelir.
Elbette Sevgili Nazım bir umudu da işaret eder ve der ki:
İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar/ Güneşli günler
göreceğiz / Motorları maviliklere süreceğiz /
Işıklı maviliklere. Çocuk işçilere ve tüm çocuklara
sözümüz olsun ki çocukça ve insanca yaşanacak bir düzen kurulana dek yani
motoru maviliklere ulaştırana dek bizler mücadelemizi bu Meclis
kürsüsünde sürdürdüğümüz gibi yaşamın her alanında
sürdürmeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Hatımoğulları Oruç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesindeki ustalık eğitimini ibaresinin
ustalık eğitim süresini şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Abdurrahman
Tutdere Alpay Antmen Neslihan Hancıoğlu
Adıyaman Mersin Samsun
Ahmet
Kaya İlhami
Özcan Aygun Yıldırım
Kaya
Trabzon Tekirdağ Ankara
Sevda
Erdan Kılıç
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdere konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tutdere. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce İstanbul
seçimleriyle ilgili birkaç hususu ben de belirtmek istiyorum.
Öncelikle, 23 Haziranda sandık başına
giderek anayasal hakkını kullanan, demokrasiden, hukuktan yana
tavır koyan bütün İstanbullulara teşekkür ediyorum. Görevli
bulunduğum Sultangazi ilçesinde birlikte çalıştığım,
başta Cumhuriyet Halk Partisi ilçe örgütü, kadın kolları ve
gençlik kolları olmak üzere bütün İstanbul ittifakının
bileşenlerine de seçimde göstermiş oldukları çaba ve gayret için
yürekten teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Sultangazide ve İstanbulun değişik
ilçelerinde evlerini bize açan, sofralarını bize açan, yüreklerini
bize açan bütün Adıyamanlı hemşehrilerime ve İstanbul
halkına yürekten teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) İstanbulda, İstanbul seçimlerinde nefret dili,
ötekileştiren dil kaybetmiştir; sevgi, barış ve
kardeşlik eksenli siyaset sandıktan zaferle
çıkmıştır. İstanbulda bütün
farklılıkları birleştiren, farklı siyasi
düşüncedeki bütün insanları demokrasi, kardeşlik paydası
altında bir araya getiren Sayın Ekrem İmamoğluna
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem
İmamoğluna görevinde üstün başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, şu an millî
eğitimle ilgili bir kanunu tartışıyoruz. Tabii, söz konusu
millî eğitim olunca, seçim bölgem olan Adıyamanda, özellikle
Gölbaşı ilçemizin Hamzalar köyünün Hasanlar mezrasındaki 13
öğrencimizin yaşamış olduğu dramı da buradan
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu mezramızda
henüz elektrik enerjisi yok. Defalarca dile getirmiş olmamıza
rağmen bugüne kadar bu konuda Hükûmet tarafından
atılmış herhangi bir adım da yok. Ben bu sorunu yerimden
söyledim, cevap alamadım; bütçe görüşmelerinde, burada Sayın
Bakana sözlü ve yazılı verdim, henüz cevap alamadım, bu sefer
milletin kürsüsünde milletin adına bu sorunu tekrar ediyorum. Şu an
Gölbaşı ilçesinin Hamzalar köyünün Hasanlar mezrasında henüz
elektrik enerjisi yok; buradaki öğrenciler henüz televizyonla
tanışmadı, bilgisayarla tanışmadı, buradaki
kadınlarımız henüz çamaşır makinesi nedir bilmiyor,
buzdolabı nedir bilmiyor. Atatürk Barajı gibi Türkiyenin büyük
enerji ihtiyacını karşılayan, Atatürk Barajına ev
sahipliği yapan bir kentte, bir mezrada elektriğin bulunmuyor
olması, 2019 yılında henüz buraya daha elektrik enerjisinin
verilmemiş olması hepimizin ayıbıdır, Türkiyenin
ayıbıdır. Hükûmeti bir an evvel Türkiyeyi bu ayıptan
kurtarmaya davet ediyorum. Buradaki öğrencilerimiz de, buradaki
insanlarımız da, kadınlarımız da artık elektrikle
tanışsınlar, artık bu zulüm son bulsun. Buradan Hükûmet
olarak yıllardır, her gün bu kürsüden yaptıklarınızı
anlatıyorsunuz ancak bu soruna henüz çözüm bulunamamıştır.
Bundan sonraki süreçte de bu sorunun çözülmesini ben Adıyaman Milletvekili
olarak Adıyaman halkı adına talep ediyorum.
Seçimlerde partinize Adıyamanlılar en
yüksek oyu verirler. Bakınız, 31 Mart seçimlerinden sonra 3 tane
ödülü Adıyamana verdiniz. Oy almayı biliyorsunuz, hizmet etmeyi
bilmiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Adıyamanlılar sizden ödül istemiyor, Adıyamanlılar sizden
verdikleri oyun hakkını istiyor, kamu hizmeti istiyor,
karşılığını istiyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tutdere.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Kaya Sevda Erdan
Kılıç Alpay
Antmen
Trabzon
İzmir
Mersin
Neslihan
Hancıoğlu İlhami
Özcan Aygun Yıldırım
Kaya
Samsun
Tekirdağ
Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ömer Öcalan Ali
Kenanoğlu Abdullah
Koç
Şanlıurfa İstanbul Ağrı
Nusrettin
Maçin Dirayet Dilan
Taşdemir Hasan
Özgüneş
Şanlıurfa Ağrı Şırnak
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Mersin Milletvekili Alpay Antmene ait.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
23 Haziran İstanbul seçimlerinde ciddi bir farkla yeniden belediye
başkanı seçilen Sayın Ekrem İmamoğlunu tebrik ederek
sözlerime başlamak istiyorum. Bütün iftira kampanyalarına,
hukuksuzluklara, kutuplaşmalara, karalamalara, devlet
olanaklarının kendisine karşı kullanılmasına
karşın toparlayıcı, bütünleştirici ve İstanbula
hizmette birleştirici olmuş ve her kesimden
insanımızın desteğini almıştır. Bu başarının
mimarı Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun dediği gibi, Türkiyenin artık kutuplaştırılmaması,
Parlamentonun güçlendirilmesi ve tek adam rejiminden
uzaklaşılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, 90 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesine gelmeden önce, Dünya
Uyuşturucuyla Mücadele Günü vesilesiyle birkaç şey söylemek isterim
çünkü uyuşturucu bağımlılığı Türkiyede
kanayan bir yaradır. Sağlık Bakanlığına konuyla
ilgili vermiş olduğum önergenin yanıtlarını sizinle
paylaşmak istiyorum: Türkiyede uyuşturucu tedavisi için 2004te
yapılan başvuru sayısı 11.239 iken bu rakam 2017de -dikkat
buyurun- 257.429, 2018in ilk altı ayında ise 137.455 olmuştur.
Son on üç yılda madde bağımlılığı nedeniyle
tedavi görenlerin oranında yüzde 2.200lük bir artış yaşandı.
2004 yılında madde bağımlılığı
nedeniyle yatan hasta sayısı 1.417yken bu sayı 2017de 15.885e
yükseldi. Son on üç yılda yatan hasta sayısındaki
artış oranı ise yüzde 1.200.
Değerli milletvekilleri, rakamlar son derece
ürkütücü ve gün geçtikçe bu sayılar artıyor. Bu insanlar hepimizin
insanı, bu çocuklar hepimizin evladı. Bu Meclisin en önemli
görevlerinden birisi de -ki Anayasa da bize bu görevi veriyor-
çocuklarımızı uyuşturucu belasından korumaktır.
Konuyla ilgili, çocuklarımızı uyuşturucu belasından
korumakla ilgili atılacak her adımı Cumhuriyet Halk Partisi
olarak destekleriz, alkışlarız, yanında oluruz.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin 9uncu maddesiyle, yine bir iktidar
anlayışı olan neoliberal eğitim politikası sonucunu
görüyoruz. Yani doğuştan ve anayasal bir hak olan eğitim
hakkı özel kurumlara devrediliyor ve ulusal eğitim politikasına
aykırı değişiklikler içeriyor. Özel Eğitim
Kurumları Kanununda yapılacak değişiklikle mesleki
eğitim merkezleri özel eğitim kurumu statüsüne alınıyor.
Organize sanayi bölgesi yönetimleri tarafından açılacak olan mesleki
eğitim merkezleri meslek eğitimi adı altında çocuk
emeği sömürüsünün önünü açacaktır. Çocukları eğitime, okula
teşvik etmek gerekirken bunu yapması gereken Millî Eğitim Bakanlığı
çocuklarımızı sömürüye itmektedir.
Bakınız, değerli milletvekilleri,
Türkiyede çocuk işçi sayısı 2 milyonu aştı. Her 5
çocuktan birisi çalışıyor. AKP döneminde Sosyal Güvenlik Kurumu
kayıtlarına göre 18 yaşından küçük 37.445 çocuk iş
kazasında yaralanırken, iş kazası geçiren çocuk
sayısı yüzde 2.747 artmış. 120den fazla çocuk iş
cinayetine kurban gitmiş. Ölen çocukların 3ü 14 yaşından
küçük. Hayatını kaybeden çocuk işçilerin 116sı 15-17
yaş arasında. Değerli milletvekilleri, hangimizin bu yaşta
çocukları yok? Yani çocuklar bizim geleceğimizken iktidar onları
ucuz iş gücü olarak görüyor. İşte bu vahşi neoliberal
anlayış çocuklarımızı devlet ve hukuk güvenliği
alanında serbest piyasanın vicdanına terk ediyor.
Değişiklik istediğimiz maddede
ayrıca çıraklık, kalfalık, ustalık eğitimlerinin
zorunlu eğitim kapsamına alınmasına ilişkin uyum
düzenlemeleri var. Çıraklık eğitim merkezlerinde geçen sürenin
on iki yıllık zorunlu eğitim içerisinde sayılması
zorunlu eğitim süresini fiilen sekiz yıla indirmektedir. Hani,
Çıraklık, kalfalık, ustalık
dediniz ya hep, har vurup
harman savurmakta; saraylar, köşkler yapmakta, yandaşa ihale
dağıtmakta ustalaştınız, doğru ama halka ve
çocuklarımıza hizmet etmeye sıra geldiğinde çırak bile
olamadınız.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Antmen.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci
konuşma Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş tarafından
yapılacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özgüneş.
Süreniz beş dakikadır.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir seçim sürecini
yaşadık. Şırnak ve ilçelerini birçok, Kürt
halkının yoğunlukta yaşadığı illerde AKP
Hükûmeti asker, polis taşıyarak -özellikle Şırnaka- en küçük
ilçelere bile 2 bin, 3 bin kişi taşıyarak zorla,
hileişeriyeyle aldılar ama biz de İstanbulu aldık.
Şırnakı kaybetmemiz bize bir dert oldu ama Antalyayı,
Mersini, Adanayı, Yalovayı, Ardahanı, İzmiri,
İstanbulu da size kaybettirerek size büyük bir ders ve büyük bir dert
bıraktık.
Değerli arkadaşlar, şimdi millî
eğitim sisteminin kanunlarını tartışıyoruz.
Şu an çıraklık, çocuk işçiliğini özel sektöre devretme
konusu üzerinde bir şeyler söylemek istiyorum. Ayrıca, Türk millî
eğitim sistemi deve misali gibi. Ben kendim öğretmenim,
EĞİTİM SENin kurucusu idim, öğretmenlikten gelmeyim. Biz
hep şunu savunurduk: Bilimsel, demokratik, laik, ana dilde eğitim.
Eğitim, bireyin zihninde ve
davranışında değişiklik yaratma felsefesidir,
etkinliğidir. Bugün Türkiyedeki eğitim sistemi aslında bu
söylediğimiz temel özelliklerden uzak; toplumu âdeta bir avuç egemen,
devlet hayranı, devleti kutsayan bürokratlara ayak yapma projesi hâline
dönüştürmüştür. Hani, bir zamanlar başlar ve ayaklar
deniliyordu ya; işte bir avuç baş, toplumu kendisine ayak
yapıyor. Yetişkinler yetmedi, öyle anlaşılıyor ki
çocuklara da el atmak gerekiyor çünkü ekonomi çökmüş, bizim beyefendiler,
egemenler artık yeterince üretemiyorlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, AKP
Hükûmeti aslında Millî Eğitim Bakanlığını milleti
ilerletme, çağdaşlaştırma, ileriye götürme
bakanlığından ziyade toplumu geriye götürme
bakanlığına dönüştürdü. İşte, toplumların başına
gelebilecek en büyük felaket budur. Bugün okullardaki tecavüzleri görüyoruz,
Kuran kurslarındaki tecavüzleri. Bu kadar hırsızlık, bu
kadar eğitimsizlik, ahlaksızlık bunun ürünü işte.
Şimdi bilimsel, demokratik, özgürlükçü
eğitim dedik arkadaşlar. Türkiyede bilim üreten üniversiteler var
mı gerçekten? Sizin aklınızda, üretilmiş bir şey var
mı? Avrupalılar üretiyor, biz kullanmasını bilmiyoruz.
Demokrasi diyoruz; Türkiyede demokrasi öldürülmüştür, Fatihayı
okudunuz. Özgürlük diyoruz, zaten özgürlük yok. Laiklikten bahsediyoruz,
Türkiye'de laikliği Sünni mezhebe, camilere
sıkıştırdınız, onun dışında yok,
devletin güdümüne alınmış, diğer bütün inançlar
reddedilmiştir.
Ana dilde eğitim
Cumhurbaşkanımız Almanyada ne dedi? Ana dilde eğitim
yapmamak suçtur, insanlık suçudur. dedi. Şimdi, değerli
AKPliler, siz niçin insanlık suçu işliyorsunuz bu ülkede? Sizin
başkanınız söyledi yani. Şimdi, bu suçtan vazgeçin.
Türkiye, bir mozaiktir, halkların bahçesidir; Kürtüyle, Lazıyla,
Çerkeziyle, Arapıyla şuyuyla buyuyla var. Şu an Suriyeden
gelen göçmen kardeşlerimizin bütün dükkânları Arapça levhalarla dolu,
saygı duyuyoruz, helal olsun diyoruz, bütün halkların kimlikleriyle
yaşamasını saygı ve sevinçle karşılıyoruz
ama Kürt halkı, bu ülkenin kurucusu, beş bin yıldır
kimliğiyle bu ülkede, bu topraklarda yaşıyor, siz
çocukların kendi ismini kullanmasını kabul etmiyorsunuz.
Levhaların peşine düşmüşsünüz, düşürüyorsunuz.
Ayıp değil mi? Gerçekten ayıp değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Özgüneş, buyurun.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, dolayısıyla biz Türk millî eğitim sisteminin
kökten değişmesini istiyoruz. Buradaki tarih tezi, yazılan tarih
tezleri, bilgiler, yetiştirilen silik kişilikler, bilinçsiz toplum
Bakınız, soruyorlar Türkiye'yi kim kurdu? diye. Menderesten Özala
kadar, Cemal Gürsele kadar isim söyleniyor. Türkiye'nin başkenti
neresidir? diye
Antepten İzmire kadar götürülüyor. İşte,
yetiştirdiğiniz toplum bu. Bir de diyorsunuz ki: Halk iradesi.
Halkı alabildiğince geri götürdünüz, çağın
dışına ittiniz, ondan sonra Bize itaat edin
Sizin
istediğiniz halk, egemenlere itaat eden, onun için çalışan,
karın tokluğuyla
Toplumun gelirinin yüzde 80ini egemenlere,
bürokratlara yedirirsiniz, geri kalan 20sine de Çalışın, Allah
size verir. dersiniz, aldatırsınız.
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Ne
alakası var? Hiç alakası yok.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Dolayısıyla
bu millî eğitim sistemi devenin kamburları gibidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Özgüneş.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Deveye
sormuşlar
BAŞKAN Özgüneş, lütfen bitirin; 2nci
kere söz veriyorum.
Buyurun, bağlayın.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Pardon, bitiriyorum.
BAŞKAN Lütfen
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Deveye
sormuşlar: Boynun niye eğri? Neresi düzgün? demiş.
Dolayısıyla, bu maddenin teklif metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz; bilimsel, ana dille
eğitim Kürt halkına ve diğer halkların kendi dilleriyle ilkokuldan
üniversiteye kadar eğitim görmesini talep ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Özgüneş.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Bülbül.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
70.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin 90 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Efendim, hatip
her ne kadar Adalet ve Kalkınma Partisine yönelik eleştiri
yapıyormuş gibi kendisini ifade etse de Türkiyenin, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin var olduğu günden bugüne kadar millî eğitim
sistemi adına ne varsa onlarla, bu sistemle, Türkiyenin Türk millî
eğitimiyle ciddi bir hesaplaşma duygusu içerisinde olduğunu
hissettik, konuşmasından bunu gayet açık bir şekilde
anladık.
Türk millî eğitim sisteminde her ne kadar
birtakım aksaklıklar, yanlışlıklar ve halledilmesi
gereken problemler olsa da bunun bu şekilde, sistematik ve toptancı
bir şekilde reddedilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Türk millî
eğitiminin
Türkiyede eğitim bakanlığı değil
Millî Eğitim Bakanlığı vardır. Onun adının
Millî
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın lütfen
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün, cumhuriyetin kurucu iradesinin sonuna kadar
arkasındayız. Dün olduğu gibi bugün de Türkiyede
gençliğin, nesillerin 1900lerin başında İngilizin
lejyoneri, maşası değil, bugün de Amerikanın lejyoneri ve
maşası olmaması için memleketinin, milletinin menfaatlerini
tanıyan, bilen ve bundan daha öncelikli başka hiçbir menfaati
tanımayan nesiller olarak yetişmesi için çaba sarf etmekten
başka gayemiz olmayacaktır, olmamalıdır. Bu sebeple,
hatibin konuşmasında buna hilafen ifade ettiği bütün
hususları kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bülbül.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52
Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 90) (Devam)
BAŞKAN 10uncu madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Kaya Sevda Erdan
Kılıç Alpay
Antmen
Trabzon
İzmir
Mersin
Neslihan
Hancıoğlu İlhami
Özcan Aygun Yıldırım
Kaya
Samsun
Tekirdağ
Ankara
Ömer
Fethi Gürer
Niğde
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer konuşacaktır.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim bir bütündür. Esas olan
sistemde olanların durumlarıdır. Bu bağlamda millî eğitimi
değerlendirdiğimizde ne yazık ki öğretmenlerin mutlu
olduğunu söyleyemeyiz. Ek gösterge 3600le ilgili her gelen
konuşmacı burada düşüncelerini ifade etti ama onun
dışında -sizlerin de gittiğini düşünüyorum- okula
gittiğiniz zaman, öğretmen odasına giriyorsunuz,
öğretmenlere baktığınızda birisi sözleşmeli,
birisi vekil, birisi kısmi zamanlı çalışan, ücretli,
yüzlerine dahi yansıyor. Ayrı ayrı ücretlerle, ayrı
ayrı özlük haklarıyla öğretmenlik yaptırmaya
çalışıyoruz. Öğretmenler bu konuda gerçekten mağdur.
Ucuz iş gücünü öğretmenlik mesleğine de getirerek onların
mağduriyeti üzerinden eğitimin yürüyeceğini sanıyoruz.
Kendi sorunu olan bir insanın, öğrencilerine iyi eğitim
verebileceğini düşünmek büyük bir yanılgı. Önce
öğretmenler arasındaki bu ayrımı ortadan
kaldırmamız gerekiyor. 100 bin öğretmen açığı,
400 bin de atama bekleyen öğretmen var. Bu öğretmen
açığının da öğretmenlerin kadroları verilerek bir
an önce giderilmesi gerekir. Ama arkadaşlar, düşündürücü olan şu
ki sınırlı sayıda engelli öğretmenimiz var, o engeli
öğretmenlerin dahi ataması yapılmıyor, bunu anlayabilmek
mümkün değil. Öğretmen açığı var, ataması
yapılabilecek durumda öğretmenlerimiz var, bu açığın
giderilmesi eğitim için büyük bir ihtiyaç; boşluk olduğunu
düşünüyorum.
Keza, okula gittiğimiz zaman gözlediğimiz
bir durum daha var, okulda çalışanlar. Hizmetli adı
altında geçmişte her okulda görevli vardı ve onlar
çocuklarımızla öğretmen kadar ilgilenen kişilerdi. Ama şimdi,
Toplum Yararına Programlar projesi kapsamında on ay
çalıştırıp iki ay işsiz
bıraktığımız, iş sürekliliği olmayanlar var.
Onların yanında, okul-aile birliği tarafından işe
alınan, ücreti ödenenler var. Bunlar, sürekliliği olmadığı
için kendi sorunlarıyla baş başa olan ve hakları ne
yazık ki göz göre göre yenen kesimler. Toplum Yararına Programlar
projesi kapsamında çalışan, okul-aile birliği
kapsamında çalışanların da mutlak surette hizmetli
kadrolarına alınması ve okullarda öğretmenlerin yalnız
kadrolu olmasının yanında, hizmetlilerin de kadrolu olarak
çalıştırılması gerekir. Bu da yetmez. Okula
gidiyorsunuz, okulun ihtiyacı var, okul-aile birliği yardım
topluyor, Okulu badana yaptıralım, okulun diğer
ihtiyaçlarını karşılayalım. diye, o da yetmeyince
belediyelere gidiyor. Sanırsınız ki Millî Eğitimi devlet
yönetiyor. Hayırseverler okul yaptıracak, belediyeler, ki CHPli
belediyeler çoğu yerde örnektir, onlar okul yaptıracak;
öğretmenler kadrolu, ücretli, sözleşmeli ayrımına tabi
olacak, sonra da bu millî eğitimden başarı bekleyeceksiniz.
Ayrıca, bir şey daha söyleyeyim size: Özel
rehabilitasyon merkezleri var, oraya gidiyorsunuz, orada da çok ağır
koşullarda çalışan öğretmenlerimiz var. Millî Eğitim
Bakanlığı bu arkadaşları kadroya alıp neden
bunların kadrolu öğretmen olarak çalışmasını
sağlamıyor? Keza, halk eğitimdeki öğretici
statüsündekilerin de Millî Eğitimin kadrosuna alınarak bunların
da öğretmen olarak kadrolarının verilmesi gerekiyor. Kadrolu,
sözleşmeli, vekil, kısmi zamanlı çalışan, ücretli gibi
ayrışımları bitirerek öğretmenlerin daha
başarılı olmalarının yolu açılmalı.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisinin her bakanı değiştiğinde
uygulamaları değişir. Millî eğitim bu anlamda bir yazboz
tahtasına döndü. Millî eğitim dediğimiz, çocuklarımızın,
gençlerimizin geleceği demek. Bu anlamda yapılan düzenlemelerde
Bugün bunu geçirelim de yarın başkasını da
hazırlayalım. mantığı doğru bir mantık
değil. Biraz evvel başkanın, arkadaşların haklı
önerileri konusunda söylediği sözü de bu konuda biraz garipsedim Bugün
bunları geçirelim, bir dahaki sefere de diğerini geçiririz. Öyle bir
şey olmaz. Bütüncül olarak millî eğitim ele
alınmadığı için sorunlarımız giderek
derinleşiyor, artıyor. Bugün OECD ülkeleri içinde, PISA
değerlendirmelerinde eğer son sıralarda yer alıyorsak bu
ayıbı hepimiz oturup düşünmek zorundayız. Öğretmeni,
hizmetlisi, eğitimi, kalitesi bir bütünlük içinde
değerlendirildiğinde sorunlar daha açık ortaya çıkar.
Ayrıca, endüstri meslek liselerinde görev yapan
teknik öğretmenlerin sorunları var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Gürer, bir dakika
daha süre vereyim, bitirelim lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Teşekkürler
Başkanım.
Bunun dışında, bir de
taşımalı eğitim ucubesi var. Biliyorsunuz, köylerdeki
okullar kapandı, o okullar harap oluyor, 1 milyon 300 bin çocuk
servislerle eğitim için taşınıyor. Bu taşımalıda
özellikle kız çocuklarımız mağduriyet yaşıyor.
Köylerde okullar kalmıyor. Bu taşımalı
mantığından vazgeçip köylerde yeniden okulların
varlığını sağlayacak düzenlemeler konusunda daha
önceki bakanların da birkaç kez açıklamaları vardı ama
taşımalı eğitime yönelik de görebildiğim
kadarıyla bu aşamada bir çalışma yok. Taşımalı
eğitimin kendi içinde sorunları var. Çocukların öğle
yemeği yemekten tutun da sabah erken saatte okula gidiş geliş
yaptıklarında yaşadıkları sorunların ötesinde,
ailelerin çocukları ile okul arasındaki birlikteliği
sağlamada sorun yaşadıkları bir gerçek. Eğitimi
yeniden şekillendireceksek ve doğru anlamda
çocuklarımızın iyi eğitim almasını
sağlayacaksak önce eğitimde görev alanların
sorunlarını çözmeliyiz ve bu anlamda eğitimin kalitesini
yükseltmeliyiz diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gürer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
Birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
90 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 27 Haziran 2019 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.15