TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
96ncı
Birleşim
2
Temmuz 2019 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Esin
Karanın, serbest muhasebeci mali müşavirlerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Kütahya ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Giresun Milletvekili
Sabri Öztürkün, 12 Nisan 2018 tarihinde Giresunun Eynesil ilçesinde
Hakkın rahmetine kavuşan Rabia Nazın vefatına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, İzmir ilinde yaşanan yangınlar ile Tarım
ve Orman Bakanlığı bünyesinde mevsimlik işçi statüsünde
çalışan orman işçilerinin sözleşmesinin yenilenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, kadroya geçirilen taşeron işçilerinin mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, 28 Haziran İzmitin düşman işgalinden
kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının 26ncı
yıl dönümüne ve mevsimlik işçi statüsünde çalışan orman
işçilerinin sözleşmesinin yenilenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, Millî Savunma Bakanlığı 2018 yılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Dış Kaynaktan Muvazzaf Astsubay
alımı kontenjanının düşük tutulması nedeniyle
yaşanan mağduriyete ilişkin açıklaması
6.- Sivas Milletvekili Semiha
Ekincinin, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının 26ncı
yıl dönümüne ve 4 Eylül Sivas Kongresinin 100üncü yıl dönümü
vesilesiyle milletvekillerini Sivas iline davet ettiğine ilişkin
açıklaması
7.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj
Bayramına ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının
26ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramına
ilişkin açıklaması
10.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının
26ncı yıl dönümüne ve Melikgazi Belediyesinin tabelasına TC
ibaresinin yazılması önerisine ilişkin açıklaması
11.- Manisa Milletvekili
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamının 26ncı yıl dönümüne ve Ergenekon davasına
ilişkin açıklaması
12.- Trabzon Milletvekili
Ahmet Kayanın, Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulunun Spor Toto
Süper Ligde 2019-2020 sezonunun Cemil Usta sezonu olarak oynanması
kararına ilişkin açıklaması
13.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, güçlü ekonominin yüksek teknolojili ürünlerle sağlanabileceğine
ilişkin açıklaması
14.- İzmir Milletvekili
Murat Çepninin, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının 26ncı
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
15.- Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budakın, seçim döneminin sona ermesiyle zamların
yapılmaya başlandığına ilişkin
açıklaması
16.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramına
ilişkin açıklaması
17.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin, Suriyenin İdlib kentinde rejim güçlerinin
düzenlediği saldırıda şehit olan hemşehrisi Piyade
Astsubay Kıdemli Çavuş Adem Tunça, Ağrı ili Diyadin
ilçesinde sel sularına kapılarak ölen vatandaşlar ile
yıldırım çarpması sonucu ölen vatandaşa Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
18.- Yozgat Milletvekili Ali
Kevenin, şiddetli yağmurun yol açtığı su
taşkınları nedeniyle Yozgat ilinin doğal afet bölgesi ilan
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Hatay Milletvekili
Sabahat Özgürsoy Çelikin, Hatayın ana vatana
katılışının 80inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
20.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Madımak olayı ile
Başbağlar olayını eş zamanlı gerçekleştiren
karanlık eller ile arkasındaki karanlık odakların aynı
olduğuna ilişkin açıklaması
21.- Kocaeli Milletvekili
Saffet Sancaklının, Romanyada düzenlenen Parlamentolar Arası
Futbol Turnuvasında şampiyon olan TBMM Futbol
Takımını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
22.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının 26ncı
yıl dönümüne, Mersin ilinde metil alkol zehirlenmesi sonucu
yaşamını yitiren vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediğine ve yaşanılan doğal afetler sonucu zarar gören
Mersinli çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
23.- Gaziantep Milletvekili
Bayram Yılmazkayanın, Gaziantep ilinde Kuran kursunda yaşanan
vahim olayın devletin denetim görevini tam olarak yerine getirmesi ve
kuruluşlara ayrıcalık tanınmaması gerektiğinin
önemini ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması
24.- Muğla Milletvekili
Süleyman Girginin, iş akitleri sonlandırılan orman
işçilerinin mağduriyetinin giderilip giderilmeyeceğini ve bu
işçilerin sürekli işçi kadrosuna alınıp
alınmayacağını Hazine ve Maliye Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
25.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Ergenekon kumpas davasında açıklanan karara,
yapılan zamların Türkiyenin ekonomik olarak yönetilemez noktaya
geldiğinin ispatı olduğuna, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün
bakıma alınmasıyla yaşanan mağduriyete,
Marmarayın fiyat tarifesinin, Yavuz Sultan Selim Köprüsünün ve Avrasya
Tüneli geçiş ücretlerinin düşürülmesi gerektiğine, 2 Temmuz
Sivas Madımak katliamı ile 5 Temmuz Başbağlar
katliamının 26ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 1 Temmuz Kabotaj Kanununun kabulünün 93üncü yıl
dönümüne, Suriye ve Iraktaki terör yapılanmalarının, Doğu
Akdenizde yaşanan gelişmelerin ve S400 meselesinin ülkemizin
bekası, güvenliği ve savunması için önem arz ettiğine,
Türkiyenin millî menfaatleri doğrultusunda iktidarıyla muhalefetiyle
hareket edilmesi gerektiğine, 2 Temmuz Türk Tarih Kurumunun
düzenlediği 1inci Türk Tarih Kongresinin 87nci yıl dönümü
vesilesiyle toplumların geçmişten çıkardıkları
derslerle geleceklerine yön verdiğine ilişkin açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamının 26ncı yıl dönümüne, Suudi Arabistanın
Tebük kentine çalışmaya giden inşaat işçilerinin ve
ailelerinin mağduriyetinin giderilmesi için Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanını göreve davet ettiklerine, FETÖcü
savcıların hazırladığı fezlekelerle HDPli
vekillerin yargılandığına, Diyadin Belediyesi Eş
Başkanları Betül Yaşar ve Evren Demirin gözaltına
alınarak darbedilmesi olayını protesto ettiklerine ilişkin
açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamı ile
5 Temmuz Başbağlar katliamının 26ncı yıl
dönümüne, linç kültürünün yerleşmeye başlamasının dikkate
alınması gerektiğine, Ergenekon ve Balyoz operasyonuna,
Ergenekon davasına yönelik Ben dahi bu davanın
savcısıyım. diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın 82 milyondan özür dileyip dilemeyeceğini ve
yaşanılan mağduriyetlerle ilgili hak edilen tazminatları
ödeyip ödemeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
29.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Parlamentolar Arası Futbol
Turnuvasında şampiyon olan TBMM Futbol Takımını
tebrik ettiğine, 1 Temmuz Kabotaj Kanununun kabulünün 93üncü yıl
dönümüne, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamı ile 5 Temmuz
Başbağlar katliamının 26ncı yıl dönümüne,
Japonyanın Osaka kentinde gerçekleştirilen G20 Zirvesine, AK
PARTİ iktidarı olarak FETÖyle mücadele konusunda gerekenlerin
yapıldığına ve yapılmaya devam edileceğine
ilişkin açıklaması
30.- Ankara Milletvekili
Tekin Bingölün, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Ankara Milletvekili Tekin
Bingölün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Ankara Milletvekili
Tekin Bingölün, tarafsız ve bağımsız yargıdan
bahsedilmesinin abesle iştigal olduğuna ilişkin
açıklaması
33.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın
İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve bu konuşma
nedeniyle İç Tüzük hükümlerinin uygulanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
34.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, bağlayıcı
kuralların İç Tüzükte belirtildiğine, temiz bir dil
kullanılması ve milletvekillerinin hitaplarda özen göstermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
35.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ve İç Tüzükün amir hükmü gereğince İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kayaya İYİ PARTİ grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerinden dolayı ceza verilmesini
talep ettiğine ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, yapılan eleştirilerden
dolayı kimsenin ceza almasından yana olmadıklarına ama
İç Tüzük gereği İstanbul Milletvekili Ahmet Şıka
verilen ceza ile İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayaya verilecek olan
cezanın aynı ölçüde olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
38.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, maksadı aşan
cümlelerin kabul edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
39.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, nasıl özür dilenmesi gerektiğini göstermek
istediğine ilişkin açıklaması
40.- Ankara Milletvekili
Murat Emirin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın, Ankara Milletvekili Murat Emirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Ankara Milletvekili
Emrullah İşlerin, İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, siyasi parti gruplarının Antalya Milletvekili
Aydın Özerin (2/897) esas numaralı Kanun Teklifiyle ilgili
mutabakat sağlayarak konunun netleştirilmesinde fayda mülahaza
ettiğine ilişkin açıklaması
46.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
Antalya Milletvekili Aydın Özerin (2/897) esas numaralı Kanun
Teklifinin siyasi parti gruplarının ittifakıyla Genel Kurul
gündemine getirilmesi önerisinin memnuniyet verici olduğuna ilişkin
açıklaması
47.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Antalya Milletvekili Aydın Özerin (2/897) esas
numaralı Kanun Teklifiyle ilgili Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin
yapacağı çalışmaya İYİ PARTİ Grubu olarak
olumlu baktıklarına ilişkin açıklaması
48.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Antalya Milletvekili
Aydın Özerin (2/897) esas numaralı Kanun Teklifiyle ilgili Mecliste
grubu bulunan siyasi partilerle birlikte düzenleme yapmayı arzu
ettiklerine ilişkin açıklaması
49.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi içinde Antalya Milletvekili Aydın
Özerin (2/897) esas numaralı Kanun Teklifinin
değerlendirilebileceğine ilişkin açıklaması
50.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumunun ODTÜde yapılan Onur Yürüyüşünde gözaltına
alınan öğrencilerin burs ve kredilerini kestiğine ilişkin
açıklaması
51.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, 4924 sayılı Kanuna tabi
çalışan sağlık personeline eş durumundan nakil
hakkı tanınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
52.- Adana Milletvekili Ayhan
Barutun, Ukraynaya dil öğrenimi için giden öğrencilerimize
yaşatılan uygulamanın iki ülke arasında varılan
karşılıklı mutabakat sonucu olup olmadığını,
gerekli koşulları sağlayamayan kaç Ukraynalı
öğrencinin Türkiyeden gönderildiğini öğrenmek istediğine
ve Türk vatandaşlarına yaşatılan mağduriyet konusunda
Dışişleri Bakanlığını sorumluluğa davet
ettiğine ilişkin açıklaması
53.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın 91 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin, grup başkan vekillerinin Kırkpınar
yağlı güreşlerinde başpehlivan olan sporculara devlet
sporcusu unvanı verilmesiyle ilgili siyasetüstü
yaklaşımlarına teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
55.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın 91 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
56.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Rus denizaltısında yaşanan kaza haberine
ilişkin Meclisin bilgilendirilmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
57.- Diyarbakır
Milletvekili Garo Paylanın, Diyarbakır ili Sur ilçesinde
yapılan kentsel dönüşüm uygulamalarından
Diyarbakırlıların memnun olup olmadığının
yerinde araştırılması ve konuya ilişkin ortak
araştırma önergesi verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
58.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, milletin devletin
teminatı altında yaşantısını sürdürebilmesini
sağlayan politikanın ancak alkışlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
59.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Millî Emlak Genel Müdürlüğü bünyesindeki personele
kurum içi uzmanlık sınavı hakkının tanınması
yönündeki önerilerinin grupların mutabakatıyla hayata
geçirilebileceğine ilişkin açıklaması
60.-
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanı Tahir Akyürekin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
91 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
61.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Tahir Akyürekin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
62.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegünün, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018
tarihinde meydana gelen tren faciasında yakınlarını
kaybeden ailelerin adalet talebine ilişkin açıklaması
63.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, söz konusu HDPliler ya da Kürtler
olunca FETÖcü savcı ve hâkimlerin tasarruflarının geçerli
kılındığına, Ergenekon davasındaki beraat kararı
alkışlanırken Baran Barış Korkmaza yönelik
uygulamanın Türkiye tarafından bilinmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
64.- Iğdır
Milletvekili Habip Eksikin, Millî Eğitim Bakanlığı
müfredatında Kürtçenin seçmeli ders olmasına rağmen Van ili
Edremit ilçesi Ferit Melen İlkokulunda görev yapan Medeni Oruçun okulda
Kürtçe konuştuğu için sürgün edilmesinin Kürtçe diline yönelik nefret
söyleminin tasvip edilmesi anlamına gelip gelmediğini ve bu suçu
işleyen idareciler hakkında soruşturma açılıp
açılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlığın, Antalya Milletvekili Atay Uslunun
İçişleri Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
önergesinin (4/36) 2/7/2019 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin yazısı
2.- Antalya Milletvekili
Aydın Özerin (2/897) esas numaralı 5774 Sayılı
Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ile Devlet
Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/37)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ
Grubunun, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve
arkadaşları tarafından, devletin varlığına,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne, toplumun huzuruna kasteden,
kırk yıla yakın süredir binlerce vatan evladını
şehit eden kanlı terör örgütü elebaşı bebek katilinin
mektubunu okutan, kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman
Öcalanın konuşmalarını ekranlarında yayınlayan
TRTnin yayın politikaları Türk milletinin vicdanını
yaralamıştır. Bir devlet kurumu olan TRTde, Anayasaya ve yasalara
aykırı olarak bir terör örgütü propagandasının bilerek ve
kasten bir talimatla mı, yoksa ihmal sonucu mu
yapıldığının araştırılarak
sorumluların bulunması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
maksadıyla 28/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 2 Temmuz 1993 tarihinde
gerçekleştirilen Sivas katliamının tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 2/7/2019 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa
Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından,
Libyada yaşanan gelişmelerin ele alınması ve Türkiyenin
Libyadaki rolünün masaya yatırılması amacıyla 1/7/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
sıralamasının yeniden düzenlenmesine; 91 ve 92 sıra
sayılı kanun tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün, Ankara Milletvekili Emrullah
İşlerin CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Güvenlik ve
İstihbarat Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
2.- İçişleri
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kırklareli
Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, plastik atık ithalatına ve PVC esaslı
plastik atıklara ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/11715)
2 Temmuz 2019 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
96ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, serbest
muhasebeci mali müşavirlerin sorunları hakkında söz isteyen
Konya Milletvekili Esin Karaya aittir.
Buyurun Sayın Kara. (MHP sıralarından
alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Konya Milletvekili Esin Karanın, serbest muhasebeci mali
müşavirlerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ESİN KARA (Konya) Sayın Başkan, büyük
Türk milletinin değerli milletvekilleri; serbest muhasebeci mali
müşavirlerimizin sorunlarını dile getirmek üzere gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Mesleğimizin birinci sıradaki sorunlarından
bir tanesi, gelir vergisi ile katma değer vergisi arasındaki
çatışmadır. Türk vergi sisteminde, bilindiği üzere, iki
yöntem belirlenmiştir tarh için: Tahakkuk ve tahsil esası. 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 67nci maddesine göre, serbest meslek
kazançlarında tahsil esas alınmıştır yani serbest
meslek mensubu, geliri elde ettiği zaman, tahsil ettiği zaman gelir
olarak defterlerine kaydetmektedir. Ancak, 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununun 10uncu maddesine göre, katma değer
vergisinin doğması, malın teslimi ve hizmetin ifasına
bağlanmıştır yani hizmeti ifa ettiğiniz anda, tahsil
edilip edilmediğine bakılmaksızın katma değer vergisi
doğmaktadır. Serbest meslek erbabı da bu konuda tahsil etmemiş
olduğu gelirin katma değer vergisini ödemek zorunda kalmaktadır.
Bu sorun, ya 1/9 oranında serbest meslek mensuplarına tevkifat
verilmesi hakkıyla ya da katma değer vergisinde de tahsil hususunun
kabul edilmesiyle çözülebilecek bir sorundur.
Yine, uluslararası denetim
firmalarının Türkiye üzerinde birçok şubelerinin
açıldığını ve Türkiyede bağımsız
denetim faaliyetlerini yürüttüklerini görmekteyiz. Biz de Türkiyedeki yeminli
mali müşavir ve bağımsız denetçilerin, serbest muhasebeci
mali müşavirlerin yurt dışında bağımsız
denetim yapabilmesi için onlara yeşil pasaport hakkının
verilmesi gerektiğini savunmaktayız.
Yine, bir destek olarak da KOSGEB desteği
istiyoruz. Yeni meslek
Sayın Başkanım, çok uğultu var
salonda efendim.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, çok
uğultu var; hatibi dinleyelim.
ESİN KARA (Devamla) Ben bilerek durdum çünkü
uzun süredir Mecliste sorunları dile getirilmeyen bir mesleğin
mensubuyum ve meslektaşlarım şu an ekranları
başında bizleri dikkatle izliyorlar. O yüzden bilerek durdum, ek
süremi de yine Sayın Başkanımızdan talep edeceğim.
Yine, mesleğe geçişimizde, beş
yıllık ya da dört yıllık fakülteden sonra, staja
başlama sınavıyla başlayan üç yıllık bir staj
yapmaktayız. Stajın sonunda da 8 tane yazılı sınava
girmekteyiz. Bu sınavın arkasından, başarılı olan
meslektaşlarım mali müşavir olma hakkını
kazanmaktadır. Tabii, buraya gelinceye kadar
meslektaşlarımız belge parası vesaire derken birçok mali
külfetin altında ezilmektedir.
Yeni mesleğe gelen bir
meslektaşımın büro açabilmesi için maddi desteğe
ihtiyacı vardır. KOSGEBden 40 bin ile 50 bin TL arası bir büro
desteği verilirse ve uzun vadeye yayılırsa genç
meslektaşlarımızın da büro açması için onlara destek
sağlanmış olacaktır.
Yine, Kuran-ı Kerimde der ki Emaneti ehline
veriniz. Biz de diyoruz ki vergi, iş ve ticaret mahkemelerindeki günü gününe
değişiklikleri, yönetmelikleri ve tebliğleri en güzel
şekilde takip edenler serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali
müşavirlerdir. O yüzden, bu mahkemelerle ilgili olan yani iş, ticaret
ve vergi mahkemeleriyle ilgili ara buluculuk hakkının da
meslektaşlarımıza verilmesini istiyoruz.
Yine, 5604 sayılı Mali Tatil İhdas
Edilmesi Hakkında Kanun yayınlandı. Burada,
meslektaşlarımıza iki günlük bir tatil süresi veriliyordu. Biz
beyannamelerimizi 24 Temmuzda veriyorduk, bu yasayla birlikte sadece 26
Temmuzda veriyoruz. Son güncellemelerle birlikte, artık zaten 26 Temmuzda
verilmektedir bu beyannameler. Tatil olmadan da 26 Temmuz, tatil olduktan sonra
da 26 Temmuzda veriyoruz yani biz tatilden hiçbir şey anlamıyoruz,
mali tatil diye bir şey yaşamıyoruz. O yüzden dedik ki: Mali
tatil olarak da meslektaşlarımıza bir destek verilsin, en
azından 10 Ağustosa kadar beyanname verme süreleri çekilsin.
Yine, meslektaşlarımızın
beklemiş olduğu en önemli sorunlardan bir tanesi de mücbir sebep.
Bunu Meclis kürsüsünde daha önce de dile getirmiştik. Bunlardan bir tanesi
şuydu: Eş, anne, baba, çocuk, birinci derecede bir akrabanın
vefatı ya da ağır hastalığı veya mali
müşavirin ya da meslek mensubunun kendisinin ağır
hastalığı durumunda, o ayki verilecek beyannamelerin süresinin
uzatılmasını talep ettik.
Yine aynı şekilde, bayan
meslektaşlarımız doğum nedeniyle de beyannamelerine onay
vermesin diyoruz çünkü birçok bayan meslektaşımız doğumunu
beyannamenin son gününe geliyorsa erteletiyor ya da öncesine alıyor. Bu durum
da bizim için en büyük sıkıntılardan bir tanesi.
Yine, Meclis kürsüsünden dile getirmemi istedi
meslektaşlarım, hacca gidemiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Vekilim.
ESİN KARA (Devamla) Dinî vazifelerinden bir
tanesi olan hac vazifesini bile yerine getirebilmede maalesef süreler beyan
süresine denk geldiği için bizler bunu da yerine getiremiyoruz. Bu
olmayacak bir şey değildir meslektaşlarımızın
istediği çünkü her meslektaş ağır hastalığı
her ay yaşamıyor ya da her an birinci derecede bir akrabası
vefat etmiyor, her ay kadınlar doğum yapmıyorlar. O yüzden
yapılabilecek bir şey olduğunu söylüyoruz.
Daha önceki sosyal medya
paylaşımlarımızda bize yapılan yorumlardan bir tanesi
özellikle beni çok etkiledi. Annesi ağır koma hâlinde olan bir
meslektaşımız annesinin ziyaretine gidiyor. Annesi Oğlum
gelmedin. diyor Anne beyannameler
diyor. Üç gün sonra annem vefat etti.
Annemin vefatından sonra ben ömür boyu bu vicdan azabını
yaşadım." diyor. Hiçbir meslek mensubunun bu vicdan
azabını yaşamasını istemiyoruz.
Benim sürem çok sınırlı ama sorunlar
da anlatılmayacak kadar çok. O yüzden, konuşmamı şöyle
sonlandırmak istiyorum: Meslek mensuplarının
sorunlarını kendisine ilettiğimiz zaman bizlere bununla ilgili
bir yasa teklifi hazırlamamızda hemen desteğini veren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım artık
Sayın Milletvekili.
ESİN KARA (Devamla)
liderimiz Sayın
Doktor Devlet Bahçeliye ve Grup Başkan Vekilimiz Sayın Erkan Akçay
Beyefendiye buradan meslektaşlarım adına teşekkür
ediyorum, ekranları başında bizi izleyen büyük Türk milletini ve
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Kütahyanın sorunları hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili
Ali Fazıl Kasapa aittir.
Buyurun Sayın Kasap. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahya ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kütahya denince aklımıza
ilk gelen şey çini; çininin başkenti Kütahya can çekişiyor.
1980li yıllarda İzmirden sonra Egenin en gelişmiş 2nci
ili olan Kütahya şu anda Egenin en geri kalmış illerinden biri
olarak görülüyor. Çini porselenin başkentiydi. Ondaki KDV oranları
günbegün çini ve porselen sektörünün daralmasına sebep oluyor.
Bor denince akla ilk gelen isim Kütahya Emet idi.
İşlenmeden ihraç edilen, dünya çapında bir cevherimiz var ama
tek ürettiğimiz bor katkılı deterjan; o da Kütahyada
değil, Ankarada üretiliyor.
Termal kaplıcalarımız var; 6
ilçemizde kaplıca mevcut. Dünyanın ilk borsası Aizanoi
Çavdarhisarda. Dumlupınar, Başkomutanlık Meydan Muharebesinin
yapıldığı, 137 bin şehidimizin olduğu bir yer.
Kuruluşun şehri Domaniç var, Hayme Ana Türbesi orada. Simav,
Şaphane ve Pazarların kirazı var, o da bitmek üzere. Enerji ve
maden şehri idi.
Şimdi ise devlet hastanesi olmayan bir il, tek
il hatta. Hızlı trenin geçmediği, Dumlupınarda
istasyonunun olmayacağı, hızlı trenin de geçmeyeceği
bir il. Diğer il ve ilçelerle bağlantı yolları olmayan
yarım kalmış ya da yapılamayan bir il. Cumhuriyette
yapılan yollara ilave yapılmamış bir il. Tıp fakültesi
hastanesi olmayan ama tıp fakültesi olan tek il. Zafer Havalimanı,
yolcu garantisiyle devletin soyulduğu ve onunla meşhur olan bir ilimiz.
Trikopisin yakalandığı Gediz Murat Dağımız var.
Özelleştirilen, batırılan KİTleriyle meşhur bir
ilimiz. İŞKURa kayıtlı 50 binin üzerinde işsizi olan
bir ilimiz. Depremden sonra yaraları sarılmayan Simavımız
mevcut. Stadyumu olmayan tek il.
Şimdi, ilçelerine gelecek olursak; borun sadece
hamallığının yapıldığı, çiftçinin zarar
gördüğü; eziyetini çeken, arsenikli sularını içen Emet ve
Hisarcıkımız mevcut. Ham ürün olarak ihraç edilen bir bor
cevherimiz mevcut. Yolları yok. Hastanelerde doktor açığı
var. Bor Enstitüsünün sadece Eskişehir yolu üzerinde tabelası var,
enstitüyle ilgili hiçbir çalışma yok. Doğaya saçılan
binlerce ton sülfürik asidin verdiği zararı tazmin eden yok.
Tavşanlıda Tunçbilek bir maden şehri ama özelleştirilen
termik santralleri zehir saçıyor. Kapanan maden ocakları işsizliği
körüklüyor. Domaniç de aynı şekilde, daha önce de bahsettim,
Osmanlıda kurtuluşun beşiği, Hayme Ananın türbesinin
olduğu yer ama hâlâ Bursaya ve diğer ilçelere bağlayan
yolları yok. Çavdarhisarda dünyanın ilk borsası, taş
üzerine değerlerin yazıldığı bir borsa var, Zeusun
tapınağının olduğu yer; ulaşımı zor ama
yine bilen yok, tanıtımı yetersiz. Altıntaş ve
Aslanapa ilçelerimizin tek anılma sebebi, Zafer Havalimanı ve oradaki
yolcu garantili sistemle devletin soyulması. Şaphane, Simav ve
Pazarlar ilçemizde kiraz ve vişnecilik şu anda bitmek üzere.
Tüccarın elinde ürün 1 liraya kadar düşüyor. Şu anda
çiftçilerimiz, üreticilerimiz büyük bir ihtimalle ağaçları
kesecekler. Depremden sonra Simav ilçemizin de yaraları
sarılmadı. Dumlupınar ilçemizde 137 bin şehit
verdiğimiz Başkomutanlık Meydan Muharebesinin
gerçekleştirildiği Gediz Murat Dağının eteklerindeki
beldemiz tamamen ihmal kurbanı. Şimdi de altın
çıkarılma bahanesiyle 8 milyona yakın ağaç kesilmek üzere
ve tabiat yok edilmek üzere. Trikopisin esir alındığı yer
Murat Dağı, Gediz Muharebesinin geçtiği yer Murat
Dağı. Eteklerinde Başkomutanlık Meydan Muharebesinin
yapıldığı, akabinde Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir.
emrinin verildiği yer şu anda yok edilmek üzere. Adını alan
Dumlupınar Üniversitesinin hiçbir biriminin olmadığı, 3 bin
civarında nüfusu olan ve Türkiyenin en küçük ilçelerinden olan
Dumlupınar hizmet bekliyor, önem verilmeyi bekliyor. Yolların en
kısa zamanda bitirilmesi, tıp fakültesi hastanesi
yapılması
3 bin mevcuduyla Sağlık Bilimleri Üniversitesi
kurulan yer. Eski milletvekillerinin boşta kalmasınlar diye dekan,
rektör yapıldığı yer. Şehir hastanesi yok, il ve ilçe
hastanelerinin doktor açığı had safhada. Çinide KDVnin
indirilmesiyle ilgili teklif olması gerekiyor, yapan yok. Murat
Dağında altın madeni izni verilmesi faciadır.
Bu vesileyle, Kütahya zaten yanmış durumda
ama bugün yaşamış olduğumuz bir facianın yıl
dönümü. Bir insan öldüren tüm insanlığı öldürmüş kabul
ediliyor. Madımak hâlâ yanıyor.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Giresunun Eynesil ilçesinde geçen yıl Hakkın rahmetine kavuşan
Rabia Nazın vefatı hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili
Sabri Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Giresun Milletvekili Sabri Öztürkün, 12 Nisan 2018 tarihinde Giresunun
Eynesil ilçesinde Hakkın rahmetine kavuşan Rabia Nazın
vefatına ilişkin gündem dışı konuşması
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Giresun ili Eynesil ilçesinde 12 Nisan 2018
tarihinde meydana gelen olayla Rabia Naz kızımız vefat
etmiştir, kendisine tekrar Allahtan rahmet diliyoruz. Bu konuyla ilgili
Meclisimizde bütün parti grupları, sözcüleri, hepsi çok önemli şeyler
söylediler, Türkiye gündemine oturdu, herkes katkı sağlamak
adına önemli değerlendirmelerde bulundu. Tabii, ben de Giresun
Milletvekili olarak konuyla ilgili, bizim açımızdan yeterince, daha
da iyi izah edilmesi noktasında sürem elverdiğince sizlere birkaç
hususu vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Rabia Naz
kızımız 11 yaşındaydı. 12 Nisan 2018de vefat
etti. Olay günü, okuldan saat 16.30da çıkıyor, annesinin
çalıştığı eczaneye gidiyor, kısa süre annesiyle
konuştuktan sonra oradan eve gitmek üzere yöneliyor. Kamera
kayıtlarında en son görüldüğü an 16.49da arkadaşlar,
buraya dikkatinizi çekmek isterim. Komşuları da yaklaşık
saat 17.00 sıralarında ev civarında görüyorlar. Yine, ifadelere
göre tahminen 17.00 ile 17.10 arasında bu elim hadise meydana geliyor. Kayıtlara
göre, 17.20de 112 acil servise, ambulansa haber veriliyor. Yine, babanın
kendi ifadesine göre 17.21de telefonla kızının o şekilde
bulunduğu elim hadise babaya haber veriliyor. Hemen oradan
sağlık görevlileri tarafından hastaneye götürülüyor, bir müddet
sonra kızımız vefat ediyor. Çocuğun en son kamerada görülme
anı ile tanık beyanlarına göre ambulansın geldiği
zaman arasında yaklaşık yarım saatlik bir zaman dilimi var.
Yine, Giresunlu birisi olarak, il başkanlığı da yaparak
Giresunun her tarafını iyi bir şekilde bilen birisi olarak
Annesinden ayrılıp eve varıncaya kadar 15 ila 18 dakikalık
bir yürüme mesafesi var. Yarım saatlik sürenin 18 dakikasının da
eve varıncaya kadar geçtiğini düşünürsek yaklaşık on
dakikalık bir süre içerisinde bu yaşanılıyor.
İnanın, bu ölüm olayı acaba
düşmeden mi kaynaklandı, acaba bir intihar olayı mı var
yahut bir araç çarpmasından dolayı mı bu ölüm olayı meydana
geldi; bu on-on beş dakikalık tüm süre içerisinde tanık
beyanlarıyla aydınlatılmaya çalışılan mesele
bütün Türkiye'nin gündemine bir yılı aşkın bir süredir
oturmuş vaziyette.
Değerli arkadaşlar, bakın, hemen
olayın akabinde 17.20de ambulans çağrıldığı gibi
17.35te 155 Polis İmdata da haber veriliyor. Bundan sonra, ilçe emniyeti
de konuyla ilgili araştırmaya başlıyor. Vefatından
sonra savcıya bilgi veriliyor, savcı hemen sıcağı
sıcağına o akşam geliyor; olay yeri inceleme ve otopsiyle
ilgili işlemler, ölü muayene tutanağı tutulması
bakımından işlemler yapılıyor. Ve daha iyi otopsi yapılsın
diye en yakın Trabzon Adli Tıp Şubesine, Adli Tıp Kurumunun
Trabzon Şubesine çocuk gönderiliyor, oradan alınan raporda şu
deniyor; kişinin genel beden travmasına bağlı omur, kalça ve
etraf kırıklarıyla birlikte iç organ yaralanması sonucu
vefat ettiği yazıyor 28/8/2018 tarihli raporda.
Daha sonra keşif yapılarak bir rapor daha
alınıyor, o raporda da Rabia Nazın terastan durgun vaziyette
düşmediği, hızlanarak atlaması durumunda bulunduğu
yere düşmesinin orta olasılıkta olduğu, ölüm nedeninin
intihar mı yoksa araç çarpması mı, bunun toplanacak delillerle
ortaya konabileceği rapor ediliyor.
Daha sonra müşteki taraf, Hacettepe
Üniversitesinden -özel talepleri üzerine- rapor alıyor; bu raporda, trafik
kazasına bağlı çarpma sonucu ölüm olabileceği ifade ediliyor.
18/1/2019 tarihli -Adli Tıp uzmanından-
bir rapor alınıyor, o raporda da yüksekten düşmeye
bağlı genel beden travmasıyla ölümün meydana gelmiş
olabileceği ifade ediliyor.
En son, 10 Nisan 2019 tarihinde Adli Tıp
Birinci İhtisas Dairesinden alınan raporda, ölümün vücutta tespit
edilen kırıklar, her iki ayakta da yumuşak dokularda
kırıkların yırtık oluşturması,
kırıkların özellikleri dikkate alınarak bunların
apartman çatısından düşmekle ortaya çıkabileceği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SABRİ ÖZTÜRK (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Böyle rapor
mu olur ya?
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
SABRİ ÖZTÜRK (Devamla)
apartman
çatısından koşarak atlaması durumunda söz konusu sundurmaya
çarpmadan düşebileceği, ölümün trafik kazasına bağlı
olmadığı oy birliğiyle mütalaa ediliyor.
Tabii, bu rapora müşteki taraf itiraz ediyor,
şu anda dosya Adli Tıp Kurumunda ve dosyada gizlilik kararı var.
Giresun Barosunun mensubu ve Giresunda on yedi yıl hak aramış
bir avukat olarak Baro Başkanımızla, müşteki
meslektaşım avukatlarla, aileyle ve birçok kesimle görüşmeler
yaparak elde ettiğim -gizlilik kararı çerçevesi içerisinde, karardan
önce alınan- dosya örnekleri incelenerek ortaya çıkan sonuca göre,
kamuoyunda konuşulan birçok konunun hakikaten bilgi kirliliğinden
ibaret olduğunu düşünüyorum.
Evet, ortada bir olay var, bunun mutlaka
aydınlatılması lazım ve inanın, şu anda Giresun
Cumhuriyet Başsavcılığı, Görele
Savcılığı çok detaylı bir araştırma yapıyor.
Bu konuda İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü özel bir ekip kurmak suretiyle bütün ihtimaller, ailenin bütün
iddiaları her yönüyle araştırılıyor, 100den fazla
tanık dinlendiğini edindiğimiz bilgilerle öğrendik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SABRİ ÖZTÜRK (Devamla) Başkanım,
çok özür dilerim, önemine binaen bir dakika daha istiyorum.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Niye gizliyorsunuz o
zaman?
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Bir
yıldır niye sonuç alınamadı?
SABRİ ÖZTÜRK (Devamla) Tabii, olayın
önemine binaen de elbette ilçe emniyet görevlilerinin, savcılık
görevlilerinin yaptığı işlerde eksiklik, hata, acemilik
olabilir, insanın olduğu yerde hatalar vardır. Bununla ilgili de
İçişleri Bakanlığımız, mülkiye
müfettişlerini, İçişleri müfettişlerini görevlendirerek
soruşturmalar yaptı. Görevi ihmali olduğu düşünülenler
hakkında da disiplin işlemleri uygulandı, uygulanıyor.
Konuyla ilgili de görevi ihmalden yargılanan kamu görevlileri var. HSK,
yargı mensuplarının bir ihmali varsa soruşturulması
için bu konuda müfettiş görevlendirdi değerli arkadaşlar.
Özetle, yine yargı bu işi
aydınlatacak. Bize düşen, gerçekten, yargıya güvenmek çünkü
adaletin görevi gerçeği ortaya çıkarmaktır. O yüzden, hiç
kimsenin kuşkusu olmasın, eğer burada birisinin sorumluluğu
varsa, hangi makama, hangi mevkiye sahip olursa olsun, hangi sıfatı
taşırsa taşısın mutlaka yargı gereğini
yapacaktır. Herkesten önce, Giresun halkı, Giresun milletvekilleri,
AK PARTİ Grubu olarak bu olayın en ince ayrıntısına
kadar aydınlatılmasını bizler arzu ediyoruz.
Hepinize çok teşekkür ederim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup
başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Bedri Serter
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Bedri Serterin, İzmir ilinde yaşanan
yangınlar ile Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde
mevsimlik işçi statüsünde çalışan orman işçilerinin
sözleşmesinin yenilenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Yaz aylarındayız ve İzmirde maalesef
yine orman yangınları başladı. Geçtiğimiz günlerde
Bornova ilçesi Gökdere mevkisinde çıkan orman yangını
sonrası, Karşıyaka Körfez Evleri, Buca Çamkule mevkisi ve
Ödemiş Horzum Mahallesindeki yangınlar çıktı. En son,
Menderes ve Dikili ilçelerimizde yazlık bölgelere kadar sıçrayan
yangınlar maalesef söz konusu olmuştur. Öncelikle, itfaiyeci
arkadaşlarımıza yangınları söndürmek için
gösterdikleri fedakârlıklar için İzmir Milletvekili olarak
teşekkür ediyorum. Sonra da geçtiğimiz hafta Tarım ve Orman
Bakanlığı bünyesinde çalışan ve çoğunluğu
yangın müdahale işçisi olan 10 bin işçinin Hazine ve Maliye
Bakanı Berat Albayrakın imzasıyla Orman Genel Müdürlüğü
tarafından işten çıkarıldığını
hatırlatmak istiyorum. Orman işçilerinin sesini duyun ve
yangınlara müdahale etme kapasitesine sahip bu işçilerin sözleşmelerini
yenileyin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Barut
2.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, kadroya geçirilen taşeron
işçilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, kanun
hükmünde kararnameyle Türkiyede kadroya geçirilen taşeron işçiler
ekonomik, manevi özlük haklarıyla ilgili çok büyük sorunlar
yaşıyor. Feryat eden işçilerimizin taleplerine kimse olumlu
yanıt vermiyor. Bu işçilerimiz kadroya geçirildi ama 2020
yılının 10uncu ayına kadar toplu sözleşme
imkânlarından yararlanamıyorlar. Etkisi her geçen gün daha da
derinden hissedilen ekonomik kriz, maaşları neredeyse kuşa
çevirdi. İğneden ipliğe her şeye zam geldi, mutfaklar
yangın yerine döndü. Emekçilerimiz aldıkları asgari ücretle,
bırakın doğru dürüst geçinmeyi, çoluk çocuğuna bakamaz
oldu. Kadroya geçirilen ama hakları verilmeyen, koşulları
iyileştirilmeyen işçilerimizin taleplerini yerine getirip
onların toplu iş sözleşmesinden faydalanması için harekete
geçilmelidir. İşçilerimizin sendikal örgütlülüğünün
sağlanması için talepleri kabul edilmelidir. İşçilerimize
toplu iş sözleşmesinin yanı sıra, yol ve yakacak
yardımları, bayram ikramiyeleri, çocuklarının
eğitimiyle ilgili yardımları, izin yardımı ve
ikramiyelerinin verilmesi için gerekenin yapılmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
3.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 28 Haziran İzmitin
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Geçen cuma, İzmit ilçemizin düşman
işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüydü. Milattan önce 262
yılında Bitinya Krallığına, 284 yılında
Roma İmparatorluğuna ev sahipliği yapmış olan
İzmit ilçemiz 1078 yılında Selçuklu, 1337 yılında da
Osmanlı topraklarına katılır. Osmanlıya geçtikten
sonra önce İznikmid adını, daha sonra İzmit
adını alır.
Kocaelinin merkez ilçesi İzmitin
kurtuluşu konu olunca Erzurumlu Fatma Seheri anmadan geçmek olmaz. Sivas
Kongresinde Atatürkten izin alan Fatma Seher İzmite gelerek Türk
ordusuyla birlikte Yunanlılara karşı mücadele eder. 28 Haziran
1921 tarihinde İzmit düşman işgalinden kurtarılır.
Türk milletinin kaderini değiştiren, bu
toprakları bize vatan yapan tüm aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi
rahmetle, şükranla, minnetle anıyor; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
4.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamının 26ncı yıl dönümüne ve mevsimlik işçi
statüsünde çalışan orman işçilerinin sözleşmesinin
yenilenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sivasta 35 kişinin hayatını
kaybettiği Madımak Otelinde yaşanan katliamın üzerinden
yirmi altı yıl geçti ancak hâlâ yangını çıkaran
kişi ya da kişiler bulunamadı. Acısı hâlâ toplumsal
belleğimizde yerini koruyor. Katliamda yaşamını kaybeden
canları bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum.
Yaz aylarıyla birlikte mevsimlik işçi
statüsünde çalışan işçilerin sorunları
ağırlaştı. Yaklaşık 10 bine yakın orman
işçisi 5620 sayılı Yasa gereği mevsimlik 5 ay 29 gün olarak
çalışıyordu. Bu işçiler, Hükûmetin
çıkardığı taşeron yasasıyla, ihtiyaç hâlinde 4 ay
uzatma yapma sonucunda 9 ay 29 gün çalıştı. Şimdi Orman
Bakanlığı, ihtiyaç talebi olmasına rağmen Maliye
Bakanlığından gelen taleple yeni vize vermedi. Bu nedenle
binlerce aile işsiz kaldı. Şu an 10 bine yakın orman
işçisi ve aileleri zor durumda. Hazine ve Maliye
Bakanlığının bu konuda çözüm bulmasını ve
binlerce aileyi mağduriyetten kurtarmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Erel
5.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Millî Savunma Bakanlığı 2018
yılı Türk Silahlı Kuvvetleri Dış Kaynaktan Muvazzaf
Astsubay alımı kontenjanının düşük tutulması
nedeniyle yaşanan mağduriyete ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Millî Savunma Bakanlığı 2018
yılı dış kaynaktan muvazzaf astsubay alımlarında
tüm aşamaları 8 bin aday başarılı olarak
tamamlamışlardır fakat çok düşük kontenjan açılmış
ve en az 8 bin vatan evladı, bu düşük kontenjanlar yüzünden o, tarihi
şanlı zaferlerle dolu üniformayı giyemeyecek olmanın, o
şanlı bayrağı göğsünde taşıyamayacak
olmanın, bu vatana, bu millete hizmet edemeyecek olmanın acısını
yaşamaktadırlar. Damarlarında Çanakkale ruhunu, Kurtuluş
Savaşı ruhunu hisseden, devletini, milletini,
bayrağını seven bu 8 bin gencin umudu için kontenjanın
artırılması gerekmektedir. Bu gençler, şehitlerimizin
emanetini sırtlarında taşımak için bu yola talip olmuşlar,
zorlu süreçleri, sınavları geçmişler, her aşamada başarılı
olmuşlar fakat açıkta kalmışlardır. Mevcut
işlerinden ayrılmışlar, sigortasız
kalmışlar, mağdur duruma düşmüşlerdir. Bu gençlerin
ümitlerini, umutlarını söndürmeyin.
BAŞKAN Sayın Ekinci
6.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamının 26ncı yıl dönümüne ve 4 Eylül Sivas
Kongresinin 100üncü yıl dönümü vesilesiyle milletvekillerini Sivas iline
davet ettiğine ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
2 Temmuz Madımak olaylarının 26ncı
yıl dönümünde menfur olayda hayatını kaybedenlerin
acısını yüreğimizde hissettiğimizi belirtiyor, bu
olayda hayatını kaybedenlere bir kez daha rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Sivas barışın, kardeşliğin
kentidir. Sivas, cumhuriyete yüz sekiz gün ev sahipliği yapmış
yiğitler diyarıdır, yiğidolar diyarıdır. Sivas
hiçbir zaman Alevi-Sünni diye ayrılmaz, etle tırnak gibiyiz.
Bu noktada, tekrar ben bu olayda hayatını
kaybedenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum ve 4 Eylülün 100üncü yılında da tüm Meclisimizi Sivasa,
Sivaslının kardeşliğini hep birlikte yaşamaya davet
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
7.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, 1 Temmuz Denizcilik ve
Kabotaj Bayramına ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
1 Temmuz 1926da yürürlüğe giren ve ülkemizin
denizlerdeki egemenlik haklarının geri alınmasını
sağlayarak vatandaşlarımızın hizmetine sunan Kabotaj
Kanununun 93üncü yıl dönümünü kutluyorum.
Kabotaj Kanunuyla denizlerimizde ve kara
sularımızda kapitülasyonlar kaldırılmış,
kıyılarımızda, nehir ve göllerimizde her türlü deniz
ticareti, nakliye ve liman hizmetleri yapma hakkı Türk Bayrağı
taşıyan gemilere ve vatandaşlarımıza
tanınmıştır.
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizi deniz
ticaretinde, deniz ulaşımında ve savunma alanında çok daha
iyi bir noktaya getirmek için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan önderliğinde tüm gücümüzle çalışıyoruz.
Fatih sondaj gemimiz ve Yavuz sondaj gemimizle petrol arama faaliyetlerimiz
devam ediyor. İlk millî uçak gemimiz olan TCG Anadolunun ve millî
denizaltımız Aydın Reisin yapım çalışmaları
devam etmektedir.
Sözlerime son verirken başta bütün
şehitlerimiz olmak üzere denizcilikte emeği geçen, aramızdan
ayrılan tüm denizcilerimize Allahtan rahmet diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
8.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamının 26ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) 2 Temmuz 1993te, bundan
tam yirmi altı yıl önce, Sivasta 33 can diri diri yakılarak
katledildi, Sivasta cumhuriyete meydan okundu. Madımak Otelinde
yakılan sadece 33 aydın değil, insanlık değerleriydi.
Bu katliamın yıl dönümünde, yaşamlarının en verimli
çağında katledilen cumhuriyet aydınlarını bir kez daha
sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
Aynı merkezlerden korunup
kollandığı anlaşılan kafa, 21 Nisanda Ankara Çubukta
şehit cenazesine katılan Genel Başkanımız Sayın
Kemal Kılıçdaroğluna karşı harekete geçti ve Sivas
provası yapmaya kalktı. Sayın Genel Başkanın
sağduyulu yaklaşımı olayların büyümesinin ve
Türkiyede yeni bir kamplaşma yaşanmasının önüne geçti.
Ülkeyi yönetenlerin, toplumu geren, insanlarımızı
kutuplaştıran dilden uzaklaşması ve bu ülkenin
yurttaşlarını eşit yurttaşlar olarak görmesi
gerekmektedir. Unutulmasın ki 82 milyon birlikte Türkiyeyiz, birlikte
güçlüyüz.
BAŞKAN Sayın Taşkın
9.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 1 Temmuz Denizcilik ve
Kabotaj Bayramına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türk denizciliğinin gurur günü 1 Temmuz
Denizcilik ve Kabotaj Bayramı ülkemizin çeşitli yerlerinde
etkinliklerle kutlanıyor. Kabotaj, bir devletin kendi limanlarına
deniz ticareti konusunda tanıdığı ayrıcalıktır.
Osmanlı Devletinin kapitülasyonlar çerçevesinde yabancı ülke
gemilerine tanıdığı kabotaj ayrıcalığı
Lozan Barış Anlaşmasıyla 1923 yılında
kaldırıldı. Ülkemizde 20 Nisan 1926 tarihinde kabul edilmiş
olan Kabotaj Kanunu 1 Temmuz 1926da yürürlüğe girmiş ve Türkiye
limanları ve sahilleri arasında yük ve yolcu taşınması
ile kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri Türk vatandaşları ve Türk
Bayrağı taşıyan gemilerce yapılır. hükmünü
getirerek daha önceden yabancılara açık olan bu faaliyetleri bundan
böyle sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
yapabileceğini belirtmiştir.
Millî ekonomimiz açısından çok önemli olan
Denizcilik ve Kabotaj Bayramını kutluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
10.-
Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamının 26ncı yıl dönümüne ve Melikgazi Belediyesinin
tabelasına TC ibaresinin yazılması önerisine ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sivas katliamı üzerinden tam yirmi altı
yıl geçti. İnsan olabilen herkesin yüreği yanıyor.
İnsan kalabilmek için Sivası unutmayacak ve
unutturmayacağız.
Melikgazi Belediye meclis üyelerimiz TC ibaresinin
belediyenin tabelasına yeniden asılması için önerge verdiler.
TC ibaresinin ne zaman takılacağını soran belediye meclis
üyemiz Halil Yağmura Belediye Başkanı Sayın
Palancıoğlu şu cevabı verir: Maliyeti çok yüksek,
takamayız. Sayın Palancıoğlu, TC ibaresinin maliyeti çok
yüksektir. O maliyet bu ülkeyi vatan yapan binlerce şehidimizin
kanıdır. O maliyet gazilerimizin geride bıraktığı
gözüdür, ayağıdır, elidir. Siz belediyenin tabelasına
Türkiye Cumhuriyeti ibaresini takın, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
neyse bedeli ödemeye hazırız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakırlıoğlu
11.-
Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlunun, 2 Temmuz Sivas
Madımak katliamının 26ncı yıl dönümüne ve Ergenekon
davasına ilişkin açıklaması
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 2 Temmuz, 26ncı yılında Sivas
katliamını lanetliyor, o gün hayatını kaybeden
aydınlarımızı, sanatçılarımızı
saygıyla anıyor ve yakınlarının dinmeyen
acısını paylaşıyorum. Yirmi altı yıl önce
Sivasta hedef cumhuriyet ve değerleriydi. Benzer bir saldırı
benzer kirli odaklar tarafından on iki yıl önce adına
Ergenekon dedikleri bir kumpas davasıyla tekrarlandı. Göz
bebeğimiz ordumuzun komutanları, aydınları, bilim
insanları, gazeteciler Silivri zulümhanesinde tutsak edildi. Dün bu davada
yargılanan herkes beraat etti. Ancak Bağırsaklar temizleniyor.
diyenler, Bu davanın savcısıyım. diyenler, arka
çıkanlar, iş birlikçiler milletin vicdanında hiçbir zaman
aklanmayacaklardır. Bu davanın savcısıyım.
diyenlerin, Arkasındayız. diyenlerin bu halktan ve bu davanın
mağdurlarından hiç değilse özür dilemesi gerekmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Kaya
12.-
Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim
Kurulunun Spor Toto Süper Ligde 2019-2020 sezonunun Cemil Usta sezonu olarak
oynanması kararına ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) 2019-2020 futbol sezonuna
Trabzonsporumuzun efsane kaptanı Cemil Ustanın isminin
verilmesinden büyük bir onur duyduğumuzu bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Ayrıca dün bir spor programında Gazeteci
Fatih Altaylı Cemil Usta Sezonu dediler ya okudum,
şaşırdım, yıllar önce Diyarbakıra
gittiğimde kaburga yediğim Cemil Usta diye bir yer vardı.
sözleriyle yeni sezona Cemil Usta isminin verilmesiyle âdeta alay etmiş,
Trabzonsporumuza ve camiamıza saygısızlık
yapmıştır. Cemil Usta yani namıdiğer Dozer Cemil
beyefendiliği, dürüstlüğü ve sorumluluk anlayışıyla
futbolseverlerin saygısını kazanmış örnek bir
futbolcudur. Trabzonsporumuzun Türk futbolunda gerçekleştirdiği Anadolu
devriminin başkahramanlarından olan Cemil Usta Ben Trabzonsporun
kaptanıyım, para için kulübümü terk edip başka kaptanların
arkasında sahaya çıkmak bana yakışmaz. sözleriyle
hafızalara kazınmıştır. Dozer Cemili
tanımayanlar eksiği kendilerinde aramalıdırlar. Sayın
Altaylıyı Trabzonspor camiamızdan özür dilemeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
13.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, güçlü ekonominin yüksek
teknolojili ürünlerle sağlanabileceğine ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Japonyada yapılan G20 toplantısı
dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın Japon
İmparatoru tarafından kabul edildiği salon bırakın
yüksek makamları bizdeki şef ya da müdür odalarından bile daha sade.
Kabul salonunu görünce zafer üstüne zaferler kazanan, adaletiyle dünyaya ün
salan Hazreti Ömerin Roma elçisini hurma ağacının altında
kabul edişi aklıma geldi. Hazreti Ömer İtibar ve zarafet
sadelikte gizlidir. anlayışıyla hareket etmiş ve israftan
kaçınmıştır. Bugün ise İslam ülkelerindeki yöneticiler
ekonomilerini sarsan israfın bataklığına
gömülmüşlerdir. Dünyanın 3üncü büyük ekonomisine sahip Japonyadaki
bu görüntünün itibarın lüks ve şatafatlı makam odalarıyla
değil, güçlü ekonomi, yüksek teknolojili ürünler yani markalarla sağlanacağının
örneği olduğunu bir defa daha belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çepni
14.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamının 26ncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Yirmi altı yıl önce Sivas Madımakta
33 insanımız vahşice yakılarak katledildi, 33
insanımız gerici faşist güruhlar tarafından devlet
kurumlarının gözetimi altında vahşice katledildi ve bu
katliamdan sonra göstermelik bir yargılama yapıldı ve hiçbir
siyasi sorumlu yargılanmadı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller
Çok şükür ki dışarıda kalan halkımıza hiçbir
şey olmadı. diye bir açıklama yapmıştı. Ve bu
açıklama katliamın düpedüz hangi siyasi akıl ve organizasyonlar
tarafından yapıldığını ortaya koydu ve Alevi
halkımıza dönük bu katliam siyaseti bugün de sürüyor. Egemenler ve
iktidarlar ne zaman sıkışsalar Kürt ve Alevi
karşıtlığı üzerinden oy tahvil etmeye
çalışıyorlar. Dolayısıyla bizler bu ülkenin
devrimcileri, sosyalistleri, yurtseverleri olarak Alevi halkımız
başta olmak üzere karşı karşıya kaldığı
bu katliam siyasetini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Budak
15.-
Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın, seçim döneminin sona ermesiyle
zamların yapılmaya başlandığına ilişkin
açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Seçim öncesi ertelenen zamlar âdeta yağmur gibi
gelmeye başladı. Seçim meydanlarında dağıtılan
çayların faturası 82 milyona ödetilmiş olacak. 13 milyon emekli
ve 2,5 milyon memurun ocak-haziran döneminde oluşan enflasyona göre
enflasyon farkı alması gerekiyor ama TÜİK yarın
açıklayacağı enflasyonu hesaplarken son zamları bu hesaba
dâhil etmeyecek ki emekliye, işçiye, memura daha düşük zam versinler.
Dün de benzine 27 kuruş zam gelmişti. Peki, ekonomi yönetimi zam yağmuruyla
uğraşırken rakamları doğru dürüst açıklama
yükümlülüğü bulunan TÜİKte neler oluyor? Hiçbir atamada liyakati
esas almayan AK PARTİ yönetimi TÜİKe yaptığı son
atamada maalesef liyakati hiçe saydı. Ekonominin başına
oturtulan damat da Enerji Bakanlığı dönemindeki
çalışma arkadaşını TÜİKin başına
getirdi. Benzetmek gibi olmasın ama son dönemlerde TÜİKte
yaşanan gelişmeler bize 2009-2010 yıllarında Yunanistanda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
16.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj
Bayramına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
1 Temmuz 1926da yürürlüğe giren Kabotaj
Kanununun kabulü genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarındaki en
önemli başarılarından birisidir. Kabotaj Kanunuyla Türkiye,
kendi kara sularında egemenlik ve
bağımsızlığını ilan etmiştir. Güçlenen
altyapısı, modern tersaneler ve büyüyen deniz ticaret filosuyla
uluslararası rekabete açık denizcilik sektörünün ülke ekonomisine
katkısı her geçen gün artarak devam ediyor. Üç tarafı denizlerle
çevrili ve iki önemli boğaza sahip ülkemizin jeopolitik açıdan büyük
önem arz eden bu konumunu denizciliğimiz açısından da en iyi
şekilde değerlendirmek için çalışıyoruz.
Bu düşüncelerle, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj
Bayramını kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekrem Çelebi
17.-
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin, Suriyenin İdlib kentinde
rejim güçlerinin düzenlediği saldırıda şehit olan
hemşehrisi Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Adem Tunça,
Ağrı ili Diyadin ilçesinde sel sularına kapılarak ölen
vatandaşlar ile yıldırım çarpması sonucu ölen
vatandaşa Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanımızın da daha
önce atalarının ve kendisinin de ilçesi olması hasebiyle,
burada, Sayın Celal Adana da başsağlığı
dileklerimi iletiyorum.
Hafta sonu Tutak ilçemizin Aşağı
Köşk köyünde şehit olan Âdem Tunç kardeşimize Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum. Bu vesileyle, bütün şehitlerimize Rabbimden
nice rahmetler diliyorum.
Yine aynı şekilde, geçen hafta,
Ağrı ilimizin Diyadin ilçesinde sel nedeniyle şehit olan iki
kardeşimize, yine aynı ilçede, aynı gün, yıldırım
çarpmasından dolayı şehit olan bir kardeşimize de
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmamda
sizlere, tarihin, kültürün, inancın, hoşgörünün
harmanlandığı bir medeniyetler geçidi olan serhat ilimiz
Ağrıdan biraz bahsetmek istiyorum. Tarihî ve kültürel yapısıyla
âdeta doğal bir müze olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Keven
18.-
Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, şiddetli yağmurun yol
açtığı su taşkınları nedeniyle Yozgat ilinin
doğal afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İki hafta önce sel taşkını
yaşanan Yozgatın doğal afet bölgesi ilan edilmesine yönelik
defaatle ısrarlarımıza henüz bir cevap verilememiştir.
Yozgat ve ilçelerinde ekili alanlarda çok büyük miktarlarda maddi zarar
vardır. Birçok köyde yıkılan yapılar bulunmaktadır.
Evinin duvarları çöken vatandaşlarımız var. Bu insanlara
afet konutu yapılması gerekiyor. Bu köylerimizi tek tek gezdim,
yerinde inceledim, hemşehrilerimin durumu çok kötü. Başta Sayın
Bekir Bozdağ olmak üzere bütün Yozgat milletvekillerini afetin
tahribatının boyutlarını görmeye davet ediyor, Yozgatta
zarar gören bölgelerin acilen doğal afet bölgesi ilan edilmesini ve
devletimizin vatandaşlarımızın yanında
olmasını diliyorum. Ayrıca, zarar gören çiftçilerimizin
borçları beş yıl ertelenmeli ve faizleri tamamen silinmelidir.
Yozgat çiftçisi doğal afet ilan edilmesini bekliyor.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Çelik
19.-
Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin, Hatayın ana vatana
katılışının 80inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Farklı dinleri, kültürleri, çeşitli
zenginlikleri bünyesinde barındıran, adını Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün verdiği Hatay, barış, kardeşlik içerisinde
yaşayan kadim bir medeniyettir. Vatanına sadakatle bağlı
olan Hatay halkı, seksen yıl önce kendisine vurulmak istenen esaret
zincirini kırmış ve şanlı tarihinde yeni bir sayfa
açmıştır. Kırk asırlık Türk yurdu düşman
elinde kalamaz. sözüyle başlayan bu mücadelede 29 Haziran 1939da Hatay
Meclisi üyeleri tarafından oy birliğiyle Hatay Türkiye'ye
katılma kararı alınmış ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kabulüyle Hatay Türkiye'nin bir vilayeti hâline gelmiştir.
Hatayın ana vatana katılışının 80inci yıl
dönümü vesilesiyle Hatay benim şahsi meselemdir. diyen Gazi Mustafa
Kemal Atatürk başta olmak üzere Hatay Meclisi üyelerini ve bu topraklar
için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor,
devlet olmayı değil, millet olmayı tercih eden şanlı,
asil Hatay halkını saygıyla sevgiyle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
20.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
Madımak olayı ile Başbağlar olayını eş
zamanlı gerçekleştiren karanlık eller ile arkasındaki
karanlık odakların aynı olduğuna ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Madımak olayları ile Başbağlar
olaylarını eş zamanlı gerçekleştiren karanlık
eller ve arkasındaki karanlık odaklar aynıdır. Birlik
olmadan dirlik olmaz. Biz hepimiz aynı soyun boyları, aynı kökün
dallarıyız ve hepimiz birdeniz ve birbirimizdeniz.
Irklarımızın, renklerimizin, dillerimizin farklı
olması yaratıcının büyüklüğünü gösterdiği gibi,
bizlerin de zenginliğidir. Bu duygu, değer ve ilkeler üzerinde
tarihte büyük medeniyetler inşa ettik. Farklılıklarımız,
çatışma değil, tanışma, iyiliklerde yarışma
ve yeniden gelişip büyüme vesilesi olmalıdır. Bu anlamda bizler,
eşsiz güzellikteki bir ebru gibiyiz. Ülkemize, gönül coğrafyamıza,
insanlığa barış, huzur, adalet ve fazilet
aşılamanın yolu birlikte yaşama hukukunu ve
ahlakını etkin kılmaktan geçmektedir.
BAŞKAN Sayın Sancaklı
21.-
Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklının, Romanyada düzenlenen
Parlamentolar Arası Futbol Turnuvasında şampiyon olan TBMM
Futbol Takımını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
size bir bilgi vermek istiyorum: Bizim Mecliste bir futbol
takımımız var milletvekillerinden kurulu ve senede birkaç defa
parlamentolar arası futbol turnuvalarında oynuyoruz. Tabii, bu
turnuvalarda hem ülkemizi tanıtıyoruz hem de ikili ilişkileri
geliştiriyoruz. Geçen hafta Romanyada yapılan en son turnuvada
Türkiye Büyük Millet Meclisi Futbol Takımı finale kalmıştır
Romanya Meclisiyle, finalde de 2-1 kazanmıştır ve şampiyon
olmuştur. Şampiyonluk kupasını da Meclisimize getirdik. Ben
takımın teknik direktörü ve takımın kaptanı olarak
emeği geçen bütün arkadaşlarımı gösterdikleri mücadeleden
dolayı tebrik ediyorum, bundan sonraki maçlarda da başarılar
diliyorum. (Alkışlar)
Söz verdiğiniz için de teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gökçel...
22.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamının 26ncı yıl dönümüne, Mersin ilinde metil alkol
zehirlenmesi sonucu yaşamını yitiren vatandaşlara Allahtan
rahmet dilediğine ve yaşanılan doğal afetler sonucu zarar
gören Mersinli çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, sözlerime yirmi altı yıldır dumanı
vicdanlarımızda tüten Sivas katliamında hayatını
kaybeden güzel insanları anarak başlamak istiyorum.
Sayın Başkanım, aslında
Mersinde de Türkiyede de çiftçilerin sorunları çok büyük. Doğal
afetler bir bela. Borçların mutlaka ertelenmesi gerekiyor. Zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bayram Yılmazkaya...
23.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Gaziantep ilinde Kuran
kursunda yaşanan vahim olayın devletin denetim görevini tam olarak
yerine getirmesi ve kuruluşlara ayrıcalık tanınmaması
gerektiğinin önemini ortaya koyduğuna ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kutsal kitabımızın ilk emri okudur.
Bütün İslam âleminde biz Müslümanlar Kuranı anlayarak okumakla
mükellefizdir. Bu amaçla da çeşitli dönemlerde yıllardır
ailelerimiz çocuklarını Kuran eğitim alsın diye günlük
veya yatılı Kuran kurslarına gönderirler ancak ailelerinden
alınıp kaçak, izinsiz cemaat yurtlarına ve Kuran
kurslarına verilen çocukların yaşadığı cinsel
istismarların ardı arkası kesilmiyor. Maalesef en son olay,
Gaziantep ilimizde yaşandı. 9 yaşındaki erkek çocuğuna
yapılan cinsel istismar ne ilk ne de bu gidişle son olacaktır.
Bu alçaklığı ve iğrençliği yapan sapıklar,
özellikle bu kaçak kurslarda fakir ve kimsesiz çocukları hedef almakta,
ailelerin ilgilenemediği bu çocuklar bu kurs ve yurtlarda kurban olarak
seçilmektedir. Bu vahim olay, bizlere devletin denetim görevini tam olarak
yerine getirmesinin ve hiçbir kurum ve kuruluşa ayrıcalık
tanınmaması gerektiğinin önemini bir kez daha ortaya
koymuştur. Gereği neyse Büyük Millet Meclisi olarak hep beraber
yapmalıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Cengiz Bey, buyurun, siz
bitiremediniz.
22.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamının 26ncı yıl dönümüne, Mersin ilinde metil alkol
zehirlenmesi sonucu yaşamını yitiren vatandaşlara Allahtan
rahmet dilediğine ve yaşanılan doğal afetler sonucu zarar
gören Mersinli çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması (Devam)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Mersinde 25 Hazirandan beri 21 kişi metil
alkol zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye
kaldırılmıştır. 5 vatandaşımız maalesef
hayatını kaybetti, 11i yoğun bakımda, 16
vatandaşımızın tedavisi çeşitli hastanelerde sürüyor.
Hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına
sabır; tedavileri devam eden vatandaşlarımıza acil
şifalar diliyorum.
Değerli Başkanım, aslında çok
konu var ama Mersin için de en önemli konulardan birisi, doğal afetlerden
zarar gören çiftçilerimiz hayli fazla. Burada 148 milyonluk zarar var. Bu
çiftçilerimizin borçlarının, tarım kredi ve Ziraat Bankası
borçlarının mutlaka ertelenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bu arada, aşırı sıcaklardan
narenciyede, şeftalide ve bütün meyvelerde yüzde 70e varan oranlarda
meyve dökümü yaşandı. Bunun da göz önünde bulundurularak mağdur
olan çiftçilerimize mutlaka nakdî ve ayni yardımların
yapılması gerekiyor.
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin
24.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, iş akitleri sonlandırılan
orman işçilerinin mağduriyetinin giderilip giderilmeyeceğini ve
bu işçilerin sürekli işçi kadrosuna alınıp
alınmayacağını Hazine ve Maliye Bakanından
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Hazine ve
Maliye Bakanlığına: Muğlaya bağlı Datça
ilçemizde ve birçok yerde orman yangınları çıkmış ve
ormanda bulunan canlı cansız her türlü nesne yok olmuştur.
Orman Genel Müdürlüğünde 5 ay 29 gün süreyle
geçici işçi pozisyonunda çalışan 10 bine yakın orman
işçisi bulunmaktadır. 2018 yılında tüm mevsimlik
işçilere dört aylık uzatma uygulanmasına rağmen, 2019
yılı için 7 ay 29 günü geçmemek üzere 4 bin işçi için uzatma
izni verilmiştir. Bunun üzerine, orman yangınlarının en
yoğun olduğu sezonda işçilerin iş akitleri Orman Genel Müdürlüğü
tarafından sonlandırılmaya başlanmıştır.
Orman yangınlarına hızlı
müdahale eden ve iş akitleri sonlandırılan orman yangın
işçilerinin ve ailelerinin mağduriyetini giderecek çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz? 5 ay 29 gün çalışan
işçilerin 2019 yılında 4 ay uzatılarak 9 ay 29 gün
çalıştırılması ve 2020 yılından itibaren
sürekli işçi kadrolarına atanmalarının yapılması
yönünde bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, söz talep eden grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Türkkan.
25.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Ergenekon kumpas davasında
açıklanan karara, yapılan zamların Türkiyenin ekonomik olarak
yönetilemez noktaya geldiğinin ispatı olduğuna, Fatih Sultan
Mehmet Köprüsünün bakıma alınmasıyla yaşanan
mağduriyete, Marmarayın fiyat tarifesinin, Yavuz Sultan Selim
Köprüsünün ve Avrasya Tüneli geçiş ücretlerinin düşürülmesi
gerektiğine, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamı ile 5 Temmuz
Başbağlar katliamının 26ncı yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; FETÖcü hainlerin ve o dönemde Parlamentodaki
iş birlikçilerinin iftiralarıyla on iki yıl önce
başlatılan Ergenekon kumpası dün mahkeme kararıyla resmen
çöktü. Mahkeme Ergenekon örgütü adı altında bir örgüt
olmadığı kanısına varıp örgüt kurmak, yönetmek,
üyelik, yardım ve yataklıkla suçlanan sanıkların tümünün
beraatına karar verdi. Böylece, Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan
hain kumpas deşifre edildi. Düşünebiliyor musunuz, bir ülkenin, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin başındaki Genelkurmay Başkanı
silahlı örgüt kurmaktan ceza aldı. Ne kadar komik geliyor değil
mi? Türk Silahlı Kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanı silahlı
örgütün yöneticisi ve başkanı olmak suçundan müebbet ceza aldı
yani İlker Başbuğdan bahsediyorum size. FETÖ kumpası
sonucu yıllarını hapishanelerde geçirenler,
yakınlarını kaybeden aileler Hakkımızı helal
etmiyoruz! diye bağırdı bugüne kadar. Evet, biz de İYİ
PARTİ olarak hakkımızı helal etmiyoruz; kumpası
kuranlara da kumpası savunanlara da davanın savcısı olarak
kendini tanıtanlara da hakkımızı helal etmiyoruz. Ne mutlu
bize ki en başından beri hakkı, hukuku savunduk. Her türlü
iftira ve hakarete rağmen inandığımız değerlerden
ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinden asla şüphe etmedik; ne mutlu
bize ki Şemdin Sakık ve Osman Öcalan gibi PKKlı hainlerin gizli
tanıklığına şahitlik ederek Genelkurmay
Başkanımıza terörist suçlaması yöneltmedik. Siz Şemdin
Sakık ve Osman Öcalanın yanında durdunuz, biz Türk milletinin
ve Türk ordusunun yanında durduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siz Zekeriya Öze
methiyeler düzdünüz, biz Kuddusi Okkırın, Kaşif
Kozinoğlunun ve Yarbay Ali Tatarın tabutunu omuzladık. Bunların
hiçbirini unutmadık; unutmayacağız, unutturmayacağız.
Bu vesileyle, kumpasa tavizsiz dik duran tüm
mağdurları saygıyla selamlıyorum, hayatını
kaybedenleri rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen hafta motorin fiyatına 23 kuruş zam
gelmişti, dün gece bir zam daha geldi benzine, benzinin litre fiyatı
7 lirayı geçti; doğuda bu fiyat 7,5 lira. Elektriğe, benzine zam
yapıldı, gıdaya zam yapıldı, seçimde bedavaya
otobüslerden atılan çaya zam yapıldı, şekere zam
yapıldı, iğneden ipliğe her şeye zam
yapıldı. Bu zamlar Türkiye'nin ekonomik olarak artık yönetilemez
noktaya geldiğinin çok açık bir ispatıdır. Adalet,
demokrasi ve liyakatle birlikte ekonomi de çökmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiyor
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tüm bunlara rağmen
hâlâ birtakım ayak oyunlarıyla enflasyon düşük gösterilerek bu
hafta açıklanacak emekli ve memur zamları kırpılmaya
çalışılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı
sarayında hâlâ görev yapan emekli bakanlara yüzde 40 zam
yapılırken emekliye, memura verilecek zamların yüzde 5
civarında tutulması hak değildir, hukuk değildir, hele
adalet hiç değildir. Adaletin terazisini kaçırdınız eyvallah
da bari milleti gerçekten kuru soğana muhtaç etmeyin.
Geçtiğimiz günlerde İstanbulda Fatih
Sultan Mehmet Köprüsü bakıma alındı, 17 Ağustosa kadar 4
şerit kapalı tutulacak. Daha önce de bakıma
alınmıştı, 2 şeritli bakımlar hâlinde yapılıyordu.
4 şeridin bakıma alınması, İstanbul halkına
verilecek bir ceza olur, bir bakım çalışması değildir.
İstanbul halkına Siz bize oy vermediniz, alın size, bu bedeli
ödeyin. demektir. Unutmayın, bu halkın yüzde 45i size oy verdi,
onları da cezalandırıyorsunuz, farkında
mısınız bilmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Grup
Başkan Vekili.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Adalet ve Kalkınma
Partisine oy veren vatandaşlar da bu köprüden geçiyor. Bunun için gerek
Marmarayın gerekse Yavuz Sultan Selim Köprüsünün fiyatlarını
düşürün, bu konudaki teklifleri reddetmeyin. Okulların
kapanmasıyla beraber 16 milyon insanın yaşadığı
bu şehre 2 ana arter yeter diyorsanız yanılıyorsunuz.
Avrasya Tünelinde de fiyatların düşürülmesi konusunun
vatandaşın faydasına olacağına inanıyorum.
Bir konu daha: Bugün çok önemli. 2 Temmuz 1993te
Sivas Madımak Otelinin yakılması sonucu 35 kişi yanarak
hayatını kaybetti. Bu vahim olayın 26ncı
yılında, katledilen vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.
Madımakta yakılan canlara da Başbağlarda katledilen
masumlara da kahrolmayan, kendini insanlık defterinden silmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir daha tekrarlamak
istiyorum: Bugün Madımakı anarken Başbağları
aklına getirmeyen, Başbağlarda yakılan canlara da
Başbağlarda katledilen masumlara da kahrolmayan, kendini
insanlık defterinden silmelidir. Bu acı, Türk milletinin ortak
acısıdır.
İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. anlayışıyla hareket eden bir parti olarak,
insan hayatına kasteden tüm eylemlerin karşısında
olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay
26.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 1 Temmuz Kabotaj Kanununun kabulünün
93üncü yıl dönümüne, Suriye ve Iraktaki terör
yapılanmalarının, Doğu Akdenizde yaşanan
gelişmelerin ve S400 meselesinin ülkemizin bekası, güvenliği ve
savunması için önem arz ettiğine, Türkiyenin millî menfaatleri
doğrultusunda iktidarıyla muhalefetiyle hareket edilmesi
gerektiğine, 2 Temmuz Türk Tarih Kurumunun düzenlediği 1inci Türk
Tarih Kongresinin 87nci yıl dönümü vesilesiyle toplumların
geçmişten çıkardıkları derslerle geleceklerine yön
verdiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye, 1 Temmuz 1926da yürürlüğe giren
Kabotaj Yasasıyla kara sularında ve limanlarında egemenlik ve
bağımsızlığını elde etmiştir. Böylece,
denizciliğimizin gelişmesi ve denizlerdeki hak ve hukukumuzun korunması
adına çok önemli bir adım atılmıştır. Doğu
Akdenizdeki gelişmeler, hâkimiyetimizin sembolü olan kabotaj
hakkının önemini bir kez daha hatırlatmıştır.
Türkiye uluslararası hukuktan doğan hakları çerçevesinde
Doğu Akdenizde arama ve sondaj yapmaktadır. Doğu Akdenizde
yaşanan gelişmeler sadece birkaç doğal gaz kaynağına
sahip olma yarışı değildir; Türkiyenin egemenlik
haklarına sahip çıkma, Kıbrısta Türk
varlığının ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
hak ve hukukunu garantiye alma ve uluslararası hukuku işletme
faaliyetidir. Tüm dünya bilmelidir ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
yalnız değildir. Türkiye uluslararası hukuktan doğan bu
hakkından asla vazgeçmeyecek, ülkemizin menfaatleri doğrultusunda
arama ve sondaj çalışmalarına devam edecektir.
Türkiye, Kabotaj Yasasıyla denizlerde ve
limanlarda egemenlik hakkını sağlarken S400 savunma sistemiyle
de hava savunmamız ve hava egemenliğimizin sağlanması
noktasında çok önemli bir adım atmıştır.
Bilindiği üzere, S400 konusunda uzun bir süredir ABDyle gerginlik yaşanmıştır.
28-30 Haziran 2019 tarihlerinde Japonyanın Osaka kentinde G20
toplantısı yapıldı. Türkiye Osakada S400 konusunda
haklı ve meşru tezlerini bir kez daha dünya kamuoyuna
anlatmıştır. ABD Başkanı Trump S400 konusunda
Türkiyeye adil davranılmadığını açıkça ifade
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) ABD Başkanı bile
S400 konusunda Türkiyenin haklılığını kabul ederken
S400 almayın, felaket olur, sorun ve sıkıntı doğar.
yaygarası yapan içimizdeki manda ve himayeciler acaba şimdi ne
diyeceklerdir? Suriye ve Iraktaki terör yapılanmaları, Doğu
Akdenizde yaşanan gelişmeler ve S400 meselesi, ülkemizin
bekası, güvenliği ve savunması için büyük önem arz etmektedir.
Türkiyenin millî menfaatleri doğrultusunda, 82 milyon olarak iktidarı
ve muhalefetiyle birlikte hareket etmemiz mecburiyeti vardır.
Sayın Başkan, cumhuriyetimizin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün öncülüğünde, Türk ve dünya tarihi üzerine
araştırmalar yapmak, tarihî gerçekleri ortaya çıkarmak, Türk
milleti aleyhindeki görüşlere cevap vermek, millî şuuru ve kültürü
geliştirmek amacıyla Türk Tarih Kurumu kurulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türk Tarih Kurumu, bundan
seksen yedi yıl önce 2 Temmuz 1932de birinci kongresini
gerçekleştirmiştir. Yeni lise programında tarih dersi, sosyal ve
beceri bilimleri grubunda tercihli ders olarak yer almıştır.
Tarih dersi eğitimiyle öğrencilere millî tarih şuuru verilir.
Toplumlar, geçmişten çıkardıkları derslerle geleceklerine
yön verirler. Dününü bilmeyen milletler bugününü anlayamaz,
yarınını inşa edemez. Atatürkün Türk çocuğu
ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için
kendinde kuvvet bulacaktır. sözü, tarih dersinin çocuklarımız üzerindeki
olumlu etkisinin en güzel örneğidir. Millî Eğitim
Bakanlığının ders sayısının
azaltılmasına yönelik bu düzenlemesini genel hatlarıyla olumlu
bulmakla birlikte, tarih dersini bu kapsamda değerlendirmek
yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu vesileyle,
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Tarih Kurumunun
kurucularına, mensuplarına ve bilim insanlarına
şükranlarımızı sunuyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç, buyurun.
27.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 2 Temmuz Sivas
Madımak katliamının 26ncı yıl dönümüne, Suudi
Arabistanın Tebük kentine çalışmaya giden inşaat
işçilerinin ve ailelerinin mağduriyetinin giderilmesi için Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanını göreve davet
ettiklerine, FETÖcü savcıların hazırladığı
fezlekelerle HDPli vekillerin yargılandığına, Diyadin
Belediyesi Eş Başkanları Betül Yaşar ve Evren Demirin
gözaltına alınarak darbedilmesi olayını protesto
ettiklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, yirmi altı yıl oldu,
2 Temmuz 1993te Sivas Madımak Otelinde büyük bir insanlık suçu
işlendi, tarihe kara bir leke düştü. Pir Sultan Abdal Şenlikleri
için Sivasa giden 33 aydın, ozan, sanatçı ve 2 otel emekçisi göz
göre göre katledildi.
Aradan yirmi altı yıl geçmesine
rağmen bu katliamda devletin rolü ortaya çıkarılmadı.
Katliamı planlayan kişilerin kimden destek aldığı,
katliama çağrı yapan el ilanlarını kimlerin
dağıttığı, camilerden cihat
çağrılarını kimlerin yaptırdığı hâlâ
ortaya çıkarılmadı.
Hâlâ 2 Temmuz Madımak Oteli olayları
diyen bir anlayış var yani bir katliamı bir olaya indirgeyen bir
anlayışla karşı karşıyayız. Hâlâ gerçeklerin
inkâr edilmesi anlayışıyla karşı
karşıyayız.
2 Temmuz aslında o dönemki devlet aklı ile
saldırganların aklının örtüştüğü bir
katliamdır aynen Maraş ve Çorum katliamlarında olduğu gibi.
Saldırganlarla duygudaşlık içinde olan kamu görevlileri o
dönemde vardır, siyasal yapılar vardır, medya mensupları
vardır.
Aradan geçen yirmi altı yıl boyunca Alevi
toplumundan özür dilenmedi ve Alevi toplumu kendi kültürüne ve kimliğine
sahip çıkmaktan dolayı hep ayrımcılığa
uğradı, türlü saldırılarla karşı
karşıya kaldı.
Bir kez daha, yirmi altı yıl önce Sivas
katliamında kaybettiğimiz canlarımızı hasretle ve
saygıyla anıyoruz.
Türkiyeden Suudi Arabistana bir yıl önce
çalışmak üzere giden işçilerin grevde oldukları haberi
geldi, bize bu haberi ilettiler. Türkiye kökenli bir inşaat
firmasında çalışıyor 300 inşaat işçisi ve Suudi
Arabistanın Tebük kenti Sharma bölgesine gitmişler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Oradaki
çalışma koşullarının sağlıksız
olması nedeniyle, beslenme koşullarının
sağlıksız olması nedeniyle ve aylardır ücretlerini alamadıkları
için 17 Haziran tarihinde greve başlamışlar. Şimdi, Suudi
polis bu greve müdahale etmiş ama sadece Suudi polis greve müdahale
etmemiş, işçilerin anlattığına göre işçilerin
grev görücüsü olan kişiyi, Hasan Hüseyini Cidde Başkonsolosluğu
da tehdit etmiş ve işçilere işe çıkmaları ve
çalışmaya devam etmeleri sözlerini aktarmış.
Şimdi, biz şunu hatırlatmak istiyoruz
ki yurt dışında yaşayan ve çalışan
yurttaşlarımızın güvenliğini sağlamak, insanca
koşullarda çalışmalarını ve yaşamalarını
sağlamak ve denetlemek, emeklerinin karşılığı
olan ücretleri ve haklarını almalarını sağlamak da
aslında devletin görevidir, yetkililerin görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Çalışma Bakanlığını bu konuda acilen duruma
müdahale etmeye ve orada çalışan yurttaşlarımızın
haklarını savunmaya davet ediyoruz.
Bir konuyu ben sık sık, fırsat
oldukça hatırlatıyorum ve bir kez daha hatırlatma
fırsatı ortaya çıktı. Diyarbakır Başsavcı
Vekili Ahmet Karaca
Bu Ahmet Karaca MİT tırları nedeniyle
açığa alınmış olan bir başsavcı vekiliydi,
Diyarbakırda çalışıyordu. En son on sekiz yıl
altı ay ceza aldı FETÖ davası nedeniyle. Diyeceksiniz Ne
alakanız var? Bu Ahmet Karaca, bu adam, Selahattin Demirtaş,
İdris Baluken, Çağlar Demirel, Nursel Aydoğan ve diğer
vekillerimiz hakkında onlarca fezleke hazırlamış olan
Diyarbakır Başsavcı Vekilidir. Bu kişi FETÖ davasından
on sekiz yıl altı ay ceza almıştır ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Grup
Başkan Vekili.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Selahattin
Demirtaş, İdris Baluken, Çağlar Demirel hapistedirler,
diğer vekillerimiz hapistedirler. Selahattin Demirtaşın ana
davasındaki 32 fezlekesinden 4ü bu Ahmet Karaca tarafından
hazırlanmıştır. İşte FETÖcü savcıların
hazırladığı fezlekelerle bizim vekillerimiz
yargılanmaktadır.
Son değinmek istediğim nokta, şu anda
haberi geldi, Ağrı Diyadin Belediye Eş
Başkanlarımız Betül Yaşar ve Evren Demir gözaltına
alındılar ve darbedildiler. Nedeni şu: Belediyenin
girişinde bir vatandaşı belediye girişindeki polisler
darbediyorlar. Bunun üzerine belediye başkanları araya giriyorlar bu
olayı yatıştırmak için ancak 20 polis elleri coplu bir
şekilde belediyenin içine girerek belediye eş
başkanlarımızı darbediyorlar ve ağır hasar
yaratıyorlar. Halkın iradesine ağır bir saldırı
yaşanmış oluyor. Şu anda Ağrı Diyadinde
yaşanan bir olaydan bahsediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem
efendim, toparlıyorum.
İşte bu, İçişleri
Bakanlığının emniyet güçleridir. Bu emniyet güçleri çok
vahşice bir saldırı gerçekleştirmişlerdir. Bu
İçişleri Bakanının bu konuda herhangi bir adım
atmayacağını biliyoruz, aynı zihniyettedir. Fakat bir kez
daha en sert şekilde kendisini, bu emri verenleri ve uygulayanları da
protesto ettiğimizi burada dile getirmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamı ile 5 Temmuz Başbağlar katliamının 26ncı
yıl dönümüne, linç kültürünün yerleşmeye başlamasının
dikkate alınması gerektiğine, Ergenekon ve Balyoz operasyonuna,
Ergenekon davasına yönelik Ben dahi bu davanın
savcısıyım. diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın 82 milyondan özür dileyip dilemeyeceğini ve
yaşanılan mağduriyetlerle ilgili hak edilen tazminatları
ödeyip ödemeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, kin ve öfkeden
arınmış bir Türkiye şüphesiz hepimizin arzusu. Hoşgörü
ve kucaklaşmanın egemen olduğu bir Türkiye de hakeza öyle. Ama
nefret dilinin, nefret söyleminin, din istismarının, inançların
siyasallaştırılmasının bedelini Anadolu
topraklarında vatandaşlarımız yıllardır
ağır bedellerle, can kayıplarıyla, vahşi katliamlarla
ödemekte. 2 Temmuz 1993 bir kara gündür, bir ayıplı gündür. Din ve
inanç istismarının vahşete, katliama, lince dönüştüğü
gündür. Sayın Başkan, Sayın Türkkan söylediği için
söylüyorum, aynı yıl üç gün sonra gerçekleşen
Başbağlar katliamı da şüphesiz öyledir. Bunun içindir ki,
yaklaşımımız da bu olduğu içindir ki, kin ve öfkeden
arınmış bir Türkiye arzumuzdan dolayıdır ki
yaklaşık yirmi yıldır Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri 2 Temmuzda Sivasta, 5 Temmuzda Başbağlarda bu
katliamlarda hayatını kaybedenleri bizzat olay yerinde, olay
mahallinde katılarak anmaktadırlar.
Sayın Başkan, siyasetin malzemesi nefret
dili olamaz ve Sivas halkının bütünüyle, 2 Temmuzdan sebep itham
edilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, şunu baştan dört dakika temiz ver de
Bizim
sözümüzü niye ikide bir kestiriyorsun?
Biraz önce AK PARTİ Grubuna mensup bir
sayın milletvekilimiz söylediği için ben de tereddütsüz katılıyorum.
Sivas katliamından sebep Sivaslıları itham etmedik, etmiyoruz,
etmeyiz de; itham edilmesini de şüphesiz doğru bulmayız. Ancak,
Sayın Başkan, linç kültürünün yerleşmeye ve olgunlaşmaya
başlaması, bu Parlamentoda bulunan tüm siyasetçilerin dikkate
alması gereken bir durumdur; düşünülmesi, üzerinde
çalışılması, sorgulanması gereken bir durumdur.
Sayın Başkan, Türkiyede, geldiğimiz
nokta itibarıyla, iki kişinin bağırmasıyla, iki
provokatörün sesini yükseltmesiyle; önüne ardına bakmadan;
aslını neslini, esasını sorgulamadan insanların
saldırganlaşması; önüne geleni taşlayan, palalayan,
yumruklayan, ateşe veren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
gözü
kararmış kitlelerin çok kolay oluşabiliyor olması, siyaset
kurumunun ve bu Parlamentonun şapkasını önüne
koymasını gerektiren bir hâldir ve on yedi yıldır ülkeyi
yöneten iktidarların, hükûmetlerin, onların
başbakanlarının, başkanlarının da aynı
şekilde Türkiyenin içinde bulunduğu bu hâl karşısında
bir durup düşünmeleri gerekir. Toplum farklı bir noktaya doğru,
provokasyona açık bir yara hâline dönüşen bir noktaya doğru
hızla yaklaşmaktadır.
Sayın Başkan, yine, aynı
şekilde, bir çatıda yerleştirilmiş bir el bombası
bulunuyor, bomba patlamıyor ama deprem oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hemen bitiriyorum
Sayın Başkanım.
2007 yılında Ergenekon, Balyoz
operasyonları adı altında ve sahte delil üreterek, gizli
tanık tutarak, kozmik oda senaryoları tanzim edilerek Türk
Silahlı Kuvvetlerine ama özünde Türkiye Cumhuriyetine bir darbe
gerçekleştiriliyor. Bu darbede 60 bin insan dinleniyor, 600ü
aşkın insan tutuklanıyor; bu süreçte 8 kişi
hayatını kaybediyor, 26ncı Genelkurmay Başkanı
terörist olarak tutuklanıyor ve on iki yıl sonra Pardon. deniliyor.
Ve daha üzücüsü, davanın o günkü resmî savcısına o günün
Başbakanı zırhlı aracını tahsis ediyor ve o günün
Başbakanı Ben dahi bu davanın savcısıyım. diyebiliyor.
Bu dava çökmüştür. Ben dahi bu davanın savcısıyım.
diyen Sayın Erdoğan, ölen 8 kişinin ailesinden ve mağdur
edilen bu yüzlerce insandan özür dileyecek midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben dahi bu
davanın savcısıyım. diyen Sayın Erdoğan, 82
milyondan özür dileyecek midir? Devleti sevk ve idare ediyor olan Sayın
Erdoğan, bu mağduriyetlerle ilgili olarak mağdur olanlara,
ailelerine hak ettikleri tazminatları ödeyecek midir? Bunu da merak
ediyorum. Sayın Erdoğan, AK PARTİnin Genel Başkanıdır.
AK PARTİ grup sözcülerin bu sorularıma yanıt vermelerini de rica
ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
29.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Parlamentolar Arası Futbol Turnuvasında şampiyon olan TBMM
Futbol Takımını tebrik ettiğine, 1 Temmuz Kabotaj
Kanununun kabulünün 93üncü yıl dönümüne, 2 Temmuz Sivas Madımak
katliamı ile 5 Temmuz Başbağlar katliamının
26ncı yıl dönümüne, Japonyanın Osaka kentinde gerçekleştirilen
G20 Zirvesine, AK PARTİ iktidarı olarak FETÖyle mücadele konusunda
gerekenlerin yapıldığına ve yapılmaya devam
edileceğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
öncelikli olarak, tabii, parlamentolararası, parlamenterler
tarafından ortaya konulan bir futbol turnuvası söz konusuydu. Burada
yakışan bir şampiyonluk elde etti Türkiye Büyük Millet Meclisi
futbol takımı. Ben bu münasebetle, futbol
takımımızı tebrik ediyorum.
Malum, dün, 1 Temmuz 1926 Kabotaj Kanununun kabulünün
93üncü yıl dönümünü hep beraber kutladık. Bu münasebetle denizlerde
ve limanlarda hakikaten tam bir egemenliği ortaya koyan bu kanunun
Dün
cumhuriyeti kuran iradenin yaklaşımı bu konuda, millî
politikalar konusunda nasıl bir kararlılık içerisindeyse aynı
şekilde biz de bugün aynı kararlılık içerisinde gerek
Egede gerek Akdenizde gerek Karadenizde gerek Kıbrısta tam bir
kararlılık içerisinde millî ve yerli politikaları takip etmekle
ve Fatih ve Yavuz sondaj ve araştırma gemilerimize de tam
manasıyla sahip çıkmak suretiyle millî menfaatler doğrultusunda
hareket ettiğimizi dosta düşmana dün olduğu gibi bugün de
kararlılıkla gösteriyoruz ve gösterme noktasında tam bir irade
sahibiyiz.
Bunun dışında, değerli
arkadaşlar, malum, tabii, hem Sivasta hem de hemen akabinde Erzincan
Başbağlarda yaşanılan acı olaylar münasebetiyle
şunu ifade etmek isterim ki hakikaten bir karanlık dönemde bir
karanlık el
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
aslında aynı amaca yönelik farklı
birtakım operasyonları gerçekleştirmek suretiyle, aslında
devlet-millî kaynaşmasını ortadan kaldırmak ve milleti
birbirine düşürmek suretiyle kendi hedeflerini gerçekleştirmek
bakımından gerçekten bir rol üstlenmiş idi.
Bu manada gerek Sivasta 37 canın
boğularak ölmesi sonucu, dumandan boğularak ölmesi sonucu ve gerekse
Başbağlarda 33 canın hakikaten orada katledilmesi neticesinde
ortaya çıkan tablo nedeniyle şunu ifade etmek isterim ki bütün canlar
bizim canlarımızdır. 82 milyonun can, mal, ırz, namus,
akıl, nesil, din ve fikir hürriyetini teminat altına alıcı
bir yaklaşımı biz her zaman öngörüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ve bu değerlere karşı hangi el -bir
şekilde- uzanırsa o eli kırma iradesini dün de gösterdik, bugün
de gösteriyoruz, yarın da göstereceğimizi kesinlikle ifade etmek
isterim. Bu manada, her türlü istismarın karşısına beraberce
dikilmek durumundayız ve bunu ayrıştırıcı bir
husus olarak değil, milletin birlik ve beraberliğini ortaya koyucu,
devlet-millet kaynaşmasıyla hep beraber bu tezgâhları ortadan
kaldırmaya yönelik bir irade birliği çerçevesinde bütün bu
provokasyonlara karşı gelmemiz gerektiğini hatırlatmak
isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Son olarak, malum, G20 Zirvesi münasebetiyle yurt
dışında bulunan Sayın Cumhurbaşkanımız,
hakikaten, dünya liderleriyle yapmış olduğu görüşmeler
çerçevesinde bir taraftan Türkiyenin bu konuda potansiyelini, ticari hacmini,
turistik hacmini geliştirmeye, siyasi noktada daha iyi bir bölgenin,
dünyanın oluşturulmasına ilişkin görüşmeleri ortaya
koyarken bir taraftan da millî egemenlik konusu hâline gelmiş olan ve
hakikaten, bu konuda kararlılığıyla S400lerle ilgili
içeriden Türkiye Amerikanın güdümüne girmelidir, onun yörüngesinde yer
almalıdır; yoksa, aksi takdirde çok büyük badirelerle
karşılaşırız, bize bedel ödettirirler. diyenlerin
aslında sesinin kısıldığını şu anda
görüyoruz ve hakikaten Türkiyenin bir başarısı olarak da
S400lerle ilgili sorunun çözümlendiğini görmenin mutluluğunu hep
beraber yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuda şunu ifade etmek isterim: Dün,
yargıda birtakım oluşumlar münasebetiyle
Türkiye'de hakikaten
devlet-millet kaynaşmasıyla hukuk devleti olarak, adalet devleti
olarak doğru, isabetli kararlarla suçluyu, suçsuzu birbirinden ayırt
ederek doğru kararlar vermesi gereken yargının dün, bugün veya
yarın herhangi bir farklı oluşum içerisinde olmaması gerektiğiyle
ilgili biz AK PARTİ iktidarı olarak FETÖyle mücadele konusunda
gereken her şeyi ortaya koyduk ve koyma
kararlılığını devam ettiriyoruz. Başka
oluşumlara, FETÖ veya başka ad altında bir paralel
yapılanmaya, bir çeteleşmeye, farklı birtakım kliklere,
oluşuma ilişkin iradeleri kırıp bunu Türk
yargısının önüne çıkarma hususunda tam bir
kararlılık içerisinde olduk ve olacağımızı da
bugün de ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Başkanlığın, Antalya Milletvekili Atay Uslunun
İçişleri Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin
önergesinin (4/36) 2/7/2019 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin yazısı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Antalya
Milletvekili Sayın Atay Uslunun İçişleri Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 2/7/2019
tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlu ve arkadaşları tarafından, devletin
varlığına, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne,
toplumun huzuruna kasteden, kırk yıla yakın süredir binlerce
vatan evladını şehit eden kanlı terör örgütü
elebaşı bebek katilinin mektubunu okutan, kırmızı
bültenle aranan kardeşi Osman Öcalanın konuşmalarını
ekranlarında yayınlayan TRTnin yayın politikaları Türk
milletinin vicdanını yaralamıştır. Bir devlet kurumu
olan TRTde, Anayasaya ve yasalara aykırı olarak bir terör örgütü
propagandasının bilerek ve kasten bir talimatla mı, yoksa ihmal
sonucu mu yapıldığının araştırılarak
sorumluların bulunması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
maksadıyla 28/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2/7/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/7/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve
arkadaşları tarafından devletin varlığına,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne, toplumun huzuruna kasteden,
kırk yıla yakın süredir binlerce vatan evladını
şehit eden kanlı terör örgütü elebaşı bebek katilinin
mektubunu okutan; kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman
Öcalan'ın konuşmalarını da ekranlarında
yayınlayan TRT'nin yayın politikaları Türk milletinin
vicdanını yaralamıştır.
Bir devlet kurumu olan TRT'de, Anayasaya ve
yasalara aykırı olarak, bir terör örgütü propagandasının
bilerek ve kasten bir talimatla mı, yoksa ihmal sonucu mu
yapıldığının araştırılarak
sorumluların bulunması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi maksadıyla
28/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 2/7/2019 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Hayrettin Nuhoğluna söz veriyorum.
Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; selamlarımı sunarak sözlerime başlıyorum.
Kırmızı bültenle aranan terörist
Osman Öcalanın TRTde yayınlanan konuşması hakkında
grup önerimiz hakkında konuşacağım.
Konuşacağım ama önce Doğu Türkistanlı
kardeşlerimizle ilgili söylemem gerekenler var.
Sayın Cumhurbaşkanı bugün Çinde.
Ekonomik beklentiler ne olursa olsun, Doğu Türkistanda yaşayan
kardeşlerimize uygulanan zulüm ve işkencelerin sona erdirilmesinden
daha önemli olamaz, bütün Türk milletinin beklentisine kayıtsız
kalınamaz. Doğu Türkistan, Filistinden daha önemsiz değildir;
bu zulüm mutlakla dile getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, mahallî idareler
seçimi 31 Mart 2019 günü yapılmış, bazı ilçe ve beldelerden
sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
seçimi de 6 Mayıs günü Yüksek Secim Kurulu tarafından iptal edilerek
23 Haziranda tekrarlanma kararı alınmış ve ilan edilen
günde seçim gerçekleştirilmiştir. 31 Marta kadar iktidar partisi
adayının kazanması için beka sorunu olduğu iddiası
güçlü bir şekilde dile getirilmiş, hatta bu doğrultuda Millet
İttifakı adayını destekleyenler ağır biçimde
suçlanmıştı. Seçimin tekrarlanması kararından sonra
beka sorunu arka plana düşmüş, yeni destek arayışları
kapsamında bir terör örgütü olan PKKnın İmralıda
cezaevinde bulunan liderinden medet umulmuştur. Önce, yeniden avukatlarının
görüşmesine izin verilmiş, sonra da yazdığı mektup,
sözde bir doçent tarafından başta TRT ekranları olmak üzere,
birçok televizyon ekranında ve gazetelerde yayımlanmak üzere bir
devlet kuruluşu olan Anadolu Ajansı tarafından servis
edilmiştir. Bir adayın seçimi kazanması uğruna kanlı
bir terör örgütü olan PKKya yeşil ışık
yakılmış, örgüt liderine ve yöneticilerine itibar
kazandırmak ve bu sayede de sempatizanlarının desteğini
alabilmek adına girişimlerde bulunulmuştur.
Teröristbaşının mektubunda
yaptığı çağrının yayınlanmasından sonra
gene TRT ekranlarında, seçime bir gün kala, teröristbaşının
kardeşi ve örgüt yöneticisi olmanın yanında birçok terör
olayının sorumlusu Osman Öcalanın konuşması
yayınlanmıştır. Kanlı terör örgütü lideri ve bebek
katili olan teröristbaşının çağrısını
değerlendirmesine ve İstanbul seçimlerinde yaptığı
açıklamalarla destek sağlamasına imkân verilmiştir. Muhalif
olarak görülen adayların bile TRT ekranlarına çıkması
esirgenirken bir teröristin çıkabilmesi Türk milletinin bağrına
saplanmış bir hançerdir.
Devletin varlığına, vatanın ve
milletin bölünmez bütünlüğüne, toplumun huzuruna kasteden, kırk
yıla yakın süredir binlerce vatan evladını şehit eden
kanlı terör örgütü elebaşısı, bebek katilinin mektubunu
okutan, kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman
Öcalanın konuşmalarını da ekranlarında
yayınlayan TRTnin yayın politikaları hakkında AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Zengin Terörden beslenen herkesi lanetlememiz
lazım. Kandilden gelen mesajı normal ama böyle bir
açıklamayı anormal görüyorsanız bir sorun var, hepsi anormal.
TRTyle alakalı konuda bir yayıncı, programlarına isim
davet ederken kademe kademe herkesten izin almaz. Böylesine önemli bir konuda
bence muhakkak sormalıydı. Kim, nerede, nasıl
kırmızı bültenle aranan bir kişiyle röportaj yaptı?
Bunu ben de öğreneceğim, öğrenmek isterim. Nihayetinde bunun bir
bedeli var. Buradan bakıldığında, bu parti içinde hiç kimse
bunun normal olduğunu asla iddia edemez, olmaması gereken bir
şeydir. Haber yayıncılığı bu şekilde olamaz.
TRT, kırmızı bültenle aranan birine mikrofon uzatamaz. Başka
haber kanalları istiyorsa belki bunu yapabilir ama TRT bunu
yapmamalıdır. Belki başka haber kanalları istiyorsa bunu
yapabilir ama TRT bunu yapmamalıdır. Bu nedenle biz de bu konuda
takipçi olacağız. demiştir. Devletin gücünü ve
imkânlarını sadece kendi lehine kullanan, bu kapsamda TRTde ve
diğer televizyonlarda bazen birçoğuna ortak yayın yaptırmak
suretiyle istediği gibi konuşan, aynı zamanda programa
katılacak gazetecileri kendi seçen, nadir olarak televizyonların çok
azında yer bulabilen muhalefet mensuplarının
karşısına çıkacak gazetecileri bile kendisi tayin etmekte
olan Sayın Cumhurbaşkanı ise bu konuda şöyle
söylemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
doğrusu ben Osman Öcalanın kırmızı bültenle
arandığını bilmiyorum. TRTye müracaat etmiş, böyle
bir program yapmışsa bunu da TRTdeki arkadaşlarımız
bilirler. Ben o kurumdaki arkadaşlarımın bu hassasiyet
içerisinde adım attıklarına inanıyorum, bu konuda
kendilerine güveniyorum. Ve bu şekilde devam etmiştir.
AKP Grup Başkan Vekili Sayın Zengin ile
Sayın Cumhurbaşkanının söylediklerini Genel Kurula ve Türk
milletinin değerlendirmesine sunuyorum. Bu durumda TRT Genel Müdürü, TRT
yayın yönetmeni, ilgili program yönetmeni, yapımcısı,
kameramanı, diğer kamera arkası çalışanları,
spikeri, röportajcı, kimler varsa bunların hepsi
INTERPOL
tarafından bile aranan, kırmızı bültenle aranan bir
şahsa, suçluya, suça, teröriste yardım eden TRT ve RTÜK hakkında
hazırladığımız önergeyi arz ediyorum, desteklerinizi
bekliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi adına
Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun Sayın Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2 Temmuz, tarihimizin en karanlık, en utanç
verici, en gerici katliamıyla karşı karşıya
kaldığımız kara bir gün. O katliamda katledilen
yazarlarımızı, sanatçılarımızı asla
unutmayacağız. Umuda ve aydınlığa karşı
yakılan kor ateş her zaman yüreğimizde tazeliğini
koruyacak.
Değerli arkadaşlar, 23 Haziran seçimleri
sonuçlandı. Sayın İmamoğlu İstanbul halkının
ve seçmenlerinin vicdanına sığınarak yeniden, üç ay içinde
2nci kez mazbatayı alarak İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı oldu. Ama o süreçte birçok ilginç söylemlere ve
yapılanlara tanık olduk. Sanıyorum ki seçimler birkaç gün daha
uzatılsaydı, uzamış olsaydı herhâlde daha birçok
ilginç olayla karşı karşıya gelecektik. Siyasetçi, ilkeli
duruşuyla, ideolojisine sıkı sıkı sarılarak
siyaset yapar; aksi, bulunduğu kaba göre şekil alan siyasetçiler
ülkeye hiçbir şey sağlamaz.
İstanbulda hepinizin bildiği gibi, 2
ittifak vardı -Millet İttifakının adayı Sayın
İmamoğluydu- ancak İstanbulda bir başka ittifak söz
konusu oldu, o ittifakın adı İstanbul ittifakı. Protokolün
dışındaki bazı siyasi partiler açık yüreklilikle
Sayın İmamoğlunu her fırsatta desteklediklerini ifade
ettiler. Ama o ittifak bununla da sınırlı kalmadı,
sandığa gidildiğinde az önce bahsettiğim o vicdani
muhasebeyi yapan birçok siyasi partiye mensup kardeşlerimiz ve seçmenler
gidip Sayın İmamoğluna oy verdiler ve böylesi büyük bir
İstanbul ittifakı yaratıldı. Ancak bu ittifakı yaratan
çok temel bir koşul vardı, o da şuydu: Bu ittifakın gerçek
adı demokrasi ittifakı. Evet, İstanbulda 23 Hazirandaki seçim
bir demokrasi ittifakına dönüşmüştür. Nasıl dönüşmesin
ki. Bu ülkede işsizlik, ekonomik darboğaz, enflasyon, dış
politikadaki olumsuzluklar herkesçe malum ama bu ülkenin çok temel bir sorunu
var değerli arkadaşlar, o da demokrasi sorunu. Bu ülkede uydurma
iddianamelerle tutsak edilen yüzlerce vatandaş cezaevinde. Selahattin
Demirtaş niçin cezaevinde? Eren kardeşimiz niçin cezaevinde?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Osman Kavala,
Sırrı Süreyya Önder niçin cezaevinde? Bu ve buna benzer birçok insan
tutsak, cezaevleri ölüm evlerine dönüşmüş. Bu ülkede hiç kimse
çıkıp sokağa hakkını savunamıyor. Bütün bunlar
birikti, birikti ve bir büyük demokrasi ittifakına dönüştü. Bu
demokrasi ittifakı sadece 23 Haziranla sınırlı kalmayacak,
yaşayıp göreceğiz. Bu daha bir başlangıç. Bu
başlangıçtan sonra seçim olduğunda ya da Türkiyenin önüne
böylesi bir olay çıktığında göreceksiniz ki bu demokrasi
bileşenleri büyüyecek, büyüyecek ve bütün Türkiyeyi kucaklayacak. Ve bu,
Türkiyenin en büyük sorunu olan demokrasiyi bütün kurallarıyla,
kurumlarıyla yerleştirinceye kadar sürecek ve o sonun
başlangıcı diye nitelendirdiğimiz olay AKP
iktidarının sonuyla ve içinde bulunduğu açmazla birlikte sona
erecek diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Biraz evvelki hatibin tutsak kelimesine birkaç
kere vurgu yapması üzerine şunu hatırlatmak isterim: Türkiyede
herhangi bir tutsak bulunmamaktadır. Türkiyede bağımsız ve
tarafsız yargının vermiş olduğu kararlar çerçevesinde
tutuklu ve hükümlüler cezaevinde bulunmaktadır. Bunun kayda geçmesini
istedim.
Teşekkür ederim.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Bir sataşma
var, müsaadenizle çok kısa cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun yerinizden
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Kürsüden lütfen.
BAŞKAN Size yerinizden söz vereyim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir sataşma yok, açıklama var.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Var, var, ciddi
bir sataşma var.
BAŞKAN Yerinizden söz veriyorum.
Buyurun
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Günlerdir Türkiyede bir FETÖ operasyonudur gidiyor.
Bu FETÖ operasyonuna maruz kalan yüzlerce hâkim ve savcı var.
Bunların hazırladığı iddianamelerle cezaevinde
tutulanlar neyin nesi? Bunların hazırladığı uyduruk
iddianamelerle Balyozda, Ergenekonda yaşadıklarımız gün
gibi açıkken, az önce isimlerini saydığım ve
sayamadığım daha birçok vatandaşımızın
cezaevlerinde bu iddianamelere bağlı kalarak tutsak edilmelerinden
başka bir şey söz konusu olamaz. FETÖcüleri bu ülkenin
başına bela edenler çıkıp bunun hesabını
vermedikleri sürece bu sorunlar dağ gibi önümüzde duracaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
31.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kullanılan bir kelimeyi hukuki olarak sadece
düzelttim. Ancak açıklama babında yapılan konuşma
aslında bir sataşmayı muhtevi. Sonuç itibarıyla şunu
ifade etmek isterim ki asla ve kata Türkiyede bir tutsak söz konusu
değildir. Bağımsız ve tarafsız yargı yanlış
bir karar vermişse bu kararın düzeltileceği merciler de hukuk
devletinde açıktır ve aslında verilen kararlar da bunu ifade
etmektedir, bunu göstermektedir.
Bununla beraber, hakikaten FETÖyü Türkiyenin
başına bela etme konusunda, CHP Genel Sekreteri Kasım Gülekin
bu konudaki referanslarını masaya yatırmakta fayda vardır.
Teşekkür ediyorum.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekilim.
Buyurun.
32.-
Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, tarafsız ve bağımsız
yargıdan bahsedilmesinin abesle iştigal olduğuna ilişkin
açıklaması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Bütün dünya şahittir ki, FETÖyü bu ülkenin
başına bela edenler ve onun siyasi ayağı hâlâ iktidarda; bu
bir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Niye,
2002de mi geldi ki?
TEKİN BİNGÖL (Ankara) İkincisi:
Tarafsız ve bağımsız yargıdan bahsediliyor. Allah
aşkına ya, Türkiyede kim yargının bağımsız
olduğunu söyleyebilir? Referandumla biçimlendirilen, ilk referandumla,
FETÖcü terör örgütünün dizaynıyla oluşturulan yargı hâlâ
işbaşında değil mi? Şimdi kalkıp tarafsız ve
bağımsız yargıdan bahsetmek abesle iştigal.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, kayıtlara geçmesi için bir öneride bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Çok kısa bir öneride bulunacağım
Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilinin konuşması
üzerine. Bakın, kavramlara takılmayalım fakat öneri şudur;
açıkça burada öneriyorum, hem Adalet ve Kalkınma Partisine öneriyorum
hem Milliyetçi Hareket Partisine öneriyorum: Gelin, FETÖ nedeniyle
tutuklanmış ve ceza almış hâkim ve savcıların
hazırladıkları iddianameler ve karar verdikleri konular
hakkında, bir yasa çıkaralım ve bunların tekrardan ele
alınıp görüşülmesini sağlayalım. Eğer bu FETÖ
nedeniyle tutuklanmış ve ceza almış hâkim ve
savcıların gerçekten siz de terör eylemi yaptığına
inanıyorsanız o zaman gelin, birlikte bu yasayı
çıkaralım ve tekrardan yargılama imkânını verelim.
Hazır Yargı Reformu Strateji Belgesi de görüşülecek, bu bir
imkândır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlu ve arkadaşları tarafından, devletin
varlığına, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne,
toplumun huzuruna kasteden, kırk yıla yakın süredir binlerce
vatan evladını şehit eden kanlı terör örgütü
elebaşı bebek katilinin mektubunu okutan, kırmızı
bültenle aranan kardeşi Osman Öcalanın konuşmalarını
ekranlarında yayınlayan TRTnin yayın politikaları Türk
milletinin vicdanını yaralamıştır. Bir devlet kurumu
olan TRTde, Anayasaya ve yasalara aykırı olarak bir terör örgütü
propagandasının bilerek ve kasten bir talimatla mı, yoksa ihmal
sonucu mu yapıldığının araştırılarak
sorumluların bulunması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
maksadıyla 28/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Temmuz 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla Kayaya söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT ATİLLA KAYA
(İzmir) Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri;
İYİ PARTİ Grubunun önerisi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Ben bu grup önerisi ve TRT hakkında
konuşmayacağım. TRT konusu tabii ki konuşulur,
değerlendirilir ama İYİ PARTİ Grubunun gündeme
getirmesiyle, onların vereceği bir önergeyle
konuşulmasını kabul etmiyorum. [İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar(!)]
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) Neden, neden?
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Çünkü
İYİ PARTİnin böyle bir grup önerisi vermeye ahlaken de
siyaseten de hakkı yoktur. (İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Kes be
sesini! Ne ahlakından bahsediyorsun? Ne diyor bu ya Başkanım?
AYLİN CESUR (Isparta) - Çok mu korktunuz?
BAŞKAN Sayın Milletvekili
Sayın
Milletvekili... Bir dakika Sayın Milletvekili
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) 30 bin
insanımızın katili, askerlerimizin, polislerimizin,
doktorlarımızın, öğretmenlerimizin
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ahlaksızlardan ahlak
dersi almıyoruz, önce onu bilin!
BAŞKAN Değerli Milletvekili
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
çocuklarımızın, bebeklerimizin katili PKK terör örgütünün
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Söylediğini geri alsın! Özür dilesin!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Haddini de bil!
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
- Sözünü geri al, sözünü geri al!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
ve Kandilin
temsilcilerinin
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) Başkan,
sözünü geri alsın!
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Sözünü geri al!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, o
ahlaksız sözünü geri alacak, o ahlaksız sözünü geri alacak.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
özellikle kendi
yapmış oldukları ittifaka ilişkin
BAŞKAN Sayın Milletvekili
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sözünü geri alsın!
Özür dilesin, özür!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
açıklamalarına ses dahi çıkarmayan bir grubun böyle bir öneriyi
sunmaya hakkı yoktur. (İYİ PARTİ sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Sözünü geri
alacaksın!
İSMAİL OK (Balıkesir) Sen ne
anlatıyorsun bize?
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Sizin
İYİ PARTİ olarak terör örgütlerine ve temsilcilerine bu seçim
döneminde tepki göstermediğiniz, destek nereden gelirse gelsin diyerek
hareket ettiğiniz ortada. (İYİ PARTİ sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sözünü geri
alacaksın!
İSMAİL OK (Balıkesir) Sözünü geri
alsın Başkan! Sen ne anlatıyorsun bize?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sözünü
kestim, bir dakika durun.
Sayın Milletvekili, şahsen ben Meclis
Başkan Vekilliği görevini şu anda yürüten birisi olarak bütün
milletvekillerine saygı duyuyorum. Ahlak ahlaksızlık gibi
ifadeler hem Meclise yakışmamakta hem size yakışmamakta. Bu
doğru olmamıştır yani ahlak
ASLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Özür
dilesin!
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) Özür dile!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Siyasi ahlakla ilgili bir şey söylüyor, siyasi
ahlakla ilgili.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, siyasi olarak
ahlaksızlık olmaz. Hayır, ahlaksızlık olmaz, ona
müsaade etmeyiz.
İSMAİL OK (Balıkesir) Özür
dilemezsen ahlaksız sensin!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Hayır,
ahlaksızlık demedim. Ahlaken ve siyaseten doğru
bulmadığımı ifade ettim Başkanım,
ahlaksızlık diye bir ifade kullanmadım. Kesinlikle öyle bir
şey yok.
BAŞKAN O ahlak lafını geri
alın.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Ahlaken ve
siyaseten doğru bulmadığımı ifade ettim.
Ahlaksız demedim.
İSMAİL OK (Balıkesir)
Ahlaksızsın ahlaksız!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Ahlaksız
demedim.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Özür
dilesin.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Özür dilesin Sayın
Başkan.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Sizin 31 Mart ve
23 Haziranda beraber aynı adayı desteklediğiniz parti PKKya
terör örgütü dahi diyemiyor. Şimdi bana gösterdiğiniz tepkiyi
keşke bu seçim döneminde, hem 31 Martta hem de 23 Haziranda göstermiş
olsaydınız, özellikle Murat Karayılanın dediğine. Ne
dedi PKKnın sözde temsilcisi: Türkiye'deki demokrasi güçlerinin,
sanatçıların, yazarların, Erdoğan ve Bahçeliye
karşı durmaları gerekiyor. (İYİ PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
İSMAİL OK (Balıkesir) Sizi tarif
ediyor, sizi! Onlarla beraberdiniz Kandilde, İmralıda.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
sözünü geri almadığı sürece müsaade etmiyoruz. Böyle bir
şey yok. Böyle bir şeye müsaade etmeyiz.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bizim
adayımız yok, ondan sandığa gitmiyoruz demeyin.
Sebat Andok AKP ve MHPye kaybettirmeyi
Bbu
iktidara kim kaybettirecekse onu destekleyin, o ittifakı destekleyin.
diyor. (İYİ PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
sözlerini geri almadığı sürece müsaade etmeyeceğiz.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) - Yine Cemil
Bayık Türkiye genelinde AKP ve MHP blokunun karşısında AKP
ve MHP blokunu güçsüz kılacak CHP-İYİ PARTİ ikilisinin
desteklenmesini talep ediyor. (İYİ PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
Önergede büyük laflar etmişsiniz, özellikle
Türk milletinin bağrına saplanmış bir hançerden
bahsetmişsiniz. PKK terör örgütünün sözde yöneticileri özellikle sizin
ittifakınıza ilişkin destek açıklamaları yaparken siz
ses çıkarmadığınızda, işte o zaman milletin
kalbine bir hançer saplanmıştır. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri ve alkışlar, İYİ
PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sözünü geri almadan
tamamlayamayacak Başkan! Böyle bir şey yok.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) - Tabii, belki de
bu konuda özellikle sizin içinizde Milliyetçi Hareket Partisinden
ayrılmış arkadaşların olduğu noktasında
böyle bir değerlendirme yapılmış olması bekleniyor
olabilir ama siz bu duruşu, bu anlayışı göstermediniz.
(İYİ PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade etmemelisiniz. Sayın Başkan, hem bizden müsaade istiyorsunuz
hem de devam ettiriyorsunuz. Doğru bir uygulama değil bu Sayın
Başkan, doğru bir uygulama değil bu.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Şunu
unutmayın: Biz büyük bir milletiz, biz büyük bir devletiz. (İYİ
PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
BAŞKAN Sayın Milletvekili
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
Başkanım, keşke Karayılana bunu gösterselerdi,
PKKnın sözde temsilcilerine bu tepkiyi gösterselerdi.
(Mikrofon Başkan tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Milletvekili, ben buradan
takip ediyorum. Ahlaken bir grubu suçlamak doğru
olmamıştır, bunu düzeltiniz ve konuşmanızı
bitiriniz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) 55 kere Türk
Bayrağını indirdiniz, 55 kere!
İSMAİL OK (Balıkesir) Türk
Bayrağını indirenlere yazıklar olsun, yazıklar olsun
size!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Hayır,
Başkanım. Başkanım, tekrar ifade edeyim: Benim
kullandığım tabir, ahlaken ve siyaseten yanlış
olduğudur. (İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
Ben kimseyi ahlaksızlıkla suçlamadım, bunun tekrar
altını çiziyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, burada
bir milletvekili Siyaseten ahlaksızlık yapıyorsunuz. dedi diye
kınama cezası aldı, aynı kürsüden. Lütfen, burada gerekli
cezayı vermeniz gerekir, böyle bir şeye müsaade etmemeniz lazım.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Sayın
Başkanım, biz büyük bir milletiz, biz büyük bir devletiz ve bu
milletin, bu büyük devletin, bu ülkenin bekası için bizim tek
ittifakımız Milliyetçi Hareket Partisiyledir. Milletimizin bize
çizmiş olduğu istikamette birlikte yürümeye devam edeceğiz.
İSMAİL OK (Balıkesir) Öcalanı
televizyona çıkardınız, utanmazlar!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Osman Öcalandan medet
umdunuz, daha ne istiyorsun sen! Osman Öcalandan bile medet umdunuz,
İmralıdan gelen mektuba sarıldınız, daha ne
istiyorsun sen!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Ne Kürtlerin
sözde temsilcisi olduğunu iddia eden, Kürtleri öteleyen siyasi partinin
marjinal, özellikle ele geçmiş anlayışla onun içindeki güç
savaşları ne de PKKnın içindeki güç savaşları bizim
gündemimiz değil, bizim işimiz değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, İYİ PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Isparta)
Yeni mektup yok mu?
MAHMUT ATİLLA KAYA
(Devamla) Biz terörle mücadeleye son terörist etkisiz hâle gelinceye kadar
devam edeceğiz ve PKKyı dümdüz kazıyacağız diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar; İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
tezgâhında muz olmayan adamın pazarda muz satması mümkün
değil. Bu gruba ahlaktan bahseden insanın da ahlaksızlıktan
bahsetmesi mümkün değil. Eğer bir ahlaksız varsa bu Mecliste, bu
arkadaşın bizatihi kendisidir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Böyle bir şeyle, bu
Meclis kürsüsünde bir milletvekili Ahlaksız siyaset yapıyorsunuz.
sözü yüzünden kınama cezası aldı. Siz buna kayıtsız
kalırsanız bu, doğru bir yönetim şekli olmaz. Lütfen, bunun
düzeltilmesi konusunda girişimde bulununuz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
müsaadenizle
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kayanın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ve bu konuşma nedeniyle İç Tüzük hükümlerinin
uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Engin Altay babasının
yaşadığı bir rahatsızlıkla ilgilenmek için
kısa süreliğine ayrıldı.
BAŞKAN Geçmiş olsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Salona girdiğim anda
duyduğum sözler, bu salonda dokuz yıldır
yaptığımız görev boyunca, her duyduğumuzda, hangi
ağızdan çıktığına bakmaksızın tepki
gösterdiğimiz sözlerdir; siyasi partilerin, hangi görüşte olursa
olsun milletvekillerinin, hangi siyasi partiye yöneltirse yöneltsin tepki gösterdiğimiz
bir dili üzülerek dinledim. Elbette siz, tecrübenizle, İç Tüzükün size
verdiği yetkiyle, kendisini temiz bir dille konuşmaya davet ettiniz;
bir kez konuşması sırasında, bir kez de İç Tüzükün
size verdiği yetki ve yükümlülükle sözünü keserek bu görevinizi
yaptınız.
Meclisin genel işleyişi içinde, burada,
iki seçenek var; üçüncüsü kavga. İki seçenekten bir tanesi; sizin oturuma
ara vermeniz, grup başkan vekillerinin toplantıya geçmesi,
yapılan bu kirli saldırı ve bir siyasi partinin kurumsal
kimliğine yapılmış bu haksızlık
karşısında sizin Başkanlığınızda ortak
tavır geliştirmemizdir. Bunun yapılması en yerinde
iştir.
İkinci durum: Şu ana kadar ataletlerini
şaşkınlıkla izlediğim 2 mevkidaşımın
derhâl söz alıp hatiplerinin yaptığı bu hatayı
kurumsal kimliklerince üstlenmemek üzere telafi etmeleridir.
Bu iki durumdan birinin yapılması bu
Meclisin yerleşik teamülleri gereğidir. Bunun dışında
herhangi bir tolerans, bu kirli dili ödüllendirmek olacaktır. Asla böyle
bir şey doğru değil efendim.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Özgür
Beyin söylediklerini dikkate alacağım ama daha önce Ahmet
Şıkın Ahlaksızlığınızı, yeterli
gelmediğini biliyor olsanız da, yüzsüzlükle... diye bir
ahlaksızlık ifadesi ceza almıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ceza aldı o zaman.
BAŞKAN Dolayısıyla, ben -Türkiye
Büyük Millet Meclisinin her milletvekiline saygı duyuyorum- sayın
milletvekilinin konuşmasını son derece tahrikkâr, tahrikçi bir
konuşma olarak değerlendirdim. Ahlak ahlaksızlık
bunları dolaylı olarak da söyleseniz bizim milletimizin
anladığı bir tarz var. Siyaseten ahlaksız ahlaklı
siyaset bu doğru olmamıştır. Gelin, düzeltin, işi
kapatalım. Düzeltmezseniz normal şeyi yapacağım yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ahmet
Şıka 51 bin lira para cezası verildi.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; benim kullanmış
olduğum tabir kesinlikle ahlaksız ithamı yapacak noktada bir
tabir değildir, böyle bir anlaşılma olduysa bunu düzeltmek
isterim.
BAŞKAN Tamam o zaman, yeterli.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Benim ifade
ettiğim, özellikle siyasi bir ahlak noktasındaki
değerlendirmedir.
İSMAİL OK (Balıkesir) Özür dile!
Özür dile!
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Özür
dile!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O cümle geri
alınsın. O cümleyi geri alacaksın! Öyle Onu demedim, bunu
demedim. yok, geri alacaksın!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bağırma!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geri alınacak ya da ceza
verilecek.
ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) Top çevirme, top
çevirme, sözünü geri al! Laf kıvırma!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, bir
dakika
Buyurun.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Bu noktada
özellikle
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geri alınacak!
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Ya, sizin
demenizle bu noktada bir şey yapacak değilim.
Bakın, tekrar ifade ediyorum,
kullandığım tabir kesinlikle İYİ PARTİ Grubunu
ahlaksızlıkla itham edecek bir tabir değildir, siyasi manada
kullanmış olduğum bir tabirdir diyor, sözlerime son veriyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
konuşmanın tekrarından öte bir şey olmadı.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
96ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.
34.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
bağlayıcı kuralların İç Tüzükte belirtildiğine, temiz
bir dil kullanılması ve milletvekillerinin hitaplarda özen göstermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben kapanmadan önce
söz istemiştim, ara verildi ve biraz evvelki tartışmalarla
ilgiliydi söz talebim.
Şimdi, hepimizi bağlayan kurallar İç
Tüzükte belirtilmiş, hepimizin yaralayıcı bir dilden kendimizi
sakınmamız ve temiz bir dil kullanmamız gerekiyor. Bunlar burada
bulunan bütün milletvekilleri için geçerli kurallar. Buna hepimizin azami
derecede dikkat kesbetmesi, dikkat göstermesi gerekiyor.
Biraz evvel arkadaşımız ifade etti
sonradan söz aldığında, bir yanlış
anlaşılmaya mahal vermemek adına neyi kastettiğiyle ilgili
bir ifade beyanında bulundu ve ahlaksız manasında bir kelime
kullanmadığını, bir tutum ve davranışla ilgili
kendi meramını, kendi yaklaşımını da biraz evvel
kendisi de ifade etti. Tabii burada farklı algılamalar ve farklı
yaklaşımlar söz konusu olduğu takdirde hepimizin şunu ifade
etmesi lazım gelir ki ne değerli arkadaşımız ne
grubumuz herhangi bir hakareti, yaralayıcı dili asla kabul etmez,
etmeyiz; hiçbirimiz etmemeliyiz. Dolayısıyla bu konuda şunu
kararlılıkla ifade ediyorum ki bütün gruplarımızın,
hepimizin birbirimize hitaplarımızda bu azami özeni göstermemiz
gerekiyor. Buna dikkat edilmesini hassaten hem kendi grubumuzdaki hem de bütün
gruplardaki milletvekili arkadaşlarımızdan istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Olmadı. Bu ne yani, bu
oldu mu şimdi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
35.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve İç Tüzükün amir hükmü
gereğince İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayaya İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerinden
dolayı ceza verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, ara verdiğinizde içeride konuştuğumuz üzere,
bu kullanılan dilin doğru olmadığını,
grupları tarafından tasvip edilmediğini söylemek üzere Genel
Kurula gelen Sayın Grup Başkan Vekili bu sözünü yerine
getirememiştir. Ben o yüzden Tüzükün amir hükmü gereği
konuşmacının bu konuşmasından dolayı kendisine
ceza verilmesini talep ediyorum şahsınızdan.
Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
öncesinde müsaade ederseniz
BAŞKAN Pardon, buyurun Sayın Özel.
Sonra size vereyim Sayın Akbaşoğlu.
36.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
daha önce de ifade etmiştim, grup başkan vekillerinin yapmak zorunda
oldukları görevler vardır; bazen çok seve seve yaparsınız,
bazen zorlanarak yaparsınız. Biraz önce duyduğumuz ifadelerden
sonra sizin İç Tüzük gereği önce konuşma sırasında,
sonra da hatibin sözünü keserek temiz bir dile davet etmenize rağmen
süresi içinde o düzeltme yapılmadı. Hatibe siz bir hak
tanıdınız bunu yapmak için; tatmin olunmadı, tatmin edecek
bir açıklama olmadı. Siz de bunu ifade ettiniz. Ardından ara
talep edildi, araya gidildi, içeride varılan mutabakattaki ifadeler
kullanılmadı. Bu, grup başkan vekillerinin içeride verdikleri
sözü gelip de burada yerine getirmemeleri
Öyle bir noktaya, bir virgüle,
bir veye, bir veyaya bakmayız. Ama çok açık, net bir ifadeyi kullanmamış
olması haklı olarak meselenin mağduru grubu ve
arkadaşlarımızın ceza talebini meşru kılar. Bu
konuda diğer grupların da söyleyeceği sözlerden sonra bir
düzeltme yapılacaksa yapılsın, yapılmayacaksa İç Tüzük
uygulansın efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekili,
buyurun.
37.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, yapılan
eleştirilerden dolayı kimsenin ceza almasından yana
olmadıklarına ama İç Tüzük gereği İstanbul
Milletvekili Ahmet Şıka verilen ceza ile İzmir Milletvekili
Mahmut Atilla Kayaya verilecek olan cezanın aynı ölçüde olması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biz, mümkün olduğu kadar geniş bir
eleştiri söylemini herkesin kullanabilmesini ve siyasi olarak eleştirilerin
yapılabilmesini elbette ki savunan bir partiyiz. Bundan dolayı,
kimsenin eleştirilerinden dolayı ceza almasını istemeyiz
elbette fakat bizim grubumuza, bir milletvekilimize, Ahmet Şıka
aynı gerekçelerle ve bizim grup başkan vekilimizin bunun aslında
bir siyasi eleştiri olduğunu ifade etmesine rağmen ceza verildi
ve hem para cezası hem kınama cezası verildi.
Dolayısıyla, yani biz genel olarak cezadan yana bir grup değiliz
fakat bu konuda eğer bir standart tutturulacaksa bizim vekilimize verilmiş
olan cezayla şimdi uygulanması gereken ceza aynı ölçüde
olmalıdır diye düşünüyoruz.
Açıklamanın yetersiz olduğu
kanaatindeyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekili,
size söz vereyim ama düzelterek bu meseleyi
38.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
maksadı aşan cümlelerin kabul edilemeyeceğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İlk konuşmamda da ifade ettim aslında
yani aynı manaya gelecek ifadeleri ben beyan ettim ama. Yani kelimelere,
kelimelerin lafızlarına tam manasıyla şu kelimelerle ifade
edilmedi gibi bir yaklaşım farklıdır, mana itibarıyla
ifade farklıdır.
Manayı aynı şekilde ifade ettim, o da
şudur: Biraz evvel söyledim, maksadı aşan bir beyanda
bulunulmuş olabilir, bu şekilde algılanmış olabilir.
Bakın, bununla ilgili maksadı aşan bir durum söz konusu
olduğunda
AYHAN EREL (Aksaray) Ne alakası var ya siyasi
ahlaksızlıkla?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yani bunun tasvip edilmesi mümkün değildir dedim
zaten, dedim. Bakın, aynı şeyi bir daha tekrarlıyorum:
Aynı şekilde, hepimiz için hem kendi grubumuza hem de bütün gruplara,
bütün milletvekillerimize aynı çağrıyı da yaptım ve
arkadaşımız
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çağrı
yapmayı boş ver, arkadaşın sözünden dolayı lütfen bunu
düzelt. Bırak çağrı yapmayı ya, bana niye çağrı
yapıyorsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Söylüyorum, bakın, bunun tasvip edilmesinin
Bunu
ifade ediyorum değerli arkadaşlar, bakın, Benim aklımda
olan kelimeyi kullanmadınız. diye yaklaşırsanız olmaz
o zaman.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hayır, öyle bir
şey söylemiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Mana itibarıyla, bakın, isterseniz tutanaklara
tekrar bakalım, aynı şeyleri ifade ettim hakikaten. Beraberce
bunları konuştuğumuz gibi, farklı lafızla aynı
manayı ifade ettim. Bunun tasvip edilmesinin, maksadı aşan
cümlelerin kabul edilmeyeceğini ifade ettim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Maksadı aştı
mı, aşmadı mı onu söylemiyorsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bununla beraber, herkesi de aynı çağrıya
davet ettim değerli grup başkan vekillerim. Bakın, bütün
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Muhterem, bir şey
rica ediyorum, müsaade eder misin? Arkadaşınızın
konuşmasını grup olarak tasvip etmediğini söyler misin? Bu
kadar niye dolaştırıyoruz ya, bu kadar basit.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İfade ettiği gibi Maksadını
aşan bir şeyi tasvip etmiyoruz. dedim, bu kadar; bir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Mesele bitmiştir,
haydi, tamam.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İkinci olarak, bakın, bir dakika
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakın, ben özür
dileyeceğim şimdi, göreceksiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Son olarak
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekilim, neyi zorluyoruz ben anlayamıyorum? (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet ya.
BAŞKAN - Bir dakika değerli milletvekilleri.
Şimdi hadise şu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İşte, zorlamaya gerek yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hakkaniyet diye bir şey
var.
BAŞKAN - AK PARTİli değerli bir
milletvekili geçen bir konuşma yaptılar ve biz ona bir ceza
uyguladık. Şunu rahatlıkla söyleyiniz: Bir grup, ahlak ve
ahlaksızlıkla ithamdan alınmışsa eğer o grup bu
lafı geri alınız ya.
AYHAN EREL (Aksaray) Bu kadar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu kadar basit ya.
BAŞKAN - Bir dakikalık iş yani ve
bitirin bu konuyu. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Tamam, bir cümleyle bu sözünüze aynen
katıldığımı ifade ediyorum; bir.
BAŞKAN Tamam o zaman teşekkür ediyoruz.
AYHAN EREL (Aksaray) Katılmak farklı,
sözü geri almak farklı.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Lafı
dolaştırıyor, olmaz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir cümleyle de devam ettiriyorum Sayın
Başkanım. Bakın, aynen bu beyanı ben de ifade ediyorum,
tekrarlıyorum; bir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tekrar et, tekrar et.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Etmiyorsun be
kardeşim!
AYHAN EREL (Aksaray) Etmiyorsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İkinci olarak, bütün gruplara da aynı şeyi
söylüyorum, sadece AK PARTİ için değil, İYİ PARTİ
İSMAİL KONCUK (Adana) Ya söz konusu
sizsiniz, biz değiliz şu anda.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik
Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi için de geçerli olan bir kuralı
hatırlatmamdan niye acaba rahatsızlık duyuluyor, bunu da
anlamış değilim. Ben onu ifade ettim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Arkadaş, ben sana o
kadar çok şey hatırlatırım ki şimdi hatırlatmaya
kalkarsak.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, ben birinci cümlemde bunları ifade
ettim, ikinci cümlede de -devamında- bütün grupların buna riayet etmesi
gerektiğini hatırlatınca niçin tepki verildiğini de
anlayamadım hakikaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakın, arkadaş,
doğru dürüst konuşmuyorsun da ondan alınıyoruz.
BAŞKAN Sayın Türkkan, müsaade eder
misiniz ben söyleyeyim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İfade ettik.
BAŞKAN Ahlaksızlık ifadesi
yanlış olmuştur. diyorsunuz ve Bu ifade
kullanılmamalıdır. diyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hepimiz için, evet, hepimiz için.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O diyecek
Başkanım, sen niye diyorsun ya! Senin öyle bir şeyin yok
arkadaş!
BAŞKAN Hayır, kendisi söylüyor, şu
anda kendisi söylüyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bizim senden bir
müşteki tarafımız yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli arkadaşlar, açıkça söyledim
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sesi açar
mısınız Başkanım?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Arkadaşlar, bakın
MAHMUT TANAL (İstanbul) Mikrofonu açalım
Başkanım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Mikrofonu da açalım şöyle.
BAŞKAN Gündemimize dönelim Sayın Grup
Başkan Vekili.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gündemimize döneceğiz, bir şeyin
anlaşılması lazım.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum.
Evet, bir kez daha ifade ediyorum, hepimiz için
geçerli olan kuralı ifade ediyorum; sadece benim için, bir
arkadaşım için değil, burada bulunan 600 milletvekili için
geçerli bir kural, o da şudur: Maksadı aşan kelimeleri,
cümleleri hiçbirimizin tasvip etmemesi gerekir. (İYİ PARTİ
sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, arkadaş, sadede
gel, sadede gel.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel konuşan
arkadaşımızın maksadı aşan ifadelerini kabul
etmemiz mümkün değildir. Bakın, bununla beraber, ikinci cümleyi de
-lütfen, bunu birbirinden ayırmayacağız- ifade ediyorum: Bu,
benim için de geçerli, bütün partilerin grup başkan vekilleri için de
bütün milletvekilleri için de geçerli. Herkesi temiz dil kullanmaya, herkesi
birbirini dinlemeye ve herkesi birbirini siyasi olarak itham ederken hakarete
varmayacak şekilde konuşmaya -hep beraber- ilke kararı olarak
-sizleri- davet ediyorum, bunu da kabul etmenizi istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, grup
başkan vekilini anlayamadık. Çay ile simit parası vardı bir
de, o ikinci konu oydu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Özür diliyoruz, bakın nasıl özür dileniyor. Şimdi özür
diliyoruz, bakın.
39.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, nasıl özür dilenmesi
gerektiğini göstermek istediğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
nasıl özür dilenir ben size şimdi göstereceğim müsaade
ederseniz.
Sizlere bize hakaret etme cüreti verdiği için böyle
bir teklifi verdiğimizden dolayı ben özür diliyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlu ve arkadaşları tarafından, devletin
varlığına, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne,
toplumun huzuruna kasteden, kırk yıla yakın süredir binlerce
vatan evladını şehit eden kanlı terör örgütü elebaşı
bebek katilinin mektubunu okutan, kırmızı bültenle aranan
kardeşi Osman Öcalanın konuşmalarını
ekranlarında yayınlayan TRTnin yayın politikaları Türk
milletinin vicdanını yaralamıştır. Bir devlet kurumu
olan TRTde, Anayasaya ve yasalara aykırı olarak bir terör örgütü
propagandasının bilerek ve kasten bir talimatla mı, yoksa ihmal
sonucu mu yapıldığının araştırılarak
sorumluların bulunması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
maksadıyla 28/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Temmuz 2019 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 2 Temmuz
1993 tarihinde gerçekleştirilen Sivas katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 2/7/2019
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2/7/2019
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/7/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Temmuz 2019 tarihinde Mersin Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Fatma Kurtulan ile İstanbul Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 2 Temmuz 1993 tarihinde
gerçekleştirilen Sivas katliamının tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan 2900 grup numaralı Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin
2/7/2019 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrula söz veriyorum.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle Genel
Kurulu ve Genel Kurulun sevgili emekçilerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yirmi altı
yıl önce, aydınlıktan, ışıktan korkanlar bu
ülkenin gencecik, pırıl pırıl, aydınlık yüzlerine
kıydılar. 2 Temmuz 1993te Pir Sultan Abdal Şenlikleri için
Sivasa giden bu ülkenin aydın, ozan ve sanatçıları göz göre
göre katledildi. Canlarımız Madımak Otelinde yakılarak
öldürüldü. Geçen bu yirmi altı yıllık zaman zarfında hâlâ
Sivas katliamı aydınlatılmamış, adalet yerini
bulmamıştır. Aradan bunca yıl geçti ama yaralar
sarılmadı çünkü sorumlular, bu insanlık suçundan dolayı
almaları gereken cezaya çarptırılmadı. Ne yazık ki
saldırganlar kimi yetkili kurumlarca kollandı,
saldırganları koruyanlar ödüllendirildi. Sorumlular, 2 Temmuz günü
katliama seyirci kalanlar aynı zamanda yargı sürecinin de adil bir
şekilde sonuçlanmasına engel oldular.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi
Alevi toplumu kendi kültürüne ve kendi kimliğine sahip çıkmaktan
dolayı hep ayrımcılığa uğradı. Bu katliam,
hafızamızda ve vicdanımızda kolay kolay kapanmayacak bir
yara açtı. Bu katliam, farklı inançların, kültürlerin ve
kimliklerin eşit koşullarda birlikte yaşamalarına tahammülü
olmayanların yani demokrasiden nasibini almayanların marifetiydi,
tekçi anlayışın bir sonucuydu. Nefret suçları ve
ayrımcılık açısından yaşanmış en
vahşi örneklerden biriydi Sivas katliamı.
Sivas katliamının yargı
ayağı da büyük hukuksuzluklara sahne oldu. Polis kayıtlarına
göre 15 bin kişinin katıldığı olaylarda sadece 128
sanık yakalanmış ve bu sanıklar yargı sürecinde
gereken cezaları almamıştır. Ankara 1 No.lu DGM ilk
kararında 26 sanığa adiyen adam öldürme suçunu işledikleri
savıyla TCKnin 450/6ncı maddesi gereğince ceza vermiş,
daha sonra bu cezalar Aziz Nesinin konuşmalarının tahrik edici
nitelikte olduğu gerekçesiyle on beş yıla indirilmiş,
sonrasında devam eden dava ise zaman aşımına uğratılmıştır.
Yazık ki 15 bin kişinin bu olayın faili olduğu polis
kayıtlarında bilinmesine rağmen sadece bir avuç insana ceza
verildi. Oysa o kişilerin kimlikleri saptanmış olsaydı
belki Türkiye bugün demokratik ortamdan bu kadar uzaklaşmış
olmayacaktı. Nitekim katliamla ilgili hâlâ birçok iddia hafızalarda
canlılığını korumaktadır. Katliamı
gerçekleştiren birçok kilit ismin uzun yıllar saklanabilmiş
olması, kimisinin hiç yargılanmamış olması örgütlü suç
tezini açık ve net bir şekilde doğrulamaktadır. Nitekim,
katliamlarla ilgili aranan şahısların karakola yüz metre
mesafede yaşadığı ortaya çıkmıştır.
Yirmi altı yıl önce televizyon aracılığıyla
tümümüzün tanıklığında yaşanmış olan bu
katliamı, Sivas Emniyet Müdürlüğünün 3 Temmuz 1993 günlü olay
tutanağına göre 15 bin saldırgan gerçekleştirdi.
Katliamın eylemcileri ve arkalarındaki örgütler ve bu örgütleri
araştırmayan güvenlik güçleri olan jandarma, emniyet, vali,
diğer idari birimler ve savcılık makamı yetkilileri
hakkında adli ve idari bir işlem yapılmaması Sivas
katliamının hâlâ aydınlatılmadığının en
önemli göstergesidir. Bu acının dinmesinin, bu yaranın kabuk
bağlamasının, yüreklerdeki yangına su serpilmesinin ve bu
utançtan kurtulmanın bir yolu var, o da otelin müze olarak
düzenlenmesidir. Katliamın yapıldığı Madımak
Otelinin müze yapılması bir daha böyle insanlık
suçlarının işlenmemesi için örnek teşkil eder.
İnsanları ve toplumları
düşüncelerinden dolayı ayırmanın,
aşağılamanın ve hatta canlarına kastetmenin bir
insanlık suçu olduğunun belleklerde yer etmesi gerekiyor. Önümüzde
acil olarak yapılması gereken iki temel unsur bulunmaktadır:
Birincisi, hiçbir oyalama ve ayak oyununa başvurmadan katliama
şahitlik etmiş olan ve ülkede yaşayan tüm bireylerin benzer
acıları bir daha asla yaşamaması için, toplumsal
barışta yarattığı tahribatın bir parça
iyileştirilmesine katkı sağlamak için, Alevilerin ve toplumun
büyük kesiminin beklentisinin gerçekleştirilmesi için derhâl Madımak
utanç müzesi yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Hatip.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) -
Toparlayacağım Sayın Başkanım.
Diğer önemli ve yaşamsal bir görevse,
katliamın yapıldığı dönemde görevde bulunan her bir
sorumlunun, kurumun ve olayın açığa çıkarılması,
yargı mekanizmalarının işletilmesidir. Demokrasi, özgürlük,
barış, eşitlik ve adaleti hedefliyorsak katliamcı
zihniyetle yüzleşmeliyiz. Yüzleşmezsek ne toplumsal
barışı ne de adaleti sağlayabiliriz. Toplumsal
barışın, eşit yaşamın ve adaletin tesis edilmesi
ancak yüzleşmeyi sağlayacak mekanizmaların inşası ve
insanı yakan zihniyetle hesaplaşmayla mümkündür.
Bu nedenle, 2 Temmuz 1993 tarihinde
gerçekleştirilen Sivas katliamının faillerinin, katliamda
payı olan örgütlerin, varsa devlet kurumlarının tespit edilmesi
için işlemlerin başlatılması, toplumsal adaleti sağlayacak
süreçlerin işletilmesi amacıyla Meclis araştırması
önergesini verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Bu Meclis araştırması önergesine
desteklerinizi bekliyoruz.
Sivas katliamını unutmayacağız,
unutturmayacağız.
Kaybettiğimiz canların anısı
önünde saygıyla eğiliyorum. Genel Kurulu bu konuda ortak bir tutum
belirlemeye çağırıyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Murat Emire söz veriyorum.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Yirmi altı yıl önce bugün, Sivasta, bu
topraklarda yaşanan en utanç verici olaylardan birisi yaşandı;
35 can yakıldı, 35 insan göz göre göre yakıldı.
Aslında sadece 35 canımız yakılmadı, aynı zamanda
orada insanlık yakıldı, insanlık katledildi.
Değerli arkadaşlar, bu olay sadece orada
yaşananlarla sınırlı değil. Sonrasındaki
gelişmelere baktığımızda aslında orada
yakılanın, yakılmak istenenin laik cumhuriyet olduğu ve
ülkemizin aydınlık geleceği olduğu apaçık
ortadadır.
Sayın milletvekilleri, Sivas katliamı
davasına baktığımızda bu olayın nasıl
olduğunu, nasıl orada gerçekleştirildiğini ve nasıl
kirli, gizli eller tarafından üstünün örtülmeye
çalışıldığını rahatlıkla anlayabiliriz.
Bu olaya öylesine Gizli güçler ülkemizi, vatandaşlarımızı,
devlet ile vatandaşımızı karşı karşıya
getirmiştir. diyerek çekilemeyiz.
Bakın, Sivas katliamı davası sadece
hukuki, cezai bir dava olmaktan çok ötedir; tarihsel bir davadır,
toplumsal bir davadır ve siyasal bir davadır. Bu davada nasıl
bir tutum takındığınız da son derece önemlidir.
Değerli arkadaşlar, Sivas katliamı davası
aynı zamanda bir yüzleşme nedenidir. Artık bizim bu toplumsal,
utanç verici durumlarla, olaylarla yüzleşmemizin zamanı gelmiş
de geçmektedir. Bakın, daha birkaç ay önce Çubukta Sayın Genel
Başkanımızla birlikte o eve girdiğimiz zaman dışarıdaki
saldırganlar Yakın! diye bağırmışlardı.
Onlar, işte bu cezasızlıktan ve bu arkalanmalarından
cesaret almaktadırlar. Bizler bu davanın doğru dürüst
görülmesinden yanayız, görülmesini talep ediyoruz. Mağdurlar,
mağdur yakınları ve tüm Türkiye halkı adına biz adalet
istiyoruz, sonuna kadar adalet istiyoruz. Sorumlular
cezalandırılmamıştır, devlet sorumluları
görmezden gelmiştir, görmek istememiştir ve suçlular, sanıklar
ancak ve ancak evlerinde ölü bulunduklarında ve gömüldüklerinde fark
edilmişlerdir. Dolayısıyla bu davada kimin azmettirdiğine,
kimin arkaladığına, kimin görmezden geldiğine, kimin
siyaseten sahiplendiğine bakarsanız aslında bu kanlı
eylemin nasıl ve ne amaçla yapıldığını da
rahatlıkla anlayabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar, Sivastaki yangın
sönmemiştir. Sivastaki yangının söndürülebilmesinin temel
ölçütü adalet ve geleceğe dönük olarak toplumsal barış
duygusunun tatmin edilmesidir. Toplumsal barış duygumuzun tatmin
edilmesinin temel noktalarından birisi de Madımak Otelinin bir utanç
müzesi olarak tescillenmesi ve utanç müzesi olmasıdır. Bakın,
siz böyle bir katliamdan sonra hiçbir şey olmamış gibi yolunuza
devam ederseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Vekilim.
MURAT EMİR (Devamla)
hiçbir şey
olmamış gibi davranırsanız aslında bu katliama
gerektiği tavrı göstermemiş ve bir yönüyle de bu işi
yapanlara destek vermiş, güç vermiş, umut vermiş olursunuz.
Bunun yanında, Sivas katliamı
davasındaki sanıkların mutlaka insanlığa
karşı suçtan yargılanması gerekiyor çünkü 2023te zaman
aşımı süresi dolacak ve sanıkların hepsi cezasız
bir şekilde kurtulacaklar. Bunu asla ve kata kabul etmiyoruz. Vicdanlar
burada ayağa kalkmak zorundadır.
Değerli arkadaşlar, bir daha Madımak
gibi, bir daha buna benzer acı olayların yaşanmaması
umuduyla ve yüce Meclisin ve tüm Türkiye toplumunun buna karşı
gerekli duyarlılığı göstereceği umuduyla
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivasta Madımak Otelinde
maalesef 37 vatandaşımız hunharca katledilmiştir. Ölen
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Öncelikle şu hususu vurgulamalıyız:
İnsanlarımızın vahşice katledilmesi büyük bir
zulümdür, alçakça bir gaddarlıktır. Yaşam hakkı dini,
mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun herkes için kutsaldır. Mazlum veya
zalimin aidiyeti üzerinden yapılan her türlü okuma yeni
haksızlıklara kapı açar. Biz kim olursa olsun zalime karşı
olmalıyız. Masum insanların siyasi tezgâhlarla tehdit ve tehlike
olarak gösterilmesini veya adil olmayan yargılamalarla
haksızlığa uğramasını da eleştirmeliyiz.
Belki de adalete yönelik güvenin oluşmamasının sebebi gerçek
faillerin bulunduğuna ve cezalandırıldığına dair
kanaatin oluşmamasıdır. Maalesef, olayı tertipleyenler,
tezgâhlayanlar, provoke edenler ortaya
çıkarılamamıştır. Siyaset mühendisliğine
soyunarak Alevi-Sünni çatışmasını oluşturmak veya
irtica tehlikesi varmış gibi göstermek isteyen odaklar ve çeteler
maalesef deşifre edilememiştir.
Bütün bunlar, bu olaylar, bu provokasyonlar
ülkemizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine, milletin
huzur ve bekasına yönelik hareketlerdir. Belki hukuksuzluk, belki zeminde
kaos ortamı oluşturmak siyaseten hesap edenlerin amaçlarına
ulaşmaya neden olabilir ama asla bizim birlik ve beraberliğimizi
pekiştirmez. Alevi-Sünni çatışmasına kastedenler buradan
iktidarı devirmeye yönelik -veyahut da herhangi bir siyaset hesabı
yapmak- siyasi tarihimize kara leke olarak geçtiği gibi, insanlık
tarihine de siyasi bir kara leke olarak geçmiştir. 37
vatandaşımız, o dönem itibarıyla Başbağlar
hadisesi, Cem Erseverin öldürülmesi, Bingölde 33 şehidimiz, bütün
bunları değerlendirdiğimizde birtakım yapılar bir
hesap peşinde. Bu hesaba da maalesef Sivası alet etmişlerdir.
Sivas bin yıllık kadim bir şehir.
Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürtüyle, Çerkeziyle hep beraber birlik ve
barış içerisinde yaşamaktadırlar, tıpkı
Türkiyede olduğu gibi. Ama buradan bir kaotik ortam oluşturarak,
Sünni-Alevi çatışmasını körükleyerek, buna zemin
hazırlayarak, belki de olmayan bir şekilde İrtica harekete
geçti. diyerek burada İslamın üzerinde de bir leke oluşturmaya
gayret edenlere, birlik ve beraberliğimizi pekiştirdiğimizde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
RAMAZAN CAN (Devamla)
hukuku esas
aldığımızda, demokrasimizi esas
aldığımızda verilecek en büyük dersi vereceğiz diye
düşünüyorum.
Evet, oradaki 37 vatandaşımızın
anısını yaşatma adına bilim merkezi kurulmuştur
Cumhurbaşkanımızın talimatıyla. Ama şunu
özellikle söylemek istiyorum: Sivası, Madımakı asla
unutmamalıyız. Unutmamalıyız ve siyaset içerisinde
meşru yollar varken illegal yapılarla iş birliğiyle hareket
edenlere, memleketimizin birliğine kastedenlere asla prim vermemeliyiz
diye düşünüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konuyla ilgili bir
komisyon kurulmuştur. Devlet Denetleme Kurulu bu konuyla ilgili bir rapor
vermiştir. 2005 yılında zamanaşımıyla ilgili hep
beraber çıkarmış olduğumuz yasayla, bunların
zamanaşımına uğramalarının da önü inşallah
kesilmiştir diye düşünüyorum.
Grup önerisini Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun takdirine sunuyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
sayın hatibi dikkatle dinledik. Konuşmasının bir
kısmında duymamız gereken şeyleri söyledi ama bir
kısmında gerçekten bir katliamı ve insanlığa
karşı işlenmiş böylesine bir suçu bağlamından
kopararak ve bir komplo teorisine bağlayarak bambaşka bir şekle
soktu. Yaptığı alıntılar hatibimizin kürsüde
yaptığı konuşmaya cevaben olduğu için aslında
cevaba muhtaç ama siz de uygun görürseniz İç Tüzük 60a göre hatibimiz
yerinden bu konuya bir açıklık getirsin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Ankara Milletvekili Murat Emirin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, o olaylara uzaktan dahi baksanız orada,
Sivasta yaşananların gerici bir kalkışma olduğunu,
bir irtica girişimi olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Orada
saldırganlar -herkes anımsayacaktır- Cumhuriyet burada kuruldu,
burada yıkılacak. diye naralar atmışlardır ve oradaki
insanları bu nedenle katletmişlerdir. Orada fikir özgürlüğü,
aydınlanma cezalandırılmak istenmiştir, orada Türkiyeye
kara bir gömlek giydirilmeye çalışılmıştır; bu,
irticanın ta kendisidir. Bugün böyle bir katliamı ağzı dolu
dolu lanetlemek varken bunun üzerinden tekrar yeni bir siyaset inşa etme
girişimini kınıyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN İlgili bir şey söylemedi,
siz zaten kınadınız yani.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ama benim
konuşmamı bağlamından saptırdı.
BAŞKAN Buyurun.
41.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Ankara Milletvekili Murat
Emirin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, ben 37 vatandaşımızın
katledildiğinden bahsettim, acılarını
paylaştığımızdan bahsettim, burada bir siyasi
komplodan, siyaset mühendisliğinden bahsettim, Alevi-Sünni
kardeşlerimizin arasına nifak tohumları ekilmesinden bahsettim.
Bu nasıl yapılacaktı? Tabii ki irtica denecekti; öbür
taraftan, Alevi-Sünni kardeşliğini pekiştirmek gerekirken
maalesef aleyhe konuşmalar yapılacaktı. Zaten provokasyonun amacı
budur. Bu provokasyonu da zaten herkes görmüştür. Önlemler
alınmamıştır zamanında. Bunları hep beraber
burada paylaşıyoruz. Benim konuşmam bağlamından
çıkarılmasın lütfen.
Teşekkür ediyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 2 Temmuz
1993 tarihinde gerçekleştirilen Sivas katliamının tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla 2/7/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 2 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından, Libyada yaşanan gelişmelerin ele alınması
ve Türkiyenin Libyadaki rolünün masaya yatırılması
amacıyla 1/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 2/7/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, Libyada
yaşanan gelişmelerin ele alınması ve Türkiye'nin Libyadaki
rolünün masaya yatırılması amacıyla 1/7/2019 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan genel görüşme önergesinin (6 sıra no.lu) diğer önergelerin
önüne alınarak, görüşmelerinin 2/7/2019 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Ahmet Ünal Çeviköze söz veriyorum.
Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Libya
ile ülkemiz arasında son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili
olarak Meclisin görüşüne başvurmak amacıyla ve genel
görüşme açılması talebiyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Libya, Muammer
Kaddafinin 2011 yılında devrilmesinden sonra istikrar, huzur ve
barışa kavuşamamıştır. Dışarıdan
desteklenen güçlerin de etkisiyle birkaç parçaya bölünen ülkede
çatışmalar sürmektedir. İç savaş, hâlen Trablus ve
civarında bütün şiddetiyle devam etmektedir. Türkiye, Suriye,
Mısır ve Sudanda olduğu gibi Libyadaki çatışmalarda
da taraf tutmakta, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükûmetini ve ona
yakın radikal güçleri silah, zırhlı araç ve insansız hava
aracı göndererek desteklemektedir. Kısacası, Türkiye Libyadaki
savaşa vekil güçleri aracılığıyla müdahil olmakta, bu
ülkede süren vekâlet savaşına resmen katılmaktadır. Bu
durum, Tobruktaki hükûmeti destekleyen ve ülkenin doğusunu büyük oranda
kontrol eden Mareşal Halife Hafterin liderliğindeki Libya Ulusal
Ordusunun büyük tepkisini çekmektedir. Gerilim o kadar tırmanmıştır
ki Libya Ulusal Ordusu Sözcüsü 28 Haziran 2019 tarihinde Libyaya yaklaşan
Türk gemi ve uçaklarının vurulacağını, Libyadaki Türk
Silahlı Kuvvetleri varlığının ve Türk
şirketlerinin hedef olacağını, Libyadan Türkiye'ye
uçuşların durdurulacağını, Libyadaki tüm Türk
vatandaşlarının tutuklanacağını söyleyerek
Türkiye'yi tehdit etmiştir. Bu tehdidin üzerinden çok zaman geçmeden
Libyada 6 vatandaşımızın ve bazı Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarının tutuklandığı haberleri
yayılmaya başlamıştır. 6 vatandaşımız
serbest bırakılsa da Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarının tutuklandığı haberleri
yalanlanmışsa da bu gerilimin tarafımızca kabul edilemez
olduğunun altını çizmek isteriz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye artık
Akdenizde sözü geçen, dış politikasına saygı duyulan bir
ülke değildir. Mısır, İsrail ve Suriyede büyükelçisi
olmayan bir Türkiye'nin Doğu Akdeniz dengelerinde söz sahibi olması
mümkün değildir. Libyadaki savaşan taraflardan birinin Türkiye'yi
tehdit edecek cesareti bulması ve Libyada
vatandaşlarımızın ve eğer doğruysa resmî
görevlilerimizin içine düştükleri durum Adalet ve Kalkınma Partisinin
dış politikadaki tarafgir ve maceraperest tutumunun sonucudur.
Türkiye, Libyada, Mısır, Birleşik
Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Libya Ulusal
Ordusuna destek veren bütün ülkeleri karşısına almaktadır.
Libyadaki savaşın uzaması küresel ve bölgesel ölçekte olumsuz
etkileri artıracaktır. Bu durumda IŞİD başta olmak
üzere, El Kaide uzantılı örgütler güç kazanacak ve mülteci
akınları da şiddetlenecektir. Ayrıca, Libyaya gönderilen
silahların IŞİD, El Kaide unsurlarının eline
geçtiği, Mali, Nijer, Nijerya ve Çada transfer edildiğine
ilişkin raporlar elimizde mevcuttur. Türkiye'nin bu olumsuz gidişatta
payının olmasını Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul
etmemiz asla mümkün değildir. Türkiye'nin Libya konusunda
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uygun bir politika
izlemesi, ülkedeki bölünmüşlüğü aşmak için yapıcı bir
rol oynaması gerekir.
Libya halkı şunu bilmelidir ki Mustafa
Kemal Atatürkün partisi olarak Libyanın toprak bütünlüğünü
destekliyor, Adalet ve Kalkınma Partisinin izlemiş olduğu
yanlış ve yanlı dış politikanın tarihsel
ilişkilerimize zarar vermesini onaylamadığımızı
belirtiyoruz.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiyenin bugün izlemesi gereken Libya siyaseti, Libyadaki
çatışmalara özellikle askerî mühimmat göndererek taraf olmaya
dayanmamalıdır. Türkiye, Libyadaki radikal ve terör
yanlısı unsurların silah temin ettiği ülke rolünden bir an
önce vazgeçmelidir. Türkiye, Libyanın bir an önce huzur, barış
ve istikrara kavuşması için uluslararası toplumun
desteklediği müzakere süreçlerinde kolaylaştırıcı ve
yapıcı bir rol üstlenmelidir. Türkiye ile Libya arasındaki
ilişkileri onarmak ve ülkemizi Libya bağlamında içine
düştüğü kabul edilemez durumdan kurtarmak için Türkiye Büyük Millet
Meclisi bir an önce çalışmaya başlamalıdır.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda bulunan
bütün parti gruplarının ülkemizin menfaatleri ve bölgemizin
barışı için gerekli adımları atacaklarına inanmak
istiyorum. Bu anlayışla, genel görüşme talebimizin ülke
menfaatleri gözetilerek oy birliğiyle desteklenmesini bekliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Kamil Erozana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Erozan. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET
KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
izninizle ben sizi diplomasinin ilkokuluna götüreceğim. Diplomasinin
ilkokuluna gittiğinizde alfabeyi açarsanız,
bazılarınız elifbayı açarsınız, orada 1inci
sayfada şu yazar: Başka ülkelerin içişlerine
karışmayacaksın. 2nci sayfaya geçelim: Dini, iç siyasete
olduğu gibi dış politikaya da alet etmeyeceksin. 3üncü sayfaya
geçelim: Karı-kocanın arasına girilemeyeceği gibi
komşuların arasına da girmeyeceksin. Şimdi, bu 3ünü
uygulaması gereken bir iktidar ideal bir iktidardır ama izninizle ben
Suriyeyi göstereyim, tamamen bunların aksini yaptınız;
Mısırda tamamen aksini yaptınız ve maalesef şimdi
Libyada da tamamen aksini yapıyorsunuz.
Akıllı adamları daha az
akıllı adamlardan ayıran nedir? Akıllı adamlar, kendi
hatalarından değil, başkalarının hatalarından
ders alırlar; daha az akıllı olanlar ise kendi hatalarından
ders alırlar. Ama maalesef, iktidar bugün daha kendi hatalarından
dahi ders alamayacak bir duruma düşmüştür.
Şimdi, tabii ki Libya önemli bir ülke. Tabii ki
önemli kaynakları, zenginlikleri var, tabii ki işlerini yoluna
koyduktan sonra farklı bir geleceği olmasını biz de
arzularız ama bugün ülkenin topraklarında Suriye krizi küçük ölçekli
bir örnek olarak yaşanmaya devam ediyor. Oyuncular bile aynı
neredeyse ama iktidar kumar oynamakta. Kumar oynamakta derken şunu
kastediyorum: Mevcut çatışma ortamında taraflardan birini
desteklemek, diğerinin hasmı durumuna gelmek kumardır.
Paranızın hepsini aynı ata, üstelik kazanamayacak bir ata oynar
mısınız? Oynamazsınız. Ama siz oynuyorsunuz. Kaçınılmaz
olarak günün birinde taraflardan biri Libyaya hâkim olduğunda ve herkesçe
tanınmış bir rejim oluştuğunda yanlış ata
oynamanın bedeline uzun vadeli sonuçlarıyla katlanmak durumunda kalacaksınız.
Sadece siz katlansanız ne âlâ! Türk oldukları için Libyada
çalışan her Türk de sizin hatalarınızın vebalini
çekecek, işlerinden olacak, kendilerine kontrat verilmeyecek.
İş Libyayla da bitmiyor. Biraz evvel
Sayın Çeviköz Akdenizden bahsetti. Ben Akdenizi münhasır ekonomik
bölge boyutuyla almanızı da takdir etmenizi de değerlendirmenizi
de isteyeceğim. Sebebi de şu: Münhasır ekonomik bölge
dediğiniz zaman Libyayla bir anlaşma yapacaksınız günün
birinde. Ya yanlış ata oynadıysanız, o gün geldiğinde
karşınızda sizinle iş birliği yapamayacak bir ülke
bulacaksınız. Bu, Libyayla da sınırlı değil.
Şöyle bir haritayı önünüze alın: Suriye, İsrail,
Mısır, Libya
Dolayısıyla, sizin masada
buluşacağınız ortaklarınızdan hiçbiriyle bugün
iyi ilişkileriniz yok. Dolayısıyla, bütün bu tabloyu dikkate
aldığımızda, biz de Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu önergeyi destekliyoruz ve bu konuda bir Meclis
çalışması yapılmasında fayda görüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaşa söz veriyorum.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Suriye
savaşının yarattığı yıkım hâlâ ortada
dururken AKP iktidarı aynı zihniyetle şimdi de Libya
sularında yüzüyor. El Kaide bağlantılı cihatçı
örgütlerle iş birliği çerçevesinde bir kazanım umuyor
aslında. Hâlâ uluslararası kamuoyunda IŞİD-Türkiye
ilişkileri konuşulurken, IŞİDin Orta Doğuda
yarattığı yıkım ve zulüm devam ederken AKP cephesinde
ne gam!
Arap Baharı olarak adlandırılan ve
bir heyecan dalgası yaratan Orta Doğu ve Kuzey Afrika halk
hareketleri, ilerici güçler tarafından aktif biçimde desteklense de bu
durum fazla sürmeden, başta Müslüman Kardeşler olmak üzere, siyasal
İslamcı örgütler dış destekler alarak değişimde
belirleyici bir rol oynadılar. İlerici ve demokrasi yanlısı
kesimler hem Mısırda hem de Libyada büyük baskılarla
karşı karşıya kalırken AKP iktidarıyla Körfez
ülkelerinin Batıya pazarladığı ılımlı
İslam ambalajlı cihatçı yapıların
Mısırı, Libyayı ve Suriyeyi büyük yıkımlara,
istikrarsızlığa ve radikalizme sürüklediğini hepimiz
biliyoruz. Bu hata yıllar sonra Batı kamuoyu tarafından
aslında kabul edildi fakat AKP iktidarı, özellikle Müslüman
Kardeşler örgütü başta olmak üzere, El Kaide ve benzeri küresel suç
örgütlerini desteklemeye devam etti ve hâlâ ediyor çünkü AKP hâlâ Orta
Doğuda bir hâkimiyet kurma iddiasında. Kendisini
Osmanlının mirasıyla var etme çabasında olan iktidar, Orta
Doğu rüyasından hâlâ uyanmamıştır. Recep Tayyip
Erdoğan bir dönem Ahmet Davutoğlunun dış
politikasıyla hareket ederken kendisini de Orta Doğunun doğal
lideri konumunda görüyordu. Davutoğlunun realiteden uzak, maceraya
dayalı dış ilişkiler öngörüsü çökmüş olsa da, Türkiye
hâlâ Suriye bataklığından çıkamamış olsa da ne
yazık ki Libya için de benzer idealler devam ediyor.
Evet, Erdoğanın Müslüman
Kardeşler-Sisi çatışmasında açıkça pozisyon
alması, Mısırdan kaçan üst düzey Müslüman Kardeşler üyelerini
İstanbulda tutması güncel gerilimin devam etmesinin en önemli
nedenlerinden biridir.
Kuşkusuz, mevcut Libya krizi yeni bir durum
değil. Ocak 2013te Türkiyeden Libyaya giderken fırtınaya
yakalanıp Yunanistan sahiline demir atan bir gemide Türkiyeden
yüklenmiş silahlar bulunmuştu. Aralık 2014te
Mısırın durdurduğu bir gemide yine silahlar
bulunmuştu. Ağustos 2014te, Hafter, Türkiyeden Derneye giden bir
geminin silah taşıdığını öne sürüp
vurulmasını emretmişti. Aralık 2014te Mısrata
Limanına yanaşan bir Kore gemisinde bulunan silahlar da Türkiyeden
yüklenmişti. Yunanistan Eylül
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
silah gemileri ve Türkiye'nin bu konudaki ilişkisi uzun süre dünya
kamuoyunu meşgul etti ve hâlâ ediyor. Dışişleri Bakanı
Çavuşoğlu silah sevkiyatının Türkiye'nin resmî politikasıyla
bağdaşmadığını söylediği hâlde, BMnin silah
ambargosunu denetleme komitesinin Güvenlik Konseyine 5 Eylül 2018de
sunduğu raporda Türkiye'nin Libyaya silah sevk ettiği tescillendi ve
açıkça kabul edildi. Evet, Suriyedeki gibi Libyadaki kriz de şimdi
Türkiye'nin savaşı hâline geliyor. Ama tabii ki bu savaş dış
güçlerin bir oyunu değil, savaş lobisi hiç değil. Bu savaş,
tamamen, AKP iktidarının, 2011deki Arap isyanlarıyla,
Batılı müttefikleri hesabına, işin içine girip küçük
heveslerini araya sıkıştırmasından ibaret.
Son olarak şunu söylüyorum: İktidar,
Türkiyede kutuplaştırmada, ayrıştırmada o kadar
maharet gösteriyor ki şimdi dış ülkelerin de iç işlerine
karışıp, orada taraf tutup, silah dolusu gemiler gönderip
kutuplaştırmayı ve ayrıştırmayı
tetiklemektedir. Biz bunu kesinlikle doğru bulmuyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Emrullah İşlere söz
veriyorum.
Süreniz üç dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin Libyada yaşanan olaylar hakkında vermiş olduğu
grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, grup önerisinde geçen bir ifadeye
atıfta bulunmak istiyorum. İfadede aynen şöyle deniyor:
Türkiye, bu savaşta Katarla birlikte Ulusal Mutabakat Hükûmetini ve ona
yakın birtakım silahlı örgütleri destekleyerek taraf
olmaktadır. diyor. Bu ifadeyi aynen CHPye iade ediyorum, bu gerçek
dışı bir ifadedir. Maalesef, bu önergenin altında kıdemli
bir Diplomatın imzasının olması, Dışişleri
Bakanlığında Müsteşar Yardımcılığı
yapmış birisinin imzasının bulunması da ayrıca
üzüntü verici. Sayın Çeviközü burada da dinledim, kendisi
konuşmasında Türkiye'nin yapıcı bir rol alması
gerekirdi. dedi. Aynen biz de onu yapıyoruz Sayın Çeviköz.
Ben burada aynı zamanda Türkiye'nin Libya özel
temsilcisi olarak konuşuyorum. Eylül 2014te özel temsilci olarak
atandım. Ben ne yaptım? İlk ziyaretimi Tobruka yaptım.
Tobrukta Meclis Başkanıyla görüştüm ve orada dedim ki: Libyada
siyasi bir kriz var, biz bu krizin bir tarafı değiliz ve bu siyasi
krizde destek olmak istiyoruz. Eğer kabul ederseniz ara buluculuk
yapabiliriz. Aynen şu ifadeyi kullandı, Birleşmiş
Milletlerin girişimi var, biz başka girişimleri istemiyoruz.
dedi ve kendilerini meşru taraf olarak bize takdim etti, diğer
tarafı gayrimeşru ve hatta, tırnak içerisinde, terörist olmakla
suçladı. Ben dedim ki: Size vermiş olduğumuz mesajları yarın
Trablusa, Mısrataya da vereceğim. O da Oraya gitmeyin, onlar
gayrimeşru taraf. demişti. Biz de ona şunu söyledik: Biz de
Birleşmiş Milletlerin girişimini destekliyoruz.
Birleşmiş Milletlerin girişimi neticesinde 2015
yılında Suheyratta bir Libya Siyasi
Anlaşması yapıldı. Bu Libya Siyasi Anlaşması
öncesi Romada bir toplantı yapıldı, uluslararası
toplantı. Amerikası katıldı, Avrupa Birliği
katıldı, Afrikası katıldı, Arap Ligi, hepsi
katıldı, karşı tarafı destekleyen Arap ülkeleri
katıldı, Türkiye de katıldı. Biz dedik ki: Bu
anlaşmayı destekliyoruz. İmza törenine de katıldık. Bu
anlaşma neticesinde 3 tane aktör ortaya çıktı.
1) Temsilciler Meclisi, o benim Tobrukta ziyaret
ettiğim, o yasama olarak çıktı.
2) Yüksek Devlet Konseyi olarak Trablustaki Ulusal
Kongre çıktı.
3) Ulusal Mutabakat Hükûmeti çıktı.
Şimdi, biz, Ulusal Mutabakat Hükûmetini,
meşru aktörü, Libyadaki meşru aktörü destekliyoruz ve taraf tutmakla
suçlanıyoruz.
Bakın, olay krizin başından bugüne
biz Birleşmiş Milletlerin çizgisinde yolumuza devam ettik ve bu
noktaya geldik.
Sayın Çeviköz, belki
Dışişlerinden bilgi almamış olabilir ama bari benimle
gelip otursaydı, Türkiye'nin Libyada neler yaptığını
bir anlatsaydık. Burada vakit yetmediği için kısa kesmek
durumunda kalıyorum ama şunu söylemek istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Toparlayın Sayın
Milletvekili.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Değerli
dostlar, Libya Siyasi Anlaşması, Birleşmiş Milletlerin ve
uluslararası toplumun tanıdığı bir anlaşma ve
buradan çıkan bir Ulusal Mutabakat Hükûmeti var. Biz bugüne kadar onu
destekledik, diğer tarafla da ilişkilerimizi kesmedik, her zaman
onlara da kapımızı açtık. Türkiye, iyi bir şey yaparak
şahsımı Libya Özel Temsilcisi olarak atadı 2014
yılında. Açık kapı politikası izleyerek herkese,
doğusundan da batısından da güneyinden de gelen herkese
kapımızı açtık ve herkesle iyi ilişki kurduk.
Dolayısıyla Libya halkıyla bizim hiçbir sorunumuz yok. Bütün
gruplara, bütün bölgelere eşit mesafede olduğumuzu gelen
muhataplarımızın hepsine teker teker anlattık ama maalesef,
4 Nisan günü, Birleşmiş Milletlerin ve uluslararası toplumun
tanıdığı ve sözleşmede yer almayan bir silahlı
aktör radikalleşerek âdeta terörist bir şekilde başkente
saldırmıştır ve biz bu saldırıya güçlü bir
şekilde karşı durmuşuz ve Ulusal Mutabakat Hükûmetinin
arkasında duruyoruz, meşru tarafa desteğimizi sürdürüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanımız da 27 Nisanda yapmış olduğu
açıklamada, bu meşru Hükûmete her türlü desteği
vereceğimizi ve Libya halkını destekleyeceğimizi, Libya halkının
meşru temsilcileriyle beraber olacağımızı ve terörist
gruplar ile elinde silah bulunduran ve âdeta haydutlaşan bir generalin
karşısında olduğumuzu net bir şekilde söyledi. Burada,
keşke Cumhuriyet Halk Partisi de bu terörist hâline gelen general
hakkında bir iki kelime, bir laf söyleyeydi.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, eğer devam
edecekseniz sözü uzatayım ama bitirin yani.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bir dakika
verirseniz aynı zamanda, özel temsilci sıfatımla mümkünse
BAŞKAN Buyurun.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Teşekkür
ediyorum Başkan.
Keşke Cumhuriyet Halk Partisi başkente yapılan
bu saldırıyı kınasaydı ve Giryan yenilgisinden sonra
âdeta çıldıran bu generalin sözcüsünün Türkiye aleyhine
yapmış olduğu o alçakça ifadelere karşılık olarak
bir cümle bu Meclisin kürsüsünden ifade etmiş olsaydı. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar) Ama maalesef, bunları
duyamadık ve âdeta Birleşik Arap Emirliklerinin, Mısır
medyasının, Suudi Arabistan medyasının yalan
yanlış ifadelerini, propagandalarını burada, Meclisin
kürsüsünde dile getirmemiş olsaydı. Bundan dolayı bir kez daha
altını çizerek söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti devleti Libyadaki
meşru hükûmetin, uluslararası toplumun desteklemiş olduğu
meşru hükûmetin arkasındadır, onlara her türlü desteği
veriyoruz. Biz tarihten gelen, kültürümüzden gelen, coğrafyadan gelen bir
sorumluluğumuz olarak Libyaya karşı bu vazifemizi
yapıyoruz ve bununla da gurur duyuyoruz.
Önergenin aleyhinde olduğumuzu bildirir, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın hatip,
kendisinden önce konuşan, grubumuza mensup hatibin kürsüden yalan beyanda
bulunduğunu ifade etmek ve kendisinin hazırladığı
genel görüşme metninin yanlış bilgiler içerdiğini söylemek
suretiyle sataşmıştır, söz talep ediyorum.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkanım, bir şeyi düzeltmem lazım, ben yalan ifade
demedim, yanlış bilgiler var
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söylediniz.
Generallerin söylediği yalanları bu kürsüye getirmeseydi. dediniz.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) O sonraki
propagandaları
ENGİN ALTAY (İstanbul) Generallerin
söylediği yalanları bu kürsüye getirmeseydi. dediniz, kim ne kadar
doğru söylüyor, onu konuşacağız.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sizin önerge
metninizde yalan ifade var. demedim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviközün, Ankara Milletvekili Emrullah
İşlerin CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın hatibi dinledim ve öncelikle, sayın
hatibin, benim emekli olmadan evvel hizmet vermiş olduğum
Dışişleri Bakanlığındaki makamım,
unvanımla ilgili olarak beni bu önergeden dolayı eleştirmesini
hakikaten büyük bir hicapla karşıladım çünkü burada hepimiz
milletvekiliyiz, bundan evvelki konumlarımızla ilgili olarak burada
görev yapmıyoruz. Bir milletvekili olarak elbette bir diplomasi
geleneğinden ve belli bir birikimden hareket ederek bu önergeyi
hazırladım ama sizin bu önerge hakkında menfi
görüşlerinizin içinde beni tatmin eden hiçbir şey de duymadım.
Ayrıca, burada herhangi bir yalan beyan da
olmadığını, burada Türkiye'nin iyi geçinmesi gereken bölge
ülkelerinden Mısırla, Suudi Arabistanla, Birleşik Arap
Emirlikleriyle ilişkilerinin bozulmuş olmasını ve
bunların desteklediği bir grupla ilişkilerimizi bozmuş
olmasını öne çıkardık. Biz burada bunlardan hareket ettik
ve bu önergeyi de bu gerçeklerden hareket ederek hazırladık. Herhangi
bir yalan beyan falan yoktur bunun içinde. Ayrıca, bu Tobruk Hükûmetini
destekleyen taraflardan bir tanesi de Fransadır.
Siz, Tobruk Hükûmetiyle bu kadar görüşmeler
yaptığınızı söylüyorsunuz, belli bir mutabakata
ulaştığınızı söylüyorsunuz ancak İtalya
Sicilyada yapılan bir toplantı, Türkiye'nin davet edilmediği
bir grup toplantısı olduğunu da herhâlde biliyorsunuzdur. Bunun
sebebini açıklayamıyorsunuz, açıklayamamanızın sebebi
de Libyada taraf tutmanızdır ve taraf tuttuğunuz için de
Tobruktaki Hükûmeti karşınıza almanızdır. Siz,
Libyada taraf tutarak Libya halkının bölünmüş olması
üzerinden politika yapıyorsunuz. Benim diplomasi anlayışım
işte buna karşıdır. Buna karşı olduğum için
de bu önergeyi hazırladım. Bu önergeyi hazırladığımız
için de sizin bu önerge üzerinden Libyada nasıl taraf tuttuğunuzu ve
Libya halkını nasıl böldüğünüzü kamuoyuna sunmak istedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) Bu önergenin
desteklenmesi bu nedenle gereklidir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Ne oldu Sayın İşler?
EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Şahsıma sataştı Sayın Başkanım.
BAŞKAN Nasıl bir sataşma oldu?
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Benim kürsüde yanlış
ifadeler kullandığımı söyledi. Müsaade ederseniz iki dakika
da ben söz istiyorum.
BAŞKAN Ne yapalım? Yani size bir
sataşma yok, bir şey yok, kendi düşüncelerini söyledi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Herhangi bir sataşma
yok Başkan, sadece süreyi uzatıyoruz burada, kanuna geçemiyoruz.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Var efendim.
BAŞKAN O zaman yerinizden bir söz vereyim.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkanım, kürsüden olsun iki dakika.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kanuna geçsek daha
faydalı olacak yani bu sürtüşme yerine.
BAŞKAN Yerinizden bir dakikalık söz
veriyorum.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin, İstanbul Milletvekili
Ahmet Ünal Çeviközün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, bir kez daha şunun altını
çiziyorum: Ben, sayın hatibin şahsına ve yapmış
olduğu göreve herhangi bir şekilde sataşmadım, sadece
tecrübesine işaret etmek bakımından söylüyorum. Bizim
Dışişlerimizin nasıl
çalıştığını kendisi en iyi bilen insandır, o
bakımdan bu atıfta bulundum fakat şunun altını çizmek
istiyorum bir kez daha: Ben aynı zamanda Türkiye'nin Libya Özel Temsilcisi
olarak konuşuyorum ve burada bana tanınan süre içerisinde neler
yaptığımızı ve ilk ziyareti Tobruka
yaptığımızı ve ben Tobrukta Meclis
Başkanıyla iki defa -iki farklı ziyarette- Hükûmet
Başkanıyla bir defa görüştüğümüzü, bunun altını
çizerek söyledim. Taraf tutsaydık eğer biz o ziyaretleri
yapmazdık başından beri ama biz şuna
karşıyız: Bakın, biz, efendim, birtakım silah gücüyle
darbe yapmaya kalkan ve olağanüstü bir durum oluşturarak Hükûmeti ele
geçirmeye çalışan bir general ve onun taraftarlarına
karşıyız. Bakın, ben diyorum ki, 4 Nisanda ülkenin,
Libyanın başkentine bir saldırı var hem de
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin orada olduğu zaman ve bu
saldırıdan on gün sonra da kapsamlı bir uluslararası
konferans yapılacakken böyle bir saldırı oluyor; burada bunun
hakkında iki kelime etmiyorsunuz, Türkiyeyi taraf tutmakla suçluyorsunuz.
Evet, biz meşru tarafın yanındayız, uluslararası
toplumun desteklediği Hükûmeti destekliyoruz. Libya Siyasi
Anlaşmasına göre uygun hareket ediyoruz, bunu bir kez daha buradan
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından, Libyada yaşanan gelişmelerin ele alınması
ve Türkiyenin Libyadaki rolünün masaya yatırılması
amacıyla 1/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının sıralamasının yeniden düzenlenmesine; 91
ve 92 sıra sayılı kanun tekliflerinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
2/7/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/7/2019 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Muhammet
Emin Akbaşoğlu
Çankırı
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
91 ve 92 sıra sayılı kanun
tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
sırasıyla 1'inci ve 2'nci sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık çalışma günlerinin
dışında 12 Temmuz 2019 Cuma günü saat 14.00'te toplanması,
2, 3, 4, 9, 10, 11 ve 12 Temmuz 2019 Salı,
Çarşamba, Perşembe ve Cuma günkü birleşimlerinde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi,
2 Temmuz 2019 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 91 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
3 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde
92 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
92 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin 3 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşimde
tamamlanamaması hâlinde 4 Temmuz 2019 Perşembe günkü
birleşiminde 92 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
92 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin 4 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşimde
tamamlanamaması hâlinde ise haftalık çalışma günlerinin
dışında 5 Temmuz 2019 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve
bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek
"Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 92 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi;
91 ve 92 sıra sayılı kanun
tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması
önerilmiştir.
91
Sıra Sayılı Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz
ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984)
|
|
|||||||||
|
92
Sıra Sayılı Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve 48
Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1974) |
|||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
|
1.Bölüm |
1 ila 10uncu maddelerden |
10 |
|
2. Bölüm |
11 ila 20nci maddelerden |
10 |
|
Toplam Madde
Sayısı |
20 |
||
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altaya söz veriyorum.
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önce şunu söyleyeyim: Burada münakaşa
ederiz ama millî meselelerde Türkiyenin menfaatleri neredeyse biz orada
hareket ederiz. AK PARTİ Grubunun desteklediği Hükûmetin
yanlışlarını burada olabildiği kadar da örtülü
konuşuyoruz. Niye? Bu, bir millî meseledir. Bizce orta yerde
yanlış bir iş vardır. Evet, sayın hatip diyor ki: Birleşmiş
Milletler, Trablus Hükûmetini yani Ulusal Mutabakat Hükûmetini destekliyor.
Aynı Birleşmiş Milletler diyor ki: Libyaya silah giremez.
Türkiyenin bu ambargoyu deldiğine dair Birleşmiş Milletler
raporları var diyoruz biz; bu, sıkıntılı bir hâl
diyoruz. Bu hâli Mecliste bir genel görüşmede değerlendirelim
diyoruz, ne var bunda? Altı aydır Meclis çalışmadı,
salı günü açtık, çarşamba, perşembe Meclisi kapadık,
şimdi iki tane kanunu bu hafta bitireceğiz diyorsunuz, ona da
değineceğim.
Sayın milletvekilleri, Libya halkıyla
Türkiyenin, Türk halkının kadim dostluğu vardır. Orada bir
sıkıntı var, orada iki odak var, Trablus ve Tobruk hükûmetleri
ya da güçleri var. Birisi kendine Libya Ulusal Ordusu diyor, birisi Ulusal
Mutabakat Hükûmeti diyor. Şimdi sormazlar mı sayın Libya özel
elçisine: Birleşmiş Milletler Trablus Hükûmetini destekliyorsa sen
niye Tobruka gittin? diye. Peki, Türkiyeden Birleşmiş Milletler
raporlarına göre gittiği iddia edilen silahlar, soruyorum: Nereye
gidiyor? Trablusa, Trablustaki cihatçı örgütlere gidiyor.
Değerli milletvekilleri, bakın, burnumuzun
dibinde bir İdlib belası var. 50 bin cihatçı orada patlamaya
hazır bomba gibi dururken Suriye üzerinden Libyaya Türkiye menşeli
silahların gittiğine dair Birleşmiş Milletler
raporları ülkemizin prestiji için iyi hâl değildir, bunu söylüyoruz.
Bu Mecliste bu görüşülmeyecek de ne görüşülecek diyoruz. Hemen
karşı çıkıyorsunuz. Kapalı bir oturum
yapılmalıdır. Sayın Grup Başkan Vekili,
desteklediğiniz hükûmete söyleyin, Dışişleri Bakanı
gelsin, milletvekillerini Libyayla ilgili bilgilendirsin. Demedi demeyin.
Türkiyenin Libyaya yönelik işleri iyi işler değil,
uluslararası meşruiyeti olan işler değil; öyle olduğu
iddia ediliyor, ben bunu buradan böyle dersem hoş olmaz. Ama böyle
olduğuna yönelik Birleşmiş Milletler raportörlerinin
raporları var. Yarın burada dünya nezdinde zora gireriz. Yol
yakınken, orta yerde bir yanlış varsa bunun tedbirini almak,
yürütme organını bu konuda uyarmak yasamanın görevidir, bunu
söylüyoruz, neredeyse sopa yiyeceğiz. Yani sopa şey de
Çok yüksek
bir refleks. Niye bu refleks?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım,
toleransınıza sığınıyorum.
Yürütme organı
Libyaya ne gitti, ne gitmedi,
biz bilmiyoruz, iddia ediliyor. Gelip eğer Libyaya, hakikaten böyle
cihatçı gruplara silah gittiyse
Ben size burada marka da verebilirim,
vermiyorum, bu ülke benim de ülkem. Türkiye menşeli markalardan
bahsediliyor, bizim markalarımız Libyada görülüyor, cihatçı
grupların elinde görülüyor, omzunda görülüyor. Bizim bunları
sorgulamak hakkımız da en az bizim kadar sizin de hakkınız.
Elbette orta yerdeki Hükûmeti desteklemek sizin en doğal işiniz ama
bu destek bir biat ve itaate dönüşmemelidir, sorgulamalısınız,
yoksa yasamanın bir anlamı yok. Yürütmenin yaptığı
hiçbir şey sorgulanamaz. diyen yürütmenin mensubu bir milletvekilinin,
yani yürütme organının başındaki şahsın üyesi
olduğu, genel başkanı olduğu bir partinin milletvekili bile
bunu diyemez. Siyaset, partilerin kendi içinde de münakaşa ve müzakere
edeceği bir alandır. Bu sebeple, oldubitti, bu öneriyi reddettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayalım.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben daha AK PARTİ
grup önerisini konuşamadım.
Bu öneriyi reddettiniz, buradan çağrı
yapıyorum, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına çağrı
yapıyorum: Libya-Türkiye ilişkilerini, Libyada olup biteni,
Suriye-Libya arasındaki silah transferini; varsa Türkiyenin burada bir
lojistik üs olarak kullanıldığına dair bir manzara, bir
durum, bir mekanizma, bir manivela varsa -varsa diyorum- bu Meclis bunları
konuşamıyorsa, bence bu Meclisin varlık sebebi ortadan
kalkmıştır. Bu kadar açık söylüyorum. Hâl böyleyken,
Sayın Grup Başkan Vekili, size de bir çağrıda bulunuyorum
efendim: Bu konuyu alelade bir konu olarak göremezsiniz, görmemelisiniz.
Dışişleri Bakanınıza söyleyin, Muhalefetin talebi
var. deyin, Talep bizce de meşrudur. deyin uygun görürseniz ve bu
Meclis bir kapalı oturumla Libya meselesini görüşmek zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - AK PARTİ grup
önerisi, denetimi yine ortadan kaldıran, Bu kanunları bitirmezseniz
cuma günü de sizi çalıştırırım ha! diye hem size hem
bize aba altından sopa gösteren bir tekliftir.
Bu teklifle gelen iki kanun teklifinin ikisinin de
bir sakat yanı var. AK PARTİli sayın milletvekillerine
sesleniyorum: Kadastroyla ilgili kanunun 18inci maddesinin neden durduk yerde,
turizmle hiçbir ilgisi olmadığı hâlde bu kanuna apar topar
koyulduğunu millet için, Allah için, hak ve hukuk için yöneticilerinize
sorun. Bu kanunu yöneticiler yapmıyor ve bu Meclis kifayetsiz, ehliyetsiz,
liyakatsiz bürokratların esiri olmasın. Bürokrat imza atmaya
korktuğu için; bilgisiz, beceriksiz olduğu için her konuda diyor ki:
Gidin, bunun hakkında kanun çıkarın. Meclis, bürokrasinin
emrinde değildir. İmza atmaya korkan bürokrat istifa eder, gider;
Meclisi maraba gibi çalıştıramaz! (CHP sıralarından
alkışlar) Bir bunu söyleyeyim. 18inci maddeyi bir sorun;
kulağıma başka şeyler geldi, onun için söylüyorum,
hiçbirinizin vicdanının kabul etmeyeceği şeyler geldi
kulağıma, benden söylemesi.
Sporda şiddete gelince, bu teklifle,
stadyumlardan korkunuzu biraz daha böyle önlemlerle rahatlatmak
istiyorsanız gerek yok. Türkiyede tribünlerde doğru dürüst olay
olmadı; İngilterede, Almanyada, Hollandada olduğu kadar,
onların onda 1i kadar tribünlerde olay yok ama tribünlerin Her şey
çok güzel oldu, olacak. sloganları sizi rahatsız ediyorsa; bunun
için, stada girenin parmak izini -ne diyorlar- biyometrik
taramalarını, göz taramalarını alma noktasına kadar
geldiyseniz zaten size bay bay, size uğurlar olsun.
Teşekkür ederim efendim. (CHP ve İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
Başkanım, toleransınız için
teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
43.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 60a göre bir söz talebim var.
Şimdi, Değerli Başkanım, tabii,
sayın grup başkan vekilini dinledik. Öncelikli olarak, tabii, Millî
meselelerde hep beraber hareket etmeliyiz. yaklaşımını
gayet uygun bir yaklaşım olarak ifade etmek isterim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kapalı
oturum söylüyorum, kapalı yapalım diyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bununla beraber, tabii, Libya meselesi hassas bir mesele.
Burada biraz evvel konuşmacıları dinledik zaten. Ha, bizim de
hassasiyetimiz kendi hassasiyet gösterdiği hususlardan kaynaklanıyor
zaten. O sebeple, bir millî mesele olduğu için ve bunun hep beraber,
ulusal üstü bir yaklaşımın, uluslararası bir hususun millî
konular nezdinde doğru anlaşılmasına ilişkin
doğru tutum ve davranışı ortaya koyabilme hassasiyeti
nedeniyle zaten bizim de hatibimiz, milletvekilimiz bu hususlara temas etti ve
altını çizdi o konuda yanlış anlaşılmalara mahal
bırakmamak için. Birinci olarak ifade edeceğim bu husustur.
Dışişleri Bakanımızla
ilgili bir talebi var. Biz de grup olarak iletiriz. Hep beraber bu konuda
bilgilenme imkânı zaten söz konusudur. Kendileri de bu konuda temasa geçme
imkânına sahiptir. O konuda, hepimiz bilgilenme hususunda hemfikiriz.
Bunun dışında, biraz, aba
altından sopa göstermeyle ilgili bir esprisi oldu değerli grup
başkan vekilinin. Sonuç itibarıyla biz bir çalışma takvimi
öngördüğümüz için bu hafta içerisinde 2 kanunu gündeme getirdik. Bir
tanesi, malum, Tapu Kanunu ve diğer bazı kanunlarda yapılan
değişiklik, ikincisi de daha önceden gündemde olan, her zaman
gündemde olan ve sporda şiddeti önlemeye ilişkin önceden
yapılmış hazırlıkların sonuçlanması
nedeniyle bu kanunu da Meclisin gündemine getirme durumu söz konusu. Yoksa bir
aba altından sopa gösterme söz konusu değil. 2 kanunu bu hafta geçirelim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Bu konuda 2 kanunu görüşüp önümüzdeki hafta da
başka kanunlarla ilgili hedefler söz konusu olduğu için, bir
çalışma takvimi nedeniyle böyle bir durum söz konusudur. Başka
bir amaç aramak doğru olmaz.
Bunun dışında, efendim, bizim
birtakım sloganlara ilişkin, birtakım önlemler almayla ilgili
bir kanun teklifi yaptığımızı ifade etmek
haksızlık olur çünkü bu çok daha önceden, o sloganlar atılmadan
önce çalışılan birtakım hususlardır. Bizim
milletimizden, statlardan, parklardan, sokaklardan bir korkumuz yok. Biz
halkımızla kol kola 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine yürüyen bir
kadroyuz. O sebeple de herhangi bir sıkıntımız söz konusu
değildir.
Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, sayın mevkidaşım bu aba altından sopa
benzetmesini yanlış nakletti, buna üzülürüm, yerimden hemen bir
düzeltme yapmak istiyorum 60a göre efendim.
BAŞKAN Buyurun.
44.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ben şunu söyledim: Bu Meclis
ekim, kasım, aralık, ocak aylarında salı günü
çalıştı, çarşamba zor çalıştı, Mecliste
görüşülecek teklif yoktu. Yerel seçim öncesinde -hadi seçim vardı-
seçim sonrasında da çalışmadık, Meclis bir yıl
yattı. Şimdi, Anayasaya göre 1 Temmuz-1 Ekim arası tatil
olması gerekirken tatile beş kala, böyle, şunu da sokalım,
şunu da koyalım, bunu çıkaralım; Meclise, Genel Kurula
kanun teklifleri sokuşturuluyor. Ben bu teklifleri inceleme
fırsatı bulamadım, Ankara dışındaydım, siz
de inceleyemediniz, böyle bir şey olabilir mi? Bu acele niye? Yahu, altı
ay yatıyor
O zaman da uyardık, kardeşim, bir şey varsa
getirin dedik ya.
Ben biliyorum -1 Temmuz- milletvekillerimiz
eşleriyle, çocuklarıyla, seçmenleriyle, hemşehrileriyle seçim
bölgesinde, program yaptılar, yapmak istiyorlar; seçmenler milletvekillerimizi
bölgesinde, köyünde, ilçesinde görmek istiyor. Efendim Biz temmuzda
çalışalım. Yani bu şuna benziyor: Okulları sekiz ay
kapatıp temmuz, ağustosta okul açmaya benzer, doğru değil.
Bu cuma günü hiçbiriniz çalışmak istemezsiniz ve Meclis cuma günü normalde
çalışmaz ama bu AK PARTİ grup önerilerinde hep buraya cuma,
cumartesi yazılır. Hem kendi gruplarını Genel Kurulda
tutmak için Bak, giderseniz Cuma da burada olursunuz ha. Diye, sopa bize
değil, sopa AK PARTİnin saygıdeğer milletvekillerine, aba
altından sopa göstermek. Buna işaret ettim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Herhangi bir sopa gösterilmesi söz konusu değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben öyle
değerlendiriyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla Meclisin çalışma
takvimiyle ilgili bir husustur, o kadar.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının sıralamasının yeniden düzenlenmesine; 91
ve 92 sıra sayılı kanun tekliflerinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Önergeler (Devam)
2.-
Antalya Milletvekili Aydın Özerin (2/897) esas numaralı 5774
Sayılı Başarılı Sporculara Aylık
Bağlanması ile Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/37)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/897) esas numaralı
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda bulunan kanun
teklifimin süresi içinde ilgili komisyonda gündeme
alınmadığı için ilgili kanun teklifimin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin İçtüzüğü madde 37ye göre doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim.
Aydın
Özer
Antalya
BAŞKAN Teklif sahibi olarak Antalya
Milletvekili Sayın Aydın Özere söz veriyorum.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYDIN ÖZER (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçen yıl temmuz ayında
Başkanlığa sunduğum tarihî yağlı
güreşlerimizde başpehlivan unvanı alan
sporcularımıza devlet sporcusu unvanı verilmesi konusundaki
kanun teklifim üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bilindiği üzere, ülkemizde yağlı
güreşler geleneksel ve kültürel bir miras özelliğini
taşıyor. Elmalı Yağlı Güreşlerinin bu yıl
667ncisi düzenlenecek. Örneğin, UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan
Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin bu yıl da
658incisi yapılıyor. Cuma günü Edirne Sarayiçinde 2.500e
yakın pehlivanımız kol bağlayacak, pazar günü de
başpehlivanlarımız belli olacak.
Değerli arkadaşlar, Koca Yusuflar,
Adalı Haliller, Kel Aliçolar gibi tarihî gururumuz, dünya şampiyonu
olmuş başpehlivanlarımızdan miras kalan ata sporumuz olan
yağlı güreşlere tarihsel bir anlamı ve özelliği
olmasından ötürü sadece güreşlerin yapıldığı
bölgeler değil, ülke genelindeki bütün insanlarımız ilgi
gösteriyor.
Yağlı güreşlerde rakiplerini yenerek
1inci olan ve başpehlivan unvanı alan sporcularımız da
tarihsel bir geleneğe imza atmaktadır. Bu sporcularımız
gençlere de örnek olmakta ve tarihsel değeri olan bir sporu özendirici
hâle getirmektedir. Dolayısıyla, hem tarihsel ve kültürel
mirasımıza sahip çıkmak hem de bu geleneğine, sporcularına
sahip çıkmak amacıyla, tarihî yağlı güreşlerimizde
başarı kazanan ve başpehlivan olan
sporcularımızın devlet sporcusu unvanıyla
onurlandırılmasını diliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün 17
başpehlivanımız var. Karamürselli Aydın Demir,
Bandırmalı Sabri Acar, Muğlalı Mehmet Güçlü, Denizlili
Hüseyin Çokal, Balıkesirli İbrahim Gümüş, Hataylı Recep
Kılıç, Balıkesirli Saffet Kayalı, Karamürselli Ahmet
Taşçı, Nallıhanlı Vedat Ergin, Antalyalı Hasan Tuna,
Ordulu Kenan Şimşek, Ordulu Recep Kara, Antalyalı Mehmet
Yeşil, Antalyalı Ali Gürbüz, Antalyalı İsmail Balaban,
Antalyalı Orhan Okul; buradan hepsini kutluyorum. Kendileri hayatta
olmayan ama eşleri yaşayan başpehlivan sayısıysa 6;
İzmirli Kara Ali Çelik, Babaeskili Nazmi Uzun, Denizlili Hasan Şahin,
Ordulu Davut Yılmaz, Antalyalı Cengiz Elbeye ve Antalyalı Recep
Gürbüz. Hepsinin mekânları cennet olsun. Buradan rahmetle, saygıyla
hepsini anıyorum.
Kısacası, şu anda devlet sporcusu
unvanı alabilecek olan toplam 23 sporcu bulunuyor. Şunun
altını çizmekte fayda var. Burada mesele, devlet sporcusu
unvanıyla gelecek haklardan ziyade, başarılı
sporcularımızın onurlandırılması meselesidir. Bu
sebeple, konuyla ilgili diğer partilerin olumlu bir tavır içinde
olduklarını gördük. Eğer biraz sonra bunu gündeme alıp
oylama durumuna getiremezsek -sporda şiddetle ilgili bir yasa gelecek
önümüzdeki günlerde önümüze- ben şunu istiyorum: Bütün grup başkan
vekillerimizle görüştüm, onların da yaklaşımları bu
konuda çok düzgün; partilerüstü bir mesele olsun, yani bir siyasi parti
meselesi olmaktan çıkaralım, bu pehlivanlarımıza sahip
çıkalım. Ortak bir önerge vererek önümüzdeki sporla ilgili
şiddet yasasının içerisine ortak bir önergeyle bunu koyalım
ve hep beraber, partilerüstü bir anlayışla bunu Meclisten geçirelim
diyorum.
Değerli arkadaşlar,
başpehlivanlarımızı devlet sporcusu unvanıyla
onurlandırmak için, bu tarihsel sporu yapanları teşvik etmek
için hepinizin katkısını ve desteğini beklediğimi
belirtmek isterim.
Allah pehlivanlarımıza derman versin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Amin.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, söz
alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Erkan Bey.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, siyasi parti gruplarının
Antalya Milletvekili Aydın Özerin (2/897) esas numaralı Kanun
Teklifiyle ilgili mutabakat sağlayarak konunun netleştirilmesinde
fayda mülahaza ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Antalya Milletvekili
arkadaşımız Sayın Aydın Özer Beyin ata sporumuz olan
yağlı güreşlerde ve Kırkpınarda şampiyon olmuş
sporculara devlet sporcusu unvanı verilmesine ilişkin bir kanun
teklifi söz konusu. Ben öncelikle Aydın Özer Beyi, Sayın
Milletvekilimizi tebrik ediyorum. Tabii, bu gruplar olarak bilhassa İç
Tüzük37ye göre yapılan görüşmelerde, -genel Meclisin teamülünde-
komisyonda da ele alınmadığı için pek mümkün olmuyor.
Ancak, önümüzdeki bu kanun görüşmelerinde, örnek veriyorum, mesela Sporda
Şiddetin Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi görüşmelerinde
yine gruplarla birlikte bir mutabakat sağlayarak bu hususu netleştirmekte
fayda olduğu mülahaza ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Altay
46.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın Antalya Milletvekili Aydın Özerin (2/897) esas
numaralı Kanun Teklifinin siyasi parti gruplarının
ittifakıyla Genel Kurul gündemine getirilmesi önerisinin memnuniyet verici
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Antalya
Milletvekilimiz Aydın Beyin İç Tüzük 37yle getirdiği
teklifinin Genel Kurulda partilerin siyasi mülahazalar ve kaygıları
nedeniyle geçemeyeceğini belki anlayışla
karşılarız ama Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Grup
Başkan Vekilinin önerisi -Aydın Beyin kanun teklifinin
müştereken bütün grupların ittifakıyla önümüzdeki günlerde
gündeme gelmesi beklenen sporda şiddete derç etmek ya da başka bir
yol bulmak, her neyse- bizim için memnuniyet vericidir. Biz güreşi ata
sporu olarak görüyoruz. Bu topraklarda Koca Yusuf ve Kurtdereli Mehmet Pehlivan
isimleri bütün dünyada bu kadar şöhret olmuşsa bizim bu sporculara
sahip çıkmamız lazım. Özelde de Kırkpınar
başpehlivanlarının devlet sporcusu olması, güreş
sporumuzun özendirilmesi ve gelişmesinde ve olimpiyatlarda yeni
madalyaların alınması noktasında da önemli bir teşvik
unsuru olacaktır. Bu vesileyle, sayın grup başkan vekilinden
gelen teklifi memnuniyetle kabul edeceğimizi beyan ve taahhüt ediyoruz
efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Türkkan.
47.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Antalya Milletvekili Aydın
Özerin (2/897) esas numaralı Kanun Teklifiyle ilgili Mecliste grubu
bulunan siyasi partilerin yapacağı çalışmaya İYİ
PARTİ Grubu olarak olumlu baktıklarına ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sayın milletvekilimizin bütün grupları
ziyaretinde ifade ettiği bu konu, gerçekten ata sporu güreşimiz için
de çok önem arz ediyor. İsmi geçen güreşçilerden ikisi benim de
milletvekilliğini yaptığım Kocaeliden, Karamürselden. Şu
anda hayatta olan en yaşlı başpehlivan Aydın Demir ve Ahmet
Taşçı, ikisi de gerçekten Türk sporuna gerçek anlamda hizmet
etmiş iki sporcu. Bakın, bu çok önemli. Sporcu kelimesinin
altına bir sürü şey sığıyor artık. Ahlaken, manen
kendini sporcu hisseden çok az kaldı. Bunlar gerçekten spora gönül
vermiş, Türk güreşine hizmet etmiş insanlar ve gidin, Karamürselde
onurlarıyla yaşıyorlar; belki çok zengin değiller ama hâlâ
çok saygın, çok güzel bir hayat yaşıyorlar hepimizin
imreneceği. Türk toplumu tarafından ciddi örnek alınması
gereken sporcular bunlar. Hayatta olanlar hayli fazla. Bu konuda Meclisin
yapacağı, Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin yapacağı
çalışmaya da biz İYİ PARTİ olarak olumlu
baktığımızı belirtmek istiyorum. Sayın
milletvekilimize de ayrıca teşekkür ediyorum, sağ olsun.
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
48.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Antalya
Milletvekili Aydın Özerin (2/897) esas numaralı Kanun Teklifiyle
ilgili Mecliste grubu bulunan siyasi partilerle birlikte düzenleme yapmayı
arzu ettiklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Antalya Milletvekili
Sayın Aydın Özerin ortaya koyduğu bu kanun teklifiyle ilgili
içerik olarak biz de kendisine teşekkür ediyoruz. Usul açısından
bu konuyla ilgili bir çalışma yapıldığı için, -bizim
tarafımızdan da bir çalışma yapılıyor malum-
bunun kapsamı vesair, daha farklı konulara ilişkin de
düzenlemeleri ihtiva eden bir çalışma yapılıyor. Bu manada,
bütün gruplarımızla hep beraber, inşallah, bu ata sporumuzu
yaşatan değerli şampiyonlarımıza, değerli
sporcularımıza gereken katkıyı vermek ve bütüncül bir
bakış açısıyla da bu çalışmadan da istifade
edilmek suretiyle bir düzenlemeyi hep beraber yapmayı arzu ediyoruz. Bu
sebeple, bu hususu da bilginize sunmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
49.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi içinde Antalya Milletvekili Aydın
Özerin (2/897) esas numaralı Kanun Teklifinin değerlendirilebileceğine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biz de Sayın Antalya Milletvekiliyle
yaptığımız görüşmede kendisinin teklifini
desteklediğimizi söylemiştik. Bu konu da sporda şiddetle ilgili
teklifi görüşürken bir maddeye dönüştürülebilir, birlikte
konuşabiliriz bunu.
Umarız bütün grupların bu konudaki olumlu
yaklaşımı sporda şiddet yasasının diğer
maddeleri için de geçerli olur ve o konuda herkesin ihtiyacı olan bir
sonucu hep birlikte ortaya çıkarabiliriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Filiz Hanım, söz mü istiyorsunuz?
50.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumunun ODTÜde yapılan Onur Yürüyüşünde
gözaltına alınan öğrencilerin burs ve kredilerini kestiğine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Evet, bir hususu dile getirmek için söz istemiştim Sayın
Başkan.
Gençlik ve Spor Bakanlığına
bağlı Kredi Yurtlar Kurumu, ODTÜ LGBTİ Onur Yürüyüşünde
gözaltına alınan öğrencilerin burs ve kredilerini kesmiş.
KYK, Ankara İl Emniyet Müdürlüğünün yazısı üzerine
gözaltına alınanların burs ve kredilerini kestiğini
öğrencilere yazdığı mektupla bildirdi.
Bir barışçıl gösteride bulunan
öğrencilerin burs ve kredilerini kesmek, gerçekten tıpkı
KHKlilere yapıldığı gibi onları açlıkla terbiye
etmeye çalışmak ve aslında toplum dışına, okul
dışına, eğitim dışına itmeye
çalışmaktır.
Herkese tek tip aileyi, yaşamı ve
düşünceyi dayatanlar, diğer yandan da gerçekten, Birleşmiş
Milletler raporuna da bakarak, evlerde işlenen kadın cinayetlerini de
görmek zorundadırlar.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun.
51.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, 4924 sayılı
Kanuna tabi çalışan sağlık personeline eş durumundan
nakil hakkı tanınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
657 sayılı Kanunun 4/B maddesi, kamuda
zaruri hâller için mali yılı geçmemek üzere geçici sözleşmeli
personel çalıştırılabileceğini öngörmektedir.
Maalesef, son yıllarda bu hüküm genelleştirilerek kamuda istihdam
yöntemi hâline gelmiştir. Diyanet, sağlık ve eğitim
birimlerinde bu şekilde yüz binlerce personel
çalıştırılmaktadır. Anayasamız, madde 41de,
devletin ailenin korunması yönünde tedbir almasını
emretmektedir. Diyanet personelinin aile bütünlüğüne özen gösteren, onlara
özel sektörde çalışan eşin yanına tayin hakkı veren
devletin, üç yıldır ayrı şehirlerde yaşamak zorunda
bırakılan sağlık çalışanlarının da aile
bütünlüğüne özen göstermesi eşit ve adil muamelenin gereğidir.
Bu bağlamda, acilen, 4924 sayılı Kanuna göre çalışan
sağlık çalışanlarına eş durumu nakil hakkı
getirilmesini istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ayhan Barut Bey
52.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Ukraynaya dil öğrenimi için giden
öğrencilerimize yaşatılan uygulamanın iki ülke
arasında varılan karşılıklı mutabakat sonucu olup
olmadığını, gerekli koşulları sağlayamayan
kaç Ukraynalı öğrencinin Türkiyeden gönderildiğini
öğrenmek istediğine ve Türk vatandaşlarına
yaşatılan mağduriyet konusunda Dışişleri
Bakanlığını sorumluluğa davet ettiğine
ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
geçtiğimiz hafta dil öğrenimi için öğrenci 2 arkadaş
Ukraynaya gidiyorlar. Öğrenciler aracı şirket üzerinden her
türlü iş ve işlemlerini tamamlayarak gerekli başvuruları
yapıyor, Ukraynaya varıyorlar. Ancak Ukrayna havaalanında
Ukrayna sınır birimi yetkilileri öğrencileri alıyor ve
öğrencilere çeşitli sorular yöneltiyor, gün sonunda öğrencilerin
cebindeki para miktarını soruyor ve olması gereken miktarda para
olmadığı gerekçesiyle içeri almıyorlar ve orada tutuyorlar.
Öğrencinin annesinin bize ulaşması üzerine
Dışişleri ve Ukrayna Konsolosluğumuz üzerinden
yaptığımız görüşmelerde bu tutumun son yıllarda
bir alışkanlık hâline geldiği ve
vatandaşlarımızın mağdur edildiği bilgilerine
ulaştım. Söz konusu uygulama Ukraynayla ilişkilerimizde
karşılıklı varılan bir mutabakat sonucu mudur? Öyleyse
ülkemiz için gerekli koşulları sağlamayan ve geri gönderilen kaç
Ukraynalı vatandaş olmuştur? Ukrayna makamlarınca Türk
vatandaşlarımıza yaşatılan bu mağduriyetlerin
giderilmesi için Dışişleri Bakanlığını
hassasiyetle sorumluluğa davet ediyorum.
BAŞKAN Gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
Komisyonlarda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen üyelikler için seçim
yapacağız.
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Güvenlik ve İstihbarat
Komisyonunda boş bulunan üyelik için Konya Milletvekili Ahmet Sorgun aday gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2.-
İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN İçişleri Komisyonunda
boş bulunan üyelik için Manisa Milletvekili Tamer Akkal aday
gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
96ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Kırklareli
Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 91 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylarınıza sunulacaktır.
Teklifin tümü üzerinde İYİ PARTİ
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan
konuşacaktır.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi hakkında söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teknik içeriği yoğun olan kanun
tekliflerinin yeterli süreler içerisinde tartışılması,
kamuoyunda gündeme getirilmesi gerekiyor. Yani bu kanunun yeterince
tartışıldığı söylenemez. Bayındırlık
Komisyonunda da arkadaşlar görüştüler ama ciddi anlamda
tartışılmadı. Aslında bu kanun düzenlemeler
açısından bazı kolaylıklar getiriyor ama buradaki esas
sıkıntı şu: Adalet ve Kalkınma Partisi daha önce
yaptığı yasal düzenlemelerle, kanunların altına
sığdırdığı birtakım maddelerle birtakım
çevrelerin bu kanundan fayda devşirmesine sebep oldu geçmiş dönemde.
Aslında, milletimizin bu kanun teklifiyle alakalı endişesi
bundan ibaret; yoksa, Türkiyede bazı sorun hâline gelen
tapulaştırma meselelerinin bu kanun teklifiyle beraber izale edilmesi
herkesin de hoşuna gider, bizim de hoşumuza gider ama milletten bu
endişeyi silmek için Adalet ve Kalkınma Partisinin kendini bir kere
check etmesi lazım. Herkesin ortak kanaati şu: Acaba gelen bu kanun
teklifiyle kime bir rant çekiliyor?
Mesela, ben buraya çıkarken birisi aradı
beni, dedi ki: İstanbulda -İstanbulluyum ama ben hiç bilmem- ciddi
anlamda, yurt dışında yaşayanlara dair kupon araziler ve
evler var. Bu yurt dışında tapulaştırma işlemi
sırasında verilen yetkilerde resim de kalkmış zaten. Acaba
birileri konuyor mu o terk edilen evlere? Yani bu şüphenin belirmesi için
toplumda daha önce yaptığınız işlere ait bu
istifhamın doğmuş olması lazım. Keşke bu noktaya
gelmemiş olsa yani millet bu Meclisten çıkan kanunda Bu, milletin
menfaatinedir, bu kanunla bu milletin hakları gözetilir, bu kanunla
kimsenin malına çökülmez, bu kanunla kimsenin malı birisine
peşkeş çekilmez. kanaatine sahip olmuş olsa ama maalesef o
noktada değiliz.
Adalet ve Kalkınma Partisi, on yedi sene
Tabii, bir de çok uzun bir süre, on yedi senede insanlar ciddi anlamda bir efor
kaybeder, geriye gider ama bu geriye gidiş sizde çok fazla oldu, bunu da
kabullenmek lazım. Yani, geçmiş zamanlarda da iktidarlar süre
uzadıkça güven meselesinde sıkıntı yaşadılar. On
yedi sene çok uzun bir süre ama güven meselesinin aşağı
düşüşü de çok fazla hızlı oldu yani yerlerde sürünüyor,
yerle yeksan oldu. Umarım, Türkiye bu meseleyi de aşmış
olur.
Ben, bu arada, bu kanun teklifine girmeden evvel bir
şeyi hatırlatmak istiyorum: Sayın
Cumhurbaşkanımız Doğu Türkistan meselesinin de Türkiyeyi
en çok meşgul ettiği bir dönemde Çinde. Çinde, Türkiye-Çin
arasında ciddi anlamda ticari anlaşmalar yaptığı
söyleniyor, henüz görmedik anlaşmaları, görünce ayrıca fikrimizi
söyleriz ama Türkiye'nin şu ekonomik krizinde yapılacak her türlü
ticari anlaşmanın Türk kamuoyunda mutlaka
karşılığı vardır, bu konuda biz de destekleriz,
alkışlarız ama aynı Sayın
Cumhurbaşkanının Çine gitmişken orada sadece maddi ve
ekonomik kaygılarla Doğu Türkistanda yaşanan zulme tek kelime
dahi etmemesi Türk kamuoyunu ciddi anlamda üzmektedir. Hatta troller
vasıtasıyla bize de yazılıyor, Siz, Türkiye'nin
gelişmesini istemiyorsunuz, Doğu Türkistan meselesini ortaya
koyuyorsunuz. Doğu Türkistan meselesini biz ortaya koymuyoruz ki,
Doğu Türkistanda zulüm var, zulmü yapan Çin, biz sadece seslendiriyoruz.
Onların yüzü sadece Türkiye'ye dönük. Türkiye'ye dönük olunca Türkiye'den
de bir ses bekliyorlar. Hatta Çine kadar gelen Cumhurbaşkanından
Doğu Türkistan Türklerinin bu kamplarda uğradığı
zulümle ilgili iki tane cümle duymak istiyorlar. Onu duyamayınca bu yüz
asılıyor, umutsuzluğa kapılıyor.
Doğu Türkistan Türklerinin rahmetli lideri
İsa Yusuf Efendiyi geçtiğimiz günlerde burada andık hep
beraber, Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekili de andı,
iyi güzel de anmak yetmiyor ki. İsa Yusuf Efendinin torunları
şu anda Doğu Türkistanda, İsa Yusuf Efendinin akrabaları
şu anda Doğu Türkistanda kampta, birçok Türk aydını
Doğu Türkistanda kampta. 1 milyon kişinin olduğu söyleniyor o
kampta. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bu konuyla ilgili tek bir
kelime dahi etmeden dönerse Türkiye'de ciddi bir erozyona uğrar
insanların fikrî hassasiyetleri.
Burada yaşayan Doğu Türkistan kökenli çok
insan var, sizlere de oy vermiş insanlar bunların önemli bir
kısmı, onların da hassasiyetleri var, onları da
düşünün. Bizim söylediklerimizin dışında, size oy
vermiş olan Türkiye'deki Doğu Türkistandan gelmiş Türkleri de
düşünün. Bu konuda sizleri hassas olmaya davet ediyorum, Sayın
Cumhurbaşkanına bu konuyu iletmenizi istiyorum.
Ben bir konudan daha bahsetmek istiyorum:
Geçtiğimiz gün bir avukat arkadaşım, iki yıldır devam
eden bir boşanma davasının sonucuna geldi, karar bekliyor.
Yaklaşık yirmi beş yıllık evli bir çift,
boşanmaya karar vermişler, keşke devam etse, çoluk var çocuk
var. Karar beklerken hâkim iki yıl sonra müracaat etmek üzere boşanma
kararını reddetmiş. Ya, diyorlar ki: Biz yirmi beş
yıllık evliyiz. Yani yeni evli olur, bir hışımla giderler,
evlilik müessesesini dağıtırlar, duygusal bağlamda böyle
bir karar alırlar, hâkimin böyle bir karar vermesi mümkün ama hayır,
bunlar yirmi beş yıllık evli. Karar verildikten sonra avukat
arkadaşım soruyor Hâkim bey, böyle bir karar olur mu? Yirmi beş
yıllık evli bunlar, iki yıldır da devam ediyor, bütün
meselede savunmalar bitti, deliller ortaya konuldu, şahitler dinlendi.
diyor. Ya, bize Ankaradan gelen bir talimat var. Boşanma
sayısı o kadar çok arttı ki boşanmaların önüne
geçmemiz lazım. Dolayısıyla böyle bir karar veriyoruz.
demiş. Bakın, boşanmalar niye artar bir toplumda? En büyük
sebebi ekonomi, ekonomik saiklerle artıyor. Türk toplumunda aile
yapısını bozan, boşanma kararlarının verilmesine
sebep olan nedenler, aşağıya gittiğinizde, ekonomik
saikler. İnsanlar ekonomik açıdan sıkıntıya
girdiği zaman ev çatırdamaya başlıyor maalesef. Keşke
olmasa ama böyle bir gerçek de var. Boşanmalar artıyor, sebebini de
biraz evvel ifade ettim. Ekonomik kriz, Türk toplumunun aile
yapısını da bu şekilde bozmaya başladı.
Ekonomik krizden bahsederken bir şeyi de
-yiğidin hakkını teslim etmek lazım- söylemek istiyorum.
Bozulan bu piyasalarda kamu bankalarının tutumunu önemsiyorum ve
ciddi anlamda da takdir ediyorum. Bu piyasalarda kamu bankalarının
piyasayı tutucu birtakım etkileri olmasa piyasalar çok daha fazla
bozulur. Burada, özellikle Ziraat Bankası piyasadaki likit
arzının dönmesinde ciddi katkı sunuyor; üreticiye sunuyor,
sanayiciye sunuyor, tüccara sunuyor; yeni KGF kredileri getirmiş. Ama
keşke özel bankalar da kamu bankalarının güvendiği kadar
Türkiyeye güvenmiş olsalar. ING Bank, HSBC Bank filan, bunları
kastetmiyorum. Bunlar yabancı sermaye, olabilir yani ama sermayesi Türk
sermayesi olan özel bankalar maalesef Türkiyeye güvenmiyorlar. Bu da ciddi
anlamda piyasadaki krizi körükleyen bir sebep oluyor. Bu konuda, biraz evvel de
ifade ettim, kamu bankalarının tutumunu takdirle izlediğimizi
buradan belirtmek istiyorum.
Geçtiğimiz gün tam bir yıl oldu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçeli.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerken Sayın
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere herkesin savunduğu bir
şey vardı: Göreceksiniz, ekonomi çok daha güzel olacak.
İnsanların bu ekonomik sıkıntıda en çok dikkatini
çeken slogan da o oldu. Doğrudur, normaldir. Yani insan ailesinde
birtakım ekonomik sıkıntılar başlarken diğer
sosyal problemleri bir kenara bırakıp bu ekonomi açısından
söylenen laflara kulak kesiliyor.
Ama, bakınız, ben size Türkiye
Cumhuriyetinin 24 Haziran 2018den itibaren yani resmî olarak
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş
yaptıktan sonraki bir yılını hatırlatmak istiyorum.
Sistemin çarpıklıkları ve işlevsizliği üzerine
yoğun eleştiriler yapılmasına rağmen geri adım
atılmadı ve tek adam rejimi maalesef yürürlüğe girdi.
Sağlam bir ekonominin olmazsa olmazlarından hukukun üstünlüğü,
yargının bağımsızlığı, kuvvetler
ayrılığı, kurumların
bağımsızlığı gibi kavramlar zedelendi, ekonomi
çevrelerinde bunlar ciddi endişeyle karşılandı. Nitekim 24
Hazirandan sonra özellikle iç siyasette yaşanan yozlaşma, hukuksuzluk
ve kurumlar üzerinde iktidar baskısı ile dış siyasetteki
faktörler bir araya gelince ekonomi verilerinin neredeyse tamamında önemli
bir ölçüde gerileme yaşandı. Hani Cumhurbaşkanı diyordu ya:
Dolar düşecek, petrol düşecek, hayat ucuzlayacak. vesair
Ben size
birkaç rakam vereceğim şimdi. Yani seçimler öncesinde bu yeni
sistemin Türkiye ekonomisini uçuşa geçireceği söylenirken
sonuçların tam tersi gerçekleştiğini göreceksiniz ben bu
rakamları verdikten sonra. Özellikle kuvvetler
ayrılığının uygulamada ortadan kalkması
ekonomideki güveni zamanla aşağı doğru çekti. Yabancı
yatırımlara oldukça ihtiyaç duyan ekonomimiz, demokrasiden
uzaklaşma görüntüsü verilince daha çok yara aldı, bu da
piyasaları çok olumsuz etkiledi. Yerli ve yabancı yatırımcıların
güven ortamı olmadan yatırım yapmadığı
aşikârken bu güveni zedeleyecek hemen her etmenin bir arada meydana
geldiği görüldü. Yeni sistemde henüz altı ay dolmadan ekonomi ciddi
anlamda küçülmeye başladı. Türkiye ekonomisi 2018in son
çeyreğinde yüzde 3 küçülmeyle karşı karşıya
kaldı, bunu 2019un ilk çeyreğinde yüzde 2,6 küçülme takip etti.
Ekonomimiz resmen resesyona girdi. Bu süreç tabii ki sadece bu rakamlardan
ibaret kalmadı, diğer ekonomik göstergeler de ciddi anlamda bozuldu.
Mesela, dolar kuru 24 Hazirandan önce 4,73lerde seyrederken 2018in yaz sonunda
aniden yükselmiş, dolar kademeli olarak sonra aşağı
inmiş ve bugün itibarıyla 5,79 seviyelerinde seyrediyor. Döviz
kurlarındaki artış yüzde 22 olmuş. Enflasyon oranı
2018 sonunda yüzde 20,36ya çıkmış, daha sonra hafifçe bir
gerileme seyretmesine rağmen, hâlen yüzde 18 seviyesinde devam etmekte.
İşsizlik yüzde 10 seviyelerinden yüzde 14ün üzerine çıkarak
yüzde 40lık bir artış göstermiş. Son açıklanan
verilere göre, bir yılda işsiz sayısı 1 milyon 334 bin
kişi artmış. Bütçe açığı
karşılaştırmasında ise çok ciddi bir artışla
karşılaşıyoruz. Bütçe açığı 2,7 milyar
lirayken yüzde 548 artış göstermiş, 12,1 milyar liraya
çıkmış. Cari açığımız azalmış görünmekle
beraber, bunun aslında artan döviz kuruyla birlikte, azalan
ithalatımızla ve resesyonla ilişkili olduğunu da
unutmayın. Kredi iflas takas primimiz -bakın, bu çok önemli- 317den
458e çıkmış yani kredi alırken ödediğimiz sigorta
primi yaklaşık yüzde 40 oranında artmış.
Ekonomideki kötü gidişin reel sektörü kredi
faizleriyle olumsuz etkilemesi de kaçınılmaz olacaktır bundan
sonra. Ticari krediler için üç yıllık maliyet daha önce yüzde
16,67ydi, şu anda yıllık 27,6ya çıkmış. Konut
kredilerindeki artış neredeyse yüzde 100 olmakla birlikte, bu durum
inşaat sektörünün derin yaralar almasına ve büyük şirketlerin
dahi iflasına yol açmaktadır. Şu anda isim vermek istemiyorum
yani ticari suç olur bu aynı zamanda, şirketleri de
sıkıntıya koyar ama kamuoyunda çok bilinen ilk 5 tane
inşaat şirketi yazın, bankalar tarafından yüzdürülüyor,
aslında hepsi de iflas etmiş durumda. Yani Hükûmet ve bankalar biraz
elini çekmiş olsa hiçbirinin ayakta durma şansı yok.
2019un ilk beş ayında otomotiv
satışı geçen yıla göre yüzde 50 azalmış.
Taşıt kredi faizleri yüzde 15ten yüzde 29a çıkmış.
Hâl böyle olunca kimsenin taşıt alması mümkün değil.
Hemen hemen tüm makroekonomik göstergelerdeki bu
bozulmaların ortak sebebi, daha önce belirttiğim gibi, kuvvetler
ayrılığı, bağımsız yargı ve hukukun
üstünlüğü gibi ilkelerden uzaklaşılması olarak
özetlenebilir.
Ekonominin konuşulduğu her yerde
Türkiye'nin iç ve dış borcu konuşulur. 450 milyar doları
artık bugün liseye giden öğrenci bile biliyor. Türkiye'nin borcu ne
kadar? 450 milyar dolar ağabey. diyor, herkes öğrenmiş, ekonomi
bu kadar çok konuşuluyor. Aslında bu rakam çok mu büyük? 82 milyon
nüfusu olan, bu kadar büyük bir üretim kapasitesi olan bir ülke için asla büyük
bir rakam değil. Yani makroekonomik düzeyde ekonomiyi ele
alırsanız 450 milyar dolar dış ve iç borç
toplamının Türkiye gibi bir ülke için çok büyük bir rakam olmadığını
söylemek mümkün. Ama esas sorun nerede biliyor musunuz? Esas sorun, bunun izale
edilmesi için gerekli olan hukuki düzenlemelerin hiçbirisi
yapılmıyor. Hep buradan bağırıyoruz, arkadaşlar,
toplumu, siyaseti, yazanı, çizeni, muhalifi baskı altında tutarak,
tehdit ederek, hapse atarak, bu toplumda birliği sağlayamadan
ekonomiyi düzeltmeniz mümkün olmayacaktır. Ne yaparsanız yapın,
isterseniz Mehmet Şimşeke iki yıllık
yaptığı o sözleşmeyi bozdurun, ikna edin, getirin, yine
yapamayacaktır; Ali Babacanı partiyi kurmaktan vazgeçirin, getirin,
yine yapamayacaktır çünkü çözüm kişilerde değil, çözüm sistemde.
Yani burada herhangi birisinin kalkıp bir Süpermen gibi
davranmasını beklemiyoruz, öyle bir adama da ihtiyaç yok. Sistemi
kurmakta problem yaşıyorsunuz, sistemin esası,
sıkıntısı, hukuku yok sayıyorsunuz. Tek adam rejiminin
Türkiyeye verdiği en büyük yara da bu oldu, hukuk meselesini ortadan
kaldırdınız. Bakın, iddia ediyorum, en yakınlarınızın
başına dahi bir sıkıntı gelse adalete güvenmekte
zorluk çekeceksiniz, mutlaka kendi iktidar çevrenizden bir tanıdık
arayacaksınız. Böyle bir sistemi idame ettirmek mümkün değildir.
Bu sistem içerisinde ekonominin düzelmesini de beklemek mümkün değildir.
Türkiye bu sıkıntıyla beraber, esas,
bütçe açığında büyük problem yaşayacaktır. Bütçe
açığını nasıl izale edebilirsiniz? İsmail
Tatlıoğlu Hocam var, ekonomiyi onun karşısında
anlatmak zor ama ben de piyasanın içinde olan bir adam olarak söylüyorum,
burada iyi ekonomistler var gerçekten ama şöyle bir hadise var: Bakın,
ya para bulacaksınız
Bu sistemde para bulmak mümkün değil,
yatırım gelmiyor. Dış piyasalardan para
borçlandığınız zaman bu kredi risk primiyle çok ciddi
faizlerle borçlanacaksınız. Daha kolayı var, siz onu
yapacaksınız, milletten dolaylı vergi alacaksınız.
Nitekim, Sayın Berat Albayrak söylemişti Haziran sonu
itibarıyla muafiyet ve teşviklerin önemli bir kısmını
kaldıracağız. dedi. Niye? Bütçenin paraya ihtiyacı var.
Bütçe açığı şu anda, altı ayda bir yıllık
meseleyi aştı yani bir yılın sonunda gelmesi gereken
noktayı bile aştı. Bütçe açığı sonraki altı
ayda çok daha fazla çoğalacak. Alacağınız vergileri
çoğaltacaksınız, muafiyetleri ortadan
kaldıracaksınız, konutlardaki yüzde 8 olan, yüzde 1e
indirdiğiniz KDV oranını artıracaksınız,
diğer dolaylı vergileri artıracaksınız, petrole,
benzine, mazota yansıtmadığınız ÖTVyi -zamlar geldi
ÖTVden karşıladınız- millete
yansıtacaksınız. Bu pahalılıkla beraber ülke gittikçe
fukaralığa ve yokluğa mahkûm olacak. Üzülüyorum bunu söylerken.
Bizim bir başka ülkemiz yok. Benim bir başka ülkede
vatandaşlığım yok, başka bir ülkede tek bir
taşım yok, başka bir ülkede şirketim yok. Ben
buradayım. Ben bir de son göç haritasını tamamlamış
bir adamım ya. Bundan başka gidecek yerim de yok. Bu ülke bizim.
Ama bir şey söylemek istiyorum, Türkiye'nin çok
önemli bir fabrikası var ve her ilde var o fabrika, biliyor musunuz, her
ilde, her ilçede, her köyde o fabrika var. Türkiye'nin toprağı var.
Türkiye'nin o fabrikada çalışacak makineleri var. Niye? Genç nüfusu
var, çalışacak, dinamik bir genç nüfusumuz var. Gelin,
tarımı bu ehil olmayan ellerden kurtarın, Türkiyede çok ciddi
bir tarım makroekonomik planı yapın, insanları yerinde
istihdam edin, ekin, biçin, üretin, satalım, Türkiye kendi kendine
kalkınsın, hiç kimseye de muhtaç olmasın. Fabrika hazır,
makine hazır. Bunu devreye alabilecek, bunu sisteme alabilecek ciddi bir
vizyona ihtiyacı var. Sadece ve sadece soyadı Pakdemirli diye bir
patates fabrikasının mümessilini getirirseniz, patatesi,
soğanı 10 liradan alır bu millet. Yapmayın ya. Bu işe
geniş bir makro plan yapın. Bu işe ehil bir sürü kadroları
var Türkiyenin, sizin partinizde olabilir, olmayabilir, bunu yapacak çok genç,
çok çalışkan beyinler var. Güzel bir makro tarım planı
yapın, Türkiyenin -dediğim gibi- en önemli fabrikaları
tarım arazileri, en önemli makineleri genç nüfustur. Bunları devreye
soktuğunuz zaman hiçbir dövize de ihtiyacınız yok bunları
çalıştırmak için, hiçbir ilave yatırıma da ihtiyacınız
yok. Bunu hayata geçirdiğimiz zaman Türkiye beş sene sonra dünyaya
meydan okuyabilecek güce gelebilir. Hatırlayın Brezilyayı,
batan bir ekonomiyi sadece tarımla kaldırdı. El Turco diye -kendisinin,
cesaretinden dolayı, öyle çağrılmasını isteyen- bir
Merkez Bankası Başkanı getirdiler, ülkesine şunu tavsiye
etti: Balkondaki saksılarınıza dahi ekin. On sene sonra, o
iflas etmiş Brezilya ekonomisi, şu anda dünyada en çok tarım
ürünü ihraç eden ilk 10 ülkeden birisi oldu, şu anda da gelişmekte
olan ülkelerin arasında 1inci sıraya yerleşti. Böyle bir
fırsat bizim önümüzde var ama siz içeride birileriyle didişmekten,
birilerine iftira atmaktan, birilerine kumpas kurmaktan doğru bir şey
düşünmeye fırsat bulamıyorsunuz. Enerjinizi bu işlere
yatırırsanız inanıyorum ki becerebilirsiniz, biz de destek
oluruz. Netice itibarıyla kurtarılacak olan bu ülke,
kurtarılacak olan bu ülkenin insanı yani bizim insanımız,
sizin insanınız, biz yanınızda dururuz ama sadece
aklınız kumpasa, iftiraya çalışırsa bu işleri
düşünemezsiniz. Onlardan uzaklaşın, 2002de
çıktığınız felsefeye geri dönün, Hakka hizmet halka
hizmet. deyin. Şimdi sadece kendinize hizmeti Hakka hizmet olarak kabul
ediyorsunuz. Kendinizden olmayan insanların nefes alması bile
zorunuza gidiyor, bırakın yaşaması, nefes alması bile
ağırınıza gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Yani oy vermeyenleri
düşman gibi gören, size oy vermeyenleri düşman gibi gören şu
zihniyetten vazgeçin. Şu anda yönettiğiniz ülke 82 milyon nüfusuyla,
hepsi de sizin gözünüze bakıyor. Onlara düşman gibi davranmaktan
vazgeçin, daha çok kucaklayın, daha sıcak söylemlerde bulunun.
İtmeyin, küfür etmeyin, hakaret etmeyin, bu kadar tavsiye size yeter.
Hayırlı günler diliyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
53.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın 91 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, sözlerini bitirirken Sayın Grup
Başkan Vekili İtmeyin. Hakaret etmeyin. İftira
atmayın. Kumpas kurmayın. Düşmanlık yapmayın.
gibi birtakım cümlelerle, aslında bütün olumsuz kelimeleri bir araya
getirmek suretiyle bir torbaya bağlayıp, bir söz söyleyip oradan
kendi yerine geçti. Ancak bunun hakikatle alakası yok, bizimle
alakası yok. Yani bunlar, iftira, düşmanca tavır, kumpas kurmak
vesaire...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben ortaya attım,
nasibini bulan alır arkadaş, ne yapayım yani.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, biraz evvel tartışma
yaşadık değil mi hep beraber? Herkes siyasi eleştirileri
ortaya koyabilir ancak bir önceki oturumda ahlak meselesiyle ilgili
birtakım hususlara hep beraber temas etmiştik ama ne çabuk unutuldu
bu temiz dil? Bu temiz dil ne çabuk unutuldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel ben bütün gruplara bir çağrıda
bulunurken, bir temel düzenlemeyi ortaya koyarken birtakım
rahatsızlıklar duyuldu. Bu temiz dil muhatabımızdan talep
edilirken kendi nefsimiz de dâhil olmak üzere hepimiz bu temiz dili kullanmak
mecburiyetinde değil miyiz? Bunu yüce Meclisin ve milletin takdirine
sunuyor ve bu konudaki bütün suçlamaları reddediyorum; bunu ifade
ediyorum.
Diğer hususlarla ilgili de şunu ifade
etmek isterim: Biz hakikaten Yeni Ekonomi Programıyla milletimizin
hayatını kolaylaştırmaya, refahını
artırmaya, özgürlüğünü genişletmeye, güvenliğini
sağlamaya ilişkin o irademizi dün de bugün de yarın da ilelebet
bu millet için, bu devlet için payidar kılacağız, bundan hiç
kimsenin şüphesi olmasın.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91)
(Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Baki Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanunlar itibarıyla Tapu Kanunu, İmar
Kanunu, Medeni Kanun, Hazine Taşınmazları Hakkındaki Kanun,
Toprak Koruma Kanunu, afet riski altındaki yapıların kentsel
dönüşümü ve 2/B ve hazine taşınmazlarının
satışına ilişkin ve kat mülkiyetini ilgilendiren mevzularla
alakalı olarak bir düzenleme yapıyoruz. İmar
barışının yapılar hakkında getirmiş
olduğu düzenlemeyle imar barışına konu olan binalar ve
gayrimenkuller arasındaki ilişkiyi sağlayan düzenlemeleri
içermektedir.
Bu çerçevede, teklifte getirilen düzenlemeler ana
hatlarıyla şu şekildedir: Tapu uygulamalarıyla bürokrasi ve
kırtasiyeciliğin azaltılması, teknolojik gelişmeler
sonucu işlevsiz hâlde bulunan uygulamaların
kaldırılmasıyla yurt içinde ve yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın tapu işlemlerine
hız kazandırılması amaçlanmaktadır. Süresini dolduran
ipoteklerin malikin talebiyle terkini sağlanarak tapu sicilinin düzenli
tutulmasına katkı sağlanması hedeflenmektedir. 634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda yapılan değişiklikle
maliklerin tapuları ile oturdukları bağımsız bölüm
numaralarının çeşitli hatalar nedeniyle farklı olması
durumlarında bunların düzeltilmesi yoluna gidilerek yaşanan
sıkıntıların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Mülkiyet
hakkının doğurduğu sonuçlar çerçevesinde vatandaşlarımızın
mağduriyetini gidermek ve uygulamada karşılaşılan
sorunlara çözüm getirebilmek amacıyla 3194 sayılı İmar
Kanununda çeşitli düzenlemelerin hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır.
Parselasyon planlarının nasıl yapılacağı
konusunda netlik ve açıklık getirilmesi suretiyle uzun
yıllardır devam eden mülkiyet sıkıntıları ve
çarpık yapılaşma hususunun çözüme kavuşturulması
hedeflenmektedir. Mülkiyetin sorunlu olduğu ve mahkemelerce dahi
çözülemediğinden karmaşık hâle gelen problemlere yönelik
düzenleme yapılarak uzun yıllardır süregelen problemlerin
çözümlenmesi hedeflenmektedir. Hazineye ait taşınmazlar ile
tarım arazilerinin satışında uygulama birliğinin
sağlanması ve çeşitli nedenlerle haklarından yararlanamayan
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi
amaçlanmaktadır. 6306 sayılı Kanunda öngörülen
değişikliklerle, özellikle yıkılacak derecede riskli olan
yapıların bulunduğu alanlarda, kendiliğinden çöken veya
zeminin kayması, heyelan, yangın gibi afetler veya patlama gibi
olaylar neticesinde ağır hasar gören veya hasar görme riski bulunan
yapıların bulunduğu alanlarda dönüşüm
uygulamalarının ivedilikle yapılabilmesi için düzenleme
yapılmakta ve bu suretle vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğinin korunması, uygulamada yaşanan problemlerin
çözülmesi ve zaman kaybının önlenmesi hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarıyı
maddeleriyle ele aldığımız zaman, 1inci maddeyle,
taşınmazın mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerde,
tarafların farklı tapu müdürlükleri veya yurt dışı
teşkilatında bulunmaları hâlinde, taraf iradelerinin resmî
görevliler tarafından ayrı ayrı alınarak sözleşmelerin
tamamlanabilmesine ve bu uygulamaya ilişkin usul ve esasların
yönetmelikte belirtilmesine imkân sağlanmıştır. Burada
işlemlerin kolaylaştırılması ve vatandaşların,
Türkiyenin herhangi bir yerinden, alıcı ve satıcı bir
araya gelmeden veya yurt dışından satışını
yapabilmesi olumlu bir gelişmedir. Yalnız burada, para transferi ve
sahteciliğin de önüne geçilmesi için düzenleme
yapılmalıdır. Şu anda belirli bölgelerde uygulanan takas
bank modeli devlet bankalarında da uygulanmalıdır. Vatandaşların
tapudaki işlemler sırasında satıcının
Parayı aldın mı? sorusuna, alıcının da
Parayı verdin mi? sorusuna cevap vermekte zorlandığı
işlemler yapılmaktadır. Çünkü özellikle büyük
satışlarda, yüklü meblağdaki paraların bankalar eliyle
ödenmesi gerekmektedir. Burada -takas bank modeliyle uygulanan yöntem- devlet
bankalarına tapu kadastro bilgi sisteminin açılarak alıcı
ve satıcının işlemden önce gidip bankada beyan vermesi, bu
paranın bankanın hesabında bloke edilmesi, tescil
işleminden sonra da, tapu devri yapıldıktan sonra da bankadaki
memurun bunu sistemden görerek veya tapunun kendisine ibraz edilmesiyle
satıcının hesabına para geçmesi sonucunda buradaki birçok
mağduriyetin önüne geçilebilecektir. Maddeler üzerinde görüşme
yapılırken bu hususun mutlaka dikkate alınmasını talep
ediyorum.
2nci maddeyle, tapu kayıtlarındaki hisse
hatalarının düzeltilebilmesi amacıyla düzenleme
yapılabilmektedir. Bu kapsamda, hataların oluşum nedenleri
belirlenerek sınırlandırma yapılmakta ve hatalı
hisselerin malikleri ile ayni ve şahsi hak lehtarlarına hatanın
nedenleri ile düzeltme sonrası oluşacak tabloya ilişkin
bilgilendirici tebligat yapılması öngörülmektedir. Burada,
düzeltilecek hataların çoğunluğu maddi hatalardır. Tabii,
burada, hata düzeltilmeden yapılan işlemlerde bugüne kadar her zaman
mağduriyet olmuştur; düzeltme yapılmadığı süre
içerisinde de özellikle hisseli satışlarda vatandaşların
aldığı tapu miktarı tapusunda yazan miktardan az ya da çok
olabilmektedir, buradan da birçok mağduriyet ortaya çıkmaktadır.
Burada, tabii, tebligat sırasında yaşanan en büyük sorun,
taraflara ulaşılamaması, tarafların adreslerinde
bulunamaması ve bundan dolayı zamanın çok uzaması. Bu
düzenleme sırasında TC kimliğinden veya Nüfus Kayıt
Sisteminden ya da yurt dışı temsilciliklerinden adrese
ulaşılamaması durumunda -zaten maddi hatta, maddi hatalar
oradaki işlem yapan memurun yaptığı hatalardan
kaynaklanıyor- tapu müdürlüğünün bunu resen düzeltmesine mutlaka
imkân tanınmalıdır.
3üncü maddeyle, kanun teklifinin 19uncu maddesiyle
ipotek şerhlerinin malikin talebi üzerine tapu müdürlüklerince terkin
edilmesine ilişkin olarak Türk Medeni Kanununun 883üncü maddesine hüküm
eklenmektedir. Maddeyle, söz konusu hükmün yürürlüğe girmesinden önce
tesis edilmiş ve süresini doldurmuş olan ipotekler hakkında
geçiş hükmü düzenlenerek hak kaybının oluşmasının
engellenmesi amaçlanmaktadır. Yalnız burada, ipotekler terkin
edilirken çok eski tarihli, 1950 yılından, 1960 yılından
kalan haciz veya parseller üzerine konulan, uygulaması olmayan veya bugüne
kadar uygulanmamış olan kamulaştırma şerhlerinin de
vatandaşların tapusundan kaldırılması gerekmektedir;
bunun üzerinde de ciddi mağduriyetler vardır. Devlet Su
İşleri, Karayolları veya başka bir kurum
vatandaşın bir parselinin üzerine kamulaştırma şerhi
koyuyor, aradan yirmi yıl geçiyor, kamulaştırma
yapılmıyor ama vatandaş bu tapusuyla gidip ipotek veremiyor,
kredi kullanamıyor, herhangi bir işlem yapacağı zaman
sıkıntı yaşıyor. Bu madde görüşülürken mutlaka
bunlar da göz önüne alınmalıdır.
4üncü maddeyle Tapu Kanununun işlevsiz hâlde
bulunan ve uygulanmayan 22nci maddesi ve tapu işlemlerine fotoğraf
yapıştırılmasını düzenleyen 27nci maddesinin
bürokrasinin ve kırtasiyeciliğin azaltılması adına
yürürlükten kaldırılması amaçlanmaktadır. Yani tapu
işlemlerinde fotoğraf istenmeyecek. Nasılsa tapudaki memur
sistemden nüfustaki bilgilere ve alıcının,
satıcının fotoğrafına ulaşabiliyor. Yalnız
burada yine sahteciliğin önüne geçilmesi adına -belki parmak izi
uygulaması maliyet açısından biraz fazla olacak, bine yakın
tapu müdürlüğü var ama- hastanelerde uygulanan el okuma sisteminin
sahteciliği yüzde yüz önleyeceğini biliyorum ve bunun mutlaka
uygulamaya konulması tapu müdürlüklerinde yapılacak işlemlerde
hataları sıfıra indirecektir. Basit bir sistemdir, uygulanabilir
bir sistemdir. Sadece el okuma yöntemiyle alıcının ve
satıcının bilgileri kaydedilecek sisteme ve bu sayede de sahte
satışların
Çünkü şimdi, alıcı ve
satıcı karşı karşıya gelemeyeceği için
tapudaki memurun belki kontrol amacıyla o bilgileri de tam yapamaması
mümkün olacaktır. El okuma sisteminin uygulanmasını talep
ediyorum.
5inci maddeyle de hatalı blok ve
bağımsız bölüm numaralarının daha kolay ve külfetsiz
bir şekilde düzeltilebilmesi
Çünkü birçok vatandaşın özellikle
sitelerde, çok katlı binaların bulunduğu yerde oturduğu
bağımsız bölüm ayrı, kullandığı daire
ayrı. Herkes bunu biliyor. Daha sonradan bir şekilde ipotek, kredi
kullanılırken bunun farkına varıyorlar. Vatandaşlar
özellikle eski kurulan kat irtifaklarında, yirmi otuz yıl önce
aldığı yerlerde yanlış tapu almışlar, belki
numarataj sistemi farklı ve yanlış yapılmış.
Bunun düzeltilmesi genelgeyle yapılıyordu ama genelgede orada oturan
vatandaşların tamamının rızası gerekiyordu.
Burada tamamının oy birliği yerine, salt çoğunluğun
imzasıyla bu işlemler yapılabilecek. Zaten burada Tapu ve
Kadastro Müdürlüğünün ya da LİHKAP bürolarının yetkilileri
gidip yerinde tespit edecekler. Herkes bunu, buradaki
yanlışlıkları biliyor. Yalnız bazı sitelerde -bize
aktarılan bilgilere göre- sadece aynı parsel içerisindeki
bağımsız bölümlerde değil, aynı site içinde olup
birden çok parselin bulunduğu sitelerde yanlışlıklara
rastlanabilmektedir. Burada sadece aynı parseldeki değil, komşu
parseldeki yanlışlıklar da aynı düzenleme içerisinde
düzeltilebilmelidir. Yine burada da salt çoğunluğun imzası,
kadastro müdürlüğünün ve LİHKAP bürolarının tespitiyle bu
hatalar giderilebilmeli, vatandaş kendi tapusunun bulunduğu yere daha
az masrafla geçebilmelidir. Aksi takdirde zaten oy birliği
sağlanması mümkün olmuyor, birçok vatandaşa -ölüm, miras veya
başka problemler dolayısıyla- ulaşılamamasından
bu sorun çözülemiyor.
Yine 6ncı maddeyle Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 25inci maddesi ve 3194 sayılı
İmar Kanununun 8inci maddesinde düzenleme yapılarak tarım
arazilerinin tarım dışı amaçla
kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Yalnız burada bugün milyonlarca vatandaşımızın
karşılaşacağı en büyük sorun şudur: İmar
barışıyla ilk başta, biz, Türkiye'deki tarım
arazisine, meraya ya da 2/B arazilerine, hazine arazilerine bina yapan
vatandaşlara imar affından başvuru hakkı tanıdık
arazinin ne olduğuna bakılmaksızın. Bu vatandaşlar
başvurularını yaptılar, yapı kayıt belgelerini de
aldılar. 17 aralık tarihine kadar da bunun cins tashihini yaptırma
şansına da sahiptiler. Yaptıran 17 Aralığa kadar
bunların cins tashihlerini de yaptırdı. Yalnız 17
Aralık tarihinde Tarım Bakanlığı bir genelge
yayınlayarak Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı kanunu
kapsamında bu yapılara izin verilmeyeceğini müdürlüklere
bildirdi. Yani şu anda vatandaş yapı kayıt belgesini
alabiliyor; imar affından, kanundan kaynaklanan hakkını
kullanabiliyor, yalnız aynı şekilde cins tashihini
yaptıramıyor, sadece binanın yıkımını
engelliyor ama burada kanunun verdiği yetkiyi Bakanlık farklı
bir gerekçeyle kısıtlamamalıdır. Burada özellikle benim
seçim bölgem olan Mersinde ve Türkiye'nin birçok yerinde bahçe evleri veya
köylerde yapılan binaların birçoğu niteliği tarım
arazisi olan araziler üzerine yapılmıştır. Çok büyük bir
istismar olmadığı sürece, adam 50 dönüm, 100 dönüm bahçesine bir
tane bahçe evi yapmış, bağ evi yapmış, bunların
önü mutlaka açılmalıdır, kanunun verdiği yetki burada
Tarım Bakanlığının uygulamasıyla
kısıtlanmamalıdır. Maddeler görüşülürken bu hususa
dikkat çekilmelidir.
7nci maddeyle, 3194 sayılı İmar
Kanununun 13üncü maddesinde yapılan değişiklikle uygulama imar
planında kamu hizmet alanına ayrılan veya
kamulaştırılması gereken alanların kamunun eline
geçmesini sağlama, kamulaştırma yükünü ve
kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan sorunları azaltma,
nüfusun ihtiyaç duyduğu açık ve yeşil alanların elde
edilmesini sağlama yönündeki kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi
amaçlanmaktadır. Burada kamulaştırılması
yapılamamış bugüne kadar veya
kamulaştırılması mümkün olmayan, bütçenin müsaade
etmediği resmî kurum alanlarında bulunan bazı yerleri,
vatandaş mağduriyetini önleme adına, vatandaşın okul,
sağlık tesisi veya başka maksatla kullanmasının önü açılmaktadır.
Yalnız, burada, kanunda bu alan net tarif edilmelidir. Özellikle
gayrimeskûn alanlarda, uygulaması yapılmayan alanlarda buna
fırsat verilmemeli. Ben size örnek veriyorum. Mesela, Ankaranın
merkezinde yapılaşmanın bittiği bir alanda bir okul
alanı vatandaş adına tapulu, devlet burada 18 uygulamasıyla
veya başka bir şekilde bu okul alanının
kamulaştırmasını yapamıyor, vatandaş da tapusu
olmasına rağmen bundan faydalanamıyor ve gerçekten
mağduriyet var. Burada bu vatandaşın özel okul yapmasına
müsaade edilebilmelidir, yalnız uygulama yapılamayacak alanlarda. Yalnız
uygulama yapılabilecek alanlarda vatandaşa okul alanını
verdiniz, vatandaş buraya özel okulu yaptı, daha sonra burası
uygulama sahası içerisine yapıldı. Vatandaş, bir yerde,
okul alanını yaptı, okul alanı düzenleme ortaklık
payına (DOPa) gireceği için uygulama esnasında burada okulu
olacak, gidecek diğer yerden de kesintiden kalan yerine
karşılık arsa alacak; bu, hakkaniyetle
bağdaşmıyor. Veya sağlık tesisi yapacak, gidecek
oradan buna karşılık arsa alacak. Uygulama yapılabilecek
yerlerde kesinlikle buna müsaade edilmemelidir. Meskûn alanlar içerisinde
uygulamanın tıkandığı, uygulama yapılamayan
yerlerde bunun yapılması doğru olacaktır. Yalnız bunun
kanunda net olarak belirtilmesi lazım.
8inci maddeyle uygulamada tarım
karmaşası olduğundan parselasyon planı yapılması
gereken yerlerde ifraz ve tevhit işlemleri yapılmaktadır. Bu
maddeyle ifraz ve tevhidin hangi durumlarda yapılabileceği
açıklanmakta ve ifraz ve tevhit şartlarının daha anlaşılır
hâle getirilmesi amaçlanmaktadır. Burada da bazı belediyelerin
bazı parsellerden yüzde 10 kesinti yaparak, bazılarından yüzde
20 kesinti yaparak keyfî uygulama yapmasının önü kapanmak isteniyor.
Bu, genel düşünce olarak doğru. Yalnız burada bütün parsellerin
geldisi 18 uygulamasından ve parselasyon planından gelmiyor. Yani bir
mahalle içerisinde 8 parsellik bir ada var, bunun 6 tanesine inşaat
yapılmış, 2 tane parsel boş. Bu parsellerde tevhit ve ifraz
yapmanız gerekiyor ama çıkartacağımız bu kanunla bu
parselde tevhit ve ifraz yapamayacağız. 18 uygulamasından
gelmediği için, burada yeni bir 18 uygulaması da
yapılamayacağı için, o parsel maliklerini kesinlikle mağdur
edeceğiz. Bu düzenleme içerisinde buna kesinlikle meskûn alanlarda -1516-
tevhit ve ifraz yapılabilmelidir, Bununla ilgili yetki belediyelere
bırakılmalıdır. maddesi mutlaka buna eklenmelidir. Yoksa
Türkiyenin birçok yerinde 18 uygulaması yapılamayacak çok
sayıda arazi var. Şu anda Türkiyede belediyelerin imar
planlarını yaptığı alanların en az yüzde 50sinin
uygulaması yapılamamış durumda. Buradaki
vatandaşların inşaat yapmasının önü tamamen
kapatılmamalıdır. Bir mağduriyeti önleyelim derken bir
haksızlığı önleyelim derken yeni mağduriyetlere
sebebiyet vermeyelim. Burada mutlaka meskûn gayrimeskûn ayrımı
yapalım. Gayrimeskûn alanlarda da Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı belediyeleri finans olarak destekleyerek yapılan
planların mutlaka uygulanmasını sağlamalıdır. Yoksa
planlar kâğıt üzerinde kalacak, yeni mağduriyetler ortaya
çıkacaktır.
9uncu maddeyle, arsa ve arazi düzenlemelerinde
düzenleme ortaklık payı yüzde 40tan yüzde 45e
çıkartılmakta, ortak katılım alanları da bunun
içerisine dâhil edilmektedir. Bu maddeye olumlu bakıyoruz. Yalnız, bu
madde içerisinde, düzenleme ortaklık payının içerisinde bulunan
okul, cami, yol, yeşil alan, karakol, mesire alanı gibi yerlerin
olmasını doğru buluyoruz, mezarlık alanlarının
düzenleme ortaklık payı içerisine alınmasının doğru
olmadığını düşünüyoruz. Mezarlık alanları,
sosyal donatı alanları değildir, genelde şehirlerin
çıkışlarında tarla vasfındaki araziler mezarlık
olarak kullanılıyor. Şehir içinde de kalsa bunların zaten
çoğunun fiilî durumu ve tapu sorunu çözülmüş durumda. Mezarlık
alanlarının mutlaka bu düzenleme ortaklık payıyla
alınacak alanlardan çıkartılmasının doğru
olacağını düşünüyoruz.
Kadastro ve imar yollarının ihdas edilerek
yolda kalan kısımlarının bağış yoluyla
DOPta kullanılması, diğer kısımların da hisseli
parsellerdeki problemlerin çözümünde kullanılmasını doğru
buluyoruz yine.
Çok hisseli parsellerde mülkiyet probleminin parsel
sahiplerinin muvafakatları olması hâlinde imar uygulamasıyla
çözülmesi ve müstakil parsele dönüştürülmesi, daha önce 2981de olan, daha
sonra ek 1/Ayla konulan, daha sonra kullanılmayan maddenin uygulanması
burada hisse ayrımını, müstakil parsele dönüşü
kolaylaştıracaktır. Yine, uygulama imar planında hüküm
bulunması hâlinde, yönetmelikte belirtilen asgari parsel büyüklüklerinin
altında parsel oluşturulmasının engellenmesi
amaçlanmaktadır. Zaten parselasyon planı onaylanırken
belediyeler bunun önünü kapatacaktır, plan hükümlerine aykırı
bir parselasyona belediyeler müsaade etmeyecektir.
Yine 10uncu maddeyle, tarımsal seralarda
ruhsat almadan yine projeler çizilerek, mimar ve mühendislere sorumluluk yüklenerek
vatandaşın harçsız olarak, belediyelerin sadece proje
kontrolörlüğü yaparak ruhsat vermeden ve yolu olmayan yerlerde de geçit
hakkıyla ruhsat almasının önü açılacaktır. Bu da
olumlu bir maddedir.
Yapılaşmamış parsellerin parsel
maliklerinin muvafakatiyle, araç giriş ve çıkış
trafiğini aksatmamak kaydıyla şehir içerisindeki özellikle
inşaat yapılmamış boş arazilerin geçirgen malzeme
kullanılmak kaydıyla geçici süreyle otopark olarak
kullanılması bu yasayla güvence altına alınmaktadır.
Yine, güvenlik açısından şehir
içerisinde tehlike arz eden binaların önce parsel malikleri
tarafından, olmuyorsa da belediyeler ve valilikler tarafından resen
yıkımının gerçekleştirilmesiyle ilgili düzenleme yapılmaktadır.
Vatandaşlar tarafından çözümü gerçekleşmeyen alanlardaki
süreçlerin etkinleştirilmesi, ülke düzeyindeki iyileştirme,
yenileştirme ve dönüşüm çalışmalarının bütüncül
bir anlayışla koordinasyonunun sağlanması ve benzer
alanlarda tekil çözüm üretilmesinin gerekliliği karşısında
söz konusu düzenlemenin yapılması amaçlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) Yine,
mevcut tasarıyla 2/B arazilerinin satışıyla ilgili müracaat
süresini geçirenler ve parasını yatıramayanlarla ilgili süre
uzatımı, belirli haklar ve bir birliktelik sağlanmış
oluyor. Yalnız, burada sürecin daha hızlı işletilmesi
lazım. İmar barışıyla beraber çıkarmış
olduğumuz ve Bakanlar Kuruluna verilen yetkiyle Bakanlar Kurulunun uygun
görmesi hâlinde farklı maksatlarla kullanılan bazı yerlerin
tahsisinin vatandaşa yapılmasıyla ilgili yasa çıktı
ama bugüne kadar maalesef uygulanmadı. Bugün itibarıyla da bazı
bölgelerde orman müdürlüklerinin belediyelere ve kurumlara yazmış
olduğu yazılarla içinde kırk elli yıldır insanların
oturduğu evlerinin olduğu, sularının, elektriklerinin
olduğu bölgelerde vatandaşın şu anda elektrikleri
kesiliyor, suları kesiliyor. Özellikle seçim bölgem olan Mersin Erdemli,
Arpaçbahşiş ve Mezitlide ciddi mağduriyetler
yaşanıyor. Bakanlar Kurulunun komisyonlar kurarak veya millî emlak
müdürlüklerini, defterdarlıkları harekete geçirerek mutlaka
yasayı işletmesini ve buradaki mağduriyetleri ortadan
kaldırmasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) Yine,
yasayla süresi dolan ipoteklerin resen kaldırılması
öngörülmektedir. Bu da olumlu bir maddedir.
Kentsel dönüşümle ilgili parsel üzerindeki
şerhlerin oluşturulacak bağımsız bölümler üzerine
aktarılması öngörülmektedir. Burada da mağduriyetlerin önüne
geçilecektir.
Kentsel dönüşümle ilgili uygulama
sırasında vatandaşların belediyeye ve diğer kurumlara
olan ecrimisil veya emlak borçlarının sıfırlanması
öngörülmektedir. Bunlar da olumlu maddelerdir.
Ayrıca, Tapu Kadastro çalışanı
birçok meslektaşımız bilgisayar işletmeni olarak görev
yapmaktadır yaptıkları işin bunca riskine rağmen.
Bunlara da yapılan akitlerden ve sözleşmelerden işlem
başı bir ücret ödenerek Tapu Kadastro
çalışanlarının mağduriyetleri giderilmelidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan
konuşacaklardır.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerime
başlarken
Bugün 2 Temmuz 2019. Yirmi altı yıl önce bugün, 2
Temmuz 1993 günü Sivas Madımakta aydınlarımız,
yazarlarımız katledildi. 2 Temmuz 1993, Türkiye için bir utanç
günüdür. Ama en az bu utanç kadar, daha büyük bir utancımız daha var
arkadaşlar: 2 Temmuz 1993ün adaletini yirmi altı yıldır
sağlayamadık. Bu Meclis de az önce verdiğimiz önergeyi
26ncı kez reddetti. Katiller hâlâ hesap vermedi. Hesap verilmeyen her suç
tekrarlar arkadaşlar ve yirmi altı yıldır, hatta çok daha
uzun süredir suçlular tekrarlıyor. Gelin, büyük katliamları, büyük
suçları, adaletle o yaraları iyileştirelim derim.
Değerli arkadaşlar, yasaya gelirsem:
Cumhurbaşkanlığından bir ferman daha gelmiş
arkadaşlar. Hani deniyordu ya Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi olunca yasaları Meclis yapacak. Şükür ki bir yıl geçti
daha tek bir yasa yapmadık, daha tek bir kez milletvekillerinin kendi hazırladığı
bir yasayı görüşmedik.
Yine, bir kez daha saraydan gelen bir fermanı
görüşüyoruz arkadaşlar. Ne için? Müteahhitler zorda. Rant çarkı
işlemiyor, kırıldı. Müteahhitler zorda. Kentsel
dönüşüme hız vereceğiz, müteahhitlere can vereceğiz, bürokrasiye
hız vereceğiz amacıyla bir yasa önergesiyle karşı
karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, bürokrasiyi
kolaylaştırmak tabii ki önemlidir ama hız bazen felakettir.
Düşünün Cumhurbaşkanı bir yeri kentsel dönüşüm bölgesi ilan
edecek, muhtara askıya çıkaracak; vatandaşın üç gün itiraz
hakkı var, üç gün. İşte bu felakettir; bu bürokraside
kolaylık değildir, vatandaşın mülkiyet hakkının
gasbedilmesidir. Bu gasplar da defalarca yaşandı, yıllardır
yaşandı. AKPnin rant çarkında yıllardır vatandaşlarımız
mağdur oluyor.
Bakın, AKP döneminde, on yedi yıldır
Türkiye 500 milyar dolarlık cari açık verdi ve Türkiyeye 500 milyar
dolar girdi ama borç olarak girdi büyük oranda. Ne yaptık biz bu 500
milyar dolarla arkadaşlar? Şehirlere beton döktük. Hani uçakta
uçarken bakarsınız İstanbula inerken kalkarken, İstanbul
gıpgri oldu, beton oldu, betona gömüldü; İzmir, Ankara, Bursa betona
gömüldü; Mersin, Adana betona gömüldü. 500 milyar doları betona gömdük ve
bir rant çarkı yarattık, yandaşlar yarattık, bir canavar
yarattık arkadaşlar. Üretime ayıracağımız
kaynakları, maalesef, müteahhitlerin ceplerini, banka
hesaplarını büyütmek için kullandık ve nihayetinde
yarattığımız canavar bugün teklemiş durumda, tekrar
can istiyor, tekrar kaynak istiyor; işte bu yasa onu getirecek
arkadaşlar.
Hani Sayın Cumhurbaşkanının çok
önemli veciz bir lafı var Şehirlerimize ihanet ettik. dedi. Belki
Hükûmeti döneminde ettiği en doğru lafı dedi, bir öz
eleştiri cümlesiydi, İstanbula ihanet ettik. dedi. Evet, ettiler,
ettiniz ama bu yasayla bu ihaneti daha da genişleteceksiniz
arkadaşlar.
Yandaş müteahhitlere bir rant çarkı
kurdunuz. dedik, Şehirlere ihanet ettiniz. dedik ama arkadaşlar,
bakın, şehirler hafıza mekânımızdır, her
şeyden önce hafıza mekânımızdır. Gidin Avrupada şehirlere
bakın, o şehrin bir penceresini, bir taşını herhangi
bir şekilde değiştiremezsiniz çünkü hafıza
mekânlarıdır onlar. Oysa ülkemizde, bir bakıyorsunuz, bazı
yerler dümdüz ediliyor, hafıza yok ediliyor, orada yaşayanların
hakkı hukuku yok ediliyor. Kentsel dönüşüm adında,
soylulaştırma adında projeler yapılıyor ve yoksullar
yaşadıkları yerlerden ediliyorlar, kentler -sözüm ona-
soylulaştırılıyor ve maalesef, hafıza yok ediliyor.
Planlama yok arkadaşlar.
Allahınızı severseniz Şehirlerimizle ilgili bir planlama
var. diyebilir miyiz? Şehirlerin planlamasını yerel yönetimler
yapar ama her şeye merkezden karar veren bir anlayış var.
Merkezden alınan ruhsatlar, imar yükseltmeleri şehirlerimize ihanet
ediyor.
Evet arkadaşlar, bir
canavar yarattınız ve kentsel dönüşüm adı altında
şehirlerimize ihanet edildi. Bakın, size fotoğraflar
göstereceğim. Burada Bursa vekillerimiz vardır; Bursa bu, Bursadaki
kentsel dönüşüm arkadaşlar, lütfen şu fotoğrafa bir
bakın. Bursadaki kentsel dönüşümde Bursaya surlar
yapılmış, surlar. Bursa şehri havası kirli olan
şehirlerimizden, hava akımını kıracak surlar
yapılmış. Hani yüksek yapılaşmaya
karşıydı ya Sayın Cumhurbaşkanı, yoksul mahalleye
50 katlı binalar yapılmış ve arkadaşlar, o 50
katlı binalarda maalesef vatandaşlarımız muhabbetini
kaybetti. Bakın, yoksul mahallelere gidin, sokakta insanlar oturur biliyor
musunuz, muhabbet eder; kahveleri vardır, kahvelerinde muhabbet ederler;
çocuklar sokaklarda oynar, bir arsa bulur o arsada top koştururlar ama
şu TOKİ binalarında ne muhabbet vardır ne çocuk vardır
ne kahve vardır. Varsa yoksa kime iş çıkarırsınız
biliyor musunuz burada? Psikologlara iş çıkarırsınız.
Arkadaşlar, bu binalarda oturanlar depresyona girer; psikologlara,
psikiyatristlere iş çıkarırsınız. İşte bunu
yapıyorsunuz, muhabbeti yok ediyorsunuz, şehirlerimizi yok
ediyorsunuz, hafızayı yok ediyorsunuz. İşte bu en büyük
ihanettir, TOKİ kafası en büyük ihanettir. TOKİ kafası tek
tipleştirir arkadaşlar yani memlekette nereye gitsek aynı
binaları görüyoruz, tek tip binalar. O şehrin dokusuna,
coğrafyasına, iklimine uygun mu bakmıyoruz; tek tip binalarla,
maalesef işte o hastalıklı binalarla insanlarımızı
ve şehirlerimizi hastalandırıyoruz.
Bakın burası
İstanbul, şahane bir kentsel dönüşüm yapmış Fikirtepe!
Yahu lütfen İstanbul Fikirtepeye bir gidin yapılan ihaneti görün;
işte AKP kafası bu, TOKİ kafası bu arkadaşlar.
Kentsel dönüşüm adı altında şehirlerimize ihanet edildi.
İşte Fikirtepe de muhabbetin olduğu bir yerdi, esnafları
vardı, kahveleri vardı, çocukların top koşturduğu top
alanları vardı. Şimdi bakın Metrekaresini 10 bin dolara
satacağız. dediğiniz yerler bile bitmiyor, müteahhitler
battı, vatandaşlarımızın hepsi davalık,
vatandaşlarımız yerinden yurdundan edildi. Bu da Fikirtepe
arkadaşlar.
Bakın ihanet
dediğim şey, bir yerden kentin hafızası
Ben
Diyarbakır, Amed milletvekiliyim, Ermenice adı da Digranakerttir.
Binlerce yıldır halklar orada medeniyetleri oluşturdular.
Diyarbakır Sur da Diyarbakırın kalbidir. Ermenisi, Kürtü,
Süryanisi, Türkü bir arada medeniyet yarattık. O her bir
sokağın her bir taşında atalarımızın
emeği var. Her bir taşını, Diyarbakırın o
taşını atalarımız ilmek ilmek yontmuş, evlerimizi
yapmış ama arkadaşlar, Diyarbakır Sur yerle bir edildi.
Yerine ne geldi? TOKİ geldi. Diyarbakır Surun o canım
taşları kepçelerle kamyonlara doldurulup götürülüp bilinmeyen bir
yere boşaltıldı arkadaşlar. O binlerce yıllık
taşlar boşaltıldı, Diyarbakır tarla hâline getirildi
ve yerine beton döküldü arkadaşlar, beton döküldü, beton.
Bakın, bunlar
Diyarbakırın tarihî evleriymiş. Bunlar mı
Diyarbakırın tarihî evleri olacak yahu? Binlerce yıllık
taşları alıp bilinmeyen bir yere döküp yerine beton dökmek mi
kentsel dönüşüm oluyor? O şehirde Dikran Efendinin
hafızası var, Ohannes Amcanın hafızası var, Ali
Rıza Efendinin hafızası var, hepimizin hafızası var
ama o hafızaya ihanet edildi arkadaşlar ve şimdi yerine beton
dökülüyor. İşte, arkadaşlar, ihanet buralarda. Gelin bu ihanete
dur diyecek yasalar çıkaralım. O canavar müteahhitlerin eline
vatandaşlarımızın evlerini, yurtlarını,
hafızalarını daha fazla vermeyelim.
Bakın, yoksulların hakları
gasbediliyor arkadaşlar bu yasalarla. Bakın, hız veriyorsunuz
ama emin olun vatandaşlarımızı bir cenderede
bırakıyorsunuz. Bakın deprem güvenliği adı
altında vatandaşlarımızı korkutuyorsunuz. Eyvallah,
elbette depreme dayanıklı evlerde yaşamalı ama
vatandaşımız evinde tenceresini kaynatamıyor ya. Diyorsunuz
ki: Sen 80 metrekarelik evde yaşıyorsun, ben senin evini
yıkacağım, yerle bir edeceğim, yerine lüks rezidans
yapacağım, sana da 40 metrekarelik rezidans vereceğim. Ya, ne
yapsın o vatandaşımız rezidansta? Vatandaşımızın
kültürüne uygun değil ki rezidans. Siz oturabilir misiniz rezidansta?
Düşünün, kent kültürünün olduğu, kahvesinin, bahçesinin,
sokağının olduğu bir yerden çıkıp rezidansta
oturabilir misiniz? Yetmiyor, 80 metrekarelik evinin yerine 40 metrekarelik o
ucube rezidansı veriyorsunuz, bir de 300 bin lira da borçlusun, 400 bin
lira da borçlusun, bunu ödeyeceksin. diyorsunuz. Yahu, vatandaş
tenceresini kaynatamıyor gariban mahallelerde. Soylulaştırma
adı altında vatandaşlarımızı yerinden
ediyorsunuz. Yapmayalım bunu. Bunu tartışalım
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, AKP
döneminde benim hesaplamalarıma göre, 1 trilyon dolarlık rant
yaratıldı ama bu ranttan 1 liralık vergi alınmadı, tek
1 liralık vergi alınmadı. Eğer ki bu yaratılan ranttan
yüzde 20, yüzde 30, yüzde 40 vergi alınsaydı yüz milyarlarca
dolarlık vergi alınırdı ve bu kaynaklarla da işte o
yoksullara yerinde kentsel dönüşüm yapılırdı.
Yıllardır aynı şeyi öneriyoruz Gelin bu rantı
vergilendirelim. diyoruz. Rant vergilendiği zaman zenginlerden alınıp,
rant yaratılan alanlardan alınıp işte o yoksulların
evi yenilenebilir diyoruz. Bu teklifte böyle bir cümle var mı
arkadaşlar ya? Bu teklifte varsa yoksa o canavar müteahhitlerin eline
bırakılan yoksul vatandaşlarımız var.
Bakın, bu teklifin ruhunda merkezîleşme
var arkadaşlar. AK PARTİ kurulduğu zaman Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartını tanıyacağız, yetkiyi
yerele devredeceğiz. dedi. Ne oldu on yedi yılın sonunda? Her
şeyi merkeze taşıyor. Yetmiyor, her şeyi saraya
taşıyor. Bu teklifin ruhunda da maalesef merkezîleşme var, bütün
maddelerinde merkezîleşme var arkadaşlar. Yerel yönetimlerden yetkiyi
alıp maalesef saraya devrediyoruz.
Bakın, HDP yerel
yönetimi savunuyor İzmir için de, Trabzon için de, Ankara için de,
Diyarbakır için de, Van için de; bütün şehirlerimizde söz, yetki,
karar yerelde olsun diyoruz. Biz bunu dedik, siz merkezîleşme dediniz.
Sonucunda ne oldu? Adana, Mersin, İzmir, Ankara, İstanbul ve pek çok
büyük şehir merkezîleşmeye hayır dedi, hem 31 Martta
hayır dedi hem de 23 Haziranda Hayır. dedi ama siz, buna inat,
tekrar merkezîleştirici yasa teklifleri getiriyorsunuz. Müteahhitlerin
talepleri yansımış bu yasa teklifine arkadaşlar ama
inanın, vatandaşın hakları yansımamış.
Bakın, mülkiyet hakkı anayasal bir
haktır, öyle değil mi? Ama mülkiyet hakkı dediğimiz
şeye bu yasa teklifi, inanın, halel getirecek maddelerle
donatılmış durumunda. Talebimiz vatandaşın talebidir;
bakın, yoksulun yanında dursun. Bu Meclisin görevi müteahhidin
yanında durmak değildir, yoksul vatandaşımızın
yanında durmaktır. Bu anlamda yasa teklifinin ruhuna mülkiyet
hakkı yansımalı; mülkiyet hakkı bu yasa teklifinde yok.
Yerinde kentsel dönüşüm yansımalı; bu yok. Dediğim gibi, ne
var? Borçlandırma var, müteahhidin hakları var.
Maddelere biraz geçersem, bakın, tekrar
hatırlatayım, şehirlerimize yükseklerden
baktığımızda hep beton görüyoruz arkadaşlar.
Betonların arasında küçük yeşil alanlar görürüz, biliyor
musunuz; öyle değil mi, küçük yeşil alanlar görürüz, oralar
planlamada okul, hastane, oyun alanı olarak ayrılmıştır.
Veya komşu bir arsa boş kalmıştır, özel mülkiyettir
ama yeşil alan olarak ayrılmıştır. Şimdi, bu yasa
teklifi ne diyor biliyor musunuz? Hani o uçaktan bakarken gördüğümüz son
yeşil alanlara ne yapabilirsin diyor biliyor musunuz? Çakıl dök, su
geçirsin yeter ki, otopark yap. diyor, arkadaşlar.
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim mi,
eğer bu yasa teklifi geçerse yüz binlerce çocuğumuzun ahını
alacaksınız. Çünkü o arsalarda
Ben de çocukluğumda öyle
büyüdüm, mahallemiz beton doluydu, bir tane arsamız vardı, hani o
yeşil alan olarak ayrılmış, orada biz top koşturduk
arkadaşlar, çamurun içinde top koşturduk. Eminim ki bu Mecliste pek
çok arkadaşımız da top koşturmuştur o çamurlu
arsalarda.
Şimdi, o çamurlu arsaları -hani,
diğer alanları betona gömdüğümüz gibi- arabalara emanet
edeceğiz. Bakın, bir merkezî yönetimin de, yerel yönetimin de görevi
çocukların hakkını savunmaktır önce, yaşamın
hakkını savunmaktır. Biz daha çok araba diyemeyiz, daha çok
merkezî taşıma, toplu taşıma demeliyiz. Arabaları
çoğaltacak düzenlemeye izin vermemeliyiz, çocukların top
koşturacağı arazileri yeniden betona gömemeyiz arkadaşlar.
Diğer bir madde ne diyor? Bakın,
şehirleşmede plan niye yapılır arkadaşlar, şehir
mühendisleri vardır aramızda, niye yapılır? Şunun için
yapılır: Yapı alanları belirlenir; ibadethane, okul,
hastane, yeşil alan, kültür alanı gibi alanlar belirlenir, kreş
alanları belirlenir. Bunun için planlama yapılır. Şimdi
yasa teklifi diyor ki: Kreş alanı, spor alanı, oyun alanı,
kültür merkezi olacak o alanlar eğer özel mülkiyetteyse buraya özel
hastane yapabilirsin, okul yapabilirsin.
Ya, değerli arkadaşlar, bakın, bir
devletin görevi nedir? Anayasamıza göre, biz bir sosyal hukuk devleti
değil miyiz? Devletin görevi nedir? Vatandaşına hizmet götürmek,
eğitim götürmek, sağlık götürmek. Her mahalleye kreş
yapmaktır devletin görevi. Biz ne yapıyoruz? Bu alanları
kamulaştırıp bu hizmetleri götüreceğimize diyoruz ki özel
sektöre: Sen oraya kreş yap, sen oraya hastane yap, sen oraya spor
alanı yap. Özel sektör de babasının hayrına yapmayacak ya,
paralı yapacak buraları arkadaşlar, paralı yapacak,
paralı. Yani devletin görevini siz özel sektöre veriyorsunuz. Kim
kullanacak bu alanları? Ya, bir kreşe ayda bin lira, 2 bin lira
vererek çocuğunu kim gönderebiliyor? Zenginler gönderebiliyor
arkadaşlar, yoksul gönderemiyor ki. Devletin görevi kreş
yapmaktır, hastane, okul yapmaktır ve bütün bu hizmetleri ücretsiz
yapmaktır. Bu hizmetler özel sektöre devredilemez. Bu yasayla bütün bunlar
özel sektöre devrediliyor arkadaşlar. Buna yol vermemeliyiz.
Bakın, yerel yönetimler kır-kent
ilişkisini sağlamakla yükümlüler ama maalesef bu yasanın büyük
bir handikabı daha var arkadaşlar. Tarım
Bakanlığına diyor ki: Şehrin çeperinde seralar kurabilirsin,
kurdurabilirsin. Belediyeden ruhsat almana gerek yok. Neden? Neden belediye
bunu yapmasın? Neden büyükşehir belediyelerimiz, diğer
belediyelerimiz bu seralara ruhsat vermesin arkadaşlar? Ya, o şehirde
ne kadar domatese ihtiyaç var, ne kadar soğana ihtiyaç var, Ankara mı
bilir, Ankarada Tarım Bakanlığının bürokratları
mı bilir; yoksa yerel yönetici mi bilir arkadaşlar? Niye soğan
10 lira oldu, niye patates 10 lira oldu, niye domates 10 lira oldu
arkadaşlar, soralım. Çünkü, merkezî planlama yüzünden. Eğer
kır-kent ilişkisi sağlanabilmiş olsaydı her yerel
yönetim ihtiyaç kadar serayı şehrin çeperlerine kurardı, hem
kırın gelişmesi anlamında hem de kırda nüfusun
kalması anlamında planlamayı yapardı. Ama bütün
bunları Ankaraya bağlarsanız burada bir çözüm olmaz
arkadaşlar. Bu da yerel yönetimlerin hakkını gasbetmektir.
Gelin, bu maddelere yol vermeyelim arkadaşlar.
Şimdi tehlike arz eden binaların
yıkılması deniyor. Hani masumane gibi gözükebilir ama
şehirlerimize bakalım, yüz yıl önce
yaptığımız o güzide binalara bakalım, eski tarihî
binalara bakalım, hepsi yıkılmaya terk edildi arkadaşlar ve
yıkılıyorlar. Bilerek yıktırılıyor onlar,
biliyor musunuz? Sahip çıkılmıyor. Niye? Yerine 5 katlı, 10
katlı apartman yapılacak. Oysa o binalar bizim hafızamız,
biliyor musunuz; hepsi bizim hafızamız. Onlara sahip
çıkmalıyız, onları yıkmak değil
Ne deniyor?
İşte, yıkılmaya terk ediliyor, çatısı bacası
çöküyor, yağmur altında, kar altında kalıyor Çöksün de
yerine apartman yapalım. deniyor. Şimdi, biz onları restore
edeceğiz demiyoruz, hafızamız olan o binaları restore
edelim demiyoruz, o binaları bir an önce yıkalım diyoruz. Ya,
bu, kabul edilemez arkadaşlar. İşte, bu, büyük bir
vicdansızlıktır. Riskli alan belirlemede Sayın
Cumhurbaşkanına yetki veriliyor. Ya, bu kadar yetkiyi niye veriyoruz
arkadaşlar? Niye yerellere bu yetkileri dağıtmıyoruz?
Diğer bir konu: Orman vasfını
kaybetmiş arazilerle ilgili 2/B yasası bir kez daha geliyor. Vallahi,
ben dört buçuk yıldır milletvekiliyim, herhâlde 5inci, 6ncı
kez aynı konuyu görüşüyoruz. Şimdi, arkadaşlar, 2/B
arazileri büyük oranda rant arazileri. Şehrin çeperindeki arazilerde rant
projeleri yapılmak isteniyor. Bu olaya karşıyız; orman
arazilerinin orman arazisi olarak kalmasını savunuyoruz ve rant
projelerine dönüşmemesini savunuyoruz. Ancak orman köylüleri var
arkadaşlar. Bakın, bu yasa teklifinde onlar korunmamış.
Orman köylüleri yıllardır borçlanıyorlar 2/Byle ilgili ama
arkadaşlar, orman köylüleri Türkiye toplumunun en yoksul kesimi, en
yoksulları, bunu biliyor musunuz ve onlara çıkan borcu ödeyemiyorlar.
Beş yıldır 5inci kez bunların borçlarını
yapılandırıyoruz, beş yıldır ödeyemiyorlar. Bu
Meclis eğer vicdanlı bir Meclisse, yapması gereken, bu arazileri
gerçek orman köylüsüne bilabedel, ücretsiz olarak devretmektir. Ama bu yasa
teklifinin ruhunda maalesef bu da yok.
Değerli arkadaşlar, ezcümle, bu yasa
teklifinde vicdan yok, adalet yok, insan yok, yaşam yok, hafıza yok,
tarih yok. Ne var? Rant var, müteahhit var, merkezîleşme var.
Bakmayın siz bürokratik işlemlerin
kolaylaştığını söyleyenlere. Lütfen, sizden
istirhamım, rantçılara yol vermeyin; gelin, insanlarımız
için adil bir yasa yapalım.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Başkanım
BAŞKAN Aydın Bey, siz söz
istemiştiniz.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
54.-
Antalya Milletvekili Aydın Özerin, grup başkan vekillerinin
Kırkpınar yağlı güreşlerinde başpehlivan olan
sporculara devlet sporcusu unvanı verilmesiyle ilgili siyasetüstü
yaklaşımlarına teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Az önce konuştuğumuz, bu
Kırkpınardaki başpehlivanlarımıza devlet sporcusu
unvanı verilmesiyle ilgili grup başkan vekillerimizin siyasetüstü
yaklaşımlarına çok teşekkür ediyoruz.
2.500 yağlı pehlivan güreşçimiz ve
70e yakın başpehlivan güreşçimiz adına hepinize çok
teşekkür ediyorum. Bu yaklaşımınızın
gerçekleşmesini diliyorum. Hepiniz sağ olun.
Başkanım, size de çok teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvelki
konuşmayla ilgili söz istemiştim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
55.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın 91 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
biraz evvel HDP Grubu adına konuşan milletvekilinin ifadeleriyle
ilgili şunu ifade etmek isterim: Mesela, Surdan örnek verdi, işte,
ranttan ve müteahhitlere birtakım kayırmalardan bahsetti ama,
hakikaten, ancak bu kadar tersinden okunabilir diye düşünüyorum bu kanun
teklifi. Burada bir rant söz konusu değil,
vatandaşımızın işlerini kolaylaştırma söz
konusu; müteahhitler ile hak sahipleri arasında bir ihtilaf söz konusu
olduğunda da hak sahiplerine, vatandaşlara bu konuda sözleşmeyi
feshedebilme yetkisi getiriliyor. Bu önemli bir düzenleme.
Aynı zamanda, Diyarbakır Surda
insanlarımızın evlerini yakıp yıkan, tarihî yerleri
yerle yeksan eden teröristlerin bu hunharca yaklaşımlarını
devletimiz, hükûmetimiz
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Getirin araştıralım kimin yıktığını.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) ...sonuç itibarıyla, oradaki
vatandaşlarımızı ev sahibi yapmak suretiyle ortadan
kaldırmaya çalışırken bu davranışlarda bulunan ve
hakikaten bütün Suru delik deşik eden PKKnın ihanetine ilişkin
bir şey duyamadık maalesef. Onun ben sayın konuşmacı
tarafından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Helikopterlerle
yıkıldı onların çoğu ya!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Konu Tapu Kanunu da o yüzden duyamamış olabilir misiniz
acaba?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Kanunla mı yapıyor o dediğinizi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuçta, PKKnın Sura, Diyarbakıra ve o
yerleşim yerlerindeki ihanetine ilişkin bir eleştiri duymak
isterdim ancak onu duyamadığımı üzüntüyle belirtmek
isterim.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
56.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Rus denizaltısında
yaşanan kaza haberine ilişkin Meclisin bilgilendirilmesini talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yaklaşık bir
saattir medyada dolaşan bir şeyden bahsetmek istiyorum. Bir Rus
denizaltısında bir saldırı sonucu mu yoksa bir radyasyon
patlaması sonucu mu olduğu bilinmeyen bir kaza haberi var.
Arkasından da hemen Amerika Birleşik Devletleri Başkan
Yardımcısı Mike Pence acil kodla Beyaz Saraya
çağrılıyor. Rusya Devlet Başkanı Putin tüm
programlarını iptal ediyor, savunma bakanını acil
görüşmeye çağırıyor. Avrupa Güvenlik Konseyi Brükselde
acil toplantıya çağrılıyor. Çin Komünist Partisi Merkez
Komitesi de acil olarak toplantıya çağrılıyor. Türkiye'nin
bir NATO ülkesi olduğunu, Rusyayla girdiği yeni ittifakların da
bulunduğunu, bu sıcak bölgenin de en yakınındaki ülke olduğunu
hatırlatarak sayın Dışişleri Komisyonu üyelerimizden
birisi varsa o veya Sayın Osman Aşkın Bak da burada, eğer
bilgisi varsa o bizi bilgilendirebilir, yoksa bu konuda Meclisi bilgilendiren
bir makam olursa seviniriz.
Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
57.-
Diyarbakır Milletvekili Garo Paylanın, Diyarbakır ili Sur
ilçesinde yapılan kentsel dönüşüm uygulamalarından
Diyarbakırlıların memnun olup olmadığının
yerinde araştırılması ve konuya ilişkin ortak
araştırma önergesi verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, ben Diyarbakır Milletvekiliyim ve Diyarbakır Surda
nelerin yaşandığını çok iyi biliyorum. Diyarbakır
Sur yerle bir edildi; üstüne, yetmedi, yıkım olmayan mahalleler
dâhil, bakın, çatışmaların olmadığı
mahalleler dâhil, bütün mahallelerdeki bütün tarih yok edildi; taşlar
buldozerlerle kamyona yüklenip o tarih, o hafıza yok edildi ve kentsel
dönüşüm uygulamalarıyla ilgili de vatandaşlarımızdan
hiçbir Surlunun o binalarda yaşayamayacağı durumda bir
dönüşüm yapıldı çünkü o binalar çok yüksek maliyetlerle
vatandaşımıza sunuluyor ve vatandaşımıza
yalnızca bir yıkım bedeli veriliyor, o da tapusu olanlara.
Şu anda on binlerce Surlu Surda yaşayamıyor. Ben bir Diyarbakır
Milletvekili olarak Surun belli bölgelerine hâlâ giremiyorum.
Arkadaşlar, bu anlamda, eğer bu işi
araştırmak istiyorsanız, Diyarbakırda ne olmuş, hep
beraber gidelim, yerinde görelim ve Surlular yapılan dönüşümden
memnun mu, Diyarbakırlılar memnun mu, gelin hep beraber bir
araştırma önergesi verelim ve hep beraber bunu yerinde
araştıralım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili.
58.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, milletin devletin teminatı altında
yaşantısını sürdürebilmesini sağlayan politikanın
ancak alkışlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz evvel ifade ettiğim gibi, tekrar
aynı şeyleri söyledi sayın milletvekili. Sonuç itibarıyla,
PKKnın çukurlarıyla, PKKnın tahribatıyla, PKKyla ilgili
tek bir cümle sarf etmeden konuyu kapatmak noktasında bir
yaklaşım sergiliyor. Siz asıl bu ihanete karşı
durmalısınız. Orada milletin gerçekten sıcak çorbasını
içeceği, kendi yaşantısını devletin teminatı
altında sürdüreceği, yapılan güzel konutlarla bu ihtiyacın
giderildiği bir politikayı ancak alkışlamak lazım.
Teşekkür ederim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Onun için mi oy alamıyorsunuz oradan?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Hiçbir Surlu orada
oturamıyor.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Gökan Zeybek
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivasta
gerçekleşen katliamda yaşamını yitiren aydın, yazar ve
ozanlarımızı saygı, özlem ve rahmetle anarak başlamak
istiyorum.
Yine, Sivas katliamından birkaç gün sonra
Başbağlarda meydana gelen katliamda da yaşamını
yitiren bütün canlarımıza saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz yasa teklifiyle ilgili olarak,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bizim Türkiye Büyük Millet Meclisine
vermiş olduğumuz benzer yasa tekliflerinin İç Tüzük hükümlerine
göre birleştirilerek Komisyona, Komisyonun önüne gelmesi gerekirdi ancak
maalesef, bunların birleştirilmediğini bir bilgi olarak sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Yine, bugün görüştüğümüz bu yasa teklifi
Evet, gerçekten de hem 31 Mart tarihinde hem de 23 Haziran tarihinde
yapılan seçimlerde Türkiyede insanlar özellikle kentlerin kimin
tarafından yönetileceğinden daha çok kimler tarafından
yönetilmemesi konusunda bir görüş birliğine varmıştır.
Öylesine bir görüş birliği oluşturmuştur ki özellikle
mesela İstanbulda Esenyurtta yaşayanlar, Kadıköy Fikirtepede
yaşayanlar, Küçükçekmecede yaşayanlar, Gaziosmanpaşada,
Sarıyerde, Beykozda, Üsküdarda, Pendikte ve Kartalda, Maltepede
yaşayanlar, 23 Haziran tarihinde, kendileriyle ilgili hazırlanan
kentsel dönüşüm adı altındaki bu yasaların
oluşturduğu mağduriyetlerin hesabını âdeta
sandıkta sormuşlardır.
Yine neyi sormuştur bizim
yurttaşlarımız? Bu Parlamentodan sürekli olarak güncellenerek
gelen ve gecekondu mahallelerinde yaşayan yurttaşların 2981
sayılı -imar affı- Yasayla hak sahibi oldukları tapu
tahsis belgelerinin tapuya dönüşmesiyle ilgili önce yirmi beş yıllık
dönem içinde sözlerin yerine getirilmemesini; sonra, önce üç yıl, daha
sonra beş yıl süreyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde süreler
uzatılmasına rağmen hâlâ hazine parselleri üzerindeki tapu
tahsis belgelerinin tapuya dönüşmesini, bu konuda verilen sözlerin tutulmamasını
cezalandırmışlardır. İstanbulda 64 tane mahallede
kurulu bulunan, Türkiyenin değişik ilçelerinde örgütlü bulunan
Mahalleler Birliğini hem buradan selamlıyorum hem de onların bu
haklı davasının sürekli ve düzenli olarak takipçisi olacağımızı
belirtmek istiyorum. İmar barışıyla ilgili süre 30 Haziran
tarihinde dolmuştu, şimdi 31 Aralık tarihine kadar yeniden
uzatıldı.
Değerli arkadaşlar, 1983 yılında
çıkmış olan 2981 sayılı Yasadan yararlanmış
olan yurttaşlarla ilgili hukuki süreçleri tamamlamayıp sürekli olarak
bu insanları yasa adı altında farklı birtakım yeni
düzenlemelerle bedel ödemeye ya da yasadan yararlanmak için müracaat etmeye
zorlamak aslında gecekondu mahallesinde yaşayan
yurttaşların otuz yıl, kırk yıl, elli yıldır
yaşadıkları alanlardaki en temel hakkı olan ve
çocuklarına bırakacakları en temel varlıkları olan
mülkiyet meselesinin göz ardı edilmesinden başka bir şey
değildir.
Değerli arkadaşlar, teklifle bir düzenleme
getiriliyor. 3194 sayılı Yasanın 13üncü maddesinde
yapılan değişiklikle DOP alanları yüzde 40tan 45e çıkarılıyor.
40tan 45e çıkarılabilir ama daha önce yasa 40+15 KOP
yapılmasına izin veriyordu ve bu, bir biçimiyle, imar planları
ve uygulamada kendini gösteriyordu. Ancak iktidarlarınız döneminde,
gerek Adalet ve Kalkınma Partisinin on yedi yılık iktidarı
döneminde gerekse İstanbul ve Ankara gibi büyükşehir
belediyelerindeki yirmi beş yıllık iktidarlarınız
döneminde KOP için ayrılmış olan alanlardaki
kamulaştırmaları yapmadınız. Kamulaştırma
için bütçeye konmuş olan ödenekleri vatandaşın bu
mağduriyetini gidermek için üstlenmediniz, onun yerine başka
alanlarda parayı harcadınız ve sonuçta KOP için
ayrılmış olan, DOP için ayrılmış olan alanlar;
sağlık, eğitim, spor tesisi, kültür alanı, kreş, bütün
bunların yapılacağı alanlar kamunun eline
geçememiştir. Niye kamunun eline geçememiştir? Çünkü Adalet ve
Kalkınma Partisinin yönetim anlayışında gerçekten de
kamucu, toplumcu, halkçı bir yerel yönetim anlayışı ve
hizmet anlayışı yoktur. Burada, teklifin 9uncu maddesinde bir
düzenleme getiriliyor, deniyor ki: Kamulaştırması
yapılmamış olan alanlardaki DOPa ya da KOPa
ayrılmış olan özel tesisler
Yani hastane, özel hastane
olabilir yani okul, özel okul olabilir yani spor tesisi, özel spor tesisi
olabilir.
Değerli arkadaşlar, plan yapıcı
kimin için plan yapar? Plan yapıcı, parlamentolar, meclisler
Halkın oylarıyla seçilmiş olan meclislerin temel görevi kimin
için plan yapmaktır? Yani biz, burada bulunan 590 milletvekili yasayı
hangi toplum kesimleri için yapacağız? Önceliğimiz kimdir? Yani
gözünü bu Parlamentoya kimler çevirir? Toplumda en az gelir seviyesine sahip
olan, kamunun hizmetlerinden en fazla yararlanması gerekenler yani
işini, aşını ve ekmeğini bir türlü kontrol
edemediğiniz göç ve mülteci meselesi yüzünden kaybetmiş olan, büyük
kentlerin çeperlerine yerleşmiş olan kentin yoksulları sizden bu
hizmetleri bekler. Ama görüyoruz ki, plan yapıcı diyor ki: Düzenleme
ortaklık payı adı altında bulunan alanlarda bunların
kamulaştırılması gerçekleşinceye kadar mülkiyet sahibi
tarafından amacına uygun olarak özel tesis -hastaneyse hastane,
okulsa okul- yapılabilir.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
kamulaştırmayla ilgili temel bir kural vardır. Siz
kamulaştırma yapacağınız yani kamu adına
düzenleme ortaklık payı adı altında, KOP adı
altında belki bedelsiz kamulaştırma yapacağınız
yerlerde bu binaları yaptırırsanız zaten
ödeyemediğiniz kamulaştırma bedelleri ve enkaz bedellerinin
üzerine yeni yükler getireceğinize göre, plan yapıcının
buradaki temel amacı sağlığın, eğitimin, sporun,
kültürün ve kreşlerin özelleşmesidir. Bu iktidar burada apaçık
suçüstü yakalanmıştır.
Yine plan yapıcının düzenleme
ortaklık payı adı altında, kentin merkezlerinde bulunan
yüz yıllık, iki yüz yıllık asri mezarlıkların,
dönüşüm alanları planlamasında mezarlıkların DOP
alanına dâhil edilmesi hakkında dâhiyane bir görüşü var. Yani
diyelim ki bir kentin merkezinde -özellikle kent merkezlerinde bulunan tek
yeşil alanlar da mezarlıklar- siz bin dönümlük bir arazi üzerinde bir
plan yapıyorsunuz, bunun 300 dönümünün de mezarlık olduğunu
düşünün yani siz zaten yüzde 45, maksimum 450 dönümlük bir DOP alanı
ayırabileceksiniz, o zaman sosyal donatı ya da diğer bütün
hizmetler için lazım olan alanların içine getirirsiniz
mezarlığı da koyarsınız, mezarlık da DOP alanının
içine girer, böylelikle o kentte yine kamu hizmetlerinin yapılabilmesi
için, toplumcu, halkçı hizmetlerin yapılabilmesi için lazım olan
hiçbir sosyal donatıyı da planın içine yerleştiremezsiniz.
Şimdi tarım alanlarıyla ilgili
düzenlemeler geliyor. Burada, tarım alanlarının üzerinde hak
sahibi olan insanlara rayiç bedellerin yarısı üzerinden değil,
belki daha da düşük bedeller üzerinden, ama uzun süre hiçbir imar
planıyla tarım alanı vasfını değiştirmeyecek
biçimiyle verilmesinden yanayız. Ancak plan yapıcı burada bir
süre getiriyor. Değerli arkadaşlar, bakın, sizin
iktidarınız döneminde Türkiyede 18,5 milyon hektar olan tarım
arazisi 15,5 milyon hektara düşmüştür. Yani on yedi yıllık
iktidarınızda 3 milyon tarım arazisini biz kaybettik
arkadaşlar. O nedenle, değil bugün, değil bu yasa teklifi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkacak hiçbir yasada tarım
alanlarının ve tarım topraklarının başka bir amaç
için kullanılmasıyla ilgili bir düzenlemenin teklif dahi edilmemesi
gerekir. Ama imar barışıyla birlikte, imar barışı
için başvurulan milyonlarca yapının belki de önemli bir
kısmının tarım arazileri üzerinde
yapıldığını da hepimiz biliyoruz.
Başka bir önemli sıkıntıyı
buradan ifade etmek istiyorum. Daha Osmanlı İmparatorluğu
Döneminde Balkanlardan gelip Silivri ve Çatalcaya yerleştirilmiş
olanlara, yani mübadil olarak Sultan Abdülhamit döneminde
yerleştirilmiş olan köylülere, kullandıkları 7 bin
metrekareye kadar arazilerini rayiç bedelin yarısı üzerinden veriyorsunuz.
Ama aynı yasanın içinde deniliyor ki: Bir kullanıcı üç
yıldan fazla kullandığı araziyle ilgili de rayiç bedelin
yarısını ödeyerek hak sahibi olabilir. Hani adalet? Hani
Anayasanın eşitlik ilkesi? Hani Anayasanın hakka ve hukuka
uymayla ilgili ilkesi? Ya, arkadaşlar, yüz kırk bir yıl,
altı kuşak demektir. Altı kuşaktır bir bölgede
yaşamış olan insanları -buralarda yüzyıllardır
kullandıkları arazileri- sizin üç yıl önce bir bölgeye
yerleşmiş ve orada tarım yapan insanlarla aynı
değerlendirmeye alıyor olmanızın gerçekten Çatalca ve Silivride
ve bu köylerimizde halkımız tarafından
anlaşılması ve bizim tarafımızdan da kabul edilmesi
mümkün değildir.
Şimdi, otoparklarla ilgili bir düzenleme
geliyor: İmar parsellerinin içinde boş bulunan imar parselleri su
geçirimli bir malzemeyle kaplanarak otopark yapılabilir. Arkadaşlar,
büyükşehirlerde siz yirmi beş yıldır bütün yapı
ruhsatlarından otopark harcı aldınız, bütün binalardan
otopark harcı aldınız, bu harçların tamamı ilçe
belediyesi tarafından alınıp büyükşehir belediyesinin
otopark hesabında toplandı. Neden yapmadınız? Otopark
harcı adı altında topladığınız bütün bu
paraları nereye harcadınız da şehrin merkezlerinde
artık boş arsaları otopark yapmak zorunda kaldınız?
Bir başka olay da şu, bunu belirtmemiz
gerekiyor: Plan yapma yetkisi kimin arkadaşlar? Plan yapma yetkisi
bakanlığın mı, bürokrasinin mi yoksa seçilmiş belediye
meclislerinin mi, yerel yönetimlerin mi? 1994 yılında Sayın
Cumhurbaşkanı İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı seçildiğinde, o zaman henüz İstanbulun köyleri ve
bazı ilçeleri Büyükşehir Belediyesinin sınırlarında
değildi yani o günkü İstanbul, bugünkü Büyükşehrin
sınırları kadar değildi; 1994 yılında Ankara
Büyükşehir Belediyesi de bugünkü Ankaranın
sınırlarına hâkim değildi. Neyi savunuyordu? Plan yapma
yetkisi yerel yönetimlerin ve belediye meclislerinindir. 1/5.000lik planlar
büyükşehir tarafından yapılacak, 1/1.000lik planlar da ilçe
belediye meclisleri tarafından yapılacak. Şimdi, görüyoruz ki
bu teklifle, giderek yerel yönetimleri kaybettiğiniz için, yerel yönetimlerdeki
yetkileri olabildiğince kısmak ve ağırlıklı
olarak da dönüşüm adı altında yapılacak olan
çalışmalarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığını
etkin hâle getirmek istiyorsunuz. Arkadaşlar, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı dediğimiz Bakanlık, eski Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı. Ya, Türkiyedeki bütün kamu
binalarını, yani durduğu yerde yıkılan, depremde yerle
bir olan ve içindeki donatı miktarı, içindeki betonun kalitesi en
düşük olan yapıları yapan, denetleyen, uygulayan Bakanlık
değil mi bu? Şimdi, bu Bakanlığa kentsel dönüşüm
adı altında afet riskli alanların devredilmesini, bütün
Türkiyedeki riskli alanlarla ilgili sürecin Bakanlık eliyle yürütülmesini
öngörüyorsunuz ama Türkiyenin her yerine yayılmış olan,
farklı siyasi partiler tarafından yönetilen yerel yönetimleri
yasanın hiçbir yerinde sistemin içine dâhil etmiyorsunuz. Sürekli olarak
merkezî yönetimin güçlendirilmesi
Yani elinizde merkezî yönetim kaldı ve
siz bu yetkileri devretmekten korkuyorsunuz ama korkunun ecele faydası yok
arkadaşlar. Yerel yönetimleri nasıl kaybettiyseniz, gün gelecek
merkezî yönetimi ve şu anda yönetmekte olduğunuz
bakanlıkları da bir bir elinizden kaçıracaksınız.
Şimdi, 2000li yıllar dünyada faizlerin
yüzde 1lere düştüğü, döviz cinsinden borçlanmanın yüzde 3ler,
4ler seviyesinde olduğu ve dünyada bol paranın olduğu bir
dönemdi. Siz bu dönemde, deprem riski taşıyan alanlarla ilgili
dönüşümde ne yaptınız, afet riski taşıyan alanlarla
ilgili ne yaptınız, dere yataklarının ıslahı
konusunda ne yaptınız, heyelan bölgelerindeki mahallelerin ve
ilçelerin taşınması konusunda ne yaptınız? Hiçbir
şey. Şimdi geldik 2019 yılına faizler yüzde 25, enflasyon
yüzde 20, dünyada para sıkışıklığı var ve
siz buradan bir teklif geçirerek bununla kamunun ve özel sektörün riskli alanlarda
ve dönüşüm alanlarında sorunları çözeceğini bekliyorsunuz.
Aldanıyorsunuz arkadaşlar. Sayenizde Türkiye'de ne bu işleri
yapacak müteahhit kaldı
Teklifin getirdiği biçimiyle teminat
karşılığında kentsel dönüşüm sürecine girecek
sektördeki firma sayısının ciddi biçimiyle
azaldığını belirtmemiz gerekiyor.
Burada, tabii, teklif metninin içinde bir madde var.
Aslında Tapu Yasasının, kentsel dönüşümle ilgili teklif
içine kamping ve günübirlik alanlardaki süre uzatımının niye
girdiği konusunda biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak hiçbir
biçimiyle ikna olamadık arkadaşlar. Bunun bu teklifin içinde
olmasıyla ilgili bize yeterli bilgi de
aktarılamamıştır. Niçin bu teklifin içinde olduğunu da
açıkçası anlayabilmiş değiliz.
Değerli arkadaşlar, Büyükşehir Belediye
Başkanı adayınız Sayın Binali Yıldırım
-eski Başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir önceki
Başkanı- İstanbulda gittiği bütün gecekondu mahallerinde,
seçilmesi durumunda, 2981 sayılı Yasaya göre hak sahibi olanlara
emlak rayiç bedelleri üzerinden -yani piyasa rayiçleri üzerinden değil,
devletin, belediyelerin belirlemiş olduğu emlak rayiç bedelleri
üzerinden- tapularının verileceğine dair söz verdi. Şimdi,
yasanın içine bakıyoruz buna ilişkin bir düzenlemenin gene
olmadığını görüyoruz. Bunlarla ilgili çalışmalar,
bunlar ne zaman gelecek? Belli ki sözler veriliyor ama seçimler
kaybedildiğinde kesinlikle tutulmuyor.
Yıkılmak zorunda olan ya da
yıkılacak olan binaların kamu eliyle yıkılarak,
değerinin yüzde 20si oranında ilgilisine rücu edilmesiyle ilgili bir
madde var. Şimdi, değerli arkadaşlar, büyükşehirlerde
Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait
Katkı Payı adı altında bir emlak vergisi toplanıyor.
Yani belediyeler topladıkları verginin yüzde 10u kadar
Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait
Katkı Payı adı altında bir fon oluştururlar ve bu, il
özel idaresinin yani valiliğin emrindeki bir fonda birikir.
Şimdi, bugüne kadar devletimiz hep şunu
yaptı, valilikler hep şunu yaptı: Korunması gereken kültür
varlığı olarak devlet, camileri, medreseleri yani
asırlık yapılarımızı öngördü ve hep bunların
iyileştirilmesi, ihya edilmesi ya da restorasyonu konusunda bir çaba içine
girdi. Oysa artık günümüzde korunması gereken kültür varlıklarının
başında korunması gereken mahalleler var. Mahallelerin insanla
birlikte korunması gerekiyor, yaşam biçimiyle korunması
gerekiyor, oradaki sivil mimari eserlerle, ürünlerle yani apartmanlarla,
konaklarla varsa eski yapılarıyla korunması gerekir. Bu nedenle
kafamızı mutlaka değiştirmemiz ve yönetim anlayışının
mutlaka şekillenmesi lazım. Yani Osmanlıdan ya da Bizanstan
kalmış olan bütün kültür varlıkları bizim
açımızdan çok değerlidir, kutsaldır ama altmış
yıl, cumhuriyetin ilk dönemine ait olan temel yapılar, cumhuriyet
öncesi, özellikle Bolşevik Devriminden sonra İstanbula, büyük
kentlere göç etmiş olan Beyaz Rusların yaratmış olduğu
kültürler, ekalliyetlerin yapmış olduğu sivil mimarlık
ürünlerinin de mülkiyetin sahibine bağlı olmaksızın
korunması için kesinlikle bu fonların kullanılmasının
doğru olduğunu düşünüyorum.
Hazineye ait olan arazilerin devri konusunda
Geçmişte hazineye ait olan araziler ilgili belediyelere devredilirdi.
Belediyeler de bu yerleri belli bir bedel karşılığında
eğer tapu tahsis belgesi varsa ilgilisine, yoksa rayiç bedeller üzerinden
de hak sahiplerine verirdi. Şimdi, uzun zamandır, belediyeleri
kaybettikten sonra artık Millî Emlak belediyelere tapuların devrini
sağlamıyor; sağlıyor, o belediyenin kimin tarafından
yönetildiğine bakarak sağlıyor. Mesela, Beykoz, Adalet ve Kalkınma
Partisinin yönetiminde bir belediyeyse orada hazine arazilerinin belediye
tarafından ya da Kâğıthane Belediyesindeki hazine arazilerinin
Kâğıthane Belediyesi tarafından dağıtılması
konusunda hiçbir sorun çıkarmıyor ama Boğazda Sarıyer
gibi, milyonlarca metrekare arazisi kamu elinde olan mülklerin vatandaşa
devri konusunda bütün başvurulara rağmen, zerre kadar bir
çabanın yapılmadığını görüyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, sizin
döneminizde tabii, önemli problemler yaşandı. Nedir bunlar? Üçüncü
şahıslar dediğimiz, vatandaş ile müteahhit arasında
yapılan sözleşmelere göre, yoğun ekonomik kriz,
uyguladığınız yanlış istihdam politikaları,
yanlış inşaat ve imar politikaları, yanlış
ekonomik politikalar sonucunda artık İstanbulun her ilçesinde
300-400 tane yapı adasında iksalar yani hafriyata
alınmış, etrafı perdelerle çevrilmiş olan alanlardaki
iksalar batma noktasına gelmiştir, patlama noktasına
gelmiştir. İşte, bunlardan bir tanesi Kâğıthanede.
Kâğıthanede iflas etmiş bir müteahhidin yarım
bıraktığı inşaatın iksaları
patlamış, etrafındaki 34 tane binayı boşaltmak zorunda
kaldınız ve bunun bedelini kamu eliyle siz ödeyeceksiniz. Keza
Esenyurtta yine patlamış olan bir hafriyat çukurunun
etrafındaki iksalardan dolayı oluşan çatlaklar mahallenin yolunu
ortadan kaldırmıştır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; sözlerimi tamamlarken bir konuya değinmek istiyorum.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı afete uğrayan alanlarda,
riskli yapılarda, sel bölgelerinde çalışma yapabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın
Milletvekili.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Şimdi, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Göktürkün kemer
bölgesinde, 1.200 dönüm arazinin içinde 312 dönüm imar planlarına göre
yeşil alan ve spor alanına ayrılmış olan bir bölgeyi
yani planı yapılmış, plana göre düzenleme ortaklık
payı adı altında ayrılması gereken alanlara dâhil
edilen yeşil alanları imar planıyla siz imara açıyorsunuz.
312 bin metrekare yeşil alanı imara açıyorsunuz. Nasıl
açıyorsunuz? Arkadaşlar, kimin burası? Hangi ilişkilerle
siz, Çevre Bakanlığı olarak, bir konut yerleşiminin içinde,
bin tane evin içindeki yılan biçiminde bir golf sahasını imara
açma gereğini hissediyorsunuz?
Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine
buradan sesleniyorum: Haberiniz var mı arkadaşlar Göktürkteki
yapılan bu imar tadilatından? Kimlere ne rant
sağlandığından haberiniz var mı? Takip ediyor musunuz?
Bakanlığınızın yetkisi bunlar mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Buradan bütün plan yapıcılara, kamu eliyle
Çevre ve Şehircilik Bakanlığında mekânsal planlamada
çalışanlara şunu söylüyorum: Tarih sizi affetmeyecek.
İstanbul kentinde, Ankarada, İzmirde, büyükşehirlerde kamuya terk
edilmesi gereken, imar planlarına göre yeşil alan, donatı
alanı ve okul, hastane alanları gibi alanları sürekli ve düzenli
olarak birtakım rant çevrelerine imar yaratmak için Ankaranın
Bakanlık koridorlarında plan yapmaya çalışırsanız
vallahi de billahi de bugün aldığınız yüzde 44 oy, sizin
açınızdan, tarihte bundan sonra göreceğiniz en yüksek oy
olacaktır. Bu millet sizi rantiyeyle yaptığınız
iş birliği dolayısıyla asla affetmeyecektir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır. Teklifin tümü üzerinde
şahsı adına ilk olarak, İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Akif Hamzaçebi konuşacaktır.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teklifin tümü üzerinde kişisel görüşlerimi ifade etmek için söz
aldım. Sözlerime başlarken Sayın Başkanı, değerli
milletvekili arkadaşlarımı ve bizleri televizyonlardan izleyen
vatandaşlarımızı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Önce usulle ilgili bir konuyu gündeme getirmek
istiyorum. Teklif, toplam 8 kanunda değişiklik öngörüyor; 2644
sayılı Tapu Kanunu; 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu; 3194
sayılı İmar Kanunu; 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu; 4706 sayılı Hazineye Ait
Taşınmaz Mallarının Değerlendirilmesi ve Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun; Türk Medeni Kanunu; 6296 sayılı, kısaca
ifade edecek olursak, 2/B Kanunu; 6306 sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun; bu
kanunlarda değişiklik öngörüyor teklif. Benim Akif Hamzaçebi,
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili olarak Cumhuriyet Halk
Partili milletvekili arkadaşlarımla birlikte vermiş olduğum
bu konulara ilişkin toplam 4 tane kanun teklifim var. Komisyon
görüşmeleri başlamadan önce Sayın Komisyon
Başkanını aradım, tekliflerin birleştirilmesini rica
ettim. Grubumla, grup başkan vekillerimle konuşacağım.
dedi. Komisyon toplantısına katıldım, söz aldım, baktım
ki birleştirilmemiş, Neden birleştirmediniz? diye sordum, bir
cevap veremedi. Aynı konularla ilgili daha önceden vermiş
olduğumuz teklifler bunlar. Cevap verilmeme nedeni şu: Şu
sıra sayısı, ne diyor burada? Kırklareli Milletvekili
Selahattin Minsolmaz ve 35 milletvekilinin şu kanunlarda
değişiklik öngören kanun teklifi. Eğer birleştirilmiş
olsaydı burada Akif Hamzaçebi ve 40 milletvekilinin vermiş
olduğu şu kanunlarda değişiklik yapan kanun teklifi diye
de geçecekti. Sadece şu kürsüde Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin
isimleri okunmasın diye, bu münhasıran sadece ve sadece AK PARTİ
Grubuna ait bir teklifmiş gibi vatandaşlar ve Genel Kurul
düşünsün diye bu uygulamayı yaptılar. Bu
yakışmıyor, vatandaşın gözünden de hiçbir şey
kaçmıyor.
Seçimden önce, 23 Haziran seçiminden önce Genel
Başkanımızın görevlendirmesiyle Çatalca ve Silivriye
gittim, Çatalcanın köylerini dolaştım -ilgili maddede o konuya
ayrıntılı olarak gireceğim- dedim ki: Sizin sorununuzu
çözeceğim. Çözeceğim derken kanun teklifi vereceğim. Sizi haksız
bir şekilde burada işgalci saymışlar, bunu asla kabul
etmiyorum, işgalci değilsiniz ve yüz kırk bir yıldır
kullandığınız bu arazilerin satış bedeli olarak
rayiç bedeli değil, emlak vergilerini esas alan bir teklifi
vereceğim. Daha önce bir konuşmada ifade ettim, Sen muhalefet
milletvekilisin, bunu nasıl çözeceksin? diye bana soracaksınız,
Merak etmeyin, bu konularda attığımız adımları
iktidar partisi takip eder. dedim. Sağ olsun Çevre ve Şehircilik
Bakanımız Sayın Murat Kurum benden iki gün sonra Çatalcaya
gitmiş, köylülere, muhtarlara Ben bu rayiç bedeli yüzde 50si olarak
değiştireceğim. demiş, teklif de buraya o şekilde
geldi. Sayın Murat Kuruma teşekkür ediyorum öncelikle, hem bu konuda
bir adım atmış olduğu için yetersiz de olsa hem de
uygulamada kentsel dönüşüm ve diğer konularda karşılaşılan
sorunları çözmek amacıyla birtakım adımları
atmış olduğu için. Ancak arkadaşlar, burada düzenlenen
birçok konuda muhalefetin, Cumhuriyet Halk Partisinin teklifleri varsa
bunları dikkate almamak size yarar getirmez, topluma yarar getirmez.
Maddeler geldiğinde bunları konuşacağız.
Değerli milletvekilleri, bu teklif esas
itibarıyla, ana hükümleri itibarıyla kentsel dönüşüm konusunda
uygulamada yaşanan sorunları çözmeyi amaçlıyor. Fikirtepe bunun
canlı bir örneğidir, bu konuda başka örnekler de söyleyebiliriz.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun -kısaca kentsel dönüşüm
kanunu diyelim buna- 1999da yaşadığımız o deprem
felaketi sonrasında 2012 yılında çıkarılmış
olan bir kanundur. 16 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edildi.
Ana amaç: Deprem riski altında bulunan
Türkiye'nin çeşitli bölgelerindeki yapıların kentsel
dönüşümünü sağlamak, vatandaşlarımızı depreme
karşı dayanıklı binalarda oturmaya yöneltmek, bu
imkânı vatandaşlarımıza vermek.
Türkiyede toplam 20 milyon bağımsız
bölümün olduğu kabul ediliyor. Önceki Çevre ve Şehircilik
Bakanımızın açıklamaları bu yöndeydi. 20 milyon
bağımsız bölümün 5 milyonu, 99 depreminden sonra
çıkarılmış olan yeni imar yönetmeliği uyarınca
yapılmıştır. Dolayısıyla bunların depreme
karşı dayanıklı olduğu kabul ediliyor. 99 depremi
öncesinde, daha doğrusu o yönetmelik öncesinde yapılan 15 milyon
binanın ise prensip olarak riskli olduğu kabul ediliyor.
Bunların yenilenmesi lazım. Ancak elbette ki yenileme öncelikler
çerçevesinde yapılabilir.
Türkiye'nin yüz ölçümünün yüzde 42si birinci derece
deprem kuşağında bulunmaktadır. İkinci derece deprem
kuşağında bulunan alanların toplamı yüzde 24tür. Yani
Türkiye yüz ölçümünün toplam yüzde 66sı depreme karşı birinci
ve ikinci derecede risk taşıyan alanlardadır. Bu yüzde
66lık bölümde tam 58 milyon insanımız yaşamaktadır.
İstanbul bunun ne kadarıdır derseniz?
İstanbulda toplam 4 milyon 700 bin bu çerçevede bağımsız
bölüm olduğu ifade ediliyor ve bunun yüzde 15inin riskli olduğu
varsayılıyor. Aşağı yukarı 600 bin civarı.
Bu yüzde 15lik oran bir çalışmaya dayanıyor, çok sıhhatli
bir oran değil. Çeşitli STKler bunun yüzde 25 olduğunu
söylüyor. Yüzde 25 olduğunu kabul edersek aşağı yukarı
1 milyon 175 bin adet bağımsız bölüm vardır
İstanbulda öncelikle yenilenmesi gereken. Bu yasa, 6306 sayılı
Yasa bunları bugüne kadar sağlayamamıştır çünkü bu
kentsel dönüşümü tamamen piyasaya emanet etmiştir. Piyasaya emanet
ettiğiniz zaman, yaşayacağımız o depreme kadar bunun,
bu kentsel dönüşümün gerçekleşmesi imkânsızdır. Evet, bu
teklif birtakım iyileştirmeler öngörüyor ama bunların dahi
sistemi yerine oturtması, bu kentsel dönüşümü zamanında
gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, depreme
hazırlanmak için, önce bu depreme karşı, ülkeyi yönetenlerin,
kentleri yönetenlerin bir zihinsel hazırlığının
olması lazım. Bir yandan İstanbulda bütün yeşil
alanları imara açarsanız, öte yandan Ben depreme hazırlık
yapıyorum. deme şansınız yoktur. Bakın,
İstanbulun, tarihî yarımadanın o efsanevi siluetini,
Boğazın siluetini gökdelenlerin o ağır baskısı
altına aldınız; o silueti, Boğazın ve tarihî
yarımadanın siluetini yok ettiniz. Tarihî yarımadanın
efsanevi siluetinin ortasına, bugüne kadar hiçbir Osmanlı
padişahı, hiçbir cumhuriyet hükûmeti Başbakanı,
Cumhurbaşkanı, hiçbir İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı bir gökdelen dikmeyi düşünmedi; bunu siz
yaptınız, siz yasallaştırdınız.
İstanbuldaki 470 deprem toplanma
alanından bugün sadece 77 tanesi kalmıştır ve Sayın
Cumhurbaşkanı bu süreci İstanbula ihanet süreci olarak
isimlendirdi ama her nasılsa bu İstanbula ihanet süreci 31 Mart ve
23 Haziran seçimlerinde İstanbul aşkı olarak isimlendirildi;
ben de doğrusu bunu anlayamadım. (CHP sıralarından
alkışlar) Neyse ki seçmenler, İstanbul seçmeni bu İstanbul
aşkının uzun sürmesine izin vermedi.
İstanbulun doğal rüzgâr koridorları
yok edildi. İstanbulun 5 tane doğal rüzgâr koridoru vardır.
Biri, Büyükçekmece Gölünden Karadenize, kuzeybatıya doğru bir hat
çekerseniz orasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
İkincisi, Küçükçekmece Gölünden kuzeybatıya doğru,
Sazlıdere Barajı, Dursunbey köyü, yeni havalimanının
batısında; üçüncüsü, Kâğıthane-Cendere hattı,
yukarı doğru; dördüncüsü, boğazlar; beşincisi de, Anadolu
yakasındadır. Bütün bu doğal rüzgâr koridorlarını yok
ettiniz. Sahilleri çok katlı binalarla doldurdunuz, kalan diğer
koridorları da yok ettiniz. Doğrusu, böyle bir şehirde depreme
karşı hazırlık biraz fantezi kaldı. Doğrusu,
sizin bu konudaki söylemleriniz inandırıcı gelmedi.
Değerli milletvekilleri, İstanbul bir
medeniyet şehridir. Medeniyet kentlerde olur, daha doğrusu
şehirlerde; kent ile şehir arasında da bir kavram ayrımı
yapıyorum, şehir demeyi tercih ediyorum. Medeniyet, şehrin
ürünüdür. Hem Batıda böyledir bu, Batı kültüründe hem İslam
medeniyetinde, İslam kültüründe.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Sayın Başkan, çok çabuk bitti, toparlıyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Batıdaki civilization, medeniyet kelimesinin kökeni civitatisten,
şehirden gelir; bizde de medeniyet Medineden gelir, Medinenin kelime
anlamı şehirdir. Demek ki, Batı kültürü, Hristiyan kültüründe
de, İslam kültüründe de medeniyet şehre ait bir kavramdır ama 3
imparatorluğun başkenti olan İstanbuldaki bu medeniyet
birikimini yok etmek için maalesef bugüne kadar çok kötü şeyler
yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanı bunu ihanet süreci
olarak isimlendirdi. Sayın Cumhurbaşkanına bu açık
yürekliliğinden dolayı gerçekten teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ilgili maddelerde
önergelerimiz üzerinde ben ve arkadaşlarımız görüşlerimizi
ifade edeceğiz.
Sözlerimi bitirmeden bir tek şeyi
söyleyeceğim: Millî Emlak teşkilatına çok büyük yük veren bir
tekliftir bu. Millî Emlak, Türkiyenin yüzde 57sini idare eder. Türkiye yüz
ölçümünün yüzde 57si Millî Emlak Genel Müdürlüğünün yönetimi altındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu
teklifle de -yasalaştığı anda- bu teşkilata çok büyük
bir yük veriliyor. Bu teşkilatın Genel Müdürlüğünü yaptım.
Defterdarlık görevleri yaptım, defterdar
yardımcılığı yaptım; taşra görevlerimin
hepsinde de Millî Emlak müdürlükleriyle çalıştım. Fedakâr
memurlardır, Anadoluda bir ilçede 1 Millî Emlak memuru bütün bu
yasaların uygulamasını yapar. Kurum içi uzmanlık
sınavı bu memurların hakkıdır. Şimdi, sosyal
medyadan çok talep geliyor iktisadi ve idari bilimler fakülteleri
mezunlarından, diğerlerinden; elbette onların önünü kimse
kesmiyor, onlar sınav açıldığında uzman
yardımcılığına girecektir ama bu kurumun mensupları
açılacak kurum içi uzmanlık sınavına girerek uzman olacak
sınavı başarırsa. Benzeri uygulama Hazine ve Maliye
Bakanlığında yapıldı. Millî Emlak Genel Müdürlüğü
Çevre ve Şehircilikte değil de Hazine ve Maliye
Bakanlığında olsaydı bu sınav onlar için de
açılacaktı. Gelin, bunu onlardan esirgemeyelim. Bir önergemiz var, bütün
gruplar imzalarsa bu da yasalaşacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Erkan Bey.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
59.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Millî Emlak Genel Müdürlüğü bünyesindeki
personele kurum içi uzmanlık sınavı hakkının
tanınması yönündeki önerilerinin grupların mutabakatıyla
hayata geçirilebileceğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz ay, 30 Mayıs 2019 tarihinde
7176 sayılı Kanunla Hazine ve Maliye Bakanlığı ile
Gelir İdaresi Başkanlığı kadrolarında bulunan
personele kurum içi uzmanlık sınavı imkânı
tanınmıştı ve beş yıl içinde 2 defa
yapılacak sınavda başarılı olanların bu uzman
kadrolarına atanması düzenlemesidir.
Tabii, Maliye Bakanlığı bünyesinde
bulunan Millî Emlak Genel Müdürlüğünün Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bağlanmış olması nedeniyle bu
bahsettiğim kanun kapsamı içerisine de dâhil edilememişti ve
eğer Millî Emlak Genel Müdürlüğü Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bağlanmasaydı zaten otomatik olarak bu
Millî Emlak personeline de kurum içi uzmanlık sınavı hakkı
tanınacaktı. Bu görüştüğümüz kanun teklifi, büyük ölçüde
Çevre ve Şehircilik Bakanlığını da ilgilendirdiği
için bu 30 Mayısta yaptığımız düzenlemenin bir
devamı olarak Millî Emlak Genel Müdürlüğü bünyesindeki Millî Emlak
personeline de bir kurum içi uzmanlık sınavı hakkının
tanınması yerinde olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
da bizim de bu konuda önerimiz vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Böyle bir düzenlemeyi bir
mutabakatla hayata geçirebileceğimizi düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Şunu hatırlatmak için söz aldım:
Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbula ihanet
edildi. sözünün özü hem bağlam hem anlam itibarıyla bütüne yönelik
yapılan yanlışlıklara ilişkindir. AK PARTİnin
de, CHP'nin de, diğer partilerin de İstanbula ilişkin imarla
ilgili veya diğer hususlarla ilgili o anlamda yapılan
yanlışlıkların toplamına ilişkin bir öz
eleştiri ve dikkat çekmedir. Bunu kayıtlara geçmesi
açısından ifade ettim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
60.-
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanı Tahir Akyürekin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 91 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) Ben,
Sayın Hamzaçebinin ifadeleri üzerine sadece bir bilgilendirme yapmak
istedim Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
İç Tüzükün 26ncı maddesi gereğince,
25 Haziranda, iki gün sonra yani 27 Haziranda toplanmak üzere, gündemi
belirleyerek ilgili yerlere ilettik. Biz gündemi belirlediğimiz gün ve
ilgili yerlere ilettiğimiz gün Sayın Hamzaçebi aradı, kendisinin
de 3 kanun teklifi verdiğini ve birleştirilmesini arzu ettiğini
söyledi. Fakat biz gündemi belirledikten sonraki gün, 26 Haziranda
Komisyonumuza havale edildi ve geldi. Dolayısıyla 26ncı madde
gereğince bir işlem yapamadık. Önümüzdeki toplantılarda
Komisyonumuz gündeminde olan konuları değerlendireceğiz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
61.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanı Tahir Akyürekin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, keşke Sayın Komisyon
Başkanımız Komisyonda yaptığım
konuşmamın tamamını özetlemiş olsaydı. Hem
telefonda kendisine söyledim hem de daha sonra Komisyonda açıkladım.
Şimdi, bir kere, AK PARTİli
arkadaşların kanun teklifini Komisyon üyelerine bildirdikten sonra
diğer teklifler onunla birleştirilmez diye bir şey yok.
Parlamento hukukunun kuralları o gün Komisyon toplantısında o
tekliflerin birleştirilmesini öngörür Sayın Başkan. Kanunlar ve
Kararlar Başkanlığı oradadır, onlardan bilgi
alırsanız bu söylediğimi teyit edeceklerdir.
Ayrıca Bir gün önce geldi teklifler. dediniz.
Size Komisyonda o gün şunu söyledim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) 17
Eylül 2018 tarihinde vermiş olduğum afet riski altındaki
alanların dönüştürülmesiyle ilgili kanun teklifim var. Aylar
öncesinde Komisyon gündemine girmiş. Varsayalım ki sizin gerekçeniz
doğru, peki bunu neden birleştirmediniz? Buna bir engel var
mıydı? Hayır.
Sayın Başkan, bu kelimeyi telaffuz
etmekten üzüntü duyacağım ama bunun tek bir anlamı var:
Partizanlık. Şurada Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin
isimleri Sayın Meclis Başkan Vekilimizin yanındaki kâtip
tarafından okunmasın; amaç bu. Bu doğru değil. Derdimiz,
vatandaşın problemini çözmektir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91)
(Devam)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşmacı Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz.
Buyurun Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, aziz milletimiz;
öncelikle hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. Teklif sahibi olduğumuz
Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifimiz hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Öncelikle milletimize, devletimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekillerimiz hemen hemen
maddelerin tümünü zikreden açılamalarda bulundular fakat ben bütünü
üzerinde şahsım adına söz alarak sizlere belki de konunun temeli
hakkında bir bilgi vermeyi umuyorum.
Değerli milletvekillerimiz, yürütme ve
yürürlükteki maddeleriyle beraber yaklaşık 30 maddeden müteşekkil
teklifte ifade edildi gibi, farklı kanunların değişik
maddelerinde düzenlemeler yapılıyor. 2644 sayılı Tapu
Kanunundan 3194 sayılı İmar Kanununa, Kat Mülkiyeti
Kanunundan hazineye ait taşınmaz malların
satışının düzenlendiği mevzuata kadar ve yine Toprak
Koruma Kanunundan 5393 sayılı Belediye Kanununa ve yine 4721
sayılı Medeni Kanun ile diğer kanunların önemli
kısımlarında düzenlemeler yapılıyor. Bu kanunlarda
yapılan düzenlemelere nereden gereksinimin doğduğu da şu
şekilde ifade edilebilir: Değerli milletvekillerimizin ifade
ettiği şehirlerimizde imar planları yapılıyor.
Şehir ile insan arasındaki ilişkinin temelinde mülkiyet
yatıyor. Dolayısıyla yapılan bütün planlar takdir edersiniz
bir mülkiyetin üzerine oturuyor. Milletvekilimizin dediği gibi, ülkemiz
yüz ölçümünün yüzde 57si Millî Emlak Genel Müdürlüğümüzün yönetiminde.
Millî Emlak Genel Müdürlüğümüz de artık Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın bünyesinde bir genel müdürlük. Bu kent
içerisindeki, şehir içerisindeki mülkiyetler üzerine yapılan imar
planlarının uygulanması aslında kanunun konuşulmaya
başlandığı andan itibaren belirttiğimiz konularda da
bir yandan sorunların oluştuğu alanları teşkil ediyor.
Evet, imar planı yaptığımız yerlerde
yapılaşmanın anayasası olan imar planları temel fakat
bunları yaptığımız alanlardaki mülkiyetlerin
tamamı kamuya ait değil. Dolayısıyla kamuya ait olmayan,
büyük bir kısmı şahısların mülkiyetinde olan alanlar
üzerine yaptığımız imar planlarının
uygulaması yapılmadığından -işte az evvel bahsini
ettiğimiz gibi- imar planlarındaki donatı alanları veya
kamu hizmet kullanımına tahsis edilen alanlar çoğu zaman kamunun
eline geçemediği için, maalesef, kamu hizmetlerini, kamu
kaynaklarını başta belediyelerimiz olmak üzere, merkezî bütçeli
idare etkin olarak yönetmekte sıkıntı yaşıyor.
İşte, bu kanunda, temeli itibarıyla, yapılan düzenlemeyle,
imar planı yapılan yerlerde -18inci madde uygulaması
dediğimiz, vatandaşlarımız tarafından da daha ziyade
hamur prensibi olarak bilinen- donatı alanlarının ve kamuya
ayrılan alanların tamamının bir bedel ödenmeksizin kamunun
eline geçmesini düzenleyen bazı güçlendirici maddelerle ihdas edilmesi.
Şöyle ki: Bu planlar yapıldı, bu planların imar
uygulamaları yapılmadığı takdirde veya başka
modellerle yapılması şekliyle, donatı alanları kamunun
eline geçmediği için -az evvel bahsi geçtiği gibi- kentin
ihtiyacı olan yeşil alan, çocuk bahçesi, oyun alanları,
eğitim alanları, sağlık tesisi alanları, ibadet tesisi
alanları gibi alanların belki de o bölge insanının ihtiyaç
duyduğu yerlerde yapılmak yerine, maalesef hepimizin
yaşadığı gibi, hazine arazisi neredeyse oraya
yapılması gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
İşte, kanun, temeli itibarıyla, İmar Kanununun 18inci
maddesinde getirdiği düzenlemede öncelikli olarak imar
planlarının uygulanmasını mecburi kılıyor;
18inci maddeye göre, bunların kamu eline geçmesini sağlıyor.
Kamu eline geçen alanların da kentin yeni ihtiyaçlarına göre daha
sağlıklı olabilmesi için buradaki yüzde 40 olan kesintiyi,
düzenleme ortaklık payını yüzde 45 nispetine çıkarıyor.
Yüzde 45 nispetine çıkarırken hepimizin bildiği kamu
ortaklık alanlarını da bu alanın içerisinde bir
şekilde ihtiva ediyor. Bunun da yetmemesi durumunda, imar planlama
bölgesinde olan ilgili kurum arazilerinin veya öncelikli olarak hazine
alanlarının da bu maksatla kullanılması çok önemli bir
madde olarak buraya eklenmiş bulunuyor.
Değerli konuşmacılar sık
sık konuşmalarda imar rantına dönük tespitlerde veya
birtakım ifadelerde bulundular. Kanun, aksine, imar rantı için bir
şekilde çabalanarak imar planlarının değiştirilmesi
yönündeki baskıyı azaltmak için, bilakis, imar planlarının
herkesten eşit miktarda kesinti yaparak ve eş zamanlı olarak
kamu alanlarının, belediyelerin ve ilgili idarelerin eline geçmesinin
sağlanması açısından tam da rantın önlenmesi
amacıyla çok ciddi maddeler getirmektedir.
Burada 39uncu maddede getirilen düzenlemeyle
tarihî yapılar yıkılacak mı? denildi. Hayır. 39uncu
maddede, yıkılacak kadar tehlikeli olan ama tescilli alanları,
sit alanları dışındaki tarihî yapı alanları dışındaki
alanları kapsayan alanlar. Belediyecilikten gelen
arkadaşlarımız, değerli belediye
başkanlarımız, kentlerde yaşayan herkes şunu biliyor
ki: Çok sayıda metruk yapı sadece statik olarak güvenlik
açısından değil başka açılardan da ciddi güvenlik sorunları,
asayiş sorunları içerdiğinden, bu maddeyle, idareye güç
verilmesi suretiyle, bu yapıların hızlı bir şekilde,
sadece yıkmak şeklinde değil uygun hâle getirilmesi yönünde
idarenin elini güçlendiren hususlar taşımakta.
Kamu alanlarında özel tesis yapılacak.
denildi. Değerli milletvekilleri, bilakis, imar planlarının
hemen onayı sonrasında beş yıl içerisinde getirilen bir
mecburiyetle imar uygulaması yapılarak kamu alanlarının
derhâl kamunun eline geçmesinin sağlanması hedefleniyor. Bu
şekilde geçmemesi hâlinde, yine kamulaştırma suretiyle kamu
hizmet alanı olarak planlanmış arsaların maliklerinin
mağduriyetlerinin derhâl giderilmesi, bu da olmuyorsa sadece
yapılaşma hakkını haiz olan kullanımlar için buralarda
özel kullanımların yapılması söz konusu olabilecek. Yine,
bu okulları bu ülkenin insanları, bizim çocuklarımız
kullanacak; yine, bu hastaneleri bu ülkede yaşayan insanlar kullanacak.
Hükûmetimiz döneminde, on yedi yıllık dönemde kamu eliyle
yapılan hastaneler ve kamu eliyle yapılan okullar geçmiş
yıllara oranla zaten ziyadesiyle, çok miktarda yapılmış ve
bunların yanında, özel mülkiyete konu yerlerde, devlet
tarafından kamulaştırılamayan ve kamunun eline geçmesi
sağlanamayan yerlerde o kişilerin de mağduriyetlerinin geçici
olarak giderilmesi için bu madde önem ihtiva ediyor.
Tarım alanlarına ilişkin önemli bir
düzenleme var. Özellikle 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda köy yerleşim alanlarına ilişkin
Burada İmar Kanununda ve köy yerleşim alanları için Toprak
Koruma Kanununda bir tespit var, düzenleme var. Köy yerleşim
alanlarındaki her türlü genişleme toprak izni alınmadan
yapılamayacak. Burada herhangi bir tarım alanının
tarım dışı kullanıma açılması söz konusu
değil bilakis tarım dışı kullanımların köy
yerleşim alanlarında olması hâlinde dahi mutlaka tarım izni
alınması şartına bağlanıyor.
Yine, müteahhitlere bazı haklar
sağlanıyor, vatandaşın haklarından bazı
kayıplar söz konusuymuş gibi bahsedildi. Bilakis, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanunda
yapılan düzenlemelerle müteahhitlerden kaynaklı
sıkıntıların giderilebilmesi için hak sahiplerinin
sözleşmelerine fesih yetkisi geldiği gibi, bu anlamda da devletin
afet riski altındaki yerlerde -işte, İstanbulda hepimizin
üzüntüyle karşıladığı çökme, bazı binalarda
yaşanan sıkıntılar, istinat duvarlarında yaşanan
hususlarda olduğu gibi- idarenin bu konuda daha etkin ve daha
hızlı müdahale etmesini sağlayan düzenlemeler kamu adına
verilmiş durumda.
Kamulaştırmasız el atma davaları
özellikle yerel yönetimlerin ve kamu idarelerinin hepsinin, malumunuz
gündeminde olan konular. İmar planında kamuya bir alanı
ayırmakla orada yeşil alan, okul, hastane, cami, karakol, meydan,
çocuk bahçesi, oyun alanı, pazar alanı, resmî kurum alanı
yapamıyoruz. Takdir edersiniz, imar planında olması kadar
mülkiyetinin bunu gerçekleştirecek olan kamu kurumuna da bedelsiz geçmesi
esas. Dolayısıyla bizler şehirleşme sürecini kadim bir
medeniyet olarak belki bin yıldır bu topraklarda gerçekleştiriyoruz
ama örnek verilen Batı şehirleri gibi, onların bu kentlerde
altyapıyı ihdas ederek
Tabii ki bilimin anlamı çok büyük ama
takdir edersiniz, bizim bu şehirleri yaparken, altyapıyı
yaparken hiçbir zaman sömürü kaynaklı bir kaynak kullanımımız
olmadı, yine bu milletin ve bu devletin kaynaklarıyla bu yollar, bu
altyapılar yapılıyor. Dolayısıyla vatandaştan
elde edilen kaynaklarla bir yandan imar planında gayrimenkulün
olmasının getirmiş olduğu değer, bir yandan da o
kentin donatı alanlarının da aynı kişilerden eşit
miktarda karşılanması bu kanun içerisinde gayet güzel bir
şekilde inşa edilmiş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım, buyurun.
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) Çok
kıymetli milletvekilleri, kanunun tüm hükümleri tek tek madde madde olarak
huzurlarınıza geldiği zaman göreceksiniz, tapu mevzuatında
vatandaşımızın gerçekten işlem yükünü ve
kırtasiyesini azaltan uygulamalar olduğu gibi, Maliye hazinesi
adına kayıtlı gayrimenkullerin satışını
düzenleyen mevzuatta da bir ortak paydaya getirme ve uyumlulaştırma
çabası var. Değişik yıllarda değerli
milletvekillerimizin söylediği gibi, bazen özel alanlara, bazen 2/B
taşınmazlarına, bazen belediye sınırları
içerisinde ama millet tarafından kullanılan ve
kullanıcılarının da üç yıl boyunca kullanmakta olduğu
hazine alanlarına ilişkin düzenlemeleri de buraya getirerek
vatandaşımız arasında haksızlık yapmadan ortak
bir kullanım alanı tespit etmeye çalıştık.
Ben kanunun hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Pekgözegü, söz talebiniz var.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
62.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, Tekirdağ ili Çorlu
ilçesinde 8 Temmuz 2018 tarihinde meydana gelen tren faciasında
yakınlarını kaybeden ailelerin adalet talebine ilişkin
açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tekirdağın Çorlu ilçesinde 25
kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin
yaralandığı katliam gibi kazanın davası
başlıyor. 8 Temmuz 2018de meydana gelen facianın davası 3
Temmuzda Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde başlayacak. Faciaya
sebep olan, gerekli önlemleri almayan asıl sorumluların da
yargılanmasını isteyen kazada yakınlarını
kaybeden aileler, adalet talebinde devam ediyorlar. Vazgeçmediler adalet
talebinden ve kamuoyunun, toplumun bu davaya ilgisini, dikkatini
toplamasını istiyorlar, Çorluya bu davayı izlemeye davet
ediyorlar.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın Beştaş
63.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, söz konusu
HDPliler ya da Kürtler olunca FETÖcü savcı ve hâkimlerin
tasarruflarının geçerli kılındığına,
Ergenekon davasındaki beraat kararı alkışlanırken
Baran Barış Korkmaza yönelik uygulamanın Türkiye
tarafından bilinmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Baran Barış Korkmaz, üniversite
öğrencisi ve iki yıldan fazla bir süredir cezaevinde tutuluyor,
sebebi de bir gizli tanık beyanı, eşkâlini dahi mahkemede
veremeyen ve kesinlikle kimsenin temas edemediği gizli tanık ifadesi
sebebiyle müebbet hapis cezası artı yirmi üç yıl ceza aldı.
Buna dayanak teşkil eden meseleyse Elâzığ istihbaratında
yüzbaşı olarak çalışan Pertek İlçe Emniyet Müdürünün
yapmış olduğu bir soruşturma sebebiyle şu anda elli
dokuz yıl hapis cezası alan bir üniversite öğrencisi var ve bu
şahıs FETÖden, cemaatten tutuklu. Gerçekten FETÖcülerin
yaptığı soruşturmalardaki çifte standart bütün
adaletsizliğiyle devam ediyor.
Söz konusu HDPliler ya da Kürtler olunca FETÖcü
savcı ve hâkimlerin tasarrufları geçerli kılınıyor.
Bugün Ergenekon davasındaki beraat alkışlanırken bu çifte
standardın bütün Türkiye tarafından bilinmesini önemle ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Eksik
64.-
Iğdır Milletvekili Habip Eksikin, Millî Eğitim
Bakanlığı müfredatında Kürtçenin seçmeli ders olmasına
rağmen Van ili Edremit ilçesi Ferit Melen İlkokulunda görev yapan
Medeni Oruçun okulda Kürtçe konuştuğu için sürgün edilmesinin Kürtçe
diline yönelik nefret söyleminin tasvip edilmesi anlamına gelip
gelmediğini ve bu suçu işleyen idareciler hakkında soruşturma
açılıp açılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Van ili Edremit ilçesi Ferit Melen
İlköğretim Okulunda görev yapan Medeni Oruç okulda Kürtçe
konuştuğu için hiçbir gerekçe olmadığı hâlde okul idaresinin
ayrımcı, ırkçı, ötekileştirici tavrıyla
karşılaşmış olup okul idaresinin talebi ve maarif
müfettişlerinin görüş ve önerileri sonucunda Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından il dışına sürgün
edilmiş ve maaştan kesme cezası verilmiş. Buradan sormak istiyoruz:
Bu, Kürtçe diline yönelik kin ve nefret söyleminin tasvip edilmesi
anlamına gelmez mi? Van gibi yüz binlerce insanın bu dili
kullandığı Kürtçe diline karşı bu
saygısızlık 21inci yüzyılda insan haklarına
aykırı değil midir? Bu suçu işleyen idareciler
hakkında soruşturma açılacak mıdır? Hatırlatmak
isteriz: Kürtçe dili millî eğitim müfredatında yer alan seçmeli ders
olmasına rağmen bir öğretmen olan Medeni Oruç Kürtçe
konuştuğu için nasıl sürgün edilebiliyor; bunun özellikle
cevaplamasını bekliyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91)
(Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
96ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
91 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizle başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 3 Temmuz 2019 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.15